Ağustos son en son web.cdr - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı

Transkript

Ağustos son en son web.cdr - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
K A L K I N M A D A
VERİMLİLİK
T. C . B İ L İ M , S A N A Y İ V E T E K N O L O J İ B A K A N L I Ğ I
Ürün Yönetimi-1: Ürün Yönetimi Nedir? s. 29
Stratejik Ürün Planlama ve Ürün / Teknoloji
Yol Haritaları - I s. 33
Kalkınma Sürecinde Türkiye s. 36
Verimlilik, Büyüme ve Kalkınma - I s. 44
A Ğ U S T O S 2 01 4 , Y ı l 2 6 , S a y ı 3 0 8
EMEK - ANKARA - PP - 2
STRATEJİ GELİŞTİRME
VE KALKINMA – I
“SU VERİMLİLİĞİ” ADLI 720 NO'LU
KİTABIN İKİNCİ BASIMI YAYIMLANDI...
Bir yanda, nüfus artışı ve değişen tüketim
alışkanlıkları su talebinin artmasına neden
olurken öte yanda, küresel ısınma, iklim
değişikliği ve endüstriyel kirlilik su kaynaklarının
azalmasına ve su kalitesinin düşmesine neden
olmaktadır. Artan su talebini, su arzını sürekli
olarak artırarak karşılayabilmek mümkün
olmadığından mevcut su kaynaklarının etkin
kullanılması gerekmektedir.
Bu gereksinim doğrultusunda hazırlanan
çalışma, water efficiency (su verimliliği)
kavramını ele almaktadır. Çalışmada, suyun
kentlerde ve sanayide verimli kullanımı
incelenmiş, dünyadaki uygulamalar araştırılmış
ve örneklendirilmiştir.
Bu çalışma ile su verimliliği konusunda tüm
paydaşların başvurabileceği ve yararlanabileceği
bir kaynak oluşturmak amaçlanmıştır.
Araştırma, Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Günay Kocasoy
danışmanlığında, Bilim Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürlüğü uzmanı
Özlem Durmuş tarafından yürütülmüştür. Birinci
baskısı Nisan 2011'de Mülga Milli Prodüktivite
Merkezi tarafından gerçekleştirilen kitabın
gözden geçirilmiş ikinci baskısının konunun tüm
paydaşları için yararlı olmasını dileriz.
Bakanlığımızın 720 Nolu “Su Verimliliği” başlıklı
yayınına Verimlilik Genel Müdürlüğü'nden Sanayi
ve Teknoloji Uzmanı Sevgin Fettahoğlu ile
bağlantıya geçilerek ulaşılabilecektir.
AĞUSTOS 2014
K A L K I N M A D A
VERİMLİLİK
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN
AYLIK YAYIN ORGANIDIR
AĞUSTOS 2014 YIL: 26 SAYI: 308
Bu dergi 6.500 adet basılmaktadır.
ISSN: 1300-2414
Yayın Türü: Yerel Süreli
Türkçe - İngilizce
SAHİBİ
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ADINA
GENEL MÜDÜR
Anıl YILMAZ
GENEL KOORDİNATÖR
Dilek BİRBİL
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Cangül TOSUN
YAZI KURULU
Dilek BİRBİL - Cangül TOSUN - Lütfiye BALKAYA
İNGİLİZCE SAYFA SORUMLUSU
Gülçin MANZAK AYDIN - Şirin Müge KAVUNCU
WEB SİTESİ SORUMLUSU
Aytunç AYHAN
FOTOĞRAFLAR
Hakan CANBAKIŞ - Özgür YURDAKADİM
DAĞITIM SORUMLUSU
Mehtap EMRE
(312) 467 55 90 / 331
[email protected]
Anahtar dergisinin PDF dosyalarını her ay
düzenli olarak e-posta hesabınıza gönderilmesini
istiyorsanız, konu alanına Anahtar yazıp
[email protected] adresine boş bir e-posta
atabilirsiniz.
Dergide yayımlanan yazılardaki görüşler
yazarlarına aittir.
YÖNETİM YERİ
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Gelibolu Sokak No:5
Kavaklıdere 06690 ANKARA
Tel: (312) 467 55 90 (10 Hat)
Faks: (312) 427 30 22
Faks (Dergi): (312) 467 47 79
e-posta: [email protected]
İnternet: http://vgm.sanayi.gov.tr
http://anahtar.sanayi.gov.tr
GRAFİK TASARIM VE UYGULAMA
www.chesscreative.com
BASKI
KORZA YAYINCILIK
BASIM SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ.
Büyük Sanayi 1. Cad. 95/1 İskitler - ANKARA
Tel: (312) 342 22 08 Faks: (312) 341 14 27
Ülkelerin kalkınmasının arka planında bilim, teknoloji ve sanayi politikaları ve
stratejilerinin olduğu gerçeğinin farkında olan Bakanlığımız; büyüme, gelişme ve
kalkınma konularında gerçekleştirdiği çalışmalarla önemli sorumluluklar
üstlenmektedir.
2013-2017 Türkiye Sanayi Stratejisinde yer alan vizyonumuz; “orta ve yüksek
teknolojili ürünlerde Avrasya’nın üretim üssü” olarak belirlenmiş olup bu vizyon
kapsamında anılan dönemde Türkiye Sanayi Stratejisi’nin genel amacı, “Türk
Sanayisinin rekabet edebilirliği ve verimliliği yükseltilerek, dünya ihracatından
daha fazla pay alan, ağırlıklı olarak yüksek katma değerli ve ileri teknolojik
ürünlerin üretildiği, nitelikli işgücüne sahip ve aynı zamanda çevreye ve topluma
duyarlı bir sanayi yapısına dönüşüm” olarak belirlenmiştir.
Buradan da görülebileceği gibi; kalkınmanın en önemli faktörleri olan, nitelikli iş
gücü, ileri teknoloji, yüksek verimlilik ve katma değerli üretim gibi alanlarda
temel politikaların belirlenmesi ve uygulanmasında Bakanlığımıza çok önemli
görev ve sorumluluklar düşmektedir. 2023 hedeflerini yakalayabilmemiz için
sayılan tüm bu alanlarda kamu ve özel kesimle birlikte, akademik ve sivil toplum
kuruluşlarının yakın işbirliğine gitmesi çok yararlı olacaktır.
Diğer yandan mikro ölçekte kurumlar ve işletmeler seviyesinde başarı
anahtarlarının yine strateji geliştirme ve uygulamadaki yetkinlik olduğunu
görüyoruz. İşletmelerin faaliyet gösterdikleri iş alanlarına yönelik öngörülerini
ekonomik gerçeklere yaklaştırma düzeyi ve bu yönde doğru stratejik planlar
yapabilme ve bu stratejileri uygulama becerisi geliştirmeleri rekabet üstünlüğü
yakalamalarının ön koşulu olarak görülmektedir. Bakanlığımızın 2014 yılı için
ilkini gerçekleştirdiği Verimlilik Proje Ödülleri de stratejik yönetim anlayışını
benimsemiş ve bu yönde projeler geliştiren işletme ve kuruluşların bir adım önde
olduklarını bir kez daha kanıtladı. Dergimizin bu sayısından başlayarak Aralık
sayısına kadar Verimlilik Proje Ödülü kazanmış işletme ve kuruluşların projelerini
tanıtacağız.
Strateji Geliştirme ve Kalkınma temasıyla yayımladığımız Anahtar dergisinin
Ağustos sayısına makaleleri ile destek veren tüm yazarlara ve uzmanlarımıza
teşekkür eder, projeleri ile ödül alan kurum ve kuruluşların yönetici ve
çalışanlarını bir kez daha kutlarım.
Anıl YILMAZ
Genel Müdür
BASILDIĞI TARİH
Anahtar dergisinin Ağustos 2014 sayısı
08.08.2014 tarihinde basılmıştır.
01
AĞUSTOS 2014
İÇİNDEKİLER
22
04
Yıllık Verimlilik İstatistikleri:
2009-2010-2011 / İlknur PULAK TARAS
12
2014 Verimlilik Proje Ödülleri: Parlatılmış
Porselen Karo Yüzeyleri İçin Düşük
Maliyetli-Yüksek Performanslı Koruyucu
Kaplama Geliştirilmesi Projesi
14
2014 Verimlilik Proje Ödülleri: Atlas Motor
“Yaratıcı Teknoloji” Projesi
16
2014 Verimlilik Proje Ödülleri: Yüksek
Kapasiteli Merkezi VoIP Santral Tasarımı
Projesi
18
2014 Verimlilik Proje Ödülleri: Termal ve
Fotovoltaik Güneş Enerjisi Destekli
Otonom Kurutma Kabini Projesi
“Solarbooster Sundry ®”
20
2014 Verimlilik Proje Ödülleri: “Kamuda
Bir İlk! Sağlıkta Sözleşmeli Yöneticilerin
ve Sağlık Tesislerinin Etkinlik ve
Verimliliğinin Karne Uygulaması İle Çok
Boyutlu Değerlendirmesi” Projesi
22
Veri Zarflama Analizi İle İllerin
Bölgelerinde TÜBİTAK ve KOSGEB
Projelerindeki Etkinliğinin Ölçülmesi
Dr. Rasim AKPINAR - Enver ÇAKIN
29
Ürün Yönetimi - I: Ürün Yönetimi Nedir?
Dr. Nilgün FEŞEL
33
Stratejik Ürün Planlama ve Ürün/Teknoloji
Yol Haritaları - I / Şakir KARAKAYA
33
36
02
AĞUSTOS 2014
36
Kalkınma Sürecinde Türkiye
Sinan BORLUK
40
Verimlilik Alanında Politika
Geliştirme - III
Beşeri Sermayenin Gelişimi - I
Ahmet Emre ÇOBAN
44
Verimlilik, Büyüme ve Kalkınma - I
Dr. Halit SUİÇMEZ
50
Karadeniz Çayı Dünya Pazarına Çıkmak
İçin Kolları Sıvadı
52
Bilişim, Bilim ve Teknoloji
56
Haberler
58
Temiz Üretim (Eko - Verimlilik)
59
Strategy Formulation and
Development
62
Sanayi Göstergeleri
Industry Indicators
63
Bilim ve Teknoloji Göstergeleri
Science and Technology Indicators
64
Ulusal ve Uluslararası Verimlilik
İstatistikleri / National and
International Productivity Statistics
44
50
56
Ulusal Verimlilik İstatistikleri
National Productivity Statistics
03
AĞUSTOS 2014
YILLIK VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
YILLIK VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ: 2009 – 2010 – 2011
İlknur PULAK TARAS / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
2003 yılından bu yana RİP (Resmi İstatistik
Programı) kapsamında yer alan “Yıllık
Verimlilik İstatistikleri”, her yıl Haziran
ayının son iş gününde yayımlanmaktadır.
Bu kapsamda 3 temel başlıkta toplanan
istatistikler “Çalışan Kişi Başına Katma
Değer”, “Çalışılan Saat Başına Katma
Değer”, “Birim Emek Maliyeti” olup
bunların endeksleri ve önceki yıla göre
değişimlerini kapsamaktadır. İstatistiklere
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın
web sitesinden ulaşılabilmektedir.
İstatistiklerin hesaplanmasında, çıktı
değişkeni olarak “Faktör Maliyetiyle
Katma Değer”, girdi değişkenleri olarak
“Çalışan Sayısı”, “Çalışılan Saat”, “Emek
Maliyeti” kullanılmaktadır. Bu değişkenler
TÜİK tarafından yayımlanan “Yıllık Sanayi
ve Hizmet İstatistikleri” altında yer
almaktadır.
2009, 2010, 2011 yıllarına ilişkin olarak,
Avrupa Topluluğunda Ekonomik
Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflaması Nace
Rev.2’ye göre “Sanayi ve Hizmet
sektörlerini” kapsayacak şekilde 836 farklı
faaliyet kolu için hesaplanan yıllık
verimlilik istatistikleri, sektörler bazında
incelendiğinde aşağıdaki sonuçlara
ulaşılmıştır:
2009 yılı için çalışan kişi başına katma
değer verileri ana faaliyet kısımları
itibarıyla incelendiğinde en yüksek değer
97174,40 TL olarak “Elektrik, Gaz, Buhar
ve İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı”
sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi
ve İletişim” sektörü 77288,69 TL, “Su
Temini; Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve
İyileştirme Faaliyetleri” sektörü
Şekil 1. 2009 Yılı İçin Çalışan Kişi Başına Katma Değer
04
35109,24 TL, “Madencilik ve Taş
Ocakçılığı” sektörü 32596,99 TL,
“Mesleki, Bilimsel ve Teknik Faaliyetler”
sektörü 31653,61 TL ile takip etmektedir.
2009 yılı için çalışan kişi başına katma
değer verileri ana faaliyet kısımları
itibarıyla incelendiğinde en düşük değer
3718,92 TL olarak “Diğer Hizmet
Faaliyetleri” sektöründe gerçekleşmiştir.
Bunu “Konaklama ve Yiyecek Hizmeti
Faaliyetleri” sektörü 8241,91 TL, “Kültür,
Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor” sektörü
9974,51 TL, “İdari ve Destek Hizmet
Faaliyetleri” sektörü 11434,54 TL
“Gayrimenkul Faaliyetleri” sektörü
11618,99 TL ile takip etmektedir.
AĞUSTOS 2014
2009 yılı için çalışılan saat başına katma
değer verileri ana faaliyet kısımları
itibarıyla incelendiğinde en yüksek değer
46,28 TL olarak “Elektrik, Gaz, Buhar ve
İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı”
sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi
ve İletişim” sektörü 36,23 TL, “Su Temini;
Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve
İyileştirme Faaliyetleri” sektörü 16,74 TL,
“Madencilik ve Taş Ocakçılığı” sektörü
15,20 TL, “Mesleki, Bilimsel ve Teknik
Faaliyetler” sektörü 14,90 TL ile takip
etmektedir.
Şekil 2. 2009 Yılı İçin Çalışılan Saat Başına Katma Değer
Şekil 3. 2009 Yılı İçin Birim Emek Maliyeti
2009 yılı için çalışılan saat başına katma
değer verileri ana faaliyet kısımları
itibarıyla incelendiğinde en düşük değer
1,72 TL olarak “Diğer Hizmet Faaliyetleri”
sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu
“Konaklama ve Yiyecek Hizmeti
Faaliyetleri” sektörü 3,82 TL, “Kültür,
Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor” sektörü
4,71 TL, “İdari ve Destek Hizmet
Faaliyetleri” sektörü 5,33 TL
“Gayrimenkul Faaliyetleri” sektörü
5,38 TL ile takip etmektedir.
2009 yılı için birim emek maliyeti verileri
ana faaliyet kısımları itibarıyla
incelendiğinde en yüksek değer 2,59 TL
olarak “Diğer Hizmet Faaliyetleri”
sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu
“Kültür, Sanat, Eğlence, Dinlence ve
Spor” sektörü 2,07 TL “Gayrimenkul
Faaliyetleri” sektörü 1,72 TL “Konaklama
ve Yiyecek Hizmeti Faaliyetleri” sektörü
1,47 TL, “Eğitim” sektörü 1,44 TL ile takip
etmektedir.
2009 yılı için birim emek maliyeti verileri
ana faaliyet kısımları itibarıyla
incelendiğinde en düşük değer 0,44 TL
olarak “Elektrik, Gaz, Buhar ve
İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı”
sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi
ve İletişim” sektörü 0,55 TL, “İnşaat”
sektörü 0,56 TL, “Mesleki, Bilimsel ve
Teknik Faaliyetler” sektörü 0,63 TL,
“İmalat” sektörü 0,72 TL ile takip
etmektedir.
05
AĞUSTOS 2014
YILLIK VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
Şekil 4. 2010 Yılı İçin Çalışan Kişi Başına Katma Değer ve Bir Önceki Yıla Göre Değişimi
2010 yılı için çalışan kişi başına katma
değer verileri ana faaliyet kısımları
itibarıyla incelendiğinde en yüksek değer
125862,09 TL olarak “Elektrik, Gaz, Buhar
ve İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı”
sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi
ve İletişim” sektörü 78127,66 TL,
“Madencilik ve Taş Ocakçılığı” sektörü
35642,96 TL, “Su Temini; Kanalizasyon,
Atık Yönetimi ve İyileştirme Faaliyetleri”
sektörü 33607,52 TL, “Mesleki, Bilimsel
ve Teknik Faaliyetler” sektörü 26859,33
TL ile takip etmektedir.
2010 yılı için çalışan kişi başına katma
değer verileri ana faaliyet kısımları
itibarıyla incelendiğinde en düşük değer
3273,81 TL olarak “Diğer Hizmet
Faaliyetleri” sektöründe gerçekleşmiştir.
Bunu “Konaklama ve Yiyecek Hizmeti
Faaliyetleri” sektörü 9022,04 TL, “İdari ve
06
Destek Hizmet Faaliyetleri” sektörü
10990,40 TL, “Eğitim” sektörü 12203,27 TL
“Kültür, Sanat, Eğlence, Dinlence ve
Spor” sektörü 15493,69 TL ile takip
etmektedir.
2010 yılı için çalışan kişi başına katma
değerin bir önceki yıla göre değişimi ana
faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde
en yüksek artış % 72,04 olarak
“Gayrimenkul Faaliyetleri” sektöründe
gerçekleşmiştir. Bunu “Kültür, Sanat,
Eğlence, Dinlence ve Spor” sektörü
% 55,33, “Elektrik, Gaz, Buhar ve
İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı”
sektörü % 29,52, “Konaklama ve Yiyecek
Hizmeti Faaliyetleri” sektörü % 9,47,
“Madencilik ve Taş Ocakçılığı” sektörü
% 9,34 ile takip etmektedir.
2010 yılı için çalışan kişi başına katma
değerin bir önceki yıla göre değişimi ana
faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde
en yüksek azalış % 18,72 olarak “İnşaat”
sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu
“Mesleki, Bilimsel ve Teknik Faaliyetler”
sektörü % 15,15, “Diğer Hizmet
Faaliyetleri” sektörü % 11,97, “Eğitim”
sektörü % 7,01, “Ulaştırma ve Depolama”
sektörü % 5,49 ile takip etmektedir.
AĞUSTOS 2014
Şekil 5. 2010 Yılı İçin Çalışılan Saat Başına Katma Değer ve Bir Önceki Yıla Göre Değişimi
2010 yılı için çalışılan saat başına katma
değer verileri ana faaliyet kısımları
itibarıyla incelendiğinde en yüksek değer
61,07 TL olarak “Elektrik, Gaz, Buhar ve
İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı”
sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi
ve İletişim” sektörü 36,63 TL, “Madencilik
ve Taş Ocakçılığı” sektörü 16,55 TL, “Su
Temini; Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve
İyileştirme Faaliyetleri” sektörü 15,64 TL,
“Mesleki, Bilimsel ve Teknik Faaliyetler”
sektörü 12,73 TL ile takip etmektedir.
2010 yılı için çalışılan saat başına katma
değer verileri ana faaliyet kısımları
itibarıyla incelendiğinde en düşük değer
1,52 TL olarak “Diğer Hizmet Faaliyetleri”
sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu
“Konaklama ve Yiyecek Hizmeti
Faaliyetleri” sektörü 4,18 TL, “İdari ve
Destek Hizmet Faaliyetleri” sektörü
5,12 TL, “Eğitim” sektörü 5,85 TL “Kültür,
Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor” sektörü
7,28 TL ile takip etmektedir.
2010 yılı için çalışılan saat başına katma
değerin bir önceki yıla göre değişimi ana
faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde
en yüksek artış % 73,18 olarak
“Gayrimenkul Faaliyetleri” sektöründe
gerçekleşmiştir. Bunu “Kültür, Sanat,
Eğlence, Dinlence ve Spor” sektörü
% 54,56, “Elektrik, Gaz, Buhar ve
İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı”
sektörü % 31,96, “Konaklama ve Yiyecek
Hizmeti Faaliyetleri” sektörü % 9,29,
“Madencilik ve Taş Ocakçılığı” sektörü
% 8,86 ile takip etmektedir.
en yüksek azalış % 18,33 olarak “İnşaat”
sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu
“Mesleki, Bilimsel ve Teknik Faaliyetler”
sektörü % 14,56, “Diğer Hizmet
Faaliyetleri” sektörü % 11,45, “Eğitim”
sektörü % 8,67, “Su Temini; Kanalizasyon,
Atık Yönetimi ve İyileştirme Faaliyetleri”
sektörü % 6,59 ile takip etmektedir.
2010 yılı için çalışılan saat başına katma
değerin bir önceki yıla göre değişimi ana
faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde
07
AĞUSTOS 2014
YILLIK VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
Şekil 6. 2010 Yılı İçin Birim Emek Maliyeti ve Bir Önceki Yıla Göre Değişimi
2010 yılı için birim emek maliyeti verileri
ana faaliyet kısımları itibarıyla
incelendiğinde en yüksek değer 3,26 TL
olarak “Diğer Hizmet Faaliyetleri”
sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu
“Eğitim” sektörü 1,66 TL “Ulaştırma ve
Depolama” sektörü 1,51 TL, “Kültür,
Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor” sektörü
1,51 TL, “Konaklama ve Yiyecek Hizmeti
Faaliyetleri” sektörü 1,46 TL ile takip
etmektedir.
2010 yılı için birim emek maliyeti verileri
ana faaliyet kısımları itibarıyla
incelendiğinde en düşük değer 0,38 TL
olarak “Elektrik, Gaz, Buhar ve
İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı”
sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi
ve İletişim” sektörü 0,57 TL, “İnşaat”
sektörü 0,73 TL “Madencilik ve Taş
Ocakçılığı” sektörü 0,74 TL, “İmalat”
sektörü 0,76 TL ile takip etmektedir.
08
2010 yılı için birim emek maliyetinin bir
önceki yıla göre değişimi ana faaliyet
kısımları itibarıyla incelendiğinde en
yüksek artış % 30,57 olarak “İnşaat”
sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Diğer
Hizmet Faaliyetleri” sektörü % 25,85,
“Mesleki, Bilimsel ve Teknik Faaliyetler”
sektörü % 21,51, “Eğitim” sektörü
% 15,02, “Ulaştırma ve Depolama”
sektörü % 13,76 ile takip etmektedir.
2010 yılı için birim emek maliyetinin bir
önceki yıla göre değişimi ana faaliyet
kısımları itibarıyla incelendiğinde en
yüksek azalış % 29,30 olarak
“Gayrimenkul Faaliyetleri” sektöründe
gerçekleşmiştir. Bunu “Kültür, Sanat,
Eğlence, Dinlence ve Spor” sektörü
% 27,02, “Elektrik, Gaz, Buhar ve
İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı”
sektörü % 13,61, “Madencilik ve Taş
Ocakçılığı” sektörü % 5,17, “Konaklama
ve Yiyecek Hizmeti Faaliyetleri” sektörü
% 0,71 ile takip etmektedir.
AĞUSTOS 2014
Şekil 7. 2011 Yılı İçin Çalışan Kişi Başına Katma Değer ve Bir Önceki Yıla Göre Değişimi
2011 yılı için çalışan kişi başına katma
değer verileri ana faaliyet kısımları
itibarıyla incelendiğinde en yüksek değer
99221,21 TL olarak “Elektrik, Gaz, Buhar
ve İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı”
sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi
ve İletişim” sektörü 86505,93 TL, “Su
Temini; Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve
İyileştirme Faaliyetleri” sektörü
39463,74 TL, “Madencilik ve Taş
Ocakçılığı” sektörü 38235,55 TL, “İmalat”
sektörü 26515,04 TL ile takip etmektedir.
2011 yılı için çalışan kişi başına katma
değer verileri ana faaliyet kısımları
itibarıyla incelendiğinde en düşük değer
2845,63 TL olarak “Diğer Hizmet
Faaliyetleri” sektöründe gerçekleşmiştir.
Bunu “Konaklama ve Yiyecek Hizmeti
Faaliyetleri” sektörü 9040,03 TL, “İdari ve
Destek Hizmet Faaliyetleri” sektörü
11157,52 TL, “Eğitim” sektörü
12238,88 TL, “Toptan ve Perakende
Ticaret; Motorlu Kara Taşıtlarının ve
Motosikletlerin Onarımı” sektörü
14907,50 TL ile takip etmektedir.
2011 yılı için çalışan kişi başına katma
değerin bir önceki yıla göre değişimi ana
faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde
en yüksek artış % 17,43 olarak “Su
Temini; Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve
İyileştirme Faaliyetleri” sektöründe
gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi ve İletişim”
sektörü % 10,72, “Konaklama ve Yiyecek
Hizmeti Faaliyetleri” sektörü % 10,17,
“Kültür, Sanat, Eğlence, Dinlence ve
Spor” sektörü % 8,01, “Madencilik ve Taş
Ocakçılığı” sektörü % 7,27 ile takip
etmektedir.
2011 yılı için çalışan kişi başına katma
değerin bir önceki yıla göre değişimi ana
faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde
en yüksek azalış % 23,99 olarak
“Gayrimenkul Faaliyetleri” sektöründe
gerçekleşmiştir. Bunu “Elektrik, Gaz,
Buhar ve İklimlendirme Üretimi Ve
Dağıtımı” sektörü % 21,17, “Mesleki,
Bilimsel ve Teknik Faaliyetler” sektörü
% 13,36, “Diğer Hizmet Faaliyetleri”
sektörü % 13,08, “Toptan ve Perakende
Ticaret; Motorlu Kara Taşıtlarının ve
Motosikletlerin Onarımı” sektörü % 9,64
ile takip etmektedir.
09
AĞUSTOS 2014
YILLIK VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
Şekil 8. 2011 Yılı İçin Çalışılan Saat Başına Katma Değer ve Bir Önceki Yıla Göre Değişimi
2011 yılı için çalışılan saat başına katma
değer verileri ana faaliyet kısımları
itibarıyla incelendiğinde en yüksek değer
47,85 TL olarak “Elektrik, Gaz, Buhar ve
İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı”
sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi
ve İletişim” sektörü 40,68 TL, “Su Temini;
Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve
İyileştirme Faaliyetleri” sektörü 18,67 TL,
“Madencilik ve Taş Ocakçılığı” sektörü
17,86 TL, “İmalat” sektörü 12,28 TL ile
takip etmektedir.
2011 yılı için çalışılan saat başına katma
değer verileri ana faaliyet kısımları
itibarıyla incelendiğinde en düşük değer
1,32 TL olarak “Diğer Hizmet Faaliyetleri”
sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu
“Konaklama ve Yiyecek Hizmeti
Faaliyetleri” sektörü 4,60 TL, “İdari ve
Destek Hizmet Faaliyetleri” sektörü
10
5,22 TL, “Eğitim” sektörü 5,86 TL, “Toptan
ve Perakende Ticaret; Motorlu Kara
Taşıtlarının ve Motosikletlerin Onarımı”
sektörü 6,92 TL ile takip etmektedir.
2011 yılı için çalışılan saat başına katma
değerin bir önceki yıla göre değişimi ana
faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde
en yüksek artış % 19,38 olarak “Su
Temini; Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve
İyileştirme Faaliyetleri” sektöründe
gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi ve İletişim”
sektörü % 11,05, “Konaklama ve Yiyecek
Hizmeti Faaliyetleri” sektörü % 10,04,
“Kültür, Sanat, Eğlence, Dinlence ve
Spor” sektörü % 8,90, “Madencilik ve Taş
Ocakçılığı” sektörü % 7,94 ile takip
etmektedir.
2011 yılı için çalışılan saat başına katma
değerin bir önceki yıla göre değişimi ana
faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde
en yüksek azalış % 24,18 olarak
“Gayrimenkul Faaliyetleri” sektöründe
gerçekleşmiştir. Bunu “Elektrik, Gaz,
Buhar ve İklimlendirme Üretimi Ve
Dağıtımı” sektörü % 21,64, “Mesleki,
Bilimsel ve Teknik Faaliyetler” sektörü
% 13,55, “Diğer Hizmet Faaliyetleri”
sektörü % 13,46, “Toptan ve Perakende
Ticaret; Motorlu Kara Taşıtlarının ve
Motosikletlerin Onarımı” sektörü % 9,41
ile takip etmektedir.
AĞUSTOS 2014
Şekil 9. 2011 Yılı İçin Birim Emek Maliyeti ve Bir Önceki Yıla Göre Değişimi
2011 yılı için birim emek maliyeti verileri
ana faaliyet kısımları itibarıyla
incelendiğinde en yüksek değer 4,05 TL
olarak “Diğer Hizmet Faaliyetleri”
sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Kültür,
Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor” sektörü
1,98 TL, “Eğitim” sektörü 1,83 TL,
“Ulaştırma ve Depolama” sektörü 1,76 TL,
“Gayrimenkul Faaliyetleri” sektörü
1,51 TL ile takip etmektedir.
2011 yılı için birim emek maliyeti verileri
ana faaliyet kısımları itibarıyla
incelendiğinde en düşük değer 0,49 TL
olarak “Elektrik, Gaz, Buhar ve
İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı”
sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi
ve İletişim” sektörü 0,55 TL, “Su Temini;
Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve
İyileştirme Faaliyetleri” sektörü 0,71 TL
“Madencilik ve Taş Ocakçılığı” sektörü
0,75 TL, “İmalat” sektörü 0,79 TL ile takip
etmektedir.
2011 yılı için birim emek maliyetinin bir
önceki yıla göre değişimi ana faaliyet
kısımları itibarıyla incelendiğinde en
yüksek artış % 30,65 olarak “Kültür,
Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor”
sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu
“Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme
Üretimi ve Dağıtımı” sektörü % 28,76,
“Gayrimenkul Faaliyetleri” sektörü
% 24,20, “Diğer Hizmet Faaliyetleri”
sektörü % 23,91, “Toptan ve Perakende
Ticaret; Motorlu Kara Taşıtlarının ve
Motosikletlerin Onarımı” sektörü % 20,31
ile takip etmektedir.
yüksek azalış % 9,54 olarak “Su Temini;
Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve
İyileştirme Faaliyetleri” sektöründe
gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi ve İletişim”
sektörü % 2,59 ile takip etmektedir.
2011 yılı için birim emek maliyetinin bir
önceki yıla göre değişimi ana faaliyet
kısımları itibarıyla incelendiğinde en
11
AĞUSTOS 2014
2014 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ
“Büyük İşletme/Ar-Ge ve Ürün
İyileştirme Kategorisi” Birincilik Ödülü
PARLATILMIŞ PORSELEN KARO YÜZEYLERİ İÇİN DÜŞÜK MALİYETLİ-YÜKSEK
PERFORMANSLI KORUYUCU KAPLAMA GELİŞTİRİLMESİ PROJESİ
(ECZACIBAŞI YAPI GEREÇLERİ SAN. VE TİC. A.Ş. / AR-GE MERKEZİ)
konusudur. Açılan porlar da leke tutmaya
neden olmaktadır. Oluşan gözenekli yapısı
dolayısı ile özellikle kahve, çay, şarap vb.
kirleticilerin gözeneklere girmesi ile kalıcı
lekeler oluşmaktadır.
Eczacıbaşı Yapı Gereçleri San. Tic. A.Ş. Ar-Ge Merkezi’nin
ödülünü Fabrika Müdürü Ahmet DEVECİOĞLU ve ekibi aldı.
Porselen karolar su emme değeri
% 0.5’ten az olan, beyaz ya da pigment
ilavesiyle renklendirilebilen, sırlı ya da
sırsız üretilebilen karolardır. Porselen
karoların pişirilme rejimleri ve
kompozisyonlarına bağlı olarak, düşük su
emme, yüksek aşınma direnci ve mekanik
mukavemetleri değerlerine sahip olması
porselen karoya olan ilgiyi artırmıştır.
Teknik özellikleri bu kadar gelişmiş olan
12
porselen karoların estetik özelliklerini
geliştirmek ve albenisini artırmak için de
çalışmalar yapılmaktadır. Bu amaçla, en
çok başvurulan yöntemlerden biri de
parlatma (yüzey taşlama) işlemidir.
Parlatma işlemi ürünün estetik
özelliklerini geliştirmektedir fakat leke
dayanımını olumsuz etkilemektedir. Çünkü
parlatma etkisiyle karo bünyesinde kalan
kapalı (izole) porların açılması söz
Bu sorunları çözmek için firmalar
parlatılmış porselen karo yüzeylerine
koruyucu bir malzeme (protect)
uygulaması yapmaktadır. Ancak bu ürün
ithal edildiği için maliyeti oldukça
yüksektir. Koruyucu kaplamanın pahalı
olmasının yanı sıra prosesin getirdiği
dezavantajlar da vardır. Koruyucu kaplama
malzemesinin karo yüzeyine dağıtılarak
fırça yardımı ile gözeneklere dolması
sağlanmaktadır. Uygulama sonrası
yüzeyde arta kalan malzeme ise yüzeyde
kuruyup kalmadan önce alınmaya
çalışılmaktadır. Ancak bazen proses
kontrol edilememekte ve koruyucu
malzeme yüzeyde kalarak karonun
parlaklığını kapatmakta ve müşteri
şikayeti olarak gelmektedir. Koruyucu
kaplama malzemesi giderlerinin yanında
AĞUSTOS 2014
müşteri şikayetlerine ayrılan zaman ve
giderler de firmaları olumsuz
etkilemektedir.
Ayrıca proseste atık koruyucu kaplama
malzemesi oluşmakta, proses yavaş
işlemekte ve yavaş olması dolayısı ile daha
fazla karbon salınımına neden olmaktadır.
Koruyucu malzeme ithal edilen bir
malzeme olduğu için viskozitesi, donma
süresi vb. özelliklerine müdahale
edilememekte ve bu da daha etkili bir
proses oluşturmamıza engel olmaktadır.
Tüm bu sorunlar elde ettiğimiz ürünün
katma değerini azaltmakta ve özellikle
yurt dışındaki porselen karo üreticileri ile
rekabet şansımızı azaltmaktadır.
Sorunları çözebilmek ve katma değeri
yüksek ürünler üreterek sektörün birleşik
ölçekte belli bir rekabet gücüne
ulaşabilmesine katkı sağlamak amacıyla
Parla lmış Porselen Karo Yüzeyleri için Düşük
Maliyetli-Yüksek Performanslı Koruyucu
Kaplama Geliş rilmesi Projesi geliştirilmiştir.
Proje kapsamında birbirini takip eden üç iş
paketi halinde çalışılmıştır. İlk iş paketinde
ikinci iş paketi için bizi yönlendirecek
şekilde mevcut durum analizleri
yapılmıştır. Bu kapsamda ilk olarak
parlatma işlemi sonrası porselen
karoların mikro yapıları incelenmiş,
karoların leke tutmasını engellemek için
doldurulması gereken por boyut ve
dağılımları belirlenmiştir. İkinci olarak
mevcut durumda kullanılan kaplayıcı
malzeme ve piyasada mevcut olan diğer
malzemeler parlatılmış porselen karo
yüzeylerine uygulanarak testleri
yapılmıştır. Böylece hem parlatılmış
porselen karo yüzeyi ve mikroyapısı tam
olarak anlaşılmış hem de hangi dolgu
maddelerinin daha iyi sonuçlar verdiği
karşılaştırmalı bir şekilde tespit edilmiştir.
İkinci iş paketinde ise birinci iş paketinde
belirlenen porları kapatabilecek özellikte
sol-jel kaplama malzemesi geliştirmek
için reçete çalışmaları, uygulamaları ve
analizleri yapılmıştır, uygun proses şartları
belirlenmiştir.
İstenilen özellikleri sağlayan reçete ve
proses şartları belirlendikten sonra
üçüncü iş paketinde pilot ölçekli
denemeler yapılmıştır, iyileştirme
Şekil 1. Yüzeyine Lekelendirici Uygulanmış Karoya Ait Digital Görüntü
çalışmaları ile birlikte endüstriyel üretime
geçilmiştir.
Çözelti uygulanmış karolar EN 14411 BIA
uluslararası standartlarına göre test
edilmiştir. Bu standarta göre karoların
leke dayanımı kromoksit yeşili, zeytin yağı
ve alkol iyodür çözeltisine karşı test
edilmektedir. Standartın belirlediği
lekelere ilave olarak günlük kullanımda
karşılaşılabilecek diğer lekelere karşı da
testler yapılmıştır. Lekelendiricilerin
uygulandığı karo Şekil 1’de, test
yöntemine göre temizleme prosedürü
uygulanmış karo yüzeyi Şekil 2’de
görülmektedir. Çözeltinin dayanımını test
etmek amacı ile yüzeyler aşındırılmıştır,
aşındırma işlemi sonrası yapılan leke
testleri ve elektron mikroskobu
görüntüleri çözeltinin porlara tamamen
dolduğunu göstermiştir.
Geliştirilen dolgu malzemesi ithal ürünler
ile kıyaslandığında % 80 maliyet düşüşü
sağlamıştır.
Şekil 2. EN 14411 BIA Standardına Göre Leke Testi
Tamamlanmış Karo Yüzeyine Ait Digital Görüntü
13
AĞUSTOS 2014
2014 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ
“Büyük İşletme/Ar-Ge ve Ürün
İyileştirme Kategorisi” İkincilik Ödülü
ATLAS MOTOR “YARATICI TEKNOLOJİ” PROJESİ
(ARÇELİK A.Ş. ELEKTRİK MOTORLARI İŞLETMESİ)
Arçelik Elektrik Motorları ve
Kurucu İşletmesi Ürün Direktörü
Mehmet SAVAŞ ödülü, Bakan Fikri IŞIK'tan aldı.
Türkiye’nin patent şampiyonu olan Arçelik
yaratıcı fikirlerini ürüne dönüştürme
geleneğini çamaşır yıkama motoru
alanında da sürdürmektedir. Yeni nesil
14
çamaşır yıkama motoru “Atlas” bu
geleneğin en güzel örneklerinden biridir.
Arçelik bir yandan inovatif projeler
üretirken diğer yandan da dünyaya saygılı,
dünyada saygın vizyonuyla uyumlu olacak
şekilde çevresel etkilerin de düşünüldüğü
işlerin altına imza atmaktadır.
AĞUSTOS 2014
ilgili derinlemesine çalışmalar yapmıştır.
Bu araştırmaların sonunda tüketici
tarafında verimli, sessiz ve uzun ömürlü
ürün beklentisinin yüksek olduğu
görülmüştür. Bu nedenle projenin birincil
hedefleri bu beklentileri karşılamak
üzerine kurulmuştur. Proje sonunda
hedeflerin tamamı yakalanmış hatta bu
hedeflerin üzerine de çıkılmıştır. Atlas
motorun kullanıldığı çamaşır yıkama
makinaları dünya rekorlarını kırmaya aday
ürünlerdir.
Fırçasız ve mıknatıslı bir motor olan Atlas,
çamaşır makinası üzerinde tüketicinin tüm
ergonomik ihtiyaçları göz önünde
bulundurularak geliştirilmiş bir çözümdür.
Arçelik çevre politikası ilkelerinden biri
olan “Dünyada en verimli ürünler üretmede
sektöre örnek olmak” Atlas projesinin
öncelikli hedeflerinden biri olmuştur.
Beyaz eşyalar konutlardaki elektrik
tüketiminin yaklaşık % 55’ini
oluşturmaktadır. Konutlarda tüketilen
enerji ise Türkiye elektrik tüketiminin
% 13,2’sidir. Bu nedenle çamaşır
makinasının enerji seviyesi tüketici için
son derece önemli bir duruma
gelmektedir. Tahrik sisteminde
kullanacağınız motor ise bu enerji
seviyesinin belirlenmesinde önemli bir
paya sahiptir. Konvansiyonel çözüm olarak
kullanılan fırçalı motorlar mıknatıslı
motorlara göre daha verimsiz sistemlerdir.
Atlas motor bu tip sistemleri hem maliyet
hem de performans açısından alternatif
olmaktan çıkarmaktadır.
Proje tamamlandığında Arçelik bu projeye
ilişkin 5 adet patent başvurusu yapmış
bulunmaktadır. Böylece şirketin yaratıcı
düşünceyi destekleme ve fikri haklar
konusundaki tavrı da ortaya konmuş
olmaktadır.
Arçelik Atlas motor ile uzun ömürlü,
esnek tasarım kabiliyetine sahip, mevcut
çözümlerle aynı maliyette olduğu için
ulaşılabilir teknolojik bir ürün yaratmıştır.
Motorun üretildiği hatlardaki otomasyonu
da yüksek tutarak üretim maliyetleri de
minimize edilmiştir.
Arçelik Atlas Çamaşır Yıkama Motoru
projesi hazırlanırken pazarın ne istediği ile
15
AĞUSTOS 2014
2014 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ
“Büyük İşletme/Ar-Ge ve Ürün
İyileştirme Kategorisi” Üçüncülük Ödülü
YÜKSEK KAPASİTELİ MERKEZİ VOIP SANTRAL TASARIMI PROJESİ
(NETAŞ TELEKOMÜNİKASYON A.Ş.)
NETAŞ Genel Müdürü
Müjdat ALTAY ödülü,
Bakan Fikri IŞIK'tan aldı.
Bilişim alanındaki yenilikçi ve yaratıcı
çözümlerle ulusal ve uluslararası pazarda
kurumlara, kamu ve savunma sanayisine
katma değerli çözümler üreten, sistem
entegrasyonu ve teknoloji hizmetleri
sunan Netaş, sahip olduğu bilgi ve
deneyimle iş verimliliğinin artışı için
çalışmalar yürütmektedir. 47 yıllık
deneyime sahip Netaş, bilişim teknolojileri
alanındaki faaliyetlerini, yeni nesil
teknolojilerde derin bilgi birikimine sahip,
1
yaklaşık 700 kişilik Ar-Ge biriminin
katkılarıyla sürdürmektedir.
2014 Verimlilik Proje Ödüllerinde “Yüksek
1
Kapasiteli Yeni Nesil Merkezi Santral Tasarımı ”
projesiyle “Büyük Ölçekli İşletme Ar-Ge ve
Ürün İyileştirme” alanında üçüncülük
ödülünü kazanan Netaş, proje kapsamında
internet üzerinden sesli iletişim (VoIP)
sağlayan mevcut C20 santralinin
kapasitesini artırarak yeni nesil yüksek
kapasiteli VoIP santral tasarımı
gerçekleştirmiştir. Şekil 1'de verilen C20
santrali üzerinde hatların, ağ geçitlerinin
ve trankların (santralin diğer santrallerle
bağlantısını sağlayan birimler)
kapasitelerinin ve sayılarının artırılmasına
yönelik yazılım ve süreç geliştirmeleri
yapılmıştır. Bu projeyle müşterilere enerji
verimliliği ve zaman tasarrufu, işletim
bakım kolaylığı ve maliyet avantajı
sağlanmıştır.
Bu çalışma, TÜBİTAK-Teknoloji ve Yenilik Destek Programları (TEYDEB) tarafından 3120226 numaralı proje olarak desteklenmektedir.
16
AĞUSTOS 2014
Hatlara Servis
Atama Tablosunda
Geliştirmeler
Hat Servis ve Çağrı
Yönlendirme
Tablolarında
Kapasite Artırımı
Çekirdek
Yeni
C20
C20 Bağlantı Düğüm
Sayısının Artımı
C20 İşletim Yönetimi
Ağ Geçit Denetliyicisi
Hat Oturum
Sunucusu
Yeni Nesil Merkezi
C20 Santralde İşletim
Yönetimi Tasarımları
Hat Ağ
Geçidi
Desteklenen SIP Trank
Sunucusunun Sayısının
Artırılması
SIP Trank
Sunucusu
SIP Trank Sunucusunun
Yeni Donanım Üzerinde
Desteklenmesi
Şekil 1. Yüksek Kapasiteli Yeni Nesil Merkezi C20 Santrali
C20 abone ve trank kapasitesinde, işlem
hacminde ve Şekil 1'de gösterilen santrala
bağlı bileşenlerin (ağ geçidi, SIP trank
sunucusu) sayısındaki artış, gerekli işletim
yönetimi değişikliklerini ve veri
haberleşmesini yönetecek yenilikçi yazılım
algoritmaları ile gerçekleştirilmiştir. Hat
sayısı uluslararası santrallerde 500 binden
1.25 milyona, santrali diğer santrallere
bağlayan SIP trank sunucusu desteği
1’den 3’e çıkarılmıştır. Yeni yazılım ve
donanımla trank portu desteği 150 binden
400 bine çıkarılmıştır. Bu artış sayesinde,
sistemin tüm etkileşim yapılarındaki temel
tablolar, servisler, işletim yönetimi
mimarileri ve yazılımları yeniden
tasarlanmış ve bu kapsamlı değişiklikler
nedeniyle yeni emülasyon ve simülasyon
araçları ile gelişmiş ve detaylı testler
yapılmıştır.
Proje kapsamında geliştirilen yenilikçi
algoritmalar ile Ar-Ge süreçlerinde % 50,
iş gücünde % 35 tasarruf elde edilmiştir.
Proje yenilikçi algoritmalar sayesinde 300
kat daha az kod değişimi ile
tamamlanmıştır. Test sürecinde eski nesil
TDM donanımlarını emule edebilmek için
yeni araçlar tasarlanmıştır. Bu test
araçları sayesinde bir futbol sahasını
kaplayacak TDM donanımlarının
fonksiyonları sadece dört sunucu
bilgisayara sığdırılmış olup elde edilen
verimlilik artışı ile müşteriler ve Netaş
Ar-Ge için önemli maliyet avantajı
sağlanmıştır. Bununla birlikte test aracının
ayrı bir ticari ürün olarak satılması
çalışmaları da sürdürülmektedir.
Ürünün müşterilere sağladığı verimliliği
daha somut bir şekilde ifade etmek
gerekirse, özellikle enerji ve kira
giderlerinde getirdiği avantajdan söz
etmek mümkündür. Eski nesil santraller
95 kW/gün enerjiden fazlasına ihtiyaç
duyarken, tasarlanan yeni nesil yüksek
kapasiteli santral sayesinde % 90 enerji
tasarrufu ile sistemin yalnızca 13 kW/gün
enerji ile çalışması sağlanmıştır. Bu
sayede müşteriler, dağınık santrallerini
birleştirerek, bina kira ve operasyonel
giderlerinden büyük kazanım
sağlayabileceklerdir.
17
AĞUSTOS 2014
2014 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ
“Mikro İşletme Kategorisi”
Teşvik Ödülü
TERMAL VE FOTOVOLTAİK GÜNEŞ ENERJİSİ DESTEKLİ OTONOM KURUTMA
KABİNİ PROJESİ “SOLARBOOSTER SUNDRY ®”
(ANIT CAM SAN TİC. LTD. ŞTİ. / SUNSTRIP)
Anıt Cam Genel Müdür Yardımcısı
Bartu BUGATUR ödülü,
Bakan Fikri IŞIK'tan aldı.
Sunstrip, ülkemizin güneş enerjisi
potansiyelinden mümkün olduğunca
yararlanabilmesine olanak sağlayan farklı
uygulamalarda konumlanabilecek Doğru
Akımlı Sirkulasyon Pompa İstasyonu,
Monoblok Termal Kasa, yüzde yüz Termal
Kontaklı Seçici Soğurucu, Trapez Dolgu
18
Kollektör, Giydirme Cephelere Entegre
Kollektör, Polimer Esaslı Soğurucular ve
Hava Kollektörleri gibi, hepsi termal
güneş enerjisi uygulamalarına bir yenisini
ekleyerek “Güneş Enerjisi Destekli Hibrid
Endüstriyel Kurutma Kabini” geliştirmiştir.
Sunstrip Ar-Ge Grubu tarafından
geliştirilen ve “Bölgenin Rekabet Gücünün
Artırılması Destek Programı” kapsamında
Mevlana Kalkınma Ajansı tarafından da
desteklenen kabin tasarımında birçoğu ilk
defa kullanılan mekanik ve tesisat
detaylarının patent ve faydalı model
AĞUSTOS 2014
başvuruları yapılmıştır. Kabin tasarımı,
tarımsal ve endüstriyel kurutma
uygulamalarında termal ve fotovoltaik
güneş enerjisinden eş zamanlı olarak
faydalanma imkânı getirmektedir. Bu
uygulamalar arasında meyve, sebze ve et
ürünleri kurutma, çamaşırhane kurutma,
boyahane kurutma, mekân ısıtma desteği
gibi farklı uygulamalar öne çıkmaktadır.
solarbooster SUNDRY®, bünyesinde
kapasitesi uygulamaya göre
ölçeklendirilebilen özel reküperatörler ve
Türkiye’de ilk defa uygulanan patentli
yekpare oniki metrekarelik polimer esaslı
özel termal soğurucu paneller ve mafsallı
PV entegrasyonları barındırmaktadır.
Proje kapsamında, kurutucu fanlar ve
kapalı devre termik devridaim pompası
özel bir MPPT sürücü devresi ile
kurgulanmış ve CFM debi değerleri ışınım
şiddetine göre otomatik olarak
ayarlanabilmektedir. Fanlar ve pompa
ihtiyaç duyduğu enerjiyi, kasaya entegre
edilmiş fotovoltaik modüllerden
alabilmektedir. Kabin, uygulamanın ihtiyaç
duyduğu hava debi ve rejimlerine göre
farklı kapasitelerde imal edilebilmektedir.
Emiş ve itiş hava giriş kanallarında
filitrasyon özelliği bulunan kabin farklı
uygulamalar için pozisyonlanabilir.
Mobilite kazandırılmış kabin, uygulama
bölgesine kolaylıkla sevk edilebilirken,
işletmelerinde proses veya tüketim sıcak
hava, ihtiyacı içerisinde olan kullanıcıların
termal ve fotovoltaik güneş enerjisi
katkısını sağlamalarını mümkün
kılmaktadır.
Termal ve fotovoltaik güneş enerjisi
teknolojilerini tek bir kasa içerisinde
optimizasyon ile entegre eden
solarbooster SUNDRY® projesi özellikle
tarımsal ve endüstriyel ürün kurutma
sürelerini minimize ederek, zararlı
oluşumunun da önüne geçmektedir.
19
AĞUSTOS 2014
2014 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ
“Kamu Kategorisi” İkincilik Ödülü
“KAMUDA BİR İLK! SAĞLIKTA SÖZLEŞMELİ YÖNETİCİLERİN VE SAĞLIK
TESİSLERİNİN ETKİNLİK VE VERİMLİLİĞİNİN KARNE UYGULAMASI İLE ÇOK
hizmet sunumunun etkinlik ve verimliliğini
BOYUTLU DEĞERLENDİRMESİ” PROJESİ
değerlendirmek üzere Dengeli Karne
(TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU)
Modelinden yola çıkarak Verimlilik Karne
uygulamasına başlamıştır.
Verimlilik Karnelerinde; “Balanced Score
Card” olarak bilinen, bir organizasyonda
değer yaratan anahtar faktörleri anlamayı
ve ölçmeyi amaçlayan, yöneticilerin
operasyonları daha efektif biçimde
ölçmelerini sağlayan, dengeli ölçüm seti,
model alınmıştır. Türkiye için oluşturulan
özgün Verimlilik Modeline kaynak
kullanımı, Bakanlık politika ve hedeflerine
uyum eklenmiştir.
Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu’nu
temsilen Uzman Dr. Pınar KOÇATAKAN
ödülü, Bakan Fİkri IŞIK'tan aldı.
Kamu Hastane Birlikleri Verimlilik
Karnesi; Sağlık Tesisi Karnesi ve Birlik
Hedefleri bileşenlerinden oluşmaktadır.
Sağlık tesisi karneleri 6 ana kriter
grubundan oluşmaktadır:
2003 yılında başlayan “ Sağlıkta Dönüşüm
Programı”nın ikinci basamağı olan “
Sağlık Sektörünün Yeniden Yapılanması
Projesi” ile Türkiye Kamu Hastaneleri
Kurumu kurulmuş, hastane yönetimlerinin
birleştirilmesi ile Kamu Hastane Birlikleri
oluşturulmuş ve sözleşmeli yöneticileri
atanmıştır. Amaç kamu hastanelerinin
daha verimli kurumlar haline dönüşmesi
ve sektörün diğer aktörleri ile rekabet
edebilmesini sağlamaktır. Yapılanma
değişikliğine neden olan 663 Sayılı Kanun
20
Hükmünde Kararnamede; “Hastaneler;
tıbbî ve malî kriterler ile kalite, hasta çalışan güvenliği ve eğitim kriterleri
çerçevesinde Kurumca belirlenecek usûl
ve esaslara göre altı aylık veya bir yıllık
sürelerle değerlendirmeye tabi tutulur”
maddesi yer almaktadır. Bu yaptırımdan
yola çıkarak İzleme, Ölçme ve
Değerlendirme Kurum Başkan
Yardımcılığına bağlı Verimlilik Dairesi;
Kamu Hastane Birliklerinin ve
yöneticilerinin kaynak kullanımının ve
1.Tıbbi
2.İdari
3.Mali
4.Kalite, hasta ve çalışan güvenliği ile
memnuniyeti
5.Eğitim
6.İzlem ve veri doğrulama, kanıta dayalı
gözlemsel değerlendirme
Her boyuta 1000 puan verilerek toplam
6000 puan üzerinden hesaplamalar
yapılmakta, sonuçta elde edilen puanların
AĞUSTOS 2014
TIBBİ
İDARİ-MALİ
HİZMET
SUNUMU
HASTA
KAYNAK KULLANIMI
POLİTİKA VE HEDEF
ÇALIŞAN
Türkiye Kamu
Hastaneler Kurumu
Şekil 1. Verimlilik Modeli
hastane rollerine göre ağırlıklı
ortalamalarının % 70 ile Birlik
hedeflerinden (1000 puan) alınan puanın
% 30’u alınarak Birlik puanı
hesaplanmaktadır. Hesaplanan puana
(0-1000 arası) göre A, B, C, D, E grubu
verilmektedir. Böylece yapılan
değerlendirmelerle tıbbi, idari-mali, hasta
ve çalışan, eğitim, izlem boyutlarında
değer yaratan anahtar faktörler tespit
edilerek, bunların iyileştirip, geliştirilmesi
için gerekli adımların atılması
sağlanmaktadır. Sonuç olarak sağlık
yöneticilerinin yönetsel becerileri ortaya
konmakta, hastanelerin hizmet ve klinik
kalitesi ile verimliliğinin süreğen hale
getirilip arttırma yönünde çalışmalara
destek verilmektedir.
Her göstergede farklı metotlar
kullanılarak kabul edilebilir değerler
(KED) belirlenmiş ve bu kabul edilebilir
değerler karne ve gösterge kartlarında
belirtilmiştir. Bazı göstergelerde KED
sağlık tesisinin bulunduğu hizmet sınıfının
ortalaması olarak kabul edilirken bazı
göstergelerde ise Bakanlık ve Kurum
Hedefleri KED olarak değerlendirilmiştir.
Hizmet sınıflaması; sağlık tesislerinin
hizmet rolleri, kapasiteleri, ürettikleri
hizmetler ve hizmet çeşitlilikleri
bakımından benzerliklerine göre yapılan
bir gruplamadır. Hasta maliyetleri için
belirlenmiş göstergelerde hastanenin
bulunduğu rolün ortalaması KED olarak
kabul edilmiştir. Bazı göstergelere ise
gözlemsel değerlendirme katsayısı
eklenerek yerinde değerlendirme
sonuçları karneye yansıtılmıştır.
Hedefimiz kurulan 88 Kamu Hastaneleri
Birliği ve bunlara bağlı sağlık tesislerinin
kaynak kullanımı, etkinlik ve verimliliğinin
değerlendirilmesi ve arttırılması yönünde
kılavuz olmaktı. Verimlilik karne
değerlendirilmesi ile mevcut durum
analizi yapıldı, başlangıçta sergilenen
performans ve sonrasında yöneticilerin
yaptıkları düzenleyici ve önleyici faaliyetler
sonucunda gelinen durum karne analizleri
sonucunda ortaya kondu. Sonuçta;
kurumumuz tarafından yayınlanan
karnelerde hastaneler için toplam 45 tane
gösterge, (Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi ve
Hastaneleri) ADSM ve ADSH’lar için ise
toplam 39 tane gösterge incelenerek
oluşturulan Kriter gruplarının
ulaşabilecekleri maksimum seviye 1000
puan olarak belirlenmiştir.
Bugün TKHK'na Bağlı Sağlık Tesislerinin;
• 25 tane göstergeden oluşan tıbbi kriter
grubunun ağırlıklı ortalaması bir yıllık
değerlendirme döneminde % 6’lık artış
olduğu,
• 25 tane göstergeden oluşan idari kriter
grubunun ağırlıklı ortalamasında % 1’lik
artış olduğu,
• 9 tane göstergeden oluşan mali kriter
grubunun ağırlıklı ortalamasında % 52’lik
artış olduğu,
• 8 tane göstergeden oluşan kalite kriter
grubunun ağırlıklı ortalamasında % 12’lik
artış olduğu,
• Toplamda 45 tane gösterge
hesaplamasından oluşan hastane
puanlarının ağırlık ortalamasından
hesaplanan Birlik puanlarında ise % 6’lık
artış olduğu tespit edilmiştir.
Kurumun 2013-2018 stratejik planında;
Birlik puanlarında % 20’lik bir artış
hedeflenmektedir.
Verimlilik Karne Projesiyle kamuda bir ilk
olan yönetici performansı, birlik ve sağlık
tesisinin etkinlik ve verimlilik ölçümünün
yapılabildiği çok boyutlu bir değerlendirme
modelinin uygulanabilirliği kanıtlanmış
oldu. Karne; sahadan gelen
geribildirimlerle beslenen, uluslararası
güncel uygulamaları takip eden ve
araştıran, dinamik ve çok boyutlu bir
uygulamadır. İleri dönemlerde her
hastaneyi kendi altyapısı, insan kaynağı,
hasta profili ve sahip olduğu şartlarda tek
tek değerlendirme ve kendi gelişim
sürecinde bir önceki durumuyla
karşılaştırma imkânı sunan bir modelle
çalışma alt yapısı düşünülmektedir.
21
AĞUSTOS 2014
MAKALE
VERİ ZARFLAMA ANALİZİ İLE İLLERİN BÖLGELERİNDE
TÜBİTAK VE KOSGEB PROJELERİNDEKİ ETKİNLİĞİNİN ÖLÇÜLMESİ
Dr. Rasim AKPINAR / Bilim, Sanayi ve Teknoloji İzmir İl Müdürü
Enver ÇAKIN / KOBİ Uzmanı (KOSGEB İzmir Kuzey Hizmet Müdürlüğü)
1. Giriş
Ülkelerin rekabet güçleri, pazarlanabilir
mal ve hizmet üretiminin ötesinde
bunların ne ölçüde ileri teknolojiye dayalı
yüksek katma değer taşıdıklarına bağlı
hale gelmiştir (TÜBİTAK, 2004). Ar-Ge
çalışmalarının yüksek katma değer
yaratacak nihai bir ürüne dönüşmesi
sürecinde üniversite-sanayi-kamu işbirliği
önemli yer tutmaktadır. Gelişmekte olan
ülkelerin küresel ortamda rekabetçi
konumlarını sürdürebilmeleri ve
güçlendirebilmeleri, büyümelerini
verimlilik artışlarına dayandırmalarına ve
yeni mukayeseli üstünlük alanları
yaratabilmelerine bağlıdır. Bu doğrultuda,
yenilikçiliğe önem verilmesi, bilim ve
teknoloji kapasitesinin artırılması, beşeri
sermayenin geliştirilmesi, bilgi ve iletişim
teknolojilerinin etkin biçimde
kullanılabilmesi büyük önem taşımaktadır
(DPT, 2006). Bu çerçevede yenilikçiliğe
giden yol Ar-Ge’ye verilen önemden
geçmektedir. Türkiye’de Ar-Ge
harcamaları 2002 yılından itibaren sürekli
olarak artış göstermiş; 2012 yılında, 2002
yılına oranla 3 kata yakın bir artış
sağlamıştır. Bununla birlikte ülkemizde
Ar-Ge harcamaları geçtiğimiz yıllarda
belirgin artışlar kaydetse de yeterli
seviyeye ulaşamamıştır. Gelinen noktada
Avrupa Birliği Ar-Ge harcama oranının çok
altında olduğumuz görülmektedir.
Kalkınma Bakanlığı verilerine göre 2012
yılı itibarıyla Ar-Ge harcamalarının GSYİH
içindeki payı % 0,86 iken, 27 ortaklı AB’de
bu oran ortalama % 2,01 olarak tahmin
22
edilmektedir. Dünyada ekonomik ve sosyal
ilişkilerin çapının ve hızının artması ve
dahası teknolojik gelişmeler neticesinde
günümüzde ülkelerin rekabet edebilirliği
sürekli öğrenme, bilgi birikimi ve yenilik
üretme kapasitesine bağlı hale gelmiştir.
Bu meyanda kalkınma tartışmaları ulusal
ölçekten bölge-yerel ölçeğine taşınmış;
hem ulusal hem de küresel sistemin bir
parçası olarak bölgeler-kentler
kalkınmanın yeni birimleri/özneleri haline
gelmiştir. Dolayısıyla kalkınma politikaları
bölgesel/yerel ölçekte ele alınmaya
başlamıştır. Bu çerçevede bölgelerin,
kentlerin küresel ekonomide var olma,
artan zenginlikten pay alabilme ve rekabet
pozisyonu elde etme mücadelesinde
öğrenme ve yenilikçilik kapasitesi önem
kazanmıştır. Bu bağlamda, ülkeler
yenilikçi yaklaşımın tüm ekonomiye
yayılmasında önemli bir araç olan Ar-Ge
çalışmalarını ve girişimciliği destekleyerek
ekonomi politikalarını Ar-Ge ve yenilik
zeminine oturtmaktadır.
belirler. Bu yöntem geleneksel
yöntemlerin çoklu girdi ve çoklu çıktıların
değerlendirilmesi için sağlayamadıkları
bütünselliği, toplam faktör verimliliği
mantığı ile sağlayabilmektedir (Kutlar ve
Babacan, 2008: 150). Bu süreçte, bazı
birimler % 100 etkinliğe ulaşmakta ve
“göreceli etkin birimler” olarak
nitelendirilmektedirler. Diğer taraftan,
etkinlik oranları % 100’ün altında olan
birimler ise etkin sayılmamaktadır (Keh ve
diğerleri, 2006: 268). Veri zarflama
analizinin uygulanabilmesi için gerekli
olan bazı adımlar vardır. Bu adımlar
şunlardır (Aydemir, 2002: 88–91):
• Karar verme birimlerinin seçilmesi,
• Girdi ve çıktı kümelerinin seçilmesi,
• Verilerin güvenilirliği,
• Göreli verimliliğin ölçülmesi,
• Verimlilik değerleri,
• Başvuru grupları,
• Verimli olmayan karar birimleri için
hedef belirlenmesi,
• Sonuçların değerlendirilmesidir.
2. Veri Zarflama Analizi
Veri zarflama analizini benzer amaçlı diğer
yöntemlerden ayıran temel özellik, çok
sayıda girdi ve çıktının olduğu durumlarda
değerlendirme yapılabilmesini
sağlamasıdır. Analiz sonucunda, her karar
noktasının etkinlik değeri, etkin olmayan
karar noktalarının hangi girdi/çıktı
oranlarında etkinliklerinin nasıl
artırılabileceği (senaryolar) ve referans
olarak kullanılabilecek karar noktalarına
ilişkin bilgiler elde edilir.
Veri zarflama analizi, benzer girdiler
kullanarak çıktı ya da çıktılar ortaya
koymakla sorumlu karar birimlerinin
göreceli etkinliklerini değerlendirmek için
kullanılan ve doğrusal programlama
tabanlı bir yöntem olarak tanımlanabilir
(Yalçıner ve diğerleri 2004:530). Veri
zarflama analizi, gözlemlenen girdi ve
çıktıları kullanarak, ağırlıklı çıktıların
ağırlıklı girdilere oranını hesaplar ve her
bir karar biriminin göreli etkinliğini
AĞUSTOS 2014
3. Metodoloji
4. Araştırmanın Kısıtları
5. Araştırmanın Analiz ve Bulguları
Bu çalışmanın amacı, ülkemizde illerin
KOSGEB ve TÜBİTAK projelerinde veri
zarflama analizi yaklaşımıyla kendi
bölgeleri içinde göreceli performansını
ölçmektir. Bu noktadan hareketle söz
konusu illerle ilgili dört input kriteri ve
dört output kriteri tanımlanmıştır.
İnput Kriterleri
1. İllerin Nüfusu (TÜİK 2013 Yılı)
2. İllerin Aktif Sanayi Sicil Sayısı
(BSTB 2014 Yılı)
3. İllerin Üniversite Sayısı (YÖK 2014 Yılı)
4. İllerin Öğretim Görevlisi Sayısı
(YÖK 2014 Yılı)
Output Kriterleri
1. İllerin TÜBİTAK’tan Aldığı Destek Sayısı
(2009-2014 Yılı)
2. İllerin TÜBİTAK’tan Aldığı Destek
Miktarı (2009-2014 Yılı)
3. İllerin KOSGEB’ten Aldığı Destek Sayısı
(2010-2014 Yılı)
4. İllerin KOSGEB’ten Aldığı Destek Miktarı
(2010-2014 Yılı)
Her araştırmada olduğu gibi bu
araştırmada da bazı kısıtlamalar
bulunmaktadır. Bazı illerde girişimci ve
işletmeler tarafından KOSGEB’den destek
alınmasına rağmen TÜBİTAK’tan
alınmamış, bazı illerde ise TÜBİTAK’tan
destek alınmasına rağmen KOSGEB’den
destek alınmamıştır. Bazı illerimizde ise
her iki kurumdan da herhangi bir destek
alınmamıştır. Adıyaman, Bartın, Bitlis,
Çanakkale, Erzincan, Hakkâri, Karaman,
Kars, Kırşehir, Kilis, Mardin, Tokat
illerimizde sadece TÜBİTAK’tan destek
alınırken, Van’da ise sadece KOSGEB’den
destek alınmıştır. Ağrı, Artvin, Bingöl,
Gümüşhane, Mersin, Siirt, Tunceli,
Batman, Şırnak, Ardahan, Iğdır illerimizde
de her iki kurumdan da herhangi bir
destek alınmamıştır. Bu nedenle,
sonuçların doğruluğu ve tutarlılığı
açısından her iki kurumun da destek
verdiği ortak iller baz alınarak analizler
gerçekleştirilmiştir. Destek almayan illere
KOSGEB ve TÜBİTAK tarafından destek
verilmesi halinde önümüzdeki dönemlerde
iller analizlere dâhil edilebilecektir.
Ele alınan 57 ilin verileriyle etkinlik
skorlarını hesaplamada EMS (Efficiency
Measurement System) programından
faydalanılmıştır. Öncelikle 57 il birlikte
analize dâhil edilerek çalışma yapılmış, bu
analize yönelik etkinlik skorları
incelendiğinde karar verme birimi
sayısının çok fazla olmasından dolayı
etkinlik skorları çok düşük çıkmış ve etkin
olmayan il sayısı çok fazla olmuştur. Bu
sonuçların doğru ve tutarlı olmadığı
görülmüştür. Çünkü iller birbirleriyle
karşılaştırıldığında heterojenlik çok
yüksektir. Bu da analiz sonuçlarını
etkilemektedir. Bu nedenle bölgesel
gelişmişlik düzeylerinin farklı olmasından
dolayı iller TÜİK tarafından belirlenen
Düzey 1 bölge sınıflaması dikkate alınarak
bölgesel bazda gruplandırılmış ve
analizlere devam edilmiştir. Ayrıca,
İstanbul-Batı Marmara-Doğu Marmara
Bölgeleri, Orta Anadolu-Batı Anadolu
Bölgeleri, Batı Karadeniz-Doğu Karadeniz
Bölgeleri ve Güneydoğu Anadolu-Ortadoğu
Anadolu-Kuzeydoğu Anadolu Bölgeleri
Tablo 1. İstanbul-Batı Marmara-Doğu
Marmara Bölgeleri (KOSGEB)
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
İller
Etkinlik Düzeyi
BALIKESİR
19,65 %
BİLECİK
18,22 %
BOLU
79,30 %
BURSA
79,09 %
DÜZCE
38,94 %
EDİRNE
53,63 %
ESKİŞEHİR
96,89 %
İSTANBUL
42,53 %
KIRKLARELİ 5,77 %
KOCAELİ
109,41 %
SAKARYA
131,86 %
TEKİRDAĞ
38,26 %
YALOVA
122,03 %
Tablo 2. İstanbul-Batı Marmara-Doğu
Marmara Bölgeleri (TÜBİTAK)
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
İller
Etkinlik Düzeyi
BALIKESİR
12,03 %
BİLECİK
78,58 %
BOLU
9,58 %
BURSA
79,83 %
DÜZCE
13,90 %
EDİRNE
1,73 %
ESKİŞEHİR
52,85 %
İSTANBUL
60,99 %
KIRKLARELİ 21,38 %
KOCAELİ
545,86 %
SAKARYA
18,52 %
TEKİRDAĞ
68,11 %
YALOVA
76,47 %
23
AĞUSTOS 2014
MAKALE
VERİ ZARFLAMA ANALİZİ İLE İLLERİN BÖLGELERİNDE
TÜBİTAK VE KOSGEB PROJELERİNDEKİ ETKİNLİĞİNİN ÖLÇÜLMESİ
Tablo 3. Ege Bölgesi (KOSGEB)
birleştirilerek analizler yapılmış, Ege ve
Akdeniz Bölgeleri ise yalnız analiz edilmiş
ve sonuçlara tablolarda yer verilmiştir.
Tablo 1’de görüldüğü üzere, Bölge
içerisinde illeri KOSGEB destek
programlarını kendi girdileri/potansiyeli
bazında değerlendirdiğimizde; Sakarya,
Yalova ve Kocaeli illerinin etkinlik
düzeyinin oldukça yüksek olduğu
görülmektedir. Dikkat çeken diğer bir
husus ise İstanbul’un nüfusu, sanayi
işletmesi sayısı, üniversite sayısı ve
öğretim görevlisi sayısı karşısında ilin
KOSGEB kredilerinden bu potansiyeli
nispetinde yararlanamadığıdır. Yine
bölgede Kırklareli’nin çok düşük düzeyde
kalmış olması da önemli bir göstergedir.
Tablo 2’de ise aynı Bölge içerisinde illeri
TÜBİTAK destek programlarını kendi
girdileri/potansiyeli bazında
değerlendirdiğimizde; Kocaeli ilinin bu
destekleri çok yüksek düzeyde etkin
kullandığı/absorbe ettiği görülmektedir.
Ege Bölgesi illerinin KOSGEB destek
programlarında etkinliğini
değerlendirdiğimizde; Denizli ve İzmir’in
etkinlik düzeyinin oldukça yüksek olduğu
görülmektedir. Afyon, Aydın ve Muğla
illerinin ise potansiyeli nispetinde KOSGEB
kredilerinden yüksek düzeyde
yararlanamadığı görülmektedir (Tablo 3).
Ege Bölgesinde TÜBİTAK destek
programlarında etkinliği
değerlendirdiğimizde; Manisa ilinin yüksek
performansı dikkat çekmektedir (Tablo 4).
24
1
2
3
4
5
6
7
8
İller
Etkinlik Düzeyi
AFYONKARAHİSAR
27,06 %
AYDIN
40,43 %
DENİZLİ
232,19 %
İZMİR
190,94 %
KÜTAHYA
79,48 %
MANİSA
84,10 %
MUĞLA
57,74 %
UŞAK
81,65 %
Tablo 4. Ege Bölgesi (TÜBİTAK)
1
2
3
4
5
6
7
8
İller
Etkinlik Düzeyi
AFYONKARAHİSAR
8,94 %
AYDIN
18,81 %
DENİZLİ
29,12 %
İZMİR
74,94 %
KÜTAHYA
22,53 %
MANİSA
557,96 %
MUĞLA
18,34 %
UŞAK
7,98 %
AĞUSTOS 2014
Tablo 5’te görüldüğü üzere, Bölge
içerisinde illeri KOSGEB Destek
programlarını kendi girdileri/potansiyeli
bazında değerlendirdiğimizde; Isparta’nın
etkinlik düzeyinin oldukça yüksek olduğu
dikkat çekmektedir. Bölgede Hatay’ın çok
düşük düzeyde kalmış olması da önemli
bir göstergedir. Tablo 6’da TÜBİTAK
desteklerinde etkinlik
değerlendirildiğinde, Isparta’nın burada da
yüksek performansı öncelikle dikkat
çekmektedir. Adana ve Antalya’nın da
yüksek oranda etkinliği görülmektedir.
Orta ve Batı Anadolu illerinin KOSGEB
Destek programlarında etkinliğini
değerlendirdiğimizde; Ankara, Aksaray,
Kayseri ve Nevşehir’in etkinlik düzeyinin
oldukça yüksek olduğu görülmektedir.
Kırıkkale ve Sivas illerinin ise potansiyeli
karşısında KOSGEB kredilerinden yüksek
düzeyde yararlanamadığı görülmektedir
(Tablo 7). Tablo 8’de ise TÜBİTAK
desteklerinin etkinliği aynı bölge için
değerlendirildiğinde, Ankara’nın bu
desteklerdeki çok yüksek orandaki
performansı dikkat çekmektedir.
Tablo 9’da görüldüğü üzere, Bölge
içerisinde illeri KOSGEB Destek
programlarını kendi girdileri/potansiyeli
bazında değerlendirdiğimizde; Trabzon,
Çorum ve Giresun’un etkinlik düzeyinin
oldukça yüksek olduğu dikkat
çekmektedir. Bölgede Zonguldak, Ordu ve
Karabük’ün çok düşük düzeyde kalmış
olması da önemli bir göstergedir.
Tablo 10’da ise TÜBİTAK desteklerinin
etkinliği aynı bölge için
değerlendirildiğinde, Çorum’un bu
desteklerdeki yüksek orandaki
performansı dikkat çekmektedir.
Tablo 5. Akdeniz Bölgesi (KOSGEB)
1
2
3
4
5
6
7
8
İller
Etkinlik Düzeyi
ADANA
88,06 %
ANTALYA
70,62 %
BURDUR
126,23 %
HATAY
22,28 %
ISPARTA
369,32 %
KAHRAMANMARAŞ 73,79 %
MERSİN
126,52 %
OSMANİYE
55,00 %
Tablo 6. Akdeniz Bölgesi (TÜBİTAK)
1
2
3
4
5
6
7
8
Tablo 7. Orta Anadolu-Batı
Anadolu Bölgeleri (KOSGEB)
1
2
3
4
5
6
7
8
9
İller
AKSARAY
ANKARA
KAYSERİ
KIRIKKALE
KONYA
NEVŞEHİR
NİĞDE
SİVAS
YOZGAT
Etkinlik Düzeyi
133,49 %
260,91 %
131,85 %
26,47 %
95,38 %
109,62 %
35,77 %
25,21 %
46,93 %
Tablo 9. Batı Karadeniz-Doğu Karadeniz
Bölgeleri (KOSGEB)
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
İller
AMASYA
ÇANKIRI
ÇORUM
GİRESUN
KARABÜK
KASTAMONU
ORDU
RİZE
SAMSUN
SİNOP
TRABZON
ZONGULDAK
Etkinlik Düzeyi
49,80 %
63,57 %
267,02 %
103,02 %
36,37 %
51,04 %
29,18 %
52,09 %
94,89 %
63,38 %
157,68 %
18,84 %
İller
Etkinlik Düzeyi
ADANA
199,79 %
ANTALYA
111,56 %
BURDUR
50,21 %
HATAY
92,27 %
ISPARTA
177,24 %
KAHRAMANMARAŞ 43,85 %
MERSİN
66,77 %
OSMANİYE
91,85 %
Tablo 8. Orta Anadolu-Batı
Anadolu Bölgeleri (TÜBİTAK)
1
2
3
4
5
6
7
8
9
İller
AKSARAY
ANKARA
KAYSERİ
KIRIKKALE
KONYA
NEVŞEHİR
NİĞDE
SİVAS
YOZGAT
Etkinlik Düzeyi
69,32 %
513,92 %
54,99 %
6,92 %
101,27 %
29,51 %
13,54 %
20,67 %
8,43 %
Tablo 10. Batı Karadeniz-Doğu Karadeniz
Bölgeleri (TÜBİTAK)
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
İller
AMASYA
ÇANKIRI
ÇORUM
GİRESUN
KARABÜK
KASTAMONU
ORDU
RİZE
SAMSUN
SİNOP
TRABZON
ZONGULDAK
Etkinlik Düzeyi
71,46 %
13,00 %
227,69 %
9,88 %
167,50 %
32,26 %
55,71 %
58,03 %
63,97 %
43,42 %
46,93 %
159,55 %
25
AĞUSTOS 2014
MAKALE
VERİ ZARFLAMA ANALİZİ İLE İLLERİN BÖLGELERİNDE
TÜBİTAK VE KOSGEB PROJELERİNDEKİ ETKİNLİĞİNİN ÖLÇÜLMESİ
Güneydoğu Anadolu-Ortadoğu AnadoluKuzeydoğu Anadolu Bölgeleri illerinin
KOSGEB Destek programlarında
etkinliğini değerlendirdiğimizde, Erzurum
ve Diyarbakır’ın etkinlik düzeyinin
bölgedeki diğer illere göre oldukça düşük
olduğu görülmektedir (Tablo 11).
Tablo12’de TÜBİTAK desteklerinin etkinliği
aynı bölge için değerlendirildiğinde;
Erzurum ve Diyarbakır’ın etkinlik
düzeyinin bölgedeki diğer illere göre yine
oldukça düşük olması dikkat çekmektedir.
26
Tablo 11. Güneydoğu Anadolu-Ortadoğu
Anadolu-Kuzeydoğu Anadolu
Bölgeleri (KOSGEB)
1
2
3
4
5
6
7
İller
Etkinlik Düzeyi
DİYARBAKIR 26,57 %
ELAZIĞ
109,95 %
ERZURUM
28,80 %
GAZİANTEP
283,72 %
MALATYA
136,34 %
MUŞ
154,51 %
ŞANLIURFA
162,65 %
Tablo 12. Güneydoğu Anadolu-Ortadoğu
Anadolu-Kuzeydoğu Anadolu
Bölgeleri (TÜBİTAK)
1
2
3
4
5
6
7
İller
Etkinlik Düzeyi
DİYARBAKIR 14,97 %
ELAZIĞ
131,93 %
ERZURUM
24,14 %
GAZİANTEP
346,53 %
MALATYA
113,03 %
MUŞ
72,96 %
ŞANLIURFA
27,61 %
AĞUSTOS 2014
“Ar-Ge desteklerinde koordinasyon sağlanacak ve mevcut
destek programları etki analizi çalışmaları yapılarak
gözden geçirilecek r. Ar-Ge faaliyetleri, öncelikli
alanlarda oluşturulacak ortak hedefler çerçevesinde,
carileş rmeyi de içerecek şekilde piyasa şartları
göze lerek bütünsellik içinde desteklenecek r.”
10. Kalkınma Planı
6. Sonuç
TÜBİTAK ve KOSGEB desteklerinin
kullanılması/absorbe edilmesinde
etkinliği düşük olan illerde Ar-Ge,
yenilikçilik ve teknoloji kullanım
seviyesinin yükseltilmesi, üniversitelerin
bulundukları illerin sosyo-ekonomik
kalkınmasına katkılarının artırılması,
girişimcilik kültürünün geliştirilmesi,
üniversite sanayi işbirliğinin sağlanması
büyük önem arz etmektedir. Bu illerde
faaliyet gösteren işletmelerin Ar-Ge ve
yenilik konularında bilinçlendirilerek,
güncel trendleri ve sektörel yenilikçi
modelleri takip etmeleri sağlanarak
teknoloji kullanım düzeylerinin artırılması
gerekmektedir. Bu illerdeki işletmeler ve
üniversiteler arasındaki işbirliğinin
artırılması için işletmeler ve
üniversitelerin bir araya gelmesini
sağlayacak mekanizmaların geliştirilmesi,
işletmelerin Ar-Ge ve yenilik yapabilme
yetkinliğinin geliştirilmesi amacıyla KOBİ
Ar-Ge ve yenilik destekleri ile fikri ve sınai
mülkiyet hakları konusunda bilgiye
ulaşımlarının kolaylaştırılması ve
bilgilendirme faaliyetlerinin
yaygınlaştırılması büyük önem arz
etmektedir.
27
AĞUSTOS 2014
MAKALE
VERİ ZARFLAMA ANALİZİ İLE İLLERİN BÖLGELERİNDE
TÜBİTAK VE KOSGEB PROJELERİNDEKİ ETKİNLİĞİNİN ÖLÇÜLMESİ
Kaynakça
• Aydemir, Zeynep Canan (2002), “Bölgesel
Rekabet Edebilirlik Kapsamında İllerin
Kaynak Kullanım Görece Verimlilikleri:
Veri Zarflama Analizi Uygulaması”, DPT
Uzmanlık Tezleri, Devlet Planlama
Teşkilatı, Yayın No: DPT:2664, Ankara,
http://ekutup.dpt.gov.tr/bolgesel/aydemirz
/verimlil.pdf (04.05.2009).
• TÜBİTAK, Ulusal Bilim ve Teknoloji
Politikaları 2003-2023 Strateji Belgesi
(Vizyon 2023), Ankara, 2004.
28
• Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı,
Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013,
Ankara, 2006.
• Yalçıner, K., Atan, M., Kayacan, M.,
Boztosun, D., “İMKB 30 Endeksinde
Etkinlik Analizi (Veri Zarflama Analizi-VZA)
ile Hisse Senedi Seçimi”, 1. Uluslararası
Manas Üniversitesi Ekonomi
Konferansı'nda Sunulan Bildiri, 23-24
Eylül, Bişkek, Kazakistan, 2004.
• Kutlar, A., Babacan, A. (2008),
“Türkiye’deki Kamu Üniversitelerinde CCR
Etkinliği - Ölçek Etkinliği Analizi: DEA
Tekniği Uygulaması”, Kocaeli Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt: 15,
Sayı: 1, ss. 148 – 172.
• Keh, H. T., Chu, S., Xu, J. (2006),
“Efficiency, Effectiveness and Productivity
of Marketing in Services”, European
Journal of Operational Research, Vol: 170,
Issue: 1, pp. 265-276.
AĞUSTOS 2014
MAKALE
ÜRÜN YÖNETİMİ - I: ÜRÜN YÖNETİMİ NEDİR?
Dr. Nilgün FEŞEL / ODTÜ Endüstri Müh. Böl. Doktora Sonrası Arş. Prog.
Bugünün hızla gelişen iş dünyasında
teknolojik yenilikler ve değişen müşteri
istekleri, firmaları ticari faaliyetlerini
sürdürürken ağır rekabet koşulları içinde
bırakmaktadır. Müşteri memnuniyetine
odaklanan firmalar, bu yoğun rekabet
ortamında piyasaya doğru zamanda doğru
ürünler sunarak mali performanslarını
artırmayı hedeflemektedir. Etkin bir ürün
yönetiminin en temel amacı firmaları bu
yöndeki aktivitelerinde başarılı kılmaktır.
Burada ürün yönetiminin kısaca tanımı
yapılmakta, ürün yönetiminin tarihsel
gelişimi ve ürün yönetimindeki temel
kavramlara yer verilmektedir.
Ürün Yönetiminin Tanımı ve Tarihsel
Gelişimi
Ürün yönetimi 1930’lu yıllardan bu yana
akademisyenlerin ve firma yöneticilerinin
(karar vericilerin) ilgi odağı olmuş,
günümüzün zorlayıcı rekabet koşulları ve
hızlı teknolojik gelişmeler nedeniyle önemi
daha da artmıştır. Ürün yönetiminin bir
meslek olarak geçmişi 80 yıl öncelerine
kadar uzanmaktadır. Kendisi de bir ürün
yöneticisi olan Haines (2009) bu konuda
yazdığı kitabında ürün yönetimi için
“kazara ortaya çıkmış bir meslek”
demektedir. Çünkü bu mesleği profesyonel
olarak yürüten pek çok firma yöneticisinin
başka alanlarda diploma sahibi olan
kişiler olduğu belirtilmektedir. Bunun
temel nedeni ise ürün yönetiminin geniş
bir perspektif ile ekonomi, teknoloji,
strateji, pazarlama, mühendislik gibi çoklu
ve disiplinler arası bir yaklaşım ile
oluşturulan bir yönetim felsefesi ve
yaklaşımı gerektiriyor oluşudur. Bu
nedenle firmalarda ürün yönetimi
çoğunlukla şebeke (network) ya da matris
organizasyonları ile yürütülür.
Ürün yönetimi bir yönetim yaklaşımı
olarak ilk kez 1931 yılında
Procter & Gamble şirketi tarafından
uygulanmıştır. Procter & Gamble
29
AĞUSTOS 2014
MAKALE
ÜRÜN YÖNETİMİ-I: ÜRÜN YÖNETİMİ NEDİR?
şirketinin pazardaki ürünlerinden biri olan
Camay sabunlarının satışları azalırken
Ivory sabunlarının satışlarında ise göz
doldurucu bir artış gözlemleyen bir üst
düzey yönetici bu iki sabun markasından
her biri için birer marka yöneticisi
oluşturmayı teklif eder. Hızlı tüketim
malları sektöründe ürün yöneticisi
(product manager) deyimi ile marka
yöneticisi (brand manager) deyimi ile eş
anlamlı olarak kullanılmaktadır. Bunun
temel nedeni ise bu sektörde her bir
ürünün neredeyse bir marka ile
adlandırılarak piyasaya sürülmesi olarak
açıklanabilir.
Bu erken başlangıca rağmen, ürün
yönetiminde uzunca bir dönem bir
yaygınlaşma görülmez. Bundan sonraki ilk
gelişme kimya ve deterjan sektörlerinde
göze çarpar. 1950’li yıllarda ve 1960’lı
yılların başlarında hızlı bir ekonomik
büyümenin de etkisiyle hızlı tüketim
malları sektöründeki pek çok firma yeni
ürünler ve yeni markaların da piyasaya
sürülmesiyle birlikte ürün yönetimi
felsefesini firmalarında uygulamaya koyar.
1970’ler ve 1980’lerde ürün yönetimi daha
çok yeni üretim teknolojileri, kalite
uygulamaları ve üretimde maliyet azaltma
konularına odaklanmaktadır. 1990’ların
pazar koşulları rekabet savaşlarının yer
aldığı farklı dinamikleri ortaya koymuş,
firmaları yeni ürün geliştirme ve yeni
pazar yaratma konularına yoğunlaşmaya
itmiştir. Kısaca söylemek gerekirse, bu
yılların ürün yönetimi, “yeni ürün
geliştirme” ile birlikte anılır olmuştur.
Günümüzde ise geleneksel ürün yönetimi
yaklaşımı neredeyse tümüyle müşteri
odaklı ürün yönetimi yaklaşımı olarak bir
değişime uğramıştır. Diğer bir deyişle,
müşteri rekabetçi ortamda pazarın kralı
konumundadır. Firmalar yeni ürün
30
gelişimlerini, üretim olanaklarını tümüyle
müşterilerinin beklentileri doğrultusunda
oluşturmaktadır. Üretim hızları ve yeni
ürünlerin pazara sevki için müşterilerin
beklentileri ve memnuniyetleri firmalar
için en önemli başarı kriterleri içinde yer
almaktadır. Bu yeni yaklaşım ile ürünlerin
pazar ömürleri de giderek kısalmaktadır.
Küreselleşme, bugünün ürün yönetiminde
değişime yol açan diğer bir önemli
dinamiği oluşturmaktadır. Bugün pek çok
firma yurt dışında da üretim ve pazarlama
faaliyetlerini geliştirmek yönünde gayret
göstermektedir. Bu değişim, firmaları
daha karmaşık tedarik zinciri kurmalarına
zorlamış ve bu aktivitelerinde çok etkin
olmalarını gerektirmiştir. Özetle belirtmek
gerekirse, ürün yönetiminin tarihsel
gelişiminde temel prensiplerinin aynı
kaldığı söylenebilirse de, hem akademik
çevrelerde hem de iş hayatında önemi ve
bu önemin algılanışı giderek artmaktadır.
Yukarıda da anıldığı gibi, ürün yönetimi
çoklu disipliner yaklaşım içeren bir
yönetim felsefesi gerektirmektedir. Her
disiplin kendi perspektifinden ürün
yönetimini tanımlamaktadır. Rainey (2005)
ürün yönetimini “firmanın mevcut ürün ve
servislerini yönetme yaklaşımı” olarak
tanımlarken pazarlama perspektifine
ağırlık vermektedir. Haines (2009) ise
“ürün yönetimi, ürünün fikir aşamasından
pazardan çekilmesine kadar olan zamanı
kapsayan bütünleşik bir yönetim
sistemidir” der. Gerçekten de ürün
yönetimi ürünün tüm hayat döngüsünü
kapsayan bir yönetim faaliyetidir. Feşel
(2013) farklı perspektifleri de kapsayacak
şekilde entegre bir tanım önermiştir:
“Ürün yöne mi, bir firmanın örgütsel hayat
döngüsü fonksiyonu olup, müşterileri memnun
eden en kârlı ürün karmasını oluşturmak için
yeni ürün, teknoloji, pazar geliş rmek ve/veya
mevcut ürünleri, teknolojileri iyileş rmeye
yönelik yöne msel ve organizasyonel
faaliyetleri kapsar.” Ürün yönetimi,
sektörden sektöre, hatta firmadan firmaya
farklılıklar gösterse de, bu farklılıklar
ürün yönetimi fonksiyonunun neyi
kapsadığından çok nasıl yapıldığı ile
ilintilidir. Kısaca belirtmek gerekirse, etkin
bir ürün yönetiminin temel amacı firma
kârını ençoklayan ürün karmasının
planlaması ve seçilmesini sağlamaktır.
Ürün Yönetiminde Temel Kavramlar
Yukarıda verilen tanımdan da görüleceği
üzere, ürün yönetimi firmanın ürettiği ve
üretmeyi planladığı tüm ürünleri kapsar.
Bu nedenle ürün yönetimi, birbiriyle
etkileşim halinde olan iki temel faaliyeti
içermektedir. Bunlardan biri “Ürün
Planlaması” diğeri ise “Ürün
Pazarlaması”dır. Ürün planlaması ana
hatları itibarıyla ürün stratejisi oluşturma,
pazar gereksinimlerinin belirlenmesi,
ürün yol haritalarının ve teknoloji yol
haritalarının hazırlanması, yeni ürün
tanımlanması ve geliştirilmesi, ürün
çeşitlendirilmesi ve pazara sunulacak
ürünlerin seçimi gibi temel faaliyetleri
kapsar. Ürün pazarlaması ise ürünün
pazarda konumlandırılması, yeni ürün için
hazırlanmış olan pazarlama planlarının
uygulanması, rakipleri izleme, ürün
tanıtım, reklam ve promosyonları gibi
temel faaliyetleri içerir. Şekil 1, ürün
yönetiminin en temel aktivitelerini
göstermektedir. Şekilde görülen ürün
planlama ve ürün pazarlama aktiviteleri
arasındaki çift yönlü ok işareti bu iki temel
aktivite arasındaki etkileşimi ifade
etmektedir. Pazarda müşteriye sunulmuş
olan ürünlerin pazar performansları,
müşteri şikâyetleri yahut memnuniyetleri,
yeni ürünler planlanırken mutlaka göz
önüne alınması gereken faktörlerdir.
AĞUSTOS 2014
Bu nedenle bu iki temel faaliyet
birbirleriyle etkileşim halindedir. Ürün
planlamanın ilk adımı firmanın kuruluş
stratejileri ile bağlantılı olmak üzere
hazırlanan “ürün stratejilerini geliştirme
ve planlama” faaliyetidir. Bu konu ayrıca
ele alınması gereken bir öneme sahiptir.
Ürün yönetimi binlerce aktivite ve bu
aktiviteler yerine getirilirken alınan
yüzlerce karardan oluşan karmaşık ve
dinamik bir karar verme sürecini ifade
etmektedir. Burada bu sürecin yapısına ve
detaylarına girilmemiştir. Literatürde,
ürün yönetimi karar süreçlerinin çoklu
karar verme düzeylerine ayrıştırıldığını
görmekteyiz (Ansoff, 1972; Bean and
Radford, 2000; Haines, 2009). Bu düzeyler
genel olarak stratejik, tak k ve operasyonel
olarak adlandırılmaktadır. Her düzeydeki
ürün yönetimi ve öğeleri birbirinden farklı,
fakat birbiri ile etkileşim halindedir. Bu
kararların alınış biçimi, seçimler,
Ürün Yönetimi
Ürün Planlaması
Ürün Pazarlaması
Ürün Stratejisi ve Planlaması
Ürün Geliştirme ve
İyileştirme
Fikir/Kavram
Geliştirme
Tedarik Zinciri
Tasarımı
Ürün
Tasarımı
Performans
Testi ve
Onaylama
Üretime Sürme
ve Pazara
Sürme
Şekil 1: Ürün Yönetiminde Temel Faaliyetler
Ürün
Yönetimi
Nedir?
31
AĞUSTOS 2014
netim
MAKALE
ÜRÜN YÖNETİMİ-I: ÜRÜN YÖNETİMİ NEDİR?
Nedir?
kullanılan yöntemler bir endüstriden
diğerine, hatta bir firmadan diğerine, belki
de aynı firmada zaman içinde farklılıklar
gösterebilir. Ancak, tüm firmalar için ortak
olabilecek karar verme alanları saptamak
mümkündür.
Bu tür ortak karar verme alanlarının
işaret ettiği kararlar ürün yöne mi (ÜY)
genel kararları olarak adlandırılmıştır.
Şekil 2, kabaca ürün yönetimi karar
mekanizmasındaki temel yapıyı ve işleyişi
göstermektedir. Şekil 2’de yer alan çift
yönlü oklar karar seviyeleri arasındaki
ilişkiyi gösterirken, son kutu içerisindeki
“yönetme” ile “strateji belirleme”
arasındaki ok bu iki düzey arasındaki
ilişkiyi ve kararların ve aslında ürün
yönetiminin döngüsel özeliğini
göstermektedir. “Strateji belirleme”, ürün
yönetiminin uzun vadeli stratejilerinin
oluşturulması kararlarını ifade etmektedir.
“Geliştirme”, yeni ürün geliştirme ve var
olan ürünlerin iyileştirilmesine yönelik
karar verme sürecine ait kararları
göstermektedir. Son olarak, “yönetme”
ise süreklilik arz ederek günlük işlerin
yürütüldüğü yönetimsel karar verme
sürecini belirtir, ki ürün yönetim sürecinin
günlük iş hayatındaki karşılığı olarak ifade
edilebilir.
Tüm bu kararların yer aldığı ürün yönetimi
karar mekanizması ve işleyişi bir sonraki
sayıda yer vermeyi planladığımız
makalemizin konusu olacaktır.
ÜY Kararları
Strateji Belirleme
Geliştirme
Yönetme
Şekil 2. Ürün Yönetimi Temel Kararları
32
KAYNAKÇA
• Ansoff, H.I.,(ed.) (1972), Business
Strategy, Penguin Modern Management
Readings, Penguin Books.
• Bean, R. and R. Radford (2000), Powerful
Products–Strategic Management of
Successful New Product Development,
AMACOM American Management
Association.
• Feşel, N. N. (2013), Product Mix
Determination under Uncertainty within a
Framework Proposed for Effective Product
Management, Ph. D. Dissertation, Middle
East Technical University.
• Haines, S. (2009), The Product
Manager’s Desk Reference, McGraw-Hill.
• Rainey, D. (2005), Product InnovationLeading Change through Integrated
Product Development, Cambridge
University Press.
AĞUSTOS 2014
MAKALE
STRATEJİK ÜRÜN PLANLAMA VE ÜRÜN/TEKNOLOJİ YOL HARİTALARI-I
Şakir KARAKAYA / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
Dr. Nilgün Feşel tarafından hazırlanan bir
önceki makalede işletmelerde stratejik
öneme sahip Ürün Yönetimi hakkında
genel bilgiler verilmiştir. Bu makalede ise
bütünleşik bir ürün yönetim sisteminin
önemli aşamalarından biri olan Ürün
Stratejilerini Geliştirme ve Planlama
süreci detaylı olarak anlatılacaktır.
“Ürün stratejilerini geliştirme ve
planlama” (ÜSP) aşaması temelde iki ana
alt faaliyetten oluşmaktadır: (1) Strateji
geliştirme ve (2) stratejik ürün planlaması.
Strateji geliştirme faaliyeti, ürünler için
vizyon oluşturma, ürün hedeflerini
belirleme, hedef pazarları tanımlama,
ürün karmasını oluşturma, ürün
geliştirme projelerini önceliklendirme,
kaynak tahsisi, teknoloji seçimi vb.
süreçleri kapsamaktadır. Mevcut
pazarlardaki kârlı ürünleri yeni pazarlara
sunma, yeni bir satış kanalı oluşturma,
daha geniş bir müşteri kitlesine hitap
etmek amacıyla mevcut ürünleri
iyileştirme ve mevcut müşterileri elde
tutmak amacıyla yeni ürünler geliştirme
bu stratejilere örnek olarak verilebilir. Bu
stratejilerden her biri stratejik ürün
planlama faaliyetinin ana çıktıları olan
ürün planlarını doğrudan etkilemektedir.
Aslında ÜSP faaliyeti stratejik olarak bir
işletmenin doğru pazarlarda doğru
ürünlerin satışını sağlayan bir dizi
33
AĞUSTOS 2014
MAKALE
STRATEJİK ÜRÜN PLANLAMA VE ÜRÜN/TEKNOLOJİ YOL HARİTALARI-I
kararları kapsamaktadır. Bu kararların
alındığı ÜSP süreci için Şekil 1’de yer alan
akış diyagramı önerilebilir.
Şekil 1’de görüldüğü üzere, ÜSP süreci
beş aşamadan oluşmaktadır: (1) Pazar
Analizi, (2) Finansal Analiz, (3) Kurumsal
Stratejileri Geliştirme, (4) Ürün
stratejilerini Geliştirme ve (5) Ürün Yol
Haritalarını ve Pazara Sunma Planlarını
Geliştirme.
Birinci adımda (Pazar Analizi), ürün
yönetimi ve satış ve pazarlama birimleri
kurumsal strateji geliştirme sürecini
desteklemek üzere, pazar trendleri ve
fırsatları, müşteri ihtiyaç ve beklentileri,
teknolojik trendler ve fırsatlar, ayrıca
rakiplerin stratejileri ve davranışları
hakkında elde ettiği verileri şirketin icra
kuruluna sunar. Aynı zamanda Ar-Ge
birimi de çeşitli araştırma çalışmaları
sonucunda ürettiği yeni fikirleri ve yeni
ürün/teknoloji konseptleri hakkında çeşitli
bilgileri icra kuruluna sunar. Finans
yönetimi birimi ise yine kurumsal strateji
geliştirme sürecini desteklemek üzere,
ürünlerin, satış kanallarının ve tüm
şirketin finansal performans sonuçlarını
icra kuruluna sunar. İcra kurulu ise bu
verilere dayalı olarak ürünlerle ilgili
spesifik hedefleri ve finansal planları da
içeren kurumsal stratejileri (örneğin,
gelecek dönemde elde edilecek gelirin
% 50’sini yeni ürünlerden elde etmek,
yerel pazarın payını %10 artırmak, gelecek
üç yıl içerisinde şirketin toplam kârını
% 30 artırmak vb.) geliştirir. Dördüncü
adımda ise, ürün yönetimi birimi icra
kurulu tarafından belirlenen kurumsal
stratejileri ve aynı zamanda hedef
pazarlarla ilgili mevcut koşulları, müşteri
ihtiyaçlarını ve finansal planları dikkate
alarak ürün stratejilerini geliştirir. Bu
stratejiler spesifik olarak ürünler bazında
Ürün Yönetimi, Ar-Ge,
Satış ve Pazarlama Birimleri
Finans Yönetimi Birimi
- Pazar trendleri ve fırsatları
- Kilit müşteri ihtiyaç ve beklentileri
- Teknolojik trendler ve fırsatlar
- Rakip davranışları
- Ar-Ge biriminden gelen yeni fikirler
- Şirketin, satış kanallarının ve ürünlerin
finansal performansı (kârlılık, gelir vb.)
Finansal Analiz
Pazar Analizi
Şirket İcra Kurulu
- Kurumsal stratejiler (vizyon, ulaşılmak istenen
finansal hedefler, büyüme hedefleri ve bu hedefleri
gerçekleştirme planları)
Kurumsal Strateji
Geliştirme
Ürün Yönetimi Birimi
- Mevcut ve yeni ürünler için
geliştirilen “ürün stratejileri” ve
ürünlerle ilgili finansal plan ve
hedefler
Ürün Stratejisi
Geliştirme
Ürün Yönetimi Birimi
Ürün/Teknoloji Yol Haritaları ve Pazara
Sunma Planları
Şekil 1. Ürün Stratejilerini Geliştirme ve Planlama Süreci
34
AĞUSTOS 2014
geliştirilebileceği gibi, bir ürün hattı, ürün
ailesi veya ürün grubu için de
geliştirilebilir. ÜSP sürecinin son adımında
ise ürün yönetimi birimi tarafından, önceki
adımlarda geliştirilen kurumsal stratejiler
ve ürün stratejileriyle tutarlı bir şekilde
ürün/teknoloji yol haritaları (ürün planları)
ve pazara sunma planları geliştirilir.
Şekil 1’den de görüldüğü üzere ÜSP
sürecinin temel çıktısı ürün/teknoloji yol
haritaları ve pazara sunma planlarıdır. Bu
nedenle, ÜSP sürecinin aslında mevcut
ürünlerin modifikasyonu ile ilgili
faaliyetlerinin planlanması ve yürütülmesi,
yeni ürünlerin geliştirilmesi ve sunulması
ile ürünleri pazardan silme faaliyetlerinin
yönetilmesi olarak tanımlanabilir. Ürün
Yönetiminin ÜSP aşaması, planlanan yeni
ürünlerin geliştirilmesi, mevcut ürünlerin
iyileştirilmesi, ürünlerin pazara sunulması
ve pazar performansının izlenmesi
faaliyetleri ile devam eder.
Özet olarak, Şekil 1’de ifade edilen sürecin
ana çıktıları ürün stratejilerini, ürün
geliştirme/iyileştirme projeleriyle ilgili
bilgileri, hedef pazarları, ürün teknolojisi
ile ilgili planları, ve mevcut ve planlanan
yeni ürünlerle ilgili pazara sunma
zamanlarını içeren ürün ve teknoloji
planlarıdır. Bu planlar, kurumsallaşmış
ürün yönetimi birimleri olan işletmelerde
“ürün ve teknoloji yol haritaları (product
and technology roadmaps)” olarak da
adlandırılmaktadır. Ürün Yol Haritası, ürün
stratejisi doğrultusunda hazırlanan
vizyona ve hedeflere nasıl ulaşılacağını
gösteren ve grafiksel gösterim araçlarıyla
desteklenen bir yol haritasıdır. Teknoloji
Yol Haritası ise, ürün yol haritasıyla tutarlı
bir şekilde istenilen nitelikte ve istenilen
zamanda hazır bulunmasını sağlamak
amacıyla zaman içerisinde ihtiyaç duyulan
teknolojileri gösteren yol haritasıdır. Ürün
ve Teknoloji Yol Haritaları bir işletmenin
gelecekte sunacağı ürünleri ile ilgili tüm
bilgileri (teknolojik altyapıyla ilgili kararlar
da dâhil olmak üzere) içerdiği için, ürün
yönetiminde ve bir işletmenin orta ve uzun
vadeli başarısında oldukça önemli bir yere
sahiptir.
Sonraki ayda yayınlanacak olan
makalemizde, Ürün Yol Haritaları (ÜYH) ve
ÜYH ile bütünleşik olarak hazırlanan
Teknoloji Yol Haritaları (TYH) hakkında
detaylı bilgiler verilecek olup bu yol
haritalarının hazırlanma sürecinde
kullanılan teknik ve yöntemlerden
bahsedilecektir.
KAYNAKÇA
• Albright, R.E. and Nelson, B. (2004),
“Product and technology mapping tools for
planning and portfolio decision making”.
In: The PDMA Toolbook 2 for New Product
Development. Chapter 15. Eds.: Belliveau,
P., Griffin, A., Somermeyer, S. Jonh
Wiley&Sons, Inc.
• Fesel, N. (2013), “Product mix
determination under uncertainty within a
framework proposed for effective product
management”, PhD Dissertation, Middle
East Technical University.
• Thomson, B. (2014), “Creating a
strategic product plan”,
http://www.pragmaticmarketing.com//res
ources/creating-a-strategic-productplan?p=0 accessed at 10.05.20014.
35
AĞUSTOS 2014
MAKALE
KALKINMA SÜRECİNDE TÜRKİYE
Sinan BORLUK / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
Kalkınma kavramı genellikle büyüme
kavramı ile karıştırılmakta olan bir
kavramdır. Oysa temelde birbirleriyle ciddi
ilişki içinde olmakla birlikte, birbirlerinden
farklı kavramlardır. Büyüme, bir
ülkenin/bölgenin üretim değerinin (hacim
ya da değer olarak) artması durumunu
ifade etmektedir. Kalkınma ise farklı
içeriklere sahip endeks hesaplamalarıyla
belirlenmektedir. Kalkınma alanında ünlü
iktisatçı Amartya Sen’in 1990 yılında
yaptığı çalışma sonrasında Birleşmiş
Milletler bir endeks değeri hesaplamakta
ve bunu UNDP HDI olarak
1
36
yayımlamaktadır. İnsani kalkınma endeksi
(HDI) üç alanda hesaplanan endeksi
içermektedir. Daha doğru bir anlatımla üç
alanda hesaplanan endekslerin geometrik
ortalamasından oluşmaktadır. Bu üç
endeks hayat beklentisi endeksi, eğitim
endeksi ve gelir endeksidir. Bu endeksler
kendi içlerinde “doğumda beklenen yaşam
süresi”, “ortalama okula devam yılı”,
“beklenen okula devam yılı” ve “satın alma
gücü paritesine göre brüt GSMH” gibi
belirgin değişkenler kullanılarak
hesaplanmaktadır. Bu değişkenleri
etkileyen faktörler ise doğrudan sağlık ve
eğitim yatırımları ile fiziki ve beşeri
sermaye yatırımları ile ilişkilidir. Bir başka
anlatımla, insani kalkınmışlık düzeyinin
artırılması için temel sosyal yatırımlar
yapılmalı ve ayrıca üretimi artırıcı nitelikte
yatırımlar gerçekleştirilmelidir.
Türkiye insani kalkınma endeksi 2012 yılı
sıralamasında Kolombiya ve Sri Lanka’nın
üstünde Ermenistan ve Ekvator’un altında
90. sırada yer alırken, 2013 yılında ise
büyük bir ilerleme göstererek 69. sıraya
kadar yükselmiştir1. Oysa Türkiye cari
fiyatlarla GSYİH sıralamasında dünyada
https://data.undp.org/dataset/Table-1-Human-Development-Index-and-its-components/wxub-qc5k, Erişim Tarihi: Temmuz 2014
AĞUSTOS 2014
19. satın alma gücü paritesine göre de
dünyada 16. sıradadır. Türkiye’nin
2000’lerin başında yaşadığı krizler sonrası
yakaladığı yüksek tempolu büyüme
eğilimi, ekonomide gerçekleşen
genişlemenin daha fazla büyüme için
kaynak oluşturduğunu göstermektedir.
Ancak kalkınma için bir diğer önemli ayak
olan sosyal yatırımlar alanı aynı oranda
fonlanmamaktadır. Bu durumun temel
nedeni, yeterli oranda katma değer
üretilememesidir.
Sosyal yatırımların da fonlanması için kişi
başı üretilen katma değerin artması
gerekmektedir. Türkiye için eğitim ve
sağlık alanındaki gelişmeler
incelendiğinde, eğitimde okul sayısının
öğrenci sayısı artarken azaldığı, sağlıkta
ise sağlık harcamalarının GSYİH’ye
oranının kabaca aynı kaldığı
gözlemlenmektedir. Bu durumun çok
yüksek oranlı büyümenin tecrübe edildiği
yıllarda gözlemlenmesi, yaratılan katma
değerin tümüyle büyüme dinamiği olarak
kullanıldığının göstergesidir.
Büyümenin girdisi olarak kullanılan katma
değerin bir kısmının sosyal yatırımlara
dönüştürülmesinin önemi yüksektir.
Sağlıklı ve eğitimli bir nüfusa sahip
toplumların daha yüksek emek verimliliği
oranlarına sahip oldukları bilinmektedir.
Yine iş ortamında yapılan işçi sağlığı ve iş
güvenliği yatırımlarının, iş yaşamı kalitesi
yatırımlarının vb. harcamaların yüksek
verimlilik sonucunu doğurduğu
gözlemlenmiştir. Bu alanda en belirgin
örnekler İskandinav ülkeleri ile Orta ve
Kuzey Avrupa ülkeleridir.
Yüksek verimliliğin anlamı kişi başı
üretilen katma değerin artmasıdır. Bu
durum da ortaya daha fazla kaynak
çıkarma sonucunu doğurmaktadır. Bu
noktadan sonra ülkeler açısından önemli
bir yol ayrımı söz konusudur. Liberal
ekonomilerde, yaratılan her fazla kaynak
ve ücrete yansımayan tüm verimlilik
artışları, sermaye için tasarruf ya da
yatırım anlamına gelmektedir. Sosyal
yatırımlar, özel girişimler açısından
öncelikli alanlar olmamaktadır. Kamusal
otorite bu noktada, artan verimlilik ve
artan katma değerle oluşan yeni
kaynakların tahsisinde etkinliği sağlamak
durumundadır. Bu alanda ise elinde kamu
gelir ve harcama politika araçları
mevcuttur.
Kamu dolaylı ve dolaysız vergi gelirlerinin
toplam vergi gelirleri içindeki paylarını
dengeli dağıtmak suretiyle, daha fazla
gelire sahip olan firma ve bireylerden daha
fazla gelir elde edebilecektir. Gelişmiş
ülkeler için dolaysız vergilerin toplam
vergi gelirleri içindeki payı % 70
civarındadır. Gelişmiş ülkeler olarak
adlandırılan yüksek GSYİH’ye sahip olan
ülkeler aynı zamanda yukarıda bahsi
geçen insani kalkınma endeksinde de
birkaç istisna dışında üst sıralarda yer
almaktadır. Bu durum kamunun vergi
politikasının da kalkınma üzerindeki
etkisini ortaya koymaktadır.
Kamusal gelirin artması ve kamunun özel
sektörün boş bıraktığı sosyal alanlarda
yatırımlarını yoğunlaştırması Türkiye için
kalkınma tablosunu temelden
değiştirebilecektir. Bu önermenin
somutlaştırılması adına HDI hesaplama
metoduna göre, 2000’li yıllar boyunca
Türkiye’nin yakalamış olduğu yaklaşık
% 4’lük yıllık ortalama büyümenin yarısı
kadar sosyal yatırımlar yoluyla sosyal
göstergelerde artış sağlanmış olsa idi,
Türkiye HDI sıralamasında 2013 yılında
bulunduğu 69. sıra yerine endeks
değerinin alacağı 0.81-0.82 değeriyle
yaklaşık olarak 43-49. sıralar arasında yer
alması söz konusu olabilecekti.. Her ne
kadar önemli görünmese dahi, büyüme
sürecinde olan bir ülkenin bir yandan
büyürken diğer yandan kalkınma yolunda
başlangıç adımları attığına dair önemli bir
gösterge olacaktı.
Kalkınmaya dair göstergelerin zayıf
olmasının gelişmekte olan ülkeler
açısından yarattığı çeşitli dezavantajlar
bulunmaktadır. Bunların başında, “yeşil
saha yatırımları” adı verilen sıfırdan
yapılan yatırım hacminin daralması, mali
kaynakların finansal plasmana dönüşmesi
sonucunun doğmasıdır. Bu durum uzun
vadede istihdamın daralması ve ülkeye
giriş yapan kısa vadeli sermayenin
“vur-kaç kazançları” elde etmesine neden
olmaktadır. Ülke ekonomileri için “afyon
etkisine” sahip bu durum kısa vadede cari
açıkların, yüksek faizlerle ülkeye çekilen
mali kaynaklarla kapatılması imkânı
doğurmaktadır. Ancak bu durum belli bir
aşamadan sonra sürdürülemez hale
geleceğinden ülkenin bu süreçte elde
ettiği tüm kazanımları ve daha fazlasını
yitirmesi sonucunu doğuran krizlerin
altyapısının oluşmasına neden olmaktadır.
Her krizin de kalkınma sürecine önemli
zararlar vereceği tespiti yapılmalıdır.
Sonuç olarak kalkınma olgusunu ikinci
plâna iterek gerçekleştirilmeye çalışılan
yüksek tempolu büyüme politikaları
gerçekte ülke ekonomisinin yerinde
sayması hatta yaşayacağı krizlerin
derinliğine bağlı olarak geriye gitmesi
sonucunu doğuracaktır. Büyümenin kalıcı
olabilmesi için tek yol büyümenin
verimlilik artışlarına dayanıyor olmasıdır.
Kalkınma politikalarıyla desteklenen
büyüme süreçlerinde artan verimlilik, ülke
ekonomisinin dayanıklılığını artıracaktır.
Unutulmamalıdır ki, her kalkınmış
ekonominin üç önemli özelliği
bulunmaktadır. Birincisi sağlıklı yollarla
37
AĞUSTOS 2014
MAKALE
KALKINMA SÜRECİNDE TÜRKİYE
Tablo 1. Yıl Bazında Endeks Değerleri
2013 HDI Sırası - Ülke
2013
1985
1990
2000
2005
1
Norveç
0.944
0.814
0.841
0.910
0.935
2
Avustralya
0.933
0.853
0.866
0.898
0.912
3
İsviçre
0.917
0.813
0.829
0.886
0.901
4
Hollanda
0.915
0.796
0.826
0.874
0.888
5
ABD
0.914
0.839
0.858
0.883
0.897
6
Almanya
0.911
0.752
0.782
0.854
0.887
7
Yeni Zellanda
0.910
0.806
0.821
0.873
0.894
8
Kanada
0.902
0.822
0.848
0.867
0.892
9
Singapur
0.901
..
0.744
0.800
0.840
10
Danimarka
0.900
0.797
0.806
0.859
0.891
…
41
Şili
0.822
0.664
0.704
0.753
0.785
43
Macaristan
0.818
0.707
0.701
0.774
0.805
44
Küba
0.815
0.714
0.729
0.742
0.786
44
Bahreyn
0.815
0.718
0.729
0.784
0.811
46
Kuveyt
0.814
0.739
0.723
0.804
0.795
47
Hırvatistan
0.812
..
0.689
0.748
0.781
48
Litvanya
0.810
..
0.710
0.729
0.786
Arjantin
0.808
0.688
0.694
0.753
0.758
49
…
69
Türkiye
0.759
0.542
0.576
0.653
0.687
70
Kazakistan
0.757
..
0.686
0.679
0.734
71
Seyşel Cum.
0.756
..
..
0.743
0.757
71
Meksika
0.756
0.631
0.647
0.699
0.724
…
184
Çad
0.372
..
..
0.301
0.324
185
Orta Afrika
Cumhuriyeti
0.341
0.310
0.310
0.314
0.327
186
Kongo
0.338
0.348
0.319
0.274
0.292
187
Nijer
0.337
0.197
0.218
0.262
0.293
Kaynak: https://data.undp.org/dataset/Table-1-Human-Development-Index-and-its-components/wxub-qc5k
Erişim Tarihi: Temmuz,2014
38
AĞUSTOS 2014
sağlanan büyüme, ikincisi belirgin
verimlilik artışları ve üçüncüsü ihmal
edilmemiş sosyal yatırımlardır.
Kalkınma endeksine göre ilk 10 sırada yer
bulan ülkeler hâlihazırda belli bir
gelişmişlik seviyesine ulaşmış ve on
yıllardır bu durumlarını muhafaza eden
ülkelerdir. Türkiye’nin içinde bulunduğu
ülkelerin, endeks sıralamasında 78-96.
ülkeler arası, temel özelliği kalkınmışlık
seviyeleri düşük ancak genel olarak
yüksek büyüme oranları tutturan
ülkelerdir. Bu ülkeler arasında en dikkat
çeken ülke Brezilya’dır. Son 10 yılın en
yüksek tempolu büyüyen ve bu
performansıyla dikkat çeken Brezilya HDI
sıralamasında 85. sıradadır.
HDI endeksinde alt sıralarda yer alan
ülkelerin temel özellikleri, gelir
dağılımında bozukluk, geleneksel
sektörün ki bu genelde tarım sektörüdür,
yoğunluğu, hızlı nüfus artışları, göç
oranlarının yaygınlığı vb’dir.
İlgi çekici bir şekilde, bu grup içindeki
ülkelerin bazıları yüksek büyüme
oranlarına sahiptir. Ancak, bu büyüme
verimlilik artışları ile
desteklenmemektedir. Yine bu ülkelerin
ortak bir diğer özelliği, kişi başı brüt
sermaye yatırım miktarının sınırlı
olmasıdır ki bu da yine verimlilik alanında
olumsuz bir durumdur.
Genel bir analiz göstermektedir ki,
verimlilik ve kalkınma arasında karşılıklı
bir nedensellik ilişkisi söz konusudur ve
tıpkı büyüme gibi kalkınma süreci için de
verimlilik temelli politikalar belirleyicidir.
39
AĞUSTOS 2014
MAKALE
VERİMLİLİK ALANINDA POLİTİKA GELİŞTİRME - III
BEŞERİ SERMAYENİN GELİŞİMİ - I
Ahmet Emre ÇOBAN / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
Geçmiş yazılarda (Anahtar, Haziran 2014
ve Temmuz 2014) ülke ölçeğinde verimlilik
artışlarının merkezinde yer alan iki ana
unsurun beşeri sermayenin gelişimi ve
ulusal teknoloji yeteneğinin artırılması
olduğundan söz edilmişti. Bu yazı dizisinde
her ne kadar söz konusu iki unsur ayrı ayrı
ele alınacak olsa da, bu aşamada teslim
etmek gerekir ki, beşeri sermayenin
gelişimi de ulusal teknoloji yeteneğinin
artırılması da, temelde bilgi unsurunun
iktisadi süreçlere entegrasyonuna ilişkin
problemlerdir ve çoğu zaman bu iki unsur
iç içe geçmektedir. Politika geliştirme
süreçlerinde her iki unsur üzerinde
spesifik analizler yapılması ve tedbirler
ortaya konması muhakkak pratik anlamda
büyük kolaylıklar sağlayacaktır; ancak bu
iki alan üzerinden yapılan ayrıştırmaların
temelde kavramsal ve yöntemsel düzeyde
kalması ve alanların birbirinden bütünüyle
özerk, bağımsız nitelik taşıdığı yanılgısına
düşülmemesi gerekmektedir.
Buna paralel biçimde, beşeri sermayenin
niteliğinin verimlilikle ilişkisini işgücü
verimliliğiyle sınırlandırmak da doğru
olmayacaktır. Ülke ölçeğinde beşeri
sermayenin genel düzeyi, ulusal teknoloji
yeteneğinin temel belirleyicilerinden biri
olmasına koşut bir biçimde, makro
düzlemde istihdam ve işgücüne katılım
oranları, sektörel kompozisyon, dış ticaret
performansı gibi çok sayıda temel
değişkeni doğrudan etkilemektedir. Daha
mikro, işletme ölçeğinde bakıldığında da
beşeri sermayenin niteliğinin firmaların
kurumsallaşma ve bu bağlamda
pazarlama ve yönetim süreçlerine,
teknoloji ve ihracat potansiyellerine ve
40
firma ömrü, kârlılık gibi diğer birçok
performans göstergesine etki ettiği
görülmektedir.
Grafik 1. Beşeri Sermayenin Niteliğinin Makro ve Mikro Düzeyde Etkileri
MAKRO
MİKRO
İstihdam ve
İş Gücüne
Katılım Oranları
Firmaların
Kurumsallaşma
Düzeyleri
Ulusal Teknoloji
Yeteneği
Yönetim ve Planlama
Yetkinlikleri
Beşeri
Sermayenin
Niteliği
Üretimin Sektörel
Kompozisyonu
Pazarlama ve Dış
Hareket Yetkinlikleri
Dış Ticaret
Performansı ve
Ödemeler Dengesi
Ar-Ge, Ürün ve Süreç
Geliştirme
Yetkinlikleri
AĞUSTOS 2014
Ülke düzeyinde teknoloji yeteneğinin
geliştirilmesine yönelik olarak ilk anda
akla inovasyon ve tasarım süreçlerinin
desteklenmesi, fikri mülkiyete yönelik
düzenleme ve denetimlerin
güçlendirilmesi, araştırma - teknoloji
merkezlerinin tesis edilmesi gibi tedbirler
(doğrudan Ar-Ge yatırımları) gelmektedir.
Gerçekten de beşeri düzeyde belirli bir
yetkinliğe ulaşmış ülkelerde bu alanlarda
yapılan yatırımlar, sahip olunan teknoloji
yeteneğinin uygulamaya, ürüne
dönüşmesinden ve ticarileşmesinden yana
kısa vadede önemli kazanımlar
sağlamaktadır. Ancak bilgiye dayalı
ekonomiye geçişte temel kısıtın beşeri
sermayenin niteliği olduğu ülkelerde bu
yatırımlardan elde edilen fayda, özellikle
kısa vadede sınırlı olmaktadır ve bu
ülkelerde, öncelikle, beşeri sermayenin
niteliğinin geliştirilmesine yönelik politika
ve strateji geliştirme gerekliliği kendini
göstermektedir.
Bu anlamda bilgiye dayalı ve ileri
teknolojiye sahip bir üretim yapısının tesisi
söz konusu olduğunda, tercih
problemlerinden başlıcasını, mevcut
durumda sahip olunan mali kaynakların
ne kadarının doğrudan Ar-Ge yatırımlarına
ne kadarının ise eğitim yatırımlarına
ayrılacağına yönelik kararlar
oluşturmaktadır. Beşeri sermayenin
niteliğinin yükseltilmesi dendiğinde en
kaba şekliyle, insanların daha yüksek
yaratıcılık ve daha sistematik düşünme
yetilerini kazanması anlaşılmaktadır. Buna
paralel şekilde, mevcut bilgi stokunu
artırmak için sürekli olarak daha fazla
insanı, daha uzun süre eğitime ve gelişime
tabi tutma gereği ortaya çıkmaktadır.
Ancak tam da burada, eğitim alanında
kamu müdahalesinin ölçüsüne dair
tartışmalar gündeme gelmektedir.1
İnsanları eğitime teşvik etmede ve belirli,
uygun eğitim alanlarına yönlendirmede
kamunun rolünün ne olması gerektiğinin
yanında, yine eğitim harcamalarının ne
kadarının kamu eliyle yapılmasının doğru
olacağı gibi sorular, çoğunlukla
konjonktürel etkiler ve dönemsel iktisadi
politika tercihleri doğrultusunda birtakım
cevaplara kavuşturulmaktadır. Bu yönde
neo-liberal yaklaşımların sunduğu analiz
ve gözlemler, her bir bireyin (ya da
ailesinin) eğitim alanına özel bir yatırım
alanı olarak bakması gerektiğini
savunmaktadır. Bireyler kendi refah
düzeylerini, refah düzeylerine dair
beklentilerini, eğitimin maliyetini,
eğitimde geçecek sürenin fırsat
maliyetlerini ve farklı disiplin alternatifleri
içinde geçirilecek her bir yılın marjinal
faydasını değerlendirmek durumundadır.
Yine bu yaklaşıma göre, bireyler, eğitimden
sağlayacağı faydayı azami düzeye taşımak
için eğitime ne kadar kaynak ve zaman
ayıracağına ve hangi alana yöneleceğine
dair kararı kendileri alırsa, piyasanın
görünmez eli beşeri sermayenin de ideal
dağılımını sağlayacaktır; bu alanda
kamunun müdahalesi ise sadece durumu
kötüleştirmeye yarayacaktır. Ne var ki bu
tezin arka planını oluşturan analiz ve
karşılaştırmalar, ağırlıkla gelişmiş,
kentleşme sürecini büyük oranda
tamamlamış, okuma yazma oranlarında ve
ortalama eğitim sürelerinde kat etmesi
gereken mesafenin neredeyse sonuna
gelmiş ülkelerin son 10-20 yıllık
deneyimlerine dayandırılmaktadır.
Özellikle savaş sonrası dönemde Kuzey
Amerika, Batı Avrupa ve Doğu Asya
ülkelerindeki sosyal ve müdahaleci devlet
uygulamalarının eğitim alanında getirdiği
kazanımlar ise çoğu zaman arka plana
atılmaktadır. Aşağıdaki satırlarda
izlenebileceği gibi, hakikaten eğitim
alanında yapılan yatırımların ve devlet
müdahalesinin geri dönüşleri izlendiğinde,
gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan
ülkeler arasında bazı farklar kendini
göstermektedir.
Eğitime yapılan yatırımların dönüş
oranlarını analiz etmeye yönelik
çalışmalar, genel itibariyle ortalama
eğitim süresinde yıl bazında meydana
gelen artışların ekonomik büyüme
üzerinde yol açtığı değişimi temel
almaktadır. Bu alanda bir diğer gösterge
ise, eğitim düzeyindeki değişimin reel
ücretler üzerindeki etkisine
yoğunlaşmakta, ücret üzerindeki değişimi
ise, verimlilik artışının bir katkısı olarak
değerlendirmektedir. Bu alandaki kayda
değer ampirik analizlerin ilki, 1994 yılında
Psacharopoulos tarafından yapılmıştır.2
Ortalama eğitim süresindeki bir yıllık
artışın millî gelir üzerinde %10’luk bir
artış sağladığını sunan bu çalışma
başlangıç niteliğinde olup millî gelir
içinden eğitime ayrılan payın azaltılması
gibi ek düzenlemeleri dışarıda bırakmıştır;
ayrıca eğitim düzeyini bağımsız, millî geliri
bağımlı bir değişken olarak görüp
yorumlama gibi yetersizlikler de
mevcuttur. Psacharopoulos’un sonraki
yıllarda ortaya koyduğu, farklı eğitim
düzeyleri özelinde ve dünyanın değişik
bölgelerine yönelik analizler ise, konuya
ilişkin temel referans metinleri hâlini
almıştır.3
1
Isaksson, Anders Thiam Hee Ng ve Ghislain Robyn (2005), Productivity in Developing Countries: Trends and Policies, United Nations Industrial Development Organization Research Programme, ss. 89-90.
2
Psacharopoulos, George, 1994. "Returns to investment in education: A global update," World Development, Elsevier, vol. 22(9), pages 1325-1343, September.
3
Bu analizlere toplu olarak http://ideas.repec.org/e/pps2.html adresinden ulaşılabilir. Erişim tarihi: 18 Temmuz 2014.
41
AĞUSTOS 2014
MAKALE
VERİMLİLİK ALANINDA POLİTİKA GELİŞTİRME - III / BEŞERİ SERMAYENİN GELİŞİMİ - 1
Bu alandaki analizlerin ortaya koyduğu
diğer bir veri, Hall ve Jones’un da belirttiği
gibi, ortalama eğitim seviyesi yükseldikçe,
eğitimde sağlanan bir yıllık artışın büyüme
üzerindeki etkisinin azalma eğilimi
göstermesidir.4 Bu veriye de paralel
şekilde, göreli olarak düşük eğitim
seviyelerine sahip olan gelişmekte olan
ülkelerde eğitim alanında yapılan
yatırımların büyüme ve verimlilik üzerinde
daha yüksek etkisi olduğu gözlenmektedir.
Ancak burada, Isaksson vd.’nin ortaya
koyduğu açılım büyük önem taşımaktadır:5
Gelişmişlik düzeyi en düşük olan ve
teknoloji sınır değerlerine en uzakta olan
ülkelerde, orta ya da yüksek (mesleki)
öğretimden ziyade temel eğitime sağlanan
4
yatırımların etkileri daha yüksek
seyretmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde
orta ve yüksek (mesleki) öğretime ayrılan
kaynakların dönüşü daha net bir biçimde
gözlenirken gelişmiş ülkelerde ise
lisansüstü eğitime ve araştırma
faaliyetlerine yapılan yatırımlar, daha gözle
görünür etkilere olanak vermektedir. Yine
daha önce belirtildiği gibi, genel itibariyle
eğitim alanına yapılan kamu yatırımlarının
dönüşleri, göreli olarak gelişmekte olan
ülkelerde daha yüksek olmaktadır.
Her ne kadar bu analiz ve yorumlar
spesifik örnekleri ele almakta her zaman
yol açıcı olmasa da, eğitim alanına
yapılacak kamu yatırımlarının sahip
olması gereken temel birtakım özelliklere
cevap verir niteliktedir. Gerek büyüme
düzeyleri gerekse de verimlilik üzerinde
eğitim yatırımlarının etkisini azami düzeye
çekme yönündeki çabalar, eğitime ayrılan
kaynağı artırmaktan ziyade, eğitime
ayrılan kaynağı doğru düzeylerde, doğru
disiplinlere aktarmaya yoğunlaşmalıdır. Bu
anlamda beşeri sermayenin gelişimi
konusu, karşımıza bir kez daha dağılım
problemi olarak çıkmaktadır.
Bu dağılım problemini çözmekten yana
genel olarak iki bileşenli bir formül ortaya
konmaktadır: (i) Ulusal teknoloji
yeteneğini farklı disiplinler temelinde
analiz etmek ve teknoloji sınırından uzak
Robert E. Hall, Robert E. ve Charles I. Jones 1999. “Why Do Some Countries Produce So Much More Output per Worker than Others?” NBER Working Paper No. 6564, June.
5
Isaksson vd. a.g.e. s. 91.
42
AĞUSTOS 2014
olunan alanları belirlemek; (ii) İşgücü
piyasasının mevcut durumdaki ve
gelecekteki olası işgücü talep alanlarını
öngörmek. Her iki bileşen de önemli
olmakla birlikte, bu bileşenlerin veri aldığı
bazı varsayımlara yönelik ülke düzeyinde
de analizler yapılmalı ve bu yönde spesifik
sorun ve dönüşüm alanları tespit
edilmelidir. Örneğin gelişmekte olan
ülkelerin hemen hepsinde kentleşme
oranları benzer düzeylerde seyretse de,
kentleşme oranlarının ortalama eğitim
düzeyi üzerindeki etkisi, her yerde aynı
ölçüde belirleyici nitelik taşımamaktadır.
Bunun yanı sıra, sektörel kompozisyonun
değişimi sürecinde tarım sektöründen
sanayi sektörüne geçiş desenleri büyük
ölçüde benzerlik taşımakla birlikte, sanayi
sektöründen hizmet sektörlerine geçiş ve
üretimin teknoloji düzeyini yükseltme
konularında aynı paralellik
gözlenmemektedir. Beşeri sermayenin
genel gelişmişlik düzeyi, ülkeden ülkeye
farklılaşan bütün bu değişim
parametrelerini açıklamak için yeterli
olmayacaksa da, birçoğu için önemli
bulgulara ve bu bağlamda politika
ihtiyaçlarına işaret edebilecektir.
Dolayısıyla bu zeminde yapılacak
analizlerin, ülkelerin demografik
yapısından, kültürel ve toplumsal
özelliklerden ve mevcut gelişim
süreçlerinden bağımsız olmayacak
şekilde, her eğitim düzeyinde, nitelikler,
nicelikler, pazar ihtiyaçları, eğitime olan
talep, disipliner farklılıklar, işgücü piyasası
- eğitim ilişkisi gibi çok sayıda faktörü
içermesi gerekliliği kaçınılmazdır.
Tablo 1. Beşeri Sermayenin Niteliğine İlişkin Analiz ve Karşılaştırma Alanları
A. DEMOGRAFİK GÖSTERGELER
1. Yaş ortalaması; nüfusun yaş aralıklarına göre dağılımı
2. Yaş gruplarının nüfusa oranlarına yönelik projeksiyonlar
3. Bölgeler bazında nüfus ve yaş grubu dağılımları
4. Kentleşme düzeyine dair göstergeler
vd.
B. İŞ GÜCÜ YAPISINA YÖNELİK GÖSTERGELER
1. İstihdam düzeyleri; bölge, sektör, cinsiyet temelli karşılaştırmalar
2. İş gücüne katılım oranları; bölge, sektör, cinsiyet temelli karşılaştırmalar
3. İş gücünün eğitim profili; bölge, sektör, ölçek temelli karşılaştırmalar
4. İşbaşı eğitim ve gelişim olanakları
5. İş gücü piyasasına yönelik talep analizleri
vd.
C. EĞİTİM DÜZEYİ GÖSTERGELERİ
1. Temel eğitim alanların yüzdesi ve yaş gruplarına dağılımı
2. Orta düzeyde eğitim alanların yüzdesi ve yaş gruplarına dağılımı
3. Yüksek eğitim alanların yüzdesi ve yaş gruplarına dağılımı
4. Yaş grupları bazında alınan en yüksek eğitim düzeyleri
5. Toplam nüfus içinde alınan en yüksek eğitim düzeyinin seyri
6. Üniversite mezunu işsiz nüfus oranları
7. Alt yaş grupları bazında okullaşma oranları
8. Üniversiteye giriş oranları
9. PISA vb. karşılaştırmalı analizler
vd.
Sonraki yazıda, Türkiye örneği spesifik
olarak ele alınacak, eğitim profilinin
verimlilik düzeyindeki etkisine yönelik
olarak karşılaştırmalı analizler, veriler ve
nitel gözlemler aktarılacaktır.
43
AĞUSTOS 2014
MAKALE
VERİMLİLİK, BÜYÜME VE KALKINMA - I
Dr. Halit SUİÇMEZ / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
Sürdürülebilir kalkınmanın temeli
verimlilik ve istihdam odaklı büyümedir.
Gelişmiş ülkelerin büyümelerinde
teknoloji ve toplam faktör verimliliğinin
payı gelişmekte olan ülkelere göre daha
yüksektir. Türkiye’de büyümede
verimliliğin payı uzun yıllar düşük kalmış,
son dönemlerde kısmen yükselişler
yaşanmıştır. Önümüzdeki dönemde, hem
büyüme hızını yükseltmek ve hem de
büyümede teknolojik artışa dayalı
verimliliğin payını artırmak için, kapsamlı
bir büyüme ve verimlilik planlaması
zorunludur.
Bu makalede önce büyüme, sonra da
kalkınma ve verimlilik açısından
ülkemizdeki esas sorunların neler olduğu
ortaya konulacak, ardından sürdürülebilir
büyüme ve verimlilik açısından önerilen
planlamaya vurgu yapılacaktır.
Makale Anahtar dergisinde iki bölüm
halinde yayımlanacaktır. İlk bölümde,
Türkiye’de büyüme, kalkınma ve verimlilik
açılarından ne türden sorunlar yaşandığı
üzerinde durulacak, ikinci bölümde ise,
büyüme-verimlilik ilişkisi açısından
yaşanan sorunlar ile Onuncu Kalkınma
Planı’nda verimlilikle ilgili hedefler ve
yaklaşımlar üzerinde durulacaktır.
1.Türkiye’de Büyüme Açısından Sorun
Nedir?
Büyüme konusu, nitelik ve kalıcılık
açısından çok tartışılmaktadır. Sorunun
siyasi, akademik ve sanayi çevrelerinde
nasıl algılandığına bakalım: Öncelikle
büyüme konusundaki sorunların siyasal
düzlemde nasıl tanımlandığını ortaya
koyalım:
44
Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın bu
konudaki görüşleri oldukça önemlidir.
Aşağıdaki alıntıda bu konuya olan
yaklaşımı verilmektedir:
"Sadece nicelik olarak hangi ülkenin yüzde
kaç büyüdüğü değil ama büyümenin
niteliği de bundan sonraki dönemde
herkesin dikkat etmesi gereken önemli bir
unsur...”
"Büyümenin niteliğine baktığımızda,
büyüme kamu sektöründen mi geliyor
yoksa özel sektörden mi geliyor? Büyüme
tüketerek mi yoksa yatırım harcamalarıyla
mı oluyor? Büyüme iç tasarruflara
dayanan bir büyüme mi yoksa dış kaynağa
bağlı bir büyüme mi? Büyümenin
sonucunda kamunun borç stoğu,
şirketlerin borcu nereye gidiyor?
Öncelikle tüketime değil, özel sektörün
kamunun yatırımlarına bağlı bir büyüme...
Kamunun değil, özel sektörün yatırımda,
harcamada ağırlıklı olduğu bir büyüme
yapısı...”
İç talebe değil, dış talebe, ihracata dayalı
büyümenin de çok önemli bir unsur
olduğunun altını çizen Babacan, "Türkiye
ancak ürettikçe, yüksek katma değerli
ürettikçe, ürünlerini, hizmetlerini dünya
pazarına daha çok sattıkça gerçek
anlamda sıhhatli büyümeye sahip olacak"
dedi. Babacan, “…büyümenin faturasını
gelecek nesillere borç stoğu olarak
bırakmamalıyız" ifadelerini kullandı
(Hürriyet, 19.09.2013).
Bu alıntıdan, ekonomik büyümenin nitelik
açısından irdelenmesi gerektiğini, bununla
da üreterek büyüme anlayışının
önemsenmesini anlamaktayız.
Büyüme ve kalkınma konularında
Türkiye’de en çok yazı yazan ve
araştırmalar yapan akademisyenlerden
biri olan Prof. Dr. Erinç Yeldan da
büyümenin niteliği üzerinde çok
durmaktadır. Yazara göre; büyümenin
kaynaklarının ortaya konulması çok
önemlidir. “Bu hafta başında ulusal gelir
istatistikleri sessiz sedasız yayımlandı.
TÜİK’in tahminlerine göre 2013 yılında
Türkiye ekonomisi yüzde 4 büyüme
kaydetti. Büyümenin kaynakları üzerine
yapılan değerlendirmeler, ulusal
ekonominin özel tüketim harcamaları ve
kamu yatırımlarının ağırlıklı olarak
büyüdüğünü gösteriyor” (Kaynak;
Büyümenin Yapısında Değişen Yok, 02
Nisan 2014 Cumhuriyet).
Özel sabit sermaye yatırımlarının
büyümeye katkısı neredeyse sıfır; kamu
yatırımlarının ana kalemi ise kamu
inşaatından gelmekte. İhracatın da
büyümeye katkısının söz konusu olmadığı
ve dolayısıyla ekonominin iç (tüketim)
talebe dayalı olarak büyüme gösterdiği
anlaşılıyor.
Büyümenin giderek daha fazla cari
işlemler açığı gereksinimini duyuyor
olması ise ulusal ekonominin en büyük
çözümsüzlüğü ve ana kırılganlık noktası.
2013’ün büyüme yapısı “dış kaynağa dayalı
orta halli büyüme” sorununun giderek daha
da derinleşmekte olduğunu
belgelemektedir. Türkiye ekonomisinde
büyümenin 2013’teki kaynaklarını, küresel
krizden bu yana gözlenen kaynaklar ile
karşılaştırmayı düşünebiliriz. Tablo 1’de
böyle bir çalışma sunuyoruz.
AĞUSTOS 2014
Tablo 1. Büyümenin Kaynakları
indirgenmiş bir söz oyununa
dönüşmüştür” (Erinç Yeldan, Orta Gelir
Tuzağı Meselesi, 6 Nisan 2014
Cumhuriyet).
Büyümenin Kaynakları
2008 - 2012 (1998 Fiyatlarıyla)
2012 - 2013
2006 - 2012 (Toplam)
GSYH
4,0
15,4
Özel Tüketim
3,1
8,1
Kamu Tüketimi
0,6
2,2
Sabit Sermaye Yatırım Har.
1,1
5,0
Stok Değişmeleri
1,6
-1,9
İhracat
0,0
5,9
İthalat
-2,4
-3,9
NOT: Çalışan Başına
Reel Milli Gelir (İşçi Üretkenliği)
4.795,0
4.809,1
Kaynak: TÜİK, Ulusal Hesaplar ve Hane Halkı İş Gücü İstatistikleri
Türkiye 2008’den 2012’ye, krizin öncesi ve
sonrası da dâhil, birikimli olarak yüzde
15.4 büyüme gösterdi. Bunun yüzde 8.1’i
özel, yüzde 2.2’si de kamu olmak üzere
neredeyse üçte ikisi “tüke m”
harcamalarına dayanmaktaydı.
Yatırımların katkısı yüzde 5 civarında iken,
net ihracatın (ihracat eksi ithalat)
katkısının da küçük, ama pozitif yönde
olduğu görülmekteydi.
Oysa 2013, yatırımların ve ihracatın
katkılarının artık söz konusu olmadığı ve
ekonominin iç tüketim ve stoklarda
birikime dayalı bir konjonktürel büyümeye
dayanmaktadır.
Ekonominin dış kaynak girişine bağımlılığı
sorunu, en çarpıcı olarak “üretkenlik”
kayıplarında kendini göstermektedir. Çok
kaba ancak doğrudan bir hesaplamayla,
2008 ile 2013 Türkiye’sinde işçi üretkenliğini
karşılaştırırsak 2008’de çalışan başına
üretilen reel ulusal gelirin (sabit 1998
fiyatlarıyla) 4.809 TL olduğunu ve bu
rakamın 2013’te 4.795 TL’ye gerilediğini
görebiliriz. Borçlanmaya dayalı tüketim
harcaması sayesinde büyüyebilen bir
ekonomi…
“Türkiye’de büyüme, teknolojik gelişme ve
eğitilmiş iş gücüne dayalı üretkenlik
kazanımlarından değil, uluslararası
piyasalarda doların fiyatının ne olacağına
Tablo 2. İstihdamın Milli Gelir Esnekliği (Yıllık Ortalamalar)
Tablo 2’de verileri sunulan istihdam
esnekliği konusu da büyümenin niteliğini
anlamada önemli bir araçtır. Bir birim
milli gelir artışında kaç birim istihdam
yaratıldığı (istihdam yüzdesi/milli gelir
yüzdesi=0.25/1.00=0.25 ) konusu istihdam
esnekliğinden anlaşılır. Bu oran 2002
sonrasında yüzde 0.14’e düşmüştür. Bu
durum istihdam yaratmayan büyüme
demektir.
Bu alıntıda da yine büyümenin tüketime
dayandığını görmekteyiz. Olması gereken
sağlam büyüme kaynaklarının ise,
teknolojik gelişme ve nitelikli iş gücü
olduğu vurgulanmaktadır.
Şimdi de iş dünyasından önemli bir
temsilcinin konuya yaklaşımını
özetleyelim:
İş dünyasının önde gelenlerinden biri,
Ersin Özince de "biz rant ekonomisiyiz"
diyerek bu eğilimi destekler yönde
konuşmuştur. İş Bankası Başkanı çok
ilginç saptamalarda bulunmuştur:
"...Türkiye bugün tasarruf yapmıyor,
tüketiyor. Bunu müşterilerimizden
biliyoruz. Kredi kullanan müşterilerimiz
artık yatırım yapmıyorlar. Çoğu marketçi,
gayrimenkulcu, inşaatçı oldu. Gayrimenkul
fiyatlarının ne kadar yükseldiğine
bakarsanız Türkiye'nin üretmediğini
görebilirsiniz" diyerek ülke ekonomisinin
daha büyük dalgalanmalara karşı
beklenen gücü gösteremeyeceğine dikkat
çekti” (2 Temmuz 2012, Dünya).
İstihdamın Milli Gelir Esnekliği (Yıllık Ortalamalar)
1989-2008
1989-2000
2002-2008
0.25
0.39
0.14
Büyüme açısından siyasette, akademide ve
iş dünyasında “ortak” sayılabilecek bir
yaklaşımın olduğunu öne sürebiliriz.
45
AĞUSTOS 2014
MAKALE
VERİMLİLİK, BÜYÜME VE KALKINMA - I
Ekonomik büyümenin niteliğinin zayıf
olduğu konusunda tüm kesimlerde ortak
bir görüş oluşmuştur. Büyüme konusunda
bu saptamalardan sonra şimdi de
kalkınma olgusunda ülkemizdeki sorunun
ne olduğu üzerinde duralım.
2. Türkiye’de Kalkınma Açısından Sorun
Nedir?
Kalkınma elbette büyümeden farklıdır.
Sağlanan üretim artışının (büyümenin)
toplumun geneline daha adil, dengeli
yansıması ve sosyal göstergelerle de
desteklenmesidir. Bu olgu ise daha çok
insani gelişme endeksleri ile
ölçülmektedir.
Türkiye insani gelişmişlikte 180 ülke
içinde 92'nci sıradadır. Demokrasi
indeksinde de 167 ülke içinde 88’nci
46
durumdadır. Her iki göstergede de
“orta”larda bulunmaktadır. Kalkınma
derecesiyle demokrasi karnesi yakın
noktalardadır (Kaynak:1http://www.izafet.com/genelkultur/608475-dunya-demokrasi-indeksiulkelere-gore-demokrasisiralamasi.html#ixzz1wEpj2dBY, 2UNDP,Human Development Report,2009).
Ülkemiz genelde orta düzey bir “özgürlük
ve kalkınma toplumu” görüntüsü
sunmaktadır.
Milli gelirde ilk 20 ülke içinde olan
Türkiye’nin niçin küresel rekabette 59,
temel eğitimde 100, eğitim kalitesinde 94,
yenilikçilikte 67 ve küresel bilgi
teknolojisinde 52’nci sırada olduğu ayrıca
araştırılması gereken bir sonuçtur
(Kaynak; OECD,2011).
Bugün, A. Sen’in bazı kavramları üzerine
kurulan insani gelişme kavramı
kalkınmanın nihai hedefi olarak merkezi
bir roldedir. İnsani gelişme, sağlık, eğitim,
beslenme, barınma, bilgiye erişim, katılım,
rejim türü (demokrasi ve özgürlük
derecesi) gibi birçok boyut ve bakış açısı
içermektedir (Kaynak; E. Thorbecke,
Kalkınma Doktrininin Evrimi, 1950-2005,
Fikret Şenses, Neoliberal Küreselleşme ve
Kalkınma, 2009 İçinde, s; 166).
Kalkınma konusunda bir başka çalışmada
şunlar söylenmektedir: “… bugün üretim
olarak dünyada 17’nci ülkeyiz. Ama
insani gelişmişlik olarak da 169 ülke
içinde 84’ncü sıradayız”(Kaynak; Sırma
Demir Şeker, Türkiye’nin İnsani Gelişme
Endeksi ve Endeks Sıralamasının Analizi
T.C. Kalkınma Bakanlığı, s;17,Ekim 2011).
AĞUSTOS 2014
Büyüme hızı ve milli gelir büyüklüğünde
önemli performans gösteren Türkiye,
kalkınma konusunda niçin sıçrama
yapamamıştır?
Bu durum ülkemizde reel ekonomiden
uzaklaşılmasıyla da yakından ilgilidir.
Bugün kalkınmanın gerçek göstergesi
olan insani gelişmişlikte nerede
olduğumuz ortada. O halde yapılacak iş,
hep birlikte zayıf kaldığımız alanları
bilmek. Bunlar; eğitim, sağlık, kadın
istihdamı, şehirleşme, demokrasi.
Ama bunların da gerisinde esas sorun;
verimsizliktir.
Verimlilik Ekonomisi olmalıyız. İnsan
potansiyelimizi her alanda en doğru
biçimde değerlendirmeliyiz. Başta beşeri
varlıklarımız olmak üzere, fiziksel
kaynaklarımızı, her çeşit
potansiyellerimizi tam ve etkin
değerlendirmenin yol ve yöntemlerini hep
birlikte araştırıp bulmalıyız.
Sonuç olarak gerçek, adil ve dengeli bir
kalkınma için iki kavrama ihtiyaç var:
1-Planlama
2-Verimlilik
Sanayileşmiş ülkelerin büyüme ve
gelişmelerinde verimlilik artışlarının (artık
değer artışının, teknolojik gelişmenin)
büyük rolü olmuştur. Bu hem tarihsel,
hem de toplumsal ve güncel olarak
doğrulanmıştır. Teknik olarak da
kanıtlanmıştır. Büyüme muhasebesinde
TFV’nin büyümedeki payı ağırlık taşır.
Kalkınma ve verimlilik bağlantıları
konusunda 10’ncu Kalkınma Planı’nda
önemli vurgular bulunmaktadır. Bu
çalışmanın ileriki kısımlarında bu
bağlantılar değerlendirilmiştir.
Büyüme ve kalkınma konusundaki
sorunlardan sonra, iktisatta bu iki temel
alanın kapsamında yer verilen, verimlilik
konusundaki zayıflıklarımıza değinebiliriz.
3. Türkiye’de Verimlilik Açısından
Sorunlar Nelerdir?
Ülkemizde üç kez verimlilik hamlesi
olmuştur. Ancak bunlar kalıcı ve
sürdürülebilir olamamıştır. Birinci
verimlilik hamlesi, 1960’ların ortalarından
1970’lerin ortalarına kadardır. Verimlilik
kazanımlarının kaynağı KİT’lerin sağladığı
ucuz sanayi girdileriyle ithalat koruma
duvarlarının yarattığı rantlardan
oluşmaktaydı. İkinci verimlilik hamlesi
1980 sonrasında oldu. Bunun kaynağı da,
yapısal uyum kredileri ve ihracat
teşviklerine dayalı rantlardı.
Üçüncü verimlilik hamlesi, 2001 krizi
sonrasında 2002-2008 döneminde oldu.
Bunun kaynağı da IMF’den kullanılan 30
milyar dolar kredi ile küresel ekonomide
ABD kaynaklı ucuz dövize dayalı sıcak para
akımlarıydı.
Türkiye bugün bir “verimlilik yorgunluğu”
içindedir. Son 50 yılda üç kez bu yorgunluk
yaşanmıştır. Çünkü her defasında
verimlilik hamlesinin arkasındaki esas
kaynak rantlara, borçlanmaya ve ucuz
döviz kaynaklarına
dayandırılmıştır.Verimlilik hamlesinin
finansmanı, sağlam olmayan bu
kaynaklarla yapıldığından çabuk
tükenmiştir. Verimlilik kazanımlarının
arkasında milli tasarruflara dayalı, Ar-Ge
ve teknolojik gelişmeye yaslanan bir
finansman ve nitelikli bir iş gücü olması
gerekir.
Bu açıklamalardan sonra, ülkemizde
verimlilik olgusu açısından yaşanmakta
olan sorunları sıralayabiliriz:
1-Birinci sorun; iş gücünün niteliği ve
teknolojik gelişmenin yetersizliği,
2-İkinci sorun olarak; 2010 yılından sonra
verimlilik atılımının önemli ölçüde
durağanlaştığını görmekteyiz.
3-Dünya ülkeleri ile aramızda önemli bir
verimlilik açığı bulunmaktadır. Bu da
üzerinde durulması gereken çok önemli
bir sorundur.
4-Verimlilik ile makroekonomik
değişkenler arasındaki ilişkilerin kopuk
olduğunu öne sürebiliriz. MPM (mülga) ve
VGM çalışmalarında bu saptamalar
yapılmıştır.
5-Toplumsal düzeyde verimlilik
kültürümüzün de çok zayıf olduğunu
belirtmek gerekir.
Başta insan varlığımız olmak üzere birçok
kaynaklarımızı israf ettiğimiz
bilinmektedir.
Tablo 3, Tablo 4 ve Şekil 1’de yukarıda
sıraladığımız sorunların verilerine işaret
etmekteyiz. Örneğin 2010-2013 arasında iş
gücü verimliliğinin durağanlaştığını Tablo
3 ve Şekil 1’de görmekteyiz. Üretkenlik
Karşılaştırması Tablosunda da (Tablo 4)
Türkiye’de emek üretkenliği endeksinin
ABD’nin yüzde 44’ü düzeyinde olduğu
gösterilmiştir.
Tablo 3. Üç Aylık Verimlilik İstatistikleri
Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2010 Ort.=100)
Yıl-Dönem
C
2005-O.
87,57
2006-O.
91,55
2007-O.
94,22
2008-O.
93,09
2009-O.
91,64
2010-O.
100
2011-O.
103,45
2012-O.
100,81
2013-O.
100,86
Kaynak:http/vi.sanay.gov.tr/rpr.aspx,
Erişim Tarihi 08.05.2014
47
AĞUSTOS 2014
MAKALE
VERİMLİLİK, BÜYÜME VE KALKINMA - I
Tablo 4. ABD, OECD, Türkiye Üretkenlik Karşılaştırması, 2009
ÜRETKENLİKTE ABD, BAZI OECD ÜLKELERİ ve TÜRKİYE (2009)
Ülkeler/Bloklar
Kişi Başına
Kişi Başına
Çalışan Saat
Gelir (SAGP) $ Gelir $ ABD=100 Başına Hasıla, $
Çalışan Saat
Başına Hasıla
ABD=100
ABD
46,581
100
57,4
100
Norveç
55.650
G7 Ülkeleri
39.409
119
73,3
128
85
50,6
88
Almanya
36.452
78
53,3
93
AB, 15 Ülke
34.694
74
48,8
85
Fransa
33.679
72
54,5
95
OECD (30 ülke)
33.697
72
43,4
76
İspanya
32.565
70
47,4
83
Japonya
32.421
70
38,2
67
İtalya
31.887
68
43,6
76
Yunanistan
29.724
64
33,9
59
G. Kore
27.169
58
25,2
44
Macaristan
19.765
42
25,2
44
Türkiye
14.469
31
25,2
44
Polonya
19.076
41
23,4
41
Rusya
20.409
44
20,5
46
14.406
31
19
33
Meksika
Kaynak: OECD Veri tabanı, SAGP: Satın Alma Gücü Paritesine Göre
Şekil 1. İmalat Sanayiinde Üretim, İstihdam, Verimlilik ve Reel İş gücü Maliyeti
(Bir Önceki Yılın Aynı Dönemine Göre Yüzde Değişim)
Kaynak: TÜİK Kısa Dönemli İş İstatistikleri, Üretim, İstihdam ve Üretici Fiyatları Endeksi Haber
Bültenleri; aylık üretim endeksinin üçer aylığa dönüştürülmesi, verimlilik ve reel iş gücü maliyeti
TİSK hesaplaması,2014.
48
Ülkemizde büyüme-kalkınma-verimlilik
açılarından yaşanan önemli sorunlara yer
verdikten sonra şimdi de büyümeverimlilik ilişkisine ayrıca değinmek
özellikle yararlı olacaktır.
Gelecek bölümde; Türkiye’de verimlilik ve
büyüme ilişkileri açısından yaşanan
sorunlar ile Onuncu Kalkınma Planı’ndaki
verimlilik hedefleri üzerinde durulacaktır.
Yararlanılan Kaynaklar
•Erinç Yeldan, Büyümenin Yapısında
Değişen Yok,02 Nisan 2014 Cumhuriyet
•Erinç Yeldan, Orta Gelir Tuzağı Meselesi,
6 Nisan 2014 Cumhuriyet
•Erinç Yeldan, A ve Güneş Kolsuz (2014)
“1980-Sonrası Türkiye Ekonomisinde
Büyümenin Kaynaklarının Ayrıştırılması”
Çalışma ve Toplum, 40(1): 49-66.
•www.tobb.org.tr, erişim tarihi, 13.05.2014
•(Kaynak:1- http://www.izafet.com/genelkultur/608475-dunya-demokrasi-indeksiulkelere-gore-demokrasisiralamasi.html#ixzz1wEpj2dBY, 2UNDP,Human Development Report,2009
•OECD,2011 Raporu
•Sırma Demir Şeker, Türkiye’nin İnsani
Gelişme Endeksi ve Endeks Sıralamasının
Analizi T.C. Kalkınma Bakanlığı, s;17,Ekim
2011
•http://vi.sanayi.gov.tr/rpr.aspx, erişim
tarihi; ; 08.05.2014
•Halit Suiçmez, Ekonomik Büyümede
Toplam Faktör Verimliliğinin Rolü, MPM
Yayını, 698, Ankara, 2008, Sf:13
•Halit Suiçmez, Verimlilik Ekonomisi ve
Politika Arayışları, Verimlilik Dergisi,
2013/4
•TÜSİAD, TCMB; 2008 Raporları
•Nurettin Alpkent, Teknoloji Seviyesi
Araştırmaları, İllerde VAP Projeleri,19992009
•B.Saraçoğlu ve H.Suiçmez, (2006),
Türkiye İmalat Sanayinde Verimlilik,
AĞUSTOS 2014
Teknolojik Gelişme, Yapısal Özellikler ve
2001 Krizi Sonrası Reel Değişimler)
•E.Taymaz, ve H. Suiçmez, (2005),
Türkiye’de Verimlilik, Büyüme ve Kriz,
MPM Yayını, Ankara.)
•E.Thorbecke, Kalkınma Doktrininin
Evrimi, 1950-2005, Fikret Şenses,
Neoliberal Küreselleşme ve Kalkınma,
2009 İçinde, s; 166
•http://vi.sanayi.gov.tr/rpr.aspx, erişim
tarihi; ; 08.05.2014
•TÜİK Kısa Dönemli İş İstatistikleri,
Üretim, İstihdam ve Üretici Fiyatları
Endeksi Haber Bültenleri; aylık üretim
endeksinin üçer aylığa dönüştürülmesi,
verimlilik ve reel iş gücü maliyeti TİSK
hesaplaması,2014
•Dr. Halit Suiçmez, Ekonomik Büyümede
TFV’nin Rolü, MPM Yayını, 698, Ankara,
2008, Sf:13)
•Şeref Saygılı, Uluslararası Üretim
Zincirlerinde Dönüşüm ve Türkiye’nin
Konumu, Değerlendirme,2 Mart
2012,TCMB
•The Conference Board, Aktaran; Metin
Ercan, Radikal,05.04.2014)
T.C.Kalkınma Bakanlığı, Onuncu Kalkınma
Planı 2014-2018),Ankara 2013http://www.academia.edu/3349233/Orta_G
elir_Tuzagindan_Cikis_Hangi_Turkiye)http://www.academia.edu/3349233/Orta_G
elir_Tuzagindan_Cikis_Hangi_Turkiye,erişi
m tarihi; 13.05.2014
49
AĞUSTOS 2014
PROJELER
KARADENİZ ÇAYI DÜNYA PAZARINA ÇIKMAK İÇİN KOLLARI SIVADI
Çay, Türkiye’de ve dünyada sudan sonra
en popüler içecek. Dünyadaki üretim
sıralamasına bakıldığında ise Çin bir
numarada yer alırken, Türkiye 77 bin
hektarlık alanda yaptığı üretimle 6. sırada
yer alıyor. Ancak Türkiye bu üretiminin
çoğunluğunu iç piyasaya sürüyor. Diğer bir
deyişle Doğu Karadeniz Bölgesi’nin kilit
sektörü olan çay, dünya pazarında
beklenen noktada değil. Bu durum gerek
Türkiye’nin gerekse bölgesel kalkınmanın
önünde aşılması gereken önemli
engellerden birini oluşturuyor.
AMAÇ: ÇAY SEKTÖRÜNÜN REKABET
GÜCÜNÜ, VERİMLİLİĞİNİ, KALİTESİNİ
ARTIRMAK VE DÜNYA PAZARINA GİRMEK
Türk çayının dünya pazarında söz sahibi
olması yönünde atılacak önemli adımlar
arasında; çay sektörünün rekabet gücü ve
kalitesinin artırılması, bu konuda
sürdürebilirliğin sağlanması ve sektördeki
aktörler arası işbirliği ve koordinasyonun
50
artırılması sayılabilir. İşte bu adımları
harekete geçirecek olan Çay Araştırma ve
Uygulama Merkezi Projesi, yine çayın
başkenti olarak bilinen Rize’den geldi.
ÇAY İÇİN YAKLIŞIK 10 MİLYON AVRO’LUK
YATIRIM YOLDA
Rize Ticaret ve Sanayi Odası ile Rize
Ticaret Borsası, çay sektörüne ilişkin
problemleri ortadan kaldırmak, çay ve çay
ürünlerinin kalite ve kontrolünü daha
sağlıklı bir biçimde yapmak ve ürün
geliştirme faaliyetlerine katkı sağlamak
için çay işleme ve paketleme tesisi
kuruyor. Proje kapsamında kurulacak
tesis, tüm KOBİ’lerin ortak kullanımına
açık olacak. “Rize Çay Araştırma ve
Uygulama Merkezi” Projesi, Türkiye
Cumhuriyeti ile AB’nin ortak finansmanı
çerçevesinde yaklaşık 10 milyon Avro ile
destekleniyor.
AĞUSTOS 2014
Çağrı ÖNER - Fotoğraf Sanatçısı
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
tarafından yürütülen Rekabetçi Sektörler
Programı kapsamında yer alan ve 36 ay
sürecek olan proje, KOBİ’lere Ar-Ge ve
inovasyon konularında önemli altyapı
katkısı verecek.
Kurulacak olan tesis 5 üniteden oluşacak:
1. Siyah çay fabrikası
2. Yeşil çay fabrikası
3. Organik çay fabrikası
4. Çay paketleme fabrikası
5. Yeni teknolojilerle geliştirilmiş bir çay
laboratuvarı.
sahip olmayan çay üreticileri, çay
paketleme tesisini kullanabilecekler.
Proje sayesinde Rize çayının
markalaşması için yurt içi ve yurt dışına
tanıtımı yapılırken, KOBİ’lerin pazara
girişlerindeki sıkıntıların çözümüne
yönelik danışmanlık ve eğitim hizmetleri
de verilecek.
ÇAYIN DÜNYA PAZARINA AÇILMASI İÇİN
YENİ TATLAR DA DEVREYE GİRECEK
Kurulacak olan merkezde yapılacak
araştırmalar ile Rize çayı yanında, dünya
pazarlarından ülkelerin talep ettiği farklı
çay çeşitleri de tespit edilecek. Bu sayede
teknolojisi yüksek üretim teknikleri ile
farklı tatlarda çay çeşitleri yetiştirilip ürün
çeşitliliğinin sağlanması planlanıyor.
Böylesi bir çeşitlendirme, yurt içi ve yurt
dışı pazarlarda da Türk çayının daha geniş
yelpazede yer edinme şansını
kuvvetlendiriyor.
TESCİLLİ RİZE ÇAYI
Rize Çay Araştırma ve Uygulama Merkezi
Projesi, yeni teknoloji ve araştırma
yöntemlerinin uygulanmasıyla KOBİ’lerin
rekabet güçlerini özellikle kalite ve ürün
standartları açısından artıracak.
Merkez ile üretim maliyetleri
düşürülürken verimliliğin de yükselmesi
sağlanacak. KOBİ’ler yeni üretim
teknikleriyle çalışmalarına devam
edecekler. Özellikle paketleme sistemine
51
AĞUSTOS 2014
BİLİŞİM, BİLİM VE TEKNOLOJİ
SANAYİ ÜRETİMİNDE ÇIĞIR AÇAN TEKNOLOJİLER:
ÜÇ BOYUTLU (3D) YAZICILAR
Dr. Mustafa Kemal AKGÜL / Daire Başkanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
Giriş
Değerli okuyucular, bu sayımızda yeni bir
konuyla sizinle buluşmaktayız. “Sanayi
Üretiminde Çığır Açan Teknolojiler Üç
Boyutlu (3D) Yazıcılar” başlıklı yazımızda,
kuramsal (teorik) ve ilk örnek (prototip)
çalışmaları yaklaşık 50 yıldan fazladır
sürmekte olan, sanayide kullanımı ise son
15 yıldan bu yana yoğun olarak artmış
bulunan üç boyutlu yazıcıların sanayi
üretiminde nasıl çığır açmakta olduğunu
sizlerle paylaşacağız.
Dün için bir hayal gibi olan “Üç boyutlu
uzayda ne tasarlıyorsanız onu görünür
hale getirebilirsiniz?” gibi iddialı bir sözün
günümüzde gerçekleşebileceğini kim
düşünebilirdi ki? İşte 3D yazıcılar artık
52
buna imkân verebilmektedir. Sanayinin
gelişimi ve bununla yakın ilişkili olan
teknolojiyle ilgili her yazının içinde
rekabete değinilmesi kaçınılmazdır.
Sanayinin gelişmesi ve rekabeti teknolojik
gelişmelerle doğrudan ilgilidir. Teknolojik
gelişmeler ise temel bilimler ve bunların
birbirlerini etkilediği çoklu bilim
disiplinlerinde ortaya çıkan kuramsal
(teorik) çalışmaların uygulanabilir hale
getirilmesiyle mümkün olabilmektedir.
Tasarım ise kurgulanan teknolojilerin
hayat bulmasının temeli sayılmaktadır.
İşte tam da bu aşamada bilgisayar
ortamında geliştirilen 3D tasarım
yazılımları ve burada oluşturulan 3D
tasarımları yine 3D tasarım ürününe
dönüştüren üç boyutlu yazıcılar
araştırmacıların, yenilikçi (inovatif)
çalışma yapanların hayatlarını inanılmaz
ölçüde kolaylaştırmaktadır. Eskiden ayları
alan tasarım çizimleri bir iki haftada
tamamlanabilmekte, yine haftalar hatta
aylar alan ilk örneklerin ve bunların
kalıplarının hazırlanma süreleri ise birkaç
güne inmiş bulunmaktadır.
Bu teknolojik fırsatı kullanabilen, sanayi
üretim kapasitesini yeni teknolojileri
kullanabilme yeterliliği ile yükseltebilen
ülkelerde sanayi alanındaki rekabet
gittikçe azalırken, bu teknolojileri
kullanamayan ülkelerin ise sanayi
üretimindeki rekabeti kaybolmakta,
gelişmiş ülkelerin alt üreticisi konumuna
hızla sürüklenmektedirler.
AĞUSTOS 2014
Bu yazımızda 3D yazıcıların ne olduğu,
kabiliyetlerinin sınırlarının neler olduğu,
dünyadaki sanayi üretimi rekabetini nasıl
etkilediğini ve Türkiye’deki kullanımı
konusunda bilgiler sunacağız.
Üç Boyutlu (3D) Yazıcılar Nedir?
Geleceğin teknolojisi olarak görülen 3
boyutlu yazıcılar, hayal ettiğiniz bir parçayı
bilgisayar ortamında modelleyerek, birkaç
dakika içinde yazıcıdan çıkartıyor. Yazıcı,
tasarımı somut bir obje olarak elle tutulur
hale getiriyor. Son yıllarda bazı yasal
patentlerin sürelerinin dolmasıyla
maliyetleri azalan 3 boyutlu yazıcıların
yakın gelecekte evlere kadar girmesi
bekleniyor. Tüketiciler böylece, bilgisayar
ortamında hazırladıkları 3 boyutlu
nesneleri anında yazıcılarıyla üretebilecek.
3D Yazıcıların Diğer Adı 3D Baskı
Üç boyutlu baskı sanal ortamda
tasarlanmış herhangi bir şekilde üç
boyutlu nesnenin katı formda basılması
işlemidir. Bu işlemi gerçekleştiren
cihazlara ise üç boyutlu yazıcı adı verilir.
Baskılar birçok türde ham maddenin
kullanılması ile yapılabilir. Normal
kullanıcı bazında en yaygın kullanımı olan
ham madde PLA ve ABS adı verilen sert
plastiklerdir.
3D Baskı Çeşitleri
Değişik türlerde ve tekniklerde baskı
yapabilen üç boyutlu yazıcılar vardır. En
yaygın kullanıma sahip olan üç boyutlu
yazıcıların çalışma prensibi bilgisayar
ortamında hazırlanmış herhangi bir üç
boyutlu nesnenin sanal olarak katmanlara
bölünmesine ve her bir katmanının eritilen
ham madde dökülerek üst üste gelecek
şekilde basılmasına dayanır.
3D Baskı Teknolojilerinin Kullanımı
Üç boyutlu baskı teknolojisi 1980'li
yıllarda başlamıştır. Buna rağmen 2010
yılından sonra adı daha fazla duyulmaya
başlanmış ve günümüzde çok daha yaygın
bir şekilde kullanılır hale gelmiştir. Bunun
nedenleri olarak medyada daha fazla yer
almaya başlaması, birçok sayıdaki
girişimci firmaların bu teknolojiye yatırım
yapması, akademik çevrelerin ilgi
göstermesi, teknolojinin birçok alanda
getirdiği kolaylıklar ve avantajların yanı
sıra üretim maliyetlerinin düşmesi
gösterilebilir. İlk uç boyutlu yazıcı 1984
yılında Chuck Hull of 3D Systems firması
tarafından üretilmiştir. Günümüzde ise
birçok firma üç boyutlu yazıcı üretmeye ve
satmaya başlamıştır. 2012 yılı itibarıyla üç
boyutlu yazıların market hacmi 2.2 milyar
dolara erişmiş ve 2011 yılına göre % 29'luk
bir artış göstermiştir. Üç boyutlu yazıcılar
büyük oranda kendi parçalarını basabilir.
Elektronik parçalar ve motorlar dışında
neredeyse bütün mekanik parçalar 3D
yazıcı tarafından basılabilir. İleride üç
boyutlu yazıcıların kendisini tamamen
basabilecek özelliklerde olması tahmin
edilmektedir. Günümüzdeki geleneksel 3D
yazıcıların büyük kısmı ilk düşük maliyetli
yazıcılardan olan açık kaynak olan RepRap
projesini baz almıştır. RepRap projesi açık
kaynak 3D yazıcılarda devrim niteliği
taşımaktadır ve günümüzde 3D yazıcıların
yaygınlaşmasında büyük bir öneme
sahiptir.
boyutlu tarama işlemi gerçek bir objenin
analiz edilmesi ve veri toplanması ile
yapılır. Bu sayede üç boyutlu taranan
herhangi bir objenin birebir kopyasını
basmak mümkün hale gelmektedir.
Bilgisayar ortamında 3D tasarım yapmak
birçok bilgisayar kullanıcı için zor ve
deneyim gerektiren bir işlemdir. Bu
nedenle birçok 3D yazıcı kullanıcısı
başkalarının hazırladığı tasarımları
bilgisayarına indirip kullanmaktadır.
Shapeways, Thingiverse bu tasarımların
bulunabileceği web sitelerinden bazılardır.
Bu web siteleri üzerinde birçok baskıya
hazır üç boyutlu tasarım ücretsiz olarak
indirilebilir ve basılabilir.
Şekil 1. Dilimleme İşlemi [1]
3D Basılabilir Modeller [2]
Üç boyutlu tasarımlar bilgisayar
ortamında CAD (Bilgisayar Destekli
Tasarım) programları ile tasarlanabilir.
Ayrıca herhangi bir obje üç boyutlu
tarayıcılar ile taranıp sanal ortama üç
boyutlu tasarım olarak geçirilebilir. Üç
Şekil 2. 3D Baskı İşlemi [1]
53
AĞUSTOS 2014
BİLİŞİM, BİLİM VE TEKNOLOJİ
Baskı İşlemi
Baskı işlemi bilgisayar ortamında başlayıp
yazıcının baskıyı yapmasıyla tamamlanır.
Üç boyutlu tasarım dosyaları bilgisayar
yazılımı aracılığı ile dilimleme işleminden
geçirilir ve üç boyutlu olarak basılabilir
dosya formuna dönüştürülür. Bu dosyalar
STL dosya formatındadır. Üç boyutlu
yazıcının baskı sırasında yapacağı bütün
hareketler ve ne zaman ham maddeyi
dökmeye başlayacağı bilgisi gibi bilgiler bu
dosya içerisindedir. Yazıcının çözünürlüğü
katmanın kalınlığına ve x-y eksenleri
üzerindeki hareket hassaslığına bağlıdır.
Genelde baskı kalınlığı 100 µm (250 DPI).
Fakat bazı yazıcılar çok daha yüksek
çözünürlükte baskı yapabilmektedir. 16
µm (1,600 DPI). Baskı süresi yazıcıya ve
basılan tasarıma göre değişiklik
göstermektedir.
1 Kg Filamentten Ne Kadar Baskı
Alabilirsiniz?
3D printerların ham maddesi PLA ve
ABS'dir. Hem baskı kolaylığı hem de
yüksek detay baskı için en çok tercih
edilen PLA’dır. Poli Laktik Asit'in kısa hali
olan PLA, mısır nişastasından üretilen bir
malzemedir ve diğer plastiklerin aksine
doğaya zarar vermez. Çevre dostu bu hafif
termo-plastik, 1 kg'lık rulolar halinde
satılmaktadır. İstediğiniz her renge
ulaşabileceğiniz geniş bir renk portföyüne
sahiptir. Gelelim en çok sorulan
sorulardan biri olan 1 kg'lık filamentten ne
kadar baskı alabilirsiniz? Bu sorunun
cevabı yapılacak ürünün gramajına göre
değişiklik gösterebileceği gibi, doluluk
oranıyla da doğru orantılıdır. Makerbot'un
arayüzü Makerware uygulaması sayesinde
bir parçanın doluluk oranını % 5 ila % 100
arasında düzenleyebiliriz. Örnek vermek
gerekirse, Makerbot 1 kg filamentten 392
adet satranç taşı üretilebilmektedir [5].
54
Dünyadaki 3D Çalışmalarından
Bazı Örnekler
Türkiye’de 3D Yazıcılar Alanında Yapılan
Çalışmalar [3]
• Dünyada 3 boyutla ilgili çalışmalar hızla
ilerliyor. Son olarak yapılan bazı
çalışmalarda yiyecek üretmeye başlayan
yazıcılar vanilya, nane, elma, vişne ve
kavun tatlarını şeker ve çikolatayla
birleştirebilen ürünlerini tanıtmıştı.
• Tıp alanında 3D ile yapay organ üretimi
çalışmaları sürdürülüyor.
• İngiliz ordusu, Tornado GR4 savaş
uçaklarında 3 boyutlu yazıcılarla üretilmiş
parçaların kullanımını test ediyor.
• Savunma bütçelerinde yer alan bakım,
onarım, bozulan ve kırılan parçaların
yerine, 3 boyutlu yazıcılardan çıkan
parçaların kullanılması gündemde. Savaş
alanına götürülecek bir 3 boyutlu yazıcı,
acil parça değişimlerini yapabilir hatta
askerler için silahlar üretebilir [3].
CES teknoloji fuarına [İstanbul 2/2014] bu
yıl damgasını vuran 3 boyutlu yazıcıları bir
Türk mühendis yıllardır geliştiriyor. Açık
kaynaklı geliştirdiği ürün bugün Çin’de
üretilip, satılıyor. Mühendis Nuri Erginer,
tecrübelerini Türkiye’nin de bu pazarda
rekabetçi olabilmesi için aktarabileceğini
söyledi.
Uzay Araştırmalarında Kullanımı
NASA uzayda 3D basım teknolojisini
kullanarak besin üretimi yapmak için
araştırma yapmaktadır. NASA ayrıca
uluslararası uzay istasyonuna astronotlara
yardımcı olması ve kabiliyetlerini artırmak
için 3D yazıcı göndermiştir.
3D İle Hobilerden İşe Dönüş Başladı
Hobi sahipleri de 3D yazıcılara en büyük
ilgi gösterenler arasında. Karşımıza bu
teknolojiyi ve hobisini kullanarak kişiye
özel aksesuar üretimine geçen örnekler
çıkmaya başladı. Kimi 3D yazıcı sayesinde
takı tasarımı yapıyor, kimi ise cep telefonu
kılıfı, kimi uçak, ev araba gibi model
maketler üretiyor [7].
ABD’de müşterilerden gelen isteklere göre
bisiklet ve gitar gövdesi üreten dükkânlar
bile hizmet vermeye başladı.
Erginer, 1995 yılında bir beyaz eşya
firmasında staj yaparken kütüphanede
okuduğu bir kitapla 3 boyutlu (3D)
yazıcılardan haberdar oldu. O günden
itibaren bu konuya merak duyan Türk
mühendis, 3D yazıcıların Türkiye’de
bilinirliğinin az olması sebebiyle
yurtdışında çalışmalara katıldı. CNC
makinelerinin 3 boyutlu yazıcı olarak
kullanılabileceği fikrinden yola çıkan
mühendis yazılım ve donanım içeren bir kit
tasarladı. Açık kaynaklı olarak
gerçekleştirdiği çalışmaları internette
yoğun ilgi gördü. SeedStudio isimli bir Çin
firması kendisinden aldığı özel izinle CNC
makinalarını 3 boyutlu yazıcıya çeviren bu
kiti üretip, satıyor. 3D yazıcıların
geliştirilmesinde Amerikalı mühendis
Mike Joyce ile birlikte çalıştığını aktaran
Erginer, “Onunla tanışmamız benim
printerlarla ilgili yazılımımı internette
okuyup incelemesiyle oldu. Bana kendi
fikirlerini ve yapacağı makinayı anlattı. Bu
makinanın yazılımı üzerine internet
üzerinden birlikte çalıştık. Kendimize
Team 7/24 adını verdik. Ben yazılımı
Türkiye’de geliştirirken o ABD’de uyuyor,
ben uyurken de çalışmaları o devam
ettiriyordu. Saat farkını böylece lehimize
kullandık. Kendisi Kickstarter adında bir
proje fonlama sitesinde 2 başarılı
kampanya yaparak 800 bin dolara yakın
para topladı ve yazıcıları üretmeye
başladı” dedi.
AĞUSTOS 2014
Üretmek İsteyene Know-How
Erginer, çalışmalarını Gnexlab isimli
teknolojik çalışma merkezinde yürütüyor.
Gnexlab, herhangi bir ticari faaliyet
göstermeksizin, Türk mühendislerin de bu
alanda bir şeyler yapabildiğini ispatlamaya
çalışıyor. Teknolojiye meraklı herkesi bu
topluluğun içine girmeye davet eden
Erginer, “Şu an profesyonel olarak
çalıştığım bir işim var. 3D çalışmalarını
evde boş zamanlarımda hobi olarak
yaptım. Çok emek ve zaman harcadım. 3
boyutlu yazıcıları ticari olarak geliştirmek
isteyen şirketler olursa onlara know-how
desteği vermeye hazırım. Bu konuda yeni
teknolojiler geliştirmek isteyen
üniversiteler, vizyon sahibi iş adamları,
Türkiye’yi dünyayla eşzamanlı olarak 3D
yazıcıların geldiği noktaya taşıyabilir. Bu
pazarda rekabet edebilecek bir 3D printer
markası ortaya çıkarabiliriz” dedi. GN2'nin
240 mikron baskı kalitesiyle çıktı alan ilk
Türk malı 3 boyutlu yazıcı olduğunu
anlatan Enginer, 5 yıllık bir çalışmanın
ardından geliştirilen ürünün 100 mikron
hassasiyetiyle dünyadaki örneklerini
yakaladığını anlattı. Enginer, "Delta
mekaniğini kullanan bu cihaz büyük çıktı
ebatlarına ulaşabilmesi ve neredeyse tüm
parçalarının Türkiye’de üretilmiş olması
nedeni ile büyük önem taşıyor.
Sanayide inovasyon ve tasarımı özendiren
3 boyutlu yazıcıların Türkiye lideri olan
infoTRON, en ekonomik 3D Printer
MOJO™’yu tanıttı.
Yaklaşık 20 yıllık tecrübesi ile teknoloji ve
tasarım dünyasına hizmet veren infoTRON,
pahalı olarak bilinen 3 boyutlu yazıcıları,
ilgi duyan herkesin alabileceği fiyata çekti.
Bugüne kadar Türk sanayinde 10 binden
fazla firmaya hizmet ve çözüm üreten
infoTRON, uygun fiyatlı ve yetkin
özellikleriyle ilgi çeken MOJO™’yu
Türkiye’de satışa sundu.
Sabancı Üniversitesi 3D Yazıcıyla
Kan Damarı Üretti
Sabancı Üniversitesi’nde Prof. Dr. Bahattin
Koç ve ekibi, canlı hücrelerle üç boyutlu
biyo-baskı yöntemi kullanarak yapay doku
üretmeyi başardı. Bahattin Koç ve
öğrencileri; Can Küçükgül, Saime Burçe
Özler, Forough Hafezi MR verilerini
kullanarak Türkiye’de ve dünyada ilk kez
aort damarı doku örneğini, hücreleri ve
destek yapılarını kat-kat üç boyutlu
basarak oluşturuldu [6].
Kaynakça
[internet kaynaklarına erişim tarihi 10-18
Temmuz 2014 aralığı]
1.http://reprap.org/wiki/RepRap
2.https://en.wikipedia.org/wiki/3D_printing
3.Dünya Gazetesi “3 boyutlu yazıcı geliştirdi
şimdi ürününü Çinliler satıyor”
http://www.dunya.com/3-boyutlu-yazicigelistirdi-simdi-urununu-cinliler-satiyor220159h.htm
4.KOBİTEK “Bilgisayarlar Çevre Birimleri –
Mojo” http:// kobitek.com/dunyanin
_en_ucuz_3_ boyutlu_yazicisi_mojo
5.3bFAB http://www.3bfab.com/3dakademi/1-kg-filamentten-ne-kadarbaski-alabilirsiniz
6.Mühendis On-Line
http://muhendisonline.net/sabanciuniversitesi-3d-yaziciyla-kan-damariuretti.html
7.Dünya Gazatesi “Savulun 3D
Girişimciler..”http://www.dunya.com/savulu
n-uc-boyutlu-girisimciler-geliyor222827h.htm
8.http://www.nasa.gov/directorates/spacet
ech/home/feature_3d_food_prt.htm
9.http://www.nasa.gov/mission_pages/stati
on/research/experiments/1115.html#overv
iew
Türkiye’nin 3D Pazarında Önemli
Rekabeti [4]
Türkiye’nin teknoloji alanındaki en değerli
“yerli” firmalarından biri olan infoTRON, 3
boyutlu yazıcı sektöründe merakla
beklenen MOJO™’yu piyasaya sürdü.
MOJO™, 10 bin Euro’nun altına inen ilk 3
boyutlu yazıcı ünvanını elinde
bulunduruyor. Teknoloji dünyasında
yaşanan hızlı değişim, bilgi çağına daha
hızlı ulaşılacağının sinyallerini veriyor.
55
AĞUSTOS 2014
HABER
TEKNOLOJİK ÜRÜN YATIRIM DESTEK PROGRAMI
BAŞVURULARI BAŞLADI
“Ülkemizden, tüm dünyanın tanıdığı
teknoloji devlerinin çıkmasını istiyoruz”
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Fikri Işık, Teknolojik Ürün Yatırım Destek
Programı başvurularının başladığını
belirterek, bu alanda faaliyet gösteren tüm
ilgilileri programa başvurmaya davet etti.
Işık, “Destek almaya hak kazanan ve ileri
teknoloji üretecek KOBİ’lerimize nakdi
olarak 5 milyon liraya kadar ve kalan kısmı
da kredi faiz desteği olmak üzere
toplamda 10 milyon lira hibe vereceğiz”
dedi.
Bakanlık, işletmelere başlangıç sermayesi
sağlayan Tekno-Girişim ve pazar
arayışlarını destekleyen Tekno-Pazar
uygulamalarından sonra geçtiğimiz
aylarda Teknolojik Ürün Yatırım Destek
Programı'nı da hayata geçirmişti.
56
İleri teknoloji üretecek KOBİ'lere önemli
desteklerin sağlanacağı programa
başvurular 17 Temmuz itibarıyla başladı.
Programa başvurmak isteyenlerin,
3 Ekim 2014 tarihine kadar Bakanlığın
internet sitesindeki formu doldurmaları
gerekiyor. Başvurular, yine aynı siteden
online olarak yapılacak.
Başvuru dokümanları alındıktan sonra bir
değerlendirme süreci olacak. Teknik
uzmanlardan oluşan heyet, başvuruları
inceleyecek ve bir rapor hazırlayacak. Bu
raporun sonucuna göre de Bakanlığın
oluşturacağı komisyon, programdan
yararlanmaya hak kazanacakları
belirleyecek.
Konuya ilişkin AA muhabirine
açıklamalarda bulunan Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Teknolojik
Ürün Yatırım Destek Programı'nın
başvurularının başladığını belirterek, bu
alanda faaliyet gösteren tüm ilgilileri
programa başvurmaya davet etti.
Işık, çalışmanın hedefinin, Ar-Ge sonucu
ortaya çıkmış orta ve yüksek teknolojili
ürünlerin yatırım ve üretimine destek
vererek, bu ürünleri üreten teknoloji
tabanlı firmaların ortaya çıkması ve
büyümesini sağlamak olduğunu bildirdi.
Bu sayede ülkenin uluslararası rekabet
gücünü artıracak ve ekonomiye dinamizm
kazandıracak büyük teknoloji şirketlerinin
ülkeye kazandırılacağını vurgulayan Işık,
“Aslında geleceğin teknoloji şirketlerine
yatırım yapıyoruz. Yaptığımız çalışmaların
yerini bulmasını ve ülkemizden, tüm
dünyanın tanıdığı teknoloji devlerinin
çıkmasını istiyoruz” diye konuştu.
Program kapsamındaki desteklere ilişkin
de bilgi veren Işık, “Bu programla,
desteklenmeye değer bulunan yatırım
projelerinin makine teçhizat, taşıma,
sigorta, montaj, fizibilite raporu giderleri
ile birlikte yüzde 75 oranında ve bir yıl için
personel, kira, enerji gibi işletme giderleri
karşılanacak. Destek almaya hak kazanan
ve ileri teknoloji üretecek KOBİ'lerimize
nakdi olarak 5 milyon liraya kadar ve kalan
kısmı da kredi faiz desteği olmak üzere
toplamda 10 milyon lira hibe vereceğiz. Bu
programın ülkemiz için hayırlı olacağını
umuyor, teknoloji düzeyimizin artmasına
önemli katkı sağlayacağına inanıyorum"
diyerek sözlerini tamamladı.
AĞUSTOS 2014
TEMİZ ÜRETİM (EKO - VERİMLİLİK)
OECD YEŞİL BÜYÜME GÖSTERGELERİ
2014 RAPORU YAYIMLANDI
Yeşil büyüme göstergelerinin ilk seti Yeşil
Büyümeye Doğru: İlerlemenin İzlenmesi
adı altında 2011’de OECD tarafından
yayımlanmıştır. 2014’te yayımlanan
OECD Yeşil Büyüme Göstergeleri
raporunda, önceki raporda yer alan
göstergelerin daha güncel verilerle
yeniden hesaplanması ve bazı
göstergelerin daha detaylı incelenmesi yer
almaktadır.
Raporun birinci bölümünde kavramsal
çerçeve ve yeşil büyümenin gösterge seti
özetlenerek, son dönemdeki gelişmeler ve
ölçüm takvimindeki ilerlemeler
tanıtılmaktadır. Ayrıca, yeşil büyüme
göstergeleri ile ilgili ulusal ve uluslararası
girişimler ve altındaki istatistikler
sunulmaktadır. Raporda Çevresel ve
Ekonomik Muhasebe Sistemi’nin
(System of Environmental and Economic
Accounts – SEEA) Birleşmiş Milletler
seviyesinde benimsenen ve uygulanması
yeşil büyüme göstergelerinin kalitesinin
geliştirilmesine önemli bir temel
sağlayacak merkez çerçevesini de
içermektedir.
OECD yeşil büyüme göstergeleri dört ana
amaç etrafında organize olmuştur: Bu
amaçlar; düşük karbon, kaynak verimli
ekonomi, doğal varlık temelinin
korunması, insanların yaşam kalitesinin
geliştirilmesi ve uygun politika
önlemlerinin uygulanması ile yeşil
büyümenin sağladığı ekonomik fırsatların
farkına varılmasını içermektedir. Raporun
ikinci bölümünde bu dört alanda ilerleme
kaydeden ülkelerin çizelgeleri
verilmektedir.
Çizelge 1. Gösterge Grubu ve Kapsanan Konular
1
• Karbon ve enerji verimliliği
Ekonominin çevresel verimliliği ve
• Kaynak verimliliği: materyal, besin, su
kaynak verimliliği
• Çoklu faktör verimliliği
2 Doğal varlık temeli
• Yenilenebilir stoklar: Su, orman, balık
kaynakları
• Yenilenemez stoklar: Mineral
kaynaklar
• Biyoçeşitlilik ve ekosistemler
3 Yaşam kalitesinin çevresel boyutu
•Çevresel sağlık ve riskler
•Çevresel servisler ve konforlar
Ekonomik fırsatlar ve politik
4 karşılıkları
• Teknoloji ve inovasyon
• Çevresel mal ve hizmetler
• Uluslararası finansal akışlar
• Ücretler ve transferler
• Yetenek ve beceriler
• Mevzuat ve yönetim yaklaşımları
- Sosyo-ekonomik bağlam ve
büyümenin karakteristiği
• Ekonomik büyüme ve yapı
• Verimlilik ve ticaret
• İş gücü piyasası, eğitim ve gelir
• Sosyo-demografik kalıplar
Yeşil Büyüme Gösterge Grupları
Ölçüm çerçevesi kullanılarak 25-30
gösterge dört başlık altında
tanımlanmaktadır. Göstergeler
Çizelge 1‘de de görüldüğü gibi
sosyo-ekonomik özellikler ve büyümenin
karakteristiği bağlamında
tanımlanmaktadır. Önerilen set eksiksiz ya
da nihai değildir. Gösterge seti, yeni
verilere erişim oldukça, kavramlar
geliştikçe ve göstergelerin politika
uygulamalarından alınan geri dönüşler
gerçekleştikçe detaylandırılmış olacaktır.
Web sitesi ve çevrim içi veri
• OECD Yeşil Büyüme Göstergeleri:
www.oecd.org/greengrowth/indicators.
• Seçilmiş yeşil büyüme göstergeleri ile
çevrim içi ulaşılabilir bir veri tabanı:
http://stats.oecd.org/Index.aspx?DataSetC
ode=GREEN_GROWTH.
• Seçilmiş çevresel verilerle ve
göstergelerle çevrim içi ulaşılabilir bir veri
tabanı; yayınlardakinden daha uzun zaman
serileri içermektedir:
http://dx.doi.org/10.1787/env-data-en
57
AĞUSTOS 2014
TEMİZ ÜRETİM (EKO - VERİMLİLİK)
YEŞİL EKONOMİ İÇİN EYLEM BİRLİĞİ
PARTNERSHIP FOR ACTION ON GREEN ECONOMY (PAGE)
Yeşil ekonomi insan yaşamının kalitesinde
ve sosyal adalette ilerlemenin yanı sıra
çevresel risklerin ve ekolojik sorunların
önemli ölçüde azaltılmasına katkıda
bulunabilecek bir araçtır. Yeşil Ekonomi
İçin Eylem Birliği (Partnership for Action
on Green Economy-PAGE) düşük karbonlu
ve kaynak verimli bir ekonomiye geçiş
arayışında olan ülkeleri desteklemek için
19 Şubat 2013’te oluşturulmuş bir
programdır. PAGE, 2020 yılına kadar 30
ülkenin ekonomisinde yatırımları ve
politikaları yeni bir yaklaşımla ele almaya
yönelik dönüşümleri desteklemeyi ve
hızlandırmayı amaçlamaktadır. Bu
anlamda temiz teknoloji, iyi yönetişim,
yeşil iş ve yeşil istihdam konularındaki
dönüşüm desteklenmektedir.
58
2012 yılında ortaya koyulan Rio+20
Deklarasyonu: İstediğimiz Gelecek, yeşil
ekonomiyi, sürdürülebilir kalkınmayı
gerçekleştirebilmek ve yoksulluğu
azaltmak için önemli bir araç olarak kabul
etmektedir. Bu bağlamda, Birleşmiş
Milletler, ekonomilerini daha yeşil bir hale
getirmeye çalışan ülkeleri destekleme
kararı almıştır. Bu eylem çağrısına cevap
oluşturabilmek üzere yeşil ekonomiyi
farklı açılardan ele alan UNEP, ILO, UNIDO
ve UNITAR tarafından PAGE (Partnership
for Action on Green Economy- Yeşil
Ekonomi İçin Eylem Birliği)
oluşturulmuştur. PAGE, ülkelerin yeşil
ekonomi stratejileri geliştirmek ve
uygulamak için ortaya koydukları istek ve
iradeye destek olmak amacındadır. PAGE
parçası olan tüm bu örgütlerin
deneyiminin yanı sıra daha bütüncül bir
bakış açısıyla ülkelerin ulusal ekonomi
stratejileri ve planlarına entegre
edebilecekleri çok sayıda araç ve hizmet
önerisi sunmaktadır. Bu kolektif çaba yeşil
ekonomi hakkında sosyal farkındalık,
politika geliştirme ve uygulama ve bilgi
paylaşımı kanallarını harekete geçirmeyi
amaçlamaktadır.
Sürdürülebilirlik İçin Yeni Yöntemler
PAGE’in vizyonu, 2020 yılına kadar 30
ülkede ulusal ekonomilerin, çevresel
sürdürülebilirliğin sağlandığı, yoksulluğun
azaltıldığı, insana yakışır işlerin
geliştirildiği ve refahın arttığı daha adil ve
sürdürülebilir bir yapıya
dönüştürülmesine katkıda bulunmaktır.
Her ülkenin kendi ulusal öncelikleri,
kaynakları ve sürdürülebilir kalkınmada
ulaştığı seviye göz önüne alınarak kendine
özgü yöntem ve araçlarını geliştirmesini
önemseyen PAGE’in temel amaçları
şunlardır:
-Hükümetlere ve tüm paydaşlara kapsamlı hizmet
paketleri, sürdürülebilir kalkınma için stratejik bakış
açısı geliş rme yöntemleri ve yeşil ekonominin
ge rilerini ölçmeyi sağlayacak veri toplama
teknikleri sunarak ülkelerin yeşil ekonomi poli kaları
uygulayabilir bir yapıya kavuşturulması,
-Finansman kuruluşlarına teknik destek vererek
kamu ve özel kesimde yeşil girişimleri destekleme
kapasitesini ar rmak r.
PAGE tüm bu uygulamalar aracılığıyla aynı
zamanda küresel bilgi tabanını
güçlendirmek ve iyi uygulamalara ulaşımı
da kolaylaştırarak yaygınlaştırılmasına
katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Tüm
ülkelerin erişimine açık eğitim
programları, tüm kaynaklara
erişilebilecek bir web portalı
oluşturulması ve kapsayıcı bir teknik
araçlar seti oluşturulması yoluyla yeşil
ekonomi kavramı ve uygulamalarının
bilinirliği artırmak bu programın temel
amaçlarıdır.
Mart ayında Dubai’de gerçekleştirilen ilk
küresel PAGE konferansında da yeşil iş,
yeşil sanayi politikaları, yeşil büyüme
politikaları, yeşil ekonomi için veri
kaynakları ile finansman ve yatırım
olanaklarının ele alındığı kapsamlı
oturumlar düzenlenmiştir. Son olarak
Haziran ayı içerisinde Burkina Faso ve
Senegal’de PAGE programının resmi
olarak uygulanmasına başlanılmış olup
2020 yılına kadar 30 ülkede yeşil ekonomi
politikalarının yerleştirilmesine katkıda
bulunulması hedeflenmektedir.
Detaylı Bilgi İçin:
• UNEP www.unep.org/greeneconomy
• ILO www.ilo.org/green-jobs-programme
• UNIDO www.unido.org/greenindustry
• UNITAR www.unitar.org/environment
AĞUSTOS 2014
SUMMARY
STRATEGY FORMULATION AND DEVELOPMENT
Annual Productivity Statistics
Productivity Project Awards
“Annual Productivity Statistics”, handled
within RİP (Official Statistics Program)
framework since 2003, have been
published by the last work day of June
each year. In this context, statistics with
three fundamental headings “value added
per person employed”, “value added per
hour worked” and “unit labor cost” have
also included their indexes and
percentage changes in those indexes
compared to the previous year. These
statistics are available on the Ministry of
Science, Industry and Technology website.
In calculation of these statistics, “value
added at factor cost” is used as output
variable whereas “the number of person
employed”, “hour worked” and “labor
cost” are used as input variables. These
variables are found under “Annual
Industry and Service Statistics” published
by TurkStat.
Five among 22 enterprises and 4 public
institutions deserved to be rewarded and
their projects are covered in this volume.
In the list, Eczacıbaşı R&D Center took the
lead in “Large Enterprise / R&D and
Product Improvement Category” by the
innovation project regarding ceramic tiles.
By this innovation, low cost high
performance protective covering has been
made possible for tile surfaces. It was
followed by Arçelik Electricity Engines
Enterprise by the project with “Atlas
Engine Creative Technology” heading. As a
result of this project; consumer demands
like productivity, silence and long life have
been met at a similar cost in case of
washing machine engines. Arçelik has
made five patent applications by this
project. The third award in this category
has gone to NETAŞ Telecommunication
regarding its operator design project that
would increase the capacity of vocal
communication through internet (VoIP).
Elaborating on the value added per person
employed data for 2011 revealed that the
highest value belonged to “Electricity, Gas,
Steam and Air Conditioning Supply”
sector. It was followed by the sectors
“Information and Communication”, “Water
Supply, Sewerage, Waste Management and
Remediation Activities”, “Mining and
Quarrying” and “Manufacturing”,
respectively. On the other hand, it was
realized that the lowest value in this case
belonged to “Other Service Activities”. This
was also followed by “Accommodation and
Food Service Activities”, “Administrative
and Support Service Activities”,
“Education” and “Wholesale and Retail
Trade; Repair of Motor Vehicles and
Motorcycles”, respectively.
In terms of “Micro Enterprise Category”,
Promotion Award has gone to Anıt
Cam/Sunstrip of which R&D department
designed an autonomous drying cabin
supported by thermal and photovoltaic
solar energy. This cabin design would
enable utilizing both thermal and
photovoltaic solar energy in agricultural
and industrial drying implementations. As
for “Public Institutions Category” the
second award has gone to Public Hospitals
Institution of Turkey. Its project was about
the multi-dimensional assessment of
contracted administrators in health and
health facilities. By this project, it has
been proven that a multi-dimensional
assessment model is applicable in the
public sector.
Measurement of Efficiency of
Regions regarding TUBITAK and
KOSGEB Projects by Data
Envelopment Analysis
The study investigates the relative
performance of provinces within their
region regarding TUBITAK and KOSGEB
projects by data envelopment analysis. As
a result of the analysis, it is found that
Sakarya, Yalova and Kocaeli in İstanbulWest Marmara- East Marmara Region
have the highest efficiency levels whereas
İstanbul could not show the expected
success in terms of KOSGEB credits.
Regarding TUBITAK support programs,
Kocaeli has been the first comer. In the
Aegean Region, on the other hand, Denizli
and İzmir have been the most successful
provinces in terms of KOSGEB support
programs whereas Manisa has been the
one in terms of TUBITAK. As for
Mediterranean Region, Isparta has been
the most efficient province for both
TUBITAK and KOSGEB support programs.
Regarding Middle and West Anatolia;
Ankara, Aksaray, Kayseri and Nevşehir
have been successful in terms of KOSGEB
credits whereas the former has also been
the most efficient province in terms of
TUBITAK supports. In West and East Black
Sea Region; Trabzon, Çorum and Giresun
took the lead in terms of KOSGEB
supports and Çorum also for TUBITAK.
Finally, in Southeast-Middle EastNortheast Anatolia, Gaziantep has been
the most efficient province in terms of
both support programs.
59
AĞUSTOS 2014
SUMMARY
Product Management-1:
What is Product Management?
Product management has been an
attractive issue since 1930s and it was
Procter & Gamble that first implemented
it as a management approach in 1931. This
philosophy has become widespread in
1950s and 1960s by the help of rapid
economic growth enabling the expansion
of nondurable consumer goods sector with
new products and new brands. Product
management has focused on new
production technology, quality technics
and cost reducing in 1970s and 1980s; and
on new product development and new
market creation in 1990s. Today,
traditional approach has changed towards
an understanding putting customer in the
center. In fact, all processes of product
management are shaped considering the
customer expectations and satisfaction.
Strategic Product Planning and
Product/Technology Road Maps-1
“Development of and Planning Product
Strategies” have two fundamental
activities; namely strategy development
and strategic product planning. Strategy
development covers processes like
determination of vision, product targets,
target markets and prioritizing product
development projects, allocation of
resources and technology selection, etc.
Each of these activities directly influence
the product plans. Indeed these activities
include a series of decisions enabling an
enterprise to sell accurate products at
accurate markets.
60
Turkey in Development Phase
Development and growth are closely
related but different concepts. Growth
reflects the situation of production value
(in volume or value) increase whereas
development is calculated by indexes with
different contents. The main index in this
area is Human Development Index (HDI)
depending on the study done by Amartya
Sen in 1990. It includes three sub-areas
“life expectancy”, “education” and
“income” that are directly affected by
investments in health, education, physical
and human capital. In other words, basic
social investments are also vital for
development level of the country besides
investments increasing production level.
Turkey ranks 90th in HDI whereas 19th in
the world according to its GDP with
current prices. Therefore, it can be
deducted that economic expansion in
Turkey had created fund for growth
instead of social investments. This can be
linked to the fact that in liberal economies,
every excess resource or productivity
increase not affecting the wage level
means saving for capital. As expected,
social investments are not primary areas
for private sector. At this point, public
authority has to optimize the allocation of
new resources by the help of its incomeexpenditure policy tools.
Policy making in productivity area
III / Development of Human
Capital 1
In addition to the fact that two main
elements of nationwide productivity
increases are development of human
resources and national technology
capability, it is also important to note that
these interlocked elements are mainly
related to the problem of integration of
information component to economic
processes. Therefore, especially in
countries where transition to information
society is restricted by the quality of
human capital, the development of this
area has vital importance in terms of
increasing nationwide technological
capability. In other words, the first step of
building a production structure depending
on information and high-technology may
not be direct investment on R&D centers
or supporting innovation. That is, it is a big
question for a developing country how to
allocate its current resources between
direct R&D investments and education.
Moreover, there are significant discussions
on fundamental characteristics of public
investment devoted to education. At this
point, instead of increasing public
resources in education, the task of
allocating resources to accurate
disciplines at accurate levels is more
important. In this respect, human capital
development has become a distribution
issue, again.
Productivity, Growth and
Development
Different people from different areas like
politics, academia and private sector have
underlined the vulnerable characteristics
of economic growth in Turkey. In fact, it is
criticized in terms of its quality and its
resources. Accordingly, the growth of
Turkish economy depends on private
consumption and public investment away
from production. On the development side,
moreover, the increase in production
should supported by fair distribution and
social indicators.Turkey's rank in growth
and development indexes differ. This
AĞUSTOS 2014
difference between growth and
development scores is closely related to
the structure of Turkish economy relying
on rant. Beyond all these, the main
problem is nonproductivity that prevents
Turkey to use its potential. In order to
overcome this obstacle, planning and
productivity should become fundamental
concepts in policy making.
There have been three productivity
movements in Turkish economic history.
However, they were not permanent and
sustainable. The first began in the mid1960s and persisted till mid-1970s. The
sources of productivity gains were the rant
created by protective international trade
policies supported by cheap industrial
inputs produced by State Economic
Enterprises, at the time. The second one
was after 1980 and its resources were
structural adjustment credits and export
incentives. Finally, the last one was
between 2002 and 2008 and its resources
were IMF credits and hot money flows
from global economy. As seen, productivity
movements relying on rants, borrowings
or cheap exchange could not be longtermed. Instead, they should be supported
by national savings, R&D and
technological development and qualified
human capital.
61
AĞUSTOS 2014
SANAYİ GÖSTERGELERİ / INDUSTRY INDICATORS
Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) - İmalat Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100)
Industrial Production Index (2010 Avg.=100) - Manufacturing Industry Production Index (2010 Avg.=100)
Kaynak: TÜİK - Source: TurkStat
İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (%)
Capacity Utilization Rate of Manufacturing Industry (%)
62
Kaynak: Merkez Bankası - Source: Central Bank of The Republic of Turkey
AĞUSTOS 2014
BİLİM VE TEKNOLOJİ GÖSTERGELERİ / SCIENCE and TECHNOLOGY INDICATORS
Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde 1000 Çalışan Başına Araştırmacı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2012)
Total Researchers Per Thousand Total Employment in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2012)
Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Araştırmacı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2012)
Total Researchers Annual Growth Rate in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2012)
Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TurkStat, OECD MSTI
Türkiye' de ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Araştırmacı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2002 - 2012)
Total Researchers in selected OECD Countries and Turkey (Full time equivalent) (2002 - 2012)
Türkiye' de Toplam Araştırmacı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2002 - 2012)
Total Researchers Annual Growth Rate in Turkey (Full time equivalent) (2002 - 2012)
Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TurkStat, OECD MSTI
63
AĞUSTOS 2014
ULUSAL VE ULUSLARARASI VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
NATIONAL and INTERNATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS
İmalat Sanayi Verimlilik Değişimleri (Yıllık ve Üç Aylık) ve Üç Aylık için Eğilimler
Productivity Changes in Manufacturing Industry (Annually and Quarterly) and Trends for Quarterly Data
Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İsta s kleri ve EUROSTAT - Source: Na onal Produc vity Sta s cs of Turkey and EUROSTAT
Seçilmiş Avrupa Ülkeleri Son Dört Çeyrek Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Ortalama Yıllık Değişim Oranları
Index of Production Per Person Employed; Average of Last Four Quarters and Annual Average Rate of Growth For Selected European Countries
Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İsta s kleri ve EUROSTAT - Source: Na onal Produc vity Sta s cs of Turkey and EUROSTAT
64
ULUSAL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ / NATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS

Benzer belgeler