PDF olarak indir - Vega Hukuk ve Danışmanlık Ofisi

Transkript

PDF olarak indir - Vega Hukuk ve Danışmanlık Ofisi
1982 Anayasası Ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Çerçevesinde Devlet Mallarının
Haczedilmezliği
Yrd. Doç. Dr. İbrahim AŞIK*
ÖZET: İcra ve İflas Kanunu çeşitli sebeplerle, borçlunun bazı mallarının haczedilemeyeceğine dair hükümler
getirmiştir. Bunlardan birisi de devlet mallarının haczedilememesidir. Kanun devlet mallarında bir ayrım
yapmamıştır. Bu nedenle devletin hem kamusal malları hem de özel malları haczedilememektedir. Devlet
mallarının haczedilmemesinde en temel gerekçe, kamu hizmetlerinin devamlılığı ve aksatılmamasıdır. Ancak
devlet mallarının haczedilmezliği kuralı çok geneldir. Bu nedenle devletin kamu hizmeti görmeyen malları da
haczedilememektedir. Bu ise, devletten alacaklı olan kişiler açısından ciddi sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Konu
Anayasa Mahkemesi’nin önüne gelmiş, ancak Anayasa Mahkemesi bu hükmü Anayasa’ya aykırı bulmamıştır.
Ancak bu hüküm temel insan hakları bakımından sorunludur. Özellikle hukuk devleti, mülkiyet hakkı, eşitlik
ilkesi, hak arama özgürlüğü yönlerinden sorunlu bir düzenlemedir. Devlet mallarının haczedilmezliği ve alacağın
tahsil edilememesi sebebiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru yapılmış, mahkeme başvuranın
lehine karar vermiştir. Dolayısıyla artık bu hükmün sözleşme hükümlerine uygun hale getirilmesi veya tamamen
kaldırılması gerekmektedir. Bu hüküm kaldırılmasa bile Anayasa’nın 90.maddesi gereği artık gerek icra daireleri
gerekse icra mahkemeleri haczedilmezlik kuralını dikkate almamalıdırlar.
Anahtar Kelimeler: İcra Hukuku, Devlet Malı, Haczedilmezlik, İnsan Hakları, Anayasa Mahkemesi,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi.
NON-SEIZABLE OF STATE’S PROPERTIES ACCORDING TO 1982 CONSTITUTION AND THE
EUROPEAN CONVENTION ON HUMAN RIGHTS
The Execution and Bankruptcy Code have some provisions that some properties cannot be seized. One of these
provisions stipulates that state’s properties cannot be seized.
Law did not differentiate state’s properties.
Therefore, both public and private properties of state are not attachable. The aim of this rule is to provide
continuity of public services. However, this rule is so general. Thus, the property that is not assigned to a public
service also cannot be seized. Then, this situation creates some problems for creditors from state. This issue
was examined by Turkish Constitutional Court. However, it did not find that this provision is contrary to Turkish
Constitution. Nevertheless, this provision is problematic in terms of fundamental human rights. In particular, it
is problematic in terms of the rule of law, the right of property, principle of equality, right to legal remedy. In
this respect, the application was lodged with the European Court of Human Rights and it decided in favor of the
applicant. Thus, this provision should be consistent with the Convention or it should be annulled. Even it is not
been annulled, execution office and court of execution should not take into account the rule of non-seizable of
states properties in accordance with the Article 90 of Turkish Constitution.
Key Words: Execution Law, State Property, Non-seizable of States’ properties, human rights,
Constitutional Court, European Convention on Human Rights.
Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medenî Usul ve İcra-İflâs Hukuku ABD Öğretim Üyesi. (MİHDER 2011
C:7/SAYI 18, s.57-93).
*
I. GİRİŞ
Kanun koyucu, yasal düzenlemeleri yaparken çatışan menfaatler arasında bir denge
kurmak zorundadır. Takip hukuku açısından da aynı durum geçerlidir. İcra ve İflâs Kanunu,
getirdiği düzenlemelerle, özellikle alacaklı-borçlu arasındaki menfaat çatışmasında bir denge
kurmaya çalışmıştır1. Hatta kanun koyucu, bu menfaat dengesinin dikkate alınması
bakımından, kanunda yaptığı düzenlemelerle yetinmemiş, uygulamayı yapacak olan icra
memuruna da bu dengenin korunması için görev yüklemiştir (m.85, VI).
İnceleme konumuz olan devlet mallarının haczedilmezliği açısından, alacaklı kişi ile
borçlu devlet arasında çatışan menfaatler söz konusudur. Bu çalışmada kanun koyucunun
konuya ilişkin getirdiği düzenleme anayasal ilkeler ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
çerçevesinde değerlendirilecektir.
II.
DEVLET
MALLARI
KAVRAMI
HACZEDİLMEZLİĞİNDEKİ AMAÇ
VE
DEVLET
MALLARININ
A. Devlet Malları Kavramı
Kamu kuruluşları, kendilerine verilen görev ve hizmetleri yürütebilmek için, taşınır ve
taşınmaz mallara ihtiyaç duyar, bu mallara devlet malları2 denir3. Devlet malları4, kamu tüzel
kişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınır ve taşınmaz mallardır. Hukuk Genel Kurulu bir
kararında5, devlet mallarını, gerek kamu hizmetlerine doğrudan tahsis edilmiş bulunan, gerek
temin ettiği ekonomik ve sosyal menfaatler dolayısıyla yararlanılan bütün mallardır, şeklinde
tanımlamıştır. Devlet malları “kamusal mallar” ve “özel mallar” olarak ikiye ayrılır. Özel
mallar, ancak kapital değeri ve verimi sebebiyle dolaylı olarak kamusal amaçlara hizmet
İcra hukukundaki menfaat dengesi konusunda bkz.: Çiftçi, Pınar, İcra Hukukunda Menfaat Dengesi, Ankara
2010, s.1 vd.
1
Devlet mallarından genel ve katma bütçeli idarelerin elinde bulunan ve yönetimleri 1050 sayılı Muhasebei
Umumiye Kanunu’na tabi olan mallar anlaşılmakta idi. Ancak Muhasebei Umumiye Kanunu, 5018 sayılı Kamu
Mali Yönetimi ve Kontrolü Kanunu’nun 81.maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır. 5018 sayılı Kanun’da katma
bütçeye yer verilmemiş, katma bütçeli idarelerin bir bölümü genel bütçe, bir bölümü ise özel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri arasına alınmıştır. Böylece yeni düzenlemeye göre, merkezi yönetim bütçesine tabi bütün idare ve
kurumların malları haczedilemeyecektir (Gözler, Kemal, İdare Hukuku Dersleri, Bursa 2009, s.696). 5018 sayılı
Kanunda (I) ve (II) sayılı cetvelde yer alan kamu idarelerinin malları devlet malıdır.
2
Kırbaş, Sadık, Devlet Malları, Ankara 1985, s.1-2; Gözübüyük, A. Şeref, Yönetim Hukuku, Ankara 2008,
s.263.
3
Devlet malları kavramı yanında aynı şeyi ifade etmek üzere, kamu malları, kamu hizmeti eşyası, kamusal
mallar, milli emlak, amme emlaki, idare malları kavramları da kullanılmaktadır. Bu konuda bkz.: Gözübüyük,
Yönetim Hukuku, s.263; Gözler, s.675.
4
5
Yargıtay HGK E.2008/12-50, K.2008/8, T.23.01.2008, Yargıtay Kararları Dergisi 2008/7, s.1268.
eden mallardır6. Bir diğer ifadeyle bu mallar, kamu tüzel kişilerinin mülkiyetinde olan ama
kamu yararına tahsis edilmemiş olan mallardır.7
Bu mallar, kamu hizmetlerinin
yürütülmesinde doğrudan etkiye sahip değildir8.
Kamu malları ise, hizmet malları, orta malları ve sahipsiz mallar şeklinde ayrıma tabi
tutulabilir9. Sahipsiz mallar, doğal nitelikleri gereği, doğrudan kamunun ortak kullanımına
açık olan ve şimdiye kadar üzerinde mülkiyet hakkı kurulmamış olan mallardır10. Orta
malları, bir tahsis sonucu doğrudan kamunun ortak kullanımına veya yararlanmasına açık
olan mallardır11.
Hizmet malları, kamu tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan ve kamu yararına tahsis
edilmiş olan mallardır. Devlete ait bir malın hizmet malı sayılabilmesi için, öncelikle bu
malın kamu tüzel kişisinin mülkiyetinde olması ve o malın kamu yararına tahsis edilmiş
olması gerekir12. Tahsis işlemi, devletin veya hazinenin özel mülkiyetindeki taşınmaz
mallarının kamu hizmetlerinin görülebilmesi için mevzuatta belirtilen kamu kurum ve
kuruluşlarına yetkili idarelerce hizmet süresince bedelsiz olarak verilmesidir. Buna ilişkin
düzenleme Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 47.maddesinde yer almaktadır.
Kamu yararına tahsis şartının gerçekleşebilmesi için ya o mal kamunun doğrudan
kullanımına ya da kamu hizmeti ihtiyaçlarına tahsis edilmiş olmalıdır. Kamunun doğrudan
kullanımına tahsis edilen mallara, yollar, deniz kıyıları, parklar; bir kamu hizmetine tahsis
edilmiş mallara ise, okul binası, karakol binası tren garları örnek olarak verilebilir13. Kamu
hizmetlerine tahsis şartı, kamu malı kavramını gereksiz yere genişletebilecek niteliktedir. Bu
kavramın gereksiz yere genişletilmemesi için, kamu hizmetine veya kamunun ortak
kullanımına tahsis edilmiş bir malın amacına yönelik olarak özel bir düzenlemeye tabi
tutulmuş olması gerekir. Örneğin bir adliye binasında özel düzenlemeye örnek olarak
duruşma salonları gösterilebilir. Ancak kamu tüzel kişilerinin kullandığı hizmet binalarının
bazıları, bu hizmet amacıyla özel olarak düzenlenmemiştir. Örneğin kamu görevlilerine
6
Düren, Akın, İdare Malları, Ankara 1975, s.38.
Bilgen, Pertev, İdare Hukuku Dersleri İdare Malları, İstanbul 1996, s.32; Turan, Taner, Devlete Ait Taşınmaz
Malların Tek Elden Yönetimi (Hukuki Sorunlar ve Öneriler), Ankara 1998, s.14; Gözler, s.677-678.
7
8
Kırbaş, s.20; Gözübüyük, Yönetim Hukuku, s.266.
9
Gözler, s.683-684; Düren, s.38-39.
10
Düren, s.38; Gözler, s.683.
11
Düren, s.38; Gözler, 684.
12
Düren, s.31; Gözler, s.679, 684.
13
Gözler, s.680-681.
yaptıkları görev sebebiyle tahsis edilen lojmanlar kamu hizmeti bakımından özel olarak
düzenlenmemiştir, bunlar normal bir evden farklı değildir. İşte idarenin özel bir düzenlemeye
tabi tutulmadan kamu hizmetine tahsis ettiği binalar kamu malı değil, idarenin özel malı kabul
edilir.14
15
Bu bilgiler ışığında bakıldığında devlet mallarının tamamının kamu hizmeti görmediği
anlaşılmaktadır. Burada sadece bu tespiti yapmakla yetiniyoruz. Aşağıda buna daha ayrıntılı
değineceğiz.
B. Devlet Mallarının Haczedilmezliğindeki Amaç
Devlet mallarının haczedilmezliğindeki amaca geçmeden önce kısaca haczin amacını
belirtmekte yarar vardır. İİK 85.maddesinin birinci fıkrasına göre, borçlunun mal, alacak ve
haklarından, alacaklının ana, faiz ve masraflar da dâhil olmak üzere bütün alacaklarına
yetecek miktarı haczolunur. Buna göre haciz, takip yapan alacaklının alacağının tahsilini
sağlamak amacıyla, borçluya ait mal, alacak ve haklara, icra müdürü tarafından hukuken el
konulmasıdır,16 şeklinde tanımlanabilir.
Hacizde amaç alacaklının mali açıdan tatminini,17 bir başka ifadeyle alacağını elde
etmesini sağlamaktır18.
14
Gözler, s.681.
Yargıtay’ın lojmanlar (memur konutları) hakkında verdiği iki farklı karar vardır. Bir kararında Yargıtay, bu
malların özel hukuka tabi olduğunu kabul etmiştir. “… Devlet malı olmakla beraber, kamu hizmetlerine tahsis
edilmeyen işlerde kullanılan veya yalnız gelirlerinden yararlanılan mallar da medeni hukuk hükümlerine tabi
tutulmaktadır. … Örneğin herhangi bir kamu hizmetinin görülmesi için tamamlayıcı parça olarak yer almamış
(memur konutları, dinlenme tesisleri gibi) binalar söz konusu ise; artık idare hukuku kuralları değil, özel hukuk
kuralları ile çözüm aranmalıdır.” (4.HD E.1985/398, K.1985/5074, T.20.05.1985, YKD XI. 10. 1454: Aktaran:
Bilgen, s.24). Bir başka kararında ise Yargıtay, bu malların özel hukuka tabi olmadığını kabul etmiştir. “Devletin
görevlilerinin içinde çalışacakları taşınmaz mallar kamu mallarından olduğu gibi, bu görevlilerin iyi şartlar
altında barındırılması ve böylece devlet içindeki verimlerinin arttırılması amacı ile görevli konutu olarak ayırdığı
mallar dahi kamu mallarından sayılmak gerekir. Bu konutlar karşılığı devletçe bir para alınması hizmetin
niteliğini değiştirmediği gibi, malın kamu mallarından bulunması durumu üzerinde de etkili olamaz. Kamu
mallarından olan bina ve dairelerde devletin boşalttırmak hakkının varlığını kabul etmek gerekir.” (HGK
11.3.1964, E.807/D-6, K.203: Aktaran: Düren, s.134, Olgaç, S.’den naklen).
15
Postacıoğlu, İlhan E., İcra Hukuku Esasları, İstanbul 1982, s.290; Berkin, Necmeddin M., Tatbikatçılara
İcra Hukuku Rehberi, s.290; Kuru, Baki, İcra ve İflas Hukuku C:II, İstanbul 1990, s.616; Kuru, Baki/Arslan,
Ramazan/Yılmaz, Ejder, İcra ve İflâs Hukuku, Ankara 2010, s.229; Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özkan,
Meral S./Özekes, Muhammet, İcra ve İflâs Hukuku, Ankara 2010, s.240; Muşul, Timuçin, İcra ve İflas
Hukuku, Ankara 2010, s.475; Karslı, Abdurrahim, İcra Hukuku, İstanbul 2010, s.477.
16
Ansay, Sabri Şakir, Hukuk İcra ve İflas Usulleri, Ankara 1960, s.92; Üstündağ, Saim, İcra Hukukunun
Esasları, İstanbul 2004, s.170.
17
Postacıoğlu, s.290; Yıldırım, Kamil/Deren-Yıldırım, Nevhis, İcra Hukuku, İstanbul 2009, s.134;
Blumenstein, Ernst, Handbuch des Schweizerischen Schuldbetreibungsrechtes, Bern 1911, s.353; Amonn
Kurt/Walther, Fridolin, Grundriss des Schuldbetreibungs- und Konkursrecht, Bern 2008, s.195.
18
Devlet mallarının haczedilemeyeceği 82.maddenin birinci bendinde yer almaktadır.
Bunun yanında çeşitli kanunlarda (82.maddenin birinci bendindeki ifadeyle “mahsus
kanunlarında”) bazı haczedilmezlik kuralları getirilmiştir. Bu düzenlemelerin bir kısmında
bazı kuruluşların malları devlet malı kabul edilmiş, bir kısmında ise çeşitli sebeplerle
haczedilmezlik kuralları getirilmiştir.19
Örneğin Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyelerinin Ödenek, Yolluk ve Emekliliklerine Dair Kanun m.1,III,
Bankacılık Kanunu m.82,IV, m.111,VI, Belediye Kanunu m.15, Vakıflar Kanunu m.15,I, m.77,I, İskan Kanunu
m.21,I, Geçici madde 2/e, Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanun m.51,
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu m.40, II/3, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu
m.29, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu m.93,I, Kefalet Kanunu m.11 (aslında bu hükümde bir
haczedilmezlik değil, haczin daha sonraki bir zamanda infaz edilmesi söz konusudur.), Kamu İhale Kanunu
m.34/son, Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun m.12,I, Harcırah Kanunu
m.61, İnönü Armağanları Kanunu m.13, İl Özel İdaresi Kanunu m.7,IV, Köy Kanunu m.66, Maden Kanunu
m.40,I, Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 Sayılı Kanunla
6212 Sayılı Kanunun 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun m.4,II, TTK m.753, m.892,I, Orman
Kanunu m.31,VIII, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun m.36, Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun m.7,I, Gecekondu Kanunu m.34/e, Sigortacılık
Kanunu m.17,VI, Sendikalar Kanunu m.64,II, Devlet Memurları Kanunu m.203,III, m.207,IV, Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu m.143,II, m.154,III, m.176,IV, m.177,II, Kamulaştırma Kanunu Geçici madde 6,
Devlet İhale Kanunu m.26,III, Kamu İhale Kanunu m.34,VII, m.53, Hazineye Ait Taşınmaz Malların
Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun m.5,VI, Noterlik
Kanunu m.38,V, Avukatlık Kanunu m.164,V, Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu m.12,II,
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu m.29, Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında
Kanun m.11 (Bu hükümle doğrudan haczedilmezlik kuralı getirilmemekte, Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü’ne
tapuda haczedilmezlik şerhi koydurma veya bu konuda sözleşme yapma yetkisi verilmektedir.), Tarım Kredi
Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu m.13,II, m.16,III, Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu
m.17,I, II, Noterlik Kanunu m.38,IV, Sulama Alanlarında Arazi Düzenlemesine Dair Tarım Reformu Kanunu
m.11,I, Askeri Öğrencilerin Harçlıkları Hakkında Kanun m.5, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü Kurulması
Hakkında Kanun m.16, Milli Piyango Teşkiline Dair Kanun m.12, Türkiye İş Kurumu Kanunu m.1,IV, İş
Kanunu m.35, Deniz İş Kanunu m.32, Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer
Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun m.12,III, Hayvanları Koruma Kanunu m.5,V, Elektronik
Haberleşme Kanunu m.34,I, Ordu Yardımlaşma Kurumu Kanunu m.37 (Bu hükümde açıkça haczedilmezlik
öngörülmemiştir. Kurumun her çeşit malları ile gelir ve alacaklarının, Devlet malları hak ve rüçhanlığını haiz
olduğu belirtilmiştir. Bu hüküm sebebiyle Kurumun mal, gelir ve alacaklarının haczedilemeyeceği konusunda
bkz:Yılmaz, Ejder, Devlet Malları Hak ve Rüçhanlığına Sahip Malların Haczedilememesi, Prof. Dr. Yaşar
Karayalçın’a 65nci Yaş Armağanı, Ankara 1988, s.602 vd., HGK da aynı kanaattedir: HGK E.2008/12-50,
K.2008/8, T.23.01.2008, YKD 2008/7, s.1265). Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu m.61 (Bu hüküm açısından geniş
bilgi için bkz.: Görgün, L.Şanal, Eser Üzerinde Rehin Tesisi ve Cebri İcra Konusu Olarak Eser, Ankara İktisadi
Ticari İlimler Akademisi Dergisi 1975/5, s160 vd; Deliduman, Seyithan, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri
Kanununa Göre Haczin Konusu, Ankara Barosu Uluslararası Hukuk Kurultayı 2002, s.872 vd. Özelleştirme
Kanunu Geçici Madde 15. Bu hüküm Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal
edilmiştir. Anayasa Mahkemesi Kararı: E: 1996/66, K:1997/7, T:31.01.1997, RG: 28.10.1997. (Bu hüküm
açısından bir değerlendirme için bkz.: Ulukapı, Ömer, Haczedilmezlik ve Haczedilmezliğin “4046 Sayılı
Özelleştirme Kanunu” Kapsamındaki Uygulaması, BATİDER 1995/1-2, s.137 vd.). Ayrıca 209 sayılı Sağlık ve
Sosyal Yardım Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek
Döner Sermaye Hakkında Kanun’un 12.maddesine göre, “Döner sermayeye ait bütün mallar Devlet malı
hükmündedir.” Gülhane Askeri Tıp Akademisi 209 sayılı Kanuna tabi olmamasına rağmen Yargıtay’ın, şu kararı
dikkat çekicidir: 12.HD “..209 sayılı Kanun hükmünce kurulan, öz sermayesi tümüyle devlet tarafından
karşılanmış döner sermayeler ve bunlardan üretilmiş olan taşınır, taşınmaz mal ve haklar aynı Kanunun
3.maddesi uyarınca belirli bir kamu hizmetinin devamlılığına tahsis edilmiştir. Kuruluşun yaşaması bu sermaye
ile kaim olduğuna … göre, mahkemece borçlu isteminin tümünün kabulü gerekirken kısmen kabulü
isabetsizdir.” gerekçesiyle yerel mahkeme kararını bozmuş, daha sonra alacaklının karar düzeltme talebi
reddedilmiş, yerel mahkeme önceki kararında direnmiş, karar temyiz edilerek HGK önüne gelmiştir. HGK
“…GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Komutanlığı’nın Özel Kanun ve Yönetmeliklerle düzenleme altına
alınmış kuruluş biçimi, çalışma sahası, işleyişi, idari denetiminin Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı olup,
19
Devlet mallarının haczedilmezliği konusunda çeşitli gerekçeler ileri sürülmüştür. Bu
kuralın bir sebebinin, devlete karşı cebrî icra vasıtalarının işlemeyeceği olduğu belirtilmiştir20.
Hatta devlet mallarının haczedilmezliğindeki amacın bu olduğu, yoksa kamu hizmetlerinin
devamlı ve düzenli işlemesi ilkesi olmadığı da belirtilmiştir21. Haczin bir cebrî icra işlemi
olduğu, devlete karşı cebrî icrayı tatbik edecek olanın yine kendisi olması sebebiyle, devletin
borçlarını kendiliğinden ödemesini beklemekten başka yapılacak bir şey olmadığı ileri
sürülmüştür22.
Ancak haczedilmezlik kuralının amacını açıklamak için bu gerekçe yerinde değildir. Zira
kanunumuz devlete karşı icra takibi yapılmasını yasaklamamış, ancak icra takibi içinde yer
alan bir işlemin yapılmasını, yani devlet mallarının haczini yasaklamıştır. Nitekim Anayasa
Mahkemesi23 ve Yargıtay24 da devlete karşı icra takibi yapılabileceğini belirtmiştir.
bütçesinin de Milli Savunma Bakanlığı bütçesine bu amaçla konulan ödeneklerle, döner sermaye faaliyetlerinden
elde edilecek kârlar, bağış ve yardımlardan oluşması, Saymanlığının Maliye Bakanlığı İstanbul Defterdarlığı’na
doğrudan bağlı olup, bağımsız kişilik taşımaması da gözetilerek döner sermaye hesabının devlet malı niteliğinde
ele alınması gerektiği, bu nedenle haczedilmezlik şikâyetinin yerinde olduğu sonucuna varılmış(tır).” şeklinde
karar vererek, Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanunu’nda haczedilmezliğe ilişkin bir hüküm olmamasına
rağmen, Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nin döner sermaye hesabının haczedilemeyeceğine karar vermiştir.
HGK E.2008/12-50, K.2008/8, T.23.01.2008, YKD 2008/7, s.1269. Ancak haczedilmezlik kurallarının kanunda
belirtilenlerle sınırlı olduğu, bunların kıyasen genişletilemeyeceği, haczedilmezliğin ancak kanunla
belirlenebileceği kabul edilmektedir (Berkin, Necmeddin M., Haczi Caiz Olmayan Eşya ve Alacaklar, İstanbul
Barosu Dergisi 1957/5, s.116; Belgesay, Mustafa Reşit, İcra ve İflas Kanunu Şerhi II, İstanbul 1949, s.90;
Kuru, Baki, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, İstanbul 2004, s.450; Pekcanıtez/Atalay/Özkan/Özekes, s.247;
Yıldırım/Deren-Yıldırım, s.141; Jauernig, Othmar, Zwangsvollstreckungs- und Insolvenzrecht, München
1999, s.139; Blumenstein, s.357; Walder, Hans Ulrich, Schuldbetreibung und Konkurs, Zürich 2002 s.133;
BGE 79 III 77 E.2). Üstelik Yargıtay’ın da aynı doğrultuda kararı vardır: “…Özel kanunlarında, haczine imkan
tanınmayan mallar, … açıkça belirlenmiştir. Bunların dışında yasada yer almayan bir konuda icra hakimi yorum
yoluyla sonuca ulaşamaz….” (12. HD 2006/19354 E., 2006/22594 K., 30/11/2006 T., Hukuk Türk Mevzuat ve
İçtihat Veritabanı İstanbul Barosu Bilgi Bankası, Erişim 08.02.2011). Bir başka kararında ise Yargıtay tüzük
hükmündeki haczedilmezlik kuralına dayanarak malın haczedilemeyeceğini belirtmiştir: Mahalli İdare Birlikleri
Kanununda açık bir hüküm yok ise de, bu kanunun 22. maddesinde bu kanunda hüküm yoksa tüzük hükümleri
uygulanır maddesinin göndermesi ile uygulanması gerekli 29.12.2004 tarihli valilik onayı ile yürürlüğe giren
Tüzüğün 32. maddesinde öngörülen 'birlik malları Devlet Malı gibidir. Haczedilemez' hükmü uyarınca birlik
mallarının haczi mümkün değildir. (12. HD, 2006/732 E., 2006/3781 K., 28/02/2006 T., Hukuk Türk Mevzuat ve
İçtihat Veritabanı İstanbul Barosu Bilgi Bankası, Erişim 08.02.2011). Görüldüğü üzere Yargıtay’ın aynı dairesi
kendi kararıyla çelişkili olmasına rağmen kamu idareleri lehine haczedilmezlik kurallarını genişletme
eğilimindedir.
Kuru, Baki, Haczi Caiz Olmayan Şeyler, Makaleler, İstanbul 2006, s.723; Yılmaz, Ejder, Hukuk Davaları
Bakımından Adalet Hizmetlerinin İyileştirilmesi İhtiyacı ve Yapılması Gerekenler, Prof. Dr. Şakir Berki’ye
Armağan, Konya 1996, s.73; Düren, s.76.
20
21
Bilgen, s.81.
22
Ansay, s.99; Berkin, Rehber, s.212.
23
RG: 30.06.1993, S:21623.
“…İlam gereğini yapmayan devlet aleyhine İcra Kanunu hükümleri uyarınca infaz edilemeyeceğinden söz
edilerek takibin durdurulması yasaya aykırıdır.” (İİD 25.6.1970, RKD 1970/6-7, s.88: Üstündağ, s.178
dn.521’den naklen).
24
Ayrıca İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28.maddesinin ikinci fıkrasına göre, tam yargı
davasında alınan kararlar genel hükümler çerçevesinde infaz ve icra edilecektir. Bu hüküm de
açıkça devlete karşı hem icra takibi yapılabileceğini hem de bunun infaz edilebileceğini ifade
ediyor. Dolayısıyla devlet mallarının haczedilmemesi konusunda ileri sürülen, devletin kendi
kudretini kendisine karşı kullanmasının mümkün olmayacağı gerekçesi, doğrudan kanun
hükmüyle ortadan kaldırılmıştır.
Devlet
mallarının
haczedilmezliğinin,
devlete
tanınan
bir
imtiyaz
olduğu,
haczedilmezliğin devlet malları için bir hak olduğu belirtilmiştir.25 Devletin borcunu
geciktirmeksizin ödeyeceği26 varsayılmaktadır27. Yargıtay İçtihadı Birleştirme BGK
Kararında da buna işaret etmiştir28. Ancak madde gerekçesinde de belirtilen bu “beklenti”
gerçekleşmemektedir29. Mahkeme kararına rağmen borcun ödenmediği görülmektedir.
Devletin, borcunu kendi isteğiyle ödeyeceği inancı, bazen kuramsal bir iyimserlikten öteye
geçememektedir30. Diğer açıdan devlet, borcunu öderse zaten haczedilmezlik korumasına
ihtiyaç kalmayacaktır31. Nitekim temel hak ve hürriyetlerin gelişimi, devlet otoritesini elinde
bulunduranların bunu kötüye kullanmasından ve devlet otoritesini sınırlamak amacıyla ortaya
çıkmıştır.
Devlet mallarının haczedilmezliği konusundaki gerekçelerden birisi de, kamu mallarının
devredilemez olmasıdır. Kamu malları devredilemez olduğu için, devir sonucunu doğuran
25
Yılmaz, Devlet Malları, s.608.
Bir başka görüş ise, “devletin borcunu ödeyeceği” beklentisinin tarihi gerçeklere aykırı olduğunu ifade
etmekte ve şunu belirtmektedir: “Devletin mahkeme kararına da bağlı olsa, borcunu vadesinde ödediği adeta
görülmemiştir. Kural olarak Devlet borcunu vadesinde ödemez.” Domaniç, Hayri, Devlet Mallarının
Haczolunmazlığını Düzenleyen İİK 82/1 Kuralının Anayasa’ya Aykırı Olmadığını Saptayan 21.10.1992 Tarihli
Anayasa Mahkemesi Kararı ile Direnceye Uğrayan Kamulaştırma Bedellerine BK 105 Tazminatını
Uygulamayan Yargıtay 5. ve 18. Hukuk Dairelerinin İdare Yanlısı Kararlarından Doğan Çeşitli Sorumluluklar ve
Başka Yasal Yollar, Manisa Barosu Dergisi 1995/53-54, s.9.
26
27
Kuru, Haczi Caiz Olmayan, s.723; Yılmaz, Devlet Malları s.608.
“Devletin kendisine ait borcu ödemesi lüzumu Devlet kamu tüzel kişiliğinin itibar ve haysiyeti icabından
bulunmakla devletten alacaklı bulunan kişilerin kovuşturma yollarına başvurmalarına lüzum ve ihtiyaç
bulunmayacağı aşikârdır…”15.1.1947, E. 1946/14, K.1947/5, RG: 09.07.1947, Sayı:6653.
28
Devlet mallarının haczedilmezliği konusundaki yakınmanın, bu hükümden çok, hükmün uygulamasından
doğduğu, devletin bazen bu hükmün arkasına sığınıp borcunu ödememesi yolundaki tutumundan kaynaklandığı
da belirtilmiştir. Yılmaz, Adalet Hizmetleri, s.73.
29
Anayasa Mahkemesi’nin 30.06.1993 tarihli kararına Mustafa Gönül’ün karşı oy yazısından, RG: 30.06.1993,
S:21623.
30
Pekcanıtez/Atalay/Özkan/Özekes, s.249; Karayalçın, Yaşar, Devlet Borçları-“Devlet Malları
Haczedilemez” Kuralı (İİK. M.82 ve Anayasa Mahkemesi’nin 21.X.1992 Tarihli Kararı), Özel Hukuk ve
Anayasa Mahkemesi Kararları Sempozyumu 11 Mayıs 2001, s.124.
31
haciz işleminin de yapılması mümkün değildir.32 Bu ilkenin amacı, kamu mallarına ihtiyaç
duyulduğu anda o malların kamu malı statüsünde tutulmasını sağlamaktır.33 Hizmet malları ve
orta mallarında devir ve ferağ edilmezlik özelliği çok da önemli değildir. Zira mal, kamu malı
mahiyetini bir tahsis işlemiyle kazanmıştır. Dolayısıyla yeni bir tahsis işlemiyle bu malın özel
mal mahiyetine dönüştürülmesi ve idarenin bu mal üzerinde tasarrufta bulunması,
devredebilmesi mümkündür.34
Ancak kamu mallarının devredilmezliği ilkesi anayasal bir ilke değildir. Konuya ilişkin
açık ve genel bir kanun hükmü de bulunmamaktadır. Aynı zamanda bu ilke, kamu malı
statüsündeki malların devrini yasaklamaktadır. Buna karşılık kamu tüzel kişilerinin özel mal
statüsündeki malları özel hukuk hükümlerine tabi olduğundan, özel hukuk hükümleri
çerçevesinde devredilebilir.35 Ancak kanunla, devletin özel mallarına, özel hukuk kurallarının
uygulanmayacağı hükmü getirilebilir. Bunun bir örneği 82.maddenin birinci bendidir.36 İİK
m.82/1 devletin kamu malı ve özel malı şeklinde bir ayrım yapmamaktadır. Bu nedenle
devletin mallarından hem kamu malları hem de özel malları haczedilememektedir.37
Devlet mallarının haczinin kamu hizmetlerini aksatacağı da ileri sürülmüştür38. Buna göre,
devlet malının haczedilmesi, o malın kamu hizmetinde kullanılmasına ve maldan kamunun
yararlanmasına engel olur39. Devlet mallarının haczedilmesi yoluyla bireysel menfaatlerin
genel (kamusal) menfaatlere tercih edilmesi veya üstün tutulması doğru değildir40.
Bu hükmün en önemli eksikliği, “devlet malları” şeklinde çok genel bir ifadenin
kullanılması, bir ayrımın yapılmaması ve bunun sonucu olarak hükmün uygulamada çok geniş
yorumlanarak alacaklılar aleyhine adil olmayan sonuçlar doğurmasıdır41. Hükmün, kamu
32
Gözler, s.695.
33
Gözler, s.693.
34
Düren, s.75.
35
Bilgen, s.22; Gözübüyük, Yönetim Hukuku, s.267; Gözler, s.693; Düren, s.91.
36
Gözübüyük, Yönetim Hukuku, s.267; Düren, s.91.
Turan, s.13; Bilgen, s.23 dn.62; Düren, s.91; Gözler, s.695. Belgesay, devletin özel mallarının
haczedilebileceğinin kabulü gerektiğini ifade etmektedir. Belgesay, s.93.
37
38
Berkin, Rehber, s.212; Ansay, s.99; Yılmaz, Adalet Hizmetleri, s.73.
39
Düren, s.76.
40
Berkin, Rehber, s.212.
41
Karslı, s.485.
kuruluşunun kendine yüklenen fonksiyonları yerine getirebilmesi için zorunlu araçların
haczedilmemesi şeklinde anlaşılması amaca daha uygun düşer42.
Devletin bütün mallarının kamu hizmeti gördüğünü kabul etmek mümkün değildir.
Yukarıda ayrıntısına değinildiği üzere devletin özel malları kamu hizmeti görmeyen, kamu
hizmetine tahsis edilmemiş olan mallarıdır. Örneğin devletin bağışlama veya miras yoluyla
iktisap ettiği malları, devlete özel hukuk hükümlerine göre intikal eden malları, kamu
hizmetinde kullanılmayan mallardır43.
Devlet kurumlarının birbirine olan borcunu ödememesi söz konusu olmakta ve burada
artık devlet mallarının haczedilmezliği konusunda ileri sürülen, kamu hizmetinin
devamlılığının sağlanması, kamu hizmetinin aksamaması, gerekçesi önemli ölçüde yara
almaktadır. Aynı mantık çerçevesinde bakıldığında, devletin bir kurumu diğerine borcunu
ödemediğinde, alacağını tahsil edemeyen devlet kurumu bakımından, kamu hizmetinin
aksaması söz konusu olabilecektir.
Devlet
mallarının
haczedilmemesindeki
en
önemli
gerekçelerden
birisi
kamu
hizmetlerinin aksamaması, bu hizmetlerde devamlılığın sağlanması olduğuna göre, devletin
özel mallarının haczedilmesi bu hizmeti aksatmayacaktır. Zira devletin özel malları kamu
hizmetine tahsis edilmemiş mallarıdır. Bu malların haczedilememesi ölçülülük ilkesine aykırı
olacaktır. Zira ölçülülükte amaç ile araç arasında ölçülü bir bağlantının varlığı aranır44.
Devletin özel mallarının haczedilmezliği hedeflenen amaca götüren bir araç olmadığı için,
özel malların haczedilememesi her şeyden önce ölçülülük ilkesine aykırıdır.
Alman ve İsviçre hukukunda da kamu yararı düşüncesiyle, ancak bizdeki düzenlemeden
daha dar çerçevede düzenleme getirilmiştir. İsviçre İcra ve İflas Kanununda (SchKG Art. 92
vd.) doğrudan devlet mallarının haczedilemeyeceğine ilişkin bir düzenleme yer almamaktadır.
Ancak İsviçre İİK’nın 92.maddesinin altıncı bendinde sınırlı şekilde askeri nitelikte bazı
eşyaların haczedilemeyeceği öngörülmüştür. Buna göre, giysiler, askeri teçhizat, silah, atlar,
askerin ücreti, sivil hizmet yapanların harçlıkları ve giysileri, tazminatları haczedilemez.
Maddede belirtilen giysi, teçhizat silahtan askeri görev sebebiyle askerin sahip olması gereken
bütün eşyalar anlaşılır. Askerlik görevi devam ettiği müddetçe, bu eşyaların devletin veya
42
Karslı, s.485.
43
Berkin, Haczi Caiz Olmayan, s.118; Berkin, Rehber, s.212.
44
Tanör, Bülent/Yüzbaşıoğlu, Necmi, 1982 Anayasasına Göre Türk Anayasa Hukuku, İstanbul 2006, s.140.
askerin mülkiyetinde olmasının bir önemi yoktur, haczedilemez45. At ise, yasal olarak askerin
bulundurması gereken attır.46
Alman Medeni Usul Kanununda ise, bu konuda farklı bir düzenleme getirilmiştir (ZPO §
882a). Buna göre, federal devlet veya bir eyalet aleyhine (ayni haklar için takip yapılmadıkça)
para alacağı için takip yapılabilmesi için alacaklının bunu, idari kuruluşun temsilcisine
bildirdiği tarihten itibaren dört hafta geçmesi gerekir. Bu ihtar cebrî icraya hazırlık
önlemidir47. Borçlu kuruluşa ait kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi için zorunlu olan veya
devri kamu yararına aykırı olan mallarda cebrî icra caiz değildir. Bu şartların mevcut olup
olmadığı hususunda, uyuşmazlık halinde 766. maddeye göre karar verilebilir. Karar vermeden
önce, mahkeme yetkili bakanı dinleneyebilir. Bu hükümler, kamu kurumları ve kamuya ait
vakıflar aleyhine yürütülecek cebrî icra takipleri hakkında da uygulanabilir. Kamu hukuku
niteliğine sahip banka ve kredi kurumları için bu sınırlamalar geçerli değildir. 882a’daki
düzenleme, borçlu için özel bir koruma hükmüdür48. Ancak kaynaklarda bu hükmün
uygulamasına veya bu hüküm sebebiyle alacağın tahsiline ilişkin bir sıkıntı dile
getirilmemiştir.
Görüldüğü üzere karşılaştırmalı hukukta bizdeki gibi çok genel ve bütün devlet mallarını
kapsayacak şekilde bir düzenleme getirilmemiştir. Bu örneklerde olduğu gibi devlet
mallarının da bazılarının haczedilemeyeceği öngörülebilir. Ancak bunun kesin sınırlarının
çizilmesi gerekir49. Özellikle doğrudan kamu hizmeti görmeye yönelik eşyaların haczi genel
olarak o kamu hizmetinden yararlanan bütün kesimi etkileyebilir. Örneğin hastanenin röntgen,
MR cihazının haczi hastaları mağdur eder. Çok dar çerçevede buna ilişkin düzenleme
getirilmesi düşünülebilir. Ancak bunun bir geçiş dönemi hükmü olarak düşünülmesi, bu
düzenlemenin birkaç yıl içinde tamamen kaldırılması gerekir50. Zira devletin bir kurumunun
borcunu ödememesi düşünülemez. Borcun ödenmesi durumunda ise zaten haczedilmezlik
korumasına ihtiyaç kalmaz.
45
Amonn/Walther, s.202; Blumenstein, s.361-362.
46
Blumenstein, s.362.
47
Thomas, Heinz/Putzo, Hans, Zivilprozessordnung Kommentar, München 2007, s.1184.
48
Jauernig, s.69.
49
Özekes, Muhammet, İcra Hukukunda Temel Haklar ve İlkeler, Ankara 2009, s.199.
Kamu hizmetine tahsis edilen malların dahi istisna tutulmaması gerektiği, zira kamu hizmetinin yorumunun
zor olduğu, içeriğinin belirgin olmadığı belirtilmiştir. Bkz.: Bozer, Ali, Özel Hukuk ve Anayasa Mahkemesi
Kararları Sempozyumu I, 11 Mayıs 2001, Tartışmalar, s.145.
50
Belediye Kanunu’nun 15.maddesinin son fıkrasına göre, “Belediyenin proje karşılığı
borçlanma yoluyla elde ettiği gelirleri, şartlı bağışlar ve kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan
malları ile belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri haczedilemez.” Bu
hükme göre, belediye mallarının haczedilememesi için, söz konusu malların fiilen kamu
hizmetinde kullanılması zorunludur. 5393 sayılı Kanundan önce olduğu gibi, belediye
tarafından bir malın kamuya tahsisine ilişkin karar alınması haczi engellemeyecektir.51
Dolayısıyla Belediye Kanunu ile aslında kanun koyucu, belediye malları için bir ayrım
yapmıştır. Belediyenin kamu hizmetine tahsis kararı artık yeterli değildir, bu malın fiilen
kamu hizmetinde kullanılıyor olması gerekir. İşte yapılacak kanun değişikliğinde bir geçiş
dönemi öngörülürse bu düzenleme yol gösterici olabilir.
Devlet mallarının haczedilmezliği konusunda ileri sürülen gerekçelerin hiçbirisi artık bu
günkü
hukuk
algısıyla,
mantığıyla
kabul
edilebilir
değildir.
Devlet
mallarının
haczedilememesi bireylerin mağduriyetine sebep olmaktadır. Bu hüküm, bireyi çaresiz
bırakan, devlete güveni zedeleyen ve kamuyu ölçüsüz davranmaya sevk eden bir hal
almıştır52. Devlet mallarının haczedilmezliği kuralı, devletin borcunu vadesinde ödemek
zorunda olmadığı, hatta bu konuda kesinleşmiş mahkeme kararı olsa bile borcunu
ödemeyebileceği, bütçesine bu amaçla ödenek koydurmayabileceği sonucunu ortaya
çıkarmaktadır53. İcra takibinde amaç, alacağın tahsili olduğuna göre, devlet mallarının
haczedilememesi ve böyle bir koruma zırhının oluşturulması izahı mümkün olmayan bir
husustur54. Bir diğer açıdan bu hüküm, alacaklının, borçlu devlete karşı korunmayacağı
sonucuna götürmektedir55.
Devlet bir taraftan kendi alacağı için özel takip usulleri belirlemekte (6183 sayılı Kanun),
diğer taraftan İcra ve İflâs Kanunu hükümlerine göre yapılan icra takiplerinde kendi lehine
düzenlemeler getirmekte, kendi borcunu ödemediğinde, alacağın tahsilini sağlayacak takipte
hacze engel olmaktadır. Bu hüküm adil ve sosyal hukuk devleti anlayışı ile bağdaşmayan bir
Yıldırım/Deren-Yıldırım, s.148. Yargıtay kararları da bu doğrultudadır: “… (5393 sayılı Yasa’nın-Belediye
Kanunu-15/son maddesine göre) haczedilmezlik şikayetinin kabul edilebilmesi için mahcuzların kamu
hizmetinde (fiilen) kullanılması gerekli olup, kamuya tahsis kararı alınmasının sonuca etkisi bulunmamaktadır.”
12.HD. E.2007/12887, K.2007/16933, T.25.09.2007, YKD 2008/2, s.254.
51
52
Özekes, Temel Haklar, s.199.
53
Karayalçın, Devlet Malları, s.140.
Terzibaşoğlu, Hakkı Süha, Alacakların Tahsili Hususunda Cebrî İcra ve Yargılama Aşamasında Karşılaşılan
Sorunlar ve Çözüm Yolları Paneli, II.Bölüm, Tartışmalar, 5-7 Temmuz 1991 Abant, s.74.
54
55
Karayalçın, Devlet Malları, s.124.
düzenlemedir. Devlet mallarının haczedilmezliği kuralı, günümüz modern hukuk devleti
anlayışına ters düşmektedir56.
Bu hükmün utanç verici bir hüküm olduğu, hükmün “devlet, borcunu ödemeyebilir”
anlamına geldiği belirilmiştir.57 Bu ifadenin yanlış olduğunu söylemek mümkün değildir. Zira
devlet borcunu ödeyecekse zaten böyle bir koruyucu zırha gerek yoktur. Uygulamada buna
ilişkin sorunlar yaşanmakta, ilamlı takiplerde dahi haciz yapılamaması ve borcun ödenmemesi
söz konusu olmaktadır.
“Devlet borcunu ödemez ise, o zaman cebrî icra konusunda getirilen hükümlerin temeli
kalmaz. Başkalarının alacağı için kamu gücünü kullanan devlet, kendisi vatandaşa veya başka
kuruluşa olan borcunu ödemeyecek olursa, bu, izahı kabil olmayan, anormal bir durum ve
çelişki demektir.”58
Genel olarak borçlu ve aile bireylerini korumak amacıyla getirilmiş olan haczedilmezlik
kurallarının amacından birisi de borçlunun, gelecekte ailesi ve kendisi için gerekli olan
nafakayı kendi bileğinin gücü ile kazanma imkânından mahrum edilmemesidir59. Dolayısıyla
borçlunun kendi çalışabilirliğinin devamı için gerekli mallar haczedilmeyecektir 60. İşte devlet
mallarının
haczedilmezliğinde
bu
koruma
hükmü
aslında
alacaklı
lehine
olarak
düşünülmelidir. Devlet mallarının tamamen haczedilmemesi, alacaklının devletten olan
alacağını tahsil edememesi sebebiyle mesleki veya ticari faaliyetini devam ettirememesi ya da
en azından bu faaliyet açısından ciddi sıkıntılar yaşaması sonucunu ortaya çıkarabilecektir.
Zira alacaklı, devletle bir hukuki işlem yaparken ödeme gününde devletin borcunu
ödeyeceğine inanarak bu işlemi yapar. Devletin borcunu zamanında ödememesi alacaklının
ödeme planlarını ciddi şekilde aksatabilir.61
İcra takibi yoluyla alacaklının hak arama özgürlüğünü garanti altına alan devlet, diğer
taraftan sosyal devlet ilkesi gereği, haczedilmezlik kurallarıyla borçlunun asgari yaşam
56
Yıldırım/Deren-Yıldırım, s.150.
Karayalçın, Yaşar, Alacakların Tahsili Hususunda Cebrî İcra ve Yargılama Aşamasında Karşılaşılan
Sorunlar ve Çözüm Yolları Paneli, II.Bölüm, Tartışmalar, 5-7 Temmuz 1991 Abant, s.84.
57
58
Karayalçın, Panel, s.84.
Kuru/Arslan/Yılmaz, s.270; Üstündağ, s.181; Yıldırım/Deren-Yıldırım, s.146; Musielak, Hans-Joachim,
Kommentar zur Zivilprozessordnung, München 2009, s.1930; Jaeger/Walder/Kull/Kottmann, Bundesgesetz
über Schuldbetreibung und Konkurs Band I, Zürich 1997, s.447; Amonn/Walther, s.200.
59
60
Dieker, Remmert, Der Entwurf eines Gesetzes zur Neustrukturierung und Modernisierung des
Pfändungsschutzes, Neue Zeitschrift für das Recht der Insolvenz und Sanierung 2009/14, s.710.
61
Karayalçın, Devlet Malları, s.140.
standardını da güvence altına almakla yükümlüdür62. Yine devlet mallarının haczedilememesi
sebebiyle alacaklının asgari yaşam standardının tehlikeye düşürülmesi söz konusu olabilir.
Görüleceği üzere birey ile devlet, alacaklı-borçlu olarak karşı karşıya geldiğinde, bireyin daha
çok korunmaya değer durumda olduğu açıktır.
III. ANAYASAL İLKELER VE TEMEL HAKLAR ÇERÇEVESİNDE KONUNUN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Anayasa, devletin, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin
temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette
sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi
varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışacağını ifade etmiştir (m.5).
A. Hukuk Devleti İlkesi Açısından
Hukuk devletinde, devlet yalnız hukuk kurallarını koyan değil, aynı zamanda koyduğu
hukuk kurallarıyla bağlı olan bir varlıktır. Hukuk devletinin en önemli gereklerinden birisi
temel hakların güvenlik altına alınmasıdır.63 Temel haklar ve özgürlükler, bireyi, devlet
gücüne karşı korumalıdır64. Temel hakların güvence altına alınması bir yönüyle temel haklara
ilişkin düzenlemelerin ve sınırlamaların yasayla yapılması, diğer yönüyle de kanun
koyucunun temel hakların özüne dokunmaması ile sağlanabilir.65 Türkiye Cumhuriyeti
“sosyal hukuk devleti” olarak tanımlanmıştır (AY m.2). Sosyal hukuk devleti, kişilere,
insanca bir yaşam düzeyi sağlamayı, onları sosyal güvenliğe kavuşturmayı kendisi için ödev
bilen devlettir
66
. Sosyal devlet ilkesinin gereği olarak devlet, insanca bir yaşam için gerekli
tedbirlerin alınmasını sağlamakla görevlidir67.
Hukuk devleti ilkesinin bir özelliği de yasama faaliyetinde, hukuk devleti amaç/araç
ilişkisinde ölçülülük ilkesine uyulması gerekliliğidir68.
62
Musielak, Hans-Joachim, Grundkurs ZPO München 2007, s.403; Amonn/Walther, s.198; Dieker, s.710.
Günday, Metin, Hukuk Devleti ve Yargı, “Demokratik Standartların Yükseltilmesi Paketi” Tartışma
Toplantıları-4, s.23; Tanör/Yüzbaşıoğlu, s.93; Gözübüyük, Yönetim Hukuku, s.24-25.
63
Ökçesiz, Hayrettin, Hukuk Devleti, Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Arkivi Yayınları: 4, s.27, (Hazırlayan:
Ökçesiz, Hayrettin), s.27.
64
65
Gözübüyük, Yönetim Hukuku, s.26.
66
Gözübüyük, Yönetim Hukuku, s.34.
67
Gözübüyük, Yönetim Hukuku, s.36.
68
Ökçesiz, s.27.
Anayasa’ya göre, temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın
ilgili maddelerinde belirtilen sebeplerle ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar,
Anayasanın sözüne ve ruhuna, ölçülülük ilkesine aykırı olamaz (AY m.13).
Hukuk devleti ilkesinin bir gereği de yasama ve yürütmenin yargı kararlarıyla bağlı
olmasıdır (AY m.138, IV). Yargı kararları sadece özel hukuk kişilerini değil, kamu
makamlarını da bağlar. Yargı kararlarının yerine getirilmemesi hukuk devleti ilkesiyle
bağdaşmaz. Böyle bir durumda hukuk devleti ilkesinin öngörülebilirlik, belirlilik ve kesinlik
gibi unsurlarının varlığından söz edilemez.69
Haczedilmezlik kuralları temel haklarla ilgili olan hukuk devleti, ilkesiyle ilgilidir70. Cebrî
icra faaliyetini yürüten devlet, hukuk devleti ilkesi gereği, bireylerin temel hak ve
özgürlüklerine azami ölçüde dikkat etmek zorundadır71.
İİK 82.maddesinin birinci bendinin hukuk devleti ilkesiyle bağdaştırılması mümkün
değildir. Her ne kadar düzenleme hukuk devleti ilkesinin şeklî koşullarına uygun ise de, bu
kural ölçülülük ve getirilen sınırlamanın hakkın özüne dokunmaması ilkesine aykırıdır. Devlet
mallarının haczedilmezliği kuralı, Anayasa Mahkemesi’nin, kararlarında belirttiği hukuk
devletinin unsurlarına da aykırılık oluşturmaktadır. Anayasa Mahkemesi bir kararında hukuk
devletinin tanımını şu şekilde yapmıştır: “Hukuk Devleti, yargıya başvuran kişilerin
yitirdikleri haklarını gecikmeden doğan kayıpları ile birlikte eksiksiz geri almayı engelleyen
yasal düzenlemeleri ortadan kaldırmak yükümlülüğündedir.”72 Anayasa Mahkemesi kararında
belirtilen hakların geri alınmasına engel olan yasal düzenlemelerin ortadan kaldırılması
yükümlülüğü hukuk devletinin bir gereği olduğuna göre, devlet mallarının haczedilmezliği
kuralının da kaldırılması gerekir. Zira bu hüküm cebrî icrayı tamamen akamete uğratma
olanağı vermekte, alacaklının elinde sadece şeklen bir mahkeme kararı kalmaktadır. Alacaklı
elindeki mahkeme kararına rağmen ve hatta takibi kesinleştirmesine rağmen alacağını tahsil
edememektedir. Bu noktada artık alacaklı, borçlu idarenin inisiyatifine bırakılmaktadır. Adeta
69
Gemalmaz, Burak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde Mülkiyet Hakkı, İstanbul 2009, s.468.
70
Yıldırım/Deren-Yıldırım, s.142.
71
Atalay, Oğuz, İlamsız İcra Yargısız İnfaz Olur mu?, Hukuki Perspektifler Dergisi, 2004/1, s.68.
E.: 1997/34, K.: 1998/79, T.: 15.12.1998. Bir başka kararında ise daha geniş bir şekilde şu tanımı yapmıştır:
“Hukuk devleti, her eylem ve işlemi hukuka uygun, insan haklarına saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri
koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı
durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün
kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı
temel hukuk ilkeleri ve Anayasa bulunduğu bilincinden uzaklaştığında geçersiz kalacağını bilen devlettir.”
E.:1985/31, K.:1986/11, T.:27.3.1986. www.anayasa.gov.tr
72
“hikmeti hükümet” gibi, mahkeme kararına rağmen borcun ne zaman ödeneceğine, ilgili idare
kendisi karar vermektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi 4046 sayılı Kanunun geçici
15.maddesinin Anayasa’ya aykırılığını incelerken, yasalara göre bir alacağın, cebrî icra
yoluyla elde edilmesinin engellenmesinin ve ödeme şekli ve zamanı belirtilerek başka bir
güvenceye de kavuşturulmamasının hukuk güvenliğini zedeleyeceğini belirtmiştir73.
Bir diğer açıdan adil yargılanma hakkı (AY m.36; AİHS m.6), verilen ilamın icrasını da
kapsamaktadır. İcra aşamasında devlet mallarının haczedilmezliği kamu hizmetlerinin
aksatılmaması nedenine dayansa bile bireyin mülkiyet hakkının özünü zedeler.74
Cebrî icrada sadece borçlunun korunması değil, aynı zamanda alacaklının haklarının da
korunması zorunluluğu vardır75. Devletin kendisi için ayrıcalıklı bir hüküm getirmesi hukuk
devleti ilkesiyle bağdaşmaz. Hukuk devleti ilkesinin zorunlu bir sonucu, bireyin sahip olduğu
temel hakların etkili bir şekilde korunması için gerekli ortamın ve araçların devlet tarafından
hazırlanması zorunluluğudur76. Devletin görevi etkin hukuki korumayı sağlamaktır. Devlet
kendi cebrî icra organları aracılığıyla bunun gerçekleşmesine engel olursa, hukuk devleti
ilkesine aykırı davranmış olur.
Alacaklı, borcunu ödemeyen devlet organizasyonu ve gücü karşısında savunmasız, çaresiz
kalmaktadır. Bunun da hukuk devleti ilkesi içinde izahını yapmak mümkün değildir. Oysa
hukuk devleti, devlet gücünü sınırlamayı sağlamak, temel hakları güvence altına almak için
vardır.77
B. Hak Arama Özgürlüğü Açısından
Hak arama hürriyeti hem Anayasamızda (m.36, 40) hem de AİHS’de (m.13) güvence
altına alınmıştır. AİHS’nin, bireye soyut değil, somut, yani fiilen kullanılabilir güvenceler
sağlamayı amaçladığı açıktır. Nitekim 13.maddenin başlığı “etkili başvuru hakkı”dır. Bu
nedenle başvuru hakkının teorik ve hayali olmaması, sonuç alınabilir, elverişli bir yol olması
73
Anayasa Mahkemesi kararı: E: 1996/66, K:1997/7, T:31.01.1997, RG: 28.10.1997.
74
Yıldırım/Deren-Yıldırım, s.152.
75
Baur/Stürner/Bruns, Zwangsvollstreckungsrecht, Heidelberg 2006, s.285; Jauernig, s.139.
76
Atalay, Esra, Yargısal Temel Haklar, Prof. Şükrü Postacıoğlu’na Armağan, İzmir 1997, s.445.
77
Özekes, Temel Haklar, s.197.
gerekir78. Maddede ulusal bir makama başvurudan söz edildiği için bu makamın mutlaka
yargısal nitelikte olması gerekmez79.
Hak arama özgürlüğü, hukuk devletinin bir gereğidir80, bu nedenle gerektiğinde hakların
zorla yerine getirilmesi devletin görevidir81. Şeklen bir hukuki korumanın sağlanması yeterli
değildir, etkili hukuki koruma zorunluluğu vardır. Etkin hukuki koruma önünde engeller varsa
bunların kaldırılması ve bunları ortadan kaldıracak düzenlemelerin yapılması gerekir.82
Kişilerin hak aramasını zorlaştıran hukuki ve fiili engellerin kaldırılması gerekir 83. Hakkın
icra yoluyla yerine getirilmesi devletin görevidir, ayrıca etkin hukuki korumanın gereğidir84.
Alacaklı takiple ilgili şartları yerine getirmesine rağmen, takip talebi kabul edilmez,
haksız şekilde engellenir veya gereği gibi yerine getirilmezse hak arama özgürlüğü ve
alacaklının mülkiyet hakkı ihlal edilmiş olur85.
Hukuki korunma ve hak arama, sadece mahkemeler aracılığıyla değil, aynı zamanda icra
organları aracılığıyla da gerçekleştirilir86. Devlete karşı cebrî icranın etkin şekilde
yürütülememesi, yani haczin yapılamaması hak arama özgürlüğünün önünde hukuki bir
engeldir. Bu engeli kaldırmak devletin görevidir. Anayasa Mahkemesi de, 4046 sayılı
Kanunun geçici 15.maddesinin Anayasa’ya aykırılığını değerlendirirken, maddenin,
kesinleşmiş haciz kararına karşın, alacaklının hakkına kavuşmasını engellediğini, oysa hak
arama özgürlüğünün sadece haklılığın saptanması ile değil, bunun kişi yönünden bir sonuç
doğurması ile sağlanabileceğini vurgulamıştır87.
Gözlügöl, Said Vakkas, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve İç Hukukumuza Etkisi, Ankara 2002, s.226;
Gözübüyük, A. Şeref /Gölcüklü, Feyyaz, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Uygulaması, Ankara 2007,
s.392.
78
79
Gözübüyük/Gölcüklü, s.393.
80
Özekes, Temel Haklar, s.122.
Pekcanıtez/Atalay/Özkan/Özekes, s.60; Pekcanıtez, Hakan,
İcra-İflâs Hukukunda Şikayet, Ankara
1986, s.2; Spühler, Karl/Pfister, Susanne Schuldbetreibungs-- und Konkursrecht I, Zürich 1999, s.2; Umar,
Bilge, İcra ve İflas Hukukunun Tarihi Gelişmesi ve Genel Teorisi, İzmir 1973, s.206; Geissler, Markus, Das
System des vollstreckungsinternen Rechtsschutzes, JuS1986/4 s.280; Grunsky, Wolfgang, Grundzüge des
Zwangsvollstreckungs- und Konkursrechts, Tübingen 1987, s.1; Musielak, Grundkurs, s.383.
81
Özekes, Muhammet, Medeni Usul Hukukunda Hukuki Dinlenilme Hakkı, Ankara 2003, s.53; Anayasa
Mahkemesi de bir kararında buna işaret etmiştir: E.: 1997/34, K.: 1998/79, T.: 15.12.1998.
82
83
Yılmaz, Adalet Hizmetleri, s.58; Özekes, Hukuki Dinlenilme, s.54.
84
Özekes, Temel Haklar, s.70.
85
Özekes, Temel Haklar, s.184.
Budak, Ali Cem, Medeni Usul Hukukunda Üçüncü Kişilerin Haklarının Korunması, İstanbul 2000, s.3;
Özekes, Temel Haklar, s.125.
86
87
Anayasa Mahkemesi kararı: E: 1996/66, K:1997/7, T:31.01.1997, RG: 28.10.1997.
Alacaklının hak arama özgürlüğü devlet mallarının haczedilmezliği kuralı sebebiyle
önemli ölçüde engellenmektedir. Hatta devletten alacaklı olan kişinin, hak arama özgürlüğü
tamamen ortadan kaldırılmaktadır. Zira devlet mallarının haczedilmezliğinde bir sınır yoktur,
devletin tüm malları haczedilememektedir. Dolayısıyla borçlu istemediği müddetçe borcun
ödenmesi mümkün olmayacaktır. Bu durumda da hak arama özgürlüğü, tamamen şeklen var
olan bir hak olmanın ötesine geçememektedir.
Ayrıca devlet mallarının haczedilmezliği, Anayasa’nın 36.maddesinde yer alan hak arama
özgürlüğünün konuluş amacına da aykırıdır. Zira söz konusu özgürlük, kişinin hakları ve
ödevleri başlığı altında düzenlenerek, birey, topluma ve özellikle de devlet gücüne karşı
korunmak istenmiştir88.
C. Mülkiyet Hakkı Açısından
Hukuk devletinin temel değerleri; yaşama, hürriyet ve mülkiyettir. Bunların öncelikle
devletten gelen müdahalelere karşı korunması gerekir.89
Mülkiyet hakkının ne şekilde sınırlandırılabileceği Anayasa’nın 35.maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilmiştir. Buna göre, mülkiyet hakkı ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilecektir. Mülkiyet hakkına getirilen sınırlamaların ölçülü olması gerekir. Devlet
mallarının haczedilmezliği kanunla düzenlenmiştir. Şeklî olarak mülkiyet hakkına getirilen
sınırlandırmanın anayasaya uygun olması yeterli değildir. Hukuk devleti kavramı, sadece
şeklî olarak işlemlerin kanuna uygunluğundan ibaret değildir90. Aynı zamanda bunun,
ölçülülük ilkesine ve hakkın özüne uygun olması gerekir91. Bir hak, yapılan düzenlemeyle
kullanılamaz hale getirilir veya bu hakkın kullanılması ciddi şekilde güçleştirilirse, hakkın
özüne dokunulmuş olur92. Bu durumda yapılan düzenleme kanunî olsa bile hukukî değildir.
Bunu yapan devlet de hukuk devleti değil, kanun devleti olur. Böylece kanunî haksızlıklar ve
buna bağlı olarak kanunî haksızlıklar devleti ortaya çıkar.93
88
Gözübüyük, A. Şeref, Türkiye’nin Yönetim Yapısı, Ankara 2001, s.10.
Huber, Ernst Rudolf, Modern Endüstri Toplumunda Hukuk Devleti ve Sosyal Devlet, Ankara Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Dergisi 1970/3-4, s.36.
89
90
Huber, s.31.
Yapılan sınırlamaların hakkın özüne dokunmaması ve ölçülülük ilkesi AİHM’nin de kararlarında kullandığı
ölçütlerdir. Ayrıntılı bilgi için bkz.: Gözübüyük/Gölcüklü, s.144 vd.
91
92
Tanör/Yüzbaşıoğlu, s.139.
93
Huber, s.31.
Alacaklının, hakkının yerine getirilmesi anayasal koruma altındaki mülkiyet hakkına
ilişkindir94. Alacaklı takibe ilişkin şartları yerine getirmesine rağmen, takip talebi kabul
edilmez, haksız şekilde engellenir veya gereği gibi yerine getirilmezse hem hak arama
özgürlüğü hem de alacaklının mülkiyet hakkı ihlal edilmiş olur95.
Devlet mallarının haczedilmezliği sebebiyle alacağın elde edilememesi bireyin mülkiyet
hakkına dolaylı da olsa bir müdahale anlamına gelir. Bu durum mülkiyet hakkının ihlali
yanında hukuka olan güveni de zedeler96.
Mülkiyet hakkı sadece hakkın tanınmaması durumunda değil, aynı zamanda, devlete
yüklenilebilir bir işlem sonucu “mal ve mülk”ten yararlanma imkânının kaybedilmesi halinde
de çiğnenmiş olur97. Nitekim devlet mallarının haczedilmezliğinde mülkiyet hakkının
tanınmaması değil, ancak devlet mallarının haczedilememesi sebebiyle kişinin mülkiyet
hakkına kavuşamaması, dolayısıyla mal ve mülkten yararlanma imkânının kaybedilmesi söz
konusudur.
Mülkiyet hakkının ne şekilde sınırlanabileceği AİHS’nin 1 Nolu protokolünün
1.maddesinde belirtilmiştir. Buna göre birinci koşul, mülkiyetten yoksun bırakma halinde
kamu yararı; kullanımı düzenleme halinde ise, genel menfaatin bulunmasıdır. İkinci koşul,
müdahalenin yasayla öngörülmüş olmasıdır. Üçüncü koşul, maddede açıkça yer almamakla
birlikte, hak ve özgürlüklerin sınırlanıp düzenlenmesinde temel nitelikte olan ve sözleşme
sisteminin tamamına egemen bulunan ölçülülük ilkesine riayettir.98 Buna göre, haczedilmezlik
kuralı kanunla getirilmiştir, bu koşulda bir eksiklik yoktur, haczedilmezlik kurallarında
kamusal hizmetlerin aksatılmamasının amaçlandığı kabul edilirse kamu yararı koşulu da
gerçekleşmiş kabul edilse bile99, en azından ölçülülük ilkesinin ihlal edildiği açıktır. Zira
yukarıda ayrıntısı açıklandığı üzere hem düzenleme çok geneldir, borçlu devletin hiçbir malı
94
Jauernig, s.138.
95
Özekes, Temel Haklar, s.184.
96
Özekes, Temel Haklar, s.184.
97
Gözübüyük/Gölcüklü, s.421; Gözlügöl, s.228.
98
Gözübüyük/Gölcüklü, s.423.
AİHM kamu yararı kavramını geniş anlamda anlamaktadır. Mahkeme bu konuda ulusal mercileri geniş bir
takdir marjının olduğunu kabul etmektedir. Mahkeme, kendi toplumları ve toplumun ihtiyaçları ile doğrudan
temasta olan ulusal makamların neyin kamu yararına uygun olduğunu tayinde uluslararası yargıçtan daha yetkili
olduğunu belirtmektedir. Bkz.: Gözübüyük/Gölcüklü, s.423; Özdek, Yasemin, Avrupa İnsan Hakları Hukuku
ve Türkiye, Ankara 2004, s.297. Ancak Hükümet, (aşağıda V nolu başlıkta ayrıntısına değineceğimiz üzere)
Abidin Şahin kararında, belediye bütçesinin yeterli olmaması nedeniyle gerekli ödemeyi yapamadığını, bunun 1
Nolu Protokol’ün 1. maddesinin 2. paragrafı kapsamına (mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını
düzenlemek) girdiğini ve bu nedenle, mahkemece ödenmesine hükmedilen borcun ödenmemesi için gerekçe
oluşturduğunu ileri sürmüş, ancak mahkeme bunu dikkate almamıştır.
99
haczedilememektedir, hem de bu madde, mahkeme kararına rağmen borcun ödenmemesine
gerekçe olarak ileri sürülmektedir.
D. Eşitlik İlkesi Açısından
Anayasa’nın 10.maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesi, ayrımcılık yapmayı yasaklanmıştır.
Bir takım fiili eşitsizlikleri dengelemek veya gidermek için getirilen ayrımlar ayrımcılık
sayılmaz100.
Anayasa mahkemesi’nin eşitlik ilkesinin anlamına ilişkin 1966 yılında verdiği bir karar,
mahkemenin yerleşik içtihadı haline gelmiştir101. Karar eşitlik ilkesinin anlamını şu şekilde
belirtmektedir: “Kanun karşısında eşitlik demek, bütün yurttaşların hepsinin, her yönden aynı
hükümlere bağlı tutulmaları demek değildir. Bir takım yurttaşların başka hükümlere bağlı
tutulmaları haklı bir nedene dayanmakta ise, böyle bir durumda kanun karşısında eşitlik
ilkesinin çiğnenmiş olmasından söz edilemez.”102
Anayasa, herkesin kanun önünde eşit olduğunu belirttiğine ve buna tüzel kişiler103 de dâhil
olduğuna göre, buraya devlet tüzel kişiliğinin de dâhil olması gerekir. Eşitlik ilkesi sadece
gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişileri arasında değil, aynı zamanda kamu hukuku tüzel
kişileriyle eşit işlem görme hakkını kapsar104.
Eşitlik ilkesinin muhatabı öncelikle devlettir. Dolayısıyla yasama, yürütme ve yargı
organları, idare makamları eşitlik ilkesine uygun hareket etmek zorundadır.105
Haczedilmezlik kuralları sadece devlet mallarına ilişkin getirilen bir kural değildir.
Kanunlarımızda bütün borçlular için çeşitli sebeplerle ve değişik ölçülerde haczedilmezlik
kuralları getirilmiştir. Bunun ayrıntısına girmeden şunu belirtmek isteriz. Haczedilmezlik
kuralları hiçbir takipte haczi tamamen bertaraf edecek bir araç olarak kullanılamaz. Devlet
mallarının haczedilmezliği dışındaki haczedilmezlik kurallarında buna dikkat edilmiştir. En
geniş anlamıyla İİK 82.maddesinde getirilen haczedilmezlik kurallarının çoğu, insan onuruna
saygı, borçlu ve ailesinin insanca yaşamını devam ettirmesi yönünde kurallardır. Ancak
borçlunun zorunlu eşyalarından dahi fazlasının haczi mümkünken, devlet mallarında hiçbir
ayrım yapılmamış, bunların tamamının haczedilemeyeceği şeklinde hüküm getirilmiştir. Bir
100
Tanör/Yüzbaşıoğlu, s.107.
101
Öden, Merih, Türk Anayasa Hukukunda Eşitlik İlkesi, Ankara 2003, s.145.
102
E.1966/11, K.1966/44, 29.11.1966. Aktaran: Öden, s.145.
103
Öden, s.153.
104
Öden, s.153.
105
Öden, s.154.
diğer açıdan kanuna göre, borçlunun haczedilip satıldığında çok da malî bir getiri
sağlamayacak ev eşyasından bile (fazla olan kısımdan) haciz yapılabilecek, ancak devlet
mallarında hiçbir ayrım yapılmaksızın haciz mümkün olmayacaktır. Bunun yanında, Yargıtay
uygulaması çerçevesinde, alacaklı, borçlunun mallarından hangisinin haczini isterse icra
müdürü onu haczetmek zorunda olacak, yani o malın haczedilebilir olup olmadığını
inceleyemeyecek, bu konuda bir takdir yetkisi olmayacaktır106. Bütün bunların eşitlik ilkesine
uygun olduğunu kabul etmek mümkün değildir.
Bir diğer yönüyle, eşitlik ilkesi aynı durumda olanlara aynı şekilde davranma olduğuna
göre, haczedilmezlik kurallarında da buna dikkat edilmelidir. Haczedilmezlikte birey ile
devletin aynı durumda olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Birey açısından
haczedilmezlik kuralları asgari yaşamını devam ettirecek mal ve hakları ifade etmektedir ve
çoğu zaman borçlu birey, alacaklı karşısında zayıf konumda olan taraftır. Buna karşılık
alacaklı birey ile borçlu devlet ilişkisinde, borçlu devlet hem güçlü konumda olan taraftır,
hem de haczedilmezlik korumasından yararlanarak icra takibini tamamen akamete uğratma
imkânı olan taraftır. Aynı zamanda devlet mallarının haczedilmezliğinde devletin kamusal
faaliyetlerini yürütmede zorunlu malların haczedilemeyeceği şeklinde bir kural (borçlu
bireylerin mallarının haczedilmezliğine paralel bir şekilde) yerine, devlet mallarının
tamamının haczedilmezliği şeklinde bir kural getirilmiştir. Bu nedenle İİK 82.maddenin
birinci bendindeki “devlet malları” ifadesi eşitlik ilkesine aykırı bir düzenlemedir.
IV. ANAYASA MAHKEMESİ’NİN KARARLARI ÇERÇEVESİNDE KONUNUN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Devlet mallarının haczedilemeyeceğine ilişkin 82.maddenin birinci bendinin Anayasa’ya
aykırılığı somut norm denetimi kapsamında Suluova İcra Mahkemesi tarafından ileri
sürülmüş, ancak Anayasa Mahkemesi başvuruyu reddetmiştir107. Anayasa Mahkemesi’ne
başvuran Suluova İcra Mahkemesi hükmün iptalini isterken temel olarak şu gerekçeleri dile
getirmiştir: “… dava konusu olayda görüldüğü gibi davalı idare ilamın icraya konmasından
itibaren 3 yıl gibi bir süre geçmesine rağmen borcunu ödememiştir. Devletin borçlarını rızası
ile ödeyeceğini farz etme gerçekleşmemiştir. Devlet malı haczedilemez hükmü sayesinde
“…Gerek İcra ve İflas Yasası 'nın 79. maddesinde, gerekse 85. madde ifadesinden ortaya çıkan sonuç, icra
müdürüne haciz uygulaması konusunda bir takdir yetkisi tanınmadığıdır. Gerçekten de 79. madde kesin bir
ifadeyle icra dairesinin haczi yapacağından, 85. madde; maddede belirtilen yasal koşullar altında borçlunun mal
ve haklarının haczolunacağından söz etmektedir. 85. madde sadece, ‘alacaklara yetecek miktarın’ saptanması
konusunda icra müdürüne bir takdir hakkı tanımaktadır.” (HGK 2004 / 12-202 E., 2004 / 196 K., 31/03/2004 T.,
Hukuk Türk Mevzuat ve İçtihat Veritabanı İstanbul Barosu Bilgi Bankası, Erişim 08.02.2011).
106
107
E.1992/13, K. 1992/50, T. 21.10.1992, RG: 30.06.1993, S:21623.
mahkeme ilamının 3 yıldır yerine getirmedikleri gibi keyfi tutumları ile isterlerse zamanaşımı
süresi dolana kadar dahi yerine getirmeyebilirler. Bu da hukuk devleti ilkesinden uzaklaşmak
olur ki kamu yararının kişi yararına üstün tutulması hukuk devleti ilkesine tercih
edilemez.”108. Bu gerekçelerle hükmün Anayasa’nın 10.ve 138.maddesine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
Anayasa Mahkemesi şu gerekçelerle Anayasa’ya aykırılık iddiasını oy çokluğuyla
reddetmiştir: “Devleti niteleyen egemenlik, buna karşı zor kullanılmasıyla bağdaşamaz. Zor
kullanılması Devlete tanınmış bir yetki olduğundan bunu Devletin kendisine karşı kullanması
düşünülemez. Kamu hizmetlerinin aksatılmadan ve kesintiye uğramadan sağlanması ve
bütçenin getirdiği esasların cebrî icra sonunda tahmin dışı ihlallere uğratılmaması esastır.
Sonuç olarak Devlet mallarının haczedilmeyeceğine ilişkin kural, Devletin borçlarını
kendiliğinden ödeyeceği ve bunun hukuk devletinin gereği olduğu esasına dayanır. Devlet
mallarının haczi, bu malların kullanma biçimini değiştireceğinden, devletin malvarlığında ve
mali hukukta sürekliliğe engel olarak, kamu yararına zarar verir. Uyuşmazlık konusu olayda,
borcun hiç ödenmemesinden değil, bütçe olanaklarına göre yılını aştığı için gecikerek
ödemenin sağlanacağından söz edilmektedir.”109
Daha sonra 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un Geçici 15.
maddesinin110, Anayasa'ya aykırılığı Yargıtay 10.Hukuk Dairesi tarafından ileri sürülmüştür.
Anayasa Mahkemesi’nin, bu incelemedeki değerlendirmeleri dikkat çekici ve son derece
isabetlidir111. Mahkemenin gerekçelerinden bir kaçı şu şekildedir: “Bu düzenleme,
kesinleşmiş haciz kararına karşın, alacaklının hakkına kavuşmasını engellemektedir. Oysa,
hak arama özgürlüğünün sadece haklılığın saptanması ile değil, bunun kişi yönünden bir
sonuç doğurması ile sağlanabileceği açıktır. Borçlunun, icra yoluyla izlenmesi ve borcun
ödenmemesi durumunda da borçlunun bunu karşılayacak miktarda malının haczedilip
satılarak borcun ödenmesi, hak arama özgürlüğünün yaşama geçirilişinin somut bir
örneğidir.” Bir diğer gerekçede mahkeme kamu malı-özel mal rejimine tabi olan mal ayrımına
108
E.1992/13, K. 1992/50, T. 21.10.1992, RG: 30.06.1993, S:21623.
109
E.1992/13, K. 1992/50, T. 21.10.1992, RG: 30.06.1993, S:21623.
İptali istenen madde metni: “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte özelleştirme kapsamında bulunan
kuruluşlar ile bundan sonra özelleştirme kapsamına alınacak kuruluşların taşınır ve taşınmaz her türlü mal, hak
ve alacakları, bu kuruluşlar özelleştirme kapsamında kaldığı sürece haczedilemez. Konulmuş olan hacizler
kalkar ve takipler düşer. Bu kuruluşların doğmuş veya doğacak borçlarından dolayı uygulanacak faiz oranı, T.C.
Merkez Bankası'nca belirlenen (vade tarihindeki) reeskont faiz oranlarını geçemez."
110
111
Anayasa Mahkemesi kararı: E: 1996/66, K:1997/7, T:31.01.1997, RG: 28.10.1997, www.anayasa.gov.tr.
dikkat çekerek icra takibinin tamamen semeresiz bırakılmasının doğru olmayacağına işaret
etmiştir. “4046 sayılı Yasa'nın 1. maddesinde tanımlanan kuruluşlardan Geçici Madde 15
kapsamına girenlerin, ekonomik değeri olan tüm varlıkları için hiçbir ayırım yapılmadan
haciz ve takip yasağı getirilmiştir. Bu kuruluşların, ekonomik değer taşıyan varlıklarının
hukuksal statüsü kuşkusuz aynı değildir. Kimileri kamu malları, kimileri de özel hukuk rejimi
içinde yer alırlar. … Kamu yararı amacıyla da olsa, hak arama özgürlüğünü etkisiz hale
getiren bir düzenleme demokratik toplum düzeninin gerekleriyle bağdaşmayacağından
Anayasa'ya uygun bir sınırlama olarak kabul edilemez.” Anayasa Mahkemesi söz konusu
hükmü hukuk devleti ilkesine de aykırı bulmuştur: “Hukuk devletinin sağlamakla yükümlü
olduğu hukuk güvenliği, kişilerin, hukuk düzeninin koruması altındaki haklarını elde etmeleri
için gereken her türlü önlemin alınmasını zorunlu kılar. Yasalara göre bir alacağın, cebrî icra
yoluyla elde edilmesinin engellenmesi ve ödeme şekli ve zamanı belirtilerek başka bir
güvenceye de kavuşturulmaması hukuk güvenliğini zedeler.”
Ele aldığımız ikinci kararla Anayasa Mahkemesi’nin konuya bakışında önemli ölçüde
olumlu bir gelişmenin olduğu izlenimi edinilmektedir. Ancak daha sonra 82.maddenin birinci
bendinde yer alan “mahsus kanunlarında haczi caiz olmadığı gösterilen mallar” ifadesinin ve
1580 sayılı Belediye Kanunu’nun112 19.maddesinin yedinci bendinin Anayasa’nın
35.maddesinin bir ve ikinci fıkralarına, ayrıca 138.maddenin dördüncü fıkrasına aykırılığı
iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurulduğunda, Anayasa Mahkemesi daha önce
belirtilen gerekçelere benzer gerekçelerle, özellikle de kamu hizmetlerinin devamlılığı ve
aksamaması üzerinde durarak, 82.maddenin birinci bendinde yer alan ifadenin Anayasa’ya
aykırı olmadığına oybirliğiyle, Belediye Kanunu’nun 19.maddesinin yedinci bendinin
Anayasa’ya aykırı olmadığına oy çokluğuyla karar vermiştir113.
Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu bu kararlar arasında birbiriyle çelişen hususların
olduğu açıktır. Üstelik Özelleştirme Kanunu Geçici 15.maddeye ilişkin karardan sonra
bununla çelişir bir kararın verilmesi de dikkat çekici olmuştur.
Yukarıda ayrıntısıyla ele aldığımız üzere, artık günümüz hukuk anlayışında, bu
gerekçelerin kabul edilmesi ve devlete mutlak bir koruma sağlanmasının doğru olmadığı
ortadadır. Bu nedenle ayrıca burada onları tekrarlamayacağız. Ancak her iki kararda da
Bu kanun yürürlükten kalkmıştır. Ancak halen yürürlükte olan 5393 sayılı Belediye Kanunu m.15/son fıkrada
da benzer bir hüküm yer almaktadır.
112
113
E.1999/46, K.2000/25, T.20.09.2000, RG 04.10.2002, S.24896.
(Anayasa’ya aykırılık iddiasının reddedildiği kararlar) karşı oy yazılarında vurgulanan bazı
noktaları belirtmekle yetineceğiz.
Anayasa Mahkemesi m.82/1’e ilişkin Anayasa’ya aykırılık iddiasını oy çokluğuyla almış
ve karşı oy yazısında, “devletin özel hukuk ilişkilerinde öncelik ve üstünlük alması
düşünülemez, aynı durumda gerçek ve tüzel kişilere yapılan uygulamanın en güçlü, en büyük
tüzel kişi olan devlete uygulanmamasını savunmak güçtür. Devlet alacağındaki duyarlılığı
borcunda da göstermelidir. Salt devlet malı haczedilemez, devlet onuruyla bağdaşmaz görüşü,
‘devlet dava edilemez, devlete karşı karar verilemez, devlete karşı uygulama yapılamaz’ gibi
yanlış görüşlere koşuttur. Bu görüşlerin hiçbirisi günümüzün hukuk devleti anlayışıyla
uyuşmaz. Sözlü açıklamada ‘devletin borçlarını düzenli ödediği, kimseye borçlu kalmadığı’
yolunda bilgiler verildiğine göre, haciz olanağı doğmamaktadır. Bu durumda haciz işleminden
çekinmeye de gerek yoktur. Kamu hizmetinin yerine getirilmesine özgülenen, kamu
hizmetinin yerine getirilmesine ayrılan malların haczedilemeyeceği belirlenebilir.”114
“Bu kural adeta kamu gücünü kullananları hukuk dışına itmektedir. Bu kural Anayasa’nın
mülkiyet hakkını düzenleyen 35.maddesine aykırıdır.”115
“Devletin borcunu ödeyeceği inancı genelde kuramsal bir iyimserlikten öteye
geçmemektedir. Devlete karşı beslenen güven ve saygıyı aşındırmaktadır. Bu durumda
devletin kamu malları ve devletin özel malları şeklinde bir ayrım yapılabilir. Kamu yararı
ancak bir kamu hizmetinin varlığı durumunda ve onunla bağlantılı olarak söz konusu
olabilir.”116
Yasanın gerekçesi, devletin borçlarını icra takibi olmaksızın ödeyeceği karinesidir. Ancak
belediyeler bu yetkilerini sürekli olarak alacaklarını (borçlarını olacak) ödememek için
kullanmışlardır. İlama dayalı yapılan bir takip söz konusu olduğu için Anayasa’nın
138.maddesinin dördüncü fıkrası
gereği,
mahkeme kararlarının
yerine
getirilmesi
geciktirilemez.117
Anayasa m.13 sınırlamayı belirtmiştir. Bir hak ve özgürlüğün tümüyle kullanılamaz hale
getirilmesi, sınırlamayı aşan, hakkı yok eden bir durumdur hükümde sınırlama değil, hakkı
114
Yekta Güngör Özden’in karşı oy yazısından: RG: 30.06.1993, S:21623.
115
Güven Dinçer ve Servet Tüzün’ün karşı oy yazısından: RG: 30.06.1993, S:21623.
116
Mustafa Gönül’ün karşı oy yazısından: RG: 30.06.1993, S:21623.
İİK m.82/1’in Anayasa’ya aykırılığını ileri sürerek itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne başvuran
Küçükçekmece icra mahkemenin gerekçelerinden bazıları. (RG 04.10.2002, S.24896).
117
ortadan kaldıran bir durum söz konusudur ve bu hüküm Anayasa’nın 2, 13, 35 ve
36.maddelerine aykırıdır.118
Anayasa Mahkemesinin eşitlik ilkesi bakımından sıkça kullandığı ve aynı zamanda
inceleme konumuz açısından değindiğimiz kararda da yer verdiği bir gerekçe vardır. Buna
göre, “Aynı durumda olanlar için ayrı düzenleme Anayasa’ya ayıkırlık oluşturur. Anayasa’nın
amaçladığı eşitlik eylemli değil, hukuksal eşitliktir”119 Devlet mallarının haczedilememesi
bakımından, herhangi bir borçlu ile borçlu devlet arasında nasıl bir durum farklılığı olduğu
net olarak ortaya konulamamıştır. Üstelik Anayasa Mahkemesi’nin incelemesine konu olan
olayda alacaklının elinde ilam vardır, buna rağmen ödeme yapılmamaktadır. Alacağın ilama
bağlı olmasına rağmen, borçlu devletin malı haczedilememektedir. Buna karşılık elinde hiçbir
belge olmasa bile alacaklı icra takibini kesinleştirmişse borçlunun mallarının haczedilmesi
mümkündür. Bu örnekte, borçlu birey ile borçlu devletin aynı durumda olmaması söz
konusudur, ancak bu, gerekmediği halde, devletin ayrıcalıklı, daha fazla korunduğu eşit
olmama durumudur.
V. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNİN KARARLARI ÇERÇEVESİNDE
KONUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 18 Aralık 2007 tarihli Abidin Şahin ve 18.10.2005
tarihli Tütüncü ve diğerleri kararlarında devlet mallarının haczedilemeyeceği kuralının
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 1 Nolu Ek Protokolünün 1.maddesine aykırı olduğuna
karar vermiştir. Mahkeme, Abidin Şahin kararında, kabul edilebilirliği incelerken, iç hukuk
yollarının tüketilmediği itirazını şu gerekçeyle uygun bulmamıştır: “AİHM, başarılı bir dava
takibi sonrası Devlet aleyhinde icra kararı çıkarılmasını sağlayan bir kişinin, kararın icra
edilmesi için icra takibi gibi ek işlemlere başvurmasının gerekli kılınamayacağını
hatırlatmaktadır.”120 Mahkeme bununla esasen olması gerekeni hatırlatmaktadır. Olması
gereken, aleyhine karar verilen kişinin mahkeme kararının gereğini kendiliğinden yerine
getirmesidir. Özellikle de mahkeme kararı aleyhine olan devlet ise buna öncelikle uyması ve
bu durumda icra takibine bile gerek kalmaması beklenir.
Hükümet, Tütüncü kararında, mülkiyet hakkının kamu menfaatine dayanan kısıtlama ya
da sınırlandırmalara tabi olabileceğini, başvuranların mülkiyet hakkının ulusal makamlar
Mustafa Bumin, Sacit Adalı, Fulya Kantarcıoğlu, Mahir Can Ilıcak, Rüştü Sönmez’in karşı oy yazısından.
E.1999/46, K.2000/25, T.20.09.2000, RG 04.10.2002, S.24896.
118
119
E.1999/46, K.2000/25, T.20.09.2000, RG: 30.06.1993, S:21623.
120
http://www.inhak-bb.adalet.gov.tr/aihm/karar/abidinsahin20022008.doc Erişim tarihi: 28.01.2011.
tarafından kabul edildiğini ve bu durumda, uyuşmazlığın belediyenin mali sıkıntıları ile ilgili
olduğunu, belediyenin, işten çıkarılan diğer işçiler gibi başvuranların geçerli alacaklarının
bulunduğunu kabul ettiğini belirtmiştir.
Hükümet, Abidin Şahin kararında ise, belediye bütçesinin yeterli olmaması nedeniyle
gerekli ödemeyi yapamadığını, bunun 1 Nolu Protokol’ün 1. maddesinin 2. paragrafı121
kapsamına girdiğini ve bu nedenle, mahkemece ödenmesine hükmedilen borcun ödenmemesi
için gerekçe oluşturduğunu ileri sürmüştür.
Mahkeme, Abidin Şahin kararında, başvuranın, kararın kendi lehinde ifa edilmesini
sağlayamamasını, 1 Nolu Ek Protokol’ün 1. maddesinin birinci cümlesinde ifadesini bulan
mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkını ihlal ettiğine, hükümet
tarafından, ödenmemiş alacağın, geç ödeme için iç hukuka göre ödenecek yasal faiz ile
birlikte ödenmesinin başvuranın maddi tazminat taleplerini karşılayacağına, ayrıca başvuranın
manevi zarara uğradığına ve bu zararın, hakkaniyete uygun olarak, 1.000 EURO olduğuna
karar vermiştir.122
Görüleceği üzere AİHM, devlet mallarının haczedilmezliğiyle ilgili ileri sürülen
gerekçeleri haklı bulmamış ve devleti tazminat ödemeye mahkûm etmiştir. Üstelik burada
artık devlet mallarının haczedilmezliğiyle ilgili olarak ileri sürülen özellikle kamu yararı
gerekçesi tersine dönmektedir. Hem bu miktarın ödenmesi hem de manevi tazminat ödenmesi,
üstelik devletin itibarının zedelenmesi söz konusu olmaktadır. Devlet mallarının
haczedilmezliğine ilişkin kuralın AİHM kararı doğrultusunda yeniden düzenlenmesi
gerekmektedir. Bu düzenlemenin yapılmaması durumunda Türkiye aleyhine birçok tazminat
kararının çıkması muhtemeldir.123
Bu maddede düzenleme yapılmasa bile AİHS ve AİHM kararı sebebiyle artık, devlet
mallarının haczinin mümkün olduğu kanaatindeyiz. Zira mahkeme, bu hükmü sözleşmeye
aykırı bulmuştur. Anayasa’nın 90.maddesinin son fıkrasına göre, usulüne göre yürürlüğe
konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı
konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası
andlaşma hükümleri esas alınır.
1 Nolu Protokol’ün 1. maddesinin 2. paragrafı şu şekildedir: “Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin
kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka harçların veya para
cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka
halel getirmez.”
121
122
http://www.inhak-bb.adalet.gov.tr/aihm/karar/abidinsahin20022008.doc Erişim tarihi: 28.01.2011.
123
Pekcanıtez/Atalay/Özkan/Özekes, s.250.
Ek protokolün 1. maddesinde her gerçek ve tüzel kişinin maliki olduğu şeyleri barışçıl bir
biçimde kullanma hakkına sahip olduğu, kamu yararı gerektirmedikçe ve uluslararası
hukukun genel ilkeleri ile hukukun aradığı koşullara uymadıkça hiç kimsenin mülkiyetinden
yoksun bırakılamayacağı belirtilmiştir. Mülkiyet hakkının temel haklardan birisi olduğu
kuşkusuzdur. Anayasamızda da mülkiyet hakkı “Temel Haklar ve Ödevler” başlığını taşıyan
ikinci kısımda yer almaktadır.
AİHM ulusal yargı kararlarıyla kesinleşmiş alacak hakkının mülkiyet hakkı kapsamına
girdiğini ve bu alacağın ödenmemiş olmasının mülkiyetin kullanılmasına saygı gösterilmesi
hakkına bir müdahale teşkil ettiğini kabul etmektedir. Bu nedenle kesinleşmiş yargı
kararlarının uygulanmaması kural olarak devletlerin sorumluluğunu doğurmakta ve AİHM
bütçenin yetersizliğini bir mazeret olarak kabul etmemektedir.124 Nitekim mahkeme bu
hususları hem Abidin Şahin kararında hem de Tütüncü ve diğerleri kararında tekrarlarmış ve
ayrıca, icraya konu edilebilirliği yeterince ispat edildiği takdirde bir “alacağın” Ek 1 no’lu
Protokol’ün 1. maddesi çerçevesinde “mülk” teşkil edeceğini de yinelemiştir.
AİHM, Tütüncü ve diğerleri kararında özellikle, verilen kararın infazını reddederek, ulusal
makamların başvuranların hakları olan tazminatları almalarını engellediklerini ve belediyenin
mali sıkıntılarının böyle bir eksikliği haklı gösteremeyeceğini belirtmektedir. Dolayısıyla artık
burada kamu yararı, kamu hizmetlerinin devamlılığı, aksatılmaması gerekçeleriyle devlet
mallarının haczedilmezliğinin savunulması mümkün değildir.
AİHM kararıyla İİK m.82/1’in sözleşmeye aykırı bir düzenleme içerdiği ortaya
konulduğuna göre artık iç hukukta mahkemelerin doğrudan 1 Nolu Protokolün 1.maddesini
dikkate alarak devlet mallarının haczinin mümkün olduğu yönünde karar vermesi gerekir.
Zira 2004 yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle 90.maddeye eklenen hükümle uluslararası
andlaşmalar üstün tutulmuştur. Böyle bir durumda yasalarda yer alan sözleşmeye aykırı
kuralın değiştirilmesini beklemeye gerek yoktur125. Ayrıca Anayasa’nın 90.maddesinin son
fıkrasına eklenen hüküm gereğince, uluslararası antlaşmaların sadece pozitif metinlerini
dikkate alarak yorum yapmak doğru değildir. Bu şekilde yüzeysel ve kolaycı bir yaklaşım,
yapılan düzenlemeyi işlevsiz hale getirebilir. Koruma ve denetim organlarının o konuya
ilişkin yerleşik ilke kararları ve içtihatlarının dikkate alınması gerekir. Çünkü yapılan
124
Gemalmaz, s.470.
Gülmez, Mesut, İnsan Hakları Uluslararası Sözleşmelerinin İç Hukukta Doğrudan Uygulanması, İkinci
Oturum, Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi, Ulusal Toplantı, 5 Kasım 2004,
Ankara 2005, s.72.
125
düzenlemenin amacı, uyuşmazlığın iç hukuk alanında yargısal ya da idari bir kararla
çözülmesi, dolayısıyla uyuşmazlığın uluslararası koruma ve denetim organları önüne
götürülmesinin engellenmesidir.126
Anayasa’da yer alan düzenleme idari organlara yapılan başvurularda da dikkate alınmalı
ve doğrudan uygulama burada da sağlanmalıdır127. Dolayısıyla icra dairelerinin128 dahi bu
hükme dayanarak devlet mallarının haczedilemeyeceğine ilişkin düzenlemeyi dikkate
almadan haciz işlemi yapması gerekir.
VI. SONUÇ
Borçlunun borcunu ödememesi durumunda, kendisine karşı yapılan icra takibinin
sonuçlarına katlanmak zorunda olduğu konusunda herhangi bir tereddüt yoktur. Borcunu
ödemeyen bir kamu kuruluşu (devlet) da olsa bunun sonuçlarına katlanmalı ve malları
haczedilip satılabilmelidir.
Haczedilmezlik kurallarının hiçbirisinde icra takibinin tamamen sonuçsuz bırakılması, icra
takibinin önüne “set” çekilmesi söz konusu olmazken, devletin borcunu ödememesi
durumunda, icra takibinin önüne “haczedilmezlik seddi” çekilmektedir. Böylece icra takibi
yürütülememekte ve borcun ödenmesi, tamamen borçlunun inisiyatifine bırakılmaktadır.
Devletin bütün mallarının kamu hizmeti gördüğü ileri sürülemez. Bu nedenle en azından
devletin özel malları, kamu malları şeklinde bir ayrım yapılabilir. Devletin özel mallarının
haczedilmesi kamu hizmetinin aksamasına sebep olmayacaktır. Ancak bunun geçiş dönemi
hükmü olarak düşünülmesi, daha sonra devlet mallarının haczedilmezliği kuralının tamamen
kaldırılması gerektiği kanaatindeyiz. Zira devletin geçici bir süre de olsa borcunu
ödemeyeceğini, geciktirebileceğini kabul etmek mümkün değildir.
Devlet mallarının haczedilmezliği konusunda temel haklar açısından da sorunlar vardır.
AİHM devlet mallarının haczedilmezliği sebebiyle icra takibinin yürütülememesini ve
alacaklının alacağını elde edememesini mülkiyet hakkının ihlali olarak görmüştür.
126
Gülmez, s.76.
Yüzbaşıoğlu, Necmi İnsan Hakları Uluslararası Sözleşmelerinin İç Hukukta Doğrudan Uygulanması, İkinci
Oturum, Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi, Ulusal Toplantı, 5 Kasım 2004,
Ankara 2005, s.86; Gülmez, s.73.
127
İnceleme konumuz açısından icra dairelerinin yaptığı faaliyetin yargısal faaliyet mi yoksa idari faaliyet mi
olduğu konusundaki tartışmalara girmiyorum. Konumuz açısından da belirtildiği üzere bunun bir önemi yoktur.
Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz.: Pekcanıtez, Şikayet, s.16 vd.
128
AİHM kararı da dikkate alınarak konuya ilişkin düzenleme yapılması gerekmektedir.
Ancak bu maddede düzenleme yapılmasa bile AİHS ve AİHM kararı sebebiyle artık, devlet
mallarının haczinin mümkün olduğu kanaatindeyiz. Zira temel haklar bakımından koruma ve
denetim organlarının o konuya ilişkin yerleşik ilke kararları ve içtihatlarının dikkate alınması
gerekir. Kanaatimizce icra dairelerinin AİHM kararını dikkate alarak, devlet mallarının
haczedilemeyeceğine ilişkin düzenlemeyi dikkate almadan haciz işlemi yapması gerekir. İcra
dairesi bunu dikkate almazsa, konu icra mahkemesine şikayet yoluyla götürüldüğünde,
mahkemelerin doğrudan 1 Nolu Protokolün 1.maddesini dikkate alarak devlet mallarının
haczinin mümkün olduğu yönünde karar vermesi gerekir.
KAYNAKÇA
Amonn, Kurt/
Walther, Fridolin
Grundriss des Schuldbetreibungs- und,
Konkursrecht, Bern 2008
Ansay, Sabri Şakir
Hukuk İcra ve İflas Usulleri, Ankara 1960
Atalay, Oğuz
İlamsız İcra Yargısız İnfaz Olur mu?, Hukuki Perspektifler
Dergisi, 2004/1
Atalay, Esra
Yargısal Temel Haklar, Prof. Şükrü Postacıoğlu’na
Armağan, İzmir 1997
Baur, Fritz/Stürner, Rolf/
Bruns, Alexander
Zwangsvollstreckungsrecht, Heidelberg 2006
Belgesay, Mustafa Reşit
İcra ve İflas Kanunu Şerhi II, İstanbul 1949
Berkin, Necmeddin M.
Haczi Caiz Olmayan Eşya ve Alacaklar, İstanbul Barosu
Dergisi 1957/5
Berkin, Necmeddin M.
Tatbikatçılara İcra Hukuku Rehberi
Bilgen, Pertev
İdare Hukuku Dersleri İdare Malları, İstanbul 1996
Blumenstein, Ernst
Handbuch des Schweizerischen Schuldbetreibungsrechtes,
Bern 1911
Budak, Ali Cem
Medeni Usul Hukukunda Üçüncü Kişilerin Haklarının
Korunması, İstanbul 2000
Çiftçi, Pınar
İcra Hukukunda Menfaat Dengesi, Ankara 2010
Deliduman, Seyithan
5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa Göre Haczin
Konusu, Ankara Barosu Uluslararası Hukuk Kurultayı 2002
Dieker, Remmert
Der Entwurf eines Gesetzes zur Neustrukturierung und
Modernisierung des Pfändungsschutzes, Neue Zeitschrift
für das Recht der Insolvenz und Sanierung 2009/14
Domaniç, Hayri
Devlet Mallarının Haczolunmazlığını Düzenleyen İİK 82/1
Kuralının Anayasa’ya Aykırı Olmadığını Saptayan
21.10.1992 Tarihli Anayasa Mahkemesi Kararı ile
Direnceye Uğrayan Kamulaştırma Bedellerine BK 105
Tazminatını Uygulamayan Yargıtay 5. ve 18. Hukuk
Dairelerinin İdare Yanlısı Kararlarından Doğan Çeşitli
Sorumluluklar ve Başka Yasal Yollar, Manisa Barosu
Dergisi 1995/53-54
Düren, Akın
İdare Malları, Ankara 1975
Geissler, Markus
Das System des vollstreckungsinternen Rechtsschutzes,
JuS1986/4
Gemalmaz, Burak
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde Mülkiyet Hakkı,
İstanbul 2009
Görgün, L. Şanal
Eser Üzerinde Rehin Tesisi ve Cebri İcra Konusu Olarak
Eser, Ankara İktisadi Ticari İlimler Akademisi Dergisi
1975/5
Gözler, Kemal
İdare Hukuku Dersleri, Bursa 2009
Gözlügöl, Said Vakkas
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve İç Hukukumuza Etkisi,
Ankara 2002
Gözübüyük, A. Şeref
Yönetim Hukuku, Ankara 2008
Gözübüyük, A. Şeref,
Türkiye’nin Yönetim Yapısı, Ankara 2001
Gözübüyük, A. Şeref/
Gölcüklü, Feyyaz
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Uygulaması,
Ankara 2007
Grunsky, Wolfgang
Grundzüge des Zwangsvollstreckungs- und Konkursrechts,
Tübingen 1987
Gülmez, Mesut
İnsan Hakları Uluslararası Sözleşmelerinin İç Hukukta
Doğrudan Uygulanması, İkinci Oturum, Türkiye Barolar
Birliği İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi,
Ulusal Toplantı, 5 Kasım 2004, Ankara 2005
Günday, Metin
Hukuk Devleti ve Yargı, “Demokratik Standartların
Yükseltilmesi Paketi” Tartışma Toplantıları-4
Huber, Ernst Rudolf
Modern Endüstri Toplumunda Hukuk Devleti ve Sosyal
Devlet, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi
1970/3-4
Jaeger/Walder/Kull/Kottmann,
Bundesgesetz über Schuldbetreibung und Konkurs Band I,
Zürich 1997
Jauernig, Othmar
Zwangsvollstreckungs- und Insolvenzrecht, München 1999
Karayalçın, Yaşar,
Devlet Borçları-“Devlet Malları Haczedilemez” Kuralı
(İİK. M.82 ve Anayasa Mahkemesi’nin 21.X.1992 Tarihli
Kararı), Özel Hukuk ve Anayasa Mahkemesi Kararları
Sempozyumu 11 Mayıs 2001
Karslı, Abdurrahim
İcra Hukuku Ders Kitabı, İstanbul 2010
Kırbaş, Sadık
Devlet Malları, Ankara 1985
Kuru, Baki
Haczi Caiz Olmayan Şeyler, Makaleler, İstanbul 2006
Kuru, Baki
İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, İstanbul 2004
Kuru, Baki
İcra ve İflas Hukuku C:II, İstanbul 1990
Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/
Yılmaz, Ejder
İcra ve İflâs Hukuku, Ankara 2010
Musielak, Hans-Joachim
Kommentar zur Zivilprozessordnung, München 2009
Musielak, Hans-Joachim
Grundkurs ZPO München 2007
Muşul, Timuçin
İcra ve İflas Hukuku, Ankara 2010
Öden, Merih
Türk Anayasa Hukukunda Eşitlik İlkesi, Ankara 2003
Ökçesiz, Hayrettin
Hukuk Devleti, Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Arkivi
Yayınları: 4, (Hazırlayan: Ökçesiz, Hayrettin)
Özdek, Yasemin
Avrupa İnsan Hakları Hukuku ve Türkiye, Ankara 2004
Özekes, Muhammet
Medeni Usul Hukukunda Hukuki Dinlenilme Hakkı,
Ankara 2003
Özekes, Muhammet
İcra Hukukunda Temel Haklar ve İlkeler, Ankara 2009
Pekcanıtez, Hakan
İcra-İflâs Hukukunda Şikayet, Ankara 1986
Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/
Özkan, Meral S/Özekes, Muhammet
İcra ve İflâs Hukuku, Ankara 2010
Postacıoğlu, İlhan E.
İcra Hukuku Esasları, İstanbul 1982
Spühler, Karl/
Pfister, Susanne
Schuldbetreibungs- und Konkursrecht I, Zürich
1999
Tanör, Bülent/
Yüzbaşıoğlu, Necmi,
1982 Anayasasına Göre Türk Anayasa Hukuku,
İstanbul 2006
Thomas, Heinz/
Zivilprozessordnung Kommentar, München 2007
Putzo, Hans
Turan, Taner
Devlete Ait Taşınmaz Malların Tek Elden Yönetimi
(Hukuki Sorunlar ve Öneriler), Ankara 1998
Ulukapı, Ömer
Haczedilmezlik ve Haczedilmezliğin “4046 Sayılı
Özelleştirme
Kanunu”
Kapsamındaki
Uygulaması,
BATİDER 1995/1-2
Umar, Bilge
İcra ve İflas Hukukunun Tarihi Gelişmesi ve Genel Teorisi,
İzmir 1973
Üstündağ, Saim
İcra Hukukunun Esasları, İstanbul 2004
Walder, Hans Ulrich
Schuldbetreibung und Konkurs, Zürich 2002
Yıldırım, M.Kâmil/
Deren-Yıldırım, Nevhis
İcra Hukuku, İstanbul 2009
Yılmaz, Ejder
Hukuk Davaları Bakımından Adalet Hizmetlerinin
İyileştirilmesi İhtiyacı ve Yapılması Gerekenler, Prof. Dr.
Şakir Berki’ye Armağan, Konya 1996
Yılmaz, Ejder
Devlet Malları Hak ve Rüçhanlığına Sahip Malların
Haczedilememesi, Prof. Dr. Yaşar Karayalçın’a 65nci Yaş
Armağanı, Ankara 1988
Yüzbaşıoğlu, Necmi
İnsan Hakları Uluslararası Sözleşmelerinin İç Hukukta
Doğrudan Uygulanması, İkinci Oturum, Türkiye Barolar
Birliği İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi,
Ulusal Toplantı, 5 Kasım 2004, Ankara 2005
http://uvt.ulakbim.gov.tr/uvt/index.php?cwid=3&vtadi=THUK&ts=1318342160&keyword=ibrahim%20a%FE%
FDk&s_f=1&page=1&detailed=1
Buradasınız » Ana Sayfa » CABİM » Elektronik Veri Tabanları » Türkçe Veri Tabanları
11/10/2011
Görüntülenecek Alanları Değiştir -- Makalelerim -- Tarama Stratejilerim -- Anahtar
Kelimeler -- YARDIM
Basit Tara | Detaylı Tara
Aranacak Kelime:
ibrahim aşik
TARA
Yardım
Taranan: {ibrahim & aşık}@"Bütün Alanlar"
Seçilenleri Makalelerime Ekle
Sayfalar: [1]
[X] [_]
Tarama Sonuçlarini Bilgisayarima Kaydet
(Ençok 50 kayıt saklanabilir.)
Listeye Dön
Sıra Numarası:
1/1
Veri Tabanı Adı:
Hukuk Veri Tabanı
Orijinal Başlık:
1982 Anayasası ve Avrupa insan hakları sözleşmesi çerçevesinde
Devlet mallarının haczedilmezliği
Paralel Başlık:
Immunity from seizure of state's properties according to 1982
Constitution and the European Convention on Human Rights
Kaynak:
Medeni Usul ve İcra İflas Hukuku Dergisi, 2011,7(18):57-93
Yazar Adı:
AŞIK, İbrahim
Yazarın Çalıştığı Kuruluş: Kocaeli Üniversitesi, Hukuk Fakültesi, Kocaeli, Türkiye
Belge Türü:
Dergi
Erişim Formatı:
Bibliyografik
Metin Dili:
Tr
Özet Dili:
Tr;En
Öz (Tr):
İcra ve İflas Kanunu çeşitli sebeplerle, borçlunun bazı mallarının
haczedifemeyeceğine dair hükümler getirmiştir. Bunlardan biri de devlet
mallarının haczedilememesidir. Kanun devlet mallarında bir ayrım
yapmamıştır. Bu nedenle devletin hem kamusal malları hem de özel
malları haczedilememektedir. Devlet mallarının haczedilmemesinde en
temel gerekçe, kamu hizmetlerinin devamlılığı ve aksatılmamasıdır.
Ancak devlet mallarının haczedilmezliği kuralı çok geneldir. Bu nedenle
devletin kamu hizmeti görmeyen malları da haczedilememektedir. Bu
ise, devletten alacaklı olan kişiler açısından ciddi sorunlar ortaya
çıkarmaktadır. Konu Anayasa Mahkemesi'nin önüne gelmiş, ancak
Anayasa Mahkemesi bu hükmü Anayasa'ya aykırı bulmamıştır. Ancak bu
hüküm temel insan hakları bakımından sorunludur. Özellikle hukuk
devleti, mülkiyet hakkı, eşitlik ilkesi, hak arama özgürlüğü yönlerinden
sorunlu bir düzenlemedir. Devlet mallarının haczedilmezliği ve alacağın
tahsil edilememesi sebebiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne
başvuru yapılmış, mahkeme başvuranın lehine karar vermiştir.
Dolayısıyla artık bu hükmün sözleşme hükümlerine uygun hale
getirilmesi veya tamamen kaldırılması gerekmektedir. Bu hüküm
kaldırılmasa bile Anayasa'nın 90.maddesi gereği artık gerek icra daireleri
gerekse icra mahkemeleri haczedilmezlik kuralını dikkate almamalıdırlar.
Öz (Yabancı):
The Execution and Bankruptcy Code have some provisions that some
properties cannot he seized. One of these provisions stipulates that
state's properties cannot be seized. Law did not differentiate state's
properties. Therefore, both public and private properties of state are not
attachable. The aim of this rule is to ~provide continuity of public
services. However, this rule is so general. Thus, the property that is not
assigned to a public service also cannot be seized. Then, this situation
creates some problems for creditors from state. This issue was examined
by Turkish Constitutional Court. However, it did not find that this
provision is contrary to Turkish Constitution. Nevertheless, this provision
is problematic in terms of fundamental human rights. In particular, it is
problematic in terms of the rule of law, the right of property, principle of
equality, right to legal remedy. In this respect, the application was
lodged with the European Court of Human Rights and it decided in favor
of the applicant. Thus, this provision should be consistent with the
Convention or it should be annulled. Even it is not been annulled,
execution office and court of execution should not take into account the
rule of non-seizable of states properties in accordance with the Article 90
of Turkish Constitution.
Makale Referansları:
Amonn, Kurt/ Walther, Fridolin: Grundriss des Schuldbetreibungs-und,
Konkursrecht, Bern 2008

Benzer belgeler

Devlet Mallarının Kamu Finansmanı Açısından

Devlet Mallarının Kamu Finansmanı Açısından tahsil edilememesi sebebiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru yapılmış, mahkeme başvuranın lehine karar vermiştir. Dolayısıyla artık bu hükmün sözleşme hükümlerine uygun hale getirilmesi v...

Detaylı