Türkiye`nin (Yerel) Seçimi - İletişim Fakültesi

Transkript

Türkiye`nin (Yerel) Seçimi - İletişim Fakültesi
Kadınların Direnişi Güçleniyor
Tüm dünyada ve Türkiye’de son yıllarda ivme kazanan kadın hareketi,
feminist örgütlenmelerin öncülüğünde sesini daha fazla duyurmaya
başladı. Türkiye’nin içinde bulunduğu politik ve kültürel durum ise
hiç şüphesiz kadın hareketini ve
örgütlenme biçimlerini doğrudan
etkiledi. Bu bağlamda, bu seneki ‘8
Mart Dünya Kadınlar’ günü kutlamaları katılımın en yoğun olduğu
senelerden biri. Biz de bu sayımızda
İzmir’de gerçekleşen 8 Mart yürüyüşünü ele aldık.
> 7. sayfada
Nisan2014 Sayı39
Ünivers
univers.ieu.edu.tr
Yeni bir çağ mı
başlıyor?
İEÜ İletişim Fakültesi
Uygulama Gazetesi
twitter.com/ieu_univers | facebook.com/ieu.univers | youtube.com/ieuunivers
Türkiye’nin (Yerel)
Seçimi
“Taş devri taşların bitmesiyle
sona ermedi. Petrol çağı da dünyanın petrolü bitirmesinden çok
daha önce sona erecek” Suudi
Arabistan petrol eski bakanı
Şeyh Zeki Yamani doğru mu
söylüyor?
> 4. sayfada
Ukrayna’da
neler oluyor?
Uzun zamandır Ukrayna’da
devam eden soğuk savaş yerini
sıcak çatışmalara bırakırken,
olayların ortaya çıkış sebeplerini
ve bugün geldiği noktayı sizler
için değerlendirdik.
> 5. sayfada
İki yaka iki stat
Yollar ‘BİSİM’ mi?
Fukuşima tanığı İzmir’de
Göztepe ve Karşıyaka statları
için 1 ay içinde sözleşme imzalanarak firmalara yer teslimi yapılacak. İhaleyi alan şirket nihai
projeyi çizdirerek 700 gün içinde
inşaatı tamamlayacak. Karşıyaka için çizilen avam projede
28 adet loca, idari binalar, gelir
getirici alanlar var. Göztepe’nin
projesinde locaların yanı sıra 600
araçlık otopark alanı da mevcut.
> 11. sayfada
Masallar,
insanlar bir de
türküler
Sağlıklı ve çevreci ulaşım aracı
bisikletin kent içi kullanımını yaygınlaştırmak amacıyla
Karşıyaka Belediyesi’nin 2013’te
faaliyete giren KARBİS adlı projesinden sonra İzmir Büyükşehir
Belediyesi tarafından gerçekleştirilen ‘Bisiklet Kenti İzmir’
projesi de faaliyete başladı.
Mavişehir ile İnciraltı Öğrenci
Yurtları arasında kalan güzergahta bisiklet kiralama sistemini
sağlayacak özel park yerleri ve
kioskların kurulumu tamamlandı. Proje bazıları tarafından
desteklenirken, bazıları tarafından eleştirildi. Eleştirilerin ortak
noktas ise ‘rant’ ve ‘yetersiz bisiklet yolu’. Zıt görüşlerin olmasına
rağmen, iki sistemin de aktif
olarak çalışmaya devam edeceği
İzmir’de insanların bisiklet
kültürüne alışmaya başlaması
hedefleniyor.
> 2. sayfada
Fukuşima nükleer felaketinden sonra hayatını radyasyonun olumsuz etkilerini ve
bunlardan korunma yöntemlerini aktarmaya adayan
ve bu konuda birçok önemli
çalışma yapan Japon gazeteci, aktivist, yazar Toshiya
Morita Türkiye’yi ziyaret etti.
İstanbul ve Sinop’un ardından
İzmirliler ile buluştu. Basın
mensupları, sivil toplum
kuruluşları ve vatandaşların da yer aldığı toplantıda
radyasyonun olumsuz etkileri
üzerine konuşan Morita kendi
çalışmalarında elde ettiği
sayısal ve görsel kaynaklarla
ytaptığı sunumla halkı nükleer tehlikenin farkına varması
konusunda uyardı. Güçlerini
birleştirerek yeni kurulumlara engel olma çağrısında
bulundu.
> 4. sayfada
Ünivers’te bu ay Şehir2|Gündem3|Çevre4|Dünya5|Gündem6|Kadın7|Kültür-Sanat8-9|Spor10-11|
Usta yönetmen Gürol
Tonbul’un yönettiği ve başrolünü Turgay Tanulku’nun
oynadığı masallar, insanlar bir
de türküler İzmir’de ilk defa
Buca Cezaevinde sahne aldı.
Halen daha farklı cezaevlerinde oynanmaya devam eden
oyunun şakran cezaevindeki
gösterimine konuk olduk.
> 13. sayfada
2
şehir
Nisan2014 Sayı39
İzmir ‘bisiklet kenti’ mi?
İnsanların çevre ve ulaşım konusunda farkındalık yaratmak amacıyla farklı şehirlerde farklı projeler
uygulanmakta. Bunların uygulandığı şehirlerden biri de İzmir. Aktif olarak hizmet veren KARBİS ve BİSİM
projeleri bazıları tarafından desteklenirken, bazıları tarafından eleştirildi. Eleştirilerin ortak noktas ise ‘rant’
ve ‘yetersiz bisiklet yolu’
Sasalı’dan başlayan
ve bir çok noktada
sahil şeridini
dolaşarak Urla’ya
kadar devam
edecek kesintisiz
bisiklet yolunun
tamamlanmasıyla
birlikte toplam
uzunluğu 100
kilometreye
ulaşacak.
Fotoğraf: Gözde Özhan
Engin Öztürk
Gözde Özhan
C
addeler ve sokaklarda sayısı artan otomobiller beraberinde
sorunları da getirdi.
Akaryakıtla çalışan taşıtlar küresel ısınmayı arttırarak, ekolojik tahribatı hızlandırdı. Tam bu
noktada insanlar arasında çevre
ve ulaşım rahatlığı konusunda
farkındalık yaratmak amacıyla,
farklı şehirlerde farklı projelerle
halkın bisiklet ile tanışması için
projeler uygulanmaya başlandı.
Bu projelerin başında gelen şehirlerin biri de İzmir. İlk olarak
Karşıyaka Belediyesi tarafından
hayata geçirilen KARBİS Projesi,
kentteki bisiklet kullanımını
arttırmayı hedefliyor. Proje
kapsamında Karşıyaka Sahili’nde
yedi bisiklet istasyonu bulunmakta. İzmir’de aktif olan bir
diğer proje ise İzmir Büyükşehir
Belediyesi tarafından “Yollar
artık; BİSİM” sloganıyla hayata
geçirilen ‘BİSİM’ projesi. 40
kilometrelik sahil şeridi boyunca
kiralık bisikletlerle, insanlara
sağlık ve çevreci bir ulaşım
imkanı sağlamayı hedefleyen
sistemin açılışı 18 Ocak 2014’te
yapıldı. İzmir Büyükşehir
Belediyesi kuruluşu İZULAŞ
A.Ş tarafından işletilecek sistem
kapsamında 311 bisiklet, 29
kiralama istasyonu ve 439 özel
kilitli park yeri bulunmakta.
Sistem Nasıl Çalışıyor?
Bugün, her iki proje de aktif
olarak halka hizmet vermekte.
KARBİS’in bisikletlerini kiralamak isteyenler, istasyonlarda
bulunan kiosklardan üye kayıt
işlemi yaparak, 0-30 dk arası
25 kuruşa, 30 dk- 2 saat arası
1 TL’ye, 2 saatten sonraki her
saat 75 kuruş eklenerek bisiklet
kiralıyor. Sistem kredi kartının
kullanılabilir olduğunu kontrol
etmek amaçlı 1 TL hesaptan
çekiyor. Bu ücret tek seferlik
kesilmiş olup, daha sonraki kullanımlar için bisiklet hesabına
yatırılıyor.
BİSİM’den bisiklet kiralamak
isteyenler ise, istasyonlarda
bulunan kiosklardaki pos
cihazlarından kredi kartıyla ve
park yerlerinden üyelik kartıyla
bisiklet kiralayabilmekte. Kredi
kartı ile bisiklet kiralayanların
kartından bisiklet başına 25 TL
bloke edilip, ertesi gün 23.00’da
blokaj kalkıyor. Kiralama ücreti
ise ilk 1 saat için 2 TL, sonraki
her saat için ise 1 TL.
Yapılan bütün çalışmaların, uygulanan projelerin ortak amacı
insanların sağlıklı ve çevreci
ulaşımdan yararlanmaları. Peki
İzmir bisiklet kenti olabilir mi?
“Bisiklet yolları yetersiz”
Diğer şehirlerde olduğu gibi
İzmir’de de bisiklet yollarının
yetersiz olduğunu söyleyen Eski
Balkan Şampiyonu Mustafa
Güler (Doruk Bisiklet), “bir
tek Sasalı ve Karşıyaka’da araç
girmeyen bisiklet yolu var.
Alsancak- İnciraltı arasında
birçok yaya ve motorlu, bisiklet
için ayrılmış bölümde geziyor”
dedi. Sadece İzmir’de değil,
Türkiye’de trafikte bisiklet
kullanmanın tehlikeli olduğunu
belirten Güler, bisikletin trafikte taşıt olarak değil “ezilmesi
gereken bir sinek” olarak görüldüğünü ifade etti.
Bisiklet kültürünün insanlar
arasında daha oturmadığını ifade eden Türkiye Bisiklet Federasyonu MHK üyesi Celal Siper
Özdöl (Parkur Bisiklet) ise, Aziz
Kocaoğlu’ndan 135 kilometrelik
ilçeleri de kapsayan bir bisiklet
yolu sözü aldıklarını belirterek
“Yapılan çalışmalar 4 milyon
nüfusu olan büyük bir şehir için
yeterli değil ama başlangıç için
iyi bir adım” dedi.
Diğer tartışma alanlarından
biri ise KARBİS ve BİSİM’in işi
ticari boyutuyla ele almaları.
Rant alanı mı oluştu?
Bir kesim KARBİS ve BİSİM’in
bisikletlerinden memnunken,
diğer bir kesim ise her iki projenin de bisikleti ticari bir araç
olarak gördüğünü savunuyor.
Özellikle BİSİM’den kiralanan bisikletler için “paraları
boşa gitmeyecek” diyen Özdol,
kartlarından 25 TL bloke etseler
bile insanların paralarının
karşılığını alacaklarını belirtti.
BİSİM’in geniş bir kullanım
alanı olduğuna dikkat çeken
Özdol “ bisiklet üzerinden kimin rantı olabilir ki?” dedi.
KARBİS ve BİSİM hakkında
çok bilgisi olmadığını fakat
İzmir Bisiklet Derneği’nin
bisikleti artık ticari bir araç
olarak kullandığını belirten
Güler, “İzmir Bisiklet Derneği
işi ticarete döktü, hatta mağaza
açtılar” diyerek işin halk için
yapılmaktan çıktığını belirtti.
“Toplum iki tekere alışkın
değil”
İzmir Bisiklet Derneği Başkanı Murat Karaca, çocukların
bilgisayar ve konsol oyunlarına
yönelmesinden dolayı bisikletin
popüleritesinin azaldığını söyleyerek “Avrupa’yı örnek alıyoruz
ama hiçbir alt yapısı olmayan
bir ülkede ve şehirde bisikleti
entegre etmek çok zor” dedi.
Toplumun iki tekere alışkın
olmadığının altını çizen Karaca, insan gücüyle giden araç
binicilerinin trafikte tedirgin
olduğunu belirtti. Diğer motorlu
araçlardan bisikletlilere yönelik tacizlerin sıkça yaşandığını
söyledi.
“Türkiye için büyük bir proje”
Bisim’in sadece İzmir için değil,
Türkiye için de büyük bir proje
olduğunu ifade eden Karaca, “21
istasyon, 321 bisikletle başlandı.
Yerel yönetim talebi görünce
BİSİM’in sayısı artacak” şeklinde konuştu.
BİSİM’in içinde 2 sene yer
aldığını belirterek, “bisiklet
seçimlerinde öneride bulunduk.
Bizi dinleyip kendileri de öneri
kattılar ve ortaya başarılı bir
proje çıktı” dedi.
Karbis’in kötü bir proje olduğuna da dikkat çeken Başkan,
“yapılan yatırımla karşılığını
alamamış fiyasko bir proje” dedi.
Bisiklet seçiminin, otomasyon ve
sinyalizasyonun kötü olduğunu
belirterek, KARBİS bisikletleri
ile insanların yaşadıklarının traji
komik olduğunu söyledi.
KARBİS hakkındaki olumsuz
görüşlere karşılık Karşıyaka
Belediyesi’nden KARBİS sorumlusu ile bu görüşlerin nedenlerini
konuştuk.
“Halk bilinçsiz kullanıyor”
7 istasyon 65 bisiklet ile 9 Ocak
2013’ten bu yana hizmet verdiklerini belirten KARBİS sorumlusu, bugün istasyonlarda toplam
45 bisiklet olduğunu belirtti.
Yaklaşık 15 aydır kullanımda
olan bisikletlerin sayısının azalma sebebinin halkın bilinçsiz
kullanımı olduğunu ifade etti.
KARBİS ile BİSİM’in sıkça
karşılaştırıldığını belirten
sorumlu, KARBİS bisikletlerinin kalite ve malzeme açısından
daha iyi olduğunu söyledi.
Ayrıca, BİSİM’in sistemiyle ilgili
şikayetler aldıklarını ekleyen
sorumlu “kredi kartlarında 25
TL bloke edilmesi anlamsız.
Oturmamış bir sistemle hizmet
veriyorlar ve insanlar bundan
şikayetçi” dedi. Yakın zamanda
yeni bisikletler alacaklarını ve
bunlar arasında özürlülere özel
bisikletler olacağının müjdesini
de verdi.
gündem
Nisan2014 Sayı39
3
3 yasa üç adam
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül MİT, HSYK ve İnternet Düzenlemelerini kapsayan yasaları onayladı. Ünivers
olarak bu yasaların bizim hayatımıza nasıl etkisi olabileceğini avukat Prof.Dr. Ali Timur Demirbaş ve İzmir
Barosu avukatlarından Av. Ömer Arslan ile görüştük
Twitter mağduru
Üniversitemiz öğrencilerinden Özgün Er Gezi
eylemleri sırasında attığı
tweet yüzünden gözaltına
alınmıştı. Er, gözaltına
alınırken ifadesi alındıktan
sonra serbest bırakılacağı söylenmesine rağmen
yaklaşık 24 saat gözaltında
kaldığını ve ilk başta siber
suç işlediği için gözaltına alındığı söylenmesine
karşın daha sonra organize
suçlar kapsamında organize suç işlemek ve terör
örgütü kurmak suçundan
gözaltına alındığını ifade
etti. Gözaltında bulunduğu süre içerisinde ailesine
Aşkın Pazarcıklı
Burak Karayalçın
Orhan Sılay Özdemirhan
A
dalet ve Kalkınma
Partisi bakanlarının
oğullarına yapılan
yolsuzluk ve rüşvet
operasyonundan sonra hükümet hızla yeni yasa düzenlemelerini meclise sundu. Kamuoyunda büyük yankı uyandıran
bu yasaların vatandaşı ilgilendiren kısımlarını avukatlarla
görüştük. Ayrıca Twitter’da
yazdıklarından dolayı gözaltına
alınan gazeteci Ahmet Çınar ve
öğrenci Özgün Er yaşadıklarını
Üniverse anlattı.
HSYK
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,
Hakimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu’nun (HSYK) yapısında
değişiklik öngören “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” u onayladı.
Kanunun beraberinde getirdiği
en önemli değişiklikler arasında, bir süredir toplanamayan
HSYK Genel Kurulu’nun
12 üye ile toplanabilmesi yer
alıyor. Peki Türkiye’nin uzun
zamandır tartıştığı HSYK düzenlemesi ne anlama geliyor?
Tek adam
Prof.Dr.Timur Demirbaş
çıkarılan yasayla birlikte
HSYK’nın Adalet Bakanı tarafından kontrolü altına girdiğini
ve atamalarda daha etkin rol
oynadığını belirtti. Adalet
Bakanının bu yasayla adeta
‘tek adam’ olduğunu söyleyen
Demirbaş, yapılan değişikliğin
“ kuvvetler ayrılığı ilkesine”
aykırı olduğunu ve bu kanunun anayasanın 2010 tarihinde
değişen 159. maddesine aykırı
olduğunu ifade etti.
“Amaç anayasal sistemi kaldırmak.”
Av.Ömer Arslan daha önce Sayıştay yasası, Terörle Mücadele
Kanunu, 4+4+4 yasasından
sonra MİT, İnternet, HSYK
ve şu anda TBMM’de görüşülmekte olan Milli Eğitim
Temel Yasası’ndaki son değişikliklerin, görünüşte farklı
alanları düzenliyor gibi algılansa da bu değişikliklerin tek
ve büyük bir amacı olduğunu
bununda anayasal sistemi
ortadan kaldırmak olduğunu
ifade etti.
Başbakana bağlı
MİT görevlileri hakkında
soruşturma açılma izninin
bu yasayla birlikte Başbakana bağlanacağını ifade eden
Demirbaş, yasanın amacının
MİT’e içeride operasyon yetkisi tanımak olduğunu ifade
etti. Demirbaş, bu yasanın
keyfi uygulandığı zaman bir
faciaya yol açabileceğini ve
anayasanın 137.madde 2.fıkrasında yer alan kanunsuz emir
başlıklı maddeyi hiçe saydığını dile getirdi.
“Bütün bu kurumlar kime
bağlı olacak?”
Av.Ömer Arslan MİT yasasıyla
ilgili kimin kiminle ne zaman,
nerede, ne konuştuğunu bir
kurum tarafından kontrol
edilmesinin tehlikeli olduğunu ve asıl amacın bir dinleme
aygıtı aynı zamanda gerektiğinde operasyon yapacak bir
örgütün kurulması olduğunu
ifade etti.
İNTERNET
İnternet düzenlemelerini
kapsayan yasanın, Gezi parkı
eylemlerine Twitter aracılığıyla destek veren ve Türkiye’de
ki tek Twitter gözaltıların
yaşandığı İzmir’de düzenlenen
sosyal medya operasyonuna
benzer gözaltılara zemin hazırlamak için çıkarıldığı iddia
edildi. Hükümet tarafından
yapılan açıklamada düzenlemeleri kapsayan konuların
özel hayatın gizliliği ihlali,
şahıslara iftira ve hakaret
gibi hususları kapsadığı ifade
edildi.
MİT
Milli İstihbarat Teşkilatına
olağanüstü yetkiler öngören
yasa Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçişleri Komisyonu’nda
kabul edildi. Yasaya göre
MİT’in görev ve faaliyetleri ile
mensuplarına ilişkin bilgi ve
belgeleri açıklayan ve yayanlar
hakkında üç yıldan 12 yıla
kadar yerine, üç yıldan dokuz
yıla kadar hapis cezası olarak
değiştirildi.
Kabul edilen yasanın, muhalefet partilerinin itirazı üzerine
seçimden sonra tartışılmasına
karar verildi ve yasa askıya
alındı.
Yasadışı bir örgüt
Av.Ömer Arslan internet
düzenlemesiyle birlikte yeni
bir yasa dışı istihbarat örgütünün ortaya çıktığını ve bu
kurumun kime bağlı kalacağının önemli bir soru olarak
karşımıza çıktığını belirtti.
TİBnet
Yeni internet düzenlemesiyle birlikte hakim kararı olmadan bir
içeriğin Telekomünikasyon İletişim Başkanı tarafından durdurulabileceğini söyleyen Prof.Dr.
Timur Demirbaş, bundan sonra
internet ortamında bir yayının
yasaklanmasının hızlı şekilde
gerçekleşeceğini ifade etti.
haber vermek istediği fakat
birçok kez bu talebinin
reddedildiğini söyleyen Er
babasını aramasına izin
verildikten sonra babasının
telefonunun dinlemeye
alındığını iddia etti.
24 Şubatta mahkeme
karşısına çıkan Özgün Er
kendisiyle beraber 29 kişi
için avukatlar tarafından
beraatleri istenmeleri
rağmen, hakim iddianamede tek mağdur olarak
gösterilen Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’ın dinlenmesi kararını verdi ve
dava 21.04.2014 tarihine
ertelendi.
İnternet haberleşmesine doğrudan müdahale
Yurt Gazetesi İzmir
Muhabiri Ahmet Çınar,
Twitter hesabından üç
cümle paylaştı ve İzmir
Cumhuriyet Savcılığı da
Çınar hakkında “Başbakan
Tayyip Erdoğan’a kamu
görevinden dolayı hakaret”
suçlamasıyla dava açtı.
Yargılandığı davanın ilk
duruşmasında beraat eden
Çınar ile ifade özgürlüğü
ve basın özgürlüğü üzerine
konuştuk.
“İnternet yasası ifade
özgürlüğüne aykırıdır.”
Çınar, “ Ben sadece gazetecilik mesleğini yapan değil,
aynı zamanda, 6 Mart 2014
Perşembe günü kullandığım bir ifadeden dolayı
yargılanmış, İzmir 7. Sulh
Ceza Mahkemesi’nde
hakim karşısına çıkmış bir
gazeteciyim. Aylar önce
kullandığım bir ifadeden
dolayı İzmir Cumhuriyet
Savcılığı’nın açtığı bir davada yargılandım. Suç teşkil ettiği iddia edilen cümlem, Başbakan’ı Hitler’e
benzeten bir cümleydi.
İnternetin dönem dönem
yasaklandığı bazı ülkeler
Türkiye’de Facebook ve
Youtube’un kapatılmasının
gündeme gelmesi, “Türkiye
‘kırmızı çizgi’ olarak belirtilen
ülkeler arasına mı katılıyor?”
sorusunu beraberinde getirdi.
Hükümetler internet ortamı
üzerine geliştirdikler filtreler
ile, kullanıcıların internet
kullanımlarını kontrol altına
alıyor. Ünivers ekibi olarak
internet kullanımının dönem
Bunu ben bir “siyasal eleştiri” olarak kullanmıştım.
Ama savcılık bu cümleyi
Başbakan’a hakaret olarak
algılamış ve bana dava
açmıştı. Hatta bu cümleyi
kurduğum için bana bir
dava açılacağı aklıma bile
gelmezdi. Duruşma günü
mahkemeye çıktım ve beraat ettim. Burada önemli
olan beraat etmiş olmam
değil, kurduğum bir cümleden dolayı tarafıma dava
açılmasıdır. Bu dava, ülkemizde ifade özgürlüğünün
ve siyasal eleştirinin şu ya
da bu şekilde baskılanmaya çalışıldığının en somut
kanıtıdır “ dedi.
Çınar, internet düzenlemesi hakkında ifade
özgürlüğüne, anayasada
düzenlenmiş olan hak ve
hürriyetlere açıkça aykırı
olduğunu düşündüğünü ve
düzenlemenin dikkatlice
incelendiğinde , düzenlemenin siyasi iktidara
internet haberleşmesine
doğrudan müdahale yetkisi
verdiğini ifade etti.
dönem yasaklandığı ülkeleri
derledik.
Tunus
2 Kasım 2007’de internet
kullanımı yasaklandı. 2011
yılında ise yasak kaldırıldı.
Libya
2010 yılında yaşanan iç savaş
döneminde internet kullanımı
yasaklandı. Kullanıcılar bir
yıl boyunca internet erişimi
sağlayamadı.
4
çevre
Nisan2014 Sayı39
Alternatif güneş
İzmir’in ilk güneş tarlası Karşıyaka’ya kuruluyor. Karşıyaka Belediyesi’nin Sürdürülebilir Enerji Eylem
Planı’nda yer alan “Güneş Tarlası” projesi için ilk kazma vuruldu. 2014 yılı Haziran ayı başlarında
tamamlanması planlanan proje ile 493 KW’lık güneş enerjisi elde edilecek. Elde edilen enerji Belediye’nin
3 tesisinde kullanılacak
Dila Begüm Kocaman
T
ürkiye’de Enerji Eylem Planı’nı
hazırlayan ilk
belediye olduklarını
hatırlatan Karşıyaka Belediye
Başkanı Cevat Durak, “Belediyecilik anlayışı olarak, günlük
popülist politikaları değil,
geleceği gözeten politikaları
benimsedik. Hor kullanılan
dünyamızın gelecek kuşaklara
da yetebilmesi için üzerimize
düşeni yapmaya çabaladık.
Alternatif enerji kullanımına
yönelik çalışmalarımızın temelinde bu duyarlılık yatıyor”
dedi. Örnekköy tapulama
sınırları içindeki 52 parsel 3
adada yaklaşık 10 bin metrekarelik alanda kurulacak güneş
tarlasından elde edilecek
enerji, Karşıyaka Belediyesi
Hizmet Binası, Ziya Gökalp
Kültür Merkezi ve Tay Park’da
kullanılacak. Güneş Enerjisi
Araştırma Derneği’ne göre,
yenilenebilir kaynaklardan
gelen enerji miktarı bugünkü
Örnekköy inşaat alanı
ihtiyacın 2.850 katını
sağlayabilecek seviyededir.
Dünyaya ulaşan gün ışığının
bir günde yarattığı enerji,
dünya elektrik ihtiyacını sekiz
yıl boyunca sağlayabilir. Her
ne kadar, teknik olarak bu enerjinin sadece belli bir yüzdesi
kullanılabilir durumda olsa
da, bununla enerji ihtiyacının
altı katını karşılamak mümkündür.
Biz de bu konuyla ilgili olarak
İzmir Ekonomi Üniversitesi
Sürdürülebilir Enerji Anabilim Dalı Başkanı Yrd.Doç.
Dr. Mehmet Efe Biresselioğlu
ile konuştuk. Enerjinin
sürdürülebilirliği konusunda
Türkiye’nin henüz yolun
başında olduğuna ve enerji
talebinin karşılanmasındaki
yüksek oranda dışa bağımlılığa
dikkat çeken Yrd.Doç.Dr.
Biresselioğlu; üniversiteler,
kamu kurumları, özel sektör
ve sivil toplum kuruluşları
(STK) gibi enerji piyasasında
yer alan tüm aktörler
arasındaki etkin koordinasyon
ile kollektif çalışmanın önemini vurguladı.
“Teknolojinin
gelişmesiyle dışa
bağımlılığımız azalacak”
Hem bireysel hem de toplumsal düzeyde ilgili aktörlerin birlikte hareket etmesi
yoluyla, mevcut ve gelecek
projelerin daha rahat hayata
geçirileceğinin yanı sıra;
lisanssız elektrik üretiminde
yatırımcının daha çok teşvik
edilebileceğini ve bu sayede
de enerjide dışa bağımlılığın
azaltılmasına katkıda
bulunulabileceğini belirtti.
Lisanssız enerji üretiminde
şahıs veya şirketlerin öncelikli olarak kendi tüketimine
yetecek miktarda elektriği
üretmesi ve ihtiyaç fazlasının
şebekeye satılması hedeflenirken; lisanslı elektrik
üretiminde ise, şahıs veya
şirketlerin devlet garantisi
kapsamında enerji üretmesi
‘Nükleere inat yaşasın hayat’
Fukuşima Faciası olarak adlandırılan, Japonya’da 11 Mart 2011’de depreme bağlı tsunami
etkisiyle meydana gelen nükleer faciadan sonra bir çok çalışma yapan Japon gazeteci Toshiya
Morita Türkiye’ye geldi
Engin Öztürk
Paşa Tars
Ü
nlü gazetecinin
geliş nedeni,
hükümetler arası
anlaşmalar sonucu
Japonya tarafından Sinop ve
Rusya tarafından Mersin’de
kurulması planlanan nükleer
santraller hakkında halkı bilinçlendirmek ve bu kurulumlara engel olmak. Türkiye’de üç
noktada sunum yapan Morita,
10 Mart’ta İstanbul, 11 Mart’ta
Sinop ve son olarak 13 Mart’ta
İzmirlilerle buluştu. Son dönemlerde Gaziemir bölgesinde
rahatsız edici boyutlara ulaşan
nükleer atık sorunu İzmir ziyaretinde etkili oldu.
İzmir Nükleer Karşıtı
Platformu’nun “Nükleere İnat
Yaşasın Hayat” adlı sloganıyla Mimarlar Odası İzmir
Şubesi’nde gerçekleştirilen, moderatörlüğünü Doç.Dr.Raika
Durusoy’un yaptığı panelde
ilk konuşmacı Nükleer Fizikçi
Prof.Dr. Hayrettin Kılıç’tı.
Nükleer santralin zararlarının
faydalarından kat kat fazla
olduğunu dile getiren Kılıç,
çeşitli grafikler ve örneklerle
olası zararlardan bahsetti.
“Misyon edindim.
Kurtaracağım.”
Kılıç’tan sonra konuşmasına
başlayan Morita, yurtiçinde
birçok çalışma ve ziyaretlerinin olduğunu belirterek,
bu amaçla ilk kez yurtdışına
geldiğini söyledi ve aynı
amaç için burada insanlarla olduğundan dolayı çok
mutlu olduğunu dile getirdi.
Sinop ziyaretinden kendi
çektiği fotoğraf ları göstererek, “Böyle doğa harikası bir
yere benim ülkemin santral
kuracak olması beni çok
sinirlendiriyor. Kendime
misyon edindim. Sinop’u
kurtaracağım” dedi.
Başta Japonya Başbakanı
olmak üzere bencil insanlar
kendi çıkarları için insanları yalanlarıyla tehlikeye
atıyorlar diyen Morita,
Fukuşima’dan etkilenen
1700 kişinin öldüğünü ve
bir çok insanın yerlerini terk
etmek zorunda kaldığını
ifade etti. Devletin kabul
etmemesine rağmen özellikle
çocuklarda tiroid kanserinin,
burun kanamalarının ve kalp
rahatsızlıklarının arttığını
dile getirdi. “Ancak buna
rağmen bir kişi bile sorumlu
tutulup hapse girmedi” diyen
Morita kendisinin de 1945’te
atılan atom bombası mağduru torunu olduğunu söyleyerek bu konuda çok hassas
olduğunu dile getirdi.
“Eylemlerle sesimizi
duyuruyoruz”
Japonya’da her Cuma aksatmadan 150 ayrı yerde eylem
yaptıklarını söyleyen Morita,
“kadınların ve annelerin
çoğunlukta olduğu birçok
eylem yaptık. Hem bu sayede
Japon toplumunda geri planda bırakılan kadınlar da bu
eylemler sayesinde liderlik
özellikleri kazandılar” dedi.
Sinop’ta eyleme katıldığını
ifade eden aktivist, “Sesinizi
Japonya’da duyuracağım.
Güçlerimizi birleştirelim”
dedi.
“Bu dünyayı korumak için
hep birlikte çalışalım” dedikten sonra bütün konuşmasını Japonca yapmasına
rağmen Türkçe olarak ezberinden söylediği “Faşizme
karşı omuz omuza” sloganı
salonda gülüşmelere ve alkışa
neden oldu.
desteklenmektedir. Türkiye’de
güneş enerjisi kurulu gücünün
oldukça düşük seviyede
olduğunu, ancak Elektrik
İşleri Etüt İdaresi (EİE) Genel
Müdürlüğü verilerine göre
güneş hücresinin yapısına
bağlı olarak %5-25 arasında
bir verimlilik ile elektrik
enerjisi elde edildiğini; bu durumun nedenleri arasında ise
maliyet fazlalıkları ve verimlilik farkına değinen Yrd.Doç.
Dr. Biresselioğlu, teknolojinin de gelişmesiyle bu
oranın önümüzdeki yıllarda
daha da artacağına inanıyor.
Greenpeace’in yayınladığı ulusal enerji senaryosu raporuna
göre Türkiye’de %78’lik bir
dışa bağımlılık söz konusu.
2008 yılından bu yana %70
oranında büyüme kaydeden
güneş panellerinin yanı
sıra, birincil enerji arzının
%88’i hala fosil yakıtlardan
sağlanıyor ve Türkiye bu
oranın %78’ini ithal ediyor.
Nadir
tümörler
Paşa Tars
K
aya İzmir Termal Otel’de ilki
gerçekleştirilen
“Nadir Tümörler
Sempozyumu” İzmir Onkoloji Grubu (İZOG) tarafından
28 Şubat-02 Mart tarihleri
arasında düzenlendi. Sempozyumda Melanoma, Gastrointestinal stromal tümörler,
Tiroid ve Renal kanserleri
konu alındı. İZOG Başkanı
Prof.Dr. M. Oktay Tarhan
ileride daha geniş kapsamlı
projeler olacağını belirtti.
Melanom, diğer deri kanseri
türlerine göre daha az görülür
ancak erken teşhis edilmezse
çok tehlikelidir. Dünya
genelinde yılda 160.000 yeni
melanom vakası tespit edilmektedir. Kadınlarda erkeklere
oranla daha sık görülür. Gastrointestinal stromal tümörler
her 1 milyonda 10 ile 20
kişide görülür. Erkeklerde
daha sık olup 55-65 yaş
grubunda daha fazla rastlanır.
Tiroid hastalıklarına yaklaşık
her 10 kişiden 3’ünde
rastlanmaktadır ve genellikle
belirti vermezler. Bu tipteki
kanserler genellikle 20-50 yaş
arasında, kadınlarda erkeklere
göre 3 kat daha fazla görülür.
Renal hücreli kanser en sık
rastlanan böbrek kanseri
türüdür.
dünya
Nisan2014 Sayı39
5
Rusya sıcak denizlerde
Ukrayna tarihinin en karışık zamanlarından birini yaşıyor. Bundan faydalanan
Rusya, Kırım müdahalesiyle tüm dünyanın gözlerini üstüne çekti. Ukrayna’da neler oluyor,
Türkiye’nin, Avrupa Birliği’nin ve ABD’nin olaylara karşı tutumu hangi yönde sizin için araştırdık
Bora Sıpal
Burak Karayalçın
S
tratejik açıdan Rusya
için büyük öneme
sahip olan Ukrayna ve
Kırım bölgesi, bugün
yaşanan olayların da başkahramanları. Kırım’ın referandum
sonrası, Rusya Federasyonu’nun
bir parçası olması da işleri
uluslararası boyutta çıkmaza
sürükledi.
Olaylar nasıl başladı?
45 milyon nüfusa sahip olan
Ukrayna, 1990’dan beri bir
iç kriz yaşamakta ve ülke,
bir türlü uzun süreli istikrar
sağlayamamakta. 24 yıldan
beri herhangi bir siyasi güç,
ülkeye tam olarak hâkim
olamadı ve ülkedeki bağımsızlığın ilk 16 yılında 15 hükümet
değişmişti. Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in
21 Kasım 2013’te Avrupa
Birliği ile ilişkileri daha yakın
hale getirecek olan anlaşmayı
imzalayacağını açıklaması,
olayların da başlamasında bir
etken oldu. Yanukoviç’i tebrik
eden ilk lider Putin’in şantaj düzeyindeki baskılarının
bu kararda etkili olduğunu
söyleyen Ukrayna Cumhurbaşkanı, halkın ayaklanmasına ve
Turuncu Devrim’in başladığı
yer olan Maidan’ın işgal edilmesine sebep oldu. Arkasından
gelen şiddetli polis müdahalesi,
çadırlarla meydana yerleşen
eylemciler ve devlet binalarına yapılan işgal girişimleri
süregeldi.
Protestolarla gelen köklü
değişiklikler
17 Aralık’ta Putin Ukrayna’ya
15 Milyar Dolarlık yardım
paketi vermeyi ve gaz fiyatlarını 3/1’e çekmeyi teklif etti. 2 ay
sonra tekrar alevlenen çatışmalar hükümet ve muhalefet
arasındaki görüşmeleri zora
soktu ve yedi gösterici, altı
polis bu çatışmalarda hayatını
kaybetti. 20 Şubat itibariyle
42’yi bulan ölü sayısını binlere
yaklaşan yaralı sayısı takip
edince, parlamento, Başkan
Yanukoviç’in görevden alınması için oylama yaptı. İlerleyen
günlerde yolsuzluk yaptığı
gerekçesiyle tutuklu olan eski
Başbakan Yuliya Timoşenko
serbest bırakıldı ve Kırım’da
olduğu düşünülen Yanukoviç
hakkında ise “Toplu Cinayet”
suçlamasıyla tutuklama kararı
çıkartıldı.
Olaylar Ukrayna’da yükselmeye devam ederken Rus lider
Putin ise, parlamentosundan
Kırım’a asker çıkartmak için
izin alarak, Obama’nın ve Ukrayna halkının tepkisini çekti.
16 Mart’ta düzenlenen referandumda Kırım’da bağımsızlığın ilan edilmesi ve Rusya’ya
katılma önerisi yüzde 96,7’lik
oyla kabul edildi.17 Mart’ta
Rusya Kırım’ın bağımsızlığını
kabul etti. 18 Mart’ta Rusya
Devlet Başkanı Putin, Kırım’ın
Rusya Federasyonu’na katılım
anlaşmasını imzalayıp anayasal
onay sürecini başlattı.
“Rusya, ikili anlaşmaları
da hiçe saymıştır”
Konuyla ilgili olarak görüştüğümüz İstanbul Şehir Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden
Yrd. Doç.Dr. Vügar İmanbeyli, Kırım’ın işgali ve Rusya’ya
birleştirilmesi ile Moskova’nın
kurucusu olduğu Birleşmiş
Milletler (BM) sisteminin
altını oyduğunu belirterek:
“BM Güvenlik Kurulu kararı
olmadan herhangi bir üye
devlete karşı askeri müdahalede bulunulamaz” dedi.
Rusya’nın 1994’te Budapeşte
anlaşmasıyla nükleer silahlarını Rusya’ya devretme
karşılığında Ukrayna’ya
toprak bütünlüğü ve güvenlik
g arantisi verdiğini ifade eden
İmanbeyli, “Burada komşuluk
ilişkilerine de saygı gösterilmemiş ve olay bir oldubittiye getirilmiştir. Ukrayna
halkının çoğunluğunun Slav
olduğunu düşünürsek bu olay
hem Ukrayna, hem de Rus
halklarının zihninde ne tür
bir travmalara yol açacağını
düşünmek gerekir” şeklinde
konuştu.
“Olaylar Turuncu
Devrim’in devamı
niteliğinde”
İzmir Ekonomi Üniversitesi
Siyaset Bilimi ve Uluslararası
İlişkiler Bölümü’nden Doç. Dr.
Balkan Devlen ise Ukrayna’daki olayları Gezi’yle ilişkilendirmenin veya Arap Baharı ile
bir arada tutmanın oldukça
güç olduğunu belirterek,
“Ukrayna’da dinamikler oldukça farklı. Zaten bu sürecin
2004’teki Turuncu Devrim’in
bir devamı niteliğinde olduğunu söyleyebiliriz. Putin
Ukraynalı yandaşlarına somut
şeyler söyledi. AB ve Amerika
ise insanlara sadece bir güç
verdi. Ayrıca Obama’nın ve
Merkel’in kendi halkına karşı
bir sorumluluğu var. Ancak
Putin, Rus halkından da güç
alıyor” dedi.
“Rus halkı askerinin
Ukrayna’ya gidip
ölmesinden rahatsız değil”
ekonomisi büyük çoğunlukla
hammadde ihracatına dayanmakta. Dolayısıyla, önümüzdeki süreçte Rusya yaptırımlarla
yüzleşirse, baskılara dayanması
zor gözüküyor” dedi.
Devlen, Türkiye’nin Ukrayna olaylarındaki rolünün de
oldukça sınırlı olduğunun
altını çizerek, “Bunun sebebi
“Rusya gittikçe
Amerika ve NATO gibi müttefiklerinin olaylarda çok önde yalnızlaşmaktadır.”
İmanbeyli, Rusya’nın yakın
olmayışıdır. Hâlihazırda %60
çevresindeki devletlerin de
doğalgaz ithalatı yaptığımız
Moskova’ya güven duymamaları
Rusya’ya çok fazla başkaldıgerektiğini
ramıyoruz.
iyice anlayaÜlkemizin,
Halihazırda %60
caklarını ve
Gürcisdoğalgaz ithalatı
Batıya meytan’daki
yaptığımız Rusya’ya çok
ledeceklerini
olaylara
fazla başkaldıramıbelirterek,
benzer bir
yoruz
“Uluslararası
yaklaşım
aktörler tarasergileyerek,
fından
yaptırımlarla
‘Ukrayna’nın toprak bütünlükarşılaşması Moskova’nın prestijiğü bozulmamalıdır’ söyleminden öteye gitmeyen bir anlayışı ni iyice aşındıracaktır. Bu süreçte
Suriye olayında da Moskova
var. Kırım konusunda ise, 21.
artık avantajını kaybedecektir.
yüzyılda bir ülke, bir başka
Ukrayna ile diplomatik ilişkileri
ülkenin toprağına bir kurşun
dahi sıkmadan işgal edebiliyor. kesilecek ve bir daha Ukrayna’da
Rusya ile işbirliğini geliştirmeye
Bu bağlamda politik, ekonomeyleden cumhurbaşkanı seçimik ve enerji gücünü elinde
tutan bir ülke halen daha ulus- lemeyecek, Ukrayna’daki siyasi
manzara Moskova’ya mesafeli
lararası ilişkilerde en önemli
olacaktır. Kırım olayı, Ukraynalıkoza sahip oluyor. Putin’in de
ların milliyet ve birlik duygusunu
yaptığı tam olarak bu. Gücü
da artırmıştır. Batıdan alacakları
elinde bulunduran Rus lider,
yardımla siyasi ve ekonomik
yaptırımlara hazır olduğunu,
reformlar yaparlar ise, bu Rusya
karşısına da kimi yaptırımiçin daha kötü sonuçlara yol açalara hazırsa onun çıkmasını
cak çünkü Moskova kendi hinbeklediğini söylüyor” şeklinde
terlandında gelişmiş bir ülkenin
konuştu.
ortaya çıkmasını istemiyor. Böyle
bir gelişmiş ülke, Rusya’daki
“Putin rejiminin sonu”
Yrd. Doç.Dr. Vügar İmanbeyli, iç muhalefeti de alevlendirebilir. Rusya vatandaşları “biz de
Kırım’ın işgali ve bir oldubitti
böyle müreffeh ve demokratik bir
ile Rusya’ya birleştirilmesiülkede yaşamak isteriz” talebinde
nin, Rusya için çok olumsuz
sonuçlar doğuracağını vurgula- bulunacaklardır. Sonuç itibariyle,
yarak: “Rus ekonomisi bir kere tüm bu baskılar Putin rejiminin
sonunu getirecektir” şeklinde
uluslararası yaptırımları kaldeğerlendirmelerde bulundu.
dıracak durumda değil çünkü
6
gündem
Nisan2014 Sayı39
“Aşk olsun sana çocuk”
“Beni öksüz bıraktılar...”, “ Berkin’in harçlığını evimin önünde ki ayakkabı kutusuna bırakacağım...’’, “Benim
çocuğum en azından onurlu gitti...”. Bu cümleler “Gezi” eylemleri sırasında ekmek almak için çıktığı evden
polis’in attığı gaz kapsülü sonucunda yaralanan 14 yaşında ki Berkin Elvan’ın babası Sami Elvan’a ait. Haziran
ayından sonra 269 gün yoğun bakımda tedavisi süren Berkin Elvan’ın bedeni daha fazla dayanamadı ve Elvan
hayata gözlerini yumdu
Univers
B
erkin Elvan’ın ölüm
haberinin ardından
birçok üniversite
öğrencisi yaşanan
polis şiddetini protesto etmek
için bir araya geldi. İzmir
Ekonomi Üniversitesi, Yaşar
Üniversitesi, İzmir Üniversitesi, 9 Eylül ve Ege Üniversitelerinde öğrenciler Berkin’i
unutmayacaklarını göstermek
için oturma eylemi düzenlediler.
İzmir Ekonomi Üniversitesi
öğrencileri Berkin Elvan için
protesto eylemi gerçekleştirdi. Üniversite kampüsünde
bir araya gelen öğrenciler
yaklaşık 2000 kişilik bir
kortej halinde Adalet ve
Kalkınma Partisi Balçova
Seçim Bürosu’na yürüdü.
Seçim bürosu önünde sloganlar atarak AKP hükümetini
istifaya çağıran öğrencilerinin
sesini bastırmak için seçim
otobüsünden yayın yapıldı.
Bu sırada seçim bürosundan
bir görevli “Öldüyse öldü, ne
yapalım” demesi üzerine kısa
süreli bir tartışma yaşandı. Ayrıca İzmir Ekonomi
Üniversitesi’nde Berkin Elvan
için stant açıldı. Stantta küçük küçük notlar toplanmaya
başladı. Öğrenciler’in yazdığı
notlar ilerleyen haftalarda
Berkin Elvan’ın yakınlaraına
gönderileceği bildirildi.
Yaşar Üniversitesi öğrencileri
de kampüs içinde toplanarak
oturma eylemi düzenlediler.
Ege Üniversitesi Fen-Edebiyat
Fakültesi öğrencileri Berkin
için oturma eylemi düzenledikten sonra kantin içinde Berkin’in adını panoya
yazdılar.
9 Eylül Üniversitesi öğrencileri de diğer üniversitelerin öğrencileri gibi oturma
eylemi yaparak yaşanan polis
şiddetine tepki gösterdiler.
Besteler Berkin için
yazıldı
Adana Demirspor taraftarının hazırladığı pankart
Ege Üniversitesi Fen Edebiyat Fak.
Göztepe taraftar gruplarından
VivaGöztepe’nin Berkin için
yaptığı beste ...
Berkin Elvan
Sığmıyorsun sözlere
Ateş düştü kalplere
Gökyüzünden gülümse..
Beşiktaş taraftarı Berkin’i
unutmadı
And olsun yaşayacaksın
çocuk,
And olsun ki gönüllerde,
And olsun yaşayacaksın
Berkin,
And olsun ki gönüllerde…
Çizim: Gazi Çağdaş
İzmir Ekonomi Üniversitesi ana kantin
Yaşar Üniversitesi
Beşiktaş taraftarının hazırladığı pankart
İzmir Kadın Örgütlenmelerinden kadınlara çağrı var!
Herkes yanındaki kadının elini tutsun. O zaman biz çok güçlü, kalabalık ve çok büyük olacağız!
BİR DAHA ASLA YALNIZ YÜRÜMEYECEKSİN!
Sen yoksan biz bir iki eksiğiz.
Nisan2014 Sayı39
kadın
Kadın hareketi yükseliyor
7
21. yüzyılda Türkiye’de ve tüm dünya ülkelerinde sesini duyuran geçen kadın hareketi, İzmir’de de kendini
gösterdi. Gücü kadın örgütlenmesi ve dayanışmasından alan kadın hareketi 8 Martta da kendini sokaklarda var etti
Gözde Özhan
Melike Futtu
A
merika Birleşik
Devletlerinin,
New York kentinde
8 Mart 1857’de
40.000 dokuma işçisi daha
iyi çalışma koşulları istemiyle
tekstil fabrikasında greve başlamıştı. Grev, polisin işçileri
fabrikayı kitlemesiyle devam
etmiş ve ardından çıkan yangında işçiler kaçamamış, çoğu
kadın 129 işçi can vermişti.
8 Mart itibariyle dokuma işçisi kadınların mücadelesiyle
kazanılmış ve Clara Zetki’nin
Birleşmiş Milletler’e ‘Dünya
Kadınlar Günü’ olarak önerdiği bir gündür.
Tartışılan konulardan biri
ise ‘8 Mart Dünya Kadınlar Günü’mü yoksa ‘8 Mart
Dünya Emekçi Kadınlar
Günü’mü? sorusuydu. Literatürde bu temel soruyla
ilgili farklı bakış açılarının
sunulduğu teorik tartışmalara
erişebilmek mümkün. Aslında
kadın hareketinin mihenk
taşını oluşturan feminist
örgütlenmeler ve aktivistler
teorik tartışmaları sorgulatacak bir görüş getiriyor: ‘8
Mart Dünya Kadınlar Günü’.
Bu tartışma çerçevesinde
İzmir’de örgütlenen İzmirAmargi, İzmir Feminist Kolektif, İzmir Kadın Dayanışma
Derneği, İzmir Bağımsız Kadın İnisiyatifi ve İzmir Kadın
Platformu’ndan aktivistlerle
görüştük.
Bütün kadınlar emekçidir
ama?
Özge Yolcu – İzmir Bağımsız
Kadın İnisiyatifi
İzmir Bağımsız Kadın
İnisiyatifi olarak ‘Dünya
Emekçi Kadınlar Günü’ değil
de ‘Dünya Kadınlar Günü’
demeyi tercih ediyoruz çünkü
ev kadınların evde çalışarak
ürettikleri değer ücretlendirilmemesine rağmen bir emek
değeridir ve bu değer göz ardı
edilemez. ‘Emekçi’ şeklinde bir tanımlama iktisadi
anlamda emek karşılığına
tekabül eder, bir nevi piyasaya
çıkar emeğini satar karşılığını alırsın. Ancak kadınlar çalıştıkları her alanda
kullanım değeri üretmelerine
rağmen bu değerin ve emeğin karşılığı yok. Kapitalist
dünya düzeninde sınıf farkı
gözetmeksizin tüm kadınlar
emekçidir. Kapitalizmin yanı
sıra kadınlar; ataerki, erkek
egemen sistem, patriyarka
sistemden dolayı da ezilirler
ve bu da toplumda cinsiyet
ayrımcılığına yol açar. Bu
ayrımcılıktan ötürü üst sınıf
bir kadında sokakta tacize,
tecavüze uğrayabilir, kocası
tarafından ayrımcılığa veya
şiddete maruz kalabilir. Aynı
şekilde çocuğuna bakmak
zorunda da kalabilir . Tüm
bu örnekler kadınların yaşadığı cinsiyet ayrımcılığının
göstergesidir ve 8 Mart bu
yüzden her kadın için ‘Dünya
Kadınlar Günüdür’
Meydanları terketmiyoruz!
Gönül Müzeyyen Alpşen
– İzmir Kadın Dayanışma
Derneği
Alanları terk etmedik. Her ne
kadar yasaklasalar da, kadınların seslerini bastıramadılar.
Biz bugün kürtaj yasaklaması
için, Roboski için, Gezi için
sokaklardayız. Bu ülkede
yaşıyoruz, her alanda duyarlı
olmak zorundayız.
Kadının özgürleşmesi ancak
kadınların bir araya gelmesiyle ve birlikte hareket etmesiyle olur. Bugün siyasette kadın
üzerinden üretilen söylemlerde kadın olarak kendimizi
temsil edemiyoruz. HDP’de
eş başkan sistemi var. Bunun
dışında partilerde yüzde 30
kadın kotası olmasına rağmen
siyasette aktif olarak görev
alan kadın sayısı çok az. Bunun farkındayız ve bu yüzden
meydanlardayız.
Reyhan Kaplan-İzmir Kadın
Platformu
Muhafazakarlaşma politikaları kadınların sabrını taşıran
son damla oldu. Bu da bizim
örgütlenmemizi daha da arttırdı. Kadınların üzerinden
üretilen politik söylemler bi-
zim bugün sesimizin daha da
yüksek çıkmasına neden oldu.
Fakat bu sene işçi-emekçi
kadınları meydanda göremedik. Bence dikkat çekilmesi
gereken en önemli nokta bu.
Haydi sokaklara!
Düzenlenen etkinliklere,
iletişim ağımızda kayıtlı olan
kadınlar geliyor. Üye olmak
isteyenler için ise tek şartımız
derneğin ilkelerine uyması.
Erkek katılımı daha öncelerde
vardı fakat şimdi yok. Eğer
düzgün çalışacak ve ilkler
uyacak erkekler var ise onlar
katılabiliyor.
Geceleri de sokaktayız
Bu yıl ‘direniş’ temasıyla
12.’si düzenlenen "8 Mart
Feminist Gece Yürüyüşü”
görünürlüğe sahip değil; fakat
bilinenin aksine köklü bir tarihe sahip. Tarihçesi ‘savaş ve
işgal’ temasıyla 2003 yılında
Taksim Meydanı’ndan Mis
Sokak'a kadar gerçekleştirilen
yürüyüşle başlayan "8 Mart
Feminist Gece Yürüyüşü”
dünya tarihindeki tüm faşist
liderlere taşınan pankartlarla bir gönderme yapmıştı:
“Hitler,
Mussolini, Şaron, Miloseviç, Bush, Saddam… Hepsi
erkek, tesadüf mü?” Yaklaşık
olarak 100 kadınla başlayan
‘Feminist Gece Yürüyüşü’
bu sene binlerce kadını bir
araya getirdi ve İstanbul
Feminist Kolektif “gece
yürüyüşümüzün 12. yılında,
patriyarkaya, erkek şiddetine,
cinsiyetçiliğe, heteroseksizme, kapitalizme, militarizme, emperyalizme ve savaşa
karşı ses çıkaracağımız bir
8 Mart`ta daha gece sokakta
olacağız.” diyerek dünyalı
kadınlara çağrıda bulundu.
İzmir’e baktığımızda "8 Mart
Feminist Gece Yürüyüşü”
İzmir Feminist Kolektif ’in
çağrısıyla bu yıl ilk kez örgütlü olarak gerçekleştirildi.
Karşıyaka İskele’den metro
ile Alsancak’a geçildikten
sonra gerçekleştirilen yürüyüşe katılım, kadınlara ve
kadınlık deneyimi yaşamış
olan herkese açıktı. ‘Feminist
Gece Yürüyüş’ tarihi İzmir’de
yoğun bir katılımla başladı;
fakat Ünivers ekibi olarak
2014 yılına kadar İzmir’deki
feminist hareketinin ‘Feminist Gece Yürüyüşü’nün
neden örgütlenemediğini
anlamaya çalıştık.
Yağmur Zafer – İzmir AmargiAktivist
İzmir’de şimdiye kadar kitlesel bir gece yürüyüşünün
olmaması yerel dinamikler
ile ilgili. İstanbul’un dinamiği çok başka. Her 8 Mart
eyleminde bir parti lideri
konuşma yapıyor ya da erkekler eyleme müdahale ediyor.
Feminist politika üretenler bu
müdahaleye karşı duruyor ve
kadınlar buna maruz kaldıkça
örgütlenme daha da güçleniyor. Ancak İzmir’de böyle bir
durum yok. Bu zamana kadar
eylemlerde İstanbul’daki
kadar ciddi bir erkek sorunu
yaşanmadı ve 2010 yılından
beri vekil katılmıyor. Biz yerelde zaten politika üretiyoruz
bu yüzden de alanımızda hiçbir siyasal partinin vekilini
istemiyoruz. Gece yürüyüşünün çıkış noktası feministlere
yapılan bu müdahaleye karşı
tepkiydi fakat bizim eylemi-
mizin ise böyle bir amacı yoktu. Bu yıl gerçekleştirdiğimiz
gece yürüyüşüne de İzmir
Feminist Kolektifin eylem
çağrısı üzerine katıldık. Her
sene tekrarlamak, kadınlarla
bütünleşmek dileğiyle.
Benim Bedenim !
Hükümetin Kararı !
Berkant Çağlar
8
Mart’ın üzerinden
çok kısa bir zaman
geçmişken yasal kürtaj
hakkına ve doğum
kontrol hizmetlerine erişim
sebep gösterilmeksizin engellendi. Durumdan dolayı sağlık
çalışanları ve yasal haklarını
kullanamayan kadınlar mağdur durumdalar.
Kısa zaman önce, ‘Benim
Bedenim, Benim Kararım’,
sloganı ile kürtaj ile ilgili
planlanması öngörülmüş
olan düzenlemelere kadınlar
büyük tepki göstermişti. Yeni
gelişmeler ile kürtaj ve doğum
kontrol işlemlerinin, özel
sağlık kuruluşları tarafından
bu hizmeti karşılayabilen
vatandaşlara yönelik gerçekleştirilebileği anlaşılıyor. Bu
durum da parası olmayanın
kürtaj ve doğum kontrol hizmetlerine erişirken sıkıntılar
yaşayacağını gösteriyor. Düzenlemeyle, Berkin Elvan’ın
anma sürecinde karşılaşıldığı
için kadın örgütleri ve diğer
insan hakları örgütleri konuyu
gündemleştirmekte sıkıntı
yaşadılar. Yaşanan durum,
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin
kadınlara 8 Mart hediyesi
olarak da okunabilir.
8
kültür-sanat
Nisan2014 Sayı39
Ege’nin yeni mirasları
Denizli’nin üç değeri Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından UNESCO Somut Olmayan
Kültürel Miras Listesi’ne alındı. Ege Bölgesi’nde bu listede yer alan bir çok kültürel
miras bulunuyor
Sudan Koyun Geçirme
Denizli'nin Baklan İlçesi,
Hadim, Konak, İcikli, Beyelli Ve Kavaklar köylerinde
8 asırdır koyunlar sudan
geçirilerek yünleri yıkanır
sonrasında da kırkılır.
Çömlekçilik
Serinhisar, Çivril,Tavas
ve Sarayköy'de çok eski
tarihlerden beri testi, toprak
bardak, küp, saksı yapılır.
Yörede bol olan kırmızı
toprak hammadde olarak bu
sanat dalının gelişmesinde
önemli rol oynamaktadır.
Toprak bardaklar suyu soğuk
tuttuğu için halen yaygın
olarak kullanılmaktadır.
Asya Doğan
Gizem Yenikler
D
enizli Valiliği’nin
çalışmaları sonunda UNESCO
(Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür
Kurumu) Somut Olmayan
Kültürel Miras Listesi’ne eklenen kültürel değerler ‘Sudan
Koyun Geçirme Geleneği’,
‘Denizli Keşkeği’ ve ‘Bardakçılık - Çömlekçilik Geleneği’
oldu. Ege yöresinde bulunan ve
UNESCO’nun korumaya aldığı diğer somut olmayan kültürel miraslar ise Mesir Macunu
Festivali (Manisa), Aşıklık Geleneği (İzmir, Aydın), Geleneksel Sohbet Toplantıları (İzmir,
Manisa, Denizli, Kütahya).
Geleneksel sohbet toplantıları;
sayıları, yaş sınırı ve toplanma
sıklıkları değişen erkek gruplarının yılın özellikle kış aylarında ve rutinleşen bir periyodda
belli kurallar çerçevesinde bir
araya gelerek kurdukları sosyal,
kültürel ve ekonomik işlevli
toplantılardır.
Aşıklık geleneği, şiir, müzik ve
hikaye anlatımını içeren çok
yönlü bir sanattır. Toplumu
derinden etkileyen olaylar,
toplumsal yapıyı oluşturan ve
sosyal düzeni sağlayan kurallar,
gelenek ve görenekler, inançlar
aşıkların repertuvarında yer
alan şiir, müzik ve hikayelerde
dile getirilmektedir.
Unesco’nun korumaya aldığı
bir diğer somut olmayan kültürel değer ise Manisa’ya ait mesir
macunu geleneğidir. Festival
şenlikleri mesir macununun
dualarla karılması ve pişirilmesiyle başlar. Şifa dilekleriyle
karılan macun Sultan Camii
minaresi ve kubbelerinden
halka saçılır. Türkiye’nin farklı
bölgelerinden gelen binlerce
kişi atılan macunları yere düşmeden havada yakalayabilmek
için birbirleriyle yarışırlar.
Denizli Keşkeği
Haşlanmış koyun veya keçi
etiyle haşlanmış buğdayın
büyük kazanlarda tokmak
yardımıyla sakız kıvamına
gelinceye kadar dövülmesiyle yapılır. Ne kadar uzun
süre ve kuvvetle dövülürse o
kadar iyi olan ve tereyağıyla
servis edilen keşkek yemeği, Babadağ'da Geleneksel
Keşkek Günü etkinliğiyle
yaşatılıyor.
Prematürelere nefes verdi
İzmirli modacı Ertan Kayıtken ve takı tasarımcısı Cansın Çiloğlu bir araya gelerek oluşturdukları projeyle
prematüre bebeklere nefes oldu
Saba Kulaksız
Fatma Nihan Turgut
B
ehçet Uz
Hastanesi’nden
gelen talep üzerine
başlatılan projeyle
prematüre bebeklerin hayatta
kalabilmelerini sağlayan Neonatal Ventilatör (Solunum
cihazı) eksikliğinin giderilebilmesi için bir yardım gecesi
düzenlendi. Hilton Oteli’nde
gerçekleşen gecede davetliler
hem aldıkları davetiyelerle
hem de yaptıkları bağışlarla
hastaneye destek sağladılar.
Düzenlenen davette Ertan
Kayıtken’in yeni tasarımlarını
sergilediği bir defile gerçekle-
şirken, takı tasarımcısı Cansın Çiloğlu’nun tasarımları da
defilede yer aldı. İstanbul’dan
ünlü mankenlerin de geceye
destek vermesi ve defileye
katılması sonucu görkemli bir
gece geçiren İzmirli modaseverler prematüre bebeklere
nefes olmanın sevincini de
yaşadı.
‘Nefes’ Projesi’ne Ünlü
mankenlerden tam destek
Prematüre bebeklerin nefes
almasını sağlayan solunum cihazını Behçet Uz Hastanesi’ne
kazandırmak için gerçekleştirilen projeye ünlü mankenler
Özge Ulusoy, Tülin Şahin,
Ayşe Hatun Önal, Wilma
Elles ve Merve Büyüksaraç
podyumdan destek verdi.
Modacı Ertan Kayıtken’in
İlkbahar Yaz 2014 tasarımlarını prematüreler için taşıyan
modellere sürpriz bir de isim
eşlik etti. Oyunculuğuyla
tanınan Ceyda Ateş gecenin
sonunda pembe gelinlikle
podyuma çıktı.
Bu gece sadece ben değil,
hepiniz bir bebeğe nefes
verdiniz
Fotoğraf: Fatma Nihan Turgut
Defilenin sonunda davetlilere
sağladıkları destek için teşekkür eden Ertan Kayıtken;
“ Bu proje bana geldiğinde
severek kabul ettim. Sevgili
dostum Cansın Çiloğlu’na
gittim ve projeyi anlattım, bu
yola birlikte çıktık. Sonra da
giderek büyüdük. Defilemizin
kareografı dostum Öner Evez,
Stylingimizi gerçekleştiren Sinem Sağel, Tasarımcı Tarkan
Önal, bize kapılarını açan
Hilton Oteli daha ismini sayamadığım bir çok dostum ve
siz davetliler... Bugün buraya
gelmek için satın aldığınız
davetiyelerle bir bebeğin daha
nefes almasını sağladınız”
dedi.
Benim kızım da prematüre doğdu
Proje ortaklarından Cansın
Çiloğlu ise basın açıklamasında bu projeye herkesten
farklı bir gözle baktığını dile
getirerek ‘Benim kızım da
bir prematüre bebekti. Hem
de şimdi destek sağladığımız
hastanede dünyaya geldi ve
bu makineyle hayata tutundu. Behçet Uz Hastanesi’nde
kızım kendi kendine nefes
almaya başlayana kadar kaldık. Orada yaşanılan her şeye
kendi gözlerimle şahit oldum. Bir prematüre bebeğin
nefes alması, yaşayabilmesi
için bu makineye ihtiyacı
var.’ dedi.
Nisan2014 Sayı39
kültür-sanat
Hepimizin hikayesi
9
Fotoğraf: Mehmet Ali Yemişçigil
Mehmet Ali Yemişçigil
S
ahnesi cezaevleri,
izleyicisi mahkûmlar
olan bir tiyatro grubu,
“Masallar, İnsanlar, bir
de Türküler...” Türkiye’deki
tüm cezaevlerinde gösterim
yapabilmeyi amaçlayan grubun
Şakran cezaevindeki oyun gösterimine konuk olduk. Necip
Fazıl Kısakürek’in öykülerinden derlenen oyunun yönetmeni Gürol Tonbul; başrolde
ise Turgay Tanülkü gibi usta
bir oyuncu yer alıyor. Soner
Akçay, İsmet Ege Tonbul,
Bahri Öztürk ve türküleriyle
oyuna destek veren Aşık İrfan
Erdağı’dan oluşan ekip bitmek
tükenmek bilmeyen bir enerji
koyuyorlar sahneye.
Gösterim başlamadan önce
oyunun konusunu ve çıkış
noktasını şu şekilde anlatıyor
yönetmen Tonbul; “ Projenin
çıkışı, ağır ceza reisi Faruk
Erem’in yaptığı bir hata
üzerinev mesleğini bırakışına
dayanıyor. Bu olaya dayanarak, oyunun teması ‘suçluyu
kazıyın, altından insan çıkar’
sözü. İnsanlara yaşama sevinci
verecek ve kafalarında özgürlük
olgusunu oluşturacak 60-65
dakikalık bir oyun bu. Sait
Faik’in “insanı sevmekle başlar
her şey” sözü de oyunun hazırlanmasında bize ilham verdi.“
Tonbul şu şekilde devam
ediyor: “Gözümüzün önünde
oldukları halde önemsemedi-
ğimiz insanları anlatıyoruz,
esnaflar gibi. Tabii cezaevlerinin vazgeçilmez unsuru türkü
de oyunun bir parçası. Aslında
biz de bir nevi kendi cezaevlerimizde yaşıyoruz. Kapımıza
5 kilit vurup, önüne de demir
parmaklıklar ekleyerek kendimizi hapsediyoruz. Bu oyunda
da hükümlülüğün aslında
sistemle ilgili bir sorun olduğuna parmak basıyoruz. Özgürlük kavramını sorgulatarak,
tiyatronun da zihinsel olarak
insanı özgürleştirebileceğine
inanıyoruz.”
Bu konuşmamızın ardından
oyun başlıyor. Gözlerimi alamıyorum sahneden, bir anda
unutuyorum nerede olduğumu.
Yarım saat sonra 2 saniyeliğine
de olsa tüm dikkatler dağılıyor
ve bir gardiyan giriyor içeri ve
oturuyor. Ama nafile, Tanülkü
zaman kaybetmeden yeniden
dikkatleri üzerine topluyor.
Oyunun bitiminin ardından herkes ayakta alkışlıyor
oyuncuları. Kimileri ağlıyor,
kimileri umutlu gözlerle
bakıyor. Hemen ardından
oyuncularla birlikte geçiyorum
yemekhaneye. Yemeğe otururken çalan şarkı biraz daha
garip hissetmeme sebep oluyor;
Mehmet Erdem’den ‘Herkes
aynı hayatta’ şarkısı...
Gürol Tonbul tekrar anlatıyor;
“Sanat açısından belki 2.5
ayda alabileceğimiz yolu ve
yoğunluğu bir oyunda alıyoruz
burda” Heyecanla soruyorum,
daha ne kadar devam edeceğini
bu turnenin. “Sağlığımıza bir
şey olmazsa 2.5-3 senelik bir
proje bu ama sadece cezaevi değil, kentin çeperlerine
yani, garlar yemekhaneler gibi
kısımlarına da uygulayacağımız kısımları var. Tiyatroya
ulaşamayan herkese tiyatroyu
götüreceğiz. Cezaevlerinin ismi
insan kazanım evleri olarak
değişecek belki.”
Gardiyanlar hem kendileri
hem de mahkumlar için
teşekkür ediyor
Buca’da oynadık, en çok gardiyanlar teşekkür etti. Bu kısa
zaman içinde iki önemli şey
yaşadık. Birincisi cezaevine gittiğimizde her seferinde oyunun
replikleriyle karşılandık. Bu
durum pek sık gördüğümüz bir
şey değil. İkincisi de hem gardiyanlar kendileri adına hem
de mahkumlar adına çok teşekkür etti. Oyunun son sahnesinde Turgay’ın elinden fırlattığı
sahneyi de gerçek mektuplarla
dolduracağız. Her cezaevindeki mahkumlardan oyunun
ardından bizlere oyunla ilgili
hislerini yazmalarını istiyoruz.
Böylece son sahnede Turgay’ın
elinden attığı mektuplar birine
ait olacak ve farklı yerlere ulaşabilecek... Turnenin sonunda
da bu mektupları bir araya
getirerek bir kitap oluşturmak
istiyorum “cezaevi günlükleri”
gibi.” diyor Tonbul. Yemeğimizi yiyor ve sahneyi başka yere
taşımaya başlıyoruz.
Akşama doğru bir oyun daha
oynanıyor. Bu sefer izleyiciler
cezaevi çalışanları ve aileleri.
İnanılmaz bir kalabalık geliyor
izlemeye. Aileler çocuklarını
da yanında getirmiş, herkes
merakla izliyor. Oyun bittikten
sonra oyunculara inanılmaz
bir ilgi gösteriyor izleyiciler;
çekilen fotoğrafların ardı arkası
kesilmiyor. Turgay Tanülkü’ye
de birkaç soru sormak istiyorum ancak bu kadar yoğun bir
günün ardından erteliyoruz
ve e-posta yoluyla yapıyoruz
röportajımızı:
Oyunun en cok
heyecanlandıgınız veya
beğendiğiniz bölümü
neresi?
Yıllar önce benim yaşadığım
özlem ve sıkıntıları yaşayan
mahkum arkadaşlarımla
karşılarında oyun için sahnede
olduğum an. Diğer oyuncular
bir oyunu oynamak için sahnedeydiler ama ben geçmişin
renklerindeydim sanki aynaya
bakıyordum... Beğendiğim
sahne, cezaevi sahnesiyle finaldi “Ömrümün son kuşlarını
saldım gökyüzüne, size ve
sizden sevdiklerinize ulaşsın
diye…” ile biten an.
Mahkumlardan gelen
tepkiler nasıl oyun
bittikten sonra?
Kendilerini seyretmekten hem
hüzünlü hem de mutluydular.
Sen de gördün tepkilerini.
Siz ve ekip için bu oyunun
amaçlarından bahseder
misiniz ?
Tiyatroyla zaten cezaevinde
18 yaşımda buluşmuştum ve
oraya geri döndüm. Mahkumlarla tiyatro yapmak için
30 yıl tiyatro oyunları çalıştım.1740 mahkumla. Şimdi de
biz oynuyoruz ve başladığım
yerde, tiyatroya oralarda veda
ediyorum.
Birçok projede yer
almış biri olarak
cezaevi turnesini ve
dışardaki projelerinizi
karşılaştırırsak
gördüğünüz farklılıklar
neler?
Özgürlükle esaret arasındaki
fark ne ise dışarda tiyatro yapmakla cezada tiyatro yapmak
arasındaki fark da o sevgili
kardeşim.
Gelen cevaplarla birlikte
yaşadığım bu deneyimi tekrar
gözden geçiriyorum. Aklıma
umutlanan ve ağlayan mahkumlar geliyor. Teker teker
sözler beliriyor aklımda “insanı
sevmekle başlar herşey”, “suçluyu kazıyın altından insan
çıkar” gibi. Garip oluyorum,
içim sıkılıyor, bir daha görmek
istiyorum oyunun sonundaki o
yüzleri, umutlarını ve üzüntülerini.
10 spor
Nisan2014 Sayı39
Zafere giden yol
Şubat ayında Spor Toto Erkekler Türkiye Kupası finalinde Anadolu Efes’i 66-65 yenerek şampiyon olan Pınar
Karşıyaka’nın Baş Antrenör’ü Ufuk Sarıca sorularımızı yanıtladı.Sarıca, şampiyonluk, gelecekdeki hedefler ve
gündeme dair çarpıcı açıklamalarda bulundu
Mehmet Ali Yemişcigil
Hem oyuncu hem antrenör
olarak bu kupayı kazanmış
olmanın önemi nedir sizin
için?
Bir oyuncunun bir koçun
kupaya ulaşması çok önemli,
tarifi de pek mümkün değil.
Önemli bir başarıya imza
atıyosunuz ve verdiğiniz
emeklerin bir nevii karşılığını
alıyorsunuz; bu durum beni
çok mutlu etti. Özellikle uzun
süren sonra gelen bir kupa
olması sebebiyle.
Şampiyonluğu kazandığınız
gece sizin için nasıl geçti?
Şimdi maçlardan sonra genelde, adrenalin en son noktaya
çıkıyor ve uyumak kolay olmuyor. O gecemiz yolda geçti.
İzmir’de yoğun bir karşılama
töreni vardı. Havaalanından
Karşıyaka’ya 2 saatte gelebildik.
Kupa finalinin ardından
İsmet Badem size Dibler,
Dixon ve Batista üçlüsünü bermuda şeytan üçgeni
olarak tanımladı , siz de Karasev, Ufuk Sarıca ve Naumoski üçlüsünü hatırlatarak
“Başka bir üçlü bul sonra
konuşalım” dediniz. Bunu
biraz açar mısınız?
Bu bizim aramızdaki bir şaka.
O isim başka bir üçlü için bulunmuştu, ben de yeni bir isim
bulmasını bekliyorum İsmet
Badem’in.
NBA ve Avrupa liglerinde
takımlar şampiyon olduktan sonra bunu paraya
dönüştürüyorlar hemen.
Karşıyaka’da durum nedir?
NBA çok daha farklı bir
ortam, şov, görselliğe ve işin
ticari kısmına dökülmüş durumda. Bizim ülkemizde işin
pazarlama kısmı biraz eksik.
Biz de bununla ilgili birşeyler
yapmaya çalışıyoruz. Bir şampiyonluk tişörtü yaptık ve atkı
yapıyoruz. Bu konuyla ilgili
kulüplerin biraz daha kurumsallaşması gerekiyor.
1987’de Karşıyaka ilk defa
şampiyonluğu kazandığında
kadroda 2 yabancı ve altyapıdan birçok oyuncu vardı.
Ne değişti 30 senede Türk
basketbolunda?
Birtek Türk basketbolu değişmedi. Bugün İspanya,İtalya,
Fransa gibi ülkelerin takımlarında da birçok yabancı oynuyor. Biz de Koraç Kupası’nı
kazanırken takımda 2 yabancı
vardı. O zamanın şartları ve
sistemi oydu. Bugüne baktığımız zaman altyapıdan
da oyuncumuz var. Türkiye
ligine de baktığımızda da en
az yabancı ile oynayan kulüplerden biriyiz. Bu duruma
sistemin getirisi diyebiliriz.
Eurocup’dan elenişinize “erken veda” diyebilir miyiz?
Eurocup konusunda ben bunu
bir erken veda olarak değerlendirmiyorum.Hedeflerimizde
ise ilk gruptan çıkıp, ikinci
grubu sonuna kadar zorlamak
vardı. Ancak dar bir rotasyonumuz var.Burdan yukarı
çıksaydık bana biraz süpriz
olurdu. Bir boy büyük geldi
Eurocup.
Son zamanlarda taraftar tatsız olaylarla gündeme geldi.
Bu durum sizi etkiliyor mu?
Zaman zaman gerginlikler
sahaya ve oyunculara yansıyor.
Kimi zaman bu maç içinde
gidişatı değiştirebiliyor. Ama
bu sorun bizim ülke olarak
yaşadığımız bir sorun. Kesinlikle spor kültürünün kazanmak ve kaybetmekten ibaret
olmadığını gelecek nesillere
anlatmak lazım.
Anadolu Efes’te çalıştınız ve
ardından Pınar Karşıyaka’ya
geldiniz. İki takım arasındaki farkı taraftar açısından
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben oyunculuğumdan beri
hırslı ve tutkulu bir sporcuydum ve bu durum devam ediyor. Buraya gelirken buradaki
taraftar gücünün ve kentteki
baskının ne kadar yoğun olduğunu bilerek geldim. Kimi
zaman biz taraftarı ateşledik
kimi zaman onlar bizi. Anadolu Efes’deki taraftar profili
çok daha farklı ve daha az.
Ancak buradaki durum çok
daha farklı ve bize çok büyük
artısı olduğunu söylemem
gerekiyor.
Karşıyaka deplasmanını
rakipleriniz için bir “cehennem” olarak değerlendirebilir miyiz?
Karşıyaka deplasmanı çok zor
bir deplasman. Ben bunu hep
söylüyorum, oyuncuyken de
buraya geldiğimde çok ateşli
ve zaman zaman çok eğlenceli
bir taraftar vardı.
Bazı röportajlarınızda
İzmir’i basketbol şehri olarak nitelendirdiniz. Basketbol şehri olabilmesi
için bir derbi olması ge-
rekmez mi? Ya da bir şehrin
basketbol ile özdeşlemeşmiş
olması gerekmez mi?
Bugün Karşıyaka dediğinizde
gelen basketbol. İzmir dediğinizde de aklınıza Karşıyaka
geliyor. Ama ben bunu üzücü
olarak değerlendiriyorum.
Çünkü futbolda Süper ligde
bir takım yok. Basketbola
baktığımızda da Aliağa var
birtek, maalesefki onlar da
baskete çok büyük yatırımlar
yapmıyorlar. Derbiye gerek
olduğunu da düşünmüyorum.
Federasyona verdiğiniz
röportajda yurtdışında
çalışmak istediğinizden
bahsediyorsunuz. Türk
antrenörlerin yurtdışındaki
şansına nasıl bakıyorsunuz?
Yurtdışı hedefiniz açısından
kafanızda belirlediğiniz bir
takım var mı?
Birtakım olarak söyleyemem
ama İspanya ve İtalya ligi çok
hoşuma gidiyor. Türk antrenörünün yurtdışında çalışma
fırsatı çok fazla, çok değerli
isimler var. Buralarda da lobimizin daha etkili olması gerekiyor. Bu şekilde antrenörlerin
yurtdışında çalışma şanslarını
artırma ihtimalimiz var.
Sezon başı Türk
Telekom’dan gelen bir teklif
oldu size. Bütçelerine baktığımızda da 12 Milyonluk
bir bütçe var. Neden kabul
etmediniz teklifi?
Ben burda geçen sene bittiğinde de kalmak istiyordum. Belli şartları da kendi imkanlarımız dahilinde oluşturduk,
tabiiki ben biraz daha
fazlasını bekliyordum
ama bazen şartlar buna
izin vermiyor. Bütçenin büyüklüğü de benim bir yere gitmem
için yeterli değil.
Bazı şeylerin
daha oturması
lazım. Sezon
başında da
bu şartların
oluştuğunu görmedim.
Bugün
de
verdiğim kararın doğru
çıktığını görmek beni mutlu
ediyor.
Son dönemde Gediz ve
9 Eylül gibi takımların
Karşıyakayı geride bıraktığını görüyoruz. Bunu nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Zaman zaman bu tür farklılıklar gözlenebiliyor. Önemli
olan uzun vadede altyapıdan
yukarıya oyuncu yetiştirmek.
3-4 sene içinde tekrar Karşıyaka A takımında daha aktif
oyuncularımız olacak.
Pınar Karşıyaka taraftarı
olan arkadaşlarım şundan
şikayet ediyorlardı; “Altyapıdan birsürü iyi oyuncu
çıkıyor, ancak biz bu oyunculardan kendi takımımızda
yararlanamıyoruz.” siz buna
katılıyor musunuz?
Bu kulübün politikası. Ben o
dönemlerde burada değildim
o yüzden yorum yapmam
sağlıklı olmaz. Ancak bu her
kulübün başına gelebiliyor.
Burda da her sene oyuncu
çıkacak algısı yanlış.
Yabancı kısıtlaması konusunun Türk basketboluna olan
etkisi neler? Kaldırılırsa
neler olur?
Baktığımızda, mantıklı düşünürsek “kısıtlama oldu da
son senelerde noldu?” diye
düşünmek lazım. Karşımızdaki Avrupa ülkelerine bakmak
lazım. Bence biraz rekabeti
artırmakta fayda var. Sınır biraz kaldırılabilir ama bununla
birlikte de altyapıya 1-2 kural
eklenebilir.
Neler eklenilebilir altyapıya?
Gelişim ligi tekrar kurulmaya
çalışılıyor. Bence bunun daha
önceden de olması lazımdı bu
iyi bir fikir. Maçlardan önce
seyirici karşısında oynanacak
olan maçlar büyük bir deneyim olur oyunculara. Bunun
yanına altyapıdan kadroda
oyuncu bulundurmak gibi
maddeler eklenebilir.
Medyada spekülasyonlar var
Ergin Ataman ve sizin tekrar
eski Beşiktaş ve Efes Pilsen
dönemlerindeki gibi milli
takımın başına geçebileceğiniz konuşuluyor.
Bunlar yakıştırmalar. Oralara
aday gösterilmek benim için
bir gurur. Bu tür sözler biraz
spekülatif.
Dixon’un yanına alternatif
bir oyuncu bakıyordunuz.
Bununla ilgili bir gelişme
var mı?
Bakıyoruz. Sırf oyuncu almak
için almayacağız. 1-1.5 ay
önce vardı ancak uygun bir
ortam oluşmadı.
Eurocup’ta yukarı
çıksaydık bana biraz
süpriz olurdu. Bir
boy büyük geldi
Eurocup
Ufuk Sarıca
Nisan2014 Sayı39
spor
11
İki yakanın ortak sorunu
İzmir’in 2 yeni stadının ihalesi Ocak ayında gerçekleştirildi. Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tarafından
gerçekleştirilen ihalelere İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu tepki gösterdi. Ünivers
olarak bu konu hakkında belediyenin, esnafın ve taraftarların görüşlerini aldık
Göztepe stadı projesi
Aşkın Pazarcıklı
Burak Karayalçın
G
öztepe taraftarlarının
sabırsızlıkla beklediği Göztepe Gürsel
Aksel Stadı’nın ihalesi
tamamlandı. 15 bin seyirci kapasitesiyle UEFA standartlarında
inşa edilecek stad’ın ihalesi Toplu
Konut İdaresi’nin Ankara’daki
merkezinde gerçekleştirildi. 14
firmanın katıldığı muhammen
bedelin 53 milyon 874 bin TL
olduğu ihalede en düşük teklifi 47
milyon 365 bin TL’yle GaydaSalihoğlu İnşaat verdi. İhaleyi 54
milyon 350 bin TL ile DOYAP
yapı kazandı.
Kocaoğlu tepkili
Göztepe’ye yapılacak olan Gürsel
Aksel Stadı’nın 37 bin metrekarelik arazisi içinde 1406 metrekare
tapulu yeri olan İzmir Büyükşehir
Belediyesi, projeye karşı çıktı. Yeni
stadın bölge trafiğine olumsuz
etkisi olacağını iddia eden Aziz
Kocaoğlu, tesisin 25 bin seyirci
kapasitesiyle belediye tarafından
Uzundereye yapılması gerektiğini savunuyor. Aynı zamanda
Kocaoğlu, Karşıyaka stadı için
de Örnekköy’deki 75 dönümlük
arazinin kullanılmasından yana.
Kamusal bir cinayet
Eski Konak Belediye Başkanı
ve Belediye Başkanı danışmanı
Muzaffer Tunçağ her iki stat
projesi’nin de uydurma olduğunu
ve bu projelerin asıl amacının taraftarları kazanmak için
hükümet’in attığı bir adım olarak
gördüğünü söyledi. Göztepe
stadı için Aziz Kocaoğlu’nun karşı
çıkmasının en önemli sebebinin
stad’ın yapılacağı çevrede hareketliliği karşılayacak yerin olmadığını
dile getiren Tunçağ, yapılacak
stad’ın kamusal bir cinayet oldu-
ğunu ifade etti. Göztepe Gürsel
Aksel stadı için orada bulunan süpermarketi ( Tansaşı ) yıkıp onun
yerine AVM yapılacağını iddia
eden Tunçağ buradan hükümet’in
rant elde etmek istediğini ifade
etti. Bu projeleri ancak İzmir’i
tanımayan birilerinin yapabileceğini söyleyen Tunçağ, hükümet
gerçekten stat yapmak istese Atatürk stadı’nın yapılacak bir mimari
düzenlemeyle bulunmaz bir fırsat
olduğunu söyledi.
Esnaf ne diyor ?
Gürsel Aksel Tesisleri çevresindeki
esnaf çoğunlukla yapılacak stadın
bölgeye büyük canlılık getireceğine inanıyor. Tesis çevresindeki
Cafe 1925 sahibi Hasan Sözeri
yapılacak stadın bölge esnafına
büyük katkı sağlayacağını ve
hiçbir dezavantajının olmadığını
ifade etti. Aynı zamanda Göztepe
taraftarı olduğunu belirten Sözeri,
Aziz Kocaoğlu’nun projeye karşı
çıkmasına bir anlam veremediğini
ve trafik sorunu olacağını düşünmediğini söyledi.
Gürsel Aksel Tesisleri çevresinde
ki taksiciler de yapılacak stadın
Karşıyaka stadı projesi
semt esnafı için büyük bir umut
olduğunu fakat Aziz Kocaoğlu gibi
trafik sorunun ortaya çıkabileceğini düşündüklerini belirttiler.
Karşıyaka stat projesi
Karşıyaka İlçe Stadı’nın inşaatını 54 milyon 88 bin TL teklif
veren Ali Acar İnşaat kazandı. 15
bin kişilik stadyum ile birlikte,
kamp eğitim merkezi ve il müdürlüğü hizmet binası da yapılacak. 158 kişilik loca tribünü, 881
kişilik vip tribünü, 482 kişilik
protokol tribünü, 813 kişilik
basın tribünü ve 18 kişilik engelli tribününün bulunacağı stat
toplamda 15 bin seyirci kapasiteli olacak. Stadın, kuzey, güney ve
doğu yönünde seyirci girişleri yer
alırken, batı yönü sporcu, basın,
vip, protokol ve loca girişleri için
ayrıldı. Sporcular için 4 adet
soyunma odasının planlandığı
statta, hakem odaları, teknik
direktör odaları ve revir alanları
da yer alacak.
Karşıyaka halk stadı korunsun
İzmir’de tartışma yaratan
Karşıyaka Stadı Projesi’ne karşı
1950 Örnekköy
mevcut stadın yıkılmamasını
isteyen bölge sakinleri ‘Karşıyaka
Halk Stadını Koruma Girişimi’
ni kurdu. Çoğunluğu stat çevresinde yaşayan Karşıyakalıların
yer aldığı 500 kişilik girişim,
yeni stat projesine trafik, zemin,
hava akımı ve Karşıyaka Spor
Kulübü’nün daha büyük bir
tesise olan gereksinim nedeniyle
Gençlik ve Spor Bakanlığı ile
TOKİ’ye, ihalesi yapılan stadın
inşa edilmemesi, mevcudun
korunması talebiyle başvurdu.
Stat için apartmanlar mı
yıkılacak?
Görüştüğümüz bir Çamlık
mahallesi sakini 100.yılını geride
bırakmış bir kulübün kendi
ilçe sınırları içerisinde bir stada
sahip olması gerektiğine inanıyor. Mahalle sakini yapılacak
stadın yerinin mevcut haliyle
kullanılan antreman sahası’nın
olması gerektiğini düşünüyor.
Yeni yapılacak stadın tek girişi
olacağını, tek giriş olmaması için
tek yapılacak şeyin çevredeki
apartmanları yada Orman Bölge
Müdürlüğü’nü yıkmak olduğunu savunan mahalle sakini, var
olan planın aksine stat alanının
çok küçük olduğunu iddia
ediyor. Karşıyaka’nın Süper
Lig’e çıkması halinde o stadın
yetmeyeceğini savunan mahalle
sakini, yapılacak stadın bir otoparkı olmamasının büyük sorun
getireceğini düşünüyor.
“Ulaşım sorunu da ortadan
kalkacak”
Karşıyaka semtinde yaşayan bir
taraftar ise:“Biz artık yalnızca
Karşıyaka Spor Kulübü’nün kullandığı bir statta oynamak istiyoruz. Stadın yapılacağı yerin de
taraftarlar ve semtte yaşayanlar
için uygun olduğunu düşünüyoruz. Hem bizler için ulaşım soru-
nu da ortadan kalkacak. Engelli
vatandaşlar için özel asansörler
ve daha iyi koşullar sağlanacak.
Yıllarca metro ve vapurla gitmek
zorunda kaldık. Stadın yapılmasıyla birlikte Karşıyaka’da
yaşayan ailelerin maçlara daha
fazla ilgi göstereceğini düşünüyoruz. Semtte Karşıyaka adına
çok güzel bir ortam olacağını
düşünüyoruz. En önemlisi daha
yüksek kapasiteli bir stat olacak.
Biz stadın o bölgede yapılmasında bir sakınca görmüyoruz.
Her ne kadar birtakım İzmir’i
yöneten stadın yapılmasına karşı
çıksa da biz hala bekliyoruz ve
stadın yapılmasını çok istiyoruz.
“ şeklinde görüşünü bildirdi.
Karşıyaka Taraftar Derneği
Ben Karşıyaka Taraftar Derneği
Başkanı Okan Kırmacı ve bir
Karşıyaka taraftarı olarak şunu
söylüyorum : Karşıyaka Spor
kulübü 101 senelik bir kulüptür.
Bu stat konusunun tartışılması bizi üzmüştür. Yapılması
planlanan stadın yeri tartışılacak bir konumdadır. Buraya
stat yapılmasının çok büyük
sorunlar getireceğine inanıyoruz.
Hem emniyet açısından hem
de yıllardır stadın yapılacağı
yer civarında oturan Karşıyakalılar için büyük bir sorundur.
Karşıyaka semtinin göbeğinde
bir stat yerine , kentsel dönüşüm
alanları içerisinde şehrin dışında
bir stadın daha uygun olacağını
düşünüyoruz. Aynı zamanda hükümet samimi olsaydı stat yıllar
öncesinde yapılırdı. Asıl amaç
seçimler öncesinde bu projeyle
tartışma ortamı yaratmaktır. Stat
meselesi’ni öyle bir hale getirdiler ki taraftar 2’ye bölünmüş
durumda. Karşıyaka Taraftar
Derneği olarak stadın buraya
yapılacağını inanmıyoruz çünkü
proje bize gerçekçi gelmiyor.
Nisan2014 Sayı39
Faruk Cimok ‘İstanbul
Resimleri’ Sergisi
Yer: Ekol Sanat Merkezi
Tarih: 1 Nisan-8 Nisan
Yer: Arkas Sanat Merkezi
Tarih: 1 Nisan-27 Nisan
Young Guru Academy Başvuruları
2000 yılında kurulan bir liderlik okulu olan Young Guru Academy bu yıl başvuru
tarihini uzattı. 1 Nisan’da başlayacak olan kayıtlar bu yıl on dördüncüsü
düzenlenecek olan 22 Kasım'daki YGA Zirvesi'ne kadar devam edecek
3 Nisan
4 Nisan
Bir tatil dönüşü bavulları karışan
yeni boşanmış bir adamın ve bir
kadının hikayesini anlatan tiyatro
romantik komedi türündeki tiyatro
oyununda Volkan Severcan, Melda
Gür, Sefa Zengin ve Zuhal Yalçın
rol alıyor.
12 Nisan
Türkiye Ralli
Şampiyonası
Yer: ismet İnönü Sanat Merkezi
Saat: 21:00
Yer: İzmir AKM
Saat: 20:30
Savunma
Bavul
Yer: Atatürk Kültür
Merkezi
Saat: 20:30
12 Nisan
‘Camın Şairleri’ Sanat Sergisi
Türkiye Ralli
Şampiyonası'nda 2014
sezonu, 12-13
Nisan'da İzmir'de
yapılacak Ege Rallisi
ile start alıyor.
Yer: Beyler, Gödence
ve Çatalca köyleri
9 Nisan
Pınar Karşıyaka - Fenerbahçe Ülker
MFÖ Konseri
Yer: Karşıyaka Arena
Spor Salonu
Saat: 16:00
Yer: İzmir Arena
Saat: 20:00
19 Nisan
Kitap Fuarı
Tarih: 19 Nisan-27 Nisan
Yer: İzmir Fuarı
Fazıl Say
Konseri
25 Nisan
1 Nisan
şehir rehberi
Yer: Adnan Saygun Sanat Merkezi
Saat: 21:00
Ünivers
İzmir Ekonomi Üniversitesi İletişim Fakültesi Uygulama Gazetesi
SAHİBİ Prof.Dr. Tunçdan Baltacıoğlu | Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Yrd. Doç. Dr. Gökçen Karanfil
BÖLÜM EDİTÖRLERİ Ünivers Aşkın Pazarcıklı, Bora Sipal | Kültür-Sanat Melike Futtu | Yerel Burak Karayalçın | Dosya Berkant Çağlar |
Kampüs Gözde Özhan | Spor Engin Öztürk | Redaksiyon Hasan Rençber | Mehmet Ali Yemişçigil | Çağrı Öner | Gizem Yenikler | Asya Doğan |
Paşa Tars | Saba Kulaksız | Funda Öztürk
TASARIM EKİBİ Dila Begüm Kocaman | Orhan Sılay Özdemirhan | Bora Sıpal | Fotoğraf Editörü Nihan Fatma Turgut
Basım Yeri
HÜRRİYET MATBAASI
5501 Sokak No: 6 Kat: 1 Tuna Mahallesi
Çamdibi / İZMİR
Tel:0 232 435 69 69
[email protected]

Benzer belgeler