BEYAZ ARİF AKBAŞ

Transkript

BEYAZ ARİF AKBAŞ
BEYAZ ARĠF AKBAġ
KAYIP ÜLKE HAKASYA
EDĠRNE-2007
1
SavaĢçı bir kadın ruha ithafen
yazılmıĢ
kırk dokuz Ģiir…
USA ISBN:144-9587-488
EAN: 9781449587482
2
(ön kapak resmi:İpar Hanım, 1779- Çin istilası.
Arka kapak ve şiirlerdeki resimler:Tuva‟lı şaman
Yeliz Arov‟un yapmış olduğu ayinsel grafik
çalışmalarından alınmıştır.Baş taraftaki “Flüt çalan
kız”,1991- ise Karlova Svetlana Borisovna‟ya
aittir.)
3
Benim düĢlerimdeki savaĢ çoktan
bitmiĢtir.Artık bu prenses, kılıç yerine narin
ellerinde sihirli bir flüt taĢıyor çünkü.Benle
birlikte uyuyan göl perileri ve siz O’nun
matemli Ģarkısını dinleyeceksiniz.Yalnızca
rüyaların sessiz Ģarkısını.Hepsi bu…
4
“Kim duyar ses etsem melekler katından?”
Rilke…
5
6
Beyaz Arif AKBAġ: 10 Nisan 1979-?
Horasan’da dokunan halıların motiflerinden
elde ettiğim imgelerle Ģiirler karalıyorum
defterime.Bunların bir kısmı pitoresk ve arkaik
Ģiirlerdir.Çoğu bir sarhoĢluk anında, Pazırık
aĢıkları tarafından, kadim doğunun hikmetleri
gibi hazırlandı.ġair ustazlar Ģiiri halı gibi
dokurlarmıĢ. Prensesime dokuyabildiğim halılar
umarım sizi de mutlu eder.
7
8
HAKASYADA TĠYATRO
hakasya
akasya
bin su altında
ejderha
yüzüne her aynanın
çocuklar düşer muamma
içimdeki balbalda
derin sular boğulur
sığ hayallere bakarak
her şey derin sulara boğulur
ve bütün bir alem
kamı arar
bulunmayan gamlarda
aşkı resmeden ressam
içimdeki balbalda oturur
hüzünler çizerek unutulur
yalnız bir ağlama
ejderha kulaklarımda
tiyatro perdeleri açıldığında
bir ağlama
ve kapandığında
bir ağlama.
9
BRAHMA
bir karanlık
ışığa doluyor
ganganın sekiz başı altında
derler ki: „ sen bir başkasıdır „
duman ve buhar benim
sadece isteklerim
bir tüy gibi düşüyor
boşluğa
yokluğa
sonsuz yansımalar içinde
tahmin edemezsin
öyle sıradan biriyim ki
masum kuşlar kadar
ne özgürüm
ne değil
rüyalar dolsun gözlerine
zamanlarda rüya zamanlar
rüyalar dolsun gözlerime
anlamadığım her şey dolsun
sonsuz benler içinde
biçimimle soluyorum
bir tüy gibi düşüyorum
ne yokluğa
ne boşluğa
bende olmayan yerlere
benden daha derin
dalıyorum…
10
KAPTAN NEMO
nemosis
keder kederi görsün
umutsuzluk denen aynada
otuz tabutlu adamı
içime alıyorum
içimden geçiyorum
yalnız
inciler topluyorum
yirmi bin fersah
derinden
derinden
ve patagonya geceleri
bir balina sürüsü aşkım
şarap renginde akan
kayıp dünyaların izine
koşuyorum
toprak yutuyorken denizi
hayalhane serpintileri gibi
sonrasızlığı kelebeklerin
üstüme topluyor güneşi
yanıyorum
çizdiğim bütün resimlerde
bilinen
ve bilinmeyen
harikulade dünyalar
jules verne söyler şarkı…
11
12
HALLAÇ
soluk bir aşk
bilinmeyeni ete saç
hallaç
hiş napeyda şodem
gizli bir nefesi
ben hak taç
o değil can aç
hallaaaç…
uyku mabetlerinde
bir gölge
resmini çizer boşluğa
hiş napeyda şodem
sinişi bir inişi bir
uyku mabetlerinde
bir çölde
her halin hayaldi
sinişi bir kişi
biliyorum ki diri
ben hak taç
o değil can aç
hallaç
hallaç…
13
14
KAMMOGENNON
güzel dudaklar
düşlerdeki
aşkın oyuncaklı karmaşası
divanedir akşam yıldızları
arzım ve semam içre
kammogennon‟un ümitsizlik masalı
nemrut dağından uzayan
sonsuz bir yeryüzüne
eridi yaşam ve esrar
yaşlı ülkelere doğru
boğulmuş dalgalanan sislerle
melekler şarkı söylerken
kammogennon krallığında
ateşler yakıldı
soyup akıttılar zamanı
arzım ve semam içre
tapınaklar heykeller ve esrar
kayıtsız uyumuş olan
okyanusa akan bir nehir
dünyanın acıları içinde
kuhistanda son güneş batmakta
ibrahim gözlerinin karasına
ateşi göğsüne sarıp
soyup akıttılar canı
antripakus şarap ve esrar
akan bir zehir
güzel dudaklar
düşlerdeki serap.
15
16
HAYYAM
hayyam
zaman
kristal odalarda büyüdü
yüreğimin ardında duran
yemyeşil gözlü heyula
şarkısını söylüyor bana
kriştina…
hayyam
rüyam
bir özge zamanda
unutulmuş bir masal
çöl ve gece
hep çöl ve hiç gece
savrulurken kuzey rüzgarları
cüce yaşlı cüce
şimdi çoook uzakta
tibette suya yazılmış
kriştina, kriştina…
17
18
YARKENT
yarkent bulutlar içinde
kalbime hindikuş tüyler
işaret alemleri çöl gecesinde
eski ve sarhoş günler
bir yeşil göz bir de siyah
semerkant prensesinin küpeleri
büyülenmiş gözlerimde
semerkant prensesinin düşleri
suya düşen kara kum gibi
gökyüzü yıldızları yere saçar
buğday yüzlü acem kızlara
şekilsiz cinler benden kaçar
bir yeşil göz bir de siyah
masala düşer narın taneleri
yaradılışı sevgi bedeni ah
çöl gecesinde işaret alemleri
semerkant prensesinin düşleri.
19
20
GÜNEġ YUTAN GÖLGELER
kumdan evler yaptım
küçük bir şehre benzeyen
neredeyse gerçek gibi
sıkıntı ve sevinç dolu
karıncalar için bir kent
göğe kapalı perdeler ardında
benim çocukluğum vardı
yoğrulmuş kül bulutlarından
acı yokluğuma yayılan
hüzünlü bir şarkı söylerdim
dağılan halkalar misali
göle damlayan suya
insan yığınları arasında
karanlık aynaların derinliğinde…
21
papatya yaprakları düşerdi
boş sayfalardan mezarlara
ve mezarlardan boş sayfalara
seyretmeye yitişleri…sonra;
keder perileri gezerdi
kayıp şehirlerden rüyalara
ve rüyalardan kayıp şehirlere doğru
ve alev dudaklarda
şekiller ve rüyalar…
müzikli bir kutu gibi
incelir zaman geçtikçe
sonsuzluğu yaşar sanki
bu dünya ve içindekiler
sisten yükselen ebedilikte…
göğe kapalı perdeler ardında
benim yitik çocukluğum vardı,
yoğrulmuş kül bulutlarıyla
soğuk, uçsuz bucaksız
güneş yutan gölgelerin kıyısında…
22
23
BĠLGE VE AġK YILLARI
hüznü seyrettim gözlerde
deniz mavisi ülkelerin
küle dönüşen sevgilerinde
hüznü seyrettim çöllerde…
pariste bir çatı katında
harfler çizdim boş sayfalara
neptunusun görüp görmediği
ne hayal ne gerçek dünya
pakistanda uyanan bilge
mesneviden düşler dokur
o sesi her dinlediğimde
çiçekler sabaha sokulur
kitabi gölgeler ve şehir
gelincik çiçeği ruhumun
resminde ben bir kara zehir
ve solarak aşktan geçilir…
24
25
KANGURU
solgun bedenlerin yankısıdır
kanguru başlar dirim ateşiyle
savrulur gökle yer birleşince
biraz iyileşen isa gençliğiyle
dokunma bana magdalene
dirilmiş bedenimi eritme
lambada büyüsü olan
ötesiz bir ölüm kokusu
sessizliğin nağmeleri değdikçe
paramparça bardağın yaldızı
ötesi bir ölüm korkusu
ve solgun bedenlerin yankısı
ipek gözlü bir böcek gibi
umutsuz gelecek günlere bakıyor
damar damar aykırı parıltılarla
ve son şarkıyı söylüyor ölen adam
bakmadan hiç ötelere…
26
DEDE PAġA
dede paşa
dede paşa
seni uzaklarda buldum
ve sevdiğim için
etimden gövdene geçtim
bu aynada var suret
bu kapıda renk renk
goncalar ve suret
kırmızı dudaklar
kırmızı şarap
kırmızı dudakların içtiği şarap
kan kırmızı
dede paşa
seni yakınlarda buldum
ve sevdiğim için
ruhumdan sırrına geçtim
bu şarkıda var hasret
bu bahçede renk renk
aynalar ve hasret
siyah gözler
siyah duman
siyah gözlerin baktığı duman
acı siyah
ve gönlümde
beyaz evin önünde
ışık ışık sızan melekler
insan gövdeli kedilere
çok hazin yağarlar…
27
28
BAY SURET
büyülü balıklar gölünde
güneş kralının çevresinde. mutlak
sevdanın merkezine inmiştir. tehlikeli
bir oyundu bu. yürürken yaşlı kıtada.
kısmetsiz insanlar gibi. kırık hayallerimin
uğrunda. aşılması olanaksız gözüken,
kör noktanın başlangıcında. çaresizlik sisi
ortalığa dağılırken; bütün yüreğimi sonsuz
bir öpücüğe sığdırıyorum.
size beni yaklaştıran, büyük şair POE ile,
konuştum. sustum. güldüm. ağladım. üstümüze
vazife değilken içimizde bir yerde
dururlar. tıpkı alındıklarında gösterilen
coşku gibi. onsuz yaşayamam,
onunla da yaşayamam. diyen bir ses?
birleşmek istemiyor. ama gerçek
açığa çıkana kadar ağrı acı çekiyor.
bay suret, ölümsüz bir kurmaca olabilir.
öyleyse sagalakova noktasında dururken,
sev beni, günahlarımı sev. sayın bay suret.
iyi olmaması gerektiğidir.onun içinde
suret biriktirir. iskambil kağıtlarının yüzünde
yitireceğin benden başkası değildir!
29
30
DÜġSEL HAKASYA
sandalyeye oturmuş
beklerken
iniyor gökyüzü yere
düşündüğüm herkesi yutuyor,
çocukluğumun
ilk günlerinde olmayı
ve geri dönmeyi isterdim
hakasya her şeyken şimdi
yeniden başlamak için her şeye
perilerin yatağına
yağmur yağıyor
ağlıyor kedi
keman tellerinden üzgün
tükeniyor saatler
her şeyi taşıyor şiddetli rüzgar
birbiriyle konuşuyor gözler
tanımadan birbirini
ve biri var bir kereden başka
hiç görmediğimiz hayatımızda…
31
32
KAYIP ÜLKE
bir insan kurguluyor kendini
fırtınalarda batan gemiler gibi
ulaşırsa adım bir gün atlantis‟e
uyuyup büyüsünde kalsın meleklerin
vazgeçin aramaktan deniz kızları
artık dursun kalbimin atışları
yitik öykümün işkencesidir bu
hep aranan ama bulunmayan sevgili
bir inci imgesidir gözlerimde dolaşan
masmavi giysileriyle ve bu sıcak
suların, dalgaların ruhumun üstünde
dalıyor, süzülüyor, apak düşler geceye
insanlardan uzak yitik, öylece
kimse anlayamaz beni, hiç kimse
ki bu yüzden kaçıyorum yitişlere
hayy gibi küsmüş iken hayata
mermerde ağlayan sulara doğru
bir kayıp ülkenin kıyısında uyandım
masaldan eskimiş bitmeyen gecelerde…
33
34
ġAMAN AYĠNĠNDEN GÖRÜNTÜLER
ürkek bakışını
yutar gövdenin yüzeyi
ve bir daha
gözlerini dalış için
imgeleri koyar yerine:
sevdalı kukla pinokyo
altını toprağa gömdü
temiz yüreğinin derinliğine
gömdü toprağa kalbini.
oyuncak biçimi
varlıkla yüklü damarları
ve bir daha
düşünü sihir için
gölgeleri koyar yerine:
kuzeylilerin simgeleriyle
süslü esintiler sessizliği
titreyen şamanların üstünde
bir bıçak gibi durur
insanlardan uzağa
sallana sallana…
35
36
GALA VE LOTUS ĠÇĠN
bir kan gibi aktığım yerde
ne vardı ki
emmemle kayboldu
her nefes alışımda
rüyalarını kaybeden insanlara
gülümserim bakarak
ve yine bu izlere dolmuyorum
sinema kareleri
geçip gittiğim yerlerden
kalbime sessiz düştüm
çok çok gecikmiş bir ölüm gibi
sebepsiz düştüm
nisanın dehşetine
ki
ölüm bir yerde uyanıktı
ancak bir gün
var olduğuma inanmak için
baktım ona uzaktan sessizce
sabun köpüğü yansısı
çıplak bir denizin içinde
görünüyorken dünya
çıplak bir kadının içinde
görünüyorken rüya
boğulmak üzere iki insan gibi
dünden yarına doğru
ya da gala ötesi bir boşluk
çiğ damlasını duymayana
yitmeyen görüntüleri lotusun
şimdi daha ince bir boşluk…
37
38
ÖLÜM MAKĠNESĠ
dante‟nin ilahi komedisi sürerken…
sagalakova beyaz yüzü gecenin.
tatlı büyü bazen, yalnız yüreğin
karşısında.
her şey hazırmış gibi. yataktan
çıktı sabah. daha güçlü daha da
güçlü. kime sunulur çabalarımız
çalış ölünceye kadar. bilenmiş
bir imge gibi
dada
dada
çarpıt ruhunu günün aynasında.
bozulacaksın ve kimse teşekkür
etmeyecek sana. geçmiş, gelecek belirli.
gidip bulsun cennetini. ya da
arafın içinde. çok uzaklara
gitmiş babacığım. Kemikten
çocuklarına
mama
mama
39
sagalakova, beyaz yüzü gecenin.
iyice bilenmiş bir imge gibi.
kazanmadıysa cehennemden.
ölüm makinesini. ki şeytan
çalıştıracak onu, gidip görsün
diye.
bir su damlası kadar berrak zaman
çizer insanlığın kargacık burgacık
görüntüsünü…
aşk külleri gülümsüyor
tutkulara karşı acısını
söylemek için ölmüş kimseye.
sonsuz yüzüyle, renk değiştirerek
yeniden çalışıyor makine
sonsuza dek
tik, tak
tik, tak
tik, tak…
40
41
ġĠRĠN
ferhad‟ın mavisi
fildişi dağlar arasında
kral yolu ot kokulu
tozdan orduların geçtiği
fildişi dağlar arasında
al bir karanlıkla
çiğ içinde ipek beden
kız dudaklarıyla
çiğ içinde şirin
rengi nazdır yelkovankuşunun
aşkların çürüdüğü yerde
kökler dallara benzer
habersizdir sevdiğinden
ak bir karanlıkla
çiğ içinde beyaz beden
sessizliğin şirin‟i
sessizliğinde çölün…
42
43
ÇĠÇEKNAME
babürün ıhlamur bahçelerinde
göğün yüzü suyu tutar
toprak ise yutar suyu
kavurucu güneş yaklaşırken
koca dağların boyunları bükülür
bir çiçek kurur
bir damla suya hasret
hasret içinde ölür çiçek
pastoral bir hüzün
geçer mevsimlerin üstünden.
kalkütanın gözyaşı ırmakları
hicran eyler geceyi
aslanağzı döşeklerde
sevişen aşıklar için
muson rüzgarları
taşır okyanus yalnızlığını.
natüvanem yüzü genç bakirenin
aşkı hatırlatır baktığım her çiçekte.
44
loş bir ışıkta kayboluyorum.
acı içinde acı
kendimden yarattığım kız
hazin yalnızlığım benim
içimde duran ellerini
çek çıkar ruhumdan
nar-ı beyza ellerini
çek çıkar ruhumdan
ben bir çiçeğe aşığım.
kağıttan yüzüyle kadın
yalnızlığı taşır gözlerinde
küçük perilerin gezdiği
bal peteği evlerde
venüs akşam güneşini
daldırır balçık çamura
şiir serpintileri arasında
begonyalar boyun eğer
en ıssız yerlerine gecenin.
her çiçek matemi gösterir bana
sayıkladığım seraplara benzer
solmuş bir yaşımın ardında
kısalır,
kısalır,
hayat…
45
46
SAHNELER I
Su masalından görünümler:
yaşadığım suskun hazlar içinde
kırmızı,alev ve nar
cennetin meyvesi ; çınlar , çatlar , ışıtır
düş çiçeklerini , ürperen sevgiyi görmek
için bunca yıl sonra ağrı çiçekleri,
açar her yanına gecenin , buzlar ülkesinde
çıplak bedeni , güneşlerle okşanan
göğüslerin çıplak bedeni , ya da …
kandan zarif
ve zarif öldürücü kuşlardan
su gülleri …
üzgünlük doğumu , yüreği alıştırmak için,
çöller ülkesinde bir bulanık serap ,
yaprakları eriterek akıyor ta içime ,
ta dışıma , korkunç güzel bir kokuda
o sonsuzluk durağının içlerine doğru,
yitirilmiş zamanlardan ötede , beyaz gövdeyi
öpüşüyle gizleyen , usul usul toprağın o
mucizesini , askiz şehrinin üstünde , altında
ırmakların , yamyassı deniz salyangozu gibi
güç kurtarılmış iyonya türküsüyle
geliyor gece. aşk toplayarak boş tarlalardan.
ressamın soğuk gizemine
fırtınalarla dolu hayatımız
sahnelerini çizer usulca
rüyaların içindeki rüyalarda …
47
ateş varlıkları
periler ve zehir
aşk gibi yapışkan
ve de çözünük
ve ıslak , aşk gibi …
çıplak beden üzerinde
yak su güllerini yalımında şamdanların
istekleri gözlerinde taş adamların
biriktirdiği balbal yontu .
sevincim senden gelir ; canlı , ölgün seninle
tepeden tırnağa durmadan , ayazlar
ürperen bendimde.
su yaratıkları ağıtlar yakar ona.
geçmiş zamanlarda rüyalarım sürerken ,
doyum olmaz güzelliğine su güllerinin …
48
49
CĠVELEK
sarayda değil yeniçeriler
sarayda düşer gölgeler
bu çiniden duvarlara
bu turkuvaz duvarda
bu yaşlı çınarda yitik minyatürlerimizin.
kasr-ı adalet içun
soğuk mermer üzerinde
sergilenir merzifonlu‟nun kesik başı
taşmış kıyısına bu nehrin.
kadife giysili hokkabaz
arpin tellerine dokunurken
uzaklardan işitilir sesi
civelek,
civelek…
50
51
SAHNELER II
Su masalı değil mi?
bu metafizik ıssız kalıyordu öğleden başlayarak
biraz hareketlendiği o saatte
çünkü yalnızca o zaman yarıyordu götürmeye
buzdan kalbi
yapılması ve tekrar yapılması için
yeni birimlerinin
akşam palyaçoların dönmelerinden
sonra işlerinden o saatte
yeniden kavuşuyordu olağan dinginliğe
buzdan kalbi
ve ıssız oluyordu yeniden
yalnızca ara sıra
tembel tembel sürükleniyordu
kocaman bir çölde
„çorak ülke‟lere doğru…
buzdan kalp
doğada hızla kuruyordu kendisini
endişeli palyaçolara karşın
metafizik henüz pek ilerlememişti
yavaşça kaybolmamış düşlerde
şimdiden ruh alıyordu gece
alacakaranlığın sisi içinde,
büyük yakut kentlerin kıyılarında…
52
uzanan geçmişin sesini
eritene kadar mekanik saat
buzdan kalp kuruyor kendisini
güneşin doğuşundan beri sürüp giden
günah ışığından yorgun bekleyişle
kımıldamadan duruyor duruyordu
bütün aşkı duruyordu
ve bütün sarhoşluğu, ayıklığı.
savrulan dalgaların üstünde
deniz yosunu imgeler
buzdan bir rüya gibi
tatlı tatlı yayılıyor, yayılıyordu…
53
54
SĠMGE VE SĠSLER
ben senim, sense ben.
suda erimesi gibi
şarabın, sen de ruhunu
erittin benim ruhumda
artık sana dokunan şey,
dokunur bana da.
sen bensin, bense sen.
hayallerinle yoğrulmuş simge
ellerinden uzanıyor sislere
arınmış bir geçmişte
hakasyam içinde benim
artık ne ben benim,
ne de sen sensin.
suda erimesi gibi
şarabın, sen de ruhunu
erittin benim ruhumda
artık sana dokunan şey,
dokunur bana da.
sarılacağım sana
küpün içindeki noktalar
benliğimi sararken
yok olacağım
Nasıralı İsa suretinde.
55
56
UYUYAN GÖL
uyku malikanelerini süsleyip
yıldızların aydınlattığı topraklarda
bundan uzun bir zaman önce
kim bilir ne düşler kurmuştu göl.
sudan insan silueti gibi
kırmıştı camları
ağlamak
için…
hayat boyu
hüznün o bitmek tükenmek
bilmez çağında,
geceye dua okur periler
rüzgar şarkı söylerken
karanlık derinliklerin yüzüne
kağıttan kıyametlerde
kim bilir ne düşler kurmuştu göl
bundan uzun bir zaman önce…
57
KRAL VE KUKLACILAR
İspanyol Kralı emrettiğinde,
kuklalar ortalık yerde yakılacak diye;
Her yerde, insan tahta insan peşinde.
Kuklalarla dolu arabalar, odun yığınlarına
doğru taşındı. Bulundu gözden düşmüş bir
kuklacı en iyisinden. Yakılacaklar
listesi incelendi onun tahta bebeklerinin
unutulmuş olmasından korkularak.Sonra…
Adam sinirlenerek yazı masasına oturdu.
Ve bir mektup yazdı Krala:
Yakın beni! Kalemini biraz daha sivrilterek
bir daha yazdı.Yakın beni!Bana bunu mu layık
görüyorsunuz? Yok etmelisiniz beni!
En usta işlerimde her zaman
Mutluluğu düşlemedim mi?Şimdi ise
bana adi bir yalancı gibi davranıyorsunuz!
Hey! Tahta şövalyeler
Kralınız tam bir korkak…
Size söylüyorum:
Yakın beni!
58
59
GOTĠK ISTIRAPLAR
bir gün bu korkunç görünüşten çıkıp
sonunda.sevince sığdırsam övgü.
acılarla doğrulayan meleklere ben.
yüreğin duru sesli çığırtkanlıklardan
hiçbirini.gizli amacı , sevenleri yitirirken,
her şeyi onların içinde suskuyla
devindirmek değil mi sadece.acıyı
öyleyse.her şeyden önce ağırlığı,
uzun sevgi yaşantısını , dile gelmez şeyleri.
sisli ve dumanlı akşamların matemini.
60
yalnız yükselir ilk acı , dağlarına doğru
hakasyanın.ve sessiz yankıda bir kez
olsun duyulmaz çığlıkları.fırtına vadisinde
akan yüzüm daha da anlar seni.ne çok
severim o zaman seni , ey ağrı geceleri.
üzgünce dünyaya bakar dururuz.sonlarını
görmek için çırpınıp.oysa bizim ancak
kış yapraklarımızdır onlar.süslü püslü
mutluluğun resimli salonu gibi.bakın
tanıdıklarımız da buradalar.tanımamak
tanımaktan eğlenceli sadece.kalbin uzuvları ,
hepsi , gösterilmekte , öğreticidir , verimli
kılar sizi.-sahi öyle mi? – bu meydana
bir mutlu düştüğünde.bizi neredeyse
şaşırtan duyguyla yaşardık.yeryüzü kovmakta,
biz çoğalmakta direniyorduk.sen her zaman
haklıydın.adsız sansız seninim ta baştan
beri ben.ölerek yanına geldim.buradadır
dile gelmezin zamanı…
61
62
SÜRGÜN ġAĠR
sürgün insan,
hicreti her zaman seveceksin
ilk halkanın kurulduğu
derinlikler sarılmış yedi iklim dört kıtada
susuşlar, uzaklıklar
çekici, korkunç derin
görürsün kendi ruhunu orda
aşkların gül gibi açtığı
o aynada, o sonsuz yayılan büyü
çekici, korkunç derin
salınırken örtük kanatlarıyla
senin de kalbin dinlenir bazen
uyku tapınakları ve mahmur mezarlıklarda
düş gücünün iklimine doğru
ayrılığın zorluğuyla birlikte.
karmaşası olan kişi için
yalnızlık yeridir düş…
63
servetlerini kimseler bilemedi
yeşerip çiçeklendiği o altın çağdan
bu zamanda
anahtarı yitik bir mağaradaymışçasına
çürümeye başladığımızı
haber veriyordu
ufku sürgün olan şairi:
bir hazineyi açarcasına
geniş, büyük, derin bir yara açmak
bu kara çağın göbeğine
yıldızlaşıp…
yepyeni sürgünlerin içinden
sonsuz güzele
sonsuz iyiye
sonsuz sevgiliye
„en iyi anlatış artık susmaktır‟.
64
65
KENTAW KALESĠ
gecenin karanlık karası
kurdum düşünü sevincin
aşkın hüzün alan tonuyla
kaleler yaptım kendime
gündüzün ayrılık saati
güneşe kederle düşen
aşkın hüzün alan tonuyla
evler yaptım kendime
ve uyurum rüyalarıma
derin evli kalelerde
özgür bir okyanus gibi
ne gündüz ne geceyle…
66
67
MASAL MEKTUPLARI
Olga Sagalakova için…
özenle gizlenmiş semboller arasında
neyin sesi tizleşirken
aşkımı yitirdim bir an
suratının halini aynada
Rahmaninov‟u parkta görürsünüz
çizgi roman okurken
ya da göldeki yosunlara bakarken
insanların gecikmişliğini görürsünüz
ve başlar yeniden
tasarımı üzüntülü şeylerin
„nerede isen orda değilsin‟
acıyı yaşayan mevsimlerde
mektuplarımı açarım birer birer
masalımsı müziğini duyabilirsin
sigma beyazıyla yüzünün
en sonsuz deneyimler
tasarımı üzüntülü şeyler.
68
69
OSĠRĠSĠN GEMĠLERĠ
ay ve güneş ışığının
görmediği değmediği yere
doğru
hayal içinde melek
dokuyorum
kemiklerimi kapı biçimli
yontuyorum
tanrı ile insan arasında
ölüm yolcusu gemilere
huşu veren göz yaşlarımla
kemiklerimi oymacı dikkatiyle
yontuyorum
tozda ve külde
yansıttığım gizem
oyuncak veya kapris değil
yansıttığım gizem
tanrı veya insan değil
altı metre altındayım yerin
on dört metre uzunluğunda
karanlığa bakıp da
ak ve kır renge bürünerek
en güzel şiirlerimi
merhamet şiirlerimi
derin sulara bakarak
söylüyorum
sevgi, tapınma, sürgün
tanrı ile insan arasında
ölüm yolcusu gemilere
huşu veren göz yaşlarımla
susuyorum.
70
71
SAGALOSSOSLU KIZ
Acıyla yoğrulmuşum ben;
Gökyüzünün silindiği
Yağmurla ağlayan siyah gözlerde,
Ve tüm yitip gitmiş hayallerin
Yetmiyor bana hiç biri şimdi.
Gerçek olmayan hayat;
Olga Sagalakova‟nın kalbidir şimdi
Elleridir karlı dağların parıltısı,
Islak saçlarıdır bir gökkuşağının
Renkleri içinde gizlediği,
Annesinin dediğine göre;
Bu düşlerin yetmiyor bana hiçbiri.
Sözcüklerimi ödünç alırdım
Romanlarda yaşadığım kimselerden,
Sevgi ve arayıştır bu
Kaybolduğum umutsuzluğun içinde.
Düşler, düşler
Ben sana ulaşamıyorum…
72
73
SEVGĠLĠM SĠBĠRYA
Kara sedirler arsında
sevgilim Sibirya.
Titretir siyah gözler gibi rüyalarımda
tuba ışıklarını cennetin.
Yakut hayallerin düşleri
sevgili hüznüm Sibirya.
Ürkütür mavi sözleriyle şarkılarımda
hayatımın fedakar gölgelerini.
Duman kentlerin kıyılarında
sevgili kahrım Sibirya.
İpek sayfalarına düşen o zümrüt alevlerin
karşılar kıyamet meteorlarını.
Zümrüt alevlerin uçurumunda
sevgili yangınım Sibirya.
Işıldar yağmur damlalarının berraklığı
sığındığım ormanda, terk ettiğim saraya.
74
75
KURGAN
Çok uzaklarda, Hakasya‟da
renklerin yüreğine gülüyor
bir adam ve bir kadın.
Altın adam, bir Teleüt
mumya taşıyor
sessizce topraktan gövdesinde.
Gümüş saçlı bir kadın,
tabut arıyor
şekilsiz balçık benliğinde.
Issız kurganlarda, Sibirya‟da
rüzgarlarla tutsak ruhlar
bir ölüp bir yaşıyor.
Davul sesleri geliyor uzaklardan,
tabutun içindeki mumya
için söylüyor şarkısını yaşlı kam:
kamennaya baba
yada, yada, yada
huda, huda
kamennaya baba…
tam tam tam
tamtammmmm
tam, tam.
76
SĠHĠRLĠ GÖL
sonbaharın hüznü gibi ölürken
suda gölgesi yaşamın
savrulur rüzgarda gam çeken
çocuk ruhu aşıkların.
göl uyuduğu zaman
soluğu içinde karanlığın
seni bana dalgalar getirirdi
öpmek için dudaklarından.
gerçek olmayan bu düş
kum tanecikleri gibi sessizce
büyülemişti beni.
tek yanlı sevdamın bulanık
hayali içinde karanlığın
bilmeden tükettiği ısrarına
ağlardı, ağlardı ruhum…
77
78
ĠNCĠ KÜPELĠ KIZ
solgun ay ve parlak güneş
siluetler gökyüzünde siluetler
melekler gibi kaybolmuş biri
aşkıma benzer bir denizde
siyah gözlü güzel meleğim
hüzünlü bahar gün bayramında
solmuş aşktan bekleyişten
ses şarkılarını dinleyen periler gibi
bir masal vardı hatırlayamıyorum
zambaklarla nakış işleyen falcıya dair
değneğini çiçek sanıyor hani
sonra bir kum saati buluyor çölde
çöl çölden uzakta duruyor öylece
resim yoksa,
der ki inci küpeli kız:
„üşüyor yıldızlar çölde‟.
silinip gitmiştir tüm bildiklerim
bu ıssız çölde.
79
RENKLER SÖZLÜĞÜ
beyaz kaybolmalarım dünyadan
kırmızı ve gereksiz birkaç ayrıntı
kahve rengi soylu ve acıklıdır
pembe var kılar aşkımızı
rüzgarda ölen ikinci yeni bir sarı vardı
ona şarkılar söyleyen mavim diye
yeşil yapraklı yeşil bir anı
ve bu üzgün gözler siyahtır.
80
BÖCEK MEKTEBĠ
ipekler dokunup yazıldı da
ağlamayı öğrendik biz
tutunamadığımız mevsimlerin şarkısıydı o an
bakarak pencerelerden kırılan yüzlerimize
doktorlar arasında solgun duran
Çehov‟un yüzdüğü nehrin parıltılarında
altıncı koğuşun sakinlerini
tekrar gördüm.
Pasternak‟ın Dr. Jivago‟sunu da gördüm
balalaykasının tellerine dokunurken
felekten an çalan Rus köylüleri gibiydi
sonbahar yaprağı ellerinden
eski bir kitaba akıyordu.
şimdi ise
böcek mektebinde kitap kurtları
sözcükleri seçerek bitiriyor bu kitabı.
81
YILDIZNAME
Kazı resimleri çizerken
Bir yıldızname gördüm rüyamda
Geçmişin acılarından oluşmuş
Bir sayfasında eski yara
Bir sayfasında şekiller vardı
Ve o prenses,
Ateşböceklerinin gövdelerinin
Yanıp sönmesi kadar
George Samsa misali
Gecenin karanlığından ürken
Sokak fenerlerinin ışığı gibi
Çizgi çizgi,
Dağlardan esen rüzgarda
Hüzünlü görüntüler büyürken
Proust‟un bir aşkı olan Swan ile
Marazlı bir keşişin yolculuğundan
Nilüferler dökülüyordu geceye
Islak ıslak,
Kazı resimleri çizerken
Gördüğüm yalnızlığım benim
Yıldıznamesi sonsuz bir göğün.
82
83
HĠMALEYALAR
Karahindiba kadar sonsuz
bir şarkı
himaleyaların doruklarından
budist keşişlerin dökülüyordu dudaklarına
anlaşılabilecek bir şey değildi
gözlerin renklerini değiştirmesi
ve tavşanların dağlara küsmesi
eskisi gibi kartalları göğe süzülmesi
tibet tapınaklarının çinilerini
yağmalayan kültür elçilerince.
Kumdan dökülmüş şehirlerin
süt kalpli insanları, bilge insanları
dualarını dağların iyesine götürecek
kuzey rüzgarlarını bekliyor şimdi.
Dağların iyesi uykusundan uyandığında
milyonlarca karahindiba özgürlüğün
şarkısını söyleyecek
himaleyaların doruklarından uzanan yeryüzüne.
84
ġAHMARAN
nedir senin derdin
gölge yapan karanlıklarda
nedir senin bu halin
bal dolu kuyularda
masal bu ya
bir yokmuş bir varmış
şahmaranın dostu az
düşmanı çokmuş
adama söyle demişler
söylemiş tüm bildiklerini
sırtındaki yılan kabuklarına
aldırmadan dökmüş içini
şahmaran adamı görünce
tüm hıyanetine aldırmadan
oğlum ilk akan kanımdan
ölmesin bedenin içmeyesin
sonra akan kanımdan
içki dirilesin demiş
ölümsüzlüğü böyleymiş lokmanın
bilinen tarihiyle ilk jurnalin
vakanüvislerce hasıraltı edilen.
85
86
PAMUK GANDE
pamuk gande
pamuk gande
süslü o ince parmakların
kalbimin yelpazesi üstünde
bir cam parçası
bir mısır tanesi
bir de kömür parçası
gözlerin nerede?
masallarından geçerek
kırk sene evvel
kırk sene sonra
tüm neşeli resimlerde
inliyor
pamuk gande
beni dinliyor
pamuk gande
düştüm beyaz kulağından
zamanı tüketip bitirerek
sarkacındaki kollarına akrebin
gande zamanı unut
camdan sarayında
mısır ülkesinde
kömür gözlerinle
her şeyi unut
sen tut beni
beni tut.
87
88
GÖZTAġINDAN GÖRÜNTÜLER
gözlerimin üzerine sürdüğün
sihirli bir taştan
çıkarıyorum
sulu boya resimlerimi
seyredenlerin
çevresinde boğuk anıların
uçurumu
düzenliyordu her şeyi
büyük boşlukta
sulu boya resimlere tutunarak!
-Ne anladınız???
89
90
TAHTA PRENS
Soluğu içinde karanlığın
Beyaz bir gül gibi
Beyazsın, narinsin, yorgunsun
Anastasia.
Gül titrer, solar
İncinirsin olamazsın bir kök.
Gül küçük, beyaz
Üzgün uykulara dalarak
Ağlar yağmurun sesiyle.
Bir tahta prens var
Yokluğu içinde karanlığın,
Sesim gibi ağzındaki
İncitmeden yapraklarını
Öpecek dudaklarından.
91
TĠBET ġARKILARI
nilüferler açıyor şafakta
nilüferler açıyor şafakta
gölcüklerin sularında hayatın
gözlerinin beyaz ışığı
yağmur damlalarını seviyor
benden habersiz
salıyor damlalarını yağmur.
nilüfere dökülüyormuş yüreğim
nilüfere dökülüyormuş yüreğim
rüzgarların esintisinde hayatın
tibetlilerin beyaz meleği
matem şarkılarını söylüyor
benden habersiz
söylüyor şarkılarını yağmur.
92
VĠKĠNGLER
kar ağaçları
hissediyorlar sözleri yükünü,
bir anlamı varmış gibi…
on üç kabilenin
söyledikleri ninnilerin
mutlak gücünde.
şimdi gece, şimdi karanlık
kentin kıyılarında
yağma ediyorlar kirli elleriyle
sisli suratları gibi ifadesiz
buldukları her gölgeyi.
gemiler gölgelerle limandan
tıka basa dolu ayrılırken
yorgun denizlerin üstünde
zamana düş kurar
bir boru sesi.
vikinglerin giysilerinden esen
soğuk kış rüzgarlarında
parıltılı kadehlere dökülerek
içirilir insan yüzleri
fin mızraklı üç atlıya.
bir susuzluktu bu
hiçbir kaygı duymadan
söylendiği gibi.
93
ÖLÜ DENĠZ PAPĠRÜSLERĠ
babilin katılaşan yüreğine
iki melek indirilmişti
insanları sihirden korumak için
şapkalar yapsınlar diye.
usta hattatlar tarafından
ve işinin ehli entelektüellerce
arzulanan güçler şapkalardan
çıkarılıp papirüslere yazıldı
sırlarla dolu bir şiir gibi.
yansıyor pişmanlığın aynasında
ölü deniz papirüsleri
hayal kuran suratlarda
tanrı bağışlasın diye günahları.
94
TAġ PLAK
Ses. Gramofonun
en derin yalnızlığında-bir anı
senin ışığını
ölüler ülkesine katan.
Belleğim sonsuzlukta yitmiş,
aşkın
yalın sözlerinde.
Wagner‟e göre gizem
dalgın esin perileri gibiydi
isaldonun
beyaz yüzünde.
Mum.yazılmış bir sayfaondan daha eski
bir taş plak
Olga‟nın öyküsünü şakıyan.
95
NAR AĞACI
dedemin büyü kitabında
bir nar ağacı,
cennetin meyvesi
ya da yaşam tohumu
fışkırır kristalden
bir şişede
tozun boşluklarında.
dedemin büyü kitabında
güzden parçalar da var
yağmur damlaları gibi
dökülen nisandan aralığa
bir yaşamın
gölgeden boşluklarında.
büyü
bir ölüm gibi ortak.
96
NEY VE FLÜT
ney de görünmez şeyler
kökleri dünyadan kopmanın
kendi son anımıza
girerken
o sudan heyulada.
unutulmuş bir alev gibi
insan ruhuna doğru
buruk flütlerin hüznüdür
akan yabanıl düşüncelerde.
ve eski neyler eski flütler
aşkıdır doğu ile batının.
ney ve flütün gizemli
birlikteliğinde
kokusu var sisin.
ve eski neyler eski flütler
aşkıdır siyah ile beyazın.
97
ĠÇĠNDEKĠLER
HAKASYADA TĠYATRO
9
BRAHMA
10
KAPTAN NEMO
11
HALLAÇ
13
KAMMEGENNON
15
HAYYAM
17
YARKENT
19
GÜNEġ YUTAN GÖLGELER
21
BĠLGE VE AġK YILLARI
24
KANGURU
26
DEDE PAġA
27
BAY SURET
29
DÜġSEL HAKASYA
31
KAYIP ÜLKE
33
ġAMAN AYĠNĠNDEN GÖRÜNTÜLER
35
98
GALA VE LOTUS ĠÇĠN
37
ÖLÜM MAKĠNESĠ
39
ġĠRĠN
42
ÇĠÇEKNAME
44
SAHNELER I
47
CĠVELEK
50
SAHNELER II
52
SĠMGE VE SĠSLER
55
UYUYAN GÖL
57
KRAL VE KUKLACILAR
58
GOTĠK ISTIRAPLAR
60
SÜRGÜN ġAĠR
63
KENTAW KALESĠ
66
MASAL MEKTUPLARI
68
OSĠRĠSĠN GEMĠLERĠ
70
SAGALASSOSLU KIZ
72
SEVGĠLĠM SĠBĠRYA
74
99
KURGAN
76
SĠHĠRLĠ GÖL
77
ĠNCĠ KÜPELĠ KIZ
79
RENKLER SÖZLÜĞÜ
80
BÖCEK MEKTEBĠ
81
YILDIZNAME
82
HĠMALEYALAR
84
ġAHMARAN
85
PAMUK GANDE
87
GÖZTAġINDAN GÖRÜNTÜLER
89
TAHTA PRENS
91
TĠBET ġARKILARI
92
VĠKĠNGLER
93
ÖLÜ DENĠZ PAPĠRÜSLERĠ
94
TAġ PLAK
95
NAR AĞACI
96
NEY VE FLÜT
97
100
101