bülten 34 (ekim-kasım-aralık 2013)

Transkript

bülten 34 (ekim-kasım-aralık 2013)
34. Bölge Aksaray - Kırşehir Eczacılar Odası
EKİM - KASIM - ARALIK 2013
03
05
08
12
14
16
BAŞKANDAN
Uzm. Ecz. Nazan ULUKUŞ DENİZ
Büyük Kongreye katıldık
Ziyaretler
Genel toplantı
Arif Nihat Asya
04
07
11
13
15
EDİTÖRDEN
Ecz. Halil DURUKAFA
Herkül ecza deposu fuarı
Herkül medikal eğitimi
Eczane ziyaretleri
Bayanların geleneksel
buluşması
Plaket verildi
Yeni doğanlar
EN ÇOK SATAN KİTAPLAR
VİZYONDAKİ FİLİMLER
Kapak Fotoğrafı:
Onur KÖKSAL
YAYIN KURULU
34. Bölge
Aksaray - Kırşehir
Eczacılar Odası
AKSARAY 2013
İmtiyaz Sahibi
Uzm. Ecz. Nazan ULUKUŞ DENİZ
Sayfa Tasarım
Erdem SÜDEMEN
Yazı İşleri Müdürü
Ecz. Halil DURUKAFA
Baskı ve Cilt
Yeni Aksaray Matbaa 0382 212 13 35
Üyeler
Ecz. Derya ÜNSAL
Ecz. Soner GÖKBAYRAK
Ecz. Selcen Banu Pektaş CAN
Ecz. Hasan Buminhan YAVUZ
Ecz. Gülsün YALDIR
Bülten 34 üç ayda bir yayınlanır. Aksaray
Eczacılar Odası'nın bir yayınıdır ve üyelere
ücretsiz dağıtılır. Yayınlanan yazılardan
yazarlar sorumludur, Bülten 34'ü
bağlamaz. Kullanılan fotoğraflar Eczacılar
Odasının sorumluluğundadır.
Uzm. Ecz. Nazan ULUKUŞ DENİZ
34. Bölge Aksaray Ecz. Od. Bşk.
GÜVEN
Insanlar kendini güvende hissetmek ister .
Insanın rahat ve huzurlu bir yaşam sürmesi
için güven ortamı gereklidir. Biz dünyaya
gözlerimizi açtığımızda sesini doğmadan
duyduğumuz annemize ve babamıza
güvendik. Sonra akrabalarımıza,
öğretmenimize, arkadaşlarımıza, komşumuza
güvendik. Bu güven duygusuyla huzurlu bir
yaşam sürdük. Ama gün geldi insanlar
güvenlerimizi sarsmaya başladı ve etrafa
kuşkulu gözlerle bakmaya başladık .artık
güven duygusunun bizler de oluşması için
zaman ve emek gerekmeye başladı veya hiç
güvenemedik.
Eczacı olup mesleğe başladığımızda
hastalarımıza güvendik, hekimlerimize
güvendik, meslek örğütümüze güvendik,
sosyal güvenlik kumuna güvendik ve sağlık
bakanlığına güvendik . Bu güven duygumuz
zaman ilerledikçe yavaş yavaş sarsılmaya
başladı, insanlara kurumlara şüpheyle
bakmaya başladık .
Sosyal güvenlik kurumuyla
anlaşmalarımızı imzaladık ama arkamızı
döndük birde baktık ki anlaşmalar bizim
görüşlerimiz alınmadan revize edilmiş.
Medulla da değişiklik yapılmış. Ödeme
koşulları değiştirilmiş. Güvenimiz sarsılmış.
Artık sosyal güvenlik kurumuna nasıl güvensin
eczacı. Sağlık bakanlığı ilaca ruhsat veriyor,
fiyat kararnamesi çıkarıyor, güveniyoruz. Ama
bakıyoruz ki Euro kuru 3.000 olmuş ama ilaçta
kur 1.950 yani ilaca özel kur uygulanıyor. Ama
bunun sonucu ne oluyor piyasa da
bulunmayan, bizlerin hastalarımıza
ulaştıramadığımız bir çok ilaç. Sağlık
bakanlığına olan güvenimizde uçup gidiyor.
Güvenimizi sarsan olaylar tabiki bununla da
bitmiyor, fiyat düşüşlerimizden ve KKI lerden
kaynaklı zararlarımızda havaya uçup gidiyor
bir hayal oluyor.
Eczacı kime güvense hep hayal kırıklığı.
Özellikle hasta sağlığını tehlikeye sokacak ilaç
yoksunluğu şu anda yaşadığımız en önemli
problemimiz. Bizim için insan sağlığı
herşeyden önemli , bu mesleğimizin en önemli
dusturu olmalı. Ama gelen hastalara sadece
uygulanan yanlış fiyat politikası sebebiyle
ilaçların piyasada olmadığını söylemek,
onların derdine derman olamamak, yol
gösterememek ve çaresizlik içinde olmak
kadar meslek hayatımızda kötü bir durum
olamaz.
Bizlerde bu problemin çözümünü mesleki
örğütümüzden bekliyoruz. Örgütümüze olan
güvenimizin sarsılmasını istemiyoruz.
Örgütümüzün daha aktif ve daha etkin
çalışmalarla ivedilikle insanlarımızı
kaybetmeden bu ilaç yokluğu probleminin
çözülmesini bekliyoruz.
Mesleki örğütlülük bizim en büyük
gücümüz. Hiç bir meslektaşımızın meslek
örğütümüze güveninin sarsılmaması için
örğütümüze büyük görevler düşmektedir.
Bu güven sarsılmamalı...
Hayatta kimseye güvenmeyeceksin demek
saçmalıktır İnan. Ama kime "iki defa
güvenileceğini "hesaplamalı insan.
Victor Hugo
03
Ecz. Halil DURUKAFA
SİVİL TOPLUM
KURULUŞLARI ÜZERİNE
Sivil Toplum Kuruluşları şöyle tanımlanır; Sivil Toplum
Kuruluşları (STK), resmi kurumlar dışında ve bunlardan
bağımsız olarak çalışan politik, sosyal, kültürel, hukuki ve
çevresel amaçları doğrultusunda lobi çalışmaları, ikna ve
eylemlerle çalışan, üyelerini ve çalışanlarını gönüllülük usulüyle
alan, kâr amacı gütmeyen ve gelirlerini bağışlar ve/veya üyelik
ödemeleri ile sağlayan kuruluşlardır.
Normalde Sivil Toplum Kuruluşları, insanların tek tek
yapamadıklarını topluca yapabilme birlikteliğidir. Gönüllülük ve
dayanışma STK'ların vazgeçilmez unsurudurlar. Meslek odaları,
sendikalar, vakıflar ve hemşeri dernekleri sivil toplumu
oluştururlar.
Sivil toplum kur uluşları ileri demokrasinin
vazgeçilmezidirler. Gelişmiş ülkelerde STK'lar oldukça etkin
faaliyetleriyle söz sahibidirler. Ülkenin daha da gelişmesinde
önemli yer tutarlar. Aynı zamanda bireysel gelişimi de etkilerler.
Öyle ki gelişmiş ülkelerde STK'lar sayıca fazladır. Örneğin
ABD'de bir milyon 200 bin dernek bulunuyor. Almanya'da 2
milyon 100 bin, Fransa'da 1 milyon 470 bin dernek
bulunmaktadır. Her 10 Fransız'dan 4′ü en az bir derneğin
faaliyetine katılmaktadır. Danimarkada her 40 kişiye bir STK
düşmektedir.
Oysa Türkiye'de 89 bin 394 dernek faaliyet göstermektedir.
Bu dernekler 15 bin 700 din, 15 bin 289 spor, 15 bin 395
yardımlaşma, 14 bin 964 kalkınma, 311 öğrenci ile 77
uluslararası ilişkiler içeriklidir. Örneğin Türkiye de 826 kişiye bir
dernek düşmektedir. .Gelişmiş ülkelere göre bizdeki STK'lar ve
STK'lılar biraz farklıdırlar. Örneğin bana göre STK'lar acısıyla
tatlısıyla muhalif olmak zorundadır(vahşi muhalefeti kast
etmiyoruz tabi!). Gücün yanında STK'lı olmak sadece boşluk
doldurmaktan öteye geçemez. STK'lar muhalif olmak
zorundadırlar, yoksa sistem yürümez. Demokrasi işlemez. Nasıl
yani! Hukuk dâhilinde, hem gücün yanında hem de güçten bir
şeyler istemek nasıl olabilir?
Bizde şöyle bir espri yapılır: “Kavga anında birbirini
tanımaya çalışan tek millet Türk milletidir.” Taraflardan biri sorar:
”Sen Kimsin?” diğeri karşılık verir, “sen kimsin?”
Aslında esprinin altında bir parça gerçeklik payı vardır.
Kavga halinde sorulan bu sorular tarafların aidiyetlerinin
sorgusudur. Keza, kavgada aidiyet, direkt sonucu etkileyecek bir
üstünlük şartıdır. Tarafların bilek gücünden çok bağlı bulunduğu
feodal yapı, bağlı bulunduğu topluluk daha önemli ve
belirleyicidir. Anlayacağınız bizler zorunlu olarak kayıt
yaptırmadığımız STK'ların dışında, STK'ları bu amaç için
kullanabiliyoruz. Bu gereksiz tutum ise ülke demokrasisi
04
açısından çok büyük bir boşluk yaratıyor.
Şu da bir gerçek ki Türkiye'de yaşayabilmek bir kavga
gerektiriyor. Aksi iddia edilebilir mi? Hepimizin beyninin bir
kenarına şu deyim kazınmıştır. “Yaşam Kavgası..." Bu ülkede
istisnasız her birey bir şekilde yaşam kavgası vermektedir. Ve bu
kavga da var olabilmek için mutlak şart aidiyet duygusu
içerisinde bulunup, mümkün olduğu kadar çok arka
toplayabilmek olarak algılanmaktadır. Ne kadar çok aidiyetiniz
varsa o kadar çok güçlüsünüz demektir, şeklinde düşünülmesi
olasıdır. O yüzden ülkemizde hemşeri derneklerine rağbet
özellikle büyük şehirlerde oldukça fazladır.
Fakat bir olguyu da insanlara anlatmamız gerekiyor. STK'lı
olmak gönüllülük esasına dayanır. Basamak olarak kullanmak,
bulunduğu protokolden çıkar sağlamak, arka toplamak hiçbir
kişiyi ve kurumu bir yerlerde kalıcı yapmaz. Demokrasimizi ileri
taşımaz. İnsan haklarını etkin kılmaz. Refah ve huzuru aramak bir
hayal olur.
Konuyu tek bir satırla en iyi anlatan Nazım Hikmet Ran'dır.
Der ki: Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi
kardeşçesine..."
Özgür bir birey olarak ama aynı zamanda da özgürlük için,
demokrasi için, hukuk için, insan hakları için savaşan bireyler
olarak yaşamak STK'ların temel varlık nedeni olmalıdır.
Gerçekten STK olarak görev yapan, ülkeye katkı sunan
kuruluşlar yok mudur? Mutlaka vardır. Fakat bu sorun, genel
olarak düşünüldüğünde ciddi tartışmalara konu olabilir ve
olmalıdır. Hatta bir an evvel STK'ların varlık nedenlerini,
yönetimsel yapısını, sürdürülebilirlik profilini, kurumsal düzeyini
ve ideolojik bağlantılarının çok geniş bir platformda tartışılması
için bir çalıştay kurulması gerektiğine inanıyorum. Bu çalıştayda
da 21.yüzyılın gerekliliklerini karşılayabilecek yasa ve
yönetmeliklerle desteklenerek STK'ların çağa uygun hale
getirilmesini diliyorum
Dolayısıyla, STK'ların temel varlık nedenini özümseyerek
ben, yönetimlerinde bağımsız 54 eczacı odası ve toplamda 25
bini aşkın üyesi ile Türkiye'nin en büyük ve en güçlü meslek
kuruluşlarından biri olarak varlığını sürdüren, Türk Eczacıları
Birliğinin bir üyesi olmaktan gurur duyuyorum. Ve yönetimsel
anlamda her şeye rağmen, özveriyle üstüme düşen görevleri en
iyi şekilde yerine getirmeğe gayret ediyorum ki…
Bu ülkede yaşamak bir kavgaysa ve aynı zamanda kavga
sonrasında tek tek yakalanabilme ihtimaline bir dirençse,
yaşamak direnmektir. Direnmekse yaşamak…
Farmavizyon
Büyük
Kongreye
katıldık
05
Yönetim kurulu
toplantısı yapıldı
Yönetim kurulu toplantımıza Kırşehir temsilci
Yardımcımız sayın Ecz.D.sultan Arslan ve
haysiyet Divanı üyemiz Sayın Ecz.Funda
Yağmur katıldılar. Kendilerine çok teşekkür
ediyoruz.
Bütçe
komisyonu toplandı
06
Afyonkarahisar
Eczacı Odasının
yeni bina
açılışına katıldık
Nöbet
komisyonu toplandı
Herkül ecza deposu fuarı
Herkül medikal eğitimi verildi
Mucur ilçesinde sağlık raporu verildi
07
Aksaray Valisi Sayın Selami ALTINOK'u ziyaretimiz.
Ak Parti İl Başkanı Sayın Fatih YILDIRICI'ya odamızın iadei ziyareti.
MHP belediye başkan adayı sayın Rıfkı KARABATAK'a odamızın iadei ziyareti.
08
Herkül ecza deposu yöneticileri odamızı ziyaret etti.
Aksaray Halk Sağlığı Müdürü Oğuz Keleş Eczacılar Odamızı ziyarette bulundu.
ATSO'nun değerli üyeleri odamızı ziyaret etti.
09
Aksaray Sanayi ve Ticaret Odasına iadeyi ziyaret yaptık.
Konya Eczacı Odasını ziyaret ettik.
Aksaray'a atanan Sayın Emniyet Müdürümüz Mehmet ASLAN'ı ziyaretimiz.
10
Eczanelerimizi
ziyaret ettik
Eski oda sekreterimiz Nurşen Hanım'ın
eczanesini ziyaret.
Oda eski başkanımız Dursun Bey'in
eczanesini ziyaret.
Raif Aksay'ın eczanesini ziyaret.
Mualla Hanımın eczanesini ziyaret.
11
1. Genel toplantı
yapıldı
2. Genel toplantı
yapıldı
12
Bayanların geleneksel
buluşması
Odamızın eczacı
bayanları
geleneksel öğle
yemeğiyle bir
araya geldiler.
13
ARİF NİHAT ASYA
ŞİİR
(1904 - 1975)
Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan çektirilen, kalyonlar çekilecek;
Kerpetenlerle sûrun dişleri sökülecek!
Yürü; hâlâ ne diye oyunda, oynaştasın?
Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!
Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden
Senin de destanını okuyalım ezberden
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden
Elde sensin, dilde sen; gönüldesin, baştasın
Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!
Şu kırık âbideyi yükseltecek taştasın;
Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın
Bu kitaplar Fâtih'tir, Selim'dir, Süleyman'dır;
Şu mihrab Sinânüddin, şu minâre Sinân'dır;
Haydi, artık uyuyan destanını uyandır!
Bilmem, neden gündelik işlerle telâştasın
Kızım, sen de Fâtihler doğuracak yaştasın!
Delikanlım! işaret aldığın gün atandan!
Yürüyeceksin! Millet yürüyecek arkandan!
Sana selâm getirdim Ulubatlı Hasan'dan!
Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın;
Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!
Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!
Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!
Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın
Yürü, hâlâ ne diye kendinle savaştasın?
Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!
Arif Nihat ASYA
14
HAYATI
Yüzüne çarpmak gerek zamânenin fendini!
Göster: kabaran sular nasıl yıkar bendini!
Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini!
7 Şubat 1904'te İstanbul
Çatalca’da doğdu, 5 Ocak
1975'te Ankara’da yaşamını
yitirdi. İstanbul Üniversitesi
Yüksek Öğretmen Okulu
Edebiyat Bölümü’nü bitirdi.
Adana, Malatya, Edirne, Tarsus,
Ankara ve Kıbrıs'taki liselerde
edebiyat öğretmenliği yaptı.
1950-1954 arasında Seyhan
(Adana) milletvekili olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisi'nde bulundu.
Milletvekilliğinden sonra tekrar
öğrtemenliğe döndü. Ankara
Gazi Lisesi edebiyat öğretmeni
iken 1962'de emekliye ayrıldı.
İstanbul'a döndü. Yeni İstanbul ve
Babıli’de Sabah gazetelerinde
yazılar yazdı. Aruzla başladığı
şiirde rubailer, gazeller yazdı.
Özellikle rubailere büyük önem
verdi. Rubailerden oluşan 5 ayrı
kitap yayınladı. Daha sonra hece
veziyle ve serbest vezinli şiirler de
yazdı. Ulusçu şiirleriyle dikat
çekti. Yurdun güzelliklerini,
doğasını anlatan, kimi zaman
yergici ama Türklüğü yücelten
şiirleriyle bilinir.
Plaket verildi
Ecz. Hasan Büminhan
YAVUZ'a plaket verildi.
Ecz. Hacı Ahmet DOĞAN'a
plaket verildi.
Ecz. Özlem Seçkin'in
oğlu
Yaşar Kaan Şeçkin
ecz mahmut yazıcıoğlu
plaket verildi.
en'in oğlu
Ecz. Melike Bitig
gen
Mehmet Can Biti
EN ÇOK SATAN KİTAPLAR
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
VİZYONDAKİ FİLİMLER

Benzer belgeler

bülten 34 ( ocak-şubat-mart 2014 )

bülten 34 ( ocak-şubat-mart 2014 ) Plaket verildi Yeni doğanlar

Detaylı