Dergi için tıklayınız.

Transkript

Dergi için tıklayınız.
Mimar ve Mühendis Kasım - Aralık 2014 Sayı: 80
İnsan Onuru ve Emeğin Hakkı İçin İş Sağlığı ve güvenliği
Sayı: 80 Kasım - Aralık 2014
80
İnsan Onuru ve
Emeğin Hakkı İçin
İş Sağlığı
ve Güvenliği
YENİ MACARİSTAN VİZYONUNDAKİ
BEKLENTİLER VE İKİ DOST ÜLKE
ARASINDAKİ İŞBİRLİĞİ HEDEFLERİ
Hendrich Balázs
Macar ve Türk milletlerinin kültüründe, dilinde ve tarihinde benzerlik
vardır. Bunlar, akrabalık sezgisinde,
dillerimizin kelime haznesindeki
mantıksal benzerliklere dayanıyor.
ANITSAL YAPILARIN STRÜKTÜREL
DİNAMİKLERİ VE DEPREM ODAKLI
GÜVENİLİRLİKLERİNİN İRDELENMESİ-2
İ.AHMET ARSLANOĞLU
Hasarlı yapısı depremsel ortamda
strüktürün tahribine sebep olabilecek değiştirilmesi gerekli elemanlar
bulunması halinde; varsa hasarlı strüktür
elemanlarının değiştirilmesi gerekli.
İŞ BULMA YARIŞINI
NASIL KAZANIRSINIZ
Mahmut Çelik
İşe eleman alacak kişi için hedef
başvuranlar içinden en iyisini seçmektir.
Sizin içinse başvuran diğer adaylarla
girdiğiniz yarışı kazanmaktır.
EDitörden…
EDİTÖR
Mehmet İpek
Yayın Kurulu
Ahmet Erdal Osmanlıoğlu,
Mahmut Çelik, Osman Şahbaz,
Ali Reyhan Esen, Ali Osman Öncel, Yavuz Sarı,
Mehmet Kürşat Çapar
Bu Sayıya Katkıda Bulunanlar
Ahmet Erdal Osmanlıoğlu, Sunullah Doğmuş,
Mehmet Bingöl, Mehmet Ali Metinyurt
Yayın Danışma Kurulu
Murat Özdemir, Osman Şahbaz,
Avni Çebi, Muhmut Çelik, Sunullah Doğmuz
İletİşİm Adresİ
Kuştepe Biracılar Sok. No: 7 Mecidiyeköy/İstanbul
Tel: 212 217 51 00
Fax: 212 217 22 63
Web: www.mmg.org.tr
E-posta: [email protected]
ABEMEDYA
Yayın Koordİnatörü
İsmail Şaşmaz
[email protected]
Edİtör
Fatih Göksu
Görsel Yönetmen
Ersan Topuz
Reklam
Serdar Erikci
[email protected]
Eski Osmanlı Sok. Cansun Apt. 5/7
Mecidiyeköy/İstanbul
Tel: 212 273 27 50
Fax: 212 273 27 51
Web: www.abemedya.com
Basım
Biltur Basım Yayın ve Hizmet A.Ş.
İstanbul Dudullu OSB 1. Cadde No: 16
Eskent, Ümraniye / İSTANBUL
Tel: 0216 444 44 03
Yayın Türü
İki ayda bir yayınlanır.
Yerel Süreli Yayın
Ücretsizdir
Yazı ve reklamların içerik sorumluluğu sahiplerine
aittir. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
Mühendisliği veya benzer
programları olan üniversitelerde iş güvenliğine
yönelik dersler araştırılmış
ve ilginç sonuçlar ortaya
çıkmış. Uluslararası üniversitelerin ilgili birimlerinde
direkt konuya ilişkin program bulunmazken, birinci
sırada yer alan Cambridge
Üniversitesi yakın bir
program olmadığı için
incelenmeye alınmamış.
Peki bizim ülkemizdeki
üniversitelerde durum nasıl? Araştırmaya konu olan
ulusal veya uluslararası
üniversitelerin içinde sadece Şırnak Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat
Mühendisliği Bölümü’nde
konuya ilişkin zorunlu
olarak “İş Güvenliği” dersi
okutuluyor. Bu derslerde
direkt olarak işçi sağlığı
ve güvenliğine ilişkin bir
müfredat mevcut.
Dergimizin bu sayısında sadece “İş Sağlığı ve
Güvenliği” konusu yok tabii
ki; yanı sıra, kültür sanat,
sinema, kitaplık ve gezi
sayfalarıyla da eğlenceli
vakit geçireceksiniz.
İyi okumalar dilerim.
Ülkemizdeki iş güvenliği ile ilgili en
büyük sıkıntı; kurallara uyulmaması,
sözde zararı olmadığı müddetçe
geçiştirilmeye çalışılması önemli bir
sorun.
Mimar ve Mühendis Kasım - Aralık 2014 Sayı: 80
Sorumlu Yazı İşlerİ Müdürü
Murat Alpay
[email protected]
İş Sağlığı ve güvenlİğİ
İmtiyaz Sahibi
Mimar ve Mühendisler Grubu adına Genel Başkan
Murat Özdemir
olumsuz olanlar elenmeli, olumlularla devam
edilmeli, gerekirse yenileri
getirilmeli.
Bu işin cezai yaptırımları
da en ağır şekilde uygulanmalıdır ki, diğer şirketler
için emsal teşkil etsin ve
caydırıcı olsun.
Biz hep işveren hatasından bahsediyoruz, fakat
madalyonun bir de diğer
yüzü var. Yani çalışanlardaki bilinç eksikliği, “bana bir
şey olmaz” düşüncesi. Bir
iş yerinde çalışan kazaya
maruz kaldığında bunu
iki nedene bağlamalıyız;
birincisi çalışanın kendisinden kaynaklanan nedenler,
ikincisi ise çalışanın dışından kaynaklanan nedenler.
Diğer taraftan bir kaza ister
çalışandan ister yetersizlikten kaynaklansın bunun da
nedenlerini, doğal nedenler
ve yapay (doğal olmayan)
nedenler olarak iki grupta
inceleyebiliriz. Eğitimin “İş
Güvenliği” konusunda da
şart olduğunu bilmek gerekiyor. USNEWS Education
kuruluşunun sıralamasına
göre dünyadaki ilk (TOP)
400 üniversite arasında ilk
5 sırada yer alan ve İnşaat
Yılın son ayları yani kasım
ve aralık aylarını kapsayan
Mimar ve Mühendis Dergimizin 80. sayısını da siz
değerli okuyucularımızla
buluşturmanın mutluluğunu yaşıyoruz.
Son yıllarda sıkça yaşanan ve ölümlü veya sakat
kalma ile sonuçlanan iş
kazalarını kapsayan önemli
bir konu haline gelen “İş
Sağlığı ve Güvenliği”ni bu
sayımızda kapsamlı bir
şekilde ele aldık. Birbirinden değerli yazarlarımız,
akademisyen ve konusunda
uzman kişilerin kaleme
aldığı bu makaleler önemli
mesajlar verirken, bir taraftan da kendimizi ve iş yapış
biçimimizi sorgulamamıza
neden olacak.
Gelişmiş ülkelerde, iş
yerlerinde kazalara karşı
alınan önlemler, tedbirler
ve işçinin sağlığına yönelik
atılan adımları düşündüğümüzde, bu konuda
ülkemizde kat edilecek
daha çok yolun olduğunu
görüyoruz. Ülkemizdeki iş
güvenliği ile ilgili en büyük
sıkıntı; kurallara uyulmaması, sözde zararı olmadığı
müddetçe geçiştirilmeye çalışılması. Mevcut
mevzuat, getirilecek çözüm
önerileri ve düzenlemeler
gözden geçirilerek ilgililerde zihniyet dönüşümü
oluşturup oluşturmayacağı,
nihai hedefimiz olan tehlikelerin giderilmesine veya
iş kazalarının önlenmesine,
götürüp götürmeyeceğinin sağlaması yapılmalı,
Sayı: 80 Kasım - Aralık 2014
80
İŞ SAĞLIĞI
VE GÜVENLİĞİ
YENİ MACARİSTAN VİZYONUNDAKİ
BEKLENTİLER VE İKİ DOST ÜLKE
ARASINDAKİ İŞBİRLİĞİ HEDEFLERİ
HENdRicH BALázS
Macar ve Türk milletlerinin kültüründe, dilinde ve tarihinde benzerlik
vardır. Bunlar, akrabalık sezgisinde,
dillerimizin kelime haznesindeki
mantıksal benzerliklere dayanıyor.
ANITSAL YAPILARIN STRÜKTÜREL
DİNAMİKLERİ VE DEPREM ODAKLI
GÜVENİLİRLİKLERİNİN İRDELENMESİ-2
İ.AHMET ARSLANOĞLU
Hasarlı yapısı depremsel ortamda
strüktürün tahribine sebep olabilecek değiştirilmesi gerekli elemanlar
bulunması halinde; varsa hasarlı strüktür
elemanlarının değiştirilmesi gerekli.
İŞ BULMA YARIŞINI
NASIL KAZANIRSINIZ
MAHMUT ÇELik
İşe eleman alacak kişi için hedef
başvuranlar içinden en iyisini seçmektir.
Sizin içinse başvuran diğer adaylarla
girdiğiniz yarışı kazanmaktır.
İçindekiler
Mimar ve
Mühendis
80
6
BİZDEN HABERLER
KISA KISA
42 GİRİŞ
ETKİNLİK
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ İstatistiklere göre Türkiye, ölümlü iş kazalarında
Avrupa’da 1., dünyada ise 3. sırada yer almaktadır. Bu demek oluyor ki;
Türkiye iş güvenliğinde sınıfta kaldı. Türkiye’de iş denetiminde niceliksel
yetersizlik; kayıt dışı istihdam ve iş kazaları ve meslek hastalıkları ile
ilgili istatistiklerde eksiklik, sosyal koruma yetersizliğinin tahmin
edilenden daha yüksek olduğunu düşündürmekte. Görüldüğü üzere; iş
kazaları ve meslek hastalıkları özel sektör ya da kamu olarak ayırt
etmeden tüm işletmelerde görülen başlıca problemler haline gelmiştir.
Tüm bunların önüne geçilmesi için önce iş güvenliği kültürünün
benimsenmesi gerek.
46
YERALTI MADEN OCAĞINDA BİR NEFES… Doç. Dr. Ahmet Erdal OSMANLIOĞLU
50
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİNİN
OLMAZSA OLMAZI: KİŞİSEL
KORUYUCU DONANIM HARUN URUL
54
İnsanın Onuru , Emeğin Değeri; İş Hayatı ve Güvenliği AVNİ ÇEBİ
58
RİSK BELİRLEME Mesut Uğur 62
EMEĞİN HAKKININ VERİLMESİ,
İŞ GÜVENLİĞİNE YANSIMASI
Osman Şahbaz
64
İŞ GÜVENLİĞİ: MEVZUAT
MÜFREDAT-KAZA-KADER
Z. Fuat Toprak
68
RİSK YÖNETİM YAKLAŞIMLARI: HAZID/HAZOP Nihat ISMUK
72
76
İŞÇİ ÖLÜMLERİNİN SEBEBİ NE?
Mehmet Ali METİNYURT
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ GEÇİM KAPISI MI, HAYAT TARZI MI?
MEHMET KÜRŞAT ÇAPAR
79
MACARİSTAN’DA İŞ GÜVENLİĞİ VE UYGULAMALARI Weisz János
82
ÖLÜMCÜL MİNERAL: Asbest
Dilan YEŞİLYURT
86
“ÇALIŞAN KADIN”A BAKIŞ
ZEYNEP NUR ŞAHBAZ
88
GIDA SEKTÖRÜNDE İŞ KAZALARI
VE MESLEK HASTALIKLARI
Şeyda KANAT - Zafer UTLU
34
YENİ MACARİSTAN VİZYONUNDAKİ
BEKLENTİLER VE İKİ DOST ÜLKE
ARASINDAKİ İŞBİRLİĞİ HEDEFLERİ
Hendrich Balázs
36
ANITSAL YAPILARIN STRÜKTÜREL
DİNAMİKLERİ VE DEPREM ODAKLI
GÜVENİLİRLİKLERİNİN İRDELENMESİ-2
İ.AHMET ARSLANOĞLU
98
İŞ BULMA YARIŞINI
NASIL KAZANIRSINIZ
Mahmut Çelik
İŞ YERİNDE ÖNCELİKLE GÜVEN VE
EMNİYET İLE EMEĞİN HAKKI DÜŞÜNÜLMELİ
Yapılan bütün icatlar,
çalışmalar ve yatırımlar
netice itibariyle
insanların daha iyi
şartlarda yaşaması için
yapılmaktadır. Öyleyse
her işte öncelikli olarak,
insanların güvenliği ve
emniyeti ile emeğinin
hakkı düşünülmelidir.
Hepimiz hayatımızı idame ettirebilmek için
farklı alanlarda, çeşitli işlerde çalışıyoruz. Öyle
ki iş yerlerimizde evlerimizden çok daha fazla
zaman geçiriyor, işimizle ailemizden daha fazla
ilgileniyoruz. Bütün bu uğraş ve mücadele,
çocuklarımıza daha iyi bir gelecek hazırlamak,
yaşam standardımızı yükseltmek, ülkemize
ve insanlığa faydalı olabilmek için veriliyor.
Hayatımızın büyük bir bölümünü geçirdiğimiz
iş hayatımızda ne kadar mutlu, huzurlu ve
emniyette olursak, hayatımızda da o kadar
mutlu, huzurlu ve emniyetteyiz demektir. Bunun
için hem çalışma ortamımızın uygunluğu
ve emniyeti, hem de emeğin karşılığının
alınabilmesi büyük önem arz etmektedir. Biz
de bu sayımızda, maalesef 2014 yılı içerisinde
yaşadığımız iş kazaları ile önemini bize bir
kez daha gösteren, “İş Sağlığı ve Güvenliği”
konusunu, “Emeğin Hakkı” ile birlikte işledik.
Yapılan bütün icatlar, çalışmalar ve yatırımlar
netice itibariyle insanların daha iyi şartlarda
yaşaması için yapılmaktadır. Öyleyse her işte
öncelikli olarak, insanların güvenliği ve emniyeti
ile emeğinin hakkı düşünülmelidir.
Burada tabii ki, İş Sağlığı ve Güvenliği konusu
esas itibariyle sadece basit, formel bir eğitim
konusu olmayıp kişinin tüm yaşam süresince göz
önünde bulundurması gereken bir yaşam biçimi
olarak değerlendirilmelidir. Aksi halde, işine
giderken arabasında emniyet kemeri takmayı
gerekli görmeyen bir anlayışın işyerinde iş
güvenliğine bakışı da benzer şekilde olacaktır.
Aynı şekilde bu konu, işin sorumluluğunu
birilerine daha fazla yükleyerek çözülecek
bir konu da değildir. Zira kaza olduktan ve
can kaybı yaşandıktan sonra, sorumluyu
bulup cezalandırmanız kayıpları maalesef
geri getirmeyecektir. İşin sorumluluğunu
üstlenmeyen doğal olarak ister istemez, süreçte
daha edilgen ve pasif bir rol oynamaktadırlar.
Onun için işyerlerinde tüm çalışanların, İSG
uzmanlarının işin düzenleyici, yönlendirici
ve denetleyici sorumluluğunun yanı sıra, işin
sorumluğunu üstlenmeleri ve iş güvenliğini
işin doğal bir parçası olarak benimsemeleri
sağlanmalıdır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın
verilerine göre, ülkemizdeki iş kazalarında en
çok ölüm ve yaralanma inşaat, en çok uzuv
kaybı da metal iş kolunda meydana gelmektedir.
Kazaların oluş nedenleri incelendiğinde de ilk
sırada “makinelerin neden olduğu kazalar” yer
alırken, ikinci sırada “kişilerin düşmesi” yer
almaktadır. Sonraki nedenlere de bakıldığında
genelde çoğu kazaların nedenlerinin acele,
tedbirsizlik ve dikkatsizlik olduğu, yani aslında
biraz özen, önemseme ve dikkatle önlenebilir
olduğu görülmektedir.
Onun için özellikle iş kazalarının en çok
yaşandığı inşaat sektöründe ve özellikle kamu
projelerinde maliyet ve sürenin öne çıkarılması,
doğrudan maliyeti arttırıcı bir unsur olmasa
da, süresel olarak işin yapılma hızını etkilediği
ve dolaylı olarak maliyete neden olduğu için
işlerin daha hızlı yürümesi adına, öncelikle
iş güvenliği tedbirlerinin göz ardı edilmesine
neden olmaktadır. Onun için bu vesile ile devlet
büyüklerimize tavsiyem, projelerin temel atma
törenlerinde müteahhitlerle yaptıkları süre
pazarlıkları değiştirmeleri ve müteahhitlere
taahhüt ettikleri süreyi kısaltmaları yerine,
müteahhitlerle “bu projeyi iki ay geç bitirin ama
kimsenin burnu bile kanamasın” şekline pazarlık
yapmalarıdır. Bu şekildeki pazarlıklar, asıl
önemli olanın işin yapılması ve süresinden önce
bitirilmesinden ziyade, insan sağlığı olduğunu
vurgulaması ve iş güvenliğinin önemi konusunda
algı oluşturması açısından önemli olacaktır.
İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili tüm çalışmalar
aslında çalışanların diğer özlük hakları ile
birlikte karşılanması gereken emek hakları
olarak değerlendirilmeli ve bir işten, projeden
oluşturulan değer, o değeri üreten tüm
çalışanlar açısından adil bir paylaşıma
esas olmalıdır. Yoksa her üretilen proje,
yapılan yatırım gelir dağılımının daha adil
oluşmasından ziyade gelir farklılığını artırıyorsa
burada bizim inanç değerlerimiz açısından da
değerlendirilmesi gereken yanlış bir uygulama
var demektir.
Herkesin evinde, işyerinde huzur ve emniyet
içerisinde yaşaması, emeğinin hakkını alabilmesi
ve insanlık onuruna yakışır şekilde bir hayat
sürmesi duasıyla…
BİZDEN HABERLER
MMG’DEN ERZİNCAN DEPREMİ KONFERANSI
MMG, tarih boyunca 8 yıkıcı depremle karşı karşıya kalan ve uzun süre “Deprem Şehri”
olarak anılan Erzincan’da 1939 yılında gerçekleşen depreminin anısına bir konferans
düzenledi.
O
nursal Başkanlığını Prof. Dr.
Yunus Söylet ve MMG Genel
Başkanı Murat Özdemir’in,
başkanlıklarını ise Prof. Dr. Ali Osman
Öncel ile Prof. Dr. Deniz Ekinci’nin yaptığı,
Mimar ve Mühendisler Grubu (MMG) ile
İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan
Eğitim Fakültesi (AUZEF) tarafından
düzenlenen, 1939’da Erzincan’da meydana
gelen depremi konu alan “75. Yıl Erzincan
Depremi Anma Konferansı” 26 Aralık
2014 tarihinde İstanbul Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi konferans salonunda
gerçekleştirildi. MMG’nin hazırladığı
tanıtım filminin izlendiği konferansın
açış konuşmasını yapan Erzincan Valisi
Süleyman Kahraman, Başbakanlık Afet
ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı
(AFAD) tarafından kentte açılan lojistik
depoda 3 bin 500 çadır ve bu çadırlarda
bir evin ihtiyacını karşılayacak kadar
malzeme bulunduğunu belirterek;
“Yaklaşık 20 bin kişinin geçici barınma
ihtiyacını sağlayacak şekilde hazırlıklar
tamamlanmış, diğer taraftan Türk Kızılay'ı
Erzincan Şube Başkanlığı Afet Müdahale
ve Lojistik Merkezi’nde 15 bin kişiyi
6
Mimar ve Mühendis
barındırabilecek malzeme ve ekipman
hazır bekletilmektedir” dedi. Kahraman,
Erzincan'ın, tarih boyunca 8 yıkıcı
depremle karşı karşıya kalması nedeniyle
uzun süre “Deprem Şehri” olarak anıldığını
kaydetti. Erzincan Belediye Başkanı
Cemalettin Başsoy ise, Erzincan Afet
Müdahale Planı (ERAMP) çalışmalarının
devam ettiğini belirterek şu bilgileri
verdi: “Kentsel dönüşüm uygulamaları
kapsamında 31 Mayıs 2012'den bugüne
kadar 190 binanın riskli bina tespiti
yapılmış ve bunlardan 70'i yıkılmıştır.
İlimizde okullar başta olmak üzere
kamu binalarının büyük bölümünün
depreme karşı güçlendirme inşaatları
tamamlanmıştır. MMG Genel Başkanı
Murat Özdemir de; “Deprem, hayatın
olağan akışını 30 sn-1 dakika kadar kesen,
insanın acziyetini kendine hatırlatan
ve gerektiği gibi tedbirini almamışsa,
yapılarını tekniğine ve gereğine uygun
yapmamışsa bedelini gerek mal, gerekse
can kaybı ile çok büyük ödeten bir afet
değil aslında bir tabiat olayı. Deprem
hareketinin aslında insanlık ve tabiat için
faydaları da bulunmaktadır” dedi.
MMG GENEL İDARE KURULU’NDA
ÖNEMLİ KONULAR GÖRÜŞÜLDÜ
M
imar ve Mühendisler Grubu
Genel İdare Kurulu, şube
başkanları ve yardımcılarının
da katılımıyla 15 Kasım 2014 tarihinde
MMG Ankara Şubesi ev sahipliğinde
Ankara TEDAŞ misafirhanesinde
gerçekleştirildi. Toplantıya İstanbul
Genel Merkez’den; Genel Başkan Murat
Özdemir, Başkan Yardımcılarından Ali
Reyhan Esen, Murat Özmen, Mahmut
Çelik ve Genel Sekreter Murat Alpay
katıldı. Şube başkanlarından ise; Ankara
Şube Başkanı Yılmaz Ada, Bursa
Şube Başkanı Ali Yılmaz, İzmir Şube
Başkanı Ünal Özturkut, Sakarya Şube
Başkanı Erol Demiralay, Diyarbakır
Şube Başkanı Mesut Işık ve Konya
Şube Başkan Yardımcısı Arif Köse yer
aldı. Kahvaltılı toplantıya, başkanlar ile
şubeleri temsilen yönetim kurullarından
üyeler ile MMG Ankara Şube Kurucu
Üyelerinden İş Sağlığı ve Güvenliği
Genel Müdür Yardımcısı İsmail Gerim de
katıldı. Gerim, İş Sağlığı ve Güvenliği'nin
genel sorunları ve Türkiye'deki
uygulamaları hakkında bilgiler verdi.
Toplantıda, güncel konular, kentsel
dönüşüm, kamuoyunda MMG algısı,
üniversiteler, şube faaliyetleri, öğrenciler
ile ilişki ve bu konudaki açılımlar, MMG’nin
etkinliğini ve bilinirliliğini artırmak
için yapılabilecek faaliyetler, dergilere
şubelerin katkısı, merkezin ve şubelerin
birbirlerinden beklentileri, sekretaryadan
beklentileri, MMG içinde yapılabilecek iş
geliştirme faaliyetleri gibi konular masaya
yatırıldı. Ankara Şube’nin organize ettiği ve
Ankara’da görevli bazı kamu ve özel sektör,
akademisyen misafirlerin de katıldığı akşam
yemeğinde ise, Mazlumder Derneği
Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal,
Gazi Üniversitesi Makina Mühendisliği
Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr.
Mehmet Arif Adlı, Ankara Büyükşehir
Belediye Genel Sekreter Yardımcısı Yunus
Aluç, Başkent Doğalgaz Genel Müdürü
Burhan ÖZCAN, TEDAŞ Genel Müdür
Yardımcısı Ömer Sami Yapıcı da söz
alarak MMG hakkında görüş bildirdi.
Kasım - Aralık 2014
7
BİZDEN HABERLER
EGE ÜNİVERSİTELERİ İLE TOPLANTI
9
MMG'den İSTANBUL ÜNİ.
AUZEF DEKANINa ZİYARET
M
imar ve Mühendisler Grubu
18.11.2014 tarihinde İstanbul
Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi
Dekanı Prof. Dr. Alper Cihan’ı makamında
ziyaret ederek MMG – İstanbul Üni. AUZEF
ortak çalışma programı hakkında fikir alış
verişinde bulundu. Gerçekleştirilen toplantıya
MMG Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ali
Osman Öncel, Proje Geliştirme Komisyonu
Başkanı Yalçın Boztoprak, Genel Sekreter
Murat Alpay ve İstanbul Üniversitesi Auzef
Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Deniz Ekinci katıldı.
MMG’DEN
ATAMA ZİYARETİ
M
MG Ankara Şubesi, Başkent Gaz
Genel Müdürü olarak göreve atanan
Sayın Burhan Özcan'a “hayırlı olsun”
ziyaretinde bulundu. Ziyarete Ankara Şube
Başkanı Yılmaz Ada, Ankara Büyükşehir
Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Yunus
Aluç, Yönetim Kurulu Üyelerimiz, Ertuğrul
Kuyrukçu, Dursun Özeroğlu, Ümit Keser ve
Kamil Kılıç katıldı.
MMG ANKARA
ŞUBESİNDEN ZİYARET
M
MG Ankara Şube yönetimi Türk
Telekom İnşaat Direktörü olarak
görevine yeni başlayan üyemiz Süleyman
Sarıyıldız'a hayırlı olsun ziyaretinde bulundu.
Ziyarete Ankara Şube Başkanı Yılmaz Ada ve
üyelerimizden bir heyet katıldı.
8
Mimar ve Mühendis
Eylül Üniversitesi, İzmir Yüksek Teknoloji
Enstitüsü, Celal Bayar Üniversitesi,
Ege Üniversitesi ve Yaşar Üniversitesi
mühendislik öğrenci kulüpleri temsilcilerinin
katılımı ile MMG İzmir Şubesi desteğiyle
genel değerlendirme toplantısı düzenlendi.
İYTESEM toplantı salonunda 22 Kasım’da
Ege Bölgesi Mühendislik Kulüpleri Platformu tarafından gerçekleştirilen, 2014-2015
yılı faaliyetlerinin görüşüldüğü toplantıda; seminer, konferans, teknik gezi ve staj
konularında destekler ele alındı. MMG İzmir
Şubesi Başkanı Ünal Özturkut ve Yönetim
Kurulu Üyesi Eser Pala'nın koordinatör-
lüğünde gerçekleştirilen toplantıda İzmir
Yüksek Teknoloji Enstitüsü'nde 21 Nisan
2015'te yapılması planlanan "Savunma
Sanayinde Bilişim ve Bilgi Güvenliği" konulu
panel için hazırlık çalışmalarına başlanması
kararlaştırıldı.
MMG'DEN İSFALT GENEL
MÜDÜRÜNE TEBRİK ZİYARETİ
M
imar ve Mühendisler Grubu (MMG)
9 Aralık 2014 Salı günü İsfalt A.Ş.
Genel Müdürlük görevine atanan Ahmet
Ağırman’a makamında tebrik ziyareti
gerçekleştirdi. Ziyarete MMG Genel
Başkanı Murat Özdemir, Yönetim Kurulu
Üyesi Serkan Cantürk, Şehir Planlama
ve Harita Kom. Bşk. Mustafa Yalçınkaya,
Ulaşım Sistemleri Kom. Bşk. Murat Seven,
Genel Sekreter Murat Alpay ve Yeryüzü
Mühendisleri Genel Başkanı Doç. Dr.
Ömer Faruk Kültür katıldı.
MMG’DEN HUZUREVİNDE TOPLANTI
M
imar ve Mühendisler Grubu (MMG)
İzmir Şubesi kasım ayı kahvaltılı
toplantı programını Prof. Dr. Yaşar
Hacısalihoğlu ve MMG üyelerinin katılımı ile
SGK Narlıdere Huzurevi’nde gerçekleştirdi.
Ortadoğu ve dünyadaki gelişmeler,
değişimler ile Türkiye’nin konumu ve
geleceği, bölgeye tanımlanan gelecek ile
stratejiler gibi konuların konuşulduğu
kahvaltılı toplantı Prof. Dr. Yaşar
Hacısalihoğlu’na verilen teşekkür plaketi ile
son buldu.
TÜRK İŞADAMLARINDAN
BUDAPEŞTE IKARUS
FABRİKASI’NA ZİYARET
M
akina Mühendisi Vadnai Zoltán, Budapeşte'nin
16. bölgesindeki Ikarus Otobüs Fabrikası üretim
tesisini Türk heyete gezdirdi. ABD, Irak, Küba, Libya,
Vietnam, Tunus, Mozambik, Afrika ve Angola’da
fabrikalarının bulunduğunu anlatan Zoltán 1993 yılına
kadar İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa Belediyesi’ne
2018 otobüs sattık. Gelişen, büyük hedefleri olan
Türkiye'de biz de olmak istiyoruz. Türkiye'yi merkez
yapıp Doğu ve Kafkaslara birlikte açılmak istiyoruz”
dedi. Türk heyetine, Türk Macar İşadamları Derneği
(TÜMİŞAD) Başkanı, Mimar ve Mühendisler Grubu
Başkan Yardımcısı ve DEİK - DTİK Avrupa Başkan
Yardımcısı Osman Şahbaz başkanlık etti. Heyette
Türkiye’nin Budapeşte Büyükelçilik Ticaret Müşaviri F.
Seda Sevgi, TÜMİŞAD Genel Sekreteri Dr. Kamil Nas,
Yönetim Kurulu Üyesi Halil İbrahim Maral ve işadamı
Tarık Tekeş hazır bulundu. Osman Şahbaz da; “Türk
Macar İşadamları Derneği olarak iki ülke arasında köprü
görevi görmekten mutluluk duyuyoruz” dedi.
MMG’DEN MEDENİYET ÜNİ.
REKTÖRÜNE TEBRİK ZİYARETi
M
imar ve Mühendisler Grubu
(MMG) Genel Başkanı Murat
Özdemir, Başkan Yardımcıları
Mahmut Çelik, Ali Reyhan Esen, Yer
Bilimleri Komisyonu Başkanı Şehmus
Yıldırım, Genel Sekreter Murat Alpay
ve Yeryüzü Mühendisleri Genel
Başkanı Doç. Dr. Ömer Faruk Kültür
12 Aralık 2014 tarihinde, Medeniyet
Üniversitesi Rektörlüğü’ne atanan
Prf. Dr. M. İhsan Karaman'a tebrik
ziyareti gerçekleştirdi. Rektör Karaman
MMG’nin çalışmalarını ve etkinliklerini
yakından takip ettiğini dile getirdi.
Rektörlük seçim çalışmalarında da
üzerinde durduğu sanayi, üniversite
ve STK işbirliklerinin önemi ile her
türlü çalışmada işbirliklerine hazır
olduklarını kaydeden Karaman,
teknoparkların başarılarının arkasında
da bu tür ortak çalışmaların
bulunduğuna işaret etti. MMG Başkanı
Murat Özdemir ise, özellikle mimari
ve şehir planlama alanında üniversite
ve STK ortak çalışmalarının önemine
değinerek; Medeniyet Üniversitesi
ile de bu konuda işbirliğine hazır
olduklarını kaydetti.
MMG DİYARBAKIR ŞUBEDEN TPAO BÖLGE MÜDÜRÜ’NE ZİYARET
M
imar ve
Mühendisler Grubu
(MMG) Diyarbakır Şubesi
26 Aralık 2014 tarihinde
TPAO Batman Bölge
Müdürü Gökhan Akın’ı
makamında ziyaret etti.
Ziyarete MMG Diyarbakır
Şube Başkanı Mesut
Işık, Yönetim kurulu
üyeleri Doç. Dr. Tahir
Nalbantçılar, Ercan Gün,
Murat Altun, Rıdvan
Işık, Fevzi Sevim, İ.Halil
Işık ve Nurullah Yıldız
katıldı. Ziyarette şubat
ayında TPAO Batman
Bölge Müdürlüğü, Dicle
Üniversitesi ve Batman
Üniversitesi’nin işbirliği
ile yapılacak olan, “Petrol,
Doğalgaz ve Kayagazı”
ile ilgili konferansın
program içeriği
konuşuldu ve petrol
sahalarına yapılacak
teknik gezi ile ilgili söz
alındı. Batman Bölge
Müdürü Gökhan Akın,
bu ziyaretten memnun
kaldığını belirterek
yapılacak etkinliklerde
TPAO olarak ellerinden
geldiğince destek olmaya
çalışacaklarını ifade
ederek TPAO'nun bölgede
yaptığı çalışmalar ile
ilgili genel izahlarda
bulundu. Akın’a, Mimar ve
Mühendis Dergisi’nin son
sayısı ve 2013 yılına ait
faaliyet raporu verildi.
Kasım - Aralık 2014
9
BİZDEN HABERLER
ÜSKÜDAR BELEDİYE BAŞKANI
HİLMİ TÜRKMEN'iN ÇALIŞMALARINA
MMG’DEN DESTEK
M
imar ve Mühendisler Grubu (MMG)
yönetimi, Üsküdar Belediye Başkanı
Hilmi Türkmen’i makamında ziyaret etti.
Gerçekleştirilen ziyarete MMG Genel
Başkanı Murat Özdemir’in yanı sıra
Yönetim Kurulu Üyesi Başkan Yardımcısı
Ali Reyhan Esen, Bilişim Teknolojileri Kom.
Bşk. Mehmet Kürşat Çapar, Eski Genel
Başkan ve Etik Kurul Üyesi Avni Çebi, Genel
Sekreter Murat Alpay ve Mimar Mehmet
Osmanlıoğlu katıldı.
Ziyarette, son dönemde gündemde olan
Validebağ Korusu'nun durumu hakkında
konuşan Başkan Türkmen; “Cami inşaatının
yapıldığı söz konusu arazinin Validebağ
Korusu içinde olmadığını, inşaatı durdurma
kararının bu araziyle ilgili değil, yanındaki
havuzlu arazi için alındığını” dile getirdi.
Caminin projesini de gösteren Hilmi Türkmen; “300 metrekare butik bir cami. Ahşap
kaplama tek minerali. Üsküdar estetiğine
yakışır bir cami yapıyoruz. Cami dışında
lojman ve cami cemaatinin namaz öncesi
oturup zaman geçireceği bir sosyal alan var”
diye konuştu.
Türkmen; “Özellikle yoğun kullanılan şehrin
ana bulvarlarında, meydan, cadde, parkbahçe, otopark, yeşil alanlar vb. yerlerde her
türlü yapı düzenlemelerinde ve estetik kurul
yönetmeliğinin uygulanmasında gördüğü
her türlü eksiklik ve aksaklıkların giderilmesinde veya yeni tekniklerin geliştirilmesi
yönünde çalışmalarla Üsküdar’ı daha da
ileriye taşıyacağız ve bu konuda Mimar ve
Mühendisler Grubu’nun desteklerini bekliyoruz” dedi.
MMG BURSA ŞUBESİNDEN ZİYARET
M
imar ve Mühendisler Grubu
(MMG) Bursa Şubesi 19 Kasım
2014 tarihinde Orhangazi Belediye
Başkan Yardımcıları Sn. Cem Kürşad
Hasanoğlu ve Sn. Yunus Şahin’i
Makamında ziyaret etti.
Gerçekleştirilen ziyarete MMG Bursa Başkanı Ali Yılmaz, Yönetim Kurulu Üyeleri
Mustafa Arslan, Kasım Şükrü Karabulut,
Alparslan Odabaş, Alparslan Şenocak,
Talip Akçı, Sıddık Ebubekir Arslan katıldı.
10 Mimar ve Mühendis
MACAR HEYETİ
MARMARA
ÜNİVERSİTESİ’Nİ
ZİYARET ETTİ
M
MG Başkan Genel Başkan
Yardımcısı Osman Şahbaz rektörlük
görevine atanması nedeniyle Prof. Dr.
Mehmet Emin Arat’e ziyarette bulundu.
Şahbaz; “Macarca bölüm kurulması
güzel bir hedef olabilir. Bu kapsamda
Hungaroloji eğitimi, Macaristan tarihi,
Macar Etnoğrafi Bilimleri, Hungaroloji Türkoloji araştırmaları yapılabilir” dedi.
Marmara Üniversitesi (MÜ) Rektörü
Prof.Dr. M. Emin Arat ise; “Kaposvár
Üniversitesi ile imzalamış olduğumuz bu
işbirliği çerçevesince eğitim ve öğretim
alanında karşılıklı bilgi, tecrübe ve fikir
alışverişinde olacağız" diye konuştu.
Macaristan Balassi Bálint Kültür Merkezi
Yöneticisi Áron Sipos ise; “Türkiye
ile ülkemiz arasında ortak projeler
oluşturmak için burdayız" dedi.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANLIĞI ÇALIŞTAYINA
MMG’DEN DESTEK
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından
düzenlenen “Kurumsal Analiz Çalıştayı”na
MMG Ankara Yönetim Kurulu Üyesi
Nihat Gül katıldı. Çalıştay; “Şehircilikle
İlgili Temel Sorunlar Ve Çözüm Önerileri”,
“Çevre İle İlgili Temel Sorunlar Ve Çözüm
Önerileri” başlıklarında gerçekleştirildi.
MMG İZMİR ŞUBESİ’NDEN “ELEKTROMOBİL” SEMİNERİ
M
MG İzmir Şubesi bünyesinde
oluşturulan “Sinerji Ar-Ge
Mühendislik Platformu” İzmir İleri
teknoloji Enstitüsü (İYTESEM) salonunda
“Elektromobil Projesi” konulu bir seminer
düzenlendi. Sinerji Ar-Ge Mühendislik
Platformu haftalık gerçekleştirdiği çalıştay
ve seminerlerde mühendislik öğrencilerinin,
mühendislerin ve akademisyenlerin işbirliği
içinde haftalık değerlendirilmeye sunulan
projelerin başarıya ulaşması için sinerji
oluşturarak desteklenmesini hedefliyor.
Bu kapsamda 15 Kasım’da düzenlenen
Elektromobil Projesi seminerinin konuğu
İzmir İleri Teknoloji Enstitüsü İnovasyon
Topluluğu ekibi oldu.
Mimar ve Mühendisler Grubu (MMG)
İzmir Şubesi ile İYTESEM’in düzenlediği
seminerde konuşan MMG İzmir Şubesi
Yönetim Kurulu Başkanı Ünal Özturkut,
MMG’yi tanıttı ve MMG’nin savunma
sanayiini destekleyici faaliyetlerinden
bahsetti. Sonrasında MMG İzmir Şubesi
Yönetim Kurulu Üyesi ve Mak. Yük. Müh.
Eser Pala da Türkiye’deki savunma sanayine
projeksiyon tuttu. Cumhuriyet tarihinin
başından itibaren savunma araçlarının
gelişimiyle ilgili bilgi veren Pala,
Savunma Sanayi Müsteşarlığı tarafından
projelendirme ve üretim desteği verilen milli
hava, kara, deniz araçlarının teknik ayrıntılarını
tanıtım videolarıyla sundu. 2015’te 3’üncüsü
gerçekleştirilecek olan İYTE Savunma Sanayi
ve Havacılık Paneli’ndeki ana konu başlığının
“Savunmada Bilişim ve Ulusal Bilgi Güvenliği”
olacağını da vurguladı. Türkiye’nin savunma
sanayi ile ilgili grafiklere de yer veren Pala,
ciro, 5 yıllık birikimli ithalat-ihracat sıralaması,
TSK ihtiyaçlarının yıllık bazda yurtiçinden
karşılanma oranları gibi bilgileri paylaştı ve
Türkiye’nin savunma sektörü ekosisteminin
bileşenlerini açıkladı.
OFFSET KAVRAMI VE İLK
AR-GE İHRACATI ANLATILDI
“Offset” kavramına değinerek Türk savunma
sanayinde aktif rol oynayan Aselsan, Havelsan,
Roketsan gibi şirketlerin nasıl kurulduğunu
ve Güney Kore’ye bir KOBİ olarak FİGES A.Ş.
tarafından yapılan Türkiye’nin ilk Ar-Ge
ihracatını anlatan Pala, dünyadaki savunma
sanayi ile ilgili bilgi verdi. Pala, en büyük
havacılık ve savunma şirketleri, ülkelerin
ithalat oranları, Ar-Ge harcamaları gibi
göstergelerle dünyadaki durumu ve Türkiye’nin
yerini grafikerle aktardı.
BİZBİZE’DE KALİGRAFİNİN
TARİHİ SÜRECİ KONUŞULDU
TÜRKİYE’DE VE DÜNYADA
SAVUNMA SANAYİ VE AR-GE
M
MG İzmir Şubesi, Türkiye’de ve Dünyada
Savunma Sanayi ve Ar-Ge” konulu bir
seminer düzenledi. 13 Kasım’da İzmir İleri teknoloji
Enstitüsü (İYTESEM) salonunda gerçekleştirilen
seminerin konuşmacı konuğu Makine Yüksek
Mühendisi Eser Pala oldu. MMG İzmir Şubesi
Başkanı Ünal Özturgut konuşmasında MMG’nin
vizyonu ve misyonu, çıkardığı dergiler, yaptığı
etkinlikler, üniversiteler ile ortak gerçekleştirilen
paneller, sempozyumlar, kahvaltılı toplantı ve teknik
geziler hakkında bilgi verdi. Eser Pala ise, Türkiye'de
savunma sanayinin tarihsel gelişimi ve yürütülen
projeler hakkında bilgilendirmelerde bulundu.
M
imar ve Mühendisler Grubu
(MMG) tarafından düzenlenen
“Bizbize Konuşmalar” etkinliğinin konuğu
“Kaligrafinin tanımı ve önemi, tarihi
süreç, malzemeler, teknikler ve uygulama
alanları” konulu sunumuyla Eyüp Kız
Anadolu İmam Hatip Lisesi hocalarından
Kaligraf Banu Koca oldu.
Banu Koca; “Kaligrafi süsleyerek yazı
yazma sanatır. Kaligrafi kelimesinin
kökeni Yunanca kallos 'güzel' ve graphos
'yazı' kelimeleridir. Çin başta olmak
üzere Doğu Asya ve Batı toplumlarına
ait tarihleri çok eskiye dayanan
birçok kaligrafi örneği mevcut. İslam
uygarlıklarında kaligrafi 'hat sanatı'
adını alır” dedi. Ülkemizde genellikle
'Hat Sanatı' ve 'Kaligrafi' aynı çerçevede
anılıyor olsa da aslında farklı konular
olduğunu dile getiren Koca; “Temelde her
ikisini de güzel yazı yazma sanatı olarak
adlandırabiliriz. Fakat Hat Sanatı deyince
akla ilk gelen şey; eski harflerle yazılan
dini içerikli yazılardır' dedi.
Kasım - Aralık 2014 11
BİZDEN HABERLER
GELECEĞİN MESLEKLERİ VE YENİ İŞ FIRSATLARI
M
imar ve Mühendisler Grubu (MMG)
Genel Merkezi’nde gerçekleştirilen,
“Bizbize Konuşmalar” etkinliğine Girişimcilik
ve İletişim Danışmanı Remzi Durmuş
katılarak “Geleceğin Meslekleri ve Yeni
İş Fırsatları” konulu bir seminer verdi.
Yapılan yatırımlar doğrultusunda yeni
olduğu kadar uzlaşmayı gerektiren pek
çok mesleğin gençleri beklediğini dile
getiren Remzi Durmuş; “Bir zamanlar
doktorluk, öğretmenlik ve mühendislik el
üstünde tutulurdu. Son yıllarda her alanda
meydana gelen değişiklik meslekleri de
değiştirmiş durumda. Bir zamanlar itibarlı
olan meslekler günümüzde de önemini
korumakta. Bununla birlikte geçmişin gözde
meslekleri ile geleceğin gözbebeği olan
meslekler bir arada yaşayacak ve onların
da ortak paydası uzlaşma olacaktır” dedi.
Dünya hızla değişiyor, yeni iş fırsatları ve
yeni meslekler ortaya çıkıyor. Bu birbirinden
ilginç mesleklerin bazıları sadece gelecekte
değil, şuanda da birer meslek ve iş fırsatı
olarak düşünülebilir. O meslekleri şöyle
sıralayabiliriz:
GELECEĞİN MESLEKLERİ
Bilgisayar Ve Sistem Mühendisliği:
Bilgisayar ve network ağlarının tüm
dünyada olduğu gibi ülkemizde de gelişmesi
bu alandaki şirket sayısının artmasını ve
sektörün büyümesini sağlayacak.
Ekolog: Dünya nüfusunun artışı ve çevresel
atıkların miktarının yükselmesi çevresel
temizliği ön plana çıkarıyor.
Ergonomi Mühendisliği: Çalışanların verimliliğini
artırmayı hedefleyen bu dal insana ve sağlığa
önemin artmasıyla birlikte değer kazandı.
Tüm Devre Tasarım Ve Üretim Uzmanlığı:
Üniversitelerin elektronik mühendisliği bölümünde
okuyanların üçüncü yılından itibaren seçtikleri
mikro elektronik bölümünde ‘tüm devre tasarımı
ve iyon ekme tekniği’ konularında eğitim veriliyor.
İş Zekası Uzmanı: Pazarlardaki rekabetin
kızışması, oyuncuların çoğalması, veri kavramının
önem kazanmasıyla birlikte bu verinin yönetimi
yapabilecek kişilerde bu isim adı altında istihdam
edilecek.
Veri Madencisi: Anlamsız görünen verilerden
belli metodolojiler kullanarak anlamlı sonuçlar ve
istatistikler çıkaran bir meslek dalıdır.
Veritabanı Mimarı: Veritabanı mimarları yeni
bir veritabanının tasarlanması ve oluşturulması
görevlerini yerine getirir.
Veri Modelleme Uzmanı: Verileri şekil ve
metin olarak ifade eden kişidir.
Mobil Uygulama Yazılımcılığı: iPhone ve
Android sistemlerin gelişimiyle birlikte bu
meslek dalı önem kazandı.
Girişim Ve Proje Danışmanlığı: AB,
konsolosluklar, TÜBİTAK, KOSGEB gibi birçok
destekten haberdar olmak ve bu desteklerden
faydalanmak için, birey, kurum ve kuruluş
artık proje danışmanıyla çalışma ihtiyacı
duymaktadır.
Yeşil İş Danışmanlığı: Çevre, enerji verimliliği
ve yenilenebilir enerji yatırımları binlerce iş
fırsatı yaratıyor.
MMG’DEN, “BİLİM SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANLIĞI PROJE DESTEKLERİ” SEMİNERİ
M
imar ve Mühendisler Grubu (MMG)
İzmir Şubesi ve Sinerji Arge
Mühendislik Platformu tarafından 19
Aralık'ta Tepekule İş Merkezi İytesem
seminer salonunda "Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Proje Destekleri" konulu
seminer düzenlendi. Seminere Pamukkale
Üniversitesi, Ege Üniversitesi, İzmir Katip
Çelebi Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Celal Bayar Üniversitesi, İzmir
Yüksek Teknoloji Enstitüsü'nden lisans ve
yüksek lisans öğrenci temsilcileri katıldı.
Ege Üniversitesi Elektrik Elektronik
Mühendisliği'nden Doç. Dr. Musa Alcı’nın
konuşmacı olarak katıldığı seminerde
2209-A Üniversite Öğrencileri Yurt içi
Araştırma Projeleri Destek Programı,
12 Mimar ve Mühendis
2209-B Sanayi Odaklı Lisans Bitirme Tezi
Destekleme Programı, 1512 Girişimcilik
Aşamalı Destek Programı konuları hakkında bilgilendirme yapıldı. Seminerde, MMG
İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Maki-
ne Yüksek Mühendisi Eser Pala faaliyetler
hakkında genel bir bilgilendirme yaptı ve
TÜBİTAK projesi yapmak isteyen öğrenciler için bu konuda çalıştay düzenleneceği
bilgisini paylaştı.
ENERJİ BAKANI TANER YILDIZ: “YENİLENEBİLİR
ENERJİ GÜCÜ 28 BİN MEGAVATA ULAŞTI”
M
imar ve Mühendisler Grubu (MMG)
Kayseri Şubesi ile Kayseri ve Civarı
Elektrik Türk AŞ'nin (KCETAŞ) ev sahipliğinde
düzenlenen "Anadolu Güneşi Elektrik
Üretiyor" buluşmasına Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Kayseri Valisi
Orhan Düzgün, AK Parti Kayseri Milletvekili
İsmail Tamer, Türkiye Finans Genel Müdür
Yardımcısı Osman Çelik, MMG Kayseri
Şube Başkanı Tevfik Rıza SÜMER ve birçok
firmanın yetkilileri katıldı. Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız; “2002'de 12
bin 305 megavat olan yenilenebilir enerji
kaynaklarıyla alakalı gücümüz şu anda
28 bin megavata ulaştı. Bu çok önemli bir
rakam” dedi. 2002 yılında Türkiye'deki kurulu
gücün 31 bin 500 megavat olduğunu, son
12 yıl içinde ise ilk yüzyılda yapılandan
daha fazla, yaklaşık 34 bin 500 megavat
kurulu güç eklendiğini belirten Yıldız, bunu
Türkiye'nin sanayicilerinin, yatırımcılarının
yaptığını vurguladı. Türkiye'nin büyümesini
kamu kaynakları ile birlikte değil özel sektör
finansmanı ile yani uluslararası yatırımcılarla
birlikte yapmaya karar verdiğine dikkat çekti
"7,2 milyar Dolar Daha Az
Doğalgaz İthal Edeceğiz"
Yıldız; "Geçen yıl rüzgârdan ürettiğimiz
enerji sayesinde 600 milyon Dolar’lık daha
az doğalgaz ithal ettik. Yıl sonu itibariyle
yaklaşık 1 milyar Dolar daha az doğalgaz
ithal ettik. Verdiğimiz para yıllık 11 milyar Dolar. Bu çok büyük ve önemli rakam.
Kuracağımız nükleer güç santralleriyle
beraber bugünkü rakamla 7,2 milyar Dolar
daha az doğalgaz ithal edeceğiz* dedi.
Konya, Karaman ve Karapınar bölgesinde
kurulacak güneş yatırımlarına çok ciddi
rağbet olduğunu kaydeden Yıldız, 3 bin
megavatı 500'er megavatlık dilimlerle
gerçekleştireceklerini, bunun da lisansa
tabi olacağını ve serbest üretici sıfatını alacağını bildirdi. Yıldız; *Ölçülebilir,
öngörülebilir 15 milyar Lira’lık her yıl
tasarruf edebileceğimiz bir rakam var. Şu
anda bunun bir kısmını tasarruf etmeye
başladık. Bizim kurulu güç ve tüketim
güçlerimizin aynı oranda artmamasından
bunu anlıyoruz" dedi.
Transist 2014 Fuarı Başarıyla Gerçekleştirildi.
İstanbul’da 143 yıldır toplu ulaşımda önemli rol oynayan İETT, bu yıl “Toplu Ulaşım
Haftası” etkinlikleri kapsamında “Uluslararası Ulaşım Teknolojileri Sempozyumu ve
Fuarı”nın 7’ncisini düzenledi.
T
oplu Ulaşım Haftası kapsamında 19-20
aralık tarihleri arasında İstanbul Kongre
Merkezi’nde düzenlenen Transist 2014 7.
Uluslararası Teknolojileri Sempozyumu ve
Fuarına ilgi yoğun oldu. Programın açılışına,
İETT Genel Müdürü Mümin Kahveci,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel
Sekreteri Dr. Hayri Baraçlı, Yıldız Teknik
Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis Gurup
Başkan Vekili Ebubekir Taşyürek ve İstanbul
Vali Yardımcısı Fethi Yorulmaz’ın yanı sıra
60 firma ve kurum katıldı.
Mimar ve Mühendisler Grubu(MMG) tarafından kurulan standı İstanbul Büyükşehir
Belediyesi Genel Sekreteri Hayri Baraçlı, İETT
İşletmeleri Genel Müdürü Mümin Kahveci,
Destek Hizmetleri Daire Başkanı Osman
Savaş, Gençlik Spor Müdürü Ayhan Kep ve
MMG üyeleri ziyaret etti.
Toplu Ulaşımda 4S Teknolojisi
Transist 2014 7. Uluslararası Ulaşım Teknolojileri Sempozyumu ve Fuarı’nın bu yılki
teması ise “Toplu Ulaşımda 4S: Smart (Akıllı),
Safety (Güvenli), Simplicity (Kolay), Sustaina-
bility (Sürdürülebilir) oldu. İlk oturumunda
çevreyi kirletmeyen ya da çevre kirliliğini
minimum seviyeye indiren enerji türleri
kullanılmasına yönelik “Değişen Dünya İçin
Ulaşım Teknolojileri Trendleri”nin ele alındığı
sempozyum dört ana oturum ve bir keynote
oturumdan oluştu.
Kasım - Aralık 2014 13
BİZDEN HABERLER
MMG DESTEĞİYLE MACARLAR'DAN
YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ’NE İŞBİRLİĞİ TEKLİFİ
Macaristan’ın İstanbul Başkonsolosu Hendrich Balázs ve Macaristan Kayseri Fahri
Konsolosu ve MMG Başkan Yardımcımız Osman Şahbaz, Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ)
Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Faruk Yiğit ve Prof. Dr.
Mesut Güner'i ziyaret etti. Yüksek ve Şahbaz iki dost ülkenin işbirliğinin her geçen gün
derinleşerek arttığına dikkat çekti.
G
erçekleştirilen ziyarette, YTÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek heyete
yaptığı açıklamada, 1911 yılında
kurulan üniversitenin 35 bin öğrencisi, 10
fakültesi, üniversite sanayi işbirliğini oluşturan Teknoparkı ve 80’e yakın üniversite
ile işbirliği bulunduğunu söyledi. Yüksek;
“Teknopark'da 300 firma, 4500 çalışanı
var. Bu modeli Azerbaycan'a taşıyacağız.
Macaristan'a da taşıyabiliriz. 10-12 Nisan
2015 tarihinde ''İnovatif Düşün Geleceği
Yakala'' konulu panel gerçekleştireceğiz.
Türkiye'de bulunan 180 üniversiteden
10'ar öğrenci ve Almanya başta olmak
üzere dünyadaki 90 farklı üniversiteden
5'er öğrenci katılacak. Organizasyonda
Macaristan'dan da öğrencileri misafir etmek
istiyoruz. Organizasyonun açılışını Macaristan Cumhurbaşkanı Dr.Ader Janos'un yapması için davet ediyorum" dedi.
MACARLAR’DAN BAHÇELİEVLER
BELEDİYESİ’NE İŞBİRLİĞİ TEKLİFİ
M
acaristan Cumhurbaşkanı Dr.János Áder'in 12- 14
Mart 2015 tarihlerinde Türkiye'ye yapacağı resmi
ziyarette, Budapeşte Teknik ve Ekonomi (Budapesti Muszaki
és Gazdaságtudományi Egyetem) Üniversitesi ile Yıldız Teknik Üniversitesi eğitim işbirliği protokolünü imzalayacak.
14 Mimar ve Mühendis
Başkonsolos Hendrich Balázs ise, iki ülke
arasındaki eğitim, üniversite ve sosyal işbirliğinin yanında dış ticareti de iki katına
çıkarmak istediklerini kaydetti. Balázs,
bunun için çok sayıda işbirliği ve şirkete
ihtiyacın olduğunu dile getirdi.
MMG Başkan Yardımcısı Osman Şahbaz
da son yıllarda iki dost ülkenin işbirliğinin
derinleşerek ve genişleyerek arttığına dikkat
çekti.
SZABADBATTYÀN BELEDİYESİ’NDEN DAVET
S
zabadbattyán Belediyesi’nde gerçekleşen görüşmelere iktidar partisi
FİDESZ-KNDP milletvekili Törő Gábor, Kőszárhegy Belediye Başkanı
Borján Péter József, Úrhida Belediye Başkanı Bognár József, Szabadbattyán
Belediye eski Başkanı Borsó Pál, Szabadbattyán Belediye Başkan Vekili
Csókási Lajos, Meclis Üyeleri Balázsné Lengyel Janka, László Dabóczy, Bihácsi
István, Balázs László, Ikarus Otobüs Fabrikası Genel Müdürü János Horváth'ın
yanısıra çok fazla sayıda sanayici ve işadamı katıldı.
Kasım - Aralık 2014 15
KISA... KISA...
LİDER GİRİŞİMCİ VE İŞ SAHİBİ GENÇLER PROJESİ BULUŞMASI
MMG’nin önemli projelerinden biri olan “Lider Girişimci ve İş Sahibi Gençler” projesi
kapsamında MMG Proje Geliştirme Komisyonu Başkanı Yrd. Doç. Yalçın Boztoprak’ın
organizasyonuyla bir seminer düzenlendi.
G
enç mühendis adaylarına MMG
üyesi işadamı, bürokrat ve
akademisyenlerin tecrübelerinin
genç nesle aktarılması amacıyla hayata
geçirilen proje kapsamında Marmara
Üniversitesi Teknoloji Fakültesi’nde
düzenlenen seminerin baş konuşmacı
konuğu Dizayn Grup Yönetim Kurulu
Başkanı İbrahim Mirmahmutoğulları oldu.
Ayrıca, Mimar ve Mühendisler Grubu
Başkan Yardımcısı Mahmut Çelik ve
Marmara Üniversitesi Rektör Yrd. Prof. Dr.
Mehmet Akalın da konuşmacılar arasında
yer aldı. Semire katılan MMG Genel
Başkan Yardımcısı Mahmut Çelik yaptığı
konuşmada, hayatta alınabilecek en pahalı
dersin tecrübe olduğunu ancak bu proje ile
genç mühendis adaylarının bunu ücretsiz
olarak temin edebileceklerini söyledi.
Çelik konuşmasında, iki cihan perveri
rızkın onda dokuzunun ticarette olduğunu
belirterek, ancak herkesin kendisini
bu yüzde 10 luk dilimde hayal etmesi
sebebiyle mutsuz bir çalışan grubunun
oluştuğunu, işini severek yapmanın,
başarılı olmanın birinci adım olduğunu,
akabinde araştırmak geliştirmek ve
çalışmanın geldiğini vurguladı.
Girişimci-Lider –İş Sahibi
Gençler Yetiştirmek İstiyoruz
Bilginin zekatının hayata geçirilmesinin
en kolay yolunun STK'larda görev yapmak
olduğunu kaydeden Çelik, sosyalleşmenin
toplumun her kesimi ile kucaklaşmak için
bu yapılarda görev alınması gerektiğini
belirterek tüm gençleri MMG çatısı altında
çalışmaya davet etti. Çelik, bu proje vasıtasıyla tüm kesimleri bir araya getirdiklerini Girişimçi – Lider - İş Sahibi gençler
yetiştirmek istediklerini söyledi.
Genç İşsizlerin
İstihdam Sorunu
MMG Proje Geliştirme Komisyonu Başkanı
Yrd. Doç. Yalçın Boztoprak ise dünyada
gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin temel sorunlarından birinin, genç
işsizlerin istihdam sorunu olduğunu dile
getirdi. Bu sorunun tüm dünyada olduğu
gibi, Türkiye’de de önemli olduğunu, ancak
gençlerin sorun olmadığını, değerlendi16 Mimar ve Mühendis
Bilginin zekatının hayata
geçirilmesinin en kolay
yolunun STK'larda görev
yapmak olduğunu kaydeden
Çelik, sosyalleşmenin
toplumun her kesimi
ile kucaklaşmak için bu
yapılarda görev alınması
gerektiğini belirterek tüm
gençleri MMG çatısı altında
çalışmaya davet etti.
rilmesi gereken çok ciddi ve önemli bir
kaynak olduğunu sözlerine ekledi.
Proje İle Öğrencilerin İş
Bulması Kolaylaşacak
Boztoprak; “Bu proje ile Marmara Üniversitesi öğrencileri hem kişisel olarak hem
mesleki olarak gerek eğitimlerle gerek seminer, çalıştay vb. çalışmalarla ve gerekse
doğrudan STK temsilcileri ve işadamları
ile görüştürülerek ve tanıştırılarak hem
de eğitilmeleri hem mezuniyet sonrası
istihdamlarının sağlanmasına katkıda
bulunulacaktır” dedi.
İnsanlığın Temel Sorunlarına
Çözüm Üretmek İçin Mücadele
Veriyoruz
"Ar-Ge Ruhlu Girişimcilik Ve Bir Vaka Analizi"
sunumuyla seminere katılan Dizayn Grup
Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Mirmahmutoğulları konuşmasında; “Vizyonumuz
teknolojinin sınırlarını zorlayarak insanlığın
aşamadığı sorunlara çözüm geliştirmek. Açlık
sorunu dahil, insanlığın temel sorunlarına
çözüm üretmek için mücadele vermek” dedi.
50’den fazla doktoralı ya da doktorasını
yapmakta olan tam zamanlı Ar-Ge mühendisi
ve 25 akademisyen ile “endüstriye dönüşmüş”
patent sayısında Türkiye’nin lideri olduklarını
dile getiren Mirmahmutoğulları “Bugün itibari
ile yüzde 70’i endüstriye dönüşmüş 100’den
fazla patent sahibiyiz. Her yıl 8-10 adet doktora öğrencisini, tez konularında teknik ve mali
açıdan destekliyoruz” dedi. İbrahim Mirmahmutoğulları; “Ciromuzun yüzde 6’sını Ar-Ge
çalışmalarımıza ayırıyoruz. Düşünceden,
pazara projeleri destekliyoruz ve beyin göçüne
karşı beyin gücünü destekliyoruz” dedi.
Mirmahmutoğulları’na Göre
Firmaları Yarınlara Taşıyacak
ilkeler:
-Doğru zamanda doğru yerde olmak,
-Hedef koymak ve onu hayata geçirene
kadar tam konsantre olmak,
-İnsanın, kurumun ve ürününde bir ahlakı
olduğuna inanmak ve bu ahlakı kalıcı
kılmak için mücadele etmek,
-Büyüklükleri iri tutmak,
-Eğer genişleyebilmeye müsaitse, sınırı
insanlık büyüklüğünde çizmek,
-Bardağın dolu tarafından yola çıkarak,
kalan kısmını da doldurmak,
-Hedefe bir takım ile gitmek,
-Yaptığımız her işte göze, kulağa ve kalbe
hitap edebilmeyi başarmak. Değer üretmenin bir felsefesi olduğuna inanmak ve
felsefesini oluşturmadığı yerde olmamak.
BİZBİZE’DE “ULUSAL KALKINMADA İŞ SAĞLIĞI
VE GÜVENLİĞİNİN ÖNEMİ” KONUŞULDU
M
imar ve Mühendisler Grubu
Genel Merkezi’nde 10 Aralık
2014 tarihinde gerçekleştirilen
“Bizbize Konuşmalar” etkinliğinin konusu
“Ulusal Kalkınmada İş Sağlığı ve Güvenliğinin Önemi” oldu. Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı İş Müfettişi ve MMG
İş Güvenliği Komisyonu başkanı Sunullah
Doğmuş, MMG Etik Kurul Üyesi ve İBB
Genel Sekreter Yardımcııs Yüksek Mimar
Ümit Ünal’ın katıldığı etkinlikte, Sunullah
Doğmuş sahadan uygulama örneklerini
içeren bir sunum gerçekleştirdi.
Doğmuş, risk değerlendirmesinin önemini;
6331 Sayılı İş sağlığı ve Güvenliği Kanunu
kapsamındaki yönetmelikleri ile vurgulayarak, iş kazası gerçekleşmeden önlem
alınması gerekliliğinin altını çizdi.
Doğmuş; “Uluslararası Çalışma Örgütü
(ILO) verilerine göre dünya genelinde her
yıl 270.000.000 işçi iş kazalarında yaralanıyor, 160.000.000 işçi meslek hastalığına
yakalanıyor, 1.825.000 işçi iş kazası sonucu
hayatını kaybediyor ve 12.000 çocuk işçi
ölüyor. Her 1 dakikada 510 işçi iş kazalarında yaralanırken, 3-4 işçi hayatını kaybediyor. Ülkemizdeki durum ise İş Sağlığı ve
Güvenliği Meclisi iş kazaları raporuna göre;
2013 yılında iş kazaları sonucunda 1.235
kişi, 2014 yılının ilk 3 ayında ise 276 işçi
hayatını kaybetti. En son ise, 13 Mayıs tarihinde olan Soma’daki maden faciasında 301
kişi yaşamını yitirdi” dedi. “İş kazalarının ülkemize her yıl maliyeti 49,272 milyar Dolar
ve toplam: 3.847.880.159 TL’dir. Bu da her
yıl Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH)’nın yüzde
4’ü demektir” diye Doğmuş, “Her bir ölüm
7500 işgünü kaybı sayılıyor ve ülkemizde
2012 yılında iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu kaybedilen iş günü 23.805.250
gün her yıl Gayri Safi Milli Hasıla’nın yüzde
5’i kayboluyor” açıklamalarında bulundu.
HERKES ELİNİ TAŞIN
ALTINA KOYMALI
Doğmuş sözlerine şöyle devam etti; “İş
Sağlığı ve Güvenliği konusunda sorumluluk
devlet, işveren ve çalışanlardan oluşan 3
temel üzerine oturur, bunlardan herhangi
birisi konuyu ciddiye almadığı takdirde, denge bozulur, bir iş yerinde sadece
işveren/işveren vekili değil, herkes taşın
altına elini koymalıdır.” 6 aydan uzun
süren işlerde, 50'den fazla işçi çalıştıran iş
yerleri için “İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu”
kurulmasının zorunlu olduğunu belirten
Sunullah Doğmuş, iş yerinde bulundurulması gereken evrakları; Sağlık raporları, iş
sağlığı ve güvenliği eğitim belgeleri, mesleki
eğitim belgeleri, destek elemanlarının
eğitim belgeleri, risk değerlendirme raporu,
sağlık ve güvenlik planı, acil durum planı,
kullanılan ekipman ve elektrik tesisatının
kontrol belgeleri başlıkları altında anlattı.
Sahada alınması gereken önlemleri ise
yüksekte çalışma, iş ekipmanları güvenliği,
yangın-patlama-elektrik çarpması, kazı
işleri,barınma-soyunma yerleri şeklindeki 5
ana başlıkta toplayan Doğmuş kazaların en
fazla yüksekte çalışma durumunda gerçekleştiğini belirtti.
Kasım - Aralık 2014 17
ETKİNLİK
STK, ÜNİVERSİTE VE KAMU ORTAKLI PANEL TARİHE GEÇTİ
STK (MMG), Üniversite (İÜ) ve Kamu Sektörü (TPAO) ortaklığında ilk defa düzenlenen ve
oturum başkanlığını MMG Yönetim Kurulu ÜyeSİ Doç. Dr. Ahmet Erdal OSMANLIOĞLU’
nun yaptığı panel tarihe geçti. Sektör (Kamu ve Özel), STK ve Üniversiteden katılan
konuşmacılarla Türkiye'de bu kadar açık ve yüksek sesle tartışılmamış konularda
tabuları yıkan ve ezberleri bozan önemli sunumlar gerçekleştirildi.
M
imar ve Mühendisler Grubu
(MMG) Genel Başkanı Murat
Özdemir Sivil toplum kuruluşlarının yapacağı çalışmaların önemine
işaret ederek; “Biz MMG olarak ülkemiz
adına değer üretmeye, dönemimize
şahitlik yaparken olumlu gelişmeleri
müjdelemeye ve duyurmaya, yanlış
gördüğümüz uygulamalar hakkında da
uyarıcı olma yönündeki çalışmalarımıza
aklımızın kestiği, elimizden geldiği ve
imkânlarımızın el verdiği ölçüde sami18 Mimar ve Mühendis
miyetle devam edeceğiz” dedi.
Başkan Özdemir konuşmasına; “TÜİK
verilerine göre, ülkemizin 2013 sonu
itibariyle yaklaşık 150 milyar Dolar’lık
ihracatına karşılık 250 milyar Dolar’lık
ithalat yapmış. Bunun da yaklaşık 60-65
milyar Dolar’ı enerji ithalatı ki bu da dış
ticaret açığının yaklaşık 3'te 2'si yapıyor.
Enerji kaynaklarının geliştirilmesi bu
açığı kapatmak için önemli. Sadece bu
açığı kapatarak yerimizde saymak istemiyoruz. 2023 yılı için hedeflerimiz de
var ki onlardan sadece iki tanesi ihracatımızı 500 milyar Dolar’a, milli gelirimizi
de 20 bin Dolar’a çıkarmak. Bu, ithalatta
3 kat, GSMH’da yaklaşık 2 kat artış demek” sözleriyle devam etti.
Özdemir konuşmasını şu şekilde sürdürdü; “2023’e 9 yıl kaldı. Bizim yıllık
ortalama yüzde 5'lik büyüme (20022008 arası yüzde 5,9 ve 2009-2012 arası
yüzde 3,9) ile bu hedeflere bu vadede
ulaşmamız mümkün görünmediğinden
üretim anlamında ciddi manada hızlan-
“Teknoloji ve bilim üretiminde Japonya, Almanya, Kore
gibi ülkelerin hiçbirinde petrol olmazken, petrol
üreten Afrika ve Körfez ülkelerinde ise zenginliklerine
rağmen, teknoloji ve bilim geliştirme adına bir gelişme
göremiyoruz. Petrolün var olması bizim elimizde olan bir
olay değil. Ama gelişmişlik hedeflerimize ulaşmak adına
Almanya, Japonya ve Kore örneklerinde olduğu gibi
çalışmak ve yatırımlarımızı doğru şekilde yönlendirmek
bizim elimizde.
mamız lazım ki bu hızlanma da beraberinde enerji ihtiyacını getirecek. Gerçi,
ham petrolü doğrudan enerji üretimi
yerine ağırlıklı olarak akaryakıt ve petrol
yan ürünleri olarak kullanıyoruz, ama bu
petrolün stratejik önemini azaltmıyor”
dedi.
Özdemir; “Teknoloji ve bilim üretiminde
Japonya, Almanya, Kore gibi ülkelerin
hiçbirinde petrol olmazken, petrol üreten
Afrika ve Körfez ülkelerinde ise zenginliklerine rağmen, teknoloji ve bilim
geliştirme adına bir gelişme göremiyoruz. Petrolün var olması bizim elimizde
olan bir olay değil. Ama gelişmişlik
hedeflerimize ulaşmak adına Almanya,
Japonya ve Kore örneklerinde olduğu
gibi çalışmak ve yatırımlarımızı doğru
şekilde yönlendirmek bizim elimizde. Bu
kapsamda katma değeri yüksek, yüksek
teknoloji ve bilişim ağırlıklı yatırımlar
bu kapsamda daha büyük önem kazanmakta” şeklinde konuştu.
TPAO’NUN YÜKSELİŞİ HALKA
ARZLA MÜMKÜN OLUR
TPAO Strateji Daire Arama Başkanı Jeoloji
Mühendisi Mehmet Ali Kaya tarafından
yapılan açıklamada; ülkelerin kişi başına
düşen milli geliri ve ulusal petrol şirketlerin gelirleri arasındaki korelasyonda
sıradışı pozisyonda dahi, tek kurumun
TPAO olduğu vurgusunun yapılması çok
önemliydi. G20 ülkelerinin liderliğini
yapan Türkiye'nin ulusal petrol şirketinin
başka ülkelerin ulusal şirketleriyle karşılaştırmalı analizine göre yıllık gelirinin 60
milyar Dolar olması gerekirken 2,5 milyar
Dolar gelirle çok verimsiz bir yönetim
yapısına sahip olduğuna dikkat çekilmesi
ülkemiz adına önemli ve cesaretli bir vurguydu. TPAO'nun yükselişinin ancak halka
arz sistemiyle mümkün olacağı belirtildi.
TPAO’da yetişen ve şu anda ülkemizde
petrol bulan ve üreten bir Amerikan şirketinde çalışan Uzman Jeofizik Mühendis
Atila Sefünç tarafından da çok önemli
açıklamalar yapıldı. Serfünç; yüzey jeolojisi çalışmasıyla açılan kuyuların verimsizlikten dolayı kapatıldığını ve gelişmiş
jeofizik teknoloji uygulamalarıyla bulunan
kuyulardan zarara uğrama riskinin neredeyse çok düşük seviyelere indiğini vurguladı. İÜ Öğretim Üyesi ve AUZEF Coğrafya
Program Koordinatörü Prof. Dr. Deniz
Ekinci ise, dünyanın yüzde 75’inin deniz
olmasına ve münhasıran denizlerde ulusal
sınırların belirlenmesinin önemine vurgu
yaptı. Ekinci, denizaltı zenginliklerin
karaya göre daha büyük potansiyele sahip
olmasına değinerek özellikle Kıbrıs'tan
dolayı stratejik öneme sahip Akdeniz'de
ülkemizin bilinen tekrar edilen sınırlarının denizler eklenerek güncellenmesi
gerektiğine dikkat çekti. İÜ Öğretim Üyesi
ve MMG Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr.
Ali Osman Öncel de, Türkiye'de yakında başlayacak unkonvansiyonel petrol
üretimiyle ülkemizde beşer odaklı deprem
etkinliğinin artacağına vurgu yaptı.
Kasım - Aralık 2014 19
BİZDEN HABERLER
DÜNYA İNSANİ YARDIM ZİRVESİ
İSTİŞARE TOPLANTISI YAPILDI
Dünyada ilk defa 2016'da Türkiye'de yapılacak “Dünya İnsani
Yardım Zirvesi (WHS)” istişare toplantılarının 4’üncüsü,
İHH İnsani Yardım Vakfı ve Türkiye Gönüllü Teşekküller
Vakfı’nın (TGTV) ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleştirildi.
“BÜYÜKŞEHİRLERDE
AFET YÖNETİMİ”
KAHVALTIDA
KONUŞULDU
B
İ
HH İnsani Yardım Vakfı ve TGTV'nin ev
sahipliği yaptığı toplantıya, Mimar ve
Mühendisler Grubu’nu (MMG) temsilen
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Osman
Şahbaz, Etik Kurul Başkanı Avni Çebi, Yer Bilimleri Komisyon Başkanı Şehmus Yıldırım,
Yeryüzü Mühendisleri Derneği Başkanı Yrd.
Doç. Dr. Ömer Faruk Kültür, TGTV Başkanı
Av. Hamza Akbulut, önceki Başkan Necmi
Sadıkoğlu, İBB Başkan Danışmanı Prof. Dr.
Erman Tuncer, Yeryüzü Doktorları Başkanı
Dr. Kerem Kınık, İHH Başkan Yardımcısı
Hüseyin Oruç, MAZLUMDER İstanbul Şube
Başkanı Cüneyt Sarıyaşar, Türk Kızılay’ı yetkilileri ile BM’nin de aralarında bulunduğu
birçok uluslararası insani yardım kuruluşu
temsilcisi katıldı.
Hazırlık toplantıları çerçevesinde 2016
Zirvesi’ne iyi şekilde hazırlanmak isteyen
uluslararası kuruluşlar geleceğe yönelik olarak alınacak kararlarda etkili sonuçlar elde
etmeyi hedefliyor.
Bu istişareler ile devletlere, insani yardım
kuruluşlarına, BM'ye, sivil topluma, özel sektöre, teknik uzmanlara ve diğer paydaşlara
zirveyi şekillendirmek için fikirler sunulması
bekleniyor. İstişare toplantıları, “İnsani Yardımda Etkinliği Arttırma, Risk Yönetimi ve
Afetlere Karşı Bağışıklığı Arttırma, Çatışma
Altındaki İnsanların İhtiyaçlarına Cevap Verebilmek ile İnsani Yardımda Yenilik ve Yeni
Yöntemler” olmak üzere 4 temada yapılıyor.
SETA İstanbul Eyüp Ofisi’nde yapılan toplantıların açılışında konuşma yapan İHH Genel
Sekreteri ve Başkan Vekili Yavuz Dede, son
12 yılda devletin zihin değişikliğiyle beraber
insani yardım konusunda ülkemizin çok iyi
20 Mimar ve Mühendis
bir yere geldiğinin altını çizerek; “Dünyada
savaşların olması nedeniyle mülteci sorunu
daha da büyüyor. Türkiye’de coğrafi ve stratejik konumu dolayısıyla sığınılabilecek bir
yer olarak görülüyor” dedi.
Dede, İHH ve diğer partner kurumlarla
Balkanlar, Ortadoğu ve Orta Asya’da bu
toplantıları yapmak için görevlendirildiklerini belirtti.
OSMAN SAHBAZ’DAN
ÇALIŞTAYDA İKİ ÖNERİ
1. Grup “İnsani Yardımda Etkinliği Arttırma”
başlıklı çalıştayda MMG Yönetim Kurulu
Başkan Yardımcısı Osman Şahbaz iki konu
önerdi.
Şahbaz; “İnsani yardım aktörleri ve kuruluşları, yerel hükümetlerin katkılarıyla
koordinasyonu hususunda, öncelikle çalışma
alanına gidilirken yardım kuruluşlarımızın
TC Büyükelçiliklerimize bilgi verip, arşivlerindeki bilgi ve tecrübelerinden destek talep
edilmeli. Yerelde ise, bölgenin okul müdürleri, mahalle muhtarları ve cami imamlarından destek talep edilmelidir” dedi.
BM'nin geçtiğimiz ekim ayındaki genel kurul
toplantısında, dünyadaki insani krizlere
çözüm bulmak amacıyla sivil kuruluşlarının etkinliğini artırmak üzere dünyanın ilk
insani yardım zirvesinin Türkiye'de toplanması kararı alınmıştı. Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu'nun öncülüğünde yürütülen çalışmalar çerçevesinde başta Suriye krizi gibi
savaş bölgeleri olmak üzere tüm doğal afet
ve insani kriz bölgelerine etkili uluslararası
yardım için zirvenin BM'nin öncülüğünde
İstanbul'da yapılması kararlaştırılmıştı.
ursa Valisi Münir Karaloğlu toplantıda yaptığı konuşmada, ülkenin
yüzde 70’lik bölümünün 1. ve 2. deprem
bölgesine sahip olduğunu, nüfusun da
yüzde 75’lik kısmının bu bölgelerde
bulunduğunu söyledi. Karaloğlu; “Her
depremden sonra ülke olarak çok şey
öğreniyoruz. Gölcük depreminden sonra
arama ve kurtarma, acil müdahale konusunda AFAD ile çok iyi bir yapılanma
içine girdik. Gerek AFAD ve gerekse
UMKE Van depreminde dünyanın bile
takdirini aldık. Van depreminden sonra
da hasar tespit çalışmaları konusunda
bir yapılanmaya gidilmesi ihtiyacı doğdu ve gerekli çalışmalar başladı” dedi.
BURSA’DA DEPREM
RİSKİ ÇOK YÜKSEK
Vali Karaloğlu; “Bursa’daki bina stoğu
çok kötü durumda. Bursa’da maalesef
deprem riski çok yüksektir. Bursa
1. derece deprem bölgesidir. En son
büyük deprem 1855'te olmuş, Bursa'yı
yerle bir etmiş. Ulu Cami'nin bile 20
kubbesinden 18 tanesinin hasar gördüğü söyleniyor. Bizim Gemlik-İznik
fayımız var. Geyve'ye kadar uzanan,
Sakarya Geyve'ye gidip Anadolu
fayı ile birleşen fay var. Yaklaşık bin
senedir kırılmamış. Bu kadar deprem
riski olan bir şehre baktığınızda mühendislik hizmeti alınmadan yapılmış
binlerce bina stoku olan bir şehirden
bahsediyoruz. Kentsel dönüşümü
bugünkü mantığı ile hızlandırmamız,
çabuklaştırmamız mümkün değil.
Gemlik ve İznik ilçeleri başta olmak
üzere Bursa genelinde depreme hazırlık konusundaki çalışmalar yoğun
bir şekilde devam ediyor. Bursa’da
AFAD çok iyi bir konumda. Lojistik
köy projesi de otoyol, hızlı tren ve
Gemlik Liman çalışmalarıyla birlikte
yürüyor” dedi.
Kasım - Aralık 2014 21
BİZDEN HABERLER
MMG BURSA ŞUBESİ'NDEN SİMGE GROUP'A TEKNİK GEZİ
Mimar ve Mühendisler Grubu Bursa Şubesi üyeleri kahvaltılı teknik gezi programlarını
Bursa’da SİMGE GROUP’a düzenledi.
S
imge Group'a yapılan teknik gezi
üyelerin yoğun katılımı ile Simge
Group Yunuseli tesislerinde gerçekleşti. Simge Group Yönetim Kurulu Başkanı
Nezir Gencer’in ve çalışanların ev sahipliğinde gerçekleşen etkinliğe genç Mimar ve
Mühendisler Grubu (MMG) üyeleri de katıldı.
Şirket tarihini anlatan inşaat mühendisi
Nezir Gencer 1978 yılında çalıştığı Karayolları 14. Bölge Müdürlüğü'ndeki görevinden
ayrılarak Bursa'da şahıs şirketi olarak Simge
İnşaat firmasını kurduğunu anlattı. Gencer,
1988 yılına kadar Türkiye genelinde çok
sayıda yol inşaatı, sanat yapıları, içme suyu
ve kanalizasyon inşaatı, içme suyu göleti
inşaatı, arıtma tesisi ve bina inşaatı projeleri
gerçekleştirdikten sonra 1994 yılında aynı
kadro ile özellikle kent içi yol yapımı, bitümlü sıcak karışım üretimi ve uygulamaları için
Simge Mat firmasını kurduklarını belirtti.
Gencer, Simge Grup Şirketlerinden E-Mak
Makine’yi 1992 yılında asfalt üretimi ve müteahhitliği yapan grup şirketlerinin ihtiyacı
olan iş makinelerini üretebilmek amacıyla
faaliyete geçirdiklerini ifade etti.
1998 yılına kadar yol yapımında kullanılan
asfalt kesme makinesi, finişer gibi çeşitli
makineler ürettiklerini ve Simge Grup şirketlerinin ihtiyaçlarını karşıladıklarını belirten
Gencer, yurtdışından yüksek fiyatlarla ithal
edilerek kullanılan ve E-Mak tarafından
üretilebilmesi için hiçbir engel olmayan ilk
asfalt plenti üretimini gerçekleştirdiklerini
ifade etti.
Gencer, ulusal ve uluslararası pazar araştırmaları yaptıklarını uluslararası bir şirket
olma ve sektörde ilk üçe girme hedefi doğ-
rultusunda stratejilerini belirlediklerini de
sözlerine ekledi.
Gencer, şirketlerinin gelişmesi ve uluslararası
arenada öne çıkması için önemli miktarda
kaynağı Ar-Ge faaliyetlerine ayırdıklarını
kaydetti.
Gencer, Başköy'deki tesislerde sahada
kullandıkları teknolojiyi de ziyarete katılan
konuklara ayrıntılı olarak anlattı.
MMG Bursa Yönetim Kurulu Başkanı Ali
Yılmaz da Nezir Gencer’e ev sahipliği için
teşekkür ederek plaket sundu.
OSMANLI DÖNEMİ BURSA’DA EKONOMİK VE SOSYAL HAYAT
M
MG Bursa Şubesi, yeni dönemin
ikinci “Bizbize” toplantısını 19
Kasım 2014 Çarşamba günü gerçekleştirdi. Bursa’nın bu yıl UNESCO Dünya
Miras Eserleri listesine 3 bölgeyle girmesi
nedeniyle dünya mirası eserlerimizi daha
yakından tanımak isteği ile ikinci toplantı
Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyelerinden
Doç. Dr. Ali İhsan Karataş ile, “Osmanlı
Dönemi Bursa’da Ekonomik ve Sosyal
Hayat” başlığında düzenlendi. Karataş
toplantıda yaptığı konuşmada; Osmanlı’nın
22 Mimar ve Mühendis
kuruluşunda manevi liderlerin olduğunu
belirterek, Süleyman Çelebi, Molla Fenari
vb. birçok manevi şahsiyetin kuruluşa
destek verdiğini kaydetti. Yıldırım ve Çekirge gibi bölgelerde İslam şehir modeline
göre hareket edildiğini anlatan Karataş;
“Merkezde cami bulunur ve etrafında diğer
yapılar yer alırdı. Camiler de insan kalbi
gibi merkezdedir. İnsanlar da günde 5
defa merkezde muhasebeye gelir ve dünya
işlerine dağılır. Toplumun bütün kesimleri
yan yana saf tutar aralarında ayrıcalık ve
üstünlük kalmazdı. Batıda bu merkezlerin
yerini meydanlar alır” dedi.
Osmanlı döneminde ticari ve ekonomik
hayata ilişkin değerlendirmelerde bulunan
Karataş; “İnsan bir mesleği icra ederken
o mesleğin bütün özellikleri o insanı esir
alıyor. İnsanlar esir alınan şeylerle imtihan
olunuyor. Osmanlı’daki Ahilik sistemi bu
imtihanda insanlara manevi destek vererek paranın esaretinden kurtulmalarına
yardım ediyor” diyerek Ahilik sisteminin
önemine değindi.
MMG ÖZATA TERSANESİ’NE TEKNİK GEZİ DÜZENLEDİ
Mimar ve Mühendisler Grubu, üyelerinin katılımı ile gerçekleştirdiği “Teknik Gezi”
programı çerçevesinde Özata Tersanesi’ne teknik inceleme gezisi düzenledi. İnceleme
gezisine Mimar ve Mühendisler Grubu Eski Genel Başkanı Avni Çebi, Genel Sekreter Murat
Alpay ile sektöre yakın mühendis üyeler katıldı. Özata Tersanesi Yönetim Kurulu Başkanı
Özdemir Ataseven; “Denizde bundan sonra tamamiyle karbon kompozit gemiler olacak. Kısa
sürede herkes talebini değiştirecek” dedi.
T
ersane teknik gezi inceleme öncesi
sunum yapan Tersane Genel Koordinatörü Serkan Çalbaş; “Türk gemi
inşa sanayinin önder tersanelerinden biri
olmak, dünya çapında tanınacak şekilde
markalaşmak, yüksek kalite ve katma
değerli sofistike gemi inşaları gerçekleştirmek, sektöründe dünyaca tanınmış
firmalarla uzun vadeli iş ilişkileri yaratmak vizyonumuzdur” dedi. Özata Gemi
İnşa Ltd. Şti’nin 1990 yılında Tuzla’da
kurulduğunu söyleyen Çalbaş; “Yalova
bölgesindeki tersane yerleşkesi 2003 aktif
hale gelmiştir. Bölgede çalışan ilk tersane
özelliğini taşımaktadır” diye konuştu.
Özata Tersanesi Yönetim Kurulu Başkanı Özdemir Ataseven, havacılık ve uzay
teknolojisinde kullanılan karbon kompozit
malzeme ile yapılan gemilerinin, dünya
denizcilik sektöründe ilgi odağı olduğunu söyledi. Ataseven; “Üretim sürecimizi
Avrupa’nın her yerinden, Amerika’dan
takip ediyorlar. Alüminyumu bırakıyorsun,
sacı bırakıyorsun ve karbon kompozit malzemeye geçiyorsun. Bu bir çığır açmaktır”
diye konuştu.
Özdemir Ataseven, “Şu anda karbon
alımı, malzeme alımı yaptığımız için,
Amerika’dan pek çok firma bize geliyor. Üretim sürecimizi Avrupa’nın her
Özdemir Ataseven: “Şu anda
karbon alımı, malzeme
alımı yaptığımız için,
Amerika’dan dahil pek çok
firma bize geliyor. Üretim
sürecimizi Avrupa’nın her
yerinden, Amerika’dan
takip ettiklerini biliyoruz.
Sebebi şu: İskandinavlar
bunu yapıyor, diğer Avrupa
ülkeleri de girmek istiyor
ama fiyat yüksek geliyor."
yerinden, Amerika’dan takip ettiklerini
biliyoruz. Sebebi şu: İskandinavlar bunu
yapıyor, diğer Avrupa ülkeleri de girmek
istiyor ama fiyat yüksek geliyor. Şimdi
bizim yaptığımız fiyatları görünce, denizde
herkes bu gemiye, yani karbona dönecek. Ama onların bu gemiyi bu kadar çok
adette yapmaları mümkün değil. Çünkü
onların tersaneleri öyle konuşlanmamış.
Bizim hazırladığımız altyapının Avrupa’da
şu anda eşi yok” şeklinde konuştu.
Yolcu gemileri ile hizmet veren büyük
firmaların yakıt tasarrufu olan gemileri
seçmek zorunda olduğunu hatırlatan
Ataseven; “Çünkü servis olarak kullananlar var ve çok sayıda yaptırmak zorundalar. Şu anda fiyatı yüksek buldukları için
bekliyorlar. Ama şimdi bizim yaptığımız
fiyatlar düşünce işler değişecek. Bütün
firmalar, sadece Türkiye demiyorum, bütün dünya bizi takip ediyor. Çünkü petrol
çıkan her yerde bu servisler var” dedi.
Rüzgar enerjisinin denizlere duba koyularak üretildiğinin de altını çizen Ataseven,
“Bunlara hizmet vermek için şu anda çok
büyük çapta bu gemlere talep olacak.
Bana göre denizde bundan sonra tamamiyle karbon kompozit gemiler olacak.
Kısa sürede herkes talebini değiştirecektir” şeklinde konuştu.
Kasım - Aralık 2014 23
BİZDEN HABERLER
TOPLU ULAŞIMDA
ÇÖZÜM ARAYIŞLARI
DEVAM EDİYOR
MMG İLE İSTANBUL SEBAHATTİN
ZAİM ÜNİVERSİTESİ İLE PROTOKOL
ANLAŞMASI İMZALANDI
M
imar ve Mühendisler Grubu (MMG)
üniversitelerle ortaklaşa çalışmaları
kapsamında İstanbul Sabahattin Zaim (İZÜ)
Üniversitesi ile yeni bir protokol imzaladı.
Protokol İZÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet
Bulut ile Mimar ve Mühendisler Grubu
Genel Başkan Yardımcısı Osman Şahbaz
tarafından imzalandı. İmza töreninde İZÜ
Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Arı,
Prof. Dr. Cengiz Güngör, MMG Yönetim
Kurulu Üyelerinden Prof. Dr. Ali Osman
Öncel, Doç. Dr. Ahmet Erdal Osmanlıoğlu,
Makine Komisyonu Başkanı Hakan Karabay
ve Genel Sekreter Murat Alpay yer aldı.
İZÜ Rektörlük Binası’nda (Halkalı Merkez
Kampüsü), lisansüstü programlar için Mimar
ve Mühendisler Grubu üyelerine, % 30
indirim yapılacak anlaşmanın protokolünü
imzalayan taraflar, ortak çalışma ve
projelerin devam etmesi konusunda da
birbirlerinden söz aldılar.
İmza töreninde açıklamalarda bulunan
Prof. Dr. Mehmet Bulut, “Sabahattin Zaim
Üniversitesi olarak bu tür iş birliklerine, özel-
24 Mimar ve Mühendis
likle Mimar ve Mühendisler Grubu ile olan
çalışmalarımıza fazla önem veriyoruz çünkü
sizlerle aynı değerleri paylaşıyoruz. Özellikle
Yeni Türkiye’nin oluşumunda şehirlerin
yeniden kendi medeniyetimize uygun olarak
inşasında özellikle şehircilik ve mimarlık
alanıyla ilgili çalışmalarda işbirliğinden son
derece memnuniyet duyuyoruz" dedi.
YENİ TÜRKİYE’NİN İNŞASINDA
AKTİF ROL ALACAĞIZ
Osman Şahbaz ise yaptığı konuşmada;
“Mimar ve Mühendisler Grubu olarak Sabahattin Zaim Üniversitesi ile geleceğe yönelik
tüm işbirliklerin içinde varız. Geçmişten
gelen 20 yıla yakın bir tecrübesi olan içinde
3 binin üzerinde mimar ve mühendisin
olduğu bir grubuz. Farklı üniversitelerimizle
hem devlet hem de vakıf üniversitelerimizle
protokoller, seminerler, çalıştaylar, konferanslar düzenliyoruz ve düzenlemeye de
devam edeceğiz. Sabahattin Zaim Üniversitesi ile de Yeni Türkiye’nin inşasında aktif bir
rol alacağız” dedi
D
ünya markası haline gelerek
toplu ulaşımda inceleme konusu
olan, birçok ülkenin model alıp
uygulamalarını incelediği İETT, İstanbul’da
modlar arası entegrasyonun sağlanabilmesi amacıyla “Toplu Ulaşımda Modlar
Arası Entegrasyon Vizyonu” konulu Ortak
Akıl Konferansı düzenledi. Çalıştaya MMG
üyesi de olan İBB Genel Sekreteri Dr. Hayri
Baraçlı’nın yanı sıra İETT Genel Müdürü
Mümin Kahveci, Mimar ve Mühendisler
Grubu Genel Başkanımız Murat Özdemir,
Ulaşım Sistemleri Komisyonu Başkanı Murat Seven ile Bilişim Teknolojileri Komisyonu Başkanı Mehmet Kürşat Çapar katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan İBB
Genel Sekreteri Dr. Hayri Baraçlı; “Artan
problemlerin başında ulaşım geliyor. Bizim
hedefimiz modlar arasındaki entegrasyonu
sağlayarak, ulaşımda sürdürülebilir ulaşım
kalitesini elde etmektir. Kamu işletmeciliğinde vatandaş memnuniyetini ön planda
tutmak zorundayız” dedi.
ULAŞIM POLİTİKALARI
DA SÜRDÜRÜLEBİLİR VE
UYGULANABİLİR OLMALI
İETT Genel Müdürü Mümin Kahveci ise
İstanbul’un nüfusunun son 5 yıl içerisinde
yüzde 2 oranında arttığını, buna karşın
toplu ulaşım yolculuğundaki artışın yüzde
1 seviyesinde kaldığını kaydetti. Özel araç
sayısında yüzde 3,4 oranında bir artışın
olduğunu dolayısıyla bu trendin değiştirilmesi gerektiğini dile getiren Kahveci; “Kent
içi ulaşımı rahatlatmak için yapılan birçok
yatırım, aslında entegrasyon göz önünde
bulundurularak çok daha verimli hale getirilebilir. Şehirlerarası karayolu taşımacılığı,
şehir içi taşıma sistemleriyle de entegre
edilerek, taşıma hızı, taşıma ekonomisi
ve taşıma güvenliği maksimum ölçülere
taşınmalıdır.
Güven İnşa Eder...
Arkamızda gurur duyacağımız bir eser bırakmak için kullandığımız her malzemeyi
defalarca inceliyor, defalarca “Daha iyisi mümkün mü” diye soruyoruz kendimize.
Çünkü sizin mutluluğunuz bizim için değerli....
Kasım - Aralık 2014 25
Yeşilpınar Mah. Çiçeksuyu Cad. No: 168 Eyüp - İSTANBUL Tel: 0 212 626 02 58 (Pbx) Faks:
0 212 626 52 58
BİZDEN HABERLER
MMG SAKARYA’DAN TÜVASAŞ’A TEKNİK GEZİ
M
imar ve Mühendisler Grubu
(MMG) Sakarya Şubesi üyelerinin katılımı ile TÜVASAŞ’ye
teknik gezi düzenledi. TÜVASAŞ sosyal
tesislerinde kahvaltı ile başlayan teknik
gezi 42 üyenin katıldığı programda açılış
konuşmasını MMG Sakarya Şube Başkanı
Erol Demiralay yaptı. Başkan MMG’ye
yeni katılan üyelerin bilgilenmesi adına
MMG’nin tarihçesi, faaliyetleri ve hassa-
siyetleri hakkında kısa bir değerlendirmede bulundu. Daha sonra TÜVASAŞ Gn.
Md.Vekili Hikmet Öztürk video ve slayt
sunumu ile fabrikayı tanıttı. TÜVASAŞ’ın
üretim kabiliyet ve kapasitesi hakkında
detaylı sunum yapan Hikmet Öztürk yeni
hedefler ve Milli Tren Projesi hakkında
da bilgiler verdi. Gezi sırasında Hikmet
Öztürk’ün anlatımlarına, üyelerimizin
sorularına birebir ve genel sunumlarıyla
Gn. Md. Yrd. Cuma Çelik ve Gn. Md. Yrd.
Turgut Köksal da katkı sağladı. Ar-Ge
Daire Başkanı Nuri Sezer, Pazarlama Daire
Başkanı Erdal Aba ve Elk-Elkt İşl. Fabr.
Md. Cemil Uslu da MMG üyelerinin sorularını cevapladı.
Programın sonunda MMG Sakarya Şube
Başkanı Erol Demiralay, TÜVASAŞ Gn. Md.
Vekili Hikmet Öztürk ve programa katılan
tüm TÜVASAŞ yetkililerine teşekkür etti.
MMG, MÜHENDİSLİK VE İNOVASYON PANELİ DÜZENLEDİ
M
imar ve Mühendisler
Grubu (MMG) İzmir
Şubesi tarafından 18 Aralık
2014 tarihinde İzmir Koleji'inde
"Mühendislik Mesleği ve
İnovasyon" konulu panel
düzenlendi. Panele Celal Bayar
Üniversitesi Mühendislik Fakültesi
Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Mehmet
Çevik, Ege Üniversitesi Elektrik
Elektronik Mühendisliği' nden
26 Mimar ve Mühendis
Doç. Dr. Musa Alcı ve MMG İzmir
Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi
Makine Yüksek Mühendisi Eser
Pala panelist olarak katıldı.
Panelde mühendislik, inovasyon
ve patent konularında bilgilendirme, özgüven ve motivasyonun mesleki başarıda önemi,
mühendisliğin sanat boyutu,
iletişim ve takım çalışmasının
önemi konuşuldu.
Kasım - Aralık 2014 27
BİZDEN HABERLER
MMG, DİYARBAKIR ULAŞIMININ
SORUNLARINI KONFERANSA TAŞIDI
M
imar ve Mühendisler Gurubu
Diyarbakır Şubesi, Dicle Üniversitesi Mühendislik Fakültesi
işbirliği ile 8 Aralık 2014'te Dicle Üniversitesi Mühendislik Fakültesi konferans
salonunda ''Diyarbakır Ulaşımının Dünü,
Bugünü, Yarını; Ulaşımda Problemler ve
Çözümler'' konulu bir program gerçekleştirdi. Konferansa Karayolları 9. Bölge
Müdürü Şamil Gülen ve Dicle Üniversitesi
Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği
Bölümü Öğretim üyesi Doç. Dr. Zeynel Fuat
Toprak konuşmacı olarak katıldı. Konferansın moderatörlüğünü Mimar ve Mühendisler Gurubu Diyarbakır Şube Başkanı Mesut
Işık yaptı.
Konferansa Mühendislik Fakültesi Dekanı
Prof. Dr. Sedat Hayalioğlu, Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Özgür Değertekin,
İnşaat Müh. Bölüm Başkanı Doç. Dr. Halil
Görgün, öğretim üyeleri, öğretim görevlileri, kamu kurum ve kuruluşlarından mimar
ve mühendisler ile çok sayıda öğrenci
katıldı. MMG Diyarbakır Şubesi Başkanı
Mesut Işık konuşmasına MMG’yi tanıtarak
ve MMG’nin faaliyetlerinden bahsederek
başladı. Karayolları 9. Bölge Müdürü Şamil
Gülen, karayolları olarak proje yaptıklarını
ve uyguladıklarını belirterek; “Yol yapıl28 Mimar ve Mühendis
dıktan sonra diğer kurumların ve sürücülerin görev ve sorumlulukları başlar'' dedi.
Trafiğin sadece yollardan ibaret olmadığını
ifade eden Gülen; “Sürücü iyi değilse, trafik
kaide ve kuralı uygulamıyorsa ne kadar yol
yaparsan yap güzel bir sonuca ulaşman
mümkün değil. Eğer bir ülkede faydalı işler
yapanı ödüllendirmezsen, yanlış yapanı da
cezalandırmazsan o sistem çöker. Araçların kalitesi, kullanma şekli, yük sınırını
aşmamak, araçların muayene ve teknik
kısmı bunlar hepsi trafikte birer etken
olarak sürücülerin karşısına çıkar. Ve trafik
bir bütündür. Tüm şartların iyi sağlandığı
yerde trafik hayat olur ''şeklinde konuştu.
Gülen sözlerine şöyle devam etti: “Şehrimizin ihtiyacını sürekli göz önünde bulundurarak yollarımızın eksiklerini projelendiriyor ve genel müdürlüğümüze sunarak
ödenek çıkartıyoruz. Bu şekilde devletin
parasının vatandaşa ve şehrimize hizmet
olarak geri dönmesini sağlıyoruz.” Her
yolun karayollarına ait olmadığının altını
çizen Gülen; “Yasal olarak sadece kendi
yollarımıza müdahale edebiliyoruz. Geri
kalan yollar belediyelere ait yollardır” dedi.
Trafiği rahatlatacak projelere imza attıklarını belirten Gülen, Diyarbakır’da ciddi alt
geçit uygulamaları yaptıklarını, Seyrantepe
kavşağını üçlü köprü halinde projelendirerek şehrin giriş-çıkışını rahatlattıklarını,
üniversite kavşağını kazaları önlemek
için 6 ay gibi kısa bir sürede bitirdiklerini
kaydetti. Gülen, ayrıca şehrin merkezinde
Urfa yolunda ciddi kavşak, alt geçitler ve
üst geçitler yaparak trafiği rahatlattıklarını
da sözlerine ekledi.
ULAŞIMIN SOSYAL BOYUTU
Dicle üniversitesi Mühendislik Fakültesi
İnşaat Mühendisliği bölümü öğretim Üyesi
Doç. Dr. Fuat Toprak ise “Ulaşımın Sosyal
Boyutu” konulu konuşmasında; “Ulaşımda
rahatlık ve kolaylığın insanların huzur
ve mutluluğunu olumlu yönde etkilediğini, işe gidiş ve gelişlerindeki kolaylığın
çalışma performansını artırdığını ve üretime katkı sunduğunu” ifade etti. Toprak,
yapılan yollardan kendilerinin de geçtiğini,
bu nedenle bu yolların standartlara uygun
yapılarak sosyal hayatı kolaylaştıracak
nedenler arasında olduğunu vurguladı.
Konferans, soru-cevap bölümü, MMG
Diyarbakır Şube Başkanı Mesut Işık'ın kapanış ve teşekkür konuşması ve katılımcılara Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr.
Sedat Hayalioğlu’nun katılım sertifikalarını
takdim etmesi ile sona erdi.
Kasım - Aralık 2014 29
BİZDEN HABERLER
TOKİ BAŞKANI ERGÜN TURAN: “DEVLET ELİYLE
İNSANLARI DUVARLARLA AYIRMAYACAĞIZ”
Mimar ve Mühendisler Grubu tarafından düzenlenen kahvaltılı çalışma
toplantısına katılan TOKİ Başkanı Ergün Turan, 2014 yılında 40 bin konut hedeflerini
gerçekleştirdiklerini, 2015 yılında ise 50 bin konut hedeflerinin olduğunu söyledi. Turan,
TOKİ’nin bundan sonra asla siteler yapmayacağını, şehrin dokusuna uygun ve çok yüksek
olmayan binalar inşa edeceklerini belirtti.
M
imar ve Mühendisler Grubu
(MMG )tarafından gerçekleştirilen
kahvaltılı çalışma toplantısının
aralık ayı konuğu TOKİ Başkanı Ergün Turan
oldu. Sunuculuğunu MMG Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Çelik’in üstlendiği, Silkcoat
Duvar Kapl. San. ve Tic. Ltd. Şti. ile Kastamonu Entegre Ağaç Sanayi ve Ticaret A.Ş.‘nin
sponsorluğunda Şişli Grand Cevahir Hotel’de
gerçekleştirilen kahvaltıya MMG Genel
Başkanı Murat Özdemir’in yanı sıra eski Genel
Başkanlardan Avni Çebi, Murat Kalsın ile
Yönetim Kurulu, MMG üyeleri, kamu ve özel
sektörden bir çok yönetici ile üniversitelerden
çok sayıda akademisyen katıldı.
TOKİ Başkanı Ergün Turan yaptığı konuşmada, 2014 yılında 40 bin konut hedeflerini
gerçekleştirdiklerini kaydederek; "2015 yılında
50 bin konut hedefimiz var. Türkiye'de 20 yıl
içinde 5,3 milyon konutun dönüşümünün
yapılması lazım. TOKİ'yi kentsel dönüşümde
de öncü kuruluş haline getirme hedefiyle çalışıyoruz. 2015 yılında 50 bin konutun 20 bini
kentsel dönüşüm olacak. Yerinde yeni bina
30 Mimar ve Mühendis
yapacağız" dedi. Şehrin dokusuna uygun ve
çok yüksek olmayan binalar inşa edeceklerini
söyleyen Turan, inşaatta ise yerli ürünleri ve
yerli taşların kullanımına öncelik vereceklerini
dile getirdi. TOKİ'nin daire sahibi olma imkanı
olmayan yüz binlerce insanı 2002 yılında
dönemin koşullarına göre barınma ihtiyaçlarını giderdiğini vurgulayan Turan, şöyle devam
etti: “Bu konutlara baktığımızda o şehirlerin
yapısına, kültürüne değer katmamış örnekleri gördüğümüzde üzüntü duyuyoruz. 2002
yılında geldiğimizde TOKİ atıl bir kuruluştu.
58. hükümet programında planlı kentleşme
ve konut seferberliği adı altında bir sistem
başlatılıyor. TOKİ yeniden ele alınıyor. Bugüne
kadar 638 bin konut yapılıyor. 3 milyon 200
bin insanı ilgilendiren bir şeyden bahsediyoruz.
TOKİ ürettiği konutların yaklaşık yüzde 85'ni
sosyal konut olarak yapıyor. TOKİ sanki işi
gücü bırakmış, üst gelir grubuna konut üreten
bir yapı gibi algılanıyor. Bu doğru değil. Dün
yoğun talep acil barınma üzerineydi. Bunun
için çalışmalar yapıldı. Bugün talepler farklı.
Bugün sadece barınma alanları değil, konforlu
yaşam alanları isteniyor. Ama TOKİ halen alt
ve orta grubuna nitelikli sosyal konut yapma
hedefiyle çalışıyor. Üst hedef grubuyla ilgilenmiyoruz. Bu alanı özel sektöre bırakıyoruz."
2015 HEDEFİ 50 BİN KONUT
Turan, sunulan projelerin yanı sıra kendi
yaptıkları projelerde de bundan sonra sosyal
alanlara önem verdiklerini ve belirli bir sayıyı
geçen toplu konutlarda mahalle kültürünü
oluşturmayı istediklerini belirterek, en geç 2
yıl içinde TOKİ’nin kalitesiyle anılan ve referans alınan bir kurum haline geleceğine de
dikkati çekti. Turan, inşaat malzemesi üreten
firmaların da bu kaliteyi yakalamalarını istedi.
Kentsel dönüşümün en önemli sorununun
finans ve kentsel rant olduğunu ifade eden
Turan; “Kentsel dönüşümün amacı rant aracı
değil, deprem odaklıdır. Bundan sonra asla
siteler yapmayacağız. Devlet eliyle insanları
duvarlarla ayırmayacağız. Kayaşehir'de yaptığımız 2 bin 618 konutlu projede cadde olacak
ve altlarda dükkan bulunacak. Küçük meydanlar yapacağız ve meydanlardaki camilerde
duvar olmayacak. Camiler halkın direkt temas
ettiği alanlar olacak” diye konuştu.
Şehrin dokusuna uygun ve çok yüksek olmayan binalar inşa edeceklerini söyleyen Turan,
inşaatta ise yerli ürünler ve yerli taşların
kullanımına öncelik vereceklerini dile getirdi.
ŞEHİRLERİMİZ
İNSANİ ÖLÇEKLERDE OLSUN
MMG Genel Başkanı Murat Özdemir ise;
“MMG olarak, ilgi alanımız içerisindeki
konularda yaptığımız bu ve benzeri etkinliklerimizle, meslektaşlarımızı ve kamuoyunu
bilgilendirmeye, kanun koyucu ve uygulayıcılara destek olmaya, yol göstermeye, teşvik
etmeye ve uyarıcı olmaya gayret ediyoruz.
Bu kapsamdaki çalışmalarımızda şehirleşme
ve kentsel dönüşüm uygulamaları önemli bir
yer tutmaktadır. Şehircilik uygulamalarında
da, TOKİ yaptığı çalışmalarla, sektörün en
önemli ve en büyük, ana yönlendiricisi olarak
görülmektedir” dedi.
MMG olarak şehir yapılanmalarını ve
şehircilik uygulamalarını yakından takip
etmeye çalıştıklarını dile getiren Özdemir;
“Şehirlerimizin insani ölçeklerde, herkes için
huzur beldeleri olacak şekilde teşkil edilmelerinin önemini sürekli vurguluyoruz” diyerek
konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Aslında
şehirlerimizin birer dönüştürme makineleri
olduğunu düşünüyoruz. İnsanı, aileyi ve toplumu dönüştürme makineleri. Bizleri dönüştürmek üzere kendi ellerimizle inşa ettiğimiz,
sonucunu sıcağı sıcağına belki hemen görüp
anlayamayacağımız, anladığımızda da, geç
kalmış olacağımızdan korktuğumuz, dönüştürme makineleri. Bu konu ile ilgili olarak hemen her defasında ifade ettiğim gibi,1+1, 1+0
dairelerin, mahalleyi ortadan kaldıran, kendi
içinde bir dünyası olan, çevresinden izole
adeta gettolaşan, isimlerinde Türkçe’nin kaybolduğu, çok katlı korunaklı, havuzlu sitelerin,
orta ve küçük ölçekli esnafı ortadan kaldıran
dev market ve alışveriş merkezlerinin, çocuk,
yaşlı ve engellilerin şehir içindeki varlıklarını
önemsemeyen, doğayla ve coğrafyayla mücadele eden bir yapılaşma gerçeğinin bizleri ve
toplumumuzu zamanla nasıl dönüştürebileceğini hesap etmemiz gerektiğini düşünüyoruz”
açıklamalarında bulundu.
örneklerini ortaya maalesef koyamadık. Bu
süreçte maalesef yaşanan birçok şehircilik
kazası da olmuştur, öncelikle hepimizin bir
öz eleştiri olarak bu durumu tespit etmemiz
gerektiğini düşünüyoruz” diye konuştu.
ÜLKEYİ TOP YEKÜN PLANLAMAK
VE ÇÖZMEK GEREKİYOR
Özdemir, şehirlerin özellikle de İstanbul'un sorunlarını çözmek için tüm ülkenin kaynak ve
imkanlarını birlikte değerlendirip ülkeyi top
yekün planlamak ve çözmek gerekliliği üzerinde durdu. Anadolu'yu planlayıp çözmeden
İNANÇ VE KÜLTÜR DEĞERLERİNİN
ÜRÜNÜ ŞEHİRCİLİK ÖRNEKLERİNİ
İstanbul'u çözmenin mümkün olamayacağını
ORTAYA KOYAMADIK
kaydeden Özdemir, kırsalın, Anadolu'nun itim
Şehircilik ve yapı yapmak sadece arsa büyükgücünü kırmadan İstanbul'a yapılacak her yalüğü ile emsal değerini çarparak bulduğunuz
tırımın buranın çekim gücünü daha da arttıalanı yapı olarak o arsaya
racağını vurgulayarak,
yerleştirmek ve metrekare
bu nedenle kırsalın
maliyeti ile satış fiyatı
Anadolu'nun çekim
TURAN 2014 yılında 40
arasındaki farkı hesaplagücünü artıracak yatıbin konut hedeflerini
mak değildir, olmamalıdır
rımların yapılması ve
gerçekleştirdiklerini
diyerek, konunun önemiteşviklerin verilmesi
kaydederek; “2015
ne değinen Özdemir; ‘’Bu
gerektiğini sözlerine
yılında 50 bin konut
anlayışın hakim olmasınekledi.
da aslında vatandaşından,
Özdemir şöyle devam
hedefimiz var.
mimar ve mühendisine,
etti: “Diğer bir konu
Türkiye’de 20 yıl içinde
müteahhidine, idareciise, daha önce de her
5,3 milyon konutun
sinden STK'sına kadar
vesile ile söylediğimiz
dönüşümünün
hepimizin bir sorumlulugibi, gerek emsal
ğu ve vebali bulunmakartışlarıyla gerekse
yapılması lazım.
tadır” ifadelerini kullandı.
kamu yatırımlarıyla
TOKİ'nin kentsel
Gitgide daha tamahkar bir
oluşturulan kent
dönüşümde de öncü
toplum haline gelmemizle
rantının bir şekilde
kuruluş haline getirme
birlikte, farklı konuları
kamuya geri dönühedefiyle çalışıyoruz.
şünün sağlanması.
önceliklerimiz arasına
Bu tabii siyasi olarak
aldığımızı söyleyen
2015 yılındaki 50 bin
riskli ve sıkıntılı bir
Özdemir; “Şehircilikle ilgili
konutun 20 binini
durum olabilir ama
sağlıklı, içimize sinecek,
kentsel dönüşüm
bunun kamuoyu
bu coğrafyanın inanç ve
olacak. Yerinde yeni
önünde anlatılması ve
kültür değerlerinin ürünü
bina yapacağız” DEDİ
savunulması ile ilgili
diyebileceğimiz şehircilik
Kasım - Aralık 2014 31
BİZDEN HABERLER
STK desteğini MMG olarak vermeye hazır olduğumuzu bir kez daha ifade etmek isterim.”
ETRAFIMIZ PROJELERDEN
GEÇİLMİYOR
Bugün geldiğimiz noktada etrafımızın
projeden geçilmediğini söyleyen Murat
Özdemir; “Özellikle İstanbul’da sürekli bir
şeyler yapılıyor. Genelde insanlar, doğal olarak
yaptıkları şeylerle övünürler. Ama esas olan
neyi, neye göre nasıl yaptığınız veya niye
yapmadığınızdır. Buna en güzel örnek olarak
Mimar Sinan’ı gösterebiliriz. Mimar Sinan'ın
İstanbul’dan Diyarbakır’a Kayseri’den Edirne,
Kütahya ve Erzurum’a, Sofya’dan Kırım ve
Halep’e kadar eserleri bulunmasına rağmen
Bursa’da eseri bulunmuyor. Oysa imparatorluğun ilk dönemlerinin başkenti olan Bursa'da
bir Sinan eserinin olması beklenirdi. Tarihçi
Mustafa Armağan’ın aktardığına göre, II.
Selim, Sinan’dan kardeşi Mustafa’nın türbesini
yapmasını istemiş ancak Sinan bu teklifi geri
çevirmiş. Çünkü Bursa ilk dönem Osmanlı
eserleri ile bir bütünlük arz ediyor. Sinan oraya ya kendi anlayışına göre bir eser yapacaktı,
ki bu genel ahengi bozabilirdi, bunu Bursa’ya
yapamadı ya da oradaki mevcut eserleri taklit
edecekti ki bunu da kendine yapamadı ve
mevcut dokuya ve kendine olan saygısından
dolayı Bursa’da eser inşa etmedi” diyerek konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Ama bugün
başta İstanbul olmak üzere ve her şehrimizde
üzülerek gördüğümüz üzere maalesef bu anlayıştan çok uzak projeler inşa edilebiliyor.”
TOKİ İLE PROTOKOL YAPABİLİRİZ
Murat Özdemir; “Biz gönüllü, bir STK olarak
bu ve benzer konularda olmaması ve olması
gerekenleri ancak genel hatları ile ortaya
koyabiliriz. Daha fazla detay için daha fazla
32 Mimar ve Mühendis
“TOKİ'yi planlama,
projelendirme ve müşavirlik
konularında dünya
markası yapalım. Bu konuda
TOKİ ile bir protokol
de yapabiliriz. Çalışma
konuları, amaçlanan
çıktıları gerekli kaynakları
üzerinde çalışılarak ortak
çalışmalar yürütülebiliriz.
Bu kapsamda, ilkbahar sonu,
yaz başı gibi Almanya'ya hem
Almanya temsilciliğimizi
açmak hem de şehircilik
uygulamaları konusunda
inceleME yapmak üzere bir
teknik gezi programlıyoruz.
Siz de katkı verin, oradan
Hollanda'ya da geçelim,
çünkü Hollanda'nın
da şehircilik açısından
incelenmesi gerektiğini
düşünüyoruz.
çalışma ve araştırma yapmak lazım. Nüfus
yoğunluğunun azaltılması için Anadolu'nun
planlanmasına, tersine göçü teşvik edecek
uygulamalara çalışalım. Arazi rantı konusunu, mülkiyet rejimini çalışalım. Yüksek katlı
yapılaşmanın hem bina bazında hem de
yerleşim bölgesi bazında maliyet değerlendirmesi ile optimum bina yüksekliği ve
optimum yerleşim yeri ve şehir büyüklüklerine çalışalım. Şehirleşmenin insani ilişkilerimiz üzerindeki etkisine çalışalım” ifadelerini
kullandı. "TOKİ'yi planlama, projelendirme
ve müşavirlik konularında dünya markası
yapalım" diyerek konuşmasına devam eden
Başkan Özdemir; “Bu konuda TOKİ ile bir
protokol de yapabiliriz. Çalışma konuları,
amaçlanan çıktıları gerekli kaynakları üzerinde çalışılarak ortak çalışmalar yürütülebiliriz” dedi. Başkan Özdemir, bu kapsamda;
“İlkbahar sonu, yaz başı gibi Almanya'ya hem
Almanya temsilciliğimizi açmak hem de
şehircilik uygulamaları konusunda inceleme
yapmak üzere bir teknik gezi programlıyoruz.
Siz de katkı verin, oradan Hollanda'ya da
geçelim, çünkü Hollanda'nın da şehircilik
açısından incelenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Zira deniz seviyesinin altında, Konya
kadar bir coğrafyada, yarı arazisini tarıma
ve hayvancılığa ayırarak 16 milyon nüfusu
yatay bir şekilde barındırmaktalar. 3 gün
Almanya, 3 gün Hollanda’ya bir teknik gezi
düzenleyelim. Şehircilik uygulamalarını
değerlendirelim ilgililer ile görüşelim” dedi.
ŞEHİRLERİN HESABINI
MÜTEAHHİTLER, MİMAR VE
MÜHENDİSLER VERİR
Şehirleri insanlar gibi canlı organizmalara
benzettiğini söyleyen Özdemir; “Şehirlerin de
insanlar gibi doğumu, büyümesi, gelişmesi,
hastalığı ve hatta ölümü söz konusu olabilir.
Ancak şehirler insanlardan farklı olarak
öldükten sonra hesap vermezler ama o
şehirlerde yaşayanlar, yönetenler, yetkililer, aydınları, müteahhitleri, mimarları,
mühendisleri o şehirlerin hesabını verirler”
dedi. Konuşmasının ardından Turan'a MMG
Başkanı Murat Özdemir tarafından, dikilen
fidanların sertifikası ve üzerinde Cevşen
Duası’nın bulunduğu Büyük Selçuklu Sultanı
Alparslan'ın küçük bir figürü hediye edildi.
Sakarya 25.000 Seyirci Kapasiteli
Stadyum İnş.
Küçükçekmece Ağız ve Diş Sağlığı
Merkezi Yapımı
Süleyman Ekşi Yapı İnşaat
Taahhüt Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.
Kısıklı Mah. Alemdağ Cad. AHES İş Merkezi
No:65-A Kat:3 Üsküdar / İstanbul
Tel:(216) 327 88 22
Fax:(216) 327 88 25
[email protected]
K.B.B Olimpik Yüzme Havuzu Yapimi
Gazi̇osmanpaşa Sarigöl-Yenidoğan
Mahalleleri Kentsel Yenileme Projesi
Kapsaminda Sarigöl Mahallesi 1452
Ada 34 Ve 37 Parsellerde Konut Yap
MAKALE
YENİ MACARİSTAN VİZYONUNDAKİ
BEKLENTİLER VE İKİ DOST ÜLKE
ARASINDAKİ İŞBİRLİĞİ HEDEFLERİ
Macar ve Türk milletlerinin kültüründe, dilinde ve tarihinde çok ortak nokta, benzerlik
vardır. O kadar çok ki, hepsini saymak mümkün değildir. Ortak noktaların büyük kısmı
milletlerimizin akrabalık sezgisinde, dillerimizin kelime haznesindeki ama bundan belki
daha da önemli mantıksal yapısındaki benzerliklere dayanmaktadır. Bunların çoğunu
hem Macarlar hem de Türkler bilmektedir.
Hendrich Balázs Macaristan İstanbul Başkonsolosu
H
ürriyetine düşkün olan Macar milleti, tarihinin önemli, 150 yıllık, Türk hakimiyeti
dönemi olarak anılan bölümünü Osman
İmparatorluğu’nun parçası olarak yaşadığı
doğrudur. Ama Macarların Türkiye ve Türkler hakkındaki düşüncelerinin önemli kısmı
yukarıda bahsettiğimiz akrabalık sezgisidir.
Macaristan’da, ulusumuzun büyükleri, Lajos
Kossuth, II. Ferenc Rakoczi ve Imre Thököly’nin de
Osman İmparatorluğu’na sığındığı biliniyor. Kanuni
Sultan Süleyman ve eski rakibi Miklos Zrinyi’nin ortak
anıtı Macaristan Zigetvar şehrinde bulunmaktadır.
Bunun yanı sıra Macaristan saygı ile Osmanlı döneminden kalan anılarını, örneğin Gül Baba Türbesi’ni,
Veli Bey Hamamı’nı ve Eğri’deki minareyi korumaktadır. Tarihi anma yerlerinin onarım ve bakımındaki
işbirliğimiz örnek olarak gösterilebilir.
Kültür günümüzde milletlerin birbirini tanımasına
hizmet etmektedir. Mutluyuz ki, son senelerde Türkçe yayınlanan Macar ve Macarca yayınlanan Türk
edebiyat eserlerinin sayısı çoğalmaktadır. Son 10
yıl içinde Imre Madach’ın İnsan Trajedisi, Ferenc
Molnar’ın Pal Sokağı Çocukları ve Geza Gardonyi’nin
Eğri Yıldızları’nın Türkçe çevirisi de yayınlandı.
Macar okurları ise Yunus Emre ve Nazım Hikmet’in
şiirlerini, Yaşar Kemal, Elif Şafak ve Orhan Pamuk’un
eserlerini tanıdı. Ünlü Türk yazarı, Solmaz Kamu-
34 Mimar ve Mühendis
ran Macar adlı kitabında Türk matbaası-
eden Macarların sayısı yılda 100 bin civa-
nın Erdel Macar asıllı kurucusu, İbrahim
rındadır ve Türkiye tarafından verilen vize
Müteferrika’yı anmaktadır. Kasım ayında
muafiyeti sayesinde bu sayının artması bek-
düzenlenen ve geçen yıl onur konuğu
lenmektedir. Macaristan’a gelen Türk ziya-
Macaristan olan 33. İstanbul Uluslararası
retçilerin sayısı ise yılda 60 bin’dir. Turist-
Kitap Fuarı da, kültürlerimizin karşılıklı tanı-
lerin yanısıra Macaristan’da okuyan Türk ve
tılmasına yardımcı oldu.
Türkiye’de okuyan Macar öğrencilerin sayısı
Budapeşte’de açılan Yunus Emre Kültür Ens-
da önemlidir.
titüsü ve 17 Aralık 2013 tarihinde Başbakan
Sayın Viktor Orban tarafından açılışı yapılan
2023 HEDEFLERİ TİCARİ VE
İstanbul Macar Kültür Merkezi de karşılıklı
EKONOMİK İLİŞKİLERİ GELİŞTİRDİ
tanıtıma destek vermektedir.
Yeni Macar dış politikasında ortaya çıkan en
önemli değişiklik dış ilişkilerimizde hem Tran-
İLİŞKİLERİN SADECE SAYISINI DEĞİL
satlantik hem de Doğu ile bağlantıların mühim
KALİTESİNİ DE GELİŞTİRMELİYİZ
olmasının farkına varmamızdır. Bunu çeşitli
İstanbul ve Budapeşte arasında günde 4
jeopolitik nitelikli, enerji güvenliği, ticari ilişki-
uçuşun olması da milletlerimizin karşılıklı
ler ile ilgili menfaatlerimiz gerektirmektedir.
ilgisinin güzel bir ispatıdır. Türkiye’yi ziyaret
Doğu açılımının çerçevesinde yeni Macar dış
Son 10 yılın takdire değer
ekonomik gelişmesi ve Türkiye
Cumhuriyeti’nin 100’üncü
yıldönümü olan 2023 yılına
tayin edilen hedefler ticari
ve ekonomik ilişkilerimizin
geliştirilmesine imkan sağladı.
politikasının en ümit vaat eden alanı MacarTürk ilişkileridir. Türkiye son dönemde önemli
reformlar gerçekleştirdi, bunları ülkenin Avrupa
Birliği müzakere süreci harekete geçirdi. Bu
ara Türk dış politikası dünyanın neredeyse her
önemli bölgesi, Rusya, Çin, Hindistan ve Orta
Asya ile yakın temaslara girdi ama Avrupa
entegrasyon ve Transatlantik kurumlara olan
sadakati de bilinmektedir. Bu, Macar dış politikasının doğrultuları ile birçok açıdan aynıdır.
Son 10 yılın takdire değer ekonomik gelişmesi
ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yıldönümü olan 2023 yılına tayin edilen hedefler
ticari ve ekonomik ilişkilerimizin geliştirilmesine imkan sağladı. Macaristan’da birçok
Türk şirketi faaliyet göstermektedir ve Macar
ekonomisinin ebatlarına göre Türkiye’de
de çok sayıda Macar sermayesiyle çalışan
şirket bulunmaktadır. Türkiye şu an, Avrupa
Birliği dışında olan ülkelerin arasında 5’inci
en önemli ticaret partnerimiz. İki ülkenin dış
ticaret hacmi son yıllarda sürekli 2.5 milyar
USD’nin üstündedir ve iki başbakan arasındaki anlaşmaya göre hedefimiz 5 milyar
USD’dir. Türk – Macar ekonomik ilişkilerinin
geliştirilmesi için Macar şirketlerinin Türkiye’deki gıda sanayii, tarım, makine ve otomotiv sanayii, atık ve su yönetim sistemleri,
çevre korunması, bilişim ve yaratıcı sanayi
dallarında işbirliği ve üçüncü ülkelerdeki
ortak çıkış ciddi bir perspektif olabilir. 3 Türk
bankası ile işbirliği yapan Eximbank’ın kısa
zaman içinde İstanbul’da da ulaşılabilen
yaratıcı finansal kaynakları bunlar için ciddi
destek sağlayacaklar. Pek yakında Macar ve
Türk katılımı ile 25 milyon Avro değerinde
oluşturulacak olan risk sermaye yatırım fonu
sayesinde ekonomik işbirliğimizin ümit vaat
eden diğer alanı, start-up şirketlerin faaliyetlerinin desteği için imkan sağlanacaktır.
Kasım - Aralık 2014 35
MİMARLIK
ANITSAL YAPILARIN STRÜKTÜREL
DİNAMİKLERİ VE DEPREM ODAKLI
GÜVENİLİRLİKLERİNİN İRDELENMESİ-2
Klasik kargir strüktürlerin hazırlanmış doğal zeminden alemlerine kadar dinamik
ortamda, olası dinamik karakterleri ile oluşacak olan güvenilirlik irdelemeleri statik
durumlarından itibaren başlatılmış öngerilme ve gerilme dağılım durumları ve özellikleri
hakkında başlıklar halinde özetlenen hususlar; tasarım ve gerçekleştirilmelerine göre
onların davranışlarının doğal karakterini algılamanın başlangıcını teşkil etmektedir.
İ.AHMET ARSLANOĞLU YÜKSEK MİMAR
S
trüktürlerin bu anlayış içinde ele alınmasıyla aranacak iyi bir yaklaşım;
dinamizmin zamanla kayıtlı tetkiki, elastisitenin kademeler bağlamında oluşan
salınım boyları ve katmanları üzerinden takibi
ile aynı anda üst üste ve yan yana oluşacak
salınımların kendi karakterlerine göre kurguya
eş zamanlı intikali, düşey köşelerin dinamik
yüklenmeleri sırasında dış yüzlerdeki gerilme
yükselmeleri ve burulmaların tüm noktalarda
logaritmik karakteriyle etkileşime dahil edilmesi, düşey strüktürlere ait salınım etkilerinin
yapıya bağlılık, yükseklik ve rijitlikleri itibariyle
eyleme katılarak diğer salınımlarla eşzamanlı modülasyonlarının irdelenmesi gibi esas
hususların yapı elemanlarındaki nihai salınım
verilerini oluşturacak girdiler olarak yerli yerinde
değerlendirilmesi, strüktür davranış karakterinin
sağlıklı algılanmasının önde gelen kriterlerini
tariflemektedir.
KLASİK KARGİR YAPININ
ELASTİK DAVRANIŞI
Bir klasik kargir strüktürün çalışmalarının irdelenmesi hususunda veri oluşturulması; her halukarda karakterinin strüktüre özgü bir elastisite
manzumesi olarak teşhisi ve olası davranışının
bu karakteri üzerinden bütünleştirilmeye geçilmesi ile sağlanacak iyi bir yaklaşımdan ibaret
olması gerektiği anlaşılmaktadır. Burada kütle36 Mimar ve Mühendis
lere ait eş zamanlı verilerin itibari bir hacimsel
birim ve koordinat bağlamında analizi ile
deformasyonlarının birbirlerine göre izlenme ve
işlenmesi, muhtelif hareketli strüktür porsiyonlarına ait ayrımların değerlendirilmesinde olası
salınım boylarına ve merkezlerine ait itibari
noktalar için hareket sürecinde gerçekleşen
faz değişimi esnasında rijit elemanlarda düşey
yükleme artımlı yüzlerde oluşan öngerilme
değişimleri ile doğacak merkez hareketleri ve
salınım değişimlerinin irdelemelerde hesaba
katılması, hareket içinde eş zamanlı noktaların
koordinatlarına ait entegrasyonun bütüncül
bir yaklaşımla enterpolasyonu ve strüktürel
çalışmanın organize biçimde ele alınabildiğinin
irdelenmesi iyi bir yaklaşımla sonuç alınmasına
imkan verebilecektir.
NOKTASAL ETKİLİ HİPERSTATİK
KOLONLARLA RİJİT KOLON VE DUVAR
ÇALIŞMA ÖZELLİKLERİNİN STRÜKTÜR
ALGILAMASINDA DEĞERLENDİRİLMESİ
Büyük strüktürlerde genellikle planın tümünü
kapsayan ve zemin olarak mütalaa edilen
kademeden sonra çoğunlukla bir veya iki kademe halinde yükseltilmiş bulunan arkad, mahfel
ve yan aks çatıları kolonları gibi mekan içine
açılan açıklıklara ait noktasal sütunlar; kaide,
gövde ve başlık sıralamasında geçekleştirilen
yapılardır. Bağlı bulundukları rijit kolon veya
duvarlara gergilerle ankre edilmiş ve bazen
etkilerinin tesirini paylaşmak ve karşılamak;
de birbirlerine yine gergilerle bağlanmış bu
merkezin üstü açık bulunması halinde ise
sütunlar; salınım esnasında zıvanalı konstrük-
bitişiğindeki strüktürle bütünleşerek kendi çalış-
siyonları itibariyle mafsal benzeri davranmaya
ma seviyesinden, kendi stabilitesi nispetinde
müsait olmakla beraber kaide ve başlıklarının
etkileşmiş durumda sönümlendirme ve stabili-
genişleyen boyutları dolayısıyla bir ölçüde rijit
zasyon paylaşımı yapmak suretiyle çalışmaları
kolon benzeri de davrandıklarından, çalışmaları
söz konusudur. Klasik kargir strüktürde yer alan
noktasal hiperstatik bir kolon tanımıyla ifade
düşey elemanlar arasındaki açıklık tesirleri
edilebilmiştir. Özellikle üzerlerine büyük yük alan
etkileşimlerinin algılanmasında; açıklıkların
bu tür sütunların rijitlik mertebesi bir miktar
bitişik veya başka biçimde birlikte çalıştıkları ve
daha artacaktır. Bağlı bulundukları rijit kolon ve
yüklerini paylaştırdıkları açıklıklar veya rijit taşı-
duvarlarla, deprem salınımında farklı karakterler
yıcılar ile ölçü ve yüklerine ait kütle nispetleri
ve bazen oluşturulan açıklık tesirlerinin ilave
cinsinden yapılan modülasyonların; modülasyon
etkisiyle sönümlendirme çiftleri olarak çalışırlar.
tasarımı kalıpları sistematiğince değerlendirile-
Böyle çiftlerin bir büyük strüktürü çepeçevre
cek irdelemeleri ayrıca önem taşımaktadır.
dönmüş halde tasarlanması merkezde örtülü
KADEMELENME TERCİHLERİNİN
bir üst yapı bulunması halinde, kubbe ve sair
STRÜKTÜR ALGILAMASINDA DEĞER-
tarzında olabilen merkezi örtünün dış merkez
LENDİRİLMESİ
Klasik kargir yapıda kademelenme tercihleri;
zemin üstü yapısına ait tüm yapı kurgusunun
tasarım ve tercihi gerçekleştirildikten sonra
yapının bulunacağı zeminin taşıyıcılık vasfına
etkin, irdelenmesi mümkün derinliklerdeki
zemin doğasının bilgileri üzerine uygulama
derinliği ve gerekirse zeminaltı kademeleri
tasarlanmak ve kurgulanan üst yapı ile bütünleştirilmek üzere sonlandırılmak suretiyle
tasarlanan bir tercih dizisidir. Buna göre aynı
yerüstü yapısının zemin altı oluşumu için zemin
verilerine göre sistematik ölçekte farklı kademelendirmelerin yapılması veya yapılmaması
gerekliliği anlaşılmak durumundadır. Zemin üstü
oluşumu hususunda kademelenme tercihleri,
yapının tasarlandığı iletişim ve mekan tercihlerini statik ve muhtemel dinamik şartlar altında
sürdürecek olmaya yönelik bir fizik manzume
tasarımıdır. Bu yapı: iletişim yönünden düşey
yönde elemanların statik güçlendirme noktalarında kullanılışı; mekan yönünden bütünleşik
veya parçalı kademelerin merkeze doğru
yönelişlerle bütünleştirilen global bir iç mekan
oluşumuna ait açılımla geliştiği; bu arada geniş
açıklık itibariyle gerçekleşmesi sınırlanmış
bulunan static stabilite mefhumunun yapı elemanları yüzeylerinde oluşacak öngerilme artımları; kayma kuvvetlerine göre ana rijit eleman
ve duvar karakterlerinde geliştirilen idealize
konumlanış ölçülendirme ve biçimlendirmeler
kullanımı ve farklı statik karakterlerin birlikte
modülasyonuyla dinamik ortamda elde edilen
sönümlendirmelerin sağlanması gibi kurgular
vasıtasıyla gerçekleşen kompozit fakat total bir
static dengeyi bulmuş oluşumdur. Bahis konusu
modülasyon çeşitlemeleri bir veya iki kademede; bir tek açıklık dizisini, üst üste veya yan
yana birlikte konumlanmış iki açıklık dizisini, bir
açıklığı iki yönden taşıyan karşılıklı mesnetleri,
bir kademeye kadar birbirine statik anlamda
bağımlı ikili düşey strüktürler ve benzeri strüktür
bölümlerini birlikte çalıştırmak üzere kompoze
edilmiş çeşitlemelerle gerçekleştirilmiş olabilir.
YAPI KÜTLELERİ VE TAŞINMA AÇIKLIKLARI ARASINDAKİ İLİŞKİLERİN STRÜKTÜR ALGILAMASINDA DEĞERLENDİRİLMESİ
Yerüstü strüktürünün depremsel ortamda tahribini gerçekleştirecek önemli risk karakteri, yapı
elemanlarının salınım frekanslarıyla rezonansa
gelmeleridir. Bu durum; sanal da olsa itibari
Kasım - Aralık 2014 37
MİMARLIK
zamanlı ve ayrı ayrı irdelenmeleri gerekmektedir. Ana kütle ve düşey strüktürlerin birbirinden
bağımsız bulunduğu noktadan yukarıya olan
salınımları farklı karakter göstereceği ve dönüş
fazı oluşturacağından bu etkileşimin eşzamanlı
enterpolasyonundan herhangi bir sorunlu sonuç
alınmaması durumu; strüktürün sorunsuz bulunduğu anlamına gelecektir.
olarak hareket süratini sonsuz, mukavemet
mertebesini sıfır durumuna getiren ve elemanları hasara uğratan karakteri yönüyle önem
taşımaktadır. Belirgin ve yaygınlıkla Mimar
Sinan verimi ve daha sonraki bazı yapılarda
rastlanan bir sistematik; aynı salınım boyunda
kalacak yapı kütlesinin yarısının bir modül diğer
yarısının iki modül açıklıkla çalışan biçimde
taşınması tanımıyla özetlenebilecek olan bir
kurgu ile büyük yapı strüktürlerinin tasarımında
farklı karakterdeki strüktür bölgelerinde uygun
ve değişik karakterlerle çeşitlenerek tüm strüktür elemanları için geçerli kılınmak suretiyle
rezonans engellemesinin sağlanmasıdır.
NOKTASAL KÜTLE YÜKLEMELERİNİN
STRÜKTÜR ALGILAMASINDA
DEĞERLENDİRİLMESİ
Büyük strüktürlerin merkezi yapılarını destekleme pozisyonunda kalan köşe konumlarında
bulunan elemanlar ile ana yapı düşey rijit ele38 Mimar ve Mühendis
manları depremsel salınımlar sırasında, salınım
gerilmelerinin artımlı bulunduğu yüzeylerinde
özellikle alt seviyelerde şiddetle yükselen
kayma ve burulma gerilmesi yüklemelerine
maruz kalırlar. Bu gerilmelerin çekmeye dönüşen boyutu, kargir eleman yüzeyleri için tahrip
edici bir seviyeye ulaşabilir. Bu hususta bir
emniyet faktörü olmak üzere; rijit eleman yüzlerinde boşaltma ve yükseltmeler sağlanmak
suretiyle öngerilmeler oluşturulması ve ağırlık
kulesi, minare ve sair fonksiyonunda düşey
strüktür mahiyetinde noktasal elemanların
kütleleriyle oluşturulan basınç gerilme yüklemeleriyle stabilize edilme uygulamaları yapılagelmiştir. Bu mahiyetteki düşey strüktürlerin;
deprem ortamında ana kütle salınımlarından eş
zamanlı olarak çok farklı karakterde salınımları
ile etkileşim sonucu sönümlendirici karakterde
bulunmaları ayrıca söz konusudur. Bu pozisyona ait tüm strüktürün bütüncül hareketinde,
ana kütle ve düşey strüktür hareketlerinin eş
STRÜKTÜR ELEMANLARI DETAYINDA
OLUŞAN ÖNGERİLMELERİN STRÜKTÜR
ALGILAMASINDA DEĞERLENDİRİLMESİ
Klasik kargir strüktür rijit düşey elemanları
biçimlenişinde ve yer seçiminde; blok eleman
içinde veya duvarlarda açılmış nişler, yüzeyleri
üzerinde konumlanmış yivler ve sair tasarım
esprileri ile yanal titreşim yükleri tesirinde
üst kütlelerden gelen basınç gerilmesi yüklemesiyle yüzey öngerilmesi artımlı çalışmalar gösteren türde tekil rijit eleman veya
benzer detaylanmış iç dış duvar yüzeyleri ve
köşe oluşumları, bahis konusu olan düşeyde
öngerilme oluşturan yapı elemanlarını teşkil
etmektedir. Strüktür elemanı detaylanmalarında özgünlük mahiyeti; deprem ortamında
strüktür bütünü için koruma tedbirleri maksadıyla uygulandığı ifade edilen bütüncül manzumenin düşey eleman detaylarında çalışmayı gerçekleştirmek üzere kurgulanmış biçimlenişleridir. Strüktür inşa sürecinde, zeminden
merkezi açıklığa kadar yatayda eklenen tek
ve bütün sıralar halinde yükseltilmek suretiyle
eleman çalışma dengeleri sağlanmak üzere
sürdürülen yapımda; ana açıklık kargir örtüsü
kapanışıyla gerçekleşen dış merkez açılmalar
ve düşey ağırlıklar birikimi sonucu rijit düşey
eleman ekstrem iç ve dış yüzlerinde zemin
seviyesinde gerçekleşen statik duruma ait
öngerilmelerin deprem salınımları vesilesiyle
artan ve eksilen güçlerine bağlı logaritmik
değişimlerle hareketlenen kesit gerilme
durumu, yapının dinamik ortamda sürdürdüğü öngerilme dizisini tarif eder. Depremsel
ortamda, başlangıçta yukarıda bahsedilen
öngerilme korumaları seviyesiyle karşı koyan
bu kesitler, özellikle depremsel yanal güçlerin
çevrimiyle dış yüzeylerde yüksek nispette
artan düşey yük yığılımı oluşturarak artırdıkları öngerilmeyle yatayda kayma kuvvetlerinin
hasıl edeceği yüksek çekme gerilmelerini
tolore etmek üzere düşey rijit elemanların
zemin seviyelerinde kırılmalarını engeller.
KARGİR STRÜKTÜR ÜZERİNDE VEYA
ETRAFINDA MÜŞTEREK ÇALIŞAN
AHŞAP STRÜKTÜR SALINIMLARIN PAYLAŞIMININ STRÜKTÜR ALGILAMASINDA DEĞERLENDİRİLMESİ
Mahalli veya ana strüktür kemer sıralarına
dayalı avlu saçak sıraları, zemin dış mahfel
saçakları, üst dış mahfel saçakları, bazı strüktürlerdeki bitişik ahşap hünkar mahfeli ve sair
yapılar, yapı içlerindeki tüm ahşap mahfel ve
sair yapılar gibi salınım yükseklikleri kademe
seviyeleri aynı olsa dahi malzeme ve yapım,
yüklenme ve salınım karakterleri itibariyle
farklılık gösteren ahşap yapımlar; kargir büyük
strüktürlerde kütle ve dış merkezliklerinin nispetleri mertebesinde sönümlendirici eleman
vasıfları taşırlar. Bir kısmı düşey taşıyıcı olarak
noktasal hiperstatik sütunlar üzerinde kemer
sıraları ile de taşınır olabilen ve bazıları ana
strüktürü çevreleyerek saran daha elastik
karakterli bu ikincil strüktürler ana yapı düşey
rijit elemanlarına nazaran farklı fazlarda
salınım yapacaklarından bitişik oldukları ana
yapıların salınımlarını sönümlendirme yönünde
etkiyen eş zamanlı salınımlar yaparlar. Bazı
strüktürlerde klasik kargir yapının merkezi ana
açıklıklarını geçmek üzere uygulanmış ahşap
strüktürler de bulunmaktadır. İçyapısı, kargir
benzerleri vasıfta bitirilmiş bulunan bu türde
ana açıklık örtülerinin karakteri ise yapı zemininden çepeçevre alınan dinamik tesirin elastisite farklılığı sebebiyle bütüncül bir mahiyette
dağılım ve sönümlendirilmesini sağlamak ve
buna yardımcı olmak tarzındadır.
ANA STRÜKTÜRLE İLGİLİ FONKSİYONU PAYLAŞAN DÜŞEY KARAKTERLİ
STRÜKTÜRLERLE ZEMİN İLİŞKİLERİNDE YER SEÇİMİNİN STRÜKTÜR ALGILAMASINDA DEĞERLENDİRİLMESİ
Fonksiyon ve yeri hususunda mecburi olarak
yapılmış bir takım farklı seçimler dolayısıyla,
oluşumu strüktür karakteri ve zemin mahiyeti
ile ilgili değişik kombinasyonlar ihtiva eden bazı
manzumede farklı karakter sabitelerine gore
uygulanmış kurgular bu başlık altındadır. Bu
oluşum çeşitlemeleri zemin karakteri bir yöne
doğru, zaman altında plastic hareket eğilimi
sürdürecek yerlerde; düşey strüktürlerin ana
strüktürün arkasında konumlandırılması, zeminde kesin karakter ayrılığı bulunan noktalarda
ana ve yardımcı strüktürün uygun oldukları
birer tarafa müstakilen
konumlandırılması,
temel derinlik seviyesi
düşük olan yapıların
taşıyıcı aksları sırasına
sonradan konumlandırılan ek yapı strüktürleri
kütleleri ile gerçekleştirilen zemin stabilize ve
takviyesi, farklı kotlarda
giriş ve çıkışları bulunan
bitişik kompoze strüktürlerde düşey strüktür
noktalarının zemin özelliklerine gore konumlandırılması ve sair gibi
bu anlamda çok farklı
mahiyette örneklere
rastlanabilmektedir.
strüktürde ayrı gerilme ve
salınım karakteri göstereceği tasavvur edilen noktalarda aynı noktaya ait statik
duruma nazaran eleman
deformasyon veya bunu
oluşturan gerilme değişimi
ile salınım simülasyonunun
gerçek deprem şartlarında,
çok adette ve stratejik
noktalardan sağlanması
mümkün olabildiği takdirde
deneysel simülasyonların
1/1 ölçekte karşılaştırma
metotları ile strüktür algılamasında değerlendirilmesi
maksadıyla kullanılması
mümkün bulunmaktadır. Bu
süreçte; muhtelif kademelerdeki stratejik strüktür nokta
koordinatlarının izlenmesi
ile olası deformasyonlar
sürecinde bulunacakları koordinatların takibi
çok noktalı uygulamalarla strüktürün elastisite,
deformasyon ve gerilmeler yönünden izlediği
özgün davranışı ile gözlem nok- talarında
güvenlik yönünden irdelemeyi mümkün kılacaktır.
Hasarlı yapısı depremsel
ortamda strüktürün
tahribine sebep
olabilecek değiştirilmesi
gerekli görülen
elemanlar bulunması
halinde; objektif boyut,
yük ve deformasyon
tetkikleriyle başlatılıp
sürdürülen ve eşit
değerlerle bitirilen
askıya alma teknikleri
uygulanabildiği
takdirde, varsa hasarlı
strüktür elemanlarının
değiştirilmesi yoluna
gidilebileceği mümkün
bulunmaktadır.
DENEYSEL
SİMÜLASYONLARIN
STRÜKTÜR ALGILAMASINDA BAŞARI
SAĞLAMA İHTİMALİNİN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Zemin, gereğinde imal edilmiş temel altı zemin,
temel, strüktür kademeleri, strüktür üst yapısı
geçişleri, ana örtü elemanları, muhtelif kotlarda
ana strüktüre yaslanan yardımcı strüktürler ile
seçilmiş noktalara yükleme yapan düşey strüktürler mahiyetinde detaylardan müteşekkil anıtsal bir strüktürün aynı reaksiyonunu verebilir bir
simülasyon örneğinin gerçekleştirilmesi anlamında bir deneysel uygulama, başlıkta ifade
edilen algılama değerlendirmesi için gerekli
ideali teşkil etmektedir. Söz konusu ideali
gerçekleştirecek bir küçültülmüş özdeş objenin
sağlanması dış görünüş ve fizik itibariyle mümkün görülse bile zemin ilişkisinin aynı mahiyette
kurulduğu, tüm eleman malzeme ve nispetlerinin aynı oranda küçültüldüğü, malzemenin inşai
karakterine uygun biçimde imal edilerek nihai
durumuna dönüştürüldüğü, eleman aralıkları
ve görünmez teçhizatın aynı mahiyette uygulandığı, sonuçta bütün detaylarda aynı kütlesel
etkileşim ve elastisitenin elde edilebildiği bir
yapımın gerçekleştirilmesi imkansız mertebesinde görülmektedir. Ayrıca yerçekimi ivmesi ve
olası depremsel fazların 1/1 ölçekteki nesneye
eşdeğer bir sağlıklılıkla bu özdeş obje üzerine
yüklemlendirilmesi bir başka imkansıza tarif
vermektedir. Ancak incelemeye alınan bir büyük
SAYISAL SİMÜLASYONLARIN
VERİ GİRİŞLERİNDE STRÜKTÜR
OLUŞUM VE DAVRANIŞ DEĞERLENDİRME DONELERİNİN KULLANILMASI
Esasta yapı inşa prosedüründe gerçekleştiği
üzere bir büyük strüktüre ait depremsel irdeleme dizisine, doğal zemin kademesine ait
özgün karakter başlangıç sağlayabilecektir.
Bunun üzerinde varsa imal edilmiş zemin katmanları tarafından oluşturulan kademe, daha
sonra yapının dışındaki bitirilmiş zemin kotu
altında varsa mevcut bir kademe, daha sonra
ise strüktürün bütüncül zeminini teşkil eden
kademe ile bu kademelerden her biri bağımsız
olmak üzere strüktür bütüncül zeminine kadar
birbiri üzerinde kendi kütle ve fizik karakteri ile
üst üste ve eş zamanlı olarak altında ve üstünde bulunan kademelerle organik bir etkileşim
içinde zemin altında salınımı sürdürecektir.
Yanal bitimlerinde olan etkileşim ise çevrenin
bitirilmiş zemin kotu altındaki doğal zemin
oluşumuyla sınırlanmaktadır. Bu durumda,
strüktürün etrafındaki bitirilmiş zemin altının
Kasım - Aralık 2014 39
MİMARLIK
çevresel basıncı ortamında iletilen depremsel
salınımın sonuçta ekstremleri törpüleyen bir
zemin altı ekranı üzerinden sürdüğünü ifade
etmek mümkün görülmektedir. Zemin altındaki davranışlarla ilgili yapılan yukarıdaki özet
dikkate alındığında; bunlarla ilgili oluşturulacak
verilerin, kademelerin teker teker karakterize
edilerek zeminden iletilen fazların yukarıya, üst
yapıdan iletilen faz dönüşümlerinin yukarıdan
aşağıya doğru olmak üzere eşzamanlı biçimde
salınım entegrasyon ve enterpolasyonunun
yapılması gerekeceği anlaşılmaktadır. Strüktür
çevresindeki bitirilmiş zemin kotu üzerinde
bulunan ilk bütüncül kademe, yerüstü zemin
kademesi olarak algılanmak durumundadır. Bu
kademeden itibaren strüktürdeki depremsel
salınımların elemanların, fiziği ve biçimlerinin
oluşturduğu mukavemet momentleri ve kademe yükseklikleri üzerinden yapılabilen salınımlar karakterinde bulunduğu kabul edilebilir.
Kademe atlama pozisyonu oluşan noktalarda
gerçekleşen farklı kademe boyları veya bir
sonraki kademe ile entegrasyonlarda salınım
boyları; gerçekleşen yeni kademe yüksekliği
itibariyle değerlendirilir. Noktasal hiperstatik
kolonlar için geçerli bulunan mafsal noktası
gerçekleşmeleri dikkate alınmak durumundadır.
İlk bütüncül yerüstü kademesi üzerinde yine
kademe boylarınca karakter özelliklerine göre
yapılacak salınımların zeminden yukarı ve en
üst noktalardan aşağıya doğru dönüşümlü olarak, altında ve üstündeki kademelerle ilişkileri
üzerinden toplanma noktalarında enterpolasyonlarla tüm strüktür noktalarından algılanacak
gerçekleşmeler bütününe ait eşzamanlı verilerin
entegrasyonu ile veri takibinin sürdürülebilirliği
sağlanabilecektir. Strüktüre ait öngerilme ve
modülasyon ana yapılı davranışların özellikle
salınım ekstrem noktalarında logaritmik bir
artışla gerçekleşme olgusu itibariyle, eşzaman
dizisinin bu kesitlerine ait irdelemelerinde davranış karakterlerini çözümleme mertebesine
varacak iyi bir yaklaşım izlenimini sağlayacağı
düşünülmek durumundadır. Sayısal simülasyonlarda, yazılım karakteri ve strüktür algılamasına
ait varılabilen iyi bir yaklaşımın sağladığı veri
girişi karakteri neticesi başarılı sonuç alınabilirliği; depremsel doğal ortamda 1/1 ölçekte alınmış sayısal verilerle, aynı strüktür için yapılacak
sayısal simülasyon sonuç verilerinin karşılaştırılması gerçekleştirilmek suretiyle irdelenebilir.
Böylelikle yapılmış olan çalışmanın tümü sayı40 Mimar ve Mühendis
sal simülasyonlarla ilgili strüktür algılaması ve
diğer teknik hususlar bağlamında uygulanan
metodun isabet ve geçerlilik irdelemesi vasfını
taşıması sağlanmış olmaktadır.
KLASİK KARGİR YAPI RESTORASYONUNDA STATİK GÜVENİLİRLİĞE AYKIRI
TESİRLİ MÜDAHALELER HAKKINDA
Klasik kargir strüktür davranışlarının algılanması konusunda ifade edilen veriler ışığında
öne çıkan önemli husus; rijit yapı elemanı iç ve
dış yüzlerinde ve bilhassa zemin seviyelerinde
depremsel güvenlik açısından stratejik önem
taşıyan ve öngerilme artımları yapının dinamik
anlamdaki güvence stokunu teşkil eden strüktürel kıymetli kesitlerinin görsel manada vesilelerle küçük ölçekli dahi olsa çürütülme, yeri
doldurulacak da olsa sökülme vesaire gibi çok
yanlış müdahalelere uğratılmamasıdır. Hele bu
eylemin yere parallel sıralar ve diziler halinde
yahut dışa dönük çıkıntı, yiv, payanda ağızlarında yapılması tahrip mahiyetinde kabul edilmek durumundadır. Çürütülme veya sökülme
sonrasında boşluğa doldurulan aynı karakterde
malzeme çalışır durumda olmayacağından söz
konusu doldurulan boşluklar static anlamda
boş bırakılmışa özdeş bir durumdadır. Benzeri
önemli bir husus, zemin kademesinden ana
kubbe kademesine kadar muhtelif noktalarda
öngerilmeli payanda (uçan payanda) konumunda bulunan stratejik strüktür elemanlarında
aynı türde müdahaleler yapılması yine aynı
tahrip özelliğini taşımaktadır. Strüktür ile zemin
kotu ilişkilerinin gerekli araştırma ve önlemler
sağlanmadan çevre düzenlemeleri meyanında
değiştirilmesi uygun bir müdahale yaklaşımı
değildir. Genel olarak strüktür plan oturumunun
yer aldığı zeminden aşağıya doğru kırkbeş (45)
derecelik açılarla genişleyen sanal piramidin
içine giren bir hacimde hafriyat yapılması
zeminde hareket oluşturacağı ve stabiliteyi
bozacağı sebeple tahribata yol açacak müdahale mahiyetindedir. Özetlenecek olursa, klasik
kargir strüktürü taşıyan zemin ve strüktürün
kendine ait üzerinde yük bulunduğu kabul edilen tüm kesitlerde; yapı tasarımının doğasına
ait gerilme kompozisyonuna ve dengesine etki
yapan noktalarda yapılacak çürütme, boşaltma
türünde müdahalelerin strüktür güvenlik seviyesine zarar verecek olduğu kabul edilmelidir.
Hasarlı yapısı depremsel ortamda strüktürün
tahribine sebep olabilecek değiştirilmesi gerekli
görülen elemanlar bulunması halinde; objektif
boyut, yük ve deformasyon tetkikleriyle başlatı-
Klasik kargir yapıda kademelenme tercihleri; zemin üstü yapısına ait tüm yapı kurgusunun
tasarım ve tercihi gerçekleştirildikten sonra yapının bulunacağı zeminin taşıyıcılık vasfına
etkin, irdelenmesi mümkün derinliklerdeki zemin doğasının bilgileri üzerine uygulama
derinliği ve gerekirse zeminaltı kademeleri tasarlanmak ve kurgulanan üst yapı ile
bütünleştirilmek üzere sonlandırılmak suretiyle tasarlanan bir tercih dizisidir.
lıp sürdürülen ve eşit değerlerle bitirilen askıya
alma teknikleri uygulanabildiği takdirde, varsa
hasarlı strüktür elemanlarının değiştirilmesi
yoluna gidilebileceği mümkün bulunmaktadır. Algıların toplanma ve değerlendirilmesi
zeminden yukarıya doğru, en ziyade mukavemet momenti büyük ve merkeze yakın rijit
elemanlarda yoğunlaşarak, tüm rijit elemanlar
yoluyla yapıya intikal eden ve diğer bölümlerle
bağlantı rijitliği üzerinden dağılımla gelişen,
yukarı gidişlerin geri dönüşümlerini ayrıca
değerlendiren; iletişimi ve gelişimi hareket
eden elemanların koordinat, kütle, sürat ve
yönlerine ilişkin dinamik detayları değerlendirerek, bunlar arasındaki ilişkileri ile izleyen,
eşzaman dizisi sürecinde oluşan artım ve
sönümlenmelere dair tüm verileri saptayan
ve enterpolasyonu bu kriterlerle durum ve
hareketlilik noktası koordinatlarına entegre
olarak elastisite verisi üzerinden gerçekleştirilen irdeleme yaklaşımı, teşhis konusunda iyi
bir yaklaşım olarak Kabul edilebilecektir. Bu
iyi yaklaşıma ait sonuca varma hususunda
salınımlarla ilgili hareketlenme ayrımlarını
belirtir nokta veya alanlar için; rijit eleman
gerilmelerinde faz değişimi sırasında kayma
veya eğilme gerilme değerleri, statik halde
mevcut bulunan gerilme değerleriyle eşit
oldukları veya bir başka deyişle deformasyonları sıfır olan noktaların geometrik yeri ifadesi
tarif olarak kullanılabilir. Bütün bunlardan
anlaşılacağı üzere, iyi bir yaklaşımın tek bir
öneri üzerinden olgunlaştırılabilecek bir tabiatı olmayıp özgünlüğüyle mevcut strüktür hakkında static duruma nazaran bir depremsel
ortam dinamiği için: kesitlerde oluşan öngerilme değişimlerinin oluşturduğu etkileşim
ve yüklemlemeler; farklı salınım merkez ve
boyları ve kademe adetleriyle, kütle eşitlikleri
veya müşterek çalışma ve taşınımlar dolayısıyla gerçekleşen gelişimler sonucu oluşan
rezonans zorlamaları; yatay kesitlerde kayma
yüklemeleri itibariyle öngerilme ve kütle
yönelişleri sınırlamaları altında gerçekleşen
gerilme dengelenme ve sönümlenmelerinin
eşzamanlı olarak tüm birim noktalarda oluşturduğu hareketlenmelerin üç ayrı karakterine
ait veriminin uzaysal enterpolasyonu sonucu
ortaya çıkan nihai deformasyonun tespiti ile
yapılacak irdeleme yaklaşımının depremsel
güvenilirlik irdelemesi yönünden gerçel bir iyi
yaklaşım sonucu verme ihtimali sağlayacağı
kanaatine varılmaktadır. Depremsel güvenilirliğin irdelenmesiyle ilgili kurgunun sağlaması
özelliğinde olmak üzere; davranış karakteri
dizisinde sayılan başlıkların dinamik özellikleri
üç boyutta değerlendirilerek, kurgunun zeminini teşkil eden birim noktaların olası durumları etrafında söz konusu strüktür üzerinde
önceden depremsel ortamda aynı formasyonla yapılmış ölçümlemeler mevcutsa bunlarla
yapılan davranış karakteri karşılaştırmaları da
faydalanılabilecek veriler teşkil edebilecektir.
Kasım - Aralık 2014 41
DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
GİRİŞ • MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ
İnsan Onuru ve Emeğin Hakkı İçin
İş Sağlığı ve Güvenliği
İstatistiklere göre Türkiye, ölümlü iş
kazalarında Avrupa’da 1., dünyada ise 3. sırada
yer almaktadır. Bu demek oluyor ki; Türkiye
iş güvenliğinde sınıfta kaldı. Türkiye’de iş
denetiminde niceliksel yetersizlik; kayıt dışı
istihdam ve iş kazaları ve meslek hastalıkları
ile ilgili istatistiklerde eksiklik, sosyal koruma
yetersizliğinin tahmin edilenden daha yüksek
olduğunu düşündürmekte. Görüldüğü üzere; iş
kazaları ve meslek hastalıkları özel sektör ya
da kamu olarak ayırt etmeden tüm işletmelerde
görülen başlıca problemler haline gelmiştir.
Tüm bunların önüne geçilmesi için önce iş
güvenliği kültürünün benimsenmesi gerek.
42 Mimar ve Mühendis
Kasım - Aralık 2014 43
DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
GİRİŞ • MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ
KAZALAR İHMALDEN
YA DA KUSURDAN
MEYDANA GELİYOR
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre;
sektörel dağılımına bakıldığında en fazla ölümlü
iş kazasının inşaat sektöründe meydana geldiği,
madenciliğin ise çalışan sayısına göre en yüksek ölümlü
iş kazası oranlarına sahip olduğu görülüyor. Metal,
nakliyat gibi iş kollarında da kaza oranı yüksek.Türkiye’de
günde; çoğu küçük işletmelerde olmak üzere yaklaşık 200
iş kazası yaşanırken, 4 kişi hayatını kaybediyor ve 4 kişi ise
iş göremez hale geliyor.
K
aza; bir kasıt olmaksızın meydana gelen,
beklenmedik ve sonucu istenmeyen olay
olarak tanımlanır ve buna ‘kaçınılmazlık’
denir. Oysa ülkemizde kaçınılmazlık kaynaklı kazaların oranı yüzde 3 seviyesinde.
Yani kazalar, yer, şartlar ya da davranışlardan diğer bir deyişle ya ihmalden ya da
kusurdan meydana geliyor.
Adına ister iş yerinden kaynaklı kaza deyin,
ister tedbirsizlik deyin; 2014 yılı iş yerlerinde yaşanan ve ölümle sonuçlanan kazalarla
hafızalara kazınacak. Soma, Torunlar,
Ermenek, Yalvaç, Yığılca, Şırnak, Mersin ve
daha birçok şehirde yaşanan işçi ölümleri…
Fabrikalarda, organize sanayi bölgelerinde,
tarlalarda çalışırken; işe gidip gelirken can
verenler…
İşçi Sağlığı ve Güvenliği İş Meclisi'nin raporuna göre; sektör dağılımına baktığımızda
inşaat işkolunda 423 işçi, maden işkolunda
386 işçi ve tarım işkolunda 309 işçinin
ölmesi; ölüm nedenlerine göre ise; trafik/
servis kazası nedeniyle 421 işçi, zehirlenme/boğulma nedeniyle 395 işçi ve düşme
nedeniyle 298 işçinin hayatını kaybetmesi;
“İş Sağlığı ve Güvenliği” konusunu her kesimin dikkatle okuması ve gerekli önlemleri
alması gerekliliğini bir kez daha ortaya
koyuyor.
Ölenlerin 331’inin emekli ya da emeklilik
çağında çalışan işçi olması da sorgulanması gereken bir diğer konu. İnsan emeğinin
44 Mimar ve Mühendis
yerine her gün biraz daha makinelerin
girmesi ile beraber, insan emeği makineleşmenin baskısı altında kalıyor, mevcut insan
emeği piyasaları her gün biraz daha hizmet
sektörlerine doğru kayıyor. İnsan bu baskı
altında hem işini korumak, hem geçimini
sağlamak, hem de gelişimini sağlamanın
baskısı altında kalıyor. Emekliler ya da
emeklilik çağında olanlar da düşük ücrete
rağmen geçimlerini sürdürebilmek için çalışmak zorunda bırakılıyor.
Esas olan işyerinde İSG kültürünün oluşması. Hiç şüphesiz etkin bir İSG kültürü için
herkesin buna gerçekten inanması gerekir.
Denetimin şart olduğunu söylemeye gerek
bile yok! Ancak çözümü tümüyle denetim
ya da cezalarda aramak anlamsız. Ülkede
faaliyet gösteren 1 milyon 600 bin işletmeyi
devlet nasıl etkin bir şekilde denetleyebilir?
Ayrıca aylık denetimlerin ardından görevliler
gittikten sonra işverenin yine bildiğini okumasına kim mani olacak? Cezaları artırmak
mı? Ya da kimi Arap ülkelerinde ve Çin'de
olduğu gibi çağdışı yaptırımları devreye
sokmak mı? İSG; mevzuat, yetişmiş personel
ve yukarıda belirttiğimiz sistem ve uygulamaların yanında ve bunlardan çok daha
önce bir ‘kültür’ meselesidir. Buna ilkokuldan
başlamak lazım. Kanunu bile daha çok yeni
iken hemen bir kültür nasıl oluşsun ki? Hani
bir slogan var ya; "Önce İş Güvenliği" diye..
Bu lafta kalmamalı, gerçek olmalı.
Kasım - Aralık 2014 45
DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ
YERALTI MADEN OCAĞINDA BİR NEFES…
Doç. Dr. Ahmet Erdal OSMANLIOĞLU MMG YÖNETİM KURULU ÜYESİ, Maden Yüksek Mühendisi [email protected]
Yeraltı maden ocağında bir nefes… İşte o nefesin içerisinde sadece hava yok, aynı zamanda
sağlığa zararlı ve radyoaktif olan radon ve toron gazları da var. Çoğumuzun bilmediği
veya bilenlerin de mevcut yeraltı havalandırma sistemi ile bu gazlar nasıl olsa dışarıya
atılıyor diye üzerinde çok da durmadığı bir konuya ve yeraltı maden ocaklarında
radon gazı başta olmak üzere çalışanların maruz kaldığı radyasyona değinmek istedim.
Ancak bir maden mühendisi olarak, Soma ve Ermenek hadiseleri ile ilgili görüşlerimi
aktarmadan da geçemedim.
Y
eraltı maden ocağı dendiğinde artık
ülkemizde her vatandaşın bu konuda
genel bir fikrinin ve bunu destekleyecek ortalama bir bilgisinin bulunduğunu söylemek sanıyorum yanlış
olmaz. Maalesef son yıllarda yaşadığımız Soma ve sonrasında Ermenek hadiseleri, tüm halkımızı derin
üzüntüye sevk ederken yetkililerin
madencilik terimleri kullanarak olayları medyada açıklamaya çalışmalarının bu duruma epeyce katkı sağladığını düşünüyorum. Desandre, baş
aşağı, nefeslik, galeri, ayak, tahkimat
gibi sözcükler artık herkesin bu elim
hadise nedeniyle aşina olduğu sözcükler haline gelmiştir. Son dönemde
Soma’da 301 ve Ermenek’de de 18
kaybımızdan sonra aslında yeraltı
maden işletmesinin eğer gerektiği
gibi yapılmaz ise çok tehlikeli olduğunun geç de olsa artık anlaşıldığını
düşünüyorum. Evet, yeraltı madenciliği eğer gerektiği gibi yapılmaz ise
dünyanın en tehlikeli işidir. Ancak,
bizlerin hepimizin bildiği ve işlerimizde bizlere çoğu zaman rehberlik
eden “Önce tedbir sonra tevekkül”
ifadesinin fiilen de gereğini yapmak
gerekir. Yeraltı maden ocaklarında insan kayıpları ile sonuçlanan
yakın geçmişimizdeki hadiselere
bakıldığında; daha sık duyduğumuz
yeraltında göçük meydana gelmesi
veya kömür madeninde grizu patlaması hadiselerine bu defa galerilerin
46 Mimar ve Mühendis
duman ile dolması veya galerilerin
su ile dolması gibi yeni hadiseler
eklenmeye başlamıştır. Bu durum,
madencilikte yeraltında çalışabilmek
için maalesef en temel şartların dahi
yerine getirilemediği noktalara gelindiğini göstermektedir.
MESELENİN SİSTEMİN İÇİNDEKİLERLE SINIRLI TUTULMASI
ÇÖZÜME ULAŞTIRMAZ
Hadiselerde hayatını kaybedenler
arasında maden mühendislerimizin
de bulunduğunu gördüğümüzde
hadiseyi sadece teknik yetersizliğe
bağlamak ve bunun neticesinde de
sadece mühendisleri sorumlu tutmak doğru olmayacaktır. Hayatını
kaybeden maden mühendislerimiz
işçilerimizle aynı galerilerde omuz
omuza çalışırken birlikte yan yana
can vermişlerdir. Allah (c.c) hepsine
rahmet eylesin, ruhları şad olsun. Bir
maden mühendisinin eksik hususları
görerek değerlendirmemesi veya teknik bilgisinin yeterli olmaması şüphesiz ayrıca değerlendirilmesi gereken
bir konudur. Ancak görüp ve tedbir
almak isteyip de mevcut şartlar altında tedbir alınamamış ise doğal olarak
mühendislik boyutunun dışında bir
husustur. Büyük can kayıplarının
yaşandığı bu elim hadiselerde sorumluları bulmak ve cezalandırmak mutlaka gerekli, ancak yeterli değildir.
Bunun sebebini tamamen teknik
yetersizliklere bağlayarak ve özellikle
mühendisleri sorumlu tutmak ise tabiri caiz ise işin kolayına kaçmaktır. Bu
elim hadiselerin, güvenlik tedbirlerinin
maliyeti artıracağı gerekçesiyle zamanında tedbir almayarak veya mümkün
olduğunca geciktirerek ne pahasına
olursa olsun üretimi kesintisiz sürdürme hırsından kaynaklandığı ise açıktır.
Bu nedenle meselenin sadece bu sistemin içerisinde isteyerek veya mecburen
bulunanlarla sınırlı tutulması bizi çözüme ulaştırmayacaktır. Asıl mesele bu
duruma sebebiyet veren sistem ile bu
sistemin sürdürülmesine izin verenlerin
sorumluluğundadır. Bir mühendisin
bilgi ve becerilerini ortaya koyabilmesi
için içinde bulunduğu çalışma şartlarının buna uygun olması gerekir. Ancak
bir mühendis bu şekilde tespit ettiği
teknik veriler doğrultusunda değerlendirme yaparak gerekli tedbirleri alabilir.
Aksi takdirde alttan ve yukarıdan gelen
daha fazla üretim yapılması yönündeki
baskılar altında sağlıklı kararlar vermesi beklenmemelidir. İşçi sağlığı ve iş
güvenliğinin temel amacı olan işyerinde
çalışan tüm işçilerin hiçbir koşulda
kazaya uğramayacağı bir ortamın oluşturulmasını ve kazaya neden olabilecek
Bir mühendisin bilgi
ve becerilerini ortaya
koyabilmesi için içinde
bulunduğu çalışma
şartlarının buna uygun
olması gerekir. Ancak
bir mühendis bu şekilde
tespit ettiği teknik
veriler doğrultusunda
değerlendirme yaparak
gerekli tedbirleri alabilir.
tüm koşulların iş ortamından bertaraf
edilmesini sağlamanın yolu, mühendislere de bu konudaki bağımsız olarak tedbirleri alabilecek koşulların sağlanmasına
bağlıdır.
MMG OLARAK RAPOR HAZIRLADIK
Mimar ve Mühendisler Grubu olarak
Soma hadisesinden sonra ilgili komisyonlarımız ile yaptığımız değerlendirmeler
sonucunda yetkililere iletilmek üzere
önerilerimi içeren bir rapor hazırlamış iken, Ermenek hadisesi ile bir kez
daha sarsıldık. Esas itibariyle, Soma için
önerdiğimiz hususların Ermenek için de
geçerli olduğunu görmek ise acımızı bir
kat daha artırdı. Konuyu siyasi bir malzeme yapmak yerine meseleyi tüm gerçekleriyle ele alarak değerlendirmek ve tedbir almak tüm taraflar için artık vicdani
bir sorumluluk haline gelmiştir. İnşallah
vicdan ve akıl ile bu yolda tez zamanda
netice alınır. Yeraltında üzerinde çok da
durulmayan ancak çalışanların maruz
kaldığı ve etkisinin uzun zaman sonra
ortaya çıktığı diğer bir tehlike ise radyasyondur. Uranyum ve toryum cevherleri
başta olmak üzere yeraltı ocak madenciliğinde çalışanlar doğal radyoizotoplardan
kaynaklanan önemli radyasyona maruz
kalmaktadır. Bu nedenle, yeraltı maden
işletmelerinde doğal radyoizotopların
konsantrasyonlarının belirlenmesi ve
çalışanlar üzerindeki etkilerinin düzenli
olarak takip edilmesi gereklidir. Doğal
radyoizotoplar; uranyum, toryum, potasyum ve radyum izotoplarıdır. Yerkabuğunda bu radyoizotoplar doğal olarak
Kasım - Aralık 2014 47
DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ
belirli oranlarda bulunmaktadır. Özellikle kömür ve linyit cevherlerinde cevherin oluşumuna bağlı olarak bu doğal
radyoizotoplar değişen konsantrasyonlarda bulunmaktadır. Cevherin veya
kömürün ocaktan çıkarıldıktan sonra
işleme/yıkama/zenginleştirme gibi
işlemleri sırasında bu konsantrasyonlar
ürünün özelliğine bağlı olarak tehlikeli
düzeylere çıkabilmektedir.
Gama radyasyonu ile dış radyasyona
maruz kalınması veya havadaki tozların
solunum veya sindirim yolu ile vücuda
alınması sonucunda çalışanların sağlığı
olumsuz etkilenmektedir. Aynı zamanda
yeraltında radon birikmesi sonucunda
galerilerde çalışanların havada oluşan
yüksek radon konsantrasyonunda solunum yapmaları tehlikelidir. Bu nedenle,
yeraltı maden ocaklarında radon (222Rn)
ve toron (220Rn) düzeyleri sürekli takip
edilerek çalışanların soluma yoluyla
maruz kaldıkları dozların izin verilen
sınırlara ulaşması engellenmelidir.
Radyasyon doz sınırları konusunda uluslararası otorite durumundaki Uluslararası Radyasyon Korunması Komisyonu
(ICRP) tarafından bir yeraltı maden
ocağındaki radon ve toron gazlarından
kaynaklı dozlar aşağıdaki şekilde formüle edilmiştir:
PRnP = 5.56 × 10–6 × t × FRnP × CRn
PTnP = 7.57 × 10–5 × t × FTnP × CTn
Burada;
PRnP, PTnP t FRnP CRn FTnP CTn radon ve toron radyasyonu (mJ·h·m–3),
radyasyona maruz kalınan süre (h),
radon denge faktörü (0.4),
havadaki radon konsantrasyonu (Bq/m3),
toron denge faktörü
toron konsantrasyonu (Bq/m3).
Çalışanların yeraltındaki havayı solumak suretiyle maruz kaldıkları bu alfa
radyasyon kaynaklı doz değerine yeraltı
ortamda diğer gama kaynaklı dış radyasyon değerlerinin de hesaplanarak
eklenmesi gerekiyor. Buna göre her bir
çalışanın yeraltında maruz kaldığı radyasyona göre aldığı doz hesaplanarak
kayıt altına alınıyor.
48 Mimar ve Mühendis
Yeraltında çalışanlar için aşılmaması
gereken 1 yıllık etkin doz sınırı vardır.
Bu sınır uluslararası olarak kabul görmüş ve gelişmiş ülkeler tarafından da
uygulanan bir doz sınırıdır. Yıllık etkin
doz sınırının aşılmaması için bu doz
kayıtlarının her bir çalışan için takip
edilmesine ihtiyaç vardır. Bu nedenle,
yeraltı işletmelerde radyasyon korunma
programlarının yapılarak bu konudaki
uzmanlar tarafından dozların takip edilmesi ve havalandırmanın da bu ölçümlere uygun olarak yapılması gerekir.
Yeraltı maden ocağında bir nefesin çoğu
zaman yerüstündeki bir nefesten çok
daha zararlı olabileceği bilincinin yerleştiği ve sıranın bununla ilgili tedbirlerin
alınmasına geldiğini görmek dileğiyle...
Kaynaklar
[1] Radiation Monitoring in the Mining and Milling of
Radioactive Ores. Safety Series No.95
[2] Radiation Protection of Workers in the Mining and
Milling of Radioactive Ores. Safety Series No. 26
[3] INTERNATIONAL COMMISSION ON RADIOLOGICAL
PROTECTION, Radiation Protection of Workers in Mines,
ICRP Publication 47, Ann. ICRP 16 1, Pergamon Press,
Oxford and New York (1986).
[4] INTERNATIONAL COMMISSION ON RADIOLOGICAL
PROTECTION, Protection Against Radon-222 at Home
and at Work, ICRP Publication 65, ICRP 23 2, Pergamon
Press, Oxford and New York (1994).
[5] Ahmet Erdal Osmanlıoğlu. 2014. Radyoaktif Atık
Yönetimi. Nobel Yayınevi. Ankara
Kasım - Aralık 2014 49
DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİNİN OLMAZSA OLMAZI:
KİŞİSEL KORUYUCU DONANIM (KKD)
Harun URUL Eski İş Müfettişi [email protected]
İş sağlığı ve güvenliği, gerek ülkemizde gerekse dünya genelinde hemen hemen her
sektörde ve her üretim çeşidinde çalışanları ve işverenleri koruyan bir olgu olarak
karşımıza çıkmaktadır. Bu olgunun kültürel olarak toplum genelinde yerleşmesi ve olası
iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önlenmesi için kullanılan birtakım olmazsa
olmaz olarak nitelendirebileceğimiz unsurlar mevcuttur. İşte bu unsurların belki de en
başında kişisel koruyucu donanımlar (KKD) gelmektedir.
K
KD, 1 veya birden fazla sağlık ve güvenlik riskine karşı korunmak için kişilerce giyilmek,
takılmak veya taşınmak amacıyla tasarlanmış
cihaz, alet veya malzemelere verilen genel
addır. Ulusal iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı göz önüne alındığı zaman işyerlerinde
öncelikli olarak toplu koruma tedbirlerinin
alınması gerektiği anlaşılmaktadır. Toplu
koruma tedbirlerine örnek olarak tehlikeli
olan kimyasalı tehlikesiz olanla veya daha az
tehlikeli olanla değiştirmek, genel havalandırma, gürültüye karşı yalıtım yapma, makinelerde koruyucular bulundurma ve sesli ve
ışıklı uyarı sistemleri kullanma gibi tedbirleri
vermek mümkündür. Toplu koruma tedbirlerinin yeterli olmadığı durumlarda ise toplu
koruma tedbirleri ile birlikte kişisel koruma
tedbirlerine başvurulur. Söz konusu kişisel
koruma tedbirlerinden biri de KKD'lerin kullanılmasıdır. Örneğin, insan sağlığına zarar
verebilecek bir toz salınımına neden olan bir
makinede öncelikli olarak tozun kaynağında
emilimini yapacak ve böylelikle tozun ortama
yayılımını engelleyecek bir düzeneğe ihtiyaç
vardır. Böyle bir tedbir alındığı zaman toplu
korumaya öncelik verilmiş olacaktır. Ancak,
bu tedbire rağmen yine de tam olarak sağlıklı
ve güvenlikli bir çalışma ortamı sağlanmadığında bu kez söz konusu toza maruz kalabilecek kişilere maske temin edilmesi gerekecektir. Tabii, mevzuat asgari gereklilikleri
öngörmektedir. Açık bir şekilde ifade etmek
gerekirse, zararlı toz üreten makine için hem
50 Mimar ve Mühendis
Uygun KKD’de, sadece "CE" uygunluğundan
bahsetmek o ürünün uygunluğunu tam olarak
ifade etmeye yeterli değildir. Uygun KKD denildiği
zaman, akla ayrıca KKD'nin ekstra bir risk
oluşturmaması gelmelidir.
kaynağında tozun emilimini sağlayacak
bir sistem kullanılması hem de çalışanın
maske kullanması daha sağlıklı ve güvenli
bir çalışma sağlayacaktır. Bu durumu bir
sürücünün hem hız limitlerine uyarak
araba kullanması hem de araç kullanırken
emniyet kemeri takması durumuna benzetebiliriz.
KKD ERGONOMİK OLMALIDIR
İşyerlerinde KKD kullanmanın tek başına
yeterli olacağını söylemek mümkün değildir. KKD kullanmak kadar uygun KKD'yi
kullanmak da bir o kadar önemlidir.
Öncelikli olarak, kullanılacak KKD yeteri
kadar sağlam ve güvenilir olmalıdır. Bir
diğer ifadeyle, KKD ulusal ve uluslararası
mevzuata uygun şekilde imal edilmiş
olmalıdır. Bunu anlamanın en basit yolu
da ilgili KKD'nin "CE" uygunluğunun olup
olmadığının kontrol edilmesidir. "CE"
uygunluğu, imalatçının ilgili mevzuattan
kaynaklanan bütün yükümlülüklerini
yerine getirdiğinin ve KKD’nin ilgili tüm
uygunluk değerlendirme işlemlerine tabi
tutulduğunun göstergesidir. Bir KKD'nin
"CE" uygunluğuna sahip olduğunu gösteren olgu ise ürünün yine mevzuata uygun
"CE" işaretine sahip olmasıdır. KKD'lerin
uygunluğunun denetlenmesi ve uygun
KKD'lerin piyasaya arz edilmesinin sağlanması hayati derecede önem taşımaktadır. Ülkemizde bu görev Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı'na bağlı İş Sağlığı ve
Güvenliği Genel Müdürlüğü bünyesinde
gerçekleştirilmektedir. Uygun KKD’de
sadece "CE" uygunluğundan bahsetmek
o ürünün uygunluğunu tam olarak ifade
etmeye yeterli değildir. Uygun KKD denildiği zaman, akla ayrıca KKD'nin ekstra
bir risk oluşturmaması gelmelidir. Buna
örnek olarak, yüksekte çalışma yapan işçilerin kullandıkları bel tipi emniyet kemerlerini söylemek mümkündür. Bel tipi
emniyet kemerleri kişiyi yüksekten düşmekten koruma amacıyla üretilmiş olabilir. Ancak, detaylı düşünüldüğü zaman söz
konusu kemer kişinin hızlı bir şekilde düşmesi durumunda belinin kırılmasına ve bu
nedenle çok ciddi sonuçlara yol açmasına
sebebiyet verebilir. Bunu önlemek için,
bel tipi emniyet kemeri yerine paraşüt tipi
emniyet kemeri kullanmak çok daha sağlıklı ve güvenli olacaktır. Bir KKD'ye uygun
diyebilmek için gerekli şartlar bunlarla
sınırlı değildir. Her çalışanın fiziksel özellikleri farklı olduğundan, KKD'nin ayrıca
ergonomik yani kullanan kişinin fiziksel
yapısına uygun olması gerekmektedir.
KKD kullanımıyla ilgili bir diğer önemli
unsur KKD'nin kullanıldığı üretim çeşidine
uygun olmasıdır. Örneğin, zehirli gazların ortaya çıktığı ve ortama yayıldığı bir
işyerinde toz maskesi kullanmanın yararlı
olacağını düşünmek akılla izah edilebilecek bir durum değildir. Böyle bir ortamda
maruz kalan kişiye gaz maskesinin verilmesi uygun bir hareket olacaktır.
KKD’nin ne olduğuna ve uygun KKD kullanılmasının iş sağlığı ve güvenli açısından
öneminden söz ettikten sonra dilerseniz
bir de işyerlerinde kullanılan KKD'lerin
çeşitlerine ve kullanıldıkları işyerlerinin
ve/veya çalışma alanlarının genel olarak
hangileri olduğuna değinelim.
Baş Koruyucuları:
Endüstride (madenler, inşaat sahaları ve
diğer endüstriyel alanlar) kullanılan koruyucu baretler, saçlı derinin korunmasında
kullanılan kepler, boneler, siperlikli veya
siperliksiz saç fileleri, koruyucu başlık
(kumaştan veya geçirimsiz kumaştan
yapılmış boneler, kepler, gemici başlıkları
ve benzeri).
Kullanıldıkları İşyerleri
ve/veya Çalışma Alanları:
İnşaat işleri, özellikle iskeleler ve yüksekte çalışma platformlarının üstünde,
altında veya yakınında yapılan işler,
kalıp yapımı ve sökümü, montaj ve
kurma işleri, iskelede çalışma ve yıkım
işleri, çelik köprüler, çelik yapılar, direkler, kuleler, hidrolik çelik yapılar, yüksek
fırınlar, çelik işleri ve haddehaneler,
büyük konteynırlar, büyük boru hatları,
ısı ve enerji santrallerinde yapılan çalışmalar, tüneller, maden ocağı girişleri,
kuyular ve hendeklerde yapılan çalışmalar, toprak ve kaya işleri, yeraltında
ve taşocaklarında yapılan işler, hafriyat
işleri, kömür işletmelerinde yapılan
dekapaj işleri, cıvatalama işleri, patlatma işleri, asansörler, kaldırma araçları,
vinç ve konveyörler civarında yapılan
işler, yüksek fırınlar, ergitme ocakları,
çelik işleri, haddehaneler, metal işleri,
demir işleme, presle sıcak demir işleme,
döküm işleri, Endüstriyel fırınlar, konteynırlar, makinalar, silolar, bunkerler
ve boru hatlarında yapılan işler, gemi
yapım işleri, demiryolu manevra işleri,
mezbahalarda yapılan işler.
Kulak Koruyucuları:
Kulak tıkaçları ve benzeri cihazlar,
Tam akustik baretler, Endüstriyel baretlere uyan kulaklıklar, düşük frekanslı
kapalı devre haberleşme alıcısı olan
kulak koruyucuları, İç haberleşme donanımlı kulak koruyucuları.
Kullanıldıkları İşyerleri
ve/veya Çalışma Alanları:
Metal şekillendirme presleriyle çalışma,
pnömatik matkaplarla çalışma, Havalimanlarının yer işletmelerinde çalışanla-
Kasım - Aralık 2014 51
DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ
rın yaptığı işler, kazık çakma işleri, ağaç
ve tekstil işleri.
Göz ve Yüz Koruyucuları:
Gözlükler, kapalı gözlük (dalgıç tipi gözlük), X-ışını gözlüğü, lazer ışını gözlüğü,
ultra-viyole, infrared, görünür radyasyon
gözlükleri, yüz siperleri, ark kaynağı maskeleri ve baretleri (elle tutulan maskeler,
koruyucu baretlere takılabilen maskeler
veya baş bantlı maskeler).
Kullanıldıkları İşyerleri ve/
veya Çalışma Alanları:
Kaynak yapma, öğütme ve ayırma işleri,
sızdırmazlık sağlamak için yapılan işler
(kalafatlama) ve keski ile yontma, biçimlendirme işleri, taş yontma ve şekillendirme işleri, cıvatalama işleri, talaş çıkaran
makinelerde yapılan talaş toplama işleri,
presle sıcak demir işleme, asit ve baz
çözeltileriyle, dezenfektan ve aşındırıcı
temizlik maddeleriyle yapılan işler, sıvı
spreylerle çalışma, ergimiş maddelerle
veya onların yakınında çalışma, radyant
ısı ile çalışma, lazerle çalışma, biyolojik
ajanlarla çalışılan işler.
Solunum Sistemi Koruyucuları:
Gaz, toz ve radyoaktif toz filtreli maskeler, hava beslemeli solunum cihazları,
takılıp çıkarılabilen kaynak maskesi
bulunduran solunum cihazları, dalgıç
donanımı, dalgıç elbisesi.
Kullanıldıkları İşyerleri
ve/veya Çalışma Alanları:
Yetersiz oksijen veya zararlı bir gazın
bulunabileceği konteynerler, kapalı alanlar veya gaz yakan endüstriyel fırınlarda
yapılan çalışmalar, ağır metal dumanlarının bulunabileceği yüksek fırın kapakları
civarındaki çalışmalar, toz bulunması
muhtemel, fırın içi döşeme işlerinde ve
kepçelerle yapılan çalışmalar, toz oluşumunu önlemenin yetersiz olduğu sprey
boyama işleri, kuyularda, kanalizasyon
ve kanalizasyonla bağlantılı diğer yer altı
sahalarında yapılan çalışmalar, sağlık
ve güvenlik riski meydana getirebilecek
düzeyde toz oluşan işler, soğutucu gaz
kaçağı tehlikesinin olduğu soğutma tesislerinde yapılan çalışmalar.
52 Mimar ve Mühendis
El ve Kol Koruyucuları:
Makinelerin delme, kesme ve titreşim
gibi fiziksel etkilerinden koruyan özel
koruyucu eldivenler, kimyasallardan
koruyan özel koruyucu eldivenler, elektrikten koruyan özel koruyucu eldivenler,
sıcak ve soğuktan koruyan özel koruyucu
eldivenler, tek parmaklı eldivenler, parmak kılıfları, kolluklar, ağır işler için bilek
koruyucuları (bileklik), parmaksız eldivenler, koruyucu eldivenler.
Ayak ve Bacak Koruyucuları:
Normal ayakkabılar, botlar, çizmeler, uzun
botlar, güvenlik bot ve çizmeleri, bağları
ve kancaları çabuk açılabilen ayakkabılar,
parmak koruyuculu ayakkabılar, tabanı
ısıya dayanıklı ayakkabı ve ayakkabı kılıfları, ısıya dayanıklı ayakkabı, bot, çizme ve
tozluklar, termal ayakkabı, bot, çizme ve
kılıfları, titreşime dayanıklı ayakkabı, bot,
çizme ve kılıfları, antistatik ayakkabı, bot,
çizme ve kılıfları, izolasyonlu ayakkabı,
bot, çizme ve kılıfları, zincirli testere ope-
ratörleri için koruyucu bot ve çizmeler,
tahta tabanlı ayakkabılar, takıp çıkarılabilen ayak üst kısmı koruyucuları, dizlikler,
tozluklar, takılıp çıkarılabilen iç tabanlıklar (ısıya dayanıklı, delinmeye dayanıklı,
ter geçirmez), takılıp çıkarılabilen çiviler
(buz, kar ve kaygan yüzeylere karşı).
Kullanıldıkları İşyerleri
ve/veya Çalışma Alanları:
Karkas ve temel işleri, yol çalışmaları,
İskelelerde yapılan çalışmalar, karkas
yapıların yıkım işleri, kalıp yapma ve
sökme işlerini de kapsayan beton ve
prefabrike parçalarla yapılan çalışmalar,
şantiye alanı ve depolardaki işler, çatı
işleri, delinmez taban gerektirmeyen
emniyet ayakkabıları, çelik köprüler, çelik
bina inşaatı, sütunlar, kuleler, hidrolik
çelik yapılar, yüksek fırınlar, çelik işleri ve
haddehaneler, büyük konteynırlar, büyük
boru hatları, vinçler, ısı ve enerji santrallerinde yapılan işler, fırın yapımı, ısıtma
ve havalandırma tesisatının kurulması ve
metal montaj işleri, tadilat ve bakım işleri,
yüksek fırınlar, ergitme ocakları, çelik işleri, haddehaneler, metal işleri, demir işleme, presle demire şekil verme, sıcak presleme işleri ve metal çekme fabrikalarında
yapılan işler, taş ocaklarında ve açık ocaklarda yapılan işler, kömür işletmelerinde
yapılan dekapaj işleri, taş yontma ve taş
işleme işleri, düz cam ve cam eşya üretimi
ve işlenmesi, seramik endüstrisinde kalıp
işleri, seramik endüstrisinde fırınların
kaplanması, seramik eşya ve inşaat malzemesi kalıp işleri, taşıma ve depolama
işleri, konserve yiyeceklerin paketlemesi
ve dondurulmuş etle yapılan işler, gemi
yapım işleri, demiryolu manevra işleri,
kaygan zeminde çalışma gerektiren ve
delinme riski içeren işler, çok sıcak veya
soğuk malzemelerle yapılan çalışmalar.
Cilt Koruyucuları:
Koruyucu kremler / merhemler.
Gövde ve Karın
Bölgesi Koruyucuları:
Makinelerden korunmak için kullanılan
koruyucu yelek, ceket ve önlükler (delinme, kesilme, ergimiş metal sıçramalarına
karşı), Kimyasallara karşı kullanılan
koruyucu yelek, ceket ve önlükler, Isıtmalı
yelekler, cankurtaran yelekleri, X ışınına
karşı koruyucu önlükler, vücut kuşakları
/ kemerleri.
Vücut Koruyucuları:
Düşmelere karşı
kullanılan donanım:
• Düşmeyi önleyici ekipman (gerekli
tüm aksesuarlarıyla birlikte),
• Kinetik enerjiyi absorbe eden frenleme ekipmanı (gerekli tüm aksesuarlarıyla birlikte),
• Vücudu boşlukta tutabilen donanım
(paraşütçü kemeri),
Koruyucu giysiler:
• Koruyucu iş elbisesi (iki parçalı ve
tulum),
• Makinelerden korunma sağlayan
giysi (delinme, kesilme ve benzeri),
• Kimyasallardan korunma sağlayan
giysi,
• Kızılötesi radyasyon ve ergimiş
metal sıçramalarına karşı korunma
sağlayan giysi,
• Isıya dayanıklı giysi,
• Termal giysi,
• Radyoaktif kirlilikten koruyan giysi,
• Toz geçirmez giysi,
• Gaz geçirmez giysi,
• Florasan maddeli, yansıtıcılı giysi ve
aksesuarları (kol bantları, eldiven ve
benzeri),
• Koruyucu örtüler.
Kullanıldıkları İşyerleri ve/veya
Çalışma Alanları:
İskelelerde çalışma, Prefabrik parçaların
montajı, direk ya da sütunlarda çalışma,
çatı İşleri, Kule/yüksek vinç kabinlerinde
çalışma, ambarlarda kullanılan istifleme ve boşaltım ekipmanlarının yüksek
kabinlerinde çalışma, sondaj kulelerinin
yüksek bölümlerinde çalışma, kuyu ve
kanalizasyonlarda yapılan çalışma, asit ve
baz çözeltileriyle, dezenfektan ve aşındırıcı temizlik ürünleriyle yapılan işler, sıcak
malzemeler ile veya onların civarında
yapılan ve ısı etkisinin hissedildiği yerlerdeki çalışmalar, düz cam ürünleriyle
çalışma, kumlama işleri, derin dondurucu
odalarda çalışma, ateşe dayanıklı koruyucu giysi, kapalı alanlarda kaynak işleri,
kesme ve kemiklerinden ayırma işleri,
el bıçaklarıyla yapılan ve bıçağın vücuda
doğru çekilmesini gerektiren işler, kaynak
işleri, demir dövme işleri, döküm işleri,
asit ve baz çözeltileriyle yapılan çalışma-
lar, aşırı sıcak ve soğuk temas gerektiren
işler, kesim makinelerinde kesme ve ayırma işleri.
Sonuç olarak, her ne kadar iş sağlığı ve
güvenliği mevzuatı öncelikli olarak toplu
koruma tedbirlerini almayı son çare
olarak KKD kullanımını öngörüyorsa da,
mevzuatın asgari gereklilikleri unutulmamalıdır. Hangi işyeri ve hangi çalışma
alanı olursa olsun toplu koruma önlemlerinin yanında daha güvenli bir çalışma
ortamı oluşturulması için mutlaka uygun
KKD kullanımı da teşvik edilmeli ve uygulanmalıdır. Daha güvenli bir gelecek için
daha güvenli çalışma alanlarının oluşturulması ve gerek işverenlerin gerek çalışanların gerekse işyerlerine gelen üçüncü
kişilerin korunması son derece elzem bir
durumdur.
KAYNAKÇA
1- Erdinç TEZCAN, “Kişisel Koruyucu Donanımda (KKD)
Standartlar”, İdeal İş Güvenliği Sağlık&Danışmanlık
2- http://isggm.calisma.gov.tr/kkd, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel
Müdürlüğü İstatistik, Mevzuat, Piyasa Gözetimi ve
Denetimi Daire Başkanlığı
3- Serol DEVECİ, “Kişisel Koruyucu Donanım
Kullanımının İş Sağlığı ve Güvenliği Uygulamalarındaki
Yeri”, Manisa TSM Çalışan Sağlığı Birimi, 17.10.2012,
Ankara.
4- 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
5- Kişisel Koruyucu Donanımların İşyerlerinde
Kullanılması Hakkında Yönetmelik
Kasım - Aralık 2014 53
DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ
İnsanın Onuru, Emeğin Değeri;
İş Hayatı ve Güvenliği
AVNİ ÇEBİ ELEKTRONİK HABERLEŞME MÜHENDİSİ MMG ETİK KURULU ÜYESİ [email protected]
İnsan, yaratılmışların en güzeli ve anlamlısı, tarihin öznesi ve var oluşun biricik
hakikatidir. İnsan, zaman ve mekân ekseninde diğer canlı ve varlıklarla etkileşimli
olarak ona verilen ömür sermayesini, varlığını korumak ve geçimi için el emeği, göz
nuru ile çalışarak, emeğini bedeni ve zihni ile ortaya koyar, buna gönlünü de koyduğu
zaman yapılan işe ulviyet katılmış olur. İnsanın kadim var oluş geleneğinde, varlığı
diğerinin varlığı ve emeği üzerinedir. İnsan hayatını sürdürmek için yekdiğerinin
ürettiğine bağlıdır. İnsanın var olması için ortak yaşam ve çalışma mekânlarına,
bölüşüm ve değişim ortamına ihtiyaç vardır.
İ
lk insanın yaratılışından bugüne kadar
yeryüzünde olan serüvenimiz ve geçimimiz, avcılıktan tarım toplumuna,
sanayi toplumundan bilgi toplumuna
kadar birbirimize ürettiğimiz ürünler
ve değerler üzerinden bağlıyızdır. Bu
bizi medeni ve şehirli yapan, insan kılan
ve diğer canlılardan ayıran en önemli
hususiyettir. Tarihin gelişimi içerisinde
insan kendi emeği üzerinden kendisi ve
ailesinin geçimini sürdürmekteydi. Önceleri kendi kendine yeten insan ürünlerin
çeşitlenmesi ve tarıma geçişten sonra
yekdiğerinin emeğine ve üretimine de
ihtiyaç hissetmiştir. Bazı hayvanların ıslahı ve evcilleştirilmesi ile insan kendisini
aşan güç ve işlerde bunları kullanmış
daha uzun mesafelere, daha hızlı gidebilmiş, daha çok malları sevk edebilmiştir.
Artan iş kapasitesi ve oluşan birikimlerle bir diğerinin emeğine ve ürününe
ihtiyacı zaman içinde artmıştır. Tarım
toplumunda insan ihtiyacı olan işi gücünü savaşlar sonucu elde edilen köleler
vasıtasıyla ücretsiz emek gücü şeklinde
elde etmiştir. Bu dönemde insanın emeği,
zamanı ve varlığı satın alınabiliyor ve
gerektiğinde satılabiliyordu. Bu dönemin
çalışan emekçileri olan köleleri sahipleri
olan efendileri tarafından verilen işleri
büyük bir itaat içerisinde yapardı. Kölelerin bütün zamanı ve varlığı tamamen
54 Mimar ve Mühendis
İş hayatında barışın ve
güvenin sağlanmasında
en önemli etken doğru
ücret ve iş güvencesi
uygulamalarıdır. Doğru
adil, sürdürülebilir bir
emek piyasası ve ücret
uygulamaları geleceğe
güvenle bakan işçi ve
işveren ilişkilerinin
gelişimini sağlamakta,
daha sağlam ve güvenli bir
iş ortamının oluşmasına
zemin hazırlamaktadır.
efendilerinin elindeydi. Efendileri onlar
için gerekli olan her türlü yaşamsal imkânı
sağlar, onlara kalacak yer, yiyecek ve giyecek temin eder, gerektiğinde onları evlendirirdi. Kölelerin bütün geçim, barınma ve
iaşeleri efendilerinin sorumluluğundaydı
ve bir ücret verilmeksizin işlerini yaparlardı. Özgürlük kölelerin efendileri tarafından
alınan ve satılan bir metaaydı. Bir kölenin
özgürleşmesi uzun bir çalışmaya veya
efendilerinin bağışlamasına bağlıydı.
Dünün çarşılarında endam eden esnaf,
sanatkâr ve zanaatkârlar yanında çalıştırdığı çırak ve kalfaları ile “usta ve çırak
ilişkileri” içerisinde geçinir, üretilen değer
insanın onurunu karşılayacak şekilde paylaşılırdı. Pazarda işlerin doğru ve dürüst
yürütülmesini, hayatın erdemli sürdürülebilmesini kadim geleneğin bilgeliği
içerisinde geliştirilen ahilik kültürü, hayatı
iş ve özel hayat olarak ayırmazdı. Ahilik,
yaşamın bütün veçhelerinde barış, huzur
ve güvenin sürdürülmesi için gerekli olan
bütün geleneği inşa etmişti.
Üretimin yaygınlaşması, rekabetçi piyasalar, sanayi toplumuna geçiş ve kitle
üretimiyle beraber köleye sahip olmanın
ekonomik olarak pahalılaşmasından dolayı 18. yüzyıldan sonra kölelik zamanını
doldurmuştur. Kölelik, emek acısından
ekonomik değer olmasını yitirmesinde
dolayı yerini belli bir süre, belli bir ücret
karşılığında emeğin kiralanmasına dayanan “ücretli çalışanlara” emek piyasası son
2 yüzyılda evirilmiştir. Artık efendilerin
yerini patronlar almış, sahip olmanın lüksü
yerine kiralamanın rahatlığı ve sorumsuzluğu kazanılmıştır. Artık patronlar istediği
zaman istediği kişinin emeğini kiralayarak
sahip olma riskini azaltmıştır.
Sanayi devrimi ile ortaya çıkan durum
kitlesel üretimin artmasına ve ürünlerin
çeşitlenmesine, pazarların genişlemesine
neden oldu. Pazarlama ve üretim ortamları
olan market ve fabrikalarda sayıca çokça
insan, kitleler halinde gece ve gündüz,
uzun süreler kötü koşullarda, elektriğin
de bulunması aracıyla çalışır hale geldi.
Dünün birebir insan ilişkileri ile giden
pazarı yerine, insanların işine ve yekdiğerine yabancılaştığı, insanın adeta üretimde
bir unsura dönüştürüldüğü ortamda, insan
emeğinin hakkını aramak için sendikalar işverenin karşısında emeğin hakkını
aramak için ortaya çıktı. Üretim alanları
üretilen değerden daha fazla hak almanın
mücadele alanlarına dönüştürüldü. Çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve üretilen
değerden hakça pay alma mücadelesi,
çalışanların örgütlü mücadeleleri sonrası
kapitalizm kısmen ıslah edilerek daha iyi
yaşam ve çalışma koşulları oluşturuldu.
Dünün kölelerinin yerini bugünün ücretli
emekçileri almıştır. Dün sahibinin yanında
iş garantisi olan ve geçim sıkıntısı nedir
bilmeyen emekçi kölenin yerine, bugün
emeği başkaları tarafından kiralanan ve
geçiminden iş harici hayatından sorumlu
olunmayan ücretli emekçiler yerlerini
almıştır. Dün efendisi tarafından seçilen
köle yerine, bugün patronunu seçen emekçiler emek piyasalarında yer almaktadır.
EMEĞİN DEĞERİ VE ONURUMUZ
İş piyasalarının gelişmesi, büyük organizasyonlar ve rekabetçi ortamlar iş hayatını
her gün biraz daha baskı altına almaktadır.
Üretim sürecinde en önemli girdilerden
birisi olan emek maliyetler içerisinde kontrol edilmesi gereken bir unsur olarak yer
almaktadır. İnsan emeğinin yerine her gün
biraz daha makinelerin girmesi ile beraber,
insan emeği makineleşmenin baskısı altında kalmakta, mevcut insan emeği piyasaları her gün biraz daha hizmet sektörlerine
doğru kaymaktadır. İnsan bu baskı altında
hem işini korumak, hem geçimini sağlamak, hem de gelişimini sağlamanın baskısı
altında kalmaktadır.
İnsan olarak ister işveren olalım, ister çalışan olalım hepimize bir ömür verilmiştir.
Aynı zamana ve varlığa sahip olmanın
getirdiği eşitliğe sahibiz. Hepimiz farklı
avantajlar ile dünyaya geliriz bazılarımız,
doğduğumuz ailemiz ve muhitimizden,
bazılarımıza doğduğumuz coğrafya ve
ülkemizden, bazılarımıza sahip olduğumuzu bedensel ve zihinsel yetkinliklerden
dolayı farklı imkânlara sahip oluruz. Bütün
bize verilen imkân ve nimetleri çalışmamız
ve azmimiz noktasında değiştirip dönüştürebiliriz. Ne kadarı aklımızdan ne kadarı
nasibimizdendir bilemeyiz. Bilinen bir şey
var ki; zaman ve imkânlar bizleri farklılaşKasım - Aralık 2014 55
DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ
tırır, ayrıştırır ve birbirimize bağlar. Birey
ve toplum arasında oluşan bu illiyet bağı
tarım, sanayi ve ticaret sektörlerinin gelişimini sağlayarak iş hayatını oluşturur.
İş hayatı sermaye, emek ve maddelerin
bir araya gelerek değer ve ürün üretmesi
üzerine kuruludur. Kapitalist düzende,
daha çok büyüme ve kalkınma, daha
rekabetçi ve kârlı olma adına maliyetler
içerisinde emeği ve işçi maliyetlerini azaltılması gereken bir unsur olarak görülür.
Bu da üretilen değerden ve kârdan daha az
alınmaya zorlanan çalışan ile işveren arasında sürekli bir gerilim ve çatışma alanı
oluşturur. Bu hayatın huzurunu aldığı gibi
kazancın bereketini de yok eder.
İnsanlar emeği karşılığında aldığı ücret
ile kendisinin ve ailesinin barınma, gıda,
giyinme, eğitim, sağlık ve eğlence gibi
ihtiyaçlarını karşılamaya ve üreteceği artı
değerden de hayır ve hasenat yaparak
kendisini iyi hissetmeye ve erdemli olmaya
çalışır. İnsanın emeği karşılığı aldığı ücret
bunları asgari düzeyde karşılamaya yetmeli, kendisinin onurunu ve izzetini, ailesi ve
çevresi karşısında koruma ve geliştirmeye
yeterli olmalıdır. İnsan alemde yaratılan en
değerli varlık olarak kendi onurunu korumalı ve geliştirmeli, birey ve organizasyon
olarak bunun gerçekleşmesine yardımcı
olmalı ve destek vermeliyiz.
İnsanın emeği karşılığı aldığı ücret, çalıştığı
iş ortamı ve çevresi bireyin gelişimine ve
üretkenliğini sağlayacak şekilde oluşturulmalıdır. İnsanın ruh, zihin ve beden
sağlığının bütünlüğünü koruyacak ve
geliştirecek bir ortamda çalışması en doğal
hakkıdır. Bu hakkın gerçekleşmesi için
devlet çalışma barışının sağlanması ve iş
güvenliğinin oluşturulmasından sorumlu
en önemli organizasyondur. İLO gibi uluslararası organizasyonlar bunu sağlamak
için gerekli önerileri ve düzenlemeleri
yapmakta, ilgili işveren, işçi ve devlet taraflarına bildirmektedir. İş hayatında çalışma
koşulları ile ilgili evrensel standartlar her
gün gelişmekte ve iş sağlığı ve güvenliğe ile
ilgili bilinç sürekli artmaktadır.
İŞ GÜVENCESİ,
GÜVENLİĞİ VE GELİŞME
İş güvenliği ile ücretler arasında ciddi bir
56 Mimar ve Mühendis
bağ vardır. İş sağlığı ve güvenliği standartlarının yükseldiği iş kollarında çalışma
koşullarında iyileşme oluşmakta, beraberinde verim artışını ve ücretlerde iyileştirme getirmektedir. Ücretlerin yetersiz
ve çalışma koşullarını ağır, çalışma sürelerin uzun olduğu iş yerlerinde iş barışı
bozulmakta, çalışanlarda iş yerine aidiyet
azalmakta, bu da kazalara ve iş veriminde
düşmelere neden olmaktadır. Çalıştığı iş ile
ilgili güvencesi olamayan çalışanın gelecek
ile ilgili beklentileri azalmakta, bu da iş
verimi ve kalitesinde düşmelere neden
olmaktadır.
Firmalar ürün geliştirme ve inovasyona
yeterince kaynak ayıramamakta ve gelecekte var olma ve rekabet etme şanslarını
kaybetmektedirler. İş hayatında barışın ve
güvenin sağlanmasında en önemli etken
doğru ücret ve iş güvencesi uygulamalarıdır. Doğru adil, sürdürülebilir bir emek
piyasası ve ücret uygulamaları geleceğe
güvenle bakan işçi ve işveren ilişkilerinin
gelişimini sağlamakta, daha sağlam ve
güvenli bir iş ortamının oluşmasına zemin
hazırlamaktadır. Hepimiz bir işin tarafı
olarak yaptığımız işi en güzel bir şekilde
değer katarak yapmalıyız. Yaptığımız
iş sonucu elde edeceğimiz ücretin bize
yeterli olacağına, zaman içerisinde daha
iyiye doğru gideceğine olan inancımızı
korumalıyız. İnancını ve umudunu sürekli
geliştiren bir çalışan daha iyisini yapmakta
motive olmuş olarak görecektir. Aidiyetin
ve umudun olmadığı bir iş hayatı çekilmez
ve dayanılmaz olarak çalışanı baskı altına
almakta, çeşitli sıkıntılara maruz bırakmaktadır. Üretkenliğimizin azaldığı ve ait
olma duygumuzu yitirdiğimiz yerde verimlilik düşmekte ve iş yerleri kurumsallaşma
yolunda sınıfta kalmaktadır.
Emeğin zaman değeri ve piyasa değeri bir
birini etkileyerek kazandığı kadar değerli
olduğunu hisseden insan ve hissettirilen
insan ontolojik anlamda “insan” olmanın
verdiği onurunu kaybettiği zaman ya
içine kapanan, içinde patlayan bir varlığa
dönüşecek intihar edecektir. Veya dışarıya
dönen, isyan eden ve çatışan bir savaşçıya dönüşecektir. İnsan ne o’dur ve ne
de budur, insan dingin ve arayışı iyiye ve
güzele dönük Rahmani bir canlıdır. Bize
düşen bütün ortamlarda insan onurunu
ayağa kaldırmak ve onunla muhabbet
halinde olmaktır. Muhabbetin hasıl olduğu
yerde iş aradan çıkan bir değer ve güzelin
oluşmasında bir vasıta olacaktır. Emeğin
karşılığı olan ücret kazanılırken ve harcanırken insan onuruna yakışır şekilde tekrar değerlendirilmelidir. İnsan bir çalışan
olarak üretim süreçlerinin ve araçlarının
en büyük girdisi ve çıktısı olarak görülmeli
ve insanın en önemli verisi olan emeği
değerli görülmeli, hakkı verilmeli ve insanın varlığı onurlu kılınmalıdır.
Kazancın bereketi paylaşmak ve diğerini
geliştirmek üzerine olduğunu unutmadan
“insanı yaşat ki devlet yaşasın” ilkesini,
“çalışanın ile paylaş ki işin daim olsun”
anlayışına iş hayatında dönüştürmeliyiz.
Daha güvenli, daha sağlıklı, daha üretken
bir iş hayatı için emeği ayağa kaldırmalıyız.
DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ
RİSK BELİRLEME
Mesut Uğur MMG YÖNETİM KURULU ÜYESİ - Mikroteknoloji Mühendisi [email protected]
YANIK; TOPLUMDA ÖLÜMLERE, SAKATLIKLARA YOL AÇAN VE BÜYÜK MALİYETLER GETİREN BİR OLAYDIR.
TÜRKİYE’DE YILLIK 1 MİLYON KİŞİNİN YANIKTAN ETKİLENDİĞİ SANILMAKTADIR. BUNLARIN 12-13 BİNİ
HASTANE TEDAVİSİ GÖREBİLMEKTE VE BUNLARDAN 2 BİNİ ÖLMEKTEDİR (PROF. DR. ATAY ATABEY,
HTTP://ATABEY.IPRAS.NET/YANIK/).
6
331 sayılı İş Güvenliği Kanununun
yürürlüğe girmesiyle beraber Çalışma
Bakanlığı İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı
Genel Müdürlüğü bazı sınavlar açarak
iş güvenliği uzmanlarını sınıflandırdı,
sertifikalandırdı. İş yerlerinin risklerine göre iş güvenliği uzmanı bulundurma veya iş güvenliği uzmanından
hizmet alma şartı getirdi. Çok doğru
adımlar. Fakat acaba müfredat doğru
yapılabildi mi? Birçok mühendis
kurslara giderek iş güvenliği uzmanlığı belgesini aldı ve firmasını kurdu.
Kişisel olarak uzun yıllardan beri
yanma riskleri ve yanık ilk yardımı
konusunda çalıştığım için konuyu
yanma riskleri açısından değerlendireceğim.
6331 sayılı kanun yürürlüğe girdikten
sonra iş güvenliği firması kuranlardan pazarlama e-postaları gelmeye
başladı. Bu e-postalarda neden iş
yerimizde risk değerlendirmesi
yapılması gerektiğinden çok risk
değerlendirmesi yapmadığımızda
alacağımız cezaların tehditlerini duyduk. E-postalar bize adeta devletin
parmağını sallayarak tehdit ediyordu. E-posta adresimizi bulamayan
açıkgözler mali müşavirimize gidip
telefonlarımızı almışlardı ve telefonla aynı tehditleri savuruyorlardı.
E-postalara pek kulak asmadım ama
58 Mimar ve Mühendis
mali müşavirimden telefonumu alarak beni arayan birini risk değerlendirmesi için davet ettim, eline bir fincan sıcak çay verdim ve risklerimizi
söylemesini istedim. Yangın çıkabilir,
yangın tüpünüz var; dolap devrilebilir, cam kırılabilir, ezilip kesilebilirsiniz; ayağınız kabloya takılır düşebilirsiniz dedi. Başka risk dedim. Yok dedi.
Elinizdeki sıcak çayın üstünüze dökülme riski ve yanma riski var mı diye
sordum; afalladı. Çünkü yanma riski
eğitim müfredatında geçmiyordu ve
yanık ilk yardımı çok yüzeysel anlatılmıştı. Çalışma Bakanlığı İşçi Sağlığı
ve İş Güvenliği Genel Müdürlüğü işleri
kolaylaştırmak için kontrol listeleri
hazırlamış. Bu kontrol listeleri http://
www.csgb.gov.tr/csgbPortal/isggm.
portal?page=rdr bağlantısında görülebilir. Şimdilik şu kontrol listeleri
internet sitesinde var:
Apartmanlar için Kontrol Listesi
Deri ve Tabaklama İşleri için Kontrol
Listesi
Genel Yolcu Taşımacılığı için Kontrol
Listesi
Konaklama Hizmetleri için Kontrol
Listesi
Kuaförler için Kontrol Listesi
Kuru Temizlemeciler için Kontrol
Listesi
Mutfak, Lokanta ve Pastanenler için
Kontrol Listesi
Ofisler için Kontrol Listesi
Tekstil Ürünleri İmalatı için Kontrol
Listesi
Her hafta İstanbul-Ankara-İstanbul
otobüs yolculuğu yaptığım için Genel
Yolcu Taşımacılığı için Kontrol Listesine bakıyorum. Şehirlerarası otobüslerin hemen hemen hepsinde sıcak
içecek servisi yapılmasına rağmen
sıcak içecek ile yanma riski bu kontrol
listesinde geçmiyor. Gerek servis elemanı sıcak suyu bardağa boşaltırken,
gerekse yolcu sıcak içeceği içerken
dökülüp haşlanma riski fazla çünkü
kasisler var ve araçlar çok sallanıyor.
Araçlarda, içerisinde yeterli malzeme
bulunan ilkyardım çantası bulunuyor
mu? İbaresi var. Ama ilk yardım çantası muhteviyatı tanımsız olduğu için
içine yanık ilk yardımı olup olmadığı
meçhul. Ben iyi biliyorum ki yanık
ilk yardımıyla alakalı hiçbir şey yok.
Karayolları yönetmeliğine göre araç
ilk yardım kiti içinde yanık ilk yardımıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan yanık battaniyesi diye alüminyum
örtü var. Bu örtü sıcağı deride hapsedeceği için yanmayı şiddetlendirir
ve derinleştir. Bazı kişiler ek olarak
üzerinde yanık kremi yazdığı için
Silverdin bulunduruyorlar. Silverdin
akut yanık ilkyardım malzemesi değildir.
Yanan bölgeye akut safhada uygulanırsa
ısıyı hapseder ve dokunun derinleşerek
hasarlanmasına neden olur.
Ankara’dan İstanbul istikametine giden
bir yolcu otobüsünde bir bayan yolcuya
termostan sıcak su dökülmüş ve haşlanmış. Otobüste yanık ilk yardım malzemesi
olmadığı için ve personel yanık ilkyardımını bilmediği için bir şey yapılamamış.
112 aranmış ve Hendek çıkışında yolcu
otobüsten indirilerek ambulansa nakledilmiştir. Maalesef 112 ambulanslarımız da
yanık vakalarına hazırlıklı değildir, götüreceği hastanelerin acil servisleri de bu
tür kazalara hazırlıklı değildir. Çok ciddi
doku hasarları olmaktadır ve tedaviler
aylarca sürmektedir.
Hepimiz günde 3 öğün beslendiğimiz
için “Mutfak, Lokanta ve Pastanenler için
Kontrol Listesi” de önemlidir. Hem mutfakta çalışanlar, hem servis personeli hem
de müşteriler yanabilir. Mesela kontrol
listesinde yeterli sayıda yangın söndürme tüpü ve miadının geçip geçmediği
sorulmakta. Ama yanma ilk yardım seti
şeklinde geçiştirilmektedir. Halbuki işe
göre farklı yanma riskleri vardır ve farklı
boylarda ve miktarlarda hidrojel yanık
ilk yardım örtüsü bulundurulmalıdır.
Haberlerde çıkan bir vakayı örnek olarak
almak istiyorum. Haber şu bağlantıdan
okunabilir: http://www.hurriyet.com.tr/
ekonomi/27125003.asp
Habere göre lokanta sahibi bu kazada
mesuldür. Kazazedeye maddi manevi tazminat vermek zorundadır. Lokantaların
kendi bünyesinde iş güvenliği elemanı
bulundurma zorunluluğu yoktur. Risk
değerlendirmeyi bir iş güvenliği uzmanına yaptırabilir. İş yeri sahibi iş güvenliği
uzmanı veya şirketiyle bir sözleşme
yaptıysa ve risk değerlendirme belgesini
almışsa ve belgedeki tüm gereklilikleri
yerine getirmişse iş yeri sahibi sorumlu
tutulamaz. Bilirkişi iş güvenliği uzmanının riskleri doğru şekilde belirleyip
gerekli tavsiyeleri yazılı olarak iletip
iletmediğine bakar. Eğer iş güvenliği
uzmanı sizde yanık riski var, hem çalışanlarınız mutfakta hem müşterileriniz
servis esnasında yanabilir demediyse tüm
sorumluluk iş güvenliği uzmanına yıkılabilir. İş güvenliği uzmanı yanma riskini
belirlediyse o zaman yanma durumunda
kullanılacak ilk yardım malzemesini de
belirleyip imza ile kayıt altına almalıdır.
Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi (OSGB)
firmalarının aynı zamanda firmaların çalışanlarını eğittiğini duyuyoruz, görüyoruz.
Eğer OSGB firması bir işletmede eğitim
verdiyse ve eğitim alanlara sertifika
dağıttıysa olacak kazaların neticesinden
firma sahibiyle beraber sorumludur. Bu
lokantada lokanta sahibi ve çalışanlar
OSGB bize yanık ilk yardımını eksik
öğretmiş ve gerekli ilk yardım malzemesini tavsiye etmemiştir derse; açılan tazminat OSGB firmasına yansıtılabilir.
Kasım - Aralık 2014 59
DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ
Riskleri ve vakaları sayfalar dolusu yazabilirim. Son olarak 38 kişinin yanmaya
bağlı öldüğü Diyarbakır’da 22 Temmuz
2014 de meydana gelen LPG tanker kazasına değinmek istiyorum. Ramazan’ın son
haftasıydı. Sahur yaparken saat 03:00
haberlerinde kazayı duydum. Tankerin
arkasında olan 2 yolcu otobüsü alev
almıştı ve 70 kişi yaralanmıştı. Sabah’a
kadar haber kanallarında hastane acillerine getirilen kazazedeleri seyrettim, ajansların internet sitelerindeki fotoğraflarına
baktım. Eyvah en az 20 kişi ölür, yanık
ilkyardımı yanlış yapıyorlar dedim. 38 kişi
öldü. Ermenek’teki maden kazası günlerce
konuşuldu, gündemden düşmedi. Halbuki
LPG tanker kazasında Ermenek’tekinin
2 katı insanımız yaşamını yitirdi. Ermenek’teki insan kusuruna bağlıydı da LPG
kazası insan kusuruna bağlı değil mi?
Bu ülkenin yollarında LPG tankerleri
dolaşıyorsa, LPG istasyonları varsa böyle
kazaların olma riskini yok sayamayız. Bu
kaza gösterdi ki; ne ambulanslarımızda,
ne hastanelerimizin acil servislerinde
yanık ilkyardımı düzgün yapılıyor. Bu
ölen insanlarımız kaza mahallinde olan
birincil yaralanmadan ölmedi. Haberlerde
seyrettiğimiz kadarıyla ambulanstan ken60 Mimar ve Mühendis
dileri yürüyerek indiler. Bu vatandaşlarımızın eksik ve yanlış müdahale nedeniyle
oluşan ikincil yaralanmalardan yaşamını
yitirdiğini söyleyebiliriz. Bu konuda tecrübesi olanlar sağlık sistemimizdeki eksiklikleri ve yanlışlıkları kolayca tespit edecekler. Aslında sağlık sistemindeki özensizliğin ülke ekonomilerine maliyetinin
hiç küçük olmadığını bilmek zorundayız.
ABD de yanlış tedavilerin düzeltme maliyeti her yıl 3 milyar US$’mış. ABD’de doktor ve tedavi hatalarından her yıl 201.000
kişinin öldüğü söyleniyor. Ülkemizde bu
rakamın 35.000 olduğu söyleniyor.
Görüldüğü gibi her iş yerinde içtiğimiz
sıcak içeceklerden başlayarak yanma
riski oluşmaktadır. Bu risk sıcak kaplar,
fırınlar, erimiş plastik ve metaller, patlayıcı ve parlayıcı gazlar, kimyasallar ile
büyümektedir. Yanık riski yok sayılmakta,
ya küçümsenmekte veya yanığın sadece
doktorlar tarafından bakılabileceğine
inanılmaktadır. Yanık ilkyardımı her birey
tarafından bilinmesi gerekmektedir ve
uygulanması gerekmektedir. Yanma olup
biten statik bir durum değildir, yanma
zamana yayılan bir süreçtir. Erken ilkyardım yanma sürecini durdurur yani doku
hasarını engeller.
YANIK NEDİR?
• Yanık; Isı, elektrik, kimyasal madde
veya radyasyon etkisi ile deri bütünlüğünün bozulması demektir.
• Termal travma temel mekanizması
yükselen ısı ile hücrenin tam veya kısmen
harabiyetidir. Hasar derinliği sıcaklığa ve
süreye bağlıdır. Örneğin: 82 °C 1 saniyede
tam kat deri yanığı yapar. Yanıklarla ilgili
ilk yardım konularının anlatıldığı kitaplara bakınca yanığın akut safhası ya kısa
olarak geçiştirilmekte ya da en sonlarda
anlatılmaktadır. İnsan derisi kötü bir
iletkendir. Termik hasarın boyutuna göre
100 °C ila 2000 °C deriye etki edebilir.
Kritik sıcaklık 50 °C dir. Derinin ısısının
bu sıcaklığın altına kendi kendine düşmesi saatlerce sürebilir. Yanmayı yapan
sebep ortadan kaldırılmış olsa bile doku
hasarı derinlere doğru ilerlemeye devam
eder. Koagulasyon zonu nekrozun oluştuğu bölgedir. Staz zonu doku harabiyetinin
devam ettiği bölgedir. Hiperemi zonu ise
hafif veya yüzeysel doku hasarının başladığı bölgedir. Akut yanık ilk yardımında
hedef koagülasyon zonu engellemektir,
eğer koagülasyon zonu oluştuysa bunun
büyümesini engellemek aynı zamanda
staz zonunu da kurtarmak olmalıdır. O
nedenle yanık erken safhada hızlıca soğutularak yanma prosesi durdurulmalıdır.
Yanmaların dereceleri:
Yanmalar yanığın dokuda yarattığı hasarın derinliğine göre derecelendirilir;
1’inci derece yanıklar
Semptomları:Kızarıklık, morarma, gerginlik hissi, ağrı
Doku hasarı: Yanma sadece üst deriyle
sınırlıdır.
2’inci derece Yanıklar
Semptomları:Kızarıklık, su toplama, şiddetli ağrı
Doku hasarı: Yanma üst deride ve alt
deride olur.
Kıl kökleri, ter gözenekleri ve sinir uçları
çalışır durumdadır. Bu nedenle 2’nci
derece yanıklar çok acı verir.
İyileşme: Deri hasarı kalmaz. Fakat lekelenmeler kalabilir.
3’üncü derece yanıklar
Semptomları:Yanık yarası ya beyaz görünür veyahut siyah kömürleşmiş şekildedir. 3’üncü derecede yanıklarda sinirler
de yandığı için acı hissedilmez. Kanama
da olmaz. Çünkü damarlar da yanmıştır.
Doku hasarları: Derinlemesine derinin
bütün katmanları yağ dokusuna kadar
hasar görür. Kıl kökleri terleme gözenekleri dokunma duyusu ve acı algılayan
sinirler hasar görmüşlerdir.
İyileşme: İyileşirken derin izler olan
buruşuk bir deri oluşur. Eklem yerlerinde
ise eklemlerin hareketini kısacak kadar
büzülmeler meydana gelir.
YANMALAR… NASIL
MÜDAHALE ETMELİYİZ?
Yanma sebebini hemen durdurun!
• Termik yanmalar: Elbiselerdeki yanmaları söndürün.
• Elektrik yanıkları: Kazazedeyi elektrikten kurtarın.
• Kimyasal yanıklar: Yakan kimyasalı nötralize edin (bol suyla yıkayınız).
Hemen soğutun, soğutun ve tekrar soğutun
• Akut yanıklarını soğutmak için hidrojel
emdirilmiş örtü veya temiz su kullanın.
• Yanık bölgesini 20-30 dakika soğutun.
Deri kötü bir iletkendir. Isıyı biriktirir.
Biriken ısı hücrelerin harabiyetine neden
olur. Yani pişme olayı olur. Akut safhada
yapışmamış giysileri
yanan yere alüminyum
Yanık merkezleri,
çıkarınız
yanık battaniyesi örterhastane acilleri
• Yanık nedeni ile parsek dokunun daha hızlı
ve il sağlık
mak ve ellerde şişme
pişmesine sebep oluruz.
müdürlüklerinde 112
oluşabileceğinden
Hepimizin bildiği gibi
Acil ambulanslarında yüzük, saat vb. gibi
ağzı kapalı tencerede
hidrojel yanık
maddeler çıkarılmalıdır
yemek açık olanına
Önemli! Yanık yarasını
göre daha hızlı pişer.
örtüleri akut yanık
steril örtüyle örtünüz
Akut safhada yapılması
safhasında başarı ile
• Yanık alanı enfeksigereken biriken ısının
kullanılmaktadır.
yonlar açısından ciddi
deriden mümkün olduEğer bu örtüler
bir risk yaratmaktadır.
ğu kadar hızlı şekilde
yanmanın olduğu
• Yanık yarasını steril
uzaklaştırılmasıdır.
işletmede bulunursa
hidrojel emdirilmiş
Bu soğutma işlemidir.
ve kullanılırsa
örtü veya temiz bez ile
Soğutma sayesinde
örterek hastaneye gidiyanığın derin dokulayanık travması
niz. Kesinlikle pamuk
ra doğru yayılmasını
engellenebilir ve
kullanmayınız.
engellemiş oluruz.
kazazedenin hayatı
• Yanık yerini basınç ve
Yanan yüzeye akut
kurtulabilir.
sürtünmeden korumak
safhada hidrojele bandıgereklidir. Bu nedenle
rılmış örtü ile soğutma
yanık yerinin üzerine çok sıkı bandaj
uygulanır. Hidrojel örtünün altındaki
uygulayın.
yanık kızarıklığı yok olmuşken örtünün
Yanıkta asla yapılmayacaklar!
temas etmediği yerlerde kızarıklık kal• Yaraya yapışmış giysi ve eşyaları kopamıştır. Soğutma aynı zamanda aneljezik
rıp almaya çalışmayın.
bir etki yaparak acı ve ağrıyı da alacaktır.
• Buz ya da buzlu su kullanmayın.
3’üncü derece yanıkta çeşme suyu uygu• Yanık yerine asla yağ, krem, diş maculayamayız. Çünkü yüksek enfeksiyon
nu, kolonya, pudra gibi maddeler uyguriski vardır. Peki soğutma için ne kullanlanmamalıdır.
malıyız? Son zamanlarda su jel şekline
• Eğer yanık yerinde üzerinde içi sıvı
getirilerek taşıcı bir örtüye emdirilmiştir.
dolu küçük kesecikler (veziküller) oluşBu örtülere
muşsa bunları kesinlikle ellemeyin ve
hidrojele bandırılmış örtü demekteyiz. Bu
patlatmayın.
örtülerin soğutma yani ısı emme kapasitesi sudan 5 kat daha fazladır. Ayrıca bu
örtüler tıbbi cihaz yönetmeliğine göre
DİKKAT!
Klass IIb steril ürünlerdir. Doğrudan açık
2’nci ve 3’üncü derece yanıklar ve yüzdeyaraya örtülmektedir. Örtüler sayesinde
ki, ellerdeki, eklemlerdeki, cinsel organaçık yaralarda enfeksiyon riski de ortalardaki az miktarda yanıklar mutlaka
dan kalkmış olmaktadır. Yanık merkezdoktora gösterilmeli, doktor tarafından
leri, hastane acilleri ve il sağlık müdürtakip edilmeli ve tedavi edilmelidir.
lükleri 112 Acil ambulanslarında hidrojel
Çocuklar ve yaşlı insanlar yanmalardan
yanık örtüleri akut yanık safhasında başadaha çok etkilenirler. Yanma durumlarınrı ile kullanılmaktadır. Eğer bu örtüler
da ilkyardım yukarıda anlatıldığı şekilde
yanmanın olduğu işletmede bulunursa ve
yapılsa, birçok ölümlü durumun önüne
kullanılırsa yanık travması engellenebilir
geçilebilir. Kazazede yanık merkezine
ve kazazedenin hayatı kurtulabilir. Unutveya hastaneye sevk edilse bile çok kısa
mayalım ki kazazedenin yanık merkezine
sürede iyileşir ve taburcu olur, yara ve
veya hastane aciline götürülmesi uzun
yanık izleri kalmaz. Yüksek yanık tedavi
sürebilir. Her geçen dakikada yanma
masraflarından kurtulmuş olunur. Bu
devam ettiği için doku hasarı büyüyebilir.
yazımızı okuyanların yanma risklerini
Önemli! Yapışmamış giysileri çıkarın
daha iyi belirleyeceğini ve gerekli malze• Soğutmadan önce yanık yarasına
meyi bulunduracağını umuyoruz.
Kasım - Aralık 2014 61
DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ
EMEĞİN HAKKININ VERİLMESİ,
İŞ GÜVENLİĞİNE YANSIMASI
Osman Şahbaz MMG Genel Başkan Yardımcısı [email protected]
Makine Mühendisi
Yaptığımız işlerde, aldığımız görevlerde düzgün iş yaptığımızı bilmeliyiz ve hissetmeliyiz.
Günümüz çalışma hayatında, günün sorunlarına duyarlı olmanın yanında, öncelikle
bunun beşeri konumuz olduğunu bilmeli ve çözümüne de aynı nispette ilgi duymalıyız.
D
ünyada ve ülkemizde insan haysiyetine yakışacak düzgün ve samimi
olarak yaptığımız işlerde bireysel
vicdanımızda bir rahatlık yaşadığımız kadar, toplumsal ve kurumsal
vicdanlarda da takdir ve ödüle mazhar olduğumuza şahitlik ediyoruz.
Bu da gösteriyor ki; işimizi doğru,
dürüst, selim bir kalple ve sahici
yapmalıyız. Üstünkörü değil. Emeğin
hakkının verilmesi birçok mecrada
konuşulup tartışılmaktadır. Konuşulacak, yazılacak, tartışılacak pek bir
şeyin kalmadığı, daha çok icraatın
yapılması gereken bir zemine geldiğimiz aşikârdır.
EMEĞİN KARŞILIĞI
ZAMANINDA ÖDENMELİDİR
Emek, insanlığın en yüce değeridir.
Bunun yanında insanoğlunun evine
götüreceği aşın kapısını açmak da
yüce bir iştir. Sermaye ile emek
değerini birbiri ile kıyas etmemeli.
Birbirini tamamlayacak unsurlar olarak görmeliyiz. Her ikisi de elzemdir
ve gereklidir. Dünya, iş kapısı açan
ile emek üretenlerin sırtında yücelecektir. Her daim emek ahlaklı ekonominin temel direğidir. Bu emeği
62 Mimar ve Mühendis
her boyutta düşünebiliriz, beyin emeği,
kas emeği veya zaman emeği… Bunlar
arasında fark yoktur.
Allahu Tealâ Necm Ayeti 39-41'de şöyle
buyuruyor:
''İnsan için ancak çalıştığı vardır. Şüphesiz onun çalışması ileride görülecektir.
Sonra da çalışmasının karşılığı kendisine
tastamam verilecektir.''
Temel olarak İslam’ın emeğe büyük
önem verdiği aşikardır. Aslında tabii
kazanç yolu emektir, alın teridir. Sevgili
Peygamberimiz emeğin kutsallığına
işaret eden sözünde şöyle buyurmaktadır: “Hiç kimse elinin emeğinden daha
hayırlı bir şey yemiş değildir” (Buhari,
Bûyû15). En temiz kazancın ne olduğu
sorulduğunda ise; “Kişinin kendi elinin
emeği, bir de dürüst ticaretin kazancı”
(Müsned, IV, 141) cevabını vermiştir.
Bu kadar hikmet dolu ve kuşatıcı bir
ahlaki yaklaşımın yanında, ekonomi
biliminde emek üretim faktörlerinden
sermaye, tabii kaynaklar ve girişimci
unsurlarına ekleneceklerden sadece
biridir. İktisat teorisyenlerinin tam
rekabet ortamı içinde piyasadaki arz
ve talebe bağlı olarak emeğin değerinin
belirleneceği kuralı, eksik, sığ ve ahlakı
barındırmayan bir tanımlamadır.
TOPLUMDAN ALDIĞININ FAZLASINI
PAYLAŞANLAR SOSYAL HAYATTA
DAHA DEĞERLİ OLUYOR
Beşeri ve ilahi kanunlar birbiri ile çeliştiğinde hangisinin yanında olacağız?
Nefsimize ağır gelmesine rağmen ilahi
kanuna rıza gösterebilecek miyiz? Müslüman bu soruyu kendisine sormalıdır.
İslam emek sermaye arasındaki ilişkilere manevi bir yön vermekle ve birbirlerine karşı manevi vecibeler koymakla
sürekli bir uzlaşma sağlamıştır. Zira
buna Müslüman girişimci ve işçilerin
uyması inançlarının bir gereğidir. Faydalı işten sonra, dökülen terin, sarf edilen
emeğin karşılığının muhakkak ödenmesi
gerekir ki, toplumda hem ekonomik hem
sosyal çatışmanın ve yozlaşmanın önü
alınabilsin. Aksi takdirde toplum çürüme, yozlaşma ve her türlü musibete açık
olacaktır. Sarf edilen emeğin karşılığı
zamanında verildiğinde yüksek erdem,
ahlaklı bir davranış, karşılıklı helallik ve
akit yerine getirilmiş olacaktır. Ödenmemesinde ise en büyük kul hakkı yenmiş
olacaktır. Hak karşılıksız bırakılamaz,
yok sayılamaz ve çiğnenemez. Birbirini
ezmeyen ve sömürmeyen, üretilen faydayı hakça pay edebilen toplum olduğumuzda yüceleceğiz. Vahşi kapitalizm
insanı adeta üretim yapan makine gibi
gördü ve değerlendirdi. Yaratılanların
en yücesi olan biz insanın bir arada
toplu yaşayan, en yüce varlık olduğumuzu unutmamalıyız. Birlikte üretip
hakça pay edebiliyorsak mutlu olacağız.
Atalarımız ne güzel söylemiş; ''Bağa bak,
üzüm olsun; yemeye yüzün olsun'' hem
sermaye var, hem de emek var. Neticesi
de ürün. Emek sermayesiz, sermaye de
emeksiz olamaz. Toplumdan aldığının
daha fazlasını toplum ile paylaşanlar
sosyal hayatta daha değerli oluyor. Bu
kalitedeki itibarlı insanlar topluma zenginlik katmanın yanında dönüştüren ve
ufuk açan kişilerdir. “Tarlada izi olmayanın harmanında yüzü olmaz” derler.
Emek sahibinin kanuni, hukuki haklarıyla birlikte, şayet toplumsal vicdanda
hala eksik olduğuna inandığımız bir
kısım hak alanı varsa onu da tamamlamalı. Emek sahibi de kanuni haklarıyla
sınırlı olduğunu düşünmeden vicdani
sınırına kadar taşımalı ki, ortada konforlu yaşam, faydalı ve helal kazanç
oluşsun. Emek sahibine ürettiği üründen hediye olarak vermeyi de bilmeliyiz. Atalarımız özlüce ne güzel söylemişler; ''Harman döven öküzün ağzı
bağlanmaz''.
Hz. Mevlânâ’nın şu güzel sözü ne
büyük düstur aslında:
''Köpek gibi kızmayı bırak, aslanın
gazabına bak.
Aslanın gazabını görünce de var, bir
yaşına girmiş koyun gibi yavaş ol.''
Kul hakkının sınırını en iyi bizi yaratan;
temiz ve pak vicdanımıza yerleştirmiş.
İslam ahlakıyla da peygamber efendimiz
vasıtasıyla nakil etmiş. Emeğe büyük
önem veren, emeğin kutsal olduğunu
ifade eden İslam'ı iyi anlamalıyız. Hak
deyince akan sular durur.
Aslında bu iş dönüyor dolaşıyor; karşılıklı hak ve hukuk noktasının, sınırlarının zorlanmamasına dayanıyor. Bu
itibarla sürekli mücadele içinde olan
insanoğlu, evladına güzel ahlak, şeref,
itibar ve haysiyetten daha kıymetli bir
miras bırakamayacak. Bu da işbirliği
içinde olduğumuz insanların haklarını
en üst seviyede dingin bir akılla müzakere etmemizden ve korumamızdan
geçiyor.
Ülkemizin gelişmesi ve uluslararası
boyutta başarısı için hak ve adalet
hükümlerinin son derece ehemmiyetle
yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu
itibarla özellikle işçi, işveren konumundakilerin yükümlülüklerini yerine getirmekte hassas, dürüst ve bozulmamış
bir vicdan ile davranmaları gerektiğine
inanıyorum.
Kasım - Aralık 2014 63
DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ
İŞ GÜVENLİĞİ: MEVZUATMÜFREDAT-KAZA-KADER
Z. Fuat Toprak Dicle Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü - MMG Diyarbakır Şube Başkan Yardımcısı
[email protected] [email protected]
Genellikle halk arasında “kaza” ve “kader” kelimeleri yanlış anlamlarda
kullanılmaktadır. Bu nedenle çoğu zaman iş yerlerinde meydana gelen kazalar, “kader”
şeklinde yorumlanmaktadır. Bunun sonucu olarak kazaları önleyici tedbirler fazla
önemsenmemektedir. O halde önce “kaza” ve “kader” terimlerini karşılaştırmalı olarak
tanımlayalım. Bu çalışmada, terimlerin ansiklopedik veya sözlük anlamları ile olduğu
gibi açıklanması yerine birkaç örnek ile açıklanması daha bilgilendirici, kuşatıcı ve
pratik karşılığının olması açısından tercih edilmiştir.
B
ir işyerinde çalışan kazaya maruz kaldığında bunun nedenlerini başlıca iki
sınıfta toplamak mümkündür;
Çalışanın kendisinden kaynaklanan
nedenler,
Çalışanın dışından kaynaklanan
nedenler.
Diğer taraftan, böyle bir kaza ister
çalışandan kaynaklansın ister kendisinin dışından kaynaklansın nedenlerini ayrıca iki alt sınıfta toplamak
mümkündür:
Doğal nedenler,
Yapay (doğal olmayan) nedenler.
Örneğin; bir çalışanın iskeleden
düştüğünü düşünelim. Bunun birçok
nedeni olabilir. Bunlardan olası birkaçını sıralayalım:
Çalışan intihara teşebbüs etmiştir
(kendisinden kaynaklı, yapay),
Çalışan uyuklamıştır (kendisinden
kaynaklı, doğal),
Dikkatsiz davranmıştır (kendisinden
kaynaklı, doğal),
64 Mimar ve Mühendis
Korku ve paniğe kapılmıştır (kendisinden kaynaklı, doğal),
İskele göçmüştür (kendisinin dışından kaynaklı, yapay),
Yıldırım düşmüştür (kendisinin dışından kaynaklı, doğal),
Şiddetli bir rüzgâr esmiştir (kendisinin dışından kaynaklı, doğal),
Deprem olmuştur,
Başına beton kovası düşmüştür (kendisinin dışından kaynaklı, yapay),
Başka bir çalışan ona çarpmıştır
(kendisinin dışından kaynaklı,
yapay).
Bu örnekler çoğaltılabilir. Başka bir
ifade ile kazanın meydana gelmesinin
kendisinden ya da kendisinin dışından kaynaklanan yapay veya doğal
herhangi bir nedeni olabilir.
Böyle durumlarda hangisinin “kaza”
hangisinin “kader” olacağını tartışalım. Eğer kazanın nedeni doğal
ise halk arasında genellikle “kader”
olarak tanımlanır. Buna göre “yıldı-
rım çarpması”, “şiddetli bir rüzgâra
kapılması” “deprem olması” birer
kaderdir. Olayın “kaza” denilmesi için
ise halk arasında genellikle yapay
bir neden aranmaktadır. Buna göre
“iskelenin çökmesi”, “beton kovasının
düşmesi”, “işçinin intihar etmesi”,
“uyuklaması”, “dikkatsiz davranması”
birer kazadır.
Burada “kaza” ve “kader” şu şekilde
tanımlanmıştır: Eğer meydana gelen
olay, kişinin kendisi veya kişinin
dışındaki sorumlu kişiler tarafından
önlenmesi mümkün olduğu halde
meydana gelmişse “kaza”, değil ise
halk tabiri ile “kader” olacaktır. Bu
tanımlamaya göre olayın nedeni ister
doğal ister yapay olsun; olay ister
kendisinden kaynaklansın ister kendisinin dışında kaynaklansın yerine göre
“kaza”, yerine göre “kader” olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla yukarıda verilen ve
halk arasında yaygın olan kanaatin yanlış olduğu söylenebilir. Dolayısıyla, bir
olayın “kaza” veya “kader” olarak değerlendirilmesi toplulukların bilinç, kültürel,
ekonomik, finansal, teknik, bilimsellik
ve medeniyet düzeylerine bağlı olarak
değişmektedir.
ÇALIŞANIN YILDIRIM ÇARPMASI
SONUCU İSKELEDEN DÜŞMESİNDE
ÇALIŞAN SORUMLUDUR
Şimdi birer örnek verelim: Bir bebek
havuza düşüp boğulursa bebeğin başına gelen bu olay bebek açısından bir
“kader”dir. Çünkü bebeğin bilinç düzeyi
yetersizdir. Ancak o bebeği korumakla
yükümlü olanlar (ebeveyn, bakıcı, yetişkin sorumlular) için bir “kaza” olacaktır.
Çünkü o bebeğin refakatlisinin bilinç
düzeyi yeterli sayılmaktadır, olaydan,
dini, kanuni ve örfi açıdan sorumludur ve olay cezai müeyyide gerektirir.
Eğer bir işyerinde bir paratoner yoksa
ve işverenin bunu kurması teknik,
ekonomik, finansal açıdan ve bilimsel
olarak mümkün ise bir çalışan yıldırım
çarpması sonucu iskeleden düştüğünde
bu durumda çalışanın düşmesi kendisi
açısından bir kazadır, fakat olay doğal
bir nedenden kaynaklanmasına rağmen işveren açısından “kaza” sınıfında
değerlendirilmelidir. Bu durumda işve-
ren olaydan, dini, kanuni ve örfi açıdan
sorumludur ve olay cezai müeyyide
gerektirir.
Bir toplumda kaza ve kader terimlerinin anlamları arasındaki sınır çizgisini
toplulukların bilinç, kültürel, ekonomik,
finansal, teknik, bilimsellik ve medeniyet
düzeyi belirlemektedir. Bununla birlikte
toplumların yasaları ve konuya ilişkin
mevzuatı ise cezai müeyyide sınırını
çizmektedir. Dolayısıyla söz konusu yasa
ve mevzuatlar toplumların medeniyet
düzeyini göstermektedir. Yukarıda verilen tanımlama ve açıklamalar ışığında
şu sonuç çıkarılabilir: Bir ülkede kaza
oranı (nüfus veya çalışan başına düşen
kaza sayısı) ile medeniyet düzeyi arasında yüksek, fakat negatif bir korelasyon
Kasım - Aralık 2014 65
DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ
vardır. Başka bir ifade ile kaza oranı ne
denli yüksek ise medeniyet/gelişmişlik
düzeyi de o denli düşüktür. Benzer şekilde, kaza başına düşen cezai müeyyide
oranı ile toplumun adalet/medeniyet/
gelişmişlik düzeyi arasında da yüksek,
fakat pozitif bir korelasyon vardır. Başka
bir ifade ile cezalandırılmış kaza oranı
ne denli yüksek ise adalet/medeniyet/
gelişmişlik düzeyi de o denli yüksektir.
YAPI İŞLERİNDE İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ
GÜVENLİĞİ TÜZÜĞÜNE BİR BAKIŞ
Yürürlükteki tüzüğün kısım ve bölümleri ve başlıkları da dahil olmak üzere
tüm maddeleri ile günümüz bilgi ve
teknolojik olanaklar “kaza” ve “kader” ile
ilgili yukarıda değinilen yanlış düşünüş
göz önünde bulundurularak yeniden
düzenlenmede yarar vardır. İlgili standartlarda birçok bilgi ve terim tüzükte
tanımlanmıştır. Bu durum, tüzüğü
gereğinden fazla uzun ve karmaşık hale
getirmektedir. Dolayısıyla tüzüğü daha
kısa, daha açık ve anlaşılır kılmak için
konuya ilişkin standartların güçlendirilmesi gerekir. Eğer standartlarda bir
tanımlama yapılmışsa başka bir ifade
ile bir karmaşıklık giderilmişse, bunun
tüzükte de yapılmasına ihtiyacın olmadığı rahatlıkla söylenebilir.
YÜKSEK ÖĞRETİMDE
İŞ GÜVENLİĞİ MÜFREDATI
Uluslararası üniversiteler
Bu başlık altında USNEWS Education
kuruluşunun sıralamasına göre dünyadaki ilk (TOP) 400 üniversite arasında
ilk 5 sırada yer alan ve İnşaat Mühendisliği veya benzer programları olan
üniversitelerde iş güvenliğine yönelik
dersler araştırılmıştır.
Birinci sırada yer alan Cambridge
Üniversitesi’nde yakın bir program
olmadığı için incelenmeye alınmamıştır
[2, 3, 4]. İkinci sırada yer alan Harvard
Üniversitesi’nde İnşaat Mühendisliği
programına en yakın olan “Environmental Science & Engineering” (Çevre Bilimleri ve Mühendisliği) programıdır. Direkt
olarak işçi sağlığı ve güvenliğine yönelik
olarak programında bir ders veya yakın
66 Mimar ve Mühendis
bir ders bulunmamaktadır [2, 3, 4].
Üçüncü sırada MIT yer almaktadır. İnşaat Mühendisliği’ne en yakın olan “Civil
and Environmental Engineering” direkt
olarak işçi sağlığı ve güvenliğine yönelik
olarak bu programda bir ders veya yakın
bir ders bulunmamaktadır. Dördüncü
sırada yer alan Yale Üniversitesi’nde
İnşaat Mühendisliği’ne en yakın olan
programlar “Environmental Engineering
(çevre mühendisliği)” ve Environmental
Studies (çevre bilimleri)” olup direkt
olarak işçi sağlığı ve güvenliğine yönelik olarak bu programda bir ders veya
yakın bir ders bulunmamaktadır [2, 3,
4]. Imperial College beşinci sırada yer
almaktadır. İnşaat Mühendisliği’ne en
yakın olan programı “Department of
Civil and Environmental Engineering
(İnşaat ve çevre mühendisliği)” olup
direkt olarak işçi sağlığı ve güvenliğine
yönelik olarak bu programda bir ders
bulunmamaktadır [2, 3, 4].
Ulusal Üniversiteler
İTÜ İnşaat Fakültesi İnşaat Mühendisliği
Bölümü’nde konuya ilişkin zorunlu olarak “İş Hukuku” dersi okutulmaktadır.
Bu derste direkt olarak işçi sağlığı ve
güvenliğine ilişkin bir müfredat yoktur
[2]. ODTÜ Mühendislik Fakültesi İnşaat
Mühendisliği Bölümü’nde konuya ilişkin
zorunlu olarak “Introduction to Information Technologies And Applications”,
“Introduction to Civil Engineering” dersleri okutulmaktadır. Bu derslerde direkt
olarak işçi sağlığı ve güvenliğine ilişkin
bir müfredat yoktur [2, 3, 4]. Boğaziçi
Üniversitesi Mühendislik Fakültesi
İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde konuya
Bir toplumda kaza ve kader
terimlerinin anlamları
arasındaki sınır çizgisini
toplulukların bilinç,
kültürel, ekonomik,
finansal, teknik, bilimsellik
ve medeniyet düzeyi
belirlemektedir. Bununla
birlikte toplumların
yasaları ve konuya ilişkin
mevzuatı ise cezai müeyyide
sınırını çizmektedir.
ilişkin zorunlu olarak “Introduction to
Civil Engineering”, “Civil Engineering in
Practice” dersleri okutulmaktadır. Bu
derslerde direkt olarak işçi sağlığı ve
güvenliğine ilişkin bir müfredat yoktur
[2, 3, 4]. Dicle Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği
Bölümü’nde konuya ilişkin zorunlu olarak “İnşaat Mühendisliğine Giriş” dersi
okutulmaktadır. Bu derslerde direkt
olarak işçi sağlığı ve güvenliğine ilişkin
bir müfredat yoktur [5]. Yukarıda anılan
ulusal veya uluslararası üniversitelerin içinde sadece Şırnak Üniversitesi
Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde konuya ilişkin zorunlu
olarak “İş Güvenliği” dersi okutulmaktadır. Bu derslerde direkt olarak işçi sağlığı ve güvenliğine ilişkin bir müfredat
mevcuttur [6].
SONUÇ VE ÖNERİLER
Bir toplumda kaza ve kader terimlerinin anlamları arasındaki sınır çizgisini
toplulukların bilinç, kültürel, ekonomik,
finansal, teknik, bilimsellik ve medeniyet düzeyi belirlemektedir. Bununla
birlikte toplumların yasaları ve konuya
ilişkin mevzuatı ise cezai müeyyide
sınırını çizmektedir. Dolayısıyla söz
konusu yasa ve mevzuatlar toplumların
medeniyet düzeyini göstermektedir. Bir
ülkede kaza oranı ne denli yüksek ise
medeniyet/gelişmişlik düzeyi o denli
düşüktür. Yine bir ülkede cezalandırılmış kaza oranı ne denli yüksek ise
adalet/medeniyet/gelişmişlik düzeyi de
o denli yüksektir.
Yürürlükteki tüzüğün kısım ve bölümleri ve başlıkları da dahil olmak üzere
tüm maddeleri ile günümüz bilgi ve teknolojik olanaklara uygun olarak yeniden
düzenlenmesinde yarar görülmektedir.
İlgili standartlarda tanımlanması ve
verilmesi gereken birçok bilgi ve terim
tüzükten çıkarılmalıdır. Buna karşın
ilgili standartlar güçlendirilmelidir.
“işçi sağlığı ve güvenliği”, “inşaat
mühendisliğine giriş”, “şantiye yönetimi”, “iş hukuku”, “yapı işlerinde çalışan
işçilerin sağlığı ve güvenliği” ve benzeri
bir ad altında derslerin okutulmasının
uygun olacağı söylenebilir. Bu derslerde mühendislik etiği, ilgili mevzuat,
fizibilite, çevresel etkiler, gibi konular
işlenebilir.
REFERANSLAR
[1] Yapı İşlerinde İşçi Sağlığı İş Güvenliği Tüzüğü, R.G:
12 Eylül 1974-15004.
[2] Toprak ZF ve Keskin MS (2013), İş Güvenliği
Mevzuatı ve İnşaat Mühendisliği Programlarında
Müfredattaki Yeri, “Süleyman Demirel Üniversitesi
Uluslararası Teknolojik Bilimler Dergisi” (ACCEPTED)
[3] Toprak ZF ve Keskin MS (2012), İş Güvenliği
Mevzuatı ve İnşaat Mühendisliği Programlarında
Müfredattaki Yeri, Geleceğin Mühendislik Eğitiminde
Endüstri ile İşbirliği Sempozyumu, 01-02.11.2012,
Isparta-Turkey.
[4] Toprak ZF (2014), Şırnak Üniversitesi Mühendislik
Fakültesi İş Güvenliği Ders Notları
[5] http://www.dicle.edu.tr/insaat-muhendisligibolumu-dersler
[6] http://sirnak.edu.tr/fakulte/muhendislik/KD74_
insaat-muhendisligi.html
Kasım - Aralık 2014 67
DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ
RİSK YÖNETİM
YAKLAŞIMLARI: HAZID/HAZOP
Nihat ISMUK MMG - Gıda ve Tarım Komisyonu Başkanı [email protected]
Endüstride “İş Güvenliği” çok disiplinli bir bilim dalıdır.
Bu nedenle iş güvenliği konusunda çalışan meslek
elemanlarına gerek öğrenimlerinde, gerekse çalışma yaşamı
süresince farklı disiplinlerden uzmanların katkı vermesi
önemlidir. İş aktivitesinin bulunduğu her yerde risk vardır.
Riski önlemenin ilk aşaması farkındalık oluşturarak
risklerin tanımlanması ve çözümlerinin üretilmesidir. Bu
yazıda aralarında önemli benzerlikler olan HAZID ve HAZOP
risk yönetim çalışmalarına giriş yapılacaktır.
E
ndüstriyel tesislerde risk değerlendirme yöntemleri ve yaklaşımları
arasında farklılıklar olmakla birlikte; dünyada kullanılan başlıca risk
önleme yaklaşımları aşağıdakilerle
sınırlamaksızın
• COMAH (Control of Major Accident Hazards-Büyük Kaza Tehlikelerinin Kontrolü),
• HAZID (Hazard IdentificationTehlike Tanımlama),
• HAZOP (Hazard and Operability- Tehlike ve İşletilebilirlik),
• QRA (Quantitative Risk Analaysis-Nicel Risk Analizleri),
• SIL (Safety Integrity LevelGüvenlik Bütünlük Seviyesi),
• ALARP (As Low As Reasonable
Practicable-Makul uygulanabilirlik)sayılabilir. Dünyadaki sigorta
şirketleri yukarıda anılan risk
yönetim metotlarının uygulandığı tesislerin sigortalanmasında
önemli indirimler yapabilmek-
68 Mimar ve Mühendis
tedir. Bu nedenle; bahis konusu
risk yönetim metotları maliyet
olmaktan çıkıp gelir hanesine
yazılabilmektedir. Bu yazıda aralarında önemli benzerlikler olan
HAZID ve HAZOP risk yönetim
çalışmalarına giriş yapılacaktır.
Risk değerlendirme yöntemlerinin en önemli aşaması her
tür tehlikenin kapsamlı olarak
tanımlanmasıdır. Eğer tehlike
tanımlanmamışsa tehlikeyi
azaltıcı tedbirlerin uygulanması
mümkün olmayacaktır. Proje
esnasında değerlendirmeye alınmamış bir tehlike projeyi bütünüyle başarısız kılabilir.
HAZID(Hazard IdentificationTehlike Tanımlama) HAZID yeni
bir projenin en erken modelleme
aşamasında potansiyel tehlikeleri
tanımlayan bir risk değerlendirme
yaklaşımıdır. HAZID adeta projenin
ilk safhasındaki önemli HSE (Health
& Safety Engineering-İş Güvenlik
Mühendisliği) mühendislik çalışması
gibidir. HAZID'in en önemli faydası
daha projenin modelleme aşamasında tüm potansiyel HSE, çevre,
yangın, gaz vb. tehditlerin ve detaylı
çözümlerinin en baştan raporlanmasıdır. Farklı tehlike önleme
yaklaşımlarıyla mutlak doğru metot
seçiminden ziyade, olası tehlikelerin
farklı yaklaşımlarla filtre edilerek
belli bir metotla elimine edilemeyen
tehlikelerin bir diğerinde veya bu
sistemlerin bütününün kullanımıyla
HAZOP; tesisteki belli bir
makinenin bir bölümü
veya bir hattın döngüsü
ile ilgilenirken HAZID
tesisin bütününü bir döngü
olarak aldığından işletme
içi tehlike senaryoları ile
ilgilenmez.
elimine edilerek daha güvenli tesislerin
oluşturulması hedeflenir.
HAZOP; tesisteki belli bir makinenin
bir bölümü veya bir hattın döngüsü ile
ilgilenirken HAZID tesisin bütününü
bir döngü olarak aldığından işletme
içi tehlike senaryoları ile ilgilenmez.
HAZOP, proses ilişkili, dahili tehlikelerle ilgilenirken HAZID, daha ziyade tesislerin harici tehditleriyle ilgilenen risk
yaklaşım metodudur. HAZID yer seçimi,
yerleşim düzeni, büyük kaza senaryoları vb. konuların proses tehlike analizleri için çok kullanışlıdır. Dünyada bir
çok modern şirket, HAZID’i inşaat ve
operasyonel aşamalarda dahi uygulamaktadır. Tehlike analizinin ilk aşaması
HAZID ile daha tesis hayata geçirilmeden bazı önlemler alınarak veya bazı
tehlikeler ortadan kaldırılarak HAZOP
çalışmalarının yükü azaltılabilir. HAZOP
ve HAZID birbirinden farklı çok önemli
güvenlik enstrümanlarıdır ve kesinlikle
birbirinin alternatifi değil aksine her
biri diğerinin tamamlayıcısıdır. Örneğin; nadiren açma kapama yapılan ve
operatör mahallinin 2 m. üzerinden
geçen bir hattaki vananın salmastra
Kasım - Aralık 2014 69
DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ
sızıntısı durumu operatör için tehlike
oluşturabilir. Bu şekilde montaj yapılan
vananın oluşturacağı tehlike HAZID’ın
konusu iken operatörün gözünün
salmastra sızıntılarından korunması
HAZOP’un konusu olacaktır. Yine bir
bölgeye yapılacak bir limanın bölgeye
olabilecek çevresel güvenlik etkilerini
kapsayan bir beyin fırtına toplantısı
HAZID için bir başka örnektir.
HAZOP ekipman ve hattın bir bölümüyle ilgilenirken, HAZID tesisin bütününü
bir obje olarak görür. HAZID; COMAH
veya QRA için girdi sağlarken, HAZOP;
tasarım, çalışma ve bakım çalışmalarına
girdi sağlar.
HAZOP(Hazard and
Operability - Tehlike
ve işletilebilirlik)
HAZOP, tanım ve prosedürleri IEC
61882 standartlarında detaylı olarak
açıklanan bir risk yönetim tekniğidir.
HAZOP çalışmalarının amacı; hatalı operasyon ve imalatlar sebebiyle oluşacak
tehlike kaza senaryolarını dizayn aşamasında kurgulayarak her bir hattın,
ekipmanın güvenli çalışmasını hedefler.
HAZOP NE ZAMAN YAPILIR?
HAZOP, dizayn çalışmaları tamamlanması ve P&ID(Pipe & Instrument
Drawings- Borulama ve Enstrüman
Resimleri) yayınlanmasından sonra
yapılır. HAZOP sonrası yapılan tadilat
tavsiyelerinin projelere işlenmesiyle
P&ID'ler onaylanır. HAZOP çalışmaları;
HAZOP tavsiyelerinin yapılıp yapılmadığının denetlenmesi için belli aralıklarla
tekrarlanmalıdır(REHAZOP). Ayrıca
proje koşullarında önemli değişiklikler,
ilaveler olduğunda veya en az 5 yılda bir
HAZOP çalışması tekrarlanmalıdır.
Yeni tesislerdeki HAZOP çalışmaları
P&ID’lerin ilk yayınlanmasıyla başlatılarak, P&ID’lerin farklı enstrüman
satıcılarından gelen son değişikliklerin
P&ID’lere işlenmesiyle HAZOP çalışmaları nihayetlendirilir.
Bir projenin başlıca aşamaları;
• Projenin düşüncesinin olgunlaşması,
70 Mimar ve Mühendis
Dünyada bir çok modern
şirket, HAZID’i inşaat ve
operasyonel aşamalarda
dahi uygulamaktadır.
Tehlike analizinin ilk
aşaması HAZID ile daha
tesis hayata geçirilmeden
bazı önlemler alınarak
veya bazı tehlikeler
ortadan kaldırılarak
HAZOP çalışmalarının yükü
azaltılabilir.
• Proses ve projenin tanımlanması,
• Projenin tasarımı,
• İnşaata başlama ve ekipmanların
temini,
• Devreye alma çalışmaları,
• İşletmeye geçiş,
olarak düşünüldüğünde HAZOP için en
uygun zaman” projenin dizaynı” aşamasının son çeyreğindeki P&ID’lerin yayınlanmasından önceki en son aşamadır.
HAZOP TAKIMI KİMLERDEN OLUŞUR?
HAZOP çalışmaları mevcut bir yakıt ve
gaz devresinden müteşekkil P&ID döngüsünde 5-8 saat sürebileceği gibi, orta
ölçekli bir soğutma tesisinde 3-5 gün
veya bir rafineride 3-5 hafta sürebilir.
Seçilecek HAZOP takımının her bir elemanı en azından temel mühendislik bilgisine haiz ve P&ID diyagramlarını anlayabilir olmalıdır. Mümkünse bu kişiler
proses bilgisine ilave olarak 1-2 günlük
temel HAZOP eğitimini almış olmalıdır.
Literatürde, verimlilik açısından en
uygun HAZOP takım eleman sayısı 5-7
kişi olarak verilmektedir. HAZOP lideri
şirket içinden olabileceği gibi şirket
dışından bir uzman da olabilir.
HAZOP Takımı;
• HAZOP Lideri (HAZOP oturumu
yönetmiş, bağımsız, deneyimli),
• Güvenlik Mühendisi,
• Proses Mühendis (ilgi proje grubunda yer alan),
• Enstruman Mühendisi (ilgi proje
grubunda yer alan),
• Mühendis (farklı disiplinlerde tecrübeli gerektiğinde çağrılabilir)
• Devreye alma mühendisi (ilgi proje
grubunda yer alan) gibi farklı disiplinlerden yeter sayıda uzmandan oluşturulur.
HAZOP liderinden; her bir HAZOP elemanının “düşünülmeyeni düşünebileceği” ve
herkese “aptalca” gelecek soruları rahatlıkla sorabileceği bir çalışma ortamı oluşturması beklenir. Takım lideri güvenliği
artırıcı düşünceleri teşvik etmek için; bazı
kısıtları(para, zaman, ekip vb.) kaldıran
varsayımlarla, “Sonsuz paramız olsa ne
yapardınız” gibi açılımlarla, takım elemanlarının “düşünülmeyenleri düşünme
senaryoları” kurgulayacak “beyin fırtınası”
yapmalarına fırsat vermelidir.
Diğer yandan; P&ID’ler sonlandırılırken
çalışmayı çözümsüzlüğe götürecek zaman
ve para israfına sebebiyet verecek “makul”
olmayan kurgular elenmelidir.
SONUÇ
Dünyada endüstriyel tesislerde yaygın
olarak, ülkemizde ise henüz az sayıda
güzide sanayi tesisinde tasarım aşamasında kullanılan risk yönetim modelleri
kullanımı teşvik edilmelidir. Büyük ölçekte kayıplara (insan, verim üretim vb.)
sebebiyet veren, geleneksel tehlikelerin
yaşanarak düzeltilmesi anlayışına son
verilmelidir.
KAYNAKÇA
1- Erdinç TEZCAN, “Kişisel Koruyucu Donanımda (KKD)
Standartlar”, İdeal İş Güvenliği Sağlık&Danışmanlık
2- http://isggm.calisma.gov.tr/kkd, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel
Müdürlüğü İstatistik, Mevzuat, Piyasa Gözetimi ve
Denetimi Daire Başkanlığı
3- Serol DEVECİ, “Kişisel Koruyucu Donanım
Kullanımının İş Sağlığı ve Güvenliği Uygulamalarındaki
Yeri”, Manisa TSM Çalışan Sağlığı Birimi, 17.10.2012,
Ankara.
4- 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
5- Kişisel Koruyucu Donanımların İşyerlerinde
Kullanılması Hakkında Yönetmelik
DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ
İŞÇİ ÖLÜMLERİNİN SEBEBİ NE?
Mehmet Ali METİNYURT Bakanlık E. İş Baş Müfettişi [email protected]
“Önlem almak; İş kazası veya meslek hastalıklarının sonuçlarını telafi
etmekten, çok daha kolay ve ucuz, hem de daha insani’dir!."
Türkiye'de her yıl iş kazalarında binden fazla işçi hayatını kaybediyor. Bu
alanda AB birincisi ve dünya üçüncüsü olduğumuzu artık herkes biliyor. Sol
kesimler iktidarı “sermayenin çıkarlarını gözettiği için işvereni sıkıştırmadığı
ve denetim sorumluluğunu layıkıyla yerine getirmediği” gerekçesiyle
eleştiriyorlar. Buna karşın hükümet de çözümü yasal tedbirler ve
denetimleri daha etkin hale getirmekte arıyor. Nitekim şimdilerde olağanüstü
bir gündemle toplanıp İSG için bir 'acil eylem planı' kararı bile aldılar. Ne var
ki, muhaliflerin de hükümetin de bu girişimleri işçi ölümlerine engel ol(a)
mayacak.
İSG’YLE İLGİLİ TEKNİK BİLGİLER
I. Tanımlar
İSG (İş Sağlığı ve Güvenliği), çalışanların
sağlıklı ve güvenli çalışmalarını sağlamak
üzere alınması gereken tedbirler dizisi ve bu
bağlamda yapılan sistemli ve bilimsel çalışmaların bütünüdür.
* İş Sağlığı; Bütün mesleklerde çalışanların
bedensel, ruhsal ve sosyal yönden iyilik hallerinin en üstün düzeyde tutulması, sürdürülmesi ve geliştirilmesi çalışmalarıdır.
* İş Güvenliği; Çalışanların işte karşılaştıkları tehlikelerin ortadan kaldırılması veya
azaltılması için getirilmiş yükümlülüklere ait
teknik kurallarının bütününü anlatır.
İş güvenliği daha çok işçinin yaşamına ve
vücut bütünlüğüne yönelik tehlikelerin ortadan kaldırılmasını hedef alır.
İSG mevzuatının temel amacı; işyerlerinde iş
sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve mevcut
sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi
için işveren ve çalışanların görev, yetki,
sorumluluk, hak ve yükümlülüklerini düzenlemektir.
Hedef ise çalışanların “iş kazası ve meslek
hastalığı” yaşamamasıdır.
72 Mimar ve Mühendis
* İş kazası; işyerinde veya işin yürütümü
nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet
veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da
bedenen özre uğratan olayı,
* Meslek hastalığı ise; mesleki risklere
maruz kalmanın sonucu olarak ortaya çıkan
hastalığı ifade eder.
* İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemleri; çalışma hayatını, yasal yönetmelik,
mevzuat ve kanunlara entegre programların oluşturulduğu ve uygulandığı, bütün
çalışmaların belli bir sistematik içerisinde
dökümante edildiği ve ilgilenenlere duyurulduğu, yürütülmekte olan çalışmaların izlenip
denetlendiği sistemlere “İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemleri” denmektedir.
İSG yönetim sistemi işyerinde; Tehlikeleri
tanımlar, Her tehlike için riskin boyutunu
tahminle saptar, Riskin kabul edilebilir olupolmadığına karar vererek riski yönetir.
* Politika; iş sağlığı ve güvenliği politikası,
planlama, uygulama ve operasyon, kontroller ve kusur giderici eylemler, denetim,
gözden geçirme, sürekli iyileştirme ve
geliş(tir)me sağlar. Esas olan işyerinde İSG
kültürünün oluşmasıdır. Hiç şüphesiz etkin
Hiçbir ülkede her iş yerinde
üretim süresi boyunca
görev yapacak ve o alanda
uzmanlaşmış resmi denetçi
uygulaması yokken bizde
neredeyse tüm memur
sayısına eşit bir istihdam
daha oluşturup bu sayıda
uzman almasını önerecek
kadar aklını yitirenler var!
bir İSG kültürü için herkesin buna gerçekten inanması gerekir.
II. İSG’de Genel Tablo:
ILO verilerine göre; sektörel dağılımına
bakıldığında en fazla ölümlü iş kazasının inşaat sektöründe meydana geldiği,
madenciliğin ise çalışan sayısına göre en
yüksek ölümlü iş kazası oranlarına sahip
olduğu görülmektedir. Metal, nakliyat
gibi iş kollarında da kaza oranı yüksektir.
Türkiye’de günde; çoğu küçük işletmelerde olmak üzere yaklaşık 200 iş kazası
olmakta, 4 kişi hayatını kaybetmekte ve
4 kişi ise iş göremez hale gelmektedir.
Kaza; bir kasıt olmaksızın meydana
gelen, beklenmedik ve sonucu istenmeyen olay olarak tanımlanır ve buna ‘kaçı-
nılmazlık’ denir. Oysa ülkemizde kaçınılmazlık kaynaklı kazaların oranı yüzde 3
seviyesindedir. Yani kazalar, yer, şartlar
ya da davranışlardan diğer bir deyişle
ya ihmalden ya da kusurdan meydana
gelmektedir.
Esas olan işyerinde İSG kültürünün
oluşmasıdır. Hiç şüphesiz etkin bir İSG
kültürü için herkesin buna gerçekten
inanması gerekir.
ÖNERİLER VE ÖNLEMLER
I. Denetim: Denetimin şart olduğunu
söylemeye gerek bile yok! Ancak çözümü
tümüyle denetim ya da cezalarda aramak anlamsız. Nitekim girişimcilerin İSG
maliyetini düşük tutma ve kâr hırsıyla
konuya yeterince duyarlı bir yaklaşım
sergilememe tavırlarını daha sıkı devlet
denetimiyle çözmek mümkün olsaydı
eğer o zaman en yoğun işçi ölümleri
devlet aygıtının en güçlü olduğu ülkelerde yaşanmazdı. Oysa bakıyoruz;
kapitalizmin kurumsallaştığı ve serbest
piyasanın geliştiği Avrupa ülkelerindeki
iş kazaları devletin baskın olduğu ülkelerden çok daha az! Ülkede faaliyet gösteren 1 milyon 600 bin işletmeyi devlet
nasıl etkin bir şekilde denetleyebilir?
Kaldı ki; envai çeşit ve karmaşık üretim
yapan bir iş yerinde elindeki mevzuat
ve tecrübesine göre belli bir zaman diliminde denetleyen müfettişler her şeyi
nasıl fark edecek?
Hiçbir ülkede her iş yerinde üretim
süresi boyunca görev yapacak ve o alanda uzmanlaşmış resmi denetçi uygulaması yokken bizde neredeyse tüm
memur sayısına eşit bir istihdam daha
oluşturup bu sayıda uzman almasını
önerecek kadar aklını yitirenler var!
II. Cezalar: Ayrıca aylık denetimlerin
ardından görevliler gittikten sonra işverenin yine bildiğini okumasına kim mani
olacak? Cezaları artırmak mı? Ya da kimi
Arap ülkelerinde ve Çin'de olduğu gibi
çağdışı yaptırımları devreye sokmak mı?
İyi de böyle ‘tehlikeli ve kârsız’ bir alanda hangi yerli ve yabancı müteşebbis
yatırım yapar ki? Gerçi yatırım olmazsa
kaza da olmaz ve iş de kökünden çözülmüş olur ya (!). Evet, yine döndük başa;
yani ‘o zaman devlet yapsına. Peki, para
nerden gelecek? Dolaysıyla bu önerinin
tutar bir tarafı yok!
Öyle ya yukarıda da belirttik, devletin
piyasada neredeyse görünmez olduğu,
kapitalizmin kurumsallaştığı gelişmiş
Kasım - Aralık 2014 73
DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ
ülkelerde işçi kazaları ve buna bağlı
ölümler niçin yok denecek kadar az?
III. Peki, O Halde Ne Yapmak Lazım?
Evet, aslında cevap soruda gizli, devlet
piyasada yok da ondan. Denetimi, müdahale edilmeyen piyasanın doğal şartları
sağlıyor. Kaza da olmuyor, oluyorsa da
kaçınılmazlık kuralı gereği yani ‘gerçekten kaza’ oluyor.. Yani nerede devlet
yoksa orada kaza da yok!
İşveren ‘bir işçim ölürse ben batarım ve
üstüne üstlük bir de hapse girerim’ diye
korkarsa iyi yetişmiş personel istihdamı
ile yüksek primli sigorta sistemini dev74 Mimar ve Mühendis
reye sokar. Yazı başlığına koyduğumuz
sloganda yer aldığı gibi “önlem almak,
sonrasını telafi etmekten gerçekten de
çok daha kolay ve çok daha ucuz” olur o
zaman. Yüksek primli sigorta şirketleri
ise bedel ödememek için İSG konusunda
herkesten hatta işçinin kendisinden daha
fazla önem verir.
Bunun içinde çok sayıda uzman istihdam
ederler ve umulur ki, yeni İSG uzmanları
da artık ‘bizi devlet istihdam etsin’ saçmalığından da kurtulmuş olurlar böylelikle. Yani devletin hiçbir işlevi olmayan
mekanik eli yerine serbest piyasa deneti-
mi, para kazanmak ve kaybetmemek için
‘seve-seve’ en iyi şekilde yapar bunu.
IV. Halen İSG Hizmeti Nasıl Yürüyor?
Çalışma Bakanlığı İş Müfettişleri sahada
yani işyerlerinde denetim yapıyorlar! Bu
alandaki dağınık mevzuat nihayet 2012
yılında 6331-sayılı İSG yasası ile derlendi
toparlandı ve cezalar da oldukça ağırlaştırıldı!
İSG Hizmeti Halen 2 Şekilde Yürüyor
I. İşyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanları bir işyerine bağımlı olarak bildiğimiz
işçi statüsünde çalışıyorlar. Ancak bu
çok sakıncalı bir sistem çünkü; doğrudan
işverene bağlı olarak maaş alınması şeklinde yürüyen bu uygulamada personelden yeterli verimin alınması ve istenilen
etkinlikte görev yapması sağlanamıyor
doğal olarak.
II. İSG hizmeti diğer şekilde ise bünyesinde çok sayıda hekim ve uzman
istihdam eden OSGB (Ortak Sağlık
Güvenlik Birimi)’ler eliyle yürüyor. Bu
kuruluşlar, bakanlık iznine tabi ve onun
denetiminde faaliyet gösteren genelde
eski Bakanlık İş Müfettişleri’nin sahibi
oldukları alanında uzman ve gerçekten
de yetkin organizasyonlardır. Hizmet
kalite ve standartlarına uymayan yani
işini iyi yapmayan OSGB’lerin, her işte
olduğu gibi zamanla piyasa tarafından
tasfiye edileceği ise açık. Nitekim birçoğu
ya yetersiz görüldükleri için bakanlık
tarafından ya da zarar ettikleri için kendiliğinden kapanmaktadır.
Bizce OSGB’ler, İSG hizmeti alanında
batıda da olduğu gibi en yaygın ve en
doğru işlevi ifa etmektedir.
YENİ İSG PAKETİ'NDE NELER VAR?
Paket Meclis’te, yakında çıkıyor. Bakalım
içinde neler var?
1. Hekim ve uzmanların; tehlikeli
durumları uyarılara rağmen gidermeyen işverenleri Bakanlığa bildirmeleri
halen yürürlükte. Ancak bu defa bildirmeyenlerin belgeleri 3 ay, tekrarında ise
6 ay askıya alınacak.
Eğer bu bildirimden ötürü hekim ya da
uzman işten çıkarılacak olursa işveren 1
yıllık ücret tutarında tazminat ödemeye
mahkûm edilecek.
2. Çalışanlar, İSG kurallarına uymadık-
10 aylık süreçte sadece
205 bin iş yerinin bu
zorunluluğu yerine
getirdiğini belirtti. Uzman
ve hekim bulundurmayan
işletmelere idari para
cezaları verileceğini
söyleyen Bakan Çelik;
3 ay içinde bu yönde
adım atan işletmelere
ise cezai müeyyide
uygulanmayacağını
belirtti.
af, işletmelerin 3 ay içinde iş sağlığı ve
güvenliği uzmanı bulundurması halinde
geçerli olacak.
ları takdirde tazminatsız olarak işten
çıkarılabilecek.
3. İşi durdurma cezası alan işveren buna
uymazsa 3 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile yargılanacak.
4. Cezalar tehlike sınıfına göre değerlendirilerek artırılacak.
5. İSG alanında yapı denetim firmalarına
da sorumluluk getiriliyor.
6. İşyerlerinin ödeyecekleri prim oranı
meydana gelen iş kazası ve meslek hastalıklarına göre değişkenlik gösterecek.
7. İSG hizmeti almamakta ısrar eden
işyerlerine sistem üzerinden de ceza
yazabilecek.
8. İSG’ye eğitim müfredatlarında yer
verilecek.
9. Uzmanların sınıf farkı süreleri 2 yıl
daha uzayacak.
10. İhale işlerinde İSG maliyet unsuru
olarak gösterilebilecek.
SONUÇ
Bize göre İSG; mevzuat, yetişmiş personel ve yukarıda belirttiğimiz sistem ve
uygulamalar yanında ve bunlardan çok
daha önce bir ‘kültür’ meselesidir. Buna
ilkokuldan başlamak lazım. Kanunu bile
daha çok yeni iken hemen bir kültür
nasıl oluşsun ki? Hani bir slogan var ya;
"Önce İş Güvenliği" diye.. Bu lafta kalmamalı, gerçek olmalıdır.
Şimdi sıkı durun; arabada kaç kişi arka
koltukta emniyet kemeri takıyor(uz)?
(Batıda bu soru çok saçmadır.) Ben
eğitimlerde test yapıyorum, 50 kişilik
sınıflarda 1 ya da 2 kişi çıkıyor.. Kaldı ki,
biz daha bunu tam olarak ön koltuk için
bile başaramadık. Dedik ya; İSG öncelikli
olarak bu bir kültür meselesidir diye. Sen
kendin için bile tedbir alma, başkasından
başkası için tedbir almasını bekle.. Olur,
annen güzel mi senin?
GÜNCEL BİR NOT:
İŞ GÜVENLİĞİNE AF!
İş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi
bulundurmayan işletmelere verilecek
idari para cezalarına af geliyor. Ancak bir
şartla; işletmelerin 3 ay içinde İSG hizmeti alması gerekiyor.
Yaklaşık 470 bin iş yerini ilgilendiren
ISRARLA YAPMAYANA
170 BİN LİRA CEZA
1 Ocak 2014'te yürürlüğe giren, çok
tehlikeli ve tehlikeli işyerlerinde, iş
güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi
bulundurma zorunluluğu yaklaşık 680
bin iş yerini ilgilendiriyordu. Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik
geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada;
10 aylık süreçte sadece 205 bin iş yerinin bu zorunluluğu yerine getirdiğini
belirtti. Uzman ve hekim bulundurmayan işletmelere idari para cezaları
verileceğini söyleyen Bakan Çelik; 3 ay
içinde bu yönde adım atan işletmelere
ise cezai müeyyide uygulanmayacağını
belirtti. Aftan yaklaşık 470 bin işyeri
yararlanabilecek. 3 ay içinde bir çalışma
yapmayan işletmeleri ise yaklaşık 170
bin TL'lik ceza bekliyor.
TEŞVİK DE VAR!
Affın, geçmişe yönelik birikmiş cezası
olanlar için bir fırsat olduğunu vurgulayan ve kararın, halen Meclis’te bulunan
yeni iş sağlığı ve güvenliği paketini
desteklediğini de belirten Bakan Çelik,
pakette, “hizmet alan işyerlerinde iş
kazası ve meslek hastalıklarının yaşanmaması halinde SSK prim indirimi
teşvikinin de olduğu” hususunun altını
özellikle çizdi.
Kasım - Aralık 2014 75
DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
GEÇİM KAPISI MI, HAYAT TARZI MI?
MEHMET KÜRŞAT ÇAPAR MMG - BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ KOMİSYON BAŞKANI [email protected]
İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili oluşan gündem ve alınan tedbirler yeterli olmasa da
ciddi iyileşmeleri beraberinde getirdi. Bununla birlikte bir yaşam tarzı ve bilinci olması
gereken güvenlik ve sağlık konusunu yasalarla düzenlemeye çalıştığımızdan olsa gerek,
uygulamada ortaya garip sonuçlar ve örnekler çıkmaya başladı. Bu tür gariplikler
engellenmeden iş sağlığı ve güvenliği konusunun bilinç haline dönüşmesi imkânsız
görünüyor.
P
ratik uygulamalarda (işini doğru
yapan uzmanları tenzih ederim)
kazaların önlenmesinden ziyade, bir kaza olduğunda ben nasıl
sorumluluktan kaçarım yaklaşımı
hakim. Testi kırılmadan işçiyi
döven bu yaklaşımda, işçiye veya
yükleniciye bir tomar kağıt imzalatılıyor, ciddi engellemeler ile
olası kazalarda “ben uyarmıştım”
demeyi mümkün kılacak altyapı
oluşturuluyor. Uygulama aşamasında ne bir takip, ne bir ikaz, ne
bir ceza var. Hatta İSG uzmanı
şantiye sahasını dahi ziyaret
etmiyor. Bir kaza olması durumunda ise başlangıçta imzalatılan
evraklar devreye giriyor. Bugün iş
hayatında bulunan insan gücünün
neredeyse tamamı, İSG konusunda
gerekli bilince sahip değil. Hal böyle iken sergilenen bu yaklaşım, “siz
bildiğiniz gibi çalışın, beni yakmayın yeter” yaklaşımıdır. Amaç yeni
kayıtlar oluşturmak ve kağıt israfı
ise sorun yok! Amaç insan hayatını
korumak ise bu yaklaşım temelden
değiştirilmelidir.
76 Mimar ve Mühendis
Bir çalışanımın arkadaşları ile paylaştığı maili, sizlerle de paylaşmak
istiyorum.
Merhaba;
İSG hakkında yasadığım bir kaç olayı
anlatmak istedim.
Öncelikle ben daha öncesinde İSG kıyafetlerini çok gerekli görmüyordum.
Fakat beton kaideyi yerine koyma esnasında ayağımın onun altında kalması ve çelik burunlu iş ayakkabısını
kullandığım için ayağıma gelen 150
kg’lık beton bir zarar vermediğinde
anladım o ayakkabının ne işe yaradığını. Kablo çekimi esnasında kafama
gelen kablonun, baret kullandığım
için zarar vermediğinde anladım
baretin ne kadar faydalı olduğunu.
Belki ben bunları kullanmasaydım
ufak tefek sıyrıklarla atlatabilirdim.
Dün gördüğüm bir kaza sonucu bir
canlının ölümüne şahit olmam benim
bir kez daha İSG konusunda daha
dikkatli olmamı sağladı. Ekte o hayvanın cansız bedenini gönderiyorum.
Yaptığımız iş her ne olursa olsun, bir
vida sıkmak dahil, gerekli olan İSG
kıyafetlerini kullanalım.
Bir kere kullanırız hayatımız kurtulur, bir kere kullanmayız hayatımız sona erebilir. Tek bir şansımız
var ikincisi olmayabilir. Onun için
şansımızı İSG kıyafetlerini giyerek
kullanalım. Ben kullandım pişman
değilim.
Saygılarımla…
Bu çalışanı İSG kurallarına uyması
konusunda zorlamasaydık, baret
takmadığında ikaz etmeseydik,
yukarıda saydıklarını ayağını ezdikten sonra öğrenecekti ya da buna
rağmen öğrenmeyecekti. Bu aşamadan
sonra artık denetlemeseniz de kendi
kendini koruyan bir personeliniz var
demektir. Buna rağmen denetlemeler
devam etmeli.
ŞARTNAME AŞAMASINDA RİSK
ANALİZİ YAPIP EKE KONULMALI
Elbette ki İSG çalışmalarında kayıtlar
önemli ve mutlaka tutulmalı ama
asıl önemli olan; kazaların önlenmesi ise bunun yolu eğitim, denetim,
ikaz, ceza hatta gerekiyorsa işten el
çektirmedir. Bu aşamada ise farklı
bir tehdit devreye giriyor, tek bir yazı
Bugün iş hayatında
bulunan insan gücünün
neredeyse tamamı, İSG
konusunda gerekli
bilince sahip değil. Hal
böyle iken sergilenen
bu yaklaşım, “siz
bildiğiniz gibi çalışın,
beni yakmayın yeter”
yaklaşımıdır.
ile bir müteahhidi batırabilecek kadar
yetkili bireyler ve birimler oluşuyor.
Ne yazık ki ülkemizde, elindeki yetkiyi
kişisel çıkar temini veya tehdit unsuru
olarak kullanan insanlar azımsanmayacak kadar fazla. İSG çalışmalarında
amaç, işçileri işsiz, işvereni işletmesiz
bırakmak değil, işin olması gerektiği
şekilde yapılmasını sağlamaktır. Bunun
sağlanmasına dönük tedbirler alınmalı
ve girişimcilerin, birilerinin elinde
oyuncak olması engellenmelidir. Daha
şartname aşamasında risk analizleri
yapılıp şartname ekine konulmalı ve
olası yükleniciler riskler konusunda bilKasım - Aralık 2014 77
DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ
“Kervan yolda dizilir” diye
çıktığımız bu yolculukta
da ortalık toz duman
oldu. Şimdi artık kervanı
yoluna koyma zamanı.
Ortaya çıkan garabetleri
önleyici adımlar atılmalı
ve amacı insanı korumak
olan sisteme bir an önce
geçilmelidir.
gilendirilmelidir. Çalışanlarda aranan
vasıflar ve alınması gereken eğitimler
ile kişisel koruyucu donanımlar mutlaka şartname ekinde yer almalıdır.
Elbette iş başlangıcında farklı riskler
tespit edilip analiz genişletilecektir,
lakin asgari seviye ihale öncesi ilan
edilmelidir. İş için gerekli uzman
desteği yüklenici tarafından sağlanmamalıdır. Bu amaçla ayrı bir ihale ile
“İSG uzmanlık işi” üçüncü bir kaynaktan tedarik edilmelidir. Böylece sadece
evrak uzmanlığının önüne geçilebilir.
Pratikte oluşan bir diğer garip uygulama ise mahalledeki berber, kasap, kuaför vb. esnafı aylığa bağlayan kopyala
yapıştır İSG uzmanları. Hazırladıkları
bir risk analizini, aylık 300 TL gibi bir
rakama tüm bu yüksek riskli (!) esnafa
satıp, aylık iyi bir maaş kazanan ama
işinin gereği olan diğer faaliyetleri asla
yapmayan bu uzmanlar, bu sistemin
doğurduğu ucubeler olarak karşımızda
duruyor. Koca koca inşaat şantiyelerini dahi denetle(ye)meyen Çalışma
Bakanlığı’nın, bu esnafları denetlemesi
zaten beklenmezken niçin asli görevlerini icra etsinler ki!
KERVANI YOLUNA
KOYMA ZAMANI!
Birçok işte olduğu gibi İSG çalışmaları
da kendi rantçılarını doğuruverdi. Asla
gerçekten riskli olan işlerle ilgilenmeyen, sadece aylık faturasını gönderen
bu güruha kim dur diyecek. İşin daha
78 Mimar ve Mühendis
Elbette ki İSG
çalışmalarında kayıtlar
önemli ve mutlaka
tutulmalı ama asıl
önemli olan; kazaların
önlenmesi ise bunun yolu
eğitim, denetim, ikaz, ceza
hatta gerekiyorsa işten el
çektirmedir.
da garip tarafı bu süreçte işletmeler
bazı zorunluluklardan kurtulmak için
işçi çıkarmaya, kayıt dışı işçi çalıştırmaya yöneldi. Özel şoförünü sigortalı çalıştıran biri sadece bu çalışanı için iş yeri
hekimi ve İSG uzmanı desteği almak
zorunda kaldığını görünce farklı yol ve
yöntem arayışına girdi. “Kervan yolda
dizilir” diye çıktığımız bu yolculukta
da ortalık toz duman oldu. Şimdi artık
kervanı yoluna koyma zamanı. Ortaya çıkan garabetleri önleyici adımlar
atılmalı ve amacı insanı korumak olan
sisteme bir an önce geçilmelidir.
İş sağlığı ve güvenliği yasası ile başlayan yolculuğumuzda hala inşaatlarda,
madenlerde insanlar ölüyorken alınan
tedbirlerin yetersizliğini tartışmak
yerine, yasanın zaaflarına odaklanmak daha yapıcı olacaktır. Bu yasa ile
ilgili atılan adımlar sadece sorumluluk
savma yarışını tetiklemiş görünüyor.
Asansör düştü 10 işçi hayatını kaybetti.
Bu aşamada derhal evraklar devreye
girdi. “Biz asansörü dış kaynakla aldık”,
“asıl biz sizi uyardık yük taşımayın
diye”, “öyle bir uyarı olmadı” vs. İşçileri,
posta başlarını, şantiye şeflerini, şantiye
müdürlerini ve patronları dönüştürmeden alınacak bir yol yok. Ramak kalayı
dikkate almayan sistemler, kazaları
önleyemez. İSG eğitimini kağıt üstü
göstermelik olmaktan çıkarmadan, risk
analizini kopyala yapıştır evrak olarak
görmekten vazgeçmeden, kişisel koruyucu ekipmanı yük olarak algılamaktan,
gerekli sertifikaları para ile satın almaktan vazgeçmeden, işe özel İSG uzmanı
yaklaşımını geliştirmeden, bağımsız göz
denetimini devreye sokmadan, ikaz,
ceza ve el çektirme tedbirlerini devreye
koymadan bu konuda atılacak her
adım boşa çekilmiş kürek olarak kayda
geçecektir. Bir kere olsun kaza olmadan
öğrensek olmaz mı?
MACARİSTAN’DA İŞ
GÜVENLİĞİ VE UYGULAMALARI
Weisz János Macaristan İstanbul Başkonsolosluğu Ticaret Müşaviri
Macar hükümeti iş güvenliği ve resmi çalışma faaliyetleriyle ilgili idari görevlerin yerine
getirilmesinde görevlendirdiği NMH MMI kurumu iş güvenliği kontrollerini, iş güvenliği ile
ilgili konularda gerekli bilgilendirmeleri, kontroller esnasında elde edilen tecrübeler ile
ilgili istatistikleri hazırlamaktadır. Kurum tarafından gerçekleştirilen kontrollerde 2014
ilk çeyreğinde denetlenen işverenlerin yüzde 85.1’inde iş güvenliği usulsüzlükleri tespit
edilmiş, bu oran 2013 yılının aynı döneminde yüzde 84.6 olarak gerçekleşmiştir.
M
acaristan’daki iş güvenliği yasaları ile
ilgili olarak, Avrupa Birliği'ne katılım
süreci öncesinden itibaren Alman
yasalarının etkisi hissedilmekteydi.
Bu yüzden 2004 öncesinde bile aynı
zamanda Avrupa Birliği’nin de talep
etmiş olduğu bir dizi yasal kuruluş
Macar iş güvenliği yasal sisteminde yer almış bulunuyordu. Uyum
sürecinin sonucu olarak Macaristan temelde bütün AB iş güvenliği
kurallarını Macar yasal sistemine
yerleştirmiş, bunların pratikteki
uygulamaların ise birçok durumda
gerek işveren gerek çalışanlar tarafından uygulanması oldukça büyük
bir çaba gerektirmektedir. Macar hükümeti iş güvenliği ve resmi çalışma
faaliyetleriyle ilgili idari görevlerin
yerine getirilmesinde, 1 Ocak 2011
tarihinden geçerli olmak üzere iş
güvenliği ve çalışma yetkilisi olarak
Milli Çalışma Dairesi, İş Güvenliği
ve Çalışma Müdürlüğü (NMH MMI),
başkent ve bölgesel devlet ofislerinin
iş güvenliği ve yerel yönetim çalışma
organlarını görevlendirmiştir. NMH
MMI kurumu iş güvenliği kontrollerini, iş güvenliği ile ilgili konularda
gerekli bilgilendirmeleri, kontroller
esnasında elde edilen tecrübeler ile
ilgili istatistikleri hazırlamaktadır.
NMH MMI kurumu tarafından gerçekleştirilen kontrollerde 2014 ilk
çeyreğinde denetlenen işverenlerin
2013 yılında
Macaristan’da iş
kazalarının sayısı
artmıştır. 2013 yılında
toplam 17.222 çalışan
iş kazası geçirmiş, bir
yıl öncesinde kayıtlara
geçen iş kazası geçiren
çalışanların sayısı 17.025
olarak gerçekleşmiş, bu
da yüzde 1.2 büyümeye
denktir.
yüzde 85.1’inde iş güvenliği usulsüzlükleri tespit edilmiş, bu oran 2013
yılının aynı döneminde yüzde 84.6
olarak gerçekleşmiştir. Denetlenen
çalışanların yüzde 62.4’ünde de usulsüzlükler tespit edilmiştir. Bu oran
bir önceki döneme göre yüzde 1.7
daha az gerçekleşmiştir (yüzde 64.1).
İş güvenliği kontrollerinin büyük bir
kısmı büyük oranda çalışanların sağlığının, güvenliğinin tehlikeye
atılmasının sık görüldüğü
tarım, işleme tesisleri,
makine sanayi, inşaat,
ticaret söktörlerinde gerçekleştirilmiştir. Ağırlığı
açısından bu
sektörler-
de çalışan işçilere daha fazla dikkat
edilmesi gerekmektedir. 2013 yılında
Macaristan’da iş kazalarının sayısı
artmıştır. 2013 yılında toplam 17.222
çalışan iş kazası geçirmiş, bir yıl öncesinde kayıtlara geçen iş kazası geçiren
çalışanların sayısı 17.025 olarak gerçekleşmiş, bu da yüzde 1.2 büyümeye
denktir. NMH MMI kurumu bunlardan
187’sini ağır vaka olarak değerlendirmiştir. İstatistiklere göre 53 kişi işlerini
yaparken hayatlarını kaybetmiştir.
Eldeki verilere göre iş kazaları genelde
makine sanayinde olmaktadır. 2013
yılında bu sektörde 3.317 iş kazası
kayıtlara geçmiştir.
KOBİ’ler iş güvenliği açısından büyük
oranda daha tehlikelidir. Macaristan’da
bu tür firmalar iş gücünün yüzde 75’ini
istihdam etmekte, aynı zamanda bu
işletmelerdeki sağlık problemlerinin
sayısı ortalamanın üzerindedir. Yapılan
araştırmalarda firmalar işyeri kazalarının büyük bir kısmını gizlemektedir.
Kasım - Aralık 2014 79
DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ
ÖLÜMCÜL MİNERAL: Asbest
Dilan YEŞİLYURT İSG Uzman Yardımcısı [email protected]
ASBEST NEDİR?
Asbest, çeşitli silikatların milyonlarca yıl
önce yüksek basınç, sıcaklık ve kimyasal
etkilere maruz kalması sonucunda oluşturduğu kristalize bir grup minerale verilen isimdir. Eski Yunanca’da Çözünmeyen
veya Ölümsüz anlamındadır. Piyasada ise
Amyant olarak bilinmektedir[1].
bulunmasıyla kullanımı birçok ülkede
yasaklanmıştır. Avrupa Birliği ülkeleri
ve Türkiye’de asbestin çıkarılması,
işlenmesi, kullanımı ve ithalatı kesinlikle yasaktır. Ancak; Rusya, Kanada,
Çin, Brezilya ve Kazakistan gibi ülkeler asbestin bilinen ölümcül etkisine
rağmen üretim ve kullanımına devam
etmektedir[3].
Şekil 2. Amfibol grubu asbest mineralia
Şekil 1. Serpantin grubu asbest minerali
Doğal bir silikat minerali olan asbest liflerinin, ısıyı maksimum derecede tutup
iletmemesi diğer bir deyişle iyi bir izolasyon maddesi olması nedeniyle kullanımı
çok eski çağlarda başlamıştır. Arkeolojik
çalışmalardan elde edilen bilgiler doğrultusunda asbest kullanımının 2500 yıl
öncesine dayandığı bilinmektedir[2].
Asbest, her ne kadar yukarıda belirtildiği
gibi, iyi özellikleri olan bir mineral olarak
bilinse de; sağlığa olan negatif etkilerinin
82 Mimar ve Mühendis
ASBESTİN KULLANIM ALANLARI
Asbest, kullanım alanı bakımından çok
geniş bir dağılım göstermektedir. Gemi,
İnşaat, tekstil, otomotiv, kimya gibi
endüstriyel alanlarda yaygın şekilde
kullanılmıştır. Başlıca kullanım yerlerini aşağıdaki gibi özetleyebiliriz[4].
mıştır. Asbestli kaplama yapılmış
sıcak su boru örnekleri en çok
kazan dairelerinde ve eski gemilerin buhar taşınan borularında karşımıza çıkmaktadır.
• Asbest, ısı izolasyonunun yanı
sıra elektrik ve ses izolasyonu da
sağlamaktadır. Elektrik pano levhalarında ve ses yalıtımı istenen bölgelerde asbest kullanılmıştır.
• Asbestin yanma noktası çok yüksek olduğu için; yangına ve ateşe
karşı dayanıklı yangın kapıları, yanmaz eldiven ve kıyafetler gibi yapı
ve malzemelerinin içeriğine asbest
konularak üretim yapılmıştır.
• Arabaların balata ve conta gibi
fren sistemlerinde aşınmalara ve
ısınmaya karşı, asbest çözüm olarak
görülmüştür.
Şekil 4. Yer döşemesinde (marley) kullanılmış asbestb
Şekil 3. Boru izolasyonunda kullanılmış asbest
•Asbest, ısı izolasyonu için çeşitli
yerlerde kullanılmıştır. Bazı evlerin
dış cephesi ve sıcak su borularının
çevresi asbestli malzemeyle kaplan-
• Yalıtım özelliği olması sebebiyle,
dekoratif amaçlı bazı boyaların içerisinde bulunmaktadır.
• Eski evlerde marley adı verilen
yer döşemeleri ve karolarda ve
bunların yapıştırıcı malzemesinin
içeriğinde asbest kullanılmıştır.
Şekil 5. Asbest içeren çatı malzemesi
(eternit)b
ASBEST MARUZİYETİNİN
SAĞLIK ÜZERİNE ETKİSİ
Asbest kanserojen bir mineral olduğu
için sağlığı oldukça olumsuz şekilde
etkilemektedir. Başlıca etkisi solunum
sistemi üzerine olup, asbeste yüksek
derecede maruz kalındığında; akciğer
kanserine, mezotelyomaya (bir çeşit
akciğer zarı kanseri), asbestoza (bir çeşit
akciğer iltihaplanması) ve plevral plakalara (akciğerlerle göğüs duvarı arasında
anormal sıvı birikmesi) sebep olmaktadır. Bu hastalıklar akut şekilde ortaya
çıkmayıp, ortalama 20 yıllık bir sürenin
sonunda görülür[5].
Şekil 6. Asbest maruziyetine bağlı kanser
röntgen filmi
Asbest lifleri mekanik veya doğal etkilerle bir kez havalandığında, ortamdaki
hava akımı çok az olsa bile günlerce
havada asılı kalırlar. Bu durum asbestin
solunum sistemine alınmasını kolaylaştırır. Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı
çalışmalar sonucunda; boyu 5 mikrondan uzun, eni 3 mikrondan kısa ve boyu
eninin 3 katı olan lifler, solunum sistemi
için zararlı olan asbest lifleri olarak
kabul edilmektedir. Belirtilen mikron
boyutlarındaki lifler, çengelli yapıda
olduğundan akciğerin alveollerine kadar
ulaşır ve hücrelerin dokularını bozmaya
başlar. Bunun sonucunda yukarıda belirtilen hastalıklar ortaya çıkar[6].
ASBEST HAKKINDA MEVZUAT
Avrupa’da asbestle ilgili düzenlemeler
ve kısıtlamalar, 1970’li yıllardan itibaren
sağlık etkilerinin görülmesiyle başlamıştır[7]. 1 Ocak 2005 tarihinden itibaren ise,
Avrupa Birliği ülkelerinin tümü asbesti
yasaklamıştır[8].
Türkiye’de ise; asbestle ilgili düzenlemeler, 90’lı yıllardan itibaren mevcut olup;
olumsuz etkilerinin ortaya çıkmasından
dolayı kısıtlamalar yönetmeliklerle sağlanmıştır. Tam anlamıyla asbestin yasaklanışına kadar olan ciddi değişiklikler ve
düzenlemeler kronolojik olarak aşağıdaki gibi sıralanmıştır.
• İlk kez; 11 Temmuz 1993 tarih ve
21634 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ve 11 Temmuz 1994’de yürürlüğe
giren “Zararlı Kimyasal Madde ve
Ürünlerin Kontrolü Yönetmeliği” ile
• 1 Ocak 1996 tarihinden itibaren
amfibol grubu asbest liflerinin; çıkarılması, üretilmesi, satışı ve piyasaya
arzı yasaklandı.
• 26 Aralık 2003 tarih ve 25328
sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Asbestle Çalışmalarda Sağlık
Asbest kanserojen bir
mineral olduğu için sağlığı
oldukça olumsuz şekilde
etkilemektedir. Başlıca
etkisi solunum sistemi
üzerine olup, asbeste
yüksek derecede maruz
kalındığında; akciğer
kanserine, mezotelyomaya
(bir çeşit akciğer zarı
kanseri), asbestoza (bir çeşit
akciğer iltihaplanması)
ve plevral plakalara
(akciğerlerle göğüs duvarı
arasında anormal sıvı
birikmesi) sebep olmaktadır.
ve Güvenlik Önlemleri Hakkında
Yönetmelik” asbestin püskürtüle-
rek (sprey) kullanılması ve asbest
içeren, yoğunluğu 1 gr/cm3’den az
olan, yalıtım veya ses yalıtımı malzemesi ile çalışılması yasak olarak
ilan etmiş ve asbestin kullanılması
ve pazarlanması ile ilgili yürürlük-
teki diğer mevzuata aykırı olmamak
şartıyla; asbestin çıkarılması, asbest
Kasım - Aralık 2014 83
DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ
ürünlerinin veya asbest ilave edilmiş
ürünlerin üretimi ve işlenmesi sırasında işçilerin asbest liflerine maruz
kalabileceği işlerin yasak olduğunu
belirtmiştir.
• 26 Aralık 2008 tarih ve 27092
sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan
“Zararlı Madde ve Karışımların Kısıtlanması Ve Yasaklanması Hakkında
Yönetmelik” kapsamında ise asbestin her türünün çıkarılması, işlenmesi, satılması ve ithalatı; asbest içeren
her türlü ürünün ithalatı ve satılması
ve asbest ürünlerinin veya asbest
ilave edilmiş ürünlerin üretimi ve
işlenmesi yasaktır. Bu yasak 26
Aralık 2010 tarihinde uygulanmaya
başlamıştır.
Asbestin tüm türlerini kapsayan, 2010
yılında başlayan bu yasaktan sonra;
kullanılmış asbestlerin güvenli söküm
ve bertaraf işlemiyle alakalı olarak
çalışan sağlığı konusunda; Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 25
Ocak 2013 tarih ve 28539 sayılı Resmi
Gazete’de revize edilmiş “Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri
Hakkında Yönetmelik” yayımlanmıştır. Bu yönetmelik; çalışanların asbest
söküm, yıkım, tamir, bakım, uzaklaştırma
çalışmalarında asbest tozuna maruziyetlerinin önlenmesi ve bu maruziyetten
doğacak sağlık risklerinden korunması,
sınır değerlerin ve diğer özel önlemlerin
belirlenmesi amacıyla hazırlanmıştır.
Avrupa direktifleriyle ülkemize uyumlaştırılmış bu yönetmelikte; güvenli
asbestle çalışmalarda söküm işlerinin
sağlanması için, işveren; asbest söküm
uzmanlarını bünyelerinde çalıştırmakla,
asbest söküm uzmanları ise, asbestle
çalışmaları yürütmekle sorumlu olmuştur. Bu kapsamda, sınır değer olarak,
çalışanların maruz kaldığı havadaki
asbest konsantrasyonu, 8 saatlik zaman
ağırlıklı ortalama değeri (ZAOD-TWA)
0,1 lif/cm3 belirlenmiştir.
Ülkemiz kentsel dönüşüm sürecinde olduğundan, asbestin güvenli söküm konusu
daha da önem kazanmıştır. Eski binalar
yıkılırken asbest kontrolü yapılması,
asbest içeriyorsa da çevreye ve çalışana
zarar vermeden sökümünün ve bertarafının sağlanması için yapılacaklar mevzuat
çalışmalarıyla düzenlenmektedir.
84 Mimar ve Mühendis
ASBEST SÖKÜM UZMANLIĞI
Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik
Önlemleri Hakkında Yönetmelik’te bahsedilen; asbest söküm uzmanlığı; asbestin
söküm, yıkım, tamir, bakım, uzaklaştırma
işlemlerinin uygulanması aşamasında,
maruziyetin en az şekilde olacağı güvenli
çalışma ortamının sağlanmasında önem
kazanmaktadır. Bu kapsamda; İş Sağlığı
ve Güvenliği Enstitü Müdürlüğü (İSGÜM)
bünyesindeki yurtdışından asbest konusuyla ilgili eğitim almış uzmanlar, özel
sektördeki iş güvenliği uzmanlarına eğitim verip, asbest söküm uzmanları yetiştirmektedir.
Asbest söküm uzmanlığı eğitimi teorik
ve pratik derslerin bulunduğu 5 günlük
bir eğitim olup, eğitimin konu başlıkları
ve içeriği 29 Haziran 2013 tarihli 28692
sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan
“Asbest Sökümü ile İlgili Eğitim Programlarına İlişkin Tebliğ”e göre düzenlenmiştir.
İSGÜM; 2014 yılında başlayan asbest
söküm uzmanlığı eğitimini, yıl içerisinde
toplamda 5 kez yürütmüş olup, 205 iş
güvenliği uzmanını asbest söküm uzmanı
olarak eğitmiş ve sertifikalandırmıştır.
Güncel asbest söküm uzmanlarının listesi, konuyla ilgili bilgiler ve yapılacak
asbest söküm uzmanlığı eğitim tarihleri
İSGÜM’ün web sayfasında (www.isgum.
gov.tr) duyurulmaktadır. 2015 yılında da
asbest söküm uzmanlığı eğitimleri devam
edecektir.
KAYNAKÇA
[1]
http://www2.epa.gov/asbestos/learn-aboutasbestos#asbestos
[2]
http://www.asbestmezotelyoma.
com/?pnum=5&pt=Asbest+Nedir%3F
[3]
http://www.asbestos.com/mesothelioma/worldwide.
php
[4]
Health and Safety Authority (2013), Asbestos
Containing Materials (ACMs) in Workplaces.
[5]
http://www.who.int/ipcs/assessment/public_health/
asbestos/en/
[6]
http://www.cancer.gov/cancertopics/factsheet/Risk/
asbestos
[7]
Gustavsson, Per., (2011), Prevention, URL.http://
www.ilo.org/iloenc/part-i/cancer/item/117-prevention?
tmpl=component&print=1
[8]
Hesa Newsletter (2005), Asbestos in the World,
Special Report, No:27.
Kasım
- Aralık 2014 85
Temmuz
- Ağustos
DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ
“ÇALIŞAN KADIN”A BAKIŞ
ZEYNEP NUR ŞAHBAZ Bilgi Üniversitesi/Mimarlık Öğrencisi [email protected]
Kadının toplumdaki yeri asırlardır ev ile sınırlandırılmış, işlevi ev işi ve çocuk
yetiştirme olarak belirlenmiş olmasına rağmen ev bir üretim mekanı değil, ev artık
ekran, dizi, evlilik programlarından ibaret olmuş. Mahremiyetimizi yüksek duvarlarla
görünmez ve güvenlikli kılınan evlerin içlerine yerleştirilen dev ekranların
seyirciliğiyle aşacağımızı umuyor olamayız!
S
anıyoruz ki bir cümle kurulduktan
sonra bilinçlerde bir karşılık buluyor
ve artık o cümleden sonrakine geçiliyor. Hayır, öyle olmuyor. Kuşaklar
arasında konuşmalar sürdürülmediği
takdirde bir anlayışsızlık veya yanlış
anlama duvarı yükseliyor hemen.
Bunun en yaygın örneklerinden biri
Müslüman kadınların kamusal alanla
ilişkisi. Bu ilişkiyi konuşurken konu
hemen kadın-erkek ilişkilerine sıçrıyor. Kadınların çalışma hayatına
atılması tuhaf bir sapma, modern bir
heves olarak açıklanıyor. “Çalışan
kadın” denildiğinde sabahın köründe
yollara düşen ve insanlık dışı şartlar altında ailenin geçimine katkıda
bulunmaya çalışan işçi kadınlar hatırlanmıyor da; çoğu kez birer ekran
simülasyonu olmaktan öte gidemeyecek dizi hikayelerinin “prezentabl”,
tozsuz kirsiz kırışıksız iş kadınlarından hareketle mesele bir kaprise
indirgeniyor. Oysa ne tek tip kadınlık
var ne de tek tip çalışma hayatı.
Kadınların çalışmasına örnek olarak;
Hz. Muhammed (A.S.)’in halasının kızı
Zeynep binti Cahş’ın deri işçisi olarak
çalışma konusundaki kararlı tutumu
verilebilir. Eğer böyle bir imkana
sahip olurlarsa, kadınlar ihtiyaç halinde maddi gelir temin edebilecekleri
bir zanaat öğrenmeliler. Kadınların
onları ayakta tutacak meziyetleri
86 Mimar ve Mühendis
olmalı. Tahsil yapmalılar. Geçinmelerini
sağlayacak bir beceri edinmeliler. Genç
kızların, kocaları tarafından geçindirilme
hayaliyle büyümeleri sakıncalı geliyor
bana. Ekonomik zaaf, hayattaki kişisel
duruşu sakatlıyor kanımca.
Kadının çalışması denildiğinde akla gelen
tek fotoğraf üzerinden konuşulması
sorunu doğru okuma yönünde en büyük
engellerden biri. Ama gözden kaçırdıkları
bir nokta var. Kadının toplumdaki yeri
asırlardır ev ile sınırlandırılmış, işlevi ev
işi ve çocuk yetiştirme olarak belirlenmiş
olmasına rağmen ev bir üretim mekanı
değil, ev artık ekran, dizi, evlilik programlarından ibaret olmuş. Mahremiyetimizi
yüksek duvarlarla görünmez ve güven-
likli kılınan evlerin içlerine yerleştirilen
dev ekranların seyirciliğiyle aşacağımızı
umuyor olamayız!
Bu duruma çözüm olarak kimi kadınlar,
şimdilerde teknolojinin sağladığı kolaylıklarla evden çıkıp trafiğe karışmama
lüksüne sahip olarak bir kamusal varlık
geliştiriyor. Birçok kadın günümüzde
evinde fason üretim zincirine katılarak
aile bütçesine katkıda bulunmaya çalışıyor. Küçük ev mekanı mecburiyetten
atölyeye, büroya dönüşüyor.
Kadın emeği hakkındaki düşünceler şimdiki zamanın okumasını yapmanın uzağında bir ahkamla sınırlı kaldığı ölçüde,
bu konu üzerine konuşmalar da kendini
tekrar eden monologlar düzeyinde seyre-
Kadınların çalışmasına
örnek olarak; Hz.
Muhammed (A.S.)’in
halasının kızı Zeynep binti
Cahş’ın deri işçisi olarak
çalışma konusundaki
kararlı tutumu verilebilir.
diyor. Halbuki, ilginç bir olgu bu; anne ya
da kadın emeği ev dışına çıkınca parasal/
kamusal bir değer kazanıyor. Kimi ürünler “anne eli değmiş gibi” benzeri reklam
sloganlarıyla sunuluyor mesela.
Diğer bir taraftan eşit haklar ve özgürlük
söylemleri, kadının sorumluluklarını iki
kat artırmasına neden olarak; ev işleri,
sosyal sorumluluklar, annelik ve iş yaşamı, hep bir arada yürütülmesi, organize
edilmesi gereken sorumluluklar olarak
sadece kadının üzerine biniyor. Çalışan
anneler, çocuklarını çok erken yaşlarda
bir bakıcı veya anaokulu eğitimcisiyle baş
başa bırakmak durumunda kalıyor. Üstelik
bu bölünme kadının “anne” olarak kendini
suçlu ve yetersiz hissetmesine neden olup,
bu hisler ise çocuk yetiştirme hususunda
anneleri daha verici, daha az sınır koyan
ebeveynler haline getiriyor. Bu durum, bu
şekilde yetişen çocukların kişilik oluşumlarında ciddi problemlere neden oluyor.
Kadının sosyal konumundaki dönüşüm,
aile yapılarında ve çocuklarda da ciddi
değişimlere neden oluyor. Bütün bu “süper
güçlü ve çok yönlü kadın” portrelerine rağmen, kadınlar, kıyasıya rekabetin ve haksızlıkların yaşandığı iş dünyasında ne denli
yetenekli ve çabalı olsalar da erkeklerle
aynı haklara sahip olamıyor. Kapitalist iş
dünyasındaki örtük ve incelmiş formlardaki erkek egemenliği, kadının eşit olmak
konusundaki rüyasını sömürüyor. Eşit
olmak konusundaki uzun vadeli vaatler
ve kadının öz değer problemi üzerine inşa
edilen takdir ödülleri sayesinde, kadınlar,
kapitalist iş dünyasındaki kısır döngü
halindeki kıyıcı çarkın en önemli malzemesi haline dönüştürüldü. Çalışkan, azimli, entellektüel, eğitimli, bakımlı, başarılı
ve hırslı; fakat bir o kadar da mutsuz,
depresif ve yalnız kadınların sayısı günümüzde giderek artıyor.
Kasım - Aralık 2014 87
DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ
GIDA SEKTÖRÜNDE İŞ KAZALARI
VE MESLEK HASTALIKLARI
Şeyda KANAT İstanbul Aydın Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, [email protected]
Zafer UTLU İş Sağlığı ve Güvenliği Anabilim Dalı, Florya, Istanbul
Ekonomik gelişmişlik ve refahın ilk adımı sanayileşme ise, ikinci adımı bu sürecin
yarattığı sosyal ve çevresel sorunların azaltılmasıdır. Bu anlamda iş kazaları ve
meslek hastalıklarının yarattığı sosyoekonomik kayıpların azaltılması gelişmişliğin
bir göstergesidir. Ülkemizde meydana gelen iş kazaları incelendiğinde; gıda ürünleri
imalat sanayi sektöründe meydana gelen iş kazalarının toplam iş kazalarının yaklaşık
yüzde 10’luk bir kısmını oluşturduğu görülmektedir.
G
ıdaya erişim ve beslenme, insan
için temel, vazgeçilmez, evrensel
bir haktır. Her insan, gerektiğinde
yeterli kalite ve miktarda, ihtiyaçlarını karşılayacak, inanç ve kültürüne uygun, sağlıklı ve güvenli
gıdaya ulaşabilmelidir (Buzbaş,
2010). Gıda sektörü ticari hacmi
bakımından bugün dünyadaki en
büyük sektörlerden biridir. Sektörde
yiyecekler ham olarak alınır, işlenir
ve paketlendikten sonra insanların
tüketebilmesi için piyasaya sürülür.
Bu gerçekten içinde birçok önemli
işlemi barındıran önemli bir süreçtir
ve daha da önemlisi insan sağlığını
doğrudan etkileyen bir iştir. Çünkü
üretilen ürünler insanlar tarafından
yenecektir (Mıdık, 2014). Sektörde
karşılaşılan en önemli insan kaynakları sorunlarından biri, çalışanların
emniyetli ve sağlıklı bir çalışma
ortamına sahip olmamalarıdır. İş
yerlerinde işin yürütülmesi ile ilgili
olarak oluşan tehlikelerden, sağlığa
zarar verecek koşullardan korunmak
ve daha uygun bir iş ortamı oluşturmak için gerçekleştirilen metotlu
çalışmalar ‘iş güvenliği’ olarak adlandırılmakta ve çalışan-işletme-üretim
güvenliği kavramlarını da kapsamaktadır. Gıdaların işlenmesi sırasında
88 Mimar ve Mühendis
kullanılan teknolojik ürünler, makineler,
üretim hatları çalışanların en ufak
dikkatsizliğinde pahalı sonuçlara yol
açmaktadır. Geri dönüşümü olmayan iş
kazaları, meslek hastalıkları gün geçtikçe artmaktadır. Bu durum hem çalışanlara, ailelerine, hem işverene, üretime,
hem de ülke ekonomisine ağır kayıplar
vermektedir. İş Sağlığı ve Güvenliğine
İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliği’ne
göre az tehlikeli sınıfta yer alan çoğu
gıda firmasında hiç de azımsanmayacak
iş kazaları yaşanmaktadır.
İŞ SAĞLIĞI VE
GÜVENLİĞİ GEREKSİNİMİ
Ekonomik gelişmişlik ve refahın ilk
adımı sanayileşme ise, ikinci adımı bu
sürecin yarattığı sosyal ve çevresel
sorunların azaltılmasıdır. Bu anlamda
iş kazaları ve meslek hastalıklarının
yarattığı sosyoekonomik kayıpların
azaltılması gelişmişliğin bir göstergesidir (Yılmaz, 2009).
Avrupa'da 18. ve 19. yüzyıllarda yeni
buluşların üretime olan etkisi ve buhar
gücüyle çalışan makinelerin makineleşmiş endüstriyi doğurması, bu gelişmelerin de Avrupa'daki sermaye birikimini
artırmasıyla başlayan sanayi devrimi ile
aslında ‘modern kölelik’ de başlamıştır. Çünkü maliyeti düşük kârı yüksek
tutmaya çalışan işverenler, işçileri
ağır fiziksel şartlar altında uzun süre
çalıştırmışlardır. İşçiler için her geçen
zaman negatif olarak işlemeye başlamış,
alınmayan tedbirler ve önemsenmeyen
iş güvenliği yüzünden ağır can kayıpları
ve kalıcı hastalıklar ortaya çıkmıştır.
Sadece kâr amacı güden işverenlerin
oranı çok yüksektir. Yalnız hesaba katmadıkları bir durum söz konusudur.
Toplumun büyük bir kısmını oluşturan
işçilerin sağlıksız koşullarda çalışması,
hem işçi hem işveren hem de toplumun
bütünlüğü, sağlığı, ekonomisi gibi açılardan büyük bir sorun oluşturmuştur. Bu
durumu fark eden refah seviyesi yüksek
bazı bilim insanları, yine aynı dönemlerde (18. ve 19. yüzyıl) çalışanların uzun
sürelerle çalıştırılması, genç-çocuk çalışanların azaltılması, meslek hastalığının
tanımlanması ve işyerlerinde meslek
hastalığına yol açacak durumlara karşı
önlemler alınması gibi önemli çalışmalar yaparak iş sağlığı ve güvenliğine
(ISG) bir ruh kazandırmıştır.
GIDA SEKTÖRÜNDE GÖRÜLEN
MESLEK HASTALIKLARI
Meslek hastalığı, mesleki risklere
maruziyet sonucu ortaya çıkan hastalığı tanımlar (6331 sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu md 3/l). Meslek hastalıklarını, diğer hastalıklardan ayıran
en önemli özelliği, ‘üretim’den kaynaklanmış olmasıdır.
Gıda sektöründe sıklıkla rastlanan
meslek hastalıkları şunlardır: Tendoit
ve karpal tünel sendromu gibi kronik
iskelet-kas sistemi hastalıkları; enzim-
İstatistiklere göre Türkiye,
ölümlü iş kazalarında
Avrupa’da 1., dünyada ise 3.
sırada yer almaktadır. Bu
demek oluyor ki; Türkiye
iş güvenliğinde sınıfta
kalmıştır.
ler, hayvanlar, tahıllar, unlar vs ile çalışmaktan kaynaklanan solunum sistemi
hastalıkları, astım; bruselloz, e.coli,
salmonella, basillus, toxoplasmosis gibi
mikro-organizmalardan kaynaklanan
alerjik ve/veya bulaşıcı hastalıklar,
enfeksiyonlar; gürültüye bağlı işitme
kaybı, uzun süre soğuk ve nemli ortamlarda çalışmaktan kaynaklanan hastalıklar; sindirim sistemi hastalıkları,kontak
dermatitler ve egzama gibi cilt hastalıları; bunlarla birlikte soğutmak, sterilize
etmek, ayırmak, dezenfekte etmek için
kullanılan sıvı, gaz veya buhar halde
bulunan CO, amonyak, PVC (polivinil
klorür) vb kimyasallara maruziyet
sonucu kaynaklı zehirlenmeler, devamlı
tahriş ve yanık vakaları (Atayeter ve
Terzioğlu, 2009) ve (Mıdık, 2014). Bu
noktada, kişisel koruyucu donanımlar
devreye girmektedir. Kişisel koruyucu
donanımlar (koruyucu eldiven, maske,
gözlük, emniyet kemeri, iş ayakkabısı,
vs.) maruziyeti güvenli sınırlara çekerek, kazaya veya hastalığa yakalanma
oranını yüksek oranda düşürmektedir.
GIDA SEKTÖRÜNDE
GÖRÜLEN İŞ KAZALARI
İş kazası: İşyerinde veya işin yürütümü
nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü
ruhen ya da bedenen özre uğratan olaydır (6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu md 3/g). Ülkemizde meydana
gelen iş kazaları incelendiğinde; gıda
ürünleri imalat sanayi sektöründe meydana gelen iş kazalarının toplam iş kazalarının yaklaşık yüzde 10’luk bir kısmını
oluşturduğu görülmektedir. Ayrıca, gıda
Kasım - Aralık 2014 89
DOSYA: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
MAKALE • SÖYLEŞİ • GÖRÜŞ
Ülkemizde meydana
gelen iş kazaları
incelendiğinde; gıda
ürünleri imalat sanayi
sektöründe meydana
gelen iş kazalarının
toplam iş kazalarının
yaklaşık yüzde 10’luk
bir kısmını oluşturduğu
görülmektedir.
ürünleri imalatı sektörü ölümlü iş kazası
sayısında da en çok kaza meydana gelen
ilk 10 sektör içerisinde yer almaktadır
(Akkoyun, 2013).
Türkiye genelinde son 12 ay içinde
istihdam edilenlerden yüzde 2.3’ü bir iş
kazası geçirdi. Son 12 ay içerisinde bir iş
kazası geçirenlerin yüzde 63.7’si geçirmiş olduğu iş kazası nedeniyle belirli
sürelerde işinden uzak kaldı ( Türkiye
İstatistik Kurumu, 2013). Gıda sektöründeki kazalarda genel olarak parmak,
el-ayak bileği, el, kol, ayak ve gözler en
çok etkilenen organlar olmuştur (Atayeter ve Terzioğlu, 2009). Gıda sektöründe
iş kazasına sebep olacak temel olaylar
şunlardır: Elle taşıma, kayma/düşme,
hareketli /yüksekten düşen cisimler,
konveyör bantları, paketleme makineleri, şerit testereler vb gibi hareketli makineler, yüksekten düşmeler, sabit cisimlere çarpma, zararlı maddeler ile temas,
hareketli araçlar ile temas, elektriksel
nedenler, yangın/patlama(Akkoyun,
2013). Meslek hastalıkları başlığı altında
da belirttiğimiz gibi, kişisel koruyucu
donanım kullanmak çalışanı ve dolaylı
olarak ailesini, çevreyi, işvereni, ülke
ekonomisini ve refah seviyesini güvence
altına alır.
Risk analizi; işyerinde var olan ya da
dışarıdan gelebilecek tehlikelerin belirlenmesi, bu tehlikelerin riske dönüşmesine yol açan faktörler ile tehlikelerden
kaynaklanan risklerin analiz edilerek
derecelendirilmesi ve kontrol tedbirlerinin kararlaştırılması amacıyla yapılması
gerekli çalışmaları ifade eder.
90 Mimar ve Mühendis
ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER
İstatistiklere göre Türkiye, ölümlü iş
kazalarında Avrupa’da 1., dünyada ise 3.
sırada yer almaktadır. Bu demek oluyor
ki; Türkiye iş güvenliğinde sınıfta kalmıştır. Türkiye’de iş denetiminde niceliksel yetersizlik; kayıt dışı istihdam ve
iş kazaları ve meslek hastalıkları ile ilgili
istatistiklerde eksiklik, sosyal koruma
yetersizliğinin tahmin edilenden daha
yüksek olduğunu düşündürmektedir.
Görüldüğü üzere; iş kazaları ve meslek
hastalıkları özel sektör ya da kamu
olarak ayırt etmeden tüm işletmelerde görülen başlıca problemler haline
gelmiştir. Tüm sektörlerde olduğu gibi
gıda sektöründe de artan otomasyon ve
makineleşme, üretim hızını artırırken
bir yandan da ihmal edilen tedbirler
yüzünden iş kazası ve meslek hastalığı
oluşumunu maalesef artırmıştır.
Tüm bunların önüne geçilmesi için önce
iş güvenliği kültürünün benimsenmesi
gereklidir. Peki bu aralar dillere dolanan
bu kültür nedir ve kazaların önlenmesi
için ne yapılmalıdır?
İlk adım olarak, İş Sağlığı ve Güvenliği
Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği’nde
belirtildiği gibi, işletmelerde risk analizi
ve beraberinde risk değerlendirmesinin
yapılması ve yönetmelikte belirlenen
aralıklarla yenilenmesidir. Bir işletmeye
giriş yaptığımız anda karşılaşabileceğimiz tehlikelerin belirlenmesi ve
beraberinde getireceği risklerin ortaya
çıkarılması, pro-aktif bir yaklaşım sağlayarak, işletmeye katılacak en önemli
adım olacaktır. Ayrıca risk değerlendirmesi yapılırken, daha önceki kayıtların
incelenerek, mevcut işletmede hangi tür
kazaların ya da hastalıkların olduğu göz
önünde bulundurulmalıdır. Risk değerlendirmesi sonucu, sektöre göre farklılık
gösteren, öncelikle müdahale edilmesi
gereken alanlar belirlenmeli ve ilk
müdahaleler yapılmalıdır. Risk değerlendirilmesinin aciliyeti çok önemlidir.
Çünkü kazalar hiç beklenmedik anlarda
olabilir. Daha sonrasında, İş Yerlerinde
Acil Durumlar Hakkında Yönetmelikte
bahsi geçen acil durum planı hazırlanmalı, acil durumlar için koruma,
kurtarma, ilkyardım gibi ekipler, mevcut çalışanlar arasından belirlenerek
herkesin görebileceği ortak bir alana bu
ekiplerin isimleri asılmalı ve ekiplerdeki
çalışanlar özel olarak görevleri hakkında eğitilmelidir. Devamında, İş Güvenliği
Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk
ve Eğitimleri Hakkında Yönetmeliği
ve İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve
Eğitimleri Hakkında Yönetmeliği’nde
belirtilen iş güvenliği uzmanı, işyeri
18001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim
hekimi ve diğer sağlık personeli ataması
Sistemi’ni kullanan firmalar iş güvenliİSG-KATİP ( iş sağlığı ve güvenliği kayıt,
ğini dikkate alarak en önemli adım alatakip, ve izleme programı) sisteminden
rak önce çalışanlarının can güvenliğini
yapılmalıdır. Böylece işletme, kanuna
sağladıklarını bunun yanında işletmede
uygun hareket etmiş ve düzenli arabulunan makine ve teçhizatların, tüm
lıklarla diğer sağlık personeli, hekim
tesisatların ve üretim güvenliğinin
ve uzman tarafından gözetim altında
sağlanarak maddi, manevi kazanç sağtutulmuş olacaktır. Bu yöntem ile
landığının farkında. İş güvenliği, kurallar
işletmeler, çalışılan tüm faaliyet alanbütünü olarak görülmemeli, toplumun
larındaki eksikliklerini görebilecek ve
bir kültürü olarak benimsenmesi sağlanbunlar için gerekli önlemleri rahatlıkla
malıdır. Anadolu halkı olarak gelenek ve
alabilecektir. Çünkü gerek risk analizi
göreneklerimize, neredeyse inançlarımız
tablosunda alınması gereken önlemler
kadar bağlı olduğumuzu kanıtlamış
anlaşılır biçimde açıklanmış olacak,
durumdayız. Bu yola baş koymuş insangerek yapılan iş güvenliği uzmanı,
lar olarak amacımız ise; iş sağlığı ve
işyeri hekimi ve diğer sağlık personeli
güvenliğini sadece bir kurallar bütünü
ataması ile aylık düzenli olarak işletme
olarak görmeyip, zamanla bir kültür
takip edilecek ve eksikliklerin azaltılhaline gelmesini ve
ması can güvenliğinin
Tüm
sektörlerde
benimsenmesini sağlasağlanması için gerekli
olduğu gibi gıda
mak olacaktır. Özellikle
tedbirler alınmış olaçalışanların haklarını ve
sektöründe
de
caktır. Bu çalışmalar
sayesinde görülüyor
artan otomasyon ve sorumluluklarını bilmeki; TS 18001 İş Sağlığı
makineleşme, üretim si kazaları ve hastalıkları önlemeye yardımcı
ve Güvenliği Yönetim
hızını artırırken bir
olacaktır. Bilinç arttıkça
Sistemi can güvenliyandan da ihmal
problemler azalacak,
ği, işletme ve üretim
edilen tedbirler
güvenliği için büyük
güvenli bir çalışma ortayüzünden
iş
kazası
önem taşımakta, kulmı beraberinde çalışma
ve meslek hastalığı
lanan ve dikkate alan
disiplinini, çalışma isteoluşumunu maalefirmaları birkaç adım
ğini ve üretimde verimi
sef artırmıştır.
öne geçirmektedir. TS
getirecektir.
KAYNAKLAR
Akkoyun, Melih (2013), İş müfettişi yardımcısı, T.C
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, İş Teftiş Kurulu
Başkanlığı, Gıda sektöründe yer alan işyerlerinde iş
sağlığı ve güvenliği uygulamaları
Anon, (2007) . www.tse.org.tr TS 18001 İş sağlığı ve
güvenliği yönetim sistemi ( OHSAS) Belgelendirme
süreci, TS 18001 OHSAS Eğitim notu
Atayeter, Servet; Terzioğlu, Elif (2009), bir su ürünleri
işleme tesisinde iş sağlığı ve güvenliği risk analizi
uygulaması, Kılıç Deniz Ürünleri Üretimi İhracat-İthalat
ve Tic. A.Ş Bodrum / Muğla
Bilim Laboratuvarları, meslek hastalığı nedir, nasıl tanı
konulabilmektedir?
http:// www.bilim.gen.tr/?_Args=Dynamic,58
Buzbaş, Necdet (2010), Türkiye ve AB’ de Gıda
Güvenliği: Ortaklığın Sinerjisi, 28.Türkiye-AB Karma
İstişare Komitesi Toplantısı Edinburg, İskoçya Mıdık,
Şenol (2014),“Gıda sektöründe iş güvenliği” makale:
s.1, Aka İş Güvenliği Ekipmanları, http://www.
akaisguvenlik.com/gida-sektorunde-is-guvenligi/17/
oku.html
Tüzüner, Lale vd.(2008), “Hastanelerde İş Sağlığı ve
Güvenliği Uygulamalarının
Değerlendirilmesine Yönelik Bir Araştırma”, 1. Ulusal
Çalışma İlişkileri Kongresi,
Bildiriler Kitabı, Sakarya: s.516,
Yılmaz, Alparslan, Kanunlardaİş Sağlığı Ve Güvenliği
(2013), T.C. İstanbul Aydın Üniversitesi | İSGYüksek
Lisans Programı Ders Notu – I : s.10,11,
Yılmaz, Fatih (2009), “İşçi Sağlığı ve Güvenliği’nde
Okul Eğitiminin Önemi: ModernÖrnekler Işığında
İş Sağlığı ve Güvenliği Lisans Eğitiminin
ÜlkemizdeUygulanabilirliği”, Kamu-İş,C:11, S:1, www.
kamu-is.org.tr/pdf/1115.pdf, s.131,
İnternet kaynakları
http://www.diatek.com.tr/Makale-Yontem/Genel/
Pekmez-Uretimi_229.htm
http://6331sayilikanun.org/is-guvenligi/313/l-matrisyontemi-17.html
http://tr.wikipedia.org/wiki/Pekmez
http://www.yarbis.yildiz.edu.tr/common/
uploads/328b342db0/Ltipmatrisveornegi.pdf
http://6331sayilikanun.org/is-guvenligi/313/l-matrisyontemi-17.html
Kasım - Aralık 2014 91
MAKALE
B
irçok kişinin istediği işi sadece 1
kişi alabilecektir. Bu her zaman en
iyi CV’ye sahip kişi olmayacaktır.
İş görüşmesinde sizi öne çıkaracak
özelliklerinizi göstermeniz belki de
adaylar arasında sizi bir anda en
öne geçirecektir. Ne kadar değerli ve
faydalı olabileceğinizi ortaya koyamazsanız, sahip olduklarınızın hiçbir
değeri yoktur. Kendinizi pazarlamak
kendinizi iyi ifade edebilmenizle
başlayacaktır. Kendinizi lansmanı
yapılacak bir marka olarak düşünürseniz görüşme de sizin için lansman
gecesidir. Bu ürünün tercih edilmesi
için rekabet gücünüzü artıracak
sizin lehinize olan yönlerinizi bulmalısınız ve o noktaların üzerine gitmelisiniz. Bu konuda dikkatli olmanız gereken nokta sahip olmadığınız
özellikleri varmış gibi göstermek
değil, var olan niteliklerinizi önem
ve değerine göre öne çıkarmaktır.
İlk etki giysileriniz, kişisel bakımınız
ve takılarınızdır. Boyasız ve cilasız
ayakkabı görüşmeyi başlamadan
bitirebilir. Abartılı makyaj ve çanta
sizi karşıda kişinin gözünde değersiz
kılabilir. İçindeki hediye ne kadar
değerli olursa olsun iyi bir paket bu
hediyeyi daha da dikkat çekici yapacaktır. Kıyafet kişinin kim olduğu
konusunda mesaj vermek için en iyi
araçtır. Farklı görünmek başvurulan
işin nevine göre bazen işe yarayabilir.
Güzel bir fiziğe sahip olmak ve yahut
yakışıklı bir erkek olmak sizin için
bir değerdir. Uluslararası çalışmalarda işe alınma noktasında yüzde
25’lere varan pozitif bir katkısının
olduğu söylenmektedir. Siz de işe
alım elemanı olsanız farklı davranır
mısınız ?
Saçlarınız sizin imzanız gibidir.
Yüzünüze uygun seçilmiş saç kesimi sizi hafızalarda kalıcı kılacaktır.
Görüşmede rahat olmaya dikkat
edin. Ancak rahatlık laubalilik olarak algılanmamalı. Asla görüşmede
espri yapmayın ve yahut ima yoluyla
duygularınızı ifade etmeyin. Başvuru
92 Mimar ve Mühendis
İŞ BULMA YARIŞINI
NASIL KAZANIRSINIZ?
İşe eleman alacak kişi için hedef başvuranlar
içinden en iyisini seçmektir. Sizin içinse başvuran
diğer adaylarla girdiğiniz yarışı kazanmaktır.
Etkili CV hazırlayıp gönderdiğiniz iş yerinden
yaptığınız etkili bir telefon görüşmesi sonucunda
görüşmek için randevu almayı başardınız. Bu
andan itibaren elinizdeki tüm kozlarınızı ortaya
koymak varsa eksikliklerinizi göstermeden
görüşmeyi tamamlamanız gerekmektedir. Bu
görüşme size verilen büyük bir şanstır. Bu şansı
sakın heba etmeyin.
Mahmut Çelik
MMG GENEL Başkan Yardımcısı
YÜKSEK Makine Mühendisi
[email protected]
yaptığınız şirket hakkında bilgi toplayın
ve kendi kişisel hedeflerinizle ortak
paydalar oluşturan ifadeler kullanın.
Görüşmeye gitmeden önce görüşülecek
firmanın internet sitesini kesinlikle
ziyaret edin, raporlarını inceleyin burada yakalayacağınız değerli bilgiler size
görüşmede üstünlük sağlayacaktır.
GÜVENLİĞE VE PATRONUN
SEKRETERİNE İYİ DAVRANIN
Görüşmede sorulacak klasik sorulara
akılda kalacak yaratıcı cevaplarınızı
hazırlayın . Tekdüze bir çalışan artık
tercih edilmiyor bilginiz olsun. Rekabete açık, yeterli bilgiye sahip ve deneyimli bir çalışan görüntüsü vermek
bu basit sorulara vereceğiniz yaratıcı
cevapların içinde saklıdır. Kendinize
has bir tarzınızın olması önemlidir.
Kişisel markanızı oluşturmak için farklı
bir aksesuar sizi farklı kılabilir (cekette
mendil, renkli gözlükler vb.).
Duruşunuz, tavırlarınız odaya girişiniz,
yürüyüş şekliniz sizinle ilk temas eden
kişilere davranışınız bekleme esnasında o firma ve yahut görüşeceğiniz
kişi hakkında ipucu almanıza ve işe
İçindeki hediye ne kadar değerli olursa olsun iyi bir paket bu
hediyeyi daha da dikkat çekici yapacaktır. Kıyafet kişinin kim olduğu
konusunda mesaj vermek için en iyi araçtır.
alınmanıza yardımcı olabilir (kapıdaki
güvenliğe ve patronun sekreterine iyi
davranın).
Karşılıklı görüşme yapılan bir ortamda
iseniz, sizi ele verecek dünya görüşünüzü yansıtacak, alışkanlıklarınızı
ortaya çıkaracak durumlardan kaçınmalısınız .
Küçük organizasyonlarda yönetici
olarak işe alınanlar yakın çalışma arkadaşlarını tanıdıklarından seçmelerinin
kendilerinin o şirketteki kalma süresini
uzatacağına inanmaktadır. Modern işletme anlayışında ise ekibe çalışanların
arkadaş ve yakınlarının katılması teşvik
edilmektedir. Bu teşvik ekip ruhunun
oluşmasına katkıda bulunmaktadır.
Ancak akrabalık ilişkisi içerisinde olunanların işe alınması fevkalade sakıncalı
bir durum sergilemektedir ve kaçınmak
gerekmektedir. Görüşme esnasında asla
yalan söylemeyeniz. Yalan neticesinde
işe alınmış olsanız bile akabinde çalışırken bu yalan size sürekli zorluk çıkaracaktır. Çalışmadığınız bir işyerinde
kendinizi çalışmış göstermek, sıradan
bir çalışanken kendinizi yönetici olarak
ifade etmek ve yahut küçük bir rolünüz
olan bir oyunda önemli bir oyuncuymuş
gibi kendinizden bahsetmek işe girdikten sonra sizin için uykusuz geceler
demektir. İşe eleman alımında görüşmeyi yapanlar her zaman uzun soluklu
yol arkadaşlığı yapacak eleman aramaz,
bazen yakın vadede oluşan sıkıntıyı
hızlı ve pratik şekilde çözecek bir çalışma arkadaşı arar. Bu yüzden görüşme
esnasında oluşan gelişmeleri dikkatle
takip etmek ve soruları ona göre cevaplamak gerekir.
TORPİLİN GÖZ ARDI
EDİLEMEZ KATKILARI VAR
Tüm bu konulara dikkat ettiniz ve
görüşmeniz sonlandı. Sonucun size
bildirileceği söylendi. Makul süre beklediniz ve hiç kimse sizi aramadı. Geri
dönerek sorgulamak sizin işi istediğinizi gösterecek bir durumdur (ama
sadece bir kere arayın !).
Kültürel altyapımızın bir sonucu olan
torpilin işe alım süreçlerinde göz ardı
edilemez katkıları vardır. Ulusal bir
şirket için yerel bir lokasyonda eleman
alınacaksa o bölgenin saygın bürokratı ve yahut işadamının referansı ile
eleman almanın o şirkete pozitif etkisi
olacaktır. Bu referans ile işe alınan
kişiden daha sonra bu ilişkilerini kullanabilmeyi hayal etmektedir . İstisnası
bir kültürle büyütülen bizlere bu yaklaşım hiç garip gelmemektedir. Amacınız
görüşme neticesinde işe girmek olsa
da, her olumsuz iş görüşmesi gelecekte
başarılı olacağınız iş görüşmelerinin
antremanı olarak geçmişinizde yer
alacaktır. Her görüşme size tecrübe
kazandıracak ve zafere giden yolda
size azık olacaktır.
Kasım - Aralık 2014 93
KİTAPLIK
İTÜ’DEN KENTİNİ
SEVENLERE
“İSTANBUL İÇİN
ÖNGÖRÜLER T A A R L A”
genç mimarların “Melez Kentsel
Strüktürler ve Mimari Açılımları”,
“Kentsel Ekoloji”, “Kentsel
Yaratıcılık, Yaratıcı Mekânlar ve
Kent” ve “Kentsel Konut: Yeniden,
Bugün” tematik başlıkları
altında yaptıkları araştırmaları
ve İstanbul için geliştirdikleri
öneriler kitapta yer alıyor.
İTÜ Mimarlık Fakültesi’nden “İstanbul İçin
Öngörüler t a a r l a” kitabı yayımlandı.
İTÜ Mimarlık Fakültesi öğretim üyeleri
tarafından hazırlanan, başta mimarlar ve
mimarlık öğrencileri olmak üzere, kentini
seven, yaşadığı kentten öğrenmeye çalışan,
kentinin sorunları ile ilgilenen ve geleceği
hakkında fikir üreten herkese hitap eden
“İstanbul İçin Öngörüler t a a r l a: İTÜ
Mimari Tasarım Araştırma Laboratuvarı
Çalışmaları” kitabının editörlüğünü, Ayşe
Şentürer, Nurbin Paker, Özlem Berber,
Aslıhan Şenel yaptı.
Kitapta, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimari Tasarım Yüksek Lisans Programı Proje
1 Stüdyosu’nda 2007-2010 yılları arasında
yapılan çalışmalardan bir seçki okuyucuyla
paylaşılıyor. Bu seçkiye, stüdyo yürütücülerinin bu stüdyoyu kurgularken odağa
aldıkları “kuram ve araştırma aracılığında
tasarım” yaklaşımının farklı vurgularla
açılımlarını yapan metinleri ve stüdyonun
yürütücüsü veya katılımcısı akademisyenlerin stüdyoda ele alınan temalar hakkındaki
ufuk açıcı makaleleri eşlik ediyor. Kentini
seven, yaşadığı kentten öğrenmeye çalışan,
kentinin sorunları ile ilgilenen ve geleceği
hakkında fikir üreten herkes bu metinler
aracılığıyla geliştirilen tartışmalara katılacak
ve genç mimarların “Melez Kentsel Strüktürler ve Mimari Açılımları”, “Kentsel Ekoloji”, “Kentsel Yaratıcılık, Yaratıcı Mekânlar
ve Kent” ve “Kentsel Konut: Yeniden,
Bugün” tematik başlıkları altında yaptıkları
araştırmaları ve İstanbul için geliştirdikleri
öneriler kitapta yer alıyor.
Kitap, 207 sayfa olarak Türkçe ve İngilizce yayınlanırken, fiyatı ise 25 TL olarak
belirlendi.
İSTANBUL’UN KAYBOLAN AHŞAP
KONUTLARI
YAZAR: REHA GÜNAY
YAYINEVİ: YEM YAYINLARI
15. ve 16. yüzyıldan günümüze Türk evi geleneğinin
en sıra dışı örneklerinin
vücut bulduğu İstanbul, yakın zamana kadar koruduğu
ahşap konut dokusunu ve
buna paralel gelişen yaşama
kültürünü bugün yitirmiş
görünüyor. Bu geleneğin
örneklerini eşsiz fotoğraf
kareleriyle ölümsüzleştiren
kitap, bu tipolojiyi ve ortaya
çıkardığı konut dokusunu
gelecek kuşaklara aktaracak
önemli bir belgeleme çalışması olarak dikkat çekiyor.
RADYOAKTİF ATIK YÖNETİMİ
Yazar: Ahmet Erdal OSMANLIOĞLU
Yayınevi: NOBEL Akademik Yayıncılık
“Gelişen toplumlarda yaygın
ve etkili olarak faydalanılan nükleer uygulamalar,
nükleer enerjiyi toplumsal gelişme sürecinin bir
parçası haline getirmiştir.
Bu düzeyde kullanılan bir
kaynağın insan ve çevresi ile
etkileşimi yeterince bilinmemektedir.” Bu çerçevede
ortaya çıkan bu kitap sadece
94 Mimar ve Mühendis
nükleer enerji mühendislerinin veya nükleer fizikçilerin
değil, nükleer tıp ve nükleer
uygulamalar yapan mühendislerin faydalanacağı
bir kaynak niteliğindedir.
Çevre bilimleri ve mühendisliği alanında ise özellikle
eksikliği duyulan nükleer ve
radyoaktif atıklar konusundaki kaynak arayışlarına ce-
vap verebilecek niteliktedir.
Uygulamalarla da desteklenen bu kitap, konu hakkında doğru bilgiye ulaşmak
isteyen okuyucular, nükleer alanla ilgili ders alan
öğrenciler, bilimsel çalışma
yürüten akademisyenler ve
aynı zamanda fiilen bu alanda çalışanlar için de oldukça
faydalı bilgiler içeriyor.
AJANDA
BETON İSTANBUL 2015
Hazır Beton Çimento, Agrega, İnşaat
Teknolojileri Ve Ekipmanları Fuarı
Sektör: İnşaat
Şehir: İstanbul, İFM
Fuar Tarihleri: 19.02.2015 – 21.02.2015
Web: www.betonfuari.com
WIN ELECTROTECH 2015
16. Enerji, Elektrik ve Elektronik Teknolojileri Fuarı
Sektör: Elektrik-Elektronik
Şehir: İstanbul, TÜYAP
Fuar Tarihleri: 19.03.2015 – 22.03.2015
Web: www.win-fair.com
SCAFFORM EXPO 2015
4. Uluslararası İskele ve Kalıp Endüstriyel
Yapı Teknolojileri Fuarı
Sektör: Yapı
Şehir: İstanbul, İFM
Fuar Tarihleri: 12.02.2015 – 15.02.2015
Web: scafformexpo.com
RENTAL EXPO TURKEY 2015
İş, İnşaat Makinaları ve İşletme Ekipmanları
Operasyonel Kiralama Sistemleri Fuarı
Sektör: İnşaat
Şehir: İstanbul, İFM
Fuar Tarihleri: 12.02.2015 – 15.02.2015
Web: www.demosfuar.com.tr
ANFAŞ CITY EXPO 2015
Uluslararası Şehircilik ve Teknolojileri
Fuarı
Sektör: Elektrik-Elektronik
Şehir: Antalya, AFM
Fuar Tarihleri: 01.04.2015 – 03.04.2015
Web: www.anfascityexpo.com
Kasım - Aralık 2014 95
ÇİZGİ YORUM YAKUP GÜLER
96 Mimar ve Mühendis
TÜRK YAPI SEKTÖRÜNÜN ve BÖLGENİN EN BÜYÜK BULUŞMASI
TURKISH BUILDING INDUSTRY’S and REGION’S BIGGEST GATHERING
facebook.com/yapifuariturkeybuild
twitter.com/yapiturkeybuild
instagram.com/yapiturkeybuild
BU FUAR 5174 SAYILI KANUN GEREĞİNCE TOBB (TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ) DENETİMİNDE DÜZENLENMEKTEDİR.
THIS EXHIBITION IS ORGANIZED UNDER THE SUPERVISION OF TOBB (THE UNION OF CHAMBERS AND COMMODITY EXCHANGES OF TURKEY) IN ACCORDANCE WITH THE LAW NO. 5174.