İletişim Becerileri Semineri - Gebze Rehberlik ve Araştırma Merkezi

Transkript

İletişim Becerileri Semineri - Gebze Rehberlik ve Araştırma Merkezi
EDOK YAYINLARI
EYÖYOK YAYINI NO : 9
İLETİŞİM
KARA KUVVETLERİ
EĞİTİM VE DOKTRİN KOMUTANLIĞI
BALGAT / ANKARA
(OCAK 2001)
HİZMETE ÖZEL
ÖNSÖZ
1. Sınıf Okulu / Sınıf Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlıkları, Harp
Okulu ve Orta Dereceli Askeri Okulların öğretmen kadrolarına atanan /
atanacak personeli yetiştirmek için açılan “Öğretmen Yetiştirme
Kurslarına” devam eden kursiyerlerin temel iletişim becerilerinin
geliştirilmesi ve sınıf içi iletişimde etkililiklerinin sağlanması amacıyla
“iletişim” dersi okutulmaktadır.
2. “İLETİŞİM” ders kitabı; kurs konu kapsamı doğrultusunda ve söz
konusu kursa katılan kursiyerlere temel ders notu, diğer eğitici personele
de yardımcı bilgi kaynağı olarak, Öğ. Bnb. Nejla BİLECEN tarafından
hazırlanmıştır.
Sami ZIĞ
Korgeneral
Eğitim ve Doktrin Komutanı
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
T.C.
KARA KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI
EĞİTİM VE DOKTRİN KOMUTANLIĞI
BALGAT/ANKARA
EYÖYOK :1700-39-01/AR-GE (93)
OCAK 2001
KONU
: İletişim Ders Kitabının Onaylanması
EĞİTİM VE DOKTRİN KOMUTANLIĞINA
İLGİ : (a) KKY 164-34 Eğitim Yöneticisi, Uzmanı ve Öğretmen
Yetiştirme Okulu Yönergesi.
(b) MUGEDOY BŞK:lığının 20- 12- 2000 gün ve MUGEDOY:
3494-31-00/ As.Yyn.
İnc. ve Son İşl. Ş. (673) (1282) sayılı yazısı.
1. İlgi (a) gereğince, Sınıf Okulu / Sınıf Okulu ve Eğitim Merkezi
Komutanlıkları, Kara Harp Okulu ve Orta Dereceli Askeri Okulların
öğretmen ve eğitim yöneticisi kadrolarına atanan / atanacak olan
personeli yetiştirmek için açılan “Öğretmen Yetiştirme” ve “Eğitim
Yöneticisi Yetiştirme” Kurslarına” katılan kursiyerlerin temel iletişim
becerilerinin geliştirilmesi ve sınıf içi iletişimde etkililiklerinin sağlanması
amacıyla “İLETİŞİM” ders kitabı hazırlanmıştır.
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
2. Öğ.Bnb. Nejla BİLECEN (1986-Reh-7) tarafından yazılan ve
kursiyerlere temel ders notu, diğer eğitici personele de yardımcı bilgi
kaynağı olacağı değerlendirilen kitap, Askeri Yayın İnceleme ve Son
İşlem Şubesince de incelenmiş olup onaylanmak üzere EK-te
sunulmuştur.
AR-GE Ks.A.Öğ.Bnb. N.DAŞLIÇAY
Öğt.Bşk.Öğ.Yb. A.ERDOĞAN
Ok.K.P.Kur.Alb. M.ÖZTÜRK
Eğt.Bşk.Tuğg. Ş.KILIÇ
Kur.Bşk.Tümg. H.P.GÜNAL
Sami ZIĞ
Korgeneral
Eğitim ve Doktrin Komutanı
-I-
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
İÇİNDEKİLER
SAYFA
NUMARASI
BİRİNCİ BÖLÜM
İLETİŞİM KAVRAMI
1. İletişim
2. İletişimin Özellikleri
3. İletişim Bağlamı
4. İletişim Sınıflandırmaları
5. Özet
6. Çalışma Soruları
1–3
1–4
1–8
1 – 11
1 – 13
1 – 13
İKİNCİ BÖLÜM
İLETİŞİMİN ÖGELERİ
1. İletişim Sürecinin İşleyişi
2. Kaynak
3. İleti
4. Kanal
5. Alıcı
6. Geribildirim
7. Gürültü
8. Özet
9. Çalışma Soruları
- II HİZMETE ÖZEL
2–3
2–4
2–5
2–6
2–7
2–8
2–9
2 – 11
2 – 11
HİZMETE ÖZEL
İÇİNDEKİLER
SAYFA
NUMARASI
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
SÖZLÜ İLETİŞİM
1. Bir Sembol Sistemi Olarak Dil
2. Dilin İnsan İletişimine Etkileri
3. Bir Anlam Sistemi Olarak Dil
4. Nesnel ve Öznel Anlamları
5. Grup İçi Konuşma
6. Aşağı ve Yukarı Düzeylere Konuşmak
7. Eleştiri ve Övgü
8. Yalan
9. Dürüstlük
10. Konuşma
11. Dinleme
12. Etkili Dinleme
13. Özet
14. Çalışma Soruları
3–3
3–5
3–6
3–7
3–8
3–9
3 – 10
3 – 11
3 – 12
3 – 12
3 – 13
3 – 15
3 – 18
3 – 18
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
SÖZSÜZ İLETİŞİM
1. Sözsüz İletişim
2. İletişim Bağlamı
3. İnanırlık ve Aldatma
- III HİZMETE ÖZEL
4–3
4–4
4–5
HİZMETE ÖZEL
İÇİNDEKİLER
4. Kurallar
5. Beden Dili
6. Beden Dilinin Temel Ögeleri ve Özellikleri
7. Beden Dilinin Evrensel ve Kültürel Boyutları
8. Kişiler Arası Mesafe ve Mekan
9. Renkler ve Giyim Kuşam Kodu
10.Susarak İletişim
11.Özet
12.Çalışma Soruları
- IV HİZMETE ÖZEL
4–5
4-6
4-6
4–8
4–9
4 – 10
4 – 11
4 – 12
4 – 12
HİZMETE ÖZEL
BİRİNCİ BÖLÜM
İLETİŞİM KAVRAMI
1. İLETİŞİM
2. İLETİŞİMİN ÖZELLİKLERİ
3. İLETİŞİM BAĞLAMI
4. İLETİŞİM SINIFLANDIRMALARI
5. ÖZET
6. ÇALIŞMA SORULARI
1-1
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
(BU SAYFA BOŞ BIRAKILMIŞTIR.)
1-2
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
BİRİNCİ BÖLÜM
İLETİŞİM KAVRAMI
Hedef: Genel iletişim kavramı bilgisi kazanma.
Davranışlar:
Bu üniteyi çalışanlar:
•
İletişim kavramının tanımını yazıp / söyleyebilecek,
•
İletişim kavramının tanımını verilen bir dizi seçenek arasından seçip
işaretleyebilecek,
•
İletişim bağlamının ne olduğunu söyleyebilecek,
•
İletişim bağlamının üç boyutunda örnekler verebilecek,
•
İletişim kurmada en önemli amacın ne olduğunu söyleyebilecek,
•
Farklı boyutlardaki iletişimi sınıflandırabileceklerdir.
1. İLETİŞİM:
İletişim yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren artan bir ivme ile
gelişen, teknolojinin de yardımı ile günümüzde ismi en çok telaffuz edilen
akademik bir çalışma alanıdır.
“İletişim, sevgi ortamı yaratılarak sağlanır.”
Çalışma alanı oldukça geniş olan iletişim konusunun yapılan tanımları
incelendiğinde uygulamada gelmiş olduğu yer de görülebilir. Mutlu
(1998)’e göre iletişime ilişkin tanımların sayısı iki yüze yakındır. E. X.
Dance ve Carl E. Larson, 1972’de iletişim alanındaki tanımları taramışlar ve
126 değişik tanım bulmuşlardır. Bu sayı kuşkusuz o zamandan bu yana çok
daha artmıştır. Burada bu tanımlardan birkaçını aktaracağız:
“İletişim bilginin, fikirlerin, duyguların, becerilerin, vb.nin simgeler
kullanılarak iletilmesidir.” (Barelson ve Steiner; 1964).
“İletişim anlam arama çabasıdır; insanın başlattığı kendisini çevresinde
yönlendirecek ve değişen gereksinimlerini karşılayacak şekilde uyarıları
(iletileri) ayırt etme ve örgütlemeye çalıştığı yaratıcı bir edimdir” (Barnlund,
1968).
1-3
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
“İletişim esas olarak simgeler aracılığıyla bir kişiden ya da gruptan
diğerine (veya diğerlerine) bilginin, fikirlerin, tutumların veya duyguların
iletimidir” (Theodorson ve Theodorson, 1969).
“İletişim mesajlar aracılığıyla gerçekleştirilen toplumsal etkileşimdir”
(Gerbner, 1972).
“İletişim katılanların bilgi yaratıp, karşılıklı bir anlamaya ulaşmak
amacıyla bu bilgiyi birbirleriyle paylaştıkları bir süreçtir” (Rogers ve
Kincaid, 1981).
“İletişim, sayesinde dünyayı anlamlı kıldığımız ve bu anlamı
başkalarıyla paylaştığımız insani bir süreçtir” (Materson, Beebe ve Watson;
1983).
“İletişim insanların kollektif olarak toplumsal gerçekliği yaratıp
düzenledikleri süreçtir” (Trenholm ve Jensen, 1988), (Mutlu, 1998. s.168).
Yapılan tanımlar içerik olarak incelendiğinde, genel olarak, iki farklı
yaklaşımın izleri görülmektedir. Yaklaşımlardan birincisi, iletişimi genel
olarak kaynak ve alıcı arasındaki mesaj alışverişi olarak incelerken, ikincisi
ise iletinin içeriği ile ilgilenmektedir.
Yukarıda verilen tanımlar dikkate alınarak, yeni bir tanım yapılmak
istenirse, iletişim; bir ya da birden fazla bireyle yapılan, bir bağlam içinde
gerçekleşen, bazı etkileri olan, gürültü tarafından bozulmaya uğratılabilen
ve geribildirime olanak tanıyan anlamlı mesajların alışverişi olarak
tanımlanabilir.
“Yaşamımızın kalitesi, iletişimimizin kalitesidir.”
2. İLETİŞİMİN ÖZELLİKLERİ:
İnsanlar arası iletişimin temelinde bireylerin duygu ve düşüncelerini
“anlatma”ları vardır. Bireylerin anlatma eylemlerinin iletişim açısından
amacı da “anlaşılmak”tır.
İletişimde anlaşmaya zemin hazırlayacak ve anlaşmayı kolaylaştıracak
bazı özellikler vardır.Bu özellikler şunlardır:
1-4
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
a. İletişimde Başlangıç Önemlidir.
Karşı karşıya gelen iki kişi arasındaki ilk etkileşim,iletişim sürecinin
önemli bir belirleyicisidir.Bu etkiyi yaratan faktörler,karşılaşılan kişinin
beden dilinden, kullandığı kelimelere ve kişinin taşıdığı bütün
aksesuarlardan içinde bulunduğu fiziki ortam nesnelerine kadar geniş bir
dağılım gösterir. İşte bütün bu faktörlerin bileşkesi "algılayan kişinin”
değerlerinde bir yer bulur ve o çerçeve içerisinde yorumlanır. Algılayanın
kişisel özellikleri ve toplumsal normları ile kalıplaşmış olan yargılar,
etkileşim verilerine bağlı olarak iletişimin ilk anında bir karar verdirir ve
insan karşısındaki kişiye zihninde bir etiket yapıştırır. Bu karar olumlu veya
olumsuz olabilir. "Bir görüşte kanım ısındı”, “ilk gördüğümde vuruldum”
gibi değerlendirmeler o kişi ile gelişecek iletişimin temelini oluşturur. Tabii
bu kararlarımız her zaman böylesine açık ve bilinçli olmayabilir. Kişi
bunları bilinç düzeyine çıkarsa da çıkarmasa da, ilk algılarımızın
oluşturduğu yargının, iletişim biçimimizde ve o kişiye atfettiğimiz değerde
önemli bir rol oynadığı bilinir.
Öğretmenin ilk derse girdiğinde, öğrenciler üzerinde bırakacağı ilk
izlenim çok önemlidir. Öğrencilerin kişilik özellikleri ve öğrenci psikolojisi
gereği, öğretmeni hakkında olumlu veya olumsuz birtakım önyargıları
olacaktır. Öğretmen derse başlarken öğrencilerle selamlaşmalı , hal hatır
sorulup etkili bir dikkat çekme ile derse başlamalıdır. Böylece olumlu
izlenim yaratacak bir başlangıç gerçekleştirilecektir. Öğretmenin derse
başlarken sergileyeceği tavırlara göre öğrenciler öğretmen hakkında
zihinlerinde oluşan olumlu ve olumsuz etiketleri yapıştıracaklardır.
b. İletişim Sadece Bilgi Alışverişi Değildir.
İnsanlar arası iletişim sadece bir bilgi alışverişi değildir. Duygu ve
düşüncelerin bir bilgi olarak aktarılmasındaki eylemler ve bu eylemlerin
biçimi iletişimin özünü yapılandırır. Bu,iletişimin evrensel yönüdür. Bilgiyi
veriş biçimi, bir başka deyişle, sözlerin bedendeki karşılıkları iletişimi
değerlendirmemizde ikinci önemli noktadır. İletişimde bilgilenmek ve
öğrenmek “anlamak” değildir. Ör. çocuğunuz veya arkadaşınızla
yapacağınız bir konuşmada (etkili iletişim kurmaya yardımcı öğelerden
olan beden dilini değerlendirmezseniz) onun o gün neler yaptığını
öğrenebilirsiniz, ama neler yaşadığını anlayamazsınız. İletişimin asıl amacı
1-5
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
anlayarak kavramaktır. Kelimelerin anlamlarını, karşımızdaki kişinin eylem
biçimleri ile birlikte değerlendirmek doğru iletişime imkan verir.
“Nutuk ve hitabet” denilen şey yalnızca “kelime” ve “anlam”
değildir. iletişimimizin kalitesidir.”
Öğretmen sınıfta konuşurken beden dilini ve sözsüz iletişim
tekniklerini olumlu şekilde kullanmalıdır. Beden dili ve sözsüz iletişim
teknikleri ne kadar olumlu kullanılırsa , karşımızdakileri o kadar etkileriz ve
inandırıcılığımız artar.
Özellikle jest ve mimikler, söylenilenlerin daha ilginç hale getirilmesi
ve akılda kalması için mutlaka kullanılmalıdır. Dikkat edilmesi gereken en
önemli husus, beden dili kullanılırken doğallıktan uzaklaşılmaması,
yapmacık hareketlerden kaçınılmasıdır. Doğal olmayan yanlış ve abartılı
kullanılan beden dili, biraz önce bahsettiğimiz tüm olumlu izlenimleri
olumsuzluğa dönüştürür, öğretmeni sınıfta zor duruma düşürür.
c. İletişim Kişiye Değil, Kişiyle Yapılır.
İletişim başka bir kişi ile birlikte yapılandırılan bir süreçtir. İletişim,
onu oluşturan bireylerden birinin aktif oluşu, diğerinin ise bu eylemi
seyredişi ile kurulamaz. Eğer, alıcı kişi hazır değil ise, iletişim yolu tıkanır.
Böyle bir ilişki, düşündüğümüz anlamda doğru ve sağlıklı bir anlama ve
anlaşma doğurmaz. Ör. sekreterine veya yardımcısına kızan ve yapılan
geçmiş hataları gündeme getiren bir yönetici, karşısındaki kişiden bir cevap
alamıyorsa, büyük bir ihtimalle karşısındaki kişi, yöneticinin haksız
olduğunu, öfkesinin yersiz olduğunu düşünmektedir. Buna karşılık, yönetici
düşüncesini ve öfkesini ortaya koyduğu için, bundan böyle benzeri bir hata
ile karşılaşmayacağını düşünmektedir. Bu tür olaylar öğretmenle öğrenciler
arasında, anne-baba ile çocukları arasında sık gerçekleşmektedir. Ör. bir
çocuğun aklının oyuncaklarda olduğu veya oynadığı bir sırada ona yemek
yemenin veya ders çalışmanın yararlarından söz etmeye başlarsanız, sizi
dinliyormuş gibi gözükebilir, ancak bir süre sonra sizin anlattıklarınızla hiç
ilgisi olmayan ve çoğunlukla oynadığı oyunla ilgili bambaşka bir soru
sorabilir. Böyle bir durumda anne veya baba büyük bir ihtimalle bir
gerginlik yaşar, kızgınlığını dile getirir ve iletişim kesilir. Bu durumda anne
babanın, iletişimin kesilmesini önlemek için kızgınlığını kontrol edebilmesi,
konuşmayı farklı bir açıdan sürdürmeyi ve iletişimi yeniden başlatmayı
1-6
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
denemesi yararlı olur. Kısacası iletişimden söz edebilmek için ortak bir
platformda buluşmaya gerek vardır.Bu ortak platformda en az iki kişi ortak
paylaşım içinde iletişimi sürdürebilir. Yoksa telefonla yapılan iletişimde
olduğu gibi kişilerden biri hattan çıkarsa iletişim sürdürülemez. İnsanların
fiziki varlıkları ile aynı ortamda bir arada olmaları iletişim içinde oldukları
anlamına gelmez. İletişim süreci mesajı veren ve alanların iletişimde aktif
rol almalarıyla devam eder. Aynı ortamda birbirlerine sırtını dönmüş iki kişi
arasında da bir iletişim söz konusudur. Ancak bu anlamaya ve anlaşılmaya
dönük bir iletişim olmayıp, birbirini reddetmeye dönük bir iletişimdir.
ç. İletişim Değişik Katmanlarda Gerçekleşen Bir Etkinliktir.
İletişim etkinliğinin işleyişini kavramak açısından iletişim etkinliğinin
farklı katmanlarının üzerinde durmak gerekiyor.
İletişimin;
(1).Bireyin içinden kendi kendine ,
(2).Başkalarıyla sözcüklerle / simgelerle gerçekleşen,
(3).Her iki durumda da sözel yada simgesel iletilerin aktarımı
yanında bireylerde içten içe yol açtığı tüm psikolojik tepkilerle belirlenen
katmanları vardır. Böylece iletişim, iletinin içeriği ile birlikte içimizde
oluşan bir dizi görünmeyen ve işitilmeyen tepkiyi de kapsar.
Bazı iletişim bilimciler ise iletişimde, içerik ve ilişki düzeylerinden söz
etmektedirler. İleti bir yönü ile bir bilgiyi aktarır. Bu, iletinin bildirme
yönüdür.
İletinin yönerge yönü ise içeriğin nasıl anlaşılması gerektiğini, yani
iletişimde yer alan tarafların arasındaki ilişkiyi belirler. “Salonda sigara
içilmemesini rica ederim.”, “Lütfen salonda sigara içmeyiniz.,” “Salonda
sigara içilmesi yasaktır.” iletilerinin bilgi içeriği aynıdır, ama birbirlerinden
değişik ilişkileri tanımlar.(Zıllıoğlu,1993)
d. İletişim Bir Bütündür.
İletişimi kelimeler,eller,gözler gibi bütünlüğünden soyutlayarak ve
süreçteki bir kesite bakarak değerlendirmeye çalışmak bizi yanıltabilir.
Sözsüz iletişim işaretlerini veya sözlü iletişim içeriğini tek tek
değerlendirerek sonuçlara varmak yanıltıcı olabilir.
Örneğin ellerin bir masaya dayanması veya bir sandalyeye ters oturmak
sözsüz iletişimimiz açısından bir destek aramak ve güvensizlik işareti
1-7
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
olarak yorumlanır ama bu durum bazen bedenimizi dinlendirmek
ihtiyacından da kaynaklanabilir. Aynı şekilde, ayakta duran birinin
bacaklarını birbirine dolaması,güvensizlik ve gerginlik işareti olabileceği
gibi, soğukta üşümek veya çok sıkışıp tuvalet arayışı içinde olmak anlamına
da gelebilir.
Bu durumların göz ardı edilmesi iletişim değerlendirmelerinde bizi
yanılgıya götürebilir.
3. İLETİŞİM BAĞLAMI:
İletişim daima bir bağlam içinde gerçekleşir. İletişim bağlamı iletişimin
gerçekleştiği fiziksel, toplumsal-psikolojik ve zamansal çevre olarak
tanımlanabilir (Mutlu, 1998). Zaman zaman bu bağlam gizli ya da açık
olabilir. Bir ortamda çalınan arka plan müziği gibi göz önünde olmayabilir.
Bazen de bu bağlam oldukça açıktır. İletişim bağlamı iletişimin biçimini ve
içeriğini de etkiler. Örneğin, cenaze olan bir evdeki iletişim ile futbol
stadyumundaki iletişim, iletişim bağlamı açısından farklı nitelikte
olacaktır.
Bir odada, bir salonda, bir sınıfta ya da futbol stadyumunda gerçekleşen
iletişim, iletişimin fiziksel bağlamını göstermektedir. Fiziksel bağlam,
iletişimin gerçekleştiği fiziksel çevre olarak tanımlanabilir. Fiziksel çevre,
aynı zamanda, mesajın içeriğini etkileyici bir rol de sergiler.
İletişim bağlamının toplumsal-psikolojik boyutunu iletişimde bulunan
kişilerin statüleri, üstlendikleri ve oynadıkları roller, toplumun kendisine
özgü gelenek ve adetleri, bireylerin arkadaşlık seviyeleri, ciddiyetleri ya da
espri anlayışları oluşturur.
İletişim bağlamını oluşturan üçüncü boyut ise zamansal çevredir.
Zamansal çevre iletişimin gerçekleştiği zamandır. Zaman boyutu geçmişi
de kapsayabileceği gibi şimdiki zaman olarak da tanımlanabilir. İletişimin
zaman boyutu bireyler arası ilişkilerde de önemli bir yer tutar. Geçmişte
yapılan bir davranış ya da iletişim biçimi bireyler arasındaki ilişkinin
boyutlarını da belirler. Arkadaşına övgüler yağdıran bir bireyin bu durumun
hemen arkasından arkadaşından kendisine bir iyilik yapmasını istemesi ya
da tam tersi aynı iyiliğin bir tartışmadan sonra istenmesi ile elde
edilebilecek sonuç iletişim bağlamında zaman boyutunun önemini
belirtmektedir.
1-8
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
İletişim bağlamının üç boyutu birbiriyle iç içedir ve etkileşim halindedir.
Örneğin, söz verdiği halde zamanında arkadaşıyla buluşmaya gelmeyen bir
bireyin (zamansal çevre boyutu) arkadaşıyla olan ilişkilerinin boyutu
değişecektir (toplumsal-psikolojik boyut). Bu durumun etkileri iletişim
kuracakları fiziksel ortamların (fiziksel boyut) seçimini de etkileyecek, bir
sonraki buluşma için bir restoranda akşam yemeği yerine kalabalık ve
iletişimin daha genel olduğu bir mekanı (okul, ofis vb. bir yeri)
seçeceklerdir (DeVito, 1988). Örnekten de anlaşılacağı gibi iletişimde
birbirini etkileyen olaylar zinciri devam etmektedir. Bu durumun bir sonucu
olarak iletişim devam eden ve asla durağan olmayan bir süreçtir denilebilir.
İletişim bağlamının birbirini etkileyen üç boyutu ile yaşamınızda
karşılaştığınız olayları değerlendiriniz.
İletişim insan yaşamının her evresinde ve her zaman vardır. İletişimin
olmadığı bir ortam düşünülemez. Bazı araştırmacılar insanlar yalnızca
uyudukları zaman iletişim kurmazlar demektedirler ancak bu durum bile
tartışmaya açıktır. Günlük yaşantıları içinde insanlar sabah uyandıkları
andan itibaren iletişime başlarlar. Yeni uyanmış birinin banyoda elini
yüzünü yıkarken o gün yapacaklarını planlaması (insanın kendisi ile
iletişimi), daha sonra kahvaltıda eşi ve çocuklarıyla yaptığı sohbet ve eşiyle
çocuklarının okul durumu hakkındaki konuşması (bireyler arası iletişim),
işyerinde çalışma arkadaşlarıyla var olan bir sorunu çözmeye yönelik takım
çalışması (küçük grup iletişimi), işyerlerine ziyarete gelecek yabancı
konuklarını yeterince iyi bir biçimde ağırlayabilmek için onların kültürleri,
adetleri ve yaşama biçimlerini araştırması ve misafirleri karşılaması
(kültürler arası iletişim), akşam eve dönüşte gündemi yakalayabilmek için
günlük gazeteleri gözden geçirme ve televizyon programlarını izlemesi
(kitle iletişimi), dinlenmek için uyumadan önce eşiyle ve çocuklarıyla
şakalaşması (informel (biçimsel olmayan) iletişim), insanlarla iletişim
kurarken sözlü mesajlar kullanması (sözel iletişim) görsel mesajlar
kullanması (görsel iletişim) televizyon izlerken hem görsel hem de sözel
ögelere maruz kalması (sözel-görsel) iletişim kuruyor demektir.
İnsan her zaman ve her ortamda iletişim kuran bir varlıktır. İletişimin
diğer bir boyutu da el, yüz, vücut hareketleri, konuşurken yapılan jestler ve
mimiklerdir. İnsanların giysi seçimi de iletişimi yakından ilgilendirir.
Belirli ortamlarda giyilmek için seçilen giysiler değişik mesajlar
göndermektedir. Örneğin bir düğüne ya da resmi bir toplantıya günlük, ev
1-9
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
kıyafetleri ile gidilmemektedir. Ayrıca insanlar çevrelerine çeşitli mesajlar
göndermek için farklı giyim tarzlarını benimsemektedirler. Bazen seçilen
bir giysi siyasi mesajlar göndermek için bile kullanılabilmektedir.
Seçilen giyim tarzı ile gönderilmek istenilen farklı mesajları
düşününüz.
Günlük yaşamımızda ileti bombardımanı altında bulunuruz. Ev içinde
radyo, televizyon ve gazete gibi kitle iletişim araçları tarafından yapılan bu
ileti yağmuru, ev dışında reklam panoları, trafik ışıkları, uyarı yazıları,
yolda yürüyen insanların giyim tarzları ve yaptıkları jest ve mimikler,
binilen dolmuşun ya da otobüs sürücüsünün uyarıları, çevremizdeki
insanların tartışmaları ve konuşmaları, caddelerde rast geldiğimiz gösteriler
bizi ilgilendirmese de bir ileti sağanağına tutarlar. Bu nedenlerle iletişim
her zaman ve her yerde vardır denilebilir.
İletişimin bu kadar yoğun bir biçimde yaşandığı dünyamızda “İnsanlar
neden iletişim kurma ihtiyacı hissederler?” sorusu akla gelebilir. (Berlo,
1960)’a göre “amaçlı olarak etkilemek, değiştirmek için iletişim kurarız”
(Aktaran: Zıllıoğlu, 1993). İnsan doğası gereği çevresini etkilemek ve
çevreden gelen uyarılara, tehlikelere karşı kendini güçlü kılmak
durumundadır. İnsan çevresini etkileyerek başkalarında kendi düşünceleri
doğrultusunda duygu, davranış ve tutum değiştirmek istemektedir. İnsanın
çevresi ile iletişim kurmasının en temel amaçlarından biri de bu durumdur.
Neden iletişim kurarız sorusunu düşününüz.
İletişimin etkili ve verimli olması için de kullanılan anlamların karşılıklı
anlaşılır olması gerekmektedir. Anlamsız bir biçimde gönderilen iletiler
karşı tarafça yorumlanamayacağı için amacına ulaşamaz. Örneğin, bir
büroda duvara asılı “Yüksek Sesle Konuşmayınız” yazısı Türkçe bilmeyen
bir insan için hiçbir şey ifade etmez. Aynı büroda yine duvara asılı ve
üzerinde bir sigara resmi ve sigara resminin üzerinde çarpı işareti olan bir
resim ise Türkçe bilmeyen bir insana bile o ortamda sigara içmenin yasak
olduğunu anlatmaktadır. Bazen kullanılan semboller yazıdan daha etkili
olabilmektedir. Aynı durum trafik işaretleri için de geçerlidir. Trafik
işaretleri hemen hemen dünyanın her yerinde benzer anlamları taşırlar.
Toplumun her kesimi tarafında doğru bir biçimde algılanması ve anlaşılması
için geliştirilmişlerdir.
1 - 10
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
Uluslararası geçerli olan görsel sembolleri düşününüz. Yalnızca
Türkiye’de kullanılan ve yabancı birinin anlayamayacağı görsel sembol
ya da sembollerimiz var mı?
İletişim toplumsal bir olgudur. Yukarıdaki örneklerlerden de
anlaşılacağı gibi iletişim taraflarca anlamlı mesajların paylaşımı ve
alışverişidir. İletiyi (mesajı) alan birey ya da grup tarafından hiçbir anlam
ifade etmeyen iletilerle iletişim kurulamaz. İletişim insanlar arası ilişkileri
de düzenleyen bir olgudur. İletişim olmadan ve kurulmadan insan
toplumsal bir varlık da olamaz denilebilir.
Yaşadığımız dünyada her an ileti bombardımanı altındayız.
Doğumumuzdan itibaren aldığımız eğitim ve içinde yetiştiğimiz kültür bize
gelen uyarıları anlamlı iletiler olarak algılamamızı sağlarlar. Örneğin,
sokaktan gelen satıcının sesi ile diğer sesler arasındaki farkı hemen
kavrayabiliriz. Cep telefonunun çağrı sesi ile kapı zilinin sesini, sesler
benzer olsa da, birbirinden ayırt edebiliriz. İçinde yaşadığımız kültür bize
bunları öğretmiştir. Ancak, Afrika’da yaşayan bir yerli için aynı iletiler
hiçbir anlam ifade etmeyebilir. Bizim için çok önemli olan iletiler farklı
insan grupları için aynı anlamları taşımayabilir.
Bu bağlamda iletişim (Barnlund, 1968)’in söylediği gibi anlam arama
çabasıdır; insanın başlattığı, kendisini çevresinde yönlendirecek ve değişen
gereksinimlerini karşılayacak şekilde uyarıları (iletileri) ayırt etme ve
örgütlemeye çalıştığı yaratıcı bir edimdir.
“İletişim sorunlarını çözmeden, doyumlu bir yaşam sürdürmek
olanaksızdır.”
Doğan CÜCELOĞLU
4. İLETİŞİM SINIFLANDIRMALARI
İletişim çok farklı biçimlerde sınıflandırılabilir.Daha önce verilen
örnekte olduğu gibi televizyon hem görsel hem de işitsel bir araçtır. Sözel
ve görsel iletişim alanına girer. Televizyon aynı zamanda bir kitle iletişim
aracıdır da. Bu nedenlerle (Zıllıoğlu 1993)’ten alınan sınıflamanın belirli
ölçütlere göre yapıldığı unutulmamalıdır. İletişim:
1 - 11
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
a.
Bir Toplumsal İlişkiler Sistemi Olarak:
(1). Kişiler arası iletişim,
(2). Grup iletişimi,
(3). Örgüt iletişimi,
(4). Toplumsal iletişim.
b. Grup İlişkilerinin Yapısına Göre:
(1). Biçimsel olmayan (informel) / yatay iletişim,
(2). Biçimsel (formel) / dikey iletişim.
c. Kullanılan Kanallara ve Araçlara Göre:
(1). Görsel iletişim,
(2). İşitsel iletişim,
(3). Görsel – işitsel iletişim,
(4). Dokunma ile iletişim,
(5). Telekomünikasyon,
(6). Kitle iletişimi ,
(7). Doğal araçlarla iletişim,
(8). Yapay araçlarla iletişim.
ç. Kullanılan Kodlara Göre:
(1). Sözlü iletişim,
(2). Yazılı iletişim,
(3). Sözsüz iletişim.
d. Zaman ve Mekan Boyutlarında:
(1). Yüz yüze iletişim,
(2). Uzaktan iletişim olarak sınıflandırılabilir.
1 - 12
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
5. ÖZET:
Bu ünitede iletişimin çeşitli tanımları yapıldı ve tanımlardan yola
çıkılarak iletişimin bir ya da birden fazla bireyle yapılan, bir bağlam içinde
gerçekleşen, bazı etkileri olan, gürültü tarafından bozulmaya uğratılabilen
ve geribildirime olanak tanıyan anlamlı mesajların alışverişi olarak
tanımlanabileceği söylendi. İletişimin daima bir bağlam içinde
gerçekleştiğini ve iletişim bağlamının iletişimin gerçekleştiği fiziksel,
toplumsal-psikolojik ve zamansal çevre olarak tanımlanabileceği belirtildi.
İletişim bağlamının fiziksel, toplumsal-psikolojik ve zamansal çevre
boyutları incelendi. Farklı iletişim türlerinden söz edildikten sonra, insanın
iletişim kurmasındaki en önemli amacının, kendi düşünceleri doğrultusunda
karşısındakinin bilgi, beceri ve tutumunu değiştirmek olduğu belirtildi.
İletişimin anlamlı mesajların paylaşımı olduğu söylendikten sonra bir
iletişim sınıflandırılması yapıldı.
6. ÇALIŞMA SORULARI:
Aşağıdaki soruları kendi deneyimlerinizi de göz önüne alarak yanıtlamaya
çalışınız.
a.
İletişim nedir?
b.
İnsanlar niçin iletişim kurarlar?
c.
Yaşantımızın hangi evrelerinde iletişim vardır?
ç.
İnsanın iletişim kurmasındaki amaçları neler olabilir?
d. Günlük yaşamınızdaki karşılaştığınız farklı iletişim biçimlerini bu
ünitede açıklanan sınıflandırma ile eşleştiriniz.?
1 - 13
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
1 - 14
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
İKİNCİ BÖLÜM
İLETİŞİMİN ÖGELERİ
1. İLETİŞİM SÜRECİNİN İŞLEYİŞİ
2. KAYNAK
3. İLETİ
4. KANAL
5. ALICI
6. GERİBİLDİRİM ( DÖNÜT, GERİ BESLEME)
7. GÜRÜLTÜ
8. ÖZET
9. ÇALIŞMA SORULARI
2-1
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
(BU SAYFA BOŞ BIRAKILMIŞTIR.)
2-2
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
İKİNCİ BÖLÜM
İLETİŞİMİN ÖGELERİ
Hedef: İletişim sürecinin işleyişini kavrama.
Davranışlar: Bu üniteyi çalışanlar:
•
İletişim sürecinin temel ögelerini sayabilecek,
•
İletişim sürecinin temel ögelerinin özelliklerini söyleyebilecek,
•
İletişim sürecinin temel ögelerinden yola çıkarak sürecin işleyişini
anlatabileceklerdir.
1. İLETİŞİM SÜRECİNİN İŞLEYİŞİ:
İletişim kuramı, iletişim sürecinin temel ögelerinin belirlenebileceğini ve bu
ögeler arasındaki ilişkilerin ve etkileşimlerin incelenerek sürecin işleyiş
düzeninin kavranabileceğini varsayar (Zıllıoğlu, 1996). Bu varsayımdan
yola çıkarak iletişim sürecinin temel ögeleri kaynak, ileti, kanal ve alıcı
olarak tanımlanabilir. Bu süreç içerisinde geribildirim ve gürültü faktörleri
de bulunmaktadır( Şekil 2-1).
İLETİŞİM SÜRECİNİN TEMEL ÖĞELERİ
Gürültü
Kaynak
İleti
Kanal
Geribildirim
(Dönüt)
Şekil 2-1. İletişim sürecinin temel öğeleri.
2-3
HİZMETE ÖZEL
Alıcı
HİZMETE ÖZEL
2. KAYNAK:
Mesajları (iletileri) yaratan kişi, küme, örgüt ya da aygıt (Mutlu, 1998)
olarak tanımlanan kaynak, iletişim sürecinin başlangıcında bulunmaktadır.
İletişim sürecinde kaynak olarak tanımlanan birey ya da gruplar konuşarak,
yazarak, yüz ve vücut hareketleri ile ya da gülerek mesajlarını iletir.
Mesajlar alıcı olarak adlandıran ögeye göre kodlanır. Alıcı olan birey ya da
gruplar ise farklı biçimlerde kodlanmış mesajları dinleyerek, okuyarak,
görerek algılarlar. Bireyler ve küçük gruplar arasında gerçekleşen iletişimde
bu durum geçerlidir. Kitle iletişiminde ise kaynak olarak nitelendiren radyo,
televizyon ve gazete gibi araçların taşıdığı mesajlar belirli birey ve gruplar
tarafından üretilmektedir. Bu durumda alıcı ve kaynak yüz yüze karşılıklı
iletişimde bulunmayabilir. Kitle iletişiminde taşınan mesajlar yine belirli
gruplar tarafından üretilmiştir ancak ileten araçlar kaynak olarak tanımlanır.
Kitle iletişim araçları kullanılarak iletilen mesajların kimler
tarafından üretildiğini düşününüz.
İnsanlar iletişim kurmaya çalıştıkları zaman aynı zamanda kendileri de
alıcı durumundadır. Kendi konuştuklarını dinlerler, kendi vücut
hareketlerini izlerler. Kendi vücutlarından aldıkları geribildirim ile
söylediklerini ya da ilettiklerini düzenlerler. İnsanlar konuştukları zaman,
aynı zamanda karşılarında bulunanlardan da geribildirim beklerler. Eğer
alıcı herhangi bir geribildirim vermez ise kaynak zor duruma düşer ya da
iletişim kurmanın başka yollarını arar.
İletişim kurmanın çok güç olduğu ya da karşı tarafın size hiç yanıt
vermediği durumlar oldu mu? Deneyimlerinizi tartışınız.
Sınıf içi iletişimde, genel olarak, kaynak öğretmendir. Öğretmen ve
öğrenci arasındaki ilişkiler, iletişimde kaynak-alıcı arasındaki ilişkilerle
benzerdir.
Bilgiye sahip olan her insan, bu bilgisini karşısındakilere aktarırken
aynı oranda başarılı olamamaktadır. Öğretme-öğrenme sürecinde bilgi
kaynağı olarak görev yapan öğretmenin iletişim kurma çabasında etkili olan
faktörleri şu şekilde sıralayabiliriz:
a. Kendisi, alıcısı ve ileteceği konu hakkındaki bilgi ve becerileri.
b. Kendisine, alıcısına ve ileteceği konuya karşı tutumu .
2-4
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
c. Yetişmiş olduğu ve halen içinde bulunduğu toplumsal ve kültürel
ortamın etkileri.
ç. İletişim becerisi.
d. Kaynağın güvenirliği.
e. Çekicilik.
“İletişim karşılıklı güvenle tesis edilir.”
3.
İLETİ:
Bir alıcı için bir uyaran olarak işlev gören bir sinyal ya da sinyaller
bileşimi ve iletişim sürecinde iletilen şey (Mutlu, 1998) olarak tanımlanan
ileti (mesaj) çok farklı biçimlerde olabilir. Her ne kadar iletiyi yazılı ya da
sözlü olarak algılasak da değişik biçimlerde de karşımıza çıkabilir. Örneğin
giyilen giysi ve o giysi için seçilen renkler, kişinin saç biçimi hatta saçını
taradığı yön, değişik ortamlar için değiştirilen giysi farklı anlamlar
taşımaktadır. İnsanların seçimleri kendileri için belirli anlamlar taşımakla
birlikte, karşı taraf diğer bir deyişle alıcı için de anlam taşımaktadır.
Tanıştırılırken yapılan anlamlı bir bakış, el sıkma şekli, gülümseme ya da
hiddetli bir bakış değişen anlamlar taşımaktadır.
Sınıf içi iletişimde kaynağın diğer bir deyişle öğretmenin iletmeye
çalıştığı mesajlar programda belirtilen ve öğrencilerin kazanması istenilen
yeterliklerdir. Bu yeterlikler bilgi, beceri ve tutum düzeyinde olabilir.
Öğrencilerin kazanması amaçlanan bu yeterlikler, iletilerin üretilişi,
aktarılışı ve alınışındaki başarı oranında geliştirilebilecektir. Öğretmen
kaynak olarak mesajları öğrencilerin anlayabileceği biçimde harmanlar ve
onlara iletmeye çalışır. Öğretmenin sınıf içi iletişimde oldukça dikkatli
olması gerekmektedir. İletmeye çalıştığı mesajlar öğretmenin istediği
biçimde algılanmayabilir. Bu durumda iletişim tam olarak gerçekleşmiş
olmaz. Öğretmenin, sınıf içi iletişimi gerçekleştirebilmesi için, kaynak
olarak öğrencisini diğer bir deyişle alıcıyı çok iyi tanıması gerekir.
Sınıf içi iletişimde karşılaştığınız güçlükleri düşününüz.
İletinin iki önemli ögesi vardır: İçerik ve yapı içerik anlamla, yapı simge ve
kodlarla ilgilidir. İletişimin özünde anlamların paylaşımı olduğu
düşünüldüğünde, bunun gerçekleşebilmesi için iletinin üretilişi ve
2-5
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
tüketilişinde anlamın ortak kılınması gerekir. Anlam, iletişimin anahtarıdır.
Öğrencilerimize
“Anladınız mı?” ya da “Anlatabildim mi?” diye
sorduğumuzda anlamın üretimi ve tüketimi ile ilgili kaygılarımızı dile
getirmiş oluruz. “Anlam” sözcüğü değişik anlamlarda kullanılmaktadır. Biz,
iletişim konusu içinde anlamı “anlayan ya da anlatanın anladığı ya da
anlattığı nesne ile ilgili duyusu” (Zıllıoğlu,1993) olarak tanımlayabiliriz.
“İnsanın cümlelerine egemen olabilmesi için, konusuna egemen
olması gerekir.”
Lloyd GEORGE
.
Sonuç olarak anlamın insanlar tarafından yaratılan, unutulan, değişen
bir şey olduğunu söyleyebiliriz. Anlamın, hem toplumsal yaşantılarla ilgili
kültürel bir boyutu, hem bireysel yaşantılarla ilgili öznel bir boyutu vardır.
Anlamın kendi başına bir varlığı da yoktur. Onu yüklediğimiz ve duyu
organlarıyla algılayabildiğimiz fiziki şeyler ve işaretler vardır. Bunlar
anlamları iletmede kullandığımız ve toplumca uzlaşılmış simgelerdir.
İletişim ister konuşulan bir lehçe, ister mors alfabesi , ister matematik
olsun, bir dile ve onu oluşturan simgelere dayanır. Simge kavramını,
toplumca uzlaşılmış işaretler olarak tanımlayabiliriz. İnsan iletişiminin
temel özelliği , insanların simgeleri oluşturmaları ve oluşturdukları bu
simgelerle doğal ve toplumsal çevrelerini anlamlandırmalarıdır. Bu
özellikleri olmasa idi insanların iletişimi anlık ve görülebilenlerle sınırlı
kalacaktı (Zıllıoğlu,1993).
4. KANAL:
İletişim süreci mesaj alışverişidir. Bu süreç içerisinde kaynağın ve
alıcının karşılıklı iletişim kurabilmesi için belirli kanalları kullanmaları
gerekmektedir. İletişim sürecinde kanal iletilerin aktarılmasını sağlayan
ortam ya da ortamlar olarak düşünülebilir. İletişim çok seyrek olarak bir
kanal üzerinden gerçekleşir. Genellikle iletişimde bir, iki, üç hatta dört
farklı kanal kullanılabilir. Bu nedenle yüz yüze yapılan iletişimde ilk olarak
sözel ögeler kullanıldığı için sözel-işitsel kanal, ancak karşıdakinin yüz ve
vücut ifadelerini algılamak için görsel kanal, bazı durumlarda da koku ve
dokunma gibi iletilerini algılayabilmek için dokunma ve koku alma
kanalları kullanılır.
Sınıf içi iletişimde öğretmenin kullandığı kanalları düşününüz.
2-6
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
İletişimde kanal, işitme, görme, dokunma, koklama ve tat almayla ilgili
duyu organlarını uyarabilecek ve belli fiziksel özellikleri olan aracılardır
(Zıllıoğlu, 1998 s.33). Ses, ışık, radyo dalgaları ve bu dalgaları taşıyan
araçlar fiziksel olarak aracılara örnek verilebilir. İletişim araçları ise
mesajları iletmeye yarayan fizik ya da teknik araçlardır. İnsanın sesi, yüzü,
vücudu, telefon, televizyon, sinema, radyo, kitap, resim vb. gibi araçlar
iletişim araçları olarak tanımlanabilir.
İletişimin tam olarak gerçekleşebilmesi için mesajları iletecek
kanalların seçimi oldukça önemlidir.Kime, ne için, neyi iletmek
istediğimizle kullanacağımız kanal arasında sıkı bir ilişki vardır. Okuryazar
olmayan bir gruba kitap ya da yazılı materyal kullanılarak iletişim
gerçekleştirilemez.
Bu tür gruplara daha çok sözel-görsel kanallar
kullanılarak iletişimde bulunmak daha uygun bir seçim olacaktır. Alıcının
özellikleri bilmek iletişimde kanal seçimini kolaylaştırır. Sınıf içi iletişimde
öğrencilerin özelliklerinin ve ilgi duydukları konuların kaynak (öğretmen)
tarafından bilinmesi aktarılacak bilgilerin (mesajların) daha kolay bir
biçimde iletilmesini sağlayacaktır. Bu durum aynı zamanda kaynağın kanal
seçimine de uygunluk sağlar.
Her konu için aynı kanal kullanılabilir mi?
5. ALICI:
İletişim sürecinde iletilere maruz kalan, iletilere farklı tepkilerde
bulunan ve kaynağın hedefi olan alıcıdır. Sınıf içi iletişimde alıcı öğrencidir.
Kaynak, diğer bir deyişle, öğretmen programda yazılı olan bilgileri derler ve
alıcının (öğrencilerin) anlayabileceği biçime getirdikten sonra görsel-işitsel
araçların da (kanal) yardımı ile alıcıya iletir. Alıcı bu mesajları kendi
zihninde yorumlayarak kaynağa mesajların alınıp alınmadığı ve anlaşılıp
anlaşılmadığı şeklinde geribildirimde bulunur.
Sınıf içi iletişimde alıcı öğrenci olurken genel iletişim süreci
düşünüldüğünde kaynak ile alıcı daimi olarak yer değiştirmektedir.
Öğretmen çeşitli mesajları öğrencilere gönderirken bazı durumlarda
öğrenciler de öğretmenlere mesajlar gönderirler. İletişim süreci dinamik
olduğundan sınıf içi iletişimde ve genel olarak iletişimin olduğu hemen
hemen her ortamda kaynak ile alıcı arasında iki yönlü bir ileti akışı görülür.
Kaynak bazen alıcı, alıcı ise bazen kaynak durumunda bulunabilir. Sınıf içi
iletişimde öğretmenin alıcı olduğu durumları düşününüz.
2-7
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
6. GERİBİLDİRİM (DÖNÜT, GERİBESLEME):
Geribildirim (dönüt), iletişim sürecinde, kaynağa alıcı tarafından
gönderilen bilgilerdir. Geribildirim kaynağın kendisinden (bireyin kendisi
ile iletişimi) ya da alıcıdan kaynağa iletilebilir. İletişim sürecinde kaynak,
alıcı tarafından mesajların alınıp alınmadığını, alındıysa anlaşılıp
anlaşılmadığını alıcıdan kendisine yönelecek tepkilerden anlayacaktır. Bu
tepkilere dönüt diyoruz. Dönüt, iletişim sürecinde tarafların kendilerini ve
birbirlerini biçimlendirmede kullanabilecekleri bir araçtır.
Sınıf içerisinde dönüt verme yöntemleri:
Öğretmenin sözlü dönütü,
Öğretmenin yazılı dönütü,
Öğrencinin öğrenciye dönütü,
Öğrencinin kendisini değerlendirmesi,
Öğrenciden öğretmene dönüt.
İletişim sürecinde “dönüt”, alıcıdan kaynağa yönelen bir mesajdır.
Dolayısı ile mesaj ögesi için belirtilen özelliklerin tümü “dönüt” için de
geçerlidir.
Geribildirim olumlu ya da olumsuz, anında ya da gecikmeli de olabilir.
Geribildirim Kaynakları
Bir mesaj gönderdiğimizde, örneğin başka biri ile konuşurken, aynı
zamanda kendi sözlerimizi de işitiriz. Bunun yanı sıra bedenimizin yaptığı
hareketleri hisseder, eğer yazı yazıyorsak yazdığımız bilgileri görür vb.
geribildirimler alırız. Bu bilgilere bağlı olarak konuşmamızı düzeltir ya da
tekrar gözden geçiririz, vücut hareketlerimizi düzenleriz, belki de gülümser,
öfkelenir hatta ağlarız. Kendimizden aldığımız geribildirime ek olarak diğer
bireylerden aldığımız geribildirim de vardır. Diğer bir bireyle
konuştuğumuzda ona mesaj gönderirken aynı zamanda ondan mesaj da
alırız. Alıcının kaynağa gönderdiği mesaj geribildirim olarak tanımlanır.
Bu mesaj bir gülümseme, bir baş hareketi, evet anlamında bir hımm vb.
biçimlerde olabilir.
2-8
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
Olumlu ve Olumsuz Geribildirim
Geribildirim olumlu ya da olumsuz olabilir. Olumlu geribildirimde
alıcı kaynağa olumlu mesajlar göndererek iletişimin normal olarak
gerçekleştiğini ve bu yönde ilerlemesi gerektiğini bildirir. Olumsuz
geribildirimde ise yine alıcı kaynağa gönderdiği mesajlarla iletişimin
beklenen yönde gelişmediğini ve etkili iletişim kurabilmeleri için mesajın
içeriğinde ve/veya biçiminde değişiklikler yapması gerektiğini bildirir. Bu
olumsuzluk kötü ya da anlamsız bir bakış, hayır veya senin düşüncelerine
katılmıyorum vb. biçimlerde olabilir.
Anında ve Gecikmeli Geribildirim
Anında geribildirim bireylerarası iletişim ile kitle iletişimini birbirinden
ayırmak için de kullanılmaktadır. Bireylerarası iletişimde geribildirim
genellikle anında olmaktadır. Kaynak alıcının yüz ifadelerinden ve
konuşmasından mesajın olumlu ya da olumsuz etki yaptığını anlayabilir.
Kitle iletişimde ise geribildirim genellikler gecikmeli olmaktadır. Gazetede
çıkan bir yazıya okuyucunun geribildirimi bir süre sonra olabilmektedir.
Ancak yeni teknoloji ile artık kitle iletişim araçlarına da anında geribildirim
gönderilebilmektedir. Canlı yayınlanan televizyon programlarına izleyenler
(alıcılar) telefon ile katılarak geribildirimde bulunmaktadırlar. Benzer
durum gazeteler için de geçerlidir. İnternet, telefon vb. iletişim araçları ile
gazetelerde yayınlanan haberler için okuyucular görüşlerini bildiren
geribildirimlerde bulunmaktadırlar. Teknolojik olanaklar çoğaldıkça kitle
iletişiminde de gecikmeli geribildirimden anında geribildirime doğru bir
geçiş olacaktır.
Çevrenizde yaşadığınız anında ve gecikmeli geribildirim örneklerini
tartışınız.
7. GÜRÜLTÜ:
İletişim kuramının geliştirildiği yıllarda gürültü iletişim kanalını
etkileyen ve bozuntuya uğratan çeşitli etmenler olarak tanımlanmaktaydı.
Bu duruma en iyi örnek olarak da kaynak ile alıcı arasındaki telefon
konuşması ve bu konuşmayı bozukluğa uğratan etmenler olarak veriliyordu.
Ancak iletişimi engelleyen çok farklı etmenler vardır ve bu etmenlerin tümü
gürültü olarak tanımlanmaktadır (DeVito, 1988). Bu bağlamda gürültü,
iletişim sürecini etkileyen ve mesajı bozuntuya uğratan her türlü etmen
2-9
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
olarak tanımlanabilir. Gürültünün olduğu bir iletişim sisteminde gönderilen
mesaj ile alınan mesaj birbirinin aynı değildir. İletişimde üç farklı gürültü
vardır.
a. Fiziksel Gürültü: Fiziksel gürültü kaynak tarafından gönderilen
mesajın fiziksel olarak bozukluğa uğratılmasıdır.
Örneğin iletişim
ortamında bir makineden çıkan gürültü, konuşmacının yanlış telaffuzu ya da
dilinin peltek oluşu, takılan bir güneş gözlüğü bile iletişimde fiziksel
bozukluk yaratabilir. Fiziksel gürültü yazılı iletişimde de olabilir. Yazıları
net olarak basılmamış bir metin, kağıttaki buruşukluk, okunur olmayan bir
el yazısı ve alıcı tarafından mesajın alınmasını engelleyen her türlü fiziksel
faktör fiziksel gürültü olarak tanımlanır.
Sınıf ortamında karşılaştığınız fiziksel gürültü kaynaklarını listeleyiniz.
b. Psikolojik Gürültü: Yanlılık, önyargılar, peşin hükümler, kapalı
fikirlilik ve benzer zihinsel düşünceler mesajın düzgün alınmasını ve
işlenmesini engeller. Bunlar gibi mesajın alınmasını ve işlenmesini
engelleyen ve onu bozukluğa uğratan zihinsel gürültülere psikolojik gürültü
denmektedir.
Çevrenizde ve kendinizde gözlemlediğiniz psikolojik gürültü var mı?
Varsa bu gürültüler nelerdir?
c. Anlamsal Gürültü: Kaynak ile alıcının farklı farklı dillerden
konuştuğu ve kelimelere farklı anlamlar yüklediği iletişim ortamlarında
kaynağın söylediğini alıcı farklı bir biçimde algılayacaktır. Kaynak ile alıcı
arasında kullanılan kelime ve kavramlara farklı anlamlar yüklendiği zaman
mesaj farklı biçimde algılanır ve bu durumda da gürültü oluşur. Oluşan bu
gürültüye anlamsal gürültü denilmektedir. Örneğin din, eğitim, özgürlük,
lezbiyenlik, ölüm bireylerin faklı anlamlar yüklediği terimlerdir (DeVito,
1988). Bu gibi terimlere bireyler kendi düşüncelerine ve deneyimlerine
göre farklı anlamlar yüklerler ve bu konularda yapılan iletişimlerde kaynak
ile alıcı arasında anlamsal gürültü oluşabilir.
Aynı terime farklı anlamlar yüklediğiniz ve arkadaşlarınızla iletişim
kuramadığınız durumları düşününüz.
İletişim ortamında gürültü kaçınılmazdır. Bütün iletişim ortamlarında
gürültü bulunur. Gürültüden tümüyle kurtulamayız ancak seviyesini
düşürebilir ya da azaltabiliriz. Kullandığımız konuşma dilini daha da
2 - 10
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
geliştirerek, beden dilimizi etkili bir biçimde kullanmayı öğrenerek,
algımızı, dinlememizi ve geribildirim mekanizmamızı etkili ve verimli bir
biçimde kullanmayı geliştirerek iletişimde gürültü ile savaşabiliriz.
8. ÖZET:
Bu ünitede iletişim sürecinin temel ögelerinin kaynak, ileti, kanal ve
alıcı olduğunu, süreç içerisinde geribildirim ve gürültü faktörlerinin de
bulunduğunu inceledik.
Kaynağın iletişim sürecini başlatan kişi, grup ya da aygıt olduğunu,
iletinin (mesajın) bir alıcı için bir uyaran olarak işlev gören bir sinyal ya da
sinyaller bileşimi ve iletişim sürecinde iletilen şey olarak tanımlandığını,
kanalın iletişim sürecinde iletilerin aktarılmasını sağlayan ortam ya da
ortamlar olarak tanımlandığını, iletişim sürecinde iletilere maruz kalan,
iletilere farklı tepkilerde bulunan ve kaynağın hedefi olan kişi ya da gruplara
alıcı adı verildiğini öğrendik. Bunlara ek olarak, iletişim sürecinde kaynağa
alıcı tarafından geri gönderilen bilgilere geribildirim ya da dönüt denildiğini
ve iletişim sürecinde mesajı bozuntuya uğratan her türlü etmenin gürültü
olarak tanımlandığını tartıştık.
9. ÇALIŞMA SORULARI:
Aşağıdaki soruları kendi deneyimlerinizi de göz önüne alarak
yanıtlamaya çalışınız.
a. İletişim sürecinin temel ögeleri nelerdir?
b. İletişim sürecini başlatan öge hangisidir? Bu öge sınıf içinde
kimdir?
c. Sınıf içi iletişimde ileti (mesaj) neler olabilir?
ç. Sınıf içi iletişimde kullanılan kanallar nelerdir?
d. İletişim sürecinde alıcının işlevlerini düşününüz.
e. Kitle iletişiminde geribildirim neden gecikmeli olmaktadır?
Örneklerle düşününüz.
f. İletişimde gürültünün olmadığı bir ortam olabilir mi? Tartışınız.
2 - 11
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
SÖZLÜ İLETİŞİM
1. BİR SEMBOL SİSTEMİ OLARAK DİL
2. DİLİN İNSAN İLETİŞİMİNE ETKİLERİ
3. BİR ANLAM SİSTEMİ OLARAK DİL
4.
NESNEL VE ÖZNEL ANLAMLAR
5.
GRUP İÇİ KONUŞMA
6.
AŞAĞI VE YUKARI DÜZEYLERE KONUŞMAK
7.
ELEŞTİRİ VE ÖVGÜ
8. YALAN
9. DÜRÜSTLÜK
10. KONUŞMA
11. DİNLEME
12. ETKİLİ DİNLEME
13. ÖZET
14. ÇALIŞMA SORULARI
3-1
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
(BU SAYFA BOŞ BIRAKILMIŞTIR.)
3-2
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
SÖZLÜ İLETİŞİM
Hedef: Sözlü İletişimi farklı boyutları ile kavrama.
Davranışlar:
Bu üniteyi çalışanlar:
•
Bir sembol ve
söyleyebilecek,
•
Dilin insan iletişimine
değerlendirebilecek,
•
Aşağı ve yukarı düzeye doğru iletişimin nasıl olduğunu örneklerle
yazabilecek ve anlatabilecek,
•
Sözlü iletişimde eleştiri-övgü, yalan ve dürüstlük kavramlarını
örneklerle söyleyebilecek,
•
İkna edici bir konuşmanın kurallarını sıralayabilecek,
•
Etkili
bir
dinleme
söyleyebileceklerdir.
anlam
sistemi
olarak
etkilerini
için
neler
dilin
çeşitli
özelliklerini
boyutları
yapılması
ile
gerektiğini
1. BİR SEMBOL SİSTEMİ OLARAK DİL :
Üretim:
Dil sözel mesajların yapılandırıldığı semboller sistemi olarak
düşünülebilir. Dil bazen açık ve yaratıcı olarak nitelendirilir. Ağzımızdan
çıkan her ifade yeni yaratılmış bir mesajdır. Bu genel kural dışı kalan bazı
kelimeler vardır. Örneğin “ Nasılsınız?”, “Günaydın”, “Teşekkür ederim”,
“İyi günler”, “Bol şanslar” gibi ifadeler genel kural dışında kalan ve yeni
yaratılmış sınıflandırmasına girmeyen kelimelerdir. Bu genel konuşma
örneklerinin dışında kalan ve ağzımızdan çıkan her ifade yeni yaratılmış
sınıflandırmasına girer ve bizim kendi ürünümüz olur.
“İletişim = Beden dili + hitabet sanatı.”
3-3
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
İnsanın üretici olmasının başka bir boyutu da yeni kelimeler
yaratmasıdır. Bir buluş ya da keşif yapıldığı zaman bunlara daha önce
duyulmamış ve bilinmeyen isimler verilebilir. Bu isimler var olan kelimeler
ya da eski kelimelerden türetilmiş, kısaltılmış ve eklenmiş de olabilir.
Önemli olan taşıdığı yeni anlamdır. Dil devamlı gelişen dinamik bir yapıya
sahiptir.
Dili kullanarak insanlar kendilerinden uzak ve hiç görmedikleri şeyleri
tanımlayabilirler. İnsanlar yaşamları boyunca hiç görmedikleri ve belki de
hiç göremeyecekleri nesneler, olaylar hakkında konuşabilirler. Nesneleri ve
olayları kendi zihinlerinde şekillendirir ve onları tanımlarlar. Örneğin, hiç
var olamayan denizkızı biçimsel olarak tanımlanmış ve hakkında yüzlerce,
binlerce öykü yazılmıştır. Aynı durum dünyaya uzak gezegenlerdeki var
olması muhtemel hayatlar ve olaylarla ilgilidir. İnsanlar dünyaya milyonlar
hatta milyarlarca ışık yılı uzaklıktaki gezegenlerle ilgili öyküler yaratıp
orada var olduğunu düşündükleri hayatları tanımlamış ve hatta oradaki
insanların tarihlerini irdelemişlerdir. Dünyada en fazla hasılat rekoru kıran
filmler arasında gösterilen Star Wars (Yıldız Savaşları) dünyamızdan belki
de milyarlarca ışık yılı uzaklıkta olması varsayılan insanların ve canlıların
öyküsü üzerine kurulmuştu. Bu öyküler dilin yaratıcılığına birer örnektir.
“Söz ola kese savaşı,
Söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı
Bal ile yağ ede bir söz.” Yunus EMRE
İnsan dili aynı zamanda bir kültür aktarma aracıdır. Toplumun kültürü
dil aracılığı ile nesilden nesile aktarılır.
Konuşurken, dinlerken,
düşünürken, yazarken görsel iletileri anlamlandırırken sürekli dili kullanırız.
Rüyalarımız bile dilsiz değildir. Konuşma, bir yeti olarak biyolojik ve
fizyolojik içeriği açısından toplumsal ve kültürel bir olgudur. İçine
doğduğumuz toplumda hazır bulduğumuz ana dilimizi öğrenirken hem ona
egemen olma becerisi kazanırız, hem de düşüncelerimiz onun tarafından
biçimlenir. Böylece dilimiz başkaları ile aramızda bağlar kurar, ama aynı
zamanda da algılamamızı ve düşünmemizi de belli bir ölçüde yönlendiren
bir araçtır (Zıllıoğlu,1993).
3-4
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
2. DİLİN İNSAN İLETİŞİMİNE ETKİLERİ:
Kullanılan dilin insan iletişimine bazı etkileri vardır. Bu etkilerden
birincisi daha önce telaffuz dahi etmediğimiz kelimeleri üretebiliyor
olmamızdır. Doğal olarak üretilen bu kelimelerin başkaları tarafından da
anlaşılır olabilmesi için dilin gramer yapısına uygun olması gerekir. Etkili
iletişim dilin kuralları ile birlikte başlamaktadır.
Dilde bazı kelimelerin yer değiştirmesi yalan söylemeyi de olanaklı
hale getirmektedir. Her zaman yalan söyleyebiliriz çünkü her zaman yeni
bir şeyler üretebiliriz. Örneğin, İstanbul’da Kızkulesi’nin altında gömülü
bir hazine var dediğimiz zaman belki de, büyük bir ihtimalle, bu cümleyi
bizden önce kuran olmamıştır. Söylediklerimizin yalan olduğunu dil yapısı
açısından kanıtlayacak bir sistem de henüz mevcut değildir (DeVito, 1988).
“Karşılıklı empati gerçekleştiğinde iletişim etkili olur.”
Sözlü iletişimde mesajların diğer bir deyişle kurulan cümlelerin ve
telaffuz edilen kelimelerin açık ve anlaşılır olması gerekmektedir, Yazılı
iletişimde mesajlar anlaşılır olana kadar tekrar okunabilir ancak sözlü
iletişimde bu durum mümkün değildir.
Dilde kullanılan sembollerde de keyfiyet vardır.
Kullanılan
sembollerden çok taşıdıkları gerçek anlamlar önemlidir. Sözlü iletişimde
kaynak tarafından gönderilen mesajları dinlerken alıcının sembollere değil
de iletilmek istenen gerçek anlamla ilgilenmesi gerekmektedir. Açık saçık
konuşan biri alıcı tarafından kaba, görgüsüz ve sosyal yönü zayıf olarak
nitelendirilebilir ancak bu mesajları iletirken kaynağın amacı farklı olabilir.
Bu durumda alıcı da mesajı gerçek anlamında değil de farklı biçimlerde de
algılayabilir. Bu tür mesaj alışverişi her yerde her zaman görülen bir
olaydır. Böyle durumlarda kaynağın amacını anlamaya çalışmak oldukça
önemlidir.
Kaynağın sözleriyle anlatmak istediğinin farklı olduğu durumları
yaşadığınız olayları göz önüne getirerek güncel örneklerle tartışınız.
Kültürün iletiminde önemli bir rol oynayan dil sağlıklı her insan
tarafından öğrenilebilir ve etkin bir iletişim aracı olarak kullanılabilir.
3-5
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
“Ana dili kullanma becerimiz kültürümüzün aynasıdır.”
3. BİR ANLAM SİSTEMİ OLARAK DİL:
Anlam kelimelerde değil insanların zihinlerindedir (DeVito, 1988).
İnsanlarla iletişim kurabilmek için çeşitli kelimeler yardımı ile cümleler
oluştururuz ancak seçtiğimiz kelimeler anlamı ifade etmede mükemmel
olmayabilir. Basit bir anlatımla, alıcının mesajdan çıkardığı anlam ile
mesajın taşıdığı anlam arasında oldukça fazla fark olabilir. İletişim
zihnimizde tasarladığımız bilgileri yeniden değerlendirerek alıcıya
ulaştırmaktır. En çok hata yeniden değerlendirme sürecinde yapılır.
Yeniden değerlendirme sürecine örnek olarak da (DeVito, 1988)’in
kitabında Paul Watzlawick’den aldığı bir örneği verebiliriz. Yeni evli bir
çift balayına çıkarlar. Balayının ikinci gününde, bir kafeteryada, kadın yine
onlar gibi balaylarına çıkmış bir çiftle arkadaşlık kurmaya çalışır. Bu
duruma kocası oldukça olumsuz bir tepki verir ve o insanlarla iletişim
kurmaması gerektiğini sert bir dille eşine ifade eder. Kadın bu duruma çok
üzülür. Bu olayın nedeni çiftin yaklaşık olarak 8 (sekiz) yıl sonra yaptıkları
bir diyalog sonrasında anlaşılır. Erkeğe göre balayı, çiftin birbirini
tanıyacağı ve keşfedeceği bir ortamdır. Diğer insanlarla iletişim kurmak
erkek için ortamı bozmak ve dayanılmaz bir olaydır. Kadın ise hayatında
ilk kez birinin karısı olarak diğer insanlarla iletişim kurmak istemektedir.
Daha önce bir kız kardeş, kız arkadaş, nişanlı vb. sıfatları olmuş ancak
balayında bir erkeğin karısıdır ve bir erkeğin karısı olmak sıfatı ile ilk kez
insanlarla iletişim kurmak istemektedir. Çiftin düşünceleri bunlardı. Olayın
nedeni ancak sekiz yıl sonra anlaşılabilmişti.
İletişim eksikliği nedeniyle yaşadığınız benzer olayları düşününüz.
İletişim sürecinde kaynağın mesajları anlaşılır bir biçimde kodlayıp
alıcıya ulaştırması esastır. Kaynağın, aynı zamanda, alıcıdan gelen tepkileri
de göz önüne alarak mesajın anlaşılıp anlaşılmadığının sağlamasını
yapması, sürecin etkili bir biçimde işlemesi bakımından kaçınılmazdır.
3-6
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
Genel olarak pek çok kelime yüzlerce yıldır değişmemiştir. Bazı
kelimelere yüklenen anlamlar ise yaşanılan çağın koşullarına göre değişim
gösterebilir. Şu kelimeleri yüzlerce yıl önceki ve şimdi anlamları ile
tartışınız: Evlilik, eğlence, eğitim, uyuşturucu.
İletişim yalnızca kelimeleri paylaşma değil kelimelere sizin
yüklediğiniz anlamları paylaşma, karşılıklı anlama ve anlaşılma sürecidir.
İletişim sürecinde kendimizi yalnızca belirli bir miktarda anlatabiliriz.
Zihnimizde kurguladığımız anlamların belirli bir bölümünü kelimelere
yükleyebiliriz. Zihnimizde şekillendirdiğimiz kendimizi anlatma biçimini
ne kadar çok kelimelere yükleyebilirsek kurduğumuz iletişim o derece
başarılı olur.
Düşüncelerinizi ne miktarda karşı tarafa iletebildiğinizi düşününüz.
4. NESNEL VE ÖZNEL ANLAMLAR:
Aynı kelime taşıdığı anlam bakımından farklılık gösterebilir. Bu
farklılık aynı kelimenin etkilediği kişiler bakımından değişik anlamlarda
algılanmasıdır. Örneğin bir doktor için ölüm çok sıradan bir olaydır.
Hastanın kalbinin durması ve buna bağlı olarak beyin ölümünün
gerçekleşmesi doktor için gündelik tıbbi bir olay olarak algılanabilir. Aynı
hastanın annesi açısından ise ölüm çok daha fazla anlamlar içerebilir
(oğlunun ölümü az önce bildirilen bir anne). Ölüm, annesine oğlunun
bebekliğini, gençliğini, eğitimini, hastalığını vb. durumları hatırlatabilir.
Ölüm kelimesi anne için çok daha duygulu ve öznel bir anlam kazanmıştır.
Bazı kelimeler her ne kadar çoğu insan tarafından nesnel anlamında
algılansa da yine de bazı insanlar için öznel anlamı da olabilir. Örneğin
matematik kelimesinin nesnel anlamı oldukça yüksektir ve aşağı yukarı
herkes için aynı anlamı taşımaktadır. Matematikten sınıfta kalan bir öğrenci
için ise öznel anlamı taşıyabilir ve bu öğrenciye matematik kelimesi farklı
anlamlar ve duygular çağrıştırabilir.
İletişimi başlatabilmek için bazı özel sözcükler de vardır. Bunlar her dil
ve kültür için geçerlidir. Örneğin “Nasılsınız?”, “Merhaba”, “Bugün hava
çok güzel değil mi?” gibi sözcükler aslında iletişimi başlatmak için
kullanılır. “Sizi daha önce burada görmüş müydüm?” diyen biri aslında
sizinle iletişim kurmaya çalışıyordur. Seçtiği bu zararsız başlangıçtaki
sözcüklerin gerçek anlamı sizinle iletişim kurmak istiyorumdur.
3-7
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
Bu yaklaşım biçimi iletişim kurmak isteyen her insan tarafından günlük
yaşamın bir parçası olarak kullanılmaktadır.
Tanımadığınız birisi ile iletişim kurmak için nasıl bir başlangıç
sözcüğü ya da cümlesi seçersiniz? Seçtiğiniz bu sözcük ya da cümle her
ortam ve insan için farklılık gösterir mi? Tartışınız.
5.
GRUP İÇİ KONUŞMA:
İletişimde insanların en çok canını sıkan konulardan biri de üyesi
olmadığı bir grup içinde kalmak ve grup üyelerinin konuşmalarını
dinlemektir. Örneğin bir grup doktorun bir arada olduğu ortamda konu ister
istemez tıbbi bilgiler ve deneyimler olacaktır. Bu tür bir gruba üye olmayan
biri de teşhisler, ilaçlar, ameliyatlar vb. olan konuları dinlemek zorunda
kalacaktır. Ayrıca grup içi iletişimde kullanılan dil de gruba yabancı birey
tarafından anlaşılmayacaktır. Bu durum pek çok meslek grubu tarafından
oluşturulabilir. Avukatlar bir araya geldikleri zaman avukatlıkla ilgili
konuları, subaylar bir araya geldikleri zaman askerlikle ilgili konuları,
öğretim üyeleri de bir araya geldiği zaman eğitimle ilgili konuları
konuşurlar. Bu durumlarda kullanılan dile mesleki jargon adı verilir.Farklı
meslek gruplarında kavramlar farklı anlamlarda kullanılabilmektedir. Örn.
Gazino, içtima gibi kavramlar Türk Silahlı Kuvvetlerinde kendine özgü
anlamları ifade eden kavramlardır. Meslek gruplarının içine aynı meslekten
olmayan bireyler girdiği zaman iletişim bu bireyler ve grup üyeleri için
oldukça sıkıcı bir durum oluşturur. Bu durum profesyonel olan ya da
olmayan tüm gruplar için geçerlidir. Benzer bir durum da profesyonel
olmayan alt gruplarda vardır. Örneğin taksi ve kamyon şoförlerinin de
kendilerine ait bir dilleri vardır. Sokakta ve bazı yer altı gruplarında da argo
olarak adlandırılan bir dil konuşulur. Herhangi bir grup içinde kalan yabancı
bireyin sıkılması ve kullanılan dile de uyum sağlayamaması iletişimi
engeller.
Benzer bir durum da heterojen bir grup içinde iki ya da daha fazla
bireyin kendi dillerinde iletişim kurduğu zaman oluşur. Örnek olarak
çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu bir grup içinde iki kişinin aralarında
İngilizce konuşması verilebilir. Bu konuşma arada bir cümlelerin içinde
İngilizce kelimeler kullanılmasından tamamen İngilizce konuşmaya kadar
olabilir. Grubu oluşturan diğer bireyler, dile yabancı olanların hepsi, bu
durumdan hoşnut olmazlar ve iletişim başlamadan bitebilir.
3-8
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
Heterojen bir grup içinde dil yüzünden oluşan iletişimsizliği gidermek
için herkesi konuşturmak ve dinlemek gerekmektedir. Grup için herkesin
anlayabileceği ortak bir dil seçmek ya da ortak dile yabancı olan varsa
tercüme ile sorunu çözmek önemlidir. Grup içi iletişime herkesin katılımı
iletişimin daha etkili ve verimli olması açıdan gerekli ve önemlidir.
Bir grup içinde kendinizi yabancı gibi hissettiğiniz oldu mu? Eğer
hissettiyseniz, sizce iletişimin sağlanması için neler yapılmalıydı?
6. AŞAĞI VE YUKARI DÜZEYLERE KONUŞMAK:
İletişim kuramı bir organizasyon içinde düşünüldüğünde yukarı ve
aşağı düzeyler arası iletişim oldukça önemli bir yere sahiptir. Aşağı düzeye
iletişim, kaynağın yönetici pozisyonunda olduğu (komutan, müdür,) ve
astların ya da çalışanların (asker, işçi) alıcı durumunda olduğu iletişim
ortamıdır. Yukarı düzeye iletişim ise bu durumun tam tersi olarak
düşünülebilir. Yukarı düzeye iletişimde kaynak (asker, işçi) diğer bir
deyişle çalışanlar, alıcı ise (komutan, müdür) yönetici seviyesinde
olanlardır.
a. Aşağı Düzeye İletişim:
Çoğu zamanlar sınıf içinde öğretmenin yapmış olduğu şu tür
konuşmalara tanık olmuşuzdur: Öğretmen “Siz bu konulara oldukça
uzaksınız ama, yine de beni anlamaya çalışın” ya da bir arkadaş grubunda,
kendisini gruptan oldukça üstün gören bir üye “Büyük bir ihtimalle
anlamadınız ama...” ya da “Sizin bilgisayar bilginiz bunu anlamaya yetmez
ama...” gibi konuşmalar yapmaktadırlar.
Böyle bir duruma şahit
olduğumuzda, konuşan kişinin diğer üyelere göre ya daha deneyimli, ya
daha bilgili, ya daha üst seviyede, ya da daha zengin vb. özellikleri
olduğunu düşünürüz.
Aşağı düzeye iletişimde, örneklerde belirtildiği gibi, konuşma yapan
kişi aslında bir güç oyunu oynamaktadır. Güç oyunu pek çok biçimlerde
olabilir.
Diğer güç belirten bir durum da karşımızdaki bireyi sözlerimizle ciddiye
almamaktır. “Sen hiç ciddi olamaz mısın?”, “Gerçekten söylemek istediğin
bu değil?” gibi ifadeler karşımızdaki bireyi ciddiye almadığımızı belirtir.
Örneklerde verilen sözel davranışlar iletişimi kesintiye uğratır ve
etkililiğini azaltır. Aşağı düzeye doğru iletişim kurmaya çalışırken
3-9
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
yapılması gereken davranış; insanların sözünü kesmeden onların her
dediğini dinlemek ve söylediklerine değer vermektir.
Çevrenizde gözlemlediğiniz bu tür güç oyunları var mı? Tartışınız.
b. Yukarı Düzeye İletişim:
Yukarı düzeye doğru iletişimde, kaynak kendi yetersizliğini daha
sözünün başında belirtir. Örneğin “Pek emin değilim ama...” ya da “Büyük
bir ihtimalle hatalıyım, ancak bence....” ya da “benden daha iyi biliyorsunuz
ama...” gibi konuşmalarla iletişime başlandığı zaman alıcı durumundaki
birey ya da bireyler kaynağın kendisini ifade ediş biçiminden zaten
bahsedilen konuda bilgisinin eksik olduğunu anlayacaktır. Örneklerdeki
durum gerçekleştiğinde alıcı kendisini kaynaktan daha yüksek düzeyde
görmeye başlayacaktır. Bazen sınıf içi iletişimde de karşılaşılan bu gibi
durumlarda kaynak olan öğretmene karşı alıcı durumundaki öğrenciler
öğretmenlerini yetersiz olarak düşünebilirler. Öğretmenin inandırıcılığı bir
anda en alt seviyeye inebilir ve alıcı kanallarını iletişime kapayabilir. Sınıf
içi iletişimde öğretmenlerin benzer durumlara düşmemeleri gerekir.
Aşağı ve yukarı düzeye doğru iletişimde, örneklerde de verildiği gibi,
bazı sorunlar yaşanmaktadır. Bu sorunları en aza indirebilmek için her iki
düzeyin de iletişimde birbirlerini eşit olarak kabul etmesi gerekmektedir.
Örneğin kaynağın alıcı tarafından sözü kesildiğinde “Özür dilerim.
Sözlerimi bitirmek istiyorum.” gibi bir tepki alıcı tarafından da normal
karşılanabilir. “Ciddi olamazsın.” gibi bir geribildirime karşı da “Ciddi
olmasa söylemezdim.” ya da “Evet çok ciddiyim. Benim görüş ve
düşüncelerime itibar ediniz.” vb. değerlendirmeler etkili olabilir. Aşağı ve
yukarı düzeye doğru iletişimde tarafların birbirine karşı saygılı ve hoşgörülü
olması esastır.
7. ELEŞTİRİ VE ÖVGÜ:
İletişim süreci boyunca bizden bazı eleştiriler ve değerlendirmeler
yapmamız beklenir.
Özellikle insanlara yardımcı olan öğretmenlik,
danışmanlık, hemşirelik gibi mesleklerde eleştiri ve değerlendirmeler
sıklıkla kullanılır. Eleştiri iletişimin, genelde, en önemli bölümlerinden
birini oluşturur. Eleştiri, yardım amacının dışında, dozu fazla olunca ve
uygun bir biçimde yapılmayınca iletişim sorunu oluşturur. İletişimi bir
sorun haline dönüştürmeden önce eleştiri ve övgüyü dikkatli bir biçimde
3 - 10
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
birbirinden ayırmamız gerekmektedir. Örneğin yeni bir ev alan bir
arkadaşımız bize “Evi nasıl buldun?” sorusunu yönelttiğinde aslında bizden
eleştiri değil onu rahatlatacak bir övgü beklemektedir. İnsanlarla olan
iletişimimizde eleştiri ve övgü arasındaki ince çizgiye çok dikkat etmemiz
gerekmektedir. İnsanlar, genellikle, eleştiriden değil övgüden hoşlanırlar.
Eleştirinin dozunu fazla kaçırdığımızda, bazen, çok yakın arkadaşlarımızı
bile kırabiliriz. Bireyle ilgili herhangi bir özellik eleştirilecek ise, söze diğer
olumlu özelliklerin ifadesi ile başlanır ise alıcı daha almaya açık hale
getirilebilir. Sınıf içi iletişimde öğretmen tarafından yapılan eleştiriler,
öğrencileri yaralayıcı değil onlara yol gösterici ve öğretici nitelikte
olmalıdır. Öğretmen övgü sınırlarını da fazla zorlamamalıdır.
8.
YALAN:
Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğü’nde (1988) “Gerçek olmayan,
gerçeğe benzetilmiş.” olarak tanımlanan yalan bazı insanların başvurduğu
bir yöntemdir. Yalan hem açık hem de kapalı olarak yapılan bir eylemdir.
İnsanlar çoğunlukla çocukluk ve erken gençlik yıllarında ailelerine ve
öğretmenlerine beyaz yalanlar söylerler. Örneğin genç bir birey akşam eve
geç geldiği zaman ailesine söyleyeceği mazereti hazırdır çünkü belirli
durumlar için ezberinde çeşitli mazeretleri vardır. Öğrencinin ödevini ya da
verilen görevi yapmadığı zaman okulda öğretmenine söyleyeceği yalan da
hazırdır. Bu tür zararsız yalanlara beyaz yalanlar adı verilir. Aslında
öğrencinin hem ailesi hem de öğretmeni yalan söylediğinin farkındadır. Bir
de toplumun her kesiminin inandığı daha güçlü yalanlar vardır.
Yalan söylemek için pek çok neden vardır. Nedenler incelendiğinde,
genel olarak, insanların iki konu için yalan söyledikleri saptanmıştır. Bunlar;
1. Ödüllendirilmek ve 2. Cezadan kurtulmaktır (DeVito, 1988). Yalanın
etik ve etkililik boyutu vardır. Etik boyutu doğru ile yanlışı ilgilendirir. Her
bireyin kendi değer yargılarına göre doğru bilgiyi alma özgürlüğü vardır.
Yalan ile bireylerin elinden en doğru bilgiyi alma hakkı alınmış olur.
Etkililik boyutu ise yalanının ödül kazanmada ya da cezadan kurtulmadaki
başarı ve/veya başarısızlığıdır. Yalanın pek çok türü ekili olmaktadır. Çok
az bir bölümü dışında yalan olarak nitelenen bilginin de yalan olduğunun
anlaşılması güç olmaktadır. Üst düzey yöneticilerin bile zaman zaman
yalana baş vurdukları gözlenmiştir.
3 - 11
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
Yalan söylemek sözel olarak oldukça kolaydır ancak yalan söylerken
beden dilinin dudaklara uyması gerekmektedir. Beden dili, genellikle, yalan
söylerken dudaklarla uyum sağlamayabilir. Diğer bir deyişle, beden dili
yalan söyleyemez. Genellikle insanların söyledikleri yalanları beden dilleri
açığa vurur.
9.
DÜRÜSTLÜK:
Dürüstlük, kelimeden de anlaşılacağı gibi her konuda karşımızdaki
birey ya da gruba doğru bilgi vermektir. Dürüstlük insanlar arası duygu ve
düşünce paylaşımını derinden etkileyen ve onu güçlendiren bir davranış
biçimidir. Dürüstlük kaynağın alıcıya karşı güvenini artırır ve iletişim
sürecinin daha sağlıklı işlemesine yardımcı olur.
İletişim sürecinde karşılaştığınız doğru ve yalan bilgiye karşı ne tür
tepki ya da tepkiler verdiğinizi düşününüz.
10. KONUŞMA:
İkna edici bir konuşma alıcının tutum, inanç ve davranışları üzerinde
etki yapar. Tutumu belirli bir yöne doğru eğilim gösteren davranışlar olarak
tanımlayabiliriz. Örneğin, bir öğrencin fizik konusuna karşı bir eğilimi
olsun. Bu öğrenci okulda fizikle ilgili bütün dersleri almayı seçecektir.
Derslerde, ders dışında fizik deneyleri yapacaktır ve en önemlisi fizik
konusunda her zaman konuşacaktır. Örnekteki öğrencinin fizik konusuna
karşı olumlu bir tutumu vardır.
Tutum davranışlarımızın ve davranış eğilimlerimizin basitçe bizim
tarafımızdan yansıtılmasıdır. Tutum ile davranış birbiri ile yakından
ilgilidir ancak onları ayıran ince bir çizgi vardır. Bir bireyin olumsuz
davranışlarından o bireyin tutumu hakkında kesin bir görüşe sahip
olamayabiliriz. Bazen, bireyler bir konuda olumlu tutumlarına rağmen
olumsuz davranışlar gösterebilirler.
Belirli konularda olumsuz davranışlarını gözlediğiniz birey ya da
bireylerin o konulardaki tutumları hakkında bilgi sahibi olduğunuzda
neler düşündünüz? Tartışınız.
İnanç varoluş ya da gerçekle ilgili zihinsel bir kanaattir (Devite, 1988).
Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğü’nde de (1988) inanç “Bir düşünceye
gönülden bağlı bulunma.” olarak tanımlanmıştır. Bu nedenle inanç insanın
zihninde gerçekleşir ve tamamen bireyseldir.
3 - 12
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
Tutum ve inanç gözlenemez. Davranış ise tutum ve inancın aksine
gözlenebilir.
Tutum, inanç ve davranışın tanımlarından sonra bunları etkileme veya
değiştirmede ikna etmeye yönelik yapılan sözlü iletişim ilkelerinden söz
edelim:
• Konuşma yapacak olan kişi zihinsel ve görsel olarak etkileyici
olmalıdır. Zihinsel olarak konuya hakim ve inandırıcı, görsel olarak da
konunun ciddiyetine uygun bir biçimde giyinmeyi seçmelidir.
• Alıcı (dinleyici) konuşma sırasında daima kendi inancını,
düşüncesini ve davranışını destekleyici bilgiler arar. Kaynağın görevi ise
alıcının bu özelliklerini iyi bilerek destekleyici bilgiler sunmak olmalıdır.
• İkna edici konuşmanın en önemli özelliklerinden biri de
dinleyicinin katılımını sağlamaktır. Yapılan deneysel araştırma sonuçlarına
göre, katılımlarına izin verildiği zaman dinleyicilerin daha fazla ikna
oldukları gözlenmiştir (Devite, 1988).
Sonuç olarak, insanların inançlarının, tutumlarının ve davranışlarının
zaman içinde değiştiği unutulmamalıdır. Konuşma yapan kaynağın ya da
bir konuyu anlatmaya çalışan öğretmenin en büyük yanılgısı değişikliği
aniden yapmaya çalışmaktır. Aniden değişiklik isteyen kaynağa karşı alıcı
olumsuz bir tutum geliştirebilir.
İkna edici iletişimde dikkat edilmesi
gereken en önemli nokta değişimin zaman içinde gerçekleştiğidir.
11. DİNLEME:
Yaşantımızın büyük bir bölümünü oluşturan dinleme ile her zaman
beraber olduğumuz şüphesizdir. Sabah uyandığımızda çevremizdeki sesleri
işitiriz. Bu sesler eşimizin, çocuğumuzun, arkadaşımızın sesleri olabileceği
gibi radyo ve televizyon gibi kitle iletişim araçlarından yayılan sesler de
olabilir. İşe gitmek için yola çıktığımızda servis aracındaki arkadaşlarımızı
ya da çevremizdeki insanların ve araçların seslerini işitiriz. Akşam eve
döndüğümüzde ise uyuyana kadar zamanımızı aile bireylerini, radyo,
televizyon ya da benzeri araçları işitmekle geçer. Bazı iletileri de istemesek
3 - 13
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
bile işitmek zorunda kalırız. İşitme, sağlıklı insanlar için, günlük yaşamda
kaçınılmazdır.
Çoğunlukla işitme ile dinleme birbirine karıştırılır. Birisi konuşurken
başka bir şeyle ilgileniyorsak “Dinliyorum, kulağım sende “ deriz. Böylece
belki sözlerin tümünü işitiriz, ancak hepsini algılayamayız. Çünkü işitme ile
dinleme birbiriyle ilişkili, fakat iki ayrı süreçtir.İşitme, biyolojik bir süreçtir.
Biyolojik açıdan merkezi sinir sistemlerinin yeterliliği ile ilgilidir. Dinleme
ise bilişsel bir süreçtir. Çoğunlukla dinleme işitme ile bir tutulduğundan
onun, kendiliğinden bilinçsizce gerçekleşen doğal bir süreç olduğu
düşünülür.Bundan dolayı da dinlemenin öğrenilmesi gerektiği ve iyi bir
dinleyici olabilmenin ancak bilinçli bir çaba ve özveri ile gerçekleşebileceği
akla gelmez (Zıllıoğlu,1993).
17%
30%
16%
9%
53%
16%
14%
45%
Şekil 3-1 Dinleme için harcanan zaman.
Şekil 3-1’de iki ayrı grup üzerinde yapılan araştırma sonuçları verilmiştir.
Soldaki grafikte 1929 yılında yetişkinler üzerine yapılan araştırma ve
sağdaki grafikte ise 1980 yılında üniversite öğrencileri ile yapılan araştırma
sonuçları verilmiştir (DeVito, 1988). Her iki araştırma sonucu da dinlemeye
diğer etkinliklerden daha fazla zaman ayırdığımızı göstermektedir.
Dinlemeye ayırdığımız bunca zamanı etkili bir biçimde değerlendirdiğimiz
söylenemez. Etkili bir dinleme zaman ve enerji gerektirir.
Dinleme dış çevreden gelen sesli uyarıları almak ve değerlendirmektir.
Dinleme yalnızca sözel sinyalleri almak ve değerlendirmek değildir.
3 - 14
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
Tanımda da belirtildiği gibi gelen bütün sesli uyaranları dinleyebiliriz. Bu
uyaranlar bir insanın konuşması olabileceği gibi, müzik, çeşitli canlı sesleri,
mekanik sesler vb. de olabilir.
Nirenberg (aktaran DeVito, 1988) üç tür dinlemeden söz etmiştir.
Birincisi, dinliyormuş gibi görünmektir.
Bu durumda dinleyen
konuşmacının yüzüne bakar, hatta bazen “evet”, “Hımım” gibi dinlediğini
belirten sesler de çıkarabilir. Ancak durum hiç de öyle değildir. Dinleyen,
konuşmacıyı kesinlikle dinlememekte, yalnızca dinliyor gibi görülmektedir.
İkincisinde ise dinleyen konuşmacıyı dinlemekte ve bazen konuşmanın bazı
bölümlerini sonradan tekrar da edebilmektedir. Bu duruma yarı yarıya
dinleme denilir, çünkü dinlenen konu ile ilgili bir düşünme
gerçekleşmemektedir. Üçüncüsü ise tam ve etkili dinlemedir. Etkili
dinlemede, dinleyici konuşmayı dinlerken, aynı zamanda, konu ile ilgili
düşünür ve yorum yapar. Etkili bir iletişim için tam dinleme yapmak
gerekmektedir.
“Dinlemek , en önemli iletişim eylemidir.”
Doğan CÜCELOĞLU
12. ETKİLİ DİNLEME:
İnsanlar değişik amaçlar için dinlerler. Dinlemenin amaçları farklı
olduğu için değişik iletişim durumları için dinleme çeşitlerini açıklamamız
gerekmektedir.
a. Aktif ve Pasif Dinleme: Aktif dinlemede, dinleyen mesajı fiziksel
ve zihinsel olarak almaktadır. Örneğin önemli bir haberi dinlerken sesin
kaynağına doğru yüzümüzü ve vücudumuzu çeviririz. Dinlerken hem
bedenimiz hem de beynimiz mesajı en etkili biçimde alacak durumdadır.
Pasif dinlemede ise yalnızca insan zihni alıcı durumdadır. Genel
olarak, beden aktif dinleme pozisyonu almaz. Beyin ise alınan iletileri
yorumlamak ve çeşitli düşünceler üretmek durumundadır. Pasif dinleyici
olan biri, genel olarak, kendisine gelen iletilere de fiziksel olarak tepki
vermez. Fiziksel tepkiler, gelen iletilere beden dili ya da sözel olarak tepki
vermek biçiminde açıklanabilir. Pasif dinlemenin diğer bir biçimi de
3 - 15
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
rahatça bir yere oturarak ya da uzanarak dinleme yapılmasıdır. Bu durumda
dinleyici mesajın içeriği konusunda da herhangi bir yorum yapmaz. Bu
duruma en iyi örnek müzik dinlemek olarak verilebilir.
b. Empatik ve Nesnel Dinleme: Karşımızdaki bireyin hislerini ve
düşüncelerini anlayabilmemiz için onu empati ile dinlememiz
gerekmektedir. Diğerleri ile empati kurabilmemiz için onların dünyayı
hangi biçimde gördüklerini ve neler hissettiklerini anlamamız gerekmektedir
(DeVito, 1988). Karşımızdaki insanın düşüncelerini tamamen anladığımız
zaman empati kurmuş oluruz.
Sınıf içi iletişimde öğretmen öğrencilerin kendisini anlamamalarından
yakınmadan önce öğrencilerin düşüncelerini anlamaya çalışmalıdır.
Dünyaya öğrencilerin gözlüklerinden bakmak ya da diğer bir deyişle
kendini onların yerine koymak ve onların düşüncelerine ulaşmaya çalışmak
öğretmenin en önemli görevlerinden biri olmalıdır. Empatik yaklaşan ya da
öğrencilerin düşünceleriyle düşünmeye çalışan öğretmen, sınıf içi iletişimde
daha başarılı olacaktır.
Nesnel dinleme de empatik dinlemenin paralelinde önyargısız olarak
karşımızdakileri anlamaya çalışmaktır. İletileri yalnızca taşıdığı anlamlar
olarak almak ve yorumlamak nesnel dinlemenin temelini oluşturmaktadır.
c. Yargılayıcı ve Yargılayıcı Olmayan Dinleme: Etkili bir dinleme
için, alınan iletiler doğrultusunda, yargılamaya başlamadan önce mesajı
anlamak önemlidir. Mesajı dikkatli bir şekilde algıladıktan sonra, yargılama
ya da değerlendirme yapmaya karar verilir. Etkilerden uzak ve nesnel bir
dinleme yapmak oldukça güçtür, ancak dinlerken elimizden geldiği kadar
dikkatli ve tarafsız olmak zorundayız.
Dikkatli ve açık fikirle dinleme yapıldıktan ve mesaj alındıktan sonra
konu ile ilgili değerlendirme yapmaya ya da yargılamaya karar verilir.
Önyargılar, mesajı etkili bir biçimde dinlemeyi önleyeceği gibi, anlamsız
bir biçimde, değerlendirme yapmadan yargılamaya da neden
olabilmektedir. Etkili bir dinleme için önyargıları bir kenara bırakmak ve
beynimizde o konuya ait tüm düşünceleri bir kenara bırakmak
gerekmektedir.
d. Yüzeysel ve Derinlemesine Dinleme: Pek çok mesajın birden fazla
anlamı vardır ve farklı düzeylerde algılanır. Arkadaşımızın “Saçım nasıl
3 - 16
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
olmuş?”, “Yeni elbisemi nasıl buluyorsun?” gibi yönelttiği soruların ilk
anlamlarının yanı sıra, ikinci düzeyde, benim övgüye ya da seninle
konuşmaya ihtiyacım var gibi anlamları da olabilmektedir. Üniversite
öğrencilerinin “Okulu bırakacağım ve işe gireceğim.” gibi serzenişlerinin
altında, gerçekte, okullarına devam edebilmeleri için cesaretlendirilmeye
ihtiyaçları vardır.
Bize gönderilen iletileri alırken, dinlerken, karşımızdaki birey ya da
bireylerin de durumlarını göz önüne alarak, mesajın ikinci hatta üçüncü
düzey anlamlarını da düşünmemiz gerekmektedir.
Dinleme biçimlerini dört düzeyde inceledikten sonra etkili bir dinleme için
uygulamamız gereken kuralları kısaca inceleyelim:
• Konuşmacının
söylediklerini
dinledikten
sonra,
kendi
cümlelerinizle anladıklarınızı konuşmacıya söyleyiniz. Böylece sizin
anladığınızla konuşmacının söyledikleri arasında bir çelişki olup olmadığını
anlayabilirsiniz.
• Dinleme sırasında duygularınızı konuşmacıya belli edin.
yöntem ile mesajın gerçek içeriğinin anlaşılıp anlaşılmadığı belli olur.
Bu
• Anlamadığınız konuları ya da bölümleri konuşma sırasında ya da
hemen sonra mutlaka sorun. Konuşmacı ile aranızda herhangi bir çelişki
kalmayıncaya kadar sorularınıza devam edin.
Etkili bir dinleme kaynağın, diğer bir deyişle konuşmacının gönderdiği
iletileri gerçek anlamıyla algılayarak yorumlayabilmektir. Hem alıcı hem
de kaynak etkili bir iletişim kurabilmek için çaba harcamak zorundadır.
3 - 17
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
13. ÖZET:
Bu ünitede sözlü iletişim incelendi. Sözlü iletişimin temeli olan dil bir
sembol ve anlam sistemi olarak incelendikten sonra, dilin insan iletişimine
etkileri konusu irdelendi. Sözlü iletişimin farklı boyutları olarak aşağı ve
yukarı düzeye doğru iletişim örneklerle tanımlandı. Etkili iletişim sürecinde
“Dinleme nasıl yapılmalı?” sorusu yanıtlanırken, dinleme çeşitleri üzerinde
duruldu.
14. ÇALIŞMA SORULARI:
Aşağıdaki soruları kendi deneyimlerinizi de göz önüne alarak
yanıtlamaya çalışınız.
a. Dilin insan iletişimine etkilerini tartışınız.
b. Bir sembol ve anlam sistemi olarak dil konusunu örneklerle
tartışınız.
c. Kavramların nesnel veya öznel algılanmalarının nedenleri neler
olabilir ?
ç. Aşağı düzeye doğru iletişimi örneklerle anlatınız.
d. Etkili bir dinleme nasıl yapılmalıdır? Sınıf içi iletişimde, öğretmen,
etkili dinleme yapabilmesi için neler yapmalıdır?
3 - 18
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
3 - 19
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
SÖZSÜZ İLETİŞİM
1.
SÖZSÜZ İLETİŞİM
2.
İLETİŞİM BAĞLAMI
3.
İNANIRLIK VE ALDATMA
4.
KURALLAR
5.
BEDEN DİLİ
6.
BEDEN DİLİNİN TEMEL ÖGELERİ VE ÖZELLİKLERİ
7.
BEDEN DİLİNİN EVRENSEL VE KÜLTÜREL BOYUTLARI
8.
KİŞİLER ARASI MESAFE VE MEKAN
9.
RENKLER VE GİYİM KUŞAM KODU
10.
SUSARAK İLETİŞİM
11.
ÖZET
12.
ÇALIŞMA SORULARI
4-1
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
(BU SAYFA BOŞ BIRAKILMIŞTIR.)
4-2
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
SÖZSÜZ İLETİŞİM
Hedef: Sözsüz iletişimi kavrama.
Davranışlar: Bu üniteyi çalışanlar:
•
Sözsüz iletişim kavramını yazıp / söyleyebilecek,
• Sözsüz iletişimin
açıklayabilecek,
bir
bağlam
içerisinde
gerçekleştiğini
• Sözsüz iletişimin, toplum içinde, belirli kuralları olduğunu ve bu
kuralların toplumdan topluma değişebileceğini örneklerle söyleyebilecek,
•
Beden dilinin temel öge ve özelliklerini sıralayabilecek
•
Beden dilinin evrensel ve kültürel boyutlarını tartışabilecek,
•
Dört farklı kişiler arası mesafeyi örneklerle açıklayabilecek,
• Susmanın da sözsüz iletişimin bir biçimi olduğundan hareketle üç tip
susma çeşidini örneklerle açıklayabileceklerdir.
1. SÖZSÜZ İLETİŞİM:
Beden dili olarak da isimlendirilen sözsüz iletişim yaşadığımız çağda
oldukça popülarite kazanmıştır. Beden dili ile ilgili pek çok araştırma
sonuçları kitap olarak yayımlanmış ve yayımlanmaktadır.
Konu,
içeriğinden dolayı, iletişimle doğrudan ilgilenmeyenlerin bile dikkatlerini
çekmektedir. Sözsüz iletişim; insanlar arasında konuşma dışındaki araçlarla
gerçekleşen iletişim (Mutlu, 1998) olarak tanımlanmaktadır. Genel olarak,
sözsüz iletişim, sözel mesajları vurgulamak amacı ile kullanılmaktadır.
Bazı durumlarda kararlı olduğumuzu belirtmek için masanın üzerine
yumruğumuzu vururuz, bazen de karşımızdaki insanın gözlerinin içine sevgi
ile bakarız. Bu bakışın anlamı ise “Seni seviyorum” dur. Komik bir öykü
anlattığımız zaman gülerek gönderdiğimiz sözlü mesajları destekleriz. Bazı
durumlarda da sözsüz iletişim sözlü iletişimin yerini alır. Örneğin bize
gönderilen bir mesajı onaylamak ya da reddetmek için başımızı sallarız.
Başımızı yukarıdan aşağıya doğru salladığımız zaman onay vermiş, sağa ve
sola salladığımız zaman ise reddetmiş oluruz. Bedenimizi kullanarak
4-3
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
yaptığımız bu ve benzeri hareketlerden sonra, ek olarak,
göndermeye gerek duymayız.
sözlü iletiler
Her ne kadar davranış üzerine odaklanmış olsak da sözsüz iletişim her
zaman gözlenebilen davranışları kapsamayabilir. Seçtiğimiz giysiler,
kullandığımız takılar, saçımızı tarayış biçimimiz, kullandığımız araba,
oturduğumuz ev, evin içindeki mobilyalar, çevremizde bizim tarafımızdan
seçilen ve kullanılan her nesne bizim bir göstergemizdir. Pahalı bir araba ve
elbiseler bağlı olunan grubun ya da sınıfın birer göstergesidir. Rolex ve
Nacar birer saat markasıdır. Her ikisi de doğru zamanı gösterir, ancak aynı
zamanda, kullanan bireyin dış dünyaya gönderdiği birer mesajdır. Her
ikisinin de gönderdiği mesaj farklıdır. Seçtiğimiz giysiler ve kullandığımız
eşyalar dış dünyaya bizi anlatan nesnelerdir.
Giyim tarzınızı ve kullandığınız eşyaları düşünerek dış dünyaya hangi
mesajları iletmeye çalıştığınızı tartışınız.
2. İLETİŞİM BAĞLAMI:
Sözlü iletişimde olduğu gibi sözsüz iletişimde de iletişim bir bağlam
içinde gerçekleşir. Bu bağlam sözlü olmayan davranışların iletişimi
oluşturmasına yardımcı olur. Sözlü olmayan benzer davranışlar farklı
bağlamlarda değişik anlamlar taşımaktadır (DeVito, 1988). Örneğin, bir
kafeteryada güzel bir bayanın göz kırpması ile poker masasında kırpılan göz
çok farklı anlamlar içermektedir. Benzer olarak bir politikacının konuşması
sırasında masaya vurduğu yumruk ile bir yakınının ölüm haberini alan
bireyin masaya vurduğu yumruk arasında farklılık vardır. Benzer hareketler
farklı bağlamlarda değişen mesajlar ve tepkiler taşımaktadır.
Beden ile yapılan hareketler kültürden kültüre farklılık göstermektedir.
Örneğin batı kültürlerinde tükürmek nefretin ve iğrenmenin sembolü iken
Masai Afrikalılarında sevginin, Amerikan Kızılderililerinde de nezaketin
sembolüdür.
Amerika ve Afrika yerlilerinde doktorlar hastalarını
iyileştirmek için yaralı olan yere ve hastalarına tükürürler (DeVito, 1988).
Batılılar için dil çıkarmak çok aşağılayıcı bir davranış iken Çin kültüründe
dil çıkarmak sosyal bir eğlence aracıdır.
Akdeniz insanı konuşurken beden dilini (vücudunu) oldukça fazla
kullanır. Örneğin, parmakların öpülmesi onay, avuç içi aşağıya bakacak
biçimde ellerin ileriye doğru uzatılması “meraklanma” “sakin ol”
anlamındadır.
Benzer beden hareketleri farklı kültürlerde değişik
4-4
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
anlamlarda kullanılır. Bu hareketlerin anlamlarını anlayabilmek için hangi
zaman ve hangi bağlamda kullanıldıklarını dikkatlice gözlemlemek
gerekmektedir. Bazen de kullanılan bağlam bilinse bile yapılan hareketi
tam olarak anlamlandırmak mümkün olmayabilir.
Bu tanımlamaları dikkate alarak çevrenizdeki insanların iletişim
kurarken beden dillerine dikkat ediniz. Belirgin özellikleri not ederek
sınıf ortamında tartışınız.
3. İNANIRLIK VE ALDATMA:
Genel olarak sözlü ve sözsüz iletişim kurarken yaptığımız davranışlar
tutarlılık gösterir. Bu nedenle, sözlü olarak yalan söylediğimizde, sözsüz
olarak da yalanı deneriz. Sözlü ve sözsüz olarak, yalan söylerken,
yaptığımız davranışlar bizi ele verir. Sözsüz iletişim konusunda çalışma
yapan araştırmacılar, bizi ele veren bazı genel davranışları ortaya
çıkarmışlardır.
Genel olarak, yalan söyleyenler doğruyu söyleyenlere
oranla daha az hareket ederler ve daha yavaş konuşurlar (Belki de
söyleyeceklerini zihinlerinde tasarlamak daha fazla zaman alıyordur.).
Bunlara ek olarak konuşma sırasında daha fazla hata yaparlar. Albert
Mehrabian’a göre (DeVito, 1988), özellikle soruları yanıtlarken, yalan
söyleyenler, daha az kelime kullanırlar ve tekdüze, ayrıntısı olmayan
cümleler kurarlar. Bunlara ek olarak, yalan söyleyenler, genel açıklamalar
yaparlar. Örneğin, “Benim ne demek istediğimi biliyorsun.” “Benzer
şeyler” ve “Bildiğin gibi.” genel konuşmalar yaparlar. Yalan söyleyenler,
doğru söyleyenlere oranla daha az göndermelerde ve kaynak belirtmede
(örneğin: Ali de biliyor. Ahmet de burada idi vb.) bulunurlar.
4. KURALLAR:
Sözsüz iletişim sözlü iletişimde olduğu gibi belirli kurallara bağlıdır.
Sözsüz iletişimin kurallarını ve davranış kalıplarını bağlı bulunduğumuz
toplumdan öğreniriz. Örneğin, diğer insanlara dokunmanın belirli kurallar
ve şartlar altında oluştuğunu ve vücudun dokunulabilir ve dokunulamaz
bölgelerini toplumun koyduğu kurallar altında öğreniriz.
Genel olarak, pek çok toplumda, statüsü daha aşağıda olan insanlar daha
yüksek statüdeki insanlara dokunma eylemini başlatamaz, ancak statüsü
yüksek insanlar kendilerinden daha aşağı statüdeki insanlara, belirli şartlar
altında, dokunabilirler.
Kültürümüzde, kadınlar, toplum içerisinde
4-5
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
birbirlerine dokunabilmektedirler. Örneğin, birbirlerinin ellerini tutabilirler,
el ele gezebilirler ve bazı ortamlarda birbirleri ile dans bile edebilirler.
Kadınlar için geçerli bu kurallardan çoğu erkekler için geçerli değildir.
Sözsüz iletişimin kuralları ve davranışları, bizler tarafından, toplum
içinde ve bilinçsiz bir biçimde öğrenilir. Bu kuralların büyük bir bölümünü
diğer insanları gözleyerek öğreniriz. Toplum içinde uygulanacak sözsüz
iletişim kuralları bir yere yazılmış ve kaydedilmiş değildir. Bu kuralları
çiğneyenler toplum tarafından çeşitli davranışlarla ve sözlerle uyarılırlar.
Uyarılar doğrudan ya da dolaylı biçimde olabilir, ancak sözlü iletişimde
olduğu gibi yazılı kurallar yoktur. Uyarılar bireyden bireye ve topluluktan
topluluğa bile farklılık gösterebilir.
“İlk dilimiz beden dilimizdir.”
Zuhal-Acar BALTAŞ
5. BEDEN DİLİ:
Sözsüz iletişimde beden dilinin rolü çok büyüktür. Vücut, yüz ve göz
hareketlerimizle duygularımızı, düşüncelerimizi anlatır, karşımızdaki
insanlarla daha sağlıklı iletişim kurmaya çalışırız. Yüz yüze bir iletişimin
yapılandırılmasında, ortalama olarak sözcüklerin % 10, ses tonunun % 30 ve
beden dilini oluşturan mimik ve jestlerin % 60 rol oynadığı belirtilmiştir
(Zıllıoğlu, 1993). Bu oranlar bireyden bireye değişiklik gösterse de beden
dilinin iletişimde oynadığı rol yadsınamaz bir gerçektir.
6. BEDEN DİLİNİN TEMEL ÖGELERİ VE ÖZELLİKLERİ:
Beden dili iki ayrı grupta incelenebilir. Bunlar jestler ve mimiklerdir.
Mimikler, yüzümüzün, iletişim kurarken aldığı biçimlerdir. Jestler ise
ellerimiz, bacaklarımız, gövdemiz, diğer bir deyişle bedenimizle yaptığımız
bütün hareketler olarak tanımlanabilir.
Jestler ve mimikler toplumdan topluma, kültürden kültüre ve bireyden
bireye faklılık gösterebilir. Beden dili (jestler ve mimikler) ile yapılan
hareketler anlam kazandığı zaman iletişim gerçekleşmiş olur. Toplum
tarafından kabul görmemiş ve anlamlandırılmamış beden hareketleri,
iletişim kurmada kolaylık yerine güçlük sağlar.
4-6
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
Beden dili, diğer bir deyişle jest ve mimikler genel olarak duyguları
yansıttığı için bazen anlam karmaşasına da neden olabilirler. Örneğin, kaş
çatma hoşnutsuzluk, onaylamama, şaşkınlık, can sıkıntısı, kızgınlık gibi
birçok nedenden kaynaklanabilir. Doğru anlamları, içinde gerçekleştikleri
ortam ve iletişim durumunun değerlendirilmesi ile belirlenir (Zıllıoğlu,
1993).
Toplumları birbirinden ayıran en önemli özelliklerinden biri de onların
kültürleridir. Kültür toplumsal süreç içerisinde bireyler tarafından öğrenilir
ve nesilden nesile aktarılır. Beden dilinin kullanılış biçimi de toplumdan
topluma farklılık gösterir. Toplumların onayladığı, bir hiyerarşik düzene
koyduğu belirli iletişim biçimleri vardır. Örneğin bir öğretmenin ve
komutanın, evleri dışında, görev başında yapması ve yapmaması gereken
bazı davranışlar vardır. Yapılmaması gereken davranışlar, bu bireyler
tarafından, görev başında yapılırsa toplum tarafından yadırganır ve kabul
görmez.
Jest ve mimikler bireyden bireye de farklılık gösterir. Bir bireyi
diğerinden, beden dilini kullanış biçimiyle de ayırırız. Bu nedenle beden
dilinin bazı özelliklerinin bilinmesi gerekir.
a. Jest ve Mimiklerin Sınıflandırılması:
Jest ve mimikler “esas” ve “ikincil” olarak iki ana grupta
sınıflandırılırlar. “Esas” jest ve mimikler kendi içinde üç gruba ayrılırlar
(Baltaş, Z. ve A. 1992: 37-40).
(1). Esas jest ve mimikler: Esas jest ve mimikler duygu ve
düşünceleri destekleyen, onları somut hale getiren hareketlerdir. Örneğin
sohbet sırasında göz kırpma, başı sallama, kolları açma gibi işaret ve
hareketler iletmek istediğimiz ve programladığımız bir mesajı ileten
jestlerdir. Esas jest ve mimikler, biyopsikolojik kökenli ve temel duyguları
dile getiren anlatım jest ve mimikleri; gelenek ve göreneklere göre olması
gereken davranışların oluşturduğu toplumsal jest ve mimikler ve bir
tanımlamayı yansıtan mimik jestler olarak üç gruba ayrılır.
(a). Mutluluk, öfke, sevinç, şaşkınlık gibi biyo-psikolojik
kökenli, temel duyguları dile getiren ve özellikle yüz ifadeleri ile ortaya
çıkan hareketler anlatım jest ve mimikleridir.
4-7
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
(b). Toplumsal jest ve mimikler, toplumsal rolümüzün ve
konumumuzun gereği yaptıklarımızdır.
(c). Mimik jestler, bir durumu, bir olayı, bir eylemi taklit
ederek dile getiren ya da bildiren hareketlerdir. Sahne oyuncularının oyun
gereği davranışları, hayvan seslerinin taklidi, uçma, koşma, içme gibi
eylemlerin işaretle dile getirilmesi gibi jest ve mimikler bu gruba girer.
Ayrıca, bir işe bir mesleğe ait özel kod, örneğin Silahlı Kuvvetlerde yürüyüş
ve koşma komutlarını gösteren işaretler bu gruptan sayılır.
(2). İkincil jest ve mimikler: Çoğunluğu bedenin doğal gereksinimleri ile ilgili olduğu için toplumsal nitelikli olmayan hapşırma,
öksürme, esneme, kaşınma, soğukta elleri ovma, uzun süreli ayakta durunca
bacakları oynatma gibi hareketler bu gruba girer. Bunlar gibi doğal
hareketlerin gerçek amaçları dışında kullanılması ise esas jestlere
dönüşmesine yol açar. Soğuk havada pencereyi açmış bir kişinin yanında
öksürüğünü duyurarak tekrarlamak, boğazını tutmak ya da üşüdüğünü
belirtecek biçimde ellerini birbirine sürtmek gibi (Zıllıoğlu, 1994).
Toplum içinde kendinizin ve diğer bireylerin jest ve mimiklerini
gözlemleyip sınıflandırmaya çalışınız.
7. BEDEN DİLİNİN EVRENSEL VE KÜLTÜREL BOYUTLARI:
Yüz ifadelerinin şematik çizimleri kullanılarak, Türk, Japon ve
Amerikalı üniversite öğrencileri arasında yapılan kültürlerarası bir
araştırma, bu ifadeleri değerlendirmede benzerliklerin ağır bastığını ortaya
çıkarmıştır. Böylece, beden dilinde –özellikle de mimiklerde- korku,
kızgınlık, mutluluk, dikkat, ilgi, saldırganlık vb. temel duygu ve psikolojik
durumların iletilmesi ve algılanması açısından evrensel bir boyutun
bulunduğu da söylenebilir (Zıllıoğlu, 1993 sf: 203).
Yapılan bu araştırma temel duygu ve düşüncelerin bildirilmesinde çeşitli
kültürler arasında benzerlikler bulunduğunu gösterebilir. Ancak, bu
konularda yapılmış başka araştırma sonuçları ve gözlemler jestlerin
kullanılmasında ve algılanmasında farklılıklar bulunduğunu göstermektedir.
Örneğin, Türkiye’de %79 oranında yapılan hoşçakal jestinin, İngilizlerin %
65’i, Fransızların %45’i ve İtalyanların da %35’i tarafından kullanıldığı
gözlenmiştir.
4-8
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
Her toplumun ve kültürün kullandığı ve onlara ait olan jest ve mimikleri
vardır. Bu jest ve mimikler farklı toplumlar tarafından aynı yoğunlukta
kullanılmayabilir. Gerçekte, günümüzde, Internet, TV vb. kitle iletişim
araçlarının yoğun kullanımı kültürleri birbirine yakınlaştırmıştır, ancak yine
de, jest ve mimiklerin ortak kullanıldığı ve bunları da kitle iletişim
araçlarının etkilediği konusunda yapılan bir araştırmaya rastlanmamıştır.
Sizin sıkça kullandığınız ve yabancılar tarafından anlamlandırılamayan
ve algılanamayan jest ve mimiklerinizi düşününüz.
Ek olarak,
karşılaştığınız yabancıların anlamadığınız ya da size anlamsız gelen jest ve
mimiklerini gözlemlediniz mi? Tartışınız.
8. KİŞİLER ARASI MESAFE VE MEKAN:
İletişimde mekanın önemi yadsınamaz. Genellikle karikatürlerde çok
büyük bir salonda, metrelerce uzun masanın iki ucunda bir bayanla bir
erkeğin yemek yediği ve iletişim sorunları yaşadıkları hicvedilir. İçinde
bulunulan mekanın iletişime olumlu ya da olumsuz etkilerinin olduğu bir
gerçektir. İyi aydınlatılmamış, küçük ya da büyük bir oda, basık bir tavan
vb. fiziksel özellikler iletişimi etkilemektedir. Araştırmalar, dikdörtgen bir
masanın etrafında birkaç kişi oturduğunda, konuşmaların masa başında
oturanlara yöneltildiğini ve onlara daha fazla söz düştüğünü; buna karşılık
yuvarlak bir masada görece konuşmalarda daha eşit bir dağılımın oluştuğu
gözlenmiştir. Ayrıca, yine araştırmalar kişiler arasındaki ilişkilerde ve
iletişimde mekanın kullanımının –mesafenin- hem sözel iletiler üzerinde
etkili olduğunu, hem de tek başına bir sözsüz iletişim biçimi oluşturduğunu
göstermiştir. Mekan kullanımının bir boyutu psikolojik, bir boyutu
kültüreldir (Zıllıoğlu, 1993 s: 206).
Mekanı ilişkiler ve iletişim bağlamında inceleyenler, her hayvanda
olduğu gibi, her insanda bir kişisel mekan algısının ve kavramının
bulunduğunu ileri sürerler. Kişisel mekanı, insanı içine alan bir hava
kabarcığı (bubble) gibi betimleyen Edward T. Hall, Amerikan kültüründen
gözleminden hareketle kişiler arasında, ilişkilere göre değişen, aynı
zamanda da onları tanımlayan dört mesafe belirlemiştir.
a. İçli dışlı mesafe: Gövdeden itibaren 35 cm’lik bir çapı vardır.
Vücut temasına ya da çok yakın duruşlara olanak veren bu mesafe çok
yakınlık duyulan kişiler için, izin verildiği zamanda ve ölçüde geçerlidir.
Bu nedenle kalabalık bir asansörde, otobüste “özelleştirilmiş”mekanın
4-9
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
sınırlarını aşan yakınlıklar rahatsızlık verir. Bu alana zorla giren kişilere
değişik tepkiler verilir.
b. Samimi (personel) mesafe: Gövdeden itibaren 40-80 cm arasında
değişen bir çapı vardır. Yakın arkadaşlar, akrabalar, tanıdıklar genelde bu
mesafeden iletişimde bulunurlar. Bu mesafede belli durumlarda el, omuzu
tutma/sarma gibi fiziksel yakınlıklar yer alabilir.
c. Toplumsal (social) mesafe: İkincil, resmi ilişkilerin gerçekleştiği
mesafe 80 cm – 2 m arasında değişir. Bu mesafe içinde, ilişkinin
başlangıcında ve sonunda yer alabilen el sıkışma gibi bir temas dışında
yakınlık söz konusu değildir.
d. Yabancılar için (public) mesafe: Toplumsal mesafenin bitim
noktasından itibaren genişleyen bir mesafedir. Genelde yabancılar için
geçerli olan bu mesafe, tanıdık kişiler için söz konusu olduğunda uzak
durma / mesafe koyma isteğini yansıtır.
Kişiler arası mesafe, hem duyguların dile getirilmesinde, hem de
ilişkilerin tanımlanmasında bilinçli ya da farkında olmadan ileti alışverişini
sağlayan sözsüz bir kod gibi işlev görür. Hoşumuza giden insanlar için
kişisel mesafemizi genişletir, hoşlanmadıklarımız için daraltırız.Toplumsal
konumu bizden farklı olan kişilerle mesafemizi uzak tutar, eşit
gördüklerimizle daha yakın durarak iletişim kurarız.
Kişisel mesafenizi kimler için daraltır kimler için daha geniş
tutarsınız. Düşüncelerini arkadaşlarınızla paylaşınız.
9. RENKLER VE GİYİM KUŞAM KODU:
Renkler bazen duyguların, bazen belli düşüncelerin ve ideolojilerin dile
getirilmesinde yardımcı olurlar. Örneğin, duyguda tutkunun ifadesi olan
kırmızı, ideolojide sol düşünceleri simgeler. Bazen de bireylerin toplum
hiyerarşisindeki konumlarının simgeleri olarak iletişimde belli bir rol
oynarlar ve sözsüz iletişimin bir biçimini oluştururlar (Zıllıoğlu, 1994 s: 69).
Renkler çeşitli toplumlarda farklı anlamlarda kullanılırlar. Örneğin
siyah birçok toplumda yası simgeler. Buna karşılık, Çinlilerde yasın rengi
beyazdır. Siyasal gücün rengi de toplumlara göre değişir. Batı’da Roma’da
erguvan rengi, doğu’da Çin’de sarı renk imparatorluk gücünü simgeler.
Afrika’da Luba’larda şefler ve önemli kişiler kırmızı tüyler takarlar.
4 - 10
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
Giyim kuşam da renklerle birlikte toplumsal statünün ve yerin bir ayırıcı
simgesi olmuştur. Köle ile efendinin, yöneten ile yönetilenin, din adamı ile
diğerinin, asker ile sivilin ayırımında giysiler önemli bir yer tutmuştur.
Kişiler arası ilişkilerde de seçilen giysiler önemli yer tutmaktadır.
Perişan bir kıyafetle arkadaşlarımızı karşılamak onlara verdiğimiz önemin
bir belirtisidir. Sınıf içi iletişimde de öğretmenin uygun olmayan bir
kıyafetle sınıfa gelmesi öğrenciler tarafından hoş karşılanmaz ve otorite
boşluğu yaratır.
“Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır.” William HAZLİTT
10. SUSARAK İLETİŞİM:
Susma, insanlar arasındaki iletişimin vazgeçilmez parçalarından biridir.
Birini dinlerken susma konu bazen anlaşılmadığı için, bazen de konuyu
daha iyi değerlendirebilmek için yapılmaktadır. Bazen de sinirlendiğimiz ya
da sıkıldığımız zaman susarız. Bazı durumlarda suskunluğumuz konuyu
onayladığımız bazılarında onaylamadığımızın belirtisidir. Susma / sessizlik
yanlışlıkla ilgisizlik ve kızgınlık gibi olumsuz bir tavır olarak
değerlendirildiğinde, iletişimde zincirleme ters tepkilere ya da kopmaya yol
açabilir. Bu nedenle, susma / sessizlik konusunda duyarlılık göstermek ikili
ilişkilerde ve iletişimde zorunludur (Zıllıoğlu, 1994 s: 71).
Susmanın işlevlerine göre üç tipi ayırt edilebilir (Bruneau 1973): a..
Psikolinguistik susma; b. Etkileşimsel susma; c. Sosyo-kültürel susma.
a. Psikolinguistik susma: Konuşma süreci içinde kaynağa ve hedefe
düşünme süresi veren susma tipidir. Bu grupta yer alan susma’lar kısa
süreli olduğunda daha çok dilin yapısından; uzun süreli olduğunda ise
zihinsel süreçlerden kaynaklanır.
b. Etkileşimsel susma: Kaynak ile hedef arasındaki iletişimden
kaynaklanır. İletişime kimin başlayacağı ve nasıl tepki verileceğinin
kararlaştırılması; söylenenlerin anlamının kavranması; dikkati çekmek ya da
otoriteyi ve gücü belirtmek, kısaca karşımızdaki üzerinde denetim kurmak
için kullanılan susma bu grupta yer alır.
c. Sosyo-kültürel susma: İletişimin gerçekleştiği toplum ve kültürle
ilgilidir. Büyükler, erkekler, üst statüde olanlar konuşurken küçüklerin,
4 - 11
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
kadınların, alt statüde olanların susması, resmi toplantıda söz hakkı
verilmedikçe susulması örnek olarak verilebilir.
İletişimde susmanın önemini değişik durumları gözlemleyerek
düşününüz.
11. ÖZET:
Bu ünitede sözsüz iletişimin tanımından yola çıkarak özellikleri
incelendi. Sözsüz iletişimin bir bağlam içinde gerçekleştiği, taşıdığı
anlamların bireyden bireye ve kültürden kültüre farklılık gösterebileceğine
değinildi. Sözsüz iletişimin de kendine göre kuralları olduğu ve bu
kuralların toplum tarafından zamanla biçimlendirildiğinden söz edildi.
Sözsüz iletişimin diğer bir adının beden dili olduğu söylendi. Beden dilinin
jest ve mimikler olarak iki ayrı bölümde incelendiği belirtildi. Kişiler arası
mesafe ve bu mesafelerin genel ölçülerinden söz edildikten sonra, giyim
kuşamın ve renklerin sözsüz iletişimdeki yeri irdelendi. Son olarak,
susmanın da bir iletişim biçimi olduğu, farklı anlamları ve boyutları
bulunduğundan söz edildi.
“Sevmenin yolu anlamaktan geçer.”
Zuhal-Acar BALTAŞ
12. ÇALIŞMA SORULARI:
Aşağıdaki soruları kendi deneyimlerinizi de göz önüne alarak
yanıtlamaya çalışınız.
a. Sözsüz iletişimi, bağlam boyutunu da göz önüne alarak,
tanımlayınız.
b. Beden dilinin temel özelliklerini içinde yaşadığınız kültüre göre
tartışınız.
c. Kişiler arası mesafenin iletişimdeki yerini örneklerle tartışınız.
ç. Susmanın sözsüz iletişimdeki yeri ve önemini söyleyiniz.
d. Giyim kuşam ve renklerin iletişimdeki önemini örneklerle
söyleyiniz.
4 - 12
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
KAYNAKLAR
1. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi (1994). İletişime Giriş.
Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayınları, Eskişehir.
2.
Baltaş, A., Baltaş, Z. (1992). Bedenin Dili. Remzi Kitabevi, İstanbul.
3. Cooper, K. (1987). Çev. Yalkı, T. Sözsüz İletişim. İlgi Yayıncılık,
İstanbul.
4. Defleur, M. L., Dennis, E. E. (1985).
Understanding Mass
Communication. Houghton Mifflin Company, USA.
5. DeVito, A. J. (1988). Human Communication. Harper and Row
Publishers, New York.
6. Fiske, J. (1990). Çev. İrvan, S. (1996). İletişim Çalışmalarına Giriş.
Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara.
7. Ergin, A. (1995). Öğretim Teknolojisi İletişim. Pegem Yayınları,
Ankara.
8. Jamieson, H. (1996). Çev. Atabek, N., Dağtaş, B., İletişim ve İkna.
Anadolu Üniversitesi, Eğitim Sağlık ve Bilimsel Araştırma Çalışmaları
Yayınları, Eskişehir.
9.
Mutlu, E. (1998). İletişim Sözlüğü. Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara.
10. Schramm, W., Porter, W. E. (1982).
Understanding Human
Communication. Harper and Row Publishers, New York.
11. TDK., (1988). Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları:
Ankara.
549,
12. TDK., (1996). İmla Klavuzu, Türk Dil Kurumu Yayınları:
Ankara.
525,
13.
Zıllıoğlu, M. (1993). İletişim Nedir? Cem Yayınevi, İstanbul.
4 - 13
HİZMETE ÖZEL
HİZMETE ÖZEL
4 - 14
HİZMETE ÖZEL

Benzer belgeler

mimikler A.Ş. jest

mimikler A.Ş. jest kişiler arası yüzyüze iletişimde doğal olarak yer alan ses tonlaması, yüz ifadeleri, mimikler, beden hareketleri, jestler sözlü iletişimin çerçevesini ve anlamını belirlemede her zaman etkili olage...

Detaylı