1. bölüm - İktisadi Araştırmalar Vakfı

Transkript

1. bölüm - İktisadi Araştırmalar Vakfı
2006/191
BANKA BİRLEŞMELERİ
VE
SATIN ALMALAR
SEMİNER
AÇIŞ - TEBLİĞ -PANEL
İSTANBUL, 2006
1
İşbu kitap, 6 Ekim 2006 Cuma günü, Kadir Has Üniversitesi Konferans Salonu’n da
gerçekleştirilen Seminerin açış konuşmaları, tebliğ, panel konuşma ve tartışmalarının
Y. Temel ENDEROĞLU tarafından derlemesidir.
Her hakkı İktisadî Araştırmalar Vakfı’na ait olup, adı geçen Vakıf’tan yazılı izin alınmadıkça, aynen veya kısmen iktibas edilemez. Kitap, Vakıf merkezinden temin edilebilir.
İKTİSADÎ ARAŞTIRMALAR VAKFI
19 Mayıs Cad. No: 1 Golden Plaza Kat: 8
34460 Şişli / İSTANBUL
TEL : (0212) 233 21 07 (pbx)
FAX : (0212) 233 21 96
TELG : FOUNDATION ISTANBUL
Email : [email protected]
Web : www.iktisadiarastirmalar.org
2
İÇİNDEKİLER
Seminerin Takdimi....................................................................................................................................................................
5
AÇIŞ OTURUMU
Kadir Has Üni. Rektörü Prof. Dr. Yücel YILMAZ................................................................................
9
İ.A.V. Başkanı Prof. Dr. M. Orhan DİKMEN.............................................................................................. 13
Şekerbank Genel Müdürü Hasan Basri GÖKTAN............................................................................. 21
TEBLİĞ OTURUMU
Başkan
Tebliğci
Tebliğ
: Prof. Dr. Ahmet İNCEKARA
İ.Ü. İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi
: Doç. Dr. Metin TOPRAK
B.D.D.K Başkanlık Müşaviri
: Bankalarda Birleşmeler Satın Almalar ve
Genel Etkileri................................................................................................................................. 31
PANEL.................................................................................................... 161
Banka Birleşmelerinde ve Satın Almalarda
Ana Strateji Ne Olmalı?
Başkan
Üyeler
: Y. Temel ENDEROĞLU
İ.A.V. Y.K. Üyesi ve Genel Sekreter
: Prof. Dr. Niyazi BERK
Bahçeşehir Üniversitesi İşletme Fakültesi
Öğretim Üyesi
3
: Cemal KÜÇÜKSÖZEN
S.P.K Ortaklıklar Finansmanı Daire Başkanı
: Prof. Dr. M. Şükrü TEKBAŞ
İstanbul Üniversitesi
İşletme Fakültesi Dekanı
: Aziz TURHAN
B.D.D.K. Bankacılık Uzmanı
: Can YEŞİLADA
Şekerbank Yönetim Kurulu Üyesi
PANEL 2. TUR............................................................................................................................................................................. 205
PANEL 3. TUR............................................................................................................................................................................. 207
4
SEMİNERİN TAKDİMİ
“Banka Birleşmeleri ve Satın Almalar” konusunu işlemek üzere düzenlenmiş olan bu seminer, Vakfımızın düzenlediği 191. semineri olmaktadır.
Finans kesimi, İktisadî Araştırmalar Vakfının üzerinde önemle durduğu,
hatta bunların başında saydığı konulardan biridir. Nitekim bugüne kadar:
- 13 Ekim 1989 da, İstanbul’da, “Türkiye’de Finansal Kiralama”
- 19 Mart 1990 da, İstanbul’da, “Kalkınma ve Yatırım Bankacılığında Yeni Gelişmeler”
- 30 Kasım 1990 da, İstanbul’da “Factoring ve Türkiye’deki Uygulaması”
- 20 Haziran 1991 de, İzmir’de “Factoring ve Türkiye’deki Uygulaması”
- 19 Haziran 1992 de, İstanbul’da, “Türkiye’de Banka-Sanayi Kredi İlişkileri”
- 5 Kasım 1993 de, İstanbul’da, “Faiz Politikaları ve Türkiye’deki Uygulamalar”
- 30 Eylül 1994 de, İstanbul’da, “Türk Bankacılık Sektörü ve Sanayiin Finansmanı”
- 24 Mart 1995 de, İstanbul’da, “Bankaların Ekonomik İstikrardaki Önemi ve Görevleri”
- 7 Nisan 1995 de, Ankara’da, “Devlet-Merkez Bankası İlişkileri”
- 19 Nisan 1996 da, İstanbul’da, “Türkiye’de Finansal Kiralama-Leasing”
- 8 Kasım 1996 da, İstanbul’da, “Türkiye’de Factoring”
- 6 Aralık 1996 da, İstanbul’da, “1997 Yılında Finans Kesiminde Muhtemel Gelişmeler”
5
- 20 Haziran 1997 de, İstanbul’da, “Türkiye’deki Finans Kesiminin Vergilendirilmesi”
- 18 Aralık 1998 de, İstanbul’da, “Euro ve Türk Finans Sistemi”
- 12 Mart 1999 da, Ankara’da, “Euro’nun Dünya Ticaret ve Finans Sistemi ile Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Muhtemel Etkileri”
- 9 Eylül 1999 da, İstanbul’da, “Türk Bankacılık Sisteminin Swot Analizi
ve 2000 Yılındaki Muhtemel Profili”
- 8 Haziran 2000 de, İstanbul’da, “Bankalarda Etkili ve Uluslararası
Standartlara Uygun Risk Yönetimi (Risk Management) ve Kontrol Modeli”
- 12 Kasım 2001 de, İstanbul’da, “Mortgage-İpoteğe Dayalı Uzun Vadeli Konut Kredisi”
- 10 Aralık 2003 de, İstanbul’da, “Bankalar Kanununda Değişiklik Tasarısı”
- 3 Şubat 2006 da, İstanbul’da, “21. Yılında Leasing Sektörünün Durumu, Değerlendirmeler ve Beklentiler”
- 26 Mayıs 2006 da, İstanbul’da, “Factoring Sektörü ve Uygulamaları”
olmak üzere, tam 21 seminer gerçekleştirmiş bulunuyoruz.
Bugünkü 22. seminer de, güncelliği devam eden “Banka Birleşmeleri ve
Satın Almalar” konusunu kapsamlı bir şekilde ele almaktadır.
Açış konuşmalarını takiben, “Bankalarda Birleşmeler, Satın Almalar ve
Genel Etkileri” konulu bir tebliğ sunulacak, bunu da, “Banka Birleşmelerinde ve Satın Almalarda Ana Strateji”yi konu edinen bir panel izleyecektir.
Seminer, Şekerbank ile Vakfımızın işbirliği ile gerçekleştirilmektedir. Bu
vesile ile Şekerbank’a ve Genel Müdürleri Sayın Hasan Basri GÖKTAN’a
teşekkür etmek isteriz.
Seminere konuşmacı, oturum başkanı, tebliğ sahibi ve panelist olarak
katılan, bürokrat ve akademisyenlere teşekkürlerimizi sunarız.
Seminere salon tahsisi eden Kadir Has Üniversitesine ve Rektörleri
Sayın Prof. Dr. Yücel Yılmaz’a da müteşekkiriz.
İKTİSADÎ ARAŞTIRMALAR VAKFI
6
AÇIfi OTURUMU
- Kadir Has Üniversitesi Rektörü Prof Dr. Yücel YILMAZ’ın
Konuşması
- İ.A.V. Başkanı Prof. Dr. M. Orhan DİKMEN’in Konuşması
- Şekerbank Genel Müdürü Hasan Basri GÖKTAN’ın
Konuşması
7
8
KADİR HAS ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ
PROF. DR. YÜCEL YILMAZ’IN KONUŞMASI
Bankalarımızın seçkin temsilcileri, değerli hocalarımız, değerli misafirlerimiz, medyamızın, gazetelerimizin değerli temsilcileri, üniversitemize hoş
geldiniz, bize onur verdiniz. Sizlerle birlikte olmaktan çok mutluyuz, çok gururluyuz. Bu toplantımızın açış konuşması olarak bana verilen bu şans için
gururluyum. Bu meyan da birkaç şey söylemek istiyorum.
Çok hızla gelişen, hızla değişen bir dünyada yaşıyoruz. Benim neslimde
olanlar, insanın yerleşik düzene geçtiğinden günümüze, bu denli hızlı bir değişime tanık olmadı. Bizim neslimiz araba hızından, ışık hızına geçişe tanık
oldu, yaşadı. Bu geçişin alt yapısında iki teknolojik gelişme var. Bunlardan
birincisi, bilgisayarların inanılmaz boyutta geliştirilmesi. Üç işlevi ile bilgisayarlar çok hızla geliştirildi. Bellekleri dev bilgileri içine alabilecek düzeye
ulaştı. Hesap makinesi niteliği ile yaptığı hesaplar inanılmaz boyutlara ulaştı. En önemlisi, üçüncüsü bilgisayarlar artık insan beyninin yaptığı değerlendirmeleri yapabilir konuma ulaştı. Yani karşılaştırma, sınıflama, tasnif etme,
değerlendirme gibi işlemler. Bütün hepsi bir yana, bilgisayarlar bütün bu işlevleriyle birlikte taşınır duruma geldiler. Bilgisayarların ulaştığı bu teknolojik gelişmenin yanı sıra, bir başka teknolojik gelişmede buna koşut olarak
ortaya çıkınca ki, bu da bilgiye ulaşmada ışık hızına erişme, bu ikisi bir araya geldiği zaman dünya değişti. Dünyanın yapısı değişti. Artık dünya 40-50
yıl önce bizim tanıdığımız dünyadan çok farklı. Ülkeleri kendi içine dönük,
kimin ne yaptığını diğerinin bilmediği bir dünya olmaktan çıktı. Bugün İtalya’ya kaçırılan bir Türk uçağının en ince ayrıntısından, Afgan dağlarındaki
olaylara, Lübnan’a gidecek tüm askeri birliklerin en ince ayrıntılarına, Amerikan Başkanının söylemine, dün akşam Merkel’in verdiği konuşmanın ayrıntısına kadar herkes, her yerde, her şeyi bilir durumda. Bu gelişme sosyolojik açıdan, toplumsal açıdan, dünyayı bazılarının tabiriyle bir büyük köy
haline getirdi. Bu büyük köyde küçüğü büyüğü, güçlüsü zayıfı, bütün ülkeler, bütün toplumsal kuruluşlar her olaya sorumluluk ve tepki gösterir konu9
ma geldiler. Artık hiçbir ülke, hiçbir toplum konularını, sorunlarını kendi içlerine hapsedip, kendi istedikleri türde çözümler üretebilme lüksüne sahip değil. Buna en güçlü ülkelerin güçleri bile yetmiyor. O denli büyük tepkiler konuluyor ki, bu tepkiler caddelere taşıyor ki, herkes kendisine yeni baştan çeki düzen verme durumuna geliyor.
Öte yandan, böyle bir, global büyüyen sorunlara, sorumluluklara ortak
çözümler arayan bir dünyada ekonominin etkisi tepkisi de global oldu. Ekonomilerde ülke sınırlarının dışına taştılar, onları denetleyen faktörler ülkelerin kendi istekleriyle sınırlayamayacağı boyutlara ulaştı. Bu değişim, bir
yandan toplumsal, bir yandan ekonomik dünyayı değiştirirken, en büyük etkisini de özelikle eğitime, üniversitelerin eğitiminde yaptı. Üniversiteler, bundan aşağı yukarı yirmi yıldan geriye doğru baktığınız zaman toplumdan kopuk, istediklerini istedikleri türde yapmak durumunda olan, toplumun konu
ve sorunlarıyla ilgilenmek gibi bir sorumluluğu duymayan kurumlar olmaktan dışarıya, kabuklarının dışına adeta itildiler. Günümüz üniversiteleri, toplumun konu ve sorunlarına uygun olarak kendilerini yapılandırmak gibi bir
evrenin içindeler. Olaya bu bağlamda bakılırsa, Kadir has Üniversitesinin
eğitim stratejisinin de bir nevi özetidir bu anlattığım. Bizim eğitim stratejimiz,
üç sacayağının üstünde yükselir. Birisi eğitim görevimizin zaten kendisi olan
güncel konular bunun alt yapısı olan Tedrisat Programı çok önemlidir. Bilimin ortak dili olan İngilizce’yi öğrencilere muhakkak öğretmek. Bilgiye ışık
hızıyla ulaşabilen bir dönemde kara tahta, sınıf, hoca üçgeninin içine taşıp,
öğrenmek isteyeninin, gelişmek isteyenin önü açık, bilgisayar kitaplığıyla
doyabildiğine öğrenebileceği bir ortamın içine koyup, hocaların onlara yol
göstereceği, yönlendirici olacağı bir platformlar meydana getirmek. Bu üniversitenin birinci asli görevi.
Ama en önemli ikinci görevi, toplumun konu ve sorunlarıyla haşır neşir
olacaksa, açık, şeffaf, hesap bilir, verir olacaksa, günün konularını, üniversite hacmi içine taşıyıp, en güncel bu konuları, en yetkin ağızların anlattığı,
tartıştığı, platformları ders adı altında değil, bu tür etkinlikler halinde öğrencinin alabileceği sık etkinlikler düzenlemek. İşte bu etkinlikler üniversiteyi
üniversite yapan, öğrencinin kendi içinde, günlük yaşamı içinde kulağını, dimağını sürekli bilgilerle dolduran, bu günkü eğitim anlayışının ta özüdür,
kendisidir. O da eğer sevecen, saygın bir ortamda yani sanatla kültürle zenginleşmiş bir ortamda yapabiliyorsa ki sacayağının üçüncüsü de budur. İstenilen amaca ulaşabilir, kendine güvenen, soruşturan, geleceğini planlayan bir gençliğin en azından oluşmasında, üniversite kendine düşen altyapıyı geliştirmiş olur.
Bu bağlamda bakacak olursak, bugün varlığınızla onurlandırdığınız, katkıda bulunacağınız bu toplantı bizim amacımıza birebir örtüşen bir toplantıdır. Bunu düzenleyen İktisadi Araştırmalar Vakfı’na, hocamız başta olmak
10
üzere, siz katılımcılara şükranlarımı arz ediyorum. Toplantının son derece
başarılı olmasını diliyor, saygılarımı sunuyorum.
____________________
11
12
İ.A.V. BAŞKANI
PROF. DR. M. ORHAN DİKMEN’İN AÇIŞ KONUŞMASI
Sayın Rektör
Seçkin Katılımcılar
Değerli Dâvetliler
Hepinizi saygı ile selâmlıyorum. “Banka Birleşmeleri ve Satınalmalar”
seminerine hoş geldiniz; Varlığınız ile değer kattınız. Teşekkür ederek sizlere hoşgeldiniz diyorum.
İktisadî Araştırmalar Vakfı, 1962’de kurulmuş ve bir süre sadece seminer tertibi şeklinde çalıştıktan sonra, faaliyetine şekiller de katmıştır. Vakıf,
bugün, düzenlediği seminerler yanında, konferanslar, basına yazılı açıklamalar, gazete ve dergi makaleleri, konulu sohbet toplantıları, televizyon
programları ve tanıtım işlemleri şeklinde çok yönlü çalışmalar yapmaktadır.
Konuşmamı fazla uzatmamak için, bu çalışma alanlarına sadece değinmekle yetiniyorum. Buna karşılık, Vakfı’n gerçekleştirdiği, yurtiçi ve yurtdışı
seminerler hakkında kısa bilgi sunmamın faydalı olacağını düşünüyorum.
Yurtdışı seminerler içinde, üçü Girne’de, biri Lefkoşa’da yapılmış olan 4
seminerin özel bir yeri vardır. Bu seminerlerde ve İstanbul’da gerçekleştirilmiş olan beşinci seminerde, KKTC ekonomisi ele alınmış ve gelişmesini
sağlayacak tedbirler üzerinde durulmuştur.
Diğer yurtdışı seminerler ise, gidilen ülke ile Türkiye arasındaki ekonomik (ticari - malî) ilişkilerin geliştirilmesine katkıda bulunmak amacile düzenlenmiş ve bunlar da başarı ile gerçekleştirilmiştir.
Tarih sırasile Paris, Bakü, Bükreş, Sofya, Hartum ve Üsküp’te yapılan bu
seminerler büyük ilgi görmüştür. Türkiye’den bakan düzeyinde yapılan iştirake paralel olarak, gidilen ülkeler de bakan, hatta başbakan düzeyinde katılımda bulunulmuş, devlet başkanları da seminere gönderdikleri mesajlarla
13
ilgilerini göstermiştir. Bu seminerlere, önümüzdeki yıllarda da devam edilecektir.
Yurtiçi seminerlere gelince, bunlar iki büyük kategoriye ayrılabilir. Bir kategoriyi genel konulu seminerler, diğer kategoriyi de vilâyet seminerleri oluşturmaktadır.
Vilâyet seminerlerinin esas amacı, lokal kalkınma ve gelişmenin sağlanmasına katkıda bulunmaktır. Bu amaçla, esasta idarî bir bölüm olan vilâyet
ekonomik bir birim olarak ele alınmakta ve ekonomik ve sosyal kalkınması,
gelişmesi için neler yapılmasının faydalı olacağı araştırılmaktadır.
Birincisi 17 yıl önce, 1989’da Ordu’da yapılmış olan bu seminerlerin sayısı, hâlen 40’ın üzerindedir, yâni Vakfın bu çalışma ve hizmeti mevcut 81
vilâyetin yarısından fazlasına ulaşmış demektir..
Şunu da ilâveten belirtmek yerinde olur: İktisadî Araştırmalar Vakfı, genel konulu seminerlerini de, ele alınan konunun en çok önem arz ettiği veya çok ilgi çekeceği yerde yapmaktadır. Fındık seminerlerinin ilk 3’ü Giresun’da, dördüncüsü Ankara’da, beşincisi de İstanbul’da yapılmıştır. Çay seminerleri Rize’de, tütün ve zeytinyağı seminerleri İzmir’de, yağlı tohumların
ele alındığı seminerler Adana’da gerçekleştirilmiştir.
Görüldüğü gibi, İktisadî Araştırmalar Vakfı, çalışmalarını yurt sathına
yaymaya özen göstermiştir. Vilâyet seminerleri bu özeni yerine getirmekte
çok faydalı olmuştur. Bu sayede, Vakıf çalışmaları, Edirne’den Ardahan’a,
Çanakkale’den Artvin’e, Aydın’dan Iğdır’a kadar, yurdun hemen her yerine
ulaşmıştır.
Genel konulu seminerlerde, tarım, sanayi, ticaret, ulaştırma, turizm ve finans konuları ele alınmaktadır. Bunlar bazen sektör, bazen altsektör, bazen
de üretim dalı seviyesinde incelenmektedir. Bu vesile ile dikkatten kaçmaması gereken bir hususa işaret edeceğim.
Vilâyet seminerleri de,genel konuları lokal düzeyde ele alan seminerlerdir. Bu seminerlerde, tarım (hayvancılık dahil), sanayi, ticaret, ulaştırma, turizm ve bir ölçüde finans konuları lokal nitelik ve değerleri ile incelemeye tâbi tutulmuş olmaktadır.
Buna göre, global kalkınma ve gelişme plânlaması yerine, lokal kalkınma ve plânlama yaklaşımın tercih edildiği, günümüz iktisadî politikasının
yaklaşım ve uygulamalarına, İktisadî Araştırmalar Vakfı, en az 15 yıllık bir
öncelik sağlamış olmaktadır.
İktisadî Araştırmalar Vakfı, kuruluşundan bu yana finans konuları ile yakından ilgilenmiştir. Bu güne kadar, finans sektörü ile ilgili toplam 46 seminer tertip edilmiş ve başarı ile gerçekleştirilmiştir.
14
Bu seminerlerden (bugünkü dahil) 20 adedi Bankacılık, 15 adedi Sigortacılık alanlarında düzenlenmiştir. Bu sayıya, 4 Leasing, 4 Factoring ve 3
Borsa semineri de katıldığında, İktisadî Araştırmalar Vakfının, finans sektörü ile ilgili seminer sayısı, toplam 46’ya yükselmektedir. Bu sayı Vakfın bütün seminerlerinin sayısı hâlen 191 olduğuna göre, (46:191=)%24.1’ine, yâni yuvarlak olarak dörtte birine denk gelmektedir.
Bugüne kadar ele alınmış finans konuları içinde, bazılarını Türkiye’de ilk
defa ciddî olarak araştırmaya tâbi tutulmuş olduğuna da işaret etmekte fayda görmekteyim.
Bu nitelikte olan seminerlere misal olarak, 1983 tarihli “Türkiye’de Sigorta Kesiminin Ekonomik Gücü ve Gelişmesi” seminerini, 1984 tarihli “Türkiye’de Sermaye Piyasası” seminerini ve daha sonra muhtelif tarihlerde incelemeye alınan mortgage, Türk Bankacılık Sisteminin SWOT Analizi, Vadeli
İşlemler Borsası ve daha başka seminerleri hatırlatmakta fayda görmekteyim.
Bugünkü “Banka Birleşmeleri ve Satınalmalar” seminerine gelince, bu
seminerler çok yönlü ve çok önemli bir konu, genel ekonomik yönü ile ele
alınmaktadır.
Banka satınalmaları ve birleşmeleri konusu, esas itibarile iç içe olan,
ama bir bakıma da birbirinin devamı ve tamamlayıcısı sayılabilecek 3 yaklaşım halinde ele alınabilir.
Birinci yaklaşım, konumuz olan işlemlerin, esas itibarile finans kesimi ve
dolayısile genel ekonomi üzerindeki etkilerini ele alan stratejik yaklaşımıdır.
Bugünkü seminerde sunulacak olan tebliğin başlığı “Bankalarda Birleşmeler, Satınalmalar ve Genel Etkileri”, panel konusu da “Banka Birleşmeleri ve Satınalmalarda Ana Strateji” olarak belirlendiğine göre, konu stratejik
yönden ele alınacak demektir. Bu stratejik değerlendirmeye, işlemlerin politik yanı da yer almaktadır.
İkinci yaklaşım, fiyatlandırma yâni satınalmada alınacak bankanın değerinin, birleşmede bir araya gelecek bankaların karşılıklı değerinin belirlenmesi şeklindedir. Bu yaklaşım, işletme ekonomisi ve muhasebe tekniği
alanlarına girmektedir.
Üçüncü yaklaşım ise, işletme yönetimi konusudur; yâni netice itibarile
birleşen bankaların en rasyonel şekilde nasıl tek banka haline geleceği ve
nasıl en verimli şekilde çalışacağı konusuna odaklanmaktadır.
Bu ikinci ve üçüncü yaklaşımlar da çok önemlidir. Bunların da bir veya
iki seminerde masaya yatırılmasında fayda vardır.
Bu seminerde, tebliğci ve panel üyesi olarak görev üstlenmiş olan kişi-
15
ler, birleşme ve satınalmaların stratejik ve genel etkileri hakkında bilgi sahibi kişilerdir ve her iki konuyu derinliğine irdeleyeceklerdir.
Ben bir açış konuşmasının çerçevesini fazla zorlamadan, banka birleşmeleri ve satınalmalar hakkında, zannıma göre üzerinde durulması, görüşülmesi ve tartışılması faydalı olacak bazı açıklamalarda bulunmakla yetineceğim.
Ancak, bu konuyu ele almadan önce, bankaların belki de en önemli üyesi oldukları finans kesiminin bütününü kısaca hatırlatmanın yerinde olacağını düşünüyorum.
Finans sektöründe yer alan kurumların bir kısmı, kamu bankaları hüviyetindedir. Bunlar, esas itibarile, ya bir bütün olarak ekonomik kalkınma ve gelişmeyi veya tarım başta olmak üzere, sanayi, ihracat ve turizm gibi belli
sektörleri desteklemek, bunların finansmanını sağlamak için, genellikle özel
kanunlarla kurulmuş bankalardır.
Özel bankalar ise, kâr amacile kurulmuş yatırım, ticaret, mevduat bankaları veya daha çok spekülâtif işlemlere aracılık yapan off shore bankalar,
şubesiz bankalar, internet bankaları, call center şeklinde veya daha başka
şekillerde faaliyet gösteren kurumlar halinde büyük bir çeşitlilik arzetmektedir. Bu çeşitlere katılım bankalarını (Eski özel finans kurumlarını), leasing ve
factoring şirketlerini de katmak gerekir.
Finans kesiminde, çeşitlerine değindiğim banka ve benzeri kurumlarından başka, sigorta şirketleri, (özellikle hayat sigortaları şirketleri) ve reasürans şirketleri de, bilhassa gelişmiş ekonomilerde, önemli bir paya sahiptir.
Ayrıca, çeşitli yatırım şirketleri, gayri menkul sermaye şirketleri, kamu ve
özel emeklilik kurumları, bireysel emeklilik sigortası şirketleri, kredi kooperatifleri ve birlikleri ile menkul kıymet borsaları, altın veya kıymetli maden
borsaları, vâdeli işlem ve opsiyon borsaları ve emtia (mahsul ve mamul)
borsaları yer almaktadır.
Kısaca, finans kesimi, fevkalâde çeşitli ve mudil (çapraşık) bir sektördür.
Bu sektör, tarım, sanayi, ticaret, ulaştırma ve turizm başta olmak, değişik
sektör ve alt sektörlerle iç içe diye nitelenebilecek bir ilişkiler manzumesinin
ortasında yer alan çok yönlü bir sektördür.
Finans kesiminin, millî ve milletler arası politika ile de çok yakın ilişkileri
vardır. Belli kurum ve kuruluşların finans gücü, devletlerarası ilişkilerde bile
etkili olabilmektedir. Bu sebeple, özellikle milletlerarası nitelik arz eden banka birleşme ve satınalmalarını, bu çok yönlü karakteri dikkate almak suretile değerlendirmenin gereğine inanmaktayım.
16
Milletlerarası nitelikteki banka birleşme ve satınalmaları da, yabancı ser-
mayedarların kişiliği, yabancı sermayenin kaynağı ve dolayısile niteliği ve
kalitesi ile bankacılık sektörünün bütünü açısından yerli sermaye - yabancı
sermaye orantısı konuları büyük önem arz etmektedir.
Bazı yöneticiler, kanaatimce üzerinde fazla durmadan veya kendilerine
göre, politika gereği saydıkları için, zaman zaman bu konuların önemsiz olduğu şeklinde beyanlarda bulunmaktadır. Bu düşünce ve beyanların , çok
sade bir yaklaşım veya bir anlamda sözümona politika gereği yapılmış bir
nevi böbürlenme gösterisi olmaktan başka bir anlamı yoktur.
Finans kesiminde, yabancı sermayenin veya daha somut olarak yabancı sermayedarların ekonomik ve malî bünyesi kadar, hatta belki daha çok
politik kişiliği, örtülü amaçları ve ahlâkî (etik) değeri büyük önem taşımaktadır.
Bu bakımdan, milletlerarası nitelikteki satınalma ve birleşmelerde, çok
yönlü bir araştırma yapmanın yerinde bir tedbir olacağını önemle kaydetmenin faydalı olacağı görüşündeyim.
Bu açıklamalardan sonra, şimdi, banka birleşme ve satınalmalarının, önce şekillerine sonra da sebeplerine değinmek istiyorum.
Banka birleşmeleri, basit bir yaklaşımla, 2 veya daha fazla bankanın tek
bir banka haline gelmesi diye tarif edilebilir. Bu birleşme, ihtiyarî (serbest)
veya mecburi (yâni dışarıdan bu iş için hukuken yetkili kılınmış bir otoritenin
yönetiminde) olabilir.
Şunu hemen ilâve edeyim: Serbest birleşme ve satınalmalar genel olarak iki banka arasında olmakta, mecburi birleştirmeler ise ikiden fazla bankayı bir araya getirebilmektedir. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun
(TMSF’nin) 4 bankayı bir beşinci banka (Sümerbank) ile birleştirmesi, bu
çoklu birleşmelere misal olarak gösterilebilir.
Satınalmalar ise genellikle ihtiyarî olarak yapılmakta. Ve bir bankanın diğer bir bankayı kısmen veya tamamen bünyesine katması şeklinde olmaktadır. Başka bir deyişle satınalma tam veya kısmî olabilmektedir.
Birinci halde, satın alınan banka, satın alan bankanın bünyesinde erimekte, yâni firma olarak varlığını tamamen kaybetmektedir. HSBC’nin Demirbank’ı, Fortis’in Dışbank’ı satın almaları, bu çeşit satınalmalara misal
olarak gösterilebilir.
Buna karşılık, kısmî satınalmalar, genellikle bir iştirak şeklinde olmakta
ve iki banka da firma olarak varlığını sürdürmektedir. Kısmî satınalma,
%50’nin üzerinde veya altında olabilmektedir. Ancak, bu son durumda da
satınalınan banka satınalanın hakimiyetine girebilmektedir.
Finasbank’ın %46’lık hissesinin satışı bu duruma misal olabilir. Finas-
17
bank’ın %44 hissesi, hâmiline senetler halinde çok sayıda hissedar elinde
olduğundan, %46 oranında hisse sahibi olan ortağın ( Yunan Milli Bankasının) bankaya hâkim bir konumda olduğu söylenebilir. Kaldı ki MYB, çeşitli
küçük hissedarlardan, önceden %5 hisse satınalmış olabileceği gibi, anlaşmadan sonra da bunları toplayabilir.
Birleşme ve satınalmaların sebeplerine gelince: Bunlar çok değişik olabilmektedir. Özellikle, ihtiyari birleşme ve satınalmalarda, beyan edilen ve
edilmeyen, yâni açıklanan veya gizli tutulan sebeplerin sayılmayacak kadar
çok olduğu söylenebilir.
Bu sebepler arasında, piyasa payını arttırma hedefi önemli bir yer tutmaktadır. Satın alma veya birleşme yolu ile, ölçek ekonomisinden ve sinerjisinden faydalanmak hedefi güdülebilir. Yine, söz konusu işlemlerden biri
ile, hizmet bütünlüğü kazanmak amacı öngörülmüş olabilir.
Çeşitli banka hizmetlerini baştan ele alıp geliştirmek yerine, hazır ele geçirmek amacı, dolayısile hızlı gelişme isteği de banka birleşme ve satınalmalarında önemli bir yer tutmaktadır. Hizmet bütünlüğü amacı, maliyetten
tasarruf amacı, üst yönetim, muhasebe, teftiş görevlerinin, aktif servisler ve
şubelerin birleştirilmesi yolu ile maliyetten tasarruf sağlamak ve dolayısile
rekabet gücünü ve kârı arttırmak amacı da, banka birleşme ve satınalmalarında önemli bir rol oynamaktadır.
Esas itibarile ekonomik-malî nitelikte olan bu hedeflere daha başkaları
da eklenebilir. Ancak, yabancı bankalar tarafından gerçekleştirilen satınalma ve birleşmelerde, açıklanmayan çeşitli amaçlar ve özellikle de siyasi hedefler bulunabilir. Bu ihtimalin, dikkate alınması gereğini önemle vurgulamakta isabet olduğu inancındayım.
Bu vesile ile, bankacılık sisteminde yerli-yabancı sermaye dengesinin de
hem nitelik, hem de nicelik bakımından titizlikle üzerinde durulması gereken
bir husus olduğunu hatırlatmakta fayda gördüğümü ifade etmek istiyorum.
Bu konuların bir seminer çerçevesinde irdelenmesinde sayısız fayda olduğuna inanıyorum.
Bu açış konuşmasını hazırlarken, çeşitli ülkelerde ve özellikle Türkiye’de
gerçekleştirilmiş olan ihtiyari ve mecburi satınalma ve birleşmeleri inceledim. Ancak, bunlara, sayı ve çeşit olarak çokluğu ve değişkenliği dolayısile,
konuşmamda yer vermenin çok zaman alacağını görünce, konuşmamın dışında bıraktım.
Sadece Türkiye’nin banka birleşme ve satınalmaları bakımından ilgi çekici ve iyi düzenlenip gerçekleştirilmiş uygulamaları olduğunu kaydetmekte
fayda görmekteyim.
18
Banka satınalmalarında, özellikle HSBC - Demirbank ve Fortis - Dışbank
uygulamaları dikkate değer operasyonlardır. Banka birleşmeleri için de,
Koçbank - Yapı Kredi Bankası birleşmesi emsal olarak gösterilebilir.
Mecburi birleşmelerin de kendilerine özgü sebepleri ve hedefleri vardır;
ama bunlara girmeyeceğim. Mecburi birleşmelerde, TMSF’nin başarılı uygulamalarını bir kere daha kaydetmekle yetinmenin yerinde olacağını düşündüm.
Buna rağmen, epeyi vaktinizi aldım. Ama sabrınızı kötüye kullandığımı
sanıyorum. Konuşmamı daha fazla uzatmadan teşekkürler bölümüne geçiyorum.
Seminer için bu güzel salonu bize tahsis etmek lûtfunda bulunan Kadir
Has Üniversitesi yönetimine ve Rektör Sayın Prof. Dr. Yücel Yılmaz’a teşekkür etmek isterim.
Seminere fikrî ve maddî katkılarını esirgemeyen Şekerbank yönetimine
ve başta Genel Müdür Sayın Hasan Basri Göktan’a teşekkür ediyorum.
Seminerde, konuşmacı, oturum başkanı, tebliğ sahibi ve panel üyesi
olarak görev almış olan çok değerli kişilere de teşekkürlerimi sunuyorum.
Seminere, telefon etmek, faks, e-mail ve telgraf göndermek suretile başarı dileğinde bulunan seçkin kişilere de gıyabî teşekkürlerimi ifade etmek
istiyorum.
Konuşmama son verirken de, hepinizi tekrar saygı ile selâmlıyorum.
____________________
19
20
ŞEKERBANK GENEL MÜDÜRÜ
HASAN BASRİ GÖKTAN’IN KONUŞMASI
Sayın Başkan, sunuşlarını yapacak saygıdeğer diğer konuşmacılar, seminere katılan kıymetli izleyiciler ve basınımızın değerli çalışanları, hepinize saygı ve sevgilerimi sunarak konuşmama başlıyorum.
Ekonomi hukukunu belirleyen yasal çerçevenin 1980'li yıllardan itibaren
serbestleşmesiyle birlikte, hem mali araçların sayısı, hem de ülkeler arası
mal ve hizmet ticaretinin hacmi önemli artış göstermiştir. Küreselleşme olarak da adlandırılabilecek bu oluşum sebebiyle, ülkeler arasındaki sınırlar
önemini büyük ölçüde kaybetmiştir.
Küreselleşme olgusuna farklı bir açıdan yaklaştığımızda, ülkelerdeki rekabeti artırıcı etkilerinin bulunduğunu görmekteyiz. Ülkeler arasındaki bu
yakınlaşma, ülkelerde faaliyet gösteren bankaların da birbirleri ile etkileşime
girmelerini sağlamıştır. Böylece farklı pazarlar ve faaliyet alanları hakkında
bilgiler elde edilmiştir. Bu etkileşimler sonucu müşterilerin bankalardan olan
taleplerinde de değişiklikler baş göstermeye başlamıştır. Artık belli bir ürün
hattı ile, mevcut ve potansiyel müşterilerin istekleri tatmin edilememeye
başlamıştır. Farklı pazarlara girebilmek için farklı müşterilerin istekleri doğrultusunda üretim ve pazarlama faaliyetlerinde bulunmak gerekmektedir.
Bankalar, bu problemleri çözümlemek amacı ile ürün yelpazelerini genişletmek zorunda kalmışlardır. Ürün yelpazesinin genişletilmesi için yeni yatırımların yapılması, yeni pazarlara girebilmek için ise yeni dağıtım ve satış
noktası birimlerinin kurulması gerekmektedir. Bu yapılanma, doğal olarak
işletmelerin büyümesine yol açacaktır. Ayrıca, global ve her türlü rekabete
açık bir piyasada faaliyet gösterebilmek için, bankaların özkaynak yapılarının güçlü, aktif ve pasif kalitelerinin yüksek olması gerekmektedir.
Belirttiğim sebeplerin etkisi ile bankalar başka pazarlarda faaliyet gösteren ve farklı ürün hatlarına sahip olan bankalarla birleşmeyi ya da satın almayı tercih etmektedirler. Birleşme, bankanın kendi içinde büyümesine, na21
zaran zaman ve maliyet açısından daha ekonomik bir alternatiftir. Özellikle
1980’li yıllardan başlayan banka birleşme ve satın almalarında görülen artış da bu gelişimi doğrular niteliktedir.
1980’li yıllarda bankacılık sektörü bazı yapısal değişikliklere sahne olmuştur. Avrupa Birliği ülkelerinin tek pazar oluşturma çabaları ve buna bağlı olarak bankacılığın daha yoğun bir rekabetle karşı karşıya kalması, bankaların karlılığını düşürücü bir etken olduğu için Avrupa’da bankalar birleşmeye yönelmişlerdir.
Buna karşılık; ABD’de ve diğer gelişmiş ülkelerde ölçek ekonomisine
ulaşma isteği banka birleşmelerinin ve satın almalarının ardında yatan ana
sebep olmuştur. ABD’de bankalar, daha fazla finansal kaldıraç kullanabildikleri ve hedefledikleri risk ve ürün dağılımını yapmalarına olanak sağladığı için birleşmeyi tercih etmektedirler.
1990'lı yıllardan itibaren birçok ülkede uygulanan serbestleşme politikaları ile yabancı bankaların şube açmalarına ve banka kurmalarına imkan tanıyan düzenlemeler, gelişmekte olan ülkelerde yaşanan bankacılık krizleri,
uluslararası sermaye akımları, teknolojik yenilikler özellikle gelişmekte olan
ülkelerde yabancı bankaların sektördeki payının önemli ölçüde artmasına
yol açmıştır. Bu gelişmelere bağlı olarak, yakın dönemde bir çok gelişmekte olan ülkede yapısal değişiklikler yaşanmıştır ve yaşanmaktadır.
Banka birleşmeleri çoğunlukla aynı alanda ve pazarda faaliyet gösteren
bankaların birleşmesi yani yatay birleşmeler (horizontal mergers) şeklinde
görülmektedir.
Bankalar, birleşmek veya bir bankayı satın alarak daha önce faaliyette
bulunmadıkları bir pazara daha az maliyete katlanarak girebilmektedirler.
Yeni bir pazara girerken o pazara ilişkin bilgilerin toplanmasının yanı sıra faaliyette bulunulacak alanlara uygun olarak sabit yatırımlar yapılması ve yeni personel istihdam edilmesi gerekmektedir. Sadece bunlar da yeterli değildir, pazarda tanınıncaya kadar reklam ve pazarlama faaliyetlerine ağırlık
verilmeli ve kar marjı mümkün olduğunca düşük tutulmalıdır.
Ancak, daha önce o pazarda faaliyet gösteren bir banka satın alınırsa
ya da birleşme yoluna gidilirse, belirttiğim prosedürlerin hiç birinin uygulanmasına gerek kalmayacaktır.
Amerika Birleşik Devletleri'nde yapılan bir çalışmada büyük banka yöneticilerine hedef bankalarda aradıkları özellikler sorulmuştur. Cevaplar içinde
birinci sırayı yönetim kalitesi almaktadır. İkinci sırada ise karlılık ve verimlilik gelmektedir. Satın alınan kurumun pazardaki yeri de satın alacak bankanın önem verdiği hususlardan birisidir.
22
Birleşmeden beklenen faydalar çeşitli etkenlerden dolayı farklılık göstermekle birlikte, temel olarak belli saiklerden kaynaklanmaktadır. Bunlar, nakit akım riski ile kazanç riskinin azaltılması, ölçeğin artması ile birlikte prestijin ve pazar payının artacağına olan inanç ve farklı pazarlarda çalışabilme
imkanı ile buna bağlı olarak farklı müşteri portföyüne sahip olmak suretiyle
ekonomik koşullara bağlı risklerden mümkün olduğunca kaçınmak olarak
sıralanabilir.
Birleşmelerin bankalar üzerinde olumlu etkide bulunduğu bir başka alan
da vergi yükünün azaltılmasıdır. Eğer birleşen bankalarda biri kar etmekte
iken diğeri, ilkinin ödediği vergiyi kompanse edecek ölçüde zarar etmekte
ise birleşme sonucunda meydana gelecek firmanın vergi yükü önemli ölçüde azalacaktır.
Birleşilen veya satın alınan bankada, yöneticiler, genellikle birleşme ile
birlikte büyümelerini sağlayacak bir kapasite artışına yol açılacağını, birleşilen bankanın geçmişten gelen büyüme hızı ve ölçek ekonomisi ile sağlanan
maliyet tasarruflarının birleşmiş iki bankanın performanslarını olumlu yönde
etkileyeceğini düşünmektedirler. Müşteri portföyünün bankanın büyüme hızından daha fazla arttığı durumlarda bankalar birleşerek büyümeyi ve dolayısıyla müşterilerinin başta krediler olmak üzere artan diğer bankacılık ürünlerinin taleplerini karşılamayı hedeflemektedirler.
Birleşme ve satın almalara ilişkin bir kısım araştırmalar da birleşmenin
banka mali bünyeleri üzerindeki etkileri üzerinde durulmuştur. Bankaların
birleşmeden sonraki performansları ölçülürken aktif karlılığı, faiz dışı giderlerin toplam giderlere oranı ve özkaynak karlılığı gibi kriterler kullanılmıştır.
Bu araştırmalara göre; ilk olarak birleşmenin hemen ardından karlılıkta
bir düşüş görüldüğü söylenebilmektedir. İki farklı kurumun birleşmesi ya da
satın almalarda kurum yönetiminin değişmesi birtakım koordinasyon sorunlarına yol açmaktadır. Ayrıca bu değişiklikten memnun olmayan bazı müşteriler de kaybedilmektedir.
Dolayısıyla birleşme sonrasında banka aktifinde bir miktar küçülme, karlılık kriterlerinde de düşüş kaydedilebilecektir. Ancak yapılan bütün çalışmaların da gösterdiği, birleşmenin ardından faiz dışı giderlerin toplam giderler
içindeki payında bir azalma görülmesidir.
Birleşme ve satın almalara ilişkin yapılan tüm çalışmalar birlikte değerlendirildiğinde birleşmenin başarılı olmasında rol oynayan faktörler şöyle sıralanabilir;
- Hedef banka ile alıcı banka aynı pazarda faaliyet göstermelidir. Böylece personel ve sabit yatırımlarda indirime gidilecektir.
23
- Hedef bankanın görece büyüklüğü ne kadar fazla olursa, iki bankanın
birleşmesinden doğacak uyum sorunları da o ölçüde fazla olacaktır.
- Küçük ölçekli bankaların birleşmelerinden daha fazla sinerji etkisi elde
edilmektedir. Daha açık bir ifade ile ölçek ekonomisi gerçekleştirilebilmektedir.
- Hedef bankanın aktif kalitesinin yüksek olması birleşmeden sonra
banka performansı üzerinde etkili olacaktır.
Ülkemizde birleşme ve satın almalarla ilgili olarak merak edilen en
önemli konu, birleşmelerin banka mali bünyeleri üzerindeki etkileridir. İflas
eden bazı bankaların kamu bankalarına veya Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilmeleri gözardı edildiğinde, Türkiye'de iki ya da daha fazla
bankanın birleşmesine örnekleri çok azdır (Körfezbank- Osmanlı Bankası
ve Garanti Bankası’nın, Garanti Bankası bünyesinde birleşmesi).
Özellikle 2003 yılından sonra başlayan yabancı sermaye yatırımlarının
bankacılık alanında yoğunlaşması sonucu, Sektörde banka satın almaları
veya belli oranda hisse satın alınması ile ortaklık kurulması yönünde gelişme yaşanmaya başlanmıştır. Bugün bir çok bankamız yabancı bankalar ile
yürüttükleri ortaklık sürecini yasal prosedürlerin yerine getirilmesiyle sonuçlandırmak üzeredir.
Bu nedenle Türk bankacılık sektöründe birleşme ve satın almalar sonrasında banka mali bünyelerindeki değişiklikleri net olarak gözlemlemek için
henüz erken olduğunu düşünüyorum.
Bankalarımızın yaşadığı en önemli sıkıntı 2003 yılına kadar süren yüksek enflasyon sebebiyle aktif kalitesinde görülen bozulma ile özkaynakların
korunmasında yaşanan sıkıntılardır. 2001 yılında yaşanan ekonomik krizle
birlikte özkaynaklarda meydana gelen erime yeni yeni telafi edilmektedir.
Yabancı bankaların sektöre girişi ile sermaye sıkıntısının azalması beklenmektedir.
Türk bankacılık sektöründe uzun zamandır aktif içindeki payları ihmal
edilecek seviyede bulunan yabancı bankaların önümüzdeki dönemde sektör içindeki paylarının büyüyeceği, bunların birtakım satın almalar veya ortaklıklar kuracağı aşikardır. Yabancı sermayeli bankaların Türkiye piyasasında hitap ettikleri alanları ve ürün portföylerini genişletmeleri elbette sektördeki rekabet iklimini değiştirecek bir gelişmedir.Yabancı sermayeli bankaların başlıca avantajlarının sermaye güçleri ve uluslararası piyasalardan daha düşük maliyetli fon temin etme imkânları olacağını düşünüyorum.
Konu üzerinde elbette tartışılacak başka hususlarında bulunduğu açıktır. Bana ayrılan zaman içerisinde konuyla ilgili özet düşüncelerimi açıkla24
mak suretiyle konuşmamı noktalıyor, herkese sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
____________________
25
26
TEBLİĞ OTURUMU
Başkan
Tebliğci
Tebliğ
: Prof. Dr. Ahmet İNCEKARA
İ.Ü. İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi
: Doç. Dr. Metin TOPRAK
B.D.D.K. Başkanlık Müşaviri
: Bankalarda Birleşmeler
Satın Almalar ve Genel Etkileri
27
28
BAŞKAN: PROF. DR. AHMET İNCEKARA
Değerli misafirler, seminerimizin açış oturumundan sonra, tek tebliğin
sunulacağı tebliğ oturumumuz var. Hepinize hoş geldiniz derken, saygılarımı sunuyor ve bu konudaki uzmanlığı ve danışmanı olduğu kurum dolayısıyla çok önemli bir görevi olan Metin Toprak kardeşimizi tebliğini sunmak
üzere davet ediyorum. Buyurun Metin bey.
29
30
BANKA BİRLEŞMELERİ VE SATINALMALAR
Küresel Finans Piyasalarında Artan Konsolidasyon Eğilimi:
Bankacılık Sektöründe Birleşme ve Devralmalar
Doç. Dr. Metin TOPRAK
B.D.D.K. Başkanlık Müşaviri
Bu çalışmada ifade edilen görüşler, sadece yazarın kanaatlerini yansıtmakta olup,
hangi bir kurumla ilgisi bulunmamaktadır.
her-
31
32
Kısa Özet
Banka birleşme ve devralmaları, ekonomik konsolidasyon olgusu çerçevesinde değerlendirilebilir. Konsolidasyon olgusu, daha genel olarak ekonomik, siyasi, kültürel bağlamlarda da gözlenmektedir. Finansal sistemde
1990'lı yıllarda hareketlenen ve 2000'li yıllarda hızlanan konsolidasyon modası önümüzdeki yıllard.a da hızını koruyacak gibidir. Banka birleşme ve
devralmaları, 19'uncu yüzyılın üçüncü çeyreğinden bu yana gözlenmektedir. Bugün, gelişmiş ülkeler hem bireysel olarak hem de uluslararası kuruluşlar bazında banka birleşme ve devralmalarına sıcak bakmakta ve mevcut engelleri de kaldırmaya çalışmaktadırlar. Aynı eğilim biraz zayıf da olsa
gelişen ülkeler için de geçerlidir. Türkiye de bu trendi benimsemiş gözükmekte olup, AB uyum yasaları çerçevesinde farklı bir yöne girmesi de beklenmemektedir. Dünya ölçeğinde sermaye piyasalarının hacmi giderek büyümektedir. Türkiye'de, dünya ortalamasına göre oldukça yüzeysel bir sermaye piyasası mevcut olup, önemli bir gelişme potansiyeline sahiptir.
Banka birleşme ve devralmalarında başlıca güdüler; ölçek ekonomileri
ve ölçeğin optimum kullanımı, faaliyet alanı ekonomileri, kredi riski çeşitlendirmesi, örgütsel etkinliği geliştirme, daha ucuz fonlama maliyetleri, bankacılık krizleri, pazar payını artırma ve ele-geçirmelere karşı savunma, profesyonel yönetimin motifleri, vergisel tasarruflar olarak sıralanabilir. Ayrıca, ana
ülke ve ev sahibi ülkenin özellikleri bakımından ilave birleşme ve devralma
güdüleri de gözlenebilmektedir.
Gelişen ülkeler bakımından banka birleşme ve devralmaları, genel olarak bankaların yabancı sermayeli bankalarca satınalınması anlamına gelmektedir. Gelişen Asya, Latin Amerika ve Doğu Avrupa ülkeleri olarak üç
grupta toplanabilecek gelişen ülke bankacılık sistemlerinde yabancı sermaye hakimiyetinde; gelişen Asya'da ABD, Singapur ve İngiltere, Latin Amerika'da İspanya, ABD ve İngiltere, Doğu Avrupa'da ise İtalya, Avusturya, ABD
ve Danimarka öne çıkmaktadır. Gelişmiş ülkelerde ve Doğu Avrupa ülkelerinde banka birleşmeleri daha ziyade piyasa motifleriyle gerçekleşirken; Latin Amerika, Doğu Asya ve Türkiye gibi kriz yaşanan ekonomilerde devlet
müdahalesiyle gerçekleşmektedir.
Türkiye'nin ulusal tasarrufları yatırımlarına yetmemekte, dolayısıyla yüksek bir cari açık düzeyi yaşamaktadır. Türkiye, doğrudan veya dolaylı ya33
bancı sermaye girişleriyle büyük bir ekonomik büyüme performansı yakalamış, sınırlı iç kaynaklarının getirdiği darboğazı aşabilmiştir. Türk bankacılık
sektöründe ılımlı bir oligopolcü yapı sözkonusudur. Avrupa Birliği ortalamasının üzerinde bir tekelleşme düzeyi vardır. 2006 Mayıs sonu itibariyle katılım bankaları dahil yabancı sermaye payı oransal yaklaşıma göre yüzde
17,5'tir. Buna borsa payları da (2 Mayıs 2006) eklendiğinde, toplam yabancı sermaye payı yüzde 33,6'ya yükselmektedir (Şekerbank, Denizbank,
Tekfenbank ve Finansbank satışlarının tamamlandığı varsayılmıştır). Konsolidasyon yaklaşımına göre yabancı sermaye payı yüzde 18,6'ya, borsa
paylarıyla da birlikte yüzde 34,7'ye yükselmektedir.
Bankacılıkta birleşme ve devralma sonuçlarına yönelik empirik bulgular,
daha ziyade pozitif sonuçlara işaret etmekte, sınırlı sayıda da olsa olumsuz
yönlere de dikkat çekilmektedir. Buna göre, banka birleşme ve devralmalarda gözlenen olumlu sonuçlar şunlardır: Yüksek sektörel standartlar; ilk etki
olarak yüksek büyüme ve yüksek etkinlik, ancak dış şoklara daha açık bir
ekonomi nedeniyle yüksek dalgalanma, gelişen ülkelerde zayıf ölçek ve faaliyet ekonomileri güdüleri; gelişmiş ülke bankalarında karşılaştırmalı üstünlüklerin getirdiği giriş avantajları; gelişen ekonomilerde daha yüksek faiz, daha yüksek kar güdüleri; gelir artışı yerine maliyet tasarrufu; kredi faizlerini artırmada maliyet etkinliğinde artıştan ziyade piyasa gücündeki artışın
önemli olması; büyük çaplı birleşmelerin artırdığı likidite riski; çalışanlar, hissedarlar ve tüketiciler üzerinde çelişkili etkiler; yerli bankaların kredilere yeni giriş yapan yabancı bankalara oranla daha yüksek kredi faizi talep etmesi; birleşmelerle birlikte bankacılık sektörleri birbirine benzemeye başlayan
ülkeler; ve ekonomik buhranlarda yerli bankaların, yabancı bankalara oranla daha muhafazakar davranarak kredi daraltmaya gitmeleri.
Yabancı bankalara karşı ileri sürülen eleştiriler ve önerilen tedbirler şu
şekilde özetlenebilir: Yabancı bankaların, kırsal ve yoksul kesimler ile KOBİ'lere kredi vermede daha gönülsüz davranmaları; ana ülkedeki ekonomik
dalgalanmalara duyarlı oldukları için, ev sahibi ülkeye de kısa sürede yansıtmaları; ev sahibi ülkedeki dalgalanmalarda çevrim yönünde hızla hareket
etmeleri; ülkenin mali ve ekonomik sistemini tehdit edecek derecede hakimiyet kurmaları; ileri teknoloji, yüksek verimlilik ve düşük maliyetlerle yerli
bankaları sektörde rekabet edemez hale getirmeleri.
Banka konsolidasyonunun ev sahibi ülke düzenleme ve denetim otoritesi bakımından önemli mülahazaları vardır: Yabancı bankaya temsilcilik, şube veya yeni bir şirket açma şeklinde lisans verilmesi; mevduat sigortası gibi resmi güvenlik ağlarının, yabancı bankaları da kapsaması; banka konsolidasyonunun sistemik istikrar için risk doğurma olasılığı; birleşmenin rekabet ve ölçek ekonomisi sağlamasında denge sorunu; geniş nüfus kesimlerinin finansal hizmetlere erişim derecesi; banka çöküşleri durumunda karşı-
34
laşılacak maliyet ve sistemin ayakta kalması; birleşen bankanın amaçları ve
orta vadeli iş planının bilinmesi; birleşmenin toplumsal refahı artırıp artırmayacağı.
Özetle, günümüz dünyasında aşağıdaki trendler hakim durumdadır:
Dünya genelinde yabancı sermayenin önündeki engeller bütünüyle kaldırılıyor. Arbitraj ve karşılaştırmalı üstünlükler nedeniyle gelişen ülkeler büyük
bir sermaye ve teknoloji transferi sürüyor ve aynı mantık içinde doğrudan
yabancı yatırımlar da bunlara eşlik artıyor.
Hükümet (yönetim) istikrarı, politik istikrar, hukukun üstünlüğü ve kanun
hakimiyeti, sözleşme güvenliği, yolsuzluk düzeyi, serbest piyasa ekonomisi
ve ekonomik özgürlükler yabancı yatırımlar için eşik değerler olmaktadır.
Regülasyonların ve denetimlerin gelişmiş ülke standartlarında olması da diğer hayati unsurlar olarak sayılabilir.
Yönetici Özeti
Küresel bir mega trend olarak konsolidasyon
Banka birleşme ve devralmaları 2000'li yıllarda hız kazanmıştır. Banka
birleşme ve devralmaları, ulusal finans piyasalarının serbestleşmesi ile birlikte büyük bir artış göstermiştir. Dünya genelinde 1980'li yıllarda 594 ve
1990'lı yıllarda 6.849 adet banka birleşme ve devralması meydana gelmişken, 2000-2006 (Eylül) itibariyle bu sayı 7.535'e ulaşmıştır.
Küresel finans piyasalarının artan ölçeği
Dünya çapında sermaye piyasaları toplam enstrümanlarının dünya
GSYİH'sına oranı 3,4 kat iken, bu oran AB'de 4,3, ABD'de 4, Japonya'da
4,5 ve Türkiye'de 1,4 kattır.
2006 yılsonu itibariyle gelişmiş ülkelerdeki doğrudan yabancı sermaye
stoku 7,8, gelişen ülkelerde ise 3,7 trilyon dolar olarak tahmin edilmektedir.
Toplam yabancı sermaye stokunun üçte ikisinden fazlası gelişmiş ülkelerdedir. Bu stokun gelişmiş ülkeler milli gelirlerine oranı yüzde 22,5 iken, gelişen ülke milli gelirine oranı yüzde 27,3'tür.
Dünyanın en büyük 100 bankasına ait aktif toplamının dünya hasılasına
oranı yüzde 103 civarındadır.
Birleşme ve devralmalar
Dünya genelinde şirket birleşme ve devralmalarda öne çıkan sektörler finans, bilgi ve komünikasyon ile enerji olarak belirmektedir.
Bankacılık sektöründe birleşme ve devralmaların tarihi 19'uncu yüzyıla
kadar gitmekle birlikte ve 1990'lı yıllarla birlikte ivme kazanmıştır. Küresel
çapta 1980'li yıllarda 594 ve 1990'lı yıllarda 6.849 banka birleşme ve dev35
ralması meydana gelmişken, bu sayı 2000-2006 (Eylül) itibariyle 7.535'e
çıkmıştır.
Krizlerin doğurduğu ikilem: Devletleştirme ve yabancı banka girişleri
Gelişen ekonomilerde finansal krizler, bankacılık sektöründe bir yandan
devletleştirmelere, diğer yandan birleşme ve devralmaları hızlandırmakta,
yabancı sermaye girişi bu aşamada hızlanmaktadır.
Gelişen ekonomilerdeki kırılgan yapı ve işleyiş, bankacılık sektöründe
de gözlenmekte, ulus-aşırı dalgalanmalar, gelişen ülkelerde kolayca krizlere dönüşebilmektedir.
Gelişen ekonomilerde yabancı bankalar
Ülkelerin bankacılık sektörlerinde, yabancı bankaların payları gelişen ülke grupları itibariyle farklılaşmaktadır. Yabancı bankaların sektöre hakimiyet
derecesi bakımından ilk sırada Merkezi ve Doğu Avrupa ülkeleri gelirken,
bunu Latin Amerika ve Gelişen Asya ülkeleri izlemektedir. Ancak, mutlak rakam olarak bankacılığa en çok yabancı yatırım çeken bölgeler sırasıyla Gelişen Asya, Latin Amerika ve Merkezi ve Doğu Avrupa'dır.
Yabancı banka yatırımlarının ana ülkeleri olarak Doğu Avrupa'da İtalya,
Avusturya, ABD, Danimarka ve Belçika menşeli bankalar öne çıkarken; Gelişen Asya'da ABD, Singapur ve İngiltere menşeli bankalar yüksek paylara
sahiptir. Latin Amerika'da ise İspanya, ABD ve İngiltere en fazla bankacılık
yatırımı yapan ülkelerdir. Yabancı bankacılık yatırımlarında coğrafi ve kültürel yakınlık etkili faktörler olarak görülmektedir.
Türkiye'de yabancı sermaye ve banka birleşmeleri
Türkiye'de yabancı sermaye girişi 2000 yılı ile birlikte hızlanmaya başlamıştır. 2006 Temmuz sonu itibariyle, Türkiye'deki yabancı sermayeli şirket
sayısının sadece yüzde 30,6'sı 1954-99 arasında girmiştir.
Türk ekonomisinin büyük nüfusu ve dinamik toplumsal ve ekonomik yapısı nedeniyle kronik bir kaynak ihtiyacı vardır. 2005 yılında, Türkiye'ye gelen doğrudan yabancı yatırımların yüzde 78'i Avrupa menşelidir.
Türkiye'de 1985-2005 arasında 30 adet banka birleşme ve devralması
yapılmıştır. Bunların büyük çoğunluğu kriz çözümlenmesi kapsamında 2001
ve sonrasında gerçekleşmiştir.
Bankacılık kesimi aktif toplamının milli gelire oranı Türkiye'de yüzde 81
iken, Dünya geneli için bu oran yüzde 25'tir.
Türk bankacılık sektörünün aktif toplamı, dünyanın en büyük 54'üncü
bankasının aktif büyüklüğünün altındadır. Türk bankacılık sisteminin diğer
önemli bir özelliği ise oligopolcü bir yapı sergilemesidir.
36
Türk bankacılık sektöründe katılım bankaları dahil yabancı sermaye payı, borsa payları da dikkate alındığında konsolidasyon yaklaşımına göre 2
Mayıs 2006 tarihi itibariyle yüzde 34,7'ye ulaşmaktadır.
Türkiye'de yatırım yapan yabancı bankaların Türkiye'deki yatırım tutarları, toplam aktifleri içinde ortalama olarak ancak binde ile ifade edilebilecek
kadar düşük boyutlardadır.
Banka birleşme ve devralmalarında gerekçeler
Banka birleşme ve devralma gerekçeleri maliyet düşürme, gelir artırma,
yeni pazarlara girme ve korunma amaçlı olarak gruplandırılabilir. Gerekçeler arasında, ölçek ekonomileri, faaliyet alanı ekonomileri, kredi riski çeşitlendirme, örgütsel etkinliği artırma, daha ucuz fonlama maliyetleri, bankacılık krizleri, pazar payını artırma ve ele-geçirmelere karşı savunma, profesyonel yönetim ekibinin motifleri, vergi azaltma en belirgin olanlarıdır.
Ana ülke ve ev sahibi ülke bakımından ise banka birleşme ve devralma
gerekçeleri; müşterinin ardından gitme, ev sahibi ülkenin gelir düzeyi, ekopolitik konumu, ev sahibi ülke finans piyasasının gelişmişlik düzeyi, doğrudan yatırımlara paralel bir dış pazar izleme stratejisi, ana ülkede piyasaların daralması ve karların sıkışması ile coğrafi ve kültürel yakınlık olarak
gruplandırılabilir.
Sözleşme bankacılığı veya dışarıya iş verme olgusu
Son dönemlerde, banka birleşme ve devralmalarına yeni bir olgu daha
eşlik etmektedir. Bankanın ana işleri içinde mütalaa edilmeyen daha ziyade
destek hizmeti niteliğindeki faaliyetlerin dışa iş verme (outsourcing) şeklinde gördürülmesi giderek yaygınlaşmaktadır. Banka bu şekilde, sabit maliyetlerini değişken maliyete dönüştürmekte ve faaliyet hacmiyle orantılı maliyet yüklenmesi imkanı sağlamaktadır. Ne var ki, bu eğilim denetim otoriteleri açısından basiretli düzenlemeleri ve risk odaklı konsolide denetimi zorunlu kılmaktadır.
Banka birleşme ve devralmalarının olumlu etkileri
Bankacılık sektöründe birleşme ve devralmaların etkileri konusundaki
empirik çalışmalara göre pozitif bulgular; rekabetin uyarılması, yerli bankalar için daha yüksek etkinliğe öncülük edilmesi, ev sahibi ülke bakımından finansal hizmetlerin kalite ve erişilebilirliğinin artırılması şeklinde gruplandırılabilir. Yine, yabancı bankaların ev sahibi ülkede bağlantılı kredi verme olasılıklarının düşüklüğü, ev sahibi ülkedeki bankanın fon ihtiyacını ana ülke
bankasından temin etmesi imkanı, bankacılıkta aracılık işlevini geliştirmeleri, banka birleşmelerinin mevduat büyümesini hızlandırması ve birleşmelerin
finansal sistemin istikrarını artırması dikkat çeken diğer pozitif bulgulardır.
37
Sektör bazındaki bu yararların yanı sıra, makro ekonomi ölçeğinde de
çeşitli yararlar elde edilmektedir: Tahsis etkinliğinin artırılması, daha yüksek
teknik etkinliğin sağlanması; teknoloji transferi; ileri teknoloji kullanımının
yaygınlaşması; iş danışmanlığı; sektör çalışanlarının ücret ve sosyal haklarının iyileşmesi; daha kaliteli düzenleme ve denetim faaliyetlerinin gelişmesi; kurumsal yönetim kültürünün yaygınlaşması; uluslararası normlarda
bankacılık faaliyeti; risk yönetim kültürü; ürün geliştirme, ürün çeşitliliği ve
ürün kalitesinde artış; artan rekabet sonucu faiz marjlarının daralması; ekonomik büyümenin ivme kazanması, güçlenen mali piyasa sermaye yapısıyla istikrarın artması yoluyla ev sahibi ülkenin gelişmiş ülkelerle entegrasyon
derecesinin artması, ulusal üretimin dış ticaret yoluyla ticarileşme derecesinin artması, ve nihayet, yabancı banka girişiyle ev sahibi ülkede ortaya çıkabilecek dışsallıklar.
Banka birleşme ve devralmalarının olumsuz etkileri
Büyük ölçekli birleşme ve devralmaların piyasadaki likidite durumunu
kötüleştirdiği yönünde bulgular vardır. Likidite, finansal istikrarın önemli bir
unsuru olduğu için, büyük çaplı birleşmeler bir yandan rekabet ortamını bozarken, diğer yandan finansal sistemi daha büyük likidite riskine maruz bırakır. Birleşme ve devralmaların olumsuz etkileri ev sahibi ülkenin yapı ve
özellikleriyle yakından ilişkili olup; ortaya çıkmaları veya yaygınlaşmaları ev
sahibi ülkenin denetim otoritelerinin düzenleme ve denetim kabiliyetleriyle
doğrudan ilişkilidir. Birleşme ve devralmaların kredi faizlerini yükselteceği,
KOBİ'lere finansman sağlamada isteksizliğin artacağı, yabancı banka birleşmesi durumunda ev sahibi ülkede toplanan fonların dış pazarlarda kullanılacağı ve böylece kredi arzını istikrarsız hale getireceği yönünde çeşitli
öngörülerde bulunulmaktadır.
Banka birleşme ve devralmalarının çalışanlar, tüketiciler ve hissedarlar
üzerindeki etkileri konusundaki empirik çalışmalarda birbiriyle çelişen bulgular elde edilmekte, dolayısıyla belirli bir yönde ağırlıklı bir sonuca ulaşılamamaktadır.
Banka birleşme ve devralmaları ülkeler arasında yapıldığı zaman (örneğin Avrupa Birliği), ulusal ekonomilerin birbirine benzeme ve yakınlaşma
derecesi de artmaktadır.
Yabancı bankalara yöneltilen eleştiriler
Yabancı bankalara karşı ileri sürülen eleştirileri şu şekilde gruplandırmak
mümkündür: Yerli fonlarla yabancı yatırımların finansmanı; kısa sürede yerli pazara hakim olma riski; tekelleşmeye yol açma ve kredi sisteminde istikrarı bozma; artan rekabetin marjlarda düşüşe yol açması ve bu suretle yerli bankaların düşük etkinlikleri nedeniyle faaliyette bulunmalarının zorlaşma38
sı; yerli bankaların piyasa değerinin düşmesi; yerli denetim ve düzenleme
otoritesinin zayıf olması durumunda basiretli öngörü ve tedbir eksikliği nedeniyle finansal sistemin istikrarsızlığa gitmesi; ekonomik dalgalanma ve
kriz dönemlerinde ev sahibi ülkeden kolayca çıkmaları; en kaliteli müşterileri toplayarak yerli bankalara daha sorunlu müşterileri bırakma yoluyla yerli
bankaları zayıflatmaları; sadece belirli faaliyetleri fonlamayı tercih etme yoluyla ekonomide asimetrilere yol açmaları; ileri teknoloji ve artan personel
harcamaları yoluyla yerli bankaları zorda bırakmaları; gelişen ülkelerde
özellikle kriz sonrasında getirilen önlemlerin faaliyet giderlerini artırması ve
karları düşürmesi; yabancı banka girişiyle artan konsolidasyon sonunda,
banka ölçekleri büyürse, bu bankaların batması durumunda maliyetlerinin
çok yüksek olması; yabancı bankanın ait olduğu ülkede veya ana ülkedeki
banka merkezinde meydana gelecek olumsuz gelişmelerin ev sahibi ülkedeki yabancı banka faaliyetlerini de olumsuz etkilemesi; yabancı bankaların
ulusal egemenliği ve ulusal güvenliği tehdit edebilecek düzeye ulaşması;
faktör gelirlerini dışa transfer etme yoluyla cari açığı artırması.
Basiretli düzenlemelerin eksikliği, kurumsal yönetim eksikliği, piyasa disiplininin zayıflığı, kanun uygulamasında zafiyet ve etkin olmayan denetim
durumunda; yabancı banka girişlerinin bankacılıkta kırılganlığı artırdığı yönünde çeşitli bulgular tespit edilmiştir.
Yabancı bankalara karşı önlemler
Yabancı banka girişlerinin olumsuz etkilerini en aza indirmek için çeşitli tedbirler önerilmektedir: Yabancı banka kurulması veya şube açmasının yasaklanması veya kısıtlanması; yabancı bankalara daha yüksek likidite ve sermaye bulundurma zorunluluğunun getirilmesi; yabancı bankaları
menşe ülkeler itibariyle çeşitlendirme politikasının izlenmesi; yabancı bankaların önce temsilcilik açarak güven tesis etmeleri.
Devlet bankaları gerekli mi? Ne kadar?
Devlet bankalarının varlığını savunan çeşitli görüşler vardır: Özel ve
yabancı bankaların yoksul ve kırsal kesimlere ulaşmada ve KOBİ finansmanında isteksiz davranmaları; ekonomik kriz dönemlerinde devlet bankalarının diğerlerine göre krizi derinleştirme yönünde daha az davranış gösterdiği; resesyonları aşmada devlet bankalarının daha operasyonel olduğu;
makro ekonomik ve sosyal ortamın zayıflığı nedeniyle, piyasa ekonomisinin
başarısız olması durumunda devlet bankalarının tek çare olarak kalması.
Bütün bu eleştiriler ve önlemler, devlet bankalarını ancak bir istisna olarak görmekte ve stabilizatör rolü vermektedir. Eleştirilerin veya önerilerin
hiçbirisi, ekonomik sistemin odağına devlet bankalarını yerleştirmemektedir.
39
Yükselen yabancı bankacılık olgusunun düzenleme ve denetim otoriteleri bakımından içerimleri
Banka birleşme ve devralmalarında yabancı bankaların yaygınlaşması
sıkça gözlemlenen bir olgudur. Bu durumda, yabancı bankalardaki mevduatın ev sahibi ülke tarafından sigorta edilmesi de tartışmaya açıktır. Yabancı
bankalarla ilgili olarak, finansal sistem denetim otoriteleri bakımından, birkaç nokta önem kazanmaktadır: yabancı bankanın temsilcilik veya şube
şeklinde girmesine karar verilmesi; mevduat sigortası ve diğer resmi güvenlik ağlarının yabancı bankaları da kapsayıp kapsamayacağı; bankacılıktaki
konsolidasyonun sistemin istikrarı için risk doğurup doğurmayacağı.
Denetim otoritesinin yabancı banka girişlerinde dikkate alacağı diğer hususlar şöyle sıralanabilir: Banka birleşmelerinin amacı konusunda netleşmesi; bu amacın sosyal refahı artırıp artırmayacağına karar verilmesi; birleşmeden dolayı beklenmeyen etkiler ortaya çıkacağında müdahale tarzının belirlenmesi.
40
Kısa Özet
İçindekiler
Yönetici Özeti
I.
Giriş: Ekonomik Konsolidasyon Olgusu Olarak Banka Birleşme
ve Devralmaları
Birleşme ve Devralma Kronolojisi: Kısa Bir Özet
Banka Birleşme ve Devralmalarında Makro Ekonomik Ortam: Dünya Üretim
ve Ticaretinde Yüksek Performans
II.
III.
IV.
Mega Trend Olarak Konsolidasyon
Banka Birleşme ve Devralmaları: Tanımsal Çerçeve
Banka Birleşme ve Devralmalarına İlişkin Yaklaşımlar
Uluslararası Yaklaşım
Türkiye'nin Yaklaşımı
Küresel Ölçekte Yabancı Sermaye Yatırımları
Küresel Sermaye Piyasalarının Büyüklüğü ve Küresel Üretim Hacmi
Yabancı Sermaye Yatırımları: Nispi Büyüklük ve Ülkesel Dağılım
OECD Üyesi Ülkelerde ve Yükselen Ekonomilerde Doğrudan Yatırımlar
Küresel Bankacılık Sektörü: Nispi Büyüklük, Birleşme ve Devralmalar
Küresel Ölçekli Bankalar
Bankacılık Sektöründe Birleşme ve Devralmalar
V.
VI.
Gelişen Ülkelerde Bankacılık Sisteminin Özellikleri ve Yeniden Yapılanma
Gelişen Ekonomilerde Yükselen Yabancı Bankacılık Trendi
Türkiye'de Yabancı Yatırımlar ve Bankacılıkta Birleşme ve Devralmalar
Türkiye'de Doğrudan Yabancı Yatırımlar: Büyüklük ve İşlev
Türk Bankacılık Sisteminde Birleşme ve Devralmalar
Bankacılık Sektöründe Birleşme ve Devralma Gerekçeleri
Bankacılıkta Birleşme ve Devralmalarda Ekonomik Ortamın Rolü
Birleşme ve Devralmaların Ekonomik Arkaplanı ve Güdüleri
VII. Banka Birleşme ve Devralmalarında Empirik Bulgular ve Tartışmalar
Bankacılıkta Birleşme ve Devralma Sonuçlarına Yönelik Empirik Araştırma
Bulguları
Yabancı Bankalara Karşı İleri Sürülen Eleştiriler ve Önerilen Tedbirler
Devlet Bankalarının Varlığını Savunan Argümanlar
Mal Piyasaları ve Finansal Piyasaların Serbestleşmesinde Sıra Tartışması
Bankacılık Sektöründe Konsolidasyonun ve Yabancı Bankaların Denetim
Otoritesi Bakımından İçerimleri
VIII. Sonuç ve Değerlendirme
41
42
I. Giriş: Ekonomik Konsolidasyon Olgusu Olarak Banka Birleşme ve
Devralmaları
Birleşme ve devralma kavramlarını, daha genel bir tanımlamayla konsolidasyon terimiyle ifade etmek mümkündür. Banka birleşme veya devralmaları ekonomik alandaki konsolidasyonun bir parçası iken, ekonomik alandaki konsolidasyon da bir bütün olarak toplumsal alandaki konsolidasyonun
bir parçasıdır. Daha genel bir adlandırmayla konsolidasyon şirketler, bankalar, sivil toplum örgütleri ve hatta ülkeler bağlamında giderek yükselen bir
trend olmaktadır. Hukuki düzenlemeler ve yönetim sistemleri de dünya çapında konsolidasyona uğrayan alanlardır.
Konsolidasyon, devletler ve sivil toplum örgütleri arasında artan ulusaşırı etkileşim ve ilişkiler ile büyük bir ivme kazanmaktadır. Konsolidasyonda birkaç husus öne çıkmaktadır: Kurum ve kuruluşların bir araya gelerek
birleşmesi konsolidasyonun ilk aşaması iken; standartlarda birlik, şeffaflık,
hesap verebilirlik, ölçekten yararlanma, atıl kapasite ve kaynakları etkin kullanma gibi unsurlar konsolidasyon ile ortaya çıkması beklenen ikinci aşamayı oluşturur. Konsolidasyon, bağımsız yapıların yeni bir yapıda ortaya
çıkması şeklinde çok katı bir biçimde gözlenebilirken, aynı zamanda daha
gevşek olarak da ortaya çıkabilir. Örneğin, çeşitli sosyal, siyasal ve ekonomik organizasyonların dağıtım, pazarlama, reklam, tanıtım, üretim, tedarik
gibi fonksiyonlarını ortak kullanma kararı veya birbirinin olanaklarından yararlanma kararı birleşmeye göre daha gevşek bir konsolidasyona işaret
eder.
Özellikle gelişmiş ülkeler, banka birleşme ve devralmalarına, umdukları
yararlar nedeniyle sıcak bakmakta ve teşvik etmektedirler. Türkiye'deki düzenlemeler de Avrupa Birliğine paralellik göstermektedir. Bankacılık sektöründeki birleşme ve devralmalar, özellikle 1990'lı yıllardan sonra hızlanmaya başlamıştır: Dünya ekonomisinde, reel piyasaların dış ticaret bağlamında liberasyonu 1980'li yılların başından itibaren hızlanmışken, finansal piyasaların uluslararası piyasaya açılmaya başlaması ise 1990'lı yıllarda ivme
kazanmıştır.
Birleşme ve Devralma Kronolojisi: Kısa Bir Özet
Birleşme ve devralmalar (B&D), piyasa ekonomilerinde en azından 19
uncu yüzyılın üçüncü çeyreğinden bu yana mevcuttur.1 Esasen, geniş çap1
Örneğin İngiltere'de 1820'de 600 olan banka sayısı, 1914'te 55'e düşmüştür. 20 nci yüzyılın ilk yarısında, birleşme ve devralma süreci anti-tekel düzenlemeleri nedeniyle yavaşlamıştır. Sobek, Otto, 2000, "Bank Mergers and Acquisitions", Working Paper, Narodna
Bank Slovenska, Aralık
43
lı birleşme ve devralmalar2 19'uncu yüzyılın sonlarından itibaren (18901905) petrol, tütün, çelik gibi sektörlerde yatay formda görülmeye başlanmış; 20'nci yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarına doğru (1922-1929), kitlesel pazarlama, piyasa büyümesi, radyo ve otomobil gibi alanlardaki teknoloji değişimleri ve nüfus hareketleriyle birlikte kamu hizmetleri, bankacılık, kimya,
madencilik ve gıda işleme sektörlerinde dikey birleşme ve devirler gerçekleşmiştir. 1960'lardaki birleşme ve devralmalar ise holding (konglomera) niteliğinde olup, temel güdüsü çeşitlendirmedir.
2005 yılsonu itibariyle dünya ölçeğinde, en büyük 10 bankanın toplam
aktifleri 12,6 trilyon ABD doları olup, 2004 yılına göre 2 trilyon dolarlık bir artış göstermiştir. En büyük 50 bankanın toplam aktifi 38 trilyon ABD dolarıdır. Dünya genelinde banka birleşme ve devralmalarının devam etme eğiliminde olduğu dikkat çekmektedir.
1980'li yıllar büyüklü küçüklü çok sayıda birleşme ve devralmanın gerçekleştiği dönemdir. Bu dönemdeki birleşme ve devralmalarda kaldıraçlı satınalma, yaygın olarak uygulanmıştır.3 Yine bu dönemdeki birleşme ve devralmalarda, "ele geçirme" operasyonlarına sıkça rastlanmıştır.
1990'lı yıllardaki birleşme ve devirlerde moda, stratejik birleşmeler şeklinde olup; başlıca saikler deregülasyon, ekonomik güdüler, teknoloji ve küreselleşmedir. Bu dönemdeki birleşmelerin çoğu, 1980'li yıllardakinin aksine nakitle yapılmıştır. Finansal kuruluşlar arası birleşme ve devralmalar bu
dönemde dikkat çekici boyuttadır. 2000'li yıllardaki birleşme ve devralmalarda ise bankacılık, telekomünikasyon, enerji ve medya sektörleri öne çıkmaktadır.
Banka birleşme ve devralmaları, ulusal finans piyasalarının serbestleşmesi ile birlikte büyük bir artış göstermiştir.4 Dünya genelinde 1980'li yıllarda 594 ve 1990'lı yıllarda 6.849 adet banka birleşme ve devralması meydana gelmişken, 2000-2006 (Eylül) itibariyle bu sayı 7.535'e ulaşmıştır.
2
3
4
44
Kutner, George, 2003, "Mergers & Acquisitions", Financial Management Course, Marquette University, Finance, 23 Mart.
Kaldıraçlı satınalma (LBO) veya yüksek kaldıraçlı işlem (HLT), bir finansal sponsorun
borçlanma yoluyla hedef şirketin hisse kontrolünü ele geçirmesi durumunu betimler. Genelde, satınalan şirketin aktifleriyle satınalınan şirketin aktifleri, alınan kredi için ipotek olarak konur ve böylece sermaye taahhüdü olmaksızın büyük satınalmalar gerçekleşmiş
olur. Kaldıraçlı bir satınalmada genelde borç oranı yüzde 70, sermaye oranı da yüzde 30
civarındadır.
DPT, 2006, 9.Kalkınma Planı Finansal Hizmetler Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ocak,
Ankara.
Banka Birleşme ve Devralmalarında Makro Ekonomik Ortam:
Dünya Üretim ve Ticaretinde Yüksek Performans
Ekonomik büyüme ve uluslararası ticaretin büyümesi bakımından dünya
ekonomisi olumlu bir görünüme sahiptir. Dünya ekonomisinde dikkat çeken
önemli bir olgu mal ve hizmetlerin uluslararası pazarlarda artan ticaretidir.
Birçok ülkenin üretimi ve tüketimi neredeyse kendisinden ziyade başka ülkeleri daha çok ilgilendirir durumdadır.5 Dünya ekonomisi 1988-97 arasında yıllık bazda ortalama yüzde 3,4 büyümüş ve 1998-2006 arasındaki büyümesinin de yüzde 4,1 olacağı tahmin edilmektedir. Dünya çapında ihracattaki artış oranı 1988-97 arasında yıllık bazda ortalama yüzde 8,3 iken,
1998-2004 arasında yıllık bazda yüzde 7,7 olmuştur.6 1988-2004 arasında
dünya ticaretindeki artış oranı, dünya üretiminin iki katından daha yüksek
olmuştur.
Görece istikrarlı ve yüksek bir büyüme trendi, artan enerji maliyetleri ile
birlikte ve başta Çin olmak üzere gelişen ülkelerdeki düşük maliyetli üretime7 rağmen enflasyonist baskıları gündeme getirmiş; bu da başta gelişmiş
ülkeler olmak üzere sıkı para politikası döneminin başlamasını tetiklemiştir.8
Nitekim gelişmiş piyasaların daraltıcı politikalara yönelmeleri, özellikle gelişen ekonomileri etkileyecek gibi gözükmekte ve bu ülkelere sıklıkla yeni
dalgalara karşı hazırlıklı olmaları ve yapısal reformlara hız kazandırmaları
uyarıları9 IMF Başkanı ve diğer yetkilileri tarafından yapılmaktadır.10
Mega Trend Olarak Konsolidasyon
Birleşme ve devralmalar veya daha genel bir tanımlamayla konsolidasyon, sadece şirketler veya bankalar arasında meydana gelmemektedir.
Başta Avrupa olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde, devletler arasında
farklı içerikte de olsa bir konsolidasyon trendi gözlenmektedir. Dolayısıyla
firmalar, uluslararası standartlara uygun faaliyet göstermeleri halinde ancak
dış ticaret yapabilmekte, dünya ile "aynı dili (ürün veya faaliyet standardı)"
5
6
7
8
9
10
Bernanke, Ben S., 2006, "Global Economic Integration-What's new and What's Not?",
Thirtieth Annual Economic Symposium, Federal Reserve Bank of Kansas City, 25 Ağustos.
World Trade Organization, 2006, International Trade Statistics, 2005.
Fischer, Stanley, 2006, "The New Global Economic Geography", Conference on The New
Economic Geography, Federal Reserve Bank of Kansas City, 25-26 Ağustos.10s.
IMF, 2006, World Economic Outlook, Financial Systems and Economic Cycles, Eylül.
IMF, 2006, Global Financial Stability Report: Market Developments and Issues, Eylül.
Singapur'da 19-20 Eylül 2006'da yapılan yıllık IMF-Dünya Bankası toplantıları sırasında
yapılan değerlendirmeler.
45
konuşmakta ve böylece diyalog (ticaret) kurabilmektedir.
Bu bağlamda, ekonomik, toplumsal ve siyasal konsolidasyon birbiriyle
sıkı ilişkili süreçler olarak görülmelidir. Bu çerçevede konsolidasyon, birey,
grup, topluluk ve ulus bazında sahip olunan varlıklar (social assets) ayrıştırma, çatıştırma aracı değil; birleştirici ve uzlaştırıcı oldukları zaman sağlıklı olmakta ve evrimsel bir işlev görmekte olup; ötekileşme veya yabancılaşma gibi yoksunluk duygusu uyandırmamaktadır.
Banka Birleşme ve Devralmaları: Tanımsal Çerçeve
Birleşme ve devralma, aktifler veya şirketler bazında birleşme veya satınalma eylemidir. Bu satınalma veya birleşme genelde olduğu gibi dostane
bir şekilde gerçekleşebildiği gibi, şirketin rızası hilafına kontrolünü ele geçirme (hostile takeover) şeklinde de meydana gelebilmektedir.
"Birleşme" veya "eşitlerin birleşmesi" sıklıkla bütün hisselerin satışıyla
veya devriyle finanse edilir (stock swap). Hisse devri, birleşen firmaların riski paylaşmalarına imkan verir. Bazı durumlarda politik veya pazarlama gerekçeleriyle devir yerine birleşme terimi kullanılmaktadır. Bütün hisselerin
satışı, her bir firmadaki hisseleri mülkiyetinde tutanların yeni birleşik firmada da değer olarak aynı miktara sahip olmaları durumunda meydana gelmektedir. Birleşme yasal bir süreç olup bir veya daha fazla şirketin varlığı
sona ermektedir.
Devralma, (daha ziyade eşit olmayanların, örneğin büyük firmanın küçük
firmayı satınalması) nakit, borç veya hisse senedi araçlarından biri veya birkaçı ile yapılabilir. Bazı durumlarda bir şirket diğerini, fonları artırmak amacıyla yüksek getirili borçlanma (junk bonds) araçları yoluyla da devralabilir
(kaldıraçlı satınalma). Şirket sahipleri, şirket satışında kendi paralarını riske
etmek istemiyor olabilir veya satışı karşılayacak finans gücüne sahip olmayabilirler. Bu durumda üçüncü taraf firmaları bu satışı, yüksek sermaye maliyeti (yüksek faiz getirisi) nedeniyle finanse etmek isteyebilirler. Yeni birleşik firma, yüksek getirili istikrazın borçlusu olacak, bunu bilânçosunda gösterecek; bu da yeni şirkette, özkaynak/borç oranının düşük olmasına yol
açacaktır.
Birleşme ve devralma kavramları çoğu defa birbirinin yerine kullanılmakta ve çoğu defa uygulamada iki kavramı birbirinden ayırt etmek de oldukça
güç olmaktadır. Literatürde birleşme ve devralma üç başlık altında kategorize edilmektedir:
Yatay Birleşme: Aynı endüstride faaliyet gösteren, dolayısıyla rakip olan
firmaların birleşmesi. Örneğin, perakende bankacılık yapan iki rakip bankanın birleşmesi gibi.
46
Dikey Birleşme: Aynı endüstride fakat ekonomik faaliyetin farklı hiyerarşilerinde faaliyet gösteren firmaların birleşmesi. Örneğin, bir firmanın mal
veya girdi satınaldığı tedarikçisi veya mal veya girdi sattığı müşteri firması
ile birleşmesi gibi.
Holding (konglomera) altında birleşme: Farklı endüstrilerde faaliyet gösteren firmaların birleşmesi. Daha ziyade 1960'larda yaygın olan birleşme tipidir. Kaldıraçlı satınalmalar yaygındır. Örneğin, bir banka ile petrol şirketinin aynı holding altında toplanması gibi.
Birleşmelerin temel güdüsü değer yaratmaktır.11 Birleşen iki firmanın bireysel bazdaki değerleri, birleşmeden sonraki bileşik değerlerinden daha
düşükse, ortaya çıkan katma değer sinerjik değer olarak nitelendirilir. Sinerjik değer iki alandan gelebilir: ilk olarak operasyonel olarak daha düşük maliyetler ile daha yüksek satışlar ve karlar; ikinci olarak finansal olarak, daha
düşük vergiler, borç kapasitesi ve atıl nakdin kullanımı.
II. Banka Birleşme ve Devralmalarına İlişkin Yaklaşımlar
Uluslararası Yaklaşım
WTO
15 Nisan 1994 tarihinde Marakeş'te imzalanan Uruguay Turu Sonuç Belgesi (Nihai Senet) kapsamında yer alan Hizmet Ticareti Genel Anlaşması
(GATS), uluslararası hizmet ticaretine ilişkin temel kavram, kural ve ilkeleri
ortaya koyan ilk çok taraflı anlaşmadır
GATS kapsamında hizmet ticareti dört şekilde ortaya çıkabilmektedir: (i)
hizmetlerin sınır ötesi hareketi (örneğin ana ülkedeki bir bankanın internet
aracılığıyla başka bir ülkede hizmet vermesi), (ii) hizmetten yararlananların
sınır ötesi hareketi (örneğin bir firmanın başka ülkede bulunan bir bankadan
kredi kullanabilmesi, (iii) hizmet sunucularının sınır ötesi hareketi (örneğin
yabancı sermayeli bankaların yurtiçindeki bankaları satınalmasına yada
kendi topraklarında şube açmasına izin verilmesi) ve (iv) kişilerin sınır ötesi hareketi (örneğin bir bankanın yabancı uyruklu yöneticisinin bankanın kurulu olduğu ülkede yada bir başka ülkede çalışabilmesi)
Mal ticareti için yapılmış bulunan GATT Anlaşması, tek arz biçimi olarak
sınır ötesine geçen ürünleri tanımıştır. GATS'da ise farklı hizmet türlerinin
sunumunun çeşitli biçimlerini dikkate alan yeni bir anlayış geliştirilmiştir.
OECD
11
1960 yılında imzalanan OECD kurucu anlaşması doğrultusunda hazırlaKutner, George, 2003, "Mergers & Acquisitions", Financial Management Course, Marquette University, Finance, 23 Mart.
47
nan ve 1961 yılında yürürlüğe giren "Sermaye Hareketlerinin Liberalleştirilmesine Dair Düzenleme" (OECD, 2005) sermayenin serbest dolaşımını düzenlemektedir. Düzenleme, üye ülkelerin ekonomik ve finansal durumunun
gerektirmesi, serbestleşme yönündeki tedbirlerin ciddi ekonomik ve finansal
istikrarsızlığa yol açması ve ödemeler dengesi ile uluslararası rezervlerde
ciddi olumsuz gelişmeler yaşanması durumunda sermayenin serbest dolaşımının kısıtlanabileceğine imkan tanımaktadır.
Avrupa Birliği
AB'de ilk kez 1985 tarihli Beyaz Kitapta finansal hizmetler alanında tek
pazar vizyonu ortaya konmuş, daha sonraki AB düzenlemelerinde de yer almaya devam etmiştir.
1977 tarihli Birinci Konsey Direktifi, ev sahibi ülke kuralı çerçevesinde sınır ötesi şubeleşmeye imkan verirken; 1989 tarihli İkinci Konsey Direktifi ile
uyumlaşma, karşılıklı tanıma ve menşe ülke denetimi esasları getirilmiştir.
2000 yılında Lizbon'da ve 2001 yılında Stockholm'de yapılan toplantılar ile
finansal hizmetler alanında tek pazarın oluşturulması perspektifi oluşturulmuş, bunun için 2006 yılı tek pazarın gerçekleşmesi için hedef yıl ilan edilmiştir.
Buna göre, AB'nin finansal hizmetlerde tek pazara geçişte dikkate aldığı ilkeler şunlardır: Karşılıklı tanıma ilkesi; asgari ve kısmi uyumlaştırma (ülkeler arasında), ulusal muamele (yerli ve yabancı bankaya paralel muamele); finansal kuruluşların gözetim ve denetiminin ulusal düzeyde yürütülmesi ve üçüncü ülkelerin finansal aracılarıyla olan ilişkilerde karşılıklılık ilkesine bağlı olarak ulusal uygulamanın benimsenmesi.
2000/12/EC sayılı Kredi Kuruluşlarının Faaliyetlerinin Yürütülmesi ve Takibine İlişkin Direktifle de, ayrımcılığı yasaklayan çeşitli önlemler benimsenmiştir.
Avrupa Komisyonu 1999 yılı Mayıs ayında FSAP'ı açıklamış ve finansal
hizmetler sektörünün rekabet gücünü artırma, standartlara uyumunu sağlama ve bütünleşmeyi sağlamayı amaçlamıştır.
AB Komisyonu nihai olarak, sermayenin ve finansal hizmetlerin önündeki her türlü engelin kaldırılarak işlemlerin en düşük maliyetle gerçekleşmesini sağlamak; basiretli düzenlemelerle sisteme istikrar kazandırmak; tüketici hak ve menfaatlerinin korunmasına yönelik uygulamaların artırılması;
Birlik dışındaki ülke ve kurumlarla ilişkiler bakımından Avrupa'nın global etkisinin artırılması; sınır ötesi yatırımların ve rekabetin artırılması; ve nihayet
finansal hizmetler alanındaki konsolidasyonun önündeki engellerin kaldırılarak ekonomik yarar sağlanması vizyonunu geliştirmiştir.
48
Basel Yaklaşımı
Basel Bankacılık Denetim Komitesi, yabancı sermayeli bankalara ilişkin
olarak, ev sahibi ülkede banka açmak için ana ülke otoritesinin onayının
alınması; ana ülke otoritesinin konsolide denetim kabiliyetinin aranması;
bankanın her iki ülke otoritesinin etkin denetimini engelleyebilecek bir yapı
ve işleyişte olmamasına ilişkin ilkeler benimsemiştir.
Türkiye'nin Yaklaşımı
Banka birleşme ve devralmaları, 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 19
uncu maddesinde düzenlenmiştir. Madde başlığında devir kelimesi geçmemesine rağmen, içerikte mevcuttur. Madde hükmü ile birleşme, devir, bölünme ve hisse değişimi konusunda Türk Ticaret Kanununun (TTK) tamamının
uygulanmaması öngörülmüşken, birleşmeye konu bankaların aktiflerinin
toplamının bankacılık sektörü aktif toplamı içindeki payının yüzde 20'yi geçmemesi halinde, Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun üç maddesi uygulanmayacaktır.12 Ne var ki, birleşen taraflardan birinin halka açık şirket olması durumunda SPK mevzuatı ve bu mevzuat dolayısıyla da TTK'nın tatbiki gündeme gelmektedir.
Bankacılık Kanunu
5411 sayılı Bankacılık Kanunu, bankalarda birleşme, bölünme ve hisse
değişimini düzenlemekte ve çerçeve kanun olarak Türk Ticaret Kanununun
bütünüyle, Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun ise devir veya birleşmeye konu bankaların toplam aktiflerinin, sektör içindeki paylarının yüzde
yirmiyi geçmemesi kaydıyla ilgili maddelerinin uygulanmayacağı hükme
bağlanmıştır. 5411 sayılı kanun Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumuna birleşme, bölünme ve pay devirleri konusunda ikincil düzenleme yapma yetkisi vermektedir. BDDK'nın çıkardığı "Bankaların Birleşme ve Devirleri Hakkında Yönetmelik" ile "Bankaların Kuruluş ve Faaliyetleri Hakkında
Yönetmelik" konu ile ilgili ikincil düzenlemelerdir.
Gerek 6762 sayılı kanun gerekse 4054 sayılı Kanun genel olarak ekonomik hayattaki şirket devir ve birleşmelerinde temel düzenlemelerdir. Bankacılık alanı da genel ekonominin bir parçası olduğuna göre, sadece bankacılığa özgü görünen ve mutlaka diğer şirket türlerinin devir ve birleşmelerinden ayrılması gereken hususların bu temel düzenlemelerde istisna olarak
sayılması, geriye kalan hususlarda bu kanunların uygulanması gerektiği yönünde değerlendirmeler yapılmaktadır.13 Ceza alanında Türkiye'de temel
12
13
Taşdelen, Servet, Bankacılık Kanunu Şerhi, Turhan Kitabevi Y., 2.Bası, Haziran 2006, Ankara.
Özellikle ekonomik hayata yönelik mevzuat kalabalıklaşması, kanunlar arasında çelişkiler
ortaya çıkması ve literatüre "regülasyon yükü" olarak geçen maliyetlerin en aza indirilme-
49
yasa olan Türk Ceza Kanununun dışına çıkılarak ağırlaştırılmış özel ceza
düzenlemeleri getirilmiş ve bu da yoğun eleştirilere konu olmuştur.14
Bankacılık Kanunu, birleşme, bölünme ve hisse değişimini kanun maddesi olarak şu şekilde düzenlemektedir: "Türkiye'de faaliyette bulunan bankalardan birinin; diğer bir veya birkaç banka veya finansal kuruluş ile birleşmesi (1) veya bütün aktif ve pasifi ile diğer hak ve yükümlülüklerini Türkiye'de faaliyette bulunan diğer bir bankaya devretmesi (2), bütün aktif ve
pasifleri ile diğer hak ve yükümlülüklerini devir alması (3) veya bölünmesi
(4) ya da hisse değişimi (5)Kurulun iznine bağlıdır. İzin tarihinden itibaren
üç ay içinde ilgili bankaların yetkili organlarınca karar alınarak gerekli işlemlere geçilmediği takdirde, verilen izin geçersiz olur.
Bankaların bu Kanun hükümlerine göre birleşme, bölünme ve devirlerinde 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile devir veya birleşmeye konu bankaların toplam aktiflerinin sektör içindeki paylarının yüzde yirmiyi geçmemesi
kaydıyla 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 7, 10 ve 11
inci maddeleri hükümleri uygulanmaz. Birleşme veya devir işleminin kesinleşmesini müteakip, devredilen kuruluşun bütün aktif ve pasifleri ile diğer
hak ve yükümlülükleri devralan bankaya geçer ve devredilen kuruluşun tüzel kişiliği sona ererek kaydı Ticaret Sicilinden silinir.
Bu madde hükmünün uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelik ile belirlenir" (m.19).
14
50
si için her yeni kurumun veya sektörel kamu otoritesinin kendine mahsus özel bir kanun
çıkarması geleneği terk edilmeli; temel kanuni düzenlemelerin dışında mütalaa edilecek
hususlar, ikincil düzenleme yapma yetkisiyle ilgili kamu kurumlarına bırakılmalıdır. Aksi
takdirde, her bir kurum, özel kanununun yanısıra bu kanuna dayalı yönetmelik ve tebliğler de çıkararak ekonomik mevzuatı aşırı derecede kalabalıklaştırmakta; bir yandan düzenlemelerin etkinliğini azaltırken, diğer yandan birden çok kamu otoritesini ilgilendiren
ekonomik kuruluşların denetimlerinde zafiyete yol açabilmektedir. Nitekim bu sorun AB
mevzuatı için de yoğun olarak gündeme getirilmektedir. Aşırı düzenleme yükünün ekonomik büyüme hızını düşürdüğü yönünde kayda değer bir literatür de mevcuttur.
Örneğin, izinsiz mevduat toplama (3 yıldan başlayan hapis) ile izinsiz ilaç üretimi ve eczacılık faaliyetinde bulunma (3 aydan başlayan hapis); bankada zimmete para geçirme (6
yıldan başlayan hapis ve adli para cezası) ile devlete yönelik zimmet suçu (5 yıldan başlayan hapis); bankanın itibarı, şöhreti veya servetine zarar verme (1 yıldan başlayan hapis) ile Cumhuriyeti, TBMM'yi, İstiklal Marşını, Hükümeti, yargı organlarını, askeri veya
emniyet teşkilatını alenen aşağılamaya (6 aydan başlayan hapis). Yine BDDK ve
TMSF'nin özerk kurum yerine bağımsız kurum olarak tanımlanması, yürütme organı dışında yer alan yargı için geçerli bir kavramın özensiz ve demokrasiye aykırı olarak kullanılması ve BBDK ve TMSF personeline görevleri nedeniyle istisnai ek korumalar getirilmesi ve haklarında açılacak davalarda avukatlık ücretlerinin kurumlarınca ödenmesi düzenlemeleri de yoğun eleştiri almaktadır. Yiğit, Uğur, Bankacılık Suçları, 2006, Has Matbaacılık, İstanbul.
Rekabetin Korunması Hakkında Kanun
Reel ve finansal piyasalarda rekabeti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamaları engellemeyi amaçlayan 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun (RKHK) 1994 yılında yürürlüğe girmiştir. Kanunla, piyasaya hâkim teşebbüslerin söz konusu hâkimiyetlerini kötüye kullanmalarının önlenmesi hedeflenmekte ve bunu sağlamak için ilgili
otorite olan Rekabet Kurumuna gerekli düzenlemeleri yapma yetkisi verilmektedir. Söz konusu Kanunun 7, 10, 11'inci maddeleri birleşme ve devralmaları düzenlemektedir. Kanunun 7'nci maddesi hükmü "Bir ya da birden
fazla teşebbüsün hâkim durum yaratmaya veya hâkim durumlarını daha da
güçlendirmeye yönelik olarak, ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi
bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün ya da
kişinin diğer bir teşebbüsün mal varlığını yahut ortaklık paylarının tümünü
veya bir kısmını ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren
araçları, miras yoluyla iktisap durumu hariç olmak üzere, devralması hukuka aykırı ve yasaktır. Hangi tür birleşme ve devralmaların hukukî geçerlilik
kazanabilmesi için Kurula bildirilerek izin alınması gerektiğini Kurul, çıkaracağı tebliğlerle ilan eder".
Kanunun 7'nci maddesine dayanarak "Rekabet Kurulu'ndan İzin Alınması Gereken Birleşme Devralmalar Hakkında Tebliğ (No: 1997/1) yayımlanmıştır. Tebliğin 4'üncü maddesinde, birleşme veya devralma sonucunda birleşmeyi veya devralmayı gerçekleştiren teşebbüslerin, ülkenin tamamında
veya bir bölümünde ilgili ürün piyasasında toplam pazar paylarının piyasanın yüzde 25'ini aşması halinde veya bu oranı aşmasa bile toplam cirolarının (hasılanın) yirmibeş trilyon Türk Lirası'nı aşması halinde (1998 yılındaki değişiklikten önce 10 trilyon TL) Rekabet Kurulunun iznine tabi olduğu
hükme bağlanmıştır.
Kanunun 10'uncu maddesi ise "7'nci madde kapsamına giren birleşme
veya devralma anlaşmaları Kurula bildirildiği tarihten itibaren Kurul, onbeş
gün içinde yapacağı ön inceleme sonucunda birleşme veya devralma işlemine ya izin vermek ya da bu işlemi nihai incelemeye almaya karar verdiği
takdirde, ön itirazını bildiren yazısı ile birlikte birleşme veya devralma işleminin nihai karara kadar askıda olduğunu ve uygulamaya sokulamayacağını, gerekli gördüğü diğer tedbirlerle birlikte ilgililere usulüne göre tebliğ etmek zorundadır. Bu durumda, bu Kanunun 40 ila 59 uncu maddeleri hükümleri uygulanır. Kurulun süresi içinde birleşme veya devralmaya ilişkin
müracaata herhangi bir cevap vermediği ya da herhangi bir işlem yapmadığı hallerde, birleşme veya devralma anlaşmaları bildirim tarihinden 30 gün
sonra yürürlüğe girerek hukukî geçerlilik kazanır" hükmünü içermektedir.
51
Kanunun 11'inci maddesi "Bildirilmesi zorunlu olan birleşme ve devralma
işleminin Kurula bildirilmemiş olduğu hallerde, Kurul, herhangi bir şekilde işlemden haberdar olduğu zaman kendiliğinden birleşme veya devralmayı incelemeye alır. İnceleme sonucunda;
a) Birleşme veya devralmanın 7'nci maddenin birinci fıkrası kapsamına
girmediğine karar vermesi durumunda birleşme veya devralmaya izin verir,
ancak ilgililere bildirimde bulunmadıkları için para cezası uygular.
b) Birleşme veya devralmanın 7'nci maddenin birinci fıkrası kapsamına
girdiğine karar vermesi halinde; para cezası ile birlikte, birleşme veya devralma işleminin sona erdirilmesine; hukuka aykırı olarak gerçekleştirilmiş
olan tüm fiili durumların ortadan kaldırılmasına; şartları ve süresi Kurul tarafından belirlenecek şekilde ele geçirilen her türlü payın veya mal varlığının eğer mümkünse eski maliklerine iadesine, bu mümkün olmadığı takdirde üçüncü kişilere temlikine ve devrine; bunların eski malik veya üçüncü kişilere temlik edilmesine kadar geçen süre içinde devralan kişilerin devralınan teşebbüslerin yönetimine hiçbir şekilde katılamayacağına ve gerekli
gördüğü diğer tedbirlerin alınmasına karar verir" demektedir.
Sermaye Piyasası Kanunu
Birleşme ve devirlerde firmalardan birisi halka açık anonim şirket ise, birleşme nedeniyle ihraç edilecek hisse senetlerinin SPK'ya kaydettirilmesi gerekir. Birleşmeye karar veren halka açık şirket, bu kararını genel kurulundan
geçirmeden önce gerekli evrakla birlikte SPK'ya müracaat ederek izin alacaktır. Birleşme tamamlandıktan sonra ise, ihraç edilen yeni hisse senetlerini gerekli belgelerle birlikte SPK kaydına aldıracaktır.
SPK, birleşmeyi, ortaklık devralma ve yeni ortaklık kurulması yoluyla birleşme olarak iki şekilde gruplandırmaktadır. Birleşen şirketlerden en az birisinin halka açık olması durumunda SPK'nın çıkardığı "Birleşme İşlemlerine
İlişkin Esaslar Tebliği" esas alınmaktadır.
Bu tebliğde Türk Ticaret Kanununun birleşmeye ilişkin hükümleri ve AB
direktifleri esas alınarak, birleşme süreci ayrıntılı olarak düzenlenmiş ve
yerli ve yabancı şirket ve yatırımcılar aynı düzenlemelere tabi tutulmuştur.
Şirket pay sahiplerinin haklarının korunmasını sağlamak için TTK'da öngörülen bilirkişi incelemesinin yanısıra, birleşme oranının ve artırılacak sermaye tutarının belirlenmesi amacıyla, nitelikleri SPK kurulunca belirlenmiş olan
uzman bir kuruluşça (bağımsız denetim kuruluşu, danışmanlık şirketi, aracı
kurum, mevduat kabul etmeyen banka) yapılacak incelemenin de rapora
bağlanması düzenleme konusu olmuştur. Birleşmeye taraf ortaklıkların özkaynaklarının tespiti amacıyla mahkemece atanan bilirkişi ve uzman kuruluş incelemeleri SPK kurulu tarafından değerlendirilmektedir.
52
Türk Ticaret Kanunu
Birleşme ve devirler 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun şirket birleşmelerini düzenleyen 146 ila 152'nci maddeleri ile tasfiyesiz infisahı (birleşme
ve devralma) düzenleyen 451 ila 454'üncü maddelerinde düzenlenmiştir.
Birleşmenin tanımı ve şartları
Şirket birleşmelerini düzenleyen maddelerde, birleşmenin tanımı "Birleşme, iki veya daha fazla ticaret şirketinin birbiriyle birleşerek yeni bir ticaret
şirketi kurmalarından veya bir yahut daha fazla ticaret şirketinin mevcut diğer bir ticaret şirketine iltihak etmesinden ibarettir" şeklinde yapılmaktadır
(m.146).
Birleşen şirketlerin aynı neviden olması şart koşulmuş ve "birleşme bakımından kolektif ile komandit şirketler ve anonim ile sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler, aynı neviden" kabul edilmiştir (m.147). "Birleşme
için ilgili şirketlerin, mukavelelerinin değişmesi hakkındaki usul ve şartlar
dairesinde, ayrı ayrı karar vermeleri ve bu kararın tescil ve ilan olunması gerekir" (m.148) hükmüyle, birleşmenin ancak tarafların rızalarını gösterecek
şekilde münferiden karar vermeleriyle gerçekleşebileceği şartını getirmektedir. Birleşen tarafların tek tip bilanço hazırlamaları ile her birinin kendine
ait borçları ne suretle ödeyeceklerini gösteren beyannamenin ilanı gibi hususlar düzenlemeye konu olan diğer şartlardır (m.149).
Alacaklıların itirazı
Birleşme kararının geçerli olması, borçların ödenmesi veya karşılığının
bankaya yatırılması, birleşmeye itirazlar ve bunların mahkemece karara
bağlanması gibi hususlar kanuni düzenlemeye şu şekilde yansımıştır: "Birleşme kararı, ilan gününden itibaren üç ay sonra hüküm ifade eder. Şu kadar ki; ilandan önce birleşen şirketler borçlarını ifa yahut borca tekabül eden
parayı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına yahut muteber diğer bir bankaya tevdi etmiş veyahut alacaklılar şirketlerin birleşmesine razı olmuş ise
birleşme kararı ilan gününden itibaren hüküm ifade eder. Borç karşılığının
bankaya tevdi keyfiyetinin ilanı lazımdır. Birleşen şirketlerin alacaklılarından
her biri ilandan itibaren üç ay içinde salahiyetli mahkemeye müracaatla birleşmeye itiraz edebilir. İtiraz hakkından vazgeçilmedikçe yahut bu husustaki itirazın reddine dair mahkemece verilen karar katileşmedikçe veyahut
mahkemece takdir edilecek teminat şirket tarafından verilmedikçe birleşme
hüküm ifade etmez" (m.150).
Birleşme Sonrasındaki Şirketin Tam Sorumluluğu
Birleşme sonrasında yeni kurulan veya devralan şirketin önceki şirketlerin bütün sorumluluklarını taşıdığı "...tayin olunan müddet içinde itiraz edil-
53
memişse, birleşme muamelesi katileşir ve kalan yahut yeni kurulan şirket,
ortadan kalkan şirketlerin yerine geçer. Bunların bütün hak ve borçları, kalan veya yeni kurulan şirkete intikal eder. Şirketlerin birleşmesinden yeni bir
şirket meydana gelmişse, keyfiyetin ayrıca tescil ve ilanı zaruridir " şeklinde
kanun maddesi halini almıştır (m.151). Birleşen şirket türünün değişmesi
durumunda da, yeni şirketin eskisinin devamı olduğu "bir ticaret şirketinin
nevinin diğer bir ticaret şirketi nevine çevrilmesi kanunda aksine hüküm olmadıkça, yeni nev'e ait kuruluş merasimine tabidir; Böylece yeni nev'e çevrilen şirket eskisinin devamıdır" denilerek (m.152), hak ve yükümlülükler
açısından silsile esasına vurgu yapılmıştır.
Birleşme ve Devir Yoluyla İnfisah
Bütün aktif ve pasifiyle devrolunarak veya birleşerek ortadan kalkan şirketin alacakları, malları, borçları, infisah eden şirkete karşı açılacak davalara bakan mahkemenin tespiti, yeni ve eski şirketlerin alacaklılarının hakları,
her iki şirket mallarının hangi şartlarda birleştirileceği, infisahın tescili ve eski şirketin pay sahiplerine verilecek yeni şirket hisseleri detaylı olarak düzenlenmiştir (m.451).
Yeni şirket kurulması halinde devralma "Birden çok anonim şirketin malları yeni kurulacak bir anonim şirket tarafından devralınabilir; o suretle ki adı
geçen şirketlerin malları tasfiye edilmeksizin yeni şirkete geçer. Böyle bir
birleşme hakkında anonim şirketlerin kurulmasına ve bir anonim şirketin diğer bir anonim şirket tarafından devralınmasına dair olan hükümler tatbik
olunur" (m.452) şeklinde düzenlenmiştir. Yine eski şirketlerin kurulan yeni
şirkete ilişkin birleşme, yeni mukavelenin tanzimi, yeni hisselerin taahhüt olduğu, eski malların yeni şirkette sermaye olduğu; yeni şirketin gerekli organlarının teşkil edildikleri; birleşme mukavelesinin birleşen şirketlerin genel kurullarında onaylanması; onayı takiben kuruluşun tescil ve ilanı ile eski şirketlerin hisse senetlerine karşılık yeni şirket hisselerinin verilmesi aynı
maddede düzenlenmiştir (m.452).
Bir anonim şirket aktif ve pasifleriyle birlikte sermayesi paylara bölünmüş
bir komandit şirket tarafından devralınmak suretiyle infisah etmesi halinde,
devralan komandit şirketin komandite ortaklarının, infisah eden anonim şirket borçlarından şahsen ve müteselsilen sorumlu olmaları (m.453) ile bir
anonim şirketin malları devlet, vilayet, belediye gibi bir kamu tüzel kişisi tarafından devralınması halinde, şirketin genel kurulu tasfiye yapılmamasına
karar verebilmesi ve bu kararın, infisah hakkındaki hükümlere göre verilerek tescil ve ilan ettirilmesi ve eski şirketin hak ve yükümlülüklerinin kamu
tüzel kişisine geçmesi hususları kanun maddesi (m.454) olarak düzenlenmiştir.
54
III. Küresel Ölçekte Yabancı Sermaye Yatırımları
Küresel Sermaye Piyasalarının Büyüklüğü ve Küresel Üretim Hacmi
Dünya ölçeğinde gayri safi yurtiçi hasıla toplamı 2005 sonu itibariyle
44,4 trilyon ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Sermaye piyasalarının toplam tutarı ise 151,8 trilyon ABD doları civarındadır. Hisse senedi piyasası,
borçlanma araçları piyasası ve ticari banka aktiflerinin toplamından oluşan
sermaye piyasası, dünya üretim hasılatının 3,4 katıdır. Gelişmiş ülkelerin
sermaye piyasaları da geliştiği için bu oran yüksek; gelişen ülkelerde ise geri kalmış sermaye piyasalarına paralel olarak nispeten düşüktür. Türkiye'de
sermaye piyasası varlıklarının milli gelire oranı 1,4 olup, gelişmiş ülkelerin
bir hayli altındadır.
Yabancı Sermaye Yatırımları: Nispi Büyüklük ve Ülkesel Dağılım
Son 10 yılda gelişen ülkelere yönelik doğrudan sermaye akımlarında
önemli bir artış dikkat çekmektedir.15 Mal ve hizmet piyasalarının serbestleşmesinin kuşkusuz bu trentte belirleyici rolü vardır. Ülkeler, genelde önce
mal piyasalarını serbestleştirirken, ikinci sırada para ve finans piyasalarını
serbestleştirmektedirler.16
Küresel ölçekte 2005 yılında ülkeler itibariyle sermaye ihraç ve ithal
eden ülkeler bakımından ilginç bir durum sözkonusudur.17 2005 yılında ihraç edilen sermayenin ihraççı ülkelere göre dağılımında Japonya (%14,4),
Çin (%13,9), Almanya (%10), S.Arabistan (%7,9), Rusya (%7,2), İsviçre
(%4,4), Norveç (%4,3) ve Hollanda (%3,5) ilk sıralarda gelmektedir. Sermaye ithalatında ise ilk sıraları ABD (%65,4), İspanya (%6,9), İngiltere (%4),
Avustralya (%3,5), Fransa (%2,8), İtalya (%2,4) ve Türkiye (%1,9) almaktadır.
Dünya çapında doğrudan yabancı yatırım tutarı, yıllık bazda 1 milyar doları aşmış durumdadır. Önümüzdeki birkaç yılda, gelişmiş ülkelere yönelen
doğrudan yatırımların, gelişen ülkelere oranla daha fazla ivme kazanacağı
tahmin edilmektedir.
Doğrudan yabancı sermaye stoku bakımından 2005 sonu itibariyle dünya çapındaki stok tutarı 10,4 trilyon ABD doları iken, bunun 7,1 trilyon doları gelişmiş ülkelerde ve 3,3 trilyon doları da gelişen ülkelerdedir.
15
16
17
Domanski, Dietrich, 2005, "Foreign Banks in Emerging Market Economies: Changing Players, Changing Issues", BIS Quarterly Review, Aralık.
Toprak, Metin, 1996, Türk Ekonomisinde Yapısal Dönüşümler, 1980-1995, Turhan Kitabevi Y., Ankara.
IMF, 2006, World Economic Outlook Database, Eylül.
55
GSYİH
13.588
Yunanistan
Almanya
Fransa
Finlandiya
Danimarka
Belçika
Avusturya
Avrupa Birliği
Japonya
ABD
Kanada
226
2.792
2.127
196
260
372
305
4.567
12.456
1.132
9.960
Kuzey Amerika
Euro Alanı
12.808
44.446
Kamu kesimi borçlanma
kağıtları
1
45
28
11
33
8
7
834
54
33
87
148
241
4.235
145
1.221
1.551
184
160
264
126
7.543
17.001
1.482
18.483
5.991
9.556
37.168
Hisse senedi piyasası
kapitalizasyonu
GSYİH Toplam rezerv
(altın hariç)
Avrupa Birliği
Dünya
35.894
295
1.267
1.107
113
96
379
160
6.608
5.928
669
6.597
5.735
6.677
48
2.828
1.763
84
399
325
260
2.038
17.913
438
18.350
9.442
12.013
Özel kesim borçlanma
kağıtları
23.056
Toplam borçlanma kağıtları
343
4.095
2.870
197
495
704
421
8.646
23.841
1.106
24.947
15.177
18.690
58.949
243
3.490
5.215
203
635
1.554
375
4.389
9.343
1.626
10.969
19.454
27.290
731
8.806
9.636
584
1.289
2.523
922
20.578
50.185
4.215
54.400
40.621
55.536
55.673 151.791
Ticari banka aktifleri
Tablo 3.1: Sermaye Piyasalarının Nispi Büyüklüğü, 2005, Milyar ABD Doları
3,2
3,2
4,5
3,0
5,0
6,8
3,0
4,5
4,0
3,7
4
4,1
4,3
3,4
Sermaye Piyasası Varlıkları
(Borçl.araç., hisse senedi ve
ticari banka aktifi) / GSYİH
(%)
Hisse senedi, borçlanma
kağıdı ve ticari banka aktif
toplamı
56
57
361
2.211
807
1.120
2.436
5.394
11.969
2.230
359
1.127
184
630
37
1.766
201
226
2.792
2.127
196
260
372
67
252
92
150
196
1.249
1.937
39
22
10
4
9
0
26
1
1
45
28
11
33
8
23
296
549
159
1.161
4.409
6.574
3.058
347
960
67
509
51
798
114
145
1.221
1.551
184
160
264
184
553
86
34
1.015
1.209
2.896
686
161
464
134
261
0
1.515
39
295
1.267
1.107
113
96
379
72
37
27
276
1.171
1.583
1.870
301
1.160
153
1.148
49
1.369
256
48
2.828
1.763
84
399
325
184
625
123
62
1.290
2.380
4.479
2.556
462
1.625
286
1.409
49
2.884
294
343
4.095
2.870
197
495
704
294
679
331
734
1.166
6.522
9.433
6.547
452
1.922
160
2.329
588
2.579
999
243
3.490
5.215
203
635
1.554
501
1.600
1.002
955
3.618
13.311
20.486
12.161
1.261
4.506
514
4.247
688
6.261
1.407
731
8.806
9.636
584
1.289
2.523
1,4
0,7
1,2
0,9
1,5
2,5
1,7
5,5
3,5
4,0
2,8
6,7
18,9
3,5
7,0
3,2
3,2
4,5
3,0
5,0
6,8
Kaynak: IMF, 2006, World Economic Outlook, Statistical Appendix, Eylül, s.95.Menkul kıymet stokları için kaynak SPK. Özel
kesim menkul kıymetlerinin tamamı hisse senetlerinden oluşmaktadır. Özel kesim menkul kıymet stokunun (Hisse
senedi tutarının) borsada işlem gören şirketlerin toplam piyasa değerine oranı yüzde 14,2'dir.
Bankacılık aktifleri için kaynak: BDDK.
Türkiye
Avrupa
Afrika
Orta Doğu
Latin Amerika
Asya
Gelişen piyasa ekonomileri
İngiltere
İsveç
İspanya
Portekiz
Hollanda
Lüksemburg
İtalya
İrlanda
Yunanistan
Almanya
Fransa
Finlandiya
Danimarka
Belçika
58
586
289
Geliflen ülkelere DYS ak›mlar›
194
540
733
2002
202
454
656
2003
316
486
802
2004
399
556
955
2005
411
754
1,165
2006
408
815
1,223
2007
405
881
1,285
2008
Grafik 3.2: Doğrudan Yabancı Sermaye Stokları (Milyar ABD Doları)
875
Geliflmifl ülkelere DYS ak›mlar›
2001
Dünya DYS ak›mlar›
0
200
400
600
800
2006 yılı tahmin, diğer
1.000
gelecek yıllar öngörüdür.
Kaynak: Economist Intelligence Unit.
1.200
1.400
1.600
Grafik 3.1: Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları (Milyar ABD Doları)
414
929
1,343
2009
428
979
1,407
2010
59
289
194
202
316
399
411
408
405
2,181
2002
2,024
5,078
7,102
2003
2,367
6,088
8,455
2005
2006
2007
2008
2009
2010
428
2,844
6,778
3,249
7,068
3,691
7,759
4,140
8,500
4,591
5,058
5,540
9,297 10,134 11,020
9,622 10,317 11,450 12,639 13,888 15,192 16,560
2004
414
Grafik 3.3: Doğrudan Yabancı Sermaye Stokunun Gelişmiş ve Gelişen Ülkeler Arasındaki Dağılımı
4,253
Geliflmifl ülkeler DYS stoku
Geliflen ülkeler DYS stoku
2001
6,433
Dünya DYS stoku
0
200
400
600
800
1.200
2006 yılı tahmin, diğer
gelecek yıllar öngörüdür.
Kaynak: Economist Intelligence Unit. 1.000
1.400
1.600
1.800
Grafik 3.2: Doğrudan Yabancı Sermaye Stokları (Milyar ABD Doları)
Geliflen ülkelere DYS ak›mlar›
60
61
26.1
20.3
21.8
2002
27.2
21.7
23.2
2003
27.9
21.8
23.5
2004
27.3
21.7
23.4
2005
27.3
22.5
24.1
2006
28.1
22.6
24.2
2007
29.1
24
25.5
2008
Grafik 4.1: En Büyük 100 Bankanın Nispi Önemi ve Tekelleşme Eğilimi
17.8
29.1
Geliflmifl ülkeler
Geliflen ülkeler
2001
20.5
0
5
10
15
20
Dünya Geneli
2006 yılı tahmin, diğer
gelecek yıllar öngörüdür.
Kaynak: Economist Intelligence Unit.
25
30
35
29.8
25.4
26.7
2009
Grafik 3.4: Doğrudan Yabancı Sermaye Stokunun GSYİH İçindeki Payı (%)
30.2
26.6
27.8
2010
Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında gelişmiş ülkelerin aldıkları
pay, 2001-2003 arasında artış kaydetmiş; ancak 2004 yılından itibaren çok
küçük oranlarda da olsa düşme eğilimine girmiş, buna paralel olarak gelişen ülkelerin payında da artma eğilimi gözlenmiştir. Ancak, trend oldukça
ılımlı seyretmektedir. Önümüzdeki birkaç yıl içinde gelişen ekonomiler lehine olan bu eğilimin devam etmesi beklenmektedir.
Dünya genelinde doğrudan yabancı yatırımlarının ulusal gelir düzeyine
oranı 2001 yılında yüzde 20,5 iken, 2006 yılında yüzde 24,1 olarak tahmin
edilmekte ve bu artış trendinin önümüzdeki yıllarda da devam etmesi beklenmektedir. Yabancı sermaye stokunun milli gelire oranı, gelişmiş ülkelere
nazaran gelişen ülkelerde daha yüksektir. Örneğin, 2005 yılsonunda yabancı sermaye stokunun milli gelire oranı gelişmiş ülkelerde yüzde 21,7 iken,
aynı oran gelişen ülkelerde yüzde 27,3'tür. Gelişen ülkelerdeki düşük gelir
düzeyi bu sonuçta belirleyici olmaktadır.
OECD Üyesi Ülkelerde ve Yükselen Ekonomilerde Doğrudan
Yatırımlar
2002-2005 arasındaki yıllarda OECD ülkeleri, doğrudan yatırımlar bakımından, genel olarak net ihraççı pozisyonunda olmuşlardır. Ancak, 2005 yılından bu yana gelişmiş ülkelerin faiz artırma yönündeki girişimleri, doğrudan yatırım kararlarını etkileyen faktörlerden biri olarak görülmektedir.
OECD üyesi ülkelerin doğrudan yatırım akımları bakımından 2004 yılındaki
net ihraçları 291 milyar dolar iken, 2005 yılında bu rakam 94 milyar dolar
olarak tahmin edilmektedir.
OECD ülkelerinde 1996-2005 dönemindeki 10 yıllık sürede birikimli bazda yabancı sermaye akımları net 1 milyarın biraz üzerinde sermaye ihraç
etmiştir. En büyük net ihracı yapan ülkeler sırasıyla Fransa, İngiltere, Japonya, Hollanda, İsviçre, İspanya, Kanada, İtalya ve Almanya gibi gelişmiş
piyasa ekonomileridir. OECD ülkeleri içinde en çok net ithalatçı durumunda
olanlar ise sırasıyla Meksika, ABD, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Avustralya,
İrlanda, Macaristan, Yeni Zelanda ve Türkiye'dir.
OECD üyesi olmayan yükselen piyasa ekonomilerinde 2001-2005 arasındaki 5 yıllık dönemde en fazla net sermaye girişi olan ülkeler sırasıyla
Çin, Brezilya, Singapur, Hindistan, Şili, Romanya, Güney Kore, Türkiye ve
Arjantin'dir. Bu dönemde sözkonusu ülkelere toplam net 509 milyar dolarlık
sermaye girmiştir.
62
63
0,3
G.Kore
Japonya
İtalya
İrlanda
2,6
32,3
17,1
11,0
0,3
İzlanda
Macaristan
0,7
19,0
50,5
7,6
5,7
0,2
26,8
125,8
12,7
5,8
8,0
Yunanistan
Almanya
Fransa
Finlandiya
Danimarka
Çek Cum.
Kanada
Lüksemburg
Belçika
Avusturya
Avustralya
2002
Çıkışlar
3,4
28,8
9,1
5,6
0,4
1,6
0,4
6,2
53,2
-2,3
1,1
0,2
21,5
99,9
36,9
7,1
15,5
2003
4,7
31,0
19,3
15,8
2,6
1,1
1,0
1,9
57,0
-1,1
-10,4
1,0
43,2
81,7
33,5
7,4
17,5
2004p
4,3
45,8
41,5
12,9
6,7
1,3
1,5
45,6
115,6
2,7
8,1
0,9
34,1
52,4
22,9
9,4
-39,8
2005e
2,4
9,2
14,6
29,4
0,1
3,0
0,1
53,6
49,1
7,9
6,6
8,5
22,1
115,2
15,6
0,4
17,7
2002
Girişler
42,1
3,5
6,3
16,4
22,8
0,3
2,1
1,3
29,2
42,5
3,3
2,6
2,1
7,6
90,3
9,2
7,8
16,8
11,2
0,7
4,7
2,1
-15,1
31,4
3,5
-10,7
5,0
1,5
77,3
3,7
32,1
7,2
42,0
2004p
9,7
2003
Tablo 3.2: OECD Ülkelerinde Doğrudan Yatırım Akımları: 2002-05, Milyar ABD Doları
4,3
2,8
19,5
-22,8
2,3
6,7
0,6
32,6
63,5
4,6
5,0
11,0
33,8
43,7
23,7
8,9
-36,8
2005e
64
26,0
4,4
1,1
0,2
11,9
1,3
0,2
0,0
21,3
0,9
-1,1
0,2
0,0
10,6
Yeni Zelanda
Polonya
Slovak
9,1
619,1
612,6
781,8
716,1
101,1
244,1
94,9
140,6
62,4
154,5
50,3
1,0
0,9
42,8
38,7
0,1
1,1
1,5
3,4
-0,3
119,4
6,2
4,3
0,5
26,9
60,6
8,0
0,8
3,5
17,3
4,7
572,5
80,8
24,1
1,1
6,3
11,7
39,2
4,1
1,8
4,1
0,7
-0,3
25,1
18,3
2,4
9,2
14,6
29,4
0,1
464,8
67,1
16,8
1,8
16,5
1,3
26,0
0,6
8,6
4,9
3,8
2,0
21,8
14,2
3,5
6,3
16,4
22,8
0,3
490,9
133,2
56,3
2,8
0,8
-1,9
24,8
1,1
2,4
12,4
2,5
4,4
0,4
18,7
9,2
7,8
16,8
11,2
0,7
621,7
109,8
164,5
9,7
5,8
13,7
23,0
1,9
3,1
7,7
14,5
2,8
43,6
18,1
4,3
2,8
19,5
-22,8
2,3
E: Tahmin
P: Geçici
Kaynak: Christiansen, Hans ve Ayse Bertrand, 2006, “Trends and Recent Developments in Foreign Direct Investment”,
International Investment Perspectives, OECD Directorate for Financial and Enterprise Affairs.
Toplam OECD
ABD
İngiltere
Türkiye
15,4
27,6
8,0
0,3
2,1
44,2
3,4
45,8
0,2
8,2
İsviçre
İsveç
32,7
-0,1
4,2
32,0
İspanya
Portekiz
Norveç
Hollanda
2,6
Meksika
G.Kore
31,0
41,5
28,8
19,3
32,3
9,1
12,9
6,7
Japonya
17,1
İtalya
15,8
2,6
5,6
0,4
11,0
İrlanda
0,3
İzlanda
65
108
88
4
İzlanda
İtalya
115
157
İsviçre
İsveç
225
İspanya
653
İrlanda
İngiltere
313
52
403
52
72
50
949
50
78
425
1.540
Hollanda
G. Kore
Fransa
Finlandiya
Danimarka
Çek Cum.
Belçika/Lüksemburg
Avusturya
Avustralya
Almanya
ABD
Girişler
İzlanda
İtalya
İsviçre
İsveç
İspanya
İrlanda
İngiltere
Hollanda
G. Kore
Fransa
Finlandiya
Danimarka
Çek Cum.
Belçika/Lüksemburg
Avusturya
Avustralya
Almanya
ABD
11
162
242
181
332
66
1.021
490
41
782
74
69
3
962
49
33
459
1.414
Çıkışlar
İzlanda
İtalya
İsviçre
İsveç
İspanya
İrlanda
İngiltere
Hollanda
G. Kore
Fransa
Finlandiya
Danimarka
Çek Cum.
Belçika/Lüksemburg
Avusturya
Avustralya
Almanya
ABD
126
-7
-47
-154
-24
-108
43
-368
-177
12
-379
-22
4
47
-13
1
45
-35
Net girişler
Tablo 3.3: OECD Ülkelerinde Birikimli Doğrudan Yabancı Sermaye Akımları: 1996-2005
(Milyar ABD Doları)
66
225
88
4
İsviçre
İzlanda
Macaristan
Norveç
49
Norveç
14
6.045
10
24
23
Toplam OECD
Yunanistan
Yeni Zelanda
Türkiye
Slovak
Portekiz
Polonya
Meksika
7.107
7
0,5
5
0,3
41
3
39
17
6
294
304
11
162
242
181
332
66
1.021
10
Toplam OECD
Yunanistan
Yeni Zelanda
Türkiye
Slovak
Portekiz
Polonya
-1.062
3
24
18
13
-5
64
147
Norveç
Meksika
31
-66
-244
-7
-47
-154
-24
-108
43
-368
Macaristan
Kanada
Japonya
İzlanda
İtalya
İsviçre
İsveç
İspanya
İrlanda
İngiltere
Tablo 4.1: Aktif Büyüklüklerine Göre Küresel Ölçekte En Büyük 100 Banka (Milyar ABD Doları)
31 Aralık 2005
Kaynak: Christiansen, Hans ve Ayse Bertrand, 2006, “Trends and Recent Developments in Foreign Direct Investment”,
International Investment Perspectives, OECD Directorate for Financial and Enterprise Affairs.
Toplam OECD
Yunanistan
Yeni Zelanda
Türkiye
37
Slovak
Portekiz
67
164
Polonya
Meksika
Kanada
37
228
Macaristan
Kanada
Japonya
İzlanda
İtalya
İsviçre
İsveç
60
115
157
İspanya
İrlanda
İngiltere
Japonya
İtalya
İsveç
108
İspanya
İrlanda
653
İngiltere
Kaynak: Christiansen, Hans ve Ayse Bertrand, 2006, “Trends and Recent Developments in
International Investment Perspectives, OECD Directorate for Financial and Enterprise
Tablo 3.4: OECD Üyesi Olmayan Ülkelerde
Doğrudan Sermaye Giriş ve Çıkışları:
2001- 05, Milyar ABD Doları
1. Çin
2. Brezilya
Çıkışlar
Net Giriş
82,4
12,7
69,7
27,6
8,1
286,1
3. Singapur
87,4
5. Şili
11,0
275,1
48,0
39,4
25,4
7,4
18,0
7. G. Kore
15,5
-1,5
17,0
8. Arjantin
15,1
2,0
13,1
4. Hindistan
6. Romanya
Türkiye
9. İsrail
10.Hong Kong
11. Estonya
12.Lituanya
17,4
18,8
17,1
3,1
9,5
112,6
3,1
0,6
5,6
2,0
15.Rusya
44,2
Toplam
0,1
117,0
13.Latviya
14.Slovenya
*
Girişler
3,7
768,4
1,4
0,2
2,0
42,6
259,8
19,5
17,3
15,7
7,6
4,4
4,2
2,5
1,8
1,7
1,6
508,6
Çin Ticaret Bakanlığı, 2005 yılındaki doğrudan sermaye yatırım çıkışını 6,9
milyar ABD doları olarak vermektedir. Ancak, sözkonusu bakanlığın
yayımladığı veriler, aynı rapordaki diğer verilerle genelde tutarsızlık göstermektedir.
Kaynak: Christiansen, Hans ve Ayse Bertrand, 2006, “Trends and Recent
Developments in Foreign Direct Investment”, International Investment
Perspectives, OECD Directorate for Financial and Enterprise Affairs.
Türkiye verileri için kaynak: Merkez Bankası.
67
IV. Küresel Bankacılık Sektörü: Nispi Büyüklük, Birleşme ve
Devralmalar
Küresel Ölçekli Bankalar
Dünyanın aktif büyüklüğü itibariyle en büyük 100 bankasının 2005 yılı itibariyle toplam aktif büyüklüğü (45,7 trilyon ABD Doları), dünya gayri safi
yurtiçi üretiminin (44,5 trilyon ABD Doları) yüzde 102'sini aşmaktadır.
Genel olarak dünya bankacılık sektöründe oligopolcü bir yapının olduğu
söylenebilir. Bu yapının rekabeti ne derecede ve hangi yönde etkilediğini,
bu görünüme bakarak değerlendirmek güç olmakla birlikte; bu büyük bankaların küresel fon piyasaları üzerinde önemli düzeyde tasarrufları sözkonusudur. 100 büyük banka içindeki en büyük bankaların, en büyük 10 bankanın toplam aktifi içindeki payları ile, dünya GSYİH'sı içindeki payları orantılı bir seyir izlemekte ve hemen hemen aynı düzeylerde seyretmektedir.
Aktif büyüklüğü bakımından, dünyanın en büyük 50 bankasının sermaye büyüklükleri ile aktif büyüklükleri arasında istatistiksel olarak herhangi bir
ilişki gözlenmemiştir (korelasyon katsayısı r = -0,0015). Dolayısıyla, büyük
aktife sahip olmak, paralelinde güçlü sermayeyi zorunlu kılmamaktadır.
Bankacılık Sektöründe Birleşme ve Devralmalar
Bankacılık sektöründe birleşme ve devralmalar son çeyrek asır içinde giderek ivme kazanmıştır. Özellikle 1990'lı yıllarda gelişen ekonomilerin bankacılık sistemlerinin liberalize edilmesiyle birlikte, sektörde ciddi bir konsolidasyon trendine girilmiştir. Ne var ki, gerek gelişmiş ülkeler gerekse gelişen
ülkeler bakımından, banka birleşmeleriyle ilgili olarak yeknesak bir örüntüden bahsetmek güçtür. Dünya ölçeğinde, 1980-2006 arasındaki banka birleşme ve devirlerinin yüzde 58'den fazlası ABD'de meydana gelmiştir.
ABD'de bankacılık sektörü bakımından eyaletler arası kısıtlamaların gevşetilmesinin bu gelişmede önemli bir payı vardır. Ayrıca, dünyanın en büyük
ekonomisi olması dolayısıyla da böyle bir dinamizm gösterdiği söylenebilir.
Almanya, İtalya, İsviçre, Avusturya ve Fransa banka birleşmelerinde öne çıkan diğer ülkelerdir. Banka birleşmelerinde belirleyici olma bakımından,
coğrafi ve kültürel yakınlık, ekonomik gelişmişlik düzeyi veya ülkelerin liberalizasyon derecesi gibi faktörlerin bariz bir biçimde ayrışmadığı söylenebilir.
1980-2006 arasındaki birleşme ve devralmalar alt dönemler itibariyle incelendiğinde, ABD, Almanya ve İsviçre'nin dönem boyunca birleşme ve
devralmalarda dinamik bir liderlik yaptıkları; İngiltere, Fransa, İspanya, Danimarka ve Avustralya'nın daha ziyade 1980-89 döneminde bankacılık sektöründe yoğun birleşme ve devralma yaşadıkları dikkat çekmektedir.
68
69
29.1
Geliflen ülkeler
26.1
20.3
27.2
21.7
27.9
21.8
27.3
21.7
27.3
22.5
28.1
22.6
24
29.1
0,0
20,0
40,0
60,0
80,0
29.8
25.4
30.2
26.6
‹lk 5 banka ‹lk 10 banka ‹lk 20 banka ‹lk 30 banka ‹lk 40 banka ‹lk 50 banka ‹lk 100 banka
16.2
28.1
47.1
60.6
71.6
79.8
102.7
15.7
27.4
45.9
59.0
69.7
77.7
100.0
Grafik 4.2: ABD’de Banka Birleşme ve Devralmaları, 1980-2003
Dünya GSY‹H's›ndaki Pay›
En Büyük 100 Banka Aktifindeki Pay›
Kaynak: Bankers Almanac.
100,0
Grafik 4.1: En Büyük 100 Bankanın Nispi Önemi ve Tekelleşme Eğilimi
120,0
17.8
Geliflmifl ülkeler
70
1.484
1.170
1.014
917
17. Citibank NA
16. The Bank of Tokyo-Mitsubishi UFJ Ltd
706
866
928
15. Sumitomo Mitsui Banking Corporation
14. UniCredito Italiano SpA
954
984
1.001
13. Banco Santander Central Hispano SA
12. ING Bank NV
11. Société Générale
1.016
10. JPMorgan Chase Bank
National Association
9. Credit Suisse
1.039
1.082
8. ABN AMRO Bank NV
7. Bank of America NA
1.252
6. Deutsche Bank AG
5. Crédit Agricole SA
1.300
4. The Royal Bank of Scotland plc
1.563
3. BNP Paribas SA
2. UBS AG
1.587
Milyar $
1. Barclays Bank PLC
Banka adı
17. Australia and New Zealand
16. Shinkin Central Bank
15. Credit Industriel et Commercial
227
231
237
238
240
247
253
254
258
267
270
276
310
313
317
318
Milyar $
14. Skandinaviska Enskilda Banken AB (Publ)
13. Canadian Imperial Bank of Commerce
12. Resona Bank Limited
11. Commonwealth Bank of Australia
10. Bank of Montreal
9. Caisse des Dépôts et Consignations
8. Dexia Bank Belgium SA
7. The Bank of Nova Scotia
6. DEPFA BANK plc
5. Eurohypo AG
4. The Toronto-Dominion Bank
3. WestLB AG
2. Bank for International Settlements (BIS)
1. KBC Bank NV
Banka adı
Tablo 4.1: Aktif Büyüklüklerine Göre Küresel Ölçekte En Büyük 100 Banka (Milyar ABD Doları)
31 Aralık 2005
Kaynak: Christiansen, Hans ve Ayse Bertrand, 2006, “Trends and Recent Developments in Foreign Direct Investment”,
International Investment Perspectives, OECD Directorate for Financial and Enterprise Affairs.
71
917
701
675
663
20. Industrial & Commercial
Bank of China Limited
22. Mizuho Bank Ltd
591
587
27. Bank of Scotland
31. Dresdner Bank AG
30. Calyon
29. China Construction Bank Corporation
28. Bayerische Hypo-und Vereinsbank AG
26. Bank of China Limited
544
568
568
582
588
597
25. Agricultural Bank of China
24. Rabobank Nederland
600
663
701
23. The Norinchukin Bank
21. HSBC Bank plc
19. Fortis Bank NV/SA
706
18. Caisse Nationale des Caisses
d'Epargne et de Prevoyance
17. Citibank NA
866
16. The Bank of Tokyo-Mitsubishi UFJ Ltd
928
15. Sumitomo Mitsui Banking Corporation
14. UniCredito Italiano SpA
954
984
13. Banco Santander Central Hispano SA
12. ING Bank NV
31. Erste Bank der oesterreichischen
30. ING Belgium SA/NV
29. Bank Austria Creditanstalt AG
28. Landesbank HessenThüringen Girozentrale
27. Japan Bank for International
Cooperation
26. Bank of Ireland
25. Natexis Banques Populaires
24. Westpac Banking Corporation
23. Svenska Handelsbanken AB (publ)
22. US Bank NA
21. HSH Nordbank AG
20. Caja de Ahorros y Pensiones de
Barcelona 'la Caixa'
19. Standard Chartered Bank
18. International Bank for
Reconstruction and Development
17. Australia and New Zealand
Banking Group Limited
16. Shinkin Central Bank
15. Credit Industriel et Commercial
14. Skandinaviska Enskilda Banken AB (Publ)
13. Canadian Imperial Bank of Commerce
12. Resona Bank Limited
186
187
194
194
196
198
198
199
209
212
213
215
222
224
227
231
237
238
240
72
568
478
472
37. Wachovia Bank NA
403
385
46. Abbey National plc
45. Nordea Bank AB (publ)
355
384
399
44. Danske Bank A/S
43. Royal Bank of Canada
401
402
42. Kreditanstalt für Wiederaufbau (KfW)
41. Bayerische Landesbank
447
40. Wells Fargo Bank NA
39. National Westminster Bank Plc
463
474
38. Banco Bilbao Vizcaya Argentaria SA
36. DZ BANK AG Deutsche ZentralGenossenschaftsbank
525
35. Landesbank Baden-Württemberg
34. Commerzbank AG
526
532
544
33. Mizuho Corporate Bank Ltd
32. Lloyds TSB Bank plc
31. Dresdner Bank AG
568
30. Calyon
29. China Construction Bank Corporation
582
587
28. Bayerische Hypo-und Vereinsbank AG
27. Bank of Scotland
46. DekaBank Deutsche Girozentrale
45. Development Bank of Japan
44. Northern Rock plc
43. The Sumitomo Trust & Banking Co Ltd
42. HSBC Bank USA NA
41. NRW.BANK
40. AIB Group
39. Mitsubishi UFJ Trust and
Banking Corporation
38. Sanpaolo IMI SpA
37. Deutsche Postbank AG
36. The Sumitomo Trust & Banking Co Ltd
35. Norddeutsche Landesbank Girozentrale
34. Bank of Communications Co Ltd
33. SunTrust Bank
32. Kookmin Bank
31. Erste Bank der oesterreichischen
Sparkassen AG
30. ING Belgium SA/NV
29. Bank Austria Creditanstalt AG
28. Landesbank HessenThüringen Girozentrale
27. Japan Bank for International
Cooperation
136
138
142
151
151
151
157
161
165
165
173
176
176
177
178
180
186
187
194
194
73
385
353
323
49. Banca Intesa SpA
Kaynak: Bankers Almanac.
Toplam
50. National Australia Bank Ltd
48. The Hongkong and Shanghai
Banking Corporation Limited
35.478
320
345
355
47. Banque Fédérative du Crédit Mutuel
46. Abbey National plc
384
45. Nordea Bank AB (publ)
399
44. Danske Bank A/S
43. Royal Bank of Canada
401
402
42. Kreditanstalt für Wiederaufbau (KfW)
41. Bayerische Landesbank
Toplam
50. The Chuo Mitsui Trust&Banking Co Ltd
49. DnB NOR Bank ASA
48. Caja Madrid
47. Cheltenham & Gloucester plc
46. DekaBank Deutsche Girozentrale
45. Development Bank of Japan
44. Northern Rock plc
43. The Sumitomo Trust & Banking Co Ltd
42. HSBC Bank USA NA
41. NRW.BANK
10.187
120
121
131
135
136
138
142
151
151
151
74
3
2
14
Avusturya
Hollanda
İspanya
Endonezya
Japonya
İsviçre
Danimarka
İngiltere
Fransa
0
1
11
18
47
23
50
64
Almanya
İtalya
6
207
ABD
Kanada
594
1980-89
Dünya
İşlem Sayısı
0,0
0,2
1,9
3,0
2,4
7,9
0,3
3,9
0,5
8,4
10,8
1,0
34,8
100,0
dağılım
Yüzde
16
21
147
36
58
46
22
83
150
301
1.059
20
4.072
6.849
1990-99
0,2
0,3
2,1
0,5
0,8
0,7
0,3
1,2
2,2
4,4
15,5
0,3
59,5
100,0
dağılım
Yüzde
22
104
206
49
48
30
118
120
94
260
994
19
4.450
7.535
2000-06
0,3
1,4
2,7
0,7
0,6
0,4
1,6
1,6
1,2
3,5
13,2
0,3
59,1
100,0
dağılım
Yüzde
38
126
364
103
120
123
142
226
247
611
2.117
45
8.729
14.978
1980-2006
0,3
0,8
2,4
0,7
0,8
0,8
0,9
1,5
1,6
4,1
14,1
0,3
58,3
100,0
dağılım
(19802006)
Yüzde
Tablo 4.2: Çeşitli Ülkeler İtibariyle Banka Birleşme ve Devralmalarının Sayısı: 1980–2006 (27 Eylül)
75
1
8
1
483
5
2006 yılı, 27 Eylül itibariyledir.
Kaynak: Bankers Almanac.
Toplam ve
Oran (%)
Türkiye
8
Polonya
Avustralya
2
Güney Afrika
7
Meksika
Arjantin
4
Brezilya
81,3
0,8
0,2
1,3
0,3
1,3
1,2
0,7
6.194
2
17
19
24
8
42
21
8
0,0
0,3
0
2
Çin
Hindistan
21
16
21
147
36
58
0,0
0,0
0,2
1,9
3,0
2,4
0
0
1
11
18
14
Güney Kore
Endonezya
Japonya
İsviçre
Danimarka
İspanya
90,4
0,0
0,2
0,3
0,4
0,1
0,6
0,3
0,0
0,1
0,3
0,2
0,3
2,1
0,5
0,8
0,2
6.699
24
26
6
88,9
0,3
0,3
0,1
0,2
14
17
0,1
0,7
0,1
0,2
0,2
0,3
1,4
2,7
0,7
0,6
8
50
9
17
14
22
104
206
49
48
13.376
31
44
33
40
33
57
75
10
27
35
38
126
364
103
120
89,3
0,2
0,3
0,2
0,3
0,2
0,4
0,5
0,1
0,2
0,2
0,3
0,8
2,4
0,7
0,8
ağılımı
5,540
76
2010
66.5
33.5
B&D say›s›
Kümülatif say›
Sat›nal›nan aktif tutar›
Kümülatif aktif
0
1.000
2.000
3.000
4.000
5.000
6.000
7.000
8.000
9.000
10.000
15.7
27.4
45.9
59.0
69.7
1980
190
190
10
10
1981
359
549
34
44
1982
420
969
41
85
1983 1984
428 441
1,397 1,838
50 70
135 205
77.7
100.0
1985 1986 1987 1988 1989 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003
475 573 649 468 350 366 345 401 436 475 475 446 422 493 333 255 231 203 184
2,313 2,886 3,535 4,003 4,353 4,719 5,064 5,465 5,901 6,376 6,851 7,297 7,719 8,212 8,545 8,800 9,031 9,234 9,418
67 94 123 88 43 44 150 165 103 187 255 407 312 837 277 201 360 150 88
272 367 490 578 621 665 815 980 1,083 1,270 1,525 1,932 2,244 3,081 3,358 3,558 3,918 4,068 4,156
Grafik 4.2: ABD’de Banka Birleşme ve Devralmaları, 1980-2003 18
Milyar ABD Doları
En Büyük 100 Banka Aktifindeki Pay›
Kaynak: Rhoades 1996, Meyer 1998, Pilloff 2004.
18
Stephen A. Rhoades, 1996, "Mergers and Acquisitions by Commercial Banks, 19801994", Staff Study, Federal Reserve Board, Ocak, Aktaran: Meyer, Laurence H., 1998,
"Mergers and Acquisitions in Banking and Other Financial Services", 29 Nisan, ABD Temsilciler Meclisinde yapılan sunum. Pilloff, Steven J., 2004, "Bank Merger Activity in the
United States, 1994-2003", Staff Studies, Board of Governors of the Federal Reserve
System, Mayıs.
Banka birleşme ve devralmalarında lider ülke konumunda olduğu için
ABD verilerine daha yakından göz atmakta yarar vardır. 1980-2003 arasında ABD'de toplam 9418 banka birleşme ve devralma işlemi yapılmış; bu işlemlere konu olan satınalınan aktif toplamı da 4,2 trilyon ABD Dolarına yaklaşmıştır.
Birleşme ve Devralmalarda Sektör ve Lokasyon Tespitinde Yatırım
Bankalarının Rolü
Tarihsel olarak, yatırım bankaları birleşme ve devralma faaliyetleriyle yakından ilişkili olmuştur, çünkü birleşme veya devralma faaliyeti yatırım bankası için bir satış fırsatıdır. Başka bir firmayla birleşmek isteyen bir firma,
hisse senetlerinin gerçek piyasa değerini bir yatırım bankasına tespit ettirebilecektir. Aynı şekilde başka bir şirketi satınalmak isteyen firma da yatırım
bankası yoluyla tahvil ihraç ederek fon toplayabilecektir.
Yatırım bankaları, birleşme ve devralmalarda danışman rolü oynamaktadır. Özel sektöre ait firmaların birleşme ve devralmaları için bir pazaryeri
mevcut değildir. Piyasa katılımcıları, satılacak veya satınalınacak firmalarla
ilgili çabalarının genellikle belirli bir gizlilik içinde olmasını arzularlar. Şirket
çalışanları, bankacılar, tedarikçiler, müşteriler ve diğer paydaşların olası
olumsuz tepkileri, gizliliğin gerekçesini oluşturmaktadır.
Sınır-Ötesi Birleşme ve Devralmalarda Bankacılık Sektörünün
Nispi Ağırlığı: Sektörel ve Ülkesel Ayırım
2005 yılı başından 2006 Mayıs sonuna kadar geçen yaklaşık bir buçuk
yıllık sürede dünya çapında meydana gelen sınır-ötesi birleşme ve devirlerin sektörel dağılım ilginç bir görünüm sergilemektedir. Sınıflandırılan birleşmeler arasında ilk sırayı finansal kuruluşlar alırken, enformasyon ve komünikasyon ile enerji ve diğer kaynaklar ikinci ve üçüncü sırada yer almaktadır.
Ülke ve ülke grupları itibariyle ABD tek başına en fazla sınır-ötesi birleşmenin yaşandığı ülkedir. ABD'yi, sırasıyla İngiltere, Almanya ve diğer Avrupa ülkeleri ile Asya ülkeleri takip etmektedir. Dünya çapında bir buçuk yılda
gerçekleşen birleşme ve devralmaların toplam tutarı 1,5 milyar ABD dolarını geçmektedir.
Birleşme ve devralmalar, doğrudan yatırımlar içinde sadece bir kalem olmasına rağmen, doğrudan yatırımların yarısından fazlasını birleşme ve
devralmalar oluşturmaktadır.
77
78
1
2
Diğer Kuzey
Avrupa (1)
15,2
6,4
8
1
1
1
1
4
Kimya
sanayi
ve
6,4
8
1
1
1
2
2
16,8
21
2
5
2
1
5
3
3
Ağır
Diğer
masyon
imalat ve komü
nikasyon
16,8
21
2
1
3
3
4
1
3
2
2
Enfor
Finans
18,4
23
1
8
1
4
3
1
2
1
2
Diğer
hizmetler
Tablo 4.4: OECD Ülkelerinde Sınır-Ötesi Birleşme ve Devralmalar
1.BeNeLux, İskandinavya, Polonya ve Baltık ülkeleri.
2.İtalya, Yunanistan, Portekiz, İspanya, Türkiye ve Balkanlar.
Kaynak: Dealogic.
19
Yüzde dağılım
Toplam
2
1
Dünyanın geri
kalanı
Asya
Diğer Avrupa
Güney
Avrupa (2)
Fransa
4
Almanya
İngiltere
6
3
Enerji
ve
tıp
savunma
Diğer Amerika
ABD
İşlem sayısı
ve
naklar
20,0
25
1
2
2
4
1
4
6
1
5
Toplam
100,0
125
6
14
8
8
19
4
9
21
15
21
Yüzde
dağılım
Tablo 4.3: Yurtiçine Gelen Sınır-Ötesi Birleşmeler ve Devirler 2005 Ocak- 2006 Mayıs
Kaynak: Bankers Almanac.
100,0
4,8
11,2
6,4
6,4
15,2
3,2
7,2
16,8
12,0
16,8
kay-
Kaynak: Dealogic.
Tablo 4.4: OECD Ülkelerinde Sınır-Ötesi Birleşme ve Devralmalar
Milyar ABD Doları
1995
Çıkış
134,1
Giriş
Net giriş
146,5
12,4
2000
1.166,4
1.135,8
-30,6
2004
418,8
441,3
22,5
2003
2005
2006t
321,3
670,8
566,9
337,8
626,9
554,3
16,5
-43,9
-12,6
Kaynak: Dealogic ve OECD Sekreteryası; ve Christiansen, Hans ve Ayse
Bertrand, 2006, “Trends and Recent Developments in Foreign Direct
Investment”, International Investment Perspectives, OECD Directorate
for Financial and Enterprise Affairs.
Yabancı Sermayeli Bankaların Sektörel Ağırlığı ve Fon Arzına Etkisi
OECD üyesi ülkelerde, yabancı bankaların sektördeki ağırlıklarına, bu
Tabloiki4.5:
OECD
ülkelerinde
banka aktiflerinin
ülkeleri
grup
altında
toplayarakyabancı
bakmaksermayeli
gerekir. Bankacılık
sektörünün
sektördeki
payı
neredeyse bütünüyle yabancı bankaların elinde olan ülke grubunda Merkezi ve Doğu Avrupa ülkeleri bulunmaktadır. OECD'nin
2000diğer üyelerinde
2005ise oldukça geniş bir varyasyon sözkonusudur; örneğin sektördeki yabancı banCum.
*89,9yüzde 45 iken,97,3
kaSlovak
payı Finlandiya'da
yüzde 59 ve Yeni Zelanda'da
ABD'de
yüzde
20
ve
Japonya'da
yüzde
6
civarındadır.
Dolayısıyla,
yabancı
bankaLituanya
*85,0
91,7
lar karşılaştırmalı üstünlüklere sahip olacakları bölgelere yöneldikleri için
Macaristan
62,4 ülke bankacılık
87,1
gelişen
ekonomilerde yabancı payı yüksek; gelişmiş
sektöründe
rekabet ve hizmet kalitesi çok yüksek olduğundan
piyasa doygunluk
70,0
**89,0
Singapur
düzeyinin de yüksek olması yabancı girişlerini önemli ölçüde sınırlamaktaFinlandiya
*77,0
59,0
dır.
45,2
23,9sermaye arzını
Zelanda
Yeni
Gelişen
piyasalara yabancı banka girişi, kıt olan
önemli
ölçüde
etkileyebilecek bir gelişmedir. Bu olumlu29,4
etki sadece müşteri
30,7 takip
Danimarka
politikası veya dış ticarette yoğunlaşma yoluyla değil, aynı zamanda bir bü23,9kazandırması 30,3
Yunanistan
tün
olarak sektördeki etkinlik ve yenileşmeye ivme
bakımından
da ortaya çıkabilmektedir.
ABD
19,9
19,8
Avusturya
Avustralya
Türkiye
Almanya
İspanya
Kanada
*19,8
19,8
5,4
15,8
*16,7
4,1
*11,0
*5,9
17,5
10,5
9,7
7,1
79
Bertrand, 2006, “Trends and Recent Developments in Foreign Direct
Investment”, International Investment Perspectives, OECD Directorate
for Financial and Enterprise Affairs.
Tablo 4.5: OECD ülkelerinde yabancı sermayeli banka aktiflerinin
sektördeki payı
Slovak Cum.
Lituanya
Macaristan
2000
2005
*85,0
91,7
*89,9
62,4
Singapur
Finlandiya
Yeni Zelanda
Danimarka
Yunanistan
ABD
Avustralya
70,0
23,9
45,2
*77,0
29,4
Almanya
Kanada
30,7
30,3
*19,8
19,8
19,8
17,5
5,4
15,8
*11,0
9,7
4,1
İspanya
59,0
23,9
*16,7
Türkiye
87,1
**89,0
19,9
Avusturya
97,3
*5,9
10,5
7,1
Hindistan
10,7
6,8
Meksika
54,6
*83,0
**5,0
*18,0
Japonya
7,1
Slovenya
Tayland
*16,4
*: 2001 ve 2004 yılları
** 1999
6,3
*19,1
Kaynak: BDDK, 2006, Bankacılıkta Yabancı Sermaye, Strateji Geliştirme
Dairesi, Çalışma Raporu, Temmuz.
80
Tablo 4.6: Ticari Bankacılık Sektöründe
Birleşme ve Devralmalar (B&D): 1995-2004
(Milyon ABD Doları)
Yerli ve Yabancı Girişimci Perspektifinden Gelişen Ekonomilerde
Bankacılık Sektöründe Birleşme ve Devralmalar
Genel olarak ulusal ekonomilerde, özel olarak da bankacılık sektöründe
yoğunlaşan birleşme ve devralmalar girişimcinin kökeni bakımından yerliler,
yabancılar ve yerli ve yabancı ortaklığı şeklinde üç kategoride toplanabilir.
1995-2004 dönemi için 15 gelişen ekonomiyi kapsayan bir incelemeye göre19 324 banka birleşme ve devralması gerçekleşmiş ve bunun için ödenen
tutar 450,7 milyar ABD doları olmuştur. Sayısal olarak birleşme ve devralmaların yaklaşık olarak yüzde 66,7'si yerli kuruluşlar arasında ve yüzde
23,5'i yerli ve yabancı kuruluşlar (ev sahibi ülkeye ilk kez giriş yapılması)
arasında yapılırken; yüzde 5,6'sı yerli finansal kuruluşların yaptığı sınır-ötesi B&D'ler ve nihayet yüzde 4,3'ü de ev sahibi ülkedeki yabancı banka yanfirmalarının (ev sahibi ülkeye daha önce zaten giriş yapılmış) ev sahibi ülkede ve diğer ülkelerde yaptıkları alımlardır.
Tablo 4.6: Ticari Bankacılık Sektöründe
Birleşme ve Devralmalar (B&D): 1995-2004
(Milyon ABD Doları)
Yerli kuruluşlar arasındaki
B&D
Yerli ve yabancı kuruluşlar
arasındaki B&D
Yerli finansal kuruluşların
yaptığı sınır-ötesi B&D
Yabancı finansal
kuruluşların yaptığı
sınır-ötesi B&D
Toplam
Birleşme
Birleşme
ve
Yüzde
ve
Yüzde
Devralma Dağılım Devralma Dağılım
Sayısı
Tutarı
216
66,7
232.980
51,7
18
5,6
7.590
1,7
76
14
324
23,5
4,3
100,0
202.390
7.780
450.740
44,9
1,7
100,0
Veri kaynağı: Mihaljek, Dubravko, 2006, “Privatisation, Consolidation and the
Increased Role of Foreign Banks”, BIS Paper, No 28
19
Mihaljek, Dubravko, 2006, "Privatisation, Consolidation and the Increased Role of Foreign Banks", BIS Paper, No 28.
Tablo 4.7: Ticari Bankacılık Sektöründe Birleşme ve Devralmalar (B&D): 1995-2004
81
(Milyon ABD Doları)
ve devralma
82
Yerli ve yabancı
kuruluşlar arasındaki
B&D
Toplam
Yerli kuruluşlar
arasındaki B&D
Birleşme ve devralma
biçimi
2
2
1
Tayland
G. Kore
Kolombiya
Şili
Meksika
Rusya
Polonya
Macaristan
Çek Cum.
Filipinler
1
2
2
2
108
58
9
5
4
2
10
Malezya
G. Kore
1
Endonezya
6
Singapur
Meksika
6
2
B&D
sayısı
Kolombiya
Şili
Ülke
1995-99
860
20
380
17.300
137.920
-
-
3.000
-
47.700
6.900
20
13.500
-
1.700
64.600
20
480
Değer
G. Kore
Kolombiya
Şili
Meksika
Türkiye
Rusya
Polonya
Çek Cum.
Tayland
Filipinler
Malezya
G. Kore
Singapur
Hong Kong
Çin
Meksika
Kolombiya
Şili
Ülke
2
1
4
4
108
9
29
11
1
2
9
15
5
2
14
1
1
7
2
B&D
sayısı
2000-04
Tablo 4.7: Ticari Bankacılık Sektöründe Birleşme ve Devralmalar (B&D): 1995-2004
(Milyon ABD Doları)
Increased Role of Foreign Banks”, BIS Paper, No 28
3.930
10
690
152.000
95.060
-
-
-
-
28.000
16.400
40
23.480
8.000
-
-
18.600
10
530
Değer
83
Kolombiya
Macaristan
Polonya
Yabancı finansal
kuruluşların yaptığı
sınır-ötesi B&D
152
6
1
4
1
7
6
1
31
13
2
5
173.310
920
920
-
1.210
1.200
10
33.260
-
4.700
-
10.000
860
20
380
17.300
137.920
-
9
8
Türkiye
Kolombiya
Filipinler
Macaristan
Malezya
Macaristan
Singapur
172
8
1
3
1
3
11
1
4
6
45
19
Türkiye
Polonya
2
2
3
2
1
4
4
Macaristan
Çek Cum.
Filipinler
G. Kore
Kolombiya
Şili
Meksika
108
29
Türkiye
Rusya
11
Polonya
277.430
6.860
-
30
1.040
5.790
6.380
2.980
3.400
169.130
-
-
12.200
-
300
3.930
10
690
152.000
95.060
-
-
-
Kaynak: Mihaljek, Dubravko, 2006, “Privatisation, Consolidation and the Increased Role of Foreign Banks”, BIS Paper, No 28.
Bütün B&D
Toplam
Toplam
Singapur
Şili
Polonya
Macaristan
Çek Cum.
4
1
Tayland
G. Kore
2
2
2
108
58
9
Kolombiya
Şili
Meksika
kuruluşların yaptığı
sınır-ötesi B&D
Yerli finansal
Toplam
Yerli ve yabancı
kuruluşlar arasındaki
B&D
Toplam
Rusya
Polonya
Gelişen Ekonomilerde Bankacılık Sektöründe Özelleştirmeler
2000-2005 döneminde, gelişen üç ekonomik bölge olarak Latin Amerika
(Meksika, Kolombiya, Şili ve Venezuela), Merkezi ve Doğu Avrupa (Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Rusya ve Türkiye) ve Uzak Doğu (Çin,
Endonezya, G. Kore, Hindistan, Filipinler, Singapur, Tayland ve Hong Kong)
ile İsrail ve S. Arabistan gibi 19 ülkedeki özelleştirmeler incelenmiştir. Bu ülkelerde özelleştirilen bankanın niteliği, krizlerde garanti sisteminin getirilmesi ve genişletilmesi ile sonuçta bankacılık sisteminde devlet mülkiyetinin kalıp kalmadığı irdelenmiştir.
Bu ülkelerde dikkat çeken ilk husus, kriz esnasında veya sonrasında
zordaki bankaların millileştirilmesi olmuştur. İkinci husus, bankacılık sisteminde devlet garantilerinin konması ve genişletilmesidir. Nihayet üçüncü
önemli özellik, birçok ülkede halen devletin elinde ya el konulan yada özelleştirilmeyen ve sektörde kayda değer bir büyüklüğü olan bankalar mevcuttur.
84
85
0
2
0
14
0
0
15
Meksika
Venezuela
Çin
Hindistan
Singapur
Endonezya
-
Evet
Evet
Bankaların aktiflerinin
yüzde 70’i halka arz
-
-
Evet
-
-
Hissesi paylara bölünmüş
komandit şirket şeklindeki
ticari bankalar (joint stock
commercial banks)
hisselerini yabancı
Evet
yatırımcıya sattılar. Geniş
bir özelleştirmeye
başlama planları yok,
fakat 2 devlet bankasının
kamuya arzı yapılacak
Özelleştirmeler 1992-98
döneminde yapıldı.
1999’6a müdahale edilen
iki küçük bankanın
satışına 2000 ve 2001’de
başlandı.
1990’ların sonunda
müdahale edilen iki
bankanın özelleştirme
sine başlandı.
Özel
Garan
leştiri Özelleştirilen bankanın
tiler
len
temel özellikleri
geniş
banka
letil
sayısı
di mi?
Kolombiya
Ülke
Mudilere garanti getirildi,
tedrici olarak azaltıldı.
-
-
Mudilere zımni garantiler
getirildi.
-
Akiflerin değerlemesi
uygun değildi;
gizli yükümlülükler vardı.
Geçmişte; mudiler,
işçilerin emeklilik fonları
aktifler
Genişletilen
Garantilerin
mahiyeti
Kalan devlet
hisse oranı
veya
banka sayısı
Birçok bankadaki azlık hisseleri
var, satışı planlanıyor.
Eski kalkınma bankasında yüzde
50’den az hisse payı var.
28 kamu sektörü bankası; devletin
payı yüzde 51’in altına inemez.
Bütün önde gelen bankalardaki
devlet hisselerinin uzun dönemde
azaltılmaları planlanıyor.
2 devlet bankası mevcut olup,
özelleştirme planı yoktur. 2000
yılında 1 batık bankaya el kondu.
Kalmadı; önceki
özelleştirmelerde
azınlık hisseleri var.
1990’ların sonundaki
krizde 3 bankaya
el kondu.
Tablo 4.8: Ticari banka özelleştirmeleri, 2000-2005
86
0
0
15
4
3
2
3
5
Hindistan
Singapur
Endonezya
Güney Kore
Tayland
Çek Cum.
Macaristan
Polonya
1993’te kurulan banka
Devlet mülkiyetindeki
azınlık veya çoğunluk
bankaları iç ve dış
yatırımcıya özelleştirme
yoluyla satıldı.
3 banka (toplam aktiflerin
yüzde 7’si) açık artırma
veya arz (tender)
yoluyla satıldı.
2 büyük banka (toplam
aktiflerin yüzde 38’i)
2000-01’de stratejik
yabancı yatırımcıya arz
(tender) yoluyla satıldı.
1997-98 krizinde el
konulan beş bankadan
büyük ölçekli 3’ü stratejik
ortaklara halka arz
yoluyla satıldı.
1997-98 krizinde
millileştirilen bankalar,
kurumsal yatırımcıya
satış (placement), arz
(tender) ve açık artırma
(auction) yoluyla satıldı.
Bankaların aktiflerinin
yüzde 70’i halka arz
yoluyla satıldı.
-
-
yatırımcıya sattılar. Geniş
bir özelleştirmeye
başlama planları yok,
fakat 2 devlet bankasının
kamuya arzı yapılacak
Hayır
Evet
Evet
Evet
Evet
Evet
-
-
Birçok bankadaki azlık hisseleri
var, satışı planlanıyor.
Eski kalkınma bankasında yüzde
50’den az hisse payı var.
28 kamu sektörü bankası; devletin
payı yüzde 51’in altına inemez.
Özelleştirmelerdeki bir
uygulama olarak istihdam
garanti projeleri (2-3 yıl).
Bankacılık sektöründeki devlet
1 devlet bankası (%100); çoğunluk
hissesi devlette olan 1 büyük ve 3
küçük banka; azınlık hissesi
devlette olan 8 banka ile devlet
sektöre hakim durumdadır.
Birkaç bankada (çoğu küçük)
kalan hisseler; ipotek bankasındaki
bütün hisseler.
2 özel amaçlı banka var
(ihracatçıyı, KOBİ’leri ve
belediyeleri destekleme amaçlı).
Zayıf aktifler, özel amaçlı
bir kuruma ya garanti
edildi yada transfer edildi.
Zayıf aktiflere; bağlı
yükümlülüklere getirildi.
Çoğunluk hisseleri dahil 3 büyük
bankadaki kamu hakları
(holdings), satış için uygun piyasa
fırsatı bekliyor.
Temerrüde düşen borç
zararlarına (NPL losses)
kısmi bir telafi getirildi.
Temerrüde düşen borçlara; Önde gelen bir bankadaki yüzde
bağlı yükümlülüklere
32’lik hissenin ve 4 banka iştiraki
(sınırlamaya tabi; bazı
olan holdingin satışı planlanıyor.
durumlarda yok) getirildi.
Mudilere garanti getirildi,
tedrici olarak azaltıldı.
-
-
azaltılmaları planlanıyor.
87
3
5
1
0
2
0
Macaristan
Polonya
Rusya
Türkiye
İsrail
S.Arabistan
1960’lardaki krizde
kurtarılan bankaların
1980’ler ve 1990’larda
kısmi özelleştirmeleri
yapıldı.
Bir küçük banka
özelleştirilmiş; bir büyük
banka (toplam aktiflerin
yüzde 16’sı) halihazırda
özelleştiriliyor.
2 büyük bankanın
özelleştirilmesi ile ilgili
yeniden yapılanma
çalışmaları başlamıştır.
1993’te kurulan banka
öncelikli yatırım projelerini
gerçekleştirmeyi
amaçlıyor.
Devlet mülkiyetindeki
azınlık veya çoğunluk
bankaları iç ve dış
yatırımcıya özelleştirme
yoluyla satıldı.
3 banka (toplam aktiflerin
yüzde 7’si) açık artırma
veya arz (tender)
yoluyla satıldı.
2000-01 de stratejik
yabancı yatırımcıya arz
(tender) yoluyla satıldı.
-
Hayır
-
-
Hayır
Evet
Evet
-
-
-
-
-
Özelleştirmelerdeki bir
uygulama olarak istihdam
garanti projeleri (2-3 yıl).
Zayıf aktiflere; bağlı
yükümlülüklere getirildi.
bir kuruma ya garanti
edildi yada transfer edildi.
11 yerli bankanın 4’ündeki yüzde
10 ila yüzde 80 hissesi, büyük
çapta pasif yatırımcı olan 3
devlet fonu tarafından
tutulmaktadır.
Devlet mülkiyetindeki büyük
bankanın (toplam aktiflerin yüzde
30’u) özelleştirme planı yapılıyor.
2001 krizi sırasında 12 bankaya el
konmuş; satış, birleşme veya
likidite temini sağlanan banka
sayısı 11’dir.
Bankacılık sektöründeki devlet
mülkiyeti sektöre hakimdir.
1 devlet bankası (%100); çoğunluk
hissesi devlette olan 1 büyük ve 3
küçük banka; azınlık hissesi
devlette olan 8 banka ile devlet
sektöre hakim durumdadır.
Birkaç bankada (çoğu küçük)
kalan hisseler; ipotek bankasındaki
bütün hisseler.
(ihracatçıyı, KOBİ leri ve
belediyeleri destekleme amaçlı).
Devlet
Özel
Yabancı
Tablo 4.9: Kredilerde Temerrüde Düşme Oranı
(Toplam borçların oranı olarak, %)
Bütün
Not:
Şili, Hong Kong ve Filipinler’de özelleştirme yapılmamıştır.
Kaynak: Mihaljek, Dubravko, 2006, “Privatisation, Consolidation and the Increased Role of Foreign Banks”, BIS Paper, No 28.
2
Çek Cum.
Gelişen Ekonomilerde Fon Arzında Yabancı Bankaların Nispi Ağırlığı ve Kredi Etkinliği
Latin Amerika'da bankacılık kesimi toplam kredilerinde kamu bankalarının payı yüzde 11, özel bankaların payı yüzde 47 ve yabancı bankaların payı da yüzde 42'dir. Yabancı bankaların kredilerdeki payı Merkezi Avrupa'da
yüzde 77 gibi yüksek bir düzeydedir. Çin, Hindistan, Endonezya, G. Kore,
Malezya ve Tayland gibi ülkelerin oluşturduğu grupta yabancı bankaların
kredilerdeki payı görece oldukça düşüktür.
Diğer Asya grubunda, kamu bankalarının kredilerdeki payı yüksek gözükmektedir. Bu gruptaki bankaların kredilerindeki artışın neredeyse tamamı Endonezya'ya aittir. 1999 krizi sonrasında bankalara el konulmuş, sonra
tedrici olarak özelleştirilmeye başlanmıştır.
Kredi etkinliğinde, en çok dikkate alınacak husus, kredi geri ödemelerinin kalitesidir.
1999 ve 2004 yılları için yapılan bir hesaplamaya göre, devlet, özel ve
yabancı bankaların hepsinde temerrüde düşme oranında çarpıcı bir düşüş
vardır. Kuşkusuz, 1997-98 yıllarında başta Asya ülkeleri olmak üzere yükselen piyasalarda yaşanan krizin temerrüt oranını artırdığı ve 1999 yılındaki yüksek temerrüt oranının baz alındığında bu hususun da dikkate alınması gerektiği açıktır. Bu nokta hatırda tutulmak üzere, bankacılık sektörü genelinde temerrüt oranı yüzde 52 azalmış iken; bu düşüş devlet bankalarında yüzde 42, özel bankalarda yüzde 44 ve yabancı bankalarda yüzde 59 civarındadır. Dolayısıyla, bu basit karşılaştırma kredi kalitesinin sırasıyla yabancı bankalarda ve özel bankalarda, devlet bankalarına kıyasla daha yüksek olduğunu göstermektedir. Nitekim literatürde verimlilik, tahsis ve dinamik etkinlik eğilimi bakımından, kamu bankalarının daha olumsuz konumda
oldukları, özelleştirme ile birlikte artan yabancı payının, her üç alanda da
olumlu bir eğilime yol açtığı yönünde genel kabul gören değerlendirmeler de
yapılmaktadır.
88
89
tutulmaktadır.
24,0
16,0
Venezuela
Hindistan
4,3
4,9
İsrail
18,3
11,3
10,7
6,5
11,4
17,6
9,6
1,9
8,1
15,6
29,5
…
3,5
0,8
13,7
2004
8,4
0,6
3,8
4,4
21,6
8,7
10,3
12,0
6,2
10,8
7,1
1,7
13,6
1999
Özel
sektör
bankaları
4,7
3,5
5,1
2,0
12,8
2,0
5,9
4,9
1,6
1,2
3,8
1,1
12,5
2004
7,0
…
2,4
3,7
7,5
20,6
7,2
…
5,1
2,2
7,3
1,8
12,0
1999
Yabancı
bankalar
2,9
…
3,3
2,9
2,6
1,6
4,9
…
0,7
2,2
2,1
1,5
7,1
2004
10,2
1,7
6,1
3,9
31,2
11,4
14,6
…
6,1
9,2
10,0
1,7
16,5
1999
Tablo 5.1: Yabancı Sermayeli Firmaların
4,9
4,2
6,4
3,5
10,9
1,9
7,4
…
1,7
2,1
3,4
1,2
11,1
2004
Bütün
bankalar
Mihaljek, Dubravko, 2006, “Privatisation, Consolidation and the Increased Role of Foreign Banks”, BIS Paper, No 28.
Ortalama
Türkiye
55,3
Macaristan
Tayland
15,0
22,4
…
Güney Kore
Çin
Meksika
22,8
1,4
Kolombiya
Şili
23,4
Arjantin
1999
Devlet
bankaları
Tablo 4.9: Kredilerde Temerrüde Düşme Oranı
(Toplam borçların oranı olarak, %)
Not:
Şili, Hong Kong ve Filipinler’de özelleştirme yapılmamıştır.
Kaynak: Mihaljek, Dubravko, 2006, “Privatisation, Consolidation and the Increased Role of Foreign Banks”, BIS Paper, No 28.
yapıldı.
riyle yabancı sermayeli banka lisans
ruları (2003)
90
Gelişen Ülkelerde Bankacılık Sisteminin Özellikleri ve Yeniden
Yapılanma
Birçok gelişen piyasa ekonomisinde bankacılık sistemi, kuruluşların sayıları ve hacimleri, sahiplik örüntüleri, karlılık ve rekabetçilikleri, ileri teknolojiyi kullanmaları ve diğer yapısal özellikleri itibariyle parçalı durumda olup
yeknesak değildir.20 Genelde, üç veya dört büyük ticari banka, çok sayıdaki küçük şehir ve kırsal bankayla birlikte mevcuttur. Bunların çoğu aile şirketidir veya kamu sektörünün nüfuzu altındadır.21 Genelde, birkaç büyük
bankanın kâğıtları borsada işlem görür. Diğer bankalar piyasa payı kapmak
için çok şiddetli rekabete girerler. Yine, bazı ticari bankalar teknolojinin en
uç olanaklarını ve finansal yenilikleri kullanırken, diğer birçok banka, kredi
riski ve likidite yönetimi gibi temel operasyonlarla uğraşmaya devam eder.
Bu görünüme sahip gelişen ülkelerde, bankacılık krizleri bankacılık sistemini zayıflatmıştır. Birçok ülke bu noktada halen çözümsüzlük içindedir.
Bu çerçevede, banka birleşmelerini bankacılık sisteminin etkinliğini ve
yapısını geliştiren bir araç olarak görmek mümkündür.
Bu noktada birkaç husus öne çıkmaktadır:
•
Banka birleşmelerini teşvik eden idari bir düzenleyici rol sözkonusu
mudur?
•
Ölçek ekonomilerinin getirdiği yararları elde etme ile rekabeti sürdürme arasındaki denge nasıl formüle edilecektir? Çünkü gelişen ekonomilerde finansal gelişme düzeyi düşük, piyasa çarpıklıkları da yüksektir.
•
•
20
21
Aynı yönetim yapılarına sahip olmayan veya aynı piyasa disiplinine
maruz kalmayan bankalar, kamuoyunun güvenini zedelemeden nasıl
birleşebilirler?
Gelişen ekonomilerde bölgesel veya uluslararası boyutta rekabetçi
bankalara (ulusal şampiyonlar) ihtiyaç var mıdır?
Gelişen ülkelerde ekonomik güvenlik ağını koruma pahasına zaman zaman hükümetler,
yerli bankaları etkinsizliklerine rağmen korumakta ve düşük etkinliğin sürmesini sistematik hale getirebilmektedirler. Yerli büyük bankalar aynı zamanda holding bankası şeklinde
oldukları için, makro ekonomi bağlamında maliyetler daha da genişleyebilmektedir. Roldos, Jorge, 2001, "New Horizons and Policy Challenges for Foreign Direct Investment in
the 21st Century", OECD Global Forum on International Investment, Mexico City, 26-27
Kasım, 19s.
Mihaljek, Dubravko, 2006, "Privatisation, Consolidation and the Increased Role of Foreign Banks", BIS Paper, No 28. Başçı, Erdem, 2006, "Credit Growth in Turkey: Drivers and
Challenges", BIS Paper, No 28. Mathieson, Donald J., Garry J. Schinasi ve diğ., 2001, International Capital Markets: Developments, Prospects, and Key Policy Issues, International Monetary Fund, Ağustos.
91
Gelişen ekonomilerde banka konsolidasyonu ya piyasa güdümü ya da
devlet müdahaleleriyle meydana gelmektedir. Piyasa güdümlü konsolidasyon nispeten yeni bir olgu olup, daha ziyade Doğu Avrupa'da gözlenmektedir. Latin Amerika'daki gibi etkinsiz bankacılık sistemlerini veya Güneydoğu
Asya'daki gibi bankacılık krizlerine müdahale amacıyla bankacılığı yeniden
yapılandırmak için yapılan hükümet güdümlü müdahaleler de dikkat çekmektedir. Ancak, birçok ülkede hükümetin bankaları konsolidasyona zorlaması (Çek Cumhuriyeti) veya birleşmeleri engellemesi (Güney Afrika) uygulamaları yargıya taşınmış durumdadır.
2000-04 arasındaki birleşme ve devirlerde bölgeler itibariyle; Latin Amerika, Merkezi Avrupa ve Hong Kong'da birleşmeler daha ziyade piyasanın
güdümlemesiyle meydana gelmiş ve finansal piyasa otoriteleri bankacılıktaki birleşme ve devir olgusunu bir piyasa fenomeni olarak görmüş ve rollerini daha ziyade bankacılıktaki tekelleşme ve rekabette yoğunlaştırmışlardır.
Bunun aksine birçok Asya ekonomisinde (Endonezya, Malezya, Filipinler ve Tayland gibi) birleşme ve devirler az veya çok finansal sistem otoriteleri tarafından teşvik edilmektedir.
Banka birleşmelerinde en çok dikkati çeken ülke ABD olmuştur; çünkü
eyaletler arası bankacılığın önündeki engellerin uzun bir tarihi geçmişi vardır ve bu nedenle çok sayıda banka sözkonusudur.
Gelişen ülkelerde son yıllarda bankacılık sektöründeki yapılanmanın arkaplanında birkaç temel faktör vardır:22 Bankacılık sektörü, diğer ekonomik
faaliyetler gibi, kalkınma ve yeni bilgi teknolojilerinin motive ettiği hızlı bir yapısal değişim içindedir. Çünkü bu teknolojinin merkezi noktası finansal aracılığın kalbi olan bilgi işlemedir. Yurtiçi deregülasyon (mevzuattan arındırma) ve finansal sektörün dış dünyaya açılması; şirket davranışlarındaki değişmeler ve bankacılık krizleri, bankacılık sektörünün yapılanmasında rol
oynayan diğer başlıca faktörlerdir.
Kamu kesiminin yeniden yapılandırılması sürecinde, bir yandan kamu
açıkları kapatılırken, diğer yandan bankacılık kaynaklarının kamu kesimi tarafından kullanımı da azalmakta; hanehalkı ve özel sektör için kredi potansiyeli yükselmektedir (crowding in effect).23 Bankacılık kesimi fonlarını kamu kesiminin yoğun kullanımı sözkonusu olduğunda dışlama (crowding
out) etkisi meydana gelmekte ve aynı zamanda bankaları aracı olmaktan çı22
23
92
Hawkins, John ve Dubravko Mihaljek, "The Banking Industry in the Emerging Market Economies: Competition, Consolidation and Systemic Stability - An Overview", BIS Paper, No
4. Damar, H.Evren, 2004, The Turkish Banking Sector in the 1980s, 1990s and Beyond",
Eylül, yayımlanmamış çalışma, Pacific Lutheran University.
Philip Turner, 2006, "The Banking System in Emerging Economies: How Much Progress
Has Been Made?", BIS Paper, No 28, Ağustos.
karma da (disintermediation) sözkonusu olmaktadır. Buna paralel olarak,
kamu kesiminin bankacılık kaynaklarına daha az başvurması özel sektöre
ve hanehalkına yeni fon alanı yaratmakta ve bankacılığın aracı olma işlevini (intermediation) güçlendirmektedir.24
Doğu Avrupa'da geçiş sürecinin ilk aşamalarında bankacılık kesiminin
reforme edilmesinde özelleştirme odak noktası olmamış, bunun yerine yabancı bankalarla aktif işbirliği etkin bankacılık sistemi için vazgeçilmez görülmüştür. Nitekim 1990'ların ikinci yarısında gözlenen olgu budur.
Latin Amerika ülkeleri 1990'lı yıllarda değişik aşamalarda özelleştirme
programlarını uygulamışlardır. Bu programlar uzun dönemli kamu sektörü
reformlarının bir parçası olmuş; kamu finansmanının konsolide edilmesi ve
borçlanma gereğinin düşürülmesi amacıyla büyük kamu şirketleri özelleştirme kapsamına alınmıştır. 1990'ların ortalarındaki finansal krizler, finansal
serbestleşmeyi beraberinde getirmiştir. 1994 Meksika krizi ve 2002 Arjantin
krizinin akabinde, bankacılık kesimine yoğun şekilde yabancı sermaye girmiştir.25
Asya ülkelerinde, 1997-98 krizi nedeniyle bir çok banka özelleştirilmiş,
birçoğu da kapatılmıştır. Devletleştirilen bankaların tekrar özelleştirilmesi
önemli bir sorun olmuştur. Asya krizini takiben, finans sistemine girişteki kısıtlamaların gevşetilmesiyle, finans kesimine yabancı girişi hızlanmış, ancak batık bankaların yeniden sermayelendirilmesinde yerli yatırımcı ana rolü oynamış; geri dönmeyen kredilerin tahsili için devlet mülkiyetinde aktif yönetim şirketleri kurulmuştur.26
Bankacılık Krizlerinde Öne Çıkan Ortak Özellikler
Bankacılık krizi terimi, genel olarak bankacılık sektörünün önemli bir bölümümün yükümlülüklerini ödeme aczine düşmesi, nakit darboğazına girmesi ve sonuçta geniş çaplı devletleştirmeler olması durumunu ifade etmektedir. Bankacılık krizlerinde ortak bazı noktalar dikkat çekmektedir: kredilerin kısa bir zaman süresi içinde büyük çapta genişlemesi, zayıf bir banka yönetimi, denetim ve düzenlemede boşluklar ile iç ve dış şoklar. Ek olarak, sabit veya yarı sabit döviz kuru, kamu kesiminin bankacılık kaynaklarını görece önemli bir boyutta kullanıyor olması, finansal sistemin zayıflığı ile
24
25
26
Pruski, Jerzy ve Dawid Zochowski, 2006, "Changes in the Financing Structure of the Real Economy in Poland-Challenges for the Banking Sector", BIS Paper, No 28, Ağustos.
Başçı, Erdem, 2006, "Credit Growth in Turkey: Drivers and Challenges", BIS Paper, No
28, Ağustos.
Domanski, Dietrich, 2005, "Foreign Banks in Emerging Market Economies: Changing Players, Changing Issues", BIS Quarterly Review, Aralık.
Domanski, Dietrich, "Foreign Banks in Emerging Market Economies: Changing Players,
Changing Issues".
93
denetimdeki zafiyetler krizin şiddetini artırmakta ve derinleştirmektedir.27
Finansal krizlerde en çok dikkat çeken husus28, bankacılık krizlerinin
makroekonomik ve kurumsal nedenleridir.29 1990'ların büyük bir kısmında,
özel sektöre verilen sürdürülemez yüksek düzeydeki krediler, basireti zayıf
düzenlemeler ve etkisiz banka denetimleri, sisteme aşırı sayıda banka girmesi ve bunun yol açtığı insan kaynakları zafiyeti ile prematüre sermaye
hesabı liberalizasyonu krize katkı yapan başlıca unsurlar olarak öne çıkmaktadır.
Ancak krizlere yol açan mikro unsurlar da önemli bir ilgi alanı olmaktadır. Buna göre, hızla büyüyen firmalara verilen kredilerle ilgili aşırı iyimserlik; yeterince çeşitlendirilmemiş krediler; zayıf kredi değerlemesi ve kredilerin daha ziyade bağlantılı şirketlere veya devlet şirketlerine politik etki30 ile
verilmesi; yöneticilerin ve memurların geri ödeme kriterinden ziyade, kredi
hacmi ve faaliyet hacmi kriterlerine göre ödüllendirilmesi nedeniyle yönetici
güdülerinin uygun olmaması; ve aşırı vade ve para birimi uyumsuzluğu nedeniyle, riskler yeterince takdir edilememekte ve bankalar kendilerini basiretli düzenlemeler nedeniyle döviz riskine karşı korurken, aynı duyarlılığı
kredi müşterilerinin döviz açıkları konusunda göstermemekte ve sonuçta,
büyük bir devalüasyon durumunda şirketlerin zayıflamış döviz borcu ödeme
kabiliyeti bankalara kredi riski olarak yansıyabilmektedir.
Bankacılık krizlerinde dikkat çeken diğer bir diğer faktör, küreselleşme
ile kriz boyutunun uluslararası boyut kazanmasıdır. Küreselleşen dünyada
bulaşma, bir ülkede şoklara maruz kalan bankacılık sektörünün, az yada
27
28
29
30
94
Sidaoui, Jose, "Mexican Financial System: Reforms and Evolution 1995-2005", BIS Paper, No 28, Ağustos. Damar, H.Evren, 2004, "The Turkish Banking Sector in the 1980s,
1990s and Beyond", Eylül, yayımlanmamış çalışma, Pacific Lutheran University.
Hawkins, John ve Dubravko Mihaljek, "The Banking Industry in the Emerging Market Economies: Competition, Consolidation and Systemic Stability - An Overview", BIS Paper, No
4; East Asia Analytical Unit, 1999, "Banking Crises in Emerging Economies: Origins and
Policy Options", BIS Paper, No 46, Ekim; Group of Ten, 2001, Report on Consolidation in
the Financial Sector, Basel, Ocak.
Akyüz, Yılmaz ve Korkut Boratav, 2002, "The Making of the Turkish Financial Crisis", Discussion Papers, No 158, UNCTAD, Nisan.
Hükümet müdahalelerine açıklık, bilançoların dolarizasyonu ve mevduata hücum konularında sistemdeki bütün bankaların aynı derecede zarar görmedikleri veya aynı yönde ve
ölçüde tepki vermedikleri konusundaki bulgular için bkz. Barajas, Adolfo, Emiliano Basco,
V.Hugo Juan-Ramon ve Carlos Quarracino, 2006, "Banks During the Argentine Crisis:
Were They All Hurt Equally? Did They All Behave Equally", IMF Working Paper,
WP/06/42. Yurtdışından nispeten ucuza fon sağlayarak yüksek getirili kamu kaynaklarına
dayanmanın bankacılıkta karlılığı artırması konusunda bkz. El-Gamal, Mahmoud ve Hulusi Inanoglu, 2002, "Efficiency vs. Heterogeneous Technologies in the Turkish Banking:
1990-2000", Rice University, Ağustos.
çok gecikmeli olarak başka bir ülkedeki bankaları etkilemesi olarak ortaya
çıkabilmektedir. Örneğin, yükselen piyasalardaki ülkelerin nispeten büyük
hacimli olanlarından birinde meydana gelen bir dalgalanma, çok kısa süre
zarfında coğrafi olarak çok uzak olmasına rağmen diğer gelişen piyasaları
da etkileyebilmektedir. Para piyasalarının küresel piyasalara entegrasyon
derecesi arttıkça, bulaşma riski de artmaktadır.31 Çeşitli empirik araştırmalara göre, bulaşma etkisinin küçük bankalar arasında görece çok daha az
görülmesi beklenebilir. Bunun muhtemel sebebi, küçük bankaların uluslararası işlemlerinin görece düşük olması ve daha ziyade yerli pazarda çalışmaları, ulus-aşırı işlerin büyük ölçekli bankalar tarafından yapılıyor olmasıdır.
Yabancı Bankaların Denetim Otoriteleri Bakımından İçerimleri
Yabancı bankaların varlığı, bu bankalarla birlikte gelen daha sofistike faaliyetler ve yeni ürünleri denetlemek için, ulusal denetim otoritesinin personelini sayı ve nitelik olarak geliştirmesiyle sonuçlanır. Hatta yeni karmaşık
ürün ve faaliyetlerin denetimi ve regülasyonunu etkinleştirmek için finansal
sistemdeki bütün yetkili kuruluşların tek çatı altında toplanması da önemli
bir çözüm olarak öne çıkmaktadır (Brezilya ve Macaristan gibi).32
Yabancı bankaların oldukça sofistike operasyonları nedeniyle, denetçiler
yeterli becerilere sahip olmadıkları için hangi soruları sormaları gerektiği veya kuşkulu işlemler dolayısıyla bankaların lisanslarını iptal için mahkemeleri nasıl ikna etmeleri gerektiği konularında oldukça sıkıntılı bir pozisyona
düşmektedirler. Bu durum yabancı veya özel ticari bankaların özellikle sigorta, portföy yönetimi ve yatırım bankacılığı gibi bankacılık dışı finansal
31
32
Gropp, Reint, Marco Lo Duca ve Jukka Vesala, 2006, "Cross-Border Bank Contagion in
Europe", European Central Bank Working Paper Series, No 662, Temmuz.
Türkiye, finansman şirketleri, faktoring şirketleri ve leasing şirketleri gibi banka dışı mali
kuruluşlarla ilgili düzenleme ve denetimi, 5411 sayılı kanunla Hazine Müsteşarlığından
BDDK'ya aktarmış; denetlenenler bağlamında kısmi de olsa bir toplulaştırma yapmıştır.
IMF niyet mektuplarında da yer alan mali sektörün denetiminin konsolide bazda yapılması ile ilgili olarak kurulan komisyonun raporunu, 2006 sonuna kadar tamamlaması beklenmektedir. Finansal holdinglerin (konglomera) konsolide bazda denetimi de, paralel bir eğilime işaret etmektedir. Guinigundo, Diwa C., 2006, "The Philippine Financial System: Issues and Challenges", BIS Paper, No 28, Ağustos. Institute of International Bankers, Global Survey 2006, Eylül 2006. Banka denetiminde evrensel yeni bir yaklaşım risk odaklı denetimdir. Dolayısıyla, risk odaklı konsolide denetim olgusu giderek yaygın bir uygulama
alanı bulmaktadır. Watanagase, Tarisa ve Financial Intitutions Policy Group, 2006, "Maintaining Financial Stability: The Experience of Thailand", BIS Paper, No 28, Ağustos. Kısmen dolarize olmuş bankacılık sistemlerinde sistemik likidite riski ve döviz-tetikli kredi riskinin sistemde zayıflıkları ve kırılganlıkları artırdığı; bunun da bankacılık otoritesinin proaktif düzenleme ve denetimini zorunlu kıldığı yönündeki bulgular için bkz. Cayazzo, Jorge, Antonio Garcia Pascual, Eva Gutierrez ve Socorro Heysen, 2006, "Toward an Effective Supervision of Partially Dollarized Banking Systems", IMF Working Paper, WP/06/32,
Ocak. Song, Inwon, 2004, "Foreign Bank Supervision and Challenges to Emerging Market Supervisors", IMF Working Paper, WP/04/82, IMF.
95
hizmetlere girişlerinde ortaya çıkmaktadır. Gelişen ülkelerde bankalar denetim otoritelerinin genellikle birkaç adım önünde gitmektedir.
Denetimsel bakışaçısından, şube şeklindeki yabancı bankaların bazı
avantajları vardır. Bu bankaların bağlantılı kredi işine girme olasılıkları daha
düşüktür. Bu bankalar Basel Anlaşması nedeniyle ana ülke tarafından konsolide bazlı denetim gereği, ek bir denetime tabi tutulmaktadır. Şubeler, kaynak ihtiyacı durumunda ana ülkeden finansal destek alabilmektedir. Yabancı banka şubelerinin muhasebeleri, kamuyu aydınlatmaları ve raporlama
gerekleri daha titiz olabilmektedir. Yine de, şubelerin darboğaza girmeleri
durumunda, yabancı kreditörler yerli kreditörlere göre daha avantajlı olacaktır. Bir kriz esnasında ana ülke bankasının desteği geleceği için, yabancı bankanın yerli bankaya göre daha düşük sermaye oranı tutması etkinliğini artıracaktır.33
Uluslararası bankaların yerel yan şirketleri (subsidiary), kendi sermayesi ile müstakil bir varlıktır. Ve ana ülke denetim otoritesinin konsolide bazda
denetimine, eğer bu yan şirket holding şirketinin veya uluslararası bankanın
bir parçası ise tabi olmaktadır. Yine de uluslararası ünlü bankalar, kendi
saygın isimlerini ve sağlam pozisyonlarını korumak için, yan şirketlerinin faaliyetlerini yakından izlerler. Yabancı bankalara, şube veya müstakil şirket
şeklinde izin verilişi ülkeden ülkeye değişmektedir.
Yabancı Bankalara Yönelik Ülke Yaklaşımları
Dünya Bankası 2003 yılında 150 ülkeyi kapsayan bir alan araştırması
yapmış ve 99 ülkenin verileri değerlendirme kapsamına alınmıştır. Buna göre 28 gelişmiş ülkenin hiçbirinde yabancı bankaların girişlerine yönelik bir
kısıtlama yoktur. 35 gelişen ülkenin 8'inde ve 36 az gelişmiş ülkenin ise
2'sinde yabancı bankaların şube açmaları yasaklanmıştır. Dünya ekonomisinde artan bütünleşme trendiyle, yabancı sermayenin önündeki engeller
de giderek azalmaktadır.34
Yabancı bankalara daha ziyade gelişen ülkelerde çeşitli sınırlamalar getirilmektedir; yabancı sermayeli bankalarda yabancıların sahip olacakları bir
üst tavan, sadece belirli şehirlerde faaliyet gösterme, sadece belirli işlemler
yapma, yabancı sermayeli bankaları menşe ülke bakımından çeşitlendirme
ve sınırlandırma, yerli bankalara göre daha yüksek sermaye tutma zorunluluğu en yaygın sınırlama örnekleridir.
33
34
96
Yine de banka lisans başvuruları bakımından gelişmiş ülkelerdeki yüzde
Uiboupin, Janek ve Mart Sorg, 2004, "The Entry of Foreign Banks Into Emergin Markets:
An Application of the Eclectic Theory", University of Tartu.
OECD, 2006, Barriers to Entry, Directorate for Financial and Enterprise Affairs Competition Committee, Mart.
Ortalama
18,3
10,7
Mihaljek, Dubravko, 2006, “Privatisation, Con
98 düzeyindeki yüksek izin oranları ile azgelişmiş ülkelerdeki yüzde 73'lük
kabul oranı
Tablo 4.10: Ülke grupları itibariyle yabancı sermayeli banka lisans
başvuruları (2003)
Ülke grubu
Gelişmiş ülkeler
Gelişen ülkeler
Az gelişmiş ülkeler
Toplam
Ülke sayısı
Başvuru
sayısı
Kabul
sayısı
Kabul
oranı(%)
32
294
268
91
86
783
724
92
21
33
394
95
387
69
Kaynak: BDDK Strateji Geliştirme Dairesi Başkanlığı.
98
73
Gelişen Ekonomilerde Yükselen Yabancı Bankacılık Trendi
Bankacılık sistemlerinde 1990'lı yıllarda hareketlenen ve 2000'li yılların
başlarından itibaren ivme kazanan konsolidasyon (birleşme ve devralma) olTablo 4.11:
Yabancı
Bankaların rol
Banka
Aktif Toplamındaki
Payları (%)
gusunda,
sadece
yerli yatırımcılar
oynamamakta,
yabancı yatırımcılar
da
hatırı sayılır aktörler olarak belirmektedir. Ulus devlet paradigmasının ekono1990
2004 konsolidasyonunda
GSYİH’nın Milyar
mik güvenlik konsepti içinde, bankacılık
sisteminin
tartışyüzdesi
ABD
ma odağı doğal olarak yabancı bankalar olmaktadır. Esasen yabancı kavraDoları
mı, yurtdışı yerleşikleri tanımlamak için geliştirilmesine rağmen, günlük ya(2004)
şamda yurtdışında yerleşik ev sahibi ülke vatandaşları için pek kullanılmaMerkeziÇünkü
ve Doğu
Avrupa ulus-aşırı kitlesel kabul edilebilecek düzeydeki
296
maktadır.
girişimcilerin
mobilasyonu
nispeten yeni bir olgudur.
Örneğin,
Bulgaristan
0
80 ABD'nin49cari açık düzeyinin
13
yüksek olmasında Çin ve Hindistan gibi Asya ekonomilerinin büyük bir etkisi
Çek Cumhuriyeti
10
96
92 üretimini 99
sözkonusudur.
Ancak, Çin ve Hindistan'da
yatırım yapıp,
ABD'ye
satanEstonya
önemli boyutta bir ABD kökenli
girişimci
Dolayısıyla,11ekono...
97 de vardır.89
miler arasındaki geçişkenliğin son derece yüksek olduğu günümüz dünyasınMacaristan
10
83
67
68
da, geleneksel kavramların yeniden tanımlanması, işlevselliklerini kaybetme68zorunlu görünmektedir.
43
105
meleriPolonya
veya yeniden kazanmaları3bakımından
Gelişen
965
GelişenAsya
Ekonomik Blokların Ulusal Bankacılık Sistemlerinde
Yabancı
Sermaye
Yatırımı
Çin
0
2
4
71
Merkezi
ve Doğu Avrupa ülkelerinde,
bankacılık
sistemlerine
yabancı
Hong Kong
89
72
344
570
bankalar hakim durumda iken, bu grubu Latin Amerika ve Gelişen Asya ülHindistan
5
8
6
36
keleri izlemektedir.
Güney Kore
4
8
10
65
Bu üç ekonomik bölgeye akan, banka birleşme ve devralması şeklindeMalezya
... ve Singapur
18
27 en büyük
32 payı
ki yabancı
yatırımlarda Hong Kong
nedeniyle
Gelişen
Asya
ülkeleri
alırken
(%54),
ikinci
sırada
Latin
Amerika
(%30)
Singapur
89
76
148
159 ve
Tayland
Latin Amerika
5
18
20
32
535
97
Az gelişmiş ülkeler
Toplam
33
95
86
69
783
Kaynak: BDDK Strateji Geliştirme Dairesi Başkanlığı.
724
73
92
üçüncü sırada da Merkezi ve Doğu Avrupa ülkeleri (%16) gelmektedir. Sözkonusu üç ekonomik bölgedeki bankacılık sektöründe bulunan yabancı
banka aktif toplamı 1,8 trilyon dolar civarındadır.
Tablo 4.11: Yabancı Bankaların Banka Aktif Toplamındaki Payları (%)
1990
Merkezi ve Doğu Avrupa
Bulgaristan
0
2004
97
89
3
68
43
105
0
2
4
71
96
Macaristan
10
83
Gelişen Asya
Çin
296
49
10
Polonya
Milyar
ABD
Doları
(2004)
80
Çek Cumhuriyeti
Estonya
GSYİH’nın
yüzdesi
...
92
67
13
99
11
68
965
Hong Kong
89
72
344
570
Güney Kore
4
8
10
65
76
148
Hindistan
Malezya
5
8
6
...
18
5
18
Arjantin
10
48
20
Şili
19
42
37
Peru
4
Singapur
Tayland
Latin Amerika
Brezilya
Meksika
Venezuela
89
6
27
2
82
1
46
34
27
20
36
32
159
32
535
31
18
107
51
342
9
9
14
35
11
Domanski, Dietrich, 2005, “Foreign Banks in Emerging Market Economies:
Changing Players, Changing Issues”, BIS Quarterly Review, Aralık.
98
almalar (B&D): 1995-2004
Tablo 5.9: İMKB’de İşlem Gören
Gelişen Ekonomik Bloklardaki Yabancı Banka Yatırımlarında Menşe
Ülkeler
Doğu Avrupa ülkelerinde, bankacılık sektöründe yabancı bankaların ana
ülkesi olarak en fazla paya sahip ülkeler İtalya, Avusturya, ABD, Danimarka ve Belçika olarak sıralanmaktadır. Bu ülkeler, Doğu Avrupa bankacılık
sistemindeki yabancı payının üçte ikisini temsil etmektedir.
Gelişen Asya ekonomilerindeki bankacılık sektöründe en büyük yabancı payı ABD, Singapur ve İngiltere'ye aittir. Çin ve Hollanda da bankacılıktaki yabancı sermaye payı bakımından öne çıkan ülkelerdir.
Latin Amerika bankacılık sistemindeki yabancı sermaye içinde İspanya
hakim bir paya sahiptir (%47). ABD'nin bankacılık kesimi yabancı sermaye
içindeki payı da oldukça yüksektir (%27). İngiltere, Hollanda ve Kanada,
önemli paya sahip diğer ülkelerdir.
Banka Birleşme ve Devralmalarında Coğrafi ve Kültürel Faktörlerin
Etkisi: Latin Amerika ve Doğu Avrupa Örneği
Latin Amerika ve Doğu Avrupa ülkelerine bireysel bazda bakıldığında;
özellikle Şili ve Meksika başta olmak üzere Latin Amerika'da İspanyol bankaların, Doğu Avrupa'da ise İtalya ve Avusturya bankalarının hakim konumda oldukları dikkat çekmektedir.
99

Benzer belgeler

Dosyayı indirmek için tıklayın 3. bölüm

Dosyayı indirmek için tıklayın  3. bölüm Gayri nakdi krediler Türev işlemler

Detaylı

4. bölüm - İktisadi Araştırmalar Vakfı

4. bölüm - İktisadi Araştırmalar Vakfı PANEL 2. TUR............................................................................................................................................................................. 205

Detaylı