BEYAZ ARİF AKBAŞ
Transkript
BEYAZ ARİF AKBAŞ
BEYAZ ARĠF AKBAġ KAYIP ÜLKE HAKASYA EDĠRNE-2007 1 SavaĢçı bir kadın ruha ithafen yazılmıĢ kırk dokuz Ģiir… USA ISBN:144-9587-488 EAN: 9781449587482 2 (ön kapak resmi:İpar Hanım, 1779- Çin istilası. Arka kapak ve şiirlerdeki resimler:Tuva‟lı şaman Yeliz Arov‟un yapmış olduğu ayinsel grafik çalışmalarından alınmıştır.Baş taraftaki “Flüt çalan kız”,1991- ise Karlova Svetlana Borisovna‟ya aittir.) 3 Benim düĢlerimdeki savaĢ çoktan bitmiĢtir.Artık bu prenses, kılıç yerine narin ellerinde sihirli bir flüt taĢıyor çünkü.Benle birlikte uyuyan göl perileri ve siz O’nun matemli Ģarkısını dinleyeceksiniz.Yalnızca rüyaların sessiz Ģarkısını.Hepsi bu… 4 “Kim duyar ses etsem melekler katından?” Rilke… 5 6 Beyaz Arif AKBAġ: 10 Nisan 1979-? Horasan’da dokunan halıların motiflerinden elde ettiğim imgelerle Ģiirler karalıyorum defterime.Bunların bir kısmı pitoresk ve arkaik Ģiirlerdir.Çoğu bir sarhoĢluk anında, Pazırık aĢıkları tarafından, kadim doğunun hikmetleri gibi hazırlandı.ġair ustazlar Ģiiri halı gibi dokurlarmıĢ. Prensesime dokuyabildiğim halılar umarım sizi de mutlu eder. 7 8 HAKASYADA TĠYATRO hakasya akasya bin su altında ejderha yüzüne her aynanın çocuklar düşer muamma içimdeki balbalda derin sular boğulur sığ hayallere bakarak her şey derin sulara boğulur ve bütün bir alem kamı arar bulunmayan gamlarda aşkı resmeden ressam içimdeki balbalda oturur hüzünler çizerek unutulur yalnız bir ağlama ejderha kulaklarımda tiyatro perdeleri açıldığında bir ağlama ve kapandığında bir ağlama. 9 BRAHMA bir karanlık ışığa doluyor ganganın sekiz başı altında derler ki: „ sen bir başkasıdır „ duman ve buhar benim sadece isteklerim bir tüy gibi düşüyor boşluğa yokluğa sonsuz yansımalar içinde tahmin edemezsin öyle sıradan biriyim ki masum kuşlar kadar ne özgürüm ne değil rüyalar dolsun gözlerine zamanlarda rüya zamanlar rüyalar dolsun gözlerime anlamadığım her şey dolsun sonsuz benler içinde biçimimle soluyorum bir tüy gibi düşüyorum ne yokluğa ne boşluğa bende olmayan yerlere benden daha derin dalıyorum… 10 KAPTAN NEMO nemosis keder kederi görsün umutsuzluk denen aynada otuz tabutlu adamı içime alıyorum içimden geçiyorum yalnız inciler topluyorum yirmi bin fersah derinden derinden ve patagonya geceleri bir balina sürüsü aşkım şarap renginde akan kayıp dünyaların izine koşuyorum toprak yutuyorken denizi hayalhane serpintileri gibi sonrasızlığı kelebeklerin üstüme topluyor güneşi yanıyorum çizdiğim bütün resimlerde bilinen ve bilinmeyen harikulade dünyalar jules verne söyler şarkı… 11 12 HALLAÇ soluk bir aşk bilinmeyeni ete saç hallaç hiş napeyda şodem gizli bir nefesi ben hak taç o değil can aç hallaaaç… uyku mabetlerinde bir gölge resmini çizer boşluğa hiş napeyda şodem sinişi bir inişi bir uyku mabetlerinde bir çölde her halin hayaldi sinişi bir kişi biliyorum ki diri ben hak taç o değil can aç hallaç hallaç… 13 14 KAMMOGENNON güzel dudaklar düşlerdeki aşkın oyuncaklı karmaşası divanedir akşam yıldızları arzım ve semam içre kammogennon‟un ümitsizlik masalı nemrut dağından uzayan sonsuz bir yeryüzüne eridi yaşam ve esrar yaşlı ülkelere doğru boğulmuş dalgalanan sislerle melekler şarkı söylerken kammogennon krallığında ateşler yakıldı soyup akıttılar zamanı arzım ve semam içre tapınaklar heykeller ve esrar kayıtsız uyumuş olan okyanusa akan bir nehir dünyanın acıları içinde kuhistanda son güneş batmakta ibrahim gözlerinin karasına ateşi göğsüne sarıp soyup akıttılar canı antripakus şarap ve esrar akan bir zehir güzel dudaklar düşlerdeki serap. 15 16 HAYYAM hayyam zaman kristal odalarda büyüdü yüreğimin ardında duran yemyeşil gözlü heyula şarkısını söylüyor bana kriştina… hayyam rüyam bir özge zamanda unutulmuş bir masal çöl ve gece hep çöl ve hiç gece savrulurken kuzey rüzgarları cüce yaşlı cüce şimdi çoook uzakta tibette suya yazılmış kriştina, kriştina… 17 18 YARKENT yarkent bulutlar içinde kalbime hindikuş tüyler işaret alemleri çöl gecesinde eski ve sarhoş günler bir yeşil göz bir de siyah semerkant prensesinin küpeleri büyülenmiş gözlerimde semerkant prensesinin düşleri suya düşen kara kum gibi gökyüzü yıldızları yere saçar buğday yüzlü acem kızlara şekilsiz cinler benden kaçar bir yeşil göz bir de siyah masala düşer narın taneleri yaradılışı sevgi bedeni ah çöl gecesinde işaret alemleri semerkant prensesinin düşleri. 19 20 GÜNEġ YUTAN GÖLGELER kumdan evler yaptım küçük bir şehre benzeyen neredeyse gerçek gibi sıkıntı ve sevinç dolu karıncalar için bir kent göğe kapalı perdeler ardında benim çocukluğum vardı yoğrulmuş kül bulutlarından acı yokluğuma yayılan hüzünlü bir şarkı söylerdim dağılan halkalar misali göle damlayan suya insan yığınları arasında karanlık aynaların derinliğinde… 21 papatya yaprakları düşerdi boş sayfalardan mezarlara ve mezarlardan boş sayfalara seyretmeye yitişleri…sonra; keder perileri gezerdi kayıp şehirlerden rüyalara ve rüyalardan kayıp şehirlere doğru ve alev dudaklarda şekiller ve rüyalar… müzikli bir kutu gibi incelir zaman geçtikçe sonsuzluğu yaşar sanki bu dünya ve içindekiler sisten yükselen ebedilikte… göğe kapalı perdeler ardında benim yitik çocukluğum vardı, yoğrulmuş kül bulutlarıyla soğuk, uçsuz bucaksız güneş yutan gölgelerin kıyısında… 22 23 BĠLGE VE AġK YILLARI hüznü seyrettim gözlerde deniz mavisi ülkelerin küle dönüşen sevgilerinde hüznü seyrettim çöllerde… pariste bir çatı katında harfler çizdim boş sayfalara neptunusun görüp görmediği ne hayal ne gerçek dünya pakistanda uyanan bilge mesneviden düşler dokur o sesi her dinlediğimde çiçekler sabaha sokulur kitabi gölgeler ve şehir gelincik çiçeği ruhumun resminde ben bir kara zehir ve solarak aşktan geçilir… 24 25 KANGURU solgun bedenlerin yankısıdır kanguru başlar dirim ateşiyle savrulur gökle yer birleşince biraz iyileşen isa gençliğiyle dokunma bana magdalene dirilmiş bedenimi eritme lambada büyüsü olan ötesiz bir ölüm kokusu sessizliğin nağmeleri değdikçe paramparça bardağın yaldızı ötesi bir ölüm korkusu ve solgun bedenlerin yankısı ipek gözlü bir böcek gibi umutsuz gelecek günlere bakıyor damar damar aykırı parıltılarla ve son şarkıyı söylüyor ölen adam bakmadan hiç ötelere… 26 DEDE PAġA dede paşa dede paşa seni uzaklarda buldum ve sevdiğim için etimden gövdene geçtim bu aynada var suret bu kapıda renk renk goncalar ve suret kırmızı dudaklar kırmızı şarap kırmızı dudakların içtiği şarap kan kırmızı dede paşa seni yakınlarda buldum ve sevdiğim için ruhumdan sırrına geçtim bu şarkıda var hasret bu bahçede renk renk aynalar ve hasret siyah gözler siyah duman siyah gözlerin baktığı duman acı siyah ve gönlümde beyaz evin önünde ışık ışık sızan melekler insan gövdeli kedilere çok hazin yağarlar… 27 28 BAY SURET büyülü balıklar gölünde güneş kralının çevresinde. mutlak sevdanın merkezine inmiştir. tehlikeli bir oyundu bu. yürürken yaşlı kıtada. kısmetsiz insanlar gibi. kırık hayallerimin uğrunda. aşılması olanaksız gözüken, kör noktanın başlangıcında. çaresizlik sisi ortalığa dağılırken; bütün yüreğimi sonsuz bir öpücüğe sığdırıyorum. size beni yaklaştıran, büyük şair POE ile, konuştum. sustum. güldüm. ağladım. üstümüze vazife değilken içimizde bir yerde dururlar. tıpkı alındıklarında gösterilen coşku gibi. onsuz yaşayamam, onunla da yaşayamam. diyen bir ses? birleşmek istemiyor. ama gerçek açığa çıkana kadar ağrı acı çekiyor. bay suret, ölümsüz bir kurmaca olabilir. öyleyse sagalakova noktasında dururken, sev beni, günahlarımı sev. sayın bay suret. iyi olmaması gerektiğidir.onun içinde suret biriktirir. iskambil kağıtlarının yüzünde yitireceğin benden başkası değildir! 29 30 DÜġSEL HAKASYA sandalyeye oturmuş beklerken iniyor gökyüzü yere düşündüğüm herkesi yutuyor, çocukluğumun ilk günlerinde olmayı ve geri dönmeyi isterdim hakasya her şeyken şimdi yeniden başlamak için her şeye perilerin yatağına yağmur yağıyor ağlıyor kedi keman tellerinden üzgün tükeniyor saatler her şeyi taşıyor şiddetli rüzgar birbiriyle konuşuyor gözler tanımadan birbirini ve biri var bir kereden başka hiç görmediğimiz hayatımızda… 31 32 KAYIP ÜLKE bir insan kurguluyor kendini fırtınalarda batan gemiler gibi ulaşırsa adım bir gün atlantis‟e uyuyup büyüsünde kalsın meleklerin vazgeçin aramaktan deniz kızları artık dursun kalbimin atışları yitik öykümün işkencesidir bu hep aranan ama bulunmayan sevgili bir inci imgesidir gözlerimde dolaşan masmavi giysileriyle ve bu sıcak suların, dalgaların ruhumun üstünde dalıyor, süzülüyor, apak düşler geceye insanlardan uzak yitik, öylece kimse anlayamaz beni, hiç kimse ki bu yüzden kaçıyorum yitişlere hayy gibi küsmüş iken hayata mermerde ağlayan sulara doğru bir kayıp ülkenin kıyısında uyandım masaldan eskimiş bitmeyen gecelerde… 33 34 ġAMAN AYĠNĠNDEN GÖRÜNTÜLER ürkek bakışını yutar gövdenin yüzeyi ve bir daha gözlerini dalış için imgeleri koyar yerine: sevdalı kukla pinokyo altını toprağa gömdü temiz yüreğinin derinliğine gömdü toprağa kalbini. oyuncak biçimi varlıkla yüklü damarları ve bir daha düşünü sihir için gölgeleri koyar yerine: kuzeylilerin simgeleriyle süslü esintiler sessizliği titreyen şamanların üstünde bir bıçak gibi durur insanlardan uzağa sallana sallana… 35 36 GALA VE LOTUS ĠÇĠN bir kan gibi aktığım yerde ne vardı ki emmemle kayboldu her nefes alışımda rüyalarını kaybeden insanlara gülümserim bakarak ve yine bu izlere dolmuyorum sinema kareleri geçip gittiğim yerlerden kalbime sessiz düştüm çok çok gecikmiş bir ölüm gibi sebepsiz düştüm nisanın dehşetine ki ölüm bir yerde uyanıktı ancak bir gün var olduğuma inanmak için baktım ona uzaktan sessizce sabun köpüğü yansısı çıplak bir denizin içinde görünüyorken dünya çıplak bir kadının içinde görünüyorken rüya boğulmak üzere iki insan gibi dünden yarına doğru ya da gala ötesi bir boşluk çiğ damlasını duymayana yitmeyen görüntüleri lotusun şimdi daha ince bir boşluk… 37 38 ÖLÜM MAKĠNESĠ dante‟nin ilahi komedisi sürerken… sagalakova beyaz yüzü gecenin. tatlı büyü bazen, yalnız yüreğin karşısında. her şey hazırmış gibi. yataktan çıktı sabah. daha güçlü daha da güçlü. kime sunulur çabalarımız çalış ölünceye kadar. bilenmiş bir imge gibi dada dada çarpıt ruhunu günün aynasında. bozulacaksın ve kimse teşekkür etmeyecek sana. geçmiş, gelecek belirli. gidip bulsun cennetini. ya da arafın içinde. çok uzaklara gitmiş babacığım. Kemikten çocuklarına mama mama 39 sagalakova, beyaz yüzü gecenin. iyice bilenmiş bir imge gibi. kazanmadıysa cehennemden. ölüm makinesini. ki şeytan çalıştıracak onu, gidip görsün diye. bir su damlası kadar berrak zaman çizer insanlığın kargacık burgacık görüntüsünü… aşk külleri gülümsüyor tutkulara karşı acısını söylemek için ölmüş kimseye. sonsuz yüzüyle, renk değiştirerek yeniden çalışıyor makine sonsuza dek tik, tak tik, tak tik, tak… 40 41 ġĠRĠN ferhad‟ın mavisi fildişi dağlar arasında kral yolu ot kokulu tozdan orduların geçtiği fildişi dağlar arasında al bir karanlıkla çiğ içinde ipek beden kız dudaklarıyla çiğ içinde şirin rengi nazdır yelkovankuşunun aşkların çürüdüğü yerde kökler dallara benzer habersizdir sevdiğinden ak bir karanlıkla çiğ içinde beyaz beden sessizliğin şirin‟i sessizliğinde çölün… 42 43 ÇĠÇEKNAME babürün ıhlamur bahçelerinde göğün yüzü suyu tutar toprak ise yutar suyu kavurucu güneş yaklaşırken koca dağların boyunları bükülür bir çiçek kurur bir damla suya hasret hasret içinde ölür çiçek pastoral bir hüzün geçer mevsimlerin üstünden. kalkütanın gözyaşı ırmakları hicran eyler geceyi aslanağzı döşeklerde sevişen aşıklar için muson rüzgarları taşır okyanus yalnızlığını. natüvanem yüzü genç bakirenin aşkı hatırlatır baktığım her çiçekte. 44 loş bir ışıkta kayboluyorum. acı içinde acı kendimden yarattığım kız hazin yalnızlığım benim içimde duran ellerini çek çıkar ruhumdan nar-ı beyza ellerini çek çıkar ruhumdan ben bir çiçeğe aşığım. kağıttan yüzüyle kadın yalnızlığı taşır gözlerinde küçük perilerin gezdiği bal peteği evlerde venüs akşam güneşini daldırır balçık çamura şiir serpintileri arasında begonyalar boyun eğer en ıssız yerlerine gecenin. her çiçek matemi gösterir bana sayıkladığım seraplara benzer solmuş bir yaşımın ardında kısalır, kısalır, hayat… 45 46 SAHNELER I Su masalından görünümler: yaşadığım suskun hazlar içinde kırmızı,alev ve nar cennetin meyvesi ; çınlar , çatlar , ışıtır düş çiçeklerini , ürperen sevgiyi görmek için bunca yıl sonra ağrı çiçekleri, açar her yanına gecenin , buzlar ülkesinde çıplak bedeni , güneşlerle okşanan göğüslerin çıplak bedeni , ya da … kandan zarif ve zarif öldürücü kuşlardan su gülleri … üzgünlük doğumu , yüreği alıştırmak için, çöller ülkesinde bir bulanık serap , yaprakları eriterek akıyor ta içime , ta dışıma , korkunç güzel bir kokuda o sonsuzluk durağının içlerine doğru, yitirilmiş zamanlardan ötede , beyaz gövdeyi öpüşüyle gizleyen , usul usul toprağın o mucizesini , askiz şehrinin üstünde , altında ırmakların , yamyassı deniz salyangozu gibi güç kurtarılmış iyonya türküsüyle geliyor gece. aşk toplayarak boş tarlalardan. ressamın soğuk gizemine fırtınalarla dolu hayatımız sahnelerini çizer usulca rüyaların içindeki rüyalarda … 47 ateş varlıkları periler ve zehir aşk gibi yapışkan ve de çözünük ve ıslak , aşk gibi … çıplak beden üzerinde yak su güllerini yalımında şamdanların istekleri gözlerinde taş adamların biriktirdiği balbal yontu . sevincim senden gelir ; canlı , ölgün seninle tepeden tırnağa durmadan , ayazlar ürperen bendimde. su yaratıkları ağıtlar yakar ona. geçmiş zamanlarda rüyalarım sürerken , doyum olmaz güzelliğine su güllerinin … 48 49 CĠVELEK sarayda değil yeniçeriler sarayda düşer gölgeler bu çiniden duvarlara bu turkuvaz duvarda bu yaşlı çınarda yitik minyatürlerimizin. kasr-ı adalet içun soğuk mermer üzerinde sergilenir merzifonlu‟nun kesik başı taşmış kıyısına bu nehrin. kadife giysili hokkabaz arpin tellerine dokunurken uzaklardan işitilir sesi civelek, civelek… 50 51 SAHNELER II Su masalı değil mi? bu metafizik ıssız kalıyordu öğleden başlayarak biraz hareketlendiği o saatte çünkü yalnızca o zaman yarıyordu götürmeye buzdan kalbi yapılması ve tekrar yapılması için yeni birimlerinin akşam palyaçoların dönmelerinden sonra işlerinden o saatte yeniden kavuşuyordu olağan dinginliğe buzdan kalbi ve ıssız oluyordu yeniden yalnızca ara sıra tembel tembel sürükleniyordu kocaman bir çölde „çorak ülke‟lere doğru… buzdan kalp doğada hızla kuruyordu kendisini endişeli palyaçolara karşın metafizik henüz pek ilerlememişti yavaşça kaybolmamış düşlerde şimdiden ruh alıyordu gece alacakaranlığın sisi içinde, büyük yakut kentlerin kıyılarında… 52 uzanan geçmişin sesini eritene kadar mekanik saat buzdan kalp kuruyor kendisini güneşin doğuşundan beri sürüp giden günah ışığından yorgun bekleyişle kımıldamadan duruyor duruyordu bütün aşkı duruyordu ve bütün sarhoşluğu, ayıklığı. savrulan dalgaların üstünde deniz yosunu imgeler buzdan bir rüya gibi tatlı tatlı yayılıyor, yayılıyordu… 53 54 SĠMGE VE SĠSLER ben senim, sense ben. suda erimesi gibi şarabın, sen de ruhunu erittin benim ruhumda artık sana dokunan şey, dokunur bana da. sen bensin, bense sen. hayallerinle yoğrulmuş simge ellerinden uzanıyor sislere arınmış bir geçmişte hakasyam içinde benim artık ne ben benim, ne de sen sensin. suda erimesi gibi şarabın, sen de ruhunu erittin benim ruhumda artık sana dokunan şey, dokunur bana da. sarılacağım sana küpün içindeki noktalar benliğimi sararken yok olacağım Nasıralı İsa suretinde. 55 56 UYUYAN GÖL uyku malikanelerini süsleyip yıldızların aydınlattığı topraklarda bundan uzun bir zaman önce kim bilir ne düşler kurmuştu göl. sudan insan silueti gibi kırmıştı camları ağlamak için… hayat boyu hüznün o bitmek tükenmek bilmez çağında, geceye dua okur periler rüzgar şarkı söylerken karanlık derinliklerin yüzüne kağıttan kıyametlerde kim bilir ne düşler kurmuştu göl bundan uzun bir zaman önce… 57 KRAL VE KUKLACILAR İspanyol Kralı emrettiğinde, kuklalar ortalık yerde yakılacak diye; Her yerde, insan tahta insan peşinde. Kuklalarla dolu arabalar, odun yığınlarına doğru taşındı. Bulundu gözden düşmüş bir kuklacı en iyisinden. Yakılacaklar listesi incelendi onun tahta bebeklerinin unutulmuş olmasından korkularak.Sonra… Adam sinirlenerek yazı masasına oturdu. Ve bir mektup yazdı Krala: Yakın beni! Kalemini biraz daha sivrilterek bir daha yazdı.Yakın beni!Bana bunu mu layık görüyorsunuz? Yok etmelisiniz beni! En usta işlerimde her zaman Mutluluğu düşlemedim mi?Şimdi ise bana adi bir yalancı gibi davranıyorsunuz! Hey! Tahta şövalyeler Kralınız tam bir korkak… Size söylüyorum: Yakın beni! 58 59 GOTĠK ISTIRAPLAR bir gün bu korkunç görünüşten çıkıp sonunda.sevince sığdırsam övgü. acılarla doğrulayan meleklere ben. yüreğin duru sesli çığırtkanlıklardan hiçbirini.gizli amacı , sevenleri yitirirken, her şeyi onların içinde suskuyla devindirmek değil mi sadece.acıyı öyleyse.her şeyden önce ağırlığı, uzun sevgi yaşantısını , dile gelmez şeyleri. sisli ve dumanlı akşamların matemini. 60 yalnız yükselir ilk acı , dağlarına doğru hakasyanın.ve sessiz yankıda bir kez olsun duyulmaz çığlıkları.fırtına vadisinde akan yüzüm daha da anlar seni.ne çok severim o zaman seni , ey ağrı geceleri. üzgünce dünyaya bakar dururuz.sonlarını görmek için çırpınıp.oysa bizim ancak kış yapraklarımızdır onlar.süslü püslü mutluluğun resimli salonu gibi.bakın tanıdıklarımız da buradalar.tanımamak tanımaktan eğlenceli sadece.kalbin uzuvları , hepsi , gösterilmekte , öğreticidir , verimli kılar sizi.-sahi öyle mi? – bu meydana bir mutlu düştüğünde.bizi neredeyse şaşırtan duyguyla yaşardık.yeryüzü kovmakta, biz çoğalmakta direniyorduk.sen her zaman haklıydın.adsız sansız seninim ta baştan beri ben.ölerek yanına geldim.buradadır dile gelmezin zamanı… 61 62 SÜRGÜN ġAĠR sürgün insan, hicreti her zaman seveceksin ilk halkanın kurulduğu derinlikler sarılmış yedi iklim dört kıtada susuşlar, uzaklıklar çekici, korkunç derin görürsün kendi ruhunu orda aşkların gül gibi açtığı o aynada, o sonsuz yayılan büyü çekici, korkunç derin salınırken örtük kanatlarıyla senin de kalbin dinlenir bazen uyku tapınakları ve mahmur mezarlıklarda düş gücünün iklimine doğru ayrılığın zorluğuyla birlikte. karmaşası olan kişi için yalnızlık yeridir düş… 63 servetlerini kimseler bilemedi yeşerip çiçeklendiği o altın çağdan bu zamanda anahtarı yitik bir mağaradaymışçasına çürümeye başladığımızı haber veriyordu ufku sürgün olan şairi: bir hazineyi açarcasına geniş, büyük, derin bir yara açmak bu kara çağın göbeğine yıldızlaşıp… yepyeni sürgünlerin içinden sonsuz güzele sonsuz iyiye sonsuz sevgiliye „en iyi anlatış artık susmaktır‟. 64 65 KENTAW KALESĠ gecenin karanlık karası kurdum düşünü sevincin aşkın hüzün alan tonuyla kaleler yaptım kendime gündüzün ayrılık saati güneşe kederle düşen aşkın hüzün alan tonuyla evler yaptım kendime ve uyurum rüyalarıma derin evli kalelerde özgür bir okyanus gibi ne gündüz ne geceyle… 66 67 MASAL MEKTUPLARI Olga Sagalakova için… özenle gizlenmiş semboller arasında neyin sesi tizleşirken aşkımı yitirdim bir an suratının halini aynada Rahmaninov‟u parkta görürsünüz çizgi roman okurken ya da göldeki yosunlara bakarken insanların gecikmişliğini görürsünüz ve başlar yeniden tasarımı üzüntülü şeylerin „nerede isen orda değilsin‟ acıyı yaşayan mevsimlerde mektuplarımı açarım birer birer masalımsı müziğini duyabilirsin sigma beyazıyla yüzünün en sonsuz deneyimler tasarımı üzüntülü şeyler. 68 69 OSĠRĠSĠN GEMĠLERĠ ay ve güneş ışığının görmediği değmediği yere doğru hayal içinde melek dokuyorum kemiklerimi kapı biçimli yontuyorum tanrı ile insan arasında ölüm yolcusu gemilere huşu veren göz yaşlarımla kemiklerimi oymacı dikkatiyle yontuyorum tozda ve külde yansıttığım gizem oyuncak veya kapris değil yansıttığım gizem tanrı veya insan değil altı metre altındayım yerin on dört metre uzunluğunda karanlığa bakıp da ak ve kır renge bürünerek en güzel şiirlerimi merhamet şiirlerimi derin sulara bakarak söylüyorum sevgi, tapınma, sürgün tanrı ile insan arasında ölüm yolcusu gemilere huşu veren göz yaşlarımla susuyorum. 70 71 SAGALOSSOSLU KIZ Acıyla yoğrulmuşum ben; Gökyüzünün silindiği Yağmurla ağlayan siyah gözlerde, Ve tüm yitip gitmiş hayallerin Yetmiyor bana hiç biri şimdi. Gerçek olmayan hayat; Olga Sagalakova‟nın kalbidir şimdi Elleridir karlı dağların parıltısı, Islak saçlarıdır bir gökkuşağının Renkleri içinde gizlediği, Annesinin dediğine göre; Bu düşlerin yetmiyor bana hiçbiri. Sözcüklerimi ödünç alırdım Romanlarda yaşadığım kimselerden, Sevgi ve arayıştır bu Kaybolduğum umutsuzluğun içinde. Düşler, düşler Ben sana ulaşamıyorum… 72 73 SEVGĠLĠM SĠBĠRYA Kara sedirler arsında sevgilim Sibirya. Titretir siyah gözler gibi rüyalarımda tuba ışıklarını cennetin. Yakut hayallerin düşleri sevgili hüznüm Sibirya. Ürkütür mavi sözleriyle şarkılarımda hayatımın fedakar gölgelerini. Duman kentlerin kıyılarında sevgili kahrım Sibirya. İpek sayfalarına düşen o zümrüt alevlerin karşılar kıyamet meteorlarını. Zümrüt alevlerin uçurumunda sevgili yangınım Sibirya. Işıldar yağmur damlalarının berraklığı sığındığım ormanda, terk ettiğim saraya. 74 75 KURGAN Çok uzaklarda, Hakasya‟da renklerin yüreğine gülüyor bir adam ve bir kadın. Altın adam, bir Teleüt mumya taşıyor sessizce topraktan gövdesinde. Gümüş saçlı bir kadın, tabut arıyor şekilsiz balçık benliğinde. Issız kurganlarda, Sibirya‟da rüzgarlarla tutsak ruhlar bir ölüp bir yaşıyor. Davul sesleri geliyor uzaklardan, tabutun içindeki mumya için söylüyor şarkısını yaşlı kam: kamennaya baba yada, yada, yada huda, huda kamennaya baba… tam tam tam tamtammmmm tam, tam. 76 SĠHĠRLĠ GÖL sonbaharın hüznü gibi ölürken suda gölgesi yaşamın savrulur rüzgarda gam çeken çocuk ruhu aşıkların. göl uyuduğu zaman soluğu içinde karanlığın seni bana dalgalar getirirdi öpmek için dudaklarından. gerçek olmayan bu düş kum tanecikleri gibi sessizce büyülemişti beni. tek yanlı sevdamın bulanık hayali içinde karanlığın bilmeden tükettiği ısrarına ağlardı, ağlardı ruhum… 77 78 ĠNCĠ KÜPELĠ KIZ solgun ay ve parlak güneş siluetler gökyüzünde siluetler melekler gibi kaybolmuş biri aşkıma benzer bir denizde siyah gözlü güzel meleğim hüzünlü bahar gün bayramında solmuş aşktan bekleyişten ses şarkılarını dinleyen periler gibi bir masal vardı hatırlayamıyorum zambaklarla nakış işleyen falcıya dair değneğini çiçek sanıyor hani sonra bir kum saati buluyor çölde çöl çölden uzakta duruyor öylece resim yoksa, der ki inci küpeli kız: „üşüyor yıldızlar çölde‟. silinip gitmiştir tüm bildiklerim bu ıssız çölde. 79 RENKLER SÖZLÜĞÜ beyaz kaybolmalarım dünyadan kırmızı ve gereksiz birkaç ayrıntı kahve rengi soylu ve acıklıdır pembe var kılar aşkımızı rüzgarda ölen ikinci yeni bir sarı vardı ona şarkılar söyleyen mavim diye yeşil yapraklı yeşil bir anı ve bu üzgün gözler siyahtır. 80 BÖCEK MEKTEBĠ ipekler dokunup yazıldı da ağlamayı öğrendik biz tutunamadığımız mevsimlerin şarkısıydı o an bakarak pencerelerden kırılan yüzlerimize doktorlar arasında solgun duran Çehov‟un yüzdüğü nehrin parıltılarında altıncı koğuşun sakinlerini tekrar gördüm. Pasternak‟ın Dr. Jivago‟sunu da gördüm balalaykasının tellerine dokunurken felekten an çalan Rus köylüleri gibiydi sonbahar yaprağı ellerinden eski bir kitaba akıyordu. şimdi ise böcek mektebinde kitap kurtları sözcükleri seçerek bitiriyor bu kitabı. 81 YILDIZNAME Kazı resimleri çizerken Bir yıldızname gördüm rüyamda Geçmişin acılarından oluşmuş Bir sayfasında eski yara Bir sayfasında şekiller vardı Ve o prenses, Ateşböceklerinin gövdelerinin Yanıp sönmesi kadar George Samsa misali Gecenin karanlığından ürken Sokak fenerlerinin ışığı gibi Çizgi çizgi, Dağlardan esen rüzgarda Hüzünlü görüntüler büyürken Proust‟un bir aşkı olan Swan ile Marazlı bir keşişin yolculuğundan Nilüferler dökülüyordu geceye Islak ıslak, Kazı resimleri çizerken Gördüğüm yalnızlığım benim Yıldıznamesi sonsuz bir göğün. 82 83 HĠMALEYALAR Karahindiba kadar sonsuz bir şarkı himaleyaların doruklarından budist keşişlerin dökülüyordu dudaklarına anlaşılabilecek bir şey değildi gözlerin renklerini değiştirmesi ve tavşanların dağlara küsmesi eskisi gibi kartalları göğe süzülmesi tibet tapınaklarının çinilerini yağmalayan kültür elçilerince. Kumdan dökülmüş şehirlerin süt kalpli insanları, bilge insanları dualarını dağların iyesine götürecek kuzey rüzgarlarını bekliyor şimdi. Dağların iyesi uykusundan uyandığında milyonlarca karahindiba özgürlüğün şarkısını söyleyecek himaleyaların doruklarından uzanan yeryüzüne. 84 ġAHMARAN nedir senin derdin gölge yapan karanlıklarda nedir senin bu halin bal dolu kuyularda masal bu ya bir yokmuş bir varmış şahmaranın dostu az düşmanı çokmuş adama söyle demişler söylemiş tüm bildiklerini sırtındaki yılan kabuklarına aldırmadan dökmüş içini şahmaran adamı görünce tüm hıyanetine aldırmadan oğlum ilk akan kanımdan ölmesin bedenin içmeyesin sonra akan kanımdan içki dirilesin demiş ölümsüzlüğü böyleymiş lokmanın bilinen tarihiyle ilk jurnalin vakanüvislerce hasıraltı edilen. 85 86 PAMUK GANDE pamuk gande pamuk gande süslü o ince parmakların kalbimin yelpazesi üstünde bir cam parçası bir mısır tanesi bir de kömür parçası gözlerin nerede? masallarından geçerek kırk sene evvel kırk sene sonra tüm neşeli resimlerde inliyor pamuk gande beni dinliyor pamuk gande düştüm beyaz kulağından zamanı tüketip bitirerek sarkacındaki kollarına akrebin gande zamanı unut camdan sarayında mısır ülkesinde kömür gözlerinle her şeyi unut sen tut beni beni tut. 87 88 GÖZTAġINDAN GÖRÜNTÜLER gözlerimin üzerine sürdüğün sihirli bir taştan çıkarıyorum sulu boya resimlerimi seyredenlerin çevresinde boğuk anıların uçurumu düzenliyordu her şeyi büyük boşlukta sulu boya resimlere tutunarak! -Ne anladınız??? 89 90 TAHTA PRENS Soluğu içinde karanlığın Beyaz bir gül gibi Beyazsın, narinsin, yorgunsun Anastasia. Gül titrer, solar İncinirsin olamazsın bir kök. Gül küçük, beyaz Üzgün uykulara dalarak Ağlar yağmurun sesiyle. Bir tahta prens var Yokluğu içinde karanlığın, Sesim gibi ağzındaki İncitmeden yapraklarını Öpecek dudaklarından. 91 TĠBET ġARKILARI nilüferler açıyor şafakta nilüferler açıyor şafakta gölcüklerin sularında hayatın gözlerinin beyaz ışığı yağmur damlalarını seviyor benden habersiz salıyor damlalarını yağmur. nilüfere dökülüyormuş yüreğim nilüfere dökülüyormuş yüreğim rüzgarların esintisinde hayatın tibetlilerin beyaz meleği matem şarkılarını söylüyor benden habersiz söylüyor şarkılarını yağmur. 92 VĠKĠNGLER kar ağaçları hissediyorlar sözleri yükünü, bir anlamı varmış gibi… on üç kabilenin söyledikleri ninnilerin mutlak gücünde. şimdi gece, şimdi karanlık kentin kıyılarında yağma ediyorlar kirli elleriyle sisli suratları gibi ifadesiz buldukları her gölgeyi. gemiler gölgelerle limandan tıka basa dolu ayrılırken yorgun denizlerin üstünde zamana düş kurar bir boru sesi. vikinglerin giysilerinden esen soğuk kış rüzgarlarında parıltılı kadehlere dökülerek içirilir insan yüzleri fin mızraklı üç atlıya. bir susuzluktu bu hiçbir kaygı duymadan söylendiği gibi. 93 ÖLÜ DENĠZ PAPĠRÜSLERĠ babilin katılaşan yüreğine iki melek indirilmişti insanları sihirden korumak için şapkalar yapsınlar diye. usta hattatlar tarafından ve işinin ehli entelektüellerce arzulanan güçler şapkalardan çıkarılıp papirüslere yazıldı sırlarla dolu bir şiir gibi. yansıyor pişmanlığın aynasında ölü deniz papirüsleri hayal kuran suratlarda tanrı bağışlasın diye günahları. 94 TAġ PLAK Ses. Gramofonun en derin yalnızlığında-bir anı senin ışığını ölüler ülkesine katan. Belleğim sonsuzlukta yitmiş, aşkın yalın sözlerinde. Wagner‟e göre gizem dalgın esin perileri gibiydi isaldonun beyaz yüzünde. Mum.yazılmış bir sayfaondan daha eski bir taş plak Olga‟nın öyküsünü şakıyan. 95 NAR AĞACI dedemin büyü kitabında bir nar ağacı, cennetin meyvesi ya da yaşam tohumu fışkırır kristalden bir şişede tozun boşluklarında. dedemin büyü kitabında güzden parçalar da var yağmur damlaları gibi dökülen nisandan aralığa bir yaşamın gölgeden boşluklarında. büyü bir ölüm gibi ortak. 96 NEY VE FLÜT ney de görünmez şeyler kökleri dünyadan kopmanın kendi son anımıza girerken o sudan heyulada. unutulmuş bir alev gibi insan ruhuna doğru buruk flütlerin hüznüdür akan yabanıl düşüncelerde. ve eski neyler eski flütler aşkıdır doğu ile batının. ney ve flütün gizemli birlikteliğinde kokusu var sisin. ve eski neyler eski flütler aşkıdır siyah ile beyazın. 97 ĠÇĠNDEKĠLER HAKASYADA TĠYATRO 9 BRAHMA 10 KAPTAN NEMO 11 HALLAÇ 13 KAMMEGENNON 15 HAYYAM 17 YARKENT 19 GÜNEġ YUTAN GÖLGELER 21 BĠLGE VE AġK YILLARI 24 KANGURU 26 DEDE PAġA 27 BAY SURET 29 DÜġSEL HAKASYA 31 KAYIP ÜLKE 33 ġAMAN AYĠNĠNDEN GÖRÜNTÜLER 35 98 GALA VE LOTUS ĠÇĠN 37 ÖLÜM MAKĠNESĠ 39 ġĠRĠN 42 ÇĠÇEKNAME 44 SAHNELER I 47 CĠVELEK 50 SAHNELER II 52 SĠMGE VE SĠSLER 55 UYUYAN GÖL 57 KRAL VE KUKLACILAR 58 GOTĠK ISTIRAPLAR 60 SÜRGÜN ġAĠR 63 KENTAW KALESĠ 66 MASAL MEKTUPLARI 68 OSĠRĠSĠN GEMĠLERĠ 70 SAGALASSOSLU KIZ 72 SEVGĠLĠM SĠBĠRYA 74 99 KURGAN 76 SĠHĠRLĠ GÖL 77 ĠNCĠ KÜPELĠ KIZ 79 RENKLER SÖZLÜĞÜ 80 BÖCEK MEKTEBĠ 81 YILDIZNAME 82 HĠMALEYALAR 84 ġAHMARAN 85 PAMUK GANDE 87 GÖZTAġINDAN GÖRÜNTÜLER 89 TAHTA PRENS 91 TĠBET ġARKILARI 92 VĠKĠNGLER 93 ÖLÜ DENĠZ PAPĠRÜSLERĠ 94 TAġ PLAK 95 NAR AĞACI 96 NEY VE FLÜT 97 100 101