neşet ertaş - Kırşehir Belediyesi

Transkript

neşet ertaş - Kırşehir Belediyesi
OCAK 2012 YIL:3 SAYI:4
Gönül bilmeyenler çoktur
Bilmeyen de gönül yoktur
Bilmiş ol ki gönül haktır
Sakın ol ha kırma gardaş
Bir Gönül Adamı
NEŞET ERTAŞ
Kırşehir Belediyesi yayın organıdır
Her altı ayda bir yayınlanır
ÜCRETSİZDİR
Ana vatanımsın, baba yurdumsun
Ozanlar diyarı şirin Kırşehir.
Uzak kaldım gurbet elde derdimsin,
Hasretin bağrımda derin Kırşehir.
Feleğin yazdığı gara yazıynan,
Çok yürüdüm bağrımdaki sızıynan,
Kara kaşlarıynan, kara gözüynen,
Aşık etti beni birin Kırşehir…
Fotoğraf Mustafa BAĞ
Hirfanlı Baraj Gölü
v
Önsöz
İnş.Müh.Yaşar
Kırşehir Belediye Başkanı
JKBB Başkanı
Bir Dortmund
Hatırası
BAHÇECİ
14 Ocak’ta Avrupa Kırşehirliler Derneği tarafından Dortmund’da düzenlenen Kırşehirliler Gecesi’ne katıldım.
Son derece özenle hazırlanmış bir programdı. Öylesine yoğun bir ilgi ile karşılaştım ki kendimi Kırşehir’de gibi
hissetim diyebilirim. Salonda 1000’e yakın insan olmasına rağmen bir okadar da dışarıda kaldı. Gurbetteki
hemşerilerimiz ile böylesine bir gecede bir arada olmak benim için gerçekten çok onur vericiydi. Program sonrasında da hemşerilerimiz ile birlikte olma şansı bularak Almanya, Türkiye ve Kırşehir üzerine uzun uzun sohbetler ettik.
İki günlük Almanya programım sonrasında ki izlenimlerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Almanya’ya bir zamanlar işçi olarak giden hemşerilerimizin birçoğu gördüm ki artık kendi işlerinin patronları olmuşlar. Birkaç tanesinin işyerini gezme şansı buldum. Oldukçada gururlandım ve başarılarından mutlu oldum.
50 yıl önce giden nesille şimdiki arasında oldukça büyük farklar var. Bir zamanlar işçi olarak giden neslin çocukları kendi işlerini kurarken, onların çocukları da artık üniversite mezunu olmuş. Hemşerilerimizle yaptığım
uzun sohbetLerde özellikle üzerinde durduğum konu çocuklarına asıllarını unutturmamalarıydı. Almanya’da
doğup, oranın kültürü ile yetişen çocuklarımıza sılayı rahimi unutturmayın dedim. Çünkü Almanya’da bizi temsil edecek olan yeni nesil gençlerimiz; entegrasyon sorunu yaşamayan ve kim olduğunu nerden geldiğini unutmayan gençler olmak zorunda.
Yaptığımız sohbetlerde gördüm ki Türkiye’nin son dönemde ki başarıları, gurbetçi hemşerilerimizi de oldukça gururlandırıyor. Türkiye’nin başarılarından oldukça mutlu olan gurbetçilerimiz, kendilerine olan güvenlerinin de arttığını söylediler . Devletimizin ekonomik ve siyasi başarılardan duydukları gurur beni de çok derinden etkiledi. Bundan sonrada hemşerilerimizin her türlü programlarında yanlarında olmak için söz verdim. Sadece Kırşehir’de yaşayanların değil, gurbetteki hemşerilerimizin de Belediye Başkanı olduğumu üstüne basarak söyledim. Güzel bir buluşmaydı.
ALMANYA’DA GÖÇMEN, TÜRKİYE’DE ALMANCI
Türkiye ile Almanya’nın yollarının kesişmesinin 50. yılındayız. Almanya ziyaretimin üstüne bu konuya da biraz
değinmek istiyorum. 1961 yılında başlayan bu serüvende Kırşehir’de dâhil olmak üzere Türkiye’den de birçok
vatandaşımız çalışmak için Almanya’ya gittiler. Unutmamalıyız ki; “Ne Türkiye, ne de Almanya tarihi, birbirinden bağımsız olarak anlatılamaz “- Almanya’nın ihtiyaç duyduğu iş gücünün büyük çoğunluğunu Türkiye’den
sağlaması da işte bu ortak tarihin bir neticesidir.
Artık ne Almanya Türkiye için ‘acı vatan’dır, ne de Türkler, Almanya için ‘göçmen işçiler’dir. Bizler, tarihin bizi her
açıdan yakınlaştırdığı iki ayrı milletiz.
Yıllarca gurbet diyarlarda göçmen, Türkiye ise Almancı olarak anılan vatandaşlarımız artık yeni kuşaklarla beraber yep yeni bir vizyona doğru ilerliyorlar. Bir zamanlar işçi olarak gittikleri Almanya’da artık işveren konumundalar. Yeni kuşak gençlerimizin ise birçoğu üniversite mezunu artık.
Bu yüzden gurbetçi vatandaşlarımız her açıdan bizim Almanya’daki temsilcilerimiz. Özellikle AB‘ne uyum sürecinde vatandaşlarımızın üzerine çok büyük sorumluklar düşüyor. Ülkemiz için lobi çalışmalarını yapmak onların görevleri. Almanya AB’de önemli bir ülke, biz Türkler ise Almanya için önemli ve güçlü bir nüfusuz. Bunu
unutmamalıyız.
Bir zamanlar işçi olarak geldiğimiz Almanya’da artık kendi iş yerlerimizin patronuyuz. Meclislerde söz sahibiyiz.
Çoğunluk olarak kaliteli ve eğitimli bir nüfusla Almanya’da varlığımızı ortaya koymalıyız.
Ama bunu yaparken özümüzü asla unutmamalıyız. Memleketini bilen, tarihini bilen, dilini, dinini bilen ama
yaşadığı yere uyumlu gençler yetiştirmek gurbetçilerimizin asli görevi olmalıdır.
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
İÇİNDEKİLER
13
01
BELEDİYEDEN HABERLER
11
KIRŞEHİR AKTÜEL
17
OZANLARIMIZ
23
GELENEK VE GÖRENEKLERİMİZ
27
ANILARLA KIRŞEHİR
29
YÖRESEL TATLARIMIZ
31
İLÇELERİMİZİ TANIYALIM
37
TARİHİ ESERLERİMİZ
AĞALAR KONAĞI
39
KIRŞEHİR BÜYÜKLERİ
ŞEYH EDEBALİ
42
TÜRKÜLERİMİZ VE HİKAYELERİ
44
GURBETÇİNİN SESİNDEN
45
ÖZEL RÖPÖRTAJ
47
EKONOMİ
NEŞET ERTAŞ
37
MİSAFİR ODALARI
ÇİRLEME VE AHİ PİLAVI
MUCUR
HAMİT YİĞİT
KIRŞEHİRLİ USTALARIN ALTIN BİLEZİĞİ ONYX
06
31
4
YIL:3 SAYI:
OCAK 2012
ur
yenler çokt
Gönül bilme
nül yoktur
gö
de
en
Bilmey
ır
gönül hakt
Bilmiş ol ki
ma gardaş
kır
ha
ol
Sakın
mı
Bir Gönül Ada
AŞ
NEŞET ERT
yesi yayın
Kırşehir Beledi
organıdır
r
bir yayınlanı
Her altı ayda
ÜCRETSİZDİR
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
39
19
47
Altı ayda bir yayınlanır
Ücretsizdir
OCAK 2012
Kırşehir Belediyesi Adına
İmtiyaz Sahibi
İnş.Müh. Yaşar
BAHÇECİ
Kırşehir Belediye Başkanı
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Halil Çalışır
Genel Yayın Yönetmeni
İrem Çiğci
Yayın Kurulu
Kırşehir Belediyesi
Basın Yayın ve Halkla İlişkiler
Müdürlüğü
Haber-Fotoğraf
Murat Ciga
Fatih Yorgancı
1.BASKI: 4000 Adet
Kılıçaslan Matbaacılık
San. ve Tic. Ltd. Şti
08
Kazımkarabekir Cad No:39/10
İskitler/ANKARA
Telefon: 0312 384 34 84
Fax: 0312 384 32 87
www.kilicaslan.com.tr
e-mail: [email protected]
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
v
Belediyeden Haberler
DORTMUND’DA BAHCECİ COŞKUSU
Avrupa Kırşehirliler Derneği tarafından Almanya’nın Dortmund şehrinde
düzenlenen Bozlak Gecesinde BAHCECİ coşkusu vardı.
B
ozlak Gecesi’ne Kırşehir Belediye
Başkanı Yaşar BAHÇECİ ile birlikte
Boztepe Belediye Başkanı Ramazan AYDIN, Kırşehir Belediye Meclis Üyesi Halil ASLAN, İl Kültür ve Turizm Müdür
Yardımcısı Eyüp TEMUR, Avrupa Kırşehirliler Derneği Başkanı Osman MULKİOĞLU, Kırşehirliler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Ersan UMUCU, sivil toplum
örgütü temsilcileri ile 1000’in üzerinde
Kırşehirli hemşerimiz vardı.
Sizler artık Almanya
için umutsunuz…
2010 yılında kurulan Avrupa Kırşehirliler
Derneği tarafından ilk defa düzenlenen
01
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
Kırşehir Bozlak Gecesi’nde bir konuşma
yapan BAHÇECİ Avrupa Kırşehirliler Derneği Başkanı Osman MULKİOĞLU’na,
düzenledikleri Bozlak Gecesi için teşekkür ederek; “ Kırşehir’in gelişmesi için
mücadele verirken Avrupa’daki hemşerilerimizin çabalarını da takdirle karşılıyorum. 50 yıl önce hemşerilerimiz
Almanya’ya büyük bir umutla geldiler,
Ama bundan sonra inanıyorum ki, sizler Almanya için umut olacaksınız. Çünkü ne 50 yıl önceki Almanya aynı Almanya, ne de 50 yıl önceki Türkiye aynı Türkiye. Türkiye artık dünyada söz sahibi bir
ülke konumuna geldi. Almanya’da yeni
yetişen genç nesil eğitimde, teknolojide, ticari hayatta ve sosyal hayatın pek
çok bölümünde artık daha etkin olacak”
dedi.
Kırşehirliler Bozlak Gecesi’nin eğlence bölümünde ise Grup Aydost’un eşliğinde sanatçılar Kazım KALAYCI, Serhan İLBEYİ, Bektaş ŞAHİN, Burhan ERTAŞ ve Aydın ÇEKİÇ sahne alırken, gecenin geç saatlerine kadar süren Bozlak
Gecesi’nde Kırşehirliler bir an bile pistten inmedi.
v
Belediyeden Haberler
İSPANYOL GÖNÜLLÜ KIRŞEHİR’DE
Kırşehir Belediyesi Dış İlişkiler Müdürlüğü olarak 1 Haziran 2011
tarihinde başvurusu yapılan GLOBAL VIEW - LOCAL TOUCH (GLOBAL
BAKIŞ - YEREL DOKUNUŞ) isimli Avrupa Gönüllü Hizmeti (EVS) projesi
25 Temmuz’da Ulusal Ajans tarafından kabul edildi.
P
roje kapsamında 5 Ocak 2012 tarihinde İspanya’nın Almeria şehrinden Kırşehir’e gelen Cesar GONGORA isimli İspanyol gönüllü 10 ay boyunca Kırşehir’de sosyal projelerde yer
alacak. Proje kapsamında gönüllü hem
Kırşehir kültürünü tanımış olacak hem
de İspanyol kültürünü tanıtacak. Lise
ve üniversitedeki gençlere gönüllü hizmetleri hakkında bilgilendirme etkinlikleri yapacak. Böylelikle gençler Avrupa
Gönüllü Hizmetini birinci ağızdan öğrenecekler. Gönüllümüz ile şehrimizde
ki gençler birlikte çalışma ve deneyim
paylaşma fırsatına sahip olacaklar. Kırşehir Belediyesi bu proje ile gençlik bilgilendirme hizmetlerinin kalitesini artırarak imkânı kısıtlı lise ve üniversite gençlerinin toplumsal hayata gençlik programları vasıtası ile uyum sağlamalarını
amaçlıyor.
AYDOST VE DOĞANIN RENKLERİ KİTAPLAŞTI
Kırşehir Belediyesi
kültürel hizmetlerine
devam ediyor
K
ırşehir Belediyesi kültürel hizmetlerine bir yenisini daha ekleyerek,
‘Doğanın Renkleri Kırşehir’ ve ‘Aydost Kırşehir Türküleri’ adlı 2 adet kültür
yayınını kültür hayatına kazandırdı.
“ Doğanın Renkleri Kırşehir” adlı kitabın yazarı Mustafa Bağ ve “Aydost Kırşehir Türküleri” kitabının yazarı Fatih
Yağmur’a emeklerinden dolayı teşekkür
eden Başkan Bahçeci; “ Kırşehir Belediyesi Kültür Yayınları Serilerine daha nice
güzel eserler kazandırmak için Belediye
olarak elimizden gelen desteği vermeye
hazırız ” dedi.
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
02
v
Belediyeden Haberler
ATATÜRK TÜRKÜLERLE ANILDI
K
ırşehir Belediyesi, KI-FEM(Kırşehir
Folklor Eğitim Merkezi ve Halk
Oyunları Gençlik Kulübü) ve HAMOY (Halk Müziği ve Oyunları Araştırma
Eğitim Gençlik Derneği)Derneği katkıları ile Atatürk’ün Kırşehir’e gelişinin 92.
yılı 24 Aralık’ta Kültür Merkezi’nde düzenlenen Türk Halk Müziği konseri ile
kutlandı.
Programın açılış konuşmasını yapan KIFEM Başkanı Hüseyin CİHANGİR, programın düzenlenmesinde emeği geçen
başta Belediye Başkanı Yaşar BAHÇECİ
olmak üzere herkese teşekkür ederek; “
Milli kültürümüzle bezenmiş güzel bir
akşam geçirmenizi temenni ederim” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Program, HAMOY Başkanı Abdullah
GÜNDÜZ’ün sunup yönettiği halk müziği şarkıları ile devam etti. Abdullah
GÜNDÜZ program öncesinde emeği
geçen ve destek veren herkese teşekkür
ederek, cumhuriyetin ilan edilmesi sürecine kadar Mustafa Kemal ATATÜRK’ün
yaşadığı olayları ve başlattığı kurtuluş meşalesini şiirsel bir dille anlatarak,
ATATÜRK’ün uğradığı illere ait türküleri, yönettiği koro ile birlikte seslendirdi.
Konserin sonunda ise programın düzenlenmesinde emeği geçenlere plaketler
takdim edildi. Günün anısına çekilen fotoğrafın ardından Atatürk’ün Kırşehir’e
gelişinin 92. yılı nedeniyle düzenlenen
program sona erdi.
KIRŞEHİR’İN GELECEĞİ ÇOCUKLAR EĞİTİLİYOR
Kırşehir Belediyesi’nin 2009 yılından bu yana sürdürdüğü Kentlilik
Bilinci ve Çevre Semineri bu yılda ilköğretim okullarında devam ediyor.
B
aşkan Bahçeci Proje kapsamında
bulunduğu seminerlerde; “ Belediye olarak her yıl düzenlemiş olduğumuz Kentlilik Bilinci konulu toplantılarımızı, sizlere daha güzel, daha temiz, daha yeşil bir şehir olmalıyı anlatmak için yapıyoruz. Bir şehrin geleceği
03
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
çocuklardır. Kırşehir’in geleceği de sizlersiniz. Eğer sizler bilinçli, bireyler olursanız yeşili koruyup, çevrenizi temiz tutarsanız daha güzel bir geleceğe doğru yürüyor olacaksınız. Unutmayın bu
programlardan sonra artık hepiniz birer
çevre gönüllüsüsünüz. Çevremizi temiz
tutmaya önce okulumuzdan başlayacağız ” dedi.
Kentlilik bilinci kapsamında her okula 2
kere gidilmek suretiyle toplamda 27 ilköğretim okulunda 54 program düzenlenmiş olacak.
v
Belediyeden Haberler
BİLİNÇLİ SPOR İÇİN İMZALAR ATILDI
Kırşehir Belediyesi Aile Yaşam Merkezi ve AEÜ Fizik Tedavi ve
Rehabilitasyon Yüksekokulu ile protokol imzalandı.
K
ırşehir Belediyesi, Fizik Tedavi ve
Rehabilitasyon Yüksekokulu ile
protokol imzalayarak, yakın zaman içerisinde faaliyete geçecek olan
Aile Yaşam Merkezi kursiyerlerine kişi-
ye özel egzersiz ve spor programı hazırlayacak.
Yakın zaman içerisinde faaliyete geçecek olan Aile Yaşam Merkezi’nde kursiyerlerin öncelikle Fizik Tedavi ve Reha-
bilitasyon Merkezi’nde hangi spor dalına yatkın olduğu ve hangi sporları yapmaları gerektiği yapılacak kontrollerle
belirlenecek.
KIRŞEHİR’DEN ERCİŞ’E YARDIM ELİ
Kırşehir belediyesi
Erciş’e yardım elini
uzattı
K
ırşehir Belediyesi, 23 Ekim Pazar
günü 7,2 şiddetindeki depremin
ardından gönderdiği paletli ekskavatörden sonra, büyük tüp, katalitik
soba, battaniye, çadır, yorgan ve çeşitli giyecek malzemelerinden oluşan insani yardım malzemelerini de Erciş’e
gönderdi. Jeotermal Kaynaklı Belediyeler Birliği Yönetim Kurulu ile birlikte Van
ve Erciş’de bir dizi incelemelerde bulunan Başkan Bahçeci; deprem gibi doğal
afetlere karşı tüm halkımıza ve kuruluşlara destek çağrısında bulundu.
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
04
v
Belediyeden Haberler
AĞALAR KONAĞI’NIN 1 ADI, 111TADI VAR
Ağalar Konağı
yöresel
yemeklerin
tanıtılmasına ışık
tutacak farklı bir
mekân olacak.
A
ğalar Konağı Kültür Evi Kırşehir
halkını ve dışarıdan gelen konukları artık daha farklı ağırlayacak.
Tarihin içerisinde kültürün yemek aracılığı ile nasıl korunabildiğini ve bunun
nasıl canlı tutulabildiği bu projeyle ortaya çıkacak. Ağalar Konağı yöresel yemeklerin tanıtılmasına ışık tutacak farklı
bir mekân olacak.
İlimize özel bir mekânın kazandırılacağı bu proje ile artık unutulmaya yüz
tutmuş birçok yemeğimiz, bizim kültürel değerlerimiz olarak halkımızın ve
konuklarımızın beğenisine sunulacak.
Kırşehir’in 111 yöresel yemeğini bu ta-
rihi konakta bulabileceğiz. İlerleyen zamanlarda ise Ahi ve Yaren sohbetlerinin
yapılabilmesi için gerekli çalışmalar başlatıldı.
HER MAHALLEYE BİR PARK
lışmalara başlanan projede; 2 adet mahalle konağı, 1 adet kafeterya, büfe ve
lavabolar, fıskiyeli süs havuzları, çocuk
havuzları, çocuk oyun alanları, çim alanları, bitki gösteri alanları gibi birçok çalışma yer alıyor. Projenin bitmesi ile mahalle sakinlerinin hayatının ne kadar
güzelleştiği de ortaya çıkacak. Yenileme ile ilgili olarak şu anda Kervansaray
Mahallesi’nde bulunan çatı yapı parkı
revize edilirken, mahalle konağının da
temeli atıldı.
K
asım ayı içerisinde temeli atılan “
14 Mahalleye 16 Park Projesi” mahalle halkından takdir toplamaya
devam ediyor.
Projede öncelikle hemen hemen hiç
dinlenme ve nefes alma ortamları olmayan mahallere öncelik verildi. 14 Mahal-
05
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
leye 16 Park Projesi sürecinde, görünüşü
eski olan parklarda da gerekli değişiklikler yapılarak halkın hizmetine yenilenmiş olarak sunulacak.
Kırşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü tarafından yeni park alanları ve
revize edilecek bölgeler belirlenerek ça-
v
Belediyeden Haberler
KIRŞEHİR İÇİN YENİ BİR GELECEK
Şehrimiz için önemli bir proje olan Kentsel Dönüşüm ile Bağbaşı yeni ve
modern bir görünüme kavuşmaya hazırlanıyor.
D
epreme dayanıklı, modern binalarla şehirler kurmak gerektiğine inan Kırşehir Belediyesi TOKİ
ile Kırşehir’e yeni bir soluk kazandırıyor.
Sağlamlığı ve yapısal özellikleri dışında
Kentsel Dönüşüm Projesi; mevcut şehrin yapısını ve burada yaşayan insanların fiziksel, sosyal ve ekonomik geleceği
de düşünülerek inşa ediliyor.
Kentsel dönüşüm projesi çağdaş
ve bilimseldir
Projenin planlama aşamasında sosyologlar, ekonomistler, mühendisler, mimarlar, şehir plancıları ve peyzaj mimarları gibi alanında uzman birçok sektör temsilcisi ile beraber çalışılarak sosyal hayatın her aşaması projeyle beraber düşünüldü. Çağdaşlığı, refahı ve
halkın sosyal ihtiyaçlarını dikkate alına-
rak kentsel dönüşüm projesi hayata geçiriliyor.
Kentsel dönüşüm projesi nasıl
işleyecek?
Kırşehir Belediyesi ve TOKİ tarafından
Bağbaşı Mahallesi’nde 480 dönümü
kapsayan 2.666 konutluk Kentsel Dönüşüm Projesinin ilk etabı olan 768 konutun ihalesi 2011 yılı itibari ile yapılarak
inşaatına başlandı. Önümüzdeki günlerde 2. Etabın 760 konutluk ihalesinin yapılması ile beraber 2013 yılının sonuna
doğru konutlar hak sahiplerine teslim
edilecek.
Kimse mağdur olmasın
2013 yılı sonu itibari ile Bağbaşı’ndaki
hak sahipleri tamamıyla yeni konutlarına kovuşacak. Geriye kalan konutla-
rın da 2015 yılı itibari ile bitmesi hedefleniyor. 2. Etabın ihalesi ile birlikte hak
sahiplerinin mağduriyetini önlemek için
kira yardımı yapılacak.
Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ile başlatılan Kentsel Dönüşüm Projesinde vatandaşların yüzde 97’si muvafakatnameleri imzaladı. Bağbaşı Mahallesi sakinlerinin çıkarlarını gözeterek 2009 yılında başlatılan projenin ilk etabı, mevcut bulunan yerleşkenin boş alanları
olan Bağbaşı Stadyumu’nun üst kısımlarında 768 adet konutun inşaatı ile başladı. İkinci etapta yapılacak 760 konut için
TOKİ’den ihale günü bekleniyor.
2013 yılı sonu itibari ile Bağbaşı’ndaki
hak sahipleri tamamıyla yeni konutlarına kovuşacaklar. Geriye kalan konutların da 2015 yılı itibari ile bitmesi hedefleniyor.
BAMBAŞKA BİR PAZAR YERİ
İlimizde ki pazar yeri
ve araç parkı sıkıntısını
çözmek için başlatılan
‘’Kapalı Otoparklı
Pazar Yeri’’ inşaatında
sona doğru gelindi.
İ
l merkezindeki otopark ve pazar yeri
sıkıntısını sona erdirecek olan proje
çok amaçlı olarak 6.700 metrekarelik
bir alan üzerine inşaa ediliyor. İlk etap
inşaatı olan otoparkın tamamlanması
ile 2. etap inşaatı devam eden Pazar Yeri
Projesinin çelik konstrüksiyonların
Kurulacak olan ses ve kamera sistemi ile
hem daha modern hem de güvenli bir
pazar yerinde vatandaşlar huzur ve güven içerisinde alışverişlerini yapacaklar.
Sadece 2 gün değil, haftanın 7 günü kullanılabilecek bir düzeyde hizmete olanak veren bir düzenlemeyle inşaat edilen pazar yeri; mitingler ve konserler
içinde farklı amaçlar da hizmet verecek.
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
06
v
Belediyeden Haberler
KIRŞEHİR BELEDİYESİ’NDEN YEREL
BASINA EĞİTİM DESTEĞİ
Kırşehir Belediyesince hazırlanan ve Ahiler Kalkınma Ajansı tarafından
desteklenen “Yerelde Basın Güçleniyor” adlı proje ile Kırşehir’de
bulunan yerel basın çalışanlarına eğitimler verildi.
12
– 15 Eylül 2011 tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitimin ilk gününde TRT Haber Televizyonunda Yüzyılın Manşetleri adlı programı ile büyük beğeni toplayan Gülşen Gonca ERTUĞRUL tarafından diksiyon dersleri verildi.
Eğitim programına Kırşehir Belediyesi
Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü başta olmak üzere Valilik, Ahi Evran
Üniversitesi, Esnaf ve Sanatkârlar Odası
Birlik Başkanlığı, Ticaret ve Sanayi Odası
ve İŞ-KUR gibi bazı kamu kurum ve kuruluşlarının yanı sıra yerel basın da bü-
yük ilgi gösterdi.
Gülşen Gonca ERTUĞRUL tarafından verilen diksiyon ve sunuculuk konularındaki eğitim dersinin bir bölümüne katılan Belediye Başkanımız Yaşar BAHÇECİ,
Kırşehir Belediyesi’nin basına verdiği değeri bir kere daha gösterdi.
KIRŞEHİR’E YENİ BİR KARDEŞ ŞEHİR
T
ürkiye ve Avrupa’daki yerel yönetimler arasında işbirliğinin geliştirilmesi ve belediyecilik uygulama-
07
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
ları konusunda bilgi ve deneyim paylaşması amacı ile oluşturulan projeye ilimiz
Kırşehir’in dâhil olması ile İtalya’nın Sciacca Belediyesi ile kardeş şehir olduk.
Ahilik Kutlamaları haftasın da Sciacca
Belediyesi, Kırşehir Belediyesi’ni ziyaret
ederek etti ve iki belediye arasında kardeş şehir protokolü imzalandı.
İlk olarak Ahilik Kutlamaları’na katılan
Sciacca Belediyesi heyeti, kutlamaların
ardından Kırşehir’in tarihi mekânlarını,
Ahi Evran Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkeznii, Kırşehir Jeotermal A.Ş. ve Termal Otelleri gezerek şehrimizin jeotermal potansiyeli hakkında
bilgiler aldılar. Ayrıca İtalyan Heyet’e dış
ihracatları ile şehrimizde önemli bir yer
tutan Petlas ve Çemaş fabrikaları da gezdirildi.
Heyete 24 Eylül 2011 Cumartesi günü
Kırşehir Belediyesi Ağalar Konağı Kültür Evi’nde yöresel bir akşam yemeği verildi. Yemeğe Belediye Başkanımız Yaşar
BAHÇECİ, Sciacca Belediye Başkan Yardımcısı Carmelo BRUNETTO, Kırşehir Belediye Meclis Üyeleri, Sciacca Belediye
Meclis Üyesi Verenerda PAPİSARDİ, Sciacca (Şakka)’lı İş Adamı Paolo La BELLA,
Birleşmiş Milletler’den Proje Sorumlusu
Ferhan ERİM ve Proje Asistanı Oya OTMAN yer aldı.
v
Belediyeden Haberler
BALKANLARA KIRŞEHİR ÇIKARMASI
Kırşehir Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci’nin önderliğinde Kırşehir Belediyesi
Meclis Üyeleri tarafından 21–26 Temmuz tarihleri arasında yapılan
Kosova ve Makedonya gezileri Balkanlarla Kırşehir arasında dostluk
köprülerini kurdu.
K
osova’nın Priştine ve Prizren şehirleri ile Makedonya’nın Üsküp Şehrine bağlı Saray Belediyesi’ne ya-
pılan ziyaretler sonrasında tarihi, kültürel ve ekonomik anlamda karşılıklı işbirliği çıktı.
Programın ilk gününde Kosova’nın Başkenti Priştine’de Türk Büyükelçiliği ziyaret edildi. Türk Büyükelçiliği’nin ziyaretinin ardından Kırşehir Heyeti, Kosova’nın
Prizren şehrine bağlı olan bölgenin tek
Türk Belediyesi Mamuşa’da Domates
Festivali’ne katıldı.Mamuşa ziyaretinin
ardından Makedonya’nın Üsküp Şehrine bağlı Saray Belediyesi’de ziyaret edilerek iki belediye arasında Kardeş Şehir
Anlaşması imzalandı. 4 gün süren Makedonya ve Kosova ziyareti, Üsküp kentinde yapılan tarihi gezinin ardından sona
erdi.
Kosova,Priştine I Muratın Türbesi
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
08
v
Belediyeden Haberler
Üsküp,Saray Belediyesi,Kırşehir Belediyesi Kardeş Şehir imza töreni
Kosova,Prizen,Mamuşa Belediyesi Domates Festivali
09
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
v
Belediyeden Haberler
Prizen
Kosova Büyük Elçisi Songül Ozan Ziyareti
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
10
v
Kırşehir Aktüel
AHİLİK KUTLAMALARINA COŞKULU TÖREN
Türk Esnaf ve Sanatkârının Piri Ahi Evran-ı Veli’nin insani ve ahlaki felsefesini
yaşatmak, geliştirmek ve yaymak amacıyla Kırşehir merkez olmak üzere
bütün yurtta çeşitli etkinliklerle 19 – 24 Eylül 2011 tarihleri arasında
kutlanan 24. Ahilik Haftası ve Esnaf Bayramı kutlamaları bu yılda büyük
bir coşkuyla geçti.
K
utlamaların son gününe Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın
Cemil ÇİÇEK, Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati YAZICI, İçişleri Eski Bakanı Abdulkadir AKSU, TESK Başkanı Bendevi PALANDÖKEN, Kırşehir Protokulu,
80 ilin Esnaf Odaları Başkanları, TESKOM
Temsilcileri, Kosova Üsküp, Mamuşa ve
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Güzelyurt Belediye Başkanları ile Halk Oyunları Ekipleri, sivil toplum örgütü temsilcileri, siyasi parti temsilcileri, oda ve dernek başkanları, daire müdürleri ve çok
sayıda vatandaş katıldı.
Kortej yürüyüşü ile başlayan 24. Ahilik
Kutlamaları; Kırşehir Belediyesi Mehter
Takımı gösterisi ile Ahi Stadyumuna kadar sürerken, kortejde yer alan Kıbrıs Güzelyurt, Kosova Üsküp ve Mamuşa’dan
gelen halk oyunları ekiplerinin gösterileri ile renklendi.
11
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
v
Kırşehir Aktüel
Ahilik’in bütün
dünyada
tanınmasının, bir
değerler sistemi
olarak insanlık
âleminin önüne
yeniden sunulmasının
çıkış mahfeli
Kırşehir’den başka bir
yer olamaz!
K
ırşehir Belediye Başkanı Yaşar
BAHÇECİ yaptığı açılış konuşmasında; “İlimize gelen bütün misafirlerimizi tüm Kırşehirliler adına
Anadolu’nun Merkezi, Evliyalar ve Ozanlar Diyarı, Ahilik’in Başkenti Kırşehir’e
hoş geldiniz diyorum. Bugün burada 93
yıllık ömrü hep çalışarak geçmiş, Anadolu İnsanı’nın ruhuna maya çalmış,
Anadolu’nun Türkleşmesine ve bu toprakların bize kalıcı vatan haline gelmesi
için mücadele etmiş, Ahilik Teşkilatları’nı
kurarak tüm esnafın piri olmuş Ahi
Evran-ı Veli Hazretlerini anmak için toplandık. Ahilik’in bütün dünyada tanınmasının, bir değerler sistemi olarak insanlık âleminin önüne yeniden sunulmasının çıkış mahfeli Kırşehir’den başka bir yer olamaz! Ahilik; yalnızca Türk
insanının değil, bütün dünya toplum-
larının örnek alması gereken bir insanlık ve ahlak sistemidir. Ben her daim kapısını açık tutan Ahi Evran-ı Veli’yi daha
iyi anlamak için, onun ruhunu solumanız için her yıl ahilik kutlamalarına sizleri tekrar davet ediyor, saygılarımı sunuyorum” dedi.
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati YAZICI
ise “ Ahilik’in manevi meclisi olan güzel
Kırşehir, cömert halkıyla, kadınıyla erkeğiyle yüzyıllardır Ahilik’i canlı tutup yaşatmış, böylece hem ülkemize hem de
insanlığa büyük bir hizmette bulunmuştur” dedi.
Son olarak konuşan TBMM Başkanı Cemil ÇİÇEK’te çok anlamlı olan bir haftada Kırşehirli hemşehrileri ile bir arada
olmaktan oldukça mutlu olduğunu dile
getirdi.
Konuşmaların ardından Ahilik kültürün-
de kalfalıktan ustalığa geçişi sembolize
eden şed kuşatma geleneğinin canlandırıldığı törende, yılın Ahisi seçilen terzi
Hayati ÜNSAL’a Ahilik kaftanı giydirildi.
TBMM Başkanı Cemil ÇİÇEK, Gümrük ve
Ticaret Bakanı Hayati YAZICI ile AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve İçişleri Eski
Bakanı Abdulkadir AKSU’ya Ahilik Kaftanı giydirilerek, şed kuşatıldı.
Ahilik Kutlamaları kapsamında on esnafa yemin ettirilerek Ahilik Belgesi verildi.
Törenin sona ermesinin ardından Ahi
Evran-ı Veli’nin Türbesi ziyaret edilerek
dualar okundu. Ayrıca protokol, Ahi Çarşısı yanında bulunan Ahi Sokağı’nı da
gezerek buradaki esnaflara hayırlı bol
kazançlar temennisinde bulundu.
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
12
v
Kırşehir Aktüel
AKILLI PEK
HİKÂYE
“ Pekmez Akıllılar Şirketi’nin ” Genel Müdürü Fatma
Yıldırım; “ Kırşehir’de yöremiz ile özdeşleşmiş pekmez ve
ceviz ürünleri çeşitli konseptler halinde sunmak istedik.
Hem ilimizin tanıtımı için hem de hediyelik tarzda sürekli bir
üretim sağlamak adına başlattığımız bu girişim KOSGEB
Yeni Girişimci Desteği ile hayata geçti ” diyerek Akıllı
Pekmez’in hikâyesini bizlerle paylaştı.
13
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
v
Kırşehir Aktüel
KMEZİN
ESİ
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
14
v
Kırşehir Aktüel
Nasıl oluştu bu marka?
Kırşehir insanı ile özdeşleşmiş ve Anadolu insanının kıvrak zekâsını temsil eden
“Pekmez Akıllı” ifadesi başta olmak üzere “Akıllı Pekmez” dışında onlarca markanın tescili yapılmış olup, ürünler bu
iki ana başlık adında piyasaya çıkarılacak. Ayrıca tescili yapılan şirketin ismi
de “Pekmez Akıllılar Gıda Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi” olarak belirlenmiştir.
Pe ki bu çalışmayı yaparken nasıl bir konsept belirlediniz?
Ürünler şu anda 11 çeşit konsept ve iki
çeşit set halinde hazırlanıyor. Satışa sürülen ana ürünler; pekmez, köftür, kuru
üzüm, ceviz ve ceviz içi, pestil ve cevizli sucuk olarak belirlendi. Yani ana ürünler yöremiz ile özdeşleşmiş pekmez, ceviz ve bunların türevlerinden oluşuyor.
Ürünler evlerin ihtiyacını karşılamaya
15
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
yönelik olmayıp, tamamen kurumsal ve
V.İ.P özel hediyelik tarzında sunulacak.
Nasıl bir tasarım ve ambalaj düşündünüz?
Ürünlerimizin hepsi özel tasarım logolar altında, yine özel tasarım ambalajlar
içinde yer alıyor. Pekmez Türkiye’de ilk
kez cam kavanoz dışında İtalya’dan ithal edilen özel cam şişelerde satışa sunulacak. Diğer ürünler, ahşap, kraft karton ve nostaljk metal kutularda paketlenecek. Ambalajların tamamı doğal ahşap, sağlıklı cam ve kraft kartondan üretildi. Ürünler son derece sağlıklı ve hijyenik bir ortamda paketlenerek Gıda
Kontrol Laboratuarında tahlilleri yapıldı. Firmamız Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı’nın 14.09.2011 tarih ve G400250 nolu kayıt numarası ile Gıda Kodeksine Uygun olarak imal ve paketleme yaptı.
Firmamız ticari düşüncenin yanında ilimizin
tanıtımı ve sosyal sorumluluk projelerine
de önem veriyor. Bu
projeler kapsamında
ilimizdeki bağcılığın
geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapılacak
olup bu konu ile ilgili hazırlıklarda tamamlandı. Bağcılık, üzüm
ve pekmez üretiminin artırılması ve ilimizi bu konuda marka
şehir yapma konusunda bir takım hazırlıklar
yapılmakta olup, süreli yayınlar için çalışmalarımız tamamlandı. Kısa bir süre sonra, Pekmez Çocuk ve
Hikâyeleri ile Pekmezli ve cevizli yemek tarifleri kitabımızda piyasaya sunulacak. Ayrıca yılda iki kez “Akıllı
Pekmez” adında sektörel bir dergi yayınlamayı hedefliyoruz.
Web sayfamız ve kataloglarımızda tamamlanmak üzere. Ayrıca Facebook’da “akıllı pekmez” sayfamızda
şu anda sosyal paylaşım ağı içerisinde yer
alıyor.
v
Kırşehir Aktüel
BİR KIRŞEHİR EFSANESİ UÇAN OSMAN
Almanlar’ın Çılgın Türkü
O
sman Büyüksaraçoğlu 1949 yılında Kırşehir doğmuş. İlkokulu
cumhuriyet İlkokulunda, Ortaokulu ve Liseyi o zamanların Erkek Sanat
Okulu denilen teknik lisenin taş tesviye
bölümünde tamamlamışdır. Daha sonra
Ankara Devlet Mimarlık ve Mühendislik
okuluna kaydolan Büyüksaraçoğlu aynı
zamanda Ders Aletleri Yapım Merkezinde de çalışmaya başlar. Hayata bakışı biraz çılgın olan Osman Bey ani bir karar
vererek okulu bırakıp işçi olarak Almanya gider.
İşte hikâyede burada başlıyor…
Almanya’da bir biçerdöver fabrikasında
işe başlayan Osman Bey. Alman bir senatör ile arkadaşlık kurmaya başlar. Bu
arkadaşlık onun uçuşla tanışma serüveninde bir başlangıçtır. Beraber birçok
uçuşa katılırlar. Hava yelkenlisi ile yapılan uçuşlarda herkes paraşüt kullanırken, Osman bey uçuşlarda paraşüt kullanmadığı için Alman gazeteleri kendisinden ÇILGIN TÜRK diye bahseder.
Yıl 1975 ve Türkiye’ye dönüş yapar. An-
cak uçmak aşkı artık Kırşehir’de devam
edecektir. Kırşehir’de de hava yelkenlisi
ile uçuşlara başlar. Herkesin o kadar çok
ilgisini çeker ki ünü Türkiye’ye yayılır. O
zamanların tek televizyon kanalı olan
TRT’den spiker Çetin Çeki Kırşehir’e gelerek uçuşunu TRT’de yayınlar. Uçan Osman olarak Türkiye’de ün yapar. Birçok
gazete haberlerini manşetten verir. İşte
Osman Büyüksaraçoğlu’nun Uçan Osman olarak Kırşehirlilerin hafızasına kazınmasın yapmasının hikâyesi böyle.
KADIN ÇİFTÇİLER YARIŞIYOR BİLGİ VE
PROJE YARIŞMASI
İlimizi temsil eden
GARİP bölge
3.üncüsü oldu.
81
ilde 2004 yılından itibaren düzenlenen “Kadın Çiftçiler Yarışıyor Bilgi ve Proje Yarışması”nın il finali Mart ayında
Kırşehir’de gerçekleştirildi. Final de
yarışan 12 kadın çiftçimiz içerisinde
Akpınar’ın Alişar Köyünden yarışmaya
katılan Elmas GARİP birinci olarak bölge finaline gitmeye hak kazandı.
Nisan ayında da Karaman’da gerçekleşen finale ilimizle birlikte Afyonkarahisar, Aksaray, Ankara, Antalya, Eskişehir,
Karaman, Konya ve Nevşehir illerinden
de birçok kadın çiftçi katıldı. Yarışmada ilimizi temsil eden Elmas Garip ise
üçüncü oldu.
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
16
v
Neşet Ertaş
Bir Gönül Adamı
Ozanlarımız
Kendi edip kendi
bulanlar, seher vakti
çalınan yar kapıları,
çıkagelen gözleri
sürmeliler, yine bir laf
duyup beli kırılanlar,
görülmeyi görülmeyi
ne güzel olan gözeller,
iki baş bir yastıkta
uykuyu neyleyen
gözler, gelinlerin
geçtiği köprüler...
1960’lı yıllardan beri, sadece halk arasında değil ciddi müzik çevrelerinde bile
büyük bir hayranlıkla dinlenen NEŞET
ERTAŞ, tam bir yöre sanatçısı olmasına
rağmen; şanı - insanın yüreğine işleyen
türküleriyle- tüm Türkiye’ye dağılmış bir
saz ve söz üstadır. 500’e yakın beste yapan sihirli parmakların sahibidir.
Muharrem Ertaş
Ay Dost Deyince yeri göğü inleten, gönül dostu bir babanın evladı Neşet Ertaş.
Bozkırın ortasında 1938’de Kırşehir’in Çiçekdağ İlçesinde Kırtıllar’da dünyaya gelir. Muharrem ERTAŞ’ın beşinci evladıdır.
Daha yedi yaşında yöre düğünlerinde
oyun oynarken buluverir kendini.
“Yağmurlu Büyükoba, Hacelobası, Kırtıllar, İkibikli, Tezrek, Barak, Kırıksoku,
Keskin, Kırıkkale, Yerköy ve Çiçekdağı...
17
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
“ derken bir ömür geçmiştir yoksulluk,
gurbet ve ayrılıklarla. Anası Keskin’in
Hacelobası köyünden Döne, babası Yağmurlu Büyükoba’dan Muharrem Ertaş...
Anadolu halk müziğinin yaşayan efsanesi, Abdal Müziğinin son temsilcisi. Kendisini doğuran topraklar olan
KIRŞEHİR’e hasretiyle; “gör ki neler geldi bu garip başa” diye başlar türkülerine
gurbet ellerde. Garip, gurbet acısını hissettikçe basar sazının teline.
Anadolu’nun bağrından çıkan bu saz ve
söz üstadı; Kırşehir’den Ankara’ya, oradan da gurbete uzanan bir hayat yaşar.
Kırşehir’den çıkan Garip Neşet 1960’larda artık tüm Türkiye’nin tanıdığı ve sevdiği bir sanatçıdır. Anadolu’nun hüzünlü sesinden söylenen içli bozlaklar
Türkiye’nin yüreğine işler.
Neşet Ertaş’ın ‘’Neden Garip Garip Ötersin Bülbül’’ adlı ilk plakı 1957 yılında Şençalar Plak’dan çıkar.
İlk plağının çıkmasından sonra Neşet Ertaş Ankara’ya gelir ve sahne hayatı burada devam eder. Ankara’ da adına türküler yazacağı Leylayla tanışır ve evlenir. Yedi yıl süren bu büyük aşk ne yazık
ki biter. Baba Muharrem Ertaş başından
razı değildir bu evliliğe zaten. Ve oğlu
Neşet’e aşağıdaki ağıtı yazmıştır.
Evvelden tutmadın Neşet sözümü,
Öksüz koydun yavruları, kuzunu…
Alma dedim göçebenin kızını,
Son pişmanlık fayda etmez evladım,
Almasaydın Bolulu’ların kızını,
Son pişmanlık fayda etmez evladım,
Küsmedim Neşetim, kahrettim sana…
Baban değilmiydim, sormadın bana,
Olan olmuş yavrum, ne deyim sana
Sen aklını yitirmişsin evladım.
Kırşehirdeki Muharrem Ertaş ve Neşet Ertaş Heykeli
v
Baba Muarrem Ertaş’ın sözlerine çok
içerleyen Neşet’de üzüntüsünü sazının
tellerine döker.
Aşkı kimden aldın, sevgiyi kimden,
Aslı bozuk deme, gel şu insana
Soracak olursan, eğer ki benden,
Aslı bozuk deme, gel şu insana.
Yazımızı felek yazar, mevladan değil
Senin dediklerin, a dost evladan değil
Her hata suç bende, Leyla’da değil
Aslı bozuk deme, gel şu insana.
Söylediği yanık bozlaklarla meşhur olan
Ertaş’ın, 1978’de geçirdiği bir rahatsızlığın etkisiyle sıhhati bozulmaya başlar
ve parmakları sazın teline vurmaz artık.
1979’da kendini Almanya’da kardeşinin
yanında bulur. Sağlığına kavuşmasıyla birlikte sanatına Almanya’da devam
eder. Yirmi üç yıl ülkesine olan hasretle
gurbet ellerde çalar.
Sözünü, müziğini aynı anda düşünerek yaptığı o derin bozlaklarının sayısını
bile bilmeyen Neşet Usta; Türkülerinden
eksik etmeği “ GARİP “ mahlasını şöyle
açıklar.
“Soyadı yokken bize Garipler derlermiş.
Gerçektende biz garip, yani ezilmiş, hor
görülmüş, Abdal diye nitelendirilmiş,
aşağılanmışızdır. O gariplik bende kaldığı için garibim diyorum” der. BOZLAĞI;
Feryat, Ağıt olarak tanımlar.
Gönül yaralarından sonra türkülerinin
ana konusu; Allah aşkı, insan hakkı ve
sevgisi, ana ve babaya duyulan özlem,
ilim ve cehalet, memleket hasreti olacaktır artık.
“Âşık Veysel’in de dediği gibi benim sadık yârim gara topraktır. Gözünen görülen, e!inen tutulan, yediğimiz içtiğimiz,
canımız topraktır. Bu toprağın en güzeli
insandır, insanların en güzeli de anamız
ve yârimizdir. İnsanı seven insan; Hakkı
sever, bizde o Hakkın aşığıyız. Şüphesiz
ki ölmez, yitmez, yemez, içmez, solmaz
bir tek Allah’ tır. Allah hepimizi eşit yaratmış. Haksızlık, cana gıyma, düşük görme
Ozanlarımız
olmasın. Allah’tan geldik Allah’a gideceğiz. Cehalete hatırlatabildimse mutluyum “ diyor Neşet ERTAŞ.
Yunus gibi, Hacı Bektaş gibi gönül idi
onunda bütün derdi. Gönüller yapmaya
gelmişti dünyaya…
Şu garip halimden bilen işveli nazlım,
Gönlüm hep seni arıyor, neredesin
sen…
Tatlı dillim güler yüzlüm ey ceylan gözlüm,
Gönlüm hep seni arıyor, neredesin
sen…
Bir başka türküsünde:
Küstürdüm gönlümü güldüremedim,
Baharım güz oldu, yazım kış oldu.
Gönüle yârini bulduramadım,
Baharım güz oldu, yazım kış oldu.
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
18
v
Ozanlarımız
“ Ben halkın sanatçısıyım ”
Ö
yle alçak ve yüce bir gönüle sahiptir ki Bozkırın Tezenesi; Demirel zamanında kendisine sunulan
‘devlet sanatçılığı’ ünvanını “ hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana
ayrımcılık gibi geliyor “ diyerek teklifi kabul etmez. Ben halkın sanatçısı olarak kalırsam benim
için en büyük mutluluktur der. Halkın kendisine verdiği büyük destekle Neşet Ertaş yaşayan bir efsane
olmuştur. UNESCO tarafından yaşayan insan hazinesi olarak kabul edilir. 25 Nisan 2011 tarihinde İTÜ Devlet konservatuarı tarafından fahri doktora ödülüne layık görülmüştür.
Neşet Ertaş Kırşehir’de
19
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
v
Ozanlarımız
NEŞET ERTAŞ KİTABI, Bayram Bilge Tokel
“ Kimdir Neşet Ertaş?
Sarısözen’in tabiri ile bir zamanlar sadece ve sadece “Kırşehirli Mahalli Sanatçı” olarak bilinen Neşet Ertaş’ı binlerce,
hatta milyonlarca saz çalıp türkü söyleyen diğerlerinden ayıran nedir? Onun
sazınn ve sesinin insanı büyüleyen sırrı nereden gelmektedir? Neredeyse yarım asra varan bir süreden beri gerçek
anlamda gönül telimizi titreten, ruhumuzu ürperten bu esrarlı sesin, sazın ve
yorumun arka planında neler ve kimler
vardır?
Sazı gümbür gümbür ses veren, adeta davula eslik edercesine sazının göğsünde pençesiyle sesler çıkaran, hep samimi ve kendi halinde yüreğinin acılarını ve kendi iç gurbetlerini seslendiren;
hiç bir medyatik tutumu olmayan, kalabalıklardan ve şöhretten adeta köşe bucak kaçarak pek ortalıklarda görünmeyen; mezhep, parti ve etnik kimlik çağrışımlarına pirim vermeyen, sazından,
sözünden ve sesinden gayri hiç bir şeyden medet ummayan bu “Garip” insanı
tanımak kadar tanımlamak da gerçekten zor.
Ayaklarının altındaki toprağın renginden, kokusundan haberdar olan, bastıkları yeri az çok tanıyan, yürekleri hep
türkülerle birlikte atanlar için Neşet Ertaş, belki de tam bir “yaşayan efsane”;
meçhul, uzak, esatiri ve sırlarla dolu...
Neşet Ertaş’ın bir iki cümlede özetlenebilecek resmi biyografisi bize belki sadece ipuçları verebilir. Onun “1938 yılında
Kırtıllar Köyü’nde Döne’den doğma Muharrem Ertaş’ın oğlu” olduğunu; Kırşehir,
Yozgat ve Keskin’in çeşitli köylerinde ge-
çen çocukluk ve ilk gençlik yıllarının ardından, 15 yaşında çıktığı gurbet hayatinin hala devam etmekte olduğunu bilmenin fazla bir anlamı olmayabilir. Neşet Ertaş’ı tanımak, asıl onun ruh ve gönül macerasım bilmeyi gerektirir ki burada hemen karşımıza, Neşet Ertaş’la en
rafine üslubuna kavuşan Orta Anadolu
Abdal Müziği geleneğinin gelmiş geçmiş en büyük ustalarından olan babası
Muharrem Ertas karşımıza çıkar.
İşte Neşet Ertaş, babası Muharrem Usta
ile adeta Anadolu’daki en olgun seviyesine erişen bu Türkmen/Abdal müzik birikiminin yeni bir yorumcusudur. Yoğun
yöresel özellikleri ve baskın mahallilik
unsurları ile donanmış bu müziği yöresinin dışına çıkarmış, ülke genelinde ve
hatta yurt dışında bilinmesini ve tanınmasını sağlamıştır.
1960’lardan itibaren binlerce yıllık sazımız bağlama ile birlikte anılan; sadece
geniş halk kesimlerinde değil, ciddi musiki çevreleninin ve gerçek türkü dostlarının da gündeminden hiç düşmeyen
Neşet Ertaş’ı farklı bir bağlamda değerlendirmek gerekiyor- Çünkü o aslında
bir anlamda tam bir yöre sanatçısı olmasına rağmen yaygın şöhreti ve söylediği
türkülerin popülaritesi ile ülke genelinde tanınan biri olarak, hem babası Muharrem Ertaş’tan, hem de bu geleneğin
diğer usta isimleri olan Hacı Taşan ve Çekiç Ali’den de ayrılır. Bir başka söyleyişle
onun sanatı için, başta Muharrem Usta
olmak üzere. Hacı Taşan, Çekiç Ali ve Abdal/Türkmen Müziği geleneğinin çeşitli
yörelerde farklı tavır ve üsluplarda karşımıza çıkan diğer ustaları da dâhil olmak
üzere hepsinin üst seviyede bir sentezi
ve esrarlı bir bileşkesi denilebilir.
Neşet Ertaş’ın sanatı hayatı ile hayatı
sanatı ile o kadar içice ki, çalıp çığırdığı türkü ve bozlaklarında bütün bir hayat hikâyesini bulmak mümkün olduğu
gibi, hayatına yakından baktığımızda da
o içli türkülerin, acılı bozlakların nelerden nasıl doğduğunun ipuçlarını elde
ederiz hemen. Onun yokluk, yoksulluk
ve acılarla dolu hayatım “Garip” mahlasıyla yazdığı koşma tarzında usta işi şiirlerle anlattığı ozan yönünü yıllarca kimse farketmedi bile. Babasından tevarüs
ettiği geleneksel ve anonim türkülerin,
bozlakların dışında, sözleri kendisine ait
türküler, bozlaklar söylediğini de farke-
den olmadı yıllarca. Sözü ve müziği ile
anonim türkülerdeki erişilmez sadeliği
ve estetik seviyeyi yakalayan sayısız türkünün, bozlağın altına attığı mütevazı
imzasını kimselere söylemedi bile.
Neşet Ertaş o büyük yaratıcı yeteneği ile
okuduğu her eseri yeni baştan öyle bir
yorumlar, ona öyle bir ruh ve hava verir
ki, adeta yeni bir beste ile karşı karşıya
olduğunuzu dahi sanabilirsiniz. Bu durumu, yeteneği, kültürü ve birikimi oldukça sınırlı sığ ve sıradan sanatçıların
yorum adına yaptıkları “dejenerasyon”
ile karıştırmamak gerekir. Çünkü Neşet
Ertaş kendisine ait olmayan bir türküyü
bile öyle bir okur ve yorumlar ki, o türkü
o şekliyle yıllar öncesine ait bir Neşet Ertaş türküsü gibidir artık.
Olağanüstü denilebilecek yeteneği, geleneğe hâkimiyeti, gelenekten kopmadan yeniye bağlılığı, yeni zamanların
modern zevk ve eğilimlerini gözeten
diri ve uyanık tecessüsü ile Neşet Ertaş,
hep gündemde kalmış bir sanatçıdır. O,
ismi bağlama ile özdeşmiş ve adeta bu
dünyaya türkü söylemek için gelmiş
gerçek bir türkü ustası... Türküyü bağlamaya, bağlamayı türküye bu kadar yakınlaştıran ve yaklaştıran, adeta birbirlerinin içinde -kendisi ile birlikte- eritip
yok eden ikinci bir sanatçı bulmak öyle
sanıldığı kadar kolay olmasa gerek.
Neşet Ertaş’ın sanatı; müziğin özünü, ruhunu kavrayan birinin, hiç bir yapmacıklığa tevessül etmeden, olduğu gibi kendini, kendi özünü ve hissettiklerini saza,
söze dökmesidir. “
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
20
v
Ozanlarımız
Bir sanatçıyı anlamanın en iyi yolu yaşam hikâyesini kendisinden
dinlemektir. 1960’lı yıllar da yazdığı bir şiirinde hayatını şöyle anlatır Neşet ERTAŞ.
Bin dokuzyüz otuzsekiz cihana,
Kırtıllar köyünde geldin dediler.
Babama Muharrem, anama Döne
Dediysen Ata’yı bildin dediler.
Dizinde sızıydı anamın derdi,
Tokacı saz yaptı elime verdi.
Yeni bitirmiştim üç ile dördü,
Baban gibi sazcı oldun dediler.
O zaman babamdan öğrendim sazı,
Engin gönül ile Hakk’a niyazı.
O yaşımda yaktı bir ahu gözü,
Mecnun gibi çölde kaldın dediler.
Zalım kader devranını dönderdi,
Tuttu bizi İbikli’ye gönderdi.
Babam saz çalarken bana zil verdi,
Oynadım meydanda köçek dediler.
Anam Döne İbikli’de ölünce,
Tam beş tane öksüz yetim kalınca…
Beşimiz de Perişan olunca,
Babamgile burdan göçek dediler.
Yürüdü göçümüz Tefleğe doğru,
Bu hali görenin yanıyor bağrı
Üç aylık çoçuğun çekilmez kahrı,
Bunlara bir ana bulun dediler.
Yozgat’ın Kırıksoku Köyü’ne vardık,
Bize ana yok mu diyerek sorduk.
Adı Arzu dediler bir ana bulduk,
İşte bu anadır buldun dediler
21
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
v
Anılarla Kırşehir
En küçük kardaşı kayıp eyledik,
Onun için gizli gizli ağladık.
Üstelik babamı asker eyledik,
Yine öksüz yetim kaldın dediler.
Zalım kader tebdilimi şaşırttı,
Heybe verdi dalımıza devşirtti.
Yardım etti Yerköy’üne göçürttü,
Biraz da burada kalın dediler.
Yerköy’den Kırıkkale’ye geldik,
Babam saz çalarken biz çümbüş aldık.
Kırşehir’e varınca kemanı çaldık,
Aferin arkadaş çaldın dediler.
Yarin aşkı ile arttı hep derdim,
Babamı bir yere dünür gönderdim…
Başlık çok istemişler haberin aldım,
İstemiyor yârin seni dediler.
Kırşehir’de yedi sene kalınca,
Düğün düzgün hepsi bize gelince…
Burada herkese yer daralınca,
Ankara’ya gider yolun dediler.
Ankara’da (sünnetçi) Veysel Usta’yı buldum.
Epeyce eğleştim evinde kaldım,
Yüz lirayı verip bir yatak aldım,
Etti isen böyle buldun dediler.
Bir ev kiraladım münasip yerde,
Kaldı kavim gardaş hep Kırşehir’de…
Bu aşk hançerini vurdu derinde,
Çaresini bulamazsan ölün dediler.
Yârin aşkı ile döndüm şaşkına,
Arada içerdim yârin aşkına,
Canan acımaz mı garip dostuna,
Buna da içeriye alın dediler.
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
22
v
Gelenek ve Göreneklerimiz
ANADOLU KÖYLÜSÜNÜN MİMARİSİ VE
GELENEKLERİYLE DIŞA AÇILAN KAPISI
KIRŞEHİR’DEN BAZI“MİSAFİR ODALARI”
Türk Misafirperverliğinin Anadolu Mimarisinde yer alan en ilginç örneklerine ülkemizin çoğu kasaba ve köylerinde rastlamak mümkündür. Anadolu’nun
bütün köylerinde yaşayan geleneklerimizden bir tanesi de köy misafir odalarını çalıştırmak ve Allah rızası için bunları yaşatmaktır.
Köye dışarıdan gelen yabancı konukları
ağırlamaya ve köy halkının boş zamanlarında toplanarak hoşça vakit geçirmelerine vesile olan köy misafir odaları bir
bakıma Zaviyelere benzemektedir.Bunları birbirlerinden ayıran nokta ise zaviyelerin geliri bol olması, Köy misafir
odalarının ise belirli bir geliri olmaması. Bu odalar, hali vakti yerinde, diğer bir
deyimle; ekmeği aşı yenir insanların çabaları ile kurulup geliştirilmiştir.
Anadolu’da köy halkı yazın tarlada çalışır, soğuk ve uzun kış günlerinde ise
köy odalarında sohbet ederek ve halk
hikâyeleri anlatarak geleneklerini yaşatmaya çalışırlar. Köye gelen yabancıyı
veya misafiri ortada bırakmak ayıp sayılır ve köy odası olan birisi mutlaka buyur
23
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
ederdi. Hatta çoğu zaman misafirsiz yemek yemez, misafir gelmediği zamanlar
“acaba bir kusurumuz mu varda bizim
odaya misafir gelmiyor “ diye yorum yapılırdı.Bundan dolayıdır ki, Anadolu misafirperverliğini nereye giderseniz gidin
hiçbir yerde görmek mümkün değildir.
Geleneklerin artık ikinci planda kaldığı günümüzde Anadolu’nun bazı köşelerinde hala gelenekleriyle kendi hayatını devam ettiren yerleşim yerleri mevcuttur.
Araştırmamızın yapıldığı Kırşehir Merkeze bağlı Dedeli, Değirmenkaşı, Saraycık, Ecikağıl, Karaboğaz, Kuruağıl Köyleri ve Ulupınar Kasabasındaki Köy Misafir
Odalarının işleyiş şekli ve mimari özellikleri ve sosyal hayattaki rollerine geçmeden söz konusu yerleşim yerleri ile ilgili
bazı bilgiler vermek istiyorum.
2004 yılı Ekiminde görüşme ve tespit
yöntemiyle Araştırma yapılan köyler Kırşehir merkeze bağlı ve ilin Güneybatısında yer almaktadır. Köylerin il merkezine ortalama uzaklıkları 35 km’dir. Köyler aynı zamanda Orta Kızılırmak hav-
zasına yakın olduğu için “bucak köyleri” veya Kırşehir’e göre ırmağın diğer tarafında olduğu için “öteki geçe” köyleri
diye anılmaktadır. Bu köylerde yaşayan
toplam nüfus 5 bin civarındadır.
Ayrıca, bu köylerden Dedeli
Hacıahmetli,Ulupınar ve Değirmenkaşı Sarıalili (Sarallı), Saraycık, Ecikağıl, Karaboğaz ve Kuruğıl köyleride Karacakürt
(Garaca Kurt) aşiretine mensuptur.
Bu köylerimiz tarımsal ekonominin gereğine uygun olarak tarım yapılan arazilere kurulmuştur.
Bütün Türk milletinde olduğu gibi misafir severlik köyde daha önemli bir olgudur. Geçmişten gelen bir vasiyetle köy
odaları yaşatılmıştır.Yakın zamana kadar kim gelirse gelsin ve kim olursa olsun Tanrı misafiri olarak kabul edilir ve
mümkün olan her türlü ikram yapılırdı.
Burada misafir odaları iki bölümde incelendi.Birinci bölüm bu odaların mimari özellikleri .İkinci bölümde ise bu
odaların sosyal hayattaki önemi.
MİMARİ ÖZELLİKLERİ
Orta Anadolu köylüsünün misafire
duyduğu saygının ve önemin araştırmanın yapıldığı köylerde mekâna yansımış
olduğu tespit edilmiş olup, köy odalarının biçimlenmesinin yapısal karakterinde bu düşünce tarzının etkili olduğu görülmüştür.
Araştırmanın yapıldığı köylerde köy
odaları bulundukları yerlerin köy evlerine benzemesine karşılık farklı tarzda
inşa edilmiştir. Köylünün asıl oturduğu
yerden ayrı, yani günlük yaşamın dışında bir yer olan köy odası, asıl evdeki aile
içi münasebetlere karşılık toplumsal ilişkilerin kurulduğu, insanların birbirleriyle tanışıp kaynaştığı yerlerdir.
Köy odalarının bağımsızlığı, mimari yapısı görselliği onu diğer evlerden ayırmaktadır. Örneğin; köylerdeki evlerin yerden yüksekliği en az 50 cm iken,
köy odalarının yerden yüksekliği ahırsız-
v
larda 1 m ile 1,5 m, ahırlılarda 2 metreye kadar olabilmektedir. İç mekânlarda
odanın genişliği ve yüksekliği normal
oturma odalarına göre daha geniş olduğu gözlemlenmiştir.
Yer olarak genelde bir mabeyn ve
oturma odasından meydana gelmektedir. Oturma odasının giriş kapısının sağında ve solunda araştırmanın yapıldığı köylerde “Tahtabaş” diye tabir edilen
üzerine misafirlerin yatacağı yatakların
dizildiği, altına ise odanın ihtiyaçlarında kullanılan süpürge, kürek gibi malzemelerin konulduğu ahşaptan 70-80 cm
yüksekliğinde odanın genişliğine göre
kare biçiminde yapılmış bir mekan vardır. Bu bazen tek taraflıda olabilmektedir. Tek taraflı olan odalarda ayrıca gusülhane ve cağ denilen yerler bulunmaktadır.
İç ve dış ilişkilerin yoğunlaştığı alanlarda yer alan pencere kenarları içeriden
dışarıyı görecek şekilde oturmaya elverişli biçimde düzenlenmiştir. Pencerenin
yerden yüksekliği 1 metre civarındadır.
Burada oturma şekli iki diz üzerinedir.
Ayrıca daha rahat oturma şekli olarak,
sol dizi dikerek sağ dizin üzerine oturmaktır.
Köylüler odalarını güzel göstermeye
düşkün insanlardır.Köy odalarının dört
bir duvarına halı, kilim, seccade ve lambalık çakarlar.Resimli takvimler ve aynalarla da süslenir.Eğer oda sakini zen-
gin ise yere halı, giriş bölümüne de kilim serilir.Oturma bölümünde eşya olarak basma veya halı örtülü minderler, işleme örtülü yastıklar ve yataklar bulunmaktadır.Bu odalarda masa ve sandalye
kullanılmaz.Duvarda ince malzeme dedikleri çay, kahve, şeker,gibi malzemeleri muhafaza etmek için gömme dolap
bulunur.Odanın duvar kenarına sıra ile
yöremizde halı dokuma yastıkların ünlü
olması nedeniyle ile 40x90 ebadında içi
kamış dolu yastık dizilir.Yastıkların üzerine işlemeli örtüler serilir.Daha sonra
odanın köşesine basmadan veya halıdan 90x90 ebadında minderler döşenir.
Odalarda orta alan boş bırakılır.Oturulacak yerle orta alan arasında 5 cm yükseklik olur.Burası yemek yeme, namaz
kılma ve soba kurmak amacıyla kullanılır.
Köye gelen satıcılar, yolda kalmış yolcular için kullanılan yataklar tahtabaş denilen tahtadan yapılmış dolabın üzerinde veya özellikle bu iş için yapılmış yüklüklerde muhafaza edilir. Bu yataklar
araştırmanın yapıldığı yörede “kat” olarak ifade edilir.Bir odada en az iki kat yatak bulunur.Kat ise yastık, yorgan ve döşekten oluşmaktadır.
Kısacası köy odalarına sahipleri tarafından büyük özen gösterilir. Bu odalar dıştan basit, içten bakıldığında ise işçilik,
malzeme ve iç mekan düzenlemesi bakımından köy evlerine göre daha kalite-
Gelenek ve Göreneklerimiz
li yapıldıkları gözlenmiştir.
En basit köy odası mabeyn ve misafir
odasından ibarettir.Ahırlı odalar yörede
çoğunluktadır.Kızılırmak’ın kıyısına yakın olan köy odalarının hepsi ahırlıdır..
Dışarıdan mal satmak amacıyla gelenler daha çok ahırlı odaları tercih ederler.Bu odalar onları yaptıranların adlarıyla anılır.Örneğin; araştırmanın yapıldığı Dedeli Köyünde; Hacı Bilal’ın Odası,
Rüstemin Hüseyin’in Odası, Goca Muhdarın Odası, Hacı Mahmud’un Odası,
Ulupınar Kasabasında; Yörük Bektaş’ın
Odası, Hatıpların Odası, Abişlerin Odası, Gır Ahmet’in odası, Saraycık Köyünde; Musa Kahya’nın Veli’nin Odası, Celal Kahya’nın Odası, Muhtar Ali’nin Odası, Hacı Halil’lerin Odası, Karaboğaz Köyünde; Şıh Hacı Ahmet’in Odası, Avşar Kahyanın Odası, Hüseyin Kahyanın
Odası, Lomen Kahyanın Odası, Ecikağıl Köyünde; Mılla İbişin İbrahimin Odası, Şükrü Ağanın Odası, Omar Ağaların
Odası, Çopurların Duranın Odası, Kuruağıl Köyünde; Naziğin İsmail’in Odası,
Mılla Veli’lerin Odası,Keçebaş İbrahimin
Odası, Torun Osman’ın Odası, Hatıpların Odası, Değirmenkaşı Köyünde; Hacı
Omarların Kaya Oda, Devecilerin Odası,
Çolak Mustafa’nın Odası, Gasımın Odası
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
24
v
Gelenek ve Göreneklerimiz
KÖY ODALARININ SOSYAL
HAYATTAKİ ÖNEMİ
Araştırma yapılan her köyde hemen hemen her sülalenin bir odası bulunmaktadır. Bunların ısıtma masraflarını ve
odaya gelen misafirlerin günlük yeme
içme ve yatma gibi masraflarını bu oda
sahipleri karşılamaktadır. Oda sahibi
odasında misafiri olsun veya olmasın
25
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
günün erken saatinde odasının kapısını açmaktadır. Gecenin geç saatlerine
kadar bütün misafirlerini ve yakınlarını
burada kabul etmektedir. Köyde erkekler gündüz işlerini bitirdikten sonra bu
odalarda toplanırlar, bazen bütün gün
ve hatta gece yatsı namazına kadar burada otururlar. İhtiyarlar birbirlerine hatıralarını anlatır, gençlerde birbiri aralarında alçak sesle konuşurlar. Kız çocukları ve kadınlar odalara dışarıdan geen
misafirde olsa alınmazlar. Düğünler ge-
nelde bu odalarda olur. Düğüne gelen
misafirler bu odalarda ağırlanır. Buralarda ayrıca gelip gideni çok olan odalara
“müşterisi çok odalar” tabiri de kullanılır. Müşterisi çok olan odalar genellikle hoş sohbet insanların geldiği odalardır. Odalarda tüm hizmetler odaya gelen gençler ve oda sahipleri tarafından
verilir.
Köy Odaları halk kültürünün yaşatılması ve alışverişine sahne olan en
önemli mekânlardır. Bu odalarda küçüklü büyüklü her yaştan insan toplanır. Bilgili ve hünerli kişiler bildiklerini ve hünerlerini ortaya koyarlar, diğerleri ise
bunlardan faydalanırlar.Oyunlar, eğlenceler düzenlenir, İncili Çavuş, Keloğlan
masalları vb. masallar ve halk hikayeleri anlatılır.Köyde olan olaylar burada değerlendirilir ve eleştirilir.Kısacası Anadolu köylüsü odasının kapısını sürekli açık
tutarak misafirperverliğini, toplum hayatına verdiği önemi ve insana olan saygısını göstermektedir.
v
Köy Odaları köy içindeki aileler arasında karşılıklı yardımlaşmayı sağlayan en
önemli unsur olmuştur. Buda köydeki
kültürel kalkınmayı sağlamış, bu sayede
gelenekler muhafaza edilmeye çalışılmıştır.Bu kanı ile de köy odaları için, Türk
toplumunda kültür alışverişine sahne
olan, gelenek ve göreneklerin sergilendiği ve toplum kalkınmasına katkıda bulunan önemli mekanlardan olduğunu
söylemek mümkündür.
Toplumsal ilişkilerin güçlendirildiği ve Anadolu köylüsüne özgü olan
köy odaları, günümüzde yerleşim birimleri arasında ulaşım mesafesinin ortadan kalkması ve modern hayat tarzının etkisi ile yaşama şeklinin değişmesi sonucu yok olmuştur. Artık günümüzde fonksiyonlarını yitirmiş ve geleneksel özelliklerini kaybetmişlerdir. Halen mevcut olanlar ise başka amaçlarla
kullanılmakta, karşımıza depo, eski malzeme odası olarak çıkmakta ve bakımsız bir halde yıkılmayı beklemektedirler.
Yalnızca Değirmenkaşı köyünde odalardan bir tanesi yıkılmamış ve halen dışarıdan gelen misafirlere yatmak amacıyla
hizmetini sürdürmektedir.
Araştırma yapılan köylerde
1970’li yıllara kadar köyün büyüklüğüne
Gelenek ve Göreneklerimiz
göre en az 5 tane oda bulunmasına karşılık günümüzde bunlar karşımıza geleneklerden ve işlevlerinden uzak Köy Konağı olarak çıkmaktadır.Artık köye gelen resmi görevlileri köy muhtarı kendi
evinde, satıcılarda günü birlik gelip gitmektedir.
Ülkemizde köylünün günlük yaşantısı günün şartlarına bağlı olarak hızla değişmektedir. Köy insanı kahvehanelere alışmış, bu insanları artık o masalların anlatıldığı, eğlencelerin düzenlendiği ve
oyunların oynandığı odalara çekmek mümkün görünmemektedir.
Ayrıca müşteri bulduğu sürece
de kahvehaneleri kapatmak çözüm olmasa gerek. Çünkü bunlardan birisi kapansa diğeri açılmaktadır. Araştırmanın yapıldığı
bu köylerimizde ve tüm köylerde
geleneklerin yaşatılması amacıyla kahvehanesiz köy konaklarının
köy odalarının yerini alması kanısındayım...
Kırşehir Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürü Halil ÇALIŞIR*
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
26
v
n
e
t
ş
i
m
ç
e
G
Anılarla Kırşehir
Kareler
Osm
27
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
gi
ı Mitin
kbaş
an Bölü
v
Anılarla Kırşehir
örünüm
enel G
irden G
Kırşeh
Eski B
uğday
Pazar
ı
Şimdiki İş Bankası Önü
da
Anılar
Şimdiki
Belediye
otoğraf
ş Bir F
Kalmı
Binasını
n Önü
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
28
v
Yöresel Tatlarımız
ÇİRLEME
MALZEMELER
½ kg nohut (akşamdan tuzlu suda ıslanmış )
1 kepçe zeytinyağı
1 kg kuşbaşı et
3-4 adet büyük kuru soğan
1 kaşık domates salçası
1 kg çekirdekli kuru kayısı (haşlanmış)
Tuz, baharat
1 su bardağı üzüm pekmezi
Yöresel
HAZIRLANIŞI
Kayısı kurusu az su ile ateşte şişirilir. Düdüklüye zeytinyağı
konularak ince ince kıyılmış soğanlar yağda pembeleştirilir.
Et ilave edilir ve parpıllanır. Akşamdan ıslatılmış nohut ilave
edilerek pişirilmeye devam edilir. Daha sonra kuru kayısı ve
pekmez ilave edilerek bir taşım kaynatılır ve üzerine eritilmiş
tereyağı dökülerek servis edilir.
29
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
v
Tatlarımız
Yöresel Tatlarımız
AHİ PİLAVI
MALZEMELER
1 adet ortaboy patlıcan
2 adet sivri biber
2 adet domates
2 kase bulgur
2 kaşık tereyağ
1 kaşık salça
Baharat ve tuz
HAZIRLANIŞI
Tereyağ eritildikten sonra ince ince doğranmış patlıcan
ve biber kavrulur. Üzerine doğranmış domatesler ilave
edilir. Daha sonra bulgur eklenerek kavrulmaya devam
edilir. Salçası da ilave edilerek üzerine et suyu konulup
pişirilir. Arzu edilirse sulanmamış kuru yufka ekmek siniye konularak pilav üzerine dökülerek servis edilir.
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
30
Mucur
v
İlçelerimizi Tanıyalım
M
ucur’un adı ile ilgili çeşitli rivayetler anlatılır. Bir zamanlar ilçenin merkezinde hiçbir evin
bulunmadığı, insanların mağarada yaşadıkları ve Hıristiyan oldukları, aynı zamanda ilçenin 5 kilometre kuzey batısındaki “Kuzilin” denilen aşılık mevkiinde ise Müslüman Türklerin oturduğu
söyleniyor. İşte burada yaşayan Hıristiyanların reisine mücrim denildiği ve
Mucur adınında mücrimden dönüştürüldüğü de iddialar arasında.
Mucur; doğusunda Nevşehir, batısında
Kırşehir, kuzeyinde Boztepe, güneyinde
Kızılırmak ile çevrili yol güzergâhında
bulunan turistik zenginliğe sahip
Nevşehir’e açılan bir kapı konumundadır adeta. Çok eski ve köklü bir tarihe
sahip olan Mucur’un civarındaki höyükler ve mağaralar, ilçenin çok eski bir yerleşim yeri olduğunu ortaya koyuyor.
Mucur havalisindeki eski yerleşim birimlerinin varlığı Kırşehir gibi Mucur’un
da Hititlerin, Friglerin ve Perslerin
hâkimiyet sahası içinde yer aldığını göstermektedir..
31
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
v
İlçelerimizi Tanıyalım
Mucur Seyirlik
Oyunları ile
tanınmıştır…
Mucur, Kırşehir’in folklor bakımından en
canlı bölgelerinden biridir. İlçe, özellikle seyirlik oyunlarıyla tanınmıştır. Yörede
Koca Oyun, Demir Atma, As-Kes, Sin Sin,
Bulgur Dövme, Menevşe, Mustafam, Yeşil Yaprak, Bir Ok Attım, Çek Deveci Develeri oyunları belli başlı oyun ve türkü
adlarıdır. Düğünlerde ve eğlencelerde
de güreşler yapılır. Bu oyunlardan birkaçı şöyledir.
Koca Oyunu
Arap denilen (yüzü is veya kazan karasıyla karartılmış birisi) kadın gibi
giydirilmiş iki erkek, köy veya mahalle odasına getirilir. Koca denilen ihtiyara teslim edilir. Bir ara arap dışarı çıkınca, def ve kaşıkla “Menevşe
biter, bahar, yaz geldi aman aman”
türküsü söylenerek arap oynatılmak
istenir. Arap önce razı olmaz, sonunda razı edilir. Arabın sırtına kalın bir
baş yastığı bağlanır. Orada bulunanlardan bazıları ellerine değnek alarak,
arap daha hızlı oynasın diye sopalarla
vurmaya başlarlar. Bu oyun genellikle
eski düğünlerde oynanırdı.
Sin-Sin Oyunu
Düğünün birinci ve ikinci gecesi oynanan bir oyundur. Köyün veya mahallenin gençleri toplanıp ortaya ateş
yakarlar. Gençlerden biri ateşin etrafında sırtı ateşe dönük vaziyette davul ve zurnanın çaldığı havaya uygun
ritmik hareketlerle dönmeye başlar.
Başka bir genç elinde kayışıyla veya
tekme ile ona vurmak için atılır. Öndeki genç kendisine vurdurmamak
için kaçar. Sonradan oyuna giren
genç ateşin etrafında aynı hareketleri yapar. Oyun böylece devam edip
gider. Bu oyunun en önemli özelliği hem ritmik hareketleri becermek,
hem de rakibi olan oyuncuyu saf dışı
etmektir.
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
32
v
İlçelerimizi Tanıyalım
Bir Turizm
Cenneti Mucur
Turizm açısından olağanüstü güzelliklere sahip olan Mucur’un yeterli tanıtılmaması ve turizm konusunda gerekli yatırımların yapılmaması üzücü bir konudur. Yeraltı şehri, mağaraları, inleri, Seyfe Gölü, türbeleri ve kilometrelerce uzanan zümrüt yeşili vadisi, iç ve dış turizm
açısından bulunmaz güzelliktedir. Dünyada eşine rastlanmayacak kadar güzel
ve büyük yeraltı şehiri turizme açılmayı
beklemektedir.
- Mucur Yeraltı Şehri
- Keişlik
- Kilise (Manastır)
- Uyluk ve Kabadurak Şehir
Kalıntıları
- Aksaklı Kilisesi ve Kalesi
- Aşlık Mağarası
- Yeniceköy İnleri
- Yeşil Vadi (Mucur)
Yer altı Şehirleri Turizme
Açılmayı Bekliyor
İlçenin pek çok yerinde mağaralar bulunmaktadır. 1973 yılında Belediyece
yol inşaatı çalışmalarında bulunan bir
mağara ağzının takip edilmesi sonucu
buranın büyük bir yeraltı şehri olduğu
anlaşılmış, yapılan temizlik ve ışıklandırma çalışmaları sonucu turizme açılmıştır. Tamamı sit alanı ilan edilen Solaklı
Mahallesi’ndeki bu şehir üç katlıdır. Yer
kotundan 9-10 metre aşağıdadır. Tek giriş kapısı vardır. İçinde 36 adet oda, 16
tane mangal taşı, 3 kuyu bulunmaktadır.
Burada Kapadokyalıların yaşadığı sanılmaktadır. Bölgede bulunan fosillerin incelenmesi sonucu burada MÖ 2000 yıllarında hayat olduğu anlaşılmıştır. Hacıbektaş, Ihlara Vadisi ve Kapadokya
güzergâhında bulunan ilçedeki yeraltı
şehri turizmin açılmaya çalışılmaktadır.
Kilise (Manastır) Mucur’un
Solaklı Mahallesi’nde Manastır
Semtinde evlerin altında bir
kilise vardır. O semt adını bu kiliseden almıştır. Yağlı boya resimlerle süslü olan kilise bakımsızlık
yüzünden boyaları dökülmüş ve
samanlık olarak kullanılmaktadır.
Yine o semtte oyma pek çok inler
vardır.
Aflak Baba Türbesi
Bu türbe ilçenin Altınyazı (Aflak)
Köyündedir. İçinde yazılı mezar
taşı vardır. Restore edilen türbe
görülmeye değerdir.
Mucur Aflakbaba Türbesi
33
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
Mucur Kepez Yeraltı Şehri
v
İlçelerimizi Tanıyalım
Mucur Aksaklı Kilisesi
Mucur Kepez Yeraltı Şehri
Mucur Merkez Yeraltı Şehri
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
34
v
İlçelerimizi Tanıyalım
Seyfe Gölü
Seyfe’de 182 kuş türü
Seyfe Gölü, dünyada nesilleri azalan flamingo kuşlarının konakladığı bir yerdir. Gölde, dünyanın en büyük flamingo topluluklarından biri (320 bin adet)
barınmaktadır. Ayrıca 480 binden fazla çeşitli türden kuşların bulunduğu bu
alan Milli Park alanı haline getirilmiştir. Göl, sonbaharda yüz binlerce ördeğin konaklama alanıdır. Seyfe Gölü’nde
beslenen ve konaklayan diğer önemli
kuş türleri; çamurcunlar, pelikanlar, balıkçıllar, yağmurcunlar, kazlar, kılıç gagalar, martılar, bababanlar ve sumrulardır.
İlkbaharda gölün doğusundaki adacıklarda bu kuşlar başta olmak üzere çeşitli türlerden binlerce kuş yuva yapmaktadır. Ayrıca Malya Tarım İşletmeleri alanında toy, turna gibi büyük kuşlar da barınmaktadır. Seyfe Gölü çevresi, sonba-
35
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
harda leyleklerin önemli toplanma alanlarındandır. 50 ayrı kuş türünün kuluçkaya yattığı, 182 kuş türünün barındığı
“Kuş Cenneti”ne yaklaşık 25 kuş türü de
göç sırasında uğramaktadır.
Seyfe Gölü içindeki en güzel görüntüler Seyfe Köyü yakınlarında bulunan höyükten izlenmektedir. Ayrıca Seyfe’nin
Badıllı Mahallesinden de göl kenarına
kadar gelip gölün güzelliğini ve flamingoları seyretmek mümkündür. Ayrıca,
yaz ayların da flamingolar gölün birçok
kesiminden seyredilebilir.
v
İlçelerimizi Tanıyalım
Mustafa Kemal
Mucur’da
Mondros Ateşkes Antlaşması’yla birlikte Anadolu yer yer batılı emperyalistler
tarafından işgal edilince tedirginlik bütün yurtta olduğu gibi, Mucur’da da baş
göstermiştir. Vatanın, emperyalistlerden
kurtarılması ve tam bağımsızlığı için
İstanbul’dan 19 Mayıs 1919’da Samsun’a
çıkan Mustafa Kemal, Amasya Genelgesi
ile birlikte Erzurum ve Sivas Kongrelerini tamamladıktan sonra ileride Cumhuriyetin temellerinin atılacağı Ankara’ya
gitmek üzere yola çıkmıştır.
Aralık 1919 sonlarıyla Ocak 1920 başlarında Tokat ve Erbaa bölgelerinde, Alevi yurttaşlardan bazılarının özel amaçlı
kişi ve kuruluşların kışkırtmasıyla, Rum
soyguncularla işbirliği yaptıkları, onlara maddi ve manevi yardımlarda bulundukları öğrenilmişti. Mustafa Kemal,
2 Ocak 1920’de Mucur Askerlik Şubesi
Başkanlığı’na durumu bildirerek, Bektaşi
Çelebisi Cemalettin Efendi’nin ve Baba
Salih Efendi’nin gerekli uyarma ve müdahalelerde bulunmalarının sağlanmasını diledi. Askerlik Şubesi Başkanı Sadık,
ilgililerle temasa geçerek, Hacı Bektaş-ı
Veli Çelebisi Cemalettin Efendi’nin duruma el koymasını istedi.
Mustafa Kemal, Ankara’ya gelirken Çelebi Cemalettin Efendi’yi ziyaret ederek
büyük bir saygıyla karşılanmış, yurdun
düşmanlardan temizlenmesi için anlaşmıştır.
Belediye Başkanı Nuri Efendi, Kemal
Paşa’ya çektiği telgrafta bundan böyle İstanbul Hükümeti’ni tanımadıklarını, Ankara’ya geçerken Mucur’a uğramalarını istemiş, Kemal Paşa da gönder-
diği telgrafta, Mucur’a uğrayacağını bildirmişti.
Mustafa Kemal’in Kayseri’den hareket
ettiğini duyan Mucur ileri gelenleri, civar köylere haber göndererek Paşa’nın
karşılanmasını istediler. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra, Mucur Müdafa-i
Hukuk Cemiyeti’nin 350’ye yaklaşan
üyesi, karşılama için yola çıktı. Kaymakam Cevat Bey ile halk, Kurugöl’e kadar
yolun iki tarafına dizilerek, coşku içinde
Mustafa Kemal Paşa’yı beklemeye başladı. Biraz sonra yolda üstü açık üç otomobil belirdi. Öndeki otomobilde bulunan Paşa, karşılayıcılar arasında okul öğrencilerini görünce heyecanla arabadan
indi, öğrencilerden birinin elinden tutarak halk ve öğrencilerle birlikte hükümet binasına kadar yürüdü.
Mustafa Kemal ve arkadaşları 22 Aralık 1919 Pazartesi günü saat 8.30’da
Mucur’a geldiler. Kafile, hükümet konağına gelince, konağın girişinde Müftü İsmail Hakkı Efendi uzun bir dua yaparak
Allah’tan başarı ve yardım diledi. O gece
kendisine ayrılan Hükümet Konağı’nda
kalan Mustafa Kemal Paşa, gece, ilçenin
ileri gelenleriyle bir durum değerlendirmesi yaptı. Ülkenin kurtarılması yönünde onları bilgilendirdi.
Ertesi günü Hacıbektaş’a gitmek için
hazırlık yapan Mustafa Kemal, arabasına binmek için ilçenin caddesinde ilerlerken, yolun iki tarafına toplanan halk,
kendisine sevgi gösterisinde bulunuyordu. Çanakkale’de onunla çarpışmış
bir er Hükümet Binası önünde O’nu görünce askerce selâm vermiş, sonra ellerine sarılmıştı. Çanakkale gazisi erin
Anafartalar Kahramanı’na “Ne olacak
hâlimiz?” dercesine bakmasını halk, yaşlı gözlerle izlemişti.
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
36
v
Tarihi Eserlerimiz
AğalarK onağı
Kültür Evi
37
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
v
Tarihi Eserlerimiz
T
arih boyunca barınma insanlığın
en önemli sorunlarının başında
gelmiştir. Çadırlarla başlayan bu
serüven zamanla yerini yerleşik mimariye bırakmıştır. Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Kırşehir’de; Cumhuriyet Dönemi sivil mimarinin nadir örneklerinden biri olan Ağalar Konağını görmekteyiz. Her köşesinde ahenkle dizilen taşların verdiği eşsiz mimariyle hala yıllara meydan okur gibi ayakta
duran Konağın tarihsel hikâyesi kısaca
şöyledir.
Ağalar Konağı, Kayabaşı Mahallesi Kadıhanı
Caddesi’nde bulunmaktadır.
Konağın eski sakinlerinden aldığımız
bilgilere göre yapılış tarihiyle ilgili kesin bilgi yoktur. 1933 yılında yapımına
başlandığı, 1938 yılında ise Enver Ekinci tarafından tamamlandığı söyleniyor.
Enver Ekinci’den sonra Kürt Tahir Ağaya geçmiştir. Daha sonra ise 1985 yılında Faruk Akça tarafından satın alınmıştır. Birçok aileye ev sahipliği yapmıştır.
Kayseri koruma kurulunun 22.09.1988
gün ve 276 sayılı kararıyla tescil edilmiştir.
Cumhuriyet Dönemi sivil mimarinin nadir örnekleri arasında yer alan yapı konut olarak düşünülmüştür. Mimari olarak alt ve üst kattan müteşekkildir. Üst
ve alt kat aynı plan özelliği gösterir. Üst
kata alt kattan ahşap bir merdivenle çıkılır. Yapı sıvasız olup ahşap tavan kullanılmıştır. Çift girişe sahiptir. Çatı Marsilya tipi kiremitle örtülmüştür. Giriş cephesinde mermer işlemelere rastlanırken pencerelerde kahverengi ve beyaz
renkli taş süsleme görülmektedir. Arka
cephede ise yer yer tuğla kullanılmıştır.
Bodrum kat ise mahzen olarak tasarlanmıştır.
2007 yılında Kültür Bakanlığı tarafından
restore edilip Kırşehir Belediyesinin hizmetine sunulan Konak’ın iç tasarımı geleneksel Kırşehir evine özgün olarak yeniden dizayn edilmiştir. Kırşehir yöresi
el dokuma halı ve kilimlerinin en güzel
örneklerini burada görebiliriz.
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
38
v
E( 1206-1326 )
Şeyh
Kırşehir Büyükleri
Osmanlı Devlet’inin Fikir Babası
Şeyh Edebali Osmanlı Devleti’nin
kuruluş yıllarında yaşamış bir İslam
ilahiyatçısı, din bilgini, Ahi şeyhi,
Osman Gazi’nin kayınbabası ve
hocası, Orhan Gazi’nin dedesi, bir
anlamda da sonradan imparatorluk olacak Osmanlı Devleti’nin fikir babasıdır.
Osmanlı
İmparatorluğu’nun
manevî kurucusu ve fikir babası olan Şeyh Edebali, 1206 yılında
Horasan’ın Merv şehrinde doğdu. Selçukluların Şeyh’ül İslam’ı
Şeyh Sadrettin Konevi ve Mevlâna
Celâleddini Rumi’nin çağdaşıdır. Künyesi İmadüddin Mustafa
b.İbrahim b.İnac el-Kırşehri’dir.
Edebali ilk tahsilini Karaman’da
yaptı. Hanefi hukukçusu Necmeddin ez-Zahidi’nin öğrencisi oldu.
39
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
debali
Daha sonra Dımaşk’a (Şam) giderek Sadreddin Süleyman b.Ebül-iz
ve Cemalettin el-Hasiri gibi dönemin tanınmış âlimlerinden dini
ilim tahsil etti. Tefsir, hadis ve
özellikle İslam hukukunda uzmanlaştı. Şam’dan ülkesine dönünce tasavvufa yöneldi. Muhammed Celaleddin-i Rumi, Mevlâna
Celaleddin-i Rumi gibi, zamanının
büyüklerinin sohbetinde bulundu.
Tasavvuf yoluna girdiği, Baba İlyas
halifelerinin ileri gelenlerinden olduğu belirtilmektedir. İslâmî ilimlerde geniş bir ünü vardır. Âlim,
faal, varlıklı, çevresi için örnek teşkil eden bir kişi olan Şeyh Edebali,
Eskişehir yakınlarında bulunan İtburnu köyünde bir zaviye kurarak
halkı irşada başladı. Bilecik’te bir
dergâh yaptırdı, Osman Gazi’yi
de birçok defa burada misafir etti.
Aşıkpaşazade zaviyesinin hiç boş
kalmadığını, Edebali’nin gelip geçen fukaranın her türlü ihtiyacını gidermeye çalıştığını, hatta bu
maksatla koyun sürüsü bulundurduğunu kaydederler.
Söğüt ve Domaniç yaylaları, Selçuklu Devleti tarafından aşiretine
yaylak ve kışlak olarak verilen Osman Gazi, sık sık Edebali’nin zaviyesinde misafir olarak kalırdı.
Orta Asya’dan getirdikleri bir ta-
kım özelliklerden dolayı âlim ve
sofilere karşı son derece hürmeti
olan Osman Gazi, mübarek günlerde Edebali’nin zaviyesine giderek dinî ve idarî konularda, onun
görüşlerini alırdı. Misafir olarak
kaldığı bir gecede gördüğü rüya
şöyle idi:
“Şeyh Edebali’nin koynundan çıkan bir ay geldi kendi koynuna girdi. Göğsünden ulu bir ağaç bitti. Öylesine büyük bir ağaç oldu ki
dalları gökleri, kökleri tüm
dünyaya sardı. Gölgesi bütün yeryüzünü tuttu. İnsanlar o ağacın gölgesinde
toplandılar. Ulu dağlara ve
dağların eteğinden çıkan
coşkun sulara hep o ağaç
gölge etti.”
Osman
Bey
rüyasını
Şeyh
Edebali’ye anlatır. Edebali rüyayı
şöyle yorumlar:
“Ey Ertuğrul Gazi oğlu Osman. Sen, babandan sonra
bey olacaksın. Kızım Malhun Hatun ile evleneceksin. Kızım, senin helâlin olsun. Benden çıkıp sana gelen nur budur. Sizin soyunuzdan nice padişahlar gelecek ve nice devletleri bir
v
Kırşehir Büyükleri
çatı altında toplayacaklar.
Allah, nice insanın İslam’a
kavuşmasına senin soyunu
vesile edecektir.”
Edebali’nin bu yorumu üzerine
Osman Gazi, Malhun Hatun (Rabia Bala Hatun) ile evlenir. Gerçekten de öyle olur. Altı asırdan
fazla devam edecek olan bir imparatorluğun temelleri Osman
Gazi ile atılır ve bunun ilk müjdecisi Şeyh Edebali olur.
Şeyh Edebali, Ahi teşkilatının reisi idi. Ahi Şeyhliği’nin Edebali’den
sonra kime geçtiği bilinmemektedir; ancak daha sonra I. Murat’a
intikal etti. Bilecik’in Osmanlılar
tarafından fethedilmesinden sonra zaviyesini buraya taşıyan Edebali, aynı şekilde dini hizmetlerine devam etti. Osman Gazi’nin
vefatından sonra kızı ve torunu Alâeddin Bey ile Bilecik’te
Edebali’ye Kozağaç (Şimdiki Karaağaç) köyünün öşür ve hâsılatı verildi, kızı Rabia Hatun da kendilerine verilen bu köyü tekkeye vakfetti. Şeyh Edebali uzun bir hayat
sürdükten sonra 726 (1326) yılında 120 yaşındayken Bilecik’te vefat etti. Zaviyesinin mescit olarak
kullanılan zikir odasına defnedildi. Şeyh Edebali’nin Eskişehir’deki
türbesi Orhan Gazi tarafından
yaptırıldı. Vefatından bir ay sonra
kızı, dört ay sonra da damadı Osman Gazi vefat etti.
Edebali, mutasavvıf olmasının yanında ilk Osmanlı kadısı ve müftüsüdür. Dönemin birçok fakihi ile görüşmüş ve onlardan dersler almış, çok sayıda talebe yetiştirmiştir. Önde gelen öğrencilerinden aynı zamanda damadı Dursun Fakih, Edebali’den sonra Osmanlı Devleti’nin ikinci müftüsü ve kadısı oldu. Mevlidi Şerif’in
yazarı Süleyman Çelebi, Mahmut
Paşa yönüyle ikinci kuşaktan Şeyh
Edebali’nin torunudur. Bilecik’teki
Edebali zaviyesine kendisiyle birlikte hanımı, kızı, zamanın büyüklerinden Molla Hattab-ı Karahisar,
Şeyh Muhlis Baba ve isimleri bilinmeyen bazı yakınları defnedildi.
ölüm, ilimden payını almayanlaradır. Faydalı ile faydasızı bilenler, bilgi sahipleridir” der ve tavsiyelerde bulunurdu.
Ahi reisi Şeyh Edebali kendisini
dinleyenlere; “Toprağa bağlanın. Suyu israf etmeyin.
Mirasınızın sağlam kalmasına dikkat ediniz. Veriniz,
cömert olunuz, elleriniz yumuk kalmasın. İlim sahiplerini koruyunuz. Ağaç dikiniz. Ödünç aldığınızı fazlasıyla iade ediniz. Kuran-ı
Kerimi güçlü kılmak için
okuyunuz. Bağınızı, bahçenizi viran bırakmayınız. Hadis ezberleyiniz. Bildiklerini
öğretenler unutmazlar. Asıl
Şeyh Edebali geleceği görebilen
bir kişiliğe sahipti. Neyin ne, kimin kim olduğunu bilen bir insandı. O gelecekteki Türk birliğini, Kayı boyunun, dolayısıyla Osman Bey’in kuracağını sezmişti.
Tüm Kayı erenleri Edebali’den feyiz almıştı. Şeyh Edebali, Osmanlı Devleti’nin siyasi, idari ve hukuki
düzeninin temellerini atmıştı. Ahiliğin temel kurallarını uygulamış
ve Kayı aşiretinin yerleşik düzene
geçmesinde büyük rol oynamıştı.
Bu bakımdan Osmanlı Devleti’nin
manevi kurucusu sayılır.
Hazırlayan :Yazar Avşar Cihan
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
40
v
Kırşehir Büyükleri
Edebali’nin Osman Bey’e Nasihati:
Ey oğul:
a
Bundan sonra öfke bize, uysallık san
Güceniklik bize, gönül almak sana
Suçlamak bize, katlanmak sana
sana
Acizlik bize, yanılgı bize, hoş görmek
lar
Geçimsizlikler, çatışmalar, anlaşmazlık
bize, adalet sana
e,
Kötü göz, şom ağız, haksız yorum biz
bağışlama sana.
Ey oğul:
ek sana
Bundan sonra bölmek bize, bütünlem
irmek,
Üşengeçlik bize, uyarmak, gayretlend
şekillendiwna
Ey oğul:
Sabretmesini bil, vaktinden önce
çiçek açmaz.
İnsanı yaşat ki, Devlet yaşasın
Ey oğul:
Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı
Allah (C.C.) yardımcın olsun.
41
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
v
Türkülerimiz ve Hikayeleri
Çerkez’in Türküsü’nün
Hikayesi
Yıl 1967, Kara gözlü, kınalı yanaklı bir delikanlıdır Çerkez…
B
abasının bir vesileyle anasını boşamasından sonra hayatını anasının yanında geçirmeye başlar. Anası da kimsesiz bir kadın olduğu için, zaman zaman köylülerin verdiği sadakalarla geçimlerini sağlamaya çalışırlar. Çerkez anasının kucağından ayrılmadan çevresindeki insanlarında desteğiyle ilk mektebi ve orta mektebi başarıyla bitirir. Çerkez
için hayatının anlam kazandığı gün, onun Öğretmen Okulunu kazanmasıdır. Çevresindeki insanların anlattığına göre;
O,öğretmen okulunu kazandığı gün hiç yaşamadığı bayramı
yaşamıştır. Artık delikanlı da olan Çerkez, yazları tarlada ırgat
olarak çalışıp kendisine harçlık biriktirmekte, okul dönemlerinde de hiç aksatmadan okuluna gitmektedir. Derke, bizim
Çerkez bu şekilde okulunu başarıyla bitirir ve diplomasını alır.
İşte ne olduysa bundan sonra olmuştur. Çerkez ve birkaç arkadaşı diplomayı kutlamak için Mucurun Obruk Gölüne yüzmeye giderler. 1967 yılının temmuz ayıdır. Delikanlılar kenarda
oynaşırlarken kurbanlarını sessizce bağrına çeken Obruk Gölü
Çerkez’e de acımaz ve onu suyun derinliklerinde kaybeder.
Kısa sürede tüm ahaliye haber duyulur. Tabi ki anasına da…
Tüm çevre köyler Obruk Gölüne toplanır ama Çerkez’i çıkaracak bir yüzücü bulunamaz. Daha sonra haber babasına ulaşır. Kırşehir’de dalgıçlar gelir uzun bir aramanın sonunda
Çerkez’in cansız bedenine ulaşırlar. İşte Anası Esme Kadın orada akli dengesini yitirir. Daha sonra ki yıllarda adı vatandaşlar
tarafından Deli Esme olarak anılmaya başlar.
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
42
v
Türkülerimiz ve Hikayeleri
Aşağıdaki türküyü bu acı olay üzerine Geycekli Âşıklar ortaklaşa yazar.
Kurban Verdim Ben Obruğun Gölüne
Çerkezim sağ mıdır gidip görenler
Kurtarın yavrumu yüzme bilenler
Esme deli diye bana gülenler
Kurban verdim ben obruğun gölüne
Gidiyon Çerkezim çabık dön geri
Cennet mi şehidin acep öz yeri
Sitemini çektim yıllardan beri
Yiğit verdim ben Obruğun gölüne
Ağlayarak vardım gölün başına
Felek ağu kattı datlı aşıma
Verdiğim emekler gitti boşuna
Aslan verdim ben Obruğun gölüne
Kırlangıç dağının yaylası serin
Obruğun gölünün dibi pek derin
Nola validem de dönerim yarin
Kurban verdim ben obruğun gölüne
Sudan çıkardılar heç yok yarası
Ölüm imiş kaderinin karası
Bu sene de bende kurban sırası
Yiğit verdim ben obruğun gölüne
Mektep talebesi başı alemli
Sakin konuşuklu dili kelamlı
Kaldı elbisesi yeşil kalemli
Yiğit verdim ben obruğun gölüne
Niçin saldım ben obruğa gezmeye
Katil göle nasıl girdin yüzmeye
İmtihan günüdür yazı yazmaya
Şehit verdim ben obruğun gölüne
Hazırlayan: Şair Sait SARGIN
43
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
v
Gurbetçinin Sesinden
Doğduğum Topraklara Dönmeyi Dört Gözle Bekliyorum
32 sene önce başladı gurbet yılları. Evet, 1980’de 16 yaşında bir genç
Kırşehir’in Boztepe İlçesinden Almanya yollarına düştü. Annemi,
akrabalarımı, arkadaşlarımı, çevremi yani kısacası hayatımı bırakıp; tanımadığım, bilmediğim bir memlekete yeni bir hayata gözlerimi açmaya
gittim.
Geldiğimiz bu yer hakkında en ufak bir bilgim yoktu. Tabi gidip gelenlerin abartılı övmeleri hariç. Almanya benim için yeni bir dünyaydı.
Yeni bir çevre, yeni arkadaşlar, yeni ortam ve yeni bir hayat…
Alışmak, ayak uydurmak tahmin edileceği üzere pekde kolay olmadı. Türkiye’de ki gündelik hayatın sıradan bir işi Almanya’da çok büyük sorunlar teşkil edebiliyordu. Dilini, kültürünü, manevi değerlerini bilmediğimiz bu yenidünya bize pekde sıcak bir karşılama göstermedi.
Hele ki burada Türk olmak başlı başına bir sorundu o zamanlar. Ama
o yıllarda hayatta çok iyi bildiğim bir şey vardı; vazgeçmek, bırakmak bizim kitabımızda yoktu. Bütün bunlar beni Almanya’da başarılı olmak için daha da kamçıladı. Bütün engellemelere, bütün zorluklara rağmen kendi dükkânımı açma girişimimden asla vazgeçmedim. Üç ayda bir
dükkânımın ruhsatını yenilesem de kendi işimde en iyi olmak için çalışmaya devam ettim. Bir Türk olarak Almanya’da kabul görmek, öyle
her babayiğidin harcı değildi. Almanca öğrenmeyi, oranın hayat şartlarına uyum sağlamayı çok kolay olmasa da kısa zamanda öğrendim. Üç
yılda almış olduğumu eğitim sayesinde kendi işimle ilgili bir firma açarak
bölge halkının güvenini kazandım.
Şimdilerde işimi oldukça ilerlettiğim bu yıllarda geriye dönüp baktığımda; arkada yaşanmamış bir çocukluk, gereğinden fazla sorumluluk altında
geçmiş bir gençlik görüyorum. Yinede Müslüman bir Türk olarak orda
kabul görmüş olmanın verdiği gururla Nil Nehrinde ki somon balıkları
gibi hayatın akışını tersine çevirip, memleketimin cennet ücra bir köşesinde, cennetvari bir hayat yaşamak ve tecrübelerimi memleketimin insanları
ile paylaşmak için doğduğum topraklara dönmeyi dört gözle bekliyorum.
Erdal Aydoğan
45 yaşında , Düsseldorf’da yaşıyor
Nur Galabau Firmasının Sahibi
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
44
v
Özel Röpörtaj
(Bir Başarı Öyküsü)
İNSANA YATIRIM
YAPARAK
BUGÜNLERE
ULAŞTIK
Hamit Yiğit
Yiğit Akü Yönetim Kurulu Başkanı
Yiğit Akü Yönetim Kurulu Başkanı Hamit Yiğit ; “ Yaptığımız yatırımlar, bize
güven ve saygı olarak geri dönüyor. Bu sayede özgüven kazanıyoruz. Adım
adım başladığımız işlerimizde, bu sayede koşmaya başladık. Hedeflerimiz
ve amaçlarımız hiçbir zaman bitmez” diyerek nasıl Türkiye’nin en büyük
akü firmalarından bir haline geldiklerini anlattı.
Öncelikle bize biraz kendinizden söz eder misiniz, Hamit YİĞİT kimdir?
1951
yılında
Kırşehir’in
Özbağ
Kasabası’na bağlı Kızılcaköy’de fakir bir
ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim.
İlkokulu Kızılcaköy’de bitirdim. 12 yaşında Ankara’ya yerleştim. Kardeşlerimle beraber küçük bir atölye de başlattığımız işimizde şu anda Türkiye’nin ilk
500 firması içinde yer alıyoruz. Halen Yiğit Akü’de Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapıyorum.
lışıyoruz. Yılda 100 adet akü üretirken,
3,5 milyon adet aküye ulaştık. Bu sayılara, makine, ekipman ve her şeyden
önemlisi insana yatırım yaparak ulaştık. Etrafımızdaki insanların engin tecrübe ve bilgilerinden faydalandık. Şu anda
100 ana bayi ve 6000 tali bayi ile hizmet
veriyoruz.
Yiğit Kardeşlerin başarı öyküsü nasıl başladı, bugünlere nasıl geldiniz?
12 yaşında Ankara’ya yerleştiğimizde
oto elektrik ve bobinaj atölyesinde işe
başladım. 1976 yılında 12 TL ile 3 kardeş
hep birlikte küçük bir akü atölyesi ile işe
başladık. O yıllarda 50 TL’ye bir akü atölyesi açılırken, sadece 12 TL’miz olduğundan küçük bir yer açabilmiştik. Kardeşlerimden Mahmut Yiğit, tornacı; diğer kardeşim Eyüp Yiğit ise, yanımda yetiştirdiğim elemanım olarak çalışıyordu. Hep
birlikte aynı evde yaşardık. Türkiye genelinde 3200 akü firmasından biriydik.
O yıllarda 80 metrekarelik alanda 3 kişi
olarak çalışıyorduk. Şu anda 40.000 metrekarelik alanda 620 personelimiz ile ça-
45
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
5 KITADA 63 ÜLKEYE İHRACAT
Yiğit Akü artık dünyada bir
marka. Peki bu markayı korumak ve daha da büyütmek için neler yapıyorsunuz?
Üretim tesislerimizde tam otomasyon
ile çalışan bilgisayar kontrollü robotlarla, hem üretim hem yüzde 100 kontrol
gerçekleştiriyoruz. Çevre dostu ürünler
üretmek için gereken son teknoloji ile
donatılmış üretim tesisleri Yiğit Akü olarak en güçlü olduğumuz alanlardan biri.
5 kıtada 63 ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. Türkiye’nin yanı sıra yurt dışında
Mısır, Azerbaycan, İran ve Fas’ta olmak
üzere toplam 5.6 milyon adet/yıl üretim
yapan tesislerimiz var. Çeşitli ülkelerdeki
akü üreticilerine aynı zamanda “KnowHow” satıyoruz. Ayrıca Brezilya, Almanya, İran, Irak gibi farklı ülkelerde yerel
personelimizle de hizmet veriyoruz.
Sadece Türkiye’de değil; Avrupa, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki otomotiv fabrikalarına da doğrudan tedarik yapıyoruz. Renault, Nissan, Peugeot, Kia, Hyundai, Fiat gibi fabrikaların da orijinal tedarikçisi durumundayız. Latin Amerika’da
ve Çin’de de üretim tesisi kurmak üzere
çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Diğer Bağlı Şirketler ve Yatırımlar
Eskişehir’de Kudret Metal Sanayi Ticaret
A.Ş. firmamızda hurda aküler geri kazanılarak hurda akünün en önemli hammaddesi olan külçe kurşun üretimi yapılmaktadır.
Yurtdışında da İran Tebriz’ de akü üretim
fabrikası ile birçok ülkede know – how
yatırımlarımız, Kudret Metal A.Ş. bünyesinde Eskişehir’de Antimuan İşleme Fabrikamız var. Sincan Organize Sanayinde
Endüstriyel Aküler ile Plastik kutu fabrikamız bulunmaktadır. Derlas Ltd. Şti. İç
v
Özel Röpörtaj
(Bir Başarı Öyküsü)
Anadolu Bölgesine otomobil lastikleri
ve akü satışı yapıyoruz.
Yiğit Fidancılık ve Tarım’a ait Kırşehir
Çiçekdağı İlçesi Mahmutlu Köyünde
100.000 m2 jeotermal topraksız sera,
Ankara Kalecik’ de bağ ve fidan üretim
tesisleri ve. 1.500.000 m2 özel ağaçlandırma sahaları, Ankara Tivmaş’da fidan
satış işletmesi, İzmir Ödemiş’ de toplama fidanlığımız var.
İLERİ TEKNOLOJİDE ÖNDERİZ
Portföyümüzde jeneratör firmaları, traktör üreticileri, deniz aracı
üreticileri de bulunuyor. Çok güçlü olduğumuz “Özel Askeri Aküler” ile Türkiye, Fransa, Cezayir gibi bazı NATO ülkelerinin “NATO tipi aküde resmi tedarikçisi” konumundayız. Son yılarda Türk Silahlı Kuvvetleri’ne akü tedarikinin tamamına yakınını veriyoruz. 2008 yılından
bu yana Fransa Silahlı Kuvvetleri’nin
NATO tipi aküde tek tedarikçisi biziz.
Türkiye’de ileri teknoloji üretme konusunda önderlik ediyoruz. Yiğit Akü olarak çalışmalarımızı bir adım ileriye taşıyarak, elektrikli araçlar için gerekli olan
lityum-iyon bataryaları üzerinde geliştirme çalışmaları yürütecek Ar-Ge laboratuarımıza 1 milyon dolarlık yatırım
yaptık. Laboratuarımız Türkiye’de bir ilk.
Avrupa’nın da sayılı AR-GE üslerinden
olmaya aday. 66 Bilim insanın görev aldığı laboratuarda, bir yıllık bir fizibilite
süresinin ardından, literatür araştırması
yapıldı ve laboratuar aktif hale getirildi.
İlk prototip 2014 yılında tamamlanacak.
Dur–Kalk akülerinde uluslararası bir
OEM tarafından Türkiye’deki tek tedarikçi seçildik.
Tüm bunları, güzel ülkemize nasıl daha
faydalı olabileceğimizi düşünerek yaptık. Gelişmekten ve büyümekten kaçınmamalıyız. Yaptığımız yatırımlar, bize,
güven ve saygı olarak geri dönüyor.
Bu sayede özgüven kazanıyoruz. Adım
adım başladığımız işlerimizde, bu sayede koşmaya başladık. Hedeflerimiz ve
amaçlarımız hiçbir zaman bitmez. Önümüzdeki dönemde de gelişerek daha
büyük hedeflere ilerleyeceğimizin teminatını bu yüzden verebiliyoruz.
Siz bir Kırşehirlisiniz ve ilinize birçok yatırım yapıyorsunuz. Memleketinize olan
sevginizi nasıl tarif edersiniz?
Kırşehirli olarak memleketimizdeki insanları istihdam etmekten mutluluk duyuyoruz. Mevcut sera yatırımımızın dışında yeni birçok yatırım yapmayı düşünüyoruz. Şu anda proje aşamasında olduğu için çok fazla bilgi vermeyeceğim.
İstanbul, Ankara ve Bursa’ya domates
gönderiyoruz…
Size biraz Kırşehir’de Çiçekdağ Mahmutlu Bölgesinde ki seradan bahsetmek istiyorum. Valimiz, Belediye Başkanımız
ve bölge milletvekillerimiz başta olmak
üzere birçok bölge insanımızın talepleri
doğrultusunda Kırşehir Çiçekdağı Mahmutlu Köyü Sınırları içerisinde yer alan
jeotermal kaynağı ihale yoluyla devir aldık. Arazinin düz olmaması, su, elektrik
ve telefon gibi birçok altyapı olmamasına rağmen, üstelik çok engebeli haldeki bu araziye çok ciddi masraflar yaparak
sera yatırımımızı gerçekleştirdik. Üstelik
iki yıldan az bir sürede de sebze üretimine başladık. Şu anda İstanbul, Ankara ve
Bursa hallerine domates ve diğer sebze
çeşitlerimizi iyi tarım uygulamaları prosesine göre yetiştirerek satmaktayız. Bu
tesislerimizde 100’e yakın insanımız çalışmaktadır.
Peki bu yatırımları yaparken karşılaştığınız sorunlar
oldu mu? Halen çözüm ve
destek bekleyen problemleriniz var mı?
Yatırımı yaparken Valimizden,
Milletvekillerimizden, Özellikle İl Özel
İdaresi Genel Sekreterliğinden, Kaymakam ve İlçe Belediye Başkanımızdan ve
de MTA Genel Müdürlüğünden teşvik
ve destek gördük.
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
46
v
Özel Röpörtaj
(Bir Başarı Öyküsü)
Öncelikle bize biraz kendinizden söz eder misiniz, Hamit YİĞİT kimdir?
1951
yılında
Kırşehir’in
Özbağ
Kasabası’na bağlı Kızılcaköy’de fakir bir
ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim.
İlkokulu Kızılcaköy’de bitirdim. 12 yaşında Ankara’ya yerleştim. Kardeşlerimle beraber küçük bir atölye de başlattığımız işimizde şu anda Türkiye’nin ilk 500
firması içinde yer alıyoruz. Halen Yiğit
Akü’de Yönetim Kurulu Başkanı olarak
görev yapıyorum.
Yiğit Kardeşlerin başarı öyküsü nasıl başladı, bugünlere nasıl geldiniz?
12 yaşında Ankara’ya yerleştiğimizde
oto elektrik ve bobinaj atölyesinde işe
başladım. 1976 yılında 12 TL ile 3 kardeş
hep birlikte küçük bir akü atölyesi ile işe
başladık. O yıllarda 50 TL’ye bir akü atölyesi açılırken, sadece 12 TL’miz olduğun-
47
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
dan küçük bir yer açabilmiştik. Kardeşlerimden Mahmut Yiğit, tornacı; diğer kardeşim Eyüp Yiğit ise, yanımda yetiştirdiğim elemanım olarak çalışıyordu. Hep
birlikte aynı evde yaşardık. Türkiye genelinde 3200 akü firmasından biriydik.
O yıllarda 80 metrekarelik alanda 3 kişi
olarak çalışıyorduk. Şu anda 40.000 metrekarelik alanda 620 personelimiz ile çalışıyoruz. Yılda 100 adet akü üretirken,
3,5 milyon adet aküye ulaştık. Bu sayılara, makine, ekipman ve her şeyden
önemlisi insana yatırım yaparak ulaştık. Etrafımızdaki insanların engin tecrübe ve bilgilerinden faydalandık. Şu anda
100 ana bayi ve 6000 tali bayi ile hizmet
veriyoruz.
5 KITADA 63 ÜLKEYE İHRACAT
Yiğit Akü artık dünyada bir
marka. Peki bu markayı korumak ve daha da büyüt-
mek için neler yapıyorsunuz?
Üretim tesislerimizde tam otomasyon
ile çalışan bilgisayar kontrollü robotlarla, hem üretim hem yüzde 100 kontrol
gerçekleştiriyoruz. Çevre dostu ürünler
üretmek için gereken son teknoloji ile
donatılmış üretim tesisleri Yiğit Akü olarak en güçlü olduğumuz alanlardan biri.
5 kıtada 63 ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. Türkiye’nin yanı sıra yurt dışında
Mısır, Azerbaycan, İran ve Fas’ta olmak
üzere toplam 5.6 milyon adet/yıl üretim
yapan tesislerimiz var. Çeşitli ülkelerdeki
akü üreticilerine aynı zamanda “KnowHow” satıyoruz. Ayrıca Brezilya, Almanya, İran, Irak gibi farklı ülkelerde yerel
personelimizle de hizmet veriyoruz.
Sadece Türkiye’de değil; Avrupa, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki otomotiv fabrikalarına da doğrudan tedarik yapıyoruz. Renault, Nissan, Peugeot, Kia, Hyundai, Fiat gibi fabrikaların da orijinal teda
Fotoğraf Mustafa BAĞ
Mor Süsen
v
Ekonomi
KIRŞEHİRLİ USTALARIN ALTIN
BİLEZİĞİ – ONYX İŞLEMECELİĞİ-
M
ermer işlemeciliği ile ünlü
Kırşehir’de, el işlemeciliği ile
ortaya çıkarılan oniks taşları şuanda ciddi bir yurtdışı pazarı olmasa da; başta Ege Bölgesi, Akdeniz Bölgesi, Nevşehir ve Hacıbektaş olmak üzere
birçok turistik bölgelere gönderiliyor.
Onyx taşı işlemeciliğinde ün yapan Kırşehirli ustalar bu sanatla adeta kollarında altın bir bilezik taşıyorlar.
Bir zamanlar halı dokumacılığında gözde bir il olan Kırşehir’de taş işlemeciliği
giderek iyi bir yere geliyor. Taş işlemeciliğinin 1944 yılında başladığı Kırşehir’de
bu sektör ilk defa 2. Dünya Savaşı sırasında Kırşehir’e yerleşen Alman uyruklu Dr. Frizt Baade’nin öncülüğünde başlıyor. Endüstri meslek lisesinde kurulan
taş atölyesinde başlayan çalışma şimdi-
49
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
lerde ‘onyx’ adı verilen bu taşların işlendiği atölyelerde devam ediyor.
Kırşehir’de yılda yaklaşık 2000 ton onyx
ve mermer taşı işleniyor. Küçük çapta
çalışan 14 atölye bulunurken, taşın ham
maddesi Mucur ve Hacıbektaş İlçeleri
ile Tokat ve Afyon’da bulunan mermer
ocakları. El işlemeciliği ile süs eşyası haline getirilen onyx taşların fiyatları 5 TL
ile 1000 TL arasında değişirken, üretilen
ürünler özellikle Antalya, İzmir, Nevşehir
gibi turistik bölgelerde satışa sunuluyor.
Onyx taşların ihracına da başladıklarını
söyleyen atölye sahipleri, özellikle Suriye ve Lübnan’a fazla miktarda ihracat
yapıyorlar. Kırşehir taşının tanıtımına
destek amacıyla Kırşehir’e gelen üst düzey yerli ve yabancı bürokratlara, onyx
taşından yapılmış hediyeler veriliyor.
v
Ekonomi
Hammadde halinde çıkan onxy taşı yapılacak ölçüler halinde kesiliyor önce. Kesilen onxy taşları, taş
tezgâhlarında taş ustaları tarafından şekillendiriliyor. Şekillendirilen ürünler parlatma aşamasını da geçtikten sonra tezgâhlarda yerini alıyor.
Kaçinski’nin Mezar Taşı
Kırşehir’den gitti
Rusya’nın Slomensk şehrinde
düşen uçakta hayatını
kaybeden Polonya Devlet
Başkanı Lech Kaçinski ve eşi
Maria Kaçinski, Türkiye’den
özel olarak getirilen ‘Oniks’
taşından yapılma lahite
gömüldü.
Y
aklaşık 3 ton ağırlığında, bal rengindeki ‘Oniks’ taşının, Kaçinski’nin
ölümünden iki gün sonra Türkiye
ile temasa geçilerek Kırşehir’den getirildiği öğrenildi.
Türkiye’den gönderilen taş, Polonya’da
heykeltraş Marta Vitozlavska yönetiminde işlendikten sonra 238 santimetre uzunluğunda, 154 santimetre genişliğinde lahit yapıldı. “Leh Aleksander
Kaçinski-Maria Kaçinska” yazısının okunduğu lahitin üzerine büyük bir haç şekli de kazındı.
ANADOLU’NUN PARLAYAN YILDIZI KIRŞEHİR
50
Fotoğraf Mustafa BAĞ
Kocabey Kavaklığı
Fotoğraf Mustafa BAĞ
Yaban Lalesi
GÖNÜL DAĞI
Gönül dağı yağmur yağmur boran olunca
Akar can özümde, sel gizli gizli
Bir tenhada can cananı bulunca
Sinemi yaralar yar oy
Dil gizli gizli, dil gizli gizli
Dost elinden gel olmazsa varılmaz
Rızasız bahçenin gülü derilmez
Kalpten kalbe bir yol vardır, görülmez
Gönülden gönüle gider yar oy
Yol gizli gizli, yol gizli gizli
Seher vakti garip bülbül öterken
Kirpiklerin oku yar yar cana batarken
Cümle alem uykusunda yatarken
Kimseler duymadan yar oy
Gel gizli gizli, gel gizli gizli
NEŞET ERTAŞ
www.kirşehir.bel.tr

Benzer belgeler