Bilim Eğitimi - Ana Sayfaya gitmek için tıklayınız.
Transkript
Bilim Eğitimi - Ana Sayfaya gitmek için tıklayınız.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat ERGÜN’ün Değerlendirmesi Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat ACAR ile Röportaj Bilim Eğitiminin Önemi Bilim Dili Olarak Türkçe ve Türkçe Bilinci AĞUSTOS 2013 YIL: 25 SAYI: 296 Bilim Eğitimi www.verimlilikkongresi.gov.tr T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN AYLIK YAYIN ORGANIDIR AĞUSTOS 2013 YIL: 25 SAYI: 296 Bu dergi 6.500 adet basılmaktadır. ISSN: 1300-2414 Yayın Türü: Yerel Süreli Türkçe - İngilizce SAHİBİ T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ADINA GENEL MÜDÜR Anıl YILMAZ GENEL KOORDİNATÖR Dilek BİRBİL SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Cangül TOSUN İNGİLİZCE SAYFA SORUMLUSU Gülçin MANZAK AYDIN - Şirin Müge KAVUNCU WEB SİTESİ SORUMLUSU Aytunç AYHAN FOTOĞRAFLAR Hakan CANBAKIŞ Cüneyt OLGAÇ DAĞITIM SORUMLUSU Mehtap EMRE (312) 467 55 90 / 331 [email protected] Anahtar Dergisi’nin PDF dosyalarının her ay düzenli olarak e-posta hesabınıza gönderilmesini istiyorsanız, konu alanına “Anahtar” yazıp [email protected] adresine boş bir e-posta atabilirsiniz. Dergide yayımlanan yazılardaki görüşler yazarlarına aittir. YÖNETİM YERİ T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Gelibolu Sokak No: 5 Kavaklıdere 06690 ANKARA Tel: (312) 467 55 90 (10 Hat) Faks: (312) 427 30 22 Faks (Dergi): (312) 467 47 79 e-posta: [email protected] internet: http://vgm.sanayi.gov.tr http://anahtar.sanayi.gov.tr GRAFİK TASARIM ve UYGULAMA BASKI KORZA YAYINCILIK BASIM SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ. Büyük Sanayi 1. Cad. 95 / 1 İskitler - Ankara Tel: (312) 342 22 08 Faks: (312) 341 14 27 BASILDIĞI TARİH: Anahtar Dergisi’nin Ağustos 2013 sayısı 20.07.2013 tarihinde basılmıştır. Kapak Görseli: www.shutterstock.com B ugünün genç nesillerinin; ülkemizdeki ve dünyadaki gelişmelere karşı farkındalığı yüksek, araştırmacı ve sorgulayıcı bir pencereden bakarak geleceğin dünyasında yer alabilmeleri için yorumlama ve çıkarımda bulunma kapasiteleri kadar, “bilimsel” bakış açısıyla donanmaları kritik öneme sahiptir. Bilimsel bilgi ve yaklaşımların toplumda yaygınlaşmasını, bilime olan farkındalığın yükseltilmesini amaçlayan “bilim eğitimi”, toplumsal gelişme için bireyin yaşamı boyunca yararlanabileceği bilgiyi anlama, yönlendirme ve doğru aktarabilme becerisi olarak da yorumlanabilmektedir. Dergimizin bu sayısının temasını; çocuklara ve gençlere bilimsel eğitim vermenin yanı sıra, toplumu topyekûn olarak bilimsel açıdan geliştirmeyi hedefleyen tüm çalışmaları kapsayan “bilim eğitimi” olarak belirledik. Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) ile işbirliğinde hazırladığımız bu sayıda; Akademi tarafından “bilim eğitimi” konusunda yürütülen çeşitli projelere ve çalışmalara ayrıntılı bir şekilde yer vermeye çalıştık. Çocukları, sorgulama temelli eğitim yöntemiyle bilime yöneltmeyi hedefleyen “Bilim Eğitimi Projesi”, çocukların teknoloji ve dar anlamda internet kullanımını artırmayı hedefleyen “Çocuk Platformu Projesi”, tarihimizin kültürel bilimdeki hazinelerini gün yüzüne çıkarmayı hedefleyen “Türk Dünyasının İnsanlığa Miras Bıraktığı 100 Temel Eser ve Çocuk Uyarlamaları Projesi” ile Türkçede ortak bir bilim dilinin oluşmasını amaçlayan “Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü Projesi” bu projelerden sadece birkaçını oluşturmaktadır. Dergimize değerlendirmeleriyle katkı veren Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Nihat ERGÜN’e şükranlarımızı sunuyoruz. TÜBA Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat ACAR ile “Bilim Dili Olarak Türkçe ve Türkçe Bilinci” başlıklı makalesiyle dergimize Kanada’dan destek sağlayan Ottava Üniversitesi Bilgisayar Bilimi Emeritüs Profesörü Tuncer ÖREN’e ve dergimiz içeriğinin büyük bir kısmını hazırlayan TÜBA yönetici ve çalışanlarına bir kez daha teşekkür ediyoruz. Anıl YILMAZ Genel Müdür Kalkınma Bakanlığı Bölgesel Gelişme ve Yapısal Uyum Genel Müdürü Nahit BİNGÖL’ün Değerlendirmesi Başkentin Potansiyeli Harekete Geçiyor Bilgi Odaklı Sanayi ile Sürdürülebilir Kalkınma İçindekiler Kalkınma Ajansı Desteklerinin KOBİ’lere Etkisi , OCAK 2013 YIL: 25 SAYI: 289 4 Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Ersan ASLAN’ın Değerlendirmesi Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürü Muhsin DERE ile Röportaj Piyasa Gözetimi ve Denetiminde Yeni Yaklaşımlar Artık Verimlilik de Güvenlik Kadar Önemli! NİSAN 2013 YIL: 25 SAYI: 292 AÇIK Ürün Güvenliği Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat ERGÜN’ün Değerlendirmesi “Sürdürülebilir Üretim Sempozyumu” Ankara’da Gerçekleştirildi Sanayi Genel Müdürü Süfyan EMİROĞLU ile Röportaj “Sempozyumun, ülkemizin hedeflerine ulaşmasında bir kilometre taşı olmasını diliyorum” Sanayi, İklim Değişikliği ve Teknoloji “Sürdürülebilir bir yaşam yolu bulmalıyız” MAYIS 2013 YIL: 25 SAYI: 293 “Temiz üretimi önemli bir fırsat ve açılım alanı olarak gördük” Sürdürülebilir Üretim Şirket Çevreciliği HAZİRAN 2013 YIL: 25 SAYI: 294 Sanayi ve İklim Değişikliği 4 Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat ERGÜN'ün Değerlendirmesi 6 Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Başkanı Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Ersan ASLAN’ın Değerlendirmesi Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat ERGÜN’ün Değerlendirmesi Gelişmekte Olan Ülkelerin Ar-Ge ve İnovasyon Ekosistemlerinin Temel Dinamikleri Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat ACAR ile Röportaj Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü Destek Programları TEMMUZ 2013 YIL: 25 SAYI: 295 Kamu - Üniversite - Sanayi İşbirliği Bölgesel Toplantıları Bilim Eğitimi Kamu - Üniversite - Sanayi İşbirliği Prof. Dr. Ahmet Cevat ACAR ile Röportaj Bilim Eğitiminin Önemi Bilim Dili Olarak Türkçe ve Türkçe Bilinci AĞUSTOS 2013 YIL: 25 SAYI: 296 10 Bilim Eğitiminin Önemi 11TÜBA - Bilim Eğitimi Projesi / Aysu ERÖZEL 15 TÜBA - Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü Projesi Aynur ODABAŞ 22 Bilim Dili Olarak Türkçe ve Türkçe Bilinci / Tuncer ÖREN 28 TÜBA - Türk Dünyasının İnsanlığa Miras Bıraktığı 100 Temel Eser ve Çocuk Uyarlamaları Projesi / Duygu COŞKUN 29 TÜBA - Çocuk Platformu Projesi / Aysu ERÖZEL 30 TÜBA-GEBİP: Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanlarını Ödüllendirme Programı 32 Çok Boyutlu Organizasyonel Performans Ölçüm Modelleri / Nilay DÖNMEZ, Aslıhan SERTKAYA, Gülçin MANZAK AYDIN, Gonca ARAS , Fatma GÜNTÜRKÜN 40 Büyük Veriler ve Süper İşlemler Çağı - 2 Dr. Mustafa Kemal AKGÜL Sayı 296 AĞUSTOS 2013 44 İş Sağlığı- Güvenliği ve Verimlilik (HESAPRO) Projesi Kapanış Toplantısı Ankara’da Gerçekleştirildi 47 “3. Sanayi Şurası” Hazırlık Çalışmaları Devam Ediyor… 48 Sanayi İstihdamında Tarihi Rekor… 49 Türkiye’nin En Girişimci ve Yenilikçi 50 Üniversitesi Açıklandı 50 49 28 Türkiye Sürdürülebilir Enerji Finansman Programı’nın (TurSEFF) İkinci Aşaması Açıldı 51 Ergene Havzası Koruma Eylem Planı ile Sanayide Temiz Üretim Sürecine Geçiş Hızlanıyor… 52 Science Education 54 Sanayi Göstergeleri / Industry Indicators 55 Bilim ve Teknoloji Göstergeleri Science and Technology Indicators 56 Ulusal ve Uluslararası Verimlilik İstatistikleri National and International Productivity Statistics Ulusal Verimlilik İstatistikleri National Productivity Statistics 10 15 AĞUSTOS 2013 3 TÜBA, “bilim eğitimi” açısından son derece değerli projeler yürütmektedir Nihat ERGÜN Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Günümüzde bilim ve eğitim, ülkelerin gelişmişlik seviyelerini, rekabet güçlerini belirleyen stratejik öneme sahip iki önemli konudur. Bu gerçeği iyi bildiğimiz için, son yıllarda, özellikle eğitim, bilim ve teknoloji alanında yeni atılımlar gerçekleştirdik. Mesela Ar-Ge harcamaları için milli gelirden ayırdığımız pay oransal olarak yaklaşık 3 kat, nominal olarak da 7 kat artmıştır. Üniversiteler bünyesinde kurulan teknoparkların sayısı ve etkinliği de ciddi oranda artmıştır. Ülkemizde 2002 yılında sadece 2 teknopark varken bugün 35 tanesi faal olmak üzere 50 teknoparkımız mevcuttur. Bu örnekleri artırmak mümkündür ancak esas olan şudur: Türkiye’nin dünyada en büyük 10 ekonomiden biri olma hedefinin, bilim, teknoloji ve yenilikle ilgili alanlarda yapacağı atılımlara bağlı olduğu açıktır. Bu bakımdan, ilgili tüm kurumların ve özellikle YÖK, 4 AĞUSTOS 2013 TÜBA ve TÜBİTAK gibi kurumlarımızın daha etkin ve koordineli biçimde çalışmasının büyük önem taşıdığına inanıyoruz. Dünyada, hemen hemen her ülkede, Hükümet organlarına bilimsel danışmanlık yapmak, seçkin bilim insanlarını takdir etmek, bilim kültürünü toplumda yaygınlaştırmak, bilimi teşvik etmek ve bilim insanlarının önemini vurgulamak gibi amaçlarla ulusal bilim akademileri kurulmuştur. Bilim akademileri öne çıkmış bilim insanlarının üye oldukları kurumlar olarak, bilimsel stratejilerin ve politikaların belirlenmesinde ve uygulanmasında, kısaca ülkenin bilimsel gelişiminde önemli role sahip kurumlardır. Ülkemizin ulusal akademisi olan Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) de çeşitli program ve projeler ile çalışmalarını sürdürmektedir. Bunların arasında bilim insanlarımızın takdir ve teşvikine yönelik Akademi Üyeliği, TÜBA Bilim, GEBİP, Telif ve Çeviri Eser Ödülleri, Bütünleşik Doktora ve Doktora Sonrası Araştırma Bursları, akademik hayata yöneliktir. Bilim eğitimi, açık ders malzemeleri, üniversite ders kitapları, üniversite konferansları gibi program ve projeler ise, bilimsel bilgi ve yaklaşımların yaygınlaştırılmasına yönelik faaliyetler olarak öne çıkmaktadır. Çalışma gruplarınca ve bilimsel toplantılar sonucu üretilen rapor ve yayınlar ise, TÜBA'nın danışmanlık işleviyle ilgili faaliyetlerdir. Türkçe Bilim Terimleri Sözlük çalışmaları ile Kültür Envanteri Projeleri ise Türk dili ve kültürünü yaygınlaştırmaya yönelik çalışmalar olarak ortaya çıkmaktadır. TÜBA, TÜBİTAK bilim kuruluna üye seçmekte, ayrıca Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu toplantı ve faaliyetlerine de düzenli olarak katılmakta, beş yıllık kalkınma planlarının hazırlanmasına da katkıda bulunmaktadır. Uluslararası alanda ise diğer ülkelerin akademileri ile ikili ve çoklu ilişkiler sürdürmektedir. Bunların yanı sıra, TÜBA yayınlarının da önemli faaliyetler arasında görülmesi gerekir. Bu süreçte TÜBA, bilim camiasının taleplerine ne yazık ki yeterince cevap verememiş ve gelişen Türkiye’nin koşullarına göre yapı ve süreçlerini geliştirememiştir. 2009 yılında akademi üyelerine sağlanan araştırma desteği yüzde 200 oranında artırmıştık. Ancak bununla yetinmedik ve TÜBA'nın yeniden yapılandırılması gereği doğrultusunda, 2011 yılında kapsamlı bir değişiklik gerçekleştirdik. Bu kapsamda TÜBA; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız ile birlikte çalışan bir kuruluş haline gelmiştir. Üye sayısı ve seçimi, Başkanlık süresi ve seçimi gibi konularda değişikliklere gidilmiştir. Öncelikle, akademi üyeliğine aday gösterme ve seçilmede, mevcut üyeler yanında YÖK ve TÜBİTAK gibi bilimsel kurumların da üye seçmesine imkân tanınmıştır. 1/3 üyenin TÜBİTAK Bilim Kurulunca seçilmesi ve Akademi Başkanının da Genel Kurul tarafından seçilecek üç aday arasından Başbakanca atanması öngörülmüş, uygulama da buna göre yapılmıştır. Tüm bunlar yapılırken, TÜBA’nın mali, idari ve bilimsel özerkliğine halel getirecek bir değişiklik yapılmamıştır. Yapılan değişikliklerle, TÜBA’yı temel bilimler konusundaki araştırmalarda aktif bir unsur haline getirme amacı doğrultusunda TÜBA’ya enstitü kurma yetkisi verilmiş, bu anlamda çalışma alanının genişletilmesi, daha aktif bir bilim kurumu haline gelmesi yönünde düzenlemeler yapılmıştır. Bu kapsamda, özellikle üye sayısının ve üye seçim kanallarının artırılmasını vurgulamak gerekir. Bu değişikliklere kadar TÜBA'nın üye sayısı, bilim camiamızın hızla gelişmesine rağmen yaklaşık 140'da kalmıştır. Yeni üyelerin mevcut üyelerce önerilmesi ve seçilmesi sistemi, akademinin adeta "kapalı bir kulüp" haline gelmesine yol açmıştır. Asli ve asosye üye sayısının 300'e çıkarılması ve bilim hayatımızın başlıca kuruluşları olan YÖK ve TÜBİTAK'a da belli oranda üye seçme hakkının verilmesi ile TÜBA'nın temsiliyet ve diğer bakımlardan gelişmesi için önemli bir imkân sağlanmıştır. Nitekim bugün TÜBA'nın üye sayısı 203'e ulaşmış, bilim insanları ve alanları itibarıyla temsil kabiliyeti de önemli oranda artmıştır. Bu değişiklikler, aslında ulusal ve uluslararası koşullara göre TÜBA'nın yeniden yapılandırılması ihtiyacının, hatta zorunluluğunun bir sonucu olarak görülmelidir. Bu değişikliklerin yeterli ve ideal olmadığını, deneyim ve örneklerden de yararlanarak yeni bir TÜBA yasasının çıkarılmasının Akademinin daha etkin kılınması bakımından yararlı, hatta gerekli olduğunu da görüyoruz. Nitekim Akademi Başkanlığımız, bir taslak önerisi oluşturma konusunda çalışmalarını sürdürmektedir. Yenilenen yönetim ve üye yapısıyla TÜBA, ciddi bir yeniden yapılanma süreci içinde bulunmaktadır. Bu süreçte, Akademinin tüm düzenleme, yapı ve süreçleri gözden geçirilmekte ve geliştirilmektedir. Sahip olduğu bu yeni yapı ile bilimi özendirme ve bilimsel eğitim çalışmalarını desteklemeye daha da ağırlık veren ve hızlandıran TÜBA, bu kapsamda, 2012 yılında duraksama yaşayan burs ve ödül programlarını işler hale getirmiş ve bu programları revize etmiştir. 8 Haziran 2013 tarihinde yapılan törenle 2012 dönemine ait Genç Bilim İnsanlarını Ödüllendirme Programı (GEBİP) ve Üniversite Ders Kitapları Telif ve Çeviri Eser Ödülleri (TEÇEP) kazananlarına ödülleri verilmiştir. Ülkemizde bilim ve teknoloji alanında belirlenen ulusal hedeflere ulaşılması amacıyla, 2011 yılından bu yana tüm kurumlar tarafından bu amaca hizmet eden görev dağılımının yapıldığı ve Bakanlığımızca her yıl onaylanan Ulusal Bilim, Teknoloji ve Yenilik Stratejisi (UBTYS) 2011-2016 Eylem Planları hazırlanmaktadır. Bu planda yer alan ulusal stratejik amaçlarımızdan biri bilim ve teknoloji insan kaynağının geliştirilmesidir. Bu anlamda, Bakanlığımız nezdinde ve Bakanlığımıza bağlı kurumlar tarafından birçok eylem yürütülmekte ve geliştirilmektedir. Bu kurumlardan ülkemizde başlı başına bilimi temsil eden kurum olarak TÜBA, bu alanda yürüttüğü çalışmalarıyla, bilimsel insan kaynağının geliştirilmesi stratejisine önemli katkılar sağlamaktadır. TÜBA, yürütmekte olduğu “Bilim Eğitimi”, “Türkçe Bilim Terimleri Sözlük Projesi” gibi projeleri geliştirerek sürdürme amacındadır. Bunların yanı sıra, Türk bilim hayatı açısından büyük öneme sahip olan bazı yeni projeleri de devreye sokmaktadır. Bu yeni projelerden biri, Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı'nca desteklenecek olan “Türk Dünyası’nın İnsanlığa Miras Bıraktığı 100 Temel Eser ve (Bunların) Çocuk Uyarlamaları Projesi”; diğeri ise, yine aynı ajans tarafından desteklenecek olan “Çocuk Platformu Projesi”dir. Bu projeler, özellikle çocuklarımız ve yetişkinlere yönelik "bilim eğitimi" açısından son derece değerli projelerdir. Osmanlı döneminde "Encümen-i Daniş" gibi bazı örnekler olmasına rağmen TÜBA, oldukça genç bir kuruluşumuzdur. TÜBA'nın gelişimi ve kurumsallaşmasını tamamlayarak işlevlerini, özellikle bilim temelli danışmanlık görevini daha etkin olarak yapar hale gelmesi, Türkiye'nin bilimsel gelişimi açısından büyük önem taşımaktadır. Türkiye'nin 2023 vizyonunun gerçekleşmesi bakımından bilim ve yenilik alanındaki performansımız kritik öneme sahip bulunmaktadır. Bunun için de YÖK, TÜBA, TÜBİTAK başta olmak üzere ilgili tüm kuruluşların eşgüdüm ve işbirliği içinde çalışması büyük önem taşımaktadır. Bakanlığımız, ilgili kuruluşlarımızla birlikte bu anlayış doğrultusunda faaliyetlerini sürdürmektedir. AĞUSTOS 2013 5 TÜBA olarak bilim eğitimi işlevimizi, projelerimizi geliştirerek ve yeni projeler üreterek daha etkin hale getirmeyi amaçlıyoruz Prof. Dr. Ahmet Cevat ACAR Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Başkanı Sayın Acar, öncelikle TÜBA’nın kuruluşu, amacı, görevleri ve yapısı hakkında bilgi verir misiniz? Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA), Türkiye’nin tüm bilim alanlarını kapsayan ulusal akademisi olarak, 2 Eylül 1993 tarihli 497 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kurulmuş, 7 Ocak 1994 tarihinde çalışmalarına başlamıştır. Önce 6 AĞUSTOS 2013 Başbakan tarafından 10 bilim insanı “üye” olarak atanmış, bu üyelerin seçtiği diğer 10 üyeyle birlikte üye sayısı 20’ye ulaşmıştır. Bu üyeler arasından seçilen üyelerce Akademi Konseyi oluşturulmuş ve ilk başkan seçilmiştir. Böylece, 1994 yılı başı itibarıyla Akademi’nin ilk kuruluşu tamamlanarak faaliyetleri başlamıştır. 497 sayılı KHK’da 2009 ve 2011 yıllarında bazı değişiklikler yapılmıştır. 2009 yılındaki ilk değişiklikle, üyelere ödenen “araştırma desteği” yüzde 200 oranında artırılmıştır. 2011 yılında 635, 651 ve 662 sayılı KHK’larla getirilen değişikliklerle de, Akademi’nin kamu organizasyonundaki konumu, üye sayısı, üye ve başkan seçimi, Konseyin görevleri gibi konularda bazı yeni düzenlemeler devreye sokulmuştur. 635 sayılı KHK ile, Türk kamu yönetiminde öngörülen reorganizasyon çerçevesinde, önceden Başbakan’a bağlı olan TÜBA, “Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı'na bağlı..” bir kuruluş haline getirilmiştir. 22.08.2011 tarihli ve 651 sayılı KHK ile asli ve asosye üye sayısı her birinde 150 olmak üzere toplam 300 olarak belirlenmiş ve bunların TÜBA, YÖK ve Bakanlar Kurulu tarafından eşit oranlarla seçilmesi ve Başkan’ın asli üyeler arasından Başbakanca atanması öngörülmüştür. Ancak, “üye seçimi ve Başkan ataması” ile ilgili bu düzenlemeler hiç uygulanmadan 662 sayılı KHK ile değiştirilmiş ve uygulama da bu son değişikliğe göre yapılmıştır. 662 sayılı KHK ile asli ve asosye üyelerin üçte birinin Bakanlar Kurulu yerine TÜBİTAK Bilim Kurulu tarafından seçilmesi ve Başkan’ın da Akademi Genel Kurulunca seçilecek üç aday arasından Başbakan tarafından atanması öngörülmüştür. 497 sayılı KHK'nin 1. maddesinde TÜBA’nın amaçları; “Türkiye'de tüm bilim alanlarındaki araştırmaları, bilimci kişiliğini ve araştırıcılığı özendirmek ve bu alanlarda emeği geçenleri onurlandırmak; gençleri bilim ve araştırma alanına yöneltmek; Türkiye'deki bilimcilerin ve araştırıcıların toplumsal statülerinin yükseltilmesi ve korunmasına çalışmak; bilim ve araştırma standardlarının uluslararası düzeye çıkarılmasına yardım etmek..” olarak belirlenmiştir. Bu amaçlar doğrultusunda Akademi’nin başlıca görevleri, KHK’nın 2. maddesinde; “a) Bilimsel konularda ve bilimsel önceliklerin saptanması amacıyla incelemeler ve danışmanlık yapmak, b) Toplumda bilimsel yaklaşım ve düşüncenin yayılmasını sağlamak, c) Hükümete, Türk bilimcileri ve araştırıcılarının toplumsal statüleri, yaşam düzeyleri, gelirleri ve bu tür faaliyetlerin gereği olan özel kolaylık ve ayrıcalıklara ilişkin mevzuat değişiklikleri önermek, d) Bilimin öneminin ülke kamuoyunca takdir ve kabulünü sağlamak ve bilim adamlığını özendirmek için ödüller vermek, e) Yukarıda belirtilen amaçların gerçekleştirilmesi ve görevlerin yerine getirilebilmesi ile ilgili her türlü faaliyette bulunmak” şeklinde sıralanmıştır. TÜBA bu görevlerini, önceleri TÜBİTAK bütçesine konulan ödenek, 5018 sayılı yasadan sonra ise kendisine özgü bütçeyle sağlanan mali imkânlarla ve TÜBİTAK ile diğer kurumlardan görevlendirme, sözleşme ve hizmet alımı yoluyla istihdam edilen personel ile yerine getirmektedir. 5018 sayılı yasadan sonra, bütçe ile ilgili faaliyetler Akademi bünyesinde gerçekleştirilmektedir. Ancak, sekreterlik hizmetlerinin hâlen TÜBİTAK tarafından yürütülmesine devam edilmektedir. TÜBA’da hâlen 54 personel görev yapmaktadır. Bunların yedisi TÜBA adına sözleşmeli, dokuzu TÜBİTAK’tan görevlendirme, 38’i de hizmet alımı statüsünde hizmet vermektedir. Akademi’yi akademi yapan temel unsur, üyelerdir. TÜBA’nın 24’ü şeref, 119’u asli ve 60’ı asosye olmak üzere toplam 203 üyesi bulunmaktadır. Asli ve şeref üyeliği hayat boyu devam etmekte, asosye üyelik ise en fazla dokuz yıl sürmektedir. Akademi üyelerinin 52’si sağlık, 48’i fen, 38’i mühendislik bilimleri ve 65’i de sosyal bilimler alanında faaliyet göstermektedir. Akademi’nin başlıca yönetim organları; Başkan, Akademi Konseyi ve Akademi Genel Kurulu’dur. Başkan, asli üyeler arasından üç yıllık bir süre için seçilmekte ve bir kişi en fazla iki defa başkan seçilebilmektedir. Konsey ise, asli üyeler arasından üç yıllık süre için seçilen 10 üye ile başkandan oluşmaktadır. Genel Kurul ise, tüm üyelerden oluşmaktadır. Türkiye’nin ulusal akademisi olarak TÜBA’nın daha etkin hizmet görmesi açısından, finansal hizmetler yanında personel ve sekretarya hizmetleri bakımından da güçlendirilmesine ihtiyaç vardır. TÜBA’nın yasa, örgüt ve iş süreçlerinin yeniden yapılandırılması ve geliştirilmesine yönelik çalışmalarımız devam etmektedir. TÜBA’nın program ve projeleri hakkında bilgi verir misiniz? TÜBA’nın görevlerini yerine getirmeye yönelik faaliyetleri, esasen çeşitli program ve projeler şeklinde yürütülmektedir. Üniversite ders kitapları ve açık ders malzemeleri programları ile TÜBA Bilim, GEBİP ve TEÇEP Ödülleri, Bütünleştirilmiş Doktora ve Doktora Sonrası Araştırma Programları, Bilim Eğitimi, Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü, Ders Kitaplarında İnsan Hakları, Çevre ve Sürdürülebilirlik, Kültür Envanteri Projeleri ile Kanser ve Kök Hücre Çalışma Grupları, Üniversite ve Akademi Konferansları; TÜBA'nın başlıca program ve projeleri olarak ortaya çıkmaktadır. Bunlar içinde TÜBA Ödülleri, bilim insanlarımızın bilimsel başarılarını teşvik etmek bakımından önemli bir konuma sahiptir. Bu çerçevede, sosyal bilimler alanında çalışan bilim insanlarımıza, 9 bilim, 24 hizmet ve 24 teşvik ödülü verilmiştir. Bugüne kadar Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanlarını Ödüllendirme Programı (GEBİP) kapsamında da toplam 294 genç bilim insanımız ödüllendirilmiş, TÜBA Üniversite Ders Kitapları Telif ve Çeviri AĞUSTOS 2013 7 Eser Ödülleri (TEÇEP) kapsamında ise 70'i telif ve çeviri eser ödülü, 56’sı da kayda değer telif ve çeviri eser ödülü olmak üzere toplam 126 esere ödül verilmiştir. Türkiye’de öncülük özelliğine sahip Açık Ders Malzemeleri Programı kapsamında temel bilimler ve sosyal bilimler alanında, 50 adet çeviri, 30 adet telif eser olmak üzere toplam 80 eser, bilim insanlarımız ve öğrencilerimizin hizmetine sunulmuştur. TÜBA Açık Ders Malzemelerine http://www.acikders. org.tr/ adresinden ücretsiz ve şifresiz olarak erişilebilmektedir. Sosyal Bilimler Türkçe Bilim Terimleri sözlüğü de tamamlanarak, yayımlanmıştır. Diğer bazı çalışmaların sonuçları da rapor vb. şeklinde yayımlanmıştır. “Bilim ve Düşün Dizisi”, “Akademi Forumu Dizisi”, “Bilim Eğitimi Dizisi”, “Bilimsel Toplantı Dizisi”, “Türkiye Cumhuriyeti’nin 75. Yılı Dizisi”, “TÜBA Raporları”, “Üniversite Ders Kitapları”, “TÜBA Yaşamöyküleri”, 8 AĞUSTOS 2013 “Cumhuriyet Döneminde Türkiye’de Bilim”, “Erdal İnönü Bibliyografyaları”, “TÜBA-TÜKSEK Kültür Envanteri Yayınları” Akademi’nin geniş yayın yelpazesinin başlıklarını içermektedir. Akademi’nin ayrıca, “TÜBA-AR Arkeoloji Dergisi”, “TÜBA-KED Kültür Envanteri Dergisi” ve “Günce” başlıklı süreli yayınları da bulunmaktadır. Yeni dönemde, TÜBA’nın mevcut program ve projelerinin geliştirilerek sürdürülmesi yanında, yeni program ve projeleri de devreye sokma yönündeki çalışmalarımız devam etmektedir. Bu bağlamda, mevcut ödül programlarının geliştirilmesi yanında “100 Temel Eser, Bu Eserlerin Çocuk Sürümleri ve Çocuk Platformu” gibi yeni projelerin de, Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı desteğiyle bu yıl içinde devreye sokulması yönündeki çalışmalarımız devam etmektedir. Mevcut çalışma gruplarının yeniden yapılandırılması yanında gıda, beslenme, bilim politikaları gibi alanlarla ilgili yeni çalışma grupları ile TÜBA Genç Akademi'nin oluşturulması da planlarımız arasındadır. TÜBA’nın dünyadaki bilim akademileri ve uluslararası bilim kuruluşları ile ilişkileri hakkında bilgi verir misiniz? TÜBA açısından uluslararası ilişkiler önemli bir faaliyet alanıdır. TÜBA'nın hâlen 21 yabancı ulusal bilim akademisi ile protokole bağlanmış ikili ilişkisi vardır. Ayrıca TÜBA, IAP (Inter Academy Panel), IAMP (Inter Academy Medical Panel), ALLEA, AASSA, ISSC (International Social Science Council) gibi 12 uluslararası akademiler arası kuruluşa üyedir. Bunların bazılarında Akademi üyelerimiz, yönetim organları ve çalışma gruplarında da görev yapmaktadır. İkili ve çoklu uluslararası ilişki ve işbirliğimizin geliştirilmesi yönünde faaliyetlerimiz devam etmektedir. Dünyadaki örnekleriyle kıyasladığınızda TÜBA’yı nasıl değerlendiriyorsunuz? TÜBA, emsalleri ile kıyaslandığında; yapı ve işlevleri bakımından Avrupa ve Amerika'daki örneklerine benzeyen ve henüz 20. yılını idrak eden oldukça genç bir ulusal akademidir. Akademimizin kurumsallaşmasını tamamlaması için yasa, yapı, süreç ve insan kaynakları bakımından geliştirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Bununla birlikte, ülkemizin ve bilim camiamızın potansiyel ve performansına bağlı olarak TÜBA, uluslararası alanda saygın bir konuma da sahiptir. Ulusal ve uluslararası deneyim ve bilgilerden de yararlanarak kurumsallaşmamızı tamamladığımızda, TÜBA’nın etkinlik ve saygınlığı daha üst düzeylere yükselecektir. Genç Akademi kavramı hakkında bilgi verir misiniz? Türkiye’deki Genç Akademi çalışmalarını anlatabilir misiniz? “Genç Akademi - GA (young academy)”, genç bilim insanlarının teşvik edilmesi ve desteklenmesi amacına yönelik olarak son yıllarda önem kazanan bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Konuya verilen öneme bağlı olarak ulusal akademiler bünyesinde veya onların desteğiyle “genç akademi” olarak adlandırılan organizasyonların oluşturulması güncel bir eğilim olarak ortaya çıkmaktadır. Aslında Akademimizin GEBİP Programı, genç akademi oluşumunun ilk örneklerinden veya benzerlerinden biri olarak da kabul edilebilir. Bununla birlikte, GA’nın günümüzdeki anlam ve içeriğine uygun bir oluşum için atmamız gereken bazı adımlar da bulunmaktadır. Bu anlayış doğrultusunda TÜBA-Genç Akademi'nin oluşturulması için çalışmalar başlatılmış ve konuya ilişkin ilk rapor da tarafımıza sunulmuştur. Bu çalışmaların tamamlanmasını takiben ulusal genç akademimiz kurulacak ve faaliyete geçecektir. Bilim eğitimi sizin için neden önemli? Bilim eğitimi, bilimsel bilgi ve yaklaşımların toplumda yaygınlaşmasına, bilim eğitiminin etkinliğinin artırılmasına yönelik olduğu; bu amaçların gerçekleşmesi de ekonomik ve toplumsal gelişme için hayati bir öneme sahip olduğu için önemlidir. Kuşkusuz bilim eğitimiyle ulaşılmak istenen hedeflerin gerçekleşmesi sadece Akademi’den beklenen bir görev değildir, bu konuda diğer eğitim ve bilim kuruluşlarına da önemli görevler düşmektedir. Bununla birlikte, günümüzde tüm ulusal akademiler, konunun önemi ve kapsamının bir sonucu olarak bilim eğitimi konusuna önem vermektedirler. TÜBA olarak biz de bilim eğitimi işlevimizi, mevcut projeleri geliştirmek ve yeni projeler üretmek suretiyle daha etkin hale getirmeyi amaçlıyoruz. TÜBA, 100 Temel Eser ve Çocuk Platformu projelerini neden başlattı? TÜBA bu projeleri, Akademimiz ve ülkemiz açısından bu konuda önemli bir eksiklik ve ihtiyaç olduğu için başlatmıştır. özgüven ve motivasyona sahip olması; bunun için de kendi bilimsel geçmiş ve birikiminin farkında olması ve onlardan yararlanması son derece önemlidir. Geçmişteki bazı çabalara rağmen bu konuda ciddi eksikliklerimiz olduğu açıktır. 100 Temel Eser ve Bunların Çocuk sürümleriyle Çocuk Platformu Projeleri, bu eksiklik ve ihtiyacın giderilmesine yönelik olarak Akademimizce geliştirilen ve TÜBA ile Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkentliği Ajansı arasında imzalan protokol çerçevesinde Ajans desteğiyle gerçekleştirilmesi planlanan projelerdir. Kısaca “100 Temel Eser” diye adlandırdığımız proje, Türk dünyasının bilim ve insanlığa katkısını temsil eden ve yaklaşık 300 ciltlik 100 klasik eserin, tıpkıbasımını ve günümüz Türkçesine çevrilmesini içermektedir. Ayrı bir proje olarak da değerlendirilebilecek olan bu eserlerin “çocuk sürümleri” ise, anılan eserlerin sadeleştirilerek ve görsellerle zenginleştirilerek çocuklarımızın yararlanmasına sunulmasını hedeflemektedir. Çocuk Platformu Projesi ise, bilişim teknolojilerinin hayatın her alanında bu kadar yaygınlaştığı bir süreçte, bu teknolojilerin özellikle çocuklarımıza yönelik bilim eğitimi amacı doğrultusunda etkin ve güvenli bir biçimde kullanımını amaçlamaktadır. Platform, ayrıca, çocuklarımızın farklı ulusların çocuklarıyla yapıcı ve geliştirici iletişim ve ilişkiler kurmalarına da olanak sağlayacaktır. Böylece, çocuklarımız için, bir yandan bilimsel bilgi ve yaklaşımların kazanılması, diğer yandan “uluslararası beceriler”in geliştirilmesi gibi yararlar elde edilecektir. Bilindiği gibi bir ulusun bilimsel gelişimi açısından bireylerin gerekli AĞUSTOS 2013 9 Bilim Eğitiminin Önemi Günümüzde, politika, ekonomi, bilim gibi toplumsal alanlarda değişimler oldukça hızlı gerçekleşmektedir. Buna bağlı olarak, “sürdürülebilir kalkınmayı” sağlayabilmeleri için toplumların, bilim ve teknoloji çağının gereksinimi olan bu değişime aynı hızla ayak uydurmaları gerekmektedir. Bu sebeple, toplumu oluşturan bireylerin yanı sıra toplumu oluşturacak olan gelecek nesillerin de yaşadıkları çevreyi, bilimsel ve teknolojik olayları anlayabilecek, yorumlayabilecek ve çıkarımlarda bulunarak harekete geçebilecek kapasite ve algılama yeteneğine sahip olmaları ve “bilimsel bakış açısı” kazanmaları önemlidir. Bilim, “genel olarak doğruyu bulmak, özel olarak evrenin yapısı ile işlemesini sağlayan düzeni ve doğal yasaları ortaya çıkarmak amacıyla deney, gözlem, savurma, çözümleme, birleştirme teknikleri kullanarak ve yansızlık, ölçülebilirlik, yinelenebilirlik, sorgulanmaya açıklık ölçütlerine uyularak, fiziksel ve doğal dünyanın sistemli biçimde incelenmesi ve bu inceleme sonucunda oluşan bilgi birikiminin tümüdür" (TÜBA-Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü). Bilim, hem bilimsel yöntemlere dayanarak bilgiyi kullanmaya hem de yeni bilgiler elde etmeye yardımcı olur. Bu nedenle, her bilimsel bilgi, 10 AĞUSTOS 2013 kendinden sonraki bilgilerin doğuşunun göstergesidir. Bilgi insanlığın var oluşundan bu yana, ona yeni kapıları açan anahtar olmuştur. Toplumlar, genç insanlarına bilimin hayatın her alanında ve her meslekte kullanıldığını gösterebilmelidir. Bu bağlamda, “bilim eğitimi” olgusu daha geniş çerçevede ele alınmalıdır. “Bilim eğitimi”, toplumsal ve ulusal gelişme için kullanılan bir strateji ve bireyin yaşamı boyunca her alanda yararlanabileceği, bilgiyi yönlendirme ve doğru aktarabilme becerisi olarak da yorumlanabilir. Yani “bilim eğitimi”, çocuklara ve gençlere bilimsel eğitim vermenin yanı sıra, buna bağlı olarak toplumu bilimsel açıdan geliştirmeyi hedefleyen her türlü çalışmayı da kapsamaktadır. Bilimin eğitimin doğru ve etkili bir şekilde verilmesi bu çalışmalardan biridir. Bu amaçla, dünya genelinde eğitimde yeni yapılanmalar devam etmekte, başta sorgulama-temelli eğitim olmak üzere yeni pedagojik yöntemlere doğru yönelmeler gerçekleşmektedir. Ancak, sadece bilim eğitiminin verilme şeklinin etkili olması yeterli değildir. Çocukların teknolojiyi düzgün ve doğru amaçlarla kullanabilen, daha interaktif ve daha paylaşımcı bireyler olarak yetiştirilmelerine katkı sağlayacak yapılanmalara yönelmek de bilim ve teknoloji çağı için oldukça önem kazanmaktadır. Eğitimin yanında, eğitimde verilen ve kullanılan bilimsel bilginin gelişmesi de önemlidir. Bilim, kendinden önceki bilimsel çalışmalardan beslenen bir yapıya sahiptir. Bu açıdan bakıldığında, bilimin ve bilim eğitiminin gelişimine katkı sağlamak amacıyla geçmişten gelen kültürel ve ulusal bilimsel çalışmaların su yüzüne çıkarılması ve toplumun tüm bireylerinin ulaşabileceği ve anlayabileceği bilimsel kaynaklar haline getirilmesi oldukça önemlidir. Bilimin ulusal bir bütünlükte ele alınması ve doğru yorumlanıp ifade edilebilmesi de bilim eğitiminin yapıtaşlarından biri olarak düşünülmelidir. Bunun için ortak bir bilim dilinin oluşturulması ve yeni bilimsel terimlerin dilimize kazandırılması, ulusal bir bilim kimliğinin toplumda oluşturulmasına ve gelecek nesillerin bilgilerini daha doğru ifade edebilmelerine olanak sağlayacaktır. Bu amaçla, Türkiye Bilimler Akademisi “bilim eğitimi”ni destekleyen çeşitli projeler yürütmekte ve bunları geliştirerek sürdürmeyi planlamaktadır. Bu kapsamda, çocuklara ve gençlere sorgulama-temelli eğitim yöntemiyle bilimi sevdirmeyi hedefleyen “Bilim Eğitimi Projesi”; çocukların teknoloji ve dar anlamda internet kullanımını arttırmayı hedefleyen “Çocuk Platformu Projesi”; tarihimizdeki kültürel bilimdeki gelişmeleri su yüzüne çıkarmayı ve bu gelişmelerle ilgili farkındalığı artırmayı amaçlayan “Türk Dünyasının İnsanlığa Miras Bıraktığı 100 Temel Eser ve Çocuk Uyarlamaları Projesi” ile Türkçede ortak bir bilim dilinin oluşmasını amaçlayan “Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü Projesi”, TÜBA’nın “bilim eğitimi”ne katkı sağlayan ve sağlamaya devam edecek başlıca projelerdir. TÜBA - Bilim Eğitimi Projesi Aysu ERÖZEL / Proje Sorumlusu Neden Sorgulama-Temelli Bilim Eğitimi? Okulda gösterilen “bilim eğitimi”nin temel amacı, öğrencilere bilimsel bilginin özünü ve bilimin işleyişi ile ilgili bir algı kazandırmak ve ayrım yapmadan tüm öğrencilere, çevrelerinde gerçekleşen olaylara karşı bilimin önerdiği belli başlı bilimsel açıklamaları öğretebilmek ve onlarda bir fikir oluşturabilmek olmalıdır (Dillon ve Osborne, 2008). Bilim eğitimi, çoğu öğrencinin düşündüğü gibi sadece gelecek neslin bilim insanlarını yetiştirmek için yapılmamaktadır (Noddings, 2007). Son zamanlarda yapılan birçok araştırma (Rocard Report, Science Education in Europe: Critical Reflections, vb.) öğrencilerin bilimsel eğitimlerden kaçtığını ortaya koymuştur. Öğrenciye bilimin sadece bilgi topluluğundan oluşan bir ders gibi öğretilmeye çalışılması ise bunun sebeplerinden biri olarak gösterilmiştir. Yapılan bir araştırmada, öğrencilerin doğal meraklarının, etraflarındaki dünyayı, kendi deneyimlerini ve başkalarıyla ilişkilerini kullanarak anlama çabalarının bir parçası olduğu söylenmektedir. Öğrenciler, Öğretmenlerle yapılan boyama deneyi anlayışlarını deneyimlerinin yansıması olarak oluştururlar (Dillon ve Osborne, 2008). Bu açıdan bakıldığında ise aynı bir bilim insanı gibi deneyler yaparak ve en önemlisi de sorgulayarak, cevaplar bularak öğrenen bir Paris Ulusal Doğa ve Tarih Müzesi öğrenci, bilimin sadece kavramsal kalkınmanın gereksinimlerinden ve bilgisel bir bütün olmadığını biri olarak, sorgulama-temelli daha iyi anlayacaktır. eğitim, bilimi ve matematiği Bilimsel sorgulama, bilim çocuklara öğretme konusunda insanlarının doğal dünyayı kullanılması gereken eğitim araştırırken ve çalışmalardan elde olarak önerilmektedir. Bilimsel ve edilen bulgulara göre çıkarımlar matematiksel düşüncenin özünü yaparken kullandıkları yöntemlere oluşturan sorgulama, eğitimde denir. Sorgulama bilgisine sahip de aynı görüş ile kullanılmaya olan kişi, sadece klasik bilgiyi başlanmıştır. Bu eğitim yöntemiyle bilen değil aksine düşünme, teori amaçlanan, araştırmasını üretme, araştırma, bilgiyi kullanma yapmakta olan bir bilim insanı ve çözüm bulmak için uygun bilgiyi ya da matematiksel bulgusunu kullanabilme becerilerine sahip yorumlayan ve ilerleten bir olan kişidir. Sorgulatarak yapılan matematikçi gibi sorunu anlayarak eğitimde -yani “sorgulama-temelli öğrenen ve yine anlayarak çözen, eğitim (inquiry-based education)”her aşamada kendisine ve bilgi, önemli olan anlayarak öğretmektir. becerilerine yenilerini ekleyen Sorgulama-temelli öğrenciler yetiştirmektir. eğitimde (STBE) amaç, Ülkemizde de hem bilimi doğru klasik eğitimde görülenin kullanan hem de bilimi uygulayarak tersine; kazanılan bilim üreten gençlerin yetişmesi bilginin hafızaya geri için sorgulama-temelli bilim eğitimi çağrılması değil, çağrılan gibi çağdaş, öğrencilerin daha aktif bilginin uygun zaman ve olarak öğrenmelerini sağlayan, konuda kullanılabilmesi neyi, niçin öğrendiklerini bilerek, için gereken öğrenme sürecini kendi kendilerine becerinin öğrenciye şekillendirdikleri bir eğitim kazandırılmasıdır. anlayışına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu Günümüzde, birçok anlamda, Türkiye Bilimler Akademisi ülke ve ülke topluluğu diğer dünya akademilerinde de tarafından, sürdürülebilir olduğu gibi STBE’yi ülkemizde AĞUSTOS 2013 11 yaygınlaştırmak amacıyla 2002 yılında yürütücülüğünü TÜBA Eski Başkanı Prof. Dr. Yücel Kanpolat’ın yapmış olduğu, öğretmenleri hedef alan Bilim Eğitimi Projesi’ni başlatmıştır. Proje Etkinlikleri TÜBA Bilim Eğitimi Projesi, düzenlenen etkinlikler yoluyla bilim insanlarının, konuyla ilgili yerli ve yabancı uzmanların, bilim eğitimine hevesli öğretmen gruplarının doğrudan bir araya gelmesini sağlamayı; internet üzerinden kolay erişilecek örnek uygulamalar ve materyaller sunarak öğretmenlere destek sağlayacak bir internet portalı oluşturmayı; özetle sorgulama-temelli eğitim kavramını ve uygulamalarını ülkemizde yaygınlaştırmayı amaçlamaktadır. Bu amaçla, gönüllü olarak projeye 1 katılan beş özel okul ve dört 2 devlet okuluyla çalışmalar gerçekleştirilmiştir. TÜBA Bilim Eğitimi Projesi, T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı (DPT) tarafından 2008–2011 yıllarını kapsayan süre boyunca desteklenmiştir. MEB Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı (TTKB) ile yapılan işbirliği protokolü (2008) yapılmıştır. Projede yapılan çalışmalar şunlardır: • Başlangıç Seminerleri: 2006 yılında, Ankara Üniversitesi Geliştirme Vakfı Özel Okulları‘nda (AÜGVO) alanlarında uzman olan bilim insanları 3 , farklı konularda okul öğretmenlerine seminerler vermiştir. 1 • Okul Uygulama Toplantıları: Pilot okullarda, öğretmenler tarafından sorgulama-temelli eğitim metodunu kullanarak hazırlanan sınıf etkinliklerinin anlatıldığı toplantılar düzenlenmiştir. Öğretmenlerin uyguladığı Bu toplantılarla, canlıların sınıflandırılması etkinliği okul öğretmenleri ve katılımcı ülkemizdeki çalışmaları da akademisyenler arasında etkileşim yurtdışına tanıtabilmek amacıyla ortamı sağlanmıştır. Okullarda, uluslararası konferanslar sorgulayıcı düşünme yöntemiyle düzenlenmiştir. Proje kapsamında, bilim eğitimini bir ilgi alanı haline sorgulama-temelli eğitim alanında getirmek ve etkileşimi arttırmak uluslararası çalışmalarda öne çıkmış hedeflenmiştir. 4 kişiler deneyimlerini aktarmaları • Yabancı Uzmanlarla amacıyla ülkemize davet Konferanslar: edilmişlerdir. Bu kapsamda, Prof. Dr. Yves Quéré (Fransa Eller Hamurda Sorgulama-temelli bilim ve Programı kurucusu), Dr. Cecille de matematik eğitimi ile ilgili olarak Hosson (Eller Hamurda program yurtdışında gerçekleştirilen uzmanı), Prof. Dr. Jean Pierre Léna çalışmaları öğretmenlere ve (Fransa Eller Hamurda Programı kurucusu) ve Clotilde Marin Micewicz (Eller Hamurda Programı uzman eğitmeni) TÜBA’nın davetiyle sorgulamatemelli eğitim ile ilgili konferanslar vermişlerdir. Ayrıca, Asya Bilim Akademilerinden katılan birçok konuşmacının yer aldığı La Main a La Pate kurucularından 2. Uluslararası Asya ve Prof. Dr. Yves Quéré Ankara Üniversitesi Geliştirme Vakfı Özel Okulları, ODTÜ Geliştirme Vakfı Ankara Okulları, Ankara Özel Tevfik Fikret Okulları, Özel Arı Okulları, Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Okulları. 2 Toygar Börekçi İlköğretim Okulu, Süleyman Uyar İlköğretim Okulu, Dr. Ufuk Ege Anaokulu, Osman Ünyazıcı İlköğretim Okulu. 3 Prof. Dr. Yücel Kanpolat, Prof. Dr. Bozkurt Güvenç, Prof. Dr. Haldun Özaktaş, Prof. Dr. Cemal Yalabık ve Prof. Dr. İlhan Tekeli. 4 17 Ekim 2007 - Özel Arı Okulları; 8 Kasım 2007- Ankara Özel Tevfik Fikret Okulları; 6 Aralık 2007- ODTÜ Geliştirme Vakfı Ankara Okulları; 3 Ocak 2008 - Ankara Üniversitesi Geliştirme Vakfı Özel Okulları; 10 Nisan 2008 - Ankara Üniversitesi Geliştirme Vakfı Özel Okulları; 1 Mayıs 2008 - ODTÜ Geliştirme Vakfı Ankara Okulları; 15 Mayıs 2008 - Ankara Özel Tevfik Fikret Okulları; 3 Haziran 2008 - Özel Arı Okulları; 18 Mart 2009 – Ankara Özel Tevfik Fikret Okulları; 29 Nisan 2009 - Özel Arı Okulları; 13 Mayıs 2009 - ODTÜ Geliştirme Vakfı Ankara Okulları; 3 Haziran 2009 - Ankara Üniversitesi Geliştirme Vakfı Özel Okulları. 12 AĞUSTOS 2013 Türk öğretmenler ve Fransız öğretmen eğitmenleri-Paris Çalıştayı Pasifik Bilim Eğitimi Konferansı’na da 2008 yılında TÜBA ev sahipliği yapmıştır. • Yabancı Eğitmenlerle Kurslar: Sorgulama-temelli bilim eğitimi etkinlikleri, öğretmenlere uzman kişiler ve değişik yapılanmalarla benimsetilmeye çalışılmıştır. Yurtdışında bu alanda yapılan çalışmalarda, özellikle öğretmenlerin profesyonel gelişimlerini sağlamak için formal olmayan eğitimler verildiği dikkat çekmektedir. Benzer uygulamalardan, okul öğretmenlerinin de yararlanabilmeleri amacıyla, TÜBA tarafından sağlanan olanaklarla yabancı öğretmen eğitmenleri tarafından öğretmenlere yönelik kurslar düzenlenmiştir. Bu kurslarda, sorgulama-temelli eğitime uygun sınıf etkinlikleri öğretmenlerle paylaşılmış ve öğretmenler tarafından uygulanmış, pedagojik ve uygulamada dikkat edilmesi gerekilen noktalar vurgulanmıştır. Alanında uzman öğretmen eğitmenleri; Fabrice Krot, Jöëlle Fourcade, Jackie Halimi ve Nadine Sire (Fransa Eller Hamurda programı ve Ankara Fransa Büyükelçiliği Charles De Gaulle Lisesi işbirliği ile) farklı tarihlerde ülkemize davet edilerek öğretmenlere yönelik kurslar düzenlenmiştir. Bunun yanında, TTKB işbirliği ile 18–22 Ekim 2010 tarihlerinde Fransa-Paris’te Fabrice Krot ve Jöëlle Fourcade’ın (Fransa Eller Hamurda öğretmen eğitmenleri) ev sahipliğinde, yurtdışındaki uygulamaların katılımcı öğretmenlere tanıtıldığı bir program düzenlenmiştir. • Bilim Eğitimi Çalıştayları: Projeyi daha çok eğitimci, öğretmen, akademisyen ve ilgili kişi arasında duyurmak amacıyla Bilim Eğitimi Çalıştayları düzenlenmiştir. Bu çalıştaylarda, TÜBA Bilim Eğitimi Çalışma Grubu üyeleri, akademisyenler, diğer kurum ve kuruluşlardan ilgili kişiler ve okullar, bilim eğitimi ve bilimsel konularda sunumlar yapmışlardır. 2004 yılında, TÜBİTAK‘ın da desteği ile Türkiye Sanayi Sevk ve idare Enstitüsü‘nde (TÜSSİDE) öğretmenlere yönelik bir yaz kursu; Zonguldak Karaelmas Üniversitesi işbirliği ile Zonguldak Bilim Eğitimi Çalıştayı (2008), TTKB işbirliği ile Ankara Bilim Eğitimi Çalıştayı (2008, 2009) ; Feyziye Mektepleri Vakfı işbirliği ile İstanbul Bilim Eğitimi Çalıştayı (2008); Gaziantep Büyükşehir Belediyesi işbirliği ile Gaziantep Bilim Eğitimi Çalıştayı (2010); TÜBA şeref üyesi Prof. Dr. Namık Kemal Aras’ın katkılarıyla, Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü ve Akdeniz Üniversitesi işbirliği ile Antalya Bilim Eğitimi Çalıştayı (2010) gerçekleştirilmiştir. • Etkinlik Hazırlama Toplantıları: Proje kapsamında, 2010 yılında, ODTÜ Eğitim Fakültesi’nden gönüllü olarak destek sağlayan, Doç. Dr. Erdinç Çakıroğlu’nun yönlendirmeleri ile pilot bir çalışma gerçekleştirilmiştir. Okullarda görev yapan ve proje çalışmaları ile sorgulama-temelli bilim eğitimi konusunda deneyim kazanmış öğretmenlerden bir grup oluşturulmuştur. Bu grup, belirlenen seviye ve konularda, basit malzemelerle, müfredata uygun, ülkemizin herhangi bir yerinde görev yapmakta olan bir öğretmenin de uygulayabileceği kolaylıkta tasarlanmış ve anlatılmış; “5. sınıf öğrencileri için kesirler Bilim Eğitimi Proje Çalıştayı AĞUSTOS 2013 13 yoluyla problem çözme etkinlikleri” ve “okul öncesinde sayı, örüntü oluşturabilme, grafik oluşturma ve grafik okuyabilme, mekanda konum ve dikkat becerileri etkinlikleri”ni hazırlamıştır. Çalışma sonucunda etkinlikler pilot okullarda uygulanmış ve sonuçları proje çalıştaylarında paylaşılmıştır. • FIBONACCI Avrupa Birliği Projesi: TÜBA, yakın işbirliği içinde olduğu Fransa Eller Hamurda Programı‘nın davetiyle FIBONACCI Projesine İkiz Merkez–2 (Twin Center-2) olarak katılmıştır. AB 7. Çerçeve Programı (ÇP) kapsamında yürütülen proje, sorgulama-temelli bilim ve matematik eğitimini yaygınlaştırmayı amaçlamaktadır. TÜBA, Referans Merkezi olarak da daha önce Pollen projesinde de yer almış ve TuWaS! adlı eğitim projesini bölgesel olarak yürüten Berlin Hür Üniversitesi ile eşleşmiştir. Bu kapsamda, Berlin’e 2010 yılında bir tanışma ziyareti yapılmıştır. 20–23 Eylül 2010 tarihinde Almanya-Bayreuth’da düzenlenen Fibonacci 1. Avrupa Konferansı’na katılım sağlanmıştır. 9–11 Aralık 2010 tarihlerinde Ankara’da TÜBA’da Prof. Dr. Petra SkiebeCorrette, Dr. Nicola Stollhoff ve Neşe Ersoy’un (Berlin Hür Üniversitesi) katılımlarıyla Öğretmenlere Yönelik Uygulamalı Eğitim Kursu düzenlenmiştir. 22–26 Şubat 2011 tarihlerinde ise Almanya-Berlin’e Alan Ziyareti (Field Visit)’ne gidilmiş; 29–31 Mart 2011 tarihlerinde Danimarka-Aabenraa’da düzenlenen Fibonacci Takip Semineri’ne ve 3-4 14 AĞUSTOS 2013 Aralık 2012 tarihlerinde Slovakya-Smolenice’de düzenlenen Proje Kapanış Semineri’ne katılım sağlanmıştır. • Bilim Eğitimi Portalı: TÜBA, Bilim Eğitimi proje deneyimlerini, gelişen teknolojiyle birlikte daha çok kişiye ulaştırabilmek amacıyla internet üzerinden herkesin kullanımına açık bir Bilim Eğitimi İnternet Portalı kurmuştur. Bugüne kadar yapılan etkinliklerin video çekimlerinin, basit malzemelerle gerçekleştirilecek deney anlatımlarının konularına ve seviyelerine göre yer aldığı bilim eğitimi internet portalı, sorgulayıcı eğitim sistemini tanıtmayı amaçlamaktadır. Türkiye’nin önde gelen bilim insanlarıyla yapılan röportaj görüntülerini içeren Bilimi Aydınlatanlar DVD setinin ve çocuklar için temel fizik konusunu ele alan “Marie Curie’den Dersler” isimli kitabın çevirisi yapılarak ücretsiz dağıtımı sağlanmıştır. Proje kapsamında, Bilim Akademileri toplulukları Avrupa Akademiler Birliği (ALLEA) ve Asya Bilim Akademileri ve Toplulukları Birliği (AASSA) tarafından yürütülen Bilim Eğitimi programları çerçevesinde düzenlenen çeşitli konferanslara katılım sağlanmıştır. • Bilim Eğitimiyle İlgili TÜBA’nın Yeni Projeleri “2013 Yılı Türk Dünyası Kültür Başkenti” seçilen Eskişehir’de, TÜBA’nın Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı ile imzaladığı işbirliği protokolü çerçevesinde Türk alimler ve bilim insanları tarafından İslami bilimler, sosyal ve beşeri bilimler ve doğa bilimleri alanlarında geçmişte kaleme alınmış kültür mirası eserlerden, günümüzde de yararlanılması ve bu eserlerin tanıtılması amacıyla, yürütülecek olan “Türk Dünyasının İnsanlığa Miras Bıraktığı 100 Temel Eser Projesi” ve “100 Temel Eser Çocuk Uyarlaması Projesi” başlatılacaktır. Projeyle birlikte insanlığı miras bırakılan 100 temel eserin bilim tarihine bir katkı olarak günümüz literatürlerine kazandırılması hedeflenmektedir. Projenin önemli yapı taşlarından “100 Temel Eserin Çocuk Uyarlaması” ile birlikte insanlığın ortak kültür mirasının önemli bir parçası olan bu eserlerin geleceğimizin sahibi olan çocuklarımız ve gençlerimizin bu eserlerden yararlanabilmeleri ve ilgili yazarları tanımaları amaçlanmaktadır. Ayrıca TÜBA tarafından, gelişen teknoloji birlikte çocukların bilim eğitimi amacı doğrultusunda internetin güvenli ve etkin kullanımını sağlamak için onlara interaktif bir ortam sağlayacak “Çocuk Platformu Projesi’nin de başlatılması düşünülmektedir. Kaynakça: • ANONYMOUS, Science Education NOW: A Renewed Padagogy for the Future of Europe (Rocard Report), EU High Level Group on Science Education, Avrupa Komisyonu Raporu, (2007). • DİLLON, J., Osborne, J., Science Education in Europe: Critical Reflections, A Report to the Nuffield Foundation, London, (2008). • NODDINGS, N., Philosophy of Education, Westview Press,Colorado, (2007), p: 3-126. TÜBA - Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü Projesi Aynur ODABAŞ / Proje Sorumlusu Neden Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü? Bir toplumun dilinde bulunan kavramlar, o toplumu oluşturan bireylerin yaşam biçimleri, dünyaya bakış açıları, gelenekleri, görenekleri, yaşadıkları coğrafya koşulları, tarihsel geçmişleri, dünyadaki konumları ve ekonomik koşullarıyla ilişkilidir. Her toplum, kendi gereksinimlerini karşılayacak bir dil yaratır ve bu dili gelişimlere, değişimlere uydurarak sürekli yeniler. Dil, her şeyden önce bireyin zihinsel yetilerinin gelişmesi ve olgunlaşması açısından büyük önem taşır. Dil; düşünceyi yalnızca taşıyan ve ileten bir araç olmayıp düşünceyi yeniden yapılandıran, onu tamamlayan temel bir işlevsel yapıdır. Her toplumun dili, o toplumu toplum yapan kurumların oluşumunu da sağlar. Genel dilin içinde bilim dili, hukuk dili, sanat dili, yazın dili de vardır ve bu dillerin varlığı, o kurumların varlığıyla örtüşür. Bilim dili, yaratıcı-üretici düşüncenin yansıdığı en önemli araçlardan biridir. Temelde, toplumdaki doğal dile dayanan bilim dili, kavramları, kavramlarının sınırları ve çağrıştırdıklarıyla ayrı bir dizge olma özelliği taşır. Hiçbir dil doğasından bilim dili değildir. Bilimsel anlayışın, bilim eğitiminin, ona bağlı olarak bilim üretiminin ve bilim etiğinin var olduğu her toplumda bilim dili oluşur. Bir başka deyişle bilim üretimi; dilin gelişmesini sağlar, dilin gelişmesi de bilimsel düşüncenin ve bilimin gelişmesine katkıda bulunur. Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü ile bilimsel kavram ve terimlerin Türkçe ifade edilmesi, ülkemizde bilimsel düşüncenin gelişmesine katkıda bulunacaktır. Böylece, gelişen bilim ve teknolojinin türettiği yeni terimlerin Türkçe karşılıkları eğitim ve bilim dünyası tarafından kullanılabilecek, Türkçenin giderek bilim dili olarak yaygınlaşmasına ve yerleşmesine katkıda bulunacaktır. Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA), bu amaçla 2002 yılında Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı’nın desteğiyle Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü Projesi'ni başlatmış ve geliştirerek sürdürmektedir. Proje hakkında Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü Projesi; Sosyal Bilimler Terimleri Sözlüğü, Mühendislik Terimleri Sözlüğü, Doğa Bilimleri Terimleri Sözlüğü ve Tıp Terimleri Sözlüğü olmak üzere dört ana sözlük altında yürütülmektedir. Her bir sözlük çalışmasına akademisyen ve dil uzmanlarının katıldığı çalıştaylar ile başlanmıştır. Bu çalıştaylarda ana sözlükler altında yer alacak alt alanlar ve bu alanlarda görev alacak alan uzmanları belirlenmiştir. Çalışma yöntemi olarak alan uzmanlarının alt alan sözlüklerini oluşturmaları, bu alan sözlüklerinin birleştirilmesiyle ana sözlüklerin oluşturulması, ana sözlükler üzerinde de, ilgili alanlarda uzman kişilerden oluşan bir kurul tarafından, terim ayıklama, farklı alanlardan gelen ortak terimlerin tanımlarının birleştirilmesi, farklı alanlarda farklı terimlerle karşılanan aynı kavram için ortak bir terimin belirlenmesi, yabancı kökenli sözcüklerin olabildiğince Türkçe terimlerle karşılanması, terimlerin yabancı dil karşılıklarının (Almanca, Fransızca, İngilizce) tamamlanması gibi yayına hazırlık çalışmalarının yürütülmesi benimsenmiştir. Yayına hazırlık çalışmalarına başlanmadan önce, o güne kadar AĞUSTOS 2013 15 başlanmıştır. Projenin çalışma şekline göre adım adım oluşturulan veritabanı yazılımı, halen yeni özellikler eklenerek geliştirilmeye devam edilmektedir. kağıt üzerinde yapılan çalışmaların bilgisayar ortamına aktarılması, yayına hazırlık çalışmalarının internet üzerinden, eş zamanlı yapılabilmesi için 2009 yılında bir veritabanı yazılımı geliştirilmeye 16 AĞUSTOS 2013 Bu yazılım ile istenilen alana ait sözlük yaratılabilmekte ve bu sözlüklerin birbirleriyle etkileşimleri sağlanabilmektedir. Her bir alt sözlük kapsamında terimlerin tanım, yabancı dil, eşanlam vb. karşıları girilebilmekte ve her bir terime resim yüklenerek sözlük görsel olarak da desteklenebilmektedir. Bu yazılım ile hem sözlüklerde çalışan uzmanlar, birbirlerinin çalışmalarını görebilmekte ve ortak bir çalışma sürdürebilmekte; hem de proje yönetimi, çalışmaların takibini kolaylıkla yapabilmektedir. Ayrıca Akademi, yazılım tamamlandığında, sözlük çalışması yaparken bu yazılımdan yararlanmak isteyen kurum ya da kişiler olduğunda, kendilerine destek vermek amacıyla veritabanını kullanmalarına izin verebilecektir. Veritabanı üzerinde tüm sözlüklerin yayına hazırlık çalışmaları tamamlandığında, öncelikle sözlükler internet üzerinden kullanımına sunulmakta ve sonrasında da alınan geri bildirimlerle güncellenen sözlüklerin basımı yapılmaktadır. Tüm bu çalışmaların sonucunda ise ana sözlükler birleştirilip Türkçenin ilk tüm bilim alanlarını kapsayan Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü oluşturulacak ve güncellenerek geliştirilmeye devam edilecektir. Sözlüğün yayına hazırlık çalışmaları, 2011 yılı başında tamamlanmıştır. Toplam 21.281 bilim terimi içermekte ve 80’nin üzerinde uzmanın katkıları ile oluşturulmuştur. Sözlük, öncelikle projenin internet sayfasından (www.tubaterim.gov.tr) kullanıma sunulmuştur. Tüm üniversitelere duyurulan ve kullanıcılardan alınan katkılarla güncellenen sözlüğün, 2011 yılı Kasım ayında 2000 adet basımı yapılmıştır. İnternet üzerinden kullanıma açık olan sözlük, kullanıcılardan gelen geri bildirimler ve eklenmesi istenen yeni terimlerle sürekli güncellenmektedir. Mühendislik Terimleri Sözlüğü Mühendislik Terimleri Sözlüğü; Bilişim Mühendisliği, Biyomühendislik, Çevre Mühendisliği, Denizcilik Mühendisliği, Deri Mühendisliği, Elektrik – Elektronik Mühendisliği, Endüstri Mühendisliği, Enerji Mühendisliği, Gıda Mühendisliği, İnşaat Mühendisliği, Kimya Mühendisliği, Makine Mühendisliği, Malzeme Mühendisliği, Mühendislik, Tekstil Mühendisliği, Uçak Mühendisliği ve Yerbilim Mühendisliği olmak üzere 17 alt alandan oluşmakta ve yeni alanlar eklenerek genişletilmektedir. Sosyal Bilimler Terimleri Sözlüğü Sosyal Bilimler Terimleri Sözlüğü; Antropoloji, Arkeoloji, Coğrafya, Çocuk Gelişimi, Dilbilim, Dinbilim, Eğitim, Felsefe, Gösterim, Hukuk, İktisat, İstatistik, İşletme, Kamu Yönetimi, Kentbilim, Kitle İletişimi ve Araçları, Kütüphanecilik, Mantık, Mimarlık, Ruhbilim Sanat Tarihi, Tarih, Toplumbilim, Uluslararası İlişkiler, Yazınbilim ve Yöntembilim olmak üzere 26 alt alandan oluşmaktadır. AĞUSTOS 2013 17 Prof. Dr. Saim Özkar yürütücülüğünde, farklı üniversitelerde görevli, 10’un üzerinde öğretim üyesi, yaklaşık 15.000 terim üzerinde yayına hazırlık çalışmalarını sürdürmektedir. 2014 yılı başında bu çalışmaların tamamlanması ve ilk olarak internet üzerinden kullanıma sunulması planlanmaktadır. Sonrasında da alınan geri bildirimlerle güncellenecek olan sözlüğün basımı yapılacaktır. Boğaziçi Üniversitesi, Elektrik-Elektronik Mühendisliği, öğretim üyesi Prof. Dr. Bülent Sankur yürütücülüğünde, farklı üniversitelerde görevli, 70’in üzerinde öğretim üyesi, yaklaşık 25.000 terim üzerinde yayına hazırlık çalışmalarını sürdürmektedir. Çalışmalar belli bir aşamaya geldiğinde, sözlüğün öncelikle 2013 yılı sonunda internet üzerinden kullanıma sunulması, sonrasında da alınan geri bildirimlerle güncellenerek ve geliştirilerek basımının yapılması planlanmaktadır. 18 AĞUSTOS 2013 Doğa Bilimleri Terimleri Sözlüğü Tıp Terimleri Sözlüğü Doğa Bilimleri Terimleri Sözlüğü; Biyoloji, Botanik, Fizik, Kimya, Matematik ve Zooloji olmak üzere altı alt alandan oluşmaktadır. Tıp Terimleri Sözlüğü; Anatomi, Anestezi, Biyofizik, Biyokimya, Çocuk Cerrahisi, Çocuk Sağlığı Hastalıkları, Çocuk Nörolojisi, Deontoloji, Dermatoloji, Diş Hekimliği, Eczacılık, Farmakoloji, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Kimya Bölümü Öğretim Üyesi www.tubaterim.gov.tr Fizyoloji, Genel Tıp, Göğüs Cerrahisi, Göğüs Hastalıkları, Histoloji ve Embriyoloji, İmmunoloji, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Kardiyoloji, Meme Cerrahisi, Mikrobiyoloji, Nefroloji, Nöroloji, Nöroşirurji, Ortopedi, Patoloji, Radyoloji, Ruh Hekimliği, Sağlık Eğitimi, Sağlık Yönetimi, Tıbbi Genetik, Üroloji ve Veterinerlik alt alanlarından oluşmaktadır. 2013 yılı içerisinde ilgili alanlardaki öğretim üyelerinden bir kurul oluşturulması ve yayına hazırlık çalışmalarına başlanması planlanmaktadır. Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü İnternet Sayfası Proje hakkında ayrıntılı bilgilere ve çalışması tamamlanan sözlüklere www.tubaterim.gov.tr adresinden ulaşılabilir. İlk olarak Sosyal Bilimler Terimleri Sözlüğü bu sayfadan arama motoru ile kullanıma sunulmuştur. Doğa Bilimleri, Mühendislik ve Tıp Terimleri sözlüklerinin yayına hazırlık çalışmaları tamamlandığında yine bu AĞUSTOS 2013 19 sayfadan kullanıma sunulacaktır. Tüm kullanıcılar arama motoru ile terim arayabilmekte; sayfaya üye olan kullanıcılar ise aynı projeye katkı sunabilmektedirler. İnternet sayfasına 2011 yılı başından itibaren 1412 kişi üye olmuş ve bu kişilerin %24’ünü doktora mezunu kişiler, zamanda terimlere yorum yapabilmekte ve kendileri de sözlükte yer almasını istedikleri terimlerin tanımlarını yaparak İlkokul Mezunu %1 Ortaokul İlköğretim Mezunu Mezunu %1 %1 Doktora Mezunu %24 Lise Öğrencisi %1 Lise Mezunu %1 Yüksekokul Yüksekokul Mezunu Öğrencisi %2 %3 Lisans Öğrencisi %17 M Yü k se k ez Lisa un ns % 7 u Doktora Öğrencisi %15 Lisans Mezunu %13 Yüksek Lisans Öğrencisi %14 Şekil 1. Eğitim durumuna göre üye dağılımı Diğer Sivil Toplum / Vakıf / Dernek Sağlık / Tıp Kültür / Sanat Kamu Hukuk Bilişim / İletişim Basın / Yayın Bankacılık / Sigorta / Finans Akademik / Eğitim %0 %10 %20 %30 Şekil 2. Meslek gruplarına göre üye dağılımı 20 AĞUSTOS 2013 %40 %50 %47’sini akademik/eğitim meslek grubunda olan kişiler oluşturmaktadır. www.tubaterim.gov.tr’ye Ödül Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü internet sayfasına (www.tubaterim.gov.tr), 2012 Bilişim Hizmet Ödülleri kapsamında “Eğitim Sitesi” kategorisinde üçüncülük ödülü verilmiştir. Türkiye Bilişim Derneği’nin 21-23 Kasım 2012 tarihleri arasında düzenlediği “29. Ulusal Bilişim Kurultayı”nda Eğitim Sitesi Ödülünü, Türkiye Bilimler Akademisi Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’den aldı. “29. Ulusal Bilişim Kurultayı”nda Eğitim Sitesi Ödülünü, TÜBA Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar, Bakan Nihat Ergün’den aldı. Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü iletişim bilgileri: E-posta: [email protected] İnternet: www.tubaterim.gov.tr AĞUSTOS 2013 21 Makale BİLİM DİLİ OLARAK TÜRKÇE VE TÜRKÇE BİLİNCİ Bilim Dili Olarak Türkçe ve Türkçe Bilinci Tuncer ÖREN / Bilgisayar Bilimi Emeritüs Profesörü Ottava Üniversitesi, Ottava, Ontaryo, Kanada “Toplumlar anadillerini İngilizce, İspanyolca ve Mandarin gibi hakim konumdaki diller için terk ediyor ve her 14 günde bir dünya dillerinden biri yok oluyor. Önümüzdeki yüzyıla gelindiğinde yeryüzünde konuşulan 7 bin civarında dilin yarısı olasılıkla ortadan kalkmış olacak. Peki ya, susan bir dille birlikte yitirdiklerimiz. . .?” (Russ Rymer, 2012) Giriş Türkçemizin bilim dili olup olmadığını sorgulamadan önce, Türk olarak, kültürümüze ve özellikle anadilimize olan duyarlığımızı, inancımızı, güvenimizi ve kendi payımıza düşenleri yapıp yapmadığımızı sorgulamamız gerekir. Türkçe bilincinden yoksun olunması, kuşkusuz Türkçenin gerek gelişmesine gerek bilim dili olmasına en büyük engeldir. 22 AĞUSTOS 2013 Sorunlar ve Kaynak Sorunlar Toplumsal konularda, sorunlar birbirlerini etkiler ve bir sorun yumağı oluşturur. Öyle ki, sorunların çözülmelerine nereden başlanacağı bile başka bir sorun olur. Böyle durumlarda çözüm üretebilmede yararlı bir yaklaşım, bazı sorunların, çözülmedikleri zaman başka sorunlara neden olabileceklerini de hesaba katmaktır. Kaynak sorunlara çözüm bulunduğunda, başka epey sorun sorun olmaktan çıkabilir. Sosyal sorunlarımıza çözüm üretme yöntemlerini, bundan yirmi yıl öncesinde bile irdeleyen Beyaz Nokta Gelişim Vakfı (BNGV) kurucusu Tınaz Titiz’in şu gözlemleri çok önemlidir: “Kaynak sorun’ların önemli özellikleri vardır. Bunlardan birisi, ‘ancak Kaynak Sorun’lar çözülebilir, diğerleri ile uğraşılır fakat çözülemez” özelliğidir. Bir başka özelliği ise, ‘bir Kaynak Sorunun çözülmesinin, çok sayıda sorunu ortadan kaldırması’dır” (Titiz, 1992). Bu yazıda, Türkçe bilinç noksanlığının Türkçenin bilim dili olmasında ve hatta başka konularda, “Kaynak Sorun” olduğu vurgulanmıştır. Türkçe Bilincinin Önemi Alışveriş merkezleri, semt, konut, mağaza adları ve tüketici ürün ve servislerinin adlarının –hiç gereği yokken– Türkçe olmamalarının çok önemli nedenleri ve sonuçları var. O isimleri kullanmak zorunda olanlar –Türkçe bilinçleri yerinde olsa bile– günlük konuşmalarında, Türkçeleri olan sözcükler yerine özellikle İngilizcelerini kullanmaya zorlanmış olmaktadırlar. Bazı kredi kartlarının isimlerinin Türkçe olmamaları, ayrıca “kart” yerine “card” denmesi, veya “kule”, “merkez” gibi Türkçesi olan sözcükler yerine (tower, center, gibi) yabancı sözcüklerin kullanılmaları, Türkçe bilinci olanları bile gereksiz olarak, Türkçeyi özensiz kullanmaya zorlamaktadır. Bunun dışında, Türkçede gerekli olan her ses BİLİM DİLİ OLARAK TÜRKÇE VE TÜRKÇE BİLİNCİ Makale için bir harfi olan Türkçeyi, bu yeteneği olmayan özellikle İngilizce gibiymiş gibi yazanlar da var. Türkçeyi özensiz kullanma ve horlama, bazen kavramların yanlış kullanılmalarına da yol açmakta. Örneğin, ısı yerine sıcaklık, ya da süre yerine süreç denmesi gibi; bazen de “lüx” gibi ne Batı dillerinde ne Türkçede olan yanlış uygulamalar görünmekte. Türkçe kullanmayı “eski kafalılık” diye adlandırma yanılgısına düşenler de ayrı bir grup oluşturmakta (Dündar, 2006). Oysa ki, “Kendi kültürlerine saygı duymayanlar başkalarından saygı beklemek haklarını yitirmiş olurlar. Dilimize özen, benliğimize duyduğumuz saygının bir göstergesidir” (Ören, 1998). Türkçe Bilinci Türkçe bilincinden yoksun Türklerin dilimize ve kültürümüze yaptıklarını kınayan ve doğru yolu gösteren çok aydınımız var. Örneğin, Ali Dündar (1995), Feyza Hepçilingirler (1997), Oktay Sinanoğlu (2000), Emre Kongar (2003), Sevgi Özel (2007), Kemal Atalay (2008) ve Mehmet Ali Sulutaş (2008). Ayrıca dil ve kültür arasındaki yakın ilişki, dolayısıyla Türkçemizi yozlaştırmanın kültürümüz bakımından tehlikeli sonuçları da ayrıntıları ile irdelenmiştir. Bu konuda Suat Yakup Baydur (1952), Aydın Köksal (1980, 2003) ve Doğan Aksan (2008) aydınlatıcı bilgi vermektedir. Çoğumuzda Türkçe bilincinin yokluğu veya zayıflığı, gerek bazı Türklerin gerek yabancı kuruluşların Türkçeyi, dolayısıyla Türkleri ikinci sınıfmış gibi görmelerine neden olmakta. Türkçe bilincinin, yabancı kuruluşların Türkçeyi gerektiği gibi ciddiye almalarına vesile olmasına bir örnek, geçen yıl gazete haberi olmuştu: “Yargıtay, otomobildeki yol bilgisayarının Türkçe menü içermemesinin, araçtan beklenen faydayı azalttığını, ilgili yasa gereği bunun ‘ayıplı mal’ niteliğinde bulunduğu için müşterinin taleplerinin değerlendirilmesinin zorunlu olduğunu bildirdi” (Cumhuriyet, 2012). Üstelik, Manisa'da dava açan Memduh Toprak, yerel mahkemece davasının reddedilmesi üzerine Yargıtay’a temyiz başvurusu yaparak duyarlığını en uygar bir şekilde dile getirmişti. Memduh Toprak’ın davranışı ve sözleri örnek alınacak niteliktedir: “Türkçe konuşulan bir ülkede Türkçe ile ilgili bu kadar mücadele vermek insanı gerçekten üzüyor. Diğer ülkelerde, bir Fransa'da, İtalya'da, Almanya'da, ithal edilen bir mal, o ülkenin dilini kapsamazsa, bırakın mahkemelik olmayı, sınırdan içeriye sokmuyorlar. Ama bizim ülkemiz bu konuda yol geçen hanı gibi. Vatandaşlarımız bilinçli hale gelsin diye böyle bir mücadele verdik” (Cumhuriyet, 2012). Türkçe bilincimizi geliştirip, uygar yollardan göstermeye devam ettikçe gereken ilginin gösterileceği doğaldır. Kısa ve Uzun Vadede Çelişkili Çözümler Sorunlara kısa vadede olumlu gibi gözüken bazı çözümler, uzun vadede büyük yanılgılara neden olduklarında, kısa vadede başka çözümlerin gerekliliği ortaya çıkar; ama çoğunlukla iş işten geçtikten sonra. Kısa vadeli çözümlerin, uzun vadede kötü sonuç vermelerini çok geç olmadan önlemek için, nedensonuç ilişkilerini akıl gözüyle gör(ebil)mek gerekir. Günlük yaşamdan bir örnek: Su ile çevrili İstanbul'da, bir zamanlar Boğaz'ın her iki yakasında, kuzey ve güney kıyılarında ve Adalar'da denize girilebilen pek çok plaj vardı. Sular kirletildikten sonra İstanbulluların çoğu deniz tatili için Bodrum, Marmaris gibi yerlere gitmek zorunda kaldı. Kısa vadede kirli suların arıtılmadan denize akıtılması, sonunda İstanbullulara çok pahalıya maloldu. Türk Üniversitelerinde Yabancı Dilde, Çoğunlukla İngilizce, Eğitim Kısa vadede iyiymiş gibi gözüken bir uygulamanın, uzun vadede ciddi sorunlar yaratabileceğine konumuzla ilgili bir örnek verelim. Türkiye'de yabancı dilleri öğretmenin doğru yolunun AĞUSTOS 2013 23 Makale BİLİM DİLİ OLARAK TÜRKÇE VE TÜRKÇE BİLİNCİ yaygın uygulaması olmadığı için, Türk üniversitelerinde İngilizce eğitim yapılması, kısa vadede, gerek gençler gerek üniversiteler tarafından çok iyi bir çözüm olarak algılanabilir. Gençler için, eğitimleri sürerken Türkiye dışındaki üniversitelerden çifte derece alabilmeleri, stajlarını Türkiye dışındaki kuruluşlarda yapabilmeleri, mezuniyetlerinden sonra Türkiye'deki bazı işyerlerinde iş bulabilmelerini olumlu görmeleri normal karşılanabilir. Üniversiteler açısından, "yabancı dilde eğitimi", özellikle İngilizceyi, bir üstünlükmiş gibi göstererek, gençleri kendi üniversitelerine çekme üstünlüğü sağlamak, yurtdışından öğrenci almak ve gene yurtdışı üniversitelerinden akademik kadro bulmak çok cazip gelebilir. Gerek gençler gerek üniversiteler için kısa vadede olumlu gibi gözüken, Türk üniversitelerinde yabancı dilde eğitim yapılmasının uzun vadede çok ciddi sorunları vardır. İngilizce eğitim aldıkları için, gençlerin pek çoğunun konularındaki terimlerin Türkçelerini öğrenememeleri doğaldır. Eğitim almış oldukları konularda Türkçe terimleri öğrenmemiş bu gençlerin bir kısmı daha sonraki yıllarda üniversitelerimizde çalıştıkları zaman yetiştirecekleri kuşağın, bırakın o zamanlarda gerekecek yeni kavramlara Türkçe terim üretebilmeyi, şimdi dilimizde olan terimleri bile bilememeleri 24 AĞUSTOS 2013 olasıdır. Dilimizde "Ne ekersen, onu biçersin" sözü boşuna söylenmemiştir. Üniversiteler yüzyıllar boyunca birikmiş bilgileri gençlere aktardıkları gibi işlevleri arasında bilgi üretmek de vardır. Üniversitelerde akademik olarak çalışanlar aktarılan bilgilerin ya da üretilen kavramların Türkçe terimlerini de üretebilirler. Bu konuda aydınlatıcı bilgi için Prof. Dr. Aydın Köksal'ın "Yabancı dille öğretim, Türkiye'nin büyük yanılgısı" kitabı okunmaya ve ders alınmaya değer niteliktedir. Türkçenin Gücü Türkçenin gücü konusunda bilgili olmadan, Türkçenin güçsüz olduğunu savunanlar kendilerinde, Türkçemizde “cahil cesareti” diye bilinen, bilimsel adıyla Dunning-Kruger sendromu (DKS) varmış havası verebilir. Türkçenin gücünü irdeleyen kitaplara örnek olarak, bakınız Uygur (1962) ve Aksan (1987, 2003, 2005). Türkçe dilbilgisi (Hepçilingirler, 2004) ve Türk dili hakkındaki kitaplar (Çotuksöken, 2004) Türkçeyi öğrenmemize ve sevmemize yaradığı gibi ayrıca Türkçe hakkında yanlış fikirler üretmemizi de önleyebilir. Üstelik, bilmediğini yok sanmak doğru bir yaklaşım değildir. Türkçenin sonek kullanarak yeni sözcük türetmekteki özelliği çok zengin soneklerinin olmasından kaynaklanır (B. Atalay, 1942; Hatiboğlu, 1981, Kahraman, 1996 ve Çotuksöken, 2011). Deney yapmak, bilimsel yaklaşımın en temel öğelerindendir. Aşağıda belirtilen ve deney yapmakla ilgili üç tümceyi Batı dillerinden istediğiniz biri ile söylemeyi denediğinizde Türkçenin anlatım gücünü kolaylıkla görebilirsiniz: "Deney yapayım", "Deney yaptırayım" ve "Deney yaptırtayım". Yapmak eylemi "tır" ve tırt" ekleri ile yaptırmak ve yaptırtmak anlamlarına gelir. Konuşan kişi "A"nın deneyi başka bir kişi, "B"ye yaptırmasını belirtmek için "yapayım"daki yap köküne "tır" ekinin eklenmesi yeterli olmaktadır. Benzer şekilde, "A" "Deney yaptırtayım" dediğinde, bulacağı üçüncü bir kişi, "C" deneyi bir başkasına, "B"ye yaptıracaktır. Bu son örnekte, deneyi yapan "B", deneyi yaptıran "C" ve deneyi yaptırtan "A" olmaktadır. Yetenek göstermek, ya da olur almak için, Türkçemizde yapabilmek, yaptırabilmek ve yaptırtabilmek sözcükleri de "yap" kökünden, kolaylıkla türetilebilir. Yetenek belirtmek için İngilizcede "able" soneki kullanılır. Örneğin, "bendable" (bükülebilir, bükülür, eğilebilir, eğilir), "certifiable" (onaylanabilir, onaylanır) ve "readable" (okunabilir, okunaklı). Türkçede yetenek, aynı zamanda eylemi yapan (yani yapabilen) için de belirtilebilir. Örneğin, bükülebilir için bükebilir, eğilebilir için BİLİM DİLİ OLARAK TÜRKÇE VE TÜRKÇE BİLİNCİ Makale eğebilir; onaylanabilir için onaylayabilir, ve okunabilir için okuyabilir. Türkçede sadece bir kaç harf değişmesi ile iki tür yetenek kolayca belirtilebilir. Bilim Dili Türkçe ABD'de MIT'deki medya laboratuvarı kurucusu Negroponte İngilizceyle kıyasladığında, Türkçeden övgü ile bahseder ve şöyle yazar: “İngilizce en güç olanlardandır; … Türkçe gibi başka diller çok daha kolaydır. … Dolayısıyla sözcük düzeyinde, bilgisayarla konuşma sentezi yapacaklar için Türkçe rüyalarının gerçekleşmesidir” (Negroponte, 1995). Dilimiz, oya gibi, hatta bir kuyumcu duyarlığı ile işlenmeye layık olacak kadar değerli bir dildir. Bilim Dili Türkçe konusunda yazılmış çok değerli yazılar var (Öztürk). Terim hazırlama konusunda bir kılavuz da daha 1970'lerde yayımlanmıştı (Özdemir, 1973). Sosyal bilimlerdeki Türkçe sözlüklerin bir listesi TÜBA'nın terimler İnternet sitesinde verilmiştir ve bu konulardaki bilgi birikimini de göstermektedir (TÜBA-TSBS). Uzun yıllar çalışmış olduğum iki bilim ve teknoloji dalından örnek verebilirim: 1. Bilişim: Türkiye Bilişim Ansiklopedisi, Türkçenin, bilişim gibi sürekli olarak kendini aşan bir konuda, yeterli olabilmesini göstermesi bakımından 2. kayda değer (Ören, Üney ve Çölkesen, 2006). Ansiklopedinin hazırlanmasındaki ilkelerden biri "Bilişimde özenli Türkçe" kullanılması idi. Türkiye Bilişim Ansiklopedisi iki bakımdan çok önemlidir: (1) Yabancı terim kullanmadan yazılmış olan evrensel konularda ve Türkiye’ye özgü 200’den fazla makale Türkçenin bu konudaki yeterliliğini göstermektedir. (2) 3 başeditör, 22 editör ve yaklaşık 200 bilişim insanının katkılarıyla hazırlandığı için bu konuda Türkiye'de yeterli sayıda yetenekli insan olduğunu da gösterir. Ayrıca, bilişim konusunda 20'den fazla Türkçe sözlük içeren bir liste, yazarın Bilişimde Özenli Türkçe İnternet sitesinde varilmiştir (Ören-BÖT ). Benzetim: Benzetim, model kullanılarak deney yapılmasını ve deneyim kazanılmasını sağladığı için yüzlerce uygulama alanında kullanılır ve ABD Senatosunca kritik konu ilân edilmiştir. Modelleme ve benzetim konusunda Marsilya üniversitesinde yayımlanmış bir sözlük 4000 kadar terim içermekteydi (Ören ve 14 kişilik Fransızca takımı, 2006). Sözlüğün hâlen hazırlanmakta olan ve 10 000'den fazla İngilizce terimi içerecek çokdilli sürümü, İngilizce, Fransızca, İspanyolca ve İtalyanca ile Türkçe terimleri kapsamaktadır ve proje yazar tarafından yürütülmektedir. (Projenin başka bir ürünü olan "Çince-İngilizce Modelleme ve Benzetim Sözlüğü" Çin'de yayımlanmıştı (BoHu Li, Tuncer Ören ve diğerleri, 2012). Türkiye Bilişim Derneği'nin yayın organı olan Bilişim'de bazı yazılar yayımlanmıştı. Bunlardan ilki bilişim, benzetim ve istatistiğin en temel kavramlarından olan "değişken'lerin 350'den fazla türü için Türkçe ve İngilizce kavramları içermekte idi (Ören, 2012a,b). Daha sonra hazırlanmış olan ve Ocak 2013'te basılmış olan bir çalışmada "bilişim ve benzetimde kullanılan ve giriş ve girdi türlerini gösteren 150'den fazla İngilizce terim, İngilizce ve Türkçe iki dizin olarak verilmiştir. Dizinler, gerek İngilizce gerek Türkçenin ayrıntıları gösterebilme yeteneklerine de tanıklık etmekte" (Ören, 2013a). Bu dizide şimdiye kadar yayımlanmış terim listeleri şu terimleri içermekte: Makine anlaması türleri (Ören, 2013b, 85 terim), hata türleri (Ören, 2013c, 350 terim), değer türleri (Ören, 2013d, 170 terim). Bu tür kavram salkımlarının yayımlanmalarına devam edilmesi planlanmaktadır. Yazarın bilişimde özenli Türkçe konusundaki etkinliklerinin listesine İnternet'ten erişilebilir (Ören-BÖT ). AĞUSTOS 2013 25 Makale BİLİM DİLİ OLARAK TÜRKÇE VE TÜRKÇE BİLİNCİ Sonuç Bilim Dili Olarak Türkçe konusunu irdelerken, sonuç olarak iki konuya odaklanabiliriz: Türkçenin bilim dili olması için altyapı sağlanması ve kendi payımıza düşenleri yapmak. 1. Türkçenin bilim dili olması için altyapı Türkçe doğa ve sosyal bilimler, mühendislik ve tıp terimlerinin geniş kapsamlı sözlüklerinin hazırlanması ve İnternet üzerinden kullanıma açılmaları çok iyi bir altyapı sağlayacaktır. Zengin bir dilde sözlük hazırlamanın çok uzun zaman gerektirdiği de göz önünde tutularak, sözlüklerin sürekli gözden geçirilmeleri de gerekecektir (Winchester, 2003). Ancak kullanıcı olarak terimleri iyi seçmemiz gerektiği de yadsınamaz. Örneğin, İngilizcede "run" sözcüğünün "koşmak", "çalışmak" dahil, pek çok anlamı vardır. Örneğin, Tureng sözlüğünde 150 anlamı listelenmektedir (Tureng-run). Ama bir bilgisayar programından bahsederken, programın çalışması terimini kullanmak gerekir; programın koşması veya koşturulması bahis konusu değildir. 2. Kendi payımıza düşenleri yapmak Kuşkusuz, istersek hepimizin yapabileceğimiz çok şeyler var, örneğin: • Türkçemizi özenle kullanabiliriz. Başka dilleri 26 AĞUSTOS 2013 • • • • • • • • bilmek, anadilini kötü kullanmak için bir engel değildir. Üstelik, anadilini doğru kullan(a)mayanların pek çoğu yabancı dilleri de doğru kullan(a)mamaktadır. Türkçemizi yazım kurallarına göre kullanabiliriz. Çok yararlı "Yazım kılavuzları" var (Alpay, 2000; Aksoy, 2000). Türkçeleri varken yabancı sözcük kullanmayabiliriz. Gerektiğinde sözlük kullanabiliriz. Bilgiye erişimin bu kadar kolay olduğu çağımızda, Türkçe yazılım yanlışları yapmak ve doğru sözcükleri kullanmamak hiç birimize yakışmaz. Bilgisayar ayarlarını yap(tır)arak İnternet yazışmalarında Türkçe harfleri doğru kullanabiliriz. Türkçe bilincini vurgulayan kaynaklarden yararlanabiliriz. Günlük dilin yozlaşmasının durdurulması için çalışabiliriz. Bunun için, Türkçemizi özensiz, özentili ve hatta hoyratça kullananları uyarabiliriz. Türkçemizi özenle kullandır(t)abiliriz. Yabancı bir dilde eğitim sağlayan Türk üniversiteleri, gençlerin yabancı dil öğrenmeleri için başka yolları bulabilir ve Türkçe terimlerin gelişmesini ve gençlerin bu terimleri öğrenmelerini de sağlayabilirler. Türkçe bilincinde olanlar bu bilincin yaygınlaşması için çalışabilir. Hepimizin ortak bir özelliğimiz, öğrenme yeteneğimizdir ve her yeni bir şey öğrendiğimizde kendimizi de aşmış oluruz. "Türkçe özürlü Türk" olmamayı bilinçli bir şekilde seçmiş olmak ve onun gerektirdiği şekilde Türkçemizi özenli bir şekilde kullanmak hepimize yakışır. Türkçemizi iyi konuşup yazabilmek, evrenselliği gerektiren çağımızda, en aşağı bir, olabilirse birden fazla yabancı dil öğrenmemize de engel değildir. Kaynakça • Aksan, Doğan (1987). Türkçenin Gücü (3. Basım 1993). Bilgi Yayınevi. Ankara. • Aksan, Doğan (2003). Dil, Şu Büyülü Düzen. Bilgi Yayınevi. Ankara. • Aksan, Doğan (2005). Türkçenin Zenginlikleri İncelikleri. Bilgi Yayınevi, Ankara. • Aksan, Doğan (2008). Türkçeye Yansıyan Türk Kültürü. Bilgi Yayınevi, Ankara. • Aksoy, Ömer Asım (başkanlığında bir kurul) (2000). Ana Yazım Kılavuzu. Adam Yayıncılık, İstanbul. • Alpay, Necmiye (2000). Türkçe Sorunları Kılavuzu. Metis Yayınları, İstanbul. • Atalay, Besim (1942). Türk Dilinde Ekler ve KöklerÜzerine Bir Deneme. Türk Dil Kurumu, Ankara. • Atalay, Kemal (2008). Alo Türkçe Neredesin? Babıâli, Kültür Yayıncılığı, İstanbul. • Baydur, Suat Yakup (1952). Dil ve Kültür. Türk Dil Kurumu, Ankara. • BNGV – Beyaz Nokta Gelişim Vakfı. BİLİM DİLİ OLARAK TÜRKÇE VE TÜRKÇE BİLİNCİ Makale • BoHu Li, Tuncer Ören, Qinping Zhao, Tianyuan Xiao, Zongji Chen, Guanghong Gong ve diğerleri. (2012). Modeling and Simulation Dictionary: Chinese-English, English-Chinese (9000'dan fazla terim), Chinese Science Press, Beijing, P.R. of China. • Çotuksöken, Yusuf (2004). Uygulamalı Türk Dili (Cilt 2) 3. basım. Papatya Yayıncılık, İstanbul. • Çotuksöken, Yusuf (2011). Yapı ve İşlevlerine Göre Türkiye Türkçesi'nin Ekleri. Papatya Yayıncılık, İstanbul. • Cumhuriyet – "Yargıtay'dan, otomobilde 'Türkçe menü' kararı", 30 Haziran 2012. • DKS – Dunning-Kruger Sendromu. • Dündar, Ali (1995). Dil ve Bilinç, Prospero Yayınları, Ankara. • Dündar, Can (2012). "Evet Kenan Doğulu, biz eski kafalıyız biraz!" (Milliyet, 21 Aralık, 2006. • Hatiboğlu, Vecihe (1981). Türkçenin Ekleri. Türk Dil Kurumu, Ankara. • Hepçilingirler, Feyza (1997). Türkçe "Off ". Remzi Kitabevi, İstanbul. • Hepçilingirler, Feyza (2004). Türkçe Dilbilgisi. Remzi Kitabevi, İstanbul. • Kahraman, Tahir (1996). Çağdaş Türkiye Türkçesindeki Fiillerin Durum Ekli Tamlayıcıları. Türk Dil Kurumu, Ankara. • Kongar, Emre (2003). Yozlaşan Medya ve Yozlaşan Türkçe, Remzi Kitabevi, İstanbul. (Bu konuda yazarın yapmış olduğu iki söyleşiye erişmek için tıklanacak bağlantı.) • Köksal, Aydın Türkçe Bilim Sözleri; Bir Deneyim. Bilimbilmek – Bilim Teknik ve Robotik. • Köksal, Aydın (1980). Dil ile Ekin. Türk Dil Kurumu, Ankara. Öğretmen Dünyası, Ankara. • Özel, Sevgi (2007). Dilleri Uzun, Cumhuriyet Kitapları, İstanbul. • Negroponte, A. (1995). Being Digital. Alfred A. Knopf, New York, NY, ABD, s. 145. • Öztürk, M.O. Bilim Dili ve Türkçe, GENBİLİM – Türkiye Bilim Sitesi. • Ören-BÖT – Bilişimde Özenli Türkçe İnternet sitesi. http://www.site.uottawa. ca/~oren/pubsList/Turkce.pdf • Rymer, Russ (2012). Yok olan sesler. National Geographic Türkiye, Temmuz 2012, sayı 135, s. 66-99. • Ören, Tuncer (1998-Çağrılı yazı). Bilişimde Özenli Türkçe. BT Haber, sayı 183 (Eylül 7-13, 1998), s. 32. • Türkçe SBS - Sosyal Bilimler Sözlükleri – "TÜBA terim"deki kaynaklar • Ören, Tuıncer (2012a). Değişken Türleri için Türkçe Terimler (1). Bilişim: Türkiye Bilişim Derneği Dergisi, yıl 40, sayı 148 (Kasım 2012), s. 216-228. • Ören, Tuncer (2012b). Değişken Türleri için Türkçe Terimler (2). Bilişim: Türkiye Bilişim Derneği Dergisi, yıl 40, sayı 149 (Aralık 2012), s. 192-201. • Ören, Tuncer (2013a). Bilişim ve Benzetimde Kullanılan Giriş ve Girdi Türleri için Türkçe ve İngilizce Terimler. Bilişim: Türkiye Bilişim Derneği Dergisi. Yıl 41, sayı 152. • Ören, T.I. (2013b). Makine Anlamasının 80'e Yakın Türü: İngilizce-Türkçe ve Türkçe-İngilizce Terimler, Bilişim:Türkiye Bilişim Derneği Dergisi, yıl 41, sayı 152, Mart 2013, s. 134-143. • Ören, T.I. (2013c). Modelleme, Benzetim ve Bilişimde 350 Tür Hata – İngilizceTürkçe ve Türkçe-İngilizce Terim Dizinleri, Bilişim: Türkiye Bilişim Derneği Dergisi, yıl 41, sayı 153, Nisan 2013, s. 166-189. • Sinanoğlu, Oktay (2000). Bir NevYork Rüyası, "Bye-Bye" Türkçe. Otopsi Yayınevi, İstanbul. • Sulutaş, Mehmet Ali (2008). Ana Sütüm Türkçe. Etik Yayınları, İstanbul. • Titiz, Tınaz (1992). Sorunların Kimyası. Tınaz Titiz, 1994. Evet-Hayır Demokrasisi, İnkılâp Kitabevi, Ankara kitabının "Aspirin, Benzin ve Vanilya" adlı yazısı, s. 65-67. • Tureng-run – Tureng (Turkish-English) sözlüğünde "run" sözcüğünün Türkçeleri. • TÜBA-TSBS: Türkçe Sosyal Bilimler Sözlükleri. TÜBA'nın İnternet sayfasında. • Uygur, Nermi (1962, 1982, 1989, 1994). Dilin Gücü. Kabalcı Yayınları, İstanbul. • Winchester, Simon (2003). The Meaning of Everything, The Story of the Oxford English Dictionary. Oxford University Press, Oxford, İngiltere. • Ören, T.I. (2013d). Modelleme, Benzetim ve Bilişimde Kullanılan 170 Tür "Değer": İngilizce-Türkçe ve Türkçe-İngilizce Terim Dizinleri. Bilişim: Türkiye Bilişim Derneği Dergisi, yıl 41, sayı 155, Haziran 2013, s. 204-217. • Köksal, Aydın (2003). Dil ile Ekin. (Günlenmiş 2. Yayım).Toroslu Kitabevi, İstanbul. • Ören, Tuncer, Üney, Tuncer ve Rifat Çölkesen, 2006). Türkiye Bilişim Ansiklopedisi. Papatya Yayıncılık, İstanbul. • Köksal, Aydın (2000).Yabanci Dille Öğretim, Türkiye'nin Büyük Yanılgısı, • Özdemir, Emin (1973). Terim Hazırlama Kılavuzu. Türk Dil Kurumu, Ankara. AĞUSTOS 2013 27 TÜBA - Türk Dünyasının İnsanlığa Miras Bıraktığı 100 Temel Eser ve Çocuk Uyarlamaları Projesi Duygu COŞKUN / Proje Sorumlusu Türk bilim insanlarının günümüze miras bıraktığı eski eserler, Türk-İslam bilim, kültür ve sanat tarihinin ve ülkemizin sahip olduğu önemli kültür mirasları arasındadır. Türkiye Bilimler Akademisi, bir bilim kurumu olarak “bilimi tanıtma ve toplumun bilime olan ilgisini arttırma” yükümlülüğüne sahiptir. Bu doğrultuda, önemli ve başvuru kaynağı niteliği taşıyan, Türk alimleri tarafından geçmişte kaleme alınmış kültür mirası eserlerden, günümüzde de yararlanılması ve bu eserlerin tanıtılması amacıyla, TÜBA, “Türk Dünyasının İnsanlığa Miras Bıraktığı 100 Temel Eser Projesi”ni başlatmıştır. Proje kapsamına alınacak 100 eserin, alanlarında çok büyük etkiler meydana getiren, yüzyıllar boyunca tercümeler yoluyla çoğaltılarak kullanılmış ve insanlığın bilgi birikimine katkıda bulunmuş eserler olmasına özen gösterilmiştir. Proje, bu 100 temel eserin, kütüphanelerdeki atıl durumlarından kurtarılarak günümüz literatürüne kazandırılmasını hedeflemektedir. 100 temel eser, Doğa ve Teknik Bilimler, Felsefe ve Musiki, Türkiyat 28 AĞUSTOS 2013 (Türk dili, tarihi, sanatı ve kültürü) ve İslami İlimler ana başlıkları altında köklü bir külliyattan özenle seçilmiş eserleri kapsamaktadır. Arapça ya da Farsça olarak telif edilmiş olan eserlerin, Türkçeye tercüme edilmesi, farklı Türk lehçelerindeki eserlerin Türkçeye kazandırılması projenin öncelikli hedefidir. Türk düşünce tarihinde büyük öneme sahip olan bu eserlerin, 21. yüzyıl okuyucularına ulaştırılması, Türklerin düşünce ve kültür tarihindeki konumunu hatırlatmaya katkı sağlayacak niteliktedir. Proje kapsamında yapılacak tıpkıbasım ve tercümeler, yeni nesillerin geçmişimizin önemli değerleri olan Türk alim ve bilginlere hak ettikleri değeri vermelerini sağlayacaktır. Projenin, Türk dünyasındaki üzerinde çalışılmamış birçok konunun akademik boyutlarda incelenmesine ön ayak olacağı, akademik çevrelerde büyük yankı uyandıracağı ve önemli bir hareketlilik sağlayacağı düşünülmektedir. Seçilen eserler, alanında uzman akademisyenler tarafından eksikliği hissedilen kaynak eser hüviyetindedir. Belirlenen eserler, Türk kökenli bilim insanları tarafından literatüre kazandırılan ölümsüz eserlerin en önemlileri olmasına özen gösterilerek seçilmiştir. Eserlerin önemli bir kısmı Osmanlı medreselerinde ve ilim çevrelerinde itibar edilen eserlerden oluşmakta, bir diğer kısmı ise İslam dünyasında kaynak eser niteliği taşımaktadır. Proje Türk - İslam anlayışının temel kaynaklarının ortaya çıkarılması açısından önemli olmakla birlikte İslam dini ve kaynakları hakkındaki önyargıların ve bilgisizliğin giderilmesi açısından da büyük önem taşımaktadır. Eserlerin çevirilerinin tamamlanmasıyla ortaya çıkacak olan bir diğer kazanım ise Osmanlıca Türkçesi’nin ne derece yetkin ve zengin bir dil olduğunun anlaşılması hususudur. ALAN ESER SAYISI Temel Bilimler 30 Felsefe - Müzik 20 Dini Bilimler 25 Dil - Tarih - Türkiyat 25 Belirlenen 100 eserden her birinin çeviri sürecinde eserler; • Tıpkıbasıma hazırlanacak, • Türkçeye tercüme edilecektir. • Eser daha önce Türkçeye tercüme edilmiş ise; • Mevcut tercümenin dilinin ve bilimsel terminolojisinin yeterliliği konusunda uzman görüşü alınacak, Kullanılabilir tercümeler, gerekli izinleri ve telif hakları alınarak yeniden dizilerek kullanılacak, • Kullanılamaz görüşü verilen eserler yeniden tercüme edilecek, • Tıpkıbasımı ve tercümesi tamamlanan eserlerden, görselleştirilebilecek olanlara senaryolar yazılarak film ve animasyon uygulamaları ile desteklenecektir. Projenin diğer önemli bir ayağı da “100 Temel Eserin Çocuk Uyarlaması”dır. Çocukların, eseri kaleme alan yazarları tanımaları ve eserlerden sıkılmadan yararlanabilmeleri için eserlerin çocuk uyarlamaları hazırlanacaktır. Bu sayede, çocukların Türk bilim ve tarihi konusunda bilgilenerek özgüvenlerinin gelişmesi sağlanacaktır. Eserlerin çocuk uyarlamasında, öncelikli olarak kitabın yazıldığı • dönem, coğrafya ve dönem şartlarını anlatacak şekilde tarihsel ve coğrafi bir ön sunum eğitimci danışmanların da desteği ile hazırlanacaktır. Daha sonraki bölümlerde yazar, yazarın uğraştığı diğer alanlar ve yazarın diğer kitapları hakkında bilgiler verilecek, son olarak da ele alınan kitabın bütün konuları, çocukların algı seviyelerine uygun bir şekilde aktarılacaktır. Çocukların algı ve gelişim seviyeleri de göz önünde bulundurularak ilgilerini canlı tutabilmek için sıkıcı bilgilerin yerini, rahat ve eğlenceli şekilde okumalarını sağlayacak senaryolu ve çizimli anlatımlar alacaktır. Türkiye Bilimler Akademisi, bu tarihi projeyi gerçekleştirerek Türk tecrübesinin tarih boyunca bilim ve sanata olan katkılarını daha görünür hale getirmeyi amaçlamaktadır. “Türk Dünyasının İnsanlığa Miras Bıraktığı 100 Temel Eser Projesi” ve “100 Temel Eser Çocuk Uyarlaması Projesi”, “2013 Yılı Türk Dünyası Kültür Başkenti” seçilen Eskişehir’de, TÜBA’nın Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı ile imzaladığı işbirliği protokolü çerçevesinde gerçekleştirilecektir. TÜBA - Çocuk Platformu Projesi Aysu ERÖZEL / Proje Sorumlusu Teknoloji, günümüzde hayatımızın hemen hemen her alanında kullanılan, teknolojiyi kullanma becerisi ise ülkelerin gelişmişlik düzeylerinde önemli bir gösterge haline gelmiştir. Bu sebeple, teknolojiyi kullanabilen bireyler yetiştirmek önemli bir eğitim stratejisi olarak ele alınmaktadır. Buna paralel olarak, özellikle son zamanlarda yaygın olarak kullanılmaya başlanan, sanal platformların, dünya çapında interaktif ortamın sağlanmasındaki etkisi de kanıtlanmıştır. Teknolojinin bu olumlu etkilerinin yanında, artan sanal teknoloji kullanımı aynı zamanda denetimsiz olarak üretilip yayınlanan sanal içerikleri artırmış, çocukların da erişebileceği ve kötü etkilenebilecekleri tehlikeli araçlar ortaya çıkmıştır. TÜBA tarafından, bu denetimsizliği ortadan kaldırmak ve bir yandan da çocukların doğru internet kullanımını sağlamak için onlara interaktif bir ortam sağlayacak “Çocuk Platformu Projesi” ortaya çıkarılmıştır. Projede, internet ve bilişim teknolojilerini “bilim eğitimi” için etkin bir araç olarak kullanmak; çocukları internetin olumsuz etkilerinden ve bilgi kirliliğinden korumak; çocukların zihinsel, etik ve kültürel gelişimine katkı sağlamak; kültürel etkileşimi artırmak; çocukların güvenli internet kullanımını sağlamak amacıyla ebeveynlerin arka planda kontrol sahibi oldukları sanal bir çocuk platformu kurulması amaçlanmaktadır. Ebeveynlerin, eğitim bilimcilerin ve pedagogların kontrolünde geliştirilmesi planlanan, içerisinde oyun, hikâye, anı defteri vb. içeriklerin yer alacağı, farklı ülkelerden farklı dilleri konuşan çocukların interaktif olarak konuşabileceği ve paylaşımlarda bulunabileceği bu platformun hayata geçirilmesi ile ülkemizde eğitim alanında yeni bir girişim başlatılmış olacaktır. AĞUSTOS 2013 29 TÜBA-GEBİP: Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanlarını Ödüllendirme Programı 2012 Seçkin Genç Bilim İnsanı Ödülleri Bakan Nihat Ergün tarafından sahiplerine verildi. GEBİP Nedir? Türkiye Bilimler Akademisi, 497 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin kendisine verdiği görev doğrultusunda, Türkiye’de tüm bilim alanlarındaki araştırmaları, bilimci kişiliğini ve araştırıcılığı özendirmek, gençleri bilim ve araştırma alanına yöneltmek amacıyla 2001 yılında TÜBA-Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanlarını Ödüllendirme Programı’nı başlatmıştır. “Genç Akademi” oluşturma hedefiyle yola çıkan TÜBA-GEBİP, ülkemiz biliminin geleceğine yönelik önemli bir yatırım olmuş, çeşitli ülkelerin akademilerine de örnek teşkil etmiştir. TÜBA-GEBİP, ülkemizin araştırmalarıyla ön plana çıkmış genç bilim insanlarını Akademi’nin şemsiyesine almak, Akademi üyeleriyle etkileşimlerinden sinerji yaratmak ve ihtiyaç duydukları desteği ödül biçiminde sağlamak amacıyla başlatılmıştır. Kimler Başvurabilir? Tüm bilim dallarından, sağlık bilimlerinde uzmanlık, diğer bilim dallarında doktora derecesine sahip, 30 AĞUSTOS 2013 Türkiye’de çalışan veya Türkiye’de çalışma kararını vermiş, başvuru tarihinde 39 yaşını doldurmamış genç bilim insanları Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanlarını Ödüllendirme Programı’na başvurabilir. Programa kabul edilen genç bilim insanlarına üç yıl boyunca destek verilir. GEBİP’in Amacı Bilimci kişiliğinin gelişmesinde, yüksek lisans/doktora öğrenciliği ve doktora sonrası araştırıcılığın yanı sıra, bağımsız genç araştırıcı evresi önemli bir yer tutmakta; bilim insanları kendi başlarına araştırma yapma ve yüksek lisans/doktora tez çalışmalarını yönetme yetkinliklerini geliştirme zorunluluğunda oldukları bu evrede, özel teşvik ve desteğe gereksinim duymaktadır. Bu program genç akademisyenlerin birbirleriyle ve konuya hevesli bilim insanları ile iletişim kurmalarını kolaylaştırmayı, aralarında bir etkileşim ve sinerji oluşturulmasını, bilime ilgi duyan gençler içinde rol modelleri oluşturarak bilimin ülkemizde tanınırlığını, farkındalığını artırmayı, bilimi gençlere sevdirmeyi amaçlamaktadır. GEBİP’in İşleyişi Programa kabul edilen araştırıcıların çalışmalarını izlemek, değerlendirmek ve yönlendirmek, Akademi Konseyi’nin belirlediği ilkelere göre ve Konsey tarafından bu amaçla oluşturulan komitelerin katkılarıyla yapılmaktadır. GEBİP Ödülü sahibi bilim insanları yıllık toplam 20.000TL ödül alırlar. Ayrıca, genç araştırmacılar yetiştirmelerini teşvik etmek amacıyla - danışmanı oldukları doktora öğrencisi için harcanmak üzere - kendilerine yıllık toplam 6.000 TL ek bir maddi destek verilir. GEBİP Üyeliği aktif olarak devam eden araştırmacılar, başvurdukları takdirde yılda bir defa en fazla 4.000 TL tutarında Bilimsel Toplantı Desteği alabilir. GEBİP Üyeleri, programı tamamladıktan sonra, beş yıl süresince, yine yılda bir defa GEBİP sonrası destekten yararlanabilmektedir. Avrupa için 1.000 Dolar karşılığı TL; UzakdoğuAmerika için 1.250 Dolar karşılığı TL destek sağlanmaktadır. Bugüne Kadar Yapılanlar… GEBİP, “Genç Akademi” olarak dünyadaki ilk örneklerinden biridir. Bu program “Genç Akademi” oluşturma hedefiyle yola çıkmış, ülkemiz biliminin geleceğine yönelik önemli bir yatırım olmuş, çeşitli ülkelerin akademileri tarafından örnek gösterilmiştir. 2001-2012 yılı içinde programa 1722 genç bilim insanı başvurmuş, bunlardan 294’ü ödüle layık görülmüştür. 2012 yılı için 28 genç bilim insanının GEBİP Ödülü ile desteklenmesi uygun bulunmuştur. Genç Akademi Çalışmaları Türkiye’deki “Genç Akademi” çalışmalarının temeli, 2009 yılında Zonguldak’da yapılan “TÜBA-GEBİP Yıllık Değerlendirme Toplantısı”nda atılmış, Ankara ve İstanbul’da yapılan toplantılarla çalışmalar devam etmiştir. Türkiye Bilimler Akademisi çatısı altında Türkiye Genç Bilim Akademisi’nin kurulması konusundaki çalışmalar, TÜBA-GEBİP ve Küresel Genç Akademi Üyesi Doç. Dr. Yusuf Baran tarafından yürütülmektedir. Doç. Dr. Baran, Küresel Genç Akademi’nin 15-18 Mayıs tarihlerinde yapılan 2013 yılı Genel Kurul toplantısında, TÜBA Başkanlığınca yürütülen çalışmalar ile ilgili olarak bir konuşma yapmış ve ülkemizin bu konuya verdiği önemi belirtmiştir. 2012 Yılı TÜBA - GEBİP Ödül Sahipleri Unvanı Adı ve Soyadı Çalıştığı Kurum Alanı Doç. Dr. Ethem M. Arsava Hacettepe Üniversitesi Tıp/Nöroloji Doç. Dr. Seda Keskin Avcı Koç Üniversitesi Kimya ve Biyoloji Mühendisliği Yrd. Doç. Dr. Reşat Bayer Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Prof. Dr. Barış Binici ODTÜ İnşaat Mühendisliği Yrd. Doç. Dr. Özgür Birer Koç Üniversitesi Kimya Doç. Dr. Kazım Büyükboduk Koç Üniversitesi Matematik Yrd. Doç. Dr. Fevzi Ç. Cebeci Sabancı Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Mühendisliği Yrd. Doç. Dr. Murat Çokol Sabancı Üniversitesi Biyolojik Bilimler/ Biyomühendislik Yrd. Doç. Dr. Katja Doerschner Bilkent Üniversitesi Psikoloji Yrd. Doç. Dr. Gülayşe İ. Dunn Koç Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Doç. Dr. Ayhan Kürşat Erbaş ODTÜ Eğitim Bilimleri Yrd. Doç. Dr. Ebru Erbay Bilkent Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Yrd. Doç. Dr. Seda Ertaç Koç Üniversitesi Ekonomi Doç. Dr. Hakan Ferhatosmanoğlu Bilkent Üniversitesi Bilgisayar Müh. Doç. Dr. Işın Güler Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Yrd. Doç. Dr. Gözde İnce Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Yrd. Doç. Dr. Aida Just Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimleri Doç. Dr. Dilek F. Kurtuluş ODTÜ Havacılık ve Uzay Müh. Doç. Dr. Murat Manguoğlu ODTÜ Bilgisayar Müh. Yrd. Doç. Dr. Ersin Emre Ören TOBB ETÜ Biyomedikal Mühendisliği Yrd. Doç. Dr. Nurhan Özlü Koç Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Yrd. Doç. Dr. Mehmet Sayar Koç Üniversitesi Makine Mühendisliği Yrd. Doç. Dr. Tevfik Metin Sezgin Koç Üniversitesi Elektrik-Elektronik Müh. Doç. Dr. Afsun Şahin Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp/Göz Hastalıkları Doç. Dr. Mustafa Şahmaran Gaziantep Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Yrd. Doç. Dr. A. Begüm Tekinay Bilkent Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji Yrd. Doç. Dr. Erdal Toprak Sabancı Üniversitesi Biyofizik Doç. Dr. Tamer Uyar Bilkent Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji AĞUSTOS 2013 31 Makale ÇOK BOYUTLU ORGANİZASYONEL PERFORMANS ÖLÇÜM MODELLERİ Çok Boyutlu Organizasyonel Performans Ölçüm Modelleri Nilay DÖNMEZ, Aslıhan SERTKAYA, Gülçin MANZAK AYDIN, Gonca ARAS Sanayi ve Teknoloji Uzmanları (Verimlilik Genel Müdürlüğü) Fatma GÜNTÜRKÜN Uzman (İzmir Güney Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği) Kurumsal performans ölçümü, işletmede yürütülen faaliyetlerin temel amaç ve hedeflere ne ölçüde hizmet ettiğinin izlenmesine, iyileştirme gerektiren noktaların zamanında tespit edilebilmesine ve geleceğe yönelik kararların sağlam temellere dayandırılabilmesine olanak sağlayan bir yönetim aracı olarak, son 20 yılda rağbet gören bir araştırma konusudur. Kurumsal performans ölçümünün çok boyutlu bir kavram olması, stratejik yönetim, muhasebe, insan kaynakları, pazarlama, yöneylem araştırması gibi çok 32 AĞUSTOS 2013 farklı uzmanlık alanlarında çalışan akademisyen ve uygulamacıların konuya ilgi göstermesine neden olmuştur. Öte yandan, konuyla ilgili çok sayıda yayın olmasına rağmen, özellikle bu çalışmada ele alınacak olan yeni nesil performans ölçüm sistemlerinin işletmelerce ne yaygınlıkta kullanıldığına ilişkin hâlen yeterli bilgi bulunmamaktadır. Son 20 yıldır gündemden düşmeyen bir konu olmasında, performans ölçümü uygulamalarının işletmeye sağladığı öne sürülen yararların büyük payı bulunmaktadır. Organizasyonun bütününde amaçlarla faaliyetlerin uyumlaştırılmasını ve işletmenin fonksiyonel birimlerinin aynı hedeflere yönelik olarak birbirlerini destekler nitelikte çalışmasını sağlaması, performans ölçümünün en önemli faydaları arasında sayılabilir (Linge ve Schiemann, 1996). Ayrıca performans ölçüm sistemleri, yöneticilerin amaçlara odaklanarak faaliyetlerde önceliklendirmeye gitmelerini sağlamakta, vizyonun kesin amaçlara ve uygulanabilir faaliyetlere dönüştürülmesi konularında yol gösterici bir nitelik taşımaktadır (Kaplan ve Norton, 1996). Bunların yanında, işletme içinde iletişim ve tartışma için objektif bir dil sunması ve kaynak dağılımı kararları için objektif kriterler ortaya koyması sorun oluşumunu engelleyebilecek diğer faydalar olarak karşımıza çıkmaktadır (Godener ve Soderquist, 2004). Tanımlanan problemlerin sebepleri hakkında ipuçları vermesi ve önlem alınması gereken hususların erken teşhis edilmesini sağlaması da işletmenin performansını iyileştirmede yöneticilerin işini kolaylaştıran bir diğer unsurdur (Gleich, 2001). Kronolojik olarak incelendiğinde, kurumsal performans ölçümünün gelişimi birkaç temel aşamada ele alınabilir. Bütçe kontrolünün hâkim olduğu 1970 öncesi yılların ardından, 1970’lerde genellikle yönetim muhasebesi sistemlerinin performans ölçümünde nasıl kullanılabileceği üzerine odaklanılmıştır. Finansal göstergelerin dışında yeni performans ölçülerine duyulan gereksinimin hissedilmeye başlandığı 1980’lerde hissedarlar, müşteriler, çalışanlar, iş süreçleri, entelektüel sermaye gibi farklı boyutlara ilişkin birbirinden kopuk ölçüler geliştirilmiş ve bunlar finansal göstergeleri desteklemek amacıyla kullanılmıştır. 1990’larla birlikte performans ölçümü ÇOK BOYUTLU ORGANİZASYONEL PERFORMANS ÖLÇÜM MODELLERİ Makale daha kapsayıcı ve bütüncül bir bakış açısıyla ele alınmaya başlanmış, farklı boyutları bir arada değerlendirmeye çalışan yeni yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Dengeli Puan Kartı (BSC) (Kaplan ve Norton, 1992) ve Bütünleşik Performans Ölçüm Sistemleri (IPMS) yaklaşımları, bu dönemde ortaya çıkan modellere örnek olarak gösterilebilir. 1990’ların sonlarından bugüne dek gelişen süreçte ise sona yaklaşıldığında performans ölçüm modellerinde dinamiklik kavramının öne çıktığı gözlenmektedir. Ghalayini (1997) tarafından geliştirilen Bütünleşik Dinamik Performans Ölçüm Sistemleri (IDPMS), Bititci (2000) tarafından geliştirilen Dinamik Performans Ölçüm Sistemleri (DPMS) ve Neely (2000) tarafından geliştirilen Performans Prizması, dinamiklik yönü ile dikkat çeken performans ölçüm yaklaşımlarından bazılarıdır. Geçmişten bugüne performans ölçüm sistemlerinin gelişimi incelendiğinde gözlenen temel değişim, sadece finansal göstergeler içeren geleneksel ölçüm sistemlerinin yerini çok boyutlu ölçüm sistemlerinin almasıdır. Bu dönüşümde, geleneksel modellerin; geriye dönük bakış açısı içermesi, işletmenin gelecekteki performansına ilişkin fikir vermekten uzak olması ve nedensellik ilişkileri hakkında verdiği bilginin yetersiz olması gibi eksik yönlerinin büyük payı olmuştur (Ittner ve Larcker, 1998). Geleneksel modellerin pratikte uygulanmalarının zor olması, esnek ve bütünleşik bir yapı sergilememeleri, sürekli iyileştirme mantığıyla çelişmeleri ve müşteri gereksinimlerini görmezden gelmeleri, çok boyutlu ölçüm sistemlerine geçilmesinde rol oynayan diğer unsurlardandır (Ghalayini ve Noble, 1996). Kurumsal Performansa Kavramsal Bakış “Kurumsal performans” ve “kurumsal performans ölçümü”, 1990’ların başından bu yana literatürde yoğun bir şekilde işlenmesine rağmen bu kavramların genel geçer bir tanımını yapmak oldukça güçtür. Konuyla ilgili farklı uzmanlık alanlarından (stratejik yönetim, süreç yönetimi, insan kaynakları, kurumsal davranış, bilgi sistemleri pazarlama, vb.) çok sayıda araştırmacının çalışmaları ve yayınları bulunmakta ancak bunların çoğu, konunun sadece spesifik bir alanına eğilmekte ve söz konusu araştırma alanına bütüncül bir katkı koymaktan uzak kalmaktadır. Aslında bu alanda genel bir gözden geçirme sonunda, yapılan çalışmaların sayıca çokluğuna karşın, bu çalışma alanını yoğun bir şekilde etkileyen ve yönlendiren az sayıda araştırmacı olduğu açıkça görülmektedir. Sonuç olarak, farklı disiplinleri ilgilendiren bir çalışma alanı olan kurumsal performans ölçümünde, araştırmacılar arasındaki etkileşim birbiriyle uyumlu ve tutarlı bir bilgi birikimine ulaşılmasını henüz sağlayamamaktadır. İlgili literatür incelendiğinde, en temel kavramlar olan “kurumsal performans” ve “kurumsal performans ölçüm sistemlerine” ilişkin bile, üzerinde fikir birliğine varılmış belirli bir tanım bulunmadığı gözlenmektedir. Çalışmalarda rastlanılan tanımların her biri kavramlarla ilgili farklı bir bakış açısı sağlamakta, kavramların farklı özelliklerine yer vermektedir. Dolayısıyla bu tanımlar, kavramların kesin ve net özelliklerinin neler olduğuna ilişkin ortak bir kanı ortaya koyamamaktadır. Bu durum anlam karmaşasına yol açarak, araştırma alanının gelişimini sekteye uğratmaktadır. Bu noktada Franco-Santos ve diğerlerinin, 2007 yılında kurumsal performans ölçümünün kavramsal boyutu hakkında yaptıkları detaylı bir araştırma, literatüre bu anlamda önemli bir katkı sağlamıştır. Geçmişten bugüne ilgili çalışmalar incelendiğinde, 1980’lerden bu yana iş dünyasında yaşanan gelişmelere paralel olarak, kurumsal performansın kavramsal kapsamı, boyutları, kurumsal performans ölçüm sisteminin kurgulanma yapısı, nitelikleri ve işletmedeki işlevleri ile ilgili kavramlarda da değişimler gözlenmektedir. Göze çarpan bu değişimlere aşağıda kısaca değinilmektedir. Kurumsal performansın tanımı 1990’ların erken dönemlerinde işletmenin stratejik amaçları üzerine kurulmuştur. İlerleyen AĞUSTOS 2013 33 Makale ÇOK BOYUTLU ORGANİZASYONEL PERFORMANS ÖLÇÜM MODELLERİ yıllarda daha geniş bir bakış açısı ile ele alınmaya başlanan kurumsal performansın, sadece işletme sahiplerinin ve paydaşlarının istek ve beklentilerini göz önüne almak yerine, aynı zamanda müşteri, çalışan, tedarikçi ve devlet gibi tarafları da ilgilendiren bir kavram olduğu görüşü ortaya çıkmıştır (Bititci vd., 1997). Bu paydaş yönelimi, daha sonraları toplum ve gelecek kuşaklar gibi önemli paydaşları da kapsayacak şekilde genişletilmiştir (Neely vd., 2002). 1980’lerde kurumsal performans, sadece işletmenin finansal başarısı ile ölçülebilen bir kavram olarak görülürken, 1990’lardan sonra operasyonel bakış açısının gelişmesiyle, maliyetler, etkinlik, kalite, verimlilik, esneklik gibi farklı unsurlara ilişkin ölçülerin de yer aldığı daha dengeli ölçüm sistemleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Günümüzde araştırmacıların tamamına yakını, kurumsal performans ölçüm sistemlerinin finansal ve finansal olmayan ölçüleri bir arada içermesinin ve bu ölçülerin birlikte değerlendirilmesinin gerekliliği üzerinde hemfikirlerdir. Nitekim son dönemlerde, kurumsal performansın bütüncül bir bakış açısıyla, çok boyutlu ve dengeli bir şekilde ölçüldüğü modeller literatürde sıkça yer almaktadır. Performans ölçüm sisteminin modellenmesinde de benzer bir değişim gözlenmektedir. 80’lerde ve 90’ların başlarında, performans ölçüm sistemlerinde hiyerarşik dikey bir yapılanma 34 AĞUSTOS 2013 dikkat çekmekte iken, daha sonraları yatay ve dengeli yapılanma ile hem yatay hem dikey bütünleşmenin yaşandığı formlar desteklenmektedir (Neely vd., 2000). Kurumsal performans ölçüm sistemlerinin işletmedeki rollerinin geçmişten bugüne değişimine bakıldığında ise, başlangıçta bu sistemlerin kontrol işlevinin ön planda olduğu görülmüştür. İlerleyen yıllarda bu sistemlerinin işletmenin sürekli gelişimine (Neely vd., 1995), stratejinin tanımlanması ve işletme birimlerine yayılmasına (Kaplan ve Norton, 1996) faaliyetlerin stratejik amaçlarla uyumlulaştırılmasına, yönetsel gelişime (Garengo vd., 2005) ve organizasyonel öğrenmeye (Kueng vd., 2001) katkıda bulunma işlevleri de gündeme gelmiştir. Kimi araştırmacılar, işletmedeki işlevlerinin genişlemesi sonucunda performans ölçüm sistemlerinin salt bir “ölçüm” aracından bir “performans yönetim” aracına dönüştüklerini ileri sürmektedirler (Aktaran: Marchand ve Raymond, 2008). Gelinen noktada girişte de belirtildiği gibi kurumsal performans; işletmenin kârlılık, etkililik, etkinlik, verimlilik, kalite, müşteri, çalışanlar, yenilik ve çevre gibi farklı boyutlarda gösterdiği bütüncül başarı olarak tanımlanabilir (Gosselin, 2005). Benzer bakış açısıyla, performans ölçüm sistemini de “yönetsel düzeyde alınacak kararları ve sürekli gelişmeyi desteklemek amacıyla, bir işletmenin belirlediği strateji ve hedefler doğrultusunda farklı performans boyutlarında gösterdiği başarının sayısal olarak ölçülebilmesi ve değerlendirilmesini sağlayacak süreçler bütünü” olarak tanımlamak mümkündür. Kurumsal Performans Ölçümü ve Gelişimi Performans ölçüm sistemleri, karar alma süreçlerinde önemli bir araçtır. Ancak zamanla ihtiyaçlarda ve iş dünyasındaki değişimler sonucunda performans ölçümünde de sistem yaklaşımına geçilmiştir. Bu süreçte birçok araştırmacı, bir performans ölçüm sistemin nasıl olması, nasıl işlemesi, ne tür ölçüler içermesi gerektiği gibi konularda çalışmalar yapmış, model önerileri geliştirmiştir. Yapılan çalışmalar incelendiğinde, araştırmacıların performans ölçümünün farklı yönlerini ön plana çıkarabildikleri, konuya farklı bakış açılarıyla yaklaşabildikleri izlenimi edinilmektedir. Örneğin Cross ve Lynch (1991) iyi bir performans ölçüm sisteminin; faaliyetleri, stratejik hedeflerle ilişkilendirmesi, finansal ve finansal olmayan bilgileri bütünleştirmesi, kayıpları tespit ve elimine etmesi, organizasyon yapısını dikey hiyerarşik bir yapıdan yatay bir yapıya dönüştürmesi, kurumsal öğrenmeyi hızlandırması, iç ve dış değişimlere hızlı cevap verebilmesi gerektiğini belirtmişlerdir. Maskell (1991) ise iyi bir ölçüm ÇOK BOYUTLU ORGANİZASYONEL PERFORMANS ÖLÇÜM MODELLERİ Makale sisteminin üretim stratejisi ile ilgili olması, finansal olmayan ölçüleri de içermesi, dinamik, basit ve kolay olması, hızlı geri besleme sağlaması, sadece izleme değil aynı zamanda sürekli gelişme aracı olması gerektiğini dile getirmiştir. Diğer yandan, Caplice ve Sheffi (1995) iyi bir ölçüm sisteminin kapsamlı, neden sonuç ilişkisine dayanan, dikey ve yatay bütünleşmiş ve kullanışlı bir yapıda olmasının gerekliliğine dikkat çekmiştir. Yine performans ölçüm sistemlerinin “dengeli” ve “dinamik” bir yapıda olması, son dönemlerde yayınlanan birçok çalışmada değinilen özelliklerdendir. Burada “dengeli” kavramı ile işletmeyi bütünsel olarak değerlendirmeye imkân sağlayacak finansal ve finansal olmayan göstergelerin bir arada tutulması anlatılırken, “dinamik” kavramı ile işletme içindeki ve dışındaki değişimlere göre hedef ve önceliklerin sürekli olarak gözden geçirilip güncellenebilmesi ifade edilmeye çalışılmaktadır (Taticchi vd., 2010). Franco-Santos ve diğerleri tarafından yapılan taramada karşılaşılan kurumsal performans ölçüm sistemlerine ilişkin tanımlarda yer verilen unsurların, kurumsal performans ölçüm sistemlerinin özellikleri, rolleri (amaçları veya işlevleri) ve süreçleri olmak üzere üç temel kategoride toplanabileceğine değinilmiştir. Karşılaşılan tanımlar, bu kategorilerden sadece birine ya da bunların farklı bileşimlerine ilişkin ifadeler içermektedir (FrancoSantos vd., 2007). Franco-Santos ve diğerleri (2007), literatürde yer alan performans ölçüm sistemi tanımlamalarında, bu sistemlerin özelliklerinin ve işlevlerinin yanı sıra süreçlerine de yer verildiğini belirtmişlerdir. Bu çalışmada yapılan taramalar sonucunda performans ölçüm sistemlerinin süreçleri aşağıdaki beş temel kategoride sınıflanmıştır (Franco-Santos ve diğ., 2007): • Performans ölçülerinin seçimi ve tanımlanması: Paydaşların gereksinimlerinin ve isteklerinin tanımlanması, planlama, stratejik hedeflerin belirlenmesi, performans ölçülerinin seçilmesi ve tanımlanması, bu ölçülere dair hedeflerin konması süreçlerini kapsar. • Verinin toplanması ve işlenmesi: Veri toplama ve veri analizi süreçlerini kapsar. • Bilgi yönetimi: Performans ölçümü sonucunda edinilen bilgilerin yorumlanması, paylaşılması ve karar verme süreçlerini kapsar. • Performans değerlendirme ve ödüllendirme: Performansın değerlendirilmesi ve ödül sistemi ile ilişkisinin kurulması süreçlerini kapsar. • Sistemin gözden geçirilmesi: Sistemde geri besleme döngüsünün işlemesini sağlayacak çeşitli gözden geçirme işlemlerini kapsar. Performans ölçüm sistemlerinin yukarıda değinilen süreçleri uygulanırken yapılan bazı hatalar, uygulamada aksaklıklara neden olmaktadır. Performans ölçüm sistemlerinin uygulamalarında yapılan temel hatalar şöyle sıralanabilir: • Gereğinden fazla veya az veri toplanması: Gereğinden fazla veri toplanması, aşırı bilgi yüklemesine neden olarak yöneticilerin ve çalışanların bazı verileri göz ardı etmesine ya da etkili bir şekilde kullanamamasına yol açar. Gereğinden az veri toplanması ise, işletmenin tüm performans boyutlarıyla bütüncül bir değerlendirilmesinin yapılamamasına sebep olur. • Kısa döneme odaklanma: İşletmelerin çoğu, sadece finansal ve operasyonel veri toplayarak müşteri ve çalışan tatmini, ürün/hizmet kalitesi gibi uzun dönem ölçülerini ihmal ederler. • İşletme kararlarının verilere dayandırılmaması: Yöneticilerin çoğu, kararlarını, kendilerine sunulan veriler yerine geçmiş tecrübelerine ve sezgilerine dayandırarak alırlar. • Takım çalışması yerine rekabetin teşvik edilmesi: Departmanların ya da çalışanların performans sonuçları birbirleriyle değil, önceden belirlenen hedef değerlerle kıyaslanmalıdır. • Gerçekçi olmayan hedefler belirlenmesi: Belirlenen hedef değerlerin ulaşılabilir olmasına dikkat edilmelidir. AĞUSTOS 2013 35 Makale ÇOK BOYUTLU ORGANİZASYONEL PERFORMANS ÖLÇÜM MODELLERİ • • Ölçüler arasındaki ilişkilerin kurulamaması: Ölçüler, işletmenin stratejik planı ile ilişkilendirilmeli ve işletmenin bütününe dikey ve yatay olarak ilişkilendirilerek yayılmalıdır. Gereğinden az ya da çok sıklıkta ölçüm yapılması: Gereğinden az sıklıkta ölçüm yapılması, gerekli düzeltici eylemlerin zamanında yerine getirilememesine, gereğinden fazla sıklıkta ölçüm yapılması ise gereksiz çaba harcanmasına ve maliyetlerin artmasına neden olacaktır. Bu konuda bir denge sağlanması gerekir. Performans Ölçüm Sistemlerinin Gelişimi 1990 sonrasında performans ölçüm sistemleri ile ilgili yapılan çalışmalarda hızlı bir gelişme yaşanmıştır. Organizasyonların yapısında meydana gelen değişimler ile teknolojik gelişmeler, organizasyonların değişik açılardan kendilerini değerlendirme, bu değerlendirmelerin sonuçlarını iç ve dış faaliyetlerinde kullanma gerekliliklerini artırmıştır. 1990 öncesi dönemde daha basit olan performans ölçümü, 2000’li yıllarda kullanımı yaygınlaşan ve farklı açılardan organizasyonları değerlendiren sistem yaklaşımlarına dönüşmüştür. Performans ölçümünün geçirdiği gelişim evreleri birçok yazar tarafından birbirine benzer yapıda ama bazı farklı yönleri öne çıkaracak şekillerde ortaya konulmuştur. Gomes vd. tarafından bu gelişim Şekil 1’de ortaya konulmuştur (Gomes, vd., 2004). Buna göre, 1990 öncesi dönemde daha çok maliyet muhasebesi temelli performans ölçüm yaklaşımının hakim olduğu görülmektedir. Bu yaklaşımın sonucu olarak elde edilen ölçümler daha çok geçmişi yansıtmaktadır. Bu tür bir yaklaşımla ölçülen performansla amaçlanan daha çok, bütçelenmiş olan ile gerçekleşeni karşılaştırmak ve içsel etkinliği artırmaktadır. Şekil 1. Performans Ölçümünün Gelişim Süreci Kaynak: Gomes vd., (2004) 36 AĞUSTOS 2013 ÇOK BOYUTLU ORGANİZASYONEL PERFORMANS ÖLÇÜM MODELLERİ Makale Şekil 1'de yer alan her bir aşama için özetlenmiş bilgi aşağıdaki tabloda yer almaktadır. Tablo 1. Performans Ölçümünün Gelişim Sürecinde Yer Alan Aşamalar Aşama 1: Aşama 2: Aşama 3: Aşama 4: Aşama 5: Kapalı Sistem Uyarlanmış Kapalı Sistem Yarı Açık Sistem Açık Sistem Gelecek Araştırma Konuları • Maliyet muhasebesi yaklaşımı • Geriye dönük yaklaşım • • • Sonuçlar, organizasyonel etkinliği yükseltmek ve bütçelenmiş olanla asıl olanı karşılaştırmak için kullanılır. • Muhasebe ve finansal yaklaşımın karıştırılarak kullanılması Geriye dönük yaklaşım • • Sonuçlar, içsel etkinliği • artırmak ve dış kaynaklardan sermaye çekmek için kullanılır. Finansal ve finansal olmayan değerlerin karışık kullanıldığı bir yaklaşım İleriye dönük ve geriye dönük yaklaşımın karışımı Sonuçlar, bütün organizasyonun yönetimi için kullanılır. • Dengeli, bütünleşik bir yaklaşım • İleriye dönük yaklaşım • Sonuçlar, organizasyonel duyarlılığı geliştirmek için kullanılır. • Her bir görev ya da kaynak ile bütün sistemin etkililiğini gözlemlemeye yarayan bir sistemin tasarlanması • Sürekli iyileştirme yaklaşımı • Sonuçlar, organizasyonun birinci sınıf bir organizasyon olmasına olanak sağlayacak şekilde kullanılır. • Ölçüm için yukarıdan aşağıya bir yaklaşıma karşılık aşağıdan yukarıya bir yaklaşımın benimsenmesi AĞUSTOS 2013 37 Makale ÇOK BOYUTLU ORGANİZASYONEL PERFORMANS ÖLÇÜM MODELLERİ Ancak zaman içerisinde salt finansal göstergeler kullanılmasının yetersiz olduğu görülmüştür. Dolayısıyla 1990’lı yıllarda yarı açık sistemler olarak adlandırılan finansal ve finansal olmayan göstergelerin birlikte kullanıldığı döneme geçilmiştir. Bu göstergelerin birlikte kullanımı, organizasyonların hem geriye dönük hem de ileriye yönelik olarak hesaplamalar yapmasına olanak sağlamıştır. Elde edilen sonuçlar, bütün organizasyonun yönetimi için kullanılmıştır. Bu sonuçlar gelecek için alınacak stratejik kararlara da yansıtılmaktadır. Bunun sonucunda organizasyon, geçmiş ve geleceği birlikte değerlendirilebilecek temel bir yapıya sahip olacaktır. Finansal ve finansal olmayan göstergelerin birlikte kullanılması, bir sonraki aşamada, bunların nasıl bir dağılımla kullanılması gerektiği sorusunu ortaya çıkarmıştır. Bu sebeple 2000’li yılların az öncesinde gelinen aşamada sistemler ve önerilen sistem yaklaşımları, daha dengeli ve bütünleşik bir gösterge yapısı ortaya koymaktadır. Dördüncü aşama olarak düşünülen açık sistemlerin bir başka özelliği 38 AĞUSTOS 2013 de daha ileriye dönük bir yaklaşım benimsemesidir. Bu sistem ile elde edilen sonuçlar organizasyonel duyarlılığı geliştirmek için kullanılmaktadır. 2000’li yılların başından itibaren ise artık performans ölçüm sistemlerinin bütün görevler ve kaynaklar ile bir bütün olarak sistemin etkililiğini gözlemlemeye yarayacak bir yapıda tasarlanabilmesi beklenmektedir. Bu sistemlerde sürekli iyileştirme yaklaşımının benimsenmesi gerektiği düşünülmektedir. Kullanımı 2000 yılı ile birlikte giderek yaygınlaşan performans ölçüm modellerinin temelde ortaya koydukları yaklaşıma bakılarak bu yönde bir çaba içerisinde oldukları söylenebilir. Organizasyonun mevcut durumunu ortaya koymaya yönelik olarak kullanılan göstergelerden elde edilen bilgiler ışığında, düzeltilmesi gereken noktalara ulaşılmaktadır. Bu alanların düzeltilmesi ile yeni alanların düzeltilmesine imkan sağlanmakta ve bu durum, organizasyonu sürekli olarak iyileştirme yapma, kendini geliştirme ortamına itmektedir. Ayrıca sistemlerde görülen yukarıdan inme ölçüm yaklaşımının gelecek dönemde aşağıdan yukarıya doğru ölçüm yaklaşımına dönüşmesi beklenmektedir. Kurumsal performans ölçüm modelleri önümüzdeki yıllarda da değişen çevre koşulları ve işletme ihtiyaçları doğrultusunda gelişerek işletmeler için vazgeçilmez bir araç olmaya devam edecektir. Ancak tüm modellerin işletmenin başarısına katkıda bulunmasının, modeli uygulayanların kararlı ve istekli çalışmalarına bağlı olduğu unutulmamalıdır. Yönetimin bu kararının tüm işletme çalışanları ve paydaşları tarafından paylaşılıyor olması da diğer bir önemli noktadır. Bu doğrultuda sistemlerin çalışanlar ve paydaşlar üzerindeki etkileri daha iyi araştırılmalıdır. Ayrıca işletme performansının artmasından doğacak getirilerin işletme bütünüyle paylaşılması, sistemin devamlılığı açısından faydalı olacaktır. Kaynakça • Bititci, U., Carrie, A. ve McDevitt, L., 1997. Integrated Performance Measurement Systems: A Development Guide. International Journal of Operations and Production Management, 17(5), s. 522-534. • Bititci, U., Turner, T. ve Begemann, C., 2000. Dynamics of Performance Measurement Systems. International Journal of Operations ve Production Management, Cilt 20, s. 692-704. ÇOK BOYUTLU ORGANİZASYONEL PERFORMANS ÖLÇÜM MODELLERİ Makale • Caplice, C. ve Sheffi, Y., 1995. A Review and Evaluation of Logistics Performance Measurement Systems. Internal Journal of Logistics Management, 6(1), s. 61-74. • Cross F., K. ve Lynch L., R., 1991. Measure Up- The Essential Guide to Mesuring Business Performance. Londra: Mandarin. • Franco-Santos, M. et al., 2007. Towards A Definition of A Business Performance Measurement System. International Journal of Operations and Production Management, 27(8), s. 784-801. • Garengo, P., Biazzo, S. ve Bititci, U. S., 2005. Performans Measurement Systems in SMEs: A Review for a Research Agenda. International Journal of Management Reviews, 7(1), s. 25-47. • Ghalayini, A., Noble, J. ve Crowe, T., 1997. An Integrated Dynamic Performance Measurement Systemfor Improving Manufacturing Competitiveness. International Journal of Production Economics, Cilt 48, s. 207-225. • Gleich, R., 2001. Das System Des Performance Measurement: Theoretisches Grundkonzept. München: Verlag Vahlen. • Godener, A. ve Soderquist, K., 2004. Use an Impact of Performance Measurement Results in R&D and NPD: an Exploratory Study. R&D Management, 34(2), s. 191-219. • Gomes, C. F., Yasin, M. M. ve Lisboa, J. V., 2004. A Literature Review of Manufacturing Performance Measures and Measurement in an Organizational Context: • • • • • • • A Framework and Direction for Future Research. Journal of Manufacturing Technology Management, 15(6), s. 511-530. Gosselin, M., 2005. An Empirical Study of Performance Measurement in Manufacturing Firms. International Journal of Productivity and Performance Management, 54(5), s. 419-437. Ittner, C. D. ve Larcker, D., 1998. Innovations in Performance Measurement: Trends and Research Implications. Journal of Management Accounting Research, Cilt 10, s. 205-38. Ghalayini, A. ve Noble, J., 1996. The Changing Basis of Performance Measurement. International Journal of Operations and Production Management, 16(8), s. 63-80. Kaplan, R. ve Norton, D., 1992. The Balanced Scorecard- Measures That Drive Performance. Harvard Business Review, 70(1), s. 71-79. Kaplan, R. ve Norton, D., 1996. "Translating the Strategy into Action - The Balanced Scorecard". Boston, MA: Harvard Business School Press. Kueng, P., Meier, A. ve Wettstein, T., 2001. Performance Measurement Systems Must Be Engineered. Communications of the Association for Information Systems, 7(3), s. 1-27. Linge, J. H. ve Schiemann, W., 1996. From Balanced Scorecard to Strategic Gauges: Is Measurement Worth It?. New York, NY: American Management Association. Marchand, M. ve Raymond, L., 2008. Researching Performance • • • • Measurement Systems An Information Sytems Perspective. International Journal of Opearting & Production Management, 28(7), s. 663-686. Neely, A., Adams, C. ve Kennerley, M., 2002. The Performance Prism: the Scorecard for Measuring and Managing Stakeholder Relationship. London: Prentice Hall. Neely, A., Gregory, M. ve Platts, K., 1995. Performance Measurement System Design: A Literature Review and Research Agenda. International Journal of Operations and Production Management, 15(4), s. 80-116. Neely, A., Mills, J., Platts, K., Richards, H., Gregory, M., Bourne, M. ve Kennerley M., 2000. Performance Measurement System Desing: Developing and Testing a Process-based Approach. International Journal of Operations & Production Management, 20(10), s. 692-704. Neely, A., Mills, J., Platts, K., Richards, H., Gregory, M., Bourne, M. ve Kennerley M., 2000. Performance Measurement System Desing: Developing and Testing a Process-based Approach. International Journal of Operations & Production Management, 20(10), s. 692-704. Taticchi, P., Tonelli, F. ve Cagnazzo, L., 2010. Performance Measurement and Management: A Literature Review and a Research Agenda. Measuring Business Excellence, 14(1), s. 4-18. AĞUSTOS 2013 39 BİLİŞİM, BİLİM VE TEKNOLOJİ Büyük (Mega) Veriler ve Süper İşlemler Çağı - 2 Mega Veriler Zorunlu mu? Nasıl ve Neden Oluşmakta? Süper Hızlı İşlemler Nelerdir? Olağanüstü Makineler: Süper Bilgisayarlar Hazırlayan: Dr. Mustafa Kemal AKGÜL / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü) Giriş Değerli okuyucular, geçen sayımızda başlamış olduğumuz aynı başlıklı yazı dizimizi bu sayımızda da sürdüreceğiz. Kimi kavramlar vardır ki üzerinde yeterince düşünülmediğinde, bizlere olağan, sıradan bir konu veya olay gibi gelebilir. Böylesi algılamanın her kişiye göre farklı açıklaması olsa bile asıl neden o konunun yeterince içinde veya yakınında bulunmayışımızdır. Çevremizde binlerce ton işlenmiş petrol ürünü satılmaktadır fakat bir litre ham petrol almaya kalkalım nereden bulacağımızı bilemeyiz ya da bulmak o kadar kolay değildir? Binlerce ton pamuk işlenir ülkemizde fakat dalında açmış bir pamuğu masanıza süs olarak koymak isteseniz onu da kolayca bulamayız. Hâlbuki pamuk tarlasında çalışanlar için çok sıradan bir üründür dalındaki pamuk. Teknolojik ürünler de böyledir, hep yanımızda ve sık kullandığımız ürünler olmasına rağmen, o teknolojinin ardındaki gelişim sürecini ve ona harcanan binlerce saat emeği algılayamayız veya algılamakta oldukça zorlanırız. Bazılarımız ise teknolojinin nasıl geliştiğiyle ilgilenmezler bile. Şurası bir gerçek ki; birçok bilim sosyoloğunun dediği gibi “ülkeler sadece teknolojiyi kullanarak teknolojik ülke olamazlar, teknolojiyi kullanmak kadar üretmek de önemlidir” Bu nedenle teknoloji kullanmada önemli aşamalar kaydeden ülkemizin, önemli bir hamle veya sanki zamanda bir sıçrama yaparcasına teknoloji üreten, geliştiren ülke konumuna geçmesi oldukça yakın görünmektedir. Bütün mesele, hayalinin gerçekleşmesini bekleyen ve sürekli 40 AĞUSTOS 2013 onu düşleyen bir kişi gibi, bizim içimizden birileri de sürekli teknoloji geliştirme düşünü karşısına koyarak ona odaklanmak zorundadır. Uykusuz geceleri olmayan toplumların teknolojik gelişmeleri eskiden de yoktu günümüzde de yoktur. Çalışmak, çalışmak ve yorgunluk hissetmeden yine çalışmak. Başka ülkenin bilim insanlarının iki yüz yıldan bu yana sürekli varlığını ortaya çıkarttığı, şu bilinmeyenler evreninden, maden çıkarırcasına yenilikleri çıkartabilmek. Bilinmeyenden bir ışık demeti alabilmek, işte teknoloji üretmek bu arzu ve yaklaşımla yapılabilir. Tabiî ki teknoloji üretmede, “değer katma” yaklaşımı da vardır. Bilinen bir teknoloji alınarak onun üzerinde farklılaştırma çalışmaları yapılarak onu daha da geliştirmek mümkündür, bu da kıymetlidir şüphesiz. Ancak yeni teknoloji üretenler hep önde gidenler, onu kullananlar ise izleyenler olarak tanımlanmaktadır. Siz kıymetli okuyucuların yakından bildiği bu kavramları hatırlatmamızın nedeni, içinde yaşadığımız bu “Bilgi Çağı”nın bize sunduğu fırsatları layığı ile kullanabilmek ve teknolojik gelişmedeki arayı kapatabilme konusunu vurgulamaktır. Günümüzde “Bilgi Çağı” artık kendini “Büyük Veriler” ve “Süper Hızlı İşlemler” ile duyurmaktadır. Eğer Türkiye’de “Bilgi Çağında” olduğumuzu kabul ediyorsak, bizimde diğer ülkeler gibi büyük verileri kullanan, süper hızlı işlemler yapma yeteneğinde bilgisayarları olan üniversitelerimiz ve araştırma kurumlarımız olmalıdır. Çünkü dünyada büyük verilerin ve süper işlemlerin kullanımı alanında ülkeler arasında büyük bir yarış çoktan başlamış bulunmaktadır. Dün beslenme ve barınma sorunları ile uğraşan kıta Çin’i bugün süper bilgisayarı Thian-2 ile dünyanın en hızlı süper bilgisayarına sahip ülke konumuna ulaşmıştır. Çin sadece transfer edilen teknoloji üretiminde değil temel bilimler alanında yaptığı bilimsel çalışmalarla da dünyada önemli bir noktaya gelmiş bulunmaktadır. Bizler de, başta 2023 yılı için konulan ekonomik hedeflerimiz olmak üzere, gelişmişlik yönüyle dünyanın ilk onunda yer alan ülkelerden birisi olmak istiyorsak, sadece teknoloji transferi ile başkalarını takip eden değil matematik, fizik, kimya, biyoloji gibi temel bilimler alanında da dünyada söz sahibi olmak durumundayız. Bütün bu gelişmelerin olabilmesi ise ancak süper hızlı işlemler çağı içinde yerimizi almakla olabilecektir. Büyük Veriler Nasıl Oluşmakta ve Neler Getirmekte? Bilgi çağının en büyük ayırt edici özelliği, yeni teknolojik buluşları tetiklemesi ve hızlandırmasıdır. Bilgisayar donanımı teknolojilerindeki gelişmeler, bilgisayarlar üzerinde çalışan işletim sistemleri ve uygulama yazılımlarının niteliğini de değiştirmişlerdir. Başlangıçta makine dili kodlaması ile başlayan sonra 2. ve 3. nesil yazılımlar ile devam eden uygulama yazılımı geliştirme dönemi kısa süreler içinde 4. nesil ‘nesne yönelimli -object oriented’ yazılımlara dönüşebilmiştir. Bununla birlikte, ilişkisel veri tabanı yönetim sistemlerinin kullanılması ile birlikte kullanıcıların verileri işleme, onları amaçları doğrultusunda sorgulama ve belgeleme (raporlama) süreçleri, kolay yapılan işlemler arasına girmiştir. İşte bu bigisayar işlem hızlarındaki gelişmeler sonucunda kullanıcılar daha ayrıntılı analizler yapabilmek amacı ile büyük verileri kullanma dönemine geçmişlerdir. Büyük verilerin nasıl oluştuğuna bakacak olursak, aşağıda BT Haberde yayınlanan bir haber bu konuda bize önemli fikirler vermektedir (1). “Dünyanın mevcut en popüler iki web sitesi olan Facebook ve Google, büyük verinin de en büyük kullanıcıları. Sadece Facebook’ta her gün 800 milyon kullanıcı 900 milyon veri objesiyle iletişime geçiyor. Tüm bu iletişim ağı reklamlarda kullanılmak üzere işleniyor. Google da tüketici alışkanlıklarını belirlemek için benzer yöntemlerle verilerini ayrıştırıyor. Sonuçta her iki şirket topladıkları dev veriler üzerinden milyarlarca dolar kazanıyor. Büyük veri iş dünyasına yeni bir vizyon kazandırıyor. İş zekâsı araçları doğrudan verimliliği artırıyor, şirketlerin rekabet avantajı yakalamasının önünü açıyor. Hatta büyük veri sayesinde şirketler, kendilerini yeniden tanımlayarak daha başarılı oldukları işlere yönelebiliyorlar. Kârlılığı artırma, daha iyi operasyonel süreçler ve daha iyi satışların yanında büyük verinin sundukları aslında şu an için hayallerimizle sınırlı. Örneğin; • Şirketler tüketici davranışlarını inceleyerek sadece ürünlere bakan, ancak satın almayan tüketicilere ürünlerin daha iyi sunulmasını sağlayabilir. • Müşterilerin nereden geldiğini, nasıl bu mağazaya ulaştığını bulmak gelecekteki pazarlama stratejilerinin daha doğru yapılmasının yolunu açacaktır. • Bir mağaza ya da web sitesinde kullanıcıların ortalama ne kadar vakit geçirdiği, ilginin hangi noktalarda yoğunlaştığı ölçülebilir. Büyük veri her sektördeki şirketin işleyişini daha üst seviyeye taşıyacak seçenekler yaratabiliyor. Üstelik sadece kurumları değil bireylerin hayatını da doğrudan etkileyebiliyor. Görünen o ki, geleceğin değerli madeni büyük veri, en önemli madencileri de veri bilimciler olacak. Elimizdeki verilerin nasıl değerlendirileceğiyle ilgili kararları almak için zaman çoktan geldi de geçiyor bile. Büyük Veri Artık Sağlığınızın da Bekçisi Büyük verinin gerçek hayata etkilerini görebileceğimiz en taze ve belirgin örneklerden biri IBM Watson. IBM’in dünyaca ünlü makinesi Watson, Jeopardy yarışmasında maharetlerini gösterdikten sonra geçtiğimiz günlerde sağlık sektöründe de kullanılmaya başlandı. Klinik çalışmalarda uzmanlaşmış hekimler ve teknoloji uzmanları doğal dil işleme yöntemlerini kullanarak Watson’a karmaşık klinik bilgileri işleme, analiz etme ve bu bilgileri anlamlandırmayı öğretmek için binlerce saat süren çalışmalar yürüttü. Bu sürecin sonunda şu ana kadar Watson 600 bin adetten fazla tıbbi bulguyu, 42 tıp yayınından gelen 2 milyon sayfa yazılı bilgiyi ve onkoloji araştırmalarındaki klinik denemeleri bünyesine aldı. Watson tıbbi kayıtlar, hasta sonuçları gibi on yıllarca geriye giden kanser tedavilerini ve 1,5 milyon kanser hastasının kayıtlarını analiz ederek, hekimlere sadece saniyeler içerisinde kanıta dayalı tedavi opsiyonlarını sunma gücüne sahip. Arkasındaki büyük veri işlem gücüyle büyük veriden güç alan Watson, artık sağlık hizmetlerinde çok kritik bir görev üstleniyor. Şirketler Verilerini Satarak Gelir Elde Ediyor Değişen dünyada teknolojik, ekonomik ve pazar odaklı faktörler, şirketlerin büyük veri politikalarını da doğrudan etkilemeye başladı. Gartner’ın hazırladığı rapora göre, 2016 yılında şirketlerin yüzde 30’u verilerini satacak ya da takas edecek. Bu konuda bir rapor hazırlayan Gartner, şirketlerin büyük veriyi yönetme ve depolama giderlerini karşılayabilmek için 2016’ya kadar şirketlerin yüzde 30’unun elinde bulunduğu verileri satacağını öngörüyor. Konuyla ilgili konuşan Gartner Araştırma Departmanı Müdür Yardımcısı Doug Laney, şirketlerin bu verilerin oluşturduğu giderleri masaya yatırması gerektiğini belirtirken, bu büyük verileri nasıl yöneteceklerini de tekrar gözden geçirmeleri gerektiğinin altını çizdi. Laney, şirketlerin bu yeni eğilimleriyle birlikte veri satıcıları gibi yeni mesleklerin ortaya çıkacağını belirtirken, bu sayede yeni kurulan ya da bu konuda tecrübesiz şirketlerin veri kaynaklarından daha fazla gelir elde edebileceklerinin altını çizdi (2). IDC: “Dünyadaki verinin yüzde 1’inden azı analiz ediliyor” EMC’nin sponsorluğunda IDC tarafından yapılan “Big Data, Bigger and Biggest Growth Digital Shadows in the Far East” adlı çalışmaya göre, yaratılan inanılmaz veri yığınına rağmen yalnızca yüzde 0.5’i analiz ediliyor. Bulut bilişim ve getirileri hızla artarken, piyasaların bu gelişime ayak uyduramadığı görülüyor. Buluta dayalı BT çalışanlarının 2015 yılına kadar yıllık yüzde 26’lık bir büyüme göstermesi bekleniyor. IDC’nin raporuna göre, bu durum da dünya çapında 7 milyon yeni bulut bağlantılı iş imkânı doğmasını ifade ediyor. Buna rağmen BT çalışanı istihdamına bakıldığında 2012 yılında1.7 milyon bulut bağlantılı pozisyonun boş kaldığı ortaya çıktı. Sebep olaraksa eğitim ve sertifikasyonun zayıf olması gösterildi. Bilgisayar, akıllı telefon gibi cihazların yaygınlaşması, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerdeki internet erişiminin artması ve CCTV kameraları ya da akıllı algılayıcılar gibi makinelerin yarattığı verinin çoğalması dijital dünyanın 2.8 zetabyte’a (1021 byte) kadar ulaşmasını sağladı. Raporlara göre 2020 yılında dünyada 40 zetabaytın üzerinde veri birikmesi bekleniyor. Buradaki en belirleyici etkenin 2005’te tüm verilerin yüzde 11’ini oluşturan makinelerin, 2020’de yüzde 40’ını oluşturacak olması. Bu değerli veri yığınlarının analiz edilememesi ya da sınıflandırılamaması önemli bir sorunu ortaya çıkartırken, eğer yapılabilseydi 2012 yılındaki verilerin yüzde 23’ü (643 eksabayt) büyük veri için faydalı olacaktı. Şu anda yalnızca verilerin yüzde 3’ü sınıflandırılırken, yüzde 0.5’i analiz edilebildi. Yetersiz sınıflandırma ve analizin sebebi olarak, dijital evrenin boyutundan çok daha hızlı büyüyen korunmaya ihtiyaç duyan veri gösterildi. Bölgeler arasındaki koruma seviyesi ile gelişmekte olan ülkelerin düşük koruma seviyelerinin etkili olduğu belirtildi. Yetersiz güvenlik ve düşük adaptasyon AĞUSTOS 2013 41 verinin değerlendirilme oranını düşürüyor (4). Neden Büyük Veriler Kullanmak Durumundayız? Bu Bir Zorunluluk mu? Bugün için atmosfer olaylarının tahmininden, müşteri eğilimlerinin analiz edilmesine kadar birçok alanda büyük veriler kullanılmaktadır. Benzer şekilde temel bilimler ile mühendislik uygulamalarının birçok alanında da büyük veriler kullanılmaktadır. İlaç sanayisinin gelişmesi, bazı ölümcül hastalıkların nedenlerinin araştırılmasında da büyük veriler kullanılmaktadır. Dolayısıyla bu başlıkta verilen “neden büyük veriler kullanmak durumundayız?” sorusunun cevabı, çünkü doğru ve ayrıntılı sonuçlara varabilmek için büyük veriler kullanmak zorundayız. Aslında büyük verilerin kullanılması gereğini bize temel bilimler içinde yürütülen örneğin matematik, fizik, kimya, biyoloji ve istatistiksel modeller söylemektedir. Bir olayın veya sürecin analizinde, istatistiksel dağılımlara göre yapılacak yorumların isabeti, kullanılan verilerin bütün katmanları teslim etmesi ve doğru işlenmesi ile mümkün olabilmektedir. Aşağıda büyük verilerin kullanımında tekilleştirme olarak adlandırılan yaklaşımla konu açıklanmaya çalışılmaktadır. “Tekilleştirme: Dünyanın verisini içine alsın, üstüne bir dünya yeriniz kalsın 2020 yılına kadar dünyadaki toplam veri miktarının 50 kat büyüyeceğine dair tahminler havada uçuşurken, bunca verinin nasıl yönetileceği ve yedekleneceği de ayrı bir merak konusu. Bu konuda en çok ön plana çıkan yöntem ise deduplication, yani tekilleştirme. Glasshouse Genel Müdürü Emre Pekar ile bu ilginç teknolojinin detaylarını konuştuk. Bundan birkaç ay önce Microsoft Başkan Yardımcısı Bob Kelly ile konuşurken laf arasında ilginç bir şey söylemişti. Demişti ki, “Bilişimin genelinde en verimsiz kullanılan sistemler depolama ve ağ altyapısıdır.” Veri yedekleme uzmanlarının neredeyse bütün yaşamı tam da bu iki verimsiz sistemin arasında geçiyor. Bir yanda sistemlerden topladıkları yedeklerin eldeki veri depolama altyapısında 42 AĞUSTOS 2013 mümkün olduğunca az yer kaplamasını sağlamaya çalışıyorlar, bir yandan da ağ altyapısını fazla zorlamadan eldeki verileri uzak lokasyonlarla hızlı bir şekilde aktarmakla uğraşıyorlar. Uğraşıyorlar ama bir yanda veri miktarındaki büyüme, bir yanda iş sürekliliği, bir yanda regülâsyonlara uyum derken yedekleme sistemlerinin üzerindeki iş yükü de çoğaldıkça çoğalıyor. Bunun üzerine endüstride ‘deduplication’, yani Türkçe adıyla ‘tekilleştirme’ diye bir yöntem ortaya çıktı. Bu iş için özel olarak geliştirilen sistemler, özel veri denetleme algoritmaları derken yöntemin gayet de güzel işlediğini gördüler. Tekilleştirme, tıpkı Mısır mitolojisinde Seth’in Osiris’i parçalara ayırıp İsis’in bu parçaları birleştirmesi gibi veriyi yedeklerken parçalara ayırıp, daha sonra gerektiğinde bu parçaları birleştirme prensibine dayalı bir teknoloji. Parçalara ayırdığınız verinin sadece değişen bölümlerini yedeklemenize imkân sağladığı için de oldukça verimli. Uygulandığı ortamlarda yedeklenecek veri miktarını onlarca, hatta zaman zaman yüzlerce kat azaltacak ölçüde başarılı sonuçlar ortaya koyuyor. 2020 yılına kadar dünyadaki toplam veri miktarının 50 kat artacağına dair öngörülerin havada uçuştuğu bir dünyada tam da ihtiyaç duyacağınız şey. Gelgelelim, günlük yedeklenecek veri kütlesindeki değişimi neredeyse 4 KB’lik kümelere kadar bölebilen bu sistemlerin kurulumu ve işletmesi ayrı bir uzmanlık gerektiriyor. Çünkü günün sonunda bu şekilde parçalanarak aktarılmış herhangi bir yedeği tekrar hayata döndürmek isterseniz, daha önce attığınız tüm adımların farkında olmak gerekiyor. İş bir kez kontrolden çıkarsa, yandığınızın resmi. Katlanarak Artan Veriyi Katlayarak Saklamak Öncelikle yedekleme alanını ve bant genişliğini verimli kullanabilmek için veriyi deyim yerindeyse lime lime doğruyorsunuz. Bu iş o kadar küçük ölçekte gerçekleşiyor ki, gerektiğinde 16 KB’lık bir veriyi 4 KB’lık dört parçaya ayırıp sadece değişen parçayı saklayabilmeniz dahi söz konusu. Bunların bir kısmı makine çıkışında belirleniyor, kimisinin kaydı yedekleme ortamında tutuluyor. Daha sonra tüm kümenin üzerine veri dilimlerinin nerede tutulduğunu, gerektiğinde nasıl birleştirileceğini gösteren bir harita yerleştiriyorsunuz. Bitti mi? Bitmedi. Bir de bu sistemin toplam bütünlüğünün kontrol altında tutulması lazım. Olası fiziksel durumlara karşı anlık görüntü alınması, felaket ihtimaline karşılık tüm bunların farklı bir konumda replikasyonu. Tüm bunlara karşılık kazanç ise azımsanmayacak seviyede. “Örneğin sanal makinelerin neredeyse yarısı birbirinin aynıdır” diyor Pekar. Dolayısıyla 800 – 1.000 adet sanal makinenin olduğu bir ortamda sağlanacak kazanç öyle böyle değil. Birbirine benzeyen 10 tane sunucunuz varsa, birinin yedeğini aldığınızda diğerlerinin önemli bir bölümünü aradan çıkarmış oluyorsunuz. Çok Hızlı (Süper) İşlemler Nedir ve Nasıl Tanımlanır? Süper bilgisayar basit olarak; yoğun paralel işlemciler, yüksek başarımlı vektör işlemciler ve öbek bilgisayarların oluşturduğu sistem (her bileşen olmak zorunda değil) olarak tanımlanabilir. Süper bilgisayarlar bilimde, deney ve hesaplamayı birleştiren hesaplamalı bilim gibi yeni metodolojilerin oluşmasını sağlamıştır. Günümüzde süper bilgisayarlar saniyede yüzlerce trilyon işlem yapar hale gelmiştir. Örneğin, dünyanın en hızlı süper bilgisayarı saniyede 136,8 trilyon kalıcı işlemle Amerika'da Lawrance Livermore National Laboratuary isimli ulusal laboratuvarın kullanımındadır (teorik sınır bu rakamın üzerinde olup adı geçen makina için saniyede 183,5 trilyon işlemdir). Süper bilgisayarlar ilk defa 1960'larda Seymour Cray tarafından Control Data Corporation'da tasarlandı. 1950'li yılların başında, bir bilgisayar eş zamanlı olarak birden fazla program çalıştıramıyordu. Her kullanıcı, bilgisayarı yalnız bir kere kullanma hakkına sahipti ve kendisine ayrılmış belirli bir sürede kullanacağı program ve delikli kağıttan kartlar ile bir bant şeritle birlikte bilgisayarı kullanması gerekiyordu. Program makineye yüklenir ve program sonlandırılana veya çökene kadar çalışacak şekilde ayarlanırdı. Programların hata denetimi makinenin önündeki elektrik şalterleri ve panel ışıklarıyla yapılırdı. Günümüzde, süper bilgisayarlar genellikle özel olarak Cray, IBM gibi geleneksel firmalar tarafından üretilmektedir. 2010 Kasım ayından beri Çin'de bulunan Tianhe-1A ve daha sonra hizmete alınan Tianhe 2 süper bilgisayarı dünyadaki en hızlı bilgisayardır (5). Olağanüstü Makineler: Süper Bilgisayarlar Bir bilgisayar sistemi düşünün; çok yüksek hızda hesaplamalar yapabilen, trilyonlarca işlemi saniyeler içinde halledebilen. Ar-Ge’nin vazgeçilmezi “Süper Bilgisayarlar…" Süper bilgisayar denilince akla hemen yüksek grafik ve işlemci hızı olan oyun bilgisayarları geliyor olabilir. Ama bizim burada bahsedeceğimiz bilgisayarlar en iyi oyun bilgisayarından bile milyonlarca kat hızlı, çok daha önemli amaçlar için kullanılan, çoğu zaman bir oda büyüklüğünde hatta küçük boyutlu bir bina büyüklüğünde. İlk süper bilgisayar 1960’lı yıllarda Seymour Cray tarafından tasarlandı. Hâlen dünyanın en büyük süper bilgisayar üreticilerinden olan Cray’in o bilgisayarı zamanımızın en hızlı süper bilgisayarından yaklaşık olarak 24.7 milyon kat daha az işlem yapabilmekte. Nedir Bu Süper Bilgisayar? Ne İşe Yarar? Süper bilgisayar aslında bizim bildiğimiz anlamda bir bilgisayar değil, daha çok bir bilgisayar sistemi olarak düşünülebilir. Paralel işlemciler, yüksek başarımlı vektör işlemciler ve öbek bilgisayarlardan oluşurlar. Bu bilgisayarlar çok hızlı işlem yapabilirler. Örneğin; Kasım 2012 verilerine göre dünyanın 2. En hızlı süper bilgisayarı olan “Sequoia”, 6.7 milyar insanın hesap makinesi kullanarak 320 yılda yapabileceği hesaplamayı yalnızca bir saat içinde yapabilmektedir. Süper bilgisayarlar, hayatın birçok alanında kolaylık ve gelişme sağlar. Hava tahmin raporlarından, kimyasal olaylara, biyolojik araştırmalardan, fiziksel olarak maddelerin etkileşimlerine kadar bilimin her alanında kullanılırlar. Mesela; otomobilleri güvenlik testi için bir kez çarpıştırabilirsiniz. Daha sonra o araç aynı test için tekrar kullanılamaz. Ancak süper bilgisayarlar sayesinde hiçbir otomobili harap etmeden yüzlerce farklı durum için, yüzlerce deneme yapabilirsiniz. Dünyadaki Süper Bilgisayarlar Amerika’nın Tennesse Üniversitesi ve Almanya’nın Mannheim Üniversitesi ortak bir çalışma yaparak her yılın Haziran ve Kasım aylarında dünyanın en hızlı süper bilgisayarlarının oluşturduğu “Top 500” listesini yayınlarlar. Bu listenin en son yayınlanmış hâli olan Kasım 2012 listesine göre şu anda dünyanın en hızlı süper bilgisayarı Amerikan Enerji Bakanlığı’nın OAK Ridge Laboratuarında bulunan ve Cray Inc. Tarafından 2012 yılında inşa edilmiş olan “Titan” isimli bilgisayardır. Titan saniyede 17.6 katrilyon işlem yapabilme kapasitesine sahip. Bünyesinde 560.640 adet işlemci bulunduran makine, 8207 kW enerji harcamaktadır. Titan’ı ise yine Amerikan Ulusal Nükleer Güvenlik Teşkilatı’nın Lawrance Livermore Laboratuarında bulunan ve IBM tarafından 2011 yılında üretilmiş olan “Sequoia” isimli bilgisayar izlemektedir. 3. Sırayı ise Japonya’da bulunan RIKEN Gelişmiş Bilgisayar Bilimleri Enstitüsünün "K-Computer" isimli Fujitsu imalatı bilgisayar almaktadır. Bu sıralamanın 1993 yılındaki ilk halinden Kasım 2012’deki son haline kadar bütün listeleri “top500.org” isimli web sitesinde yayınlanmaktadır. Süper Bilgisayarlar Neden Bu Kadar Önemli? Yukarıda bahsettiğimiz “Top 500” listesine göz attığımızda süper bilgisayarlara en çok yatırımın Amerika Birleşik Devletleri tarafından yapıldığını ve onu da Japonya ve Almanya’nın takip ettiğini görürüz. ABD, Japonya ve Almanya gerek teknolojik, gerek ekonomik anlamda dünyanın en gelişmiş ülkeleridir. Bu bahsettiğimiz ülkelerin gelişmesinde yaptıkları bu yatırımların meyvelerini almış olmaları da oldukça büyük bir etkendir. Evet ülke olarak bilimde, teknolojide, elektronikte, gıdada, tekstilde kısacası hayatın her alanında gelişmişlik istiyorsak süper bilgisayarlara gereken önemi vermeli ve bu olağanüstü makinelere gereken yatırımları yapmalıyız. Süper bilgisayarlara yapılan yatırımlar ölü yatırımlar değildir. Tam aksine bizi en çok geliştirecek olan yatırımların başında gelmektedirler. Bu sayının hazırlanmasında başvurulan kaynaklar: 1. Kaynak:Bilgi Patlaması; http://www. bthaber.com/buyuk-veriler/; Erişim tarihi: Temmuz 2013. 2. IDC: 2012 http://www.btnet.com.tr/63505idc-%E2%80%9Cdunyadaki-verininyuzde-1%E2%80%99inden-azi-analizediliyor%E2%80%9D.html ; Erişim tarihi: Temmuz 2013. 3. BT Haber/BT Net; http://www.btnet.com. tr/79584-sirketler-buyuk-veriyi-nasilavantaja-cevirebilir-analiz.html ; Erişim tarihi: Temmuz 2013. 4. http://www.btnet.com.tr/63505-idc%E2%80%9Cdunyadaki-verininyuzde-1%E2%80%99inden-azi-analizediliyor%E2%80%9D.html; Erişim tarihi: Temmuz 2013. 5. Wikipedia; http://tr.wikipedia. org/wiki/S%C3%BCper_bilgisayar http://www.elektrikport.com/teknikkutuphane/olaganustu-makineler-superbilgisayarlar/7985#ad-image-0; Erişim tarihi: Temmuz 2013. 6. İTÜ Ulusal Yüksek başarımlı Hesaplama Merkezi, Wikipedia; http://tr.wikipedia. org/wiki/%C4%B0T%C3%9C_ Ulusal_Y%C3%BCksek_ Ba%C5%9Far%C4%B1ml%C4%B1_ Hesaplama_Merkezi; Erişim tarihi: Temmuz 2013. AĞUSTOS 2013 43 İş Sağlığı- Güvenliği ve Verimlilik (HESAPRO) Projesi Kapanış Toplantısı Ankara’da Gerçekleştirildi Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürlüğü koordinatörlüğünde yürütülen, İş Sağlığı-Güvenliği ve Verimlilik ilişkisini konu alan ve kısa adıyla HESAPRO olarak bilinen ‘Health and Safety at Work in Relation with Productivity’ AB Leonardo da Vinci Ortaklık Projesi’nin Kapanış Toplantısı 28 Haziran 2013 tarihinde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Toplantıya; Proje’nin ortakları, Verimlilik Genel Müdürlüğü, Çankaya Üniversitesi, Finlandiya İş Verimliliği Enstitüsü ( T TS), Slovak Verimlilik Merkezi (SLCP), Çalışma Koşullarının İyileştirilmesi Fransız Ulusal Ajansı (ANACT ), Belçika İş Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsü (PREVENT ) temsilcilerinin yanı sıra kamu kurumları ve ilgili kurum kuruluşlardan yönetici ve çalışanlar katıldı. Toplantının açılış konuşmasını Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürü Anıl Yılmaz gerçekleştirdi. Yılmaz konuşmasında; Proje’nin, ortakların birlikte ve uyumlu çalışmaları sonucunda üretilen Verimlilik Genel Müdürü Anıl Yılmaz, Toplantı'nın açılış konuşmasını yaptı. 44 AĞUSTOS 2013 çıktılar ile İş Sağlığı-Güvenliği (İSG) ve verimlilik ilişkisinin öne çıkarılması adına önemli katkılarda bulunarak bir açığı doldurduğunu, Proje’nin, akademik literatürde bulunan verimlilik ve İSG ilişkisinin ortaya konulduğu çalışmaları derlemenin yanında uygulama örnekleriyle de bu ilişkiyi ve yapılabilecekleri ortaya koymuş bulunduğunu vurguladı. Verimlilik Genel Müdürlüğü Sanayi ve Teknoloji Uzmanı ve HESAPRO Proje Koordinatörü Fatma Çil, Proje ile ilgili olarak başlangıçtan kapanış toplantısına kadar kaydedilen gelişmeler ve çıktılar hakkında bilgi aktardı. Daha sonra Proje’nin önemli çıktılarından olan İSG konusunda verimliliğe etki eden, Türkiye’den ve diğer proje ortağı ülkelerden uygulamaların paylaşımına geçildi. İlk örnek Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen İSGİP adıyla bilinen ‘ Türkiye’de İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Koşullarının İyileştirilmesi’ Projesi’dir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Uzmanı Furkan Kahraman Proje içerisinde elde edilen sonuçları katılımcılarla paylaştı. Diğer bir örnek Proje’nin Belçikalı ortağı PREVENT-İş Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsü’nün sunmuş olduğu Microsoft’ta uygulanan ‘Yeni İş Dünyası’ adlı uygulamadır. Konu ile ilgili sunumu Veronique de Broeck gerçekleştirdi. Türk Traktör Fabrikası ve Ziraat Makinaları A.Ş.’de uygulanmakta olan ‘İşbaşı İSG Konuşmaları’nı konu alan iş sağlığı ve güvenliği uygulaması İSG Uzmanı Murat Can Ocaktan tarafından tanıtıldı. Diğer bir uygulama örneği projenin Finlandiyalı ortağı T TS-İş Verimliliği Enstitüsü’nde uygulanmakta olan ‘Bir Öğrenme Ortamı Olarak Araç Simülatörleri’dir. Konu hakkında sunumu Aila Peippo Pasuri’yi katılımcılarla paylaştı. Daha sonra, Proje'nin Slovak ortağı Slovak Verimlilik Merkezi tarafından örnek olarak gösterilen ‘Makine Mühendisliği Üretim Sürecinde Sağlık Risklerinin Belirlenmesi ve Ortadan Kaldırılması İçin Ergonominin Modern Araçlarının Kullanımı’ adlı uygulama L’uboslav Dulina tarafından sunuldu. Diğer bir uygulama ise ANACT-Çalışma Koşullarının İyileştirilmesi Fransız Ulusal Ajansı tarafından örnek olarak gösterilen ‘Kalite ve İşe Devamsızlığın Birlikte İyileştirilmesi’ adlı çalışmadır. Uygulama sonuçlarını ANACT ’dan Charles Parmentier aktardı. Son olarak proje ortaklarından Çankaya Üniversitesi tarafından örnek olarak gösterilen ‘Sürücü Eğitmenlerinin Sürekli Eğitimi ve Hayat Boyu Öğrenmeleri Yoluyla Türkiye’de Daha Güvenli Karayolu Trafiğine Doğru’ adlı uygulama Yrd. Doç. Dr. Benhür Satır tarafından paylaşıldı. ve ekonomik büyümeyi yavaşlatmaktadır. İş kazalarının en düşük olduğu ülkeler aynı zamanda en rekabetçi ülkelerdir. ILO tarafından yapılan tahmine göre, iş kazaları ve meslek hastalıklarının toplam maliyeti tüm dünyanın gayri safi hâsılasının yaklaşık % 4’ü kadardır. İş Sağlığı ve Güvenliği Avrupa Ajansı'na (OSHA) göre ise üye ülkelerin iş kazaları ve meslek hastalıkları maliyeti gayri safi hasılanın % 2.6’sı ile % 3.8’i arasındadır. Bu rakamlar iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi halinde makro düzeyde sağlanabilecek potansiyel yararları göstermektedir. Proje teknik sunumlarının tamamlanmasının ardından toplantı sona erdi. Konunun verimlilikle bağlantısı ise işletmelerin İSG önlemlerini doğru biçimde uygulayabilmesinden geçmektedir. İSG programlarının işletme per formansı üzerinde daha büyük etki yaratması için işletmenin hedefleri ile uyumlu olarak tasarlanması gerekmektedir. İş Sağlığı ve Güvenliği Konusu Bağlamında HESAPRO Projesi’nin Katkısı… İş kazaları ve meslek hastalıkları, küresel ekonomi üzerinde de büyük bir yük oluşturmakta AĞUSTOS 2013 45 Proje kapsamında geliştirilen ve verimlilik ile çalışanların esenlik ve refahı kavramlarını bütünleştiren “İşyeri Geliştirme” adlı model iş sağlığı ve güvenliğinin işletme ölçeğinde genel yönetim sisteminin bütünleyici bir parçası olarak ele alınması yaklaşımına dayalıdır. Yine bu yaklaşıma göre, kurumsal performans üzerinde kalıcı etki oluşturabilmek için çalışanların bu tasarım sürecine katılımları son derece önemlidir. İş sağlığı ve güvenliğini işletmenin strateji ve politikaları ile bütünleştirmek İSG uygulamalarını işletmeyi mükemmelliğe götüren sürekli iyileştirme çeviriminin de bir parçası haline getirecektir. HESAPRO Projesi 2011 Yılında Başlatılmıştı HESAPRO Projesi 19-20 Aralık 2011 tarihlerinde Verimlilik Genel Müdürlüğü’nün ev sahipliğinde gerçekleştirilen açılış toplantısı ile başlatılmıştı. Projenin temel hedefi iş sağlığı-güvenliği ve verimlilik ilişkisi hakkında 46 AĞUSTOS 2013 farkındalık oluşturmak olarak tanımlanmıştı. HESAPRO Projesi’nin Amacı Proje, ortakların özverili çalışmalarıyla İSG konusunu bir “yönetim sistemi” yaklaşımıyla ele alarak kurumsal ve bireysel performans ve verimlilik ile ilişkisini öne çıkarmak suretiyle hazırlanan proje uygulama araçları (tool kit) ile işçi, işveren ve tüm ilgili tarafların iş sağlığı ve güvenliğinin verimlilikle olan ilişkisi hakkındaki bilgi ve bilinç düzeylerinin artırılmasını hedeflemektedir. Bu kapsamda projenin amaçları aşağıdaki gibi özetlenebilir: • İSG ve verimliliğe etkisi hakkında farkındalık oluşturmak. • Ortaklar arasında İSG uygulamalarına katkıda bulunacak bilgi, uygulama ve deneyim paylaşımı sağlamak. • Ortaklar arasında işbirliği ve ağlar oluşturmak. • Strateji ve uygulamaya yönelik fikirlerin geliştirilmesi için bir platform sağlamak. HESAPRO Projesi’nin Çıktıları Proje’nin temel çıktıları proje uygulama araçları (tool kit) başlığı altında www.hesapro. org adresinde yayımlanmış olup aşağıdaki konuları içermektedir: • İSG konusu ile verimlilik ilişkisini öne çıkaran ve proje kapsamında gerçekleştirilen bir arka plan araştırması raporu, • Proje ortaklarınca hazırlanan ülke uygulama örneklerine ilişkin raporlar, • Arka plan araştırmasında İSG ve verimlilik konusu ile ilgili öne çıkan bulgular ve proje ortaklarınca hazırlanan ülke uygulama örneklerine yer veren bir sunum, • AB ülkelerinde işçi ve işverenlerin İSG hak ve sorumluluklarına ilişkin rehber, • İşçi ve işveren kesimlerine yönelik iki ayrı broşür, • Konuyla ilgili yararlanılabilecek kaynaklar, • İSG uygulamalarında kullanılan çeşitli yöntem ve teknikler. Projenin hedef kitlesi olan işçi, işveren, araştırmacılar ve konu ile ilgili tüm tarafların Proje web sayfasında paylaşılan söz konusu çıktılardan faydalanması beklenmektedir. “3. Sanayi Şurası” Hazırlık Çalışmaları Devam Ediyor… şu gündem başlıkları altında çalışmalarını sürdürdü: • Kamu Destekleri, Etkileri, İzlenmesi ve Değerlendirilmesi • Bilimsel ve Teknolojik Gelişim - Ar-Ge ve İnovasyon • Sanayide Sürdürülebilir Üretim • Sanayide İnsan Kaynakları ve İstihdam • Sanayi Politikaları ve Uluslararası Rekabet • Sanayi Bölgeleri ve Kümelenme Müsteşar Prof. Dr. Ersan Aslan, Komisyon Toplantılarının açılış konuşmasını yaptı. “2023’e 10 Kala Orta ve Yüksek Teknolojili Ürünlerde Avrasya’nın Üretim Üssü Türkiye” temasıyla 20-21-22 Kasım 2013 tarihlerinde gerçekleştirilecek olan 3. Sanayi Şurası’nın hazırlık çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor. Bu doğrultuda “3. Sanayi Şurası Komisyon Toplantıları” 4-5 Temmuz 2013 tarihlerinde The Green Park Pendik Otel’de gerçekleştirildi. Şura Sekreteri Daire Başkanı Zühtü Bakır tarafından komisyon üyelerine komisyonlar ve komisyonların çalışma usul ve esasları hakkında bilgilendirme yapıldı. Altı paralel salonda iki gün süren 3. Sanayi Şurası Komisyonları, Altı komisyonun çalışmaları, kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör temsilcileri olmak üzere geniş katılımla gerçekleştirildi. Her bir komisyon ile ilgili olarak, sorunlar ve tavsiye kararları Şura’da ele alınmak üzere rapor haline getirilerek üyeler tarafından imza altına alındı. Sanayi alanında durum tespiti, inceleme ve değerlendirmeler yapmak, uygulamadan kaynaklanan sorunları belirlemek ve bunlara ilişkin çözüm önerileri sunmak gibi çalışmaları yürütmek üzere 2013 yılı son çeyreğinde gerçekleştirilecek olan “3. Sanayi Şurası”nın Komisyon Toplantılarının açılış konuşmaları; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Ersan Aslan ile Sanayi Genel Müdürü Süfyan Emiroğlu tarafından yapıldı. Konuşmaların ardından AĞUSTOS 2013 47 Sanayi İstihdamında Tarihi Rekor… Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, 15 Temmuz 2013 tarihinde yaptığı açıklamada; Nisan ayı istihdam rakamlarının Türkiye’nin sağlıklı bir şekilde büyüdüğünü bir kez daha gösterdiğini ifade ederek, “Önümüzdeki dönemde işsizlik rakamları çok daha aşağı seviyelere gerileyecek, sanayideki istihdam da yeni rekorlar kırmaya devam edecektir” dedi. Sanayideki istihdam yeni rekorlar kırmaya devam edecek Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, açıklanan Nisan ayı istihdam rakamlarının Türkiye’nin sağlıklı bir şekilde büyüdüğünü bir kez daha gösterdiğini ifade etti. Nisan ayında bir önceki yılın aynı ayına göre istihdam edilenlerin sayısı 1 milyondan fazla artış gösterdiğini söyleyen Ergün, “OECD ülkeleri içinde bakıldığında, dünyanın yaşadığı büyük kriz sonrasında işsizliği en • • • • • 48 fazla azaltan ülkelerin başında Türkiye’nin geldiği görülmektedir. Üstelik Türkiye bunu, en büyük ticaret ortakları krizle boğuşurken, Avro bölgesinde işsizlik oranları yüzde 12’nin üzerinde tarihi yüksek seviyelerde seyrederken başarmaktadır” dedi. Türkiye’nin bu başarıyı işgücüne katılma oranlarının arttığı bir dönemde elde ettiğini de vurgulayan Bakan Ergün, Türkiye’nin bir yandan mevcut işsizlikle mücadele ettiğini diğer yandan ise işgücüne artan katılım için yeni istihdam alanları açtığını vurguladı. Nihat Ergün, sanayi işletmelerinde Ar-Ge ve inovasyonun gelişmesi için verilen destekler, üniversitelerle sanayicilerin buluşturulması, organize sanayi bölgelerinin altyapılarının güçlendirilmesi ve kapasitelerinin artırılması, tasarımın, markalaşmanın, girişimciliğin desteklenmesinin gelecek dönemde sanayicileri daha da rekabetçi hale getireceğini anlattı. Bakan Ergün ayrıca, “Uygulamakta olduğumuz teşvik politikası ve ekonomi yönetimindeki kararlı tutumumuz sanayimizin gelişmesine destek olmaktadır. Eminim ki, önümüzdeki dönemde dünyada krizden kurtulma sinyallerinin gelmesiyle birlikte işsizlik rakamları çok daha aşağı seviyelere gerileyecek, sanayideki istihdam da yeni rekorlar kırmaya devam edecektir” değerlendirmesini yaptı. Sanayi sektöründe istihdam edilenlerin sayısı tarihinde ilk defa 5 milyonun üzerine çıktı. 2013 Nisan ayı itibariyle sanayide istihdam edilenlerin sayısı 5 milyon 30 bin kişi ile tarihi zirvesine ulaştı. Bu yılın Nisan ayında sanayide istihdam edilenlerin sayısı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 5 oranında artarak, 5 milyon 30 bin kişi ile tarihi zirvesine yükseldi. 2012 Nisan ayında sanayide istihdam edilen kişi sayısı 4 milyon 792 bin düzeyindeydi. 2013 Nisan ayında sanayi sektöründeki istihdam bir önceki aya göre 82 bin kişi arttı. Sanayide istihdam edilen 5 milyon 30 bin kişinin 4 milyon 710 bini imalat, 215 bini elektrik, gaz, buhar, su temini ve kanalizasyon ve 105 bini madencilik ve taş ocakçılığı sektöründe çalışıyor. Sanayideki istihdam 2012 Kasım ayından itibaren aylık bazda birikimli olarak artışını sürdürerek, son altı aydaki artış miktarı yaklaşık 300 bin oldu. Bu yılın Nisan ayında istihdam edilenlerin sayısı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 1 milyon 61 bin kişi artarak 24 milyon 630 bin kişiden 25 milyon 691 bin kişiye yükseldi. Bu dönemde, tarım sektöründe çalışan sayısı 47 bin kişi, sanayi sektöründe çalışan sayısı 238 bin kişi, inşaat sektöründe çalışan sayısı 162 bin ve hizmetler sektöründe çalışan sayısı 611 kişi arttı. AĞUSTOS 2013 Türkiye’nin En Girişimci ve Yenilikçi 50 Üniversitesi Açıklandı Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Türkiye Bilimsel ve Teknoloji Araştırma Kurumu ( TÜBİTAK) tarafından hazırlanan üniversitelerin girişimcilik ve yenilikçilik performanslarına göre sıralandığı “Girişimci ve Yenilikçi Üniversite Endeksi”ni 8 Temmuz 2013 tarihinde açıkladı. Bu yıl 86 puanla Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin (ODTÜ) girişimcilik ve yenilikçilik konusunda birinci olduğunu bildiren Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, “Endekste 85,8 puanla Sabancı Üniversitesi ikinci, 82,7 puanla İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi üçüncü ve 76,3 puanla Boğaziçi Üniversitesi dördüncü oldu” dedi. Üniversitelerin ekonomik hayata çok daha fazla katkı sağlayacağına inandıklarını dile getiren Nihat Ergün, geçen yıl bu endeksi üniversite tercihlerinden sonra açıkladıklarını, bu sene ise üniversite tercihlerinde öğrencilere yardımcı olması için üniversite tercihlerinden önce açıkladıklarını söyledi. Bakan Ergün, girişimcilik ve yenilikçilik konularının Türkiye'nin hayati gündem maddeleri arasında yer almasını istediklerine dikkati çekerek, dünyada kurulan başarılı firmaların ya yeni üniversite mezunu ya da hâlen üniversitede okuyan kişiler tarafından kurulduğuna vurgu yaptı. En girişimci ve yenilikçi üniversite; ODTÜ Bakan Ergün, endeksin 23 ayrı göstergeye göre sıralandığına dikkati çekerek; endeks oluşturulurken, üniversitelerin bilimsel ve teknolojik araştırma yetkinliğini, patent ve lisanslarının olup olmadığını, yenilikçilik ve girişimcilik kültürlerini, ekonomik katkı ve ticarileşme gibi temel özelliklerini masaya yatırdıklarını söyledi. Ergün, endeksi hazırlarken öğretim üyesi sayısı 50'nin altına olan üniversiteleri endekse dâhil etmediklerine işaret ederek, bu yıl 136 üniversite arasından ilk 50 üniversiteyi seçtiklerini belirtti. Ergün, verilerini toparlama konusuna çok ilgi göstermeyen üniversitelerin geçen yıl endeksin açıklanmasından sonra bu verileri toparlamaya başladıklarını ifade ederek, “Bu yılki endeks sonuçlarına göre yeni bir üniversite daha ilk 10’a girdi. Geçen sene ilk 20’de olmayan üç üniversite ilk 20'ye girdi. Geçen sene ilk 50'de olmayan 8 üniversitenin de ilk 50'ye girdiğini görüyoruz. Bu da endeksin ne kadar dinamik ve güncel unsurlar içerdiğini göstermektedir” diye konuştu. Bu yıl birinci üniversitenin değiştiğini dile getiren Ergün, “Bu sene 86 puanla ODTÜ, girişimcilik ve yenilikçilik konusunda birinci oldu" dedi. Boğaziçi Üniversitesi'nin ise puanını geçen yıla göre 11 puan artırdığına dikkat çeken Ergün, Anadolu Üniversitesi'nin ise 37. sıradan 16. sıraya yükseldiğini dile getirdi. Ergün, Fatih Üniversitesi'nin geçen yıl ilk 50 içerisinde yer almazken bu yıl 39. sıraya geldiğini, Sütçü İmam Üniversitesi'nin de 8 sıra birden yükseldiğini bildirdi. Sıralamada ilk 50 üniversite Endeks sıralamasındaki 50 üniversite şöyle: "ODTÜ, Sabancı Üniversitesi, İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Özyeğin Üniversitesi, Koç Üniversitesi, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Ege Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi, Yeditepe Üniversitesi, Çankaya Üniversitesi, Atılım Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi, Bahçeşehir Üniversitesi, Akdeniz Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Mersin Üniversitesi, Gaziantep Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Düzce Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Fırat Üniversitesi, İzmir Ekonomi Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi, Niğde Üniversitesi, Fatih Üniversitesi, Melikşah Üniversitesi, Okan Üniversitesi, Pamukkale Üniversitesi, Işık Üniversitesi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Kadir Has Üniversitesi, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Başkent Üniversitesi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, İstanbul Şehir Üniversitesi." AĞUSTOS 2013 49 TEMİZ ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK) Türkiye Sürdürülebilir Enerji Finansman Programı’nın (TurSEFF) İkinci Aşaması Açıldı Türkiye Sürdürülebilir Enerji Finansman Programı (TurSEFF) ikinci aşamasının açılış 4 Temmuz 2013 tarihinde İstanbul’ da gerçekleştirildi. EBRD (Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası), Türkiye’nin enerji tüketiminde verimli ve düşük karbon kullanan bir pazar ekonomisi olma hamlesinde, bugün itibariyle yarım milyar Avro’ya ulaşan bir finansman programıyla öncü rol üstlenmektedir. EBRD, verimli enerji kullanımını hedefleyen ve/veya yenilenebilir enerji projelerine yatırım yapmak isteyen Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelere (KOBİ), katılımcı bankalar yoluyla finansman sağlamaktadır. Finansman, EBRD tarafından Türkiye’nin uzun vadeli enerji stratejisini desteklemek amacıyla oluşturulmuş özel bir finansman programı olan “Türkiye Sürdürülebilir Enerji Finansman Programı (TurSEFF)” çerçevesinde sunulmaktadır. İlk olarak, Temmuz 2010 tarihinde 284,2 milyon USD ile başlatılan TurSEFF programının kapsamı, 50 AĞUSTOS 2013 KOBİ’lerin enerji verimliliği ve küçük ölçekli yenilenebilir enerji yatırımlarına yönelik artan taleplerini karşılayabilmek üzere 2013 yılında 265 milyon USD’lik bir ek kaynak ile genişletilmiştir. Türkiye’nin önde gelen beş bankası (Akbank, Denizbank, İş Bankası, Vakıfbank ve Yapı Kredi Bankası) katılımcı bankalar olarak enerji tasarrufuna yönelik projelere TurSEFF kapsamında finansman sağlamaktadırlar. 2010 yılından bu yana TurSEFF fonlarının yüzde 90’dan fazlası Türkiye’de yaklaşık 400 KOBİ’ye katılımcı bankalar aracılığıyla aktarılmıştır. Aynı zamanda satıcı firma finansmanı kapsamında bireysel bazda 50 binden fazla hane enerji verimliliği sağlayan ısıtma ve soğutma teknolojilerinden yararlandırılmıştır. TurSEFF’in birinci aşamasında, Türkiye’de yaklaşık 500 bin evin yıllık elektrik tüketimine ve 147 milyon USD tutarında petrol ithaline tekabül eden 234 bin ton eşdeğer petrol tasarrufuna ulaşılmıştır. Bu programla finanse edilen projeler ile elde edilen yıllık CO 2 (karbondioksit) salınımındaki toplam azalma, 260 bin taşıtın yıllık salınımına eşit miktar olan 686,000 ton düzeyinde gerçekleşmiştir. TurSEFF’in 265 milyon USD’lik yeni finansman programının açılışı, 4 Temmuz 2013 tarihinde İstanbul’da, görsel ve yazılı medya, Enerji ve Tabii Kaynaklara Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı yetkilileri, bankalar ve finans sektörü yöneticileri, KOBİ’ler, STK’lar ve diğer ilgili kamu kurumu temsilcileri başta olmak üzere 250 kişinin katılımıyla gerçekleştirildi. Programa katılma koşullarını sağlayan ve enerji verimliliği ya da yenilenebilir enerji projelerine yatırım yapmak isteyen tüm KOBİ’ler, EBRD’nin bu programdaki katılımcı bankalarına 5 milyon Avro’ya kadar finansman imkânı için başvurabileceklerdir. Ek olarak, söz konusu finansman programı, AB ve Clean Energy Fund (Temiz Enerji Fonu) tarafından desteklenen kapsamlı bir teknik yardım programıyla, gerek bankalara gerekse şirketlere enerji tasarrufu yatırımlarında uzman danışmanlık hizmeti sunmaktadır. Proje teknik yardım danışmanlık ekibinde, Montgomery Watson Harza (MWH) Mühendislik ve Müşavirlik Limitet Şirketi’nin liderliğinde Fichtner GmbH & Co. KG ile oluşturulan konsorsiyum çerçevesinde yerel ve uluslararası uzmanlar yer almaktadır. TEMİZ ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK) Ergene Havzası Koruma Eylem Planı ile Sanayide Temiz Üretim Sürecine Geçiş Hızlanıyor… Ergene Havzası’nda gerçekleşen plansız sanayileşme ve şehirleşme, yetersiz altyapı, tarımda bilinçsiz ve denetimsiz kimyasal kullanımı, evsel atık suların arıtılmaması gibi su kalitesini etkileyen faaliyetler nedeniyle; Havza’nın yüzey ve yer altı sularının kalitesi aşırı derecede bozulmuş durumdadır. Havza’daki su kirliliğinin azaltılması ve su kalitesinin iyileştirilerek içme suyu kalitesine kavuşturulması amacıyla Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın koordinasyonunda Ergene Havzası Koruma Eylem Planı hazırlanmış ve yürürlüğe konmuştur. Eylem Planının Orman ve Su İşleri Bakanlığı koordinasyonunda, sorumlu kurum ve kuruluşlar tarafından hassasiyetle ve disiplinli bir şekilde uygulanması amacıyla alınması gereken tedbirleri kapsayan Başbakanlık Genelgesi, 13 Haziran 2013 tarihli ve 28676 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Genelgede; dere yataklarının temizlenmesi ve ıslahı, belediye atık su arıtma tesisleri, ağaçlandırma ve erozyonla mücadele, su kalitesi izleme ve denetleme, sanayi ve OSB altyapı hizmetleri, daha az kaynak kullanılan ve daha az çevresel etkiye neden olan üretim süreçleri, belediye katı atık hizmetleri ile zirai kirlilik konularında ilgili kurum ve kuruluşlara çeşitli sorumluluklar verilmiştir. Genelge ile yeni sanayi alanlarının açılması ve kurulacak tesislerin mevcut ve planlı organize sanayi bölgelerine yönlendirilmesi konularında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının sorumlulukları çerçevesinde tedbirlere yer verilmiştir. Ayrıca sanayide daha az su, daha az enerji ve daha az kirletici hammadde kullanılan üretim süreçlerine geçiş çalışmalarının Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından özendirilmesi ve bu konuda sanayicilerin de sorumlu ve duyarlı davranmaları için gerekli çalışmaları yapması tedbirleri yer almaktadır. Sanayide temiz üretim süreçlerine geçişin desteklenmesi kapsamında, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca çeşitli çalışmalar yürütülmektedir. Bu kapsamda Bakanlık 2013-2017 Stratejik Planı’nda yer alan “Temiz Üretim/ Eko-Verimlilik Merkezi kurulması” hedefi doğrultusunda; TÜBİTAK MAM Çevre Enstitüsü, “Çevre ve Temiz Üretim Enstitüsü” olarak yeniden yapılanmıştır. Bunun yanında, Verimlilik Genel Müdürlüğü tarafından hazırlıkları devam eden “Eko-Verimlilik Programı” ile de Türk sanayisinin çevre performansını artırıp üretim maliyetlerini düşüren ve dolayısıyla rekabet gücünü artıran uygulamaların desteklenmesi öngörülmektedir. AB SEI Programı Kapsamında Gerçekleştirilen Hizmet içi Eğitimler Tamamlandı Avrupa Birliği (AB) Komisyonunca 2012 yılında kabul edilen “AB İşletme ve Sanayi Politikası ile Çevre Müktesebatı Alanında Verimlilik Genel Müdürlüğü’nün (VGM) Kurumsal Kapasitesinin Güçlendirilmesi” konulu SEI projesi kapsamında verimlilik ve temiz üretim alanlarında gerçekleştirilen hizmet içi eğitimler tamamlandı. Kurumsal kapasite ve insan kaynaklarının geliştirilmesine yönelik eylemlerin desteklendiği “AB Entegrasyon Sürecinin Desteklenmesi Faaliyetleri (SEI)” projesi kapsamında, 12-26 Nisan 2013 tarihlerinde Türkiye için Çevresel Verimlilik ve Kaynak Verimliliği Göstergelerinin Geliştirilmesi, 6-24 Mayıs 2013 tarihleri arasında Temiz Üretim/Eko Verimlilik Araçları ve Teknikleri; 3-15 Haziran 2013 tarihleri arasında Kısmi ve Toplam Faktör Verimliliği Hesaplaması konusunda eğitimler düzenlendi. Eğitimler, VGM ile Bakanlığımız diğer Genel Müdürlükleri ve TÜBİTAK Marmara Araştırma Enstitüsü’nden uzmanlardan oluşan toplam 60 kişinin katılımıyla gerçekleştirildi. AĞUSTOS 2013 51 Science Education ‘The Turkish Academy of Sciences’ carries out worthwhile projects in terms of science education Nihat Ergün, the Minister of Science, Industry and Technology has stated that science and education are two strategically important subjects that determines development levels and competitive power of the countries. Because of this fact, the ministry has new attempts in areas of education, science and technology. For instance; the share of R&D expenditures in national income has increased three times nearly and seven times nominally. The number and efficiency of techno parks founded in universities has increased seriously as well. Whereas there were only two techno parks in 2002 in our country, today the number has reached fifty techno parks and thirty five of them are active. Turkey’s target of being in first ten of the biggest economies in the world depends on its success in areas of science, technology and innovation. In this regard, the efficient coordination of all relevant institutions has been significantly important, particularly the institutions as ‘The Turkish Academy of Sciences’, ‘Council of Higher Education’ and ‘The Scientific and Technologic Research Council of Turkey’. The Turkish Academy of Sciences Aims to Make its Science Education Function More Effective by Creating More Projects and developing the Current Ones According to second article of the decree law numbered 497, primal duties of the academy have been defined as making analysis in scientific subjects with the aim of determining scientific priorities and giving consulting service; maintaining scientific approach and thought to be prevalent in society; advising legislation change to government in terms of Turkish scientists and researchers’ social status, living standards, incomes; securing the importance of science in public opinion and offering prizes with the aim of encouraging the profession of scholars in society. 52 AUGUST 2013 The Importance of Science Education Social changes in the domains of politics, economics and science have been existing rapidly in our day. Correspondingly, societies have to adjust this change, which is a requirement of science and technology era, in order to realize sustainable development. For this reason, right along with individuals forming society, it has been considerably important for future generations to have the capacity and perceptive faculty in understanding, commenting and inferring the environment, scientific and technological events and to achieve scientific viewpoint. For this purpose, ‘The Turkish Academy of Sciences’ have been carrying on projects that support ‘science education’ and plans to keep the project development. In this context, ‘Science Education Project’ aiming to endear science to children by examination based education; ‘Children Platform Project’ aiming to raise the level of children’s technology use via internet; ‘Turkish World’s Heritage to Humanity:100 Chief Work of Art and Children Versions Project’ aiming to reveal scientific and cultural developments in our history and to increase awareness about it and ‘Turkish Scientific Terms Dictionary Project’ have been leading projects of The Turkish Academy of Sciences that support science education. Turkish as Science Language and Consciousness of Turkish Language Before questioning whether Turkish is a science language or not, we have to question our trust, faith and sensitivity in our native language and to check out whether we fulfil our responsibilities or not. Certainly, lack of consciousness in society about Turkish language has been the greatest handicap in both development of Turkish and becoming of it as a science language. We can focus on two areas in terms of analyzing Turkish as a science language. First of all we have to create the necessary infrastructure for Turkish to become a science language. Secondly we have to fulfil our responsibilities in daily use of Turkish by using it correctly and appropriately. Preparing Turkish dictionaries in areas of engineering, medicine, natural and social sciences in a broad scope and putting to use on Internet would provide a good infrastructure for the language. We have to take into account both the long time requirement for preparing an extensive dictionary and the need for revising the words consistently. Furthermore, we should use Turkish delicately. Writing and speaking Turkish in an excellent way is not a handicap in learning and using foreign languages in global world. Turkish World’s Heritage to Humanity: 100 Chief Work of Art and Children Versions Project The old work of arts of Turkish scientists have been among important cultural heritages of our country and Turkish-Islamic science, culture and history of art. The Turkish Academy of Sciences, as a scientific institute, has liability in terms of introducing science and increasing the level of societal interest to science. In this direction, with the aim of presentation of these work of arts, which have been important cultural heritages and reference books written by Turkish intellectuals in history, and with the aim of providing society to draw benefit from these important works in daily life, The Turkish Academy of Sciences have started ‘Turkish World’s Heritage to Humanity:100 Chief Work of Art Project’. During the selection of 100 main work of arts in the scope of the project, works have been chosen with special care. Work of arts, that have made great impacts in their areas, work of arts that have been copied through translation over centuries and works of art that have contributed knowledge accumulation for humanity have been chosen for the study. The project aims to introduce these 100 chief works to our literature and to save them from their idle position in libraries. Another important part of the project has been ‘Children Versions of 100 Chief Work of Arts’. The children versions would be prepared with the aim of introducing Turkish scholars to children and to make them benefit from these work of arts with joy. The Turkish Academy of Sciences, by effectuating this historical project, aims to introduce the contribution of Turkish experience to arts and science throughout the history and to make it more visible. ‘Turkish World’s Heritage to Humanity:100 Chief Work of Art Project’ and ‘Children Versions of 100 Chief Work of Arts Project’ would be carried out with the cooperation of ‘The Turkish Academy of Sciences’ and ‘2013 The Agency of Turkish World Culture Capital’ within the framework of cooperation protocol that have been signed by the parties in Eskişehir, 2013 Turkish World Culture Capital. AUGUST 2013 53 SANAYİ GÖSTERGELERİ / INDUSTRY INDICATORS Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) - İmalat Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) Industrial Production Index (2010 Avg.=100) - Manufacturing Industry Production Index (2010 Avg.=100) 140 135 130 123,7 123,5 125 117,0 120 115 117,7 120,5 116,4 105 100,0 100 116,7 112,3 110,1 100,0 98,5 117,4 121,4 110,5 110 106,9 106,1 105,7 115,9 115,2 104,5 93,7 95 90 113,9 117,4 98,9 87,4 100,0 88,6 98,3 92,4 85 Sanayi Üretim Ü Endeksi Industrial Production Index 87,3 86,1 80 7ŵĂůĂƚ^ĂŶĂLJŝmƌĞƚŝŵŶĚĞŬƐŝManufacturing Industry Production Index 75 70 Kaynak: TÜİK - Source: TURKSTAT İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (%) Capacity Utilization Rate of Manufacturing Industry (%) 76,0 75,4 75,3 74,9 74,8 75,0 74,8 74,3 74,0 74,0 74,0 73,6 73,6 73,0 72,7 72,5 72,4 72,2 72,0 71,0 70,0 2010 2011 Ortalama Ortalama 2010 Average 2011 Average Temmuz 2012 ŒƵƐƚŽƐ 2012 July 2012 August 2012 Eylül 2012 Ekim 2012 September October 2012 2012 <ĂƐŦŵ 2012 November December 2012 2012 Kaynak: Merkez Bankası - Source: Central Bank of the Republic of Turkey 54 AĞUSTOS 2013 ƌĂůŦŬ 2012 Ocak 2013 bƵďĂƚ 2013 Mart 2013 Nisan 2013 DĂLJŦƐ 2013 Haziran 2013 January 2013 February 2013 March 2013 April 2013 May 2013 June 2013 BİLİM ve TEKNOLOJİ GÖSTERGELERİ / SCIENCE and TECHNOLOGY INDICATORS Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde 1000 Çalışan Başına Ar-Ge İnsankaynağı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2011) Total R&D Personnel Per Thousand Total Employment p y in Turkeyy and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2011) Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Ar-Ge İnsankaynağı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2011) Total R&D Personnel Annual Growth Rate in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2011) ϭϬϬϬĂůŦƔĂŶĂƔŦŶĂƌ-'7ŶƐĂŶŬĂLJŶĂŒŦ ϭϬϬϬĂůŦƔĂŶĂƔŦŶĂƌ-'7ŶƐĂŶŬĂLJŶĂŒŦ dŽƚĂůZΘWĞƌƐŽŶŶĞůWĞƌdŚŽƵƐĂŶĚdŽƚĂůŵƉůŽLJŵĞŶƚ Ar-'Ğ7ŶƐĂŶŬĂLJŶĂŒŦ^ĂLJŦƐŦzŦůůŦŬƺLJƺŵĞKƌĂŶŦ Ar-'Ğ7ŶƐĂŶŬĂLJŶĂŒŦ^ĂLJŦƐŦzŦůůŦŬƺLJƺŵĞKƌĂŶŦ dŽƚĂůZΘWĞƌƐŽŶŶĞůŽŵƉŽƵŶĚŶŶƵĂů'ƌŽǁƚŚZĂƚĞ 18,0 90,0% 16,0 80,0% 14,0 70,0% 12,0 60,0% 10,0 50,0% 8,0 40,0% 6,0 30,0% 4,0 20,0% 2,0 10,0% 0,0 0,0% -10,0% Yunanistan Greece dƺƌŬŝLJĞ dƵƌŬĞLJ ^ůŽǀĂŬƵŵŚƵƌŝLJĞƚŝ ^ůŽǀĂŬ Republic WŽƌƚĞŬŝnj WŽƌƚƵŐĂů WŽůŽŶLJĂ WŽůĂŶĚ Meksika DĞdžŝĐŽ Macaristan Hungary <ŽƌĞ <ŽƌĞĂ <ĂŶĂĚĂ ĂŶĂĚĂ :ĂƉŽŶLJĂ Japan 7ƚĂůLJĂ Italy 7ƐƉĂŶLJĂ Spain 7ƌůĂŶĚĂ /ƌĞůĂŶĚ 7ŶŐŝůƚĞƌĞ hŶŝƚĞĚ <ŝŶŐĚŽŵ ,ŽůůĂŶĚĂ EĞƚŚĞƌůĂŶĚƐ Fransa France Çek Cumhuriyeti Czech Republic Belçika Belgium ǀƌƵƉĂŝƌůŝŒŝ;ϮϳdŽƉůĂŵͿ EU27 ƚŽƚĂů Almanya Germany -2,0 Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TURKSTAT, OECD MSTI Türkiye'de ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Ar-Ge İnsankaynağı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2002 - 2011) Total R&D personnel in selected OECD Countries and Turkeyy (Full time equivalent) (2002 - 2011) Türkiye'de Ar-Ge İnsankaynağı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2011) Total R&D Personnel Annual Growth Rate in Turkey (Full time equivalent) (2011) 1.000.000 35,0% :ĂƉŽŶLJĂ - Japan 900.000 30,0% Almanya Germany 800.000 25,0% 700.000 7ŶŐŝůƚĞƌĞ hŶŝƚĞĚ <ŝŶŐĚŽŵ <ŽƌĞ - <ŽƌĞĂ 600.000 20,0% 7ƐƉĂŶLJĂ- Spain 500.000 15,0% dƺƌŬŝLJĞ - dƵƌŬĞLJ 10,0% Meksika DĞdžŝĐŽ 400.000 300.000 Macaristan Hungary 200.000 5,0% 100.000 0 0,0% 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 dƺƌŬŝLJĞzŦůůŦŬ ƺLJƺŵĞKƌĂŶŦ ŶŶƵĂů'ƌŽǁƚŚ ZĂƚĞŽĨdƵƌŬĞLJ 2011 Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TURKSTAT, OECD MSTI AĞUSTOS 2013 55 ULUSAL ve ULUSLARARASI VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ NATIONAL and INTERNATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS İmalat Sanayi Verimlilik Değişimleri (Yıllık ve Üç Aylık) ve Üç Aylık için Eğilimler Productivity Changes in Manufacturing Industry (Annually and Quarterly) and Trends for Quarterly Data Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İstatistikleri - Source: National Productivity Statistics of Turkey 18% 140.00 16% 120.00 14% 1 100.00 12% 80.00 10% 8% 60.00 6% 40.00 4% 20.00 2% 0.00 0% -2% Kaynak:: Türkiye Ulusal Verimlilik İstatistikleri - Source:: National Productivity Statistics of Turkey 56 AĞUSTOS 2013 ngiltere-United Kingdom Almanya-Germany spanya-Spain TÜRK YE-Turkey Fransa-France Portekiz-Portugal sveç-Sweden +ÖUYDWLVWDQ&URDWLD Avusturya-Austria A Ortalama <ÖOOÖNVerimlilik V De i LP2UDQÖ LP2UDQÖ Lüksemburg-Luxembourg PDODW6DQD\LdDOÖ an Ki i Ba ÖQDhUHWLP(QGHNVL Finlandiya-,Finland Macaristan-Hungary Çek Cum.-Czech Rep. Malta-Malta Romanya-Romania Letonya-Latvia Polonya-Poland Danimarka-Denmark Bulgaristan-Bulgaria Litvanya-Lithuania Estonya-Estonia Makedonya-Macedonia -20.00 Ortalama <ÖOOÖNVHULPOLOLN'H V i LP2UDQODUÖ,, Average Rate of Annual Productivity Change (2005 I - 2013 I) A PDODW6DQD\L6RQ'|UWdH\UHN,,,dDOÖ an Ki i Ba ÖQDhUHWLP(QGHNVL ÖQDhUHWLP(QGHNVL 2UWDODPDODUÖ 2UW 2UWDODPDODUÖ of Last / Manufacturing Industry Index of Production Per Person Employed Average A Four Quarters (2012 II -2013 I) (2010 Ave.=100) A Seçilmiş Avrupa Ülkeleri Son Dört Çeyrek Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Ortalama Yıllık Değişim Oranları Index of Production Per Person Employed; Average of Last Four Quarters and Annual Average Rate of Growth For Selected European Countries Kaynak: Ulusal Verimlilik İstatistikleri - Source: National Productivity Statistics of Turkey ARM - Aramalı / IG - Intermediate Goods Ana Sanayi Grupları DLT - Dayanıklı Tüketim / DCG - Durable Consumer Goods DZT - Dayanıksız Tüketim / UCG - Non-Durable Consumer Goods Main Industrial ENJ – Enerji / E- Energy Groups (MIGs) SEM - Sermaye Malı / CG - Capital Goods Gıda ürünlerinin imalatı / Manufacture of food products İçeceklerin imalatı / Manufacture of beverages Tütün ürünleri imalatı / Manufacture of tobacco products Tekstil ürünlerinin imalatı / Manufacture of textiles Giyim eşyalarının imalatı / Manufacture of wearing apparel Deri ve ilgili ürünlerin imalatı / Manufacture of leather and related products Ağaç, ağaç ürünleri ve mantar ürünleri imalatı … Manufacture of wood and of products of wood and cork… Kağıt ve kağıt ürünlerinin imalatı / Manufacture of paper and paper products Kayıtlı medyanın basılması ve çoğaltılması / Printing and reproduction of recorded media Kok kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı / Manufacture of coke and refined petroleum products Kimyasalların ve kimyasal ürünlerin imalatı / Manufacture of chemicals and chemical products Temel eczacılık ürünlerinin ve eczacılığa ilişkin malzemelerin imalatı Manufacture of basic pharmaceutical products and pharmaceutical preparations Kauçuk ve plastik ürünlerin imalatı / Manufacture of rubber and plastic products Diğer metalik olmayan mineral ürünlerin imalatı / Manufacture of other non-metallic mineral products Ana metal sanayi / Manufacture of basic metals Fabrikasyon metal ürünleri imalatı (makine ve teçhizat hariç) Manufacture of fabricated metal products, except machinery and equipment Bilgisayarların, elektronik ve optik ürünlerin imalatı Manufacture of computer, electronic and optical products Elektrikli teçhizat imalatı / Manufacture of electrical equipment Başka yerde sınıflandırılmamış makine ve ekipman imalatı / Manufacture of machinery and equipment n.e.c. Motorlu kara taşıtı, treyler (römork) ve yarı treyler (yarı römork) imalatı Manufacture of motor vehicles, trailers and semi-trailers Diğer ulaşım araçlarının imalatı / Manufacture of other transport equipment Mobilya imalatı / Manufacture of furniture Diğer imalatlar / Other manufacturing Makine ve ekipmanların kurulumu ve onarımı / Repair and installation of machinery and equipment Toplam Sanayi / Total Industry Madencilik ve Taşocakçılığı / Mining and Quarrying Sanayinin Kısımları İmalat / Manufacturing Sections of Industry Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme/ Electricity, Gas, Steam And Air Conditioning Supply 2010 92,06 2012 98,59 96,25 89,01 86,92 89,99 89,36 110,35 95,76 103,76 114,22 195,61 205,10 127,15 100,00 123,73 105,27 69,40 64,12 80,52 92,70 95,11 100,00 108,42 95,54 60,22 76,22 71,89 85,39 89,86 100,00 107,82 111,05 100,12 91,51 128,93 95,08 91,88 100,00 103,45 102,97 100,00 104,38 95,45 104,40 73,50 103,37 93,95 90,97 102,88 102,00 89,40 100,00 103,12 98,03 100,00 113,06 105,61 100,00 100,12 106,90 100,00 110,08 110,09 100,00 104,53 98,36 100,00 100,85 97,48 100,00 102,00 102,24 109,16 101,85 112,45 81,07 99,34 96,13 95,38 94,15 95,22 105,33 99,18 93,94 81,90 88,87 90,38 96,92 76,46 93,50 96,37 90,18 96,26 2013 1.Çeyrek 1.Quarter 96,00 90,12 78,58 93,33 80,87 97,17 99,22 90,66 94,68 90,62 90,52 98,07 151,68 121,43 112,68 106,00 97,15 99,57 88,42 96,76 104,39 90,96 91,81 93,83 94,46 96,56 91,76 91,04 90,25 90,95 102,92 106,32 100,59 95,99 88,30 93,72 96,99 101,42 100,00 103,34 119,88 93,83 104,31 113,55 105,05 100,10 85,85 103,74 112,96 105,74 101,94 78,56 100,00 100,00 100,00 100,00 94,28 94,88 95,93 88,39 82,23 86,90 87,72 86,87 74,47 79,87 85,10 86,42 116,53 125,18 123,70 115,86 78,31 88,14 91,28 85,61 100,00 106,61 100,57 99,76 101,31 100,95 110,89 102,22 100,25 101,59 108,33 92,66 97,27 85,33 99,77 94,08 102,56 105,71 99,89 109,44 108,70 101,79 94,53 92,12 96,36 94,56 93,96 78,26 66,82 2011 100,00 104,78 58,87 92,10 50,93 86,59 2009 92,99 92,65 100,00 103,38 101,22 101,25 105,67 100,00 102,02 103,06 93,09 91,63 100,00 103,45 100,81 2008 93,00 94,43 92,74 93,18 100,00 80,66 84,26 88,00 92,34 100,00 90,71 92,35 91,42 96,01 100,00 84,03 87,43 92,09 92,21 100,00 93,63 99,42 97,36 83,04 100,00 100,37 97,86 96,86 94,51 100,00 96,08 102,87 110,36 109,41 100,00 80,39 87,16 106,77 94,05 100,00 102,93 97,91 93,66 96,21 100,00 87,48 92,54 85,54 91,07 100,00 102,57 89,26 86,99 89,92 100,00 80,30 67,46 93,22 95,02 94,22 2007 88,90 79,51 86,51 81,70 91,66 99,38 94,21 68,50 99,08 86,40 93,85 90,43 96,98 91,54 2006 86,58 99,97 87,56 2005 Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) / Index of Production Per Person Employed (2010 Avg.=100) ULUSAL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ / NATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS