Document 19043

Transkript

Document 19043
VENEDİK
Venedik; birçoğumuzun belki gördüğü belki görmediği ama hakkında birçok fikri
olduğu bir şehir. Biz venedik'i son gidişimizde keşfettik diyebiliriz. "Köprüler
Şehri", "Kanallar Şehri", "Maskeler Şehri" olarak da anılan bu güzel şehirin
dünyada benzeri yok. Tabii ki kanallara sahip şehirler var ama Venedik çok ama çok
farklı.
Önce
kısaca
Venedik'ten
bahsedip
sonra
gezilecek yerler hakkında bilgi verelim. Çizme
şeklindeki İtalya gibi Venedik de esasen
kuşbakışı çizmeye çok benzer bir şekle sahiptir.
117
küçük
adacık
üzerinde
kurulu
olan
Venedik, 170 kanal tarafından birbirinden
ayrılır ve yine 400 köprü ile birbirine bağlanır.
Adayı "Grand Canal" adı verilen büyük bir su kanalı ters S şeklinde böler. Büyük
Kanal'ın derinliği 4-5 m, genişliği 20-70 arasındadır. Venedik’de 6 büyük semt
vardır. Grand Kanal da bu semtleri; Castello, Cannaregio, San Marco kanalın sağ
tarafında, Dorsoduro, Santa Croce, San Polo kanalın solunda kalacak şekilde ikiye
böler. Bu iki yakayı 4 ayrı köprü birbirine bağlar.
Türkiye’den Venedik’e gidişler ya Klasik İtalya turu adı verilen İtalya’da birçok
şehrin görüldüğü bir haftalık turlarda 1 gün
uğranmak
sureti
ile
ya
da
Cruise
seyahatlerinin bir durağı olarak 4-5 saatliğine
oluyor. Bu şekilde de ya bir kaç saat ya da 1
gün ile sınırlı kalıyor seyahatiniz. Venedik ise
sizden en az 3 tam gün istiyor gerçekten
kendini anlatabilmek için.
1"
Venedik’i gezmek demek ara sokaklarda
kaybolmak demetir. Sokaklar birbirine o
kadar yakın, o kadar düzensiz ve dar ki
kaybolmamak mümkün değil; iyi haber
ise: doğru yönü tekrar bulmak da şehirin
ana
meydanlarını
gösteren
tabelalar
sayesinde bir o kadar kolay. Yazının
sonunda
size
bazı
yürüme
rotaları
vereceğiz. Eğer bu rotaları birebir takip ederseniz emin olun ki Venedik adına
görmediğiniz birşey kalmayacak. Bu rotalar pdf şeklindedir, print edip yanınızda
bulundurarak takip etmeniz gerekir.
Venedik’in en önemli meydanı olan “San Marco” adını “San Marco Bazilikası”
ndan alıyor (ya da ikisi de İsanın 12 havarisinden biri olan San Marco’dan alıyorlar)
11.yy’da yapılan Bazilika altın süslemeleri nedeni ile “Altın Bazilika” olarak da
anılıyor. Bazilikanın giriş kapısının üstünde (diğer önemli birçok şehirde de
gördüğümüz) “Quadriga” yani 4’lü At Heykeli bulunur. Bu heykel; orjinali müzede
olan Quadriga’nın bir replikası. Bizans döneminde haçlı ordusu tarafından
İstanbul’dan getirilen “Quadriga” nın orjinali kadar replikası da görmeğe değer.
Bazilikanın giriş kapısının sağındaki
süslemelerde
Osmanlı
figürleri
dikkatinizi çekecektir. Hikayeye göre
Aziz
Marcus’un
görevlilerden
naaşını
müslüman
saklayabilmek
için
müslümanların pek arasının olmadığı
domuz etinin arasına saklamışlar diğer
bir rivayete göre figürlerde; burada
Osmanlı’ların haraç almasının önüne geçmek için paraların domuz çamuruna
saklanışı gösterilmektedir. Hangisi doğru bilinmemekte, karar sizin. Bazilika
2"
girişinde her zaman kuyruk olur ancak bu kuyruk biraz önce bahsettiğimiz
“Quadriga”nın da bulunduğu “Museo Marciano” için olabilir.
Müzeden San Marco Meydanını farklı bir açıdan görme
imkanınız olur ancak unutmayın Bazilikaya sırt çantası
ile girişe izin verilmemektedir. En fazla 1 saat süre ile
girişin arkasındaki emanet bölümüne bırakabilirsiniz.
Bazilika'dan
karşınızda
çıkınca
başınızı
"Campanile"
kaldırırsanız
adındaki
99
tam
metre
yüksekliğindeki kuleyi görürsünüz. Buraya çıkış ücreti
8€ dur ve genellikle önünde kuyruk olur. Kanallarla
birlikte
çok
hoş
bir
Venedik
manzarası
ile
karşılaşacağınızı düşünüyorsanız yanılırsınız çünkü daha çok binalarla kaplı bir
manzara bekliyor olacak burada sizi. Tabii zevke göre değişir bu iller ama bize göre
köprülerin üzerindeki görüntünün üzerine yok; özellikle Academia Köprüsünden
manzara çok eşsiz.
"Campanile" den kanala doğru ilerlediğinizde solunuzda yer alan yapı "Dükler
Sarayı" (Palazzo Duccale) dir. Burası hem Dük'ün konutu hem de hükümet merkezi
olarak kullanılmıştır. Dükler Sarayının hemen
arkasındaki hapishane ile içeriden bağlantısı
bulunuyor. İçeriye girdiğinizde ikinci kattan
sarayın
içine
giriliyor.
Sağ
tarafa
doğru
ilerlerseniz bu yol sizi hapishaneye, ceza
mahkemelerine ve zindana götürür. Böylece
(eğer kapalı değilse) meşhur "Ahlar Köprüsü"
nden (Ponte Dei Sospiri) de geçme şansınız olur. 17.yy'dan kalma bu köprü yerel
halk tarafından "Ahlar, Vahlar Köprüsü" olarak biliniyor. Söylenene göre
hapishaneye giden mahkumlar bu köprüden geçerlerken güzel Venedik manzarasına
3"
son bir bakıp "Ah, Vah" çekerlermiş. Yine söylenene göre ünlü Kazanova burada
mahkum iken bir asilzadenin eşini ayartarak bu köprüden hapishaneden kaçmış
sonrada burası hapishane olarak kullanılmamış.
Şu ana kadar bahsettiğimiz tüm yapılar
San Marco Meydanında (Ahlar Köprüsü
ise meydanın bitişiğinde). Bu meydan
Venedik'in kalbi sayılabilir. Karnaval,
Yeniyıl gibi önemli olaylarda da şehirin
toplanma ve kutlama merkezidir. Tabii ne
kadar popülerse bir o kadar da pahalı bir
bölgedir. Bir restaurant, cafe ya da otel San Marco'ya ne kadar yakınsa o kadar
pahalıdır. Gerçi Venedik’de herşeyin pahalı olmasına hak vermek lazım. Yoğun bir
su ve nem ile mücadelenin yapıldığı şehirde herşeyin koşullara yenik düşmemesi
imkansız. Bir otelin ya da restaurantın belli aralıklarla çok yüklü faturalar gerektiren
restorasyonlara girmesi gerekiyor. Yani esasen 10 euro’ya yediğiniz pizzanın 5
eurosu sahibinin 5 yıl sonra yapacağı restorasyonun amortismanı sayılır. Otel için de
aynı şey geçerli. Bunun yanında burada hayat da çok zor. Tüm Venedik adasında 1
tekerlek dahi dönmüyor. Yani içtiğiniz bir kolanın dahi o restauranta getirilişi normal
bir restauranta göre çok zor. Belli bir saatten önce (turist akını başlamadan) kanaldan
teknelerle
arabaları
mallar
ile
elle
onlarca
taşınan
köprü
ambar
geçilerek
restauranta ya da otele ulaştırılıyor. Burada
ufak bir motorsiklet dahi bulunmuyor. Bu
kadar yazdıktan ve acındırtıktan sonra
sizden ne isteseler verirsiniz artık :)
Nerde kalmıştık; arkanızda Bazilika solunuzda Dükler Sarayı kaldığında önünüzde
tam kanal kenarında iki uzun sütun görürsünüz. Sağdaki sütun üzerinde Bizans
4"
Kraliçesi Teodora'nın, soldaki sütun üzerinde ise kentin koruyucusu San Marco'nun
simgesi sayılan bronz bir arslan heykeli bulunur.
Şehirin birçok yerinde duvarlarda tabelalar
göreceksiniz. Bunlar sizi San Marco,
Rialto Köprüsü, Accademia Köprüsü,
Piazzale
Roma
gibi
ana
meydanlara
yönlendirir. Bu sayede biraz kaybolarak da
olsa yolunuzu bulabilirsiniz.
Okları takip ederek "Rialto Köprüsü" ne ulaşabilirsiniz. 19.yy'a kadar kanalın iki
yakasını birleştiren tek köprü olan Rialto; 8 metreye yakın kemer yüksekliğine sahip.
Köprünün yapımında 6000 temel kazığı kullanılmış. Köprünün üzerinde karşıya
geçmek için 3 yol bulunuyor. Orta yol sağlı sollu hediyelik eşya, maske vs. satıcıları
ile dolu. Diğer 2 yol da köprünün 2 cephesine bakıyor. Köprünün iki cephesinden de
Kanal ve Venedik manzarası çok güzel.
Buraya çok yakın bir mesafede (yaklaşık 100-150 m) Rialto Mercato vapuretto
durağının önünde hergün Rialto Market kuruluyor. Şehrin sebze-meyva ve balık
pazarı olan marketi görmek için öğlene kadar burada bulunmanız gerekir. Özellikle
balık kısmı görülmeye değer. Unutmayın ki pazarlar bir şehir hakkında çok fazla
ipucu verirler.
Santa Barnaba meydanı görülmeye değer
meydanlardan birisidir. Yazının sonunda
verdiğimiz yürüme rotaları sizi buraya da
götürecektir. Bu meydan 11.yy'dan kalmadır
ve iyi korunmuştur. Buraya Ponte Pugni
köprüsünü
Köprünün
geçerek
üzerinde
ulaşıyorsunuz.
buhran
döneminde
5"
halkın çatışmalarını simgeleyen ayak izleri bulunuyor.
Venedik’de San Marco Meydanından
başka
meydanlarda
bunlardan
birisi
var
tabii
St.Giovanni
ki;
Paolo
Meydanı. Bu meydanda St.Giovanni
Bazilikası
ve
meydanın
ortasında
Bartolomeo Colloni Heykeli bulunuyor.
Buranın bir hikayesi var; paralı asker
olan Colleoni tüm servetini bağışlama karşılığında San Marco meydanına heykelinin
dikilmesini istemiş. Kent Konseyi kabul etmiş ama öldükten sonra heykelini San
Marco’ya değil bu meydana dikmişler.
Venedik çoğu zaman “maske” ler ile özdeşleşmiştir. Şehirde çok sayıda maske satan
dükkan bulunur ve başta Venedik karnavalı olmak üzere yılbaşı gibi bazı özel
günlerde halk ve turistler maske takarlar. Bu adetin nasıl başladığı biraz karışık bir
konu. Bir hikayeye göre Avrupayı saran veba salgını sırasında kokudan korunmak ve
vebanın bulaşmasını önlemek için maske takılmaya başlanmış ve bu daha sonra
evrimleşerek güzelleşmiş ve bu halini almış. Diğer bir hikayeye göre ise eğlenceli
toplantılarda :) sınıf farkının ortadan kalkmasını sağlamak ayrıca tanınmamak için
insanlar maske takmaya başlamış. (Nicole Kidman’ın “Eyes wide shut” filmini
seyrettiniz mi?) Bir zamanlar 10 kişinin 6’sı maske takar haldeymiş. Şu an için
bunların hiçbiri yok tabii ama maskeler
Venedik’e çok özel bir anlam katıyor ve
şehri daha özel kılıyor. Bir maske sahibi
olmanın bedeli 3 euro ile binlerce euro
arasında değişebiliyor. Ama evinize
asabileceğiniz güzel bir maske için en
az 40-50 euroyu gözden çıkarmanızı
tavsiye ederiz.
6"
Maskelerin Venedik Karnavalında çok
yoğun kullanımı olduğunu söylemiştik.
1200‘lü yıllardan kalan eski bir adet
olmasına rağmen daha sonra kutlanmayan
karnaval 70’li yıllardan sonra kültürü taze
tutmak amacı ile yeniden kutlanmaya
başlanmış. Venedik Karnavalı boyunca
et içeren yemekler yenmiyor bunun yerine deniz mahsülü yemek tercih ediliyor.
New Orleans'ın Mardi Gras'sı ve Rio'nun Karnaval'ı neyse Venedik'in Carnevale'si
de o derece gelenekseldir. Venedikliler, karnavalı 15. yüzyıldan beri kutlarlar. O
devirlerde maskeli balolar organize eden özel kulüplerin en popüler eğlenceleri
arasında, boğa avı ve köpekleri canlı canlı büyük toplardan ateşlemek bulunuyor. 18.
yüzyılda artık Venedik zevk düşkünlüğünün zirvesine ulaşınca karnavalın süresi iki
aya çıkıyor. 1797 yılında Napolyon'un kenti almasıyla bu kutlamalar azalıyor ve
Mussolini'nin maske takmayı yasaklamasıyla da tarihe karışıyor. Karnavalın yeniden
hayat bulması, halkın kışın karanlık ve sıkıcı aylarında bir çıkar yol aramasına denk
gelir. 1970'lerde, turizmin de desteğiyle, 18. yüzyılın festivallerini aratmayacak bir
seviyeye ulaşır ve dünyanın en önemli festivallerinden biri olarak yerini alır.
Karnavalın geçmişinde daha da eskilere gidersek, Tanrı Satürn şerefine yapılan
dinsel bayramlarda köleler sadece bir
günlüğüne, maskelerinin ardına gizlenerek
efendilerinin yerini alırlarmış. Bu şölen
antik Yunan ve Rönesans derken, 15. yüzyıl
sonlarında İtalyan Orta Oyunu olarak
bilinen Commedia dell'Arte'nin doğuşuyla
etkisini göstermiş. Zamanla San Marco
Meydanı, karnavalın kalbi olmuş ve kurulan ahşap platformlarda dünyanın dört bir
yanından gelenler oyuncuları seyretmişler.
7"
Bugün festivalin sembolü olan ''Bauta'', 18.
Yüzyılda
Venedik
yönetimi
uygulamaya
konan,
standart
maskesiydi.
Bazı
politik
tarafından
bir
halk
kararlarda,
vatandaşların isimsiz olarak bu süreçte yer
almasına önem verilir, özgür, eşitlikçi ve gizli
oylamalarda bunu giymek mecburi edilirdi.
Bauta, Casanova maskesi olarak da dünyada en çok bilinen maskedir. Tamamıyla
beyazdır ve gözler hariç yüzü bütünüyle kaplar. Çıkık bir burnu vardır ve üç köşeli
şapkayla giyilir, bu da karanlık ve sinsi bir izlenim verir. Moretta ve Pantalone de
yaygın maske türlerinden. Oval ve genelde siyah kadifeden olan Moretta, geleneksel
olarak kadınlar tarafından manastır ziyaretlerinde takılırdı. Pantalone ise Commedia
dell'Arte olarak bilinen İtalyan orta oyunlarında, bol kırışıklık ve büyük bir burunla
yaşlı bir tüccarı sembolize ediyordu.
Festival, cuma öğleden sonra, tüm kentte bir geçit olan ''La Festa delle Marie'' ile
başlar. Bu, festivalin resmi açılışı olan cumartesi gününe bir hazırlıktır. Cumartesi,
öğleden sonra 4:00 gibi San Marco
Meydanı'ndan hareket eden maskeli geçit
Venedik'in sokaklarında dolaşır. Ertesi gün
mızrak
dövüşleri
ve
diğer
eğlenceli
yarışmalar yer alır. Bir sonraki Cuma,
festivalin zirve noktasıdır. Kentin birçok
sarayında balo düzenlenir. Gran Ballo delle
Maschere (Büyük Maskeli Balo) ya da Ballo del Doge (Doc'un Balosu), her yıl
değişik yerlerde yapılsa da genellikle burası büyük saray olur. Doğru kıyafeti olan ve
birkaç yüzyıl öncesine ait kadril (Napoleon'un sarayında rağbet gören bir Fransız
dansı) gibi dansları yapabilen herkes bu balolara katılabilir. Halka açık balolar ucuz
değil. Bir de kıyafet kiralamanız gerektiğini düşünürseniz - ki buna maske ve
ayakkabı dahil degildir- belki de seyahatte harcadığınız kadar bir masrafla karşı
karşıyasınız demektir. Karnavalın son cumartesi günü Palazzo Pisani- Moretta'da
8"
yer alan Ballo del Doge, karnavalın en şık ve en pahalı balosu. Ballo Tiepolo
freskleri Tiepolo'ya ait Pisani- Moretta'nın balo salonunda yer alıyor. Karnaval
zamanı organizasyon ofislerinden bilgi alabilirsiniz.
Cumartesi
ve
Pazar,
San
Marco
Meydanı'nda ve kentin farklı yerlerinde
tiyatro ve müzik gösterileri yapılır. Calcio
storico (ortaçağ kıyafetleriyle o devre ait
bir futbol gösterisi) maçları San Marco
Meydanı'nda oynanır. Yine burada en
süslü ve dikkat çeken kıyafetlerin bir
geçidi olur (salı günü de tekrarlanır). Pazar günü, maskeli yolcuları taşıyan,
alabildiğine süslü kayıklar ve gondollar Grand Canal (Büyük Kanal) boyunca ilerler.
Festival süresince, takvim dışı pek çok aktivite olur. Sokak göstericileri yolları ve
meydanları doldurur ve bazen de Campo San Polo'da bir buz pisti kurulur.
Sizi çevreleyen bu harikalar diyarını, sayısız maske ve kostümü fotoğraflamadan
durmak kuşkusuz imkansız ama karnaval ruhuna girebilmek için siz de bir maske
takmalısınız. En iyi maske satanlar, Ca' Macana ve L'Arlecchino’dur. Karnaval
havasına daha da ayak uydurmak için
belki de karnaval temalı odaları olan
Locanda Orseolo Hotel'de kalabilirsiniz.
12
odalı
otele
varabilmek
için
geçeceğiniz gizli kapı bu keşfi daha
gizemli bir hale getirecek. Odaların
bazıları
Orseolo
Kanalı'na
bakıyor.
Maske isimleriyle adlandırılmış odaların
duvarlarında, karnaval karakterleri, Venedik kostüm partileri temalı freskler ve
maskeli aplikler ve Murano cam avizeler var. Kahvaltı odası da, kırmızı deri
koltukları ve kanalda ilerleyen gondolların dingin manzarasıyla aynı derecede
davetkar. (italic yazılan karnaval bilgileri maximiles.com.tr’den alınmıştır)
9"
Venedik’de
heryeri
yürüyerek
dolaşabilirsiniz ama bir yerden sonra bu
biraz yorucu ve tekrarlayıcı olabilir. Çünkü
farklı bir yere de ulaşırken aynı yerlerden
geçmeniz gerekebiliyor. Size tavsiyemiz
adanın uzak noktalarına daha hızlı ulaşım
için Vapuretto’ları kullanmanız. Tek biniş
(7euro), 24 saat (20 euro), 36 saat (25 euro), 48 saat (30 euro), 72 saat (35 euro) gibi
çok fazla alternatifli kart bulunuyor. Bunlardan birisi mutlaka size göredir. Bu
kartları Hellovenezia gişelerinden, bilet satışı resmi sitesi olan veniceconnected.com
internet sitesinden, vapuretto duraklarından ve bazı yetki verilmiş büfelerden
alabilirsiniz. Ayrıca 14-29 yaş grubu için 3 günlük sınırsız ulaşım imkanı veren
Youth Card’da bulunuyor.
Veniceconnected sitesinden günde 2 defa genel WC’leri kullanmak için kart ve 300
noktada bulunan wi-fi internetten faydalanmak için kullanıcı adı ve şifre alabilirsiniz
(1
hafta
15
euro)
Ulaşımın
dışında
Venedik’in bazı yerleri ancak kanal gezisi
sırasında
görülebiliyor
bu
nedenle
de
vapuretto çok faydalı. Hiçbir yere gitmeseniz
bile özellikle 1 ve 2 nolu vapuretto hatları ile
güzel bir büyük kanal turu yapabilirsiniz. Bu
açıdan Venedik’in farklı bir yüzü olan lüks
otelleri ve onların kanala açılan iskelelerinden sürat teknelerine binen müşterilerini
ancak bu açıdan görebilirsiniz. Kartınız aldıktan sonra vapuretto istasyonlarının
girişindeki küçük elektronik cihazlara tutarak okutmanız gerekiyor. Böylece kartın
geçerli olduğu süre başlamış oluyor. Bu işlemi yapmazsanız cebinizde kart olması bir
anlam ifade etmez ve biletsiz muamelesi yapılır. Çok sık olmamakla birlikte
vapurettolarda bilet kontrolü yapılıyor. Vapurettoların toplam 15 hattı bulunuyor;
10"
05:00’de başlayan seferler sabahın ilk ışıklarına kadar devam ediyor. Biz 01:00‘den
sonrasını denemedik.
Vapurettolar dışında bir de lüks ulaşım mümkün ki bunun adı: Water Taxi. Venedik
Marco Polo Havalimanından şehire ulaşım ortalama 110 euro, Venedik içerisinde
ortalama bir yerden bir yere ulaşım 40-70 euro civarında tutuyormuş (biz
denemedik).
Gondollara gelince; Gondollar sadece turistik aktivite için kullanılıyor. 45 dakikalık
bir tur 100-120 euro aralığında tutuyor ancak bunu 6 kişiye kadar paylaşabilirsiniz.
Paylaşma ve kaç kişinin binebileceği konusunu konuşmanız lazım. Eğer gezi
esnasında serenad yapacak ya da gitar çalacak birilerini isterseniz bunlar tabii ki extra
ücrete ve pazarlığa tabiidir.
Bir de sadece kanalın bir kıyısından diğer kıyısına geçmek için kullanılan süslemesiz
gondollar var. Bunlara “traghetto” adı veriliyor ve karşı kıyıya geçmenin maliyeti
genelde kişi başı 2 euro.
Venedik'de şehirdeki müzelerin gezilmesini daha ucuza getirmek için bazı kartlar
mevcut; Venicecard bunlardan en önemlisi. Bu
kartla 11 müzeye, 16 kiliseye girebiliyorsunuz
ve
genel
tuvaletleri
günde
2
defa
kullanabiliyorsunuz. Bu kart 7 gün boyunca
geçerli. Ancak Venedik'de 7 gün boyunca
kalmayacağınızı düşünürsek bunun yanında
kaldığınız
günlerde
de
tüm
müzeleri
gezmeyeceğinizi düşünürsek 40 euroluk bu karta pek ihtiyacınız olmayabilir.
Kalacağınız gün sayısı süresince geçerli vapuretto kartını tavsiye ederiz ama
venicecard konusunda iyi hesap yapmanız lazım çünkü Venedik'de birçok müzenin
giriş ücreti 2-3 euro seviyesinde. Bu parayı çıkartmak için oldukça fazla müzeye
girmeniz lazım. Genel tuvaletlerde heryerde olmadığı için ihtiyacınız olduğunda
11"
yanıbaşınızda olmayacaktır. Zaten Venedik'de tuvalet 1,5 euro olduğu için bir cafeye
girip 3 euroya bir kahve içerseniz kahveyi bedavaya getirebilirsiniz.
Bir de Museum Pass bulunuyor. Bu kart da 20 euro. Burada wc hakkı ve diğer kilise
girişleri filan bulunmuyor. Bu kartlarda o kadar çok alternatif var ki www.
veniceconnected.com u incelemek en doğrusu olacaktır.
Murano Adası:
Venedik denince akla maske kadar cam işçiliği de gelir elbette. İşte Venedik bu cam
işçiliği ününü Murano Adasına borçludur. Bu adaya gitmek için en sık ve en fazla
vapurettoyu “Fondamente Nova” durağında bulabilirsiniz. 41, 42, LN vapurettoları
ile 10 dakikada Murano adasına ulaşabilirsiniz. Eğer Venedik’de kalmıyorsanız
Mestre ya da Quatro Altino’da kalıp
Venedik’e
trenle
istasyonunun
iskelesinden
geliyorsanız
önündeki
DM
tren
vapuretto
vapurettosu
ile
de
Murano adasına gidebilirsiniz. Bir diğer
gidiş
yoluda
San
Marco’dan
kalkan
vapurettolardır bu vapurettolar ile önce
Sabbioni adasına gitmek orada aktarma ile
treporti’ye geçerek oradanda Burano Adasına giden vapurettoya binebilirsiniz. Daha
sonra Burano’dan Murano adasına da giden vapurettolar sık sık kalktığı için bu geçiş
daha kolay olacaktır. Yani San marco tarafındaysanız ve aynı gün içerisinde hem
Burano hem Murano adasını görmek istiyorsanız bizim gibi bu yolu tercih
edebilirsiniz.
Murano’da 4 vapuretto durağı bulunuyor biz ana kanala en yakın Faro durağında
indik. Murano her zamanki gibi kanalları olan bir ada. Bolca cam işçiliği üzerine
mağaza ve atölye bulunuyor. Venedik’e oranla daha elegant olduğunu ve buna
12"
rağmen fiyatların daha makul olduğunu gördük. Sokaklarda buranın tamamen cama
adanmış bir ada olduğunu size hissettirecek sokak sanatı örnekleri mevcut. Başta
Venedik’ten bir cam eşya almaya kararlı iseniz mutlaka Murano’ya gitmenizi
öneririz. Aksi halde Venedik’i bırakıp Murano’ya gitmenin çok bir anlamı yok.
Burano Adası:
Buraya yukarıda Murano Adasına gitmek için gerekli bilgilerde verdiğimiz aynı
durakları ve vapurettoları kullanarak ulaşabilirsiniz. Murano Adası için “cam işçiliği
ile ilgilenmiyorsanız gitmeseniz de olur” dedik ama Burano için aynı şeyi
söylemeyeceğiz. Burası gerçekten mutlaka görülmesi gereken bir yer. İlk olarak
adaya girdiğinizde 2 şey gözünüze çarpıyor; renk renk boyanmış evler ve danteller.
Evlerin parlak renklerle farklı farklı boyanmasının bir öyküsü var. Burası balıkçılıkla
geçinen bir köymüş ve balıkçılar eve geç
saatlerde alkollü olarak geldiklerinde
sarhoş kafar farklı evlere giderlermiş.
Bunu önlemek için kadınlar erkekler evi
kolay bulsun diye parlak farklı renklere
boyamaya başlamışlar. Bu daha sonra
bir gelenek olmuş ve tekneler de bu
şekilde
boyanmaya
Burano’da
çok
başlanmış.
estetik
bir
Bu
hava
oluşturuyor. Renklerin zor koşullara sahip Venedik’de aynı güzelliği koruması için
her sene boyandığını düşünüyoruz çünkü evler çok bakımlı görünüyor. Buraya
yaklaşık 3 saatinizi ayırmanızda fayda var. Biz sport cafe adlı yerde yemek yedik ve
memnun kaldık.
13"
Lido Adası:
Burası Venedik’in sayfiye kasabasıdır. Birçok türk tur şirketi venedik turlarının
konaklamasını burada yapar. Yazın denize girmek ve uygun fiyatlı konaklama
haricinde Venedik için ayrılmış zamanınızı burada harcamanız kayıp olur. Bunları
Venedik’e denize girmeye gelmediğinizi düşünerek yazıyoruz.
Yeme içme konusu
Esasen tüm İtalya için geçerli bir sınıflama var; normal restaurantlar (Ristorante),
küçük aile işletmeleri olan ve daha lokal yemekler sunan trattoria'lar ve daha ayak
üstü fast food mekanları olan gastronomia'lar. Ancak bunlar kesin sınırlarla
ayrılmadığı gibi hangisinin ne olduğunu bilmeniz de zor. Zaten sizi ilgilendiren
menülerin içeriği ve fiyatı olacaktır ki bu da nerede ise tüm restaurantların dışında
genelde camdan bir koruma içerisinde asılıdır. Bu listeyi inceleyerek buranın içerik
ve fiyat açısından size göre bir yer olup
olmadığına karar verebilirsiniz. Bir çok
mekan
öğlen
yemekleri
için
turist
menüleri hazırlar ve bunu da dışarıda ilan
eder. Turist menüleri çok avantajlıdır ama
belli saatler arasında geçerlidir. Makul
fiyatlı bir yerde genellikle 3 çeşitli bir
turist menüsü 14-20 euro, bir pizza 7 ila
15 yine bir makarna (pasta) çeşiti de 7-15 euro aralığındadır. Gerçekten pizzayı da
pastayı da çok çok güzel yaparlar. Pizza anlayışı olarak bizdeki pizzaları sakın
beklemeyin. Pizzalar ince, az ama kaliteli malzemeli doğal olarak çok lezzetli ve
hafif kıtırdır. Pastalar (makarnalar) bize göre daha az haşlanmış (aldante) olur.
Özellikle deniz mahsülüne meraklı iseniz bol bol deniz mahsüllü pasta denemelisiniz.
Cafe tarzı mekanlarda vitrinde gördüğünüz ürünü alıp oturmak isterseniz bundan
coperto denilen oturma ücreti alınır (1,5-3 euro arası) ayrıca servis ücreti de ilave
14"
edilebilir. Bazı yerler menülerinde coperto ve servis ücreti alınmadığını yazarlar ki bu
daha başta adam başı 5 euro cebinizde kaldı demektir.
www.gezilerimiz.com
[email protected]
15"

Benzer belgeler

2029 Temmuz 2012 tarihleri arası Yunanistan İtalya Gezi

2029 Temmuz 2012 tarihleri arası Yunanistan İtalya Gezi 13:00 civarında Floransa ya vardık..Önce tepeden floransayı seyredip resimledik. Daha sonra Arno Nehri yakınlarında bir kule yanında otobüsten indik. Yürüyerek Ponte Vecchio Köprüsüne doğru gittik....

Detaylı