telgraf 455 - Telgraf Gazetesi – Londra
Transkript
telgraf 455 - Telgraf Gazetesi – Londra
Bahis Dükkanına Belediyeden Ret Mahkemeden Onay Sayfa 2 Londra’daki Müslümanlar Charlie Hedbo’yu Protesto Etti Sayfa 5 68’inci BAFTA Sinema Ödülleri Açıklandı Sayfa 11 telgraf.co.uk Carşamba, 11/02/2015 Sayı HAFTALIK HABER GAZETESİ 455 Korkutucu Kanser Araştırması: Britanya’nın Yarısı Kanser Olacak Kanser alanındaki çalışmaları ile bilinen Cancer Resarch UK kurumunun yaptığı araştırmanının sonucuna göre Britanya’daki her iki kişiden birine hayatının bir döneminde kanser teşhisi konulacağı belirtildi. Cancer Resarch UK, verileri geçen hafta açıklanan araştırmanın daha farklı bir hesaplama yöntemine dayandırıldığını kaydederek, önceden kullanılan hesaplama yönteminde ülkedeki her 3 kişiden birinin kanser olacağını tahmin ettiklerini, ancak yeni yöntemin bu veriyi değiştirdiği bilgisini verdi. Dernek başkanı Dr Harpal Kumar, BBC’ye yaptığı açıklamada; ‘‘NHS’nin bununla başedebilmesini garantilemek için güçlü bir plana ihtiyaç var, şayet NHS harekete geçmez ise gelecekte çok ciddi bir kriz ile yüz yüze kalacağız, ve durum kötüye gidecek’’ dedi. Cancer Research UK ayrıca, insanların yaşam sürelerinin uzamasıyla, kanser teşhislerindeki artışının doğru orantılı olacağını belirtti. Kansere yakalanma riskiyle birlikte kanseri yenme oranın da arttığını bildiren dernek, bireylerin yaşam biçimlerinin iyileştirmesinin, kilo verme ve sigarayı bırakmanın, kansere yakalanmayı engelleme üzerinde etkisi olduğunu kaydetti. Açıklanan verilere göre, Birleşik Krallık’ta kadınların yaklaşık yüzde 48’i, erkeklerin ise yaklaşık yüzde 54’ü kansere yakalanma riski taşıyor. Kanser riskini arttıran etkenler arasında obezite, kırmızı et tüketimi ve sigara kullanımı ilk sıralarda yer alıyor. Kadınlarda akciğer kanseri vakaları giderek daha fazla görülmeye başlarken, göğüs kanseri kadınlar arasında en yaygın, prostat kanserinin ise erkekler arasında en yaygın görülen kanser tipleri olduğu kaydedildi. Kanseri önlemenin imkansız olmadığını vurgulayan uzmanlar, sağlıklı yaşam biçiminin kansere yakalanma riskini yüzde 30 ila yüzde 50 arasında azalttığını bildiriyor. Tarihi Direnişin Ardından Yıkık Kent Kobane Tam 134 gün boyunca Daiş’in ağır silahlarla saldırdığı Kobane, YPG-YPJ güçlerinin tüm dünyanın dikkatlerini üzerine çektiği büyük bir direnişinin ardından kent merkezi son iki haftaya yakındır tamamen Kürt savaşçıların kontrolünde bulunuyor. Muhabirimiz Erem Kansoy’un Kobane’deki son durumu sizler için görüntüledi... Haberin devamı sayfa 14-15’te ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015 2 Hackney Belediyesi Araçların Çevreye Zararına Göre Park (permit) Ücretlerini Belirleyecek Belediye, araçların boy, kilo ve kısa vadeli duruşlarına göre uygulanan kısıtlamayı kaldırarak, ufak esnafa faydalı olması amaçlanıyor. Hackney Belediyesinin araçların parkına ilişkin kurallarını yenileyerek, park izni (permit) ücretlerini araçların motoruna göre belirleyecek. Önümüzdeki üç sene içerisinde uygulanacak değişiklikler, çevreye zarar veren araçlara daha yüksek park ücreti uygulanacağını görecek. Park izni ücretlerindeki değişikler 2015 izinlerine uygulanmayacak; 2016’da ücret artışının %50’si, 2017’de tümü uygulanacak. Hackney Belediyesi açıklamasında, Hackney’in Londra’da en kötü hava kirliliği bulunan yerlerin içerisinde yer aldığını hatırlatarak, bu uygulamanın çevreye daha az zarar veren yöntemlerle ulaşım ve araç kullanmaya teşvik etmesini sağlayacağını amaçladıklarını belirttiler. Londra’nın diğer belediyeleri gibi hava kirliliğini azaltmak için çeşitli uygulamalar başlatan Hackney Belediyesi, ‘yeşil ücret’ uygulamalarını arttırdı. Yeni kurallara göre 2001 öncesinde yapılan araçların park izni ücretleri, ürettikleri karbon dioksiti yansıtarak, artacak. HAFTALIK HABER GAZETESI Dizel olan araçlara, çevreye zararları daha fazla olduğu için, 50 sterlin ek ücret uygulanacak. Belediye encümeni ve Kabine Üyesi, Feryal Demirci, değişiklere ilişkin söyle konuştu: ‘‘Park izni ücretlerinde uygulanan değişikler Hackney Belediyesinin çevre kirliliğinin önüne geçmek için ciddi olduğunun kanıtı olduğunu gösteriyor. ‘‘Londra’da, çevre kirliliğine bağlı olarak, senede 4,300 ölümün yaşandığını biliyoruz ve, Hackney’in ROJNAMEYA NÛÇEYAN A HEFTANE Editör Alaettin Sinayiç [email protected] bazı bölgelerinin AB’nin hava temizliği standartlarına uyamamasıyla, park izninde yapılan değişiklikler ve yeni ulaşım yöntemleriyle Hackney’in yaşamak ve çalışmak için daha temiz ve sağlıklı bir yer olmasına katkı sunacak.’’ Bahis Dükkanına Belediyeden Ret Mahkemeden Onay Haringey Belediyesi’nin izin vermediği bahis dükkanına mahkeme tarafından onay verildi. Belediyelerin bahis dükkanlarına verilen ruhsatlara ilişkin daha fazla yetkili olmalarıyla ilgili tartışmalar devam ederken, Haringey Belediyesinin ret ettiği ruhsat başvurusuna mahkeme onay verdi. Haringey Belediyesi meclis başkanı, Claire Kober, belediyelerin, bahis dükkanların açılmasına karşı gelmek için yetkilerinin artmasına ilişkin çağrı yaptı. Highbury Magistrates mahkem- esi, Haringey Belediyesinin, Lordship Lane’in üzerinde bulunan eski Lordship Pub’ın, Paddy Power bahis dükkanına çevrilme başvurusunun ret kararını geri çevirdi ve bahis dükkanın açılmasına izin verdi. Belediyeyi haksız bulmasına rağmen, mahkeme masraflarını ödemeye tabi tutmadı ve, belediyenin ret kararını anladığını belirten Hakim Williams, öngörülen sorunların bahis dükkanına direk olarak bağlı olduğuna ikna olmadığını söyledi. Belediye, bahis dükkanına bölge sakinlerinin itirazları doğrultusunda ve suç oranları ve anti sosyal davranışlara yol açacağının endişesinden dolayı ruhsat başvurusunu ret etmişti. Hakim, bahis dükkanına şartlı ruhsat verme kararı alarak, ek güvenlik ve anti sosyal davranışlara karşı daha fazla önlem almaları gerektiğini söyledi. Kober şöyle konuştu: ‘‘Tabii ki Paddy Power’ın temyizinin kabul edilmesi bizi hayal kırıklığına uğrattı. Fakat, hakimin belediyenin duruşuna duyarlılığı yerel yönetimlerin, bölgeye zararları olacağına dahil endişe ve halkın çoğunluğunun istemediği, hakiki gerekçe olduğu yerlerde belirli işyerlerinin açılmasına engel olabilmeleri için daha fazla yetkiye ihtiyaçları olduğunun kanıtıdır. ‘‘Biz hep söylüyoruz, ekonomik büyümeyi teşvik etmek önemli olsa da, yerel insanların zararına karşı olmaması gerekir.’’ Haringey Belediyesi ruhsat komitesi, Paddy Power’ın bölgeye bir bahis dükkanı daha açma başvurusunu ret etmişti. Ret kararı, yakınlarda bulunan diğer bahis dükkanlarının yarattığı suç vakalarına bağlandı ve yeni bir dükkanın aynı sorunlara yol açacağına karar verilmişti. İşçi Parti Dört Hafta Babalık İzni Sözü Verdi Eşleri doğum yapan babaların, var olan çalışma yasalarına göre iki hafta olan babalık iznini, İşçi Parti lideri, Ed Miliband dört haftaya çıkarma vaadinde bulundu. Miliband, seçimleri kazanırlarsa, izin süresini dört haftaya çıkartıp, ödenen maaşı asgari ücretle eşleştireceklerini söyledi. Sure Start merkezlerine yapacağı yatırımın nasıl karşılanacağına dahil bilgi vermediği gerekçesiyle, verdiği sözü eleştirdiler. Ebeveynlerin uzun ve zor saatler çalıştıklarını ifade eden Miliband, annelerin işlerinde başarılı olmaya devam etmek istediklerini, babaların da çocuklarıyla daha fazla ilgilenmek istediklerini belirterek kanunların bu modern aile yapısına uygun olmadığını ekledi. Miliband, çalışan ailelerin, tüm gün okula henüz başlamayan çocuklarının, gidebildikleri Sure Start çocuk merkezlerine daha fazla yatırım yapacaklarını da açıkladı. Sure Start, 1998 yılında İşçi Parti tarafından başlatıldı. Muhafazakar hükümeti döneminde yatırım azaldığı için kapanan merkezler olduğu kaydedildi. Muhafazakar Parti, Miliband’ın, Var olan kurallara göre yeni babalar işyerlerinden aldıkları iki haftalık izin için, devletten haftalık £138.18 alıyorlar, ve işveren de çalışanın maaş farkını ödemesi için teşvik ediliyor. Hesaplara göre devletin babalık iznini dört haftaya çıkartıp, asgari ücret ödemesi, 2015/16 mali senesinde 150 milyon sterline mal olur. Miliband, babaların çocuklarının doğumlarının ilk haftalarında daha fazla izin almalarının önemli olduğunu söyledi. Babalık izni süresinde maaşın tamamı ödenmediğinden bir çok erkek iki hafta olan izin haklarından, maddi sorun yaşamamak için, faydalanmıyorlar. Muhabirler Esra Türk Erem Kansoy [email protected] Grafiker Yüksel Adıgüzel [email protected] Yayın Sahibi Tel News Ltd. Adres 33 Dalston Lane London, E8 3DF Telefon 0207 9230 838 0742 9481 490 Web www.telgraf.co.uk Reklam [email protected] Soru ve görüşleriniz: [email protected] BÜYÜK REKLAM KAMPANYASI Kürt ve Türk toplumuna ulaşmanın en iyi yolu Tüm reklamlarınızda %30 indirim Tüm seri ilanlarınız ÜCRETSİZ www.telgraf.co.uk [email protected] 07429481490 | 02079230838 ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015 3 ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015 4 Londra’da Yaşayan Kürdistanlılar P5 Ülkeleri Londra’da Buluştu 15 Şubatı Protesto Edecek Birleşik Krallık, ABD, Rusya, Fransa ve Çin’in oluşturduğu Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’na taraf ülkeler Londra’da buluştu. P5 ülkelerinin katıldığı toplantının ardından yayınlanan ortak açıklamada, 2010 yılında nükleer silahsızlanmayla ilgili yapılan konferansta verilen taahhütlerin gözden geçirildiği belirtildi. 15 Şubat Uluslararası komplonun yıldönümü dolayısıyla Londra’da bir protesto yürüyüşü gerçekleştirilecek. Britanya Kürt Halk Meclisi tarafından organize edilecek yürüyüş 15 Şubat Pazar günü Edmonton Angel Corner’dan saat 13:00’te başlayacak. 15 Şubat 1999 tarihinde uluslararası bir komplo sonucu esir alınıp Türk devlet güçlerine teslim edilen Kürt Halk önderi Abdullah Öcalan’ın esir alınışının yıldönümü vesilesiyle bir protesto yürüyüşü gerçekleştirilecek. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Britanya Kürt Halk Meclisi Londra’da yaşayan Kürdistanlıları eyleme çağırdı. 15 Şubat Uluslararası Komployu Kürdistan’ı sömürme, kimliksiz bırakma, Kürt halkına layık görülen köle yaşam tarzında ısrar olduğunu belirten Britanya Kürt Halk Meclisi, “Başta TC sömürgeciliği olmak üzere Lozan’da Kürdistan’ı parçalayan baş aktörlerin faşizan zihniyetin tekrarlanmasıdır. Kürt halk Önderi’nin büyük emekler ve büyük bedellerle yarattığı ve tüm ezilen halklara ilham kaynağı olan özgürlük yürüyüşü engellenmek istenmiştir” dedi. Bu insanlık mücadelesinin yarattığı özgürlük tutkusunun, sömürgeci ve emperyalist güçlerde korku ve telaş yarattığı ve komplo ile bu insanlık mücadelesinin boğulmak istendiği de kaydedilen açıklamada şunlar belirtildi: “Kürt Halk Önderliğinin 16 yıllık direnişi, komploda yer alan sömürgeci devletleri ve emperyalist güçleri boşa çıkarmıştır. İnsanlık hareketi PKK’yi terör listelerine alarak komployu derinleştirmeye çalışan faşizan zihniyet Kürdistan özgürlük mücadelesinin gün gün büyümesi karşısında çaresiz kalmıştır. Kürt halkı ve dostları komployu kabullenmemiş ve 16 yıldır Önder Apo etrafında kenetlenerek, felsefesini ve ideolojisini yaşamın her alanında pratikleştirerek komplocuların faşizan hayallerini kursaklarında bırakmıştır.’’ Yürüyüş Tarihi: 15 Şubat Pazar Saat: 13:00 Yer: Edmonton Angel Corner Silahsızlanma, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi ve nükleer enerjinin barışçıl şekilde kullanımının ele alındığı toplantıda, nükleer silah bulundurmayan ülkelerin temsilcileriyle yapıcı ve verimli görüşmeler yapıldığı kaydedildi. P5 ülkeleri, Nükleer Silahların Önlenmesi Anlaşmasının “nükleer silahlardan arınmanın köşe taşı olduğu” görüşünü yineleyerek, bu anlaşmanın uluslararası güvenlik ve istikrar için önemini vurguladı. İran’ın nükleer programıyla ilgili kaydedilen diplomatik ilerlemenin de ele alındığı toplantıda, ilerlemeden duyulan mem- nuniyet ve kapsamlı bir anlaşmaya ulaşma konusundaki kararlılık vurgulandı. “kitle Ortadoğu’da imha silahlarından arınmış bir bölge” oluşturulması için konferans yapılması çabalarına tam destek verdiklerini belirten P5 ülkeleri, bölgedeki tüm ülkelere bu konferansın gerçekleşmesine yardımcı olması çağrısında bulundu. L o n d r a ’ d a k i toplantıya P5 ülkelerinin Nükleer Silahların Yayılmasını Önlemeden Sorumlu Özel Temsilcileri katılırken, bir sonraki P5 toplantısının Fransa’da yapılması bekleniyor. ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015 5 Londra’daki Müslümanlar Charlie Hedbo’yu Protesto Etti 12 kişinin katledilişini göremeyen protestocular, Hz Muhammed’in karikatürünü gördü. Geçtiğimiz ayda saldırıya uğrayan ve 12 kişinin katledildiği Fransız mizah dergisi Charlie Hedbo başkent Londra’da yüzlerce Müslüman tarafından protesto edildi. Londra’da yaşayan çok sayıda Muslim Action Forum üyesi Müslüman, Paris’teki Charlie Hebdo dergisinin yayımladığı Hz. Muhammed karikatürlerini protesto etti. Aynı anda karşı gösteri düzenleyen aşırı sağcı grup Britian First ile Müslüman göstericiler arasında gerginlik yaşandı. Charlie Hebdo dergisinin yayımladığı Hz. Muhammed karikatürlerini protesto etmek amacıyla Başbakanlık binası önünde toplanan yüzlerce Müslüman, tekbir ge- tirerek ‹Peygamberimi seviyorum›, ‹Peygamberime uzanan elller kırılsın›, ‹Peygamberime hakaret edemezsin›, ‹Charlie ve onun taciz fabrikası› ile Papa Francis›in «anneme küfredersen yumruğu yersin» yazılı dövizler taşıdılar. Britian First üyelerine iş çıktı Muslim Action Forum tarafından düzenlenen ‘Küresel Medeniyet Kampanyası’ adlı gösteri sırasında toplanan yüzlerce kişi protestosunu sürdürürken, aşırı sağcı onlarca kişi de İngiliz bayraklarıyla karşıt gösteri yaptı. Polisin geniş güvenlik önlemleri aldığı eylem de Britian First üyeleri eylem yerinden uzaklaştırıldı. Toplanan eylemciler adına bir grup ‘Hz. Muhammed’e hakareti durdurun’ imza kampanyası çerçevesinde topladıkları 100 bin imzayı Başbakan David Cameron’a verilmek üzere başbakanlığa teslim etti. 6 ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015 ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015 7 Londra’ya Geri Dönen Daiş Üyesine 12 Yıl Hapis Cezası Suriye’ye giderek Daiş’e katıldığı belirtilen Londralı terörist 12 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 27 yaşındaki İmran Khawaja Suriye’de geçirdiği altı ay içinde kesik kafalarla fotoğraf çektirmişti. Geçtiğimiz yıl Ocak ayında Kürdistan üzeri Suriye’ye giden Khawaja, Suriye’de öldüğü izlenimini yarattıktan sonra, Haziran ayında Britanya’ya giriş yapmaya çalışırken Dover kentinde tutuklanmıştı. Khawaja’nın avukatı davada müvekkilinin zeka düzeyinin çok düşük olduğunu ve Suriye’ye gitmeden önceki aylarda beyninin yıkandığını savundu. “Terör eylemlerine” hazırlık yaptığını, bir kampa katılıp eğitim aldığını ve silahı bulunduğunu kabul eden Khawaja ile birlikte, onu İngiltere’ye getirmek için aracıyla Bulgaristan’a giden kuzeni Tahir Bhatti’ye de 21 ay hapis cezası verildi. Aynı davada Khawaja’ya mali kaynak sağlamakla suçlanan arkadaşı Asim Ali de yine 21 ay hüküm giydi. Imran Khawaja’nın mahkumiyet kararı, şimdiye kadar Britanya’da Suriye ile bağlantılı suçlardan verilen en ağır hükümlerden biri oldu. Londra’da Tutuklanan Genç, İngiliz Askerin Kafasını Kesmeyi Planlamış Geçen yıl Ağustos ayında Londra’da tutuklanan ve mahkemesi devam eden 19 yaşındaki gencin İngiliz askerlere yönelik kafa kesme olayı planladığı açıklandı. Mahkemesi devam eden 19 yaşındaki Brusthom Ziamani adlı gencin Lee Rigby adlı askerin katili Michael Adebolajo’yu kahraman olarak gördüğünü ve kendisinin de aynı bir eylem planladığı belirtildi. Geçen Ağustos ayında Londra merkezde çantasında satır ve çekiç bulunduran Brusthom Ziamani polis tarafından tutuklanmıştı. Brusthom Ziamani jüriye verdiği ifadesinde İngiliz askerin kafasını kesmek istediğini belirtmişti. Brusthom Ziamani’nin mahkemesi devam ediyor. Old Bailey’deki Eğitim Köşesi OKTAY ŞAHBAZ Urswick Ortaokulu Bilgisayar Bölüm Başkanı [email protected] Çocuklar Aileleri Yönetebilir mi? Hepimiz çocuklarımızı çok severiz. Onların mutlu olması için elimizden geleni yapmaktan kaçınmayız. Fakat bunu yaparken bazılarımız kontrolü elden bırakıp her şeyi çocuklarımızın yönetmesine izin veririz. Her şey onların istekleri doğrultusunda olur, onlar isteyince yenilir, onlar isteyince gezilir yada onlar isteyince yatılır. Öyle aileler ve çocuklar görüyorum ki gerçekten deyim yerindeyse ailelerini ‘ellerinde oynatıyorlar’. Peki bunun çocuklarımıza ne gibi bir faydası ve zararı olabilir? Böyle yetişen çocuklar ileride eğitimde ve iş hayatında ne tür sorunlar bekliyor? Bu haftaki yazımda sizlere bu konudaki düşünce ve görüşlerimi dile getireceğim. Gerek çalıştığım okulda, gerek aile ortamlarında gerekse de çevrede farklı aile yapıları ile karşılaşıyorum. Bu aile yapıları arasında beni en çok tedirgin eden ise kontrolü çocukların elinde olan aile yapıları. Görmesem bile aslında bunu bir çok anne babadan da bizzat duyuyorum “parmağında oynatıyor bizi” “ne istese yaptırıyor” diye. Misafir evde otururken, çocuğu ‘sen de uyu’ dediği için misafiri bırakıp gidip yatan, her istediğini yapmak için sokak sokak çocuğunun peşinden koşan yada ağlayıp sızladığı için cebindeki tüm parayı tablet yada oyuncağa harcayan, Ya da son günlerdeki en büyük sorunlardan biri haline gelen çocuğunu bilgisayar/tablet önünden kaldırmak için saatlerce çocuğuna yalvaran anne baba. Umarım bu örnekler bir çoğumuza tanıdık gelmiştir. Bu örnekleri zenginleştirmek ve farklılaştırmak mümkün. “Aman aman üzülmesin!” diye yapıyoruz. Bazen kolayımıza kaçıyor. “Ağlamasın şimdi kim uğraşacak, dediğini yapıverelim” diyoruz. Bazen bu durum o kadar çok oluyor ki, fark etmeden yeni bir alışkanlık ediniyoruz, hem de istemediğimiz bir alışkanlık. Bu konuda çalışma yürüten The Parent Coaching Academy bu durumu şöyle bir örnek ile anlatıyor “Eğer aile hayatı bir araba ise; direksiyonda anne ve/veya baba oturuyor. Yanında ise eşi. Zaman zaman şoför değişimi olmalı tabii. Arabanın nereye gideceğine; nerede durulacağına anne baba ortak karar vermeli. Çocuklar ise arkada. Tabii ki onların da söz hakkı var ama, ebeveynler her seferinde arkaya dönerse araba bir yerlere toslayabilir. Ya da çocuklar arkadan gördükleri kadarıyla yolu tarif ederse, yanlış yerlere gidilebilir.” Umarım bu örnekten yola çıkarak kontrolün neden biz anne ve babalarda olması gerektiğini anlamışızdır. Ailenin ve çocukların yönetimi biz anne ve babaların sorumluk alanında olması gerekiyor. Kararlar ve kurallar, neyin ne zaman, ne kadar ne niçin yapılacağı aile tarafından belirlenmeli. Bu çocuklarımız ile bir şey konuşmayacağız yada onların düşüncelerini almayacağız anlamına gelmiyor. Onların fikirleri ve istekleri tabi ki sorulacak, alınacak karara katkıları olacak, ama bu anne ve babanın önderliğinde yapılacak. Çocukları bazı kararları kendi istekleri doğrultusuna değiştirmek için içimize işleyen bakışlarıyla, “annecim babacım noolur” “mummy please” gibi sözleriyle bazen de bağırıp çağırma ağlama sızlamalarıyla çaba göstereceklerdir. Ama burada önemli olan anne ve babanın tutumlu davranması. Bu konuda tutarlı davranış gösteren aileler her zaman daha disiplinli bireyler yetiştirmiştir. Bu disiplini erken yaşta alan bir çocuk sorunsuz bir eğitim süreci yaşar ve hayata daha sağlam bir tutumla başlar. Evet çocuğumuzun ağlaması yada acılı bakışlarına karşın belki bir kaç defa üzülebiliriz ama uzun dönemde aslında onlara hayatın nasıl işlediği konusunda büyük bir derste vermiş oluruz. Kontrolü ele almak ve bu anlamda yapılması gerekenleri yapmaya çalışmak kısa dönemli bakıldığında işleri zorlaştırabilir. Ancak uzun dönemli düşündüğümüzde daha istikrarlı ilişkiler ve sağlam bir aile yapısı için gerekli… ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015 8 Enfield Belediyesi Polis Sayısının Arttırılmasını Talep Etti Londra’da şiddet içeren, kişiye karşı, suçların artmasıyla Enfield Belediyesi daha fazla polise ihtiyaç olduğunu ve polis sayısının arttırılmasını talep etti. Enfield’de gençlerin işlediği suçların, 2014 senesinde %20 artmasıyla, belediye daha fazla polisin bölgede görevlendirilmesi için çağrıda bulundu. Londra Polis Biriminin (Metropolitan Police) açıkladığı son bir senenin suç rakamları kişiye karşı suçlarda büyük bir artış olduğunu gösteriyor. Son dönemde, özellikle Hackney ve Enfield’de haberlere yansıyan cinayet ve saldırı haberleri artışta olduğu görülüyor. Sadece, yerel, Hackney Gazette gazetesinin ana sayfasında, 10 Şubat Salı günü, bir hamile kadının çantasını çalmak için yerde sürüklendiği, bir kadının tecavüz şikayeti ve bir adamın boynunda bıçakladığının haberleri yer alıyor. Enfield’de 30 Ocak’ta, 17 yaşındaki Shaquan Sammy-Plummer bıçaklanarak öldürülmüştü. Haringey, Westminster ve Lambeth belediyelerinin Londra Büyükşehir Belediyesi tarafından, çete suçlarının önüne geçilmesi için başlattığı Shield Operasyonun, gençlerin işledikleri suçların arttığı Enfield’de uygulanmasının daha önemli olduğunu belirten belediye yetkilileri yardım talep etti. Enfield’de gençlerin işledikleri suçlar son bir yılda %21 arttı; Westminster’da artış %7, Lambeth’da aynı suçlar %10 düştü. Enfield belediyesi açıklamasında Lambeth’ın Enfield’den küçük olmasına rağmen polis sayısının 250 daha fazla olduğuna dikkat çekildi. Enfield Belediyesi Çevre ve Toplum Güvenliği Kabine Üyesi, Chris Bond, şöyle konuştu: ‘‘Polisimiz çalışkan ve zor durumlarda işlerini iyi yapan, görevlerine bağlı memurlar, ama temel sorun sayılarının yetersiz olması. Fransa’da yaşanan terör saldırıları ve Belçika’daki anti terör tutuklamalarından dolayı, Britanya’nın daha fazla önlem alma gereği bu sorun daha da büyüyerek, polisin üzerindeki sorumluluğu arttıracak. ‘‘Gençlerin işledikleri ciddi şiddet vakalarıyla baş etmek emek ağırlıklı, uzun vadeli bir projedir, Enfield Belediyesi her yıl Metropolitan Polisine yarım milyon sterlin maddi destekte bulunuyor.’’ Britanya İstihbaratının ABD’den Aldığı Elektronik Bilgiler Yasa Dışı The Guardian gazetesi ve ABD istihbaratı, NSA, eski çalışanı Edward Snowden’ın ortaya çıkardığı Prism ve Upstream programları dahilinde, Britanya’nın vatandaşları hakkında ABD’den bilgi aldığını ortaya çıkarmışlardı. Kamuya açıklanan bilgiler dahilinde insan hakları ve sivil toplum örgütlerinin başlattığı davada, mahkeme, 2007 yılında başlayan Prism programının, 2014’e kadar, bilgi toplama yöntemlerinin bazı yönlerinin yasa dışı olduğuna karar verdi. Konuyu araştıran mahkeme, geçen seneye kadar gerçekleşen elektronik bilgi paylaşımının yasa dışı olduğuna karar verdi. Araştırmalar Güçler Mahkemesi (Investigatory Powers Tribunal (IPT)) Cuma günü verdiği kararda Britanya’nın Devlet İletişimleri Anamerkezi’nin (GCHQ), NSA’nin ele geçirdiği email ve telefon kayıtlarını görüntülemesinin insan hakları yasalarını çiğnediğine karar verdi. Fakat mahkeme kimsenin bireysel olarak haklarının ihlal edilmediğine karar verdi. IPT, 2000 yılında kurulduğundan bu yana, bu kararıyla, ilk defa istihbarat kurumuna karşı yapılan bir şikayeti onayladı. Kendileri hakkında istihbaratın bilgi toplamış olduğunu düşünen bireyler bu bilgilerin silinmesi için başvuruda bulunabilirler. Dünya HSBC Bankası Skandalını Konuşuyor 45 ülkeden gazeteciler, küresel bankacılık devlerinden HSBC’den 2007 yılında sızan gizli hesaplar üzerinde yürüttükleri ortak araştırma ile farklı ülkelerden yüz milyar doları aşan gizli hesaplar üzerinden suç şebekeleri, vergi kaçakçıları, politikacılar ve ünlülerin servetlerinin ayrıntılarına ulaştılar. İngiltere merkezli HSBC Bankası’nın, zengin müşterilerinin milyonlarca dolar vergi kaçırmasına aracı olduğu ortaya çıktı. HSBC bankasının İsviçre hesaplarında en yüksek miktarda parası bulunan müşteriler bakımından ilk beş sırayı İsviçre’den sonra, İngiltere, Venezuela, ABD ve Fransa alıyor. “Swissleaks” adı verilen belgelere göre, bankanın İsviçre’deki merkezinde, İsviçre’den 11 bin 235, Fransa’dan 9 bin 187, İngiltere’den 8 bin 844, Brezilya’dan 8 bin 667, İtalya’dan 7 bin 499, İsrail’den 6 bin 554, ABD’den 4 bin 183, Arjantin’den 3 bin 625, Türkiye’den 3 bin 105 ve Belçika’dan 3 bin 2 hesap bulunuyor. Yaklaşık hacmi 120 milyar doları aşan 30 bin hesap içinde Türkiye’ye ait hesapların hacminin ise 3,4 milyar dolara yaklaştığı belirtiliyor. ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015 9 Parlamentoda Kıbrıs Sorunu Tartışıldı Türkiye Araştırmalar Merkezi Ceftus, Ekim ayından bu yana askıda olan Kıbrıs sorununu İngiliz parlamentosuna taşıdı. Kurumun 2015 yılındaki ilk etkinliği olma özelliği taşıyan toplantıda Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Başkanı Cemal Özyiğit, Mağusa milletvekili Hüseyin Angolemli ve Dış ilişkilerden sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Deniz Birinci konuşmacı olarak katıldılar. ‘Kıbrıs Meselesi: Ekonomik Kriz ve Hidrokarbon’ başlıklı toplantıya Muhafazakar Partili Enfield North Milletvekili Nick De Bois ev sahipliği yaptı. Panel öncesi söz alan De Bois Kuzey ve Güney Kıbrıs arasında uzun süreden beri beklenen barışın gelmesini umduğunu belirtirken, iki toplumun kendi seçim bölgesinde birlikte ve uyum içerisinde yaşadıklarını vurguladı. Kıbrıslı Türk asıllı Baroness Meral Hussein-Ece”nin moderatörlüğünü yaptığı panele aralarında Kıbrıs Türk Dernekleri Konseyi Başkanı Ayşın Yılmaz’ın bulunduğu dernek yöneticilerinin yanı sıra Güney Kıbrıs’ın İngiltere Yüksek Komiserliği görevlileri ile Rum toplum temsilcilerinin de ilgi gösterdiği gözlendi. zaman zaman tansiyonun yükseldiği tartışmaların yaşandığı toplantıda İlk sözü alan TDP Başkanı Cemal Özyiğit Kıbrıs’taki politik durumu tarihi olarak kapsamlı ele alan bir konuşma yaptı. Özyiğit konuşmasında 1960’larda başlayan problemlerin çözümü için umut veren 2004’teki Annan Planı’na Rum kesiminin %78’nin hayır demesiyle adanın bütünleşmesi için önemli bir fırsatın kaçırıldığını hatırlattı. Kıbrıs’ın uluslararası bir kimlik ve egemen yapısıyla iki toplumlu federasyon olmasını savunduklarını söyleyen Özyiğit, hidrokarbon yataklarının bulunması ile bu sürecin hızlanacağı yönündeki beklentilerin de gerçekleşmediğini kaydetti. Rum kesiminin enerji arama çalışmalarına başlamasının ardından Türk kesiminin de keşif yapmaya başladığına işaret eden TDP Başkanı, İsrail, Rum Kesimi ve Rusya’nın ortak askeri tatbikat yapmalarının süreci tıkayan en önemli faktörlerden birisi olduğunu da ifade etti. Cemal Özyiğit konuşmasında, müzakerelerde TDP olarak Maraş ve gaz konusunun öncelikli olması gerektiğini savunduklarının altını çizerek, İngiltere’nin de garantör olarak müzakere sürecindeki engelleri kaldırmaları konusunda sorumluluğu bulunduğunu ifade etti. Toplantıda daha sonra söz alan milletvekili Hüseyin Angolemli Kıbrıs müzakerelerini değerlendirdiği konuşmasında, müzakerelerde masaya oturan tarafların, birbirlerine zıt tutumlar almak yönünde bir üslup kullandıklarını ileri sürdü. Örneğin Maraş konusunda, iki taraf müzakerecilerinin başta hayır dedikleri şartlara, daha sonra evet dediklerini, bu sefer de diğer tarafın görüş değiştirmesi üzerine sürecin tıkandığını savundu. Angolemli, iki toplumun asıl niyetinin önemli olduğunu vurguladı ve toplumlar arasında güven inşa edilmesi gerektiğini belirtti. Geleceğe pozitif baktığını belirten tecrübeli siyasetçi, yeni Yunan Hükümeti’nin Türkiye ile ekonomik ittifaklara girmesinin adada politik durumu olumlu etkileyeceğini sözlerine ekledi. Panelin son konuşmacısı olan Deniz Birinci ise Kıbrıs’taki iletişim eksikliğinin, taraflar arasındaki anlaşmazlığın temel nedenlerinden birisi olduğunu ifade etti.geçen sene Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aday olduğunu ve Rum bölgesinde seçim kampanyası yürüttüğünü hatırlatan Birinci, Kıbrıslılar’ın birbirlerinin dilini öğrenmeye çalışmaları gibi adımların iki toplumun birbirleri ile empati yapabilmeleri için önemli olacağını vurguladı. Diasporadaki Kıbrıslıların söz konusu iletişimi sağladıklarını, birlikte çalıştıklarını hatta evlendiklerini belirten genç politikacı, ancak bu durumun adadaki kutuplaşma yüzünden sağlanamadığından yakındı. Türk kesiminin ambargo dolayısıyla Kıbrıs’la ilgili verilen kararlarda söz sahibi olmadığını söyleyen Deniz Birinci. `Kıbrıs’ta yaşayan her iki halkın da Kıbrıs üzerinde hakkı bulunuyor. Benim bir parçası olduğum, üzerinde yaşadığım toprakla ilgili, benim söz hakkımın bulunmaması haksızlık` dedi. Birinci, hidrokarbon konuşun da iki toplumun temsiliyeti gerektiğini belirtti. Konuşmaların ardından aralarında Kıbrıslı Türk ve Rumların da yoğun olarak bulunduğu dinleyiciler, yorum ve soruları ile söz aldılar. 10 ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015 ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015 11 68’inci BAFTA Sinema Ödülleri Açıklandı ALTYAZILI DİYALOGLAR MIZGIN MÜJDE ARSLAN [email protected] BERLİN FİLM FESTİVALİ’NDEN NOTLAR... Sinema okullarında/kurslarında film sanatı, bir filmin nasıl çekileceği öğrenilebilir ama bu tek mecra olmadığı gibi tek başına yeterli de değildir kanımca. Bir filmin nasıl çekileceğini çoğu zaman sette öğrenirsiniz, çalıştığınız bir projede ya da kendi filminizin setinde. Film setleri de film dilinin inceliklerini öğrenmeniz için yeterli değildir, bir diğer platform olarak film festivallerinden söz edilebilir. Sinemaya okuluna gitmeden, çok az bilgi sahibi iken sadece film festivallerini takip ederek de önemli bir birikim sağlayabilirsiniz. Sinema okullarından mezun olmamış pekçok başarılı yönetmen sinemayı festivallerde film izleyerek öğrendiğini yazar. Britanya Film ve Televizyon Sanat Akademisi (BAFTA) sinema ödülü kazananları belli oldu. Richard Linklater’ın yazıp yönettiği”Boyhood” en iyi film ödülünü aldı. 2015 yılının BAFTA ödülleri Londra’daki tarihi Kraliyet Opera Binası’nda düzenlendi. En iyi film ve yönetmen ödüllerini “Boyhood” filmi alırken, dünyaca ünlü İngiliz fizikçi Stephen Hawking’i canlandırdığı “The Theory of Everthing” filmindeki rolüyle en iyi erkek oyuncu ödülünü Eddie Redmayne kazandı. En iyi kadın oyuncu ödülüne ise “Still Alice” filmindeki performansıyla ABD’li aktris Julianne Moore layık görüldü. Ödül töreninin sunuculuğunu İngiliz komedyen ve aktör Stephen Fry yaptı. Ödül töreninden önce kırmızı halıda renkli görüntüler yaşandı. Keira Knightley, Michael Keaton, Edward Norton, Reese Witherspoon, Benedict Cumberbatch, Ethan Hawke, Eddie Redmayne, Rosamund Pike gibi aktör ve aktrisler, kırmızı halıda boy gösterdi. Boyhood Film Konusu Before Sunrise, Before Sunset ve Before Sunset’ten oluşan üçlemesiyle sinemaseverlerin gönlünde taht kuran Richard Linklater’ın, 2002 yılından beri her sene 4 oyuncusuyla buluşarak çektiği filmde Mason adlı bir çocuğun ilkokul yıllarından koleje girmesine kadar olan süreçteki büyümesine tanıklık ediyoruz. BAFTA’da bu yılın en iyileri: En İyi Film: Boyhood En İyi Yönetmen: Richard LinklaterBoyhood En İyi Erkek Oyuncu: Eddie Redmayne- The Theory Of Everything En İyi Kadın Oyuncu: Julianne Moore- Still Alice En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: J.K. Simmons- Whiplash En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Patricia Arquette- Boyhood Bu haftaki yazıda, “festivallerde farklı ülke, yönetmen ve tarzlardan filmler izlemek bize ne sağlar” biraz bunu anlatmaya çalışacağım. En İyi İngiliz Filmi: The Theory Of Everything En Orijinal Senaryo: The Grand Budapest Hotel En İyi Uyarlama Senaryo: The Theory Of Everything En İyi Animasyon Filmi: The Lego Movie En İyi Sinematografi: Birdman En İyi Belgesel: Citizenfour En İyi Yabancı Film: Ida En İyi Prodüksiyon Tasarımı: The Grand Budapest Hotel En İyi Görsel Efekt: Interstellar En İyi Makyaj ve Saç: The Grand Budapest Hotel En İyi Kostüm Tasarımı: The Grand Budapest Hotel En İyi Ses: Whiplash En İyi Montaj: Whiplash En İyi Müzik: The Grand Budapest Hotel BAFTA British Academy of Film and Televsion Arts; Britanya Sinema ve Televizyon Sanatları Akademisidir. Oscar’ın Birleşik Krallık’taki dengi olan bu akademi her yıl film, televizyon, çocuk film ve televizyon eserleri ile iletişim ödülleri verir. 1947’de Britanya Film Akademisi olarak, David Lean, Alexander Korda, Carol Reed, Charles Laughton, Roger Manvell gibi isimler tarafından kurulmuştur. 1958’de Televizyon Yapımcıları ve Yönetmenleri Loncası ile birleşerek Film ve Televizyon Kulübü olmuştur. 1976’da ise şimdiki adını almıştır. Başlıktan da anlaşılacağı üzere Berlin Film Festivali’nden yazıyorum, festivalin Berlinale Talents bölümüne davet edildim. Bu bölüm meslek profesyonelleri için eğitim, özgün alanlarda workshoplar ve film izleme imkanı sağlıyor en önemlisi Dünya’nın pekçok ülkesinden sinemacıyla bir araya geliyor, deneyimlerinizi paylaşıyorsunuz. Çoğu ülkeden bir iki kişi davet edilirken, en kalabalık katılım İngiltere’den: çoğumuz yabancı orijinli 18 kişiyiz. British Council festivalden önce Londra’da İngiltere katılımcılarını bir araya getiren bir kokteyl organize ederek, bu etkinliğe ne kadar önem verdiğini gösterdi. Talent bölümünün yanı sıra kartlarımızla 400’den fazla filmi de izleme imkanımız var tüm filmlerin önünde uzun kuyruklar oluşsa da film seçeneğinin çok olması herkese göre bir film izleme şansını veriyor. Türkiye’den Emine Emel Balcı’nın “Nefesim Kesilene Kadar”, Faruk Hacıhafızoğlu’nun “Kar Korsanları” adlı uzun metraj filmleri ve Derya Durmaz’ın “Gri Bölge” adlı kısa filmi gösteriliyor. Film festivalleri bir sinemacının gelişiminde ne işe yarar sorusuna dönersek, öncelikle çok önemli bir işlev sağlar ki, onu en çok festivallerde elde edersiniz: film çekme motivasyonunuz artar. Kısa süre içerisinde pek çok film izlediğiniz için film gramerini karşılaştırma şansınız ve size hi- tap edeni anlama ya da pekiştirme imkanı sağlar. Tıpkı tüm insanlar aynı dili konuşmadığı gibi, tüm filmler de aynı anlatı diline sahip değildir, kimisi ritimlidir, kimisi parçalıdır, kimisi dingindir, yavaş yavaş akmayı sever. Kimi kamerayı hareketli sever, kimi sabit, kimi long shot sever, kimisi geniş açı kimisi close up sever. Film dilinde bir yeniliğe gitmek ya da kendini özgü bir dil oluşturmak pek çok yönetmenin amacıdır ancak özgün bir dile sıklıkla rastlandığı söylenemez. Durgun plan panoramik görüntü, minimal sinema gördüğümüzde Nuri Bilge Ceylan akla gelir ve bu üslubu kullanacak her yönetmenin filminde yine NBC’ye vurgu yapılır, film iyi bir taklit ya da kötü bir taklit olarak yerini alır. Anlatıda son zamanlarda iki yenilikçi yönetmenin dilinden bahsedebilir: Pawel Pawlikovski “İda” filminde kadrajı dikey kurgulayarak, Xavier Dolan “Mommy” filminde dar ve geniş kadrajı karakterin ruh haline göre bazen dar bazen geniş tutarak bunu başardı. Bu ikisini de uygulayabilirsiniz ancak ikisinin de ilk yapan yönetmenlerince anılacağını ve yapacağınızın bir taklit olacağını kabul etmeniz gerekir. Dünya sinemasını izlemek için en önemli platformlar festivallerdir çünkü yaşadığınız şehrin sinemasının dağıtım ağı yaygın olarak Hollywood filmleriyle sizi sınırlar, başka filmleri DVD ya da internette bulabilirsiniz ancak sinema perdesinde, yüzlerce kişiyle izlemediğiniz sürece aynı tadı yakalamak zordur. Oysaki şahane bir Paraguay, Şili filmi izleyebilmeniz için bazen Berlin’e, Venedik’e, Rotterdam’daki festivallere gitmeniz gerekebilir. Londra’daki sinemalarda ne yazık ki sinemalarımız Amerikan filmleriyle ya da kötü gişe filmleriyle (Mucize gibi...) kuşatılmış, o filmleri izleyerek kötü bir sinema alışkanlığı oluşturulmuş, oluşturuluyor. -Avrupa filmlerini, Latin sinemasını, Rus sinemasının, Uzakdoğu sinemasının anlatısını ne kadar özlediğimi şimdi daha iyi anlıyorumFestivallerde film izlerken, yeni film fikirleri bulabilirsiniz, yeni filminizde çalışacak ekipten insanlarla tanışabilirsiniz, yapımcı, fon, danışman bulabilirsiniz, hiçbir bilginiz yokken bir Butan filmi izleyebilir ve Butan sinemasını, anlatısını keşfedebilirsiniz. Özetle sinemayı seviyor mesafeli bir ilişki yaşıyorsanız, festivalde aşık olabilirsiniz. 18-21 yaş arası gençler için özel bir sinema eğitim grubu oluşturulacaktır, ilgileniyorsanız lütfen bizimle iletişime geçiniz. www.blueartscourses.com ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015 12 Suruç’taki Kamplarda Kalan Kobaneliler Yardım Bekliyor Telgraf muhabiri Erem Kansoy Suruç’ta bulunan mülteci kamplarını ziyaret ederek izlenimlerini paylaştı. Haber-Fotoğraf: Erem Kansoy- Suruç Kobane’de savaşın başlaması ile yerlerinden edilen vatandaşların büyük bir bölümü Suruç bölgesine yerleşmişti. Olayların patlak vermesi ile Suruç’a doğru yola çıkan Kobane’li Kürt vatandaşları Türkiye sınırlarına sokmamıştı. Türkiye yönetiminin suçsuz ve masum kimselere uyguladığı insanlık dışı karara Suruç’lu vatandaşlar müdahale edip Kürt kardeşlerini sınırı delerek Suruç’a aldığı biliniyor. Yaklaşık Beş aydan beridir hizmette olan çadır kentler, HDP ve Suruç belediyesi tarafından kurularak yerlerinden edilen insanlara açıldı. Kobane’li yerlerdinden edilmiş Kürtlerin mülteci kamplarındaki yaşantılarını gözlemlemek ve en yalın hali ile dünyaya duyurmak-göstermek üzere sırası ile, Suphi Nejat Arnaslı kampı, Rojova kampı ve son olarak Kobane kampını ziyaret ettik. Kobane’de Şehit düşen Gerilla, Suphi Nejat Arnaslı’nın adını taşıyan kamp 4 ay önce HDP’nin büyük katkılarıyla kuruldu. Suphi Nejat Arnaslı kampında 5 Yüz’e yakın aile bulunuyor. Kampın büyük nüfusu çocuklardan oluşuyor. Suphi Nejat kampında özellikle kuru gıda ve kahvaltılık malzemelere ihtiyaç duyulmakta. Kahvaltılık malzeme bulunmadığından, günde sadece 2 kez kendi hazırladıkları veya gelmişse dışardan O gün getirilen yiyecekler tüketiliyor. Gönüllü doktorların zaman zaman kontrole geldiği kampta bir çok Kürt Kobane’deki evlerine geri dönmek istiyor. Suphi Nejat Arnaslı kampının ardından Rjova kampına da yaşananlara tanıklık etmek giriş yaptık. Yaklaşık 5 aydır yerlerini kaybeden Kobane’lileri ağırlayan kamp, Bin’e yaklaşan nüfusu ile bölgedeki en büyük kamplardan biri. Kampda hizmet veren belediye yetkilisi Hüseyin Kaya’dan edindiğimiz bilgiye göre kampta kampın acil ihtiyaçlarının başında ilaç geliyor. Çocuk maması, Kuru gıda, kahvaltılık yiyeceklerin de de büyük eksikliğini yaşadıklarını belirten Kaya, “yardımlarınız ile Kobane’yi baştan yaratacağız asıl şimdi yardıma ihtiyacımız var. Buraya bizlere yardım getirmek amacı ile kendi ceplerini doldulmaraya çalışanlar da sammimetsizliklerinden kendilerini belli ediyor, biz bu konuda bilinçliyiz Avrupa’lılarında bilinçlenip kime neden yardım ettiklerini iyi bilmeleri gerekiyor.” Dedi. Kobane kampına da gerçekleştirdiğimiz ziyarette kampın yönetim kuru üyesi Ardıl Ahmed’ten çok özel bilgiler aldık. Yine HDP ve Suruç belediyesi sponsorluğunda kurulan çadır kent içerisinde 2000’den fazla Kobane’liyi barındırıyor ve 260 çadırdan oluşuyor. Kampın önde gelen acil ihtiyaçları ise, yiyeyecek, kahvaltılık, şeker ve yağdan oluşuyor. Kampın yönetim kurulu üyesi Ardıl Ahmed ise gazetemize yaptığı açıklamada, “insanlarımız Kobane’den kaçarken koridor yoktu, bizleri Suruç halkı kucakladı. Devlet halkımızı çok zorluyor, gözaltılar yaşanıyor, koridor halen yok ve nsanlarımız Türkiye’nin eziyetinde. Avrupa’dan bizlere bir çok yardım geliyor, bireysel ve vakıf yardımları bizleri ayakta tutmasına rağmen araştırmalarımızda bazı yardım edenllerin bunu kişisel çıkarları doğrultusunda yaptığını öğrendik. Biliyoruz ki Avrupa’da vakıflara büyük devlet katkıları var bu katkılar bize ne kadar ulaşıyor tartışılır, iyi niyetle bizlere yardım eli uzatanlara sonsuz teşekkürler. Yine Avrupa’dan gelen bir çok yardım öncelkle Türkiye, Ankaraya teslim ediliyor, bu güne kadar devlet bize bunların yüzde onunu verdi. Çorba ve kuru ekmekleri bir dönem bize dağıtarak yardım yaptık adı altında paraları akladılar ardından yardımları kesiler. Afat kampı e büyük örneğidir, orada çok sıkıntı var, yardım yapmıyorlar oraya yardım ulaşmasna engel oluyorlar devletin orada büyük baskısı var, Türk askeri arkadaşlarımızı hapsediyor dışardan insanların oraya girmesine izin vermedikleri gibi dışarı çıkmalarnada kısıtlı izin veriyorlar.” İfadelerini kullandı. ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015 13 HDP Britanya Seçim Koordinasyonu kuruldu Özgürce HATİCE GÜDEN [email protected] Ülke topraklarında özgürlüğün ve adaletin yolunu açmak Pazar günü Kürt Toplum Merkezinde demokratik kitle örgütlerinin temsilcileriyle birlikte yapılan bir toplantı ile HDP Britanya Seçim Koordinasyonu kuruldu. Kitle toplantısı önce bir araya gelen Demokratik Güç Birliği’nde örgütlenmiş kitle örgütleri temsilcileri, HDP Britanya Seçim Koordinasyonu’nu kurma kararı aldı. Ardından yapılan kitle toplantısında HDP Avrupa koordinasyonundan gelen seçimlerle ilgili genelge okundu ve seçim çalışmaları için görüş alış verişinde bulunuldu. Ayrıca seçim çalışmalarında yer alacakların isimleri tespit edildi. Kitle toplantısından sonra bir araya gelen HDP Britanya Seçim Koordinasyonu, gerçekleştirdiği ilk toplantısı ile seçim çalışmalarının startını da vermiş oldu. 3 Nisan’da kadar esasen Britanya’da bulunan seçmenlerin Yurtdışı Seçmen Kütüğüne kaydının olup olmadığını tespiti ve olmayanların kaydının yapılmasında yardımcı olmak olarak belirledi. Britanya’da bulunan yaklaşık 80 bin seçmenin en az 30 bininin oyunu almayı hedefleyen bir çalışmayı başlatan HDP Britanya Seçim Koordinasyonu, sürecin ilk önemli adımını gelecek Cumartesi gerçekleştireceği kitlesel basın açıklaması ve geniş kitle toplantısı ile gerçekleştirecek. 14 Şubat Cumartesi günü saat 16.00’da Haringey’de bulunan Kürt Toplum Merkezinde gerçekleştirilecek toplantıda, aynı zamanda bu seçimlerde HDP’yi destekleyen kurum temsilcileri de yer alacak ve ortak bir basın açıklaması gerçekleştirecekler. Kurumlar seçim çalışmasında Britanya’da çalışma yürüten Britanya Kürt Halk Meclisi, Kürt Toplum Merkezi, Halkevi, Nothingham Kürt Toplum Merkezi, Sussex Kürt Toplum Merkezi, Roj Kadın Meclisi,Göçmen İşçiler Kültür Derneği –GİK-DER, Londra Sosyalist Kadınlar Birliği, Londra Cumartesi Anneleriyle Dayanışma Komitesi, Dayanışma ve Toplum Merkezi - DAYMER, Elbistanlılar Toplumu – El-Com, Kaşanlılar Derneği, Kırkısraklılar ve Kürecik Alhaxlılar Derneği HDP Britanya Seçim Koordinasyonu’nda yer alıyorlar. Ayrıca Gözaltında Kayıplara Karşı Uluslararası Mücadele Komitesi–ICAD Britanya Seksiyonu da seçimlerde HDP’yi desteklediğini açıkladı. Yurt dışında oy kullanacak seçmenlerin dikkat etmesi gerekenler: Yapılması gereken işlemler; 1) Eğer kimlik yoksa en yakın konsolosluğa gidip kimlik çıkartmak gerekiyor. 2) Eğer kimlik varsa, Bu adresten kimlik bilgilerini girip yurt dışı seçmen listesinde isminizin olup olmadığını Yüksek Seçim Kurulu (www. ysk.gov.tr) web adresinden sorgulamanız gerekiyor. 3) Eğer seçmen listesinde kaydınız yoksa www.nvi.gov.tr adresinden adres beyan formu indirerek doldurmanız ve kimlik fotokopisi ile beraber ilgili konsolosluğa gönderilmeniz gerekiyor. 14 Mart tarihinde Yurt Dışı Seçmen Listesi www.ysk.gov.tr adresinde ilan ediliyor ve hemen ardınan itiraz süresi başlıyor. 27 Mart tarihinde itiraz süresi bitiyor. 8 Mayıs’ta oy verme işlemleri başlıyor. 31 Mayıs’ta bitiyor. Geçtiğimiz hafta HDP Britanya Seçim Koordinasyonu kuruldu. Demokratik Güç Birliği’nde örgütlenmiş birçok kitle örgütünün içerisinde yer aldığı HDP Britanya Seçim Koordinasyonu, Britanya’da bulunan yaklaşık 80 bin seçmenin en az 30 bininin oyunu almayı hedefleyen bir çalışma planı çıkardı. Bu, oldukça iddialı ve fakat gerçekleşebilir bir iddia. Aslolan buna inanmak ve çıkan / çıkarılacak olan planlara uygun davranmak… Rojava devriminin kazanımları, Kobanê zaferi ve Yunanistan’da demokratik cephe ittifakının seçim kazanımı, koşulları dünden çok daha fazla lehimize çevirmiş bulunmakta. Bunun da ötesinde, Avrupa’da milyonlarca açlık, yoksulluk, adaletsizlik, cins kırımı, işkence ve kimliksizleştirme saldırıları ile kendilerine ülke topraklarında yaşam hakkı tanınmayan göçmen ve politik mülteci bulunmakta. Ve fakat maalesef, sistemin direk etkilediği ve sürgüne çıkarmış olduğu bu devasa kitle, yaşadığı sürgünün bir sonuç olduğunu ya bilmiyor ya da görece yaşam standartlarının iyileşmesi nedeniyle mevcut sonucu ve durumunu sorgulamamakta. Politik sürgünlerin önemli bir kısmı ise devrimciliği ülke topraklarına sıkıştıran anlayışlarların oluşturduğu barikatlara çarparak etkisizleşmiş bulunmakta. Uzun yıllardan sonra nihayet, -özellikle de Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile birlikte- yurtdışında sürdürülen çalışmaların önemi açığa çıkmaya başladı. Nitekim oy hırsızlığının resmi yollarından biri olan “seçim barajı” nın parçalanmasında, Avrupa’daki seçmenin stratejik önemde olduğu açığa çıktı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden farklı olarak bu dönem, ülke topraklarında adaletin, barışın, eşitlik ve özgürlüğün kapılarını aralayacak tek demokratik cephe olan Halkların Demokratik Partisi (HDP), Avrupa’da da seçim çalışmalarını koordine edecek merkezi ve yerel seçim komiteleri oluşturdu. HDP Parti Meclisinden görevlilerin de bulunduğu bu koordinasyon ve komiteler ile oldukça yoğun, kapsayıcı, kucaklayıcı ve somut hedeflere kilitlenmiş bir seçim çalışması yürütülecek. Öncelikle bilmeliyiz ki; kapitalist, sömürgeci sistemin harabetine uğramış, daha iyi bir yaşam için yerini, yurdunu ve sevdiklerini terk etmek zorunda kalmış milyonlarca insan, hala kendisini sürgüne çıkmak zorunda bırakan sistemin çıkarlarına hizmet eden parti ve örgütlerle hareket etmekte. Bu, açıktırki demokratik cephenin eksikliklerine işaret eder. Bu noktada yaşanan eksiklikleri tespit ederek başlatılacak seçim çalışmaları, hedef kitle ile doğru ilişkilenmenin yolları ve araçlarını bizlere verecektir. Aynı zamanda, uzun vadede yürütülecek çalışmalar bakımından da fikir verici olacaktır. Örgütlü ilerici, demokrat, devrimci, yurtsever kurum ve bireylerin birleşik mücadelesinin örgütlenmesi ve başarısı ise tüm kurum ve bireylerin sorumluluğu altındadır. Seçim barajını parçalamak için Avrupa’dan en az 400 bin oy almayı hedefleyen HDP’nin başarı ya da başarısızlığı açıktırki kendisini ezilenden, sömürülenden, baskı altına alınandan yana gören kesim ve kişilerin tutarlılığı ile doğru orantılı olacaktır. Kadınların eşitlik ve özgürlük taleplerinin, fiili eşitlikler mücadelesinin seçim yarışı içerisindeki tek temsilcisi HDP’nin başarı ya da başarısızlığı; kadın özgürlük mücadelesi yürütücülerinin kendi kavgalarına sahip çıkması ile doğru orantılı olacaktır. Alevilerin eşit yurttaşlık talebenin gerçek ve tek savunucusu HDP’nin başarı ya da başarısızlığı; Alevi demokratik hareketin, kendisini satılmış “Alevi”lerden ayırd ederek taleplerine sahip çıkan onurlu duruşu ile doğru orantılı olacaktır. Kısacası seçim süreci; bir turnusol kâğıdı misali tüm renklerin, duruşların ve samimiyetin açığa çıktığı bir süreç olacaktır. Saflaşma ve kirlerimizden arınmanın da… Adalet, özgürlük ve vicdanın kazanması umuduyla… ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015 14 Tarihi Direnişin Ardından Yıkık Kent Kobane Haber-Fotoğraf: Erem Kansoy- Kobane Tam 134 gün boyunca Daiş’in ağır silahlarla saldırdığı Kobane, YPG-YPJ güçlerinin tüm dünyanın dikkatlerini üzerine çektiği büyük bir direnişinin ardından kent merkezi son iki haftaya yakındır tamamen Kürt savaşçıların kontrolünde bulunuyor. Özellikle Miştenur tepesi ve Kaniya Kurda tepesinin YPG tarafından geri alınması ile Daiş Kobane kent merkezinden tamamen temizlendi. Daiş’in Kobane’de bulunduğu süre içerisinde, kaçış sürecinde ve yine hava saldırılarının da etkisiyle tamamıyla harabeye dönüşen Kobane’yi sizler için görüntüledik. Kobane kenti içerisinden öncelikle Kaniya Kurda tepesi ve ardından Miştenur güzergahını takip tepesi ettiğimiz sırada bir çok Daiş’linin çürümüş cesetlerine de rastladık. Kentte özellikle gerillaların büyük güvenlik önlemleri dikkat çekiyor. İŞİD’in kent dışına yaklaşık 25 kilometre itilmesi ile bölgeye gazeteci ve aktivistler akın etti. Suruç Kaymakamlığından alınan izinler ile Kobane ziyaretlerini gerçekleştiren şu sıralar gazeteciler Türkiye’nin çıkar amaçlı politikası nedeniyle geçişlerde büyük zorluklarla karşılaşıyor. Kentte gerçekleştirdiğimiz yürüyüş güzergahında Daiş’ten geriye kalan cesetleri toplayan Kobane belediye görevlileri ve doktorlar ile karşılaştığımız gibi kent içerisinde halen arama yapan YPG gerillaları da bizleri kucakladı. Kobane’de çok dar bir bölgede zarar görmeyen bir kaç yapı dışında tüm kent yakılmış ve yıkılmış durumda. Binalar bombalanmış evler yakılmış ve yıkılmış durumdayken ceset temizliği çalışmalarına devam eden görevliler şuana kadar binlerce Daiş’li ve hayvan ölüsü temizledi. Kent içerisinde şuanda sayısız ölüm tuzağı bulunuyor. İŞİD kenti terk ederken yüzlerce ölüm tuzağını, özellikle çocukları ve tabi ki vatandaşları da acı bir ölüme sürükleyecek şekilde tasarlayarak arkalarında bıraktı. Bununla beraber, bir diğer büyük tehlike ise kent içerisinde bulunan patlamamış havan mermilerinin sıcaktan dolayı patlama özelliğini yeniden kazanması ve beklenmedik anlarda bilinmeyen yerlerde kontrol dışı patlamalar gerçekleşmesi. Yine kentte bir diğer önemli tehlike ise yaşam sürdüren doğal canlılar. Daiş’in insanlık ayıbı burada da ortaya çıktı, sokak hayvanlarını, kümes hayvanlarını ve ahırlarda bulunan büyükbaş hayvanları da silahla vurarak öldürdüler. Hayvanların üzerindeki kurşun delikleri insanlığa utanç verici boyutta. Hayatta kalan bazı az sayıda Kedi, Köpek, kümes hayvanı ve yırtıcı hayvanlar ise bölgede bulunan Daiş’li ile hayvan ölülerinden beslenerek hayatta kalıyor ve büyük bir kuduz tehlikesinin yanı sıra salgın hastalık tehlikesi de giderek artıyor. Miştenur tepesinin alt kısmında bulunan bölgede tanklar ile saldırı düzenleyen İŞİD, Şehit Arim Mirxan’ın feda eylemiyle 2 tankı etkisiz hale getirdiği sahneden görüntüleri de sizlerle paylaşıyoruz. yıkıntı ve Bölgedeki bina molozlarının çeşitli tehlikelere de yol açması gözlerden kaçmıyor. Yerel halkın bazı bireyleri Kobane’ye dönüş yaparak harabeye dönen kentte temizlik çalışmaları başlattı. YPG güçleri ise bölgede aldığı geniş güvenlik önlemlerini gün geçtikçe artırarak Kobane’nin geleceğini garanti altına almış durumda. Kobane çevresinde 80 üzeri köy Daiş’ten kurtarıldı şuanda kentin yaklaşık 25 kilometre doğusuna konuşlanan ileriki günlerde İŞİD tamamıyla bölgeden temizlenmesi hedefleniyor. Bölgeden haberlerimize devam edeceğiz. ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015 15 ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015 16 AKP’nın Anası CHP’dır Amerikalı ünlü yazar Murray Bookchin derki kapitalizm büyümezse ölür. Gerçekten de kapitalizm büyümek için ahlak kural demeden doğayı emeği toplumsal değerleri limitsiz kullanarak her şeyimize hükmeder hale geldi. Öyle ki son 200 yıllık ulus devlet tarihiyle beraber din ve milliyetçilik argümanlarıyla toplumlar adeta çıldıran travmatik güruhlara dönüştürüldü , dünyanın 5 milyar yıllık Doğa birikimi bu kısa sürede tüketildi. Yaklaşık 4 milyar insan her gün aç yatıyor aç kalkıyor .Doğa adeta nefessiz bırakıldı. Bülent Bingöl-Londra Dünyanın önde gelen kapitalist ülkeleri, dünya düzenine hükmetmeleri ve bu ilişkilerden elde ettikleri haksız geliri bir sus payı veya kendilerine adam devşirecek arka bahçe olarak gördükleri toplumlarıyla sınırlıda olsa paylaştılar. Uzun bir dönem bu refah politikalarını reel sosyalist blok karşısındaki cazipliğini korumak için yaptı. Ancak kapitalist rekabet arttıkça ve sermaye yavaş yavaş yukarıya toplandıkça ve artan teknoloji ile monopoller ortaya çıktıkça ; alt ve orta sınıfların farkı kalmadı sefalete mahkum olmaya başladılar. Her ne kadar sınırsız futbol, içki, uyuşturucu, kumar, metalaştırılan kadın olgusu, uyuşturan medya,...vb envayı türlü yöntem kullanılıyor olsada artık Avrupada yığınların homurdanışı başladı. Yunanistan’daki SYRIZA çıkışı başarılı önderlikler ve popülist olmayan ; radikal demokrasi, çoğulculuk, anti cinsçilik, kolektivizm, ekolojik yönelimlerle Avrupa’ya yayılması muhtemeldir. Doğrusu kapitalizmin merkezlerinde böyle bir dönüşümün başlaması en gerçekçi durumdur ve hayırlısıdır. Vahşi global kapitalizm üçüncü dünya ülkelerinde yerli işbirlikçi ekipleriyle kimi zaman din ile kimi zaman milliyetçilik zehri ile toplumlarda akıl tutulmasına neden oldu. Binlerce sene toplumlar bu kadar birbirine en azından etnik olarak bu kadar bilenmemişti, ama şimdi tek millet zihniyeti kanser gibi yayıldı; dünya çapında farklı olanlar azınlık olanlar katliama maruz kaldı. Nitekim talancı Osmanlı bakiyesi olan Kemalist Türkiye cumhuriyetide Batı kapitalizminin dizaynıyla bu tekçi politikalara yöneldi ve geride sayısız farklı etnik ve farklı inanç toplumlarının katliamıyla kurbanlar bıraktı. Bu tekçi politikalar öyle gayri insani durumlar oluşturuyordu ki katliamı yapanı ahlaksız, direnmeden devşirileni azılı Türkçü yapıyordu, direneni de zaten katlediyordu. Velhasıl aynı coğrafyada yaşayan herkes maddi ve manevi kin, nefret, travma, bencillik, eziklik , soysuzluk, hırsızlık, ajanlık, direniş, .....konumuna göre cebelleşiyordu; halklar üryan , ürkek , ekmeksiz ve fikirsizdiler. Sahi kimdi bu tekçiliği bu ülkede ağababalarıyla dizayn eden ve uygulayan; nerde bu Lazlar, nerde Çerkezler, Ermeniler, Boşnaklar, Gürcüler, Kürtler, Araplar, Rumlar , Hemşinliler,.....nerde bu halklar? Neden herkes dilini unuttu? Yada dillerini yuttular mı? Yada Kimliğini inkar edenler (yada ettirilenler) neden Türk ırkçılığı yapıyor? Nerede Yaradanın kuluyuz , Hak için adalet ve sevgi yolcusuyuz diyen mütevazi Dinler... nerde Ezidilik, Hristiyanlık, Yahudilik , Müslümanlık, Enel Hakcılık, Alevilik, Zerdüştçülük , Manicilik,....nerde bu dinler ? Neden yok oldular? Kalanlar neden dinini saklıyor veya göç ediyor? Neden herkes Dindarlık değil de Dincilik yapıyor? Bu Müslümanlığın içine ne katıldı da herkesi kafir ve katli-i vacip görüyor? Bu dönen tezgahtan herkesi düşman ve hedef gösteren Müslümanlık ve Türk toplumu en çok kirlenmiyor mu? Aslında bu şekilde bu inanç ve etnisite kirletilmiyorlar mı, hedeflemiyorlar mı? Nasıl bir akıl tutulmasıdır ki bile bile bu inanç ve toplumdan olanlar basiret gösterip “yeter!” bizi kullanmayın diyemiyorlar? Sanırım bu ülkede bu tekçiliği , bu kötülüğü, bu ırkçılığı , bu devşirmeciliği, bu kendini inkarcılığı ; yani faşizmi kurumsal olarak bu ülkenin gündemine sokanların adresi aşağıdaki kurum, kişi ve anlayışlardır. CHP’li Bakan M. Esat Bozkurt: “ Herkes , dostlar, düşmanlar ve dağlar , bilsin ki bu ülkenin efendisi Türklerdir. Saf Türk olmayanların, Türk Ana vatanında sadece bir hakları vardır: Hizmetkar olma hakkı, Köle olma hakkı.” 19 Eylül 1930 Milliyet gazetesi. AKP’li Başbakan Tayyip Erdoğan sık sık “ Tek millet, tek din, tek devlet, tek dil, tek bayrak” diyordu ve aynı Erdoğan IŞİD barbarları karşısında onurları ve ülkesi için direnen Kobani’li Kürtler için «Kobani düştü düşecek....» diye çaba ve arzusunu gösteriyordu. Artık Mızrak çuvala sığmıyor; bizler bu ülkeye bu halklara bu inançlara Kapitalizmin farklı enstrümanları olan tekçi Kemalist milliyetçilik (CHP) ve tekçi dinci yobazlıkla (AKP) neler yapıldığını biliyoruz; yukarda bahsettiğimiz Halkların ve İnançların nasıl buharlaştırıldıklarını biliyoruz, kendini inkârcılığın ve devşirmeciligin nasıl geliştirildiğini biliyoruz, ve aynı zamanda hakim unsur Türk milleti ve Sünni Müslümanlığın ne kadar ahlaksızca kullanıldığını biliyoruz. ÇÖZÜM HDP İşte bu noktada ortaya çıkan panzehir HDPprojesidir. HDP bu ülkeyi , bu Halkları , bu İnançları artık sömürmeye, ezmeye, birbirine kırdırtmaya, onun bunun uşağı olmasına izin vermeyeceğini, toplumuna emeğine doğasına kendine yabancılaşmaya izin vermeyeceğinin projesidir. HDP yüzyıldan fazladır CHP ve onun sağlı sollu türevleri MHP , İşçi partisi, AKP ,...vb ırkçılığı, gericiliği, sömürüyü, kimliksizleştirmeyi, sistematik olarak bu ülkede kurumsallaştırılmaya çalışanların kirini pasını temizleyecek. HDP halkın ve halkların içine ekilen kin, nefret, bencilliği ifşaa edecek; önyargıları kıracak kardeşçe yaşama vizyonunu ortaya çıkaracak. HDP halkın düşmanlarını hırsızları ortaya çıkaracak , düzen partilerinin tutuşması bundandır. Gelin hep beraber haramilerin saltanatını yıkalım; üstümüze sindirilen umutsuzluğu, negatifçiliği, bananeciliği, olumsuzu esas almayı, pasifliği tuzla buz edelim; yeter diyelim . Bulunduğumuz her alanda örgütlü mücadeleyi büyütürsek ; CHP si ve AKP’siyle halk düşmanlarını sandığa gömebiliriz. Haydi iş başına! ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015 17 ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015 18 Cemevi’nde Hızır Cemi Düzenlenecek Alevi inancında önemli bir yer tutan Hızır günleri ve oruçları çerçevesinde 12 Şubat’ta Londra’da bulunan Cemevi merkezinde Hızır Cemi düzenlenecek. Tarih’te insanoğlu başta olmak üzere tüm canlı ve doğaya iyilikleri aşılayan ve taşıyanın Hızır olduğuna inanılır. Konu ile ilgili bilgilendirme amaçlı Britanya Alevi Federasyonundan bir bildiri yayınlandı. Yayınlanan bildiride şunlar belirtildi: HIZIR ve ALEVİLER ‘‘Alevi inanç ve öğretisi içerisinde Hızır’ın ayrı bir yeri vardır. O darda,yolda kalanlara yardım edendir. Bereket dağıtandır. Sıkışanlara yardıma koşandır. Hastaya derman dağıtandır. Hızır Alevi öğretisinde manevi bir güçtür. Alevilikteki Hızır ile diğer inançlardaki Hıdırellez,Hıdır İlyas anlayışı oldukça farklıdır. Aleviler belli zamanlarda Hızır’ın gelmesini beklerler. Hızır için oruçlar tutulur, cemler yapılır, lokmalar dağıtılır ve kutlamalar yaparlar. Alevilerin tek bayramı Hızır Bayramıdır. 13 Şubat Hızır günüdür. Birçok bölgede onüç şubat günü başlar üç günlük oruç tutulur. Bazı bölgelerde onüç Şubat gününün içerisinde olduğu hafta Salı,Çarşamba ve Perşembe günleri üç gün oruç tutar ve Cuma günü bayram yaparlar. Kimi bölgelerde üç gün tutulan oru- cun mutlaka 13 Şubatı içerisinde alan güne denk gelmesini sağlarlar ve oruç sonunda Kutlamalar yapılır. Bazı bölgelerde ise yedi gün oruç tutarlar. Son akşam Perşembeyi Cumaya bağlayan gece Hızır Cemi yaparlar Cuma günü Bayram kutlarlar. Üç gün oruç tutan gençler son oruç açımından sonra o gece sabaha kadar su içmezler ve dileklerde bulunurlar. Hızır’ın dileklerini yerine getireceğine, kısmetlerinin açılacağına inanırlar. Bazı bölgelerde onüç Ocakta Hızır ayı başlar ve bir ay sürer. Bu süre içerisinde her aşiret farklı haftalarda oruç tutarlar. Dersim, Erzincan, Sivas, Kayseri, Maraş, Adana gibi bölgelerde Hızır haftasında kavrulmuş buğday, eldeğirmeni denilen değirmenlerde öğütülüp un yapılır. Bir tepsi içerisine konularak pencere önlerine bırakılır. Hızır’ın gece gelip el süreceğine ve bereket getireceğine inanırlar. Bu undan yapılan yiyeceğe KAVUT denir. Özellikle Hızır lokması olarak hazırlanır. Ak sakallı Hızır Alidir, Hızıra Galık (İhtiyar Hızır),Boz Atlı Hızır, Bazı Alevilere göre Karada kurtarıcı Hızır, Sularda kurtarıcı ise İlyas’tır. Hızır ile İlyas’ın yılda iki kez bir araya geldiğine inanırlar ve bu iki manevi gücün de ölümsüzlüğüne inanırlar. Hızır ve İlyas ölümsüzdürler. Abı Hayat içtiklerine inanılır. Hızır tanrının bir yansımasıdır. Özellikle Nusayri Alevilerde ve Dersimde Ali Hızır’dır,hazırdır,Hakktır anlayışı hakimdir. Daha açık bir anlayışla Hızır Hakkın manevi güç olarak insana yardımcı olduğu anlayışıdır. Hızır ve İlyas anlayışı benzerleri bir çok inançlarda ve kavimlerde de vardır. Bu anlatılanlardan ve yazılanlardan sonra Alevi öğretinin temeline bakıldığında Hızır anlayışı oldukça fazla şekil değiştirmiştir. Alevilerde Hızır, kendi içlerinde doğurdukları,büyüttükleri, şekil verdikleri, sıkıştıklarında ve ihtiyaç duyduklarında kurtarıcı olarak çağırdıkları ve kullandıkları manevi bir güçtür. Kimi zaman onu Sakallı bir pir olarak görürler, kimi zaman Boz Atı ile darda kalanları kurtarmış olarak görürler. Yeri gelir dileklerini kabul eden ve yerine getiren bir deha olarak görürler. Özellikle kış aylarında, Afette, tipide, selde, darda kaldıklarında çağırmaktadırlar. Alevi inancındaki TANRI –DOĞAİNSAN anlayışı gereği Hızır Haktır. Hakkı kendinde görmeleri, yakınında hissetmeleri Aleviler için sevinç vesilesidir. Görmek istedikleri şekilde görmek adına kutlama yaparlar. İşte bu görme, Hızırla birlikte yaşama tarihi ve günü olarak Yılın en sert ve tehlikeli iki ayı olan Ocak ve Şubat aylarını içerisine alan bir tarihi belirlemişler. Bu tarihte üç gün oruç tutmuşlar. Tutulan bu oruç günümüzdeki ifadeyle Şükran orucudur. Alevilerin geçmişte kullandıkları takvimle Miladi takvim arasında onüç gün fark vardır. Günümüzde tutulan Hızır orucu, Ocak ayının son günü olarak 13 Şubat ile Şubat ayının başlangıcı kabul edilen 14 ve 15 Şubat günlerinde üç gün oruç tutarlar. Tutulan üç gün oruç sonrası Hızır kutlaması yaparlar. Çocukları ve yaşlıları memnun etmenin mutluluğunu yaşarlar. Her Alevi kendisine göre Hızırı çağırır. Hızır inanandadır, inananladır.’’ ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015 19 Londralı Hayırseverden Kobaneli Aileye Yardım Başkent Londra’da yaşayan Türkiyeli işadamı Suruç’a bağlı Mehser köyüne gidip Kobane’li bir aileye yardımda bulundu. Daha önce de çeşitli kurumlar aracılığıyla bağışta bulunan ve ismini vermek istemeyen hayır sever aldığı gıda maddelerini Mehser köyündeki Kobane’li aileye bizzat teslim etti. 8 kişilik Kobane’li aileye yardım eden hayırsever bu yönlü çalışmalarının devam edeceğini belirterek herkesi yardım etmeye çağırdı. 20 ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015 ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015 21 BABA TAHİRE URYAN’DAN SEYİT ALP’E KÜRT YAZINI Berfin Yüce-Londra ‘Fırat suyu bütün bir bölgeyi takma adlarla dolanmak zorundadır’ ( C. Süreyya) Baba Tahir Üryan, Babe Tahire Hemedani, Babe Tahire Lori, Babe Tahire Kurdi isimleri ile bilinen bu tarihi ozan-şair, 935 yılında Hemedan’da (Ektebana) doğdu. Hakkında çok ayrıntılı bilgiye sahip olunmaması ile birlikte, Lori lehçesi ile şiirler yazdığı ve o yıllarda: ‘Kürt geceledim, Arap uyandım’ dizeleri ile milli kayboluş ve köklere sahiplenememenin çığlığı olmuştur. Kurmanci ve Farsça da yazdığı şiirler genelde duygusal aşk şiirleridir. Medrese eğitiminin de sınırlı olması onun Yarasan kültürü ile bağlandırılmaktadır. Şairin 1010’lu yıllarda vefat etmiş olacağı genel kanı olmasına rağmen tarihler net değildir. Rubaileri ile meşhurdur. Türkçe ve Farsçada üzerine yazılmış epeyce eser bulunan şairin, Tahran da yayınlamış Divan ı bütün şiirlerinin toplandığı eserdir. Rubilerine en klasik örneği olan bir eseri Kürtçe olarak alıntıladık. Bu rubai en klasik aşk şiirlerinden birini oluşturmakla birlikte örnek kabul edilmektedir. özü, Kürdi-Kürdistaniliği ile bilinmelidir. Tarihsel ulus olmak , Kürt halkının bireyleri için, Kürt olmak için yetmez. Bunun bilinçle tamamlanması gerekmektedir. Tarih, dil, edebiyat ve coğrafya bilmesi , özümsenmesi ve içselleştirilmesi gerekir. Özellikle, sömürgeci asimilasyonda kalmış Kuzey halkı için bu daha çok gerekir, yaşamsaldır. DELAL Ku dil dilber be Le xwe dilber ki ye Eger dilber dil be, Lê nave dil çi ye Ez dil û dilber tev li hev dibînim Nizanim ku dil kî û dilber kî ye Delala her du çavên min qesrên te ne Nav her du çavên min cihê piyen te ne Ditirsim tu bi xafil gav biavêji Û bi mijangên min biêşin piyên te ne 1945 Şereflikoçhisar doğumlu, Edebiyat bölümü mezunu, öğretmen. İlk romanı: Welat, Komal yayınlarında basıldı. Dört romanı bulunan yazar, Şubat 2000 yılında vefaat etti. Dewran , Aydınlık ve Doz yayınlarında, Dino İle Ceren ve son romanı Şawk, Zağros Yayınlarında çıktı. Ölmeden önce ise : Hikayat’a Bozo adlı eseri yayınlandı. Az tanınan ve Kürt edebiyatında adı fazla bilinmeyen yazar, bütün eserlerinde Kürt karakterleri Kürdistan ve sürgün coğrafyalarında tanımlamış, oldukça ayrıntılı ve etkili bir milli tanımlama yapmıştır. Şawk’ta İç Anadolu sürgün Kürtleri anlatmıştır. Kahramanlık kendiliğinden değil, halk gücü ile, örgütlü tarzda olur fikrini işlediği; Dewran , az sayıda bulunan Kürt NOT: romanı özelliği taşımaktadır. Şubat 3, 2000 yılında varlığı gibi sessizce Kürt Milleti içinde yaşamı son bulmuştur. Az bilinen bir yazar, keşfedildiğinde, beğenilen ve önemsenen bir yazını var. Kürt tarihi ve edebiyatı için genelde bu ‘az bilinen’ deyiminin kullanımı süreklidir. Bu derinlik ve değerler sürekli gündeme getirilmeli ve yaşatılmalıdır. Şawk, sürgün aşiretlerin Ağrı’dan Urfa üzerinden İç Anadolu’ya geçişi ve bu süreçte yaşananları anlatsa da bu hikaye biraz da, Yazarın kendi hayat hikayesidir. Aynı zamanda bir ulusal kimlik koruma uğraşı ve arayışının ağıdı, destanı denilebilir. Kaybolmuş kimlik ve kültür ağıtıdır. Türkçe yazan, Kürt, Ziya Gökalp, Cemal Süreyya, Muradhan Mungan ve Yaşar Kemal’den, Arapça yazan; Selim Berakat’dan ve Farsça yazan; Ali Dervişyan’dan farklı olarak, bütün eserlerinde Kürt kimlik, coğrafya ve sorunlarından bahsetmiştir. Bu notlar hazırlanırken yapılan ön çalışmalarda yine sınırlı olan kaynaklarda yok denecek kadar az yerde , Seyit Alp ve Babe Tahire Uryan-Kurdi’nin adına ve hakkında yazılanlara rastlandı. Yok dense yeridir. Bilinen üç dört sınırlı antolojide isimleri hiç geçmiyor. Bir iki yerde ise ancak ansiklopedik bilgilere ulaşılabiliyor. Her iki büyük Kürt değeri de, her dönem başka isimlerle ve başka kimliklerle tanıtılıp, aslından çıkarılmak istenmiştir. Sömürgecilerin el atmadığı yer yok gibi. En çok da tarih ve kültürümüzü kendilerine benzetmek isteyerek, işgal ettikleri bilinmektedir. Bu isimler her zaman anımsanarak Sürekli Kürt Milli Duruşunda olan sevgili, 41 yılın emekçisi: YETER halam’ın büyük ve tarifsiz bir acı ile ağlarken, bordo kollukları içinde eline takıldı gözüm. Gözü ve aklı sürekli Kürdistan’da olan kıymetli OĞUL, GÜNEY’i yaşamının 33’ünde derin bir acı ile kaybettik. Babası, büyük-değer, Milli duruşun katıksız timsali; MUSTAFA GÜN’ün anlatılmaz acısını içimden duyumsadım. Acıyı bu derinlikte , YETER-MUSTAFA GÜN’ün kaybettikleri kıymetli OĞUL: GÜNEY’e (26.07.1981 / 22.01.2015) her Kürt gibi sızlayarak hissettim. ‘Gömmeden önce biraz gezdirin beni’(C. Süreyya) Güney’e doğru gezdirin beni Boynumda bir ağırlık Annemin göğsüne yatırın Bütün geri dönmüş çocuklar Gibi kararımdan geri döndürün beni Gömmeden önce biraz gezdirin beni – (C. Aktaş) 22 ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015 ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015 23 Mülteciler Akdeniz’de donarak yaşamını yitirdi Avrupa ülkelerine göçte geçiş ülkesi olan İtalya’da yine bir mülteci dramı yaşandı. Lampedusa adası açıklarında kurtarılan bir botta bulunan yüzü aşkın mülteciden en az 20’sinin donarak yaşamını yitirdiği bildiriliyor. İtalyan medyasında yer alan haberlere göre, Lampedusa açıklarında görülen bir bot üzerinde mahsur kalan en az 105 mülteci karaya çıkarılırken, bu kişilerden en az 20’si donarak yaşamını yitirmişti. Adadaki acil servis merkezine getirilen mültecilerden 9’unun da hayati tehlikesi olduğu bildiriliyor. Mültecilerin Afrika ülkelerinden geldiği ve Libya’dan bir bota bindirilerek yola çıkarıldıkları öğrenildi. Yüksek dalgaların olduğu Akdeniz sularında mahsur kalan mültecilerin daha sonra uydu telefonu üzerinden İtalyan sahil güvenlik birimlerine alarm verdiği kaydediliyor. Ancak İtalyan birimlerinin olay yerine ulaştığında 105 mülteciden en az 20’si donarak yaşamını yitirmişti. Mülteciler saatlerce kendilerini kurtarmaya gelen güvenlik botlarında tutulduktan sonra Lampedusa adasına götürüldüler. Adada görevli doktorların ifadelerine yer veren İtalyan medyasına göre, yaşamını yitirenlerin sayısının artmasından endişe ediliyor. Akdeniz’de kış aylarında kimi yerlerde dev dalgaların boyu 8 metreyi bulurken, su sıcaklıkları nadiren 0 derecenin üzerinde oluyor. İnsan kaçakçılarının Avrupa Birliği ülkelerine geçiş için kullandığı İtalya’ya büyük oranda Libya ve diğer Kuzey Afrika ülkelerinden yoğun bir mülteci akışı mevcut. İtalya İçişleri Bakanlığı verilerine göre, sadece Ocak ayında 3 bin 500 mülteci İtalya’ya giriş yaparken, geçtiğimiz yıl toplamında bu sayı 170 bin civarında idi. Ancak insan kaçakçılarının kış şartlarına rağmen mültecileri Akdeniz sularında ciddi tehlikelerle dolu yolculuklara çıkarmaya devam ettikleri anlaşılıyor. Son 20 yılda Akdeniz sularında yaşamını yitiren mültecilerin sayısının 20 ila 25 bin arasında olduğu biliniyor. Ancak kayıtlara geçmeyen ölümlerle birlikte bu sayının çok daha fazla olduğu da tahmin ediliyor. BM: Güney Sudan’daki iç savaşta on binlerce kişi öldü 2011 yılında Sudan’dan bağımsızlığını elde eden Güney Sudan’da bir yılı aşkın bir süredir devam eden iç savaşın yol açtığı yıkımın boyutları korkutuyor. Birleşmiş Milletler (BM)’ye göre, iç savaşta yaşamını yitirenlerin sayısı on binleri buldu. 2013 yılında Devlet Başkanı Salva Kiir ile eski yardımcısı Riek Machar taraftarları arasında başlayan çatışmalar geçtiğimiz yıl boyunca ciddi tahribatlara yol açmıştı. BM insan haklarından sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Ivan Simonovic, iç savaşta yaşamını yitirenlerin sayısının binlerle ifade edilebileceğini söyledi. Simonovic, “kesin bir rakam vermek belki kolay değil, ancak kesinlikle binlerce ölümden bahsediyoruz ve büyük ihtimalle de on binlerce” dedi. İç savaşın en yıkıcı etkilerinin bir çok defalar el değiştiren ülkelerde daha ağır olduğunu belirten Simonovic, Unity ve Yukarı Nil bölgeleri ile Bentiu, Malakal ve Jonglei kentlerindeki can kayıplarının daha yüksek olduğunu belirtti. Simonovic, bu bölgelerdeki BM “Biletsiz” izdihamı futbolu durdurdu Mısır’ın başkenti Kahire’de stadyuma biletsiz girmeye çalışan taraftarlarla polis arasında çıkan çatışmada 22 kişi ezilerek ölünce, futbol maçları askıya alındı Mısır’da başkent Kahire’deki bir stadyumda en az 22 taraftarın ölümüyle sonuçlanan çatışmaların ardından futbol ligi maçları süresiz olarak askıya alındı. Güvenlik güçleri, maç için stadyuma biletsiz girmeye çalışan Zamalek taraftarlarına göz yaşartıcı gazla müdahale etti. Çıkan izdihamda en az 20 kişinin de yaralandığı belirtildi. Zamalek taraftarları Hava Savunma Sanayi Stadyumu’ndaki kamplarındaki mülteci sayılarının fazlalığına işaret ederken, Bentiu’da 50 bin, Juba’da 30 bin ve Malakal’da en az 20 bin mültecinin kamplarda yaşamak zorunda olduğunu kaydetti. BM yöneticisi, iç savaşta işlenen insanlık suçlarının sorumlularının cezalandırılabilmesi için taraflar arasında imzalanacak olası barış anlaşmasına ‘savaş suçlularının yargılanmasına’ ilişkin maddelerin de eklenmesini istedi. Güney Sudan’în bağımsızlığı için Sudan Halk Kurtuluş Ordusu ile Sudan ordusu arasında 1983-2005 yılları arasındaki savaşta büyük bir yıkım yaşanmış, savaş sonrası anlaşma ile Güney Sudan 2011’de resmen bağımsızlığına kavuşmuştu. Yeni devletin ilk devlet başkanı Salva Kiir ile yardımcısı Riek Machar’ın üyesi oldukları Dinka ve Nüer halkları arasındaki çekişmeler 2013 yılında yeni bir iç savaşın doğmasına yol açmıştı. maç için sadece bir kapının açıldığını iddia etti. Zamalek’in “White Knights” (Beyaz Şövalyeler) adlı taraftar grubunun liderleri için tutuklama emri çıkarıldığı açıklandı. Kahire’deki Ahli Bank Hastanesi, çıkan olaylarda hayatını kaybeden 14 kişinin cesedinin morga kaldırıldığını öne sürdü. Olaylarda yer alan Zamalek’in ultraları Beyaz Şövalyeler ise Facebook sayfasından ölen taraftar sayısının 27 olduğunu açıkladı. Bu rakam hastane yetkilileri tarafından ilerleyen saatlerde doğrulandı. Mısır’da 2012’de Port Said faciası olarak bilinen olaylarda Al Masry taraftarlarının saldırdığı 72 Ahly taraftarı hayatını kaybetmişti. Bu arada Zamalek’li futbolcular, olaylar nedeniyle 30 dakika geç başlayan ENPPI maçına çıktı. Bunun üzerine tribünde takımlarının maça çıkmasını protesto eden taraftarlar sahaya sırtlarını dönüp stadı terk etti. 24 ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015 ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015 25 Güçlü hizmet için destek yaptığı diğer kurumlar şunlar: Fransa: Crossant Rouge Kurde Hollanda: Koerdiesche Rode Halve Maan İsviçre: Heyva Sor a Kurdistanê İsveç: Kurdiska Röde Halvmanen Avusturya: Roja Sor a Kurdistanê Belçika: Koerdiche Rode Halve Maan İngiltere: Kurdish Red Moon Danimarka: Stöttenforeningen Mesopotamians Sol 2014’ün bilançosu Heyva Sor a Kurdistanê Yönetim Kurulu Üyesi Mousan Cheikh Moussa, Şengal ve Kobanê için Kürdistanlılar ve dostlarının her türlü desteğine ihtiyaç duyduklarını söyledi. Kürt halkının doğal felaket ve savaşta uğradığı mağduriyeti gidermek, bir nebze de olsa yaraları sarmak amacıyla kurulduğundan beri bütün zorluklara rağmen topladığı yardımları ulaştırmaya çalışan Heyva Sor a Kurdistanê, bir yıldır ağırlık olarak Şengal ve Kobanê’ye yoğunlaşıyor. Heyva Sor a Kurdistanê Yönetim Kurulu Üyesi Mousan Cheikh Moussa, Şengal ve Kobanê için yeni kampanyalarının olduğunu beleriterek, herkesi gücü oranında katkı sunmaya davet etti. Heyva Sor a Kurdistanê Yönetim Kurulu Üyesi Mousan Cheikh Moussa, çalışmaları hakkında bilgi verdi. Kobanê ve Şengal’e ağırlık vermek zorunda olduklarını kaydeden Moussa, şunları söyledi: “Oraya yetecek kadar sağlık ocağı, tıbbi malzemelerin temini, kreş, anaokulları ve o acıları unutmalarını sağlayacak okullar gerekli. Var olanların tamiri ve donanımı için ciddi bir para gerekiyor. Bu hedefleri yerine getirmek için kampanyalarımız başlayacak. Kobanê ve Şengal halkımızın sağlık alanında her türlü desteğe ihtiyacı var. Hayati önem atfettiğimiz bu projelerin başarıya ulaşması için hazırlıklarımız sürüyor, ancak herkesin yardımı gerekiyor. Ambülanslara acil ihtiyaç var. Daha önce ambülanslar gönderilmiş, DAİŞ çetesinin saldırısına uğramış ve kullanılamaz hale gelmişti. Yine sağlık personelimiz bu saldırıda yaşamlarını yitirdi. Sağlık alanında sadece ilaç ya da tıbbi malzeme ve ambülans değil sağlık personeline de ihtiyaç var.” Zamanı kendileri belirlesin “Bir sağlık çalışanı ne kadar zaman ayırabilir? Bir hafta zaman ayırması bile büyük bir destektir” ifadeleriyle sağlık personelinin hayati önemini dile getiren Mousan Cheikh Moussa, isteyenin eğitim amaçlı da Rojava’ya gidebileceğini söyledi. Moussa, isteyenlerin kendilerine başvurmaları durumunda gerekli kolaylıkları sağlayacaklarını da sözlerine ekledi. İlaç temininde izlenilecek yollar İlaç stoklarının yetersiz olduğunu, ilaca büyük oranda ihtiyaç duyduklarını dile getiren Mousan Cheikh Moussa, Heyva Sor a Kurdistanê hakkında diğer bilgilere ulaşmada olduğu gibi ilaç listesine de www.heyvasor.com sitesi üzerinden ulaşılabileceğini belirtti. Moussa, şöyle devam etti: “İlacı burada gönderdiğiniz zaman bize yönelik bürokratik engelleri devreye koyuyorlar. Bu nedenle ilaçları burada değil de daha yakın yerlerden temin edip göndermek hem daha hızlı, hem de daha az masraflı oluyor. İlaç göndermek isteyenler para yardımında bulunursa daha iyi olur. Ya da ilaç firmalarını yardımlar konusunda yönlendirebilir. Bununla birlikte uluslararası kurumların da ilaçlar konusunda kendilerini sorumlu görmeleri büyük bir önem taşıyor. Yardımlar konusunda kişiler veya kurumlar bizimle irtibata geçebilir.” Uluslararası camia sınıfta kaldı Heyva Sor a Kurdistanê Yönetim Kurulu Üyesi Mousan Cheikh Moussa, uluslararası yardım kuruluşlarını eleştirdi. Projelerinin pratikleşmesi için uluslararası yardım kuruluşlarının desteğinin gerekli olduğunu ifade eden Mousan Cheikh Moussa, devletlere bağlı resmi kurumların şimdiye kadar sınıfta kaldığını ifade etti. Moussa, eleştirilerin işöyle sürdürdü: “Türkiye’nin etkisiyle hareket ettiler. Türkiye ambargo koydu onlar bunu gerekçe gösterdi. Destek verme imkanları varken, bunu ellerinin tersiyle ittiler. Bu resmi yardım kurumlarının, devletçi ve politik yaklaşımları var. Sürekli güvenlik gerekçe olarak sunuldu. Oysa biz her koşulda bedel ödeyerek de olsa ulaştık. Üstelik bizim imkanlarımız oldukça sınırlıydı. Ancak o kurumlar bizim aracılığımızla da yardımları ulaştırabilirlerdi. Biz bu yaklaşımlarının değişmesini bekliyoruz. Kürtleri, Kürt düşmanlarının gözüyle değil, kendi gözleriyle görmeliler.” ‘Kürtlere yığmak vicdani değil’ Avrupa basınının çalışmalarını yansıtmadığını dile getiren Moussa, “Oraya en zor şartlarda ulaştığımızda dahi bizim çalışmalarımızı yansıtmadı. Genelde Avru- pa, özelde ise Alman basınının yaklaşımları çok önemli bir rol oynayabilir. İlan ve reklamlarımızı kendi basın organlarında işleyebilirler. DAİŞ saldırıları sadece Kürtleri değil, bütün dünyayı ilgilendiriyor. Herşeyi Kürtlere yığmak vicdani değil” şeklinde konuştu. Gönüllü çalışanlara ihtiyaç var Çok ciddi çalışmaları, çok kıt imkanlarla başardıklarını da vurgulayan Mousan Cheikh Moussa, Kürt halkının bir bütün olarak ihtiyaçlarının gözönünde bulundurulması durumunda çalışmaların eksik kaldığını söyledi. Daha çok gönüllü çalışan ve kurumsal olarak yeniden yapılanmanın sorunlara çözümü olacağını söyleyen Mousan Cheikh Moussa, son olarak şunları söyledi: “Yetersizliklerimiz var. Kendimizi yeniden yapılandırmamız gerekiyor. Maddi olarak istenen düzeye ulaşamadık. Bununla birlikte her yerde gönüllü çalışan sayısının katlanması; yardımların da artması gerekiyor. Böyle olalım ki, bir nebze de olsa derman olabilelim. Dönemsel çalışmalar da olabilir. Daha çok insana ulaşıp onların katkılarını alabilmek oldukça önemlidir. Hepimiz bu duygu içinde bulunduğumuz alanlarda üzerimize düşen görevlerimizi yerine getirebiliriz. Herkesin yapacağı mutlaka bir katkı var. Kobanê’nin, Şengal’in durumu ortada. Kobanê büyük bir yıkıma uğradı. Ancak buruk da olsa, büyük acılar da çeksek yine de zaferin sevincini yaşıyoruz. İşte şimdi yaraların sarılma zamanıdır.” 9 ülkede ortaklık Heyva Sor a Kurdistanê, 30 Mart 1993’te Almanya’nın Bochum kentinde kuruldu. Almanya dernekler yasasına göre kurulan Heyva Sor, Kürtlerin ilk yardım kurumu olarak biliniyor. Kurumun Almanya’daki merkezi Wilhelmstr. 7, 53840 Troisdorf adresinde bulnuyor. Kurumu şu iletişim bilgileriyle ulaşılabilir: Tel: 02241 - 9752583 / 02241 -9752585, Fax: 02241 - 9752584 - İnternet sayfası: www.heyvasor.com Heyva Sor a Kurdistanê Avrupa’da ortaklık kurduğu ve birlikte çalışmalar Heyva Sora Kurdistanê’nin 2014 yılı Kobanê ve Şengal başta olmak üzere Rojava’ya yaptığı yardımları dökümü şöyle: * 1 milyon Euro değerinde yaşam malzemesi, ilaç ve çocuklar yönelik hazırlanmış süt Kobanê’ye gönderildi. * Şengal’de, DAİŞ çetelerinin saldırısı üzerine Rojava’daki Newroz Kampı’na yerleşen Êzîdî Kürtler için 200 bin Euro değerinde çadır, yaşam malzemesi, çocuk maması ve giyim eşyası gönderildi. * Kuzey Kurdistan’a göç etmiş olan Êzîdî Kürtler için 700 adet aile çadırı kamplara gönderilmiş ve bununla beraber Şırnak, Diyarbakır, Mardin ve Urfa’daki kampların bazı ihtiyaçları giderildi. * Şengal Dağı’nda kalan Êzîdî Kürtler için yaşam malzemesi ve giyim eşyası gönderildi. * Kuzey Kürdistan’a göç etmek zorunda kalan Kobanêliler için 1700 adet aile çadırı gönderildi. * Değişik tarihlerde Kobanê’de kalan siviller için 400 bin Euro değerinde hazır yiyecek ve konserve satın alınarak gönderildi. * 30 bin Euro değerinde kurban ve yaşam malzemesi Newroz Kampı’ndaki Êzîdîlere dağıtıldı. * Heyva Sor a Kurdistanê 9 Eylül tarihinde Almanya’dan 10 kamyonluk yardım eşyasını Newroz Kampı‘nda kalanlara gönderdi. * 3 Ekim’de Kurban Bayramı vesilesiyle, insani yardım kurumu Heyva Sor a Kurdistanê ile Kurdistan İslam Toplumu (CÎK) ortaklaşa 160 bin Euro değerinde 1000 adet kurbanı, Cizire Kantonu’ndaki ihtiyaç sahiplerine dağıttı. * 19 Ekim tarihinde Heyva Sor a Kurdistanê içi ilaç dolu 8 adet ambulansı ve 3 kamyon dolusu elbise, ayakkabı ve engelli arabalarını Rojava’ya göndererek yardım kurumu Heyva Sor a Kurd’a teslim etti. * Rojava’daki insani yardım kurumu Heyva Sor a Kurd’un işbirliğiyle Cizîrê Kantonu’nda acil yardım deposu hazırlandı. Heyva Sor a Kurdistanê ilk adım olarak bu depoya 300 adet aile çadırı gönderdi. * Heyva Sor a Kurdistanê, 26 Kasım 2014 tarihinde, Kürt işveren Serdar Erdin’in yardımıyla 25 ton ilaç, tıbbi malzeme ve temel yaşam malzemesini Cizîrê Kantonu’na gönderdi. * 2 Aralık 2014 tarihinde Heyva Sor a Kurdistanê, Silêmanî, Hewlêr, Duhok ve Zaxo’da bulunan 5 mülteci kampındaki Êzîdîler ve Kobanêlilere 3 bin 500 adet gıda paketi, içinde elbise ve ayakkabı bulunan 250 adet paket ve ayrıca soba dağıttı. * Cizîrê Kantonu’na 30 bin Euro değerinde battaniye gönderildi. ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015 26 Şeker Hastalığı ve Hipoglisemi ÖZLEM BOZTEPE Şeker hastalığında hipoglisemi acil ve çok ciddi bir durumdur. Hipoglisemi kandaki şeker seviyesinin belirli bir sınırın altına düşmesi, yani 4’ün altına düşmesi. Acilen tedavisi yapılmazsa, hasta kısa bir sürede komaya girebilir. Hipoglisemi neden olur? • Uzun zaman yemek yememekten veya açlıktan • Vücudun kaldıracağından daha fazla enerji kaybetmesi/harcaması • İnsülin ilacının fazla alınmasından • Aşırı alkol içmekten Hipogliseminin semptomları nedir? • Ana semptomlar: • Halsizlik/yorgunluk • Terleme • Baş dönmesi Diğer semptomlar: • Aç olmak • Çarpıntı • Karışıklık hissi/bilinç kaybı • Tende solukluk • Dudakta ve dilde karıncalanma • Bulanık görme • Baş ve karın ağrısı • Konvülsiyonlar • Bayılma En ilerlemiş halinde: Koma Hipogliseminin tedavisi nedir? Hasta halen ayıksa, şeker içeren bir şeyin hastaya yedirilmesi veya içirilmesi, mesela bir şeker, ufak bir çikolata veya kola, Lucozade gibi içecekler. Hasta ayık değilse, hemen ambulans çağrılması gerekiyor ve ambulans görevlisi (paramedic) gereken ilacı verir ve hastanın durumuna göre hastayı hastaneye götürebilir. Hipoglisemi tehlikeli bir durum, bunun için yemeklerinizi düzenli yiyip, kan şekerinizi devamlı kontrol edip normal parametreler içinde tutun. 3 bin 584 çocuk, yetim Sigara Erkekler İçin Daha Zararlı ve öksüz kaldı Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Batı Afrika’da etkili olan Ebola salgını nedeniyle Liberya, Sierra Leone ve Gine’de 3 bin 584 çocuğun hem annesini hem de babasını kaybettiğini açıkladı. UNICEF Batı ve Orta Afrika Bölgesi Çocuk Koruma Danışmanı Andy Brooks, BM Cenevre Ofisi’ndeki basın toplantısına telekonferansla katılarak, Batı Afrika’daki Ebola salgını nedeniyle 9 bin 234 çocuğun da ebeveynlerinden birini kaybederek, yetim ya da öksüz kaldığını söyledi. Dünya Sağlık Örgütü’nden yapılan son açıklamayada değinen AA’nın haberinde, Batı Afrika’daki Ebola salgınında yaşamını yitirenlerin sayısının 9 bine yaklaştığı belirtildi. Sigaranın erkekleri daha fazla etkilediği belirlendi. İsveç’teki Uppsala Üniversitesi’nden bilim adamlarının araştırması sigara bağımlılığının erkeklerin kan hücrelerindeki Y kromozomunu etkilediğini ortaya koydu. Yaş, tansiyon, diyabet, alkol ve tütün kullanımı gibi birçok faktörü değerlendiren bilim adamları, tiryaki erkeklerin kan hücrelerindeki Y kromozomunun azalması ya da kaybının sigara içmeyenlerden çok fazla olduğunu belirtti. Bilim adamları, sigaranın bırakılmasıyla Y kromozomu seviyesinin hiç sigara içmemiş erkeklerinkiyle aynı düzeye geldiğine dikkati çekti. Daha önceki araştırmaların Y kromozomu kaybı ile kanser riski arasında bağlantı bulunduğunu gösterdiğini ve kadınlarda iki X, erkeklerde bir X ve bir Y kromozomunun bulunduğunu hatırlatan bilim adamları, bu nedenle sigara tiryakiliğinin erkekler için daha tehlikeli olduğu sonucuna varıldığını açıkladı. Araştırmanın sonuçları “Science” dergisinde yayımlandı. ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015 27 2015 seçimlerinin önemi ve Alevi toplumunun rolü Hayri ATEŞ Türkiye kamuoyu seçimler konusunda erkenden yoğun bir tartışma sürecine girmiş bulunuyor. Görüldüğü üzere tüm tartışmaların ana gündemi HDP’dir. Çünkü AKP, toplumun çok geniş kesimlerinin değişim ve demokratikleşme beklentilerinin aksi istikametine yelken açmıştır. Karşısında onu geriletecek, toplumun beklentileri üzerine temellenecek özgürlükçü ve demokratik temelde bir ülke inşa edecek yenilikçi ve değişimci bir güce ihtiyaç var. Herkes bu tarihsel eşikte ya rolünü hakkıyla oynayacak, ya da ülkenin AKP eliyle daha da çıkmaza sürüklenmesine göz yumarak, gelecek kuşaklara ağır bir yük bırakacaktır. Bu sorumluluk ve görevler öncelikle ülkenin mağdurlarına ve ötekilerine düşmektedir. Özellikle Kürt sorunu ve Alevi inanç sorunu etrafında harekete geçmiş iki önemli toplumsal gücün ortak hareketi, gerçek demokrasiyi kazanmanın güvencesi olacaktır. Kaldı ki bu iki kimlik, geniş bir kesimi birlikte içerdiğinden aynı zamanda bütünleşmiş bir niteliğe sahiptir. Türkmen ve Arap Aleviler gibi farklı etnik topluluklar da dikkate alındığında, Alevi kültürel kimliğinin kapsamı daha da genişlemekte, etki alanı büyümektedir. Önemli olan bu dinamizmin bir ittifak zemininde buluşturulmasını sağlayabilmektir. Resmi tarih anlatısı, oluşturulan hafızayla Aleviler için cumhuriyet dönemine dair pembe bir tablo çizse de, gerçeğin böyle olmadığını yaşanmışlıklardan biliyoruz. Durum tespiti açısından yaşanmışlıklar, başvurulması gereken asıl referanslardır. Ne var ki acı hatıraların üzerine adeta sünger çekilmiştir. Uzak geçmişe ait Kerbela katliamı, hafızlardaki tazeliğini korurken, yakın zamanın hadisleri olan Dêrsim soykırımı ve Koçgiri katliamı, Alevilerin kolektif hafızasında gereken yerini alamamıştır. Yine Malatya, Sivas, Çorum ve daha pek çok katliam çok daha yakın bir zamanın ürünü olsa da, ortak bellekteki yeri, parçalı ve cılız politik reaksiyonların ötesine geçmemiştir. Oysa ortak anılardan beslenen kültürel bellek, kimliğin ana unsurudur. Dikkat edilirse Kerbela katliamının Alevi toplumunun hafızasında böyle bir özelliği var. Buna karşın son yüzyılda yaşananların ortak hafızaya dönüştüğünü söylemek çok zor. Bunu, türdeş bir toplum yaratmak için cumhuriyetle birlikte gelişen sistemli hafıza katliamından ayrı düşünemeyiz. Toplumsal sürekliliği ortadan kaldıracak en büyük felaket, hafıza yitimiyle başlayan başkalaşımdır. Kendi hakikatine ilişkin hafıza yitimine uğrayan bir toplum, fiziki olarak varlığını sürdürebilir. Ancak bu varlık hali, asıl kökten ve beslenmesi gereken kaynaklardan koparak savrulmuş ve başkalaşmış bir var olma halidir. Alevi toplumu yıllardır egemenlerin hafıza inşa operasyonlarıyla asıl kaynaklarından uzaklaştırılarak, bir çıkmazın içine sürülmek istenmektedir. Elbette kültürel soykırım amaçlı bu operasyonlar tümden amacına ulaşmış değil. Ancak hafızayı önemli oranda erozyona uğrattığı da görmezden gelinemez. Alevi toplumu kirli oyunlara geçit vermeyecektir Seçimler yaklaştıkça belli ki Alevi toplumu üzerinden yürütülecek tartışmalar daha da yoğunlaşacak. Bu tartışmaların esasta korkular üzerinden yürütüleceği sır değil. Bugüne kadar korku tapınaklarının gölgesinde siyaset yapanlar, kendilerini dalgalara karşı güvenli liman olarak sundular. Alevi toplumunu o limanlara sığınmaya zorladılar. Özellikle Aleviliğin yasaklı hale gelmesinden ve yer altına sürülmesinden sorumlu CHP bunu hep yaptı ve yapmaya de- vam ediyor. Yakın günlerde CHP PM’nin kamuoyuna yansıyan kararlarından birinin, HDP’ye karşı alınacak tedbirler olduğunu biliyoruz. HDP’ye karşı alınacak tedbir dediği, yönelişleri HDP’ye doğru olan Alevileri korkutup, kendi kara sularına demir atmalarını sağlamak. Bunun için her zaman yaptığı gibi AKP’yi sopa olarak kullanacak, HDP üzerinden Kürt Özgürlük Hareketi’ne kara çalarak, el altından mezhepçilik yapacaktır. Ancak Alevi toplumu kirli oyunlara geçit vermeyecektir. Kürt Özgürlük Hareketi’nin ne anlam taşıdığı Şengal ve Kobanê’de tüm çıplaklığıyla açığa çıkmıştır. Şengal ve Kobanê hakikat cellâtlarının, hakikatin üzerine çektiği kara perdenin yırtıldığı, hakikatin aşikâre olduğu mekânlardır. Bunu en iyi görenler elbette hakikat arayışı olan Alevi toplumudur. Burada bir gerçeğe vurgu yapmadan geçmek olmaz. Bugüne değin Alevi toplumu CHP ile özdeş görüldü. Hatta kimi zaman CHP ile ilişkisi, Dêrsim hadisesi üzerinden ağır ithamlarla ele alındı. Oysa Alevi toplumu açısından CHP özdeşliği gerçeği yansıtmıyor. Tek parti diktatöryasına karşı toplumsal tepkinin kendini dışa vurduğu 1950 seçimleri, bu gerçeği saptama açısından önemli bir veridir. Bu seçimlerde DP Alevi potansiyelinin yoğun olduğu Dêrsim, Sivas ve Tokat’ta deyim yerindeyse tulum çıkartmıştır. DP’nin bu bölgelerde tümden zemin kaybetmesi 1957 seçimleri ile başlamıştır. Bunun asıl nedeni DP’nin Sünni yönelişini, politikalarıyla açıkça ortaya koyması ve tarikatlarla girdiği açık ilişkilerdir. Fakat DP’nin yaptığı dönem açısından yeni bir şey değildir. Sistemin temellerine uygun, politikada kendince tutarlı davranmasıdır. Bu, nasıl bir tutarlılıktır diye sorulabilir. Bunu tescil etmek için cumhuriyetin hangi temeller üzerine inşa edildiğine bakmak yeterli olacaktır. Çözüm, düzen bekçileri arasında tercihle sağlanmaz Modern cumhuriyet bir yerde İslam’ın türdeş temelde ulusal, üniter versiyonudur. Her türden farklılığı yok sayarak, saf bir ulus yaratma projesine uygun olarak din, mezhep ve inanış çoğulluğu da yok sayılmıştır. Tekçi anlayışı gereği, Sünni Hanefi inancını Diyanet kurumuyla merkeze koyarak, dini devlet tekeline almıştır. Çokça dillendirilen ve Alevi toplumunun can simidi gibi sunulan sahte laiklik ise devletin din tekelini güvenceye almaktan ve farklı inanışları yok sayarak asimilasyona zorlamaktan öteye bir anlam taşımadığı yaşananlarla sabittir. Özellikle inanış temelli kimliğini belirleme ve kendini o kimlik üzerinden yeniden üretme, toplulukların elinden alınmıştır. Bu politikanın en bariz mağduru ise Aleviler olmuştur. DP’nin yaptığı hiçbir oportünizme sapmadan bu politikayı açık etmesidir. DP’nin yükselişi karşısında tutunamayan CHP’nin yaptığı, dayatmacı laiklik argümanına sarılması, Alevi toplumunun hafızasında uzak geçmişteki tarihsel korkuları daha bir depreştirerek kendine bağlamak olmuştur. Ancak cumhuriyet tarihi de göstermiştir ki çözüm, inkar ve asimilasyonu temel politika haline getiren düzen bekçileri arasında tercihte bulunmakla sağlanamaz. Asıl yapılması gereken, inkar sistemini özgürlükçü temelde dönüştürebilmektir. Bu anlamda 2015 seçimleri tarihsel bir fırsattır. Tekçi, inkarcı cumhuriyet dönemi aşılmıştır. AKP’nin doğan boşluğu fırsata çevirerek hegemonya inşa ve kendi sistemini sonuca ulaştırmada kat ettiği mesafe dikkate alındığında, Alevi örgütleri başta olmak üzere, süreç demokrasi güçlerine yanlış yapma şansı tanımıyor. Yanlışların telafisi hiç kolay olmayacaktır. Bu anlamda özgürlükçü, demokratik bir sistemin inşasında Alevi toplumunun tutumu, hayati önemdedir. 28 ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015 Sudoku Zor Sudoku Basit KARİKATÜRLER ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015 29 Eleman Arıyorum • İş Arıyorum • Ticari İlanlar • İnsan Kaynakları Eleman Aranıyor Eleman Aranıyor Eleman Aranıyor Eleman Aranıyor Eleman Aranıyor Eleman Aranıyor Stoke Newington’da bulunan emlakçı için AVA insurance BERBER ARANIYOR GÜZELLİK UZMANI ARANIYOR BERBER ARANIYOR GARSON ARANIYOR En az iki yıl emlak piyasasında satış ya da kiralama tecrübesi olan eleman aranıyor. 020 7241 6563 07779 326720 Sigorta şirketimiz de çalışacak, İngilizce ve Türkçe bilen deneyimli eleman aranmaktadır. Ödeme koşulları: deneyime bağlı + komisyon. Lütfen CV’lerinizi admin@ avainsure.co.uk gönderiniz. Walthamstow bölgesinde bulunan Prestige barbers’da çalışacak, tecrübeli erkek berber aranıyor. Enfield Bölgesinde Çalışacak kaş-bıyık Ustası aranıyor Seven Sisters’da Berber salonunda çalışacak tecrübeli eleman aranıyor 0772 773 1149 Restaurant’da çalışacak Bay, bayan Servis elemanı aranıyor. Mizan bey 07580 985442 Serhat bey 0208 127 0304 Mehmet bey 07985 756738 Eleman Aranıyor Eleman Aranıyor Eleman Aranıyor Eleman Aranıyor Eleman Aranıyor Eleman Aranıyor ŞEF ARANIYOR ŞEF ARANIYOR ŞEF ARANIYOR ŞEF ARANIYOR ŞEF ARANIYOR ŞEF ARANIYOR Walton-On-Thames bölgesinde Restorantta çalışacak tecrübeli ızgara şefi aranıyor Cockfosters bölgesinde Cafe Shop’ta part time ve full time çalışacak şef aranıyor. Londra dışında Cafe Shop’ta çalışacak tecrübeli, çalışma izni olan şef aranıyor. Kalacak yer verilir. Londra dışında Cafe’de çalışacak tecrübeli şef aranıyor. Kalacak yer verilir. Boreham Wood Bölgesinde Cafe Shop’ta çalışacak deneyimli şef ve yardımcı şef aranıyor. 07788 587 975 02084405111 Essex bölgesinde Cafe Shop’ta çalışacak tecrübeli şef aranıyor. Kalacak yer verilir. Ali 07584 030 635 07778 124 302 07984 702 902 07747 870 593 Eleman Aranıyor Eleman Aranıyor Eleman Aranıyor Eleman Aranıyor Satılık Işyeri Satılık Işyeri ŞEF ARANIYOR GARSON ARANIYOR Kuaför aranıyor Satılık fish & chips Satılık Ice Cream Van İslington bölgesinde Fried Chicken Kebap shop’ta çalışacak tecrübeli şef aranıyor. Cockfosters bölgesinde Cafe Shop’ta çalışacak garson aranıyor. Barking essex bölgesinde fish chips ve kebaptan anlayan servis elemanı aranıyor Kalacak yer temin edilir Daha fazla bilgi için 0208 363 9905 Bromley bölgesinde çalışacak İngilizcesi olan tecrübeli kuaför aranıyor. 07983427063 07595 022 002 02072 887 222 0208 440 5111 Eleman Aranıyor Eleman Aranıyor Eleman Aranıyor BAYAN ELEMAN BERBER ARANIYOR Deneyimli tercuman Daha çok bilgi için burdan ulaşabilirsiniz 07517462463 07983682814 Hammersmith bölgesinde sandwich barda çalışacak bayan eleman aranıyor. Haftanın 5 günü, sabah 6’dan öğlen 3:30’a kadar. Sevinç: 0797 2789 823 Bristol’da berber salonunda çalışacak tecrübeli berber aranıyor. Çalışma izni olması ve İngilizce bilmesi şarttır. kalacak yer verilir 07887 49 71 61 Perceft tercüman H.S.Taşımacılık Tecrübeli tercümandan her türlü tercümanlık çeviri işleriniz yapılır. Ayşe 07572963341 07946461162 Romford bölgesinde Rent:£16,500 yıllık Rate:£3,080 yıllık Takeing:£3.500-£4.000pw Fiyat:£125,000 Üstteki daireden kira geliri £1,400 Londra içi ve Londra dışına her türlü eşyanız çok uygun fiyata itinayla taşınır 02089455577 07455007886 Deneyimli tercumandan her türlü tercumanlık hizmeti verilir. Telefon görüşmeleri mektup çevirisi ve çeşitli formlar doldurulur. İrtibat Ayşe Hanım 0757 2963 341 Cleaning service Türk usulü tül perde yıkama, halı yıkama ve ev temizliği yapılır. 077785559913 Satılık Işyeri Satılık Işyeri Satılık Işyeri Satılık coffee shop Satılık pizza kebap Leyton’daki spital fields market içinde coffee shop satılıktır. Ayrıntılı bilgi için lütfen arayınız ciddi alıcıların aranması rica olunur. SA31 1BD Galler bölgesinde bulunan pizza kebap dükkanı iş değişikliği nedeniyle satılıktır. Ana cadde üzerinde club ve barların ortasındadır. Rent:£12.000py Satılık kebap pizza restoran 07979758763 01267222481 07400008282 CHETO BUILDING 1.sınıf marangozluk işleri -parke -mutfak banyo -boya -fayans -sıva Bütün inşaat işleriniz itinayla yapılır. Çetin 07972104260 177 valantino southampton way London SE5 7EJ satılık kebab pizza restaurant 20 yıllık önü açık lease Geliri:£2200 Satış bedeli:£80.000 Soner 07944745181 Dekorasyon işleri Ders Verilir Bahçe işleri yapılır Özcan dekorasyon boya işleri, sıva işleri, duvar işleri, fayans işleri Uygun fiyata yapılır Her yaş grubuna birebir ders verilir Matematik & İngilizce Çocuğunuzun başarısı için hemen arayın Her türlü bahçe bahçıvanlık yapılır Ve günü birlik iş yapılır. Rakip usta 07743730979 07824594733 İş ve İşçi ilanlarınızı ÜCRETSIZ yayımlamak için bizi arayın 0742 9481 490 / 0207 9230 838 İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz | İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz. 07878428665 ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015 30 SERi iLANLAR İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz Bu sayfada £10 1 kutu ilan 0742 948 1490 İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz. YETER CLEANİNG DRİVİNG LAND ŞOFÖR OKULU Kısa sürede fazla para harcamadan ehliyet almak, güvenli sürücü olmak için vitesli & otamatik direksiyon dersleri verilir. İşyerleri ve Evler itina ile temizlenir. 07803506942 07909539577 Erken test günü alınır Ali 07723921216 Sağlıklı ve zinde bir vücuda sahip olmak için henüz gec değil, özel ve grup dersleri ile kendinizi yeniden kesfetme zamanı. Deniz Dogrusoz Personal Trainer 07455947693 www.deniz-personal-tranining.com ALTUN CLEANING SERVICES 07427424619 Ufuk Kaya 07405891522 MEM Painting and Decoration El sanatları kursu verilir Takı, Mosaic, geleneksel el sanatları. Her türlü boya ve dekorasyon işi itina ile yapılır. Hurdar Sinop Tel:07448 654 828 07984 513 968 TOPCU MOBILE CAR MECHANIC Her türlü araba tamiri işleriniz yapılır REPAIRS SERVICING DIAGNOSTICS PRE-MOT/FAILURES AHMET TOPCU 07415106521 07405756462 Horizon Books Kitap Satış Temsilcisi Hurdar Hand Crafts Özel Türkçe Dersi Türkçe diksiyon ve gramer dersleri verilir. Diren Yalçın 07504 662756 Mahmut Söylemez BALINZA LAUNDRY & CLEANING SERVICES Her türlü çamaşır yıkama işi yapılır. Evden alıp eve teslim servisimiz mevcuttur. One 2 One English for children and adults 07428336181 OREL BOOKKEEPING & ADMIN 07768282295 [email protected] Yıldız Adıgüzel Qualified English Language Teacher SATS, GCSE, A LEVEL, ESOL, IELTS & BUSINESS ENGLISH For more information and Free consultation: t 0753 4491 623 e [email protected] ÇARŞAMBA 11 ŞUBAT 2015 SERi iLANLAR İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz 31 Bu sayfada £30 1 kutu ilan 0742 948 1490 İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz. Consulting & Agency Service To clothing importers: Are you looking to import or currently importing clothing from Turkey. With years of experience and a wide range of factory portfolios we provide both consultancy and agency services. Maside Şahin 07884 366074 Sinema Atölyesi Yazar-Yönetmen Mizgin Müjde Arslan yönetiminde temel sinema, kısa film yapım atölyesi 5’er kişilik sınıflarda Blue Arts’ın Stoke Newington’daki stüdyosunda devam etmektedir. Haftaiçi akşam ve haftasonu sınıfları, Londra dışında yaşayanlar için de Skype üzeri özel ders seçeneği bulunmaktadır. Daha fazla bilgi için: 07947 890 579 www.blueartscourses.com Pizza Kebab House Open 7 days a veek eat in or take away 02088044430 269 hertford road enfield, EN3 5JL SOUTHBURY LAUNDRETTE Self Service Laundry Service Wash İroning Service 020 8804 3725 467 Southbury Road, Enfield EN3 4HX Located between Tesco and Southbury station ÇARŞEM, 11 REŞEMÎ 2015 9 Ebdullah: Divê hêzên neteweyî li Rojava korîdora ewlekariyê ava bikin Hevseroka PYD’ê Ebdullah di axaftina xwe ya li konferanseke li Parîsê diyar ku divê hêzên neteweyî ji bo avakirina korîdoreke ewlekariyê li Rojava, bikevin nava hewldanan. di mijara ji nû ve avakirina Kobanê de em ê alîkariyê bikin.” HERÎ KÊM 4900 ÇETE HATIN KUŞTIN Ebdullah li ser pirseke din bîlançoya berxwedana Kobane aşkera kir: “Di nava têkoşîna çar mehan de 408 gerîlayên YPG/YPJ’ê şehîd ketine. Li navnda bajêr 21 sivîlan jiyana xwe ji dest dane, 1500 sivîl birîndar bûne. Li hemberî vê yekê jî hêzên me ji çeteya DAIŞ’ê ya faşîst 4900 kes kuştine. Gelek maşînên DAIŞ’ê hatine îmhakirin. Ji bilî hejmarên di destê me de, haya me jê heye ku gelek cesedên endmên çeteya DIAŞ’ê hene.” ‘DIVÊ LI ROJAVA KORÎDORA EWLEKARIYÊ WERE AVAKIRIN’ Ebdullah da zanîn ku di serî de rejîma Sûriyeyê divê tevahiya raya giştî ya cîhanê destekê bidin modela xweseriyê ya li Rojava bi pêş ve dikeve û got, “Ev model wê li Rojhliata Navîn di avakirina sîstemeke demokratîk de wê bibe sembol.” Ebdullah axaftina xwe wiha dewam kir: “Pêwîste hêzên neteweyî, beriya her tiştî ji bo avakirina korîdoreke ewlekariyê ya li Rojava bixebitin. Hevseroka PYD’ê Ebdullah di axaftina xwe ya li konferanseke li Parîsê de got, “Di têkoşîna çar mehan de 408 gerîlayên YPG/YPJ’ê şehîd ketine. Hêzên me ji çeteyên DAIŞ’ê 4900 kes kuştine.” Ebdullah diyar ku divê hêzên neteweyî ji bo avakirina korîdoreke ewlekariyê li Rojava, bikevin nava hewldanan. Ji Senatoya Belçîkayê Anne-Marie Lizin jî di axaftina xwe ya li konferansê de xwest PKK ji ‘lîsteya rêxistinên terorê’ were derxistin. Di konferansa li Şaredariya Herêma 10. a paytexta Fransa Parîsê de li gel Kurdistanî û Fransiyan, Hevserokên PYD’ê Asya Ebdullah û Salih Muslim, ji Fermandarên YPJ’ê Nesrîn Ebdullah û Nûnerê PYD’ê yê Parîsê Xalid Îsa amade bûn. Niha li derveyî Rojava li Başûrê Kurdistanê jî li Kerkûk û Şengalê Hêzên Parastinê yên Kurd li dijî DAIŞ’ê li ber xwe didin û ev rewş li Rojava li hemberî hemû kantonan hînê xeteriyeke. Ji bo careke din Rojava û Kobanê li êrîşên bi vî rengî rast neyê, em ê stratejiyên cuda biafirînin.” ‘CÎHANÊ BANDORA JINÊ DÎT’ Ji Fermandarên YPJ’ê Nesrîn Ebdullah jî diyar kir ku di serketina Kobanê de têkoşîna jinê derket pêş û destnîşan kir ku raya giştî êdî baştir dîtiye ku di Têkoşîna Azadiyê ya Kurd de jin çiqasî bi bandor e. Ebdullah got, “Serketina li Kobanê bi dest ket, ne tenê ji bo gelê Kurd, serketina tevahiya mirovahiyê ye li dijî çeteyên dijminê mirovahiyê DAIŞ’ê.” ‘MODELA AŞTIYÊ YA LI ROJAVA BI PÊŞ DIKEVE’ Ji Senatoya Belçîkayê Anne-Marie Lizin jî beşdarî konferansê bû û got, “Ji roja destpêkê ve em dizanin ku hûn têkoşîneke çiqasî zehmet dimeşînin û li ser navê mirovahiyê ji ber vî şerê hûn bi ser ket, spasiyên xwe pêşkêşî we dikim.” Lizin ragihand ku li Kobanê ‘şerê ji bo mi- rovahiyê’ hatiye dayîn û anî ziman ku modela li Rojava bi pêş dikeve jî, modeleke aştiYê ye dikare ji tevahiya Rojhilata Navîn re bibe mînak. Lizin nerazîbûn nîşanî ragirtina PKK’ê di ‘lîsteya rêxistinên terorê’ da û got, “Rewşeke normal nîne. Ji bo PKK ji lîsteyê bê derxistin em di nava hewldanan de ne.” ‘DIVÊ MEQAMÊN FRANSAYÊ BI BERPIRSYARÎ RABIN’ Ji Partiya Çep a Fransayê Alain Billion jî got, “Ez jinên Kurd ên li Kobanê li dijî barbar, paşverû û faşîstan bi lehengî li ber xwe dan pîroz dikim. Her wiha ji bo kifşkirina kujerên sê jinên Kurd ên şoreşger li Parîsê, pêwîste meqamên Fransayê wezîfeya dikeve ser milê xwe bicih bînin.” Sekreterê Giştî yê Partiya Komunîst a Fransayê Pierre Laurent, Parlamenterê Partiya Keskan Sergio Corronnado, Parlamenterê Partiya Sosyalîst Gerard Bapt, Şaredarê Herêma 10. a Parîsê Remi Ferad ên tevlî konferansê bûn, bi peyameke hevpar serketina Kobanê silav kirin û xwestin PKK ji ‘lîsteya rêxistinên terorê’ bê derxistin. HEVDÎTINA BI HOLLANDE RE Hevseroka PYD’ê Asya Ebdullah diyar kir ku bi serketina Kobanê re têkoşîna mafdar û rewa ya Kurdan derketiye holê û hêzên navneteweyî jî wê ji niha û pê ve bi nêrîneke cuda li Têkoşîna Azadiyê ya Kurd binêrin. Li ser pirseke rojnamevanekî Fransayî Ebdullah, der barê hevdîtina wan bi Serokkomarê Fransayê François Hollande re agahî da. Ebdullah diyar kir ku Hollande ji ber têkoşîna li dijî DAIŞ’ê ew pîroz kirine û ji wan re gotiye, “Di dema pêş de danûstandinên me yên bi rayedarên PYD’ê re wê dewam bikin û Medico: Li Kobanê ji bo bingeha tibî korîdor şert e Saziya alîkariya tibî ya navneteweyî Medico International da xuyakirin, ku li gel xebatên ji nû ve avakirina Kobanê, ji bo xizmetên tibî destpê bikin, vekirina korîdora însanî şert e. Li dû azadkirina Kobanê di encama berxwedaneke zêdeyî 4 mehan de, ji bo ji nû ve avakirinê xebatên tespîtkirina xisarê dewam dike. Li bajêr, bingeha tibî hema bêje nîne. Saziya alîkariya tibî ya navneteweyî Medico International da xuyakirin, ku li gel xebatên ji nû ve avakirina bajêr, ji bo xizmetên tibî destpê bikin, vekirina korîdora însanî şert e. Xebatkarê Medico International Martîn Glasenapp ku piştî azadkirina Kobanê çû herêmê, der barê pêwîstiyên tibî yên li bajêr de agahî da kovara Der Spiegel. Martîn Glasenapp ji Martîn Maxwîll ê ji Spiegel Online re axivî, bal kişand ser rewşa dawî ya însanî ya li Kobanê û xwest, ji bo alîkariya tibî û însanî korîdorek bê vekirin. Endamê Medico ragihand ku bi deh hezaran penaberên ji ber êrîşên DAIŞ’ê xwe li Bakurê Kurdistanê girtin ji bo vegerin li ser xetê sekinîne û anî ziman ku ji ber xisara mezin a li bajêr, veger niha ne pêkane. Martîn Glasenapp da xuyakrin ku li gel kelûmelên înşaetê, ji bo rakirina xirbeyê li bajêr maşînên pêwîst jî nînin û di mijara xwarinê de bal kişand ser kêmasiyên heyî. JI BO AMBÛLANSEKÊ 4 MEHAN JI ALIYÊ WALÎTIYA RIHAYÊ VE HATIN SEKINANDIN Glasenapp diyar kir ku li naxa xirbeyên Kobanê, tevî bombeyên neqediyane û madeyên teqemeniyê, hînê li hin taxan cesed hene û anî ziman ku ji bo ji nû ve avakirina jiyana li bajêr pêwîstî bi lezgînî bi korîdora alîkariyê heye. Glasenapp da zanîn ku ji aliyê derbaskirina alîkariyên ji bo Kobanê ve Walîtiya Rihayê gelekî astengiyan derdixîne û diyar kir ku wan hefteya bihurî ambûlansek ji bo Kobanê anîbûn, lê belê piştî rawestandina 4 heteyan destûr dan ku derbas bibe. Glasenapp ji bo Kobanê daxwaza vekirina korîdora însanî dubare kir û anî ziman ku tevî kelûmelên alîkariya tibî, pêwîstiyeke mezin bi alavên înşaetê jî heye. JI BO VEGERA BI DEH HEZARAN MIROVÎ JI NÛ VE AVAKIRIN Û BINGEHA TIBÎ ŞERT E Martîn Glasenapp da zanîn ku li gundên derdora Kobanê pevçûn dewam dikin û her roj şervanên birîndar tên bajêr û got, “Nexweşxane li xisareke mezin rast hatin. Bi tenê du ‘nexweşxaneyên jêrzemînê’ hene û li vê derê hejmareke gelekî kêm doktor ev 5 meh in xizmetê didin. Yanî bi tenê dikarin dest li rewşên lezgîn werdin.” Martîn Glasenapp diyar kir ku bi deh hezaran Kobaniyên xwe li Bakurê Kurdistanê girtine, ji bo vegerê li ser sînor disekinin û got, “Lê belê rêveberiya bajêr rica ji van mirovan kir ku bi lez vengerin, ji ber ku ji bo van mirovan bingeheke têrker nîne” û bal kişand ser girîngiya xebatên ji nû ve avakirina bajêr. WEKE GAVA DESTÊPÊKÊ WARGEHEK JI KONAN DIKARE BÊ AVAKIRIN! Glasenapp da zanîn ku rêveberiya bajarê Kobanê li gel xebatên tespîtkirina xisarê, li ser planên ji nû ve avakirina bajêr jî dixebite û got, “Ji bo vê jî gava destpêkê dikare avakirina wargeheke ji konan be. Eger bi deh hezaran mirov vegerin, pêwîstî ne tenê bi sîstemeke elektrîkê, av û xwarinê, di heman demê de pêwîstî wê bi bingeheke tibî jî hebe.” ÇARŞEM, 11 REŞEMÎ 2015 8 DESTANA KOBANÊ ADAR JIYAN-Azadiya Welat Divê şerê Kobanê tenê wekî şerê navbera du aliyên dijber neyê dîtin. Divê tenê wekî şerê navbera çeteyên DAIŞ’ê û YPG/YPJ’ê neyê dîtin. Divê tenê wekî şerê navera du hêzên lêkneker neyê dîtin Pêngava Rojava û raperîna ku li hemberî hemû hovîtiyên serdema nû yên ku bi destê DAIŞ’ê li Koban û Şingalê pêk tên, digel vîneke bêhinkûf û serhildêr, ji ruhekî mirovhez û aştîxwaz dipale. Ev ruh, ruhê mirovahiyê yê ku di şexsê lehengên Kobanê de aj dide ye. Ev ruh, ruhê ku ji kakilê bîrdoza tevgera azadiyê dinisile ye. An na tu hêz û qewet nikaribû xwe li hemberî kirêtiyên pergala mêtinger û alîgir û nûnerên wê yên kujer û paşverû yên vê serdemê ragirta û hebûn û xwebûna xwe biparasta. Kirdeya vê serkeftinê Kobanê, bi pêşengiya YPG/YPJ’ê bi bîr û baweriyeke xurt û feraseteke mirovane derket rê. Li gorî hizra tevgera azadiyê helwest girt, xwe bi rêxistin kir û li ber xwe da. Bi saya vîneke bêhinkûf û têkoşîneke bêhempa bi ser ket. Bêguman, di vî şerî de keda gelek kes û hêzên pejnkar û mirovhez jî nayê jibîrkirin. Belê kirdeya vê serkeftinê dîsa tevgera azadiyê bi xwe ye. Kobanê bi ruhekî mirovane û aştîxwaz rabû ser piyan. Kobanê, bi ruhê azadî û serxwebûnê da ser riya mirovbûnê. Kobanê, bi ruhê azadiya jinan û hestyariya zarokên dinyayê tevdigeriya. Kobanê, bi pejnkariya neteweyeke azad û demokratîk serî hilda. Kobanê bi mebesta çareseriya pirsgirêkên demê, li ber xwe da. Kobanê, ji bo parastina hemû nirxên mirovahiyê ku di şexsên gelên bindest (kurd, ereb, ermenî, turkmen, asûrî, suryanî, keldanî û hwd.) de serî hildaye, têkoşiya û bi ser ket. Serwer û serdestên dinyayê Pergala dinyayê ya hikumdar, li ser hîmê mêtingeriyê ango hemû xislet û xisûsiyetên hovîtiyê ava bûye. Serwer û serdestên din- yayê, jiyana xwe ji duh heta îro li ser riknê zilm, zorî û neheqiyê domandine. Di bingeha şer û pevçûnên wan de her gav azweriya dagirkirin, talankirina welatan û mêtingeriyê heye. Ew hêz û alî, xêra mirovahiyê qet naxwazin û tu carî bê şer û pevçûn natebitin. Her gav û her dem alav û amrazên şer û mêtingeriyê hildiberînin û alavên herî tund û dijwar jî di şer û pevçûnên navbera gelan de bi kar tînîn. Heman hêz, li hemberî liv û tevgerên mirovane yên berxwedêr û azadîxwaz, sîxur, piyon çeteyên xwe derdixin pêş û piştgiriya wan dikin. Siyaseta wan herêm bi herêm diguhere. Kîjan, kes, hêz û alî tevger pergala wan a mêtinger û paşverû biparêzin û di suxreya wan de bin, an jî siberoj û hikumdariya wan misoger bikin, wan dihebînin û dihefidînin. Li gorî wan, binpêkirina mafên mirovan, dijminahiya gelan, astengkirina jiyanê asayî ye Ji bo wê, parastina berjewendiyên xwe û mayîndebûna pergalê esas digirin. Ji bo kirin û kiryariyên rêxistin û tevgerên ku di bin sîwana wan de dicivin û di suxreya wan de dixebitin her tişt meşrû (rewa) ye. Li gorî wan, dagirkirina gund û bajaran, talan, xesp û rapêçkirina mal û milkê mirovan heq e. Li gorî wan, serjêkirina mêran, destdirêjkirin jinan, kuştina zarokan misteheq e. Li gorî wan, binpêkirina mafên mirovan, dijminahiya gelan, astengkirina jiyanê asayî ye. Taliya her şerî Îro li Rojhilata Navîn DAIŞ’ê ev rol û rista dawî daye ser xwe û pergala dinyayê ya paşverû û hoveber diparêze. DAIŞ, hêza xwe ji pergala kevneparêz û hizr û ferasetên talanker, paşverû yên qirnê dawî werdigire Tu eleqeya wê, ne bi ola îslamê re heye ne jî bi ometa Muhammed re. Wekî ku tê zanîn, ometa îslamê jî di nav de hemû gelên Rojhilata Navîn, ji hêla hêzên dagirker û mêtinger ve tên eciqandin. Ax, welat û erdnîgariya wan tê dagirkirin. Sererd û binerda wan, dewlemendiya wan, çand û şaristaniyên wan tên talankirin. Belê mixabin şer û pevçûnên ku li ser vê erdnîgariyê diqewimin, hemû bi şer û pevçûnên ku di navbera gelên misilman de pêk tên bi encam dibin. Di van şeran de ne tu sûd û havil digihîje gelên hêrêmê û ne jî feydeya wê li mirovahiya cîhanê dibe. Taliya her şerî, dijminahiya gelan, talan, kuştin û dagirkirin e. Rûxandin û têkbirina feraseta ku pişta xwe dide pergala stembar û mêtinger, ne tiştekî hêsan e. Ji bo serkeftinê ramaneke analîtîk, vîneke xurt, baweriyeke tebût û bîrdoziyeke resen û afirîner divê. Ev xislet û taybetmendî hemû di bîrdoziya tevgera azadiyê û têkoşerên wê de mewcûd in. Şerê navbera heqî û neheqiyê Divê şerê Kobanê tenê wekî şerê navbera du aliyên dijber neyê dîtin. Divê şerê Kobanê tenê wekî şerê navbera DAIŞ’ê û YPG/ YPJ’ê neyê dîtin. Divê şerê Kobanê tenê wekî şerê navera du hêzên lêkneker neyê dîtin. Divê baş bê zanîn ku şerê Kobanê şerê navbera hovîtî û mirovatiyê ye. Carekê şerê Kobanê, şerê navbera zalim û mezlûman e. Şerê navbera heqî û neheqiyê ye. Şerê Kobanê, şerê navbera serdestî û bindestiyê ye. Şerê Kobanê, şerê navbera wijdan û bêwijdaniyê ye. Şerê Kobanê, şerê navbera hebûn û nebûnê ye. Şerê Kobanê, şerê navbera şarezahî û kevnperestiyê ye. Şerê Kobanê, şerê navbera serbilindayî û serberjêriyê ye. Şerê Kobanê, şerê azadî û koletiyê ye. Pêngava aştî, aramî û ewledariyê Pênagava Kobanê, pêngava aştî, aramî û ewledariyê ye. Pêngava Kobanê ji bo hemû mirovên şoreşger, aştîxwaz, navneteweyîparêz, sosyalîst, çepgir û mirovhez pêdivî ye. Kesên ku bi vî ruhê tevbigerin ne pêkan e ku bi sernekvin. Ji bilî şervanên ku di eniya şer de li ber xwe didan tu kesî bawer nedikir ku di demeke kurt de Kobanê ji destên çeteyên DAIŞ’ê derkeve û di demeke nêz de şoreşa sedsalê pêk were. Ev serkeftin tenê ne mizgîniya xêrê ye; her wiha ji bo ewledariya gelên Rojhilata Navîn û siberoja mirovahiya cîhanê jî qinyateke xurt e. Riya serkeftinê di qinyat û baweriyeke xurt re derbas dibe. Vîna mirov hemû astengiyan derbas dike. Têkoşer, bexwedêr û gernasên Kobanê ev yek bi dinyayê dan qebûlkirin û destana serhildan, berxwedan û serkeftina azadiyê bi keda xwe, bi xwîn û xwêdana xwe nivîsandin. Serkeftina Kobanê tenê ne serkeftin û destkeftina gelê kurd û gelên rojhilata navîn e; ew, serkeftin û destkeftina mirovahiyê bi xwe ye. Bi ruhê Kobanê hebûnê diparêzin JI BO rûxandin û têkbirina pergalên paşverû û deremirovî, pêdivî bi bîr û baweriyeke xurt û doz û bîrdozeke nû, nûjen û pêşverû heye. Ev bîrdozî, bîrdoziya tevgera azadiya gelê kurd e. Bîrdoziya tevgera azadiyê, tenê tiştekî nû û resen nabêje; her wiha ew tiştê ku dibêje û diparêze, bi destên xwe pêk tîne. Bo nimûne, gelek liv, tevger û livbaziyên dîrokî behsa azadiya jinan kirine. Gelek ramanwer û ramyariyên dîrokî behsa wekhevî aştî û azadiyê kirine. Belê tu ji wan jî bi qasî tevgera azadiyê, azadiyê jinan derbasî kardariya jiyanê nekirine. Tu ji wan jî bi qasî tevgera azadiyê girîngî nedane jiyana azad û mafên mirovan neparastine. Tu ji wan bi qasî tevgera azadiyê jiyana komunal û şêwirmediya civaka azad û pevrehiya gelan dernexistine pêş. Tu ji wan bi qasî tevgera azadiyê girîngî nedaye ekolojiyê (hawirparêziyê) û ji bo parastina xwezayê seferber nebûne. Tevgera azadiyê ne dişibe tevger û ferasetên çûyî û ne jî yên îroyîn. Ew, bi hemû reseniya xwe, çarenameya çareseriyê destnîşan dike û deriyekî xêrê li ber mirovahiyê vedike. Nîşane û sembola vê çarenameyê pratîka Kobanê ye. Kobanê hemû pûxteyên (kakilên) demokratîkbûna Rojhilata Navîn û hemû gelên herêmê di xwe de dihewîne. Di kantona Kobanê de, çeq û muheseleya hemû nirx û hêjahiyên mirovahiyê xwe didin der. Di ruhê kantona Kobanê de, heramkirin, xeyidandin, dehfandina gel û aliyan nîne. Her kes û her alî dikare hebûn û xwebûna xwe biaparêze. Di ruhê Kobanê de ne mêtingerî, ne olperestî, û ne jî nijadperestiya paşverû heye. Ji bo wê ye ku em dibêjin ruhiyeta Kobanê bi hemû hêza xwe dexma xwe li demê dide û digel çareserkirina pirsgirêkên herêmê bi pejnkariya pirgirêkên dinyayê jî tevdigere. Ji bo wê ye ku tevgera azadiyê dibe hedefa êrîşên pergala mêtinger a dinyayê, çete û alîgirên wê yên paşverû. Ji bo wê ye ku berxwedana Kobanê ji hêla hemû hêzên paşverû, nijadperest û olperest ve wekî tevgereke cirnexweş tê dîtin ÇARŞEM, 11 REŞEMÎ 2015 7 ZİMAN Û NİVÎSA ARAMÎ Amed Tîgrîs Zimanê aramî di koma semîtî de ye. Di heman komê de erebî û hebrî jî hene û her du gelek nêzîkî hev in. Hinek kes aramî û ermenî tevlihev dikin. Tu eleqeya aramî û ermenî bi hev re tune ye. Her yek zimanekî cuda ye û aramî zimanekî qedîm e. Aramî beşeke lidiyanî ye. Aram di Tewratê de tê wateya navbera her du çeman. Ewropî ji axa navbera çemê Dîcle û Firatê re Mezopotamya û bi zimanê aramî jî ji navbera axa van her du çeman re “Aram-Naharaîm” dibêjin. Berî mîladê di navbera salên 1200 -700’î de bi navê Aram Şam Împaratoriya Aramî hebû û bajarê Şamê paytextê dewleta AramŞamê bû. Hezar sal berî mîladê zimanê aramî ji zimanê fenîkî cihê dibe. Zimanê aramî di nav xwe de dibe pênc beş: Aramiya kevn (bz 925 -700), aramiya fermî (bz 700 -300), aramiya navîn (bz 300 -100), aramiya dereng (pz 100 -1200), aramiya modern (pz 1200 – didome). Di serdema asûriyan de aramî û akadî ligel hev zimanê fermî yê Împaratoriya Asurî bû. Li gorî încîla swêdî ya ku di sala 2000’an de hatiye çapkirin, di dema Hezretî Îsa de, li herêma Rojhilata Navîn çar ziman dihatin axaftin. Diya îsa bi xwe bi aramî dipeyiviya. Îsa bi aramî, yewnanî, hebrî û akadî dizanibû. Hakimê ku cezayê çarmixê da Îsa di dadgehê de, bi yewnanî dipeyivî. Navê wî Pontius Pilatus bû. Her wiha Îsa jî bersiva dadger bi yewnanî dida. Di serdema aramî de bi tenê tîpên dengdar hebûn û yên dengdêr hîn nehatibûn dîtin. Piştre aramî dibe dubeş: Aramiya Rojhilat û aramiya Rojava yan jî Hîndî û hebrî. Piştre ji hîndî jî erebî peyda dibe. Ji derî van her du beşan gelek zarava û devokên aramî jî hene. Niha bi tenê Suryanî nivîsa aramî bi kar tînin. Nivîsa suryaniyan ji 22 tîpan pêk tê û nivîseke dengdar e. Dengdêr tune ne, li ser û bin tîpên dengdar diakrit (xal û xêzikan) datînin. Tîpên bi diakrit wekî dengdêr dixwînin. Hinek rewşenbîrên me yên Başûr ji abjada (alfabeya) ku ew îro bi kar tînin re dibêjin “ne alfabeya erebî ye, alfabeya aramî ye.” Ev ne rast e. Dema mirov abjada aramî û erebî dide hember hev alfabeya ku ew îro bi kar tînin alfabeya erebî ye. Ji ber ku di navbera HEQÎQETA JIYANÊ KUDBETTÎN ÇOBAN Êdî tu kes, tu mêtinger, tu desthilatdar, tu xwînmij, tu berjewendîperest nikarin bigihîjin armanca xwe. Lewme êdî gihîştina heqîqetê heye Heqîqet jiyana rast e. Gihîştina heqîqetê bi rêbaza lêgerînê derdikeve holê. Çawa ku rêwiyek ji bo bigihîje armanca xwe jê re rê pêwîst be, ji bo mirov jî bigihîje rastiya xwe rê û rêbaz hewce ye. Di nava civakê de çand jî heqîqetek e. Yên ji çand û rastiya xwe dûr bikevin, demek şûnde ji heqîqetê jî dûr dikevin û tu wateya jiyanê namîne. Ji ber ku mirov hemû hêza xwe ji rasteqîniyê digire. Lewma rasteqînî mirov digihîjine nîrwanayê. Ya mirov xurt dike di rastiya xwe de çand e, birdozî ye, ziman e, sinc e û felsefeya civaka ku mirov jê hatiye, ye. Ger ku ev rastî di nava civakê de neyên jiyîn wê demê lawazî dest pê dike û rastiya jiyanê û nirxên jiyanê hêdî hêdî dûr dikevin. Wekî ku “Her giya li ser koka xwe şîn dibe” ye. Lewma mirov di biçûkatiya xwe de li ser esasê çand û baweriya xwe dijîn. Ew jî rasteqîniya jiyana me ye. Xwenasîn di rastiya civaka ku mirov di nav de mezin bûyî û jiyîn e. Mirov jî weke; “Her giyayê li ser koka xwe şîn bûyî ye.” Mirov jî weke mînaka giya ye. Yanî her kes li gorî rastiya nirxên xwe û heqîqeta xwe dijîn. Heqîqeta wî civaka wî ye. Kokê xwe di nava civaka xwe de vedaye. Jiyan jî li gorî heqîqeta civaka ku jê hatiye ye. Xwenasîn jî dîrokê dest girtine. Ger mirov rastiya xwe ji dîrokê negere, gihîştina heqîqetê ne gengaz e. Heqîqet di dîroka mirovahiyê de xwe veşartiye. Dîrok bi xwe rastiya civakê ye. Civakê koka xwe di dîrokê de vedaye. Wê demê lêgerîna me ya heqîqetê dê bi dîrokê bê dest girtin. Yanî xwenasîn jî gihîştina heqîqetê ye. Her zîndiyek di nava xwezayê de li gorî rastiya xwe hemû pêdivî û karên xwe tîne cih. Taybetmendiyên mirovan jî yên zindi- yên din cuda dike, civakbûyîna mirov e. Mirov dûrî civakê nikarin bijîn. Lewma li hemberî xeteran nikarîbûye tenê bi serê bijî, nikarîbûye parastina xwe bike, nikarîbûye pêdiwiyên xwe bîne cih. Lewma civakê û kesî/ê mirov nikare hev cuda binirxîne, yan jî ji hev qut bike. Weke darê û axê hev temam dikin. Yanî civak û kes ji hev temam dikin. Ev rewş jî di heman demê de heqîqeta civakbûyînê ye. Civakbûyîn çawa ku hêza xwe kesî/ê digire, kesî/ê jî hêza xwe civakbûyînê digire. Kesên azad yên ji bo civakê, azadiya civakê tevgeriyane de derdikeve pêşberî mirov. Yên tenê ji bo xwe tevdigerin hemû jiyana wî ez û ez an jî ezperestî ye lê heta demekê şûnde ew jî nikari bi tenê serê xwe bijî. Ji bo civakê yên herî esasî çi ne? Ji bo civakê yên herî esasî sinc e, karevanî ye, komunalîzma demokratîk e, parastina rewa ye, hilberîna hevpar û hwd. e. Yên bingeha civakê ava dikin ev in. Yên civakê azad dikin ev in. Mînaka herî şenber wekî ku di rastiya gelê me yê Şengalê de tê jiyîn e. Li ser esasê çanda qedîm û ola êzidîtiyê alfabeya aramî û erebî de ferqên gelek mezin hene. Abjada aramî 500 sal berî ya erebî derketiye û wekî me li jor jî destnîşan kir. Abjada erebî piştî 500 salan ji ya hîndî hatiye girtin. Bi vê zanîna şaş dijminatiya alfabeya kurdî ya latînî dikin. Kesê ku nizanibe dê bêje qey alfabeya ku îro li Başûr û Rojhilat tê bikaranîn xas û xweser alfabeya kurdî ye. Lê bi rastî xas û xweser alfabeya erebî ye û çend tîpên kurdî lê hatine zêdekirin. Wekî ku Celadet Bedirxan çend tîpên kurdî li alfabeya latînî zêde kiriye. de heqîqet tê jiyîn. Lewma tu carî rastiya xwe, ola xwe, baweriya xwe, çanda xwe, jiyana xwe ya komunal dur neketine. Her tim heqîqeta xwe jiyan e. Her tim çanda kurdîtiyê parastine. Tu carî ji çanda Zerdeştê Kal qut nebûne. Her awayî parastine li hemberî gelê qedîm, her tim qirkirin hatiye meşandin. Tu carî bejewendiperest, xwînmij û desthilatdaran nehiştine bi ser xwe ve bên. Ji ber vê yekê jî her tim bê parastin mane. Dayikan, bavan, zarokan û keçên kurdan kuştine, dil girtine û îşkence lê kirine. Lê tu caran wan ji heqîqeta wan nikarîne qut bikin. Lewma hêza xwe, çanda xwe Zerdeştê Kal digirin. Bawerî û vîna xwe civaka xwe digirin. Êdî dem dema pêşxistina yekitiya hevpar, parastina hevpar û jiyana komunal e. Êdî li ser esasên jiyana komunal avakirina yekitî, wekhevî, azadî, demokrasî, parastina hevpar û cudahiya di nav xwe de jiyandin a bi hêz e. Êdî tu kes, tu mmtinger, tu desthilatdar, tu xwînmij, tu berjewendîperest nikarin bigihîjin armancên xwe yên qirêj. Lewma êdî gihîştina heqîqetê heye. Heqîqeta bi jiyan heye. Heqîqeta jiyanê di dilê me de rû daye. Kulîlk vebûye heqîqeta jiyanê de. Geş bûye din ava civakê de jiyan. Heqîqeta jiyanê di derguşa mirovahiyê de şen dibe. Li ser rûyê me ken vedide bi heqîqeta jiyanê. ÇARŞEM, 11 REŞEMÎ 2015 6 Konferansa hiqûqê ya navneteweyî bi dawî bû darizandin piştî 11’ê Îlonê hatiye pênasekirin û da zanîn ku li ser daxwaza DYA’yê Elmanya di carekê de nêzîkî vê daxwazê bû. Stephen da zanîn ku dadgeha Elman bi xwe jî qebûl kiriye ku madeya 129b bi temamî ji ber sedemên siyasî hatiye danîn û got: “Bi çavên terorîst li têkoşînên azadiyê û ev yek jî bersiva ‘ev yek ne hiqûqî ye, tiştekî siyasî ye’ dide me. Wê demê ev tiştek keyfî ye û divê di dewleta hiqûqê de tine be. JI BO MAFÊ BI XWE DIYARKIRINA ÇARENÛSA XWE YA KURDAN KONSENSUS TINE YE? Konferansa hiqûqê ya navneteweyî ku bi pêşengiya MAF-DAD û Azadî li bajarê Bonn ê Elmanyayê hatibû destpêkirin bi dawî bû. Konferansa hiqûqê ya navneteweyî ku bi pêşengiya MAF-DAD û Azadî li bajarê Bonn ê Elmanyayê hatibû destpêkirin bi dawî bû. Konferansa Sêyemîn a Hiqûqa Navneteweyî bi beşdariya parêzer û hiqûqnasên ji Kurdistan, Tirkiye, welatên Ewropa, DYA û gelek welatên din pêk hat. Di rûniştina îro ya konferansê de piştî mijarên Lêgerîna Çareseriya Hiqûqî û Polîtîk ya li dijî pênaseya terorê û lîsteyên terorê, mijarên têkoşîna li dijjî gotinên “teror” û “terorîzmê” hate gotûbêjkirin. Nêzî sed parêzer, hiqûqnas, civaknas û parêzvanên mafê mirovan tevlî konferansê bûn û nêrînên xwe aşkera kirin. Di beşa dawî ya konferansê de parêzerê Elman Sönke Hilbrans axivî û da zanîn ku divê PKK û HPG weke rêxistin û hêzên parastina rewa bên naskirin. Hilbrans da zanîn ku di dozên li Elmanyayê li dijî Kurdan tên meşandin de madeya 129b derdikevin pêş û bi vî awayî endamên rêxistinê yên li derveyî welat tên cezakirin. Hilbirans da zanîn ku PKK û HPG şerekî rewa dimeşîne û bibîr xist ku Kurd ji ber ku li rastî zextan hatin bi awayekî mafdar serî li rêya çekdarî dane. DADGEHÊN ELMAN NAXWAZIN TERORA DEWLETA TIRK BIBÎNIN Hilbrans da zanîn ku dadgehên Elman naxwazin terora dewleta Tirk a li hemberî Kurdan bibînin û got: “Li dijî ziman û siyaseta Kurdan zext hene. Dozên KCK jî beşek ji vê yekê ye. Dadgehên Elman naxwazin vê yekê bibînin. Dadgeh heta niha jî negihiştiye wê astê ku çalakiyên Kurdan rewa bibînin.” berî dadgehên Elman. Kuhn got: “Divê PKK ji lîsteya terorê ya YE bê derxistin. Lê ev çêbibe jî li Tirkiyeyê ti guhertinek çênabe. Ji ber ku têkoşîneke siyasî heye û tiştekî keyfî heye. Heta niha ji madeya 129b tên darizandin.” BAL KIŞANDIN SER BÊHIQÛQIYÊN DADGEHÊN ELMAN LI HEMBERÎ KURDAN DIKIN DARAZA ELMAN NÎŞAN DIDE KU NE REWA NE Parêzer Stephen Kuhn ê ku ji bajarê Frankfurtê tevlî konferansê bû û li Elmanyayê bi xebatên xwe yên ji bo rakirina qedexeya li ser PKK’ê tê nasîn axivî û bal kişand ser mexdûriyetên Kurdan ên li hem- Kuhn destnîşan kir ku di dozên li Elmanyayê li dijî Kurdan pêk tên de, gelek bêhiqûqî hene û diyar kir ku her çendî dadgehên Elman sûcê mirovahiyê yê ku dewleta Tirk dike dizane û dibîne bi awayekî yek alî Kurdan didarizînin. Kuhn bi bîr xist ku madeya 129b ya ku endamên PKK’ê tê tên Di beşa encamê ya konferansê ya bi sernava “Derfetên têkoşîna hiqûqî û siyasî çawa tên pêşxistin” de Sekreterê Giştî yê Yekîtiya Hiqûqnasan a ji bo Demokrasî û Mafê Mirovan (EJDM) Thomas Schmidt û ji Hollandayê Prz. Dundar Gurses tevlî konferansê bûn. Prz. Dundar Gurses pêşî mafê axaftinê girt û destnîşan kir ku Konseya Yekîtiya Ewropayê her şeş mehan carekê lîsteya rêxistinên terorîst rojane dike û li ser navê hemû welatên Ewropayê diaxivin, li vê derê dibêjin ‘Ti konsensuseke navneteweyî ya ji bo diyarkirina çarenûsa xwe tine ye”. Gurses destnîşan kir ku dibêjin ger tiştekî wisa hebe jî ev yek nayê wê wateyê ku PKK nûnerê siyasî yê Kurdan e. Gurses destnîşan kir ku lîsteya terorê bi xwe mafan binpê dike. BILA KANTONÊN ROJAVA Û QIRKIRINA LI ŞENGALÊ BÊN NASKIRIN Dundar Gurses bal kişand ser kantonên Kurdan li Rojava ava kirine û xwest bên askirin û ji bo naskirina wan kantonan xebat bê meşandin û bal kişand ser girîngiya xebatên hiqûqî ya ji bo naskirina kantonên Roajva. Gurses da zanîn ku divê desteka ji bo naskirina kantonên Kurdan ên li Rojava berdewam bike û divê qirkirinên li Şengalê bi fermî bên naskirin. SCHMIDT: DIVÊ ARMANCA SEREKE DERXISTINA NAVÊ PKK’Ê JI LÎSTEYA TERORÊ BE Sekreterê Giştî yê EJDM Thomas Schmidt jî bi bîr xist ku sê jinên Kurd ên şoreşger li Parîsê hatin qetilkirin û destnîşan kir ku dewletên Tirkiye, Sûriye û welatên din milîtanên Kurdan dikujin. Schmidt destnîşan kir ku Kurdan dixin girtîgehan, notralîze dikin û dixwazin bi awayeke neheq têkoşîna wan tune bikin. Schmidt ba kişand ser dozên siyasî yên li hemberî Kurdan berdewam dikin û got ku ew ê bi xwe tevlî van dozan bibe. Schmidt got ku divê armanca sereke ya xebatên wan ên huqûqî derxistina navê PKK ji lîsteya rêxistinên terorîst be û bal kişand ser girîngiya xebatên huqûqî. Piştî axaftinan biryar hate dayin ku encanameya konferansê rojên pêş bê aşkerakirin. ÇARŞEM, 11 REŞEMÎ 2015 5 ÇARŞEM, 11 REŞEMÎ 2015 4 Penaber li Derya Spî qefilîn, Heyeta Rêxistina Efûya jiyana xwe ji dest dan Navneteweyî hate Cizirê Heyetek ji Rêxistina Efûyê ya Navneteweyî ji bo hin lêkolînan bike hate Cizîrê. Li Îtalyayê, ku di koçberiya ber bi Ewropayê de welatê jêderbasbûnê ye, drameke din a penaberan rû da. Di boteke li peravên girava Lampedûsa hat rizgarkirin de, ji zêdeyî sed penaberên tê de herî kêm 20 kes qefilîn, jiyana xwe ji dest dan. Li Îtalyayê, ku di koçberiya ber bi Ewropayê de welatê jêderbasbûnê ye, drameke din a penaberan rû da. Di boteke li peravên girava Lampedûsa hat rizgarkirin de, ji zêdeyî sed penaberên tê de herî kêm 20 kes qefilîn, jiyana xwe ji dest dan. Li gorî nûçeyên di medya Îtalya de cih girt, ji boteke li peravên Lampedûsa hat dîtin herî kêm 105 penaber hatin derxistin. Lê ji van herî kêm 20 kes qefilîbûn, jiyana xwe ji dest dabûn. Hat ragihandin ku 9 ji penaberên rakirine navenda servîsa lezgîn a li giravê, jiyana wan di xeteriyê de ye. Hat ragihandin ku penaber ji welatên Afrîkayê hatine û li Lîbyayê li botekê hatine siwarkirin û şandin. Tê gotin, ku Derya Spî ku pêlên mezin lê radibe, penaber asê mane û piştre bi rêya telefona satalaytê alarm dane yekîneyên ewlekariya peravê yên Îtalyayê. Lê belê dema ku yekîneyên Îtalyayê xwe gihandin cihê bûyerê ji 105 penaberan herî kêm 20 kesan jiyana xwe ji dest dabûn. Li gorî nûçeyên medya Îtalyayê doktor bi fikar in ku hejmara miriyan zêde bibe. Li Derya Spî di mehên zivistanê de bi qasî 8 metreyan carna pêlên avê radibin û kêm caran germahiya hewayê derdikeve ser pileya 0. Li gorî daneyên Wezareta Karên Hundir a Îtalyayê, bi tenê di meha Çileyê de 3 hezar 500 penaber derbasî Îtalyayê bûn. Ev hejmar di sala bihurî de bi qasî 170 hezar bû. Tê gotin ku di nava 2 salên dawî de hejmara penaberên li Derya Spî jiyana xwe ji dest dane, 20 het 25 hezar e. NY: Di şerê navxweyî yê li Başûrê Sûdanê de bi deh hezaran kes mirin Bîlançoya şerê ku ev saleke li Başûrê Sûdanê ku di 2011’an de ji Sûdanê serxwebûna xwe bidest xist, didome, fikaran zêde dike. Li gorî Neteweyên Yekbûyî (NY) hejmara kesên di şerê navxweyî de jiyana xwe ji dest daye gihiştiye deh hezaran. Bîlançoya şerê ku ev saleke li Başûrê Sûdanê ya di 2011’an de ji Sûdanê serxwebûna xwe bidest xist, didome, fikaran zêde dike. Li gorî Neteweyên Yekbûyî (NY) hejmara kesên di şerê navxweyî de jiyana xwe ji dest dane gihiştiye deh hezaran. Di 2013’an de di navbera Serokdewlet Salva Kîîr û alîgirê wî yê berê Rîek Machar de pevçûnan destpê kiribû sala buhrî rê li ber texrîbatên cidî vekiribû. Alîkarê Sekreterê Giştî yê berpirsê mafê mirovan ê NY’ê Ivan Sîmonovîç da zanîn ku hejmara kesên ku jiyana xwe di şerê navxweyî de ji dest dane gihiştiye deh hezaran. Sîmonovîc da zanîn ku ne hêsan e ku hejmarek teqez bidin, lê behsa bi hezaran mirinan tê kirni û îhtîmalek mezin ev bi deh hezaran e. Sîmonovîc got ku bandora şerê navxweyî li welatên ku dest guherîne zêdetir giran e û wiha axivî: “ Li herêma Unîty û Nîl a Jor û bajarên Bentîu, Malakal û Jongleî windahiyên can zêde ne.” Sîmonovîc zêdebûna hejmara penabarên li kampên NY’ê yên van herêman nîşan da û destnîşan kir ku li Bentîu 50 hezar, li Juba 30 hezar û li Malakal herî kêm 20 hezar penaber dijîn. Rêveberê NY’ê da zanîn ku ji bo berpirsên sûcên mirovahiyê bên cezakirin divê xalên der barê ‘Bila berpirsên şer bên darizandin’ a der barê lihevkirina aştiyê ya wê bê îmzekirin jî, bên zêdekirin. Heyetek ji Rêxistina Efûyê ya Navneteweyî ji bo hin lêkolînan bike hate Cizîrê. Li navçeya Cizîrê ya Şirnexê endamên Şaxa Rêxistina Efûyê ya Navneteweyî ya Tirkiyeyê Andrew Gardner û Murat Çekîç ji bo lêpirsina bûyerên Cizîrê ligel gelek saziyan hevdîtin pêk anîn Heyeta ji Gardner û Çekîç pêk tê der barê bûyeran de agahî ji saziyan girtin. Heyet ji bo lêpirsinê çû cihê ku zarokê 12 salî Nîhat Kazanhan ê di 14›ê Çileyê de ji aliyê polîsan ve hatibû qetilkirin û lêkolîn kirin. Her wiha heyet çûn serdana malbatên zarokên Nîhat Kazanhan û Umît Kurt ên ji hêla polîsan ve hatibûn qetilkirin. Heyetê piştî serdanên xwe yên li navçeyê diyar kirin ku ew ê der barê bûyerê de raporek amade bikin. Skandala revandina bacê, SwissLeaks Li gorî lêkolîneke ku nêzî 60 saziyên çapemeniya navneteweyî meşandiye, nêzî 180.6 mîlyar Euro pere bi awayekî veşarî ji hesabên bankaya HSBC’ê ya Swîsreyê re hatiye veguhestin. Li gorî lêkolîneke ku nêzî 60 saziyên çapemeniya navneteweyî meşandiye, nêzî 180.6 mîlyar Euro pere bi awayekî veşarî ji hesabên bankaya HSBC’ê ya Swîsreyê re hatiye veguhestin. Li gorî agahiyên ketine destê rojnameya Fransiz Le Monde li bankaya Swîsreyê hesabê 100 hezar muşteriyê navneteweyî û 20 hezar şîrketên biyanî heye. Le Monde, agahiyên bidestxistin ragîhandin Konsorsîyuma Rojnamegerên Lêkolîner ya li Washîngtonê. Konsorsiyumê ev agahî di nav de İngiliz The Guardian, Elman Suddeutsche Zeitung jî heye bi 60 saziyên çapemeniyê ya navneteweyî re parve kir. Lêkolîna ji aliyê 154 rojnamegerî ve hatiye kirin, pereyê ku di navbera 2006 û 2007’an de bi awayekî veşarî bo bankaya Swîsreyê hatiye kirin, dihundirîne. Rojnameya Fransî di vê mijarê de dosyayek berfireh weşand, navdarên di lîsteyê de cih digirin û pereyê bi veşarî veguhestine deşîfre kir. Tê gotin ku bi giştî 180.6 mîlyar Euro pere ji ser Cenevreyê bi awayekî veşarî Serokên DDB û Dadgeha Bilind hatin hilbijartin Serokên DDB û Dadgeha Bilind ji ber temendirêjiyê teqawît bûn. Ji bo Serokatiya DDB Zuhtu Arslan û ji bo Serokatiya Dadgeha Bilind jî Îsmaîl Ruştu Cîrît hatin hilbijartin. Serokên DDB û Dadgeha Bilind ji ber temendirêjiyê teqawît bûn. Ji bo Serokatiya DDB Zuhtu Arslan û ji bo Serokatiya Dadge- hatiye revandin. Ji bo vê skandala nû navê “SwissLeaks” hat danîn. Konsorsiyumê da zanîn ku ev revandina bacê ji aliyê HSCB’ê ve hatiye qebûlkirin û heta hatiye teşwîqkirinê. Konsorsiyum da zanîn ku Fransa 5’emîn welatê ku herî zêde pereyan bo bankaya Swîsreyê veguhestiye. Hunermend, navdar, patron, bazirganên çekan û siyasetmedar, serokên dewletan di nava kesên bac revandine de cih digirin. Di nava kesên bac revandin de mîzahvan Gad Elmaleh, karsaz Jacques Dessange û Arlette Ricci balê dikişîne. Di nava kesên navê wan derbas dibin de, Qiralê Fasê 6. Muhammed, Qiralê Urdunê II. Abdullah, keça serokwezîrê berê yê Çînê Li Xiaolin jî heye. Her wiha manken McPherson, kreatris Diane von Furstenberg, aktris Joan Collins, ji camîaya sporê Valentino Rossi an jî Michael Shumacher, aktorê Amerîkayî John Malkovich jî di lîsteyê de cih digire. ha Bilind jî Îsmaîl Ruştu Cîrît hatin hilbijartin. Ji bo Serokatiya Dadgeha Destûra Bingehîn (DDB) ku bi teqawîtbûna Haşim Kiliç a ji ber temendirêjiyê vala dibe, hilbijartin hat kirin. Di encama hilbijartinê de Zuhtu Arslan hat hilbijartin. Di tûra destpêkê ya hilbijartinê de Arslan 11 ji dengê 17 endaman stend û wê ji bo 4 salan wezîfeya Serokatiya DDB bimeşîne. Ji bo Serokatiya Dadgeha Bilind jî, ku bi teqawîtbûna Alî Alkan a ji ber temendirêjiyê vala dibe, hilbijartin aht kirin û Serokê Daîreya Ceza ya 13. Îsmaîl Ruştu Cîrît bi wergirtina 280 dengî re, bû Serokê Yekemîn ê Dadgeha Bilind. ÇARŞEM, 11 REŞEMÎ 2015 Bajarê Berxwedanê Kobanê Dê Ji Nu ve Bê Avakirin Yek ji nûçegihanê Telgrafê Erem Kansoy jibo xwendevanên rojnameyê çû Kobanê û bi wêneyan rewşa Kobanê ji me re ragihand. Piştî berxwedana 134 rojan Kobanê ji çeteyên Daîşê bi tevahî hat paqij kirin. Ji wêneyan tê xûya kirin ku li bajêr yek avahî li ser lingan nemaye, ne xelete ku em bibêjin ´li Kobanê kevir li ser kevir nemaye´. Tê xûya kirin ku ji nu ve avakirina bajêr dê gelek dem bistîne û gelek zehmetiyên wê hene. Wekî tê zanîn çeteyên Daîşê bi çeken giran êrîşî Kobanê kiribûn û bajar bi giştî xistibûn hedefa bombeyên giran. Wekî din jî bomberana balafirên koalisyonê jî gelek bandor lê kiriye. Ji van her du sedeman Kobanê mîna bajarekê kavil maye. Wekî din tê xûya kirin ku hîna bi sedan laşên terorîstên Daîşê hîna li kolanên Kobanê ne. Bi alîkariya şaredariya Pirsûsê û Kobanê komîteyeke hevpar jibo paqijkirina laşên çeteyan hatiya ava kirin û dest bi kar kirine. Li aliyê din jî komiteya ji nu ve avakirina Kobanê hatiye saz kirin û komiteyê dest bi xebatan kiriye. Komîteyê banga alîkariyê li cîhanê kir û bi taybetî jî banga vekirina qorîdarê kir. 3 ÇARŞEM, 11 REŞEMÎ 2015 2 Xaçepirs Bersiva Hefteya Borî PÊKENOK Moza Sedsalî Berî niha bi sed salî, cara yekem balafirek li ser asîmanên Agirî re difire. Xelkê ku cara yekem vê balefirê dibînin, li hev dinêrin û ji hev dipirsin: Ew dibe “kuro ev çi ye” yê din dibêje “kuro ev çi ye”. Kesek nizane bê eva difire çi ye. Biryar didin dibêjin ka em herin cem aqilmendekî û ji wî bipirsin. Diçin cem û jê dipirsin: -Gelo eva li asîmanan difire çiye seyda? Aqilmendê me derdikeve ber derî û lê dinêre, fahm nake bê çiye. Lê dîsa jî berê xwe dide bi dehan kesên bi meraq li nav lêvên wî dinêrin û dibêje: -Kuro bazdin. Bi quran ev Mozeke Sed Salî ye… Evdal e evîn Ciwanekî kal e. Û çîrokek e Li gel qulingê birîndar, bi mitale Kevintirîn e ji Mem û Zin Û ji mejûyê hezar-sale… Dilê’m, tu derwêşek î Dilê kê seh dikî, Qesîda te betal e! Arjen Arî 455 Çarşem, 11/02/2015 ROJNAMEYA HEFTEYÎ telgraf.co.uk Hêjmar Bajar Vegeriya Kavil, Lê Bazên Kobanê Li Ser Piyan e Piştî berxwedana 134 rojan, Kobanê ji çeteyên Daîşê bi tevahî hat paqij kirin. Ji wêneyên nûçegihanê Telgrafê tê xûya kirin ku li bajêr yek avahî li ser lingan nemaye, ne xelete ku em bibêjin ´li Kobanê kevir li ser kevir nemaye, lê lehengên Kobanê bajar bernedan´... Rûpel 3