Bilim Eğitimi - Ana Sayfaya gitmek için tıklayınız.

Transkript

Bilim Eğitimi - Ana Sayfaya gitmek için tıklayınız.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Nihat ERGÜN’ün Değerlendirmesi
Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Başkanı
Prof. Dr. Ahmet Cevat ACAR ile Röportaj
Bilim Eğitiminin Önemi
Bilim Dili Olarak Türkçe ve Türkçe Bilinci
AĞUSTOS 2013 YIL: 25 SAYI: 296
Bilim Eğitimi
www.verimlilikkongresi.gov.tr
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN
AYLIK YAYIN ORGANIDIR
AĞUSTOS 2013 YIL: 25 SAYI: 296
Bu dergi 6.500 adet basılmaktadır.
ISSN: 1300-2414
Yayın Türü: Yerel Süreli
Türkçe - İngilizce
SAHİBİ
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ADINA
GENEL MÜDÜR
Anıl YILMAZ
GENEL KOORDİNATÖR
Dilek BİRBİL
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Cangül TOSUN
İNGİLİZCE SAYFA SORUMLUSU
Gülçin MANZAK AYDIN - Şirin Müge KAVUNCU
WEB SİTESİ SORUMLUSU
Aytunç AYHAN
FOTOĞRAFLAR
Hakan CANBAKIŞ
Cüneyt OLGAÇ
DAĞITIM SORUMLUSU
Mehtap EMRE
(312) 467 55 90 / 331
[email protected]
Anahtar Dergisi’nin PDF dosyalarının
her ay düzenli olarak e-posta hesabınıza
gönderilmesini istiyorsanız, konu alanına
“Anahtar” yazıp [email protected]
adresine boş bir e-posta atabilirsiniz.
Dergide yayımlanan yazılardaki görüşler
yazarlarına aittir.
YÖNETİM YERİ
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Gelibolu Sokak No: 5
Kavaklıdere 06690 ANKARA
Tel: (312) 467 55 90 (10 Hat)
Faks: (312) 427 30 22
Faks (Dergi): (312) 467 47 79
e-posta: [email protected]
internet: http://vgm.sanayi.gov.tr
http://anahtar.sanayi.gov.tr
GRAFİK TASARIM ve UYGULAMA
BASKI
KORZA YAYINCILIK
BASIM SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ.
Büyük Sanayi 1. Cad. 95 / 1 İskitler - Ankara
Tel: (312) 342 22 08 Faks: (312) 341 14 27
BASILDIĞI TARİH:
Anahtar Dergisi’nin Ağustos 2013 sayısı
20.07.2013 tarihinde basılmıştır.
Kapak Görseli: www.shutterstock.com
B
ugünün genç nesillerinin; ülkemizdeki ve dünyadaki
gelişmelere karşı farkındalığı yüksek, araştırmacı
ve sorgulayıcı bir pencereden bakarak geleceğin
dünyasında yer alabilmeleri için yorumlama ve
çıkarımda bulunma kapasiteleri kadar, “bilimsel” bakış
açısıyla donanmaları kritik öneme sahiptir. Bilimsel
bilgi ve yaklaşımların toplumda yaygınlaşmasını, bilime
olan farkındalığın yükseltilmesini amaçlayan “bilim
eğitimi”, toplumsal gelişme için bireyin yaşamı boyunca
yararlanabileceği bilgiyi anlama, yönlendirme ve doğru
aktarabilme becerisi olarak da yorumlanabilmektedir.
Dergimizin bu sayısının temasını; çocuklara ve gençlere
bilimsel eğitim vermenin yanı sıra, toplumu topyekûn olarak
bilimsel açıdan geliştirmeyi hedefleyen tüm çalışmaları
kapsayan “bilim eğitimi” olarak belirledik. Türkiye Bilimler
Akademisi (TÜBA) ile işbirliğinde hazırladığımız bu sayıda;
Akademi tarafından “bilim eğitimi” konusunda yürütülen
çeşitli projelere ve çalışmalara ayrıntılı bir şekilde yer vermeye
çalıştık. Çocukları, sorgulama temelli eğitim yöntemiyle bilime
yöneltmeyi hedefleyen “Bilim Eğitimi Projesi”, çocukların
teknoloji ve dar anlamda internet kullanımını artırmayı
hedefleyen “Çocuk Platformu Projesi”, tarihimizin kültürel
bilimdeki hazinelerini gün yüzüne çıkarmayı hedefleyen
“Türk Dünyasının İnsanlığa Miras Bıraktığı 100 Temel Eser ve
Çocuk Uyarlamaları Projesi” ile Türkçede ortak bir bilim dilinin
oluşmasını amaçlayan “Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü Projesi”
bu projelerden sadece birkaçını oluşturmaktadır.
Dergimize değerlendirmeleriyle katkı veren Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanı Sayın Nihat ERGÜN’e şükranlarımızı
sunuyoruz. TÜBA Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat ACAR ile
“Bilim Dili Olarak Türkçe ve Türkçe Bilinci” başlıklı makalesiyle
dergimize Kanada’dan destek sağlayan Ottava Üniversitesi
Bilgisayar Bilimi Emeritüs Profesörü Tuncer ÖREN’e ve
dergimiz içeriğinin büyük bir kısmını hazırlayan TÜBA yönetici
ve çalışanlarına bir kez daha teşekkür ediyoruz.
Anıl YILMAZ
Genel Müdür
Kalkınma Bakanlığı Bölgesel Gelişme ve
Yapısal Uyum Genel Müdürü Nahit BİNGÖL’ün
Değerlendirmesi
Başkentin Potansiyeli Harekete Geçiyor
Bilgi Odaklı Sanayi ile Sürdürülebilir Kalkınma
İçindekiler
Kalkınma Ajansı Desteklerinin KOBİ’lere Etkisi
,
OCAK 2013 YIL: 25 SAYI: 289
4
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı
Prof. Dr. Ersan ASLAN’ın Değerlendirmesi
Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi
Genel Müdürü Muhsin DERE ile Röportaj
Piyasa Gözetimi ve Denetiminde Yeni Yaklaşımlar
Artık Verimlilik de Güvenlik Kadar Önemli!
NİSAN 2013 YIL: 25 SAYI: 292
AÇIK
Ürün Güvenliği
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Nihat ERGÜN’ün Değerlendirmesi
“Sürdürülebilir Üretim Sempozyumu”
Ankara’da Gerçekleştirildi
Sanayi Genel Müdürü Süfyan EMİROĞLU
ile Röportaj
“Sempozyumun, ülkemizin hedeflerine
ulaşmasında bir kilometre taşı olmasını diliyorum”
Sanayi, İklim Değişikliği ve Teknoloji
“Sürdürülebilir bir yaşam yolu bulmalıyız”
MAYIS 2013 YIL: 25 SAYI: 293
“Temiz üretimi önemli bir fırsat ve açılım alanı
olarak gördük”
Sürdürülebilir Üretim
Şirket Çevreciliği
HAZİRAN 2013 YIL: 25 SAYI: 294
Sanayi ve İklim Değişikliği
4 Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Nihat ERGÜN'ün Değerlendirmesi
6 Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Başkanı
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı
Prof. Dr. Ersan ASLAN’ın Değerlendirmesi
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Nihat ERGÜN’ün Değerlendirmesi
Gelişmekte Olan Ülkelerin Ar-Ge ve İnovasyon
Ekosistemlerinin Temel Dinamikleri
Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Başkanı
Prof. Dr. Ahmet Cevat ACAR ile Röportaj
Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü
Destek Programları
TEMMUZ 2013 YIL: 25 SAYI: 295
Kamu - Üniversite - Sanayi İşbirliği
Bölgesel Toplantıları
Bilim Eğitimi
Kamu - Üniversite - Sanayi
İşbirliği
Prof. Dr. Ahmet Cevat ACAR ile Röportaj
Bilim Eğitiminin Önemi
Bilim Dili Olarak Türkçe ve Türkçe Bilinci
AĞUSTOS 2013 YIL: 25 SAYI: 296
10 Bilim Eğitiminin Önemi
11TÜBA - Bilim Eğitimi Projesi / Aysu ERÖZEL
15 TÜBA - Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü Projesi
Aynur ODABAŞ
22 Bilim Dili Olarak Türkçe ve Türkçe Bilinci / Tuncer ÖREN
28 TÜBA - Türk Dünyasının İnsanlığa Miras Bıraktığı 100
Temel Eser ve Çocuk Uyarlamaları Projesi / Duygu COŞKUN
29 TÜBA - Çocuk Platformu Projesi / Aysu ERÖZEL
30 TÜBA-GEBİP: Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanlarını
Ödüllendirme Programı
32 Çok Boyutlu Organizasyonel Performans Ölçüm
Modelleri / Nilay DÖNMEZ, Aslıhan SERTKAYA, Gülçin MANZAK AYDIN,
Gonca ARAS , Fatma GÜNTÜRKÜN
40 Büyük Veriler ve Süper İşlemler Çağı - 2
Dr. Mustafa Kemal AKGÜL
Sayı 296
AĞUSTOS 2013
44 İş Sağlığı- Güvenliği ve Verimlilik (HESAPRO) Projesi
Kapanış Toplantısı Ankara’da Gerçekleştirildi
47 “3. Sanayi Şurası” Hazırlık Çalışmaları Devam Ediyor…
48 Sanayi İstihdamında Tarihi Rekor…
49 Türkiye’nin En Girişimci ve Yenilikçi 50 Üniversitesi
Açıklandı
50
49
28
Türkiye Sürdürülebilir Enerji Finansman Programı’nın
(TurSEFF) İkinci Aşaması Açıldı
51
Ergene Havzası Koruma Eylem Planı ile Sanayide
Temiz Üretim Sürecine Geçiş Hızlanıyor…
52 Science Education
54 Sanayi Göstergeleri / Industry Indicators
55 Bilim ve Teknoloji Göstergeleri
Science and Technology Indicators
56 Ulusal ve Uluslararası Verimlilik İstatistikleri
National and International Productivity Statistics
Ulusal Verimlilik İstatistikleri
National Productivity Statistics
10
15
AĞUSTOS 2013
3
TÜBA,
“bilim eğitimi”
açısından
son derece
değerli projeler
yürütmektedir
Nihat ERGÜN
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Günümüzde bilim ve eğitim,
ülkelerin gelişmişlik seviyelerini,
rekabet güçlerini belirleyen
stratejik öneme sahip iki önemli
konudur. Bu gerçeği iyi bildiğimiz
için, son yıllarda, özellikle eğitim,
bilim ve teknoloji alanında yeni
atılımlar gerçekleştirdik. Mesela
Ar-Ge harcamaları için milli gelirden
ayırdığımız pay oransal olarak
yaklaşık 3 kat, nominal olarak da 7 kat
artmıştır. Üniversiteler bünyesinde
kurulan teknoparkların sayısı ve
etkinliği de ciddi oranda artmıştır.
Ülkemizde 2002 yılında sadece 2
teknopark varken bugün 35 tanesi
faal olmak üzere 50 teknoparkımız
mevcuttur. Bu örnekleri artırmak
mümkündür ancak esas olan şudur:
Türkiye’nin dünyada en büyük 10
ekonomiden biri olma hedefinin,
bilim, teknoloji ve yenilikle ilgili
alanlarda yapacağı atılımlara bağlı
olduğu açıktır. Bu bakımdan, ilgili
tüm kurumların ve özellikle YÖK,
4
AĞUSTOS 2013
TÜBA ve TÜBİTAK gibi kurumlarımızın
daha etkin ve koordineli biçimde
çalışmasının büyük önem taşıdığına
inanıyoruz.
Dünyada, hemen hemen her ülkede,
Hükümet organlarına bilimsel
danışmanlık yapmak, seçkin bilim
insanlarını takdir etmek, bilim
kültürünü toplumda yaygınlaştırmak,
bilimi teşvik etmek ve bilim
insanlarının önemini vurgulamak gibi
amaçlarla ulusal bilim akademileri
kurulmuştur. Bilim akademileri öne
çıkmış bilim insanlarının üye oldukları
kurumlar olarak, bilimsel stratejilerin
ve politikaların belirlenmesinde ve
uygulanmasında, kısaca ülkenin
bilimsel gelişiminde önemli role
sahip kurumlardır.
Ülkemizin ulusal akademisi olan
Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA)
de çeşitli program ve projeler
ile çalışmalarını sürdürmektedir.
Bunların arasında bilim insanlarımızın
takdir ve teşvikine yönelik Akademi
Üyeliği, TÜBA Bilim, GEBİP, Telif
ve Çeviri Eser Ödülleri, Bütünleşik
Doktora ve Doktora Sonrası Araştırma
Bursları, akademik hayata yöneliktir.
Bilim eğitimi, açık ders malzemeleri,
üniversite ders kitapları, üniversite
konferansları gibi program ve projeler
ise, bilimsel bilgi ve yaklaşımların
yaygınlaştırılmasına yönelik
faaliyetler olarak öne çıkmaktadır.
Çalışma gruplarınca ve bilimsel
toplantılar sonucu üretilen rapor ve
yayınlar ise, TÜBA'nın danışmanlık
işleviyle ilgili faaliyetlerdir. Türkçe
Bilim Terimleri Sözlük çalışmaları ile
Kültür Envanteri Projeleri ise Türk
dili ve kültürünü yaygınlaştırmaya
yönelik çalışmalar olarak ortaya
çıkmaktadır. TÜBA, TÜBİTAK bilim
kuruluna üye seçmekte, ayrıca Bilim
ve Teknoloji Yüksek Kurulu toplantı
ve faaliyetlerine de düzenli olarak
katılmakta, beş yıllık kalkınma
planlarının hazırlanmasına da katkıda
bulunmaktadır. Uluslararası alanda
ise diğer ülkelerin akademileri ile
ikili ve çoklu ilişkiler sürdürmektedir.
Bunların yanı sıra, TÜBA yayınlarının
da önemli faaliyetler arasında
görülmesi gerekir.
Bu süreçte TÜBA, bilim camiasının
taleplerine ne yazık ki yeterince
cevap verememiş ve gelişen
Türkiye’nin koşullarına göre yapı
ve süreçlerini geliştirememiştir.
2009 yılında akademi üyelerine
sağlanan araştırma desteği yüzde
200 oranında artırmıştık. Ancak
bununla yetinmedik ve TÜBA'nın
yeniden yapılandırılması gereği
doğrultusunda, 2011 yılında kapsamlı
bir değişiklik gerçekleştirdik.
Bu kapsamda TÜBA; Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığımız ile birlikte
çalışan bir kuruluş haline gelmiştir.
Üye sayısı ve seçimi, Başkanlık
süresi ve seçimi gibi konularda
değişikliklere gidilmiştir. Öncelikle,
akademi üyeliğine aday gösterme ve
seçilmede, mevcut üyeler yanında
YÖK ve TÜBİTAK gibi bilimsel
kurumların da üye seçmesine imkân
tanınmıştır. 1/3 üyenin TÜBİTAK Bilim
Kurulunca seçilmesi ve Akademi
Başkanının da Genel Kurul tarafından
seçilecek üç aday arasından
Başbakanca atanması öngörülmüş,
uygulama da buna göre yapılmıştır.
Tüm bunlar yapılırken, TÜBA’nın mali,
idari ve bilimsel özerkliğine halel
getirecek bir değişiklik yapılmamıştır.
Yapılan değişikliklerle, TÜBA’yı temel
bilimler konusundaki araştırmalarda
aktif bir unsur haline getirme amacı
doğrultusunda TÜBA’ya enstitü
kurma yetkisi verilmiş, bu anlamda
çalışma alanının genişletilmesi, daha
aktif bir bilim kurumu haline gelmesi
yönünde düzenlemeler yapılmıştır.
Bu kapsamda, özellikle üye sayısının
ve üye seçim kanallarının artırılmasını
vurgulamak gerekir. Bu değişikliklere
kadar TÜBA'nın üye sayısı, bilim
camiamızın hızla gelişmesine rağmen
yaklaşık 140'da kalmıştır. Yeni
üyelerin mevcut üyelerce önerilmesi
ve seçilmesi sistemi, akademinin
adeta "kapalı bir kulüp" haline
gelmesine yol açmıştır. Asli ve
asosye üye sayısının 300'e çıkarılması
ve bilim hayatımızın başlıca
kuruluşları olan YÖK ve TÜBİTAK'a
da belli oranda üye seçme hakkının
verilmesi ile TÜBA'nın temsiliyet
ve diğer bakımlardan gelişmesi
için önemli bir imkân sağlanmıştır.
Nitekim bugün TÜBA'nın üye sayısı
203'e ulaşmış, bilim insanları ve
alanları itibarıyla temsil kabiliyeti
de önemli oranda artmıştır.
Bu değişiklikler, aslında ulusal ve
uluslararası koşullara göre TÜBA'nın
yeniden yapılandırılması ihtiyacının,
hatta zorunluluğunun bir sonucu
olarak görülmelidir. Bu değişikliklerin
yeterli ve ideal olmadığını, deneyim
ve örneklerden de yararlanarak yeni
bir TÜBA yasasının çıkarılmasının
Akademinin daha etkin kılınması
bakımından yararlı, hatta gerekli
olduğunu da görüyoruz. Nitekim
Akademi Başkanlığımız, bir taslak
önerisi oluşturma konusunda
çalışmalarını sürdürmektedir.
Yenilenen yönetim ve üye yapısıyla
TÜBA, ciddi bir yeniden yapılanma
süreci içinde bulunmaktadır. Bu
süreçte, Akademinin tüm düzenleme,
yapı ve süreçleri gözden geçirilmekte
ve geliştirilmektedir. Sahip olduğu
bu yeni yapı ile bilimi özendirme
ve bilimsel eğitim çalışmalarını
desteklemeye daha da ağırlık veren
ve hızlandıran TÜBA, bu kapsamda,
2012 yılında duraksama yaşayan
burs ve ödül programlarını işler hale
getirmiş ve bu programları revize
etmiştir. 8 Haziran 2013 tarihinde
yapılan törenle 2012 dönemine ait
Genç Bilim İnsanlarını Ödüllendirme
Programı (GEBİP) ve Üniversite Ders
Kitapları Telif ve Çeviri Eser Ödülleri
(TEÇEP) kazananlarına ödülleri
verilmiştir.
Ülkemizde bilim ve teknoloji alanında
belirlenen ulusal hedeflere ulaşılması
amacıyla, 2011 yılından bu yana
tüm kurumlar tarafından bu amaca
hizmet eden görev dağılımının
yapıldığı ve Bakanlığımızca her yıl
onaylanan Ulusal Bilim, Teknoloji ve
Yenilik Stratejisi (UBTYS) 2011-2016
Eylem Planları hazırlanmaktadır.
Bu planda yer alan ulusal stratejik
amaçlarımızdan biri bilim ve teknoloji
insan kaynağının geliştirilmesidir.
Bu anlamda, Bakanlığımız
nezdinde ve Bakanlığımıza bağlı
kurumlar tarafından birçok eylem
yürütülmekte ve geliştirilmektedir.
Bu kurumlardan ülkemizde başlı
başına bilimi temsil eden kurum
olarak TÜBA, bu alanda yürüttüğü
çalışmalarıyla, bilimsel insan
kaynağının geliştirilmesi stratejisine
önemli katkılar sağlamaktadır.
TÜBA, yürütmekte olduğu “Bilim
Eğitimi”, “Türkçe Bilim Terimleri Sözlük
Projesi” gibi projeleri geliştirerek
sürdürme amacındadır. Bunların
yanı sıra, Türk bilim hayatı açısından
büyük öneme sahip olan bazı yeni
projeleri de devreye sokmaktadır.
Bu yeni projelerden biri, Eskişehir
2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti
Ajansı'nca desteklenecek olan “Türk
Dünyası’nın İnsanlığa Miras Bıraktığı
100 Temel Eser ve (Bunların) Çocuk
Uyarlamaları Projesi”; diğeri ise, yine
aynı ajans tarafından desteklenecek
olan “Çocuk Platformu Projesi”dir. Bu
projeler, özellikle çocuklarımız ve
yetişkinlere yönelik "bilim eğitimi"
açısından son derece değerli
projelerdir.
Osmanlı döneminde "Encümen-i
Daniş" gibi bazı örnekler olmasına
rağmen TÜBA, oldukça genç bir
kuruluşumuzdur. TÜBA'nın gelişimi
ve kurumsallaşmasını tamamlayarak
işlevlerini, özellikle bilim temelli
danışmanlık görevini daha etkin
olarak yapar hale gelmesi, Türkiye'nin
bilimsel gelişimi açısından büyük
önem taşımaktadır. Türkiye'nin
2023 vizyonunun gerçekleşmesi
bakımından bilim ve yenilik
alanındaki performansımız kritik
öneme sahip bulunmaktadır. Bunun
için de YÖK, TÜBA, TÜBİTAK başta
olmak üzere ilgili tüm kuruluşların
eşgüdüm ve işbirliği içinde
çalışması büyük önem taşımaktadır.
Bakanlığımız, ilgili kuruluşlarımızla
birlikte bu anlayış doğrultusunda
faaliyetlerini sürdürmektedir.
AĞUSTOS 2013
5
TÜBA olarak bilim eğitimi işlevimizi, projelerimizi
geliştirerek ve yeni projeler üreterek daha etkin
hale getirmeyi amaçlıyoruz
Prof. Dr. Ahmet Cevat ACAR
Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Başkanı
Sayın Acar, öncelikle TÜBA’nın
kuruluşu, amacı, görevleri ve yapısı
hakkında bilgi verir misiniz?
Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA),
Türkiye’nin tüm bilim alanlarını
kapsayan ulusal akademisi olarak,
2 Eylül 1993 tarihli 497 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname (KHK) ile
kurulmuş, 7 Ocak 1994 tarihinde
çalışmalarına başlamıştır. Önce
6
AĞUSTOS 2013
Başbakan tarafından 10 bilim insanı
“üye” olarak atanmış, bu üyelerin
seçtiği diğer 10 üyeyle birlikte üye
sayısı 20’ye ulaşmıştır. Bu üyeler
arasından seçilen üyelerce Akademi
Konseyi oluşturulmuş ve ilk başkan
seçilmiştir. Böylece, 1994 yılı başı
itibarıyla Akademi’nin ilk kuruluşu
tamamlanarak faaliyetleri başlamıştır.
497 sayılı KHK’da 2009 ve 2011
yıllarında bazı değişiklikler yapılmıştır.
2009 yılındaki ilk değişiklikle,
üyelere ödenen “araştırma
desteği” yüzde 200 oranında
artırılmıştır. 2011 yılında 635, 651
ve 662 sayılı KHK’larla getirilen
değişikliklerle de, Akademi’nin
kamu organizasyonundaki konumu,
üye sayısı, üye ve başkan seçimi,
Konseyin görevleri gibi konularda
bazı yeni düzenlemeler devreye
sokulmuştur. 635 sayılı KHK ile,
Türk kamu yönetiminde öngörülen
reorganizasyon çerçevesinde,
önceden Başbakan’a bağlı olan TÜBA,
“Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı'na
bağlı..” bir kuruluş haline getirilmiştir.
22.08.2011 tarihli ve 651 sayılı KHK ile
asli ve asosye üye sayısı her birinde
150 olmak üzere toplam 300 olarak
belirlenmiş ve bunların TÜBA, YÖK
ve Bakanlar Kurulu tarafından eşit
oranlarla seçilmesi ve Başkan’ın
asli üyeler arasından Başbakanca
atanması öngörülmüştür. Ancak, “üye
seçimi ve Başkan ataması” ile ilgili
bu düzenlemeler hiç uygulanmadan
662 sayılı KHK ile değiştirilmiş ve
uygulama da bu son değişikliğe göre
yapılmıştır. 662 sayılı KHK ile asli ve
asosye üyelerin üçte birinin Bakanlar
Kurulu yerine TÜBİTAK Bilim Kurulu
tarafından seçilmesi ve Başkan’ın da
Akademi Genel Kurulunca seçilecek
üç aday arasından Başbakan
tarafından atanması öngörülmüştür.
497 sayılı KHK'nin 1. maddesinde
TÜBA’nın amaçları; “Türkiye'de tüm
bilim alanlarındaki araştırmaları,
bilimci kişiliğini ve araştırıcılığı
özendirmek ve bu alanlarda
emeği geçenleri onurlandırmak;
gençleri bilim ve araştırma alanına
yöneltmek; Türkiye'deki bilimcilerin ve
araştırıcıların toplumsal statülerinin
yükseltilmesi ve korunmasına çalışmak;
bilim ve araştırma standardlarının
uluslararası düzeye çıkarılmasına
yardım etmek..” olarak belirlenmiştir.
Bu amaçlar doğrultusunda
Akademi’nin başlıca görevleri,
KHK’nın 2. maddesinde;
“a) Bilimsel konularda ve bilimsel
önceliklerin saptanması amacıyla
incelemeler ve danışmanlık yapmak,
b) Toplumda bilimsel yaklaşım ve
düşüncenin yayılmasını sağlamak,
c) Hükümete, Türk bilimcileri ve
araştırıcılarının toplumsal statüleri,
yaşam düzeyleri, gelirleri ve bu tür
faaliyetlerin gereği olan özel kolaylık
ve ayrıcalıklara ilişkin mevzuat
değişiklikleri önermek,
d) Bilimin öneminin ülke kamuoyunca
takdir ve kabulünü sağlamak ve bilim
adamlığını özendirmek için ödüller
vermek,
e) Yukarıda belirtilen amaçların
gerçekleştirilmesi ve görevlerin
yerine getirilebilmesi ile ilgili her
türlü faaliyette bulunmak” şeklinde
sıralanmıştır.
TÜBA bu görevlerini, önceleri
TÜBİTAK bütçesine konulan ödenek,
5018 sayılı yasadan sonra ise
kendisine özgü bütçeyle sağlanan
mali imkânlarla ve TÜBİTAK ile
diğer kurumlardan görevlendirme,
sözleşme ve hizmet alımı yoluyla
istihdam edilen personel ile
yerine getirmektedir. 5018 sayılı
yasadan sonra, bütçe ile ilgili
faaliyetler Akademi bünyesinde
gerçekleştirilmektedir. Ancak,
sekreterlik hizmetlerinin hâlen
TÜBİTAK tarafından yürütülmesine
devam edilmektedir.
TÜBA’da hâlen 54 personel görev
yapmaktadır. Bunların yedisi TÜBA
adına sözleşmeli, dokuzu TÜBİTAK’tan
görevlendirme, 38’i de hizmet alımı
statüsünde hizmet vermektedir.
Akademi’yi akademi yapan temel
unsur, üyelerdir. TÜBA’nın 24’ü şeref,
119’u asli ve 60’ı asosye olmak üzere
toplam 203 üyesi bulunmaktadır. Asli
ve şeref üyeliği hayat boyu devam
etmekte, asosye üyelik ise en fazla
dokuz yıl sürmektedir. Akademi
üyelerinin 52’si sağlık, 48’i fen, 38’i
mühendislik bilimleri ve 65’i de
sosyal bilimler alanında faaliyet
göstermektedir.
Akademi’nin başlıca yönetim
organları; Başkan, Akademi Konseyi
ve Akademi Genel Kurulu’dur. Başkan,
asli üyeler arasından üç yıllık bir süre
için seçilmekte ve bir kişi en fazla iki
defa başkan seçilebilmektedir. Konsey
ise, asli üyeler arasından üç yıllık
süre için seçilen 10 üye ile başkandan
oluşmaktadır. Genel Kurul ise, tüm
üyelerden oluşmaktadır.
Türkiye’nin ulusal akademisi olarak
TÜBA’nın daha etkin hizmet görmesi
açısından, finansal hizmetler yanında
personel ve sekretarya hizmetleri
bakımından da güçlendirilmesine
ihtiyaç vardır. TÜBA’nın yasa,
örgüt ve iş süreçlerinin yeniden
yapılandırılması ve geliştirilmesine
yönelik çalışmalarımız devam
etmektedir.
TÜBA’nın program ve projeleri
hakkında bilgi verir misiniz?
TÜBA’nın görevlerini yerine
getirmeye yönelik faaliyetleri, esasen
çeşitli program ve projeler şeklinde
yürütülmektedir.
Üniversite ders kitapları ve açık ders
malzemeleri programları ile TÜBA
Bilim, GEBİP ve TEÇEP Ödülleri,
Bütünleştirilmiş Doktora ve Doktora
Sonrası Araştırma Programları,
Bilim Eğitimi, Türkçe Bilim Terimleri
Sözlüğü, Ders Kitaplarında İnsan
Hakları, Çevre ve Sürdürülebilirlik,
Kültür Envanteri Projeleri ile Kanser
ve Kök Hücre Çalışma Grupları,
Üniversite ve Akademi Konferansları;
TÜBA'nın başlıca program ve projeleri
olarak ortaya çıkmaktadır.
Bunlar içinde TÜBA Ödülleri, bilim
insanlarımızın bilimsel başarılarını
teşvik etmek bakımından önemli
bir konuma sahiptir. Bu çerçevede,
sosyal bilimler alanında çalışan bilim
insanlarımıza, 9 bilim, 24 hizmet ve 24
teşvik ödülü verilmiştir. Bugüne kadar
Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanlarını
Ödüllendirme Programı (GEBİP)
kapsamında da toplam 294 genç
bilim insanımız ödüllendirilmiş, TÜBA
Üniversite Ders Kitapları Telif ve Çeviri
AĞUSTOS 2013
7
Eser Ödülleri (TEÇEP) kapsamında ise
70'i telif ve çeviri eser ödülü, 56’sı da
kayda değer telif ve çeviri eser ödülü
olmak üzere toplam 126 esere ödül
verilmiştir.
Türkiye’de öncülük özelliğine sahip
Açık Ders Malzemeleri Programı
kapsamında temel bilimler ve
sosyal bilimler alanında, 50 adet
çeviri, 30 adet telif eser olmak üzere
toplam 80 eser, bilim insanlarımız
ve öğrencilerimizin hizmetine
sunulmuştur. TÜBA Açık Ders
Malzemelerine http://www.acikders.
org.tr/ adresinden ücretsiz ve şifresiz
olarak erişilebilmektedir. Sosyal
Bilimler Türkçe Bilim Terimleri sözlüğü
de tamamlanarak, yayımlanmıştır.
Diğer bazı çalışmaların sonuçları da
rapor vb. şeklinde yayımlanmıştır.
“Bilim ve Düşün Dizisi”, “Akademi
Forumu Dizisi”, “Bilim Eğitimi Dizisi”,
“Bilimsel Toplantı Dizisi”, “Türkiye
Cumhuriyeti’nin 75. Yılı Dizisi”,
“TÜBA Raporları”, “Üniversite Ders
Kitapları”, “TÜBA Yaşamöyküleri”,
8
AĞUSTOS 2013
“Cumhuriyet Döneminde Türkiye’de
Bilim”, “Erdal İnönü Bibliyografyaları”,
“TÜBA-TÜKSEK Kültür Envanteri
Yayınları” Akademi’nin geniş yayın
yelpazesinin başlıklarını içermektedir.
Akademi’nin ayrıca, “TÜBA-AR
Arkeoloji Dergisi”, “TÜBA-KED Kültür
Envanteri Dergisi” ve “Günce” başlıklı
süreli yayınları da bulunmaktadır.
Yeni dönemde, TÜBA’nın mevcut
program ve projelerinin geliştirilerek
sürdürülmesi yanında, yeni program
ve projeleri de devreye sokma
yönündeki çalışmalarımız devam
etmektedir. Bu bağlamda, mevcut
ödül programlarının geliştirilmesi
yanında “100 Temel Eser, Bu
Eserlerin Çocuk Sürümleri ve Çocuk
Platformu” gibi yeni projelerin de,
Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür
Başkenti Ajansı desteğiyle bu yıl
içinde devreye sokulması yönündeki
çalışmalarımız devam etmektedir.
Mevcut çalışma gruplarının
yeniden yapılandırılması yanında
gıda, beslenme, bilim politikaları
gibi alanlarla ilgili yeni çalışma
grupları ile TÜBA Genç Akademi'nin
oluşturulması da planlarımız
arasındadır.
TÜBA’nın dünyadaki bilim
akademileri ve uluslararası bilim
kuruluşları ile ilişkileri hakkında
bilgi verir misiniz?
TÜBA açısından uluslararası ilişkiler
önemli bir faaliyet alanıdır. TÜBA'nın
hâlen 21 yabancı ulusal bilim
akademisi ile protokole bağlanmış
ikili ilişkisi vardır. Ayrıca TÜBA, IAP
(Inter Academy Panel), IAMP (Inter
Academy Medical Panel), ALLEA,
AASSA, ISSC (International Social
Science Council) gibi 12 uluslararası
akademiler arası kuruluşa üyedir.
Bunların bazılarında Akademi
üyelerimiz, yönetim organları
ve çalışma gruplarında da görev
yapmaktadır.
İkili ve çoklu uluslararası ilişki ve
işbirliğimizin geliştirilmesi yönünde
faaliyetlerimiz devam etmektedir.
Dünyadaki örnekleriyle
kıyasladığınızda TÜBA’yı nasıl
değerlendiriyorsunuz?
TÜBA, emsalleri ile kıyaslandığında;
yapı ve işlevleri bakımından Avrupa
ve Amerika'daki örneklerine
benzeyen ve henüz 20. yılını
idrak eden oldukça genç bir
ulusal akademidir. Akademimizin
kurumsallaşmasını tamamlaması için
yasa, yapı, süreç ve insan kaynakları
bakımından geliştirilmesine ihtiyaç
bulunmaktadır.
Bununla birlikte, ülkemizin ve
bilim camiamızın potansiyel
ve performansına bağlı olarak
TÜBA, uluslararası alanda saygın
bir konuma da sahiptir. Ulusal ve
uluslararası deneyim ve bilgilerden
de yararlanarak kurumsallaşmamızı
tamamladığımızda, TÜBA’nın etkinlik
ve saygınlığı daha üst düzeylere
yükselecektir.
Genç Akademi kavramı hakkında
bilgi verir misiniz? Türkiye’deki Genç
Akademi çalışmalarını anlatabilir
misiniz?
“Genç Akademi - GA (young
academy)”, genç bilim insanlarının
teşvik edilmesi ve desteklenmesi
amacına yönelik olarak son yıllarda
önem kazanan bir olgu olarak
karşımıza çıkmaktadır. Konuya verilen
öneme bağlı olarak ulusal akademiler
bünyesinde veya onların desteğiyle
“genç akademi” olarak adlandırılan
organizasyonların oluşturulması
güncel bir eğilim olarak ortaya
çıkmaktadır.
Aslında Akademimizin GEBİP
Programı, genç akademi oluşumunun
ilk örneklerinden veya benzerlerinden
biri olarak da kabul edilebilir. Bununla
birlikte, GA’nın günümüzdeki
anlam ve içeriğine uygun bir
oluşum için atmamız gereken bazı
adımlar da bulunmaktadır. Bu
anlayış doğrultusunda TÜBA-Genç
Akademi'nin oluşturulması için
çalışmalar başlatılmış ve konuya
ilişkin ilk rapor da tarafımıza
sunulmuştur. Bu çalışmaların
tamamlanmasını takiben ulusal genç
akademimiz kurulacak ve faaliyete
geçecektir.
Bilim eğitimi sizin için
neden önemli?
Bilim eğitimi, bilimsel bilgi
ve yaklaşımların toplumda
yaygınlaşmasına, bilim eğitiminin
etkinliğinin artırılmasına yönelik
olduğu; bu amaçların gerçekleşmesi
de ekonomik ve toplumsal gelişme
için hayati bir öneme sahip
olduğu için önemlidir. Kuşkusuz
bilim eğitimiyle ulaşılmak istenen
hedeflerin gerçekleşmesi sadece
Akademi’den beklenen bir görev
değildir, bu konuda diğer eğitim
ve bilim kuruluşlarına da önemli
görevler düşmektedir. Bununla
birlikte, günümüzde tüm ulusal
akademiler, konunun önemi ve
kapsamının bir sonucu olarak
bilim eğitimi konusuna önem
vermektedirler. TÜBA olarak biz
de bilim eğitimi işlevimizi, mevcut
projeleri geliştirmek ve yeni projeler
üretmek suretiyle daha etkin hale
getirmeyi amaçlıyoruz.
TÜBA, 100 Temel Eser ve Çocuk
Platformu projelerini neden
başlattı?
TÜBA bu projeleri, Akademimiz ve
ülkemiz açısından bu konuda önemli
bir eksiklik ve ihtiyaç olduğu için
başlatmıştır.
özgüven ve motivasyona sahip
olması; bunun için de kendi bilimsel
geçmiş ve birikiminin farkında
olması ve onlardan yararlanması
son derece önemlidir. Geçmişteki
bazı çabalara rağmen bu konuda
ciddi eksikliklerimiz olduğu açıktır.
100 Temel Eser ve Bunların Çocuk
sürümleriyle Çocuk Platformu
Projeleri, bu eksiklik ve ihtiyacın
giderilmesine yönelik olarak
Akademimizce geliştirilen ve TÜBA
ile Eskişehir 2013 Türk Dünyası
Kültür Başkentliği Ajansı arasında
imzalan protokol çerçevesinde
Ajans desteğiyle gerçekleştirilmesi
planlanan projelerdir.
Kısaca “100 Temel Eser” diye
adlandırdığımız proje, Türk
dünyasının bilim ve insanlığa katkısını
temsil eden ve yaklaşık 300 ciltlik
100 klasik eserin, tıpkıbasımını ve
günümüz Türkçesine çevrilmesini
içermektedir. Ayrı bir proje olarak
da değerlendirilebilecek olan bu
eserlerin “çocuk sürümleri” ise,
anılan eserlerin sadeleştirilerek
ve görsellerle zenginleştirilerek
çocuklarımızın yararlanmasına
sunulmasını hedeflemektedir.
Çocuk Platformu Projesi ise, bilişim
teknolojilerinin hayatın her alanında
bu kadar yaygınlaştığı bir süreçte, bu
teknolojilerin özellikle çocuklarımıza
yönelik bilim eğitimi amacı
doğrultusunda etkin ve güvenli bir
biçimde kullanımını amaçlamaktadır.
Platform, ayrıca, çocuklarımızın
farklı ulusların çocuklarıyla yapıcı
ve geliştirici iletişim ve ilişkiler
kurmalarına da olanak sağlayacaktır.
Böylece, çocuklarımız için, bir
yandan bilimsel bilgi ve yaklaşımların
kazanılması, diğer yandan
“uluslararası beceriler”in geliştirilmesi
gibi yararlar elde edilecektir.
Bilindiği gibi bir ulusun bilimsel
gelişimi açısından bireylerin gerekli
AĞUSTOS 2013
9
Bilim Eğitiminin Önemi
Günümüzde, politika, ekonomi,
bilim gibi toplumsal alanlarda
değişimler oldukça hızlı
gerçekleşmektedir. Buna bağlı
olarak, “sürdürülebilir kalkınmayı”
sağlayabilmeleri için toplumların,
bilim ve teknoloji çağının
gereksinimi olan bu değişime
aynı hızla ayak uydurmaları
gerekmektedir. Bu sebeple,
toplumu oluşturan bireylerin
yanı sıra toplumu oluşturacak
olan gelecek nesillerin de
yaşadıkları çevreyi, bilimsel ve
teknolojik olayları anlayabilecek,
yorumlayabilecek ve çıkarımlarda
bulunarak harekete geçebilecek
kapasite ve algılama yeteneğine
sahip olmaları ve “bilimsel bakış
açısı” kazanmaları önemlidir.
Bilim, “genel olarak doğruyu
bulmak, özel olarak evrenin
yapısı ile işlemesini sağlayan
düzeni ve doğal yasaları ortaya
çıkarmak amacıyla deney, gözlem,
savurma, çözümleme, birleştirme
teknikleri kullanarak ve yansızlık,
ölçülebilirlik, yinelenebilirlik,
sorgulanmaya açıklık ölçütlerine
uyularak, fiziksel ve doğal dünyanın
sistemli biçimde incelenmesi ve
bu inceleme sonucunda oluşan
bilgi birikiminin tümüdür"
(TÜBA-Türkçe Bilim Terimleri
Sözlüğü). Bilim, hem bilimsel
yöntemlere dayanarak bilgiyi
kullanmaya hem de yeni bilgiler
elde etmeye yardımcı olur. Bu
nedenle, her bilimsel bilgi,
10
AĞUSTOS 2013
kendinden sonraki bilgilerin
doğuşunun göstergesidir. Bilgi
insanlığın var oluşundan bu
yana, ona yeni kapıları açan
anahtar olmuştur. Toplumlar,
genç insanlarına bilimin hayatın
her alanında ve her meslekte
kullanıldığını gösterebilmelidir.
Bu bağlamda, “bilim eğitimi”
olgusu daha geniş çerçevede
ele alınmalıdır. “Bilim eğitimi”,
toplumsal ve ulusal gelişme
için kullanılan bir strateji ve
bireyin yaşamı boyunca her
alanda yararlanabileceği, bilgiyi
yönlendirme ve doğru aktarabilme
becerisi olarak da yorumlanabilir.
Yani “bilim eğitimi”, çocuklara
ve gençlere bilimsel eğitim
vermenin yanı sıra, buna bağlı
olarak toplumu bilimsel açıdan
geliştirmeyi hedefleyen her türlü
çalışmayı da kapsamaktadır.
Bilimin eğitimin doğru ve
etkili bir şekilde verilmesi bu
çalışmalardan biridir. Bu amaçla,
dünya genelinde eğitimde yeni
yapılanmalar devam etmekte,
başta sorgulama-temelli eğitim
olmak üzere yeni pedagojik
yöntemlere doğru yönelmeler
gerçekleşmektedir. Ancak, sadece
bilim eğitiminin verilme şeklinin
etkili olması yeterli değildir.
Çocukların teknolojiyi düzgün
ve doğru amaçlarla kullanabilen,
daha interaktif ve daha paylaşımcı
bireyler olarak yetiştirilmelerine
katkı sağlayacak yapılanmalara
yönelmek de bilim ve teknoloji
çağı için oldukça önem
kazanmaktadır.
Eğitimin yanında, eğitimde
verilen ve kullanılan bilimsel
bilginin gelişmesi de önemlidir.
Bilim, kendinden önceki bilimsel
çalışmalardan beslenen bir yapıya
sahiptir. Bu açıdan bakıldığında,
bilimin ve bilim eğitiminin
gelişimine katkı sağlamak
amacıyla geçmişten gelen kültürel
ve ulusal bilimsel çalışmaların su
yüzüne çıkarılması ve toplumun
tüm bireylerinin ulaşabileceği ve
anlayabileceği bilimsel kaynaklar
haline getirilmesi oldukça
önemlidir.
Bilimin ulusal bir bütünlükte ele
alınması ve doğru yorumlanıp
ifade edilebilmesi de bilim
eğitiminin yapıtaşlarından biri
olarak düşünülmelidir. Bunun
için ortak bir bilim dilinin
oluşturulması ve yeni bilimsel
terimlerin dilimize kazandırılması,
ulusal bir bilim kimliğinin
toplumda oluşturulmasına ve
gelecek nesillerin bilgilerini daha
doğru ifade edebilmelerine olanak
sağlayacaktır.
Bu amaçla, Türkiye Bilimler
Akademisi “bilim eğitimi”ni
destekleyen çeşitli projeler
yürütmekte ve bunları geliştirerek
sürdürmeyi planlamaktadır. Bu
kapsamda, çocuklara ve gençlere
sorgulama-temelli eğitim
yöntemiyle bilimi sevdirmeyi
hedefleyen “Bilim Eğitimi
Projesi”; çocukların teknoloji ve
dar anlamda internet kullanımını
arttırmayı hedefleyen “Çocuk
Platformu Projesi”; tarihimizdeki
kültürel bilimdeki gelişmeleri
su yüzüne çıkarmayı ve bu
gelişmelerle ilgili farkındalığı
artırmayı amaçlayan “Türk
Dünyasının İnsanlığa Miras
Bıraktığı 100 Temel Eser ve Çocuk
Uyarlamaları Projesi” ile Türkçede
ortak bir bilim dilinin oluşmasını
amaçlayan “Türkçe Bilim Terimleri
Sözlüğü Projesi”, TÜBA’nın “bilim
eğitimi”ne katkı sağlayan ve
sağlamaya devam edecek başlıca
projelerdir.
TÜBA - Bilim Eğitimi Projesi
Aysu ERÖZEL / Proje Sorumlusu
Neden Sorgulama-Temelli
Bilim Eğitimi?
Okulda gösterilen “bilim eğitimi”nin
temel amacı, öğrencilere bilimsel
bilginin özünü ve bilimin işleyişi
ile ilgili bir algı kazandırmak ve
ayrım yapmadan tüm öğrencilere,
çevrelerinde gerçekleşen olaylara
karşı bilimin önerdiği belli başlı
bilimsel açıklamaları öğretebilmek
ve onlarda bir fikir oluşturabilmek
olmalıdır (Dillon ve Osborne, 2008).
Bilim eğitimi, çoğu öğrencinin
düşündüğü gibi sadece gelecek
neslin bilim insanlarını yetiştirmek
için yapılmamaktadır (Noddings,
2007).
Son zamanlarda yapılan birçok
araştırma (Rocard Report, Science
Education in Europe: Critical
Reflections, vb.) öğrencilerin
bilimsel eğitimlerden kaçtığını
ortaya koymuştur. Öğrenciye
bilimin sadece bilgi topluluğundan
oluşan bir ders gibi öğretilmeye
çalışılması ise bunun sebeplerinden
biri olarak gösterilmiştir. Yapılan
bir araştırmada, öğrencilerin
doğal meraklarının, etraflarındaki
dünyayı, kendi deneyimlerini ve
başkalarıyla ilişkilerini kullanarak
anlama çabalarının bir parçası
olduğu söylenmektedir. Öğrenciler,
Öğretmenlerle yapılan boyama deneyi
anlayışlarını
deneyimlerinin
yansıması olarak
oluştururlar (Dillon
ve Osborne,
2008). Bu açıdan
bakıldığında
ise aynı bir
bilim insanı gibi
deneyler yaparak
ve en önemlisi
de sorgulayarak,
cevaplar bularak
öğrenen bir
Paris Ulusal Doğa ve Tarih Müzesi
öğrenci, bilimin
sadece kavramsal
kalkınmanın gereksinimlerinden
ve bilgisel bir bütün olmadığını
biri olarak, sorgulama-temelli
daha iyi anlayacaktır.
eğitim, bilimi ve matematiği
Bilimsel sorgulama, bilim
çocuklara öğretme konusunda
insanlarının doğal dünyayı
kullanılması gereken eğitim
araştırırken ve çalışmalardan elde
olarak önerilmektedir. Bilimsel ve
edilen bulgulara göre çıkarımlar
matematiksel düşüncenin özünü
yaparken kullandıkları yöntemlere
oluşturan sorgulama, eğitimde
denir. Sorgulama bilgisine sahip
de aynı görüş ile kullanılmaya
olan kişi, sadece klasik bilgiyi
başlanmıştır. Bu eğitim yöntemiyle
bilen değil aksine düşünme, teori
amaçlanan, araştırmasını
üretme, araştırma, bilgiyi kullanma
yapmakta olan bir bilim insanı
ve çözüm bulmak için uygun bilgiyi
ya da matematiksel bulgusunu
kullanabilme becerilerine sahip
yorumlayan ve ilerleten bir
olan kişidir. Sorgulatarak yapılan
matematikçi gibi sorunu anlayarak
eğitimde -yani “sorgulama-temelli
öğrenen ve yine anlayarak çözen,
eğitim (inquiry-based education)”her aşamada kendisine ve bilgi,
önemli olan anlayarak öğretmektir.
becerilerine yenilerini ekleyen
Sorgulama-temelli
öğrenciler yetiştirmektir.
eğitimde (STBE) amaç,
Ülkemizde de hem bilimi doğru
klasik eğitimde görülenin
kullanan hem de bilimi uygulayarak
tersine; kazanılan
bilim üreten gençlerin yetişmesi
bilginin hafızaya geri
için sorgulama-temelli bilim eğitimi
çağrılması değil, çağrılan
gibi çağdaş, öğrencilerin daha aktif
bilginin uygun zaman ve
olarak öğrenmelerini sağlayan,
konuda kullanılabilmesi
neyi, niçin öğrendiklerini bilerek,
için gereken
öğrenme sürecini kendi kendilerine
becerinin öğrenciye
şekillendirdikleri bir eğitim
kazandırılmasıdır.
anlayışına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu
Günümüzde, birçok
anlamda, Türkiye Bilimler Akademisi
ülke ve ülke topluluğu
diğer dünya akademilerinde de
tarafından, sürdürülebilir
olduğu gibi STBE’yi ülkemizde
AĞUSTOS 2013
11
yaygınlaştırmak amacıyla 2002
yılında yürütücülüğünü TÜBA Eski
Başkanı Prof. Dr. Yücel Kanpolat’ın
yapmış olduğu, öğretmenleri
hedef alan Bilim Eğitimi Projesi’ni
başlatmıştır.
Proje Etkinlikleri
TÜBA Bilim Eğitimi Projesi,
düzenlenen etkinlikler yoluyla
bilim insanlarının, konuyla ilgili
yerli ve yabancı uzmanların,
bilim eğitimine hevesli öğretmen
gruplarının doğrudan bir araya
gelmesini sağlamayı; internet
üzerinden kolay erişilecek örnek
uygulamalar ve materyaller sunarak
öğretmenlere destek sağlayacak bir
internet portalı oluşturmayı; özetle
sorgulama-temelli eğitim kavramını
ve uygulamalarını ülkemizde
yaygınlaştırmayı amaçlamaktadır.
Bu amaçla, gönüllü olarak projeye
1
katılan beş özel okul ve dört
2
devlet okuluyla çalışmalar
gerçekleştirilmiştir.
TÜBA Bilim Eğitimi Projesi,
T.C. Başbakanlık Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı
(DPT) tarafından 2008–2011
yıllarını kapsayan süre boyunca
desteklenmiştir. MEB Talim ve
Terbiye Kurulu Başkanlığı (TTKB)
ile yapılan işbirliği protokolü
(2008) yapılmıştır. Projede yapılan
çalışmalar şunlardır:
• Başlangıç Seminerleri:
2006 yılında, Ankara Üniversitesi
Geliştirme Vakfı Özel Okulları‘nda
(AÜGVO) alanlarında uzman olan
bilim insanları 3 , farklı konularda
okul öğretmenlerine seminerler
vermiştir.
1
• Okul Uygulama
Toplantıları:
Pilot okullarda,
öğretmenler
tarafından
sorgulama-temelli
eğitim metodunu
kullanarak
hazırlanan sınıf
etkinliklerinin
anlatıldığı
toplantılar
düzenlenmiştir.
Öğretmenlerin uyguladığı
Bu toplantılarla,
canlıların sınıflandırılması etkinliği
okul öğretmenleri
ve katılımcı
ülkemizdeki çalışmaları da
akademisyenler arasında etkileşim
yurtdışına tanıtabilmek amacıyla
ortamı sağlanmıştır. Okullarda,
uluslararası konferanslar
sorgulayıcı düşünme yöntemiyle
düzenlenmiştir. Proje kapsamında,
bilim eğitimini bir ilgi alanı haline
sorgulama-temelli eğitim alanında
getirmek ve etkileşimi arttırmak
uluslararası çalışmalarda öne çıkmış
hedeflenmiştir. 4
kişiler deneyimlerini aktarmaları
• Yabancı Uzmanlarla
amacıyla ülkemize davet
Konferanslar:
edilmişlerdir. Bu kapsamda, Prof. Dr.
Yves Quéré (Fransa Eller Hamurda
Sorgulama-temelli bilim ve
Programı kurucusu), Dr. Cecille de
matematik eğitimi ile ilgili olarak
Hosson (Eller Hamurda program
yurtdışında gerçekleştirilen
uzmanı), Prof. Dr. Jean Pierre Léna
çalışmaları öğretmenlere ve
(Fransa Eller Hamurda
Programı kurucusu)
ve Clotilde Marin
Micewicz (Eller Hamurda
Programı uzman
eğitmeni) TÜBA’nın
davetiyle sorgulamatemelli eğitim ile
ilgili konferanslar
vermişlerdir. Ayrıca, Asya
Bilim Akademilerinden
katılan birçok
konuşmacının yer aldığı
La Main a La Pate kurucularından
2. Uluslararası Asya ve
Prof. Dr. Yves Quéré
Ankara Üniversitesi Geliştirme Vakfı Özel Okulları, ODTÜ Geliştirme Vakfı Ankara Okulları, Ankara Özel Tevfik Fikret Okulları, Özel Arı Okulları,
Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Okulları.
2
Toygar Börekçi İlköğretim Okulu, Süleyman Uyar İlköğretim Okulu, Dr. Ufuk Ege Anaokulu, Osman Ünyazıcı İlköğretim Okulu.
3
Prof. Dr. Yücel Kanpolat, Prof. Dr. Bozkurt Güvenç, Prof. Dr. Haldun Özaktaş, Prof. Dr. Cemal Yalabık ve Prof. Dr. İlhan Tekeli.
4
17 Ekim 2007 - Özel Arı Okulları; 8 Kasım 2007- Ankara Özel Tevfik Fikret Okulları; 6 Aralık 2007- ODTÜ Geliştirme Vakfı Ankara Okulları; 3 Ocak
2008 - Ankara Üniversitesi Geliştirme Vakfı Özel Okulları; 10 Nisan 2008 - Ankara Üniversitesi Geliştirme Vakfı Özel Okulları; 1 Mayıs 2008 - ODTÜ
Geliştirme Vakfı Ankara Okulları; 15 Mayıs 2008 - Ankara Özel Tevfik Fikret Okulları; 3 Haziran 2008 - Özel Arı Okulları; 18 Mart 2009 – Ankara
Özel Tevfik Fikret Okulları; 29 Nisan 2009 - Özel Arı Okulları; 13 Mayıs 2009 - ODTÜ Geliştirme Vakfı Ankara Okulları; 3 Haziran 2009 - Ankara
Üniversitesi Geliştirme Vakfı Özel Okulları.
12
AĞUSTOS 2013
Türk öğretmenler ve Fransız
öğretmen eğitmenleri-Paris Çalıştayı
Pasifik Bilim Eğitimi Konferansı’na
da 2008 yılında TÜBA ev sahipliği
yapmıştır.
• Yabancı Eğitmenlerle Kurslar:
Sorgulama-temelli bilim eğitimi
etkinlikleri, öğretmenlere uzman
kişiler ve değişik yapılanmalarla
benimsetilmeye çalışılmıştır.
Yurtdışında bu alanda
yapılan çalışmalarda, özellikle
öğretmenlerin profesyonel
gelişimlerini sağlamak için
formal olmayan eğitimler
verildiği dikkat çekmektedir.
Benzer uygulamalardan,
okul öğretmenlerinin de
yararlanabilmeleri amacıyla, TÜBA
tarafından sağlanan olanaklarla
yabancı öğretmen eğitmenleri
tarafından öğretmenlere yönelik
kurslar düzenlenmiştir. Bu
kurslarda, sorgulama-temelli
eğitime uygun sınıf etkinlikleri
öğretmenlerle paylaşılmış ve
öğretmenler tarafından uygulanmış,
pedagojik ve uygulamada dikkat
edilmesi gerekilen noktalar
vurgulanmıştır. Alanında
uzman öğretmen eğitmenleri;
Fabrice Krot, Jöëlle Fourcade,
Jackie Halimi ve Nadine Sire (Fransa
Eller Hamurda programı ve Ankara
Fransa Büyükelçiliği Charles De
Gaulle Lisesi işbirliği ile) farklı
tarihlerde ülkemize davet edilerek
öğretmenlere yönelik kurslar
düzenlenmiştir. Bunun yanında,
TTKB işbirliği ile 18–22 Ekim
2010 tarihlerinde Fransa-Paris’te
Fabrice Krot ve Jöëlle Fourcade’ın
(Fransa Eller Hamurda öğretmen
eğitmenleri) ev sahipliğinde,
yurtdışındaki uygulamaların
katılımcı öğretmenlere tanıtıldığı
bir program düzenlenmiştir.
• Bilim Eğitimi Çalıştayları:
Projeyi daha çok eğitimci,
öğretmen, akademisyen ve ilgili kişi
arasında duyurmak amacıyla Bilim
Eğitimi Çalıştayları düzenlenmiştir.
Bu çalıştaylarda, TÜBA Bilim
Eğitimi Çalışma Grubu üyeleri,
akademisyenler, diğer kurum ve
kuruluşlardan ilgili kişiler ve okullar,
bilim eğitimi ve bilimsel konularda
sunumlar yapmışlardır.
2004 yılında, TÜBİTAK‘ın da
desteği ile Türkiye Sanayi Sevk
ve idare Enstitüsü‘nde (TÜSSİDE)
öğretmenlere yönelik bir yaz
kursu; Zonguldak Karaelmas
Üniversitesi işbirliği ile Zonguldak
Bilim Eğitimi Çalıştayı (2008), TTKB
işbirliği ile Ankara Bilim Eğitimi
Çalıştayı (2008, 2009) ; Feyziye
Mektepleri Vakfı işbirliği ile İstanbul
Bilim Eğitimi Çalıştayı (2008);
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi
işbirliği ile Gaziantep Bilim Eğitimi
Çalıştayı (2010); TÜBA şeref üyesi
Prof. Dr. Namık Kemal Aras’ın
katkılarıyla, Antalya Milli Eğitim
Müdürlüğü ve Akdeniz Üniversitesi
işbirliği ile Antalya Bilim Eğitimi
Çalıştayı (2010) gerçekleştirilmiştir.
• Etkinlik Hazırlama Toplantıları:
Proje kapsamında, 2010 yılında,
ODTÜ Eğitim Fakültesi’nden
gönüllü olarak destek sağlayan,
Doç. Dr. Erdinç Çakıroğlu’nun
yönlendirmeleri ile pilot bir
çalışma gerçekleştirilmiştir.
Okullarda görev yapan ve proje
çalışmaları ile sorgulama-temelli
bilim eğitimi konusunda deneyim
kazanmış öğretmenlerden bir
grup oluşturulmuştur. Bu grup,
belirlenen seviye ve konularda,
basit malzemelerle, müfredata
uygun, ülkemizin herhangi bir
yerinde görev yapmakta olan bir
öğretmenin de uygulayabileceği
kolaylıkta tasarlanmış ve anlatılmış;
“5. sınıf öğrencileri için kesirler
Bilim Eğitimi Proje Çalıştayı
AĞUSTOS 2013
13
yoluyla problem çözme etkinlikleri”
ve “okul öncesinde sayı, örüntü
oluşturabilme, grafik oluşturma ve
grafik okuyabilme, mekanda konum
ve dikkat becerileri etkinlikleri”ni
hazırlamıştır. Çalışma sonucunda
etkinlikler pilot okullarda
uygulanmış ve sonuçları proje
çalıştaylarında paylaşılmıştır.
• FIBONACCI Avrupa Birliği
Projesi:
TÜBA, yakın işbirliği içinde olduğu
Fransa Eller Hamurda Programı‘nın
davetiyle FIBONACCI Projesine
İkiz Merkez–2 (Twin Center-2)
olarak katılmıştır. AB 7. Çerçeve
Programı (ÇP) kapsamında
yürütülen proje, sorgulama-temelli
bilim ve matematik eğitimini
yaygınlaştırmayı amaçlamaktadır.
TÜBA, Referans Merkezi olarak
da daha önce Pollen projesinde
de yer almış ve TuWaS! adlı
eğitim projesini bölgesel olarak
yürüten Berlin Hür Üniversitesi ile
eşleşmiştir.
Bu kapsamda, Berlin’e 2010 yılında
bir tanışma ziyareti yapılmıştır.
20–23 Eylül 2010 tarihinde
Almanya-Bayreuth’da düzenlenen
Fibonacci 1. Avrupa Konferansı’na
katılım sağlanmıştır. 9–11 Aralık
2010 tarihlerinde Ankara’da
TÜBA’da Prof. Dr. Petra SkiebeCorrette, Dr. Nicola Stollhoff
ve Neşe Ersoy’un (Berlin Hür
Üniversitesi) katılımlarıyla
Öğretmenlere Yönelik Uygulamalı
Eğitim Kursu düzenlenmiştir.
22–26 Şubat 2011 tarihlerinde
ise Almanya-Berlin’e Alan
Ziyareti (Field Visit)’ne gidilmiş;
29–31 Mart 2011 tarihlerinde
Danimarka-Aabenraa’da
düzenlenen Fibonacci
Takip Semineri’ne ve 3-4
14
AĞUSTOS 2013
Aralık 2012 tarihlerinde
Slovakya-Smolenice’de düzenlenen
Proje Kapanış Semineri’ne katılım
sağlanmıştır.
• Bilim Eğitimi Portalı:
TÜBA, Bilim Eğitimi proje
deneyimlerini, gelişen teknolojiyle
birlikte daha çok kişiye
ulaştırabilmek amacıyla internet
üzerinden herkesin kullanımına açık
bir Bilim Eğitimi İnternet Portalı
kurmuştur.
Bugüne kadar yapılan etkinliklerin
video çekimlerinin, basit
malzemelerle gerçekleştirilecek
deney anlatımlarının konularına ve
seviyelerine göre yer aldığı bilim
eğitimi internet portalı, sorgulayıcı
eğitim sistemini tanıtmayı
amaçlamaktadır.
Türkiye’nin önde gelen bilim
insanlarıyla yapılan röportaj
görüntülerini içeren Bilimi
Aydınlatanlar DVD setinin ve
çocuklar için temel fizik konusunu
ele alan “Marie Curie’den Dersler”
isimli kitabın çevirisi yapılarak
ücretsiz dağıtımı sağlanmıştır.
Proje kapsamında, Bilim
Akademileri toplulukları Avrupa
Akademiler Birliği (ALLEA) ve Asya
Bilim Akademileri ve Toplulukları
Birliği (AASSA) tarafından
yürütülen Bilim Eğitimi programları
çerçevesinde düzenlenen çeşitli
konferanslara katılım sağlanmıştır.
• Bilim Eğitimiyle İlgili
TÜBA’nın Yeni Projeleri
“2013 Yılı Türk Dünyası Kültür
Başkenti” seçilen Eskişehir’de,
TÜBA’nın Eskişehir 2013 Türk
Dünyası Kültür Başkenti Ajansı
ile imzaladığı işbirliği protokolü
çerçevesinde Türk alimler ve
bilim insanları tarafından İslami
bilimler, sosyal ve beşeri bilimler
ve doğa bilimleri alanlarında
geçmişte kaleme alınmış kültür
mirası eserlerden, günümüzde
de yararlanılması ve bu eserlerin
tanıtılması amacıyla, yürütülecek
olan “Türk Dünyasının İnsanlığa
Miras Bıraktığı 100 Temel Eser
Projesi” ve “100 Temel Eser Çocuk
Uyarlaması Projesi” başlatılacaktır.
Projeyle birlikte insanlığı miras
bırakılan 100 temel eserin bilim
tarihine bir katkı olarak günümüz
literatürlerine kazandırılması
hedeflenmektedir.
Projenin önemli yapı taşlarından
“100 Temel Eserin Çocuk
Uyarlaması” ile birlikte insanlığın
ortak kültür mirasının önemli
bir parçası olan bu eserlerin
geleceğimizin sahibi olan
çocuklarımız ve gençlerimizin
bu eserlerden yararlanabilmeleri
ve ilgili yazarları tanımaları
amaçlanmaktadır.
Ayrıca TÜBA tarafından, gelişen
teknoloji birlikte çocukların bilim
eğitimi amacı doğrultusunda
internetin güvenli ve etkin
kullanımını sağlamak için onlara
interaktif bir ortam sağlayacak
“Çocuk Platformu Projesi’nin de
başlatılması düşünülmektedir.
Kaynakça:
• ANONYMOUS, Science Education NOW:
A Renewed Padagogy for the Future of
Europe (Rocard Report), EU High Level
Group on Science Education, Avrupa
Komisyonu Raporu, (2007).
• DİLLON, J., Osborne, J., Science Education
in Europe: Critical Reflections, A Report to
the Nuffield Foundation, London, (2008).
• NODDINGS, N., Philosophy of Education,
Westview Press,Colorado, (2007), p: 3-126.
TÜBA - Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü Projesi
Aynur ODABAŞ / Proje Sorumlusu
Neden Türkçe Bilim Terimleri
Sözlüğü?
Bir toplumun dilinde bulunan
kavramlar, o toplumu oluşturan
bireylerin yaşam biçimleri,
dünyaya bakış açıları, gelenekleri,
görenekleri, yaşadıkları coğrafya
koşulları, tarihsel geçmişleri,
dünyadaki konumları ve ekonomik
koşullarıyla ilişkilidir. Her
toplum, kendi gereksinimlerini
karşılayacak bir dil yaratır ve
bu dili gelişimlere, değişimlere
uydurarak sürekli yeniler.
Dil, her şeyden önce bireyin
zihinsel yetilerinin gelişmesi ve
olgunlaşması açısından büyük
önem taşır. Dil; düşünceyi yalnızca
taşıyan ve ileten bir araç olmayıp
düşünceyi yeniden yapılandıran,
onu tamamlayan temel bir işlevsel
yapıdır.
Her toplumun dili, o toplumu
toplum yapan kurumların
oluşumunu da sağlar. Genel
dilin içinde bilim dili, hukuk dili,
sanat dili, yazın dili de vardır ve
bu dillerin varlığı, o kurumların
varlığıyla örtüşür.
Bilim dili, yaratıcı-üretici
düşüncenin yansıdığı en
önemli araçlardan biridir.
Temelde, toplumdaki doğal dile
dayanan bilim dili, kavramları,
kavramlarının sınırları ve
çağrıştırdıklarıyla ayrı bir dizge
olma özelliği taşır.
Hiçbir dil doğasından bilim dili
değildir. Bilimsel anlayışın, bilim
eğitiminin, ona bağlı olarak
bilim üretiminin ve bilim etiğinin
var olduğu her toplumda bilim
dili oluşur. Bir başka deyişle
bilim üretimi; dilin gelişmesini
sağlar, dilin gelişmesi de bilimsel
düşüncenin ve bilimin gelişmesine
katkıda bulunur.
Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü
ile bilimsel kavram ve terimlerin
Türkçe ifade edilmesi, ülkemizde
bilimsel düşüncenin gelişmesine
katkıda bulunacaktır. Böylece,
gelişen bilim ve teknolojinin
türettiği yeni terimlerin Türkçe
karşılıkları eğitim ve bilim dünyası
tarafından kullanılabilecek,
Türkçenin giderek bilim dili olarak
yaygınlaşmasına ve yerleşmesine
katkıda bulunacaktır.
Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA),
bu amaçla 2002 yılında Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı’nın
desteğiyle Türkçe Bilim Terimleri
Sözlüğü Projesi'ni başlatmış ve
geliştirerek sürdürmektedir.
Proje hakkında
Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü
Projesi; Sosyal Bilimler Terimleri
Sözlüğü, Mühendislik Terimleri
Sözlüğü, Doğa Bilimleri Terimleri
Sözlüğü ve Tıp Terimleri Sözlüğü
olmak üzere dört ana sözlük
altında yürütülmektedir.
Her bir sözlük çalışmasına
akademisyen ve dil uzmanlarının
katıldığı çalıştaylar ile
başlanmıştır. Bu çalıştaylarda
ana sözlükler altında yer alacak
alt alanlar ve bu alanlarda
görev alacak alan uzmanları
belirlenmiştir.
Çalışma yöntemi olarak
alan uzmanlarının alt alan
sözlüklerini oluşturmaları, bu alan
sözlüklerinin birleştirilmesiyle
ana sözlüklerin oluşturulması,
ana sözlükler üzerinde de, ilgili
alanlarda uzman kişilerden
oluşan bir kurul tarafından, terim
ayıklama, farklı alanlardan gelen
ortak terimlerin tanımlarının
birleştirilmesi, farklı alanlarda
farklı terimlerle karşılanan aynı
kavram için ortak bir terimin
belirlenmesi, yabancı kökenli
sözcüklerin olabildiğince Türkçe
terimlerle karşılanması, terimlerin
yabancı dil karşılıklarının
(Almanca, Fransızca, İngilizce)
tamamlanması gibi yayına hazırlık
çalışmalarının yürütülmesi
benimsenmiştir.
Yayına hazırlık çalışmalarına
başlanmadan önce, o güne kadar
AĞUSTOS 2013
15
başlanmıştır. Projenin çalışma
şekline göre adım adım
oluşturulan veritabanı yazılımı,
halen yeni özellikler eklenerek
geliştirilmeye devam edilmektedir.
kağıt üzerinde yapılan çalışmaların
bilgisayar ortamına aktarılması,
yayına hazırlık çalışmalarının
internet üzerinden, eş zamanlı
yapılabilmesi için 2009 yılında bir
veritabanı yazılımı geliştirilmeye
16
AĞUSTOS 2013
Bu yazılım ile istenilen alana
ait sözlük yaratılabilmekte ve
bu sözlüklerin birbirleriyle
etkileşimleri sağlanabilmektedir.
Her bir alt sözlük kapsamında
terimlerin tanım, yabancı
dil, eşanlam vb. karşıları
girilebilmekte ve her bir terime
resim yüklenerek sözlük görsel
olarak da desteklenebilmektedir.
Bu yazılım ile hem sözlüklerde
çalışan uzmanlar, birbirlerinin
çalışmalarını görebilmekte ve
ortak bir çalışma sürdürebilmekte;
hem de proje yönetimi,
çalışmaların takibini kolaylıkla
yapabilmektedir. Ayrıca Akademi,
yazılım tamamlandığında, sözlük
çalışması yaparken bu yazılımdan
yararlanmak isteyen kurum ya da
kişiler olduğunda, kendilerine
destek vermek amacıyla
veritabanını kullanmalarına izin
verebilecektir.
Veritabanı üzerinde tüm
sözlüklerin yayına hazırlık
çalışmaları tamamlandığında,
öncelikle sözlükler internet
üzerinden kullanımına sunulmakta
ve sonrasında da alınan geri
bildirimlerle güncellenen
sözlüklerin basımı yapılmaktadır.
Tüm bu çalışmaların sonucunda
ise ana sözlükler birleştirilip
Türkçenin ilk tüm bilim alanlarını
kapsayan Türkçe Bilim Terimleri
Sözlüğü oluşturulacak ve
güncellenerek geliştirilmeye
devam edilecektir.
Sözlüğün yayına hazırlık
çalışmaları, 2011 yılı başında
tamamlanmıştır. Toplam 21.281
bilim terimi içermekte ve 80’nin
üzerinde uzmanın katkıları ile
oluşturulmuştur. Sözlük, öncelikle
projenin internet sayfasından
(www.tubaterim.gov.tr) kullanıma
sunulmuştur. Tüm üniversitelere
duyurulan ve kullanıcılardan
alınan katkılarla güncellenen
sözlüğün, 2011 yılı Kasım ayında
2000 adet basımı yapılmıştır.
İnternet üzerinden kullanıma açık
olan sözlük, kullanıcılardan gelen
geri bildirimler ve eklenmesi
istenen yeni terimlerle sürekli
güncellenmektedir.
Mühendislik Terimleri Sözlüğü
Mühendislik Terimleri
Sözlüğü; Bilişim Mühendisliği,
Biyomühendislik, Çevre
Mühendisliği, Denizcilik
Mühendisliği, Deri Mühendisliği,
Elektrik – Elektronik Mühendisliği,
Endüstri Mühendisliği, Enerji
Mühendisliği, Gıda Mühendisliği,
İnşaat Mühendisliği, Kimya
Mühendisliği, Makine
Mühendisliği, Malzeme
Mühendisliği, Mühendislik, Tekstil
Mühendisliği, Uçak Mühendisliği
ve Yerbilim Mühendisliği olmak
üzere 17 alt alandan oluşmakta
ve yeni alanlar eklenerek
genişletilmektedir.
Sosyal Bilimler Terimleri Sözlüğü
Sosyal Bilimler Terimleri Sözlüğü;
Antropoloji, Arkeoloji, Coğrafya,
Çocuk Gelişimi, Dilbilim, Dinbilim,
Eğitim, Felsefe, Gösterim, Hukuk,
İktisat, İstatistik, İşletme, Kamu
Yönetimi, Kentbilim, Kitle İletişimi
ve Araçları, Kütüphanecilik,
Mantık, Mimarlık, Ruhbilim
Sanat Tarihi, Tarih, Toplumbilim,
Uluslararası İlişkiler, Yazınbilim ve
Yöntembilim olmak üzere 26 alt
alandan oluşmaktadır.
AĞUSTOS 2013
17
Prof. Dr. Saim Özkar
yürütücülüğünde, farklı
üniversitelerde görevli, 10’un
üzerinde öğretim üyesi,
yaklaşık 15.000 terim üzerinde
yayına hazırlık çalışmalarını
sürdürmektedir.
2014 yılı başında bu çalışmaların
tamamlanması ve ilk olarak
internet üzerinden kullanıma
sunulması planlanmaktadır.
Sonrasında da alınan geri
bildirimlerle güncellenecek olan
sözlüğün basımı yapılacaktır.
Boğaziçi Üniversitesi,
Elektrik-Elektronik
Mühendisliği, öğretim üyesi
Prof. Dr. Bülent Sankur
yürütücülüğünde, farklı
üniversitelerde görevli, 70’in
üzerinde öğretim üyesi,
yaklaşık 25.000 terim üzerinde
yayına hazırlık çalışmalarını
sürdürmektedir.
Çalışmalar belli bir aşamaya
geldiğinde, sözlüğün öncelikle
2013 yılı sonunda internet
üzerinden kullanıma sunulması,
sonrasında da alınan geri
bildirimlerle güncellenerek ve
geliştirilerek basımının yapılması
planlanmaktadır.
18
AĞUSTOS 2013
Doğa Bilimleri Terimleri Sözlüğü
Tıp Terimleri Sözlüğü
Doğa Bilimleri Terimleri Sözlüğü;
Biyoloji, Botanik, Fizik, Kimya,
Matematik ve Zooloji olmak üzere
altı alt alandan oluşmaktadır.
Tıp Terimleri Sözlüğü; Anatomi,
Anestezi, Biyofizik, Biyokimya,
Çocuk Cerrahisi, Çocuk Sağlığı
Hastalıkları, Çocuk Nörolojisi,
Deontoloji, Dermatoloji, Diş
Hekimliği, Eczacılık, Farmakoloji,
Orta Doğu Teknik Üniversitesi,
Kimya Bölümü Öğretim Üyesi
www.tubaterim.gov.tr
Fizyoloji, Genel Tıp, Göğüs
Cerrahisi, Göğüs Hastalıkları,
Histoloji ve Embriyoloji,
İmmunoloji, Kadın Hastalıkları
ve Doğum, Kardiyoloji, Meme
Cerrahisi, Mikrobiyoloji,
Nefroloji, Nöroloji, Nöroşirurji,
Ortopedi, Patoloji, Radyoloji, Ruh
Hekimliği, Sağlık Eğitimi, Sağlık
Yönetimi, Tıbbi Genetik, Üroloji
ve Veterinerlik alt alanlarından
oluşmaktadır.
2013 yılı içerisinde ilgili
alanlardaki öğretim üyelerinden
bir kurul oluşturulması ve yayına
hazırlık çalışmalarına başlanması
planlanmaktadır.
Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü
İnternet Sayfası
Proje hakkında ayrıntılı bilgilere ve
çalışması tamamlanan sözlüklere
www.tubaterim.gov.tr adresinden
ulaşılabilir.
İlk olarak Sosyal Bilimler Terimleri
Sözlüğü bu sayfadan arama
motoru ile kullanıma sunulmuştur.
Doğa Bilimleri, Mühendislik
ve Tıp Terimleri sözlüklerinin
yayına hazırlık çalışmaları
tamamlandığında yine bu
AĞUSTOS 2013
19
sayfadan kullanıma sunulacaktır.
Tüm kullanıcılar arama motoru
ile terim arayabilmekte; sayfaya
üye olan kullanıcılar ise aynı
projeye katkı sunabilmektedirler.
İnternet sayfasına 2011 yılı
başından itibaren 1412 kişi
üye olmuş ve bu kişilerin
%24’ünü doktora mezunu kişiler,
zamanda terimlere yorum
yapabilmekte ve kendileri de
sözlükte yer almasını istedikleri
terimlerin tanımlarını yaparak
İlkokul
Mezunu
%1
Ortaokul İlköğretim
Mezunu Mezunu
%1
%1
Doktora
Mezunu
%24
Lise Öğrencisi
%1
Lise Mezunu
%1
Yüksekokul
Yüksekokul
Mezunu
Öğrencisi
%2
%3
Lisans
Öğrencisi
%17
M
Yü
k
se
k
ez Lisa
un
ns
%
7 u
Doktora
Öğrencisi
%15
Lisans
Mezunu
%13
Yüksek Lisans
Öğrencisi
%14
Şekil 1. Eğitim durumuna göre üye dağılımı
Diğer
Sivil Toplum / Vakıf / Dernek
Sağlık / Tıp
Kültür / Sanat
Kamu
Hukuk
Bilişim / İletişim
Basın / Yayın
Bankacılık / Sigorta / Finans
Akademik / Eğitim
%0
%10
%20
%30
Şekil 2. Meslek gruplarına göre üye dağılımı
20
AĞUSTOS 2013
%40
%50
%47’sini akademik/eğitim
meslek grubunda olan kişiler
oluşturmaktadır.
www.tubaterim.gov.tr’ye Ödül
Türkçe Bilim Terimleri
Sözlüğü internet sayfasına
(www.tubaterim.gov.tr),
2012 Bilişim Hizmet Ödülleri
kapsamında “Eğitim Sitesi”
kategorisinde üçüncülük ödülü
verilmiştir.
Türkiye Bilişim Derneği’nin
21-23 Kasım 2012 tarihleri
arasında düzenlediği “29.
Ulusal Bilişim Kurultayı”nda
Eğitim Sitesi Ödülünü, Türkiye
Bilimler Akademisi Başkanı
Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar, Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat
Ergün’den aldı.
“29. Ulusal Bilişim Kurultayı”nda Eğitim Sitesi Ödülünü, TÜBA Başkanı
Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar, Bakan Nihat Ergün’den aldı.
Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü
iletişim bilgileri:
E-posta:
[email protected]
İnternet:
www.tubaterim.gov.tr
AĞUSTOS 2013
21
Makale BİLİM DİLİ OLARAK TÜRKÇE VE TÜRKÇE BİLİNCİ
Bilim Dili Olarak Türkçe ve Türkçe Bilinci
Tuncer ÖREN / Bilgisayar Bilimi Emeritüs Profesörü
Ottava Üniversitesi, Ottava, Ontaryo, Kanada
“Toplumlar anadillerini İngilizce, İspanyolca ve Mandarin gibi hakim
konumdaki diller için terk ediyor ve her 14 günde bir dünya dillerinden biri yok oluyor.
Önümüzdeki yüzyıla gelindiğinde yeryüzünde konuşulan 7 bin civarında dilin yarısı
olasılıkla ortadan kalkmış olacak. Peki ya, susan bir dille birlikte yitirdiklerimiz. . .?” (Russ Rymer, 2012)
Giriş
Türkçemizin bilim dili olup
olmadığını sorgulamadan
önce, Türk olarak, kültürümüze
ve özellikle anadilimize olan
duyarlığımızı, inancımızı,
güvenimizi ve kendi payımıza
düşenleri yapıp yapmadığımızı
sorgulamamız gerekir. Türkçe
bilincinden yoksun olunması,
kuşkusuz Türkçenin gerek
gelişmesine gerek bilim dili
olmasına en büyük engeldir.
22
AĞUSTOS 2013
Sorunlar ve Kaynak Sorunlar
Toplumsal konularda, sorunlar
birbirlerini etkiler ve bir sorun
yumağı oluşturur. Öyle ki,
sorunların çözülmelerine nereden
başlanacağı bile başka bir sorun
olur. Böyle durumlarda çözüm
üretebilmede yararlı bir yaklaşım,
bazı sorunların, çözülmedikleri
zaman başka sorunlara neden
olabileceklerini de hesaba
katmaktır. Kaynak sorunlara
çözüm bulunduğunda, başka
epey sorun sorun olmaktan
çıkabilir.
Sosyal sorunlarımıza çözüm
üretme yöntemlerini, bundan
yirmi yıl öncesinde bile irdeleyen
Beyaz Nokta Gelişim Vakfı
(BNGV) kurucusu Tınaz Titiz’in
şu gözlemleri çok önemlidir:
“Kaynak sorun’ların önemli
özellikleri vardır. Bunlardan
birisi, ‘ancak Kaynak Sorun’lar
çözülebilir, diğerleri ile uğraşılır
fakat çözülemez” özelliğidir. Bir
başka özelliği ise, ‘bir Kaynak
Sorunun çözülmesinin, çok sayıda
sorunu ortadan kaldırması’dır”
(Titiz, 1992).
Bu yazıda, Türkçe bilinç
noksanlığının Türkçenin bilim
dili olmasında ve hatta başka
konularda, “Kaynak Sorun” olduğu
vurgulanmıştır.
Türkçe Bilincinin Önemi
Alışveriş merkezleri, semt, konut,
mağaza adları ve tüketici ürün ve
servislerinin adlarının –hiç gereği
yokken– Türkçe olmamalarının
çok önemli nedenleri ve sonuçları
var. O isimleri kullanmak zorunda
olanlar –Türkçe bilinçleri
yerinde olsa bile– günlük
konuşmalarında, Türkçeleri
olan sözcükler yerine özellikle
İngilizcelerini kullanmaya
zorlanmış olmaktadırlar. Bazı
kredi kartlarının isimlerinin
Türkçe olmamaları, ayrıca “kart”
yerine “card” denmesi, veya
“kule”, “merkez” gibi Türkçesi
olan sözcükler yerine (tower,
center, gibi) yabancı sözcüklerin
kullanılmaları, Türkçe bilinci
olanları bile gereksiz olarak,
Türkçeyi özensiz kullanmaya
zorlamaktadır. Bunun dışında,
Türkçede gerekli olan her ses
BİLİM DİLİ OLARAK TÜRKÇE VE TÜRKÇE BİLİNCİ Makale
için bir harfi olan Türkçeyi, bu
yeteneği olmayan özellikle
İngilizce gibiymiş gibi yazanlar da
var.
Türkçeyi özensiz kullanma ve
horlama, bazen kavramların yanlış
kullanılmalarına da yol açmakta.
Örneğin, ısı yerine sıcaklık, ya
da süre yerine süreç denmesi
gibi; bazen de “lüx” gibi ne Batı
dillerinde ne Türkçede olan yanlış
uygulamalar görünmekte. Türkçe
kullanmayı “eski kafalılık” diye
adlandırma yanılgısına düşenler
de ayrı bir grup oluşturmakta
(Dündar, 2006). Oysa ki, “Kendi
kültürlerine saygı duymayanlar
başkalarından saygı beklemek
haklarını yitirmiş olurlar. Dilimize
özen, benliğimize duyduğumuz
saygının bir göstergesidir” (Ören,
1998).
Türkçe Bilinci
Türkçe bilincinden yoksun
Türklerin dilimize ve kültürümüze
yaptıklarını kınayan ve doğru
yolu gösteren çok aydınımız
var. Örneğin, Ali Dündar (1995),
Feyza Hepçilingirler (1997), Oktay
Sinanoğlu (2000), Emre Kongar
(2003), Sevgi Özel (2007), Kemal
Atalay (2008) ve Mehmet Ali
Sulutaş (2008).
Ayrıca dil ve kültür arasındaki
yakın ilişki, dolayısıyla Türkçemizi
yozlaştırmanın kültürümüz
bakımından tehlikeli sonuçları
da ayrıntıları ile irdelenmiştir.
Bu konuda Suat Yakup Baydur
(1952), Aydın Köksal (1980, 2003)
ve Doğan Aksan (2008) aydınlatıcı
bilgi vermektedir.
Çoğumuzda Türkçe bilincinin
yokluğu veya zayıflığı, gerek
bazı Türklerin gerek yabancı
kuruluşların Türkçeyi, dolayısıyla
Türkleri ikinci sınıfmış gibi
görmelerine neden olmakta.
Türkçe bilincinin, yabancı
kuruluşların Türkçeyi gerektiği
gibi ciddiye almalarına vesile
olmasına bir örnek, geçen yıl
gazete haberi olmuştu:
“Yargıtay, otomobildeki yol
bilgisayarının Türkçe menü
içermemesinin, araçtan
beklenen faydayı azalttığını,
ilgili yasa gereği bunun ‘ayıplı
mal’ niteliğinde bulunduğu
için müşterinin taleplerinin
değerlendirilmesinin zorunlu
olduğunu bildirdi” (Cumhuriyet,
2012).
Üstelik, Manisa'da dava
açan Memduh Toprak, yerel
mahkemece davasının
reddedilmesi üzerine Yargıtay’a
temyiz başvurusu yaparak
duyarlığını en uygar bir şekilde
dile getirmişti. Memduh Toprak’ın
davranışı ve sözleri örnek alınacak
niteliktedir:
“Türkçe konuşulan bir ülkede
Türkçe ile ilgili bu kadar mücadele
vermek insanı gerçekten üzüyor.
Diğer ülkelerde, bir Fransa'da,
İtalya'da, Almanya'da, ithal
edilen bir mal, o ülkenin dilini
kapsamazsa, bırakın mahkemelik
olmayı, sınırdan içeriye
sokmuyorlar. Ama bizim ülkemiz
bu konuda yol geçen hanı gibi.
Vatandaşlarımız bilinçli hale
gelsin diye böyle bir mücadele
verdik” (Cumhuriyet, 2012).
Türkçe bilincimizi geliştirip,
uygar yollardan göstermeye
devam ettikçe gereken ilginin
gösterileceği doğaldır.
Kısa ve Uzun Vadede Çelişkili
Çözümler
Sorunlara kısa vadede olumlu
gibi gözüken bazı çözümler,
uzun vadede büyük yanılgılara
neden olduklarında, kısa vadede
başka çözümlerin gerekliliği
ortaya çıkar; ama çoğunlukla
iş işten geçtikten sonra. Kısa
vadeli çözümlerin, uzun vadede
kötü sonuç vermelerini çok geç
olmadan önlemek için, nedensonuç ilişkilerini akıl gözüyle
gör(ebil)mek gerekir.
Günlük yaşamdan bir örnek: Su ile
çevrili İstanbul'da, bir zamanlar
Boğaz'ın her iki yakasında, kuzey
ve güney kıyılarında ve Adalar'da
denize girilebilen pek çok plaj
vardı. Sular kirletildikten sonra
İstanbulluların çoğu deniz tatili
için Bodrum, Marmaris gibi
yerlere gitmek zorunda kaldı. Kısa
vadede kirli suların arıtılmadan
denize akıtılması, sonunda
İstanbullulara çok pahalıya
maloldu.
Türk Üniversitelerinde Yabancı
Dilde, Çoğunlukla İngilizce,
Eğitim
Kısa vadede iyiymiş gibi gözüken
bir uygulamanın, uzun vadede
ciddi sorunlar yaratabileceğine
konumuzla ilgili bir örnek
verelim. Türkiye'de yabancı dilleri
öğretmenin doğru yolunun
AĞUSTOS 2013
23
Makale BİLİM DİLİ OLARAK TÜRKÇE VE TÜRKÇE BİLİNCİ
yaygın uygulaması olmadığı için,
Türk üniversitelerinde İngilizce
eğitim yapılması, kısa vadede,
gerek gençler gerek üniversiteler
tarafından çok iyi bir çözüm
olarak algılanabilir. Gençler
için, eğitimleri sürerken Türkiye
dışındaki üniversitelerden çifte
derece alabilmeleri, stajlarını
Türkiye dışındaki kuruluşlarda
yapabilmeleri, mezuniyetlerinden
sonra Türkiye'deki bazı
işyerlerinde iş bulabilmelerini
olumlu görmeleri normal
karşılanabilir. Üniversiteler
açısından, "yabancı dilde
eğitimi", özellikle İngilizceyi, bir
üstünlükmiş gibi göstererek,
gençleri kendi üniversitelerine
çekme üstünlüğü sağlamak,
yurtdışından öğrenci almak ve
gene yurtdışı üniversitelerinden
akademik kadro bulmak çok cazip
gelebilir.
Gerek gençler gerek üniversiteler
için kısa vadede olumlu gibi
gözüken, Türk üniversitelerinde
yabancı dilde eğitim yapılmasının
uzun vadede çok ciddi sorunları
vardır. İngilizce eğitim aldıkları
için, gençlerin pek çoğunun
konularındaki terimlerin
Türkçelerini öğrenememeleri
doğaldır. Eğitim almış oldukları
konularda Türkçe terimleri
öğrenmemiş bu gençlerin bir
kısmı daha sonraki yıllarda
üniversitelerimizde çalıştıkları
zaman yetiştirecekleri kuşağın,
bırakın o zamanlarda gerekecek
yeni kavramlara Türkçe terim
üretebilmeyi, şimdi dilimizde
olan terimleri bile bilememeleri
24
AĞUSTOS 2013
olasıdır. Dilimizde "Ne ekersen,
onu biçersin" sözü boşuna
söylenmemiştir.
Üniversiteler yüzyıllar boyunca
birikmiş bilgileri gençlere
aktardıkları gibi işlevleri
arasında bilgi üretmek de vardır.
Üniversitelerde akademik olarak
çalışanlar aktarılan bilgilerin ya
da üretilen kavramların Türkçe
terimlerini de üretebilirler. Bu
konuda aydınlatıcı bilgi için Prof.
Dr. Aydın Köksal'ın "Yabancı
dille öğretim, Türkiye'nin büyük
yanılgısı" kitabı okunmaya ve ders
alınmaya değer niteliktedir.
Türkçenin Gücü
Türkçenin gücü konusunda
bilgili olmadan, Türkçenin
güçsüz olduğunu savunanlar
kendilerinde, Türkçemizde “cahil
cesareti” diye bilinen, bilimsel
adıyla Dunning-Kruger sendromu
(DKS) varmış havası verebilir.
Türkçenin gücünü irdeleyen
kitaplara örnek olarak, bakınız
Uygur (1962) ve Aksan (1987,
2003, 2005).
Türkçe dilbilgisi (Hepçilingirler,
2004) ve Türk dili hakkındaki
kitaplar (Çotuksöken, 2004)
Türkçeyi öğrenmemize ve
sevmemize yaradığı gibi ayrıca
Türkçe hakkında yanlış fikirler
üretmemizi de önleyebilir. Üstelik,
bilmediğini yok sanmak doğru bir
yaklaşım değildir.
Türkçenin sonek kullanarak yeni
sözcük türetmekteki özelliği çok
zengin soneklerinin olmasından
kaynaklanır (B. Atalay, 1942;
Hatiboğlu, 1981, Kahraman, 1996
ve Çotuksöken, 2011).
Deney yapmak, bilimsel
yaklaşımın en temel
öğelerindendir. Aşağıda
belirtilen ve deney yapmakla
ilgili üç tümceyi Batı dillerinden
istediğiniz biri ile söylemeyi
denediğinizde Türkçenin
anlatım gücünü kolaylıkla
görebilirsiniz: "Deney yapayım",
"Deney yaptırayım" ve "Deney
yaptırtayım".
Yapmak eylemi "tır" ve tırt" ekleri
ile yaptırmak ve yaptırtmak
anlamlarına gelir. Konuşan kişi
"A"nın deneyi başka bir kişi,
"B"ye yaptırmasını belirtmek
için "yapayım"daki yap köküne
"tır" ekinin eklenmesi yeterli
olmaktadır. Benzer şekilde, "A"
"Deney yaptırtayım" dediğinde,
bulacağı üçüncü bir kişi, "C"
deneyi bir başkasına, "B"ye
yaptıracaktır. Bu son örnekte,
deneyi yapan "B", deneyi yaptıran
"C" ve deneyi yaptırtan "A"
olmaktadır.
Yetenek göstermek, ya da
olur almak için, Türkçemizde
yapabilmek, yaptırabilmek
ve yaptırtabilmek sözcükleri
de "yap" kökünden, kolaylıkla
türetilebilir. Yetenek belirtmek
için İngilizcede "able" soneki
kullanılır. Örneğin, "bendable"
(bükülebilir, bükülür, eğilebilir,
eğilir), "certifiable" (onaylanabilir,
onaylanır) ve "readable"
(okunabilir, okunaklı). Türkçede
yetenek, aynı zamanda eylemi
yapan (yani yapabilen) için de
belirtilebilir. Örneğin, bükülebilir
için bükebilir, eğilebilir için
BİLİM DİLİ OLARAK TÜRKÇE VE TÜRKÇE BİLİNCİ Makale
eğebilir; onaylanabilir için
onaylayabilir, ve okunabilir için
okuyabilir. Türkçede sadece bir
kaç harf değişmesi ile iki tür
yetenek kolayca belirtilebilir.
Bilim Dili Türkçe
ABD'de MIT'deki medya
laboratuvarı kurucusu
Negroponte İngilizceyle
kıyasladığında, Türkçeden övgü
ile bahseder ve şöyle yazar:
“İngilizce en güç olanlardandır; …
Türkçe gibi başka diller çok daha
kolaydır. … Dolayısıyla sözcük
düzeyinde, bilgisayarla konuşma
sentezi yapacaklar için Türkçe
rüyalarının gerçekleşmesidir”
(Negroponte, 1995).
Dilimiz, oya gibi, hatta bir
kuyumcu duyarlığı ile işlenmeye
layık olacak kadar değerli bir
dildir. Bilim Dili Türkçe konusunda
yazılmış çok değerli yazılar
var (Öztürk). Terim hazırlama
konusunda bir kılavuz da
daha 1970'lerde yayımlanmıştı
(Özdemir, 1973). Sosyal
bilimlerdeki Türkçe sözlüklerin
bir listesi TÜBA'nın terimler
İnternet sitesinde verilmiştir ve
bu konulardaki bilgi birikimini de
göstermektedir (TÜBA-TSBS).
Uzun yıllar çalışmış olduğum iki
bilim ve teknoloji dalından örnek
verebilirim:
1. Bilişim: Türkiye Bilişim
Ansiklopedisi, Türkçenin,
bilişim gibi sürekli olarak
kendini aşan bir konuda,
yeterli olabilmesini
göstermesi bakımından
2.
kayda değer (Ören,
Üney ve Çölkesen,
2006). Ansiklopedinin
hazırlanmasındaki ilkelerden
biri "Bilişimde özenli Türkçe"
kullanılması idi. Türkiye
Bilişim Ansiklopedisi iki
bakımdan çok önemlidir: (1)
Yabancı terim kullanmadan
yazılmış olan evrensel
konularda ve Türkiye’ye
özgü 200’den fazla makale
Türkçenin bu konudaki
yeterliliğini göstermektedir.
(2) 3 başeditör, 22 editör ve
yaklaşık 200 bilişim insanının
katkılarıyla hazırlandığı
için bu konuda Türkiye'de
yeterli sayıda yetenekli insan
olduğunu da gösterir. Ayrıca,
bilişim konusunda 20'den
fazla Türkçe sözlük içeren bir
liste, yazarın Bilişimde Özenli
Türkçe İnternet sitesinde
varilmiştir (Ören-BÖT ).
Benzetim: Benzetim,
model kullanılarak deney
yapılmasını ve deneyim
kazanılmasını sağladığı
için yüzlerce uygulama
alanında kullanılır ve ABD
Senatosunca kritik konu ilân
edilmiştir. Modelleme ve
benzetim konusunda Marsilya
üniversitesinde yayımlanmış
bir sözlük 4000 kadar terim
içermekteydi (Ören ve 14
kişilik Fransızca takımı, 2006).
Sözlüğün hâlen hazırlanmakta
olan ve 10 000'den fazla
İngilizce terimi içerecek
çokdilli sürümü, İngilizce,
Fransızca, İspanyolca ve
İtalyanca ile Türkçe terimleri
kapsamaktadır ve proje yazar
tarafından yürütülmektedir.
(Projenin başka bir ürünü
olan "Çince-İngilizce
Modelleme ve Benzetim
Sözlüğü" Çin'de yayımlanmıştı
(BoHu Li, Tuncer Ören ve
diğerleri, 2012).
Türkiye Bilişim Derneği'nin yayın
organı olan Bilişim'de bazı yazılar
yayımlanmıştı. Bunlardan ilki
bilişim, benzetim ve istatistiğin
en temel kavramlarından olan
"değişken'lerin 350'den fazla
türü için Türkçe ve İngilizce
kavramları içermekte idi (Ören,
2012a,b). Daha sonra hazırlanmış
olan ve Ocak 2013'te basılmış
olan bir çalışmada "bilişim ve
benzetimde kullanılan ve giriş ve
girdi türlerini gösteren 150'den
fazla İngilizce terim, İngilizce ve
Türkçe iki dizin olarak verilmiştir.
Dizinler, gerek İngilizce
gerek Türkçenin ayrıntıları
gösterebilme yeteneklerine
de tanıklık etmekte" (Ören,
2013a). Bu dizide şimdiye kadar
yayımlanmış terim listeleri şu
terimleri içermekte: Makine
anlaması türleri (Ören, 2013b, 85
terim), hata türleri (Ören, 2013c,
350 terim), değer türleri (Ören,
2013d, 170 terim). Bu tür kavram
salkımlarının yayımlanmalarına
devam edilmesi planlanmaktadır.
Yazarın bilişimde özenli Türkçe
konusundaki etkinliklerinin
listesine İnternet'ten erişilebilir
(Ören-BÖT ).
AĞUSTOS 2013
25
Makale BİLİM DİLİ OLARAK TÜRKÇE VE TÜRKÇE BİLİNCİ
Sonuç
Bilim Dili Olarak Türkçe konusunu
irdelerken, sonuç olarak iki
konuya odaklanabiliriz: Türkçenin
bilim dili olması için altyapı
sağlanması ve kendi payımıza
düşenleri yapmak.
1. Türkçenin bilim dili olması
için altyapı
Türkçe doğa ve sosyal
bilimler, mühendislik ve tıp
terimlerinin geniş kapsamlı
sözlüklerinin hazırlanması ve
İnternet üzerinden kullanıma
açılmaları çok iyi bir altyapı
sağlayacaktır. Zengin bir dilde
sözlük hazırlamanın çok uzun
zaman gerektirdiği de göz
önünde tutularak, sözlüklerin
sürekli gözden geçirilmeleri
de gerekecektir (Winchester,
2003). Ancak kullanıcı olarak
terimleri iyi seçmemiz gerektiği
de yadsınamaz. Örneğin,
İngilizcede "run" sözcüğünün
"koşmak", "çalışmak" dahil, pek
çok anlamı vardır. Örneğin,
Tureng sözlüğünde 150 anlamı
listelenmektedir (Tureng-run).
Ama bir bilgisayar programından
bahsederken, programın
çalışması terimini kullanmak
gerekir; programın koşması
veya koşturulması bahis konusu
değildir.
2. Kendi payımıza düşenleri
yapmak
Kuşkusuz, istersek hepimizin
yapabileceğimiz çok şeyler var,
örneğin:
•
Türkçemizi özenle
kullanabiliriz. Başka dilleri
26
AĞUSTOS 2013
•
•
•
•
•
•
•
•
bilmek, anadilini kötü
kullanmak için bir engel
değildir. Üstelik, anadilini
doğru kullan(a)mayanların
pek çoğu yabancı dilleri de
doğru kullan(a)mamaktadır.
Türkçemizi yazım kurallarına
göre kullanabiliriz. Çok yararlı
"Yazım kılavuzları" var (Alpay,
2000; Aksoy, 2000).
Türkçeleri varken yabancı
sözcük kullanmayabiliriz.
Gerektiğinde sözlük
kullanabiliriz. Bilgiye erişimin
bu kadar kolay olduğu
çağımızda, Türkçe yazılım
yanlışları yapmak ve doğru
sözcükleri kullanmamak hiç
birimize yakışmaz.
Bilgisayar ayarlarını
yap(tır)arak İnternet
yazışmalarında Türkçe harfleri
doğru kullanabiliriz.
Türkçe bilincini vurgulayan
kaynaklarden yararlanabiliriz.
Günlük dilin yozlaşmasının
durdurulması için çalışabiliriz.
Bunun için, Türkçemizi
özensiz, özentili ve hatta
hoyratça kullananları
uyarabiliriz.
Türkçemizi özenle
kullandır(t)abiliriz.
Yabancı bir dilde eğitim
sağlayan Türk üniversiteleri,
gençlerin yabancı dil
öğrenmeleri için başka yolları
bulabilir ve Türkçe terimlerin
gelişmesini ve gençlerin bu
terimleri öğrenmelerini de
sağlayabilirler.
Türkçe bilincinde olanlar bu
bilincin yaygınlaşması için
çalışabilir.
Hepimizin ortak bir özelliğimiz,
öğrenme yeteneğimizdir ve her
yeni bir şey öğrendiğimizde
kendimizi de aşmış oluruz.
"Türkçe özürlü Türk" olmamayı
bilinçli bir şekilde seçmiş
olmak ve onun gerektirdiği
şekilde Türkçemizi özenli bir
şekilde kullanmak hepimize
yakışır. Türkçemizi iyi konuşup
yazabilmek, evrenselliği
gerektiren çağımızda, en aşağı
bir, olabilirse birden fazla yabancı
dil öğrenmemize de engel
değildir.
Kaynakça
• Aksan, Doğan (1987). Türkçenin Gücü
(3. Basım 1993). Bilgi Yayınevi. Ankara.
• Aksan, Doğan (2003). Dil, Şu Büyülü
Düzen. Bilgi Yayınevi. Ankara.
• Aksan, Doğan (2005). Türkçenin
Zenginlikleri İncelikleri. Bilgi Yayınevi,
Ankara.
• Aksan, Doğan (2008). Türkçeye
Yansıyan Türk Kültürü. Bilgi Yayınevi,
Ankara.
• Aksoy, Ömer Asım (başkanlığında bir
kurul) (2000). Ana Yazım Kılavuzu.
Adam Yayıncılık, İstanbul.
• Alpay, Necmiye (2000). Türkçe Sorunları
Kılavuzu. Metis Yayınları, İstanbul.
• Atalay, Besim (1942). Türk Dilinde Ekler
ve KöklerÜzerine Bir Deneme. Türk Dil
Kurumu, Ankara.
• Atalay, Kemal (2008). Alo Türkçe
Neredesin? Babıâli, Kültür Yayıncılığı,
İstanbul.
• Baydur, Suat Yakup (1952). Dil ve Kültür.
Türk Dil Kurumu, Ankara.
• BNGV – Beyaz Nokta Gelişim Vakfı.
BİLİM DİLİ OLARAK TÜRKÇE VE TÜRKÇE BİLİNCİ Makale
• BoHu Li, Tuncer Ören, Qinping
Zhao, Tianyuan Xiao, Zongji Chen,
Guanghong Gong ve diğerleri. (2012).
Modeling and Simulation Dictionary:
Chinese-English, English-Chinese
(9000'dan fazla terim), Chinese Science
Press, Beijing, P.R. of China.
• Çotuksöken, Yusuf (2004). Uygulamalı
Türk Dili (Cilt 2) 3. basım. Papatya
Yayıncılık, İstanbul.
• Çotuksöken, Yusuf (2011). Yapı ve
İşlevlerine Göre Türkiye Türkçesi'nin
Ekleri. Papatya Yayıncılık, İstanbul.
• Cumhuriyet – "Yargıtay'dan, otomobilde
'Türkçe menü' kararı", 30 Haziran 2012.
• DKS – Dunning-Kruger Sendromu.
• Dündar, Ali (1995). Dil ve Bilinç,
Prospero Yayınları, Ankara.
• Dündar, Can (2012). "Evet Kenan
Doğulu, biz eski kafalıyız biraz!"
(Milliyet, 21 Aralık, 2006.
• Hatiboğlu, Vecihe (1981). Türkçenin
Ekleri. Türk Dil Kurumu, Ankara.
• Hepçilingirler, Feyza (1997). Türkçe "Off ".
Remzi Kitabevi, İstanbul.
• Hepçilingirler, Feyza (2004). Türkçe
Dilbilgisi. Remzi Kitabevi, İstanbul.
• Kahraman, Tahir (1996). Çağdaş Türkiye
Türkçesindeki Fiillerin Durum Ekli
Tamlayıcıları. Türk Dil Kurumu, Ankara.
• Kongar, Emre (2003). Yozlaşan Medya
ve Yozlaşan Türkçe, Remzi Kitabevi,
İstanbul. (Bu konuda yazarın yapmış
olduğu iki söyleşiye erişmek için
tıklanacak bağlantı.)
• Köksal, Aydın Türkçe Bilim Sözleri; Bir
Deneyim. Bilimbilmek – Bilim Teknik ve
Robotik.
• Köksal, Aydın (1980). Dil ile Ekin. Türk Dil
Kurumu, Ankara.
Öğretmen Dünyası, Ankara.
• Özel, Sevgi (2007). Dilleri Uzun,
Cumhuriyet Kitapları, İstanbul.
• Negroponte, A. (1995). Being Digital.
Alfred A. Knopf, New York, NY, ABD, s.
145.
• Öztürk, M.O. Bilim Dili ve Türkçe,
GENBİLİM – Türkiye Bilim Sitesi.
• Ören-BÖT – Bilişimde Özenli Türkçe
İnternet sitesi. http://www.site.uottawa.
ca/~oren/pubsList/Turkce.pdf
• Rymer, Russ (2012). Yok olan sesler.
National Geographic Türkiye, Temmuz
2012, sayı 135, s. 66-99.
• Ören, Tuncer (1998-Çağrılı yazı).
Bilişimde Özenli Türkçe. BT Haber, sayı
183 (Eylül 7-13, 1998), s. 32.
• Türkçe SBS - Sosyal Bilimler Sözlükleri –
"TÜBA terim"deki kaynaklar
• Ören, Tuıncer (2012a). Değişken Türleri
için Türkçe Terimler (1). Bilişim: Türkiye
Bilişim Derneği Dergisi, yıl 40, sayı 148
(Kasım 2012), s. 216-228.
• Ören, Tuncer (2012b). Değişken Türleri
için Türkçe Terimler (2). Bilişim: Türkiye
Bilişim Derneği Dergisi, yıl 40, sayı 149
(Aralık 2012), s. 192-201.
• Ören, Tuncer (2013a). Bilişim ve
Benzetimde Kullanılan Giriş ve Girdi
Türleri için Türkçe ve İngilizce Terimler.
Bilişim: Türkiye Bilişim Derneği Dergisi.
Yıl 41, sayı 152.
• Ören, T.I. (2013b). Makine Anlamasının
80'e Yakın Türü: İngilizce-Türkçe ve
Türkçe-İngilizce Terimler, Bilişim:Türkiye
Bilişim Derneği Dergisi, yıl 41, sayı 152,
Mart 2013, s. 134-143.
• Ören, T.I. (2013c). Modelleme, Benzetim
ve Bilişimde 350 Tür Hata – İngilizceTürkçe ve Türkçe-İngilizce Terim
Dizinleri, Bilişim: Türkiye Bilişim Derneği
Dergisi, yıl 41, sayı 153, Nisan 2013, s.
166-189.
• Sinanoğlu, Oktay (2000). Bir NevYork Rüyası, "Bye-Bye" Türkçe. Otopsi
Yayınevi, İstanbul.
• Sulutaş, Mehmet Ali (2008). Ana Sütüm
Türkçe. Etik Yayınları, İstanbul.
• Titiz, Tınaz (1992). Sorunların
Kimyası. Tınaz Titiz, 1994. Evet-Hayır
Demokrasisi, İnkılâp Kitabevi, Ankara
kitabının "Aspirin, Benzin ve Vanilya"
adlı yazısı, s. 65-67.
• Tureng-run – Tureng (Turkish-English)
sözlüğünde "run" sözcüğünün
Türkçeleri.
• TÜBA-TSBS: Türkçe Sosyal Bilimler
Sözlükleri. TÜBA'nın İnternet sayfasında.
• Uygur, Nermi (1962, 1982, 1989, 1994).
Dilin Gücü. Kabalcı Yayınları, İstanbul.
• Winchester, Simon (2003). The Meaning
of Everything, The Story of the Oxford
English Dictionary. Oxford University
Press, Oxford, İngiltere.
• Ören, T.I. (2013d). Modelleme, Benzetim
ve Bilişimde Kullanılan 170 Tür "Değer":
İngilizce-Türkçe ve Türkçe-İngilizce Terim
Dizinleri. Bilişim: Türkiye Bilişim Derneği
Dergisi, yıl 41, sayı 155, Haziran 2013, s.
204-217.
• Köksal, Aydın (2003). Dil ile Ekin.
(Günlenmiş 2. Yayım).Toroslu Kitabevi,
İstanbul.
• Ören, Tuncer, Üney, Tuncer ve Rifat
Çölkesen, 2006). Türkiye Bilişim
Ansiklopedisi. Papatya Yayıncılık,
İstanbul.
• Köksal, Aydın (2000).Yabanci Dille
Öğretim, Türkiye'nin Büyük Yanılgısı,
• Özdemir, Emin (1973). Terim Hazırlama
Kılavuzu. Türk Dil Kurumu, Ankara.
AĞUSTOS 2013
27
TÜBA - Türk Dünyasının İnsanlığa Miras Bıraktığı
100 Temel Eser ve Çocuk Uyarlamaları Projesi
Duygu COŞKUN / Proje Sorumlusu
Türk bilim insanlarının günümüze
miras bıraktığı eski eserler, Türk-İslam
bilim, kültür ve sanat tarihinin ve
ülkemizin sahip olduğu önemli kültür
mirasları arasındadır. Türkiye Bilimler
Akademisi, bir bilim kurumu olarak
“bilimi tanıtma ve toplumun bilime
olan ilgisini arttırma” yükümlülüğüne
sahiptir. Bu doğrultuda, önemli ve
başvuru kaynağı niteliği taşıyan, Türk
alimleri tarafından geçmişte kaleme
alınmış kültür mirası eserlerden,
günümüzde de yararlanılması ve bu
eserlerin tanıtılması amacıyla, TÜBA,
“Türk Dünyasının İnsanlığa Miras
Bıraktığı 100 Temel Eser Projesi”ni
başlatmıştır.
Proje kapsamına alınacak 100
eserin, alanlarında çok büyük
etkiler meydana getiren, yüzyıllar
boyunca tercümeler yoluyla
çoğaltılarak kullanılmış ve insanlığın
bilgi birikimine katkıda bulunmuş
eserler olmasına özen gösterilmiştir.
Proje, bu 100 temel eserin,
kütüphanelerdeki atıl durumlarından
kurtarılarak günümüz literatürüne
kazandırılmasını hedeflemektedir.
100 temel eser, Doğa ve Teknik
Bilimler, Felsefe ve Musiki, Türkiyat
28
AĞUSTOS 2013
(Türk dili, tarihi, sanatı ve kültürü) ve
İslami İlimler ana başlıkları altında
köklü bir külliyattan özenle seçilmiş
eserleri kapsamaktadır. Arapça
ya da Farsça olarak telif edilmiş
olan eserlerin, Türkçeye tercüme
edilmesi, farklı Türk lehçelerindeki
eserlerin Türkçeye kazandırılması
projenin öncelikli hedefidir. Türk
düşünce tarihinde büyük öneme
sahip olan bu eserlerin, 21. yüzyıl
okuyucularına ulaştırılması, Türklerin
düşünce ve kültür tarihindeki
konumunu hatırlatmaya katkı
sağlayacak niteliktedir. Proje
kapsamında yapılacak tıpkıbasım
ve tercümeler, yeni nesillerin
geçmişimizin önemli değerleri olan
Türk alim ve bilginlere hak ettikleri
değeri vermelerini sağlayacaktır.
Projenin, Türk dünyasındaki üzerinde
çalışılmamış birçok konunun
akademik boyutlarda incelenmesine
ön ayak olacağı, akademik çevrelerde
büyük yankı uyandıracağı ve
önemli bir hareketlilik sağlayacağı
düşünülmektedir. Seçilen eserler,
alanında uzman akademisyenler
tarafından eksikliği hissedilen kaynak
eser hüviyetindedir.
Belirlenen eserler, Türk kökenli
bilim insanları tarafından literatüre
kazandırılan ölümsüz eserlerin en
önemlileri olmasına özen gösterilerek
seçilmiştir. Eserlerin önemli bir kısmı
Osmanlı medreselerinde ve ilim
çevrelerinde itibar edilen eserlerden
oluşmakta, bir diğer kısmı ise İslam
dünyasında kaynak eser niteliği
taşımaktadır. Proje Türk - İslam
anlayışının temel kaynaklarının
ortaya çıkarılması açısından önemli
olmakla birlikte İslam dini ve
kaynakları hakkındaki önyargıların ve
bilgisizliğin giderilmesi açısından da
büyük önem taşımaktadır. Eserlerin
çevirilerinin tamamlanmasıyla ortaya
çıkacak olan bir diğer kazanım ise
Osmanlıca Türkçesi’nin ne derece
yetkin ve zengin bir dil olduğunun
anlaşılması hususudur.
ALAN
ESER SAYISI
Temel Bilimler
30
Felsefe - Müzik
20
Dini Bilimler
25
Dil - Tarih - Türkiyat
25
Belirlenen 100 eserden her birinin
çeviri sürecinde eserler;
•
Tıpkıbasıma hazırlanacak,
•
Türkçeye tercüme edilecektir.
•
Eser daha önce Türkçeye tercüme
edilmiş ise;
•
Mevcut tercümenin dilinin
ve bilimsel terminolojisinin
yeterliliği konusunda uzman
görüşü alınacak,
Kullanılabilir tercümeler, gerekli
izinleri ve telif hakları alınarak
yeniden dizilerek kullanılacak,
•
Kullanılamaz görüşü verilen
eserler yeniden tercüme
edilecek,
•
Tıpkıbasımı ve tercümesi
tamamlanan eserlerden,
görselleştirilebilecek olanlara
senaryolar yazılarak film ve
animasyon uygulamaları ile
desteklenecektir.
Projenin diğer önemli bir ayağı da
“100 Temel Eserin Çocuk
Uyarlaması”dır. Çocukların, eseri
kaleme alan yazarları tanımaları
ve eserlerden sıkılmadan
yararlanabilmeleri için eserlerin
çocuk uyarlamaları hazırlanacaktır.
Bu sayede, çocukların Türk bilim
ve tarihi konusunda bilgilenerek
özgüvenlerinin gelişmesi
sağlanacaktır.
Eserlerin çocuk uyarlamasında,
öncelikli olarak kitabın yazıldığı
•
dönem, coğrafya ve dönem şartlarını
anlatacak şekilde tarihsel ve coğrafi
bir ön sunum eğitimci danışmanların
da desteği ile hazırlanacaktır. Daha
sonraki bölümlerde yazar, yazarın
uğraştığı diğer alanlar ve yazarın
diğer kitapları hakkında bilgiler
verilecek, son olarak da ele alınan
kitabın bütün konuları, çocukların
algı seviyelerine uygun bir şekilde
aktarılacaktır. Çocukların algı ve
gelişim seviyeleri de göz önünde
bulundurularak ilgilerini canlı
tutabilmek için sıkıcı bilgilerin yerini,
rahat ve eğlenceli şekilde okumalarını
sağlayacak senaryolu ve çizimli
anlatımlar alacaktır.
Türkiye Bilimler Akademisi, bu
tarihi projeyi gerçekleştirerek Türk
tecrübesinin tarih boyunca bilim ve
sanata olan katkılarını daha görünür
hale getirmeyi amaçlamaktadır.
“Türk Dünyasının İnsanlığa Miras
Bıraktığı 100 Temel Eser Projesi” ve
“100 Temel Eser Çocuk Uyarlaması
Projesi”, “2013 Yılı Türk Dünyası
Kültür Başkenti” seçilen Eskişehir’de,
TÜBA’nın Eskişehir 2013 Türk Dünyası
Kültür Başkenti Ajansı ile imzaladığı
işbirliği protokolü çerçevesinde
gerçekleştirilecektir.
TÜBA - Çocuk Platformu Projesi
Aysu ERÖZEL / Proje Sorumlusu
Teknoloji, günümüzde hayatımızın
hemen hemen her alanında
kullanılan, teknolojiyi kullanma
becerisi ise ülkelerin gelişmişlik
düzeylerinde önemli bir gösterge
haline gelmiştir. Bu sebeple,
teknolojiyi kullanabilen bireyler
yetiştirmek önemli bir eğitim stratejisi
olarak ele alınmaktadır. Buna paralel
olarak, özellikle son zamanlarda
yaygın olarak kullanılmaya başlanan,
sanal platformların, dünya çapında
interaktif ortamın sağlanmasındaki
etkisi de kanıtlanmıştır.
Teknolojinin bu olumlu etkilerinin
yanında, artan sanal teknoloji
kullanımı aynı zamanda denetimsiz
olarak üretilip yayınlanan sanal
içerikleri artırmış, çocukların
da erişebileceği ve kötü
etkilenebilecekleri tehlikeli araçlar
ortaya çıkmıştır. TÜBA tarafından,
bu denetimsizliği ortadan kaldırmak
ve bir yandan da çocukların doğru
internet kullanımını sağlamak için
onlara interaktif bir ortam sağlayacak
“Çocuk Platformu Projesi” ortaya
çıkarılmıştır.
Projede, internet ve bilişim
teknolojilerini “bilim eğitimi” için
etkin bir araç olarak kullanmak;
çocukları internetin olumsuz
etkilerinden ve bilgi kirliliğinden
korumak; çocukların zihinsel,
etik ve kültürel gelişimine katkı
sağlamak; kültürel etkileşimi
artırmak; çocukların güvenli
internet kullanımını sağlamak
amacıyla ebeveynlerin arka planda
kontrol sahibi oldukları sanal
bir çocuk platformu kurulması
amaçlanmaktadır.
Ebeveynlerin, eğitim bilimcilerin
ve pedagogların kontrolünde
geliştirilmesi planlanan, içerisinde
oyun, hikâye, anı defteri vb. içeriklerin
yer alacağı, farklı ülkelerden
farklı dilleri konuşan çocukların
interaktif olarak konuşabileceği ve
paylaşımlarda bulunabileceği bu
platformun hayata geçirilmesi ile
ülkemizde eğitim alanında yeni bir
girişim başlatılmış olacaktır.
AĞUSTOS 2013
29
TÜBA-GEBİP: Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanlarını
Ödüllendirme Programı
2012 Seçkin Genç Bilim İnsanı Ödülleri Bakan Nihat Ergün
tarafından sahiplerine verildi.
GEBİP Nedir?
Türkiye Bilimler Akademisi, 497 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname’nin
kendisine verdiği görev
doğrultusunda, Türkiye’de tüm bilim
alanlarındaki araştırmaları, bilimci
kişiliğini ve araştırıcılığı özendirmek,
gençleri bilim ve araştırma
alanına yöneltmek amacıyla 2001
yılında TÜBA-Üstün Başarılı Genç
Bilim İnsanlarını Ödüllendirme
Programı’nı başlatmıştır. “Genç
Akademi” oluşturma hedefiyle
yola çıkan TÜBA-GEBİP, ülkemiz
biliminin geleceğine yönelik önemli
bir yatırım olmuş, çeşitli ülkelerin
akademilerine de örnek teşkil
etmiştir. TÜBA-GEBİP, ülkemizin
araştırmalarıyla ön plana çıkmış
genç bilim insanlarını Akademi’nin
şemsiyesine almak, Akademi
üyeleriyle etkileşimlerinden sinerji
yaratmak ve ihtiyaç duydukları
desteği ödül biçiminde sağlamak
amacıyla başlatılmıştır.
Kimler Başvurabilir?
Tüm bilim dallarından, sağlık
bilimlerinde uzmanlık, diğer bilim
dallarında doktora derecesine sahip,
30
AĞUSTOS 2013
Türkiye’de çalışan veya Türkiye’de
çalışma kararını vermiş, başvuru
tarihinde 39 yaşını doldurmamış
genç bilim insanları Üstün Başarılı
Genç Bilim İnsanlarını Ödüllendirme
Programı’na başvurabilir. Programa
kabul edilen genç bilim insanlarına
üç yıl boyunca destek verilir.
GEBİP’in Amacı
Bilimci kişiliğinin gelişmesinde,
yüksek lisans/doktora öğrenciliği
ve doktora sonrası araştırıcılığın
yanı sıra, bağımsız genç araştırıcı
evresi önemli bir yer tutmakta; bilim
insanları kendi başlarına araştırma
yapma ve yüksek lisans/doktora tez
çalışmalarını yönetme yetkinliklerini
geliştirme zorunluluğunda oldukları
bu evrede, özel teşvik ve desteğe
gereksinim duymaktadır.
Bu program genç akademisyenlerin
birbirleriyle ve konuya hevesli bilim
insanları ile iletişim kurmalarını
kolaylaştırmayı, aralarında bir
etkileşim ve sinerji oluşturulmasını,
bilime ilgi duyan gençler içinde
rol modelleri oluşturarak bilimin
ülkemizde tanınırlığını, farkındalığını
artırmayı, bilimi gençlere sevdirmeyi
amaçlamaktadır.
GEBİP’in İşleyişi
Programa kabul edilen
araştırıcıların çalışmalarını izlemek,
değerlendirmek ve yönlendirmek,
Akademi Konseyi’nin belirlediği
ilkelere göre ve Konsey tarafından
bu amaçla oluşturulan komitelerin
katkılarıyla yapılmaktadır. GEBİP
Ödülü sahibi bilim insanları yıllık
toplam 20.000TL ödül alırlar. Ayrıca,
genç araştırmacılar yetiştirmelerini
teşvik etmek amacıyla - danışmanı
oldukları doktora öğrencisi için
harcanmak üzere - kendilerine
yıllık toplam 6.000 TL ek bir maddi
destek verilir. GEBİP Üyeliği aktif
olarak devam eden araştırmacılar,
başvurdukları takdirde yılda bir defa
en fazla 4.000 TL tutarında Bilimsel
Toplantı Desteği alabilir. GEBİP
Üyeleri, programı tamamladıktan
sonra, beş yıl süresince, yine yılda
bir defa GEBİP sonrası destekten
yararlanabilmektedir. Avrupa için
1.000 Dolar karşılığı TL; UzakdoğuAmerika için 1.250 Dolar karşılığı TL
destek sağlanmaktadır.
Bugüne Kadar Yapılanlar…
GEBİP, “Genç Akademi” olarak
dünyadaki ilk örneklerinden biridir.
Bu program “Genç Akademi”
oluşturma hedefiyle yola çıkmış,
ülkemiz biliminin geleceğine yönelik
önemli bir yatırım olmuş, çeşitli
ülkelerin akademileri tarafından
örnek gösterilmiştir.
2001-2012 yılı içinde programa
1722 genç bilim insanı başvurmuş,
bunlardan 294’ü ödüle layık
görülmüştür.
2012 yılı için 28 genç bilim insanının
GEBİP Ödülü ile desteklenmesi
uygun bulunmuştur.
Genç Akademi Çalışmaları
Türkiye’deki “Genç Akademi”
çalışmalarının temeli, 2009 yılında
Zonguldak’da yapılan “TÜBA-GEBİP
Yıllık Değerlendirme Toplantısı”nda
atılmış, Ankara ve İstanbul’da
yapılan toplantılarla çalışmalar
devam etmiştir. Türkiye Bilimler
Akademisi çatısı altında Türkiye
Genç Bilim Akademisi’nin kurulması
konusundaki çalışmalar, TÜBA-GEBİP
ve Küresel Genç Akademi Üyesi
Doç. Dr. Yusuf Baran tarafından
yürütülmektedir. Doç. Dr. Baran,
Küresel Genç Akademi’nin 15-18
Mayıs tarihlerinde yapılan 2013 yılı
Genel Kurul toplantısında, TÜBA
Başkanlığınca yürütülen çalışmalar
ile ilgili olarak bir konuşma yapmış
ve ülkemizin bu konuya verdiği
önemi belirtmiştir.
2012 Yılı TÜBA - GEBİP Ödül Sahipleri
Unvanı
Adı ve Soyadı
Çalıştığı Kurum
Alanı
Doç. Dr.
Ethem M. Arsava
Hacettepe Üniversitesi
Tıp/Nöroloji
Doç. Dr.
Seda Keskin Avcı
Koç Üniversitesi
Kimya ve Biyoloji
Mühendisliği
Yrd. Doç. Dr.
Reşat Bayer
Koç Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler
Prof. Dr.
Barış Binici
ODTÜ
İnşaat Mühendisliği
Yrd. Doç. Dr.
Özgür Birer
Koç Üniversitesi
Kimya
Doç. Dr.
Kazım Büyükboduk
Koç Üniversitesi
Matematik
Yrd. Doç. Dr.
Fevzi Ç. Cebeci
Sabancı Üniversitesi
Malzeme Bilimi ve
Mühendisliği
Yrd. Doç. Dr.
Murat Çokol
Sabancı Üniversitesi
Biyolojik Bilimler/
Biyomühendislik
Yrd. Doç. Dr.
Katja Doerschner
Bilkent Üniversitesi
Psikoloji
Yrd. Doç. Dr.
Gülayşe İ. Dunn
Koç Üniversitesi
Moleküler Biyoloji ve
Genetik
Doç. Dr.
Ayhan Kürşat Erbaş
ODTÜ
Eğitim Bilimleri
Yrd. Doç. Dr.
Ebru Erbay
Bilkent Üniversitesi
Moleküler Biyoloji ve
Genetik
Yrd. Doç. Dr.
Seda Ertaç
Koç Üniversitesi
Ekonomi
Doç. Dr.
Hakan
Ferhatosmanoğlu
Bilkent Üniversitesi
Bilgisayar Müh.
Doç. Dr.
Işın Güler
Sabancı Üniversitesi
Yönetim Bilimleri
Yrd. Doç. Dr.
Gözde İnce
Sabancı Üniversitesi
Mühendislik ve Doğa
Bilimleri
Yrd. Doç. Dr.
Aida Just
Bilkent Üniversitesi
Siyaset Bilimleri
Doç. Dr.
Dilek F. Kurtuluş
ODTÜ
Havacılık ve Uzay
Müh.
Doç. Dr.
Murat Manguoğlu
ODTÜ
Bilgisayar Müh.
Yrd. Doç. Dr.
Ersin Emre Ören
TOBB ETÜ
Biyomedikal
Mühendisliği
Yrd. Doç. Dr.
Nurhan Özlü
Koç Üniversitesi
Moleküler Biyoloji ve
Genetik
Yrd. Doç. Dr.
Mehmet Sayar
Koç Üniversitesi
Makine Mühendisliği
Yrd. Doç. Dr.
Tevfik Metin Sezgin
Koç Üniversitesi
Elektrik-Elektronik
Müh.
Doç. Dr.
Afsun Şahin
Eskişehir Osmangazi
Üniversitesi
Tıp/Göz Hastalıkları
Doç. Dr.
Mustafa Şahmaran
Gaziantep Üniversitesi
İnşaat Mühendisliği
Yrd. Doç. Dr.
A. Begüm Tekinay
Bilkent Üniversitesi
Malzeme Bilimi ve
Nanoteknoloji
Yrd. Doç. Dr.
Erdal Toprak
Sabancı Üniversitesi
Biyofizik
Doç. Dr.
Tamer Uyar
Bilkent Üniversitesi
Malzeme Bilimi ve
Nanoteknoloji
AĞUSTOS 2013
31
Makale ÇOK BOYUTLU ORGANİZASYONEL PERFORMANS ÖLÇÜM MODELLERİ
Çok Boyutlu Organizasyonel Performans
Ölçüm Modelleri
Nilay DÖNMEZ, Aslıhan SERTKAYA, Gülçin MANZAK AYDIN, Gonca ARAS
Sanayi ve Teknoloji Uzmanları (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
Fatma GÜNTÜRKÜN
Uzman (İzmir Güney Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği)
Kurumsal performans ölçümü,
işletmede yürütülen faaliyetlerin
temel amaç ve hedeflere ne ölçüde
hizmet ettiğinin izlenmesine,
iyileştirme gerektiren noktaların
zamanında tespit edilebilmesine ve
geleceğe yönelik kararların sağlam
temellere dayandırılabilmesine
olanak sağlayan bir yönetim
aracı olarak, son 20 yılda rağbet
gören bir araştırma konusudur.
Kurumsal performans ölçümünün
çok boyutlu bir kavram olması,
stratejik yönetim, muhasebe,
insan kaynakları, pazarlama,
yöneylem araştırması gibi çok
32
AĞUSTOS 2013
farklı uzmanlık alanlarında çalışan
akademisyen ve uygulamacıların
konuya ilgi göstermesine neden
olmuştur. Öte yandan, konuyla
ilgili çok sayıda yayın olmasına
rağmen, özellikle bu çalışmada
ele alınacak olan yeni nesil
performans ölçüm sistemlerinin
işletmelerce ne yaygınlıkta
kullanıldığına ilişkin hâlen yeterli
bilgi bulunmamaktadır.
Son 20 yıldır gündemden
düşmeyen bir konu olmasında,
performans ölçümü
uygulamalarının işletmeye
sağladığı öne sürülen yararların
büyük payı bulunmaktadır.
Organizasyonun bütününde
amaçlarla faaliyetlerin
uyumlaştırılmasını ve işletmenin
fonksiyonel birimlerinin aynı
hedeflere yönelik olarak birbirlerini
destekler nitelikte çalışmasını
sağlaması, performans ölçümünün
en önemli faydaları arasında
sayılabilir (Linge ve Schiemann,
1996). Ayrıca performans ölçüm
sistemleri, yöneticilerin amaçlara
odaklanarak faaliyetlerde
önceliklendirmeye gitmelerini
sağlamakta, vizyonun kesin
amaçlara ve uygulanabilir
faaliyetlere dönüştürülmesi
konularında yol gösterici bir nitelik
taşımaktadır (Kaplan ve Norton,
1996). Bunların yanında, işletme
içinde iletişim ve tartışma için
objektif bir dil sunması ve kaynak
dağılımı kararları için objektif
kriterler ortaya koyması sorun
oluşumunu engelleyebilecek
diğer faydalar olarak karşımıza
çıkmaktadır (Godener ve
Soderquist, 2004). Tanımlanan
problemlerin sebepleri hakkında
ipuçları vermesi ve önlem alınması
gereken hususların erken teşhis
edilmesini sağlaması da işletmenin
performansını iyileştirmede
yöneticilerin işini kolaylaştıran bir
diğer unsurdur (Gleich, 2001).
Kronolojik olarak incelendiğinde,
kurumsal performans ölçümünün
gelişimi birkaç temel aşamada
ele alınabilir. Bütçe kontrolünün
hâkim olduğu 1970 öncesi
yılların ardından, 1970’lerde
genellikle yönetim muhasebesi
sistemlerinin performans
ölçümünde nasıl kullanılabileceği
üzerine odaklanılmıştır. Finansal
göstergelerin dışında yeni
performans ölçülerine duyulan
gereksinimin hissedilmeye
başlandığı 1980’lerde hissedarlar,
müşteriler, çalışanlar, iş süreçleri,
entelektüel sermaye gibi farklı
boyutlara ilişkin birbirinden kopuk
ölçüler geliştirilmiş ve bunlar
finansal göstergeleri desteklemek
amacıyla kullanılmıştır. 1990’larla
birlikte performans ölçümü
ÇOK BOYUTLU ORGANİZASYONEL PERFORMANS ÖLÇÜM MODELLERİ Makale
daha kapsayıcı ve bütüncül
bir bakış açısıyla ele alınmaya
başlanmış, farklı boyutları bir
arada değerlendirmeye çalışan
yeni yaklaşımlar ortaya çıkmıştır.
Dengeli Puan Kartı (BSC) (Kaplan
ve Norton, 1992) ve Bütünleşik
Performans Ölçüm Sistemleri
(IPMS) yaklaşımları, bu dönemde
ortaya çıkan modellere örnek
olarak gösterilebilir. 1990’ların
sonlarından bugüne dek gelişen
süreçte ise sona yaklaşıldığında
performans ölçüm modellerinde
dinamiklik kavramının öne
çıktığı gözlenmektedir. Ghalayini
(1997) tarafından geliştirilen
Bütünleşik Dinamik Performans
Ölçüm Sistemleri (IDPMS), Bititci
(2000) tarafından geliştirilen
Dinamik Performans Ölçüm
Sistemleri (DPMS) ve Neely (2000)
tarafından geliştirilen Performans
Prizması, dinamiklik yönü ile
dikkat çeken performans ölçüm
yaklaşımlarından bazılarıdır.
Geçmişten bugüne performans
ölçüm sistemlerinin gelişimi
incelendiğinde gözlenen
temel değişim, sadece finansal
göstergeler içeren geleneksel
ölçüm sistemlerinin yerini çok
boyutlu ölçüm sistemlerinin
almasıdır. Bu dönüşümde,
geleneksel modellerin; geriye
dönük bakış açısı içermesi,
işletmenin gelecekteki
performansına ilişkin fikir
vermekten uzak olması ve
nedensellik ilişkileri hakkında
verdiği bilginin yetersiz olması
gibi eksik yönlerinin büyük payı
olmuştur (Ittner ve Larcker, 1998).
Geleneksel modellerin pratikte
uygulanmalarının zor olması,
esnek ve bütünleşik bir yapı
sergilememeleri, sürekli iyileştirme
mantığıyla çelişmeleri ve müşteri
gereksinimlerini görmezden
gelmeleri, çok boyutlu ölçüm
sistemlerine geçilmesinde rol
oynayan diğer unsurlardandır
(Ghalayini ve Noble, 1996).
Kurumsal Performansa
Kavramsal Bakış
“Kurumsal performans” ve
“kurumsal performans ölçümü”,
1990’ların başından bu yana
literatürde yoğun bir şekilde
işlenmesine rağmen bu kavramların
genel geçer bir tanımını yapmak
oldukça güçtür. Konuyla ilgili farklı
uzmanlık alanlarından (stratejik
yönetim, süreç yönetimi, insan
kaynakları, kurumsal davranış,
bilgi sistemleri pazarlama, vb.) çok
sayıda araştırmacının çalışmaları
ve yayınları bulunmakta ancak
bunların çoğu, konunun sadece
spesifik bir alanına eğilmekte
ve söz konusu araştırma alanına
bütüncül bir katkı koymaktan
uzak kalmaktadır. Aslında bu
alanda genel bir gözden geçirme
sonunda, yapılan çalışmaların
sayıca çokluğuna karşın, bu
çalışma alanını yoğun bir şekilde
etkileyen ve yönlendiren az
sayıda araştırmacı olduğu açıkça
görülmektedir. Sonuç olarak, farklı
disiplinleri ilgilendiren bir çalışma
alanı olan kurumsal performans
ölçümünde, araştırmacılar
arasındaki etkileşim birbiriyle
uyumlu ve tutarlı bir bilgi
birikimine ulaşılmasını henüz
sağlayamamaktadır.
İlgili literatür incelendiğinde, en
temel kavramlar olan “kurumsal
performans” ve “kurumsal
performans ölçüm sistemlerine”
ilişkin bile, üzerinde fikir
birliğine varılmış belirli bir tanım
bulunmadığı gözlenmektedir.
Çalışmalarda rastlanılan tanımların
her biri kavramlarla ilgili farklı bir
bakış açısı sağlamakta, kavramların
farklı özelliklerine yer vermektedir.
Dolayısıyla bu tanımlar, kavramların
kesin ve net özelliklerinin neler
olduğuna ilişkin ortak bir kanı
ortaya koyamamaktadır. Bu durum
anlam karmaşasına yol açarak,
araştırma alanının gelişimini
sekteye uğratmaktadır. Bu noktada
Franco-Santos ve diğerlerinin,
2007 yılında kurumsal performans
ölçümünün kavramsal boyutu
hakkında yaptıkları detaylı bir
araştırma, literatüre bu anlamda
önemli bir katkı sağlamıştır.
Geçmişten bugüne ilgili çalışmalar
incelendiğinde, 1980’lerden
bu yana iş dünyasında yaşanan
gelişmelere paralel olarak,
kurumsal performansın kavramsal
kapsamı, boyutları, kurumsal
performans ölçüm sisteminin
kurgulanma yapısı, nitelikleri
ve işletmedeki işlevleri ile ilgili
kavramlarda da değişimler
gözlenmektedir. Göze çarpan
bu değişimlere aşağıda kısaca
değinilmektedir.
Kurumsal performansın tanımı
1990’ların erken dönemlerinde
işletmenin stratejik amaçları
üzerine kurulmuştur. İlerleyen
AĞUSTOS 2013
33
Makale ÇOK BOYUTLU ORGANİZASYONEL PERFORMANS ÖLÇÜM MODELLERİ
yıllarda daha geniş bir bakış açısı
ile ele alınmaya başlanan kurumsal
performansın, sadece işletme
sahiplerinin ve paydaşlarının istek
ve beklentilerini göz önüne almak
yerine, aynı zamanda müşteri,
çalışan, tedarikçi ve devlet gibi
tarafları da ilgilendiren bir kavram
olduğu görüşü ortaya çıkmıştır
(Bititci vd., 1997). Bu paydaş
yönelimi, daha sonraları toplum
ve gelecek kuşaklar gibi önemli
paydaşları da kapsayacak şekilde
genişletilmiştir (Neely vd., 2002).
1980’lerde kurumsal performans,
sadece işletmenin finansal
başarısı ile ölçülebilen bir kavram
olarak görülürken, 1990’lardan
sonra operasyonel bakış açısının
gelişmesiyle, maliyetler, etkinlik,
kalite, verimlilik, esneklik gibi
farklı unsurlara ilişkin ölçülerin
de yer aldığı daha dengeli
ölçüm sistemleri ortaya çıkmaya
başlamıştır. Günümüzde
araştırmacıların tamamına yakını,
kurumsal performans ölçüm
sistemlerinin finansal ve finansal
olmayan ölçüleri bir arada
içermesinin ve bu ölçülerin birlikte
değerlendirilmesinin gerekliliği
üzerinde hemfikirlerdir. Nitekim
son dönemlerde, kurumsal
performansın bütüncül bir bakış
açısıyla, çok boyutlu ve dengeli
bir şekilde ölçüldüğü modeller
literatürde sıkça yer almaktadır.
Performans ölçüm sisteminin
modellenmesinde de benzer
bir değişim gözlenmektedir.
80’lerde ve 90’ların başlarında,
performans ölçüm sistemlerinde
hiyerarşik dikey bir yapılanma
34
AĞUSTOS 2013
dikkat çekmekte iken, daha
sonraları yatay ve dengeli
yapılanma ile hem yatay hem
dikey bütünleşmenin yaşandığı
formlar desteklenmektedir
(Neely vd., 2000).
Kurumsal performans ölçüm
sistemlerinin işletmedeki rollerinin
geçmişten bugüne değişimine
bakıldığında ise, başlangıçta
bu sistemlerin kontrol işlevinin
ön planda olduğu görülmüştür.
İlerleyen yıllarda bu sistemlerinin
işletmenin sürekli gelişimine (Neely
vd., 1995), stratejinin tanımlanması
ve işletme birimlerine yayılmasına
(Kaplan ve Norton, 1996)
faaliyetlerin stratejik amaçlarla
uyumlulaştırılmasına, yönetsel
gelişime (Garengo vd., 2005)
ve organizasyonel öğrenmeye
(Kueng vd., 2001) katkıda bulunma
işlevleri de gündeme gelmiştir.
Kimi araştırmacılar, işletmedeki
işlevlerinin genişlemesi sonucunda
performans ölçüm sistemlerinin
salt bir “ölçüm” aracından bir
“performans yönetim” aracına
dönüştüklerini ileri sürmektedirler
(Aktaran: Marchand ve Raymond,
2008).
Gelinen noktada girişte de
belirtildiği gibi kurumsal
performans; işletmenin kârlılık,
etkililik, etkinlik, verimlilik,
kalite, müşteri, çalışanlar, yenilik
ve çevre gibi farklı boyutlarda
gösterdiği bütüncül başarı olarak
tanımlanabilir (Gosselin, 2005).
Benzer bakış açısıyla, performans
ölçüm sistemini de “yönetsel
düzeyde alınacak kararları ve
sürekli gelişmeyi desteklemek
amacıyla, bir işletmenin
belirlediği strateji ve hedefler
doğrultusunda farklı performans
boyutlarında gösterdiği başarının
sayısal olarak ölçülebilmesi ve
değerlendirilmesini sağlayacak
süreçler bütünü” olarak tanımlamak
mümkündür.
Kurumsal Performans
Ölçümü ve Gelişimi
Performans ölçüm sistemleri,
karar alma süreçlerinde önemli bir
araçtır. Ancak zamanla ihtiyaçlarda
ve iş dünyasındaki değişimler
sonucunda performans ölçümünde
de sistem yaklaşımına geçilmiştir.
Bu süreçte birçok araştırmacı,
bir performans ölçüm sistemin
nasıl olması, nasıl işlemesi, ne tür
ölçüler içermesi gerektiği gibi
konularda çalışmalar yapmış,
model önerileri geliştirmiştir.
Yapılan çalışmalar incelendiğinde,
araştırmacıların performans
ölçümünün farklı yönlerini ön
plana çıkarabildikleri, konuya farklı
bakış açılarıyla yaklaşabildikleri
izlenimi edinilmektedir. Örneğin
Cross ve Lynch (1991) iyi bir
performans ölçüm sisteminin;
faaliyetleri, stratejik hedeflerle
ilişkilendirmesi, finansal ve finansal
olmayan bilgileri bütünleştirmesi,
kayıpları tespit ve elimine etmesi,
organizasyon yapısını dikey
hiyerarşik bir yapıdan yatay bir
yapıya dönüştürmesi, kurumsal
öğrenmeyi hızlandırması, iç ve dış
değişimlere hızlı cevap verebilmesi
gerektiğini belirtmişlerdir.
Maskell (1991) ise iyi bir ölçüm
ÇOK BOYUTLU ORGANİZASYONEL PERFORMANS ÖLÇÜM MODELLERİ Makale
sisteminin üretim stratejisi ile ilgili
olması, finansal olmayan ölçüleri
de içermesi, dinamik, basit ve
kolay olması, hızlı geri besleme
sağlaması, sadece izleme değil
aynı zamanda sürekli gelişme
aracı olması gerektiğini dile
getirmiştir. Diğer yandan, Caplice
ve Sheffi (1995) iyi bir ölçüm
sisteminin kapsamlı, neden sonuç
ilişkisine dayanan, dikey ve yatay
bütünleşmiş ve kullanışlı bir yapıda
olmasının gerekliliğine dikkat
çekmiştir. Yine performans ölçüm
sistemlerinin “dengeli” ve “dinamik”
bir yapıda olması, son dönemlerde
yayınlanan birçok çalışmada
değinilen özelliklerdendir. Burada
“dengeli” kavramı ile işletmeyi
bütünsel olarak değerlendirmeye
imkân sağlayacak finansal ve
finansal olmayan göstergelerin
bir arada tutulması anlatılırken,
“dinamik” kavramı ile işletme
içindeki ve dışındaki değişimlere
göre hedef ve önceliklerin
sürekli olarak gözden geçirilip
güncellenebilmesi ifade edilmeye
çalışılmaktadır (Taticchi vd., 2010).
Franco-Santos ve diğerleri
tarafından yapılan taramada
karşılaşılan kurumsal performans
ölçüm sistemlerine ilişkin
tanımlarda yer verilen unsurların,
kurumsal performans ölçüm
sistemlerinin özellikleri, rolleri
(amaçları veya işlevleri) ve süreçleri
olmak üzere üç temel kategoride
toplanabileceğine değinilmiştir.
Karşılaşılan tanımlar, bu
kategorilerden sadece birine ya da
bunların farklı bileşimlerine ilişkin
ifadeler içermektedir (FrancoSantos vd., 2007).
Franco-Santos ve diğerleri (2007),
literatürde yer alan performans
ölçüm sistemi tanımlamalarında,
bu sistemlerin özelliklerinin ve
işlevlerinin yanı sıra süreçlerine
de yer verildiğini belirtmişlerdir.
Bu çalışmada yapılan taramalar
sonucunda performans ölçüm
sistemlerinin süreçleri aşağıdaki
beş temel kategoride sınıflanmıştır
(Franco-Santos ve diğ., 2007):
•
Performans ölçülerinin
seçimi ve tanımlanması:
Paydaşların gereksinimlerinin
ve isteklerinin tanımlanması,
planlama, stratejik hedeflerin
belirlenmesi, performans
ölçülerinin seçilmesi ve
tanımlanması, bu ölçülere dair
hedeflerin konması süreçlerini
kapsar.
•
Verinin toplanması ve işlenmesi:
Veri toplama ve veri analizi
süreçlerini kapsar.
•
Bilgi yönetimi: Performans
ölçümü sonucunda edinilen
bilgilerin yorumlanması,
paylaşılması ve karar verme
süreçlerini kapsar.
•
Performans değerlendirme ve
ödüllendirme: Performansın
değerlendirilmesi ve ödül
sistemi ile ilişkisinin kurulması
süreçlerini kapsar.
•
Sistemin gözden geçirilmesi:
Sistemde geri besleme
döngüsünün işlemesini
sağlayacak çeşitli gözden
geçirme işlemlerini kapsar.
Performans ölçüm sistemlerinin
yukarıda değinilen süreçleri
uygulanırken yapılan bazı hatalar,
uygulamada aksaklıklara neden
olmaktadır. Performans ölçüm
sistemlerinin uygulamalarında
yapılan temel hatalar şöyle
sıralanabilir:
•
Gereğinden fazla veya az veri
toplanması: Gereğinden fazla
veri toplanması, aşırı bilgi
yüklemesine neden olarak
yöneticilerin ve çalışanların
bazı verileri göz ardı etmesine
ya da etkili bir şekilde
kullanamamasına yol açar.
Gereğinden az veri toplanması
ise, işletmenin tüm performans
boyutlarıyla bütüncül
bir değerlendirilmesinin
yapılamamasına sebep olur.
•
Kısa döneme odaklanma:
İşletmelerin çoğu, sadece
finansal ve operasyonel veri
toplayarak müşteri ve çalışan
tatmini, ürün/hizmet kalitesi
gibi uzun dönem ölçülerini
ihmal ederler.
•
İşletme kararlarının verilere
dayandırılmaması: Yöneticilerin
çoğu, kararlarını, kendilerine
sunulan veriler yerine geçmiş
tecrübelerine ve sezgilerine
dayandırarak alırlar.
•
Takım çalışması yerine rekabetin
teşvik edilmesi: Departmanların
ya da çalışanların performans
sonuçları birbirleriyle değil,
önceden belirlenen hedef
değerlerle kıyaslanmalıdır.
•
Gerçekçi olmayan hedefler
belirlenmesi: Belirlenen hedef
değerlerin ulaşılabilir olmasına
dikkat edilmelidir.
AĞUSTOS 2013
35
Makale ÇOK BOYUTLU ORGANİZASYONEL PERFORMANS ÖLÇÜM MODELLERİ
•
•
Ölçüler arasındaki ilişkilerin
kurulamaması: Ölçüler,
işletmenin stratejik planı ile
ilişkilendirilmeli ve işletmenin
bütününe dikey ve yatay olarak
ilişkilendirilerek yayılmalıdır.
Gereğinden az ya da çok sıklıkta
ölçüm yapılması: Gereğinden az
sıklıkta ölçüm yapılması, gerekli
düzeltici eylemlerin zamanında
yerine getirilememesine,
gereğinden fazla sıklıkta ölçüm
yapılması ise gereksiz çaba
harcanmasına ve maliyetlerin
artmasına neden olacaktır. Bu
konuda bir denge sağlanması
gerekir.
Performans Ölçüm
Sistemlerinin Gelişimi
1990 sonrasında performans
ölçüm sistemleri ile ilgili yapılan
çalışmalarda hızlı bir gelişme
yaşanmıştır. Organizasyonların
yapısında meydana gelen
değişimler ile teknolojik gelişmeler,
organizasyonların değişik açılardan
kendilerini değerlendirme, bu
değerlendirmelerin sonuçlarını
iç ve dış faaliyetlerinde kullanma
gerekliliklerini artırmıştır.
1990 öncesi dönemde daha
basit olan performans ölçümü,
2000’li yıllarda kullanımı
yaygınlaşan ve farklı açılardan
organizasyonları değerlendiren
sistem yaklaşımlarına dönüşmüştür.
Performans ölçümünün geçirdiği
gelişim evreleri birçok yazar
tarafından birbirine benzer
yapıda ama bazı farklı yönleri
öne çıkaracak şekillerde ortaya
konulmuştur.
Gomes vd. tarafından bu gelişim
Şekil 1’de ortaya konulmuştur
(Gomes, vd., 2004). Buna göre, 1990
öncesi dönemde daha çok maliyet
muhasebesi temelli performans
ölçüm yaklaşımının hakim olduğu
görülmektedir. Bu yaklaşımın
sonucu olarak elde edilen ölçümler
daha çok geçmişi yansıtmaktadır.
Bu tür bir yaklaşımla ölçülen
performansla amaçlanan daha çok,
bütçelenmiş olan ile gerçekleşeni
karşılaştırmak ve içsel etkinliği
artırmaktadır.
Şekil 1. Performans Ölçümünün Gelişim Süreci
Kaynak: Gomes vd., (2004)
36
AĞUSTOS 2013
ÇOK BOYUTLU ORGANİZASYONEL PERFORMANS ÖLÇÜM MODELLERİ Makale
Şekil 1'de yer alan her bir aşama için özetlenmiş bilgi aşağıdaki tabloda yer almaktadır.
Tablo 1. Performans Ölçümünün Gelişim Sürecinde Yer Alan Aşamalar
Aşama 1:
Aşama 2:
Aşama 3:
Aşama 4:
Aşama 5:
Kapalı Sistem
Uyarlanmış Kapalı
Sistem
Yarı Açık Sistem
Açık Sistem
Gelecek Araştırma
Konuları
•
Maliyet
muhasebesi
yaklaşımı
•
Geriye dönük
yaklaşım
•
•
•
Sonuçlar,
organizasyonel
etkinliği
yükseltmek ve
bütçelenmiş
olanla asıl olanı
karşılaştırmak
için kullanılır.
•
Muhasebe
ve finansal
yaklaşımın
karıştırılarak
kullanılması
Geriye dönük
yaklaşım
•
•
Sonuçlar,
içsel etkinliği
•
artırmak ve dış
kaynaklardan
sermaye çekmek
için kullanılır.
Finansal ve
finansal olmayan
değerlerin karışık
kullanıldığı bir
yaklaşım
İleriye dönük ve
geriye dönük
yaklaşımın
karışımı
Sonuçlar, bütün
organizasyonun
yönetimi için
kullanılır.
•
Dengeli,
bütünleşik bir
yaklaşım
•
İleriye dönük
yaklaşım
•
Sonuçlar,
organizasyonel
duyarlılığı
geliştirmek için
kullanılır.
•
Her bir görev ya da
kaynak ile bütün
sistemin etkililiğini
gözlemlemeye
yarayan bir sistemin
tasarlanması
•
Sürekli iyileştirme
yaklaşımı
•
Sonuçlar,
organizasyonun
birinci sınıf bir
organizasyon
olmasına olanak
sağlayacak şekilde
kullanılır.
•
Ölçüm için
yukarıdan aşağıya
bir yaklaşıma
karşılık aşağıdan
yukarıya bir
yaklaşımın
benimsenmesi
AĞUSTOS 2013
37
Makale ÇOK BOYUTLU ORGANİZASYONEL PERFORMANS ÖLÇÜM MODELLERİ
Ancak zaman içerisinde salt finansal
göstergeler kullanılmasının yetersiz
olduğu görülmüştür. Dolayısıyla
1990’lı yıllarda yarı açık sistemler
olarak adlandırılan finansal ve
finansal olmayan göstergelerin
birlikte kullanıldığı döneme
geçilmiştir. Bu göstergelerin birlikte
kullanımı, organizasyonların
hem geriye dönük hem de ileriye
yönelik olarak hesaplamalar
yapmasına olanak sağlamıştır.
Elde edilen sonuçlar, bütün
organizasyonun yönetimi için
kullanılmıştır. Bu sonuçlar gelecek
için alınacak stratejik kararlara da
yansıtılmaktadır. Bunun sonucunda
organizasyon, geçmiş ve geleceği
birlikte değerlendirilebilecek temel
bir yapıya sahip olacaktır.
Finansal ve finansal olmayan
göstergelerin birlikte kullanılması,
bir sonraki aşamada, bunların nasıl
bir dağılımla kullanılması gerektiği
sorusunu ortaya çıkarmıştır. Bu
sebeple 2000’li yılların az öncesinde
gelinen aşamada sistemler ve
önerilen sistem yaklaşımları,
daha dengeli ve bütünleşik bir
gösterge yapısı ortaya koymaktadır.
Dördüncü aşama olarak düşünülen
açık sistemlerin bir başka özelliği
38
AĞUSTOS 2013
de daha ileriye dönük bir yaklaşım
benimsemesidir. Bu sistem ile elde
edilen sonuçlar organizasyonel
duyarlılığı geliştirmek için
kullanılmaktadır.
2000’li yılların başından itibaren
ise artık performans ölçüm
sistemlerinin bütün görevler
ve kaynaklar ile bir bütün
olarak sistemin etkililiğini
gözlemlemeye yarayacak bir yapıda
tasarlanabilmesi beklenmektedir.
Bu sistemlerde sürekli iyileştirme
yaklaşımının benimsenmesi
gerektiği düşünülmektedir.
Kullanımı 2000 yılı ile birlikte
giderek yaygınlaşan performans
ölçüm modellerinin temelde
ortaya koydukları yaklaşıma
bakılarak bu yönde bir çaba
içerisinde oldukları söylenebilir.
Organizasyonun mevcut durumunu
ortaya koymaya yönelik olarak
kullanılan göstergelerden elde
edilen bilgiler ışığında, düzeltilmesi
gereken noktalara ulaşılmaktadır.
Bu alanların düzeltilmesi ile yeni
alanların düzeltilmesine imkan
sağlanmakta ve bu durum,
organizasyonu sürekli olarak
iyileştirme yapma, kendini
geliştirme ortamına itmektedir.
Ayrıca sistemlerde görülen
yukarıdan inme ölçüm yaklaşımının
gelecek dönemde aşağıdan
yukarıya doğru ölçüm yaklaşımına
dönüşmesi beklenmektedir.
Kurumsal performans ölçüm
modelleri önümüzdeki yıllarda da
değişen çevre koşulları ve işletme
ihtiyaçları doğrultusunda gelişerek
işletmeler için vazgeçilmez bir
araç olmaya devam edecektir.
Ancak tüm modellerin işletmenin
başarısına katkıda bulunmasının,
modeli uygulayanların kararlı ve
istekli çalışmalarına bağlı olduğu
unutulmamalıdır. Yönetimin bu
kararının tüm işletme çalışanları ve
paydaşları tarafından paylaşılıyor
olması da diğer bir önemli
noktadır. Bu doğrultuda sistemlerin
çalışanlar ve paydaşlar üzerindeki
etkileri daha iyi araştırılmalıdır.
Ayrıca işletme performansının
artmasından doğacak getirilerin
işletme bütünüyle paylaşılması,
sistemin devamlılığı açısından
faydalı olacaktır.
Kaynakça
• Bititci, U., Carrie, A. ve McDevitt,
L., 1997. Integrated Performance
Measurement Systems: A
Development Guide. International
Journal of Operations and
Production Management, 17(5), s.
522-534.
• Bititci, U., Turner, T. ve Begemann,
C., 2000. Dynamics of Performance
Measurement Systems. International
Journal of Operations ve Production
Management, Cilt 20, s. 692-704.
ÇOK BOYUTLU ORGANİZASYONEL PERFORMANS ÖLÇÜM MODELLERİ Makale
• Caplice, C. ve Sheffi, Y., 1995. A
Review and Evaluation of Logistics
Performance Measurement
Systems. Internal Journal of Logistics
Management, 6(1), s. 61-74.
• Cross F., K. ve Lynch L., R., 1991.
Measure Up- The Essential Guide
to Mesuring Business Performance.
Londra: Mandarin.
• Franco-Santos, M. et al., 2007.
Towards A Definition of A Business
Performance Measurement
System. International Journal
of Operations and Production
Management, 27(8), s. 784-801.
• Garengo, P., Biazzo, S. ve Bititci, U.
S., 2005. Performans Measurement
Systems in SMEs: A Review for a
Research Agenda. International
Journal of Management Reviews,
7(1), s. 25-47.
• Ghalayini, A., Noble, J. ve Crowe,
T., 1997. An Integrated Dynamic
Performance Measurement
Systemfor Improving Manufacturing
Competitiveness. International
Journal of Production Economics,
Cilt 48, s. 207-225.
• Gleich, R., 2001. Das System
Des Performance Measurement:
Theoretisches Grundkonzept.
München: Verlag Vahlen.
• Godener, A. ve Soderquist, K., 2004.
Use an Impact of Performance
Measurement Results in R&D and
NPD: an Exploratory Study. R&D
Management, 34(2), s. 191-219.
• Gomes, C. F., Yasin, M. M. ve Lisboa,
J. V., 2004. A Literature Review
of Manufacturing Performance
Measures and Measurement
in an Organizational Context:
•
•
•
•
•
•
•
A Framework and Direction
for Future Research. Journal
of Manufacturing Technology
Management, 15(6), s. 511-530.
Gosselin, M., 2005. An Empirical
Study of Performance
Measurement in Manufacturing
Firms. International Journal of
Productivity and Performance
Management, 54(5), s. 419-437.
Ittner, C. D. ve Larcker, D., 1998.
Innovations in Performance
Measurement: Trends and
Research Implications. Journal of
Management Accounting Research,
Cilt 10, s. 205-38. Ghalayini, A. ve
Noble, J., 1996. The Changing Basis
of Performance Measurement.
International Journal of Operations
and Production Management, 16(8),
s. 63-80.
Kaplan, R. ve Norton, D., 1992. The
Balanced Scorecard- Measures That
Drive Performance. Harvard Business
Review, 70(1), s. 71-79.
Kaplan, R. ve Norton, D., 1996.
"Translating the Strategy into Action
- The Balanced Scorecard". Boston,
MA: Harvard Business School Press.
Kueng, P., Meier, A. ve Wettstein, T.,
2001. Performance Measurement
Systems Must Be Engineered.
Communications of the Association
for Information Systems, 7(3), s.
1-27.
Linge, J. H. ve Schiemann, W.,
1996. From Balanced Scorecard to
Strategic Gauges: Is Measurement
Worth It?. New York, NY: American
Management Association.
Marchand, M. ve Raymond, L.,
2008. Researching Performance
•
•
•
•
Measurement Systems An
Information Sytems Perspective.
International Journal of Opearting
& Production Management, 28(7), s.
663-686.
Neely, A., Adams, C. ve Kennerley,
M., 2002. The Performance Prism:
the Scorecard for Measuring and
Managing Stakeholder Relationship.
London: Prentice Hall.
Neely, A., Gregory, M. ve Platts, K.,
1995. Performance Measurement
System Design: A Literature
Review and Research Agenda.
International Journal of Operations
and Production Management,
15(4), s. 80-116. Neely, A., Mills,
J., Platts, K., Richards, H., Gregory,
M., Bourne, M. ve Kennerley M.,
2000. Performance Measurement
System Desing: Developing and
Testing a Process-based Approach.
International Journal of Operations
& Production Management, 20(10),
s. 692-704.
Neely, A., Mills, J., Platts, K.,
Richards, H., Gregory, M.,
Bourne, M. ve Kennerley M.,
2000. Performance Measurement
System Desing: Developing and
Testing a Process-based Approach.
International Journal of Operations
& Production Management, 20(10),
s. 692-704.
Taticchi, P., Tonelli, F. ve
Cagnazzo, L., 2010. Performance
Measurement and Management: A
Literature Review and a Research
Agenda. Measuring Business
Excellence, 14(1), s. 4-18.
AĞUSTOS 2013
39
BİLİŞİM, BİLİM VE TEKNOLOJİ
Büyük (Mega) Veriler ve Süper İşlemler Çağı - 2
Mega Veriler Zorunlu mu? Nasıl ve Neden Oluşmakta? Süper Hızlı İşlemler
Nelerdir? Olağanüstü Makineler: Süper Bilgisayarlar
Hazırlayan: Dr. Mustafa Kemal AKGÜL / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
Giriş
Değerli okuyucular, geçen sayımızda
başlamış olduğumuz aynı başlıklı yazı
dizimizi bu sayımızda da sürdüreceğiz.
Kimi kavramlar vardır ki üzerinde
yeterince düşünülmediğinde, bizlere
olağan, sıradan bir konu veya olay
gibi gelebilir. Böylesi algılamanın her
kişiye göre farklı açıklaması olsa bile
asıl neden o konunun yeterince içinde
veya yakınında bulunmayışımızdır.
Çevremizde binlerce ton işlenmiş
petrol ürünü satılmaktadır fakat bir litre
ham petrol almaya kalkalım nereden
bulacağımızı bilemeyiz ya da bulmak
o kadar kolay değildir? Binlerce ton
pamuk işlenir ülkemizde fakat dalında
açmış bir pamuğu masanıza süs olarak
koymak isteseniz onu da kolayca
bulamayız. Hâlbuki pamuk tarlasında
çalışanlar için çok sıradan bir üründür
dalındaki pamuk.
Teknolojik ürünler de böyledir, hep
yanımızda ve sık kullandığımız ürünler
olmasına rağmen, o teknolojinin
ardındaki gelişim sürecini ve ona
harcanan binlerce saat emeği
algılayamayız veya algılamakta oldukça
zorlanırız. Bazılarımız ise teknolojinin
nasıl geliştiğiyle ilgilenmezler bile.
Şurası bir gerçek ki; birçok bilim
sosyoloğunun dediği gibi “ülkeler
sadece teknolojiyi kullanarak teknolojik
ülke olamazlar, teknolojiyi kullanmak
kadar üretmek de önemlidir” Bu
nedenle teknoloji kullanmada önemli
aşamalar kaydeden ülkemizin, önemli
bir hamle veya sanki zamanda bir
sıçrama yaparcasına teknoloji üreten,
geliştiren ülke konumuna geçmesi
oldukça yakın görünmektedir.
Bütün mesele, hayalinin
gerçekleşmesini bekleyen ve sürekli
40
AĞUSTOS 2013
onu düşleyen bir kişi gibi, bizim
içimizden birileri de sürekli teknoloji
geliştirme düşünü karşısına koyarak
ona odaklanmak zorundadır. Uykusuz
geceleri olmayan toplumların
teknolojik gelişmeleri eskiden de
yoktu günümüzde de yoktur. Çalışmak,
çalışmak ve yorgunluk hissetmeden
yine çalışmak. Başka ülkenin bilim
insanlarının iki yüz yıldan bu yana
sürekli varlığını ortaya çıkarttığı, şu
bilinmeyenler evreninden, maden
çıkarırcasına yenilikleri çıkartabilmek.
Bilinmeyenden bir ışık demeti
alabilmek, işte teknoloji üretmek bu
arzu ve yaklaşımla yapılabilir.
Tabiî ki teknoloji üretmede, “değer
katma” yaklaşımı da vardır. Bilinen
bir teknoloji alınarak onun üzerinde
farklılaştırma çalışmaları yapılarak onu
daha da geliştirmek mümkündür, bu
da kıymetlidir şüphesiz. Ancak yeni
teknoloji üretenler hep önde gidenler,
onu kullananlar ise izleyenler olarak
tanımlanmaktadır.
Siz kıymetli okuyucuların yakından
bildiği bu kavramları hatırlatmamızın
nedeni, içinde yaşadığımız bu “Bilgi
Çağı”nın bize sunduğu fırsatları layığı ile
kullanabilmek ve teknolojik gelişmedeki
arayı kapatabilme konusunu
vurgulamaktır.
Günümüzde “Bilgi Çağı” artık kendini
“Büyük Veriler” ve “Süper Hızlı İşlemler”
ile duyurmaktadır.
Eğer Türkiye’de “Bilgi Çağında”
olduğumuzu kabul ediyorsak,
bizimde diğer ülkeler gibi büyük
verileri kullanan, süper hızlı işlemler
yapma yeteneğinde bilgisayarları
olan üniversitelerimiz ve araştırma
kurumlarımız olmalıdır. Çünkü dünyada
büyük verilerin ve süper işlemlerin
kullanımı alanında ülkeler arasında
büyük bir yarış çoktan başlamış
bulunmaktadır.
Dün beslenme ve barınma sorunları
ile uğraşan kıta Çin’i bugün süper
bilgisayarı Thian-2 ile dünyanın en
hızlı süper bilgisayarına sahip ülke
konumuna ulaşmıştır.
Çin sadece transfer edilen teknoloji
üretiminde değil temel bilimler
alanında yaptığı bilimsel çalışmalarla
da dünyada önemli bir noktaya gelmiş
bulunmaktadır.
Bizler de, başta 2023 yılı için konulan
ekonomik hedeflerimiz olmak üzere,
gelişmişlik yönüyle dünyanın ilk
onunda yer alan ülkelerden birisi olmak
istiyorsak, sadece teknoloji transferi ile
başkalarını takip eden değil matematik,
fizik, kimya, biyoloji gibi temel bilimler
alanında da dünyada söz sahibi olmak
durumundayız. Bütün bu gelişmelerin
olabilmesi ise ancak süper hızlı
işlemler çağı içinde yerimizi almakla
olabilecektir.
Büyük Veriler Nasıl Oluşmakta
ve Neler Getirmekte?
Bilgi çağının en büyük ayırt edici
özelliği, yeni teknolojik buluşları
tetiklemesi ve hızlandırmasıdır.
Bilgisayar donanımı teknolojilerindeki
gelişmeler, bilgisayarlar üzerinde
çalışan işletim sistemleri ve
uygulama yazılımlarının niteliğini de
değiştirmişlerdir. Başlangıçta makine
dili kodlaması ile başlayan sonra
2. ve 3. nesil yazılımlar ile devam
eden uygulama yazılımı geliştirme
dönemi kısa süreler içinde 4. nesil
‘nesne yönelimli -object oriented’
yazılımlara dönüşebilmiştir. Bununla
birlikte, ilişkisel veri tabanı yönetim
sistemlerinin kullanılması ile birlikte
kullanıcıların verileri işleme, onları
amaçları doğrultusunda sorgulama
ve belgeleme (raporlama) süreçleri,
kolay yapılan işlemler arasına girmiştir.
İşte bu bigisayar işlem hızlarındaki
gelişmeler sonucunda kullanıcılar daha
ayrıntılı analizler yapabilmek amacı
ile büyük verileri kullanma dönemine
geçmişlerdir.
Büyük verilerin nasıl oluştuğuna
bakacak olursak, aşağıda BT Haberde
yayınlanan bir haber bu konuda bize
önemli fikirler vermektedir (1).
“Dünyanın mevcut en popüler iki
web sitesi olan Facebook ve Google,
büyük verinin de en büyük kullanıcıları.
Sadece Facebook’ta her gün 800 milyon
kullanıcı 900 milyon veri objesiyle
iletişime geçiyor. Tüm bu iletişim ağı
reklamlarda kullanılmak üzere işleniyor.
Google da tüketici alışkanlıklarını
belirlemek için benzer yöntemlerle
verilerini ayrıştırıyor. Sonuçta her iki
şirket topladıkları dev veriler üzerinden
milyarlarca dolar kazanıyor.
Büyük veri iş dünyasına yeni bir vizyon
kazandırıyor. İş zekâsı araçları doğrudan
verimliliği artırıyor, şirketlerin rekabet
avantajı yakalamasının önünü açıyor.
Hatta büyük veri sayesinde şirketler,
kendilerini yeniden tanımlayarak daha
başarılı oldukları işlere yönelebiliyorlar.
Kârlılığı artırma, daha iyi operasyonel
süreçler ve daha iyi satışların yanında
büyük verinin sundukları aslında şu an
için hayallerimizle sınırlı. Örneğin;
•
Şirketler tüketici davranışlarını
inceleyerek sadece ürünlere bakan,
ancak satın almayan tüketicilere
ürünlerin daha iyi sunulmasını
sağlayabilir.
•
Müşterilerin nereden geldiğini,
nasıl bu mağazaya ulaştığını
bulmak gelecekteki pazarlama
stratejilerinin daha doğru
yapılmasının yolunu açacaktır.
•
Bir mağaza ya da web sitesinde
kullanıcıların ortalama ne kadar
vakit geçirdiği, ilginin hangi
noktalarda yoğunlaştığı ölçülebilir.
Büyük veri her sektördeki şirketin
işleyişini daha üst seviyeye taşıyacak
seçenekler yaratabiliyor. Üstelik sadece
kurumları değil bireylerin hayatını da
doğrudan etkileyebiliyor.
Görünen o ki, geleceğin değerli madeni
büyük veri, en önemli madencileri
de veri bilimciler olacak. Elimizdeki
verilerin nasıl değerlendirileceğiyle ilgili
kararları almak için zaman çoktan geldi
de geçiyor bile.
Büyük Veri Artık Sağlığınızın da Bekçisi
Büyük verinin gerçek hayata etkilerini
görebileceğimiz en taze ve belirgin
örneklerden biri IBM Watson. IBM’in
dünyaca ünlü makinesi Watson,
Jeopardy yarışmasında maharetlerini
gösterdikten sonra geçtiğimiz günlerde
sağlık sektöründe de kullanılmaya
başlandı.
Klinik çalışmalarda uzmanlaşmış
hekimler ve teknoloji uzmanları doğal
dil işleme yöntemlerini kullanarak
Watson’a karmaşık klinik bilgileri
işleme, analiz etme ve bu bilgileri
anlamlandırmayı öğretmek için binlerce
saat süren çalışmalar yürüttü. Bu sürecin
sonunda şu ana kadar Watson 600
bin adetten fazla tıbbi bulguyu, 42 tıp
yayınından gelen 2 milyon sayfa yazılı
bilgiyi ve onkoloji araştırmalarındaki
klinik denemeleri bünyesine aldı.
Watson tıbbi kayıtlar, hasta sonuçları
gibi on yıllarca geriye giden kanser
tedavilerini ve 1,5 milyon kanser
hastasının kayıtlarını analiz ederek,
hekimlere sadece saniyeler içerisinde
kanıta dayalı tedavi opsiyonlarını sunma
gücüne sahip. Arkasındaki büyük veri
işlem gücüyle büyük veriden güç alan
Watson, artık sağlık hizmetlerinde çok
kritik bir görev üstleniyor.
Şirketler Verilerini Satarak
Gelir Elde Ediyor
Değişen dünyada teknolojik, ekonomik
ve pazar odaklı faktörler, şirketlerin
büyük veri politikalarını da doğrudan
etkilemeye başladı. Gartner’ın
hazırladığı rapora göre, 2016 yılında
şirketlerin yüzde 30’u verilerini satacak
ya da takas edecek.
Bu konuda bir rapor hazırlayan
Gartner, şirketlerin büyük veriyi
yönetme ve depolama giderlerini
karşılayabilmek için 2016’ya kadar
şirketlerin yüzde 30’unun elinde
bulunduğu verileri satacağını
öngörüyor. Konuyla ilgili konuşan
Gartner Araştırma Departmanı Müdür
Yardımcısı Doug Laney, şirketlerin bu
verilerin oluşturduğu giderleri masaya
yatırması gerektiğini belirtirken, bu
büyük verileri nasıl yöneteceklerini de
tekrar gözden geçirmeleri gerektiğinin
altını çizdi. Laney, şirketlerin bu yeni
eğilimleriyle birlikte veri satıcıları gibi
yeni mesleklerin ortaya çıkacağını
belirtirken, bu sayede yeni kurulan
ya da bu konuda tecrübesiz şirketlerin
veri kaynaklarından daha fazla gelir
elde edebileceklerinin altını çizdi (2).
IDC: “Dünyadaki verinin yüzde 1’inden
azı analiz ediliyor”
EMC’nin sponsorluğunda IDC tarafından
yapılan “Big Data, Bigger and Biggest
Growth Digital Shadows in the Far East”
adlı çalışmaya göre, yaratılan inanılmaz
veri yığınına rağmen yalnızca yüzde 0.5’i
analiz ediliyor.
Bulut bilişim ve getirileri hızla
artarken, piyasaların bu gelişime
ayak uyduramadığı görülüyor. Buluta
dayalı BT çalışanlarının 2015 yılına
kadar yıllık yüzde 26’lık bir büyüme
göstermesi bekleniyor. IDC’nin
raporuna göre, bu durum da dünya
çapında 7 milyon yeni bulut bağlantılı
iş imkânı doğmasını ifade ediyor.
Buna rağmen BT çalışanı istihdamına
bakıldığında 2012 yılında1.7 milyon
bulut bağlantılı pozisyonun boş kaldığı
ortaya çıktı. Sebep olaraksa eğitim ve
sertifikasyonun zayıf olması gösterildi.
Bilgisayar, akıllı telefon gibi cihazların
yaygınlaşması, Türkiye gibi gelişmekte
olan ülkelerdeki internet erişiminin
artması ve CCTV kameraları ya da akıllı
algılayıcılar gibi makinelerin yarattığı
verinin çoğalması dijital dünyanın 2.8
zetabyte’a (1021 byte) kadar ulaşmasını
sağladı. Raporlara göre 2020 yılında
dünyada 40 zetabaytın üzerinde veri
birikmesi bekleniyor. Buradaki en
belirleyici etkenin 2005’te tüm verilerin
yüzde 11’ini oluşturan makinelerin,
2020’de yüzde 40’ını oluşturacak olması.
Bu değerli veri yığınlarının analiz
edilememesi ya da sınıflandırılamaması
önemli bir sorunu ortaya çıkartırken,
eğer yapılabilseydi 2012 yılındaki
verilerin yüzde 23’ü (643 eksabayt)
büyük veri için faydalı olacaktı. Şu
anda yalnızca verilerin yüzde 3’ü
sınıflandırılırken, yüzde 0.5’i analiz
edilebildi.
Yetersiz sınıflandırma ve analizin sebebi
olarak, dijital evrenin boyutundan
çok daha hızlı büyüyen korunmaya
ihtiyaç duyan veri gösterildi. Bölgeler
arasındaki koruma seviyesi ile
gelişmekte olan ülkelerin düşük koruma
seviyelerinin etkili olduğu belirtildi.
Yetersiz güvenlik ve düşük adaptasyon
AĞUSTOS 2013
41
verinin değerlendirilme oranını
düşürüyor (4).
Neden Büyük Veriler Kullanmak
Durumundayız? Bu Bir Zorunluluk
mu?
Bugün için atmosfer olaylarının
tahmininden, müşteri eğilimlerinin
analiz edilmesine kadar birçok alanda
büyük veriler kullanılmaktadır. Benzer
şekilde temel bilimler ile mühendislik
uygulamalarının birçok alanında
da büyük veriler kullanılmaktadır.
İlaç sanayisinin gelişmesi, bazı
ölümcül hastalıkların nedenlerinin
araştırılmasında da büyük veriler
kullanılmaktadır. Dolayısıyla bu başlıkta
verilen “neden büyük veriler kullanmak
durumundayız?” sorusunun cevabı,
çünkü doğru ve ayrıntılı sonuçlara
varabilmek için büyük veriler kullanmak
zorundayız. Aslında büyük verilerin
kullanılması gereğini bize temel bilimler
içinde yürütülen örneğin matematik,
fizik, kimya, biyoloji ve istatistiksel
modeller söylemektedir. Bir olayın
veya sürecin analizinde, istatistiksel
dağılımlara göre yapılacak yorumların
isabeti, kullanılan verilerin bütün
katmanları teslim etmesi ve doğru
işlenmesi ile mümkün olabilmektedir.
Aşağıda büyük verilerin kullanımında
tekilleştirme olarak adlandırılan
yaklaşımla konu açıklanmaya
çalışılmaktadır.
“Tekilleştirme: Dünyanın verisini içine
alsın, üstüne bir dünya yeriniz kalsın
2020 yılına kadar dünyadaki toplam
veri miktarının 50 kat büyüyeceğine
dair tahminler havada uçuşurken,
bunca verinin nasıl yönetileceği ve
yedekleneceği de ayrı bir merak
konusu. Bu konuda en çok ön plana
çıkan yöntem ise deduplication, yani
tekilleştirme. Glasshouse Genel Müdürü
Emre Pekar ile bu ilginç teknolojinin
detaylarını konuştuk.
Bundan birkaç ay önce Microsoft
Başkan Yardımcısı Bob Kelly ile
konuşurken laf arasında ilginç bir
şey söylemişti. Demişti ki, “Bilişimin
genelinde en verimsiz kullanılan
sistemler depolama ve ağ altyapısıdır.”
Veri yedekleme uzmanlarının neredeyse
bütün yaşamı tam da bu iki verimsiz
sistemin arasında geçiyor. Bir yanda
sistemlerden topladıkları yedeklerin
eldeki veri depolama altyapısında
42
AĞUSTOS 2013
mümkün olduğunca az yer kaplamasını
sağlamaya çalışıyorlar, bir yandan da
ağ altyapısını fazla zorlamadan eldeki
verileri uzak lokasyonlarla hızlı bir
şekilde aktarmakla uğraşıyorlar.
Uğraşıyorlar ama bir yanda veri
miktarındaki büyüme, bir yanda iş
sürekliliği, bir yanda regülâsyonlara
uyum derken yedekleme sistemlerinin
üzerindeki iş yükü de çoğaldıkça
çoğalıyor.
Bunun üzerine endüstride
‘deduplication’, yani Türkçe adıyla
‘tekilleştirme’ diye bir yöntem ortaya
çıktı. Bu iş için özel olarak geliştirilen
sistemler, özel veri denetleme
algoritmaları derken yöntemin gayet de
güzel işlediğini gördüler.
Tekilleştirme, tıpkı Mısır mitolojisinde
Seth’in Osiris’i parçalara ayırıp İsis’in
bu parçaları birleştirmesi gibi veriyi
yedeklerken parçalara ayırıp, daha sonra
gerektiğinde bu parçaları birleştirme
prensibine dayalı bir teknoloji. Parçalara
ayırdığınız verinin sadece değişen
bölümlerini yedeklemenize imkân
sağladığı için de oldukça verimli.
Uygulandığı ortamlarda yedeklenecek
veri miktarını onlarca, hatta zaman
zaman yüzlerce kat azaltacak ölçüde
başarılı sonuçlar ortaya koyuyor.
2020 yılına kadar dünyadaki toplam
veri miktarının 50 kat artacağına dair
öngörülerin havada uçuştuğu bir
dünyada tam da ihtiyaç duyacağınız
şey.
Gelgelelim, günlük yedeklenecek veri
kütlesindeki değişimi neredeyse 4
KB’lik kümelere kadar bölebilen bu
sistemlerin kurulumu ve işletmesi ayrı
bir uzmanlık gerektiriyor. Çünkü günün
sonunda bu şekilde parçalanarak
aktarılmış herhangi bir yedeği tekrar
hayata döndürmek isterseniz, daha
önce attığınız tüm adımların farkında
olmak gerekiyor. İş bir kez kontrolden
çıkarsa, yandığınızın resmi.
Katlanarak Artan Veriyi
Katlayarak Saklamak
Öncelikle yedekleme alanını ve bant
genişliğini verimli kullanabilmek için
veriyi deyim yerindeyse lime lime
doğruyorsunuz. Bu iş o kadar küçük
ölçekte gerçekleşiyor ki, gerektiğinde
16 KB’lık bir veriyi 4 KB’lık dört
parçaya ayırıp sadece değişen parçayı
saklayabilmeniz dahi söz konusu.
Bunların bir kısmı makine çıkışında
belirleniyor, kimisinin kaydı yedekleme
ortamında tutuluyor.
Daha sonra tüm kümenin üzerine
veri dilimlerinin nerede tutulduğunu,
gerektiğinde nasıl birleştirileceğini
gösteren bir harita yerleştiriyorsunuz.
Bitti mi? Bitmedi. Bir de bu sistemin
toplam bütünlüğünün kontrol altında
tutulması lazım. Olası fiziksel durumlara
karşı anlık görüntü alınması, felaket
ihtimaline karşılık tüm bunların farklı bir
konumda replikasyonu.
Tüm bunlara karşılık kazanç ise
azımsanmayacak seviyede. “Örneğin
sanal makinelerin neredeyse yarısı
birbirinin aynıdır” diyor Pekar.
Dolayısıyla 800 – 1.000 adet sanal
makinenin olduğu bir ortamda
sağlanacak kazanç öyle böyle değil.
Birbirine benzeyen 10 tane sunucunuz
varsa, birinin yedeğini aldığınızda
diğerlerinin önemli bir bölümünü
aradan çıkarmış oluyorsunuz.
Çok Hızlı (Süper) İşlemler Nedir
ve Nasıl Tanımlanır?
Süper bilgisayar basit olarak; yoğun
paralel işlemciler, yüksek başarımlı
vektör işlemciler ve öbek bilgisayarların
oluşturduğu sistem (her bileşen olmak
zorunda değil) olarak tanımlanabilir.
Süper bilgisayarlar bilimde, deney ve
hesaplamayı birleştiren hesaplamalı
bilim gibi yeni metodolojilerin
oluşmasını sağlamıştır. Günümüzde
süper bilgisayarlar saniyede yüzlerce
trilyon işlem yapar hale gelmiştir.
Örneğin, dünyanın en hızlı süper
bilgisayarı saniyede 136,8 trilyon
kalıcı işlemle Amerika'da Lawrance
Livermore National Laboratuary isimli
ulusal laboratuvarın kullanımındadır
(teorik sınır bu rakamın üzerinde olup
adı geçen makina için saniyede 183,5
trilyon işlemdir). Süper bilgisayarlar
ilk defa 1960'larda Seymour Cray
tarafından Control Data Corporation'da
tasarlandı.
1950'li yılların başında, bir bilgisayar
eş zamanlı olarak birden fazla program
çalıştıramıyordu. Her kullanıcı,
bilgisayarı yalnız bir kere kullanma
hakkına sahipti ve kendisine ayrılmış
belirli bir sürede kullanacağı program
ve delikli kağıttan kartlar ile bir bant
şeritle birlikte bilgisayarı kullanması
gerekiyordu. Program makineye
yüklenir ve program sonlandırılana
veya çökene kadar çalışacak şekilde
ayarlanırdı. Programların hata denetimi
makinenin önündeki elektrik şalterleri
ve panel ışıklarıyla yapılırdı.
Günümüzde, süper bilgisayarlar
genellikle özel olarak Cray, IBM
gibi geleneksel firmalar tarafından
üretilmektedir. 2010 Kasım ayından
beri Çin'de bulunan Tianhe-1A ve
daha sonra hizmete alınan Tianhe 2
süper bilgisayarı dünyadaki en hızlı
bilgisayardır (5).
Olağanüstü Makineler:
Süper Bilgisayarlar
Bir bilgisayar sistemi düşünün; çok
yüksek hızda hesaplamalar yapabilen,
trilyonlarca işlemi saniyeler içinde
halledebilen. Ar-Ge’nin vazgeçilmezi
“Süper Bilgisayarlar…"
Süper bilgisayar denilince akla hemen
yüksek grafik ve işlemci hızı olan oyun
bilgisayarları geliyor olabilir. Ama bizim
burada bahsedeceğimiz bilgisayarlar en
iyi oyun bilgisayarından bile milyonlarca
kat hızlı, çok daha önemli amaçlar
için kullanılan, çoğu zaman bir oda
büyüklüğünde hatta küçük boyutlu bir
bina büyüklüğünde.
İlk süper bilgisayar 1960’lı yıllarda
Seymour Cray tarafından tasarlandı.
Hâlen dünyanın en büyük süper
bilgisayar üreticilerinden olan Cray’in o
bilgisayarı zamanımızın en hızlı süper
bilgisayarından yaklaşık olarak 24.7
milyon kat daha az işlem yapabilmekte.
Nedir Bu Süper Bilgisayar?
Ne İşe Yarar?
Süper bilgisayar aslında bizim
bildiğimiz anlamda bir bilgisayar
değil, daha çok bir bilgisayar sistemi
olarak düşünülebilir. Paralel işlemciler,
yüksek başarımlı vektör işlemciler ve
öbek bilgisayarlardan oluşurlar. Bu
bilgisayarlar çok hızlı işlem yapabilirler.
Örneğin; Kasım 2012 verilerine göre
dünyanın 2. En hızlı süper bilgisayarı
olan “Sequoia”, 6.7 milyar insanın
hesap makinesi kullanarak 320 yılda
yapabileceği hesaplamayı yalnızca bir
saat içinde yapabilmektedir.
Süper bilgisayarlar, hayatın birçok
alanında kolaylık ve gelişme sağlar.
Hava tahmin raporlarından, kimyasal
olaylara, biyolojik araştırmalardan,
fiziksel olarak maddelerin
etkileşimlerine kadar bilimin her
alanında kullanılırlar. Mesela;
otomobilleri güvenlik testi için bir kez
çarpıştırabilirsiniz. Daha sonra o araç
aynı test için tekrar kullanılamaz. Ancak
süper bilgisayarlar sayesinde hiçbir
otomobili harap etmeden yüzlerce
farklı durum için, yüzlerce deneme
yapabilirsiniz.
Dünyadaki Süper Bilgisayarlar
Amerika’nın Tennesse Üniversitesi ve
Almanya’nın Mannheim Üniversitesi
ortak bir çalışma yaparak her yılın
Haziran ve Kasım aylarında dünyanın en
hızlı süper bilgisayarlarının oluşturduğu
“Top 500” listesini yayınlarlar. Bu listenin
en son yayınlanmış hâli olan Kasım 2012
listesine göre şu anda dünyanın en
hızlı süper bilgisayarı Amerikan Enerji
Bakanlığı’nın OAK Ridge Laboratuarında
bulunan ve Cray Inc. Tarafından 2012
yılında inşa edilmiş olan “Titan” isimli
bilgisayardır. Titan saniyede 17.6
katrilyon işlem yapabilme kapasitesine
sahip. Bünyesinde 560.640 adet işlemci
bulunduran makine, 8207 kW enerji
harcamaktadır. Titan’ı ise yine Amerikan
Ulusal Nükleer Güvenlik Teşkilatı’nın
Lawrance Livermore Laboratuarında
bulunan ve IBM tarafından 2011
yılında üretilmiş olan “Sequoia” isimli
bilgisayar izlemektedir. 3. Sırayı ise
Japonya’da bulunan RIKEN Gelişmiş
Bilgisayar Bilimleri Enstitüsünün
"K-Computer" isimli Fujitsu imalatı
bilgisayar almaktadır. Bu sıralamanın
1993 yılındaki ilk halinden Kasım
2012’deki son haline kadar bütün
listeleri “top500.org” isimli web sitesinde
yayınlanmaktadır.
Süper Bilgisayarlar Neden
Bu Kadar Önemli?
Yukarıda bahsettiğimiz “Top 500”
listesine göz attığımızda süper
bilgisayarlara en çok yatırımın Amerika
Birleşik Devletleri tarafından yapıldığını
ve onu da Japonya ve Almanya’nın
takip ettiğini görürüz. ABD, Japonya
ve Almanya gerek teknolojik, gerek
ekonomik anlamda dünyanın en
gelişmiş ülkeleridir. Bu bahsettiğimiz
ülkelerin gelişmesinde yaptıkları bu
yatırımların meyvelerini almış olmaları
da oldukça büyük bir etkendir.
Evet ülke olarak bilimde, teknolojide,
elektronikte, gıdada, tekstilde kısacası
hayatın her alanında gelişmişlik
istiyorsak süper bilgisayarlara gereken
önemi vermeli ve bu olağanüstü
makinelere gereken yatırımları
yapmalıyız. Süper bilgisayarlara yapılan
yatırımlar ölü yatırımlar değildir. Tam
aksine bizi en çok geliştirecek olan
yatırımların başında gelmektedirler.
Bu sayının hazırlanmasında
başvurulan kaynaklar:
1. Kaynak:Bilgi Patlaması; http://www.
bthaber.com/buyuk-veriler/; Erişim tarihi:
Temmuz 2013.
2. IDC: 2012 http://www.btnet.com.tr/63505idc-%E2%80%9Cdunyadaki-verininyuzde-1%E2%80%99inden-azi-analizediliyor%E2%80%9D.html ; Erişim tarihi:
Temmuz 2013.
3. BT Haber/BT Net; http://www.btnet.com.
tr/79584-sirketler-buyuk-veriyi-nasilavantaja-cevirebilir-analiz.html ; Erişim
tarihi: Temmuz 2013.
4. http://www.btnet.com.tr/63505-idc%E2%80%9Cdunyadaki-verininyuzde-1%E2%80%99inden-azi-analizediliyor%E2%80%9D.html; Erişim tarihi:
Temmuz 2013.
5. Wikipedia; http://tr.wikipedia.
org/wiki/S%C3%BCper_bilgisayar
http://www.elektrikport.com/teknikkutuphane/olaganustu-makineler-superbilgisayarlar/7985#ad-image-0; Erişim
tarihi: Temmuz 2013.
6. İTÜ Ulusal Yüksek başarımlı Hesaplama
Merkezi, Wikipedia; http://tr.wikipedia.
org/wiki/%C4%B0T%C3%9C_
Ulusal_Y%C3%BCksek_
Ba%C5%9Far%C4%B1ml%C4%B1_
Hesaplama_Merkezi; Erişim tarihi: Temmuz
2013.
AĞUSTOS 2013
43
İş Sağlığı- Güvenliği ve Verimlilik (HESAPRO) Projesi
Kapanış Toplantısı Ankara’da Gerçekleştirildi
Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı Verimlilik Genel
Müdürlüğü koordinatörlüğünde
yürütülen, İş Sağlığı-Güvenliği
ve Verimlilik ilişkisini konu
alan ve kısa adıyla HESAPRO
olarak bilinen ‘Health and
Safety at Work in Relation
with Productivity’ AB
Leonardo da Vinci Ortaklık
Projesi’nin Kapanış Toplantısı
28 Haziran 2013 tarihinde
Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı Konferans Salonu’nda
gerçekleştirildi. Toplantıya;
Proje’nin ortakları, Verimlilik
Genel Müdürlüğü, Çankaya
Üniversitesi, Finlandiya İş
Verimliliği Enstitüsü ( T TS), Slovak
Verimlilik Merkezi (SLCP), Çalışma
Koşullarının İyileştirilmesi Fransız
Ulusal Ajansı (ANACT ), Belçika
İş Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsü
(PREVENT ) temsilcilerinin yanı
sıra kamu kurumları ve ilgili
kurum kuruluşlardan yönetici ve
çalışanlar katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını
Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı Verimlilik Genel
Müdürü Anıl Yılmaz
gerçekleştirdi. Yılmaz
konuşmasında; Proje’nin,
ortakların birlikte ve uyumlu
çalışmaları sonucunda üretilen
Verimlilik Genel Müdürü Anıl Yılmaz, Toplantı'nın
açılış konuşmasını yaptı.
44
AĞUSTOS 2013
çıktılar ile İş Sağlığı-Güvenliği
(İSG) ve verimlilik ilişkisinin
öne çıkarılması adına önemli
katkılarda bulunarak bir açığı
doldurduğunu, Proje’nin,
akademik literatürde bulunan
verimlilik ve İSG ilişkisinin
ortaya konulduğu çalışmaları
derlemenin yanında uygulama
örnekleriyle de bu ilişkiyi ve
yapılabilecekleri ortaya koymuş
bulunduğunu vurguladı.
Verimlilik Genel Müdürlüğü
Sanayi ve Teknoloji Uzmanı ve
HESAPRO Proje Koordinatörü
Fatma Çil, Proje ile ilgili
olarak başlangıçtan kapanış
toplantısına kadar kaydedilen
gelişmeler ve çıktılar hakkında
bilgi aktardı. Daha sonra
Proje’nin önemli çıktılarından
olan İSG konusunda verimliliğe
etki eden, Türkiye’den ve
diğer proje ortağı ülkelerden
uygulamaların paylaşımına
geçildi.
İlk örnek Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı
ve Güvenliği Genel Müdürlüğü
tarafından yürütülen İSGİP adıyla
bilinen ‘ Türkiye’de İşyerlerinde İş
Sağlığı ve Güvenliği Koşullarının
İyileştirilmesi’ Projesi’dir. Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
Uzmanı Furkan Kahraman Proje
içerisinde elde edilen sonuçları
katılımcılarla paylaştı. Diğer bir
örnek Proje’nin Belçikalı ortağı
PREVENT-İş Sağlığı ve Güvenliği
Enstitüsü’nün sunmuş olduğu
Microsoft’ta uygulanan ‘Yeni
İş Dünyası’ adlı uygulamadır.
Konu ile ilgili sunumu
Veronique de Broeck
gerçekleştirdi. Türk Traktör
Fabrikası ve Ziraat Makinaları
A.Ş.’de uygulanmakta olan
‘İşbaşı İSG Konuşmaları’nı konu
alan iş sağlığı ve güvenliği
uygulaması İSG Uzmanı
Murat Can Ocaktan tarafından
tanıtıldı. Diğer bir uygulama
örneği projenin Finlandiyalı
ortağı T TS-İş Verimliliği
Enstitüsü’nde uygulanmakta
olan ‘Bir Öğrenme Ortamı
Olarak Araç Simülatörleri’dir.
Konu hakkında sunumu Aila
Peippo Pasuri’yi katılımcılarla
paylaştı. Daha sonra, Proje'nin
Slovak ortağı Slovak Verimlilik
Merkezi tarafından örnek
olarak gösterilen ‘Makine
Mühendisliği Üretim Sürecinde
Sağlık Risklerinin Belirlenmesi
ve Ortadan Kaldırılması
İçin Ergonominin Modern
Araçlarının Kullanımı’ adlı
uygulama L’uboslav Dulina
tarafından sunuldu. Diğer bir
uygulama ise ANACT-Çalışma
Koşullarının İyileştirilmesi
Fransız Ulusal Ajansı tarafından
örnek olarak gösterilen ‘Kalite
ve İşe Devamsızlığın Birlikte
İyileştirilmesi’ adlı çalışmadır.
Uygulama sonuçlarını ANACT ’dan
Charles Parmentier aktardı.
Son olarak proje ortaklarından
Çankaya Üniversitesi tarafından
örnek olarak gösterilen ‘Sürücü
Eğitmenlerinin Sürekli Eğitimi ve
Hayat Boyu Öğrenmeleri Yoluyla
Türkiye’de Daha Güvenli Karayolu
Trafiğine Doğru’ adlı uygulama
Yrd. Doç. Dr. Benhür Satır
tarafından paylaşıldı.
ve ekonomik büyümeyi
yavaşlatmaktadır. İş kazalarının
en düşük olduğu ülkeler
aynı zamanda en rekabetçi
ülkelerdir. ILO tarafından yapılan
tahmine göre, iş kazaları ve
meslek hastalıklarının toplam
maliyeti tüm dünyanın gayri
safi hâsılasının yaklaşık % 4’ü
kadardır. İş Sağlığı ve Güvenliği
Avrupa Ajansı'na (OSHA) göre
ise üye ülkelerin iş kazaları ve
meslek hastalıkları maliyeti
gayri safi hasılanın % 2.6’sı
ile % 3.8’i arasındadır. Bu
rakamlar iş kazaları ve meslek
hastalıklarının önlenmesi halinde
makro düzeyde sağlanabilecek
potansiyel yararları
göstermektedir.
Proje teknik sunumlarının
tamamlanmasının ardından
toplantı sona erdi.
Konunun verimlilikle
bağlantısı ise işletmelerin
İSG önlemlerini doğru
biçimde uygulayabilmesinden
geçmektedir. İSG programlarının
işletme per formansı üzerinde
daha büyük etki yaratması
için işletmenin hedefleri ile
uyumlu olarak tasarlanması
gerekmektedir.
İş Sağlığı ve Güvenliği
Konusu Bağlamında HESAPRO
Projesi’nin Katkısı…
İş kazaları ve meslek hastalıkları,
küresel ekonomi üzerinde de
büyük bir yük oluşturmakta
AĞUSTOS 2013
45
Proje kapsamında geliştirilen
ve verimlilik ile çalışanların
esenlik ve refahı kavramlarını
bütünleştiren “İşyeri Geliştirme”
adlı model iş sağlığı ve
güvenliğinin işletme ölçeğinde
genel yönetim sisteminin
bütünleyici bir parçası olarak ele
alınması yaklaşımına dayalıdır.
Yine bu yaklaşıma göre, kurumsal
performans üzerinde kalıcı etki
oluşturabilmek için çalışanların
bu tasarım sürecine katılımları
son derece önemlidir. İş sağlığı
ve güvenliğini işletmenin strateji
ve politikaları ile bütünleştirmek
İSG uygulamalarını işletmeyi
mükemmelliğe götüren sürekli
iyileştirme çeviriminin de bir
parçası haline getirecektir.
HESAPRO Projesi 2011 Yılında
Başlatılmıştı
HESAPRO Projesi 19-20 Aralık
2011 tarihlerinde Verimlilik Genel
Müdürlüğü’nün ev sahipliğinde
gerçekleştirilen açılış toplantısı
ile başlatılmıştı. Projenin temel
hedefi iş sağlığı-güvenliği
ve verimlilik ilişkisi hakkında
46
AĞUSTOS 2013
farkındalık oluşturmak olarak
tanımlanmıştı.
HESAPRO Projesi’nin Amacı
Proje, ortakların özverili
çalışmalarıyla İSG konusunu bir
“yönetim sistemi” yaklaşımıyla
ele alarak kurumsal ve bireysel
performans ve verimlilik ile
ilişkisini öne çıkarmak suretiyle
hazırlanan proje uygulama
araçları (tool kit) ile işçi, işveren
ve tüm ilgili tarafların iş sağlığı
ve güvenliğinin verimlilikle
olan ilişkisi hakkındaki bilgi ve
bilinç düzeylerinin artırılmasını
hedeflemektedir. Bu kapsamda
projenin amaçları aşağıdaki gibi
özetlenebilir:
•
İSG ve verimliliğe etkisi
hakkında farkındalık
oluşturmak.
•
Ortaklar arasında İSG
uygulamalarına katkıda
bulunacak bilgi, uygulama ve
deneyim paylaşımı sağlamak.
•
Ortaklar arasında işbirliği ve
ağlar oluşturmak.
•
Strateji ve uygulamaya
yönelik fikirlerin
geliştirilmesi için bir platform
sağlamak.
HESAPRO Projesi’nin Çıktıları
Proje’nin temel çıktıları proje
uygulama araçları (tool kit)
başlığı altında www.hesapro.
org adresinde yayımlanmış olup
aşağıdaki konuları içermektedir:
•
İSG konusu ile verimlilik
ilişkisini öne çıkaran ve proje
kapsamında gerçekleştirilen
bir arka plan araştırması
raporu,
•
Proje ortaklarınca hazırlanan
ülke uygulama örneklerine
ilişkin raporlar,
•
Arka plan araştırmasında İSG
ve verimlilik konusu ile ilgili
öne çıkan bulgular ve proje
ortaklarınca hazırlanan ülke
uygulama örneklerine yer
veren bir sunum,
•
AB ülkelerinde işçi ve
işverenlerin İSG hak ve
sorumluluklarına ilişkin
rehber,
•
İşçi ve işveren kesimlerine
yönelik iki ayrı broşür,
•
Konuyla ilgili
yararlanılabilecek kaynaklar,
•
İSG uygulamalarında
kullanılan çeşitli yöntem ve
teknikler.
Projenin hedef kitlesi olan işçi,
işveren, araştırmacılar ve konu
ile ilgili tüm tarafların Proje
web sayfasında paylaşılan söz
konusu çıktılardan faydalanması
beklenmektedir.
“3. Sanayi Şurası” Hazırlık Çalışmaları
Devam Ediyor…
şu gündem başlıkları altında
çalışmalarını sürdürdü:
•
Kamu Destekleri, Etkileri,
İzlenmesi ve Değerlendirilmesi
•
Bilimsel ve Teknolojik
Gelişim - Ar-Ge ve İnovasyon
•
Sanayide Sürdürülebilir Üretim
•
Sanayide İnsan Kaynakları ve
İstihdam
•
Sanayi Politikaları ve
Uluslararası Rekabet
•
Sanayi Bölgeleri ve Kümelenme
Müsteşar Prof. Dr. Ersan Aslan, Komisyon Toplantılarının
açılış konuşmasını yaptı.
“2023’e 10 Kala Orta ve
Yüksek Teknolojili Ürünlerde
Avrasya’nın Üretim Üssü Türkiye”
temasıyla 20-21-22 Kasım 2013
tarihlerinde gerçekleştirilecek
olan 3. Sanayi Şurası’nın hazırlık
çalışmaları tüm hızıyla devam
ediyor. Bu doğrultuda “3. Sanayi
Şurası Komisyon Toplantıları”
4-5 Temmuz 2013 tarihlerinde
The Green Park Pendik Otel’de
gerçekleştirildi.
Şura Sekreteri Daire Başkanı
Zühtü Bakır tarafından komisyon
üyelerine komisyonlar ve
komisyonların çalışma usul ve
esasları hakkında bilgilendirme
yapıldı.
Altı paralel salonda iki gün süren
3. Sanayi Şurası Komisyonları,
Altı komisyonun çalışmaları,
kamu kurum ve kuruluşları,
üniversiteler, meslek odaları, sivil
toplum kuruluşları ve özel sektör
temsilcileri olmak üzere geniş
katılımla gerçekleştirildi.
Her bir komisyon ile ilgili olarak,
sorunlar ve tavsiye kararları Şura’da
ele alınmak üzere rapor haline
getirilerek üyeler tarafından imza
altına alındı.
Sanayi alanında durum tespiti,
inceleme ve değerlendirmeler
yapmak, uygulamadan
kaynaklanan sorunları belirlemek
ve bunlara ilişkin çözüm
önerileri sunmak gibi çalışmaları
yürütmek üzere 2013 yılı son
çeyreğinde gerçekleştirilecek
olan “3. Sanayi Şurası”nın
Komisyon Toplantılarının açılış
konuşmaları; Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı
Prof. Dr. Ersan Aslan ile
Sanayi Genel Müdürü
Süfyan Emiroğlu tarafından
yapıldı. Konuşmaların ardından
AĞUSTOS 2013
47
Sanayi İstihdamında Tarihi Rekor…
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, 15 Temmuz 2013 tarihinde yaptığı açıklamada; Nisan ayı
istihdam rakamlarının Türkiye’nin sağlıklı bir şekilde büyüdüğünü bir kez daha gösterdiğini ifade ederek,
“Önümüzdeki dönemde işsizlik rakamları çok daha aşağı seviyelere gerileyecek, sanayideki istihdam da
yeni rekorlar kırmaya devam edecektir” dedi.
Sanayideki istihdam yeni rekorlar
kırmaya devam edecek
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Nihat Ergün, açıklanan Nisan ayı
istihdam rakamlarının Türkiye’nin
sağlıklı bir şekilde büyüdüğünü
bir kez daha gösterdiğini ifade
etti. Nisan ayında bir önceki
yılın aynı ayına göre istihdam
edilenlerin sayısı 1 milyondan
fazla artış gösterdiğini söyleyen
Ergün, “OECD ülkeleri içinde
bakıldığında, dünyanın yaşadığı
büyük kriz sonrasında işsizliği en
•
•
•
•
•
48
fazla azaltan ülkelerin başında
Türkiye’nin geldiği görülmektedir.
Üstelik Türkiye bunu, en büyük
ticaret ortakları krizle boğuşurken,
Avro bölgesinde işsizlik oranları
yüzde 12’nin üzerinde tarihi
yüksek seviyelerde seyrederken
başarmaktadır” dedi. Türkiye’nin
bu başarıyı işgücüne katılma
oranlarının arttığı bir dönemde
elde ettiğini de vurgulayan Bakan
Ergün, Türkiye’nin bir yandan
mevcut işsizlikle mücadele ettiğini
diğer yandan ise işgücüne artan
katılım için yeni istihdam alanları
açtığını vurguladı.
Nihat Ergün, sanayi işletmelerinde
Ar-Ge ve inovasyonun
gelişmesi için verilen destekler,
üniversitelerle sanayicilerin
buluşturulması, organize sanayi
bölgelerinin altyapılarının
güçlendirilmesi ve kapasitelerinin
artırılması, tasarımın,
markalaşmanın, girişimciliğin
desteklenmesinin gelecek
dönemde sanayicileri daha da
rekabetçi hale getireceğini anlattı.
Bakan Ergün ayrıca, “Uygulamakta
olduğumuz teşvik politikası
ve ekonomi yönetimindeki
kararlı tutumumuz sanayimizin
gelişmesine destek olmaktadır.
Eminim ki, önümüzdeki dönemde
dünyada krizden kurtulma
sinyallerinin gelmesiyle birlikte
işsizlik rakamları çok daha
aşağı seviyelere gerileyecek,
sanayideki istihdam da yeni
rekorlar kırmaya devam edecektir”
değerlendirmesini yaptı.
Sanayi sektöründe istihdam edilenlerin sayısı tarihinde ilk defa 5 milyonun üzerine çıktı.
2013 Nisan ayı itibariyle sanayide istihdam edilenlerin sayısı 5 milyon 30 bin kişi ile tarihi zirvesine
ulaştı.
Bu yılın Nisan ayında sanayide istihdam edilenlerin sayısı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 5
oranında artarak, 5 milyon 30 bin kişi ile tarihi zirvesine yükseldi. 2012 Nisan ayında sanayide
istihdam edilen kişi sayısı 4 milyon 792 bin düzeyindeydi. 2013 Nisan ayında sanayi sektöründeki
istihdam bir önceki aya göre 82 bin kişi arttı.
Sanayide istihdam edilen 5 milyon 30 bin kişinin 4 milyon 710 bini imalat, 215 bini elektrik, gaz,
buhar, su temini ve kanalizasyon ve 105 bini madencilik ve taş ocakçılığı sektöründe çalışıyor.
Sanayideki istihdam 2012 Kasım ayından itibaren aylık bazda birikimli olarak artışını sürdürerek, son
altı aydaki artış miktarı yaklaşık 300 bin oldu.
Bu yılın Nisan ayında istihdam edilenlerin sayısı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 1 milyon 61
bin kişi artarak 24 milyon 630 bin kişiden 25 milyon 691 bin kişiye yükseldi. Bu dönemde, tarım
sektöründe çalışan sayısı 47 bin kişi, sanayi sektöründe çalışan sayısı 238 bin kişi, inşaat sektöründe
çalışan sayısı 162 bin ve hizmetler sektöründe çalışan sayısı 611 kişi arttı.
AĞUSTOS 2013
Türkiye’nin En Girişimci ve
Yenilikçi 50 Üniversitesi Açıklandı
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Türkiye Bilimsel ve Teknoloji Araştırma Kurumu ( TÜBİTAK)
tarafından hazırlanan üniversitelerin girişimcilik ve yenilikçilik performanslarına göre sıralandığı
“Girişimci ve Yenilikçi Üniversite Endeksi”ni 8 Temmuz 2013 tarihinde açıkladı.
Bu yıl 86 puanla Orta Doğu Teknik
Üniversitesi’nin (ODTÜ) girişimcilik
ve yenilikçilik konusunda birinci
olduğunu bildiren Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün,
“Endekste 85,8 puanla Sabancı
Üniversitesi ikinci, 82,7 puanla İhsan
Doğramacı Bilkent Üniversitesi
üçüncü ve 76,3 puanla Boğaziçi
Üniversitesi dördüncü oldu” dedi.
Üniversitelerin ekonomik hayata
çok daha fazla katkı sağlayacağına
inandıklarını dile getiren Nihat Ergün,
geçen yıl bu endeksi üniversite
tercihlerinden sonra açıkladıklarını,
bu sene ise üniversite tercihlerinde
öğrencilere yardımcı olması için
üniversite tercihlerinden önce
açıkladıklarını söyledi. Bakan Ergün,
girişimcilik ve yenilikçilik konularının
Türkiye'nin hayati gündem maddeleri
arasında yer almasını istediklerine
dikkati çekerek, dünyada kurulan
başarılı firmaların ya yeni üniversite
mezunu ya da hâlen üniversitede
okuyan kişiler tarafından kurulduğuna
vurgu yaptı.
En girişimci ve yenilikçi üniversite;
ODTÜ
Bakan Ergün, endeksin 23 ayrı
göstergeye göre sıralandığına dikkati
çekerek; endeks oluşturulurken,
üniversitelerin bilimsel ve teknolojik
araştırma yetkinliğini, patent ve
lisanslarının olup olmadığını,
yenilikçilik ve girişimcilik kültürlerini,
ekonomik katkı ve ticarileşme
gibi temel özelliklerini masaya
yatırdıklarını söyledi. Ergün, endeksi
hazırlarken öğretim üyesi sayısı 50'nin
altına olan üniversiteleri endekse
dâhil etmediklerine işaret ederek,
bu yıl 136 üniversite arasından ilk 50
üniversiteyi seçtiklerini belirtti. Ergün,
verilerini toparlama konusuna çok ilgi
göstermeyen üniversitelerin geçen
yıl endeksin açıklanmasından sonra
bu verileri toparlamaya başladıklarını
ifade ederek, “Bu yılki endeks
sonuçlarına göre yeni bir üniversite
daha ilk 10’a girdi. Geçen sene ilk
20’de olmayan üç üniversite ilk 20'ye
girdi. Geçen sene ilk 50'de olmayan
8 üniversitenin de ilk 50'ye girdiğini
görüyoruz. Bu da endeksin ne kadar
dinamik ve güncel unsurlar içerdiğini
göstermektedir” diye konuştu.
Bu yıl birinci üniversitenin değiştiğini
dile getiren Ergün, “Bu sene 86 puanla
ODTÜ, girişimcilik ve yenilikçilik
konusunda birinci oldu" dedi. Boğaziçi
Üniversitesi'nin ise puanını geçen yıla
göre 11 puan artırdığına dikkat çeken
Ergün, Anadolu Üniversitesi'nin ise
37. sıradan 16. sıraya yükseldiğini dile
getirdi. Ergün, Fatih Üniversitesi'nin
geçen yıl ilk 50 içerisinde yer
almazken bu yıl 39. sıraya geldiğini,
Sütçü İmam Üniversitesi'nin de 8 sıra
birden yükseldiğini bildirdi.
Sıralamada ilk 50 üniversite
Endeks sıralamasındaki 50 üniversite
şöyle: "ODTÜ, Sabancı Üniversitesi,
İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi,
Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul Teknik
Üniversitesi, İzmir Yüksek Teknoloji
Enstitüsü, Özyeğin Üniversitesi,
Koç Üniversitesi, TOBB Ekonomi ve
Teknoloji Üniversitesi, Hacettepe
Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi,
Gazi Üniversitesi, Gebze Yüksek
Teknoloji Enstitüsü, Ege Üniversitesi,
Yıldız Teknik Üniversitesi, Anadolu
Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi,
Yeditepe Üniversitesi, Çankaya
Üniversitesi, Atılım Üniversitesi,
Erciyes Üniversitesi, Süleyman Demirel
Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi,
Bahçeşehir Üniversitesi, Akdeniz
Üniversitesi, Ankara Üniversitesi,
Mersin Üniversitesi, Gaziantep
Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi,
Karadeniz Teknik Üniversitesi,
Düzce Üniversitesi, Dokuz Eylül
Üniversitesi, Kahramanmaraş Sütçü
İmam Üniversitesi, Fırat Üniversitesi,
İzmir Ekonomi Üniversitesi, İstanbul
Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi,
Niğde Üniversitesi, Fatih Üniversitesi,
Melikşah Üniversitesi, Okan
Üniversitesi, Pamukkale Üniversitesi,
Işık Üniversitesi, Ondokuz Mayıs
Üniversitesi, Kadir Has Üniversitesi,
Afyon Kocatepe Üniversitesi,
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Başkent
Üniversitesi, Eskişehir Osmangazi
Üniversitesi, İstanbul Şehir
Üniversitesi."
AĞUSTOS 2013
49
TEMİZ ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK)
Türkiye Sürdürülebilir Enerji Finansman Programı’nın (TurSEFF)
İkinci Aşaması Açıldı
Türkiye Sürdürülebilir Enerji
Finansman Programı (TurSEFF)
ikinci aşamasının açılış
4 Temmuz 2013 tarihinde
İstanbul’ da gerçekleştirildi.
EBRD (Avrupa İmar ve Kalkınma
Bankası), Türkiye’nin enerji
tüketiminde verimli ve düşük
karbon kullanan bir pazar
ekonomisi olma hamlesinde, bugün
itibariyle yarım milyar Avro’ya
ulaşan bir finansman programıyla
öncü rol üstlenmektedir.
EBRD, verimli enerji kullanımını
hedefleyen ve/veya yenilenebilir
enerji projelerine yatırım yapmak
isteyen Küçük ve Orta Ölçekli
İşletmelere (KOBİ), katılımcı
bankalar yoluyla finansman
sağlamaktadır. Finansman, EBRD
tarafından Türkiye’nin uzun vadeli
enerji stratejisini desteklemek
amacıyla oluşturulmuş özel bir
finansman programı olan “Türkiye
Sürdürülebilir Enerji Finansman
Programı (TurSEFF)” çerçevesinde
sunulmaktadır.
İlk olarak, Temmuz 2010 tarihinde
284,2 milyon USD ile başlatılan
TurSEFF programının kapsamı,
50
AĞUSTOS 2013
KOBİ’lerin enerji verimliliği ve
küçük ölçekli yenilenebilir enerji
yatırımlarına yönelik artan
taleplerini karşılayabilmek üzere
2013 yılında 265 milyon USD’lik
bir ek kaynak ile genişletilmiştir.
Türkiye’nin önde gelen beş bankası
(Akbank, Denizbank, İş Bankası,
Vakıfbank ve Yapı Kredi Bankası)
katılımcı bankalar olarak enerji
tasarrufuna yönelik projelere
TurSEFF kapsamında finansman
sağlamaktadırlar.
2010 yılından bu yana TurSEFF
fonlarının yüzde 90’dan fazlası
Türkiye’de yaklaşık 400 KOBİ’ye
katılımcı bankalar aracılığıyla
aktarılmıştır. Aynı zamanda satıcı
firma finansmanı kapsamında
bireysel bazda 50 binden fazla hane
enerji verimliliği sağlayan ısıtma
ve soğutma teknolojilerinden
yararlandırılmıştır.
TurSEFF’in birinci aşamasında,
Türkiye’de yaklaşık 500 bin evin
yıllık elektrik tüketimine ve 147
milyon USD tutarında petrol
ithaline tekabül eden 234 bin
ton eşdeğer petrol tasarrufuna
ulaşılmıştır. Bu programla finanse
edilen projeler ile elde edilen yıllık
CO 2 (karbondioksit) salınımındaki
toplam azalma, 260 bin taşıtın yıllık
salınımına eşit miktar olan 686,000
ton düzeyinde gerçekleşmiştir.
TurSEFF’in 265 milyon USD’lik yeni
finansman programının açılışı,
4 Temmuz 2013 tarihinde
İstanbul’da, görsel ve yazılı medya,
Enerji ve Tabii Kaynaklara Bakanlığı,
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
yetkilileri, bankalar ve finans
sektörü yöneticileri, KOBİ’ler,
STK’lar ve diğer ilgili kamu kurumu
temsilcileri başta olmak üzere 250
kişinin katılımıyla gerçekleştirildi.
Programa katılma koşullarını
sağlayan ve enerji verimliliği
ya da yenilenebilir enerji projelerine
yatırım yapmak isteyen tüm
KOBİ’ler, EBRD’nin bu programdaki
katılımcı bankalarına 5 milyon
Avro’ya kadar finansman imkânı
için başvurabileceklerdir. Ek olarak,
söz konusu finansman programı,
AB ve Clean Energy Fund (Temiz
Enerji Fonu) tarafından desteklenen
kapsamlı bir teknik yardım
programıyla, gerek bankalara
gerekse şirketlere enerji tasarrufu
yatırımlarında uzman danışmanlık
hizmeti sunmaktadır. Proje teknik
yardım danışmanlık ekibinde,
Montgomery Watson Harza (MWH)
Mühendislik ve Müşavirlik Limitet
Şirketi’nin liderliğinde Fichtner
GmbH & Co. KG ile oluşturulan
konsorsiyum çerçevesinde yerel
ve uluslararası uzmanlar yer
almaktadır.
TEMİZ ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK)
Ergene Havzası Koruma Eylem Planı ile
Sanayide Temiz Üretim Sürecine Geçiş Hızlanıyor…
Ergene Havzası’nda gerçekleşen
plansız sanayileşme ve şehirleşme,
yetersiz altyapı, tarımda bilinçsiz
ve denetimsiz kimyasal kullanımı,
evsel atık suların arıtılmaması gibi
su kalitesini etkileyen faaliyetler
nedeniyle; Havza’nın yüzey ve yer
altı sularının kalitesi aşırı derecede
bozulmuş durumdadır. Havza’daki
su kirliliğinin azaltılması ve su
kalitesinin iyileştirilerek içme suyu
kalitesine kavuşturulması amacıyla
Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın
koordinasyonunda Ergene Havzası
Koruma Eylem Planı hazırlanmış
ve yürürlüğe konmuştur. Eylem
Planının Orman ve Su İşleri Bakanlığı
koordinasyonunda, sorumlu kurum
ve kuruluşlar tarafından hassasiyetle
ve disiplinli bir şekilde uygulanması
amacıyla alınması gereken tedbirleri
kapsayan Başbakanlık Genelgesi, 13
Haziran 2013 tarihli ve 28676 sayılı
Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
Genelgede; dere yataklarının
temizlenmesi ve ıslahı, belediye atık
su arıtma tesisleri, ağaçlandırma
ve erozyonla mücadele, su kalitesi
izleme ve denetleme, sanayi ve OSB
altyapı hizmetleri, daha az kaynak
kullanılan ve daha az çevresel
etkiye neden olan üretim süreçleri,
belediye katı atık hizmetleri ile zirai
kirlilik konularında ilgili kurum ve
kuruluşlara çeşitli sorumluluklar
verilmiştir.
Genelge ile yeni sanayi alanlarının
açılması ve kurulacak tesislerin
mevcut ve planlı organize sanayi
bölgelerine yönlendirilmesi
konularında Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığının
sorumlulukları çerçevesinde
tedbirlere yer verilmiştir. Ayrıca
sanayide daha az su, daha az enerji
ve daha az kirletici hammadde
kullanılan üretim süreçlerine geçiş
çalışmalarının Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı ile Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı tarafından
özendirilmesi ve bu konuda
sanayicilerin de sorumlu ve
duyarlı davranmaları için gerekli
çalışmaları yapması tedbirleri yer
almaktadır.
Sanayide temiz üretim süreçlerine
geçişin desteklenmesi kapsamında,
Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığınca çeşitli çalışmalar
yürütülmektedir. Bu kapsamda
Bakanlık 2013-2017 Stratejik
Planı’nda yer alan “Temiz Üretim/
Eko-Verimlilik Merkezi kurulması”
hedefi doğrultusunda; TÜBİTAK
MAM Çevre Enstitüsü, “Çevre ve
Temiz Üretim Enstitüsü” olarak
yeniden yapılanmıştır. Bunun
yanında, Verimlilik Genel Müdürlüğü
tarafından hazırlıkları devam eden
“Eko-Verimlilik Programı” ile de Türk
sanayisinin çevre performansını
artırıp üretim maliyetlerini düşüren
ve dolayısıyla rekabet gücünü
artıran uygulamaların desteklenmesi
öngörülmektedir.
AB SEI Programı Kapsamında Gerçekleştirilen
Hizmet içi Eğitimler Tamamlandı
Avrupa Birliği (AB) Komisyonunca
2012 yılında kabul edilen “AB
İşletme ve Sanayi Politikası ile
Çevre Müktesebatı Alanında
Verimlilik Genel
Müdürlüğü’nün (VGM)
Kurumsal Kapasitesinin
Güçlendirilmesi” konulu
SEI projesi kapsamında
verimlilik ve temiz üretim
alanlarında gerçekleştirilen
hizmet içi eğitimler
tamamlandı.
Kurumsal kapasite ve
insan kaynaklarının
geliştirilmesine yönelik
eylemlerin desteklendiği
“AB Entegrasyon Sürecinin
Desteklenmesi Faaliyetleri (SEI)”
projesi kapsamında, 12-26 Nisan
2013 tarihlerinde Türkiye için
Çevresel Verimlilik ve Kaynak
Verimliliği Göstergelerinin
Geliştirilmesi, 6-24 Mayıs 2013
tarihleri arasında Temiz Üretim/Eko
Verimlilik Araçları ve Teknikleri;
3-15 Haziran 2013
tarihleri arasında Kısmi
ve Toplam Faktör
Verimliliği Hesaplaması
konusunda eğitimler
düzenlendi. Eğitimler,
VGM ile Bakanlığımız
diğer Genel Müdürlükleri
ve TÜBİTAK Marmara
Araştırma Enstitüsü’nden
uzmanlardan oluşan
toplam 60 kişinin
katılımıyla gerçekleştirildi.
AĞUSTOS 2013
51
Science Education
‘The Turkish Academy of Sciences’
carries out worthwhile projects
in terms of science education
Nihat Ergün, the Minister of Science, Industry and
Technology has stated that science and education
are two strategically important subjects that
determines development levels and competitive
power of the countries. Because of this fact, the
ministry has new attempts in areas of education,
science and technology. For instance; the share of
R&D expenditures in national income has increased
three times nearly and seven times nominally. The
number and efficiency of techno parks founded in
universities has increased seriously as well. Whereas
there were only two techno parks in 2002 in our
country, today the number has reached fifty techno
parks and thirty five of them are active. Turkey’s
target of being in first ten of the biggest economies
in the world depends on its success in areas of
science, technology and innovation. In this regard,
the efficient coordination of all relevant institutions
has been significantly important, particularly the
institutions as ‘The Turkish Academy of Sciences’,
‘Council of Higher Education’ and ‘The Scientific and
Technologic Research Council of Turkey’.
The Turkish Academy of Sciences
Aims to Make its Science Education Function
More Effective by Creating More Projects
and developing the Current Ones
According to second article of the decree law
numbered 497, primal duties of the academy have
been defined as making analysis in scientific subjects
with the aim of determining scientific priorities and
giving consulting service; maintaining scientific
approach and thought to be prevalent in society;
advising legislation change to government in terms
of Turkish scientists and researchers’ social status,
living standards, incomes; securing the importance
of science in public opinion and offering prizes with
the aim of encouraging the profession of scholars in
society.
52
AUGUST 2013
The Importance of Science Education
Social changes in the domains of politics, economics
and science have been existing rapidly in our
day. Correspondingly, societies have to adjust this
change, which is a requirement of science and
technology era, in order to realize sustainable
development. For this reason, right along with
individuals forming society, it has been considerably
important for future generations to have the
capacity and perceptive faculty in understanding,
commenting and inferring the environment,
scientific and technological events and to achieve
scientific viewpoint.
For this purpose, ‘The Turkish Academy of Sciences’
have been carrying on projects that support
‘science education’ and plans to keep the project
development. In this context, ‘Science Education
Project’ aiming to endear science to children by
examination based education; ‘Children Platform
Project’ aiming to raise the level of children’s
technology use via internet; ‘Turkish World’s
Heritage to Humanity:100 Chief Work of Art and
Children Versions Project’ aiming to reveal scientific
and cultural developments in our history and to
increase awareness about it and ‘Turkish Scientific
Terms Dictionary Project’ have been leading projects
of The Turkish Academy of Sciences that support
science education.
Turkish as Science Language and
Consciousness of Turkish Language
Before questioning whether Turkish is a science
language or not, we have to question our trust,
faith and sensitivity in our native language and
to check out whether we fulfil our responsibilities
or not. Certainly, lack of consciousness in society
about Turkish language has been the greatest
handicap in both development of Turkish and
becoming of it as a science language. We can focus
on two areas in terms of analyzing Turkish as a
science language. First of all we have to create the
necessary infrastructure for Turkish to become a
science language. Secondly we have to fulfil our
responsibilities in daily use of Turkish by using it
correctly and appropriately.
Preparing Turkish dictionaries in areas of
engineering, medicine, natural and social sciences in
a broad scope and putting to use on Internet would
provide a good infrastructure for the language.
We have to take into account both the long time
requirement for preparing an extensive dictionary
and the need for revising the words consistently.
Furthermore, we should use Turkish delicately.
Writing and speaking Turkish in an excellent way
is not a handicap in learning and using foreign
languages in global world.
Turkish World’s Heritage to
Humanity: 100 Chief Work of Art
and Children Versions Project
The old work of arts of Turkish scientists have
been among important cultural heritages of our
country and Turkish-Islamic science, culture and
history of art. The Turkish Academy of Sciences,
as a scientific institute, has liability in terms of
introducing science and increasing the level of
societal interest to science. In this direction, with the
aim of presentation of these work of arts, which have
been important cultural heritages and reference
books written by Turkish intellectuals in history, and
with the aim of providing society to draw benefit
from these important works in daily life, The Turkish
Academy of Sciences have started ‘Turkish World’s
Heritage to Humanity:100 Chief Work of Art
Project’.
During the selection of 100 main work of arts in
the scope of the project, works have been chosen
with special care. Work of arts, that have made
great impacts in their areas, work of arts that have
been copied through translation over centuries
and works of art that have contributed knowledge
accumulation for humanity have been chosen for the
study. The project aims to introduce these 100 chief
works to our literature and to save them from their
idle position in libraries.
Another important part of the project has been
‘Children Versions of 100 Chief Work of Arts’. The
children versions would be prepared with the aim of
introducing Turkish scholars to children and to make
them benefit from these work of arts with joy.
The Turkish Academy of Sciences, by effectuating this
historical project, aims to introduce the contribution
of Turkish experience to arts and science throughout
the history and to make it more visible. ‘Turkish
World’s Heritage to Humanity:100 Chief Work of
Art Project’ and ‘Children Versions of 100 Chief
Work of Arts Project’ would be carried out with the
cooperation of ‘The Turkish Academy of Sciences’ and
‘2013 The Agency of Turkish World Culture Capital’
within the framework of cooperation protocol that
have been signed by the parties in Eskişehir, 2013
Turkish World Culture Capital.
AUGUST 2013
53
SANAYİ GÖSTERGELERİ / INDUSTRY INDICATORS
Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) - İmalat Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100)
Industrial Production Index (2010 Avg.=100) - Manufacturing Industry Production Index (2010 Avg.=100)
140
135
130
123,7
123,5
125
117,0
120
115
117,7
120,5
116,4
105
100,0
100
116,7
112,3
110,1
100,0
98,5
117,4
121,4
110,5
110
106,9
106,1
105,7
115,9
115,2
104,5
93,7
95
90
113,9
117,4
98,9
87,4
100,0
88,6
98,3
92,4
85
Sanayi Üretim
Ü
Endeksi Industrial Production Index
87,3
86,1
80
7ŵĂůĂƚ^ĂŶĂLJŝmƌĞƚŝŵŶĚĞŬƐŝManufacturing Industry
Production Index
75
70
Kaynak: TÜİK - Source: TURKSTAT
İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (%)
Capacity Utilization Rate of Manufacturing Industry (%)
76,0
75,4
75,3
74,9
74,8
75,0
74,8
74,3
74,0
74,0
74,0
73,6
73,6
73,0
72,7
72,5
72,4
72,2
72,0
71,0
70,0
2010
2011
Ortalama Ortalama
2010
Average
2011
Average
Temmuz
2012
ŒƵƐƚŽƐ
2012
July
2012
August
2012
Eylül
2012
Ekim
2012
September October
2012
2012
<ĂƐŦŵ
2012
November December
2012
2012
Kaynak: Merkez Bankası - Source: Central Bank of the Republic of Turkey
54
AĞUSTOS 2013
ƌĂůŦŬ
2012
Ocak
2013
bƵďĂƚ
2013
Mart
2013
Nisan
2013
DĂLJŦƐ
2013
Haziran
2013
January
2013
February
2013
March
2013
April
2013
May
2013
June
2013
BİLİM ve TEKNOLOJİ GÖSTERGELERİ / SCIENCE and TECHNOLOGY INDICATORS
Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde 1000 Çalışan Başına Ar-Ge İnsankaynağı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2011)
Total R&D Personnel Per Thousand Total Employment
p y
in Turkeyy and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2011)
Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Ar-Ge İnsankaynağı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2011)
Total R&D Personnel Annual Growth Rate in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2011)
ϭϬϬϬĂůŦƔĂŶĂƔŦŶĂƌ-'7ŶƐĂŶŬĂLJŶĂŒŦ
ϭϬϬϬĂůŦƔĂŶĂƔŦŶĂƌ-'7ŶƐĂŶŬĂLJŶĂŒŦ
dŽƚĂůZΘWĞƌƐŽŶŶĞůWĞƌdŚŽƵƐĂŶĚdŽƚĂůŵƉůŽLJŵĞŶƚ
Ar-'Ğ7ŶƐĂŶŬĂLJŶĂŒŦ^ĂLJŦƐŦzŦůůŦŬƺLJƺŵĞKƌĂŶŦ
Ar-'Ğ7ŶƐĂŶŬĂLJŶĂŒŦ^ĂLJŦƐŦzŦůůŦŬƺLJƺŵĞKƌĂŶŦ
dŽƚĂůZΘWĞƌƐŽŶŶĞůŽŵƉŽƵŶĚŶŶƵĂů'ƌŽǁƚŚZĂƚĞ
18,0
90,0%
16,0
80,0%
14,0
70,0%
12,0
60,0%
10,0
50,0%
8,0
40,0%
6,0
30,0%
4,0
20,0%
2,0
10,0%
0,0
0,0%
-10,0%
Yunanistan
Greece
dƺƌŬŝLJĞ
dƵƌŬĞLJ
^ůŽǀĂŬƵŵŚƵƌŝLJĞƚŝ
^ůŽǀĂŬ Republic
WŽƌƚĞŬŝnj
WŽƌƚƵŐĂů
WŽůŽŶLJĂ
WŽůĂŶĚ
Meksika
DĞdžŝĐŽ
Macaristan
Hungary
<ŽƌĞ
<ŽƌĞĂ
<ĂŶĂĚĂ
ĂŶĂĚĂ
:ĂƉŽŶLJĂ
Japan
7ƚĂůLJĂ
Italy
7ƐƉĂŶLJĂ
Spain
7ƌůĂŶĚĂ
/ƌĞůĂŶĚ
7ŶŐŝůƚĞƌĞ
hŶŝƚĞĚ <ŝŶŐĚŽŵ
,ŽůůĂŶĚĂ
EĞƚŚĞƌůĂŶĚƐ
Fransa
France
Çek Cumhuriyeti
Czech Republic
Belçika
Belgium
ǀƌƵƉĂŝƌůŝŒŝ;ϮϳdŽƉůĂŵͿ
EU27 ƚŽƚĂů
Almanya
Germany
-2,0
Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TURKSTAT, OECD MSTI
Türkiye'de ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Ar-Ge İnsankaynağı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2002 - 2011)
Total R&D personnel in selected OECD Countries and Turkeyy (Full time equivalent) (2002 - 2011)
Türkiye'de Ar-Ge İnsankaynağı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2011)
Total R&D Personnel Annual Growth Rate in Turkey (Full time equivalent) (2011)
1.000.000
35,0%
:ĂƉŽŶLJĂ - Japan
900.000
30,0%
Almanya Germany
800.000
25,0%
700.000
7ŶŐŝůƚĞƌĞ hŶŝƚĞĚ <ŝŶŐĚŽŵ
<ŽƌĞ - <ŽƌĞĂ
600.000
20,0%
7ƐƉĂŶLJĂ- Spain
500.000
15,0%
dƺƌŬŝLJĞ - dƵƌŬĞLJ
10,0%
Meksika DĞdžŝĐŽ
400.000
300.000
Macaristan Hungary
200.000
5,0%
100.000
0
0,0%
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
dƺƌŬŝLJĞzŦůůŦŬ
ƺLJƺŵĞKƌĂŶŦ ŶŶƵĂů'ƌŽǁƚŚ
ZĂƚĞŽĨdƵƌŬĞLJ
2011
Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TURKSTAT, OECD MSTI
AĞUSTOS 2013
55
ULUSAL ve ULUSLARARASI VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
NATIONAL and INTERNATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS
İmalat Sanayi Verimlilik Değişimleri (Yıllık ve Üç Aylık) ve Üç Aylık için Eğilimler
Productivity Changes in Manufacturing Industry (Annually and Quarterly) and Trends for Quarterly Data
Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İstatistikleri - Source: National Productivity Statistics of Turkey
18%
140.00
16%
120.00
14%
1
100.00
12%
80.00
10%
8%
60.00
6%
40.00
4%
20.00
2%
0.00
0%
-2%
Kaynak:: Türkiye Ulusal Verimlilik İstatistikleri - Source:: National Productivity Statistics of Turkey
56
AĞUSTOS 2013
ngiltere-United Kingdom
Almanya-Germany
spanya-Spain
TÜRK YE-Turkey
Fransa-France
Portekiz-Portugal
sveç-Sweden
+ÖUYDWLVWDQ&URDWLD
Avusturya-Austria
A
Ortalama <ÖOOÖNVerimlilik
V
De i LP2UDQÖ
LP2UDQÖ
Lüksemburg-Luxembourg
PDODW6DQD\LdDOÖ an Ki i Ba ÖQDhUHWLP(QGHNVL
Finlandiya-,Finland
Macaristan-Hungary
Çek Cum.-Czech Rep.
Malta-Malta
Romanya-Romania
Letonya-Latvia
Polonya-Poland
Danimarka-Denmark
Bulgaristan-Bulgaria
Litvanya-Lithuania
Estonya-Estonia
Makedonya-Macedonia
-20.00
Ortalama <ÖOOÖNVHULPOLOLN'H
V
i LP2UDQODUÖ,,
Average Rate of Annual Productivity Change (2005 I - 2013 I)
A
PDODW6DQD\L6RQ'|UWdH\UHN,,,dDOÖ an Ki i Ba ÖQDhUHWLP(QGHNVL
ÖQDhUHWLP(QGHNVL
2UWDODPDODUÖ
2UW 2UWDODPDODUÖ
of Last
/ Manufacturing Industry Index of Production Per Person Employed Average
A
Four Quarters (2012 II -2013 I) (2010 Ave.=100)
A
Seçilmiş Avrupa Ülkeleri Son Dört Çeyrek Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Ortalama Yıllık Değişim Oranları
Index of Production Per Person Employed; Average of Last Four Quarters and Annual Average Rate of Growth For Selected European Countries
Kaynak: Ulusal Verimlilik İstatistikleri - Source: National Productivity Statistics of Turkey
ARM - Aramalı / IG - Intermediate Goods
Ana Sanayi Grupları
DLT - Dayanıklı Tüketim / DCG - Durable Consumer Goods
DZT - Dayanıksız Tüketim / UCG - Non-Durable Consumer Goods
Main Industrial
ENJ – Enerji / E- Energy
Groups (MIGs)
SEM - Sermaye Malı / CG - Capital Goods
Gıda ürünlerinin imalatı / Manufacture of food products
İçeceklerin imalatı / Manufacture of beverages
Tütün ürünleri imalatı / Manufacture of tobacco products
Tekstil ürünlerinin imalatı / Manufacture of textiles
Giyim eşyalarının imalatı / Manufacture of wearing apparel
Deri ve ilgili ürünlerin imalatı / Manufacture of leather and related products
Ağaç, ağaç ürünleri ve mantar ürünleri imalatı …
Manufacture of wood and of products of wood and cork…
Kağıt ve kağıt ürünlerinin imalatı / Manufacture of paper and paper products
Kayıtlı medyanın basılması ve çoğaltılması / Printing and reproduction of recorded media
Kok kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı / Manufacture of coke and refined petroleum products
Kimyasalların ve kimyasal ürünlerin imalatı / Manufacture of chemicals and chemical products
Temel eczacılık ürünlerinin ve eczacılığa ilişkin malzemelerin imalatı
Manufacture of basic pharmaceutical products and pharmaceutical preparations
Kauçuk ve plastik ürünlerin imalatı / Manufacture of rubber and plastic products
Diğer metalik olmayan mineral ürünlerin imalatı / Manufacture of other non-metallic mineral products
Ana metal sanayi / Manufacture of basic metals
Fabrikasyon metal ürünleri imalatı (makine ve teçhizat hariç)
Manufacture of fabricated metal products, except machinery and equipment
Bilgisayarların, elektronik ve optik ürünlerin imalatı
Manufacture of computer, electronic and optical products
Elektrikli teçhizat imalatı / Manufacture of electrical equipment
Başka yerde sınıflandırılmamış makine ve ekipman imalatı / Manufacture of machinery and equipment n.e.c.
Motorlu kara taşıtı, treyler (römork) ve yarı treyler (yarı römork) imalatı
Manufacture of motor vehicles, trailers and semi-trailers
Diğer ulaşım araçlarının imalatı / Manufacture of other transport equipment
Mobilya imalatı / Manufacture of furniture
Diğer imalatlar / Other manufacturing
Makine ve ekipmanların kurulumu ve onarımı / Repair and installation of machinery and equipment
Toplam Sanayi / Total Industry
Madencilik ve Taşocakçılığı / Mining and Quarrying
Sanayinin Kısımları
İmalat / Manufacturing
Sections of Industry
Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme/ Electricity, Gas, Steam And Air Conditioning Supply
2010
92,06
2012
98,59
96,25
89,01
86,92
89,99
89,36
110,35
95,76
103,76 114,22 195,61 205,10 127,15 100,00 123,73 105,27
69,40 64,12 80,52 92,70 95,11 100,00 108,42 95,54
60,22 76,22 71,89 85,39 89,86 100,00 107,82 111,05
100,12 91,51 128,93 95,08 91,88 100,00 103,45 102,97
100,00 104,38
95,45
104,40
73,50
103,37
93,95
90,97
102,88
102,00
89,40
100,00 103,12 98,03
100,00 113,06 105,61
100,00 100,12 106,90
100,00 110,08 110,09
100,00 104,53 98,36
100,00 100,85 97,48
100,00 102,00 102,24
109,16
101,85
112,45
81,07
99,34
96,13
95,38
94,15
95,22
105,33
99,18
93,94
81,90
88,87
90,38
96,92
76,46
93,50
96,37
90,18
96,26
2013
1.Çeyrek
1.Quarter
96,00
90,12
78,58
93,33
80,87
97,17
99,22
90,66
94,68
90,62
90,52
98,07
151,68 121,43 112,68 106,00
97,15
99,57
88,42
96,76
104,39
90,96
91,81
93,83
94,46 96,56 91,76
91,04 90,25 90,95
102,92 106,32 100,59
95,99
88,30
93,72
96,99
101,42 100,00 103,34 119,88
93,83
104,31
113,55
105,05
100,10
85,85
103,74
112,96
105,74
101,94
78,56
100,00
100,00
100,00
100,00
94,28
94,88
95,93
88,39
82,23 86,90 87,72 86,87
74,47 79,87 85,10 86,42
116,53 125,18 123,70 115,86
78,31 88,14 91,28 85,61
100,00 106,61 100,57
99,76
101,31
100,95
110,89
102,22
100,25
101,59
108,33
92,66
97,27
85,33
99,77
94,08
102,56
105,71
99,89
109,44
108,70
101,79
94,53
92,12
96,36
94,56
93,96
78,26
66,82
2011
100,00 104,78
58,87
92,10
50,93
86,59
2009
92,99 92,65 100,00 103,38 101,22
101,25 105,67 100,00 102,02 103,06
93,09 91,63 100,00 103,45 100,81
2008
93,00 94,43 92,74 93,18 100,00
80,66 84,26 88,00 92,34 100,00
90,71 92,35 91,42 96,01 100,00
84,03 87,43 92,09 92,21 100,00
93,63 99,42 97,36 83,04 100,00
100,37 97,86 96,86 94,51 100,00
96,08 102,87 110,36 109,41 100,00
80,39 87,16 106,77 94,05 100,00
102,93 97,91 93,66 96,21 100,00
87,48 92,54 85,54 91,07 100,00
102,57 89,26 86,99 89,92 100,00
80,30
67,46
93,22
95,02
94,22
2007
88,90
79,51
86,51
81,70
91,66
99,38
94,21
68,50
99,08
86,40
93,85
90,43
96,98
91,54
2006
86,58
99,97
87,56
2005
Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) / Index of Production Per Person Employed (2010 Avg.=100)
ULUSAL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ / NATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS

Benzer belgeler