İndirmek İçin lütfen tıklayınız.

Transkript

İndirmek İçin lütfen tıklayınız.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 1
DERDİMİZ, DEĞERİMİZ, DENİZİMİZ:
MARMARA
2 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
T.C. Marmara Belediyeler Birliği Yayını: 2013
Yayın No: 79
Kitabın Adı: Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Editör: Ahmet Cihat Kahraman
Marmara Belediyeler Birliği, Çevre-Enerji Mühendisi
[email protected]
Tüm yayın hakları Marmara Belediyeler Birliği’ne aittir.
Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir;
izinsiz çoğaltılamaz, basılamaz.
ISBN: 978-605-63650-8-9
Baskı Yeri ve Tarihi
: İstanbul, 2013
Kapak ve İç Tasarım
: Özhan Yurtseven
Baskı ve Cilt
: 1. Baskı - 1000 Adet
Basım
:
MARMARA BELEDİYELER BİRLİĞİ
Ragıp Gümüşpala Cad. No.10 Eminönü 34134 Fatih - İstanbul
Tel: +90 212 514 10 00 (PBX) Faks: +90 212 520 85 58
http://www.marmara.gov.tr
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 3
DERDİMİZ, DEĞERİMİZ, DENİZİMİZ:
MARMARA
4 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 5
SUNUŞ
Türkiye yerel yönetim tarihinde özgün bir yere sahip olan Birliğimiz, şeffaflık, saydamlık ve hesap
verebilirlik ilkeleri doğrultusunda geniş katılımlı bir yönetişim anlayışıyla çalışmalarını sürdürürken çevre konusuna özel ihtimam göstermiş, belediyelere yol gösterici çalışmalarda bulunmuştur.
Dünya genelinde yaşanan çevre problemleri ve alınan önlemler Türkiye’de de ilgiyle izlenirken,
özellikle belediyelerden “çevreye saygı” felsefesine olan talep yükselmiştir. Çevreyle uyum içinde yaşamak, doğal kaynaklarımızı doğru kullanmak, çevreye karşı daha duyarlı yaklaşmak adına
kirlilikle mücadele ederken, sürdürülebilir çevre için önemli adımlar attık ve çevre kirliliğine karşı
herkesi birlik olmaya davet ettik.
Birlik olarak varlık sebebimiz, üye belediyelerimize aktif katkı ve destek sağlamak, belediyelerimizin dünya standartlarında ve örnek olacak kurumlar seviyesine yükselmesi için çalışmaktadır.
Marmara Belediyeler Birliği olarak, elimizden geldiğince dünyanın yükünü hafifletmeye çalışıyor, çevre üzerine yaptığımız yüzlerce kongre, sempozyum, çalıştay, konferans, seminer, kamp
gibi programlarla çevreye duyarlılığını artırıyor, belediyelerimize, doğaya saygılı, doğayla uyumlu
bir yaşam perspektifi kazandırmaya çalışıyoruz. Çevre ve doğa konulu her türlü organizasyonu
destekleyip, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının yanında olurken, görev sahamız içerisinde
olması ve dünyanın tek iç denizi olması sebebiyle Marmara Denizi’ne pozitif ayrımcılık yaptık,
Marmara’nın yarınlarına dair sayısız etkinlik gerçekleştirdik bunun yanı sıra bu konudaki başka
etkinliklerin de destekçisi olduk.
Bu çalışmalardan en önemlisi ve pragmatik olanı da belediyelerimiz tarafından ilgiyle takip edilen
ve bakanlıklar, üniversiteler, belediyeler. sivil toplum kuruluşları ile özel sektör temsilcileri gibi
Marmara Denizini ilgilendiren bütün tarafların bir araya geldiği ve faydalandığı “Derdimiz, Denizimiz, Değerimiz: Marmara” ana başlıklı iki günlük bilimsel sempozyum oldu. Çalışmamızın ulusal ve uluslararası basında da geniş ses getirmesiyle bu bilgileri kitaplaştırmaya, gelecek nesillere
aktarmaya karar verdik.
Bu yayının hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür eder, belediyelerimizin istifadesine
sunduğumuz “Derdimiz, Denizimiz, Değerimiz: Marmara” isimli eserimizin hayırlara vesile olmasını dilerim.
Recep Altepe
Birlik Başkanı
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı
6 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 7
ÖNSÖZ
Marmara Denizi’ni ve çevresini kirlilikten kurtarmak adına birlikte bir şeyler yapmak amacıyla
kurulan Marmara Belediyeler Birliği, 2 gün süren, 5 oturumda toplamda sektör sunumlarıyla
birlikte 30 sunum yapılarak Marmara Denizi’nin kirliliğinden arındırılmasından, ulaşımın çevreye etkisine kadar birçok konuyu gündemine alan Sempozyumda, Marmara Denizi’nin mevcut
durumu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile Ulaştırma Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlıklarının yanı sıra, bilimsel olarak Su ürünleri ve Deniz Bilimleri perspektifiyle de değerlendirildi.
Denizlerin, insanlarla doğrudan muhatap olduğu en geniş kısım olan kıyıların durumu ve kıyı korumaya ilişkin uygulamalar, Marmara Denizi’nin etrafını çevreleyen Büyükşehirlerin konuyla ilgili
en yetkili ağızları olan Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanları tarafından detaylı bir şekilde sunuldu. Buna ilave, akademik olarak bu konuda çok uzun yıllar çalışmalar yürütmüş bilim adamları
ile kıyıları korumaya yönelik neler yapılması gerektiği konusu istişare edildi.
Balıkçılık ve denizlerdeki biyolojik çeşitlilik konuları da Sempozyum’da ve elbette bu eserde yer
buldu. İnsan faaliyetleri sonucunda deniz ekosistemindeki değişiklik, bu değişiklikleri en aza indirmek için yapılan çalışmaların paylaşıldığı bu başlıkta balıkçılığın durumu ve geleceği konuları
da tartışıldı.
Ayrıca 1975’ten bu yana Marmara Denizi ile ilgili yürütülen çok sayıda çalışmadan en önemlilerini, bu Sempozyum kitabı vesilesiyle sizlerle paylaşmak istedik.
Yukarıda bahsi geçen konuların, uzmanlarınca tartışıldığı, kamu kurumlarından, üniversitelerden,
sivil toplum kuruluşlarından ve özel sektörden katılımcıların yoğun olarak teveccüh gösterdiği
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: Marmara Sempozyumu’nda görüşülen tüm konulara ilişkin tebliğler bu eser ile kalıcı hale getirilerek ilgilerinize sunulmuştur.
Marmara Belediyeler Birliği
8 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 9
Yürütme Kurulu
• Ahmet Cihat Kahraman, Marmara Belediyeler Birliği Çevre - Enerji Mühendisi
• Aynur Acar, Marmara Belediyeler Birliği Çevre Yönetim Merkezi Direktörü
• Bahattin Kuşoğlu,Bursa Büyükşehir Belediyesi Çevre Kor. ve Kon. Dai. Bşk.
• Cafer Sezgin, İSKİ Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanı
• Cevdet Kaya, BUSKİ Arıtma Tesisleri Daire Başkanı
• Dr. Cevat Yaman,İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Çevre Kor. ve Kon. Dai. Bşk.
• Mustafa Özkul, Marmara Belediyeler Birliği Çevre Yüksek Mühendisi
• Necmi Kahraman, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Çevre Kor. ve Kon. Dai. Bşk.
• Osman Yıldız, İSKİ Atık Su Arıtma Daire Başkanı
• Sinan Hüsrevoğlu, TÜBİTAK MAM Çevre Enstitüsü Araştırmacı-Uzman
• Ünal Bostan, İSU Arıtma Tesisleri Daire Başkanı
• Züver Çetinkaya, Marmara Belediyeler Birliği Genel Sekreteri
10 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 11
Bilim Kurulu
• Prof. Dr. Ahmet Demir, YTÜ Çevre Mühendisliği Ana Bilim Dalı Başkanı
• Prof. Dr. Ahmet Kıdeyş, ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü
• Doç. Dr. Ahmet Günay, İBB Çevre Koruma Müdürü
• Prof. Dr. Ali Osman Aydın, SÜ Kimya Mühendisliği
• Prof. Dr. Bayram Öztürk, İÜ Deniz Biyolojisi Ana Bilim Dalı Başkanı
• Prof. Dr. Bülent Keskinler, GYTE Çevre Mühendisliği
• Prof. Dr. Cengiz Özmetin, BÜ Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı
• Dr. Cevat Yaman, İBB Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanı
• Doç. Dr. Çolpan Polat Beken, TUBİTAK-MAM
• Prof. Dr. Gülşen Altuğ, İÜ Su Ürünleri Fakültesi
• Prof. Dr. Halil İbrahim Sur, İÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü
• Prof. Dr. İsmail Toröz, İTÜ Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı
• Prof. Dr. İzzet Öztürk, İTÜ Çevre Mühendisliği
• Prof. Dr. Kadir Kestioğlu, UÜ Çevre Mühendisliği
• Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Eski TBMM Çevre Komisyonu Bşk. Yrd.
• Prof. Dr. Neşe Tüfekçi, İÜ Çevre Mühendisliği
• Prof. Dr. Nuray Balkıs, İÜ Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü
• Dr. Orhan Sevimoğlu, İBB Deniz Hizmetleri Müdürü
• Prof. Dr. Oya Akay, İTÜ Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesi
• Prof. Dr. Ömer Akgiray, MÜ Çevre Mühendisliği
• Prof. Dr. Süreyya Meriç Pagano, NKÜ Çevre Mühendisliği
• Prof. Dr. Şükran Cirik, ÇÜ Su Ürünleri Fakültesi
• Prof. Dr. Yaşar Nuhoğlu, YTÜ Çevre Mühendisliği
12 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 13
giriş
1973 yılında Marmara Denizi ile İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı’na sınırı olan 45 belediyeyi bir araya getirip, “Acilen bir şeyler yapılması gerekiyor!” denilerek kolların sıvanmasının
tek bir sebebi vardı: Marmara Denizi süratle kirleniyordu!
İki yıllık bir hazırlık çalışmasının ardından 25 Nisan 1975 tarihinde Marmara Belediyeler Birliği,
Marmara Denizi’ni kurtarmak amacıyla kuruldu.
İlk olarak kirliliğin en ileri seviyelerde gözlendiği
İzmit merkezli kurulan Birlik, 1977 yılında gerçekleştirdiği Genel Kurul ile İstanbul’a taşınarak
faaliyetlerini yürütmeye devam etti.
Marmara Denizi’ndeki kirliliğe dikkat çekerek
halkı bilinçlendirmek ve yöneticilerin çalışmalarına ışık tutmak adına kurulduğu günden beri
çalışmalar yürüten Marmara Belediyeler Birliği,
son olarak 18-19 Aralık 2012 tarihinde İstanbul Kadir Has Üniversitesi’nde gerçekleştirdiği
“Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: Marmara”
sempozyumu ile bundan sonra da Marmara Denizi ile ilgili projelerde yer alacağının emarelerini bir kere daha göstermiş olmaktadır.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: Marmara
sempozyumu sonrasında yürütülen tartışmalar
ve istişareler sonucunda bir bildiri vücut buldu.
Bu bildiriye de yayın içerisinde yer verilmiştir.
Henüz ilk kez toplanan ve Birlik organlarını oluşturmak amacıyla İzmit’te bir araya gelen Marmara
Belediyeler Birliği’nin 6 madde ile “Türk Kamuoyuna” başlıklı bildirisi içerikte yer alan maddeler
itibariyle devrim niteliği taşımaktadır. Endüstriyel
atıkların denize doğrudan atılmamasından, gemi
sintine suları ile belde çöp ve molozlarının da kesinlikle denize dökülmesinin önlenmesine kadar,
kanalizasyon projelerinin Dünya Bankası fonlarıyla da olsa derhal hayata geçirilmesinden, Su
Ürünleri Yasa ve Tüzüğünün ödün vermeksizin
uygulanmasına kadar birçok talep açıkça dile getirilmiştir. Bunun yanı sıra Bildiri’de Belediyecilik
mefhumuna yeni bir nefesle tekrar omuz vermek
adına 1580 sayılı Belediye Yasası’nın o günün
şartlarına göre tekrar güncellenmesi gerekliliği
vurgulanarak bunun için Marmara Belediyeler
Birliği’nin öncü olacağı ifade edilmiştir.
Marmara Denizi’nin kirliliğinin önlenmesi özellikle bazı hassas noktaların temiz tutulması ile
yakından ilişkilidir. Bu noktalardan birisi de
İzmit Körfezi’dir. 1975 yılında başlatılan İzmit
Kanalizasyon Projesi kapsamının sadece evsel
sulardan ibaret olması, Marmara Belediyeler
Birliği’ni harekete geçirerek, bu projenin kapsamının Endüstriyel Atıksuları taşımasını içerecek
şekilde genişletilmesi ilk defa yüksek bir sesle
dile getirilmiştir. Bunun yanı sıra, Marmara Denizi’nin coğrafik özellikleri nedeniyle, İzmit Körfezi’nin temizliğinin sadece Körfez civarındaki
endüstriyel atıksuların kontrolü ile değil, tüm
Marmara’nın endüstriyel atıksularının kontrol
altında olması gerekliliği vurgulanmıştır.
Birlik kurulduktan kısa bir süre sonra, 1975 yılı
içerisinde Marmara Denizi’nin ekolojik yapısı ile
ilgili bir başka tehdit unsuru olan zirai ilaçlama
konusunda önlemler alınması gerektiğine dikkat
çekmiştir. Marmara Bölgesi’nin tarımsal potansiyelinin yüksek olmasıyla bağlantılı olarak, kullanılan pestisitlerin kalıntıları yağışlarla birlikte
denize karışarak, çok düşük konsantrasyonlarda
bile deniz ekosisteminde telafisi zor tahribatlara
yol açmaktadır. Tarımsal etkinliğe ilave olarak
adeta bir sanayi bölgesi de olan Marmara’da
pestisit imalatı yapan fabrikaların varlığı ve bu
fabrikaların denizle ilişkili olması Marmara Belediyeler Birliği’nin konuyla ilgili çözüm önerileri geliştirmesine zemin hazırlamıştır.
Kirliliği önlemeye yönelik ve temizlik çalışmalarına yön vermek amacıyla yapılan tüm teknik
faaliyetler bir yana, meselenin toplumsal farkındalığının da oluşturulması Marmara Belediyeler
Birliği’nin geniş görev anlayışına dahil olmuş,
konuyla ilgili etkinlikler düzenlenmiştir. 1975
yılında ulusal gazetelerle birlikte forumlar tertip
edilmiş, konuya hakim ve popülaritesi yüksek
kişilerce bu forumlarda Marmara Denizi’ndeki
kirliliğe dikkat çekmek suretiyle toplumsal bilinç
oluşturma kanalları açılmış ve bu forumların yabancı dillerde de yayınları basılmıştır.
Henüz 1 yaşını doldurmadan yaptıkları faaliyetler ve sorunlara getirdikleri çözüm önerileri
Marmara Belediyeler Birliği’nin kurucularından
14 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Marmara Belediye Başkanı Sn.Ahmet Enön’ün
“Deniz ve göllerimiz için yeni bir Bakanlık
gerekli” çıkışına neden olmuştur. Bu çıkış; bakanlıklara bağlı ayrı genel müdürlükler, araştırma çalışmaları, çevre ve deniz dibi bozulması,
bölgesel planlar ve altyapı noksanlıkları ile temellendirilmiştir. Bütün bu çevre ve ekosistem
hassasiyetleri sonucunda Deniz Ticaret Bakanlığı’nın da kurulması fikri, ilk defa Marmara Belediyeler Birliği ile dile getirilir hale gelmiştir.
Marmara Denizi’ne kıyısı olan 45 belediye tarafından kurulmasına ve çoğunlukla bölgesel sorunlara çözüm aramasına rağmen Birlik, bölge
dışındaki problemlere asla duyarsız kalmamıştır.
1975’in son aylarında Atlantik’ten Akdeniz’e geçen 6 balinanın civa zehirlenmesinden ölmesi
üzerine Marmara Belediyeler Birliği konuya hakim olabilmek adına dünya çapında uzmanlarla
görüşerek bilgiler derlemiş ve bunu ülke kamuoyuna sunmuştur. Bu çalışma sadece bir durum
bilgilendirmesi değil, yapılması gerekenleri de
içeren bir yol haritasıdır aslında.
1976 yılına gelindiğinde çok yoğun bir yılı geride bırakan Marmara Belediyeler Birliği, Marmara Denizi özelinde etrafımızı çevreleyen tüm
denizlerimizle ilgili lobicilik faaliyetleri yürütür
duruma erişmiştir. Özellikle Birlik çalışma alanlarının bölgeler arasında dağıtılması ve deniz
kirliliği için alınacak önlemler konusunda hükumetçe ciddi hamleler yapılması, önerilerle bir
kez daha dile getirilmiştir.
Birliğin süreli yayın organı olan dergilerde, deniz kirlenmesi konusu sürekli işlenmiş, her sayıda deniz kirliliğinin başka bir formu, başka bir
etkisi ve doğuracağı farklı acı sonuçlar irdelenmiştir.
İlk yılını farkındalık çalışmalarına ve teorik ihtiyacı giderecek faaliyetlere ayıran Birlik için
1976 yılı tam olarak bir deniz teşkilatlanması
yılıdır. Yasadışı deşarjların önüne geçmek ve temiz bir deniz için gerekli olan denetimi sürdürülebilir kılmak amacıyla 1976 yılında “Çevre ve
Deniz Zabıtası” örgütlenmesine ilişkin tüzük ve
çalışma yönetmelikleri hazırlanmış ve bu çalışmalara 20 belediye başkanının bizzat katılması
sağlanmıştır.
Sadece Marmara’nın değil tüm ülkenin en ciddi çevre problemlerinden birisi olan Haliç’te-
ki kirlilik faciasının boyutlarına dikkat çekmek
adına 1976 yılında uluslararası çapta uzmanlığı
kabul edilen yabancı mühendislerin analiz ve
değerlendirmeleri tüm detaylarıyla paylaşılmıştır. Haliç’teki kirliliğin sebepleri tüm yönleriyle
izah edilerek yapılması gerekenler de Marmara
Belediyeler Birliği öncülüğünde rapor haline getirilmiştir.
Marmara Denizi’ndeki kirliliğin önlenmesi ve
Deniz’in temizlenmesi için karadan yürütülen
faaliyetlere izleme ve denetim çalışmalarını bir
üst düzeye çıkarmak adına, 1976 yılında Helikopter Örgütü kurulmasına ilişkin bir ön taslak
hazırlanmıştır. Hava Kuvvetleri’nden uzman
askerlerce hazırlanan ön taslak ile durum incelemesi, faaliyet sahasının belirlenmesi, sistemin
avantajları ve örgütlenmenin nasıl olacağına
dair detaylara yer verilmiş ve yetersiz mevzuat
altyapısına rağmen cesaretle atılmış bir adım
olarak ülke kamuoyundan teveccüh görmüştür.
Uluslararası bilimsel topluluklara dahil olarak,
projeler yürütülmüş, bu yürütülen projelerin raporlandırmaları da bizzat üstlenilmiştir. Akdeniz
Kentler Birliği ile birlikte 1980 yılında yürütülen
proje kapsamında Marmara Denizi ve Beslenme
Havzası-Kara ve Deniz Ekosistemi başlıklı bir
ara rapor hazırlanmış ve bilimsel camiaya sunulmuştur.
1988 yılına gelindiğinde, Marmara Belediyeler
Birliği’nin kuruluş amacı olan Marmara Denizi’nin temizliğinin yasalarla mutlaka koruma
altına alınması gerekliliğinden “Marmara Denizi
ve Çevresi Koruma Kanun Tasarısı” hazırlanarak
Ankara’ya gönderilmiştir. Alınması gereken özel
tedbirlerden, kıyıların denetimine; deniz zabıtasından, Marmara Çevre Kurulu’na kadar bir çok
konuyu tasarı halinde sunan Marmara Belediyeler Birliği tasarıya ilişkin en büyük gerekçesini
“Marmara Denizi doğal ve tarihi zenginlikleri,
kıyıları, turizm potansiyeli ve deniz ürünleri açısından dünyanın eşsiz denizlerindendir.” şeklinde ifade etmiştir.
Marmara’nın korunması değil, kurtarılması gerektiği düşüncesiyle 1989 yılında özellikle İstanbul kıyılarından büyük bir seferberlik başlatılarak, kıyıdaki pet şişe ve kaba çöplerin mümkün
olduğunca toplanması sağlanmıştır. Bu proje
sonrasında Marmara’ya kıyı olan diğer illerde de
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 15
benzer çalışmalar yürütülerek vatandaşın denizlere olan duyarlılığının artırılması amaçlanmıştır.
Gelişen sanayi ve buna bağlı olarak hızla artan
nüfus, 1994 yılında Marmara Denizi’ni artık
deniz canlılarının metabolik aktivitelerini ciddi
manada risk altına almıştır. Buradan yola çıkarak Marmara Denizi Kirlilik Raporu yayınlanmış
ve bu raporda Deniz’in en basit fiziksel analizlerinin yanında kimyasal ve biyolojik analizlere de
yer verilmiştir. Bölgeyi endüstriyel kirlilik, evsel
kirlilik ve deniz faaliyetlerinden meydana gelen
kirlilik olarak üç ana grupta titizlikle inceleyen
rapor, dönemin kirlilik önleme faaliyetlerine ışık
tutmuştur.
Bir yıl önce sadece deniz kirliliği alanında hazırlanan rapor, çevrenin bir bütün olduğu ve dış
kaynaklı envanterin de deniz kirliliğinde doğrudan etkili olduğu düşüncesiyle Marmara’nın en
kalabalık şehri için 1995 yılında İstanbul Çevre
Envanteri yayınlanmıştır. Boğazlarda gerçekleşen tehlikeli geçişleri, okullarda verilmesi gereken çevre eğitimlerini, çevresel planlamayı,
afetleri ve sağlığı konu alarak işleyen İstanbul
Çevre Envanteri aynı zamanda yayınlaştırılarak
ilgili yerlere dağıtımı yapılmıştır.
1997 yılında İstanbul’un kötü kokusu Haliç için,
Birliğimize de üye olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın kolları sıvamasıyla; Güney
Haliç Projesi, Kuzey Haliç Projesi ve Dere Islahları olmak üzere 3 koldan çalışmalar başlatılmıştır. Çalışmalar kapsamında sularını Haliç’e
boşaltan ilçelerde kanalizasyon sonrası arıtma
tesisleri inşa edilmiş, var olanların kapasiteleri
artırılmıştır. Haliç’e kirli su girişi engellendikten
sonra ikinci aşama olarak mevcut kirliliği ortadan kaldırmak için dip taramalarıyla milyarlarca metreküp çamur çıkartılmıştır. Haliç’te hayat
belirtileri çok geçmeden kendini göstermiş ve
çalışmalar sürdürülebilir şekilde devam ettirilmiştir. 2013 yılında bugün bile Haliç’ten hâlâ
dip taraması sonucu çamur çıkarılmakta, öyle ki
bu rakam 2012 Ekim ayında yaklaşım 150 bin
m3 seviyelerine ulaşmaktadır.
2004 yılında çıkarılan 5216 sayılı Büyükşehir
Belediyesi Kanunu ile yetki sınırları tüm ili kapsayan Kocaeli Büyükşehir Belediyesi için ilk iş
İzmit Körfezi’ni temizlemek olmuştur. Dere ıslah
çalışmaları, gemi denetimlerinin hız kazanması,
idari para cezalarının güncellenmesi, atıksu arıtma tesislerinin inşa edilmesi ve bunun yanı sıra
Körfez’i kirliliğe mahkum edecek birçok etkenin
ortadan kaldırılmasıyla, daha önce ifade edildiği şekliyle deniz özelliğini yitiren İzmit Körfezi,
bugün yüzme yarışlarına ev sahipliği yapan, yelken organizasyonlarının uğrak mekanlarından
birisi olmuştur.
Temelleri İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 1997 yılında atılan Haliç’in temizliği projesi, Haliç’e Boğaz suyunun pompalanmasıyla
bir seviye daha ilerletilmiştir. Günde 260 bin m3
Boğaz suyu Sarıyer’den alınarak 5 km uzunluğundan tünellerden geçirilip Haliç’e boşaltılmasıyla Altın Boynuz yılda 3 defa su değişimi gerçekleştirir hale getirilmiştir. Haliç’e Boğaz suyu
projesiyle, Haliç’teki oksijen seviyesini artırarak
deniz ekosisteminin yaşamsal faaliyetlerini iyileştirmek amaçlanmıştır.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: Marmara
Sempozyumu, Marmara Denizi’nin bugün ne
durumda olduğunu etüt eden, olumsuz koşulların nasıl ortadan kaldırılacağına çözümler arayan ve gelecekte yapılacak çalışmalara ışık tutan
bir sempozyum olması açısından Türkiye çevre
gündeminde önemli bir yere sahiptir. Toplamda
5 oturumla, 25 farklı sunumla, 2 gün boyunca
devam eden sempozyum, ortaya çıkan sonuç
bildirisiyle de oldukça önemli kararlar almış ve
Marmara Denizi için ciddi bir yapılanmanın sinyallerini vermiştir. Bugüne kadar Marmara Denizi ile ilgili birçok kuruluş farklı koldan onlarca
proje gerçekleştirmiş, yüzlerce analiz hazırlamış
olmasına rağmen, veri disiplini ve yönetiminin
planlanması konusunda kurumlar arasındaki kopukluktan kaynaklanan bir zafiyet söz konusu
olmuştur. Bu zafiyeti ortadan kaldırmak adına
çatı kuruluş olması yönünde adımlar atılacak
olan Marmara Denizi Çevre Komisyonu’nun
(MADÇEK) dile getirilir olmasıyla temelleri de
bir ölçüde atılmıştır.
Bu yayın ile sizlere Marmara Belediyeler Birliği’nin, Marmara Denizi için bugüne kadar yaptığı çalışmalardan bir kısmının bulunduğu bir
derleme ve Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz:
Marmara Sempozyumu’nda gerçekleşen birbirinden önemli konulardaki sunumlara ilişkin
makaleleri paylaşıyoruz.
16 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Birlik Kuruluşundan İtibaren Gerçekleştirilen
Önemli Marmara Denizi Etkinlikleri
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 17
1975 tarihli Birlik dergisinden alınmıştır
18 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
1975 tarihli Birlik dergisinden alınmıştır
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 19
1975 tarihli Birlik dergisinden alınmıştır
20 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
1975 tarihli Birlik dergisinden alınmıştır
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 21
1975 tarihli Birlik dergisinden alınmıştır
22 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
1975 tarihli Birlik dergisinden alınmıştır
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 23
1975 tarihli Birlik dergisinden alınmıştır
24 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
1975 tarihli Birlik dergisinden alınmıştır
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 25
1975 tarihli Birlik dergisinden alınmıştır
26 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
1975 tarihli Birlik dergisinden alınmıştır
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 27
1975 tarihli Birlik dergisinden alınmıştır
28 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
1975 tarihli Birlik dergisinden alınmıştır
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 29
1975 tarihli Birlik dergisinden alınmıştır
30 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
1975 tarihli Birlik dergisinden alınmıştır
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 31
1975 tarihli Birlik dergisinden alınmıştır
32 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
1976 tarihli Birlik dergisinden alınmıştır
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 33
1976 tarihli Birlik dergisinden alınmıştır
34 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
1976 tarihli Birlik dergisinden alınmıştır
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 35
1976 tarihli Birlik dergisinden alınmıştır
36 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
1976 tarihli Birlik dergisinden alınmıştır
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 37
1976 tarihli Birlik dergisinden alınmıştır
38 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
1976 tarihli Birlik dergisinden alınmıştır
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 39
1976 tarihli Birlik dergisinden alınmıştır
40 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
1976 tarihli Birlik dergisinden alınmıştır
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 41
42 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 43
MARMARA BÖLGESİ ÇEVRE KİRLİLİĞİ
ENVANTER ÇALIŞMASI (1988*)
Marmara ve Boğazları Belediyeler Birliği tarafından, Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri
Enstitüsü ile birlikte yürütülen “Marmara Bölgesi Çevre Kirliliği Envanter Çalışması” tamamlanmış ve çalışma sonunda bir rapor hazırlanmıştır. Hazırlanan raporun bir özeti ve çalışma
sonuçlarına göre yapılan tespitler ve öneriler
aşağıda sunulmaktadır:
Sonuçlar
Bölgede yapılan inceleme ve değerlendirmeler
sonucunda ortaya çıkan tablo hayli olumsuz
detaylar içermektedir. Marmara Bölgesi’nde
bugün büyük yerleşim merkezlerinin tümünde kritik boyutlarda çevre kirliliği mevcuttur.
Sanayi kuruluşları içinde yakında yürürlüğe
girmesi beklenen su kirliliği kontrol yönetmeliğindeki esaslara ve limitlere uygun atıksu deşarjını sağlayacak arıtma tesisleri yaptıran ve
işleten kuruluş parmakla sayılacak derecede
azdır.
ma sistemi yoktur. Arıtma sistemi olanlar
da yalnızca fiziksel ve kimyasal arıtma
yapmaktadır. Fakat BOİ, askıda katı madde, renk, bulanıklık gibi kirlilik parametrelerinin standart limitlere düşürülebilmesi
çoğu zaman biyolojik arıtma ile mümkündür.
c. Bölgenin en önemli alıcı ortamı çeşitli kollarıyla birlikte Ergene Nehri’dir. Nehir çok
kirlidir ve çevre ve insan sağlığını tehdit
eder durumdadır. Diğer alıcı ortamlar Meriç Nehri ve Marmara Denizi’dir.
d. Marmara Denizi kıyısındaki turistik kentlerde yaz aylarında görülen nüfus artışı
ve yeterli kanalizasyon şebekelerinin bulunmayışı nedeniyle lokal kıyı kirlenmesi
yaşanmaktadır. Kirlilik kaynakları taşan
ve taşmaması için denize deşarj edilen
fosseptikler ve hemen kıyıdan yapılan
kanalizasyon deşarjlarıdır.
Evsel atıksu arıtma tesisleri bir yana, bir çok
il, ilçe ve kasabanın tüm nüfusa hizmet veren
tamamlanmış kanalizasyon sistemi bile bulunmamaktadır. Katı atıkların ve çöplerin gelişigüzel arazilere atılması, bir çok yerleşim yerinde
hala en geçerli katı atık uzaklaştırma yöntemidir. Bölgenin önemli akarsularının tümü kirlidir. Marmara Denizi kıyıları ve körfezleri
yerleşim merkezlerinin ve sanayi bölgelerinin
kanalizasyon ve sanayi atıksu deşarjlarıyla insan sağlığını tehdit edebilecek boyutlarda kirletilmiştir. Alt bölgeler kapsamında sonuçlar
aşağıdaki şekilde özetlenebilir.
İstanbul Alt Bölgesi
Trakya Alt Bölgesi
e. İstanbul’da şehir içerisinde yoğun hava
kirliliği mevcuttur. Hava kirliliği trafik ve
ısınma kökenlidir.
a. Bölgenin hakim sanayi kolları, gıda ve
tekstildir.
b. Sanayi kuruluşlarının çoğunda atıksu arıt-
* 1988 yılındaki Birlik Dergisinden alıntıdır
a. İstanbul ve çevresinde tüm sanayi kollarında faaliyet vardır.
b. Sanayi kuruluşlarının büyük çoğunluğunda yeterli arıtma sistemi yoktur.
c. Bölgedeki atıksu alıcı ortamı Marmara Denizi’dir. (Boğazlar, Haliç, diğer derelerle
birlikte.)
d. Şehrin kanalizasyonu birçok noktadan
Marmara
Denizi’ne
akıtılmaktadır.
Kanalizasyon ve derin deniz deşarjı projesi
yakın zamanda tamamlanacaktır.
f.
Şehirde gürültü kirliliği yine önemli bir
sorundur. Gürültünün kaynağı öncelikle
trafiktir.
44 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
g. Silivri ve Yalova gibi kıyı belediyelerde sanayi faaliyetleri, kanalizasyon deşarjları ve
fosseptik taşmaları sonucu kıyı sularında
kirlenme ve koku mevcuttur.
açılardan sorun teşkil etmektedir. Adapazarı ve çevresinde yaz aylarında artan sayılarda viral hepatit görülmektedir.
f.
Kocaeli Alt Bölgesi
a. Bölgede her sanayi kolunda faaliyet vardır.
Ülkenin bazı büyük sanayi kuruluşları bu
bölgededir.
b. Bazı sanayi kuruluşlarında yeterli düzeyde atıksu arıtımı yapılsa bile yine birçok
sanayi kuruluşu yeterli düzeyde arıtım
yapmadan atıklarını alıcı ortama atmaktadırlar.
c. Bölgenin nihai atıksu alıcı ortamı İzmir
Körfezi’dir. İzmit Körfezi ülkenin en kirli
iki körfezinden biridir.
d. Körfezin doğu kesiminde septik koşullar
hüküm sürmektedir. İzmit halkı özellikle
yaz aylarında körfezin doğusundan kaynaklanan kokudan şikayetçidir.
e. Körfez çevresindeki tüm yerleşim merkezlerinde evsel atıksular kıyı deşarjları
şeklinde körfeze boşaltılmaktadır.
f.
İzmit kenti, sanayi kaynaklı ısınma ve
trafikten kaynaklanan hava kirliliğine
maruz kalmaktadır.
Sakarya – Bilecik Alt Bölgesi
a. Bölgenin hakim sanayi kolları gıda, makine
ve kimyadır.
b. Sanayi kuruluşları yeterli arıtma yapmadan
atıksularını alıcı ortama vermektedir.
c. Bölgenin alıcı ortamları Sapanca Gölü, Sakarya Nehri, Çark Suyu ve Karadeniz’dir.
d. Sapanca Gölü, hali hazırda çok kirli olmamakla birlikte Adapazarı ve çevresinin
atıksularının deşarj edildiği Çark suyu çok
kirli durumdadır.
e. Başta Adapazarı olmak üzere birçok kentte kanalizasyon şebekesi yoktur. Evlerde
fosseptik kullanılmaktadır ve taşan fosseptikler hem sağlık açısından hem de estetik
Çevreyi en çok kirleten sanayi kuruluşları
Adapazarı
Şeker
Fabrikası,
Zirai
Donatım Kurumu, Nişasta Fabrikası ve
mezbahalardır.
g. Adapazarı’nda trafik kökenli ve ısınma kaynaklı hava kirliliği problemi bulunmaktadır.
Bursa Alt Bölgesi
a. Bölgede başta makine, kimya, gıda, tekstil, metal ve maden sanayi kolları olmak
üzere tüm sanayi kollarında faaliyetler bulunmaktadır.
b. Sanayi kuruluşları yeterli düzeyde arıtım
yapmadan atıklarını alıcı ortama bırakmaktadırlar. Bursa Büyük Sanayi Bölgesi’nin atıksuları bu şekilde Ayvalı Deresi
yoluyla Nilüfer Çayı’na deşarj edilmektedir.
c. Bölgede başlıca alıcı ortamlar İznik Gölü,
Marmara Denizi, Gemlik Körfezi, Nilüfer
Çayı, Emet Çayı, Orhaneli Çayı, M.Kemal
Paşa Çayı ve Apolyont Gölü’dür.
d. İznik Gölü, Orhangazi ilçesinin evsel ve
sanayi atıksularını ve İznik ilçesinin bazı
atıklarını almaktadır. Gemlik Körfezi,
Marmara Bölgesi’nin İzmit Körfezi’nden
sonra ikinci kirli körfezidir. Kirlilik kaynakları Gemlik çevresindeki sanayi kuruluşları olup, ayrıca şehir kanalizasyonu
da Körfez’i kirletmektedir.
e. Bursa şehrinin kanalizasyonunu ve sanayi
atıklarını alan Nilüfer Çayı Marmara Bölgesi’nin en kirli akarsularından birisidir.
f.
Orhaneli ve Emet Çayları ve bu çayların
birleşiminden meydana gelen M.Kemal
Paşa Çayı’ndaki kirlilik buradaki linyit ve
bor madenlerinden kaynaklanmaktadır.
Emet Çayı’nda bor ve arsenik kirliliği bulunmaktadır. Çayların döküldüğü Apolyont Gölünde derinlik azalması azot,
fosfor, arsenik ve organik madde kirliliği
mevcuttur.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 45
g. Bursa şehrinde kalitesiz yakıt kullanımı ve
trafikten kaynaklanan hava kirliliği mevcuttur.
Balıkesir ve Çanakkale Alt Bölgesi
a. Bölgede başta gıda, metal, kimya, maden
olmak üzere tüm sanayi kollarının faaliyetleri bulunmaktadır.
b. Sanayi kolları atıksularını hiçbir arıtıma
tabi tutmadan alıcı ortama vermektedirler.
c. Önemli alıcı ortamlar: Simav Çayı, Kocaçay, Gönen Çayı, Kocabaş Çayı, Manyas
Gölü, Bandırma Körfezi, Erdek Körfezi,
Marmara Denizi, Edremit ve Ayvalık Körfezleridir.
d. Simav Çayı’nda Bigadiç’teki Bor İşletmelerinden kaynaklanan yüksek oranda
bor kirliliği vardır. Çayı kirleten diğer
unsurlar, Susurluk Şeker Fabrikası ve
çay boyunca yer alan kasaba ve köylerin atıksularıdır. Bursa bölgesinden gelen Nilüfer Çayı ve bu çay ile birleşerek
Marmara Denizi’ne dökülür.
e. Kocaçayı kirleten sanayi kuruluşları İvrindi ve Balya’daki metal fabrikaları ve
Manyas yakınlarındaki mandıralardır.
Manyas Gölü’ne kirlilik Kocaçay’dan ve
kuzeydeki Sığırcı Deresi’nden kaynaklanmaktadır. Sığırcı Derecesi Bandırma
yolundaki çeşitli sanayi kuruluşlarının
atıksularını alır.
f.
Bandırma Körfezi Bandırma’da faaliyet
gösteren Etibank Sülfirik Asit ve Boraks ve
Borik Asit Tesisleri ve BAGFAŞ’ın atıksularıyla ve şehrin kanalizasyonu ile kirletilmektedir. Bu fabrikaların katı atık depolama sorunları da vardır.
g. Erdek Körfezi kanalizasyon ve taşan fosseptiklerle yazın kıyılarda kirlidir. Edremit
ve Ayvalık Körfezlerinde kış aylarında zeytinyağı fabrikalarından kaynaklanan deniz
kirliliği mevcuttur.
h. Balıkesir’de kışın hava kirliliği yaşanmaktadır. Bandırma’daki sülfirik asit fabrikaları
da hava kirliliğine neden olmaktadır.
ÖNERİLER
Yukarıdaki sonuçlar çerçevesinde Marmara Bölgesi’nin kritik seviyelerde kirli olduğu tespit edilmiş ve hali hazırda kirletilen su kaynaklarının
en kısa zamanda gerekli tedbirlerle korunmaya
alınması gerekliliği üzerinde durulmuştur. Bu
tedbirler Çevre Kanunu’nun öngördüğü Hava
Kalitesinin Korunması Yönetmeliği Su Kirliliği
Kontrolü Yönetmeliği (daha çıkmadı) Gürültü
Kontrol Yönetmeliği, Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği (daha çıkmadı) diğer ilgili yönetmelikler çerçevesinde uygulanmalıdır. Sanayi kuruluşlarının sıkı denetimleri, kanalizasyon
şebekeleri ve bunların bağlandığı evsel atıksu
arıtma tesislerinin kurulması, katı atıklar ve çöplerin depolanması ve imha edilmesinde yakma
ve landfill yöntemlerinin kullanılması, taşıtların
egzos emisyonu itibarı ile sıkı denetimi, ısınmada elektrik enerjisi veya doğalgaz kullanılması
gibi tedbirler mümkün olan en kısa zamanda
uygulamaya konulmalıdır.
Marmara Bölgesi’ndeki lokal kirlilik kaynakları
ve çevreleri ile ilgili kirlilik izleme çalışmalarının arttırılması mutlaka gereklidir. Bölgeler
genelinde öneriler şöyle sıralanabilir:
a. Trakya Bölgesi’nde bilimsel çalışmalar çok
azdır. Ergene Çayı titizlikle izlenmelidir.
Tekirdağ ve çevresi İstanbul’a yakınlığı dolayısıyla kirlenmeye aday bir bölgedir. Bu
kıyıların turizm potansiyelinin korunması
için araştırmalar yapılmalıdır.
b. Bursa ve çevresinin kirliliğini taşıyan Nilüfer Çayı ağır metaller itibari ile izlenmelidir. Yörede kullanılan sulama suyunda ağır
metal konsantrasyonları saptanmaktadır.
c. Apolyont Gölü fizyografik bir ünite olarak
ölçüm ve modelleme çalışmaları ile izlenebilir. Göldeki suyun ilerideki yıllarda
içme suyu kaynağı olarak da kullanılacağı
düşünüldüğünde göl suyu kalitesinin sürekli izlenmesi yararlı olacaktır.
d. Manyas Gölü birçok kuşun yuvalandığı ve
yumurtladığı doğal bir parktır. Kuş neslinin
devamı için göl suyunun kirletilmemesi,
gölde son senelerde görülen derinlik azalmasının önüne geçilmesi amacıyla her türlü tedbirin alınması şarttır.
46 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
e. Henüz fazla kirli olmayan Sapanca ve İznik Göllerinin çevresinde daha fazla sanayileşmeye izin verilmemeli, göller ve
çevrelerinde evsel ve tarımsal kirlenmeye
neden olmamak için koruma alanları yaratılmalıdır.
f.
Akarsular boyunca akarsulardan su kullanan yerleşim yerleri çoğunlukla akarsuyun yukarısındaki yerleşim ve sanayi
bölgelerinin kirliliğinden etkilenmektedir. Çevre sağlığı açısından büyük sakıncaları olan bu durumun önüne geçilmesi,
yönetmeliklerin uygulanması ile gerçekleştirilebilecektir. Böylelikle kirletilmiş
kaynaklardan su kullanımı yoluyla özellikle çocuklarda görülen ishaller ve salgın
hastalıkları ve ölümlerin önüne geçilebilecektir.
g. Bölgenin içme suyu kaynaklarından
bazılarının kirli olma olasılığı hayli yüksektir. Bölge çapında bir içme
suyu kaynakları temizliği/kirliliği envanteri çıkarılmalıdır. Böyle geniş bir
araştırma için Dünya Sağlık Teşkilatı
veya UNESCO gibi kuruluşlardan ortak
proje teklifleri ile mali kaynak sağlanma
yoluna gidilebilir.
Avrupa Topluluğu’na katılmayı düşünen ve bu
yolda başvurusunu yapmış bulunan Türkiye,
Avrupa Topluluğu’nun çevre koruma konusundaki standartlarına en kısa zamanda ulaşmak zorundadır. Bu yolda her türlü kanuni
tedbirin alınması ve ciddi bir şekilde uygulanması, bilimsel çalışmaların desteklenmesi ve
halkın eğitilmesi gibi çabalar ilgili bakanlıklar
ve yerel yönetimler tarafından gösterilmelidir.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 47
MARMARA DENİZİ VE ÇEVRESİNİ
KORUMA KANUNU TASARI TASLAĞI (1988*)
Doğal güzellikleri yanında, aynı zamanda su
ürünleri bakımından dünyanın en zengin denizlerinden birisi olan Marmara Denizi ve çevresi her geçen gün kirlenmektedir. Ülkemizin
en çok sanayileşmiş ve kentleşmiş bölgesinde
bulunan Marmara Denizi’nde deniz ürünleri ve balık türleri azalmış, turizm yönünden
çok zengin olan kıyıları tahrip olmuştur. Bir
iç deniz niteliğinde olan Marmara Denizi’nin
doğal güzelliklerinden, deniz ürünlerinden
bütün vatandaşların eşit olarak yararlanması
ve gelecek kuşaklara devredilmesi için yasal
düzenleme gerekmektedir.
Bu amaçla, Birlik uzman ve danışmanlarının
hazırladığı bir yasa tasarısı Birlik Meclisi’nce
tasvip edilmiş ilgili kişi ve kuruluşlarında katkısını almak üzere tartışmaya açılmıştır.
Bu kanunun amacı, Marmara Denizi ve çevresi için bir koruma planı yapımını, çevre koruma için etkin önlemler alınmasını, çevreyi
kirletici gelişmelerin önlenmesini sağlamak
suretiyle, Marmara Denizi’nin doğal yapısını
ve kıyılarını korumaktır.
Tasarı, Marmara Denizi kapalı su havzasını ve
batıda Çanakkale Boğazı çıkışında Gelibolu
Yarımadası batı kıyısında Kemikli Burnu’ndan,
Gökçeada Kefalo Burnu’na; buradan Bozcaada Orta Feneri’ne güneye, buradan doğu istikametinde Geyikli-Odunluk İskelesi’ne çekilecek hat içinde kalan alan ile kuzey-doğuda
İstanbul Boğazı çıkışından, doğu-batı ve kuzey istikametindeki 10 mil yarıçapındaki alanı
kapsamaktadır.
Koruma Planı
Marmara Denizi’nin doğal güzelliğinden,
zengin deniz ürünleri ve balık kaynağından
vatandaşların eşit olarak yararlanması, gelecek kuşaklara devredilmesi için tasarı uyarınca bir Marmara Denizi ve çevresini koruma
planı hazırlanacaktır.
* 1988 yılındaki Birlik Dergisinden alıntıdır
Marmara Denizi ve çevresini koruma planının
bu kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren 1
yıl içerisinde, DPT, Çevre Genel Müdürlüğü,
ilgili valilikler ve ilgili belediyelerle koordinasyon içinde Belediyeler Birliğince hazırlanması, Marmara Çevre Koruma Kurulunca kabul
edilerek yürürlüğe alınması düşünülmüştür.
Marmara Denizi ve çevresinin korunması konusunda, yürürlükteki mevzuata göre yetkili
kurum ve kuruluşlar, koruma planı ve çevre
düzeni planlarının uygulanması için gerekli
tedbirleri almak zorundadır. Koruma planı ve
çevre düzeni planları, ilan suretiyle ve diğer
basın yayın yollarıyla ilgili kuruluşlara ve vatandaşlara duyurulur.
Koruma planı, çevre düzeni planları ve koruma kurulu kararları doğrultusunda, Belediyeler Birliği, ilgili valilikler ve ilgili belediyeler,
kıyı alanlarının, kumsalların, şelf sahalarının
korunması, bu alanlarda ve sahalarda kıyı bozucu denizden yer kazanıcı, deniz ürünlerine
zarar verici, deniz doldurulması, deniz ve kıyılardan kum çekilmesi ve benzeri her türlü
faaliyetin önlenmesi için gerekli her tür tedbiri
alacaklar. Gerekli önleyici tedbirler Marmara
Denizi ve kıyılarının bütününe ilişkin olarak
Marmara Denizi zabıtası tarafından uygulanacaktır.
Çevre Araştırma Enstitüsü
Tasarıya göre Marmara Denizi’nde çalışan ve
transit olarak seyreden her tür deniz aracının
katı ve sıvı atıklarının çevreye zarar vermeyecek
şekilde toplanması ve depolanması için, ilgili
belediyeler ve Belediyeler Birliği gerkli tedbirleri
alır, tesisleri kurar ve işletir. Atıklar, Belediyeler
Birliği’nce hazırlanan ve Kurulca onaylanan ücret tarifelerine göre ücreti karşılığında alınır ve
depolanır. İlgili belediyelerce ve Belediyeler Birliğince Marmara Denizi kıyılarının uygun yerlerinde sıvı atık depolama tesisleri kurulabilir.
48 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Belediyeler Birliği bünyesinde kurulacak ve
bölgesel ölçekte hizmet verecek merkezi laboratuvar ve ihtiyaca göre oluşturulacak sabit
ve seyyar ölçüm merkez ve araçları ile periyodik olarak tüm Marmara Denizi ve Çevresinde kirlilik kontrolleri ve ölçümleri yapılacaktır. Deniz araçlarının transit yük ve yolcu
gemilerinin sintine ve balast sularını denize
deşarj edip etmedikleri, aynı zamanda havadan kontrol edilecektir; kirliliğinin tespiti ve
kirletenlere karşı tedbir alınması konularında
Sahil Güvenlik Komutanlığı ile Marmara Deniz Zabıtası işbirliği halinde çalışılacaktır. İlgi-
li valilikler ve belediyeler kendi yetki alanları
içinde Marmara Denizi’ne dökülen akarsu ve
derelerin döküldüğü yerde periyodik olarak
ölçüm yapacaklar ve sonuçlarını Belediyeler
Birliği’ne bildireceklerdir. Merkezi laboratuvar tarafından Marmara Denizi’nin su kalitesi
sürekli kontrol edilecektir.
Belediyeler Birliği bünyesinde Marmara Denizi ve çevresini koruma amaçlı faaliyetleri ve
çalışmaları bilimsel olarak destekleyen tüzel
kişiliğe haiz, kamu kurumu niteliğinde bir
Marmara Çevre Araştırma Enstitüsü kurulacaktır.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 49
MARMARA’YI KURTARALIM
KAMPANYASI (1989*)
Deniz ürünleri açısından yakın zamana kadar
dünyanın en zengin denizi olan Marmara Denizi’nde balık ürünleri ve deniz ürünleri giderek azalmış ve gelecek açısından endişe duyulacak noktaya gelmiştir.
Gerek Marmara Bölgesi için gerekse ülkemiz
için böylesine önemli olan, besin kaynağımız,
dinlenme ve rekreasyon alanımız olan Marmara can çekişmektedir.
Bugüne kadar Marmara’nın korunması konusunda gösterilen çabalar maalesef istenen
sonuçları vermemiştir. Yapılan çalışmalar ve
yayınlar ancak kamuoyu oluşmasını sağlamış,
etkin çözümler getirilememiştir.
Artık somut adımlar atma zamanı gelmiştir.
Marmara’nın korunması değil, kurtarılması
gerekmektedir. Bu konuda en önemli görev
belediyelerimize ve Birliğimize düşmektedir.
Ateş önce düştüğü yeri yakar. Marmara’mızın kirlenmesi önce Marmara’nın kıyısında,
çevresinde yaşayanları etkilemektedir. Marmara’nın kıyısında yaşayanlar olarak, onların
seçimle iş başına getirdiği belediyeler olarak
Marmara’nın daha fazla kirletilmesine son verilmesi için Birlik olarak sürekli bir kampanya
başlatıyoruz.
Üye belediyelerimiz, kendi yörelerinde
katılacaklardır. Kampanya günü Birliğimiz
tarafından İstanbul’da, İstanbul Büyükşehir
Belediyesi, Kadıköy Belediyesi, Kartal Belediyesi, Balık Adamlar Kulübü, Balıkçılar ve ilgili
kuruluşların katılımı ile Marmara’nın Kadıköy
kıyılarında (Caddebostan) deniz kıyısındaki
ve deniz dibindeki plastiklerin, pet şişelerin
toplanması, kıyıların temizlenmesi için, bu
kampanyamızı başlatıcı bir etkinlik düzenlenmiştir.
Kampanyamızın Marmara’nın bütününde etkili
ve sürekli olması için Marmara ve Boğazlarına
kıyısı olan tüm belediyelerimizin kampanyamıza katılması gerekmektedir.
4 Haziran’da başlattığımız kampanyada belediyelerimizden özellikle şu konularda etkin
hizmet başlatmalarını bekliyoruz:
•
Kıyıların temizlenmesi, özellikle plastik
madde ve çöplerin toplanması,
•
Halkın kıyılardan yararlanmasını zorlaştırıcı engellerin kaldırılması,
•
Kıyılardan Marmara’ya akan kanal, dere,
çay, nehir gibi tüm deşarjların belediye
görevlilerince tutulacak bir tutanakla tespit edilerek en kısa zamanda Birliğe bildirilmesi,
•
Gelecek nesillere daha mavi bir Marmara
bırakılması için kampanyanın sürekli kılınması,
•
Belediye görevlileri ve belde halkının katılımı ile Marmara’yı temizleme kampanyası açılması
Birlik olalım!
Marmara’yı kurtaralım!
* 1989 yılındaki Birlik Dergisinden alıntıdır
50 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 51
Recep Altepe
Marmara Belediyeler Birliği Başkanı
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı
Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanım, Sayın İstanbul Valisi, sayın büyükşehir belediye başkanlarım, sayın bakanlık yetkilileri, sayın belediye
başkanlarım, sayın belediye çalışanları, hanımefendiler ve beyefendiler.
Denizler, içinde bulunduğumuz dünyada
kara parçalarına oranla çok daha fazla yere
sahip yaşam alanlarıdır. İnsanoğlu doğrudan denizlerde yaşamasa da, denizlerle iç
içe yaşamak durumundadır ve bunun en
net örneği güzel ülkemizde nazar etmiştir.
İnsanın münasebette olduğu her doğal çevre
gibi, denizler de zamanla bundan olumsuz
yönde etkilenmiş ve birtakım kirliliklere
maruz kalmıştır. Bu maruz kalmanın yol
açtığı olumsuz durumların meydana gelme
tehlikesi, açık denizlerle bağlantısı çok sınırlı
olan iç denizlerde, diğer denizlere nazaran
daha yüksek seviyededir.
Deniz trafiğinin Çanakkale ve İstanbul Boğazlarının varlığı ile hat safhada yaşandığı, kıyılarında
Türkiye’nin sanayi ve ticaret alanında lokomotif
şehirlerini barındıran ve ülke nüfusunun üçte
birinin yaşadığı bölgeye ait bir iç deniz olması nedeniyle Marmara Denizi, kirlenmeye çok
müsait bir değerimizdir. Marmara Belediyeler
Birliği olarak; kuruluş misyonumuz gereği, ulusal çapta, halkın, yerel yönetimlerin, merkezi
yönetimin, akademik çevrelerin ve sivil toplum
kuruluşlarının doğrudan paydaş olarak yer alacağı “Marmara Denizi Sempozyumu”nu gerçekleştirmenin haklı gururunu bugün yaşamaktayız.
Tek Ulusal Denizimiz ve Değerimiz olan “MARMARA DENİZİ” ile ilgili gün geçmiyor ki basında
bir haber çıkmasın.
Tüm olumlu veya olumsuz haberlerden sonra gözler doğal olarak Belediyelere yöneliyor.
Çünkü Evsel ve Sanayi Atıksularını toplamakla,
artıma tesislerine göndermekle ve arıtmakla Belediyeler sorumludur. Durum böyle olunca yıllardır Belediyelerin durumlarını yakından takip
eden Marmara Belediyeler Birliği her sene gerek
Belediyeleri, gerek kurumları ve gerekse toplumu
bilgilendirmek için Atıksu, Arıtma Tesisleri, Deniz kirliliği, Haliç gibi başlıklarla çevre panelleri,
seminerler ve konferanslar düzenleyerek bu konulara dikkat çekmeye çalışmaktadır. Haliç’in iyi
bir örnek olarak nerden nereye nasıl geldiğini anlatan seminerimiz çok ilgi görmüştü. Devamında
da Atıksu arıtma tesisleri ve tasarruflu su kullanımı konularında eğitim programları ve bilinçlendirme toplantıları düzenledik.
Ayrıca Marmara Bölgesi’ndeki üye Belediyelerimizi bir Anket yaparak durumunu gözden
geçirdik. Belediyelerin, yüzde 98’i atıksuyu
altyapıyla topluyor ancak atıksu arıtma tesisi
yok. Oysa Marmara Bölgesindeki her bir belediyenin mutlaka en az bir Evsel Atıksu arıtma
tesisi, Sanayi Bölgesi mevcut olan illerde de bir
Evsel Atıksu arıtma tesisi ve bir Sanayi Atıksuyunu artıracak tesisinin olması lazım. Marmara
Bölgesi’nde belediyelerin, özellikle kıyı belediyelerinin birçoğunun atıksu arıtma tesisleri
bulunmamaktadır.
52 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Bu Anket çalışmalarının sonuçlarını gördükten
sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Orman
ve Su İşleri Bakanlığının, TÜBİTAK-MAM ile
birlikte hazırlamaya başladıkları Türkiye geneli havza koruma eylem planlarını ele alarak,
çapraz kontrol yaptık, hangi belediyelerin atıksu arıtma tesisinin olmadığını ve bu konuda
hangi faaliyetler içerisinde olduklarını gözden
geçirdik.
Denize kıyısı olan belediyelerin mutlaka Atıksu
Arıtma Tesisi olmalı ve denize atıksu deşarjının
önü kesilmeli düşüncesiyle harekete geçtik.
Ve bugün burada MARMARA DENİZİ’ne verdiğimiz önemi, tek ulusal iç denizimiz ve korunması gereken bir değerimiz olduğu için,
Marmara Belediyeler Birliği’nin öncülüğünde,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Bursa Büyükşehir Belediyesi, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Sakarya Büyükşehir Belediyesi ve TÜBİTAK-MAM ile 6 kurum bir araya gelerek iki
günlük bir sempozyum programı organize ettik.
Sempozyumda;
•
“Marmara Denizinin Mevcut Durumu”,
•
“Marmara Denizi ve Kıyı Koruma Uygulamaları”,
•
“Marmara Denizi ve Atıksu Yönetimi”,
•
“Marmara Denizinde Riskler ve Tedbirler”
ve
•
“Marmara Denizinde Balıkçılık ve Biyolojik Çeşitlilik”
başlıklarını hem bilimsel boyutuyla hemde
saha boyutuyla iki gün boyunca detaylıca ele
alacağız.
Örneğin; ciddi anlamda ele almamız gereken
ve modernize etmemiz gereken “ÖN ARITMA TESİSLERİ” var. Ön arıtma tesislerinin hiçbir arıtma fonksiyonu bulunmamaktadır. Ön
arıtmada, bakteri arıtma özelliği olmadan kanalizasyonu harmanlayıp, çamurunu çökeltip,
olduğu gibi derin deşarjdan denize verilmektedir. Bu durum yine toplum sağlığına olumsuz yansımaktadır. Marmara Bölgesi’ndeki kıyı
belediyelerinin, öncelikle ön arıtma tesislerinin
biyolojik veya ileri biyolojik arıtmaya dönüştürülmesi gerekmektedir.
Geçenlerde Belediye Başkanı arkadaşlarımla Havza koruma eylem planları kapsamında
yapımına başlanan Ergene Havza’sındaki Lüleburgaz atıksu arıtma tesisini ve çevresini dolaştık.
Sözkonusu atıksu arıtma tesisi Ergene Eylem Planı kapsamında şu anda açılmış olması ve faaliyete geçmiş olması gerekiyordu. Ancak yine de
yakın bir tarihte açılarak tamamlanması halinde
çok büyük bir ihtiyacı karşılamış olacaktır.
Belde belediyelerinin tek başlarına bir tesis
kurmaları onlar için büyük bir yük oluşturmaktadır. Olumlu gelişmeler de var. Çınarcık
ve civarındaki belediyeleri örnek verebiliriz.
Çınarcık bir turizm bölgesi, dolayısıyla 7-8 belde birleşip ortak bir atıksu arıtma tesisini uzun
bir çabadan sonra yeni işletmeye açtılar. Atıksu sorunu kendi bölgelerinde çözmüş oldular.
Ancak her yerde böyle olmamaktadır. Belde
belediyeleri çevre faaliyetlerine çok iyi niyetli
yaklaşıyorlar ama imkansızlıktan dolayı da birçok faaliyeti de yapamamaktadırlar. Proje hazırlıyorlar, fakat uygulayamıyorlar. 6360 sayılı
Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile belde belediyelerin bu yükü alınmış olacaktır. Marmara Denizi’ne kıyısı olan ve bölgedeki büyükşehir belediyesi sayısı altıya çıkmış olacaktır. Böylece
büyükşehir belediyesinin yetki ve imkanlarıyla
atıksu arıtma tesisi yapımı ve Marmara Denizinin denetimi daha ciddi bir şekilde yürütülmüş
olacaktır. Bölgemizdeki tesislerin mevcudiyeti
gözönüne alındığında bu dediğimizin doğruluğu daha iyi anlaşılacaktır.
Diğer taraftan Atıksu Arıtma Tesisleri imalatı
için yerli sanayi ve yerli üretim konusunda artık ciddi adımlar atılması gerekmektedir. Atıksu
artıma tesisleri yap-işlet veya yap-işlet-devret
sistemiyle yapılarak, tesisi kuranların da sorumluluk altına girmeleri sağlanmalıdır.
Ayrıca büyük tonajlı gemilerin beraberinde taşıdıkları kirlilik ve Tuna nehrinin Karadenize
verdiği sanayi kirliliği de İstanbul Boğazından
Marmara Denizine gelmekte ve bizlerin tüm
çaba ve çalışmalarına olumsuz etki yapmaktadır. Bu açıdan da konunun uluslar arası alanda
ele alınması gerekmektedir.
Tüm bu sebeplerden dolayı bu sempozyumu
gerçekleştirmeyi ve bir kez daha Marmara Be-
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 53
lediyeler Birliği olarak Marmara Denizimize
verdiğimiz önemi göstermek istedik.
Marmara Denizi’nin mevcut deniz suyu parametreleri açısından değerlendirilmesi ve çerçeve belirlenmesi, yetki ve sorumluluk sahibi kurum ve kuruluşların çalışmalarının irdelenmesi,
konuya yönelik akademik çalışmalar yürüten
bilim insanlarının ulaştığı vizyona ilişkin pratik
yaklaşımların geliştirilmesi ve bu sayede tecrübe paylaşımlarından istifade edilmesini he-
deflediğimiz sempozyuma katıldığınız ve ülke
kalkınması ile çevre duyarlılığına ortak katkıda
bulunma çabamızda bizleri yalnız bırakmadığınız için teşekkür ederiz.
İnşallah tüm tarafların bir araya gelerek
gerçekleştirdiği bu sempozyumla beraber çözüm odaklı ve saha uygulamalarımızda dikkate
alacağımız sonuçlar elde ederiz. Sempozyumun hayırlara vesile olmasını temenni eder,
tüm katılımcıları sevgi ve saygıyla selamlarım.
54 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 55
Muhammed Balta
Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı
Marmara Belediyeler Birliği’nin değerli başkanı, sayın belediye başkanları ve Marmara Denizi’ne değer veren kıymetli konuklar. Sizleri
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı temsilen en
içten duygularımla selamlıyorum.
Biliyorsunuz ülkemiz 8.500 km sahili olan ve
üç tarafı denizlerle çevrili olan, mavi ile yeşilin
müthiş bir ahenk içinde yer aldığı bir ülkedir.
Bakanlık olarak bu ahengin insan faaliyetleri
sonucunda yitirilmemesi adına elimizden geleni yapmaktayız. Biz faaliyetlerimizi yürütürken,
bize en fazla destek de hiç kuşkusuz belediyelerden gelmektedir. Bu manada belediyelerin
yürüttükleri çalışmaları yakından takip ediyor
ve oldukça önemsiyoruz. Türkiyemizin en faal
bölgesel birliği olan Marmara Belediyeler Birliği’nin yürüttüğü çalışmalar da her zaman takip
alanımızda yer almakta, Birlik faaliyetleri de
öncü olma niteliği taşımaktadır.
Yeni yasal düzenlemeyle 2014 yerel seçimlerinin bize 13 tane daha büyükşehir belediyesi kazandırması, yürütülen çevre projelerinin
sürdürülebilirliği ve boyutlarıyla ilgili olumlu
adımlara vesile olacaktır.
Bakanlık olarak 2023 yılındaki hedeflerimize odaklanmış bulunmaktayız. Öncelikle
2023 yılına gelindiğinde atıksu arıtma tesisi
olmayan ilimizin kalmaması için çabalıyoruz. Bu çabanın 2002’den beri devam ettiğini
söylemek yanlış olmayacaktır. 2002 yılında
Marmara Havzası dikkate alındığında; Balıkesir’de 3, Bursa’da 8, Çanakkale’de 1, İstanbul’da 12 adet atıksu arıtma tesisi vardı. 2012
yılına gelindiğinde Balıkesir’de 14, Bursa’da
16, Çanakkale’de 8 ve İstanbul’da 20 sayılarına ulaşılmıştır. 2003 yılında %30 olan arıtılan suyun toplam suya oranı, bugün bu atıksu
arıtma tesisleri ile %72 seviyesindedir ve 2023
yılında bu oran inşallah %100 olacaktır.
Bakanlık olarak yalnız Türkiye’de yaşayan 75
milyona değil, aynı zamanda ülkemizi ziyaret
eden yabancı turistlere de hizmet verme bilinciyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Yaptığımız yatırımların ve yürüttüğümüz faaliyetlerin
artarak devam edeceğini bir kere daha ifade
etmek istiyoruz.
Belediyelerin yaptığı çalışmalara bugüne kadar nasıl destek verdiysek, bundan sonra da
bu desteğin katlanarak artması için elimizden
geleni yapmaya gayret ediyoruz. Belediyelerden, Bakanlıklardan ve konuyla ilişkili birçok
sektörden paydaşı bir araya getirmek suretiyle
böyle bir organizasyonu gerçekleştiren Marmara Belediyeler Birliği Başkanına ve emeği
geçen herkese teşekkür ediyor, iki gün sürecek bu sempozyumun Marmara Denizimiz ile
ilgili önemli gelişmelere vesile olmasını diliyorum.
Katılan herkese tekrar hoşgeldiniz diyor, saygılar sunuyorum.
56 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
1.OtURUM:
MARMARA DENİZİ’NİN
MEVCUt DURUMU
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 57
Murat turan
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü
Deniz ve Kıyı Yönetimi Daire Başkanı
MARMARA DENİZ çEVRESİNİN KORUNMASI VE
KİRlİlİĞİN ÖNlENMESİ çAlIŞMAlARI
Değeri Bakan Yardımcılarım, değerli Büyükşehir Belediye Başkanlarım, değerli katılımcılar,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hepinizin bildiği üzere, ülkemizin üç tarafını
çevreleyen denizlerimiz ulaşım, balıkçılık, yüzme suyu alanları, turizm aktiviteleri gibi hem
sosyal hem de ticari, pek çok amaca hizmet
etmektedir. Bununla birlikte, kıyı bölgelerinde
artan nüfus, sanayileşme, aşırı avlanma ve denizcilik faaliyetlerinin bir sonucu olarak ortaya
çıkan deniz kirliliği ve deniz ekosistemlerinin
tahribatı, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde
de önemli sorunlardan birisidir. Özellikle uluslararası bir geçiş güzergâhı olan boğazlarımız ve
Marmara Denizi’miz büyük bir baskı altındadır.
İstanbul Boğazı’ndan her 10 dakikada bir gemi,
her 53 dakikada bir tanker geçmekte olup, boğazlar yoluyla günde dört yüz bin ton tehlikeli
yük taşınmaktadır. Toplamda İstanbul Boğazı’ndan yılda 60 bin, Çanakkale Boğazı’ndan 55 bin
gemi geçiş yapmaktadır. Dolayısıyla boğazlarımız büyük bir risk altındadır. Ayrıca nüfus ve
bölgede yaşanan yoğun sanayileşme açısından
baktığınız zaman da, bunun gibi sempozyumların önemi artmaktadır. Bu makalede Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı’nın denizlerin koruması ve
dolayısıyla Marmara Denizi’nin korunmasına
yönelik yaptığı çalışmalardan bahsedilecektir.
Her türlü insan faaliyetinin sonucu olarak ortaya çıkan kirlilikler, doğrudan veya dolaylı ola-
rak denizlerimizi kirletmektedir. Deniz kirliliği
kaynaklarını iki gruba ayırmak doğru olacaktır.
Bunlar; deniz üzerinde gerçekleşen faaliyetlerden kaynaklanan kirlilik ve kara kökenli kirliliktir. Denizler uluslararası bir niteliğe sahiptir ve
pek çok ülkenin denizlere kıyısı olduğundan,
kıyısı olan ülkeler tarafından aktif olarak kullanılmaktadır. Bu kapsamda denizlerin kullanımı ile ilgili hukuk ve esaslar, hem uluslararası
sözleşmeler hem de bölgesel sözleşmeler yolu
ile düzenlenmiştir. Ayrıca ülkemizin tecrübe
ettiği diğer önemli bir süreç de, Avrupa Birliği’ne katılım sürecidir. Avrupa Birliği’ne katılım
sürecinde doğrudan veya dolaylı olarak deniz
çevresinin korunması ile ilgili birçok direktif ve
mevzuat oluşturulmuştur. Bu mevzuatların ülkemize aktarılması ve toplumsal altyapımıza uygun şekle getirilmesi ile ilgili çalışmalar, Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı’nın sorumluluk alanında
yer almaktadır. Bu kapsamda, uluslararası mevzuat ve bölgesel sözleşmelerin yanı sıra, ülke
olarak ihtiyaçlarımızı da dikkate alarak, deniz
çevresinin korunması ile ilgili bakanlığımız tarafından tebliğ niteliğinde pek çok mevzuat
oluşturulmuştur. Bu mevzuatlar kapsamında
deniz çevresinin korunması ile ilgili iş ve işlemler Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından
yürütülmektedir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
gözlem altında tuttukları kaynakların doğru
yönetilebileceğini ve doğru planların ancak bu
şekilde yapılabileceğine inanmaktadır.
58 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Bütün bu çalışmaların paralelinde, denizlerimizde kirlilik izleme çalışmaları bir yandan devam
etmektedir. 1980’li yıllardan itibaren Akdeniz
ve Ege’de 2004 yılından itibaren Karadeniz’de
ve 2010-2011 yıllarında olmak üzere Marmara’da deniz kirliliği izleme çalışmaları devam etmektedir. Hali hazırda Türkiye’de deniz kirliliği
izleme ağı oluşturularak, 208 istasyonda 40’ı
aşan parametrede su kalitesi izlenmektedir.
Marmara Denizi özelinde atık alımı hizmetlerinden bahsedilecek olursa; Marmara Denizi’ne kıyısı olan illerimizde 26 adeti lisanslandırılmış atık havuzu tesisi olmak üzere, 118
adet kıyı tesisinde gemilere atık alımı hizmeti
sunulmaktadır. Toplamda 251 adet olan tesislerin 118’inin Marmara Denizi’nde olması,
bölge deniz trafiğinin hacmini ve denizcilik
faaliyetlerinin yoğunluğunu da göstermektedir.
Marmara Denizi ve Boğazlar’daki izleme çalışmaları da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından
diğer denizlerimizde olduğu gibi devam etmekte olup, Boğazlar’da ve Marmara Denizi’nde 47
istasyonda kıyı geçiş ve deniz sularında izleme
çalışmaları yürütülmektedir. Denizlerden kaynaklanan kirliliklerden en önemlilerinden bir tanesi gemilerin operasyonel faaliyetleri sonucunda
oluşan kirliliklerdir. Bunları; özellikle gemilerin
operasyonları (seyrüseferleri) sırasında, makine
dairelerinde sludge (çamur), sintine gibi atıklar
oluşturmaktadır. Aynı zamanda insan faaliyetleri sonucunda atıksular, çöpler ve kargo atıkları
da oluşmaktadır. Bu atıkların doğru bir şekilde
yerinden alınması ve bertaraf tesislerine götürülmesi gerektiğinden, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
gemilerden atık alınması ile ilgili gemi atıkları
yönetim sistemini oluşturarak, ilgili mevzuat çerçevesinde bu atıkların gerekli işlemlerden geçirilmesi, depolanması veya geri dönüşüm tesislerine
gönderilmesini sağlamaktadır. Bu çalışma çok
eski tarihlere değil, 2005 yılına dayanan bir çalışma olup, 18 adet atık alım tesisinden, bugün 251
adet atık alabilen liman düzeyinde tesise ulaşılmaktadır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin atık alım tesislerini kurmak ve atık alım gemilerini bünyelerinde
bulundurmak suretiyle, atık alımıyla ilgili önemli
ve başarılı çalışmaları bulunmaktadır. Bu hususta
Bakanlık ve ilgili Büyükşehir Belediyeleriyle sürekli olarak istişare toplantıları düzenlenmektedir.
Bir sorunu tamamen ortadan kaldırmak mümkün değilse, onu optimum düzeyde yönetmek
gerektiğinden Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
tarafından “Gemi Atık Takip Sistemleri” nin de
içinde bulunduğu Gemi Atıkları Yönetim Sistemi oluşturulmuştur. Gemiden atıkların alınması,
atık kompozisyonunun belirlenmesi, atık miktarının tespit edilmesi ile atığın bertarafını da içeren online bir veritabanına sahip, 150 groston
üzeri petrol tankerleri ve 400 groston üzerindeki
liman dışı sefer yapan tüm büyük gemiler için,
kısaca GAS diye tabir edilen, Gemi Atık Takip
Sistemleri oluşturulmuştur. Bunun yanı sıra küçük tekneler için ilk olarak 2011 yılında Muğla’da başlatılan ve 2012 yılında Antalya’da devam edilen bir tür takip sistemi olan Mavi Kart
uygulaması da ayrıca yürütülmektedir. Mavi
Kart uygulamasında, kontrolü Bakanlık ve Sahil
Güvenlik’te bulunan yazılım destekli dijital bir
kart ile atıklar kayıt altına alınmakta ve bu sayede özellikle hassas alanlarımız olan koy ve körfezlerde kirlilikle mücadele çalışmaları devam
etmektedir. Yat turizmine en uygun yerler olarak
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 59
bilinen Antalya, İzmir, Aydın ve Muğla kıyılarının korunması konusunda kararlılıkla yürütülen
çalışmalar kapsamında Mavi Kart uygulaması
2013 yılı içerisinde Aydın ve İzmir’in yanı sıra
İstanbul’da da başlatılacaktır.
Bahsi geçen bu çalışmaların verimli olarak devam edebilmesi için, denetime oldukça önem
verilmektedir. Denetim konusunda yetki sahibi olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yetkilerini denetim mekanizmasının daha verimli
çalışması için İstanbul, Kocaeli ve Antalya
Büyükşehir Belediye Başkanlıklarına, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına ve
Sahil Güvenlik Komutanlığına devretmiş durumdadır. Denetimler esnasında ihlaller doğrultusunda kesilen cezalara bakıldığında, 2011
yılı itibariyle bir düşüşün olduğu görülmekte,
bu da kurallara uyulma konusunda aşama
kaydedildiğini düşündürmektedir. İstanbul
ve Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlıkları
ile Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Liman
Başkanlıkları›nca 2011 yılı içerisinde Marmara
Denizi’nde yapılan denetimler sonucunda
illegal deşarj gerekçesiyle üç milyon liranın
üzerinde ceza kesilmiştir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yetki devri yapılan kurumların, denetim yapacak
personeline periyodik olarak eğitimler verilmekte, bu eğitimlerde yine Bakanlık tarafından
yayınlanan denetim genelgesi ile ilgili hususlar
anlatılmakta ve ilgili personelin denetim yapabilecek yeterliliği elde etmesi sağlanmaktadır.
Deniz üzerinde gerçekleşen büyük kirlilik kaynaklarından birisi de kazalar sonucu meydana
gelen ve yayılan kirliliktir. Kazalar; gemilerin
birbirleriyle çarpışması, gemilerin kıyıda bulunan yapılara çarpması ya da gemide yürütülen
faaliyetlere ve taşınan yüke göre meydana gelen patlamalarla oluşmaktadır. Deniz kirliliği
açısından bakıldığında, kazalarda özellikle denize yayılan ve müdahalesi de oldukça zor olan
petrol döküntüleri ciddi riskler oluşturmaktadır. Bu konuda hafızalarda yer eden en önemli
olay, 1979 yılında yaşanan Independenta Kazası olarak da bilinen, çok sayıda can kaybına
neden olan gemi kazasıdır. Bu kazada binlerce
ton petrolün denize dökülmesi ve bunun uzun
vadedeki olumsuz etkileri en hafif ifadeyle bir
çevre felaketi olarak adlandırılmaktadır.
5312 sayılı Deniz Çevresinin Petrol ve Diğer Zararlı Maddelerle Kirlenmesinde Acil Durumlarda
Müdahale Ve Zararların Tazmini Esaslarına Dair
Kanun ile Independenta Kazası gibi acil müdahale gerektirecek kazalarda yapılması gereken iş
ve işlemler, kaza sonrası izlenecek yol haritası
belirlenmiş ve zararların tazmini hususlarına da
açıklık getirilmiştir. Söz konusu kanuna bağlı olarak yürütülen mevzuat çalışmaları doğrultusunda
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından acil müdahale sistemi oluşturulmuştur. Ulusal ve Bölgesel Acil Müdahale Planları kapsamında bir ulusal, altı bölgesel plan oluşturularak hâlihazırda 28
ilde hazır hale gelinmiştir. Acil Müdahale Planları
kapsamında kıyı tesisleri için Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı’nca yetkilendirilmiş firmalar tarafından
hazırlanan acil müdahale planları Bakanlığın
onayı ile kabul edildikten sonra, sürekli denetim
ile kazalara karşı hazır hale getirilmektedir. Risk
Değerlendirmesi ve Acil Müdahale Planları hazırlanması için ilk etapta belirlenen 230 kıyı tesisinin 216’sının planları Bakanlıkça onaylanmış
bulunmaktadır. Marmara Bölgesi özelinde değerlendirme yapılacak olursa 98 kıyı tesisinden,
94’ünün onayı Bakanlıkça verilmiştir.
Balık Çiftlikleri
Denizlerimizde gerçekleşen diğer önemli bir
faaliyet ise Balık Çiftlikleridir. Balık çiftlikleri,
Türkiye su ürünleri üretimi açısından önemli
bir potansiyele sahiptir. Son yıllarda su ürünleri
işletmeleri gerek büyüklük olarak gerekse miktar olarak artış göstermektedir. Üretim artışı,
paralelinde daha fazla yem ve organik madde
kullanımını getirmiş, balık çiftliği bulunan kapalı koy ve körfezlerde deniz kirliliği yoğunluk
kazandığından Bakanlıkça hassas koy ve körfezlerde, faaliyet gösteren balık çiftliklerinin
çevresel etkilerini azaltmak için, yasal düzen-
60 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
lemeler getirilmiştir. Bu kurallara genel olarak
bakılacak olursa balık çiftliklerinin taşındıkları
yerlerdeki derinliğin 30 metreden daha az olmaması, 0,6 deniz mili kıyıdan uzaklığı, akıntı
hızı ve diğer özellikleriyle ilgili standartların
getirildiği görülecektir. 2007 yılında başlatılan
bir uygulama ile balık çiftlikleri çevreye zararın
minimize edildiği ve balık üretiminin de artışına sahne olacak daha uygun alanlara taşınmış
durumdadır. Marmara Bölgesi’nde de iki adet
balık çiftliği bulunmaktadır. Hali hazırda başarılı çalışmalar yapılarak birçok aşamanın kaydedildiği su ürünleri yetiştiriciliği sektörünün
son derece modern bir hale gelerek daha sağlıklı bir üretime geçildiği söylenebilmektedir.
Deniz Çöpleri ve Katı Atıklar
Bir diğer önemli deniz kirliliği de deniz
çöpleridir. Deniz çöplerinin kaynaklarını, karasal kaynaklı olarak insan faaliyetleri sonucu
oluşan çöplerin denize atılması, bu çöplerin
nehirlere veya derelere atılması suretiyle denize taşınması ve çöplerin gemilerden atılması
şeklinde sıralamak mümkündür. Deniz çöpleri
yüzey kirliliğini oluşturmaktan ziyade, dibe çökerek bir dip kirliliği de meydana getirmekte-
dir. Meydana gelen bu kirliliğin deniz canlılarının yaşam faaliyetlerini olumsuz etkilemesinin
yanı sıra çöpleri tüketen balıkların besin zincirine dahil olmasıyla insan sağlığına da önemli
olumsuz etkileri bulunmaktadır.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın stratejik hedefleri
arasında yer alan deniz çöplerinin kontrolü
ile ilgili maddeler doğrultusunda, ilk olarak
2013 yılı içerisinde İstanbul, Kocaeli, Antalya,
Muğla, Aydın, İzmir illerinde deniz çöpleriyle
ilgili müdahale eylem planlarının hazırlanması
ve bununla ilgili bir mevzuat oluşturulması
planlanmaktadır. İkinci etapta ise 2014 yılı
sonuna kadar, tüm illerde deniz çöpleri eylem
planlarının hazırlanmış olması beklenmektedir.
Bu kapsamda denizlerimizin nasıl temizleneceği,
riskli ve hassas alanların nereler olduğu, ne tür
imkân ve kabiliyetlerin denizlerin temizliğinde
kullanılacağı, bu faaliyetlerde kaç kişinin istihdam edileceği, hangi araçlarla temizlik yapılacağı hususları hazırlanması planlanan fizibilite
çalışmaları ile belirlenecektir.
Deniz kirliliğinin önemli kaynaklarından birisi
olarak kabul edilen karasal kirleticilerle ilgili
olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın çok
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 61
önemli çalışmaları devam etmektedir. 2003 yılı
itibariyle ülke genelinde 23 milyon vatandaşa
hizmet veren 15 adet düzenli katı atık depolama alanı bulunurken, tesis sayısı bugün itibariyle 59’a çıkmış ve bu hizmetten yararlanan
vatandaşlarımızın sayısı 41 milyon olarak kaydedilmiştir. Marmara Bölgesi özelinde dikkate alınacak olursa, İstanbul, Sakarya, Kocaeli,
Tekirdağ, Çanakkale, Yalova ve Bursa illerinin
düzenli katı atık depolama tesisleri bulunmaktadır. Diğer illere ise belediye birliklerinin de
destekleriyle uygun planlamalar neticesinde
düzenli katı atık depolama alanlarının yapılması söz konusudur.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak deniz çevresinin korunması ile ilgili bir takım planlamalar yapılmaktadır:
•
Gemi atık yönetimi konusunda yazılımdan kaynaklanan online bazı aksaklıkları gidermek adına hizmet alımları gerçekleştirilmekte ve bu sayede Mavi Kart
sistemi ile uyumlu bir şekilde çalışması
planlanmaktadır. Finansmanının devlet
planlama kanalı ile koordineli bir şekilde
aşılması planlanan bir bilimsel çalışma
ile, kaza sonucunda kirliliğin rehabilitasyonu konusu açıklığa kavuşturulacaktır.
Diğer bir sorun da; deniz çöpleri önemli
hedeflerden birisi olarak görülmektedir.
2013’te yukarıda bahsi geçen iller ve
2014’te de diğer illerde deniz çöplerine
ilişkin eylem planlarının bitmiş olacağı
öngörülmektedir.
•
Balast suyu kontrolü, özellikle istilacı türlerin taşınması hususu dikkate alındığında denizlerimiz açısından önemli problemlerden birisidir. Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanlığı ile birlikte yürütülen görüşmelerle, şimdilerde Çevre
Komisyonu’nda görüşülmüş olan Balast
Suyu Sözleşmesi’ne taraf olunacağı söylenebilmektedir.
•
Yüzme suları yönetimi, 2013 ve 2014’ün
ilk yarısında yüzme suyu alanlarının fotoğraflarının çekilmesi suretiyle, online
bir veri tabanı ile kullanıcıların hizmetine
açılması planlanmaktadır.
•
Deniz dibi tarama çalışmaları, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı tarafından önemle
üzerinde durulan bir başka konu olarak
karşımıza çıkmaktadır. Bu konuda Bakanlık ve TÜBİTAK arasında Ocak ayı itiba-
Atıksular
Deniz kirliliğinde son derece önemli bir diğer
kirlilik kaynağını da denizlere ve nehirlere deşarj edilen atıksular ihtiva etmektedir. 2003 yılında belediyeye bağlı nüfusun %36’sının atıksuyu arıtılırken, Marmara Bölgesi’nde değişik
yerlere inşa edilen birçok atıksu arıtma tesisi ile
bu oranın şimdi %72 civarına çıkmış olduğu
gözlemlenmektedir. Bu oranın 2023 yılı itibariyle %100 olması hedeflenmektedir. Denizlerimiz ile ilgili alınması gereken her kararda
mutlak olarak kirlilik izleme çalışmalarından
elde edilen veriler kullanılmakta ve bu verilere
göre kararlar alınmaktadır.
Yurt genelinde 1850 numune noktasında yapılan yüzme suyu analiz sonuçları çok büyük
oranda limit değerlerin altında yer almaktadır.
Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan analiz sonuçlarının Bakanlığımıza gönderilmesi sonucunda limit değerlerin üzerine çıkılması durumunda gerekli tedbirler alınmaktadır. Ülke
genelinde 1663 numune noktasında limit değerlerin altında sonuçların elde edilmesi söz
konusu olup, Marmara Denizi kıyısında toplam
144 yüzme suyu alanının 136’sı A ve B grubu,
yani mükemmel ve iyi olarak sınıflandırılmıştır. Mavi Bayrak’la ilgili olarak da çok önemli
gelişmeler yaşanmaktadır. 2012 yılı itibariyle
Mavi Bayrak sahibi plaj sayısı 355’e ulaşmak
suretiyle, bu alanda Türkiye dünyada 4. sırada
yer almaktadır.
62 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
rıyla netleşen bir proje ortaklığı ile kirlilik
tespiti ve yer seçimi ile ilgili çalışmalar
işbirliği içerisinde yürütülecektir.
•
•
Deniz çevresinin korunması ile ilgili
Uluslararası sözleşmeler Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca yürütülmektedir. Bu
kapsamda gerek Karadeniz gerekse Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerle işbirliği içerisinde Barselona ve Bükreş Sözleşmelerinde
taraf olarak bulunulmaktadır.
Avrupa Birliği Deniz Stratejisi Çerçeve
Direktifi’nin ülkemize uyumlaştırılması
şu anda devam eden çalışmalar arasında
yer almaktadır. 2014 yılı sonu itibariyle
bununla ilgili özgün mevzuata da ulaşılabileceği planlanmaktadır.
•
Bakanlığın eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarına da kısaca değinilecek olursa; 28 kıyı ilinin muhtarlarına yönelik
olarak sembolik bir yüzme öğretme
kampanyası gerçekleştirildi. Bu kampanya kapsamında vatandaşların denizi
ve yüzmeyi benimsemesi suretiyle, bu
konularda daha duyarlı davranılacağı
öngörülmektedir.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 63
Prof. Dr. gülşen AltUĞ
İstanbul Üniversitesi, Su Ürünleri Fakültesi,
Deniz Biyolojisi Anabilim Dalı
Dr. Mine çARDAK
İstanbul Üniversitesi, Su Ürünleri Fakültesi,
Deniz Biyolojisi Anabilim Dalı
Pelin S. çİFtçİ tüREtKEN
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi,
Su Ürünleri Fakültesi, Deniz Biyolojisi Anabilim Dalı
Sevan güRüN, Samet KAlKAN
MARMARA DENİZİNİN
MEVCUt KİRlİlİK KAYNAKlARI VE YANSIMAlAR
ÖZEt
Bu çalışmada Marmara Denizi’nde 20002012 yılları arasında yapmış olduğumuz bakteriyolojik çalışmalara bağlı olarak kirlilik
kaynakları belirlenmiş ayrıca Marmara Denizi
ve İstanbul Boğazı’ndan izole edilen bakteriyel izolatların bazı antibiyotik türevlerine karşı göstermiş oldukları dirençliliğe bağlı olarak
kirliliğin farklı yansımaları değerlendirilmiştir.
İstanbul ili Marmara Denizi kıyısal alanının
indikatör bakteri düzeyi ve patojen bakteri
varlığı açısından yüzme maksatlı rekreasyonel
kullanıma uygun olmadığı noktasal kirlik kaynakları ile gösterilmiştir. Ayrıca patojen bakterilerin Marmara Denizine girişinde balast sularının muhtemel rolleri balast sularının içerdiği
patojen bakteri kompozisyonu ile değerlendirilmiştir. Marmara Denizi’nde kültür edilebilir mezofilik aerobik heterotrofik bakterilerin
taksonomik kompozisyonunun değerlendirilmesi sonucunda Gamma Proteobacteria grubuna ait patojen bakterilerin baskın olması insan kaynaklı kirliliğin Marmara Denizi’ndeki
önemli göstergesi olmuştur. Çanakkale Boğazı’nda heterotrofik bakteri ve indikatör bakteri
bolluğunun İstanbul Boğazı’ndan daha düşük
olduğu tespit edilmiştir. Marmara Denizi’nde
yakın geçmişte gözlenen müsilaj ve müsilajı
çevreleyen alandan alınan deniz suyu örneklerinin içerdiği heterotrofik bolluk, bakteriyel
metabolik aktivite ve çözünmüş karbonhidrat
düzeyleri ile Marmara Denizi’nde müsilaj oluşumunda bakterilerin rolleri değerlendirilmiştir. Bu derlemede özetlenen başlıklar halinde
Marmara Denizi’nde son 12 yıldır yaptığımız
çalışmalardan yararlanarak Marmara Denizinin kirlilik kaynakları bakteriyolojik olarak
değerlendirilmiştir.
64 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
GİRİŞ
Atıkların seyreltme sağlamak ve kirleticilerin düzeyini en aza indirmek amacı ile denizlere boşaltılması tüm dünyada uygulanan
bir yöntemdir. Ancak burada belirleyici olan
atıkların ne şekilde denizlere veriliyor olmasıdır. Deşarj şekline bağlı olarak ekosistemin
korunması veya zarar görmesi söz konusudur.
Sağlıksız arıtım veya hiç arıtım olmadan denizlere deşarj edilen atık suların alıcı ortama
vereceği zarar atıkların karakterine bağlı olarak ortamda değişikliklere yol açabilmektedir. Bu açıdan değerlendirildiğinde Marmara
Denizi kıyısında yerleşim alanlarının olduğu,
Türkiye sanayinin büyük kısmını barındıran
bölgelere ev sahipliği yapan bir iç deniz olarak çevresel etki baskısı altında olan bir deniz
olmanın yanında, sahip olduğu oşinografik
özellikler ile de araştırmacılar için ilginç bir
sahadır. Örneğin, dipte yüksek tuzluluk (‰
37) değerlerine sahip yoğun Akdeniz suları Karadeniz’e akarken, üst akıntılarla düşük
tuzluluk (‰ 17) değerlerine sahip Karadeniz
suları Türk Boğazlar Sistemi aracılığı ile Akdeniz’e ilerlemektedir. Ters akıntıların etkisinde
olan bu sistemde yapılan deşarjların etkisini
tabakalara bağlı olarak değişen bakteri bolluğu ile ilişkilendirdiğimizde ekosistem işleyişine kirliliğin etkisi konusunda bulgulara ulaşabiliyoruz. Bu çalışmada Marmara Denizi’nde
tabakalar arası bakteri bolluğu ile Çanakkale
ve İstanbul Boğazlarının indikatör bakteri düzeyleri bakımından karşılaştırılması (Altuğ ve
ark. 2010) ele alınmıştır.
Ayrıca deniz ortamında bulunan bakterilerin anti-bakteriyel ajanlara karşı kazandıkları dirençlilik düzeyi o bölgenin evsel kirlilik
girdilerinin göstergesi olup özellikle antibiyotiklere dirençli bakterilerin varlığı halk sağlığı
bakımından taşıdığı önem nedeni ile de doğal
alanlar için önem taşımaktadır. Bu çalışmada
Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı’nda deniz
suyundan izole edilen bakterilerin antibiyotiklere ve ağır metallere dirençlilik düzeyleri ve
bunun ne anlama geldiği 2000-2012 yılları arasında bölgede yaptığımız çalışmalardan örnekler verilerek tartışılmıştır.
Adriyatik Denizi başta olmak üzere dünyada
müsilaj olarak tanımlanan köpüklü- jelatinimsi
oluşumun meydana geliş sebepleri araştırmacılar tarafından hâlâ tartışılan bir konudur. Bu çalışmada Marmara Denizi’nde 2008-2010 yıllarında farklı zamanlarda görülen müsilajdan ve
müsilajı çevreleyen alandan alınan deniz suyu
örneklerinde yapılan bakteriyolojik analizler
ile müsilaj oluşumunda bakteri rolleri tanımlanmaya çalışılmıştır.
Marmara Denizi kıyısal alanında yüzme maksatlı kullanılan bölgeler de dahil otuz iki istasyondan alınan deniz suyu örneklerinde bakteriyolojik kirlilik düzeyleri araştırılarak, kıyısal
alanların yüzme maksatlı olarak kullanımının
bakteriyolojik açıdan sağlıklı olup olmadığına
yönelik bulgular değerlendirilmiştir.
Bakterilerin sahip oldukları metabolik özellikler deniz ortamında ekosistem döngülerinde
köklü değişikliklere yol açabilmelerine imkan
sağlamaktadır (Madigan ve diğ. 2009). Bu nedenle bakteri kompozisyonunun göstereceği
farklılık denizel alanlarda ekosistem işleyişinin
detaylarına yönelik bulgulara ulaşılmasını sağlarken aynı zamanda bakterilerin biyokimyasal
özelliklerinin tanımlanması ve metabolik aktivasyon düzeylerinin bilinmesi ile bize önemli
bulgular sağlamaktadır. Bu çalışmada Marmara
Denizi’nde 2000-2012 yılları arasında kültür
edilebilen bakteri çeşitliliği ve bu çeşitliliğin
dağılım frekansının karşılaştırılması ile bölgede
kirlilik baskısının mikro yansımalarına yönelik
bulgulara ulaşılmıştır.
Gemi taşımacılığı, özellikle zararlı mikroorganizmaların gemilerin taşıdıkları balast
suları yoluyla deniz ortamına girmesi nedeni ile biyolojik çeşitliliğin değişmesine yol
açabilmekte, ekonomi, ekosistem sağlığı ve
halk sağlığı bakımından riskler taşıyabilmektedir. Dünyada uluslararası ticaretin yaklaşık
% 80’ini gemi taşımacılığı yoluyla yapılan
ticaret oluşturmaktadır. Bu yüzden gemilerin balast suları yoluyla mikroorganizmaların
bir bölgeden başka bir bölgeye taşınmasında
en temel aracılardan biri olduğu düşünülmektedir (Gollasch, 1999). Marmara Denizi
Türk Boğazlar Sistemi aracılığı ile Akdeniz
ve Karadeniz arasında yer alan dünyanın en
önemli su yollarından biri olarak gemi taşı-
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 65
macılığı bakımından risk taşıyan bir havzadır. Bu çalışmada 2009-2010 yılarında balast
suları yoluyla taşınabilen riskin bakteriyolojik boyutunu ölçebilmek amacı ile Marmara
Denizine farklı coğrafik alanlardan gelerek
Ambarlı Limanı’ndan giriş ve çıkış yapan gemilerden alınan balast tankı sularında patojen bakteriler ve kültür edilebilir bakterilerinin çeşitliliğinin ilk kez elde edilen verileri
paylaşılmıştır (Altuğ ve ark., 2012b).
Bu çalışmada yukarıda açıklamaları yapılan
konular kapsamında noktasal ve noktasal olmayan kaynaklı kirlilik etkenlerinin deniz
ortamında oluşturduğu değişimler mikro düzeyde elde edilen verilerle karşılaştırılarak
Marmara Denizinin son on yılda sahip olduğu
kirlilik baskısı bakteriyolojik açıdan değerlendirilmiştir.
BULGULAR
İndikatör Bakteri Düzeyleri
Aseptik şartlarda 0-30 cm yüzeyden alınan
deniz suyu örnekleri aynı gün laboratuara
ulaştırılarak seri sulandırma sonrası membran
filtrasyon tekniğine göre (APHA, 1998) analize alınmışlardır. Marmara Denizi’nde (Şekil
1) 29 noktada ve adalar çevresinde 4 noktada indikatör bakterileri düzeyinin izlenmesine yönelik çalışmalar aynı zamanda İstanbul
Boğazı ve Çanakkale Boğazı’nın indikatör
bakteri düzeylerini karşılaştırmak amacı ile de
yapılmıştır (Şekil 8).
Şekil 1 Marmara Denizi Çalışma İstasyonları
1.Küçükçekmece Sahili, 2. Menekşe Plajı, 3.
Florya, 4 Çiroz Plajı, 5 Yeşilköy, 6 Ataköy 1Ayamama, 7 Ataköy 2, 8 Bakırköy –Çırpıcı,
9. Kazlıçeşme Sahili, 10. Suriçi, 11. Sarayburnu, 12. Galata Köprüsü, 13. Kabataş, 14.
Ortaköy, 15. Arnavutköy, 16. Bebek, 17.
Baltalimanı Sahili, 18 İstinye Sahili, 19. Tarabya Sahili, 20. Sarıyer, Rumeli Kavağı, 21.
Caddebostan 1 (Plaj), 22 Caddebostan 2 (Plaj)
,23 Caddebostan 3 (Plaj), 24. Bostancı Sahili Çamaşırcı Deresi, 25. Anadolu Hisarı- Göksu
Deresi, 26. Kanlıca Körfez, 27. Küçüksu Sahil,
28. Kadıköy Sahili- Kurbağalı Dere, 29 Kuleli, 30.Kınalıada Sahili Plaj, 31.Burgazada Su
Sporları Yanı, 32.Heybeliada Su Sporları Kulübü, 33.Büyükada Plaj
Tablo 1 Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği,
4 Eylül 1998, 19919 sayılı Resmi Gazete
Aranan Bakteri
Sınır Değer
Toplam Koliform
1000/100 mL=
(log10 3/100 mL)
Fekal Koliform
200/100 mL=
(log10 2,3/100 mL)
Tablo 2 76/160/EC Sayılı Yüzme Suyu Direktifi
İYİ
KALİTEDE SU
Toplam koliform; ≤1000
Fekal koliform;
≤200 Fekal streptekok; ≤ 100
YETERLİ
KALİTEDE SU
Toplam koliform; 100010000, Fekal koliform;
200- 2000 F. streptekok;
100-1000
KÖTÜ
KALİTEDE SU
Toplam koliform >10000
veya fekal koliform >
2000 veya F. streptekok>1000
66 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Ek 1: Yüzme ve rekreasyon amacıyla kullanılan suların sağlanması gereken kalite kriterleri tablosu
Toplam koliform ve Fekal koliform numune sonuçlarının %95’i ve %95 üzeri ZORUNLU DEĞERE uygundur.
A (MÜKEMMEL)
Toplam koliform ve Fekal koliform numune sonuçlarının %80’i ve %80 üzeri KLAVUZ DEĞERE uygundur.
Fekal streptokok numune sonuçlarının %90’ı ve %.90 üzeri KLAVUZ DEĞERE uygundur.
B (İYİ)
Toplam koliform ve Fekal koliform numune sonuçlarının %95’i ve %95 üzeri ZORUNLU DEĞERE uygundur.
C (KÖTÜ)
Toplam koliform ve Fekal koliform ve fekal streptekok numune sonuçlarının %94%67 arası (bu yüzdeler dahil) ZORUNLU DEĞERE uygundur.
D (YASAK)
Toplam koliform ve Fekal koliform ve fekal streptekok numune sonuçlarının %66’ı ve
%66 altı ZORUNLU DEĞERE uygundur.
Tablo 3 Avrupa Topluluğu Mavi Bayrak Projesi
Plaj Suları Koliform Standartları
Aranan Bakteri
Sınır Değer
Total Koliform
<500 adet/100 ml
Fekal Koliform
<100 adet/100 ml
Fekal Streptokok
<100 adet/100 ml
Adalar çevresi hariç incelen tüm istasyonlarda indikatör bakteri düzeyleri limit değerlerin
üzerinde bulunmuştur. Burada limit değerler
Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği (4 Eylül 1998,
19919 sayılı Resmi Gazete) dikkate alınarak
değerlendirilmiştir (Tablo 1) 76/160/EC Sayılı Yüzme Suyu Direktifi 4 yıllık verilerin dikkate alınarak değerlendirmesini önermektedir
(Tablo 2). Ayrıca 76/160/EC Sayılı Yüzme Suyu
Direktifinde yeterli kalitede su diye tanımlanan
değerler (Toplam koliform; 1000- 10000, Fekal
koliform; 200- 2000 F. streptekok; 100-1000)
tüm dünyada patojen bakteri bulunmasının
göstergesi olarak kabul edilen bu bakterilerin
sayısının patojen bakterilerin bulunma olasılığının yüksek olduğu sayılarda olduğu açıktır.
Yani yeterli kalitede su olarak tanımlanan bir
ortamda bu durumda patojen bakteri bulunması ihtimali çok yüksektir. Nitekim Marmara Denizi’nde yapmış olduğumuz bakteriyolojik analizler bu durumu doğrulamaktadır (Tablo 4).
Marmara Denizi’nde son 12 yıllık bakteriyolojik verilerin çalışılan istasyonlarda limit değerlerin çoğunlukla üzerinde bulunmuştur. Bu
derlemede son iki yıla (2010-2012) ait yaz ayları toplam koliform ve fekal koliform verileri
özetlenmiştir (Şekil 2, Şekil 3, Şekil 4, Şekil 5,
Şekil 6, Şekil 7).
İstanbul Boğazı’nda toplam koliform ve fekal
koliform düzeyleri yıl boyunca Çanakkale Boğazı deniz suyu değerlerinden daha yüksek bulunmuştur. Yıl boyunca indikatör bakterilerin
yoğunluğu bu bölgelerin geçici veya kısa süreli
kirliliğe maruz kalmadığını, yıl boyunca insan
kaynaklı kirlilik girdilerinin sürekliliğini göstermiştir (Altuğ, 2010)
Kültür Edilebilir Bakteri Çeşitliliği
Deniz suyu örneklerinin 10-6 ya kadar yapılan
seri sulandırmaları Marine Agar kullanılarak
yayma ekim sonrası 22 ºC de inkübe edilmiş,
24 saat aralıklarla kontrol edilerek 72 saat sonrasında gelişen koloniler saflaştırılmıştır (Austin, 1988). Saflaştırılan kolonilere Gram boya
uygulanmış sonuca göre GN, GP ve BCL kart
kullanılarak otomatik mikrobiyal identifikasyon
sistemi VITEK 2 Compact.30 cihazı ile ileri tanımlamaları yapılarak, % 88-% 96 güven aralığında olan tanımlamalar değerlendirilmiştir.
Marmara Denizi’nde tespit edilen kültür edilebilen bakteri çeşitliliği Tablo 4 de gösterilmiştir.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 67
Şekil 2 Temmuz 2010 örneklemesinde tespit edilen toplam koliform ve
Fekal koliform sayıları (Log 10 KOB / 100 ml)
Şekil 3 Temmuz 2011 örneklemesinde tespit edilen toplam koliform ve
Fekal koliform sayıları (Log 10 KOB / 100 ml)
Şekil 4 Temmuz 2012 örneklemesinde tespit edilen toplam koliform ve
fekal koliform sayıları (Log 10 KOB / 100 ml)
Şekil 5 Ağustos 2010 örneklemesinde tespit edilen toplam koliform ve
fekal koliform sayıları (Log 10 KOB / 100 ml)
68 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Şekil 6 Ağustos 2011 örneklemesinde tespit edilen toplam koliform ve
fekal koliform sayıları (Log 10 KOB / 100 ml)
Şekil 7 Ağustos 2012 örneklemesinde tespit edilen toplam koliform ve
fekal koliform sayıları (Log 10 KOB / 100 ml)
Şekil 8 Çanakkale ve İstanbul Boğazı çalışma istasyonları
Şekil 9 İstanbul ve Çanakkale Boğazlarında fekal koliform düzeyleri (Altuğ ve ark. 2010)
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 69
Şekil 10 İstanbul ve Çanakkale Boğazlarında toplam koliform düzeyleri (Altuğ ve ark. 2010)
Tablo 4 Marmara Denizi’nde tespit edilen kültür edilebilir bakteri çeşitliliği
Familia
Species
*Klebsiella pneumoniae ssp pneumoniae (Schroeter 1886), Trevisan 1887
*K. oxytoca (Flügge 1886) Lautrop 1956
*Citrobacter freundii
*Serratia fonticola (Gavini et al. 1979)
S. liqefaciens (Grimes and Hennerty 1931) Bascomb et al. 1971
Enterobacteriaceae
Escherichia coli (T. Escherich, 1885)
Enterobacter cloacae (Jordan 1890)
Hormaeche and Edwards 1960
E. sakazaki (Farmer et. al., 1980)
E. aerogenes Hormaeche and Edwards 1960
*Salmonella enterica ssp. Arizonae
(Borman 1957) Le Minor and Popoff 1987
Pseudomonadaceae
Pseudomonas luteola Kodoma, et al. 1985
*P. putida Trevisan, 1889
P. aeruginosa (Schroeter 1872) Migula 1900
Xanthomonadaceae
*Stenotrophomonas maltophilia Palleroni and Bradbury 1993
Shewanellaceae
*Shewanellla algae Simidu et al. 1990
Shewanellaceae
S. putrefaciens (Lee et al. 1981), MacDonell and Colwell 1986
Brucellaceae
*Brucella melitensis (Hughes 1893), Meyer and Shaw 1920
Sphingomonadaceae
*Sphingomonas paucimobilis (Holmes et al. 1977), Yabuuchi et al. 1990
Caulobacteraceae
*Brevundimonas vesicularis (Büsing et al. 1953) Segers et al. 1994
Aeromonadaceae
Alicyclobacillaceae
Aeromonas hydrophila (Chester, 1901), Stanier, 1943
*A.caviae Eddy1962, Popoff 1984
*Alicyclobacillus acidoterrestris (Deinhard et al. 1988) Wisotzkey et al. 1992
*Bacillus cereus Frankland and Frankland 1887
Bacillaceae
*B. mycoides Flügge 1886
*B. pumilus Meyer and Gottheil 1901
*B. thuringiensis Berliner 1915
70 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Streptococcaceae
*Streptococcus pneumoniae (Klein 1884) Chester 1901
E. faecalis (Andrewes and Horder 1906) Schleifer and Kilpper-Balz 1984
Staphylococcaceae
*Staphylococcus hominis Kloos and Schleifer 1975 emend. Kloos et al. 1998
Noctuoidea
*Virgibacillus pantothenticus (Proom and Knight 1950) Heyndrickx et al. 1998
Flavobacteriaceae
*Chryseobacterium indologenes (Yabuuchi et al.1983) Vandamme et al. 1994
Micrococcaceae
*Micrococcus luteus Lehmann and Neumann 1896
Alcaligenaceae
*Alcaligenes faecalis ssp faecalis (King 1959) Kim et al. 2005
Gram (-) bakteri
23
Gram (+) kok ve spor
oluşturmayan basil
4
Spor oluşturan
Gram (+) basil
6
Toplam tür sayısı
33
*Marmara Denizi’nde ilk kez kayıt edilen bakteriler
Şekil 11 Marmara Denizi’nden izole edilen bakterilerin dağılımı (Altuğ ve ark., 2012a)
Tespit edilen bakterilerin %49 gibi büyük bir
oranı Gamma Proteobacteria grubuna dahil
olup, bu grup Gram negatif ve çoğunluğu patojen olan bakterilerden oluşmaktadır.
Marmara Denizi’nde antibiyotiklere dirençli bakteriler
Doğal su alanlarında antibiyotiklere dirençli
bakterilerin olması bu alanların insan kaynaklı kirlilik girdilerine maruz kalması ile ilişkilidir. Çünkü insan aktivitesine maruz kalmamış
örneğin bir dağ gölü gibi ortamlarda yaşayan
bakteriler antibiyotiklere dirençli değildir. Deniz ortamına giren evsel atıklar, hastane atıkları
gibi girdiler antibiyotiklere dirençli bakterileri
doğal ortamlara taşımış olurlar. Bu bakteriler
antibiyotiklere dirençliliklerini deniz ortamında diğer bakterilere aktarabilirler. Bu durum
enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde sürekli
yeni antibiyotikler geliştirme zorunluluğunu
oluşturarak insanoğlu için kısır bir döngüye
yol açmaktadır. Bu nedenle deniz alanlarında
antibiyotiklere dirençli bakterilerin oluşması da
enfeksiyon hastalıklarının tedavisinin tehlikeye
girmesine ve dirençliliğin daha geniş alanlara
yayılması açısından halk sağlığı için önem taşımakta olan istenmeyen bir durumdur.
Kasım 2002 - 2012 tarihleri arasında Marmara
Denizi’nde yaptığımız çalışmalarda en düşük
dirençlilik %10 ile Haliç yüzey sularından
izole edilen bakterilerde bulunmuştur. Farklı bölgelerde farklı dirençlilik oranları tespit
etmemize rağmen Marmara Denizi’nde tüm
suşlarda en yüksek dirençlilik % 99 ile Ampisilin’e karşı bulunmuştur.(Altuğ ve Yardımcı, 2005a). İstanbul Boğazı’ndan Eylül 2007–
2008 tarihleri arasında izole edilen bakteriler
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 71
arasında beta laktam türevi antibiyotiklere en
yüksek dirençlilik % 98,57 ile Imipenem’e
karşı bulunmuş, en düşük dirençlilik ise %
29,49 ile Cefrazidim’e karşı görülmüştür (Altuğ ve ark. 2009). İncelediğimiz alanlarda antibiyotiklere dirençli bakterilerin bulunması ve
dirençlilik düzeyinin yüksek olması Marmara
Denizine giren insan kaynaklı kirlilik girdilerinin düzeyini de göstermektedir.
sında yüzey suyundan derinlere doğru inildikçe
yer yer düşüşler gözlenmiştir. İstanbul Boğazı,
Bandırma Körfezi, Çanakkale Boğazı girişi dip
sularında yüzeyden daha fazla bakteri tespit edilmiştir. Bu durum derin deşarj yapılan bölgelerde
derin deşarj standartlarına uyumsuzluk olduğunu
göstermiştir. Bakterilerin çeşitliliği Tablo 4’ te gösterilmiştir.
Hastane enfeksiyonlarının önlenmesi için her
hastane için dirençli bakterilerin envanterinin
çıkarılması önerilmektedir. Antibiyotiklere karşı bakterilerin her geçen gün yüksek oranda dirençlilik kazanmasının kontrolü için doğal su
alanlarında da antibiyotik dirençli bakterilerin
tanımlanması önemlidir.
Marmara Denizi’nde müsilaj oluşumu ve
bakteriler
Bakteriyel Metabolik Aktivite
Bir ortamda bulunan bakterilerin metabolik
olarak aktif olanlarını tespit ettiğimizde ekosistem döngülerinde yer alan bakteri sayısını
tespit etmiş oluruz. Besin tuzları girdisine bağlı
olarak metabolik aktivasyon düzeyinin arttığı
bilinmektedir (Plante ve Shriwer 1998, Stoderegger ve Herndl 2001). Marmara Denizi’nde
yaptığımız çalışmalarda en düşük bakteriyel
metabolik aktivasyon düzeyi 20 metre derinlikte %10.2±1.1 olarak Adalar Çevresinde (Altuğ
ve Bayrak, 2003a) İstanbul Boğazı’nda 20 metre derinlikte % 10.4 olarak Papazburnu’nda 50
metrede %9 olarak tespit edilmiştir (Altuğ ve
ark., 2007).en yüksek metabolik aktivasyon düzeyi Küçükçekmece’de 0–2 metreden alınan
yüzey suyu örneklerinde % 24.4 ve (Altuğ ve
Bayrak, 2003a).Bandırma Körfezi ile Çanakkale Boğazı girişi arasında % 36 (Altuğ ve ark.,
2007) olarak bulunmuştur.
Toplam kültür edilebilir mezofilik aerobik
heterotrofik bakteri sayısı (MAB)
En az kültür edilebilir mezofilik aerobik heterotrofik bakteri sayısı 2002 yılında 0.4x105 KOB /100
mL olarak Prens adaları çevresinde en yüksek
bakteri sayısı ise 2011 yılında 18x108 KOB/100
mL olarak Ataköy, Ayamama Deresi yakınında
bulunmuştur. Çanakkale Boğazının mezofilik
aerobik heterotrofik bakteri sayısı İstanbul Boğazı’ndan daha düşük bulunmuştur. MAB sayı-
Denizlerde jelatinimsi-köpüklü bir oluşum olarak tanımlanan başta balıkçılık olmak üzere tüm
ekosisteme zarar veren müsilaj olarak tanımlanan oluşum 2008 yılı Ekim ve Kasım aylarında
ve Mart 2010 da Marmara Denizi’nde gözlenmiştir. Bu tarihlerde Marmara Denizi’nde gözlenen müsilajdan ve müsilajı çevreleyen alandan
alınan deniz suyu öneklerinde yapılan bakteriyolojik analizlerle müsilaj oluşumu mikro yönden tanımlanmaya çalışılmıştır.
Çalışmamızda müsilaj örneğinde tespit edilen
yüksek çözünmüş karbonhidrat düzeyi ve bakteriyel heterotrofik aktivite bu oluşumun içinde
bakteriyolojik rolün varlığını göstermiştir (Altuğ
ve ark., 2010). Marmara Denizi’nde kaydedilen
bakteriyel metabolik aktivite düzeylerinin en
düşük ve en yüksek olarak % 10 -% 24 olarak
tespit edildiği yukarıda belirtilmiş idi. Ancak
gözlenen müsilaj örneklerinde bakteriyel metabolik aktivasyon ortalama %75 bulunmuştur.
Bu %22 düzeyinde bakteriyel metabolik aktivasyon gösteren referans istasyona göre oldukça yüksektir ve sıra dışı koşulları işaret etmektedir. Bu durumun ekosistemin doğal işleyişi
ile ilgili tıkanıklıkların olduğunun göstergesi
olduğu bakterilerin salgıladığı ektoenzimlerin
tüm organik ve inorganik madde partiküllerini
yapıştırarak bir araya getirmesi ile ilişkilendirilebileceği görülmektedir Marmara Denizi’nde
görülen müsilajdan alınan örneklerde müsilajı
çevreleyen su örneklerine göre yüksek çözünmüş karbonhidrat, yüksek bakteri bolluğu ve
yüksek heterotrofik aktivite tespit edilmesi de
Marmara Denizinin çözünmüş karbonhidrat
girdisini arttıracak herhangi bir oluşumun (fitoplanktonun belirli türlerinde artış gibi) bakteri bolluğunu ve bakteriyel metabolik aktiviteyi
arttırdığını göstermiştir. Bu oluşumun önlen-
72 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
mesi için ortama atıklar yoluyla giren girdilerin
denetimini sağlamak, karasal kaynaklı kirliliği
sağlıklı arıtım ile gerçekleştirmek önemli görünmektedir (Altuğ ve ark., 2010).
Marmara Denizi ve Balast Suları
Balast suları ile taşınan patojen bakteriler
tüm dünyada düzenlemelerle kontrol altına
alınmaya çalışılmaktadır. IMO (International
Maritime Organization) Şubat 2004 de yayınladığı balast suları ile ilgili bakteriyolojik
standartları (Regulation D–2 Ballast Water
Performance Standard) Vibrio cholerae (O1
and O139) için en fazla 1 CFU (koloni oluşturan birim) / 100 ml, E. coli için 250 CFU/100
ml, Enterokoklar için 100 CFU/100 ml olarak
kabul etmiştir. Marmara Denizi’ne giriş çıkış
yapan 21 gemiden alınan balast suyu örneklerinde bakteriyolojik en yüksek patojen bakteri
varlığı B18 ( Tablo 5 ) numunesinde (İtalyaAkdeniz) bulunmuş, bunu B14 (İtalya-Adriya-
tik) izlemiştir. Bu çalışmada balast suyu örneklerinin tamamında tespit edilen toplam canlı
bakteri sayısı (koloni oluşturan birim/100 ml)
California Sınırlarının üzerinde bulunurken
sayısal tanımlamaları yapılan E. coli değerleri California Sınırları ve IMO standartlarının
üzerindedir. Örneklerde Vibrio cholerae’ya
rastlanmamıştır Ayrıca, balast sularında tespit
ettiğimiz B. melitensis Marmara Denizi kıyısal
alanında yaptığımız çalışmada Caddebostan
plajında 2010 yaz örneklemesinde de izole
edilmiştir (Altuğ ve ark., 2010). Çalışmada 12
familyaya ait 27 tanesi patojen olan 32 bakteri
türü tespit edilmiştir. Balast suyu örneklerinde
tespit edilen patojen bakteriler özellikle E. coli
O157, B. melitensis, A. hydrophila, K. pneumoniae hem su ürünlerinin kontaminasyonu
açısından hem de Marmara Denizi’nin rekreasyonel amaçla da kullanılıyor olmasından
dolayı yüzme aktiviteleri için kıyısal alanlarda
halk sağlığı açısından tehdit oluşturmaktadır
(Altuğ ve ark., 2012b).
Tablo 5 Haziran 2009 - Temmuz 2010 tarihleri arasında
Marmara Denizi’ne giren balast suyu örneklerinin alındığı gemilerin geldikleri ülke ve limanlar
Örnek
Geldiği Ülke
Geldiği Liman
Deniz
B1
Çin
Chiwan
Güney Çin Denizi
B2
Çin
Chiwan
Güney Çin Denizi
B3
Romanya
Constanta
Karadeniz
B4
Almanya
Hamburg
Baltık Denizi Batısı Atlantik Okyanusu
B5
Singapur
Singapur
Güney Çin Denizi, Hint Okyanusu
B6
Rusya
Novorossiysk
Karadeniz
B7
Romanya
Constanta
Karadeniz
B8
Mısır
Port Said
Kızıldeniz, Akdeniz
B9
Danimarka
Copenhagen
Baltık Denizi
B10
Çin
Hong Kong
G. Çin Denizi, Hint Okyanusu
B11
İtalya
Civitavecchia
Tiren Denizi, (Akdeniz)
B12
Brezilya
-
Atlantik Okyanusu
B13
Sicilya
Santa Panagia Bay
Akdeniz
B14
İtalya
Ravenna
Adriyatik Denizi
B15
İtalya
Taranto
Adriyatik Denizi
B16
Sicilya
Santa Panagia Bay
Akdeniz
B17
Yunanistan
Selanik Körfezi
Ege Denizi
B18
İtalya
Central Mediterraneal
Akdeniz
B19
İtalya
M.T. Valfoglia Sorroch
Akdeniz
B20
İtalya
Seacross Milazzo
Akdeniz
B21
Singapur
-
Hint Okyanusu
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 73
Şekil 12 2009-2010 yıllarında Marmara Denizi’ne giriş çıkış yapan gemilerin geldiği ülkeler
(Altuğ ve ark. 2012b)
SONUÇ
Yukarıda başlıklar halinde özetlenen çalışmalar Marmara Denizi’nin kirlilik kaynaklarının
antibiyotik dirençliliği ve müsilaj oluşumu örneklerinde olduğu gibi dolaylı olarak neden
olduğu problemlerin yanı sıra patojen bakteri
varlığı örneklerinde olduğu gibi direkt halk sağlığı riski oluşturan yansımaları içermektedir.
Marmara Denizi’nde indikatör bakterilerin kıyısal alanlarda yüksek oluşu ve bakteri çeşitliliği
bakımından Gram negatif patojen bakterilerin
baskın bulunuşu evsel kaynaklı kirlilik girdilerinin etkisini göstermektedir. 2012 Kasım ayında
Marmara Denizi Bakırköy sahili istasyonlarında
(Ayamama Deresi çevresi, Yeşilyurt, Yeşilköy,
Florya) yapılan örneklemelerde uygulamaya konulan arıtım tesisinin olumlu etkisi gözlenmiş ve
bu istasyonlarda son 10 yılın en düşük verileri
kaydedilmiştir. Bu durum arıtımların sağlıklı çalışıp çalışmadığının kontrolü ve ön arıtma yerine
ileri arıtımların sayısının arttırılmasının önemini
de göstermektedir. Bu durum Marmara Denizi’nde çözülmesi gereken en önemli problemlerden biridir.
Biyojeokimyasal döngüde kırılmalar yaratacak
müsilaj benzeri tüm kompleks oluşumlar ortam
girdilerinin artışı ile gerçekleşmektedir. Heterotrofik bakteri bolluğunda olan düşüş partiküler kirliliğe zemin hazırlarken, müsilaj benzeri
oluşumlar için alarm belirtisi de olabilmektedir.
Balast sularında yaptığımız çalışma (Altuğ ve
ark., 2012b) patojen bakteri varlığı bakımından
Marmara Denizi’nin önemli bir risk altında olduğunu göstermiştir. 1997 yılından beri başta
Amerika, Avustralya ve İngiltere gibi ülkeler
tanker balast suları yoluyla yayılacak istenmeyen deniz canlılarını tespit etmek ve kontrol
altına almak için limanlara gelen özellikle petrol tankerleri ile büyük yük gemilerine limanda
denetim yapmaktadırlar. Yapılan bu denetimler
sonucu tehlikeli olan veya kirlenmiş bölgelerden gelen gemiler için özel karantinalar uygulanmaktadır. Ayrıca IMO açık denizde balast
suyu değişimi uygulamalarını önermektedir.
Gemi balast suları ile taşınan patojen bakteriler
bakımından bu çalışma (Altuğ ve ark., 2012 b) bulgularında görüldüğü gibi Marmara Denizi tehdit
altındadır. Ekolojik, ekonomik ve halk sağlığı bakımından tehdit oluşturan bu durumun kontrolü
için Türkiye limanlarına gelen tankerlerin balast
suları uluslararası standartların dışında, bölgenin
canlı kaynaklarının ekonomik kullanılabilirliğini,
ekosistem sağlığını ve halk sağlığını korumak için
gerekli ″Ulusal Standartların″ en kısa zamanda
hazırlanması gerekmektedir.
Marmara Denizi’nde halk ve ekosistem sağlığını
korumak, kirliliğin direk ve dolaylı etkilerinden
korunabilmek için kirlilik odaklarını tanımlayarak sürekli izlemenin dışında öncelikle Marmara
Denizine kıyısı olan yerel yönetimlerin işbirliği
ile önemli yaptırımlar getirilmesini sağlamak ve
bu odakların etkisini kaldırmak önemlidir.
Sonuç olarak, deniz ortamına giren besin maddesi girdilerinin, çözünmüş organik madde düzeyinin izleme çalışmaları ile denetimini sağlamak, karasal kaynaklı kirliliği derelerin ıslahı,
ileri arıtımların artışı ve arıtımların sağlıklı yapılıp yapılmadığı konusunda kontrollerin artışı ile
azaltmak, gemi kaynaklı kirliliğin ulusal düzenlemelerle kontrolünü sağlamak kaçınılmazdır.
KAYNAKLAR
Altuğ, G., Filik, H. 2002. Marmara Denizin de Bölgesel Bazı
Toksik Element ve Bakteriyolojik Kirlilik Düzeyleri,
Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları IV. Ulusal Konferansı, Cilt I. s: 903-913. İzmir.
Altuğ, G., Bayrak, Y. 2003a. The Contribution of Capsulated Bacteria to the Total Bacterial Community
in the Water Column of the Northern Marmara
Sea, Küçükçekmece Lagoon and Strait of Istanbul,
Turkey Journal of the Black Sea / Mediterranean
Environment, Vol. 9, Number 2.
Altuğ, G., Güler, N. 2004. The levels of heavy metals in
Mytilus galloprivincialis, Chamelea gallina, Scop-
74 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
hthalmus maeticus and seawater samples from
Istanbul Strait, Dardanel and Western Black Sea,
Journal of Fisheries & Aquatic Sciences, 18:174757.
Altuğ, G., Içöz, I. O , 2005, Antibiotic Resistant Strains and
Bacterial Metabolic Activity in the Western Black
Sea, Turkey 1st Biannual Scientific Conference
Black Sea Ecosystem 2005 and Beyond. 32.
Altuğ G., Yardımcı, H., C. 2005 a. Marmara Denizi Kıyısal
Alanında (Avcılar-Sarıyer) Bakteriyolojik Kirlilik
Düzeyi ve Enterobacteriaceae Üyelerinin Bazı
Beta Laktam Antibiyotiklerine Dirençlilik Frekansı
XIII. Ulusal Su Ürünleri Sempozyumu S. 4. Çanakkale.
Altuğ, G., Aktan-Turan Y., Oral, M., Topaloğlu, B., Dede,
A., Keskin, Ç., İşinibilir-Okyar, M., Çardak, M.,
Çiftçi P. S., Tonay,A. 2007. Güney Marmara ve
Kuzey Ege Biyolojik Çeşitliliğinin Fiziksel, Kimyasal ve Biyolojik Verilerle Değerlendirilmesi, Proje
Sonuç Raporu 105Y039 TÜBİTAK
bı, Öztürk, B. Ed, TÜDAV Yayın No: 32, 456-463.
Altuğ, G., Gürün, S., Çiftçi, P.S., Hulyar, O. 2010. Marmara Denizi, İstanbul İli Kıyısal Alanında Patojen
Bakteriler ve Bakteriyolojik Kirlilik. Marmara Denizi 2010 Sempozyum Bildiriler Kitabı, Öztürk, B.
Ed, TÜDAV Yayın No: 32, 422-429.
Altuğ, G., Çardak, M., Çiftçi, P. S., Gürün, S. 2012a. First
records and micro-geographical variations of culturable heterotrophic bacteria in an inner sea (the
Sea of Marmara) between the Mediterranean and
the Black Sea, Turkey. Turkish Journal of Biology
(in press).
Altug, G., Gurun, S., Cardak, M., Ciftci, P. S., Kalkan, S.
2012b. Occurence of Pathogenic Bacteria in
Some Ships’ Ballast Water Incoming from Various
Marine Regions to the Sea of Marmara, Turkey.
Marine Environmental Research. 81:35-42.
APHA. 1998. Standard methods for the examination of water and wastewater, 18th Edi., American Public
Health Association, Washington, DC, 087-5532357.
Altuğ G., Cardak, M.,Ciftci P.S., 2009. Marmara Denizi ve
İstanbul Boğazı’ndan İzole Edilen Enterobacteriaceae Üyelerinin Ağır Metal, Antibiyotik Dirençliliği ve PAH Parçalama Etkileri, İstanbul Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri, 588/1408, Sonuç
Raporu.
Gollasch, S. (1997): Background report on biological invasions and ballast water treatment prepared for
the International Maritime Organization (IMO),
188 pp
Altuğ, G., Çardak, M., Çiftçi, P.S. 2010. Marmara Denizi’nde Musilaj oluşumu ve Bakteriyel Etkileşimler.
Marmara Denizi 2010 Sempozyum Bildiriler Kita-
Madigan, M.T., Martinko, J.M.,Dunlap, P.V., Clark, D.P.
2009. BrockBiology of Microorganisms, 12th ed.,
Pearson Benjamin Cummings, San Francisco,USA.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 75
Saliha Değirmenci
Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü’nde
Havza Yönetimi Şube Müdürü
MARMARA BÖlgESİ HAVZA KORUMA EYlEM PlANlARI
VE PlANlANAN AtIKSU ARItMA tESİSlERİ
Bu sunumda sizlere; Su yönetimi ile ilgili Türkiye’deki yasal ve kurumsal durumdan, AB süreci ve su çerçeve direktiflerinin
ülkemiz adına neler getirdiğinden, havza
koruma eylem planları ile ilgili Orman ve
Su İşleri Bakanlığı’nın yaptığı çalışmalar ve
havza koruma eylem planları kapsamında
atıksu arıtma tesisi planlama çalışmalarından kısaca bahsedilmesi planlanmaktadır.
Bilindiği üzere Türkiye’de pek çok kurum
ve kuruluş su ile ilgili görev yapmakta, kendi
kanunları doğrultusunda su ile ilgili sorumluluklarını yerine getirmek üzere çalışmaktadır.
Başta Orman ve Su İşleri Bakanlığı olmak üzere, Çevre ve Şehircilik, Gıda Tarım ve Hayvancılık, Enerji, Kalkınma, İçişleri, Sağlık, Kültür ve Turizm Bakanlıklarının yanı sıra Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlı İller Bankası,
Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü
ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na bağlı Orman Genel Müdürlüğü ve Meteoroloji Genel
Müdürlüğü gibi pek çok kuruluş bu konuda
görevlerini yerine getirmektedir. Bu da bazen
görev ve sorumluluklarında çatışmalara neden
olmaktadır.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü 4 Temmuz 2011 tarihinde kurulmuştur. Su Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün
görevlerini ana hatlarıyla 3 maddede sıralamak
mümkün görünmektedir:
•
Su kaynaklarının (kıyı suları dahil olmak
üzere) koruma-kullanma dengesi gözetilerek, sucul çevrenin ekolojik ve kimyasal
kalitesinin korunması ve geliştirilmesini
sağlamak amacıyla, havza bazında nehir
havza yönetim planları hazırlamak.
•
Bütüncül nehir havzaları yönetimiyle ilgili
mevzuat çalışmalarını ve su yönetimi ile
ilgili politikaları belirlemek.
•
Havza bazında kirliliğin önlenmesi ile ilgili tedbirleri kurum ve kuruluşlarla birlikte
koordineli bir şekilde belirlemek, güncellemek ve uygulamaların takibini yapmak.
Türkiye için AB Çevre Faslı Müzakereleri 2009 tarihinde başlamış, böylece Türkiye Avrupa Birliği
katılım müzakereleri sürecinde Çevre Faslıyla birlikte toplam açılan fasıl sayısı 12’ye ulaşmıştır. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü, Çevre Faslı altında yer alan sektörlerden
“Su Kalitesi” sektörünün koordinasyonundan sorumludur. 6 adet Çevre faslı kapanış bülteni belirlenmiştir. Su Çerçeve Direktifi’nin kabul edilerek
ilerleme sağlaması ve Türkiye için Su Çerçeve Direktifi’nin Uyumlaştırılması ile birlikte Nehir Havza Yönetim Planlarının Hazırlanması fasılları Türkiye açısından yüksek öneme sahip durumdadır.
Su Çerçeve Direktifi kapsamında 17 Ekim tarihli
Resmi Gazetede yayınlanmış olan Su Havzalarının Korunması ve Yönetim Planlarının Hazırlan-
76 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
ması Yönetmeliği yayınlanmıştır ve yürürlüğe
girmiştir. Bununla beraber Su Kanunu çalışmaları
Orman ve Su İşleri Bakanlığı koordinasyonuyla
devam etmektedir. Su Kanunu’nun yayınlanması
sonrasında iki adet olan kapanış bültenlerinden
bir tanesi yerine getirilmiş olacaktır.
ve daha önce yapılmış olan havza eylem planlarının güncellenmesi için bir proje başlatılmıştır.
Bu proje de, Aralık 2013 yılında tamamlanması
ve böylelikle 25 havza için havza koruma eylem
planlarının hazırlanmış olması planlanmaktadır.
Su Çerçeve Direktifi su kaynakları yönetimi
açısından ne getiriyor?
Havza temelli yönetim yaklaşımını benimsemiş
olması nedeniyle Su Çerçeve Direktifi büyük
önem arz etmektedir. Su Çerçeve Direktifinin
amacı; kıta içi sularının, geçiş sularının, kıyı
sularının ve yer altı sularının korunmasıdır. Direktif, tüm Avrupa Birliği sınırları içerisinde su
kaynaklarının sadece miktar olarak değil, kalite olarak da korunmasını ve kontrol edilmesini
hedeflemektedir.
Havza temelli yaklaşım; bütünleşik su yönetimi
konusunda bütün doğal kaynaklar gözetilerek,
yalnızca su değil orman, tarım, su ürünlerinin
beraber değerlendirilerek bütünleşik ve sürdürülebilir olarak kullanımının ve korunabilmesinin sağlanması için en uygun yaklaşımdır.
Havza koruma eylem planlarıyla, bütünleşik su
yönetimi yaklaşımı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından şu şekilde yorumlanmaktadır:
Havza koruma eylem planlarıyla su kaynakları
potansiyelinin her türlü kullanım amacıyla korunması, havzadaki su kalitesi ve doğal hayatın
devamı için su kaynaklarının en iyi biçimde
kullanılmasının sağlanması kirlenmesinin önlenmesi, kirlenmiş olan su kaynaklarının su
kalitesinin geliştirilmesi amacıyla yapılan çalışmaların bütününü içeren bir koruma planıdır.
2009 ve 2011 yılları arasında Kalkınma Bakanlığı bütçesiyle 11 nehir havzası için havza koruma eylem planları tamamlanmış olup toplamda
25 adet nehir havzası bulunmaktadır. Havza
koruma eylem planları 2011 yılında tamamlanmış olan 11 adet nehir havzası diğer havzalar
içerisinde kritiklik derecesine göre önceliklendirilerek belirlenmiş, Marmara Havzası da bu
havzaların içerisinde yer almıştır. Daha sonra
2011 Aralık ayında TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Çevre Enstitüsüyle Orman ve Su
İşleri Bakanlığı arasında imzalanan protokolle
geri kalan havza eylem planlarının hazırlanması
Havza koruma eylem planları aşamaları
aşağıdaki gibidir:
•
Havzanın mevcut durum analizinin yapılması: Baskı ve etkilerin dikkate alınarak,
endüstriyel ve evsel yayılı kaynaklı alt yapı
durumları incelenmektedir. Bunların yanı
sıra, iklim koşulları, su kaynaklarının kalite
durumları, yerleşimler, su miktarı, katı atık
bertaraf durumları, korunan alanlar, tarım
ve hayvancılık faaliyetleri, arazi kullanımı, ağaçlandırma erezyon ve mera ıslahı
çalışmaları ile ilgili havzanın bir fotoğrafı
çekilmektedir.
•
Su kaynakları ile ilgili mevcut planlama
durumu çalışmaları yapıldıktan sonra, sıcak noktalar tespit edilmektedir: Havzada ağırlıklı olarak ele alınması önem arz
eden noktalar belirlenmekte ve havzaya
özel sayımlar gündeme getirilmektedir.
İçme suyu alanı tespit edilmekte ve içme
suyu alanlarına yönelik özel çalışmalar
yapılmaktadır. Önemli tarımsal faaliyetlerden olan zeytinyağı sektörü gibi havzaya özel, sediment taşınımı, atmosferik
taşınım, jeotermal sular ve madencilik
gibi sektörlerin etkileri sıcak noktalar olarak belirlenmektedir.
•
Önlemler programı adı altında alınması
gereken önlemler tanımlanmaktadır: Kısa,
orta ve uzun vadede eylemler takvimlendirilmekte, özellikle belediyelerin atıksu
arıtma tesisleri ve acilen alınması gereken
tedbirler planlanmaktadır.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 77
•
Havza koruma eylem planları taslak halinde hazırlanmaktadır: Tüm bu süreçlerde
halkın katılımı ve bütünleşik yaklaşım diye
adlandırılan tüm sektörlerin, ilgili tüm kurum ve kuruluşların katılımıyla taslak havza koruma eylem planları hazırlanmaktadır. Kurum ve kuruluşların görevleri ve
sorumlulukları belirlenerek bunlar takvimlendirilmektedir.
Şu anda takip edilen havza koruma eylem planlarında; öncelikli olarak merkezde havza koruma eylem planları yönlendirme komitesi oluşturulmuştur ayrıca Orman ve Su İşleri Bakanlığı
Müsteşarı başkanlığında ilgili tüm kurum ve kuruluşların genel müdürleri, üst düzey yetkilileri
bazında bir takip komisyonu yer almaktadır.
Bu komisyonun bünyesinde 6 havzada hazırlanmış olan eylem planının takibini yapmak
üzere, ilgili kurum ve kuruluşların üst düzey
yöneticilerinin yanı sıra STK temsilcilerinin de
dahil olduğu takip heyetleri teşkil edilmektedir.
Öncelikli olarak takip edilen havzalar arasında
Ergene Havzası, Gediz Havzası, Büyük Menderes, Susurluk, Küçük Menderes ve Akarçay
Havzası yer almaktadır.
Havza koruma eylem planlarında yer alan
eylemlerin hayata geçirilmesi maliyet gerektiren işler olup, finansal desteğin sağlanması zaruridir. Bu yüzden Kalkınma Bakanlığı
ile işbirliği içerisinde havza koruma eylem
planları hazırlanmış 11 nehir havzasının her
biri için birer tedbir stratejisi oluşturulması
projesi başlatılmıştır. 2013 yılı Aralık ayında kamuoyuna duyurulması planlanan tedbir
stratejileri; havza bazında bütüncül olarak
her bir havzanın tedbirleri, takvimi ve sunumundan oluşacaktır.
lirlenirken de öncelikli olarak mevcut mevzuat göz önünde bulundurulmaktadır. Buna
göre Kentsel Su Artıma Yönetmeliği, Kentsel
Su Arıtma Yönetmeliği Hassas ve Az Hassas
Alanlar Tebliği, Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği’nde belirlenen hususlar ışığında, nüfus
değerleri esas alınarak proses seçim kriterleri
belirlenmektedir.
Türkiye’de atıksu arıtma tesislerinin durumu
Türkiye’de atıksu arıtma tesisi olan iller 47
adettir. İnşaat halinde olan 5, proje aşamasında
olan 20 ve atık su arıtma tesisi olmayan 9 adet
il mevcuttur.
Havzalarda atık su arıtma tesisi planlamaları
Havza koruma eylem planlarında alternatif
olarak kentsel atık su arıtma tesisleri planlanmaktadır. Atık su arıtma tesislerinde atık su
taşıyacak kolektör hatların güzergâhlarının
belirlenmesi ve bunların maliyet analizlerinin
yapılmasını da içeren planlar için fizibilite
çalışmaları yapılmaktadır. Proses biçimi be-
Nüfus bazında 2002 yılında belediye nüfusunun %35’i atıksu arıtma tesisine bağlı iken,
2012 yılında bu oran %72’ye ulaşmıştır. 2017
yılı sonuna kadar da belediye nüfusunun en az
%80’ine atıksu arıtma tesisi verilmesi planlanmaktadır.
78 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
2002 yılında 145 atık su arıtma tesisi ile 3227 belediyeden 248’ine hizmet verilmekteyken 2012
yılında 412 atık su arıtma tesisi ile 2950 belediyeden 530’una hizmet verilmektedir. Ayrıca 2012
sonu itibariyle su arıtma tesisi hizmeti verilen
belediye sayısının 555’e çıkması beklenmektedir.
Marmara havza koruma eylem planı
Marmara havza koruma eylem planı Aralık 2010
yılında tamamlanmıştır. Bu eylem planında kısa,
orta ve uzun vadeli yapılması gerekenler gruplandırılmıştır. Buna göre de 30 yıllık planlamayı kapsayan süreçte ilk 5 yıl 2011 ve 2015 kısa
vadeli olarak görülmüş. 2016-2021 orta vade,
2021-2040 ise uzun vade olarak belirlenmiştir.
Bu zaman aralıkları tespit edilen planlamaların
öncelikle uygulanabilirlik sırasına göre değerlendirilmiş ve bu planlamaların nasıl ve hangi kurumlar tarafından gerçekleşeceği detaylı olarak
havza koruma eylem planında yer almaktadır.
Evsel ve endüstriyel atık suların toplanması,
arıtılması ve arıtılmış atık suların bertarafının sağlanması belediyelerin ve sanayicilerin görev, yetki ve sorumluluğundadır. Havzaların güvence altına alınması için atık su
arıtma tesislerinin eylem takviminde belirtilen süre çerçevesinde bir an önce tamamlamaları gerekmektedir. Su ve atıksu yönetimi
havza esaslı olmayıp, çok fazla kurumun rol
almasından kaynaklı eş güdüm sorunu yaşanmaktadır. Türkiye’nin tüm nehir havzaları için yapılan havza koruma eylem planın
hazırlanması çalışmaları ile havza bazında yeni, bütüncül bir yaklaşım getirilerek
bu yaklaşımla havzalardaki sorunlar,
çözüm önerileri ve planlar uygulanmış
olacaktır. Bütüncül yaklaşımla karar alma
süreçlerinde bütün paydaşların katılımı
sağlanmaktadır. Mali finansal yatırımların
önceliklendirilmeleri yapılarak, mevcut kaynakların etkin ve verimli kullanımları sağlanacaktır. Ayrıca Avrupa Birliği’ne adaylık
sürecinde olan Türkiye için Su Çerçeve Direktifinin gereklerinin de yerine getirilmesine katkı sağlanacaktır.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 79
Okay Kılıç
Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Deniz ve
İç Sular Düzenleme Genel Müdürlüğü Daire Başkanı
MARMARA VE tüRK BOĞAZlARINDA
ACİl MüDAHAlE MERKEZlERİ VE DENİZ EMNİYEtİ
Bu çalışmada Türk Boğazları Bölgesi dediğimiz
İstanbul Boğazı, Çanakkale Boğazı ve Marmara
Denizi’nden oluşan bu bölgedeki deniz emniyeti
faaliyetleri, Türk denizcilik alanındaki faaliyetler
ve deniz kirliliğine yönelik yapılmış olan acil müdahale merkezleri ile ilgili faaliyetler yer alacaktır.
Deniz emniyetini arttırmak Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın (Bakanlık)
en önemli görevlerindendir ve Bakanlık bu
hususta Uluslararası Denizcilik Örgütüyle beraber hareket etmektedir. İstanbul Boğazı, Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi’nden oluşan bölgedeki gemi trafiği Montrö Sözleşmesi
imzalandığında 5 bin civarında iken, bugün 50
binlere ulaştığı gerçeği bize deniz trafiğinin her
geçen gün arttığını göstermektedir. Bakanlık Karadeniz, Ege, Doğu Akdeniz ve Boğazlar Bölgesi’nde seyir, can, mal emniyetini arttırmak için
projeler geliştirmektedir. Projeler kapsamında;
Deniz trafiğini izlemeyi ve acil bir durumda
anında müdahaleyi sağlamak amacıyla Türk
Boğazları Gemi Trafik Hizmetleri kurulmuştur.
Otomatik Tanımlama Sistemi, Uzak Mesafeden
Gemilerin Tanımlanması ve Takibi Sistemleri
kurulmuş, yeni Gemi Trafik Hizmetleri Sistemleri kurulum çalışmaları da devam etmektedir.
Bu bağlamda tüm Türk Bayraklı gemileri dünyanın her yerinde izlenirken, kıyılarımızdan iç
denizlerimize kadar da tüm gemiler izlenebilmektedir. Türk Boğazları bölgesi ise tamamı
kendi alanında uzmanlaşmış operatörler tarafından Türk Boğazları Gemi Trafik Hizmetleri
ile 24 saat kontrol altında tutulmaktadır.
Türk Boğazları Gemi Trafik Hizmetleri 30 Aralık 2003 tarihinden itibaren hizmet vermektedir.
Buradan elde edilen tecrübelerle deniz trafiğinin
yoğun olduğu İzmit, İskenderun ve Mersin Körfezi ve Ege Denizi’nde deniz trafiğini kontrol
altına almak amacıyla çalışmalar başlatılmış ve
bu çalışmalar hali hazırda da devam etmektedir.
Marmara özelinde İzmit Körfezi’nde 3 sektör ve
4 radar kulesiyle Marmara Denizi hiç boş bırakılmayacak şekilde kontrol altında tutulmaktadır.
Proje kapsamında Gemi Trafik Yönetim Merkezi kurulmaktadır. Buradaki amaç ise Türk
Boğazları Gemi Trafik Hizmetleri Sistemi, LRIT
Sistemi, Otomatik Tanımlama Sistemi ve e-denizcilik yazılımları entegre edilmek suretiyle tek
bir deniz resmi oluşturmaktır. Bu sistemin tam
olarak Karadeniz, Ege ve Doğu Akdeniz deniz
trafiğini izler hale getirilmesi planlanmaktadır.
Ülkemiz genelinde tüm limanların daha verimli
ve ehemmiyetli kullanılabilmesi amacıyla periyodik hareketlerinin takip edilmesi sağlanmaktadır. Bu veriler sadece Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanlığı’na değil, birlikte projeler yürütülen, Genel Kurmay Başkanlığı, Sahil
Güvenlik Komutanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Gümrük
Müsteşarlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü gibi
80 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
ilgili kurumlara da yararlar sağlamaktadır. Bu
proje ile pilot olarak seçilen İzmit Körfezi’nde
petrol kirliliğinin takibini yapabilecek ve ayrıca yine İzmit Körfezinde deniz yüzeyindeki
yağ tabakası, pürüzlülük seyir radarları ile tespit edilebilecektir. Söz konusu sistemin bütün
bunların yanı sıra; sürüklenme yönü ve hızının
tespiti, dalga yönü, yüksekliği ve periyodunun
belirlenmesi, akıntı yönü ve hızının saptanması
gibi kabiliyetleri de mevcuttur.
Uluslararası Deniz Örgütü’nün uygulamaya
koyduğu Otomatik Tanımlama Sistemi (OTS)
ile Karadeniz, Ege ve Doğu Akdeniz’de gemiler
anlık olarak takip edilmektedir. Bu sistem ile takip altında bulunan gemilerle ilgili çok detaylı
bilgiler elde edilebilmektedir. Bakanlık olarak
bu sistemin ötesine de geçilerek, SOLAS kapsamına girmeyen küçük gemiler ve deniz araçlarının Ocak 2010 itibariyle Türk mühendislerince
üretilen OTS Klas-B CS cihazı ile donatılmasının
sağlanması suretiyle denizlerdeki takip sistemi bütüncül bir yapıya kavuşmuştur. Buradaki
amaç, daha önce de ifade edildiği üzere kıyı ve
denizlerimizdeki emniyeti üst seviyeye çıkarmaktır. Sonuç itibariyle söz konusu teknolojik
kullanım ve yürütülen projelerle Akdeniz’in tamamı izlenebilir hale gelmiş bulunmaktadır.
Acil Müdahale Çalışmaları
2006-2009 yılları arasında TÜBİTAK-MAM
tarafından tüm risk haritaları, çevresel hassasiyet haritaları, hava fotoğrafları gibi çalışmaların birlikte değerlendirilmesi ile acil müdahale merkezlerinin ve istasyonların yerleri
belirlenmiştir. Bu kapsamda Antalya’da bölgesel, Tekirdağ’da ise ulusal acil müdahale
merkezlerinin kurulumu başlatılmıştır. Türkiye’de acil müdahale ile ilgili birçok firma
Bakanlık tarafından yetkilendirilmiş, bunların
eğitimleri ve tatbikatları sürekli olarak uluslararası işbirliği ile sağlanmaktadır. Merkez
faaliyete geçtiği zaman Bakanlığın, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı ve Kıyı Emniyeti Genel
Müdürlüğü’nün yanı sıra diğer kuruluşlarla
yetki kapsamında acil müdahale ile ilgili dış
çalışmalar yürütülecektir. Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğü ile yapılan bir protokolle,
acil durumlarda olay yerine ilişkin fotoğraflar
çekilmesini sağlayarak, bu fotoğrafların veri
olarak kullanılması sağlanmaktadır. Büyükşehir Belediyeleri ile işbirliği içerisinde, istekli
olan ve bu konuda faaliyet gösterecek olan
personele eğitim verilebilmesi de ayrıca söz
konusudur.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 81
MARMARA DENİZİNİN
MEVCUt KİRlİlİK KAYNAKlARI VE YANSIMAlAR
Prof. Dr. Ahmet Erkan KIDEYŞ
ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü, Erdemli, Mersin
ÖZEt
Tüm denizlerimizin olduğu gibi Marmara Denizi’mizin de önemli çevre problemleri vardır.
Çeşitli kıyıdaş ülkelerle diğer denizlerimizde
uluslararası yönetim programları ve planları olmasına rağmen, bir iç denizimiz olan Marmara
Denizi için ulusal bir yönetim programı yoktur.
Bu çalışmada uluslararası Bükreş Sözleşmesi
kapsamında Karadeniz çevresinin yönetimi için
oluşturulan “Karadeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması Komisyonu” görev ve faaliyetleri Marmara Denizi yönetimi için bir örnek oluşturması
açısından özetlenmiştir. Marmara Denizi çevre
sorunlarının çok daha etkin bir şekilde ve emek
israfı olmadan çözülmesi, ancak, Karadeniz’de
olduğu gibi, bütüncül bir ekosistem yaklaşımı
ile mümkündür. Bunun için kıyısal belediyelerin Marmara Denizi Çevre Komisyonu (MADÇEK) oluşumu önerilmektedir.
gİRİŞ
Karadeniz ve Ege arasında bulunan Marmara
Denizi, 11 bin km2 den fazla bir alana sahip,
Türkiye’nin bir iç denizidir. Maksimum 1390 m
derinliğe sahip Marmara’da üstte 25m derinliğe
kadar Karadeniz sularına, altta ise Akdeniz/Ege
sularına yakın özellikte iki tabakalı bir yapı bulunur. Ege Denizi ile Karadeniz arasındaki yak-
laşık 55 cm’lik bir seviye farkı nedeniyle (Alpar
ve Yüce 1998), yılda yaklaşık 300 km3 (Özsoy
ve diğ. 1998) Karadeniz yüzey suyu, İstanbul
Boğazı yoluyla sürekli Marmara’ya doğru akmaktadır. Ayrıca Marmara’dan Karadeniz’e
doğru da bir alt akıntı vardır. Böylece Marmara
yüzey suları 4-5 ayda bir yenilenirken, alttaki
sular 6-7 yılda bir yenilenmektedir (Beşiktepe ve diğ.). Üstteki suların bu kadar hızlı yenilenmesi, Karadeniz’deki çevresel sorunların
anında Marmara’yı da etkileyebileceğini göstermektedir.
KARADENİZ’DE çEVRE PROBlEMlERİ
Karadeniz’in son on-yıllardaki temel çevresel
problemleri şunlardır (BD TDA 2008):
•
Ötrofikasyon
•
Kimyasal kirlilik (evsel ve endüstriyel
atıklar, çöp, tarım ilaçları, petrol vs)
•
(Balık gibi) doğal kaynaklarda azalma
•
Habitat ve biyolojik çeşitlilik kaybı (İstilacı türler problemi dahil)
Bu temel problemlerin yanında irili ufaklı (sahillerin betonlaşması, nehirler üzerine barajlar
yapılması nedeniyle sediman girdisinin azalması), sahilde erozyon, illegal avcılık, vb gibi)
daha bir çok çevre sorunları da mevcuttur.
82 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
KARADENİZ’DE BÜTÜNCÜL
ÇEVRE YÖNETİMİ
MARMARA DENİZİNDE
ÇEVRE PROBLEMLERİ
Hem bu temel ve hem de diğer sınır-aşan çevre problemlerini çözmek için Karadeniz’e sınır ülkeler, 1992 yılında Bükreş Sözleşmesini
imzalamıştır. Sözleşme ile beraber kirlilikle
alakalı (Karasal Kaynaklı Kirleticiler, Acil Durumlarda İşbirliği ve Boşaltma) 3 adet protokol
de yürürlüğe girmiştir. 2011 yılında da Biyolojik Çeşitlilik ve Peyzaj Koruma protokolü son
yürürlüğe girmiştir. Bükreş Sözleşmesine taraf
ülkeler halihazırda Balıkçılık ve Canlı Kaynakların Korunması protokolü üzerinde anlaşmak
üzere çalışmalarını sürdürmektedir.
İki ayrı denize ait özellikleri (iki ayrı derinlik
tabakasında) aynı anda taşıyan Marmara Denizi, önemli bir biyolojik çeşitliliğe sahiptir. Türkiye’nin en yoğun nüfusuna sahip bir bölgede
bulunan Marmara Denizi ekosistemi, gerek
çevresinden kaynaklanan yoğun endüstriyel,
evsel atıklar diğer olumsuz insan faaliyetleri
neticesi ve gerekse Karadeniz’den taşınan kirlilik nedeniyle, son yarım yüzyılda dikkate değer seviyede bozulmuştur. Marmara Denizi ve
Istanbul Boğazı’ndaki baskı ve etkiler, en son
hem bir ulusal (Deniz ve Kıyı Sınıflandırma ve
Değerlendirme Projesi - DEKOS) ve hem de
bir AB (PERSEUS) projesi kapsamında analiz
edilmiş/edilmektedir (Öztürk ve diğ. 2012;
Tuğrul ve diğ 2012).
Sözleşmede gerçekleştirilmesi gereken faaliyetlerin somut olarak nasıl gerçekleştirileceğine dair
bir program olan “Stratejik Eylem Planı” (SEP)
1996 yılında imzalanmış; 2009 yılında da revize
edilmiştir. SEP şu prensipler üzerine kurulmuştur:
• Sürdürülebilir gelişme
• İhtiyatlılık ilkesi
• Öngörülü faaliyetler
• Ekonomik enstrümanların kullanımı
• Çevre ve halk sağlığı öncelikli
• Havza çapında işbirliği
• Paydaşların ve halkın katılımı
Gerek sözleşme yükümlülükleri ve gerekse eylem
planları ve diğer faaliyetlerin organizasyonu için,
her ülkeden bir temsilciden oluşan hükümetler-arası “Karadeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması
Komisyonu” ve ona bağlı bir “Daimi Sekretarya”
kurulmuştur. Daimi sekretaryanın merkezi İstanbul’da bulunmaktadır. Komisyon ve sekretarya
kapsamında 7 ayrı tematik (karasal kökenli kirleticiler, gemi kaynaklı kirleticiler, balıkçılık ve
canlı kaynaklar, biyolojik çeşitlilik, bütünleşik
kıyı yönetimi kirlilik izleme ve değerlendirme, ve
veri yönetimi) konuda danışma gurupları oluşturulmuştur. Daimi sekretaryanın sorumluluğunda
olan “Veri yönetimi” hariç her bir tematik konuya
ayrı bir ülke liderlik yapmaktadır.
Karadeniz Komisyonu Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği gibi uluslararası birçok ilgili kurum
ile birlikte deniz çevresi konularında ortak faaliyetler de gerçekleştirmektedir.
Yüksek (2013, bu kitap) uzun yıllara ait verileri
analiz ettiğinde, Marmara Denizinde biyolojik
çeşitlilik dağılımını etkileyen başlıca etkenler
arasında dip çözünmüş oksijen seviyelerinin
çok önemli bir yer tuttuğunu göstermiştir. Gerçekten de Marmara’da en önemli ekosistem
sağlığı göstergelerinden biri olan deniz tabanında ölçülen oksijen seviyeleri 1950’lerdeki
4 mg/L düzeylerinden 2010’larda 1 mg/L düzeylerine düşmüştür (Tuğrul ve diğ. 2012). Hipoksik koşulların etkili olduğu İzmit, Gemlik
Körfezleri ve Haliç’te deniz tabanında sadece
çok düşük oksijen miktarlarında yaşayabilen,
çok az sayıda canlı türü kalmıştır. Son 2-3 yılda başta çevre belediyeleri olmak üzere çeşitli
kurum ve kuruluşların aldığı tedbirler ve yaptığı çalışmalar neticesinde önemli iyileşmeler gözlense de yeterli değildir. Geniş ölçekli
uydu verileri ve izleme çalışmalarından elde
edilen veriler, benzer şekilde Karadeniz’den
gelen kirlilik yüklerinin de azaldığını göstermektedir. Bunda, şüphesiz, Tuna nehrinden
gelen kimyasal kirleticilerin azalmasının da
etkisi vardır.
Marmara’da kıyıların betonlaşması önemli bir sorundur. Örneğin İstanbul’da 19872007 arasında 906 ha deniz doldurulmuş
olup, doğal kıyı peyzajının olduğu bölgeler sadece kuzeyde bulunmaktadır (Keskin
2012; Öztürk 2012’de). Karasal ve gemilerden gelen kirlilik azalırken, sahillerin beton-
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 83
laşması ve doğallığını yitirmesi çözülmesi en
zor problemlerden olup, bu sorunun bugünlerde yenilenmesi tartışılan Kıyı Kanununda
dikkate alınması ve mutlaka Barselona Sözleşmesinin yeni “Bütünleşik Kıyı Yönetimi”
protokolünde olduğu gibi, hem Marmara ve
hem de diğer denizlerimizin doğallığını koruyan kesimlerinde kıyı kenar çizgisinden
itibaren 100 metrelik bir mesafede mümkün
olduğu kadar yapılaşmaya izin verilmemesini
sağlayacak hukuki tedbirlerin alınması gerekmektedir.
Gerek eskiden yerleşen (Japon salyangozu
Rapana ve deniz taraklısı Mnemiopsis gibi)
gerek se son yıllarda ortaya çıkan (midyelerden Anadara inaequivalvis and Mya arenaria,
deniz yıldızı Asterias rubens, deniz anaları
Chrysaora hysoscella, Liriope tetraphylla, balonbalığı Lagocephalus spadicus gibi) istilacı
türler Marmara ekosistemine önemli zararlar
vermektedir.
Deniz çöpü de bölgede hemen herkes tarafından bilinen ancak üzerinde bilimsel çalışmaların hemen hiç yapılmadığı bir başka
bölgesel sorundur. Yoğun bir gemi trafiğine
sahip olan Marmara’da, her ne kadar somut
bir bilimsel çalışma olmasa da, denizdeki gürültünün bilhassa memeliler üzerinde
önemli olumsuz etkiler oluşturduğu tahmin
edilmektedir. Aşırı avcılık ve hedef dışı türlerin yakalanması da Marmara’nın bilinen
problemlerindendir (Bayhan ve diğ. 2005,
Öztürk 2012’de).
Bölgeden kaynaklanan sorunların yanı sıra
Karadeniz’in yoğun etkisinde bulunan Marmara Denizi için yukarıda, Karadeniz ekosistemi için belirtilen sorunların hemen hepsi
de mevcuttur.
MARMARA DENİZİNDE
BÜTÜNCÜL ÇEVRE YÖNETİMİ
Marmara Denizinin korunması ile ilgili birbirinden farklı devlet kurumlarının, çeşitli
kanun ve yönetmelikler çerçevesinde değişik
yetki ve sorumlulukları vardır. Marmara’nın
korunması için ilgili bakanlıklar, çevre belediyeleri, üniversiteler, STK’lar ve özel kuru-
luşlar çok yoğun bir çaba sarf etmektedirler.
Ancak Karadeniz ve Akdeniz’de olduğu gibi
tüm bu kurumların (diğer kurumlar, Sivil Toplum Kuruluşları ve hatta özel şirketlerin) bir
eşgüdüm içinde çalışmasını sağlayacak bir
organize edici üst yapı yoktur. Bu da hem zaman, kaynak ve emek israfına yol açmaktadır.
Bu eşgüdüm için gerekli bir kurumsal yönetim
yapı ve çatısının (Karadeniz’in Kirliliğe Karşı
Korunması Komisyonu örneğinde olduğu gibi)
bir an önce oluşturulması gerekmektedir. Bu
husus MEMPIS (MEMPIS 2007) raporunda da
vurgulanmış olup, orada da Marmara Denizi
için bütünleşik bir yönetim sistemi önerilmiştir. Karadeniz’de olduğu gibi Marmara için de
bir Marmara Denizi Çevre Komisyonu (MADÇEK) oluşturulmalıdır.
Böyle bir üst yapı; Marmara Sempozyumu’nun genişletilerek iki yılda bir düzenlenmesi, yılda bir günün Marmara Denizi günü
olarak kutlanması, benzer organizasyonlarla
işbirliğinin gerçekleşmesi vb. faaliyetlerin de
daha düzenli şekilde sürdürülmesine olanak
sağlayacaktır. Böylece güncel problemlerin
tespiti ve çözüm önerileri çoklu katılım ile ele
alınabilecektir.
Yapılan çalışmaların işe yarayıp yaramadığını, sonraki aşamada nerelere yoğunlaşılması
gerektiğini göstermesi ve diğer birçok nedenle
izleme çalışmalarının düzenli yapılması elzemdir. İzleme çalışmalarının organizasyonunda yerel yönetimlerin, iyi örnekleri (Kocaeli ve İstanbul Büyükşehir Belediyeleri) göz
önüne alarak organizasyona katkı sağlamaları
gereklidir. Ancak, izleme çalışmaları sonucunda elde edilen verilerin mutlaka konunun
uzmanlarınca değerlendirilmesi, bunun da
araştırma kurumları ile sıkı bir işbirliği ile gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır. İzlemeler ortak
yöntem ve kılavuzlara göre yapılmalıdır.
Marmara Denizi’ndeki çeşitli çevre sorunlarını çözmek üzere, MADÇEK yapısı içinde
değişik tematik konularda danışma gruplarının oluşturulması gerekmektedir. Bu Danışma
Grupları (DG); Karasal Kaynaklı Kirlilik DG,
Gemilerden Kaynaklanan Kirlilik DG, Biyolojik Çeşitlilik DG, Balıkçılık DG, Entegre
Kıyı Yönetimi DG, İzleme ve Değerlendirme
DG, Arıtma Teknolojileri DG, Bakteriyoloji
84 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
ve Halk Sağlığı DG, Eğitim ve Bilinçlendirme
DG, Hukuki Konular DG, Veri Tabanı DG
gibi grupları içerebilir. Alınan kararların uygulamaya konulmasına yönelik yasal yapının da
oluşturulması önemlidir. MADÇEK komisyonunu oluşturacak temsilcilerin çoğunluğu kıyı
büyükşehir belediye başkanlıklarından olmak
üzere, mümkün olduğu kadar en üst düzeyde
yetkililerden oluşmalıdır. Bu komisyona bilhassa Çevre ve Şehircilik, Denizcilik - Ulaşım
ve Haberleşme, Tarım - Gıda ve Köy İşleri ve
Sağlık Bakanlıkları da üst düzeyde temsilci
sağlamalıdır.
Marmara Belediyeler Birliği söz konusu komisyona sekretarya görevi görebilir. Komisyon kararları ile yıllık planlamalarla izleme,
veri değerlendirme, bilimsel çalışmalar, eğitim, toplantı gibi farklı aktiviteler için gerekli
bütçe, belediyeler ve ilgili bakanlıklardan aktarılabilir.
Teşekkür
18-19 Aralık 2012’de İstanbul’da Marmara Belediyeler Birliğinin organize ettiği “Derdimiz,
Değerimiz, Denizimiz: MARMARA” Sempozyumunda sunulan bu makale, EU FP7 PERSEUS
(Policy-orientated marine Environmental Research for the Southern European Seas) Projesinin
katkıları ile hazırlanmıştır.
KAYNAKÇA
Alpar B. & H. Yüce 1998. Sea-level Variations and
their Interactions Between the Black Sea and
the Aegean Sea. Estuarine, Coastal and Shelf
Science 46(5): 609–619.
Beşiktepe Ş. T., Emin Özsoy, M. Abdül Latif, Temel
Oğuz. Marmara Denizi’nin hidrografisi ve
dolaşımı (unpublished).
BS TDA 2008. Black Sea transboundary diagnostic
analysis, Karadeniz Komisyonu Yayınları,
http://www.blacksea-commission.org/_
tda2008-document1.asp.
DeKoS 2012. Deniz ve Kıyı Sınıflandırma ve Değerlendirme Projesi (DEKOS). http://dekos.mam.
gov.tr.
MEMPIS 2007. Marmara Denizi havzası çevre master planı ve yatırım stratejisi - nihai raporu.
MEMPIS Konsorsiyumu. Avrupa Yatırım Bankası ve T.C.Çevre ve Orman Bakanlığı.
Özsoy E. ve diğ 1998. The Bosphorus Strait: Exchange fluxes, currents and sea-level changes.
In: NATO TU-Black Sea Project: Ecosystem
Modeling as a Management Tool for the Black Sea, Symposium on Scientific Results, L.
Ivanov & T. Oguz (eds.), Kluwer Academic
Publishers, pp. 1-26.
Öztürk B., Ç. Keskin, Y. Aktan, M. İşinibilir, B. Topaloğlu, A.A. Öztürk 2012. Biological preasures
(Fisheries and non-indigeneus species) in the
Sea of Marmara. A report prepared by the Faculty of Fisheries of Istanbul University for the
(deliverable D1.1: Preliminary review report
on pressures, processes and their impacts on
the SES ecosystems – Gap analysis on data
and knowledge) EU FP7 PERSEUS (Policy-orientated marine Environmental Research for
the Southern European Seas) Project.
Tuğrul S., Ö. Gürses & A. Yüksek 2012. MAREX:
Turkish Straits System – Marmara Sea experiments. A report prepared by the Institute of
Marine Sciences of the Middle East Technical
University for the (deliverable D1.1: Preliminary review report on pressures, processes
and their impacts on the SES ecosystems –
Gap analysis on data and knowledge) EU FP7
PERSEUS (Policy-orientated marine Environmental Research for the Southern European
Seas) Project.
Yüksek (2013, bu kitap). Marmara’da biyolojik çeşitliliğin tarihsel seyri, çeşitliliği etkileyen faktörler ve sürdürülebilirlik açısından alınacak
tedbirler. Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz:
MARMARA Sempozyumu, 18-19 Aralık
2012, İstanbul, Bildiri Kitabı...
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 85
86 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
2. OtURUM:
MARMARA DENİZİ VE
KIYI KORUMA UYgUlAMAlARI
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 87
Dr. Cevat Yaman
İstanbul Büyükşehir Belediyesi
Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanı
MARMARA DENİZİ’NİN MEVCUt DURUMU
(KİRlİlİK, gEMİ tRAFİĞİ) VE İStANBUl BüYüKŞEHİR
BElEDİYESİ tARAFINDAN YüRütülEN çAlIŞMAlAR
Bu çalışmada İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin
(İBB) Marmara Denizi ile ilgili olarak yaptığı çalışmalar yer almaktadır. Marmara Denizi, Karadeniz ve Boğazlar da dâhil olmak üzere 515
km’lik bir sahil şeridinin temizliğinden sorumlu
olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 2011/9 sayılı genelge ile mülga Çevre ve Orman Bakanlığı
tarafından gemi kaynaklı deniz kirliliği denetimi
konusunda yetkilendirilmiştir.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 3 adet tekne ile
7 gün 24 saat olarak ve haftanın bazı günlerinde
de helikopter ile sorumlu olduğu bölgeleri denetlemektedir. 2012 yılında yaklaşık 37 bin gemi
İBB tarafından denetlenmiştir. Denetimler esnasında gemiden herhangi bir kirliliğin deşarj edildiğinin tespit edilmesi halinde görevli personel
ilgili gemiye yaklaşmaktadır. Kirlilik deşarjını ve
gemi çevresini de içeriğinde barındıran bir video
kaydı ve fotoğraf çekimi yapılmakta ve hemen
akabinde numuneler alınmaktadır. Numuneler;
deşarj noktasından, deşarj noktasındaki deniz
suyundan ve kirliliğin henüz nüfuz etmediği temiz deniz suyundan 2’şer adet olmak üzere alınmakta ve mühürlenerek Yenibosna’da bulunan
İBB bünyesindeki akredite laboratuarlara intikal
ettirilmektedir. Yapılan analizlerde, Su Kirliliği
Kontrolü Yönetmeliğine aykırı bir durum tespit
edilmesi durumunda gemi ilgililerine atık türüne
göre Kanunda belirtilen oranlarda idari para cezası uygulanmakta ve Cumhuriyet Savcılıklarına
suç duyurusunda bulunulmaktadır.
Yapılan bu denetimler sonucunda 2012 yılsonu
itibariyle, 72’si yabancı ve 24’ü Türk gemileri
olmak üzere 96 adet idari yaptırım uygulanmıştır. Söz konusu denetimler sadece yük gemilerine değil, denizleri kirletme ihtimali bulunan
balıkçı teknelerine de yapılmakta olup bu kapsamda 2012 yılında 112 balıkçı teknesine idari
yaptırım cezası uygulanmıştır.
gemilerden Atık Alımı
Bilindiği üzere Türkiye, MARPOL’ün Ek-I: Petrolden Oluşan Kirlenmenin Önlenmesi İçin Kurallar, Ek-II: Dökme Zehirli Sıvı Maddelerden
Oluşan Kirlenmenin Kontrolü İçin Kurallar, EkIV: Gemi Pis Sularından Oluşan Kirlenmenin
Kontrolü İçin Kurallar ve Ek-V: Gemilerden Atılan Çöplerden Kirlenmenin Önlenmesi İçin Kurallar olmak üzere dört ekine taraf olmuş, bunun
88 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
dışında kalan tehlikeli atık deşarjları ve baca
gazı emisyonu ile ilgili eklere taraf olunmadığı
için herhangi bir yaptırım uygulanamamaktadır.
MARPOL Ek-I kapsamında gemilerden sintine,
slaç, slop, atık yağ ve kirli balast ücreti mukabilinde alınmaktadır. Ek-II kapsamında zehirli
sıvı atıkları lisanslı bertaraf tesislerine gönderilmektedir. Ek-IV kapsamında insan ihtiyaçları
sonrası açığa çıkan (mutfak, banyo vb.) atıksu,
Ek-V kapsamında ise kentsel çöpler sahip olunan 13 atık toplama gemileriyle alınmak suretiyle hizmet verilmektedir. Gemilerden alınan
bahsi geçen bu atıklar Haydarpaşa’daki günlük
1.000 m3 kapasitesi olan, yaklaşık bir dönümlük atık kabul tesisinde değerlendirilmektedir.
Bu değerlendirme; bir dekantör vasıtasıyla gelen ham atığın içerisindeki tortuların ayrılması,
su ile petrolün seperatör ve emülsiyon kırıcılarla birbirinden ayrılması ve nihayet çıkan serbest suyun fiziko-kimyasal arıtmaya tabi tutularak İSKİ kanalına deşarjı ve ayrılan yağın da
bir tankerde toplamak suretiyle Çorlu’daki geri
kazanım tesisine yollanması şeklinde 3 ana unsurdan oluşmaktadır.
Haydarpaşa’da yer alan atık kabul tesisini daha
detaylı izah etmek gerekirse; öncelikle gemilerden sintine, slaç, slop, atık yağ, kirli balast,
katı slaç denilen atıklar alınmaktadır. Katı slaçlar hiçbir şekilde sisteme dâhil edilmeden direk
geri dönüşüm tesislerine veya nihai depolama
ve yakma tesislerine gönderilerek bertarafı sağlanmaktadır. Daha sonra kalan atıklar dekantöre
tabi tutularak tortu maddeler ayrılmakta ve çıkan çamur yine yakma tesisine göndermek suretiyle bertaraf edilmektedir. Çok yüzeysel bir
dekantörden çıkan katı madde miktarı %3’ü
geçmemektedir. Daha sonra katı partikülleri
alınmış atık dakikada 6 bin devir yapan seperasyon sistemine tabi tutularak ağır olan maddelerin yukarıda, hafif olan atıkların ise aşağıda kalması sağlanmaktadır. Seperasyon yapılmış atık
yağın ve slaçın ayrılmasından sonra katı oranı
çok yüksek atık yağ Çorlu’daki geri kazanım tesisine yollanmak suretiyle bertarafı sağlanmakta iken slaç da dinlendirmeye tabi tutularak ve/
veya kimyasal kırıcılara maruz bırakılarak serbest su ve suyu alınmış atığa ayrılmaktadır. Ayrım işlemi gerçekleştirildikten sonra serbest suyu
alınmış atık Çorlu’daki geri kazanım tesisine
gönderilirken serbest su ise kimyasal arıtıma tabi
tutularak İSKİ’nin kanal deşarj standartlarını sağlayacak şekilde kanala deşarj edilmektedir. Kimyasal arıtım esnasında oluşan çamur da deponilere gönderilmek suretiyle bertaraf edilmektedir.
İstanbul Boğazı’ndan geçen yılda yaklaşık
50.000 geminin yaklaşık %10’una atık alım hizmeti verilmektedir. Bu hizmet, gemiden İBB’nin
aranması ve alınması gereken atıklarını olduğunu beyan etmesi üzerine gerçekleştirilmekte,
atık beyanı yapmayan gemilerden talep olmadan herhangi bir atık alımı gerçekleştirilmemektedir. Bu, atıklarının bulunduğunu beyan etmeyen gemilerin atıkları uygunsuz şekilde deşarj
ettiği anlamına gelmemekte, söz konusu atığın
ya Çanakkale’de, ya Yunanistan’da ya da başka
herhangi bir yerde alındığı manasını taşımaktadır. Bu da herhangi bir denetim esnasında belgeleriyle ispatlanmaktadır. (2012 grafikleri)
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 89
MARPOL Sözleşmesi Ek I, IV ve V kapsamında alınan atıkların yaklaşık miktarları aşağıdaki
grafikte de belirtilmiş olduğu üzere, 2012 yılsonu itibariyle 137.784 m3 sintine, slaç, slop, atık
yağ, kirli balast, çöp, atık su alınmıştır.
Üretilen Solvent Miktarı (m3)
Gemilerden Toplanan Atık Miktarı (m3)
Haydarpaşa’da bulunan atık kabul tesisinde
daha önce bahsi geçen geri dönüştürülebilir
yağa ilişkin aşağıdaki grafikte de görüldüğü
üzere, 2012 yılsonu itibariyle petrol türevi geri
dönüştürülebilir yağ 14.491 m3 miktarındadır.
1. Kategori Atık Yağ Miktarı (m3)
2. Kategori Atık Yağ Miktarı (m3)
Geri Dönüşüme Giden Petrol Türevi Atık
Miktarı (m3)
Meydana gelen petrol türevi geri dönüştürülebilir yağ Çorlu’daki geri kazanım tesisine gönderilmekte ve orada solvent, birinci kalitede ürün
atık yağ ve ikinci kalite ürün atık yağ olmak
üzere 3 çeşit madde üretilmektedir. Üretilen bu
maddeler de tekrar piyasaya pazarlanmaktadır.
Haliç, Dere Ağzı ve
Koy Tarama Çalışmaları
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Haliç’te sürekli dip taraması yapmakta ve Boğazla Marmara’ya açılan 70 adet derenin de dere ağızlarından belli bir mesafede içeriye girerek
buraları temizlemektedir. Bunlar Haliç’te 2
adet endüstriyel ekskavatör ve 1 adet dip tarama gemisi ile, derelerde ise 1 adet dip tarama
teknesi ve 1 adet endüstriyel ekskavatör ile
gerçekleştirilmektedir.
1997’de bitirilen bir proje ile 5 milyon m3 çamur Haliç’ten 2 yıl süre zarfında çıkartılarak,
Alibeyköy’de iki taşocağına pompalarla boru-
90 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
lardan basılmak suretiyle uzaklaştırıldı. Proje
öncesinde Haliç’in projeden önceki durumunda su derinliğinden bahsedilmek şöyle dursun,
çamur seviyesi su seviyesinden 40 cm yukarıda
gözlemlenmiş ve lüzum üzerine bu proje gerçekleştirilmiştir.
Dere Ağzı ve Koy Taramasından Çıkartılan
Çamur Miktarı (m3/yıl)
1997 öncesi Haliç
1997 sonrası Haliç
Söz konusu proje 1997 yılında bitmiş olsa
da Haliç’te dip taraması ve çamur çıkarma
işlemi periyodik aralıklarla devam etmektedir. Bu bağlamda aşağıdaki grafiklerde yıllar
itibariyle Haliç’te yapılan çalışmalar sonucu
çıkarılan çamur miktarları ve dere ağzı taramalarıyla çıkartılan çamur miktarları yer almaktadır.
Deniz Yüzeyi ve
Kıyı Temizlik Çalışmaları
Dip taramaları ve çamur çıkarma işlerinin yanı
sıra, Marmara Denizi’nde İBB tarafından deniz
kıyısı ve deniz yüzeyi temizliği çalışmaları yürütülmektedir. Bu çalışmalarla 515 km’lik sahil
şeridi ile Haliç ve Boğaz’daki yüzeyde yer alan
kentsel veya başka türden çöpler toplanmaktadır. Yürüyüş alanlarında, iskelelerde, kayalıklarda ve sahil alanlarında olmak üzere toplam
24 adet mobil ekiple çöpler toplanmaktadır.
Deniz yüzeyindeki çöpleri toplamak amacıyla faaliyet gösteren, Marmara kıyıları, Haliç ve
Boğaz bölgesinde 8 adet deniz temizleme teknesi bulunmakta, bu tekneler ile toplanan geri
dönüştürülebilir atıklar geri dönüşüm tesislerine gönderilmektedir.
Özellikle Haliç’e akan Alibeyköy, Kâğıthane
gibi derelerden gelen büyük orandaki yüzer
maddelerin Haliç’e dâhil olmaması için dere
ağızlarına bariyerler konulması suretiyle Haliç’e bu maddelerin karışımı engellenmektedir.
Plaj Temizliği Çalışmaları
Haliç’ten çıkartılan çamur miktarı (m3/yıl)
İstanbul genelindeki 59 adet plajda Mayıs ve
Eylül ayları arasında 180 personelden oluşan
12 ekiple plaj temizleme çalışmaları yürütülmektedir. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin
işlettiği 9 adet plajda da temizlik çalışmaları
ve deniz suyu kalitesi ölçümleri yapılmaktadır. Plaj temizliğinde çalışan personele ek olarak, farklı özelliklere sahip 3 adet plaj temizleme makinesi ile de temizlik çalışmaları devam
ettirilmektedir. Plaj temizliğinde bitki, taş,
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 91
midye kabuğu ve kumsal bölgesinde bulunan
çeşitli atıklar ekiplerimiz ya da plaj makineleri vasıtası ile toplanmaktadır. Bazı bölgelerde
özellikle Kumburgaz’da yosun problemi ile
de karşılaşılmaktadır. Ekiplerimiz tarafından
yosun temizleme çalışmaları da gerçekleştirilmektedir.
2012 yılsonu itibariyle deniz yüzeyinden 4.276
m3, kıyı ve plajlardan ise 23.300 m3 atık toplanmıştır.
İstanbul genelinde yüzme alanı olarak tespit
edilen 80 noktadan yaz döneminde değişik
periyotlarla numune alınmakta ve bu numunelerde Toplam Koliform, Fekal Koliform,
Fekal Streptotokok analizleri haftada bir yapılmaktadır. Böylece plajların yüzmeye elverişli olup olmadığı belirlenmektedir. Eğer
bu değerler yüksek çıkarsa o plajlara gerekli
uyarılar konulup girilmemesi sağlanmaktadır.
Sınır değerlere göre plajların yeterli kalitede
su, iyi kalitede su ve kötü kalitede su olduğu
belirlenmektedir. Kötü olarak belirlenenlere
girilmemesi gerekmekte olup, yeterli ve iyi
kalitedeki sularda denize girilebilir özellikler
taşımaktadır. Deniz Suyu kalitesi ölçüm sonuçları internet aracılığıyla aşağıdaki şekilde
yayınlanmaktadır.
İstinye ve tarabya Koylarında Yüzer İskele
Yapılması çalışması
İstinye ve Tarabya koylarında teknelerin gelişigüzel yanaşmalarını önlemek ve uygun bir
şekilde park edilmesi için yüzer iskele yapılmış
olup, toplam 388 adet tekne için kapasite sağlanmıştır. Böylece daha düzenli bir görünüme
kavuşulmuştur.
İstinye ve tarabya Koyu Öncesi ve Sonrası
Haliç çevre Koruma Projesi
3,5 yıllık bir çalışma ile İstanbul Boğazı’nda Sarıyer tarafından 2.2 m çapındaki dev borularla günde 260 bin metreküp deniz suyu Haliç’e aktarılmıştır. Boğazdan 4 metre derinliğinden alınan su
Ayazağa Köyü’ne kadar ulaşmakta olup, Ayazağa
Köyü’nden pompalanarak Ayazağa Deresi’ne
ulaşmaktadır. Buradan Kağıthane deresine, oradan
Haliç’e gelmektedir. Toplam 9 km’lik bir akıntıdan
sonra Haliç’e ulaşmaktadır. Yaklaşık Kağıthane ve
Alibeyköy derelerinden gelen günlük su miktarının
neredeyse 2, 3 katı daha fazla gelmiş olan bu su
ilavesi ile bu zamana kadar Haliç’e gelen su kütlesi artmış olduğu için hem sirkülasyon artmakta,
hem de Haliç’teki canlı türlerinde artış olmaktadır.
92 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
1997 yılında Haliç’ten çıkarılan 5 milyon m3
çamur Alibeyköy’deki iki taş ocağına pompalanmıştır. Çamurun depolandığı alanda Türkiye’nin ilk temalı parkı kurulmaktadır. Nisan
2013’te bu parkın açılması planlanmaktadır.
Tuzla Atık Kabul Tesisi ve
Liman Projesi
Haydarpaşa’daki Atık Kabul Tesisinin daha geniş bir alanda daha iyi hizmet vermek için Tuzla’ya taşınması planlanmaktadır.
Tuzla Tersaneler Bölgesinde bulunan T.C.
Ulaştırma Bakanlığı’na ait DLH Makine İkmal İstanbul Başmühendisliğine ait Karada
yaklaşık 3000 m’lik alan ile yaklaşık 76.000
m’lik deniz kullanım (dolgu) alanı tahsisi yapılmıştır.
Yeni bir mendirek inşaatı ile yaklaşık 22.500
m’lik alanda bir Atık Kabul Limanı ve Tesisinin inşaası planlanmaktadır. Tesis bünyesinde depolama ve arıtma faaliyetleri yapılacaktır.
Temalı Park VIALAND
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 93
Necmi KAHRAMAN, Mesut ÖNEM, Meriç DENİZ
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi,
Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığı
MARMARA DENİZİ’NİN MEVCUt DURUMU;
“İZMİt KÖRFEZİ ÖRNEĞİ”
ÖZEt
Kocaeli ili, 3.505 km olan yüzölçümü ile Marmara Bölgesinde Asya ve Avrupa’yı birbirine
bağlayan kavşak konumundadır. 1.601.000
kişilik nüfusu ile km² alana düşen kişi sayısı 456 olan Kocaeli ili İstanbul ilinden sonra
nüfus yoğunluğu en fazla olan ilimizdir. 2025
yılı nüfus projeksiyonu 3.900.000 kişi olması
tahmin edilmektedir. Kocaeli ili Türkiye’nin
ikinci büyük sanayi kenti olup; bünyesinde 15
Organize Sanayi Bölgesi, 2.200 sanayi kuruluşu, 2 Serbest Bölge, 4 Teknopark ve AR-GE
Merkezi ile 2 Üniversite barındırmaktadır. İlin
gayri safi hasıla büyüklüğü 32,7 milyar dolar
olup oluşan katma değere göre Türkiye’nin 59
ilinin toplamına eşittir. Kocaeli’nin sanayileşmesinde en önemli etkenlerden biri tüm ulaşım
olanaklarına sahip olmasıdır. Kara ve demiryolu
ağları ile yapılan taşımacılık özellikle Avrupa
ve Ortadoğu’ya yapılmakta olup, limanlar ile
yapılan deniz taşımacılığı da önemli bir boyuta
ulaşmıştır.
İzmit Körfezi’nde, 2872 sayılı Çevre
Kanunu hükümlerine uyulup uyulmadığının
denetlenmesi ve idari yaptırım kararı verme
yetkisi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından
2011/9 sayılı Genelge ile Kocaeli Büyükşehir
Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi
Başkanlığı’na verilmiştir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen yetki doğrultusunda Çevre Koruma ve
Kontrol Dairesi Başkanlığı tarafından; Kontrol tekneleri ve deniz denetim uçağı ile İzmit
Körfezi’nde kirliliğe neden olan unsurlar
tespit edilmekte; söz konusu kirlilik deniz
araçlarından kaynaklanıyor ise gerekli idari
yaptırım uygulanmakta ve eğer kirlilik karasal
kaynaklardan kaynaklanıyor ise durum ceza-i
işlem gerçekleştirilmek üzere yetkili kuruma
iletilmektedir.
Ayrıca; İzmit Körfezi sınırları içerisinde çeşitli yerlerde yüzer halde bulunan veya birikinti
yapan katı ve sıvı atığın temizlenmesi amacı
ile 2007 Haziran ayından bu yana Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından deniz temizlik
hizmeti gerçekleştirilmektedir. Bu hizmet kapsamında Kocaeli Büyükşehir Belediyesi bünyesinde 3 adet deniz temizleme teknesi mevcut
bulunmaktadır.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma
ve Kontrol Dairesi Başkanlığı tarafından 2006
yılından bu yana gerçekleştirilen çalışmalar
kapsamında; 361 adet deniz aracına toplam
9.762.858,30 TL ceza-i işlem uygulanmış olup
bu süre içerisinde deniz temizleme tekneleri
ile yaklaşık 329 ton katı atık bertaraf ettirilmek
üzere deniz yüzeyinden toplanmıştır.
94 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Gerçekleştirilen denetleme çalışmalarının
yanı sıra; gemi atıklarının toplanması, taşınması ve bertarafı faaliyetleri, kentsel atıksu
arıtma tesislerinin işletilmesi faaliyetleri, dere
ıslah faaliyetleri, sahil düzenleme ve yüzme
alanı oluşturma faaliyetleri de Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilmektedir.
Ayrıca; deniz suyu kalitesinin izlenmesine
yönelik güncel veri sağlanması ve su kalitesinin düzenli olarak izlenmesinin sağlanmasına yönelik olarak Başkanlığımız ile Tübitak
MAM işbirliği çerçevesinde “İzmit Körfezi Su
Kalitesinin ve Karasal Girdilerin İzlenmesi ve
Kirliliğin Önlenmesine Yönelik Önerilerin Geliştirilmesi” projesi yürütülmektedir. Bu proje
kapsamında; İzmit Körfezi’nin su kalitesini
belirleyen fiziksel, kimyasal ve biyolojik parametreler saha örneklemeleri ile aylık olarak
izlenmektedir. İzleme sonuçları geçmiş yıllara
göre değerlendirilerek temiz bir İzmit Körfezi’ne kavuşmak için izlenecek yollar belirlenecektir.
1. Giriş
İzmit Körfezi; üç ayrı bölümden oluşmakla beraber, Batıda Yelkenkaya Burnu’ndan başlar ve
İzmit İlçesinin önlerine kadar dar ve uzun bir
oluk şeklinde uzanır. Kocaeli iline olan kıyı kenar uzunluğu 107 km olup, Körfezin en geniş
noktası 10 km, en derin noktası ise 200 metredir.
Körfez; iki tabakalı bir su kütlesine sahip olup
üst tabaka suları Karadeniz kaynaklı, kalınlığı
genelde 10-15 metre ve tuzluluğu yaklaşık ‰
24 olan bir su kütlesidir. Alt tabaka suları ise;
25-30 metre derinlikte ve Akdeniz kaynaklı,
tuzluluğu yaklaşık ‰ 38.5 olan daha yoğun bir
su kütlesidir.
Etrafında kurulu bulunan 35 adet liman-iskele
ve pek çok sanayi tesisi ile İzmit Körfezi; ekonomik açıdan önem taşımakla beraber yoğun
sanayileşme ve yıllık 12.000-15.000 arası gemi
trafiği sonucu çevresel kirlilik yönünden risk
altındadır.
26.04.2006 tarihli 5491 sayılı Kanunla değişik 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun “Denetim,
Bilgi Verme ve Bildirim Yükümlülüğü” Başlıklı 12. maddesinin 1. fıkrasında; “Bu Kanun
hükümlerine uyulup uyulmadığını denetleme
yetkisi Bakanlığa aittir. Gerektiğinde bu yetki,
Bakanlıkça; il özel idarelerine, çevre denetim birimlerini kuran belediye başkanlıklarına, Denizcilik Müsteşarlığına, Sahil Güvenlik
Komutanlığına, 13.10.1983 tarihli ve 2918
sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre belirlenen denetleme görevlilerine veya Bakanlıkça uygun görülen diğer kurum ve kuruluşlara devredilir.” hükmü yer almaktadır. Yine
Kanun’un “İdari Cezalarda Yetki” Başlıklı 24.
Maddesinin birinci ve ikinci fıkrasında; “Bu
Kanunda öngörülen idarî yaptırım kararlarını
verme yetkisi Bakanlığa aittir. Bu yetki, 12nci
maddenin birinci fıkrası uyarınca denetim yetkisinin devredildiği kurum ve merciler tarafından da kullanılır.” hükümleri yer almaktadır.
Bu hükümler gereğince Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı tarafından 2006/13, 2009/13 ve son
olarak revize edilen 2011/9 sayılı Genelge ile
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma
ve Kontrol Dairesi Başkanlığına İzmit Körfezi’nde denetim ve idari yaptırım kararı verme
yetkisi devredilmiştir.
2. Materyal ve Metod
2.1. Kontrol ve denetim çalışmaları
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından
2011/9 sayılı Yetki Devri konulu Genelge ile
K.B.B. Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığına yapılan yetki devri doğrultusunda
İzmit Körfezi’nde Kontrol Tekneleri (Şekil 1)
ile denetimler gerçekleştirilmektedir. Bununla birlikte; 03.04.2007 tarihli ve 26482 sayılı
“Çevre Kanununa Göre Verilecek İdari Para
Cezalarında İhlalin Tespiti ve Ceza Verilmesi
ile Tahsili Hakkında Yönetmelik” in 7. maddesinin 2. bendinde yer alan “Denizlerde
idarî para cezası vermeye yetkili kurum veya
kuruluşların yetkili oldukları alanlarda sürekli
olarak havadan, karadan ve denizden kontrol
ve izleme yapmaları, kontrol, izleme ve haberleşme için gerekli her türlü tedbiri almaları
esastır.” hükmü doğrultusunda Kontrol Uçağı
(Şekil 2) ile havadan da denetimler gerçekleştirilmektedir.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 95
K.B.B. Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen denetimler;
caydırıcılığı arttırmak ve denetim etkinliğini
optimum seviyeye çıkartmak adına günün değişik saatlerinde gerçekleştirilmektedir. Söz konusu denetimler, konusunda uzman ve Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen eğitimler neticesinde “Gemilerden Kaynaklanan
Deniz Kirliliğinin Kontrolüne Yönelik Çevre
Denetçisi Eğitim Sertifikası” almış olan personel ile yürütülmektedir.
Bununla birlikte; yapılan rutin denetimler ve
Başkanlığımıza gelen ihbarlar üzerine teknik
ekiplerimiz tarafından tespit edilen ve cezai işlem gerektiren çevresel faaliyetler, ilgisi gereği
Valilik Makamına (İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü) ve diğer yetkili kurumlara yasal işlem
yapılması amacıyla iletilmektedir.
Şekil 1. Kontrol teknesi
Şekil 2. Kontrol uçağı
2.2. Deniz yüzeyi temizleme çalışmaları
İzmit Körfezi sınırları içerisinde çeşitli yerlerde
yüzer halde bulunan veya birikinti yapan katı
ve sıvı atıkların temizlenmesi amacı ile Kocaeli
Büyükşehir Belediyesi tarafından 2007 Haziran
ayından itibaren Deniz Süpürgesi hizmeti verilmektedir. Daha önceleri 1 adet olan deniz süpürgesi şu an için 3 adet (Şekil 3) olarak hizmet
vermektedir. Bunlardan 2 tanesi kiralık olarak
hizmet vermektedir. Bir adet temizleme aracı ise
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin teknesidir.
Deniz süpürgeleri ile haftanın 6 günü rutin olarak tüm gün denetime çıkılmakta ve İzmit Körfezi’nde deniz yüzeyinden katı ve sıvı atık toplama işlemi gerçekleştirilmektedir. Söz konusu
tekneler, üzerlerinde bulunan bariyer, oilskimmer, sorbent boom, sorbent ped ve hidrolik vinç
gibi acil müdahale ekipmanları sayesinde denizde oluşan ve acil müdahale gerektiren kirliliklere müdahale edebilmekte ve ayrıca gerektiğinde
gemilerden kaynaklanan kirlilik ile ilgili denetleme yapmak amacı ile de kullanılabilmektedir.
Şekil 3. Temizleme tekneleri
96 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
2.3. Kirlilik önleme ve
önlem aldırma çalışmaları
2.5. Kentsel atıksu arıtma
tesislerinin çalıştırılması
Başkanlığımız tarafından gerçekleştirilen kontrol
ve denetim faaliyetleri kapsamında; deniz araçlarının ve İzmit Körfezi’ne kıyısı olan işletmelerin, oluşan ve oluşabilecek deniz kirliliği konusunda önlem almaları sağlanmaktadır (Şekil 4).
İzmit Körfezi etrafında 8 adet olmak üzere Kocaeli İlinin tamamında 13 adet atıksu arıtma
tesisi İSU Genel Müdürlüğü tarafından işletilmektedir. Böylelikle İzmit Körfezi’nin etrafında
kuşaklama kollektörü oluşturularak Körfeze
olan atık su girişi %96-97 oranında engellenmiş durumdadır. İzmit Körfezi etrafında konuşlanan bu arıtma tesislerinde ayda yaklaşık
2 milyon TL elektrik harcaması yapılmakta ve
her gün yaklaşık 150 ton çamurun tutularak
Körfez’e gitmesi önlenmektedir.
2.6. Dere ıslah çalışmaları
İnsan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri ve
muhtemel hastalık tehditlerini ortadan kaldırmak için İzmit Körfezi’ne mansaplanan derelerde İSU Genel Müdürlüğü tarafından ıslah
çalışmaları yürütülmektedir (Şekil 5 ve 6)
Yürütülen çalışmalar kapsamında Kocaeli ilinin 11 ilçesinde 43 adet derede toplam 53.651
metre ıslah faaliyeti gerçekleştirilmiştir.
Şekil 4. Aldırılan önlemler
2.4. gemi atıklarının toplanması,
taşınması ve bertarafı çalışmaları
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, İZAYDAŞ Genel Müdürlüğü ile yapılan protokol gereği İzmit
Körfezi’nde Gemilerden Atık Alınması görevini
İZAYDAŞ’a devretmiştir. İZAYDAŞ; Büyükşehir
Belediyesi Başkanlığı adına, İzmit Körfezi’ndeki deniz yetki alanlarında bulunan ve protokol
yapılmış olan Limanlara gelen gemilerden,
deniz araçlarının normal faaliyetlerinden kaynaklanan atıkları lisanslı atık alma gemileri ile
toplamakta ve Derince Limanı Atık Kabul tesisinde separe ettikten sonra İzaydaş Tehlikeli
Atık Yakma Tesisinde bertaraf etmektedir.
İZAYDAŞ tarafından İzmit Körfezi›ndeki gemilerden alınan atık miktarları 2009 ve 2010 yıllarında yaklaşık 2.000 m iken 2011 yılında 7.000
m ve 2012 yılında yaklaşık 10.000 m olmuştur.
Şekil 5. Islah Öncesi
Şekil 6. Islah Sonrası
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 97
Şekil 7. Örnekleme noktaları
2.7. İzmit körfezi
su kalitesi izleme çalışmaları
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ile TÜBİTAK
MAM işbirliği kapsamında gerçekleştirilen
“İzmit Körfezi Su Kalitesinin ve Karasal Girdilerin İzlenmesi ve Kirliliğin Önlenmesine
Yönelik Önerilerin Geliştirilmesi Projesi” ile
deniz suyu kalitesinin izlenmesine yönelik
güncel veri sağlanması ve su kalitesinin izlenmesi amaçlanmakta olup, proje sonucunda
evsel veya endüstriyel girdilerdeki değişimlerin Körfez su kalitesine ve ekosistemine etkileri sebep-sonuç ilişkisi içinde izlenerek önlemler ivedilikle alınabilmektedir.
Körfez suyunun kalitesinin sürekli izlenmesi,
temiz bir İzmit Körfezi’ne kavuşmak için son
derece önemlidir. Bu proje kapsamında, İzmit Körfezi’nin su kalitesini belirleyen fiziksel,
kimyasal ve biyolojik parametreler saha örneklemeleri ile aylık olarak izlenmektedir. Mevcut
durum ile birlikte sistemdeki farklı değişimleri
de gözlemleyebilmek için Körfezde zamana
bağlı izleme çalışmalarının süreklilik arz edecek şekilde yapılması önem arz etmektedir.
Söz konusu projede; İzmit Körfezi’nde toplam 6 istasyonda aylık olarak yüzey ve belirli
derinliklerden örneklemeler yapılmakta olup
(Şekil 7), deniz suyunda örnekleme yapılan
parametreler sırasıyla; sıcaklık, iletkenlik, pH,
ışık geçirgenliği (seki disk), askıda katı madde,
toplam fosfor, çözünmüş inorganik fosfor, toplam azot, nitrat+nitrit azotu, amonyum azotu,
silikat, toplam organik karbon, klorofil-a, çözünmüş oksijen, PAH ve fitoplankton kompozisyonudur.
Ayrıca; Körfez’e akan 12 adet derede mevsimsel örneklemeler yapılarak TF, TKN, AKM, BOİ,
KOİ ve TOK parametreleri ve derelerin debileri
ölçülmekte ve yine Körfezde yer alan ana deşarjların döküldüğü kıyı suyunda yüzey örneklemeleri mevsimlik olarak yapılmaktadır.
Bununla birlikte; Körfez’deki akıntı rejimi mevsimsel olarak ölçülmekte ve ayrıca yılda bir
sefer toplam 9 istasyondan yüzey sedimanı
örneklemesi yapılarak (PAH), toplam karbon,
organik karbon ve toplam azot ve bazı ağırmetaller ölçülmektedir.
2.8. İzmit körfezi yüzme suyu kalitesi
izleme çalışmaları
İnsan sağlığını ve çevreyi korumak üzere, Kocaeli İli dahilinde yüzme amaçlı olarak kullanılan
suların kalitesini belirlemek amacı ile “Yüzme
Suyu Yönetmeliği” doğrultusunda Kocaeli Halk
Sağlığı Müdürlüğü ile koordineli olarak yüzme
suyu alanlarından sezon boyunca numuneler
alınarak gerekli ölçümler yapılmaktadır.
2012 yılı yüzme sezonunda, İzmit Körfezi’nden alınarak analiz edilen numune sonuçlarına
göre; 8 adet plaj iyi kalitede yüzme suyu kategorisinde (B Sınıfı) değerlendirilmiştir.
2.9. İzmit Körfezi sahil düzenleme ve
yüzme alanı oluşturma çalışmaları
İzmit Körfezi etrafında, halkın deniz ile buluşturulabileceği tüm alanlarda Kocaeli Büyükşehir
Belediyesi Başkanlığı’nca yapılan çalışmalar
neticesinde sahil bandı ve yeşil alanlar oluş-
98 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
turularak vatandaşın hizmetine sunulmaktadır.
Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı tarafından bu
doğrultuda 19 adet sahil düzenlemesi gerçekleştirilmiş olup bu sayede toplam 939.680 m²
alan vatandaşların hizmetine sunulmuştur (Şekil 8).
Gerçekleştirilen çalışmalar esnasında tabii ortamın bozulmamasına dikkat edilmekte ve binlerce canlının yaşadığı ve faydalandığı sulak
alanlar ise koruma altına alınmaktadır.
Sahil düzenleme çalışmalarının yanı sıra; Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından yüzme
alanı oluşturma çalışmaları gerçekleştirilmektedir (Şekil 9).
Şekil 9. Yüzme alanı oluşturma çalışmaları
3. Bulgular
Yetki devri yapılan tarihten bu güne; Kocaeli
Büyükşehir Belediyesi tarafından kontrol tekneleri ve deniz denetim uçağı ile gerçekleştirilen
denetimler neticesinde kirliliğe sebebiyet veren toplam 361 gemi ve deniz aracına toplam
9.762.858,30 TL ceza-i işlem uygulanmıştır
(Tablo 1).
Şekil 8. Sahil düzenleme çalışmaları
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 99
Tablo 1. Gemi ve deniz araçlarına uygulanan ceza-i işlemler
Yıl
Gemi
Adedi
Ceza Miktarı
(TL)
Tahsil Edilen Miktar
(TL)
2006
85
1.479.651,70
1.150.524,90
2007
94
2.067.043,10
1.557.521,00
2008
70
1.983.635,50
1.511.732,51
2009
34
940.037,00
707.772,76
2010
29
1.062.858,00
797.436,25
2011
24
917.016,00
687.765,50
2012
25
1.312.617,00
975.898,50
Toplam
361
9.762.858,30
7.388.651,42
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından İzmit Körfezi’nde 2007 yılının Temmuz ayında
1 adet temizleme teknesi ile başlatılan ve toplamda 3 adet deniz temizleme teknesi ile devam ettirilen deniz temizliği çalışmaları kapsamında; 329 ton katı ve sıvı atık bertaraf edilmek
üzere İZAYDAŞ’a gönderilmiştir (Tablo 2).
Tablo 2. Deniz süpürgeleri ile toplanan
atık miktarları
Yıl
Miktar (ton)
2007
(Ağustos-Aralık)
20
2008
48
2009
64
2010
109
2011
52
2012
36
Toplam
329
Deniz Temiz Derneği/TURMEPA tarafından
30 Nisan 2012 tarihinde İstanbul Lütfi Kırdar
Kongre Sarayı’nda gerçekleştirilen “Marmara
ve Karadeniz İçin Çözüm Platformu” konulu “I.
Uluslararası Marmara ve Karadeniz Konferansı” kapsamında; deniz kirliliği ile mücadelede
kamuoyunun dikkatini çekmiş örnek uygulamalar içerisinde yapılan değerlendirme neticesinde, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı tarafından İzmit Körfezi’ne yönelik yapılan
çalışmaların örnek teşkil ettiği ve farkındalık
yarattığı düşünüldüğünden Büyükşehir Belediyesi Başkanlığına “Mavi Yunus” plaketi ödülü
verilmiştir.
Uluslararası Çevre Eğitim Vakfı (FEE) tarafından
koordine edilen ve Türkiye temsilciliği Türkiye
Çevre Eğitim Vakfı (TÜRÇEV) tarafından yapılan
“Mavi Bayrak Programı” kapsamında; Mavi Bayraklı Plaj statüsüne kavuşmak için deniz suyu kalitesi, çevre eğitimi ve bilgilendirme, çevre yönetimi, güvenlik ve engelli vatandaşlarımıza yönelik
hizmetler gibi toplam 32 kriter bulunmakta olup
ayrıca; plajın, sanayi ve kanalizasyon atıklarından etkilenmemesi ve beldede toplanan atıksuların “Ulusal Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği” ve
“Kentsel Atıksu Direktifi”’ne uygun olarak bertaraf edilmesi gerekmektedir.
Bu doğrultuda; Kocaeli İli Karamürsel sahilinde
bulunan “Altınkemer Halk Plajı”, Uluslar Arası
Çevre Eğitim Vakfı (FEE) tarafından “Mavi Bayraklı Plajlar” için belirlenen tüm kriterleri sağlamış olduğundan 2012 yılı için “Mavi Bayrak
Ödülü” ile ödüllendirilmiştir.
4. Sonuç ve Değerlendirme
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen çalışmalar neticesinde; yapılan
denetleme miktarında artış olmasına rağmen
çevre kirliliğine sebebiyet vermek suretiyle ceza-i işlem gerektirecek faaliyetlerde azalma olduğu görülmektedir. Bunun da sebebi kontrol
ve denetleme çalışmalarının etkin şekilde gerçekleştirilmesi şeklinde yorumlanabilmektedir.
Tübitak-Mam işbirliği ile yürütülen İzmit Körfezi İzleme Çalışmaları değerlendirildiğinde; iç Körfezden dış Körfeze gidildikçe tüm
kirlilik parametrelerinde bir azalma olduğu
100 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
görülmektedir. Denizlerin birincil üretimi
hakkında fikir veren klorofil-a derişimlerinin
geçmiş dönemlere nazaran azaldığı ve İzmit
Körfezi’nde bu yönde bir iyileşmeden söz
edilebilmektedir.
Son dönemlerde İzmit Körfezi sularında gözlemlenen berraklık ve askıda katı madde konsantrasyonlarındaki azalma Işık Geçirgenliği
(Seki Diski) sonuçlarını yüksek seviyelere taşımış ve bu da İzmit Körfezi’nde geçmiş yıllara
nazaran bir iyileşme olduğunu açıkça göstermektedir. Deniz suyunda ölçülen besin elementleri değerlerinin kirlilik yaratacak düzeyde
olmadığı görülmektedir.
2004 öncesi kirliliği ve kötü görünümüyle
ulusal ve yerel ölçekte sık sık gündeme gelen
İzmit Körfezi, 2004 yılından sonra Büyükşehir
Belediyesi tarafından gerçekleştirilen kontrol
ve denetim, deniz yüzeyi temizleme, kirlilik
önleme ve önlem aldırma, gemi atıklarının
toplanması, taşınması ve bertarafı, atıksu arıtma tesislerinin verimli bir şekilde çalıştırılması, dere ıslah çalışmaları, körfez su kalitesinin
izlenmesi, sahil düzenleme ve yüzme alanı
oluşturma faaliyetlerinin kesintisiz olarak
sürdürülmesi ile; İzmit Körfez’ininin su kalitesi, canlı hayatı ve rekreatif kullanılabilirliği
bakımından örnek bir çalışma yürüttüğünün
göstergesidir. Ayrıca bu örnek çalışma; hem
Marmara Denizi hem de diğer denizlere kıyısı
bulunan Büyükşehir Belediyelerine güzel bir
model teşkil etmektedir.
Yeni kurularak Büyükşehir statüsüne kavuşan
ve Marmara Denizi’ne kıyısı olan Büyükşehir
Belediyelerini göz önünde bulundurulduğunda; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından,
zaman geçirmeden etkin kontrol ve denetim
mekanizmasının sağlanması yönünde Büyükşehir Belediyelerine yetki devri gerçekleştirilmesi, mevcut kontrol ve denetim mekanizmasının yanı sıra, havadan yapılan denetimlerin
arttırılarak yaygınlaştırılması, Marmara Denizi’ni etkileyen tüm çevresel faktörler dikkate
alınarak su kalitesinin sürekli olarak izlenmesi, bu doğrultuda bir master plan ve yatırım
stratejisi çerçevesinde geliştirilmesi, Marmara Denizi’nin kirlilikten korunması amacı ile
bölgesel düzeyde etkinlikler gerçekleştirerek
ve bu konuda kamuoyunun dikkatini çekerek
çevre bilinci oluşturulması, ayrıca gemi balast suları ile taşınan istilacı türler göz önünde bulundurularak, balast yönetimi, denetimi
ve etkin uygulanması için tedbir ve mekanizmaların oluşturulması Marmara Denizi
su kalitesinin iyileşmesi açısından önem arz
etmektedir.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 101
Prof. Dr. İzzet ÖZtüRK
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ), İnşaat Fakültesi,
Çevre Mühendisliği Bölümü
Prof. Dr. Ayşegül tANIK
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ), İnşaat Fakültesi,
Çevre Mühendisliği Bölümü
MARMARA DENİZİ SU KAlİtESİ DURUMU VE AtIKSU
DEŞARJlARI ÖNCESİ ARItMA StRAtEJİlERİ
ÖZEt
Türkiye’nin en yoğun ve kalabalık yerleşimine
sahip olan Marmara Havzası, aynı zamanda
ülke sanayinin de yarısını bünyesinde barındırmaktadır. Marmara Denizi, özellikle 1990’lı
yıllarda, başta evsel ve endüstriyel nitelikli olmak üzere noktasal kirletici yüklerin hiç arıtılmadan veya kısmen arıtılarak, doğrudan veya
dolaylı olarak verilmesinden dolayı hızla kirlenmiştir. 2000’li yıllarda denizi çevreleyen
kıyı illerinden İstanbul, Kocaeli ve Bursa’nın,
önemli kirletici konumundaki endüstrilerine ait
atıksu arıtma tesislerini kademeli olarak devreye sokmaları ile deniz ekosistemi üzerindeki
noktasal kirlilik yükü önemli ölçüde azaltılmıştır. Bu tür başarılı kirlilik kontrolü uygulamaları sayesinde, Haliç ve İzmit Körfezi gibi yarı
kapalı su ortamlarında bile su kalitesinde belirgin iyileşmeler sağlanmış ve biyoçeşitlilikte
yeniden artış gözlenmiştir. Bu çalışmada, Marmara Denizi’nde bugüne kadar yapılmış olan
su kalitesi modelleme ve izleme çalışmalarının
sonuçları vurgulanarak, mevcut durumun değerlendirmesine yer verilmiştir. Araştırmalardan görüldüğü üzere, Marmara Denizi nütrient
yüklerinin yaklaşık yarısı, havzadaki kara kökenli kirleticilerden kaynaklanmakta olup diğer
yarısı Karadeniz’den taşınmaktadır. Kıyı havzalarında, atıksuların arıtılarak nihai olarak denize deşarj edilmeleri kaçınılmaz bir uygulamadır. Bu tür uygulamalarda deniz kirlenmesinin
önlenmesi için özellikle nütrient giderimli ileri
biyolojik arıtma tesislerinin işletilmesi ve deşarjlarda yürürlükteki yönetmelik hükümlerine
uyulması son derece önem arz eden konulardır. Bu bildiride atıksu deşarjları öncesi arıtma
stratejilerine de değinilmiştir.
ABStRACt
Marmara Basin covers the most dense and
crowded residential areas of Turkey and at the
same time bears almost half of the country’s
overall industry within its boundary. Marmara
Sea has been rapidly polluted by point sources
of pollutants arising mainly from domestic and
industrial wastewater that are discharged directly or indirectly to the sea without treatment
102 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
or after partial treatment. The point pollutant
loads threatening the marine ecosystem have
considerably been reduced during 2000s due
to the stage-wise operation of wastewater treatment plants installed for the industries that
consist of main pollutant sources located within the coastal cities of Istanbul, Kocaeli and
Bursa. Such successful pollution control practices provided significant improvements in
the water quality of demi-closed water media
like the Golden Horn and Izmit Bay, resulting
in biodiversity increase of the sea as well. In
this study, the outcomes and results of the previous water quality modeling and monitoring
studies is emphasized, and the present condition of the sea is further evaluated. It has been
noted from these studies that almost half of the
nutrient loads of the Marmara Sea arises from
the land-based sources of the basin whereas
the other half is transported from the Black
Sea. Marine discharge of treated wastewater
originating from a coastal basin is an inevitable application. In such practices, it is of utmost
importance to operate the advanced biological treatment plants particularly focusing on
nutrient removal, and to comply with the legislation in force in order to prevent marine
pollution. In this paper, treatment strategies
prior to wastewater discharges have also been
referred.
1. GİRİŞ
Marmara Denizi Havzası, yerleşim açısından
Türkiye’nin en yoğun (toplam nüfusun yaklaşık %25’ini kapsar) ve sanayi açısından da en
hareketli (toplam sanayinin yaklaşık %50’sini
kapsar) bölgesini oluşturmaktadır. Bu sebeple
havzadaki kirletici kaynaklar; endüstriyel, evsel, tarımsal ve gemi kaynaklı kirleticiler olmak üzere geniş bir yelpaze oluşturmaktadır.
Söz konusu kirleticilerin hiç arıtılmadan ve/
veya yeteri kadar arıtılmadan doğrudan veya
dolaylı olarak Marmara Denizine verilmesinin etkisiyle, Marmara Denizi’nin özümleme
kapasitesi, özellikle 1990’lı yıllarda, kritik
seviyelere düşmüş ve olumsuz çevresel şartlar (örn. kızıl gelgit) gözlenmeye başlanmıştır. Ancak 2000’li yıllarda (bilhassa son 10
yılda) İstanbul, Kocaeli ve Bursa Büyükşehir
Belediyeleri Su ve Kanalizasyon İdareleri ile
önemli kirletici konumundaki endüstrilere
ait atıksu arıtma tesislerinin kademeli olarak
devreye girmeleriyle, Marmara Denizi ekosistemi üzerindeki noktasal kirlilik yükü baskısı
önemli ölçüde azaltılmıştır. Bu tür başarılı kirlilik kontrolü uygulamaları sebebiyle Haliç ve
İzmit Körfezi gibi yarı kapalı su ortamlarında
bile su kalitesinde belirgin iyileşmeler sağlanmış ve biyoçeşitlilikte yeniden artış gözlenmiştir.
Avrupa Yatırım Bankası (European Investment
Bank – EIB), T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile birlikte, “Marmara Havzası Çevre Mastır Planı ve Yatırım Stratejisi”nin geliştirilmesi amacıyla, Hollanda menşeli Grontmij NV
firması önderliğinde MEMPIS Konsorsiyumu’nun kurulmuştur. Kısaca MEMPIS Projesi
diye anılan proje, 2005-2006 yılları arasında
yürütülerek sonuçları bir rapor halinde sunulmuştur [1]. Projede çalışma alanı, Şekil 1’de
verildiği üzere Marmara Denizi’ni ve Marmara Denizi’nin etkileşim içerisinde olduğu
havza ve bölgeleri kapsamaktadır (İstanbul,
Tekirdağ, Çanakkale, Balıkesir, Bursa, Yalova
ve Kocaeli illeri).
Bu çalışmada MEMPIS Projesi (2006) ve Marmara’da yürütülen diğer izleme çalışmaları
bulguları çerçevesinde, Marmara’ya yapılan
atıksu deşarjlarının Marmara Denizi su kalitesi ve ekosistemine olan etkileri incelenmiştir.
2. MARMARA DENİZİ İÇİN
SU KALİTESİ MODELLEMESİ
MEMPIS Projesi kapsamında su kalitesi modeli olarak, proses detayı, coğrafi boyutu ve
alansal gösterimi açısından oldukça gelişmiş
olan Delft3D Modeli kullanılmıştır. Söz konusu model temel itibariyle bir ötrofikasyon
modeli olup, fitoplankton, nütrient/besi maddesi (N, P, Si), organik madde ve çözünmüş
oksijen konsantrasyonlarının değişimlerine
odaklanmakta olup, ötrofikasyon kaynaklı fitoplankton konsantrasyonlarını ve su kalitesi
katmanlarını gerçekçi bir şekilde ortaya koyabilmektedir.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 103
Şekil 1. Marmara Havzası sınırları
Model kapsamında temel olarak, İstanbul Su
ve Kanalizasyon İdaresi’nin (İSKİ) 2000-2004
dönemi için aylık verileri ile Ortadoğu Teknik
Üniversitesi’nin (ODTÜ) 1989-1991 dönemi için derlenmiş verileri kullanılmıştır. Mevcut veri girdisinin desteklenmesi amacıyla da,
MEMPIS Projesi kapsamında 2005 yılında analiz verisi üretilmiştir. Tüm verilerin derlenmesi
sonucu, 2003 yılı mevcut durumu yansıtmak
üzere belirlenmiştir. Model kapsamında, mevcut durum senaryosu da dahil toplam 7 adet
kirlilik yükü azaltım senaryosu çalıştırılmıştır.
Model kalibrasyonunda, ışık geçirgenliği katsayıları, nitrifikasyon ve denitrifikasyon hızları, nihai
sedimentte gömme hızı ve çözünmüş silikat yükleri bileşenlerine odaklanılmıştır. Su kalitesi modelinin temel giriş verileri ve çıktıları Tablo 1’de
özetlenmiştir. Tablo 2’de ise proje kapsamında
irdelenen senaryolar tanıtılmaktadır.
Marmara Denizi’nin mevcut su kalitesinin değerlendirilmesi, su kalitesi hedeflerinin de belirlenmesini gerektirir. Fitoplankton, nütrient
ve çözünmüş oksijen parametreleri açısından
Marmara Denizi’ne has standartlar bulunmadığından, bu proje kapsamında “gösterge hedefler” öne sürülmüştür (Tablo 3). Kendine
özgü bir ekosistemi olan, derin ve tabakalaşmış
Marmara Denizi’nde su kalitesi işleyişine dair
yeterli veri bulunmadığından, su kalitesi hedeflerinin tespiti kolay değildir. Bu noktada, kesin
konsantrasyonları tanımlayan bir hedef seti yerine, hedef aralıklarının önerilmesi yoluna gidilmiştir.
Önerilen gösterge hedefler, klorofil-a, toplam
azot ve toplam fosfor için asgari, çözünmüş
oksijen için ise azami konsantrasyonları temsil
eder. Daha sıkı ve daha az sıkı hedefler, gelecek projelere de yol göstermesi açısından,
konsantrasyon aralıkları şeklinde verilmiştir.
Bu değerler aynı zamanda, AB Su Çerçeve Direktifi’ndeki “iyi su kalitesi”ne ilişkin konsantrasyon kriterlerinin alt ve üst limitleri olarak da
kullanılabilirler. Hedefler sağlandığı takdirde,
Marmara Denizi’ne iyi ekolojik koşulların hakim olacağı düşünülmektedir. Önerilen hedefler çerçevesinde geliştirilecek olan sonuçlar,
Marmara Denizi’nin su kalitesi problemleri için
kuvvetli bir gösterge olmakla birlikte, hedeflerin geçici mahiyeti (hukuki resmiyet kazanmaması) sebebiyle, halen bir ön değerlendirme
olarak kabul edilmelidir.
Tablo 1. Su kalitesi modelinin temel giriş verileri ve çıktıları [1]
Model giriş verileri
Model çıktıları
Akım ve sıcaklık verileri
Nütrientler
Toplam Azot, Nitrat ve Amonyum
Toplam Fosfor
Çözünmüş Fosfat
Nütrient, organik madde,
askıdaki sediman ve tuzluluk
-Marmara Havzası’ndaki kirletici kaynaklar ve Batı Karadeniz’e dökülen akarsular
Çözünmüş Oksijen
Klorofil-a
Fitoplankton büyümesini sınırlayıcı faktörler
Fitoplankton türlerinin kompozisyonu
Deniz geçişlerinde gözlenen su kalitesine
ilişkin açık sınır koşulları
- Orta Karadeniz ile Ege Denizi
Toplam Organik Karbon
Partiküler Organik Karbon
Meteorolojik koşullar (solar radyasyon,
rüzgar hızı, vb.)
Sülfat
Çözünmüş Silikat
104 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Tablo 2. Modellenen senaryolar [1]
Senaryo adı
Senaryo 1:
Azami yük senaryosu (mevcut
durum)
Senaryo 2:
Azami yük azaltımı senaryosu
Senaryo 3:
Azami Marmara Havzası yükü
azaltımı senaryosu
Senaryo 4:
Azami Karadeniz yükü azaltımı
senaryosu
Senaryo 5:
“Çoklu proje” yük azaltım senaryosu
Senaryo 6:
İstanbul (alt-havzası) yük azaltımı
senaryosu
Senaryo 7:
Güneydoğu Marmara alt-havzaları yük azaltımı senaryosu
Senaryo tanımı
2020 yılına dek nüfus artışı ve planlanan tesislere
yönelik bağımsız uygulamaların devam etmesi,
başka ilave arıtmaların önerilmemesi, Senaryo
2~4’deki referans su kalitesi hedeflerinin sağlanması
Marmara Havzası ve Karadeniz’den kaynaklanan
kirlilik yüklerinin ulaşılabilir en yüksek düzeyde
azaltımı, Marmara Denizi için daha sıkı su kalitesi
hedeflerinin sağlanması
Sadece Marmara Havzası’ndan kaynaklanan
kirlilik yüklerinin ulaşılabilir en yüksek düzeyde
azaltımı, Marmara Denizi için daha az sıkı su
kalitesi hedeflerinin sağlanması
Sadece Karadeniz’den kaynaklanan kirlilik yüklerinin ulaşılabilir en yüksek düzeyde azaltımı,
Senaryo 5~7’deki referans su kalitesi hedeflerinin
sağlanması
Marmara Havzası’ndan kaynaklanan kirlilik
yüklerinin çok sayıda proje uygulamasıyla (evsel,
endüstriyel ve tarımsal) ulaşılabilir en yüksek
düzeyde azaltımı, orta vadede (2015 yılı) asgari
fizibil su kalite iyileştirmesinin sağlanması
İstanbul’dan kaynaklanan kirlilik yüklerinin
ulaşılabilir en yüksek düzeyde azaltımı (üçüncü
kademe arıtma), metropolün kısa ve uzun vadeli
yatırımlarının önceliklendirilmesi
Güneydoğu alt-havzalarından kaynaklanan kirlilik
yüklerinin ulaşılabilir en yüksek düzeyde azaltımı,
İzmit ve Gemlik’in kısa ve uzun vadeli yatırımlarının önceliklendirilmesi
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 105
Tablo 3. Marmara Denizi için önerilen uzun vadeli su kalitesi hedefleri [1]
Parametre
Uzun vadeli hedefler
daha az sıkı
daha sıkı
Klorofil-a (μg/L)
10
5
Toplam N (mgN/L)
0,1
0,05
Toplam P (mgP/L)
0,02
0,01
Çözünmüş Oksijen (mg/L) <20 m altı derinlik için
6
7
Çözünmüş Oksijen (mg/L) 40-100 m arası derinlik için
2
3
Durum Tespiti
Mevcut durumun tespitine ilişkin veritabanı (envanter), Marmara Denizi’ne deşarj edilen organik
madde ve nütrientlerin en önemli kaynağının evsel atıksu olduğunu göstermektedir. Nispeten daha
küçük bir kaynak olmasına rağmen, organik madde yüküne ikinci büyük katkı endüstriyel atıksudan gelmektedir. Nütrientler açısından ikinci önemli kirlilik kaynağı tarım, hayvancılık ve orman
faaliyetlerinden kaynaklanan yayılı kirliliktir. Katı atık depolama sahalarından kaynaklanan sızıntı
sularının yükleri göz ardı edilebilecek düzeydedir. Evsel atıksu hariç diğer tüm kirlilik kaynaklarının toplam yüke katkısının nispeten düşük olduğu düşünülmektedir.
Marmara Denizi’ndeki farklı izleme istasyonları arasından seçilen iki önemli istasyonda ölçülen çözünmüş oksijen değerleri Şekil 2’de gösterilmektedir. Marmara Havzası’ndan Marmara
Denizi’ne gelen nütrient ve organik madde yüklerinin, alt-havzalara ve kirlilik kaynağına göre
dağılımı Tablo 4-Tablo 6’da verilmektedir.
Şekil 2. Marmara Denizi’nde seçilen iki istasyondaki çözünmüş oksijen seviyeleri [1]
Tablo 4. Alt-havza ve kirlilik kaynağına göre azot (N) yükü dağılımı [1]
106 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Tablo 5. Alt-havza ve kirlilik kaynağına göre fosfor (P) yükü dağılımı [1]
Tablo 6. Alt-havza ve kirlilik kaynağına göre organik madde (TOK) yükü dağılımı [1]
Modelleme Sonuçları
MEMPIS Projesi kapsamında modellenen senaryolar su kalitesi iyileşmelerine göre sıralandığında, aşağıdaki sonuçlar elde edilmiştir [1];
•
Beklendiği üzere, azami yük azaltımı senaryosu olan Senaryo 2, su kalitesindeki
en büyük gelişimi sağlar. Sadece Marmara
Havzası’nda kirlilik yükü azaltımına odaklanan Senaryo 3, ikinci sırada yer alır.
•
Karadeniz’de yük azaltımı senaryosu olan
Senaryo 4, Marmara Havzası’nda yük azal-
tımı senaryosu olan Senaryo 3’e nazaran,
su kalitesinde daha az iyileştirme sağlar.
•
Çoklu proje senaryosu olan Senaryo 5,
Marmara Havzası’na odaklanan Senaryo 3
ile nütrientler ve klorofil-a cinsinden benzer
sonuçlar verir. Ancak Senaryo 5, çözünmüş
oksijen parametresi açısından çok daha az
iyileşme kaydeder.
•
Güneydoğu Marmara alt havzalarında
kirlilik yükü azaltımını ele alan Senaryo
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 107
7, çoklu proje senaryosu olan Senaryo
5’e nazaran, İzmit ve Gemlik hariç olmak
üzere ve özellikle Bandırma Körfezi’nde,
su kalitesinde daha az iyileşme sağlar.
•
İstanbul’da yük azaltımına odaklanan Senaryo 6, çoklu proje senaryosu olan Senaryo 5’e nazaran, İstanbul hariç olmak üzere
ve özellikle körfezlere, su kalitesinde daha
az iyileşme sağlar.
3. MARMARA DENİZİ’NİN
SU KALİTESİ VE EKOLOJİK
DURUMU İLE İLGİLİ GENEL
DEĞERLENDİRME
Oşinografik ve Hidrodinamik Durum
Marmara Denizi ve Boğazlar sisteminin en özgün özelliği kararlı ve sabit bir piknoklin tabakası ile ayrılan iki tabakalı (altta Akdeniz, üstte
Karadeniz suyu) bir akım yapısına sahip olmasıdır [2]. Marmara Denizi ve Boğazlar sisteminde yıllık ortalama tuzluluk dengesine göre ortaya çıkan tipik hidrodinamik durum Şekil 3’deki
gibi ifade edilebilmektedir [3].
İstanbul Boğazı’nda Karadeniz’den Marmara
yönüne doğru üst akım debisi ile Marmara’dan
Karadeniz’e doğru olan üst akım debisi arasındaki oran ~ 2/1’dir. İstanbul Boğazı’nda gerçekleştirilen akıntı ölçümlerine dayalı olarak
hesaplanan üst ve alt akım debilerinin yıllık ortalama değerler itibariyle sırasıyla ~12.000 m3
ve ~60.000 m3’den daha az olamayacağı ifade
edilmektedir. Tuzluluk dengesine göre hesaplanan Karadeniz girişindeki İstanbul Boğazı üst
ve alt akım debilerinin de sırasıyla ~19.000 m3
ve ~9.600 m3 olduğu belirtilmektedir. Öte yandan Karadeniz’de kuvvetli kuzeyli rüzgarların
estiği dönemde üst akım/alt akım oranı, ~9/1
değerine (kısmi blokaj durumu) yükselmektedir. İÜ ve İTÜ tarafından 1996–2007 döneminde yürütülen oşinografik izleme çalışmalarının
önceki diğer çalışmalarla birlikte değerlendirilmesi ile söz konusu kısmi alt akım blokajının
yılın en fazla %10’luk bir döneminde gerçekleşebileceği öngörülmektedir. Şekil 3’den görüldüğü üzere, İstanbul Boğazı’nın Marmara
Denizi birleşiminde alt akımın ~%30’u, Boğaz
boyunca ise ~%20’si piknoklini geçerek üst
akıma ulaşıp yeniden Marmara’ya dönmektedir. Ancak Boğaz talveğine (-70 m) verilen
atıksu deşarjı debilerinin %95’inin Karadeniz’e
ulaştığı belirlenmiştir [2].
Yıllık ortalama değerler itibariyle, İstanbul Boğazı’nın Marmara girişi ve Çanakkale Boğazı’nın
yine Marmara tarafındaki üst akım debileri sırasıyla 20.700 m3/s (653 x 109 m3/yıl) ve 26.860
m3/s (847 x 109 m3/yıl)’dır. Marmara Denizi üst
ve alt tabakalarının ortalama yenilenme (değişim) süreleri sırasıyla ~3 ay ve 5 yıldır [4].
ODTÜ ile İstanbul Üniversitesi (İÜ) ve İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) tarafından daha
önce İstanbul alt havzasında gerçekleştirilen
kapsamlı oşinografik ve su kalitesi izleme çalışmaları, İstanbul Boğazı-Marmara Denizi birleşiminde alt akıma yapılan derin deniz deşarjlarının (Yenikapı, Kadıköy ve kısmen Üsküdar
deşarjları), İstanbul Boğazı’ndan geçerken %20
-25’inin Boğaz üst akımına karıştığını göstermektedir. Buna mukabil, Boğaz talveğine (-70
m) verilen deşarjlarda (Baltalimanı, Küçüksu ve
Paşabahçe) üst akıma karışarak Marmara Denizi’ne geri dönen akım oranı ~% 5’dir [2].
Mevcut duruma göre, Marmara Havzası’ndan
kaynaklanan nütrient (N, P) yükleri, Marmara Denizi’ne gelen toplam yüklerin yaklaşık %50’sine tekabül etmektedir. Geri kalan
%50’lük yük girdisi ise, Karadeniz’den kaynaklanmaktadır. Ayrıca, alt tabaka nütrient
akımlarının %20-25’inin İstanbul Boğazı’ndan
Karadeniz’e geçerken boğazın üst akımlarına
katılarak yine Marmara Denizi’ne geri taşındığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla, Karadeniz’den
Marmara Denizi’ne geçtiği öne sürülen nütrient
akımlarının, esas itibariyle %15-20’sinin doğrudan Marmara Denizi alt akım (Akdeniz suyu)
kaynaklı, %80-85’inin ise ağırlıklı olarak Tuna
ve Dinyeper kaynaklı olduğu belirlenmiştir.
Şekil 3. Türk Boğazlar Sistemi akım düzeni [3]
108 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Su Kalitesi ve Ekolojik Durum
Marmara Denizi su kalitesi ve ekolojik durumu
ile ilgili olarak öngörülen hedef, orta vadede
(2030 yılı) Tablo 3’deki daha az sıkı su kalitesi
değerlerine (klorofil-a ≤ 10 mg/L, TN ≤ 0,1 mg/L,
T ≤ 0,02 mg/L, çözünmüş oksijen: ≤ 20 m derinliklerde (üst tabaka) 6 mg/L, ≥20 m derinliklerde
(ara ve alt tabakalar) 2 mg/L) ulaşılmasıdır [1].
İSKİ Su Temini, Atıksu ve Yağmursuyu Yönetimi Mastır Planı kapsamında Marmara Denizi
ve İstanbul Boğazı’nda yürütülen modelleme
çalışmaları sonuçlarına göre, Marmara’da ötrofikasyon kontrolü ve alt tabakadaki çözünmüş
oksijen seviyesinin daha da kötüye gitmesinin önlenmesi; diğer bir deyişle, alıcı ortamın
yüzme su sporları ve balıkçılık gibi amaçlarla
kullanımının sağlanması için, başta İstanbul
olmak üzere Marmara’ya yapılacak bütün noktasal atıksu deşarjları öncesi biyolojik C, N ve
P giderimli arıtma uygulanması önerilmektedir.
Özellikle, İstanbul Boğazı’na yapılacak deşarjlar öncesi yer sorunu nedeni ile biyolojik
arıtma için yeterli alanın temin edilemediği durumlarda kimyasal arıtma destekli birinci kademe arıtma uygulanması öngörülmüştür [5] [3].
Bu öngörü dikkate alınarak, özellikle son 10
yılda başta İstanbul, İzmit ve Bursa olmak üzere Marmara’ya yapılan kentsel ve endüstriyel
atıksu deşarjları öncesi biyolojik N ve P giderimli arıtma uygulamaları hız kazanmıştır. Söz
konusu uygulamaların sonucu olarak özellikle
Haliç, İzmit ve Gemlik Körfezleri’nde belirgin
su kalitesi iyileşmeleri sağlanmış ve biyo-çeşitlilik artmıştır. Ancak, Yenikapı, Kadıköy,
Küçükçekmece ve Büyükçekmece Ön Arıtma
Tesisleri çıkış sularının deşarj edildiği Büyükçekmece Baba Burnu ~ Tuzla Yarımadası aksı
kuzeyi ile su alışverişinin sınırlı olduğu İzmit
Körfezi doğu bölgesinde alt tabakadaki çözünmüş oksijen seviyelerinin < 2 mg/L olduğu gözlenmektedir [1] [6].
İstanbul’da İSKİ tarafından inşa edilen atıksu ön
arıtma ve derin deniz deşarjları, İstanbul Boğazı ile İstanbul’un Marmara ve Adalar sahillerindeki plajlarda su kalitesinin yürürlükte olan
Yüzme Suyu Kalitesi Yönetmeliği’nde (76/160/
AB) yer alan kriterlere ulaşmasını sağlamıştır.
Ancak, alt tabakada çözünmüş oksijen azalmasının durdurulması ve ötrofikasyon riskinin
azaltımı açılarından yeterli başarı sağlanamamıştır. Bunun için İstanbul başta olmak üzere
Marmara’ya yapılacak tüm evsel/endüstriyel
atıksu deşarjlarında kritik besi maddesi olan N
ve P’nin Hassas Su Ortamları için öngörülen limitlerin altında (TN ≤ 15 (10) mg/L, TP ≤ 2 (1)
mg/L) indirilmesi gerekmektedir. Bu değerler,
Kentsel Atıksu Arıtımı Yönetmeliği Tablo 2 ve
Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği Tablo 19’da
yer alan değerler olup, bu değerlere ulaşılabilmesi için ileri arıtma uygulamaları gerekmektedir.
AB’ye katılan Tuna Havzası ülkelerinde (Orta
ve Doğu Avrupa), noktasal kaynak kontrolüne
yönelik olarak AB ve Dünya Bankası fonları
desteği ile gerçekleştirilen uygulamalar dolayısıyla, özellikle Karadeniz’e Tuna Nehri vasıtasıyla taşınarak kısmen İstanbul Boğazı’ndan
Marmara’ya gelen kirlilik yüklerinde belirgin
bir iyileşme gözlenmektedir [2]. Ancak Ukrayna, Beyaz Rusya ve Rusya’dan dökülen büyük
nehirlerle (Dinyeper, Dinyester, Don) Karadeniz’e taşınan ve Marmara’yı etkileyen kirlilik
halen sürmektedir. Marmara’ya gelen toplam
kirlilik yükünün ~%50’sinin Karadeniz kaynaklı olduğu bilinmektedir. İstanbul Boğazı üst akımı ile Marmara’ya giren söz konusu kirliliğin
%80-85’ini sınıraşan kirletici kaynaklar oluşturmaktadır. Marmara Havzası’ndaki noktasal
ve yayılı kirlilik yükleri azami ölçüde kontrol
edilse bile, Karadeniz kaynaklı kirlilik girişi
mevcut haliyle sürdüğünde, Marmara’da Tablo 3’deki daha iyi ekolojik duruma ulaşılması
mümkün görülmemektedir [1].
Hassas Alanlar Bakımından
Değerlendirme
2009 yılında Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından Kentsel Atıksu Arıtımı Yönetmeliği’ne
bağlı “Hassas ve Az Hassas Su Alanları Tebliği” yayınlanmıştır. Tebliğe göre; hassas alan
(HA), ötrofik olduğu belirlenen veya gerekli
önlemler alınmazsa yakın gelecekte ötrofik
hale gelebilecek doğal tatlı su gölleri, diğer
tatlı su kaynakları, haliçler ve kıyı suları,
yüksek nitrat konsantrasyonları içerebilecek
içme suyu temini amaçlanan yüzeysel tatlı
sular ve diğer sebeplerle daha ileri arıtma gerektiren alanlarını; gri alan (GA), morfolojik
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 109
ve su kalitesi özelliklerine göre kentsel atık
su girdilerinin ötrofikasyon riski oluşturabileceği düşünülen ve/veya potansiyel olarak
ötrofikasyon riski taşıdığı tespit edilen ancak
veri yetersizliği olan izlenmesi gereken haliçler ve kıyı sularını; az hassas alan (AHA) ise,
morfoloji, hidroloji ya da özel hidrolik şart-
lara göre atıksu deşarjının çevreyi olumsuz
yönde etkilemediği deniz, haliç ve lagün gibi
kıyı su ortamları ile hassas su alanları haricindeki kıyı sularını tanımlamaktadır. Hassas
ve Az Hassas Su Alanları Tebliği kapsamında
Marmara Denizi ve Karadeniz ötrofikasyon
kriterleri Tablo 7’de verilmektedir.
Tablo 7. Kentsel Atıksu Arıtımı Yönetmeliği Hassas ve Az Hassas Su Alanları Tebliği Marmara Denizi ve
Karadeniz ötrofikasyon kriterleri
Trofik seviyeler
Oligotrofik
Mezotrofik
Ötrofik
Hiperötrofik
TN (μ/L)
< 260
260-350
350-400
> 400
TP (μ/L)
< 10
10-30
30-40
> 40
TÜBİTAK MAM tarafından Çevre ve Şehircilik Bakanlığı için yürütülen Denizlerde
Bütünleşik Kirlilik İzleme işi kapsamında
Marmara Denizi’nde iki mevsim (Ağustos ve
Kasım) alıcı ortam izlemesi gerçekleştirilmiştir. Ötrofikasyon izleme ve değerlendirmesi
için nütrient, oksijen ve klorofil-a konsantrasyonları kullanarak kıyı ve deniz sularının
su kalitesini belirleyen TRIX indeksi değerleri
de bu çalışmada hesaplanmıştır. TRIX indeksi 0–10 aralığında değişim gösterir. TRIX<3
değerleri oligotrofik, 3-4 aralığı mezotrofik
duruma eğilim olduğunu, 4-6 aralığı mezotrofik ve TRIX >6 ötrofik özellik göstergesidir
[9]. Bu çalışmada, her iki ölçüm döneminde
de yüksek TRIX değerleri bulunan bölgeler
Kapıdağ Yarımadası kuzeyi (<5,6), Bandırma
Körfezi ve Gemlik Körfezi (<6)’dir. Biga ve
Gönen Deltası-Erdek Körfezi ile İzmit Körfezi
güney girişi değerleri 2,6–5 aralığında seyretmektedir. Büyükçekmece-Tekirdağ arası ise
4–5,5 aralığında iken İstanbul Boğazı 3,8–5
değerlerine işaret etmektedir [7]. Bandırma
Körfezi Doğusu-Mudanya arasındaki yüksek
kirliliğin Susurluk Deresi kaynaklı olduğu
çalışmada vurgulanmaktadır. Benzer şekilde
Susurluk Deresi’nin MEMPIS Projesi [1] kapsamında da yüksek azot girdileri ile dikkat
çekilen bir bölgedir. Dolayısıyla, 2011 izleme çalışmaları ile yine aynı durumun devam
ettiği tespit edilmiştir. Marmara güney şelfi
Hassas ve Az Hassas Alan Tebliği’ne göre gri
Klorofil-a (μ/L)
<1
1-3
3-5
>5
Seki Disk (m)
>6
3-6
1,5-3
< 1,5
alan olarak tanımlanmış olmakla birlikte, Susurluk Deresi ve civarının potansiyel olarak
hassas alan olmaya yaklaşmasından dolayı,
bu bölgede dikkatli bir şekilde izleme çalışmalarına devam edilmelidir. Ayrıca MEMPIS
Projesi’nde yüksek fosfor değerleri ile belirtilen Bandırma Körfezi de, halen yüksek fosfor
değerleri sergilemektedir [7].
Balık biyokütlesi çalışmaları sonuçlarına göre,
yıllara bağlı olarak herhangi belirgin bir değişimin meydana gelmediği görülmektedir. Öte
yandan, sadece tek bir mevsimle sınırlanmış
olan söz konusu çalışmadan çıkan sonuçların
daha sağlıklı bir biçimde değerlendirilebilmesi
bakımından, çalışmanın yılda en az 2 mevsim
(ilkbahar ve sonbahar) şeklinde tekrarlanması
önerilmektedir [7].
4. ÖNERİLEN KİRLİLİK YÜKÜ
AZALTIM VE ARITMA
STRATEJİLERİ
MEMPIS Projesi [1], İÜ ve İTÜ izleme çalışmaları [2], Alıcı Ortam Modelleme Çalışmaları [3], İSKİ Mastır Planı [5] ve Marmara
Havzası Koruma Eylem [8] sonuçları dikkate
alındığında, Marmara Denizi’ndeki su kalitesinin asgari Tablo II.7’deki “daha az sıkı”
ekolojik kalite durumuna yükseltip sürdürülebilirliğini sağlamak üzere aşağıdaki yönetim stratejisi önerilmektedir:
110 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
•
•
•
•
•
•
•
Orta vadede (2025 yılına kadar), Marmara
Denizi’ne yapılan bütün kentsel ve endüstriyel deşarjlar öncesi, Kentsel Atıksu Arıtımı
Yönetmeliği (2006) ve SKKY Tablo 19’da yer
alan tüm parametrelerde verilen değerleri
sağlayabilecek uygun N ve P giderimli ileri
biyolojik arıtma uygulanmalıdır. Burada öncelik kritik besi elementi olan N’nin yüksek
oranda giderimidir. P giderimi, N’ye oranla
daha az önceliklidir. Ancak biyolojik C+N
giderimi ile birlikte P giderimi de sağlanabilir. Orta vadede fosforun kimyasal yöntemlerle giderimi önerilmemektedir.
İstanbul Boğazı alt akımına yapılan deşarjlar için, Boğaz girişine deşarj öncesi asgari
kimyasal arıtma destekli birincil veya tercihen N ve P giderimli ileri biyolojik arıtma,
Boğaz talveğine (~70 m) deşarj öncesi ise
asgari kimyasal arıtma destekli birincil arıtma uygulanmalıdır. Böylece özellikle AKM
yükünün azaltımı sağlanmış olacaktır.
Marmara’ya arıtılmış atıksu deşarjları alt tabakaya yapılmalıdır (≥ 40 m derinlik). Bu
şekilde, kararlı batmış atıksu tarlası oluşturulup üst tabakada aşırı birincil üretim artışı
önlenebilecektir.
Çanakkale Boğazı Marmara Girişi ve Çanakkale Boğazı’na yapılacak arıtılmış atıksu deşarjları üst tabakaya yapılarak, atıksu
bulutları Ege Denizi’ne yönlendirilmelidir.
Susurluk Havzası’nda iyi tarım ve hayvancılık uygulamaları ile kentsel/endüstriyel
atıksu deşarjlarında asgari C+N giderimli
biyolojik arıtma uygulanmalıdır.
Karadeniz kaynaklı sınıraşan kirliliğin kontrolü için uluslararası platformlarda gerekli
baskının oluşturulması ile özellikle Sakarya
Havzası kaynaklı kirliliğin kontrolü için 2013
sonunda tamamlanması beklenen Sakarya
Havzası Koruma Eylem Planı’nda önerilecek
tedbirlerin hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Son yıllarda sayıları giderek artan termik
santral su alma ve termal deşarj hatlarının
Marmara Denizi ekosistemi üzerindeki etkileri de izlenerek değerlendirilmelidir.
•
Alıcı ortam su kalitesinin asgari mevsimlik
düzende sürekli ve sistematik olarak izlenerek ~10 yıllık dönemlerde uygun bir
model yardımıyla durum değerlendirmesi
yapılıp, alınan kirlilik önleyici tedbirlerin
sonuçları tartışılarak izlenen stratejiler yeniden gözden geçirilmelidir.
KAYNAKLAR
[1] MEMPIS Consortium (2006). Environmental Master
Plan and Investment Strategy for the Marmara
Sea Basin - Turkey, Water Quality Modeling of
the Sea of Marmara, Model Development and
Scenario Simulations. European Investment
Bank and Turkish Ministry of Environment &
Forestry.
[2] Okuş, E., Ozturk, I., Sur, H. I., Yuksek, A., Tas, S.,
Yilmaz, A. A., Altiok, H., Balkis, N., Dogan, E.,
Ovez, S., Aydin, A. F. (2008). Critical Evaluation
of Wastewater Treatment and Disposal Strategies
for Istanbul with Regards to Water Quality Monitoring Study Results. Desalination V: 226.
[3] Omerli and Elmali JV, Omerli and Elmali Environmental
Protection Project (1994). 3D Modeling Study in
the Marmara and Bosphorus, Final report prepared by Danish Hydraulic Institute.
[4] Oguz, T., Ozsoy, E., Latif, M. A., Sur, H. I., Unluata, U.
(1986-88). Modelling of Hydraulically Controlled
Exchange Flow in the Bosphorus Strait Revised
Version. Journal of Physical Oceanography 1989.
[5] İstanbul Master Plan Konsorsiyumu (1999). İstanbul Su
Temini, Kanalizasyon ve Drenaj Atıksu Arıtma ve
Uzaklaştırma Master Planı Çevresel Değerlendirme Nihai Raporu. T.C. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi.
[6] Artüz, L. (2007). Bilimsel Açıdan Marmara Denizi. Marmara Denizi’nin Oşinografik Şartlarının İzlenmesi
Projesi, Türkiye Barolar Birliği Yayınları.
[7] TÜBİTAK MAM (2013) Denizlerde Bütünleşik Kirlilik
İzleme İşi Marmara Denizi Kirlilik İzleme Çalışması, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı.
[8] TÜBİTAK MAM (2010) 11 Öncelikli Havza için Havza
Koruma Eylem Planlarının Hazırlanması Projesi
Final Raporları, Çevre ve Orman Bakanlığı.
[9] Vollenweider, RA., Giovanardi, F., Montanari, G., Rinaldi, A. (1998). Characterization of the Trophic
Conditions of Marine Coastal Waters with Special
Reference to the Adriatic Sea: Proposal for a Trophic Scale, Turbidity and Generalized Water Quality Index, Environmetrics, 9, 329–357.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 111
BAHAttİN KUŞOĞlU
Bursa Büyükşehir Belediyesi
Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanı
MARMARA DENİZİ’NİN MEVCUt DURUMU
(KİRlİlİK, gEMİ tRAFİĞİ) VE BURSA BüYüKŞEHİR
BElEDİYESİ tARAFINDAN YüRütülEN çAlIŞMAlAR
“Derdimiz Değerimiz Denizimiz Marmara
Sempozyumu”na katıldığınız için teşekkür
ediyorum. Ayrıca bugün sizlerle paylaşacağım
sunum çalışmasında benimle birlikte olan ve
destek sağlayan arkadaşlarıma da sizlerin huzurunda çok teşekkür ediyorum.
Bursa Büyükşehir Belediyesi, İstanbul, Kocaeli,
Antalya, Mersin gibi denizlerde denetim yetkisi olan bir belediye değil. Ben burada sizlerle
paylaşacağım sunumda denize karasal anlamda kirlilik getiren unsurlarla yaptığımız mücadeleyi anlatacağım. Çevre Mevzuatı Türkiye’de
en sık değişen mevzuatlardan birisidir. Görev,
yetki ve sorumluluklar bu mevzuatlar ve de Büyükşehir Belediyesi Kanunundaki görev, yetki
ve sorumluluklar çerçevesinde yapılmaktadır.
Marmara Denizi; İstanbul Boğazı vasıtasıyla
Karadeniz’le, Çanakkale Boğazı vasıtasıyla
Ege ve Akdeniz’le irtibatı bulunan bir tampon
bölgemiz. Aynı zamanda Türkiye’nin Asya ve
Avrupa toprakları arasında sınır teşkil etmektedir. 11.110 km’lik bir alana sahiptir. Kendine özgü özellikleri olan bir iç denizdir. Tüm
sınırları ulusal sınırlarımız içinde yer aldığı
için ulusal bir denizimizdir. Havzadaki akarsular genellikle kısadır ve sularını doğrudan
denize boşaltmaktadır. Sadece güneyindeki
Susurluk Havzasında bulunan Susurluk nehri
diğerlerine göre nispeten uzundur. Marmara
Havzası nüfusun en yoğun olduğu bölgedir.
Artan nüfusun 2025 yılında 23 milyon olması
tahmin edilmektedir. Ülke nüfusunun yaklaşık %26’ sını, sanayinin %60’ını barındıran
tüm yüz ölçümün ise sadece %9’luk bir bölümünü kaplayan Marmara Bölgesi’ndeki nüfus
artışı ve buna bağlı olarak ortaya çıkan hızlı
kentleşme ve sanayileşme sonucu, Marmara
Denizi’nde özellikle 60’lı yılların ikinci yarısından sonra belirginleşen bir kirlenme yaşamıştır. Buradan da anlaşılacağı üzere 19.
yüzyılda sanayileşme, hızlı nüfus artışı ve
kentleşme sonucu bu bölgelerdeki yoğunluk artışı beraberinde kirliliği getirmektedir.
Marmara Bölgesi sanayileşme bakımından
ülkenin en gelişmiş bölgesidir. Özellikle İzmit körfezi ve İstanbul metropolitan alanında
çok çeşitli sanayi merkezleri yer almaktadır.
Sanayileşme; özellikle bir iç deniz olan Marmara Denizi’nde çok kritik boyutlarda deniz
kirliliğine neden olmaktadır. Çevre kirliliği
dediğimizde sabahki konuşmacıların da sık
sık üzerinde durduğu üçlü olan su, toprak ve
hava buna ek olarak da gürültü ve görüntü
kirliliği de sayılabiliyor. Günümüzde; deniz
ve hava kirliliği gündem oluşturan, kendini
hissettiren önemli etmenlerdir. Ayrıca deniz
kirliliğine sebep olan en önemli etkenlerden
birisi gemiler ve gemilerle yapılan petrol ve
petrol türevli kirliliklerdir. Gemilerden oluşan
kirliliğin önlenmesine yönelik bir yaklaşım
var. Bu konuda yapılmış olan Antlaşmalar;
112 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
1954 Denizlerin Petrol ve Türevleri ile Kirlenmesinin Önlenmesi Sözleşmesi, 1973-1978
MARPOL; Denizlerin Gemiler Tarafından
Kirletilmesinin Önlenmesi Hakkında Uluslararası Sözleşme, 1982 yılı Kızıldeniz ve Aden
Körfezi Deniz Çevresinin Korunmasına Dair
Bölgesel Konvansiyon, 1983 Kuzey Denizinin
Petrol ve Türevleri ve Diğer Zararlı Materyallerle (Maddelerle) Kirletilmesinde İşbirliğine
dair Antlaşma, 1990 Petrol Kirliliğine Karşı
Hazırlıklı Olma, Müdahale ve İşbirliği ile İlgili Uluslararası Sözleşme, 1992 Petrol Kirliliğinden Doğan Zararların Hukuki Sorumluluğu ile ilgili Uluslararası Sözleşme (OPRC
Sözleşmesi), 1992 Karadeniz’in Kirlenmeye
Karşı Korunmasına Dair Konvansiyon, Akdeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi, bu sözleşmelere baktığımızda çarpıcı bir
durum var. Aden Körfezi, Kızıldeniz, Karadeniz, Akdeniz gibi denizlerin korunmasına
yönelik sözleşmeler antlaşmalar yapılmışsa
da bir iç deniz olan boğazlarla Karadeniz ve
Ege’ye bağlı olan gerek ulusal gerekse uluslararası gemi ticaretine açık ve yoğun bir trafiği
olan Marmara Denizi’nin kendine özgü bir
sözleşmesi yok. Burada Türkiye’nin denizlerle ilgili yaptığı sözleşmelere tek tek değinmeyeceğim ama sadece sivil sorumluluklar
hakkında uluslararası sözleşmelere ve 1992
yılında yapılan sözleşmeye dikkat çekmek istiyorum. Taraf olunmayan ama taraf olunması
planlanan antlaşmalar var, MARPOL (73/78)
Ek3, Ek4. Denizde ambalajlı halde taşınan zararlı maddelerle kirlenmenin önlenmesi için
kurallar. Ek III: Paketlenmiş Olarak Taşınan
Zehirli Sıvı Maddelerden Oluşan Kirlenmenin
Kontrolü için Kurallar. Diğeri, gemilerin baca
gazlarından kaynaklanan hava kirliliğinin
önlenmesi. Ek IV: Gemi Pis Sularından Oluşan Kirlenmenin Kontrolü için Kurallar. Yine
1990 Petrol Kirliliğine Karşı Hazırlıklı Olma,
Müdahale ve İşbirliğine dair Uluslararası Sözleşme (OPRC). Uluslararası Alanda Çevre ve
Sürdürülebilir Kalkınma Kavramının gelişimi;
bu süreç, 1970 ve 1972’li yıllarda başlamış
ve 1992’de yoğunluk kazanmıştır. Özellikle
RIO deklarasyonu sonrasında Yerel Gündem
21 diye adlandırdığımız çevre alanında etkin
çalışmalar yapan oluşumlar belediyelerde
başlamıştır. RIO sonrasında 5 önemli çıktı
elde edilmiştir.
• Ormancılık Prensipleri,
• Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi,
• Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi,
• İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
• Gündem 21 Belgesi
Bursa, Gündem 21 belgesi çerçevesinde Yerel
Gündem 21 sürecini Türkiye’de başlatan ilk
kent olmuştur.
Uluslararası Alanda Çevre ve Sürdürülebilir
Kalkınma Kavramının Gelişimi
1970’li yıllar
1972
(Stockholm Konferansı)
1987
(Ortak Geleceğimiz RaporuDünya Çevre ve Gelişme Komisyonu)
Dünya ölçeğinde çevre sorunlarının artışı
‘Çevre’ konusunun dünya gündemine taşınması
‘Sürdürülebilir Kalkınma’ kavramının uluslararası
alanda ilk kez kullanımı
Rio Deklarasyonu
Ormancılık Prensipleri
1992
Gündem 21
(Çevre ve Kalkınma Konferansı- Brezilya’nın Rio da Çölleşme İle Mücadele Sözleşmesi
Janeiro kentinde)
Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 113
Denizlerle ilgili mevzuatlar ve uluslararası sözleşmeler;
Burada kronolojik bir bilgi verdiğimizde; 1925’ten 2006’ya kadar bir süreç var. En önemlisi de 5216
sayılı Büyükşehir Belediye Yasası’nın Belediyelerin Görev Yetki ve Sorumlulukları ile ilgili 7. maddesidir. Burada birçok görev tanımlanırken deniz araçlarının atıklarını toplamak, toplatmak, arıtmak ve
bunlarla ilgili gerekli düzenlemeler yapmak. Yasa da bu görev verilirken Bursa Büyükşehir Belediyesi
ne yazık ki merkezi idare tarafından bu anlamda görevlendirilmedi. 2005 yılında bakanlıkla yapılan
6 aylık görüşmeler sonucunda 2006 da görevle ilgili yasal bir düzenleme yapılarak liman başkanlıkları yetkilendirildi. En son 2009’da 13 sayılı kıyı denetimi ve kontrolü ile ilgili genelgede de yine
İstanbul, Kocaeli, Antalya ve Mersin yetkilendirilirken Bursa bu alanda yetkilendirilmedi.
Gemilerden Oluşan Deniz Kirliliğinin
Önlenmesine Yönelik Antlaşmalar
OILPOL
(1954)
Denizin Petrol ve türevleri ile kirlenmesini önlenmesi sözleşmesi
MARPOL
(73/78)
Denizlerin Gemiler tarafından Kirletilmesinin Önlenmesi Hakkında
Uluslararası Sözleşme 1982 Kızıldeniz ve Aden Körfezi Deniz Çevresinin
Korunmasına Dair Bölgesel Konvansiyon
1983
Kuzey denizinin petrol ve türevleri ve diğer zararlı maddelerle kirlenmesinde işbirliğine dair antlaşma
1990
Petrol Kirliliğine Karşı Hazırlıklı Olma Müdahale ve İşbirliği İle İlgili Uluslararası Sözleşme (OPRC Sözleşmesi)
1992
Petrol Kirliliğinden Doğan Zararın Hukuki Sorumluluğu İle ilgili Uluslararası Sözleşme
(CLC Sözleşmesi)
1992
Petrol Kirliliği Zararının Tazmini İçin Bir Uluslar arası Fonun Kurulması İle
İlgili Uluslararası Sözleşme (FUND Sözleşmesi)
1992
Karadeniz’in kirlenmeye karşı korunmasına dair konvansiyon Akdeniz’in
kirlenmeye karşı korunması sözleşmesi
Türkiye’nin Kabul Ettiği Antlaşmalar
Marpol
Ek I: Petrolle Kirlenmenin Önlenmesi için Kurallar Ek II: Dökme Zehirli Sıvı
Maddelerle Deniz Kirlenmesinin Kontrolü için Kurallar;
1976
Akdeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunmasına Ait Sözleşme
1992
Petrol Kirliliğinden Doğan Zararın Hukuki Sorumluluğu İle ilgili
Uluslar arası Sözleşme
(CLC Sözleşmesi) (Sivil Sorumluluklar Hakkında Uluslararası Sözleşme)
1992
Petrol Kirliliği Zararının Tazmini İçin Bir Uluslar arası Fonun Kurulması İle
İlgili Uluslararası Sözleşme (FUND Sözleşmesi)
1992
Karadeniz’in kirlenmeye karşı korunması sözleşmesi
114 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Taraf Olunmayan Ancak Taraf Olunması Planlanan Antlaşmalar
Marpol 73/78
Ek III: Denizde Ambalajlı Halde Taşınan Zararlı Maddelerle Kirlenmenin Önlenmesi için Kurallar
Ek VI: Gemilerden Hava Kirliliğinin Önlenmesi için Kurallar
Petrol Kirliliğine Karşı Hazırlıklı Olma, Müdahale ve İşbirliğine dair Uluslararası Sözleşme (OPRC) *
1990
Deniz kirliliği mevzuatı
(kanunlar, yönetmelikler tebliğler, genelgeler);
1925
95 Sayılı Limanlar Kanunu
1973
90/442 Karar No-lu Denizlerin Gemiler Tarafından Kirletilmesinin Önlenmesine Ait Uluslararası Sözleşme
1983
2872 Sayılı Çevre Kanunu
1990
3691 Sayılı Kıyı Kanunu
2004
5216 Sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu
5393 Sayılı Belediye Kanunu
2005
2006
5312 Sayılı Deniz Çevresinin Petrol ve Diğer Zararlı
Maddelerle Kirlenmesinde Acil Durumlarda Müdahale ve
Zararların Tazmini Esaslarına Dair Kanun
5491 Sayılı Çevre Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 115
Gemilerden Atık Alınması ve Atıkların Kontrolü
Yönetmeliği, Deniz ve Çevresinin Korunması;
c. Sözleşme yaptıkları atık alma gemilerinin
taşıdıkları atıkları atık kabul tesisine almakla,
Madde5-(Değişik Mad.
18.03.2010/27525 sayılı R.G.)
d. Ek-4 veya Ek-5’de yer alan atık transfer
formlarını doldurmak ve Bakanlıkça belirlenecek yöntem ve sürelerde İl Müdürlüğüne göndermekle,
“Deniz kirliliğini önlemek amacıyla gemilerden kaynaklanan atıkları çevreye zarar verecek şekilde doğrudan ve/veya dolaylı olarak
deniz ortamına bırakmak yasaktır. Gemilerden
kaynaklanan atıkların atık kabul tesislerine ve
atık alma gemilerine verilmesi, alınması, geçici
depolanması ve bertarafı safhalarında sorumlu
gerçek ve tüzel kişiler, çevre ve insan sağlığına
zarar vermeyecek tedbirleri almak zorundadır.”
Atık alım yükümlülerinin yükümlülükleri Madde 6 önem arz ediyor.
Madde 6 - (Başlığı ile birlikte değişik:
RG-18/3/2010-27525)(1)
Atık alım yükümlüleri; gemilerin ürettiği atıklar
ile yük artıklarının alınmasına hizmet edecek
yeterli kapasite ve teknik donanıma sahip atık
kabul tesislerini münferiden veya müştereken kurmak, Geçici Faaliyet Belgesi ve Çevre
Lisansı almak zorundadırlar. Sorumluluk gemilerden atık alım yükümlülüğü bulunanlarda olmak kaydıyla atık kabul tesisleri üçüncü şahıslar
tarafından da işletilebilir.
Büyükşehir Belediyeleri yetki alanlarında bulunan ve bu Yönetmeliğin yayımı tarihinden önce
kurulup lisans almış atık kabul tesisleri, lisans
yetkilerini atık alınması hizmetlerini veren
Büyükşehir Belediyelerine sözleşme yaparak
devredebilirler. Bu konuda yapılan işlemler
Bakanlığa iletilmek üzere İl Müdürlüğüne bildirilir.
Atık alım yükümlüleri;
a. Sahip oldukları atık kabul tesislerinde toplanan atıkları 2872 sayılı Kanun ve ilgili
mevzuat hükümlerine göre bertaraf etmek
veya ettirmekle,
b. Limanlarına gelen veya yanaşmak üzere
açıkta bekleyen gemilerden kaynaklanan
ve bu Yönetmelikte tanımlanan atıkları gemilerin talebi üzerine gemilerin gecikmesine yol açmaksızın almakla,
e. Atık kabul tesisinde ve atık yönetim planında yapılacak değişiklikler için Bakanlıktan onay almakla,
f.
Lisans belgesinde belirtilen atık türleri dışında atık alma talepleri için Bakanlıktan
izin almakla,
g. Sözleşme yapılan atık alma gemilerinin
lisansları kapsamında belirtilen çalışma
alanları dışında bir geminin atık verme
talebi olması durumunda Valilikten izin
almakla,
h. Uğraksız gemilerin atık verme talepleri
doğrultusunda sözleşme yaptığı lisanslı
atık alma gemisini atık alım işi ile görevlendirmekle,
i.
Atık yönetim planını her üç yılda bir Bakanlığa sunmakla
yükümlüdürler.
Gemilerin ürettiği atıklar ile yük atıklarının
alınması hizmet edecek yeterli kapasite ve
donanımda atık alım tesislerinin kurulması.
Bu tür tesislerin kurulması ve kurulduktan
sonraki işletme maliyetleri ciddi manada yerel yönetimlere yük getiriyor. Bunu söylerken
de kamu gücünün hissettirilmesi adına devletin de bu tür yatırımları yapacak belediyelerde sübvanse görev üstlenmesi gerektiğini
düşünüyorum.
Marmara Denizi’nin kirlenme durumu;
Bu denizin kirlenmesi, evsel atıklar, endüstriyel atıklar, zirai faaliyetler, denizcilik faaliyetleri, atmosferik çökelme ve deniz dibindeki madenlerin çıkartılması ile meydana
gelmektedir.
116 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Deniz kirliliğinin başlıca sebeplerine bakacak
olursak;
• Tanker operasyonları
• Tanker kazaları,
• Gemi yapım tersaneleri,
• Gemi makine dairesi sintineleri
• Tanker dışı gemi kazaları
• Tanker terminalleri,
• Atmosferik çökelme
• Petrol Rafinerileri
• Gemi sökümü sırasında oluşan kirlilik
• Kentleşme/yoğun yapılaşma ve sanayi
atıkları
• Nehir yolu ile taşınan kirlilik
• Zirai faaliyetler
• Doğal olaylar ve denizdeki maden yataklarının işletilmesi.
Deniz kirliliği görüntüleri
Marmara Denizi ile ilgili günümüze kadar yapılan pek çok çalışmalar var; MAREM Projesi,
Marmara Denizi Çevre Master Planı ve Yatırım
Stratejileri (MEMPIS) Projesi.
Denizlerimizde gemilerden kaynaklanan kirliliklere bakacak olursak;
• Petrol ve petrol ürünlerinin taşınması
esnasında atığın doğrudan veya balast
suyu ile karışık denize karışım sonucunda oluşan kirlilik,
• Zehirli sıvılardan oluşan kirlilik,
• Gemi atıklarından kaynaklanan kirlilik
(çöpler),
• Paketli taşımada zehirli maddelerden
oluşan kirlilik.
Bursa ilinin Marmara Denizi’nin kirliliğine etkileri neler diye düşündüğümüzde, Bursa’ya denizlerde; görev ve yetki anlamında merkezi idarece
bir sorumluluk verilmediği için sadece denize
taşınan kirliliği önleyecek çalışmalar yapıyoruz.
Bursa ili Marmara Bölgesi’nin Güney Doğusunda yer alıyor. 10.891 kilometrekarelik bir alana
sahip. 7 tane merkez ilçesi olan bir kenttir. En son
büyükşehir yasası ile ilgili düzenlemede 17 tane ilçeden oluşacaktır. İlin tamamı, diğer bir ifadeyle
mülki sınırlar, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin
görev alanı içerisindedir (Osmangazi, Yıldırım,
Nilüfer, Gemlik, Mudanya, Kestel, Gürsu, Mustafakemalpaşa, Karacabey, Orhangazi, İznik,
Yenişehir, İnegöl, Orhaneli, Harmancık, Keles,
Büyükorhan) 2011 yılındaki nüfusumuz TÜİK
verilerine göre 2.652.126’dır. Bursa, Marmara
Bölgesi içinde İstanbul’dan sonra en büyük nüfusa sahip il konumundadır. İhracat ve ithalattaki
ticari aktivite oranıyla İstanbul’u takip etmekte bir
anlamda bütünlemektedir. Bursa’daki firmalar
İstanbul’daki firmalar için hem tedarikçi hem de
müşteri konumundadır.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 117
Belediyesi olarak Çevre Mevzuatlarına aykırı
faaliyetleri olan işletmelere idari yaptırımlarımız
söz konusudur.
Bursa’nın önemli gölleri;
Uluabat ve İznik gölüdür. İznik gölü Türkiye’nin 5. büyük gölüdür. Uluabat Gölü
15.04.1998 tarih ve 23314 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Ramsar Sözleşmesi’ne dahil
ettirilmiş, Ramsar alanı olarak ilan edilmiştir.
Ramsar sözleşmesi gereği korunması gereken
bir göldür.
Bursa’da Barajlarımız, göletlerimiz;
9 adet barajımız bulunmaktadır; Nilüfer ve
Doğancı barajı içme suyu amaçlıdır. Ayrıca 18
adet sulama amaçlı gölet sınırlarımız içerisinde
yer almaktadır.
Bursa’da Kanalizasyon ve Arıtma tesislerinin
Durumu;
2010 yılı TÜİK verilerine göre kanalizasyon
hizmeti veren belediye sayısı 33, deşarj edilen
kişi başı atık su miktarı, 183 L/kişi-gün olarak
belirlenmiştir.
Bursa’da Akarsuların Durumu;
İnegöl Havzası’nı sulayan Kocasu, Yenişehir
Havzası’nı sulayan Göksu çayı, Karsak Deresi, Mustafakemalpaşa Deresi, Manyas Gölü
ayağı, Nilüfer Çayı, Karadere, Uludere, Deli
Çay, Emet ve Orhaneli Çayı v.b akarsulardır.
Bunların her birinin denizlere taşıdıkları birtakım atıklar var. Özellikle ovada dağınık halde
faaliyet gösteren sanayilerimiz var, bu sanayilerden kaynaklı kirlilikler akarsularımız vasıtasıyla Marmara Denizi’ne taşınmaktadır. Güney
Marmara’nın en önemli ve yaklaşık 312 km
uzunluğa sahip akarsuyu olan Susurluk Irmağı
Karacabey Boğazı’ndan sonraki ismiyle “Koca
Çay” başlıca akarsulardır. Bursa Büyükşehir
Bursa İli Atık su Deşarj Durumu (tüİK, 2010)
Türkiye
ortalaması (%)
Bursa
Değerleri
(%)
Kanalizasyon şebekesi ile hizmet verilen
nüfus oranı
88
93
Arıtma tesisi ile
hizmet verilen nüfus
oranı
62
85
118 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Bursa il sınırlarındaki toplam 39 belediyede
kanalizasyon şebekesi ile hizmet verilen nüfus oranı %93, arıtma tesisiyle hizmet verilen
nüfus oranı ise %85’tir. Verilerin Türkiye ölçeğine baktığımızda Türkiye ortalamasında
kanalizasyon şebekesiyle hizmet verilen nüfus
oranı %88, Bursa’da %93’tür. Arıtma tesisi ile
hizmet verilen nüfus oranı Türkiye ortalamasında %63, Bursa’da ise %85’tir.Her iki oranda da
Türkiye ortalamasının üzerindeyiz.
13 Belediye’nin atıksu arıtma tesisi bulunmaktadır.
Arıtma Tesisi sayısı;
• Fiziksel arıtma tesisi sayısı 4,
ile ilgili günümüzde çalışmalar söz konusudur.
Yıllarca şehir içerisinde, yerleşim alanı içerisinde
faaliyet gösteren esnafımız (deri sanayicilerimiz)
İhtisas ve organize sanayi bölgesine taşındılar.
Yine aynı bölgede (Badırga’da) faaliyet gösterecek olan Tekstil Boyahaneleri Organize Sanayi
Bölgesi (TOSAB) işletmecileriyle ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Onlar da, 2014 yılı ikinci
yarısında altyapı faaliyetlerini tamamlamış olacaklardır. Bursa’da görev, yetki ve sorumluluk
alanlarımızda envanter çalışmalarımız devam
etmektedir, ovada dağınık olan işletmelerle ilgili
(tekstil boyahane işletmecileri) envanter çalışması yapılmış ve haritaya işlenmiştir. Envanter
çalışması ve istatistiklerin dağılımına ilişkin değerlendirmeler devam etmektedir.
• Biyolojik arıtma tesisi sayısı 7
• İleri arıtma tesisi sayısı 2
Arıtma tesisi genel görünüm
Bursa’da 13 adet Organize Sanayi Bölgesi bulunmaktadır. İhtisas sanayi bölgelerinin oluşturulması
Konuşmamda gemilerden atık alınması ile ilgili
yetkilendirme sürecinde 13 sayılı genelgeden
bahsetmiştim, “Deniz ve Kıyı Yönetimi” “Yetki
Devri Genelgesi” ile Kanununun 24. Maddesi
hükmüne göre, Denizcilik Müsteşarlığı Bölge
Müdürlüğü bağlı olan liman başkanlıklarına,
Sahil Güvenlik Komutanlığı Bölge Komutanlığı bağlı olan Bot Komutanlıklarına, İstanbul,
Antalya, Mersin, Kocaeli Büyükşehir Belediye
Başkanlıkları, Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi
Başkanlıklarına görev ve yetki verilmiştir (diğer
bir ifadeyle yetki devredilmiştir.)
Kentimizde arıtma tesislerinin dağılımı haritası
söz konusu olup, yine Nilüfer çayı ve yan kollarından numune alınan noktalar belirlenerek
haritalara işlenmiştir.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 119
Marmara Denizi’ne kıyısı olan ilçelerimiz ve
limanların durumu;
Gemlik, Karacabey, Mudanya denize kıyısı olan
ilçelerimizdir. Gemlik, Mudanya, Karacabey limanların durumuna bakacak olursak; Mudanya’da 2 adet, Gemlik’te 6 adet toplamda 8 adet
liman bulunmaktadır. Karacabey’de limanımız
bulunmamaktadır. 2011 yılında 3640 adet gemi
limanlara gelmiş ve bu gemilerden %98’i Gemlik
limanına yanaşmıştır. Bu veriler Ağustos ayındaki Marmara Belediyeler Birliği ile yaptığımız ön
toplantılar sonucunda bölgemizde faaliyet gösteren limanlardan yazılı başvuru sonucu aldığımız
değerlerdir. Mudanya Liman Başkanlığına bağlı 1
adet, Mudanya Belediyesine bağlı 1 adet olmak
üzere Mudanya’da 2 adet liman bulunmaktadır.
Gemlik Limanında atıklar Belediye tarafından
alınmaktadır. Rodaport limanında atık kabul tesisi
bulunmaktadır. Limanlarımıza yanaşan gemilerin
büyüklükleri, yük taşıma kapasiteleri gibi tüm veriler mevcuttur.
Liman işletmelerinden görüntüler
120 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Bölgemizde, 2012 yılında bir kez gemi kazası
yaşanmıştır. Bu kaza sonucunda da müdahale
anında yapılmış ve hemen gerekli yerlere haber
verilmiştir. Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü, Bursa
Büyükşehir Belediyesi, Kıyı Emniyet Genel Müdürlüğü, Deniz Kirliliği Müdürlüğü, Sahil Güvenlik,
Marmara Boğazlar ve Bölge Komutanlığı, Gemlik
Belediyesi ve Gemlik Liman Başkanlığı, İstanbul
Üniversitesi ilgili bölümlerinden bilirkişi talebi yapılarak gerekli analizler de yapılmıştır. Denizdeki
kirlilik tehlikeli boyuta gelmeden önlenmiştir.
Türkiye, Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO)
üyesidir. MARPOL kurallarını, sözleşmenin
hükümlerini yerine getirmek zorundadır. “Atık
Alım Tesisi” kurulması zorunluluğu vardır.
IMO üyesi ülkelerin birçoğu “Atık Alım Tesisi”
kuramamıştır. Ülkemizde, 1980’li yılların sonunda kurulan Atık Alım Tesislerinin birçoğu
günümüzde atıl durumdadır.
Buradan hareketle bizim Bursa Büyükşehir
Belediyesi olarak önerilerimiz şunlardır;
•
Limana uğrak yapan gemilerden kaynaklanan kirlilik durumunda kirliliğin hangi gemiden ve hangi limandan kaynaklandığını
tespit etmek için denizden ve gemilerden
numuneler alarak onu analiz edecek bir teknolojik laboratuar kurulması,
•
Bölgede yer alan işletmelerin (Marmara
Kimya sanayi, Roda limanı, Gemport limanı, Azot Sanayi limanı v.b.) olası kirlilik
durumlarını düşünerek hazırlamış ve bakanlığa göndermiş oldukları “Ortak Acil
Durum Eylem Planı” onay sürecinin hızlandırılması,
•
Yatırım ve işletim maliyetleri yüksek olduğu için arıtma tesislerinin sübvanse edilerek cazip hale getirilmesi,
•
“Derin Deniz Deşarjı” uygulamalarına meydan verilmemesi,
•
Marmara Denizi kıyısındaki bütün illerin
ortak mücadele eylem planlarının oluşturulması,
•
Türk kara sularına gelen tüm gemilerde
etkin denetim yapılması, atıkların önce
transfer merkezlerine bırakılması, gemilerin limanlara boş atık tankları ile gelmelerinin sağlanması,
•
Atık transfer gemileri atıklarının atık alım
merkezlerine taşınması. Bursa’da Marmara Denizinde lodos önemli bir etken bu
yüzden gemilerde ve limanlarda bir takım
önleyici tedbirlerin alınması
Tüm bu önerilerin hayata geçirilmesi hedeflere
ulaşılabilirlik açısından önemlidir.
Burada, Anayasanın 56. Maddesine vurgu yapmak istiyorum. “Herkes sağlıklı ve dengeli bir
çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak, çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşın ödevidir…”
Bütün canlıların ortak varlığı ve çevrenin sürdürülebilirliği adına olmazsa olmaz koşullar;
•
Etkin denetim olmazsa olmaz koşuldur.
Merkezi idare tarafından yetki devri yaygınlaştırılmalıdır.
•
Kent içerisindeki kontrolsüz atıksu deşarjlarının önlenmesi için tekil endüstrilerin
organize sanayi bölgelerine alınmaları,
Çevre yatırımları yüksek maliyetli işlerdir.
Sıradan bir yatırım değildir. Mutlak surette kamu gücüyle desteklenmeli sübvanse
edilmelidir.
•
•
Arıtma tesisi olmayan sanayi kuruluşlarının tekil, sanayi bölgelerinin ise ortak arıtma tesislerinin acil olarak yapılması,
Zamanında ve doğru müdahale yöntemleri belirlenmeli ve ortak hareket tarzı benimsenmelidir.
•
•
İhtisas sanayi bölgeleri oluşturarak tekil işletmelerin önüne geçilmesi,
•
Bölgedeki belediyelerin eksik olan kanalizasyon şebekelerini tamamlamaları ve
evsel atık su tesislerini tamamlayarak işletmeye almaları,
Çevre felaketleri ülkeler ile sınırlı değildir.
Küresel bir olgudur (Çernobil v.b.) Zararları
minimize etmek için uluslararası ve ulusal
düzeyde ortak hareket benimsenmelidir.
•
Denizde olduğu gibi karada da “su” hayattır. Bütün kirlilikleri temizleyen su, bugün
temizlenmeye, kirlilikten arıtılmaya çalışılan
•
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 121
gündem konusudur. Ulusal bilinç oluşturulmalıdır.
•
Çevrenin korunması için; yaygın eğitime
yönelik olarak TRT ve özel TV kanalları ayda 2 saat, Radyo ve özel kanallar da
ayda en az yarım saat eğitici yayın yapılması, yayınların %20’sinin izlenme ve
dinlenme oranı yüksek saatlerde yapılması
zorunludur. (2872/9-1 bendi). Bu hükmün
hayatiyet bulmasını sağlamak için kamuoyu oluşturulmalıdır.
•
Denetimlerin ve yaptırımların ortak yapılması sağlanmalıdır.
•
Denetimler sonucu uygulanan idari yaptırımların sonucu oluşan gelirin yine Marmara Denizi’nin kirletilmemesi, kirliliğin
önlenmesi, yani Atık Alım Tesisleri’nin
kurulması için yapılacak çalışmalarda kullanılması sağlanmalıdır.
•
En önemlisi de Marmara Denizi’nin Koruma Amaçlı bir Sözleşmesi’nin olması için
ortak kamuoyu oluşturulmalıdır.
Deniz canlıları ile ortak kullandığımız denizlerimizde yansıdaki bu görüntüleri gerçekleştirebilmek için işbirliği içinde olmamız
gerekmektedir. “Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz Marmara” gerçek manada tasamız ve
derdimiz olmalıdır. Neden derseniz, gelecekte değerimiz olması adına diyor ve saygılarımı sunuyorum.
122 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
3.OtURUM:
MARMARA HAVZASI
AtIKSU YÖNEtİMİ
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 123
Osman Yıldız
İSKİ Atıksu Arıtma Dairesi Başkanı
İSKİ AtIKSU YÖNEtİMİ
ÖZEt
Atıksu Arıtma Dairesi Başkanlığı; İSKİ sorumluluk alanındaki Atıksu Arıtma Tesisleri, Atıksu
Terfi Merkezleri ile bu Tesislerin Çıkış Hatları ve
Deniz Deşarj Hatlarının işletilmesi ve periyodik
bakımlarından sorumludur. Bu kapsamda sözleşme yönetimi, tesis otomasyonları, iyileştirme
çalışmaları, performans analizi, enerji üretimi ve
tehlikeli atık yönetimi gibi konularda kesintisiz
olarak hizmet sunmaktadır. Uluslararası standartlarda sürdürülebilir çevre yönetimi ve müşteri memnuniyeti amaçlı hizmet anlayışımızdaki
gereklilikleri sağlamak için özel sektör deneyimi ve katılımı bir sözleşme ile ihale edilmiştir.
Bünyesindeki laboratuvarlar vasıtasıyla Arıtma
Tesislerinin verimlerini kontrol ederek gereklilik
halinde ilgili birimlerle koordineli olarak Arıtma
Tesislerini geliştirici değerlendirme çalışmaları
planlayarak uygulanmasını sağlamaktadır.
Başkanlığımız bünyesinde;
9 adet Ön Arıtma Tesisi
5 adet İleri Biyolojik Arıtma Tesisi
37 adet Biyolojik Arıtma Tesisi
olarak toplam 52 adet Atıksu Arıtma Tesisi ile
61 adet Atıksu Terfi Merkezi mevcuttur.
Tesislerdeki inşaat, mekanik, enstrüman v.s.
revizyonları, bakım/önleyici bakım ve onarım,
yenileme çalışmaları teknolojik gelişmelere
uygun olarak yapılmaya devam edilmektedir.
Tesislerimizin daha verimli işletilmesi, geliştirilmesi ile enerji ve maliyet tasarrufu sağlayıcı
çalışmalar; üniversitelerle işbirliği; personelimizin bilgi ve motivasyon arttırıcı eğitim çalışmaları 2011 yılı içinde de devam etmiştir.
Atıksu havzalarındaki evsel ve endüstriyel nitelikli atıksular, 17500 km’ye ulaşan kanalizasyon sistemiyle toplamda 52 adet arıtma
tesisimize 2012 yılında yaklaşık 1.120 milyar
m3 olarak iletilmiş ve çevreye zarar vermeyecek şekilde kesintisiz olarak arıtılmıştır. Arıtma
işlemleri sonucu elde edilen kuru ürün çimento fabrikalarına yakıt olarak kullanılmak üzere
gönderilmiştir. Izgaralar ve kum tutucularda
tutulan çöp, kum ve yağ ise İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı İSTAÇ A.Ş.’ye ait çöp
toplama sahalarına gönderilerek bertarafı sağlanmıştır. Tehlikeli atıklar ise mevzuata uygun
olarak yetkili kuruluşlarca bertaraf edilmiş ve
bu konuda oluşturulmuş yönetim prosedürü
aksatılmadan uygulanmıştır.
Paşaköy, Tuzla ve Ataköy İleri Biyolojik Arıtma
Tesislerinde tesisin ihtiyaç duyduğu enerjinin
temini ve bu enerjinin yan ürünü olan atık ısının geri kazanımı sonucunda tesislerin elektrik ihtiyacı başarılı bir şekilde karşılanmıştır.
Proses sonucu oluşan atık gazlar tesiste üretilen biyogaz ile birleştirilerek çamur kurutma-
124 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
da, çürütücü ve bina ısıtılmasında kullanılmış
olup dolaylı olarak çevreye ve küresel ısınmaya
olumlu katkılar elde edilmiştir.
1.gİRİŞ
İSKİ eski hizmet alanı 1976 km2 iken, şu an yaklaşık 6504 km2 ye hizmet sunmaktadır. Hizmet
sahası ve işletilen atıksu arıtma tesisleri, Şekil
1’de verilmiştir.
Şekil 2 Atıksu Arıtma Yönetim Diyagramı
Atıksu Arıtma Daire Başkanlığı Atıksu yönetim
stratejileri Şekil 2’de gösterilmektedir.
1.1. çevre ve Deşarj Kalite Yönetimi
Şekil 1 İSKİ Hizmet Alanı
Atıksu Arıtma Daire Başkanlığı İstanbul ili atıksularının yönetiminden sorumlu olan bir birimdir. Bu kapsama, sorumluluk alanındaki Atıksu
Arıtma Tesisleri, Atıksu Terfi Merkezleri ile bu
Tesislerin Çıkış Hatları ve Deniz Deşarj Hatlarının işletilmesi ve periyodik bakımları girmektedir.
İSKİ bünyesinde, bu zamana kadar 4 adet
master plan hazırlanmıştır. Bunlar;
1925-1937: Dr.Wilde – Birleşik Sistem ve Ön
Arıtma
1950: Prof. Dietrich Kehr – Ayrık Sistem
1967-1971: DAMOC – Ayrık Sistem ve Derin
Deniz Deşarjı
1993-1999: Istanbul Master Plan Consorsium –
Su Temini ve Kanalizasyon, Atıksu Arıtma ve
Uzaklaştırma,
Sorumluluk sahasındaki tüm atıksu arıtma tesislerinden, uygun periyot ve koşullarda alınan numuneler 4 adet tesis işletme laboratuarına getirilerek güvenilir ve hassas bir şekilde
analizleri yapılmaktadır. Sonuçlar ilgili tesis
sorumlularına raporlanmakta olup, tesislerin
işletme stratejileri bu analizlere göre belirlenmektedir. Ayrıca gerekli hallerde havza bazında yapılan çalışmalara ve proses geliştirme
amaçlı araştırma çalışmalarına da laboratuarlarımız destek vermektedir. Tesis laboratuarlarımızın aynı standart ve güvenilirlik ilkesine göre
hizmet vermeleri hedeflenmiştir. Bu bağlamda
gerekli iyileştirmeler ve personel eğitimi artarak
devam etmektedir.
Yıllara göre yapılan analiz sayıları Şekil 3’de
verilmiştir. Gittikçe daha kalite kontrol esaslı
bir yaklaşımın hakim olduğu, artan analiz sayılarıyla da görülebilecek niteliktedir.
şeklindedir. Şu an İstanbul ili atıksuları bu son
master plana göre; Atıksu Toplama, Arıtma
ve Geri Kulllanım, Uzaklaştırma ve İzleme ve
Kontrol Sistemleri esasına göre yönetilmektedir.
Şekil 3 Yıllara Göre Analiz Sayıları
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 125
1.2.Çevre Sağlığı Yönetimi
Deşarj standartlarının sürekli kontrol edilmesinin yanı sıra, 2012 yılı içerisinde çevre sağlığını
korumak amacıyla, tesislerimiz uygun koku kontrol sistemlerinin uygulanması için öngörülen
proje hayata geçmiştir. Bu kapsamda ilk olarak Baltalimanı Önarıtma Tesisimizde koku kontrol
sistemi uygulaması tamamlanmıştır. Baltalimanı Atıksu Arıtma Tesisi 1997 yılında hizmete alınmış olup; Kâğıthane, Beyoğlu, Şişli, Beşiktaş ve Sarıyer ilçelerinin atıksuları kolektörler vasıtasıyla
Baltalimanı Ön Tasfiye Tesislerine getirilerek, burada arıtmadan geçirilip, 2200 mm çaplı deşarj
hatları ile kıyıdan 350 m uzakta boğazın 70 m derinliğindeki dip akıntılarına verilmektedir.
Kuzey Haliç mega projesinin en önemli adımlarından birisi olan bu tesisin hizmete alınması
ile hem Haliç hem de Marmara Denizi’nin kirlenmesi önlenerek, İstanbullulara daha sağlıklı ve
temiz bir çevre temin edilmiştir. Tesiste atıksular sebebiyle oluşan kötü kokunun bertaraf edilmesi için saatte 90 bin m3 kirli hava temizleyebilme özelliğine sahip “Koku Kontrol ve Giderim
Sistemi” kurulmuştur.
a
b
Şekil 4 Tesisin Önceki (a) ve Sonraki (b) Görünümü
Şekil 5 Baltalimanı Koku Kontrol Sistemi
126 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Diğer tesislerimize ait koku kontrol değerlendirilmesi Tablo 1 de verilmiştir.
Tablo 1 Atıksu Tesislerinin
Koku Giderim Sistemleri Yönünden Değerlendirilmesi
TESİS ADI
FİZİKİ DURUM
ÖN
ARITMA
ÜNİTESİ
ÇAMUR
KURUTMA
ÜNİTESİ
PLANLANAN
KAPSAM
ÖN
ARITMA
ÇAMUR
ÜNİTESİ
PAŞAKÖY İLERİ BİYOLOJİK ATIKSU ARITMA
TESİSİ
AÇIK
SİSTEM
KAPALI
SİSTEM
MEVCUT
DEĞİL
BİYOFİLTRE
TUZLA İLERİ BİYOLOJİK
ATIKSU ARITMA TESİSİ
KAPALI
SİSTEM
KAPALI
SİSTEM
OZON
YIKAMA+OZON
BİYOFİLTRE /
İLAVE
ATAKÖY İLERİ BİYOLOJİK
ATIKSU ARITMA TESİSİ
KAPALI
SİSTEM
KAPALI
SİSTEM
OZON
KİMYASAL
YIKAMA+OZON
AMBARLI İLERİ BİYOLOJİK ATIKSU ARITMA
TESİSİ
KAPALI
SİSTEM
KAPALI
SİSTEM
OZON
KİMYASAL
YIKAMA+BİYOFİLTRE
KADIKÖY ÖN ARITMA
TESİSİ
KAPALI
SİSTEM
OZON
YENİLEME
ÜSKÜDAR ÖN ARITMA
TESİSİ
KAPALI
SİSTEM
MEVCUT
DEĞİL
YAPIM
KÜÇÜKSU ATIKSU ÖN
ARITMA TESİSİ
KAPALI
SİSTEM
OZON
PAŞABAHÇE ÖN ARITMA
TESİSİ
KAPALI
SİSTEM
OZON
BALTALİMANI ATIKSU
ÖN ARITMA TESİSİ
KAPALI
SİSTEM
KİMYASAL
YIKAMA
CENDERE TERFİ İSTASYONU
AÇIK
SİSTEM
MEVCUT
DEĞİL
YAPIM
SİLAHTAR TERFİ İSTASYONU
KISMİ
KAPALI
SİSTEM
MEVCUT
DEĞİL
YAPIM
YENİKAPI ATIKSU ÖN
ARITMA TESİSİ
KAPALI
SİSTEM
OZON
YENİLEME
ZEYTİNBURNU TERFİ
İSTASYONU
KAPALI
SİSTEM
MEVCUT
DEĞİL
YAPIM
KÜÇÜK ÇEKMECE ÖN
ARITMA TESİSİ
AÇIK
SİSTEM
MEVCUT
DEĞİL
YAPIM
BÜYÜK ÇEKMECE ÖN
ARITMA TESİSİ
AÇIK
SİSTEM
MEVCUT
DEĞİL
YAPIM
1.3. Atık Yönetimi
Tesislerimizdeki atık yönetimi Katı Atık Yönetimi ve Arıtma Çamuru Yönetimi olarak iki şekilde gerçekleştirilmektedir. Atıksu tesislerimizin ön arıtma ünitelerinden ızgara sistemleri ile
atıksudan ayrıştırılan katı atıklar İSTAÇ düzenli çöp depolama alanlarında, kum tutucu ünitelerinde atıksudan ayrıştırılan kum ve inorganik maddeler ise harfiyat döküm alanlarına depolanmaktadır. (Şekil 5)
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 127
(a)
(b)
Şekil 6 Üretilen Kuru Ürün Miktarının ve Hedeflenen Kuru Ürün Miktarının Yıllara Göre Dağılımı
1.4.Verimlilik ve Enerji Yönetimi
Atıksu yönetimi kapsamında gerçekleştirilen
verimlilik ve enerji yönetimi çalışmaları
(b)
Şekil 5 (a) Atıksu Arıtma Tesislerinden Uzaklaştırılan Toplam Çöp Miktarı (b) Atıksu Arıtma
Tesislerinden Uzaklaştırılan Toplam Kum Miktarı Değişimi
Biyolojik ve ileri biyolojik atıksu tesislerimizde
ortaya çıkan tüm atık çamurlar mevcut termal
kurutma tesislerimizde %90 ve üzerinde kurutulmaktadır. Isıl değeri olan bu atık ürünler bölgelerindeki çimento fabrikalarında yakıt olarak
kullanılarak bertaraf edilmektedir. Tesislerimizde üretilen toplam kuru ürün miktarlarının yıllara göre değişimi ve proses verimlilik çalışmaları sonucu hedeflediğimiz kuru ürün miktarı
Şekil 6 (a) ve (b)’de verilmiştir.
(a)
•
Periyodik ölçüm ve kotrol çalışmaları
•
Ekonomik ömrünü doldurmuş ekipmanların tespiti ve verimli olanları ile yenilenmesi
•
Proses geliştirme ve eğitim çalışmaları
şeklinde sürdürülmektedir. Şekil 7 elektrik tüketimi ve biogaz üretiminin yıllara göre dağılımını vermektedir.
(a)
(b)
Şekil 7 (a) Biogaz Üretimi (b) Elektrik Tüketimi’nin yıllara göre dağılımı
128 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
1.5.Bilgi ve Varlık Yönetimi
Atıksu Arıtma Dairesi Başkanlığı sorumluluk
ve yönetimi altında bulunan tüm tesislerdeki
fizikî varlıkların yönetim sisteminin planlanması, gerçekleştirilmesi, kontrol, denetim ve
takibinin yapılması hedeflenmektedir. Bu çalışma ile;
•
PDKS (Personel Devam Kontrol) uygulamaları
•
Personel performanslarının takibi ve raporlanması
•
adımları izlenmektedir. Mevcut ve gelecekte öngörülen personel sayıları Şekil
8’de verilmiştir.
1. Arıtma tesislerinde bulunan tüm varlıkların kayıt altına alınması
2. Varlıkların sicil kartlarının oluşturulması
3. Varlıkların barkod ile lokasyon ve kimlik
bilgilerinin tanımlanması
4. Bakım prosedürlerinin yeniden oluşturulması
5. Tamir bakım faaliyetlerinin varlık yönetim
sistemine uygun olarak yapılması
6. Arıtma işletme faaliyetlerinde üretilen tüm
bilgilerin standardizasyonunun sağlanması
Şekil 8 Personel Sayısı Değerlendirilmesi
1.7. Verilerle Atıksu Yönetimi
Başkanlığımız bünyesinde;
7. İşletme veri tablolarının tek ve analiz
edilebilir formata dönüştürülmesi
9 adet Ön Arıtma Tesisi
8. SCADA sistem verilerinin bu tablolara anlık olarak kaydının yapılması
37 adet Biyolojik Arıtma Tesisi
5 adet İleri Biyolojik Arıtma Tesisi
12. hedeflenmektedir.
olarak toplam 52 adet Atıksu Arıtma Tesisi ile 61 adet Atıksu Terfi Merkezi mevcuttur.
İşletilmekte olan Atıksu Arıtma tesis kapasiteleri Tablo 2’de verilmiştir. İşletilmekte olan tüm
tesislere ait veriler düzenli bir şekilde depolanıp
raporlanmaktadır.
1.6.İnsan Kaynakları Yönetimi
Bu verilerin ışığı altında, yıllara göre arıtılan
atıksu miktarının değişimi Şekil 9 da verilmiştir.
9. Bilgi kirliliğinin önüne geçilmesi
10. Veri kaybının önlenmesi
11. Verilerin üretime dönüştürülmesi
İnsan kaynakları yönetimi kapsamında;
•
Personellerde hizmet bilincinin ve idareye
bağlılığın geliştirilmesi
•
Mesleki bilgi ve becerilerinin geliştirilerek
sürekliliğinin sağlanması
•
İş güvenliği ve işçi sağlığı eğitim ve çalışmaları
•
İski insan kaynakları uygulamalarına entegrasyonun sağlanması
Şekil 9 Arıtılan Atıksu Miktarının Değişimi
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 129
Tablo 2 Atıksu Arıtma Tesis Kapasiteleri
TESİS ADI
AVRUPA BÖLGESİ
(m3/gün)
HİZMETE
GİRİŞ TARİHİ
KAPASİTE
1
AMBARLI İLERİ BİYOLOJİK ATIKSU ARITMA TESİSİ
2012
400.000
2
ATAKÖY İLERİ BİYOLOJİK ATIKSU ARITMA TESİSİ
2010
400.000
3
TERKOS İLERİ BİYOLOJİK ATIKSU ARITMA TESİSİ
2000
1.730
4
BAHÇEŞEHİR BİYOLOJİK ATIKSU ARITMA TESİSİ
2004
7.400
5
GÜMÜŞYAKA BİYOLOJİK ATIKSU ARITMA TESİSİ
2007
1.700
6
ÇANTAKÖY BİYOLOJİK ATIKSU ARITMA TESİSİ
2007
1.600
7
AKALAN BİYOLOJİK PAKET ATIKSU ARITMA TESİSİ
2008
200
8
BELGRAT BİYOLOJİK PAKET ATIKSU ARITMA TESİSİ
2008
50
9
ÖRENCİK BİYOLOJİK PAKET ATIKSU ARITMA TESİSİ
2008
250
10
KESTANELİK BİYOLOJİK ATIKSU ARITMA TESİSİ
2010
500
11
ÖRCÜNLÜ BİYOLOJİK ATIKSU ARITMA TESİSİ
2010
250
12
YAZLIK BİYOLOJİK ATIKSU ARITMA TESİSİ
2012
250
13
SUBAŞI BİYOLOJİK ATIKSU ARITMA TESİSİ
2012
250
14
ÇANAKÇA BİYOLOJİK ATIKSU ARITMA TESİSİ
2010
500
15
İZZETTİN BİYOLOJİK ATIKSU ARITMA TESİSİ
2010
500
16
OKLALI BİYOLOJİK ATIKSU ARITMA TESİSİ
2011
500
17
BOYALIK BİYOLOJİK ATIKSU ARITMA TESİSİ
2011
250
18
İHSANİYE BİYOLOJİK ATIKSU ARITMA TESİSİ
2011
500
19
BAŞAKKÖY BİYOLOJİK ATIKSU ARITMA TESİSİ
2010
250
20
YENİKAPI ATIKSU ÖN ARITMA TESİSİ
1988
864.000
21
BALTALİMANI ATIKSU ÖN ARITMA TESİSİ
1997
625.000
22
BÜYÜKÇEKMECE ATIKSU ÖN ARITMA TESİSİ
1998
155.120
23
KÜÇÜKÇEKMECE ATIKSU ÖN ARITMA TESİSİ
2003
354.000
ASYA BÖLGESİ
130 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
24
TUZLA İLERİ BİYOLOJİK ATIKSU ARITMA TESİSİ
1998-2009
250000
25
PAŞAKÖY İLERİ BİYOLOJİK ATIKSU ARITMA TESİSİ
2000-2009
200000
26
GEREDELİ KÖYÜ ATIKSU ARITMA TESİSİ
2013
250
27
KABAKOZ KÖYÜ ATIKSU ARITMA TESİSİ
2013
250
28
SOFULAR KÖYÜ ATIKSU ARITMA TESİSİ
2013
250
29
ALACALI KÖYÜ ATIKSU ARITMA TESİSİ
2013
250
30
DOĞANCALI KÖYÜ ATIKSU ARITMA TESİSİ
2013
500
31
KURNAKÖY KÖYÜ ATIKSU ARITMA TESİSİ
2013
250
32
CUMHURİYET KÖYÜ ATIKSU ARITMA TESİSİ
2013
500
33
ÜVEZLİ KÖYÜ ATIKSU ARITMA TESİSİ
2013
250
34
SATMAZLI KÖYÜ ATIKSU ARITMA TESİSİ
2013
500
35
ŞUAYİPLİ KÖYÜ ATIKSU ARITMA TESİSİ
2013
250
36
DEĞİRMENÇAYIRI KÖYÜ ATIKSU ARITMA TESİSİ
2013
250
37
ÖMERLİ BİYOLOJİK ATIKSU ARITMA TESİSİ
2008
500
38
AĞVA BİYOLOJİK ATIKSU ARITMA TESİSİ
2010
2.000
39
KÖMÜRLÜK BİYOLOJİK ATIKSU ARITMA TESİSİ
2008
125
40
SAHİLKÖY BİYOLOJİK ATIKSU ARITMA TESİSİ
2011
250
41
İMRENLİ BİYOLOJİK ATIKSU ARITMA TESİSİ
2012
250
42
KARAKİRAZ BİYOLOJİK ATIKSU ARITMA TESİSİ
2012
250
43
KOÇULLU BİYOLOJİK ATIKSU ARITMA TESİSİ
2012
250
44
KERVANSARAY BİYOLOJİK ATIKSU ARITMA TESİSİ
2012
250
45
YENİKÖY BİYOLOJİK ATIKSU ARITMA TESİSİ
2008
200
46
ÖĞÜMCE BİYOLOJİK PAKET ATIKSU ARITMA TESİSİ
2010
200
47
ORUÇOĞLU BİTKİSELATIKSU ARITMA TESİSİ
2009
125
48
KÜÇÜKSU ATIKSU ÖN ARITMA TESİSİ
2004
640.000
49
ŞİLE KUMBABA ATIKSU ÖN ARITMA TESİSİ
2008
46.000
50
KADIKÖY ATIKSU ÖN ARITMA TESİSİ
2003
833.000
51
ÜSKÜDAR ATIKSU ÖN ARITMA TESİSİ
1992
77.760
52
PAŞABAHÇE ATIKSU ÖN ARITMA TESİSİ
2009
575.000
TOPLAM
5.444.460
2. SONUÇ ve DEĞERLENDİRME
Atıksu yönetimi kapsamında, tamamen insan ve çevre sağlığının korunmasına hizmet edilmekte
olup; daha iyi bir çevrenin oluşmasına katkıda bulunma ve insanların yaşam kalitesini arttırma
bilinciyle çalışmalar aralıksız olarak gayretle devam etmektedir. Hizmet standardımız, çevrenin
korunması, koşulsuz müşteri memnuniyeti, uluslararası kabul görmüş hizmet kalitesinde sürekli ve
verimli hizmet sağlanmasıdır.
KAYNAKLAR
1.
İSKİ, Atıksu Arıtma Daire Başkanlığı,
2012 Yılı Faaliyet Raporu
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 131
ünal BOStAN, Murat SÖNMEZ, Hakan PİR
Atıksu Arıtmalar Daire Başkanlığı,
Scada Şube Müdürlüğü, Arıtma Tesisleri Şube Müdürlüğü
İSU gENEl MüDüRlüĞü AtIKSU SCADA SİStEMİ
ÖZEt
Bu çalışmada her geçen gün önemi giderek
artan SCADA sistemlerinin atıksu SCADA uygulaması olarak bir SCADA sisteminden bahsedilecektir. Burada, SCADA sistemiyle Kocaeli ili
atıksu ve arıtma süreçleriyle daha yüksek verimlilikte atıksu yönetimiyle daha iyi bir işletme ve
İzmit Körfezinin sürdürülebilir canlılığını sağlamak maksadıyla bir atıksu SCADA’sı üzerinde
online izlemeler ve online kontroller ile deneysel sonuçların aktarılması hedeflenmektedir.
1. gİRİŞ
Ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrili olduğundan özellikle deniz kirliliği önem taşımaktadır.
Evsel, endüstriyel atıkların arıtılmadan veya
kısmen arıtılarak denize verilmesi, petrol akıntıları, akarsulardan denizlere ulaşan atıklar,
kirlenmeyi meydana getiren başlıca etkenlerdir. Deniz kirliliğine sebep olan atıklar belirli
zamanda, bir bölgedeki kirlenme yoğunluğuna
bağlı olarak insan sağlığına ve çevreye olumsuz yönde etki etmektedir.
Deniz ve iç sularımızda yaşayan canlıların sayıca ve türce giderek azalması deniz kirliliğinin,
yanlış yapılaşmanın en önemli göstergeleridir.
Deniz canlılığının sürdürebilmesi, toplumların
korunması ve insanlığın geleceği bakımından
büyük önem arz etmektedir. Kirliliğin en yoğun
olduğu su kaynakları, gelecekteki canlılığını
hızla yitirmekte ve tüm canlı sistemler bu kirlenmeden payına düşeni almaktadır.
Son yıllarda kirlenmenin gün geçtikçe ve büyük
bir hızla ilerlediği en tehlikeli bölgelerden biri
de, Marmara Denizi’dir. Bu denizin doğal arıtması mümkün olmaması; Marmara Denizi’nin
biyolojik alanının giderek daralması ve ekolojisinin zarar görmesi anlamına gelmektedir.
Atığı kaynağında korumak deniz ekolojisindeki yaşam döngüsünü bozucu unsurlarla mücadele, atık üretimini azaltma online kontrol ve
izleme ancak ileri düzey teknik alt yapı ve teknoloji kullanan SCADA sistemleriyle mümkün
hale gelmektedir.
Bir SCADA sisteminin temelinde bir merkezi
istasyon, bu istasyona bağlı çevre istasyonlar
ve bu iki birim arası kontrol işini gerçekleştiren yazılımlar mevcuttur[2]. Bu yazılımların
kontrolü, çevre elemanlarına kolay müdahale
imkânı vermesi, cihazların anlık olarak çalışıp çalışmadığı bilgilerinin ekranda görülüyor
olması, çalışan bir cihazda meydana gelen
arızanın anında kullanıcıya bildirilmesi veya
sisteme büyük çapta zarar verebilecek bir arızanın meydana gelmesi durumunda, tüm sis-
132 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
temin çalışmasının durdurulması gibi özelliklerinin bulunması beklenmektedir[4].
SCADA sistemleri ile birlikte kullanılacak entegre sistemler, tamamen bilgisayar ve yazılım tabanlı uygulamalar olduğundan sistem
entegrasyonları da kolay ve yüksek doğrulukta yapılabilir. Sistem genelinde bilgisayar ve
mikroişlemci kontrolü bulunduğundan sistem
için gerekli ve uygun olan algoritmalar kullanılabilir ve algoritma sonuçları istatistikî bilgi
olarak süre kaybetmeden elde edilebilir. SCADA sistemlerinin uygulamaları yaygınlaştıkça
sistem kullanımı da daha kolay kullanılır hale
gelecek ve küçükten büyüğe tüm uygulamalarda kullanılmaya başlayacaktır[2].
Aynı zamanda SCADA yazılımlarının yeni yazılımla birlikte yeni protokollerde geliştirilebileceği konusu da önem arz etmektedir.
Atıksu SCADA Projesi
Marmara denizinin en iç kısmı olan İzmit Körfezinin ekolojik olarak sürdürülebilir canlılığını temin edebilmek ve bölge insanımıza daha
temiz bir çevre sunabilmek amacıyla Kocaeli
Büyükşehir Belediyesi İSU Genel Müdürlüğü
tarafından işletmesi ve bakımı yapılmakta olan
evsel nitelikli atıksu arıtımına uygun olarak
tasarlanmış ve atıksu arıtma tesisleriyle İzmit
Körfezi etrafında bulunan büyük ölçekli sanayi
kuruluşlarının endüstri nitelikli atıksular nedeniyle Körfezin kirlenmesine engel olmak amacıyla Atıksu Scada Sistemi geliştirilmiştir.
Bu alanda özellikle bu kapsamda ülkemizde
henüz bir çalışma yoktur. Sayısı 20’dan fazla
olmayan SCADA sistemleri tümüyle öz sermaye ile kurulmuştur.
SCADA Kontrol Odasında tüm bu izleme ve
kontroller, 2 adet server desteği ile çalışan 2
adet client bilgisayar üzerinden çalıştırılmaktadır. Scada sistemine bağlı tüm istasyonların
takibi büyük bir Kocaeli haritasının görüntülendiği video küplerden oluşan ve 2100 mm eninde 4200 mm boyutlarında 3x2 lik video wall
sistemiyle dev bir ekrandan yapılmaktadır.
Ana gösterim ekranı genelde gelişmiş teknolojiler ile oluşturulmuş olan scada yazılımı ve
donanımsal olarak yüksek teknolojiler kulla-
nılarak grafikler onlarca kat büyütülmekte ve
çok sayıda grafik ekranı bir ekranda toplanarak gösterilmektedir. Bu sayede Operatörlerin
sistemin tümünü görerek sistemi yönetmeleri
sağlanmaktadır. Vardiya sistemiyle 7/24 çalışan toplam 5 operatör ve her vardiyada 1 adet
operatör ile sistem sürekli olarak izlenmektedir.
Şekil 1. Atıksu Scada Ana Ekranı
Bu çalışmada temel hedef, Kocaeli ilindeki
atıksu, yağmur suyu terfi merkezleri, arıtma tesisi ve sanayi tesislerinin ana kolektörlere bağlantı noktalarında yapılacak ölçümlerin Uzaktan Erişimli Veri Ölçüm Haberleşme ve Kontrol
Sistemine (SCADA) aktarımı; İSU Genel Müdürlük binasındaki SCADA merkez odasından
kontrolü ve verilerin SCADA merkezine aktarılması, ayrıca yağmur suyu terfi merkezlerinin
de SCADA merkezinden kontrolü ve izlenmesi
mümkün olmaktadır.
Uzaktan erişimli sistem sayesinde kirlilik
kaynaklarının kolaylıkla tespitinin yapılması
mümkün olmakta; gerekli uyarı ve/veya cezai
hükümlerin uygulanması sağlanarak aynı durumun tekrar etmesinin önüne geçilebilmektedir.
Kocaeli ili sınırlarında işletmesinden ve bakımından İSU Genel Müdürlüğünün sorumlu
olduğu atıksu ve yağmursuyu terfi merkezleri
ile arıtma tesisi çıkışları ve sanayi tesislerinin
ana kolektörlere bağlantı noktalarında ölçülecek parametreler ile ana kolektör hattı doluluk
oranları ve seviye bilgileri ile SCADA sistemi
izlenebilmekte ve yönetilmektedir.
Bu amaçla kurulan sistem ile;
• Merkezi izleme, kumanda ve otomasyon
sayesinde istasyonlar arasında gerçek zamanlı bir koordinasyon sağlanmaktadır.
•
Merkezi izleme, kumanda ve otomasyon
ile birlikte işletme kolaylığı ve güvenilirlik
elde edilmektedir.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 133
•
Tesislerin bakım ve kumandasından sorumlu personelin günlük görevlerinin en
aza indirgenmesi veya tamamen personelsiz çalıştırılması ile zaman, enerji ve işgücü tasarrufu sağlanmış olup,
•
Arızalardan anında haberdar olunarak müdahalelerdeki gecikmeler önlenmektedir.
•
Kolektör hatlarının doluluk seviyeleri sağlıklı olarak denetlenebilmekte,
•
Muhtemel arızalar en aza indirgenerek,
zaman ve ekipman tasarrufu sağlanmaktadır.
•
Arıza oluşturmaya meyilli durumlar önceden tespit edilerek gerekli önlemlerin
otomatik olarak algılanması mümkün olmaktadır.
•
Yeni yapılacak istasyonlar SCADA sistemine kolaylıkla eklenebilmektedir.
•
İstasyonlara ait istatistiksel bilgilerin düzenli ve güvenilir biçimde tutulması sağlanmaktadır.
•
Daha güvenilir, pratik ve ekonomik işletmecilik gerçekleştirilmektedir.
•
Geriye dönük (en az 10 (on) yıl) verilerin kaydedilmesi ve bu verilere yıllık ve
bölgeler bazında istenilen zaman periyodunda erişilmesi sağlanmakta; Word veya
Excel formatında raporlanabilir grafik dökümleri de alınabilmektedir.
•
İletkenlik, sıcaklık, pH, AKM (askıda katı
madde), TDS (toplam çözünmüş katı
madde), organik madde, renk, debi, basınç, çözünmüş oksijen, yağ gres, fosfat,
nitrat ve amonyum azotu gibi parametreler on-line ölçüm cihazları sayesinde
gerçek zamanlı ölçülüp raporlanabilmektedir.
Bu çalışma kapsamında, toplam 36 adet atıksu
terfi merkezi, 6 adet yağmur suyu terfi merkezi,
16 adet atıksu arıtma tesisi ile 25 adet sanayinin ana kolektöre bağlantı noktasında belirtilen
ekipman temin edilerek montajları yapılacak
ve SCADA Merkezinden izlenmesi ve kumandası sağlanmaktadır.
Şekil 2. Atıksu pompa istasyonu kontrol ve
izleme paneli
Atıksu terfi merkezlerinde bulunan her bir motorun ve deşarj pompalarının uzaktan izlenmesi ve otomatik kumandası sağlanmaktadır. Yeni
sistem sayesinde pompa istasyonlarında enerji
parametreleri (Cos Q, Aktif, Reaktif, Kapasitif
enerji tüketim değerleri) gerçek zamanlı ölçülerek reaktif tüketimden kaynaklanan cezaların
en aza indirilmesi amacı ile Enerji Analizörleri
sisteme dahil edilmiştir. Aynı zamanda atıksu
terfi merkezindeki basıcı hat basınç değerleri SCADA merkezi tarafından izlenmektedir.
Basıcı pompaların çalışma saatleri motor sırası
ile otomatik olarak ayarlanmıştır. Her bir terfi
havuzlarındaki su seviyelerinin ölçümü yapılarak on-line olarak SCADA tarafından takip
134 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
edilmektedir. Atıksu terfi merkezi çıkış debileri ölçülerek kolektör hattına terfi merkezinden
aktarılan su miktarları sürekli izlenmektedir.
Aşırı debi atışında sistem alarm vererek süreç
takibi yapılmaktadır.
Atıksu arıtma tesisi çıkışlarında pH, Sıcaklık,
Renk ölçüm cihazı, AKM (Askıda Katı Madde),
Organik madde, Çözünmüş Oksijen (DO), fosfat, nitrat ve amonyum azotu değerleri SCADA
merkezi tarafından kayıt altına alınarak sürekli
takibi sağlanacaktır. Arıtma tesisi giriş ve çıkış
debileri gerçek zamanlı olarak ölçülmektedir.
Büyük sanayi tesislerinin ana kolektörlere bağlantı noktalarında pH, Sıcaklık, AKM (Askıda Katı Madde), TDS (Toplam Çözülmüş Katı
Madde), Organik madde, Yağ – Gres, fosfat,
nitrat ve amonyum azotu değerleri sürekli olarak izlenerek sanayi tesisleri tarafından kolektör
hattına verilen atıksu durumu izlenmektedir.
Sanayi kuruluşları ve milyonlarca insanın
atıkları nedeniyle neredeyse ‘siyah bir denize
dönen İzmit Körfezi yapılan üst düzey çalışmalar sayesinde yeniden ‘mavi’ rengine almış
durumdadır. İSU Genel Müdürlüğü tarafından
işletilen ve Atıksu Scada Sistemi ile online denetlenen 16 adet arıtma tesisi ile Körfezi’nin
farklı noktalarından yapılan 100 dalışta çekilen
900 su altı fotoğrafı Körfez’deki canlılığı gözler önüne sermiş durumdadır. Yunustan deniz
atına, karidesten deniz yıldızına onlarca çeşit
su altı canlılığı tekrar eski haline kavuşmuş durumdadır.
İSU tarafından gerçekleştirilen Atıksu Scada
Yönetim Sistemi ile Kocaeli’de Atıksu daha güvenli ve kontrol edilebilir hale geliyor.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSU), Atıksu Yönetim Sistemi projesiyle Kocaeli’nin su şebekesini denetlemek
için Atıksu SCADA Sistemini geliştirdi.
Türkiye’de ilk defa kurulan sistem sayesinde
tüm Atıksu altyapısını oluşturan Atıksu arıtma
tesisleri, atıksu terfi merkezleri, ana kolektör
hatları on-line olarak izlenmekte ve kumanda
edilmektedir. Aynı zamanda tesis edilen atıksuyu on-line analiz eden ölçüm cihazları ile
atıksuyun içerisindeki aşağıda sıralanan parametrelerde sürekli olarak izlenmektedir.
•
pH, İletkenlik ,Çözünmüş Oksijen, Sıcaklık, Askıda Katı Madde, KOİ (Kimyasal
Oksijen İhtiyacı), Amonyum Azotu, Renk,
Fosfat, Nitrat, Yağ
Bu sayede yukarıdaki parametrelerden herhangi
birisi tanımlanan limit değerleri aşmış ise, tesis
edilen özel donanımlar otomatik olarak ilgili
Atıksu şebekesinden numune almakta ve bu numune bakım ekibinin gelip numuneyi almasına
kadarki süreçte özel soğutucularda tutulmaktadır. Böylelikle şebekeye normal sınırların üzerinde atıksu bırakan tesisler anında gözlenmekte
ve gerekli müdahale gerçekleştirilmektedir.
Şekil 3. Online Ölçüm Sistemiyle ölçülen
Sanayi Tesisi Ekranı
Bu donanımların tesisi için İzmit genelinde toplamda 35 adet beton köşk inşa edilmiş, tüm bu
donanımlar ve bunlar ile Kontrol Merkezi arasındaki haberleşmeyi sağlayacak RTU cihazları
bu binaların içerisine tesis edilmiştir.
Tesis edilen Kontrol Merkezi SCADA sistemine bu proje kapsamında 116 atıksu noktasına
veri toplamak için tesis edilen yeni RTU donanımları ile mevcut içmesuyu sistemde bulunan
120 adet RTU da bağlanmıştır. Böylece kurulan
sistem mevcut RTU’ları da bünyesine entegre
etmiştir.
Haberleşme altyapısı
SCADA sisteminin istasyonlar ile iletişimini sağlayan haberleşme altyapısı da ilk defa bu kadar
geniş bir alanda kullanılan Mikrodalga teknolojisine dayanmaktadır. Temelde tüm merkezler
ile mikrodalga ve GPRS haberleşme medyaları
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 135
kullanılan projede, yüksek veri iletimin gerektiği kamera görüntülerinin alındığı tüm tesislere
mikrodalga vericileri tesis edilmiştir.
rol altında tutmak mümkün oluyor. Böylelikle,
ilgili arıtma tesisine atık yollayan fabrikaların
suya yapmış oldukları müdahaleler de kontrol
edilebiliyor.
Büyük Sanayi Tesislerinin ana kolektöre çıkış
noktalarında online ölçüm cihazlarıyla ölçülen
parametreler sayesinde sanayi tesislerinin arıtım işlemlerinin düzgün yapılıp yapılmadığı ve
kaçak deşarj işlemlerinin takibi gerçekleştiriliyor. İSU’nun kontrol ettiği Atıksu şebekesiyle
kirletici unsurlar tespit edilip zamanında müdahale ediliyor.
Şekil 4. İSU Scada Mikrodalga
Haberleşme Alt Yapısı.
Kocaeli ilinin çeşitli noktalarına tesis edilen
toplama noktaları ile toplamda 73 adet istasyon SCADA sistemi ile yüksek hızlı ethernet
tabanlı bir iletişime kavuşuyor. Bu sayede bu
merkezlere tesis edilen kameralardan alınan
görüntüler kesintisiz ve yüksek hızda kontrol
merkezine iletilmektedir.
İSU tarafından gerçekleştirilen sistem sayesinde, kurulan haberleşme merkezi ile birlikte
İSU’nun süreç verimliliği kayda değer oranda
artmıştır. Körfezin daha temiz bir çevreye kavuşabilmesi için, ana kirletici unsurları olan
sanayi tesislerinin çıkışlarına online ölçüm
cihazları bağlanarak ana kolektör hatlarındaki
kirleticilere caydırıcı bir unsur olması beklenen kontrol sistemi sayesinde terfi arasındaki geçişler de otomatik hale getirildiğinden,
ağır yağışlar altında dahi herhangi bir şekilde
personele gerek duymaksızın uzaktan yönetilmektedir.
Atıksu şebekesinin farklı alt bölümlerindeki farklı ihtiyaçlara ve fonksiyonlara yönelik
kontrol mekanizmaları barındıran SCADA sistemi; atıksu terfi merkezinde gelen atıksu miktarına göre belirli pompaların çalıştırılmasını,
acil durumlarda durdurmayı, pompalar arasında verimliliği gözetmeyi, pompaların eşit
yaşlanmasını sağlayacak şekilde verimliliğin
artırılmasını tek bir merkezden yapma olanağı
tanıyor.
Online analiz cihazları, tesise giren suyun ve
tesisten çıkan suyun ölçümlerini gerçekleştiriyor. Fosfat ve askıdaki katı miktarı gibi değerleri ölçerek, tesise nasıl bir su geldiğini kont-
Atıksu sürekli yakın takip ediliyor.
Kurulan sistem sayesinde oluşan olaylara
müdahale yerine, oluşma anında müdahale yapılması sağlanmaktadır. Normal şartlar
altında arıtma tesislerinden düzenli olarak
numuneler toplanmakta ve İSU laboratuarlarında bu numuneler test edilmekte ve çıkan
sonuca bağlı olarak cezai işlemler yapılmaktaydı. Kurulan bu sistem sayesine belli aralıklarda numune almak yerine atıksu deşarjları
sürekli olarak ölçülmekte ve limit aşımlarında sahaya yerleştirilen donanımlar anında
numuneyi almakta ve saklamaktadır. Böylelikle gözden kaçan hiçbir limit aşımı yaşanmamaktadır.
Tüm Kocaeli’nin atıksu şebekesini kapsayan
SCADA projesi insan hatasını ortadan kaldıran,
online erişim ile çalışan cihazlar, şebeke ölçümlerine yepyeni bir yaklaşım getiriyor.
136 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Şekil 5. Terfi İstasyonuna ait online kamera görüntüleri
İSU’nun gerçekleştirdiği projenin diğer önemli başlığı olan Uzaktan Kamera Takip sistemi de, tesis
edilen 372 kamera ile tesislerin görsel olarak gece/gündüz izlenebilmesini sağlıyor. Böylelikle
istasyonlarda hem güvenlik en üst noktaya çıkartılmakta ve aynı zamanda olası istasyon içi problemler Kontrol Merkezinden de anında takip edilebilmektedir.
Aynı zamanda atıksu scada projesi kapsamında körfez çevresinde toplam 9 adet yağmur sensörleriyle yağışlar anında izlenebilmekte, aşırı yağış anında kolektör ve terfi istasyonu otomatik olarak
yönetilmektedir.
Şekil 6. Yağış miktarları ölçüm paneli
Sonuç olarak; atıksu scada sistemi sayesinde kanalizasyon sistemine ve dolayısıyla atıksu arıtma
tesislerine gelen atıksuların kontrolü sağlanmaktadır. Atıksuların Kanalizasyona Deşarj Yönetmeliği’nde belirtilen limit değerleri aşan atıksular tespit edildiğinde kaynağı kolaylıkla belirlenebilmekte; atıksu kaynağı ile ilgili tesis ve firmalara gerekli uyarılar yapılarak cezai hükümler uygulanmakta ve böylelikle aynı durumun tekrar gerçekleşmesinin önüne geçilmektedir. Bu çalışmanın
sayesinde atıksu arıtma tesislerimizin sağlıklı olarak çalışması sağlanmış ve bir sanayi kenti olan
şehrimizin ve körfezimizin sanayi
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 137
Cevdet Kaya
BUSKİ Arıtma Tesisleri Dairesi Başkanı
MARMARA DENİZİ KİRlİlİĞİNİN ÖNlENMESİNDE NİlüFER
çAYI İlE İlgİlİ BUSKİ gENEl MüDüRlüĞü YAtIRIMlARI
1. gİRİŞ
Nilüfer Çayı Marmara Denizi’ne dökülen en
önemli akarsulardan birisidir. Susurluk Havzasında yer alır. Çayın doğup, denize döküldüğü
il olan Bursa ise, Marmara Bölgesi’nin güneyinde, Uludağ’ın kuzey eteklerinde yerleşmiş olan
tarih, kültür, turizm ve sanayi kentidir. Kente
ilişkin genel bilgiler aşağıda yer almaktadır:
İl Alanı
: 10.886 - km2
(Türkiye’nin %1,44’ü)
İl Nüfusu
: 2.652.000 - kişi
(Türkiye nüfusunun %3,55’i)
İl Nüfus Yoğunluğu
: 244 kişi/km2
(Türkiye Ortalaması 97 kişi/km2)
Kentte Kişi Başına Net Elektrik Tüketimi: 2,99
MWh/yıl (Türkiye Ortalaması 2,16 MWh/yıl),
Kişi Başına Doğalgaz Tüketim 676 m3/yıl (Türkiye ortalaması 406 m3/yıl) olup, birim enerji
tüketimlerine göre Türkiye ortalamasının üzerinde yer almaktadır. Bu durum, kentte sanayi
alanında enerjinin yoğun şekilde ihtiyaç duyulmasına bağlıdır.
Kentte ihracat 11.691.976.000 USD olup,
Türkiye’nin % 8,7’si’dir. (Türkiye Toplamı
134.954.362.000 USD seviyesindedir.) Kentte
sanayinin sektörlere göre dağılımı ise su şekildedir;
•
Otomotiv ve yan sanayi üretimi % 60,2
•
Tekstil (hammadde, hazır giyim, konfeksiyon) % 14,0
BŞB Alanı
: 2.900 - km2
BŞB Nüfusu
: 1.948. 000 kişi
•
Demir ve çelik üretimi % 6,5
BŞB Nüfus Yoğunluğu
: 672 kişi/km2
•
Metal üretimi (demir harici) % 2,8
•
Makine ve makine yedek parçaları üretimi
% 5,4
•
Kimyasal madde ve ürünlerin üretimi % 3,3
•
Elektrik-elektronik ekipman üretimi % 1,8
•
Meyve ve sebze üretimi % 1,1
Bursa, Türkiye’nin yüzölçüm olarak 27. büyük ili olmasına rağmen nüfus olarak 4. büyük ili ve Büyükşehir Belediyesi’dir. Kentte
Nüfus Artış Hızı %1,8, Net Göç Hızı ise,
%0,6 olup, dış göç almaya devam eden bir
kenttir.
138 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
2. BURSA’DA NİLÜFER ÇAYI
KİRLİLİĞİ VE ALINMASI
GEREKEN ÖNLEMLER
Nilüfer çayı, Bursa il sınırları içinde doğar ve
Marmara denizine dökülür. Nilüfer çayı ve yan
kolları bölgenin ana alıcı ortamıdır. Bu sebeple, yapılan deşarjlar nedeniyle Nilüfer çayı kirlenmekte ve bu kirliliği Marmara denizine taşıma durumu bulunmaktadır.
2.1.NİLÜFER ÇAYI’NI
KİRLETEN UNSURLAR:
Nilüfer çayını kirleten unsurlar şu şekilde özetlenebilir:
1. Yerleşim alanlarından kaynaklanan atıksular (evsel + ev altı atölyeler, işletmeler).
2.
Endüstri tesislerinden kaynaklanan atıksular (OSB içindeki veya dışındaki işletmeler).
3. Tarımsal kaynaklı kirlilik sonucu çaya ulaşan sular.
Bu unsurların dışında, hava kirliliğinin etkisiyle meydana gelen atmosfer kaynaklı kirlilik de
meteorolojik elemanlar vasıtasıyla (yağmur, kar
v.s.) çaya ulaşarak çayın su kalitesini olumsuz
yönde etkileyebilmektedir.
cı ortamı olan Nilüfer çayının kirletilmemesi,
çayın su kalitesinin iyileştirilmesi ve atıksuların yürürlükteki mevzuat ve standartlara uygun
hale getirilerek alıcı ortamlara deşarj edilmesi
amacıyla aşağıda belirtilen projeleri uygulamış
ve uygulamaya devam etmektedir.
1.
Bursa Su ve Çevre Sağlığı Projesi
2.
Bursa Atıksu Projesi-I
3.
Bursa Atıksu Projesi-II
Bu projeler kapsamında kanalizasyon ve yağmur
suyu hatları ile arıtma tesisleri yapılmıştır. (Kanalizasyon hatları % 95 oranında yapılmış, kanalizasyon ve yağmur suyu hatlarının % 80’i ayrı
hatlar haline getirilmiştir, yağmur suyu hatlarının
Nilüfer Çayı ve kollarına deşarjı sağlanmıştır).
1. Bursa Su ve Çevre Sağlığı Projesi
BUSKİ Genel Müdürlüğü yapımını planladığı
175 milyon ABD $ tutarındaki yatırımları için
1993 yılında Dünya Bankasından 93,3 milyon
ABD $ tutarında kredi temin etmiştir. Bu kredi
desteği ile 1993–2001 yılları arasında;
•
1100 km Kanalizasyon hatlarının yapılması
•
140 km Yağmursuyu hatlarının yapılması
•
1. Aşama Doğu ve Batı Atıksu Arıtma Tesislerinin yapılması işleri gerçekleştirilmiştir.
2.2.NİLÜFER ÇAYI KİRLİLİĞİNİN ÖNLENMESİNDE BUSKİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ÇALIŞMALARI
BUSKİ Genel Müdürlüğümüz tarafından Nilüfer Çayı’nın kirletilmemesi ve su kalitesinin
iyileştirilmesi amacıyla yapılan çalışmaları üç
grup halinde inceleyebiliriz:
1. Yatırımlar
2. Ruhsatlandırma ve Denetleme Çalışmaları
3. İzleme Çalışmaları
Söz konusu çalışmalar kapsamında ele alınan
konular ve yapılan çalışmalar ise aşağıda özetlenmiştir:
2.2.1. YATIRIMLAR
BUSKİ Genel Müdürlüğü, Bursa’nın ana alı-
2. Bursa Atıksu Projesi – I
BUSKİ Genel Müdürlüğü devam eden veya yapımına yeni başlanacak 208 milyon € tutarındaki yatırımları için 2000 yılında Avrupa Yatırım
Bankası’ndan 80 milyon € kredi temin etmiştir.
Bu kredi desteği ile 2001–2006 yılları arasında;
•
625 km Kanalizasyon hatlarının yapımı
•
384 km Yağmursuyu hatlarının yapımı
•
II. Aşama Atıksu Arıtma Tesislerinin inşa
edilip, devreye alınması ve işletilmesi gerçekleştirilmiştir.
2006–2012 yılları arasında da öz kaynak ile
yatırımlara devam edilmiştir. Yaklaşık 810 km
kanalizasyon hattı ve 410 km yağmur suyu hattı yapılmıştır.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 139
2006–2008 yılları arasında da Gemlik ve
Mudanya Atıksu Ön Arıtma Ve Derin Deniz
Deşarjı Tesislerinin yapımı ile Kumla ve Kurşunlu Atıksu Ön Arıtma Ve Derin Deniz Deşarjı Tesislerinin yenilenmesi işleri tamamlanmıştır.
3. Bursa Atıksu Projesi –II
BATI KENTSEL ATIKSU ARITMA TESİSİ
Batı Atıksu Arıtma Tesisi 1. Etabı 87.500 m3/
gün (2020 yılı), 2. Etabı ise 175.000 m3/gün
(2030 yılı) olarak tasarlanmıştır. Tesis, proses
olarak, fiziksel ön arıtma üniteleri (1), azot ve
fosfor gideriminin sağlandığı biyolojik arıtma
üniteleri (2) ile çamur susuzlaştırma ünitelerinden (3) oluşmaktadır.
BUSKİ Genel Müdürlüğü tarafından 2010 yılında 220 milyon € tutarındaki yatırımlar için AYB
ve KfW’den 80 milyon € kredi temin etmiştir.
Bu kredi destekli yapım çalışmalarına da 2012
Nisan ayında başlanmıştır.
Yatırım projesi kapsamında 4 âdeti Marmara denizi kıyısında (Gemlik Körfezi’nde) olmak üzere
6 adet atıksu arıtma tesisinin (Gemlik, Mudanya,
Kumla, Kurşunlu, Akçalar, Badırga) ve kollektör
hatlarının yapımı ile arıtma çamuru bertaraf tesislerinin yapımı vardır.
KENTSEL ATIKSU ARITMA TESİSLERİ
Bu projeler kapsamında yapılmış olan kentsel
atıksu arıtma tesisleri ile ilgili bilgilendirmeler
ise aşağıda yer almaktadır. Kentin doğu havzasından gelen kentsel atıksular Doğu Atıksu
Arıtma Tesisi’nde, batı havzasından gelen atıksular ise Batı Atıksu Arıtma Tesisi’nde arıtılarak
istenen standartlara getirilmektedir.
Söz konusu Atıksu Arıtma Tesislerinin tasarımına ilişkin değerler aşağıda Tablo.1’de verilmiştir:
Tablo 1. BUSKİ Genel Müdürlüğü Kentsel Atıksu
Arıtma Tesisleri Tasarım ve Çıkış Suyu Değerleri –
2011 Ort. (Tasarım Avrupa Birliği Standardı )
DOĞU KENTSEL ATIKSU ARITMA TESİSİ
Parametre
Doğu Atıksu Arıtma Tesisi 1. Etabı 240.000 m3/
gün (2020 yılı), 2. Etabı ise 320.000 m3/gün
(2030 yılı) olarak tasarlanmıştır. Tesis, proses
olarak, fiziksel ön arıtma üniteleri (1), azot ve
fosfor gideriminin sağlandığı biyolojik arıtma
üniteleri (2) ile çamur susuzlaştırma ünitelerinden (3) oluşmaktadır.
Biyokimyasal
Oksijen İhtiyacı (BOİ5)
Kimyasal Oksijen İhtiyacı
(KOİ)
Konsantrasyon
(mg/lt)
25 (10–13)
125 (32–44)
Askıda Katı Madde (AKM)
35 (7–6)
Toplam Azot (N)
10 (7–10)
Toplam Fosfor (P)
3 (1,2-1)
HAMİTLER KENT KATI ATIK DEPOLAMA
ALANI SÜZÜNTÜ SUYU ARITMA TESİSİ
Bursa kentinin katı atıklarının depolandığı Kent
Katı Atık Depolama Alanı’ndan kaynaklanan
süzüntü suları da Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile yapılan protokol doğrultusunda Genel
Müdürlüğümüz tarafından yaptırılan süzün-
140 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
tü suyu arıtma tesisinde arıtılarak Batı Atıksu
Arıtma Tesisi’ne iletilmektedir. Bu tesisin çıkışında arıtılmış atıksuyun KOİ değeri 3000 mg/
lt değerini aşmayacak şekilde işletim koşulları
sağlanmaktadır. 2011yılı için çıkış suyu KOİ
değeri ort. 2250 mg/lt, BOİ değeri 830 mg/
lt olarak sağlanmıştır. Tesisin 2020 yılı için 1.
Etapta 500 m3/gün, 2030 yılı için 1000 m3/gün
kapasitesi bulunmaktadır.
Tesis üniteleri aşağıda verildiği gibidir.
1. Giriş Hattı Asitle Yıkama ve Nötralizasyon
Ünitesi
2. Giriş Pompa İstasyonu
3. Havalandırma ( Aerobik) Havuzları
4. Fakültatif Havuzlar
5. Ardışık Kesikli Reaktörler
6. Çamur Susuzlaştırma Üniteleri ve İşletme
Binası
7. Trafo Binası
8. Mevcut BŞB Katı Atık Kontrol Binası
22.2. RUHSATLANDIRMA VE DENETLEME ÇALIŞMALARI
Ülkemizdeki geçerli mevzuat uyarınca atıksularını alıcı ortamlara deşarj eden işletmelerin denetimleri ve ruhsatlandırma işlemleri İl Çevre ve
Orman Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilmektedir. Atıksularını kanalizasyon sistemimize deşarj eden işletmelerin denetim ve ruhsatlandırma işlemleri de, kentimizde hizmet alanımızda
BUSKİ Atıksuların Kanalizasyona Deşarj Yönetmeliği hükümleri doğrultusunda Genel Müdürlüğümüz tarafından gerçekleştirilmektedir.
Bu doğrultuda kurumumuzca yapılan çalışmalara ilişkin son rakamsal bilgiler Tablo 2.1 ve
Tablo 2.2’de verilmiştir:
Tablo 2.1. BUSKİ Genel Müdürlüğü Atıksu Denetimi Bilgileri
(2011 yılı sonu itibariyle)
Tablo 2.2. BUSKİ Genel Müdürlüğü Atıksu Denetimi Bilgileri
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 141
(2011 yılı sonu itibariyle)
2.2.3. İZLEME ÇALIŞMALARI
Nilüfer Çayı’nda Kirliliğin boyutlarının tespit edilmesi ve yapılacak çalışmalara yön verilmesi amacıyla, 1998 yılından itibaren kurumumuzca, Nilüfer Çayı ve Yan Kollarından numuneler alınmaya
başlanmıştır. Numune alınmasındaki amaç, kurumumuzun, organize sanayi bölgelerinin ve ferdi
işletmelerin yapmış oldukları atıksu arıtma tesislerinden sonra, Nilüfer Çayı ve Yan Kollarındaki
mevcut kirlilikteki değişimlerin takip edilmesidir.
Alınan numunelerin, Doğu Atıksu Arıtma Tesisleri sahasında bulunan Atıksu Laboratuvarımızda analizleri yapılmakta olup, analiz sonuçları, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nin Tablo
1’deki Kıta İçi Su Kaynaklarının Sınıflarına Göre
Kalite Kriterlerinde belirtilen, parametre değerleri ile karşılaştırılmaktadır. Yapılan karşılaştırma
sonucunda, Nilüfer Çayı ve yan kollarındaki su
kalite sınıfının, 4. sınıfa girdiği tespit edilmiştir.
İzleme Çalışması halen devam etmekte olup,
numune alımları, 3’er aylık periyotlar halinde,
21 ayrı noktada devam etmektedir. Yapılan çalışmalar ile edilen Nilüfer Çayı ve Yan Kollarına
ait analiz sonuçları, kurumumuzun web sayfasında da yayınlanmaktadır.
2.3.SONUÇ
BUSKİ Genel Müdürlüğümüzün yapmış olduğu
bu çalışmalara paralel olarak, Nilüfer Çayı’nın su
kalitesinin eski haline kavuşması için ilgili bütün
kurum ve kuruluşlar üzerine düşeni yapmalıdır.
Bu doğrultuda Nilüfer Çayı kirliliğinin önlenmesi
için yapılması gerekenler şu şekilde özetlenebilir:
1. Yerleşim yerleri içerisinde dağınık halde
bulunan işletmelerin kent merkezi dışına
çıkarılarak sanayi bölgelerine taşınmalarının sağlanması ya da yeni ihtisas sanayi
bölgelerinin kurulması,
2. Sanayi bölgelerin en kısa süre içerisinde
yönetmeliklere uygun olarak arıtma tesislerini kurmaları ve faaliyete geçirmeleri,
3. Denetim mekanizmasının etkin bir şekilde
yürütülmesi ve yaptırımların caydırıcı olması,
4. Kirliliğinin kaynağında azaltılması çalışmalarının özendirilmesi, teşvik edilmesi.
5. Ayrıca, Mevcut yönetmeliklere göre renk
parametresi için belirlenmiş olan kriterlere
uyulması ve algılanan fiziksel kirliliğin önlenmesi gereklidir.
142 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 143
Doç. Dr. H. güçlü İNSEl
İstanbul Teknik Üniversitesi, Çevre Mühendisliği Bölümü
tüRKİYE’DEKİ KENtSEl AtIKSU ARItMA tESİSlERİNİN
MEVCUt DURUMU
ÖZEt
Türkiye’de kentsel atıksu arıtma tesislerinin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Mevcut ve gelecekte atıksuların arıtılması ve ilgili yönetmelik gerekliliklerinin sağlanması, belediyelere yatırım
ve işletme maliyeti açısından yük getirmektedir.
Yatırımın doğru şekilde yapılabilmesi ve işletme
maliyetlerinin minimize edilebilmesi için ülkemizin koşullarına uygun proseslerin seçilmesi
gerekmektedir. Genelde yurtdışı kaynaklı tasarım kriterlerinin doğrudan uygulanması tasarım
ve işletme açısından ciddi problemler yaratabilmektedir. Bu çalışmada, Türkiye’deki atıksu arıtma tesislerinin mevcut durumu ve proses seçimi
aşamasında dikkat edilmesi gereken hususlar
ortaya konulmaktadır.
gİRİŞ
Türkiye’de atıksu arıtma tesisleri sayısı 2010 yılı
itibarı ile 300 seviyesine ulaşmıştır (TUİK, 2010).
Bu arıtma tesislerinde arıtılan atıksuların %52’si
aktif çamur prosesinde işlem görmektedir. Günde
ortalama 8 milyon metreküp atıksu arıtılarak alıcı ortama deşarj edilmektedir. TÜBİTAK-KAMAG
Kentsel/Evsel Arıtma Çamurlarının Yönetimi Projesi kapsamında tesislerden elde edilen sonuçlardan
Türkiye’de kişi başına oluşan atıksu miktarı sızma
debisi dahil 153 litre olarak hesaplanmıştır. Aktif
çamur tesisi olan arıtma tesislerinden kaynaklanan kuru madde bazında ortalama çamur üretim
miktarı kişi başına yaklaşık 36 gram/gün mertebesindedir. Dolayısı ile hem atıksuların arıtılması
hem de arıtma çamurlarının yönetiminin mutlaka
birlikte planlanması gerekmektedir. Türkiye’de faaliyet gösteren atıksu arıtma tesisleri (Bkz. Şekil 1)
incelendiğinde Uzun Havalandırmalı Aktif Çamur
(UHAÇ) %40, Klasik Aktif Çamur (KAÇ) %24, Biyolojik Azot ve Fosfor gideren (BNR) tesisler, tüm
tesislerin %20’lik bölümünü oluşturmaktadır (Erdinçler ve diğ., 2012). Şekil 1’de diğer prosesler sınıfına stabilizasyon havuzları, damlatmalı filtre ve
yapay sulak alan tipi tesisler girmektedir. Bilindiği
üzere Uzun havalandırmalı aktif çamur (UHAÇ)
sistemleri özellikle çamurun bekletme süresinin
yüksek olduğu ve nispeten düşük biyolojik çamur
üretiminin beklendiği sistemlerdir. Klasik aktif çamur (KAÇ) sistemi ise sadece organik madde gideriminin hedeflendiği proseslerdir.
50%
40%
30%
20%
10%
0%
KAÇ
UHAÇ
BNR
Diğer
Şekil 1. Arıtma Tesisi Dağılımı
144 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği (2004) deşarj limitlerinin sağlanmasında UHAÇ ve KAÇ sistemleri yeterli olmaktadır. Ancak, 8 Ocak 2006’da
yürürlüğe giren Kentsel Atıksu Arıtımı Yönetmeliği (KAAY, 2006)’nde hassas bölgelerde faaliyet
gösteren atıksu arıtma tesisleri organik maddenin yanında azot ve fosfor parametrelerinin de
giderilmesi gerekmektedir. Dolayısı ile UHAÇ
ve KAÇ sistemleri ile bu parametrelerin gideriminin sağlanması oldukça güçtür.
Türkiye’de atıksu arıtma tesislerinin tasarımında farklı yöntemler uygulanmaktadır. Bunlardan Almanya’nın ATV-131 tasarım yöntemi ve
Amerika kaynaklı Metcalf ve Eddy (2003) yaygın
olarak kullanılmaktadır. Ancak, bu tasarım yöntemlerinde kullanılan atıksu karakterizasyonu
ve parametreler, ülkemiz koşullarından farklılık
göstermektedir. Bu çalışma kapsamında atıksu
arıtma tesisinin planlanması veya geliştirilmesi
aşamasında dikkat edilmesi gereken hususlar ile
birlikte tasarım yöntemlerinin gerçek koşullar
arasında yaratabileceği farklar vurgulanmıştır.
ATIKSU ARITMA TESİSLERİNİN
PLANLANMASI
Bu bölümde mevcut atıksu arıtma tesislerinin
geliştirilmesi ve/veya yeni atıksu tesislerinin
projelendirilme öncesinde izlenmesi gereken
adımlar aşağıda verilmektedir. Öte yandan, ülkemizdeki uygulamalar ve mevcut durum ile
ilgili bilgiler de sunulmaktadır.
1. Seçilen Hedefler
Bir alt yapı tesisi olan atıksu arıtma tesisi detaylı
bir planlama gerektirmektedir. Atıksu arıtma tesisi alternatiflerinden hizmet vereceği bölgeye
en uygun alternatif seçilmelidir. Buna istinaden
atıksu arıtma tesisinin mevzuata uygun deşarjı
gerçekleştirilmesinin yanında su geri kazanım
(sulama, endüstriyel kullanım vb.), enerji elde
edilmesi (ısı, elektrik), hammadde geri kazanımı, bazı endüstriler için ek yakıt elde edilmesi,
araç yakıtı eldesi, organik atıkların çürütülerek
enerji elde edilmesi gibi ekonomik karşılığı olacak şekilde, kapasiteye bağlı planlanabilmektedir. Ancak, bu hedeflerin tesisin sahibi tarafından önceden belirlenebilmesi ve bu yönde
gerekli yatırımların planlanması için detaylı
fizibilitenin yapılması gereklidir. Atıksu arıtma
tesisleri bir alt yapı tesisi olduğu için çevresi ve
diğer alt yapı tesisleri ile uyumlu özelliklere sahip olmalıdır. Çevre teknolojilerinin geliştiği ve
çevre duyarlılığı yüksek ülkelerde atıksu arıtma
tesisleri artık bir kaynak olarak değerlendirilmekte olup “atıksu” kavramı yerine “temiz su”
ve “kirlenmiş su” kavramları kullanılmaktadır.
Ülkemizde mevcut durumda, özellikle küçük
ve orta ölçekli yerleşim yerleri için atıksu arıtma çoğunlukla deşarj kriterlerini sağlamasının
yeterli görüldüğü bir alt yapı tesisi olarak algılanmaktadır. Kentsel Dönüşüm projeleri kapsamında tüm alt yapı tesisleri gibi atıksu arıtma tesislerinin de toplum ihtiyacını karşılayan
bir dönüşüme ihtiyacı olacağı açıktır. Mevcut
durumda ülkemizde oluşan evsel/kentsel atıksuların yaklaşık %40’ı denizlere, %60’ı dere,
göl, vb. iç sularımıza deşarj edilmektedir (TÜBİTAK-KAMAG).
2. Veri ve Tasarıma Esas Bilgiler
Tesis tasarımı açısından en önemli faktörlerden
biri verilerdir. Özellikle atıksu arıtma tesisinin
maruz kalacağı yükler, kirletici parametrelerin
değerleri ve değişim aralıkları, çevresel faktörlerin proses seçimi, kontrol stratejilerinin
belirlenmesi ve işletme aşamasında alınacak
tedbirlerin belirlenmesi açısından kritik rol oynamaktadır. Buna örnek vermek gerekirse ülkemizde çoğunlukla kişi başına yük, kişi başına
atıksu debisi kabulü yapılmakta ve doğrudan
projelendirme aşamasına geçilmektedir. Oysaki, atıksu miktar ve karakterizasyonunun tayini
deneysel (ve bilimsel) yaklaşımlarla ortaya konmalıdır. Maalesef, “ölçülmeyen bir büyüklüğün
kontrolü edilmesi de mümkün değildir”.
Mevzuata uygun hale getirilebilmesi için ülkemizde birçok tesisin ciddi geliştirilmesi ihtiyacı bulunmaktadır. Mevcut tesislerin toplanmış
işletme verilerinin planlama/tasarım öncesinde
değerlendirilmesi yatırım ve işletme aşamalarındaki riskleri büyük oranda azalttığı bilinmektedir. Dolayısı ile hali hazırda işletmede olan
tesis verilerinin değerlendirilmesi gereklidir.
Ülkemizde atıksu arıtma tesislerinin tasarımına
esas bilgiler çoğunlukla kabullere dayalı yapılmaktadır. Ancak, bir çok tesiste işletme verileri
bir not defteri ya da Excel tablosunda tutulmak-
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 145
Türkiye’de özellikle büyük şehirlere göre çok
daha fazla olduğu anlaşılmaktadır.
ta ve bir bilgi yığını haline gelmektedir. Bu bilgilerin sürekli olarak değerlendirilmesi ve elde
edilen sonuçların kullanılması maddi ve çevresel anlamda önemli faydalar sağlayacaktır.
Bu durum özellikle aşırı biyolojik fosfor giderimi
prosesinin seçiminde etkili olmaktadır. Ancak,
bilindiği gibi ATV-131’nin doğrudan kullanılması
tesisin deşarj limitlerine ulaşamaması gibi ciddi problemler doğurabilmektedir (Insel ve diğ.,
2012). Arıtma tesislerinde üretilen çamur miktarının tesbiti hem havuzların hacminin belirlenmesi
hem de çamur arıtma ünitelerinin doğru seçimi
açısından büyük önem taşımaktadır.
Dünyada atıksu arıtma tesislerinin tasarımında farklı yöntemler uygulanmaktadır. Bunlardan Almanya’nın ATV-131 tasarım yöntemi
ve Amerika kaynaklı Metcalf ve Eddy (2003)
ülkemizde yaygın olarak kullanılmaktadır. Ancak, bu tasarım yöntemlerinde kullanılan atıksu karakterizasyonu ve parametreler ülkemiz
koşullarından farklılık göstermektedir. Buna
bir örnek vermek gerekirse: azot gideriminde faaliyet gösteren ve amonyak azotunu nitrat azotuna çeviren bakterilerin (nitrifikasyon)
çoğalma hızı Almanya’da 0,90 gün-1 olarak
ölçülmüştür. Oysaki ülkemizde bu değer 0,42
gün-1 seviyelerine kadar inebilmektedir (Sözen
ve diğ., 2008). Dolayısı ile bu durum, Alman
tasarım standardı olan ATV-131 (2000) ile doğrudan tasarlanmış bir tesisin çalışmaması gibi
bir riski beraberinde getirmektedir. ABD’de
1975 yılından bu yana yapılan bakteri çoğalma hızının ölçülmesinin ülkeye atıksu arıtma
tesisi ilk yatırım ve işletme maliyeti olarak ülke
ekonomisine 2 Milyar USD kazandırdığı belirtilmiştir (WEFTEC, 2012). Atıksulardan azot ve
fosfor giderimi, arıtma çamurlarının yönetimi
ve biyogaz elde edilmesi gibi faktörler atıksudaki organik madde fraksiyonlarına doğrudan
bağlıdır. Örneğin; Almanya’daki atıksu arıtma
tesisleri giriş verileri incelendiğinde atıksudaki kolay ayrışabilen organik madde miktarının
Çamur üretiminin hesaplanması atıksu karakterizasyonunun ve seçilen proses parametrelerinin bir sonucudur. Dolayısı ile farklı atıksu
özellikleri için düzenlenmiş bir tasarım kriterinden alınan sonuçların sorgulanması şarttır.
Büyük ölçekli bir atıksu arıtma tesisinin yıllık
verilerinin detaylı analizi sonucunda ATV-131
ile hesaplanan çamur miktarı gerçek tesisi verilere göre %30 daha fazla olduğu tesbit edilmiştir (Tablo 1).
Ayrıca, BOİ parametresi organik maddenin ayrışma özelliğini gösteren bir parametre olarak
kabul edilmemektedir. Dünya’da tasarımlar artık BOİ parametresi üzerinden değil KOİ parametresi esas alınarak yapılmaktadır. Hesapların
BOİ parametresi üzerinden yapılması çıkış kalitesinin tahmin edilememesi, oksijen ihtiyacının
ve çamur miktarının doğru hesaplanamamasına neden olmaktadır. Sonuçta, bu durum tesis
tasarımında da problem oluşturmaktadır (Insel
ve diğ., 2011).
Tablo 1. Atıksu arıtma tesisi tasarım ve işletme verileri
(Insel ve diğ., 2012)
İŞLETME
Birim
PARAMETRESİ
ATV-131
Metcalf ve Eddy
Gerçek İşletme
(2000)
(2003)
Şartları
Çamur Üretimi*
kg/gün
22,300
20,380
15,000
Oksijen İhtiyacı*
kgO2/gün
26,400
31,400
31,500
NH4-N
mgN/L
0,5
0,5
0,5
NOX-N
mgN/L
10
10
8,0
TP
mgP/L
2,2
4,2
3,8
ÇIKIŞ KALİTESİ
*günlük ortalama bazında
146 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
2.0
Atıksu Arıtma Maliyeti (TL/m3)
Yukarıda bahsedildiği üzere, atıksu arıtma tesislerinin hedefine uygun tasarlanabilmesi için
gerçek koşulları yansıtan verilerin elde edilmesi ve değerlendirmesi yapılmalıdır. Ayrıca,
tasarım yöntemleri kullanılırken özellikle yerel
koşulların dikkate alınması mühendisliğe uygun bir yaklaşım olacaktır.
1.8
1.6
1.4
1.2
1.0
0.8
0.6
0.4
0.2
0.0
10
3. Enerji ihtiyacının ve
İşletme Maliyetleri
Günümüzde nüfus artışına ve teknolojik gelişmeye bağlı olarak enerji ihtiyacı giderek artmaktadır. Konvansiyonel teknolojilerle atıksu arıtma prosesi enerji gereksinimi olan bir
prosestir. Atıksu arıtma tesisinin kapasitesi ve
seçilen teknolojiye bağlı olarak enerji ihtiyacı değişkenlik göstermektedir. Konvansiyonel
arıtma teknolojileri dikkate alındığında atıksu
arıtımı için kişi başına enerji ihtiyacı 15-35
kWh/kişi/yıl arasında değişmektedir. Yenilikçi arıtma teknolojileri, anaerobik prosesler
ve proses kontrol/otomasyon uygulamaları ile
enerji maliyetini düşürmek mümkündür. İşletmeden kaynaklanan yüksek enerji maliyetlerinin ana sebepleri, tesislerin gerektiğinden
daha büyük yapılması, proses kontrolünün
mevcut olmayışı, kimyasal kullanımının gerektiğinden fazla olması, enerji verimli ekipmanların ve adetlerinin uygun seçilmemiş
olması, prosesin optimum koşullarda çalışmamasından kaynaklanmaktadır. Dolayısı ile bu
faktörlerin dikkate alınmaması ile belediyeler
ciddi işletme maliyetleri ile karşı karşıya kalabilmektedir.
İşletme için gerekli enerji ve maliyetlerin değerlendirilmesi tasarım aşamasından itibaren
dikkate alınmalıdır. Atıksu arıtma tesislerin
(aktif çamur tesisleri) işletilmesinde kişi başına
kullanılan enerji ülkemizde 20-85 kWh gibi
geniş bir aralığa sahiptir. Türkiye’deki işletme maliyeti ton başına atıksu için 0,05-2,0 TL
aralığında değişmektedir (TÜBİTAK-KAMAG,
2012). Ortalama debiye göre tesislerin birim
işletme maliyetleri Şekil 2’de gösterilmektedir.
Ülkemizde atıksu arıtma tesisi enerji kullanımı
ve işletme maliyetlerinin izlenmesi ve diğer
tesislerle karşılaştırılması tesisin çalıştırılıp çalıştırılmadığı hakkında da önemli bilgiler sağlamaktadır.
100
1000
10000
100000
1000000
Günlük Ortalama Debi (m3/gün)
Şekil 2. Atıksu Arıtma Tesisi İşletme Maliyetleri
(TÜBİTAK-KAMAG; Erdinçler vd., 2012)
Özellikle, ülkemizdeki atıksu arıtma tesisleri incelendiğinde, çoğu tesiste çevrim içi proses kontrolünün planlanmadığı, mevcut olsa dahi uygulanmadığı görülmektedir. Genelde birçok tesis
işletmeye ilk alındığı parametrelerle işletmesinin
sürdürüldüğü anlaşılmaktadır. Oysa ki değişken
giriş koşullarına bağlı olarak proses kontrol parametreleri ayarlanarak işletme/enerji maliyetleri
minimize edilebilmektedir. Günümüzde gerçek
zamanlı enstrümantasyon, otomasyon teknolojileri gelişmiş olup bunların atıksu arıtma tesislerine
entegre edilmesi önemli faydalar sağlamaktadır.
Ayrıca, otomasyon sistemleri tesislerin ek hacimlere ihtiyacı olmadan kapasite artışlarını mümkün
kılmaktadır. Sonuç olarak, tasarım aşamasından
başlamak üzere değişken koşullara adapte olabilecek proses kontrol yöntemi ve buna uygun
ekipman seçimi ile işletme maliyetlerinin azaltılması hedeflenmelidir.
4. Yaşam Döngüsü Analizi ve Arıtma Tesisi İhaleleri
Yaşam döngüsü analizi (Life Cycle Assessment)
bir yatırımın inşaat ve işletmede harcayacağı
enerji ve kimyasallar ile birlikte yaratacağı çevresel etkilerinin, karbon ayak izinin ve çevresel
kirlilik gibi birçok boyutununda değerlendirmesini içeren bir yaklaşımdır. Bu kapsamda
tesisin tüm faydalı ömrü boyunca çevresel ve
maliyet faktörleri gözönüne alınmakta, bunun
yanında tüm sistemin tükettiği kaynakların detaylı analizi gerçekleştirilmektedir (Foley ve
diğ., 2010). Kısaca ilk yatırım maliyeti yüksek
olan bir teknoloji uzun vadede en avantajlı bir
yatırım haline dönüşebilmektedir. Bu değerlendirme özellikle enerji açısından verimli ve geri
kazanım opsiyonlarının değerlendirildiği entegre tesislerin uzun vadede daha faydalı ola-
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 147
bileceğini gösterebilmektedir. Atıksu arıtma tesislerinin projelendirilmesi ve ihale süreçlerine
“Yaşam Döngüsü Analizi’ni” dahil etmişlerdir.
Ülkemizdeki koşulları dikkate aldığımızda, uygulamada olan ihale kanunlarına göre genellikle
ilk yatırım maliyeti en düşük olan projeler uygulamaya konulmaktadır. Ancak, ilk yatırım maliyeti en düşük olan alt yapı tesislerinin işletme
maliyetlerinin de düşük olması beklenmemelidir. İşletme ve enerji maliyetleri uzun dönem
boyunca değerlendirildiğinde tesisin ilk yatırım
maliyetinin kısa sürede içinde üzerine çıkabilmektedir. Özellikle bu tür alt yapı sistemlerinin
planlanmasında ülke ekonomisi düşünülerek
ihalelerin ilk yatırım ile birlikte uzun dönemdeki
tüm faktörleri de dikkate alan değerlendirme kriterler yönetmeliklere konulmalıdır.
SONUÇLAR
Yakın gelecekte atıksu arıtma tesisi sayısında büyük artış olacaktır. Öncelikle, tasarıma baz oluşturacak verilerin toplanması ve yapılan kabullerin
gerçekle uyumlu olması gerekmektedir. Ayrıca,
atıksu arıtma tesisleri projelendirilmesinde kullanılan tasarım yöntemlerinin ülkemiz koşulları ile
uyumlu olması gerekmektedir. Bunun için seçilecek teknolojinin ilgili bölge için uyumlu olup
olmadığının değerlendirilmesine yönelik fizibilite
çalışması yapılması gereklidir. Bu bağlamda atıksu arıtma tesisinde enerji ve su geri kazanımı vb.
alternatiflerin değerlendirilmesi ekonomik fayda
sağlayacaktır. Atıksu arıtma tesislerlerinin projelendirilmesinde inşaat ve uzun süreli işletme boyunca enerji ve maliyet giderleri, çevresel etkileri
değerlendirilmelidir. Atıksu karakterizasyonundan başlamak üzere tüm bu değerlendirmelerin
ihale yönetmeliklerinde de yer alması atıksu arıtma tesislerinin kalitesini yükselterek işlevlik kazanmasını sağlayacaktır. Aksi taktirde çevremiz
eski teknoloji ürünü, fazla enerji ve kaynak harcayan tesislerle dolup taşacak, belediyeler için
tesis işletmesi bir külfetten öteye geçemeyecektir.
KAYNAKLAR
ATV-131 (2000) Dimensioning of Single Stage Activated Sludge Plants. GFA, ATV-DVWK Water, Wastewater and
Waste, Hennef, Almanya.
Erdinçler, A., Filibeli, A., Çokgör, EU, Sanin, FD., Alagöz, B.A.,
Ayol, A., İnsel, G., İmamoğlu, İ, Akyapı, A., Büyükkamacı, N., Arıkan, O., Kendir, E., Sayı Uçar, N.,
Öktem, G., Saygılı, G. (2012) Türkiye’de evsel-kentsel atıksu arıtma tesisi çamurlarının yönetimi, 13.
Endüstriyel Kirlenme Kontrolü Sempozyum, 17-19
Ekim, İstanbul.
Foley J., de Haas D., Hartley K., Lant P. (2010) Comprehensive
life cycle inventories of alternative wastewater treatment systems, Water Res., 44(5), 1654-1666.
Insel G., Güder B., Günes G., Ubay Cokgor E. (2012) Are standard wastewater treatment plant design methods suitable for any municipal wastewater? Wat Sci. Tech.,
66(2), 328-335.
Insel G., Dulekgurgen E., Sozen S., Orhon D. (2011) Conceptual basis for the appropriate design of biological
wastewater treatment: drawbacks of existing prescriptions, Desalination and Water Treatment, 26, 1-7.
Kentsel Atıksu Arıtımı Yönetmeliği (2006), Resmi Gazete,
08.01.2006/26047, Mülga Çevre ve Orman Bakanlığı, Ankara.
Long- term simulation of the activated sludge process at the Hanover-Gümmerwald pilot WWTP (2005) Water Res.,
39, 1489-1502.
Metcalf ve Eddy (2003) Wastewater Engineering: Treatment,
Disposal and Reuse, Mc.Graw Hill, Newyork, ABD.
Sözen S., Orhon D., Ubay Cokgor E., Görgün E., Insel G., Karahan O., Yağcı N., Okutman Taş D., Dülekgürgen E.,
Doğruel S., Ölmez Hancı T., Zengin Balcı EG., Cığgın A., Pala I., Katipoglu T., Eldem N., Ünal A. (2008)
İSKİ Tuzla Biyolojik ve Paşaköy İleri Biyolojik Atıksu
Arıtma Tesislerinin Tasarım Kriterlerinin İncelenmesi,
Sonuç Raporu, İstanbul Teknik Üniversitesi, Çevre
Mühendisliği Bölümü, Maslak, Istanbul.,
Spinosa L. (2007) Wastewater Sludge: A global overview of
current status and future prospects. International Water Association, Water 21, Londra, İngiltere.
Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği, Resmi Gazete Tarihi:
31.12.2004, Resmi Gazete Sayısı: 25687, Mülga
Çevre ve Orman Bakanlığı, Ankara.
TÜBİTAK-KAMAG 108G167 Numaralı “Evsel/Kentsel Arıtma
Çamurlarının Yönetimi” başlıklı proje IV. Gelişme
Raporu, Ankara.
Wichern M., Lübken M., Blömer R., Rosenwinkel KH. (2003)
Efficiency of the Activated Sludge Model no.3 for
German wastewater on six different WWTPs, Wat.
Sci. Tech., 47(11), 211-8.
148 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 149
Nazlı YENAl
TC Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Çevre Yönetimi
Genel Müdürlüğü, Deniz ve Kıyı Yönetimi Daire Başkanlığı
KENtSEl AtIKSU YÖNEtİMİ KAPSAMINDA
MARMARA KIYIlARINDA HASSAS AlAN YÖNEtİMİ
ÖZEt
Deniz çevresinin kirlenmesini önlemek, azaltmak ve kontrol etmek, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımını sağlamak amacıyla
ülkemizin taraf olduğu Bükreş ve Barselona
Sözleşmeleri çerçevesinde denizlerimizi kirleten karasal kaynakların (nehirler) baskı ve etkilerinin tespiti, kirli ve temiz kıyı bölgelerinden
alınan deniz suyu, biyota ve sediman örneklerinde metal ve organik kirleticilerin uzun dönemli değişikliklerinin (trend) izlenmesi, kirliliğe karşı hassas, az hassas ve gri alanlardaki
kıyı sularımızda ötrofikasyonun izlenmesi ve
bu alanların değerlendirilmesi amacıyla; Ege
ve Akdeniz’de 1987’den, Karadeniz’de 2004
ve Marmara Denizi ve Boğazlarda ise 2009
yılından bugüne kirlilik izleme faaliyetleri
gerçekleştirilmektedir. Kıyı ve denizlerimizde
bütünleşik kirlilik izleme sistemi Bakanlığımızın müşterisi olduğu TÜBİTAK KAMAG 1001
kapsamında gerçekleştirilen “Türkiye Kıyılarında Kentsel Atıksu Yönetimi: Sıcak Nokta ve
Hassas Alanların Yeniden Tanımlanması, Atık
Özümseme Kapasitelerinin İzleme Modelleme
Yöntemleriyle Belirlenmesi ve Sürdürülebilir
Kentsel Atıksu Yatırım Planlarının Geliştirilmesi” Projesi (SINHA Projesi) kapsamında ülkemiz kıyılarında Sıcak Nokta (SN) ve Hassas
Alanlar (HA)’ın bilimsel veri değerlendirme
yöntemleriyle güncellenmesi/belirlenmesi, öt-
rofikasyona duyarlılıkları açısından izleme ve
modelleme çalışmaları ışığında nicel olarak
değerlendirilmesi ve bu sonuçlara göre anılan
noktalardaki ve alanlardaki en uygun evsel
atıksu arıtım uygulamalarının ve yatırımlarının
geliştirilmesi gerçekleştirilmiştir.
Anahtar Sözcükler
Deniz kirliliği, izleme, kentsel atıksu arıtma tesisi, Su Çerçeve Direktifi
gİRİŞ
“Türkiye Kıyılarında Kentsel Atıksu Yönetimi:
Sıcak Nokta ve Hassas Alanların Yeniden Tanımlanması, Atık Özümseme Kapasitelerinin
İzleme Modelleme Yöntemleriyle Belirlenmesi
ve Sürdürülebilir Kentsel Atıksu Yatırım Planlarının Geliştirilmesi” Projesi (SINHA Projesi)
2011 yılında tamamlanmıştır.
Projenin amacı; ülkemiz kıyılarında Sıcak Nokta (SN) ve Hassas Alanlar (HA)’ın bilimsel veri
değerlendirme yöntemleriyle güncellenmesi/
belirlenmesi, ötrofikasyona duyarlılıkları açısından izleme ve modelleme çalışmaları ışığında nicel olarak değerlendirilmesi ve bu sonuçlara göre anılan noktalardaki ve alanlardaki en
uygun evsel atıksu arıtım uygulamalarının ve
yatırımlarının geliştirilmesidir.
150 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Bu kapsamda; taraf olduğumuz Barselona ve
Bükreş Sözleşmeleri’nde belirlenen kriterler ve
Kentsel Atıksuyun Arıtımı Yönetmeliği gerekleri
göz önünde bulundurularak tüm kıyılarımızda
sıcak nokta ve hassas alan belirlenmesi ve mevcut alanların güncellemesi işi yerine getirilmiştir.(Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2011)
Yine bahse konu proje çıktılarından faydalanılarak hazırlanan “Kentsel Atıksu Arıtımı Yönetmeliği (KAAY) Hassas ve Az Hassas Su Alanları
Tebliği”nde hassas, az hassas ve gri alanlar belirlenmiştir. (Resmi Gazete, 2009)
Bulgular:
Bakanlığımızın müşterisi olduğu ve TÜBİTAK
MAM tarafından yürütücülüğü üstlenilen toplam bütçesi 4,950,601.00 TL. olan “Türkiye
Kıyılarında Kentsel Atıksu Yönetimi: Sıcak
Nokta ve Hassas Alanların Yeniden Tanımlanması, Atık Özümseme Kapasitelerinin İzleme Modelleme Yöntemleriyle Belirlenmesi
ve Sürdürülebilir Kentsel Atıksu Yatırım Planlarının Geliştirilmesi” Projesi (SINHA Projesi)
2008-2011 yılları arasında gerçekleştirilmiştir.
Proje amacı; Ülkemiz kıyısal alanlarında Sıcak
Nokta (SN) ve Hassas Alanlar (HA)’ın bilimsel
veri değerlendirme yöntemleriyle güncellenmesi/belirlenmesi, ötrofikasyona duyarlılıkları
açısından izleme ve model çalışmaları ışığında
nicel olarak değerlendirilmeleri ve bu sonuçlara göre bu alanlardaki en uygun evsel atıksu
arıtım uygulamalarının ve yatırımlarının geliştirilmesidir.
Bilindiği üzere, Kentsel Atıksu Arıtımı Yönetmeliği (KAAY) kentsel atıksuların toplanması,
arıtılması ve deşarjı ile belirli endüstriyel sektörlerden kaynaklanan atıksu deşarjının olumsuz etkilerine karşı çevreyi korumayı amacı ile
hassas ve az hassas su alanlarına yapılacak deşarjlara ilişkin hükümleri içermektedir. (Resmi
Gazete, 2006)
Bu kapsamda; söz konusu proje kapsamında;
hassas, az hassas ve gri alanlar belirlenmiştir.
Buna göre;
•
Az hassas su alanı: Morfoloji, hidroloji ya
da özel hidrolik şartlara göre atıksu deşar-
jının çevreyi olumsuz yönde etkilemediği
deniz, haliç ve lagün gibi kıyı su ortamları
ile hassas su alanları haricindeki kıyı suları
•
Gri Alanlar: Morfolojik ve su kalitesi özelliklerine göre kentsel atık su girdilerinin
ötrifokasyon riski oluşturabileceği düşünülen ve/veya potansiyel olarak ötrofikasyon
riski taşıdığı tespit edilen ancak veri yetersizliği olan izlenmesi gereken haliçler ve
kıyı suları
•
Hassas su alanı: Ötrofık olduğu belirlenen
veya gerekli önlemler alınmazsa yakın
gelecekte ötrofık hale gelebilecek doğal
tatlı su gölleri, diğer tatlı su kaynakları,
haliçler ve kıyı suları, önlem alınmaması
halinde yüksek nitrat konsantrasyonları
içerebilecek içme suyu temini amaçlanan
yüzeysel tatlı sular ve diğer sebeplerle
daha ileri arıtma gerektiren alanları ifade
etmektedir.
Sıcak noktaların belirlenmesi için ise Ülkemizin taraf olduğu Bölgesel Deniz Sözleşmelerinde (Barselona ve Bükreş Sözleşmeleri) kullanılan tanımlar kullanılmıştır.
Bu meyanda; taraf olduğumuz bölgesel sözleşme ve protokollerin uygulanması ve ulusal
mevzuatın gözden geçirilmesi ile ülke ihtiyaçlarının gereklerinin yerine getirilmesi amacıyla
28 kıyı ilinde yapılan inceleme, araştırmalar
neticesinde Sıcak Nokta ve Hassas Alanların
Güncellenmesi ve bahse konu güncellemelerin
Karadeniz Komisyonu ve UNEP/MAP ile paylaşılması işi gerçekleşmiştir.
Kentsel Atıksu Arıtımı Yönetmeliği’ne uygun
“Hassas ve Az Hassas Su Alanları Tebliği” 27
Haziran 2009 tarih ve 27271 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Mevcut ve Yeni Kurulacak Atıksu Arıtma
Sistemlerinin Değerlendirilmesi ve Yatırım
Planlarının Yapılması kapsamında; Kıyı illerine ziyaretler gerçekleştirilmiş, envanter
çalışmaları yapılmış ve bahse konu çalışmaların değerlendirilmesini müteakip ihtiyaca
binaen yatırım portföyü hazırlanmıştır. Elde
edilen yatırım planları, ilgili birimler ve paydaşlar ile paylaşılarak gerekli yatırımlar ve
önceliklerin gözden geçirilmesi işlerinde değerlendirilmektedir.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 151
SONUÇ
SINHA Projesi çıktılarının değerlendirilmesi neticesinde Marmara Bölgesinde herhangi bir sıcak
nokta belirlenmemiştir. Bandırma Körfezi, Gemlik Körfezi-İstanbul Boğazı Doğu Girişi arası, İstanbul Boğazı Batı Girişi- Büyükçekmece arası hassas alan olarak ilan edilmiştir.
Harita 1. Türkiye Kıyılarında Sıcak Nokta ve Hassas Alanlar
Türkiye kıyılarında toplam 375 belediye için KAAT yatırım planlaması yapılmıştır. Bunun 126’sı
mevcut olan KAAT, yapılması gereken (planlanan) ise 249’dur.
Mevcut 126 KAAT’ın 44 tanesi (%35), HA’lar içerisindedir ve 26 tanesinde iyileştirme (seviye
artırımı) yapılması gerekmektedir. Bu ihtiyaç özellikle Marmara (Bursa, Kocaeli, İstanbul, Yalova)
Bölgesinde daha yoğundur.
Tablo1. Mevcut Kentsel Atıksu Arıtma Tesisleri
Buna göre 44 HA Belediyesi içerisinde %60’nın, tüm Türkiye HA’ları içerisinde ise (26/126) %20
’sinin iyileştirilmesi gereklidir.
Mevcut KAAT’larda tüm HA, GA, AHA içerisindeki KAAT’ların ise %40’(51/126)’nın iyileştirilmesi
gereklidir.
Harita 2. Marmara Bölgesi Kıyıları Mevcut KAAT Yeterlilik ve Arıtma Seviyesi Artırımı İhtiyaç Durumu
152 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Harita 3. Marmara Bölgesi Kıyıları Yeni Kurulması planlanan KAAT’ler
Tablo 2. Yeni Kurulacak Kentsel Atıksu Arıtma Tesis Sayıları
Hazırlanan yatırım portföyüne göre Proje dahilinde gerçekleştirilen yatırım portföyü incelendiğinde; Kuzey Marmara kıyılarında daha çok
yeni kurulacak tesisler için 20 milyon Avro’nun
üzerinde, Güney Marmara kıyıları için ise 20
milyon Avro’dan küçük olmak üzere mevcut
KAAT’ların iyileştirilmesi için yatırımların yapılması gerekmektiği görülmektedir.
KAYNAKLAR:
Artüz, İ. 1992: Deniz Kirlenmesi, İTÜ Gemi İnşaatı ve Deniz
Bilimleri Fakültesi, Ofset Baskı Atölyesi, İstanbul.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2011: SINHA Projesi Final Raporu.
International Maritime Organization (IMO), 1992.
MARPOL 73/78, Consolidated Edition, London.
Resmi Gazete, 2004: “Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği”,
31.12.2004 tarih ve 25687 sayılı Resmi Gazete.
Resmi Gazete, 2006: “Kentsel Atıksu Arıtımı Yönetmeliği
(KAAY)”, 27.06.2009 tarih ve 27271 sayılı Resmi
Gazete.
Resmi Gazete, 2009: “Kentsel Atıksu Arıtımı Yönetmeliği
(KAAY) Hassas ve Az Hassas Su Alanları Tebliği”,
08.01.2006 tarih ve 26047 sayılı Resmi Gazete.
Resmi Gazete, 2011,1: “Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname-KHK No: 644”, 04.07.2011 tarih
ve 27984 sayılı Resmi Gazete.
Resmi Gazete, 2011,2: “Çevre Ve Şehircilik Bakanlığının
Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Hükmünde Kararname-KHK No: 648”,
17.08.2011 tarih ve 28028 sayılı Resmi Gazete.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 153
154 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
4.OtURUM:
MARMARA DENİZİ’NDE
RİSKlER VE tEDBİRlER
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 155
Dr. Arzu OlgUN
TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi
Çevre ve Temiz Üretim Enstitüsü
Ersan BAŞAR, Cihangir AYDÖNENER
MARMARA DENİZİ - BAlASt SUYU RİSKlERİ
ÖZEt
Deniz ulaştırması açısından dünyanın önemli
noktalarından birinde bulunan Türkiye, denizyolu ulaşımı ve ticareti için oldukça elverişli
koşullara sahiptir. Türk deniz alanları, ülkemiz
limanlarında gerçekleşen ithalat ve ihracattan
kaynaklanan yoğun deniz taşımacılığı ile Hazar petrollerinin batı pazarlarına taşınmasında
Türk Boğaz ve deniz alanlarının kullanımından
oluşan yoğun gemi trafiğinin çevresel risklerinin etkisi altındadır. Bu risklerin en önemlilerinden biri gemilerin balast sularında kıtalar ve
denizler arasında taşınan zararlı sucul organizma ve patojenlerdir. Gemilerin balast suyunda
denizler arasında taşınan ve işgalci türler olarak da adlandırılan bu canlılar, bilim adamları
tarafından deniz ekosistemlerinin önemli tehditlerinden biri olarak değerlendirilmektedir.
Yapılan çalışmada, 2002-2006 yılları arasında
Marmara Denizi limanlarında gerçekleşen
gemi trafiği, taşınan balast suyu miktarı, orijin
limanlar, denizler ve riskli organizmalar çerçevesinde değerlendirilerek Marmara Denizi
limanları için riskli rotalar belirlenmiştir.
Uluslararası deniz taşımacılığı ile Türk deniz
alanlarına yıllık ortalama yaklaşık 23 milyon
ton balast suyu taşınmakta olup bu miktarda
%45’lik bir pay (yaklaşık 10 milyon ton) İzmit,
Ambarlı, Tuzla, İstanbul ve Gemlik gibi yoğun
yük taşımacılığının yapıldığı büyük limanlara
sahip olan Marmara Denizi’ne aittir.
gİRİŞ
Modern gemicilik faaliyetlerinde balast suyu
yüksüz gemilerde denge ve dayanıklılık sağlayan önemli bir faktördür. Özellikle yük gemilerinde kargonun boş olduğu durumlarda gemide
stabilite, denge ve yapısal bütünlüğü sağlamak
için genellikle geminin kalkış limanından balast suyu alınır. Uluslararası deniz ticareti ile
her yıl, yaklaşık olarak 85.000 gemi tarafından
3-5 milyar ton balast suyunun taşınımı gerçekleşmektedir. Her gemi, gemi tipine ve amacına
bağlı olarak, birkaç yüz litreden 130.000 tona
kadar balast suyu taşıyabilmektedir ve bu sular ile her gün 3000-4000 canlının limanlar ve
denizler arasında taşındığı tahmin edilmektedir
(globallast.org).
Balast tankına alınan canlıların büyük bir bölümü, balast tankı içerisindeki şartlar (sıcaklığın artması, oksijenin azalması gibi), yolculuk süresi ve balast operasyonları sırasında
oluşan basınç nedenleri ile veya taşındıkları
ortamlardaki koşulların uygun olmaması ne-
156 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
deni ile yaşamlarını devam ettiremezler. Ancak bir kısım canlı ise sahip oldukları yüksek
adaptasyon yetenekleri, sıcaklık ve tuzluluk
toleransları sayesinde bu şartlara uyum sağlayarak hayatta kalırlar. İşgalci tür denilen
bu organizmalar taşındıkları yeni deniz alanlarında ekolojik, ekonomik ve halk sağlığı
üzerindeki çeşitli zararlı etkilerle kendilerini
göstermektedir.
Marmara Denizi hem kendi limanlarında gerçekleşen hem de boğazları kullanan transit
geçişli gemilerin oluşturduğu deniz trafiğinden
kaynaklanan çevresel risklerin etkisi altındadır.
Marmara Denizinde yaşanan tür işgallerinin
büyük bir bölümünün gemicilik faaliyetleri ile
ilişkilidir. Çınar vd., (2011) tarafından Türkiye
kıyılarında bulunan yabancı tür envanterine
ilişkin yapmış oldukları çalışmada Marmara
Denizinde 47’si (6 tür şüpheli) gemilerle taşınmış olan toplam 69 yabancı tür kaydı vermişlerdir. Bu türlerden 17’si Süveyş kanalı yoluyla
Akdeniz’e geçmiş olan Lessepsian türlerdir.
Gemilerle Marmara Denizine taşınmış 22 tür
Akdeniz’deki, “En Kötü 100 İşgalci Tür” - the
100 ‘Worst Invasives in Med Sea – arasında değerlendirilmiştir (N. Streftaris and A. Zenetos,
2006).
Çalışmada 2003-2006 yılları arasında
Marmara Denizi Limanlarında gerçeklemiş
olan gemi trafiği verileri kullanılarak, taşınan balast suyu miktarı hesaplanmış, orijin
limanlar ve denizler belirlenmiştir. Ayrıca İzmit, Ambarlı, Gemlik ve İstanbul Liman Başkanlıklarına ait limanlar için Balast Suyu Risk
Değerlendirmesi yapılarak gelen gemilerin
balast sularını aldıkları limanların risk statüleri belirlenmiştir.
Çalışmada kullanılan gemi trafiği verisi Denizcilik Müsteşarlığı veri tabanından sağlanmış
olup 2002-2006 yılarına aittir. Sunulan çalışma, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi
Çevre Enstitüsü tarafından Denizcilik Müsteşarlığı desteği ile gerçekleştirilmiş olan Balast
Suyu Yönetimi projesi kapsamında gerçekleştirilen çalışmaların küçük bir bölümünü içermektedir.
METODOLOJİ
a. Balast Suyu Hesabı
Denizcilik Müsteşarlığı tarafından sağlanan
gemi trafiği verileri kullanılarak limanlara taşınan balast suyu miktarları aşağıdaki formüler kullanılarak hesaplanmıştır. Ham petrol
ile sıvılaştırılmış gaz (LNG ve LPG) taşıyan
tankerlerin her biri için tankerin toplam DWT
miktarının ¼ ü kadar balast suyu kapasitesi
olduğu ve bunların % 60’ında balast operasyonu yapıldığı kabul edilmiştir.
BSMTanker = (DWT/4) X 0,6
BSM = Balast Suyu Miktarı
DWT = Gemi Deadweight tonnage
Ham petrol ile sıvılaştırılmış gaz (LNG ve LPG)
taşıyan tankerlerin dışında kalan Kuru yük,
konteyner, RO-RO ve kimyasal tankerlerde de
her bir geminin DWT’nin 1/5’i kadar balast kapasitesi olduğu ve bu gemilerinde % 40 oranında balast operasyonu gerçekleştirdiği kabulü
yapılmıştır.
BSMDiğer Gemiler = (DWT/5) X 0,4
Yıllara Göre Gelen Toplam Balast Miktarı:
BSMToplam = BSMTanker + BSMDiğer
Gemiler
Toplam gelen balast suyu miktarının hesaplanmasında kuru yük gemileri, konteyner gemileri,
kimyasal tankerler, RO-RO ve petrol tankerleri
hesaplamaya dahil edilmiştir. Bunların dışında
kalan balıkçı gemileri, yolcu gemileri ve hizmet gemileri gibi gemilerin balast operasyonu
yapmadığı kabul edilmiştir.
Balast Suyu Risk Değerlendirilmesi (BSRD)
IMO-GloBallast Proje ekibi tarafından geliştirilen GloBallast-BSRD Metodolojisine uygun olarak gerçekleştirilmiştir (Hilliard vd.,
2004). GloBallast-BSRD metodolojisi, risk
değerlendirmesi yapılan balast suyu alım limanına balast suyu donör limanlarının göreceli risklerinin değerlendirildiği yarı-kantitatif bir risk değerlendirme yöntemidir. Bu
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 157
yöntemle varış limanlarındaki yüksek riskli
balast suyu basım güzergahları (rotaları) belirlenebilmektedir. BSRD, GloBallast proje
ekibi tarafından geliştirilmiş bir veritabanı ile
çalışmaktadır. Söz konusu veritabanı, kalkış
limanına ulaşan türlerin göreceli riskini hesaplamak için gerekli olan balast suyu boşaltımı, balast suyu alım ve basım limanların
çevresel benzerlikleri, biyo-bölgelerde bulunan türlerin dağılımı, etki ve zararlarını içeren verileri kapsamaktadır.
BSRD’de yardımcı programlar
Risk değerlendirmesi çalışmalarında, limanların çevresel benzerliklerinin tespiti için Primer
v6, veri ve sonuçların dünya haritası üzerinde
sunulmasında ArcGIS – CBS programı, BSRD
verilerinin depolanması ve BSRD’nin hesaplanmasında ana program Microsoft Access olup
Primer ve Microsoft Access programları arasında komünikasyonun sağlanması için Microsoft
Excel programı kullanılır (Şekil 1).
Şekil 1. Balast Suyu Risk Analizi Sisteminin şematik olarak gösterimi.
Yukarıda belirtilen bilgisayar programları ile çalışmakta olan IMO GloBallast BSRD sistemi BS Donör
Limanlarının, BS Alım Limanında oluşturduğu risklerin hesaplanması için geçmişe yönelik sefer bilgileri, çevresel veri ve yerel olmayan türlere ait verileri kullanmaktadır. Veritabanı, Şekil 2‘de verilen C1-C4
katsayılarını ve R1-R2 risk azatlım faktörlerini kullanarak, BS Donör limanlarının varış limanı üzerinde
oluşturduğu zararlı türlerin potansiyel boşaltımlarına yönelik “Göreceli Toplam Riski (ROR)” hesaplamaktadır. C1 ve C2 biyolojik açıdan, organizmaların boşaltım sıklığı ve sayısı ile ilgili katsayılardır. C3,
ortama giriş yapan bu organizmaların yaşamlarını sürdürebilme olasılıklarını belirleyen bir katsayı olup
bu değer çok değişkenli benzerlik analizi ile sağlanmaktadır1. C4 ise her bir balast suyu boşaltımında
organizmaların rölatif olarak oluşturdukları tehdidin bir ölçütüdür. En düşük değeri 0.01 olan C3 katsayısı dışındaki her bir katsayının değeri 0 ile 1 arasında değişmektedir.
GloBallast BSRD veritabanı, her bir kalkış limanının Göreceli Toplam Riskinin (ROR) hesaplanmasında aşağıdaki formülü kullanmaktadır;
ROR = ( C1 + [C2 x R1] + C3 + [C4 x R2] ) / 4
1 Limanlar arasındaki çevresel benzerlik yaklaşımını temel alan bu metodolojiye göre, benzerlik ne kadar yüksekse tür işgal riski o kadar
fazladır. Limanlar arasında çok değişkenli benzerlik analizi Primer programı kullanılarak yapılmakta ve çoğu fiziksel olan tuzluluk,
sıcaklık, meteorolojik ve topografik şartlara ait 36 parametre değerlendirilmektedir.
158 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Şekil 2. GloBallast-BSRD Metodolojisi - Risk katsayıları
SONUÇLAR
2002-2006 yılları arasında gerçekleşen gemi
trafiği verileri kullanılarak yapılan hesaplamalara göre; Türkiye kıyılarına yıllık ortalama yaklaşık 23 milyon ton balast suyu taşınmış olup
bu toplam hacmin 10 milyon tonu Marmara
Denizi’ne aittir. Taşınan toplam balast suyu denizlerin aldığı paylar kapsamında değerlendirildiğinde Marmara Denizi’nin %45 ile en yüksek orana sahip olduğu görülmektedir (Şekil 3).
Şekil 4. Marmara Denizine taşınan toplam
balast suyunun limanlara oranı
Taşınan balast suları orijin denizlere göre değerlendirildiğinde taşınan toplam balast suyunun önemli bir bölümü Karadeniz kıyılarında
yer alan limanlara ait olduğu (%31) ve bunu
%19 ile Doğu Akdeniz, %17 ile Orta Akdeniz,
%9 ile Batı Akdeniz ve %4 ile Kuzeydoğu Atlantik ve Güney Atlantik Okyanuslarına ait limanların izlediği görülmektedir (Şekil 5).
Şekil 3. Türkiye Denizlerine taşınan toplam
balast suyunun denizlere göre oranı
Marmara Denizine taşınan balast suyu limanlara taşınma oranı çerçevesinde değerlendirildiğinde en yüksek taşınımın %43 ile İzmit Liman
Başkanlığına ait limanlara olduğu görülmektedir. Bunu %20 ile Ambarlı, %12 ile İstanbul,
%7 ile Gemlik ve %6 ve %5 ile Tuzla ve Silivri
Liman Başkanlıkları izlemektedir (Şekil 4).
Şekil 5. Marmara Denizi’ne taşınan balast
sularının orijin denizlere göre oranı.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 159
Balast Suyu Risk Değerlendirme (BSRD)
Sonuçları
Ambarlı Liman Başkanlığı
Balast Suyu Risk Analizi
BSRD çalışması Marmara Denizi kıyılarında
en fazla balast suyu taşınan limanları için gerçekleştirilmiş olup bu limanlar; İzmit, Ambarlı,
Gemlik ve İstanbul limanlarıdır.
Toplam 70 orijin liman için yapılan balast suyu
risk değerlendirme sonucuna göre; 10 çok yüksek riskli, 12 yüksek riskli, 13 orta riskli, 15 düşük
riskli ve 20 çok düşük riskli liman belirlenmiştir
(Şekil 7).
İzmit Liman Başkanlığı Balast Suyu Risk
Analizi
Ambarlı limanına “çok yüksek riskli” olarak
belirlenen limanlar; Piraeus (Yunanistan, Ege
Denizi), Trieste (İtalya, Adriyatik Denizi),
Durres (Arnavutluk, Adriyatik Denizi), Koper (Slovenya, Adriyatik Denizi), Karadeniz
Ereğlisi (Türkiye, Karadeniz), Damietta (Mısır, Akdeniz), Volos (Yunanistan, Ege Denizi),
Ravenna (İtalya, Adriyatik Denizi), Annaba/
Bone (Cezayir, Batı Akdeniz), Poti (Gürcistan,
Karadeniz) ve Skaramanga (Yunanistan, Orta
Akdeniz) limanlarıdır.
İzmit Liman Başkanlığı için toplam 156 balast
suyu orijin limanının risk kategorisinin belirlendiği balast suyu risk değerlendirme sonucuna
göre; 16 çok yüksek riskli, 26 yüksek riskli, 30
orta riskli, 33 düşük riskli ve 51 çok düşük riskli
orijin liman belirlenmiştir (Şekil 6). Çok yüksek
riskli ilk 6 liman Kardeniz limanları olup bunlar
sırası ile; Novorossiysk, Bourgas, Sevastopol,
Varna, Tuapse ve Constanta limanlarıdır.
Şekil 6. İzmit Liman Başkanlığı Balast Suyu Risk
Analizi Sonuçları
Şekil 7. Ambarlı Liman Başkanlığı Balast Suyu
Risk Analizi Sonuçları
160 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
İstanbul Liman Başkanlığı
Balast Suyu Risk Analizi
Toplam 65 orijin liman için yapılan balast
suyu risk değerlendirme sonucuna göre; 8 çok
yüksek riskli, 12 yüksek riskli, 13 orta riskli,
14 düşük riskli ve 18 çok düşük riskli liman
belirlenmiştir (Şekil 8).
İstanbul Limanına “çok yüksek riskli” olarak
belirlenen limanlar; Sevastopol (Ukrayna, Karadeniz), Bourgas (Bulgaristan, Karadeniz), Varna
(Bulgaristan, Karadeniz), Port Said(Mısır, Akdeniz), Novorossiysk (Rusya, Karadeniz), Constanta (Romanya, Karadeniz), İzmir (Türkiye, Ege
Denizi), Karadeniz Ereğlisi (Türkiye, Karadeniz)
ve Pire (Yunanistan, Ege Denizi) limanlarıdır.
Şekil 8. İstanbul Liman Başkanlığı Balast Suyu
Risk Analizi Sonuçları
Gemlik Liman Başkanlığı Balast Suyu Risk
Analizi
Toplam 83 orijin liman için yapılan balast suyu
risk değerlendirme sonucuna göre 12 çok yüksek riskli, 14 yüksek riskli, 16 orta riskli, 17 düşük riskli ve 24 çok düşük riskli liman belirlenmiştir (Şekil 9).
Şekil 9. Gemlik Liman Başkanlığı Balast Suyu
Risk Analizi Sonuçları
Gemlik Limanına “çok yüksek riskli” olarak belirlenen limanlar; Pire (Yunanistan, Ege Denizi),
Beyrut (Lübnan, Akdeniz), Kavala (Yunanistan,
Ege Denizi), Trabzon (Türkiye, Karadeniz), Haifa
(İsrail, Akdeniz), Bizerte (Tunus, Orta Akdeniz),
Augusta/Priolo (İtalya, Orta Akdeniz), Koper
(Slovenya, Adriyatik Denizi), Mersin (Türkiye,
Akdeniz), Durres (Arnavutluk, Adriyatik Denizi),
Ravenna (İtalya, Adriyatik Denizi) ve Arzew (Cezayir, Akdeniz) limanlarıdır.
DEĞERLENDİRMELER
Marmara Denizi, hem kendi limanlarında gerçekleşen yoğun deniz ticareti hem de Kuzey
Karadeniz limanlarında gerçekleşen petrol taşımacılığı sonucunda Türkiye kıyıları içerisinde balast suyunun en fazla taşındığı ve zararlı
sucul organizma taşınımına en açık bölgelerinden biri konumundadır. Mevcut durumda karasal kirleticileri etkisi ile oldukça hassaslaşmış
olan Marmara farklı deniz alanlarından taşınan
zararlı sucul organizmaların işgaline karşı oldukça savunmasız durumdadır.
Marmara kıyılarında yer alan birçok limanımız
ile diğer ulusal limanlarımız arasında oldukça
yoğun gerçekleşen gemi trafiği değerlendirildiğinde; Marmara’nın ayrıca dünyanın farklı bölgelerinden taşınabilecek organizmaların diğer
deniz alanlarımıza dağılımında da önemli bir
rol oynadığı söylenebilir. Marmara Denizi’nde,
balast suyu taşınımı açısından en riskli bölge
İzmit Körfezi’dir. Körfez, sahip olduğu yaklaşık
39 adet limanla yoğun gemi trafiğinin etkisinde
olup Körfez’e hem ulusal hem de uluslararası
limanlardan alınan balast suyu taşınmaktadır.
Mevcut durumda ulusal limanlarımızda yanaşan gemiler için kirli balast basım yasağı dışında balast suyu basımlarını sınırlayacak bir
uygulama bulunmamaktadır. Gemiler balast
sularını kirli balast olmadığı sürece herhangi bir
risk azaltma faaliyeti uygulamadan serbestçe limanlarımıza veya deniz alanlarımıza basabilmektedirler. Bu durum özelikle nüfusun, sanayi faaliyetlerinin yoğun olduğu ve halihazırda
hassaslaşmaya başlamış bölgelerimiz üzerinde
ciddi riskler yaratmaktadır. Bu kapsamda başta
Marmara olmak üzere tüm liman bölgelerimizde balast suyu kontrolü ile ilgili önlemlerin bir
an önce alınmaya başlaması önemlidir.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 161
Uluslararası Denizcilik Örgütü tarafından
2004 yılında kabul edilmiş olan “Gemi Balast
Sularının ve Sedimanlarının Kontrolü ve Yönetimi Uluslararası Sözleşmesi (Balast Suyu
Yönetimi Sözleşmesi)” yürürülüğe girmesi
için gereken koşulu henüz sağlayamamıştır.
Sözleşme için “IMO’ya taraf olan ülkeler arasında ticaret filolarının toplamı, dünya toplam gemi tonajının %35’inden az olmayan
en az 30 ülkenin rezervasyonsuz imzaladığı,
onayladığı ve resmen kabul ettiği tarihten 1
yıl sonra yürürlüğe girecektir. Mevcut durumda sözleşme 36 ülke tarafından imzalanmış,
onaylanmış ve resmen kabul edilmiş olmakla
birlikte bu oran ülkelerin ticaret filoları toplamı, dünya toplam gemi tonajının %29.07’sini
oluşturmaktadır2.
Balast Suyu Sözleşmesi’nin yürürlüğe girmesinin ardından 2016 yılına kadar her bir gemi
balast suyu risklerinin azaltılması veya tümüyle
ortadan kaldırılması için balast suyu arıtım sistemi kullanmaya başlayacaktır.
2 http://www.imo.org/About/Conventions/StatusOfConventions/
Pages/Default.aspx (6 Mart 2013)
KAYNAKLAR
Çınar, M.E., Bilecenoğlu M., Öztürk, B., Katağan, T., Yokeş,M.B., Aysel, V., Dağlı, E. Açık, S., Özcan, T.
ve H. Erdoğan (2011), An updated review of alien
species on the coasts of Turkey, Medit. Mar. Sci.,
12/2, 2011, 257-316.
Streftaris, N. and A. Zenetos (2006) Alien Marine Species in
the Mediterranean - the 100 ‘Worst Invasives’ and
their Impact Mediterranean Marine Science Volume 7/1, , 87-118.
Hilliard, Rob., Clarke, C., Stevens, C., Polglaze, J.and C.
T.Hayes (2003), Ballast Water Risk Assessment
(Activity 3.1), User Guide (v1.4), GEF/UNDP/
IMO, Global Ballast Water Management Programme (GloBallast), for the BWRA Database/
GIS System.
Olgun, A., Avaz,G, Dönertaş A., Aydöner, C, Bozkaya, Ş.,
E. Başar, ve diğ. (2008) Balast Suyu ile Taşınan
Zararlı Sucul Organizmaların Kontrolü ve Yönetimi Projesi, Sonuç Raporu, Proje No: 506 G 214,
Rapor No; ÇE.09.10, TÜBİTAK MAM.
162 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 163
Doç. Dr. çolpan POlAt BEKEN
TÜBİTAK, Marmara Araştırma Merkezi, Çevre Enstitüsü
Dilek EDİgER, leyla tOlUN, Bilge tUtAK, Cihangir AYDÖNER,
Vildan tüFEKçİ, Arzu OlgUN,
Fatma tEllİ KARAKOç, Sinan HüSREVOĞlU
DENİZ VE KIYI SUlARI KAlİtE DURUMlARININ
BElİRlENMESİ VE SINIFlANDIRIlMASI:
MARMARA DENİZİ ÖRNEĞİ
ÖZEt
Bu çalışmada, halen devam etmekte olan ve
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı-ÇYGM desteği ile
Türkiye denizleri için gerçekleştirilen “Deniz
ve Kıyı Suları Kalite Durumlarının Belirlenmesi ve Sınıflandırılması Projesi” nin ilk çıktıları,
Marmara Denizi özelinde aktarılacaktır. Ayrıca, projede de bir bütün olarak değerlendirilen
gözden geçirilip uyumlaştırılabilen yönetim
modeli basamakları irdelenecektir.
Proje, AB Su Çerçeve Yönetmeliği ve Deniz
Stratejisi Çerçeve Yönetmeliği uygulama basamaklarının anlaşılması ve uygulanabilmesi için
gerekli bilimsel yaklaşımların oluşturulması ve
ihtiyaçların belirlenmesi temeline dayanmaktadır. Bu kapsamda, projenin amaçları; kıyı
sularının ve tipolojilerinin tanımlanması ile
farklı tipteki su yönetim birimlerinin ekolojik
ve kimyasal durum ve maruz kaldıkları baskıların değerlendirilmesi ile sınıflandırılması, deniz
suları için iyi çevresel durum hedef, kriter ve
göstergelerinin oluşturulması ve kıyı ve deniz
suları ile bunların altında kalan deniz tabanını
da içeren çok konu ve parametreli bütünleşik
izleme modelinin oluşturulmasıdır.
Projede gerçekleştrilen ve burada sunulan çalışmalar, tüm denizlerimiz için ayrı ayrı geliştirilmesi düşünülebilecek “deniz strateji” lerinin
hazırlanmasında önemli katkı sağlayacaktır.
gİRİŞ
Kıyı ve deniz alanlarımızın akılcı/sürdürülebilir
yönetimi için, kıyı sularımız ile bunların açığında kalan deniz bölgesinin kirlilik ve ekosistem
kalite durumlarının düzenli olarak çok parametreli izleme programları ile izlenmesi, bu
çalışmalardan elde edilen bulguların uzmanlar
tarafından baskı-durum-etki göstergeleri dikkate alınarak; indikatörler, indeksler, zamana
karşı değişimler, dağılım haritaları vd. araçların kullanımı ile değerlendirilmesi ve bu yolla
yönetim birimlerinde bulunan karar verici ve
uygulayıcıların ihtiyacı olan bilginin üretilme-
164 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
si zorunlu basamaklardır. Gerek Avrupa Birliği
üyeleri gerekse de Akdeniz ve Karadeniz gibi
çok devletli bölge denizleri ülkeleri ortak kriterler ve yöntemler ile özellikle kıyı sularını uzun
yıllardan beri izlemek ve değerlendirmekle yükümlüdürler. Bu yolla; ulusal ölçekte alınacak
önlemler planlanabilmekte ve bu önlemler ile
istenilen çevresel seviyeye ulaşılıp ulaşılamadığı kontrol edilebilmektedir.
Şekil 1’de verilen tekrarlanan (iteratif) basamaklar ile uygulanan yönetim modeli belli
aralıklar ile (4-6 yıl) gözden geçirilerek uyumlaştırılabilir. Yukarıda belirtilen basamaklar
ile birlikte, kontrol ve gözden geçirme için
gerekli olan “çevresel hedefler”in belirlenmesi ise özellikle AB Su Çerçeve Direktifi (SÇD,
2000/60/EC) ve AB Deniz Stratejisi Çerçeve
Direktifi (DSÇD, 2008/56/EC)’nde zorunlu-
dur. Bu hedeflerin nicel değerler veya niteliksel olarak ifadesi mümkün olmakla birlikte,
seçilen izleme ve değerlendirme göstergelerine, verinin varlığına, izleme sisteminin sürekliliğine ve yönetimlerin tercihlerine bağlı
olarak farklı şekillerde ifade edilebilir. SÇD
için “iyi ekolojik durum” ve “kabul edilebilir
kimyasal durum” tanımları oldukça nettir ve
ülkeler uyguladıkları çok uluslu interkalibrasyon çalışmaları ile bu durumu nicel değerler
olarak ifade etmişlerdir. DSÇD kapsamında
ise “iyi çevresel durum” hedeflerinin bölgesel
(Akdeniz, Karadeniz gibi) veya alt bölgesel
(Doğu Akdeniz, doğu Karadeniz gibi) olarak
belirlenmesi istenmekte (EC DG ENV, 2011)
ve bu sebeple Türkiye’nin de içinde olduğu
Bükreş ve Barselona sözleşmesi alanlarında
ulusal ve ortak çalışmalar yürütülmektedir.
Şekil 1. Gözden geçirilebilir-tekrarlanan yönetim yaklaşımı
Bu sürece hazırlık ve uyum amacı ile Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı-ÇYGM ile TÜBİTAK-Marmara Araştırma Merkezi arasında imzalanan
bir protokol ile “Deniz ve Kıyı Suları Kalite
Durumlarının Belirlenmesi ve Sınıflandırılması Projesi (DeKoS 2011-2013)” başlatılmıştır.
Tüm Türkiye deniz alanını içeren bu projeye,
üniversiteler, devlet kurumları, yerel yönetimler ve STK’lar veri ve uzmanlık ile katkı sağlamaktadırlar.
Projede öncelikli olarak hedeflenen Türkiye
denizlerinde AB-SÇD yaklaşımı ile kıyı sularını tanımlamak, bu suları ve altında kalan
deniz tabanını jeomorfolojik ve fiziksel değişkenlere göre tiplerine ayırmak, kıyı suyu
yönetim birimleri olarak su kütlelerini (water body) belirlemek, bu birimleri ekolojik
ve kimyasal durum değerlendirmesi yaparak
kalite sınıflarına ayırmaktır. Ayrıca, AB-DSÇD kapsamında kıyı suları ötesinde kalan
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 165
denizel alanlarımızla ilgili olarak Şekil 1’de
belirtilen yönetim anlayışının geliştirilmesine
yönelik uzman gruplarını oluşturmak, DSÇD
tematik alanlarındaki bilgi/veri/uzmanlıklardaki boşlukları belirlemek ve var olan bilgi
ve uzmanlıkların kullanımı ile farklı denizlerimizde bir ilk durum değerlendirmesini
gerçekleştirmektir. Proje’nin en önemli çıktılarından birisi ise Türkiye kıyı ve deniz suları
için hazırlanacak bütünleşik izleme program
taslağı olacaktır.
Bu bildiride, Projede gelinen durum Marmara Denizi için kısaca özetlenecektir. Ayrıca,
Türkiye’ye komşu AB ülkelerinin 2016 yılında
ortak denizlerimizin sürdürülebilir kullanımına
yönelik olarak uygulamaya başlayacakları ulusal deniz stratejilerini hazırlama çalışmalarına
paralel olarak ülkemiz denizlerinde Bakanlık’ın yürüttüğü proje bazlı çalışmalara bir örnek olarak sunulacaktır.
sınıflandırmanın uygulanacağı biyolojik kalite
elemanları denizlerdeki mikroskopik birincil
üreticiler (fitoplankton), kıyı ve zemine tutunan makro algler ve deniz dibi çökellerinde
yaşayan (bentik) omurgasız canlılardır. Bu üç
grubun ayrı ayrı kalite durumlarının değerlendirmesi sonunda birleşik değerlendirme yapılır
ve buna göre her su tipi için ekolojik kalite durumu belirlenir.
Proje kapsamında ülkemiz kıyı sularında her
bir biyolojik kalite elemanın değerlendirilmesi için yeterli verinin mevcut olmadığı tespit
edilmiştir. Verinin en çok olduğu bileşen fitoplankton ve bunun eş değer biyokütle ölçütü olarak klorofil konsantrasyonlarıdır.
BUlgUlAR
Proje’nin ilk yarısı içinde elde edilen önemli sonuçlardan birisi Türkiye kıyı sularının SÇD ve kılavuzları kapsamında tanımlanması (EC, 2003)
ve tipolojilerinin belirlenmesi olmuştur. Bu çalışmada, Seyir Hidrografi ve Oşinografi Dairesi’nden TÜBİTAK MAM tarafından talep edilen
derinlik ve dip yapısı verileri ile ODTÜ-DBE,
İÜ-DBİE, DEÜ-DBTE ile ÇŞB’dan elde edilen
tuzluluk verilerinden faydalanılmıştır. Kıyı suları
tanımlaması ve tipoloji çalışmaları DEÜ-DBTE
uzmanları ile birlikte gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmaya örnek olarak Marmara Denizi kıyı suları
ve tipoloji bulguları Şekil 2’de verilmiştir. Diğer
denizlerde kullanılmasına rağmen, tuzluluk kriteri Marmara Denizi’nde kullanılmamıştır. Bunun sebebi, tuzluluk değişimlerinin alt ve üst tabakalarda farklı mevsimsel özellikler göstermesi
ve analiz sonuçlarının tip sayılarını çoğaltması
ile çalışmanın takip eden basamaklarını oldukça
karmaşıklaştırmasıdır. SÇD uygulama basamaklarına göre (EC, 2003) tipoloji çalışması ekolojik
durum değerlendirmesi için gereklidir.
Kıyı sularında ekolojik durum değerlendirmesi SÇD’de tanımlı 5 kalite sınıfının (çok iyi/
iyi/orta/zayıf/kötü) ve bunları ayıran sınıf sınır
değerlerinin tanımlanması esasına dayanır. Bu
Şekil 2. Marmara Denizi kıyı suları ve tipleri
(2012)
Bu bileşende sınıf sınır değerlerinin belirlenmesi içinse en az 5 yıllık, aylık olarak toplanmış
veri gereklidir. Marmara Denizi’nde bu şekilde toplanmış veri seti sadece İzmit Körfezi ve
İstanbul Boğazı-Marmara Denizi kesişim bölgesinde mevcuttur. Bu veriler Kocaeli Büyükşehir Belediyesi-TÜBİTAK MAM (2008-2012)
ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi-İÜ DBİE
(1999-2009) ortaklıkları ile yürütülen çalışmalardan elde edilmiştir. Bu verilerin analizi İzmit
Körfezi ve Marmara Denizi için ayrı ayrı yapıldığında elde edilen 5 sınıf değeri kullanılarak
2011 yılı Kasım dönemi için (ÇŞB desteği ile
gerçekleştirilen bütünleşik izleme çalışması)
denizde bir ilk durum değerlendirmesi vermek
mümkündür (Şekil 3).
Bu biyolojik kalite elemanında belirlenen tipolojiler kritik bir değişim yaratmamakta olup
tipolojilerin özellikle bentik omurgasızların ve
166 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
makro alglerin analizlerinde dikkatle kullanılması gerekecektir. Sözü edilen diğer iki biyolojik bileşen için 2013 Nisan-Temmuz dönemlerinde ek saha çalışmaları yapılacak olup bu
çalışmaların tamamlanmasından sonra geçmiş
yıllara ait verilerin tekrar değerlendirilerek ekolojik durum hakkında birleşik bir karar vermek
mümkün olacaktır.
Üç biyolojik kalite elemanın ortak değerlendirmesinde oluşacak kararın fizikokimyasal özellikler ve kimyasal kirlilik durumu ile de kontrol
edilmesi ve bu şekilde nihai kararın verilmesi
gerekmektedir. Çünkü, birleşik ekolojik durum
“iyi” olarak değerlendirilse bile kimyasal kirlilik
düzeyinin yüksek ya da çözünmüş oksijen seviyelerin dönem dönem düşebildiği veya besin
maddelerinin ortama giderek daha fazla verildiği durumları bir erken uyarı olarak kabul etmek
ve yönetim planlarını bu bölgeleri de risk altında düşünerek yapmak gerekmektedir. SÇD ve
kılavuzlarında (EC, 2003a; EC, 2005) bu konuya
açıklık getirilmiş ve kimyasal durumun ekolojik
durumu destekler nitelikte kullanılması gerekli
kılınmıştır. Ancak, kimyasal durum değerlendirmelerinin yapılabilmesi için “kabul
Şekil 3. “Klorofil” kalite göstergesine göre Kasım
2011 tarihinde Marmara Denizi kalite durumu
edilebilir”/”edilemez” kararının verilebilmesi
bunun için de seçilmiş kimyasallar için “çevre
kalite standartları” nın tanımlı olması gerekir.
Bu standartlar henüz ülkemizde belirlenmediği için söz konusu değerlendirmeyi yapmak
mümkün değildir. Sadece, bir bölgenin diğerine göre daha az veya çok kirli olduğu, şu
anki izleme çalışmalarından çıkartılabilen bir
sonuçtur. Buna örnek olarak, 2011 yılı izleme
verilerine göre, Marmara Denizi çökellerinde
kadmiyum dağılımları Şekil 4’de verilmiştir.
Şekil 4. 2011 yılı Marmara Denizi çökellerinde
kadmiyum dağılımı
GENEL DEĞERLENDİRME
Şekil 1’de belirtilen yönetim basamaklarında yer
alan “çevresel hedefler” konusunda kıyı suları
için “iyi” ekolojik durum hedeflenir. SÇD’ye göre
çok net olarak tanımlanan bu sınıra göre, “orta”
kalitedeki bir su kütlesinin durumunun “iyi” seviyeye çıkartılması için önlemler oluşturulması
şarttır ki, bu da insan faaliyetleri sonucu oluşan
baskılar üzerinde kontrolü gerektirir. Diğer taraftan, “kötü” veya “zayıf” sınıfındaki suların öncelikle “orta” seviyeye ulaştırılması gerekir. Şekil 3
bu çerçevede değerlendirilerek, gerekli çıkarımları yapmak mümkündür. Ancak diğer iki biyolojik kalite elemanına yönelik durum değerlendirmeleri de en sağlıklı şekilde tamamlandıktan
sonra yapılan çıkarımlar tekrar gözden geçirilmelidir. Bu süre zarfında – yani bütünleşik izleme
çalışmalarının sürekliliğinin sağlanması ve Marmara Denizi’ne özgü sınıflandırma kriterlerinin
tamamen oluşmasına kadar- birinci biyolojik kalite elemanı göstergesi olarak klorofil değişimleri
diğer destekleyici fizikokimyasal göstergeler (besin elementlerinin ve çözünmüş oksijen durumu
vb) ve kimyasal kirlilik dağılımı haritaları (Şekil
4) ile birlikte var olan baskılar ile ilişkilendirilebilir. Bu çalışmada CBS ortamında oluşturulan
çok parametre ve verili baskı haritalarının (Şekil
5) kullanılmasının yanı sıra baskı ve durum/etki
göstergeleri arasında (EC, 2003b) istatistiki ilişkileri oluşturarak, özellikle yüksek risk altındaki su
kütlelerini belirlemek mümkündür.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 167
olduğu konuların varlığı göz önüne alındığında
bazı çalışmaların bütünleşik izleme çalışmalarına paralel olarak yürütülecek ve yatırım programlarına dahil edilecek nitelikte ek çalışma ve
projeler olarak ele alınması sağlanmalıdır.
SONUÇ
Şekil 5. Marmara Denizi üzerindeki karasal ve
denizel baskıların gösterimi
Hazırlanması ve uygulanması hedeflenecek
deniz stratejisinin (DSÇD, 2008/56/EC), deniz çevresi iyi çevresel durum değerlendirmesinin yanı sıra Şekil 5’te belirtilen tüm karasal
ve denizel baskıların analizini ve uygulanacak
önlemler programının maliyet etkinliği ve sosyal etki analizlerini içermesi beklenmektedir
(EC DG ENV, 2011). Projede, önlemler programının oluşturulması ve sosyo-ekonomik
analizleri yapılması hedeflenmemekle birlikte
her bir “iyi çevresel durum“ tanımlayıcısı için
baskı-durum-etki göstergelerine göre analizlerin yapılması istenmektedir. Bu amaçla, DSÇD’de belirtilen temaların tümü Marmara Denizi için de irdelenmekte, veri/bilgi/uzmanlık
gereksinimleri belirlenmektedir.
DSÇD’ye göre, kıyı suları da dahil olmak üzere
denizel alanı da kapsayan bu temalar; biyolojik
çeşitliliğin kritik habitat ve türler seviyesindeki
durumu, yabancı türlerin varlık ve yayılımları,
balıkçılık yapılan türlerin popülasyon durum ve
sağlığı, besin zincirindeki kırılmalar ve etkileri,
deniz tabanı bütünlüğü, hidrolojik dengenin durum ve değişime maruziyeti, ötrifikasyon ve kirlilik durumu, deniz katı atıklarının miktar ve etkileri ile su altı gürültüsü yoğunlukları ve etkileridir.
İleriye yönelik oluşturulacak izleme ve değerlendirme programının, bu konuların tümünde
gerekli verinin bir araya getirilmesini sağlayacak yapıda oluşturulması önemli bir ihtiyaçtır.
Ancak konuların çeşitlilik ve genişliği ve habitat durumu, deniz katı atıklarının etkileri, su altı
gürültüsü yoğunluk ve etkileri, balık stoklarının
durumu gibi veri eksikliklerinin önemli boyutta
Marmara Denizi İzleme ve değerlendirme sistemi gözden geçirilebilir-tekrarlanan yönetim anlayışını destekleyecek yapıda organize edilmeli,
izleme faaliyetleri düzenli olarak gerçekleştirilmelidir. Bu organizasyonda gerekli tüm merkezi
ve yerel yönetim unsurları belirtilen konuların
tümünü kapsayacak şekilde yer almalıdır.
Kıyı ve deniz suları için birleşik kalite değerlendirmesi anlaşılmalı ve uygulanmalı, bu değerlendirmede ekosistemin canlı-cansız bileşenleri
birlikte dikkate alınırken bunlar üzerinde uygulanan baskıların tümü de değerlendirilmelidir. İleriki dönemlerde, bu çabalara ek olarak, önerilen
ve uygulanması planlanan önlemlerin maliyet
etkinliği ve sosyal etkinlik analizleri yapılmalıdır.
Bütüncül yapının teşkilinde, izleme ve değerlendirmelerden sorumlu kalıcı uzman grupları,
çevresel hedeflerin belirlenmesi ve kontrolünden sorumlu uzmanlar ve uygulayıcılar ile planlama ve uygulamalardan sorumlu yöneticiler yer
almalı; bu farklı grupların çabaları “çevrenin korunması ile bölge halkının bugünkü ve gelecekteki sosyal ve ekonomik refahı” ortak hedefine
hizmet etmelidir.
KAYNAKLAR
EC, 2003a. Common Implementation Strategy for the
Water Framework Directive (2000/60/EC). Guidance Document No 5. Transitional and Coastal Waters – Typology, Reference Conditions
and Classification Systems Produced by Working Group 2.4 – (COAST). Luxembourg, Office
for Official publications of the European Communities.
https://circabc.europa.eu/w/browse/
a3c92123-1013-47ff-b832-16e1caaafc9a
EC, 2003b. Common Implementation Strategy for the Water Framework Directive (2000/60/EC). Guidance
Document No 3. Analysis of pressures and impacts. Produced by Working Group 2.1 – (IMPRESS).
Luxembourg, Office for Official publications of the
European Communities. https://circabc.europa.eu/w/
browse/a3c92123-1013-47ff-b832-16e1caaafc9a
168 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
EC, 2005. Common Implementation Strategy for the Water
Framework Directive (2000/60/EC). Guidance Document No. 13. Overall approach to the classification of ecological status and ecological potential
. Luxembourg, Office for Official publications of
the European Communities. https://circabc.europa.eu/w/browse/a3c92123-1013-47ff-b832-16e1caaafc9a
EC DG ENV, 2011. Common Implementation Strategy activities for the MSFD. Finalisation
of common understanding document on Good Environmental Status. Doc. No.3. Informal Meeting of EU
Water directors and EU Marine Directors Warsaw, Poland, 7th – 9th December 2011.
JRC, 2009. Scientific and Technical Reports, Water Framework Directive Intercalibration Technical Report Part 3: Coastal and Transitional Waters. EUR
23838 EN/3 – 2009 (Eds. A. Carletti & A. Heiskanen), Luxembourg, Office for Official publications of the European Communities
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 169
Kaptan Ömer ASMAlI
Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü. Operasyon Baş Enspektörü
BOĞAZlAR, PEtROl YAYIMlARI, RİSKlER VE çARElER
gİRİŞ
İstanbul Boğazı
Bir tehlikenin varlığını algılamak o tehlikenin
ne olabileceği, ne zaman ve nasıl meydana
gelebileceği hakkında fikir yürütebilmemiz ile
mümkündür. Bunun için, günümüzde modern
ilimde “risk analiz metodunu” kullanıyoruz.
Özellikle Türk Boğazları dediğimiz İstanbul
ve Çanakkale Boğazlarında birçok kez farklı
kurumlar tarafından risk analizleri yapılmıştır.
Ancak kanımca, her kurum olayı kendi ilgi alanı ve bakış açısı ile ele almış olup değerlendirmelerini de bu çerçevede yapmışlardır. Bu
bakış açıları ile konunun her yönü ile bakılması
ve incelenmesi imkanını bulamamışlardır. Bu
tespitimizdeki diğer bir önemli konu ise her birim ortak görüş ve bir komisyon altında ortak
paydada buluşamadığından bir olay meydana
geldiğinde (örneğin İstanbul Boğazı noktasında
gemi çatışması meydana geldi ve 5 ton yakıt
denize dökülerek yayılım başlamıştır) bu konuda çalışan uzmanlar ne kadar süre içinde, nerede ve nasıl olaya müdahale edilmesine katkı
sağlayacağı bana göre tam olarak belli değildir
ve uygulama safhasında karışıklık ve gecikmelere sebep olacaktır.
1.
Karadeniz’i Marmara Denizi ile Marmara
Denizi’ni Ege Denizini ile birleştirir.
2.
İki devleti, iki ekonomik bölgeyi ve iki
açık denizi birleştiren bir yapıda değil,
tamamen Türkiye Cumhuriyeti karasuları
içinde bulunan uluslararası gemi trafiğine
açık ulusal bir suyoludur.
3.
Bu yapısı ile dünyadaki hiçbir boğaza benzemez. Ayrıca coğrafi yapısı, darlığı, kuvvetli akıntıları, keskin dönüşleri, değişken
iklim şartları ve yoğun deniz trafik hareketi
ile İstanbul Boğazı, dünyanın en önemli ve
riskli doğal dar suyoludur.
4.
Dünyada, içinden yılda 50.000 den fazla
gemi geçen başka bir şehir yoktur,
5.
Dünyada, aynı anda dört çeşit akıntının
var olduğu başka bir şehir yoktur,
6.
Karadeniz ile Akdeniz’i birbirine bağlayan
ve alternatifi olmayan bir suyolu yoktur,
7.
Dünyada, bir kadının yatağında uyurken
bir gemi tarafından öldürüldüğü başka bir
kaza yoktur (1963 M/V Arhangelsk),
8.
Dünyada, 15 yıl içinde meydana gelen iki
ayrı tanker kazasında 72 kişinin hayatını
kaybettiği ve 115.000 ton petrol kirliliğinin oluştuğu başka bir suyolu yoktur,
Konumuz İstanbul Boğazı olduğuna göre ve
birçoğumuz İstanbul’umuzun ve ülkemizin incisi olan Boğazı bildiğimiz halde bazı bilgileri
hatırlamakta yarar olduğunu düşünüyorum.
170 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
9. Dünyada, 13 milyondan fazla insanın yaşadığı ve içinden her 53 dakikada bir geçen tankerlerin günlük 400.000 ton tehlikeli yük taşıdığı başka bir şehir yoktur.
Yapısı son derece karmaşık olan İstanbul Boğazı’nda 4 çeşit ana akıntı vardır.
1. Üst akıntı: Kuzeyden güneye doğru, yüzeyden yaklaşık 15-20 metre derinliğe kadar inen seviye farkından oluşan akıntı
2. Alt-dip- akıntısı: Güneyden kuzeye doğru,
üst akıntının altından başlayan yoğunluk
farkından dolayı oluşan akıntı
3. Ters akıntı: Koy veya herhangi bir engel
nedeni ile üst akıntının bu engele çarpması neticesinde yönünü güney kuzey istikametine çevirmesi
4. Lodos (güney batı) rüzgârları nedeni ile
oluşan üst akıntının yönünün ters istikamete yani güney kuzey istikametine dönmesi şeklindedir.
Yukarıda kısaca özetlediğimiz ana akıntılardan
başka aynı bölgede birbirine zıt veya aynı vektör doğrultusunda hareket etmeyen yerel akıntılara rastlanmaktadır. Bu durumda kolayca
görüleceği üzere herhangi deniz kazası neticesinde oluşan deniz kirliliği müdahale ve mücadele etmek son derece zordur. Ancak bütün bu
olumsuz şartları bilmemiz ve gerekli önlemleri
almamız neticesinde oluşabilecek zararı en aza
indirmemiz mümkündür.
Riskler
İstanbul Boğazı’nda yerel ve transit trafik çok
yoğun olarak gözlemlenmektedir. Yukarıda kısaca özetlenen İstanbul Boğazı’nın özellikleri
de göz önüne alınınca kaza riski oldukça fazladır. İstanbul Boğazı’na ait 2007-2011 yılları
arasındaki bazı istatistikler;
1. Yıllık ortalama transit gemi geçişi
52,418 adet olup, pilot kullanım oranı
%41 dir.
2. Tehlikeli yük taşıyan gemi adedi 9,407
olup, taşınan tehlikeli yük miktarı 143
milyon tondur. Bu rakam içinde 5,034 ton
LPG, 3,166 ton ise kimyasal taşınmıştır.
Diğer yükler petrol ve diğer petrol türevleridir.
3. Gemilerin ortalama yaşları 23 tür.
4. Her 40 saatte bir gemi farklı nedenlerden
arıza vermektedir.
Görüldüğü üzere yukarıdaki veriler son derece önemli ve risk faktörünü yukarı çeken unsurları bir arada bulundurmaktadır. Kamuoyuna yansımayan kazaların oluşmaması için Kıyı
Emniyeti’nin etkin rolü olduğu her 40 saatte
bir arıza yapan gemilere müdahale ile mümkün olmaktadır. Buna rağmen gene de önlenemeyen kazalar olmakta ve sonuç kısmında
değineceğimiz ek önlemlere ihtiyaç duyulmaktadır.
Tablo 1. İstanbul Boğazı’nda meydana gelen büyük kazalar.
19.09.1964
Peter Zoranic (Yugoslav)Norborn (Norveç)
Çatışma,
yangın ve petrol kirliliği
Kanlıca önleri
Miktar
bilinmiyor.
01.03.1966
Lutsk-USSR
Çatışma ve yangın
Kızkulesi
önleri
1.850 ton
petrol döküldü
15.11.1979
Independenta (Romen)Evriali (Yunan)
Çatışma ve yangın
Haydarpaşa
96.400 ton ham petrol
döküldü ve yandı
09.11.1980
Nordic Faith (İngiliz) -Stavanda (Malta)
Çatışma ve yangın
29.10.1988
Blue Star (Malta)Gaziantep (Türk)
Temas
Ahırkapı
açıkları
1.000 ton Amonyak
döküldü
25.03.1990
Jamburg(Irak)Datongshan (Çin)
Çatışma
Sarıyer açıkları
2.600 ton
petrol döküldü
13.03.1994
Nassia(Güney Kıbrıs)
Shipbroker
Çatışma ve yangın
İstanbul Boğazı Kuzey girişi
10.000 ton ham petrol
döküldü ve yandı
30.12.1999
Volgoneft 248
(Rusya)
Kırılma ve batma
Florya
1.578 ton petrol
döküldü
07.10.2002
Gotia (Malta)
Çatışma
Bebek
22 ton petrol döküldü
Miktar
bilinmiyor.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 171
Yukarıda Tablo 1’de verilen İstanbul Boğazı
deniz kazalarından en büyük etkiyi yapan İndependenta-Evriali tanker kazasını incelersek;
Oluş Şekli:
Yunan Kargo gemisi Evriali ile çatışma neticesinde patlama oldu, tanker yanmaya başladı
Kaza sonuçları:
•
Gemi mürettebatından 43 kişi hayatını
kaybetti
•
Çevre binalarda maddi hasar oluştu,
•
Şehir hatları vapur seferleri askıya alındı
•
Boğaz trafiği 1 hafta kapatıldı Modada
araç trafiği kapatıldı
Petrol döküntüsü:
96.400 ton petrol denize döküldü ve yandı
Haydarpaşa Garı’nın dış yüzeyi önemli ölçüde
zarar gördü.
Kazadan sonra Marmara’da yemli Lüfer oltacılığı
neredeyse bitti.
Sahiller, karabatak ve diğer canlılar zifte bulandı.
Dikkat edilirse kazanın oluş yeri Haydarpaşa
önleri. Eğer bu tip kazalar boğazın ortasında örneğin Yeniköy civarında olması durumunda…
Allah göstermesin, düşüncesi bile ürpertiyor insanı. Şüphesiz o günün koşulları ile günümüz
imkan ve kabiliyetleri arasında kıyas kabul etmez durum söz konusu ama sonuç gene korkunç olacağı kesindir.
Diğer 2. önemli kaza 1994 yılında Sarıyer önlerinde olan Nassia-Shipbroker çatışmasında
ise ben kurtarma gemisi kaptanı olarak ilk saatlerden son saate kadar toplam 47 gün olayın
içinde bulunmam itibariyle olayın tehlike boyutunu birebir yaşadım.100.000 ton ham petrol yüklü yanan bir gemiye müdahale etmek
elbette büyük risk taşımakta idi. Bu gemide 29
kişi hayatını kaybetti, yaklaşık 10.000 ton yükün bir kısmı denize döküldü, bir kısmı da yandı. Kalan yakıt yangın söndükten sonra başka
gemiye transfer edildi.
Önceleri ülkemizde bu gibi kazalarda yapılan
masraf ve giderle maalesef tam olarak belirlenemiyordu ama 5312 sayılı yasa ile hem müdahale daha etkinleşti hem de masraf ve giderler
sistematik olarak kayıt altına alındı.
1996 yılında İngiltere açıklarında kaza geçiren
SEA EMPİRES tankerine ait veriler Tablo 2’de
gösterilmiştir.
Tablo 2. SEA EMPİRES
72.361 ton petrol döküldü. (21.274.000 varil)
Toplam temizlik maliyeti
Havadan dispersant uygulaması
$925.515
Dispersant
$888.494
Dispersant mobilize/demobilize
$82.455
Gemi kiralama
$3.638.114
Denizde ekipman/iş gücü
$2.818.613
Kıyı temizliği iş gücü
$5.921.611
Kıyı temizlik ekipmanları
$901.956
Bilimsel Destek
$631.033
Diğer İşletme Giderleri
Şekil 1. İndependenta-Evriali tanker kazası
$259.144
Diğer ilave temizlik giderleri
$2.257.065
TOPLAM
$18.324.000
172 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Şüphesiz her bölgenin, ülkenin, kullanılan
ekip ve ekipmanın v.b. gibi girdi ve çıktıları
maliyeti etkileyecektir. Ama benzer olay İstanbul’da olsa bu rakamların çok üstüne çıkılacaktır. Ayrıca bu tabloda, ekolojik çevreye,
kıyılara, gemilere, kısaca hassas bölgelere verilen zararlar hesaplanmamıştır. Bu durumda
rakamların birkaç kez katlanarak gideceği aşikardır.
1. Gemi Trafik Hizmetleri- GTH- (VTS) sisteminin hizmete alınması
Ülkemizde 03 Mart 2005’te kabul edilen, 1
Mart 2005 ’te Resmi Gazete’de yayınlanan ve
yayınlandığı tarihten 3 ay sonra 11 Haziran
2005 ’te yürürlüğe giren “5312 sayılı Deniz
Çevresinin Petrol Ve Diğer Zararlı Maddelerle Kirlenmesinde Acil Durumlarda Müdahale
ve Zararların Tazmini Esaslarına Dair Kanun”
deniz kirliliği vuku bulduğunda işlenecek prosedürler bakımından önemli bir eksikliği doldurmuştur.
6. Türk Radyonun modernizasyonu
İstanbul Boğazı’nda meydana gelen kazaların
başlıca nedenleri
1. Yetersiz bayrak devleti kontrolü
2. Yetersiz liman devleti kontrolü
3. Standart altı gemiler
4. Yetersiz ve tecrübesiz kaptan ve mürettebat
5. Sigortasız ve P&I clup kasmamı dışındaki
gemiler
6. Liman ve kıyı devletleri arasında yetersiz
bilgi paylaşımı
7. İnsan hataları
8. Arızaların ve kural ihlallerinin çokluğu
9. Kılavuz kaptan ve römorkör kullanım azlığı
10. Yoğun trafik
11. Meteorolojik, oşinoğrafik, keskin dönüşler
v.b. gibi İstanbul Boğazının kendine has
özellikleri
Özellikle 2000 yılından itibaren kazaların önlenmesi için Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına bağlı Kıyı Emniyeti Genel
Müdürlüğü tarafından alınan önlemler bütün
bu olumsuzlukların üstesinden gelebilmek için
büyük çaba sarf edilmiş ve kazalar büyük ölçüde azalmıştır. Bu önlemler kısaca;
2. Boğazlarda kritik noktalara hızlı can kurtarma botları ve römorkör yerleştirilmesi
3. Ulusal AIS sisteminin hizmete alınması
4. GTH haberleşme sisteminin yedeklenmesi
5. AIS seyir yardımcı sistemin hizmete alınması
7. Petrol kirliliği ile mücadele ekipmanlarının
nitelik ve niceliğinin iyileştirilmesi ve modernizasyonu
8. Kılavuzluk hizmeti imkânlarının yeni inşa
deniz araçları hizmetleri ile desteklenmesi…
Önlemler
1. Türk Boğazlarının kritik bölgeleri tespit
edilerek bu bölgelere deniz kirliliği ile
mücadele ekip ve ekipmanları yerleştirilmesi.
2. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı’nın (Mülga Denizcilik Müsteşarlığı) deniz kirliliği ile mücadele
için akredite ettiği kuruluşlar olası bir
kötü durum için her an İstanbul Boğazı’nın muhtelif yerlerinde hazır bulunması.
3. Müdahale için STK’lar ve özel sektör iş
birliğine gidilmesi.
4. Yılın belli dönemlerinde tatbikatlar
düzenlenmeli, sonuç raporu ciddi biçimde analiz edilip eksikler tamamlanılması.
5. Mevzuat taranarak, tıpkı ABD’ de olduğu gibi kara sularımıza giren her gemi
deniz kirliğine sebebiyet verebilecek her
türlü zararları önlemek ve etkin müdahale için önceden taahhüt verme garantisinin hukuki zemini hazırlanmalı. Bu
durumda karasularımıza giren her gemi
akredite edilmiş kuruluşlar ile işbirliği
içinde olacak ve o kuruluş 1.inci derecedeki müdahalelere etkin şekilde katılacaklardır.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 173
Sonuç
Boğaz bölgesi yüksek popülâsyona sahiptir ve
bir turizm merkezidir. Bir petrol kirliliğinin etkisi çok ağır olacaktır.
Kuvvetli akıntı ve her iki tarafta karanın çok yakın olması, bir yakıt kirliliğinin dakikalar içinde
yayılmasına sebep olacaktır. Çok hızlı bir şekilde acil müdahale planı zorunludur!
Boğazdaki değişik sert açılar ve dar geçişler,
yoğun trafikle birleşince kaza riskini arttırmaktadır.
Risk senaryoları bir teori değildir! Gerçek kazalar meydana gelmiştir.
Şimdiye kadar alınan önlemler istatistiksel olarak kazaları önlemede etkin bir rol alındığını
göstermiştir, ilave tedbirlerin alınması şüphesiz
yerinde olacaktır.
Kazasız günler dileğiyle.
174 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 175
Serpil Durak
Şube Müdürü, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü,
Deniz ve Kıyı Yönetimi Dairesi Başkanlığı
tüRKİYE VE MARMARA DENİZİNDE ACİl
MüDAHAlENİN PlANlANMASI
Üç tarafı yüksek verimliliğe, ekonomik, ekolojik ve biyolojik değere sahip denizlerle çevrili
olan, uzun bir sahil şeridi ve stratejik konuma
sahip ülkemiz; karasuları, boğazları, iç suları ve
münhasır ekonomik bölgesinde yoğun bir deniz
trafiği ile karşı karşıyadır. İstanbul Boğazı’ndan
yılda 60.000, Çanakkale Boğazı’ndan ise yılda
55.000 gemi geçiş yapmaktadır. Dolayısıyla,
gerek kıyıdaş ülkeler ve gerekse buradan geçiş
yapan bayrak devletlerinin deniz kirliliğine karşı
çok daha duyarlı olmaları önem arz etmektedir.
Uzun bir sahil şeridi ve boğaz geçişlerine sahip
ülkemiz için denizlerimizde acil durumlardan
kaynaklanabilecek olan petrol ve diğer zararlı
maddelerle kirlenme olasılığı son derece yüksektir. Özellikle Marmara ve Boğazlarda 1960
yılından günümüze kadar altı defa büyük kaza
meydana gelmiştir. Bu kazalar sonucunda boğazlarımız ve sahillerimizin tonlarca petrolle
kirlenmesinin yanı sıra can ve mal kaybı da
meydana gelmiştir.
176 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Denizlerin kirliliğe karşı korunması sadece
ülke olarak alınan tedbirlerle sağlanabilecek
bir durum değildir. Denizlerin korunmasına
yönelik olarak gerekli düzenlemeleri yapan
bölgesel ve uluslararası anlaşmalar, sözleşmeler büyük önem kazanmaktadır. Bu nedenle ülkemizde kaza ve kasti deniz kirliliğinin
önlenmesi amacıyla uluslararası, bölgesel ve
Avrupa Birliği çalışmaları; Uluslar arası Denizcilik Örgütü(IMO), Akdeniz İçin Bölgesel
Acil Müdahale Merkezi (REMPEC), Bükreş
Sözleşmesi Sekretaryası ve Avrupa Denizcilik Güvenliği Ajansı(EMSA)’nın çalışmalarına
aktif katılım sağlama yoluyla sürdürülmektedir.
Ülkemizde çevrenin sürdürülebilir kalkınma
ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamak
amacı ile çıkartılan 2872 sayılı Çevre Kanunu
ve IMO ve AB düzeyinde kaza sonu oluşan
deniz kirliliğinin önlenmesine ilişkin mevcut
sözleşme, protokol ve direktiflerin uyumlaştırılmasını gerçekleştirmek üzere 11 Mart 2005
tarih ve 25752 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5312 sayılı “Deniz
Çevresinin Petrol ve Diğer Zararlı Maddelerle
Kirlenmesinde Acil Durumlarda Müdahale ve
Zararların Tazmini Esaslarına Dair Kanun ve
Kanunun Uygulama Yönetmeliği önemli bir yer
tutmaktadır.
sisleri ve gemi yakıtlarından kaynaklanan kirlilikleri kapsamaktadır.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı; acil müdahale
planlarının hazırlanması, kıyı alanlarında acil
müdahale planlarının uygulanması, kirlenmenin türü ve etkilerinin belirlenmesi, çevreye
olan zararların tespiti, olay sonrası kirlilikten
etkilenen alanların rehabilitasyonundan sorumludur. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın görevleri, deniz araçlarından
kaynaklanan deniz kirliliğinin önlenmesine yönelik acil müdahale planlarının uygulanması,
hazırlıklı olma çalışmaları, kirliliğe müdahale,
zararların tazmini ile mali sorumluluk garantilerinin bildirimi konularındaki icraya ilişkin
yetki, görev ve sorumluluktur. Sahil Güvenlik
Komutanlığı ise asayiş ve kolluk görevlerini
icra etmektedir.
Kanun ve Uygulama Yönetmeliği kademeli
müdahaleyi öngörmüştür. Olay seviyeleri;
•
Seviye 1: Bir kıyı tesisinde veya gemide
operasyonel faaliyetler sonucu oluşabilecek ve küçük ölçekli kirlenmelere neden
olabilecek olayları kapsar. Bir kıyı tesisi
veya Kanun kapsamında yer alan bir geminin kendi imkan ve kabiliyetleri ile kontrol
altına alabileceği olaylar,
•
Seviye 2: Bir kıyı tesisi veya Kanun kapsamındaki bir geminin kendi imkan ve kabiliyetlerinin yetersiz kaldığı durumlarda
bölgesel imkan ve kabiliyetler ile müdahale edilip kontrol altına alınabilecek orta
ölçekli olaylar,
•
Seviye 3: Denizde ve/veya kıyı tesisinde
meydana gelen ciddi kazalardan kaynaklanan büyük ölçekli olaylar, şeklinde tanımlanmıştır.
5312 sayılı Kanunun Amacı;
•
Acil durumlarda gemilerden ve kıyı tesislerindeki faaliyetlerden kaynaklanan kirlenme tehlikesini ortadan kaldırmak veya
kirlenmeyi azaltmak, sınırlamak ve gidermek üzere uygulanacak müdahale ve hazırlıklı olma esaslarını,
•
Olay sonucu ortaya çıkan zararların tespit ve
tazmin esaslarını,
•
Kanun kapsamına giren kişilerle, kurum,
kuruluş, gemi ve tesislerin Kanunda belirtilen ilgililerinin görev yetki ve sorumluluklarını belirlemektir
Kanun, Uygulama alanlarında bulunan veya
herhangi bir nedenle uygulama alanlarına girmek isteyen, 500 groston ve daha büyük petrol
ve diğer zararlı maddeleri taşıyan gemiler ile
petrol ve diğer zararlı maddelerle kirlenmeye
neden olabilecek faaliyetleri icra eden kıyı te-
Bu kapsamda acil müdahale planlarına
baktığımızda kıyı tesisi acil müdahale planı, gemi acil müdahale planı, bölgesel acil
müdahale planı, ulusal acil müdahale planı
düzenlenmiştir. Gemi acil müdahale planı
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın sorumluluğunda olup, diğer üç
planın hazırlanması ve uygulanması Bakanlığımız görevlerindendir. Bakanlığımız bu
görevleri icra etmek üzere çalışmalarını sürdürmektedir.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 177
Bölgesel ve Ulusal Acil Müdahale Planları
5312 sayılı Kanun ve Uygulama Yönetmeliği kapsamında meydana gelen petrol ve diğer zararlı
maddelerle kirlenme olaylarında acil durumlarda kirlenmeye veya kirlenme tehlikesine ikinci ve
üçüncü seviyede erken ve etkin müdahale edecek acil müdahale sistemi oluşturmak; sistemin
unsurları arasında koordinasyon ve işbirliğini kolaylaştırarak kamu ve özel kaynakların etkin kullanılması ile deniz çevresinin korunmasını sağlamak amacıyla “Ulusal ve Bölgesel Acil Müdahale
Planları” hazırlanmıştır. Söz konusu planlar 08.02.2012 tarihinde Bakanımız Sn. Erdoğan BAYRAKTAR tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiştir.
Planlar hazırlanması projesi TÜBİTAK tarafından gerçekleştirilmiş olup, proje kapsamında gemi trafiği,
riskli alanlar, korunması gereken alanlar tespit edilmiştir. Planlar kapsamında üretilen tüm verilerin
yönetimini, gerektiğinde yeni verilerin entegre edilmesini, sorgulanmasını, analiz edilmesini ve sunulmasını sağlayan Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nda bulunan ve YAKAMOS adı verilen
Coğrafi Bilgi Sistemi tabanlı karar destek sistemine aktarılmıştır. Bu sistem, veri hazırlama, veri sunumu,
veri yayınlama, veri analizleri ve raporlama araçlarından oluşmakta olup, sistem bir bütün olarak acil
müdahalenin tüm unsurlarını içerisinde bulundurarak karar vericilere destek olacaktır.
178 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Onaylı Ulusal Plan, Dışişleri Bakanlığı Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Afet
ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığına, Bölgesel Planlar ise
28 kıyı ilimizin valiliklerine gönderilmiştir.
Ulusal ve bölgesel acil müdahale planları
kapsamında; başta Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olmak üzere Ulaştırma Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı ve ilgili kurum kuruluşların görev ve
sorumlulukları tanımlanmış, koordinasyon,
operasyon komiteleri oluşturulmuş, olay yeri
koordinatörleri belirlenmiştir.
Planların hazırlanması çerçevesinde; operasyon ve olay yeri koordinatörlerinin eğitimi,
planların işlerliğinin tespiti maksadıyla 6 bölgede masa başı tatbikatı, Çanakkale’de bir uygulamalı bölgesel tatbikat, Antalya’da bir ulusal
tatbikat yapılmıştır.
Ulusal ve Bölgesel Acil Müdahale Planları kapsamında oluşturulan organizasyon şemasında
tüm grupların görev tanımlamaları yapılmıştır.
Burada sempozyumun hedef kitlesi olan bele-
diyelerin organizasyon içerisindeki görevlerine
bakacak olursak; il kriz merkezi, zarar tespit
komisyonu ve lojistik grupta yer aldıkları görülmektedir. Sorumlu vali/vali yardımcısı başkanlığında toplanan il kriz merkezinde ilgili belediye başkanı veya görevlendirdiği temsilcisi
bulunmalıdır. Zarar tespit komisyonu üyeleri
aynı zamanda il kriz merkezi üyelerinden oluşmakta olduğundan yine komisyonda belediye
temsilcisi bulunmalıdır. Lojistik grupta ise; İl
yardım ve sağlık hizmetleri grubu, ulaşım hizmet grubu, satın alma, kiralama, el koyma ve
dağıtım hizmetleri, elektrik su ve kanalizasyon
hizmetler grubu, kurtarma ve yıkıntıları kaldır-
ma hizmetleri grubu gibi alt gruplarda görev
almaktadır. Planlarda detayları verilen görevler
hakkında olay sırasında il müdürlüklerimizden
detaylı bilgiler alınabilir.
Kıyı tesisi acil müdahale planı
Kıyı tesislerinin faaliyet konuları, hizmet amaçları tanımlanarak, doğa koşulları, fiziksel etkiler, insan kaynaklı etkenler baz alınarak risk
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 179
değerlendirilmesi yapılır. Yapılan risk değerlendirilmesi sonucunda, hazırlıklı olma ve müdahale için bulundurulması gerekli personel,
malzeme ve ekipman miktarı belirlenir. Kıyı
tesislerinde kullanılacak araç, gereç, malzeme ve ekipman ulusal ve uluslararası kabul
görmüş standartlara uygun olarak temin edilir.
Tesislerde bulundurulacak ekipmanın birbirine
uygunluğu açısından ekipman standardizasyonu aranır. Ayrıca, aynı bölgede bulunan kıyı tesisleri arasında ekipman standardizasyonunun
sağlanması esastır.
Kanun çerçevesinde; Akdeniz, Karadeniz ve
Marmara Denizi kıyılarında öncelikle kıyı tesisi acil müdahale planı hazırlaması gereken
231 tane kıyı tesisi belirlenmiş olup; bu kıyı
tesislerinin Risk Değerlendirmesi ve Acil Müdahale Planları Bakanlığımızca yetkilendirilmiş firma tarafından hazırlanarak onaylanmak
üzere Bakanlığımıza sunulmuştur. Bugüne
kadar 216 kıyı tesisinin acil müdahale planı
onaylanmıştır. Bu tesislerin 98 tanesi Marmara
Bölgesinde bulunmakta ve bunların 94 tanesi
onaylanmış durumdadır.
Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı koordinasyonunda Bakanlığımızla birlikte
“Deniz Çevresinin Petrol ve Diğer Zararlı Maddelerle Kirlenmesinde Acil Durumlarda Müdahale Görevi Verilebilecek Şirket/Kurum/Kuruluşların Seçimine İlişkin Tebliği” hazırlanmış
olup, tebliğ kapsamında 12 şirket/kurum/kuruluş yetki almıştır. Kıyı tesisleri acil müdahale
planlarında yer alan malzeme, ekipman ve personel konusundaki yükümlülüklerini kendileri
yerine getirebildikleri gibi hizmet alımında da
bulunabilmektedir. Böylelikle hazırlıklı olma
çalışmaları kapsamında ülke kapasitesi gelişme
göstermiştir.
Kanunun kapsamında zararları tazmin etmek
üzere sorumlu tarafların “malî sorumluluk garantilerine sahip olma” zorunluluğu getirilmiştir. Bu
kapsamda petrol ve/veya diğer zararlı maddeleri taşıyan gemiler taraf olduğumuz uluslar arası
sözleşmeler gereği mali sorumluluk belgelerine
sahip olmak zorundadır. Kıyı tesisleri ise, yine Kanun kapsamındaki zararlara karşı malî sorumluluk sigortası yaptırmak zorundadır ve sigorta yaptırma zorunluluğuna uymayan kıyı tesislerinin
faaliyetine izin verilmemektedir. Bu çerçevede
Bakanlığımız girişimiyle Hazine Müsteşarlığınca hazırlanan “Kıyı Tesisleri Deniz Kirliliği Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası” Genel Şartları
01.01.2007 tarihinde, Sigorta Tarife ve Talimatları ise, 01.01.2010 tarihi itibari ile yürürlüğe girmiştir. Sigorta şirketleri bu sigortayı yapmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası yaptıran kıyı tesislerine
ait poliçe örnekleri Bakanlığımıza ulaşmış ve söz
konusu poliçelerin mevzuata uygunluğu incelenerek, gerekli düzeltmelerin yapılması sağlanmıştır. Bu konuda çalışmalar devam etmektedir.
Ayrıca, 5312 sayılı Kanun kapsamında bulunup, hali hazırda yürürlükte bulunan Kıyı Tesisleri Deniz Kirliliği Zorunlu Mali Sorumluluk
Sigortası Genel Şartlarında kapsam dışı olan
zararlar ve zorunlu sigorta limitleri üzerinde
olan tutarlar için, Bakanlığımız ve Hazine Müsteşarlığının ortak çalışmalarıyla Çevre Kirliliği
Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları hazırlanmış ve 01.09.2011 tarihi itibariyle yürürlüğe
girmiştir. Böylelikle, kıyı tesislerinden kaynaklı
bir olayın gerçekleşmesi sonucunda, zararların
tazmini kıyı tesisleri deniz kirliliği zorunlu mali
sorumluluk sigortası ve çevre kirliliği mali sorumluluk sigortasından karşılamış olacaktır.
Deniz faaliyetlerinden kaynaklanan, sık rastlanmayan ancak bir olay meydana geldiğinde
en büyük kirlenme ve etkilere sebep olacak kirlilik kaynağı deniz kazalarıdır. Kıyı tesislerinde
ve gemilerde meydana gelen kazalar sonucu
oluşan petrol döküntüleri ve dolayısıyla deniz
kirliliği, sosyoekonomik olarak büyük zarar verebilecek bir kirlilik türü olduğunda tüm katılımcılar hemfikirdir. Bu nedenle hazırlıklı olma
çalışmaları büyük önem arz etmektedir. Bu konuda ülke kapasitesinin geliştirilmesi yönünde
çalışmalar Bakanlığımızca itina ile devam ettirilecektir. Kazasız günler temennisiyle…
180 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
5.OtURUM:
MARMARA DENİZİ’NDE
BAlIKçIlIK VE BİYOlOJİK çEŞİtlİlİK
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 181
turgay tüRKYIlMAZ
Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü
Avcılık ve Kontrol Dairesi Başkanı
MARMARA BÖlgESİ BAlIKçIlIĞI
Balıkçılığımız
Su ürünleri üretimimiz deniz ve içsularda avcılık ve yetiştiricilik yöntemleri ile gerçekleştirilmektedir. Toplam üretimimiz yıldan yıla değişiklik göstermekle birlikte, 600-700 bin ton civarındadır.
Çizelge-1’de son beş yıldaki üretim bilgileri yer almaktadır.
çizelge-1 Su Ürünleri Üretimi (Ton)
Yetiştiricilik
toplam
Yıllar
İçsu ürünleri
Miktar
%
Deniz ürünleri
Miktar
%
Miktar
%
Miktar
2007
43.321
6
589. 129
76
139.873
18
772.323
2008
41.011
6
453.113
70
152.186
24
646.310
2009
39.187
6
425.275
68
158.729
26
623.191
2010
40.230
6
445.709
68
167.141
26
653.080
2011
45.412
6
477.658
67
188.790
Kaynak; TUİK Su Ürünleri İstatistikleri
27
711.860
Üretimimizin % 60-70’lik kısmı avcılık yolu ile gerçekleştirilmektedir. Son yirmi yılda önemli
gelişme göstermiş olan yetiştiriciliğin 2011 yılında toplam üretim içindeki payı % 27 olmuştur.
Su ürünleri üretimimiz dünya üretimi ile karşılaştırılacak olunursa; Çizelge-2’de yer alan değerler görülür.
çizelge-2 Dünya Üretimi ve Türkiye
Dünya (2010)
Milyon ton
Toplam
148,4
Avcılık
88,6
Yetiştiricilik
59,8
Türkiye (2011)
Bin ton
Toplam
712
Avcılık (İçsu Dahil)
523
Yetiştiricilik
189
Kaynak; FAO
182 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
2010 yılı verilerine göre Türkiye dünyada içsu
avcılığında 30’uncu, deniz avcılığında 28’inci,
yetiştiricilikte 24’üncü, toplam üretimde ise
31’inci. sırada yer almaktadır. Aynı karşılaştırma AB ülkeleri ile yapılacak olunursa, Türkiye’nin içsu avcılığında 1’inci, deniz avcılığında ve yetiştiricilikte 4’üncü, toplam üretimde
ise 5’inci sırada yer aldığı görülmektedir.
lirli esaslar dâhilinde izin verilmektedir. Avcılığa ilişkin esaslar, başta konuya ilişkin yasal
düzenlemeler olmak üzere, diğer alt düzenlemelerle yapılmaktadır.
Avcılık yolu ile yapılan üretimde en önemli unsur balıkçı filosudur. Türkiye balıkçılık filosunda
çok sayıda küçük balıkçı gemisi bulunmaktadır.
10 metreden küçük tekneler, filonun % 85’ini
oluşturmaktadır. Toplam üretimin % 90’ı filonun % 6,7’sini oluşturan gırgır ve trol balıkçı
gemileri tarafından gerçekleştirilmektedir.
Çizelge-3’de balıkçılık filosunun yapısı ile ilgili
veriler yer almaktadır.
Çizelge-3 Balıkçılık Filosu
Geleneksel avcılık yöntemleri ile balıkçılık faaliyetinde bulunan küçük balıkçı gemileri filonun % 91,4’ünü oluşturmasına karşın, üretim
içinde % 10’luk bir paya sahiptir.
Balıkçılıkla İlgili Düzenlemeler
Su ürünleri kaynakları bir kamu kaynağı olup,
bu kaynakların avcılık amaçlı kullanımına be-
Ülkemizde avcılık ve kontrolüne ilişkin düzenlemelerin başlangıcı Osmanlı İmparatorluğu
dönemine kadar dayanmaktadır. Su ürünlerine
ilişkin en temel ve en eski düzenleme 1882 yılında çıkan Zabıta-i Saydiye Nizamnamesi’dir.
Bu düzenlemenin, Avcılık ve Kontrol Kanunu
diye isimlendirilmesi mümkündür. Kara avcılığı
ve su ürünleri avcılığının birlikte ele alındığı söz
konusu düzenleme avcılık ve kontrol ile ilgili
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 183
hususları içermektedir. Su Ürünleri Kanununun
çıktığı 1971 yılına kadar yürürlükte kalmıştır.
Su ürünleri avcılığına ilişkin dönemsel düzenlemeler sirküler şeklinde yapılmıştır. 22.09.1943 tarihli
Resmi Gazete’de Bakanlar Kurulu Kararnamesi eki
olarak yayımlanmış olan, su ürünleri avcılığı ile
ilgili düzenlemeleri içeren Kararın, 1 numaralı sirküler olduğu değerlendirilmektedir. Kararın birinci
maddesindeki düzenleme bugün için de oldukça
ilginç olabilecek bir hükmü içermektedir:
“Memleketin bütün su avı yerlerinde 15 nisandan ağustos nihayetine kadar 4,5 aylık müddet
içinde alelıtlak (alet kullanarak) balık avcılığı
memnudur.” Bu yasaklama, bugün trol ve gırgır
avcılığı için getirilen düzenleme ile örtüşen bir
düzenlemedir.
Su ürünleri avcılığı düzenleyen sirkülerler, bu konudaki yetki 1971 yılında çıkan 1380 sayılı Su
Ürünleri Kanunu ile Tarım Bakanlığına geçene
kadar Ticaret Bakanlığı tarafından çıkarılmıştır.
Sirkülerler 1995 yılından itibaren ticari ve amatör
balıkçılık için ayrı ayrı yayımlanmaya başlanmıştır.
Çizelge-4 Marmara Denizi’nin Özellikleri
Marmara Denizi’nin Özellikleri
Yüzey Alanı (km)
11.500
Su Hacmi (km)
3.378
En Derin Yeri (m)
1.300
Maksimum Uzunluğu(km)
276
Maksimum Genişliği (km)
76
Kıyı Şeridi Uzunluğu (km)
907
İstanbul Boğazı Uzunluğu (km)
30
Çanakkale Boğazı Uzunluğu (km)
60
Marmara Denizi 11.500 km‘lik bir alanı kaplamaktadır. Asya ve Avrupa kıtalarının arasına sıkışmış bir iç denizdir. En derin yeri 1300 metre
ile Silivri açıklarındadır. 907 km’lik kıyı uzunluğu yedi ilimizin sahil şeridini oluşturmaktadır
Marmara Denizinde Balıkçılık
Sirkülerler Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları
Hakkında Yönetmelik gereği 2007 yılından itibaren Tebliğ şeklinde hazırlanmaya başlanmıştır.
Su ürünlerine ilişkin yapılan düzenlemelerde
bilimsel, çevresel, ekonomik ve sosyal hususlar
göz önüne alınarak, avcılığın sürdürülebilirliğinin sağlanması hedeflenmektedir. Bu kapsamda
stokların korunması, etkin kontrol, paydaş işbirliği ve izlenebilirlik sağlanmaya çalışılmaktadır.
Su ürünleri Tebliğleri ile su ürünleri avcılığına
yönelik olarak yasak, sınırlama ve sorumluluklar getirilmektedir. Yapılan düzenlemeler; avlanma araçları, zaman, cins/tür, boy, bölge/yer,
mesafe ve derinlik bakımından olmaktadır.
Marmara Denizinin Özellikleri
Marmara Denizi; Akdeniz’den Karadeniz’e,
Karadeniz’den Akdeniz’e göç eden ekonomik
değeri yüksek pelajik balıkların geçiş, barınma,
beslenme, üreme ve geri dönüş yaptığı bir iç
denizdir. Marmara bölgesi balıkçılığına ilişkin
değerlendirme yapmadan önce, Marmara Denizi’nin, deniz olarak bazı özelliklerini hatırlamak faydalı olacaktır.
Marmara Denizi, alan olarak en küçük denizimiz olmasına karşın, ülkemiz balıkçılığındaki
önemi büyüktür. Önemi diğer denizlerimize
göre birim alandan en fazla üretim yapılan deniz olmasının yanı sıra, ülke nüfusunun büyük
kısmının bulunduğu bir tüketim merkezi olmasından kaynaklanmaktadır.
Marmara bölgesindeki nüfusun su ürünlerine yönelik talebi, su ürünleri avcılığını meslek edinen
çok sayıda kişinin ortaya çıkmasının yanı sıra, avlanmış ürünlerin daha sonra tüketilmesi imkânını
sağlayan tuzlama, kurutma gibi çeşitli saklama
tekniklerinin de gelişmesine yol açmıştır.
Marmara Denizi’nin denizlerden yapılan üretim içindeki payı % 10 civarındadır. Çizelge-5’te son yıllarda denizlerden avcılık yolu
ile yapılan üretim ve Marmara Denizi’nin bu
üretim içindeki payına ilişkin veriler yer almaktadır.
184 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
çizelge-5 Marmara Denizinden yapılan Avcılık
Kaynak; TUİK Su Ürünleri İstatistikleri (2011)
2011 yılında avcılık yolu ile yapılan üretimde Marmara Denizi % 8,2’lik bir paya sahip olmuştur. Üretimin türler bazında yapısı incelendiğinde en fazla avlanılan türün % 40’lık pay ile
hamsi olduğu, hamsiyi % 29’luk pay ile sardalyenin takip ettiği görülmektedir.
çizelge-6 Marmara Denizi’nde Avlanılan Türler (2011)
tür
Miktarı (ton)
Payı (%)
toplam
36.432,7
100,0
Hamsi
14.663,0
40,2
Sardalya
10.600,6
29,1
İstavrit
4.919,0
13,5
Mezgit / Bakalorya
1.569,8
4,3
Palamut-Torik
1.054,3
2,9
Lüfer
920,6
2,5
Diğer
1.208,2
7,5
Kaynak; TUİK Su Ürünleri İstatistikleri (2011)
Marmara Denizi’nden yapılan üretimin % 80’i aşan kısmını hamsi, sardalya ve istavrit balıkları
oluşturmaktadır.
Avcılık yolu ile yapılan üretimde en önemli unsur balıkçı gemileridir. Marmara Denizi’ndeki balıkçı gemileri diğer bölgelerimize göre daha büyük kapasiteye sahip balıkçı gemilerinden oluşmaktadır. 30-50 metre arasındaki balıkçı gemilerinin % 63,8’i, 50 metreden büyük balıkçı gemilerinin
ise % 71,4’ü Marmara bölgesinde bulunmaktadır.
çizelge-7 Balıkçı Gemisi Sayısı
Boy grubu
0-7,9
8-9,9
10-11,9
12-14,9
15-19,9
20-29,9
30-49,9
50+
toplam
türkiye
11483
3.017
826
672
429
521
210
7
17.165
Marmara
3.254
1.106
427
288
202
240
134
5
5.656
(%)
38,2
37
51,7
42,9
47,1
46,1
63,8
71,4
33
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 185
Türkiye’deki balıkçıların yaklaşık % 22’si Marmara bölgesinde balıkçılık faaliyetinde bulunmaktadır. Marmara bölgesinde balıkçılık faaliyetinde bulunanların % 47’sini ücretsiz çalışan ortaklar
ve hane halkı oluşturmaktadır. Bu oran balıkçının kendisi de katıldığında % 66’yı bulmaktadır.
Çizelge-8’de buna ilişkin bilgiler bölgeler itibarı ile yer almaktadır.
Çizelge-8 Balıkçılıkta çalışanlar
Balıkçılıkta Çalışanlar
Toplam
Karadeniz
Marmara
Ege
Akdeniz
Toplam
37747
16486
8240
8678
4343
Balıkçının kendisi
12271
4133
2295
4188
1655
Ücretsiz çalışan ortaklar
1826
921
459
300
146
Ücretsiz çalışan hane halkı
3594
1294
799
1217
284
Ücretli tayfa
8109
4632
1478
607
1392
Pay karşılığı tayfa
11063
4896
3051
2250
866
Ücretli çalışan ortak ve hane halkı
726
498
133
95
Diğer
158
112
25
21
Kaynak; TUİK Su Ürünleri İstatistikleri (2011)
Geleneksel olarak pay karlığı tayfa uygulaması yerine son yıllarda ücret karşılığı çalışma uygulaması yaygınlaşmaya başlamıştır. Marmara bölgesinde balıkçılık faaliyetinde bulunan balıkçıların
% 28’ini pay karşılığı çalışan tayfalar oluşturmaktadır.
Çizelge-9 Yaş gruplarına göre balıkçılar
20 yaş altı
20-55 Yaş
55 yaş üstü
Karadeniz
652
13866
1968
Marmara
255
6959
1026
Ege
176
7154
1348
Akdeniz
153
4035
155
Toplam
1236
32014
4497
Balıkçılık yapanlar yaş gruplarına göre incelendiğinde, Türkiye’de 55 yaş ve üzerinde balıkçılık
yapanlardan % 30’unun Marmara Bölgesinde bulunduğu, Marmara bölgesinde balıkçılık yapanlarının % 85’inin 20-55 yaş grubunda olduğu görülmektedir.
Balıkçı gemilerinin kullandığı en önemli merkezler olan kıyı yapılarının bölgesel dağılımı incelendiğinde, kıyı yapılarının % 38’i, balıkçı barınaklarının ise % 47’si Marmara bölgesindedir.
Çizelge-10 Kıyı yapıları
İller
Balıkçı Barınağı
Barınma Yeri
Çekek Yeri
Toplam
Marmara
102
33
5
140
Türkiye
216
79
72
367
%
47,22
41,77
6,94
38,15
Balıkçılık faaliyetlerinin getirilen düzenlemelere uygunluğu, ihlallerin önlenmesi etkin bir kontrol
mekanizmasını gerektirmektedir. 1380 sayılı Su Ürünleri kanunun verdiği yetki ve görev kapsamında
ilgili kurumlarca yapılmaktadır. Özelikle denizlerde yapılan kontrollerde Sahil Güvenlik Komutanlığı etkin olarak görev yapmaktadır. Çizelge-11’de Bakanlığımız ve SGK tarafından 2011 yılında
yapılan kontrollere ilişkin bilgiler yer almaktadır.
186 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Çizelge-11 Kontrol faaliyetleri
DENETİM EL KONULAN ÜRÜN
CEZA
CEZA
SAYISI
KASA
TON
SAYISI MİKTARI (TL) GTHB
46.165
17.878
215
891
693.198
SGK
23.204
4.600
55
5.039
8.462.007
Toplam
69.369
22.478
270
5.930
9.155.205
2011 yılında yapılan kontrollerde 270 ton ürüne el konulmuş, yaklaşık 9 milyon TL’lik idari para
cezası kesilmiştir.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 187
Prof. Dr. Ahsen YüKSEK
İstanbul Universitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü
MARMARA’DA BİYOlOJİK çEŞİtlİlİĞİN tARİHSEl SEYRİ,
çEŞİtlİlİĞİ EtKİlEYEN FAKtÖRlER VE SüRDüRülEBİlİRlİK
AçISINDAN AlINACAK tEDBİRlER
gİRİŞ
Biyoçeşitliliğin pek çok anlamı olmasına rağmen
en yalın anlamı ile; bir ekosistemde bulunan
yaşam formlarının çeşitliliği ve oluşturdukları
doğal düzendir. Tür içi ve türler arasındaki çeşitlilikte bu kapsamda ele alınır. Ekosistem çeşitliliği de buna dahildir ve bir bölgedeki genlerin,
bu genleri taşıyan türlerin, bu türleri barındıran
ekosistemlerin ve bunları birbirine bağlayan süreçlerin tamamını kapsar (IUCN 2001).
Biyolojik çeşitliliğin korunmasında temel hedef, ekolojik ölçekte habitat/topluluk, tür ve
genlerin çeşitliliğindeki kayıpları durdurmak ve
bozulmuş alanlarda çevresel şartlar müsaade
ettiği ölçüde hedeflenen seviyeye ulaşmaktır
(Groves C.R. 2003).
İnsanların yaşamlarını sürdürelebilir yönetilmesi için, yaşadıkları çevrede, temiz su, hava
ve enerji kaynaklarının yanı sıra, verimli toprakların, besinlerin ve diğer gereksinimlerinin
karşılandığı, sağlıklı ve sürekli bir sistem olması gerekir. Bu hizmetleri sağlayan ekosistemde
çeşitlilik yüksek ise enerji akışı daha etkin ve
sürekli olmaktadır. Ne yazık ki yapılan araştırmalar, her yıl canlı türlerin %0.6’sının tükendiğini söylemektedir. Yani biyoçeşitliliğin inanılmaz bir hızla yok olduğunu göstermektedir.
Evrimleşme sürecinde, yeni türlerin oluşmasının yanı sıra, bazı türlerinde yok olduğu be-
lirtilmektedir. Bazı araştırmalar, insan türünün
ortaya çıkmasından sonra, canlı türlerinin yok
olma hızının, yeni türlerin evrimleşip ortaya çıkış hızından 10.000 kat daha hızlı olduğu doğrulamaktadır. İnsan nüfusundaki artış hızının,
türlerin yok oluş hızıyla orantılı olarak artması,
bu görüşü desteklemektedir. Diğer bir araştırma, Avrupa’daki türlerin biyoiklimsel yayılışında % 6-11 oranında teorik bir kayıp olacağı
belirlenmiştir (Araújo, M. B. Vd. 2004).
Bilim adamları insan faaliyetlerinin iklim değişikliğini de hızlandırdığına ve gıda zincirini
altüst ettiğini (karbon, nitrojen ve su döngülerini) vurgulamaktadır. Biyoçeşitlilikteki bu yok
oluş, özellikle besin zincirinin üst seviyesindeki insanı direkt etkilemektedir. İnsan soyu tehdit altına girince UNDP (Birleşmiş Milletler Küresel Kalkınma Programı) önderliğinde bir çok
ülkenin de taraf olduğu uluslar arası ve ulusal
yaptırımlar uygulanmaya başlanmış ve bunlar
ülke politikasını yönlendirici unsurlar olmuştur. UNDP biyoçeşitlilik çalışmalarının amacı;
geçim, gıda, su ve sağlık güvenliğini sağlayan,
iklim değişikliğine karşı korunmasızlığı azaltan
ve karbon depolayarak toprak kullanımı ile ormanlarda yayılımı engelleyen doğal ekosistemlerin sağladığı yararlı hizmetleri korumak ve
geliştirmektir (Dudley, N. vd, 2010).
188 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Şekil 1. Dünyada Biyoçeşitliliğin tehdit altında
olduğu alanlar.
Türkiye’nin bu süreçte taraf olduğu anlaşmalar
aşağıda verilmiştir.
•
EC Habitat Direktifi (HD)
•
EC Kuş Direktifi
•
EU Biyoçeşitlilik Stratejisi
•
EU Su Çerçeve Direktifi (WFD – SÇD)
•
Ortak Balıkçılık Politikası (CFP)
•
Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi (Bern Sözleşmesi)
•
Bonn Sözleşmesi (CMS) – ASCOBANS,
ACCOBAMS, AEWA (Yabani Hayvanların ve Göçmen Kuş Türlerinin Korunması
Üzerine Sözleşme)
•
Barcelona Sözleşmesi (BARCOM)
•
Bükreş Sözleşmesi
•
Ramsar Sözleşmesi
•
Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (CBD)
Bu sözleşmelere göre Türkiye genelinde değişik statülerde koruma alanları belirlenmiş ve bir
kısmında korumaya yönelik yönetim planları
oluşturulmuştur (Şekil 2).
Caretta caretta Dağılım Alanları
Ramsar Sözleşmesine göre önemli kuş alanları
Şekil 2 a. Biyoçeşitlilik koruma alanları
Akdeniz de endemik balık türlerin dağılımı
(UICN, 2012)
Şekil 2 b. Biyoçeşitlilik koruma alanları
Marmara Denizi’nin biyoçeşitlilik açısından
önemi ise, deniz memelileri, kuşlar ve pek çok
koruma altındaki veya ekonomik değeri olan
balıkların önemli göç yollarından biri olmasıdır. Ayrıca yüksek besin elementi ve plankton
yoğunluğundan dolayı pek çok türün üreme
ve yavru gelişme alanıdır. Özellikle, Karadeniz in biyolojik çeşitlilik aöısından en nemli
kaynağıdır.
YÖNtEM
Marmara Denizi’nin biyoçeşitliliğinin bu günkü durumunun belirlenmesi ve geçmiş ile karşılaştırılmasında 1991 -2010 yılları arasında,
İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü Deniz Biyolojisi bölümünde
yürütülen tezler ve araştırma çıktılarından faydalanılarak yapılmıştır.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 189
Trol çekimleri yapılan istasyonlar Şekil 3’de verilmiştir.
Şekil 3. Trol ve İhtiyoplankton İstasyonları
DEĞERLENDİRME
Biyoçeşitlilik
Marmara Denizi EBSA (Ecologically or Biologically Significant Marine Areas) Kriterlerinin ilk
altı maddesini, “yüksek kategori” seviyesinde
karşılamaktadır. Bunlar sırası ile;
C1: Eşsizlik, benzersizlik
C2: Türün yaşam döngüsü içerisinde özel bir
önemi olması
C3: Tehlike altında bir tür veya habitatın olması
C4: Hassasslık, kırılganlık ve iyileşmenin yavaş
olduğu alanlar
C5: Biyolojik üretkenlik
C6: Biyolojik çeşitlilik
C7: Doğallık
Ne yazık ki Türkiye nüfusunun %26’sını barındıran Marmara Bölgesi’nde yerleşim ve sanayileşme “doğallık” kriterinden uzaklaştırmıştır.
Marmara Denizi önemli bir göç yoludur. Marmara Denizi kıyı şeridinde, taraf olduğumuz
RAMSAR sözleşmesine göre, su kuşları ve göçmen kuşlar açısından önemli 2 koruma alanı ve
16 önemli kuş alanı yer almaktadır.
Oşinografik açıdan, hidrolojik özellikleri farklı
iki deniz (Akdeniz ve Karadeniz) arasında ara
sistem oluşturan Marmara Denizi, koruma altındaki deniz memelerinin ve ekonomik değeri
yüksek Xiphia gladius (Klıç), Scomber scomberus (uskumru), Sadra sadra (Palamut), Pomatamus saltatrix (Lüfer), Engraulis encrasicolus
(Hamsi) ve pek çok balığın göç yoludur. Bu türler özellikle üreme ve beslenme için Marmara
Denizi nde de dağılım yaparlar ve yaşamlarının bir kısmını bu denizde geçirirler. Yukarda
belirtilen türlerden Kılıç ve uskumru ne yazık
ki son zamanlarda ki aşırı av baskısı yüzünden
Marmara Denizi’nde ki dağılımları etkilemiştir.
Marmara Denizi’nin bol planktonlu suları, bu türlerin larvaları için bulunmaz bir mera niteliğindedir. Marmara Denizi’nin verimli suları geçmişten
bu güne Karadeniz i de etkilemiş ve Türkiye balıkçığının % 90 ı bu iki saha üzerinden yapılmaktadır. Buna rağmen, bu güne kadar, her iki denizde de pelajik balık stoğumuz hakkında kesin
bir bilgi yoktur. Dağılım alanları, popülasyon büyüklükleri ve durumları, göç zamanları ve yolları,
zamana bağlı değişimleri bilinmemektedir.
IUCN Red List status of native Mediterranean marine fish species (2012)’e göre Marmara Denizi’nde 4 tür CR (Kritik düzeyde yok olma tehlikesi)
(Squatina squatina, Oxynotus centrina, Rostroraja
alba, Pomatoschistus microps), 4 tür EN (Tehdit
altında) (Mustelus mustelus, Mustelus asterias,
Squalus acanthias, Thunnus thynnus), 6 tür VU
(Hassas) (Merluccius merluccius, Labrus viridis,
Umbrina cirrosa, Sciaena umbra, Dentex dentex,
Pomatoschistus minutus), 12 tür NT (Tehdit altında olmaya yakın) (Scyliorhinus stellaris, Dasyatis
pastinaca, Raja clavata, Psetta maxima, Pleuronectes platessa, Platichthys flesus, Syngnathus acus,
Scomber colias, Hippocampus hippocampus,
Syngnathus typhle, Xiphias gladius, Dicentrarchus labrax) ve 26 türün LC (Düşük riskli) dağılımı
tesbit edilmiştir (Scyliorhinus canicula , Raja asterias , Raja miraletus , Raja montagui , Torpedo
torpedo, T. Mamorata , Atherina boyeri , Belone
belone , Sardina pilchardus, Sardinella aurita ,
Engraulis encrasicolus , Merlangius merlangus ,
Gadiculus argenteus , Micromesistius poutassou ,
Gaidropsarus mediterraneus , Lophius piscatorius
, Blennius ocellaris , Callionymus lyra , Callionymus maculatus , Trachurus mediterraneus , Trachurus trachurus , Spicara maena , Spicara smaris
, Gobius niger , Ctenolabrus rupestris , Coris julis
(LC) , Symphodus ocellatus (LC) (endemik), Liza
türleri , Mullus surmuletus , M. barbatus , Scomber scombrus , Sadra sadra , Lithognathus mormyrus , Serranus hepatus , S. scriba , S. cabrilla
(LC) Diplodus annularis, D. Vulgaris, D. Sargus
190 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
sargus, , Oblada melanura , Sparus aurata, Pagrus
pagrus, Pagellus erythrius , Salpa salpa , Sphyraena sphyraena , Uranoscopus scaber , Trachinus
draco , Scorpaena scrofa , S. porcus , Trigla lyra
, Lepidotrigla cavillone , Chelidonichthys lucernus , Eutrigla gurnardus , Maurolicus muelleri ,
Zeus faber , Sole sole , Microchirus variegatus,
Buglossidium luteum, Scophthalmus rhombus ,
Arnoglossus laterna).
türlerin dağılımında etkendir. Makrozoobentozun Marmara Denizi genelinde dağılımları
incelendiğinde, oksijenin düşük olduğu Kuzey
Marmara’da bolluğun yüksek, çeşitliliğin düşük
olduğu gözlenir. Bu durum hipoksik koşullara
uyum sağlayan bazı türlerin popülasyonlarının
artmasından kaynaklanmaktadır. Dip ÇO (çözünmüş oksijen) nin yüksek olduğu güney de
ise tür çeşitliliği kuzeye göre daha yüksektir.
Genel olarak Marmara Denizi biyoçeşitlilik dağılımı incelendiğinde, İzmit Körfezi ve Gemlik
Körfezi hipoksik koşulların etkisi ile dip yaşamanın tehdit altında olduğu alanlardır. Biyoçeşitliliğin en yüksek olduğu alanlar ise Erdek
Körfezi, Güney Marmara takım adaları civarı
ve güney şelfini gösterebiliriz (Şekil 4).
Gemlik Körfezi ve İzmit Körfezi gibi dip akıntısının düşük olduğu bölgelerde, insan etkisine bağlı
ötrofikasyonun artması, dip ÇO sunun daha da
düşmesine ve tür çeşitliliğini ve populasyonunun
son derece azalmasına neden olmaktadır (Şekil 4).
Şekil 4. Marmara Denizi’nde Biyoçeşitliliğin
Dağılımı
Biyoçeşitliliği etkileyen faktörler
Biyoçeşitlilik açısından son derece önemli olan
Marmara Denizi’nde tür dağılımını etkileyen
üç önemli etken vardır. Bunlar;
1.
Doğal sebepler (Dip DO)
2.
Antropojenik baskı
3.
Aşırı ve yanlış avcılık politikası
4.
Deniz tabanı katı atık kirliliği
On yıllık DİP ÇO değişimi değerlendirildiğinde, 2010 yılı 2000 yılına göre daha yüksek değerlere sahiptir. Bu durum zaman zaman yenilen oksijence zengin Akdeniz kökenli alt suyun
yenilenmesinden kaynaklanmaktadır. Akıntı
hızının, dolayısı ile yenilenme sürecinin kısa
olduğu İzmit Körfezi’nde alınan tüm önlemlere
rağmen, Körfez alt suyunda hipoksik koşulların
devam ettiği gözlenmektedir (Şekil 5) .
Antropojenik etkinin bir göstergesi olarak yüzey klorofil a’nın mevsimsel dağılımına bakıldığında, sıcaklığın düşük olduğu yaz döneminde
üretimin de düşük olduğu, bahar ve ortalama
yağış miktarının yüksek olduğu kış döneminde
ise yüksek olduğu görülmektedir (Şekil 6).
İzmit Körfezi’nde ise sorun yıl buyunca yüksek
üretimin etkisi devam etmektedir (Şekil 6). Diğer taraftan, Gemlik ve Bandırma Körfezi’nin iç
kesimlerinde ve Tuzla ve Yenikapı deşarj sistemlerinin olduğu alanlarda da zaman zaman
problem gözlenmektedir.
Marmara Denizi çift tabakalı bir Sitemdir. Alt
Tabaka ve Üst Tabaka arasındaki yoğunluk
farkı, Dip çözünmüş oksijen değişimini etkilemektedir. Çanakkale’den Marmara Denizi’ne
giren oksijence zengin Akdeniz suyu, genellikle güney kıyı şeridini takip ederek kuzeye
doğru yönelir. Bu yüzden Marmara Denizi’nin
güney sahilleri, alt tabaka suyu oksijence daha
zengindir. Bu da biyoçeşitliliği doğrudan etkileyen önemli bir parametredir (Şekil 5).
Çözünmüş oksijen özellikle, ekosistemin
önemli bileşenlerinden olan ve besin zincirinin
alt basamaklarında yer alan makrozoobentik
Şekil 5. Marmara Denizi
Dip Çözünmüş Oksijen Dağılımı.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 191
Stokların Zamansal Değişimi,
05 2005
41
Demersal balık dağılımı incelendiğinde Erdek
körfezi ve Kapıdağı Yarımadası- İmralı arasında kalan geniş şelfte yoğunluk yüksektir. Bu
dağılım kompozisyonu yıllara bağlı olarak
fazla değişmemekle birlikte özelikle algarna
ile yapılan avcılık dip yapısını bozmaya başlamıştır. Birim alandaki biyokütle açısından
dağılımı alanları incelendiğinde, Özellikle kış
mevsiminde biraz daha derinden sığıya gelen
büyük balıklar, İmralı açıklarında ve Adalar
civarında dağılım yaparlar. Popülasyonun %
90’ı M. merluccius dur.
40.5
40
09 2005
41
40.5
40
41.5
11 2005
41
Dağılım yapan türlerin baskınlık sırasına göre
dağılımı; M. merluccius (berlam), Merlangius
merlangus (mezgit), Mullus barbatus (barbun),
Solea sole (dil), Raja calavata dır. Bunların dışında ekonomik değerinden dolayı avcılığı çok
yapılan Parapeneus longirostris (pembe karides) tir.
40.5
40
41.5
03 2006
41
40.5
40
26
26.5
27
27.5
28
28.5
29
29.5
30
Şekil 6. Klorofil a’nın mevsimsel dağılımı
Deniz tabanında dağılım yapan katı atık dağılımı incelendiğinde, Marmara Denizi Biyoçeşitlilik dağılımı ile uyum göstermektedir.
Katı atıkların dağılımı yerleşimin yoğun olduğu ve akıntının nispeten düşük olduğu alanlarda yoğunlaşmıştır (Şekil 7). Şekil 4 e göre
bu alanlar biyoçeşitliliğin düşük olduğu bölgelerdir.
08 2000
Toplam Katý Atýk
adet
28
26
24
22
20
18
16
14
12
10
8
6
4
2
0
-2
Şekil 7. Marmara Denizi Katı Atık Dağılımı
(adet/m2).
Marmara Denizi ekosisteminde önemli bir diğer tür de soyu tehdit altında olmaya aday Raja
clavata’dır. Pradatör olan tür geniş alanlarda dağılım yapmaktadır. Azalan Mustelus mustelus,
Dasyatis pastinaca , Scyliorhinus canicula ve
ve Squalus acanthias stoklarının yerini alan tür
2009 yılından itibaren bir azalma eğilimindedir.
Türün dağılım alanı Yalova açıkları ve Erdek
Körfezi dir.
On yıllık zaman periyodunda toplam demersal
balık dağılımları incelendiğinde ise özellikle
güney Marmara şelfinde belirgin bir yok oluş
dikkati çekmektedir (Şekil 8).
Yukarda da belirtildiği gibi, güney Marmara
şelfi dip ÇO yüksek olduğu, insan baskının ve
katı atık dağılımın düşük olduğu alandır. Buna
karşılık stoklarda ki bu azalışın nedenleri incelendiğinde, aşırı avcılık ve yanlış avlanma tekniklerinin balık popülasyonlarını bitirme noktasına getirdiğini göstermektedir. Aynı zamanda
kullanılan algarna ve yasak olmasına rağmen
trol avcılığının habitata verdiği zarar, sağlıklı
ekosistemin en iyi göstergesi olan makrozoobentik tür çeşitliliğini ve kompozisyonunu da
etkilemiştir.
192 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
08 2000
Demersal Balık
gr/m2
8000
7200
6400
5600
4800
4000
3200
08 2009
Demersal Balık
gr/m2
2400
1600
800
0
Şekil 8. Demersal Balık Dağılımı
Sürdürülebilirlik Açısından
Alınacak Tedbirler
Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, biyoçeşitlilik üzerindeki evsel baskının etkisi, akıntının
düşük olduğu körfezlerin iç kesiminde etkili
olmaktadır. Evsel baskının neden olduğu yüksek üretim hipoksik koşulları tetiklemekte ve
biyoçeşitlilik dağılımını olumsuz etkilemektedir. Son zamanlarda yerel yönetimlerin uyguladığı çevreci politikalar ile İzmit Körfezi’nde
pelajik sistemde bir iyileşmeye neden olsa da,
demersal sistemde olumsuzluklar hala devam
etmektedir. Gemlik Körfezi’nde ise yapılan rehabilitasyon çalışmalarının denizel ortama bir
yansıması henüz gözlenmemiştir. Özellikle büyük nüfuslu şehirlerin denizel ortama etkileri
ve rehabilitasyon süreçleri mutlaka izleme projeleri ile takibi edilmelidir.
Kirlilik etkisinin gözlenmediği Güney Marmara
şelfinde ise avcılık, dip yapısına büyük zarar
vermiştir. Araştırmalarımız stoklar üzerindeki
kontrolsüz baskı ve yapılan habitat tahribatının
bir sonucu olarak, birim alandaki demersal balık miktarının %80’inin kaybolduğunu açıkça
ortaya koymuştur.
Güney şelfi, pek çok koruma statüsünde ki türün habitatı olmasına rağmen uygulanan yanlış
avlanma teknikleri (algarna, yasak trol avcılığı
ve ışıklı gırgır avcılığı) ve avcılığa karşı yeni
düzenlemelerin en kısa zamanda geliştirilmesi
ve uygulamaya konması gerekmektedir. Ayrıca
yasak avcılığa karşı bu alanda ki denetimlerin
artırılması, habitat üzerindeki baskıyı kaldırıp,
biyoçeşitliliğin gelişmesine katkı sağlayacağı
aşikardır.
Ekosistem sürekli değişim halindedir. Sistem
her baskıya karşı, kendi içinde bir değişikliğe
yönelir. Herhangi bir ortamda sürdürülebilinirlikten bahsetmek için, o alandaki tüm bilgileri
toplamak ve bilginin sürekliliğini sağlamak gerekmektedir. Ancak bu bilgiler altında çözüm
üretilebilinir. Ne yazık ki Marmara Deniz biyoçeşitliliği, mevcut balık stokları ve su kalitesin de ki takipler, ya kesintili yada hiç yapılmamaktadır. Ortamı tanımadan, sürdürülebilinir
bir yönetim planı yapamayacağımıza göre,
periyodik aralıklar ile sürekli bilgi akışının sağlanması gerekmektedir. Bunun içinde merkezi
yönetim, yerel yönetimler ve üniversite işbirliği
ile araştırmalar yapılarak, sürdürülebilirlik için
ekosistem tabanlı yönetim planları oluşturulmalıdır.
KAYNAKLAR
Araújo, M. B., M. Cabeza, W. Thuiller, L. Hannah and P.
H. Williams (2004); Would climate change drive
species out of reserves? An assessment of existing
reserveselection methods; Global Change Biology
10: 9, 1618-1626).
Dudley, N., S. Stolton, A. Belokurov, L.Krueger, N. Lopoukhine, K. MacKinnon, T. Sandwith ve N.
Sekhran [editors] (2010); Natural Solutions:
Protected areas helping people cope with climate change, IUCNWCPA, TNC, UNDP, WCS,
World Bank and WWF, Gland, Switzerland,
Washington DC and New York, USA. Turkce
baskı ISBN: 978-605-61279-6-0 WWF-Türkiye,
2011
Groves C.R. 2003. Drafting a consevation blueprint. A
practitioner’s guide to planning for Biodiversty.
pp.459. İsland pres. ISBN 1-55963-939-3.
IUCN (2001). IUCN Red List Categories and Criteria Version
3.1. IUCN Species Survival Commission.IUCN,
Gland, Switzerland and Cambridge, UK ii 30 pp. At
http://intranet.iucn.org/webfiles/doc/SSC/ RedList/
redlistcatsenglish.pdf. Accessed 23 April 2010.
IUCN (2008). The medıterranean: a bıodıversıty hotspot
under threat. www.iucn.org/redlist/ and www.
uicnmed.org.
IUCN (2012). Overvıew of the conservatıon status of the
marıne fishes of the Medıterranean sea.
Malak D. A., Livingstone S.R., Pollard D., Polidoro B.D.,
Cuttelod A., Bariche M., Bilecenoglu M., Carpenter C. E., Collette B. B., Francour P., Goren M.,
Kara M.H., Massutí E.,
Papaconstantinou C., Tunesi L. www.iucn.org/redlist/.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 193
Uzm. Kadir DOĞAN
İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi, Yetiştiricilik Bölümü
MARMARA DENİZİ KİRlİlİĞİNİN BAlIKçIlIĞA EtKİSİ,
MARMARA DENİZİ BAlIKçIlIĞININ
EKONOMİYE YANSIMASI
ÖZEt
Marmara Denizi insan sağlığı ve birçok ekosistemi etkilemesi açısından önemli bir iç deniz
konumundadır. Akdeniz ve Karadeniz arasında
yer alan yaklaşık 11.352 km2’lik bir yüz ölçüme
sahip bir ulusal denizdir. Havzasında kentsel
yapılaşma, önemli sanayi bölgeleri buna bağlı
olarak da yoğun nüfus artışı görülmektedir. Marmara Denizi kıyısında yoğun sanayi kuruluşları
ve evsel atıkların kontrolsüz olarak denize bırakılması sonucu denizin su kalitesi bozulmuştur.
Deniz kirliliğinin ciddi boyutlara ulaşması ve
bu konudaki önlemlerin yetersizliği ticari balıkçılıkta sıkıntılar yaratmıştır. Buna bağlı olarak
Marmara Denizi’nde avlanan su ürünleri türleri
ve toplam üretimde azalmalar yaşanmıştır. Son
yıllarda, görülen müsilaj balık ağlarını tıkayarak balıkçılığı etkilemiştir. Balığın az avlanması
sonucu ekonomik kayıplara sebep olmuştur.
Artan kentsel yapılaşma buna bağlı sanayileşme ve yoğun nüfus artışı bu denizde yapılan
balıkçılığı olumsuz yönde etkilemiştir.
Türkiye deniz balıkları üretiminin %8,2’si Marmara Denizi’nden sağlanmıştır. Bu türler içerisinde bakalorya, dil-pisi, hamsi, istavrit, kefal,
kolyoz, lüfer, mezgit, palamut-torik, sardalya ve
tekir en yüksek oranda avlanan balıklardır. Kirlilikten dolayı balıkçılıkta önceki yıllara göre hem
üretim miktarında hem de ekonomik getirisinde
düşüşler kaydedilmiştir. Bu çalışmada, Türkiye
ve Marmara Denizi balıkçılığı değerlendirilerek
kirliliğin türü ve etkileri kısaca özetlenerek bu
olumsuz etkilerin balıkçılığa ve ekonomiye yansımaları ayrıntılı olarak değerlendirilmiştir.
gİRİŞ
Marmara Denizi insan sağlığı ve birçok ekosistemi etkilemesi açısından önemli bir iç deniz
konumundadır. Akdeniz ve Karadeniz arasında
yer alan yaklaşık 11.352 km2’lik bir yüzölçüme sahip olan Marmara Denizi, tipik bir kıtalar
arası iç deniz olan Akdeniz’in bir uzantısıdır.
İç deniz olması ve ülkemizin nüfus, sanayi ve
ticaret merkezlerinin önemli bir bölümünün bu
denizin etrafında yer alması önemini açıkça ortaya koymaktadır.
Marmara Denizi’nin en önemli ve ayrıcalıklı
özelliği bir ulusal deniz olmasıdır. İç deniz
olması nedeniyle bu denizle ilgili tüm tasarruflar tamamen ülkemize aittir. Marmara Denizi’nin diğer bir özelliği ise İstanbul Boğazı
aracılığı ile Karadeniz’e, Çanakkale Boğazı
aracılığı ile de Ege Denizi’ne açılmasıdır.
Türkiye’ye ait bir iç deniz olarak, buradaki
kaynakların kullanımı, çevrenin korunması
ve ekonomik, sosyal faktörler dikkate alınır-
194 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
sa, Marmara Denizi ülkemiz için özel ve tartışılamaz bir öneme sahiptir.
Türkiye Boğazlar Sistemi’nin içerisinde yer
alan Marmara Denizi, İstanbul ve Çanakkale
Boğazlarının merkezinde yer almaktadır. Hızla
çevresel bozulmaya uğrayan Marmara Denizi
dünyadaki yarı-kapalı özellikler taşıyan benzer denizler arasında ayrıcalıklı bir yeri vardır.
Hem Karadeniz’in bugünkü olumsuz koşullarından etkilenmesi, hem de çevresindeki yoğun
sanayi ve yerleşim alanlarının etkileri sonucunda kirlilik hızla artmakta ve bu denizi olumsuz
etkilemektedir. Bunun yanı sıra boğazlardan
geçen gemi trafiğindeki artışla beraber yarattığı
kirlilik ve kaza riskleri önemli bir tehdit oluşturmaktadır (Özsoy, vd., 2000).
Marmara Denizi bir iç deniz ve ulusal deniz olmasının yanında havzasında kentsel yapılaşma,
önemli sanayi bölgeleri buna bağlı olarak da yoğun nüfus artışı bulunmaktadır. Sanayi kuruluşları
ve evsel atıkların kontrolsüz olarak denize bırakılması sonucu denizin su kalitesi bozulmaktadır.
Marmara Denizi balıkçılığı için bu olumsuzluklar
negatif etki yaratarak balığın az avlanması sonucu ekonomik kayıplara neden olmaktadır.
Marmara Denizi yukarıda açıklanan özelliklerinin yanında balıkçılığımız açısından da
önemli bir yere sahiptir ve ayrıcalığı vardır.
Barındırdığı zengin fauna floradan dolayı
Marmara Denizi balıkçılığı Türkiye denizleri
balıkçılığından soyutlanamaz. Marmara Denizi, Atlantik Okyanusu ve Akdeniz kökenli
ekonomik öneme sahip pelajik balıkların Karadeniz’e olan göçü sırasında, onlara konaklama ve göç sürecine bağlı olarak yumurtlamanın yanı sıra beslenme olanağı da sağlayan bir
denizdir. Palamut, Lüfer, Orkinos, Uskumru
gibi balıkların Marmara Denizi’ne girmeleri
ve konaklama sürecinde, bu denizin balıklarının stok miktarı doğal olarak artmaktadır. Şüphesiz, söz konusu balıkların Çanakkale Boğazı
yoluyla Marmara Denizi’nden ayrılmaları da,
bu denizde balık stoklarının doğal olarak azalmasına neden olmaktadır (Kara, 2010).
Bu çalışmada, öncelikle Türkiye’nin su
ürünleri yapısı, potansiyeli ve balıkçılık
sektörü hakkında genel bilgiler verildikten
sonra ayrıntılı olarak Marmara Denizi ve
balıkçılığı incelenecektir. Marmara Denizi’ndeki kirliliğin türü ve etkileri kısaca özetlenerek bu olumsuz etkilerin balıkçılığa ve
ekonomiye yansımaları ayrıntılı olarak değerlendirilecektir. Ayrıca olumsuz etkileri en
aza indirmek için denizi kullanan paydaşların neler yapabileceği ve üzerlerine düşen
görevlerin neler olabileceği tartışılacaktır.
Dünya ve Türkiye Balıkçılığı
Balıkçılık, günümüzde olduğu gibi gelecekte de
tüm ülkelerin ekonomisine belirli bir yatırım ve
çaba karşılığı sürekli girdi sağlayacak önemli kaynaklardandır. Bunun yanında, insan beslenmesine olan yüksek düzeydeki katkısı daha önemli
görülmektedir. Özellikle dengeli beslenmenin
bilincinde olan ülkeler, denizlerden yüksek oranlarda yararlanmanın yollarını sürekli aramakta ve
bundan ötürü de bugünden geleceğe yatırım yapmaktadırlar (Doğan, 2002).
Dünya su ürünleri üretimi, 2011 yılında 149
milyon ton olarak gerçekleşmiş olup, bunun
% 49’u yetiştiricilikten % 51’i avcılıktan elde
edilmiştir (FAO, 2009). Ülkemizde ise, 2011
yılı su ürünleri üretiminin 514 bin tonu avcılık, 188 bin tonu yetiştiricilikten olmak üzere
toplam 703 bin ton olarak gerçekleşmiştir. Avcılık üretiminin % 92,8’i deniz ürünlerinden,
%7,2’si ise iç su ürünleri avcılığından kaynaklanmaktadır. Deniz ürünleri avcılığının
% 90,5’i deniz balıklarından % 9,5’lik kısmı da diğer deniz ürünleri avcılığından elde
edilmiştir (Tablo 1). Tüm denizlerimizde
üretilen deniz balıklarının gerek besin gerekse
de ekonomik açıdan sağladıkları yararlar çok
fazladır. Günümüzde hızla artan açlık sorununa alternatif besin maddesi olarak gösterilen ve yüksek bir besin değerine sahip olan
su ürünleri, ülke ekonomisi için de oldukça
önemli bir yere sahiptir.
Tablo 1 incelendiğinde görüleceği üzere Türkiye de deniz ürünleri avcılığının en yüksek
değerlerine 1988 yılında 580 bin ton, 1995 yılında 582 bin ton ve 2007 yılında ise 589 bin
ton ile ulaşılmıştır Bu değerler toplam üretimde
birkaç yıllık dönemler hâlinde dalgalanmalar
göstermiştir. Bunun başlıca nedenleri arasında
1970’li yılların başlarında su ürünleri sektörü-
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 195
ne sağlanan çeşitli teşvik, muafiyet ve destekler sonucunda avlama filosu çok genişleyerek
balıkçık kaynakları üzerinde baskı oluşturması
gösterilebilir. O dönemde Tarım ve Köyisleri
Bakanlığı, balıkçılık kaynakları üzerindeki aşırı
av baskısının azaltmak, balıkçıların reel gelir
kaybını önlemek ve sürdürülebilir avcılık sağlamak amacıyla avlama teknelerine ruhsat verme
işlemini 1991 yılında durdurmuştur.
Ancak 1994, 1997 ve 2001’deki kısa süreli kesintilerde ruhsatsız teknelere ruhsat alma
olanağı tanınmıştır. 2001’deki kesintide, ruhsatlandırma işlemi 29 Mart 2002’ye kadar yapılan başvuruları kapsamıştır (Seçer, Ark, 2010).
2001 yılından itibaren ruhsat sayısında ve balıkçı teknesi sayısında artışlar kaydedilmiş ve
balıkçı teknelerinde en yüksek seviyeye 18.542
tekneyle 2003 yılında ulaşılmıştır. Aynı yılda
deniz ürünleri üretimi ise 463 bin ton olarak
gerçekleşmiştir. Yıllar itibariyle deniz ürünleri
üretimi tekne sayısının yüksek olmasına rağmen 2005 yılında en düşük seviyede kaydedilmiştir. 2011 yılı itibariyle Türkiye’de avlama
ruhsatlı 167.568 gerçek kişi ve 20.289 tekne
bulunmaktadır (TÜİK, 2011).
Türkiye’de su ürünleri avcılığı yapan teknelerin toplam sayısı ve toplam üretim Şekil 1’de
verilmiştir.
Tablo 1. Türkiye’de 1967-2011 yılları arasındaki toplam su ürünleri üretimimiz Kaynak, D.İ.E., TÜİK)
%
Avcılık
Toplam
Yetiştiricilik
Üretimi
%
Genel
Toplam
3.0
206.377
-
-
206.377
94.0
7.815
6.0
135.422
-
-
135.422
94.0
11.115
6.0
166.811
-
-
177.926
170.906
93.0
13.249
7.0
170.906
-
-
184.155
151.613
910
14.442
9.0
166.055
-
-
166.055
1972
163.740
91.0
15.620
9.0
163.740
-
-
179.360
1973
132.853
91.0
13.618
9.0
132.853
-
-
146.471
1974
115.400
89.0
13.926
11.0
115.400
-
-
129.326
1975
103.666
85.0
18.481
15.0
122.148
-
-
122.148
1976
135.261
88.0
18.985
12.0
154.246
-
-
154.246
1977
148.758
89.0
18.320
11.0
167.078
-
-
167.078
1978
224.227
91.0
21.806
9.0
246.033
-
-
246.033
1979
329.267
94.0
22.244
6.0
351.511
-
-
351.511
1980
397.321
92.0
32.255
8.0
429.576
-
-
429.576
1981
439.306
93.0
31.760
7.0
471.066
-
-
471.066
1982
470.171
93.0
33.616
7.0
503.787
-
-
503.787
1983
518.593
93.0
38.695
7.0
557.288
-
-
557.288
1984
520.433
92.0
46.497
8.0
566.930
-
-
566.930
1985
532 602
92,1
45 471
7,9
578 073
-
-
578 073
1986
539 565
92,6
40 280
6,9
579 845
3 075
0,5
582 920
1987
582 853
92,8
41 760
6,7
624 613
3 300
0,5
627 913
1988
623 404
92,2
48 500
7,2
671 904
4 100
0,6
676 004
1989
409 929
89,7
42 833
9,4
452 762
4 354
1,0
457 116
1990
342 017
88,8
37 315
9,7
379 332
5 782
1,5
385 114
Üretimi
6.378
Deniz
97.0
Yıllar
İç Su
Üretimi
Yetiştiricilik
%
Avcılık
1967
199.999
1968
127.607
1969
166.811
1970
1971
196 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
(Tablo 1’in devamı)
1991
317 425
87,0
39 401
10,8
356 826
7 835
2,1
364 661
1992
304 766
86,0
40 370
11,4
1993
502 031
90,3
41 573
7,5
345 136
9 210
2,6
354 346
543 604
12 438
2,2
556 042
1994
542 268
90,2
42 838
1995
582 610
89,7
44 983
7,1
585 106
15 998
2,7
601 104
6,9
627 593
21 607
3,3
649 200
1996
474 243
86,3
1997
404 350
80,8
42 202
7,7
516 445
33 201
6,0
549 646
50 460
10,1
454 810
45 450
9,1
500 260
1998
432 700
1999
523 634
79,6
54 500
10,0
487 200
56 700
10,4
543 900
82,2
50 190
7,9
573 824
63 000
9,9
636 824
2000
2001
460 521
79,1
42 824
7,4
503 345
79 031
13,6
582 376
484 410
81,4
43 323
7,3
527 733
67 244
11,3
594 977
2002
522 744
83,3
43 938
7,0
566 682
61 165
9,7
627 847
2003
463 074
78,8
44 698
7,6
507 772
79 943
13,6
587 715
2004
504 897
78,3
45 585
7,1
550 482
94 010
14,6
644 492
2005
380.381
69,8
46.115
8,5
426.496
118.277
21,7
544773
2006
488.966
73,9
44082
6,7
533.048
128.943
19,5
661.991
2007
589.129
76.3
43.321
6,0
632.450
139,873
18,1
772.323
2008
453.113
70.1
41.011
6.4
494.124
152.186
23.5
646.310
2009
425.275
68.2
39.187
6.3
464.462
158.729
25.5
623.191
2010
445.680
68.2
40.259
6,2
485.939
167.141
25,6
653.080
2011
477.658
67,9
37.097
5,3
514.755
188.790
26,8
703.545
Şekil 1. Türkiye su ürünleri üretimi ve tekne sayılarının yıllar itibariyle dağılımı (Kaynak DİE, TÜİK)
Yıllık toplam deniz ürünleri üretimi 477 bin ton olan ülkemiz bu üretimini 8.333 km2’lik kıyı şeridinde farklı özelliklere sahip Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz’den sağlamaktadır. Bu denizlerin iklim, hidrografik şartları ve verimlilik açısından farklılıkları bulunmaktadır. Türkiye denizlerinde avlanan su ürünlerinin bölgelere göre yıllık değişimleri Şekil 2’de verilmiştir. TÜİK 2011 yılı
verilerine göre deniz ürünleri üretiminin bölgeler arası dağılımında % 62,4’lük değerle ilk sırayı
Doğu Karadeniz almıştır. Bunu % 15,5’lik oranla Batı Karadeniz, % 8,2’lik oranla Marmara, %
6,9’lik oran ile ise Ege ve Akdeniz izlemektedir.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 197
Şekil 2. Türkiye denizlerinde avlanan su ürünlerinin
bölgelere göre yıllık değişimleri (DİE, TUİK 1983-2011)
Şekil 2’nin incelenmesi sonucu anlaşılacağı gibi
yıllar itibariyle bölgeler arası avcılık yoluyla su
ürünleri üretiminde, bölgelerin aldığı yer fazla
değişmemiş Doğu Karadeniz ve Batı Karedeniz
her zaman ilk sırada Akdeniz Bölgesi de son sırada yer almıştır. Ege Bölgesi ile Marmara Bölgesi üretimi zaman zaman değişiklik göstermiş ve
sıralamada yer değiştirmiştir.
Buraya kadar olan bölümde su ürünlerinin
ülke genelindeki durumu değerlendirilmiştir.
Bundan sonraki bölümlerde Marmara Denizi,
kirliliği, kirliliğin balıkçılık sektörüne etkileri
ve Marmara Denizi balıkçılığının ekonomiye
yansıması ayrıntılı olarak verilecektir.
MARMARA DENİZİ KİRLİLİĞİ VE
BALIKÇILIĞA ETKİSİ
Balıkçılığın dünya genelinde gün geçtikçe
daha önemli bir sektör haline gelmesiyle
birlikte günümüzde kaynakların sorumlu bir
şekilde kullanılması ve sürdürülebilir olması
önem kazanmıştır. Çünkü gelişen teknoloji av miktarını arttırsa da gün geçtikçe kaynakların yoğun bir av baskısıyla karşı karşıya
olması ve denizlerin kirlenmesi kaynakların
tükenmesine ve denizlerin verimsiz olmasına
neden olmaktadır.
Denizlerin kirlenmesi su canlılarının yok olmasına, değerlerinin ve ticaretinin azalmasına se-
bep olur. Bu da balıkçılık sektörü ve ülke ekonomisi için bir kayıptır. Marmara Denizi’nin
balıkçılıkla ilgili başlıca problemleri endüstriyel ve evsel atıklar, deniz taşımacılığından oluşan kirlenme ve zamansız ve bilinçsiz avlanmadır (Taşdemir, 2002).
Marmara Denizi kenarında kurulan sanayi kuruluşlarının kontrolsüz atıklarıyla deniz suyu
kalitesini bozarak balıkçılığı olumsuz yönde
etkilemektedir. Balıkçılık sektörünün de kaçak
ve aşırı avcılık nedeniyle kaynakları verimli
kullanma etiğini göz ardı etmektedir. Bunların
yanı sıra gerek ulusal ve gerekse uluslar arası
deniz ulaşımında kullanılan gemilerin balast
sularından kirlilik adına fazlasıyla nasibini almaktadır. Tuna Nehri’nin Karadeniz aracılığı
ile Marmara’ya ulaşan kirlilik yükünün de bu
denizin genel olumsuzluğunu yoğunlaştırmaktadır (Bilecik, 2010).
Marmara Denizi’nde yapılan balıkçılık, filo
fazlalığından verimliliğini kaybetmiş, ayrıca
deniz kirliliğinin ciddi boyutlara ulaşması ve
bu konudaki önlemlerin yetersizliği ticari balıkçılıkta sıkıntılar yaratmıştır. Buna bağlı olarak
Marmara Denizi’nde avlanan su ürünleri türleri
ve toplam üretimde azalmalar yaşanmıştır. Son
yıllarda Marmara Denizi’nde görülen müsilaj
sadece görsel kirliliğe sebep olmamış, aylarca
denizin üst tabakasında kalarak balık ağlarını
tıkamış ve balıkçılığı etkilemiş, balığın az av-
198 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
lanması sonucu ekonomik kayıplara sebep olmuştur (Yüksek, 2010). Sonuç olarak Marmara Denizi sahillerinde artan kentsel yapılaşma
buna bağlı sanayileşme ve yoğun nüfus artışı
bu denizde yapılan balıkçılığı olumsuz yönde
etkilemektedir.
Marmara Denizi iç deniz olması sebebiyle ülkemizdeki diğer denizlere göre balıkçılık açısından avantajlı konumdadır. Marmara Denizi’ndeki balıkçılık filosu günübirlik yakın
kıyı karakteristiğine sahiptir (Zengin, 2010).
Marmara Denizi su ürünleri avcılığı bakımından ikinci derecede önemli bir denizimizdir.
Bu denizimizde Karadeniz’deki türlere ilave
olarak pelajik balıklardan orkinoz, lüfer, kılıç,
sardalya ve kolyoz balıkları eklenebilir. Dip balıkları bakımından ilave edilebilecek türler ise
dil balığı, kırlangıç ve berlam balıkları sayılabilir (Timur ve Doğan, 2009). Ancak kirliliğin
artmasından dolayı bu avantajlı durumunu son
yıllarda kaybetmiştir. 1983-2011 yılları arasındaki avcılık değerlerine bakıldığında yıllar itibariyle değişiklikler kaydedilmiştir. Marmara
Denizi’nden avlanan su ürünleri miktarı 1983
yılında 43 bin ton iken, en yüksek seviyesine
1999 yılında 83 bin tonla ulaşmıştır. 1999 yılında kaydedilen yüksek değerden sonra inişli
çıkışlı bir grafik izleyerek son yıllarda düşüş
eğilimine girmiştir. Marmara Bölgesi deniz
ürünleri üretiminin 1983-2011 yılları arasındaki değişimi Şekil 3’de verilmiştir.
Şekil 3’ün incelenmesinden de görülebileceği
gibi Marmara Denizi’nden avlanan balıkların
üretiminde yıllar itibariyle bir düşüş gözlenmektedir. Bu yıllar içerisinde balıkçı teknelerinin
sayılarına ve yıllar itibariyle hareketlerine bakıldığında Marmara Deniz’inde av yapan balıkçı
teknelerinin toplam sayısı; 1983 yılında 3.045
iken, bu sayı 1993 yılında 1.639’a düşerek 2005
yılında 3.090’a ulaşmıştır. Bu süre içerisinde tekne sayılarında inişli çıkışlı bir durum görülmektedir. Marmara Deniz’inde avcılık yapan balıkçı
teknelerin 1983-2011 yılları arasındaki toplam
sayıları ve değişimleri Şekil 4’de verilmiştir. Balıkçı teknelerinin bölgesel dağılımında Karadeniz
ve Ege Bölgesi’nden sonra % 17,6’lık değerle
Marmara Bölgesi üçüncü sırayı almaktadır. Marmara Denizi’nde deniz balıkçılığı yapan teknelerin %87’sini küçük ölçekli kıyı balıkçı tekneleri,
% 6’sını gırgır tekneleri, %3,7’sini trol tekneleri,
% 2,8’ini gırgır-trol tekneleri ve %2,8’ini yardımcı-taşıyıcı balıkçı tekneleri oluşturmaktadır.
Şekil 4. Marmara Bölgesi balıkçı teknelerinin
yıllara göre dağılımı
Şekil 3. Marmara Bölgesi balıkçılık üretiminin yıllara göre dağılımı
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 199
Şekil 3 ve 4’ün incelenmesin den de anlaşılacağı
gibi Marmara Denizi’nde avlanan balık miktarında azalmalar yaşanmıştır. Yıllar itibariyle balıkçılık üretiminin en yüksek seviyesine 2009 yılında
ulaşmış bu yıllarda balıkçı tekneleri aynı seviyede
kalmıştır. Marmara Denizinde balıkçı teknelerinin
sayısı ise en yüksek seviyesine 2002 yılında 3.238
adet ile ulaşmıştır. Ancak yıllar itibariyle Marmara
Denizi üretiminde 1999 yılından itibaren gözlenen bir düşüş yaşanmıştır.
Marmara Denizi’nde balık üretimindeki düşüş
olmasına rağmen ruhsatlı balıkçı sayısında ve
ruhsatlı balıkçı teknesi sayısında ters orantı görülmektedir. 2005 yılında 30.188 kişi ruhsatlı
balıkçı sayısı, 5.990 adet ruhsatlı tekne sayısı var
iken, 2011 yılında bu rakam Marmara Denizi’ne
kıyısı olan 7 ilimizde toplam ruhsatlı balıkçı sayısı 47.133 kişi ve 5.157 ruhsatlı balıkçı teknesine sahiptir.
MARMARA DENİZİ BALIKÇILIĞININ
EKONOMİYE YANSIMASI
Balıkçılığın Ulusal Ekonomiye Yansıması
Balıkçılık toplumun sağlıklı beslenmesi ve ülke
ekonomisine katma değer sağlaması açısından
çok önemlidir. Zengin balıkçılık kaynaklarına
sahip Türkiye’nin, kişi başına düşen su ürünleri
tüketimi bakımından dünya ve AB ortalamasının gerisinde kaldığı görülmektedir. Bunun
başlıca nedeni, su ürünlerinin diğer et ürünlerine göre daha pahalı, bölgelere göre farklılık
göstermesi ve fiyat istikrarının çevresel faktörlere göre değişmesidir. Bu anlamda yaşanan
tüm olumsuzluk ve çevresel sorunlara rağmen,
önemli üretim potansiyeline sahip ülkenizde
su ürünleri sektörü ekonomiye sağladığı katkı
nedeniyle önemli bir sektördür. Su ürünlerinin
Türkiye ekonomisine katkıları şu şekilde özetlenebilir (Doğan, 1977).
•
İnsan beslenmesinde önemli bir protein
kaynağı olarak taşıdığı önem,
•
Bazı sanayilere hammadde sağlaması,
•
Sektörde geniş istihdam olanakları bulunması,
•
Yüksek ihracat potansiyeline sahip olması,
•
Avlama, işleme, yetiştiricilik, taşımacılık
v.b. gibi alanlarda getirdiği yeniliklerle
teknolojik gelişme sağlaması.
Ayrıca, su ürünleri sektörü ekonomik faaliyetler içerisinde istihdam açısından önemli
bir yere sahiptir. Sektörde çalışanlar, avcılık
sektöründe, yetiştiricilik işletmelerinde, işleme tesislerinde, pazarlama işlerinde, toptancı ve perakendeci olarak, sektöre girdi
sağlayan yan sektörlerde çalışanlar olmak
üzere yaklaşık 150.000 kişi istihdam edilmektedir.
Türkiye İstatistik Kurumunun 2011 verilerine göre, Türkiye’de toplam ruhsatlı 167.569
gerçek kişi ve 20.289 adet ruhsatlı avlama
teknesi bulunmaktadır. Bu sayı ekonomi
açısından önemli bir değer oluşturmaktadır.
Balıkçı teknelerinin bölgelere göre dağılımlarına bakıldığında % 35,5 Karadeniz, %33,9
Ege, % 17,6 Marmara ve % 13,0 ile de Akdeniz bölgesi yer almaktadır. Bu veriler de
göstermektedir ki balıkçılığın ülke ekonomisine göz ardı edilmeyecek kadar katkısı bulunmaktadır. Bu bölümdeki açıklamalar balıkçılığın ekonomiye yansıması Türkiye’nin
ulusal düzeydeki görünümünü ifade etmektedir. Bundan sonraki bölümde ise balıkçılığın
Marmara Denizi’nde ki görünümüne ve Marmara Bölgesi’ne olan katkıları detaylı olarak
aktarılacaktır.
Balıkçılığın Marmara Bölgesi’ne Sosyo-Ekonomik Yansıması
Bir önceki bölümde ülke düzeyindeki balıkçılığın ekonomiye yansıması makro düzeyde ele
alınmıştır. Bu bölümde ise Marmara Denizi’nden faydalanan ve bu denizde avcılık yapan
Balıkesir, Bursa, Çanakkale, İstanbul, Kocaeli,
Tekirdağ ve Yalova illerindeki balıkçılık ve bu
balıkçılığın bölge ve ülke ekonomisine yansıması ele alınacaktır.
Marmara Denizi’nde faaliyet gösteren ve deniz
balıkları avcılığı yapan ruhsata sahip toplam
balıkçı sayısı 47.980, tekne sayısı ise 5.157’dir.
Balıkçı teknesi başına 9,3 adet balıkçı düşmektedir. Bu teknelerin % 87,0’sini küçük balıkçı
tekneleri oluşturmaktadır. Ticari balıkçılık yapan teknelerde balıkçı ve tayfa sayısı fazla kü-
200 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
çük teknelerde ise genellikle 1-2 kişi istihdam edilmektedir. Ruhsatlı balıkçıların ve ruhsatlı balıkçı
teknelerinin Marmara Denizi’ne kıyısı olan ve bu denizde avcılık yapan balıkçı ve tekne sayılarının dağılımı Tablo 2‘de verilmiştir.
Tablo 2. Marmara Bölgesi illerindeki ruhsata sahip balıkçı sayıları ve tekne sayıları ( TUİK, 2011)
Gerçek Kişi
İller
Toplam
Deniz
İçsu
Toplam
Deniz
Gemi
İçsu
Balıkesir
9895
9659
236
1150
1093
57
Bursa
1051
471
580
483
176
307
Çanakkale
11080
11073
7
932
931
1
İstanbul
19407
19407
0
2005
2005
0
Kocaeli
4277
4277
0
499
497
2
Tekirdağ
1560
1538
22
242
232
10
Yalova
710
710
0
223
223
0
Genel
Toplam
47980
47135
845
5534
5157
377
Tablo 2’nin incelenmesi sonucu elde edilen bilgilere göre Marmara Denizi’ne kıyısı olan 7
ilimiz bulunmaktadır. Bu illerimizde balıkçılık yapanlar bu denizimizden avlanmaktadırlar. Bölgede balıkçılık yapan 47 bin gerçek kişi ve 5 bin ruhsatlı tekne bölge ve ülke ekonomisine girdi
sağlamak için faaliyette bulunmaktadır. Balıkçılık yapan gerçek kişilerin illere göre dağılımında
%40,4 (19.407)’lık değerle İstanbul ilk sırayı almaktadır. Bu ilimizi %23,1 (11.080) ile Çanakkale, % 20,6 (9.895) Bursa, % 8,9 (4.277) ile Kocaeli, % 3,3 (1.560) Tekirdağ, %2,2 (1.051) ile
Bursa ve %1,5 (710) Yalova takip etmektedir.
Aynı zamanda bölgede balıkçı teknelerinin illere göre dağılımında %36,2 (2.005)’lik değerle
İstanbul ilk sırayı almaktadır. Bu ilimizi %20,8 (1.150) ile Balıkesir, % 16,8 (932) ile Çanakkale,
% 9,0 (499) ile Kocaeli, % 8,7 (483) ile Bursa, % 4,4 (242) ile Tekirdağ ve % 4,0 (223) Yalova
takip etmektedir.
Balıkçılığın Marmara Ekonomisine Yansıması
Marmara Denizi’ne kıyısı olan illerin balıkçılığa katkısı ve balıkçılığın ülke ve bölge ekonomisine yansıması bu bölümde değerlendirilecektir. Marmara Denizi’nden avlanan ve ekonomik
değeri yüksek olan balıkların yıllar itibariyle hem üretim miktarı hem de ekonomik katkısı irdelenecektir. Marmara Denizi’nde en fazla üretimi yapılan deniz balığı içerisinde birinci sırayı
hamsi almaktadır. Bunu sırası ile sardalya, istavrit, palamut-torik, mezgit ve lüfer takip etmektedir. Marmara Denizi’nde 100 ton ve üzeri avlanan balık türlerinin 2005-2011 yılları arasındaki
üretim miktarları Tablo 3’de verilmiştir.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 201
Tablo 3. Marmara Bölgesi’nde 2005-2011 yılları arasında 100 ton ve üzeri avlanan deniz balıkları miktarı
Balık Türü
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
Bakalorya
2.164
1.507
1.100
650
783
676
589
Çaça
229
630
176
-
143
-
450
Dil-Pisi
263
197
133
112
359
196
113
Hamsi
15.178
43.238
19362
20.876
10.984
17.960
14.663
İstavrit
6.164
7829
10099
7.335
6.974
4.453
4.919
İzmarit
747
259
220
165
134
165
-
Kefal
1.204
890
844
838
276
164
331
Kolyoz
199
364
254
289
170
113
284
Köpek
303
219
-
171
-
-
110
Lüfer
4.592
2.636
2.438
1.381
1.906
1.268
921
Mezgit
1.342
654
1.141
907
1.519
1.063
980
PalamutTorik
4.876
2.208
731
1.006
983
1.304
1.054
Sardalya
4.638
3.663
4928
3.407
5.371
7.380
10.600
Tekir
306
319
331
304
406
465
344
Tirsi
356
507
372
487
302
168
-
Uskumru
195
336
190
106
120
-
-
Vatoz
437
269
628
391
337
327
242
Tablo 3’de görüleceği gibi yıllar itibariyle türlerin avlanma miktarlarında değişiklikler kaydedilmektedir. Marmara Denizi’nde 100 ton ve üzerinde avlanan balıkların üretim miktarında yıllar
itibariyle inişli çıkışlı bir grafik izlenmektedir. Son yıllarda çeşitli türlerin üretiminde önceki yıllara
göre düşüşler görülmektedir.
Marmara Denizi’nden en yüksek düzeyde avlanan balıklardan hamsi, istavrit, lüfer, mezgit, palamut-torik ve sardalya’nın yıllar itibariyle üretim değişimleri Şekil 5’de verilmiştir.
Şekil 5. Marmara Denizi’nde avlanan balık türlerinin
yıllar itibariyle değişimi (Ton)
202 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Marmara Denizi’nde 2005-2011 yıllarında en yüksek düzeyde avlanan balık olarak hamsi ilk sırayı almaktadır. 2006 yılında 43 bin ton avlanan hamsi 2011 yılında 14 bin tona düşmüştür. Hamsiyi
diğer türler takip etmektedir.
Marmara Denizi’nden 100 ton ve üzeri avlanan büyük çoğunluğu İstanbul Büyükşehir Belediyesi
Su Ürünleri Hali’nde pazarlanan (Güngör ve ark, 2007, Timur ve Doğan, 2009., Özgen, 2010)
balıkların yıllar itibariyle ekonomik getirisi Tablo 4’de verilmiştir.
Tablo 4. Marmara Bölgesi’nde 2005-2011 yılları arasında 100 ton ve üzeri avlanan deniz balıklarının ekonomik değeri (¨)
Balık
Türü
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
Bakalorya
17095600
15070000
11000000
2600000
5026860
5414760
5718150
Çaça
171750
315000
88000
-
25740
-
329.011
Dil-Pisi
3419000
2659500
1862000
1512000
3176880
3108560
1.832.860
Hamsi
37945000
118904500
33883500
37576800
11972560
27478800
26.979.920
İstavrit
28.548.000
35323000
38996500
23020500
17814300
15851070
20.283.960
İzmarit
2614500
971250
660000
330000
218420
405900
-
Kefal
6020000
4450000
3376000
3352000
1037760
738000
1611970
Kolyoz
895500
16380000
1016000
1156000
532100
532230
1459760
Köpek
909000
711750
-
513000
-
-
417279
Lüfer
50512000
30314000
34132000
22786500
20451380
13694400
11111642
Mezgit
5368000
3270000
4564000
2721000
3675980
4698460
5362241
PalamutTorik
19504000
11040000
5482500
8048000
6.045.450
9141040
8.487.115
Sardalya
16233000
14652000
14784000
10221000
10204900
12915000
21201200
Tekir
2754000
3190000
3310000
3344000
2963800
3999000
3330348
Tirsi
1602000
2535000
1302000
1461000
649300
319200
-
Uskumru
1170000
2352000
1425000
848000
848400
-
-
Vatoz
1311000
807000
1884000
1173000
421250
-
322126
Not. 2005-2009 YTL, 2010-2011 TL
Tablo 4’ün incelenmesi sonucu bakalorya, dil-pisi, hamsi, istavrit, kefal, kolyoz, lüfer, mezgit, palamut-torik, sardalya, tekir 2005-2011 yılları arasında 100 tonun üzerinde avlanarak yüksek bir ekonomik getiri sağlamışlardır. 2011 yılı verilerine göre 26 milyon TL hamsi, 20 milyon TL istavrit, 11
milyon TL kefal ve 8 milyon TL tekir avcılığından elde edilmiştir. Yıllar itibariyle hamsi, lüfer, mezgit,
palamut-torik, sardalya balıklarının ekonomik değer değişimleri Şekil 6’da verilmiştir. Ayrıca 2011 yılı
Marmara Denizi’nde avlanan bakolorya, çaça, dil-pisi, istavrit, kefal, kolyoz, köpek, lüfer, mezgit, palamut-torik, sardalya, tekir ve vatoz balıklarına ait ekonomik değer değişim grafiği Şekil 7’de verilmiştir.
Şekil 7. Marmara Denizi’nde avlanan balıkların ekonomik değer grafiği (¨ 2011)
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 203
Marmara Denizi’nde avlanan deniz balıkları
ve diğer deniz ürünlerinin ekonomik getirisi
türün avlanma miktarına göre değişmektedir.
Çok sayıda avlanan ürünlerin değeri düşer iken
az sayıda olan ürünlerin ekonomik değeri daha
yüksek olmaktadır. Marmara Denizi’nde avlanan deniz balıkları ve diğer deniz ürünlerinin
2005-2011 yılları arasındaki toplam üretim ve
toplam ekonomik değeri Tablo 5’de verilmiştir.
Tablo 5. Marmara Bölgesi’nde avlanan ürünlerin
ekonomik değeri (¨)
Yıllar
Deniz Balıkları
Üretim
(Ton)
Üretim
Değeri (¨)
Diğer
Deniz Ürünleri
Üretim
(Ton)
Üretim
Değeri (¨)
2005
44.768
206.496.350 14.011 76.437.800
2006
67.153
260.904.500
3.256
2007
44.446
169.001.700
2.372
7.360.000
2008
38.402
129.103.000
2.175
12.461.500
2009
31.709
92.436.630
3.514
61.851.140
2010
36.529
107.772.930
2.976
16.214.420
2011
36.433
116.580.542
2.753
23.940.472
34.850.500
Tablo 5’de Marmara Denizi’nde 2005-2011 avlanan deniz balıkları ve diğer deniz ürünlerinin
üretim miktarı ve ekonomik getirisi gösterilmektedir. Tablodan görülebileceği gibi hem üretim
miktarlarında hem de ekonomik getirisinde yıllar itibariyle değişikler olmaktadır. Deniz balıkları avcılığındaki değerler 2006 yılında 67 bin
ton ve 260 milyon TL ile yüksek seviyelerde
iken, günümüzde bu değer 36 bin ton ve 116
milyon TL’ ye düşmüştür. Aynı şekilde diğer deniz ürünleri üretiminde de 2005 yılında 14 bin
ton ve 76 milyon TL olan üretim 2011 yılında 2
bin ton üretim ve 23 milyon TL ekonomik getiriye düşmüştür.
TARTIŞMA VE SONUÇ
Su ürünleri sektörü geçtiğimiz ve içinde bulunduğumuz yüzyılın gözde sektörlerinden
birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sektör
ilk olarak beslenmedeki yeri ve önemi açısından diğer sektörleri diskalifiye edip ön plana
geçerken, ekonomik boyutu ikinci planda yer
almaktadır.
Yaşadığımız yüzyıl, özellikle ekonomik anlamda gelişmişlik düzeyini tamamlamış olan
ülkelerin oluşturduğu global bir yapıyı ortaya
koymuş, gelişmekte olan ülkeler de bu bütünün
içerisinde yer alabilmek için tüm varlıklarıyla
bu yapıya ayak uydurma telaşında olan bir görünüm sergiler hale gelmiştir.
Doğal kaynakların yönetimi, kullanımı ve korunmasına ilişkin özendirici önlemlerin alınması, doğal çevrenin korunması ve devamlılığının sağlanması için ülke düzeyinde Ar-Ge
çalışmaları desteklenmeli ve özendirilmelidir.
Bu bağlamda ülkemiz ve bölgemiz için farklı
öneme sahip Marmara Denizi kirliliği de bu
çerçevede ele alınmalıdır. Kirliliğin önlenmesi için bu denizi kullanan paydaşların kendi
üzerine düşen önlemleri bir an önce alınması
gerekmektedir. Marmara Denizi doğal kaynaklarının kullanımında verimlilik ve sürdürülebilirlik ön plana çıkarılmalıdır.
Marmara Denizi; toplam su ürünleri avcılığının %8,2’sini, toplam balıkçı teknelerinin
% 17,6’sını, toplam balıkçılık yapanların %
21,8’ini, toplam su ürünleri kooperatiflerinin % 30,2’sini, toplam balıkçılık gelirinin %
14,6’sını karşılayan verimli bir denizimizdir.
Bu verimliliğinin yanında doğal ve çevresel
kirlenmeden dolayı bu özelliğini son yıllarda kaybetmek üzeredir. Evsel ve endüstriyel
atıklar sonucu Marmara Denizi’nde organik
ve inorganik toksik kirleticilerin deniz suyu ve
sedimentinde yüksek seviyelerde bulunduğu,
bu kirleticilere maruz kalan balıklar ve doğal
yaşamın olumsuz etkilendiği görülmektedir
(Taşdemir, 2002).
Marmara Denizi’nde bu olumsuz etkileri yok
edebilmek ve önlemek için doğal çevre deniz
ve ekonomik, sosyal çevre aynı ağırlıkta göz
önüne alınmalı ve ilerlemelerle ilgili kararlar
buna göre verilmelidir. Bunun için merkezi
yönetim, endüstri ve vatandaşlar çevreyle ilgili
kararların oluşturulmasında beraber çalışmalı
ve karar almalıdırlar.
Alınan kararların uygulanmasında her kesimi
ayrım yapılmadan bir anlayışta olması gerekir.
Bu amacın gerçekleştirilmesi için: Marmara
Denizi etrafındaki merkezi ve yerel yönetim
tarafından amaçlar belirlenmeli ve bu yönde
204 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
beraber eyleme geçilmelidir (Taşdemir, 2002).
Bu anlamda, hava kalitesinin korunması, balıkçılık mevzuatı, su kalitesinin korunması, kıyıların korunması, canlıların korunması, doğal
güzellik ve vahşi yaşam alanlarının belirlenmesi gerekir. Ayrıca temizlikten önce kirliliği
oluşum safhasında önlemeye yönelik çabaların
gösterilmesi gerekir.
Sonuç olarak, ekosistem ile ilgili verilecek kararlarda mümkün olduğunca ilgili geniş kitleler
ile diyaloga geçilmeli, yapılacak uygulamalarda ekonomik ve sosyal gelişmenin iyileştirilmesi ile bir çevre ve ekosistemle uyum içinde olması gerekir. Bu yaklaşımla hem çevre
korunmuş olacak hem de Marmara Denizi ve
balıkçılığının Türkiye ekonomisine önemli derecede katkısı olacaktır.
KAYNAKLAR
Akyol, O., Perçin, F. 2006. Tekirdağ İli (Marmara Denizi)
Kıyı Balıkçılığı ve Sorunları. E.Ü. Su Ürünleri Dergisi, Cilt 23, Sayı (3-4): 423–426
Bilecik, N. 2010. Türkiye’nin Güdümlü Balıkçılık Araştırmaları Açısından Göz Ardı Ettiği Deniz: Marmara Denizi. Zengin, M., Onkardeşler, M. (Editörler), 2010.
Marmara Denizi Balıkçılığı: Kaynakların Yönetimi,
Sektörel Sorunlar ve Gelecek İçin Stratejiler Paneli.
Bildiriler Kitabı, 02 Ekim 2010, Silivri, İstanbul.
DİE, Su Ürünleri İstatistikleri, 1967-2004
Doğan, K. 1997. Su ürünleri Sektörü Türkiye Ekonomisinin
Neresinde, SÜMDER Su ürünleri Mühendisleri
Dergisi, Sayı 1, S.15-20.
Doğan, K. 2002. Su Ürünleri Sektörünün, Tarım Sektörü İçindeki Yeri ve Önemi. Tarım İstanbul TKB İstanbul İl
Müdürlüğü Yayın Organı, 80: 8-12
FAO, 2009.Fishery Statistics. (Capture production, Aquaculture production, 2009
Güngör, G., Özen, S.Ş., Güngör, H. 2007. Marmara Denizi Balıkçılığının Sosyo-Ekonomik Yapısı ve Deniz
Ürünleri Pazarlaması : Tekirdağ İli Sahil Şeridi
Örneği. Tekirdağ Ziraat Fakültesi Dergisi, 2007 4
(3):311-325
Kara, Ö. F. 2010. Marmara Denizi’nin Karekteristik Yapısı
ve Sürdürülebilir Balıkçılık İçin Çözüm Önerileri. Zengin, M., Onkardeşler, M. (Editörler), 2010.
Marmara Denizi Balıkçılığı: Kaynakların Yönetimi, Sektörel Sorunlar ve Gelecek İçin Stratejiler
Panali. Bildiriler Kitabı, 02 Ekim 2010, Silivri,
İstanbul.
Kınacıgil, H.T., İlkyaz, A.T.1997. Ege Denizi Balıkçılığı ve
Sorunları. Su Ürünleri Dergisi Cilt No: 14 Sayı:3-4
351-367 İzmir-Bornova 1997
Özgen, M. 2010. Balık Hallerinin Balıkçılık Sektörü İçerisindeki Rolü: Marmara Balıkçılığı İçerisinde İstanbul Balık Halinin Yeri. Zengin, M., Onkardeşler,
M. (Editörler), 2010. Marmara Denizi Balıkçılığı:
Kaynakların Yönetimi, Sektörel Sorunlar ve Gelecek İçin Stratejiler Paneli. Bildiriler Kitabı, 02 Ekim
2010, Silivri, İstanbul.
Özsoy, E., Başiktepe, Ş., Latif, M. A. 2000. Türk Boğazlar
Sisteminin Oşinografisi. Marmara Denizi Sempozyumu 2000, 11-12 Kasım 2000 İstanbul.
Seçer, S., Korkmaz, A.Ş., Dinçer, C., Atar, H.H., Seçer,
F.S., Keskin, E. 2010. Türkiye’de Sürdürülebilir Su
Ürünleri Avcılığı. Türkiye Ziraat Mühendisliği VII.
Teknik Kongresi. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, 11-15 Ocak 2010 Ankara
Taşdemir, Y. 2002. Marmara Denizi: Kirlticiler ve Çevre Açısından Alınabilecek Tedbirler. Uludağ Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Dergisi, Cilt 7,
Sayı 1, 2002
Timur, M., Doğan, K. 2009. İstanbul Su Ürünleri Hali’nin
Pazarlama ve Satış Durumu. İstanbul Ticaret Odası
Yayınları, Sektörel Yayınlar Yayın No. 2009-13, 86
Sayfa
TÜİK, Su Ürünleri İstatistikleri, 2005-2011
Yüksek, A. 2010. Marmara Denizi’nde Son Yıllarda Oluşan
Jelimsi Organizmalar ve Bu Organizmaların Balıkçılık Üzerine Etkisi. Zengin, M., Onkardeşler,
M. (Editörler), 2010. Marmara Denizi Balıkçılığı:
Kaynakların Yönetimi, Sektörel Sorunlar ve Gelecek İçin Stratejiler Paneli. Bildiriler Kitabı, 02 Ekim
2010, Silivri, İstanbul.
Zengin, M. 2010. Marmara Denizi’ndeki Balıkçılık Kaynakları ve Bu Kaynakların Yönetim Stratejileri. Zengin,
M., Onkardeşler, M. (Editörler), 2010. Marmara
Denizi Balıkçılığı: Kaynakların Yönetimi, Sektörel
Sorunlar ve Gelecek İçin Stratejiler Paneli. Bildiriler Kitabı, 02 Ekim 2010, Silivri, İstanbul.
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 205
SEMPOZYUM SONUç BİlDİRİSİ
18-19 Aralık 2012, İstanbul
Marmara Belediyeler Birliği tarafından organize edilen, ilgi ve sorumluluk bakımından tüm
paydaşların katılımı ile gerçekleşen ‘’Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA Sempozyumu’’ hali hazırda yürütülen çalışmaların
değerlendirilmesi ve sunulmasının yanı sıra,
süregelen sorunlara ortak bir bakış açısı geliştirerek çözüme gidilmesi konusunda son derece yararlı bir çalışma olmuş ve bundan sonra
yapılacak çalışmalara ışık tutmuştur.
3.
Kirlilik yanında Marmara’da aşırı avcılık,
biyolojik çeşitliliğin azalması, habitat kaybı, yerel olmayan türlerin çoğalması (ki
bunların bazıları istilacı olabilir), gürültü
ve görüntü kirliliği de çözüm gerektiren
diğer sorunlardır.
4.
Kirliliğin azaltılması kapsamında başta belediyeler, ilgili bakanlıklar, üniversiteler
ve TÜBİTAK MAM olmak üzere çeşitli kurumların çabalarının sonuçları ümit vericidir. Örneğin, bir zamanlar kirliliğin akla
gelebilecek en kötü seviyede olduğu Haliç
ve İzmit Körfezi gibi bölgelerde, denizdeki ekosistem sağlığı göstergeleri, günümüz
itibariyle, önemli bir iyileşmeye işaret etmektedir.
5.
Kirliliğin azaltılması kapsamında başta belediyeler, ilgili bakanlıklar, üniversiteler
ve TÜBİTAK MAM olmak üzere çeşitli kurumların çabalarının sonuçları ümit vericidir. Örneğin, bir zamanlar kirliliğin akla
gelebilecek en kötü seviyede olduğu Haliç
ve İzmit Körfezi gibi bölgelerde, denizdeki ekosistem sağlığı göstergeleri, günümüz
itibariyle, önemli bir iyileşmeye işaret etmektedir.
6.
Geniş ölçekli uydu verileri ve izleme çalışmalarından elde edilen veriler, Karadeniz’den gelen kirlilik yüklerinin de azaldı-
Varılan Genel Sonuçlar
1.
2.
Çanakkale ve İstanbul Boğazları’nı da kapsayan Marmara Denizi; Türkiye’nin bir iç
denizi olup, ~ 20 m derinliğe kadar üstte
Karadeniz özelliğinde, bu derinliğin altında da Akdeniz özelliğinde sulara sahip olmasıyla, kendine özgü bir ekosisteme ve
buna adapte olmuş eşsiz bir biyolojik yaşama ev sahipliği yapmaktadır. Marmara
Denizi (ve diğer doğal alanlarımız) bizim
için “çok değerli bir emanet” olup, bunu
gelecek nesillere bozulmadan teslim etme
sorumluluğumuz vardır.
Maalesef, bu iç denizimiz uzun yıllar karasal ve deniz kaynaklı atıklarla kirletilmiştir.
Atıklar başta ötrofikasyon olmak üzere birçok olumsuz sorunlara yol açmıştır.
206 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
ğını göstermektedir. Bunda, son yıllarda
Tuna nehri havzasında alınan kirlilik önleme çalışmalarının etkisi bulunmaktadır.
7. Karasal ve gemilerden gelen kirlilik
azalırken, sahillerin betonlaşması ve
doğallığını yitirmesi çözülmesi en zor
problemlerden biridir. Bu problemin,
bugünlerde yenilenmesi tartışılan Kıyı
Kanunu’nda dikkate alınması ve mutlaka Barselona Sözleşmesi’nin “Bütünleşik Kıyı Yönetimi” protokolünde olduğu
gibi, kıyı kenar çizgisinden itibaren 100
metrelik bir mesafede mümkün olduğu
kadar yapılaşmaya izin verilmemesini
sağlayacak hukuki tedbirlerin alınması
gerekmektedir.
8. Yapılan uygulamaların sonuçlarının sağlıklı bir biçimde değerlendirilebilmesi
için alıcı ortamda sistematik ve sürekli izleme çalışmaları yapılmalıdır. İzleme çalışmalarının organizasyonunda yerel yönetimlerin de (Kocaeli, Bursa, Tekirdağ
ve İstanbul Büyükşehir Belediyeleri) organizasyona katkı sağlamaları gereklidir. İzleme çalışmalarında deniz ekosisteminin;
fiziksel, kimyasal ve biyolojik bileşenleri
bir bütün olarak değerlendirilmelidir ve
bu çalışmalar sonucunda elde edilen
verilerin mutlaka konunun uzmanlarınca -Bakanlık ve diğer yönetim birimlerinin ihtiyaçları doğrultusunda en uygun
ve kabul edilmiş değerlendirme araçları
da dikkate alınarak- değerlendirilmesi,
bunun da araştırma kurumları ile sıkı bir
işbirliği ile gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır. İzlemeler ortak yöntem ve kılavuzlara
göre yapılmalıdır.
9. Marmara Denizi’nin korunması için ilgili
bakanlıklar, çevre belediyeleri, üniversiteler, STK’lar ve özel kuruluşlar çok yoğun
bir çaba sarf etmektedirler. Bu çalışmaların bir eşgüdüm içerisinde gerçekleştirilmemesi, bu sempozyumda da en önemli
eksikliklerden biri olarak görülmüştür. Bu
eşgüdüm için gerekli bir kurumsal yönetim çatısının (Karadeniz’in Kirliliğe Karşı
Korunması Komisyonu örneğinde olduğu
gibi) bir an önce oluşturulması gerekmektedir. Bu husus 2008’de hazırlanan
MEMPIS raporunda da vurgulanmış olup,
orada da Marmara Denizi için bütünleşik
bir yönetim sistemi önerildiği bilinmektedir. Karadeniz’de olduğu gibi Marmara
Denizi için de Marmara Denizi Çevre
Komisyonu (MADÇEK) oluşturulmalıdır.
Bu yapının oluşumu ile; Marmara Sempozyumu’nun genişletilerek iki yılda bir
düzenlenmesi, yılda bir günün Marmara
Denizi günü olarak kutlanması, benzer
organizasyonlarla işbirliğinin gerçekleşmesi vb. faaliyetlerin de daha düzenli şekilde yapılması mümkün olacaktır. Çok
çeşitli sorunları çözmek üzere, MADÇEK
yapısı içinde değişik tematik konularda
danışma gruplarının oluşturulması gerekmektedir. Bu Danışma Grupları (DG);
Karasal Kaynaklı Kirlilik DG, Gemilerden
Kaynaklanan Kirlilik DG, Biyolojik Çeşitlilik DG, Balıkçılık DG, Entegre Kıyı
Yönetimi DG, İzleme ve Değerlendirme
DG, Arıtma Teknolojileri ve Geri Kazanım DG, Bakteriyoloji ve Halk Sağlığı
DG, Eğitim ve Bilinçlendirme DG, Hukuki Konular DG, Veri Tabanı DG gibi
grupları içerebilir. Alınan kararların uygulamaya konulmasına yönelik yasal yapının oluşturulmasının da önemli olduğu
dikkate alınarak, komisyonu oluşturacak
komisyon üyelerinin mümkün olduğu kadar en üst düzeyde yetkililerden oluşması
gerekmektedir.
10. Komisyona bütçe aktarımı eğitim, sempozyum, çalıştay gibi farklı aktiviteler yıllık planlamalarla komisyon tarafından belirlenerek uygulanmalıdır.
11. Marmara Denizi’nin temizlenmesinin,
korunmasının tüm kurumların üzerinde
objektif ve bilimsel verilere dayanarak
sağlanmasının Marmara Belediyeler Birliği
misyonu altında gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır.
12. Kurumlar arası koordinasyon sağlanmalı, sanayi tesislerinin denetlenmesi takip
edilmeli, ileri biyolojik atıksu arıtma tesisi sayısı arttırılmalı, eğitim çalışmalarına
ağırlık verilmeli, derelerin ıslahı tamamlanmalı, gübre ve tarım ilaçlarının denetimli kontrolü konusunda düzenlemeler
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 207
yapılmalıdır. Özellikle yerleşimden uzak
Güney Marmara Şelfi’nin yasak ve aşırı
avcılığa karşı denetiminin artırılması için
ilgili kurumların işbirliği içinde gereğini
yapmalıdır.
Varılan Spesifik Sonuçlar
1. İSKİ, İSU, BUSKİ gibi kurumlar çevrenin
korunması ile ilgili çevre yatırımlarını
başarı ile sürdürmektedir.
2. Büyükşehirlerde, entegre arıtma yaklaşımında atıksuların arıtılması ve uygun deşarjının yanı sıra, endüstriyel kullanım, sulama vb. gibi ikincil kullanım
ihtiyaçlarını karşılayabilecek çözümler
üretilebilmektedir.
3. Atıksu arıtma tesislerinden kaynaklanan
çamurlar büyük problem oluşturmaktadır.
Özellikle orta ve büyük ölçekli arıtma
tesislerinde tesisin enerji verimliliğinin
de dikkate alınması, anaerobik çamur
çürütmeden elde edilen biyogazın elektrik
ve ısı enerji eldesinde kullanılması faydalı
olacaktır. Mevcut durumda oluşan biyogazdan elde edilen enerji toplam tesis
enerjinin %20’si mertebesindedir. Uygun proses seçimi ve iyi işletim pratikleri
ile bunun %100 düzeylerine getirilmesi
mümkün olabilir. Atıksu arıtma tesislerinden kaynaklanan çamurların enerji içeriği
yüksek olup ekonomik avantaj elde edilebilir.
4. Büyük endüstriyel atıksu deşarjlarının sürekli izlenmesi uygulamaları vardır. Bu
yaklaşımın yaygınlaştırılması gerekmektedir.
5. Kentsel/Evsel atıksuların arıtılmasında, yönetmelik kapsamında hassas-az hassas
alan olması durumuna göre birçok önemli
yatırımlar gerekecektir.
6. İstanbul Teknik, Ortadoğu Teknik,
Boğaziçi ve Dokuz Eylül Üniversitelerinin
birlikte yürüttüğü “Evsel/Kentsel Arıtma Çamurlarının Yönetimi Projesi”
halen devam etmektedir. Proje çıktıları
Marmara Bölgesi’nde arıtma çamurları
yönetimi ile ilgili önemli bir bilimsel
boşluğu dolduracaktır.
7. Türkiye’de atıksu arıtma tesisi sayısı ve
kapasitesi hızla artmaktadır. Türkiye’deki atıksu karakteri ve biyolojik arıtmada
kullanılan biyokütle özellikleri Avrupa ve
Amerika’dan çok farklı olduğundan, yurtdışı kaynaklı tasarımların doğrudan kullanımı sakıncalıdır.
8. Türkiye’de atıksu arıtma tesisi tasarım
stardardı mevcut değildir. Bunun için
ülkemiz koşullarına uygun tasarım yöntemleri ve teknoloji alternatifleri oluşturulmalıdır.
9. Arıtma yatırımlarında “Yaşam Döngüsü
Analizi”’nin ihale kapsamında dahil edilmesi sürdürülebilirlik açısından
önemlidir.
10. Şu anda arıtma tesislerinin çoğunda yeterince enerji verimliliği olmadığı bilinmektedir. Tesisin doğru tasarlanması ile birlikte kontrol/otomasyonun etkin kullanımı
enerji verimliliğini de sağlayacaktır.
208 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 209
210 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 211
212 / Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA
Derdimiz, Değerimiz, Denizimiz: MARMARA / 213

Benzer belgeler