pdf indir - tasart e

Transkript

pdf indir - tasart e
Tasarım ve Sanat e-dergisi
TAS art
SAYI 4/ AGUSTOS 2012
EDITION : 4/ AUGUST 2012
TAS art
editörden
Editörler / Editors
İlkay Atav
Röportaj/ Interviewer
Köşe Yazıları / Corner Article
Şaban Şafak
Zeynep Özyürek
Sunay KalınKara
Grafik Tasarım / Graphic Design
Sevgi Sezen
Görsel Yönetmen / Art Director
Göksel Gülcan
Çevirmen / Translater
Nihan Kuzu
Simge Konu
Zeynep Özyürek
Kapak Fotoğrafı /Cover Photography
Jordan Kevrekidis
İletişim
[email protected]
2 TASART DERGİ
Sea Salt in Art...
Temmuz sayımızda “Sanatta Deniz Tuzu” başlığını
doldurmaya başlamıştık. Bu sayıda yine aynı konu üzerinde
yoğunlaşarak, eksik hissettiklerimizi tamamlamaya çalışacağız.
İlk olarak Aygün Bıyıksız’ın “Türkiye kültür haritası” ile bir giriş
yapıp hemen ardından Akdeniz sahillerine Antalya’ya gidecek
Özge Erkmen’ le seramik çalışmaları hakkında konuşacağız,
Antalya’da iken Fethiye’ye uğrayıp Yasemin Yenigül’ ün kendi
anlatımıyla sanat içindeki süreçlerini öğreneceğiz.
Ege ve Akdeniz’in güncel yaşamından çıkarak eski çağlara
bir yolculuk da yapacağız bu sayı da. Arkeolog ve Seramikçi
Rauf Sadi Güven’le Yunan Seramiklerinin milat öncesi
zamanlardaki ile bugün bire bir uygulamalarını ve yapım
tekniklerini içeren bir yolculuk olacak bu.
“Son Hititli” olarak tanıdığımız, Terracotta (pişmiş toprak)
ustası Necip Savcı ’yı ölüm yıl dönümünde Sunay Kalınkara’nın
kalemiyle anarak devam edeceğiz geçmiş yolculuğumuza.
Ardından anakaraya dönüp İzmir’de denizi, dalgaları, balıkları,
balıkçıları bir masal sahnesi gibi gözler önüne getiren Ressam
Hale Hülya Nurol’un masal sahnelerine dalacağız.
Sonra Yunanistan sınırlarına ulaşıp biraz da gezgin ruhunu
besleyen Diyetisyen Taylan Kümeli ’nin gözünden Samos adasını
tadacağız.
Akdeniz’e açılmışken daha da ilerleyerek İtalya’ya
ulaşacağız, orada Sinem Samuray’ın geleneksel İtalyan
seramiklerinin replikalarını (bire bir yapımlarını) izleyeceğiz
birlikte.
Dergimizin bilgi köşesinde İç Mimar Şaban Şafak’ın
kaleminden iç mimari detayları içeren bir yazı dizisi bu sayıdan
itibaren başlayacak.
Son olarak Sanat Tarihçisi ve Fotoğrafçı olan Zeynep Özyürek’in
dergimizin bundan sonraki sayılarda da yer alacak olan
fotoğrafçılık ve diğer ilgi alanlarındaki konularda püf noktaları
sunacağı bir köşesi olacak.
Hadi sayfayı çevirmenizi bekliyorum!
T
Gamze Çelik
Fotoğraf - Reklam / Photography - Advertising
Sanatta Deniz Tuzu...
Facebook
www.facebook.com/TaSartdErgi
Twitter
www.twitter.com/TaSartdErgi
www.tasartdergi.com
www.tasartportfolio.com
I
In our July issue, we started to talk about “Sea Salt
in Art”. In this issue, we try to restock by focusing on the
same subject again. First of all, we prelude with “ Culture
Map of Turkey” from Aygün Bıyıksız and then we will go
to Antalya’s sea coasts and talk to Özge Erkmen about her
ceramic works. While we are in Antalya, we are going to visit
Yasemin Yenigül for learning her travel in art.
By getting out of the daily life of Aegean and
Mediterranean, we are going to travel to ancient times. This
is going to be a travel with Rauf Sadi Güven and includes
ceramics’ construction techniques and applications which
combine past and now.
We are going to go on our trip to past by marking
master of terracotta, also who known as “The Last Hititian”,
Necip Savcı’s death anniversary by the pen of Sunay
Kalınkara. Then we are going to go back to the mainland and
fall into artist Hale Hülya Nurol’s fairy tales who reveals
sea, waves, fish and fishermen in İzmir like the scene from
a fairy tale.
Then after reachning the boarder of Greece, we are going to
taste Samos island from the eye of dietitian Taylan Kümeli
who nourish soul of the travelers.
Speaking of moving to the Mediterranean Sea, we will go
even further and reach to Italy. We are going to see replicas
of traditional Italian ceramics by Sinem Samuray.
In our info column, an article series includes details of interior
design is going to start as from this issue from the writing of
interior architect Şaban Şafak.
Finally, there is going to be a column about the knacks of
photography and the other interests in the next issues from
Zeynep Özyürek who is an art historian and a photographer.
Here w ego! Turn the page!
Ilkay Atav
Harita : AYGÜN BIYIKSIZ
“Türkiye Kültür Haritası”
“Culture Map of Turkey”
www.aygunhoca.com
www.tarihharitasi.com
www.haritadunyasi.com
4 TASART DERGİ
Röportaj / Interviewer : Gamze Çelik
ÖzgeErkmen
Seramik Sanatçısı , Türkiye, Antalya.
Ceramics Artist, Turkey, Antalya.
Çamur kişinin iç dünyasının elleriyle hayat bulmasıdır. Engelli öğrencilerim çamurla uğraşarak hayallerini ortaya
çıkarıyorlar, duygularını ifade etmiş oluyorlar. El kaslarının gelişmesi bir yana, keyifli vakit geçirmeleri onları mutlu
ediyor, onlardaki olumlu gelişmeler ise beni gururlandırıyor. Mud is a nascence of a person’s inner world with her/
his hands. My disabled students make their dreams come out by dealing with mud and express their feelings. Aside
from the development of fine motor skills, having great time makes them happy. Their positive development does
me proud.
-Could you tell us about studying and working in a Mediterranean city?
The beauty of this city, which is a natural wonder is real. Living in Antalya
and feeling bright sunlight and navy-blue are a real privilege. Not being reflect
from these factors is not possible in our art. My only choice for studying in the
university was Antalya. And the reason of this was both being near my family and
my love of this city.
-Kendi atölyenize sahipsiniz, bu sizi daha özgür kılıyor olmalı. Bu
konudaki düşünceleriniz nelerdir, kendi atölyenizi kurmayı hayal etmiş
miydiniz?
Sanatla uğraşan her kişinin özgür bir ortamda kendine ait bir atölyesinin
olması büyük bir özlem. Ben bu özlemi gerçekleştirebilmiş bir kişi olarak kendimi
mutlu ve şanslı hissediyorum. İstediğim bir hayaldi ve gerçek oldu. Özgürce
çamurla uğraşmak, ortaya keyifli işler çıkarmak inanılmaz bir haz veriyor.
- You have your own studio. This must give you more freedom.
What are your thoughts about this?
Did you dream about having your own studio before? Answer 3: Having
their own place for having freedom is a big passion for every people who deal
with art. I, as a person who make this passion real, feel myself happy and lucky.
It was a dream and it became real. Dealing with mud freely and doing good jobs
give me a charge.
-Atölyenizin yanı sıra bir sanatçı olarak özel eğitim okulunda
çalışıyor olmanız, sosyal sorumluluk bilinci açısından örnek alınması
gereken bir davranış diye düşünüyorum. Bu konudaki deneyimlerinizi
ve diğer meslektaşlarınıza bu konuda söylemek istediklerinizi paylaşır
mısınız?
Atölyemde minik öğrencilerle ve yetişkinlerle çeşitli seramik çalışmaları
yaparken çalışmaların öğrenciler için ne kadar yaratıcı ve rahatlatıcı etkilerinin
olduğunu görüyordum. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin Çıplaklı’daki Engelliler
ve Rehabilitasyon Merkezi Özel Eğitim Okulu’nda engelli öğrencilerle buluştum.
doğadaki güzellikleri tuvale aktararak çok verimli bir süreç geçirdim ve
sonra Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü’nde
eğitimime devam ettim. Sanatla buluşmamda ailemin, hocam Burhan
Kum’un ve güzel sanatlar fakültesinde seramiği bana sevdiren sayın
hocam Enver Güner’in etkisi çok olmuştur.
E
-Eczacı bir anne babanın kızı olarak sanata merakınız
nasıl başladı bahseder misiniz? Sizi sanatın içine ne
ya da neler çekti?
Annem ve babam sanata ilgili insanlardır. Ablam ve bana sanatla
uğraşmamız için çeşitli imkanlar sundular. Sunulan imkanlar içinde renkler
beni çok etkilerdi. Bu nedenle lise yıllarında Ressam Burhan Kum’un
atölyesinde resim derslerine başladım. 3 yıl atölyedeki çalışmalara devam
ettim, ailem de beni hep destekledi. Atölye grubunda uzun doğa gezileri ile
6 TASART DERGİ
-Could you tell us how did your interest of art arouse as a
daughter of chemist parent? What pulls you into art?
My parents are interested in art. So they gave me and my sister
chance to deal with art. Colours were the most impressive ones for me.
Therefore I started to take painting lessons from an artist, Burhan Kum, in
my high school years. I have attended the lessons in there for three years
and my family always supported me. I ran lean and mean with workshop
group by tracing the beauty of nature to canvas during nature trips. Then
I continue my education in Faculty of Fine Arts Ceramics Department
in Akdeniz University. My family, my master Burhan Kum and my dear
lecturer Enver Güner, who endeared ceramic to me, have big roles in my
art journey.
- Akdeniz’in gözde şehirlerinden birinde okuyup çalışmanın
size ve sanatınıza olan katkılarından söz eder misiniz ?
Bir doğa harikası olan bu şehrin güzelliği bir gerçek. Antalya’da
yaşayıp da denizin mavisi, güneşin parlak ışığını hissetmek gerçek bir
ayrıcalık ve bu etkenlerin sanata yansımaması mümkün değil. Okumak
için tek tercihim Antalya’ydı bunun sebebi hem ailemin yanında olmanın
verdiği rahatlık hem de bu şehre duyduğum hayranlıktı.
Bu okul engelliler için çok faydalı, büyük kapsamlı bir proje ve bu projenin
içinde yer alma fırsatı bulmak beni hem heyecanlandırdı, hem de yüreklendirdi.
Engelli bireylerle sanatı paylaşmaktan mutluluk duyuyorum. Çamur kişinin iç
dünyasının elleriyle hayat bulmasıdır. Engelli öğrencilerim çamurla uğraşarak
hayallerini ortaya çıkarıyorlar, duygularını ifade etmiş oluyorlar. El kaslarının
gelişmesi bir yana, keyifli vakit geçirmeleri onları mutlu ediyor, onlardaki
olumlu gelişmeler ise beni gururlandırıyor.
-In addition to your studio, your working in a special training
school as an artist should be taken as an example of a behavior in
terms of social responsibility. Would you like to share your experiences
with us?
While studying ceramic with small kids and adults in my studio, I
noticed that how these studies effect my students in creative and relaxing ways.
Then I met students in Antalya Metropolitan Municipality Private Rehabilitation
Center for Disabled Children in Çıplaklı. This school is so helpful for disabled
people and is a comprehensive project. Having chance to be involved in this
project both excited and encouraged me. I am glad to share my art with these
people. Mud is a nascence of a person’s inner world with her/his hands. My
disabled students make their dreams come out by dealing with mud and
express their feelings. Aside from the development of fine motor skills, having
great time makes them happy. Their positive development does me proud.
Özge Erkmen
8 TASART DERGİ
Fotoğraf /Photography
MEHMET BAYSAN
10 TASART DERGİ
www.mehmetbaysan.com
Fotograf / Photography : MEHMET BAYSAN
ZOİ FOTO
Ye
ni
se
n
Ye
Ya
mi
n
se
Yasemi
mi
Ya
se
gül
n Yeni
Yasemi
l
Ya
min Yenigül
YASEMİN YENİGÜL
Ye
gü
n
ni
n Yeni
g
gül ül
Yasemin Yenigül
mi
ni
gü
l
Seramik/ Ceramics
Turkiye, Antalya, Fethiye
www.yaseminyenigul.com
After looking to scattered puzzle pieces in front of you and
when you balk and ask yourself “now which one” , you look back
at. You see that what you have lived so far, each person you have
met, every decision you have took complete the picture infallibly
and perfectly. When you ask how did ceramics get into your life,
just two pictures swim before my eyes.
İlki, 11 yaşındaydım, ayağımı kaynar suyla ciddi biçimde
yakmıştım. Uzun bir süre kımıldayamadım, yürüyemedim,
okula gidemedim ve en fenası sokakta oynayamadım. Biraz
toparlanıp, ayağımı sürüye sürüye yürüyecek hale geldiğimde,
sokağımızdaki inşaata kum getirdiler.
The first one is: I was 11 and I scald my foot in bad way.
For a long time I could not move, walk or go to school and the
worst one was I could not play at outside. When I recovered a
little and became shambling, they brought building sand to a
construction in our street.
Kumların arasında gri büyükçe bir topan dikkatimi
çekti, gittim aldım. İşte o an çamurla buluşmuşum. Kıvamını,
şekillendirilebilirliğini, müthiş bir oyun aracı olduğunu fark
ettiğim an yaptığım şey, kumun sahibinden denk gelirse diğer
kil topanlarını da bana vermesini istemek oldu. Güldü, ‘’Ne
yapacaksın ki onlarla!’’ dedi ama bulduklarını da verdi. Sonraki
günlerde sabah uyanıp, güneş batana kadar bahçenin bir
köşesinde çamurla bir dünya yarattım kendime.
A big grey mud ball drew my attention and I took it. It
was the moment that I met with mud. The time that my noticing
the consistency and being formable of the mud and also its
being a wonderful play medium, I decided to request other mud
balls from the owner of the sand. He smiled and said “What will
you do with them!” but he gave the other ones. Days after that
day I create a world from mud at the corner of the garden until
sunset.
Artık arkadaşlarım da bahçemize gelip yaptıklarımla
oynar, kendileri için bir şeyler yaptırır olmuşlardı. Ayağımı
14 TASART DERGİ
“
Ben çamuru çamur beni,
deniz suyuyla tuzuyla her
ikimizi yogurdu. Seramiklerim de ben de artık
çok daha sakin, çok daha
huzurluyuz. Ve önümdeki
puzzle parçalarına cıvıl
cıvıl bir ruhun merakıyla
bakıyorum ‘Simdi hangisi?
“
Önünüzde dağınık duran, çeşitli şekillerdeki yap-boz
parçalarına bakıp ‘’şimdi hangisi’’ diye durakladığınızda dönüp
geriye bakıyorsunuz. Görüyorsunuz ki şimdiye kadar tüm
yaşadıklarınız, karşılaştığınız her insan, aldığınız her karar, o ana
kadar olan resmi eksiksiz ve kusursuz biçimde tamamlamış.
Seramik hayatınıza nasıl girdi dediğinizde sadece iki görüntü
geliyor gözümün önüne.
artık zorlamadığım için daha çabuk iyileşti,
okul ve sokak oyunları yeniden başladı.
Gazoz kapağı, meşe oynamak varken çamur
aklıma gelmedi. Ama ben o çamurları
şekillendirirken bir çift göz beni hep takip
edermiş, fark etmemişim.
From now on, my friends were
coming to play what i did with mud. Because
of not moving my foot, it recovered fast, the
time for school and play began again. When
there were playing crown cork and oak, I
did not think mud. However, even I did not
noticed when I formed the muds, I had one’s
eye on me.
Diğer görüntü de şu; hayatımı
değiştirmem-yönlendirmem
gereken
bir dönemdeyim ve bunu da çok çabuk
yapmalıyım. Bunun için okumaya karar
veriyorum. (Doğrusu ne parlak ne de gayretli
bir öğrenciydim. Matematik ve benzeri
dersler giyotinim gibiydi, ders sırasında bin
bir parçaya bölünüyordum).
The other picture is that: I was in a
period that I need to lead and change my
life as sson as possible, so I decided to
study. (Honestly, I was neither good nor
go-getter student. Math was like my
guillotine. During the class, I was falling
apart to pieces)
Ablam başarılı bir kadındı. O
dönemde hem yüksek lisans yapıyordu
hem de o dönemin en iyi üniversiteye
hazırlık dergisinin müdürüydü ve
öğrencilere rehberlik hizmeti veriyordu.
Tek istediği seramik okumamdı. ‘’Senin
çamurdan neler yaptığını biliyorum,
buna devam edeceksin. Sen seramik
yapmalısın.’’ Seramiği hiç düşünmediğimi
söyleyerek direnç gösterdim ama onun
sadece şu cümlesi yetti. ‘’Her gün
yüzlerce öğrenci gerek telefonla gerek
yanıma gelerek tercihlerini ve hayatlarını
bana teslim ediyorlar ve ben bu kadar iyi
tanıdığım ve neler yapabileceğini bildiğim
YASEMİN YENİGÜL
kardeşimi yönlendiremiyorum, öyle mi? ‘’Sustum, baktım ve
ilk defa çocukluğumda çamur yaparken beni izlediğini fark
etmediğim o bir çift gözle karşılaştım ve seramik okumaya
karar verdim.
My sister was an all-rounder. She was studying
for master degree and at the same time she was both the
director of a university preparation testbook and offering
counselling services. All she wants was y studying ceramics
at university. “I know what you have done with mud, you must
go on with this.” I resisted her by telling that I have never
thought about ceramics but her this sentence was enough
for me. “Everyday hundreds of students come to me and they
pass their preferences and futures to me. I cannot forward
my sister whom I know best and know what can she do, can
I?” I stopped and met the eyes on me when I was a child, so I
decided to study ceramics.
Şimdi, şu dakika seramik yaptığım her an, beni bu
beceriyle donatana ve ablama teşekkür ediyorum. Ne yapıyor,
ne yaşıyorsam onun sayesinde... 96’da İzmir’e döndüğümde
asla bir seramik fabrikasında çalışmayacağımı biliyordum.
Stajımı da yaptığım Tüzüm Kızılcan’ın atölyesinde çalışmaya
başladım. Orada beni ablamdan sonra en fazla etkileyecek
kadınla karşılaştım. Tüzüm Bey’in yanında atölyenin kapısından
girdiği an, henüz tanışmamış ve kim olduğunu bilmiyorken 80
küsür yaşlarındaki bu kadının etkileyiciliği karşısında dona
kaldığımı ve içimden şu cümleyi geçirdiğimi hatırlıyorum: ‘’Bir
gün tam onun gibi bir kadın olacağım!’’ Selamlaştık ve sonra
kim olduğunu öğrendim. Füreya Koral.
Every moment I make ceramics, I thank to the one who
give me this skill and to my sister. whatever I do or live, it is
due to my sister. When I turn back to Izmir in 1996, I knew
that I would never work in a ceramic factory. I started to
work in Tüzüm Kızılcan’s studio where I did my internship, too.
There I met a woman who will affect me more than my sister.
When she entered the studio near Mr. Kızılcan, I remember my
standing aghast and thinking about this in front of 80 year-old
lady’s impressiveness. “One day I will be like her!” We greeted
each other then she said who she is. Füreya Koral.
98 yılının başında, hayatımda önemli yeri olmuş olan
eski eşimle İzmir Karşıyaka’da atölyemizi açtık. Asıl orada
ve o zaman öğrendim seramiği. Çamurun kendisinden... Bu
nedenle alaylıyım ben diyorum. 2007 yılının sonunda hayatımı
tekrar değiştirmem gereken bir dönem geldi ve Fethiye’ye
yerleştim.
At the beginning of 1998, I and my ex-husband set up
our workshop in Kaşıyaka, Izmir. I really learnt ceramic there,
from the mud itself. That is why I say “I am self-educated”. At
the end of 2007, it was the time to change my life again and I
moved to Fethiye.
16 TASART DERGİ
İzmir Karşıyakalıyım. Bütün İzmirliler gibi tam bir İzmir
aşığıyım. Oradan ayrılırken kopan köklerimin sızılarının dinmesini
sağlamam gerekiyordu. Ben de onları deniz suyuna bandım.
Hayatıma dalış girdi. Denizin tuzu her şeye iyi geldi. İzmir’de de
deniz kıyısındaydım fakat içinde değil. Dalış muhteşem deneyimler,
anlar yaşamama neden oldu. Kendini bambaşka bir dünyanın
parçası hissetmek, maviyle dolmak, mavi olmak, maviye doymak.
Böyle bir ruh haliyle yaklaşık 2 sene evvel, bir süre ara verdiğim
seramiğe tekrar döndüm. Artık mavisiz, turkuazsız tek bir iş bile
yapmak istemiyorum.
I am from Karşıyaka, Izmir. I am a lover of Izmir as all people
from there. I had to ease my pain while leaving my roots in Izmir so
I dipped them into the sea. Diving came to my life. Sea salt is good
for everything. I was at the seashore in Izmir, too but not in it. Diving
provides me lots of experiences and magnificient moments. Feeling
yourself as a part of an another world, feeling the blue, being the
blue. I made a break in ceramic two years ago and now I am back.
From now on I do not want to do a work without blue and turquois.
Eğer yapmam gerekiyorsa kimsenin görmeyeceği, fark
etmeyeceği bir yere nokta kadar bile olsa maviyi göz kırparak
yerleştiriyorum. Turuncu deseniz, güneş öyle bir batar ki burada.
Kılınızı bile kıpırdatmaz, neredeyse iç sesinizi bile susturarak
izlersiniz. Her dakika değişen tonlar, renkler... İnsanın ruhuna bu
işlemez de ne işler? Neredeyse parmakları alet gibi kullandığınız
çamura ruhunuzdan bu geçmez de ne geçer?
If I need to do, I put a small blue dot in somewhere that no
body sees it. If you ask me “orange”, the sun goes down here in
a beautiful way. It appears completely unmoved, almost you stop
your inner voice to watch. The tones and colours change in every
minute. What does touch to a human deeply, if this doesn’t? This
leach into the mud while you are using your fingers like a tool.
Kırmızı sürpriz oldu benim için. Kırmızıyı ne sever ne de
kullanırdım. Fakat son dönemlerde seramiklerimde kırmızı öyle
baskın ki! Sonra anladım. Kırmızı; kan, canlılık, insan, yaşam
demek benim için. Ben çamuru, çamur beni, deniz suyuyla tuzuyla
her ikimizi yoğurdu. Seramiklerim de ben de artık çok daha sakin,
çok daha huzurluyuz. Ve önümdeki yap-boz parçalarına cıvıl cıvıl bir
ruhun merakıyla bakıyorum, şimdi hangisi?
Red became a surprise for me. Neither would I like red nor
use it. However there are lots of red in my recent works. Then I saw
that red means blood, aliveness, human and life for me. I form mud,
mud forms me and sea forms both of us with its water and salt.
Both I and my ceramics are calmer and more peaceful. And now
I am looking to the scattered puzzle pieces in front of me with the
curiosity of my chirpy soul. Now which one?
RAUF SADİ GÜVEN
Yunan Seramiklerinin Günümüz Uygulamaları
Şimdi bir zaman yolculuğu yapalım. Milattan önce 750’lere gidelim, Ege, Akdeniz kıyıları ve Yunanistan anakarasındaki
edelim. Orada çömlekçilerin özel kırmızı bir kille hazırladıkları, yine çok özel formların üzerine siyah ve kırmızı
Desenleri incelediğimizde, mitolojik öykülerden, günlük hayattan erotik sahnelere kadar çok çeşitli sahnelerle
yeniden taşıyalım ve İznik’e gidelim. Geleneksel Osmanlı çinilerinin ve desenlerinin renkli görüntülerinin
yaptığımız seramiklerin benzerlerini göreceğiz. Nerede mi? Adil Can Güven Sanat Atölyesi’nde, kim mi
Rauf, baba mesleği olan seramikçilikle çocuk yasta tanıştı. Ardından üniversitede arkeoloji eğitimi ile kendisine
Kırmızı ve Siyah Figürlü Seramikleri” olarak geçen seramikleri o günün koşullarını sağlayarak bu geleneği
bu tekniğin uygulama hikayesini göreceksiniz.
Rauf Sadi Güven
Arkeolog, Seramikçi
18 TASART DERGİ
Now let’s do time travel. Go to 750 BC, visit potter’s neighborhoods in the Mediterranean and Aegean
are going to see the ceramics which was prepared with a special red clay by
on speical forms. When we look into the patterns, we are going to meet
stories and
daily life scenes to erotic scenes. Then let’s
Here
we are going to find some similar ceramics
tiles and patterns, which is so similar
Adil Can Güven Art Studio. Who do
Rauf met with ceramics at a
Then he had a different
archaeology training at
tradition of Greek red
employing the current
çanak çömlekçi mahallelerini ziyaret
figür desenli seramiklerini göreceğiz.
karsılaşacağız. Sonra rotamızı bu güne
arasından sıyrılan, biraz önce tarifini
yapıyor bunları? Rauf Sadi Güven.
farklı bir bakış acısı yarattı. Literatürde “Yunan
bir şekilde devam ettiriyor. Şimdi fotoğrafları ile
coasts and also mainland of Greece. We
potters and had red and black figure patterns
a wide range of scenes from mythological
change our route to today and go to Iznik.
in the colourful scenes of traditional Otoman
with what we describe just now. Where? In
these? Rauf Sadi Güven.
young age with his father’s works.
standpoint for himself by getting
university. He carries on the
and black figure pottery by
conditions. Now we are
going to see the story
of this application
technique
with
photos.
RAUF SADİ GÜVEN
Siyah & Kırmızı
Figür Tekniği
Black & Red
Figure Technique
RAUF SADİ GÜVEN
Arkeolog & Seramikçi
Archeologist & Ceramist
SİYAH FİGÜR TEKNİĞİ
Siyah figür tekniğinde figürler siluet şeklinde işlenir. Kullanılan
malzeme yine kildir fakat bu astar dediğimiz malzemeyi
hazırlamak gerçekten zordur. Kilin çok inceltilmesi gerekir yoksa
istenilen parlak görüntü elde edilemez. Kil çok ince süzüldükten
sonra bol suyla açılır, ağır malzemeler dibe çökerken bizim
kullanacağımız ince kil suyla beraber başka bir kaba alınır. Bu
işlem birkaç kere tekrarlanır. Tabiî ki bunları belli peridolarda
yapıp kili dinlendirmek gereklidir. Kil ne kadar çalkalanırsa o
kadar verimli sonuç alınır. Hatta antik dönemde çömlekçiler
killeri tulumlara koyup eşeklerin üzerlerine yüklerlermiş, eşek
hareket ettikçe kil çalkalanır ve açılırmış. Bu kilin bir özelliği de
düşük derecede zinterleşmesi yani ergimesidir.
Form şekillendirilip ilk pişimi yapıldıktan sonra astar, fırça
yardımıyla siluet şeklinde desen vermekte kullanılır. Pişirim
fırını ise günümüz fırınlarından farklı olarak, özel yapılmalıdır,
çünkü fırına belli derecede karbon salınımı yapılıp tekrar oksijen
verilmesi gerekir. Böylece desenlemede kullanılan astar çok
ince tanecikli olduğu için karbonu bünyede tutar. Desenler
dışında kalan kısım astara göre daha gözenekli olduğu için
karbondan arınıp kırmızı rengini korur. Fırından çıktıktan sonra
kazıyarak detaylar verilir.
BLACK FIGURE TECHNIQUE
Figures in black figure technique is processed in the shape
of silhouette. Used material is clay again but preparing this
material, called priming coat, is really difficult. The clay needs
to be much thinned otherwise the required bright image cannot
be obtained. After clay’s draining, water is used. While heavy
20 TASART DERGİ
materials are sinking to the bottom, the thin clay, which we
will use, is taken to another bowl. This process is repeated
for a few times. Of course it is necessary to resettle the
clay. The more the clay is shaked, the more it will be better.
In ancient times, potters even put the clay on donkeys’ back
so the donkeys move, the clay gets shaked and thinned.
One of the features of the clay is that it ripens in lower
temperature.
After giving shape the form and the first firing is done, the
priming coat is used in order to draw pattern in the shape
of silhouette via brush. Kiln needs to make different from
today’s kiln because after a certain extent of carbon output,
it needs to allow oxygen into the kiln again, so the priming
coat reserves carbon in itself. By reason of out part of the
patterns is more porous than the priming coat, it protect
its red colour after cleaning carbon. After getting out of the
kiln, details are given by being scraped.
KIRMIZI FİGÜR TEKNİĞİ
Kırmızı figür tekniğini siyah figürün tersi olarak düşünebiliriz
fakat kontur ve detaylar fırçayla verilir.
RED FIGURE TECHNIQUE
It can be thought as total opposite of the black figure
technique. However details and contour are given via brush.
22 TASART DERGİ
EDİTÖR: SUNAY KALINKARA
Terracota ustası Necip Savcı 1949 yılında Denizli’nin Tavas ilçesinde doğdu. Kendisi aynı
zamanda “Son Hititli” olarak da bilinirdi. Necip Savcı, old master of terra cotta, was born
in Tavas, Denizli in 1949. Also he was known as “The Last Hititian”.
Terracota ustası
Son Hititli
“Ben doğuştan toprağa aşığım” diyen sanatçı, küçük
yaşlardan itibaren seramiğe ilgi duydu ve 25 yıl önce hiçbir ustadan
yardım görmeden terracotta (pişmiş toprak) çalışmalarına başladı.
Helenistik, Frig, Roma terracota’larını günümüzde yaşatan tek usta
olan sanatçı, resimlerini şablon kullanmadan yapıyordu. Sanatçının
bir özelliği de, çalışmalarında kullandığı fırın, torna, fırça ve boya
gibi malzemeleri kendisinin üretmesi idi. Necip usta 21
ağustos 2010’da, 61 yaşında 2 sene mücadele verdiği
akciğer kanserinden hayata veda etmiştir.
Necip
SAVCI
he was young. He started his terra cotta works twenty-five years
ago without help of any master. He was the one who keeps the
hellenistic, phrygian and roman terra cottas alive and also he was
painting them without using a template. Another characteristic of
the artist was his producing his materials such as oven, turning
machine, brush and paint. Master Necip died of lung cancer after
2 year struggle on 21st August 2010, aged 61.
Necip Savcı, old master of terra cotta, was born in Tavas,
Denizli in 1949. Also he was known as “the last hititian”.
The artist, who says “I’m in
love
with the soil naturally”, was
attracted to ceramics since
Necip SAVCI Helenistik, Frig, Roma terracota’larını günümüzde
yaşatan tek usta idi.
24 TASART DERGİ
26 TASART DERGİ
NECİP SAVCI
Fotoğraflar / Photograpy : İlkay ATAV
28 TASART DERGİ
GÖKHAN DENİZ DİNÇER
32 TASART DERGİ
www.denizdincer.com
JORDAN KEVREKİDİS
Jordan Kevrekidis
Yunanistan / Greece
www.kevrekidis.deviantart.com
34 TASART DERGİ
HALE HÜLYA NUROL
Hale Hülya
NUROL
Ressam, Türkiye / İzmir.
Painter , Turkey / Izmir.
Eserlerinde teknolojinin getirdiği hiçbir
ayrıntıya rastlanmaz. Çizgilerindeki gülümseten, düşündüren ince espri izleyenleri
K
Küçük yaşlardan bu yana resim çalışmalarını aralıksız
sürdüren ve bunu bir yaşam biçimi olarak seçen sanatçı,
resimlerinde gördüklerini değil de, görmek istediklerini
hayalinde kurgulayarak ve kendi yaşamını da içine katarak
masalsı bir dille anlatmaktadır. Eserlerinde teknolojinin
getirdiği hiçbir ayrıntıya rastlanmaz. Çizgilerindeki
gülümseten, düşündüren ince espri izleyenleri çocuk
düşlerine götürür. İlk Kişisel Sergisini 2000 yılında İzmir
Akbank Sanat Galerisinde açan sanatçı 24 kişisel olmak
üzere çok sayıda karma sergide yer almıştır. Sanatçı
çalışmalarını İzmir’deki atölyesinde sürdürmektedir.
Hale Hülya Nural is an artist who has been carrying
on her works since her early ages and she is the one who
choose this as a life style. She expresses herself epically
in her paintings by fictionalizing what she wants to see and
putting her own life into them. Any technological details
can be found in her work of art. The swift wit which makes
people smile and think in her paintings takes people to
child’s dreams. She, who holds her first personal exhibition
in İzmir Akbank Art Gallery in 2000, gets twenty-four
personal exhibitions and a great number of group exhibitions.
The artist continues her works in her studio in İzmir.
36 TASART DERGİ
HALE HÜLYA NUROL
38 TASART DERGİ
HALE HÜLYA NUROL
40 TASART DERGİ
42 TASART DERGİ
Santorini- Yunanistani / Greece
İllüstrasyon / Illustration
İlkay Atav
TAYLAN KÜMELİ
Taylan
KÜMELİ ile
Samos
Yeni yollara! Gerçek zenginlik için...To new roads! For
the real richness…
G
“Gidilen yeni yerler; sadece yemek, içmek, alışveriş yapmak için bulunulan yerler
olmamalıdır. Öğrenmek, keşfetmek önemlidir iz bırakması için...Gezgin ruhumun zenginliğinin
ancak görerek, öğrenerek yeni kültürlere entegre olarak besleyebileceğimi düşünüyorum. Yeni
yollara! Gerçek zenginlik için...”
“ New places to visit should not be the places just for eating, shopping or etc. Learning
and discovering the place is important for making marks on…I think I can nourish my traveler
soul by seeing, learning and being integrated to new cultures. To new roads! For the real
richness…”
44 TASART DERGİ
SİNEM SAMURAY
Sinem SAMURAY
Öğrenci, çinici, grafik tasarımcı, ressam, gezgin, illüstratör, fotoğrafçı, blog yazarı ve hayalperest.
Sanat , tasarım, jazz ve seyahat aşığı.
Student, ceramist, graphic designer, painter, traveler, illustrator, photographer, blogger and
dreamer. Lover of art, design, jazz and travel.
Floransa, İtalya
http://www.behance.net/sinemon
Marmara Üniversitesi İstanbul: Seramik sanatları 1998/2002
Accademia di Belle Arti di Firenze, Brera (Milano), Carrara: Decorazione 2006 / 2012
Florence, Italy
http://www.behance.net/sinemon
Marmara University Istanbul : Ceramic arts 1998/2002
Accademia di Belle Arti di Firenze, Brera (Milano), Carrara : Decorazione 2006 / 2012
46 TASART DERGİ
Seramik / Ceramics : SİNEM SAMURAY
SİNEM SAMURAY’IN
GELENEKSEL İTALYAN SERAMİK
BİRE BİR UYGULAMALARI
1 Siena
S
Siena, İtalya’da Toskana bölgesinin,
dünya çapında ün salmış olan geleneksel at
yarışı Palio’su ile bilinen küçük ve tarihi bir
şehri. Şehir Contrada adı verilen 17 semtten
oluşur ve her semtin kendi sembolü bulunur:
Aquila (Kartal), Bruco (Tırtıl), Chiocciola
(Salyangoz), Civetta (Baykuş), Drago (Ejderha),
Giraffa (Zürafa), Istrice (Kirpi), Leocorno
(Tekboynuz), Lupa (Dişi kurt), Nicchio (Deniz
kabuğu), Oca (Kaz), Onda (Dalga), Pantera
(Kara Panter), Selva (Orman), Tartaruga
(Tosbağa), Torre (Kule) ve Valdimontone
(Montone olarak kısaltılır).
Her semtin kendi bayrağı, renkleri ve deseni ile sokaklarında seramikten göstergeleri bulunur. Siena şehrini ziyaret edenler, bu
bölgenin seramiklerinde de bu geleneğin etkilerini görebilirler. Bisküvi seramik üzerine, sır üstü boyama tekniği ile uygulama.
Siena is famous with world-wide known for the traditional Palio horse race is a small and historic city ,which is in Tuscany Italy.
City consists of 17 districts are called “Contrada” and each district , has its own symbol:
Aquila (Eagle), Bruco (Caterpillar), Chiocciola (Snail), Civetta (Owl), Drago (Dragon), Giraffa (Giraffe), Istrice (Hedgehog), Leocorno
(Unicorn), Lupa (she wolf), Nicchio (Sea shell ), Oca (Goose), Onda (Wave), Pantera (Black Panther), Selva (Forest), Tartaruga
(Tortoise), Torre (Tower) and Valdimontone (shortened to Montone).
Each district’s own flag, the colors and pattern are indicators of ceramics in the streets.Visitors to the city of Siena can see the
effects of this tradition in the ceramics of this region.Glaze painting technique and application on Biscuits ceramics.
48 TASART DERGİ
SİNEM SAMURAY’S
TRADİTİONAL ITALİAN CERAMİC
REPLİCAS WORKS
Traditional Siena
Ceramics
Drawings of
the flags of the
districts of Siena
Siena şehri, İtalyan Romanesk-Gotik stilde,
XIII-XIV yy. da inşa edilmiş, “Duomo” (Ana
kilise)’ sinin, siyah, beyaz ve terra di Siena
renklerindeki, mermer zemin mozaiklerinden,
geyik (Cervo) ve geometrik desenlerinden
alınan ayrıntıların, bisküvi seramik üzerine, sır
üstü boyama tekniği ile uygulaması.
“Duomo” (main church) had built in the city
of Siena Italian Romanesque-Gothic style,
XIII-XIV century , black, white, and in the
colors of terra di Siena,marble floor mosaics,
deer (Cervo), and the details of the geometric
patterns, glaze painting technique and
application on biscuit ceramic.
2.Arlecchino
A
“Arlecchino” Harlequin dekorlu
İtalya, Toscana bölgesi, Montelupo Fiorentino
şehrinin XVII yy. a ait geleneksel desenleri.
Bisküvi seramik üzerine, sır üstü boyama
tekniği ile uygulama. Bu serinin orijinalleri,
seramikleri ile unlu Faenza şehrinin Seramik
müzesinde görülebilir.
50 TASART DERGİ
Hand made traditional İtalian
Ceramics
from
Montelupo
Fiorentino.
A
“Arlecchino” Harlequin decorated in
Italy, Toscana region, Montelupo Fiorentino
belongs to city traditional patterns in XVII
century . Glaze painting technique and
application on biscuits ceramics. Originals
of this series can be seen in the Museum of
city of Faenza famous with Ceramic tiles .
İç Mimar / Interior Artchitect ŞABAN ŞAFAK
İç Mekan
Tasarımında
Plazma Üniteleri
Plasma Furniture in
Indoor Design
Şaban ŞAFAK
İç Mimar / Interior Architect
Ev, fiziksel olarak barınma ihtiyacını karşıladığı gibi sosyal açıdan da insanın eylemlerini rahatlıkla sürdürebileceği
günlük iş hayatının maddi ve manevi zorlukları karsısında
dinlenebileceği yaşam ortamını sağlayan mekanlar
F
Fiziksel ve toplumsal nitelikleri olan bir
çerçevenin en küçük bileşeni olan ev, içinde insan
yaşamının büyük bir bölümünün geçtiği, eylemlerini
sürdürdüğü, çeşitli işlevleri içeren bir olgudur.
Aynı zamanda ev, fiziksel olarak barınma ihtiyacını
karşıladığı gibi sosyal açıdan da insanın eylemlerini
rahatlıkla sürdürebileceği günlük iş hayatının maddi
ve manevi zorlukları karsısında dinlenebileceği yaşam
ortamını sağlayan mekanlar bütünüdür.
Fonksiyonel özelliklerinden dolayı, bireylerin doğal
ilişkilerini sağlayan ev, toplumun tarihsel gelişiminde
çeşitli görevler yüklenmiş, ilkçağlardan günümüze
gerek konstrüksiyonu gerekse, iç ve dış tasarımı ile
içinde yaşayan kullanıcının yaşam şeklini yansıtarak,
toplumsal özellikleri yansıtan bir araç olmuştur.
Formu ve organizasyonu ait olduğu kültürel çevre
tarafından etkilenen ev, pasif fonksiyonu olan
52 TASART DERGİ
koruyuculuk sağlamasının yanı sıra, insanın yasam
tarzına en iyi uyan çevreyi yaratarak insan hayatı
için pozitif bir değer taşımaktadır.
Evin en büyük mekânı olan salon; sosyal
gereksinimler için düzenlenmiş olup oturma,
dinlenme, misafir ağırlama, sohbet etme, televizyon
seyretme, müzik dinleme, çalışma-kitap okuma,
yemek yeme gibi birçok eylemin yapıldığı aile
bireylerinin ortak yasam alanıdır.
Salon mobilyaları, salon tasarımında bahsedilen
ihtiyaçların karşılanmasında büyük bir öneme
sahiptir. Bu mobilyalardan büfeler, vitrin, kitaplık
ve televizyon sehpasının işlevlerinin bir kaçını
veya tümünü birden üstlenen mobilyadır. İnsan
hayatından bağımsız düşünülemeyen teknolojik
gelişmeler, salon tasarımını da hem estetik hem
de işlevsellik açısından etkilemiştir. Teknolojik
gelişmeler sonucunda, iç mekan elemanları ile
bir arada kullanılan televizyon çeşitlenmiş ve
boyutsal standartlar açısından farklılık göstermeye
İç Mimar / Interior Artchitect ŞABAN ŞAFAK
başlamıştır. Dolayısıyla solan mobilyası olarak sıklıkla
kullanılan büfeler ve vitrinler günümüz televizyon
teknolojisinin gelişimiyle plazma ünitelerine dönüşerek
yeni bir biçimsel değer kazanmıştır.
Plazma ünitesi tasarımında ekran ile göz arasındaki
uzaklık göz sağlığı açısından en az 2,50 – 3,00 m
olacak şekilde, ekran boyutlarına göre görme uzaklığı
ayarlanmalıdır. Ekran büyüklüğü arttıkça izleme
uzaklığı da artmalıdır. Ekran yüksekliği olabildiğince
göz ile aynı hizada olmalıdır. Ekranın büyüklüğüne
göre tasarladığımız dolabın üzerine konularak bu
yükseklik sağlanabilir. Özellikle televizyon izlerken
düşük miktarda ışığa ihtiyaç vardır. Işık televizyona ve
izleyicinin gözüne doğru yansımamalıdır.
Plazma ünitelerini televizyonu sağlık açısından doğru bir
şekilde konumlandırdıktan sonra kullanıcının ihtiyacına
göre bölümlere ayırmak mümkündür. Genellikle
plazma ünitelerinde alt kısım büfe ve depolama alanı
olarak kullanılırken, üst kısım ise kitaplık, vitrin ve
televizyon koyulacak kısımlardan oluşur. Mekanın
konsept ve tarzına göre renk ve biçim özellikleri de
gösteren üniteler salonun iç mekan tasarım ilkelerine
göre tasarlanması sonucunda kullanıcın hem işlevsel
gereksinimine hem de beğenisine cevap vermektedir.
Salon tasarımında her geçen gün kendini daha fazla
hissettiren gelişen teknoloji, salonları daha modern,
fonksiyonel ve estetik bir kimliğe kavuşturmaktadır.
Plasma Furniture in Indoor Design
A house, which is the smallest component of a physically and socially qualified framework, is a place where peop le spend their
major time of their lives in it and where has various functions. House is a place to maintain people’s actions in a social way as
well as fulfilling the requirement of accommodation. At the same time it provides a habitat to have rest under a person’s business
life’s moral and material difficulties.
Because of its functional features, house brings people into connection with others naturally. It undertakes various tasks in development of social history. Also it becomes a medium with both its construction and interior - exterior design by reflecting the
society’s features and residents’ life styles.
Form and Organization house affected by cultural environment carries possitive value for human life by creating the best environment for human life style.
The lounge, which is the biggest room of a house and is designed for social needs, is a shared living space for family members for
resting, hosting people, chatting, watching TV, listenning to music, reading book and eating dinners.
Lounge furniture has a great importance in lounge design for meeting the needs mentioned. Cabinets, cupboards, bookcases and
TV stands take a few or all of the functions of several furniture.
54 TASART DERGİ
Technological developments, which cannot be thought apart from human life, affect lounge design in both esthetic and functional
way. As a result of technological development, television, which is used with indoor furniture, gets vary and begins to show differences about size standards. Consequently, cabinets and cupboards used as lounge furniture get a new stylistic value by returning
to plasma units with the help of development of TV technology.
In designing plasma TV units, the distance between screen and eye should be arranged into 2,50 – 3,00 m according to screen
size for eye health. When the size of screen gets bigger, watching distance should be increased. Height can be arranged by being
replaced on the unit which we design according to screen size. Specially, there is a need of low light for watching TV. Light must not
redound on TV or televiewer.
It is possible to cut plasma TV units into sections according to user’s need. While the sub-section of plasma units are using as
storage or cupboard, the upper part of them are used as bookcase or cabinet. These units can differ in colour or form according to
concept or style of the room. This cover both needs of users and their appreciation.
Developing technology in lounge design creates a modern, functional and esthetics identity for lounges.
KA mimarlık
www.kadesign.com.tr
56 TASART DERGİ
Fotoğraf Makinaları / Photo Cameras ZEYNEP ÖZYÜREK
AKIL FİKİR KÖŞESİ
MENTAL INTELLECTUAL CORNER
Fotoğraf Makinaları
Photo Cameras
3N ,1K
Ne çekeceksin?, Nerede çekeceksin?, Ne zaman çekeceksin?, Kimi çekeceksin?.
M
Merhaba, ben Zeynep Özyürek. Diplomamda
Sanat Tarihçisi yazıyor. 4 senedir Anadolu Üniversitesi'nde
sözleşmeli olarak derslere giriyorum. Verdiğim dersler
arasında 3 Boyutlu Tasarım, Temel Sanat Tarihi, TürkSanatı,
Mitoloji ve Heykel, Temel Bilgi Teknolojileri yer alıyor.
Ayrıca şuanda serbest Fotoğrafçılık yapıyorum. 2012
yılının Nisan ayında "Zoi Fotoğraf ve Tasarım"ı kurdum.
4 yaşımda tanıştığım Commodore 64 sonrasında,
bilgisayar ve konsol oyunları hastası da denilir benim için.
Her sayıda sizlere aklımın ve fikrimin yettiğince, içinde
olduğum konulardan dem vuracağım.Şu sıralar yoğun
olarak fotoğrafla ilgilendiğim için bu sayıda demvuracağım
mevzu "Fotoğraf Makinaları".
Ben şanslılardanım; fotoğraf makinesiyle 4 yaşında
tanışmış, ilk SLR marinasını 10 yaşında kullanmış,
senelerdir eş, dost ortamları dışında akademik amaçlı
çektiğim fotoğraflar da beğenildiği için fotoğraf mevzusuna
ciddi merak salmış biriyim.Her gün yeni bir marka, yeni bir
model, yeni özellikler sunan makinalar nedeniyle kafalar
çok karışıyor. Vaktiyle benim de karışmıştı. Ekipman
alırken hala karışıyor aslında. Rekabet nedeniyle de
üreticiler kullanıcıları cezp edecek farklı tasarımlarda,
58 TASART DERGİ
bazen işlevsel bazen sadece görsel çeşitlilik sunuyor.
Hal böyle olunca fiyat avantajlarının yanı sıra gelişmiş
özellikler peşinde koşan tüketiciler oluyoruz. Teknolojiyi
takip etme gayreti içindeyim. Bu konuda son zamanlarda
bir çok insandan bana yöneltilen bir soruya değinmek
istiyorum.
"Hangi fotoğraf makinasını alsam?"
Bu sorunun farklı versiyonlarından biri de, " hangi makina
daha iyi fotoğraf çekiyor?" Düşündüren sorular listesinde
bir de "Nikon mu Canon mu?" sorusu var ki, bu soru
karşısında gerçekten durup düşünüyorum.Markalarla
manevi bağ kuranlardan değilim. Takım tutmak gibi değil
ki bu iş. Şampiyonluk maçına çıktıklarını hiç duymadım.
Karşılaştırma isteği bende de var ama markalardan
çok makinaların sunduğu özellikler benim için önemli.
Boynumda Canon yazan bir askı taşımak, ESES yazan
bir atkı taşımak gibi gelmiyor bana. Neyse, bu işe yeni
başlayacak biri için bu soru en son sıralarda olmalı.
Klasik ve temel cevap (aslında soru); “ne çekeceksin?”,
“nerede çekeceksin?”,“kimi çekeceksin.” ve “ne zaman
çekeceksin?” yani temel olarak 3N, 1K formülünü
çözmek gerekiyor.
Ciddiyim. Sorulara verilen cevaba göre alacağınız
makinayı belirlemeken mantıklısı.Benim gibi küçük
çocuğu olan biriyseniz, parkta, tatilde, bayramda,
Fotoğraf Makinaları / Photo Cameras ZEYNEP ÖZYÜREK
kararlıysanız ekipman seçeneği bol daha profesyonel
bir makinaya yatırım yapın. Değilse, son model kompakt
bir makina uzun bir süre işinizi gayet iyi görecektir.
Ama şu yanılgıdan kurtulmak lazım; bahsettiğim gibi
“iyi fotoğrafı” makina değil, ayarları doğru yapan,
kadrajı ayarlayan ve deklanşöre basan çeker.
Geçenlerde bir fotoğraf üstadından dinlediğim anı
aklıma geldi. Bir yere misafir olarak gidiyor. O sırada
çektiği fotoğraflara yorumlar yapıyorlar. İçlerinden ev
sahibi bayan, “ makinanız ne kadar güzel
fotoğraflar çekiyor.” yorumunda bulunuyor. Akşamında
ev sahibi bayanın pişirdiği yemeklerden yerken üstad
iltifatında gecikmiyor; “tencereleriniz ne kadar güzel
yemek pişiriyor...”
festivalde... Hem çocuğu hem de profesyonel olarak
tabir edilen,objektifi değişebilen DSLR* bir makina
taşımak hamallık olabilir.Ayrıca DSLR makinalar çok
masraflıdır. Gövdesini almak yetmez. Asıl işobjektif ve
ekipman seçimidir. 3N,1K formülü devreye girer yine.
İşi profesyonelleştirmeyecekseniz, sadece belirli
gün ve haftalarda fotoğraf çekecekseniz bence
yeni teknoloji bir kompakt** tercih etmelisiniz.
Özellikle fotoğrafları yalnızca bilgisayar ortamınızda
saklayacaksanız, internette paylaşacaksanız,
yarışmalara fotoğraf
çekmeyecekseniz tamamen israftır DSLR almak. “Belki
bir gün” diyerek DSLR almaya kesin kararlıysanız da
yarı profesyonel diye tabir edilen objektifi gövdeden
taşkın duran hoş kompaktlar da var.
Bir de büyük yanılgılardan biri “megapiksel***”
sayısıdır. Sanılır ki en büyük megapikselli makina en
iyisidir. Apartmanınızın cephesini kaplayacak boyutta
çıktılar alacaksanız evet, yüksek megapiksel iyi
olurdu. Ama evinizin duvarına asmak için çıktılar alacak
ve yine sadece bilgisayar ortamında izleyecekseniz
60 TASART DERGİ
fotoğraflarınızı, 10 megapiksel yeterli ve artarlıdır.
Fotoğrafın görsel kalitesini değil, boyutunu etkiler
megapiksel sayısı.
Peki, fotoğrafın kalitesini ne belirler? Tabiki SİZ
belirlersiniz. Ve
tabi “doğru” ışık ortamı belirler. Çok teknik bilgiye
girmeyeceğim ama net ve parlak fotoğraflar ancak
doğru ışıklı ortamlarda çekilir. Şimdi soracaksınız,
“gece çekilen fotoğraflar ne iş?” diye. Ekipman
demiştim ya, işte onlardan biri olan tripod**** devreye
giriyor burada. Tripod makinanın sabit kalmasını
sağlar. Yani makinanız elinizdeki kadar titremez ve
görüntü daha net çıkar, elbette siz çekeceğiniz noktayı
doğru netlediyseniz.
Aslına bakarsanız fotoğraf makinası almadan önce
biraz teknik bilmek gerekiyor. Ama teknik öğrenmek
için de uygulayacak bir makina gerekiyor. İki ucu
“pis” değnek. Bu aşamada sizin işinizi kolaylaştıracak
otomatik ve programlanabilir modu olan başlangıç
modellerini tercih etmelisiniz. Bütçenize göre bir
makina tercih edin. Kendinizi deneyin ve bu işte
Eskişehir’de fotoğraf ekipmanı aldığım bir mağazada
satıcı arkadaşla bu konuda bir diyalogumuz olmuştu.
Makina almaya gelen bir beye soruyor, “nasıl bir şey
bakmıştınız?”, cevap; “şöyle elimi dolduracak büyük
bir şey bakıyorum.” Satıcı arkadaş bu sefer tekrar
soruyor, “Makina için bütçeniz nedir?”. Alıcının cevabı,
“500tl”.Bu fiyata bu gün, elinizi dolduracak bir makina
gerçekten alamazsınız. Tabi makina ikinci el ve bozuk
değilse.
Elbette makina seçme kriterleri arasında elinize uygun
makina seçimi diye bir husus var. Ancak ilk amaç el
doldurmak olmamalı. Makinadan beklenen bir diğer
yetenek de, arkası flu onu net fotoğraflar çekebilmesidir.
Bu konu biraz teknik bilgi içeriyor, bu konu hakkında
bir sonraki yazımda detaylı bilgi vereceğim. Ama
en basit haliyle ifade etmek gerekirse, yeni üretilen
kompakt makinalardabunu sağlayan otomatik bir
mod, bazılarında SLR‘lerdekine yakın manüel ayarlar
da mevcut.Kısaca, bütçenizi ve amacınızı iyi belirleyip
ona göre kararlar almaken doğrusudur.
Bu konuda sorularınızı bana yazabilirsiniz.
[email protected]
Eğlenceli günler dilerim.
Photo Cameras
Hello, I am Zeynep Ozyurek. My diploma reads ‘Art
Historian’. I have been a contracted lecturer at Anadolu
University for 4 years. My lectures include 3D Design,
Art History, Turkish Art, Mythology and Sculpture,
Basic Information Technologies. I also currently work
as a free-lance photographer. I set up Zoi Photography
and Design in April 2012. Following my first encounter
with Commodore 64 at the age of 4, I am also known
as a PC and console games ‘freak’. Each issue I will
be talking about things I am involved in, to the best
of my knowledge.Recently I am intensely involved in
photography so this issue I’ll be dropping remarks on
cameras…
I first met camera when I was 4, first used SLR camera
when I was 10, taking photos not only for friends and
family but also with an academic purpose and with
these photos being liked, guess what happens? I’ve
developed a serious passion for this thing.Each and
every day a new brand, a new model, new features
are offered for cameras – a thing that confuses
Fotoğraf Makinaları / Photo Cameras ZEYNEP ÖZYÜREK
are very costly. It is not enough to buy camera body;
the real thing is to select lens and equipment. 4W
formula steps in again.
In my opinion you should prefer a new technology
compact** camera unless you plan to professionalize
and if you think of taking photos at certain dates or
weeks. Especially if you will only keep the digital
copies in your computer, share them on internet and
do not plan to shoot for contests, buying DSLR is an
absolute waste of money. If you’ve made up your
mind decisively saying “Maybe one day”, you can find
nice compacts with a lens exceeding the body – also
known as ‘semi-professional’.
everyone. It once confused me, too. In fact I am still
confused when it comes to equipmentbuy. Competition
causes the producers to offer original designs to allure
consumers, functional and sometimes visual variety.
This being the case, we turn into consumers chasing
after price advantages and also advanced features.I
make an effort to keep pace with technology. I would
like to share one question that I’ve recently been asked
by many people:
I don’t think that carrying a Canon strap on my neck is
the same thing as carrying an ESES ( Eskişehir local
football team) scarf. Anyway, this question should be
one of the last things to cross a beginner’s mind.
“What camera shall I buy?”Another version of this
question, “Which camera takes better shots?” “Nikon
or Canon?” is among the puzzling questions list, and it
really makes me stop and think.
I am not one of those that connect with brands with
an inner bond. It is not something like supporting a
team. I have never heard that they take the field for
championship match. I want to compare too but what
matter are the features cameras offer not their brands.
I am serious. The most sensible thing to do is to
determine the camera based on your answers to these
questions.
62 TASART DERGİ
A basic and classical answer, in fact the questions are
“What will you shoot?”, “Where will you shoot it? and
“When will you shoot it?” “Who will you shoot?” So
basically it is imperative to solve 4W formula.
If you have a little child just like me, it could be
cumbersome to carry both your child and your DSLR*
camera known as professional camera with an
interchangeable lens at a park, in vacation, at family
gatherings and at festivals etc. Plus DSLR cameras
One of the biggest illusions is the number of
megapixels***. People tend to think that camera
with the highest megapixel is the best. Yes, if
you plan to take print outs as big as to cover your
apartment building façade, high megapixel would be
lovely. But if you will take print outs to hang on your
walls and again if you’ll watch your photos only on
computer screen, 10 megapixels would be enough
or even more than that. Megapixel number does not
affect visual quality of photo but its size quality.
So what does affect photo quality? YOU, of course.
And of course “right” light environment. I won’t go
into technical information but clear and bright photos
are taken only in the right light environment. Well,
now you’ll ask me, “What about photos at night?”
Remember my words about equipment, here comes
one of them: tripod**** Tripod makes sure that
camera standssteady meaning that your camera
does not shake and you get a clearer image. But only
if you focused the right point.
As a matter of fact before purchasing a camera you
need to have a little of bit of technical information.
But to gain some technical information you need a
camera to practice. Damned if you do and damned if
you don’t. At this stage you should prefer introductory
models with automatic and programmable modes to
make your job much easier. Make sure you prefer a
camera to agree your budget. Try yourself and if you
are determined invest in a more professional one with
wide options of equipment. If you are not, then the
camera in your hands will do for a long time.
But we’ll need to get rid of this fallacy, as I’ve said
camera does not take a “good photo” but the one who
does the right settings, adjusts the frame and presses
the shutter does.
That reminds me of a memory that I’ve recently
listened from a photography master. He goes to this
house as a guest.They comment on the photos he just
takes and one lady comments, “Your camera takes
such nice photos”. Later in the evening when our
master eats the food this commenting lady’s cooked,
he is not late in returning the compliment, “Your pot
cooks such lovely food…”
I once had a similar conversation with the salesperson
working in the store where I buy photography
equipment. He asks a gentleman walking into the
store, “What kind of a camera are you searching for?”
His answer is, “I’m searching for a big camera to fill
my hand.”
Salesperson asks again, “How much will you spend
for the camera?” The gentleman’s reply is, “500 TL”.
Honestly you cannot buy any camera to fill your hand
at this price – unless it is second hand or out of order.
The matter of selecting a camera to fit your hand is
*Dijital SLR (DSLR) makine (Sayısal Tek objektifli refleks): Büyük boyutlu, birçok
manüel ayar olanağı bulunan, objektifi değiştirilebilen, profesyonel dijital fotoğraf
makineleridir.
Eski tip filmli makinalarda objektif ve film, dijitallerde ise objektif ve sensor, aynı
düzlemdedir. Ve objektifin yakaladığı görüntü bir penta prizma (beşgen prizma)
yardımı ile bakaç ‘a (vizör) doğrudan yansıdığından bakaçtan görülen görüntü ile
elde edilen görüntü bire bir aynıdır. Objektifi değişebilen, hatalı da olsa halk arasında
profesyonel diye tabir edilen makinalardir. Günümüzde artik filmli SLR makinalar
üretilmemektedir.
**KOMPAKT (Compact) makine: Küçük yapılı, büyük LCD ekranlı, düşük Optik Zoom’lu,
fiyat ve özelliğine göre iyi fotoğraflar çekebilen, objektifi değiştirilemeyen, amatör
makinelerdir. Ancak günümüzde profesyonellerde bulunan özelliklerle üretilmişleri
de mevcuttur.
***MEGAPİKSEL: bir fotoğraf üzerinde yer alan milyon tane küçük renkli noktayı ifade
eder. Daha fazla megapiksel’e sahip olmak da daha keskin hatlara sahip fotoğraflar
çekmeniz anlamına geliyor gibi görünebilir. Ama fotoğrafın boyutunu da arttırır. Aslına
bakarsanız bu, daha fazla noktaların bir araya gelmesiyle oluşmuş kötü bir fotoğraf
anlamına da gelebilir. Kafa karıştırıcı gibi duruyor değil mi?
****TRİPOD: Üçayak demektir. Makinanızı üzerine monte edebileceğiniz,
yüksekliği ve açıyı ayarlayabileceğiniz aparattır.
an important aspect for sure. But the first criterion should not
be filling your hand.
Another expectation from a camera is the ability to shoot a
blurred background and a clear front. This issue includes
technical information -details of which I will provide in my next
article. But to put it in the simplest form, recently produced
compact cameras have an automatic mode for this while some
of them have manual settings. Diaphragm shutter value*****
plays a critical role in blurring this background along with the
features of lens used in SLR cameras.
It is not exclusively done by DSLR cameras – called professional
camera – in today’s technology. Features to enable the user
to manually change the values are now added to compact
cameras, too.
Briefly, the right thing is to make a decision once you determine
your budget and purpose.
Please feel free to contact me for any related questions.
64 TASART DERGİ
* Digital Single Lens Reflex Cameras (DSLR): They are professional digital large-size
photo cameras with an interchangeable lens and numerous manual settings.
Lens and photographic film in old type film-based cameras correspond to lens and
sensor in digital cameras. And as image captured by lens is reflected directly onto
view finder with the help of pentaprism, image seen from viewfinder is exactly the
same as the captured one. They are cameras with an interchangeable lens which are
colloquially referred to as professional -though incorrect. Film-based SLR cameras
are not produced anymore.
**COMPACT Cameras:They are small-size amateur cameras with a large LCD preview
screen, low Optic Zoom, fixed lens that are able to capture good photos compared to
their price and features. But today some of them are produced in features available
in professional cameras.
***MEGAPIXEL: It is the term used for one million small colored pixels on a photo.
Having more megapixels could seem to be able to take sharper photos, but they
enlarge the photo size. As a matter of fact it could mean a bad photo comprising of a
much more number of points coming together. It looks confusing, doesn’t it?
****TRIPOD: It is three-legged frame. It is a device on which you can mount your
camera and adjust the height and perspective.
*****Diaphragm shutter: It is the piece found in lens which adjusts the amount of
light to reach the film by making a circular aperture.
Çeviren / Translater : Simge Konu
[email protected]
Fotoğraf / Photography : ALPER MERANEZLİOLU
66 TASART DERGİ
Fotoğraf / Photography : ALPER MERANEZLİOLU
www.flickr.com/photos/Alpermera
68 TASART DERGİ
www.atolyesen.com
www.zoifoto.com
TAS art
İletişim
[email protected]
Facebook
www.facebook.com/TaSartdErgi
Twitter
www.twitter.com/TaSartdErgi
www.tasartdergi.com
www.tasartportfolio.com

Benzer belgeler