metafor3 final kopya.key - elemental

Transkript

metafor3 final kopya.key - elemental
!
Nisan 2015 - SAYI - 3
!
!
PARENTOLOGY PROGRAMI DEVAM EDIYOR…
CO-ACTIVE YAZILAR
Parentology Programı 29-30-31 Mayıs 2015 tarihlerinde İstanbul’da açılıyor.
sayfa 2
Yonca Tokbaş’dan “O Parmağı Gözüme Sen Sen Sen Diye Sallama“
sayfa 5
LIDERLIK PROGRAMI ISTANBUL’DA BASLIYOR….
Defne Ongun’undan “ Siz Harika Ebeveynlersiniz!.. “
sayfa 6-7
!
CTI’ın kuruculari olan Karen Kimsey-House ve Henry Kimsey-House’un liderlik
edecegi program 27 Nisan’da Istanbul’da başlıyor
sayfa 4
!
!
KITAP VE FILM ONERILERI
Co-Active koclardan kitap ve film önerileri.
sayfa 15
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
Vicdan Merter’den “ Bireysel Farkındalık “
sayfa 8-9-10
!
Berrin Baş’dan “ Hiçbir şey Göründüğü Gibi Değil “
sayfa 11
!
Deniz Hüsrev’den “ Hayatı Doğaçlamak “
sayfa 12
!
Seda Alpar’dan “Değerlerle Onurlandırılmış Bir Hayat “
sayfa 13-14
!
!
!
!
1
!
Nisan 2015 - SAYI - 3
“PARENTOLOGY PROGRAMI TURKIYE’DE
DEVAM EDIYOR…”
Londra, Dubai, Singapur, Kahire, İstanbul,
Mexico City, Barselona, Madrid, Toronto ve
Palo Alto’da pek çok insanın hayatını ve
ilişkilerini değiştiren Parentology Ebeveynlik
programı 27-28 Subat -1 Mart tarihlerinde
Istanbul’da gerçekleştirildi.
Elemental, programa gösterilen ilginin
ardından 29-30-31 Mayıs 2015 tarihlerinde
İstanbul’da yeni programin açılacağını
duyurdu.
!
Parentology programı, Özlem Kıyat Berber ve
Ayşen Gündüz’ün liderliğinde gerçekleşecek.
!
Elemental’in program ile ilgili vedigi bilgiler
şu şekilde;
!
“Parentology felsefesi, tamamen sağlıklı, güçlü
aile ilişkiler kurmanıza destek olurken,
çocuklarınıza yaşı ne olursa olsun daha mutlu,
sorumlu, doyum içinde ve doğal liderler olarak
hayatlarını yaşamaları için güç verir.
!
!
!
!
!
Tam anlamı ile benzersiz bir haftasonu
!
3 gün boyunca transformasyonel bir atölye
çalışmasına katılmak hayatınızı değiştirebilir.
!
Günümüzün hızlı yaşantısında durmak ve
düşünmek için nadiren fırsatlar yakalıyoruz.
Parentology atölye çalışması size sadece
durmak ve düşünmek için değil, hayatınıza
derin bir şekilde bakmak ve sizin için nelerin
önemli olduğunu görmek için fırsatlar yaratır.
!
!
!
Ebeveynler de liderdir
!
Bu benzersiz atölye çalışmasında kendi doğal
liderliğinizi görerek güçlü ilişkiler kurmak,
güçlü çocuklar yetiştirmek ve istediğiniz hayatı
kurmak için farklı kavramlar, çalışmalar ve
egzersizler bir araya geliyor.”
!
Bilgi icin :
https://www.elemental-v.com/tr/elemental/55/
parentology.aspx
Bu 3 interaktif gün boyunca dünyayı
çocuğunuzun gözünden göreceğiniz deneyimler
yaşayacak, bu bilgiler ışığında çocuklarınızın
hayatında GERÇEKTE neler olduğunu
anlayabileceksiniz. Bu kadar önemli bilgiler ve
sayısız yeni beceri ile bir sonraki adımda ne
yapacağınıza karar vereceksiniz.
!
!
!
!
!
!
!
!
2
!
Nisan 2015 - SAYI - 3
LIDERLIK PROGRAMI BASLIYOR….
!
Geldi, geliyor, gelecek derken Liderlik
programı Türkiye’de başliyor.
!
8 farklı ülkeden katılımcilarin yer alacağı
liderlik programi 27 Nisan’da baslayacak.
!
Programa ilgi çok büyük. 2 ay öncesinden ilk
program dolduğu için, bir sonraki programa
bekleme listesi olusturulmaya başlandı.
Program Sile’de Casa Lavanda Otel’de
gerçekleşecek.
!
Programin liderleri ise Coaches Training
Institute’nün (CTI) kurucu direktörleri olan
Henry Kimsey-House ile Karen Kimsey-House,
!
Liderlik programı İspanya ve ABD’den sonra
şimdi üçüncü ülke olarak Türkiye’de.
!
Türkiye’yi tercih etmelerini, Henri KimseyHouse şöyle yorumluyor; “ Türkiye, bizim için
Ortadoğu’nun Avrupası. Kültürü,
yaşanmışlıkları ve stratejik konumu sebebiyle
önemli bir köprü.”
!
3
!
Nisan 2015 - SAYI - 3
Yonca Tokbaş’dan…
Yonca ‘lokum’
O parmağı gözüme sen sen sen diye
sallama!..
Yanlış-Doğru meselesi
Uzun zamandır ‘co-active koçluk’ kurslarına
gidiyorum. Ben artık ‘co-active koç’ oldum. O kadar çok seviyorum ki, insanların iyi
olmak istediklerinde onlar için yanlarında
olmayı!
!
Hah bak bir de buna dayanamıyorum.
Sen şöyle dedin, sen böyle yaptın, sen yan
baktın, sen bağırdın, sen ettin, sen sen sen
sen... Kabus gibi bir şey bu ‘sen’leme olayı.
Oysa biri bana “Ben şu anda, acayip üzgün
hissediyorum; çünkü bana böyle
konuşulunca kendimi aptal hissediyorum...”
dedi mi, “Ayy... Çok özür dilerim, gerçekten
öyle demek istemedim” diyebiliyorum.
Ama, o parmak bana sallana sallana; “Sen
bana böyle konuşamazsın!” dendi mi,
!
Kurslarda daha derse başlarken hep kocaman
harflerle yazdığımız bir şeyler var.
O kadar hoşuma gidiyor ki, ne zaman
sıkışsam ve ‘hata’ yapsam gözümün önüne
geliyor bu cümleler.
1.Nobody gets to be wrong or right! – Hiç
kimse illa doğru veya yanlış değildir!
!
“Konuşurum işte!” filan oluyorum.
2.Everything gets to be right and wrong! –
Her şey doğru veya yanlış olabilir!
Bilmem anlatabildim mi?
Bunları düşünmek ne rahatlatıcı di mi?
Sen sen sen, diye cırlamak yerine
ne hissediyorsun, onu dedin mi...
Oh yani.
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
*Bu yazı 04.06.14 tarihinde Elele'de cıkan
” Surat Asma Bana” baslıklı yazıdan alınmıştır,
Yonca ‘neyse ne’
Sonuç efsane!
!
!
4
!
Nisan 2015 - SAYI - 3
Defne Ongun’dan…
!
Siz Harika Ebeveynlersiniz!..
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
“Önce şunu kabul edelim,” dedi
sevgili Ayşen (Özcanoğlu Gündüz) ve Özlem
(Kıyat Berber):
“Sizler zaten harika birer evlat ve
ebeveynsiniz. Bunun birinci kanıtı burada
olmanız.”
Gözlerimin dolduğu ilk an bu cümleyi
takiben oldu.
Üç günün sonunda kapanış
konuşması sıram geldiğinde, “Etrafımda
herkes o kadar gergin ki, bu beni çok
!
!
!
huzursuz ediyor. En yakınlarımın, en başta
kendimin ve hiç tanımadığım kişilerin en
ufak bir sapmaya tahammülü yok. Herkes
her şeyi eleştiriyor. Bu ortamda mutlu
olamadığım için bir arayıştaydım.
O esnada uzaktan uzağa beğeni ile
takip ettiğim ama tanışıklığım olmayan bir
kişi kucağıma Parentology’i koydu adeta.
Tek yapmam gereken onu almaktı. Ben de
aynen bunu yaptım.
İlk başlarda bildiğim, aklımdan
geçenleri yüksek sesle söylüyorum gibi
hissettiysem de, ilerleyen günlerde kızımla
yaşadıklarım bana, Parentology’nin ne kadar
etkili olduğunu gösterdi. Ne iyi ettim de
geldim. Ben TAMAMIM!” demiştim
grubuma ve koçlarıma.
Geçen hafta sevgili Yonca Tokbaş’ın
önerisiyle katıldığım Parentology
programını, bence insan ile iletişimde olan
herkes tecrübe etmeli.aklan! Seni neyin
mutlu edeceğinin, hayatına nelerin anlam
katacağının cevabını sadece başkalarının
hayatlarına bakarak bulamazsın. Unutma ki
onu mutlu eden seni mutlu etmeyebilir.
!
!
!
!
Nedir Parentology?
Karşınızdaki insanı tarafsız, önyargısız,
plansız dinlemeyi, o insanın herhangi bir
konuda kendi düşünceleri, kendi fikirleri
olabileceğini önce kabul edip, sonra da
gerçekten söylenenleri duymaya
odaklanmayı öncelikli kılan, bunu
katılımcılarına denettiren bir program.
!
5
!
Nisan 2015 - SAYI - 3
!
Özünde ebeveyn-çocuk olsa da, her türlü
insan iletişiminde faydalı olacağına inanıyorum.
Ben neler mi keşfettim? Biraz içimdeki
ikilemin farkındalığını yaşadım. Yapılması
gerekenlerle yapmaktan hoşlandıklarımızın
dengesini bulmakta haklı olarak zorlandığımı
gördüm.
Kızıcıkla kalpte kalbe yaptığımız annekız sohbeti bunun bana net göstergesi oldu.
Maya’nın benden bekledikleri, onu rahatsız
eden konular çok netti ve aslında ufak tefek
ayarlamalarla daha huzurlu bir ilişkimiz
olacaktı.
Daha önce bu ilişki huzursuz muydu
peki? Hayır. Ama gelişmesi gereken yönleri
vardı. Daha da iyi, daha da samimi, daha da
keyifli olabilirdi.
Maya ile belirli temel konularda onun
istekleri doğrultusunda esnemeler yapınca ve
anne-kız baş başa yarım saat tamamiyle onunla
ilgili konuşunca, kızıcığımın enerji seviyesi ve
mutluluk oranında da bir artış gözlemledim
sanki. Bu beni havalara uçurdu!
Parentology, çeşitli değerleri çocuğunuza
aktarırken ne kadar başarılı olduğunuz
konusunda kendinizi ölçümlemenizi sağlıyor.
!
!
!!
Önce siz kendinize not veriyorsunuz.
Ardından kendinizi çocuğunuzun yerine koyup,
bu sefer onun gözüyle kendinizi
değerlendiriyorsunuz. Ve en sonunda akşam
evinize döndüğünüzde çocuğunuz size not
veriyor.
Bu değerlendirmede ortaya çıkan sonuç
enteresandı:
Ben kendime kendimi Maya’nın yerine
koyduğumda verdiğimden daha düşük puan
vermiştim.
Defne’nin canlandırdığı Maya annesine
daha iyi not vermişti.
Peki Maya’nın notları? Maya bana harika
notlar verdi. Bazılarını düşük tuttu ama
temelinde kendimin kendime verdiği puanların
üzerindeydi.
Bu bana şunu gösterdi: kendime karşı
çok acımasız olabiliyorum. Sürekli bir eleştirme
hâlindeyim. Halbuki aslında durum hiç de fena
değil :)
Bunun ortaya çıkması beni rahatlattı.
Kaç zamandır kızıma sormadan, onun görüşünü
almadan, kendi kendimi bazı konularda yetersiz
bulmuşum meğer.
!
!
!
!
!
İletişim.. iletişim… iletişim… Ama her
iki tarafı da duyan, anlayan, gerçekten merak
eden, soran, kabul eden bir iletişim insan
iletişimi. En yakın çevreden giderek halkayı
büyüterek…
Parentology grubumla geçirdiğim üç gün
bana çok şey kattı. Umuyorum ki bu
öğrendiklerim, yaşayıp hissettiklerim kalbimin
derinlerinden başkalarına akacak.
Belki böylece yavaş yavaş da olsa
birbirimizi anlar bir toplum hâline geliriz. İşte o
zaman hepimiz daha mutlu olacağız, hayat daha
keyifli bir hâl alacak :)
Parentology tekrarlanacak. Mutlaka takip
edin, vakit ayırın, inanın.
!
https://www.elemental-v.com/tr/elemental/55/
parentology.aspx
!
https://gozamm.com/
!
Benden söylemesi :)
6
!
Nisan 2015 - SAYI - 3
Vicdan Merter’den…
!
Bireysel Farkındalık
!
!
!
!
!
!
!
Bu yazımda size liderlik yolunda önemli
basamaklardan biri olan hatta en önemlisi
diyebileceğim bireysel farkındalıktan ve nasıl
geliştirilebileceğinden bahsediyor olacağım.
Bireysel farkındalık kişinin öncelikle kendini
tanıması ve kendisinin güçlü olduğu ve zayıf
olduğu yönlerini bilmesi; bu farkındalığını daha
etkili bir performans için kullanması olarak
özetlenebilir. Peki bu niçin önemli?
29 Mayısta hayata veda eden amerikalı aktivist,
şair ve yazar Maya Angelou “İyi birşey
yapabilmek için iyi bilmen lazım” diyor.
!
!
Araştırmalar ise kendisini başkalarının gördüğü
gibi gören kişilerin daha yüksek performans
gösterdiğini, sahip olduğu becerilerini abartan
ve olduğundan daha yüksek beceriye sahip
olduğunu düşünen kişilerin ise genellikle düşük
performansla değerlendirildiklerini gösteriyor.
Yani özel yaşamda ve iş yaşamında başarılı
olmanın ilk adımı hangi alanlarda iyi, orta yada
kötü olduğunuzu bilmek, farketmek ve kabul
etmek.
Socratın “Kişi kendini bilmeli”
sözünü duymayan yoktur. Bu soru önemli bir
soru ancak hemen arkasından yeni bir soruyu
sorduruyor; “peki ama nasıl?”
olunmadığı veya kişi bu alanda yetersiz
olduğunu kendisine itiraf edemediği için bu
alanı geliştirmesi de mümkün olmaz. Tam bir
kısır döngü oluşur.
Yukarıda da değindiğim gibi birinci adım
herkesin sahip olduğu güçlü ve zayıf yönlerinin
farkında olması... Tam tersi güçlü ve zayıf
yönlerinizi bilmezseniz “kör noktalarınız”
çoğalır; yani siz kendinizi kusursuz görürsünüz
ama başkaları sizinle aynı fikri paylaşmaz..ben
buna bizim kültürümüzde “ben oldum” tutumu
diyorum. Bu ölümcül bir tutum; çünkü bu bakış
açısı ile zayıf noktanın varlığından haberdar
!
Geribildirim alın!
Bu döngüyü kırmak için ise geri bildirim
almaya açık olmak gerekir. Geribildirimi
proaktif olarak talep edebileceğiniz gibi size
yapılan eleştirileri açıklıkla dinlemek önemli.
Örneğin çalışma ortamında ilişkide olduğunuz
farklı gruplardan geribildirim almak size güçlü
ve zayıf noktalarınızla ilgili ışık tutar.
Patronunuzdan startejik bakış açınız ve karar
verme beceriniz hakkında , müşterinizden
müşteri ihtiyaçlarını anlama ve duyarlılık
konusunda , çalışma arkadaşlarınızdan ise
işbirliği ve verilen sözlerin tutulması;
elemanlarınızdan ise liderlik yaklaşımınız,
delegasyon yada erişilebilirlik konusunda net
geribildirim alırsınız. Geri bildirimi alırken
savunmaya geçmemek ve mazeret öne
sürmemek gerekir.
7
!
Nisan 2015 - SAYI - 3
!
Bu davranış zaten zor olan geribildirim verme
işini keyifsiz hale getirir ve karşınızdakinin
isteğini kırar. Geribildirimin içeriği ne olursa
olsun, dinlemek ve kabul etmek gerekir.
Unutmayın her geribildirim aslında bir
“hediye”dir. Bunun için teşekkürle kabul edin
ve bu hediyeyi alırken söyle düşünün; eğer
söylediklerinin sadece %2 si doğru olsa ben
bundan ne öğrenebilirim? Bu size kör
noktalarınızı farketme ve geliştirme fırsatı verir.
Etkinizin farkına varın!
Yolunda gitmeyen bir Ilişkide etkinizin farkına
varmak için her seferinde yaklaşımınızı gözden
geçirmek neyi farklı yapabilirdim sorusunu
sormak size farklı yöntemleri deneme cesareti
verir. Neden böyle algılanıyorum? Güçlü
yönlerim neden bu kadar baskın? Zayıf
yönlerim bilmediğim alanlardan kaçındığım için
mi, yoksa bu işleri sevmediğim için mi
gelişmiyor? Böyle bir iç analiz hepimizin
içinde olan iyi, kötü ve çirkini tanımamızı ve
içimizdeki iyiyi farkederek nasıl daha çok
kullanabilirizi keşfetmemizi sağlar.
!
!
Kör noktalarımızın kariyerimizin önündeki en
önemli engel olduğunu düşünürseniz
hedefinizin bu kör noktaları ortadan kaldırmak
olması gerekir.
Neyin işe yarayıp neyin işe yaramadığını
gördüğünüzde bir sonraki sefer seçim şansınız
olur. Ayrıca bu günlüğe eksik yönlerinizi ve
hatalarınızı açıklıkla yazarsanız bu size bu
alanları geliştirme cesareti verecektir. Birinci
aşama kendi kendinize olduğunuz gibi görünme
izni vermek, kendinizi olduğunuz gibi kabul
etmek. Bir sonraki adım ise aslında bu zayıf
noktalarınızı başka insanların önünde de kabul
etmek. Bu karşı tarafta kendini tanıyan ve
öğrenmeye açık bir kişi algısı yaratır. Bu
becerinizi geliştirmek için kendi hatalarını
açıklıkla paylaşan 3 kişi seçin ve onların bunu
nasıl yaptığını gözlemleyin. Ayrıca bu konu
sizin için önemliyse kendinize güvendiğiniz
sizin başarınızı önemseyen bir mentor bulun.
Alternatif olarak 360 derece anketler bu iş için
ideal bir geribildirim ortamı yaratır.
Varsayımlarınızı farkedin!
Başka bir yöntem de başkalarını neden
yargıladığınızı anlamak. Bu size
reaksiyonlarınızın altında yatan davranış ve
tutumlarınızı gösterir. Örneğin sevdiğiniz ve
sevmediğiniz insanların listesini yapın ve neden
böyle hissettiğinizi anlamaya çalışın.
Sevmediğiniz insanların ortak özellikleri neler,
sizi onlardan farklı kılan özellikleriniz neler?
Ortak/çelişen değerleriniz neler? Bu sorular bu
kişilere neden aynı şekilde davrandığınız
konusunda size ipucu verir.
Kendinize karşı dürüst olun!
Sorunlar karşısında ne zaman güçlü yanınızı
kullandığınızı, zayıf kötü yanınız ortaya çıkınca
nasıl bir deneyim yaşadığınızı, bu ilişkilerin
sizde hangi duyguları tetiklediğini bir günlüğe
not edin.
Aşırıya kaçmayın!
Ata sözümüzün dediği gibi “herşeyin fazlası
zarar”. Aşırı bireysel farkındalığın da zararları
var. Sürekli kendini eleştiren birinin özgüveni
düşük görünmesi bunlardan biri
8
!
Nisan 2015 - SAYI - 3
!
!
Yada herkonuda bir amaca hizmet etmeden
geribildirim aramak yada geribildirim almadan
hareket edememek de kariyer için bariyer
oluşturur.
☺
☹
•
•
•
•
!
!
•
Ev ödevi: Bu konuda kendini geliştirmek
isteyenler için bir de ödevim var. İlişkinizin
düşmanca olduğu yada geçmişte hayal
kırıklığına uğrattığınız biri ile ilişkinizi
düzeltmek için adım atın. Bunun için onların ne
dediği ve yaptığına değil, bu durumu yaratan
kendi payınıza/katkınıza odaklanın. Yani önce
iğneyi kendimize batırmak gerekiyor Aksiyon
almadan önce aşağıdaki soruları düşünün.
Durum neydi? Ne yaptınız ve niçin yaptınız?
Bu yaklaşımınızı neden seçtiğiniz? Bu
deneyimden ne öğrendiniz? Bu deneyim size
bireysel farkındalığınız hakkında ne söylüyor
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
•
•
•
•
•
Güçlü ve zayıf yönlerinin farkında ve
samimidir
Kendisine verilen geribildirim surpriz
olmaz
Eleştiriyi faydalı bulur
Hatalarını itiraf eder ve sahiplenir
Duygularını neyin yarattığını bilir
Geribildirim arar ve alır
Geçmiş hatalrından öğrenir
!
•
!
•
•
•
Kendi halinden memnundur
Şimdiye odaklanır
Kişileri olduğu gibi kabul edenlere değer
verir
Kendisini herkesten iyi kendisinin
tanıdığını düşünür
Görüşlerini açıka paylaşmaz
Özgüvenleri yüksektir
Başkalarının görüşlerini önemsemez
9
!
Nisan 2015 - SAYI - 3
Berrin Baş’dan…
!
Hiçbir şey göründüğü gibi değil!..
!
“Her gün en iyi restoranlara gidiyor.”, “X
şirketine transfer olmuş, hem de çok daha iyi
bir pozisyonda işe başlıyor.”, “O da
evlenmiş, hem de Y gibi biri ile.”
!
Sosyal medya çoğumuzun hayatında gittikçe
daha da fazla yer alıyor. Yaptığımız
paylaşımlarla bir yandan hayatımızdaki
“özellikle” güzel anları, gelişmeleri,
deneyimleri ilişki ağımızla paylaşırken bir
yandan da benzer paylaşımlara tanık
oluyoruz. Evet, arkadaşlarımızın
hayatlarındaki güzellikler için mutlu
oluyoruz, diğer taraftan belki de çok
yüzleşmek istemediğimiz bir şey daha
oluyor. Hayatımızı onlarınkiyle
karşılaştırmaktan kendimizi alıkoyamıyoruz.
Bu da genellikle hayatımızı gerçekçi
olmayan bir şekilde yargılamamıza,
kendimizi kötü hissetmemize ve
kaygılanmamıza neden oluyor.
!
1954’te sosyal psikolog Festinger tarafından
ortaya konulan Sosyal Karşılaştırma Teorisi,
!
!
!
kısaca ifade etmek gerekirse, insanların
kendilerini devamlı olarak diğerleriyle
karşılaştırmaları ve bu doğrultuda kendi
hayatlarını değerlendirmeleri üzerinde durur.
Sosyal medyanın günlük yaşantımızın
ayrılmaz bir parçası haline gelmesi ile
birlikte “sosyal karşılaştırma” eğilimimiz
büyük bir sosyal karşılaştırma tuzağına
dönüşmüş görünüyor. Çünkü sosyal medya,
özellikle “güzel” anların filtrelendiği
paylaşımlarla hayatımızı her an -tanıdığımız
veya tanımadığımız- diğer insanların
hayatlarıyla karşılaştırmamızı tetikliyor ve
yarattığı “bizim sahip olamadığımız/
yaşayamadığımız harika hayatlar” illüzyonu
ile mutluluğumuzu olumsuz yönde
etkileyebiliyor.
!
Peki, bu konuda ne yapabiliriz?
1. Kendi değerlerinin, hedeflerinin farkına
var ve bunlara odaklan! Seni neyin mutlu
edeceğinin, hayatına nelerin anlam
katacağının cevabını sadece başkalarının
hayatlarına bakarak bulamazsın. Unutma
ki onu mutlu eden seni mutlu etmeyebilir.
!
!
!
!
2. Sosyal medya kullanımını gözden geçir!
Sosyal medya kullanımının daha da
teşvik ettiği sosyal karşılaştırma
tuzağının farkında ol ve sosyal medyada
geçirdiğin zamanı gözden geçir.
!
3. İlham al! Başkalarının hayat ve başarı
hikayelerinden bir şeyler öğrenebilir ve
kendi içindeki en iyi’yi ortaya çıkarmak
için onlardan ilham alabilirsin.
!
4. Hiçbir şey göründüğü gibi değil! Kendi
sosyal medya paylaşımlarına bak! Bu
paylaşımlar senin hayatını ne kadar
yansıtıyorsa senin tanık olduğun
paylaşımlar da büyük ihtimalle onların
hayatını o kadar yansıtıyor. Kendini
karşılaştırma yaparken yakaladığın anda
dur ve hatırla: Tanık olduğun resmin
sadece bir bölümü. Dolayısıyla
yapacağın karşılaştırma sağlıklı ve
gerçekçi olmayacaktır.
!
!
10
!
Nisan 2015 - SAYI - 3
Deniz Hüsrev’den…
!
Hayatı Doğaçlamak…
!
Yakın zamanda katıldığım eğitim, atölye ve
söyleşilerde yüzüme çarpan bir kelime var:
Doğaçlama.
Doğaçlama, oyunculukta sıklıkla karşılaştığımız bir
terim. Oyuncunun belli bir metne bağlı kalmadan,
sunulan değişken koşullarda, içinden geldiği şekilde
mekanla temas etmesi ve diğer kişilerle ilişki
kurması anlamına geliyor. Peki ya oyuncu olmayan
bizler için, hayatta doğaçlamak nasıl bir kavram?
İçsel yolculuklarımızda, koçluğumuzda ne gibi
etkileri olabilir?
Ben küçükken, evde elektrikler sık kesilirdi.
Elektrikler kesildiğinde anneannem ajansı
dinleyemeyeceği için üzülür, annemle babam
akşamları planladıkları gibi gitmediği için sinirlenir,
bense hemen bir oyun uydururdum. Beklenmedik
bir elektrik kesintisi, bir aksaklık değil, yaratıcılığa
izin verecek bir sürprizdi benim için.
!
!
!
!
!
!
!
Uzun seneler sonra bu yaz, şimdi yaşadığım evde
bir elektrik kesintisi oldu. İlk tepkim sinirlenmekti.
Neye ya da kime sinirlendiğimi bilmiyordum ama
sinirliydim: “Nasıl olmuş da BENİM başıma
gelmişti bu! BENİM!?” Çalışmak için internete
ihtiyacım vardı, sıcak su için kombimin çalışmasına,
kahvemi yapmak için suyun ısınmasına. “Ne
yapsaydım yani, kim olsa sinirlenir ki buna!” Önce
somurtup söylendim, sonra aldım bir kitap, su ısıtıcı
olmadan da suyun ocakta ısıtılabileceğini hatırlayıp
bir de kahve yaptım. Oh, mis.
Hayat belirlediğimiz kurallara ve programlara
uymayabiliyor. O zaman bu kalıplara bağlı kalmak
için direniyor musunuz, yoksa yeni bir rota mı
çiziyorsunuz kendinize?
Büyüdükçe çoğumuz uyum sağlama, an’a göre
içimizden geleni yaşama ahengini yitiriyoruz.
Kalıplar, beklentiler, hak etmeler işin içine giriyor.
Doğaçlamak bence, içinde bulunduğumuz koşullara
uyumla kabulde olmak; korkmadan, kendimize izin
vererek davranmak, an’da olmak ve an’ı
değerlendirmek.
!
!
Yaklaşık beş ay önce doğaçlama tiyatroya başladım.
Konfor alanının dışına çıkmak isteyen, hata
yapmakla barışmak, saçmalamaya izin vermek,
menzilini keşfetmek isteyen herkese tavsiye ederim.
Doğaçlama, içerisinde yenilik, yaratıcılık ve
perspektifleri barındırıyor. Doğaçlamada hissetmek
ve kendi ile bir olmak, kendini dinlemek var. Bu
yüzden de koçlukla ve özellikle de an’da dans etme
köşe taşıyla çok örtüşüyor.
Kendime ve hepinize soruyorum: Her şey tahmin
ettiğiniz, ya da ‘beklediğiniz’ gibi gelişmediğinde ne
yapacaksınız? En son ne zaman hayatı
doğaçladınız? Neler değişti?
11
!
Nisan 2015 - SAYI - 3
!
Seda Alpar’dan…
!
Değerlerle Onurlandırılmış Bir Hayat…
!
!
!
!
!
!
!
!
!
Koçluk eğitimimi tamamladığım ko-aktif koçluk
eğitiminde değerler ve yaşam amacı kavramları
hayatıma tekrar girdiğinden beri ben artık eski
ben değilim. Okuduğum her kitapta, izlediğim
her filmde, tanıştığım her insanda yaşam
amacının izlerini, değerlerin hayatlarındaki
tezahürünü arar oldum. Bana ilham veren
insanların, yaşam amaçları yolunda ilerleyen
insanlar olduğunu farkettim.
!
!
Ne olursa olsun değerlerini yaşamaya devam
eden cesur insanlar…
Gellhorn İspanya iç savaşında cephede elinde
silah olmadan koşarken, hayatını hiçe sayıp
bombalar altında işini yapmaya çalışırken sessiz
olanların sesi olmak gibi bir yaşam amacı vardı.
Yaşananların görünen değil, gerçek yüzünü
yansıtmak ve ezilenlerin sesini duyurmak. Tüm
bu yaşadıkları ve yüzleştikleri karşısında
tıkandığını ve ne yapacağını bilemez bir halde
kendini güçsüz hissettiğinde sevgilisi Ernest
Hemingway’in “Sızlanmayı bırak, ringe çık ve
inandığın şeyler uğruna yumruk sallamaya
başla.” sözleri tüm yaşadıklarıyla neler
yapacağını anlayıp harekete geçmesine yetmişti.
Hayatının aşkıyla tam da dünyada bundan daha
mutlu olamayacağını söylediği anın ardından,
yeni bir savaş için başka bir ülkeye gideceğini
söylemesi yaşam amacına göre dolu dolu
yaşamanın sadece seni mutlu edeni yapmak
olmadığını daha da iyi kavradım. Burada konfor
alanına yer yok, engellere boyun eğmek yok,
kendini sadece akışa bırakmak yok. Dimdik
durmak, inandıkların uğruna savaşmak ve cesur
olmak var.
Cesaret beni her zaman etkilemiş ve hayranlık
uyandırmıştır. Sanırım bende fazla olmadığına
olan inancımdan. Aslan Kral’da Simba babasına
savaşmaktan çok korktuğu için asla iyi bir kral
olamayacağını söylediğinde babası ona “ben de
en az senin kadar korkuyorum, ama cesaret
korkmana rağmen devam edebilmektir” demişti.
Evet; “korkularımıza rağmen devam edebilmek”.
Martha Gellhorn da değerlerini sonuna kadar
onurlandıran, yaşam amacı uğruna pek çok
fedakarlıkta bulunan Amerikalı bir yazar ve
savaş muhabiriydi. Onun yaşamını anlatan bir
filmi izledim ve değerlerine göre hayatı dolu
dolu yaşamanın ne demek olduğunun canlı bir
örneği gibiydi hayatı. Evet değerlerine göre
yaşamak bazen radikal bir hareket olabilir, ama
beraberinde iliklerine kadar yaşadığın, tutkunu
canlı tuttuğun, yaşamdan haz aldığını hissettiğin
anlar vaat ediyor.
!
12
!
Nisan 2015 - SAYI - 3
!
Bana ilham veren diğer bir hayat hikayesi de
yine bir kadına ait, Avustralyalı yazar Robyn
Davidson. Hayatını seyahat etmeye ve yazmaya
adamış. Belki de en çarpıcı olan seyahati
Avustralya çölllerinde dört devesi ve bir
köpeğiyle 2700 km gittiği 9 aylık seyahatiydi.
Onun için sıcak, açlık, hayati tehlike birer engel
değildi. İnsanlar ona bunu neden yaptığını
sorduğunda cevabı sadece “Neden olmasın?”
oldu. Macera, doğaya saygı, doğal yaşam,
yalnızlık gözüme çarpan ve sonuna kadar
yaşattığı değerlerden sadece birkaçıydı.
Elbette hayatta bir amacın olması, değerlerini
onurlandırman demek sadece çölleri aşmak,
savaşa katılmak, dağlardan atlamak kadar iddialı
şeylerle sınırlı değil. Yine de etrafında dikkatini
çeken kişilere bir bak, seni şaşırtan tarafları
genelde hayatta ne olursa olsun yaşatmaya
devam ettikleri değerleri olanlar. Değerlerine
göre yaşamak sadece akılla değil yürekle
yapılacak bir şey. Yola devam ederken ihtiyaç
duyduğun cesareti ancak kalbinde ve ruhunda
bulabilirsin.
!
!
!
İlk adım farkındalıkla başlıyor. Zaten bu
değerlerinin farkında olabilirsin, peki bu
değerleri hayatında ne kadar yaşatabiliyorsun?
Sabah seni yatağından kaldıran hayat amacın,
kendi yaşam vizyonun ne? Şirketlerimiz için
günlerimizi ayırıp gösterişli vizyon ifadeleri
oluşturup bunları yaşatmak için kendimize
hedefler koyuyoruz. Peki ya kendi hayatımız
için? En son ne zaman bu hayatta nasıl bir iz
bırakmak istediğini, neyle anılmak istediğini,
nasıl bir fark yaratmak istediğini düşündün?
İtiraf etmeliyim ki koçluk eğitimini almadan
önce ben kendi hayatım için bunu pek
düşünmemiştim. Şimdi de yaşam amacım olan
bir roller-coaster gibi korkularımın üzerinden
geçerek hayallerime doğru ilerlemeye
çalışıyorum.
Seni de kendi değerlerini keşfetmeye ve
yaşamaya davet ediyorum. Hemen kağıt
kalemini al ve düşünmeye başla: “Hayatındaki
en önemli değerlerin ne? Bunları ne kadar
yaşayabiliyorsun? Hiç bir koşul altında
değiştirmeyeceğin değerlerin hangileri?
“Olmazsa olmaz”ların neler? Seni diğerlerinden
ayıran en önemli özelliklerin hangileri? Hayat
vizyonun ne? Bu dünyada nasıl bir iz bırakmak,
nasıl anılmak istiyorsun? “
Bunu yaparken kendim gibi olmak, farklı
perspektiflerden bakabilmek, hayatın renklerini
yaşayabilmek, içimdeki çocuğun saf tarafını
herşeye rağmen korumaya devam etmek, birlikte
üretmek, paylaşmak, hiç durmadan öğrenmek,
keşfetmek ve başka keşiflere aracı olmak
olmazsa olmaz değerlerim.
!
Keyifli yolculuklar…
13
!
Nisan 2015 - SAYI - 3
CO-ACTIVE KOÇLARDAN KITAP
VE FILM ÖNERILERI.
!
!
Fidel Berber : François Lelord’dan “Hector’un Mutluluk
Arayışı” Sayfa 6 Yayınlarından
Bir seyahatname ile büyüklere bir masal arası bu öykü,
kuşkularımızla mutluluğa duyduğumuz açlığa, sevecen ve
neşeli bir psikiyatrın gözünden bakıp mutluluğa giden
yolun 23 adımında bizlere rehberlik ediyor.
!
!
Naile Ülkü Sarıbayraktar : Dilek Yıldırım Akgün’den
“Biri Beni Dinliyor” - Yaşanmış Koçluk Hikayeleri
!
!
!
!
!
!
!
Vedat Basan : Victor Salva “Peaceful Warrior”
(Dingin Savaşcı ) 2007 ABD yapımı drama filmi.
Dan Millman'ın 'Way of the Peaceful Warrior' romanından
uyarlanmış muhteşem bir film.
!
Fidel Berber : Damien Chazelle “Whiplash”
2014 ABD yapımı drama filmi.
Damien Chazelle tarafından Princeton High School (New
Jersey)'nin stüdyo grubundaki anılarından yola çıkılarak
yazılıp yönetilmiştir
!
Fidel Berber : Richard LaGravenese “The Freedom
Writters” ( Özgürlük Yazarları )
2014 ABD yapımı drama filmi.
Idealist bir öğretmenin, vazgecmeyıp herkesin dışladığı
çocukların hayata tutunması için yaptıklarını mukemmel
anlatıyor.
!
!
!
!
!
!
!
14