HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

Transkript

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ
Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Sosyal Hizmet Anabilim Dalı
SOSYAL DIŞLANMA AÇISINDAN
BEDENSEL ENGELLİ BİREYLERİN YAŞANTILARININ
İNCELENMESİ
A.Deniz ERGÜDEN
Yüksek Lisans Tezi
ANKARA, 2008
SOSYAL DIŞLANMA AÇISINDAN
BEDENSEL ENGELLİ BİREYLERİN YAŞANTILARININ
İNCELENMESİ
A.Deniz ERGÜDEN
Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Sosyal Hizmet Anabilim Dalı
Yüksek Lisans Tezi
ANKARA, 2008
i
TEŞEKKÜR
Araştırma kurumsal, ekonomik ve psikososyal yönleriyle bedensel engellilerin
yaşadığı sosyal dışlanmayı ortaya koymak ve konuyla ilgili güvenilir bilgi toplayarak
sorunların çözümüne bilimsel olarak katkıda bulunmak amacıyla yapılmıştır.
Araştırmanın başlangıcından bugüne dek geçen süre içinde çok değerli emeğini,
enerjisini, zamanını ve danışmanlığını esirgemeyen Sayın Doç. Dr. Nilgün
Küçükkaraca’ya,
Araştırmaya katılan bedensel engellilere, görüşmeleri yapmamıza izin veren ve bu
süre içinde duyarlılık gösteren Türkiye Sakatlar Derneği’ne, Gaziosmanpaşa
Özürlüler Derneği’ne, Omurilik Felçlileri Derneği’ne, Şişli Bedensel Engelliler
Derneği’ne ve Kas Hastalıkları Derneği’ne ve çalışanlarına,
Araştırma süresince ve bedensel engellilerle yapılan görüşmelerde fiziksel ve manevi
desteğini esirgemeyen sevgili dostum Yasemin Tabbikha’ya,
Araştırmanın sonlanma aşamasında akademik deneyimlerini, fiziksel ve manevi
desteğini esirgemeyen sevgili Oğuz Çavlı’ya,
Araştırmanın analiz sürecinde bilimsel katkılarından ve manevi desteğinden dolayı
muhteşem insan, sevgili dost Mehmet Boran Evren’e,
Araştırmanın son döneminde bana hala yaşadığımı hatırlatan, manevi desteğini
esirgemeyen değerli dostum Barbaros Atal’a,
Dört senelik Ankara deneyimimde ve araştırmanın her aşamasında bana destek olan,
olmasalardı olamazdı diyeceğim biricik aileme, sosyal hizmet uzmanı annem Selmin
Ergüden’e, babam Turhan Ergüden’e ve ikiz kardeşim Güneş Ergüden’e çok
teşekkür ederim.
A. Deniz Ergüden
ii
ÖZET
ERGÜDEN, A. Deniz. “Sosyal Dışlanma Açısından Bedensel Engelli Bireylerin
Yaşantılarının İncelenmesi.” Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2008.
Bu araştırmada, İstanbul ilindeki sivil toplum örgütlerine aktif bir şekilde devam
eden bedensel engelli bireylerin kurumsal, ekonomik ve psikososyal yönleriyle
yaşadıkları sosyal dışlanma üzerinde durulmuştur. Engellilerin toplum içinde
yaşadığı bir çok sorunun güncelliğini koruduğu ve çok kapsamlı bir boyut kazandığı
görülmüştür. Bir çok çalışmada, engellilerin yaşadığı, kurumsal, ekonomik ve
psikososyal sorunlar üzerinde durulsa da, sosyal dışlanma kavramı kapsamındaki
bilgiler çok sınırlıdır. Bu nedenle, araştırmanın bu konudaki boşluğu doldurmasına
yardımcı olacağı umulmaktadır.
Tarama modelinde ele alınan bu araştırmada, İstanbul ilinde bulunan Türkiye
Sakatlar Derneği, Şişli Bedensel Engelliler Derneği, Kas Hastalıkları Derneği,
Omurilik Felçlileri Derneği ve Gaziosmanpaşa Özürlüler Derneği’ne aktif olarak üye
olan 60 bedensel engelli oransız eleman örnekleme yöntemiyle ele alınmıştır.
Araştırmadan elde edilen önemli sonuçlar şöyledir: Araştırmaya katılan engellilerin
büyük bir kısmının erkek, engel derecesi düşük, bekar ve 26-31 yaş grubundadır.
Eğitimlerinin düşük olduğu, vasıfsız personelden oluştukları ve terfi durumu
yaşamadıkları tespit edilmiştir. Mimari yapı ve düzenlemeler, engellilerin
yaşantılarını istedikleri gibi sürdürmelerinde yetersiz kalmaktadır. İş yaşantılarını
olumsuz etkileyen en belirgin faktörlerin engelli oluşları ve fiziksel çevre koşulları
olduğu anlaşılmıştır. Gelir durumlarının düşük olduğu, temel gereksinimlerinin
karşılanmadığı ve sosyal destekten yoksun oldukları ortaya çıkmıştır. Bununla
birlikte, engellilerin sosyal güvenlik sistemine dahil oldukları da saptanmıştır. Eğitim
yaşantılarını engelleyen en belirgin faktörlerin engelli oluşları, fiziksel çevre
koşulları ve ekonomik durumları olduğu anlaşılmıştır. Engellilerin rehabilitasyon
hizmetlerinden yararlanmadıkları ve daha çok mesleki rehabilitasyona ihtiyaç
duydukları anlaşılmıştır. Sağlık hizmetlerinde sigorta ödeneklerinin yetersiz olduğu
iii
ve ilave harcama yapmaları gerektiği saptanmıştır. Engelliler medya, klasik edebiyat,
terminoloji ve toplum tarafından olumsuz yaklaşımlara maruz kalmaktadır.
Engellilerin kurumsal, ekonomik ve psikososyal yönden dışlanmasında, toplumsal
faktörlerin bireysel faktörlerden daha ağırlıklı rol oynadığı anlaşılmıştır.
Engellilerin yaşadığı sosyal dışlanmayı değerlendirmek amacı ile yapılan bu
çalışmada, engellilerin fiziksel çevre, istihdam, eğitim, sağlık ve rehabilitasyon
alanlarındaki bazı haklarının yok sayıldığı, dolayısıyla kurumsal ve ekonomik
yönleriyle sosyal dışlanma yaşadıkları, medya, klasik edebiyat/terminoloji ve
toplumun engellilere yönelik olumsuz yaklaşımlar sergilediği ve dolayısıyla
psikososyal yönleriyle de engellilerin sosyal dışlanma yaşadıkları sonucuna
ulaşılmıştır.
Anahtar Sözcükler
Bedensel Engelli, Sosyal Dışlanma, Sosyal Model, Sosyal Hizmet
iv
ABSTRACT
ERGÜDEN, A. Deniz. “The Evaluation of Physically Disabled People’s Lives In
The Concept of Social Exclusion.” Master’s Thesis, Ankara, 2008.
This research focuses on the social, economic and psychosocial dimensions of social
exclusion experienced by physically disabled individuals who are active members of
non-governmental organizations in Istanbul. It’s perceived that most difficulties
faced by disabled people are still actual and have risen to a wide range of
complexity.
Although many papers have been published about institutional,
economic and psychosocial problems of disabled people, the concept of social
exclusion is very rarely emphasized. For this reason, it is expected that this research
shall help contributing this ignored subject.
In this research done through the survey model; 60 physically disabled people, who
attend Turkey Disabled People Association, Sisli Physically Disabled People
Association, Muscle Diseases Association, Spinal Cord Paralysis Association and
Gaziosmanpasa Disabled People Association actively, have been used as the samples
of this research.
Important results acquired by this research are: Disabled subjects that attended the
research are slightly disabled, unmarried and between a range of 26-31 years old
males. It appears that they are poor in education, unqualified employees and they are
not being raised to a higher rank. Architectural designs and applications in public
and residential areas are insufficient for satisfying the needs of disabled people. It’s
understood that the main factors affecting their carriers are their disability and their
physical surroundings. Their income is low; their basic needs are not provided and
they are lacking social support.
In addition, it’s determined that they are also
included in the social security system. It’s understood that the main factors affecting
their education is their disability, their physical surroundings and economic
conditions. It’s understood that disabled subjects don’t benefit from rehabilitation
services and more over they need occupational rehabilitation. It’s determined that
health insurance payments are insufficient and subjects had to pay the extra amount
v
from their individual budget. Disabled people are exposed to negative approaches
within media, classical literature/terminology and society.
It’s understood that social factors play a much more affective role than individual
factors regarding institutional, economic and psychosocial dimensions of social
exclusion of disabled people.
In this research that aims to determine the social exclusion experienced by people
with disability, it’s concluded that “most of the rights of people with disabilities
about physical environment, employment, education, health and rehabilitation are
ignored. Thus, they are socially excluded in institutional and economic fields; are
exposed to negative approaches within media, classical literature/terminology and
society as psychosocial manners of social exclusion.
Key Words
Disabled People, Social Exclusion, Social Model, Social Work
vi
İÇİNDEKİLER
TEŞEKKÜR ................................................................................................................ i
ÖZET........................................................................................................................... ii
SUMMARY ............................................................................................................... iv
İÇİNDEKİLER ......................................................................................................... vi
ÇİZELGELER LİSTESİ.......................................................................................... ix
BÖLÜM I : GİRİŞ
1.1.KONU İLE İLGİLİ KURAMSAL YAKLAŞIMLAR ................................. 3
1.1.1. Engellilik Üzerine Modeller ..................................................................... 3
1.1.2. Sosyal Dışlanma Kavramı ve Kökeni ....................................................... 6
1.1.3. Tarihte Bedensel Engelli Bireylerin Yaşadığı Sosyal Dışlanma
Biçimleri ................................................................................................. 8
1.1.4. Günümüzde Bedensel Engelli Bireylerin Yaşadığı Sosyal
Dışlanma Biçimleri ............................................................................... 13
1.1.4.1.Bedensel Engelli Bireylerin Kurumsal ve Ekonomik
Açıdan Yaşadığı Sosyal Dışlanma Biçimleri .......................................... 13
1.1.4.1.1. Fiziksel Çevre Koşulları................................................. 13
1.1.4.1.2. İstihdam.......................................................................... 16
1.1.4.1.3. Eğitim............................................................................. 19
1.1.4.1.4. Rehabilitasyon................................................................ 22
1.1.4.1.5. Sağlık ............................................................................. 24
1.1.4.2. Bedensel Engelli Bireylerin Psikososyal Açıdan
Yaşadığı Sosyal Dışlanma Biçimleri ........................................ 27
1.1.4.2.1. Medya........................................................................ 28
1.1.4.2.2. Klasik Edebiyat ve Terminoloji ................................. 31
vii
1.1.4.2.3. Toplum ....................................................................... 33
1.1.5.Sosyal Dışlanma ile Mücadelede Sosyal Hizmetin Yeri ......................... 37
1.2.ARAŞTIRMANIN PROBLEMİ ..................................................................... 46
1.3.ARAŞTIRMANIN AMACI ............................................................................ 48
1.4.ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ ............................................................................ 49
1.5.ARAŞTIRMANIN SAYILTILARI ................................................................ 49
1.6.TANIMLAR .................................................................................................... 50
1.7.ARAŞTIRMANIN SINIRLILIKLARI ........................................................... 51
BÖLÜM II : YÖNTEM
2.1. ARAŞTIRMANIN MODELİ......................................................................... 52
2.2. ARAŞTIRMANIN NÜFUSU ........................................................................ 52
2.3. VERİ TOPLAMA ARAÇLARI ..................................................................... 54
2.4. VERİLERİN TOPLANMA SÜRECİ ............................................................ 54
2.5. VERİLERİN ÇÖZÜMLENMESİ .................................................................. 54
BÖLÜM III : BULGULAR VE YORUM
3.1.ARAŞTIRMADA VERİ KAYNAĞI OLAN BEDENSEL
ENGELLİLERİ TANITICI BULGULAR........................................................... 55
3.1.1.Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Kişisel Özellikleri ................. 55
3.1.2. Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Engelleri ile İlgili
Özellikler .............................................................................................. 60
3.2. BEDENSEL ENGELLİLERİN KURUMSAL VE EKONOMİK
AÇIDAN YAŞADIĞI SOSYAL DIŞLANMA DURUMU ............................ 65
3.2.1. Fiziksel Çevre Koşulları ......................................................................... 65
3.2.1.1. Kamusal Alanlardaki Yapı ve Düzenlemeler ............................ 65
3.2.1.2. Ev İçindeki Fiziksel Çevre Koşulları ve Yapılar ....................... 69
viii
3.2.2. İstihdam ................................................................................................. 72
3.2.3. Eğitim ..................................................................................................... 83
3.2.4. Rehabilitasyon ........................................................................................ 90
3.2.5. Sağlık Hizmetleri .................................................................................... 94
3.3. BEDENSEL ENGELLİ BİREYLERİN PSİKOSOSYAL AÇIDAN
YAŞADIĞI SOSYAL DIŞLANMA DURUMU .............................................. 98
3.3.1.Medya ...................................................................................................... 98
3.3.2.Klasik Edebiyat...................................................................................... 100
3.3.3.Toplum................................................................................................... 101
BÖLÜM IV : SONUÇ VE ÖNERİLER
4.1. SONUÇ.................................................................................................... 105
4.2. ÖNERİLER.............................................................................................. 109
KAYNAKÇA .......................................................................................................... 115
ix
ÇİZELGELER LİSTESİ
Çizelge 1: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Cinsiyete Göre Dağılımı............ 56
Çizelge 2: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Yaş Gruplarına Göre
Dağılımı ................................................................................................ 56
Çizelge 3: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Doğum Yerlerine Göre
Dağılımı ................................................................................................ 57
Çizelge 4: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Medeni Durumlarına
Göre Dağılımı ....................................................................................... 58
Çizelge 5: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Çocuk Sahibi Olma
Durumuna Göre Dağılımı ..................................................................... 58
Çizelge 6: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Sahip Olduğu Çocuk
Sayısına Göre Dağılımı ......................................................................... 59
Çizelge 7: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Engel Türüne Göre
Dağılımı ............................................................................................... 60
Çizelge 8: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Araç Desteği Alma
Durumuna Göre Dağılımı .................................................................... 60
Çizelge 9: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Engelin Bulunduğu
Organına Göre Dağılımı........................................................................ 61
Çizelge 10: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Engel Derecesine Göre
Dağılımı ................................................................................................ 62
Çizelge 11: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Engel Nedenine Göre
Dağılımı ................................................................................................ 62
Çizelge 12: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Doğum Öncesi
Nedenlere Göre Dağılımı ...................................................................... 63
Çizelge 13: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Doğum Sırası Nedenlere
Göre Dağılımı ....................................................................................... 63
x
Çizelge 14: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Doğum Sonrası
Nedenlere Göre Dağılımı ...................................................................... 64
Çizelge 15: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Doğum Sonrasında Kaç
Yaşında Engelli Olduklarına Göre Dağılımı......................................... 64
Çizelge 16: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Kamusal Alanlardaki
Yapı ve Düzenlemelerin Yeterlilik Durumuna Göre Dağılımı ............. 66
Çizelge 17: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Kamusal Alanlardaki
Yapı ve Düzenlemelerin Yaşantılarını Etkileme Durumuna
Göre Dağılımı ....................................................................................... 67
Çizelge 18: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Ev İçindeki Fiziksel
Çevre Koşulları ve Yapıların Yeterlilik Durumuna Göre
Dağılımı ................................................................................................ 69
Çizelge 19: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Ev İçindeki Fiziksel
Çevre Koşulları ve Yapıların Yaşantılarını Etkileme Durumuna
Göre Dağılımı ....................................................................................... 70
Çizelge 20: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Fiziksel Engellerle
Karşılaştıklarında Yaşadıkları Duygu Durumuna Göre
Dağılımı ................................................................................................ 71
Çizelge 21:Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Mesleklere Göre
Dağılımı ................................................................................................ 73
Çizelge 22: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin İş Durumuna Göre
Dağılımı ................................................................................................ 73
Çizelge 23: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin İş Yerindeki Görevine
Göre Dağılımı ....................................................................................... 74
Çizelge 24: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylere İş Bulma Şekline Göre
Dağılımı ................................................................................................ 75
Çizelge 25: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin İş Değiştirme Durumuna
Göre Dağılımı ....................................................................................... 75
xi
Çizelge 26: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Terfi Durumuna Göre
Dağılımı ................................................................................................ 76
Çizelge 27: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin İş Yaşantısını Etkileyen
Faktörlere Göre Dağılımı ...................................................................... 77
Çizelge 28: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Evin Geçimini Sağlama
Durumuna Göre Dağılımı ..................................................................... 78
Çizelge 29: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Gelir Durumuna Göre
Dağılımı ................................................................................................ 79
Çizelge 30: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Gider Durumuna Göre
Dağılımı ................................................................................................ 80
Çizelge 31: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Gelir Düzeyinin Temel
Gereksinimler İçin Yeterlilik Düzeyine Göre Dağılımı........................ 80
Çizelge 32: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Sosyal Güvenlik
Durumuna Göre Dağılımı ..................................................................... 81
Çizelge 33: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Gönüllü ya da Resmi
Kuruluşlardan Yardım Alma Durumuna Göre Dağılımı ...................... 82
Çizelge 34: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Aldıkları Yardım Türüne
Göre Dağılımı ....................................................................................... 83
Çizelge 35: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Annelerinin Eğitim
Durumuna Göre Dağılımı ..................................................................... 83
Çizelge 36: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Babalarının Eğitim
Durumuna Göre Dağılımı ..................................................................... 84
Çizelge 37: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Eğitim Durumuna Göre
Dağılımı ................................................................................................ 85
Çizelge 38: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Okul Çeşidine Göre
Dağılımı ................................................................................................ 86
Çizelge 39: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Eğitim Yaşantısını
Etkileyen Faktörlere Göre Dağılımı...................................................... 87
xii
Çizelge 40: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Eğitim Yaşantısını
Engelleyen Faktörlere Göre Dağılımı ................................................... 89
Çizelge 41: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Rehabilitasyon Hizmeti
Alma Durumuna Göre Dağılımı............................................................ 90
Çizelge 42: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Aldığı Rehabilitasyon
Hizmeti Türüne Göre Dağılımı ............................................................. 91
Çizelge 43: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Aldıkları Rehabilitasyon
Hakkındaki Düşüncelerine Göre Dağılımı............................................ 92
Çizelge 44: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Aldıkları
Rehabilitasyonu Yeniden Alma İhtiyacına Göre Dağılımı ................... 92
Çizelge 45: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin İhtiyaç Duydukları
Rehabilitasyon Hizmetlerine Göre Dağılımı......................................... 93
Çizelge 46: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Rehabilitasyon
Hizmetlerine İhtiyaç Duymama Sebepleri ............................................ 94
Çizelge 47: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Sağlık Hizmetleri
Hakkındaki Düşüncelerine Göre Dağılımı............................................ 95
Çizelge 48: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Medya Görüntüleri
Hakkındaki Düşüncelerine Göre Dağılımı............................................ 98
Çizelge 49: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Klasik Edebiyat
Hakkındaki Düşüncelerine Göre Dağılımı.......................................... 100
Çizelge 50: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Toplum Hakkındaki
Düşüncelerine Göre Dağılımı ............................................................. 101
Çizelge 51: Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Engellenmemesi İçin
Kimlere Görev Düştüğüne Göre Dağılımı .......................................... 103
1
BÖLÜM I
GİRİŞ
Bedensel engelli bireyler, vücutlarının bir bölümünü kısmen veya tamamen
kullanamayan bireyler olarak, engelsiz bireylerin egemenliği altındaki toplum yapısı
içinde,
marjinal bir grup olarak tanımlanmakta ve adeta bir azınlık grubu gibi
muamele görmektedirler.
Tarihte, insanlar engelli insanların geçmişte işledikleri bir suçtan dolayı Tanrı
tarafından cezalandırıldıklarına inanırken, zamanla Tanrı’ya havale ettikleri bu
durumu, kendilerine görev bilmiş, uğursuz ve kötü olduklarını düşündükleri
“öteki”ni cezalandırmaya başlamışlar, toplu katliamlar yapacak kadar ileri
gitmişlerdir.
Geçmişte yaşamaya değer olmadıklarına inanılan engelli insanlar, aslında
günümüzde de farklı bir şekilde ele alınmamaktadırlar. Engelli insanlar, engelsiz
insanlar için tasarlanmış bir toplum içinde kendilerine yer edinmeye çalışmaktadırlar.
İş, eğitim, ulaşım, rehabilitasyon ve sağlık gibi kurumsal ve ekonomik bir çok alanda
dışlanan engelli bireylerin yaşadığı dışlanma, günümüzde farklı bir boyut kazanmış,
bu nedenle araştırmamızda çok yönlü incelenmesi gereken bir konu halini almıştır.
Engellilere yönelik olumsuz yaklaşımlar, medya, edebiyat gibi bir çok farklı alanda
da ortaya çıkmaktadır. Günümüzde engellilik hakkında medya aracılığıyla, topluma
verilen mesajlar, engelli insanların yaşadığı “sosyal dışlanma”yı farklı bir şekilde
karşımıza çıkarmaktadır. Eski yazınlarda engelli insanların kötü ya da zavallı
karakterlerle özdeşleştirilmesine çok rastlanmaktadır. Varolan klasik edebiyat da bu
ayrımı destekler niteliktedir.
Bu toplum yapısı ve değerler sistemi içinde, sosyal olarak dışlanan bireyin psikolojik
ve toplumsal ihtiyaçları karşılanmamakta, karşılanmayan ihtiyaçların doğurduğu
sorunlar ortaya çıkmaktadır.
2
Toplumun yaklaşımlarını, tutum ve davranışlarını içselleştiren birey, kendini
suçlamakta, değersizlik ve aşağılık duygusu geliştirmektedir. Toplumun olumsuz
yaklaşımı, varolan imkanlara erişimin engellenmesi, engelli bireyin ruhsal durumunu
da olumsuz etkilemektedir.
Bunun yanında, engelli bireyin yaşantısını etkileyen bu faktörler, yaş, cinsiyet ve
bedensel engelin nitelikleri gibi bir çok faktörle de birleştiğinde, engelli bireyin
yaşadığı sosyal dışlanma çok yönlü bir boyut kazanmaktadır.
Sosyal dışlanma kavramı bağlamında, bu araştırmada engellilik sorununun kaynağı
üzerine iki farklı model üzerinde durulmuştur. Bu modeller içinde, “sosyal model”,
sorunu toplum kaynaklı bulurken, “medikal model”, sorunun birey kaynaklı
olduğunu savunur.
Bedensel engelli bireylerin yaşadığı sosyal dışlanmanın temelinde, farklılığı kabul
etmeyen, sosyal bağların koptuğu ve sosyal dayanışmanın olmadığı bir toplum yapısı
gündeme gelmektedir. Bu nedenle, sosyal modelin temel alınarak, engelli
sorunlarının çözümü, bilinçli, eşitlikçi ve entegre bir toplum yapısı oluşturulmasında
yatmaktadır.
Bu noktada, engellilerin kurumsal, ekonomik ve psikososyal gereksinimlerinin
çözümlenmesine yardımcı olunması sosyal hizmet mesleğinin temelini oluşturur.
Engellilerin yaşadığı sosyal dışlanma ile mücadelede sosyal hizmet alanına düşen
görev çok önemlidir.
Bu çalışmanın genel amacı, bedensel engelli bireylerin kurumsal, ekonomik ve
psikososyal yönleriyle sosyal dışlanmayı nasıl yaşadıklarını ortaya koymaktır.
Çalışmada, kurumsal ve ekonomik yönleriyle fiziksel çevre koşulları, istihdam,
eğitim, sağlık ve rehabilitasyon alanlarındaki dışlanma, ardından psikososyal
yönleriyle medya, klasik edebiyat, terminoloji ve toplum alanlarındaki dışlanmanın
saptanmasına çalışılacaktır.
3
1.1.KONU İLE İLGİLİ KURAMSAL YAKLAŞIMLAR
Bu bölümde, engellilik ile ilgili modeller ele alınacak, sosyal dışlanma kavramı ve
kökeni; tarihte ve günümüzde bedensel engelli bireylerin yaşadığı sosyal dışlanma
biçimleri, kurumsal, ekonomik ve psikososyal açıdan incelenecektir.
1.1.1.Engellilik Üzerine Modeller
Geçmişten günümüze toplumun ve sistemin engelliye yaklaşımına bakıldığında,
engelli bireylerin bir çok alanda, bir çok farklı biçimde sosyal bir dışlanma
yaşadıkları görülmektedir. Fakat, engellilik alanındaki bu sorunun kaynağını
incelemeden sosyal dışlanma kavramını ele almak uygun olmayacaktır. Bu nedenle
aşağıda, literatürde engellilik sorununun kaynağı olarak belirtilen modeller içerisinde
medikal ve sosyal modele yer verilmiştir.
Medikal model, bireyi toplumsal davranışlardan sapan uyumsuz bir varlık olarak
tanımlamaktadır (Gilson ve Depoy 2002:154-155, Akt: Şahin 2002b:72). Medikal
modele göre, toplum katı ve değiştirilemez olarak görülürken insan esnek ve
değiştirilebilir olarak görülmektedir. Medikal model, bireyin çevreye uyması
gerektiği görüşünü savunur (Johnston, 1994, Akt: Şahin 2002b:72). Medikal model
engelliliğe tıbbi müdahaleyi öngörür fakat bu yaklaşım engelliliğin sosyal yönü
üzerinde durmaz (Oliver, 1996:32).
Medikal modelin temelinde, engelli bireylerin sınırlı olduğu düşüncesi yatmaktadır.
Bu modelde, kişinin güçlü yanları gözardı edilir ve yalnızca “eksiklik, yetersizlik ya
da patoloji” üzerinde durulur. Dolayısıyla engelliyi çevreleyen ve onu engelli kılan
etmenlerden çok engellinin kendisini değiştirmesi beklenir (Mackelprang ve
Salsgiver, 1999:214-215).
Medikal modelin bu yaklaşımı, engelli bireylerin aciz olarak tanımlanmasına da yol
açmaktadır. Bu nedenle engelli bireyler toplumda önyargı, aşağılanma ve
dışlanmayla karşılaşmaktadırlar. Yeteneklerinin sınırlı olduğuna inanılmakta, aşırı
koruyucu-kollayıcı tutumlara hedef olmaktadırlar. Toplumda adeta azınlık olarak
nitelendirilebilecek ayrı bir kategoriye itilmektedirler (Arıkan, 2002:15).
4
Engellilik sorununun kaynağını bireysel yetersizliklere bağlayan ve çözümünün
topluma uyum olduğunu savunan bu görüş, pek çok sorunun da oluşumuna yol
açmaktadır. Bunların başlıcaları, engelli bireylere yönelik ayırımcı, damgalayıcı
tutumlar olarak özetlenebilir. Birey, engelli oluşu nedeniyle aciz, yetersiz olarak
tanımlandığında, engelliler ile ilgili kararları başkaları vermektedir. Bu durum,
engellilerin kendilerini sınırlandırılmış hissetmelerine neden olmaktadır. Buna bağlı
olarak özgüvenleri, özsaygıları sarsılabilmekte, intihara dek uzanan başta depresyon
olmak üzere çeşitli ruhsal sorunlar yaşayabilmektedirler (Arıkan, 2002:12).
Medikal modelin normal-anormal şeklinde yaptığı sınıflamanın engelli bireylere
yönelik ayrımcı tutumları güçlendirdiği söylenebilir. Ayrıca modelin engelli bireyleri
tam değil de daha az kabul etmesi, insanların farklılıkları olabileceği gerçeğine ters
düşmektedir. Bu doğrultuda bazı bilim adamları medikal modeli, bir tür sosyal
ırkçılık ile ilişkilendirmektedir (Arıkan, 2002:15).
Engelliliğin sosyal modeli engellilik problemini inkar etmez fakat problemi açıkça
toplumda bulur. Ne çeşit olursa olsun, problemin sebebi bireysel sınırlılıklar değildir
ama uygun hizmetleri sunmakta ve engelli insanların ihtiyaçlarını yeterli bir şekilde
sağlamada toplumun başarısızlığıdır. Sosyal modele göre, engellilik, engelli insanlara
sınırlamaları empoze eden herşeydir; bireysel önyargıdan kurumsal ayrımcılığa,
girilemeyen kamu binalarından kullanılamayan ulaşım sistemlerine, ayrımcı
eğitimden iş anlaşmalarında dışlanmaya kadar değişmektedir. (Oliver 1996:32-33)
Sosyal modele göre, engellilik, yetersizlik sonucunda değil, toplumdaki kısıtlayıcı,
damgalayıcı, ayırımcı ve dolayısıyla engelleyici tutumlar sonucu ortaya çıkan bir
durumdur (Arıkan, 2002:12). Bu yüzden engellilik toplum tarafından yaratılmıştır ve
engellilik deneyimi bir sosyal baskı biçimidir (Llyod, 1992:208-209, Akt: Erkan,
2004:34).
Sosyal model çözüm üzerinde odaklanmakta ve sorunun bireyin çevresinde olduğunu
belirtmektedir. İyi düşünerek dizayn edilmiş kavanoz kapakları, otomatik kapılar,
kamuya ait yerlerde oturabilecek daha fazla sayıda koltuk, tüm binalarda rampa ve
5
asansörler, insanları sorun aramak yerine engellilerin yeteneklerini görmek yönünde
eğitmek ise sosyal modelin yaklaşımını yansıtmaktadır (Arıkan, 2002:21).
Araştırmacının, İskoçya’da katıldığı “Share Scotland Project” adlı bir sosyal hizmet
projesinde, sosyal modele dayalı bir uygulama olarak, engelli insanların gündelik
yaşantılarını kolaylaştıracak onların bireysel ihtiyaçlarına yönelik bardak ve tabaklar
üretilmektedir. Bu bakımevi, vücut fonksiyonları çok az olup tekerlekli sandalye
kullanan özel bakıma muhtaç zihinsel engelli kişilerden oluşmaktaydı. Bu kişilere,
bardaktan su içirirken ağızlarının kenarından su akıtmamak imkansızdı. Bu nedenle,
bardakların bir tarafı yarım ay şeklinde kesilmiş ve suyun ağız kenarından
dökülmesini engellemek için bardak burnu da kapsayacak şekilde tasarlanmıştır.
Tasarlanan tabak ise, hem el kol koordinasyonu yetersiz olan hem fiziksel hem de
zihinsel engelli bir birey içindi. Bu birey, zihinsel fonksiyonları nedeniyle, yemekleri
kaşık kullanarak yiyemiyor, tabağın sağ tarafından sol tarafına yemekleri döküyor ve
kaşığı bomboş kalıyordu. Bu nedenle, bu bireyin tabağı, sol tarafı yukarı doğru
kalkık, hafif içeri doğru kıvrılan ve sonuçta sağ taraftan sol tarafa yemeklerin
dökülmeyip kaşığın dolmasını sağlayacak biçimde düşünülmüştür.
Sosyal model bağlamındaki bu uygulamalar, engelli insanların yaşamlarını
kolaylaştırmakta ve bu insanları başkalarına muhtaç kılan düzenlemelerden bağımsız
kılmaktadır. Bu modelde medikal modeldeki güçsüzlük yerine güçlenme egemendir
(Mackelprang ve Salsgiver, 1999:43). Bireyin oluşuna saygı duyulmakta,
değiştirilmeye çalışılmamaktadır. Bir başka deyişle, bireyin ihtiyaçlarına yönelik
düzenlemeler ve çözümler üretilmektedir.
Sonuç olarak, medikal modelin bireyin yetersizliğine ve çevresindeki etmenleri hiçe
sayan, sorunun bireyin kendisinde olduğunu vurgulayan yaklaşımı, engellilerin
toplumla bütünleşmesi yolunda engeller yaratan, engellileri dışlayan bir modeldir.
Sosyal model ise bireyi çevresi içinde ele alarak bireyin güçlü yönlerini vurgulayan,
engellileri engelli yapanın toplum olduğunu vurgulayan bir modeldir. Bu model,
engellilerin toplumla bütünleşmesi yönünde yapıcı bir yaklaşıma sahiptir.
6
Sosyal modele dayanarak, varolan toplum yapısı ve değerler sistemi içerisinde,
engelliler bir çok alanda ve bir çok biçimde dışlanmaktadır. Engellilerin yaşadığı
dışlanmaya değinmeden önce, aşağıda sosyal dışlanma kavramı ve kökeni üzerinde
durulacaktır.
1.1.2.Sosyal Dışlanma Kavramı ve Kökeni
Bu bölümde sosyal dışlanma kavramının tanımı, kavramın ortaya çıkış süreci ve
genişleyen kapsamı tanıtılacaktır.
Çakır (2002:85)’a göre, bir toplumda yaşayan insanların maddi ve manevi yoksunluk
içinde toplumsal yaşamdan uzaklaştıkları, haklarını ve yaşamlarını koruyacak, onları
destekleyecek her türlü kurumdan ve sosyal destekten yoksun oldukları sürece sosyal
dışlanma denilmektedir.
Sosyal dışlanma, bireyin topluma katılamama süreci olarak da tanımlanmaktadır.
Dışlanma süreci sosyal bağın, sosyal ve sembolik karşılıklı ilişkinin kırılması olarak
görülmektedir. Bir başka deyişle, sosyal dışlanma, dayanışmanın sağlanamadığı veya
bulunmadığı ya da toplumsal yapının yıkıldığı yerlerde kendini gösterir. Sosyal
dışlanma, bir başka tanımda toplumsal sistemin işleyişi için gerekli bir veya birden
çok alt sistemin yetersizliği olarak tanımlanmıştır (Sapancalı, 2005:24-25). Bireyin
yasal haklarını koruyan bir hukuk devleti ve sosyal politikalar olmadıkça, işgücüne
katılımı sınırlandırıldıkça, sosyal refah sistemi içinde barınamadıkça ve aile ve
toplum sistemleriyle bütünleşemedikçe, bu bireyler bu tanımda belirtilen sosyal
dışlanma sürecini yaşayacaklardır.
Sosyal dışlanma kavramı, 1960’lı yıllardan itibaren Fransa’da ortaya çıkmıştır. Daha
çok yoksulları içeren bu kavram, 1970’li yıllarda sosyal bir sorun olarak tanımlanmış
ve bu analitik kavramı ilk kullanan Rene Lenoir olmuştur. 1974 yılında yayınlanan
“Les Exclus Un Francais Sur Dix” “Dışlanmışlar: On Fransız’dan Biri” adlı
kitabında, dışlanmışların sadece yoksullar olmadığını, zihinsel ve bedensel
engellilerin, intihar eğilimli insanların, yaşlı ve engellilerin, istismar edilen sahipsiz
çocukların, madde bağımlılarının, suçluların, tek ebeveynli ailelerin, çok sorunlu
hane halklarının, marjinal kişilerin, asosyal kişilerin ve diğer sosyal uyumsuz
7
kişilerin de dışlanmış olduğunu belirtmiş ve ayrıca tüm bu kişilerin sosyal koruma
kapsamı dışında kalan sosyal gruplar olduğunu ifade etmiştir (Sapancalı, 2005:13).
Bir anlamda, bu kavram “sosyal problem” olarak etiketlenen insanların değişik
kategorilerini ve sosyal sigorta tarafından korunmayan insanları içermektedir.
Bu dışlanmış gruplara 1980’li yıllarda, işsizler ve yoksullar da eklenmiş ve sosyal
dışlanma kavramı eşitsizlik, yoksulluk kavramlarını da kapsamaya başlamıştır
(Çakır, 2002:84). Avrupa’da özellikle uzun süreli işsizlik, vasıfsız işçiler ve
göçmenlerin
sorunları
üzerinde
durulurken,
Amerika’da,
endüstrileşmemiş
toplumlarda toplumsal gelişmeden yoksun olan “alt sınıf” etiketiyle de yaygınlık
kazanmıştır (ILO, 1996).
Çakır (2002)’a göre, günümüzde dışlanma biçimlerini, ekonomik dışlanma, sosyal
ilişkilerin zayıflaması ve sosyal destek yoksunluğu ve son olarak kurumsal dışlanma
olarak gruplandırmak mümkündür. İnsanların temel ihtiyaçlarını karşılamak için
gerekli olan gelirden yoksun olmaları ekonomik dışlanmayı ifade etmektedir. İşsizlik
ve düşük ücretle, kötü çalışma koşullarına maruz kalarak çalışma, engellilerin sosyal
güvenlik kapsamında korunmalarını ve onlara yeterli düzeyde gelir desteği
sağlanmaması ve dolayısıyla yoksulluk, ekonomik dışlanmaya neden olmaktadır.
Ekonomik dışlanmanın bir uzantısı olarak zayıflayan sosyal ilişkiler, insanların
toplumsal yaşamla bütünleşmelerinin önündeki engellerden biridir. Kurumsal
dışlanma, toplumda bireyleri sosyal koruma altına alacak yasal ve kurumsal
düzenlemelerin yetersizliğidir.
Hemen hemen her toplumda insanların toplumsal yaşamla bütünleşmesini önleyen
etmenler olmasına rağmen, dışlanmaya maruz kalan her insan toplumdan topluma,
kültürden kültüre sosyal dışlanmayı farklı boyutlarda farklı şekillerde yaşamaktadır.
Sosyal dışlanma kavramı Asya’da sınırlı bir biçimde kullanılmaktadır. Bazı ülkelerde
kadınların
kültürel
anlamda
kötü
muamele
nedeniyle
yasal
haklardan
yararlanamaması anlamında sıkça dışlandıkları görülür. Hindistan’da sosyal
dışlanma, sağlık, eğitim, konut, içme suyu, temizlik ve sosyal güvenlik gibi bazı
temel refah haklarından dışlanma olarak algılanmaktadır. Afrika’da da benzer bir
8
durum geçerlidir. Bu bölgede en çok yaşanan dışlanma biçimi, kırsal bölgelerde
yaşanan mülkiyetten dışlanmadır. Arap ülkelerinde ise sosyal dışlanma marjinalite
olarak anlaşılmaktadır. Dışlanma bireylerin tarafında kendine özgü kusurları ve
engelleri olarak düşünülmektedir (Sapancalı, 2005:21).
Sosyal dışlanma kavramı ilk ortaya çıktığı dönemden itibaren, kurumsal, ekonomik
ve sosyal destekten yoksun, yasal haklarla korunmayan, sosyal koruma kapsamı
dışında kalmış bireylere odaklanmıştır. Yoksullar, işsizler, yaşlılar, vb. gibi engelli
insanların da sosyal olarak dışlanan bir grup olduğu
aşikardır. Aşağıda eski
çağlardan günümüze değin hakları yok sayılan, korunmayan ve bir çok yolla dışlanan
engellilerin deneyimleri üzerinde durulacaktır.
1.1.3.Tarihte Bedensel Engelli Bireylerin Yaşadığı Sosyal Dışlanma Biçimleri
Engelli bireylerin yaşadığı dışlanma eski çağlara kadar uzanmaktadır. Bu durumun
Orta Çağ’da daha şiddetli bir boyut kazandığı, düşünce akımlarında ve bilim
dünyasında da desteklendiği, en açık şekilde kendini Nazi Almanyası’nda ve
ardından yakın geçmişteki bazı uygulamalarda gösterdiğine ilişkin bilgiler aşağıda
yer almaktadır.
Tarihte, engelli insanların yani toplumun genelinden farklı olan insanların
farklılıklarını açıklayabilmek için bazı inanç ve düşünce sistemleri geliştirilmiş, fakat
genelde bir çok inanç ve düşünce sisteminde engelli insanlar toplum dışına itilmiş,
suçlanmış ve cezalandırılmışlardır.
Engelliliğin ahlaki çöküntüden kaynaklandığını, insanın içindeki şeytanın veya
ahlaksızlığın dışa vurumu olduğu düşünülmüştür. Ayrıca, çok uzun zaman engelli
bireylerin bedenlerine şeytanın ve kötü ruhların egemen olduğuna da inanılmış, bu
nedenle engelli bireyler ve aileleri utanç ve damgalanmayla karşı karşıya kalıp,
yaşamları boyunca engelliliği kara bir leke olarak taşımışlardır (Arıkan, 2002:14).
Tarihte görme engellilerin ise önceden işlemiş oldukları düşünülen günahlar
yüzünden kör olduklarına inanılmış ve lanetlenmişlerdir. Gözlerin kör edilmesi,
9
kişiyi acı içinde yaşatmak için öldürmekten daha ağır bir ceza olarak yaygın bir
şekilde uygulanmıştır (Demirci, 2000a: 15).
Fiziksel farklılığa tepki Ortaçağ Avrupası’nın karanlık dönemlerinde de kendini
göstermektedir. Estetik ve mükemmel vücut miti kavramları bağlamında,
çoğunluktan farklı özelliklere sahip insanlar, toplumun bir parçası olarak kabul
edilmemiş, toplumun dışına itilmek bir yana tamamen yokedilmeye çalışılmıştır.
Ortaçağ’da vücuttaki benlerin, siğillerin, lekelerin, doğum lekelerinin, tuhaf ya da
anormal görünen çeşitli noktaların ve yara izlerinin şeytanın görünen işaretleri
olduğuna inanılmış (Scott, 2003:112-113), bu nedenle, cinsel organlar, saç dipleri ve
koltuk altlarında ben, siğil ya da vücuda yayılmış lekelere sahip kadınların cadı
olduğuna inanılmış ve bu nedenle sayısız kadın işkence ve idamla öldürülmüştür
(Akın, 2001:225).
Tarihte düşünce ve inanç sistemlerinin kurbanları olan engelli insanlar, bilim ve ilim
dünyasında da olumsuz olarak değerlendirilmiş ve yargılanmışlardır.
Bilim dünyasında, 18. yüzyıl sonlarında ortaya çıkan, ırkı arındırmaya ve insan
kusurlarını yoketmeye, fiziksel bakımlardan ileri nesiller yetiştirmeye yönelen
“öjenik” bilimi günümüzde hala varlığını koruyan bir bilimdir. Biolojik estetiğin
üzerinde duran ve ideolojik düzeyde üremeyi şart koşan öjenik bilimi, kusurlu
durumları; epilepsi, zihinsel engel, işitme engeli, görme engeli, doğuştan engeller,
kronik depresyon, şizofreni ve alkolizm olarak görmektedir (Mitchell ve Snyder,
2003:844-845)
Öjenik biliminde “soyaçekim teorisi (theory of heredity)”, engelli insanların sosyal
yaşamdan resmi olarak dışlanması içim bilimsel destek vermektedir. Kas
bozukluklarından, şaşı gözlere ve okuma güçlüğüne kadar görülür işaretlere sahip
herkes için öjenik bilimi, bir ayrımcılık politikası gütmüştür. Bunun yanında, zihinsel
engelli insanlar için kurumların ideal bir laboratuar olacağı düşünülmüştür.
Amerikalı öjenik bilimci Henry H. Goddard, “onları çok ciddi incelemeye ihtiyaç
vardır, onları olası her alandan çıkarmalı ve onlara bakmalıyız” diye belirtmiştir.
Kendine bakamayacak durumda olana bakılması gerektiğini savunan öjenik bilimi,
10
onlara bakarken engelli insanları toplumdan ayırmayı kastetmektedir. Bazı mesleki
öjenik dergilerinde verilen ilanlarda, araştırmacılara deneyler için hazır bir nüfus ve
iyi laboratuarlar sunacakları da yer almaktadır (Mitchell ve Snyder, 2003:855)
Öjenik bilimi, ortak bir kültür anlayışını yok saymakta ve engelli insanları toplumun
kabul etmediği insanlara dönüştürmektedir.
Avrupa’da ve Amerika’da ise, 19. yüzyıl sonları, 20. yüzyıl başlarında ortaya çıkan
“toplumsal darvincilik (social darwinism)” akımı, engelli insanları, sosyal
hastalıkların en büyük kaynağı olarak tanımlamıştır. O zamanlar, engelli insanların
cinsel olarak ahlaksız olduğu, toplumun geri kalanından ayrılması gerektiği
düşünülmekte ve kurumlara yerleştirilmeleri desteklenmekteydi (Mackelprang ve
Salsgiver, 1999:25).
19. yüzyılda görme engelliliğin nedeninin, işlenmiş cinsel kökenli bir suçtan
kaynaklandığına inanıldığı için, yakın geçmişte İngiltere’de görme engelliler, bakım
yurtlarına kabul edilmiyorlardı. Aynı yüzyılda Avusturya’da ise, kadınlar uğursuzluk
getirecekleri gerekçesiyle çocuklarına görme engellilerin ellerinin değmesini
istememekteydi (Demirci 2000a: 15).
Sonuç olarak, engelli insanlar, hem inanç ve düşünce sistemleri ile hem de bilim ve
ilim destekli yaklaşımlar ile ciddi bir baskı ve değersizlik tarihi yaşamışlardır.
Engellilere duyulan nefret, çeşitli ülkelerde çok sayıda engelli insanın öldürülmesi
yönünde uygulanan politikalarda kendini göstermektedir. Bunların en bilineni 20.
yüzyılda Nazi Almanyası’nda görülmektedir.
Nazi döneminde, Hitler ve yandaşları tarafından engelli insanlar birer nesne olarak
görülmüş, toplumda zihinsel, ahlaki veya bedensel olarak katılıma uygun
görülmediklerinden sistematik olarak öldürülmüşler (Mackelprang ve Salsgiver
1999:25; Mitchell ve Snyder 2003:844) ve yaşamları da değersiz olarak ifade
edilmiştir (Wilton 2003:15).
Bu dönemde yaşamı değersiz olarak görülenlere yönelik ötenazi uygulaması,
1930’ların ortasında ve sonlarında ilk olarak engelli çocukların açlıktan
öldürülmeleri ve öldürücü şırınga ile başlamıştır. Daha sonra, bu program (batı
11
öjenik sınıflamasına göre) epilepsi, fiziksel bozukluk, delilik, gerizekalılık,
depresyon ve alkolizmi de kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Bu ötenazi
programlarına neredeyse tüm hastahaneler katılmıştır. Her bir kurumda, ölüm
raporlarının
değiştirildiği
bir
prosedür
oluşturulmuş,
öldürme
teknolojileri
geliştirilmiştir. Bir çok insanın aynı anda ölmesi için gaz odaları, tıbbi bilginin
ilerlemesi ve ekonomik kazanç için altın dişlerin çekildiği otopsi odaları, ölü
bedenleri yığma odası ve son olarak ölülerin yakıldığı fırınlar (krematoryum)
oluşturulmuştur. Bu öldürme sistemi daha sonraları, ölüm kamplarındaki ırksal, etnik
ve cinsel azınlıklara karşı uygulanacak sistemin temelini oluşturmaktadır (Mitchell
ve Snyder, 2003:858).
II. Dünya Savaşı’nda Nazi kamplarında kullanılan ilaçlar ve öldürme teknolojileri ilk
olarak psikiyatri hastahanelerine hapsedilmiş engelli insanların vücutları üzerinde
denenip geliştirilmiştir. Ayrıca, sadece engelli Alman vatandaşları değil, Nazi
askerleri Avusturya, Polonya, Prusya, Hollanda ve Çekoslovakya’daki psikiyatri
hastahanelerindeki engelli insanları da hedef almış, askeri karargah kurmak için bu
binaları yoketmeyi amaçlamıştır. Engelli insanların yokedilmesi, estetik kritere
dayalı, sağlıklı Alman ırkının çoğalması ve daha fazla alan ve kaynak yaratmak için
uygulanmıştır (Mitchell ve Snyder 2003:857). Popüler kültürde bunun en büyük
yansıması “Ölüm Meleği” (Angel of Death) etiketiyle anılan Dr. Josef Mengele’dir.
Özellikle kalıtımsal olarak fiziksel deformasyonu olan kişileri seçerek
vücut
parçaları üzerinden araştırmalar yapmıştır (Papanayotou, 2005). Bununla birlikte, bu
dönemde İngiliz ve Almanlar tarafından, engelli insanların devlet üzerinde finansal
olarak bir yük olduğu ve bu insanların ölümlerinin devletin yararına olacağı
düşünülmekteydi (Mitchell ve Snyder, 2003:858).
Ötenazi uygulamasının sonucunda, 1945 yılında 240.000’den fazla engelli insan
öldürülmüştür. Bu nedenle, bugün Almanya’da engelli nüfus büyük oranda yok
olmuştur (Mitchell ve Snyder, 2003:859).
Amerika’da ise 1930’lu yıllarda bir çok eyalette evlenme, çalışma ve eğitim gibi bir
çok hakları engellenen zihinsel engelli bireylere, II. Dünya Savaşı’nda savaşa
katılma hakkı verilmiştir (Wolfe, 1996:33). Verilen bu hak, aslında kendilerini
12
savunacak güçte olmayan bu insanları yasalara dayanarak yoketmenin bir yoluydu.
Tüm bunlar, mükemmel vücut mitini güçlendirmekte, engelli bir yaşamın yaşamaya
değer olmadığı inancını güçlendirmektedir.
Daha sonraki yıllarda Amerika’da engelli ayrımcılığının en açık örneği fiziksel
engelli kişilerin halk içinde görünmelerini yasaklayan devlet destekli yasalardı.
Chicago’da 1960’lı yıllarda bir levhada şu yazmaktaydı:
“Göz zevkini bozan hasta, engelli, kötürüm veya başka bir şekilde
bozukluğu olan kişiler sokaklarda gezinemez, şehirdeki kamu alanlarına
giremez ve halka kendini teşhir edemez” (Kitchin, 1998:350).
Engelli Amerikalılar Yasası (Americans with Disabilities Act, 1990) ile engelli
bireylere yönelik koruyucu düzenlemeler yapılmış (Mackelprang & Salsgiver
1999:29) ve Nazi Almanyası’ndaki uygulamalar bırakılmış olsa bile, yakın tarih, hala
engelli insanların kısırlaştırılmasına, hadım edilmesine, kürtaj edilmesine ve
öldürülmesine şahit olmaktadır (Wilton 2003:16). Çin’deki bugünkü politika, engelli
fetusların zorla kürtaj edilmesini ve engelli çocuklara sahip olma riski olan kadınların
kısırlaştırılmasını öngörmektedir (Sherry 2004:774).
Eski çağlarda engelliliğin insanın içindeki şeytanın veya ahlaksızlığın dışa vurumu
olduğu düşünce sistemi, Orta Çağ’da ve Nazi Almanyası’nda aktif bir soykırıma
dönüşmüştür. Bu dönemde engellilerin yaşama hakları yok sayılarak dışlandıkları,
bilim dünyasının da bu yaklaşımı desteklediği görülmüştür. Engellilere yönelik yakın
geçmişteki uygulamalar değişmiş olsa bile, günümüzde kurumsal, ekonomik ve
psikososyal yönlerden sosyal dışlanma sürecinin farklı boyutları ortaya çıkmaktadır.
Aşağıda günümüzde bedensel engelli bireylerin yaşadığı sosyal dışlanma biçimleri
üzerinde durulacaktır.
13
1.1.4.Günümüzde Bedensel Engelli Bireylerin Yaşadığı Sosyal Dışlanma
Biçimleri
Bu bölümde günümüzde engellilerin yaşadığı sosyal dışlanma iki bölümde
incelenecektir. İlk bölümde, engellilerin yaşadığı sosyal dışlanma kurumsal ve
ekonomik yönleriyle, ikinci bölümde ise psikososyal yönleriyle ele alınacaktır.
1.1.4.1.Bedensel Engelli Bireylerin Kurumsal ve Ekonomik Açıdan Yaşadığı
Sosyal Dışlanma Biçimleri
Bedensel engelli bireyler, toplumun diğer kesimlerinin yararlandığı imkanlardan
yararlanamayıp toplum içinde bir çok alandan dışlanmaktadır.
Bir çok hizmete
erişimde kurumsal ve ekonomik güçlüklerle karşılaşan engellilerin yaşadığı sosyal
dışlanma, aşağıda fiziksel çevre, istihdam, eğitim, rehabilitasyon ve sağlık hizmetleri
alanlarında ele alınacaktır.
1.1.4.1.1.Fiziksel Çevre Koşulları
Yaşanılan fiziksel çevrenin tüm toplumu düşünerek tasarlanmadığı, yaşanılan
konuttan kamusal yaşam alanlarına ve ulaşım araçlarına kadar bir çok çevresel
unsurun, engellilerin gereksinimleri dikkate alınarak tasarlanmadığı bir gerçektir.
Bina düzenlemeleri, mimari uygulamalar engelli insanları dışlamakta, kent mekanları
sanki engellilerin hiç bir yere gidememesi için tasarlanmıştır (Kitchin 1998:346).
Engellilerin kentsel mekanlarda hareket özgürlüğünü engelleyen bir çok etken
bulunmaktadır. Bozuk yollar, kavşaklar, yüksek kaldırımlar, rampa olmayan
merdivenler, alt-üst geçitler, yüksek paramatikler çeşitli engelli gruplarının
gereksinimlerini karşılayacak biçimde tasarlanıp inşa edilmemiştir. Karataş (19971998:12)’ın belirttiği gibi, metro
istasyonlarında da
vatandaşların boşluğa
düşmemeleri için konulmuş “sarı çizgiler” görme engelliler için düşünülmemiş, uyarı
sadece engelli olmayan insanlar için düşünülmüştür. Kentiçi ulaşımda yaygın
kullanılan toplu taşıma araçları, engellilerin kolayca inip binecekleri biçimde
tasarlanmamıştır. Kentte ulaşım, engelliler için kaygı verici bir sorun haline
gelmektedir.
14
Kent planlamasındaki bu eksiklikler engelli insanların toplumsal katılımlarını da
engellemektedir. Dickson (2002:1)’a göre, Amerika’da 2000 yılındaki seçimlerde
engelli insanların %10-20 oranında engelsiz insanlardan daha az oy vermiştir. Eğer
engelli insanlar, engelsiz insanların oy verdiğiyle aynı oranda oy verselerdi, son
başkanlık seçiminde 4.6 milyon daha fazla oy sağlanacaktı. 2000 yılındaki
seçimlerde neredeyse 27 milyon engelli oy vermedi, 10 milyondan fazlası oy vermek
için kütüğe bile kaydolmadı. Kütüğe kaydolan engelli insanların sayısı, engelli
olmayanlardan %16 oranında düşüktür. Bunun temelinde ise fiziksel çevre
koşullarının ve ulaşım araçlarının uygunsuzluğunun çok önemli bir yeri vardır.
Kitchin (1998), kent planlamasındaki yanlışların ve eksikliklerin, engelli insanları
toplum dışına ittiğini ve engelsiz toplumu birinci konuma getirdiğini belirtmektedir.
Bilgin (1997:22)’e göre, özellikle gelişmekte olan ülkelerde kamusal düzenlemeler,
öncelikle engelsiz insanlara yönelik düzenlenmektedir. Engelli insanların, küçük bir
azınlık grubu olduğu ya da yönetime ek bir maliyet getirdiği düşünülmektedir. Bu
nedenle engellilere engellerine uygun bir hizmet sunulamamakta ve uygun bir
mimari yapılaşma gerçekleşmemektedir.
Kitchin (1998)’e göre, toplumsal alanlar toplumu engelli insanlardan ayırmak için
düzenlenmekte, fiziksel engelli insanlar da toplum dışında yaşamaya itilmektedir.
Engelli insanlar için ayrı okullar veya ayrı iş alanları oluşturulmakta, engelli insanlar
şehrin kenar muhitlerine itilmekte ve kamusal alanlardan da dışlanmaktadırlar.
Başta sözedilen engelsiz bir toplum için tasarlanan fiziksel çevre engellilerin
istihdam, eğitim, sağlık ve rehabilitasyon hizmetleri gibi bir çok alana erişimini de
kısıtlamakta, engelli bireylerin toplumsal katılımına da ket vurmaktadır. Türkiye’de
tiyatro ve sinemalar için engelliler düşünülmemiş, sosyokültürel alanlara girişleri de
engellenmiştir. İskoçya’da engellilerin sosyokültürel alanlara erişimi sağlansa da,
engellilere yönelik ayrımcı düzenlemelere ve uygulamalara da dikkat çekmekte
yarar vardır. Genellikle tekerlekli sandalye kullananlar en arkaya ya da yan taraflara
oturtulmakta ve engelliler belli alanlara hapsedilmektedir.
“Asıl engel sandalyenin önüne konan engeller. Hayat mı suçlu ben mi?” (30
yaşında kas hastası).
15
Alışveriş merkezleri gibi kamusal alanlarda da aynı sorun mevcuttur. Mekanlar
elverişsiz, engelli tuvaletleri ya tasarlanmamış ya da çoğunlukla diğer tuvaletlerden
ayrı tasarlanmıştır. Engelli tuvaletlerinde kadın-erkek ayrımı yoktur, iki cinsiyet de
aynı tuvaleti kullanmak zorunda kalmaktadır.
Tüm bu uygulamalar ve düzenlemeler, büyük ölçüde sınırlanmış engelli yaşantısını
daha da zorlaştırmakta, onları büyük ölçüde ev içine hapsetmekte ya da başkalarına
muhtaç kılmaktadır (Karataş, 1997-1998:12).
“Günlük yaşantımda fiziksel engellerle karşılaştığımda canım sıkılıyor,
kızıyorum, bu nedenle o tip yerlere gitmiyorum” (32 yaşında omurilik felçlisi).
Engelliler için tasarlanmamış bina yapı ve düzenlemeleri, engelli bireylerin kendi ev
koşullarında bile güçlük çekmesine yol açmaktadır. Ev girişindeki basamaklar ve
bina içindeki merdivenler en büyük engelleri oluşturmaktadır. Asansörün olduğu
binalar engelliler için öncelikli hale gelmektedir. Bunun yanında kapılar, banyo,
tuvalet, ışık düğmeleri, dolap kapakları gibi bir çok farklı unsur gündeme gelmekte,
imkanı olan engelliler evleri kendi ihtiyaçlarına göre uyumlu hale getirmekte ya da
kendi koşullarına uygun binaları seçmektedir. Fakat genelde ekonomik güçlükler bu
düzenlemelere ve uygulamalara engel olmaktadır.
Araştırmacılar, engelsiz insanlar için tasarlanmış çevrede engelli insanların fiziksel
bariyerlere uyum sağlama sürecinin stress yarattığını, utandırdığını ve toplumsal
uyumsuzluğa sebep olduğunu vurgulamaktadır. Ayrıca, yaşam tarzının bozulması ve
günlük yaşantıda karşılaşılan güçlükler, üzüntü, kızgınlık, engellenme ve korkuyu da
beraberinde getirmektedir (Rokach, Lechcier-Kimel ve Safarov, 2006:682).
“Rampa olmadığı için kaldırıma çıkabilmek için yanımdan geçen adamdan
yardım istedim, beni dilenci zannedip gitti” (37 yaşında omurilik felçlisi).
Topluma katılamama süreci olarak tanımlanan sosyal dışlanma kavramı kapsamında,
engelsiz bir toplum için tasarlanan fiziksel çevre koşulları engelli bireylerin
yaşantılarında öncelikli bir sorun teşkil etmektedir. Ev içi koşullarda ve kamusal
16
alanlarda engellileri yok sayan mimari düzenlemeler, engelli bireylerin yaşam
hakkına saygı duyulmadığının bir göstergesidir.
1.1.4.1.2.İstihdam
Engelli insanlar, genel olarak iş pazarına girmede kısıtlı erişimleri olduğundan
dezavantajlı bir gruptur. İstihdam alanında sağlıklı bireylere tanınan imkanların,
engelli insanlara tanınmaması, engellilere yönelik ayrımcılığın ve sosyal dışlanmanın
bir göstergesidir.
Engelli insanların istihdam alanına katılmalarını engelleyen bir çok etken arasında
başta devlet politikaları gelmektedir.
Devlet, adeta sosyal devlet ilkesini hiçe
sayarak öncelikle sağlıklı işsizlerin istihdamını ele almaktadır. Türkiye’deki bu
durum, diğer ülkelerde de çok farklılık göstermemektedir.
İngiltere’de 1985 yılında yapılan OPCS araştırmasında, çalışma yaşında olan (16-64)
2 milyon engelli insandan sadece 700 000 (% 31)’inin iş sahibi olduğu ortaya
çıkmıştır. Yedi yıl sonra yapılan ‘İş Gücü Araştırması (Labour Force Survey, 1992)’
nda ise, engelli insanlar arasındaki işsizlik oranının yaklaşık % 50 olduğu ortaya
çıkmıştır. Ayrıca, iki yıldan uzun süredir işsiz olan engelsiz insanların oranı ortalama
% 8 iken, engelli insanların oranı ortalama % 26’yı göstermektedir (Kitchin ve
Shuttleworth, 1998:786). 2000 yılında Amerika’da yapılan US Census verileri ise bu
yaş grubundaki engelsiz insanlar arasındaki çalışan oranını % 78.6, engelli insanlar
arasındaki çalışma oranını ise sadece % 27.6 olarak belirtmiştir (Russell 2002:117118).
Devlet politikaları dışında, istidam alanında bazı kişi ve grupların engellilere yönelik
olumsuz
tutum ve
davranışları
da
engelli
insanların
önünde
bir
engel
oluşturmaktadır.
Benli (1997)’ye göre, işverenler, engellilerin istihdamında genel olarak engellilik
dereceleri az olanları ve belli özür gruplarını tercih etmektedirler. Bu durum,
engellilik derecesi yüksek olanların istihdam edilmelerinde güçlükler meydana
getirmektedir. Ataman (1997) ise, bu durumun temel nedenleri arasında, işyerlerinin
17
bu durumdaki kişilerin verimli olarak çalışabileceğine inanmamasını, bunların diğer
çalışanlara ayak bağı ve iş kazalarına neden olacağı endişesini vurgulamıştır. Ayrıca,
işverenin engelli bireyleri işe almalarında etkili olan yöntem, hala hatır gönül işi ile
olmaktadır.
“Tekerlekli
sandalyede
olmama
rağmen,
kalçalarımdan
yukarısını
kullanabiliyorum ve buna rağmen engelimin derecesi % 95 olarak rapor edildi
(ki doktorum %100 demişti). Tekerlekli sandalyedeyim diye benim gibi
engellileri ‘hiçbir şey yapamaz kategorisine koyuyorlar ” (37 yaşında omurilik
felçlisi ).
“Hastalığımı anlatınca yapamayacağımı düşünüp kimse beni işe almak
istemedi” (50 yaşında emekli bankacı bir MS hastası).
Engel dereceleri ile ilgili olarak engellilerin istihdam alanında yaşadığı güçlükler bu
kadarla da kalmamaktadır. Bazı mercilerin engelliler üzerinden kazanç sağlaması
için engel dereceleri ya yüksek ya da az olarak rapor edilmektedir. Engel
derecelerinin varolandan yüksek rapor edilmesi engellilerin iş alanında zorluk
çekmesine, engel derecelerinin varolandan düşük rapor edilmesi ise engellilerin
engellilere tanınan belli hak ve imkanlardan yararlanmasını engellemektedir. Mesela,
engellilik derecesi % 40’ın altında olan engelliler özürlü maaşı alamamaktadır.
“Engel derecemi %35 olarak rapor ettiler, oysa daha yüksek. Fakat %35 olunca
maaş alamıyorum. Geçenlerde de zihinsel engelli bir kız gelmişti, ona da sağlam
raporu verdiler” (30 yaşında ayak kol engelli).
Kitchin ve Shuttleworth (1998:787)’e göre, engelli insanlar iş başvurularında da
ayrımcılıkla karşılaşmaktadır. Yüksek nitelikli engelsiz insanların iş başvurularının,
aynı niteliklere sahip engelli insanlara kıyasla yaklaşık 2 kat daha fazla olumlu
yanıtlandığını, bununla birlikte ortalama nitelikli engelsiz insanların iş başvurularının
ise yaklaşık üç kat daha fazla olumlu yanıtlandığını belirtmiştir. Bu ayrımcılığın
yanısıra, ödeme ve terfi konusunda aktif bir ayrımcılık bulunmaktadır. Ayrıca,
engelli insanlar daha çok resmi olmayan yollarla işe alınmakta, resmi sözleşmeler ve
iş kanunuyla korunmamaktadırlar. Bu insanlar düşük ücretli, az vasıflı ya da vasıfsız
18
işlerde terfinin çok az bir ihtimal olduğu işlerde çalıştırılmaktadır. OCPS Survey
(1985)’de, engelli erkeklerin sadece % 18’inin idari işlerde ve profesyonel işlerde
görev aldığı, oysa engelli olmayan erkeklerin % 28’inin bu işlerde görev aldığı
ortaya çıkmıştır.
Unutulmamalıdır ki, engelli insanların bireysel ya da devlet yoluyla karşılanması
gereken ek yaşam masrafları bulunmaktadır. Bu noktada, işsiz engelli insanları
destekleyecek sosyal güvenlik uygulamalarının da yetersiz olması, engelli insanların
genellikle minimum yaşam standardına sahip olmasını dahi engellemektedir.
İşsizlik, düşük gelir ve sosyal güvenlik uygulamalarının yetersiz olması, engelli
insanlar arasında geniş bir yoksulluğa sebep olmaktadır. Yapılan araştırmalar,
dünyanın her yerinde engellilerin çok büyük çoğunluğunun toplumun yoksul
kesimlerinden geldiğini ve yoksulluk içinde yaşadıklarını göstermektedir (İkizoğlu
2001; Karataş 2002).
“Engelli insanlar üçüncü sınıf vatandaş muamelesi görüyor, zenginler birinci
sınıf, yoksullar ikinci sınıf, engelliler de her zaman üçüncü sınıf vatandaşlar”
(30 yaşında ortopedik engelli bir genç).
İngiltere’de 1993 yılında yapılan bir araştırmaya göre, engelli insanların ve ailelerin
% 50’sinin temel yaşam standardının altında olduğu ortaya çıkmıştır. Engellilik
Bilinci Hareketi (Disability Awareness in Action, 1995) bu rakamı % 75 olarak
belirtmiştir. İşsizlikle birleşen sosyal sorunlar, sosyal statü kaybını, izolasyonu,
kimliksizliği, özgüvenin ve özsaygının azalmasını içermektedir (Kitchin ve
Shuttleworth 1998:786)
İkizoğlu (2001:91)’na göre, mutlak yoksul konumundaki engelli bir birey için sosyal
yardım programlarına duyulan ihtiyaç çok açıktır. Engelli bir bireyin sosyal destek
ve yardım alıp temel ihtiyaçlarının karşılanması, özgüvenin artmasına ve dolayısıyla
toplumla bütünleşmesine katkıda bulunacaktır. Toplumsal korunma sağlanarak
desteklenmiş bir birey, en azından başkalarına muhtaç olmadan yaşayacak, asgari
yaşam standardını elde edebilecektir.
19
“İşinizi görecek bir tekerlekli sandalye 3500 - 6000 YTL arasında. Bunu maddi
olarak karşılayacak gücümüz yoktu, Seda Sayan TV programında hediye etti
bana, tekrar ayağa kalkmış gibi oldum” (39 yaşında tekerlekli sandalyede).
Çağdaş ülkelerde engellilerin eğitim, istihdam ve toplumsal sorunları önemli ölçüde
çözülmüş, engelli hakları, yasalarla güvence altına alınmıştır. Örneğin İngiltere’de,
16 yaşına kadar aldıkları temel eğitimle beraber mesleki eğitim de verilerek meslek
sahibi olmaları sağlanmaktadır. İşyerleri gönderilen engelli bireyi işe almadığında
para cezasına çarptırılmakta, kontenjanlarını doldurduğunda ise teşvik ücreti
verilmektedir. Japonya’da ise, görme engellilerin çoğunluğu, Japon geleneksel masaj
tekniği, parmak masajı ve akupunktur alanında eğitilmektedirler (Doğan, 1997:204).
Türkiye’de engellilerin durumuna baktığımızda ise, engelli insanlara mesleki eğitim
verilmemesi ve gerekli iş analizlerinin yapılmaması, engelli kitlesinin büyük
çoğunluğunu hala eğitimsiz, işsiz ve toplumun sırtında bir yük olarak yaşamaya
mahkum etmektedir.
Ayrıca, engellilerin istihdamı konusunda Avrupa ülkeleri kota sistemini kullanırken
Türkiye’de sadece kontenjan sisteminin uygulanmaya çalışılması, engellilerin
istihdam edilmeden önce yeterince korunmamaları, işlerin engellilerin engeline
uyumlu hale getirilmemesi, işyerlerinin engellilerin engeline uyumlandırılmaması,
engellilere belirli işler için eğitim verilmemesi, yasal tedbirlerin yeterince
alınmaması ve diğer ülkelerde bu alanda uygulanan teknik ve yöntemlerden
yararlanılamaması da bu konudaki eksiklikler olarak ortaya çıkmakta engelli
insanların topluma katılımlarında engel oluşturmaktadır.
1.1.4.1.3.Eğitim
Tüm ülkelerde eğitim sistemi, öncelikle, nüfusun engelli olmayan kesimi için
planlanıp uygulanmakta ve engellileri eğitim sistemiyle bütünleştirecek farklı
programlar geliştirilmeye çalışılmaktadır. Böylece daha en baştan eğitim sistemi,
engellileri dışlayan bir anlayışa sahip olmaktadır. (Karataş, 2002)
Genel ve özel eğitime ilişkin sorunlar, engelli bireylerin eğitim alanında yaşadığı
önemli bir sorundur. Genel eğitim kurumlarının engelsiz bireyler için düşünülmüş ve
20
yapılandırılmış olması, engelli bireylerin diğer bireylerle aynı eğitime sahip olmasını
ve toplumsal katılımını engellemektedir.
Yatağa bağımlı hastaların veya ağır ortopedik engelli, görme engelli, işitme engelli
ve özellikle de konuşma engelli olanların bu alanda büyük eğitim sorunları
bulunmaktadır. Çünkü ağır engelli bu kişilerin engellerine uygun eğitim veren özel
okullara gitmeleri gerekmektedir. Bu durum ise hem engelli bireyleri toplumun
genelinden ayırmakta hem de bu alanda ek bir yatırım yapmayı gerektirmektedir.
(Bilgin, 1997:22). Oysa ki, genel eğitim sistemi içerisindeki okullarda okumak,
engelli öğrencilerin dış dünyayla tanışmaları, potansiyellerini farketmeleri ve
geliştirmeleri açısından çok önemlidir. Yapılan araştırmalar, genel eğitim
sistemindeki okullara giden çocukların, özel eğitim okullarına giden çocuklardan
toplumsal olarak daha becerikli olduklarını göstermektedir (McDougall, DeWit,
King, Miller ve Killip 2004; Curtin ve Clarke 2005).
Bununla birlikte, bazı durumlarda engelli gençlerin okul gezilerine ya da ek okul
aktivitelerine tam katılımı zor olabilmekte, sınıf içerisinde ekstra yardım ve desteğe
ihtiyaç duyabilmektedir. Bunun için sınıf içerisinde ve değişik okul aktivitelerinde
onları destekleyip yardım edecek kişilere ihtiyaç duymaktadırlar.
Eğitim kurumlarının mimari yapısının bedensel engelli bireylerin erişebileceği ve
yararlanabileceği şekilde inşa edilmemiş olması da önemli bir sorundur. Özel okullar
dışında çoğu eğitim binasında tekerlekli sandalye kullanan bireyler düşünülmemiş,
asansör ya da rampa yapılmamıştır.
Bunun yanında, engelli bir bireyin eğitim kurumlarında bulunan kütüphanelerden
yararlanması durumunda da yine bazı engeller sözkonusudur. Kütüphaneye erişim
sorununun yanısıra, görme engelliler için kasetlere doldurulmuş kitap bilgilerinin
olmaması
veya
bilgilerin
Braille
alfabesi
ile
yazılmamış
olması
da
yardımcı/destekleyici teknolojinin yetersizliğini göstermektedir.(Bilgin 1997:22;
Shevlin, Kenny ve McNeela, 2004:17).
Araştırmacılar, engelli öğrenciler için en büyük sorunun fiziksel erişim ve
yardımcı/destekleyici teknolojinin yetersizliği olarak belirtirken, engelli öğrenciler,
21
en büyük engelin olumsuz akran ve öğretmen tutumları olduğunu belirtmişlerdir.
(Shevlin, Kenny ve McNeela, 2004; McDougall, DeWit, King, Miller ve Killip:2004;
Carpenter ve Readman, 2006). Beden imgesi, benlik kavramının en önemli
ögelerinden birini oluşturmakta ve dolayısıyla sakatlık durumu arkadaş gruplarının
reddine yolaçmaktadır (Breslin 1968, Akt: Erkan 1990:7).
Bu olumsuz tutumsal ve çevresel meselelere benzer sonuçlar, 5. Uluslararası Özel
Eğitim Konferansı – 2000 –“Including Excluded” da da ortaya çıkmıştır.
Konferansta, Zimbabwe’de ilkokul öğretmenleriyle yapılan bir araştırmanın
sonuçları, öğretmenlerin çoğunluğunun görme engelli çocukların dahil edilmesine
karşı olumsuz tutumlara sahip olduğu ortaya çıkmıştır (Brandon ve Ncube 2006:2).
Bu sonuçlara dayanarak, çocuklar fiziksel olarak dahil edilseler bile, çevrenin
tutumlarından dolayı toplumsal ve akademik olarak dışlanmaktadır.
“Özellikle ilkokulda çok dalga geçiyorlardı” (46 yaşında ayak engelli).
“Diğer çocuklara uyum sağlayamıyordum. Uyum sağlasaydım üniversite
mezunu bile olurdum. Öğretmenler, müdür bile ayrımcı davranıyordu” (30
yaşında ilkokul mezunu ayak kol engelli).
Bunun yanında, Brandon ve Ncube (2006:11)’ın çalışmalarında Botswana’daki yerel
öğretmenlerin, sınıf içindeki fiziksel engelli öğrencilerine karşı tutumları nötr olsa
da, engelli öğrencilerin bulunduğu sınıfları yönetmeye ve onlara öğretmeye karşı
tutumlarının olumsuz olduğu ortaya çıkmıştır. Öğretmenler, yeterli eğitimleri
olmadığını, fiziksel engelli çocuklara öğretimde uzmanlığa sahip olmadıklarını
belirtmişlerdir. Bu, Botswana’daki öğretmenlerin engelli ve engelsiz çocukların
birlikte eğitim almalarının akademik ve sosyal faydalarının farkında olduklarını fakat
nasıl etkili öğretmenler olacaklarını öğrenmek için eğitime ihtiyaçları olduğunu
göstermektedir.
Eğitim kurumlarına erişimde fiziksel çevre koşulları, eğitim kurumlarının mimari
yapıları ve çevresel tutumlara ek olarak maddi sıkıntılar da engellilerin eğitim
yaşantılarında önemli bir sorun teşkil etmektedir. Yetersiz ekonomik durumdan
dolayı okuyamayıp çalışmak zorunda kalan çok sayıda engelli bulunmaktadır.
22
Sonuç olarak, engelliler eğitim sisteminde bir çok engelle karşılaşmakta, bu sisteme
dahil olamadıklarından eğitim seviyeleri düşük kalmaktadır.
1.1.4.1.4.Rehabilitasyon
Özel eğitim ve rehabilitasyon hizmetleri, zihinsel, bedensel, sosyal ve
ruhsal
engelleri nedeniyle toplumsal yaşama tam olarak katılamayan bireylerin, fonksiyon
kayıplarını gidermek, toplumsal fırsatlardan eşit olarak yararlanmalarını sağlamak
ve toplum içinde bağımsız, kendi kendilerine yeterli olmalarını sağlayıcı beceriler
kazandırmak ve bu doğrultuda topluma kazandırılmasını amaçlayan hizmetlerdir.
Türkiye’de, engelli bireylerin
sayısının % 12 civarında olduğu gözönüne
alındığında, büyük kentlerden kırsal yerlere kadar engelli bireylerin toplumun önemli
bir kesimini temsil ettiğini söylemek mümkündür (ÖZİDA, 2004). Bu nedenle özel
eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerine ihtiyaç duyan engelli kitlesi de gün geçtikçe
artmaktadır.
Varolan rehabilitasyon hizmetleri, tıbbi, mesleki, sosyal ve toplum temelli
rehabilitasyonu içerir. Tıbbi rehabilitasyon, kişinin fonksiyonel yeterliliğini mümkün
olan en yüksek düzeye çıkarmak için tedavi sürecini içerir. Araç desteği ile kişinin
rehabilitasyon sürecine engel olacak fizyolojik engellerinin aşılması amaçlanır; buna
ilave olarak psikolojik ve sosyal güçlüklerin azaltılması ya da ortadan kaldırılması
hedeflenir. Böylece engelli kişinin topluma entegrasyonu sağlanmaya çalışılır.
Mesleki rehabilitasyon ise, fiziksel, zihinsel ve duygusal yetersizlik sonucu güvenli
ve uygun bir işe ihtiyacı olan engelli bireylerin iş ve meslek sahibi olmasını, uygun
mesleki becerileri kazanmasını ve iş yerindeki takip sürecini içermektedir.
Sosyal rehabilitasyon, engelli bireyin ve ailesinin sosyal hayatta karşılaştığı her türlü
sorunların çözümlenmesine yönelik çalışmalarla, engelli ve ailesinin sosyal hayata
katılımlarını sağlamaya yönelik çalışmalardır. Sosyal rehabilitasyon, engellilere karşı
toplumdaki ön yargıların ve olumsuz tutumların yok edilmesi, toplumun
bilinçlendirilmesini de içerir.
23
Son yıllarda ortaya çıkan toplum temelli rehabilitasyon ise, engellilerin
rehabilitasyonunda toplumun sorumluluk alması, hizmet dağılımının geliştirilmesi,
eşit fırsatlar sağlanması ve engelli haklarının iyileştirilmesi ve korunmasını
hedefleyen çalışmaları içerir.
Fakat, engelli insanların eğitim, mesleki eğitim, istihdam, sağlık ve toplumsal yaşam
alanlarında fırsat eşitliğine sahip olmamaları mesleki, tıbbi, sosyal ve toplum temelli
rehabilitasyonun yetersizliğini de gözler önüne sermektedir. Engelli bireylerin
fiziksel, zihinsel, ruhsal ve sosyal olarak tüm kapasitelerini kullanabilecekleri uygun
hizmetlerin yetersizliği, bağımsız, üretken bireyler olarak topluma tam katılımlarını
engelleyen faktörler ve dolayısıyla düşük yaşam kalitesi, engelli bireylerin toplum
içindeki dışlanmış konumlarını açıkça göstermektedir.
Engellilerin gerek bedensel gerekse ruhsal özellikleri nedeniyle kendi yakın
çevrelerinde ve toplum içerisinde aşağılanmadan bağımsız hareket edebilmeleri ve
toplumda yaşayan bireylerle iletişim ve etkileşim kurabilmeleri açısından gerekli
olan sosyal destek de rehabilitasyon kapsamındadır. Fakat sosyal destek yoksunluğu,
engelli bireylerin topluma katılım sürecinde
ilaveten diğer
sorunları
da
doğurmaktadır.
Rehabilitasyon hizmetine ihtiyaç duyan engelli bireylerin eğitim ve rehabilitasyon
ücreti belirli ölçülerde bağlı bulunduğu kurum (Emekli Sandığı ve SSK) tarafından
karşılanmaktadır. Ancak Bağ-Kur ve sosyal güvencesi olmayanlar bu hizmetin
dışında kalmaktadır.
Ayrıca, rehabilitasyon alanında engellilere yönelik çalışan uzman personelin sayısal
yetersizliği de önemli bir sorundur. Personelin yetersizliği, bu alana verilen önem ve
ihtiyaca, ekonomik faktörlere, toplumsal bilinç, yönlendirme ve duyarlılık ile
ilgilidir. İstihdam ve iş gücü yaratılamayan bu alan, devletin de bir politikasının
yansıması ve engellilere yönelik tutum ve davranışların olumsuz birer göstergesidir.
Bunların yanında, engelli bireyin kabulü, bakımı, yetiştirilmesi ve topluma
kazandırılmasında ailenin yeri çok büyüktür. Rehabilitasyonda danışmanlık
hizmetleri, engelli birey ve ailesine yaklaşımlar, aile eğitimleri bu açılardan çok
24
önemlidir. Aile üyelerinin ve özellikle engelli bireylerin bu dönemleri daha az zararla
atlatabilmesi için bireye ve aileye psikolojik ve sosyal destek verilmesi gereği de
rehabilitasyon kapsamındadır. Fakat bu ihtiyaca ne kadar cevap verildiği bir
muammadır.
Sonuç olarak, engelli bireylerin toplumsal yaşama katılımlarını sağlayacak, iş,
eğitim, sağlık vb. gibi bir çok alanda toplumun diğer bireyleriyle eşit fırsatlara sahip
olmasını sağlayacak, fonksiyonel, psikolojik, toplumsal ihtiyaçlarına cevap verecek,
toplumun bilinçlendirilmesi ve toplumsal destek sağlanması için mevcut kaynakları
kullanacak ve yeni kaynaklar oluşturacak, çağdaş teknoloji ve yöntemleri takip edip
gerekli finansmanı sağlayacak uygun bir yasal düzenleme ve eylem olmadığı sürece,
hem toplum tarafından hem devlet politikaları ve uygulamalarıyla yeterli destek
alamayan engelliler, toplumun bir köşesine itilmiş, dışlanmış bireyler olarak kalmaya
mahkum olacaklardır.
1.1.4.1.5.Sağlık
Sağlık hizmetlerine başvuran en geniş nüfusun engelliler olduğunun belirtilmesine
rağmen, engelli kişiler sağlık hizmetlerine erişimde ciddi sorunlar yaşamaktadır.
Engelli insanların belli sağlık problemleri için, genellikle engeli olmayan insanlara
kıyasla daha uzun ve karmaşık bir tedavi gerekmekte, kendi engel koşullarına göre
daha farklı ihtiyaçlara ve çözümlere ihtiyaç duyulmaktadır. Fiziksel koşullar, finansal
güçlükler,
kişisel
yardım
gereksinimleri
de
sağlık
hizmetlerine
erişimi
güçleştirmekte, engelli insanların yaşam kalitesi üzerinde olumsuz sonuçlara
yolaçabilmektedir.
MS hastası 44 yaşında bir kadın; “jinekoloğumun tedaviye devam
etmemi istemesine rağmen, ben tedavi sürecini takip etmedim, çünkü bu
en az altı ayda bir bu ofise gitmek gerektiği anlamına geliyordu ve
bunun imkanı yoktu” (Neri ve Kroll, 2003:90).
Bunun yanında sağlık kuruluşlarındaki muayehaneler ve teçhizatlar da yetersiz
kalmakta, engelli kişilerin sağlığını da tehlikeye atmaktadır. Yetersiz uzman kadrosu
25
da engelliler üzerinde onarılmaz hasarlara yol açmaktadır (Dejong, Palsbo ve Beatty,
2002:271).
“Kireçlenme olmaması için hayat boyu fizik tedavi almam gerekiyor, fakat 3.5
ay boyunca yanlış tedavi yöntemleri kullanıldığı için daha iyi konumda
olacakken, telafisi olmayan zarar gördüm” (37 yaşında omurilik felçlisi).
“Kas erimesi olduğundan kaslarım çok güçsüzdü, kaslarım güçlensin diye
hastahanede elektrik şok tedavisi yapıldı! Daha da beter oldum” (30 yaşında
kas hastası).
Dejong ve arkadaşlarına (2002) göre, sağlık hizmeti veren yerlerin erişiminin zor
olmasının en önemli nedenleri arasında engellilerin istihdam ve gelir durumu
yatmaktadır. Dolayısıyla sınırlı ulaşım imkanları, ek sağlık ödenekleri ve yetersiz
sigorta ödenekleri, kısıtlı gelirleri olanlar için daha ciddi bir mesele olmakta, daha
fazla sağlık hizmeti kullanmanın bedeli hızla artmaktadır (Neri ve Kroll, 2003; Ipsen,
2006).
Sağlığın bozulması ek sağlık ödeneklerine sebep olabilmekte, bu da kısıtlı geliri
olanları güç durumda bırakmaktadır. Bazı durumlarda ise, bazı engelli kişiler ihtiyaç
duydukları fizik tedavi, araç desteği gibi sağlık hizmetleri imkanlarına sahip
olamamaktadır, çünkü sigorta ödenekleri çok kısıtlı kalmaktadır.
“Sigorta fizik tedavi için yeterli değil, haftada 15 dakika yetmiyor. Haftada üç
fizyoterapi gerekli. Bir seans 150-180 YTL.” (21 yaşında omurilik felçlisi).
Varolan politika ve yasalar ile engelli hakları korunmaya çalışılsa da bu yasaların
uygulama alanında pek çok aksaklığın olduğu da bir gerçektir. Sağlık hizmetlerinin
ilgili kurumlarca ödenmesi için, her yıl sağlık kurulu raporunun yenilenmesi engelli
birey ve ailesi için zor bir süreç içermektedir.
Sağlık hizmetlerine erişim zorlaştıkça, uygun sağlık hizmetlerine erişemeyen
engelliler,
yardım
için
başkalarına
daha
fazla
muhtaç
olmakta,
bu
da
bağımsızlıklarını kaybetmelerine, eşlerine, çocuklarına, arkadaşlarına, akrabalarına
bel bağlamalarına sebep olmaktadır (Neri ve Kroll, 2003:90).
26
Dejong, Palsbo ve Beatty (2002)’ ye göre, sağlık hizmetlerinde bir başka sorun da
engelli kişi, doktor ve personel arasındaki iletişimdir. Bazı durumlarda, engelliler
marjinalleştirilmekte ve ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmektedir. Bazı tekerlekli
sandalye kullanıcıları ise personelin onları yok saydığını, onlarla göz kontağı
kurmaktan çekindiklerini belirtmişlerdir. Neri ve Kroll (2003:89)’un bulguları,
engellilerin
bu
durumda
değersizlik
hissi
yaşadıklarını,
ihtiyaçlarının
karşılanmadığını göstermiştir.
“Sırf doktorlar ve çalışanlar ilgilenmiyor, tuhaf tuhaf bakıyorlar diye devlet
hastahanelerine gitmiyorum” (39 yaşında tekerlekli sandalyede).
Sonuç olarak sağlık hizmetlerine erişimde fiziksel ve ekonomik koşulların yanısıra
sosyal bariyerler de mevcuttur. Engelli bireyler, bir çok doktorun varolan şikayeti ya
da rahatsızlığı değil de engeli en önemli teşhis olarak gördüğünü belirtmektedir
(DeJong, 1997). Bu problem yetersiz tıbbi eğitimin ve sağlık hizmetinin bir
sonucudur. Sistemin ve sağlık hizmeti veren kişilerin, engelli bireylerin erişebilirliği
ve sağlık hizmetleri ihtiyaçları konusunda bilgili olması gerekir.
“Altı ameliyat geçirdim, yanlış ameliyatlar oldu. Stajyerler yaptı ameliyatları.
Onlar tecrübe kazandı, ben olduğum yerde kaldım”.
Sağlık alanında, amacın engelsiz birey olmak değil, engelli bir birey olarak
potansiyellerini en yüksek noktada kullanabilecek, bağımsız bir birey olmak
olduğunu engelli kişiye hatırlatan sağlık uzmanlarının varlığına da ihtiyaç vardır.
“Günde en az sekiz saat fizik tedavi görüp egzersiz yapmam gerekiyordu. İlk
başlarda yapıyordum, yürüyeceğime bile inanmıştım. ‘Yürüyebilecek miyim?’
diye sordum doktora, ‘hayır’ dedi, bitti benim için ondan sonra, yapmadım bir
daha” (26 yaşında omurilik felçlisi).
Sağlık alanında engellilere yönelik, kurumsal, ekonomik ve sosyal bariyerler
mevcuttur. Tüm bu engellerin aşılmasında, topluma ve sosyal devlete büyük görevler
düşmektedir.
27
Günümüzde, fiziksel çevre, istihdam, eğitim, sağlık ve rehabilitasyon hizmetlerinde
kurumsal ve ekonomik düzenlemelerin ve dolayısıyla toplumsal yapının engellileri
sisteme dahil etmediği yani dışladığı anlaşılmaktadır. Bunun yanında, engelliler, bu
açık dışlanmanın yanısıra, gizil bir sosyal dışlanmayla da karşı karşıya gelmektedir.
Aşağıda toplum yapısını belirleyen unsurlara yer verilecek, sosyal dışlanmanın
psikososyal boyutu incelenecektir.
1.1.4.2. Bedensel Engelli Bireylerin Psikososyal Açıdan Yaşadığı Sosyal
Dışlanma Biçimleri
Bu bölümde, engellilerin yaşadığı sosyal dışlanma psikososyal yönleriyle
sunulacaktır. Engellilere yönelik yaklaşımların oluşumunda katkısı olan medya,
klasik edebiyat ve terminoloji ele alınacak, ardından varolan toplumun yapısı ve
engelli birey üzerindeki etkisine yer verilecektir.
1.1.4.2.1.Medya
Kitle iletişim aracı olarak tanımlanan medyanın toplum üzerindeki etkisi
yadsınamaz. İnsanlar bir konu hakkında ilk elden bir bilgiden yoksun olduklarında,
bilgi için medyaya yönelirler. Medyanın toplumsal sorunlara yaklaşımı, kitlelerin
yaklaşımlarını da belirlediğinden, medyanın engelli insanlara bakış açısının çok
büyük bir önemi bulunmaktadır.
Medyanın toplumu yapılandırmada temel bir rolü ve işlevi vardır; bu nedenle
medyanın engelli insanları da kapsayan toplumun dezavantajlı kesimlerini sunma
biçimleri üzerinde durmakta yarar vardır. Son zamanlarda kitleler, medya aracılığıyla
belli kişi ve grupların çıkarlarına göre yönlendirilmektedir. Aslında, engellilik bir
sunum problemi haline gelmiştir. Durum yanlış tanıtılmakta ve bu da medyada ve
dolayısıyla toplumda yanlış anlamalara sebep olmaktadır.
“Bizimle alay ediyorlar, dalga geçiyorlar” (37 yaşında omurilik felçlisi).
Engelli insanların karakterini, ilişkilerini ve tipik yaşam biçimlerini tanımlarken
engelin temel alınması, bireylerin sadece engelleriyle varoldukları yolunda bir fikir
vermektedir. Medya engellilik konusunu kişisel bir trajedi veya kahramanlık olarak
28
ele almaktadır. Engellilik bir eksiklik olarak yansıtılmakta, kişinin karakterini
tanımlamada birincil unsur olarak gösterilmektedir. Ayrıca engellileri korunmasız
karakterler olarak sunmak, izleyicilerin karaktere sempati duymasına neden
olmaktadır (Valentine, 2001:711).
“Eğitimsiz insanlar engelli bir insanın engeline, eğitimli insanlar ise beynine ve
kalbine bakıyorlar” (37 yaşında tekerlekli sandalyede bir engelli).
Medyada görmeyen kadınların oldukça pasif ve işe yaramaz bireyler olarak
sunulduğu görülmektedir. Akdağ (2005)’a göre, bu tarz yapımlarda, görmeyen kadın,
etrafında olup bitenden habersiz, zeka seviyesi düşük, kandırılmaya açık zavallı bir
bireydir. Örneğin, Türkiye’de ulusal yayın yapan bir çok TV kanalında yayınlanan
“Gülüşan” isimli film, görmeyen kadınları aşağılayan örneklerle doludur. Bu filmde
Gülüşan, kuma olarak gittiği evde kendi gereksinimlerini dahi karşılayamayan,
oldukça edilgen biridir. Öyle ki adet kanaması olduğunu fark edememekte ve etrafta
kan lekeli kıyafetlerle dolaşmaktadır. Saçını kendisi tarayamayan, banyosunu
yapamayan Gülüşan adeta zeka seviyesi düşük bir karakter olarak tanıtılmaktadır.
Yine Türkiye’de ulusal çapta yayın yapan Kanal D televizyonunda bir süre
yayınlanan “Serseri” adlı dizi filmde canlandırılan görmeyen kadın karakteri,
görmeyenlerin algılama düzeyi düşük, kandırılabilen, her türlü tehlikeye maruz
kalabilecek, korunması gereken kişiler oldukları yönünde bir fikir vermekte,
kitlelere acıma duygusu uyandıracak sahnelere yer verilmektedir.
“Televizyonda engellilerle ilgili programların fon müzikleri hep acıklı ve duygu
sömürüsü içerikli” (27 yaşında ortopedik engelli milli basketçi bir genç).
“İnsanlar bilinçsiz, bizi kötü şekilde sunuyorlar, dışlıyorlar, yalnız kalıyoruz”
(27 yaşında ortopedik engelli).
Bu programların etkisi altında kalan milyonlarca insan, genelde engellilerle ilgili
olumsuz yapımlardan fazlasıyla etkilenmekte, günlük yaşamda karşılaştığı engelli
bireylere bu engelli profilinin etkisinde kalarak yaklaşmaktadır (Akdağ, 2005:163).
29
Amerikalı ünlü yazar Helen Keller, medya görüntülerinin engelli bireylere yönelik
olumsuz tutumlara sebep veren önemli bir etken olduğunu belirtmiş, sinemada
Amerikalı aktör Jim Carrey’nin oynadığı 1994 yapımlı “Salak ile Avanak (Dumb and
Dumber)” filmini izlerken yaşadığı bir olayı şöyle aktarmıştır:
“Bir çok görme engelli birey gibi benim de biraz görme yetim var. Çok yakın
oturursam sinemaya bile gidebiliyorum. Filmin bir sahnesinde görme engelli
bir çocuk ve ölü bir kuş vardı ve görme engelli olduğu için kuşun ölü ya da
canlı olduğunu söyleyemeyen çocuk öyle salak gösterilmişti ki. Filme
girdiğimde kendimi, filme ikinci kez gelen bir grup liseli genç arasında
buldum. Beni gördüler ve güldüler: ‘Şuna bakın, salak!’ diye kahkalarla
güldü bir kız. ‘Neden salak olduğumu düşünüyorsun?’ diye sordum.
‘Filmde, görme engelli çocuk salak’ dedi. ‘Filmler bizim nasıl olduğumuzu
gösteriyor mu?’ diye üsteledim. ‘Evet, salak!’ diye bağırdı çocuklar.”
(Wolfe, 1996:1).
Bu olay, medyanın toplumsal tutumları nasıl etkilediğine dair önemli bir örnektir.
Bedensel engellilik durumu sadece zihinsel engellilik alanına genellenmemekte, aynı
zamanda seksüel alanda da kendini göstermektedir. Wilton’a (2003) göre, popüler
medya engelli kişilerin aseksüel ya da kötü bir şekilde cinsel olduğu varsayımlarının
üremesine yardımcı olmaktadır. Engelli kişilerin cinsel ifadelerini sunma çabaları,
bazı durumlarda sansürle karşılaşmakta, engellilik ve aseksüellik neredeyse aynı
anlamda kullanılmaktadır.
Öbür taraftan, bu yaklaşımlara başkaldıran, olumlu mesajlar veren yapımlar da
sözkonusudur. Son yıllarda yapılan “Crash” filmi, engelliliğin aseksüellikle örtüşen
yaklaşımlarına karşıt sav niteliğinde, engellilerin de cinselliği olabildiği üzerine
çarpıcı bir yapımdır.
Bunun yanında, Lars Von Trier’in yönetmenliğini yaptığı “Karanlıkta Dans (Dancer
In the Dark, 2000)” filminde, bir fabrikada hem çelik işçisi olarak çalışan hem de bir
müzikalde oynayan görme engelli karakter aktif bir şekilde yaşamın içinde yer
almaktadır. Başrolde İngiliz aktör Daniel Day-Lewis’in oynadığı “Benim Sol
Ayağım (My Left Foot:The Story of Christy Brown, 1989)” adlı filmde ise sol
30
ayağıyla resimler yapan ve sanat çevresinde çok başarılı olan
CP’li tekerlekli
sandalyede yaşamaya mahkum kişi, engelli bir kişinin sosyal bir statü edinmek ve
diğer insanlarla eşit imkanlara sahip olmak için verdiği savaş açısından başarılı bir
filmdir. Başrolünde Amerikalı aktör Al Pacino’nun oynadığı “Kadın Kokusu (Scent
of a Woman, 1992)” adlı filmde de, sonradan görme yeteneğini kaybetmiş ve hayata
küsmüş bir emekli albayın hayatına genç bir insanın girmesiyle değişen yaşamı
anlatılmakta ve sosyal etkileşimlerin özellikle engellileri yaşama bağlayan çok
önemli bir faktör olduğuna değinilmektedir.
Medyanın olumsuz yaklaşımlarına rağmen, engelli insanların yaşadığı sorunlara ve
ihtiyaçlarına değinen bu olumlu yapımlar aslında, toplumun düşünmesini ve bir
engellinin yaşantısına yakından şahitlik etmeyi gerektirmektedir. Sosyal bağların
kopuk veya zayıf olduğu günümüz toplumunda, hali hazırda marjinalleştirilen bu
gruba karşı bir anlayış veya farkındalık geliştirmek, engelli bireylerin toplumsal
hayata dahil olmasına da katkıda bulunacaktır.
Sonuç olarak, medyanın engelli insanı topluma sunuş biçiminin bireysel ve toplumsal
sonuçları bulunmaktadır. Medyanın ve dolayısıyla toplumun engelli bireye bakışı
engelli bireyin kendine bakışını da etkilemekte, kendini değerlendirmesi ve toplum
içindeki duruşunu belirleyen önemli bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır.
Medyanın olumsuz mesajları ve yaklaşımları, engelli bireylerin kendilerini
suçlamasına, özgüvenlerini ve benlik saygılarını yitirmelerine sebep olabilmektedir.
İçselleştirilen toplumun olumsuz yaklaşımları, bireyin kendine ve topluma
yabancılaşmasına sebep olmakta
ve toplumla bütünleşmesi yönünde engeller
yaratmaktadır. Engelsiz insanların engelli insanlara tutum ve davranışları, medyanın
olumsuz mesajlarıyla da şekillenmekte ve engelli insanın topluma katılımını
engelleyen bir çok faktörle birleşerek engelli insanın toplum dışına itilmesine sebep
olmaktadır.
31
1.1.4.2.2.Klasik Edebiyat ve Terminoloji
Engelliler ile ilgili olumsuz mesajlar, peri masallarında ve klasik edebiyatta sık sık
görülmektedir. Mesajlar, farklının çirkin olduğu, deforme oluşun kötü olduğu,
bedensel olarak farklı olanın kötü yollara saptığı şeklinde aktarılmıştır.
Geleneksel
çocuk
edebiyatında,
engellinin
kalıplaştırılarak
tektipleştirildiği
görülmektedir. En eski bilinen çocuk hikayelerinde engelliye yönelik stereotip ve
önyargılar ifade edilmiştir. Bu hikayeler çocuklara, engelliyi hor görmeyi,
küçümsemeyi, acımayı öğretmektedir. Örneğin Cindrella’nın üvey kız kardeşlerinin
obez ve çekici olmaması, Peter Pan’daki Kaptan Hook’un protezi olması,
Şirinler’deki Gargamel’in kambur ve kanca burnunun olması, Notre Dame’ın
Kamburu’ndaki Quasimoto’nun kamburu...
Bunlar ve diğer iyi bilinen hikayelerde, bedensel çekicilik, sağlık ve vücudun
bütünlüğü, bozulmamış durumu, genelde kahramanların özellikleridir. Kötü
karakterler ise büyük burunlarla, kırışıklıklarla ve siğillerle tasvir edilmektedir.
Ahlaki karakter ve kişilik dış görünümle birleştirilmektedir. Bazı hikayeler, bedensel
engelliliği kötü davranışın sonucu olarak göstermektedir. (Pedretti & Zoltan,
1990:23-24). Örneğin, Pinokyo’nun burnu, yalan söylediği için uzamaktadır.
“Kimbilir ne günah işledin de Allah sana bu cezayı vermiş diyorlar” (21 yaşında
omuriliği zedelenmiş bir genç kız).
Andersen’in ünlü “Çirkin Ördek Yavrusu” masalı da farklı olanın dışlandığına dair
bir örnektir. Masalda, ördek yumurtalarına karışmış bir kuğu yumurtasından çıkan
yavrunun, ördekler tarafından “çirkin ördek yavrusu” diye çağrılıp alay edilmesi
anlatılmaktadır. Diğer ördeklere benzemediği ve farklı olduğu için çirkin olarak
görülen yavrunun hikayesinde, diğer ördeklerin kendi gibi olmayanı dışlama, hor
görme temasına değinilmektedir.
Edebiyatta geçen tanımlamaların ve anlatımların dışında, varolan terminolojide de
engellilere yönelik olumsuz yaklaşımlar yeralmaktadır. “Blind” kelimesi, IndoEuropean kökenli karışık ve karanlık anlamına gelmektedir. Sözlüğe bakıldığında,
32
görme engelli kelimesinin anlamı olarak “karanlıkta” kelimesi kullanılmıştır. Görme
engelli insanlar hakkındaki yazınsal ifadelerde de bu görülmektedir.
Bir çok yazılı eserde, görme gücü bilmek veya inanmak için gerekli bir koşul ve
görme engeli sonsuz bir karanlıktaki yaşam olarak tasvir edilmektedir (Bolt,
2005:541). Demirci (2000a:14) ise, görme engellilerin bir çok edebiyatçı tarafından
“yaşayan ölüler” ve hatta “yürüyen mezarlar” olarak tasvir edildiğini belirtmiştir.
Bununla birlikte, edebiyatta ve gündelik dilde kullanılan terminoloji de, engelliliğe
yönelik ayrımcılığın bir göstergesidir. Örneğin İngilizce’de kullanılan ‘able-bodied’
terimi, engelli insanları ‘öteki’ statüsüne koymaktadır. Reeve (2002)’e göre, ‘ablebodied’ (sağlam) yerine ‘non-disabled’ (engelli olmayan) terimini kullanmak, engelli
etiketini kırmanın bir yoludur.
Ülkemizde de, engelli insanlar dışındaki insanlara ‘sağlam’ ya da ‘normal’
terimlerinin kullanılması, engelsiz insanlar dışındaki insanların kusurlu ya da
anormal olduğu yönünde bir fikir vermektedir. Farklılığı anormallik olarak görmek,
ötekinin kabul edilmediği bir toplumsal yaklaşımın göstergesidir.
Engellilik konusunda dilin ve terimlerin nasıl kullanıldığı, toplumun engelliyi
koyduğu yeri de belirtmektedir. Özürlü, sakat, kötürüm terimleri yerine bedensel ya
da fiziksel engelli, kör terimi yerine görme engelli ya da sağır yerine işitme engelli
terimlerinin kullanılması, engellilik konusundaki iyimser yaklaşımın, duyarlılığın ve
hassasiyetin de bir göstergesidir.
Bunun yanında, toplumda bir çok alandan dışlanan engelli bireyleri toplumun diğer
bireylerinden ayırmamak adına, kullanılan dile dikkat edilmesi, farklı terimlerin
kullanılmaya başlanması, engelliğe yönelik ayrımcılığı önlemeye yönelik bir
yaklaşım olmasına rağmen, önceden kullanılan terimlerin günümüzde değiştirilme
nedeni önemlidir. Bu noktada, günümüzde gittikçe artan engelli sorununun ciddiyeti
ve hassasiyeti, üzerinde durulması gereken bir noktadır.
33
1.1.4.2.3.Toplum
İnsanların kendi gibi olanı kabul etme eğiliminde olup, ötekine karşı olumsuz,
önyargılı tutum ve davranışlarda bulunduğu, bir çok çalışmada doğrulanmıştır.
“Bizi evlerimize hapseden sadece fiziksel engeller değil, düşmanlık,
dikilmiş gözler, tepeden bakma ve acımanın hakim olduğu dışarıdaki
dünyaya girme fikri” (Morris 1991:25, Akt: Reeve 2002:499).
Literatüre göre, görünen fiziksel engeli olanlara, diğer bireylere kıyasla daha
olumsuz tutumlar yöneltilmektedir. Engelli olmayan bireylerin engelli bireylere
yönelik olumsuz tutumları, kısıtlamak, aşırı koruyup kollamak, yetenek ve
becerilerini dikkate almamak, onların yapabileceği çeşitli işleri onlara fırsat
tanımadan yapmak, bir boyuttaki engelliliği diğer boyutlara da genellemek, duyarsız
kalmak, aşağılamak gibi geniş bir yelpazede yer almaktadır (Arıkan 2001:96, Akt:
Topçubaşı ve Arıkan, 2005:77).
“Evlenemeyeceğimi, bu halde bir aileye bakamayacağımı söylüyorlar” (36
yaşında tekerlekli sandalyede bir engelli).
“Sağlam biriyle beraberim, evlenmek istiyoruz. Fakat erkek arkadaşımın ailesi
buna karşı çıkıyor” (30 yaşında kas hastası).
Yapılan araştırmalar sosyal etkileşimlerde engelli olmayan bireylere kıyasla fiziksel
engelli bireylere daha fazla kişisel mesafe konulduğunu ve uzak durulduğunu
göstermektedir (Kilbury, Bordieri ve Wong, 1996:1-2; Demirci, 2000b). Demirci’ye
(2000b) göre, toplumun çoğunluğu engellilerden uzak durmayı tercih etmekte,
toplumsal ilişkilerde çoğunlukla engelliler çaba sarfetmekte, bu nedenle de ilişki
biçimi sağlıksız olmaktadır. Aslında bu yaklaşımlar, Küçükkaraca (2005:50)’nın
belirttiği, tekil görüşlere göre karşı çoğulculuğun vurgulandığı “farklılık” bakış
açısının bir eseridir.
“İnsanlar çekiniyor yaklaşmaktan, sanki ben bir beklenti içindeymişim gibi
davranıyorlar. Komşuluk ilişkilerimiz bile yok, benimle aynı asansöre bile
binmiyorlar” (42 yaşında kas hastası).
34
“Ben ne kadar pozitif davranırsam sen de engelliler hakkında o kadar pozitif
düşünürsün. Negatif davranma seçeneğim de yok ki. Yoksa yalnızsın..” (35
yaşında kas hastası).
Fiziksel engelli insanların yaşadığı en büyük sıkıntılardan biri de kamu alanlarında
insanların açıkça dik dik bakması olmaktadır. İnsanlar, farklı olarak algıladıkları
herkese dik dik bakma arzusu duyar. Fakat bu bakışlar, kişinin özeline tecavüz olarak
ve düşmanlığı içeren olumsuz bir eylem olarak da anlaşılmaktadır. Engelli kişiler bu
bakışları üzerlerinde hissettiklerinde, kendilerini insanlıktan çıkmış hissettiklerini
belirtmişlerdir (Lenney ve Sercombe, 2002:8).
“O dik bakışları görünce üzerimde beddua ediyorum” (30 yaşında ortopedik
engelli).
“Uzaydan gelmişim gibi bakıyorlar” ( 23 yaşında kas hastası).
“..Önceleri
dışarıya
çekiniyordum,
özellikle
de
kalabalık
ortamlara
girmeye
herkes bana bakıyordu, yaşamanın ne kadar zor
olacağını düşünüyordum ilk zamanlar..” (Fidan ve Saç, 2005b:296).
“İlk zamanlar evden çıkamıyordum, derneğe üye olunca çıkabilmeye başladım”
(32 yaşında ortopedik engelli).
“13 yaşına kadar evden çıkmadım, sokağa çıkmaya utanıyordum, sonra
kabullenmek zorunda kaldım” (36 yaşında amputee, 2 bacak yok belden).
“İnsan olarak bakmıyorlar bana” (36 yaşında amputee, 2 bacak yok belden).
“Hep bu kapıdan dışarı yürüyerek çıkacağım dedim ben. Hiç olmadı,
olmayacak. Bu bana çok zaman kaybettirdi. Hayata küstüm” (21 yaşında
ortopedik engelli).
Engelli birey, toplumun bir kısmı tarafından kabul görürken diğer kısmı tarafından
kabul görmemektedir. Kişi, kendinin engelsiz insanlar gibi kabul görmesini
istemesine rağmen, kişi engellidir. Olmadığı kişinin beklentisi hem birey açısından
35
hem de toplumun beklentileri açısından kişiyi ikilemlere ve çatışmalara
sürükleyebilir.
“Onların beklentileri benim yapacaklarımdan daha az, hep onlara ne kadar
olduğumu göstermeye çalışıyorum. Onların yaptıklarını yaptığımda, insanüstü
birşey yapmışım gibi bakılıyor” (30 yaşında ortopedik engelli).
“Eşimle yaşadığımız sorunlar dolayısıyla psikoloğa gittik. Engelimle barışık
olduğumu görünce psikolog benim hasta olduğumu söyledi” (46 yaşında kas
hastası).
Yapılan araştırmalar, bedensel engelli bireylerin daha yüksek duygusal sıkıntı, sosyal
yetersizlik, sosyal yabancılaşma ve kendine yabancılaşma oranları olduğunu
göstermiştir (Rokach, Lechcier-Kimel ve Safarov, 2006:687). Engelli bireylerin
ihtiyaçlarını karşılayamaması sürekli bir hal aldığında, birey toplumla olan bağların
kopması, stres, kaygı ve öz saygının zedelenmesi gibi sonuçlar ile karşılaşabilir. Öz
saygısı zedelenen kimselerin çevrelerindeki insanlara ve toplumsal kurumlara güven
ve inançları kalmayacaktır (Çakır, 2002:17). Onlara ulaşamamak veya o sürecin
içinde olamamak, kişinin kendini değersiz hissetmesine sebep olabilir (Pedretti ve
Zoltan, 1990:19).
Bunun yanında, engelsiz bir toplum yapısı içinde toplumun engelliye bakışı, engelli
bireyin suçluluk, utanç ve acizlik duygularını yaşamasına da sebep olabilmektedir.
Bu nedenle, birey engelini saklamaya yönelmektedir (Kazancı, 1981:3, Akt: İkizoğlu
ve Duman, 1997:327).
“Sürekli çevremi ve çevremdekileri gözlüyorum. Kimin ne kusuru ve
eksiği var diye, sanki başkalarında da olsa benim engelim görünmez
olacaktı” (Fidan ve Saç, 2005b:296).
“Önceleri engelimi saklamak istiyordum, dernek ve spor ortamına girene
kadar” (27 yaşında ortopedik engelli milli basketçi).
“İlk zamanlar psikolojik baskı yaratıyordu” (36 yaşında tekerlekli sandalyede
bir engelli).
36
Bir dönem Amerikan Başbakanı olan Franklin D. Roosevelt, halktan tekerlekli
sandalyesini saklamak için büyük çaba göstermiştir. Çünkü tekerlekli sandalyesi, bir
güçsüzlük işareti ve utanç sebebiydi. Şekil bozukluğuna sahip olmak tam kapasiteli
bir birey olarak gözden düşmek demekti. Yürümek için iki sağlam ayağı olmayan bir
adam bütün bir adam değildi. Roosevelt’in eğer tekerlekli sandalyesi bilinseydi,
başbakan seçilip seçilmeyeceği hala tartışılmaktadır (Mackelprang ve Salsgiver,
1999:20).
Wilton (2003), psikoanalitik yaklaşımın savunduğu engelli vücutların eksik olduğu
ve bu yüzden de kültürel olarak değersiz olduğu düşüncesinin altını çizmektedir.
Psikoanalitik yaklaşıma dayanarak, tarihte de görüldüğü gibi engelli bir hayatın
yaşamaya değer olmadığı düşüncesinin varlığından sözetmek mümkündür.
“Abi, böyle olacağına ölmek daha iyi değil mi?” (Demirci 2000a:18).
“Sen nasıl gülebiliyorsun diyorlar, onlara göre engelliysen hayata küsmelisin!”
(39 yaşında tekerlekli sandalyede bir engelli).
Ayrıca, psikoanalitik yaklaşım, estetik kaygıların engelsiz kültür içinde farklı
vücutların dışlanmasında yer bulduğunu söylemektedir. Cinsellik ve aseksüellik
meseleleri, fiziksel engelliliğin baskın yapıları içinde yeralmaktadır. Engelli kişilerin
aseksüel olduğu düşüncesi günümüzde büyük bir yaygınlık kazanmıştır. Bu düşünce,
engelli kişinin de toplumun bu düşüncelerini içselleştirmesine sebep olabilmektedir.
“Bizi cinsel objeler olarak görmüyorlar, bize çocuk gibi davranıyorlar”
(Banım, Guy ve Tasker, 1999:214).
“Engelli birinin engelsiz biriyle birlikte olması zor. Engelli biriyle sevgili olmak
olumsuz bir etki yapabilir” (50 yaşında bir MS hastası).
“Erkek kadın ortası birşeysin deniyor” (26 yaşında tekerlekli sandalyede bir
genç).
“Umutsuz. Bir adam engelsiz birini bulabilecekken niye beni istesin
ki?” (Randi ve Chance, 2002:196).
37
“Toplum için görsellik önemli” (42 yaşında ortopedik engelli bir kadın).
Sonuç olarak, Cılga (2001)’nın da belirttiği gibi, kentsel ortamlardaki fırsat eşitsizliği
ve toplumun engelliye yaklaşımı kişinin kendini gerçekleştirmesi yönünde olumsuz
sonuçlar doğurmaktadır. Bu durum da kişinin kalitesiz bir yaşam sürecine neden
olmaktadır. Engelsiz bir toplum içinde engelli olmak ve hakettiği değeri görememek
kişiyi genel toplumun dışına itmekte ve marjinalleştirmektedir.
Eski çağlardan günümüze kadar engellilerin bir çok alanda ve bir çok şekilde sosyal
dışlanma yaşadıkları görülmektedir. Başta belirttiğimiz gibi, kurumsal ve ekonomik
boyutuyla, fiziksel çevrede, istihdam, eğitim, sağlık ve rehabilitasyon alanlarında,
psikososyal boyutuyla medyada, klasik edebiyatta ve varolan toplum yapısında
engellilerin hakları yeterince korunamamakta ve engelliler sosyal destek sisteminin
dışında kalmaktadır.
Sosyal hizmet mesleği de bu noktada devreye girmektedir. Sosyal hizmet mesleği,
bireylerin çevre koşullarından doğan maddi, manevi ve sosyal yoksunlukların
giderilmesine ve ihtiyaçlarının karşılanmasına, sosyal sorunların önlenmesi ve
çözümlenmesine yardımcı olunması ve hayat standartlarının iyileştirilmesi ve
yükseltilmesini amaçlayan sistemli ve programlı hizmetler bütünüdür. Engellilik
alanındaki sorunların çözümlenmesinde, engellilerin toplumla bütünleşmesinde
sosyal hizmet mesleğine büyük bir sorumluluk düşmektedir. Aşağıda sosyal
dışlanma ile mücadelede sosyal hizmetin yeri ve önemi yer almaktadır.
1.1.5.Sosyal Dışlanma ile Mücadelede Sosyal Hizmetin Yeri
NASW (National Association of Social Workers) tarafından sosyal hizmet,
“bireylerin, grupların ve toplulukların kapasitelerini arttırmak, yaşam kalitesini
yükseltmek, toplumla birey arasındaki karşılıklı yararları gözeten dengeyi sağlayacak
hareketleri tesis veya restore etmek için sosyal koşulları bu amaç doğrultusunda
değiştiren mesleki aktiviteler” olarak tanımlanmıştır (Russel, 1988:945).
38
Kongar (1982:1)’a göre, sosyal hizmet, insanı ve toplumu konu alan bir meslek ve
disiplindir. İnsanın ve meydana getirdiği toplumların sorunlarına yönelmiştir. Amacı,
bu sorunları belirlemek ve çözümlerine yardımcı olmaktır.
Şahin (2002a), sosyal hizmet mesleğinin amacının, insanların sosyal rollerini yerine
getirmeleri ve karşılaştıkları sorunlar ile başedebilmeleri için yeteneklerini
geliştirmek ve ihtiyaçlarının karşılanmasına olanak veren çevresel imkanların
arttırılması olduğunu belirtmiştir.
Sosyal hizmetin hedeflediği gruplar, toplumla bütünleşmesi engellenen, bu nedenle
topluma üretken bir unsur olarak katılamayan, başka bir deyişle, toplumsal
işlevselliğini yerine getiremeyen ya da yerine getirebilmek için zorlanan nüfus
gruplarıdır. Sosyal hizmet mesleğinin amacı, bireylere, gruplara ya da topluma sosyal
işlevsellik kazandırabilmektir (Kut, 1988:11-12).
Sosyal hizmetin amaçlarının gerçekleştirilebilmesi için sosyal hizmet mesleğinin
işlevlerinin de açıklanmasına gereksinim vardır. Sosyal hizmetin birey, aile, grup,
örgüt ve toplulukların sosyal işlevselliklerinin tesisi, onarım ve arttırılmasına yönelik
işlevleri vardır (Duyan, 2003:12). Sosyal hizmetin danışmanlık, kaynak yönetimi ve
eğitim işlevleri bulunmaktadır.
Sosyal hizmet uzmanları danışmanlık işleviyle, bireyleri problemlerinin çözümü için
güçlendirir, örgütsel gelişmeyi destekler, program ve politika geliştirir. Kaynak
yönetimi işleviyle, bireyleri kaynaklarla bağlantılandırır, kaynak geliştirmek için
gruplar ve organizasyonlar arasında ilişki ağı oluşturur. Sosyal aksiyon yoluyla
değişimi başlatır ve sürdürür, toplum hizmetlerini devreye sokar. Eğitim işleviyle ise,
eğitsel programlar sağlar, personelin gelişimini sağlar, eğitim yoluyla sosyal sorunlar
ve sosyal hizmetler hakkında toplumu bilgilendirir (Duyan, 2003:16).
Sosyal hizmet, hiç bir ayrım gözetmeksizin insanların toplumdaki tüm olanaklardan
eşit olarak yararlanmaları için mücadele etmektedir. Gilson ve De Poy’un (2002)
belirttiği gibi, sosyal hizmetin misyonu sosyal adaleti arttırmak ve baskıyı ortadan
kaldırmaktır. Sosyal hizmetin temel değerlerinden biri olan sosyal adalet kavramı
içerisinde, sosyal hizmet, sağlık bakımı, beslenme, barınma, gelir, eğitim ve çalışma
39
gibi temel yararların yoksun gruplara ulaşmasını sağlamada birincil role sahiptir
(Şahin, 2002a).
Sosyal hizmetin temel özelliği, problem çözme odaklı olması (Sheafor ve Landon,
1987. Akt: Şahin, 2002a) ve çevresi içinde bireyi değerlendirerek genelci bir
yaklaşım kullanmasıdır. “Genelci yaklaşım”, sosyal işlevselliği aksaklığa uğratan
bireysel ve toplumsal sorun ve ihtiyaçlar ile bireysel ve toplumsal özelliklerin
etkileşiminden doğan sorun ve ihtiyaçlar üzerinde durur (Gibbs, Locke ve Lohmann,
1990:234, Akt: Şahin 2002a).
“Genelci sosyal hizmet” yaklaşımının temelinde, insan hakları, sosyal adalet,
eşitsizlikler, ayrımcılıklar ve toplumdaki farklılıkların öğrenilmesi önkoşul olarak yer
alır. Farklılık, bio-psiko-sosyal olarak kişinin kendisini diğerlerinden farklı yaşaması
ve hissetmesi, yaşam biçimi oluşmasıdır. Farklılık birey ya da grupların aidiyet
duygularını düzenlediği gibi, ‘biz’, ‘onlar’, ‘diğer’ kavramlarını ortaya çıkarır.
Sosyal hizmet mesleği, evrensel ilkeleri doğrultusunda çoğulculuğa, psikososyal ve
biolojik insan farklılıklarına
ve bu farklılıklarla çalışacak olan sosyal hizmet
uzmanının uygulama ilkesi insana saygı ve kabuldür (Küçükkaraca, 2004:105-109).
Sosyal hizmet uygulamalarındaki genelci yaklaşım ile sosyal model birbirine
paraleldir. Oliver (1983:23)’a göre, engellilik alanını, çalışma alanı olarak gören
sosyal hizmet müdahalesinde iki uygulama modeli vardır. Bireysel modelde, medikal
modelde olduğu gibi uyum engellilerin sorunudur, sosyal modelde ise toplumun
sorunudur.
Sosyal modele dayalı sosyal hizmet uygulamaları, engellilik konusunda topluma da
rol ve sorumluluk vermektedir. Sosyal hizmet, sosyal model aracılığıyla, engellilerin
toplumla bütünleşmelerine yönelik çalışmalar yürütmektedir. Arıkan’a (2001:41)
göre, engellilere yönelik sosyal hizmetin, engelliliğin sosyal modelleriyle
güçlendirilmesi gerekmektedir. Bu çalışmada engellilerin kurumsal, ekonomik ve
psikososyal olarak bir çok alanda haklarının yok sayıldığı ve dışlandığı
vurgulandığından, bu çalışmanın modeli sosyal modeldir.
40
Engellerin aşılması, önyargı ve tutumların ortadan kaldırılmasında, engelli birey ve
engellilik konusunda duyarlılık ve bilinç geliştirmeye yönelik çalışmalar sosyal
hizmetin görev ve sorumlulukları içerisindedir. Bu nedenle, sosyal hizmet
uygulamalarında engelliyi engelli kılan toplumsal ve çevresel faktörlerin aşılmasında
kullanılabilecek bireysel ve toplumsal kaynaklar ön plandadır (Arıkan, 2002:62-65).
Sosyal hizmet uzmanı, genelci yaklaşıma göre, aile ve bireyi kapsayan mikro ölçekli
sistemlerle, organizasyon ve resmi kurumları kapsayan orta ölçekli sistemlerle,
toplumlar ve toplulukları kapsayan makro ölçekli sistemlerle ve sosyal hizmet
mesleğinin kendi sistemiyle bir bütün olarak çalışmaktadır (Miley, O’Mella, Dubois,
1999:10-11).
Makro düzeyde bir uygulama olan toplum temelli rehabilitasyon, bireylerin,
toplulukların ve halkın engelli insanların eşit hakları olduğunu kabul etmelerini
sağlamaya çalışmakta, bu müdahalelerle engelli insanlara toplumda bir yer
kazandırmayı hedeflemektedir. Toplum temelli rehabilitasyon, öncelikli olarak
engelli bireylerle etkileşim içinde bulunan insanlarda olumlu bir tutum
kazandırmanın yollarını aramaktadır.
Şimdiye kadar kullanılan rehabilitasyon yaklaşımlarının amacı, bireyin işlevsel
olduğu kadar ekonomik bağımsızlığını kazandırmayı mümkün hale getirmektir.
Fakat bu insanlar işlevsel ve ekonomik olarak bağımsız olsalar da, toplumun
olumsuz
tutumları
nedeniyle
toplumsal
yaşamın
dışında
kalmaya
devam
etmektedirler.
Johnstone (2003)’ın belirttiği gibi, toplum temelli rehabilitasyon, sosyal hizmetin
sosyal modelini desteklemektedir. Buna göre, “engellilik durumu bireyin engelli
olmasının bir sonucu değil, büyük ölçüde toplumun engelliliğe tepkisinin
oluşturduğu bir tavırdır”.
Charlton (1998)’a göre, sosyal koşullar engelli bireyleri engelli durumuna
dönüştürmektedir. Engellilerle ilgili çabaların odak noktası, engelliliğin kendisi
değil, bu insanların kişilikleri, yani, kendi engellilik durumları ile birlikte nasıl
yaşayacaklarına dair bağımsız kararlar alma yetisi ve hakkı olmasıdır. Yani, söz
41
konusu olan “engelli insanın refahı” değil, söz konusu olan “engelli insanların, insan
haklarıdır”.
“Genelci yaklaşım” çerçevesinde, sosyal hizmet personeli rollerini çoğu kere
organizasyonlarda yerine getirirler. Sosyal hizmetin topluluklara yönelik uygulaması
genellikle toplum organizasyonu diye nitelenir. Toplum organizasyonunun toplumun
çeşitli grup ve kişileri arasında eşgüdümlü bir çalışma ilişkisi kurmak, kendi kendini
devam ettiren ve kendine işleyen bir toplum planlaması ve sorun çözme yapısı
geliştirmek, toplumun kendi içinden gelen liderliği desteklemek gibi amaçları vardır.
Bu amaçlara Ross “toplumsal bütünleşme” der (Ross, 1958:51. Akt: Kongar, 1972).
Bunun yanında, toplum örgütlenmesinin bir başka amacı, toplumun bir sosyal sistemi
olarak işleyişiyle ilgili ortaya çıkan bazı sorunları çözmeye yönelmektir (Kongar,
1972:113).
Çevre kaynaklarla doludur; önemli olan bu kaynakları harekete geçirmektir. Toplum
organizasyonunda, engellilerin toplumla iç içe olmaları yönünde organizasyonlar
düzenlenebilir; toplumun engelli bireyleri görmesi ve engellilerin de sosyal hayatı ve
toplumu tanıması sağlanabilir. Bu engellilerin toplumla bütünleşmesi yönünde
önemli bir adımdır.
Organizasyonlar, kaynaklardaki ve güç dağılımındaki dengesizlikleri düzeltmeye
çabalarlar. Varolan sorunu çözmek için insanları kolektif bir şekilde birleşmeye
yüreklendirerek, ortak hareket etmeyi sağlamak organizasyonların işidir.
Sosyal hizmet uzmanları, sosyal değişimi sağlamak için, desteklemek, harekete
geçirmek ve organize etmek gibi sosyal hizmetin bazı araçlarından yararlanır.
Toplumda yanlış giden bir şeyler olduğunda bu durumu değiştirmek için insanları
destekler; kaynakların harekete geçirilmesi için diğer organizasyonlar, kamu kurum
ve kuruluşlarıyla ilişkiye girerler. Organize ederken de çabaları birleştirmeye çalışır.
“Higano Akira, tekerlekli sandalye kullanan bir Japon’dur. Marmara
depreminin ardından, tekerlekli sandalyesine aldırmadan Adapazarı ve
çevresinde depremzedelere destek olmaya çalıştı. Yunus Çadırkenti’nde
belden aşağısı tutmayan 70 yaşındaki karısını kucağında tuvalete taşıyan
42
yaşlı adamdan çok etkilendi. Higano, Japonya’ya döndüğünde Özürlüler
Derneği’ndeki arkadaşlarına durumu anlattı ve 30 arkadaş birlikte bir
kampanya düzenlemeye karar verdiler. Çocuklara “Sen de yapabilirsin” diye
seslenerek farklı bir kampanya düzenlediler. Çocuklar ve gençler
beklenenden daha fazlasını yaptılar. Harçlıklarını bir araya getirip,
kullanılmış kırılıp dökülmüş 20 tekerlekli sandalye satın aldılar. Meslek
okulu öğrencileri, bu sandalyeleri tek tek onardı, boyadı, yepyeni hale
getirdi. Onarım sürerken, Higano ve arkadaşları, bu sandalyeleri Türkiye’ye
deprem bölgesine götürme düşü kurdular. Onlarla tanışıp, birlikte trene binip
balık tutmayı düşündüler. Sonra onları Japonya’ya götürecekler, bu sefer
orada birlikte balık tutacaklar ve iki farklı denizin balıklarının tadını
karşılaştıracaklardı. Fakat, tekerlekli sandalyelerin Türkiye’ye gönderilmesi,
bürokratik engeller, kargo parası gibi nedenlerle engellendi. Daha sonra,
sorunlar büyük uğraşılar sonucunda çözüldü. Higano, Türk Japon Dostluk
Grubu Başkanı ile birlikte 7 Temmuz 2002 günü İstanbul’a inecek ve düş
gerçekleşecekti.” (Onat, 2001:103-104).
Bu hikayenin gerçekleşip gerçekleşmediği bilinmemektedir ama Higano’nun bu düşü
sosyal hizmetin makro düzeydeki uygulamaları için oldukça güzel bir örnek
oluşturmaktadır.
Engellilerin topluma kazandırılması yönünde toplumsal eylemlerin yanında, sosyal
destek sistemleri de ön plandadır. Sosyal destek, bireyin ilgilenildiğini, sevildiğini,
sayıldığını ve karşılıklı bağlılıklardan oluşan bir sosyal ilişki ağının üyesi olduğunu
hissetmesini sağlayan bilgi olarak tanımlanmaktadır.
Sosyal destek kaynakları genel olarak formal ve informal destek kaynakları olarak iki
ana bölüm içerisinde ele alınmaktadır. Resmi kurum ve kuruluşlar ile yasal bir
çerçeve içerisinde hizmet veren sivil toplum kuruluşları, gönüllü kuruluşlar formal
destek kaynaklarıdır. Aile, akraba, komşu, arkadaş gibi çevremizde bulunan ve yakın
ilişkilerde bulunduğumuz bireyler ile herhangi bir biçimde destek olan ve katkı
sağlayan diğer bireyler ise informal sosyal destek kaynakları olarak belirtilebilir.
Sosyal destek türleri duygusal destek, bilgisel sosyal destek ve elle tutulur sosyal
destek olarak ele alınmaktadır. Duygusal destek sistemiyle engellilerin ve ailelerinin
43
yaşam kalitesi arttırılır (Erkan, 2003:34-38). Engellilerin eksiklilikleri, yetersizlikleri
yerine, başarıları ve yeterliliklerine odaklanıp güçlendirilir (Şahin, 2001, Akt: Erkan,
2003:34-38). Bilgisel sosyal destek sistemiyle ise sosyal hizmet uzmanı engelli ve
ailelerine gereksinim duydukları bilgileri aktarır. Elle tutulur destek ise, hizmet, alet,
eşya, meta cinsinden yardımlar ile ödünç para verme, çocuklara bakma, ev içindeki
ve dışındaki hizmetleri üstlenme gibi yardımlardan oluşur (Tufan, 1994:51).
Sosyal desteğin en önde gelen işlevi, desteği alan kişinin bedensel ve ruhsal sağlığını
güçlendirmektir.
Sosyal
desteğin
işlevlerinden
biri,
temel
ihtiyaçların
karşılanmasıdır. Sosyal etkileşimler, benlik saygısını güçlendirmektedir. Yani, eğer
insanlar bir güvenlik duygusu içerisinde onlara sağlanan desteği devamlı bir şekilde
elde ederlerse, aldıkları bu destek benlik saygılarını ve özkimliklerini güçlendirir.
Bunun sayesinde bu insanlar böyle bir destekten yoksun bireylere göre, zorlayıcı
yaşam durumları karşısında daha az incinir bir durumda olacaklardır (Mitchell ve
ark. 1982; Wallston ve ark. 1983, Akt: Özbesler, 2001:14-15).
Literatürdeki genel varsayım, engelli bir bireye sahip ailenin de, engelli bir aile
olarak nitelendirilebileceğidir. Engelli bir bireyle yaşamanın normal bireylere sahip
ailelerdeki yaşama göre çok daha stresli olduğu ve bu tip ailelerin daha fazla
desteklenmeye, profesyonellerin uzmanlığından yararlanmaya daha çok ihtiyacı
olduğu bir gerçektir (Işıkhan, 2005:40).
Ailenin ve bireylerin sorunlarının çözümünde gerekli sosyal destek kaynaklarının
belirlenmesi ve devreye sokulması, gerekli olduğu durumlarda sosyal yardım
kurumlarından yararlanmaları konusunda bilgilendirilmeleri, alınacak olan yardım
gereksinime yönelik niteliği, yeterliliği ve sürekliliği açısından sürecin izlenmesi ve
gerektiğinde savunucu bir rol oynamak yine sosyal hizmet uzmanının görevidir
(Özbesler, 2004:362).
Sosyal hizmet uzmanları için engellilere yönelik mücadele alanında engellilerin ve
dolayısıyla ailelerinin işlevselliklerinin arttırılması, bireylerin güçlerinin farkına
varılması ile ilgilidir.
44
Parsons (1991:8, Akt: Cankurtaran Öntaş, 2001:103)’a göre, genel toplum içinde
ayrımcılığa uğrayan grupların ortak özelliği güçsüzlüktür. Düşük sosyo-ekonomik
düzeyde yaşayan insanlar, etnik azınlıklar, kadınlar ve engelliler örnek olarak
verilebilir. Solomon (1976, Akt: Cankurtaran Öntaş, 2001:103) güçsüzlüğün üç
potansiyel kaynağını tanımlar:
1- Ezilmiş insanların kendilerini olumsuz değerlendirmeleri,
2- Ezilmiş kurbanlar ve dışarıdaki sistem arasındaki etkileşimde olumsuz
deneyimler
3- Daha geniş çevresel sistemlerin engel oluşturmasıdır.
Sosyal hizmetin güçlendirme yaklaşımı, bireylerin yaşam koşullarını geliştirmeleri
için kişisel güç, kişiler arası güç ya da politik gücü arttırma sürecidir. Bir başka
deyişle, bu süreç, engellilerin kurumsal, ekonomik ve psikososyal açıdan yaşadıkları
süreçteki gereksinimlerine karşılık gelmektedir.
Cılga (2001)’ya göre, engellilerin yaşama, gelişme ve katılım olanaklarını
iyileştirme, koşullarını geliştirme sosyal hizmetin güçlendirme yaklaşımının özüdür.
Güçlendirme yaklaşımı engellilerin sorunlarını ve gereksinimlerini tanımlamaya,
güçsüz, gelişmeye açık alanları belirlemeye dayanır. Engelli bireyin kendini
gerçekleştirmesi, toplumda üretken olması, iyi bir yaşam sürmesi, desteğe yardıma
ve güçlendirmeye bağlıdır.
Güçlendirme teorisi, bir toplumun güç ve kaynaklar üzerindeki kontrole sahip farklı
grupları içerdiğini varsaymaktadır. Bu teoriye göre, sosyal hizmetin sosyal modele
dayalı uygulamalarında olduğu gibi, sosyal problemler bireysel yetersizliklerden
meydana gelmez, daha çok toplumun tüm üyelerinin gereksinimlerini karşılamadaki
başarısızlıktan doğar.
Güçlendirme süreci, birey, bireylerarası ve kurumsal düzeylerde meydana gelir.
Engellilik alanında, bu durum, engelli birey, toplum ve devlet düzeyi olarak
düşünülebilir. Birey, kişisel güç duygusunu geliştirir, diğer kişileri etkileyebilir ve
sosyal kurumları değiştirmek için diğer kişilerle hareket edebilir. Literatürde,
45
kendilik etkinliğini arttırmak, grup bilincini geliştirmek, kendini suçlamayı azaltmak
ve değişim için kişisel sorumluluk almak biçiminde ele alınmaktadır (Cankurtaran
Öntaş, 2001:104).
Sosyal hizmet müdahalesinde bireylerde patoloji ve yetersizlik aramaktan ziyade;
güçlü yanları öne çıkarmak ve geliştirmek amaçlanmaktadır. Engellilik alanında
sosyal modeli temel alarak çalışan sosyal hizmet uzmanı şu noktalar üzerinde durur
(Arıkan, 2002:58-59, Akt: Erkan 2004:36):
-Engelli bireylerin içinde yaşadıkları toplumsal ve çevresel koşulların, toplumsal
tutumların, eşitlik temelinde günlük yaşama girmelerini önlemesi durumunda
engelli kılındıklarını kabul eder.
-Engelliliği “sindirilmişlik, bastırılmışlık ve engellenmişlik” boyutunda ele alır.
-Engelli bireylerin savunuculuğunu yaptığı kadar, onları da kendilerinin
savunuculuğunu yapmaları için destekler; savunuculuk rolünün daha fazlasını
onların yapması için çalışır.
-Engelli bireylerin karşılaştığı engellerin büyük bir bölümünün kendi
durumlarından kaynaklanmadığını vurgular. Buna karşılık, kısıtlayıcı toplumsal
ve çevresel koşulların, insanların olumsuz tutumlarının ve önyargılarının
engelleyici olduğunu kabul eder.
-Engellilik alanındaki tüm çalışmalarda “sosyal eylem”in önemi üzerinde durur.
-Toplumda varolan potansiyel kaynakları değerlendirir ve gerektiğinde bu
kaynakları harekete geçirir.
-Engellilikle ilgili ulusal ve uluslararası temel yasal ve yönetsel düzenlemeler
hakkında bilgi sahibidir.
Çamur Duyan ve Karataş (2005:111-113)’ın da belirttiği gibi, sosyal hizmetin
güçlendirme yaklaşımı çerçevesinde gerçekleştirilen uygulamalarda engellilerin,
içinde bulunduğu ve etkileşime girdiği diğer sosyal sistemler ve bunlara ilişkin alt
46
sistemler, daha makro düzeyde içinde bulunduğu toplum, yasal düzenlemeler,
toplumun değerleri, ahlak kuralları, topluma ilişkin normlar, toplum liderleri gibi
çeşitli faktörler dikkate alınmaktadır. Güçlendirme temelli sosyal hizmet
uygulamaları, özellikle toplumsal yaşamdan dışlanmış, marjinalize olmuş kesimleri
kişisel, grup ve sosyo-politik açılardan güçlendirmek için bu kesimleri doğrudan
veya dolaylı etkileyen tüm sistemlerle çalışmaktadır. Sosyal hizmetin genelci
yaklaşımı da bu noktada devreye girmektedir. Bu nedenle, engel gruplarının bireysel,
toplumsal ve ekonomik olarak farklı gereksinimleri dikkate alınarak hizmetlerin
planlanmasında sosyal hizmet alanına düşen görev artmaktadır.
Sosyal hizmet alanında, bedensel engelli bireylerin, ayrımcılığa maruz kalmamaları
ve toplumla bütünleşmeleri için, engelli bireylerin, temel hak ve hürriyetlerini
sağlamaya yönelik, eşitlikçi ve entegre bir toplum yapısı için çalışmalara ihtiyaç
vardır. İnsanların ötekine karşı dışlama eğilimleri, sosyal bağların güçlendirilmesi,
gerekli sosyal politika ve yasaların oluşturulması ve uygulanmasıyla engellenebilir.
Bununla birlikte, Karataş (2002:43-55)’ın da belirttiği gibi, istihdam, yoksulluk,
fiziksel çevre koşulları, eğitim, sağlık, rehabilitasyon gibi alanlardaki ihtiyaçlar
karşılanmadıkça engellilik sorununu bir bütün olarak çözmek de imkansızdır. Ancak
bu düzenlemeler sosyal hizmet bakış açısıyla bütünlükçü bir yaklaşımla ele alınırsa,
engellilerin içinde yaşadıkları topluma eşit ve tam katılımları sağlanabilir.
1.2.ARAŞTIRMANIN PROBLEMİ
Özürlüler İdaresi Başkanlığı’nın 2003 yılı sonunda kamuoyuna açıkladığı “Türkiye
Özürlüler Araştırması”na göre, ülkemizde nüfusun yüzde 12.29’u engellilerden
oluşmaktadır. Erkek nüfusun yüzde 11.29’u, kadın nüfusunun da yüzde 13.45’inin
özürlü olduğu Türkiye’de, birden fazla engeli bulunanların oranı ise yüzde 11.4’tür.
Yüzde 12.29’luk engelli nüfusun içinde, ortopedik engelliler yüzde 1, görme
engelliler yüzde 0.60, işitme engelliler yüzde 0.37, zihinsel engelliler yüzde 0.48,
ruhsal ve süreğen hastalıkları bulunanlar da yüzde 9.70 oranında yer almaktadır.
Türkiye’deki özürlülerin sayısının 8.5 milyon civarında olduğu tespit edilmiştir
(Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı, 2003)
47
Engelli nüfusunun günümüzdeki artan sayısı, beraberinde engelliler açısından
kurumsal, ekonomik ve psikososyal yönleriyle sosyal dışlanma sorunlarını da
gündeme getirmektedir.
Engelsiz insanlar için yapılandırılmış sistem içerisinde, engelliler farklı olarak
tanımlanmakta, fakat bu farklılığın farklı gereksinimleri doğurduğu inkar
edilmektedir.
Engellilerin olmadığı bir dünya varsayılmakta, öncelikle fiziksel çevre bedensel
engelli bireyler için tasarlanmamaktadır. Toplumda yaşayan diğer vatandaşlara
sunulan toplum kaynakları ve imkanları bedensel engellilere sunulmamaktadır.
Engellileri de gözeten sistemli bir iş analizi ve meslek tanımlaması olmaması
engelliler için istihdam sorununu gündeme getirmektedir.
İstihdam sorunu,
ekonomik sorunlara yol açmakta, engelli bireyler için yoksulluk sorununu da
doğurmaktadır. Engelliler için eğitim, sağlık ve rehabilitasyon hizmetlerinin
yetersizliği, politika ve uygulamalardaki eksiklikler, kurumsal ve ekonomik
engellerin göstergesidir.
Çevre koşulları engelliler için tasarlanmamış, uygun iş yerleri, istihdam alanları
yaratılmamış, yoksulluk sorunları aşılmamış, eğitim sistemi tüm toplumu kapsayacak
şekilde düzenlenmemiş, toplumsal hizmetlere erişim sorunları giderilmemiş, yasal
düzenlemeler uygulamaya geçirilmemiş iken engellilerin toplumla bütünleşmesini
beklemek imkansızdır. Kurumsal ve ekonomik düzenlemelerin yetersizliği,
engellilerin topluma tam katılımları yönünde güçlüklere sebep olmaktadır.
Kurumsal ve ekonomik engellerin yanısıra engellilerin önündeki engellerden biri de
toplumun kendisidir. Engellilik sorunu, toplumsal bir sorundur. Fakat toplum, engelli
insanı marjinalleştirdikçe, kabul duygusunu geliştirmedikçe, yani bir başka deyişle
duyarlı, bilinçli ve eşitlikçi bir toplum yapısı oluşturulmadıkça, engelliler toplumun
dışında, risk altında bir grup olarak kalmaya mahkum olmaktadır.
İnsanlar ait oldukları grup dışındaki grupları ötekileştirerek ve sınıflandırarak
toplumda kendilerine bir yer edinmektedirler. Toplumun bu yaklaşımı, bedensel
48
engelli
bireylerin
kendilerini
gerçekleştirmelerini
engellemekte,
toplumla
bütünleşmeleri yolunda engeller oluşturmaktadır.
Medya, klasik edebiyat ve varolan terminoloji de engelliliği ayrımcı ve dışlayan bir
tavır içinde ele almakta ve engellilere yönelik olumsuz yaklaşımlara sahip toplum
yapısına katkıda bulunmaktadır. Öncelikle bedensel engellilik, toplumun estetik
kaygılarıyla da bütünleştirilmektedir. Bedensel engelli birey, mükemmel vücut miti
içinde eksik olarak nitelendirilmekte, yetersizlik düşünceleriyle birlikte ele
alınmaktadır. Bu yaklaşım aile, toplum, kültür yapısı içinde nesilden nesile
aktarılmakta ve ayrımcı bir toplum yapısını gündeme getirmektedir.
Araştırmanın problemi, sosyal dışlanma açısından kurumsal, ekonomik ve
psikososyal yönleriyle bedensel engelli bireylerin yaşam deneyimlerini ortaya
koymaktır.
1.3.ARAŞTIRMANIN AMACI
Bu çalışmanın amacı, bedensel engelli bireylerin sosyo-demografik özelliklerinin
saptanması; kurumsal, ekonomik ve psikososyal açıdan sosyal dışlanmayı nasıl
yaşadıklarının tespit edilmesidir.
1.Bedensel engelli bireylerin sosyo-demografik özellikleri nelerdir?
2.Bedensel engelli bireyler kurumsal ve ekonomik açıdan sosyal dışlanmayı nasıl
yaşamaktadır?
2.1.Bedensel engelli bireyler fiziksel çevre koşulları açısından sosyal
dışlanmayı nasıl yaşamaktadır?
2.2.Bedensel engelli bireyler istihdam açısından sosyal dışlanmayı nasıl
yaşamaktadır?
2.3.Bedensel engelli bireyler eğitim açısından sosyal dışlanmayı nasıl
yaşamaktadır?
49
2.4.Bedensel engelli bireyler sağlık ve rehabilitasyon açısından sosyal
dışlanmayı nasıl yaşamaktadır?
3.Bedensel engelli bireyler psikososyal açıdan sosyal dışlanmayı nasıl yaşamaktadır?
3.1.Bedensel engelli bireyler medya açısından sosyal dışlanmayı nasıl
yaşamaktadır?
3.2.Bedensel engelli bireyler edebiyat ve terminoloji açısından sosyal
dışlanmayı nasıl yaşamaktadır?
3.3. Bedensel engelli bireyler toplum yönünden sosyal dışlanmayı nasıl
yaşamaktadır?
1.4.ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ
Özürlülük alanında bir çok çalışma olmasına rağmen, engellilerin yaşadığı sorunlar
sosyal dışlanma kavramı açısından ele alınmamıştır. Bu anlamda, yapılan araştırma,
sosyal hizmet alanında, sosyal dışlanma kavramıyla engellilik sorununa yaklaşan ilk
çalışma olması açısından önemlidir.
Türkiye’de bedensel engelli bireylerin yaşadığı sosyal dışlanmanın nasıl olduğu ve
birey üzerindeki kurumsal, ekonomik ve psikososyal etkileri üzerine bir fikir edinme
olanağı yaratması açısından önemlidir.
Sosyal hizmet mesleğinin yararlanacağı sonuçlar elde edilmesi, engelliler alanında
eksik kalmış verilerin tamamlanması ve bu konuda yararlanacak kişilere veri kaynağı
olması açısından da önemlidir.
1.5. SAYILTILAR
1.Bedensel engelliler dışlanmaktadır.
2.Bedensel engelliler kurumsal, ekonomik ve psikososyal açıdan dışlanmaktadır.
3.Bedensel engelliler bireysel nedenlerle değil, toplumsal nedenlerle dışlanma
yaşamaktadır.
50
4.Araştırmada kullanılan veri toplama aracının, bu konudaki bilgileri toplamada
uygun olduğu varsayılmaktadır.
5. Bedensel engelli bireyler için hazırlanan veri toplama aracına bedensel engelli
bireyler tarafından verilen yanıtların doğru ve güvenilir olduğu kabul edilmektedir.
1.6.TANIMLAR
Araştırmaya ilişkin verilen tanımlar operasyoneldir.
Sosyal dışlanma: Bedensel engellilerin kurumsal, ekonomik ve psikososyal olarak
korunmama, engellenme
Bedensel engelli: Vücudunun bir bölümü olmayan (el, kol, bacak) veya vücut
fonksiyonlarını yerine getiremeyen kişiler
Kurumsal ve ekonomik olarak sosyal dışlanma: Fiziksel çevre koşulları, istihdam,
eğitim, sağlık ve rehabilitasyon alanlarındaki sorunları ve yararlanma/yararlanamama
durumları
Fiziksel çevre koşulları: Yaşanılan yerdeki yapı; basamaklar, kapılar, banyo,
tuvalet, ışık düğmeleri, dolap kapakları; ve kamusal alanlardaki bina içi ve dışı yapı
ve düzenlemeler; merdiven, basamak, rampa, kaldırım, altüst geçitler, yüksek para
makineleri, tuvaletler, kentsel mekanlar, evlerin planı, ulaşım araçları
İstihdam: Bedensel engelli bireylerin işgücüne katılımı, mesleği, pozisyonu, iş
pozisyonunda yükselme durumu, gelir durumu ve temel gereksinimlerin karşılanma
durumu
Eğitim: Bedensel engelli bireylerin eğitim durumu ve eğitim yaşantılarında
karşılaştıkları sorunlar
Rehabilitasyon hizmetleri: Bedensel engelli bireylerin tıbbi, mesleki ve sosyal
rehabilitasyon hizmetlerinden yararlanma durumu
51
Psikososyal olarak sosyal dışlanma: Toplumun bedensel engelliler hakkındaki
düşünce, tutum ve davranışları; klasik edebiyat, terminoloji ve medyada yeralan
düşünce, tutum ve davranışlar
Medya: Televizyon filmlerinde ve dizilerde bedensel engelliler ile ilgili olumsuz
yaklaşımlar
Klasik edebiyat: Çeşitli edebiyat eserlerinde engelliliğe yönelik olumsuz
yaklaşımlar
Terminoloji: Engellilik ile ilgili terimlerin farklı kullanımları
Toplum: Toplumun engellilere yönelik olumsuz tutum ve davranışları, engelli
bireyin ruhsal durumu
1.7. SINIRLILIKLAR
Araştırma evreninin tamamından seçilecek bir örneklemden veri toplanması için
araştırma süresinin ve mali kaynakların yeterli olmaması, Türkiye’deki ve
İstanbul’daki bütün bedensel engellilere ulaşılmasını engellemiştir.
Engelli nüfusuna ulaşmak zor olduğu için, sadece İstanbul’daki sivil toplum
kuruluşlarına aktif olarak üye olanlar araştırma kapsamına girebilmiştir.
Araştırmada
ulaşılan
örneklemin
genel
engelli
nüfusunu
temsil
etmesi
beklenmemiştir.
Araştırma konusunun kapsamlı olması nedeniyle, sosyal dışlanma kurumsal,
ekonomik ve psikososyal açılardan bütünleştirilmiş, her alan ele alınamamıştır.
Araştırma sürecinde, bedensel engellilerle çok yakın ilişki kurulması gerektiğinden,
yaşadıkları sosyal dışlanma her açıdan incelenememiştir.
52
BÖLÜM II
ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ
2.1. ARAŞTIRMANIN MODELİ
Bu araştırmada temel olarak “tarama modeli” kullanılmıştır. Tarama modelleri,
“geçmişte ya da halen varolan bir durumu varolduğu şekliyle betimlemeyi amaçlayan
araştırma yaklaşımlarıdır. Araştırmaya konu olan birey ya da nesne, kendi koşulları
içinde ve olduğu gibi tanımlanmaya çalışılır.” (Karasar, 2003: 77). Bu çalışmada da
bedensel engelli bireylerin dışlanmaya yönelik duygu ve düşünceleri, kendi
ortamlarında incelenmeye ve ortaya konmaya çalışılmıştır.
Engellilerin yaşadığı sosyal dışlanmaya ilişkin araştırmalar çok sınırlıdır. Konu
hakkında detaylı bulguların olmaması, bu araştırmanın betimsel modelde
yapılmasına yol açmıştır. Daha önce yapılan araştırmalardan elde edilen bulguların
yeterli olmaması, bu çalışmada denence formüle edilmesini mümkün kılmamıştır. Bu
nedenle araştırmada, soru cümleleri geliştirilerek yanıt aranmıştır.
2.2. EVREN VE ÖRNEKLEM
Araştırmanın evrenini, işitme, görme ve konuşma engelliler dışındaki, bedensel
engelli bireyler oluşturmaktadır. Çalışma evreni ise İstanbul ilinde bulunan sivil
toplum örgütlerine aktif olarak üye olan bedensel engelli bireylerdir.
Araştırmanın örneklemi, “oransız eleman örnekleme” olarak belirlenmiştir. Oransız
eleman örnekleme, evrendeki tüm elemanların birbirine eşit seçilme şansına sahip
oldukları örnekleme türüdür. Buna “basit tesadüfi örnekleme”, “yalın örnekleme”,
“yansız örnekleme” gibi adlar da verilmektedir. Oransız eleman örneklemede,
evrendeki eleman türlerinden herbirinden örnekleme girenlerin sayısı, tümü ile şansa
bırakılmıştır (Karasar 2003: 113).
Araştırmada seçilen örneklemin, görme, işitme ve konuşma engellileri kapsamaması,
araştırmanın
görüşme
sürecinde
zorlaştıracağı düşünüldüğü içindir.
elde
edilecek
bulguları
kısıtlayacağı
ve
53
Araştırmada, Özürlüler İdaresi Başkanlığı’nın belirttiği sivil toplum örgütlerinden
bedensel engellilerle ilgili olan 18 sivil toplum örgütü belirlenmiştir. Bunlar;
Bedensel Engellilerle Dayanışma Derneği, Pozitif Özürlüler Eğitim Derneği, Fiziksel
Engelliler Vakfı, Gaziosmanpaşa Özürlüler Derneği, Ulaşılabilir Yaşam Derneği,
Şişli Bedensel Engelliler Derneği, Alternatif Yaşam Derneği, Kartal Ortopedik
Özürlülerle Dayanışma Derneği, Kas Hastalıkları Derneği, Omurilik Felçlileri
Derneği, Özürlüleri Koruma ve Sosyal Yardımlaşma Derneği, Özürlüler Vakfı,
Türkiye Engelliler Spor ve Yardım Derneği, Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit,
Dul ve Yetimleri Derneği, Türkiye Hemofili Derneği, Türkiye Multiple Skleroz
Derneği ve Türkiye Sakatlar Derneği’dir. Bu sivil toplum örgütleriyle görüşülmüş,
fakat bazılarının sadece istihdama yönelik çalışmalarından dolayı yalnız
iş
olduğunda uğrayan engellilere ulaşılamamıştır. Bazı kurumlara ise, açılan eğitim ve
kurslara gelen engellilerin katılım tarihi, araştırma sürecinin dışında olması nedeniyle
kuruluşa gelen engellilere ulaşılamamıştır. Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit, Dul
ve Yetimleri Derneği, engellilerle görüşme isteğimizi reddetmiş, derneğe üye olan
kişilerin böyle görüşmelerden duygusal olarak çok etkilendiklerini ve bu nedenle
görüşülmesini istemediklerini belirtmişlerdir.
Yukarıdaki nedenlere bağlı olarak İstanbul ilinde ulaşılabilen beş sivil toplum
örgütü; Türkiye Sakatlar Derneği, Omurilik Felçlileri Derneği, Şişli Bedensel
Engelliler Derneği, Kas Hastalıkları Derneği ve Gaziosmanpaşa Özürlüler
Derneği’dır.
Araştırma kapsamındaki Türkiye Sakatlar Derneği’nin 10 000, Omurilik Feçlileri
Derneği’nin 1600, Kas Hastalıkları Derneği’nin 1061, Gaziosmanpaşa Özürlüler
Derneği’nin 850, Şişli Bedensel Engelliler Derneği’nin ise 700 civarında kayıtlı
üyesi olduğu belirlenmiştir.
Araştırma sürecini kapsayan sekiz hafta içinde, Türkiye Sakatlar Derneği’ne beş,
Şişli Bedensel Engelliler Derneği’ne üç, Gaziosmanpaşa Özürlüler Vakfı, Kas
Hastalıkları Derneği ve Omurilik Felçlileri Derneği’ne ikişer defa yapılan ziyaretler
sonucunda 60 bedensel engelli kişiye ulaşılmıştır.
54
Araştırma sürecinde, Türkiye Sakatlar Derneği’nden
22 kişiye, Gaziosmanpaşa
Özürlüler Derneği’nden 13 kişiye, Omurilik Felçlileri Derneği’nden 9 kişiye, Kas
Hastalıkları Derneği’nden 8 kişiye ve Şişli Bedensel Engelliler Derneği’nin üyelerini
daha çok zihinsel engeli de kapsayan birden fazla engeli olan kişiler oluşturduğundan
8 kişiye ulaşılmış ve görüşme yapılmıştır.
2.3. VERİ TOPLAMA ARACI
Bu araştırmada, İstanbul ilindeki sivil toplum örgütlerine aktif olarak üye olan
bedensel engellilerin yaşantılarını
incelemek
üzere
bir
görüşme
formu
hazırlanmıştır.
Araştırmada kullanılan görüşme formu, 47 sorudan oluşmakta ve engelli bireylerin
demografik özellikleri, fiziksel çevre koşulları, istihdam, eğitim, sağlık ve
rehabilitasyon alanlarındaki hizmetlerden yararlanma durumlarını ve karşılaştıkları
güçlükleri, medyanın, edebiyatın ve terminolojinin engellilere bakış açısını,
kendilerinin engelleri ile ilgili bireysel ve toplumsal düşüncelerini anlamaya yönelik
veri toplamayı amaçlamıştır.
2.4. VERİ TOPLAMA SÜRECİ
Araştırmanın veri toplama süreci Ocak-Mart 2008 tarihleri arasında tamamlanmıştır.
Veriler, örneklemi oluşturan bedensel engellilerle yüzyüze görüşme yoluyla
toplanmıştır. Görüşmeler, sadece araştırmayı yapan kişi tarafından yapılmıştır.
Engellilerle yapılan görüşmeler, bedensel engellilerden sözlü onay alınarak
yapılmıştır. Görüşmeler, ortalama 30-40 dakika sürmüştür.
Veri toplama sürecinde yaşanılan güçlükler, dernek lokallerine gelecek kişi sayısı
bilinmediğinden gelecek engellilerin gün boyunca orada beklenmesi ve bazı
bölümlerdeki soruların engellileri duygusal olarak sarsmasına şahit olunmasıdır.
2.5. VERİLERİN ÇÖZÜMLENMESİ
Araştırma kapsamındaki 60 bedensel engelli bireyden toplanan veriler, hazırlanan
yönerge çerçevesinde “SPSS (Sosyal Bilimler İçin İstatistik Programı) Versiyon
15.0” programı aracılığıyla çizelgeler haline getirilerek nicel olarak sunulmuştur.
55
BÖLÜM III
BULGULAR VE YORUM
Araştırmanın bulguları üç ana bölümde ele alınmış ve yorumlanmıştır. Bulgular ve
yorumu araştırmanın bütününden elde edilen genel sonuçlar ve öneriler izlemektedir.
Bulguların yorumunda araştırma amaçlarının ne ölçüde gerçekleştiği temel çerçeveyi
oluşturmuştur.
Birinci ana bölüm, “Tanıtıcı Bulgular” başlığını taşımaktadır. Bu bölümde
araştırmaya katılanların kişisel özellikleri ve engelleri ile ilgili özelliklerine ilişkin
bulgular yorumlanmıştır.
İkinci bölümde, araştırmaya katılan bedensel engellilerin kurumsal ve ekonomik
açıdan yaşadığı sosyal dışlanma durumu ele alınmıştır. Bu bölümde, fiziksel çevre
koşulları, istihdam, eğitim, sağlık ve rehabilitasyon alanlarında yaşanılan sosyal
dışlanmaya ilişkin bulgulara ve yorumlara yer verilmiştir.
Üçüncü bölümde ise, araştırmaya katılan bedensel engellilerin psikososyal açıdan
yaşadığı sosyal dışlanma durumu ele alınmıştır. Bu bölümde medya, klasik
edebiyat/terminoloji, toplum açısından yaşanılan sosyal dışlanmaya ilişkin bulgular
ve yorumlar sunulmuştur.
3.1.ARAŞTIRMADA VERİ KAYNAĞI OLAN BEDENSEL ENGELLİLERİ
TANITICI BULGULAR
Bu bölümde, araştırmaya katılan bedensel engelliler, kişisel özellikleri ve engelleri
ile ilgili özellikleri bakımından tanıtılacaktır.
3.1.1.Araştırmaya Katılan Engelli Bireylerin Kişisel Özellikleri
Bu bölümde araştırmaya katılan bedensel engelliler cinsiyet, yaş, doğum yeri,
medeni durum, çocuk sahibi olma ve sahip oldukları çocuk sayısı bakımından ele
alınacaktır.
56
Çizelge 1 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Cinsiyete Göre
Dağılımı
Cinsiyet
Kadın
Erkek
Toplam
S
20
40
60
%
33.3
66.6
100.0
Çizelge 1’de araştırmaya katılan bedensel engellilerin % 66.6’sının erkek, %
33.3’ünün kadın olduğu görülmektedir.
ÖZİDA (2002) Araştırması’nda, cinsiyete göre engel türlerine bakıldığında tüm
engel türlerinde erkeklerin sayısının kadınlardan daha fazla olduğu görülmektedir.
Bedensel engelli erkekler (% 58.7), bedensel engelli kadınlardan (% 41.3) daha
fazladır. Buna göre, yukarıda elde edilen sonuçlar, ÖZİDA’nın sonuçlarıyla
benzerlik göstermektedir.
Bununla birlikte, ÖZİDA’nın yapmış olduğu araştırma, genel nüfusu kapsamaktadır;
bu çalışmada ise sadece İstanbul ilindeki sivil toplum örgütlerine aktif üye olan
bedensel engelliler araştırma kapsamına alınmıştır.
Araştırmaya katılan bedensel engellilerin yarısından fazlasının erkek olduğu
anlaşılmaktadır.
Çizelge 2 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Yaş Gruplarına
Göre Dağılımı
Yaş
20-25
26-31
32-37
38-43
44-49
50-55
56-61
Toplam
S
5
21
14
8
7
2
3
60
%
8.3
35.0
23.3
13.3
11.7
3.3
5.0
100.0
57
Çizelge 2’ye göre, araştırmaya katılan bedensel engellilerin % 35’inin 26-31, %
23.3’ünün 32-37, % 13.3’ünün 38-43, % 11.7’sinin 44-49, % 8.3’ünün 20-25, %
5’inin 56-61, % 3.3’ünün 50-55 yaş grubunda oldukları görülmektedir.
ÖZİDA (2002) Araştırması’na göre, engelli nüfusun sırasıyla % 9.2’sinin 25-29, %
8.5’inin 20-24, % 8.2’sinin 30-34, % 7.6’sının 5-9, % 7.1’inin 15-19, % 6.7’sinin 1014 yaş gruplarında toplanmakta oldukları tespit edilmiştir. Yukarıda elde edilen
sonuçlar ÖZİDA’nın sonuçlarıyla benzerlik göstermektedir.
Genel olarak bakıldığında, araştırmaya katılan bedensel engellilerin yaklaşık
yarısının 20-30 yaş grubunda olduğu anlaşılmaktadır.
Çizelge 3 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Doğum Yerlerine
Göre Dağılımı
Doğum Yeri
Büyük şehir
Köy
Toplam
S
23
37
60
%
38.3
61.7
100.0
Çizelge 3’e göre, araştırmaya katılan bedensel engellilerin % 61.7’sinin köy, %
38.3’ünün büyük şehir doğumlu olduğu görülmektedir.
Türkiye İstatistik Kurumu Araştırması (2002) sonuçlarına göre, genel nüfus oranı
içinde bedensel engellilerin yerleşim yeri olarak kırsal kesim oranı (% 3.77), kent
oranından (% 2.64) daha yüksektir.
Yukarıdaki araştırma sonucunda, araştırmaya katılan engelli bireylerin yaklaşık üçte
ikisinin kırsal yörelerde doğduğu ve daha sonra göç ile İstanbul’a yerleştikleri
anlaşılmaktadır.
58
Çizelge 4 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Medeni
Durumlarına Göre Dağılımı
Medeni Durum
Bekar
Nişanlı
Evli
Boşanmış
Toplam
S
33
1
22
4
60
%
55.0
1.7
36.7
6.7
100.0
Çizelge 4’e bakıldığında araştırmaya katılan bedensel engellilerin, % 55’inin bekar,
% 1.7’sinin nişanlı, % 36.7’sinin evli olduğu, % 6.7’sinin ise boşanmış olduğu
görülmektedir.
ÖZİDA (2002) Araştırması’nda, engelli nüfusun medeni durumuna bakıldığında,
yarıdan fazlasının (%51,4) evli olduğu görülmektedir. Bunun yanı sıra %37,7'si
bekar ve %1,6'sı boşanmıştır. Buna göre, yukarıda elde edilen sonuçlar, ÖZİDA’nın
yaptığı araştırma sonuçları ile farklılık göstermektedir.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (2002) Araştırması’na göre, engellilerin % 54.14’ü
evli, % 34.41’i bekar, % 1.66’sı boşanmıştır. Buna göre, bu sonuçlar da araştırmada
elde edilen bulguları desteklememektedir.
Yapılan bir araştırmada (Karataş, 1996:65) işsizliğin ve ekonomik sorunların
evlenme yaşını geciktirici bir etkiye sahip olduğu sonucuna varılmıştır.
Araştırmaya katılan bedensel engellilerin yarısından biraz fazlasının bekar olduğu
anlaşılmaktadır.
Çizelge 5: Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Çocuk Sahibi Olma
Durumuna Göre Dağılımı
Çocuk
Evet
Hayır
Toplam
S
24
36
60
%
40.0
60.0
100.0
59
Çizelge 5’e göre, araştırmaya katılan bedensel engellilerin % 60’ının çocuk sahibi
olmadığı, % 40’ının ise çocuk sahibi olduğu görülmektedir.
Araştırmaya katılan engellilerin beşte üçünün çocuk sahibi olmadığı, araştırmaya
katılan evli engellilerin ise tamamına yakınının çocuk sahibi olduğu anlaşılmaktadır.
Çizelge 6: Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Sahip Olduğu
Çocuk Sayısına Göre Dağılımı
Çocuk Sayısı
1 çocuk
2 çocuk
3 çocuk
5 çocuk
Toplam
S
9
11
3
1
24
%
37.5
45.8
12.5
4.2
100.0
Çizelge 6’ya göre araştırmaya katılan engellilerin % 45.8’inin 2, % 37.5’inin 1, %
12.5’inin 3 ve % 4.2’sinin 5 çocuğa sahip olduğu görülmektedir.
Buna göre, evli veya daha önce evlenmiş engellilerin yarısına yakınının 2, yaklaşık
1/3’inin de 1 çocuğa sahip olduğu anlaşılmaktadır.
Aşağıdaki bölümde ise araştırmaya katılan engellilerin engel durumlarıyla ilgili
özellikler üzerinde durulacaktır.
3.1.2. Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Engelleri ile İlgili
Özellikler
Bu bölümde araştırmaya katılan bedensel engelliler; engel türü, engelin bulunduğu
organ, araç desteği alma durumu, engel derecesi, engel nedeni ve doğum sonrası
engel yaşı bakımından ele alınacaktır.
60
Çizelge 7: Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Engel Türüne Göre
Dağılımı
Engel Türü
Ortopedik
Omurilik felçlisi
Kas hastası
Ampute
MS
Diğer
Cevap yok
Toplam
S
31
7
8
4
1
1
8
60
%
51.7
11.7
13.3
6.7
1.7
1.7
13.3
100.0
Çizelge 7’de, araştırmaya katılan bedensel engellilerin engel durumlarına
bakıldığında, % 51.7’sinin ortopedik engelli, % 11.7’sinin omurilik felçlisi, %
13.3’ünün kas hastası, % 6.7’sinin ampute ve % 1.7’sinin MS olduğu görülmektedir.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (2002) Araştırması sonuçları, engelin türüne göre
engelli nüfusun dağılımında, en fazla sayıya ortopedik engellilerin sahip olduğunu
göstermektedir. Buna göre, elde edilen sonuçlar TİK Araştırması’nda elde edilen
sonuçlarla benzerdir.
Araştırma sonuçlarına göre, araştırmaya katılan bedensel engellilerin yarısını
ortopedik engellilerin oluşturduğu anlaşılmaktadır.
Çizelge 8 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Araç Desteği Alma
Durumuna Göre Dağılımı
Araç Desteği
Protez
Tekerlekli sandalye
Koltuk değneği
Cihaz
Araç kullanmayanlar
Toplam
S
2
20
13
3
22
60
%
3.3
33.3
21.7
5.0
36.7
100.0
61
Çizelge 8’de, araç desteği alan bedensel engellilerin dağılımına göre, araştırmaya
katılan bedensel engelli bireylerin % 36.7’sinin araç desteği almadığı, % 33.3’ünün
tekerlekli sandalye, % 21.7’sinin koltuk değneği, % 5’inin cihaz ve % 3.3’ünün de
protez kullandığı anlaşılmaktadır.
Buna göre, bedensel engellilerin yaklaşık 1/3’inin araç desteği almadığı, araç desteği
alanların ise büyük bir bölümünün tekerlekli sandalye ve koltuk değneği kullandığı
görülmektedir.
Çizelge 9 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Engelin Bulunduğu
Organına Göre Dağılımı
Engelin Bulunduğu Organ
Bacak
Kol
Ayak
Omurga ve kemik
Kalça
Birden çok
Diğer
Cevap yok
Toplam
S
18
5
11
3
4
12
1
6
60
%
30.0
8.3
18.3
5.0
6.7
20.0
1.7
10.0
100.0
Çizelge 9’da, araştırmaya katılan engellilerin % 30’unun bacak, % 20’sinin birden
çok, % 18.3’ünün ayak, % 8.3’ünün kol, % 6.7’sinin kalça, % 5’inin omurga ve
kemik bölgesinde engeli olduğu görülmektedir.
Buna göre, araştırmaya katılan engellilerin yaklaşık yarısının engelinin ayak ve
bacak bölgesinde yoğunlaştığı, 1/5’inin ise birden çok engeli bulunduğu
anlaşılmaktadır.
62
Çizelge 10 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Engel Derecesine
Göre Dağılımı
Engel Derecesi
40-59
60-80
80+
Toplam
S
25
15
20
60
%
41.7
25.0
33.3
100.0
Çizelge 10’da, araştırmaya katılan bedensel engellilerin engel derecesine göre
dağılımına bakıldığında, % 41.7’sinin engel derecesinin 40-59, % 33.3’ünün 80 ve
üzeri, % 25’inin ise 60-80 olduğu görülmektedir.
Araştırmaya katılan bedensel engellilerin yaklaşık 2/5’sinin engel derecesinin 40-59,
1/4’inin 60-80, 1/3’inin ise 80 ve üzeri olduğu anlaşılmaktadır.
Çizelge 11 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Engel Nedenine
Göre Dağılımı
Engel Nedeni
Doğum öncesi nedenler
Doğum sırası nedenler
Doğum sonrası nedenler
Toplam
S
5
9
46
60
%
8.3
15.0
76.7
100.0
Çizelge 11’de, araştırmaya katılan bedensel engellilerin engel nedenine göre
dağılımına bakıldığında, % 76.7’sinin doğum sonrası nedenlerle, % 15’inin doğum
sırası nedenlerle ve % 8.3’ünün doğum öncesi nedenlerle engelli olduğu
görülmektedir.
ÖZİDA (2002) Araştırması’na göre, engelin ortaya çıkış zamanına göre doğum
sonrası engelli olan ortopedik engelli nüfusunun sayısı %73.3’tür. Buna göre, elde
edilen sonuç, ÖZİDA’nın yaptığı araştırma sonuçlarıyla benzerlik göstermektedir.
Buna göre, araştırmaya katılan bedensel engellilerin 3/4’ünün, doğum sonrası
nedenlere bağlı nedenlerle engelli olduğu anlaşılmaktadır.
63
Çizelge 12 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Doğum Öncesi
Nedenlere Göre Dağılımı
Doğum Öncesi Nedenler
Kalıtsal hastalıklar
Nedeni bilinmiyor
Toplam
S
4
1
5
%
80.0
20.0
100.0
Çizelge 12’de, doğum öncesi nedenlerle engelli olanların dağılımına bakıldığında %
6.7’sinin kalıtsal hastalıklar nedeniyle engelli olduğu ve % 1.7’sinin ise nedeninin
bilinmediği görülmektedir.
Araştırma sonucuna göre, doğum öncesi nedenlere bağlı engelli olanların daha çok
kalıtsal hastalıklar nedeniyle engelli olduğu anlaşılmaktadır.
Çizelge 13 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Doğum Sırası
Nedenlere Göre Dağılımı
Doğum Sırası Nedenler
Doğumun kötü koşullarda gerçekleşmesi
Yetersiz kişilerce gerçekleştirilmesi
Toplam
S
2
7
9
%
22.2
77.8
100.0
Çizelge 13’te, araştırmaya katılan engellilerin doğum sırası nedenlere göre
dağılımına
bakıldığında,
gerçekleştirilmesinden
ve
%
%
77.8’inin
22.2’sinin
doğumun
ise
doğumun
yetersiz
kötü
kişilerce
koşullarda
gerçekleşmesinden dolayı engelli oldukları görülmektedir.
Buna göre, araştırmaya katılan ve doğum sırasında engelli olan engellilerin yaklaşık
3/4'ünün doğumun yetersiz kişilerce ve yaklaşık 1/4'inin doğumun kötü koşullarda
gerçekleştirilmesinden dolayı engelli olduğu anlaşılmaktadır.
64
Çizelge 14 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Doğum Sonrası
Nedenlere Göre Dağılımı
Doğum Sonrası Nedenler
Hastalıklar
Kazalar
Doğal afetler
Toplam
S
29
16
1
46
%
63.0
34.8
2.2
100.0
Çizelge 14’te doğum sonrası nedenlerle engelli olanların dağılımına bakıldığında %
63’ünün hastalıklar, % 34.8’inin kazalar ve % 2.2’sinin doğal afet nedeniyle engelli
olduğu görülmektedir.
Doğum sonrası nedenlere bağlı engelli olanların yarısından fazlasının hastalıklar
nedeniyle engelli olduğu anlaşılmaktadır.
Çizelge 15 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Doğum
Sonrasında Kaç Yaşında Engelli Olduklarına Göre Dağılımı
Doğum Sonrası Engel Yaşı
0-5
6-10
11-16
17-22
23-28
29-34
35-40
41-46
47-52
Toplam
S
22
3
7
6
2
3
1
1
1
46
%
47.8
6.5
15.2
13.0
4.3
6.5
2.2
2.2
2.2
100.0
Çizelge 15’e bakıldığında, araştırmaya katılan bedensel engellilerin doğum
sonrasında engelli olma yaşına bakıldığında, % 47.8’inin 0-5, % 15.2’sinin 11-16, %
13’ünün 17-22, % 6.5’inin aynı yüzdelerle 29-34 ve 6-10, % 4.3’ünün 23-28 ve %
2.2’sinin aynı yüzdelerle 35-40, 41-46, 47-52 yaş grubunda olduğu görülmektedir.
65
Doğum sonrasında engelli olanların yaklaşık yarısının 0-5 yaş grubunda olduğu
görülmektedir. Buna göre araştırmaya katılanların çoğunun çok küçük yaşta engelli
oldukları söylenebilir.
Genel olarak, tanıtıcı bulgular kapsamında araştırmaya katılan engellilerin kişisel
özelliklerine bakıldığında, engellilerin daha çok 20-30 yaş grubundaki köy kökenli
ve bekar erkeklerden oluştuğu, evli ve çocuk sahibi olan engellilerin daha düşük
sayıda olduğu saptanmıştır. Engelleri ile ilgili özelliklerine bakıldığında, engellilerin
yarısına yakınının engelinin ayak ve bacak bölgesinde yoğunlaştığı, 1/5’inin birden
çok engeli bulunduğu, çoğunlukla ortopedik engellilerden oluştukları, engelliler
içerisinde araç desteği kullanmayanların daha fazla olduğu ve ardından tekerlekli
sandalye ve koltuk değneği kullananların geldiği, araştırmaya katılan engellilerin
engel nedenlerine bakıldığında, doğum öncesi nedenlerin daha çok kalıtsal nedenlere,
doğum sırası nedenlerin daha çok doğumun yetersiz kişilerce gerçekleştirilmesine ve
doğum sonrası nedenlerin de daha çok hastalıklara bağlı olduğu; doğum sonrasında
engelli olanların engel durumunun ise erken çocukluk döneminde ortaya çıktığı tespit
edilmiştir.
Aşağıdaki bölümde, araştırmaya katılan bedensel engellilerin kurumsal ve ekonomik
dışlanma durumları üzerinde durulacaktır.
3.2. BEDENSEL ENGELLİLERİN KURUMSAL VE EKONOMİK AÇIDAN
YAŞADIĞI SOSYAL DIŞLANMA DURUMU
Bu bölümde, araştırmaya katılan bedensel engellilerin kurumsal ve ekonomik açıdan
yaşadığı sosyal dışlanma, fiziksel çevre, istihdam, eğitim, sağlık ve rehabilitasyon
bakımından ele alınacaktır.
3.2.1. Fiziksel Çevre Koşulları
Bu bölümde, fiziksel çevre koşulları iki bölüme ayrılarak incelenmiştir. Birinci
bölümde, kamusal alanlardaki fiziksel çevre koşullarının yeterlilik durumu ve
kamusal alanlardaki fiziksel koşulların yaşantılarına etkisi tanıtılacak; ikinci bölümde
ise ev içindeki fiziksel çevre koşullarının yeterlilik durumu ve ev içindeki fiziksel
66
koşulların yaşantılarına etkisi ve gündelik hayatta fiziksel engellerle karşılaştıkları
zaman yaşadıkları duygular tanıtılacaktır.
3.2.1.1.Kamusal Alanlardaki Yapı ve Düzenlemeler
Bu bölümde araştırmaya katılan bedensel engellilerin kamusal alanlardaki bina
içi/dışındaki yapı ve düzenlemelerin yeterlilik durumu, kamusal alanlardaki bu yapı
ve düzenlemelerin yaşantılarına etkileri ve günlük yaşantılarında fiziksel engellerle
karşılaştıklarındaki duygu durumuna ilişkin bulgular sunulacak ve yorumlanacaktır.
Çizelge 16 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Kamusal
Alanlardaki Yapı ve Düzenlemelerin Yeterlilik Durumuna Göre Dağılımı
Kamusal Alanlar
Yollar
Kaldırımlar
Merdivenler
Altüst geçitler
Asansörler
Tuvaletler
Kentsel mekanların planı
Ulaşım araçları
Yeterli
S
22
19
18
20
20
23
21
17
%
36.7
31.7
30.0
33.3
33.3
38.3
35.0
28.3
Yetersiz
S
38
41
42
40
40
37
39
43
%
63.3
68.3
70.0
66.7
66.7
61.7
65.0
71.7
Toplam
S
60
60
60
60
60
60
60
60
%
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
“Belediyenin engelli servisi 153’ü kaçırınca sabaha kadar sokakta kalmak
zorunda kaldım, oturdum kalkamadım. Alkolik zannettiler. İnsanlara küstüm,
aşağılanıyorum, hor görülüyorum” (42 yaşında kas hastası)
Çizelge 16’da, bedensel engellilerin kamusal alanlarda yaşantılarını istedikleri gibi
sürdürebilmeleri için bina içi ve dışındaki yapı ve düzenlemelerin yeterlilik düzeyi
dağılımına bakıldığında, araştırmaya katılanların % 71.7’sinin ulaşım araçlarını, %
70’inin merdivenleri, % 68.3’ünün kaldırımları, % 66.7’sinin altüst geçitleri, %
66.7’sinin asansörleri, % 65’inin kentsel mekanların planını, % 63.3’ünün yolları ve
% 61.7’sinin tuvaletleri yetersiz bulduğu ortaya çıkmaktadır.
ÖZİDA (2002) Araştırması’na göre, hangi engel türünde olursa olsun genel olarak
engelli bireylerin % 68'inin yaşadığı çevrede engeline bağlı olarak yaşadığı bina,
67
cadde, sokak ve yollarda engeline uygun olarak herhangi bir düzenleme
bulunmamaktadır.
ÖZİDA (2002) Araştırması’na göre, kamusal alana ulaşmanın da göstergelerinden
birisi sayılabilecek toplu taşıma hizmetleri yeterli düzeyde bulunmamaktadır. Bu
hizmetin yakın çevrede bulunduğunu söyleyenlerin oranı sadece % 4 civarındadır.
Çevrede toplu taşım hizmetinin olmadığını gösteren oranlarının yüksek olması dikkat
çeken noktalardan birisidir. Buna göre, ÖZİDA’nın yaptığı araştırmaların sonuçları,
yapılan araştırmanın sonuçları ile aynılık göstermektedir.
Buna göre, araştırmaya katılan bedensel engellilerin yaklaşık 2/3’si kamusal
alanlardaki yapı ve düzenlemelerin yetersiz olduğunu belirtmektedirler. Ulaşım
araçlarını ilk sıraya koyanlar 2/3’sinden fazlasını oluşturmaktadır.
Kamu alanlarının ve ulaşım araçlarının engelliler düşünülerek tasarlanmamış,
yapılandırılmamış olmaları engellilerin bazı olanaklardan diğer vatandaşlar gibi
yararlanamadığına ve toplum içindeki dışlanmış konumlarına işaret etmektedir. Bu,
bireyin kamusal alandan tecrit edildiğinin yani kurumsal olarak dışlandığının önemli
göstergelerinden biridir.
Çizelge 17 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Kamusal
Alanlardaki Yapı ve Düzenlemelerin Yaşantılarını Etkileme Durumuna Göre
Dağılımı
Kamusal Alandaki Yaşantı
Kişisel yardım ihtiyacı
duymuyorum
Bir yere gideceğim zaman
ekstra zamanlama ve planlama
yapmam gerekmiyor
Destek sayesinde fiziksel
çevre koşulları hayatımı
etkilemiyor
Toplumsal aktivitelere
istediğim gibi katılabiliyorum
Ekonomik gelirim iyi olduğu
için her türlü düzenlemeyi yapabiliyorum
%
Cevap
yok
S
21
35.0
36.7
38
32
53.3
34
16
Evet
S
%
Hayır
S
%
Toplam
S
%
39
65.0
-
-
60
100.0
22
63.3
-
-
60
100.0
19
31.7
9
15
60
100.0
56.7
26
43.3
-
-
60
100.0
26.7
44
73.3
-
-
60
100.0
68
Çizelge 17’ye bakıldığında, araştırmaya katılan bedensel engellilerin % 73.3’ünün
ekonomik gelire bağlı olarak kamusal alanda her türlü düzenlemeyi yapamadığı, %
63.3’ünün kamusal alanlarda bir yere gidecekleri zaman ekstra zamanlama ve
planlama yapmaları gerektiği, % 43.3’ünün
toplumsal aktivitelere istediği gibi
katılamadığı, % 35’inin kamusal alanlarda kişisel yardım ihtiyacı duyduğu, %
31.7’sinin çevre koşullarının hayatlarını etkilediği görülmektedir. Destek sayesinde
kamusal alanlarda güçlük çekmeme durumuna cevap vermeyenler (% 15), desteğe
ihtiyaç duymadıklarından dolayı soruları yanıtlamamıştır.
Araştırmaya katılan engellilerin yaklaşık 3/4’ünün ekonomik gelire bağlı olarak her
türlü düzenlemeyi yapamaması, Çizelge 29’da yer alan engellilerin düşük gelir
seviyesi ile açıklanabilir. Araştırmaya katılan engelliler, toplu taşıma araçlarının
uygunsuzluğundan dolayı özel araç kullanmak ve dolayısıyla ek masraf yapmaları
gerektiğini belirtmişlerdir.
Araştırmaya katılan engellilerin çoğunluğunun bir yere gidecekleri zaman ekstra
zamanlama ve planlama yapanlarının gerektiği anlaşılmaktadır. Bu da olumsuz çevre
koşullarının ve destek ihtiyacının göstergesi sayılabilir.
Araştırmaya katılan engellilerin yarısından fazlasının aldığı destek sayesinde
kamusal alanlarda fiziksel çevre koşullarından etkilenmediği anlaşılmaktadır. Buna
göre, araştırmaya katılan bedensel engellilerin sosyal destek sistemlerinden
yararlandığını söylemek mümkündür. Kamusal alanlarda bireylere verilen desteğin
engelli
insanların
hayatını
kolaylaştırdığını
ve
olumsuz
olarak
daha
az
etkilendiklerini söylemek mümkündür.
Engellilerin yarısından biraz fazlasının toplumsal aktivitelere istedikleri gibi
katıldıkları anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, toplumsal aktivitelerin içeriği üzerinde
durulması gereken bir noktadır.
Elde edilen sonuçlara göre, kamusal alanlardaki yapı ve düzenlemelerin araştırmaya
katılan bedensel engellilerin yaşantılarını göreceli olarak olumsuz etkilemediği
söylenebilir.
69
3.2.1.2.Ev İçindeki Fiziksel Çevre Koşulları ve Yapılar
Bu bölümde, araştırmaya katılan bedensel engellilerin ev içindeki fiziksel çevre
koşulları ve yapıların yaşantılarını istedikleri gibi sürdürebilmeleri için yeterlilik
durumu, ev içi koşullarında yapı ve düzenlemelerin yaşantılarına etkileri üzerinde
durulacaktır.
Çizelge 18 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Ev İçindeki
Fiziksel Çevre Koşulları ve Yapıların Yeterlilik Durumuna Göre Dağılımı
Ev Koşulları
Basamaklar
Kapılar
Banyo
Tuvalet
Işık düğmeleri
Dolap kapakları
Yeterli
S
40
49
45
46
51
50
%
66.7
81.7
75.0
76.7
85.0
83.3
Yetersiz
S
20
11
15
14
9
10
%
33.3
18.3
25.0
23.3
15.0
16.7
Toplam
S
60
60
60
60
60
60
%
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
Çizelge 18’de, araştırmaya katılan bedensel engellilerin ev içi koşullarında
yaşantılarını istedikleri gibi sürdürebilmeleri için fiziksel çevre ve yapıların yeterlilik
düzeyi dağılımına bakıldığında, % 33.3’ünün basamakları, % 25’inin banyoları, %
23.3’ünün tuvaletleri, % 18.3’ünün kapıları, % 16.7’sinin dolap kapaklarını ve %
15’inin ışık düğmelerini yetersiz bulduğu görülmektedir.
Araştırmaya katılan bedensel engellilerin 1/3’inin basamakları yetersiz bulduğu,
yaklaşık 1/5’inin genel olarak ev içindeki fiziksel çevre koşulları ve yapıları yetersiz
bulduğu anlaşılmaktadır.
Buna göre, ev içindeki fiziksel çevre koşulları ve yapılarında yeterlilik düzeyi
açısından basamakların daha düşük bir orana sahip olması, ev içindeki diğer koşullar
için ayarlamaların ve adaptasyonun yapıldığı fakat basamaklar konusunda
güçlüklerle karşılaşıldığına işaret etmektedir.
Sonuç olarak, araştırmaya katılan bedensel engelliler için, ev içindeki fiziksel çevre
koşulları ve yapıların yeterli olduğunu söylemek mümkündür.
70
Çizelge 19 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Ev İçindeki
Fiziksel Çevre Koşulları ve Yapıların Yaşantılarını Etkileme Durumuna Göre
Dağılımı
Ev Koşullarında Yaşantı
Bağımsız hareket edebiliyorum
Bir yere gideceğim zaman
ekstra zamanlama ve planlama
yapmam gerekmiyor
Destek sayesinde ev koşullarında güçlük çekmiyorum
Zamanımın çoğunu evde
geçiriyorum
Ekonomik gelirim iyi olduğu
için her türlü düzenlemeyi
yapabiliyorum
%
11.7
Cevap
yok
S
1
37
61.7
75.0
7
21
35.0
16
26.7
Evet
S
52
%
1.7
Top
lam
S
60
%
100.0
1
1.7
60
100.0
11.7
8
13.3
60
100.0
39
65.0
-
-
60
100.0
44
73.3
-
-
60
100.0
%
86.7
Hayır
S
7
22
36.7
45
Çizelge 19’da, araştırmaya katılan bedensel engellilerin, % 73.3’ünün
ekonomik gelire bağlı olarak ev içinde her türlü düzenlemeyi yapamadıkları, %
61.7’sinin bir yere gidecekleri zaman ekstra zamanlama ve planlama yapmaları
gerektiği, % 35’inin zamanının çoğunu evde geçirdiği, % 11.7’sinin aynı yüzdelerle
bağımsız hareket edemediği ve ev koşullarında güçlük çektiği görülmektedir. Ev
koşullarında destek sayesinde güçlük çekme durumuna cevap vermeyenler (%13.3),
desteğe ihtiyaç duymadıklarından cevap vermemiştir.
ÖZİDA (2002) Araştırması’na göre, bedensel engellilerin % 61.2’si kendi
başına bağımsız hareket edebilmektedir. Buna göre, ÖZİDA’nın yaptığı araştırmanın
sonuçları, yapılan araştırmanın sonuçları ile benzerlik göstermektedir.
Araştırma sonuçlarına göre, engelli bireylerin çoğunluğunun ev koşullarında
bağımsız hareket edebilmeleri, araştırmaya katılan engelli bireylerin kullandıkları
araç desteği ile ilgili olabilir (Çizelge 8).
Elde edilen bulgulara göre, engellilerin yarısından fazlasının bir yere gideceği
zaman ekstra zamanlama ve planlama yapması gerektiği anlaşılmaktadır. Bu da
olumsuz çevre koşullarının ve destek ihtiyacının göstergesi sayılabilir.
71
Araştırmaya katılan bedensel engellilerin çoğunluğunun destek sayesinde ev içi
koşullarda güçlük çekmediği anlaşılmaktadır.
Buna göre, araştırmaya katılan engellilerin ev içi fiziksel koşulları olabildiğince
uyumlu hale getirdikleri düşünülmektedir. Ev koşullarında bireylere verilen desteğin
engelli
insanların
hayatını
kolaylaştırdığını
ve
olumsuz
olarak
daha
az
etkilendiklerini söylemek mümkündür.
Araştırmaya katılan engellilerin 1/5’inin zamanının çoğunu evde geçirdiği
anlaşılmaktadır.
Zamanının çoğunu evde geçirenlerin sayısı düşük gözükse de, evin dışında zaman
geçirdikleri mekanların, işyeri ve dernek lokali olduğu da unutulmamalıdır.
Buna göre, engellilerin çoğu ekonomik nedenlerle ev içi koşullarda her türlü
düzenlemeyi yapamamaktadır. Engellilerin düşük gelir seviyesi Çizelge 29’da da
görülmektedir.
Elde edilen sonuçlar, ev koşullarında araştırmaya katılan engellilerin 1/3’inin en az
bir nedenden dolayı yaşantılarının olumsuz etkilendiğini göstermektedir.
Çizelge 20 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Fiziksel Engellerle
Karşılaştıklarında Yaşadıkları Duygu Durumuna Göre Dağılımı
Duygular
Stres
Kızgınlık
Üzüntü
Engellenmiş hissediyorum
Bir şey hissetmiyorum
Toplam
S
10
27
31
13
8
89*
%
11.2
30.3
34.8
14.6
9.0
100.0
*Birden fazla cevap verilmiştir.
Çizelge 20’ye bakıldığında, araştırmaya katılan bedensel engellilerin günlük
yaşantılarında
fiziksel
engellerle
karşılaştıklarında
hissettikleri
duygular
görülmektedir. Araştırmaya katılan bedensel engellilerin % 34.8’inin üzüntü, %
30.3’ünün kızgınlık, % 14.6’sının engellenmiş, % 11.2’sinin stres, % 9’unun ise bir
72
şey hissetmediği görülmektedir. Bir şey hissetmediklerini belirtenler, engel
dereceleri düşük olduğundan bu yanıtı vermişlerdir. Görüşme sürecinde, araştırmaya
katılan engelliler isyan ve utanma duygularını da dile getirmişlerdir.
Araştırmacılar, engelsiz insanlar için tasarlanmış çevrede engelli insanların fiziksel
engellere uyum sürecinin stress yarattığını vurgulamaktadır. Ayrıca, yaşam tarzının
bozulması
ve
günlük
yaşantıda
karşılaşılan
güçlükler,
üzüntü,
kızgınlık,
engellenmeyi de beraberinde getirmektedir (Rokach, Lechcier-Kimel ve Safarov,
2006:682). Buna göre, elde edilen sonuçlar, Rokach ve arkadaşlarının (2006) yaptığı
araştırmanın sonuçlarını destekler niteliktedir.
Araştırmada elde edilen sonuçlardan, engellilerin 1/3’inin aynı oranlarda üzüntü ve
kızgınlık, 1/5’inin engellenmiş hissettiği ve 1/10’inin ise stres yaşadığı
anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak, kamusal alanlardaki mimari düzenlemelerin engelliler düşünülerek
tasarlanmadığını ve dolayısıyla gündelik yaşantıda karşılaşılan fiziksel engellerin
engelli bireyi olumsuz etkilediğini söylemek mümkündür.
Aşağıdaki bölümde araştırmaya katılan bedensel engellilerin istihdam açısından
yaşadıkları sosyal dışlanma üzerinde durulacaktır.
3.2.2.İstihdam
Bu bölümde araştırmaya katılan bedensel engellilerin mesleği, iş durumu, iş
yerindeki görevi, iş bulma şekli, iş değiştirme durumu, terfi durumu, iş yaşantısını
etkileyen faktörler, evin geçimini sağlayan bireyler, gelir ve gider durumu, temel
gereksinimlerin karşılanma durumu, bağlı olduğu sosyal güvenlik kuruluşları,
gönüllü ya da resmi kuruluşlardan yardım alma durumları ve aldıkları yardımın
türüne ilişkin bulgular yorumlanacaktır.
73
Çizelge 21 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Mesleklere Göre
Dağılımı
Meslek
Ev hanımı
Memur
İşçi
Serbest
Mesleği yok
Diğer
Toplam
S
3
15
14
13
13
2
60
%
5.0
25.0
23.3
21.7
21.7
3.3
100.0
Çizelge 21’e bakıldığında, bedensel engellilerin % 25’inin memur, %23.3’ünün işçi,
% 21.7’sinin serbest meslek sahibi, % 21.7’sinin mesleğinin olmadığı ve % 5’inin ev
hanımı olduğu görülmektedir.
Araştırmaya katılan bedensel engellilerin yaklaşık yarısının memur ve işçi olduğu,
yaklaşık 1/4'inin ise mesleğinin olmadığı görülmektedir.
Buna göre, araştırmaya katılan bedensel engellilerin yaklaşık 4/5’ünün meslek sahibi
olduğu anlaşılmaktadır.
Çizelge 22 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin İş Durumuna
Göre Dağılımı
İş Durumu
Emekli
İşsiz
Çalışıyor
Hiç çalışmamış
Toplam
S
13
5
33
9
60
%
21.7
8.3
55.0
15.0
100.0
Çizelge 22’de bedensel engellilerin iş durumlarına göre dağılımına bakıldığında, %
55’inin çalışıyor, % 21.7’sinin emekli, % 15’inin hiç çalışmamış ve % 8.3’ünün işsiz
olduğu görülmektedir.
74
Türkiye İstatistik Kurumu (2002) verilerine göre, engelliler içinde işgücüne dahil
olmayan nüfus % 78.29, işgücüne katılım nüfusu % 21.71, işsizlik nüfusu ise %
15.46’dir. Araştırmada elde edilen bulgular ile TİK’in yaptığı araştırmanın sonuçları
farklılık göstermektedir.
Buna göre, araştırmaya katılan bedensel engellilerin yarısından fazlasının çalıştığı ve
iş gücüne katıldıkları ortaya çıkmaktadır.
Çizelge 23 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin İş Yerindeki
Görevine Göre Dağılımı
İş Yerindeki Görevi
Memur
Yönetici
Vasıfsız personel
Kendi işinin sahibi
Diğer
Toplam
S
10
2
29
8
2
51
%
19.6
3.9
56.9
15.7
3.9
100.0
Çizelge 23’e göre, araştırmaya katılan bedensel engellilerin% 56.9’unun vasıfsız
personel, % 19.6’sının memur, % 15.7’sinin kendi işinin sahibi ve % 3.9’unun ise
yönetici olduğu görülmektedir. Çizelge 22’de hiç çalışmamış olan bireylerin Çizelge
23’te iş yerindeki görev dağılımına katılmadığı anlaşılmaktadır.
Buna göre, araştırmaya katılan engellilerin yarısından fazlasının vasıfsız personel
olduğu görülmektedir.
Bu durum araştırmaya katılan engellilerin meslek durumu ve düşük eğitim seviyesi
ile açıklanabilir (Çizelge 21, 37). Buna göre, araştırmaya katılan engellilerin
ekonomik ve kurumsal olarak dışlandığı söylenebilir.
75
Çizelge 24 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin İş Bulma Şekline
Göre Dağılımı
İş Bulma Şekli
Kendim
Arkadaşım
Ailem
Özürlü kontenjanı
KPSS
İŞKUR
Dernek
Toplam
S
20
6
6
4
1
6
8
51
%
39.2
11.8
11.8
7.8
2.0
11.8
15.7
100.0
Çizelge 24’te, araştırmaya katılan bedensel engellilerin iş bulma şekillerine göre
dağılımına bakıldığında, engellilerin % 39.2’sinin işi kendisinin bulduğu, %
15.7’sinin dernek, % 11.8’inin arkadaş, % 11.8’inin aile, % 11.8’inin İŞKUR, %
7.8’inin özürlü kontenjanı ve % 2’sinin ise KPSS vasıtasıyla bulduğu görülmektedir.
Çizelge 22’de hiç çalışmamış olan bireylerin Çizelge 24’te dahil olmadıkları
görülmektedir.
Buna göre, araştırmaya katılan bedensel engellilerin yaklaşık 2/5’sinin işi
kendilerinin bulduğu anlaşılmaktadır.
Çizelge 25 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin İş Değiştirme
Durumuna Göre Dağılımı
İş Değişikliği
Evet
Hayır
Toplam
S
27
24
51
%
52.9
47.1
100.0
Çizelge 25’e bakıldığında, araştırmaya katılan bedensel engellilerin % 52.9’unun iş
değiştirdiği, % 47.1’inin ise iş değiştirmediği görülmektedir. Çizelge 22’de hiç
çalışmamış olan bireylerin Çizelge 25’te dahil olmadıkları anlaşılmaktadır.
76
Buna göre, araştırmaya katılan bedensel engelliler içinde, iş değiştirenler iş
değiştirmeyenlerden daha fazladır.
İş değiştiren bedensel engellilerin iş değiştirmeyenlerden daha fazla olması, iş
yaşantılarındaki olumsuzluklarla açıklanabilir (Çizelge 27).
Çizelge 26 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Terfi Durumuna
Göre Dağılımı
Terfi Durumu
Evet
Hayır
Toplam
S
9
42
51
%
17.6
82.4
100.0
Çizelge 26’da, araştırmaya katılan bedensel engellilerin terfi etme dağılımına
bakıldığında, % 82.4’ünün terfi etmediği, % 17.6’sının terfi ettiği anlaşılmaktadır.
Çizelge 22’de hiç çalışmamış olan bireylerin Çizelge 26’da dahil olmadıkları
anlaşılmaktadır.
Araştırmaya katılan engellilerin 3/4'ünden fazlasının terfi etmediği görülmektedir.
Kitchin ve Shuttleworth (1998)’e göre, engelli insanlar düşük ücretli, az vasıflı ya da
vasıfsız işlerde terfinin çok az bir ihtimal olduğu işlerde çalıştırılmaktadır. Bu sonuç,
elde edilen bulguları destekler niteliktedir.
Elde edilen bulgulara bakıldığında, engellilerin terfi etme durumunun vasıfsız
personel olma ve düşük eğitim seviyesi durumuna bağlı olabileceği düşünülebilir
(Çizelge 23, 36).
Sonuç olarak, bedensel engellilerin çoğunun iş yaşantısında pozisyonlarının
yükselmediği anlaşılmaktadır.
77
Çizelge 27 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin İş Yaşantısını
Etkileyen Faktörlere Göre Dağılımı
İş Yaşantısı
Fiziksel çevre koşulları
Engelim nedeniyle
eğitimim yetersiz
Olumsuz çalışma koşulları
Mesleğim yok
Engelli oluşum
Engelim nedeniyle işverenlerin olumsuz tutumları
Hiçbiri
Toplam
S
24
%
20.2
10
17
13
29
13
13
119*
8.4
14.3
10.9
24.4
10.9
10.9
100
*Birden fazla cevap verilmiştir.
Çizelge 27’de, araştırmaya katılan bedensel engellilerin iş yaşantılarını etkileyen
faktörler, fiziksel çevre koşulları, yetersiz eğitim, olumsuz çalışma koşulları,
mesleğin olmaması, engelli oluş, olumsuz işveren tutumları olarak altı grupta
incelenmiştir. Buna göre, araştırmaya katılan engellilerin % 24.4’ünün engelli oluşu,
% 20.2’sinin fiziksel çevre koşulları, % 14.3’ünün olumsuz çalışma koşulları, %
10.9’unun aynı yüzdelerle mesleğinin olmaması ve olumsuz işveren tutumları, %
8.4’ünün yetersiz eğitim nedeniyle iş yaşantılarının etkilendiği görülmektedir.
Araştırmaya katılan engellilerin % 10.9’unun ise iş yaşantılarını etkileyen faktörlerin
bulunmadığı görülmektedir.
Soru çok seçenekli olduğundan araştırmaya katılan
engelliler, seçenekleri kendi önceliklerine göre cevaplamışlar, bazı seçeneklere cevap
vermemişlerdir.
ÖZİDA (2002) Araştırması’na göre, günlük aktivitelerini yerine getirirken bir
başkasına tam bağımlı olan engellilerin iş yaşantılarında en fazla rahatsızlık
duydukları konu işyerinin fiziki şartlarıdır (% 67,8). İş arkadaşlarının kendisini
kabullenmemesi (% 27.4), mesleki becerilerini kullanamaması (% 27.4), işverenin
olumsuz tutumları (% 27.4) sonra gelmektedir. ÖZİDA’nın yaptığı araştırmanın
sonuçları, araştırmada elde edilen sonuçlarla bazı benzerlikler göstermektedir. Fakat
araştırmamıza katılan engelliler iş yaşantılarını etkileyen koşullar için fiziksel çevre
koşullarından önce engellerini belirtmişlerdir.
78
Araştırmaya katılan engellilerin 1/4’inin engelinden dolayı, 1/5’inin ise fiziksel çevre
koşullarından dolayı iş yaşantılarının olumsuz etkilendiği anlaşılmaktadır
Buna göre, araştırmaya katılanların iş yaşantılarında engellerinin engel teşkil etmesi,
fiziksel çevreden rahatsız olmaları bu çevreye ilişkin olarak varolan fiziksel
tasarımın uygun olmadığının bir göstergesidir. Elde edilen bulgular, engelli bireyin
önce engelinden dolayı sonra da fiziksel çevre koşullarından dolayı dışlanmakta
olduğunu göstermektedir.
Çizelge 28 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Evin Geçimini
Sağlama Durumuna Göre Dağılımı
Evin Geçimi
Ben
Annem
Babam
Eşim
Kardeşlerim
Toplam
S
46
9
26
8
17
106*
%
43.4
8.5
24.5
7.5
16.0
100.0
*Birden fazla cevap verilmiştir.
Çizelge 28’de evin geçimini sağlayan kişi ve/veya kişilere bakıldığında, % 43.4’ünün
kendisinin, % 24.5’inin babasının, % 16’sının kardeşlerinin, % 8.5’inin annesinin ve
% 7.5’inin eşinin evin geçimini sağladığı görülmektedir.
Elde edilen bulgular, evin geçimini sağlayan kişinin daha çok engellilerin kendisinin
olduğunu göstermektedir.
Araştırma sonucuna göre, araştırmaya katılan engelli bireylerin çalışma hayatına
katıldıkları ve evin geçimine katkıda bulundukları anlaşılmaktadır.
79
Çizelge 29 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Gelir Durumuna
Göre Dağılımı
Gelir Durumu
0-500
501-700
701-900
901-1100
1400+
Cevap yok
Toplam
S
22
8
2
9
15
4
60
%
36.7
13.3
3.3
15
25
6.7
100.0
Çizelge 29’a bakıldığında, araştırmaya katılan bedensel engellilerin gelir durumuna
bakıldığında, % 36.7’sinin 0-500 YTL, % 25’inin 1400 YTL ve üzeri, % 15’inin
901-1100 YTL, %13.3’ünün ise 501-700 YTL arasında gelir sahibi olduğu
görülmektedir. Gelir durumuna cevap vermeyenler, düşük gelirlerinden dolayı
utandıklarını ve bu soruyu yanıtlamak istemediklerini belirtmiştir.
Yapılan araştırmalar, dünyanın her yerinde engellilerin çok büyük çoğunluğunun
toplumun yoksul kesimlerinden geldiğini ve yoksulluk içinde yaşadıklarını
göstermektedir (İkizoğlu 2001; Karataş 2002). Elde edilen veriler, bu savı
desteklemektedir.
Buna göre, araştırmaya katılan engellilerin 1/3’inin geliri düzeyinin 500 YTL’nin
altında olduğu anlaşılmaktadır.
Araştırma sonucuna dayanarak, bedensel engellileri koruyan yasal tedbirlerin yeterli
olmadığı, engellilerin kurumsal ve ekonomik olarak dışlandığı söylenebilir.
80
Çizelge 30 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Gider Durumuna
Göre Dağılımı
Gider Durumu
Gelirden daha az
Gelirden daha fazla
Aynı
Cevap yok
Toplam
S
15
25
16
4
60
%
25.0
41.7
26.7
6.7
100.0
Çizelge 30’a bakıldığında, araştırmaya katılan engellilerin % 41.7’sinin giderlerinin
aylık gelirlerinden daha fazla olduğu, %26.7’sinin gelir ve giderlerinin aynı olduğu
ve % 15’inin giderlerinin gelirlerinden daha az olduğu görülmektedir.
Araştırmaya katılan engellilerin yaklaşık yarısının giderlerinin gelirlerinden fazla
olduğu ve 1/4’inin de gelirle giderinin aynı olduğu anlaşılmaktadır.
Buna göre, giderin gelir düzeyinden daha yüksek olması, bireylerin yaşadığı
ekonomik güçlüklerin bir göstergesi sayılabilir.
Çizelge 31 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Gelir Düzeyinin
Temel Gereksinimler İçin Yeterlilik Düzeyine Göre Dağılımı
Temel Gereksinimler
Sağlık
Gıda
Eğitim
Konut
Eğlence
Tatil
Giyecek
Yeterli
S
23
26
19
26
17
18
26
%
38.3
43.3
28.1
43.3
28.3
30.0
43.3
Yetersiz
S
37
34
41
34
43
42
34
%
61.7
56.7
71.9
56.7
71.7
70.0
56.7
Toplam
S
60
60
60
60
60
60
60
%
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
100.0
Çizelge 31’de, araştırmaya katılan bedensel engellilerin temel gereksinimleri yedi
gruba bölünerek yeterlilik düzeyleri incelenmiştir. Buna göre, araştırmaya katılan
bedensel engellilerin % 71.9’unun eğitim, % 71.7’sinin eğlence, % 70’inin tatil, %
81
61.7’sinin sağlık, % 56.7’sinin aynı yüzdelerle gıda, konut ve giyecek açısından
gereksinimlerinin karşılanmadığı görülmektedir.
Elde edilen sonuçlara göre, araştırmaya katılan engellilerin yaklaşık 3/4’ünün eğitim,
eğlence ve tatil ihtiyaçları, yaklaşık 3/5’ünün sağlık, yarısından fazlasının ise gıda,
konut ve giyecek ihtiyaçlarının karşılanmadığı anlaşılmaktadır.
Bu sonuçlara göre, araştırmaya katılan engellilerin gider düzeylerinin gelir
düzeylerinden yüksek olmasının (Çizelge 30), temel gereksinimlerinin karşılanması
yönünde de yetersizliklere sebep olduğu söylenebilir. Temel gereksinimlerin
karşılanmasında yeterlilik düzeyi en düşük olan eğitim olarak görülmekte, bu durum
da eğitim alanındaki ihtiyaçları görünür kılmaktadır.
Sonuçta, genel olarak engellilerin temel gereksinimlerinin karşılanmadığı ve
yoksullukla karşı karşıya geldikleri anlaşılmaktadır. Engellilerin gereksinimlerinin
karşılanmaması engellilere yönelik hizmetlerin ve yasal düzenlemelerin yetersizliği
ile açıklanabilir. Buna göre, araştırmaya katılan engellilerin kurumsal ve ekonomik
olarak dışlandığı söylenebilir.
Çizelge 32 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Sosyal Güvenlik
Durumuna Göre Dağılımı
Sosyal Güvenlik Durumu
SSK
Emekli Sandığı
Sosyal güvencesi yok
Toplam
S
44
6
10
60
%
73.3
10.0
16.7
100.0
Çizelge 32’ye bakıldığında, araştırmaya katılan bedensel engellilerin % 73.3’ünün
SSK’ya, % 10’unun Emekli Sandığı’na bağlı olduğu ve % 16.7’sinin ise sosyal
güvencesinin bulunmadığı görülmektedir.
Türkiye İstatistik Kurumu (2002) Araştırması’na göre, engellilerin % 52.45’inin
sosyal güvencesi bulunmamakta, % 47.55’inin sosyal güvencesi bulunmaktadır.
82
Buna göre, TİK’in yaptığı araştırmanın sonuçları, yapılan araştırmadaki sonuçlarla
farklılık göstermektedir.
ÖZİDA (2002) Araştırması’nın sonuçlarına göre, engel türüne bakılmaksızın,
bireylerin yarısından fazlası (% 65) bir sosyal güvenlik kuruluşuna üyedir.
ÖZİDA’nın araştırma sonuçları, yapılan araştırmanın sonuçlarıyla benzerdir.
İkizoğlu (2001) ve Karataş (2002)’a göre, düşük gelir ve sosyal güvenlik
uygulamalarının yetersiz olması, engelli insanlar arasında geniş bir yoksulluğa sebep
olmaktadır.
Bu araştırmada, araştırmaya katılan engellilerin 4/5’ünün bir sosyal güvenlik
kuruluşuna üye olduğu ve bu anlamda hizmetlerden yararlanma imkanı bulduğu
tespit edilmiştir. Fakat, bu durum engellilerin refah ve gelir düzeyi konusunda
yetersiz kalmakta, yasal düzenlemelere olan ihtiyacı göstermektedir (Çizelge 29, 30,
31).
Sonuç olarak, çalışan engellilerin sosyal güvenliğe sahip oldukları anlaşılmaktadır.
Çizelge 33 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Gönüllü ya da
Resmi Kuruluşlardan Yardım Alma Durumuna Göre Dağılımı
Yardım Alma Durumu
Evet
Hayır
Toplam
S
5
55
60
%
8.3
91.7
100.0
Çizelge 33’e bakıldığında, engellilerin % 91.7’sinin gönüllü ya da resmi
kuruluşlardan ayni ya da nakdi yardım almadığı görülmektedir.
Araştırma sonuçlarına göre, araştırmaya katılan engellilerin büyük bir bölümünün
ayni ya da nakdi yardım almadığı anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak, engellilere sunulan yardımların çok sınırlı ve yetersiz olduğu
görülmektedir. Buna göre, araştırmaya katılan engellilerin sosyal destekten yoksun
oldukları, bu anlamda kurumsal ve ekonomik dışlanma yaşadıkları anlaşılmaktadır.
83
Çizelge 34 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Aldıkları Yardım
Türüne Göre Dağılımı
Alınan Yardım Türü
Nakdi
Ayni ve nakdi
Toplam
S
2
3
5
%
40
60
100
Çizelge 34’e göre, gönüllü ya da resmi kuruluşlardan yardım alan engellilerin % 60’ı
hem ayni hem nakdi yardım almakta, % 40’ı ise sadece nakdi yardım almaktadır.
Elde edilen bu sonuç da, çizelge 33’teki sonuçları desteklemektedir.
Aşağıdaki bölümde araştırmaya katılan bedensel engellilerin eğitim açısından
yaşadıkları sosyal dışlanma üzerinde durulacaktır.
3.2.3. Eğitim
Bu bölümde, araştırmaya katılan bedensel engellilerin anne ve babalarının ve
kendilerinin eğitim durumu ele alınacak, engellilerin eğitim aldığı kurum çeşidi,
eğitim yaşantıları hakkındaki düşünceleri ve eğitim almalarını engelleyen faktörlere
ilişkin bulgular yorumlanacaktır.
Çizelge 35: Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Annelerinin Eğitim
Durumuna Göre Dağılımı
Annenin Eğitim Durumu
Okuma yazma bilmiyor
Yalnızca okuma yazma biliyor
İlkokul mezunu
Ortaokul mezunu
Lise mezunu
Cevap yok
Toplam
S
25
9
22
1
2
1
60
%
41.7
15.0
36.7
1.7
3.3
1.7
100.0
Çizelge 35’te, araştırmaya katılan bedensel engellilerin annelerinin eğitim
düzeylerine bakıldığında, % 41.7’sinin okuma yazma bilmediği, % 36.7’sinin ilkokul
84
mezunu olduğu, % 15’inin yalnızca okuma yazma bildiği, % 3.3’ünün lise mezunu
ve % 1.7’sinin ortaokul mezunu olduğu görülmektedir.
Buna göre, araştırmaya katılan engellilerin annelerinin yaklaşık 2/5’sinin okuma
yazma bilmediği anlaşılmaktadır.
Bu sonuçlar, araştırmaya katılan bedensel engellilerin annelerinin eğitim seviyesinin
çok düşük olduğunu göstermektedir.
Çizelge 36 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Babalarının
Eğitim Durumuna Göre Dağılımı
Babanın Eğitim Durumu
Okuma yazma bilmiyor
Yalnızca okuma yazma biliyor
İlkokul mezunu
Ortaokul mezunu
Lise mezunu
Üniversite mezunu
Toplam
S
7
8
34
5
4
2
60
%
11.7
13.3
56.7
8.3
6.7
3.3
100.0
Çizelge 36’ya bakıldığında, araştırmaya katılan bedensel engellilerin babalarının
eğitim düzeylerine bakıldığında, % 56.7’sinin ilkokul mezunu olduğu, % 13.3’ünün
yalnızca okuma yazma bildiği, % 11.7’sinin okuma yazma bilmediği, 8.3’ünün
ortaokul mezunu, % 6.7’sinin lise mezunu ve % 3.3’ünün üniversite mezunu olduğu
görülmektedir.
Buna göre, araştırmaya katılan engellilerin babalarının yarısından fazlasının ilkokul
mezunu olduğu anlaşılmaktadır.
Çizelge 35’teki sonuçlara benzer olarak, araştırmaya katılan bedensel engellilerin
babalarının da eğitim seviyelerinin düşük olduğu anlaşılmaktadır.
85
Çizelge 37 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Eğitim Durumuna
Göre Dağılımı
Engellinin Eğitim Durumu
Okuma yazma bilmiyor
Yalnızca okuma yazma biliyor*
İlkokul mezunu
Ortaokul mezunu
Lise mezunu
Üniversite mezunu
Toplam
S
3
3
24
6
21
3
60
%
5.0
5.0
40.0
10.0
35.0
5.0
100.0
*Yalnızca okuma yazma bilenler ilkokul terktir.
“Engelli
oluşum
nedeniyle
okul
beni
almak
istemedi,
Milli
Eğitim
Bakanlığı’ndan dilekçeyle zorla okula kabul edildim” (34 yaşında ortopedik
engelli).
Çizelge 37’de, araştırmaya katılan bedensel engellilerin eğitim düzeylerine
bakıldığında, % 40’ının ilkokul mezunu, % 35’inin lise mezunu ve % 10’unun
ortaokul mezunu olduğu, % 5’inin okuma yazma bilmediği, % 5’inin yalnızca okuma
yazma bildiği ve % 5’inin üniversite mezunu olduğu ortaya çıkmaktadır.
ÖZİDA (2002) Araştırma sonuçlarına göre, genel nüfusun % 12,9'u okuma yazma
bilmezken, engellilerde bu oran üç kat daha fazladır (% 36,3). Bu dramatik farklılığın
yanı sıra, engellilerde ilkokul ve öncesi eğitim düzeyine sahip olanların oranı %
84,2'dir. Bu sonuç, engellilerin eğitim seviyelerinin ilkokul düzeyinde yoğunlaştığını
göstermektedir.
Elde
edilen
bulgular,
ÖZİDA’nın
sonuçlarıyla
benzerlik
göstermektedir.
Türkiye İstatistik Kurumu (2002) Araştırması’na göre, engellilerin % 63.67’si okuma
yazma bilmekte, % 36.33’ü okuma yazma bilmemektedir. Bu sonuca göre, okuma
yazma bilen engelliler, okuma yazma bilmeyenlerden daha fazladır. Araştırma
sonucunda elde edilen bulgular, TİK’in araştırma sonuçlarını desteklemektedir.
86
Yapılan araştırma, sadece İstanbul ilindeki ulaşılabilen sivil toplum örgütlerinde
yapıldığı için, yapılan diğer araştırmaların genel nüfusu kapsayan araştırma
sonuçlarından yüzde olarak farklılıklar da göstermektedir.
Elde edilen sonuçlara göre ise, araştırmaya katılan bedensel engellilerin 2/5’sinin
ilkokul mezunu, yaklaşık 1/3’inin ise lise mezunu olduğu görülmektedir.
Buna göre, ilkokul mezunlarının yoğunluğu eğitim seviyesi düşük bir engelli
kitlesinin varlığını göstermektedir. Bu sonuçlarda lise mezunu sayısınının ilkokul
mezunu sayısına yakın olması, lise mezunlarının genelde ilkokuldan sonra
eğitimlerine dışardan devam etmelerinden kaynaklanmaktadır (Çizelge 38). Genel
eğitim kurumlarında eğitim görmeleri göreli olarak ilkokul döneminde mevcuttur.
Sonuç olarak, bu durumun başlıca nedeni maddi, engelli oluşu ve fiziksel çevre
koşulları nedeniyle “engellilerin engellenmesinden” kaynaklanmaktadır (Çizelge 40).
Buna göre, araştırmaya katılan engellilerin eğitim hizmetlerinden ve olanaklarından
yararlanamadığını, kurumsal ve ekonomik olarak dışlandığını söylemek mümkündür.
Çizelge 38 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Okul Çeşidine
Göre Dağılımı
Okul Çeşidi
Genel eğitim kurumu
Özel eğitim kurumu
Cevap yok *
Toplam
Dışarıdan **
S
56
1
3
60
12
%
93.3
1.7
5.0
100.0
20.0
*Cevap vermeyenler eğitim sistemine dahil olmamış kişilerdir.
**Dışarıdan eğitim görenler genel eğitim sistemi içindedir.
Çizelge 38’e bakıldığında, genel eğitim kurumlarında eğitim görenlerin sayısı %
93.3, özel eğitim kurumlarında eğitim görenlerin sayısı ise % 1.7’dir. Bunun yanında
genel eğitim kurumunda okuyup dışardan okul bitirenlerin sayısı ise % 20’ dir.
ÖZİDA (2002) Araştırması’na göre, bedensel engellilerin genel olarak eğitim
hizmetlerinden yararlanma sayıları düşük olup eğitim hizmetini ağırlıklı olarak %
87
90.8 sayısınında resmi normal okullardan almaktadır. ÖZİDA’nın yapmış olduğu
araştırmanın sonuçları, elde edilen sonuçlar ile benzerlik göstermektedir.
Araştırmaya katılan bedensel engellilerin çoğunun genel eğitim kurumlarında
okuduğu, tamamına yakınının özel eğitim kurumlarından yararlanmadıkları
anlaşılmaktadır. Bununla birlikte eğitim seviyesinin düşüklüğü, genel eğitim
sistemindeki yapılandırmaların yetersiz olduğu konusunda fikir vermektedir.
Çizelge 39 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Eğitim Yaşantısını
Etkileyen Faktörlere Göre Dağılımı
Eğitim Yaşantısı
Eğitim kurumuna erişimde
zorluk yaşamıyordum
Bina içi yapı ve düzenlemeleri
yeterliydi
Sınıf içinde ilave yardıma ve
desteğe ihtiyaç duymuyordum
Öğretmenlerin tutumları
olumluydu
Engelsiz akranlarım tarafından
destek görüyordum
Finansal güçlükler
yaşamıyordum
Okul aktivitelerine
katılıyordum
Evet
S
%
Hayır
S
%
Toplam
S
%
18
43.9
23
56.1
41
100.0
18
43.9
23
56.1
41
100.0
24
58.5
17
41.5
41
100.0
31
75.6
10
24.4
41
100.0
33
80.5
8
19.5
41
100.0
9
22.0
32
78.0
41
100.0
23
56.1
18
43.9
41
100.0
“Herkes tenefüse çıkardı, ben sınıfta yalnız başıma otururdum. Tuvalet
ihtiyacım için annem tenefüslerde gelirdi. Okul bitince dünyaya küstüm. Onlar
büyüdükçe seni tanımamazlıktan gelmeye başladılar. Onlar bir yerlere geldiler,
ben kaldım” (21 yaşında ortopedik engelli).
Çizelge 39’a bakıldığında, araştırmaya katılan bedensel engellilerin % 78’inin eğitim
yaşantılarında finansal güçlük yaşadıkları, % 56.1’inin eğitim kurumuna erişimde
güçlük çektikleri ve bina içi yapı/düzenlemeleri yeterli bulmadıkları, % 43.9’unun
okul aktivitelerine katılmadıkları, % 41.5’inin sınıf içinde ilave yardıma ve desteğe
88
ihtiyaç duydukları, % 24.4’ünün öğretmenlerin tutumlarını olumlu bulmadığı, %
19.5’inin engelsiz akranları tarafından destek görmediği görülmektedir.
Eğitim yaşantıları hakkında cevap veren engelli nüfusunu 41 kişinin temsil etmesi,
araştırmaya katılan bazı engellilerin öncelikle engellerinin ortaya çıkış zamanının,
eğitim
yaşantılarından
sonrasına
denk
gelmesiyle
ilgilidir.
Ayrıca,
engel
derecelerinin düşüklüğü nedeniyle, eğitim yaşantılarında engele bağlı hiç bir güçlük
yaşamayanlar da sorulara cevap vermemiştir.
Karataş (1997-1998:12)’ın belirttiği gibi, fiziksel çevre çeşitli engelli gruplarının
gereksinimlerini karşılayacak biçimde tasarlanıp inşa edilmemiştir. Kitchin
(1998:346) ise, bina düzenlemelerinin ve mimari uygulamaların engelli insanları
dışladığını, kent mekanlarının sanki engellilerin hiç bir yere gidememesi için
tasarlandığını belirtmiştir. Buna göre, yapılan araştırmadaki sonuçlar bu bilgileri
destekler niteliktedir.
Bilgin (1997:22)’e göre, eğitim kurumlarının mimari yapısının bedensel engelli
bireylerin erişebileceği ve yararlanabileceği şekilde inşa edilmemiş olması da önemli
bir sorundur. Özel okullar dışında çoğu eğitim binasında tekerlekli sandalye kullanan
bireyler düşünülmemiştir. Yapılan araştırmada elde edilen sonuçlar da benzerlik
göstermektedir.
Bilgin (1997:22), bazı durumlarda engelli gençlerin okul gezilerine ya da ek okul
aktivitelerine tam katılımının zor olabildiğini, sınıf içerisinde ekstra yardım ve
desteğe ihtiyaç duyabileceğini belirtmiştir. Fakat, elde edilen sonuçlar, bu bilgiyi
destekler nitelikte değildir.
Bazı araştırmacılar (Shevlin, Kenny ve McNeela, 2004; McDougall, DeWit, King,
Miller ve Killip:2004; Carpenter ve Readman 2006), engelli öğrenciler için eğitim
yaşantılarında en büyük engelin olumsuz akran ve öğretmen tutumları olduğunu
belirtmişlerdir. Fakat bu sonuç, yapılan araştırmada elde edilen sonuçlar ile farklılık
göstermektedir.
89
Elde edilen sonuçlara göre, araştırmaya katılan engellilerin 3/4’ünün eğitim
yaşantılarında finansal güçlük yaşadıkları, yarısından biraz fazlasının eğitim
kurumuna erişimde güçlük çektikleri ve bina içi yapı/düzenlemeleri yeterli
bulmadıkları, yaklaşık 2/5’sinin okul aktivitelerine katılmadığı, 2/5’sinin sınıf içinde
ilave yardıma ve desteğe ihtiyaç duyduğu, 1/4'inin öğretmenlerin tutumlarını olumlu
bulmadığı
ve
1/5’inin
engelsiz
akranları
tarafından
destek
görmediği
anlaşılmaktadır.
Araştırmaya katılan engellilerin eğitim yaşantısını etkileyen en önemli faktörlerin
maddi durum ve fiziksel çevre koşulları olduğu anlaşılmaktadır.
Çizelge 40: Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Eğitim Yaşantısını
Engelleyen Faktörlere Göre Dağılımı
Eğitim Yaşantısı
Fiziksel Çevre Koşulları
Engelim
Maddi sorunlar
Olumsuz tutumlar
Motivasyon eksikliği
Toplam
S
15
18
28
4
13
78*
%
19.2
23.1
35.9
5.1
16.7
100.0
*Birden fazla cevap verilmiştir.
Çizelge 40’ta, araştırmaya katılan bedensel engellilerin % 35.9’unun maddi sorunlar,
% 23.1’inin engelli oluşları, % 19.2’sinin fiziksel çevre koşulları, % 16.7’sinin
motivasyon eksikliği ve % 5.1’inin ise olumsuz tutumlar nedeniyle eğitim
olanaklarının engellendiği görülmektedir.
Elde edilen sonuçlar, Çizelge 39’un sonuçlarıyla benzerlik göstermektedir. Eğitim
yaşantılarını engelleyen faktörler için, araştırmaya katılan engellilerin 1/3’i
ekonomik güçlükleri, 1/4’i engelli oluşu ve 1/5'i ise fiziksel çevre koşullarını
belirtmiştir.
Araştırmaya katılan engellilerin bir kısmı, eğitim kurumuna ulaşabilmek için sırtta
kucakta taşındığını ya da tekerlekli sandalyesi olmadığı için emekleyerek gittiğini ve
90
bu koşulların onları çok zorladığını belirtmiştir. Bu koşullar altında, bedensel engelli
bireylerin eğitim sistemine dahil olması engellenmektedir denilebilir.
Bunun yanında, araştırmaya katılan engellilerin bazıları, düşük ekonomik gelir
nedeniyle küçük yaşta çalışmak zorunda kaldıklarını ve bu nedenle okuyamadıklarını
dile getirmişlerdir.
Buna göre, eğitim sisteminde bedensel engellilerin kurumsal ve ekonomik olarak
dışlandığını söylemek mümkündür.
Aşağıda, araştırmaya katılan engellilerin rehabilitasyon açısından sosyal dışlanma
durumu üzerinde durulacaktır.
3.2.4. Rehabilitasyon
Bu bölümde araştırmaya katılan bedensel engellilerin rehabilitasyon hizmeti alma
durumu, alınan rehabilitasyon hakkındaki düşünceleri, alınan rehabilitasyonu
yeniden alma ihtiyacı, ihtiyaç duyduğu rehabilitasyon hizmetleri, rehabilitasyon
hizmetlerine ihtiyaç duymama nedenlerine ilişkin bulgular yorumlanacaktır.
Çizelge 41 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Rehabilitasyon
Hizmeti Alma Durumuna Göre Dağılımı
Rehabilitasyon Hizmeti Alma
Evet
Hayır
Toplam
S
4
56
60
%
6.7
93.3
100.0
Çizelge 41’e bakıldığında, araştırmaya katılan bedensel engellilerin % 93.3’ünün
rehabilitasyon hizmeti almadığı, % 6.7’sinin ise rehabilitasyon hizmeti aldığı
görülmektedir.
ÖZİDA (2002) Araştırması’na göre, bakım ve rehabilitasyon hizmetlerinden
yararlanan bedensel engellilerin sayısı % 7, yararlanmayanların sayısı ise % 93’tür.
91
Buna göre, yukarıda elde edilen sonuçlar ÖZİDA’nın yaptığı araştırma sonucu ile
benzerlik göstermektedir.
Araştırmaya katılan bedensel engellilerin tamamına yakınının rehabilitasyon
hizmetlerinden yararlanmadıkları anlaşılmaktadır.
Araştırmaya katılan engelliler görüşmede, tıbbi, mesleki ve toplumsal açıdan
gereksinimleri olduğunu belirtmelerine rağmen, rehabilitasyon hizmetlerinden
yararlanmamaları üzerinde durulması gereken bir noktadır. Araştırmaya katılan
engellilerin bir kısmı, sigorta ödeneklerinin rehabilitasyon alanındaki hizmetler için
yeterli olmayacağını söyleyip hizmete başvurmayı bile denememiştir. Fiziksel çevre
koşullarını da belirtip hizmete erişimin zorluğuna dikkat çekmişlerdir. Bunun
yanında engellilerin büyük bir kısmının rehabilitasyon hizmetleri hakkında
bilgilerinin olmadığı anlaşılmıştır. Bu duruma göre, rehabilitasyon hizmetlerinin
yetersiz olduğu, engellilerin haklarının korunmadığı ve dolayısıyla bu alanda
dışlanma yaşadıkları söylenebilir.
Çizelge 42 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Aldığı
Rehabilitasyon Hizmeti Türüne Göre Dağılımı
Rehabilitasyon Türü
Tıbbi rehabilitasyon
Mesleki rehabilitasyon
Sosyal rehabilitasyon
Toplam
S
2
2
4
%
50.0
50.0
100.0
Çizelge 42’ye göre, araştırmaya katılan engellilerin aldığı rehabilitasyon hizmetlerine
bakıldığında, % 50’sinin tıbbi rehabilitasyon, % 50’sinin ise mesleki rehabilitasyon
aldığı görülmektedir. Araştırmaya katılan bedensel engelliler içerisinde sosyal
rehabilitasyon hizmeti alan olmadığı anlaşılmaktadır.
Araştırmada, rehabilitasyon hizmeti almış bedensel engelliler arasında sosyal
rehabilitasyon hizmetinin hiç alınmamış olması, bedensel engellilerin rehabilitasyon
alanındaki öncelikli ihtiyaçlarından kaynaklanıyor olabilir (Çizelge 45).
92
Sonuç olarak, engellilerin aldığı rehabilitasyon hizmetlerinin yeterli olmadığı
anlaşılmaktadır.
Çizelge 43 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Aldıkları
Rehabilitasyon Hakkındaki Düşüncelerine Göre Dağılımı
Evet
Aldıkları Rehabilitasyon
Hakkındaki Düşünceleri
Uzman personel yeterliydi
Toplumsal katılımım arttı
Kişisel ihtiyaçlarım karşılandı
Kişisel gelişimime katkıda
Bulundu
Hayır
Toplam
S
4
2
3
%
100.0
50.0
75.0
S
2
1
%
50.0
25.0
S
4
4
4
%
100.0
100.0
100.0
3
75.0
1
25.0
4
100.0
Çizelge 43’te, araştırmaya katılan engellilerin aldıkları rehabilitasyon hizmeti
hakkındaki düşüncelerine göre, rehabilitasyon hizmeti alanların tamamının uzman
personeli yeterli bulduğu, % 75’inin hem kişisel ihtiyaçlarının karşılandığı hem de
kişisel gelişimine katkıda bulunduğu ve % 50’sinin de toplumsal katılımının arttığı
görülmektedir.
Buna göre, rehabilitasyon alan engellilerin rehabilitasyon hizmetlerinden katkı
sağladıkları anlaşılmaktadır.
Çizelge 44: Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Aldıkları
Rehabilitasyonu Yeniden Alma İhtiyacına Göre Dağılımı
Aldıkları Rehabilitasyonu
Yeniden Alma İhtiyacı
Evet
Hayır
Toplam
S
2
2
4
%
50.0
50.0
100.0
Çizelge 44’te, araştırmaya katılan engellilerin % 50’sinin aldıkları rehabilitasyonu
yeniden almaya ihtiyaç duydukları görülmektedir.
93
Buna göre, aldıkları rehabilitasyon hizmetini yeniden almaya ihtiyaç duyanların
ihtiyaçlarının karşılanmadığı söylenebilir.
Çizelge 45 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin İhtiyaç
Duydukları Rehabilitasyon Hizmetlerine Göre Dağılımı
Rehabilitasyon İhtiyacı
Tıbbi rehabilitasyon
Mesleki rehabilitasyon
Sosyal rehabilitasyon
İhtiyaç duymuyorum
Toplam
S
14
20
4
31
69*
%
20.3
29.0
5.8
45.0
100.0
*Birden fazla cevap verilmiştir.
Çizelge 45’e bakıldığında, bedensel engellilerin rehabilitasyon hizmeti ihtiyacına
bakıldığında, sayısı % 45’inin rehabilitasyon hizmetine ihtiyaç duymadıkları, %
29’unun mesleki rehabilitasyona, % 20.3’ünün tıbbi rehabilitasyona, % 5.8’inin
sosyal rehabilitasyona ihtiyaç duyduğu görülmektedir.
Buna göre, araştırmaya katılan engellilerin yaklaşık yarısı rehabilitasyon hizmetine
ihtiyaç duymayanlardan oluşmaktadır. Bununla birlikte araştırmaya katılan
engellilerin yaklaşık 1/3’inin mesleki ve 1/5'inin ise tıbbi rehabilitasyon ihtiyacı
olduğu görülmektedir.
Araştırmaya katılan engellilerin sağlık ve mesleki alanlardaki ihtiyaçlarının öncelikli
olduğunu söylemek mümkündür. Araştırmaya katılan bedensel engellilerin
yarısından fazlasını vasıfsız personelin oluşturduğunu ve iş yaşantılarını olumsuz
etkileyen faktörler içerisinde engelli oluşlarının ilk sırada olduğu hatırlanacak olursa,
araştırmaya katılan engellilerin öncelikli rehabilitasyon ihtiyaçlarının sağlık ve
mesleki rehabilitasyon olmasını olağan karşılamak gerekir (Çizelge 23, 27).
Sonuç
olarak,
araştırmaya
katılan
engellilerin
yarısından
rehabilitasyon hizmetine ihtiyaç duyduğu anlaşılmaktadır.
biraz
fazlasının
94
Çizelge 46 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Rehabilitasyon
Hizmetlerine İhtiyaç Duymama Sebepleri
Rehabilitasyona İhtiyaç
Duymama Nedenleri
Rehabilitasyon hizmetlerinin bir katkısı olacağını düşünmüyorum
Dernek yeterli
Kendi kendime yeterliyim
Bilgi sahibi değilim
Rehabilitasyona ayıracak zamanım yok
Toplam
S
14
4
14
12
4
48*
%
29.2
8.3
29.2
25.0
8.3
100.0
*Birden fazla cevap verilmiştir.
Çizelge 46’da, rehabilitasyon hizmetlerine ihtiyacı olmayanların nedenlerine
bakıldığında, araştırmaya katılan engellilerin % 29.2’sinin aynı yüzdelerle
rehabilitasyon hizmetlerinin bir katkısı olmayacağını ve kendi kendine yeterli
olduklarını düşündükleri, % 25’sinin bilgi sahibi olmadıkları, % 8.3’ünün aynı
yüzdelerle derneği yeterli buldukları ve rehabilitasyona ayıracak zamanlarının
olmadığı görülmektedir.
Buna göre, araştırmaya katılan engellilerin yaklaşık 1/3’inin aynı oranla
rehabilitasyon hizmetlerinin bir katkısı olacağını düşünmediği ve kendi kendine
yeterli olduğunu düşündüğü ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, engellilerin 1/4’i ise
bilgilerinin olmadığını belirtmektedir.
Araştırmada elde edilen sonuçlara göre, bu alandaki hizmet ve uygulamaların
yetersiz olduğu söylenebilir. Bu durum da yine, kurumsal ve ekonomik dışlanma
sorununu gündeme getirmektedir.
Aşağıdaki bölümde, araştırmaya katılan engellilerin sağlık açısından yaşadığı sosyal
dışlanma üzerinde durulacaktır.
3.2.5. Sağlık Hizmetleri
Bu bölümde, araştırmaya katılan bedensel engellilerin varolan sağlık hizmetleri
hakkındaki düşünceleri ele alınacak ve buna ilişkin bulgular yorumlacaktır.
95
Çizelge 47 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Sağlık Hizmetleri
Hakkındaki Düşüncelerine Göre Dağılımı
Sağlık Hizmetleri
Sağlık hizmetlerine
erişimde zorluk çekmiyorum
Sağlık kurumlarındaki
muayehanelerden memnunum
Sağlık uzmanları iyi
davranıyor
Sağlık uzmanlarıyla her
konuyu rahatça konuşabiliyorum
Kişisel yardım ihtiyacı
duymuyorum
Engelim nedeniyle ilave
harcamalar yapmam gerekmiyor
Sigorta ödenekleri sağlık
alanındaki ihtiyaçlarımı karşılıyor
%
Cevap
yok
S
%
Top
lam
S
%
38
63.3
-
-
60
100.0
31.7
40
66.7
1
1.7
60
100.0
30
50.0
25
41.7
5
8.3
60
100.0
38
63.3
20
33.3
2
3.3
60
100.0
36
60.0
24
40.0
-
-
60
100.0
23
38.3
36
60.0
1
1.7
60
100.0
28
46.7
29
48.3
3
5.0
60
100.0
Evet
S
%
Hayır
S
22
36.7
19
“Devlet hastahenelerindeki kuyruklarda ömrümüz geçiyor, bir imza gerek,
saatlerce bekliyoruz, o yüzden özele gidiyoruz, kolaylıklar yapılması gerekiyor”
(24 yaşında bir omurilik felçlisi).
Çizelge 47’de bedensel engellilerin sağlik hizmetleri hakkındaki düşüncelerine
bakıldığında, % 66.7’sinin sağlık kurumlarındaki muayehanelerden memnun
olmadıkları, % 63.3’ünün sağlık hizmetlerine erişimde zorluk çektikleri, % 60’ının
engeli nedeniyle ilave harcamalar yapması gerektiği, % 48.3’ünün sigorta
ödeneklerinin sağlık alanındaki ihtiyaçlarını karşılamadığını düşündükleri, %
41.7’sinin sağlık uzmanlarının iyi davranmadığını düşündükleri, % 40’ının kişisel
yardım ihtiyacı duydukları ve % 33.3’ünün sağlık uzmanlarıyla her konuyu rahatça
konuşamadıkları ortaya çıkmaktadır. Araştırmada bazı sorulara cevap verilmemesi,
araştırmaya katılan engellilerin çekimser kalmalarından kaynaklanmaktadır.
ÖZİDA (2002) Araştırması’na göre, sağlık hizmetinden yararlandığını söyleyenlerin
sayısı % 58,3'tür. Bedensel engellilerin yarısından sadece biraz fazlası sağlık hizmeti
almaktadır.
96
Elde
edilen
bulgulara
göre,
engellilerin
yarısından
fazlasının
sırasıyla
muayehanelerden memnun olmadığı, sağlık hizmetlerine erişimde zorluk çektiği ve
engeli nedeniyle ek harcama yapması gerektiği, engellilerin yaklaşık yarısının da
sigorta ödeneklerini yetersiz bulduğu anlaşılmaktadır.
Bununla birlikte, araştırmaya katılan engellilerin yarısının sağlık uzmanlarının iyi
davrandığını düşündüğü ve engellilerin yarısından fazlasının ise sağlık uzmanlarıyla
her konuyu rahatça konuşabildiği görülmektedir.
Sağlık hizmetlerinde kişisel yardım ihtiyacı duymayanlar ise engellilerin yarısından
fazladır. Bu durum, engellilerin engel derecesi ve kullandıkları araç desteği ile
açıklanabilir (Çizelge 9, 10).
Elde edilen bulgular, sigorta ödeneklerinin yetersizliğini, ek harcama yapılmasının
gerektiğini ve dolayısıyla sağlık hizmeti alanındaki hizmetlerin de yetersizliğini
göstermektedir. Bu duruma, fiziksel çevre koşullarından dolayı sağlık kurumlarına
erişim sorunları, muayehanelerin uygunsuzluğu da eklenince bedensel engelli
bireylerin sağlık hizmetlerinden yararlanma olanağı sekteye uğramaktadır.
Sonuca göre, araştırmaya katılan bedensel engellilerin sağlık hizmetlerinden
yeterince yararlanamadıkları söylenebilir. Araştırmaya katılan engellilerin bir kısmı,
sağlık hizmetlerinde yanlış tedavi sürecinin sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini
belirtmiştir. Bu noktada eğitimli sağlık uzmanları kadrosunun eksikliği ortaya
çıkmaktadır. Engelliler, gereken tedavi sürecinden mahrum olduklarını, özellikle
fizik tedavi ve araç desteği konusunda ciddi sorunlar yaşadıklarını ifade etmişlerdir.
Araştırmaya katılan engelliler, ihtiyaç duydukları fizik tedavi hizmetinin ve uzun
süre ihtiyaçlarını karşılayacak bir tekerlekli sandalyenin sigorta ödeneklerinin çok
üstünde olduğunu belirtmişlerdir. Sonuçta, her yıl sağlık raporunun yenilenmesi
prosedürü, fiziksel çevre koşulları dolayısıyla sağlık hizmetlerine erişim sorunu,
varolan
hizmetin
içeriği
ve
kalitesi
kurumsal
ve
ekonomik
dışlanmayı
göstermektedir.
Genel olarak, araştırmaya katılan engellilerin kurumsal ve ekonomik açıdan
yaşadıkları dışlanmaya bakıldığında, fiziksel çevre koşulları açısından; araştırmaya
97
katılan engellilerin 2/3’sinin kamusal alanlardaki mimari düzenlemeleri yetersiz
bulduğu, 1/5’inin ev içi mimari düzenlemeleri yetersiz bulduğu, fiziksel engellerle
karşılaştıklarında, 1/3’inin aynı oranlarda üzüntü ve kızgınlık, 1/5’inin ise
engellenmiş hissettiği belirlenmiştir. İstihdam alanında ise ; meslek sahibi olan
engellilerin daha fazla olduğu; engellilerin yarısından fazlasının çalışmakta olduğu,
fakat aynı zamanda engellilerin yarısından fazlasının vasıfsız personel olduğu,
engelliler arasında terfi edenlerin çok düşük bir nüfusa (% 11.5) sahip olduğu; iş
yaşantılarını etkileyen faktörler içerisinde engelli oluşlarının (% 24.4) ve fiziksel
çevre koşullarının (% 20.2) ilk sırada yer aldığı tespit edilmiştir. Engellilerin yaklaşık
1/3’inin gelir seviyesinin 500 YTL’nin altında olduğu; engellilerin çoğunun temel
gereksinimlerini karşılamada yetersiz kaldığı; engellilerin çoğunun bir sosyal
güvenlik kuruluşuna üye olduğu tespit edilmiştir. Eğitim alanında; engellilerin eğitim
seviyesinin düşük olduğu, çoğunluğunun genel eğitim kurumlarında eğitim gördüğü,
% 20’sinin ise okulu dışarıdan bitirdiği; engellilerin eğitim yaşantılarını etkileyen
olumsuz faktörler içerisinde finansal güçlüklerin ve fiziksel çevre koşullarının
belirgin olduğu anlaşılmaktadır. Engellilerin 3/4’ünün eğitim yaşantılarında finansal
güçlük yaşadıkları, yarısından biraz fazlasının eğitim kurumuna erişimde güçlük
çektikleri ve bina içi yapı/düzenlemeleri yeterli bulmadıkları, yaklaşık 2/5’sinin okul
aktivitelerine katılmadığı, 2/5’sinin sınıf içinde ilave yardıma ve desteğe ihtiyaç
duyduğu, 1/4'inin öğretmenlerin tutumlarını olumlu bulmadığı ve 1/5’inin engelsiz
akranları tarafından destek görmediği anlaşılmaktadır. Rehabilitasyon alanında ise;
engellilerin çoğunun rehabilitasyon hizmeti almamış olduğu; engellilerin yarısından
biraz fazlasının farklı oranlarla rehabilitasyon hizmetlerine ihtiyaç duyduğu; ihtiyaç
duyulan rehabilitasyon hizmetlerinin ise daha çok mesleki rehabilitasyon (% 33) ve
tıbbi rehabilitasyon (% 23.3) olduğu anlaşılmaktadır. Engellilerin yaklaşık 1/3’inin
aynı oranla rehabilitasyon hizmetlerinin bir katkısı olacağını düşünmediği ve kendi
kendine yeterli olduğunu düşündüğü ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, engellilerin 1/4’i ise
bilgilerinin olmadığını belirtmektedir. Sağlık alanında; sigorta ödeneklerinin
yetersizliği, ek harcama yapılmasının gerektiği ve dolayısıyla sağlık hizmeti
alanındaki hizmetlerin de yetersizliği ortaya çıkmaktadır. Bu duruma, fiziksel çevre
koşullarından
dolayı
sağlık
kurumlarına
erişim
sorunları,
muayehanelerin
98
uygunsuzluğu da eklenince bedensel engelli bireylerin sağlık hizmetlerinden
yeterince yararlanamadığı belirlenmiştir.
Aşağıdaki bölümde, bedensel engelli bireylerin psikososyal açıdan yaşadığı sosyal
dışlanma üzerinde durulacaktır.
3.3.
BEDENSEL
ENGELLİ
BİREYLERİN
PSİKOSOSYAL
AÇIDAN
SOSYAL DIŞLANMA DURUMU
Bu bölümde, araştırmaya katılan bedensel engellilerin bazı medya görüntülerinde,
çeşitli edebiyat eserlerinde, varolan terminolojide ve son olarak toplumun tutum ve
davranışlarında yaşadıkları sosyal dışlanmaya
ilişkin bulgular ve yorumlar
sunulacaktır.
3.3.1.Medya
Çizelge 48 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Medya
Görüntüleri Hakkındaki Düşüncelerine Göre Dağılımı
Medya Görüntülerinde Engellilerin Durumu
Acıma uyandıracak biçimde
ele alındığını düşünüyorum
Bireyin kişisel özellikleri yerine
engelinin temel alındığını görüyorum
Yardıma muhtaç bireyler olarak
yansıtıldıklarını görüyorum
Cinselliğinin inkar edildiğini
düşünüyorum
Reytingi arttırma amaçlı
kullanıldıklarını düşünüyorum
Hiç bir fikrim yok
%
Cevap
yok
S
12
20.0
78.3
6
43
71.7
24
33
5
Evet
S
%
Top
lam
S
%
6
10.0
60
100.0
10.0
7
11.7
60
100.0
7
11.7
10
16.7
60
100.0
40.0
21
35.0
15
25.0
60
100.0
55.0
8.3
19
55
31.7
91.7
8
-
13.3
-
60
60
100.0
100.0
%
Hayır
S
42
70.0
47
“Dernekte yönetimde olduğum için bir gazeteci röportaj yapmıştı benle, sonra
gazetede haberi görünce şaştım kaldım, acındırmışlar, evden bile çıkamıyor
demişler benim için haberde, oysa hiç öyle değil!” (39 yaşında tekerlekli
sandalyede).
99
Çizelge 48’de, araştırmaya katılan bedensel engellilerin bazı medya görüntüleri
hakkındaki düşüncelerine bakıldığında, % 78.3’ünün engellilerin kişisel özellikleri
yerine engelinin temel alındığını, %71.7’sinin engellilerin yardıma muhtaç bireyler
olarak yansıtıldığını, % 70’inin engellilerin acıma uyandıracak şekilde ele alındığını,
% 55’inin engellilerin reytingi arttırma amaçlı kullanıldıklarını, % 40’ının
engellilerin cinselliğinin inkar edildiğini düşündüğü görülmektedir. Araştırmaya
katılan bedensel engellilerin
% 8.3’ünün ise medyanın engellilere yaklaşımı
hakkında hiç bir fikri olmadığı görülmektedir.
Araştırmada, bazı engellilerin cevap vermedikleri sorular çekimser kalmalarından ve
sorulardan
rahatsızlık
duymalarındandır.
Medya
görüntülerinde
engellilerin
cinselliğinin inkarı konusunda cevap vermemeleri (% 25) ise, bu konu hakkında
konuşmaktan çekindiklerinden ve rahatsızlık duymalarındandır.
ÖZİDA (2002) Araştırması’na göre, medyada engellilerin istismar edildiğini
düşünmeyen engelliler (% 17.9), düşünenlerden (% 17.5) daha fazladır. Bu sonuç,
yapılan araştırmanın sonuçları ile farklılık göstermektedir.
Elde edilen bulgulara göre, araştırmaya katılan engellilerin 2/3’sinden biraz
fazlasının genel olarak medya görüntülerinde engellilerin acınacak şekilde
sunulduğunu, kişisel özellikleri yerine engelinin temel alındığını ve yardıma muhtaç
bireyler olarak yansıtıldıklarını düşündükleri anlaşılmaktadır. Araştırmaya katılan
engellilerin yarısından biraz fazlasının engellilerin reytingi arttırma amaçlı
kullanıldığını, 2/5’sinin ise engellilerin cinselliğinin inkar edildiğini düşündüğü
anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak, medyanın engellilere/engelliliğe karşı olumsuz görüntüleri olduğu
anlaşılmaktadır. Medyanın bu yaklaşımının engellileri dışlayan, toplumda onları
ötekileştiren
bir
toplum yapısına
yani
dışlanmasına katkıda bulunduğu söylenebilir.
psikososyal
yönleriyle
engellilerin
100
3.3.2.Klasik Edebiyat ve Terminoloji
Çizelge 49 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Klasik
Edebiyat/Terminoloji Hakkındaki Düşüncelerine Göre Dağılımı
Klasik Edebiyatta
Engellilerin Durumu
Kötü veya zavallı karakterler,
bedensel engelli kişilerdir
Kahramanların vücut bütünlüğü
önceliklidir
Bazı karakterler cinsel kimlikten
yoksundur
Bedensel olarak farklı olanlar
çirkin olarak tasvir ediliyor
Bedensel engellilik kötü
davranışın bir sonucudur
Engellilik farklı sıfatlar ile
birlikte ele alınıyor
Hiçbir fikrim yok
%
Top
lam
S
%
16
26.7
60
100.0
1.7
16
26.7
60
100.0
20
33.3
21
35.0
60
100.0
51.7
10
16.7
19
31.7
60
100.0
37
61.7
7
11.7
16
26.7
60
100.0
36
15
60.0
25.0
9
45
15.0
75.0
15
-
25.0
-
60
60
100.0
100.0
Evet
S
%
Hayır
S
%
Cevap yok
S
34
56.7
10
16.7
43
71.7
1
19
31.7
31
“Süpermen engelli olsa süpermen olur mu?” (35 yaşında kas hastası)
Çizelge 49’a bakıldığında, araştırmaya katılan engellilerin klasik edebiyat hakkındaki
düşüncelerine bakıldığında, % 71.7’sinin kahramanların vücut bütünlüğünün
öncelikli olduğunu ve % 61.7’sinin engelliliğin kötü davranışın bir sonucu olduğunu,
% 60’ının engelliliğin insanları etiketlemeye yolaçan sıfatlarla birlikte kullanıldığını,
% 56.7’sinin kötü veya zavallı karakterlerin bedensel engelli olduğunu, % 51.7’sinin
bedensel olarak farklı olanların çirkin olarak tasvir edildiğini, % 31.7’sinin ise bazı
karakterlerin cinsel kimlikten yoksun olduğunu düşündükleri görülmektedir. Klasik
edebiyatın engellileri ve engelliliği ele alış biçimi hakkında hiç bir fikri olmayanların
sayısı % 25’tir. Araştırmaya katılan engellilerin genel olarak sorulara cevap
vermemeleri konu hakkında fikirleri olmadığındandır. Klasik edebiyattaki bazı
karakterlerin cinsellikten yoksun olduğu konusunda cevap vermemeleri ise (% 35),
bu konu hakkında konuşmaktan rahatsızlık duymalarındandır.
Pedretti ve Zoltan (1990)’a göre, engelliler ile ilgili olumsuz mesajlar, klasik
edebiyatta sık sık görülmektedir. Hikaye, öykü ve masallardaki bu mesajlar, bedensel
engellinin kötü veya zavallı olduğu, farklının çirkin olduğu, deformasyonun işlediği
101
günahın bedeli olduğu şeklinde aktarılmıştır. Çizelgede ortaya çıkan sonuç da bu
veriyle benzerlik göstermektedir.
Sonuçlara göre, bazı karakterlerin cinsellikten yoksun olduğu sorusunun dışında,
genel olarak araştırmaya katılan bedensel engellilerin yarısından fazlasının klasik
edebiyatın engellilere veya engelliliğe olumsuz baktığını düşündüğü anlaşılmaktadır.
Aynı zamanda araştırmaya katılan engellilerin yaklaşık 2/3’sinin engellileri
etiketlemeye yolaçan sıfatların kullanıldığını söylemelerinden, engelliler ile ilgili
olumsuz terminolojinin varlığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca, araştırmaya katılan engellilerin 1/4'inin klasik edebiyattaki engelli karakterler
ve/veya engellilik hakkında fikri olmaması, okumalarının az olduğu, sosyal
dışlanmayı içselleştirdikleri ve farketmedikleri yönünde fikir verebilir. Çizelge 37’de
görülen engellilerin düşük eğitim seviyesi de bu savı destekler niteliktedir.
Buna göre, varolan çeşitli edebiyat eserlerinin engellileri “öteki” konumuna
getirdikleri ve marjinalleştirildikleri söylenebilir.
3.3.3.Toplum
Çizelge 50 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Toplum
Hakkındaki Düşüncelerine Göre Dağılımı
Toplumda Engellilerin Durumu
Olumsuz tutum, davranışlara
maruz kalıyorum
İlişkilerde daha çok ben
çaba sarfediyorum
Engelim diğer alanlara da
genelleniyor
Tam bir kadın/erkek
görülmüyorum
İkilemler yaşıyorum
Değersiz hissediyorum
Engelimi saklamak
istiyorum
Topluma inancım yok
Evet
S
%
Cevap
yok
S
13
21.7
58.3
5
12
20.0
15.0
51.7
38.3
42
20
30
5.0
30.0
52
34
%
Hayır
S
39
65.0
20
%
Top
lam
S
%
-
-
60
100.0
8.3
-
-
60
100.0
3
5.0
1
1.7
60
100.0
70.0
33.3
50.0
4
6
7
6.7
10.0
11.7
5
3
-
8.3
5.0
-
60
60
60
100.0
100.0
100.0
86.7
56.7
5
3
8.3
5.0
5
8.3
60
60
100.0
100.0
%
Bazen
S
8
13.3
33.3
35
44
73.3
9
31
23
3
18
102
Çizelge 50’ye bakıldığında, araştırmaya katılan bedensel engellilerin % 73.3’ünün
engellerinin diğer alanlara da genellendiğini düşündüğü, % 65’inin engeli nedeniyle
olumsuz tutum ve davranışlara maruz kaldığı, % 51.7’sinin toplumun ve kendi
beklentileri arasında ikilemler yaşadığı, % 38.3’ünün toplumun yaklaşımı nedeniyle
kendini değersiz hissettiği, % 33.3’ünün toplumsal ilişkilerde daha çok kendisinin
çaba sarfettiği, % 30’unun topluma inancının olmadığı, % 15’inin toplum tarafından
tam bir kadın/erkek olarak görülmediği, % 5’inin ise toplumun yaklaşımı nedeniyle
engelini saklamak istediği görülmektedir.
İnsanların kendi gibi olanı kabul etme eğiliminde olup, ötekine karşı olumsuz,
önyargılı tutum ve davranışlarda bulunduğu, bir çok çalışmada doğrulanmıştır. Bu
çalışmada da ortaya çıkan bedensel engelli bireylerin acıma, aşırı ilgi, dik dik bakma
gibi olumsuz tutum ve davranışlara maruz kaldığıdır. Bu tavırlara maruz kalan
bireyin, toplum ve kendi arasında ikilemler yaşaması mümkündür. Toplumun bu
yöndeki yaklaşımları engellileri ötekileştirmekte, engel durumunu başka alanlara da
genellemekte ve bir çok alandan dışlayan bir toplum yapısı oluşmasına sebep
olmaktadır (Reeve 2002; Topçubaşı ve Arıkan 2005). Buna göre, araştırmada elde
edilen bulgular, bu bulguları desteklemektedir.
Elde edilen sonuçlara göre, araştırmaya katılan engellilerin yaklaşık 2/3’sinin
olumsuz tutum ve davranışlara maruz kaldığı, yarısının toplum ve kendi beklentileri
arasında ikilemler yaşadığı ve 3/4’ünün engellerinin diğer alanlara da genellendiği
anlaşılmaktadır. Araştırmaya katılan engellilerin yaklaşık yarısının toplumun
yaklaşımından dolayı kendilerini değersiz hissettikleri, yaklaşık 1/5’inin toplum
tarafından tam bir kadın/erkek olarak görülmediklerini, 1/10’lik bir dilimin
engellerini
saklamak
istedikleri
ve
1/5’inin
topluma
inançları
olmadığı
anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak, araştırmaya katılan bedensel engellilerin toplumun olumsuz tutum ve
davranışlarına maruz kaldığı ve bu durumdan olumsuz etkilendiklerini söylemek
mümkündür.
103
Çizelge 51 : Araştırmaya Katılan Bedensel Engelli Bireylerin Toplumla
Bütünleşmesi İçin Kimlere Görev Düştüğüne Göre Dağılımı
Engellilerin Engellenmemesi İçin
Kimlere Görev Düştüğü
Kendime görev düşüyor
Politikacılara görev düşüyor
Kurum ve kuruluşlara görev düşüyor
Sivil toplum örgütlerine görev düşüyor
Topluma görev düşüyor
Toplam
S
29
41
26
37
40
173*
%
16.8
23.7
15.0
21.4
23.1
100.0
*Birden fazla cevap verilmiştir.
Çizelge 51’de, araştırmaya katılan engellilerin toplumla bütünleşmesinde görev
dağılımına bakıldığında, engellilerin % 23.7’sinin politikacılara, % 23.1’inin
topluma, % 21.4’ünün sivil toplum örgütlerine, görev % 16.8’inin kendine ve %
15’inin kurum ve kuruluşlara görev düştüğünü düşündüğü görülmektedir.
Buna göre, araştırmaya katılan engellilerin yaklaşık 1/4’inin aynı oranlarla
kendilerinden çok politikacılara ve topluma, 1/5’inin ise sivil toplum örgütlerine
görev düştüğünü düşündüğü anlaşılmaktadır. Araştırmaya katılan engellilerin
1/5’inden azı kendine görev düştüğünü belirtmektedir.
Genel olarak, araştırmaya katılan engellilerin psikososyal açıdan sosyal dışlanma
durumuna bakıldığında, engellilerin yaklaşık 3/4'ünün benzer yüzdelerle medyada
engellilerin/engelliliğin acıma uyandıracak bir şekilde ele alındığını; bireyin kişisel
özellikleri yerine engelinin temel alındığını; yardıma muhtaç bireyler olarak
yansıtıldığını; yarısından fazlasının ise medya görüntülerinde engellilerin reytingi
arttırma amaçlı kullanıldığını düşündüğü saptanmıştır. Cinselliğinin inkar edildiğini
düşünenler, araştırmaya katılan engellilerin 2/5’sini temsil etmektedir. Klasik
edebiyatta ise, araştırmaya katılan engellilerin yaklaşık 3/4'ünün kahramanların genel
özelliğinin vücut bütünlüğü olduğunu; yarısından fazlasının çeşitli edebiyat
eserlerinde kötü veya zavallı karakterler olarak ele alındığını ve engelliliğin bedensel
engellileri etiketleyen sıfatlarla birlikte kullanıldığını; yarısının bedensel olarak farklı
olanın çirkin olarak tasvir edildiğini; 1/3’inin bazı karakterlerin cinsel kimlikten
yoksun olduğunu düşündükleri tespit edilmiştir. Toplum düzeyinde bakıldığında,
104
engellilerin yaklaşık 2/3’sinin olumsuz tutum ve davranışlara maruz kaldığı;
3/4'ünün engellerinin diğer alanlara genellendiğini; 1/3’inin toplumsal ilişkilerde
daha çok kendilerinin çaba sarfettiği;
araştırmaya katılan engellilerin yaklaşık
yarısının toplumun yaklaşımından dolayı kendilerini değersiz hissettikleri, yaklaşık
1/5’inin toplum tarafından tam bir kadın/erkek olarak görülmedikleri, 1/5’inin
topluma inançları olmadığı, 1/10’lik bir dilimin engellerini saklamak istedikleri ve
toplumla bütünleşmeleri yolunda daha çok politikacılara ve topluma görev düştüğünü
düşündükleri anlaşılmaktadır.
105
BÖLÜM IV
SONUÇ VE ÖNERİLER
4.1.SONUÇ
Özürlülük alanında, engellilerin yaşadığı bir çok soruna değinilmekte ve bu sorunun
kaynağı ve çözüm yolları üzerine bir çok çalışma yapılmaktadır. Günümüzde
engellilik sorununun hala önemini koruduğunu, bu sorunun temelinde ise kurumsal,
ekonomik, psikososyal olarak bir çok faktörün rol oynadığı düşünülmektedir.
Temeldeki bu sorunlar engellilerin toplumla bütünleşmeleri yolunda engeller
yaratmakta ve bir çok alanda sosyal dışlanma yaşamalarına sebep olmaktadır.
Bu araştırmanın amacı, bedensel engelli bireylerin kurumsal, ekonomik ve
psikososyal açıdan sosyal dışlanmayı nasıl yaşadıklarını ortaya koymaktır.
Araştırma kapsamında, İstanbul ilindeki beş sivil toplum örgütüne aktif olarak üye
olan 60 bedensel engelli ile görüşme yapılmıştır. Çalışmada temel olarak, bedensel
engellilerin sosyodemografik özellikleri ele alınmış, fiziksel çevre koşulları,
istihdam, eğitim, rehabilitasyon ve sağlık hizmetleri alanlarında yaşadıkları kurumsal
ve ekonomik açıdan sosyal dışlanma ve medya, klasik edebiyat, toplum tarafından
yaşadıkları psikosyal açıdan sosyal dışlanma üzerinde durulmuştur.
Araştırma sonucunda elde edilen bulguları aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür:
“Araştırmada Veri Kaynağı olan Bedensel Engellileri Tanıtıcı Bulgular” başlıklı ilk
bölümde araştırmaya katılan engellilerin kişisel özellikleri ve engelleri ile ilgili
veriler elde edilmiştir. ‘Bedensel Engellilerin Kişisel Özellikleri’ne ilişkin sorulara
göre; araştırmaya katılan bedensel engellilerin çoğunun erkek, bekar, 20-30 yaş
grubunda ve köy kökenli oldukları, engellilerin ebeveynlerinin ve kendilerinin eğitim
düzeylerinin düşük olduğu tespit edilmiştir.
‘Bedensel Engellilerin Engeliyle İlgili Özellikleri’ne ilişkin sorulara göre ise;
araştırmaya katılan engellilerin çoğunun ortopedik engelli olduğu, araç desteği
kullanmadığı, kullananların ise daha çok tekerlekli sandalye ve koltuk değneği
106
kullandıkları, engel derecesi düşük olanların (40-59) çoğunlukta olduğu, engellilerin
büyük bir bölümünün, çok küçük yaşta doğum sonrasında hastalık nedeniyle engelli
oldukları belirlenmiştir.
“Bedensel Engellilerin Kurumsal ve Ekonomik Açıdan Yaşadığı Dışlanma Durumu”
başlıklı ikinci bölümde araştırmaya katılan engellilerin fiziksel çevre koşulları,
istihdam, eğitim, rehabilitasyon ve sağlık alanlarında yaşadığı dışlanmaya ilişkin
veriler toplanmıştır.
‘Fiziksel Çevre Koşulları’na ilişkin sorulara göre, ‘Kamusal Alanlardaki Yapı ve
Düzenlemeler’ bölümünden elde edilen sonuçlar şöyledir; araştırmaya katılan
engellilerin yaklaşık 2/3’sinin yapı ve düzenlemeleri (yollar, kaldırımlar,
merdivenler, alt-üst geçitler, asansörler, tuvaletler, kentsel mekanların planı, ulaşım
araçları) yetersiz bulduğu, bunların içinde en çok ulaşım araçlarında (% 71.7) sıkıntı
yaşadıkları, kamusal alanlardaki yapı ve düzenlemelerin
yaşantılarını etkilediği
saptanmıştır. Araştırmaya katılan engellilerin kamusal alanlarda ekonomik gelirin
yetersiz olması nedeniyle her türlü düzenlemeyi yapamadığı (% 73.3), bir yerden bir
yere gideceği zaman ekstra zamanlama ve planlama yapması gerektiği (% 63.3),
toplumsal aktivitelere istediği gibi katılamadığı (% 43.3), kamusal alanlarda kişisel
yardım ihtiyacı duyduğu (% 35) ve çevre koşullarının hayatlarını etkilediği (% 31.7)
belirlenmiştir.
‘Fiziksel Çevre Koşulları’na ilişkin sorulara göre, ‘Ev İçindeki Fiziksel Çevre
Koşulları ve Yapılar’ bölümünden elde edilen sonuçlar ise şöyledir; ilişkin sorulara
göre; araştırmaya katılan engellilerin basamakları (% 33.3), banyoyu (% 25),
tuvaletleri (% 23.3), kapıları (% 18.3), dolap kapaklarını (% 16.7) ve ışık
düğmelerini (% 15) yetersiz buldukları belirlenmiştir. Ev koşullarında ekonomik
gelire bağlı olarak her türlü düzenlemeyi yapamadıkları (% 73.3), bir yere
gidecekleri zaman ekstra zamanlama ve planlama yapmaları gerektiği (% 35), ev
koşullarında bağımsız hareket edemedikleri (%11.7) ve güçlük çektikleri (% 11.7)
tespit edilmiştir.
107
Fiziksel engellerle karşılaştıklarında araştırmaya katılan engellilerin 1/3’inin aynı
oranlarda üzüntü ve kızgınlık, 1/5’inin engellenmiş hissettiği ve 1/10’inin ise stres
yaşadığı belirlenmiştir.
‘İstihdam’ a ilişkin sorulara göre; araştırmaya katılan engellilerin tamamına
yakınının istihdam gücüne katıldığı (% 91.7), çoğunluğunun vasıfsız personel olduğu
(% 56.7) ve iş yaşantılarında terfi etmedikleri (% 82.7) tespit edilmiştir. Engellilerin
iş yaşantılarını olumsuz etkileyen faktörlerin, engelli oluşları (% 24.4), fiziksel çevre
koşulları (% 20.2), olumsuz çalışma koşulları (% 14.3), mesleklerinin olmayışı (%
10.9), olumsuz işveren tutumları (% 10.9) ve yetersiz eğitim (% 8.4) olduğu
saptanmıştır.
Araştırmaya katılan engellilerin 2/5’sinin sahip oldukları gelirin 500 YTL’nin altında
olduğu, gelir durumunun eğitim (% 71.9), eğlence (% 71.7), tatil (% 70), sağlık (%
61.7), gıda (% 56.7), konut (% 56.7), giyecek (% 56.7) gibi temel gereksinimlerini
karşılamada yetersiz kaldığı belirlenmiştir. Engellilerin tamamına yakınının bir
sosyal güvenlik kuruluşuna üye olduğu ve bu anlamda hizmetlerden yararlanma
imkanına sahip olduğu tespit edilmiştir.
‘Eğitim’ e ilişkin sorulara göre; araştırmaya katılan engellilerin ebeveynlerinin ve
kendilerinin eğitim seviyesinin düşük olduğu, eğitim yaşantılarında finansal güçlük
yaşadıkları (% 78), eğitim kurumlarına erişimde güçlük çektikleri (% 56.1), bina içi
yapı ve düzenlemeleri yetersiz buldukları (% 56.1), okul aktivitelerine katılmadıkları
(% 43.9), sınıf içinde ilave yardım ve desteğe ihtiyaç duydukları (% 41.5),
öğretmenlerin tutumlarını olumsuz buldukları (% 24.4) ve engelsiz akranları
tarafından destek görmedikleri (% 19.5) tespit edilmiştir.
Eğitim gören engellilerin hemen hepsinin genel eğitim kurumunda eğitim gördüğü
fakat
% 20’sinin okulu dışardan bitirdikleri, engellilerin eğitim yaşantılarını
engelleyen faktörlerin öncelikli olarak maddi sorunlar (% 35.9), engel (23.1) ve
fiziksel çevre koşulları (% 19.2) olduğu belirlenmiştir.
‘Rehabilitasyon’a ilişkin sorulara göre; engellilerin büyük bir kısmının (% 90)
rehabilitasyon hizmeti almadığı, engellilerin yaklaşık yarısının rehabilitasyon
108
hizmetine ihtiyaç duymadığı saptanmıştır. İhtiyaç duymama nedenleri olarak,
rehabilitasyon hizmetlerinin bir katkısı olmayacağını (% 29.2) ve kendi kendine
yeterli olduklarını düşündükleri (% 29.2), bilgi sahibi olmadıkları (% 25), derneği
yeterli buldukları (% 8.3) ve rehabilitasyona ayıracak zamanlarının olmadığı (% 8.3)
tespit edilmiştir. Bununla birlikte engellilerin en çok ihtiyaç duydukları
rehabilitasyon hizmetlerinin mesleki ve tıbbi rehabilitasyon olduğu belirlenmiştir.
‘Sağlık hizmetleri’ne ilişkin sorulara göre; sağlık hizmetlerinde araştırmaya katılan
engellilerin muayehanelerden memnun olmadığı (% 66.7), sağlık hizmetlerine
erişimde zorluk çektikleri (% 63.3), engeli nedeniyle ek harcamalar yapması
gerektiği (% 60), sigorta ödeneklerinin sağlık alanındaki ihtiyaçlarını karşılamadığı
(% 48.3), sağlık uzmanlarının iyi davranmadığı (% 41.7), sağlık hizmetlerinde kişisel
yardım ihtiyacı duydukları (% 40) ve sağlık uzmanlarıyla her konuyu rahatça
konuşamadıkları (% 33.3) belirlenmiştir.
“Bedensel Engelli Bireylerin Psikososyal Açıdan Yaşadığı Sosyal Dışlanma” başlıklı
üçüncü bölümde medya, klasik edebiyat/terminoloji ve toplum açısından yaşadıkları
dışlanmaya ilişkin veriler toplanmıştır. ‘Medya’ya ilişkin sorulara göre; bazı medya
görüntülerinde engellilerin kişisel özellikleri yerine engellerinin temel alındığı
(%78.3), yardıma muhtaç bireyler olarak yansıtıldıkları (% 71.7), acıma uyandıracak
şekilde ele alındıkları (%70), reytingi arttırma amaçlı kullanıldıkları (% 55),
cinselliklerinin inkar edildikleri (% 40) saptanmıştır. Araştırmaya katılan engellilerin
% 8.3’ünün ise hiçbir fikri bulunmadığı belirlenmiştir.
‘Klasik edebiyat’a ilişkin sorulara göre; çeşitli edebiyat eserlerinde kahramanların
vücut bütünlüğünün öncelikli olduğu (%71.7), engelliliğin kötü davranışın bir sonucu
olduğu (% 61.7), kötü veya zavallı karakterlerin bedensel engelli olduğu (% 56.7),
bedensel olarak farklı olanın çirkin olarak tasvir edildiği (% 51.7) ve bazı
karakterlerin cinsellikten yoksun olduğu (% 31.7) belirlenmiştir.
‘Terminoloji’ye ilişkin soruya göre; engelliliğin insanları etiketlemeye yolaçan
sıfatlarla beraber kullanıldığı (% 60) saptanmıştır.
109
‘Toplum’a ilişkin sorulara göre; araştırmaya katılan engellilerin engel durumunun
diğer alanlara da genellendiği (%73.3), engelleri nedeniyle olumsuz tutum ve
davranışlara maruz kaldıkları (% 65), toplumun ve kendi beklentileri arasında
ikilemler yaşadıkları (% 51.7), toplumun yaklaşımı nedeniyle kendilerini değersiz
hissettikleri (% 38.3), toplumsal ilişkilerde daha çok kendilerinin çaba sarfettiği
(%33.3), topluma inançlarının olmadığı (% 30), toplum tarafından tam bir
kadın/erkek olarak görülmedikleri (% 15) ve toplumun yaklaşımı nedeniyle
engellerini saklamak istedikleri (% 5) tespit edilmiş, toplumla bütünleşmeleri
yolunda daha çok politikacılara ve topluma görev düştüğü belirlenmiştir.
Sonuç olarak İstanbul ilindeki sivil toplum örgütlerine aktif olarak üye olan
engellilerin kurumsal, ekonomik ve psikososyal açılardan sosyal dışlanma
yaşadıkları tespit edilmiştir.
4.2. ÖNERİLER
Bu çalışma sonucunda, yukarıda ifade edilen bulgular ışığında aşağıdaki konularda
bazı hizmetlerin başlatılması ve/veya geliştirilmesine ihtiyaç duyulduğu anlaşılmıştır.
Bunlar;
*Araştırmaya katılan bedensel engelli bireylerin önemli sayıda doğum sonrasında
hastalıklar nedeniyle engelli olduğu saptanmıştır. Bu sorunun çözümünde, sosyal
hizmetin danışmanlık, kaynak yönetimi ve eğitim işlevleri devreye girmektedir.
Doğum sonrası engelliliğe yol açan faktörlerin ortadan kaldırılmasına yönelik eğitim
ve bilinçlendirme çalışmalarına ağırlık verilmelidir.
*Engellilerin yaşadığı kurumsal ve ekonomik dışlanmanın başında fiziksel çevre
koşulları gelmektedir. Ev içindeki fiziksel koşullardan ziyade engelliler için kamusal
alanlardaki yapı ve düzenlemelerin yetersiz olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle,
öncelikle kamusal alanlardaki bina, yapı ve düzenlemelerin engelliler düşünülerek
tasarlanması ve yeniden yapılandırılmasına yönelik politikaların geliştirilmesi
gereklidir.
110
Kamusal alanlarda yolların, kaldırımların, merdivenlerin, yolların, tuvaletlerin,
kentsel mekanların ve özellikle ulaşım araçlarının engellilere uyumlu hale getirilmesi
gereklidir. Ulaşım araçlarının kamusal alanlarda en büyük engeli teşkil etmesi, bu
alanda yapılması gereken uygulamaları gündeme getirmektedir. Sosyal hizmet
uzmanları danışmanlık işleviyle, bireyleri problemlerinin çözümü için güçlendirir,
örgütsel gelişmeyi destekler, program ve politika geliştirir. Rampalı taksiler ve toplu
taşıma araçları olmalı, varolanlar ise yaygınlaştırılmalıdır. Engellilerin ücretsiz
ulaşımını sağlayan belediye araçlarının arttırılması ve yaygınlaştırılması gereklidir.
Bu noktada, kamusal alanların engellilerin de yararlanacağı şekilde yapılandırılması
için, bu konuda belediyelere eğitim verilmelidir. Bunun yanında engellilerin
yararlanabileceği hizmetlerin tanıtılması da varolan hizmetlerin gereken yerlere
ulaşmasını sağlamak ve işlevini arttırmak için yararlı olacaktır. Bu düzenlemeler
yasalarla desteklense de uygulamada yetersiz kalınmaktadır. Bu noktada, engellilerin
ihtiyaçlarını da gözeten bir toplum yapısının oluşumu için sosyal hizmetin eğitim
işlevi çok önemlidir. Öncelikle toplumun bilinçlendirilmesi ve yasal düzenlemelerin
hayata geçirilmesi gereklidir.
*Engellilerin yaşadığı kurumsal ve ekonomik dışlanma istihdam alanında da göze
çarpmaktadır. İşgücüne katılan engellilerin yüksek oranına rağmen, engellilerin daha
çok vasıfsız personelden oluştuğu ve iş yaşantılarında terfi yaşamadıkları
anlaşılmıştır. Bu durum, engellilerin mesleki becerilerden yoksun olduklarını
göstermektedir. Engellilere mesleki beceriler kazandıracak program ve hizmetlerin
yaygınlaştırılması, eğitim sisteminin engellilerin erişimi için yeniden tasarlanıp
uygulanması gereklidir. Türkiye’de kontenjan sistemi olmasına rağmen, bir çok
resmi kuruluşun engellilerin işgücüne aktif katılımları yönünde engeller oluşturduğu
da bir gerçektir. Bu açıdan, çalışan engellilerin haklarının yasal düzenlemelerle
korunması gereklidir.
Engellilerin istihdam alanından öncelikle engellerinden dolayı dışlandıkları, daha
sonra fiziksel çevre koşulları, olumsuz çalışma koşulları ve işverenlerin olumsuz
tutumlarından dolayı dışlandıkları dikkat çekmektedir. Sosyal hizmet mesleğinin
amacı, insanların sosyal rollerini yerine getirmeleri ve karşılaştıkları sorunlar ile
111
başedebilmeleri için yeteneklerini geliştirmek ve ihtiyaçlarının karşılanmasına olanak
veren çevresel imkanların arttırılmasıdır. Bu noktada, bedensel engelli bireylerin
engellerinin kendilerini engellememesi için öncelikle yine toplumun ve yasal
düzenlemelerin, istihdam koşullarını engellilere uyumlu hale getirmesi gereklidir.
Her bireyin yapabileceği bir iş bulunmaktadır, önemli olan uygun iş analizlerinin
yapılmasıdır. İstihdam alanında, engellilerin ve işverenlerin teşvik edilmesi yönünde
çalışmalar yapılmalıdır. İstihdam alanında engellilere yönelik
olumsuz çevresel
tutumların değiştirilmesi toplumun eğitilmesiyle ve engellilerin görünür olmasıyla
mümkün olacaktır. Fiziksel çevre koşulları engelliler için uygun hale getirildiğinde
engelliler toplum içinde daha görünür olacak, bu da engellilerin hem istihdam
alanına hem de diğer bir çok alana hem bilişsel hem de fiziksel olarak katılımını
sağlayacaktır.
*Eğitim seviyesi düşük ve mesleki becerilerden yoksun olan engelliler için yoksulluk
sorunu da gündeme gelmektedir. Temel gereksinimlerini bile karşılamada zorlanan
engelli bireylerin tek dayanağı sosyal güvenlik kuruluşları iken, sosyal güvenlik
uygulamalarının da yetersiz kaldığı ortaya çıkmaktadır. Araştırmaya katılan
engellilerin önemli bir kısmının herhangi bir gönüllü ya da resmi kuruluştan yardım
almadığı da saptanmıştır. Sosyal hizmetin temel değerlerinden biri olan sosyal adalet
kavramı içerisinde, sosyal hizmet, sağlık bakımı, beslenme, barınma, gelir, eğitim ve
çalışma gibi temel yararların yoksun gruplara ulaşmasını sağlamada birincil role
sahiptir. Bu noktada, sigorta ödeneklerinin arttırılması ve toplumsal destek
sistemlerinin oluşturulması gereklidir. Devlet, bir çok hizmet için vergi toplarken
engelliler için de bir vergi hizmetini devreye sokmalıdır. Aksi takdirde varolan
“engelli yoksul” sorununun çözümlenmesi daha da güçleşecektir.
*Engellilerin ve ailelerinin düşük eğitim seviyesi dikkat çekmektedir. Bu durum
engellilerin ve ailelerinin yaşadığı ekonomik güçlüklerin bir sonucudur. Engellilerin
eğitim yaşantılarını en çok engelleri, fiziksel çevre koşulları ve maddi durumun
olumsuz etkilediği ve engellediği tespit edilmiştir. Bu nedenle ilk olarak eğitim
kurumlarına erişimde kolaylıklar sağlanmalıdır. Bu noktada yine fiziksel çevre
koşulları gündeme gelmektedir. Eğitim kurumları içindeki mimari yapıların
112
engelliler de düşünülerek yapılandırılması gereklidir. Engellilerin eğitim kurumlarına
erişimini sağlamak amacıyla
ücretsiz servis hizmeti sağlanmalıdır. Devletin
engellilerin eğitim sistemine dahil olması için engellileri ve ailelerini destekleyici
hizmet ve programlar geliştirmesine ihtiyaç vardır. Gönüllü ya da resmi kuruluşların
yardımıyla gelir seviyesi düşük öğrencilere burs verilmesi yaygınlaştırılmalıdır.
Eğitim kurumlarındaki okul-aile birlikleri gelir seviyesi düşük olan öğrenciler için
bir fon oluşturup bu öğrencilerin eğitim sistemine katılımına katkıda bulunmalıdır.
Varolan rehberlik hizmetlerinin geliştirilmesi ve engelli öğrencilerin eğitim sistemine
katılımının ve devamının sağlanması, ihtiyaçlarının takip edilmesi gereklidir. Sosyal
hizmet kaynak yönetimi işleviyle, bireyleri kaynaklarla bağlantılandırır, kaynak
geliştirmek için gruplar ve organizasyonlar arasında ilişki ağı oluşturur. Sosyal
aksiyon yoluyla değişimi başlatır ve sürdürür, toplum hizmetlerini devreye sokar.
Sonuç olarak engellilerin eğitim sistemine katılımı için devlet ve toplum bazlı bir
eylem planının oluşturulması gereklidir.
*Araştırmaya
hizmetlerinden
katılan
engellilerin
yararlanmadığı
büyük
saptanmıştır.
bir
bölümünün
Bunun
nedeni
rehabilitasyon
rehabilitasyon
hizmetlerine ihtiyaç duymamaları gibi gözükse de, engellilerin belirttiği daha çok bu
hizmetler konusunda bilgilerinin olmadığıdır. Ayrıca rehabilitasyon hizmetlerinin bir
katkısı olacağını düşünmeyen engellilerin, rehabilitasyon hizmetlerine inançsızlığı da
ortaya çıkmaktadır. Bu noktada, rehabilitasyon hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve
tanıtılması gereklidir.
*Araştırmaya katılan engellilerin sağlık alanındaki hizmetlerden yararlanmak için
fiziksel çevre koşulları, sigorta ödeneklerinin yetersizliği ve muayehanelerin
uygunsuzluğu ile birlikte ilave harcama yapmaları gerektiği saptanmıştır. Bu
durumda, fiziksel çevre koşullarından dolayı güçlükler yaratan sağlık raporunun her
yıl yenilenmesi prosedürü değiştirilmelidir. Fizik tedavi, araç desteği ve bir çok
ihtiyacı karşılamada yetersiz olan sağlık ödenekleri bunu karşılayacak duruma
getirilmelidir.
Engellilerin
devlet
hastahanelerinde
verilen
hizmetlerden
yararlanmaları için engellilere öncelik ve bazı kolaylıklar sunulması gereklidir.
113
Sosyal hizmetin hedeflediği gruplar, toplumla bütünleşmesi engellenen, bu nedenle
topluma üretken bir unsur olarak katılamayan, başka bir deyişle, toplumsal
işlevselliğini yerine getiremeyen ya da yerine getirebilmek için zorlanan nüfus
gruplarıdır. Sosyal hizmet mesleğinin amacı, bireylere, gruplara ya da topluma sosyal
işlevsellik kazandırabilmektir. Bu nedenle, hiç bir ayrım gözetmeksizin insanların
toplumdaki tüm olanaklardan eşit olarak yararlanmaları için sosyal hizmet alanına
büyük görev düşmektedir. Sosyal hizmet savunuculuk rolüyle, topluma katılımı
yönünde engellere sahip insanların haklarını koruyup, gerekli kaynak ve destek
sistemleriyle bütünleşmeleri yönünde çalışmalara ağırlık verebilir.
*Bazı medya görüntülerinde engellilere yönelik olumsuz tutum ve davranışlar olduğu
ortaya çıkmıştır. Kitle iletişim aracı olarak kabul edilen medyaya düşen görev,
engelliler hakkında toplumu bilinçlendirici, eğitici programlara yer vermektir.
*Bazı klasik edebiyat eserlerinin bedensel engelliler hakkında olumsuz mesajlar
verdiği yapılan çalışmada ortaya çıkmıştır. Bu noktada yine eğitim sistemine görev
düşmektedir. Engellilerin yer aldığı hikaye ve masallar çocuklara aktarılırken,
farklılığı kabul, farklılığa saygı, duyarlılık, yardım severlik gibi temalara yer
verilmelidir. Toplumla bütünleştirme amaçlı engellileri konu alan daha çok eser
yazılmalıdır. Okul öncesi ve ilköğretim programlarında okutulan klasik edebiyat
eserleri gelecek yeni nesillere bilinçli bir şekilde aktarılmalı ve ayrımcı toplum
yapısına katkıda bulunulmamasına dikkat edilmelidir. Bu açıdan, eğitim sistemindeki
kadronun da bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi gereklidir.
*Yapılan çalışmada engellilerin toplum tarafından olumsuz tutum ve davranışlara
maruz kalmaması için estetik kaygıların ön planda olduğu varolan toplum yapısının
değiştirilmesi gereklidir. Sosyal modele dayalı sosyal hizmet uygulamaları bu açıdan
çok önemlidir. Sorunun engelli bireyde değil, toplum yapısında olduğunu vurgulayan
sosyal hizmetin bu yaklaşımının, engellileri topluma dahil etme yolundaki
uygulamalarına gereksinim vardır. Toplum için değerli oldukları vurgulanmalı ve bu
yönde desteklenmelidir. Bu tutum ve davranışların değiştirilmesi için, medyanın
eğitici programlar yayınlaması, yazılı basında engelliler hakkında toplumu duyarlı
kılacak, bilinçlendirecek haberlere yer verilmeli, eğitici seminerler düzenlenmelidir.
114
Bu noktada, politikacılara, sivil toplum örgütlerine ve diğer kuruluşlara, medyaya
görev düşmektedir. Daha okul öncesi eğitimden başlanarak duyarlı ve bilinçli toplum
yapısı oluşturulmalıdır. Gönüllü hizmetler yaygınlaştırılmalı, toplumda öteki
konumunda olan engellinin bizden biri olduğu fikri topluma yerleştirilmelidir.
Toplumu bilinçlendirici görsel uyarıların bulunması desteklenmelidir. Engellilerin
güçlendirilmesi yönünde çalışmalar yapılmalı, toplum organizasyonu, toplum temelli
rehabilitasyon ve sosyal destek sistemleri hayata geçirilmelidir. Engellilerin toplumla
bütünleşmesi için merkezi ve yerel yönetimlerin yanında sivil toplum örgütlerine de
büyük rol düşmektedir. Sivil toplum örgütlerinin ve kurumların tek elde çalışması
şarttır ve sadece engelli bireyler değil, ailelerini ve yakınlarını da kapsayacak
çözümler gereklidir. Bu şekilde engelli bireye yönelik farkındalık ve duyarlılık
artacak, uygulamada karşılaştıkları zorluklar aşılacaktır.
115
KAYNAKÇA
Akdağ, A.Ş. (2005). “Engelli Kadının Medyadaki Yeri”. Engelli Kadınların
Sorunları ve Çözümleri Sempozyum 29-30 Nisan Kocaeli. Grafik
Matbaacılık, İstanbul:163-165.
Akın, H. (2001). Ortaçağ Avrupası’nda Cadılar ve Cadı Avı. Dost Kitabevi,
Ankara:225.
Arıkan, Ç. (2001). “Türkiye’de Görme Engelli Kadınlar: Sorunlar, Beklentiler,
Çözüm Önerileri”. Görme Engelliler Federasyonu Yayını No:3, Ankara:4196.
Arıkan, Ç. (2002). “Sosyal Model Çerçevesinde Engelliliğe Yaklaşım”. Ufkun Ötesi
Bilim Dergisi, Cilt 2, Sayı:1:12-21.
Ataman, A. (1997) “Özel Sektörde Çalışan Görme Engellilerin Karşılaştığı
Sorunlar”.
Görme Engellilerin Sosyal Güvenlik Sorunları ve İstihdamı
Sempozyumu (1-2 Aralık 1997.) Altı Nokta Görme Engellilere Hizmet
Vakfı Yayınları:3, Ankara:293-307
Avrupa Komisyonu Engelliler Konferansı. (9-11 Aralık 2004). Engelliler için Eşit
Fırsatlar: İşbirliği ve Ortaklık. Ankara: Başbakanlık Özürlüler İdaresi
Başkanlığı.
http://www.ozida.gov.tr/raporlar/uluslararasi/engellilerkonferansi.htm
(Erişim tarihi: 28 Haziran 2006)
Banım, M. Guy, A. ve Tasker, P. (1999). “Trapped in Risky Behavior:
Empowerment, Disabled People and Sexual Health”. Health, Risk &
Society, Vol. 1, No.2:209-221.
Benli, A. (1997). “Engellilerin İstihdamında Karşılaşılan Güçlükler ve Kurumsal
Yaklaşımlar ile Uygulamalara Eleştirel Bir Yaklaşım”. Görme Engellilerin
Sosyal Güvenlik Sorunları ve İstihdamı Sempozyumu 1-2 Aralık. Altı Nokta
Görme Engellilere Hizmet Vakfı Yayınları:3, Ankara:49-60.
Bilgin, K.U. (1997). “Engellilerin İstihdamında Yöntem Arayışı”. Görme
Engellilerin Sosyal Güvenlik Sorunları ve İstihdamı Sempozyumu 1-2
116
Aralık. Altı Nokta Görme Engellilere Hizmet Vakfı Yayınları:3, Ankara:1931.
Bolt, D. (2005). “From Blindness to Visual Impairment: Terminological Typology
and the Social Model of Disability”. Disability & Society, Vol. 20, No.5,
539-552.
Brandon, D. P., NCUBE, M.M. (2006). “Botswana’s Agriculture Teachers’s
Attitudes Towards Inclusion of Students with Physical Disabilities in
Mainstream Classes”. International Journal of Disability, Vol. 57, No. 3-4,
Fall/Winter:215-227.
Cankurtaran Öntaş, Ö. (2001). “Güçlendirme Yaklaşımı”. Prof. Dr. Nihal Turan’a
Armağan, Sosyal Hizmette Yeni Yaklaşımlar ve Sorun Alanları. Hacettepe
Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu, Yayın No: 008, Ankara:103108.
Carpenter, C., Readman, T. (2006). “Exploring the Literacy Difficulties of Physically
Disabled People”. Adult Basic Education, Volume 16, Number 3, Fall
2006: 131-150.
Charlton, J. I. (1998). Nothing About Us Without Us. Berkeley, Los Angeles,
London: University of California Press.
Cılga, İ. (2001). “Özürlülerin Yaşam Kalitesi”.Ufkun Ötesi Bilim Dergisi. 1:1.
Ankara.
Curtin, M., Clarke, G. (2005). “Listening to Young People with Physical Disabilities’
Experiences
of
Education”.
International
Journal
of
Disability,
Development and Education, Vol. 52, No.3, September:195-214.
Çakır, Ö. (2002). “Sosyal Dışlanma”. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, Cilt 4, Sayı:3:17-85.
Değirmenci, N. (2005). “BM Engelliler için Fırsat Eşitliği Konusunda Standart
Kuralları ve Engelli Kadın”. Engelli Kadınların Sorunları ve Çözümleri
Sempozyumu 29-30 Nisan Kocaeli. Grafik Matbaacılık, İstanbul:37-48.
117
Dejong, G., Palsbo, S.E. ve Beatty, P.W. (2002). “The Organization and Financing of
Health Services for Persons with Disabilities”. The Milbank Quarterly, Vol.
80, No.2, 261-302.
Demirci, E. (2000a). “Görme Engellilerin Toplumla Sağlıksız İlişkileri (I.Bölüm)”.
Ufkun Ötesi Aylık Dergisi, Yıl:4, Sayı:17, Mayıs.
Demirci, E. (2000b). “Görme Engellilerin Toplumla Sağlıksız İlişkileri (II.Bölüm)”.
Ufkun Ötesi Aylık Dergisi, Yıl:4, Sayı:18, Haziran.
Dickson, J. (2002). “People With Disabilities: The Sleeping Giant of American
Politics”. Civil Rights Journal, Wntr.
Doğan, E. (1997). “İş Garantili Mesleki Rehabilitasyon”. Görme Engellilerin Sosyal
Güvenlik Sorunları ve İstihdamı Sempozyumu 1-2 Aralık 1997.. Altı Nokta
Görme engellilere Hizmet Vakfı Yayınları:3, Ankara:200-205.
Dowling, M. ve Dolan, L. (2001). “Families with Children with Disabilities:
Inequalities and the Social Model”. Disability and Society, 16, 1:21-35.
Duyan Çamur, G. ve Karataş, K. (2005). “Güçlendirme Bakış Açısından Engelli
Kadınlar ve Sosyal Hizmet”. Engelli Kadınların Sorunları ve Çözümleri
Sempozyumu Kocaeli, 29-30 Nisan. Grafik Matbaacılık, İstanbul:108-115.
Duyan, V. (2003). “Sosyal Hizmetin İşlev ve Rolleri”. Toplum ve Sosyal Hizmet, Cilt
14, Sayı 2, Ankara:1-22.
Erkan, G. (1990). Ortopedik Özürlü Çocukların Kendini Kabul Düzeyi Üzerine Bir
Araştırma. Sakatları Koruma Milli Koordinasyon Kurulu, Tekel Ambalaj
İşletmesi Müdürlüğü, İstanbul.
Erkan, G. (2003). “Özürlülerle Sosyal Hizmet Uygulamaları”. C.Ü. Tıp Fakültesi
Dergisi Özel Eki. 25(4). 34-38, Sivas.
Erkan, G. (2004). “Özürlülüğe İlişkin Modeller ve Sosyal Hizmet Uygulamaları”.
Toplum ve Sosyal Hizmet, Cilt 15, Sayı:2, Ankara:31-38.
118
Fidan, F. ve Saç, S. (2005). “Evde ve Evlilikte Engelli Kadın Olmak: Engelli Bir
Kadının Yaşamından Kesitler”. Engelli Kadınların Sorunları ve Çözümleri
Sempozyumu 29-30 Nisan Kocaeli. Grafik Matbaacılık, İstanbul:294-298.
Ipsen, C. (2006). “Health, Secondary Conditions and Employment Outcomes for
Adults With Disabilities”. Journal of Disability Policy Studies, Vol.
17/No.2.77-87.
Işıkhan, V. (2005). Türkiye’de Zihinsel Engelli Çocuğa Sahip Annelerin Sorunları.
Hacettepe Üniversitesi Yayınları, Ankara: 37-41.
İkizoğlu, M. (2001). “Yoksulluk ve Özürlülük İlişkisi”. Ufkun Ötesi Bilim Dergisi,
Cilt 1, Sayı 2.
Johnstone, C. (2003). “Systemic Practice and Action Research”. The Psychologist,
Vol.16,No.2.
Karasar, N. (2003). Bilimsel Araştırma Yöntemi: Kavramlar, İlkeler, Teknikler.
Nobel Yayın Dağıtım, 12. baskı, Ankara.
Karataş, K. (1996). Genç İşsizliği Ekonomik Toplumsal ve Ruhsal Sonuçları. Sosyal
Hizmet Uzmanları Derneği Genel Merkezi Yay. No:2, Ankara.
Karataş, K. (1997-98) “Engelliler Kentlerde Hareket Etmek İstiyorlar”. Ufkun Ötesi,
Türkiye Görme Engelliler Federasyonu Dergisi, Sayı:4, Yıl:2, Kasım 97Nisan 98.
Karataş, K. (2002). “Engellilerin Toplumla Bütünleşme Sorunları, Bir Sosyal
Politika Yaklaşımı”. Ufkun Ötesi Bilim Dergisi, Cilt 2, Sayı 2, Türkiye
Körler Federasyonu Yayını.
Kongar, E. (1972). Sosyal Çalışmaya Giriş. Türk Sosyal Bilimler Derneği Yayınları,
G-2, Ankara:113.
Kongar, E. (1982). Sosyal Çalışmaya Giriş. Ayyıldız Yayıncılık, Ankara.
Kut, S. (1988). Sosyal Hizmet Mesleği. Nitelikleri, Temel Unsurları ve Müdahale
Yöntemleri. Ankara.
119
Küçükkaraca, N. (2005). “Feminizm ve Engelli Kadın”. Engelli Kadınların Sorunları
ve Çözümleri Sempozyumu Kocaeli 29-30 Nisan. Grafik Matbaacılık,
İstanbul:49-55.
Küçükkaraca, N. (2004) “Farklılık ve Kültürel Yetkinliği Olan Sosyal Hizmet
Uygulamaları”. Sosyal Hizmetler Sempozyumu:Türkiye’de Sosyal Hizmet
Uygulamaları İhtiyaçlar ve Sorunlar. Başkent Üniversitesi Yayını. 4-6
Kasım, Alanya: 102-110.
Kitchin, R. (1998). “‘Out of Place’, Knowing One’s Place’: Space, Power and The
Exclusion of Disabled People”. Disability & Society, Vol. 13, No. 3,
1998:343-356.
Kitchin, R., Shirlow, P. ve Shuttleworth, I. (1998). “On the Margins: Disabled
People’s Experience of Employment in Donegal, West Ireland”. Disability
& Society, Vol. 13, No. 5:785-806.
Kilbury, R., Bordieri, J. ve Wong, H. (1996). “Impact of Physical Disability and
Gender on Personal Space”. Journal of Rehabilitation, April-June, s.1-2.
Lenney, M. ve Sercombe, H. (2002). “‘Did You See That Guy in the Wheelchair
Down the Pub?’ Interactions across Difference in a Public Place”.
Disability & Society, Vol. 17, No.1:5-18.
Mackelprang, R. ve Salsgiver, R. (1999). Disability: A Diversity Model Aprooach in
Human Service Practice. Pacific Grove, CA: Brooks/Cole Publishing
Company, Canada: 20-215.
McDougall, J., Dewit, D.J., King, G., Miller, L.T. ve Killip, S.(2004). “High SchoolAged Youths’ Attitudes Toward their Peers with Disabilities: the role of
school and student interpersonal Factors”. International Journal of
Disability, Development and Education, September ,Vol. 51, No. 3, 287313.
Miley, K., O’Mella, M. ve Dubois, B. (1999). Generalist Social Work Practice.
Boston:Aliyn and Bacon:10-11.
120
Mitchell, D., Snyder, S. (2003). “The Eugenics Atlantic: Race, Disability and The
Making of an International Eugenic Science, 1800-1945”. Disability &
Society, December, Vol. 18, No. 7:843-864.
Neri, M.T., Kroll ,T. (2003). “Understanding The Consequences of Access Barriers
To Health Care: Experiences Of Adults With Disabilities”. Disability and
Rehabilitation, Vol. 25, No.2, 85-96.
Oliver, M. (1983). Social Work with Disabled People. The Macmillan Press Ltd.
London:p.23.
Oliver, M. (1996). Understanding Disability from Theory to Practice. Palgrave, New
York: 32-33.
Onat, Ü. (2001). “Sosyal Hizmet Eğitiminde Makro Yaklaşım ve Toplum
Organizasyonu”. Toplum ve Sosyal Hizmet Dergisi, Cilt 12, Sayı:3:103108.
Ortak İçerme Belgesi (Joint Inclusion Memorandum-Jim). Türkiye Sosyal
Yardımlaşma
ve
Dayanışma
Genel
Müdürlüğü,
http://www.sydgm.gov.tr/sydtf/web/gozlem.aspx?sayfano=91
2007.
(Erişim
tarihi:27 Nisan 2008)
Özbesler, C. (2001) Çocukluk Çağı Lösemileri ve Sosyal Destek Sistemlerinin Aile
İşlevlerine Etkisi. Hacettepe Üniversitesi İ.İ.B.F. Sosyal Hizmet Anabilim
Dalı. Basılmamış Doktora tezi. Ankara.
Özbesler, C. (2004) “Özel Eğitim Merkezlerinde Sosyal Hizmetin Rolü ve Sosyal
Hizmet Uygulamaları”. Sosyal Hizmetler Sempozyumu:Türkiye’de Sosyal
Hizmet Uygulamaları İhtiyaçlar ve Sorunlar. Başkent Üniversitesi Yayını.
4-6 Kasım, Alanya: 360-364.
Pedretti, L.W. ve Zoltan, B. (1990). Occupational Therapy: Practice Skills For
Physical Dysfunction. The C.V. Mosby Company. Third Edition, St. Louis,
USA:19-24.
121
Randi ve Chance, S. (2002). “To Love and Be Loved: Sexuality and People With
Physical Disabilities”. Journal of Psychology and Theology, Vol. 30, No.3,
195-208
Reeve, D. (2002). “Negotiating Psycho-emotional Dimensions of Disability and
Their Influence on Identity Constructions”. Disability & Society, Vol. 17,
No.5:493-508.
Rokach, A, Lechcier-Kimel, R. ve Safarov, A. (2006). “Loneliness of People with
Physical Disabilities”. Social Behavior and Personality, 34 (6).
Russel, M.V. (1988). Clinical Social Work, Toronto:Rehabilitation Medicine,
(Ed.Joseph Goodgold), The C.V. Mosby Company.
Russell, M. (2002). “What Disability Civil Rights Cannot Do: Employment and
Political Economy”. Disability and Society, Vol.17, No.2:117-135.
Sapancalı, F. (2005). Sosyal Dışlanma. Dokuz Eylül Yayınları, 1. Baskı, İzmir.
Scott, G.R. (2003). İşkencenin Tarihçesi. Dost Kitabevi, Ankara:112-113.
Sherry, M. (2004). “Overlaps and Contradictions Between Queer Theory and
Disability Studies”. Disability & Society, Vol. 19, No. 7, 769-785.
Shevlin, M., Kenny, M. ve McNeela, E. (2004). “Participation In Higher Education
For Students With Disabilities: An Irish Perspective”. Disability & Society,
January, Vol. 19, No.1:15-30.
Social Exclusion and Anti-Poverty Strategy. Research Project on the Patterns and
Causes of Social Exclusion and The Design of Policies to Promote
Integration: A Synthesis of Findings. (1996).
Institute
for
Labour
Geneva: International
Studies,
ILO.
www.ilo.org/public/bureau/inst/papers/synth/socex/ch1.htm. (Erişim tarihi:
13 Mart 2006)
Papanayotou, V. (2005) “Skeletons in the Closet of German Science”,
Welle,
www.dw-world.de/dw/article/0,2144,1587766,00.html.
tarihi:11 Mart 2008)
Deutsche
(Erişim
122
Şahin, F. (2002a). “Sosyal Hizmet Eğitiminde Yeni Yaklaşımlar”. Sosyal Hizmet
Sempozyumu 18-19 Ekim, Ankara.
Şahin, F. (2002b). “Özürlülük ve Medikal Model: Yardım Veren Meslekler İçin
Sosyal Hizmet Örneğinde Bir Değerlendirme”. Toplum ve Sosyal Hizmet
Dergisi, Ekim, Cilt:13, Sayı:2:70-76.
Topçubaşı, F., Arıkan, Ç. (2005). “Türkiye’de Görme Engelli Kadınların Konumu:
Genel Bir Değerlendirme”. Engelli Kadınların Sorunları ve Çözümleri
Sempozyumu 29-30 Nisan Kocaeli, Grafik Matbaacılık, İstanbul.
Tufan, B. (1994). Göçmen İşçilerde İş Kazaları. Ankara: Sosyal Sigortalar Kurumu
Genel Müdürlüğü.
Türkiye Özürlüler Araştırması Sonuçları. (2003). Ankara: Başbakanlık Özürlüler
İdaresi Başkanlığı. http://www.ozida.gov.tr
(Erişim tarihi: 28 Haziran
2006, 15 Nisan 2008)
Valentine, J. (2001). “Disabled Discourse: Hearing Accounts of Deafness
Constructed Through Japanese Television and Film”. Disability & Society,
Vol. 16, No. 5:707-721.
Wilton, R.D. (2003). “Locating Physical Ability in Freudian and Lacanian
Pyschoanalysis: Problems and Prospects”. Social & Cultural Geography,
September, Vol. 4., No.3:369-390.
Wolfe, K. (1996). “Ordinary People: Why The Disabled Aren't So Different Includes Excerpts From The Writings of Helen Keller”. Humanist, NovDec, Vol:56:6, 31-34.
123
GÖRÜŞME FORMU
Bu çalışmanın amacı, İstanbul ilindeki sivil toplum örgütlerine aktif olarak üye olan
bedensel engellilerin kurumsal, ekonomik ve psikososyal açıdan yaşadığı sosyal
dışlanmaya yönelik değerlendirmeleri öğrenmektir. Aşağıdaki sorulara vereceğiniz
cevaplar kesinlikle gizli tutulacak ve sadece bilimsel amaçlarla kullanılacaktır.
A.Deniz ERGÜDEN
Hacettepe Üniversitesi İ.İ.B.F. Sosyal Hizmet Bölümü
Yüksek Lisans Öğrencisi
Kişisel Bilgilere İlişkin Sorular
1.Cinsiyetiniz? Kadın ( ) Erkek ( )
2.Yaşınız? ..........
3.Doğum yeriniz? ...........
4.Medeni durumunuz: Bekar ( ) Nişanlı ( ) Evli ( ) Boşanmış ( ) Ayrı yaşıyor
( )
5.Çocuğunuz var mı? Evet ( )
Hayır ( ) (7. soruya geçiniz)
6.Kaç çocuğunuz var? ...........
Engeline İlişkin Sorular
7. Engelinizi belirtir misiniz?
Ayak
Kol
Bacak
Parmak
Omurga ve kemik
Kalça
İki omuz
Birden çok
Diğer (Lütfen belirtiniz)
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
................................................
8.Araç desteği alıyorsanız hangisini kullanıyorsunuz?
Protez
( )
Tekerlekli sandalye
( )
Koltuk değneği
( )
Cihaz
( )
Kullanmıyorum
( )
124
9.Engel dereceniz:…………………………………………………………………..
10.Engel nedeniniz: a.Doğum öncesi ( ) (10.a’ya geçiniz) b.Doğum sırası ( )
(10.b’ye geçiniz) c.Doğum sonrası ( ) (10.c’ye, 10.d’ye geçiniz)
10.a.Engeliniz doğum öncesi nedenlere bağlı ise, engel nedeniniz
aşağıdakilerden hangisidir?
Akraba Evliliği
Kalıtsal Hastalıklar
İlaç
Annenin geçirdiği hastalık
Nedeni bilinmiyor
Diğer (Lütfen belirtiniz)...............
(
(
(
(
(
)
)
)
)
)
10.b.Engeliniz doğum sırasındaki nedenlere bağlı ise, engel nedeniniz
aşağıdakilerden hangisidir?
Doğumun kötü koşullarda gerçekleşmesi
Geç doğum
Yetersiz kişilerce gerçekleştirilmesi
Diğer (Lütfen belirtiniz)..................................
( )
( )
( )
10.c.Engeliniz doğum sonrası nedenlere bağlı ise, engel nedeniniz
aşağıdakilerden hangisidir?
Hastalıklar
Kazalar
Doğal afetler
Terör
Yanlış tedavi
Diğer (Lütfen belirtiniz)
( )
( )
( )
( )
( )
...........................
10.d.Doğum sonrasında engelli olduysanız, kaç yaşında engelli oldunuz? ..........
İstihdam Durumuna İlişkin Sorular
11. Mesleğiniz nedir?
Ev Hanımı
Memur
İşçi
Çiftçi
Serbest
Küçük esnaf
Mesleğim yok
Diğer (Lütfen belirtiniz)
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
……………………………………
125
12. İş durumu: a.Emekli ( ) b.İşsiz ( ) Süre: Ay:..... Yıl:....... c.Çalışıyorum ( )
d.Ücretsiz izinliyim ( ) e.Hiç Çalışmadım (17.soruya geçiniz) f.Diğer (Lütfen
belirtiniz)………………………
13. İş yerindeki göreviniz nedir/neydi?
Memur
( )
Yönetici
( )
Vasıfsız personel
( )
Kendi işimin sahibiyim ( )
Diğer (Lütfen belirtiniz) ……………………………………
14.İş bulmada size kim yardımcı oldu?
Kendim
( )
Arkadaş
( )
Ailem
( )
Özürlü kontenjanı
( )
KPSS
( )
Diğer (Lütfen belirtiniz) ……………………………………
15.İş değiştirdiniz mi? Evet ( ) Hayır ( )
16.İş yaşantınızda terfi durumu yaşadınız mı? Evet ( ) Hayır ( )
17.İş yaşantınızı etkileyen faktörler aşağıdakilerden hangisidir?
Fiziksel çevre koşulları
Engelim nedeniyle eğitimim yetersiz
Olumsuz çalışma koşulları
Mesleğim yok
Engelli oluşum
Engelim nedeniyle işverenlerin olumsuz tutumları
Hiçbiri
Diğer (Lütfen belirtiniz)
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
……………………………………
18.Evinizin geçimini kim sağlamaktadır? (Birden fazla seçebilirsiniz)
Ben
( )
Annem
( )
Babam
( )
Eşim
( )
Çocuklarım
( )
Kardeşlerim
( )
Diğer akrabalar
( )
Diğer (Lütfen belirtiniz) ……………………………………
19.Evinizin aylık geliri nedir?.........................
20.Evinizin aylık gideri nedir?........................
126
21.Elde ettiğiniz gelir temel gereksinimlerinizi karşılıyor mu?
Yeterli Yetersiz
Sağlık
( )
( )
Beslenme
( )
( )
Eğitim
( )
( )
Konut
( )
( )
Eğlence
( )
( )
Tatil
( )
( )
Giyecek
( )
( )
Diğer..................... ........
......
22.Engel durumunuza bağlı olarak gereken harcamalar gelirinizin ne kadarını
kapsamaktadır?................................
23.Bağlı olduğunuz sosyal güvenlik kuruluşları varsa hangisidir?
Bağ-Kur ( ) Emekli Sandığı ( ) SSK ( )
Sosyal güvencem yok
( )
24.Gönüllü ya da resmi kuruluşlardan yardım alıyor musunuz? Evet ( )Hayır ( )
(26. soruya geçiniz)
25.Aldığınız yardım türü hangisidir? Ayni ( ) Nakdi ( ) Her ikisi ( )
Eğitim Durumuna İlişkin Sorular
26.Anne ve babanızın eğitim durumu nedir?
Anne
Baba
Okuma yazma bilmiyor
( )
( )
Yalnızca okuma yazma
( )
( )
İlkokul mezunu
( )
( )
Ortaokul mezunu
( )
( )
Lise mezunu
( )
( )
Üniversite mezunu
( )
( )
Yüksek lisans mezunu
( )
( )
Diğer (Lütfen belirtiniz)
( )
( )
27.Eğitim durumunuz nedir?
Okuma yazma bilmiyor *
( )
Yalnızca okuma-yazma *
( )
İlkokul mezunu
( )
Ortaokul mezunu
( )
Lise mezunu
( )
Üniversite mezunu
( )
Yüksek lisans mezunu
( )
Diğer (Lütfen belirtiniz) *
………………………..
*Okuma yazma bilmiyor, yalnızca okuma yazma ya da diğeri seçtiyseniz
29.soruya geçiniz.
127
28.Eğitim aldığınız kurumun çeşidi nedir? Genel eğitim kurumu ( ) Özel eğitim
kurumu ( )
29.Eğitim yaşantınız hakkında ne düşünüyorsunuz?
Eğitim kurumuna erişimde zorluklar yaşamıyordum.
Bina içi yapı ve düzenlemeleri yeterliydi.(merdiven, asansör, rampa
Sınıf içinde ilave yardıma ve desteğe ihtiyaç duymuyordum
Öğretmenlerin tutumları olumluydu.
Engelsiz akranlarım tarafından destek görüyordum
Finansal güçlükler yaşamıyordum.
Okul aktivitelerine katılıyordum.
Diğer (Lütfen belirtiniz).........................................................................
Evet Hayır
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
30.Yukarıda belirtilen hususlar içinde okumanızı en çok ne engelledi?..................
Rehabilitasyona İlişkin Sorular
31.Rehabilitasyon hizmeti aldınız mı?
Evet ( )
Hayır ( ) (36. soruya geçiniz)
32.Aldığınız rehabilitasyon hizmetinin türü nedir? Mesleki rehabilitasyon ( )
Tıbbi rehabilitasyon ( ) (34.soruya geçiniz) Sosyal rehabilitasyon ( ) (34.soruya
geçiniz) Diğer (Lütfen belirtiniz)…………………………………...
33.Hangi dalda/dallarda mesleki rehabilitasyon aldınız? ..................
34.Aldığınız rehabilitasyon ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?
Evet Hayır
Uzman personel yeterliydi.
( )
( )
Toplumsal katılımım arttı.
( )
( )
Kişisel ihtiyaçlarım karşılandı.
( )
( )
Kişisel gelişimime katkıda bulundu.
( )
( )
Diğer (Lütfen belirtiniz) .........................
35.Aldığınız rehabilitasyonu yeniden almaya ihtiyaç duyuyor musunuz?
Evet ( ) Hayır ( )
36.İhtiyaç duyduğunuz rehabilitasyon hizmetleri nelerdir?
Mesleki rehabilitasyon ( )
İhtiyaç duymuyorum ( )
Tıbbi rehabilitasyon ( )
Sosyal rehabilitasyon ( )
128
37. Rehabilitasyon hizmetlerine ihtiyaç duymuyorsanız sebepleri nelerdir?
Rehabilitasyon hizmetlerinin çok katkısı olacağını düşünmüyorum
Dernek yeterli.
Kendi kendime yeterliyim.
Bilgi sahibi değilim.
Rehabilitasyona ayıracak zamanım yok.
Diğer (Lütfen belirtiniz) ....................................................................
Evet Hayır
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
Sağlık Hizmetlerine İlişkin Sorular
38.Varolan sağlık hizmetleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sağlık hizmetlerine erişimde zorluk çekmiyorum.
Sağlık kurumlarındaki muayenehanelerden memnunum
Sağlık uzmanları iyi davranıyor.
Sağlık uzmanlarıyla her konuyu rahatça konuşabiliyorum.
Kişisel yardım ihtiyacı duymuyorum.
Engelim nedeniyle ilave harcamalar yapmam gerekmiyor.
Sigorta ödenekleri sağlık alanındaki ihtiyaçlarımı karşılıyor.
Diğer (Lütfen belirtiniz) ....................................................................
Evet Hayır
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
Fiziksel Çevre Koşullarına İlişkin Sorular
39.Ev içindeki fiziksel çevre koşulları ve yapılar, yaşantınızı istediğiniz gibi
sürdürebilmeniz için yeterli mi?
Yeterli Yetersiz
Basamaklar
( )
( )
Kapılar
( )
( )
Banyo
( )
( )
Tuvalet
( )
( )
Işık düğmeleri
( )
( )
Dolap kapakları
( )
( )
Diğer (Lütfen belirtiniz) ....................................................................
40. Ev içi koşullarında yapı ve düzenlemeler yaşantınızı etkiliyor mu?
Bağımsız hareket edebiliyorum.
Bir yere gideceğim zaman ekstra zaman ve planlama yapmam gerekmiyor.
Destek sayesinde ev koşullarında güçlük çekmiyorum
Zamanımın çoğunu evde geçiriyorum
Ekonomik gelirim iyi olduğu için her türlü düzenlemeyi yapabiliyorum.
Diğer (Lütfen belirtiniz) ....................................................................
Evet
( )
( )
( )
( )
( )
Hayır
( )
( )
( )
( )
( )
129
41.Kamusal alanlardaki bina içi/dışındaki yapı ve düzenlemeler yaşantınızı
istediğiniz gibi sürdürebilmeniz için yeterli mi?
Yeterli Yetersiz
Yollar
( )
( )
Kaldırımlar
( )
( )
Merdivenler
( )
( )
Alt-üst geçitler
( )
( )
Asansörler
( )
( )
Tuvaletler
( )
( )
Kentsel mekanların planı
( )
( )
Ulaşım araçları
( )
( )
Diğer (Lütfen belirtiniz) ..............................................
42.Kamusal alanlardaki yapı ve düzenlemeler yaşantınızı etkiliyor mu?
Evet Hayır
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
Kişisel yardım ihtiyacı duymuyorum.
Bir yere gideceğim zaman ekstra zaman ve planlama yapmam gerekmiyor.
Destek sayesinde fiziksel çevre koşulları hayatımı etkilemiyor.
Toplumsal aktivitelere istediğim gibi katılabiliyorum.
Ekonomik gelirim iyi olduğundan her türlü düzenlemeyi yapabiliyorum.
43.Günlük yaşantınızda fiziksel engellerle karşılaştığınızda ne hissediyorsunuz?
Stres yaşıyorum.
Kızıyorum
Üzülüyorum
Engellenmiş hissediyorum.
Bir şey hissetmiyorum
Diğer (Lütfen belirtiniz)……………………………………………….
Evet
( )
( )
( )
( )
( )
Hayır
( )
( )
( )
( )
( )
Medya Görüntülerine İlişkin Sorular
44.Bazı medya görüntülerinde engelliliğin/engellilerin...
Acıma uyandıracak biçimde ele alındığını düşünüyorum.
Bireyin kişisel özellikleri yerine engelinin temel alındığını
görüyorum.
Yardıma muhtaç bireyler olarak yansıtıldıklarını görüyorum
Cinselliğinin inkar edildiğini düşünüyorum.
Reytingi arttırma amaçlı kullanıldıklarını düşünüyorum.
Hiç bir fikrim yok.
Diğer (Lütfen belirtiniz) ..............................................
Evet
( )
(
(
(
(
(
)
)
)
)
)
Hayır
( )
(
(
(
(
(
)
)
)
)
)
130
Klasik Edebiyat ve terminolojiye İlişkin Sorular
45.Klasik edebiyatın engellilere/engelliliğe yaklaşımı hakkında ne
düşünüyorsunuz?
Çeşitli eserlerde, kötü veya zavallı karakterler bedensel engelli kişilerdir.
Hikayelerde, kahramanların bazen bedensel özellikleri içerisinde
vücut bütünlüğünün öncelikli olduğunu düşünüyorum.
Yazılan eserlerde, bazı karakterler cinsel kimlikten yoksundur.
Çocuk hikayelerinde, bazen bedensel olarak farklı olanların çirkin
olarak tasvir edildiklerini düşünüyorum.
Bazı hikayelerde, bedensel engellilik kötü davranışın bir sonucudur.
Bazı eserlerde engelliliğin insanları etiketlemeye yolaçan sıfatlar ile
birlikte ele alındığını düşünüyorum
Hiç bir fikrim yok.
Diğer (Lütfen belirtiniz) ..............................................
Evet
( )
Hayır
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
Topluma İlişkin Sorular
46.Engeliniz ile ilgili olarak ne düşünüyorsunuz?
Engelli oluşum nedeniyle olumsuz tutum ve davranışlara maruz kalıyorum.
Toplumsal ilişkilerde daha çok ben çaba sarfediyorum.
Engelli oluşum nedeniyle engelim diğer alanlara da genelleniyor.
Engelli oluşum nedeniyle tam bir kadın/erkek görülmüyorum
Toplumun ve benim beklentilerim arasında ikilemler yaşıyorum.
Toplumun yaklaşımından dolayı kendimi değersiz hissediyorum.
Toplumun yaklaşımından dolayı engelimi saklamak istiyorum.
Topluma inancım yok.
Diğer (Lütfen belirtiniz) ..............................................
Evet
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
Hayır
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
Bazen
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
( )
47. Engelinizin yaşamınızda sizi olabildiğince engellememesi için toplumda
kimlere görev düştüğünü düşünüyorsunuz?
Kendime
Politikacılara
Kurum ve kuruluşlara
Sivil toplum örgütlerine
Topluma
Diğer (Lütfen belirtiniz) .........................
Evet
( )
( )
( )
( )
( )
Hayır
( )
( )
( )
( )
( )

Benzer belgeler

ÇANKAYA BELEDİYESİ - Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği

ÇANKAYA BELEDİYESİ - Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği olumsuz etkileyen en belirgin faktörlerin engelli oluşları ve fiziksel çevre koşulları olduğu anlaşılmıştır. Gelir durumlarının düşük olduğu, temel gereksinimlerinin karşılanmadığı ve sosyal destek...

Detaylı