Sivas katliamının 19. yıldönümünde, 2 Temmuz

Transkript

Sivas katliamının 19. yıldönümünde, 2 Temmuz
Halkevleri'nin "4+4+4'ü durduralým" kampanyasý Antalya'da,
kahvaltýlý bir toplantý ile baþlatýldý. TKP, ÖDP, BDP, CHP, Alevi
Gençlik Platformu ve Dev Turizm-Ýþ temsilcileri ile Antalya yerel
basýnýnýn ilgi gösterdiði toplantýda Halkevleri GYK üyesi Kutay
Meriç, kampanyayý tanýttý.
Kampanyalarýnýn bir protesto kampanyasý olmadýðý, 4+4+4
karanlýðýnýn durdurulmasý için kararlý bir adým olduðunun altýný çizen
Meriç, kampanyanýn kentteki muhtarlar, apartman yöneticileri, ilerici
kurumlar, veliler ve öðrenciler tarafýndan aktif bir biçimde
sürdürüleceðini belirtti. Meriç, "Ülkemizin ve çocuklarýmýzýn geleceðini
karanlýða mahkum etmek istiyorlar. Bunu mutlaka durduracaðýz"
dedi.
Sendika.Org
Sivas katliamýnýn 19. yýldönümünde, 2 Temmuz 2012'de
Madýmak Oteli önünde anma etkinliði düzenleyen anma
komitesi hakkýnda soruþturma baþlatýldý.
Sivas Valiliði'nin þikayeti üstüne 2911 sayýlý "Gösteri ve
Yürüyüþ Kanunu'na Muhalefet" suçlamasýyla baþlatýlan
soruþturma kapsamýnda anma komitesinden Ali Þimþek,
Feyzullah Süner, Emine Ýmren, Vahap Altunel, Nail Duman,
Behzat Þahin ve Adnan Yýlmaz ifade verdi.
"Engellemeler bizi güçlendiriyor"
bianet'e konuþan anma komitesi üyelerinden Eðitim-Sen
Sivas Þube Baþkaný Feyzullah Süner, savcýlýk ifadelerinde
kendilerine 2911 sayýlý kanuna muhalefet ettikleri ileri sürülerek
sorular yöneltildiðini söyledi.
Nevþehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Filiz Kýlýç, Avrupa
Birliði Standartlarý çerçevesinde üniversite ana yerleþkesinde
yapýmýna baþlanýlan yol çalýþmalarýný yerinde inceledi.
Rektör Prof. Dr. Filiz Kýlýç, üniversite akademik ve idari
personeli ile birlikte üniversite ana yerleþkesi içerisinde
engellilerin de rahatlýkla kullanabilecekleri yollarýn yapým
çalýþmalarýný yerinde inceleyerek yapýlan çalýþmalar hakkýnda
katýlýmcýlarý bilgilendirdi.
Nevþehir´de ev ve süs hayvaný satan
vatandaþlara yönelik Nevþehir Belediyesi
tarafýndan eðitim verildi. Nevþehir Belediyesi
Kapadokya Eðitim Merkezi´nin ana idari binasý
olan Paþa Konaðý´nda gerçekleþtirilen eðitim
çalýþmalarýna katýlanlara, katýlým belgesi de
verilecek. Nevþehir´de ev ve süs hayvaný satan
vatandaþlara yönelik Nevþehir Belediyesi
tarafýndan eðitim verildi.
Çalýþmalarýn Ekim ayýnda tamamlanarak hizmete
sunulmasýnýn planlandýðýný söyleyen Rektör Prof. Dr. Filiz
Kýlýç, "2007 yýlýnda kurulan üniversiteler arasýnda fiziki
yapýlanma açýsýndan hýzlý bir geliþme gösteren üniversitemiz
ana yerleþkesi içerisinde alt ve üst yapý çalýþmalarýmýzda
standartlara uygunluk kriterlerine dikkat ediyoruz.
Son yüz yýlý, edebiyatýmýzýn
kimliðini bütün özellikleriyle ortaya
koyar. Demek hem asýl kimliðini
son yüzyýl içinde kazanmýþtýr
edebiyatýmýz hem de geçmiþindeki
kaynaklarýn kýsýtlarý, onu kendi
dýþýndaki etkilere ...
Anayasa Mahkemesi, 5 Temmuz 2012
tarihinde 6094 sayýlý Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarýnýn Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlý
Kullanýmýna Ýliþkin Kanunda Deðiþiklik
Yapýlmasýna Dair Kanun‘un bazý maddelerini
deðerlendirdi. Anayasa Mahkemesi, kanunun 6.
maddesinin ardýna eklenen "...veya gerektiðinde
masraflarý ilgililerine ait olmak üzere EPDK
tarafýndan yetkilendirilecek ...
Bizde ekmek çok kutsaldýr. Bir kýrýntýsý
dahi sarf edilmemeye çalýþýlýr. Toplu
yaþanýlan oteller, yatýlý okullar ve askeri
birliklerde, lokantalarda buna itina
edildiði de söylenemez. Ekmek parasý
için canhýraþ çalýþýrýz. Ekmeðimizi
bulmak için yýllarca eðitim, öðretim
görürüz. Ýþini bulanlar için, ekmeðini
bulmuþ da denir. Dilimize ekmek parasý
þeklinde girmiþtir. Bir Fransýz için ise
ekmek parasý deðil, önemli olan et
parasýdýr. Batý ile doðu arasýndaki fark
biraz da burada yatýyor. Zira biz ekmeksiz
sofraya dahi oturmayýz.
“Ekmeði ekmekçiye ver, bir ekmekte
ziyade ver. Hamur mayasýna, kýz anasýna
çeker. Açlýk ile tokluk arasý bir dilim
ekmek. Ekmek dabandan piþer, kadýn
kocadan þiþer. Köpek ekmek veren
kapýyý tanýr. Aðaç yeþert, meyve getirsin;
oðlan büyüt ekmek getirsin. Büyük
ekmek büyük bezeden olur. Büyük
lokma ye, büyük konuþma. Ekmek
buldun ye, dayak buldun kaç. Ekmek
çarpsýn ki. Ekmek kapýsý. Diri ölüden
ekmek sorar. Dünyanýn tadý et ile
ekmek... Eli ekmek tutmak. Acýlý ekmek.
Ekmek olmayýnca yemek olmaz. Kan
ekmeði. Ekmek elden su gölden. Oðlan
olsun deli olsun, ekmek olsun kuru
olsun. Ekmek atlý, ben yaya. Yediðin
ekmek gözüne dursun. Ekmek istemez,
su istemez. Ceviz ile taze ekmek yemesi,
güzel ile kalýp cilve etmesi. Kanýna
ekmek doðramak. Haram parayla
ekmek alýnmaz.”
Yukarýdaki deyim ve atasözlerimizden
de anlaþýlacaðý üzere bu kadar önem
verdiðimizi söylediðimiz ekmeðimizin
soframýza gelinceye kadar hangi
koþullarda üretildiðine kafa yormayýz.
Ekmek genellikle buðday unundan
yapýldýðý için, internette yaptýðým
buðdayýn tarihçesi aramamda, týrnak içine
alacaðým kýsa bilgiye ulaþabildim.
“Buðdayýn orijini kesinlikle
bilinmemektedir. Bunun yanýnda
Anadolu'nun kurak alanlarýndan, Suriye
ve Filistin'in daðlýk bölgelerinden
daðýldýðýna dair bazý saðlam deliller
vardýr. Özellikle Anadolu, Mýsýr ve Irak'ta
yapýlan arkeolojik kazýlarda, kömürleþmiþ
buðday tanelerine rastlanmýþtýr. Anadolu
kazýlarýnda, Alacahöyük ve
Aliþarhöyük'te özellikle aestivum ve
compactum türlerine ait kömürleþmiþ
tanelere rastlanmýþtýr. Aliþarhöyük'te
bunlara ilaveten az miktarda durum
buðdayýna rastlanmýþtýr.
Romalýlar devrinde buðday tarýmý diðer
tahýla göre hakim duruma geçmiþtir. Bu
nedenle Roma'ya Buðday Ýmparatorluðu
da denir. Fakat daha sonralarý Kuzey
Göçleri ile Orta Çað’da çavdar Avrupa'ya
hakim olmuþtur. Amerika'ya ancak
keþfiyle beraber giren buðdayýn, buradaki
ziraatý 17. yüzyýlda baþlamýþtýr. Ekmek
yapým teknolojisinin tarihi geliþimi ile
birlikte un verimi en yüksek ve ekmek
için en uygun tahýlýn buðday olduðu
anlaþýldýktan sonra buðday istihdamý
süratle arttý. Buðday tüketen toplumlar
daha medeni olarak vasýflandýrýldýlar.
Nihayet günümüzde buðday ekonomik
ve politik istikrarýn sembolü olarak
insanlýðýn beslenme problemine ýþýk tutan
beynelmilel stratejik bir ürün, bir unsur
olarak ilgi görmektedir.”
1 Temmuz 2012 tarihi itibariyle
ekmeðimizin üretimine iliþkin yeni
düzenlemelere geçildi. Umarým baþarýlý
olur. Biz de önce yasa çýkar, sonra
altyapýsý yarým yamalak oluþur zira.
Henüz un fabrikalarýmýzýn yeni ekmek
üretimine uygun un üreteceðinden de
kuþkuluyum.
Kýtlýk ve seferberlik yýllarýnda, öksüz ve
yetim büyüyen rahmetli babam, gizlice
gece yarýlarý ýrmaðýn içinden eþek sýrtýnda
yola çýkýp kimselere görünmeden, bir
çuval un üretmek için, 12 yaþlarýnda
eniþtesi ile ne meþakkatler çektiðini
gözleri dolarak anlatýrdý. O bir çuval un
kalabalýk horantanýn günlerce açlýðýný
giderirmiþ.
Ramazan sahurlarýnda fýrýnlý soba içinde,
içli sac böreði vazgeçilmezimizdi. Un
torbasý içinde mutlaka bir topak maya
hazýr bulunur, her hamur yoðurmada o
parça maya olarak kullanýlýr, yenisi un
içinde saklanýrdý. Þimdilerde o ekþi maya
tadýný özler olduk. Evlerde mayanýn
üretilmesi de çok zor bir olay deðil. Üç
gün içinde hamur ekþiyerek maya haline
kendiliðinden dönüþüyor zaten. Her evde
fýrýnlar var, teflon tavalar var. Ýstese
insanlar kendi ekmeðini kendisi rahatlýkla
üretebilir. Ekmek makinesi almaya da
gerek yok aslýnda. Böylelikle fýrýnlarda
satýlan ekmeðin de kalite ve hijyeni artar.
Ayrýca ekmek çýkarma yetkisi bulunan
pastanelerimizde gramajý düþük kaliteli
ekmek çýkarma konusunda özendirilse,
kendilerine zorluk çýkarýlmasa derim.
Keþke fýrýnlarýmýz da kendi mayalarýný
kendileri yapsa… Yaþ ve kuru mayalarýn
tamamen kimyasal ve kanserojen
özelliði var. Ayrýca kalp, þeker ve kanseri
tetiklediði biliniyor.
Çamur gibi ekþi mayalý ekmekten, süt
gibi hazýr mayalý ekmeðe geçtiðimizde
ne de çok sevinmiþtik. Oysa kendi
sonumuzu kendimiz hazýrlýyoruz.
Çavdarlý, kepekli, tam buðdaylý ekmek
talebini karþýlayan fýrýnlarýmýzýn da
sayýlarýnýn hýzla artmasý menfaatimize
olacak. Yalnýz sürekli denetim þart.
Ülkemizin en büyük eksikliði denetim
yetersizliði. Bu ekmek yasasý ile birlikte
ekmeðimiz umarým poþete girer
kasalardan ve el temasýndan kurtulur,
umarým ekmeðimiz esmerleþir ve mayasý
ekþir.
Ekin KARACA
Sivas katliamýnýn 19. yýldönümünde, 2
Temmuz 2012'de Madýmak Oteli önünde
anma etkinliði düzenleyen anma komitesi
hakkýnda soruþturma baþlatýldý.
Sivas Valiliði'nin þikayeti üstüne 2911
sayýlý "Gösteri ve Yürüyüþ Kanunu'na
Muhalefet" suçlamasýyla baþlatýlan
soruþturma kapsamýnda anma komitesinden
Ali Þimþek, Feyzullah Süner, Emine Ýmren,
Vahap Altunel, Nail Duman, Behzat Þahin
ve Adnan Yýlmaz ifade verdi.
"Engellemeler bizi güçlendiriyor"
bianet'e konuþan anma komitesi
üyelerinden Eðitim-Sen Sivas Þube Baþkaný
Feyzullah Süner, savcýlýk ifadelerinde
kendilerine 2911 sayýlý kanuna muhalefet
ettikleri ileri sürülerek sorular yöneltildiðini
söyledi.
Mitinge valilik tarafýndan izin verildiðini,
ama miting alaný olarak Madýmak Oteli'nin
önüne izin verilmediðini söyleyen Süner,
mitingi her þeye raðmen Madýmak oteli
önünde yaptýklarý için kanuna muhalefet
ettiklerinin ileri sürüldüðünü ifade etti.
"Bu engelleme ve soruþturmalarý
anmalarýmýza tahammülsüzlük olarak
deðerlendiriyoruz. Biz insanlarýn anýlarýna
saygýmýzdan dolayý 2 Temmuz'larda tabi ki
meydanlarda ve Madýmak'ta olacaðýz."
"Yasaklamalar, engellemeler bizi
yýldýramayacak. Tam tersine bizim
kitlelerimiz bu engellemeler karþýsýnda daha
da güçleniyorlar."
"Sivas anmalarla deðil kardeþlikle
anýlmalý. Biz anmalarýmýzý da bu çerçevede
yapýyoruz.
Geçen yýl tertip komitesindeki
arkadaþlarýmýz 15 yýl ceza aldýlar. Bizim
dosyamýz da þu an savcýlýkta. Ne olacaðýný
biz de bilmiyoruz."
Bu yýl düzenlenen anma etkinliði geçen
yýl gibi olmadý. Vali o gün bizimle görüþmedi
bile. Madýmak Oteli'nin orada kurulan barikat
milletvekilleri ve kurum temsilcilerinin
gayretiyle açýlýyor, sonra da vali bize
soruþturma açýyor; komik." (EKN)
Sivas - BÝA Haber Merkezi
Afþin-Elbistan Termik Santrali Çöllolar
Kömür havzasýnda 11 iþçinin öldüðü göçükle
ilgili dava 17 ay sonra açýldý... Açýldý
açýlmasýna ama Enerji Bakanlýðý davada kendi
personelinin yargýlanmasýna izin vermedi.
Afþin Elbistan Kömür Havzasýnda, 29
yýllýðýna Ciner Grubunun sahibi olduðu Park
Holdinge kiralanan Çöllolar Kömür Sahasýnda
dört gün arayla arka arkaya iki toprak
kaymasýnda toplam 11 iþçi yaþamýný yitirmiþti.
17 aylýk süre sonunda toplam 11 kiþinin
hayatýný kaybettiði ‘kaza’yla ilgili iddianameler
tamamlandý ve kamu davasý açýldý. Elbistan
Cumhuriyet Baþsavcýlýðý ve Afþin Cumhuriyet
Savcýlýðý, olayla ilgili 9’u özel þirketten ve
14’ü resmi görevli olmak üzere, toplam 23
kiþi hakkýnda iddianame hazýrladý.
Gazetemizde de olayýn basit bir ‘kaza’dan
ibaret olmadýðýný ve tüm uyarýlara raðmen
gereken önlemlerin alýnmadýðýný gösteren
belgeler yayýnlanmýþtý. 21 Þubat 2011’de
‘Cinayetin belgeleri’ baþlýklý haberimizde 4
belge yayýnlanmýþtý.
Maden Mühendisleri Odasý da 02 Kasým
2007’de yaptýðý açýklamada, “Saha sýnýrlarýnýn
tam olarak belirlenmeden üretim projesi
yapýlmasý da çeþitli sorunlar yaratmaktadýr.
Bu çerçevede sahada kurulan ikinci termik
santralýn (B Termik Santralý) yer seçimi
hatalýdýr. Söz konusu santral kömür rezervinin
üzerine kurulmuþ önemli miktarda kömür
rezervinin üretilebilme imkaný engellenmiþtir.”
demiþti.
BAKANLIK: BÜROKRATIM
YARGILANAMAZ
Toplamda 37 klasörlük iddianamede
skandal bir olay yaþandý. Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlýðý, kendi personeli ile ilgili
davaya izin vermedi. Ancak savcýlýk,
soruþturma kapsamýnda belirlenen yetkililerin
takip altýnda olacaðýný bildirdi. Elbistan
Cumhuriyet Baþsavcýlýðý yaptýðý açýklamada
þunlarý ifade etti: “Göçük olaylarýna iliþkin
olarak Afþin Cumhuriyet Baþsavcýlýðý’nca
yürütülen soruþturma tamamlanmýþtýr.
Düzenlenen iddianame ile Park Teknik A.Þ
yetkilisi olan dokuz þüpheli ve Elektrik Üretim
A.Þ Kontrol Teþkilatý’nda görev yapan on dört
þüphelinin Türk Ceza Kanunu’nun ‘Bilinçli
Taksirle Birden Çok Kimsenin Ölümüne
Sebebiyet Vermek’ suçunu düzenleyen 85/2,
22/3 maddeleri gereðince cezalandýrýlmalarý
istenilmiþtir. Elbistan Aðýr Ceza Mahkemesi
tarafýndan iddianame kabul edildiði takdirde
yargýlamaya baþlanýlacaktýr.”
Evrensel
engellilerin de rahatlýkla kullanabilecekleri
yollarýn yapým çalýþmalarýný yerinde
inceleyerek yapýlan çalýþmalar hakkýnda
katýlýmcýlarý bilgilendirdi.
Çalýþmalarýn Ekim ayýnda tamamlanarak
hizmete sunulmasýnýn planlandýðýný
söyleyen Rektör Prof. Dr. Filiz Kýlýç, "2007
yýlýnda kurulan üniversiteler arasýnda fiziki
yapýlanma açýsýndan hýzlý bir geliþme
gösteren üniversitemiz ana yerleþkesi
içerisinde alt ve üst yapý çalýþmalarýmýzda
standartlara uygunluk kriterlerine dikkat
ediyoruz. Bu anlayýþla da üniversitemiz ana
yerleþkesi içerisinde ilk etabý 3 bin 500
metre uzunluðunda ve 7,5 metre
geniþliðinde, çift þeritli olmak üzere
poliüretan esaslý zemin kaplamasý ve
içerisinde kaldýrým ile kabartmalý engelli
yolu, bisiklet ve koþu parkurunun da yer
aldýðý yeni yol yapým çalýþmasýna baþladýk."
dedi.
Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR
Cuma Onur ÞAHÝN
Nevþehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.
Filiz Kýlýç, Avrupa Birliði Standartlarý
çerçevesinde üniversite ana yerleþkesinde
yapýmýna baþlanýlan yol çalýþmalarýný
yerinde inceledi.
Rektör Prof. Dr. Filiz Kýlýç, üniversite
akademik ve idari personeli ile birlikte
üniversite ana yerleþkesi içerisinde
Sulucakarahöyük/ÝSTANBUL
Sertaç DANACI
Ýstanbul Üniversitesi’nin güneþ arabasý
SOCRAT, TÜBÝTAK Formula G-Güneþ
Arabalarý Yarýþý’ný 2009, 2010 ve 2011
yýllarýnda olduðu gibi bu yýl da birincilikle
bitirdi. Ýstanbul Üniversitesi’nin hidrojen
enerjili arabasý “HÝDROÝST” ise en iyi
tasarým ödülünü aldý.
TÜBÝTAK tarafýndan düzenlenen 2012
Alternatif Enerjili Formula Araç Yarýþlarý,
Ýzmit Körfez Yarýþ Pisti’nde yapýldý.
Yarýþmanýn Formula G-Güneþ Arabalarý
kategorisinde Ýstanbul Üniversitesi’nin güneþ
aracý SOCRAT(Solar Car Racing Team)
rakiplerini geride býrakarak birinci oldu.
2009, 2010 ve 2011 yýllarýnýn da þampiyonu
olan SOCRAT, böylece dördüncü kez
Türkiye þampiyonluðunu elde etmiþ oldu.
40 üniversiteden 65 takýmýn katýldýðý yarýþta
ikinciliði Anadolu Üniversitesi’nin
”Sunanatolia” adlý aracý, üçüncülüðü Ýstanbul
Teknik Üniversitesi’nin ”Ariba-5” adlý aracý
elde etti. Dereceye giren yarýþmacýlara
ödülleri, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakaný
Nihat Ergün, Kocaeli Valisi Ercan Topaca
ve TÜBÝTAK Baþkaný Yücel Altunbaþak
tarafýndan verildi.
anlayýþtan hareketle bu yolu yaparken de
birimimizin araþtýrmalarý sonucunda
standartlara uygun olarak baþta görme ve
yürüme engelliler olmak üzere tüm
engellilerimiz için özel tasarlanmýþ iþaretli
yapý malzemesi kullandýk. Ayrýca yapýlmakta
olan yeni yollarýmýz da yol boyunca
standartlara uygun aydýnlatma ile yaðmur
suyu drenaj þebekeleri yer alacak." þeklinde
konuþtu.
Prof. Dr. Kýlýç "Ekim ayýnda
tamamlanmasýný planladýðýmýz yollarýmýzýn
kaldýrýmlarý ise yöresel taþ kaplama
malzemesi olan andezit ile kaplanmakta.
Nevþehir Üniversitesi Engelsiz Üniversite
Birimi olarak da üniversitemiz ana
yerleþkesinde engelsiz bir yerleþke
oluþturmaya, engellilerimizin hayatlarýný
kolaylaþtýrmaya yönelik gerek alt yapý,
gerekse fiziki yapýlanmada onlarýn
ihtiyaçlarýný en iyi þekilde karþýlamaya
yönelik çalýþmalarýmýzý sürdürüyoruz. Bu
Nevþehir Üniversitesi personeline
yönelik 1000 araçlýk otoparkýn yapýmýna
baþlandý.
ÝÜ Mühendislik Fakültesi Öðretim
Üyeleri Prof. Dr. Ýlhan Kocaarslanýn proje
yürütücülüðü ve Yrd. Doç. Dr. Erkan
Atmacanýn proje danýþmanlýðýnda yarýþlara
hazýrlanan SOCRAT ekibi þu isimlerden
oluþuyor: Arþ. Gör. Koray Gürkan, Murat
ALTUÐ, Sertel TANTA, Gökhan
ERDOÐAN, Serdar ZURNACI, Ertunç
KIRGÜL, Orçun KARADENÝZ, Esat
ERTÜRK, Tuba GÜVEN, Emre BALKI,
Halil YAKAR, Aydýn ALÇI, Büþra
ALPDOÐAN, Metin Ayberk FÝKÝRLÝ,
Gamze AKPOLAT, Yalvaç AKGÜN, Emre
Mutlu ÇELÝK.
tamamlamýþtý.
“Hidroist”’e en iyi tasarým ödülü
ÝÜ Mühendislik Fakültesi öðrencilerinin
projesi olan ve ÝÜ BAP( Bilimsel Araþtýrma
Projeleri Birimi) tarafýndan desteklenen
SOCRAT, 16 Ekim 2011’de Avusturalya’da
yapýlan Dünya Þampiyonasý Veolia World
Solar Challenge’ý da sekizincilikle
Nevþehir Üniversitesi personel ve
öðrenci sayýsýnýn her geçen yýl artmasýyla
birlikte Üniversite içerisinde araçlarýn daha
rahat ve güvenli bir þekilde park
edilebilmeleri amacýyla Üniversite ana
yerleþkesi içerisinde otopark yapým
çalýþmalarýna baþlandý.
Konuyla ilgili Nevþehir Üniversitesi Yapý
Ýstanbul Üniversitesi bu yýl ilk kez
Hidrojen Enerjili Arabalar kategorisinde de
yarýþtý. Ýstanbul Üniversitesi’nin “Hidroist”
adlý aracý yarýþmayý yedinci olarak
tamamladý. Hidroist ayrýca en iyi tasarým
ödülünü de aldý. SOCRAT gibi öðrenci
projesi olan ve ÝÜ BAP(Bilimsel Araþtýrma
Projeleri Birimi) tarafýndan desteklenen
Hidroist’in proje danýþmanlýðýný da yine
Yrd. Doç. Dr. Erkan Atmaca yapýyor.
Alternatif Enerjili Formula Araç Yarýþlarý,
TÜBÝTAK tarafýndan alternatif enerji
kaynaklarý konusunda toplumsal duyarlýlýðý
arttýrmak ve üniversite öðrencilerinin
fikirlerini üretime geçirebilmelerine imkan
saðlamak amacýyla 2005 yýlýndan bu yana
yapýlýyor.
Ýþleri ve Teknik Daire Baþkanlýðý tarafýndan
yapýlan açýklamada, Üniversite ana yerleþke
içerisi merkez yemekhane yanýnda yer alan
8.000 metre karelik arazi üzerine ilk etabý
400 araçlýk olmak üzere toplamda en az
1000 araçlýk otopark alaný oluþturulmasý
için çalýþmalara baþlanýldýðý bildirildi.
Ayrýca ilerleyen dönemlerde ise bazý
otoparklar güneþ paneli sistemleri ile
kapatýlarak hem enerji üretimi saðlanacak,
hem de daha korunaklý bir otopark ortamý
saðlanmýþ olunacak.
Yapýmýna baþlanýlan otopark alaný yapým
çalýþmalarýnýn yeni eðitim-öðretim yýlý
içerisinde bitirilerek hizmete girmesi
planlanýrken, yeni otopark alanlarýnýn
hizmete girmesi ile birlikte hem yaya trafiði
hem de araç trafiði rahatlayacak.
80’li yýllarda toplam ölçekte yaþamýnýn
ikinci baharýna baþlayan uluslararasý
kapitalizmin, sineðin yaðýný bile allayýp
pullayýp satabileceðini fark etmesi için 90’lý
yýllarý beklemesine gerek yoktu. Merkezi
Avrupa ve ABD olan kozmetik devleri,
adýna ‘moda’ denilen kapitalizmin en renkli
pazarlama yöntemini kullanýrken; ayný ikinci
bahar yýllarýnda ‘bireyi’ atomize ederek,
medya ve eðlence dünyasýndan ziyadesiyle
istifade etti.
Kusursuz beden pazarýnda sýký bir
potansiyel olduðunu analiz eden
kapitalizmin temin ettiði ‘farkýndalýk’,
bireyselleþmenin yüceltildiði sürecin doðal
sonuçlarýndan biriydi. Erkek ve kadýn olarak
biyolojik temelde iki cinse ayrýlan insan
türünü, zorunlu ve doðal haliyle içinde
yaþadýðý toplum birim ve kümelerinden
tamamen kopartmadan salt fiziksel bir
‘görüntü’ olarak ayrýþtýrmanýn en keyifli
yollarýndan biri olan moda eðilimlerini
tasarlayan ilgili iktidar odaklarý, ‘bireyin’
içinde yaþadýðý topluma kendini benimsetme
gereksinmesini sonuna kadar sömürmekte
bir beis görmedi.
Tam tersine, bu iþin kendileri için hayýrlý
ve kolay bir kazanç kapýsý olduðunu fark
ettiklerinde Batý dünyasýný esir alan kozmetik
ve estetik çýlgýnlýðý, pazarlama aygýtlarý olan
eðlence, medya ve moda dünyalarýný ihraç
ederek, yaþamak istiyorlarsa eðer dünyanýn
geri kalanýna da ‘kusursuz’ görünmekten
baþka çarelerinin olmadýðýný cebren ve hile
ile dikte etti. Doðuþtan sahip olunduðu halde
bir beden ile yaþamak isteyen her birey buna
mecburdu. Ýçeriðin, içsel olanýn, demode
kýlýnan ve bilmediðimiz sayýda duyulara
hitap eden tinsel güzelliklerin yerini biçimin,
dýþsal olanýn ve salt beþ duyuya hitap eden
fiziksel görüntülerin almasý için uygulanan
pazarlama stratejileri, her bireyi bir diðerine
kusursuz rakip kýldý. Daha güzel görünmek,
daha çekici görünmek; göz, burun gibi
sýradan organlarca daha fark edilir olmak
için her birey yaþadýðý, çalýþtýðý ve hatta
barýndýðý sosyal birimler içerisinde bir ‘realiti
þov’da buldu kendini.
SÝSTEMÝN ‘SON MODEL’ BÝREYLERÝ
Her geçen on yýlý yepyeni pazarlar
yaratmak için diken üzerinde yaþayan
uluslararasý kapitalizm için kiþisel ihtiyaçlar
olarak ayrýlan aðýz-diþ saðlýðý, nahoþ beden
kokularýnýn giderilmesi, saðlýkla ilgili
bakýmlar, saçýn, sakalýn, kýllarýn, tüylerin
hallerinden öte bir sürece geçilmesi
gerekiyordu. Bugün milyarlarca dolarlarla
ifade edilen kozmetik ve estetik dünyasýnýn
artýk demirbaþ endüstrilerden biri haline
gelmesi için ihtiyaç duyulan en önemli
motivasyon kaynaðý bireyin ve bireyci
yaþam tarzlarýnýn kutsanmasýydý.
Yaþadýðýmýz on yýllar bu tapýnmanýn
doruklara çýktýðý yýllar oldu. Artýk sokakta
görebileceðimiz herhangi bir bireyden
sosyete dünyasýnda eþine az rastlanýr
insanýmsý figürlere kadar her birey, kendi
sosyal sýnýfý içerisinde kendini diðer
bireylere benimsetme yarýþý ve kavgasý
içinde. Beðenilmek, artýk bir kereye mahsus
deðil, her güne ve her saate kadar
indirgenmiþ bir cendere... Bu uðurda derisini
gerdirenlerden çektirenlere ve hatta derisini
yüzdürenlere bile rastlamak artýk mümkün.
Kapitalizm, bireyleri ‘son model’ olmaya
zorluyor artýk.
Bir otomobil almak istersiniz. Ama
paranýz sýfýr km. bir araca yetmez ve ikinci
el araba alýrsýnýz. Motoruna, þasisine
baktýrýrsýnýz. Eðer maddi durumunuz
elveriyorsa arabanýn dýþ görünümüne bir
yeni boya ya da pasta-cila atmak istersiniz.
Hakikaten ikinci el arabanýz bir bakarsýnýz,
gýcýr gýcýr olmuþtur. Neredeyse ikinci el
olduðu bile belli olmayacak kadar þýk
görünür. Ya da maddi durumunuz elveriþli
olur bir gün. Kendinize sýfýr km. bir otomobil
alýrsýnýz. Çevrenize, konuya komþuya, eþe
veya dosta arabanýzý göstermek hoþunuza
gider. Ýlk zamanlar o kadar deðerlidir ki,
mahallenizin yaramaz çocuklarýný arabanýzýn
yakýnlarýnda gördüðünüz an yüreðiniz hoplar
yerinden. Trafikte her çukur, her taþlý topraklý
yola girdiðinizde yüreðinizin yaðlarý erir.
Aradan belli bir zaman geçtikten sonra yavaþ
yavaþ aracýnýzýn saðýnda solunda
gördüðünüz çiziklere alýþýrsýnýz. Ama belki
bir iki yýl içinde bu arabanýn eskidiðini
hisseder ve deðiþtirmek istersiniz. Ýkinci ele
ihtiyaç duyan birine satarsýnýz ve ayný
duygularý bir kere daha yaþamak için
aracýnýzý yenilersiniz. Çünkü son model
caziptir. Her geçen yýl, yeni bir son model
yýlýdýr.
RAF ÖMRÜ ÝLE SINIRLANMAK
Kapitalizmin vaftiz ettiði bir bireyin
kendi bedenine bakýþý bundan farklý deðildir.
Bedenini malý olarak gören bir birey için
her gün, o bedenin makul talepler dýþýnda
yenilenmesi gerekir. Her kim ki, bedeniyle
zamana meydan okuma gayreti içindeyse,
her kim ki her geçen gün yaþadýðý mutlak
ve kaçýnýlmaz entropik artýþa karþý kendi
bedenini kusursuz kýlmak için kendi
bedenine beyhude negatif entropiler verme
gayreti içindeyse; o kiþi için biricik hayatýný
içinde yaþamak zorunda kaldýðý o bedeninin
bir metadan, düpedüz bir maldan farký
yoktur. Her gün sýfýr km. yeni bir beden
sahibi olmak isterken aslý astarý yaþadýðý
her Allahýn günü, ikinci el bir hayattýr. Her
günün sonunda satýlan ve ertesi gün tekrar
satýn alýnan bir hayattýr. Beden, doðum yýlýna
ait modeldir. Ortalama bir yaþa dek geliþmesi
bir aldatmacadýr. Beyin ile ilgili kazanýmlar
bile çok daha erken yaþlarda tamamlanýr ve
genellikle vaktinden erken çöküþ süreci
baþlar.
Kendi bedenini bir perakende pazarýnýn
kozmetik bölümünde sýradan bir raf ürününe
dönüþtüren birey için, en nihayet Michael
Jackson gibi eninde sonunda ölecek olmak
bile eni konu medyada rastlanmýþ bir
haberdir. Bu haberi bilmek ya da duymak
dahi temizlenmesi þart olan hiçbir kýlý
kýpýrdatmaz. Uluslararasý kapitalizmin
hepimizi esir ettiði insanlýk oyununun vahþi
rekabet þartlarýnda ölümün kendisi de bir
maldýr ve akla getirilmek istenmeyen son
alýþveriþtir. Ne yaþamýn ne de ölümün
farkýnda olmayan kapitalizm için biçilmiþ
kaftan bir tüketiciye, kurumaya baþlayacaðý
güne dek kusursuz bir deri ile yaþamaktan
baþka çare yoktur. Ölene dek her gün ikinci
el bir hayatla güne baþlamak kaçýnýlmaz bir
sondur.
Oysa tensel olaný araç olarak kullanan
tinselin ikinci eli yoktur. Tek ve eþsizdir.
Özgürleþtikten sonra sizden baþkasý deðildir
sahibi. Satýlmaz ve satýn alýnmaz da. Her
gün, her saat, her an ve her yýl, hatta öldükten
sonra bile son model olan yalnýzca düþünsel
dünyanýzdýr.
***
Cemaat faþizmi ne zaman biter?
Faþizm, bir günde gelmez. Aslýna
bakarsanýz faþizmi, faþistler de getirmez.
Faþizm, ne yazýk ki faþizmin müþterileri ve
kurbanlarý tarafýndan kopyalanýr, çoðaltýlýr.
Elbette ana sorumlu muktedir olmuþ bir
iktidardýr. Lakin tek suçlu dahi onlar deðildir.
Þu günlerde hepimizin gözleri önünde
olduðu gibi, otorite baðýmlýsý bir iktidara
yardým ve yataklýk yapanlar kadar, bu
iktidardan korkanlar ve susanlar da faþizmin
geliþinden sorumludur. Faþizm çoðu zaman
kafalarda baþlar. Korkunun bulaþmasý ile
gelir faþizm. Bu yönden bakýlýrsa faþizm
bulaþýcý bir hastalýk gibidir. Hatta vebadan
bile tehlikelidir. Çünkü aþýsý yoktur henüz.
Almanya’ya faþizm bir günde gelmedi.
Naziler iktidara demokrasi yoluyla geldikten
sonra sistemli bir þekilde korku üretimine
geçti. Öyle sipariþ filan deðildi. Dalga dalga
korkular üretildi seri bir þekilde. Normal
þartlarda demokrasiyi artistik pozlarda
savunan kafalarýn çoðu, sistematik bir
þekilde korku üretilmesinden sonra ödlek
tavþanlara döndü.
Faþizmi, tuvaletteki dýþkýsýndan bile
korkan korku baðýmlýlarý getirir. Korku
kuyruðuna girenler getirir. Burjuva
kapitalistler, korkaklýk satýn almaya ve
satmaya bayýlýr. O yüzden de korku
üretiminin pazarlanmasýnda ve yeni
marketler oluþturulmasýnda güya serbest
piyasa ekonomisine inanan liberal kiþilik
bozukluðu olanlarý pazarlamacý olarak
kullanýrlar. Gözden hep kaçýrýlýr. Naziler
ele geçirmediler Almanya’yý. Burjuva
kapitalistler ve elbette küçük burjuva
aydýncýklarý, Almanya’yý ve hatta Avrupa’yý
altýn tepside sundu faþistlere.
Faþizmi getirenler korkaklardýr. Þu
gariban GHK dostunuzun çevresinde bile
”Aman dikkat et. Seni de yakabilirler. Aman
yazdýklarýna dikkat et. Cemaate bulaþma”
diyen eþ, dost, okur ve hatta yazarlar dahi
varsa, kusura kalmayýn ama, o ülkeye faþizm
geleli bir hayli olmuþtur. Nitekim
referandum sonrasýnda Türkiye’de ilk defa
bu satýrlarýn yazarý ‘cemaat darbesi’ baþlýklý
bir yazý yazmýþtý.
Ama her zaman söylediðim gibi.
Umutsuzluða yer yok. Çünkü istihbaratta
cin kullanýlmasýný tavsiye eden birinin ipiyle
ABD gibi uluslararasý kapitalizmin hakemi
herhangi bir kuyuya inmez. Lakin ABD’nin
herhangi bir ipiyle istihbaratta cin
kullanýlmasýný tavsiye eden birisi ve ona
inananlar, hiç kimse merak etmesin ki o
kuyuya seve seve iner. Tarih ve artýk benim
ezbere bildiðim klasik Amerikan yöntemleri
daima göstermiþtir ki, ABD'nin ipiyle
kuyulara inenler bir daha yukarý
çýkamamýþtýr.
Kýsacasý, faþizm geleli epey oldu ama
ilginç bir þekilde gitmesi de yakýndýr. Çünkü
her faþizan hareket eninde sonunda mülkiyet
fetiþisti sahipleri tarafýndan imha edilir.
***
Sivas canlarý hepimize emanettir!
Kabesi insan olanlarý yakanlarýn ve o
yakanlarý koruyup kollayanlarýn ve o
koruyup kollayanlarýn tasmalarýný
taþýyanlarýn kabelerinde þeytan yaþýyor.
Þeytan Tanrý’ya söylemiþti. “Hepsini
yoldan çýkaracaðým ve azdýracaðým” demiþti.
Þeytan dediðini yapýyor! Fakat umutsuzluða
yer yok. Faþizm kahrolmaya, gericilik geride
kalmaya mahkûmdur. Mücadele bin yýl bile
sürse faþizm kahrolacaktýr. Gericilik geride
kalacaktýr! Eþyanýn tabiatý budur. 1990’lar
gibi bir zamanlar bilim-kurgu kokan yýllarda
bile utanmadan ve arsýzca ve hayasýzca ve
haydutça ve canice ve faþizanca bir otel
dolusu nadide aydýný yakan ve seyreden
Türkiye bile kuzu kuzu bu tabiata ayak
uyduracaktýr.
Sivas katliamýný sadece 2 Temmuz
haftasýnda deðil daima hatýrlayacaðýz,
hatýrlatacaðýz ve asla unutmayacaðýz,
unutturmayacaðýz. O güzel aydýnlarýn
bedenleri yitirilmiþ dahi olsa o güzel canlar
hepimize emanettir ve hatta asýl ilginç olan
þu ki; bizler, onlara emanetiz.
USTA ÝLE ÇEKÝRGE
- Ustacým the cemaat BirGün’e kafayý
takmýþ.
- Neyi takmýþ dedin çekirge?
- Kafayý takmýþ.
- Ne takmýþ, ne takmýþ?
- Aman be usta git kulaðýný temizlet.
- Kim kime ne takmýþ dedin?
- Kafayý takmýþ ustacým! Kafa!
- Bence o kedidir kedi!
BirGün Pazar
18 Temmuz 2012 Çarþamba
Bugün belki yeni ve yenilikçi arayýþlar içinde pek görünmese de, kendini yenileyen ve niteliði
yüksekte tutan ve olgun bir dille yazýlmýþ metinlerin çoðunlukta olduðu bir edebiyatýmýz var
Son yüz yýlý, edebiyatýmýzýn kimliðini
bütün özellikleriyle ortaya koyar. Demek
hem asýl kimliðini son yüzyýl içinde
kazanmýþtýr edebiyatýmýz hem de
geçmiþindeki kaynaklarýn kýsýtlarý, onu kendi
dýþýndaki etkilere açýk bir geliþme içinde
tutmuþtur. Düzyazý söz konusu olduðunda,
bunun tam da böyle olduðunu çekincesizce
söyleyebiliriz –þiirin güçlü bir geçmiþten
beslendiði gerçeðini bunun dýþýnda tutarak.
Þiir, Batý’dan aldýklarýndan daha çok, kendi
doðasýna baðlý bir geliþme ve deðiþim içinde
geldi bugüne. Þiirin kararlýlýðý düzyazýda
aranmaz. Düzyazý, bizim edebiyatýmýzýn ne
baþýnda bütün bütüne kendi oldu, ne de
bugün olabiliyor. Dýþarýdan gelen etkilere
öylesine açýk ki, bazen bir kimlik
kazanmakta güçlük çekmesine de neden
oluyor bu geçirgenliði.
Öyküden de söz ediyoruz elbette,
yalnýzca romandan deðil. Düzyazýnýn
kurmaca dili içinde aldýðý biçimler, öyküyü
de deðiþtiriyor. Halit Ziya Uþaklýgil’in bugün
okunmasý epeyce zor olan öyküleriyle hemen
sonra gelen Refik Halit Karay’ýn öyküleri
arasýndaki fark, düzyazýdaki deðiþimi
gösterir, yalnýzca anlatýlanlarýn niteliksel
deðiþimini deðil. Aþk-ý Memnu ve Mai ve
Siyah, bugün de sapasaðlam, çaðdaþ Türk
romaný dendiðinde, onun baþýna çakýlmýþ
birer kilometre taþý gibi duruyor. Eylül de
mucizevi biçimde tamamlýyor bu iki büyük
romaný. Bu üç önemli roman, bugün
okunduklarýnda da yeni yorumlara,
anlamlara kapýlarý açýyorlarsa, yerinde kaya
gibi duran bir baþlangýcý da saptýyorlar
demektir.
Cumhuriyet dönemi ve hemen sonrasýnda
Sonra bir aþaðý düþüþ oldu mu?
Cumhuriyet dönemi romaný, kuruculuk
dönemine edebiyatýn da zorunlu katýlýmý
yüzünden görevci anlayýþlarla geriye çekildi.
Daha tam anlamýyla kendini ortaya
koyamamýþken. Halide Edip Adývar ya da
Yakup Kadri’nin bugünkü kuþaklarca
eskimiþ olduklarý düþünülmeden okunup
okunmadýðýdýr önemli olan. Okul öðretimi
içinde aldýklarý yere bakmadan. Reþat Nuri
Güntekin olabildiðince baðýmsýz kaldýðý için
tam bir romancý olarak görünür, çok
okunanlarýn yanýnda, bugün yeniden
okunmasý zorunlu romanlar da yazdýðý için.
Gene de, buraya kadar, geleneksel
kalýplarda, okunabilirliði kuþkusuz, ama
yeniden okunabilirliði kuþkulu bir roman
anlayýþý, edebiyatýmýzda düzyazýnýn
1930’larýn ortalarýna kadar ayaklarýný yere
saðlam basarak ilerleyemediðini gösteriyor.
Neyse ki birkaç önemli roman gelir sonra:
‘Ayaþlý ve Kiracýlarý’, ‘Kuyucaklý Yusuf’,
‘Üç Ýstanbul’, ‘Dokuzuncu Hariciye
Koðuþu’. Bu dört romaný art arda sýralayýnca,
durum çok farklý görünmüyor mu? Birkaç
basamak yukarý çýkýlmýþtýr. Roman, hem
anlattýklarýyla hem yapýsal özellikleriyle
deðiþime uðramaya baþlamýþtýr.
Edebiyatýmýzýn ana akýmýnýn geleneksel ve
kunt roman anlayýþý, kabuðunu kýrmaya bu
romanlarla baþlamýþtýr da denebilir ki,
üstünde daha çok durmaya deðer bir
geliþmedir bu.
Bu sýçramanýn rastlantý olmadýðýný
1940’lardan sonra yayýmlanan romanlar da
gösterir. Abdülhak Þinasi Hisar’ýn, roman
anlayýþýný bütün bütüne deðiþmeye zorlayan
romanlarý, ‘Fahim Bey ve Biz’ ve ötekiler,
ayrýca Sabahattin Ali’nin ‘Kürk Mantolu
Madonna’, Nahit Sýrrý Örik’in ‘Kýskanmak’
ya da Tanpýnar’ýn ‘Huzur’ romanlarý, bugün
geriye dönüp baktýðýmýzda, yalnýzca
kanonun yapýtaþlarý olarak görünmezler, bir
baþlarýna da çok önemli romanlardýr, ki
bugün de ilgiyle okunmayý sürdürüyorlar.
Belki þunu söylemek gerekir: yayýmlandýðý
dönemi ekilemiþ, ama neden sonra
okunurluðunu ve yazýnsal deðerini yitirmeye
baþlamýþ romanlar, o edebiyatýn yapýtaþlarý
arasýndan hemen çýkarýlabilir. Yapý onlarsýz
da saðlamlýðýný koruyorsa.
Romanýn, sayýlarý az olsa da, bir çizgi
çekecek kadar önemli örneklerinin
yayýmlandýðý yýllarda, aslýnda daha önemli
bir düzeyde, Sait Faik’in ortaya koyduðu
öykü anlayýþý vardý. 1930’larda yayýmlanan
Memduh Þevket Esendal öykülerinin yaný
sýra ortaya çýkan bu yepyeni anlayýþýn,
romanýn o güne dek yarattýðýndan çok daha
büyük bir etkisi oldu. Asýl anlamý belki daha
sonra anlaþýlacaktý. Doruk noktasýna 1954’te
yayýmlanan ‘Alemdað’da Var Bir Yýlan’ ile
ulaþan bu anlayýþ, edebiyatýmýzda düzyazýyý
ters yüz etti. 1950’lerdeki niteliksel
deðiþimin baþlýca nedenlerinden biridir Sait
Faik’in öyküleri. Vüs’at O. Bener, Oktay
Akbal ve 1950 Kuþaðý öykücüleri, bu arada
Yaþar Kemal’in ‘Ýnce Memed’ ile baþlayan
roman serüveni, çaðdaþ Türk edebiyatýna
bugünkü kimliðini veren dönüþümün
basamaklarýný oluþturuyordu. Orhan
Kemal’in ‘Bereketli Topraklar Üzerinde’
romaný da bizim edebiyatýmýzýn büyük
gerçekçilik döneminin simgesidir.
Edebiyatýmýzýn 1950’lerdeki modernist
atýlýmýnýn düzyazýdaki baþyapýtlarýndan biri
olan ‘Aylak Adam’ da ayný yýllarda sessizce
çýkmýþtýr ortaya ve anlamý üstünde yeterince
durulmasa da, bugün geçmiþtekinden daha
büyük bir ilgiyle oknmayý sürdürmesi de
saptanmalýdýr.
1960’lardan sonra ivme hýzlanýr
Bu örnekler çaðdaþ Türk edebiyatýnýn
kimliðini deðiþtirirken, onu bütünüyle
yaratýcýlýðýn öne koþulduðu bir yola soktu.
1960’lar elbette bambaþkaydý. Hayatýn
yaþadýðý deðiþim öylesine büyük bir altüst
oluþa yol açýyordu ki, her þey deðiþiyordu.
Sosyalizm düþüncesinin her yeri etkisi altýna
alarak büyüyen dalgasý dünyanýn çehresini
deðiþtiriyordu. Ýklim de deðiþmiþti, kültür
de. Edebiyatýmýz Batý’ya daha çok
yönelirken, yapýlan çevirilerin sayýsýnýn
artmasý yeni arayýþlar için yeni kapýlar
açýyordu. Ana akýmýn dýþýnda alýnabilecek
pek çok roman yayýmlandýðý gibi, hangi
anlayýþta olursa olsun, ortalama nitelik
belirgin biçimde yükselmiþti. Tanpýnar’ýn
‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’, Yaþar
Kemal’in ‘Daðýn Öte Yüzü’ romanlarý
yanýnda, Erdal Öz, Tahsin Yücel, Sevgi
Soysal, Bilge Karasu da yepyeni anlayýþta
romanlar, öyküler yayýmlýyordu. 1950
Kuþaðý’nýn etkisi düzyazýya Sait Faik’ten
sonra yapýlmýþ ikinci büyük müdahaleydi.
1960’lardan sonraki bir on yýl boyunca da,
edebiyatýmýz o güne dek yaratamadýðý
birikimi niteliksel yeniliklerin yanýnda,
nicelik olarak da yapmaya baþlamýþtý. Bu
birikim sonraki bir on yýlýn dalgasýný
büyütecekti.
1970-1980 arasýndaki dönemle 1980’den
sonraki dönem, birbirinden sanýldýðý kadar
kopuk deðildir. Görünürdeki kopukluðu, 12
Eylül’den hemen sonra kýsa süren bir
durgunluk döneminin yaný sýra, bu kez daha
önceki dönemlerde görülmemiþ genç yazar
katýlýmý yaratmýþ olmalý. 1970’lere dönemin
sýcak siyasal atmosferi damgasýný vurmuþ
olsa da, büyük bir çeþitlilik ve çokyönlülük
içinde geliþen edebiyatýmýz, en saðlam
temellerinden birini bu dönemde attý. Oðuz
Atay’ýn ‘Tutunamayanlar’ý ile öteki
romanlarý ve öykülerinden ‘Sahnenin
Dýþýndakiler’e, Adalet Aðaoðlu’nun
‘Ölmeye Yatmak’ ve öteki romanlarýndan
‘Anayurt Oteli’ne, Sevgi Soysal’dan Ferit
Edgü’nün ‘O’ (Hakkâri’de Bir Mevsim)
romaný ve bütün yazdýklarýna, Füruzan’ýn
art arda gelen üç öykü kitabýna ve daha pek
çok yazara, onlarýn romanlarýna ve
öykülerine, büyük bir açýlým dönemi yaþandý
bu arada ve çaðdaþ Türk edebiyatý bütüncül
kimliðini bu çokyönlülükten ve çeþitlilikten
almýþ oldu.
1980’lerden hemen sonra öne çýkan ilk
kuþak, ilk romancýlarý Orhan Pamuk , Latife
Tekin ve Mehmet Eroðlu ile onlarýn yaný
sýra Murathan Mungan , Cemil Kavukçu,
Hasan Ali Toptaþ, Ýhsan Oktay Anar, Ahmet
Karcýlýlar, Mahir Öztaþ ve bu kuþaðý
edebiyatýmýzýn en saðlam kuþaklarýndan biri
yapan pek çok yazar güçlü bir birikim
oluþturmaya baþlamýþken, Vüs’at O. Bener,
Bilge Karasu, Leyla Erbil gibi eski
kuþaklarýn büyük ustalarý da çok parlak
örneklerini vermeyi sürdürdü.
1980’lerden ve 1990’lardan sonraki
kuþaklara yöneltilen eleþtiriler ne olursa
olsun, bu dönemlerde yazýlanlar,
edebiyatýmýzýn geleneksel baðlarýndan
kurtulmasýna, baðýmsýzlaþmasýna önemli
katkýlarda bulundu. Bugün belki yeni ve
yenilikçi arayýþlar içinde pek görünmese de,
kendini yenileyen ve niteliði yüksekte tutan,
yaþadýðýmýz hayatýn sorunlarýný içselleþtirme
konusunda eski özelliklerini koruyan, daha
nitelikli ve olgun bir dille yazýlmýþ metinlerin
çoðunlukta olduðu, bana kalýrsa bir
sýçramanýn eþiðinde duran, bekleyen bir
edebiyatýmýz var. Önemli bir aþamadayýz.
Radikal Kitap
Sulucakarahöyük/AVANOS
Sertaç DANACI
Binlerce yýllýk geleneðin devam ettiði
Kapadokya bölgesinin el sanatlarý merkezi
Avanos'ta, Güzel Sanatlar Fakültesi
öðrencileri stajlarýný Avanoslu ustalarýn
tarihi iþliklerinde ve onlarýn kontrolünde
yapýyor. Avanos'ta çamura hayat veren
ustalarýn bilgi, birikim ve deneyimlerinden
faydalanmak isteyen Güzel Sanatlar
Fakültesi öðrencileri, stajlarýný Avanos'taki
kayadan oyma iþliklerde ve geleneksel
tezgâhlarda yapma imkâný buluyor.
Öðrencilerin staj yapmak için tercih
ettikleri yerlerin baþýnda gelen atölye
Dink'in iþletmecisi Abdullah Erhan Özer,
Avanos'ta uzun yýllardýr geleneksel
çömlekçiliði devam ettirdiklerini ve
buralardaki teknikleri ve deneyimlerini
öðrencilerle paylaþtýklarýný söyledi.
Çalýþtýklarý iþliðin daha önce farklý
amaçlarda kullanýlmasýna raðmen aldýktan
sonra çanak atölyesine çevirdiklerini
belirten Özer, mekânýn daha önce dink
(buðday öðütülen yer) olarak kullanýldýðýný
ifade etti.
Özer, yaz döneminde Avanos'a gelen
öðrencilerin, Avanoslu ustalarla bir araya
geldiðini, okullarda öðrendiklerinden farklý
olarak geleneksel Avanos çömlekçiliðini
bizzat tezgâh baþýna geçerek öðrendiklerini
ve orijinal çalýþmalar yaptýklarýný kaydetti.
Öðrencileri kendilerine iletilen talepler
doðrultusunda farklý atölyelere
yönlendirdiklerini ifade eden Özer, þöyle
devam etti:
"Öðrencilerin yaný sýra Avanos'a gelen
güzel sanatlar fakültesinde eðitim veren
akademisyenler, deðiþik etkinliklerle
bilgilerini aktarýyor. Hem yöre insanýyla
hem de öðrencilerle keyifli bir þekilde
çalýþmalar sürüyor. Akademisyenlerle
geleneksel çömlekçileri bir araya
getiriyoruz, insanlar tekniklerini
paylaþýyorlar, bilmediklerini öðreniyorlar.
Genelde büyük þehirlerden geliyorlar.
Betonarme binalardan gelip gayet doðal
kaya mekânlarda çömlek yapmaya
baþlýyorlar. Zaten Kapadokya'nýn tarihi
dokusu cezbediyor. Gelen öðrenciler
seramiðin hangi dalýnda eðitim almak
istiyorlarsa, bölgede o konuda en iyi kimse
onun yanýna yönlendiriyoruz ya da bizimle
çalýþýyorlar. Bu þekilde 6 yýldýr bize yaz
dönemi stajýný yapmayan gelen öðrenciler
var. Bu sene de 7 stajyer öðrencimiz var."
Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi Seramik bölümü 3. sýnýf
öðrencisi olan ve Avanos'ta staj yapan
Melek Taþtekin, bir aydýr Avanos'ta staj
gördüðünü, buradaki ustalarýn kendilerine
her konuda yardýmcý olduðunu söyledi.
Avanos'ta okulda aldýklarý eðitimden
daha fazla ayrýntýlý çalýþmalarla
karþýlaþtýklarýný belirten Taþtekin, okulda
rolyef ve heykel aðýrlýklý çalýþtýklarýný,
fakat Avanos'ta çok farklý çalýþmalara þahit
olduklarýný kaydetti.
Taþtekin, staj yaptýklarý atölyeden de
çok etkilendiklerini, tarihi bir geçmiþi
olan bir atölyede geleneksel Avanos çanak
tezgahýnda çalýþma yapmanýn çok zevkli
olduðunu ifade etti.
Staj döneminde Avanoslu ustalarýn
çanak çömlek imalatýnýn yaný sýra seramik
konusunda da çok üst düzey olduklarýný
yakýndan görme imkâný bulduðunu
belirten Taþtekin, "Burada okulda
aldýðýmýz eðitimden daha fazla ayrýntýlý
teknikler görüyorum. Okulda daha teorik
bilgiler alýyoruz. Bu tezgahý ilk defa
kullanýyorum, okuldaki tezgahlar
elektrikliydi onlar daha kolay ama bunun
kontrolü de bizde olduðu için ben burada
bunu tercih ettim. Buradaki ustalarýn bilgi
ve deneyimlerinden staj boyunca çok fazla
yararlandým. 1 aydýr buradayým. Daha da
burada kalmaya devam edeceðim.
Avanoslu ustalar çok yetenekli ve
becerikli. Burada çalýþmak çok eðlenceli
ve öðretici. Sürekli tezgahlardayýz, yeni
ürünler yapýyoruz ve öðreniyoruz. Burada
yaptýðým staj bana çok þey kattý. Ayrýca
bize bu imkaný saðlayan Avanoslu ustalara
da teþekkür ediyorum."
Sulucakarahöyük/KAPADOKYA
Hasan KANKAL
Argos Kültür Sanat'ýn ev sahipliðinde,
Kültür ve Turizm Bakanlýðý'nýn desteði ile
Uçhisar beldesinde yapýlan maraton
yarýþýnda, 60 yerli ve yabancý sporcu, toplam
240 kilometrelik parkuru geçti. Her gün 1
etabýn koþulduðu ve 6 gün süren maratonda,
Güvercinlik Vadisi, Ortahisar, Acýgöl, Damsa
Barajý, Yüksekli Kilise, Güzelyurt, Ürgüp,
Göreme, Avanos, Ihlara Vadisi ve Tuz
Gölü'nü geçen sporcular, yarýþmanýn
baþladýðý yer olan Uçhisar beldeside
yarýþmayý tamamladýlar. Bu sene ilk defa
düzenlenen maratonda birinciliði Mahmut
Yavuz, ikinciliði Faruk Kar, üçüncülüðü
Fýrat Kara kazandý. Yavuz, gazetecilere
yaptýðý açýklamada, yarýþmanýn parkurunun
çok üst seviyede, çöl maratonlarý düzeyinde.
Yavuz, "Böylesine zorlu ve zevkli bir
maratonda birinci olduðum için çok
mutluyum. Etaplar çok çekiþmeliydi. Bu
parkur çok etkileyici, koþarken tarihte bir
gezinti yapýyormuþ gibi hissettim. Parkurlar
zorlu olmasýna raðmen güzergah itibariyle
çok eðlenceliydi" dedi.
Ýkinci olan Faruk Kar ise, 13 yýldýr
macera sporlarý ile ilgilediðini ve son 2 yýldýr
da ultra maraton koþtuðunu belirterek,
Türkiye'deki ultra maratonun öncülerinden
birisi olduðunu anlattý.
Kapadokya maratonunun çok çekiþmeli
ve tempolu bir yarýþ olduðunu ifade eden
Kar, "6 gündür Mahmut arkadaþýmla birlikte
baþý çektik. Çok tempolu bir yarýþ geçti
aramýzda. Birbirimizi yarýþtan koparmadýk.
Geçen 95 kilometrelik parkurda GPS
deðiþiminde 5 dakikalýk bir fark çýktý
aramýzda. Dolayýsýyla Mahmut arkadaþýmýz
birinci girdi" dedi. Kapadokya maratonunun
dünyadaki bir çok parkurdan üstün olduðunu
kaydeden Kar "Þimdiye kadar yurt dýþýnda
çok yarýþtým, bu yarýþ gerçekten çok þeyi
hak ediyor. Dünyadaki bir çok yarýþtan
parkur olarak çok daha iyi durumda.
Organizasyon olarak da çok çok iyi durumda.
Þimdiye kadar bu kadar keyifli, zengin bir
organizasyon görmedim." dedi.
Basýna ve Kamuoyuna
Türkiye'de 20 milyon Alevi yaþamýyormuþ gibi
davranan, onlarýn taleplerini her fýrsatta SunniHanefi anlayýþla yapýlandýrýlmýþ Diyanet Ýþleri
Baþkanlýðý'na sorarak cevaplar arayan AKP
hükümetinin iþlevi nedir? Ülkeyi Diyanetle
yönetmek istiyorsanýz, biz yokuz bu hinlikte..
Devlet molla anlayýþla yönetilmez. Yönetilse de
buna demokrasi denmez.
Üniversitelerde camiyi savunup, inanç
özgürlüðünden dem vurup, 20 Milyon Aleviye
'Cemevi'ni çok görenlere bir çift sözümüz
olacaktýr elbet; "Ýnancýmýzla oynayýp, sinir
katsayýmýzý artýrmayýn..!"
Kimin nasýl inandýðý ve nereyi ibadethane saydýðý
yalnýzca kendisini ilgilendirir. Aleviler için
ibadethane 'Cemevi'dir. Kabul etsenizde
etmesenizde bu böyledir.
Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý'nýn fetvalarý, hükümetin
kararlarý, inanç özgürlügüne aykýrýdýr. Herkesten
toplanan vergilerle finans edilen, Anayasal zýrhla
korunan Diyanet, haram yemektedir. Bizler
biliyoruz ki Müslümanlar haram yemezler.
Sunnilik inancýna hizmet eden Diyanet, toplumsal
barýþý tehdit eden bir kurum haline gelmiþtir.
Yurttaþlar; renkleri, ýrklarý, dilleri, dinleri ne
olursa olsun, yasalar önünde eþittirler. Devlet
protokolünde Diyaneti 52. sýradan 5. sýraya almayý
hedefleyenler, Alevilere 'Cemevi'ni çok
görüyorlar.
Biz Aleviler için, Cemevlerimiz yaþamsal bir
öneme sahipken, bizi camiye sokmak isteyenler,
en doðal haklarýmýzý elimizden almak istiyorlar.
Tarihten günümüze Alevileri katleden zihniyet,
þimdide Aleviliði katletmek istiyor.
Bizler, Alevilerin yaþam hakkýna göz dikenlere,
“camiyi býrakýn gelin cemevinde ibadet edin”
diyor muyuz ki; Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý bu
yetkiyi kendinde görüp Alevileri camiye çaðýrýyor.
Bu ne curet..!
AKP hükümeti Aleviliði tarif etmek, onlarýn
ibadet yerlerine yönelik fetvalar vermek yerine,
Alevilerin ve diðer inançsal topluluklarýn
demokratik hak ve taleplerine inanç özgürlüðü
kapsamýnda çözüm üretsin. Ýþte o zaman
toplumsal barýþ adýna olumlu bir iþ yapmýþ olur.
Aleviliði tanýmlamaya kalkan, Alevilerin
'Cemevi' talebine “Camiye buyurun” diye yanýt
veren hükümeti ve onun fetva kurumu Diyanet
Ýþleri Baþkanlýðý'ný ciddiye almýyoruz.
Asimilasyon politikalarýnýzý, Baþbakanýn, TBMM
Baþkanýnýn ve DÝB baþkanýnýn referanslarýný ve
fetvalarýný tanýmýyoruz.
*Erdal KILIÇKAYA
Genel Baþkan
Fransa Alevi Birlikleri Federasyonu
FUAF
BDP’nin Diyarbakýr’da düzenlediði
mitinge polisin müdahalesi sonucu çok
sayýda kiþinin yaralanmasý ana akým ve
yandaþ medyanýn gündemine girmezken
Akit ve Türkiye gibi gazeteler olayýn
sorumlusu olarak BDP’yi hedef gösterdi
Cumartesi günü Barýþ ve Demokrasi
partisi (BDP) tarafýndan Diyarbakýr’da
gerçekleþtirilmek istenen ancak
Diyarbakýr Valiliði tarafýndan yasaklanan
‘Özgürlük Ýçin Demokratik Direniþ’
mitingine polisin müdahalesi sonucu çok
sayýda kiþi yaralandý. Halkýn üzerine biber
gazlarýnýn atýldýðý mitingte BDP
milletvekilleri Pervin Buldan, Selahattin
Demirtaþ ve Ayla Akat da yaralandý.
Suriye’de yaþanan olaylar söz konusu
olduðunda demokrasi ve insan haklarý
gibi kavramlarý hatýrlatan,
diktatörlüklere karþý
mücadele çaðrýsý yapan
ana akým ve yandaþ
basýnýn cumartesi günü
Diyarbakýr’da yaþanan
olaylarý çok kýsa biçimde
görmesi ise dikkat çekti.
Yandaþ basýnýn neredeyse
tamamý ise olaya birinci
sayfasýnda yer vermezken
ýrkçý-ayrýmcý tutumuyla
bilinen Yeni Akit ise
birçok BDP’linin
yaralandýðý olayý
‘BDP’liler polise saldýrdý’
þeklinde verdi.
DÝYARBAKIR’DA SIRADAN BÝR
GÜN!
Diyarbakýr’da cumartesi günü yaþanan
ve polisin müdahalesi sonucu yüzlerce
kiþinin yaralanmasýna neden olan olayýn
ardýndan dün ana akým ve yandaþ medya
konuya iliþkin çok kýsa bilgiler verirken
bazý gazeteler ise olaya hiç yer vermedi.
BDP Eþ Baþkaný Selahattin Demirtaþ ve
BDP Milletvekilleri Pervin Buldan ile
Ayla Akat’ýn polisin sert müdahalesi
sonucu yaralanmalarýna yandaþ ve ana
akým medyanýn çok az yer vermesi ise
dikkat çekti. Konuyla ilgili haberini birinci
sayfasýnda kýsa biçimde gören Hürriyet’in
baþlýðý ‘Mitingte arbede’ olurken Milliyet
gazetesi de konuyla ilgili verdiði
haberinde ‘Meydan savaþý’ baþlýðýný
hayvan bakýmý ve beslenmesi ile hayvan
ekolojisi konusunda bilgiler verdi.
Nevþehir´de ev ve süs hayvaný satan
vatandaþlara yönelik Nevþehir Belediyesi
tarafýndan eðitim verildi. Nevþehir
Belediyesi Kapadokya Eðitim
Merkezi´nin ana idari binasý olan Paþa
Konaðý´nda gerçekleþtirilen eðitim
çalýþmalarýna katýlanlara, katýlým belgesi
Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR
Güneþ KAÝM
5199 sayýlý Hayvanlarý Koruma
Kanunu uygulama yönetmeliði gereðince
ev ve süs hayvaný satmak isteyenlere,
hayvanlarýn bakým ve korunmasýna
iliþkin olarak Veteriner Hekim Ümmühan
Yeþilöz ve Nevþehir Milli Parklar Av ve
Yaban Hayatýný 68. Þube Müdürü Erol
Aksoy katýlýmcýlara, Ev ve süs
hayvanlarýnýn korunmasýna iliþkin
Avrupa sözleþmesi, CÝTES sözleþmesi,
5199 sayýlý kanun ve uygulama
yönetmeliði, ev ve süs hayvanlarýnýn
üretim, satýþ, barýnma ve eðitim yerleri
hakkýnda yönetmelik, hayvan davranýþý,
kullandý. Habertürk gazetesi
Diyarbakýr’da yaþanan olaylarý birinci
sayfasýndan görmezken Vatan ve Akþam
gazeteleri de konuyla ilgili haberlerini
oldukça kýsa biçimde birinci sayfadan
gördüler.
YANDAÞLARIN CEPHESÝNDE
DEÐÝÞEN BÝR ÞEY YOK
Cemaat’e ve hükümete yakýnlýðý ile
bilinen gazetelerin birçoðu cumartesi
günü yaþanan olaylara sayfalarýný
kapatýrken Yeni Akit ve Türkiye gibi
gazeteler de BDP’yi suçlu ilan etmeyi
tercih ettiler. Irkçý ve ayrýmcý tutumuyla
daha önce de birçok kesimin tepkisini
çeken Yeni Akit dünkü haberinde
‘BDP’liler polise saldýrdý’ baþlýðýný
kullanarak BDP’llileri hedef gösterirken
Ýslamcý kimliði ile bilinen Türkiye ise
haberinde ‘’Diyarbakýr’da aðýr tahrik’
baþlýðýný kullanmayý tercih etti. Gazetenin
ikinci manþet olarak verdiði haberinde
polisin kullandýðý çok sayýda gaz bombasý,
biber gazý ve yaralanan onca insan yer
almadý.
Öte yandan Diyarbakýr’da yaþanan
polis þiddetine sayfasýný kapatmayan
gazeteler de vardý.Muhalif tutumuyla
bilinen Evrensel, Birgün ve Özgür
Gündem gibi gazeteler Diyarbakýr’da
yaþanan polis þiddetini gözler önüne
sererken ana akým medyada demokratik
kimliði ile bilinen Radikal de
Diyarbakýr’da yaþananlara tepkisini
manþetinden dile getirdi.
BirGün
de verilecek. Nevþehir´de ev ve süs
hayvaný satan vatandaþlara yönelik
Nevþehir Belediyesi tarafýndan eðitim
verildi. Nevþehir Belediyesi Kapadokya
Eðitim Merkezi´nin ana idari binasý olan
Paþa Konaðý´nda gerçekleþtirilen eðitim
çalýþmalarýna katýlanlara, katýlým belgesi
de verilecek.
Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ
Sertaç DANACI
Elektrik Mühendisleri Odasý, 15 Temmuz
2012 tarihinde bir basýn açýklamasý
yaparak, özelleþtirilen elektrik daðýtým
bölgelerinin denetimine iliþkin boþluk
oluþturulduðuna dikkat çekti ve acil
denetim çaðrýsý yaptý.
ELEKTRÝK MÜHENDÝSLERÝ ODASI
BASIN AÇIKLAMASI
Özelleþen Daðýtým Þirketleri
Denetlenemiyor...
EMO‘DAN ACÝL DENETÝM ÇAÐIRISI
Anayasa Mahkemesi, 5 Temmuz 2012
tarihinde 6094 sayýlý Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarýnýn Elektrik Enerjisi Üretimi
Amaçlý Kullanýmýna Ýliþkin Kanunda
Deðiþiklik Yapýlmasýna Dair Kanun‘un bazý
maddelerini deðerlendirdi. Anayasa
Mahkemesi, kanunun 6. maddesinin ardýna
eklenen "...veya gerektiðinde masraflarý
ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafýndan
yetkilendirilecek denetim þirketlerinden
hizmet satýn alýnarak EPDK tarafýndan
yaptýrýlabilir. Denetim þirketleri ile ilgili
uygulamaya iliþkin usul ve esaslar, Bakanlýk
görüþü alýnmak kaydýyla EPDK tarafýndan
çýkarýlacak yönetmelikle düzenlenir"
þeklindeki ifadelerin Anayasa‘ya aykýrý
olduðuna karar verdi. Anayasa
Mahkemesi‘nin kararýndan 1 gün önce
TBMM‘de kabul edilen bir "torba yasa" ile
benzer ifadeler, bir kez daha kanuna eklendi.
Böylece Anayasa Mahkemesi‘nin iptal
kararýna raðmen, benzer düzenlemenin 12
Temmuz 2012‘de Resmi Gazete‘de
yayýmlanmasý ile filli durum
sürdürülmektedir.
Enerji Piyasasý Düzenleme Kurulu
(EPDK) kanun ile kendine tanýnan yetkiyi
daha önce düzenlediði yönetmelikler ile
özel þirketlere býrakmak istemiþti. Resmi
Gazete‘de 7 Ocak 2007 tarihinde
yayýmlanan Elektrik Piyasasýnda Daðýtým
Sistemi Yatýrýmlarýnýn Düzenlenmesi ve
Planlardaki Gerçekleþmelerin Denetlenmesi
Hakkýnda Yönetmeliðin, baðýmsýz yatýrým
denetim þirketlerine yetki devri öngören
hükümlerinin iptali istemiyle Elektrik
Mühendisleri Odasý (EMO) tarafýndan ise
6 Mart 2007 tarihinde Danýþtay‘a
baþvurulmuþtu.
Kamu Denetiminden Vazgeçilemez
Dava dilekçesinde, 4628 sayýlý Elektrik
Piyasasý Kanunu‘nda "Özelleþtirme sonrasý
elektrik daðýtým tesislerinin iyileþtirilmesi,
güçlendirilmesi ve geniþletilmesi için
yapýlan yatýrýmlarýn mülkiyeti kamuya aittir"
þeklinde hüküm bulunduðu belirtilerek,
Yönetmeliðin iptali istenmiþti.
EMO tarafýndan açýlan dava Ekim
2009‘da Danýþtay 13. Dairesi tarafýndan
karara baðlandý. Danýþtay 13. Dairesi
tarafýndan oybirliðiyle alýnan kararda, "Asli
ve sürekli kamu hizmeti niteliði taþýyan
denetim yetkisinin düzenleyici iþlemlerle
özel hukuk tüzel kiþilerine devredilmesi söz
konusu olamayacaðýndan, elektrik
piyasasýnda daðýtým þirketlerinin
yatýrýmlarýnýn gerçekleþmelerinin
denetlenmesi yetkisinin baðýmsýz yatýrým
denetim þirketlerine devrini öngören
düzenlemede hukuka uygunluk
bulunmamaktadýr" denildi.
Yönetmelik Olmayýnca Kanunu
Deðiþtirdiler
Danýþtay tarafýndan yönetmeliðin iptal
edilmesi ile birlikte bu kez 29 Aralýk 2010
tarihinde Resmi Gazete‘de yayýmlanarak
yürürlüðe giren 6094 sayýlý Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarýnýn Elektrik Enerjisi
Üretimi Amaçlý Kullanýmýna Ýliþkin
Kanunda Deðiþiklik Yapýlmasýna Dair
Kanun‘un da benzer bir düzenleme
yapýlarak, iptal edilen hükümlere yasal
dayanak saðlanmaya çalýþýlmýþtýr.
Kanundan sonra çýkarýlan "Elektrik
Piyasasýnda Faaliyet Gösteren Üretim ve
Daðýtým Þirketlerinin Lisanslarý
Kapsamýndaki Faaliyetlerinin Ýncelenmesine
ve Denetlenmesine Ýliþkin Yönetmelik" de
6 Aralýk 2012 tarihinde EMO tarafýndan
dava konusu edilmiþtir. Bu davanýn
dilekçesinde, yönetmeliðin Anayasa‘nýn
"Devletin, kamu iktisadi teþebbüsleri ve
diðer kamu tüzelkiþilerinin genel idare
esaslarýna göre yürütmekle yükümlü
olduklarý kamu hizmetlerinin gerektirdiði
asli ve sürekli görevler, memurlar ve diðer
kamu görevlileri eliyle görülür" þeklindeki
hükümlerine aykýrý olduðu vurgulanmýþtýr.
Konunun Anayasa Mahkemesi‘ne
taþýnmasýn istenildiði dava halen
Danýþtay‘da devam ederken, bu
yönetmeliðin dayanaðýný oluþturan kanunda
yer alan hükümler Anayasa Mahkemesi
tarafýndan iptal edildi.
Bir Gün Önce Yenilendi
Anayasa Mahkemesi‘nin gerekçeli kararý
dahi henüz yayýmlanmadan Resmi
Gazete‘nin 12 Temmuz 2012 tarihli
sayýsýnda 6353 sayýlý "Bazý Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Deðiþiklik
Yapýlmasýna Dair Kanun"un 22. ve 31.
maddesinde benzer düzenlemeler yeniden
getirildi. Bu düzenlemenin Anayasa
Mahkemesi‘nin kararýndan yalnýzca bir gün
önce TBMM Genel Kurulu‘nda kabul
edilerek, yasalaþmasý ise ayrýca dikkat
çekicidir.
Bu düzenlemede öncekilerden farklý
olarak "özelleþtirilen elektrik daðýtým
bölgelerinin mülkiyetinin kamuya ait
olduðu" vurgulanarak, denetleme yetkisi
EPDK‘dan alýnarak, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlýðý‘na verildi. "Bakanlýk
bu denetimi bu konuda ihtisas sahibi olan
kamu kurum ve kuruluþlarýna yetki devri
suretiyle veya yetkilendireceði denetim
þirketlerine hizmet satýn almak suretiyle
yaptýrabilir" þeklindeki ibare ile denetim
özelleþtirmesi yolu açýk býrakýldý. Ayný
kanunun 31. maddesinde ise denetimin
"EPDK tarafýndan yetkilendirilecek denetim
þirketlerinden hizmet satýn alýnarak EPDK
tarafýndan yaptýrýlabilir" ibareleri de yasaya
eklendi.
Cumhurbaþkaný Jet Hýzýyla Onayladý
Yönetmelik ile olmayýnca kanun
deðiþikliði yapýlmýþ, bu deðiþikliðinde
Anayasa Mahkemesi‘nden dönmesi bile
AKP‘yi durduramamýþtýr. Gerek Danýþtay‘ýn
gerekse Anayasa Mahkemesi‘nin kararlarýna
raðmen, denetimin özelleþtirilmesinde ýsrar
edilmesini anlamak mümkün deðildir. AKP,
EMO‘nun konuya iliþkin uyarýlarýný göz
ardý etmiþ, yargý kararýný boþa çýkartacak
þekilde, yasama organýnda düzenleme
yaptýrmaktan bile çekinmemiþtir. Anayasa
Mahkemesi‘nin kararýna açýkladýktan sonra
9 Temmuz 2012 tarihinde TBMM‘den
Cumhurbaþkanlýðý‘na sevk edilen
düzenlemenin, Cumhurbaþkaný Abdullah
Gül tarafýndan 2 gün içinde, jet hýzý ile
onaylanmasý, Cumhurbaþkanlýðý‘nda
yasalarýn Anayasa‘ya aykýrý olup,
olmadýðýna iliþkin deðerlendirme
yapýlmadýðýnýn göstergesidir. Söz konusu
yeni kanun deðiþiklikleri ve EPDK‘nýn
yayýmlayacaðý yönetmeliði de yargýya
taþýyacaðýmýzdan kimsenin þüphesi olmasýn.
Kamu Acilen Görev Baþýna
Henüz bir denetim mekanizmasý
kurulamamýþken elektrik daðýtým
bölgelerine iliþkin özelleþtirme ihaleleri
düzenlenmiþ, ilki Ocak 2009‘da olmak üzere
Baþkent, Meram, Sakarya, Osmangazi,
Uludað, Çoruh, Çamlýbel, Fýrat ve Trakya
elektrik daðýtým þirketlerinin özel sektöre
devri yapýlmýþtýr. Aradan geçen bunca
zaman içinde mülkiyeti kamuda kalacak
olan tesislere iliþkin denetimlerin nasýl
yapýldýðý soru iþareti olarak kalmýþtýr.
AKP‘nin idaresini özel ellere terk ettiði
kamu mallarýna iliþkin denetimin de özel
ellere býrakýlmasý konusundaki ýsrarýný
anlamak mümkün deðildir. Bu ideolojik
yaklaþým için hukuk devletinin en temel
kuralarýnýn bile çiðnenmesi kabul edilemez.
Özeleþtirme sonrasý özel þirketlerin
faaliyetlerinin yeterince denetlenmemesi
sonucu oluþan kamu zararý konusunda
yalnýzca siyasi iktidarýn deðil, Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlýðý‘nýn
bürokratlarýnýn da sorumluluklarý
oluþacaktýr. Yaratýlan 5 yýllýk boþluða dikkat
çekerek, denetimsizliðin kamu zararý
oluþturduðu uyarýsýnda bulunuyor ve acil
denetim çaðrýsý yapýyoruz.
ELEKTRÝK MÜHENDÝSLERÝ ODASI
43. DÖNEM YÖNETÝM KURULU
15 Temmuz 2012

Benzer belgeler