pdf indir - tasart e
Transkript
pdf indir - tasart e
Tasarım ve Sanat e-dergisi TAS art SAYI 4/ AGUSTOS 2012 EDITION : 4/ AUGUST 2012 TAS art editörden Editörler / Editors İlkay Atav Röportaj/ Interviewer Köşe Yazıları / Corner Article Şaban Şafak Zeynep Özyürek Sunay KalınKara Grafik Tasarım / Graphic Design Sevgi Sezen Görsel Yönetmen / Art Director Göksel Gülcan Çevirmen / Translater Nihan Kuzu Simge Konu Zeynep Özyürek Kapak Fotoğrafı /Cover Photography Jordan Kevrekidis İletişim [email protected] 2 TASART DERGİ Sea Salt in Art... Temmuz sayımızda “Sanatta Deniz Tuzu” başlığını doldurmaya başlamıştık. Bu sayıda yine aynı konu üzerinde yoğunlaşarak, eksik hissettiklerimizi tamamlamaya çalışacağız. İlk olarak Aygün Bıyıksız’ın “Türkiye kültür haritası” ile bir giriş yapıp hemen ardından Akdeniz sahillerine Antalya’ya gidecek Özge Erkmen’ le seramik çalışmaları hakkında konuşacağız, Antalya’da iken Fethiye’ye uğrayıp Yasemin Yenigül’ ün kendi anlatımıyla sanat içindeki süreçlerini öğreneceğiz. Ege ve Akdeniz’in güncel yaşamından çıkarak eski çağlara bir yolculuk da yapacağız bu sayı da. Arkeolog ve Seramikçi Rauf Sadi Güven’le Yunan Seramiklerinin milat öncesi zamanlardaki ile bugün bire bir uygulamalarını ve yapım tekniklerini içeren bir yolculuk olacak bu. “Son Hititli” olarak tanıdığımız, Terracotta (pişmiş toprak) ustası Necip Savcı ’yı ölüm yıl dönümünde Sunay Kalınkara’nın kalemiyle anarak devam edeceğiz geçmiş yolculuğumuza. Ardından anakaraya dönüp İzmir’de denizi, dalgaları, balıkları, balıkçıları bir masal sahnesi gibi gözler önüne getiren Ressam Hale Hülya Nurol’un masal sahnelerine dalacağız. Sonra Yunanistan sınırlarına ulaşıp biraz da gezgin ruhunu besleyen Diyetisyen Taylan Kümeli ’nin gözünden Samos adasını tadacağız. Akdeniz’e açılmışken daha da ilerleyerek İtalya’ya ulaşacağız, orada Sinem Samuray’ın geleneksel İtalyan seramiklerinin replikalarını (bire bir yapımlarını) izleyeceğiz birlikte. Dergimizin bilgi köşesinde İç Mimar Şaban Şafak’ın kaleminden iç mimari detayları içeren bir yazı dizisi bu sayıdan itibaren başlayacak. Son olarak Sanat Tarihçisi ve Fotoğrafçı olan Zeynep Özyürek’in dergimizin bundan sonraki sayılarda da yer alacak olan fotoğrafçılık ve diğer ilgi alanlarındaki konularda püf noktaları sunacağı bir köşesi olacak. Hadi sayfayı çevirmenizi bekliyorum! T Gamze Çelik Fotoğraf - Reklam / Photography - Advertising Sanatta Deniz Tuzu... Facebook www.facebook.com/TaSartdErgi Twitter www.twitter.com/TaSartdErgi www.tasartdergi.com www.tasartportfolio.com I In our July issue, we started to talk about “Sea Salt in Art”. In this issue, we try to restock by focusing on the same subject again. First of all, we prelude with “ Culture Map of Turkey” from Aygün Bıyıksız and then we will go to Antalya’s sea coasts and talk to Özge Erkmen about her ceramic works. While we are in Antalya, we are going to visit Yasemin Yenigül for learning her travel in art. By getting out of the daily life of Aegean and Mediterranean, we are going to travel to ancient times. This is going to be a travel with Rauf Sadi Güven and includes ceramics’ construction techniques and applications which combine past and now. We are going to go on our trip to past by marking master of terracotta, also who known as “The Last Hititian”, Necip Savcı’s death anniversary by the pen of Sunay Kalınkara. Then we are going to go back to the mainland and fall into artist Hale Hülya Nurol’s fairy tales who reveals sea, waves, fish and fishermen in İzmir like the scene from a fairy tale. Then after reachning the boarder of Greece, we are going to taste Samos island from the eye of dietitian Taylan Kümeli who nourish soul of the travelers. Speaking of moving to the Mediterranean Sea, we will go even further and reach to Italy. We are going to see replicas of traditional Italian ceramics by Sinem Samuray. In our info column, an article series includes details of interior design is going to start as from this issue from the writing of interior architect Şaban Şafak. Finally, there is going to be a column about the knacks of photography and the other interests in the next issues from Zeynep Özyürek who is an art historian and a photographer. Here w ego! Turn the page! Ilkay Atav Harita : AYGÜN BIYIKSIZ “Türkiye Kültür Haritası” “Culture Map of Turkey” www.aygunhoca.com www.tarihharitasi.com www.haritadunyasi.com 4 TASART DERGİ Röportaj / Interviewer : Gamze Çelik ÖzgeErkmen Seramik Sanatçısı , Türkiye, Antalya. Ceramics Artist, Turkey, Antalya. Çamur kişinin iç dünyasının elleriyle hayat bulmasıdır. Engelli öğrencilerim çamurla uğraşarak hayallerini ortaya çıkarıyorlar, duygularını ifade etmiş oluyorlar. El kaslarının gelişmesi bir yana, keyifli vakit geçirmeleri onları mutlu ediyor, onlardaki olumlu gelişmeler ise beni gururlandırıyor. Mud is a nascence of a person’s inner world with her/ his hands. My disabled students make their dreams come out by dealing with mud and express their feelings. Aside from the development of fine motor skills, having great time makes them happy. Their positive development does me proud. -Could you tell us about studying and working in a Mediterranean city? The beauty of this city, which is a natural wonder is real. Living in Antalya and feeling bright sunlight and navy-blue are a real privilege. Not being reflect from these factors is not possible in our art. My only choice for studying in the university was Antalya. And the reason of this was both being near my family and my love of this city. -Kendi atölyenize sahipsiniz, bu sizi daha özgür kılıyor olmalı. Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir, kendi atölyenizi kurmayı hayal etmiş miydiniz? Sanatla uğraşan her kişinin özgür bir ortamda kendine ait bir atölyesinin olması büyük bir özlem. Ben bu özlemi gerçekleştirebilmiş bir kişi olarak kendimi mutlu ve şanslı hissediyorum. İstediğim bir hayaldi ve gerçek oldu. Özgürce çamurla uğraşmak, ortaya keyifli işler çıkarmak inanılmaz bir haz veriyor. - You have your own studio. This must give you more freedom. What are your thoughts about this? Did you dream about having your own studio before? Answer 3: Having their own place for having freedom is a big passion for every people who deal with art. I, as a person who make this passion real, feel myself happy and lucky. It was a dream and it became real. Dealing with mud freely and doing good jobs give me a charge. -Atölyenizin yanı sıra bir sanatçı olarak özel eğitim okulunda çalışıyor olmanız, sosyal sorumluluk bilinci açısından örnek alınması gereken bir davranış diye düşünüyorum. Bu konudaki deneyimlerinizi ve diğer meslektaşlarınıza bu konuda söylemek istediklerinizi paylaşır mısınız? Atölyemde minik öğrencilerle ve yetişkinlerle çeşitli seramik çalışmaları yaparken çalışmaların öğrenciler için ne kadar yaratıcı ve rahatlatıcı etkilerinin olduğunu görüyordum. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin Çıplaklı’daki Engelliler ve Rehabilitasyon Merkezi Özel Eğitim Okulu’nda engelli öğrencilerle buluştum. doğadaki güzellikleri tuvale aktararak çok verimli bir süreç geçirdim ve sonra Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü’nde eğitimime devam ettim. Sanatla buluşmamda ailemin, hocam Burhan Kum’un ve güzel sanatlar fakültesinde seramiği bana sevdiren sayın hocam Enver Güner’in etkisi çok olmuştur. E -Eczacı bir anne babanın kızı olarak sanata merakınız nasıl başladı bahseder misiniz? Sizi sanatın içine ne ya da neler çekti? Annem ve babam sanata ilgili insanlardır. Ablam ve bana sanatla uğraşmamız için çeşitli imkanlar sundular. Sunulan imkanlar içinde renkler beni çok etkilerdi. Bu nedenle lise yıllarında Ressam Burhan Kum’un atölyesinde resim derslerine başladım. 3 yıl atölyedeki çalışmalara devam ettim, ailem de beni hep destekledi. Atölye grubunda uzun doğa gezileri ile 6 TASART DERGİ -Could you tell us how did your interest of art arouse as a daughter of chemist parent? What pulls you into art? My parents are interested in art. So they gave me and my sister chance to deal with art. Colours were the most impressive ones for me. Therefore I started to take painting lessons from an artist, Burhan Kum, in my high school years. I have attended the lessons in there for three years and my family always supported me. I ran lean and mean with workshop group by tracing the beauty of nature to canvas during nature trips. Then I continue my education in Faculty of Fine Arts Ceramics Department in Akdeniz University. My family, my master Burhan Kum and my dear lecturer Enver Güner, who endeared ceramic to me, have big roles in my art journey. - Akdeniz’in gözde şehirlerinden birinde okuyup çalışmanın size ve sanatınıza olan katkılarından söz eder misiniz ? Bir doğa harikası olan bu şehrin güzelliği bir gerçek. Antalya’da yaşayıp da denizin mavisi, güneşin parlak ışığını hissetmek gerçek bir ayrıcalık ve bu etkenlerin sanata yansımaması mümkün değil. Okumak için tek tercihim Antalya’ydı bunun sebebi hem ailemin yanında olmanın verdiği rahatlık hem de bu şehre duyduğum hayranlıktı. Bu okul engelliler için çok faydalı, büyük kapsamlı bir proje ve bu projenin içinde yer alma fırsatı bulmak beni hem heyecanlandırdı, hem de yüreklendirdi. Engelli bireylerle sanatı paylaşmaktan mutluluk duyuyorum. Çamur kişinin iç dünyasının elleriyle hayat bulmasıdır. Engelli öğrencilerim çamurla uğraşarak hayallerini ortaya çıkarıyorlar, duygularını ifade etmiş oluyorlar. El kaslarının gelişmesi bir yana, keyifli vakit geçirmeleri onları mutlu ediyor, onlardaki olumlu gelişmeler ise beni gururlandırıyor. -In addition to your studio, your working in a special training school as an artist should be taken as an example of a behavior in terms of social responsibility. Would you like to share your experiences with us? While studying ceramic with small kids and adults in my studio, I noticed that how these studies effect my students in creative and relaxing ways. Then I met students in Antalya Metropolitan Municipality Private Rehabilitation Center for Disabled Children in Çıplaklı. This school is so helpful for disabled people and is a comprehensive project. Having chance to be involved in this project both excited and encouraged me. I am glad to share my art with these people. Mud is a nascence of a person’s inner world with her/his hands. My disabled students make their dreams come out by dealing with mud and express their feelings. Aside from the development of fine motor skills, having great time makes them happy. Their positive development does me proud. Özge Erkmen 8 TASART DERGİ Fotoğraf /Photography MEHMET BAYSAN 10 TASART DERGİ www.mehmetbaysan.com Fotograf / Photography : MEHMET BAYSAN ZOİ FOTO Ye ni se n Ye Ya mi n se Yasemi mi Ya se gül n Yeni Yasemi l Ya min Yenigül YASEMİN YENİGÜL Ye gü n ni n Yeni g gül ül Yasemin Yenigül mi ni gü l Seramik/ Ceramics Turkiye, Antalya, Fethiye www.yaseminyenigul.com After looking to scattered puzzle pieces in front of you and when you balk and ask yourself “now which one” , you look back at. You see that what you have lived so far, each person you have met, every decision you have took complete the picture infallibly and perfectly. When you ask how did ceramics get into your life, just two pictures swim before my eyes. İlki, 11 yaşındaydım, ayağımı kaynar suyla ciddi biçimde yakmıştım. Uzun bir süre kımıldayamadım, yürüyemedim, okula gidemedim ve en fenası sokakta oynayamadım. Biraz toparlanıp, ayağımı sürüye sürüye yürüyecek hale geldiğimde, sokağımızdaki inşaata kum getirdiler. The first one is: I was 11 and I scald my foot in bad way. For a long time I could not move, walk or go to school and the worst one was I could not play at outside. When I recovered a little and became shambling, they brought building sand to a construction in our street. Kumların arasında gri büyükçe bir topan dikkatimi çekti, gittim aldım. İşte o an çamurla buluşmuşum. Kıvamını, şekillendirilebilirliğini, müthiş bir oyun aracı olduğunu fark ettiğim an yaptığım şey, kumun sahibinden denk gelirse diğer kil topanlarını da bana vermesini istemek oldu. Güldü, ‘’Ne yapacaksın ki onlarla!’’ dedi ama bulduklarını da verdi. Sonraki günlerde sabah uyanıp, güneş batana kadar bahçenin bir köşesinde çamurla bir dünya yarattım kendime. A big grey mud ball drew my attention and I took it. It was the moment that I met with mud. The time that my noticing the consistency and being formable of the mud and also its being a wonderful play medium, I decided to request other mud balls from the owner of the sand. He smiled and said “What will you do with them!” but he gave the other ones. Days after that day I create a world from mud at the corner of the garden until sunset. Artık arkadaşlarım da bahçemize gelip yaptıklarımla oynar, kendileri için bir şeyler yaptırır olmuşlardı. Ayağımı 14 TASART DERGİ “ Ben çamuru çamur beni, deniz suyuyla tuzuyla her ikimizi yogurdu. Seramiklerim de ben de artık çok daha sakin, çok daha huzurluyuz. Ve önümdeki puzzle parçalarına cıvıl cıvıl bir ruhun merakıyla bakıyorum ‘Simdi hangisi? “ Önünüzde dağınık duran, çeşitli şekillerdeki yap-boz parçalarına bakıp ‘’şimdi hangisi’’ diye durakladığınızda dönüp geriye bakıyorsunuz. Görüyorsunuz ki şimdiye kadar tüm yaşadıklarınız, karşılaştığınız her insan, aldığınız her karar, o ana kadar olan resmi eksiksiz ve kusursuz biçimde tamamlamış. Seramik hayatınıza nasıl girdi dediğinizde sadece iki görüntü geliyor gözümün önüne. artık zorlamadığım için daha çabuk iyileşti, okul ve sokak oyunları yeniden başladı. Gazoz kapağı, meşe oynamak varken çamur aklıma gelmedi. Ama ben o çamurları şekillendirirken bir çift göz beni hep takip edermiş, fark etmemişim. From now on, my friends were coming to play what i did with mud. Because of not moving my foot, it recovered fast, the time for school and play began again. When there were playing crown cork and oak, I did not think mud. However, even I did not noticed when I formed the muds, I had one’s eye on me. Diğer görüntü de şu; hayatımı değiştirmem-yönlendirmem gereken bir dönemdeyim ve bunu da çok çabuk yapmalıyım. Bunun için okumaya karar veriyorum. (Doğrusu ne parlak ne de gayretli bir öğrenciydim. Matematik ve benzeri dersler giyotinim gibiydi, ders sırasında bin bir parçaya bölünüyordum). The other picture is that: I was in a period that I need to lead and change my life as sson as possible, so I decided to study. (Honestly, I was neither good nor go-getter student. Math was like my guillotine. During the class, I was falling apart to pieces) Ablam başarılı bir kadındı. O dönemde hem yüksek lisans yapıyordu hem de o dönemin en iyi üniversiteye hazırlık dergisinin müdürüydü ve öğrencilere rehberlik hizmeti veriyordu. Tek istediği seramik okumamdı. ‘’Senin çamurdan neler yaptığını biliyorum, buna devam edeceksin. Sen seramik yapmalısın.’’ Seramiği hiç düşünmediğimi söyleyerek direnç gösterdim ama onun sadece şu cümlesi yetti. ‘’Her gün yüzlerce öğrenci gerek telefonla gerek yanıma gelerek tercihlerini ve hayatlarını bana teslim ediyorlar ve ben bu kadar iyi tanıdığım ve neler yapabileceğini bildiğim YASEMİN YENİGÜL kardeşimi yönlendiremiyorum, öyle mi? ‘’Sustum, baktım ve ilk defa çocukluğumda çamur yaparken beni izlediğini fark etmediğim o bir çift gözle karşılaştım ve seramik okumaya karar verdim. My sister was an all-rounder. She was studying for master degree and at the same time she was both the director of a university preparation testbook and offering counselling services. All she wants was y studying ceramics at university. “I know what you have done with mud, you must go on with this.” I resisted her by telling that I have never thought about ceramics but her this sentence was enough for me. “Everyday hundreds of students come to me and they pass their preferences and futures to me. I cannot forward my sister whom I know best and know what can she do, can I?” I stopped and met the eyes on me when I was a child, so I decided to study ceramics. Şimdi, şu dakika seramik yaptığım her an, beni bu beceriyle donatana ve ablama teşekkür ediyorum. Ne yapıyor, ne yaşıyorsam onun sayesinde... 96’da İzmir’e döndüğümde asla bir seramik fabrikasında çalışmayacağımı biliyordum. Stajımı da yaptığım Tüzüm Kızılcan’ın atölyesinde çalışmaya başladım. Orada beni ablamdan sonra en fazla etkileyecek kadınla karşılaştım. Tüzüm Bey’in yanında atölyenin kapısından girdiği an, henüz tanışmamış ve kim olduğunu bilmiyorken 80 küsür yaşlarındaki bu kadının etkileyiciliği karşısında dona kaldığımı ve içimden şu cümleyi geçirdiğimi hatırlıyorum: ‘’Bir gün tam onun gibi bir kadın olacağım!’’ Selamlaştık ve sonra kim olduğunu öğrendim. Füreya Koral. Every moment I make ceramics, I thank to the one who give me this skill and to my sister. whatever I do or live, it is due to my sister. When I turn back to Izmir in 1996, I knew that I would never work in a ceramic factory. I started to work in Tüzüm Kızılcan’s studio where I did my internship, too. There I met a woman who will affect me more than my sister. When she entered the studio near Mr. Kızılcan, I remember my standing aghast and thinking about this in front of 80 year-old lady’s impressiveness. “One day I will be like her!” We greeted each other then she said who she is. Füreya Koral. 98 yılının başında, hayatımda önemli yeri olmuş olan eski eşimle İzmir Karşıyaka’da atölyemizi açtık. Asıl orada ve o zaman öğrendim seramiği. Çamurun kendisinden... Bu nedenle alaylıyım ben diyorum. 2007 yılının sonunda hayatımı tekrar değiştirmem gereken bir dönem geldi ve Fethiye’ye yerleştim. At the beginning of 1998, I and my ex-husband set up our workshop in Kaşıyaka, Izmir. I really learnt ceramic there, from the mud itself. That is why I say “I am self-educated”. At the end of 2007, it was the time to change my life again and I moved to Fethiye. 16 TASART DERGİ İzmir Karşıyakalıyım. Bütün İzmirliler gibi tam bir İzmir aşığıyım. Oradan ayrılırken kopan köklerimin sızılarının dinmesini sağlamam gerekiyordu. Ben de onları deniz suyuna bandım. Hayatıma dalış girdi. Denizin tuzu her şeye iyi geldi. İzmir’de de deniz kıyısındaydım fakat içinde değil. Dalış muhteşem deneyimler, anlar yaşamama neden oldu. Kendini bambaşka bir dünyanın parçası hissetmek, maviyle dolmak, mavi olmak, maviye doymak. Böyle bir ruh haliyle yaklaşık 2 sene evvel, bir süre ara verdiğim seramiğe tekrar döndüm. Artık mavisiz, turkuazsız tek bir iş bile yapmak istemiyorum. I am from Karşıyaka, Izmir. I am a lover of Izmir as all people from there. I had to ease my pain while leaving my roots in Izmir so I dipped them into the sea. Diving came to my life. Sea salt is good for everything. I was at the seashore in Izmir, too but not in it. Diving provides me lots of experiences and magnificient moments. Feeling yourself as a part of an another world, feeling the blue, being the blue. I made a break in ceramic two years ago and now I am back. From now on I do not want to do a work without blue and turquois. Eğer yapmam gerekiyorsa kimsenin görmeyeceği, fark etmeyeceği bir yere nokta kadar bile olsa maviyi göz kırparak yerleştiriyorum. Turuncu deseniz, güneş öyle bir batar ki burada. Kılınızı bile kıpırdatmaz, neredeyse iç sesinizi bile susturarak izlersiniz. Her dakika değişen tonlar, renkler... İnsanın ruhuna bu işlemez de ne işler? Neredeyse parmakları alet gibi kullandığınız çamura ruhunuzdan bu geçmez de ne geçer? If I need to do, I put a small blue dot in somewhere that no body sees it. If you ask me “orange”, the sun goes down here in a beautiful way. It appears completely unmoved, almost you stop your inner voice to watch. The tones and colours change in every minute. What does touch to a human deeply, if this doesn’t? This leach into the mud while you are using your fingers like a tool. Kırmızı sürpriz oldu benim için. Kırmızıyı ne sever ne de kullanırdım. Fakat son dönemlerde seramiklerimde kırmızı öyle baskın ki! Sonra anladım. Kırmızı; kan, canlılık, insan, yaşam demek benim için. Ben çamuru, çamur beni, deniz suyuyla tuzuyla her ikimizi yoğurdu. Seramiklerim de ben de artık çok daha sakin, çok daha huzurluyuz. Ve önümdeki yap-boz parçalarına cıvıl cıvıl bir ruhun merakıyla bakıyorum, şimdi hangisi? Red became a surprise for me. Neither would I like red nor use it. However there are lots of red in my recent works. Then I saw that red means blood, aliveness, human and life for me. I form mud, mud forms me and sea forms both of us with its water and salt. Both I and my ceramics are calmer and more peaceful. And now I am looking to the scattered puzzle pieces in front of me with the curiosity of my chirpy soul. Now which one? RAUF SADİ GÜVEN Yunan Seramiklerinin Günümüz Uygulamaları Şimdi bir zaman yolculuğu yapalım. Milattan önce 750’lere gidelim, Ege, Akdeniz kıyıları ve Yunanistan anakarasındaki edelim. Orada çömlekçilerin özel kırmızı bir kille hazırladıkları, yine çok özel formların üzerine siyah ve kırmızı Desenleri incelediğimizde, mitolojik öykülerden, günlük hayattan erotik sahnelere kadar çok çeşitli sahnelerle yeniden taşıyalım ve İznik’e gidelim. Geleneksel Osmanlı çinilerinin ve desenlerinin renkli görüntülerinin yaptığımız seramiklerin benzerlerini göreceğiz. Nerede mi? Adil Can Güven Sanat Atölyesi’nde, kim mi Rauf, baba mesleği olan seramikçilikle çocuk yasta tanıştı. Ardından üniversitede arkeoloji eğitimi ile kendisine Kırmızı ve Siyah Figürlü Seramikleri” olarak geçen seramikleri o günün koşullarını sağlayarak bu geleneği bu tekniğin uygulama hikayesini göreceksiniz. Rauf Sadi Güven Arkeolog, Seramikçi 18 TASART DERGİ Now let’s do time travel. Go to 750 BC, visit potter’s neighborhoods in the Mediterranean and Aegean are going to see the ceramics which was prepared with a special red clay by on speical forms. When we look into the patterns, we are going to meet stories and daily life scenes to erotic scenes. Then let’s Here we are going to find some similar ceramics tiles and patterns, which is so similar Adil Can Güven Art Studio. Who do Rauf met with ceramics at a Then he had a different archaeology training at tradition of Greek red employing the current çanak çömlekçi mahallelerini ziyaret figür desenli seramiklerini göreceğiz. karsılaşacağız. Sonra rotamızı bu güne arasından sıyrılan, biraz önce tarifini yapıyor bunları? Rauf Sadi Güven. farklı bir bakış acısı yarattı. Literatürde “Yunan bir şekilde devam ettiriyor. Şimdi fotoğrafları ile coasts and also mainland of Greece. We potters and had red and black figure patterns a wide range of scenes from mythological change our route to today and go to Iznik. in the colourful scenes of traditional Otoman with what we describe just now. Where? In these? Rauf Sadi Güven. young age with his father’s works. standpoint for himself by getting university. He carries on the and black figure pottery by conditions. Now we are going to see the story of this application technique with photos. RAUF SADİ GÜVEN Siyah & Kırmızı Figür Tekniği Black & Red Figure Technique RAUF SADİ GÜVEN Arkeolog & Seramikçi Archeologist & Ceramist SİYAH FİGÜR TEKNİĞİ Siyah figür tekniğinde figürler siluet şeklinde işlenir. Kullanılan malzeme yine kildir fakat bu astar dediğimiz malzemeyi hazırlamak gerçekten zordur. Kilin çok inceltilmesi gerekir yoksa istenilen parlak görüntü elde edilemez. Kil çok ince süzüldükten sonra bol suyla açılır, ağır malzemeler dibe çökerken bizim kullanacağımız ince kil suyla beraber başka bir kaba alınır. Bu işlem birkaç kere tekrarlanır. Tabiî ki bunları belli peridolarda yapıp kili dinlendirmek gereklidir. Kil ne kadar çalkalanırsa o kadar verimli sonuç alınır. Hatta antik dönemde çömlekçiler killeri tulumlara koyup eşeklerin üzerlerine yüklerlermiş, eşek hareket ettikçe kil çalkalanır ve açılırmış. Bu kilin bir özelliği de düşük derecede zinterleşmesi yani ergimesidir. Form şekillendirilip ilk pişimi yapıldıktan sonra astar, fırça yardımıyla siluet şeklinde desen vermekte kullanılır. Pişirim fırını ise günümüz fırınlarından farklı olarak, özel yapılmalıdır, çünkü fırına belli derecede karbon salınımı yapılıp tekrar oksijen verilmesi gerekir. Böylece desenlemede kullanılan astar çok ince tanecikli olduğu için karbonu bünyede tutar. Desenler dışında kalan kısım astara göre daha gözenekli olduğu için karbondan arınıp kırmızı rengini korur. Fırından çıktıktan sonra kazıyarak detaylar verilir. BLACK FIGURE TECHNIQUE Figures in black figure technique is processed in the shape of silhouette. Used material is clay again but preparing this material, called priming coat, is really difficult. The clay needs to be much thinned otherwise the required bright image cannot be obtained. After clay’s draining, water is used. While heavy 20 TASART DERGİ materials are sinking to the bottom, the thin clay, which we will use, is taken to another bowl. This process is repeated for a few times. Of course it is necessary to resettle the clay. The more the clay is shaked, the more it will be better. In ancient times, potters even put the clay on donkeys’ back so the donkeys move, the clay gets shaked and thinned. One of the features of the clay is that it ripens in lower temperature. After giving shape the form and the first firing is done, the priming coat is used in order to draw pattern in the shape of silhouette via brush. Kiln needs to make different from today’s kiln because after a certain extent of carbon output, it needs to allow oxygen into the kiln again, so the priming coat reserves carbon in itself. By reason of out part of the patterns is more porous than the priming coat, it protect its red colour after cleaning carbon. After getting out of the kiln, details are given by being scraped. KIRMIZI FİGÜR TEKNİĞİ Kırmızı figür tekniğini siyah figürün tersi olarak düşünebiliriz fakat kontur ve detaylar fırçayla verilir. RED FIGURE TECHNIQUE It can be thought as total opposite of the black figure technique. However details and contour are given via brush. 22 TASART DERGİ EDİTÖR: SUNAY KALINKARA Terracota ustası Necip Savcı 1949 yılında Denizli’nin Tavas ilçesinde doğdu. Kendisi aynı zamanda “Son Hititli” olarak da bilinirdi. Necip Savcı, old master of terra cotta, was born in Tavas, Denizli in 1949. Also he was known as “The Last Hititian”. Terracota ustası Son Hititli “Ben doğuştan toprağa aşığım” diyen sanatçı, küçük yaşlardan itibaren seramiğe ilgi duydu ve 25 yıl önce hiçbir ustadan yardım görmeden terracotta (pişmiş toprak) çalışmalarına başladı. Helenistik, Frig, Roma terracota’larını günümüzde yaşatan tek usta olan sanatçı, resimlerini şablon kullanmadan yapıyordu. Sanatçının bir özelliği de, çalışmalarında kullandığı fırın, torna, fırça ve boya gibi malzemeleri kendisinin üretmesi idi. Necip usta 21 ağustos 2010’da, 61 yaşında 2 sene mücadele verdiği akciğer kanserinden hayata veda etmiştir. Necip SAVCI he was young. He started his terra cotta works twenty-five years ago without help of any master. He was the one who keeps the hellenistic, phrygian and roman terra cottas alive and also he was painting them without using a template. Another characteristic of the artist was his producing his materials such as oven, turning machine, brush and paint. Master Necip died of lung cancer after 2 year struggle on 21st August 2010, aged 61. Necip Savcı, old master of terra cotta, was born in Tavas, Denizli in 1949. Also he was known as “the last hititian”. The artist, who says “I’m in love with the soil naturally”, was attracted to ceramics since Necip SAVCI Helenistik, Frig, Roma terracota’larını günümüzde yaşatan tek usta idi. 24 TASART DERGİ 26 TASART DERGİ NECİP SAVCI Fotoğraflar / Photograpy : İlkay ATAV 28 TASART DERGİ GÖKHAN DENİZ DİNÇER 32 TASART DERGİ www.denizdincer.com JORDAN KEVREKİDİS Jordan Kevrekidis Yunanistan / Greece www.kevrekidis.deviantart.com 34 TASART DERGİ HALE HÜLYA NUROL Hale Hülya NUROL Ressam, Türkiye / İzmir. Painter , Turkey / Izmir. Eserlerinde teknolojinin getirdiği hiçbir ayrıntıya rastlanmaz. Çizgilerindeki gülümseten, düşündüren ince espri izleyenleri K Küçük yaşlardan bu yana resim çalışmalarını aralıksız sürdüren ve bunu bir yaşam biçimi olarak seçen sanatçı, resimlerinde gördüklerini değil de, görmek istediklerini hayalinde kurgulayarak ve kendi yaşamını da içine katarak masalsı bir dille anlatmaktadır. Eserlerinde teknolojinin getirdiği hiçbir ayrıntıya rastlanmaz. Çizgilerindeki gülümseten, düşündüren ince espri izleyenleri çocuk düşlerine götürür. İlk Kişisel Sergisini 2000 yılında İzmir Akbank Sanat Galerisinde açan sanatçı 24 kişisel olmak üzere çok sayıda karma sergide yer almıştır. Sanatçı çalışmalarını İzmir’deki atölyesinde sürdürmektedir. Hale Hülya Nural is an artist who has been carrying on her works since her early ages and she is the one who choose this as a life style. She expresses herself epically in her paintings by fictionalizing what she wants to see and putting her own life into them. Any technological details can be found in her work of art. The swift wit which makes people smile and think in her paintings takes people to child’s dreams. She, who holds her first personal exhibition in İzmir Akbank Art Gallery in 2000, gets twenty-four personal exhibitions and a great number of group exhibitions. The artist continues her works in her studio in İzmir. 36 TASART DERGİ HALE HÜLYA NUROL 38 TASART DERGİ HALE HÜLYA NUROL 40 TASART DERGİ 42 TASART DERGİ Santorini- Yunanistani / Greece İllüstrasyon / Illustration İlkay Atav TAYLAN KÜMELİ Taylan KÜMELİ ile Samos Yeni yollara! Gerçek zenginlik için...To new roads! For the real richness… G “Gidilen yeni yerler; sadece yemek, içmek, alışveriş yapmak için bulunulan yerler olmamalıdır. Öğrenmek, keşfetmek önemlidir iz bırakması için...Gezgin ruhumun zenginliğinin ancak görerek, öğrenerek yeni kültürlere entegre olarak besleyebileceğimi düşünüyorum. Yeni yollara! Gerçek zenginlik için...” “ New places to visit should not be the places just for eating, shopping or etc. Learning and discovering the place is important for making marks on…I think I can nourish my traveler soul by seeing, learning and being integrated to new cultures. To new roads! For the real richness…” 44 TASART DERGİ SİNEM SAMURAY Sinem SAMURAY Öğrenci, çinici, grafik tasarımcı, ressam, gezgin, illüstratör, fotoğrafçı, blog yazarı ve hayalperest. Sanat , tasarım, jazz ve seyahat aşığı. Student, ceramist, graphic designer, painter, traveler, illustrator, photographer, blogger and dreamer. Lover of art, design, jazz and travel. Floransa, İtalya http://www.behance.net/sinemon Marmara Üniversitesi İstanbul: Seramik sanatları 1998/2002 Accademia di Belle Arti di Firenze, Brera (Milano), Carrara: Decorazione 2006 / 2012 Florence, Italy http://www.behance.net/sinemon Marmara University Istanbul : Ceramic arts 1998/2002 Accademia di Belle Arti di Firenze, Brera (Milano), Carrara : Decorazione 2006 / 2012 46 TASART DERGİ Seramik / Ceramics : SİNEM SAMURAY SİNEM SAMURAY’IN GELENEKSEL İTALYAN SERAMİK BİRE BİR UYGULAMALARI 1 Siena S Siena, İtalya’da Toskana bölgesinin, dünya çapında ün salmış olan geleneksel at yarışı Palio’su ile bilinen küçük ve tarihi bir şehri. Şehir Contrada adı verilen 17 semtten oluşur ve her semtin kendi sembolü bulunur: Aquila (Kartal), Bruco (Tırtıl), Chiocciola (Salyangoz), Civetta (Baykuş), Drago (Ejderha), Giraffa (Zürafa), Istrice (Kirpi), Leocorno (Tekboynuz), Lupa (Dişi kurt), Nicchio (Deniz kabuğu), Oca (Kaz), Onda (Dalga), Pantera (Kara Panter), Selva (Orman), Tartaruga (Tosbağa), Torre (Kule) ve Valdimontone (Montone olarak kısaltılır). Her semtin kendi bayrağı, renkleri ve deseni ile sokaklarında seramikten göstergeleri bulunur. Siena şehrini ziyaret edenler, bu bölgenin seramiklerinde de bu geleneğin etkilerini görebilirler. Bisküvi seramik üzerine, sır üstü boyama tekniği ile uygulama. Siena is famous with world-wide known for the traditional Palio horse race is a small and historic city ,which is in Tuscany Italy. City consists of 17 districts are called “Contrada” and each district , has its own symbol: Aquila (Eagle), Bruco (Caterpillar), Chiocciola (Snail), Civetta (Owl), Drago (Dragon), Giraffa (Giraffe), Istrice (Hedgehog), Leocorno (Unicorn), Lupa (she wolf), Nicchio (Sea shell ), Oca (Goose), Onda (Wave), Pantera (Black Panther), Selva (Forest), Tartaruga (Tortoise), Torre (Tower) and Valdimontone (shortened to Montone). Each district’s own flag, the colors and pattern are indicators of ceramics in the streets.Visitors to the city of Siena can see the effects of this tradition in the ceramics of this region.Glaze painting technique and application on Biscuits ceramics. 48 TASART DERGİ SİNEM SAMURAY’S TRADİTİONAL ITALİAN CERAMİC REPLİCAS WORKS Traditional Siena Ceramics Drawings of the flags of the districts of Siena Siena şehri, İtalyan Romanesk-Gotik stilde, XIII-XIV yy. da inşa edilmiş, “Duomo” (Ana kilise)’ sinin, siyah, beyaz ve terra di Siena renklerindeki, mermer zemin mozaiklerinden, geyik (Cervo) ve geometrik desenlerinden alınan ayrıntıların, bisküvi seramik üzerine, sır üstü boyama tekniği ile uygulaması. “Duomo” (main church) had built in the city of Siena Italian Romanesque-Gothic style, XIII-XIV century , black, white, and in the colors of terra di Siena,marble floor mosaics, deer (Cervo), and the details of the geometric patterns, glaze painting technique and application on biscuit ceramic. 2.Arlecchino A “Arlecchino” Harlequin dekorlu İtalya, Toscana bölgesi, Montelupo Fiorentino şehrinin XVII yy. a ait geleneksel desenleri. Bisküvi seramik üzerine, sır üstü boyama tekniği ile uygulama. Bu serinin orijinalleri, seramikleri ile unlu Faenza şehrinin Seramik müzesinde görülebilir. 50 TASART DERGİ Hand made traditional İtalian Ceramics from Montelupo Fiorentino. A “Arlecchino” Harlequin decorated in Italy, Toscana region, Montelupo Fiorentino belongs to city traditional patterns in XVII century . Glaze painting technique and application on biscuits ceramics. Originals of this series can be seen in the Museum of city of Faenza famous with Ceramic tiles . İç Mimar / Interior Artchitect ŞABAN ŞAFAK İç Mekan Tasarımında Plazma Üniteleri Plasma Furniture in Indoor Design Şaban ŞAFAK İç Mimar / Interior Architect Ev, fiziksel olarak barınma ihtiyacını karşıladığı gibi sosyal açıdan da insanın eylemlerini rahatlıkla sürdürebileceği günlük iş hayatının maddi ve manevi zorlukları karsısında dinlenebileceği yaşam ortamını sağlayan mekanlar F Fiziksel ve toplumsal nitelikleri olan bir çerçevenin en küçük bileşeni olan ev, içinde insan yaşamının büyük bir bölümünün geçtiği, eylemlerini sürdürdüğü, çeşitli işlevleri içeren bir olgudur. Aynı zamanda ev, fiziksel olarak barınma ihtiyacını karşıladığı gibi sosyal açıdan da insanın eylemlerini rahatlıkla sürdürebileceği günlük iş hayatının maddi ve manevi zorlukları karsısında dinlenebileceği yaşam ortamını sağlayan mekanlar bütünüdür. Fonksiyonel özelliklerinden dolayı, bireylerin doğal ilişkilerini sağlayan ev, toplumun tarihsel gelişiminde çeşitli görevler yüklenmiş, ilkçağlardan günümüze gerek konstrüksiyonu gerekse, iç ve dış tasarımı ile içinde yaşayan kullanıcının yaşam şeklini yansıtarak, toplumsal özellikleri yansıtan bir araç olmuştur. Formu ve organizasyonu ait olduğu kültürel çevre tarafından etkilenen ev, pasif fonksiyonu olan 52 TASART DERGİ koruyuculuk sağlamasının yanı sıra, insanın yasam tarzına en iyi uyan çevreyi yaratarak insan hayatı için pozitif bir değer taşımaktadır. Evin en büyük mekânı olan salon; sosyal gereksinimler için düzenlenmiş olup oturma, dinlenme, misafir ağırlama, sohbet etme, televizyon seyretme, müzik dinleme, çalışma-kitap okuma, yemek yeme gibi birçok eylemin yapıldığı aile bireylerinin ortak yasam alanıdır. Salon mobilyaları, salon tasarımında bahsedilen ihtiyaçların karşılanmasında büyük bir öneme sahiptir. Bu mobilyalardan büfeler, vitrin, kitaplık ve televizyon sehpasının işlevlerinin bir kaçını veya tümünü birden üstlenen mobilyadır. İnsan hayatından bağımsız düşünülemeyen teknolojik gelişmeler, salon tasarımını da hem estetik hem de işlevsellik açısından etkilemiştir. Teknolojik gelişmeler sonucunda, iç mekan elemanları ile bir arada kullanılan televizyon çeşitlenmiş ve boyutsal standartlar açısından farklılık göstermeye İç Mimar / Interior Artchitect ŞABAN ŞAFAK başlamıştır. Dolayısıyla solan mobilyası olarak sıklıkla kullanılan büfeler ve vitrinler günümüz televizyon teknolojisinin gelişimiyle plazma ünitelerine dönüşerek yeni bir biçimsel değer kazanmıştır. Plazma ünitesi tasarımında ekran ile göz arasındaki uzaklık göz sağlığı açısından en az 2,50 – 3,00 m olacak şekilde, ekran boyutlarına göre görme uzaklığı ayarlanmalıdır. Ekran büyüklüğü arttıkça izleme uzaklığı da artmalıdır. Ekran yüksekliği olabildiğince göz ile aynı hizada olmalıdır. Ekranın büyüklüğüne göre tasarladığımız dolabın üzerine konularak bu yükseklik sağlanabilir. Özellikle televizyon izlerken düşük miktarda ışığa ihtiyaç vardır. Işık televizyona ve izleyicinin gözüne doğru yansımamalıdır. Plazma ünitelerini televizyonu sağlık açısından doğru bir şekilde konumlandırdıktan sonra kullanıcının ihtiyacına göre bölümlere ayırmak mümkündür. Genellikle plazma ünitelerinde alt kısım büfe ve depolama alanı olarak kullanılırken, üst kısım ise kitaplık, vitrin ve televizyon koyulacak kısımlardan oluşur. Mekanın konsept ve tarzına göre renk ve biçim özellikleri de gösteren üniteler salonun iç mekan tasarım ilkelerine göre tasarlanması sonucunda kullanıcın hem işlevsel gereksinimine hem de beğenisine cevap vermektedir. Salon tasarımında her geçen gün kendini daha fazla hissettiren gelişen teknoloji, salonları daha modern, fonksiyonel ve estetik bir kimliğe kavuşturmaktadır. Plasma Furniture in Indoor Design A house, which is the smallest component of a physically and socially qualified framework, is a place where peop le spend their major time of their lives in it and where has various functions. House is a place to maintain people’s actions in a social way as well as fulfilling the requirement of accommodation. At the same time it provides a habitat to have rest under a person’s business life’s moral and material difficulties. Because of its functional features, house brings people into connection with others naturally. It undertakes various tasks in development of social history. Also it becomes a medium with both its construction and interior - exterior design by reflecting the society’s features and residents’ life styles. Form and Organization house affected by cultural environment carries possitive value for human life by creating the best environment for human life style. The lounge, which is the biggest room of a house and is designed for social needs, is a shared living space for family members for resting, hosting people, chatting, watching TV, listenning to music, reading book and eating dinners. Lounge furniture has a great importance in lounge design for meeting the needs mentioned. Cabinets, cupboards, bookcases and TV stands take a few or all of the functions of several furniture. 54 TASART DERGİ Technological developments, which cannot be thought apart from human life, affect lounge design in both esthetic and functional way. As a result of technological development, television, which is used with indoor furniture, gets vary and begins to show differences about size standards. Consequently, cabinets and cupboards used as lounge furniture get a new stylistic value by returning to plasma units with the help of development of TV technology. In designing plasma TV units, the distance between screen and eye should be arranged into 2,50 – 3,00 m according to screen size for eye health. When the size of screen gets bigger, watching distance should be increased. Height can be arranged by being replaced on the unit which we design according to screen size. Specially, there is a need of low light for watching TV. Light must not redound on TV or televiewer. It is possible to cut plasma TV units into sections according to user’s need. While the sub-section of plasma units are using as storage or cupboard, the upper part of them are used as bookcase or cabinet. These units can differ in colour or form according to concept or style of the room. This cover both needs of users and their appreciation. Developing technology in lounge design creates a modern, functional and esthetics identity for lounges. KA mimarlık www.kadesign.com.tr 56 TASART DERGİ Fotoğraf Makinaları / Photo Cameras ZEYNEP ÖZYÜREK AKIL FİKİR KÖŞESİ MENTAL INTELLECTUAL CORNER Fotoğraf Makinaları Photo Cameras 3N ,1K Ne çekeceksin?, Nerede çekeceksin?, Ne zaman çekeceksin?, Kimi çekeceksin?. M Merhaba, ben Zeynep Özyürek. Diplomamda Sanat Tarihçisi yazıyor. 4 senedir Anadolu Üniversitesi'nde sözleşmeli olarak derslere giriyorum. Verdiğim dersler arasında 3 Boyutlu Tasarım, Temel Sanat Tarihi, TürkSanatı, Mitoloji ve Heykel, Temel Bilgi Teknolojileri yer alıyor. Ayrıca şuanda serbest Fotoğrafçılık yapıyorum. 2012 yılının Nisan ayında "Zoi Fotoğraf ve Tasarım"ı kurdum. 4 yaşımda tanıştığım Commodore 64 sonrasında, bilgisayar ve konsol oyunları hastası da denilir benim için. Her sayıda sizlere aklımın ve fikrimin yettiğince, içinde olduğum konulardan dem vuracağım.Şu sıralar yoğun olarak fotoğrafla ilgilendiğim için bu sayıda demvuracağım mevzu "Fotoğraf Makinaları". Ben şanslılardanım; fotoğraf makinesiyle 4 yaşında tanışmış, ilk SLR marinasını 10 yaşında kullanmış, senelerdir eş, dost ortamları dışında akademik amaçlı çektiğim fotoğraflar da beğenildiği için fotoğraf mevzusuna ciddi merak salmış biriyim.Her gün yeni bir marka, yeni bir model, yeni özellikler sunan makinalar nedeniyle kafalar çok karışıyor. Vaktiyle benim de karışmıştı. Ekipman alırken hala karışıyor aslında. Rekabet nedeniyle de üreticiler kullanıcıları cezp edecek farklı tasarımlarda, 58 TASART DERGİ bazen işlevsel bazen sadece görsel çeşitlilik sunuyor. Hal böyle olunca fiyat avantajlarının yanı sıra gelişmiş özellikler peşinde koşan tüketiciler oluyoruz. Teknolojiyi takip etme gayreti içindeyim. Bu konuda son zamanlarda bir çok insandan bana yöneltilen bir soruya değinmek istiyorum. "Hangi fotoğraf makinasını alsam?" Bu sorunun farklı versiyonlarından biri de, " hangi makina daha iyi fotoğraf çekiyor?" Düşündüren sorular listesinde bir de "Nikon mu Canon mu?" sorusu var ki, bu soru karşısında gerçekten durup düşünüyorum.Markalarla manevi bağ kuranlardan değilim. Takım tutmak gibi değil ki bu iş. Şampiyonluk maçına çıktıklarını hiç duymadım. Karşılaştırma isteği bende de var ama markalardan çok makinaların sunduğu özellikler benim için önemli. Boynumda Canon yazan bir askı taşımak, ESES yazan bir atkı taşımak gibi gelmiyor bana. Neyse, bu işe yeni başlayacak biri için bu soru en son sıralarda olmalı. Klasik ve temel cevap (aslında soru); “ne çekeceksin?”, “nerede çekeceksin?”,“kimi çekeceksin.” ve “ne zaman çekeceksin?” yani temel olarak 3N, 1K formülünü çözmek gerekiyor. Ciddiyim. Sorulara verilen cevaba göre alacağınız makinayı belirlemeken mantıklısı.Benim gibi küçük çocuğu olan biriyseniz, parkta, tatilde, bayramda, Fotoğraf Makinaları / Photo Cameras ZEYNEP ÖZYÜREK kararlıysanız ekipman seçeneği bol daha profesyonel bir makinaya yatırım yapın. Değilse, son model kompakt bir makina uzun bir süre işinizi gayet iyi görecektir. Ama şu yanılgıdan kurtulmak lazım; bahsettiğim gibi “iyi fotoğrafı” makina değil, ayarları doğru yapan, kadrajı ayarlayan ve deklanşöre basan çeker. Geçenlerde bir fotoğraf üstadından dinlediğim anı aklıma geldi. Bir yere misafir olarak gidiyor. O sırada çektiği fotoğraflara yorumlar yapıyorlar. İçlerinden ev sahibi bayan, “ makinanız ne kadar güzel fotoğraflar çekiyor.” yorumunda bulunuyor. Akşamında ev sahibi bayanın pişirdiği yemeklerden yerken üstad iltifatında gecikmiyor; “tencereleriniz ne kadar güzel yemek pişiriyor...” festivalde... Hem çocuğu hem de profesyonel olarak tabir edilen,objektifi değişebilen DSLR* bir makina taşımak hamallık olabilir.Ayrıca DSLR makinalar çok masraflıdır. Gövdesini almak yetmez. Asıl işobjektif ve ekipman seçimidir. 3N,1K formülü devreye girer yine. İşi profesyonelleştirmeyecekseniz, sadece belirli gün ve haftalarda fotoğraf çekecekseniz bence yeni teknoloji bir kompakt** tercih etmelisiniz. Özellikle fotoğrafları yalnızca bilgisayar ortamınızda saklayacaksanız, internette paylaşacaksanız, yarışmalara fotoğraf çekmeyecekseniz tamamen israftır DSLR almak. “Belki bir gün” diyerek DSLR almaya kesin kararlıysanız da yarı profesyonel diye tabir edilen objektifi gövdeden taşkın duran hoş kompaktlar da var. Bir de büyük yanılgılardan biri “megapiksel***” sayısıdır. Sanılır ki en büyük megapikselli makina en iyisidir. Apartmanınızın cephesini kaplayacak boyutta çıktılar alacaksanız evet, yüksek megapiksel iyi olurdu. Ama evinizin duvarına asmak için çıktılar alacak ve yine sadece bilgisayar ortamında izleyecekseniz 60 TASART DERGİ fotoğraflarınızı, 10 megapiksel yeterli ve artarlıdır. Fotoğrafın görsel kalitesini değil, boyutunu etkiler megapiksel sayısı. Peki, fotoğrafın kalitesini ne belirler? Tabiki SİZ belirlersiniz. Ve tabi “doğru” ışık ortamı belirler. Çok teknik bilgiye girmeyeceğim ama net ve parlak fotoğraflar ancak doğru ışıklı ortamlarda çekilir. Şimdi soracaksınız, “gece çekilen fotoğraflar ne iş?” diye. Ekipman demiştim ya, işte onlardan biri olan tripod**** devreye giriyor burada. Tripod makinanın sabit kalmasını sağlar. Yani makinanız elinizdeki kadar titremez ve görüntü daha net çıkar, elbette siz çekeceğiniz noktayı doğru netlediyseniz. Aslına bakarsanız fotoğraf makinası almadan önce biraz teknik bilmek gerekiyor. Ama teknik öğrenmek için de uygulayacak bir makina gerekiyor. İki ucu “pis” değnek. Bu aşamada sizin işinizi kolaylaştıracak otomatik ve programlanabilir modu olan başlangıç modellerini tercih etmelisiniz. Bütçenize göre bir makina tercih edin. Kendinizi deneyin ve bu işte Eskişehir’de fotoğraf ekipmanı aldığım bir mağazada satıcı arkadaşla bu konuda bir diyalogumuz olmuştu. Makina almaya gelen bir beye soruyor, “nasıl bir şey bakmıştınız?”, cevap; “şöyle elimi dolduracak büyük bir şey bakıyorum.” Satıcı arkadaş bu sefer tekrar soruyor, “Makina için bütçeniz nedir?”. Alıcının cevabı, “500tl”.Bu fiyata bu gün, elinizi dolduracak bir makina gerçekten alamazsınız. Tabi makina ikinci el ve bozuk değilse. Elbette makina seçme kriterleri arasında elinize uygun makina seçimi diye bir husus var. Ancak ilk amaç el doldurmak olmamalı. Makinadan beklenen bir diğer yetenek de, arkası flu onu net fotoğraflar çekebilmesidir. Bu konu biraz teknik bilgi içeriyor, bu konu hakkında bir sonraki yazımda detaylı bilgi vereceğim. Ama en basit haliyle ifade etmek gerekirse, yeni üretilen kompakt makinalardabunu sağlayan otomatik bir mod, bazılarında SLR‘lerdekine yakın manüel ayarlar da mevcut.Kısaca, bütçenizi ve amacınızı iyi belirleyip ona göre kararlar almaken doğrusudur. Bu konuda sorularınızı bana yazabilirsiniz. [email protected] Eğlenceli günler dilerim. Photo Cameras Hello, I am Zeynep Ozyurek. My diploma reads ‘Art Historian’. I have been a contracted lecturer at Anadolu University for 4 years. My lectures include 3D Design, Art History, Turkish Art, Mythology and Sculpture, Basic Information Technologies. I also currently work as a free-lance photographer. I set up Zoi Photography and Design in April 2012. Following my first encounter with Commodore 64 at the age of 4, I am also known as a PC and console games ‘freak’. Each issue I will be talking about things I am involved in, to the best of my knowledge.Recently I am intensely involved in photography so this issue I’ll be dropping remarks on cameras… I first met camera when I was 4, first used SLR camera when I was 10, taking photos not only for friends and family but also with an academic purpose and with these photos being liked, guess what happens? I’ve developed a serious passion for this thing.Each and every day a new brand, a new model, new features are offered for cameras – a thing that confuses Fotoğraf Makinaları / Photo Cameras ZEYNEP ÖZYÜREK are very costly. It is not enough to buy camera body; the real thing is to select lens and equipment. 4W formula steps in again. In my opinion you should prefer a new technology compact** camera unless you plan to professionalize and if you think of taking photos at certain dates or weeks. Especially if you will only keep the digital copies in your computer, share them on internet and do not plan to shoot for contests, buying DSLR is an absolute waste of money. If you’ve made up your mind decisively saying “Maybe one day”, you can find nice compacts with a lens exceeding the body – also known as ‘semi-professional’. everyone. It once confused me, too. In fact I am still confused when it comes to equipmentbuy. Competition causes the producers to offer original designs to allure consumers, functional and sometimes visual variety. This being the case, we turn into consumers chasing after price advantages and also advanced features.I make an effort to keep pace with technology. I would like to share one question that I’ve recently been asked by many people: I don’t think that carrying a Canon strap on my neck is the same thing as carrying an ESES ( Eskişehir local football team) scarf. Anyway, this question should be one of the last things to cross a beginner’s mind. “What camera shall I buy?”Another version of this question, “Which camera takes better shots?” “Nikon or Canon?” is among the puzzling questions list, and it really makes me stop and think. I am not one of those that connect with brands with an inner bond. It is not something like supporting a team. I have never heard that they take the field for championship match. I want to compare too but what matter are the features cameras offer not their brands. I am serious. The most sensible thing to do is to determine the camera based on your answers to these questions. 62 TASART DERGİ A basic and classical answer, in fact the questions are “What will you shoot?”, “Where will you shoot it? and “When will you shoot it?” “Who will you shoot?” So basically it is imperative to solve 4W formula. If you have a little child just like me, it could be cumbersome to carry both your child and your DSLR* camera known as professional camera with an interchangeable lens at a park, in vacation, at family gatherings and at festivals etc. Plus DSLR cameras One of the biggest illusions is the number of megapixels***. People tend to think that camera with the highest megapixel is the best. Yes, if you plan to take print outs as big as to cover your apartment building façade, high megapixel would be lovely. But if you will take print outs to hang on your walls and again if you’ll watch your photos only on computer screen, 10 megapixels would be enough or even more than that. Megapixel number does not affect visual quality of photo but its size quality. So what does affect photo quality? YOU, of course. And of course “right” light environment. I won’t go into technical information but clear and bright photos are taken only in the right light environment. Well, now you’ll ask me, “What about photos at night?” Remember my words about equipment, here comes one of them: tripod**** Tripod makes sure that camera standssteady meaning that your camera does not shake and you get a clearer image. But only if you focused the right point. As a matter of fact before purchasing a camera you need to have a little of bit of technical information. But to gain some technical information you need a camera to practice. Damned if you do and damned if you don’t. At this stage you should prefer introductory models with automatic and programmable modes to make your job much easier. Make sure you prefer a camera to agree your budget. Try yourself and if you are determined invest in a more professional one with wide options of equipment. If you are not, then the camera in your hands will do for a long time. But we’ll need to get rid of this fallacy, as I’ve said camera does not take a “good photo” but the one who does the right settings, adjusts the frame and presses the shutter does. That reminds me of a memory that I’ve recently listened from a photography master. He goes to this house as a guest.They comment on the photos he just takes and one lady comments, “Your camera takes such nice photos”. Later in the evening when our master eats the food this commenting lady’s cooked, he is not late in returning the compliment, “Your pot cooks such lovely food…” I once had a similar conversation with the salesperson working in the store where I buy photography equipment. He asks a gentleman walking into the store, “What kind of a camera are you searching for?” His answer is, “I’m searching for a big camera to fill my hand.” Salesperson asks again, “How much will you spend for the camera?” The gentleman’s reply is, “500 TL”. Honestly you cannot buy any camera to fill your hand at this price – unless it is second hand or out of order. The matter of selecting a camera to fit your hand is *Dijital SLR (DSLR) makine (Sayısal Tek objektifli refleks): Büyük boyutlu, birçok manüel ayar olanağı bulunan, objektifi değiştirilebilen, profesyonel dijital fotoğraf makineleridir. Eski tip filmli makinalarda objektif ve film, dijitallerde ise objektif ve sensor, aynı düzlemdedir. Ve objektifin yakaladığı görüntü bir penta prizma (beşgen prizma) yardımı ile bakaç ‘a (vizör) doğrudan yansıdığından bakaçtan görülen görüntü ile elde edilen görüntü bire bir aynıdır. Objektifi değişebilen, hatalı da olsa halk arasında profesyonel diye tabir edilen makinalardir. Günümüzde artik filmli SLR makinalar üretilmemektedir. **KOMPAKT (Compact) makine: Küçük yapılı, büyük LCD ekranlı, düşük Optik Zoom’lu, fiyat ve özelliğine göre iyi fotoğraflar çekebilen, objektifi değiştirilemeyen, amatör makinelerdir. Ancak günümüzde profesyonellerde bulunan özelliklerle üretilmişleri de mevcuttur. ***MEGAPİKSEL: bir fotoğraf üzerinde yer alan milyon tane küçük renkli noktayı ifade eder. Daha fazla megapiksel’e sahip olmak da daha keskin hatlara sahip fotoğraflar çekmeniz anlamına geliyor gibi görünebilir. Ama fotoğrafın boyutunu da arttırır. Aslına bakarsanız bu, daha fazla noktaların bir araya gelmesiyle oluşmuş kötü bir fotoğraf anlamına da gelebilir. Kafa karıştırıcı gibi duruyor değil mi? ****TRİPOD: Üçayak demektir. Makinanızı üzerine monte edebileceğiniz, yüksekliği ve açıyı ayarlayabileceğiniz aparattır. an important aspect for sure. But the first criterion should not be filling your hand. Another expectation from a camera is the ability to shoot a blurred background and a clear front. This issue includes technical information -details of which I will provide in my next article. But to put it in the simplest form, recently produced compact cameras have an automatic mode for this while some of them have manual settings. Diaphragm shutter value***** plays a critical role in blurring this background along with the features of lens used in SLR cameras. It is not exclusively done by DSLR cameras – called professional camera – in today’s technology. Features to enable the user to manually change the values are now added to compact cameras, too. Briefly, the right thing is to make a decision once you determine your budget and purpose. Please feel free to contact me for any related questions. 64 TASART DERGİ * Digital Single Lens Reflex Cameras (DSLR): They are professional digital large-size photo cameras with an interchangeable lens and numerous manual settings. Lens and photographic film in old type film-based cameras correspond to lens and sensor in digital cameras. And as image captured by lens is reflected directly onto view finder with the help of pentaprism, image seen from viewfinder is exactly the same as the captured one. They are cameras with an interchangeable lens which are colloquially referred to as professional -though incorrect. Film-based SLR cameras are not produced anymore. **COMPACT Cameras:They are small-size amateur cameras with a large LCD preview screen, low Optic Zoom, fixed lens that are able to capture good photos compared to their price and features. But today some of them are produced in features available in professional cameras. ***MEGAPIXEL: It is the term used for one million small colored pixels on a photo. Having more megapixels could seem to be able to take sharper photos, but they enlarge the photo size. As a matter of fact it could mean a bad photo comprising of a much more number of points coming together. It looks confusing, doesn’t it? ****TRIPOD: It is three-legged frame. It is a device on which you can mount your camera and adjust the height and perspective. *****Diaphragm shutter: It is the piece found in lens which adjusts the amount of light to reach the film by making a circular aperture. Çeviren / Translater : Simge Konu [email protected] Fotoğraf / Photography : ALPER MERANEZLİOLU 66 TASART DERGİ Fotoğraf / Photography : ALPER MERANEZLİOLU www.flickr.com/photos/Alpermera 68 TASART DERGİ www.atolyesen.com www.zoifoto.com TAS art İletişim [email protected] Facebook www.facebook.com/TaSartdErgi Twitter www.twitter.com/TaSartdErgi www.tasartdergi.com www.tasartportfolio.com