2005-05-18 Radikal - 360 Derece Araştırma Grubu
Transkript
2005-05-18 Radikal - 360 Derece Araştırma Grubu
. 18 Mayıs 2005 Denizde, düş peşinde Osman Erkurt'un (şapkalı) öncülüğünde bir araya gelen '360 Derece Grubu', 3 bin 300 yıl önce Kaş, Uluburun'da batan Kraliçe Nefertiti'nin ticaret gemisini, 'Uluburun 2' adıyla yeniden denizle buluşturdu. '360 Derece Grubu', önce 3 bin 300 yıllık geminin aynısını yapıp yolculuğa çıktı. Sonra, yok olan İzmir kayıklarını hayata döndürdü. Sırada binlerce yıllık düşler var ( CELAL BAŞLANGIÇ 'Kimin bu kıyıdaki ayak izleri' diye sorar Necati Cumalı, Urla için yazdığı bir şiirinde. Kim bilebilir ki! Dorların, Akaların, İonların olabilir mesela o ayak izleri. Sakın, doğa felsefesine 'akıl kavramı'nı getiren, ancak Atinalılar tarafından dinsizlikle suçlandığı için bundan yaklaşık 2 bin 500 yıl önce kenti terk etmek zorunda kalan Anaksagoras'ın olmasın! O ayak izleri, belki Karantina Adası'nı bir yolla kıyıya bağlamayı akıl eden Büyük İskender'e aittir, belki Romalılara, Bizanslılara, Selçuklulara, Osmanlılara. Belki de hiç bilinmeyen birilerine... Kıyıdaki o 'kum zambakları'nı Piri Reis de görmüştür, doğma büyüme Urlalı olan ünlü şair Yorgo Seferis de, buraya heykeli dikilen Tanju Okan da. 12 İon kentinden biri olan Klozomenai'de, yani bugünün Urla'sında, Limantepe kazı evinin önündeki küçük koyun kıyısındaki mavi panjurlu evin bahçesinde 'yelken açılmıştı' tarihin uzaklıklarına. Tarihin içinde yaşamak başka Günümüzden tam 3 bin 300 yıl önce batan bir ticaret gemisinin aynısını yapıp antikçağ koşullarında Ege'ye yelken açmayı düşlemişlerdi. 1492'de İspanya'dan Osmanlı gemileriyle Anadolu'ya göçen Yahudilerin izlerini sürmek istiyorlardı Mağrib'den İzmir'e. 1900'lü yılların ilk yarısına kadar Pasaport İskelesi'ni süsleyen 'İzmir'in kayıkları'nı yeniden denizle buluşturmak için kolları sıvamışlardı. 2 bin 700 yıl önceki Foçalılar gibi yola çıkmak istiyorlardı Marsilya'ya doğru; o yüzyılda kullanılan gemilerle ve ellerinde asma fideleriyle. İzlanda'ya kadar giden Osmanlı korsan kolonilerinin soğuk sularda izlerini aramak da vardı düşlerinde. Bu düşler 'tarih, deniz, canlandırma tabanlı projelerle bir araya gelen 30 kişi'ye aitti. İzlerdeki parçalar olmak istiyorlar Aslında hepsi tek tek tarih ve denizle amatörce ilgileniyordu. Ama zamanla bu ilgi alanları gündelik yaşam koşuşturmalarının önüne geçmeye başlamıştı. İşte bu süreç kimi mimar, kimi teknik ressam, kimi arkeolog, kimi marangoz olan farklı disiplinlerden 30 kişiyi '360 Derece Tarih Araştırmaları Grubu'nda buluşturdu. Bir yıl önce kurulurken kendilerini, "Tarihe bilimsel gözle baksak da tarihçi değildik. Doğayı sevmek ve onu sadece gözlemlemek yetmeyecekti. Tarihin bize bıraktığı izleri sürerken, o izlerdeki parçalar olmalıydık. Olmalıydık ki, geçmişi ve o zamanlar doğayla daha iç içe olan insanın yaşamını gerçekten anlayabilelim. Tarihin masalsı algılanışına alternatif projeler üretmeye karar verdik. Böylece, grubun ana hatları oluştu. Konu edindiği tarihsel olayları birebir canlandıracak projeler üretmek ve edindiği tecrübeleri paylaşmak, kamuoyunun sahiplenmesini sağlamak" diye açıklamışlardı. Proje lideri aileden gemici Ancak grubun bir özelliği var. Düşlerini yalnızca 'düş' olarak bırakmamaya kararlılar. Hatta bazılarını yaşama geçirmişler bile. '360 Derece'nin proje lideri Osman Erkurt, İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü mezunu. Konuya ilgisi yalnızca aldığı eğitimden değil, aile köklerinden de geliyor. "Baba tarafım Giritli. Ailede çok sayıda Giritli kaptan var. Çocukluğum Türkiye'de ilk yat ve yat aksesuarları yapan atölyede geçti. Tekne imalatında çalıştım. Üniversite bittikten sonra bir süre kazılarda görev aldım. 1985'te yarış yatları satan bir Hollanda firmasının Türkiye temsilcisiydim." 20 yıldır fırsat buldukça kendisi de grupta proje koordinatörü olarak görev yapan eşi Mualla ile birlikte İstanbul'dan Ege'ye iniyorlar. Sık sık dalış yapıyorlar. Sonunda da işlerini güçlerini bırakıp, düşlerindeki projeleri gerçekleştirmek amacıyla Urla'ya yerleşiyorlar, geçen yılın şubat ayında. Grubun kafasında bir soru vardı: 'Günümüzden 3 bin, 4 bin sene önce denizciler nasıl seyir yapıyorlardı?' Bu sorunun en iyi yanıtını da günümüzden 3 bin 300 yıl önce batan ve dünyanın bilinen en eski deniz batığı olan Uluburun'du. Kaş'ın Uluburun mevkisinde tunç çağının sırlarıyla batan bu gemi Kraliçe Nefertiti'nin kraliyet mühründen dev amforalara, mücevherlerden dev savaş aletlerine kadar 20 bin parça yük taşıyordu. Evlerini satıp, sermaye yaptılar 1982 yılında bulunan batık, 20 yıl süren sualtı çalışmaları sonucunda çıkarıldı. '360 Derece'nin amacı bugün Bodrum Müzesi'nde sergilenen teknenin aynısını 'Uluburun 2' adıyla yapmak ve yarım kalan yolculuğunu antikçağ denizciliğinin koşullarında tamamlamaktı. 'Deneysel arkeoloji disiplini'ni yaşama geçireceklerdi. Ancak, kaynak sorunu vardı: "Uygulama için paraya ihtiyaç vardı. İstanbul'daki evimizi sattık. Önce tekneyi yapalım, gerekirse sonra sponsor buluruz, dedik. Tekneyi, Urla'da çivisiz olarak orijinali gibi imal ettik. Yelkenleri dönemin tezgâhlarında aslına uygun olarak kanvas ketenden dokundu. Halatlar geleneksel yöntemlerle Tire'de yapıldı." Geçen yılın temmuz ayında bitiyor Uluburun 2. Antikçağın denizcilik yöntemleriyle Tire'den İstanbul'a getiriliyor önce. Şu anda da Denizcilik Festivali'ne katıldığı Marmaris'te. Ancak, Ege'de, Akdeniz'de daha yapacak çok yolu var. Düşleri hiç bitmeyecek Bu arada bir başka düşlerini gerçekleştirmeye başlıyor '360 Derece Tarih Araştırmaları Grubu: Kordelyo'dan Pasaport'a İzmir Kayıkları.' İzmir'in eski fotoğraflarında bolca görülen, ancak günümüze bir tanesi bile kalmayan kayıkları denizle buluşturmayı amaçlıyorlar. "Amacımız önce bir tane kayık yapıp, sonra buna sponsor bularak 15 teknelik bir filo kurmaktı" diyor Erkurt, "Ancak elimizde fotoğraflardakinden başka örnek yoktu. Gazeteye ilan bile verdik, elinde eski kayık olan getirsin, diye. Ama hiç çıkmadı. Meğer hepsi toplatılmış. Bunu da 1947 tarihli bir gazete haberinden öğrendik. Haberin başlığında 'İzmir'deki salaş teknelerin hepsi toplatıldı' diye yazıyordu. Biz de örnekleri fotoğraflardan aldık." Artık herkes hatırlayacak Geçtiğimiz günlerde İzmir'de törenle üç kayık suya indi. 1950'li yıllarda İzmir'de doğanların geçmişe dönük izlerinde Pasaport'ta bağlı bir 'İzmir kayığı' yok, ama bugün beş-altı yaşında olan çocukların anılarında mutlaka yer alacak, '360 Derece Grubu'nun projelendirdiği bir figür olarak. İstanbul'un o güzelim 'kancabaş kayıkları'nı da orijinaline uygun yapmak istiyor Osman Erkurt. Düşlerinde de İzmir Körfezi'nde yapılacak bir deniz şenliğinde, kendi aralarında yarışan'İstanbul'un kancabaşları' ve 'İzmir kayıkları' var. Kimi düş, kimi paranoya kurar Tarih boyunca yaşanmış onca güzelliğin yanı sıra, bundan 2 bin 500 yıl önce matematik ve astronomi bilgini Anaksagoras'ı dinsizlikle suçlayan anlayış hâlâ bu topraklarda pusuya yatmış bekliyor. Bölgede yayımlanan bir yerel dergi belli ki yapılanları ve projelendirilenleri anlamakta biraz zorlanmış. Onun için son sayısında "360 Derece neyin peşinde? Projeler sevimli ama asıl hedef ne?" diye soruyor. Sonra da yanıtını sorularla veriyor yaptığı bir grafikte: "Siyonizm? Ortodoksluk? Yehova Şahitleri? Masonluk? Protestanlık? Katolikler?" Bir düş kurmak, hele hele o düşü yaşama geçirmek bu dünyada alınabilecek en büyük haz. Yaşam böyle işte. Kimi 'paranoya kurar', kimi de düş. Düş bile kuramayan 'kıyı tekneleri' rıhtıma çarpa çarpa parçalanır. Düş kurmayı bilen 'açık deniz tekneleri' de okyanusların sonsuzluklarına yelken açar.