4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu - İnsan Hakları Gündemi Derneği

Transkript

4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu - İnsan Hakları Gündemi Derneği
TÜRK MEDENÎ KANUNU
Kanun No. 4721
Kabul Tarihi : 22.11.2001
BAŞLANGIÇ
A. Hukukun uygulanması ve kaynakları
MADDE 1.- Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır.
Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hâkim, örf ve âdet hukukuna göre, bu da yoksa
kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir.
Hâkim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır.
B. Hukukî ilişkilerin kapsamı
I. Dürüst davranma
MADDE 2.- Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına
uymak zorundadır.
Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.
II. İyiniyet
MADDE 3.- Kanunun iyiniyete hukukî bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin
varlığıdır.
Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet
iddiasında bulunamaz.
III. Hâkimin takdir yetkisi
MADDE 4.- Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz
önünde tutmayı emrettiği konularda hâkim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir.
C. Genel nitelikli hükümler
MADDE 5.- Bu Kanun ve Borçlar Kanununun genel nitelikli hükümleri, uygun düştüğü ölçüde
tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanır.
D. İspat kuralları
I. İspat yükü
MADDE 6.- Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını
dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.
II. Resmî belgelerle ispat
MADDE 7.- Resmî sicil ve senetler, belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluşturur.
Bunların içeriğinin doğru olmadığının ispatı, kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça, her
hangi bir şekle bağlı değildir.
BİRİNCİ KİTAP
KİŞİLER HUKUKU
BİRİNCİ KISIM
GERÇEK KİŞİLER
BİRİNCİ BÖLÜM
KİŞİLİK
A. Genel olarak
I. Hak ehliyeti
MADDE 8.- Her insanın hak ehliyeti vardır.
Buna göre bütün insanlar, hukuk düzeninin sınırları içinde, haklara ve borçlara ehil olmada
eşittirler.
II. Fiil ehliyeti
1. Kapsamı
MADDE 9.- Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına
girebilir.
2. Koşulları
a. Genel olarak
MADDE 10.- Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.
b. Erginlik
MADDE 11.- Erginlik onsekiz yaşın doldurulmasıyla başlar.
Evlenme kişiyi ergin kılar.
c. Ergin kılınma
MADDE 12.- Onbeş yaşını dolduran küçük, kendi isteği ve velisinin rızasıyla mahkemece
ergin kılınabilir.
d. Ayırt etme gücü
MADDE 13.- Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da
bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan
herkes, bu Kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.
III. Fiil ehliyetsizliği
1. Genel olarak
MADDE 14.- Ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur.
2. Ayırt etme gücünün bulunmaması
MADDE 15.- Kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, ayırt etme gücü
bulunmayan kimsenin fiilleri hukukî sonuç doğurmaz.
3. Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar
MADDE 16.- Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası
olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler. Karşılıksız kazanmada ve kişiye sıkı sıkıya
bağlı hakları kullanmada bu rıza gerekli değildir.
Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar haksız fiillerinden sorumludurlar.
IV. Hısımlık
1. Kan hısımlığı
MADDE 17.- Kan hısımlığının derecesi, hısımları birbirine bağlayan doğum sayısıyla belli olur.
Biri diğerinden gelen kişiler arasında üstsoy-altsoy hısımlığı; biri diğerinden gelmeyip de, ortak
bir kökten gelen kişiler arasında yansoy hısımlığı vardır.
2. Kayın hısımlığı
MADDE 18.- Eşlerden biri ile diğer eşin kan hısımları, aynı tür ve dereceden kayın hısımları
olur.
Kayın hısımlığı, kendisini meydana getiren evliliğin sona ermesiyle ortadan kalkmaz.
V. Yerleşim yeri
1. Tanım
MADDE 19.- Yerleşim yeri bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir.
Bir kimsenin aynı zamanda birden çok yerleşim yeri olamaz.
Bu kural ticarî ve sınaî kuruluşlar hakkında uygulanmaz.
2. Yerleşim yerinin değiştirilmesi ve oturma yeri
MADDE 20.- Bir yerleşim yerinin değiştirilmesi yenisinin edinilmesine bağlıdır.
Önceki yerleşim yeri belli olmayan veya yabancı ülkedeki yerleşim yerini bıraktığı hâlde
Türkiye'de henüz bir yerleşim yeri edinmemiş olan kimsenin hâlen oturduğu yer, yerleşim yeri
sayılır.
3. Yasal yerleşim yeri
MADDE 21.- Velâyet altında bulunan çocuğun yerleşim yeri, ana ve babasının; ana ve babanın
ortak yerleşim yeri yoksa, çocuğun kendisine bırakıldığı ana veya babanın yerleşim yeridir. Diğer
hâllerde çocuğun oturma yeri, onun yerleşim yeri sayılır.
Vesayet altındaki kişilerin yerleşim yeri, bağlı oldukları vesayet makamının bulunduğu yerdir.
4. Kurumlarda bulunma
MADDE 22.- Bir öğretim kurumuna devam etmek için bir yerde bulunma ya da eğitim, sağlık,
bakım veya ceza kurumuna konulma, yeni yerleşim yeri edinme sonucunu doğurmaz.
B. Kişiliğin korunması
I. Vazgeçme ve aşırı sınırlamaya karşı
MADDE 23.- Kimse, hak ve fiil ehliyetlerinden kısmen de olsa vazgeçemez.
Kimse özgürlüklerinden vazgeçemez veya onları hukuka ya da ahlâka aykırı olarak sınırlayamaz.
Yazılı rıza üzerine insan kökenli biyolojik maddelerin alınması, aşılanması ve nakli mümkündür.
Ancak, biyolojik madde verme borcu altına girmiş olandan edimini yerine getirmesi istenemez;
maddî ve manevî tazminat isteminde bulunulamaz.
II. Saldırıya karşı
1. İlke
MADDE 24.- Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda
bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.
Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da
kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına
yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.
2. Davalar
MADDE 25.- Davacı, hâkimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son
verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini
isteyebilir.
Davacı bunlarla birlikte, düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da
yayımlanması isteminde de bulunabilir.
Davacının, maddî ve manevî tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş
olan kazancın vekâletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma
hakkı saklıdır.
Manevî tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; mirasbırakan
tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçmez.
Davacı, kişilik haklarının korunması için kendi yerleşim yeri veya davalının yerleşim yeri
mahkemesinde dava açabilir.
III. Ad üzerindeki hak
1. Adın korunması
MADDE 26.- Adının kullanılması çekişmeli olan kişi, hakkının tespitini dava edebilir.
Adı haksız olarak kullanılan kişi buna son verilmesini; haksız kullanan kusurlu ise ayrıca maddî
zararının giderilmesini ve uğradığı haksızlığın niteliği gerektiriyorsa manevî tazminat ödenmesini
isteyebilir.
2. Adın değiştirilmesi
MADDE 27.- Adın değiştirilmesi, ancak haklı sebeplere dayanılarak hâkimden istenebilir.
Adın değiştirildiği nüfus siciline kayıt ve ilân olunur.
Ad değişmekle kişisel durum değişmez.
Adın değiştirilmesinden zarar gören kimse, bunu öğrendiği günden başlayarak bir yıl içinde
değiştirme kararının kaldırılmasını dava edebilir.
C. Kişiliğin başlangıcı ve sonu
I. Doğum ve ölüm
MADDE 28.- Kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer.
Çocuk hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla, ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde eder.
II. Sağ olmanın ve ölümün ispatı
1. İspat yükü
MADDE 29.- Bir hakkın kullanılması için bir kimsenin sağ veya ölü olduğunu veya belirli bir
zamanda ya da başka bir kimsenin ölümünde sağ bulunduğunu ileri süren kimse, iddiasını ispat
etmek zorundadır.
Birden fazla kişiden hangisinin önce veya sonra öldüğü ispat edilemezse, hepsi aynı anda ölmüş
sayılır.
2. İspat araçları
a. Genel olarak
MADDE 30.- Doğum ve ölüm, nüfus sicilindeki kayıtlarla ispat olunur.
Nüfus sicilinde bir kayıt yoksa veya bulunan kaydın doğru olmadığı anlaşılırsa, gerçek durum
her türlü kanıtla ispat edilebilir.
b. Ölüm karinesi
MADDE 31.- Bir kimse, ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektiren durumlar içinde kaybolursa,
cesedi bulunamamış olsa bile gerçekten ölmüş sayılır.
III. Gaiplik kararı
1. Genel olarak
MADDE 32.- Ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisinden uzun zamandan beri haber
alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık varsa, hakları bu ölüme bağlı olanların
başvurusu üzerine mahkeme bu kişinin gaipliğine karar verebilir.
Yetkili mahkeme, kişinin Türkiye'deki son yerleşim yeri; eğer Türkiye'de hiç yerleşmemişse
nüfus sicilinde kayıtlı olduğu yer; böyle bir kayıt da yoksa anasının veya babasının kayıtlı
bulunduğu yer mahkemesidir.
2. Yargılama usulü
MADDE 33.- Gaiplik kararının istenebilmesi için, ölüm tehlikesinin üzerinden en az bir yıl
veya son haber tarihinin üzerinden en az beş yıl geçmiş olması gerekir.
Mahkeme, gaipliğine karar verilecek kişi hakkında bilgisi bulunan kimseleri, belirli bir sürede
bilgi vermeleri için usulüne göre yapılan ilânla çağırır.
Bu süre, ilk ilânın yapıldığı günden başlayarak en az altı aydır.
3. İstemin düşmesi
MADDE 34.- Gaipliğine karar verilecek kişi, ilân süresi dolmadan ortaya çıkar veya
kendisinden haber alınırsa ya da öldüğü tarih tespit edilirse gaiplik istemi düşer.
4. Hükmü
MADDE 35.- İlândan sonuç alınamazsa, mahkeme gaipliğe karar verir ve ölüme bağlı haklar,
aynen gaibin ölümü ispatlanmış gibi kullanılır.
Gaiplik kararı ölüm tehlikesinin gerçekleştiği veya son haberin alındığı günden başlayarak
hüküm doğurur.
İKİNCİ BÖLÜM
KİŞİSEL DURUM SİCİLİ
A. Genel olarak
I. Sicil
MADDE 36.- Kişisel durum, bu amaçla tutulan resmî sicille belirlenir.
Bu sicilin tutulmasına ve zorunlu bildirimlerin yapılmasına ilişkin esaslar, ilgili kanunda
gösterilir.
II. Görevliler
MADDE 37.- Kişisel durum sicili, Devletçe atanan memurlar tarafından tutulur. Sicil kayıtlarını
tutmak ve örnek vermek bu memurların görevidir.
Yabancı memleketlerdeki Türkiye temsilcilerine, Dışişleri Bakanlığının önerisi, İçişleri
Bakanlığının katılması ve Başbakanlığın onayı ile nüfus memurluğu yetkisi verilebilir.
III. Sorumluluk
MADDE 38.- Kişisel durum sicilinin tutulmasından doğan zararlar, kusurlu memura rücu
edilmek kaydıyla, Devletçe tazmin edilir.
Tazminat ve rücu davaları, kişisel durum sicilinin tutulduğu yer mahkemesinde açılır.
IV. Düzeltme
1. Genel olarak
MADDE 39.- Mahkeme kararı olmadıkça, kişisel durum sicilinin hiçbir kaydında düzeltme
yapılamaz.
2. Cinsiyet değişikliğinde
MADDE 40.- Cinsiyetini değiştirmek isteyen kimse, şahsen başvuruda bulunarak mahkemece
cinsiyet değişikliğine izin verilmesini isteyebilir. Ancak, iznin verilebilmesi için, istem sahibinin
onsekiz yaşını doldurmuş bulunması ve evli olmaması; ayrıca transseksüel yapıda olup, cinsiyet
değişikliğinin ruh sağlığı açısından zorunluluğunu ve üreme yeteneğinden sürekli biçimde yoksun
bulunduğunu bir eğitim ve araştırma hastanesinden alınacak resmî sağlık kurulu raporuyla
belgelemesi şarttır.
Verilen izne bağlı olarak amaç ve tıbbî yöntemlere uygun bir cinsiyet değiştirme ameliyatı
gerçekleştirildiğinin resmî sağlık kurulu raporuyla doğrulanması hâlinde, mahkemece nüfus
sicilinde gerekli düzeltmenin yapılmasına karar verilir.
B. Doğum kütüğü
I. Bildirme
MADDE 41.- Doğumlara ilişkin bildirimler ve kimliği bilinmeyen bulunmuş çocuklar
hakkındaki işlemler ilgili kanun hükümlerine göre yapılır.
II. Doğum kütüğünde değişiklikler
MADDE 42.- Kişisel durumdaki değişiklikler, özellikle evlilik dışı bir çocuğun tanınması veya
hâkimin babalığa karar vermesi, soybağının düzeltilmesi, evlât edinme ya da bulunmuş bir çocuğun
soybağının belli olması, ilgili kanun hükümlerine göre kütüğe işlenir.
C. Ölüm kütüğü
I. Ölümün bildirilmesi
MADDE 43.- Ölümlere ilişkin bildirimler ilgili kanun hükümlerine göre yapılır.
II. Cesedi bulunamayan kişi
MADDE 44.- Bir kimse, ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektiren durumlar içinde ortadan
kaybolursa cesedi bulunamamış olsa bile, o yerin en büyük mülkî amirinin emriyle kütüğe ölü kaydı
düşürülür.
Bununla birlikte her ilgili, bu kişinin ölü veya sağ olduğunun mahkemece tespitini dava edebilir.
III. Gaiplik kararı
MADDE 45.- Gaiplik kararı, hâkimin bildirmesi üzerine, ölüm kütüğüne kaydolunur.
IV. Değişikliklerin kütüğe geçirilmesi
MADDE 46.- Tescile esas olan bir bildirimin doğru olmadığının tespit edilmesi veya kime ait
olduğu bilinmeyen cesedin kimliğinin belli olması ya da gaiplik kararının kaldırılması sebepleriyle
zorunlu olan değişiklikler, ilgilinin kütükteki kaydının düşünceler sütununa yazılarak yapılır.
İKİNCİ KISIM
TÜZEL KİŞİLER
BİRİNCİ BÖLÜM
GENEL HÜKÜMLER
A. Tüzel kişilik
MADDE 47.- Başlıbaşına bir varlığı olmak üzere örgütlenmiş kişi toplulukları ve belli bir
amaca özgülenmiş olan bağımsız mal toplulukları, kendileri ile ilgili özel hükümler uyarınca tüzel
kişilik kazanırlar.
Amacı hukuka veya ahlâka aykırı olan kişi ve mal toplulukları tüzel kişilik kazanamaz.
B. Hak ehliyeti
MADDE 48.- Tüzel kişiler, cins, yaş, hısımlık gibi yaradılış gereği insana özgü niteliklere bağlı
olanlar dışındaki bütün haklara ve borçlara ehildirler.
C. Fiil ehliyeti
I. Koşulu
MADDE 49.- Tüzel kişiler, kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla,
fiil ehliyetini kazanırlar.
II. Kullanılması
MADDE 50.- Tüzel kişinin iradesi, organları aracılığıyla açıklanır.
Organlar, hukukî işlemleri ve diğer bütün fiilleriyle tüzel kişiyi borç altına sokarlar.
Organlar, kusurlarından dolayı ayrıca kişisel olarak sorumludurlar.
D. Yerleşim yeri
MADDE 51.- Tüzel kişinin yerleşim yeri, kuruluş belgesinde başka bir hüküm bulunmadıkça
işlerinin yönetildiği yerdir.
E. Kişiliğin sona ermesi
I. Sınırlı devam etme
MADDE 52.- Sona eren tüzel kişinin kişiliği, ehliyeti tasfiye amacıyla sınırlı olmak üzere
tasfiye sırasında da devam eder.
II. Malvarlığının tasfiyesi
MADDE 53.- Tüzel kişinin malvarlığının tasfiyesi, kanunda ve kuruluş belgesinde aksine
hüküm bulunmadıkça, terekenin resmî tasfiyesine ilişkin hükümlere göre yapılır.
III. Malvarlığının özgülenmesi
MADDE 54.- Tüzel kişinin malvarlığı, kanunda veya kuruluş belgesinde başka bir hüküm
bulunmadıkça ya da yetkili organı başka türlü karar vermedikçe, en yakın amacı güden kamu kurum
veya kuruluşuna geçer.
Bu malvarlığı olanak ölçüsünde daha önce özgülendiği amaç için kullanılır.
Hukuka veya ahlâka aykırı amaç güttüğü için kişiliği mahkeme kararıyla sona eren tüzel kişinin
malvarlığı her hâlde ilgili kamu kuruluşuna geçer.
F. Saklı hükümler
MADDE 55.- Kamu tüzel kişileri ile ticaret şirketleri hakkındaki kanun hükümleri saklıdır.
İKİNCİ BÖLÜM
DERNEKLER
A. Kuruluşu
I. Tanımı
MADDE 56.- Dernekler, en az yedi gerçek kişinin kazanç paylaşma dışında belirli ve ortak bir
amacı gerçekleştirmek üzere, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle
oluşturdukları, tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarıdır.
Hukuka veya ahlâka aykırı amaçlarla dernek kurulamaz.
II. Dernek kurma hakkı
MADDE 57.- Herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına sahiptir.
Dernek kurucularının fiil ehliyetine sahip olması gerekir.
III. Tüzük
MADDE 58.- Her derneğin bir tüzüğü bulunur.
Dernek tüzüğünde derneğin adı, amacı, yerleşim yeri, kurucuları, gelir kaynakları, üyelik
koşulları, organları ve örgütü ile geçici yönetim kurulunun gösterilmesi zorunludur.
Dernek tüzüğü, kanunun emredici hükümlerine aykırı olamaz.
Dernek tüzüğünde düzenlenmemiş konularda kanun hükümleri uygulanır.
IV. Tüzel kişiliğin kazanılması
1. Kazanma anı
MADDE 59.- Dernekler, kuruluş bildirimini, dernek tüzüğünü ve gerekli belgeleri yerleşim
yerinin bulunduğu yerin en büyük mülkî amirine verdikleri anda tüzel kişilik kazanırlar.
Kuruluş bildiriminin içeriği ve gerekli belgelerin nelerden ibaret olduğu, yönetmelikte gösterilir.
2. İnceleme
MADDE 60.- Kuruluş bildirimi ve belgelerin doğruluğu ile dernek tüzüğü, en büyük mülkî amir
tarafından altmış gün içinde dosya üzerinden incelenir.
Kuruluş bildiriminde, tüzükte ve kurucuların hukukî durumlarında kanuna aykırılık veya noksanlık
tespit edildiği takdirde bunların giderilmesi veya tamamlanması derhâl kuruculardan istenir. Bu
istemin tebliğinden başlayarak otuz gün içinde belirtilen noksanlık tamamlanmaz ve kanuna
aykırılık giderilmezse; en büyük mülkî amir, yetkili asliye hukuk mahkemesinde derneğin feshi
konusunda dava açması için durumu Cumhuriyet savcılığına bildirir. Cumhuriyet savcısı
mahkemeden derneğin faaliyetinin durdurulmasına karar verilmesini de isteyebilir.
Kuruluş bildiriminde, tüzükte ve belgelerde kanuna aykırılık veya noksanlık bulunmaz ya da bu
aykırılık veya noksanlık belirli sürede giderilmiş bulunursa; keyfiyet derhâl derneğe yazıyla
bildirilir ve dernek, dernekler kütüğüne kaydedilir.
3. Dernek tüzüğünün ilânı
MADDE 61.- Dernek tüzüğü, derneğe yapılan yazılı bildirimden başlayarak onbeş gün içinde
yerel bir gazete ile ilân edilir.
Tüzük ve yerleşim yeri değişikliklerinde de aynı usul uygulanır.
4. İlk genel kurul toplantısı
MADDE 62.- Dernekler, tüzüklerinin gazetede yayımlandığı günü izleyen altı ay içinde ilk
genel kurul toplantılarını yapmak ve zorunlu organlarını oluşturmakla yükümlüdürler.
B. Üyelik
I. Kazanılması
1. Kural
MADDE 63.- Hiç kimse, bir derneğe üye olmaya ve hiçbir dernek de üye kabul etmeye
zorlanamaz.
2. Koşulları
MADDE 64.- Fiil ehliyetine sahip bulunan her gerçek kişi, derneklere üye olma hakkına
sahiptir.
Yazılı olarak yapılacak üyelik başvurusu, tüzükte başkaca bir düzenleme yoksa, dernek yönetim
kurulunca en çok otuz gün içinde karara bağlanır ve sonuç yazıyla başvuru sahibine bildirilir.
Başvurusu kabul edilen üye, bu amaçla tutulacak deftere kaydedilir.
II. Sona ermesi
1. Kendiliğinden
MADDE 65.- Üyelik için kanunda veya tüzükte aranılan nitelikleri sonradan kaybedenlerin
dernek üyeliği kendiliğinden sona erer.
2. Çıkma ile
MADDE 66.- Hiç kimse, dernekte üye kalmaya zorlanamaz. Her üye altı ay önceden yazılı
olarak bildirmek kaydıyla, dernekten çıkma hakkına sahiptir.
3. Çıkarılma ile
MADDE 67.- Tüzükte üyelerin çıkarılma sebepleri gösterilebilir.
Tüzükte çıkarma sebepleri gösterilmişse, çıkarma kararına bu sebeplerin haklı sayılamayacağı
iddiasıyla itiraz edilemez.
Tüzükte çıkarma düzenlenmemişse üye, ancak haklı sebeple çıkarılabilir. Bu çıkarma kararına,
haklı sebep bulunmadığı ileri sürülerek itiraz edilebilir.
III. Kapsamı
1. Üyelerin hakları
a. Eşitlik ilkesi
MADDE 68.- Dernek üyeleri eşit haklara sahiptirler. Dernek, üyeleri arasında dil, ırk, renk,
cinsiyet, din ve mezhep, aile, zümre ve sınıf farkı gözetemez; eşitliği bozan veya bazı üyelere bu
sebeplerle ayrıcalık tanıyan uygulamalar yapamaz.
Her üyenin, derneğin faaliyetlerine ve yönetimine katılma hakkı vardır.
Dernekten çıkan veya çıkarılan üye, dernek malvarlığında hak iddia edemez.
b. Oy hakkı
MADDE 69.- Her üyenin genel kurulda bir oy hakkı vardır; üye, oyunu şahsen kullanmak
zorundadır.
Onursal üyelerin oy hakkı yoktur.
2. Üyelerin yükümlülükleri
a. Ödenti verme borcu
MADDE 70.- Üyelerin ödenti verme borcu tüzükle düzenlenir. Tüzükte düzenleme yoksa
üyeler, dernek amacının gerçekleşmesi ve borçlarının karşılanması için zorunlu ödentilere eşit
olarak katılırlar. Dernekten çıkan veya çıkarılan üye, üyelikte bulunduğu sürenin ödentisini vermek
zorundadır.
Onursal üyeler ödenti vermek zorunda değildir.
b. Diğer yükümlülükler
MADDE 71.- Üyeler, dernek düzenine uymak ve derneğe sadakat göstermekle yükümlüdürler.
Her üye, derneğin amacına uygun davranmak, özellikle amacın gerçekleşmesini güçleştirici
veya engelleyici davranışlardan kaçınmakla yükümlüdür.
C. Organlar
I. Genel olarak
MADDE 72.- Derneğin zorunlu organları, genel kurul, yönetim kurulu ve denetim kuruludur.
Dernekler zorunlu organları dışında başka organlar da oluşturabilirler. Ancak, bu organlara
zorunlu organların görev, yetki ve sorumlulukları devredilemez.
II. Genel kurul
1. Niteliği ve oluşumu
MADDE 73.- Genel kurul, derneğin en yetkili karar organı olup; derneğe kayıtlı üyelerden
oluşur.
2.Toplanması
a. Olağan toplantı
MADDE 74.- Genel kurul, tüzükte belirtilen zamanda yönetim kurulunun çağrısı üzerine
toplanır.
Olağan genel kurul toplantılarının en geç iki yılda bir yapılması zorunludur.
b. Olağanüstü toplantı
MADDE 75.- Genel kurul, yönetim veya denetim kurulunun gerekli gördüğü hâllerde veya
dernek üyelerinden beşte birinin yazılı başvurusu üzerine, yönetim kurulunca olağanüstü toplantıya
çağrılır.
Yönetim kurulu, genel kurulu toplantıya çağırmazsa; üyelerden birinin başvurusu üzerine, sulh
hâkimi, üç üyeyi genel kurulu toplantıya çağırmakla görevlendirir.
c. Toplantısız veya çağrısız alınan kararlar
MADDE 76.- Bütün üyelerin bir araya gelmeksizin yazılı katılımıyla alınan kararlar ile dernek
üyelerinin tamamının kanunda yazılı çağrı usulüne uymaksızın bir araya gelerek aldığı kararlar
geçerlidir.
Bu şekilde karar alınması olağan toplantı yerine geçmez.
3. Toplantıya çağrı
MADDE 77.- Genel kurul, yönetim kurulunca, en az onbeş gün önceden toplantıya çağrılır. Bu
amaçla toplantının günü, saati, yeri ve gündemi, yerel bir gazete ile ilân edilir ve aynı zamanda
üyelere bir yazıyla bildirilir.
Toplantıya çağrı usulü ve toplantının ertelenmesine ilişkin konular, yönetmelikle düzenlenir.
4. Toplantı yeri ve toplantı yeter sayısı
MADDE 78.- Genel kurul toplantıları, tüzükte aksine hüküm olmadıkça, dernek merkezinin
bulunduğu yerde yapılır.
Genel kurul, katılma hakkı bulunan üyelerin salt çoğunluğunun, tüzük değişikliği ve derneğin
feshi hâllerinde üçte ikisinin katılımıyla toplanır; çoğunluğun sağlanamaması sebebiyle toplantının
ertelenmesi durumunda ikinci toplantıda çoğunluk aranmaz. Ancak, bu toplantıya katılan üye sayısı,
yönetim ve denetim kurulları üye tam sayısının iki katından az olamaz.
Genel kurul toplantısı, bir defadan fazla geri bırakılamaz.
5. Toplantı usulü
MADDE 79.- Genel kurul toplantısının açılışından sonra, toplantıyı yönetmek üzere, bir başkan
ve yeteri kadar başkan vekili ile yazman seçilir.
Genel kurul toplantısında yalnız gündemde yer alan maddeler görüşülür. Ancak, toplantıda hazır
bulunan üyelerin en az onda biri tarafından görüşülmesi yazılı olarak istenen konuların gündeme
alınması zorunludur.
Genel kurul toplantılarına hükûmet komiseri katılır. Ancak, komiserin toplantıya katılmaması
toplantının yapılmasını önlemez.
6. Genel kurulun görev ve yetkileri
MADDE 80.- Genel kurul, üyeliğe kabul ve üyelikten çıkarma hakkında son kararı verir; dernek
organlarını seçer ve derneğin diğer bir organına verilmemiş olan işleri görür.
Genel kurul, derneğin diğer organlarını denetler ve onları haklı sebeplerle her zaman görevden
alabilir.
7. Genel kurul kararları
a. Karar yeter sayısı
MADDE 81.- Genel kurul kararları, toplantıya katılan üyelerin salt çoğunluğuyla alınır. Şu
kadar ki, tüzük değişikliği ve derneğin feshi kararları, ancak toplantıya katılan üyelerin üçte iki
çoğunluğuyla alınabilir.
b. Oy hakkından yoksunluk
MADDE 82.- Hiçbir dernek üyesi, dernek ile kendisi, eşi, üstsoyu ve altsoyu arasındaki bir
hukukî işlem veya uyuşmazlık konusunda alınması gereken kararlarda oy kullanamaz.
c. Kararın iptali
MADDE 83.- Toplantıda hazır bulunan ve kanuna veya tüzüğe aykırı olarak alınan genel kurul
kararlarına katılmayan her üye, karar tarihinden başlayarak bir ay içinde; toplantıda hazır
bulunmayan her üye kararı öğrenmesinden başlayarak bir ay içinde ve her hâlde karar tarihinden
başlayarak üç ay içinde mahkemeye başvurmak suretiyle kararın iptalini isteyebilir.
Diğer organların kararlarına karşı, dernek içi denetim yolları tüketilmedikçe iptal davası
açılamaz.
Genel kurul kararlarının yok veya mutlak butlanla hükümsüz sayıldığı durumlar saklıdır.
III. Yönetim kurulu
1. Oluşumu
MADDE 84.- Yönetim kurulu, beş asıl ve beş yedek üyeden az olmamak üzere dernek
tüzüğünde belirtilen sayıda üyeden oluşur.
Yönetim kurulu üye sayısı, boşalmalar sebebiyle üye tamsayısının yarısının altına düşerse; genel
kurul, kalan yönetim kurulu üyeleri veya denetim kurulu tarafından bir ay içinde toplantıya çağrılır.
Çağrı yapılmazsa, üyelerden birinin istemi üzerine, sulh hâkimi, üç üyeyi genel kurulu toplantıya
çağırmakla görevlendirir.
2. Görevleri
MADDE 85.- Yönetim kurulu, derneğin yürütme ve temsil organıdır; bu görevini kanuna ve
dernek tüzüğüne uygun olarak yerine getirir.
Temsil görevi, yönetim kurulunca, üyelerden birine veya bir üçüncü kişiye verilebilir.
IV. Denetim kurulu
MADDE 86.- Denetim kurulu, üç asıl ve üç yedek üyeden az olmamak üzere dernek tüzüğünde
belirtilen sayıda üyeden oluşur.
Denetim kurulu, denetleme görevini, dernek tüzüğünde belirtilen esas ve usullere göre yapar;
denetleme sonuçlarını bir raporla yönetim kuruluna ve genel kurula sunar.
D. Sona erme
I. Kendiliğinden
MADDE 87.- Dernekler, aşağıdaki hâllerde kendiliğinden sona erer:
1. Amacın gerçekleşmesi, gerçekleşmesinin olanaksız hâle gelmesi veya sürenin sona ermesi,
2. İlk genel kurul toplantısının kanunda öngörülen sürede yapılmamış ve zorunlu organların
oluşturulmamış olması,
3. Borç ödemede acze düşmüş olması,
4. Tüzük gereğince yönetim kurulunun oluşturulmasının olanaksız hâle gelmesi,
5. Olağan genel kurul toplantısının iki defa üst üste yapılamaması.
Her ilgili, sulh hâkiminden, derneğin kendiliğinden sonra erdiğinin tespitini isteyebilir.
II. Genel kurul kararı ile
MADDE 88.- Genel kurul, her zaman derneğin feshine karar verebilir.
III. Mahkeme kararı ile
MADDE 89.- Derneğin amacı, kanuna veya ahlâka aykırı hâle gelirse; Cumhuriyet savcısının
veya bir ilgilinin istemi üzerine mahkeme, derneğin feshine karar verir. Mahkeme, dava sırasında
faaliyetten alıkoyma dahil gerekli bütün önlemleri alır.
E. Derneklerin faaliyetleri
I. Genel olarak
MADDE 90.- Dernekler, amaçlarını gerçekleştirmek üzere, tüzüklerinde belirtilen çalışma
konuları ve biçimleri doğrultusunda faaliyette bulunurlar.
Yasaklanan veya izne bağlı faaliyetlerle ilgili kamu hukuku nitelikli özel kanun hükümleri saklıdır.
Dernek faaliyetleri ile ilgili yasak ve sınırlamalara aykırılık hâlinde, Cumhuriyet savcısının
istemiyle mahkemece faaliyetten alıkoyma kararı verilebilir.
II. Uluslararası faaliyet
1. Faaliyet serbestliği
MADDE 91.- Dernekler, tüzüklerinde gösterilen amaçları gerçekleştirmek üzere, uluslararası
faaliyette bulunabilirler ve yurt dışında şube açabilirler.
Türkiye'de kurulan dernekler, amaçları doğrultusunda uluslararası alanda işbirliği yapılmasında
yarar görülen hâllerde, Bakanlar Kurulunun izniyle yurt dışında kurulmuş dernek veya kuruluşlara
üye olarak katılabilirler.
2. Yabancı dernekler
MADDE 92.- Yabancı dernekler, uluslararası alanda işbirliği yapılmasında yarar görülen
hâllerde ve karşılıklı olmak koşuluyla kültürel, ekonomik ve teknik konularda bilgi veya
teknolojilerinden yararlanılmak üzere, Bakanlar Kurulunun izniyle Türkiye'de faaliyette
bulunabilirler, şube açabilirler, üst kuruluşlar kurabilirler, kurulmuş üst kuruluşlara katılabilirler.
III. Yabancıların dernek kurma hakkı
MADDE 93.- Türkiye'de yerleşme hakkına sahip olan yabancı gerçek kişiler, karşılıklı olmak
koşuluyla dernek kurabilirler veya kurulmuş derneklere üye olabilirler.
Onursal üyelik için bu koşul aranmaz.
F. Derneklerin örgütlenmesi
I. Şube açmaları
1. Kuruluşu
MADDE 94.- Dernekler, gerekli görülen yerlerde genel kurul kararıyla şube açabilirler. Bu
amaçla dernek yönetim kurulunca yetki verilen en az üç kişilik kurucular kurulu, şube açılacak
yerin en büyük mülkî amirine şube kuruluş bildirimini ve gerekli belgeleri verir.
Şube kurucularının, şubenin açılacağı yerde en az altı aydan beri oturmakta olmaları zorunludur.
Şube kuruluş bildiriminin içeriği ve gerekli belgeler, yönetmelikte gösterilir.
2. Şubenin organları ve uygulanacak hükümler
MADDE 95.- Her şubede genel kurul ve yönetim kurulu ile denetim kurulu veya denetçi
bulunması zorunludur.
Bu organların görev ve yetkileri ile şubelere ilişkin diğer hususlar hakkında bu Kanun
hükümleri uygulanır.
II. Üst kuruluşlar kurmaları
1. Federasyon
MADDE 96.- Federasyonlar, kuruluş amaçları aynı olan en az beş derneğin, amaçlarını
gerçekleştirmek üzere üye sıfatıyla bir araya gelmeleri suretiyle kurulur.
Her federasyonun bir tüzüğü bulunur.
Federasyon, kuruluş bildirimi, tüzük ve gerekli belgelerin yerleşim yerinin en büyük mülkî
amirine verilmesiyle tüzel kişilik kazanır.
2. Konfederasyon
MADDE 97.- Konfederasyonlar, kuruluş amaçları aynı olan en az üç federasyonun, amaçlarını
gerçekleştirmek üzere üye sıfatıyla bir araya gelmeleri suretiyle kurulur.
Her konfederasyonun bir tüzüğü bulunur.
Konfederasyon, kuruluş bildirimi, tüzük ve gerekli belgelerin yerleşim yerinin en büyük mülkî
amirine verilmesiyle tüzel kişilik kazanır.
3. Ortak hükümler
MADDE 98.- Dernekler, bağlı oldukları federasyonun; federasyonlar da bağlı oldukları
konfederasyonun genel kurulunda en az üçer üye ile temsil olunurlar. Temsilci üyeler, ilgili
derneklerin ve federasyonların genel kurullarınca seçilirler.
Federasyon ve konfederasyonlara ilişkin diğer hususlar hakkında bu Kanun hükümleri
uygulanır.
G. Dernek gelirleri
MADDE 99.- Dernek gelirleri, üye ödentisi, dernek faaliyetleri sonucunda veya dernek
malvarlığından elde edilen gelirler ile bağış ve yardımlardan oluşur.
H. Saklı hükümler
MADDE 100.- Kamuya yararlı dernekler ve özel kanunlarla kurulan dernekler hakkındaki özel
hükümler saklıdır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
VAKIFLAR
A. Kuruluşu
I.Tanımı
MADDE 101.- Vakıflar, gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir
amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluklarıdır.
Bir malvarlığının bütünü veya gerçekleşmiş ya da gerçekleşeceği anlaşılan her türlü geliri veya
ekonomik değeri olan haklar vakfedilebilir.
Vakıflarda üyelik olmaz.
Cumhuriyetin Anayasa ile belirlenen niteliklerine ve Anayasanın temel ilkelerine, hukuka, ahlâka,
millî birliğe ve millî menfaatlere aykırı veya belli bir ırk ya da cemaat mensuplarını desteklemek
amacıyla vakıf kurulamaz.
II. Kuruluş şekli
MADDE 102.- Vakıf kurma iradesi, resmî senetle veya ölüme bağlı tasarrufla açıklanır. Vakıf,
yerleşim yeri mahkemesi nezdinde tutulan sicile tescil ile tüzel kişilik kazanır.
Resmî senetle vakıf kurma işleminin temsilci aracılığıyla yapılması, temsil yetkisinin noterlikçe
düzenlenmiş bir belgeyle verilmiş olmasına ve bu belgede vakfın amacı ile özgülenecek mal ve
hakların belirlenmiş bulunmasına bağlıdır.
Mahkemeye başvurma, resmî senet düzenlenmiş ise vakfeden tarafından; vakıf ölüme bağlı
tasarrufa dayanıyorsa ilgililerin veya vasiyetnameyi açan sulh hâkiminin bildirimi üzerine ya da
Vakıflar Genel Müdürlüğünce re'sen yapılır.
Başvurulan mahkeme, mal ve hakların korunması için gerekli önlemleri re'sen alır.
III. Temyiz ve iptal
MADDE 103.- Mahkemenin verdiği karar, tebliğ tarihinden başlayarak bir ay içinde, başvuran
veya Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından temyiz edilebilir.
Vakıflar Genel Müdürlüğü veya ilgililer, vakfın kurulmasını engelleyen sebeplerin varlığı hâlinde
iptal davası açabilirler.
IV. Tescil ve ilân
MADDE 104.- Tesciline karar verilen vakıf, vakfın yerleşim yeri mahkemesi nezdinde tutulan
sicile tescil edilir; ayrıca Vakıflar Genel Müdürlüğünde tutulan merkezî sicile kaydolunur.
Tescil kararı, başka bir mahkemece verilmiş ise, ilgili belgelerle birlikte tescil için vakfın yerleşim
yeri mahkemesine gönderilir.
Yerleşim yeri mahkemesinin yapacağı bildirim üzerine Vakıflar Genel Müdürlüğünce merkezî
sicile kaydolunan vakıf Resmî Gazete ile ilân olunur.
Tescil ve ilân tüzük hükümlerine göre yapılır.
V. Mal ve hakların kazanılması ve sorumluluk
MADDE 105.- Özgülenen malların mülkiyeti ile haklar, tüzel kişiliğin kazanılmasıyla vakfa
geçer.
Tescile karar veren mahkeme, vakfedilen taşınmazın vakıf tüzel kişiliği adına tescil edilmesini
tapu idaresine bildirir.
Ölüme bağlı tasarrufla kurulan vakfın mirasbırakanın borçlarından sorumluluğu, özgülenen mal
ve haklarla sınırlıdır.
B. Vakıf senedi
I. İçeriği
MADDE 106.- Vakıf senedinde vakfın adı, amacı, bu amaca özgülenen mal ve haklar, vakfın
örgütlenme ve yönetim şekli ile yerleşim yeri gösterilir.
II. Noksanlıklar
MADDE 107.- Vakıf senedinde vakfın amacı ile bu amaca özgülenen mal ve haklar yeterince
belirlenmiş ise, diğer noksanlıklar vakfın tüzel kişilik kazanması için yapılan başvurunun reddini
gerektirmez.
Bu tür noksanlıklar, tescil kararı verilmeden önce mahkemece tamamlattırılabileceği gibi;
kuruluştan sonra da denetim makamının başvurusu üzerine, olanak varsa vakfedenin görüşü
alınarak vakfın yerleşim yeri mahkemesince tamamlattırılır.
Tescili istenen vakfa ölüme bağlı tasarrufla özgülenen mal ve haklar amacın gerçekleşmesine
yeterli değilse; vakfeden aksine bir irade açıklamasında bulunmuş olmadıkça bu mal ve haklar,
denetim makamının görüşü alınarak hâkim tarafından benzer amaçlı bir vakfa özgülenir.
C. Mirasçıların ve alacaklıların dava hakkı
MADDE 108.- Vakfedenin mirasçıları ile alacaklılarının, bağışlamaya ve ölüme bağlı
tasarruflara ilişkin hükümler uyarınca dava hakları saklıdır.
D. Vakfın örgütü
I. Genel olarak
MADDE 109.- Vakfın bir yönetim organının bulunması zorunludur. Vakfeden, vakıf senedinde
gerekli gördüğü başka organları da gösterebilir.
II. Çalıştırılanlara ve işçilere yardım vakfı
MADDE 110.- Çalıştırılanlara ve işçilere yardım vakıflarının yöneticileri, yararlananlara, vakfın
örgütü, işleyişi ve malî durumu hakkında gerekli bilgiyi vermekle yükümlüdürler.
Vakfa ödenti veren çalıştırılanlar ve işçiler en az yapmış oldukları ödeme oranında yönetime
katılırlar ve temsilcilerini olabildiğince kendi aralarından seçerler.
Vakfın malvarlığının çalıştırılanların ve işçilerin yapacakları ödemelerle sağlanacak bölümünün
işverene karşı vakfın bir alacağından ibaret olması, ancak bu alacak için yeterli güvence sağlanmış
olmasına bağlıdır.
Yararlananların, vakfın edimlerinin yerine getirilmesini dava yoluyla isteyebilmeleri, ödenti
vermiş olmalarına veya vakfı düzenleyen hükümlerin kendilerine bu hakkı tanımış bulunmasına
bağlıdır.
Çalıştırılanlara ve işçilere yardım vakıflarında yararlananların yönetime katılmaları ve vakıftan
yararlanma koşulları ile ilgili hükümlerde yapılacak değişiklikler, vakıf senedine göre buna yetkili
organın istemi üzerine, denetim makamının yazılı görüşü alındıktan sonra yerleşim yeri
mahkemesince karara bağlanır.
E. Denetim
MADDE 111.- Vakıfların, vakıf senedindeki hükümleri yerine getirip getirmedikleri, vakıf
mallarını amaca uygun biçimde yönetip yönetmedikleri ve vakıf gelirlerini amaca uygun olarak
harcayıp harcamadıkları Vakıflar Genel Müdürlüğünce ve üst kuruluşlarınca denetlenir. Vakıfların
üst kuruluşlarınca denetimi özel kanun hükümlerine tabidir.
Denetimin nasıl yapılacağı, sonuçları ve bu Kanuna göre kurulmuş olsun veya olmasın bütün
vakıfların Vakıflar Genel Müdürlüğüne ödeyecekleri denetim giderlerine katılma payı, vakfın safî
gelirinin yüzde beşini geçmemek üzere tüzükle belirlenir.
F. Yönetimin, amacın ve malların değiştirilmesi
I. Yönetimin değiştirilmesi
MADDE 112.- Haklı sebepler varsa mahkeme, vakfın yönetim organı veya denetim makamının
istemi üzerine diğerinin yazılı görüşünü aldıktan sonra vakfın örgütünü, yönetimini ve işleyişini
değiştirebilir.
Mahkeme, denetim makamının başvurusu üzerine, tüzükte gösterilen sebeplerle duruşma
yaparak yöneticileri görevden alabilir ve vakıf senedinde başka bir hüküm yoksa yenisini seçebilir.
II. Amacın ve malların değiştirilmesi
MADDE 113.- Durum ve koşullardaki değişmeler yüzünden vakıf senedinde yazılı amaca bağlı
kalınması vakfedenin arzusuna açıkça uymayacak hâle gelmiş ise mahkeme, vakfın yönetim organı
veya denetim makamının başvurusu üzerine diğerinin yazılı görüşünü aldıktan sonra vakfın amacını
değiştirebilir.
Amacın gerçekleşmesini önemli ölçüde güçleştiren veya engelleyen
yükümlülüklerin kaldırılmasında veya değiştirilmesinde de aynı hüküm uygulanır.
koşulların
ve
Amaca özgülenen mal ve hakların daha yararlı olanları ile değiştirilmesini veya paraya
çevrilmesini haklı kılan sebepler varsa mahkeme, vakfın yönetim organı veya denetim makamının
başvurusu üzerine diğerinin yazılı görüşünü aldıktan sonra gerekli değişikliğe izin verebilir.
G. Yıllık rapor
MADDE 114.- Yönetim organı her takvim yılının ilk üç ayı içinde vakfın bir önceki yıla ait
malvarlığı durumunu ve çalışmalarını bir rapor hâlinde denetim makamına bildirir ve durumun
uygun araçlarla yayımlanmasını sağlar.
H. Faaliyetten geçici alıkoyma
MADDE 115.- İçişleri Bakanlığı, Anayasada öngörülen hâllerde ve belirlenen usullere uygun
olarak, denetim makamının da görüşünü almak suretiyle mahkemece bir karar verilinceye kadar
vakfı geçici olarak faaliyetten alıkoyabilir ve derhâl mahkemeye başvurur. Hâkim başvuruyu
gecikmeksizin karara bağlar.
İ. Vakfın sona ermesi
MADDE 116.- Amacın gerçekleşmesi olanaksız hâle geldiği ve değiştirilmesine de olanak
bulunmadığı takdirde, vakıf kendiliğinden sona erer ve mahkeme kararıyla sicilden silinir.
Yasak amaç güttüğü veya yasak faaliyetlerde bulunduğu sonradan anlaşılan veya amacı
sonradan yasaklanan vakfın amacının değiştirilmesine olanak bulunmazsa; vakıf, denetim
makamının ya da Cumhuriyet savcısının başvurusu üzerine duruşma yapılarak dağıtılır.
J. Diğer hükümler
MADDE 117.- Vakıfların malları üzerinde zilyetlik yoluyla kazanma hükümleri uygulanmaz.
Derneklerin uluslararası faaliyette bulunmalarına ve üst kuruluş kurmalarına ilişkin hükümler
kıyas yoluyla vakıflar hakkında da uygulanır.
Kamuya yararlı veya özel kanunlarla kurulan vakıflar hakkındaki özel hükümler saklıdır.
İKİNCİ KİTAP
AİLE HUKUKU
BİRİNCİ KISIM
EVLİLİK HUKUKU
BİRİNCİ BÖLÜM
EVLENME
BİRİNCİ AYIRIM
NİŞANLILIK
A. Nişanlanma
MADDE 118.- Nişanlanma, evlenme vaadiyle olur.
Nişanlanma, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça küçüğü veya kısıtlıyı bağlamaz.
B. Nişanlılığın hükümleri
I. Dava hakkının bulunmaması
MADDE 119.- Nişanlılık, evlenmeye zorlamak için dava hakkı vermez.
Evlenmeden kaçınma hâli için öngörülen cayma tazminatı veya ceza şartı dava edilemez; ancak
yapılan ödemeler de geri istenemez.
II. Nişanın bozulmasının sonuçları
1. Maddî tazminat
MADDE 120.- Nişanlılardan biri haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozduğu veya nişan
taraflardan birine yükletilebilen bir sebeple bozulduğu takdirde; kusuru olan taraf, diğerine
dürüstlük kuralları çerçevesinde ve evlenme amacıyla yaptığı harcamalar ve katlandığı maddî
fedakârlıklar karşılığında uygun bir tazminat vermekle yükümlüdür. Aynı kural nişan giderleri
hakkında da uygulanır.
Tazminat istemeye hakkı olan tarafın ana ve babası veya onlar gibi davranan kimseler de, aynı
koşullar altında yaptıkları harcamalar için uygun bir tazminat isteyebilirler.
2. Manevî tazminat
MADDE 121.- Nişanın bozulması yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan
diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.
III. Hediyelerin geri verilmesi
MADDE 122.- Nişanlılık evlenme dışındaki bir sebeple sona ererse, nişanlıların birbirlerine
veya ana ve babanın ya da onlar gibi davrananların, diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın
dışındaki hediyeler, verenler tarafından geri istenebilir.
Hediye aynen veya mislen geri verilemiyorsa, sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır.
IV. Zamanaşımı
MADDE 123.- Nişanlılığın sona ermesinden doğan dava hakları, sona ermenin üzerinden bir yıl
geçmekle zamanaşımına uğrar.
İKİNCİ AYIRIM
EVLENME EHLİYETİ VE ENGELLERİ
A. Ehliyetin koşulları
I. Yaş
MADDE 124.- Erkek veya kadın onyedi yaşını doldurmadıkça evlenemez.
Ancak, hâkim olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple onaltı yaşını doldurmuş olan
erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir. Olanak bulundukça karardan önce ana ve baba veya
vasi dinlenir.
II. Ayırt etme gücü
MADDE 125.- Ayırt etme gücüne sahip olmayanlar evlenemez.
III. Yasal temsilcinin izni
1. Küçükler hakkında
MADDE 126.- Küçük, yasal temsilcisinin izni olmadıkça evlenemez.
2. Kısıtlılar hakkında
MADDE 127.- Kısıtlı, yasal temsilcisinin izni olmadıkça evlenemez.
3. Mahkemeye başvurma
MADDE 128.- Hâkim, haklı sebep olmaksızın evlenmeye izin vermeyen yasal temsilciyi
dinledikten sonra, bu konuda başvuran küçük veya kısıtlının evlenmesine izin verebilir.
B. Evlenme engelleri
I. Hısımlık
MADDE 129.- Aşağıdaki kimseler arasında evlenme yasaktır:
1. Üstsoy ile altsoy arasında; kardeşler arasında; amca, dayı, hala ve teyze ile yeğenleri arasında,
2. Kayın hısımlığı meydana getirmiş olan evlilik sona ermiş olsa bile, eşlerden biri ile diğerinin
üstsoyu veya altsoyu arasında,
3. Evlât edinen ile evlâtlığın veya bunlardan biri ile diğerinin altsoyu ve eşi arasında.
II. Önceki evlilik
1. Sona erdiğinin ispatı
a. Genel olarak
MADDE 130.- Yeniden evlenmek isteyen kimse, önceki evliliğinin sona ermiş olduğunu ispat
etmek zorundadır.
b. Gaiplik durumunda
MADDE 131.- Gaipliğine karar verilen kişinin eşi, mahkemece evliliğin feshine karar
verilmedikçe yeniden evlenemez.
Kaybolanın eşi evliliğin feshini, gaiplik başvurusuyla birlikte veya ayrıca açacağı bir dava ile
isteyebilir.
Ayrı bir dava ile evliliğin feshi, davacının yerleşim yeri mahkemesinden istenir.
2. Kadın için bekleme süresi
MADDE 132.- Evlilik sona ermişse, kadın, evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün
geçmedikçe evlenemez.
Doğurmakla süre biter.
Kadının önceki evliliğinden gebe olmadığının anlaşılması veya evliliği sona eren eşlerin yeniden
birbiriyle evlenmek istemeleri hâllerinde mahkeme bu süreyi kaldırır.
III. Akıl hastalığı
MADDE 133.- Akıl hastaları, evlenmelerinde tıbbî sakınca bulunmadığı resmî sağlık kurulu
raporuyla anlaşılmadıkça evlenemezler.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
EVLENME BAŞVURUSU VE TÖRENİ
A. Başvuru
I. Başvuru makamı
MADDE 134.- Birbiriyle evlenecek erkek ve kadın, içlerinden birinin oturduğu yer evlendirme
memurluğuna birlikte başvururlar.
Evlendirme memuru, belediye bulunan yerlerde belediye başkanı veya bu işle görevlendireceği
memur, köylerde muhtardır.
II. Şekli
MADDE 135.- Başvuru, evlenecekler tarafından yazılı veya sözlü olarak yapılır.
III. Belgeler
MADDE 136.- Erkek ve kadından her biri, nüfus cüzdanı ve nüfus kayıt örneğini, önceki
evliliği sona ermiş ise buna ilişkin belgeyi, küçük veya kısıtlı ise ayrıca yasal temsilcisinin imzası
onaylanmış yazılı izin belgesini ve evlenmeye engel hastalığının bulunmadığını gösteren sağlık
raporunu evlendirme memurluğuna vermek zorundadır.
IV. Başvurunun incelenmesi ve reddi
MADDE 137.- Evlendirme memuru, evlenme başvurusunu ve buna eklenmesi gereken belgeleri
inceler. Başvuruda bir noksanlık görürse bunu tamamlar veya tamamlattırır.
Başvurunun usulüne uygun olarak yapılmadığı veya evleneceklerden birinin evlenmeye ehil
olmadığı ya da evlenmeye yasal bir engel bulunduğu anlaşılırsa, evlenme başvurusu reddolunur ve
durum evleneceklere yazıyla hemen bildirilir.
V. Redde itiraz ve yargılama usulü
MADDE 138.- Evleneceklerden her biri evlendirme memurunun ret kararına karşı mahkemeye
başvurabilir. İtiraz, evrak üzerinde incelenip kesin karara bağlanır.
Ancak, mutlak butlan sebeplerinden birinin bulunduğuna ilişkin ret kararlarına karşı açılan
davalar, basit yargılama usulüyle ve Cumhuriyet savcısının hazır bulunmasıyla görülür.
B. Evlenme töreni ve tescil
I. Koşulları
1. Evlenme izni
MADDE 139.- Evlendirme memuru, evlenme koşullarının varlığını tespit ederse veya ret kararı
mahkemece kaldırılırsa, evleneceklere evlenme gün ve saatini bildirir veya isterlerse evlenme izni
belgesini verir.
Evlenme izni belgesi, verildiği tarihten başlayarak altı ay içinde evleneceklere herhangi bir
evlendirme memuru önünde evlenebilme hakkı sağlar.
2. Evlenmenin yapılamaması
MADDE 140.- Evlenme koşullarının bulunmadığının anlaşılması veya belgelerin verilmesinden
başlayarak altı ayın geçmesi hâlinde, evlendirme memuru evlenme törenini yapamaz.
II. Yapılışı
1. Tören yeri
MADDE 141.- Evlenme töreni, evlendirme dairesinde evlendirme memurunun ve ayırt etme
gücüne sahip ergin iki tanığın önünde açık olarak yapılır. Ancak, tören evleneceklerin istemi
üzerine evlendirme memurunun uygun bulacağı diğer yerlerde de yapılabilir.
2. Törenin şekli
MADDE 142.- Evlendirme memuru, evleneceklerden her birine birbiriyle evlenmek isteyip
istemediklerini sorar. Evlenme, tarafların olumlu sözlü cevaplarını verdikleri anda oluşur. Memur,
evlenmenin tarafların karşılıklı rızası ile kanuna uygun olarak yapılmış olduğunu açıklar.
3. Aile cüzdanı ve dinî tören
MADDE 143.- Evlenme töreni biter bitmez evlendirme memuru eşlere bir aile cüzdanı verir.
Aile cüzdanı gösterilmeden evlenmenin dinî töreni yapılamaz.
Evlenmenin geçerli olması dinî törenin yapılmasına bağlı değildir.
C. Yönetmelik
MADDE 144.- Evlenme işlemi, evlenme kütüğü, evlenmeye ilişkin yazışma ve evlenme ile
ilgili diğer konular yönetmelikle düzenlenir.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM
BATIL OLAN EVLENMELER
A. Mutlak butlan
I. Sebepleri
MADDE 145.- Aşağıdaki hâllerde evlenme mutlak butlanla batıldır:
1. Eşlerden birinin evlenme sırasında evli bulunması,
2. Eşlerden birinin evlenme sırasında sürekli bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun bulunması,
3. Eşlerden birinde evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığı bulunması,
4. Eşler arasında evlenmeye engel olacak derecede hısımlığın bulunması.
II. Dava açma görevi ve hakkı
MADDE 146.- Mutlak butlan davası, Cumhuriyet savcısı tarafından re'sen açılır.
Bu dava, ilgisi olan herkes tarafından da açılabilir.
III. Dava hakkının sınırlanması veya kalkması
MADDE 147.- Sona ermiş bir evliliğin mutlak butlanı Cumhuriyet savcısı tarafından re'sen
dava edilemez; fakat her ilgili, mutlak butlanın karar altına alınmasını isteyebilir.
Ayırt etme gücünün sonradan kazanılması veya akıl hastalığının iyileşmiş olması durumlarında
mutlak butlan davasını yalnız ayırt etme gücünü sonradan kazanan veya akıl hastalığı iyileşen eş
açabilir.
Evliyken yeniden evlenen bir kimsenin önceki evliliği mutlak butlan kararı verilmeden önce
sona ermişse ve ikinci evlenmede diğer eş iyiniyetli ise, bu evlenmenin butlanına karar verilemez.
B. Nisbî butlan
I. Eşlerin dava hakkı
1. Ayırt etme gücünden geçici yoksunluk
MADDE 148.- Evlenme sırasında geçici bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun olan eş,
evlenmenin iptalini dava edebilir.
2. Yanılma
MADDE 149.- Aşağıdaki durumlarda eşlerden biri evlenmenin iptalini dava edebilir:
1. Evlenmeyi hiç istemediği veya evlendiği kişiyle evlenmeyi düşünmediği hâlde yanılarak bu
evlenmeye razı olmuşsa,
2. Eşinde bulunmaması onunla birlikte yaşamayı kendisi için çekilmez bir duruma sokacak
derecede önemli bir nitelikte yanılarak evlenmişse.
3. Aldatma
MADDE 150.- Aşağıdaki durumlarda eşlerden biri evlenmenin iptalini dava edebilir:
1. Eşinin namus ve onuru hakkında doğrudan doğruya onun tarafından veya onun bilgisi altında
bir başkası tarafından aldatılarak evlenmeye razı olmuşsa,
2. Davacının veya altsoyunun sağlığı için ağır tehlike oluşturan bir hastalık kendisinden
gizlenmişse.
4. Korkutma
MADDE 151.- Kendisinin veya yakınlarından birinin hayatı, sağlığı veya namus ve onuruna
yönelik pek yakın ve ağır bir tehlike ile korkutularak evlenmeye razı edilmiş eş, evlenmenin iptalini
dava edebilir.
5. Hak düşürücü süre
MADDE 152.- İptal davası açma hakkı, iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin
ortadan kalktığı tarihten başlayarak altı ay ve her hâlde evlenmenin üzerinden beş yıl geçmekle
düşer.
II. Yasal temsilcinin dava hakkı
MADDE 153.- Küçük veya kısıtlı, yasal temsilcisinin izni olmadan evlenirse, izni alınmayan
yasal temsilci evlenmenin iptalini dava edebilir.
Bu suretle evlenen kimse sonradan onsekiz yaşını doldurmak suretiyle ergin olur, kısıtlı olmaktan
çıkar veya karı gebe kalırsa evlenmenin iptaline karar verilemez.
C. Butlanı gerektirmeyen sebepler
I. Bekleme süresine uymama
MADDE 154.- Kadının bekleme süresi bitmeden evlenmesi, evlenmenin butlanını gerektirmez.
II. Şekil kurallarına uymama
MADDE 155.- Evlendirmeye yetkili memur önünde yapılmış olan bir evliliğin kanunun diğer
şekil kurallarına uyulmaması sebebiyle butlanına karar verilemez.
D. Butlan kararı
I. Genel olarak
MADDE 156.- Batıl bir evlilik ancak hâkimin kararıyla sona erer. Mutlak butlan hâlinde bile
evlenme, hâkimin kararına kadar geçerli bir evliliğin bütün sonuçlarını doğurur.
II. Sonuçları
1. Çocuklar yönünden
MADDE 157.- Mahkemece butlanına karar verilen bir evlilikten doğan çocuklar, ana ve baba
iyiniyetli olmasalar bile evlilik içinde doğmuş sayılırlar.
Çocuklar ile ana ve baba arasındaki ilişkilere boşanmaya ilişkin hükümler uygulanır.
2. Eşler yönünden
MADDE 158.- Evlenmenin butlanına karar verilirse, evlenirken iyiniyetli bulunan eş bu
evlenme ile kazanmış olduğu kişisel durumunu korur.
Eşler arasındaki mal rejiminin tasfiyesi, tazminat, nafaka ve soyadı hakkında boşanmaya ilişkin
hükümler uygulanır.
E. Mirasçıların dava hakkı
MADDE 159.- Evlenmenin butlanını dava etme hakkı mirasçılara geçmez. Ancak, mirasçılar
açılmış olan davayı sürdürebilirler. Dava sonucunda evlenme sırasında iyiniyetli olmadığı anlaşılan
sağ kalan eş, yasal mirasçı olamayacağı gibi, daha önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla
kendisine sağlanan hakları da kaybeder.
F. Yetki ve yargılama usulü
MADDE 160.- Evlenmenin butlanı davasında, yetki ve yargılama usulü bakımından boşanmaya
ilişkin hükümler uygulanır.
İKİNCİ BÖLÜM
BOŞANMA
A. Boşanma sebepleri
I. Zina
MADDE 161.- Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina
eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
Affeden tarafın dava hakkı yoktur.
II. Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış
MADDE 162.- Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek
kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma
davası açabilir.
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu
sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
Affeden tarafın dava hakkı yoktur.
III. Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme
MADDE 163.- Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu
sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma
davası açabilir.
IV. Terk
MADDE 164.- Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek
maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde
ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim tarafından yapılan
ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk
etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk
etmiş sayılır.
Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe
iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında
uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için
belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay
geçmedikçe dava açılamaz.
V. Akıl hastalığı
MADDE 165.- Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez
hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek
koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.
VI. Evlilik birliğinin sarsılması
MADDE 166.- Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede
temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya
itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik
birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa
boşanmaya karar verilebilir.
Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul
etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi
için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve
boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi
uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu
anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde
boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü
uygulanmaz.
Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu
kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak
hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi
üzerine boşanmaya karar verilir.
B. Dava
I. Konusu
MADDE 167.- Boşanma davası açmaya hakkı olan eş, dilerse boşanma, dilerse ayrılık
isteyebilir.
II. Yetki
MADDE 168.- Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim
yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.
III. Geçici önlemler
MADDE 169.- Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli
olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve
korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır.
C. Karar
I. Boşanma veya ayrılık
MADDE 170.- Boşanma sebebi ispatlanmış olursa, hâkim boşanmaya veya ayrılığa karar
verir.
Dava yalnız ayrılığa ilişkinse, boşanmaya karar verilemez.
Dava boşanmaya ilişkinse, ancak ortak hayatın yeniden kurulması olasılığı bulunduğu takdirde
ayrılığa karar verilebilir.
II. Ayrılık süresi
MADDE 171.- Ayrılığa bir yıldan üç yıla kadar bir süre için karar verilebilir. Bu süre ayrılık
kararının kesinleşmesiyle işlemeye başlar.
III. Ayrılık süresinin bitimi
MADDE 172.- Süre bitince ayrılık durumu kendiliğinden sona erer.
Ortak hayat yeniden kurulmamışsa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Boşanmanın sonuçları düzenlenirken ilk davada ispatlanmış olan olaylar ve ayrılık süresinde
ortaya çıkan durumlar göz önünde tutulur.
IV. Boşanan kadının kişisel durumu
MADDE 173.- Boşanma hâlinde kadın, evlenme ile kazandığı kişisel durumunu korur; ancak,
evlenmeden önceki soyadını yeniden alır. Eğer kadın evlenmeden önce dul idiyse hâkimden
bekârlık soyadını taşımasına izin verilmesini isteyebilir.
Kadının, boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğu ve bunun kocaya bir
zarar vermeyeceği ispatlanırsa, istemi üzerine hâkim, kocasının soyadını taşımasına izin verir.
Koca, koşulların değişmesi hâlinde bu iznin kaldırılmasını isteyebilir.
V. Boşanmada tazminat ve nafaka
1. Maddî ve manevî tazminat
MADDE 174.- Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya
daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir.
Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer
taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.
2. Yoksulluk nafakası
MADDE 175.- Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak
koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.
3. Tazminat ve nafakanın ödenme biçimi
MADDE 176.- Maddî tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre
irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir.
Manevî tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar verilemez.
İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden
evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü hâlinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme
olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat
sürmesi hâlinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
Tarafların malî durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın artırılması
veya azaltılmasına karar verilebilir.
Hâkim, istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî tazminat veya nafakanın
gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara
bağlayabilir.
4. Yetki
MADDE 177.- Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında, nafaka alacaklısının yerleşim
yeri mahkemesi yetkilidir.
5. Zamanaşımı
MADDE 178.- Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma
hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
VI. Mal rejiminin tasfiyesi
1. Boşanma hâlinde
MADDE 179.- Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler
uygulanır.
2. Ayrılık hâlinde
MADDE 180.- Ayrılığa karar verilirse mahkeme, ayrılığın süresine ve eşlerin durumlarına göre
aralarında sözleşmeyle kabul edilmiş olan mal rejiminin kaldırılmasına karar verebilir.
VII. Miras hakları
MADDE 181.- Boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan
önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan
anlaşılmadıkça, kaybederler.
Boşanma davası devam ederken, ölen davacının mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi
ve davalının kusurunun ispatlanması hâlinde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.
VIII. Çocuklar bakımından ana ve babanın hakları
1. Hâkimin takdir yetkisi
MADDE 182.- Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken, olanak bulundukça ana ve
babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan
sonra, ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler.
Velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde,
çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım
ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.
Hâkim, istem hâlinde irat biçiminde ödenmesine karar verilen bu giderlerin gelecek yıllarda
tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.
2. Durumun değişmesi
MADDE 183.- Ana veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi gibi
yeni olguların zorunlu kılması hâlinde hâkim, re'sen veya ana ve babadan birinin istemi üzerine
gerekli önlemleri alır.
D. Boşanmada yargılama usulü
MADDE 184.- Boşanmada yargılama, aşağıdaki kurallar saklı kalmak üzere Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununa tâbidir:
1. Hâkim, boşanma veya ayrılık davasının dayandığı olguların varlığına vicdanen kanaat
getirmedikçe, bunları ispatlanmış sayamaz.
2. Hâkim, bu olgular hakkında gerek re'sen, gerek istem üzerine taraflara yemin öneremez.
3. Tarafların bu konudaki her türlü ikrarları hâkimi bağlamaz.
4. Hâkim, kanıtları serbestçe takdir eder.
5. Boşanma veya ayrılığın fer'î sonuçlarına ilişkin anlaşmalar, hâkim tarafından
onaylanmadıkça geçerli olmaz.
6. Hâkim, taraflardan birinin istemi üzerine duruşmanın gizli yapılmasına karar verebilir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
EVLİLİĞİN GENEL HÜKÜMLERİ
A. Haklar ve yükümlülükler
I. Genel olarak
MADDE 185.- Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur.
Eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve
gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler.
Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.
II. Konutun seçimi, birliğin yönetimi ve giderlere katılma
MADDE 186.- Eşler oturacakları konutu birlikte seçerler.
Birliği eşler beraberce yönetirler.
Eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar.
III. Kadının soyadı
MADDE 187.- Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya
daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da
kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir.
B. Birliğin temsili
I. Eşlerin temsil yetkisi
MADDE 188.- Eşlerden her biri, ortak yaşamın devamı süresince ailenin sürekli ihtiyaçları için
evlilik birliğini temsil eder.
Ailenin diğer ihtiyaçları için eşlerden biri, birliği ancak aşağıdaki hâllerde temsil edebilir:
1. Diğer eş veya haklı sebeplerle hâkim tarafından yetkili kılınmışsa,
2. Birliğin yararı bakımından gecikmede sakınca bulunur ve diğer eşin hastalığı, başka bir yerde
olması veya benzeri sebeplerle rızası alınamazsa.
II. Sorumluluk
MADDE 189.- Birliği temsil yetkisinin kullanıldığı hâllerde, eşler üçüncü kişilere karşı
müteselsilen sorumlu olurlar.
Eşlerden her biri, birliği temsil yetkisi bulunmaksızın yaptığı işlemlerden kişisel olarak
sorumludur. Ancak, temsil yetkisinin üçüncü kişilerce anlaşılamayacak şekilde aşılması hâlinde
eşler müteselsilen sorumludurlar.
III. Temsil yetkisinin kaldırılması veya sınırlanması
MADDE 190.- Eşlerden biri birliği temsil yetkisini aşar veya bu yetkiyi kullanmada yetersiz
kalırsa hâkim, diğer eşin istemi üzerine temsil yetkisini kaldırabilir veya sınırlayabilir. İstemde
bulunan eş, temsil yetkisinin kaldırıldığını veya sınırlandığını, üçüncü kişilere sadece kişisel
duyuru yoluyla bildirebilir.
Temsil yetkisinin kaldırılmasının veya sınırlanmasının iyiniyetli üçüncü kişilere karşı sonuç
doğurması, durumun hâkimin kararıyla ilân edilmesine bağlıdır.
IV. Temsil yetkisinin geri verilmesi
MADDE 191.- Temsil yetkisinin kaldırılmasına veya sınırlanmasına ilişkin karar, koşullar
değiştiğinde eşlerden birinin istemi üzerine hâkim tarafından değiştirilebilir.
İlk karar ilân edilmiş ise, değişikliğe ilişkin karar da ilân olunur.
C. Eşlerin meslek ve işi
MADDE 192.- Eşlerden her biri, meslek veya iş seçiminde diğerinin iznini almak zorunda
değildir. Ancak, meslek ve iş seçiminde ve bunların yürütülmesinde evlilik birliğinin huzur ve
yararı göz önünde tutulur.
D. Eşlerin hukukî işlemleri
I. Genel olarak
MADDE 193.- Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, eşlerden her biri diğeri ve üçüncü
kişilerle her türlü hukukî işlemi yapabilir.
II. Aile konutu
MADDE 194.- Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira
sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları
sınırlayamaz.
Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hâkimin
müdahalesini isteyebilir.
Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili
gerekli şerhin verilmesini isteyebilir.
Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş,
kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı hâline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile
müteselsilen sorumlu olur.
E. Birliğin korunması
I. Genel olarak
MADDE 195.- Evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik
birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi hâlinde, eşler ayrı ayrı veya birlikte
hâkimin müdahalesini isteyebilirler.
Hâkim, eşleri yükümlülükleri konusunda uyarır; onları uzlaştırmaya çalışır ve eşlerin ortak
rızası ile uzman kişilerin yardımını isteyebilir.
Hâkim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine kanunda öngörülen önlemleri alır.
II. Eşler birlikte yaşarken
MADDE 196.- Eşlerden birinin istemi üzerine hâkim, ailenin geçimi için her birinin yapacağı
parasal katkıyı belirler.
Eşin ev işlerini görmesi, çocuklara bakması, diğer eşin işinde karşılıksız çalışması, katkı
miktarının belirlenmesinde dikkate alınır.
Bu katkılar, geçmiş bir yıl ve gelecek yıllar için istenebilir.
III. Birlikte yaşamaya ara verilmesi
MADDE 197.- Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin
huzuru ciddî biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.
Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine
birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin
mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır.
Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak
hayatın başka bir sebeple olanaksız hâle gelmesi üzerine de yukarıdaki istemlerde bulunabilir.
Eşlerin ergin olmayan çocukları varsa hâkim, ana ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkileri
düzenleyen hükümlere göre gereken önlemleri alır.
IV. Borçlulara ait önlemler
MADDE 198.- Eşlerden biri, birliğin giderlerine katılma yükümlülüğünü yerine getirmezse,
hâkim onun borçlularına, ödemeyi tamamen veya kısmen diğer eşe yapmalarını emredebilir.
V. Tasarruf yetkisinin sınırlanması
MADDE 199.- Ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden doğan malî bir
yükümlülüğün yerine getirilmesi gerektirdiği ölçüde, eşlerden birinin istemi üzerine hâkim,
belirleyeceği malvarlığı değerleriyle ilgili tasarrufların ancak onun rızasıyla yapılabileceğine karar
verebilir.
Hâkim bu durumda gerekli önlemleri alır.
Hâkim, eşlerden birinin taşınmaz üzerinde tasarruf yetkisini kaldırırsa, re'sen durumun tapu
kütüğüne şerhedilmesine karar verir.
VI. Durumun değişmesi
MADDE 200.- Koşullar değiştiğinde hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine kararında gerekli
değişikliği yapar veya sebebi sona ermişse alınan önlemi kaldırır.
VII. Yetki
MADDE 201.- Evlilik birliğinin korunmasına yönelik önlemler konusunda yetkili mahkeme
eşlerden herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesidir.
Eşlerin yerleşim yerleri farklı ve her ikisi de önlem alınması isteminde bulunmuş ise, yetkili
mahkeme ilk istemde bulunanın yerleşim yeri mahkemesidir.
Önlemlerin değiştirilmesi, tamamlanması veya kaldırılması konusunda yetkili mahkeme, önlem
kararını veren mahkemedir. Ancak, her iki eşin de yerleşim yeri değişmişse, yetkili mahkeme
eşlerden herhangi birinin yeni yerleşim yeri mahkemesidir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
EŞLER ARASINDAKİ MAL REJİMİ
BİRİNCİ AYIRIM
GENEL HÜKÜMLER
A. Yasal mal rejimi
MADDE 202.- Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asıldır.
Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kanunda belirlenen diğer rejimlerden birini kabul edebilirler.
B. Mal rejimi sözleşmesi
I. Sözleşmenin içeriği
MADDE 203.- Mal rejimi sözleşmesi, evlenmeden önce veya sonra yapılabilir. Taraflar,
istedikleri mal rejimini ancak kanunda yazılı sınırlar içinde seçebilir, kaldırabilir veya
değiştirebilirler.
II. Sözleşme ehliyeti
MADDE 204.- Mal rejimi sözleşmesi, ancak ayırt etme gücüne sahip olanlar tarafından
yapılabilir.
Küçükler ile kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızasını almak zorundadırlar.
III. Sözleşmenin şekli
MADDE 205.- Mal rejimi sözleşmesi, noterde düzenleme veya onaylama şeklinde yapılır.
Ancak, taraflar evlenme başvurusu sırasında hangi mal rejimini seçtiklerini yazılı olarak da
bildirebilirler.
Mal rejimi sözleşmesinin taraflarca ve gerektiğinde yasal temsilcilerince imzalanması zorunludur.
C. Olağanüstü mal rejimi
I. Eşlerden birinin istemi ile
1. Karar
MADDE 206.- Haklı bir sebep varsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine, mevcut mal
rejiminin mal ayrılığına dönüşmesine karar verebilir.
Özellikle aşağıdaki hâllerde haklı bir sebebin varlığı kabul edilir:
1. Diğer eşe ait malvarlığının borca batık veya ortaklıktaki payının haczedilmiş olması,
2. Diğer eşin, istemde bulunanın veya ortaklığın menfaatlerini tehlikeye düşürmüş olması,
3. Diğer eşin, ortaklığın malları üzerinde bir tasarruf işleminin yapılması için gereken rızasını
haklı bir sebep olmadan esirgemesi,
4. Diğer eşin, istemde bulunan eşe malvarlığı, geliri, borçları veya ortaklık malları hakkında
bilgi vermekten kaçınması,
5. Diğer eşin sürekli olarak ayırt etme gücünden yoksun olması.
Eşlerden biri ayırt etme gücünden sürekli olarak yoksun ise, onun yasal temsilcisi de bu sebebe
dayanarak mal ayrılığına karar verilmesini isteyebilir.
2. Yetki
MADDE 207.- Yetkili mahkeme eşlerden herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesidir.
3. Mal ayrılığına geçişten dönme
MADDE 208.- Eşler, her zaman yeni bir mal rejimi sözleşmesiyle önceki veya başka bir mal
rejimini kabul edebilirler.
Mal ayrılığına geçişi gerektiren sebebin ortadan kalkması hâlinde hâkim, eşlerden birinin istemi
üzerine eski mal rejimine dönülmesine karar verebilir.
II. Cebrî icra hâlinde
1. İflâsta
MADDE 209.- Mal ortaklığını kabul etmiş olan eşlerden birinin iflâsına karar verildiği takdirde,
ortaklık kendiliğinden mal ayrılığına dönüşür.
2. Hacizde
MADDE 210.- Mal ortaklığını kabul etmiş eşlerden birine karşı icra takibinde bulunan alacaklı,
haczin uygulanmasında zarara uğrarsa, hâkimden mal ayrılığına karar verilmesini isteyebilir.
Alacaklının istemi her iki eşe yöneltilir.
Yetkili mahkeme, borçlunun yerleşim yeri mahkemesidir.
3. Eski rejime dönme
MADDE 211.- Alacaklı tatmin edildiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine hâkim, mal
ortaklığının yeniden kurulmasına karar verebilir.
Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle edinilmiş mallara katılma rejimini kabul edebilirler.
III. Önceki rejimin tasfiyesi
MADDE 212.- Mal ayrılığına geçildiği takdirde, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, eşler
arasında önceki mal rejiminin tasfiyesi, bu rejime ilişkin hükümlere göre yapılır.
D. Alacaklıların korunması
MADDE 213.- Mal rejiminin kurulması, değiştirilmesi veya önceki rejimin tasfiyesi, eşlerden
birinin veya ortaklığın alacaklılarının, üzerinden haklarını alabilecekleri malları sorumluluk dışında
bırakamaz.
Kendisine böyle mallar geçmiş olan eş, borçlardan kişisel olarak sorumludur; ancak, söz konusu
malların borcu ödemeye yetmediğini ispat ettiği takdirde, bu ölçüde kendisini sorumluluktan
kurtarabilir.
E. Mal rejiminin tasfiyesi davalarında yetki
MADDE 214.- Eşler veya mirasçılar arasında bir mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda,
aşağıdaki mahkemeler yetkilidir:
1. Mal rejiminin ölümle sona ermesi durumunda ölenin son yerleşim yeri mahkemesi,
2. Boşanmaya, evliliğin iptaline veya hâkim tarafından mal ayrılığına karar verilmesi durumunda,
bu davalarda yetkili olan mahkeme,
3. Diğer durumlarda davalı eşin yerleşim yeri mahkemesi.
F. Bir eşin mallarının diğeri tarafından yönetimi
MADDE 215.- Eşlerden birinin açık veya örtülü olarak mallarının yönetimini diğer eşe
bırakması hâlinde, aksi kararlaştırılmış olmadıkça vekâlet hükümleri uygulanır.
G. Envanter
MADDE 216.- Eşlerden her biri, diğerinden her zaman mallarının envanterinin resmî senetle
yapılmasını isteyebilir.
Bu envanter, malların getirilmesinden başlayarak bir yıl içinde yapılmışsa, aksi ispatlanmış
olmadıkça bu envanterin doğru olduğu kabul edilir.
H. Eşler arasındaki borçlar
MADDE 217.- Mal rejimi, eşler arasındaki borçların muaccel olmasını önlemez. Bununla
beraber bir borcun yerine getirilmesi, borçlu eşi evlilik birliğini tehlikeye düşürecek derecede
önemli güçlüklere sokacaksa, bu eş ödeme için süre isteyebilir. Durum ve koşullar gerektiriyorsa,
hâkim istemde bulunan eşi güvence göstermekle yükümlü tutar.
İKİNCİ AYIRIM
EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA
A. Mülkiyet
I. Kapsamı
MADDE 218.- Edinilmiş mallara katılma rejimi, edinilmiş mallar ile eşlerden her birinin kişisel
mallarını kapsar.
II. Edinilmiş mallar
MADDE 219.- Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek
elde ettiği malvarlığı değerleridir.
Bir eşin edinilmiş malları özellikle şunlardır:
1. Çalışmasının karşılığı olan edinimler,
2. Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile
kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,
3. Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar,
4. Kişisel mallarının gelirleri,
5. Edinilmiş malların yerine geçen değerler.
III. Kişisel mallar
1. Kanuna göre
MADDE 220.- Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır:
1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,
2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla
ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,
3. Manevî tazminat alacakları,
4. Kişisel mallar yerine geçen değerler.
2. Sözleşmeye göre
MADDE 221.- Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle, bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti
sebebiyle doğan edinilmiş mallara dahil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal
sayılacağını kabul edebilirler.
Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mallara dahil olmayacağını
da kararlaştırabilirler.
IV. İspat
MADDE 222.- Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat
etmekle yükümlüdür.
Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır.
Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir.
B. Yönetim, yararlanma ve tasarruf
MADDE 223.- Her eş, yasal sınırlar içerisinde kişisel malları ile edinilmiş mallarını yönetme,
bunlardan yararlanma ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunma hakkına sahiptir.
Aksine anlaşma olmadıkça, eşlerden biri diğerinin rızası olmadan paylı mülkiyet konusu maldaki
payı üzerinde tasarrufta bulunamaz.
C. Üçüncü kişilere karşı sorumluluk
MADDE 224.- Eşlerden her biri kendi borçlarından bütün malvarlığıyla sorumludur.
D. Mal rejiminin sona ermesi ve tasfiye
I. Sona erme anı
MADDE 225.- Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona
erer.
Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına
geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer.
II. Malların geri alınması ve borçlar
1. Genel olarak
MADDE 226.- Her eş, diğer eşte bulunan mallarını geri alır.
Tasfiye sırasında, paylı mülkiyete konu bir mal varsa, eşlerden biri kanunda öngörülen diğer
olanaklardan yararlanabileceği gibi, daha üstün bir yararı olduğunu ispat etmek ve diğerinin payını
ödemek suretiyle o malın bölünmeden kendisine verilmesini isteyebilir.
Eşler karşılıklı borçları ile ilgili düzenleme yapabilirler.
2. Değer artış payı
MADDE 227.- Eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya
korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda
ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiye
sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıçtaki
değeri esas alınır.
Böyle bir malın daha önce elden çıkarılmış olması hâlinde hâkim, diğer eşe ödenecek alacağı
hakkaniyete uygun olarak belirler.
Eşler, yazılı bir anlaşmayla değer artışından pay almaktan vazgeçebilecekleri gibi, pay oranını
da değiştirebilirler.
III. Eşlerin paylarının hesaplanması
1. Kişisel malların ve edinilmiş malların ayrılması
MADDE 228.- Eşlerin kişisel malları ile edinilmiş malları, mal rejiminin sona ermesi anındaki
durumlarına göre ayrılır.
Eşlerden birine sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumlarınca yapılmış olan toptan ödemeler
veya iş gücünün kaybı dolayısıyla ödenmiş olan tazminat, toptan ödeme veya tazminat yerine ilgili
sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumunca uygulanan usule göre ömür boyunca irat bağlanmış
olsaydı, mal rejiminin sona erdiği tarihte bundan sonraki döneme ait iradın peşin sermayeye
çevrilmiş değeri ne olacak idiyse, tasfiyede o miktarda kişisel mal olarak hesaba katılır.
2. Eklenecek değerler
MADDE 229.- Aşağıda sayılanlar, edinilmiş mallara değer olarak eklenir:
1. Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası
olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar,
2. Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı
devirler.
Bu tür kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, davanın kendisine
ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri
sürülebilir.
3. Kişisel mallar ile edinilmiş mallar arasında denkleştirme
MADDE 230.- Bir eşin kişisel mallara ilişkin borçları edinilmiş mallardan veya edinilmiş
mallara ilişkin borçları kişisel mallarından ödenmiş ise, tasfiye sırasında denkleştirme istenebilir.
Her borç, ilişkin bulunduğu mal kesimini yükümlülük altına sokar. Hangi kesime ait olduğu
anlaşılamayan borç, edinilmiş mallara ilişkin sayılır.
Bir mal kesiminden diğer kesimdeki malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda
bulunulmuşsa, değer artması veya azalması durumunda denkleştirme, katkı oranına ve malın tasfiye
zamanındaki değerine veya mal daha önce elden çıkarılmışsa hakkaniyete göre yapılır.
4. Artık değer
MADDE 231.- Artık değer, eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil
olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan
sonra kalan miktardır.
Değer eksilmesi göz önüne alınmaz.
IV. Değerin belirlenmesi
1. Sürüm değeri
MADDE 232.- Mal rejiminin tasfiyesinde malların sürüm değerleri esas alınır.
2. Gelir değeri
a. Genel olarak
MADDE 233.- Bir eşin malik olarak bizzat işletmeye devam ettiği veya sağ kalan eş ya da
altsoyundan birinin kendisine bir bütün olarak özgülenmesini istemeye haklı olduğu bir tarımsal
işletme için değer artışından alacağı pay ve katılma alacağı, bunların gelir değeri göz önünde
tutularak hesaplanır.
Tarımsal işletmenin maliki veya mirasçıları, diğer eşe karşı ileri sürebilecekleri değer artışı
payının veya katılma alacağının, işletmenin sadece sürüm değeri üzerinden hesaplanmasını
isteyebilir.
Değerlendirmeye ve işletmenin kazancından mirasçılara pay ödenmesine ilişkin miras hukuku
hükümleri kıyas yoluyla uygulanır.
b. Özel hâller
MADDE 234.- Özel hâller gerektirdiği takdirde hesaplanan değer, uygun bir miktarda
artırılabilir.
Özellikle sağ kalan eşin geçim koşulları, tarımsal işletmenin alım değeri, ayrıca tarımsal işletme
kendisine ait olan eşin yaptığı yatırımlar veya malî durumu özel hâllerden sayılır.
3. Değerlendirme anı
MADDE 235.- Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar, tasfiye anındaki
değerleriyle hesaba katılırlar.
Edinilmiş mallara hesapta eklenecek olanların değeri, malın devredildiği tarih esas alınarak
hesaplanır.
V. Artık değere katılma
1. Kanuna göre
MADDE 236.- Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi
olurlar. Alacaklar takas edilir.
Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma hâlinde hâkim, kusurlu eşin artık değerdeki pay
oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir.
2. Sözleşmeye göre
a. Genel olarak
MADDE 237.- Artık değere katılmada mal rejimi sözleşmesiyle başka bir esas kabul edilebilir.
Bu tür anlaşmalar, eşlerin ortak olmayan çocuklarının ve onların altsoylarının saklı paylarını
zedeleyemez.
b. İptal, boşanma veya mahkeme kararıyla mal ayrılığında
MADDE 238.- Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal
ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, kanundaki artık değere katılmaya ilişkin
düzenlemeden farklı anlaşmalar, ancak mal rejimi sözleşmesinde bunun açıkça öngörülmüş olması
hâlinde geçerlidir.
VI. Katılma alacağının ve değer artış payının ödenmesi
1. Ödeme ve ertelenmesi
MADDE 239.- Katılma alacağı ve değer artış payı ayın veya para olarak ödenebilir. Aynî
ödemede malların sürüm değeri esas alınır; bir mesleğin icrasına ayrılmış birimler ile işletmelerin
ekonomik bütünlüğü gözetilir.
Katılma alacağının ve değer artış payının derhâl ödenmesi kendisi için ciddî güçlükler
doğuracaksa, borçlu eş ödemelerinin uygun bir süre ertelenmesini isteyebilir.
Aksine anlaşma yoksa, tasfiyenin sona ermesinden başlayarak katılma alacağına ve değer artış
payına faiz yürütülür; durum ve koşullar gerektiriyorsa ayrıca borçludan güvence istenebilir.
2. Aile konutu ve ev eşyası
MADDE 240.- Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup
birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel
eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir; mal rejimi sözleşmesiyle kabul
edilen başka düzenlemeler saklıdır.
Sağ kalan eş, aynı koşullar altında ev eşyası üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınmasını
isteyebilir.
Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eşin veya ölen eşin yasal mirasçılarının istemiyle
intifa veya oturma hakkı yerine, konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınabilir.
Sağ kalan eş, mirasbırakanın bir meslek veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek
veya sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde bu hakları kullanamaz. Tarımsal taşınmazlara
ilişkin miras hukuku hükümleri saklıdır.
3. Üçüncü kişilere karşı dava
MADDE 241.- Tasfiye sırasında, borçlu eşin malvarlığı veya terekesi, katılma alacağını
karşılamadığı takdirde, alacaklı eş veya mirasçıları, edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken
karşılıksız kazandırmaları bunlardan yararlanan üçüncü kişilerden eksik kalan miktarla sınırlı olarak
isteyebilir.
Dava hakkı, alacaklı eş veya mirasçılarının haklarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten
başlayarak bir yıl ve her hâlde mal rejiminin sona ermesinin üzerinden beş yıl geçmekle düşer.
Yukarıdaki fıkra hükümleri ve yetki kuralları dışında mirastaki tenkis davasına ilişkin hükümler
kıyas yoluyla uygulanır.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
MAL AYRILIĞI
A. Yönetim, yararlanma ve tasarruf
MADDE 242.- Mal ayrılığı rejiminde eşlerden her biri, yasal sınırlar içerisinde kendi malvarlığı
üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarruf haklarını korur.
B. Diğer hükümler
MADDE 243.- İspat, borçlardan sorumluluk ve paylı mülkün özgülenmesi konularında
paylaşmalı mal ayrılığı rejimine ilişkin hükümler uygulanır.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM
PAYLAŞMALI MAL AYRILIĞI
A. Yönetim, yararlanma ve tasarruf
I. Genel olarak
MADDE 244.- Eşlerden her biri, yasal sınırlar içerisinde kendi malvarlığı üzerinde yönetim,
yararlanma ve tasarruf haklarını korur.
II. İspat
MADDE 245.- Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat
etmekle yükümlüdür.
Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır.
B. Borçlardan sorumluluk
MADDE 246.- Eşlerden her biri, kendi borçlarından bütün malvarlığıyla sorumludur.
C. Mal rejiminin sona ermesi ve tasfiye
I. Sona erme anı
MADDE 247.- Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona
erer.
Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına
geçilmesine karar verilmesi hâllerinde de, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer.
II. Malların geri alınması ve paylı malın verilmesi
1. Genel olarak
MADDE 248.- Her eş, diğer eşte bulunan mallarını geri alır.
Paylaşmalı mal ayrılığı rejimi sona erdiğinde, üstün yararı olduğunu ispat eden eş, diğer önlemler
yanında, eşine payının ödeme günündeki karşılığını vermek suretiyle paylı mülkiyetteki malın
kendisine verilmesini isteyebilir.
2. Katkıdan doğan hak
MADDE 249.- Eşlerden biri diğerine ait olup, paylaştırma dışı kalan bir malın edinilmesine,
iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa; mal
rejiminin sona ermesi hâlinde, katkısı oranında hakkaniyete uygun bir bedel ödenmesini isteyebilir.
Aynı istem, paylaştırma dışı kalan malın yerine geçen değerler için de geçerlidir.
III. Aileye özgülenen mallar
1. Kural
MADDE 250.- Eşlerden biri tarafından paylaşmalı mal ayrılığı rejiminin kurulmasından sonra
edinilmiş olup ailenin ortak kullanım ve yararlanmasına özgülenmiş mallar ile ailenin ekonomik
geleceğini güvence altına almaya yönelik yatırımlar veya bunların yerine geçen değerler, mal
rejiminin sona ermesi hâlinde eşler arasında eşit olarak paylaşılır. Paylaştırmada işletmelerin
ekonomik bütünlüğü gözetilir.
Manevî tazminat alacakları, miras yoluyla edinilen mallar ile karşılıksız kazandırmada bulunanın
açık iradesinden aksi anlaşılmadıkça, sağlararası veya ölüme bağlı tasarruflarla edinilen mallar
hakkında bu hüküm uygulanmaz.
2. Paylaşmaya aykırı davranışlar
MADDE 251.- Eşlerden biri, diğer eşin payını azaltmak kastıyla paylaşmadan önce bir malı
karşılıksız olarak elden çıkardığı takdirde hâkim, diğer eşin alacağı denkleştirme bedelini
hakkaniyete uygun olarak belirler.
Mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan olağan hediyeler
dışında yapılan karşılıksız kazandırmaların bu eşin payını azaltmak kastıyla yapıldığı varsayılır.
Bu tür kazandırmalara ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş
olması koşuluyla, kazandırmadan yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.
3. Paylaştırma isteminin reddi
MADDE 252.- Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma hâlinde hâkim, kusurlu eşin payının
hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir.
4. Paylaştırma yöntemi
MADDE 253.- Paylaştırmanın ayın olarak yapılması asıldır. Buna olanak yoksa bedel eklemek
suretiyle paylar denkleştirilir. Eşlerden birinin diğerine ödeyeceği bedel, malların tasfiye anındaki
sürüm değerlerine göre hesaplanır. Bu hesaplamada paylaşım konusu malların edinilmesinden
doğan borçlar indirilir.
Denkleştirme bedelinin derhal ödenmesi kendisi için ciddî güçlükler doğuracaksa, borçlu eş
ödemelerin uygun bir süre ertelenmesini isteyebilir.
Aksine anlaşma yoksa, tasfiyenin sona ermesinden başlayarak denkleştirme bedeline faiz
yürütülür; durum ve koşullar gerektiriyorsa ayrıca borçludan güvence istenebilir.
IV. Aile konutu ve ev eşyası
1. İptal veya boşanma hâlinde
MADDE 254.- Evliliğin iptal veya boşanma kararıyla sona erdirilmesi hâlinde, ailenin ortak
kullanımına özgülenmiş ve eşler arasında eşit olarak paylaşma konusu olan konutta kalmaya ve ev
eşyasını kullanmaya hangisinin devam edeceği konusunda eşler anlaşabilirler. Konutta kalma
hakkını elde eden eş, bu hakkın tapu kütüğüne şerh edilmesini isteyebilir.
Eşlerin aile konutunda kimin kalmaya ve ev eşyasını kimin kullanmaya devam edeceği
konusunda anlaşamamaları hâlinde, hakkaniyet gerektiriyorsa hâkim, olayın özelliklerini, eşlerin
ekonomik ve sosyal durumlarını ve varsa çocukların menfaatlerini göz önünde bulundurarak bu
hakka hangisinin sahip olacağına iptal veya boşanma kararıyla birlikte re'sen karar verir; bu
kararında kalma ve kullanma süresini belirleyerek tapu kütüğüne şerhi için tapu memurluğuna
bildirir.
Hâkim aksine karar vermedikçe hak, belirlenen sürenin bitiminde kendiliğinden sona erer.
Ancak, bu süre sona ermeden yararlanan tarafın durumunda değişiklik olması hâlinde, diğer taraf
hâkimden, kararın gözden geçirilmesini isteyebilir.
Eşler konutta kira ile oturuyorlarsa hâkim, gerektiğinde konutta kiracı sıfatı taşımayan eşin
kalmasına karar verebilir. Bu durumda, kiralayanın sözleşmeden doğan haklarını güvenceye almak
için gerekli düzenleme yapılmasına iptal veya boşanma kararıyla birlikte re'sen karar verilir.
2. Ölüm hâlinde
MADDE 255.- Eşlerden birinin ölümü hâlinde, paylaşma konusu olan mallar arasında ev eşyası
veya eşlerin birlikte yaşadıkları konut varsa; sağ kalan eş, bunlar üzerinde kendisine miras ve
paylaşmadan doğan hakkına mahsup edilmek ve yetmezse bir bedel eklenmek suretiyle mülkiyet
hakkı tanınmasını isteyebilir.
Haklı sebeplerin varlığı hâlinde sağ kalan eşin veya ölenin diğer yasal mirasçılardan birinin
istemi üzerine, mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınmasına da karar verilebilir.
Sağ kalan eş, mirasbırakanın bir meslek veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek
veya sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde bu hakları kullanamaz. Tarımsal taşınmazlara
ilişkin miras hükümleri saklıdır.
BEŞİNCİ AYIRIM
MAL ORTAKLIĞI
A. Mülkiyet
I. Kapsamı
MADDE 256.- Mal ortaklığı rejimi, ortaklık malları ile eşlerin kişisel mallarını kapsar.
II. Ortaklık malları
1. Genel mal ortaklığı
MADDE 257.- Genel mal ortaklığında eşlerin kanun gereğince kişisel mal sayılanlar dışındaki
malları ile gelirleri ortaklık mallarını oluşturur.
Eşler, ortaklık mallarına bölünmemiş bir bütün olarak sahip olurlar.
Hiçbir eş, ortaklık payı üzerinde tek başına tasarruf hakkına sahip değildir.
2. Sınırlı mal ortaklığı
a. Edinilmiş mallarda ortaklık
MADDE 258.- Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle sadece edinilmiş mallardan oluşan bir ortaklık
kabul edebilirler.
Kişisel malların gelirleri de bu ortaklığa dahildir.
b. Diğer mal ortaklıkları
MADDE 259.- Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle belirli malvarlığı değerlerini veya türlerini,
özellikle taşınmaz malları, bir eşin kazancını, bir meslek veya sanat icrası için kullandığı malları
ortaklık dışında tutabilirler.
Aksi sözleşmede öngörülmedikçe bu malların gelirleri ortaklığa dahil değildir.
III. Kişisel mallar
MADDE 260.- Kişisel mallar, mal rejimi sözleşmesi, üçüncü kişinin karşılıksız kazandırması
veya kanunla belirlenir.
Eşlerden her birinin sadece kişisel kullanımına ayrılmış olan eşyası ile manevî tazminat
alacakları kanundan dolayı kişisel malıdır.
Bir eşin saklı pay olarak isteyebileceği malvarlığı değerleri, mal rejimi sözleşmesiyle ortaklığa
dahil edildiği ölçüde, mirasbırakanları tarafından kendisine kişisel mal olarak kazandırılamaz.
IV. İspat
MADDE 261.- Bir eşin kişisel malı olduğu ispatlanmadıkça tüm malvarlığı değerleri ortaklık
malı sayılır.
B. Yönetim ve tasarruf
I. Ortaklık mallarında
1. Olağan yönetim
MADDE 262.- Eşler, ortaklık mallarını evlilik birliğinin yararına uygun olarak yönetirler.
Olağan yönetim sınırları içinde her eş, ortaklığı yükümlülük altına sokabilir ve ortak mallarda
tasarrufta bulunabilir.
2. Olağanüstü yönetim
MADDE 263.- Olağan yönetim dışında kalan konularda eşler, ancak birlikte veya biri diğerinin
rızasını almak suretiyle ortaklığı yükümlülük altına sokabilir veya mallarda tasarrufta bulunabilir.
Rızanın bulunmadığını bilmeyen veya bilecek durumda olmayan üçüncü kişiler için bu rıza var
sayılır.
Evlilik birliğinin temsiline ilişkin hükümler saklıdır.
3. Ortaklık malları ile meslek veya sanat icrası
MADDE 264.- Eşlerden biri, diğerinin rızasıyla ortaklık mallarını kullanarak, tek başına bir
meslek veya sanat icra ederse, bu meslek veya sanata ilişkin bütün hukukî işlemleri yapabilir.
4. Mirasın kabulü veya reddi
MADDE 265.- Eşlerden biri, diğerinin rızası olmaksızın ortaklık mallarına girecek olan bir
mirası reddemeyeceği gibi, tereke borca batıksa mirası kabul de edemez.
Diğer eşin rızasının alınmasına olanak bulunamazsa veya bu konudaki istem onun tarafından haklı
sebep olmaksızın reddedilirse, istem sahibi eş kendi yerleşim yeri mahkemesine başvurabilir.
5. Sorumluluk ve yönetim giderleri
MADDE 266.- Mal ortaklığının sona ermesi hâlinde, eşlerden her biri ortaklık malıyla ilgili
işlemlerden dolayı vekil gibi sorumludur.
Yönetim giderleri ortaklık mallarından karşılanır.
II. Kişisel mallar
MADDE 267.- Eşlerden her biri, yasal sınırlar içerisinde kendi kişisel mallarını yönetme ve
bunlar üzerinde tasarrufta bulunma hakkına sahiptir.
Kişisel mallara giren gelirler varsa, yönetim giderleri bu gelirlerden karşılanır.
C. Üçüncü kişilere karşı sorumluluk
I. Ortaklık borçları
MADDE 268.- Eşlerden her biri, aşağıdaki borçlardan kişisel malları ve ortaklık mallarıyla
sorumludur:
1. Evlilik birliğini temsil veya ortaklık mallarını yönetme yetkisine dayanarak yapılan
borçlardan,
2. Ortaklık mallarını veya ortaklık mallarına giren gelirleri kullanarak bir meslek veya sanatın
icra edilmesi nedeniyle yapılan borçlardan,
3. Diğer eş için de kişisel sorumluluk doğuran borçlardan,
4. Kişisel mal yanında ortaklık mallarının da sorumlu olacağı hususunda eşlerin üçüncü kişilerle
anlaşarak yaptığı borçlardan.
II. Kişisel borçlar
MADDE 269.- Her eş, diğer bütün borçlardan kendi kişisel mallarıyla ve ortaklık mallarının
değerinin yarısı kadarıyla sorumlu tutulur.
Ortaklığın zenginleşmesinden kaynaklanan istemler saklıdır.
D. Eşler arasındaki borçlar
MADDE 270.- Mal rejimi eşler arasındaki borçların muaccel olmasını önlemez. Bununla
beraber bir borcun yerine getirilmesi borçlu eşi, evlilik birliğini tehlikeye düşürecek derecede
önemli güçlüklere sokacaksa, bu eş ödeme için süre isteyebilir. Durum ve koşullar gerektiriyorsa
hâkim, istemde bulunan eşi güvence göstermekle yükümlü tutar.
E. Mal rejiminin sona ermesi ve tasfiye
I. Sona erme anı
MADDE 271.- Mal rejimi eşlerden birinin ölümü, diğer bir mal rejiminin kabul edilmesi veya
eşlerden biri hakkında iflâsın açılmasıyla son bulur.
Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına
geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer.
Ortaklık mallarıyla kişisel malların kapsamının belirlenmesinde mal ortaklığının sona erdiği tarih
esas alınır.
II. Kişisel mala ekleme
MADDE 272.- Eşlerden birine sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumlarınca yapılmış olan
toptan ödemeler veya iş gücünün kaybı dolayısıyla ödenmiş olan tazminat, toptan ödeme veya
tazminat yerine ilgili sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumunca uygulanan usule göre ömür
boyunca irat bağlanmış olsaydı, mal rejiminin sona erdiği tarihte bundan sonraki döneme ait iradın
peşin sermayeye çevrilmiş değeri ne olacak idiyse, tasfiyede o miktarda kişisel mal olarak hesaba
katılır.
III. Kişisel mal ile ortaklık malı arasındaki denkleştirme
MADDE 273.- Bir eşin kişisel mallara ilişkin borçları, ortaklık mallarından veya ortaklık
mallarına ilişkin borçları kişisel mallarından ödenmiş ise; tasfiye sırasında denkleştirme istenebilir.
Her borç, ilişkin bulunduğu mal kesimini yükümlülük altına sokar. Hangi kesime ait olduğu
anlaşılamayan borç ortaklık mallarına ilişkin sayılır.
IV. Değer artış payı
MADDE 274.- Bir eşin kişisel malı veya ortaklık malıyla bir başka mal kesimine giren
malvarlığı değerinin edinilmesi, iyileştirilmesi veya korunmasına katkıda bulunulmuşsa, edinilmiş
mallara katılma rejiminde değer artış payına ilişkin hükümler uygulanır.
V. Değer belirlenmesi
MADDE 275.- Mal rejimi sona erince, mevcut ortaklık mallarının değerlendirilmesinde tasfiye
anı esas alınır.
VI. Paylaşma
1. Ölüm veya diğer bir mal rejiminin kabulü hâlinde
MADDE 276.- Eşlerden birinin ölümü veya diğer bir mal rejiminin kabulü sebebiyle mal
ortaklığının sona ermesi hâlinde, her eşe veya mirasçılarına ortaklık mallarının yarısı verilir.
Mal rejimi sözleşmesiyle başka bir paylaşma oranı kararlaştırılabilir.
Bu tür anlaşmalar altsoyun saklı paylarını zedeleyemez.
2. Diğer hâllerde
MADDE 277.- Boşanma veya evliliğin iptali sebebiyle ya da kanun veya mahkeme kararı
gereğince mal ayrılığına geçiş hâllerinde, her eş edinilmiş mallara katılma rejiminde kendi kişisel
malı sayılacak olanları ortaklık mallarından geri alır.
Geri kalan ortaklık malları eşler arasında yarı yarıya paylaşılır.
Yasal paylaşmanın değiştirilmesine ilişkin anlaşmalar, ancak mal rejimi sözleşmesinde bunun
açıkça öngörülmüş olması hâlinde geçerlidir.
VII. Paylaşma usulü
1. Kişisel mallar
MADDE 278.- Mal ortaklığının eşlerden birinin ölümüyle sona ermesi hâlinde sağ kalan eş,
edinilmiş mallara katılma rejiminde kişisel malı sayılabilecek olanların payına mahsuben kendisine
verilmesini isteyebilir.
2. Aile konutu ve ev eşyası
MADDE 279.- Eşlerin birlikte yaşadıkları konut veya ev eşyası ortaklık mallarına dahil ise, sağ
kalan eş, payına mahsuben bunların mülkiyetinin kendisine verilmesini isteyebilir.
Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eş veya ölenin diğer yasal mirasçılarının istemiyle bunlar
üzerinde mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınabilir.
Mal ortaklığı rejiminin ölüm dışındaki bir sebeple son bulması hâlinde, eşlerden her biri, üstün
bir yararının varlığını ispat etmek suretiyle aynı istemleri ileri sürebilir.
3. Diğer malvarlığı değerleri
MADDE 280.- Bir eş, üstün bir yararının varlığını ispat etmek suretiyle diğer malvarlığı
değerlerinin de payına mahsuben kendisine verilmesini isteyebilir.
4. Diğer paylaşma kuralları
MADDE 281.- Diğer hâllerde paylı mülkiyet ve mirasın paylaşılmasına ilişkin hükümler kıyas
yoluyla uygulanır.
İKİNCİ KISIM
HISIMLIK
BİRİNCİ BÖLÜM
SOYBAĞININ KURULMASI
BİRİNCİ AYIRIM
GENEL HÜKÜMLER
A. Genel olarak soybağının kurulması
MADDE 282.- Çocuk ile ana arasında soybağı doğumla kurulur.
Çocuk ile baba arasında soybağı, ana ile evlilik, tanıma veya hâkim hükmüyle kurulur.
Soybağı ayrıca evlât edinme yoluyla da kurulur.
B. Davada yetki ve yargılama usulü
I. Yetki
MADDE 283.- Soybağına ilişkin davalar, taraflardan birinin dava veya doğum sırasındaki
yerleşim yeri mahkemesinde açılır.
II. Yargılama usulü
MADDE 284.- Soybağına ilişkin davalarda, aşağıdaki kurallar saklı kalmak kaydıyla Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanunu uygulanır:
1. Hâkim maddî olguları re'sen araştırır ve kanıtları serbestçe takdir eder.
2. Taraflar ve üçüncü kişiler, soybağının belirlenmesinde zorunlu olan ve sağlıkları yönünden
tehlike yaratmayan araştırma ve incelemelere rıza göstermekle yükümlüdürler. Davalı, hâkimin
öngördüğü araştırma ve incelemeye rıza göstermezse, hâkim, durum ve koşullara göre bundan
beklenen sonucu, onun aleyhine doğmuş sayabilir.
İKİNCİ AYIRIM
KOCANIN BABALIĞI
A. Babalık karinesi
MADDE 285.- Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün
içinde doğan çocuğun babası kocadır.
Bu süre geçtikten sonra doğan çocuğun kocaya bağlanması, ananın evlilik sırasında gebe
kaldığının ispatıyla mümkündür.
Kocanın gaipliğine karar verilmesi hâlinde üçyüz günlük süre, ölüm tehlikesi veya son haber
tarihinden işlemeye başlar.
B. Soybağının reddi
I. Dava hakkı
MADDE 286.- Koca, soybağının reddi davasını açarak babalık karinesini çürütebilir. Bu dava
ana ve çocuğa karşı açılır.
Çocuk da dava hakkına sahiptir. Bu dava ana ve kocaya karşı açılır.
II. İspat
1. Evlilik içinde ana rahmine düşme
MADDE 287.- Çocuk evlilik içinde ana rahmine düşmüşse davacı, kocanın baba olmadığını
ispat etmek zorundadır.
Evlenmeden başlayarak en az yüzseksen gün geçtikten sonra ve evliliğin sona ermesinden
başlayarak en fazla üçyüz gün içinde doğan çocuk evlilik içinde ana rahmine düşmüş sayılır.
2. Evlenmeden önce veya ayrı yaşama sırasında ana rahmine düşme
MADDE 288.- Çocuk, evlenmeden önce veya ayrı yaşama sırasında ana rahmine düşmüşse,
davacının başka bir kanıt getirmesi gerekmez.
Ancak, gebe kalma döneminde kocanın karısı ile cinsel ilişkide bulunduğu konusunda inandırıcı
kanıtlar varsa, kocanın babalığına ilişkin karine geçerliliğini korur.
III. Hak düşürücü süreler
MADDE 289.- Koca, davayı, doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka
bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl, her hâlde doğumdan
başlayarak beş yıl içinde açmak zorundadır.
Çocuk, ergin olduğu tarihten başlayarak en geç bir yıl içinde dava açmak zorundadır.
Gecikme haklı bir sebebe dayanıyorsa, bir yıllık süre bu sebebin ortadan kalktığı tarihte
işlemeye başlar.
C. Karinelerin çakışması
MADDE 290.- Çocuk evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğmuş ve ana da
bu arada yeniden evlenmiş olursa, ikinci evlilikteki koca baba sayılır.
Bu karine çürütülürse ilk evlilikteki koca baba sayılır.
D. Diğer ilgililerin dava hakkı
MADDE 291.- Dava açma süresinin geçmesinden önce kocanın ölmesi veya gaipliğine karar
verilmesi ya da sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi hâllerinde kocanın altsoyu, anası,
babası veya baba olduğunu iddia eden kişi, doğumu ve kocanın ölümünü, sürekli olarak ayırt etme
gücünü kaybettiğini veya hakkında gaiplik kararı alındığını öğrenmelerinden başlayarak bir yıl
içinde soybağının reddi davasını açabilir.
Ergin olmayan çocuğa atanacak kayyım, atama kararının kendisine tebliğinden başlayarak bir
yıl, her hâlde doğumdan başlayarak beş yıl içinde soybağının reddi davasını açar.
Kocanın açacağı soybağının reddi davasına ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
E. Sonradan evlenme
I. Koşulu
MADDE 292.- Evlilik dışında doğan çocuk, ana ve babasının birbiriyle evlenmesi hâlinde
kendiliğinden evlilik içinde doğan çocuklara ilişkin hükümlere tâbi olur.
II. Bildirim
MADDE 293.- Eşler, evlilik dışında doğmuş olan ortak çocuklarını, evlenme sırasında veya
evlenmeden sonra, yerleşim yerlerindeki veya evlenmenin yapıldığı yerdeki nüfus memuruna
bildirmek zorundadırlar.
Bildirimin yapılmamış olması, çocuğun evlilik içinde doğan çocuklara ilişkin hükümlere tâbi
olmasını engellemez.
Daha önce tanıma veya babalığa hükümle soybağı kurulmuş çocukların ana ve babası birbiriyle
evlenince, nüfus memuru re'sen gerekli işlemi yapar.
III. İtiraz ve iptal
MADDE 294.- Ana ve babanın yasal mirasçıları, çocuk ve Cumhuriyet savcısı sonradan
evlenme yoluyla soybağının kurulmasına itiraz edebilirler. İtiraz eden, kocanın baba olmadığını
ispatla yükümlüdür.
Çocuğun altsoyu da, çocuğun ölmüş ya da ayırt etme gücünü sürekli olarak kaybetmiş olması
hâlinde itiraz hakkına sahiptir.
Tanımanın iptaline ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
TANIMA VE BABALIK HÜKMÜ
A. Tanıma
I. Koşulları ve şekli
MADDE 295.- Tanıma, babanın, nüfus memuruna veya mahkemeye yazılı başvurusu ya da
resmî senette veya vasiyetnamesinde yapacağı beyanla olur.
Tanıma beyanında bulunan kimse küçük veya kısıtlı ise, veli veya vasisinin de rızası gereklidir.
Başka bir erkek ile soybağı bulunan çocuk, bu bağ geçersiz kılınmadıkça tanınamaz.
II. Bildirim
MADDE 296.- Beyanda bulunulan nüfus memuru, sulh hâkimi, noter veya vasiyetnameyi açan
hâkim, tanımayı babanın ve çocuğun kayıtlı bulunduğu nüfus memurluklarına bildirir.
Çocuğun kayıtlı bulunduğu nüfus memurluğu da tanımayı çocuğa, anasına, çocuk vesayet
altında ise vesayet makamına bildirir.
III. İptal davası
1. Tanıyanın dava hakkı
MADDE 297.- Tanıyan, yanılma, aldatma veya korkutma sebebiyle tanımanın iptalini dava
edebilir.
İptal davası anaya ve çocuğa karşı açılır.
2. İlgililerin dava hakkı
a. Genel olarak
MADDE 298.- Ana, çocuk ve çocuğun ölümü hâlinde altsoyu, Cumhuriyet savcısı, Hazine ve
diğer ilgililer tanımanın iptalini dava edebilirler.
Dava tanıyana, tanıyan ölmüşse mirasçılarına karşı açılır.
b. İspat yükü
MADDE 299.- Davacı, tanıyanın baba olmadığını ispatla yükümlüdür.
Ana veya çocuk tarafından tanıyanın baba olmadığı iddiasıyla açılan iptal davasında ispat yükü,
tanıyanın, gebe kalma döneminde ana ile cinsel ilişkide bulunduğuna ilişkin inandırıcı kanıtları
göstermesinden sonra doğar.
3. Hak düşürücü süreler
MADDE 300.- Tanıyanın dava hakkı, iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin
ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşer.
İlgililerin dava hakkı, davacının tanımayı ve tanıyanın çocuğun babası olamayacağını
öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşer.
Çocuğun dava hakkı, ergin olmasından başlayarak bir yıl geçmekle düşer.
Yukarıdaki süreler geçtiği hâlde gecikmeyi haklı kılan sebep varsa, sebebin ortadan
kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilir.
B. Babalık hükmü
I. Dava hakkı
MADDE 301.- Çocuk ile baba arasındaki soybağının mahkemece belirlenmesini ana ve çocuk
isteyebilirler.
Dava babaya, baba ölmüşse mirasçılarına karşı açılır.
Babalık davası, Cumhuriyet savcısına ve Hazineye; dava ana tarafından açılmışsa kayyıma;
kayyım tarafından açılmışsa anaya ihbar edilir.
II. Karine
MADDE 302.- Davalının, çocuğun doğumundan önceki üçyüzüncü gün ile yüzsekseninci gün
arasında ana ile cinsel ilişkide bulunmuş olması, babalığa karine sayılır.
Bu sürenin dışında olsa bile fiilî gebe kalma döneminde davalının ana ile cinsel ilişkide bulunduğu
tespit edilirse aynı karine geçerli olur.
Davalı, çocuğun babası olmasının olanaksızlığını veya bir üçüncü kişinin baba olma olasılığının
kendisininkinden daha fazla olduğunu ispatlarsa karine geçerliliğini kaybeder.
III. Hak düşürücü süreler
MADDE 303.- Babalık davası, çocuğun doğumundan önce veya sonra açılabilir. Ananın dava
hakkı, doğumdan başlayarak bir yıl geçmekle düşer.
Çocuğa doğumdan sonra kayyım atanmışsa, çocuk hakkında bir yıllık süre, atamanın kayyıma
tebliği tarihinde; hiç kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar.
Çocuk ile başka bir erkek arasında soybağı ilişkisi varsa, bir yıllık süre bu ilişkinin ortadan
kalktığı tarihte işlemeye başlar.
Bir yıllık süre geçtikten sonra gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa, sebebin ortadan
kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilir.
IV. Ananın malî hakları
MADDE 304.- Ana, babalık davası ile birlikte veya ayrı olarak baba veya mirasçılarından
aşağıdaki giderlerin karşılanmasını isteyebilir:
1. Doğum giderleri,
2. Doğumdan önceki ve sonraki altışar haftalık geçim giderleri,
3. Gebelik ve doğumun gerektirdiği diğer giderler.
Çocuk ölü doğmuş olsa bile hâkim, bu giderlerin karşılanmasına karar verebilir.
Üçüncü kişiler veya sosyal güvenlik kuruluşlarınca anaya yapılan ödemeler, hakkaniyet
ölçüsünde tazminattan indirilir.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM
EVLÂT EDİNME
A. Küçüklerin evlât edinilmesi
I. Genel koşulları
MADDE 305.- Bir küçüğün evlât edinilmesi, evlât edinen tarafından bir yıl süreyle bakılmış ve
eğitilmiş olması koşuluna bağlıdır.
Evlât edinmenin her hâlde küçüğün yararına bulunması ve evlât edinenin diğer çocuklarının
yararlarının hakkaniyete aykırı bir biçimde zedelenmemesi de gerekir.
II. Birlikte evlât edinme
MADDE 306.- Eşler, ancak birlikte evlât edinebilirler; evli olmayanlar birlikte evlât
edinemezler.
Eşlerin en az beş yıldan beri evli olmaları veya otuz yaşını doldurmuş bulunmaları gerekir.
Eşlerden biri, en az iki yıldan beri evli olmaları veya kendisinin otuz yaşını doldurmuş
bulunması koşuluyla diğerinin çocuğunu evlât edinebilir.
III. Tek başına evlât edinme
MADDE 307.- Evli olmayan kişi otuz yaşını doldurmuş ise tek başına evlât edinebilir.
Otuz yaşını doldurmuş olan eş, diğer eşin ayırt etme gücünden sürekli olarak yoksunluğu veya iki
yılı aşkın süreden beri nerede olduğunun bilinmemesi ya da mahkeme kararıyla iki yılı aşkın
süreden beri eşinden ayrı yaşamakta olması yüzünden birlikte evlât edinmesinin mümkün
olmadığını ispat etmesi hâlinde, tek başına evlât edinebilir.
IV. Küçüğün rızası ve yaşı
MADDE 308.- Evlât edinilenin, evlât edinenden en az onsekiz yaş küçük olması şarttır.
Ayırt etme gücüne sahip olan küçük, rızası olmadıkça evlât edinilemez.
Vesayet altındaki küçük, ayırt etme gücüne sahip olup olmadığına bakılmaksızın vesayet
dairelerinin izniyle evlât edinilebilir.
V. Ana ve babanın rızası
1.Şekil
MADDE 309.- Evlât edinme, küçüğün ana ve babasının rızasını gerektirir.
Rıza, küçüğün veya ana ve babasının oturdukları yer mahkemesinde sözlü veya yazılı olarak
açıklanarak tutanağa geçirilir.
Verilen rıza, evlât edinenlerin adları belirtilmemiş veya evlât edinenler henüz belirlenmemiş
olsa dahi geçerlidir.
2. Zamanı
MADDE 310.- Rıza, küçüğün doğumunun üzerinden altı hafta geçmeden önce verilemez.
Rıza, tutanağa geçirilme tarihinden başlayarak altı hafta içinde aynı usulle geri alınabilir.
Geri almadan sonra yeniden verilen rıza kesindir.
3. Rızanın aranmaması
a. Koşulları
MADDE 311.- Aşağıdaki hâllerde ana ve babadan birinin rızası aranmaz:
l. Kim olduğu veya uzun süreden beri nerede oturduğu bilinmiyorsa veya ayırt etme gücünden
sürekli olarak yoksun bulunuyorsa,
2. Küçüğe karşı özen yükümlülüğünü yeterince yerine getirmiyorsa.
b. Karar
MADDE 312.- Küçük, gelecekte evlât edinilmek amacıyla bir kuruma yerleştirilir ve ana ve
babadan birinin rızası eksik olursa, evlât edinenin veya evlât edinmede aracılık yapan kurumun
istemi üzerine ve kural olarak küçüğün yerleştirilmesinden önce, onun oturduğu yer mahkemesi bu
rızanın aranıp aranmamasına karar verir.
Diğer hâllerde, bu konudaki karar evlât edinme işlemleri sırasında verilir.
Ana ve babadan birinin küçüğe karşı özen yükümlülüğünü yeterince yerine getirmemesi
sebebiyle rızasının aranmaması hâlinde, bu konudaki karar kendisine yazılı olarak bildirilir.
B. Erginlerin ve kısıtlıların evlât edinilmesi
MADDE 313.- Evlât edinenin altsoyu bulunmaması koşuluyla, ergin veya kısıtlı aşağıdaki
hâllerde evlât edinilebilir:
1. Bedensel veya zihinsel özrü sebebiyle sürekli olarak yardıma muhtaç ve evlât edinen
tarafından en az beş yıldan beri bakılıp gözetilmekte ise,
2. Evlât edinen tarafından, küçükken en az beş yıl süreyle bakılıp gözetilmiş ve eğitilmiş ise,
3. Diğer haklı sebepler mevcut ve evlât edinilen, en az beş yıldan beri evlât edinen ile aile
hâlinde birlikte yaşamakta ise.
Evli bir kimse ancak eşinin rızasıyla evlât edinilebilir.
Bunlar dışında küçüklerin evlât edinilmesine ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
C. Hükümleri
MADDE 314.- Ana ve babaya ait olan haklar ve yükümlülükler evlât edinene geçer.
Evlâtlık, evlât edinenin mirasçısı olur.
Evlâtlık küçük ise evlât edinenin soyadını alır. Evlât edinen isterse çocuğa yeni bir ad verebilir.
Ergin olan evlâtlık, evlât edinilme sırasında dilerse evlât edinenin soyadını alabilir.
Eşler tarafından birlikte evlât edinilen ve ayırt etme gücüne sahip olmayan küçüklerin nüfus
kaydına ana ve baba adı olarak evlât edinen eşlerin adları yazılır.
Evlâtlığın, miras ve başka haklarının zedelenmemesi, aile bağlarının devam etmesi için
evlâtlığın naklen geldiği aile kütüğü ile evlât edinenin aile kütüğü arasında her türlü bağ kurulur.
Ayrıca evlâtlıkla ilgili kesinleşmiş mahkeme kararı her iki nüfus kütüğüne işlenir.
Evlât edinme ile ilgili kayıtlar, belgeler ve bilgiler mahkeme kararı olmadıkça veya evlâtlık
istemedikçe hiçbir şekilde açıklanamaz.
D. Şekil ve usul
I. Genel olarak
MADDE 315.- Evlât edinme kararı, evlât edinenin oturma yeri; birlikte evlât edinmede eşlerden
birinin oturma yeri mahkemesince verilir. Mahkeme kararıyla birlikte evlâtlık ilişkisi kurulmuş
olur.
Evlât edinme başvurusundan sonra evlât edinenin ölümü veya ayırt etme gücünü kaybetmesi,
diğer koşullar bundan etkilenmediği takdirde evlât edinmeye engel olmaz.
Başvurudan sonra küçük ergin olursa, koşulları daha önceden yerine getirilmiş olmak kaydıyla
küçüklerin evlât edinilmesine ilişkin hükümler uygulanır.
II. Araştırma
MADDE 316.- Evlât edinmeye, ancak esaslı sayılan her türlü durum ve koşulların kapsamlı
biçimde araştırılmasından, evlât edinen ile edinilenin dinlenmelerinden ve gerektiğinde uzmanların
görüşünün alınmasından sonra karar verilir.
Araştırmada özellikle evlât edinen ile edinilenin kişiliği ve sağlığı, karşılıklı ilişkileri, ekonomik
durumları, evlât edinenin eğitme yeteneği, evlât edinmeye yönelten sebepler ve aile ilişkileri ile
bakım ilişkilerindeki gelişmelerin açıklığa kavuşturulması gerekir.
Evlât edinenin altsoyu varsa, onların evlât edinme ile ilgili tavır ve düşünceleri de
değerlendirilir.
E. Evlâtlık ilişkisinin kaldırılması
I. Sebepleri
1. Rızanın bulunmaması
MADDE 317.- Yasal sebep bulunmaksızın rıza alınmamışsa, rızası alınması gereken kişiler,
küçüğün menfaati bunun sonucunda ağır biçimde zedelenmeyecekse, hâkimden evlâtlık ilişkisinin
kaldırılmasını isteyebilirler.
2. Diğer noksanlıklar
MADDE 318.- Evlât edinme esasa ilişkin diğer noksanlıklardan biriyle sakatsa, Cumhuriyet
savcısı veya her ilgili evlâtlık ilişkisinin kaldırılmasını isteyebilir.
Noksanlıklar bu arada ortadan kalkmış veya sadece usule ilişkin olup ilişkinin kaldırılması
evlâtlığın menfaatini ağır biçimde zedeleyecek olursa, bu yola gidilemez.
II. Hak düşürücü süre
MADDE 319.- Dava hakkı, evlâtlık ilişkisinin kaldırılması sebebinin öğrenilmesinden
başlayarak bir yıl ve her hâlde evlât edinme işleminin üzerinden beş yıl geçmekle düşer.
F. Evlâtlık işlemlerinde aracılık
MADDE 320.- Küçüklerin evlât edinilmesine ilişkin aracılık faaliyetleri, ancak Bakanlar
Kurulunca yetki verilen kurum ve kuruluşlarca yapılır.
Aracılık faaliyetlerinin yürütülmesine ilişkin hususlar tüzükle düzenlenir.
BEŞİNCİ AYIRIM
SOYBAĞININ HÜKÜMLERİ
A. Soyadı
MADDE 321.- Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin; evli değilse ananın soyadını taşır. Ancak,
ana önceki evliliğinden dolayı çifte soyadı taşıyorsa çocuk onun bekârlık soyadını taşır.
B. Karşılıklı yükümlülükler
MADDE 322.- Ana, baba ve çocuk, ailenin huzur ve bütünlüğünün gerektirdiği şekilde
birbirlerine yardım etmek, saygı ve anlayış göstermek ve aile onurunu gözetmekle yükümlüdürler.
C. Çocuk ile kişisel ilişki
I. Ana ve baba ile
1. Kural
MADDE 323.- Ana ve babadan her biri, velâyeti altında bulunmayan veya kendisine
bırakılmayan çocuk ile uygun kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkına sahiptir.
2. Sınırları
MADDE 324.- Ana ve babadan her biri, diğerinin çocuk ile kişisel ilişkisini zedelemekten,
çocuğun eğitilmesi ve yetiştirilmesini engellemekten kaçınmakla yükümlüdür.
Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba bu haklarını birinci fıkrada
öngörülen yükümlülüklerine aykırı olarak kullanırlar veya çocuk ile ciddî olarak ilgilenmezler ya da
diğer önemli sebepler varsa, kişisel ilişki kurma hakkı reddedilebilir veya kendilerinden
alınabilir.
II. Üçüncü kişiler ile
MADDE 325.- Olağanüstü hâller mevcutsa, çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde çocuk
ile kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı diğer kişilere, özellikle hısımlarına da tanınabilir.
Ana ve baba için öngörülen sınırlamalar üçüncü kişiler için kıyas yoluyla uygulanır.
III. Yetki
MADDE 326.- Kişisel ilişki kurulmasıyla ilgili bütün düzenlemelerde çocuğun oturduğu yer
mahkemesi de yetkilidir.
Boşanmaya ve evlilik birliğinin korunmasına ilişkin yetki kuralları saklıdır.
Çocuk ile kişisel ilişkiye yönelik bir düzenleme yapılıncaya kadar, velâyet hakkına sahip veya
çocuk kendisine bırakılmış kişinin rızası dışında kişisel ilişki kurulamaz.
D. Çocukların bakım ve eğitim giderlerini karşılama
I. Kapsamı
MADDE 327.- Çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba
tarafından karşılanır.
Ana ve baba, yoksul oldukları veya çocuğun özel durumu olağanüstü harcamalar yapılmasını
gerektirdiği takdirde ya da olağan dışı herhangi bir sebebin varlığı hâlinde, hâkimin izniyle çocuğun
mallarından onun bakım ve eğitimine yetecek belli bir miktar sarfedebilirler.
II. Süresi
MADDE 328.- Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder.
Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre
kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla
yükümlüdürler.
III. Dava hakkı
MADDE 329.- Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası
açabilir.
Ayırt etme gücüne sahip olmayan küçük için gereken hâllerde nafaka davası, atanacak kayyım
veya vasi tarafından da açılabilir.
Ayırt etme gücüne sahip olan küçük de nafaka davası açabilir.
IV. Nafaka miktarının takdiri
MADDE 330.- Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme
güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de göz
önünde bulundurulur.
Nafaka her ay peşin olarak ödenir.
Hâkim istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda
tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.
V. Durumun değişmesi
MADDE 331.- Durumun değişmesi hâlinde hâkim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden
belirler veya nafakayı kaldırır.
VI. Geçici önlemler
1. Genel olarak
MADDE 332.- Nafaka davası açılınca hâkim, davacının istemi üzerine dava süresince gerekli
olan önlemleri alır.
Soybağı tespit edilirse, davalının, uygun nafaka miktarını depo etmesine veya geçici olarak
ödemesine karar verilebilir.
2. Babalığın tespitinden önce
MADDE 333.- Babalık davası ile birlikte nafaka istenir ve hâkim, babalık olasılığını kuvvetli
bulursa, hükümden önce çocuğun ihtiyaçları için uygun bir nafakaya karar verebilir.
VII. Güvence verilmesi
MADDE 334.- Ana ve baba nafaka yükümlülüklerini sürekli olarak ve ısrarla yerine
getirmezlerse ya da kaçma hazırlığı içinde bulundukları, mallarını gelişigüzel harcadıkları veya
heba ettikleri kabul edilebilirse hâkim, gelecekteki nafaka yükümlülüklerine ilişkin olarak uygun bir
güvencenin sağlanmasına veya gerektiğinde diğer önlemlerin alınmasına karar verebilir.
ALTINCI AYIRIM
VELÂYET
A. Genel olarak
I. Koşullar
MADDE 335.- Ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velâyeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça
velâyet ana ve babadan alınamaz.
Hâkim vasi atanmasına gerek görmedikçe, kısıtlanan ergin
çocuklar da ana ve babanın velâyeti altında kalırlar.
II. Ana ve baba evli ise
MADDE 336.- Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velâyeti birlikte kullanırlar.
Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hâli gerçekleşmişse hâkim, velâyeti eşlerden birine verebilir.
Velâyet, ana ve babadan birinin ölümü hâlinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine
bırakılan tarafa aittir.
III. Ana ve baba evli değilse
MADDE 337.- Ana ve baba evli değilse velâyet anaya aittir.
Ana küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velâyet kendisinden alınmışsa hâkim, çocuğun menfaatine
göre, vasi atar veya velâyeti babaya verir.
IV. Üvey çocuklar
MADDE 338.- Eşler, ergin olmayan üvey çocuklarına da özen ve ilgi göstermekle
yükümlüdürler.
Kendi çocuğu üzerinde velâyeti kullanan eşe diğer eş uygun bir şekilde yardımcı olur; durum
ve koşullar zorunlu kıldığı ölçüde çocuğun ihtiyaçları için onu temsil eder.
B. Velâyetin kapsamı
I. Genel olarak
MADDE 339.- Ana ve baba, çocuğun bakım ve eğitimi konusunda onun menfaatini göz önünde
tutarak gerekli kararları alır ve uygularlar.
Çocuk, ana ve babasının sözünü dinlemekle yükümlüdür.
Ana ve baba, olgunluğu ölçüsünde çocuğa hayatını düzenleme olanağı tanırlar; önemli
konularda olabildiğince onun düşüncesini göz önünde tutarlar.
Çocuk, ana ve babasının rızası dışında evi terkedemez ve yasal sebep olmaksızın onlardan
alınamaz.
Çocuğun adını ana ve babası koyar.
II. Eğitim
MADDE 340.- Ana ve baba, çocuğu olanaklarına göre eğitirler ve onun bedensel, zihinsel,
ruhsal, ahlâkî ve toplumsal gelişimini sağlar ve korurlar.
Ana ve baba çocuğa, özellikle bedensel ve zihinsel özürlü olanlara, yetenek ve eğilimlerine
uygun düşecek ölçüde, genel ve meslekî bir eğitim sağlarlar.
III. Dinî eğitim
MADDE 341.- Çocuğun dinî eğitimini belirleme hakkı ana ve babaya aittir.
Ana ve babanın bu konudaki haklarını sınırlayacak her türlü sözleşme geçersizdir.
Ergin, dinini seçmekte özgürdür.
IV. Çocuğun temsil edilmesi
MADDE 342.- Ana ve baba, velâyetleri çerçevesinde üçüncü kişilere karşı çocuklarının yasal
temsilcisidirler.
İyiniyetli üçüncü kişiler, eşlerden her birinin diğerinin rızasıyla işlem yaptığını varsayabilirler.
Vesayet makamlarının iznine bağlı hususlar dışında kısıtlıların temsiline ilişkin hükümler
velâyetteki temsilde de uygulanır.
V. Çocuğun fiil ehliyeti
MADDE 343.- Velâyet altındaki çocuğun fiil ehliyeti, vesayet altındaki kişinin ehliyeti gibidir.
Çocuk, borçlarından ana ve babanın çocuk malları üzerindeki haklarına bakılmaksızın kendi
malvarlığı ile sorumludur.
VI. Çocuğun aileyi temsil etmesi
MADDE 344.- Velâyet altındaki çocuk, ayırt etme gücüne sahip ise ana ve babanın rızasıyla
aile adına hukukî işlemler yapabilir; bu işlemlerden dolayı ana ve baba borç altına girer.
VII. Çocuk ile ana ve baba arasındaki hukukî işlemler
MADDE 345.- Çocuk ile ana veya baba arasında ya da ana ve babanın menfaatine olarak çocuk
ile üçüncü kişi arasında yapılacak bir hukukî işlemle çocuğun borç altına girebilmesi, bir kayyımın
katılmasına ve hâkimin onayına bağlıdır.
C. Çocuğun korunması
I. Koruma önlemleri
MADDE 346.- Çocuğun menfaati ve gelişmesi tehlikeye düştüğü takdirde, ana ve baba duruma
çare bulamaz veya buna güçleri yetmezse hâkim, çocuğun korunması için uygun önlemleri alır.
II. Çocukların yerleştirilmesi
MADDE 347.- Çocuğun bedensel ve zihinsel gelişmesi tehlikede bulunur veya çocuk manen
terk edilmiş hâlde kalırsa hâkim, çocuğu ana ve babadan alarak bir aile yanına veya bir kuruma
yerleştirebilir.
Çocuğun aile içinde kalması ailenin huzurunu onlardan katlanmaları beklenemeyecek derecede
bozuyorsa ve durumun gereklerine göre başka çare de kalmamışsa, ana ve baba veya çocuğun
istemi üzerine hâkim aynı önlemleri alabilir.
Ana ve baba ile çocuğun ödeme gücü yoksa bu önlemlerin gerektirdiği giderler Devletçe
karşılanır.
Nafakaya ilişkin hükümler saklıdır.
III. Velâyetin kaldırılması
1. Genel olarak
MADDE 348.- Çocuğun korunmasına ilişkin diğer önlemlerden sonuç alınamaz ya da bu
önlemlerin yetersiz olacağı önceden anlaşılırsa, hâkim aşağıdaki hâllerde velâyetin kaldırılmasına
karar verir:
1. Ana ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, özürlü olması, başka bir yerde bulunması veya
benzeri sebeplerden biriyle velâyet görevini gereği gibi yerine getirememesi.
2. Ana ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır
biçimde savsaklaması.
Velâyet ana ve babanın her ikisinden kaldırılırsa çocuğa bir vasi atanır.
Kararda aksi belirtilmedikçe, velâyetin kaldırılması mevcut ve doğacak bütün çocukları kapsar.
2. Ana veya babanın yeniden evlenmesi hâlinde
MADDE 349.- Velâyete sahip ana veya babanın yeniden evlenmesi, velâyetin kaldırılmasını
gerektirmez. Ancak, çocuğun menfaati gerektirdiğinde velâyet sahibi değiştirilebileceği gibi, durum
ve koşullara göre velâyet kaldırılarak çocuğa vasi de atanabilir.
3. Velâyetin kaldırılması hâlinde ana ve babanın yükümlülükleri
MADDE 350.- Velâyetin kaldırılması hâlinde ana ve babanın çocuklarının bakım ve eğitim
giderlerini karşılama yükümlülükleri devam eder.
Ana ve baba ile çocuğun ödeme gücü yoksa bu giderler Devletçe karşılanır.
Nafakaya ilişkin hükümler saklıdır.
IV. Durumun değişmesi
MADDE 351.- Durumun değişmesi hâlinde, çocuğun korunmasına ilişkin önlemlerin yeni
koşullara uydurulması gerekir.
Velâyetin kaldırılmasını gerektiren sebep ortadan kalkmışsa hâkim, re'sen ya da ana veya
babanın istemi üzerine velâyeti geri verir.
YEDİNCİ AYIRIM
ÇOCUK MALLARI
A. Yönetim
I. Genel olarak
MADDE 352.- Ana ve baba, velâyetleri devam ettiği sürece çocuğun mallarını yönetme hakkına
sahip ve bununla yükümlüdürler; kural olarak hesap ve güvence vermezler.
Ana ve babanın yükümlülüklerini yerine getirmedikleri durumlarda hâkim müdahale eder.
II. Evlilik sona erince
MADDE 353.- Evlilik sona erince velâyet kendisinde kalan eş, hâkime çocuğun malvarlığının
dökümünü gösteren bir defter vermek ve bu malvarlığında veya yapılan yatırımlarda gerçekleşen
önemli değişiklikleri bildirmek zorundadır.
B. Kullanma hakkı
MADDE 354.- Ana ve baba, kusurları sebebiyle velâyetleri kaldırılmadıkça, çocuğun mallarını
kullanabilirler.
C. Gelirlerin sarfı
MADDE 355.- Ana ve baba, çocuk mallarının gelirlerini öncelikle çocuğun bakımı,
yetiştirilmesi ve eğitimi için; hakkaniyete uyduğu ölçüde de aile ihtiyaçlarını karşılamak üzere
sarfedebilirler.
Gelir fazlası, çocuk mallarına katılır.
D. Çocuk mallarının kısmen sarfı
MADDE 356.- Olağan ihtiyaçlar gerektirdiği ölçüde sermaye biçiminde ödemeler, tazminatlar
ve benzeri edimler çocuğun bakımı için kısmen kullanılabilir.
Çocuğun bakımı, yetiştirilmesi ve eğitimi için zorunluluk varsa hâkim, ana ve babaya belirlediği
miktarlarda çocuğun diğer mallarına da başvurma yetkisini tanıyabilir.
E. Çocuğun serbest malları
I. Kazandırmalar
MADDE 357.- Ana ve baba, faiz getiren yatırım veya tasarruf hesabı açılmak üzere ya da
açıkça ana ve babanın kullanmaması koşuluyla çocuğa yapılan kazandırmaların gelirlerini kendi
menfaatlerine sarfedemezler.
Kazandırmada bulunan kişi, kazandırma sırasında açıkça aksini öngörmedikçe, ana ve baba
bunlar üzerinde yönetim hakkına sahiptir.
II. Saklı pay
MADDE 358.- Ölüme bağlı tasarruf yoluyla çocuğun saklı payı ana ve babanın yönetimi
dışında bırakılabilir.
Mirasbırakan yönetimi bir üçüncü kişiye bırakmışsa, tasarrufunda bu kişinin belirli zamanlarda
sulh hâkimine hesap vermesini öngörebilir.
III. Meslek veya sanat için verilen mal ve kişisel kazanç
MADDE 359.- Ana ve baba tarafından bir meslek veya sanat ile uğraşması için çocuğa kendi
malından verilen kısmın veya kendi kişisel kazancının yönetimi ve bunlardan yararlanma hakkı
çocuğa aittir.
Çocuğun evde ana ve babasıyla birlikte yaşaması hâlinde, ana ve baba ondan kendisinin bakımı
için uygun bir katkıda bulunmasını isteyebilirler.
F. Çocuk mallarının korunması
I. Önlemler
MADDE 360.- Ana ve baba, çocuğun mallarını yönetmekte her ne sebeple olursa olsun
yeterince özen göstermezlerse hâkim, malların korunması için uygun önlemleri alır.
Hâkim, özellikle malların yönetimi konusunda talimat verebilir; belirli zamanlarda verilen bilgi ve
hesabı yeterli görmezse, malların tevdi edilmesine veya güvence gösterilmesine karar verebilir.
II. Yönetimin ana ve babadan alınması
MADDE 361.- Çocuğun mallarının tehlikeye düşmesi başka bir şekilde önlenemiyorsa hâkim,
yönetimin bir kayyıma devredilmesine karar verebilir.
Çocuğun, yönetimi ana ve babaya ait olmayan malları tehlikeye düştüğünde hâkim, aynı önlemlerin
alınmasını kararlaştırabilir.
Çocuk mallarının gelirlerinin veya bu mallardan ayrılmış belirli miktarların kanuna uygun
şekilde sarfedileceğinden kuşku duyulursa hâkim, bunların da yönetimini bir kayyıma bırakabilir.
G. Yönetimin sona ermesi
I. Malların devri
MADDE 362.- Ana ve baba, velâyetleri veya yönetim hakları sona erince, çocuğun mallarını,
hesabıyla birlikte ergin çocuğa, vasisine veya kayyıma devrederler.
II. Ana ve babanın sorumluluğu
MADDE 363.- Ana ve baba, çocuk mallarının geri verilmesinde vekil gibi sorumludurlar.
Dürüstlük kuralına uygun olarak başkasına devrettikleri malların yerine sadece aldıkları karşılığı
geri vermekle yükümlüdürler.
Kanuna uygun olarak çocuk veya aile için yaptıkları harcamalardan dolayı tazminatla yükümlü
tutulmazlar.
İKİNCİ BÖLÜM
AİLE
BİRİNCİ AYIRIM
NAFAKA YÜKÜMLÜLÜĞÜ
A. Nafaka yükümlüleri
MADDE 364.- Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu
ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür.
Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır.
Eş ile ana ve babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler saklıdır.
B. Dava hakkı
MADDE 365.- Nafaka davası, mirasçılıktaki sıra göz önünde tutularak açılır.
Dava, davacının geçinmesi için gerekli ve karşı tarafın malî gücüne uygun bir yardım
isteminden ibarettir.
Nafakanın, yükümlülerin bir veya bir kaçından istenmesi hakkaniyete aykırıysa hâkim, onların
nafaka yükümlülüğünü azaltabilir veya kaldırabilir.
Dava, nafaka alacaklısına bakmakta olan resmî veya kamuya yararlı kurumlar tarafından da
açılabilir.
Hâkim, istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda
tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.
Yetkili mahkeme, taraflardan birinin yerleşim yeri mahkemesidir.
C. Korunmaya muhtaç kişiler
MADDE 366.- Korunmaya muhtaç kişilerin bakımı, bununla yükümlü kurumlar tarafından
sağlanır. Bu kurumlar, yaptıkları masrafları nafaka yükümlüsü hısımlardan isteyebilirler.
İKİNCİ AYIRIM
EV DÜZENİ
A. Koşulları
MADDE 367.- Aile hâlinde yaşayan birden çok kimsenin oluşturduğu topluluğun kanuna,
sözleşmeye veya örfe göre belirlenen bir ev başkanı varsa, evi yönetme yetkisi ona ait olur.
Evi yönetme yetkisi, kan veya kayın hısımlığı, işçilik, çıraklık veya benzeri sebeplerle ya da
koruma ve gözetme ilişkisi içinde ev halkı olarak bir arada yaşayanların hepsini kapsar.
B. Hükümleri
I. Ev düzeni ve gözetim
MADDE 368.- Birlikte yaşayan kimseler evin düzenine tâbidir. Bu düzenin kuruluşunda ev
halkından her birinin yararı adil biçimde gözetilir.
Ev halkının her biri, özellikle öğrenimi, eğitimi, dinî inançları, meslek ve sanatı için gerekli
özgürlükten yararlanır.
Ev başkanı, birlikte yaşayanların evdeki eşyasını özenle korumak ve güvenlik altında
bulundurmakla yükümlüdür.
II. Sorumluluk
MADDE 369.- Ev başkanı, ev halkından olan küçüğün, kısıtlının, akıl hastalığı veya akıl
zayıflığı bulunan kişinin verdiği zarardan, alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği
dikkatle onu gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın
meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe sorumludur.
Ev başkanı, ev halkından akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunanların kendilerini ya da
başkalarını tehlikeye veya zarara düşürmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.
Zorunluluk hâlinde gerekli önlemlerin alınmasını yetkili makamdan ister.
III. Altsoyun denkleştirme alacağı
1. Koşulları
MADDE 370.- Ana ve baba veya büyük ana ve baba ile birlikte yaşayan ve emeklerini ya da
gelirlerini aileye özgüleyen ergin altsoylar, buna karşılık uygun bir bedel isteyebilirler.
Uyuşmazlık hâlinde hâkim, bedelin miktarı, güvence altına alınması ve ödeme şekli hakkında
karar verir.
2. İstenmesi
MADDE 371.- Altsoy, bu bedeli borçlunun ölümü hâlinde isteyebilir.
Alacaklı, bu alacağını borçlunun sağlığında, birlikte yaşamanın sona ermesi veya işletmenin el
değiştirmesi, borçluya karşı icra takibi yapılması veya onun iflâsı hâllerinde de isteyebilir.
Bu alacak zamanaşımına uğramaz. Fakat en geç borçlunun terekesinin taksimi anına kadar
istenebilir.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
AİLE MALLARI
A. Aile vakfı
MADDE 372.- Aile bireylerinin eğitim ve öğrenimleri, donanım ve desteklenmeleri ve bunlara
benzer amaçların gerektirdiği harcamaların yapılması için kişiler hukuku ve miras hukuku
hükümleri uyarınca aile vakfı kurulabilir.
Bir malın veya hakkın başkalarına geçmemek üzere aynı soydan gelenlere kuşaktan kuşağa
kalacak şekilde özgülenmesi yasaktır. Böyle bir özgülenme, vakıf kurma yoluyla da yapılamaz.
B. Aile malları ortaklığı
I. Oluşumu
1. Koşulları
MADDE 373.- Hısımlar, kendilerine geçen mirasın tamamı veya bir bölümüyle ya da ortaya
başka mallar koymak suretiyle aralarında bir aile malları ortaklığı kurabilirler.
2. Şekil
MADDE 374.- Aile malları ortaklığı sözleşmesinin resmî şekilde yapılması ve bütün ortakların
veya temsilcilerinin imzalarını taşıması gerekir.
II. Süre
MADDE 375.- Aile malları ortaklığı, belirli veya belirsiz süre için kurulabilir. Süre
belirlenmediği takdirde ortaklardan her biri, altı ay önceden bildirmek koşuluyla ortaklıktan
çıkabilir.
Bu bildirim, tarımsal işletme ile ilgili bir ortaklıkta, ancak ürünlerin yetiştiği yere göre olağan
hasat mevsiminin sonu için geçerlidir.
III. Hükmü
1. Elbirliği ile işletme
MADDE 376.- Aile malları ortaklığı, ortakları elbirliği ile iktisadî faaliyette bulunmak üzere
birleştirir.
Aksi kararlaştırılmış olmadıkça, ortaklardan her biri eşit hakka sahiptir.
Ortaklar, ortaklık devam ettiği sürece paylarını isteyemeyecekleri gibi, bu payları üzerinde
tasarruf işlemleri de yapamazlar.
2. Yönetim ve temsil
a. Genel olarak
MADDE 377.- Aile malları ortaklığı, tüm ortakların elbirliği ile yönetilir.
Ortaklardan her biri, olağan yönetim işlerini diğer ortakların katılmasına gerek olmaksızın yapabilir.
b. Yöneticinin yetkisi
MADDE 378.- Ortaklar, içlerinden birini ortaklığa yönetici olarak atayabilirler.
Yönetici, ortaklığı yönetir ve ortaklıkla ilgili işlemlerde onu temsil eder.
Ortaklığı kimin temsil edeceği ticaret siciline kaydedilmiş olmadıkça diğer ortakların temsil yetkisi
bulunmadığı iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez.
3. Ortak mallar ve kişisel mallar
MADDE 379.- Ortaklar, ortaklığa giren malların elbirliği hâlinde malikidirler.
Ortaklar, ortaklığın borçlarından müteselsil olarak sorumludurlar.
Ortakların, ortaklık dışında bıraktıkları mallar ile aksi kararlaştırılmış olmadıkça, ortaklığın
devamı sırasında miras yoluyla veya herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla edindikleri
mallar, onların kişisel mallarıdır.
IV. Ortaklığın sona ermesi
1. Sebepleri
MADDE 380.- Aşağıdaki hâllerde ortaklık sona erer:
1. Bütün ortakların anlaşması veya feshin bildirilmesiyle,
2. Ortaklık süresi açıkça veya örtülü olarak uzatılmadığı takdirde sürenin bitmesiyle,
3. Ortaklardan birinin payının haczedilmesi ve satışının istenmesiyle,
4. Ortaklardan birinin iflâsıyla,
5. Ortaklardan birinin haklı sebebe dayanan istemiyle.
2. Fesih bildirimi, ödemeden aciz, evlenme
MADDE 381.- Ortaklardan biri feshi bildirir veya iflâs ederse ya da bir ortağın haczedilmiş
payının satışı istenirse, öteki ortaklar, ayrılan ortağın veya alacaklılarının haklarını ödeyerek
ortaklığı kendi aralarında sürdürebilirler.
Evlenen ortak, fesih bildirimine gerek olmaksızın ortaklıktaki hakkının kendisine ödenmesini
isteyebilir.
3. Ölüm
MADDE 382.- Ortaklardan birinin ölümü hâlinde onun ortaklığa dahil olmayan mirasçıları,
ancak ölen ortağa düşen payın karşılığının kendilerine ödenmesini isteyebilirler.
Ölen ortak mirasçı olarak altsoyunu bırakmışsa, bunlar öbür ortakların rızası ile onun yerine
ortaklığa girebilirler.
4. Paylaşma kuralları
MADDE 383.- Ortaklık mallarının paylaşılması veya ayrılan ortağın payının hesaplanması,
ortaklık mallarının paylaşma veya ayrılma zamanındaki değerine ve durumuna göre yapılır.
Paylaşma ve hesaplaşma uygun olmayan bir zamanda istenemez.
V. Kazanç paylı aile malları ortaklığı
1. Konusu
MADDE 384.- Ortaklar, aralarında yapacakları sözleşmeyle, yıllık kazançtan kendilerine belli
bir pay verilmesi kaydıyla ortaklığın temsilini ve ortaklığın mallarının işletilmesini içlerinden birine
bırakabilirler.
Bu pay, anlaşmayla belirlenmemişse, ortaklık mallarının uygun derecede uzun bir dönemdeki
kazancın ortalama miktarı ile işleten ortağın çalışması ve yaptığı harcama göz önünde tutularak adil
bir biçimde belirlenir.
2. Özel sona erdirme sebepleri
MADDE 385.- İşletme ve temsili üzerine alan ortak, malları gereği gibi işletmediği veya
yükümlülüklerini yerine getirmediği takdirde, ortakların ortaklığın feshini isteme hakları vardır.
Ortaklardan birinin, haklı sebeplere dayanarak istemde bulunması üzerine hâkim, mirastaki
paylaşma kurallarını göz önünde bulundurarak, bu ortağın işletme ve temsili üzerine alan ortakla
birlikte yönetime ve ortaklık mallarından yararlanmaya katılmasına karar verebilir.
Ortakların elbirliği ile işlettikleri ortaklığa ilişkin kurallar, kazanç paylı aile malları ortaklığında
da uygulanır.
C. Aile yurdu
I. Genel olarak
MADDE 386.- Konutlar, tarıma veya sanayiye elverişli taşınmazlar, eklentileriyle birlikte aile
yurdu hâline getirilebilir.
II. Kurulması
1. Koşulları
MADDE 387.- Aile yurdu hâline getirilecek taşınmazların büyüklüğü, üzerindeki rehin
haklarına ve malikin diğer mallarına bakılmaksızın, bir ailenin normal geçimine ve barınmasına
yetecek ölçüden fazla olamaz.
Mahkemece haklı sebeplere dayanılarak geçici bir istisna kabul edilmiş olmadıkça malikin,
taşınmazı veya üzerindeki tesisi kendisinin işletmesi ya da konutta oturması zorunludur.
2. Usul ve şekil
a. İlân
MADDE 388.- Alacaklılar ve aile yurdu kurulması yüzünden haklarının zedelenmesi ihtimali
bulunan kişiler, kuruluştan önce mahkemece yapılan ilânla itirazlarını iki ay içinde bildirmeye
çağrılırlar.
Durum, alacakları taşınmaz rehniyle güvenceye bağlanmış olanlara ve hacizli alacaklılara ayrıca
bildirilir.
b. Üçüncü kişilerin haklarının korunması
MADDE 389.- Aile yurdu hâline getirilecek taşınmazda yurt olabilmesi için gerekli koşullar
bulunur ve yurdun kurulmasına üçüncü kişiler itiraz etmez veya itirazın haksız olduğu anlaşılırsa,
mahkeme kuruluşa izin verir.
Süresi içinde itiraz eden alacaklıların ilgilerinin kesildiği ispat edilmedikçe veya taşınmaz
üzerinde bulunan rehin ve hacizler kaldırılmadıkça, aile yurdu kurulmasına izin verilemez. Borç,
itiraz eden veya rehinli alacaklı lehine vadeye bağlı olsa bile, aile yurdu kurmak isteyen borçlu
hemen ödemede bulunabilir.
c. Tapu kütüğüne şerh verilmesi
MADDE 390.- Bir taşınmazın aile yurdu hâline getirilmesi, ancak izne ilişkin mahkeme
kararının o taşınmazın tapu kütüğüne şerh verilmesiyle mümkün olur; bu husus mahkemece ilân
edilir.
III. Sonuçları
1. Tasarruf hakkının sınırlanması
MADDE 391.- Aile yurdu hâline getirilen taşınmazlar devrolunamaz, rehnedilemez ve kiraya
verilemez.
Aile yurdu ve eklentileri hakkında, mahkeme eliyle yönetim hâli saklı kalmak kaydıyla, cebrî
icra yoluna başvurulamaz.
2. Kan hısımlarının aile yurduna alınması
MADDE 392.- Malikin, yoksulluğu sebebiyle aile yurduna alınmaya muhtaç bulunan ve
kabullerine engel olacak durumları olmayan üstsoyunu, altsoyunu ve kardeşlerini yurda kabul
etmesine mahkemece karar verilebilir.
3. Malikin ödemede acze düşmesi
MADDE 393.- Malik borçlarını ödemede acze düşerse, aile yurdunu yönetmek üzere
mahkemece bir yönetici atanır.
Yönetici, yurdu amacına ve alacaklıların menfaatlerine uygun biçimde yönetir.
Alacaklılar, haklarını aciz belgelerindeki tarih ve iflâstaki sıraya göre alırlar.
IV. Sona ermesi
1. Malikin ölümü hâlinde
MADDE 394.- Malikin ölümünden sonra aile yurdunun devam edebilmesi, taşınmazın
mirasçılara yurt olarak geçmesine ilişkin bir ölüme bağlı tasarrufun yapılmış olmasına bağlıdır.
Böyle bir tasarruf yoksa, malik ölünce tapu kütüğündeki yurda ilişkin şerh silinir.
2. Malikin sağlığında
MADDE 395.- Malik sağlığında yurda son verebilir.
Bunun için malik, tapu kütüğündeki kaydı sildirmek üzere bir dilekçeyle mahkemeye başvurur;
bu istem mahkemece ilân olunur.
İlân tarihinden başlayarak iki ay içinde bir itiraz yapılmaz veya yapılan itirazın haksızlığı
anlaşılırsa, mahkeme kütükteki kaydın silinmesine izin verir.
ÜÇÜNCÜ KISIM
VESAYET
BİRİNCİ BÖLÜM
VESAYET DÜZENİ
BİRİNCİ AYIRIM
VESAYET ORGANLARI
A. Genel olarak
MADDE 396.- Vesayet organları, vesayet daireleri ile vasi ve kayyımlardır.
B. Vesayet daireleri
I. Kamu vesayeti
MADDE 397.- Kamu vesayeti, vesayet makamı ve denetim makamından oluşan vesayet
daireleri tarafından yürütülür.
Vesayet makamı, sulh hukuk mahkemesi; denetim makamı, asliye hukuk mahkemesidir.
II. Özel vesayet
1. Koşulları
MADDE 398.- Vesayet altındaki kişinin menfaatinin haklı gösterdiği, özellikle bir işletmenin,
bir ortaklığın veya benzeri işlerin sürdürülmesi gerektiği takdirde vesayet istisnaî olarak bir aileye
verilebilir.
Bu durumda vesayet makamının yetki, görev ve sorumluluğu kurulacak aile meclisine geçer.
2. Kurulması
MADDE 399.- Özel vesayet, vesayet altına alınan kişinin fiil ehliyetine sahip iki yakın
hısımının veya bir hısımı ile eşinin istemi üzerine denetim makamı tarafından kurulur.
3. Aile meclisi
MADDE 400.- Aile meclisi, vesayet altındaki kişinin vasi olmaya ehil, denetim makamınca dört
yıl için atanacak en az üç hısımından oluşur.
Vesayet altına alınanın eşi de aile meclisine üye olabilir.
4. Güvence
MADDE 401.- Aile meclisi üyeleri, görevlerini gereği gibi yerine getireceklerine dair güvence
vermek zorundadırlar.
Güvence sağlanmadan özel vesayet kurulamaz.
5. Sona ermesi
MADDE 402.- Aile meclisi görevini yapmadığı veya vesayet altındaki kişinin menfaati
gerektirdiği takdirde, denetim makamı her zaman aile meclisini değiştirebileceği gibi özel vesayeti
de sona erdirebilir.
C. Vasi ve kayyım
MADDE 403.- Vasi, vesayet altındaki küçüğün veya kısıtlının kişiliği ve malvarlığı ile ilgili
bütün menfaatlerini korumak ve hukukî işlemlerde onu temsil etmekle yükümlüdür.
Kayyım, belirli işleri görmek veya malvarlığını yönetmek için atanır.
Bu Kanunun vasi hakkındaki hükümleri, aksi belirtilmiş olmadıkça kayyım hakkında da uygulanır.
İKİNCİ AYIRIM
VESAYETİ GEREKTİREN HÂLLER
A. Küçüklük
MADDE 404.- Velâyet altında bulunmayan her küçük vesayet altına alınır.
Görevlerini yaparlarken vesayeti gerektiren böyle bir hâlin varlığını öğrenen nüfus memurları,
idarî makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek
zorundadırlar.
B. Kısıtlama
I. Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı
MADDE 405.- Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması
ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her
ergin kısıtlanır.
Görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idarî
makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek
zorundadırlar.
II. Savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü
yönetim
MADDE 406.- Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya
malvarlığını kötü yönetmesi sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme
tehlikesine yol açan ve bu yüzden devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olan ya da başkalarının
güvenliğini tehdit eden her ergin kısıtlanır.
III. Özgürlüğü bağlayıcı ceza
MADDE 407.- Bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkûm olan her
ergin kısıtlanır.
Cezayı yerine getirmekle görevli makam, böyle bir hükümlünün cezasını çekmeye başladığını,
kendisine vasi atanmak üzere hemen yetkili vesayet makamına bildirmekle yükümlüdür.
IV. İstek üzerine
MADDE 408.- Yaşlılığı, sakatlığı, deneyimsizliği veya ağır hastalığı sebebiyle işlerini gerektiği
gibi yönetemediğini ispat eden her ergin kısıtlanmasını isteyebilir.
C. Usul
I. İlgilinin dinlenilmesi ve bilirkişi raporu
MADDE 409.- Bir kimse dinlenilmeden savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı,
kötü yaşama tarzı, kötü yönetimi veya isteği sebebiyle kısıtlanamaz.
Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlamaya ancak resmî sağlık kurulu raporu üzerine
karar verilir. Hâkim, karar vermeden önce, kurul raporunu göz önünde tutarak kısıtlanması istenen
kişiyi dinleyebilir.
II. İlân
MADDE 410.- Kısıtlama kararı, kesinleşince hemen kısıtlının yerleşim yeri ile nüfusa kayıtlı
olduğu yerde ilân olunur.
Kısıtlama, iyiniyetli üçüncü kişileri ilândan önce etkilemez.
Ayırt etme gücüne sahip olmamanın sonuçlarına ilişkin hükümler saklıdır.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
YETKİ
A. Vesayet işlerinde yetki
MADDE 411.- Vesayet işlerinde yetki küçüğün veya kısıtlının yerleşim yerindeki vesayet
dairelerine aittir.
B. Yerleşim yerinin değişmesi
MADDE 412.- Vesayet makamının izni olmadıkça vesayet altındaki kişi yerleşim yerini
değiştiremez.
Yerleşim yerinin değişmesi hâlinde yetki, yeni vesayet dairelerine geçer. Bu takdirde kısıtlama
yeni yerleşim yerinde ilân olunur.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM
VASİNİN ATANMASI
A. Koşulları
I. Genel olarak
MADDE 413.- Vesayet makamı, bu görevi yapabilecek yetenekte olan bir ergini vasi olarak
atar.
Gereken durumlarda, bu görevi birlikte veya vesayet makamı tarafından belirlenen yetkileri
uyarınca ayrı ayrı yerine getirmek üzere birden çok vasi atanabilir.
Rızaları bulunmadıkça birden çok kimse vesayeti birlikte yürütmekle görevlendirilemez.
II. Eşin ve hısımların önceliği
MADDE 414.- Haklı sebepler engel olmadıkça, vesayet makamı, vesayet altına alınacak kişinin
öncelikle eşini veya yakın hısımlarından birini, vasilik koşullarına sahip olmaları kaydıyla bu
göreve atar. Bu atamada yerleşim yerlerinin yakınlığı ve kişisel ilişkiler göz önünde tutulur.
III. İlgililerin isteği
MADDE 415.- Haklı sebepler engel olmadıkça, vasiliğe, vesayet altına alınacak kişinin ya da
ana veya babasının gösterdiği kimse atanır.
IV. Vasiliği kabul yükümlülüğü
MADDE 416.- Vesayet altına alınan kimsenin yerleşim yerinde oturanlardan vasiliğe atananlar,
bu görevi kabul etmekle yükümlüdürler.
Aile meclisince atanma hâlinde vasiliği kabul yükümlülüğü yoktur.
V. Vasilikten kaçınma sebepleri
MADDE 417.- Aşağıdaki kişiler vasiliği kabul etmeyebilirler:
l. Altmış yaşını doldurmuş olanlar,
2.Bedensel özürleri veya sürekli hastalıkları sebebiyle bu görevi güçlükle yapabilecek olanlar,
3. Dörtten çok çocuğun velisi olanlar,
4. Üzerinde vasilik görevi olanlar,
5. Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Bakanlar Kurulu üyeleri, hâkimlik ve
savcılık mesleği mensupları.
VI. Vasiliğe engel olan sebepler
MADDE 418.- Aşağıdaki kişiler vasi olamazlar:
1. Kısıtlılar,
2. Kamu hizmetinden yasaklılar veya haysiyetsiz hayat sürenler,
3. Menfaati kendisine vasi atanacak kişinin menfaati ile önemli ölçüde çatışanlar veya onunla
aralarında düşmanlık bulunanlar,
4. İlgili vesayet daireleri hâkimleri.
B. Atama usulü
I. Vasinin atanması
MADDE 419.- Vesayet makamı, gecikmeksizin vasi atamakla yükümlüdür.
Gerek duyulduğunda henüz ergin olmayanların da kısıtlanmasına karar verilebilir; ancak,
kısıtlama kararı ergin olduktan sonra sonuç doğurur.
Kısıtlanan ergin çocuklar kural olarak vesayet altına alınmayıp velâyet altında bırakılır.
II. Geçici önlemler
MADDE 420.- Vesayet işleri zorunlu kıldığı takdirde vesayet makamı, vasinin atanmasından
önce de re'sen gerekli önlemleri alır; özellikle, kısıtlanması istenen kişinin fiil ehliyetini geçici
olarak kaldırabilir ve ona bir temsilci atayabilir.
Vesayet makamının kararı ilân olunur.
III. Tebliğ ve ilân
MADDE 421.- Atama kararı vasiye hemen tebliğ olunur.
Kısıtlamaya ve vasi atanmasına veya kısıtlanan velâyet altında bırakılmışsa buna ilişkin karar,
kısıtlının yerleşim yerinde ve nüfusa kayıtlı olduğu yerde ilân olunur.
IV. Kaçınma ve itiraz
1. Usul
MADDE 422.- Vasiliğe atanan kişi, bu durumun kendisine tebliğinden başlayarak on gün içinde
vasilikten kaçınma hakkını kullanabilir.
İlgili olan herkes, vasinin atandığını öğrendiği günden başlayarak on gün içinde atamanın
kanuna aykırı olduğunu ileri sürebilir.
Vesayet makamı, vasilikten kaçınma veya itiraz sebebini yerinde görürse yeni bir vasi atar; yerinde
görmediği takdirde, bu konudaki görüşü ile birlikte gerekli kararı vermek üzere durumu denetim
makamına bildirir.
2. Geçici görev
MADDE 423.- Vasiliğe atanan kimse, vasilikten kaçınmış veya atanmasına itiraz edilmiş olsa
bile, yerine bir başkası atanıncaya kadar vasiye ait görevleri yerine getirmekle yükümlüdür.
3. Karar
MADDE 424.- Denetim makamı, vereceği kararı vasiliğe atanmış olan kimseye ve vesayet
makamına bildirir.
Vasiliğe atananın görevden alınması hâlinde vesayet makamı, hemen yeni bir vasi atar.
V. Görevin verilmesi
MADDE 425.- Atama kararı kesinleşince vesayet makamı vasinin göreve başlaması için gerekli
işlemleri yapar.
BEŞİNCİ AYIRIM
KAYYIMLIK VE YASAL DANIŞMANLIK
A. Kayyımlığı gerektiren hâller
I. Temsil
MADDE 426.- Vesayet makamı, aşağıda yazılı olan veya kanunda gösterilen diğer hâllerde
ilgilisinin isteği üzerine veya re'sen temsil kayyımı atar:
1. Ergin bir kişi, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri bir sebeple ivedi bir işini
kendisi görebilecek veya bir temsilci atayabilecek durumda değilse,
2. Bir işte yasal temsilcinin menfaati ile küçüğün veya kısıtlının menfaati çatışıyorsa,
3. Yasal temsilcinin görevini yerine getirmesine bir engel varsa.
II. Yönetim
1. Kanun gereği
MADDE 427.- Vesayet makamı, yönetimi kimseye ait olmayan mallar için gereken önlemleri
alır ve özellikle aşağıdaki hâllerde bir yönetim kayyımı atar:
1. Bir kimse uzun süreden beri bulunamaz ve oturduğu yer de bilinemezse,
2. Vesayet altına alınması için yeterli bir sebep bulunmamakla beraber, bir kişi malvarlığını
kendi başına yönetmek veya bunun için temsilci atamak gücünden yoksunsa,
3. Bir terekede mirasçılık hakları henüz belli değilse veya ceninin menfaatleri gerekli kılarsa,
4. Bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa,
5. Bir hayır işi veya genel yarar amacı güden başka bir iş için halktan toplanan para ve sair
yardımı yönetme veya harcama yolu sağlanamamışsa.
2. İstek üzerine
MADDE 428.- İsteğe bağlı kısıtlama sebeplerinden biri varsa, ergin bir kişiye kendi isteği üzerine
bir kayyım atanabilir.
B. Yasal danışmanlık
MADDE 429.- Kısıtlanması için yeterli sebep bulunmamakla beraber korunması bakımından
fiil ehliyetinin sınırlanması gerekli görülen ergin bir kişiye aşağıdaki işlerde görüşü alınmak üzere
bir yasal danışman atanır:
1. Dava açma ve sulh olma,
2. Taşınmazların alımı, satımı, rehnedilmesi ve bunlar üzerinde başka bir aynî hak kurulması,
3. Kıymetli evrakın alımı, satımı ve rehnedilmesi,
4. Olağan yönetim sınırları dışında kalan yapı işleri,
5. Ödünç verme ve alma,
6. Ana parayı alma,
7. Bağışlama,
8. Kambiyo taahhüdü altına girme,
9. Kefil olma.
Aynı koşullar altında bir kimsenin malvarlığını yönetme yetkisi, gelirlerinde dilediği gibi
tasarruf hakkı saklı kalmak üzere kaldırılabilir.
C. Yetki
MADDE 430.- Temsil kayyımı, kendisine kayyım atanacak kimsenin yerleşim yeri vesayet
makamı tarafından atanır.
Yönetim kayyımı, malvarlığının büyük bölümünün yönetildiği veya temsil edilen kimsenin payına
düşen malların bulunduğu yer vesayet makamı tarafından atanır.
D. Usul
MADDE 431.- Vasinin atanması usulüne ilişkin kurallar, kayyım ve yasal danışmanın
atanmasında da uygulanır.
Kayyım veya yasal danışman atanmasına ilişkin karar, ancak vesayet makamının gerekli görmesi
hâlinde ilân olunur.
ALTINCI AYIRIM
KORUMA AMACIYLA ÖZGÜRLÜĞÜN KISITLANMASI
A. Koşulları
MADDE 432.- Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır
tehlike arzeden bulaşıcı hastalık veya serserilik sebeplerinden biriyle toplum için tehlike oluşturan
her ergin kişi, kişisel korunmasının başka şekilde sağlanamaması hâlinde, tedavisi, eğitimi veya
ıslahı için elverişli bir kuruma yerleştirilir veya alıkonulabilir. Görevlerini yaparlarken bu
sebeplerden birinin varlığını öğrenen kamu görevlileri, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına
bildirmek zorundadırlar.
Bu konuda kişinin çevresine getirdiği külfet de göz önünde tutulur.
İlgili kişi durumu elverir elvermez kurumdan çıkarılır.
B. Yetki
MADDE 433.- Yerleştirme veya alıkoymaya karar verme yetkisi, ilgilinin yerleşim yeri veya
gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde bulunduğu yer vesayet makamına aittir.
Yerleştirme veya alıkoymaya karar veren vesayet makamı, kurumdan çıkarmaya da yetkilidir.
C. Bildirim yükümlülüğü
MADDE 434.- Kısıtlı bir kişi bir kuruma yerleştirildiği veya alıkonulduğu ya da ergin bir kişi
hakkında vesayete ilişkin diğer önlemlerin alınmasına gerek görüldüğü takdirde, kişinin bulunduğu
yer vesayet makamı veya özel kanunlarda öngörülen ilgililer, durumu yerleşim yeri vesayet
makamına bildirmekle yükümlüdürler.
D. İtiraz
MADDE 435.- Kuruma yerleştirilen kişi veya yakınları, verilen karara karşı kendilerine
bildirilmesinden başlayarak on gün içinde denetim makamına itiraz edebilirler.
Bu hak, kurumdan çıkarılma isteminin reddi hâlinde de kullanılabilir.
E. Usul
I. Genel olarak
MADDE 436.- Koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması, aşağıdaki kurallar saklı kalmak
üzere, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa tâbidir:
1. Karar verilirken ilgilinin bunun sebepleri hakkında bilgilendirilmesi ve karara karşı denetim
makamına itiraz edebileceğine yazılı olarak dikkatinin çekilmesi zorunludur.
2. Bir kuruma yerleştirilen kişiye, alıkonulma kararına veya kurumdan çıkarılma isteminin
reddine karşı en geç on gün içinde denetim makamına itiraz edebileceği derhal yazılı olarak
bildirilir.
3. Mahkeme kararını gerektiren her istem, gecikmeksizin yetkili hâkime ulaştırılır.
4. Yerleştirme kararı veren vesayet makamı veya hâkim durumun özelliklerine göre bu istemin
görüşülmesini erteleyebilir.
5. Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arzeden
bulaşıcı hastalığı olanlar hakkında, ancak resmî sağlık kurulu raporu alındıktan sonra karar
verilebilir. Vesayet makamının daha önceden bilirkişiye başvurmuş olması hâlinde denetim makamı
bundan vazgeçebilir.
II. Yargılama usulü
MADDE 437.- Hâkim, basit yargılama usulüne göre karar verir.
Gerektiğinde ilgili kişiye adlî yardım sağlanır.
Hâkim, karar verirken ilgili kişiyi dinler.
İKİNCİ BÖLÜM
VESAYETİN YÜRÜTÜLMESİ
BİRİNCİ AYIRIM
VASİNİN GÖREVLERİ
A. Göreve başlama
I. Defter tutma
MADDE 438.- Vasiliğe atanma kararının kesinleşmesi üzerine vasi ile vesayet makamının
görevlendireceği bir kişi tarafından, vakit geçirilmeksizin, yönetilecek malvarlığının defteri tutulur.
Vesayet altındaki kişi ayırt etme gücüne sahipse, olanak bulunduğu takdirde defter tutulurken
hazır bulundurulur.
Koşullar gerektirdiği takdirde denetim makamı, vasi ve vesayet makamının isteği üzerine
vesayet altındaki kişinin malvarlığının resmî defterinin tutulmasına karar verebilir. Bu defter,
mirastaki resmî defterin alacaklılara karşı doğurduğu sonuçları doğurur ve oradaki usul uyarınca
tutulur.
II. Değerli şeylerin saklanması
MADDE 439.- Kıymetli evrak, değerli eşya, önemli belge ve benzerleri, malvarlığının yönetimi
bakımından bir sakınca yoksa, vesayet makamının gözetimi altında güvenli bir yere konulur.
III. Taşınırların satılması
MADDE 440.- Vesayet altındaki kişinin menfaati gerektirirse değerli şeylerin dışındaki
taşınırlar, vesayet makamının vereceği talimat uyarınca, açık artırma ile satılır. Hâkim, özel
durumları, taşınırın niteliğini veya değerinin azlığını göz önüne alarak pazarlıkla satışa da karar
verebilir.
Vesayet altındaki kişinin kendisi veya ailesi için özel bir değer taşıyan şeyler, zorunluluk
olmadıkça satılamaz.
IV. Paraların yatırılması
1.Yatırma zorunluluğu
MADDE 441.- Vesayet altındaki kişinin kendisi veya malvarlığının yönetimi için gerekli
olmayan paralar, faiz getirmek üzere, vesayet makamı tarafından belirlenen millî bir bankaya
yatırılır veya Hazine tarafından çıkarılan menkul kıymetlere çevrilir.
Paranın yatırılmasını bir aydan fazla geciktiren vasi, faiz kaybını ödemekle yükümlüdür.
2. Yatırımların dönüştürülmesi
MADDE 442.- Yeteri kadar güven verici olmayan yatırımlar, güvenli yatırımlara dönüştürülür.
Dönüştürme işleminin uygun zamanda ve vesayet altındaki kişinin menfaati gözetilerek yapılması
gerekir.
V. Ticarî ve sınaî işletmeler
MADDE 443.- Vesayet altındaki kişinin malvarlığı içinde ticarî, sınaî veya benzeri bir işletme
varsa; vesayet makamı, bunların işletilmesinin devamı veya tasfiyesi için gerekli talimatı verir.
VI. Taşınmazların satılması
MADDE 444.- Taşınmazların satışı, vesayet makamının talimatı uyarınca ve ancak vesayet
altındaki kişinin menfaati gerekli kıldığı hâllerde mümkündür.
Satış, vesayet makamının bu iş için görevlendireceği bir kişi tarafından vasi de hazır olduğu
hâlde açık artırmayla yapılır ve ihale vesayet makamının onamasıyla tamam olur; onamaya ilişkin
kararın ihale gününden başlayarak on gün içinde verilmesi gerekir.
Ancak denetim makamı, istisnaî olarak özel durumları, taşınmazın niteliğini veya değerinin
azlığını göz önüne alarak pazarlıkla satışa da karar verebilir.
B. Özen ve temsil
I. Kişiye özen
1. Küçüklerde
a. Genel olarak
MADDE 445.- Vesayet altındaki kişi küçük ise, vasi onun bakımı ve eğitimi için gereken
önlemleri almakla yükümlüdür.
Vesayet dairelerinin yetkilerine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla, vasi bu konuda ana ve
babanın yetkilerine sahiptir.
b. Koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması
MADDE 446.- Küçüklerin koruma amacıyla bir kuruma yerleştirilmesine vasinin başvurusu
üzerine vesayet makamı veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde bizzat vasi karar verir ve
durumu derhâl vesayet makamına bildirir.
Bunun dışında usul ve yetkiyle ilgili konularda kısıtlı olsun veya olmasın erginlerin korunması
amacıyla özgürlüklerinin kısıtlanmasına ilişkin hükümler uygulanır.
Onaltı yaşını doldurmamış çocuk bu konuda mahkemeye bizzat başvuramaz.
2. Kısıtlılarda
MADDE 447.- Vasi, kısıtlıyı korumak ve bütün kişisel işlerinde ona yardım etmekle
yükümlüdür.
Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde vasi, koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanmasına
ilişkin hükümlere göre kısıtlıyı bir kuruma yerleştirebilir veya orada alıkoyabilir ve durumu derhal
vesayet makamına bildirir.
II. Temsil
1. Genel olarak
MADDE 448.- Vesayet dairelerinin yetkilerine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla vasi,
vesayet altındaki kişiyi bütün hukukî işlemlerinde temsil eder.
2. Yasak işlemler
MADDE 449.- Vesayet altındaki kişi adına kefil olmak, vakıf kurmak ve önemli bağışlarda
bulunmak yasaktır.
3. Vesayet altındaki kişinin görüşünün alınması
MADDE 450.- Vesayet altındaki kişi görüşlerini oluşturma ve açıklama yeteneğine sahipse,
vasi önemli işlerde karar vermeden önce olanak ölçüsünde, onun görüşünü almakla yükümlüdür.
Vesayet altındaki kişinin işi uygun bulmuş olması vasiyi sorumluluktan kurtarmaz.
4. Vesayet altındaki kişinin yapabileceği işler
a. Vasinin rızası
MADDE 451.- Ayırt etme gücüne sahip olan vesayet altındaki kişi, vasinin açık veya örtülü izni
veya sonraki onamasıyla yükümlülük altına girebilir veya bir haktan vazgeçebilir.
Yapılan işlem diğer tarafın belirlediği veya başvurusu üzerine hâkimin belirleyeceği uygun bir
süre içinde onanmazsa, diğer taraf bununla bağlı olmaktan kurtulur.
b. Onamamanın sonucu
MADDE 452.- Vasinin onamadığı işlemlerde taraflardan her biri verdiğini geri isteyebilir.
Ancak, vesayet altındaki kişi, sadece kendi menfaatine harcanan veya geri isteme zamanında
malvarlığında mevcut olan zenginleşme tutarıyla ya da iyiniyetli olmaksızın elden çıkarmış olduğu
miktarla sorumludur.
Vesayet altındaki kişi, fiil ehliyetine sahip olduğu hususunda diğer tarafı yanıltmış ise, onun bu
yüzden uğradığı zarardan sorumlu olur.
5. Meslek veya sanat
MADDE 453.- Vesayet altındaki kişiye vesayet makamı tarafından bir meslek veya sanatın
yürütülmesi için izin verilmiş ise, o kişi bununla ilgili her türlü olağan işlemleri yapmaya yetkilidir
ve bu tür işlemlerden dolayı bütün malvarlığı ile sorumludur.
C. Malvarlığının yönetilmesi
I. Yönetim ve hesap tutma yükümlülüğü
MADDE 454.- Vasi, vesayet altındaki kişinin malvarlığını iyi bir yönetici gibi özenle
yönetmek zorundadır.
Vasi, yönetimle ilgili hesap tutmak ve vesayet makamının belirlediği tarihlerde ve her hâlde
yılda bir defa hesabı onun incelemesine sunmakla yükümlüdür.
Vesayet altındaki kişi görüşlerini oluşturma ve açıklama yeteneğine sahip ise, hesabın hâkim
tarafından incelenmesi sırasında olanak ölçüsünde hazır bulundurulur.
II. Serbest mallar
MADDE 455.- Vesayet altındaki kişi, kendi tasarrufuna bırakılmış olan mallar ile vasinin
izniyle çalışarak kazandığı malları serbestçe yönetir ve kullanır.
D. Görevin süresi
MADDE 456.- Vasi, kural olarak iki yıl için atanır.
Vesayet makamı, bu süreyi her defasında ikişer yıl uzatabilir.
Dört yıl dolunca vasi, vasilikten kaçınma hakkını kullanabilir.
E. Vasinin ücreti
MADDE 457.- Vasi, vesayet altındaki kişinin malvarlığından, olanak bulunmadığı takdirde
Hazineden karşılanmak üzere kendisine bir ücret verilmesini isteyebilir. Ödenecek ücret, yönetimin
gerektirdiği emek ve yönetilen malvarlığının geliri göz önünde tutulmak suretiyle her hesap dönemi
için vesayet makamı tarafından belirlenir.
İKİNCİ AYIRIM
KAYYIMIN GÖREVLERİ
A. Kayyımın konumu
MADDE 458.- Bir kimseye kayyım atanması onun fiil ehliyetini etkilemez. Yasal danışmanlığa
ilişkin hükümler saklıdır.
Kayyımın görev süresi ve ücreti vesayet makamı tarafından belirlenir.
B. Kayyımlığın kapsamı
I. Belli bir iş
MADDE 459.- Belli bir iş için görevlendirilmiş olan kayyım, vesayet makamının talimatına
aynen uymak zorundadır.
II. Malvarlığının yönetimi
MADDE 460.- Kayyım bir malvarlığının yönetimi ve gözetimi ile görevlendirilmiş ise, yalnız o
malvarlığının yönetim ve korunması için gerekli olan işleri yapabilir.
Kayyımın, bunun dışındaki işleri yapabilmesi, temsil olunanın vereceği özel yetkiye, temsil olunan
bu yetkiyi verecek durumda değilse vesayet makamının iznine bağlıdır.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
VESAYET DAİRELERİNİN GÖREVLERİ
A. Şikâyet ve itiraz
MADDE 461.- Ayırt etme gücüne sahip olan vesayet altındaki kişi ve her ilgili, vasinin eylem
ve işlemlerine karşı vesayet makamına şikâyette bulunabilir.
Vesayet makamının kararlarına karşı tebliğ gününden başlayarak on gün içinde denetim
makamına itiraz edilebilir.
B. İzin
I. Vesayet makamından
MADDE 462.- Aşağıdaki hâllerde vesayet makamının izni gereklidir:
1. Taşınmazların alımı, satımı, rehnedilmesi ve bunlar üzerinde başka bir aynî hak kurulması,
2. Olağan yönetim ve işletme ihtiyaçları dışında kalan taşınır veya diğer hak ve değerlerin alımı,
satımı, devri ve rehnedilmesi,
3. Olağan yönetim sınırlarını aşan yapı işleri,
4. Ödünç verme ve alma,
5. Kambiyo taahhüdü altına girme,
6. Bir yıl veya daha uzun süreli ürün ve üç yıl veya daha uzun süreli taşınmaz kirası
sözleşmeleri yapılması,
7. Vesayet altındaki kişinin bir sanat veya meslekle uğraşması,
8. Acele hâllerde vasinin geçici önlemler alma yetkisi saklı kalmak üzere, dava açma, sulh olma,
tahkim ve konkordato yapılması,
9. Mal rejimi sözleşmeleri, mirasın paylaştırılması ve miras payının devri sözleşmeleri
yapılması,
10. Borç ödemeden aciz beyanı,
11. Vesayet altındaki kişi hakkında hayat sigortası yapılması,
12. Çıraklık sözleşmesi yapılması,
13. Vesayet altındaki kişinin bir eğitim, bakım veya sağlık kurumuna yerleştirilmesi,
14. Vesayet altındaki kişinin yerleşim yerinin değiştirilmesi.
II. Denetim makamından
MADDE 463.- Aşağıdaki hâllerde vesayet makamının izninden sonra denetim makamının da
izni gereklidir:
1. Vesayet altındaki kişinin evlât edinmesi veya evlât edinilmesi,
2. Vesayet altındaki kişinin vatandaşlığa girmesi veya çıkması,
3. Bir işletmenin devralınması veya tasfiyesi, kişisel sorumluluğu gerektiren bir ortaklığa
girilmesi veya önemli bir sermaye ile bir şirkete ortak olunması,
4. Ömür boyu aylık veya gelir bağlama veya ölünceye kadar bakma sözleşmeleri yapılması,
5. Mirasın kabulü, reddi veya miras sözleşmesi yapılması,
6. Küçüğün ergin kılınması,
7. Vesayet altındaki kişi ile vasi arasında sözleşme yapılması.
C. Rapor ve hesapların incelenmesi
MADDE 464.- Vesayet makamı, vasinin belli dönemlerde vereceği rapor ve hesapları inceler;
gerekli gördüğü hâllerde bunların tamamlanması veya düzeltilmesini ister.
Vesayet makamı, rapor ve hesapları kabul veya reddeder; gerektiğinde vesayet altındaki kişinin
menfaatini korumak için uygun önlemleri alır.
D. İznin bulunmaması
MADDE 465.- Kanunen gerektiği hâlde vasinin yetkili vesayet dairelerinin iznini almadan yapmış
olduğu işlemler, vesayet altındaki kişinin vasinin izni olmaksızın yaptığı işlem hükmündedir.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM
VESAYET ORGANLARININ
SORUMLULUĞU
A. Özen yükümü
MADDE 466.- Vesayet organları ve vesayet işleriyle görevlendirilmiş olan diğer kişiler, bu
görevlerini yerine getirirlerken iyi bir yönetimin gerektirdiği özeni göstermekle yükümlüdürler.
B. Vasinin sorumluluğu
MADDE 467.- Vasi, görevini yerine getirirken kusurlu davranışıyla vesayet altındaki kişiye
verdiği zarardan sorumludur.
Kayyım ve yasal danışmanlar hakkında da aynı hüküm uygulanır.
C. Devletin sorumluluğu
MADDE 468.- Devlet, vesayet dairelerinde görevli olanların hukuka aykırı olarak sebebiyet
verdikleri zararlardan doğrudan doğruya sorumlu olduğu gibi; vasi, kayyım ve yasal danışmanlara
tazmin ettirilemeyen zararlardan da sorumludur.
Zararı tazmin eden Devlet, zararın meydana gelmesinde kusurlu olanlara rücu eder.
Zararın doğmasına kusurları ile sebep olanlar, rücu hakkını kullanan Devlete karşı müteselsilen
sorumludurlar.
D. Görev ve yetki
MADDE 469.- Devletin vesayet dairelerinde görevli kişilere karşı rücu davasına bakmaya,
vesayet dairelerinin bulunduğu yere en yakın asliye mahkemesi yetkilidir.
Vesayetle ilgili tazminat ve diğer rücu davaları vesayet dairelerinin bulunduğu yer asliye
mahkemesinde görülür.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
VESAYETİN SONA ERMESİ
BİRİNCİ AYIRIM
VESAYETİ GEREKTİREN HÂLLERİN
SONA ERMESİ
A. Küçüklerde
MADDE 470.- Küçük üzerindeki vesayet, onun ergin olmasıyla kendiliğinden sona erer.
Erginliğe mahkemece karar verilmiş ise, mahkeme aynı zamanda küçüğün hangi tarihte ergin
olacağını tespit ve ilân eder.
B. Hükümlülerde
MADDE 471.- Özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkûmiyet sebebiyle kısıtlı bulunan kişi
üzerindeki vesayet, hapis hâlinin sona ermesiyle kendiliğinden ortadan kalkar.
C. Diğer kısıtlılarda
I. Kaldırılması
MADDE 472.- Diğer kısıtlılar üzerindeki vesayet, yetkili vesayet makamının kararıyla sona
erer.
Vesayeti gerektiren sebebin ortadan kalkması üzerine vesayet makamı vesayetin sona ermesine
karar verir.
Kısıtlı ve ilgililerden her biri, vesayetin kaldırılması isteminde bulunabilir.
II. Usulü
1. İlân
MADDE 473.- Kısıtlama ilân edilmişse, kaldırılması da ilân olunur.
Fiil ehliyetinin yeniden kazanılması, ilânın yapılmasına bağlı değildir.
2. Akıl hastalığı veya akıl zayıflığında
MADDE 474.- Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı yüzünden kısıtlanmış olan kişi üzerindeki
vesayetin kaldırılmasına, ancak kısıtlama sebebinin ortadan kalkmış olduğunun resmî sağlık kurulu
raporu ile belirlenmesi hâlinde karar verilebilir.
3. Savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetimde
MADDE 475.- Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya
malvarlığını kötü yönetmesi sebebiyle kısıtlanmış olan kişinin vesayetin kaldırılmasını
isteyebilmesi, en az bir yıldan beri vesayet altına alınmasını gerektiren sebeple ilgili olarak bir
şikâyete meydan vermemiş olmasına bağlıdır.
4. İstek üzerine kısıtlamada
MADDE 476.- Kendi isteğiyle kısıtlanmış olan kişi üzerindeki vesayetin kaldırılması,
kısıtlamayı gerektiren sebebin ortadan kalkmasına bağlıdır.
D. Kayyımlıkta ve yasal danışmanlıkta
I. Genel olarak
MADDE 477.- Temsil kayyımlığı, kayyımın yapmakla görevlendirildiği işin bitirilmesiyle sona
erer.
Yönetim kayyımlığı, kayyımın atanmasını gerektiren sebebin ortadan kalkması veya kayyımın
görevden alınmasıyla sona erer.
Yasal danışmanlık, vesayetin kaldırılmasına ilişkin hükümler uyarınca vesayet makamının
kararıyla sona erer.
II. İlân
MADDE 478.- Atamanın ilân edilmiş olması veya vesayet makamının gerekli görmesi
hâllerinde, kayyımlığın sona erdiği de ilân olunur.
İKİNCİ AYIRIM
VASİLİK GÖREVİNİN SONA ERMESİ
A. Fiil ehliyetinin yitirilmesi ve ölüm
MADDE 479.- Vasilik görevi, vasinin fiil ehliyetini yitirmesi veya ölümüyle sona erer.
B. Sürenin sona ermesi ve uzatılmaması
I. Sürenin dolması
MADDE 480.- Vasilik görevi, uzatılmadığı takdirde, sürenin dolmasıyla sona erer.
II. Engelin veya kaçınma sebebinin ortaya çıkması
MADDE 481.- Vasi, vasiliğe engel bir sebebin ortaya çıkması hâlinde görevinden çekilmek
zorundadır.
Vasi, bir kaçınma sebebi ortaya çıktığı takdirde sürenin bitiminden önce görevinden alınmasını
isteyebilir; ancak, önemli sebeplerin varlığı hâlinde görevine devam etmek zorundadır.
III. Göreve devam zorunluluğu
MADDE 482.- Görevi sona eren vasi, yenisi göreve başlayıncaya kadar zorunlu işleri yapmakla
yükümlüdür.
C. Görevden alınma
I. Sebepleri
MADDE 483.- Vasi, görevini ağır surette savsaklar, yetkilerini kötüye kullanır veya güveni
sarsıcı davranışlarda bulunur ya da borç ödemede acze düşerse, vesayet makamı tarafından
görevden alınır.
Vasinin görevini yapmakta yetersizliği sebebiyle vesayet altındaki kişinin menfaatleri tehlikeye
düşerse, vesayet makamı kusuru olmasa bile vasiyi görevden alabilir.
II. Usulü
1. İstek üzerine veya re'sen
MADDE 484.- Ayırt etme gücüne sahip olan vesayet altındaki kişi veya her ilgili, vasinin
görevden alınmasını isteyebilir.
Görevden alınmayı gerektiren sebebin varlığını başka bir yoldan öğrenen vesayet makamı, vasiyi
re'sen görevden almakla yükümlüdür.
2. Araştırma ve uyarı
MADDE 485.- Vesayet makamı, ancak gerekli araştırmayı yaptıktan ve vasiyi dinledikten sonra
onu görevden alabilir.
Vesayet makamı, ağır olmayan hâllerde vasiye görevden alınacağı konusunda uyarıda bulunur.
3. Geçici önlemler
MADDE 486.- Gecikmesinde tehlike bulunan hâllerde vesayet makamı, vasiye geçici olarak
işten el çektirip bir kayyım atayabileceği gibi; gerekirse muhtemel zararı göz önünde bulundurarak
vasinin mallarına ihtiyati haciz koyabilir ve tutuklanmasını da isteyebilir.
4. Diğer önlemler
MADDE 487.- Vesayet makamı, görevden alma ve uyarıda bulunmanın yanı sıra, vesayet
altındaki kişinin korunması için gerekli diğer önlemleri de almakla yükümlüdür.
5. İtiraz
MADDE 488.- İlgililer, vesayet makamının kararlarına karşı, tebliğ gününden başlayarak on
gün içinde denetim makamına itiraz edebilirler. Denetim makamı, gerektiğinde duruşma da yaparak
bu itirazı kesin karara bağlar.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
VESAYETİN SONA ERMESİNİN
SONUÇLARI
A. Kesin hesap ve malvarlığının teslimi
MADDE 489.- Görevi sona eren vasi, yönetimle ilgili son raporu ve kesin hesabı vesayet
makamına vermekle yükümlü olduğu gibi; malvarlığını vesayet altındaki kişiye, mirasçılarına veya
yeni vasiye teslim edilmek üzere hazır bulundurmak zorundadır.
B. Rapor ve hesabın incelenmesi
MADDE 490.- Son rapor ve kesin hesap belli zamanlarda verilen rapor ve hesaplar gibi vesayet
makamı tarafından incelenir ve onaylanır.
C. Vasinin görevine son verilmesi
MADDE 491.- Son rapor ve kesin hesap onaylandıktan ve malvarlığı vesayet altındaki kişiye,
mirasçılarına veya yeni vasiye teslim edildikten sonra, vesayet makamı vasinin görevinin sona
erdiğine karar verir.
Vesayet makamı, son rapor ve kesin hesabın onaylanması veya reddi konusundaki kararı ile
birlikte kesin hesabı vesayet altındaki kişiye, mirasçılarına veya yeni vasiye, tazminat davası açma
hakları bulunduğunu da belirtmek suretiyle tebliğ eder. Bu tebliğde vasinin görevine son verildiği
de belirtilir.
D. Sorumluluk davasında zamanaşımı
I. Olağan zamanaşımı
MADDE 492.- Sorumlu vasi ve kayyıma karşı açılacak tazminat davası kesin hesabın tebliğ
edildiği tarihten başlayarak bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
Tazmin ettirilemeyen zararlar için Devlete karşı açılacak tazminat davasının zamanaşımı süresi,
zararın vasi, kayyım ve yasal danışmana tazmin ettirilemeyeceğinin anlaşılmasından başlayarak bir
yıldır.
Vesayet dairelerinde görevli olanların sebebiyet verdikleri zararlardan dolayı Devlete karşı
açılacak davaların zamanaşımı genel hükümlere tâbidir.
Devletin rücu davası, rücu hakkının doğumunun üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına
uğrar.
II. Olağanüstü zamanaşımı
MADDE 493.- Olağan zamanaşımı süresi işlemeye başlamadan önce zarar gören tarafından
bilinmesi veya anlaşılması olanağı bulunmayan bir hesap yanlışlığına veya bir sorumluluk sebebine
dayanan tazminat davası, hesap yanlışlığının veya sorumluluk sebebinin öğrenilmesinden
başlayarak bir yıl içinde açılabilir.
Vesayetten doğan tazminat davaları, her hâlde kesin hesabın tebliğinin üzerinden on yıl
geçmekle zamanaşımına uğrar.
E. Vesayet altındaki kişinin alacağı
MADDE 494.- Vesayet altındaki kişinin vasi veya Devlete karşı alacakları imtiyazlı alacaktır.
ÜÇÜNCÜ KİTAP
MİRAS HUKUKU
BİRİNCİ KISIM
MİRASÇILAR
BİRİNCİ BÖLÜM
YASAL MİRASÇILAR
A. Kan hısımları
I. Altsoy
MADDE 495.- Mirasbırakanın birinci derece mirasçıları, onun altsoyudur.
Çocuklar eşit olarak mirasçıdırlar.
Mirasbırakandan önce ölmüş olan çocukların yerini, her derecede halefiyet yoluyla kendi
altsoyları alır.
II. Ana ve baba
MADDE 496.- Altsoyu bulunmayan mirasbırakanın mirasçıları, ana ve babasıdır. Bunlar eşit
olarak mirasçıdırlar.
Mirasbırakandan önce ölmüş olan ana ve babanın yerlerini, her derecede halefiyet yoluyla kendi
altsoyları alır.
Bir tarafta hiç mirasçı bulunmadığı takdirde, bütün miras diğer taraftaki mirasçılara kalır.
III. Büyük ana ve büyük baba
MADDE 497.- Altsoyu, ana ve babası ve onların altsoyu bulunmayan mirasbırakanın
mirasçıları, büyük ana ve büyük babalarıdır. Bunlar, eşit olarak mirasçıdırlar.
Mirasbırakandan önce ölmüş olan büyük ana ve büyük babaların yerlerini, her derecede
halefiyet yoluyla kendi altsoyları alır.
Ana veya baba tarafından olan büyük ana ve büyük babalardan biri altsoyu bulunmaksızın
mirasbırakandan önce ölmüşse, ona düşen pay aynı taraftaki mirasçılara kalır.
Ana veya baba tarafından olan büyük ana ve büyük babaların ikisi de altsoyları bulunmaksızın
mirasbırakandan önce ölmüşlerse, bütün miras diğer taraftaki mirasçılara kalır.
Sağ kalan eş varsa, büyük ana ve büyük babalardan birinin mirasbırakandan önce ölmüş olması
hâlinde, payı kendi çocuğuna; çocuğu yoksa o taraftaki büyük ana ve büyük babaya; bir taraftaki
büyük ana ve büyük babanın her ikisinin de ölmüş olmaları hâlinde onların payları diğer tarafa
geçer.
IV. Evlilik dışı hısımlar
MADDE 498.- Evlilik dışında doğmuş ve soybağı, tanıma veya hâkim hükmüyle kurulmuş
olanlar, baba yönünden evlilik içi hısımlar gibi mirasçı olurlar.
B. Sağ kalan eş
MADDE 499.- Sağ kalan eş, birlikte bulunduğu zümreye göre mirasbırakana aşağıdaki
oranlarda mirasçı olur:
1. Mirasbırakanın altsoyu ile birlikte mirasçı olursa, mirasın dörtte biri,
2. Mirasbırakanın ana ve baba zümresi ile birlikte mirasçı olursa, mirasın yarısı,
3. Mirasbırakanın büyük ana ve büyük babaları ve onların çocukları ile birlikte mirasçı olursa,
mirasın dörtte üçü, bunlar da yoksa mirasın tamamı eşe kalır.
C. Evlâtlık
MADDE 500.- Evlâtlık ve altsoyu, evlât edinene kan hısımı gibi mirasçı olurlar. Evlâtlığın
kendi ailesindeki mirasçılığı da devam eder.
Evlât edinen ve hısımları, evlâtlığa mirasçı olmazlar.
D. Devlet
MADDE 501.- Mirasçı bırakmaksızın ölen kimsenin mirası Devlete geçer.
İKİNCİ BÖLÜM
ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLAR
BİRİNCİ AYIRIM
TASARRUF EHLİYETİ
A. Ehliyet
I. Vasiyette
MADDE 502.- Vasiyet yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip ve onbeş yaşını doldurmuş
olmak gerekir.
II. Miras sözleşmesinde
MADDE 503.- Miras sözleşmesi yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip ve ergin olmak,
kısıtlı bulunmamak gerekir.
B. İrade sakatlığı
MADDE 504.- Mirasbırakanın yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama etkisi altında yaptığı
ölüme bağlı tasarruf geçersizdir. Ancak, mirasbırakan yanıldığını veya aldatıldığını öğrendiği ya da
korkutma veya zorlamanın etkisinden kurtulduğu günden başlayarak bir yıl içinde tasarruftan
dönmediği takdirde tasarruf geçerli sayılır.
Ölüme bağlı tasarrufta kişinin veya şeyin belirtilmesinde açık yanılma hâlinde mirasbırakanın
gerçek arzusu kesin olarak tespit edilebilirse, tasarruf bu arzuya göre düzeltilir.
İKİNCİ AYIRIM
TASARRUF ÖZGÜRLÜĞÜ
A. Tasarruf edilebilir kısım
I. Kapsamı
MADDE 505.- Mirasçı olarak altsoyu, ana ve babası, kardeşleri veya eşi bulunan mirasbırakan,
mirasının saklı paylar dışında kalan kısmında ölüme bağlı tasarrufta bulunabilir.
Bu mirasçılardan hiç biri yoksa, mirasbırakan mirasının tamamında tasarruf edebilir.
II. Saklı pay
MADDE 506.- Saklı pay aşağıdaki oranlardan ibarettir:
1. Altsoy için yasal miras payının yarısı,
2. Ana ve babadan her biri için yasal miras payının dörtte biri,
3. Kardeşlerden her biri için yasal miras payının sekizde biri,
4. Sağ kalan eş için, altsoy veya ana ve baba zümresiyle birlikte mirasçı olması hâlinde yasal
miras payının tamamı, diğer hâllerde yasal miras payının dörtte üçü.
III. Tasarruf edilebilir kısmın hesabı
1. Borçların indirilmesi
MADDE 507.- Tasarruf edilebilir kısım, terekenin mirasbırakanın ölümü günündeki durumuna
göre hesaplanır.
Hesap yapılırken, mirasbırakanın borçları, cenaze giderleri, terekenin mühürlenmesi ve yazımı
giderleri, mirasbırakan ile birlikte yaşayan ve onun tarafından bakılan kimselerin üç aylık geçim
giderleri terekeden indirilir.
2. Sağlararası karşılıksız kazandırmalar
MADDE 508.- Mirasbırakanın sağlararası karşılıksız kazandırmaları, tenkise tâbi oldukları
ölçüde, tasarruf edilebilir kısmın hesabında terekeye eklenir.
3. Sigorta alacakları
MADDE 509.- Mirasbırakanın kendi ölümünde ödenmek üzere üçüncü kişi lehine hayat
sigortası sözleşmesi yapması veya böyle bir kişiyi sonradan lehdar olarak tayin etmesi ya da
sigortacıya karşı olan istem hakkını sağlararası veya ölüme bağlı tasarrufla karşılıksız olarak üçüncü
kişiye devretmesi hâlinde, sigorta alacağının mirasbırakanın ölümü zamanındaki satın alma değeri
terekeye eklenir.
B. Mirasçılıktan çıkarma
I. Sebepleri
MADDE 510.- Aşağıdaki durumlarda mirasbırakan, ölüme bağlı bir tasarrufla saklı paylı
mirasçısını mirasçılıktan çıkarabilir:
1. Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse,
2. Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan
yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemişse.
II. Hükümleri
MADDE 511.- Mirasçılıktan çıkarılan kimse, mirastan pay alamayacağı gibi; tenkis davası da
açamaz.
Mirasbırakan başka türlü tasarrufta bulunmuş olmadıkça, mirasçılıktan çıkarılan kimsenin miras
payı, o kimse mirasbırakandan önce ölmüş gibi, mirasçılıktan çıkarılanın varsa altsoyuna, yoksa
mirasbırakanın yasal mirasçılarına kalır.
Mirasçılıktan çıkarılan kimsenin altsoyu, o kimse mirasbırakandan önce ölmüş gibi saklı payını
isteyebilir.
III. İspat yükü
MADDE 512.- Mirasçılıktan çıkarma, mirasbırakan ancak buna ilişkin tasarrufunda çıkarma
sebebini belirtmişse geçerlidir.
Mirasçılıktan çıkarılan kimse itiraz ederse, belirtilen sebebin varlığını ispat, çıkarmadan
yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşer.
Sebebin varlığı ispat edilememiş veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemişse tasarruf, mirasçının
saklı payı dışında yerine getirilir; ancak, mirasbırakan bu tasarrufu çıkarma sebebi hakkında
düştüğü açık bir yanılma yüzünden yapmışsa, çıkarma geçersiz olur.
IV. Borç ödemeden aciz sebebiyle mirasçılıktan çıkarma
MADDE 513.- Mirasbırakan, hakkında borç ödemeden aciz belgesi bulunan altsoyunu, saklı
payının yarısı için mirasçılıktan çıkarabilir. Ancak, bu yarıyı mirasçılıktan çıkarılanın doğmuş ve
doğacak çocuklarına özgülemesi şarttır.
Miras açıldığı zaman borç ödemeden aciz belgesinin hükmü kalmamışsa veya belgenin kapsadığı
borç tutarı mirasçılıktan çıkarılanın miras payının yarısını aşmıyorsa, mirasçılıktan çıkarılanın
istemi üzerine çıkarma iptal olunur.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARIN
ÇEŞİTLERİ
A. Genel olarak
MADDE 514.- Mirasbırakan, tasarruf özgürlüğünün sınırları içinde, malvarlığının tamamında
veya bir kısmında vasiyetname ya da miras sözleşmesiyle tasarrufta bulunabilir.
Mirasbırakanın üzerinde tasarruf etmediği kısım yasal mirasçılarına kalır.
B. Koşullar ve yüklemeler
MADDE 515.- Mirasbırakan, ölüme bağlı tasarruflarını koşullara veya yüklemelere
bağlayabilir. Tasarruf hüküm ve sonuçlarını doğurduğu andan itibaren, her ilgili koşul veya
yüklemenin yerine getirilmesini isteyebilir.
Hukuka veya ahlâka aykırı koşullar ve yüklemeler, ilişkin bulundukları tasarrufu geçersiz kılar.
Anlamsız veya yalnız başkalarını rahatsız edici nitelikte olan koşullar ve yüklemeler yok
sayılır.
C. Mirasçı atama
MADDE 516.- Mirasbırakan, mirasının tamamı veya belli bir oranı için bir veya birden çok
kişiyi mirasçı atayabilir.
Bir kişinin, mirasın tamamını veya belli bir oranını almasını içeren her tasarruf, mirasçı
atanması sayılır.
D. Belirli mal bırakma
I. Konusu
MADDE 517.- Mirasbırakan, bir kimseye onu mirasçı atamaksızın belirli bir mal bırakma
yoluyla kazandırmada bulunabilir.
Belirli mal bırakma, ölüme bağlı tasarrufla bir kimseye terekedeki bir malın mülkiyetinin veya
terekenin tamamı ya da bir kısmı üzerinde intifa hakkının kazandırılmasına yönelik olabileceği gibi;
bir kimse lehine tereke değeri üzerinden bir edimin yerine getirilmesinin, bir iradın bağlanmasının
veya bir kimsenin bir borçtan kurtarılmasının, mirasçılar veya belirli mal bırakılanlara yükletilmesi
suretiyle de olabilir.
Bırakılan belirli mal terekede bulunmadığı takdirde, tasarruftan aksi anlaşılmadıkça, ölüme bağlı
tasarrufu yerine getirmekle yükümlü olanlar borçtan kurtulurlar.
II. Teslim borcu
MADDE 518.- Bırakılan belirli mal, mirasın açılması anındaki durumuyla teslim olunur; yarar ve
hasar, mirasın açılması anında kendisine belirli mal bırakılana geçer.
Tasarrufu yerine getirme ile yükümlü olan kimse, mirasın açılmasından sonra bırakılan belirli
mala yaptığı harcamalar ve mala verdiği zararlardan dolayı, vekâletsiz iş görenin haklarına sahip ve
borçlarıyla yükümlü olur.
III. Tereke ile ilgisi
MADDE 519.- Tereke mevcudunu veya tasarrufu yerine getirme yükümlüsüne yapılan
kazandırmayı ya da saklı payı zedeleyen tasarrufların orantılı olarak tenkisi istenebilir.
Tasarrufu yerine getirme yükümlüsü, mirasçılığı veya kendisine bırakılan kazandırmayı reddetmiş
ya da mirasbırakandan önce ölmüş veya mirastan yoksun kalmış olsa bile tasarruf yürürlükte kalır;
yerine getirme borcu, bu durumlardan yararlananlara geçer.
Yasal veya atanmış mirasçı, mirası reddetmiş olsa bile lehine yapılmış bir tasarrufun yerine
getirilmesini isteyebilir.
E. Yedek mirasçı atama
MADDE 520.- Mirasbırakan, atadığı mirasçının kendisinden önce ölmesi veya mirası
reddetmesi hâlinde onun yerine geçmek üzere bir veya birden çok kişiyi yedek mirasçı olarak
atayabilir.
Bu kural belirli mal bırakmada da uygulanır.
F. Artmirasçı atama
I. Belirlenmesi
MADDE 521.- Mirasbırakan, ölüme bağlı tasarrufuyla önmirasçı atadığı kişiyi mirası
artmirasçıya devretmekle yükümlü kılabilir.
Aynı yükümlülük artmirasçıya yüklenemez.
Bu kurallar belirli mal bırakmada da uygulanır.
II. Artmirasçıya geçiş
MADDE 522.- Tasarrufta geçiş anı belirtilmemişse miras, önmirasçının ölümüyle artmirasçıya
geçer.
Tasarrufta geçiş anı gösterilmiş olup önmirasçının ölümünde bu an henüz gelmemişse miras,
güvence göstermeleri koşuluyla önmirasçının mirasçılarına teslim edilir.
Mirasın artmirasçıya geçmesine herhangi bir sebeple olanak kalmadığı anda miras, önmirasçıya;
önmirasçı ölmüşse onun mirasçılarına kesin olarak kalır.
III. Güvence
MADDE 523.- Önmirasçıya geçen mirasın sulh mahkemesince defteri tutulur.
Mirasbırakan açıkça bağışık tutmadıkça, mirasın önmirasçıya teslimi onun güvence
göstermesine bağlıdır. Taşınmazlarda bu güvence, yeterli görüldüğü takdirde mirası geçirme
yükümlülüğünün tapu kütüğüne şerh verilmesiyle de sağlanabilir.
Önmirasçı güvence göstermez veya artmirasçının beklenen haklarını tehlikeye düşürürse,
mirasın resmen yönetimine karar verilir.
IV. Hükümleri
1. Önmirasçı hakkında
MADDE 524.- Önmirasçı, mirası atanmış mirasçılar gibi kazanır.
Önmirasçı, mirasa artmirasçıya geçirme yükümlülüğü ile sahip olur.
2. Artmirasçı hakkında
MADDE 525.- Artmirasçı, mirası belirlenmiş olan geçiş anında sağ ise kazanır.
Artmirasçı geçiş anından önce ölmüşse, tasarrufta aksi öngörülmüş olmadıkça, miras önmirasçıya
kalır.
Önmirasçı mirasbırakanın ölümünde sağ değilse veya mirastan yoksun kalmışsa ya da mirası
reddederse, miras artmirasçıya geçer.
G. Vakıf
MADDE 526.- Mirasbırakan, terekesinin tasarruf edilebilir kısmının tamamını veya bir
bölümünü özgülemek suretiyle vakıf kurabilir.
Vakıf, ancak kanun hükümlerine uyulmak koşuluyla tüzel kişilik kazanır.
H. Miras sözleşmeleri
I. Olumlu miras sözleşmesi
MADDE 527.- Mirasbırakan, miras sözleşmesiyle mirasını veya belirli malını sözleşme yaptığı
kimseye ya da üçüncü bir kişiye bırakma yükümlülüğü altına girebilir.
Mirasbırakan, malvarlığında eskisi gibi serbestçe tasarruf edebilir; ancak, miras sözleşmesindeki
yükümlülüğü ile bağdaşmayan ölüme bağlı tasarruflarına veya bağışlamalarına itiraz edilebilir.
II. Mirastan feragat sözleşmesi
1. Kapsamı
MADDE 528.- Mirasbırakan, bir mirasçısı ile karşılıksız veya bir karşılık sağlanarak mirastan
feragat sözleşmesi yapabilir.
Feragat eden, mirasçılık sıfatını kaybeder.
Bir karşılık sağlanarak mirastan feragat, sözleşmede aksi öngörülmedikçe feragat edenin altsoyu
için de sonuç doğurur.
2. Hükümden düşmesi
MADDE 529.- Mirastan feragat sözleşmesi belli bir kişi lehine yapılmış olup bu kişinin
herhangi bir sebeple mirasçı olamaması hâlinde, feragat hükümden düşer.
Mirastan feragat sözleşmesi belli bir kişi lehine yapılmamışsa, en yakın ortak kökün altsoyu
lehine yapılmış sayılır ve bunların herhangi bir sebeple mirasçı olamaması hâlinde, feragat yine
hükümden düşer.
3. Tereke alacaklılarının hakları
MADDE 530.- Mirasın açılması anında tereke, borçları karşılayamıyorsa ve borçlar mirasçılar
tarafından da ödenmiyorsa, feragat eden ve mirasçıları, alacaklılara karşı feragat için ölümünden
önceki beş yıl içinde mirasbırakandan almış oldukları karşılıktan, mirasın açılması anındaki
zenginleşmeleri tutarında sorumludurlar.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM
ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARIN
ŞEKİLLERİ
A. Vasiyet
I. Şekilleri
1. Genel olarak
MADDE 531.- Vasiyet, resmî şekilde veya mirasbırakanın el yazısı ile ya da sözlü olarak
yapılabilir.
2. Resmî vasiyetname
a. Düzenlenmesi
MADDE 532.- Resmî vasiyetname, iki tanığın katılmasıyla resmî memur tarafından düzenlenir.
Resmî memur, sulh hâkimi, noter veya kanunla kendisine bu yetki verilmiş diğer bir görevli
olabilir.
b. Memurun işlevi
MADDE 533.- Mirasbırakan, arzularını resmî memura bildirir. Bunun üzerine memur,
vasiyetnameyi yazar veya yazdırır ve okuması için mirasbırakana verir.
Vasiyetname, mirasbırakan tarafından okunup imzalanır.
Memur, vasiyetnameyi tarih koyarak imzalar.
c. Tanıkların katılması
MADDE 534.- Vasiyetnameye tarih ve imza konulduktan hemen sonra mirasbırakan,
vasiyetnameyi okuduğunu, bunun son arzularını içerdiğini memurun huzurunda iki tanığa beyan
eder.
Tanıklar, bu beyanın kendi önlerinde yapıldığını ve mirasbırakanı tasarrufa ehil gördüklerini
vasiyetnameye yazarak veya yazdırarak altını imzalarlar.
Vasiyetname içeriğinin tanıklara bildirilmesi zorunlu değildir.
d. Mirasbırakan tarafından okunmaksızın ve imzalanmaksızın düzenleme
MADDE 535.- Mirasbırakan vasiyetnameyi bizzat okuyamaz veya imzalayamazsa, memur
vasiyetnameyi iki tanığın önünde ona okur ve bunun üzerine mirasbırakan vasiyetnamenin son
arzularını içerdiğini beyan eder.
Bu durumda tanıklar, hem mirasbırakanın beyanının kendi önlerinde yapıldığını ve onu tasarrufa
ehil gördüklerini; hem vasiyetnamenin kendi önlerinde memur tarafından mirasbırakana
okunduğunu ve onun vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini beyan ettiğini vasiyetnameye yazarak
veya yazdırarak altını imzalarlar.
e. Düzenlemeye katılma yasağı
MADDE 536.- Fiil ehliyeti bulunmayanlar, bir ceza mahkemesi kararıyla kamu hizmetinden
yasaklılar, okur yazar olmayanlar, mirasbırakanın eşi, üstsoy ve altsoy kan hısımları, kardeşleri ve
bu kişilerin eşleri, resmî vasiyetnamenin düzenlenmesine memur veya tanık olarak katılamazlar.
Resmî vasiyetnamenin düzenlenmesine katılan memura ve tanıklara, bunların üstsoy ve altsoy
kan hısımlarına, kardeşlerine ve bu kişilerin eşlerine o vasiyetname ile kazandırmada bulunulamaz.
f. Vasiyetnamenin saklanması
MADDE 537.- Resmî vasiyetnameyi düzenleyen memur, vasiyetnamenin aslını saklamakla
yükümlüdür.
3. El yazılı vasiyetname
MADDE 538.- El yazılı vasiyetnamenin yapıldığı yıl, ay ve gün gösterilerek başından sonuna
kadar mirasbırakanın el yazısıyla yazılmış ve imzalanmış olması zorunludur.
El yazılı vasiyetname, saklanmak üzere açık veya kapalı olarak notere, sulh hâkimine veya
yetkili memura bırakılabilir.
4. Sözlü vasiyet
a. Son arzuları anlatma
MADDE 539.- Mirasbırakan; yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık, savaş gibi
olağanüstü durumlar yüzünden resmî veya el yazılı vasiyetname yapamıyorsa, sözlü vasiyet yoluna
başvurabilir.
Bunun için mirasbırakan, son arzularını iki tanığa anlatır ve onlara bu beyanına uygun bir
vasiyetname yazmaları veya yazdırmaları görevini yükler.
Resmî vasiyetname düzenlenmesinde okur yazar olma koşulu dışında, tanıklara ilişkin yasaklar,
sözlü vasiyetteki tanıklar için de geçerlidir.
b. Belgeleme
MADDE 540.- Mirasbırakan tarafından görevlendirilen tanıklardan biri, kendilerine beyan
edilen son arzuları, yer, yıl, ay ve günü de belirterek hemen yazar, bu belgeyi imzalar ve diğer
tanığa imzalatır. Yazılan belgeyi ikisi birlikte vakit geçirmeksizin bir sulh veya asliye mahkemesine
verirler ve mirasbırakanı vasiyetname yapmaya ehil gördüklerini, onun son arzularını olağanüstü
durum içinde kendilerine anlattığını hâkime beyan ederler.
Tanıklar, daha önce bir belge düzenlemek yerine, vakit geçirmeksizin mahkemeye başvurup
yukarıdaki hususları beyan ederek mirasbırakanın son arzularını bir tutanağa geçirtebilirler.
Sözlü vasiyet yoluna başvuran kimse askerlik hizmetinde bulunuyorsa, teğmen veya daha
yüksek rütbeli bir subay; Ülke sınırları dışında seyreden bir ulaşım aracında bulunuyorsa, o aracın
sorumlu yöneticisi; sağlık kurumlarında tedavi edilmekteyse, sağlık kurumunun en yetkili yöneticisi
hâkim yerine geçer.
c. Hükümden düşme
MADDE 541.- Mirasbırakan için sonradan diğer şekillerde vasiyetname yapma olanağı doğarsa,
bu tarihin üzerinden bir ay geçince sözlü vasiyet hükümden düşer.
II. Vasiyetten dönme
1. Yeni vasiyetname ile
MADDE 542.- Mirasbırakan, vasiyetname için kanunda öngörülen şekillerden birine uymak
suretiyle yeni bir vasiyetname yaparak önceki vasiyetnameden her zaman dönebilir.
Vasiyetnamenin tamamından veya bir kısmından dönülebilir.
2. Yok etme ile
MADDE 543.- Mirasbırakan, yok etmek suretiyle de vasiyetnameden dönebilir.
Kaza sonucunda veya üçüncü kişinin kusuruyla yok olan ve içeriğinin aynen ve tamamen
belirlenmesine olanak bulunmayan vasiyetname hükümsüz kalır. Tazminat isteme hakkı saklıdır.
3. Sonraki tasarruflar
MADDE 544.- Mirasbırakan, önceki vasiyetnamesini ortadan kaldırmaksızın yeni bir vasiyetname
yaparsa, kuşkuya yer bırakmayacak surette önceki vasiyetnameyi tamamlamadıkça, sonraki
vasiyetname onun yerini alır.
Belirli mal bırakma vasiyeti de, vasiyetnamede aksi belirtilmedikçe, mirasbırakanın sonradan o
mal üzerinde bu vasiyetle bağdaşmayan başka bir tasarrufta bulunmasıyla ortadan kalkar.
B. Miras sözleşmesi
I. Şekli
MADDE 545.- Miras sözleşmesinin geçerli olması için resmî vasiyetname şeklinde
düzenlenmesi gerekir.
Sözleşmenin tarafları, arzularını resmî memura aynı zamanda bildirirler ve düzenlenen
sözleşmeyi memurun ve iki tanığın önünde imzalarlar.
II. Ortadan kaldırılması
1. Sağlararasında
a. Sözleşme veya vasiyetname ile
MADDE 546.- Miras sözleşmesi, tarafların yazılı anlaşmasıyla her zaman ortadan kaldırılabilir.
Miras sözleşmesiyle mirasçı atanan veya kendisine belirli mal bırakılan kişinin, mirasbırakana
karşı miras sözleşmesinin yapılmasından sonra mirasçılıktan çıkarma sebebi oluşturan davranışta
bulunduğu ortaya çıkarsa; mirasbırakan, miras sözleşmesini tek taraflı olarak ortadan kaldırabilir.
Tek taraflı ortadan kaldırma, vasiyetnameler için kanunda öngörülen şekillerden biriyle yapılır.
b. Sözleşmeden dönme yolu ile
MADDE 547.- Miras sözleşmesi gereğince sağlararası edimleri isteme hakkı bulunan taraf, bu
edimlerin sözleşmeye uygun olarak yerine getirilmemesi veya güvenceye bağlanmaması hâlinde
borçlar hukuku kuralları uyarınca sözleşmeden dönebilir.
2. Mirasbırakandan önce ölme
MADDE 548.- Mirasçı atanan veya kendisine belirli mal bırakılan kişi mirasbırakanın
ölümünde sağ değilse, miras sözleşmesi kendiliğinden ortadan kalkar.
Mirasbırakandan önce ölen kişinin mirasçıları, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, ölüme bağlı
tasarrufta bulunandan, miras sözleşmesi uyarınca elde ettiği ölüm tarihindeki zenginleşmeyi geri
isteyebilirler.
C. Tasarruf edilebilir kısmın daralması
MADDE 549.- Miras sözleşmesi veya vasiyetnameyle yapılan ölüme bağlı kazandırmalar,
mirasbırakanın tasarruf edebileceği kısmın sonradan daralması yüzünden hükümsüz olmaz; sadece
tenkis edilebilir.
BEŞİNCİ AYIRIM
VASİYETİ YERİNE GETİRME
GÖREVLİSİ
A. Atanması
I. Atanma ve ehliyet
MADDE 550.- Mirasbırakan, vasiyetnameyle bir veya birden çok vasiyeti yerine getirme
görevlisi atayabilir.
Vasiyeti yerine getirme görevlisinin, göreve başladığı sırada fiil ehliyetine sahip olması gerekir.
Vasiyeti yerine getirme görevlisine sulh hâkimi tarafından bu görevi bildirilir; bildirim
tarihinden başlayarak onbeş gün içinde kabul edilmediği sulh hâkimine bildirilmezse, görev kabul
edilmiş sayılır.
Vasiyeti yerine getirme görevlisi hizmetinin karşılığında uygun bir ücret isteyebilir.
II. Birden çok vasiyeti yerine getirme görevlisi
MADDE 551.- Birden çok vasiyeti yerine getirme görevlisinin atanmış olması hâlinde,
tasarruftan veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça bunlar görevi birlikte yürütürler.
Bunlardan biri görevi kabul etmez veya edemez ya da herhangi bir sebeple görevi sona ererse,
mirasbırakanın tasarrufundan aksi anlaşılmadıkça diğerleri göreve devam eder.
Birden çok vasiyeti yerine getirme görevlisi birlikte hareket etmek üzere atanmış olsa bile acele
hâllerde her biri gerekli işlemleri yapabilir.
B. Görev ve yetkileri
I. Genel olarak
MADDE 552.- Mirasbırakan, tasarrufunda aksini öngörmüş veya sınırlı bir görev vermiş
olmadıkça vasiyeti yerine getirme görevlisi, mirasbırakanın son arzularının yerine getirilmesi için
gerekli bütün işlemleri yapmakla görevli ve yetkilidir.
Vasiyeti yerine getirme görevlisi, özellikle;
1. Göreve başladıktan sonra gecikmeksizin terekedeki malların, hakların ve borçların listesini
düzenler. Liste düzenlenirken olanak varsa mirasçılar hazır bulundurulur.
2. Terekeyi yönetir ve yönetimin gerektirdiği ölçüde tereke mallarının zilyetliğinin kendisine
devrini ister.
3. Tereke alacaklarını tahsil eder, borçlarını öder.
4. Vasiyetleri yerine getirir.
5. Terekenin paylaşılması için plân hazırlar.
6. Tereke ile ilgili dava ve takiplerde miras ortaklığını temsil eder. Mirasçılar tarafından açılmış
davalardan görevi ile ilgili olanlara müdahil olarak katılabilir.
7. Açtığı veya aleyhine açılan davalar ile yapılan takipleri mirasçılara bildirir.
II. Tereke malları üzerinde tasarruf
MADDE 553.- Mirasbırakan taahhüt etmiş olmadıkça, terekeye dahil malların, vasiyeti yerine
getirme görevlisi tarafından devri veya bunlar üzerinde sınırlı aynî haklar kurulması, sulh hâkiminin
yetki vermesine bağlıdır. Hâkim, olanak bulunduğu takdirde mirasçıları dinledikten sonra karar
verir. Olağan giderleri karşılayacak ölçüdeki tasarruflar için yetki almaya gerek yoktur.
C. Görevin sona ermesi
MADDE 554.- Vasiyeti yerine getirme görevlisinin görevi, ölümü veya atanmasını geçersiz
kılan bir sebebin varlığı hâlinde kendiliğinden sona erer.
Vasiyeti yerine getirme görevlisi sulh hâkimine yapacağı bir beyanla görevinden ayrılabilir.
Görev uygunsuz bir zamanda bırakılamaz.
D. Denetlenmesi
MADDE 555.- Vasiyeti yerine getirme görevlisi, görevinin yerine getirilmesinde sulh
hâkiminin denetimine tâbidir.
Hâkim, şikâyet üzerine veya re'sen gereken önlemleri alır.
Vasiyeti yerine getirme görevlisinin yetersiz olduğu, görevini kötüye kullandığı veya ağır ihmali
tespit edilirse, sulh hâkimi tarafından görevine son verilir. Bu karara karşı tebliğinden başlayarak
onbeş gün içinde asliye mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz üzerine verilen karar kesindir.
E. Sorumluluğu
MADDE 556.- Vasiyeti yerine getirme görevlisi, görevini yerine getirirken özen göstermekle
yükümlüdür; ilgililere karşı bir vekil gibi sorumludur.
ALTINCI AYIRIM
ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARIN
İPTALİ VE TENKİSİ
A. İptal davası
I. Sebepleri
MADDE 557.- Aşağıdaki sebeplerle ölüme bağlı bir tasarrufun iptali için dava açılabilir:
1. Tasarruf mirasbırakanın tasarruf ehliyeti bulunmadığı bir sırada yapılmışsa,
2. Tasarruf yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucunda yapılmışsa,
3. Tasarrufun içeriği, bağlandığı koşullar veya yüklemeler hukuka veya ahlâka aykırı ise,
4. Tasarruf kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmışsa.
II. Dava hakkı
MADDE 558.- İptal davası, tasarrufun iptal edilmesinde menfaati bulunan mirasçı veya vasiyet
alacaklısı tarafından açılabilir.
Dava, ölüme bağlı tasarrufun tamamının veya bir kısmının iptaline ilişkin olabilir.
İptal davası, ölüme bağlı tasarrufla kendilerine, eşlerine veya hısımlarına kazandırma
yapılanların tasarrufun düzenlenmesine katılmalarının yol açtığı sakatlığa dayandığı takdirde
tasarrufun tamamı değil, yalnız bu kazandırmalar iptal edilir.
III. Hak düşürücü süreler
MADDE 559.- İptal davası açma hakkı, davacının tasarrufu, iptal sebebini ve kendisinin hak
sahibi olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde vasiyetnamelerde açılma
tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın geçmesi tarihinin üzerinden, iyiniyetli davalılara karşı on yıl,
iyiniyetli olmayan davalılara karşı yirmi yıl geçmekle düşer.
Hükümsüzlük, def"i yoluyla her zaman ileri sürülebilir.
B. Tenkis davası
I. Koşulları
1. Genel olarak
MADDE 560.- Saklı paylarının karşılığını alamayan mirasçılar, mirasbırakanın tasarruf
edebileceği kısmı aşan tasarruflarının tenkisini dava edebilirler.
Yasal mirasçıların paylarına ilişkin olarak tasarrufta yer alan kurallar, mirasbırakanın arzusunun
başka türlü olduğu tasarruftan anlaşılmadıkça, sadece paylaştırma kuralları sayılır.
2. Saklı paylı mirasçılar lehine kazandırmalar
MADDE 561.- Saklı pay sahibi mirasçılara ölüme bağlı tasarrufla yapılan ve tasarruf edilebilir
kısmı aşan kazandırmaların onların saklı paylarını aşan kısmı orantılı olarak tenkise tâbi olur.
Tenkise tâbi birden fazla ölüme bağlı tasarrufun bulunması hâlinde, saklı pay sahibi mirasçıya
yapılan kazandırmanın saklı payı aşan kısmı ile saklı pay sahibi olmayan kimselere yapılan
kazandırmalar orantılı olarak tenkis edilir.
3. Mirasçının alacaklılarının hakları
MADDE 562.- Mirasbırakan, tasarruf edebileceği kısmı aştığında, saklı payı zedelenen mirasçı,
iflâsı hâlinde iflâs dairesinin veya mirasın geçtiği tarihte kendisine karşı ellerinde ödemeden aciz
belgesi bulunan alacaklıların ihtarına rağmen tenkis davası açmazsa, iflâs idaresi veya bu
alacaklılar, alacaklarının elde edilmesi için gerekli olan oranda ve mirasçıya tanınan süre içinde
tenkis davası açabilirler.
Mirasçılıktan çıkarılanın çıkarma tasarrufuna itiraz etmemesi durumunda da iflâs idaresi veya
alacaklılar, aynı koşullarla tenkis davası açabilirler.
II. Hükümleri
1. Genel olarak
MADDE 563.- Tenkis, mirasbırakanın arzusunun başka türlü olduğu tasarruftan anlaşılmadıkça,
mirasçı atanması yoluyla veya diğer bir ölüme bağlı tasarrufla elde edilen kazandırmaların
tamamında, orantılı olarak yapılır.
Ölüme bağlı tasarrufla kazandırma elde eden kimse, bazı vasiyetleri yerine getirmekle yükümlü
kılınmışsa, kazandırmanın tenkise tâbi tutulması hâlinde, bu kimse mirasbırakanın arzusunun başka
türlü olduğu tasarruftan anlaşılmadıkça vasiyet borçlarının da aynı oranda tenkis edilmesini
isteyebilir.
2. Bölünmez mal vasiyetinde
MADDE 564.- Değerinde azalma meydana gelmeksizin bölünmesine olanak bulunmayan belirli
bir mal vasiyeti tenkise tâbi olursa, vasiyet alacaklısı, dilerse tenkisi gereken kısmın değerini
ödeyerek malın verilmesini, dilerse tasarruf edilebilir kısmın değerini karşılayan parayı isteyebilir.
Tasarruf konusu malın vasiyet alacaklısında kalması durumunda, malın tenkis sebebiyle vasiyet
borçlusuna verilmesi gereken, aksi hâlde tasarruf oranı içinde kalan kısmının karar günündeki
değerinin para olarak ödetilmesine karar verilir.
Bu kurallar, sağlararası kazandırmaların tenkisinde de uygulanır.
3. Sağlararası kazandırmalar
a. Tenkise tâbi kazandırmalar
MADDE 565.- Aşağıdaki karşılıksız kazandırmalar, ölüme bağlı tasarruflar gibi tenkise tâbidir:
1. Mirasbırakanın, mirasçılık sıfatını kaybeden yasal mirasçıya miras payına mahsuben yapmış
olduğu sağlararası kazandırmalar,geri verilmemek kaydıyla altsoyuna malvarlığı devri veya borçtan
kurtarma yoluyla yaptığı kazandırmalar ya da alışılmışın dışında verilen çeyiz ve kuruluş sermayesi,
2. Miras haklarının ölümden önce tasfiyesi maksadıyla yapılan kazandırmalar,
3. Mirasbırakanın serbestçe dönme hakkını saklı tutarak yaptığı bağışlamalar ve ölümünden
önceki bir yıl içinde âdet üzere verilen hediyeler dışında yapmış olduğu bağışlamalar,
4. Mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar.
b. Geri verme borcu
MADDE 566.- Kendisine tenkise tâbi bir kazandırma yapılmış olan kimse iyiniyetli ise, sadece
mirasın geçmesi anında kazandırmadan elinde kalanı geri vermekle yükümlüdür; iyiniyetli değilse,
iyiniyetli olmayan zilyedin geri verme borcuna ilişkin hükümlere göre sorumlu olur.
Miras sözleşmesiyle elde ettiği kazandırma tenkise tâbi tutulan kimse, bu kazandırma için
mirasbırakana verdiği karşılığın tenkis oranında geri verilmesini isteyebilir.
4. Hayat sigortalarında
MADDE 567.- Mirasbırakanın kendi ölümünde ödenmek üzere üçüncü kişi lehine hayat
sigortası yaptığı veya böyle bir kişiyi lehdar olarak sonra belirlediği ya da sigortacıya karşı olan
istem hakkını sağlararası veya ölüme bağlı tasarrufla karşılıksız olarak üçüncü kişiye devrettiği
hâllerde, sigorta alacağının mirasbırakanın ölümü zamanındaki satınalma değeri tenkise tâbi olur.
5. İntifa hakkı veya irat bakımından
MADDE 568.- Mirasbırakan, tahmin edilen devam sürelerine göre sermayeye çevrilmeleri hâlinde
tasarruf edilebilir kısmı aşan intifa hakkı veya irat borcu ile terekesini yükümlü kılarsa, mirasçıları,
intifa hakkının veya irat borcunun tenkisini ya da tasarruf edilebilir kısmı vererek bu yükümlülüğün
kaldırılmasını isteyebilirler.
6. Artmirasçı bakımından
MADDE 569.- Mirası artmirasçıya geçirme yükümlülüğü ile saklı payı zedelenen mirasçı, aşan
kısmın tenkisini isteyebilir.
III. Tenkiste sıra
MADDE 570.- Tenkis, saklı pay tamamlanıncaya kadar, önce ölüme bağlı tasarruflardan; bu
yetmezse, en yeni tarihlisinden en eskisine doğru geriye gidilmek üzere sağlararası
kazandırmalardan yapılır.
Kamu tüzel kişileri ile kamuya yararlı dernek ve vakıflara yapılan ölüme bağlı tasarruflar ve
sağlararası kazandırmalar en son sırada tenkis edilir.
IV. Hak düşürücü süreler
MADDE 571.- Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini
öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer
tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer.
Bir tasarrufun iptali bir öncekinin yürürlüğe girmesini sağlarsa, süreler iptal kararının kesinleşmesi
tarihinde işlemeye başlar.
Tenkis iddiası, def'i yoluyla her zaman ileri sürülebilir.
YEDİNCİ AYIRIM
MİRAS SÖZLEŞMESİNDEN
DOĞAN DAVALAR
A. Mirasbırakanın sağlığında mallarını vermesi durumunda
MADDE 572.- Mirasbırakan, sağlığında bütün malvarlığını miras sözleşmesiyle atadığı
mirasçıya devretmişse, bu mirasçı resmî defter düzenlenmesini isteyebilir.
Mirasbırakan, malvarlığının tamamını devretmemişse veya tamamını devrettikten sonra yeni
mallar edinmişse; miras sözleşmesi, aksine bir kural içermedikçe, yalnız sağlıkta devredilmiş olan
malları kapsar.
Mirasbırakanın sağlığında malvarlığını devretmesi hâlinde, miras sözleşmesinde başka türlü bir
kural yoksa, miras sözleşmesinden doğan hak ve borçlar atanmış mirasçının mirasçılarına geçer.
B. Mirastan feragat durumunda
I. Tenkis
MADDE 573.- Mirasbırakan, mirastan feragat eden mirasçıya, sağlığında terekenin tasarruf
edilebilir kısmını aşan edimlerde bulunmuşsa; diğer mirasçılar bunun tenkisini isteyebilirler. Bu
durumda, mirastan feragat edenin sadece saklı payını aşan miktar tenkise tâbi olur.
Edimlerin değerlerinin mahsubu, mirasta denkleştirme kurallarına göre yapılır.
II. Geri verme
MADDE 574.- Mirastan feragat eden, tenkis sebebiyle terekeye bir malı veya diğer bir değeri
geri vermekle yükümlü olursa; dilerse tenkise tâbi değeri geri verir, dilerse almış olduklarının
tamamını terekeye geri vererek mirastan feragat etmemiş gibi paylaşmaya katılır.
İKİNCİ KISIM
MİRASIN GEÇMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
MİRASIN AÇILMASI
A. Açılma ve değerlendirme anı
MADDE 575.- Miras, mirasbırakanın ölümüyle açılır. Mirasbırakanın sağlığında yapmış olduğu
mirasla ilgili kazandırmalar ve paylaştırmalar, terekenin ölüm anındaki durumuna göre
değerlendirilir.
B. Açılma yeri ve yetkili mahkeme
MADDE 576.- Miras, malvarlığının tamamı için mirasbırakanın yerleşim yerinde açılır.
Mirasbırakanın tasarruflarının iptali veya tenkisi, mirasın paylaştırılması ve miras sebebiyle
istihkak davaları bu yerleşim yeri mahkemesinde görülür.
C. Açılmanın hükümleri
I. Mirasa ehliyet
1.Hak ehliyeti
MADDE 577.- Bu Kanuna göre mirasa ehil olmayanlar dışındaki herkes mirasçı olabileceği
gibi, vasiyet alacaklısı da olabilir.
Tüzel kişiliği bulunmayan bir topluluğa belli bir amaç için yapılan kazandırmaları, o topluluk
içindeki kişiler, mirasbırakan tarafından belirlenen bu amacı gerçekleştirme kaydıyla birlikte
edinmiş olurlar; amacın bu yolla gerçekleştirilmesine olanak yoksa, yapılan kazandırma vakıf
kurma sayılır.
2. Mirastan yoksunluk
a. Sebepleri
MADDE 578.- Aşağıdaki kimseler, mirasçı olamayacakları gibi; ölüme bağlı tasarrufla
herhangi bir hak da edinemezler:
1. Mirasbırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak öldüren veya öldürmeye teşebbüs edenler,
2. Mirasbırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak sürekli şekilde ölüme bağlı tasarruf
yapamayacak duruma getirenler,
3. Mirasbırakanın ölüme bağlı bir tasarruf yapmasını veya böyle bir tasarruftan dönmesini
aldatma, zorlama veya korkutma yoluyla sağlayanlar ve engelleyenler,
4. Mirasbırakanın artık yeniden yapamayacağı bir durumda ve zamanda ölüme bağlı bir
tasarrufu kasten ve hukuka aykırı olarak ortadan kaldıranlar veya bozanlar.
Mirastan yoksunluk, mirasbırakanın affıyla ortadan kalkar.
b. Altsoya etkisi
MADDE 579.- Mirastan yoksunluk, yalnız yoksun olanı etkiler.
Mirastan yoksun olanın altsoyu, mirasbırakandan önce ölen kimsenin altsoyu gibi mirasçı olur.
II. Sağ olmak
1. Mirasçı olarak
MADDE 580.- Mirasçı olabilmek için mirasbırakanın ölümü anında mirasa ehil olarak sağ
olmak şarttır.
Mirasın açıldığı anda sağ olan mirasçı sonradan ölürse, onun miras hakkı kendi mirasçılarına
kalır.
2. Vasiyet alacaklısı olarak
MADDE 581.- Vasiyet alacaklısı olabilmek için mirasbırakanın ölümü anında mirasa ehil
olarak sağ olmak şarttır.
Vasiyet alacaklısı mirasbırakandan önce ölmüş ise, tasarruftan aksi anlaşılmadıkça, vasiyeti
yerine getirme yükümlülüğü, vasiyet yükümlüsünün yararına ortadan kalkar.
3. Cenin
MADDE 582.- Cenin, sağ doğmak koşuluyla mirasçı olur.
Ölü doğan çocuk mirasçı olamaz.
4. İleride doğacak çocuk
MADDE 583.- Mirasın açıldığı anda henüz var olmayan bir kimseye artmirasçı veya art vasiyet
alacaklısı olarak, tereke veya tereke malı bırakılabilir.
Mirasbırakan tarafından önmirasçı atanmamışsa, yasal mirasçı, önmirasçı sayılır.
D. Gaiplik
I. Gaibin mirası
1. Güvence karşılığı teslim
MADDE 584.- Hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimsenin mirasçıları veya mirasında hak
sahibi olan kişiler, tereke malları kendilerine teslim edilmeden önce bu malları ileride ortaya
çıkabilecek üstün hak sahiplerine veya gaibin kendisine geri vereceklerine ilişkin güvence
göstermek zorundadırlar.
Bu güvence, ölüm tehlikesi içinde kaybolma durumunda beş yıl, uzun zamandan beri haber
alınamama durumunda onbeş yıl ve her hâlde en çok gaibin yüz yaşına varmasına kadar geçecek
süre için gösterilir.
Beş yıl, tereke mallarının tesliminden; onbeş yıl, son haber tarihinden başlayarak hesaplanır.
2. Geri verme
MADDE 585.- Gaip ortaya çıkarsa veya üstün hak sahibi olduklarını ileri sürenler bu sıfatlarını
ispat ederlerse, tereke mallarını teslim almış olanlar, aldıkları malları zilyetlik kuralları uyarınca
geri vermekle yükümlüdürler.
İyiniyetli olanların üstün hak sahiplerine geri verme yükümlülükleri, miras sebebiyle istihkak
davasına ilişkin zamanaşımı süresine tâbidir.
II. Gaibe düşen miras
MADDE 586.- Ortada bulunmayan ve mirasın açıldığı anda sağ olup olmadığı ispat edilemeyen
mirasçının miras payı resmen yönetilir.
Mirasın açıldığı anda ortada bulunmayanın sağ olmaması hâlinde onun miras payı kendilerine
kalacak olanlar, gaipliğe ilişkin sürelere ve usule uyarak o kimsenin gaipliğine karar verilmesini ve
miras payının kendilerine teslimini isteyebilirler.
Miras payının teslimi, gaipliğine karar verilen kimsenin mirasının mirasçılara teslimine ilişkin
kurallara tâbidir.
III. Gaibin hem mirasbırakan, hem mirasçı olması
MADDE 587.- Gaibin mirasçıları tereke mallarını teslim aldıktan sonra gaibe bir miras düşerse,
ona düşen miras payı gaiplik sebebiyle kendilerine kalacak olanlar, ayrıca bir gaiplik kararı almak
zorunda kalmaksızın bu miras payının teslimini isteyebilirler.
Gaibe düşen miras payını teslim alanların elde ettikleri gaiplik kararına aynı şekilde gaibin
mirasçıları da dayanabilirler.
IV. Hazinenin istemi
MADDE 588.- Sağ olup olmadığı bilinmeyen bir kimsenin malvarlığı veya ona düşen miras
payı on yıl resmen yönetilirse ya da malvarlığı böyle yönetilenin yüz yaşını dolduracağı süre
geçerse, Hazinenin istemi üzerine o kimsenin gaipliğine karar verilir.
Gaiplik kararı verilebilmesi için gerekli ilân süresinde hiçbir hak sahibi ortaya çıkmazsa, aksine
hüküm bulunmadıkça, gaibin mirası Devlete geçer.
Devlet, gaibe veya üstün hak sahiplerine karşı, aynen gaibin mirasını teslim alanlar gibi geri
vermekle yükümlüdür.
İKİNCİ BÖLÜM
MİRASIN GEÇMESİNİN SONUÇLARI
BİRİNCİ AYIRIM
KORUMA ÖNLEMLERİ
A. Genel olarak
MADDE 589.- Mirasbırakanın yerleşim yeri sulh hâkimi, istem üzerine veya re'sen tereke
mallarının korunması ve hak sahiplerine geçmesini sağlamak üzere gerekli olan bütün önlemleri
alır.
Bu önlemler, özellikle kanunda belirtilen hâllerde terekede bulunan mal ve hakların yazımına,
terekenin mühürlenmesine, terekenin resmen yönetilmesine ve vasiyetnamelerin açılmasına
ilişkindir.
Önlemlerle ilgili giderler, ileride terekeden alınmak üzere, başvuran kişi tarafından; önleme
hâkimin re'sen karar verdiği hâllerde Devlet tarafından karşılanır.
Mirasbırakan, yerleşim yerinden başka bir yerde ölmüş ise, o yerin sulh hâkimi bu ölümü
yerleşim yeri sulh hâkimine gecikmeksizin bildirir ve mirasbırakanın ölüm yerinde bulunan
mallarının korunması için gerekli önlemleri alarak bununla ilgili dosyayı ve varsa vasiyetnameyi
yerleşim yeri sulh hâkimine gönderir.
B. Defter tutma
MADDE 590.- Aşağıdaki sebeplerden birinin gerçekleşmesi hâlinde sulh hâkimi terekenin
defterinin tutulmasına karar verir:
1. Mirasçılar arasında vesayet altına alınmış olan veya alınması gereken kimse varsa,
2. Mirasçılardan biri uzun süreden beri bulunamıyorsa ve temsilcisi de yoksa,
3. Mirasçılardan veya ilgililerden biri, ölüm tarihinden başlayarak bir ay içinde istemde bulunursa,
Defter tutma işlemi gecikmeksizin tamamlanır.
C. Mühürleme
MADDE 591.- Yazımı yapılan tereke mallarından gerekenler mühürlenir. Mühürlenmeyen
mallar için uygun koruma önlemi alınır. Mühür altına alma yazımdan önce de yapılabilir.
Tereke mühürlenirken mirasbırakanla birlikte oturanların ihtiyaçları için gerekli eşya bir tutanakla
tespit edilip güvenilir kişi olarak kendilerine bırakılır; taşınmazların onların oturmaları için zorunlu
olan bölümleri, mühürlemenin dışında tutulur.
Alacaklıların istemi üzerine yapılan mühürleme, güvence altına alınan miktarla sınırlıdır.
Alacaklıya güvence gösterildiği takdirde mühürleme yapılmaz, yapılmışsa kaldırılır.
D. Terekenin resmen yönetilmesi
I. Genel olarak
MADDE 592.- Aşağıdaki hâllerde sulh hâkimi re'sen mirasın resmen yönetilmesine karar verir:
1. Mirasçılardan birinin uzun süreden beri bulunamaması ve temsilci de bırakmaması hâlinde
menfaati gerektiriyorsa,
2. Mirasta hak sahibi olduğunu ileri sürenlerden hiçbiri mirasçılık sıfatını yeterince ispatlayamazsa
veya bir mirasçı bulunup bulunmadığı şüpheli olursa,
3. Mirasçıların tamamı bilinmiyorsa,
4. Kanunda özel olarak öngörülmüşse.
Mirasbırakan terekenin tamamı üzerinde yetkili olmak üzere vasiyeti yerine getirme görevlisi
atamış ise, önemli bir engel bulunmadıkça terekenin yönetimi ona verilir.
Mirasbırakan velâyet veya vesayet altında idiyse; veli veya vasi bir sakınca olmadıkça terekenin
yönetimiyle görevlendirilir.
Sulh hâkimi, terekeyi yönetmekle görevlendirilen kimseye, istemi hâlinde terekeden
karşılanmak üzere uygun bir ücret ödenmesine karar verir.
II. Görev, temsil ve sorumluluk
MADDE 593.- Terekeyi resmen yöneten sulh hâkimi veya onun yönetimle görevlendirdiği
kimse, resmen yönetme sebeplerinin ortadan kalkmasına ya da paylaştırmaya kadar, terekeyi hak
sahiplerinin haklarının kaybına meydan vermeyecek biçimde iyi bir yönetici gibi özenle yönetmek
ve özellikle aşağıda yazılı işleri görmekle yükümlüdür:
1. Henüz yapılmamışsa, terekenin yazımı,
2. Gereken koruma önlemlerinin alınması,
3. Mirasçıların menfaatlerine veya iyi bir yönetimin gereklerine uygun düştüğü takdirde
terekedeki malların satılması,
4. Mirasbırakanın alacaklarının tahsili ve borçlarının ödenmesi,
5. Mirasçıların yasal haklarını zedelemediği anlaşılan vasiyetlerin, sulh hâkiminin izni ve asliye
hâkiminin onayı ile yerine getirilmesi,
6. Terekeye ait paraların faiz getirmek üzere tüzükte belirtilen bir bankaya yatırılması veya bu
paralarla Devlet tahvili alınması ve yeterli güvencesi bulunmayan yatırımların güvenceli yatırımlara
dönüştürülmesi,
7. Terekede ticarethane, imalâthane veya başka bir işletme varsa, bunların olduğu gibi
sürdürülmesi; sürdürmede yarar yoksa, tasfiyesi için gerekli önlemlerin alınması.
Tereke yöneticisi, görevine giren hususlarda miras ortaklığının temsilcisi olup, ortaklık aleyhine
açılan davalarda ve yapılan icra takiplerinde ortaklığı temsil eder ve gereken hâllerde ortaklık adına
dava açmaya, icra takibinde bulunmaya, davadan feragate, kabule, sulh olmaya ve tahkime
yetkilidir; davaları ve takipleri mirasçılara ihbar eder.
Terekenin resmen yönetilmesinde, sulh hâkimi ile yöneticinin işlemleri konusunda, niteliklerine
uygun olduğu ölçüde, vesayete ilişkin hükümler uygulanır.
III. Mirasçıların bilinmemesi
MADDE 594.- Mirasbırakanın mirasçısı bulunup bulunmadığı veya mirasçıların tamamı
bilinmiyorsa, sulh hâkimi uygun araçlarla ve bir ay ara ile iki defa ilân yapıp hak sahiplerini son
ilândan başlayarak en geç bir yıl içinde mirasçılık sıfatlarını bildirmeye çağırır.
İlân süresinde kimse başvurmazsa ve sulh hâkimi de hiçbir mirasçı tespit edememişse, miras
sebebiyle istihkak davası açma hakkı saklı kalmak üzere miras Devlete geçer.
E. Vasiyetname ile ilgili işlemler
I. Teslim görevi ve alınacak önlemler
MADDE 595.- Mirasbırakanın ölümünden sonra ele geçen vasiyetnamesinin, geçerli olup
olmadığına bakılmaksızın hemen sulh hâkimine teslim edilmesi zorunludur.
Vasiyetnameyi düzenleyen veya muhafaza eden görevli ya da mirasbırakanın arzusu üzerine
saklayan veya başka surette ele geçiren ya da ölenin eşyası arasında bulan kimse, ölümü öğrenir
öğrenmez teslim görevini yerine getirmekle yükümlüdür; aksi takdirde bu yüzden doğacak zarardan
sorumludur.
Sulh hâkimi, teslim edilen vasiyetnameyi derhâl inceler, gerekli koruma önlemlerini alır; olanak
varsa ilgilileri dinleyerek terekenin yasal mirasçılara geçici olarak teslimine veya resmen
yönetilmesine karar verir.
II. Vasiyetnamenin açılması
MADDE 596.- Vasiyetname, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın tesliminden başlayarak bir
ay içinde mirasbırakanın yerleşim yeri sulh hâkimi tarafından açılır ve ilgililere okunur.
Bilinen mirasçılar ve diğer ilgililer vasiyetnamenin açılması sırasında diledikleri takdirde hazır
bulunmak üzere çağrılır.
Mirasbırakanın sonradan ortaya çıkan vasiyetnameleri için de aynı işlemler yapılır.
III. İlgililere tebliğ
MADDE 597.- Mirasta hak sahibi olanların her birine gideri terekeye ait olmak üzere,
vasiyetnamenin kendilerine ilişkin kısımlarının onaylı bir örneği hâkim tarafından tebliğ edilir.
Nerede olduğu bilinmeyenlere vasiyetnamenin kendilerine ilişkin kısımları ilân yolu ile tebliğ
olunur.
IV. Mirasçılık belgesi
MADDE 598.- Başvurusu üzerine yasal mirasçı oldukları belirlenenlere, sulh mahkemesince
mirasçılık sıfatlarını gösteren bir belge verilir.
Mirasçı atamaya veya vasiyete ilişkin ölüme bağlı tasarrufa mirasçılar veya başka vasiyet
alacaklıları tarafından kendilerine bildirilmesinden başlayarak bir ay içinde itiraz edilmedikçe,
lehine tasarrufta bulunulan kimseye, sulh mahkemesince atanmış mirasçı veya vasiyet alacaklısı
olduğunu gösteren bir belge verilir.
Mirasçılık belgesinin geçersizliği her zaman ileri sürülebilir.
Ölüme bağlı tasarrufun iptaline ilişkin dava hakkı saklıdır.
İKİNCİ AYIRIM
MİRASIN KAZANILMASI
A. Kazanma
I. Mirasçılar tarafından
MADDE 599.- Mirasçılar, mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince
kazanırlar.
Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, mirasbırakanın aynî haklarını,
alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan
doğruya kazanırlar ve mirasbırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar.
Atanmış mirasçılar da mirası, mirasbırakanın ölümü ile kazanırlar. Yasal mirasçılar, atanmış
mirasçılara düşen mirası onlara zilyetlik hükümleri uyarınca teslim etmekle yükümlüdürler.
II. Vasiyet alacaklıları tarafından
1. İstem
MADDE 600.- Vasiyet alacaklısı, vasiyeti yerine getirme görevlisi varsa ona; yoksa yasal veya
atanmış mirasçılara karşı kişisel bir istem hakkına sahip olur.
Bu alacak, tasarruftan aksi anlaşılmıyorsa vasiyet yükümlüsünün mirası kabul etmesi veya ret
hakkının düşmesiyle muaccel olur.
Vasiyet alacaklısı, yükümlülüğünü yerine getirmeyen vasiyet yükümlüsüne karşı, vasiyet edilen
malın teslimini veya hakkın devrini; vasiyet konusu bir davranış ise, bunun yerine
getirilmemesinden doğan zararın giderilmesini dava edebilir.
2. Özel durumlar
MADDE 601.- Kendisine bir intifa hakkı veya bir irat hakkı ya da belli aralıklarla tekrarlanan
diğer bir edim vasiyet edilen kimsenin istem hakkı, tasarrufta başka bir esas öngörülmüş olmadıkça,
eşya hukuku ve borçlar hukuku kurallarına tâbidir.
Kendisine mirasbırakanın ölümünde ödenecek bir sigorta alacağı vasiyet edilen kimse, sigorta
sözleşmesinden doğan istem hakkını sigortacıya karşı doğrudan doğruya kullanabilir.
3. Zamanaşımı
MADDE 602.- Vasiyet alacaklısının dava hakkı, ölüme bağlı kazandırmayı öğrenmesinin veya
vasiyet borcu daha sonra muaccel olacaksa muaccel olma tarihinin üzerinden on yıl geçmekle
zamanaşımına uğrar.
III. Alacaklıların durumu
MADDE 603.- Mirasbırakanın alacaklılarının hakları, vasiyet alacaklılarının haklarından,
vasiyet alacaklılarının hakları da mirasçıların alacaklılarının haklarından önce gelir.
Mirası kayıtsız şartsız kabul eden mirasçıların alacaklıları ile mirasbırakanın alacaklıları aynı
haklara sahiptirler.
IV. Tenkis ve geri isteme
MADDE 604.- Mirasçılar, vasiyet yükümlülüğünü yerine getirdikten sonra mirasbırakanın daha
önce bilmedikleri borçlarını öderlerse, vasiyet alacaklısından vasiyetin tenkisini isteyebilecekleri
oranda verileni geri isteme hakkına sahiptirler.
Vasiyet alacaklısı, ancak geri isteme zamanında var olan zenginleşmesi ölçüsünde sorumlu
tutulabilir.
B. Ret
I. Ret beyanı
1. Ret hakkı
MADDE 605.-Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler.
Ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise,
miras reddedilmiş sayılır.
2. Süre
a. Genel olarak
MADDE 606.- Miras, üç ay içinde reddolunabilir.
Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe
mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın
tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar.
b. Terekenin yazımında
MADDE 607.- Koruma önlemi olarak terekenin yazımı hâlinde mirası ret süresi, yasal ve
atanmış mirasçılar için yazım işleminin sona erdiğinin sulh hâkimi tarafından kendilerine
bildirilmesiyle başlar.
3. Ret hakkının geçmesi
MADDE 608.- Mirası reddetmeden ölen mirasçının ret hakkı kendi mirasçılarına geçer.
Bu mirasçılar için ret süresi, kendilerinin mirasbırakanına mirasın geçtiğini öğrendikleri tarihten
başlar. Ancak bu süre, kendilerinin mirasbırakanından geçen mirasın reddi için mirasçıya tanınan
süre dolmadıkça sona ermez.
Ret sonucunda miras daha önce mirasçı olmayanlara geçerse; bunlar için ret süresi, önceki
mirasçılar tarafından mirasın reddedildiğini öğrendikleri tarihten işlemeye başlar.
4. Reddin şekli
MADDE 609.- Mirasın reddi, mirasçılar tarafından sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla
yapılır.
Reddin kayıtsız ve şartsız olması gerekir.
Sulh hâkimi, sözlü veya yazılı ret beyanını bir tutanakla tespit eder.
Süresi içinde yapılmış olan ret beyanı, mirasın açıldığı yerin sulh mahkemesince özel kütüğüne
yazılır ve reddeden mirasçı isterse kendisine reddi gösteren bir belge verilir.
Tutanağın ve kütüğün nasıl tutulacağı tüzükle düzenlenir.
II. Ret hakkının düşmesi
MADDE 610.- Yasal süre içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız şartsız kazanmış
olur.
Ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi
niteliğinde olmayan veya mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler
yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine maleden mirasçı, mirası reddedemez.
Zamanaşımı veya hak düşümü sürelerinin dolmasına engel olmak için dava açılması ve cebrî
icra takibi yapılması, ret hakkını ortadan kaldırmaz.
III. Mirasçılardan biri tarafından ret
MADDE 611.- Yasal mirasçılardan biri mirası reddederse onun payı, miras açıldığı zaman
kendisi sağ değilmiş gibi, hak sahiplerine geçer.
Mirası reddeden atanmış mirasçının payı, mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufundan arzusunun
başka türlü olduğu anlaşılmadıkça, mirasbırakanın en yakın yasal mirasçılarına kalır.
IV. En yakın mirasçıların tamamı tarafından ret
1. Genel olarak
MADDE 612.- En yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras, sulh
mahkemesince iflâs hükümlerine göre tasfiye edilir.
Tasfiye sonunda arta kalan değerler, mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verilir.
2. Mirasın sağ kalan eşe geçmesi
MADDE 613.- Altsoyun tamamının mirası reddetmesi hâlinde, bunların payı sağ kalan eşe
geçer.
3. Sonra gelen mirasçılar yararına ret
MADDE 614.- Mirasçılar, mirası reddederken, kendilerinden sonra gelen mirasçılardan mirası
kabul edip etmeyeceklerinin sorulmasını tasfiyeden önce isteyebilirler.
Bu takdirde ret, sulh hâkimi tarafından daha sonra gelen mirasçılara bildirilir; bunlar bir ay
içinde mirası kabul etmezlerse reddetmiş sayılırlar.
Bunun üzerine miras, iflâs hükümlerine göre tasfiye edilir ve tasfiye sonunda arta kalan
değerler, önce gelen mirasçılara verilir.
V. Ret süresinin uzatılması
MADDE 615.- Önemli sebeplerin varlığı hâlinde sulh hâkimi, yasal ve atanmış mirasçılara
tanınmış olan ret süresini uzatabilir veya yeni bir süre tanıyabilir.
VI. Vasiyetin reddi
MADDE 616.- Vasiyet alacaklısının vasiyeti reddetmesi hâlinde, mirasbırakanın arzusunun
başka türlü olduğu tasarruftan anlaşılmadıkça, bu redden vasiyet yükümlüsü yararlanır.
VII. Mirasçıların alacaklılarının korunması
MADDE 617.- Malvarlığı borcuna yetmeyen mirasçı, alacaklılarına zarar vermek amacıyla
mirası reddederse; alacaklıları veya iflâs idaresi, kendilerine yeterli bir güvence verilmediği
takdirde, ret tarihinden başlayarak altı ay içinde reddin iptali hakkında dava açabilirler.
Reddin iptaline karar verilirse, miras resmen tasfiye edilir.
Bu suretle tasfiye edilen mirastan reddeden mirasçının payına bir şey düşerse bundan, önce
itiraz eden alacaklıların, daha sonra diğer alacaklıların alacakları ödenir. Arta kalan değerler ise, ret
geçerli olsa idi bundan yararlanacak olan mirasçılara verilir.
VIII. Ret hâlinde sorumluluk
MADDE 618.- Ödemeden âciz bir mirasbırakanın mirasını reddeden mirasçılar, onun
alacaklılarına karşı, ölümünden önceki beş yıl içinde ondan almış oldukları ve mirasın
paylaşılmasında geri vermekle yükümlü olacakları değer ölçüsünde sorumlu olurlar.
Olağan eğitim ve öğrenim giderleriyle âdet üzere verilen çeyiz, bu sorumluluğun dışındadır.
İyiniyetli mirasçılar, ancak geri verme zamanındaki zenginleşmeleri ölçüsünde sorumlu olurlar.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
RESMÎ DEFTER TUTMA
A. Koşulları
MADDE 619.- Mirası reddetmeye hakkı olan her mirasçı, terekenin resmî defterinin tutulmasını
isteyebilir.
Defter tutma, mirasın reddine ilişkin usule uyulmak suretiyle, bir ay içinde sulh hâkiminden
istenir.
Mirasçılardan birinin defter tutma istemi, diğerleri hakkında da etkili olur.
B. Usul
I. Deftere geçirme
MADDE 620.- Resmî defter, sulh mahkemesi tarafından düzenlenir; bu deftere terekeye ait
aktif ve pasifler takdir edilen değerleriyle yazılır.
Mirasbırakanın malî durumu hakkında bilgi sahibi olan herkes, sulh mahkemesi tarafından
istenilen bilgiyi vermekle yükümlüdür. Haklı bir sebep olmaksızın bilgi vermeyenler veya yanlış ya
da eksik bilgi verenler, bundan doğacak zararları mirasçılara, vasiyet alacaklılarına veya üçüncü
kişilere tazminle yükümlüdürler.
Mirasçılar, özellikle mirasbırakanın kendilerince bilinen borçlarını sulh mahkemesine bildirmek
zorundadırlar.
Resmî defterin nasıl tutulacağı tüzükle düzenlenir.
II. İlân yoluyla çağrı
MADDE 621.- Sulh mahkemesi, mirasbırakanın alacaklıları ile borçlularını belli bir süre içinde
alacaklarını ve borçlarını bildirmeleri için bir ay arayla iki defa yapılacak ilân yoluyla çağırır. Çağrı,
kefalet sebebiyle alacaklı ve borçlu olanları da kapsar.
İlânda bildirimde bulunmamanın sonuçları hakkında alacaklıların dikkatleri çekilir.
Bildirim süresi, ikinci ilândan başlayarak en az bir aydır.
III. Doğrudan doğruya deftere geçirme
MADDE 622.- Resmî kayıtlardan veya mirasbırakanın belgelerinden varlığı anlaşılan alacaklar
ve borçlar, deftere doğrudan doğruya geçirilir.
Deftere geçirilenler, alacaklılara ve borçlulara bildirilir.
IV. Defter tutmanın sona ermesi
MADDE 623.- İlânda belirtilen sürenin dolmasıyla defterin tutulması sona erer ve defter, bu
tarihten başlayarak tanınacak en az bir aylık süre içinde ilgililerce incelenebilir.
Defter tutma giderleri terekeden ödenir. Giderler terekeden karşılanamazsa defter tutulmasını
istemiş olan mirasçılardan alınır.
C. Defter tutma sırasında mirasçıların durumu
I. Yönetim
MADDE 624.- Defter tutma süresince ancak zorunlu yönetim işleri yapılabilir.
Miras bırakanın işlerinin yürütülmesi sulh mahkemesince kendisine bırakılan mirasçıdan diğer
mirasçılar güvence göstermesini isteyebilirler.
II. İcra takibi, dava ve zamanaşımı
MADDE 625.- Resmî defter tutulması devam ettiği sürece mirasbırakanın borçları için icra
takibi yapılamaz.
Bu süre içinde zamanaşımı işlemez.
Acele hâller dışında, davalara devam edilemiyeceği gibi, yeni dava da açılamaz.
D. Sonuçları
I. Beyana çağrı
MADDE 626.- Defteri inceleme süresi bittikten sonra her mirasçı, mahkemece bir ay içinde
beyanda bulunmaya çağrılır.
Koşullar gerektirdiği takdirde sulh mahkemesi, tereke mallarına yeni değer biçilmesi,
uyuşmazlıkların çözümü ve benzeri durumlar için ek süre verebilir.
II. Beyan
MADDE 627.- Mirasçılardan her biri, tanınan süre içinde mirası reddettiğini veya resmî tasfiye
istediğini ya da deftere göre veya kayıtsız şartsız kabul ettiğini beyan edebilir.
Süresi içinde herhangi bir beyanda bulunmayan mirasçı, mirası tutulan deftere göre kabul etmiş
sayılır.
III. Resmî deftere göre kabulün sonuçları
1. Deftere yazılanlardan sorumluluk
MADDE 628.- Resmî deftere göre kabul edilen miras, mirasçıya sadece deftere yazılmış
borçlarla geçer.
Bu suretle mirasın geçmesi, mirasın açıldığı tarihten başlayarak hüküm ifade eder.
Mirasçı, mirasbırakanın deftere yazılmış olan borçlarından hem tereke malları, hem kendi
malvarlığı ile sorumludur.
2. Deftere yazılmayanlardan sorumluluk
MADDE 629.- Alacaklarını süresi içinde yazdırmayan alacaklılara karşı mirasçı, kendi kişisel
mallarıyla sorumlu olmadığı gibi; terekeden kendisine geçen mallarla da sorumlu tutulamaz.
Ancak, alacaklının kusuru olmadan deftere yazdıramadığı veya bildirdiği hâlde deftere
yazılmamış alacakları için mirasçı, zenginleşmesi ölçüsünde sorumlu kalır.
Alacakları, tereke mallarıyla güvence altına alınmış olan alacaklılar deftere geçirilmemiş olsa
bile bu haklarını güvenceden alabilirler.
3. Kefalet borçlarından sorumluluk
MADDE 630.- Mirasbırakanın kefaletten doğan borçları defterde ayrı bir yere yazılır ve
mirasçılar, mirası kayıtsız ve şartsız kabul etmiş olsalar bile, bu borçlardan terekenin iflâs
hükümlerine göre tasfiyesi hâlinde kefalet sebebiyle alacaklı olanlara ne düşecek idiyse ancak o
miktarla sorumlu olurlar.
E. Mirasın Devlete geçmesi hâli
MADDE 631.- Mirasın Devlete geçmesi hâlinde sulh mahkemesi, re'sen yukarıdaki usuller
uyarınca terekenin resmî defterini düzenler.
Devlet, deftere yazılan borçlardan sadece miras yoluyla edindiği değerler ölçüsünde sorumludur.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM
RESMÎ TASFİYE
A. Koşulları
I. Mirasçıların istemi ile
MADDE 632.- Her mirasçı, mirası ret veya resmî deftere göre kabul edeceği yerde terekenin
resmî tasfiyesini isteyebilir.
Bu istem, birlikte mirasçı olanlardan birinin mirası kabul etmesi hâlinde dikkate alınmaz.
Resmî tasfiye hâlinde mirasçılar, terekenin borçlarından sorumlu olmazlar.
II. Mirasbırakanın alacaklılarının istemi ile
MADDE 633.- Mirasbırakanın alacaklarını elde edemeyeceklerinden inandırıcı sebeplerle
kuşku duyan alacaklıları, istedikleri hâlde alacakları ödenmediği veya kendilerine güvence
verilmediği takdirde, mirasbırakanın ölümünden ya da vasiyetnamenin açılmasından başlayarak üç
ay içinde, terekenin resmî tasfiyesini isteyebilirler.
Aynı koşulların varlığı hâlinde vasiyet alacaklıları da, haklarının korunması için gerekli
önlemlerin alınmasını isteyebilirler.
B. Usul
I. Yönetim
MADDE 634.- Resmî tasfiye, sulh mahkemesince veya atayacağı bir ya da birkaç tasfiye
memuru tarafından yapılır.
Resmî tasfiyeye terekenin defterinin düzenlenmesiyle başlanır ve aynı zamanda yapılacak ilânla
mirasbırakanın alacaklılarından ve borçlularından, belirtilen süre içinde alacaklarını ve borçlarını
bildirmeleri istenir.
Terekenin daha önce resmî defteri düzenlenmiş ise resmî tasfiye bu deftere göre yapılır.
Tasfiye memuru, göreviyle ilgili işlerini sulh mahkemesinin gözetim ve denetimi altında
yürütür. Mirasçılar ve tereke alacaklıları, sulh mahkemesine, tasfiye memuru tarafından yapılan
veya tasarlanan işlemlerden dolayı bunu öğrendikleri tarihten başlayarak yedi gün içinde yazılı
olarak şikâyette bulunabilirler.
II. Olağan usul ile tasfiye
MADDE 635.- Resmî tasfiye, mirasbırakanın yürüyen işlerinin tamamlanmasını, borçlarının
yerine getirilmesini, alacaklarının tahsilini, vasiyet borçlarının terekenin olanağı ölçüsünde yerine
getirilmesini, zorunlu olduğu takdirde mirasbırakanın haklarının ve borçlarının mahkemece tespitini
ve mallarının paraya çevrilmesini kapsar.
Tasfiye memuru, tereke ile ilgili dava, takip ve idarî işlemler hakkında mirasçılara bilgi
vermekle yükümlüdür.
Terekedeki taşınmazlar, açık artırma veya bütün mirasçıların kabulü hâlinde pazarlık yoluyla
satılır.
Mirasçılar, tasfiye devam ederken tasfiye için gerekli olmayan tereke mallarının ve paranın
kısmen veya tamamen kendilerine verilmesini isteyebilirler.
III. İflâs usulü ile tasfiye
MADDE 636.- Mevcudu borçlarını ödemeye yetmeyen terekenin tasfiyesi, sulh mahkemesince
iflâs hükümlerine göre yapılır.
BEŞİNCİ AYIRIM
MİRAS SEBEBİYLE İSTİHKAK DAVASI
A. Koşulları
MADDE 637.- Yasal veya atanmış mirasçı, terekeyi veya bazı tereke mallarını elinde
bulunduran kimseye karşı mirasçılıktaki üstün hakkını ileri sürerek miras sebebiyle istihkak davası
açabilir.
Bu davada hâkim, mirasçılık sıfatıyla ilgili uyuşmazlıkları da çözer.
Hâkim, davacının istemi üzerine hakkın korunması için davalının güvence göstermesi veya tapu
kütüğüne şerh verilmesi gibi gerekli her türlü önlemi alır.
B. Hükümleri
MADDE 638.- Miras sebebiyle istihkak davasının kabulü hâlinde, tereke veya terekeye dahil
mal, davacıya zilyetliğe ilişkin hükümler uyarınca verilir.
Miras sebebiyle istihkak davasında davalı, tereke malını zamanaşımı yoluyla kazandığını ileri
süremez.
C. Zamanaşımı
MADDE 639.- Miras sebebiyle istihkak davası, davacının kendisinin mirasçı olduğunu ve
iyiniyetli davalının terekeyi veya tereke malını elinde bulundurduğunu öğrendiği tarihten başlayarak
bir yıl ve her hâlde mirasbırakanın ölümünün veya vasiyetnamenin açılmasının üzerinden on yıl
geçmekle zamanaşımına uğrar.
İyiniyetli olmayanlara karşı zamanaşımı süresi yirmi yıldır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
MİRASIN PAYLAŞILMASI
BİRİNCİ AYIRIM
PAYLAŞIMDAN ÖNCE MİRAS
ORTAKLIĞI
A. Mirasın geçmesinin sonucu
I. Miras ortaklığı
MADDE 640.- Birden çok mirasçı bulunması hâlinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya
kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir.
Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da
yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.
Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir
temsilci atayabilir.
Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan
mirasçıların hepsi yararlanır.
Bir mirasçı ödemeden aciz hâlinde ise, mirasın açılması üzerine diğer mirasçılar, haklarının
korunması için gerekli önlemlerin gecikmeksizin alınmasını sulh mahkemesinden isteyebilirler.
II. Mirasçıların sorumluluğu
MADDE 641.- Mirasçılar, tereke borçlarından müteselsilen sorumludurlar.
Ana ve baba veya büyük ana ve büyük baba ile birlikte yaşayan ve emeklerini veya gelirlerini
aileye özgüleyen ergin çocuklar ile torunlara verilecek uygun miktardaki tazminat, bu yüzden
terekenin borç ödemeden acze düşmemesi kaydıyla tereke borcu sayılır.
B. Paylaşmayı isteme hakkı
MADDE 642.- Mirasçılardan her biri, sözleşme veya kanun gereğince ortaklığı sürdürmekle
yükümlü olmadıkça, her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir.
Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar
verilmesini sulh mahkemesinden isteyebilir. Mirasçılardan birinin istemi üzerine hâkim, terekenin
tamamını ve terekedeki malların her birini göz önünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan her
birinin tamamının bir mirasçıya verilmesi suretiyle paylaştırmayı yapar. Mirasçılara verilen
taşınmazların değerleri arasındaki fark para ödenmesi yoluyla giderilerek miras payları arasında
denkleştirme sağlanır.
Paylaşmanın derhâl yapılması, paylaşım konusu malın veya terekenin değerini önemli ölçüde
azaltacaksa; sulh hâkimi, mirasçılardan birinin istemi üzerine bu malın veya terekenin
paylaşılmasının ertelenmesine karar verebilir.
C. Cenin nedeniyle erteleme
MADDE 643.- Mirasın açıldığı tarihte, mirasçı olabilecek bir cenin varsa paylaşma doğumuna
kadar ertelenir.
Ana muhtaç ise, doğuma kadar geçim giderlerinin terekeden sağlanmasını isteyebilir.
D. Elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi
MADDE 644.- Bir mirasçı, terekeye dahil malların tamamı veya bir kısmı üzerindeki elbirliği
mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi isteminde bulunduğu takdirde sulh hâkimi, diğer
mirasçılara çağrıda bulunarak belirleyeceği süre içinde varsa itirazlarını bildirmeye davet eder.
Elbirliği mülkiyetinin devamını haklı kılacak bir itiraz ileri sürülmediği veya mirasçılardan biri
belirlenen süre içinde paylaşma davası açmadığı takdirde, istem konusu mal üzerindeki elbirliği
mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesine karar verilir.
Terekeye dahil diğer hakların ve alacakların paylar oranında bölünmesi hususunda da yukarıdaki
hükümler uygulanır.
E. Birlikte yaşayanların hakkı
MADDE 645.- Mirasbırakanın ölümünde onunla birlikte yaşayan ve onun tarafından bakılan
kimseler, ölüm tarihinden başlayarak üç aylık bakım ve geçim giderlerinin terekeden sağlanmasını
isteyebilirler.
İKİNCİ AYIRIM
PAYLAŞMANIN NASIL YAPILACAĞI
A. Genel olarak
MADDE 646.- Yasal mirasçılar, gerek kendi aralarında, gerek atanmış mirasçılarla birlikte
mirası aynı kurallara göre paylaşırlar.
Aksine düzenleme olmadıkça mirasçılar, paylaşmanın nasıl yapılacağını serbestçe kararlaştırırlar.
Tereke mallarına zilyet olan veya mirasbırakana borçlu bulunan mirasçılar, paylaşma sırasında
bu konuda eksiksiz bilgi vermekle yükümlüdürler.
B. Paylaşma kuralları
I. Mirasbırakanın tasarrufu
MADDE 647.- Mirasbırakan, ölüme bağlı tasarrufuyla paylaşmanın nasıl yapılacağı ve payların
nasıl oluşturulacağı hakkında kurallar koyabilir.
Bu kurallar, mirasbırakan tarafından kastedilmemiş olan bir eşitsizlik hâlinde payların
denkleştirilmesi olanağı saklı kalmak kaydıyla, mirasçılar için bağlayıcıdır.
Aksini arzu ettiği tasarruftan anlaşılmadıkça, mirasbırakanın tereke malını bir mirasçıya
özgülemesi, vasiyet olmayıp sadece paylaştırma kuralı sayılır.
II. Paylaşmaya kayyımın katılması
MADDE 648.- Açılmış mirasta bir mirasçının payını devralmış veya haczettirmiş olan ya da
elinde mirasçıya karşı alınmış borç ödemeden aciz belgesi bulunan alacaklı, sulh hâkiminden bu
mirasçının yerine paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasını isteyebilir.
C. Paylaşmanın gerçekleşmesi
I. Mirasçıların eşitliği
MADDE 649.- Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça mirasçılar, paylaşmada terekenin
bütün malları üzerinde eşit hakka sahiptirler.
Mirasçılar, mirasbırakan ile aralarındaki ilişkiler hakkında paylaşmanın eşitliğe ve adalete uygun
olması için göz önüne alınması gereken bütün bilgileri birbirlerine vermekle yükümlüdürler.
Mirasçılardan her biri, tereke borçlarının paylaşmadan önce ödenmesini veya güvenceye
bağlanmasını isteyebilir.
II. Payların oluşturulması
MADDE 650.- Mirasçılar, tereke mallarından mirasçı veya ortak kök sayısınca pay oluştururlar.
Anlaşma olmazsa, mirasçılardan her biri, payların oluşturulmasını sulh mahkemesinden isteyebilir.
Payların oluşturulmasında hâkim, yerel âdetleri, mirasçıların kişisel durumlarını ve çoğunluğun
arzusunu göz önünde bulundurur.
Payların özgülenmesi mirasçıların anlaşması uyarınca yapılır. Buna olanak bulunmazsa kur'a
çekilir.
III. Bazı malların özgülenmesi veya satılması
MADDE 651.- Değerinde önemli azalma olmadan bölünemeyen tereke malı, bütün olarak
mirasçılardan birine özgülenir.
Mirasçılar bir tereke malının bölünmesi veya özgülenmesi konusunda anlaşamazlarsa, o mal satılır
ve bedeli bölüştürülür.
Mirasçılardan biri istemde bulunursa satış artırma yoluyla yapılır. Mirasçılar artırmanın şekli
konusunda anlaşamazlarsa sulh hâkimi, artırmanın mirasçılar arasında veya herkese açık
yapılmasına karar verir.
D. Aile konutu ve ev eşyasının sağ kalan eşe özgülenmesi
MADDE 652.- Eşlerden birinin ölümü hâlinde tereke malları arasında ev eşyası veya eşlerin
birlikte yaşadıkları konut varsa; sağ kalan eş, bunlar üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben
mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir.
Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eşin veya mirasbırakanın diğer yasal mirasçılarından
birinin istemi üzerine, mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınmasına da karar verilebilir.
Mirasbırakanın bir meslek veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek ve sanatı
icra etmesi için gerekli olan bölümlerde, sağ kalan eş bu hakları kullanamaz. Tarımsal taşınmazlara
ilişkin miras hukuku hükümleri saklıdır.
E. Özellikleri olan eşya
I. Bütünlük oluşturan veya aile belgeleri ile özel anı değeri olan eşya
MADDE 653.- Mirasçılardan birinin karşı çıkması hâlinde, nitelikleri veya özgülendikleri amaç
gereği bir bütünlük oluşturan eşya birbirinden ayrılamaz.
Aile belgeleri ile aile için özel anı değeri olan eşya, mirasçılardan birinin karşı çıkması hâlinde
satılamaz. Mirasçılar arasında anlaşmazlık çıkarsa sulh hâkimi,yerel âdetleri, âdet yoksa kişisel
durumları göz önünde tutarak bu eşyanın, payına mahsup edilmek veya edilmemek suretiyle
mirasçılardan birine özgülenmesine ya da satılmasına karar verir.
Özel kanun hükümleri saklıdır.
II. Mirasbırakanın mirasçılardaki alacakları
MADDE 654.- Mirasbırakanın bir mirasçıdaki alacağı, paylaşma sırasında o mirasçının payına
mahsup edilir.
III. Rehnedilmiş tereke malları
MADDE 655.- Paylaşmada kendisine mirasbırakanın borçları için rehnedilmiş bir tereke malı
düşen mirasçı, o malın güvence altına aldığı borcu üstlenmiş olur.
IV. Taşınmazlar
1. Bölünme
MADDE 656.- Taşınmazların bölünmelerine ilişkin kanun hükümleri saklıdır.
2. Özgülenme
a. Özgülenmeye esas olan değer
MADDE 657.- Taşınmazlar, paylaşmanın yapıldığı zamandaki gerçek değerleri esas alınarak
mirasçılara özgülenir.
Tarımsal taşınmazlar gelir değerine, diğer taşınmazlar sürüm değerine göre özgülenir.
b. Değerin belirlenmesi
MADDE 658.- Mirasçılar özgülenme değeri üzerinde uyuşamazlarsa, bu değer sulh hâkimi
tarafından belirlenir.
V. Tarımsal işletmeler
1. Paylaştırma dışında bırakma
a. Koşulları
MADDE 659.- Terekede bulunan, ekonomik bütünlüğe ve yeterli tarımsal varlığa sahip bir
tarımsal işletme, işletmeye ehil mirasçılardan birinin istemde bulunması hâlinde bu mirasçıya gelir
değeri üzerinden bölünmeksizin özgülenir.
Bir işletme, değerinde azalma olmaksızın birden çok yeterli tarımsal varlığa sahip işletmeye
bölünebilecek nitelikte ise, sulh hâkimi bunları, istemde bulunan ve işletmeye ehil olan birden çok
mirasçıya ayrı ayrı özgüleyebilir.
İşletmenin yeterli tarımsal varlığa sahip olup olmadığı, tarım bölgeleriyle tarım türlerinin
özellikleri göz önünde tutularak ilgili bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
b. Taşınırların özgülenmesi
MADDE 660.- Mirasçı, işletme için gerekli olan araç, gereç ve hayvanların işletme için taşıdığı
değer üzerinden kendisine özgülenmesini isteyebilir.
c. Özgülenmenin hangi mirasçıya yapılacağı
MADDE 661.- Mirasçılardan birinin özgüleme istemine itiraz etmesi veya isteklilerin birden
çok olması hâlinde, sulh hâkimi, kişisel yetenek ve durumları göz önünde tutmak suretiyle
işletmenin hangi mirasçıya özgüleneceğine karar verir.
İşletmeyi kendisi işletmek isteyen ve bunun için ehil olduğu anlaşılan mirasçıya özgülemede
öncelik tanınır.
İşletmeye ehil olmanın belirlenmesinde, özgülenme isteyen mirasçının eşinin yetenekleri de göz
önünde tutulur.
d. Ölüme bağlı tasarruf ile düzenleme
MADDE 662.- İşletmenin kendisine özgülenmesini isteyen ve buna ehil olduğu anlaşılan
mirasçının bu konudaki istem hakkı, ölüme bağlı tasarrufla ortadan kaldırılamaz.
Mirasçılıktan çıkarma ve mirastan feragat hâlleri saklıdır.
Birden çok mirasçıda özgülenme koşullarının bulunması hâlinde, kendisine özgülenme
yapılacak mirasçı ölüme bağlı tasarrufla belirlenebilir.
e. Ergin olmayan mirasçılar
MADDE 663.- Mirasçılar arasında ergin olmayan ayırt etme gücüne sahip altsoy varsa;
paylaşma, bunlar ergin oluncaya kadar ertelenebilir veya mirasçılar arasında özgülemeye karar
verilebilecek tarihe kadar aile malları ortaklığı kurulur.
2. Aile malları ortaklığı
a. İstem hakkı
MADDE 664.- Kendisine işletme özgülenen mirasçının, diğer mirasçıların payları karşılığında
ödemesi gereken miktar ile daha önce işletme üzerinde kurulmuş bulunan rehinlerle güvence altına
alınmış olan borçların toplamı, işletmenin gelir değerinin dörtte üçünü aşarsa, kendisine özgüleme
yapılan mirasçının istemi üzerine özgülenen işletmenin paylaşılması uygun bir süre ertelenebilir.
Bu takdirde mirasçılar arasında kazanç paylı aile malları ortaklığı kurulmuş olur.
b. Ortaklığın sona erdirilmesi
MADDE 665.- Kendisine işletme özgülenen mirasçı, aşırı borçlanma zorunda kalmaksızın diğer
mirasçıların paylarının karşılığını ödeyecek duruma gelirse; mirasçılardan her biri, ortaklıktan
çıktığını bildirerek payının karşılığının kendisine ödenmesini isteyebilir.
Aksi kararlaştırılmış olmadıkça, kendisine özgülenme yapılan mirasçı ortaklığın sona
erdirilmesini her zaman isteyebilir.
3. Diğer mirasçıların paylarının mirasçı irat senediyle karşılanması
MADDE 666.- Kendisine işletme özgülenen mirasçı paylaşmanın ertelenmesini isterse, diğer
mirasçılardan her biri, kazanç paylı ortaklığa girme yerine, payının tarımsal işletmeye ait
taşınmazlarla güvence altına alınan bir alacak hakkına dönüştürülmesini isteyebilir.
Bu alacaklar karşılığı olarak mirasçılara beş yıldan önce paraya çevrilemeyen ve en fazla irat
senetleri için geçerli oran üzerinden faizlendirilerek bir mirasçı irat senedi verilir.
İrat senetlerindeki yükün üst sınırına ve Devletin sorumluluğuna ilişkin kurallar mirasçı irat
senetlerinde uygulanmaz.
4. Yan sınaî işletme
MADDE 667.- Tarımsal işletmeye sıkı şekilde bağlı bir yan sınaî işletme bulunur ve bunlar
birlikte yeterli ekonomik varlığa sahip olurlarsa, ikisi bir bütün olarak istekli olan ve ehil görülen
mirasçıya özgülenir.
Bu durumda tarımsal işletme gelir değeriyle, sınaî işletme sürüm değeriyle özgülenir.
Mirasçılardan birinin itiraz etmesi veya birden çok mirasçının özgülenme istemesi hâlinde, sulh
hâkimi her iki işletmenin ekonomik varlıklarını sürdürme olanaklarını ve mirasçıların kişisel
durumlarını göz önünde bulundurarak yan işletmenin birlikte veya ayrı olarak özgülenmesine ya da
satışına karar verir.
5. İşletmenin satılması
MADDE 668.- Mirasçılardan hiç biri tarımsal işletmenin bir bütün olarak kendisine
özgülenmesini istemez veya özgülenme istemi reddedilirse, mirasçılardan her biri işletmenin bir
bütün olarak satılmasını isteyebilir.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
MİRASTA DENKLEŞTİRME
A. Mirasçılar arasında
MADDE 669.- Yasal mirasçılar, mirasbırakandan miras paylarına mahsuben elde ettikleri
sağlararası karşılıksız kazandırmaları, denkleştirmeyi sağlamak için terekeye geri vermekle
birbirlerine karşı yükümlüdürler.
Mirasbırakanın çeyiz veya kuruluş sermayesi vermek ya da bir malvarlığını devretmek veya borçtan
kurtarmak ve benzerleri gibi karşılık almaksızın altsoyuna yapmış olduğu kazandırmalar, aksi
mirasbırakan tarafından açıkça belirtilmiş olmadıkça, denkleştirmeye tâbidir.
B. Mirasçılık sıfatının kaybı hâlinde
MADDE 670.- Mirasın açılmasından önce veya sonra mirasçılık sıfatını kaybeden mirasçıya ait
geri verme yükümlülüğü, onun yerini alan mirasçılara, miras paylarında meydana gelen artış
oranında geçer.
C. Denkleştirme şekli
I. Geri verme veya mahsup
MADDE 671.- Geri vermekle yükümlü olan mirasçı, dilerse aldığını aynen geri verir; dilerse
payından fazla olsa bile değerini miras payına mahsup ettirir.
Mirasbırakanın bu kurala aykırı tasarrufları ve mirasçıların tenkise ilişkin hakları saklıdır.
II. Miras payını aşan kazandırmalar
MADDE 672.- Yapılan kazandırma miras payını aştığı takdirde mirasçı, mirasbırakanın bunu
kendisine bırakmak istediğini ispat ederse, bu fazlalık denkleştirmeye tâbi olmaz. Diğer mirasçıların
tenkise ilişkin hakları saklıdır.
III. Denkleştirme değeri
MADDE 673.- Denkleştirme, kazandırmanın denkleştirme anındaki değerine göre yapılır.
Yarar ve zarar ile gelir ve giderler hakkında mirasçılar arasında sebepsiz zenginleşme hükümleri
uygulanır.
D. Eğitim ve öğrenim giderleri
MADDE 674.- Çocukların eğitim ve öğrenimi için yapılan giderler sebebiyle geri verme
yükümlülüğü, mirasbırakanın aksini arzu ettiği ispat edilmedikçe, ancak alışılmış ölçüleri aşan
kısım için mevcuttur.
Eğitim ve öğrenimini tamamlamamış olan veya sakatlıkları bulunan çocuklara, paylaşmada
hakkaniyete uygun bir ödeme yapılır.
E. Hediyeler ve evlenme giderleri
MADDE 675.- Olağan hediyeler ile evlenme sırasında yapılan geleneğe uygun giderler
denkleştirmeye tâbi değildir.
Altsoy hısımlarının evlenmelerinde, alışılmış ölçüler içinde yapılan çeyiz giderleri hakkında
denkleştirmeye tâbi tutmama arzusunun bulunduğu asıldır.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM
PAYLAŞMANIN TAMAMLANMASI
VE SONUCU
A. Paylaşmanın sonuçlandırılması
I. Paylaşma sözleşmesi
MADDE 676.- Mirasçılar arasında payların oluşturulması ve fiilen alınması veya aralarında
yapacakları paylaşma sözleşmesi mirasçıları bağlar.
Paylaşma sözleşmesiyle mirasçılar, tereke mallarının tamamı veya bir kısmı üzerindeki elbirliği
mülkiyetinin miras payları oranında paylı mülkiyete dönüştürülmesini de kabul edebilirler.
Paylaşma sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır.
II. Miras payı üzerinde sözleşme
MADDE 677.- Terekenin tamamı veya bir kısmı üzerinde miras payının devri konusunda
mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır.
Bir mirasçının üçüncü kişiyle yapacağı böyle bir sözleşmenin geçerliliği, noterlikçe
düzenlenmesine bağlıdır. Sözleşme bu kişiye paylaşmaya katılma yetkisi vermez; sadece paylaşma
sonunda mirasçıya özgülenen payın kendisine verilmesini isteme hakkını sağlar.
III. Mirasın açılmasından önce yapılan sözleşmeler
MADDE 678.- Mirasbırakanın katılması veya izni olmaksızın bir mirasçının henüz açılmamış
bir miras hakkında diğer mirasçılar veya üçüncü bir kişi ile yapacağı sözleşmeler geçerli değildir.
Böyle bir sözleşme gereğince yerine getirilmiş olan edimlerin geri verilmesi istenebilir.
B. Mirasçıların birbirine karşı sorumluluğu
I. Garanti borcu
MADDE 679.- Paylaşmanın tamamlanmasından sonra mirasçılar, paylarına düşen mallar için
birbirlerine karşı satım hükümlerine göre sorumludurlar.
Mirasçılar, paylaşmada her birine özgülenmiş olan alacakların varlığını birbirlerine karşı garanti
ettikleri gibi; borsaya kayıtlı olan kıymetli evrak dışında, alacağın mirasçının hakkına mahsup
edilen miktarı için borçlunun ödeme gücünden adî kefil gibi sorumludurlar.
Garantiye ve kefalete dayanan dava, paylaşma tarihinin veya daha sonra yerine getirilecek
alacaklarda muacceliyet tarihinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
II. Paylaşma sözleşmesinin geçersizliği
MADDE 680.- Borçlar Kanununun geçersizliğe ilişkin genel hükümleri, paylaşma sözleşmeleri
hakkında da uygulanır.
C. Mirasçıların üçüncü kişilere karşı sorumluluğu
I. Müteselsil sorumluluk
MADDE 681.- Mirasçılar, bölünmesine veya nakline alacaklı tarafından açık veya örtülü olarak
rıza gösterilmemiş olan tereke borçlarından dolayı, paylaşmadan sonra da bütün malvarlıklarıyla
müteselsilen sorumludurlar.
Paylaşmanın gerçekleştiği tarihin veya daha sonra yerine getirilecek borçlarda muacceliyet
tarihinin üzerinden beş yıl geçmekle teselsül sona erer.
II. Mirasçılara rücu
MADDE 682.- Paylaşma sözleşmesinde ödenmesi kendisine yükletilmemiş olan bir tereke
borcunu veya üzerine aldığı miktardan fazlasını ödeyen mirasçı, diğer mirasçılara rücu edebilir.
Rücu hakkı, ilk önce, ödenmiş olan borcu paylaşma sözleşmesiyle üstlenmiş bulunan mirasçıya
karşı kullanılır.
Diğer hâllerde, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, mirasçılardan her biri terekedeki borçları miras
payı oranında ödemekle yükümlüdür.
DÖRDÜNCÜ KİTAP
EŞYA HUKUKU
BİRİNCİ KISIM
MÜLKİYET
BİRİNCİ BÖLÜM
GENEL HÜKÜMLER
A. Mülkiyet hakkının içeriği
MADDE 683.- Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde
dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir.
Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi,
her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir.
B. Mülkiyet hakkının kapsamı
I. Bütünleyici parça
MADDE 684.- Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur.
Bütünleyici parça, yerel âdetlere göre asıl şeyin temel unsuru olan ve o şey yok edilmedikçe, zarara
uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak bulunmayan parçadır.
II. Doğal ürünler
MADDE 685.- Bir şeyin maliki, onun ürünlerinin de maliki olur.
Ürünler, dönemsel olarak elde edilen doğal veya hukukî ürünler ile bir şeyin özgülendiği amaca
göre âdetler gereği ondan elde edilmesi uygun görülen diğer verimlerdir.
Doğal ürünler asıl şeyden ayrılıncaya kadar onun bütünleyici parçasıdır.
III. Eklenti
1. Tanım
MADDE 686.- Bir şeye ilişkin tasarruflar, aksi belirtilmedikçe onun eklentisini de kapsar.
Eklenti, asıl şey malikinin anlaşılabilen arzusuna veya yerel âdetlere göre, işletilmesi, korunması
veya yarar sağlaması için asıl şeye sürekli olarak özgülenen ve kullanılmasında birleştirme, takma
veya başka bir biçimde asıl şeye bağlı kılınan taşınır maldır.
Eklenti, asıl şeyden geçici olarak ayrılmakla bu niteliğini kaybetmez.
2. Eklenti sayılmayanlar
MADDE 687.- Asıl şeye zilyet olan kimsenin sadece geçici olarak kullanması veya tüketmesi
için özgülenen ya da asıl şeyin özel niteliği ile herhangi bir ilişkisi bulunmadan sadece korunmak,
satılmak veya kiraya verilmek üzere onunla birleştirilen şeyler eklenti sayılmaz.
C. Birlikte mülkiyet
I. Paylı mülkiyet
1. Genel kurallar
MADDE 688.- Paylı mülkiyette birden çok kimse, maddî olarak bölünmüş olmayan bir şeyin
tamamına belli paylarla maliktir.
Başka türlü belirlenmedikçe, paylar eşit sayılır.
Paydaşlardan her biri kendi payı bakımından malik hak ve yükümlülüklerine sahip olur. Pay
devredilebilir, rehnedilebilir ve alacaklılar tarafından haczettirilebilir.
2. Yönetim ve tasarruf
a. Anlaşmalar
MADDE 689.- Paydaşlar, kendi aralarında oybirliğiyle anlaşarak yararlanma, kullanma ve
yönetime ilişkin konularda kanun hükümlerinden farklı bir düzenleme yapabilirler. Ancak, böyle
bir anlaşmayla paydaşların aşağıdaki hak ve yetkileri kaldırılamaz ve sınırlandırılamaz:
1. Paylı mülkiyet konusu eşyanın kullanılabilirliğinin ve değerinin korunması için zorunlu olan
yönetim işlerini yapmak ve gerektiğinde mahkemeden buna ilişkin önlemlerin alınmasını istemek,
2. Eşyayı bir zarar tehlikesinden veya zararın artmasından korumak için derhâl alınması gereken
önlemleri bütün paydaşlar hesabına almak.
Taşınmazlarla ilgili anlaşmalar imzalarının noterlikçe onaylanması koşuluyla paydaşlardan
birinin başvurusu üzerine tapu kütüğüne şerh verilebilir.
b. Olağan yönetim işleri
MADDE 690.- Paydaşlardan her biri olağan yönetim işlerini yapmaya, özellikle küçük
onarımları yaptırmaya ve tarımsal işleri yürütmeye yetkilidir.
Zorunlu ve ivedi işlerin yapılmasına ilişkin kanun hükümleri saklı kalmak kaydıyla, paydaşların
çoğunlukla alacağı kararla olağan yönetim işlerinde yetkiyle ilgili farklı düzenleme getirilebilir.
c. Önemli yönetim işleri
MADDE 691.- İşletme usulünün veya tarım türünün değiştirilmesi, adî kiraya veya ürün
kirasına ilişkin sözleşmelerin yapılması veya feshi, toprağın ıslahı gibi önemli yönetim işleri için
pay ve paydaş çoğunluğuyla karar verilmesi gerekir.
Olağan yönetim sınırlarını aşan ve paylı malın değerinin veya yarar sağlamaya elverişliliğinin
korunması için gerekli bakım, onarım ve yapı işlerinde de aynı çoğunluk aranır.
Pay ve paydaşların eşitliği hâlinde hâkim, paydaşlardan birinin istemi üzerine bütün paydaşların
menfaatini gözeterek hakkaniyete uygun bir karar verir; gerekli gördüğü işlerin yapılması için
paydaşlar arasından veya dışarıdan bir kayyım atayabilir.
d. Olağanüstü yönetim işleri ve tasarruflar
MADDE 692.- Paylı malın özgülendiği amacın değiştirilmesi, korumanın veya olağan şekilde
kullanmanın gerekli kıldığı ölçüyü aşan yapı işlerine girişilmesi veya paylı malın tamamı üzerinde
tasarruf işlemlerinin yapılması, oybirliğiyle aksi kararlaştırılmış olmadıkça, bütün paydaşların
kabulüne bağlıdır.
Paylar üzerinde taşınmaz rehni veya taşınmaz yükü kurulmuşsa, paydaşlar malın tamamını
benzer haklarla kayıtlayamazlar.
3. Yararlanma, kullanma ve koruma
MADDE 693.- Paydaşlardan her biri, diğerlerinin hakları ile bağdaştığı ölçüde paylı maldan
yararlanabilir ve onu kullanabilir.
Uyuşmazlık hâlinde yararlanma ve kullanma şeklini hâkim belirler. Bu belirleme, paylı malın
kullanılmasının zaman veya yer itibarıyla paydaşlar arasında bölünmesi biçiminde de olabilir.
Paydaşlardan her biri, bölünemeyen ortak menfaatlerin korunmasını diğer paydaşları temsilen
sağlayabilir.
4. Giderler ve yükümlülükler
MADDE 694.- Paylı mülkiyetten doğan veya paylı malı ilgilendiren yönetim giderleri, vergiler
ve diğer yükümlülükler, aksine bir hüküm bulunmadıkça, paydaşlar tarafından payları oranında
karşılanır.
Payına düşenden fazlasını ödemiş bulunan paydaş, diğerlerine payları oranında rücu edebilir.
5. Kararların bağlayıcılığı
MADDE 695.- Yararlanma, kullanma ve yönetime ilişkin konularda paydaşların yaptıkları
düzenleme ve aldıkları kararlar ile mahkemece verilen kararlar, sonradan paydaş olan veya pay
üzerinde aynî hak kazanan kimseleri de bağlar.
Taşınmazlarda yararlanma, kullanma ve yönetime ilişkin kararların sonradan paydaş olan veya
pay üzerinde aynî hak kazananları bağlaması için, bunların tapu kütüğüne şerh edilmesi gerekir.
6. Paydaşlıktan çıkarma
a. Paydaşın çıkarılması
MADDE 696.- Kendi tutum ve davranışlarıyla veya malın kullanılmasını bıraktığı ya da
fiillerinden sorumlu olduğu kişilerin tutum ve davranışlarıyla diğer paydaşların tamamına veya bir
kısmına karşı olan yükümlülüklerini ağır biçimde çiğneyen paydaş, bu yüzden onlar için paylı
mülkiyet ilişkisinin devamını çekilmez hâle getirmişse, mahkeme kararıyla paydaşlıktan
çıkarılabilir.
Davanın açılması, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, pay ve paydaş çoğunluğuyla karar
verilmesine bağlıdır.
Hâkim, çıkarma istemini haklı gördüğü takdirde, çıkarılacak paydaşın payını karşılayacak kısmı
maldan ayırmaya olanak varsa, bu ayırmayı yaparak ayrılan parçanın paylı mülkiyetten çıkarılana
özgülenmesine karar verir.
Aynen ayrılmasına olanak bulunmayan maldaki payın dava tarihindeki değeriyle kendilerine
devrini isteyen paydaş veya paydaşlar bu istemlerini paydaşlıktan çıkarma istemi ile birlikte ileri
sürmek zorundadırlar. Hâkim, hüküm vermeden önce re'sen belirleyeceği uygun bir süre içinde pay
değerinin ödenmesine veya tevdiine karar verir. Davanın kabulü hâlinde payın istemde bulunan
adına tesciline hükmolunur.
Payı karşılayacak kısım maldan aynen ayrılamaz ve bu payı isteyen paydaş da bulunmazsa hâkim,
davalıya payını devretmesi için bir süre belirler ve bu süre içinde devredilmeyen payın açık
artırmayla satışına karar verir. Satış kararı, cebrî icra yoluyla paraya çevirmeye ilişkin hükümler
uyarınca yerine getirilir.
b. Diğer hak sahiplerinin çıkarılması
MADDE 697.- Bir paydaşın çıkarılmasına ilişkin hükümler, kıyas yoluyla, pay üzerinde intifa
veya diğer bir aynî ya da tapuya şerh edilmiş kişisel yararlanma hakkı sahipleri hakkında da
uygulanır. Ancak, devri caiz olmayan bir hakkın uygun bir tazminat karşılığında sona ermesine
karar verilir.
7. Paylı mülkiyetin sona ermesi
a. Paylaşma istemi
MADDE 698.- Hukukî bir işlem gereğince veya paylı malın sürekli bir amaca özgülenmiş
olması sebebiyle paylı mülkiyeti devam ettirme yükümlülüğü bulunmadıkça, paydaşlardan her biri
malın paylaşılmasını isteyebilir.
Paylaşmayı isteme hakkı, hukukî bir işlemle en çok on yıllık süre ile sınırlandırılabilir.
Taşınmazlarda paylı mülkiyetin devamına ilişkin sözleşmeler, resmî şekle bağlıdır ve tapu kütüğüne
şerh verilebilir.
Uygun olmayan zamanda paylaşma isteminde bulunulamaz.
b. Paylaşma biçimi
MADDE 699.- Paylaşma, malın aynen bölüşülmesi veya pazarlık ya da artırmayla satılarak
bedelinin bölüşülmesi biçiminde gerçekleştirilir.
Paylaşma biçiminde uyuşma sağlanamazsa, paydaşlardan birinin istemi üzerine hâkim, malın aynen
bölünerek paylaştırılmasına, bölünen parçaların değerlerinin birbirine denk düşmemesi hâlinde
eksik değerdeki parçaya para eklenerek denkleştirme sağlanmasına karar verir.
Bölme istemi durum ve koşullara uygun görülmezse ve özellikle paylı malın önemli bir değer
kaybına uğramadan bölünmesine olanak yoksa, açık artırmayla satışa hükmolunur. Satışın paydaşlar
arasında artırmayla yapılmasına karar verilmesi, bütün paydaşların rızasına bağlıdır.
c. İntifa hakkı sahibinin durumu
MADDE 700.- Bir paydaşın kendi payı üzerinde intifa hakkı kurması hâlinde, diğer
paydaşlardan biri intifa hakkının kurulduğunun kendisine tebliğinden başlayarak üç ay içinde
paylaşma isteminde bulunursa; satış yoluyla paylaşmada intifa hakkı, buna ilişkin paya düşecek
bedel üzerinde devam eder.
II. Elbirliği mülkiyeti
1. Kaynakları ve niteliği
MADDE 701.- Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk
dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.
Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren
malların tamamına yaygındır.
2. Hükümleri
MADDE 702.- Ortakların hakları ve yükümlülükleri, topluluğu doğuran kanun veya sözleşme
hükümleri ile belirlenir.
Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek tasarruf
işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir.
Sözleşmeden doğan topluluk devam ettiği sürece, paylaşma yapılamaz ve bir pay üzerinde
tasarrufta bulunulamaz.
Ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün
ortaklar yararlanır.
3. Sona ermesi
MADDE 703.- Elbirliği mülkiyeti, malın devri, topluluğun dağılması veya paylı mülkiyete
geçilmesiyle sona erer.
Paylaştırma, aksine bir hüküm bulunmadıkça, paylı mülkiyet hükümlerine göre yapılır.
İKİNCİ BÖLÜM
TAŞINMAZ MÜLKİYETİ
BİRİNCİ AYIRIM
TAŞINMAZ MÜLKİYETİNİN
KONUSU, KAZANILMASI VE KAYBI
A. Taşınmaz mülkiyetinin konusu
MADDE 704.- Taşınmaz mülkiyetinin konusu şunlardır:
1. Arazi,
2. Tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar,
3. Kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler.
B. Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması
I. Tescil
MADDE 705.- Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur.
Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer
hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri
yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.
II. Kazanma yolları
1.
Hukukî işlem
MADDE 706.- Taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması, resmî
şekilde düzenlenmiş bulunmalarına bağlıdır.
Ölüme bağlı tasarruflar ve mal rejimi sözleşmeleri, kendilerine özgü şekillere tâbidir.
2. İşgal
MADDE 707.- Tapu kütüğüne kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetinin işgal yoluyla kazanılması,
ancak kaydının malikin istemiyle terkin edilmiş olmasına bağlıdır.
Tapuya kayıtlı olmayan taşınmazlar üzerinde işgal yoluyla mülkiyet kazanılamaz.
3. Yeni arazi oluşması
MADDE 708.- Birikme, dolma, toprak kayması veya kamuya ait suların yatağında ya da
seviyesinde değişme gibi sebeplerle sahipsiz yerlerde yeniden oluşan yararlanmaya elverişli arazi
Devlete ait olur.
Devlet, bu araziyi kamusal bir sakınca bulunmadığı takdirde öncelikle arazisi kayba uğrayana veya
bitişik arazi malikine devredebilir.
Toprak parçalarının kendi arazisinden koptuğunu ispat eden malik, bunları, durumu öğrendiği
tarihten başlayarak bir ve her hâlde oluşumun gerçekleştiği tarihten başlayarak on yıl içinde geri
alabilir.
4. Arazi kayması
a. Genel olarak
MADDE 709.- Arazi kayması sınır değişikliğini gerektirmez.
Arazi kayması sebebiyle bir taşınmazdan diğerine geçmiş olan arazi parçaları ve diğer cisimler
hakkında sürüklenen şeylere ve karışmaya ilişkin hükümler uygulanır.
b. Heyelân
MADDE 710.- Arazi kaymasının sınır değişikliğine yol açmayacağı ilkesi, yetkili makamlarca
heyelân bölgesi olduğu belirlenen yörelerde uygulanmaz.
Bu yörelerin belirlenmesi sırasında yöredeki arazinin yapısı göz önünde tutulur.
Bir taşınmazın böyle bir yörede bulunduğu, ilgililere uygun biçimde bildirilir ve tapu kütüğünün
beyanlar sütununa yazılır.
c. Sınırın yeniden belirlenmesi
MADDE 711.- Sınır, arazi kayması sebebiyle gerçeği yansıtmıyorsa; ilgili taşınmaz maliki,
sınırın yeniden belirlenmesini isteyebilir.
Fazlalık ve eksiklikler denkleştirilir.
5. Kazandırıcı zamanaşımı
a. Olağan zamanaşımı
MADDE 712.- Geçerli bir hukukî sebep olmaksızın tapu kütüğüne malik olarak yazılan kişi,
taşınmaz üzerindeki zilyetliğini davasız ve aralıksız olarak on yıl süreyle ve iyiniyetle sürdürürse,
onun bu yolla kazanmış olduğu mülkiyet hakkına itiraz edilemez.
b. Olağanüstü zamanaşımı
MADDE 713.- Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi
yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir
payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.
Aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan veya yirmi yıl önce ölmüş ya da
hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya
bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir
payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.
Tescil davası, Hazineye ve ilgili kamu tüzel kişilerine veya varsa tapuda malik gözüken kişinin
mirasçılarına karşı açılır.
Davanın konusu, mahkemece gazeteyle bir defa ve ayrıca taşınmazın bulunduğu yerde uygun
araç ve aralıklarla en az üç defa ilân olunur.
Son ilândan başlayarak üç ay içinde yukarıdaki koşulların gerçekleşmediğini ileri sürerek itiraz
eden bulunmaz ya da itiraz yerinde görülmez ve davacının iddiası ispatlanmış olursa, hâkim tescile
karar verir. Mülkiyet, birinci fıkrada öngörülen koşulların gerçekleştiği anda kazanılmış olur.
Davalılar ve itiraz edenler, aynı davada kendi adlarına tescile karar verilmesini isteyebilirler.
Kararda, tescili istenilen taşınmazın niteliği, yeri, sınırları ve yüzölçümü belirtilir ve karara,
uzmanlarca düzenlenen teknik bilgileri içeren krokisi de eklenir.
Özel kanun hükümleri saklıdır.
c. Sürelerin hesabı
MADDE 714.- Kazandırıcı zamanaşımı sürelerinin hesaplanmasında, kesilmesinde ve
durmasında, Borçlar Kanununun zamanaşımına ilişkin hükümleri kıyas yoluyla uygulanır.
6. Sahipsiz yerler ve yararı kamuya ait mallar
MADDE 715.- Sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait mallar, Devletin hüküm ve tasarrufu
altındadır.
Aksi ispatlanmadıkça, yararı kamuya ait sular ile kayalar, tepeler, dağlar, buzullar gibi tarıma
elverişli olmayan yerler ve bunlardan çıkan kaynaklar, kimsenin mülkiyetinde değildir ve hiçbir
şekilde özel mülkiyete konu olamaz.
Sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait malların kazanılması, bakımı, korunması, işletilmesi ve
kullanılması özel kanun hükümlerine tâbidir.
III. Tescili isteme hakkı
MADDE 716.- Mülkiyetin kazanılmasına esas olacak bir hukukî sebebe dayanarak malikten
mülkiyetin kendi adına tescilini istemek hususunda kişisel hakka sahip olan kimse, malikin
kaçınması hâlinde hâkimden, mülkiyetin hükmen geçirilmesini isteyebilir.
Bir taşınmazın mülkiyetini işgal, miras, kamulaştırma, cebrî icra veya mahkeme kararına
dayanarak kazanan kişi tescili doğrudan doğruya yaptırabilir.
Bir taşınmazın mülkiyetinde eşler arasındaki mal rejimi dolayısıyla meydana gelen değişiklikler,
eşlerden birinin istemiyle tapu kütüğüne doğrudan tescil olunur.
C. Taşınmaz mülkiyetinin kaybı
MADDE 717.- Taşınmaz mülkiyeti, terkin veya taşınmazın tamamen yok olmasıyla sona erer.
Kamulaştırma hâlinde mülkiyetin ne zaman sona ereceği özel kanunla belirlenir
İKİNCİ AYIRIM
TAŞINMAZ MÜLKİYETİNİN İÇERİĞİ
VE KISITLAMALARI
A. Taşınmaz mülkiyetinin içeriği
I. Kapsam
MADDE 718.- Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava
ve altındaki arz katmanlarını kapsar.
Bu mülkiyetin kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da
girer.
II. Sınırlar
1. Sınırların belirlenmesi
MADDE 719.- Taşınmazın sınırları, tapu plânları ve arz üzerindeki sınır işaretleriyle belirlenir.
Tapu plânları ile arz üzerindeki işaretler birbirini tutmazsa, asıl olan plândaki sınırdır. Bu kural,
yetkili makamlarca heyelân bölgesi olduğu belirlenen yörelerde uygulanmaz.
2. Sınır belirleme yükümlülüğü
MADDE 720.- Her arazi maliki, komşusunun istemi üzerine belli olmayan sınırların
belirlenmesi için tapu plânlarının düzeltilmesine veya arz üzerine sınır işaretleri konulmasına
katkıda bulunmakla yükümlüdür.
3. Sınırlıklar üzerinde paylı mülkiyet
MADDE 721.- İki taşınmazı birbirinden ayırmaya yarayan duvar, parmaklık, çit gibi sınırlıklar,
aksi ispat edilmedikçe, her iki komşunun paylı malı sayılır.
III. Arazideki yapılar
1. Arazi ve yapı malzemesi
a. Mülkiyet ilişkisi
MADDE 722.- Bir kimse kendi arazisindeki yapıda başkasının malzemesini ya da başkasının
arazisindeki yapıda kendisinin veya bir başkasının malzemesini kullanırsa, bu malzeme arazinin
bütünleyici parçası olur.
Ancak, sahibinin rızası olmaksızın kullanılmış olan malzemenin sökülmesi aşırı zarara yol
açmayacaksa, malzeme sahibi, gideri yapıyı yaptırana ait olmak üzere bunların sökülüp kendisine
verilmesini isteyebilir.
Aynı koşullar altında arazinin maliki de, rızası olmaksızın yapılan yapıda kullanılan
malzemenin, gideri yapıyı yaptırana ait olmak üzere sökülüp kaldırılmasını isteyebilir.
b. Tazminat
MADDE 723.- Malzeme sökülüp alınmazsa arazi maliki, malzeme sahibine uygun bir tazminat
ödemekle yükümlüdür.
Yapıyı yaptıran arazi maliki iyiniyetli değilse hâkim, malzeme sahibinin uğradığı zararın
tamamının tazmin edilmesine karar verebilir.
Yapıyı yaptıran malzeme sahibi iyiniyetli değilse, hâkimin hükmedeceği miktar bu malzemenin
arazi maliki için taşıdığı en az değeri geçmeyebilir.
c. Arazinin mülkiyetinin malzeme sahibine verilmesi
MADDE 724.- Yapının değeri açıkça arazinin değerinden fazlaysa, iyiniyetli taraf uygun bir
bedel karşılığında yapının ve arazinin tamamının veya yeterli bir kısmının mülkiyetinin malzeme
sahibine verilmesini isteyebilir.
2. Taşkın yapılar
MADDE 725.- Bir yapının başkasına ait araziye taşırılan kısmı, eğer yapıyı yapan malik
taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkına sahip bulunuyorsa, ona ait taşınmazın bütünleyici parçası
olur.
Böyle bir irtifak hakkı yoksa, zarar gören malik taşmayı öğrendiği tarihten başlayarak onbeş gün
içinde itiraz etmediği, aynı zamanda durum ve koşullar da haklı gösterdiği takdirde, taşkın yapıyı
iyiniyetle yapan kimse, uygun bir bedel karşılığında taşan kısım için bir irtifak hakkı kurulmasını
veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devredilmesini isteyebilir.
3. Üst hakkı
MADDE 726.- Bir üst irtifakına dayalı olarak başkasına ait bir arazinin altında veya üstünde
sürekli kalmak üzere inşa edilen yapıların mülkiyeti, irtifak hakkı sahibine ait olur.
Bir binanın başlı başına kullanılmaya elverişli bağımsız bölümleri üzerinde kat mülkiyeti veya
kat irtifakı kurulması, Kat Mülkiyeti Kanununa tâbidir.
Bağımsız bölümler üzerinde ayrıca üst hakkı kurulamaz.
4. Mecralar
MADDE 727.- Su, gaz, elektrik ve benzerlerinin mecraları, işletmenin bulunduğu taşınmazın
dışında olsalar bile, aksine bir düzenleme olmadıkça o işletmenin eklentisi ve işletme malikinin
malı sayılır.
Komşuluk hukukunun gerektirdiği hâller dışında bir taşınmazın böyle bir mecra ile aynî hak olarak
yüklenmesi, ancak bir irtifak hakkı kurulması suretiyle olabilir.
İrtifak hakkı, mecra dışarıdan görülmüyorsa tapu kütüğüne tesciliyle, dışarıdan görülüyorsa
noterce düzenlenecek sözleşmeye dayanılarak mecranın yapılmasıyla doğar.
5. Taşınır yapılar
MADDE 728.- Başkasının arazisi üzerinde kalıcı olması amaçlanmaksızın yapılan kulübe, büfe,
çardak, baraka ve benzeri hafif yapılar, bunların malikine aittir.
Bu tür yapılar, taşınır mal hükümlerine tâbi olur ve tapu kütüğünde gösterilmez.
IV. Araziye dikilen fidanlar
MADDE 729.- Bir kimse başkasının fidanını kendi arazisine ya da kendisinin veya bir üçüncü
kişinin fidanını başkasının arazisine dikerse, başkasının malzemesini kullanarak yapılan yapılara
veya taşınır yapılara ilişkin hükümler bunlar hakkında da uygulanır.
Ağaçlar ve ormanlar üst hakkına konu olamaz.
V. Taşınmaz malikinin sorumluluğu
MADDE 730.- Bir taşınmaz malikinin mülkiyet hakkını bu hakkın yasal kısıtlamalarına aykırı
kullanması sonucunda zarar gören veya zarar tehlikesi ile karşılaşan kimse, durumun eski hâline
getirilmesini, tehlikenin ve uğradığı zararın giderilmesini dava edebilir.
Hâkim, yerel âdete uygun ve kaçınılmaz taşkınlıklardan doğan zararların uygun bir bedelle
denkleştirilmesine karar verebilir.
B. Taşınmaz mülkiyetinin kısıtlamaları
I. Genel olarak
MADDE 731.-Taşınmaz mülkiyetinin kanundan doğan kısıtlamaları, tapu siciline tescil
edilmeksizin etkili olur.
Bu kısıtlamaların ortadan kaldırılması veya değiştirilmesi, buna ilişkin sözleşmenin resmî
şekilde düzenlenmesine ve tapu kütüğüne şerh verilmesine bağlıdır.
Kamu yararı için konulan kısıtlamalar kaldırılamaz ve değiştirilemez.
II. Devir hakkının kısıtlamaları
1. Yasal önalım hakkı
a. Önalım hakkı sahibi
MADDE 732.- Paylı mülkiyette bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını tamamen veya kısmen
üçüncü kişiye satması hâlinde, diğer paydaşlar önalım hakkını kullanabilirler.
b. Kullanma yasağı, feragat ve hak düşürücü süre
MADDE 733.- Cebrî artırmayla satışlarda önalım hakkı kullanılamaz.
Önalım hakkından feragatin resmî şekilde yapılması ve tapu kütüğüne şerh verilmesi gerekir.
Belirli bir satışta önalım hakkını kullanmaktan vazgeçme, yazılı şekle tâbidir ve satıştan önce veya
sonra yapılabilir.
Yapılan satış, alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilir.
Önalım hakkı, satışın hak sahibine bildirildiği tarihin üzerinden üç ay ve her hâlde satışın
üzerinden iki yıl geçmekle düşer.
c. Kullanılması
MADDE 734.- Önalım hakkı, alıcıya karşı dava açılarak kullanılır.
Önalım hakkı sahibi, adına payın tesciline karar verilmeden önce, satış bedeli ile alıcıya düşen tapu
giderlerini, hâkim tarafından belirlenen süre içinde hâkimin belirleyeceği yere nakden yatırmakla
yükümlüdür.
2. Sözleşmeden doğan önalım hakkı
MADDE 735.- Tapu kütüğüne şerh verilen sözleşmeden doğan önalım hakkı, şerhte belirtilen
sürede ve belirtilen koşullara göre her malike karşı kullanılabilir. Kütükte koşullar belirtilmemişse
taşınmazın üçüncü kişiye satışındaki koşullar esas alınır.
Şerhin etkisi her durumda, şerhin verildiği tarihin üzerinden on yıl geçmekle sona erer.
Yasal önalım hakkının kullanılmasına ve vazgeçmeye ilişkin hükümler sözleşmeden doğan
önalım hakkında da uygulanır.
3. Alım ve geri alım hakları
MADDE 736.- Tapu kütüğüne şerh verilen alım ve geri alım hakları, şerhde belirtilen süre
içinde her malike karşı kullanılabilir.
Şerhin etkisi, her durumda, şerhin verildiği tarihin üzerinden on yıl geçmekle sona erer.
III. Komşu hakkı
1. Kullanma biçimi
MADDE 737.- Herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkileri kullanırken ve özellikle işletme
faaliyetini sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla
yükümlüdür.
Özellikle, taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel âdete göre komşular arasında hoş
görülebilecek dereceyi aşan duman, buğu, kurum, toz, koku çıkartarak, gürültü veya sarsıntı
yaparak rahatsızlık vermek yasaktır.
Yerel âdete uygun ve kaçınılmaz taşkınlıklardan doğan denkleştirmeye ilişkin haklar saklıdır.
2. Kazı ve yapılar
a. Kural
MADDE 738.- Malik, kazı ve yapı yaparken komşu taşınmazlara, onların topraklarını sarsmak
veya tehlikeye düşürmek ya da üzerlerindeki tesisleri etkilemek suretiyle zarar vermekten kaçınmak
zorundadır.
Komşuluk hukuku kurallarına aykırı yapılar hakkında taşkın yapılara ilişkin hükümler
uygulanır.
b. Özel kurallar
MADDE 739.- Kazı ve yapılarda uyulması gerekli kurallar özel kanunlarla belirlenir.
3. Bitkiler
a. Kural
MADDE 740.- Komşunun arazisine taşarak zarar veren dal ve kökler, onun istemi üzerine
uygun bir süre içinde kaldırılmazsa, komşu bu dal ve kökleri kesip kendi mülkiyetine geçirebilir.
Ekilmiş veya üzerine yapı yapılmış arazisine dalların taşmasına katlanan komşu, bu dallarda
yetişen meyvaları toplama hakkına sahip olur.
Komşu ormanlar hakkında bu hükümler uygulanmaz.
b. Özel kurallar
MADDE 741.- Komşu taşınmaz maliklerinin bitki dikerken uymak zorunda oldukları kurallar
özel kanunlarla belirlenir.
4. Doğal olarak akan su
MADDE 742.- Taşınmaz maliki, üst taraftaki araziden kendi arazisine doğal olarak akan suların
ve özellikle yağmur, kar ve tutulmamış kaynak sularının akışına katlanmak zorundadır.
Komşulardan hiçbiri bu suların akışını diğerinin zararına değiştiremez.
Üstteki arazi maliki, alt taraftaki taşınmaza gerekli olan suyu, ancak kendi taşınmazı için
zorunlu olduğu ölçüde tutabilir.
5. Fazla suyun akıtılması
MADDE 743.- Bir arazinin suyu öteden beri alt taraftaki araziye doğal bir şekilde akmakta ise,
alt taraftaki arazi maliki, üst taraftaki araziden fazla suyun boşaltılması sırasında da bu suları
tazminat isteme hakkı olmaksızın kabul etmek zorundadır.
Alt taraftaki arazi maliki boşaltma dolayısıyla akan sulardan zarar görmekte ise, gideri üstteki arazi
malikine ait olmak üzere, kendi arazisinde yapılacak mecrayla suyun akıtılmasını isteyebilir.
Bataklıkların kurutulması hakkındaki özel kanun hükümleri saklıdır.
6. Mecra geçirilmesi
a. Katlanma yükümlülüğü
MADDE 744.- Her taşınmaz maliki, uğrayacağı zararın tamamının önceden ödenmesi
koşuluyla, su yolu, kurutma kanalı, gaz ve benzerlerine ait boruların, elektrik hat ve kablolarının,
başka yerden geçirilmesi olanaksız veya aşırı ölçüde masraflı olduğu takdirde, kendi arazisinin
altından veya üstünden geçirilmesine katlanmakla yükümlüdür.
Mecra geçirilmesinin kamulaştırma kurallarına bağlı olması hâlinde, bu Kanunun mecralara
ilişkin komşuluk hükümleri uygulanmaz.
Mecrayı geçirme hakkı, hak sahibinin istemi üzerine ve giderleri ödemesi koşuluyla tapu
kütüğüne tescil edilir.
b. Yükümlü taşınmaz malikinin menfaatinin korunması
MADDE 745.- Yükümlü taşınmaz maliki, kendi menfaatinin hakkaniyete uygun bir biçimde
gözetilmesini isteyebilir.
Arazinin üzerinden geçecek mecralarda olağanüstü durumlar varsa malik, bu mecraların
üzerinden geçirileceği arazi parçasının uygun bir kısmının, zararını tam olarak karşılayacak bir
bedelle satın alınmasını isteyebilir.
c. Durumun değişmesi
MADDE 746.- Durum değişirse, yükümlü taşınmaz maliki, mecranın kendi yararına olarak
başka bir yere nakledilmesini isteyebilir.
Yer değiştirme giderleri, kural olarak mecra hakkı sahibine aittir.
Özel durumlar haklı gösterdiği takdirde, taşınmaz maliki de giderlerin uygun bir kısmına
katılmakla yükümlü tutulabilir.
7. Geçit hakları
a. Zorunlu geçit
MADDE 747.- Taşınmazından genel yola çıkmak için yeterli geçidi bulunmayan malik, tam bir
bedel karşılığında bir geçit hakkı tanınmasını komşularından isteyebilir.
Bu hak, ilk önce kendisinden bu geçidin istenmesi önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en
uygun düşen komşuya karşı ve daha sonra bundan en az zarar görecek olana karşı kullanılır.
Zorunlu geçit iki tarafın menfaati gözetilerek belirlenir.
b. Diğer geçit hakları
MADDE 748.- Taşınmaz malikinin taşınmazını işletme veya iyileştirme ya da taşınmazı
üzerinde yapı yapma amacıyla komşu taşınmaza geçici olarak girme hakkı ile tarla yolu, hayvan
sulama yolu, kış geçidi, tomruk kaydırma yolu ve oluğu ve bunlara benzer diğer geçitler özel kanun
hükümlerine tâbidir.
Özel kanun hükmü yoksa yerel âdet uygulanır.
Doğrudan doğruya kanundan kaynaklanan geçit hakları, tapu kütüğüne tescil edilmeksizin
doğar. Ancak, bunlardan sürekli nitelikte olanlar beyanlar sütununda gösterilir.
8. Sınırlıklar
MADDE 749.- Sınırlıklar üzerinde paylı mülkiyete ilişkin hükümler saklı kalmak üzere; her
arazi maliki, taşınmazının sınırının çit veya duvar gibi sınırlıklarla çevrilmesi için yapılan giderleri
karşılar.
Arazinin sınırlıklarla çevrilmesi yükümlülüğü ve biçimine ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.
9. Katılma yükümlülüğü
MADDE 750.- Her taşınmaz maliki, komşuluk hukukundan doğan yetkilerin kullanılması için
gerekli işlere ve bunların giderlerine, kendi yararlanması oranında katılmakla yükümlüdür.
IV. Başkasının arazisine girme hakkı
1. Orman ve mer'aya girme
MADDE 751.- Yetkili makamlar tarafından bitki örtüsünü korumak amacıyla yasaklanmadıkça,
herkes başkasının orman ve mer'asına girebilir ve oralarda yetişen yabanî meyve, mantar ve benzeri
şeyleri, yerel âdetlerin izin verdiği ölçüde toplayıp alabilir.
Avlanmak ve balık tutmak için başkasının arazisine girme, özel kanun hükümlerine tâbidir.
2. Sürüklenen şeyler ile benzerlerinin alınması
MADDE 752.- Su, rüzgâr, çığ veya diğer doğal güçlerin etkisiyle ya da rastlantı sonucunda
başkasının arazisine sürüklenen veya düşen şeyler ile buraya giren büyük ve küçük baş hayvan, arı
oğulu, kanatlı hayvan ve balık gibi hayvanların hak sahipleri tarafından aranıp alınmasına, arazi
maliki izin vermek zorundadır.
Arazi maliki, bu yüzden uğradığı zararın denkleştirilmesini istemek ve denkleştirme bedeli
kendisine ödeninceye kadar o şeyleri hapsetmek hakkına sahiptir.
3. Zorunluluk hâlinde
MADDE 753.- Bir kimse kendisini veya başkasını tehdit eden bir zararı veya o anda mevcut bir
tehlikeyi ancak başkasının taşınmazına müdahale ile önleyebilecek ve bu zarar ya da tehlike
taşınmaza müdahaleden doğacak zarardan önemli ölçüde büyük ise, malik buna katlanmak
zorundadır.
Malik, bu yüzden uğradığı zarar için hakkaniyete uygun bir denkleştirme bedeli isteyebilir.
V. Kamu hukuku kısıtlamaları
1. Genel olarak
MADDE 754.- Taşınmaz mülkiyeti hakkının kamu yararı için kısıtlanması, özellikle yapı,
yangın, doğal afetler ve sağlıkla ilgili kolluk hizmetlerine; orman ve yollara, deniz ve göl
kıyılarındaki ana ve tali yollara sınır işaretleri ve nirengi noktaları konulmasına; toprağın
iyileştirilmesine veya bölünmesine, tarım topraklarının veya yapıya özgü arsaların birleştirilmesine;
eski eserler, doğal güzellikler, manzaralar, seyirlik noktaları ve ender doğa anıtları ile içmeler,
ılıcalar, maden ve kaynak sularının korunmasına ilişkin mülkiyet kısıtlamaları, özel kanun
hükümlerine tâbidir.
2. Toprağın iyileştirilmesi
MADDE 755.- Su yollarını düzeltme, sulama, bataklık yerlerini kurutma, yol açma, orman
yetiştirme, arazileri toplulaştırma gibi iyileştirme işleri, ancak ilgili maliklerin ortak girişimleriyle
yapılabilecekse, arazinin yarısından fazlasına sahip bulunmak koşuluyla maliklerin üçte ikisinin bu
yolda karar vermeleri gerekir. Diğer malikler de bu karara uymak zorundadır. Alınan karar, tapu
kütüğünün beyanlar sütununda gösterilir.
Bu konulara ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.
C. Kaynak ve yeraltı suları
I. Mülkiyet ve irtifak hakkı
MADDE 756.- Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup, bunların mülkiyeti ancak
kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabilir.
Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak, bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne
tescil ile kurulur.
Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularına
da malik olmak sonucunu doğurmaz.
Arazi maliklerinin yeraltı sularından yararlanma biçimi ve ölçüsüne ilişkin özel kanun
hükümleri saklıdır.
II. Kaynaklara zarar verilmesi
1. Tazminat
MADDE 757.- Önemli ölçüde yararlanılan veya yararlanmak amacıyla suyu biriktirilen
kaynakları veya kuyuları kazı, yapı veya benzeri faaliyetler yüzünden kısmen olsun keserek ya da
kirleterek malikine veya onda hak sahibi olana zarar veren kimse, bu zararı gidermekle
yükümlüdür.
Zarar kasten veya ihmal yoluyla verilmemişse ya da zarar görenin de kusuru varsa hâkim,
tazminatın gerekip gerekmediğini, gerekiyorsa miktar ve türünü takdir eder.
2. Eski duruma getirme
MADDE 758.- Bir taşınmazda oturmak, onu işletmek veya bir yerin içme ya da kullanma
suyunu sağlamak için gerekli olan kaynaklar kesilir ve kirletilirse, kaynağın olabildiği ölçüde eski
duruma getirilmesi istenebilir.
Bunlar dışında eski duruma getirme, ancak özel hâller haklı gösterdiği takdirde istenebilir.
III. Aynı yataktan beslenen kaynaklar
MADDE 759.- Değişik maliklere ait komşu kaynaklar, ortak bir ana kaynaktan beslenmekte ise
maliklerden her biri, bu kaynakların birlikte tutulmasını ve suyun hak sahiplerine o zamana kadarki
yararlanmaları oranında dağıtılmasını isteyebilir.
Hak sahipleri, ortak tesis masraflarını yararlanmaları oranında üstlenirler.
Birinin karşı çıkması hâlinde, hak sahiplerinden her biri, diğer kaynaklardaki su azalacak olsa
bile, kendi kaynağındaki suyun tutulup akıtılması için gerekli işleri yapabilir ve kendi kaynağına
gelen suyun miktarı bu işler sonunda çoğaldığı takdirde, ancak bu çoğalma oranında bir bedel
vermekle yükümlü olur.
IV. Özel kanun hükümleri ve yerel âdet
MADDE 760.- Özel mülkiyete tâbi arazide bulunan kaynak, kuyu veya derelerden komşuların
ve diğer kişilerin su içme, su alma veya hayvan sulama ya da benzer yollarla yararlanmaları özel
kanun hükümlerine tâbidir. Özel kanun hükmü yoksa yerel âdet uygulanır.
V. Zorunlu su
MADDE 761.- Evi, arazisi veya işletmesi için gerekli sudan yoksun olup, bunu aşırı zahmet ve
gidere katlanmaksızın başka yoldan sağlayamayan taşınmaz maliki, komşusundan, onun
ihtiyacından fazla olan suyu tam bir bedel karşılığında almasını sağlayacak bir irtifak kurulmasını
isteyebilir.
Zorunlu su irtifakının kurulmasında öncelikle kaynak sahibinin menfaati gözetilir.
Durum değişirse, kurulmuş irtifak hakkının değiştirilmesi veya kaldırılması istenebilir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
TAŞINIR MÜLKİYETİ
A. Konusu
MADDE 762.- Taşınır mülkiyetinin konusu, nitelikleri itibarıyla taşınabilen maddî şeyler ile
edinmeye elverişli olan ve taşınmaz mülkiyetinin kapsamına girmeyen doğal güçlerdir.
B. Kazanılması
I. Mülkiyetin nakli
1. Zilyetliğin devri
MADDE 763.- Taşınır mülkiyetinin nakli için zilyetliğin devri gerekir.
Bir taşınırın zilyetliğini iyiniyetle ve malik olmak üzere devralan kimse, devredenin mülkiyeti
devir yetkisi olmasa bile, zilyetlik hükümlerine göre kazanmanın korunduğu hâllerde o şeyin maliki
olur.
2. Mülkiyetin saklı tutulması
a. Genel olarak
MADDE 764.- Başkasına devredilen bir malın mülkiyetinin saklı tutulması kaydı, ancak resmî
şekilde yapılacak sözleşmenin devralanın yerleşim yeri noterliğinde özel siciline kaydedilmesiyle
geçerli olur.
Hayvan satışlarında mülkiyeti saklı tutma sözleşmesi yapılamaz.
b. Taksitle satış
MADDE 765.- Taksitle mal satan kimse, bu satımlara ilişkin özel hükümlere uymak koşuluyla,
mülkiyeti saklı tutma sözleşmesine dayanarak, sattığı malın geri verilmesini isteyebilir.
3. Hükmen teslim
MADDE 766.- Bir taşınırın mülkiyetini nakleden kimse özel bir hukukî ilişkiye dayanarak o
şeyin zilyetliğini korursa, mülkiyet teslimsiz geçmiş olur. Ancak, bu işlem üçüncü kişileri zarara
sokmak veya taşınır rehni kurallarından kurtulmak için yapılmışsa, mülkiyetin nakli sonuç
doğurmaz.
Böyle bir amaç güdülüp güdülmediğini hâkim takdir eder.
II. Sahiplenme
1. Sahipsiz şeyler
MADDE 767.- Sahipsiz bir taşınırı malik olmak iradesiyle zilyetliğine geçiren kimse, onun
maliki olur.
2. Sahipsiz duruma gelen hayvanlar
MADDE 768.- Tutulan av hayvanları, yeniden serbest kalır ve sahipleri onları gecikmeksizin ve
ara vermeksizin aramaz ve tekrar tutmak için uğraşmazsa, sahipsiz duruma gelirler.
Ehlileştirilmiş hayvanlar tekrar vahşileşir ve sahiplerine dönmezlerse, sahipsiz duruma gelirler.
Arı oğulu başkasının taşınmazına uçmuş olmakla sahipsiz duruma gelmez.
III. Bulunmuş eşya
1. Arama ve ilân
MADDE 769.- Kaybedilmiş bir şeyi bulan kimse, malın sahibine, sahibini bilmiyorsa kolluk
kuvvetlerine, köylerde muhtara bildirmek veya araştırma yapmak ve gerektiğinde ilân etmek
zorundadır.
Bulunan şey önemli ölçüde değerli ise, her hâlde kolluk kuvvetlerine veya muhtara bildirmek
gerekir.
Oturulan bir evde veya işyerinde ya da kamu hizmeti görülen yerde bir şey bulan kimse, bunu o yer
sahibine veya kiracıya ya da kamu hizmeti görülen yerde denetim ve gözetim ile görevli olanlara
teslim etmek zorundadır.
2. Koruma ve satma
MADDE 770.- Bulunan şeyin özenle korunması gerekir.
Korunması aşırı gideri gerektirir veya çabuk bozulabilir bir nitelik taşır ya da kolluk kuvvetleri veya
kamu kurumu tarafından bir yıldan fazla saklanmış olursa, bulunan şey satılabilir. Satış,
gerektiğinde önceden ilân edilerek açık artırma yoluyla yapılır.
Satış bedeli, bulunan şeyin yerine geçer.
3. Mülkiyetin kazanılması, geri verme
MADDE 771.- Bulunan şeyin maliki, ilân veya kolluk kuvvetlerine ya da muhtara bildirme
tarihinden başlayarak beş yıl içinde ortaya çıkmazsa; bulan kimse, yükümlülüklerini yerine getirmiş
olmak koşuluyla o şeyin mülkiyetini kazanır.
Bulunan şey malikine geri verilirse, bulan kimse yaptığı giderlerin ödenmesini ve uygun bir
ödül verilmesini isteyebilir.
Kaybedilmiş şey oturulan bir evde veya işyerinde ya da kamu hizmeti görülen yerde
bulunmuşsa; o yerin sahibi, kiracı veya kurum, o şeyi bulan sayılır. Ancak bunlar ödül isteyemezler.
4. Define
MADDE 772.- Bulunmalarından çok zaman önce gömülmüş veya saklanmış olduğu ve duruma
göre artık malikinin bulunmadığı kesin olarak anlaşılan değerli şeyler, define sayılır.
Bilimsel değer taşıyan eşyaya ilişkin hükümler saklı kalmak üzere define, içinde bulunduğu
taşınmaz veya taşınır malın malikinin olur.
Defineyi bulan kimse, değerinin yarısını aşmamak üzere uygun bir ödül isteyebilir.
5. Bilimsel değeri olan eşya
MADDE 773.- Bilimsel değeri olan sahipsiz doğal şeyler ile eski eserlerin bulunması hâlinde
özel kanun hükümleri uygulanır.
IV. Düşen veya sürüklenen şeyler
MADDE 774.- Su, rüzgâr, çığ veya diğer doğal güçlerin etkisiyle veya rastlantı sonucunda
taşınır mallar veya hayvanlar kimin egemenlik alanına girerse, o kimse kaybolan eşyayı bulanın
haklarına sahip ve yükümlülüklerine tâbi olur.
Başkasının kovanına göçen arı oğulu, bir bedel ödenmesi gerekmeksizin kovan malikinin olur.
V. İşleme
MADDE 775.- Bir kimse başkasına ait bir şeyi işler veya başka bir şekle sokarsa, emeğin
değerinin o şeyin değerinden fazla olması hâlinde, yeni şey işleyenin, aksi hâlde malikin olur.
İşleyen iyiniyetli değilse, emeğin değeri işlenen şeyin değerinden daha fazla olsa bile hâkim,
yeni şeyi malike bırakabilir.
Tazminat ve sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakları saklıdır.
VI. Karışma ve birleşme
MADDE 776.- Birden çok kişinin taşınır malları önemli bir zarara uğratılmadan veya aşırı bir
emek ve para harcanmadan ayrılmayacak şekilde birbiriyle birleşmiş veya karışmışsa o kişiler, yeni
şey üzerinde kendi taşınırlarının birleşme veya karışma zamanındaki değerleri oranında paylı
mülkiyete sahip olurlar.
Bir taşınır diğer bir taşınırla onun ikincil nitelikte bütünleyici parçası olacak şekilde karışır veya
birleşirse; eşyanın tamamı, ana parçanın malikine ait olur.
Tazminat ve sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakları saklıdır.
VII. Kazandırıcı zamanaşımı
MADDE 777.- Başkasının taşınır bir malını davasız ve aralıksız beş yıl iyiniyetle ve malik
sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kimse, zamanaşımı yoluyla o taşınırın maliki olur.
Zilyetliğin irade dışı kaybedilmesi hâlinde zilyet, bir yıl içinde eşyayı ele geçirir veya açacağı
bir dava yoluyla onu yeniden elde ederse kazandırıcı zamanaşımı kesilmiş olmaz.
Kazandırıcı zamanaşımı süresinin hesaplanmasında, kesilmesinde ve durmasında Borçlar
Kanununun zamanaşımına ilişkin hükümleri kıyas yoluyla uygulanır.
C. Kaybedilmesi
MADDE 778.- Taşınır mülkiyeti, malik tarafından terk edilmedikçe veya başkası tarafından
kazanılmadıkça yalnız zilyetliğin kaybıyla sona ermez.
İKİNCİ KISIM
SINIRLI AYNÎ HAKLAR
BİRİNCİ BÖLÜM
İRTİFAK HAKLARI VE TAŞINMAZ YÜKÜ
BİRİNCİ AYIRIM
TAŞINMAZ LEHİNE İRTİFAK HAKKI
A. Konusu
MADDE 779.- Taşınmaz lehine irtifak hakkı, bir taşınmaz üzerinde diğer bir taşınmaz lehine
konulmuş bir yük olup, yüklü taşınmazın malikini mülkiyet hakkının sağladığı bazı yetkileri
kullanmaktan kaçınmaya veya yararlanan taşınmaz malikinin yüklü taşınmazı belirli şekilde
kullanmasına katlanmaya mecbur kılar.
Yapma borçları, irtifaka başlı başına konu olamaz; ona ancak yan edim olarak bağlanabilir.
B. Kurulması ve sona ermesi
I. Kurulması
1. Tescil
MADDE 780.- İrtifak hakkının kurulması için tapu kütüğüne tescil şarttır.
İrtifak hakkının kazanılmasında ve tescilinde, aksi öngörülmüş olmadıkça taşınmaz mülkiyetine
ilişkin hükümler uygulanır.
İrtifak hakkının zamanaşımı yoluyla kazanılması, ancak mülkiyeti bu yolla elde edilebilecek
taşınmazlarda mümkündür.
2. Sözleşme
MADDE 781.- İrtifak hakkının kurulmasına ilişkin sözleşmenin geçerli olması, resmî şekilde
düzenlenmesine bağlıdır.
3. Kendi taşınmazı üzerinde irtifak hakkı
MADDE 782.- Malik kendisine ait iki taşınmazdan biri üzerinde diğerinin lehine irtifak hakkı
kurabilir.
II. Sona ermesi
1. Genel olarak
MADDE 783.- İrtifak hakkı, tescilin terkini veya yüklü ya da yararlanan taşınmazın yok
olmasıyla sona erer.
2. Her iki taşınmaza aynı kimsenin malik olması
MADDE 784.- Yüklü ve yararlanan taşınmazlara aynı kimse malik olursa, bu kişi, irtifak
hakkını terkin ettirebilir.
Terkin edilmedikçe irtifak, aynî hak olarak varlığını sürdürür.
3. Mahkeme kararı
MADDE 785.- Lehine irtifak kurulan taşınmaz için bu hakkın sağladığı hiç bir yarar
kalmamışsa, yüklü taşınmazın maliki bu hakkın terkinini isteyebilir.
Yüküne oranla çok az yarar sağlayan bir irtifak hakkının, bedel karşılığında kısmen veya
tamamen terkini istenebilir.
C. Hükümleri
I. Kapsamı
1. Genel olarak
MADDE 786.- İrtifak hakkı sahibi, hakkının korunması ve kullanılması için gerekli olan
önlemleri alabilir; ancak, hakkını yüklü taşınmazın malikine en az zarar verecek biçimde kullanmak
zorundadır.
Yüklü taşınmazın maliki, irtifak hakkının kullanılmasını engelleyecek ya da zorlaştıracak
davranışlarda bulunamaz.
2. Tescile göre
MADDE 787.- İrtifaktan doğan yetki ve yükümlülükleri açıkça belirlediği ölçüde tescil,
irtifakın kapsamını belirlemede esas oluşturur.
Tescilden açıkça anlaşılmadığı hâllerde kapsam, tescilin sınırları içinde, irtifak hakkının
kazanılma sebebine veya uzun süreden beri davasız ve iyiniyetle kullanılış biçimine göre belirlenir.
3. İhtiyaçların değişmesi
MADDE 788.- Yararlanan taşınmazın ihtiyaçlarındaki değişiklik, yüklü taşınmazın irtifaktan
doğan yükünü ağırlaştıramaz.
4. Özel kanun hükümleri ve yerel âdet
MADDE 789.- Tarla yolu, yaya veya araba geçidi gibi geçit hakları ile hayvan otlatma, hayvan
sulama, tarlalara veya arklara su alma hakları ve benzeri hakların kapsamını belirlemede taraflar
arasındaki anlaşma veya özel kanun hükümleri, yoksa yerel âdet uygulanır.
II. Bakım giderleri
MADDE 790.- İrtifak hakkının kullanılması için gerekli tesislerin bakımı, yararlanan taşınmaz
malikine aittir.
Tesisler yüklü taşınmazın malikine de yararlı ise, bunların bakım giderlerine her iki malik yararları
oranında katılır.
III. Değişiklikler
1. İrtifak hakkının ilişkin olduğu yerin değiştirilmesi
MADDE 791.- İrtifak hakkı yüklü taşınmazın yalnız belli bir kısmının kullanılması koşuluyla
kurulmuşsa, bu taşınmazın maliki, menfaatini ispat etmek ve giderleri üstlenmek kaydıyla; irtifakın,
hakkın kullanılmasını güçleştirmeyecek biçimde taşınmazın başka bir yerine naklini isteyebilir.
İrtifak hakkının kullanılacağı yer tapu kütüğünde belirtilmiş olsa bile yüklü taşınmaz maliki bu
yetkiyi kullanabilir.
Mecraların bir yerden başka bir yere naklinde komşuluk hukuku kuralları da göz önünde tutulur.
2. Bölünme
a. Yararlanan taşınmazın bölünmesi
MADDE 792.- Yararlanan taşınmazın parsellere bölünmesi hâlinde kural, irtifak hakkının her
parsel yararına devam etmesidir.
Ancak, durum ve koşullara göre irtifak hakkı yalnız bir parselin yararına kullanılabiliyorsa,
yüklü taşınmazın maliki diğer parseller için irtifak hakkının terkinini isteyebilir.
Tapu sicil memuru, bu istemi irtifak hakkı sahibine bildirir ve onun bir ay içinde itiraz etmemesi
hâlinde irtifak hakkını terkin eder.
b. Yüklü taşınmazın bölünmesi
MADDE 793.- Yüklü taşınmazın parsellere bölünmesi hâlinde kural, irtifak hakkının her parsel
üzerinde devam etmesidir.
Ancak, irtifak hakkı belirli parseller üzerinde kullanılmıyorsa, durum ve koşullara göre de
kullanılamayacaksa, bu parsellerin maliklerinden her biri, kendi taşınmazı üzerindeki irtifak
hakkının terkinini isteyebilir.
Tapu sicil memuru, bu istemi irtifak hakkı sahibine bildirir ve onun bir ay içinde itiraz etmemesi
hâlinde irtifak hakkını terkin eder.
İKİNCİ AYIRIM
İNTİFA HAKKI VE DİĞER İRTİFAK
HAKLARI
A. İntifa hakkı
I. Konusu
MADDE 794.- İntifa hakkı, taşınırlar, taşınmazlar, haklar veya bir malvarlığı üzerinde
kurulabilir.
Aksine düzenleme olmadıkça bu hak, sahibine, konusu üzerinde tam yararlanma yetkisi sağlar.
II. Kurulması
MADDE 795.- İntifa hakkı, taşınırlarda zilyetliğin devri, alacaklarda alacağın devri,
taşınmazlarda tapu kütüğüne tescil ile kurulur.
Taşınır ve taşınmazlarda intifa hakkının kazanılması ve tescilinde, aksine düzenleme olmadıkça,
mülkiyete ilişkin hükümler uygulanır.
Taşınmaz üzerindeki yasal intifa hakkı tapu kütüğüne tescil edilmemiş olsa bile, durumu bilenlere
karşı ileri sürülebilir. Tescil edilmiş ise, herkese karşı ileri sürülebilir.
III. Sona ermesi
1. Sona erme sebepleri
MADDE 796.- İntifa hakkı, konusunun tamamen yok olması ve taşınmazlarda tescilin terkini;
yasal intifa hakkı, sebebinin ortadan kalkmasıyla sona erer.
Sürenin dolması veya hak sahibinin vazgeçmesi ya da ölümü gibi diğer sona erme sebepleri,
taşınmazlarda malike terkini isteme yetkisi verir.
2. Süresi
MADDE 797.- İntifa hakkı, gerçek kişilerde hak sahibinin ölümü; tüzel kişilerde kararlaştırılan
sürenin dolması, süre kararlaştırılmamışsa kişiliğin ortadan kalkmasıyla sona erer.
Tüzel kişilerin intifa hakkı, en çok yüz yıl devam edebilir.
3. Harap olma veya kamulaştırma
MADDE 798.- Malik, yararlanılamayacak derecede harap olan intifa konusu malı
yararlanılacak hâle getirmekle yükümlü değildir; getirirse intifa hakkı yeniden kurulmuş olur.
Sigorta ve kamulaştırma gibi durumlarda intifa hakkı, hakkın konusu yerine geçen karşılık üzerinde
devam eder.
4. Geri verme
a. Yükümlülük
MADDE 799.- İntifa hakkı sona erince hak sahibi, hakkın konusu olan malı malike geri
vermekle yükümlüdür.
b. Sorumluluk
MADDE 800.- İntifa hakkı sahibi, zararın kendi kusurundan ileri gelmediğini ispat etmedikçe,
malın yok olmasından veya değerinin azalmasından sorumludur.
İntifa hakkı sahibi, yararlanması için gerekli olmadığı hâlde tükettiği şeyleri tazmin etmekle
yükümlüdür.
İntifa hakkı sahibi, malın olağan kullanılması sonucunda meydana gelen değer azalmalarından
sorumlu değildir.
c. Giderler
MADDE 801.- İntifa hakkı sahibi, yükümlü olmadığı hâlde yaptığı giderler, yenilemeler ve
eklemeler için, hak sona erdiğinde, vekâletsiz iş görme hükümleri uyarınca tazminat isteyebilir.
Malikin tazminat vermekten kaçınması hâlinde intifa hakkı sahibi, yaptığı eklemeleri, malı eski
hâline getirmek kaydıyla söküp alabilir.
5. Zamanaşımı
MADDE 802.- Geri verme anında malik ve intifa hakkı sahibi tarafından ileri sürülebilecek
bütün istem hakları, bu andan başlayarak bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
IV. İntifa hakkının hükümleri
1. İntifa hakkı sahibinin hakları
a. Genel olarak
MADDE 803.- İntifa hakkı sahibi, hakkın konusu olan malı zilyetliğinde bulundurma, yönetme,
kullanma ve ondan yararlanma yetkilerine sahiptir.
İntifa hakkı sahibi, bu yetkilerini kullanırken iyi bir yönetici gibi özen göstermek zorundadır.
b. Doğal ürünler
MADDE 804.- İntifa hakkı süresi içinde olgunlaşan doğal ürünler, intifa hakkı sahibine aittir.
Ekimi veya dikimi yapan malik veya intifa hakkı sahibi, olgunlaşan ürünleri toplayan diğer
taraftan, yaptığı giderler için ürünün değerini aşmamak üzere uygun bir bedel isteyebilir.
Nitelikleri itibarıyla malın doğal verimi veya ürünü sayılmayan bütünleyici parçaları malike
aittir.
c. Faizler
MADDE 805.- İntifa hakkına konu olan sermayenin faizleri ve diğer dönemsel gelirleri, daha
geç muaccel olsalar bile, intifa hakkının başladığı tarihten sona erdiği tarihe kadar intifa hakkı
sahibine ait olur.
d. Hakkın kullanılmasının devri
MADDE 806.- Sözleşmede aksine hüküm yoksa veya durum ve koşullardan hak sahibince
şahsen kullanılması gerektiği anlaşılmıyorsa, intifa hakkının kullanılması başkasına devredilebilir.
Bu takdirde malik, haklarını, devralana karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.
2. Malikin hakları
a. Gözetim
MADDE 807.- Malik, hakkın konusu olan malın hukuka aykırı ya da niteliğine uygun
düşmeyen kullanılış biçimine itiraz edebilir.
b. Güvence isteme
MADDE 808.- Haklarının tehlikeye düştüğünü ispat eden malik, intifa hakkı sahibinden
güvence isteyebilir.
İntifa hakkının konusu tüketilebilen şey veya kıymetli evrak ise, malik tehlikenin ispatına gerek
olmaksızın teslimden önce de güvence isteyebilir.
Kıymetli evrakın güvenilir bir yere tevdi edilmesi güvence yerine geçer.
c. Bağışlamada güvence
MADDE 809.- İntifa hakkı kendisinde kalmak üzere yapılan bağışlamalarda bağışlayandan
güvence istenemez.
d. Güvence verilmemesinin sonuçları
MADDE 810.- İntifa hakkı sahibi, kendisine tanınan uygun süre içinde güvence göstermez veya
hakkın konusu olan malı malikin itiraz etmesine rağmen hukuka aykırı şekilde kullanmaya devam
ederse; sulh hâkimi, yeni bir karara kadar intifa hakkı sahibinin zilyetliğini kaldırarak hakkın
konusunu atayacağı bir kayyıma tevdi eder.
3. Defter tutma
MADDE 811.- Malik veya intifa hakkı sahibi, diğerinden giderleri paylaşmak üzere intifa
hakkına konu olan malların noterlikçe resmen defterinin tutulmasını her zaman isteyebilir.
4. İntifa hakkı sahibinin yükümlülükleri
a. Malın korunması
MADDE 812.- İntifa hakkı sahibi, hakkın konusu olan malın muhafazası ve olağan bakımı için
gerekli onarım ve yenilemeleri yapmakla yükümlüdür.
Malın muhafazası, daha önemli işlerin yapılmasını veya önlemlerin alınmasını gerektiriyorsa; intifa
hakkı sahibi, durumu malike bildirmek ve bunların gerçekleştirilmesine izin vermek zorundadır.
Malikin gereken işleri yapmaktan kaçınması hâlinde intifa hakkı sahibi, bunları onun hesabına
kendisi yapabilir.
b. Bakım ve işletme giderleri
MADDE 813.- İntifa hakkı konusu olan malın olağan bakım ve işletme giderleri, güvencesini
oluşturduğu borçların faizleri, vergi ve resimleri, intifa süresince intifa hakkı sahibine aittir.
Vergi ve resimleri malik ödemişse, intifa hakkı sahibi, yukarıda belirtilen esasa göre bunları malike
tazmin etmek zorundadır.
Diğer bütün yükümlülükler malike aittir. Ancak, intifa hakkı sahibi bunların yerine getirilmesi
için gereken parayı, istemi üzerine malike karşılıksız olarak sağlamazsa; malik, intifa hakkı konusu
malı bu yükümlülüklerin yerine getirilmesi için kısmen veya tamamen paraya çevirebilir.
c. Malvarlığı intifaında borçların faizi
MADDE 814.- Malvarlığı intifaında, intifa hakkı sahibi bu malvarlığındaki borçların faizlerini
ödemekle yükümlüdür. Ancak, durum ve koşullar haklı gösteriyorsa, intifa hakkı sahibi bu
yükümlülükten kurtarılmasını isteyebilir. Bu takdirde intifa hakkı, borçların ödenmesinden sonra
kalan kısım üzerinde devam eder.
d. Sigorta ettirme
MADDE 815.- Yerel âdetlere göre iyi bir yönetimin gereği olduğu takdirde intifa hakkı sahibi,
malikin lehine malı yangına ve diğer tehlikelere karşı sigorta ettirmekle yükümlüdür.
Bu durumda veya intifa hakkının sigortalı bir mal üzerinde kurulmuş olması hâlinde intifa hakkı
sahibi, hakkının devamı süresince sigorta primlerini ödemekle yükümlüdür.
V. Özel hâller
1. Taşınmazlar
a. Ürünler
MADDE 816.- Bir taşınmaz üzerinde intifa hakkına sahip olan kimse, yararlanmanın olağan
sınırlar içerisinde kalmasına özen göstermekle yükümlüdür.
Bu ölçü aşılarak elde edilen ürünler malike ait olur.
b. Özgülenme yönü
MADDE 817.- İntifa hakkı sahibi, intifa konusu taşınmazın ekonomik özgülenme yönünü malike
önemli zarar verecek şekilde değiştiremez; özellikle onu yeni bir şekle dönüştüremeyeceği gibi,
onda önemli bir değişiklik de yapamaz.
İntifa hakkı sahibi, malike önceden haber vermek ve taşınmazın ekonomik özgülenme yönünde
önemli değişiklik yapmamak koşuluyla taş, kireç, mermer ve turba ocakları ile benzerlerini açabilir.
c. Ormanlar
MADDE 818.- Bir orman üzerinde intifa hakkına sahip olan kimse, ondan özel kanun
hükümlerine uygun bir işletme plânı çerçevesinde yararlanabilir.
Malik ile intifa hakkı sahibi, işletme plânı yapılırken kendi haklarının gözetilmesini
isteyebilirler.
Fırtına, kar, yangın, sel, zararlı böcek akını veya diğer sebepler yüzünden olağan yararlanma önemli
ölçüde aşılmışsa orman, bu kaybı giderek azaltacak şekilde işletilir veya işletme plânı yeni duruma
uygun hâle getirilir. Aşırı yararlanma dolayısıyla elde edilen bedel, faiz getirecek şekilde yatırılır ve
verim noksanını gidermeye ayrılır.
2. Tüketilebilen ve değeri biçilen şeyler
MADDE 819.- Tüketilebilen şeylerin mülkiyeti, aksi kararlaştırılmadıkça, intifa hakkı sahibine
geçer; ancak, intifa hakkı sahibi geri verme sırasında bu şeylerin o günkü değerini ödemekle
yükümlü olur.
İntifa hakkı sahibi, değeri biçilerek kendisine teslim olunan diğer taşınırlar üzerinde, aksi
kararlaştırılmadıkça, serbestçe tasarrufta bulunabilir; ancak, bu yetkisini kullandığı takdirde bu
şeylerin biçilen değerlerini geri verme sırasında ödemekle yükümlü olur. Bu ödeme, tarım işletmesi
gereçleri, hayvan sürüleri, ticarî mallar veya benzeri şeylerde aynı cins ve nitelikte eşya verilmesi
suretiyle yerine getirilebilir.
3. Alacaklar
a. Yararlanmanın kapsamı
MADDE 820.- Bir alacak üzerindeki intifa hakkı, onun getirisini edinme yetkisi verir.
Borçluya karşı yapılacak ödeme isteminin ve kıymetli evrak üzerindeki tasarrufların alacaklı ve
intifa hakkı sahibi tarafından birlikte yapılması, borcunu ödemek üzere borçlu tarafından yapılacak
bildirimin de bunların her ikisine yöneltilmesi gerekir.
Alacak tehlikeye düşerse, alacaklı ve intifa hakkı sahibinden her biri, diğerinden iyi bir
yönetimin gerektirdiği önlemleri almaya katılmasını isteyebilir.
b. Ödeme ve işletme
MADDE 821.- Alacaklı ve intifa hakkı sahibinden birine ödemeye yetkili kılınmamış olan
borçlu, borcunu ikisine birlikte ödemek veya hâkimin belirleyeceği yere tevdi etmek zorundadır.
Yerine getirilen edimin konusu ve özellikle geri ödenecek ana para, intifa hakkına tâbi olur.
Alacaklı veya intifa hakkı sahibi, ana paranın güvenilir ve getiri sağlayan bir yere yatırılmasını
isteyebilir.
c. Devir isteme hakkı
MADDE 822.- İntifa hakkı sahibi, intifaın başlangıcını izleyen üç ay içinde, hakkın konusu olan
alacağın ve kıymetli evrakın kendisine devrini isteyebilir.
İntifa hakkı sahibi, alacağın ve kıymetli evrakın devri sırasındaki değeri tutarında devredene
karşı bunların bedelini ödeme borcu altına girer ve feragat edilmedikçe bu borç için ayrıca güvence
göstermekle yükümlü olur.
Güvence istemekten feragat edilmemiş ise devir, ancak güvence gösterildikten sonra hüküm ifade
eder.
B. Oturma hakkı
I. Genel olarak
MADDE 823.- Oturma hakkı, bir binadan veya onun bir bölümünden konut olarak yararlanma
yetkisi verir.
Oturma hakkı, başkasına devredilemez ve mirasçılara geçmez.
Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, intifa hakkına ilişkin hükümler oturma hakkına da
uygulanır.
II. Oturma hakkının kapsamı
MADDE 824.- Oturma hakkının kapsamı, genel olarak hak sahibinin kişisel ihtiyaçlarına göre
belirlenir.
Oturma hakkı sahibi, hakkın şahsına özgülendiği açıkça belirtilmedikçe, bina veya onun bir
bölümünde ailesi ve ev halkı ile birlikte oturabilir.
Binanın bir bölümü üzerinde oturma hakkına sahip olan kimse, ortaklaşa kullanmaya özgülenen
yerlerden de yararlanabilir.
III. Giderler
MADDE 825.- Oturma hakkı, binanın veya bir bölümünün tamamından yararlanma yetkisi
veriyorsa; bina veya bölümün muhafazası ve olağan bakımı için gerekli onarım ve yenileme
giderleri, oturma hakkı sahibine aittir.
Oturma hakkı sahibi bina veya onun bir bölümünü malik ile birlikte kullanıyorsa, bakım ve
onarım giderleri malike ait olur.
C. Üst hakkı
I. Konu ve tapu kütüğüne kayıt
MADDE 826.- Bir taşınmaz maliki, üçüncü kişi lehine arazisinin altında veya üstünde yapı
yapmak veya mevcut bir yapıyı muhafaza etmek yetkisi veren bir irtifak hakkı kurabilir.
Aksi kararlaştırılmış olmadıkça bu hak, devredilebilir ve mirasçılara geçer.
Üst hakkı, bağımsız ve sürekli nitelikte ise üst hakkı sahibinin istemi üzerine tapu kütüğüne
taşınmaz olarak kaydedilebilir. En az otuz yıl için kurulan üst hakkı, sürekli niteliktedir.
II. İçerik ve kapsam
MADDE 827.- Üst hakkının içerik ve kapsamıyla ilgili olarak resmî senette yer alan, özellikle
yapının konumuna, şekline, niteliğine, boyutlarına, özgülenme amacına ve üzerinde yapı
bulunmayan alandan faydalanmaya ilişkin sözleşme kayıtları herkes için bağlayıcıdır.
III. Sona ermenin sonuçları
1. Yapı mülkiyetinin malike geçmesi
MADDE 828.- Üst hakkı sona erince yapılar, arazi malikine kalır ve arazinin bütünleyici
parçası olur.
Bağımsız ve sürekli üst hakkı tapu kütüğüne taşınmaz olarak kaydedilmişse, üst hakkı sona
erince bu sayfa kapatılır. Taşınmaz olarak kaydedilmiş olan üst hakkı üzerindeki rehin hakları, diğer
bütün hak, kısıtlama ve yükümlülükler de sayfanın kapatılmasıyla birlikte sona erer. Bedele ilişkin
hükümler saklıdır.
2. Bedel
MADDE 829.- Taşınmaz maliki, aksi kararlaştırılmadıkça, kendisine kalan yapılar için üst
hakkı sahibine bir bedel ödemez. Uygun bir bedel ödenmesi kararlaştırılmışsa, miktarı ve hesaplanış
biçimi belirlenir. Ödenmesi kararlaştırılan bedel, üst hakkı kendileri için rehnedilmiş olan
alacaklıların henüz ödenmemiş alacaklarının güvencesini oluşturur ve rızaları olmaksızın üst hakkı
sahibine ödenmez.
Kararlaştırılan bedel ödenmez veya güvence altına alınmazsa, üst hakkı sahibi veya bu hak
kendisine rehnedilmiş olan alacaklı, bedel alacağına güvence olmak üzere, terkin edilen üst hakkı
yerine aynı derecede ve sırada bir ipoteğin tescilini isteyebilir.
Bu ipotek, üst hakkının sona ermesinden başlayarak üç ay içinde tescil edilir.
3. Diğer hükümler
MADDE 830.- Taşınmaz malikine kalan yapılar için üst hakkı sahibine ödenmesi kararlaştırılan
bedelin miktarı ve bunun hesaplanış biçimi ile bu bedel borcunun kaldırılmasına ve arazinin ilk
hâline getirilmesine ilişkin anlaşmalar, üst hakkının kurulması için gerekli olan resmî şekle tâbidir
ve tapu kütüğüne şerh verilebilir.
IV. Süresinden önce devir istemi
1. Koşulları
MADDE 831.- Üst hakkı sahibi, bu haktan doğan yetkilerinin sınırını ağır şekilde aşar veya
sözleşmeden doğan yükümlülüklerine önemli ölçüde aykırı davranırsa; malik, üst hakkının ona
bağlı bütün hak ve yükümlülükleri ile birlikte süresinden önce kendisine devrini isteyebilir.
2. Hakkın kullanılması
MADDE 832.- Malik, üst hakkının devrini, kendisine geçecek yapılar için uygun bir bedel
ödemek kaydıyla isteyebilir. Üst hakkı sahibinin kusuru, bedelin belirlenmesinde indirim sebebi
olarak göz önüne alınabilir.
Üst hakkının malike devri, bedelin ödenmesine veya güvence altına alınmış olmasına bağlıdır.
3. Diğer hâller
MADDE 833.- Üst hakkı sahibinin yükümlülüklerine aykırı davranması hâlinde sözleşmede
malik lehine saklı tutulan, üst hakkını süresinden önce sona erdirme veya devrini isteme yetkisi,
süresinden önce devir istemine ilişkin hükümlere tâbidir.
V. Üst hakkı iradının güvencesi
1. İpotek kurulmasını isteme hakkı
MADDE 834.- Malik, üst hakkı karşılığı olarak irat biçiminde borçlanılan edimleri güvence
altına almak amacıyla, o tarihteki üst hakkı sahibinden en çok üç yıllık irat için tapu kütüğüne
taşınmaz olarak kaydedilmiş üst hakkının ipotek edilmesini isteyebilir.
İrat, her yıl için eşit edimler biçiminde belirlenmemiş ise; bu kanunî ipoteğin tescili, iradın eşit
olarak dağıtılmasında üç yıla düşecek miktarı için istenebilir.
2. Tescil
MADDE 835.- İpotek, üst hakkı devam ettiği sürece, her zaman tescil edilebilir ve icra yoluyla
satışta terkin olunmaz.
Yapı alacaklıları ipoteğinin kurulmasına ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
VI. Sürenin üst sınırı
MADDE 836.- Üst hakkı, bağımsız bir hak olarak en çok yüz yıl için kurulabilir.
Üst hakkı, süresinin dörtte üçü dolduktan sonra, kurulması için öngörülen şekle uyularak her
zaman en çok yüz yıllık yeni bir süre için uzatılabilir. Bu konuda önceden yapılan taahhüt bağlayıcı
değildir.
D. Kaynak hakkı
MADDE 837.- Başkasının arazisinde bulunan kaynak üzerinde irtifak hakkı, bu arazinin
malikini suyun alınmasına ve akıtılmasına katlanmakla yükümlü kılar.
Bu hak, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, başkasına devredilebilir ve mirasçıya geçer.
Kaynak hakkı, bağımsız nitelikte ve en az otuz yıl için kurulmuş ise tapu kütüğüne taşınmaz
olarak kaydedilebilir.
E. Diğer irtifak hakları
MADDE 838.- Malik, taşınmazı üzerinde herhangi bir kişi veya topluluk lehine atış eğitimi
veya spor alanı ya da geçit olarak kullanılmak gibi belirli bir yararlanmaya hizmet etmek üzere
başka irtifak hakları da kurabilir.
Bu haklar, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, başkasına devredilemez ve mirasçılara geçmez. Bu
hakların kapsamı, hak sahibinin olağan ihtiyaçlarına göre belirlenir.
Taşınmaz lehine irtifaklara ilişkin hükümler, bu tür irtifak haklarına da uygulanır.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
TAŞINMAZ YÜKÜ
A. Konusu
MADDE 839.- Taşınmaz yükü, bir taşınmazın malikini yalnız o taşınmazla sorumlu olmak
üzere diğer bir kimseye bir şey vermek veya yapmakla yükümlü kılar.
Hak sahibi olarak, bir başka taşınmazın maliki de gösterilebilir.
İrat senedi ve kamu hukukuna ilişkin taşınmaz yükleri saklı kalmak kaydıyla, taşınmaz yükünün
konusu ancak yüklü taşınmazın ekonomik niteliğinden doğan veya yararlanan taşınmazın ekonomik
ihtiyaçlarını karşılayan bir edim olabilir.
B. Kurulması ve sona ermesi
I. Kurulması
1. Tescil ve kazanma
MADDE 840.- Taşınmaz yükünün kurulması için tapu kütüğüne tescil şarttır.
Tescilde, taşınmaz yükünün değeri olarak Türk parası veya yabancı para ile belirlenmiş bir
miktar gösterilir. Dönemsel edimlerde sicilde gösterilecek miktar, aksi kararlaştırılmış değilse,
yıllık edimlerin yirmi katıdır.
Aksine bir hüküm yoksa, taşınmaz yükünün kazanılmasında ve tescilinde taşınmaz mülkiyetine
ilişkin hükümler uygulanır.
2. Kamu hukukuna ilişkin taşınmaz yükü
MADDE 841.- Aksine hüküm yoksa, kamu hukukuna ilişkin taşınmaz yükünün tapu kütüğüne
tescili gerekli değildir.
Kanunun alacaklıya yalnızca taşınmaz yükünün kurulmasını isteme yetkisini tanıdığı hâllerde
taşınmaz yükü ancak tescille doğar.
3. Güvence amacıyla kurulma
MADDE 842.- Bir para alacağını güvence altına almak amacıyla kurulan taşınmaz yükü
hakkında irat senedine ilişkin hükümler uygulanır.
II. Sona ermesi
1. Genel olarak
MADDE 843.- Taşınmaz yükü tescilin terkini veya yüklü taşınmazın tamamen yok olmasıyla
sona erer.
Feragat, yükten kurtarma ve diğer sona erme sebepleri, yüklü taşınmaz malikine, hak sahibinden
terkini isteme yetkisi verir.
2. Yükten kurtarma
a. Alacaklının yetkisi
MADDE 844.- Alacaklı, sözleşmeyle yetkili kılınmış olduğu takdirde veya aşağıdaki
durumlarda, malikten taşınmazın yükten kurtarılmasını isteyebilir:
1. Yüklü taşınmaz, alacaklının haklarını önemli ölçüde tehlikeye düşürecek şekilde bölünmüşse;
2. Malik, yüklü taşınmazın değerini düşürür ve yerine başka bir güvence göstermezse;
3. Malik, birbiri ardına üç yılın edimlerini yerine getirmemişse.
b. Yükümlünün yetkisi
MADDE 845.- Yükümlü, sözleşmeyle yetkili kılınmış olduğu takdirde veya aşağıdaki
durumlarda, taşınmazın yükten kurtarılmasını isteyebilir:
1. Alacaklı, taşınmaz yükünü kuran sözleşmeye uymuyorsa;
2. Satın alınmamak kaydıyla veya otuz yıldan fazla bir süre için kurulmuş olsa bile yükün
kurulmasının üzerinden otuz yıl geçmiş ise.
Otuz yıl geçtikten sonra yükümlünün satın alma yetkisini kullanabilmesi, alacaklıya bunu bir yıl
önceden bildirmesine bağlıdır.
İrtifak taşınmaz lehine sona erdirilmeyen biçimde kurulmuşsa, yüklü taşınmazın bu yükten
kurtarılması istenemez.
c. Yükten kurtarma bedeli
MADDE 846.- Gerçek değerinin daha düşük olduğunu ispat etme hakkı saklı kalmak kaydıyla,
yükten kurtarma, taşınmaz yükünün değeri olarak tapu kütüğünde gösterilen miktar üzerinden
gerçekleştirilir.
3. Zamanaşımı
MADDE 847.- Taşınmaz yükü zamanaşımına tâbi değildir.
Muaccel olan edimler, borçlunun kişisel borcu hâline geldiği tarihten başlayarak zamanaşımına
tâbi olur.
C. Hükümleri
I. Alacaklının hakkının niteliği
MADDE 848.- Taşınmaz yükü, alacaklıya yükümlüye karşı hiçbir kişisel alacak hakkı
sağlamaz; sadece alacağını yüklü taşınmazın değerinden elde etme yetkisi verir.
Her edim, muaccel olmasından başlayarak üç yıl sonra kişisel borç hâline gelir ve taşınmaz bu
borcun güvencesi olmaktan çıkar.
II. Yükün niteliği
MADDE 849.- Taşınmaz maliki değişirse yeni malik, başka bir işleme gerek bulunmaksızın
taşınmaz yükünün yükümlüsü olur.
Yüklü taşınmazın bölünmesinin taşınmaz yüküne etkisi hakkında irat senedine ilişkin hükümler
uygulanır.
İKİNCİ BÖLÜM
TAŞINMAZ REHNİ
BİRİNCİ AYIRIM
GENEL HÜKÜMLER
A. Koşullar
I. Taşınmaz rehninin türleri
MADDE 850.- Taşınmaz rehni, ancak ipotek, ipotekli borç senedi veya irat senedi şeklinde
kurulabilir.
II. Güvence altına alınan alacak
1. Ana para
MADDE 851.- Taşınmaz rehni, miktarı Türk parası ile gösterilen belli bir alacak için
kurulabilir. Alacağın miktarının belli olmaması hâlinde, alacaklının bütün istemlerini karşılayacak
şekilde taşınmazın güvence altına alacağı üst sınır taraflarca belirtilir.
Yurt içinde veya dışında faaliyette bulunan kredi kuruluşlarınca yabancı para üzerinden veya
yabancı para ölçüsü ile verilen kredileri güvence altına almak için yabancı para üzerinden taşınmaz
rehni kurulabilir. Bu hâlde her derecenin ifade ettiği miktar, rehin konusu alacağın tespit edildiği
para türü üzerinden gösterilir. Ancak, aynı derecede birden fazla para türü kullanılarak rehin
kurulamaz.
Yabancı para üzerinden kurulan rehne ait bir derecenin boşalması hâlinde, yerine, tescil
edileceği tarihteki karşılığı Türk parası veya yabancı para üzerinden rehin kurulabilir. Türk parası
ile kurulmuş bir rehne ait derecenin boşalması hâlinde ise, yerine tescil edileceği tarihteki karşılığı
yabancı para üzerinden rehin kurulabilir.
Yabancı veya Türk parası karşılıklarının hesabında hesap günündeki Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankasının döviz alış kuru esas alınır. Rehin haklarının hangi yabancı paralar üzerinden
kurulabileceği Bakanlar Kurulunca belirlenir.
2. Faiz
MADDE 852.- Sınırlayıcı hükümler saklı kalmak kaydıyla, taraflar faiz oranını diledikleri gibi
kararlaştırabilirler.
III. Taşınmaz
1. Rehne konu olabilme
MADDE 853.- Rehin hakkı, ancak tapuya kayıtlı taşınmazlar üzerinde kurulabilir.
2.Belirli olma
a. Taşınmaz tek ise
MADDE 854.- Rehin kurulurken, konusu olan taşınmazın belirtilmesi gerekir.
Bölünen taşınmazın parselleri tapu kütüğüne ayrı ayrı kaydedilmedikçe rehne konu olamaz.
b. Taşınmaz birden çok ise
MADDE 855.- Birden çok taşınmazın aynı borç için rehnedilmesi, taşınmazların aynı malike
veya borçtan müteselsilen sorumlu olan maliklere ait olmalarına bağlıdır.
Aynı alacak için birden çok taşınmazın rehnedildiği diğer hâllerde, her taşınmazın alacağın ne
miktarı için güvence oluşturduğu rehin kurulurken belirtilir.
Aksine bir anlaşma bulunmadıkça, tapu idaresi, re'sen güvenceyi taşınmazların her birine değeri
oranında dağıtır.
B. Rehnin kurulması ve sona ermesi
I. Rehnin kurulması
1. Tescil
MADDE 856.- Taşınmaz rehni tapu kütüğüne tescil ile kurulur. Kanunda öngörülen ayrık
durumlar saklıdır.
Taşınmaz rehninin kurulmasına ilişkin sözleşmenin geçerliliği, resmî şekilde yapılmış olmasına
bağlıdır.
2. Birden çok kişiye ait taşınmazlarda
MADDE 857.- Paylı mülkiyette paydaş kendi payını rehnedebilir.
Pay üzerinde rehin kurulduktan sonra paydaşlar malın tamamını rehnedemezler.
Elbirliği mülkiyetine tâbi taşınmaz, ancak bütün olarak ve maliklerin tamamı adına
rehnolunabilir.
II. Rehnin sona ermesi
MADDE 858.- Taşınmaz rehni, tescilin terkini veya taşınmazın tamamen yok olmasıyla sona
erer.
Kamulaştırmaya ilişkin kanun hükümleri saklıdır.
III. Taşınmazların birleştirilmesi
1. Rehnin başka taşınmaz üzerine geçmesi
MADDE 859.- Yetkili kamu kurum veya kuruluşu tarafından gerçekleştirilen parsel
birleştirilmesi ve dağıtımı işlemi sonucunda birleştirilen parsel üzerindeki rehinler, sıralarını
koruyarak o parselin yerine verilen taşınmaz üzerine geçer.
Birleştirme sonucunda meydana gelen taşınmaz, değişik alacaklar için rehinli veya bazıları
rehinsiz birden çok parselin yerini alırsa; bu taşınmaz üzerine geçen rehin hakları, taşınmazı bütün
olarak kapsar ve olanak ölçüsünde sıralarını korurlar.
2. Borçlunun taşınmazı rehinden kurtarması
MADDE 860.- Birleştirilen taşınmazlardan biri ile güvence altına alınmış olan alacağın
borçlusu, üç ay önce bildirmek koşuluyla birleştirme sırasında karşılığını ödeyerek taşınmazı
rehinden kurtarabilir.
3. Bedel olarak ödenen para
MADDE 861.- Rehinli bir taşınmaz için bedel olarak ödenen para, alacaklılar arasında sıralarına
göre, aynı sırada iseler alacaklarının miktarlarıyla orantılı olarak bölüştürülür.
Bu bedel, rehinle güvenceye bağlanmış olan alacak miktarının yirmide birinden fazla olduğu
veya yeni taşınmaz, alacak için yeterli güvence oluşturmadığı takdirde, alacaklının rızası olmadan
borçluya ödenemez.
C. Hükmü
I. Rehnin kapsamı
MADDE 862.- Rehin, taşınmazı bütünleyici parçaları ve eklentileri ile birlikte yükümlü kılar.
Rehnin kuruluşu sırasında makine, otel döşeme eşyası gibi açıkça eklenti olarak gösterilen ve tapu
kütüğünde beyanlar sütununa yazılan şeyler, kanuna göre bu nitelikte olamayacakları ispat
edilmedikçe eklenti sayılır.
Üçüncü kişilerin eklentiler üzerindeki hakları saklıdır.
II. Kira bedelleri
MADDE 863.- Kiraya verilmiş taşınmaz üzerindeki rehnin kapsamına, borçluya karşı rehnin
paraya çevrilmesi yoluyla takibe başlanmasından veya borçlunun iflâsının ilânından başlayarak
rehnin paraya çevrilmesi anına kadar işleyen kira bedelleri de girer.
Rehin hakkı, kiracılara karşı ancak cebrî icra yoluyla takibin kendilerine bildirilmesi veya iflâs
kararının ilânından sonra ileri sürülebilir.
Rehinli taşınmaz malikinin henüz muaccel olmamış kira bedelleri üzerinde yaptığı hukukî işlemler
ile diğer alacaklılar tarafından koydurulan hacizler, kira alacaklarının muaccel olmalarından önce
rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe başlamış olan rehinli alacaklılara karşı geçerli değildir.
III. Zamanaşımı
MADDE 864.- Rehnin tapu kütüğüne tescil edilmesinden sonra alacak için zamanaşımı işlemez.
IV. Önlem alma yetkisi
1. Değer düşmelerine karşı
a. Koruma önlemleri
MADDE 865.- Malik, rehinli taşınmazın değerini düşüren davranışlarda bulunursa; alacaklı,
hâkimden bu gibi davranışları yasaklamasını isteyebilir.
Alacaklıya, gerekli önlemleri almak üzere hâkim tarafından yetki verilebileceği gibi;
gecikmesinde tehlike bulunan hâllerde alacaklı, böyle bir yetki verilmeden de gerekli önlemleri
kendiliğinden alabilir.
Alacaklı, önlem için yapmış olduğu giderleri malikten isteyebilir ve bu alacakları için taşınmaz
üzerinde, tescile gerek olmaksızın ve tescil edilmiş olan diğer yüklerden önce gelen bir rehin
hakkına sahip olur.
b. Güvence, eski hâle getirme, kısmî ödeme isteme
MADDE 866.- Rehinli taşınmazın değerinde düşme meydana gelmişse alacaklı, alacağı için
başka güvence göstermesini veya rehinli taşınmazın eski hâle getirilmesini borçludan isteyebilir.
Alacaklı, rehinli taşınmazın değerinin düşmesi tehlikesinin mevcut olması hâlinde de güvence
isteyebilir.
Yeterli güvence hâkim tarafından belirlenen süre içinde verilmediği takdirde alacaklı, güvence
eksiğini karşılayacak miktardaki alacak kısmının ödenmesini isteyebilir.
2. Değerin kusur olmadan düşmesi
MADDE 867.- Değer düşmesi malikin kusuru olmadan meydana gelmişse alacaklı, ancak
malikin zarardan ötürü aldığı tazminat miktarını aşmayacak ölçüde borçludan güvence vermesini
veya kısmî ödeme yapmasını isteyebilir.
Bununla birlikte alacaklı, değer düşmesinin önlenmesi veya giderilmesi için gerekli önlemleri
kendiliğinden alabilir. Alacaklı, bu amaçla yaptığı masraflardan dolayı rehinli taşınmaz üzerinde
tescile gerek olmaksızın ve tescil edilmiş olan diğer yüklerden önce gelen bir rehin hakkına sahip
olur. Malik, bu masraflardan kişisel olarak sorumlu değildir.
3. Rehinli taşınmazın kısmen devri
MADDE 868.- Malik, rehinli taşınmazın güvence altına aldığı alacağın yirmide birinden az
değeri olan bir parçasını başkasına devrederse; alacaklı, kendisine bu parça ile orantılı bir ödeme
yapıldığı veya taşınmazın geri kalan kısmı yeterli güvence oluşturduğu takdirde, devredilen parça
üzerindeki rehni kaldırmaktan kaçınamaz.
V. Rehinden sonra kurulan aynî haklar
MADDE 869.- Malikin rehinli taşınmaz üzerinde yeni sınırlı aynî haklar kurmayacağını taahhüt
etmesi geçerli değildir.
Tarihi daha eski olan rehin hakkı, aynı taşınmaz üzerinde alacaklının izni olmadan daha sonra
kurulan irtifak haklarından veya taşınmaz yüklerinden önce gelir. Sonradan kurulan ve rehnin
paraya çevrilmesi sırasında daha eski tarihli rehinli alacaklılara zarar veren irtifaklar ve taşınmaz
yükleri terkin edilir.
Önceki rehinli alacaklının istemiyle irtifak hakları veya taşınmaz yükleri terkin edilen
kimselerin, rehinli taşınmazın paraya çevrilmesinde, hakları sonradan tescil edilenlere karşı, satış
bedelinden haklarının değerini karşılayan miktarı almak hususunda öncelikleri vardır.
VI. Rehin derecesi
1. Rehin derecesinin hükümleri
MADDE 870.- Rehnin sağladığı güvence, tescilde belirtilen rehin derecesi ile sınırlıdır.
Taşınmaz rehni, sırada kendisinden önce gelecek olanın miktarının tescilde belirtilmesi kaydıyla
ikinci veya daha sonraki derecede de kurulabilir.
2. Rehin dereceleri arasındaki ilişki
MADDE 871.- Aynı taşınmaz üzerinde farklı sıralarda kurulmuş bulunan rehin haklarından
birinin terkin edilmiş olması, sonraki sırada yer alan rehinli alacaklıya boşalan dereceye geçme
hakkı vermez.
Terkin edilen rehin hakkı yerine yeni bir rehin hakkı kurulabilir.
Sonraki sırada yer alan rehinli alacaklılara boşalan dereceye geçme hakkı veren sözleşmelerin
geçerliliği, resmî şekilde yapılmalarına; aynî etki sağlamaları, tapu kütüğüne şerh verilmelerine
bağlıdır.
3. Boş dereceler
MADDE 872.- Sonraki sıralarda kurulmuş bir rehin hakkından önce gelen bir rehin mevcut
değilse veya borçlu önceki bir rehin senedi üzerinde tasarruf etmemişse ya da önceki sırada bulunan
rehinli alacak, o derece için tescilde belirtilen miktardan az ise; taşınmazın paraya çevrilmesinde
satış bedeli, boş derece hesaba katılmaksızın sonraki alacaklılara sıralarına göre dağıtılır.
VII. Rehnin paraya çevrilmesi
1. Paraya çevirme şekli
MADDE 873.- Borç ödenmezse alacaklı, alacağını rehinli taşınmazın satış bedelinden elde etme
hakkına sahiptir.
Borcun ödenmemesi hâlinde rehinli taşınmazın mülkiyetinin alacaklıya geçeceğine ilişkin
sözleşme hükmü geçersizdir.
Aynı alacak için birden çok taşınmazın rehnedilmiş olması hâlinde, rehnin paraya çevrilmesi
istemi, taşınmazların tamamı hakkında yapılır. Bununla birlikte, icra dairesi onlardan ancak
gerektiği kadarını paraya çevirir.
2. Satış bedelinin dağıtılması
MADDE 874.- Rehinli taşınmazın satış bedeli, alacaklılar arasında sıralarına göre dağıtılır.
Aynı sırada olan alacaklılar arasında o sıraya düşen satış bedeli alacakları oranında dağıtılır.
3. Güvencenin kapsamı
MADDE 875.- Taşınmaz rehninin alacaklıya sağladığı güvencenin kapsamına şunlar girer:
1. Ana para,
2. Takip giderleri ve gecikme faizi,
3. İflâsın açıldığı veya rehnin paraya çevrilmesinin istendiği tarihe kadar muaccel olmuş üç
yıllık faiz ile son vadeden başlayarak işleyen faiz.
Daha önce belirlenmiş olan faiz oranı, sonradan gelen alacaklıların zararına olarak artırılamaz.
4. Zorunlu masrafların güvencesi
MADDE 876.- Alacaklı, rehinli taşınmazın korunması için zorunlu masraf yapmışsa ve
özellikle malikin borçlu olduğu sigorta primlerini ödemişse, bundan doğan alacakları tescile gerek
olmaksızın aynen rehinli alacağı gibi güvenceden yararlanır.
VIII. Arazinin iyileştirilmesi hâlinde rehin hakkı
1. Öncelik
MADDE 877.- Bir kamu kurum veya kuruluşunun katkısıyla iyileştirilen arazinin değerinde bir
artma meydana gelirse malik, iyileştirme giderlerinden payına düşeni karşılamak üzere kendisine
ödünç veren alacaklı lehine tescil suretiyle rehin hakkı kurabilir. Kurulan rehin, taşınmaz üzerindeki
diğer bütün yüklerden önce gelir.
İyileştirme, kamu kurum veya kuruluşunun katkısı olmaksızın yapılmış ise, malik taşınmazı
üzerinde en çok masrafların üçte ikisi için rehin kurabilir.
2. Borcun ödenmesi ve rehnin sona ermesi
MADDE 878.- İyileştirme, kamu kurum veya kuruluşunun katkısı olmaksızın yapılmış ise,
rehinli alacağın en çok beş yıl içinde eşit taksitlerle ödenmesi gerekir.
Alacağın veya yıllık taksitlerin muaccel olmasından beş yıl sonra rehin hakkı sona erer ve sonraki
alacaklılar sıralarına göre ilerlerler.
IX. Sigorta tazminatı üzerinde hak
MADDE 879.- Muaccel olan sigorta tazminatı, malike ancak bütün rehinli alacaklıların rızasıyla
ödenebilir.
Sigorta tazminatı taşınmazın eski hâle getirilmesi için harcanacaksa, malik tarafından yeterli bir
güvence gösterilmesi koşuluyla kendisine ödenir.
X. Alacaklının temsili
MADDE 880.- Acele karar alınması gereken hâllerde, borçlunun veya diğer bir ilgilinin
istemesi üzerine, şahsen hareket etmesi kanun hükmü gereği olup da adı veya nerede olduğu
bilinmeyen alacaklıya, rehinli taşınmazın bulunduğu yer sulh hâkimi tarafından bir kayyım atanır.
İKİNCİ AYIRIM
İPOTEK
A. Amaç ve nitelik
MADDE 881.- Hâlen mevcut olan veya henüz doğmamış olmakla beraber doğması kesin veya
olası bulunan herhangi bir alacak, ipotekle güvence altına alınabilir.
İpoteğe konu olacak taşınmazın, borçlunun mülkiyetinde bulunması gerekmez.
B. Kurulması ve sona ermesi
I. Kuruluş
MADDE 882.- Miktarı belirli olmayan veya değişebilen alacaklar da, belli rehin derecesine
yerleştirilir ve tescilden sonra alacak miktarında meydana gelecek değişmelere bakılmaksızın
sırasını korur.
Tapu memuru istem üzerine alacaklıya ipoteği gösteren bir belge verir. Sadece tescilin
yapıldığını ispata yarayan bu belge kıymetli evrak niteliği taşımaz.
Tescilin yapıldığının sözleşme üzerine yazılıp onaylanması, ipotek belgesi yerine geçer.
II. Sona erme
1. İpoteğin terkinini isteme hakkı
MADDE 883.- Alacak sona erince ipotekli taşınmazın maliki, alacaklıdan ipoteği terkin
ettirmesini isteyebilir.
2. Borçtan sorumlu olmayan malikin hakkı
MADDE 884.- Borçtan şahsen sorumlu olmayan rehinli taşınmaz maliki, borçluya ait koşullar
içinde borcu ödeyerek taşınmazın üzerindeki ipoteğin kaldırılmasını isteyebilir.
Alacak, borcu ödeyen malike geçer.
3. İpotekten kurtarma
a. Koşulları ve usulü
MADDE 885.- Değerini aşan bir borç için ipotek edilmiş olan bir taşınmazı edinen kimse,
borçtan şahsen sorumlu değilse, icra takibine başlanmadan önce, satın alma bedelini ödeyerek
taşınmazı ipotekten kurtarabilir. Taşınmazı karşılıksız olarak edinen kimse de, takdir edeceği bedeli
ödeyerek bu hakkı kullanabilir.
İpotekten kurtarma hakkı, alacaklılara altı ay önce yapılacak yazılı ihbarla kullanılabilir.
İpotekten kurtarma bedeli alacaklılar arasında sıralarına göre dağıtılır.
b. Açık artırma
MADDE 886.- İpotekten kurtarma ihbarına karşı alacaklılar, ihbarın tebliğinden başlayarak bir
ay içinde giderleri peşin ödemek suretiyle, ipotekli taşınmazın açık artırma yoluyla satılmasını
isteyebilirler.
Satış, icra dairesince İcra ve İflâs Kanunu hükümlerine göre yapılır.
Açık artırmada elde edilen miktarın satış bedelinden veya malik tarafından takdir edilen bedelden
fazla olması hâlinde, bu miktar ipotekten kurtarma bedeli sayılır. Artırma bedelinin fazla olduğu
hâllerde açık artırma giderleri malike, aksi hâlde açık artırmayı isteyen alacaklıya ait olur.
4. Ödeme istemi
MADDE 887.- İpotekli taşınmazın maliki borçtan şahsen sorumlu değilse, alacaklının ödeme
isteminin ona karşı etkili olması, bu istemin hem borçluya, hem kendisine karşı yapılmış olmasına
bağlıdır.
C. Hükmü
I. Mülkiyet ve borçluluk
1. Taşınmazın devri
MADDE 888.- İpotekli taşınmazın devri, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, borçlunun
sorumluluğunda ve güvencede bir değişiklik meydana getirmez.
Yeni malik borcu yüklendiği takdirde alacaklı, kendisine başvurma hakkını saklı tuttuğunu bir
yıl içinde yazılı olarak önceki borçluya bildirmezse, borçlu borcundan kurtulur.
2. Taşınmazın bölünmesi
MADDE 889.- İpotekli taşınmazın bir kısmının veya aynı malike ait bulunan ipotekli
taşınmazlardan birinin başkasına devredilmesi ya da ipotekli taşınmazın bölünmesi hâlinde, aksine
bir anlaşma yoksa, rehin taşınmazlara değerleri oranında tapu idaresince re'sen dağıtılır.
Bu dağıtımı kabul etmeyen alacaklı, dağıtımın kesinleştiğinin kendisine tebliğinden başlayarak
bir ay içinde yazılı bildirimde bulunmak suretiyle alacağın bir yıl içinde ödenmesini borçludan
isteyebilir.
Yeni malikler, kendilerine ait taşınmaza düşen borcu yüklendikleri takdirde alacaklı, kendisine
başvurma hakkını saklı tuttuğunu önceki borçluya bir yıl içinde yazılı olarak bildirmezse, borçlu
borcundan kurtulur.
3. Borcu yüklenmenin bildirilmesi
MADDE 890.- Taşınmazın yeni maliki borcu yüklenirse, tapu idaresi bunu alacaklıya bildirir.
Alacaklıya tanınan hakkını saklı tuttuğuna ilişkin bir yıllık beyan
süresi, tapu idaresince yapılan bildirimin tebliği tarihinden
işlemeye başlar.
II. Alacağın devri
MADDE 891.- İpotekle güvence altına alınmış bir alacağın devrinin geçerli olması, devrin tapu
kütüğüne tescil edilmesine bağlı değildir.
D. Kanunî ipotek
I. Tescile tâbi olmayan kanunî ipotek
MADDE 892.- Kanunî ipotek haklarının doğumu, aksi kanunda öngörülmüş olmadıkça, tapu
kütüğüne tescil edilmelerine bağlı değildir.
II. Tescile tâbi kanunî ipotekler
1. Hâller
MADDE 893.- Aşağıdaki alacaklılar, kanunî ipotek hakkının tescilini isteyebilirler:
1. Satıştan doğan alacağı için satılan taşınmaz üzerinde satıcı,
2. Elbirliği ortaklığına giren taşınmazlarda paylaşmadan doğan alacakları için birlikte mirasçı
olanlar veya diğer elbirliği ortakları,
3. Bir taşınmaz üzerinde yapılan yapı veya diğer işlerde malzeme vererek veya vermeden emek
sarf ettikleri için malzeme ve emek karşılığı olarak malik veya yükleniciden alacaklı olan alt
yüklenici veya zanaatkârlar.
Alacaklıların, bu kanunî ipotek hakkından önceden feragat etmeleri geçerli değildir.
2. Satıcılar, mirasçılar ve diğer elbirliği ortakları bakımından
MADDE 894.- Satıcıların, mirasçıların ve diğer elbirliği ortaklarının kanunî ipotek haklarının,
mülkiyetin naklini izleyen üç ay içinde tapu kütüğüne tescil edilmiş olması gerekir.
3. Zanaatkâr ve yükleniciler bakımından
a. Tescil
MADDE 895.- Zanaatkârların ve yüklenicilerin kanunî ipotek hakları, çalışmayı veya malzeme
vermeyi yüklendikleri andan başlayarak tapu kütüğüne tescil olunabilir.
Tescilin yüklenilen işin tamamlanmasından başlayarak üç ay içinde yapılmış olması gerekir.
Tescilin yapılması için alacağın malik tarafından kabul edilmiş veya mahkemece karara
bağlanmış olması şarttır.
Malik yeterli güvence gösterirse tescil istenemez.
b. Sıra
MADDE 896.- Hakları değişik tarihlerde tescil edilmiş olsa bile zanaatkârlar ve yükleniciler,
kanunî ipotekten yararlanma bakımından kendi aralarında aynı sırada sayılırlar.
c. Öncelik
MADDE 897.- Satış bedeli zanaatkârlar ve yüklenicilerin alacaklarının tamamını karşılamadığı
takdirde kalan kısım, ipotek hakkı elde eden önceki sıradaki alacaklıların payına düşen satış
bedelinden arsa değeri çıkarıldıktan sonra artan para ile karşılanır. Ancak bu, taşınmaz üzerindeki
yüklerin zanaatkârlar ve yüklenicilerin zararına olacağının alacaklılar tarafından bilinebilir olmasına
bağlıdır.
Önceki sırada bulunan alacaklılar, rehin senetlerini devrederlerse, bu devir yüzünden
zanaatkârlar ve yüklenicilerin elde edemedikleri alacak miktarını tazmin etmekle yükümlü olurlar.
İşe başlandığı, hak sahibi, zanaatkârlar veya yüklenicilerden birinin bildirimi üzerine tapu
kütüğünün beyanlar sütununa yazıldıktan sonra, tescilin yapılabileceği sürenin sonuna kadar
taşınmaz üzerinde ipotekten başka türde rehin tescil edilemez.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
İPOTEKLİ BORÇ SENEDİ VE
İRAT SENEDİ
A. İpotekli borç senedi
I. Amaç ve nitelik
MADDE 898.- İpotekli borç senedi, taşınmaz rehniyle güvence altına alınmış kişisel bir alacak
meydana getirir.
II. Değer biçilmesi
MADDE 899.- İpotekli borç senedi yoluyla rehin kurulması için tapu idaresince taşınmaza
resmen değer biçilir.
Biçilmiş değeri aşan miktar için ipotekli borç senedi yoluyla rehin kurulamaz.
III. Muacceliyet bildirimi
MADDE 900.- İpotekli borç senedindeki alacak, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, faizlerin
ödenmesi gereken tarihte, bu tarihten en az altı ay önce alacaklı veya borçlu tarafından diğer tarafa
yapılacak bildirimle muaccel olur.
IV. Malikin durumu
MADDE 901.- İpotekli borç senedindeki borçtan kişisel olarak sorumlu olmayan rehinli
taşınmaz maliki hakkında ipoteğe ilişkin hükümler uygulanır.
Taşınmaz maliki, alacaklıya karşı borçluya ait bütün def'ileri ileri sürebilir.
V. Devir ve bölünme
MADDE 902.- İpotekli borç senedinin güvencesi olan taşınmazın devrine veya bölünmesine
ilişkin sonuçlar hakkında ipotek hükümleri uygulanır.
B. İrat senedi
I. Amaç ve nitelik
MADDE 903.- İrat senedi, bir taşınmaz üzerinde taşınmaz yükü şeklinde kurulmuş bir alacak
hakkı meydana getirir.
İrat senedinin güvencesini ancak tarım arazisi, konutlar ve üzerinde bina yapılabilecek arsalar
oluşturabilir.
İrat senedi, kişisel borç doğurmaz ve borcun sebebini de göstermez.
II. Sorumluluğun sınırı
MADDE 904.- İrat senetlerindeki alacak miktarı, tarım arazisinde arazinin gelir değerinin, diğer
taşınmazlarda taşınmazın gelir değeri ile bina ve arsa değerleri ortalamasının beşte üçünü aşamaz.
Değerlendirmeler tapu idaresince resmen yapılır.
III. Devletin sorumluluğu
MADDE 905.- Değer biçilmesinde gereken özenin gösterilmemesinden Devlet sorumludur.
Devlet, kusuru olan memurlara rücu edebilir.
IV. Yükten kurtarma
MADDE 906.- İrat senedi ile yüklü olan taşınmazın maliki, sözleşmeyle daha uzun bir bildirim
süresi kabul edilmiş olsa bile, her altı yıllık dönemin sonu için bir yıl önce bildirmek ve bedelini
ödemek koşuluyla taşınmazın yükten kurtarılmasını isteyebilir.
Kanunda öngörülen hâller dışında alacaklı, ancak her on yıllık dönemin sonu için bir yıl önce
bildirmek suretiyle borcun ödenmesini isteyebilir.
V. Borç ve mülkiyet
MADDE 907.- İrat senedinin borçlusu yüklü taşınmazın malikidir.
Yüklü taşınmazı edinen kimse irat senedinin borçlusu olur ve eski malik başka bir işleme gerek
kalmaksızın borcundan kurtulur.
Faiz borçları, taşınmazla güvenceye bağlı olmaktan çıktığı tarihten başlayarak malikin kişisel
borcu olur.
VI. Bölünme
MADDE 908.- İrat senediyle yüklü taşınmazın bölünmesi hâlinde, parsellerin malikleri irat
senedinin borçlusu olurlar.
İrat senedi borcunun parsellere dağıtılmasında, ipotekle yüklü taşınmazın bölünmesine ilişkin
hükümler uygulanır.
Alacaklı, borcun parsellere dağıtımının kesinleşmesinden başlayarak bir ay içinde yapacağı
bildirimle bir yıl içinde irat senedinin satın alınmasını isteyebilir.
C. Ortak hükümler
I. Kurulması
1. Alacağın niteliği
MADDE 909.- İpotekli borç senedi ve irat senedi koşul ve karşı edim kaydı içeremez.
2. Senedin dayanağı borç ile ilişkisi
MADDE 910.- İpotekli borç senedinin veya irat senedinin düzenlenmesiyle birlikte dayanağı olan
borç ilişkisi yenileme yoluyla sona erer.
Bunun aksine yapılan sözleşme, sadece tarafları ve iyiniyetli olmayan üçüncü kişileri etkiler.
3. Tescil ve rehin senedi
a. Rehin senedini düzenleme gereği
MADDE 911.- İpotekli borç senedi veya irat senedi için tapu kütüğüne yapılacak tescilden
başka rehin senedi de düzenlenir.
Senet daha sonra düzenlenmiş olsa bile, hukukî sonuçlarını tescil tarihinden başlayarak doğurur.
b. Rehin senedinin düzenlenmesi
MADDE 912.- İpotekli borç senedi ve irat senedi, tapu memuru tarafından düzenlenir.
Senetler üzerinde tapu memuru ile yetkili Hazine temsilcisinin imzaları bulunur.
Bu senetler, alacaklı veya temsilcisine ancak borçlunun ve yüklü taşınmazın malikinin yazılı
rızaları üzerine verilebilir.
c. Rehin senedinin şekli
MADDE 913.- İpotekli borç senedi ve irat senedinin şekilleri tüzükle belirlenir.
4. Alacaklının belirlenmesi
a. Düzenleme sırasında
MADDE 914.- İpotekli borç senedi ve irat senedi nama veya hamile yazılı düzenlenebilir.
Bu senetler, yüklü taşınmazın maliki adına da düzenlenebilir.
b. Ortak temsilci
MADDE 915.- İpotekli borç senedi veya irat senedi düzenlenirken, gerekli ödemeleri yapmak
ve ödenecek paraları tahsil etmek, yapılacak tebliğleri almak, güvence azalmalarına rıza göstermek
ve genel olarak alacaklının, borçlunun ve malikin haklarını tam bir özen ve tarafsızlıkla korumak
üzere bunlar tarafından bir temsilci atanabilir.
Temsilcinin adı tapu kütüğüne ve rehin senedine yazılır.
Temsilcinin yetkisinin sona ermesi hâlinde ilgililer anlaşamazlarsa, sulh hâkimi gerekli
önlemleri alır.
5. Ödeme yeri
MADDE 916.- Rehin senedinden aksi anlaşılmadıkça, senet hamile yazılı olsa bile borçlu,
bütün ödemelerini alacaklının yerleşim yerinde yapmak zorundadır.
Alacaklının yerleşim yeri bilinmediği veya alacaklı yerleşim yerini borçlunun zararına
değiştirdiği takdirde borçlu, borcunu kendi yerleşim yerindeki veya alacaklının eski yerleşim
yerindeki hâkimin belirleyeceği yere tevdi ederek borcundan kurtulabilir.
Senedin faiz kuponları varsa faiz ödemesi, kuponları ibraz edene yapılır.
6. Alacağın devrinden sonra ödeme
MADDE 917.- Alacağın devri hâlinde borçlu, kendisine bildirilmiş olmadıkça kupona bağlı
olmayan faiz ve yıllık edimleri, senet hamile yazılı olsa bile, eski alacaklıya ödeyebilir.
Ana paranın tamamen veya kısmen ödenmesi, ancak ödeme zamanında kendisinin alacaklı
olduğunu ispat eden kimseye yapılmış ise geçerlidir.
II. Sona erme
1.Alacaklının olmaması
MADDE 918.- Alacaklı yoksa veya rehin hakkından feragat ederse borçlu, tapu kütüğündeki
tescili terkin ettirip ettirmemekte serbesttir.
Borçlu, zilyetliğine geçmiş olan senedi yeniden tedavüle çıkartabilir.
2. Terkin
MADDE 919.- İpotekli borç senedi veya irat senedine ilişkin tescil, ancak tarafların veya
mahkemenin rehin senedini iptal etmesi üzerine terkin edilebilir.
III. Alacaklının hakları
1. İyiniyetin korunması
a. Tescil bakımından
MADDE 920.- İpotekli borç senedinden veya irat senedinden doğan alacak, tapu kütüğüne
iyiniyetle dayanan herkes için kütükteki tescile göre geçerlidir.
b. Senet bakımından
MADDE 921.- Usulüne göre düzenlenmiş olan ipotekli borç senedi veya irat senedi, ona
iyiniyetle dayanan herkes hakkında, içinde yazılı olanlara göre geçerlidir.
c. Senet ile tescilin ilişkisi
MADDE 922.- İpotekli borç senedi veya irat senedi metninde yazılı olanlar tapu kütüğündeki
tescile uymazsa veya tapu kütüğünde tescil yoksa, kütük esas alınır.
Bununla birlikte senedi iyiniyetle edinen kimse, tapu kütüğüne ilişkin hükümler uyarınca tazminat
isteyebilir.
2. Hakkın ileri sürülmesi
MADDE 923.- Nama veya hamile yazılı ipotekli borç senedi veya irat senedindeki alacak,
ancak senet üzerindeki zilyetlikle birlikte devir veya rehin edilebilir veya başka bir tasarrufa konu
olabilir.
Senetlerin henüz düzenlenmemiş olması veya mahkeme tarafından iptal edilmesi hâlinde alacağı
ileri sürme hakkı saklıdır.
3. Alacağın devri
MADDE 924.- İpotekli borç senedindeki veya irat senedindeki alacağın devri, rehin senedinin
teslim edilmesine bağlıdır.
Rehin senedinin nama yazılı olması hâlinde devralanın adı ve devir işlemi senet üzerine yazılır.
IV. İptal
1. Senedin kaybedilmesi
MADDE 925.- Rehin senedi irade dışında elden çıkmış veya borcu sona erdirme kastı
olmaksızın yok edilmiş ise alacaklı, rehin senedini ve kuponu mahkeme kararıyla iptal ettirerek
borçludan borcunu ödemesini ve eğer alacak henüz muaccel değilse yeni bir rehin senedi veya
kupon düzenlenmesini isteyebilir.
İptal kararı, hamile yazılı kıymetli evrakın iptaline ilişkin hükümler gereğince verilir; ancak,
ibraz süresi bir yıldır.
Borçlu da ödenmiş olmasına rağmen geri verilmemiş olan senet için aynı hükümler uyarınca
senedin iptalini isteyebilir.
2. İlân yoluyla duyuru
MADDE 926.- İpotekli borç senedi veya irat senedinin alacaklısının kim olduğu on yıldan beri
bilinmiyor ve bu süre içinde faiz ödenmesi de istenmemiş bulunuyorsa, rehinli taşınmazın maliki,
alacaklının ortaya çıkması için gaipliğe ilişkin hükümlere göre ilân yapılmasını hâkimden
isteyebilir.
Alacaklı ortaya çıkmaz ve yapılan araştırma sonunda büyük bir olasılıkla alacağın artık mevcut
olmadığı anlaşılırsa, hâkim tarafından senedin iptaline karar verilir; bu kararla rehin derecesi
boşalmış olur.
V. Borçlunun def'ileri
MADDE 927.- Borçlu yalnız tescilden veya senetten doğan def'ileri ve istemde bulunan
alacaklıya karşı sahip olduğu kişisel def'ileri ileri sürebilir.
VI. Ödenen senedin geri verilmesi
MADDE 928.- Borcun tamamını ödeyen borçlu, alacaklıdan senedin iptal edilmemiş olarak geri
verilmesini isteyebilir.
VII. Hukukî ilişkide değişiklik
MADDE 929.- Borçlu borcun kısmen ödenmesi veya borç yükünün hafifletilmesi ya da
güvencenin azaltılması gibi hukukî ilişkide meydana gelen değişiklikleri tapu kütüğüne tescil
ettirme hakkına sahiptir.
Tapu memuru, bu tür değişiklikleri senet üzerine de yazar.
Meydana gelen değişikliklerin tescil edilmemiş olması hâlinde, senette yazılı yıllık edimlerin
ödenmiş olması dışındaki değişiklikler senedi iyiniyetle kazanan kimseye karşı ileri sürülemez.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM
TAŞINMAZ REHNİYLE GÜVENCE
ALTINA ALINAN
ÖDÜNÇ SENETLERİ
A. Rehinli tahviller
MADDE 930.- Nama veya hamile yazılı tahviller, aşağıdaki hâllerde taşınmaz rehniyle güvence
altına alınabilir:
1. Ödüncün tamamı için ipotek veya ipotekli borç senedi yoluyla rehin kurulması ve alacaklılar ile
borçlu için ortak bir temsilcinin atanması,
2. Tahvil çıkarmayı üzerine alan kurum yararına ödüncün tamamı için taşınmaz rehni kurulması
ve bu rehinli alacağın da tahvil alacaklıları yararına rehnedilmesi.
B. Seri hâlinde rehin senedi çıkarılması
I. Genel olarak
MADDE 931.- Seri hâlinde çıkarılan ipotekli borç senetleri ile irat senetleri hakkında, aşağıdaki
hükümler saklı kalmak kaydıyla, ipotekli borç senedi ve irat senedine ilişkin genel hükümler
uygulanır.
II. Düzenlenmesi
MADDE 932.- Seri hâlinde çıkarılan senetler, her birinin değeri yüz milyon lira veya yüz
milyon liranın katları olarak düzenlenir.
Bir serideki bütün senetlerin şeklinin aynı olması ve numaralarının birbirini izlemesi gerekir.
Senetlerin rehinli taşınmaz maliki tarafından çıkarılmamış olması hâlinde aracı kurumun,
alacaklılar ve borçlunun temsilcisi olduğu senetlerde belirtilir.
III. Borcun kısım kısım ödenmesi
MADDE 933.- Borçlu, belirli zamanlarda faizle birlikte anaparanın bir kısmını da ödemeyi
üstlenebilir.
Taksit olarak her yıl ödenecek paranın, senetlerin belli bir bölümünü karşılaması zorunludur.
IV. Tescil
MADDE 934.- Senetler, sayıları gösterilmek suretiyle tapu kütüğüne tescil olunur; ödüncün
tamamı için bir tescil yapılır.
Senet sayısı az ise, her senet ayrı tescil edilebilir.
V. Hükmü
1. Senedi çıkaran aracı kurum
MADDE 935.- Senedi çıkaran aracı kurum, alacaklıların ve borçlunun temsilcisi olsa bile,
senetlerin çıkarılması sırasında kendisine ayrıca yetki verilmiş olmadıkça, borcun kapsamında ve
koşullarında bir değişiklik yapamaz.
2.Senetlerin geri ödenmesi
a. Ödeme plânı
MADDE 936.- Senetlerin geri ödenmesi, çıkarma sırasında yapılan veya o sırada verilen
yetkiye dayanarak aracı kurumun düzenleyeceği plâna göre gerçekleştirilir. Sırası gelen senedin
karşılığı alacaklıya ödenmekle senedin hükmü kalmaz.
Aksi kararlaştırılmadıkça tescilin terkini, ancak borçlunun tescilde belirtilen yükümlülüklerini
tamamen yerine getirmiş ve senetlerin bütün kuponları ile birlikte geri verilmiş olmasına veya geri
verilmemiş kuponlar varsa bunları karşılayacak miktarın hâkimin belirleyeceği yere tevdi
edilmesine bağlıdır.
b. Denetleme
MADDE 937.- Rehinli taşınmazın maliki veya aracı kurum, ödeme plânına göre kur'a çekmek
ve karşılığı ödenen senetleri iptal etmekle yükümlüdür.
İrat senetlerinde bu işlemler Devletçe denetlenir.
c. Geri ödemelerin özgülenmesi
MADDE 938.- Rehinli taşınmazlar yerine elde edilen paralar, ilk kur'a çekiminde belli olacak
senetlerin ödenmesinde kullanılır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
TAŞINIR REHNİ
BİRİNCİ AYIRIM
TESLİME BAĞLI REHİN VE HAPİS HAKKI
A. Teslime bağlı rehin
I. Kurulması
1. Alacaklının zilyetliği
MADDE 939.- Kanunda öngörülen ayrık durumlar dışında taşınırlar, ancak zilyetliğin
alacaklıya devri suretiyle rehnedilebilir.
Rehnedende tasarrufta bulunma yetkisi olmasa bile, rehin konusu taşınıra iyiniyetle zilyet olan
kimse, zilyetlik hükümlerine göre edinimi korunduğu ölçüde rehin hakkı kazanır. Üçüncü kişilerin
önceki zilyetlikten doğan hakları saklıdır.
Taşınır, fiilen yalnız rehnedenin hâkimiyetinde kaldığı sürece rehin hakkı doğmaz.
2. Ayrık durumlar
MADDE 940.- Yetkili makamlar tarafından izin verilen kuruluşlar ile kooperatiflerin
alacaklarının güvence altına alınması için, zilyetlik devredilmeden de, icra dairesinde tutulacak özel
sicile yazılmak suretiyle hayvanlar üzerinde rehin kurulabilir. Bu amaçla tutulacak sicil tüzükle
belirlenir.
Gerçek veya tüzel kişilerin alacaklarının güvence altına alınması için, kanun gereğince bir sicile
tescili zorunlu olan taşınır mallar üzerinde, zilyetlik devredilmeden de, taşınır malın kayıtlı
bulunduğu sicile yazılmak suretiyle rehin kurulabilir. Rehnin kurulmasına ilişkin diğer hususlar
tüzükle belirlenir.
3. Art rehin
MADDE 941.- Rehnedilen taşınırın maliki, onun üzerinde bir art rehin kurabilir. Bunun için,
alacağı ödenince rehnedilen taşınırın sonraki alacaklıya teslim edilmesinin rehinli alacaklıya yazılı
olarak bildirilmesi gerekir.
4. Alt rehin
MADDE 942.- Alacaklı, rehinli taşınırı ancak rehnedenin rızasıyla bir başkasına rehnedebilir.
II. Rehnin sona ermesi
1. Zilyetliğin kaybı
MADDE 943.- Taşınır rehni, alacaklının zilyet olmaktan çıkması ve onu zilyet olan üçüncü
kişiden geri alamaz hâle gelmesiyle son bulur.
Taşınır, alacaklının rızasıyla fiilen yalnız rehnedenin hâkimiyeti altında bulunduğu sürece rehnin
hükümleri askıda kalır.
2. Geri verme borcu
MADDE 944.- Alacağın ödenmesi suretiyle veya başka bir sebeple rehin hakkı sona erince
alacaklı, rehinli taşınırı hak sahibine geri vermekle yükümlüdür.
Alacaklı, alacağının tamamını almadıkça rehinli taşınırı veya onun bir kısmını geri vermek
zorunda değildir.
3. Alacaklının sorumluluğu
MADDE 945.- Alacaklı, rehinli taşınırın kaybolması, yok olması veya değerinin azalması
yüzünden meydana gelen zararlardan, bunların kendi kusuru olmaksızın doğduğunu ispat etmedikçe
sorumludur.
Rehinli taşınırı kendiliğinden başkasına devir veya rehneden alacaklı, bundan doğan bütün
zararlardan sorumlu olur.
III. Rehnin hükümleri
1. Alacaklının hakkı
MADDE 946.- Alacaklı, ödenmeyen alacağının rehnin paraya çevrilmesi yoluyla ödenmesini
isteyebilir.
Rehin hakkı, alacaklıya asıl alacak ile birlikte sözleşme faizlerinin, takip giderlerinin ve
gecikme faizinin güvencesini sağlar.
2. Rehnin kapsamı
MADDE 947.- Rehin, taşınırı eklentileriyle birlikte kapsar.
Aksi kararlaştırılmış olmadıkça alacaklı, rehinli taşınırın doğal ürünlerini, bütünleyici parçası
olmaktan çıkınca malike vermekle yükümlüdür.
Rehin, paraya çevirme sırasında bütünleyici parça niteliğindeki doğal ürünleri de kapsar.
3. Rehnin sırası
MADDE 948.- Aynı taşınır üzerinde birden çok rehin hakkı bulunduğu takdirde, alacaklılara
rehin haklarının sırasına göre ödeme yapılır.
Rehin hakkının sırası kuruluş tarihine göre belirlenir.
4. Mülkiyetin geçememesi
MADDE 949.- Borcun ödenmemesi hâlinde rehinli taşınırın mülkiyetinin alacaklıya geçmesini
öngören sözleşme hükmü geçersizdir.
B. Hapis hakkı
I. Koşulları
MADDE 950.- Alacaklı, borçluya ait olup onun rızasıyla zilyedi bulunduğu taşınırı veya
kıymetli evrakı, borcun muaccel olması ve niteliği itibarıyla bu eşyanın alacak ile bağlantısı
bulunması hâlinde, borç ödeninceye kadar hapsedebilir.
Zilyetlik ve alacak ticarî ilişkiden doğmuşsa, tacirler arasında bu bağlantı var sayılır.
Alacaklı, borçluya ait olmayan taşınırlar üzerinde de zilyetliğin iyiniyetle kazanılmasının
korunduğu ölçüde hapis hakkına sahip olur.
II. Ayrık durumlar
MADDE 951.- Nitelikleri itibarıyla paraya çevrilmeye elverişli olmayan taşınırlar üzerinde
hapis hakkı kullanılamaz.
Alacaklının üstlendiği yükümlülükle veya borçlunun teslim sırasında ya da daha önce verdiği
talimatla veya kamu düzeniyle bağdaşmayan hâllerde de hapis hakkı kullanılamaz.
III. Borç ödemeden aciz
MADDE 952.- Alacaklı, borçlunun ödemeden acze düşmesi hâlinde, alacağı muaccel olmasa
bile, hapis hakkını kullanabilir.
Borç ödemeden aciz, taşınırın tesliminden sonra meydana gelmiş veya daha önce meydana
gelmiş olmakla beraber alacaklı bu durumu teslimden sonra öğrenmiş ise; o şeyin belli bir yönde
kullanılacağı konusunda alacaklı tarafından yüklenilmiş bir yükümlülük veya borçlunun teslim
sırasında ya da daha önce verdiği talimatla bağdaşmasa bile, alacaklı hapis hakkını kullanabilir.
IV. Hükümleri
MADDE 953.- Borç yerine getirilmez ve yeterli güvence de gösterilmezse alacaklı, borçluya
daha önce bildirimde bulunarak, hapsettiği şeylerin teslime bağlı rehin hükümleri uyarınca paraya
çevrilmesini isteyebilir.
Üzerinde hapis hakkı bulunan nama yazılı kıymetli evrakın paraya çevrilmesi için icra dairesi,
borçlu yerine gerekli işlemleri yapar.
İKİNCİ AYIRIM
ALACAKLAR VE DİĞER HAKLAR ÜZERİNDE REHİN
A. Genel olarak
MADDE 954.- Başkasına devredilebilen alacaklar ve diğer haklar rehnedilebilir.
Aksine bir hüküm bulunmadıkça, bunların rehni hakkında da teslime bağlı rehin hükümleri
uygulanır.
B. Kurulması
I. Senede bağlı olan veya olmayan alacaklarda
MADDE 955.- Senede bağlanmış olan veya olmayan alacakların rehni için rehin sözleşmesinin
yazılı şekilde yapılması ve senede bağlı alacaklarda senedin teslim edilmesi gerekir.
Alacaklı veya rehneden, rehni borçluya ihbar edebilir.
Diğer hakların rehninde, yazılı rehin sözleşmesiyle birlikte, bu hakların devri için öngörülen
şekle uyulması gerekir.
II. Kıymetli evrakta
MADDE 956.- Hamile yazılı senetlerin rehni için senetlerin rehin alacaklısına teslimi yeterlidir.
Diğer kıymetli evrakın rehni için senedin ciro edilmiş veya yazılı devir beyanı yapılmış olarak
teslimi gerekir.
III. Emtiayı temsil eden senetlerde
MADDE 957.- Emtiayı temsil eden kıymetli evrakın rehnedilmesiyle emtia üzerinde rehin
hakkı doğar.
Emtiayı temsil eden senetten başka özel bir rehin senedi (varant) düzenlenmişse, rehinli alacak
miktarının ve muaccel olduğu tarihin senet üzerine yazılmış olması koşuluyla, rehin senedinin
rehnedilmiş olması yeterlidir.
IV. Art rehin
MADDE 958.- Rehinli bir alacak üzerinde sonra gelen bir rehnin kurulması, ancak rehnedenin
veya sonra gelen rehin alacaklısının durumu önce gelen rehin alacaklısına yazılı olarak bildirmesi
hâlinde geçerlidir.
C. Hükümleri
I. Rehnin kapsamı
MADDE 959.- Faiz veya kâr payı gibi dönemsel gelir getiren alacakların rehnedilmiş olması
hâlinde, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, bunlardan yalnız vadeleri henüz gelmemiş olanlar rehnin
kapsamına girer ve rehin, vadeleri geçmiş olan edimleri kapsamaz.
Bu tür yan edimler için özel senetler düzenlenmiş ise, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, bunların
rehin kapsamına girmesi, şekil koşullarına uygun olarak rehnedilmelerine bağlıdır.
II. Rehinli pay senetlerinin temsili
MADDE 960.- Ortaklık genel kurulunda rehinli pay senetlerini temsil etmek yetkisi, rehin
alacaklısına değil, pay sahibine aittir.
III. Yönetim ve ödeme
MADDE 961.- Özenli bir yönetim, rehnedilmiş alacağın muacceliyetinin ihbarını ve tahsil
edilmesini gerekli kılıyorsa alacaklı bu işlemleri yapabilir; rehin alacaklısı da alacaklıyı bu
işlemlerin yapılmasına zorlayabilir.
Rehin kendisine ihbar edilmiş olan borçlu, borcunu asıl alacaklıya veya rehin alacaklısına ancak
diğerinin rızasıyla ödeyebilir.
Bu rızanın bulunmaması hâlinde borçlu, borcunu tevdi etmekle yükümlüdür.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
REHİN KARŞILIĞINDA ÖDÜNÇ VERME
İŞİ İLE UĞRAŞANLAR
A. Ödünç verenler
I. İşletme izni alma
MADDE 962.- İşletme olarak taşınır rehni karşılığında ödünç verme işiyle uğraşmak isteyenler,
yetkili makamdan izin almak zorundadırlar.
II. Süre
MADDE 963.- Özel işletmelere ancak belli süre için izin verilebilir. Sürenin bitiminde bu izin
yenilenebilir.
Gerekli kurallara uyulmaması hâlinde, verilen izin her zaman geri alınabilir.
B. Taşınır rehni karşılığı ödünç
I. Kurulması
MADDE 964.- Rehnedilen taşınırın işletmeye teslim edilmesi ve karşılığında bir makbuzun
alınmasıyla rehin kurulmuş olur.
II. Hükümleri
1. Rehnin paraya çevrilmesi
MADDE 965.- Borç vadesinde ödenmezse, ödünç veren, borçluya önceden noter aracılığı ile
borcunu ödemesini ihtar ettikten sonra rehni icra yoluyla paraya çevirtebilir.
Borçlu, ödünç verene karşı kişisel olarak sorumlu değildir.
2. Arta kalan para üzerindeki hak
MADDE 966.- Satış bedelinin rehinli alacak miktarından fazla olması hâlinde, arta kalan para
hak sahibine ödenir.
İşletmenin aynı borçludan birden fazla alacağı varsa, bunlar arta kalan para hesaplanırken bir
bütün olarak göz önünde tutulur.
Arta kalan miktarı isteme hakkı, rehnedilen taşınırın paraya çevrilmesinin üzerinden beş yıl
geçmekle zamanaşımına uğrar.
III. Rehnin sona ermesi
1. Rehinden kurtarmayı isteme hakkı
MADDE 967.- Rehnedilen taşınır, satılıncaya kadar rehin makbuzunun geri verilmesi suretiyle
rehinden kurtarılabilir.
Rehin makbuzu geri verilmezse, alacağın muaccel olmasından sonra hak sahibi olduğunu ispat
eden kimse taşınırı rehinden kurtarabilir.
Ödünç veren, rehnedilen taşınırı makbuzun teslimi karşılığı geri verme hakkını açıkça saklı
tutmuş olsa bile; alacağın muaccel olmasının üzerinden altı ay geçtikten sonra hakkını ispat eden
kimse, taşınırı rehinden kurtarabilir.
2. Ödünç verenin hakları
MADDE 968.- Ödünç veren, taşınırın rehinden kurtarıldığı aya ait faizin tamamının ödenmesini
isteyebilir.
Ödünç veren, makbuzu kim getirirse taşınırı ona geri verme hakkını açıkça saklı tutmuşsa,
makbuzun hamilinin bunu haksız olarak ele geçirdiğini bilmedikçe ve bilmesi gerekmedikçe bu
yetkisini kullanabilir.
C. Geri alım hakkı tanıyarak satım
MADDE 969.- Geri alım hakkı tanıyarak satın almayı meslek edinenler hakkında da, taşınır
rehni karşılığında ödünç verenlere ilişkin hükümler uygulanır.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM
REHİNLİ TAHVİL
A. Niteliği
MADDE 970.- İşletme olarak taşınmaz rehni karşılığında ödünç verme işiyle uğraşmak üzere
yetkili makamdan izin alanlar, özel bir rehin sözleşmesi ve teslim yükümlülüğü olmasa bile,
taşınmaz rehniyle güvence altına alınmış alacakları ile cari işlerinden doğan alacaklarını karşılık
göstererek rehinli tahvil çıkarabilirler.
B. Şekli
MADDE 971.- Alacaklılar, rehinli tahvillerin öngörülen zamandan önce ödenmesini
isteyemezler.
Tahviller hamile veya nama yazılı olarak çıkarılır ve hamile yazılı kuponları bulunur.
C. Düzenlenmesi
MADDE 972.- Tahvil çıkaracaklar ile tahvil çıkarmaya ilişkin koşullar ve çıkarma izni vermeye
yetkili makam özel kanunla belirlenir.
ÜÇÜNCÜ KISIM
ZİLYETLİK VE TAPU SİCİLİ
BİRİNCİ BÖLÜM
ZİLYETLİK
A. Zilyetlik kavramı ve türleri
I. Kavram
MADDE 973.- Bir şey üzerinde fiilî hâkimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir.
Taşınmaz üzerindeki irtifak haklarında ve taşınmaz yüklerinde hakkın fiilen kullanılması
zilyetlik sayılır.
II. Türleri
1. Aslî ve fer'î zilyetlik
MADDE 974.- Zilyet, bir sınırlı aynî hak veya bir kişisel hakkın kurulmasını ya da
kullanılmasını sağlamak için şeyi başkasına teslim ederse, bunların ikisi de zilyet olur.
Bir şeyde malik sıfatıyla zilyet olan aslî zilyet, diğeri fer'î zilyettir.
2. Dolaylı ve dolaysız zilyetlik
MADDE 975.- Bir şeyde fiilî hâkimiyetini doğrudan doğruya sürdüren kimse dolaysız zilyet,
başka bir kişi aracılığı ile sürdüren kimse dolaylı zilyettir.
III. Geçici olarak kesilme
MADDE 976.- Fiilî hâkimiyetin geçici nitelikteki sebeplerle kullanılmaması veya kullanma
olanağının ortadan kalkması zilyetliği sona erdirmez.
B. Zilyetliğin devri
I. Hazırlar arasında
MADDE 977.- Zilyetlik, şeyin veya şey üzerinde hâkimiyeti sağlayacak araçların, edinene
teslimi veya edinenin önceki zilyedin rızasıyla şey üzerinde hâkimiyeti kullanacak duruma gelmesi
hâlinde devredilmiş olur.
II. Hazır olmayanlar arasında
MADDE 978.- Temsilciye yapılan teslim, temsil edilene yapılmış gibi zilyetliği geçirir.
III. Teslimsiz devir
MADDE 979.- Bir üçüncü kişi veya zilyetliği devreden, özel bir hukukî ilişkiye dayanarak
zilyet olmakta devam ederse zilyetlik, teslim gerçekleşmeksizin kazanılmış olur.
Zilyetliğin bu yolla devri, zilyet olmakta devam eden üçüncü kişiye karşı, ancak durumun
devreden tarafından kendisine bildirildiği andan başlayarak hüküm doğurur.
Üçüncü kişi, zilyetliği devredene karşı ileri sürebileceği sebeplerle şeyi edinene vermekten
kaçınabilir.
IV. Emtiayı temsil eden senetlerin teslimi
MADDE 980.- Bir taşıyıcıya veya umumî mağazaya bırakılmış emtiayı temsil eden kıymetli
evrakın teslimi, emtianın teslimi gibi sonuç doğurur.
Kıymetli evrakı iyiniyetle teslim alan kimse ile emtiayı iyiniyetle teslim alan kimse arasında
uyuşmazlık çıkarsa emtiayı teslim alan tercih olunur.
C. Zilyetliğin hükümleri
I. Korunması
1. Savunma hakkı
MADDE 981.- Zilyet, her türlü gasp veya saldırıyı kuvvet kullanarak defedebilir.
Zilyet, rızası dışında kendisinden alınan şeyi taşınmazlarda el koyanı kovarak, taşınırlarda ise
eylem sırasında veya kaçarken yakalananın elinden alarak zilyetliğini koruyabilir. Ancak, zilyet
durumun haklı göstermediği derecede kuvvet kullanmaktan kaçınmak zorundadır.
2. Zilyetliğin gasbında dava hakkı
MADDE 982.- Başkasının zilyet bulunduğu bir şeyi gasbeden kimse, o şey üzerinde üstün bir
hakka sahip olduğunu iddia etse bile onu geri vermekle yükümlüdür.
Davalı, o şeyi davacıdan geri almasını gerektirecek üstün bir hakka sahip olduğunu derhâl ispat
ederse onu geri vermekten kaçınabilir.
Dava, şeyin geri verilmesine ve zararın giderilmesine yönelik olur.
3. Zilyetliğe saldırıya dava hakkı
MADDE 983.- Saldırıda bulunan, şey üzerinde bir hak iddia etse bile; zilyetliği saldırıya
uğrayan, ona karşı dava açabilir.
Dava, saldırının sona erdirilmesine, sebebinin önlenmesine ve zararın giderilmesine yönelik
olur.
4. Dava hakkının düşmesi
MADDE 984.- Gasp ve saldırıdan dolayı dava hakkı, zilyedin fiili ve failini öğrenmesinden
başlayarak iki ay ve her hâlde fiilin üzerinden bir yıl geçmekle düşer.
II. Zilyetlik dolayısıyla hakkın korunması
1. Mülkiyet karinesi
MADDE 985.- Taşınırın zilyedi onun maliki sayılır.
Önceki zilyetler de zilyetlikleri süresince o taşınırın maliki sayılırlar.
2. Fer'î zilyetlikte karine
MADDE 986.- Bir taşınıra malik olma iradesi bulunmaksızın zilyet olan kimse, taşınırı
kendisinden iyiniyetle aldığı kişinin mülkiyet karinesine dayanabilir.
Taşınıra bir sınırlı aynî hak veya kişisel hak iddiasıyla zilyet bulunan kimsenin iddia ettiği hakkın
varlığı karine olarak kabul edilir. Ancak, zilyet bu karineyi şeyi kendisine vermiş olan kişiye karşı
ileri süremez.
3. Davaya karşı savunma
MADDE 987.- Bir taşınırın zilyedi, kendisine karşı açılan her davada üstün hakka sahip olduğu
karinesine dayanabilir.
Gasp veya saldırıya ilişkin hükümler saklıdır.
4. Tasarruf yetkisi ve taşınır davası
a. Emin sıfatıyla zilyetten edinme bakımından
MADDE 988.- Bir taşınırın emin sıfatıyla zilyedinden o şey üzerinde iyiniyetle mülkiyet veya
sınırlı aynî hak edinen kimsenin edinimi, zilyedin bu tür tasarruflarda bulunma yetkisi olmasa bile
korunur.
b. Kaybedilen veya çalınan eşya bakımından
MADDE 989.- Taşınırı çalınan, kaybolan ya da iradesi dışında başka herhangi bir şekilde
elinden çıkan zilyet, o şeyi elinde bulunduran herkese karşı beş yıl içinde taşınır davası açabilir.
Bu taşınır, açık artırmadan veya pazardan ya da benzeri eşya satanlardan iyiniyetle edinilmiş ise;
iyiniyetli birinci ve sonraki edinenlere karşı taşınır davası, ancak ödenen bedelin geri verilmesi
koşuluyla açılabilir.
Diğer konularda iyiniyetli zilyedin haklarına ilişkin hükümler uygulanır.
c. Para ve hamile yazılı senetlerde
MADDE 990.- Zilyet, iradesi dışında elinden çıkmış olsa bile, para ve hamile yazılı senetleri
iyiniyetle edinmiş olan kimseye karşı taşınır davası açamaz.
d. İyiniyetli olmama hâlinde
MADDE 991.- Bir taşınırın zilyetliğini iyiniyetle edinmemiş olan kimseye karşı önceki zilyet,
her zaman taşınır davası açabilir.
Eğer önceki zilyet de, zilyetliği iyiniyetle edinmemiş ise sonraki zilyede karşı taşınır davası
açamaz.
5. Taşınmazlarda karine
MADDE 992.- Tapuya kayıtlı taşınmazlarda, hak karinesinden ve zilyetlikten doğan dava açma
hakkından yalnız adına tescil bulunan kimse yararlanır.
Bununla birlikte taşınmaz üzerinde fiilî hâkimiyeti bulunan kimse, gasp veya saldırı sebebiyle
dava açabilir.
III. Sorumluluk
1. İyiniyetli zilyet bakımından
a. Yararlanma
MADDE 993.- İyiniyetle zilyedi bulunduğu şeyi, karineyle mevcut hakkına uygun şekilde
kullanan veya ondan yararlanan zilyet, o şeyi geri vermekle yükümlü olduğu kimseye karşı bu
yüzden herhangi bir tazminat ödemek zorunda değildir.
İyiniyetli zilyet, şeyin kaybedilmesinden, yok olmasından veya hasara uğramasından sorumlu
olmaz.
b. Tazminat
MADDE 994.- İyiniyetli zilyet, geri vermeyi isteyen kimseden şey için yapmış olduğu zorunlu
ve yararlı giderleri tazmin etmesini isteyebilir ve bu tazminat ödeninceye kadar şeyi geri vermekten
kaçınabilir.
İyiniyetli zilyet, diğer giderler için tazminat isteyemez. Ancak, şeyin geri verilmesinden önce
kendisine bu giderler için bir tazminat önerilmezse, kendisi tarafından o şeyle birleştirilen ve
zararsızca ayrılması mümkün bulunan eklemeleri o şeyi geri vermeden önce ayırıp alabilir.
Zilyedin elde ettiği ürünler, yaptığı giderler sebebiyle doğan alacaklarına mahsup edilir.
2. İyiniyetli olmayan zilyet bakımından
MADDE 995.- İyiniyetli olmayan zilyet, geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş
olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler
karşılığında tazminat ödemek zorundadır.
İyiniyetli olmayan zilyet, yaptığı giderlerden ancak hak sahibi için de zorunlu olanların tazmin
edilmesini isteyebilir.
İyiniyetli olmayan zilyet, şeyi kime geri vereceğini bilmediği sürece ancak kusuruyla verdiği
zararlardan sorumlu olur.
IV. Kazandırıcı zamanaşımından yararlanma
MADDE 996.- Kazandırıcı zamanaşımından yararlanma hakkına sahip olan zilyet, zilyetliği
kendisine devreden aynı yetkiye sahip idiyse onun zilyetlik süresini kendi süresine ekleyebilir.
İKİNCİ BÖLÜM
TAPU SİCİLİ
A. Kurulması
I. Sicil bakımından
1. Genel olarak
MADDE 997.- Taşınmazlar üzerindeki hakları göstermek üzere tapu sicili tutulur.
Tapu sicili, tapu kütüğü ve kat mülkiyeti kütüğü ile bunları tamamlayan yevmiye defteri ve belgeler
ile plânlardan oluşur.
Sicilin örneği, nasıl tutulacağı ve yardımcı siciller tüzükle belirlenir.
2. Taşınmazların kaydedilmesi
a. Kaydedilecek taşınmazlar
MADDE 998.- Tapu siciline taşınmaz olarak şunlar kaydedilir:
1. Arazi,
2. Taşınmazlar üzerindeki bağımsız ve sürekli haklar,
3. Kat mülkiyetine konu olan bağımsız bölümler.
Arazinin tapu siciline kaydı, özel kanun hükümlerine tâbidir.
Bağımsız ve sürekli hakların kaydedilmesi için gerekli koşullar ve usul tüzükle belirlenir.
Süreklilik koşulunun gerçekleşmesi için hakkın süresiz veya en az otuz yıl süreli olması gerekir.
Kat mülkiyetine konu olan bağımsız bölümlerin taşınmaz olarak kaydı, özel kanun hükümlerine
tâbidir.
b. Kaydedilmeyecek taşınmazlar
MADDE 999.- Özel mülkiyete tâbi olmayan ve kamunun yararlanmasına ayrılan taşınmazlar,
bunlara ilişkin tescili gerekli bir aynî hakkın kurulması söz konusu olmadıkça kütüğe kaydolunmaz.
Tapuya kayıtlı bir taşınmaz, kayda tâbi olmayan bir taşınmaza dönüşürse, tapu sicilinden
çıkarılır.
3. Sicilin unsurları
a. Tapu kütüğü
MADDE 1000.- Her taşınmaza kütükte bir sayfa ayrılır ve sayfa numaraları birbirini izler.
Bir taşınmazın bölünmesi veya birden çok taşınmazın birleştirilmesi hâlinde uyulacak usul tüzükle
belirlenir.
Kütüğün her sayfasındaki özel sütunlara şunlar tescil edilir:
1. Mülkiyet,
2. Taşınmaz üzerinde kurulmuş olan veya o taşınmaz lehine başka taşınmaz üzerinde kurulmuş
bulunan irtifak hakları ile taşınmaz yükü,
3. Taşınmaz üzerindeki rehin hakları.
Eklentiler, malikin isteği üzerine beyanlar sütununa kaydedilir. Yapılan bu kayıt, ancak kütükte
hak sahibi olarak görünenlerin rızasıyla kütükten silinebilir.
Aynı malike ait olan birden çok taşınmaz, sınırları birbirine bitişik olmasa bile, malikin
istemiyle kütükte ortak bir sayfaya kaydedilebilir. Bu sayfaya yapılan rehin tescilleri, o sayfada
kayıtlı bulunan bütün taşınmazları bağlar; aynı sayfada kayıtlı bu gibi taşınmazlardan bir kısmı
malikin istemi üzerine veya mahkeme kararıyla o sayfadan çıkarılırsa, çıkarılan taşınmazlar
üzerinde tescil edilmiş bulunan haklar saklı kalır.
b. Kat mülkiyeti kütüğü
MADDE 1001.- Kat mülkiyetine konu olan bağımsız bölümler, ayrıca tutulacak kat mülkiyeti
kütüğüne yazılır.
Özel kanun hükümleri saklı kalmak üzere, kütükte yapılacak işlemler hakkında tapu kütüğüne
ilişkin hükümler uygulanır.
c. Yevmiye defteri ve belgeler
MADDE 1002.- Tapu kütüğüne tescil istemleri, isteyenin kimliği ve istemin konusu belirtilerek
istem sırasına göre derhâl yevmiye defterine yazılır.
Bu işlemlerin dayanağı olan belgeler, özenle sıraya konulur ve saklanır.
d. Plân
MADDE 1003.- Bir taşınmazın kütüğe kaydı ve belirlenmesinde resmî bir ölçüme dayanan plân
esas alınır.
Plânların nasıl hazırlanacağı tüzükle belirlenir.
II. Tapu sicilinin tutulması
1. Bir bölgede
MADDE 1004.- Taşınmazlar, bulundukları bölgenin tapu siciline kaydedilir.
2. Birden çok bölgede
MADDE 1005.- Birden çok bölgede bulunan taşınmaz, diğer bölge sicillerine kayıtlı olduğu
belirtilmek suretiyle her bölgedeki sicile ayrı ayrı kaydedilir.
Böyle bir taşınmaza ilişkin tescil istemleri ve tescil işlemleri taşınmazın büyük kısmının
bulunduğu bölgede yapılır ve yapılan tescil kütüğe işlenmek üzere diğer bölgelerdeki tapu
idarelerine bildirilir.
III. Tapu idareleri
1. Kuruluş
MADDE 1006.- Tapu idarelerinin kuruluş, işleyiş ve hizmetlerinin yürütülmesi, özel kanun
hükümlerine tâbidir.
2. Sorumluluk
MADDE 1007.- Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.
Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder.
Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.
B. İşlemler
I. İşlemlerin konusu
1. Tescil
MADDE 1008.- Taşınmaza ilişkin aşağıdaki haklar, tapu kütüğüne tescil edilir:
1. Mülkiyet,
2. İrtifak hakları ve taşınmaz yükleri,
3. Rehin hakları.
2. Şerhler
a. Kişisel haklarda
MADDE 1009.- Arsa payı karşılığı inşaat, taşınmaz satış vaadi, kira, alım, önalım, gerialım
sözleşmelerinden doğan haklar ile şerhedilebileceği kanunlarda açıkça öngörülen diğer haklar tapu
kütüğüne şerhedilebilir.
Bunlar şerh verilmekle o taşınmaz üzerinde sonradan kazanılan hakların sahiplerine karşı ileri
sürülebilir.
b. Tasarruf yetkisinin kısıtlanmasında
MADDE 1010.- Aşağıdaki sebeplere dayanan tasarruf yetkisi kısıtlamaları, tapu kütüğüne şerh
verilebilir:
1. Çekişmeli hakların korunmasına ilişkin mahkeme kararları,
2. Haciz, iflâs kararı veya konkordato ile verilen süre,
3. Aile yurdu kurulması, artmirasçı atanması gibi şerh verilmesi kanunen öngörülen işlemler.
Tasarruf yetkisi kısıtlamaları, şerh verilmekle taşınmaz üzerinde sonradan kazanılan hakların
sahiplerine karşı ileri sürülebilir.
c. Geçici tescil şerhi
MADDE 1011.- Aşağıdaki hâllerde geçici tescil şerhi verilebilir:
1. İddia edilen bir aynî hakkın güvence altına alınması gerekiyorsa,
2. Tasarruf yetkisini belirleyen belgelerdeki noksanlıkların sonradan tamamlanmasına kanun
olanak tanıyorsa.
Geçici tescil şerhi, bütün ilgililerin razı olmasına veya hâkimin karar vermesine bağlıdır. Şerhin
konusu olan hak sonradan gerçekleşirse, şerh tarihinden başlayarak üçüncü kişilere karşı ileri
sürülebilir.
Geçici tescil şerhi verilmesi istemi üzerine hâkim, tarafları dinleyerek veya dosya üzerinde
inceleme yaparak şerhe konu olan hakkın varlığının kabul edilebileceği kanaatına varırsa, şerh
kararı verir. Kararda şerhin etki bakımından süresi ve içeriği belirlenir; gerektiğinde mahkemeye
başvurulması için bir süre verilir.
3. Beyanlar
MADDE 1012.- Bir taşınmazın eklentileri, malikin istemi üzerine kütükteki beyanlar sütununa
yazılır. Bu kaydın terkini, kütükte hak sahibi görünen bütün ilgililerin rızasına bağlıdır.
Taşınmaz mülkiyetine ilişkin kamu hukuku kısıtlamalarının beyanlar sütununa yazılması ve bu
sütuna yazılabilecek diğer hususlar tüzükle belirlenir.
Özel kanun hükümleri saklıdır.
II. Tescilin ve terkinin koşulları
1. İstem
a. Tescil için
MADDE 1013.- Tescil, tasarrufa konu olan taşınmaz malikinin yazılı beyanı üzerine yapılır.
Edinen kimse, kanun hükmüne, kesinleşmiş mahkeme kararına veya buna eşdeğer bir belgeye
dayanıyorsa, bu beyana gerek yoktur.
Bir aynî hakkı tescilden önce kazanan kimse, gerekli belgeleri ibraz ederek tescili isteyebilir.
b. Terkin ve değişiklik için
MADDE 1014.- Bir tescilin terkin edilmesi veya değiştirilmesi, ancak bu kaydın kendilerine
hak sağladığı kimselerin yazılı beyanı üzerine yapılabilir.
2. Yetkinin ve sebebin belirlenmesi
MADDE 1015.- Tescil, terkin ve değişiklik gibi tasarruf işlemlerinin yapılabilmesi, istemde
bulunanın, tasarruf yetkisini ve hukukî sebebi belgelemiş olmasına bağlıdır.
İstemde bulunan kimse, kendisinin, sicilde hak sahibi görünen kişi veya bu kişinin temsilcisi
olduğunu ispat etmek suretiyle tasarruf yetkisini belgelemiş olur.
Hukukî sebebin belgelenmesi, bu sebebin geçerliliği için gerekli şekle uyulduğunun ispatı
suretiyle olur.
3. Belgelerin tamamlanması
MADDE 1016.- Tasarruf yetkisine ve hukukî sebebe ilişkin belgeler tamam değilse istem
reddedilir.
Bununla birlikte, hukukî sebebe ilişkin belgeler tamam olmasına rağmen, tasarruf yetkisini
belirten belgenin tamamlanması gereken hâllerde, malikin rızası veya hâkimin kararıyla geçici tescil
şerhi verilebilir.
III. Tescilin biçimi
1. Genel olarak
MADDE 1017.- Kütüğe tesciller, istem tarihine ve sırasına göre yapılır.
Sicildeki kaydın bir örneği isteyen ilgiliye verilir.
Tescil ve terkin ile verilecek örneklerin şekli tüzükle belirlenir.
2. Taşınmaz lehine irtifaklarda
MADDE 1018.- Taşınmaz lehine irtifakların tescil ve terkini hem yüklü, hem yararlanan
taşınmazların sayfalarına kaydedilir.
IV. Tebliğ zorunluluğu
MADDE 1019.- Tapu memuru, ilgililerin bilgisi dışında yaptığı işlemleri onlara tebliğ etmekle
yükümlüdür.
İlgililerin bu işlemlere karşı itiraz süresi, kendilerine yapılan tebliğ tarihinden işlemeye başlar.
C. Tapu sicilinin açıklığı
MADDE 1020.- Tapu sicili herkese açıktır.
İlgisini inanılır kılan herkes, tapu kütüğündeki ilgili sayfanın ve belgelerin tapu memuru önünde
kendisine gösterilmesini veya bunların örneklerinin verilmesini isteyebilir.
Kimse tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini ileri süremez.
D. Tescilin etkileri
I. Tescilin yapılmamasının sonuçları
MADDE 1021.- Kurulması kanunen tescile tâbi aynî haklar, tescil edilmedikçe varlık
kazanamaz.
II. Tescilin sonuçları
1. Genel olarak
MADDE 1022.- Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.
Tescilin etkisi, kanunen öngörülen belgeler isteme eklenmiş veya geçici tescil hâlinde belgelerin
uygun zamanda tamamlanmış olması koşuluyla yevmiye defterine yapılan kayıt tarihinden başlar.
Bir hakkın içeriği, tescilin sınırları içinde, dayandığı belgelere göre veya diğer herhangi bir yolla
belirlenir.
2. İyiniyetli üçüncü kişilere karşı
MADDE 1023.- Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî
hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.
3. İyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı
MADDE 1024.- Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken
üçüncü kişi bu tescile dayanamaz.
Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil
yolsuzdur.
Böyle bir tescil yüzünden aynî hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli
olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.
E. Terkin ve değiştirme
I. Yolsuz tescilde
MADDE 1025.- Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş veya bir tescil yolsuz olarak terkin
olunmuş ya da değiştirilmiş ise, bu yüzden aynî hakkı zedelenen kimse tapu sicilinin düzeltilmesini
dava edebilir.
İyiniyetli üçüncü kişilerin bu tescile dayanarak kazandıkları aynî haklar ve her türlü tazminat
istemi saklıdır.
II. Aynî hakların sona ermesi
MADDE 1026.- Bir aynî hakkın sona ermesiyle tescil her türlü hukukî değerini kaybettiği
takdirde, yüklü taşınmaz maliki, terkini isteyebilir.
Tapu memuru bu istemi yerine getirirse, her ilgili, bu işlemin kendisine tebliği tarihinden
başlayarak otuz gün içinde terkine karşı dava açabilir.
Tapu memuru, re'sen hâkime başvurarak aynî hakkın sona erdiğinin belirlenmesine ilişkin karar
verilmesini istemeye ve hâkimin vereceği karara dayanarak terkin işlemini yapmaya yetkilidir.
III. Düzeltme
MADDE 1027.- İlgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memuru, tapu sicilindeki yanlışlığı
ancak mahkeme kararıyla düzeltebilir.
Düzeltme, eski tescilin terkini ve yeni bir tescilin yapılması biçiminde de olabilir.
Tapu memuru, basit yazı yanlışlıklarını, tüzük kuralları uyarınca re'sen düzeltir.
Yürürlükten kaldırılan kanun
MADDE 1028.- 17 Şubat 1926 tarihli ve 743 sayılı Türk Kanunu Medenîsi yürürlükten
kaldırılmıştır.
Yürürlük
MADDE 1029.- Bu Kanun 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 1030.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

Benzer belgeler

Türk Medeni Kanunu

Türk Medeni Kanunu Madde 38- Kişisel durum sicilinin tutulmasından doğan zararlar, kusurlu memura rücu edilmek kaydıyla, Devletçe tazmin edilir. Tazminat ve rücu davaları, kişisel durum sicilinin tutulduğu yer mahkem...

Detaylı