Bu Seçim Herhangi Bir Seçim Değil
Transkript
Bu Seçim Herhangi Bir Seçim Değil
‘Annem Tek Kelime Türkçe Bilmiyordu, Torunu Tek Kelime Kürtçe Anlamıyor’ Sayfa 2 7 Mayıs’ta Yapılacak Genel Seçimler ve Partilerin Seçim Vaatlerinden Ana Başlıklar Akdeniz’de Üst Üste Yaşanan Mülteci Katliamına Londra’dan Tepki Sayfa 5 Sayfa 14 telgraf.co.uk Carşamba, 29/04/2015 Sayı HAFTALIK HABER GAZETESİ 466 ‘Bu Seçim Herhangi Bir Seçim Değil’ Bir yandan Britanya seçimleri, bir yandan da Türkiye seçimlerine sayılı günler kalırken her iki seçim için çalışmalar hızla devam ediyor. Türkiye’de yapılacak 7 Haziran seçimleri için Britanya’da 30-31 Mayıs tarihlerinde sandık başına gidecek olan Türkiye vatandaşlarına dönük çalışmalarına yoğun bir şekilde devam eden HDP Britanya seçim koordinasyonu Londra’da bir miting düzenledi. HDP Britanya Koordinasyonu’nun Pazar günü Londra Lee Valley Athletic Centre’da düzenlemiş olduğu mitinge Amed Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Gülten Kışanak ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu temsilcisi Zeynel Ozen katıldı. Mitingte bir konuşma yapan Amed Büyükşehir belediye eşbaşkanı Gülten Kışanak 7 Haziran seçimlerinin herhangi bir seçim olmadığını ve tek bir oyun bile çok kıymetli olduğunu ifade ederek seçimlere katılım çağrısı yaptı. “Bu seçimlerde de oylarınızla ülkemizin gidişatına sizler yön vereceksiniz” diyen Kışanak şöyle konuştu; “Artık çok kritik bir aşamaya geldik. Türkiye’de otoriter rejim diktatörlüğünü ilan ederek ya sarayında saltanatını sürecek ve Kürt, Ermeni, Çerkez, Alevi, kadın ve erkek hep beraber perişan olacağız, yada bu gidişata oylarımız ile hayır diyeceğiz. Bu gidişata dur diyecek tek bir güç var o da HDP’dir.” Avrupa Aleviler Birliği Konfederasyonu temsilcisi Zeynel Özen ise yaptığı konuşmasında, Alevi örgütlerinin artık çok güçlü konumlara geldiğini ve bu gücün temsil edilebilmesi için HDP ile seçim ittifakı yapmayı uygun gördüklerini açıkladı. ‘Onların Gözünde Oğlumun Hayatı Bu Kadar Ucuzdu’ Mitingte HDP Britanya seçim koordinasyonunda yer alan kurumların temsilcileri de sahneye çıkarak halkı selamladı. Geçtiğimiz Pazar günü North Middlesex Üniversite hastanesinde yaşamını yitiren Armağan Denli için Cumartesi günü hastane önünde toplanan binlerce kişi ihmal sonucu ölümlere son dedi. Eyleme katılan ve ayakta durmakta zorlanan anne Fatoş Denli, doktorların sadece tahminde bulunarak su çiçeği teşhisi koyup kendilerini eve gönderdiğini ve onların gözünde oğlunun hayatının bu kadar ucuz olduğunu belirterek hastaneye tepki gösterdi. Haberin devamı sayfa 8-9’da Haberin devamı sayfa 12’de ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015 2 ‘Annem Tek Kelime Türkçe Bilmiyordu, Torunu Tek Kelime Kürtçe Anlamıyor’ Elbistanlılar dayanışma derneğinde Cumartesi günü yapılan ‘Maraş Kürtçesi’ konulu panelde konuşan Mazlum Doğan, Cumhuriyet döneminin en büyük mağdurunun Maraş Kürtçesi olduğunu belirterek 20 yıl içerisinde büyük bir asimilasyon yaşandığını belirtti. Konuyla ilgili bir örnek te veren Doğan, Annesinin tek kelime Türkçe bilmediğini ve Torunun da şuan tek kelime Kürtçe bilmediğini söyleyerek yaşanan trajedinin boyutlarını gösterdi. Kürtçe üzerine çalışmalar yürüten ve aslen Elbistanlı olan Mazlum Doğan, El-Com binasında düzenlenen panelde Maraş Kürtçesi ile ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu. Cumhuriyet döneminin en büyük mağdurunun Maraş Kürtçesi olduğunu belirten Mazlum Doğan şunları belirtti; ‘‘İnsanlar bir şekilde Aleviliklerini korudular ama Kürtçelerine bir yara, bir çıban gibi yaklaştılar. Ama Aleviliklerini evlerinde gururla bir mücevher gibi taşıdılar. Bu açıdan Cumhuriyet döneminin en büyük mağduru Kürtçe, özelde de Maraş Kürtçesi.’’ CUMHURİYET İLE BERABER İNKAR POLİTİKASI BAŞLADI Osmanlı döneminde, Kürtçe ile ilgili yargıların, Cumhuriyet dönemine hiç benzemediğini belirten Doğan, Şemseddin Sami adlı dilbilimcinin kitaplarında Kürtçe ile ilgili yazdıklarını anlattı. Doğan; ‘‘ Şemseddi Sami Türkiye’de dil biliminin kurucusu olarak bilinir, 8-9 lisan bilir. Kitabında Kürtçe’ye bir değer veriyor. Kürtçe doğal bir dil olduğu için dil bilimcilerin gözünde daha değerli ve önemli oluyor. Cumhuriyet dönemine geldiğimiz zaman bu yargı değişiyor. Artık Kürtçe melez, bozma bir dil, hatta Türkçenin bir lehçesi, dağ Türkçesi olarak adlandırılıyor. Bu yaklaşım Türkiye’deki sol cenahta bulunan yazar ve aydınlarda var. Bir sürü solcu olarak bilinen dil bilimci kitaplarında Kürtçe’den bahsedilmemektedir. Hatta pro- fesör Ahmet Burhan Kürtçenin 164 kelimeden oluştuğunu söyleyip bozma, Farsçanın bir lehçesi olduğunu dahi söylemiştir. MARAŞLILAR KÜRTÇELERİNDEN UTANMAYA BAŞLADI Bu sistematik politikalar Maraş’taki Kürtleri de etkiledi. Dolayısıyla bu insanların dillerine bakışı, dillerini algılayışı daha çok Kürtçe köylülükle gericilikle özdeşleştirildi. Dolayısıyla insanlar yavaş yavaş Kürtçe ‘den utanır oldu. Kürtçeyi konuşmak onlar için köylülük oldu. Mesela ben üniversiteye gittiğim yıllarda, köye geldiğimde insanlar bana ‘Üniversiteye gidiyor ama Kürtçe konuşuyor’ gibi alaycı yaklaşırlardı. İnsanlar doktora gittiği zaman, doktor onlarla Kürtçe konuştuğu zaman ‘oo doktor bizlen Kürtçe konuştu’ diye küçümserlerdi. Çünkü Kürtçe konuşmak köylülüktür algısı hakimdi. Dolayısıyla insanlar köklerinden dillerinden utanır oldular. Bu politika öyle derin bir politika ki insanlarımız Avrupa’ya geldiler, Avrupa’da da dahi aynı devam etti. Yasak olmamasına rağmen, insanlar daha da politikleşmelerine rağmen bu yaklaşım değişmedi, ve dillerinden utanmaya devam ettiler. Maraşlı Kürtler önce Türkçe bilmedikleri için bir travma yaşadılar, Sonra diğer Kürtler ile iletişime geçtiklerinde kendi Kürtçeleriyle konuşamadıkları için, ya da onların Kürtçesi küçük görüldüğü için yine bir travma geçirdiler. Bu açıdan bakıldığında Maraş Kürtlerinin, Kürtçesinin hali tam bir trajedi. BİZİM KÜRTÇEMİZ GERÇEK KÜRTÇE DEĞİL YANILGISI Şöylesi bir yanılgıda var. En aydın okumuş Maraşlı bile, ‘bizim Kürtçemiz gerçek kürtçe değil, Kürtçemiz bozuk bir kürtçe’. Gerçek kürtçe diye bir şey yok. Bu göreceli birşey. Gerçek kürtçe arayışı yumuşak bir faşizmin göstergesi. Maraş Kürtçesi bugün Hakkari ile beraber Kürtçenin en orjinal formlarını taşıyan Kürtçedir. Bu boyutuyla yaklaşırsak Maraş Kürtçesi Mardin, Amed, Kars gibi bölgelerinkinden daha orjinaldir. Arap-İslam etkisi olmadığı için biraz daha arkaik kalmış. BUNA DİLSEL ÖTENAZİ DİYORUM Bu inkar durumuna ben dilsel ötenazi diyorum. Devletin politikaları sonucu insanlarımız öyle bir dillerinden utandılar ki dilleri ölsün istediler. Öyle bir nefret oluştu ki, Kürtçe konuşan insanlar dışlanır oldu, küçümsenir oldu. Alay konusu oldu. Ben bunları söylerken Maraşlı Kürtleri suçlamıyorum tabi ki, tartışmasız bunun tek sorumlusu devlettir. Ama sonuçları itibariyle düşünürsek, Maraşlı Kürtler dilsel bir ötenazi yaşamak istediler ve dillerini unutmak istediler. 20 YILDA ASİMİLE OLDUK Şuan Maraş Kürtçesine baktığımız zaman tam dibe vurduğu bir nokta. İnsanlar diller- ini sahiplenmiyorlar, şuan deliler ve yaşlılar dışında kimse Kürtçe konuşmuyor. Yurtdışındakiler de buna dahildir. 500 yıl önce buradan, Dersim’den Horasana gitmiş Kürtler var, bu insanlar 500 yıldır dillerini koruyorlar. Aynı bizim Maraş Kürtçesini konuşuyorlar. Ama biz 20 yılda asimile olduk. Benim Annem 20 yıl önce Türkçe bilmiyordu, Torunu bugün Kürtçe anlamıyor. Bu inanılmaz bir trajedi. 20 yılda ne değişti. Bu 20 yıl politikleşmenin en çok arttığı dönem. Bunun dünyada başka bir örneği yok. Doğan verdiği onlarca örnekle Maraş yöresinde konuşulan Kürtçenin ne kadar zengin bir içeriğe sahip olduğunu anlattı. Panelin ikinci bölümünde yapılan soru-cevap kısmından sonra panel sona erdi. HAFTALIK HABER GAZETESI • ROJNAMEYA NÛÇEYAN A HEFTANE Editör Alaettin Sinayiç Grafiker Yüksel Adıgüzel Muhabirler Esra Türk • Erem Kansoy • Yasemin Kazan Reklam Dilek Bozkurt - 0743 836 9969 [email protected] [email protected] [email protected] [email protected] - [email protected] Soru ve görüşleriniz: [email protected] Adres: Tel News Ltd. 33 Dalston Lane, London, E8 3DF Telefon: 0207 9230 838 - 0742 9481 490 Web: www.telgraf.co.uk ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015 3 ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015 4 Kırkısraklılar Derneğinde Ermeni Soykırımı Paneli Kırkısraklılar Dayanışma Merkezi Yüzüncü Yılında Ermeni Soykırımı ile ilgili bir panel düzenledi. Dinleyicilerin ilgi ile izlediği panele konuşmacı olarak Dr. Tözün İsa ve yazar Ahmet Güven katıldı. binin üzerinde Ermeni katletmiştir. O dönem Osmanlı Alevilere’ de baskı ve katliam yapmış, bir çok yerde olduğu gibi 1895 yılında Kürecik’in Tümükler köyünde kırktan fazla Kürt Alevi katledilmiştir›› İlk sunumu yapan Ahmet Güven Ermeni ve Alevi ilişkileri üzerinde durdu ve iki toplum arasında sağlam bir dostluğun olduğunu belirtti. Bu ilişkinin öncelikle aydınlanma ile ilgili olduğunu, ikincisinin 1915›de Ermeni soykırımı yapıldığında çoğu yerde Alevilerin Ermenilere sahip çıktığını belirten Güven şunları söyledi; Ermeni soykırımın 1894 yılında 2. Abdülhamit dönenimde başlatıldığını ve 1915 yılında İttihatçılar tarafında tamamlandığını belirten Güven; ‘’Ermeniler Osmanlıda aydınlanmanın öncüsüydüler. Aleviler de aydınlanmanın temel gücüydüler. Ancak Osmanlı tarihi boyunca katliamlara ve baskılara maruz kalan Aleviler dağlara sığınmışlardı. Dolayısıyla aydınlanma düşünsel bazdaydı, ekonomik güçleri yoktu. Ermeniler ise ekonomik olarak güçlüydüler. Çok iyi eğitim alan Ermeni gençleri sayesinde Osmanlı’da halklar batının değerleri olan eşitlik, özgürlük ve demokrasi gibi aydınlanmacı düşüncelerle tanıştılar. 2. Abdülhamit aydınlanmaya karşı bir despot olarak Ermenilere yönelmiş ve 1894-1896 yılları arasında yüz ‘’1915 yılında Ermenilere soykırım yapıldığında, çoğu yerde Alevilerin hayatlarını riske atarak Ermenilere sahip çıkmışlardır. Alevilerin içinde kalan Ermeniler kimliklerini korumuş, ancak müslümanların içinde kalan Ermeni çocukları Türkleştirilmiş ve Müslümanlaştırlmıştır.’’ dedi. Panelistlerden Dr.Tözün İsa ise bir eğitimci olarak her disiplinde olduğu gibi tarihsel süreçteki olaylarında objektif olarak gelecek kuşaklara taşınması açısından önemli olduğu; ve özellikle toplumların demokratikleşme süreçlerinde bunun çok önemli olduğuna vurgu yaptı. Ayrıca olayların -jenosid mi değil mi -politik ve polarize edilme tartışmalarının dışına çıkması açısından çeşitli boyutlardan ve birbirine bağlantılı olayların bir sonucu olduğu gerçeğini göstermek açısından önemine vurgu yaptı ve bu olayları özetle şu başlıklar altında topladı; 1. Osmanlı’nın 18. yüzyıldaki konumu; özellikle toprak kayıpları ve yabancılar tarafında empoze edilen reformların uygulanmadığı 2. Ermeniler’in konumları Osmanlı’da 3. Dış güçler; Almanya, Britanya, Fransa ve Avusturya’nın rolleri 4. Abdülhamd’in ve sonra İttihat ve Terakki’nin politikaları ve Ermenilere uygulanan soykırım 5. Doğu illerinde demogratif değişim, Çerkez ve Kürt aşiretlerin Ermenilere uyguladıkları vergi sistemi, Sultanın duyarsızlığı 6.İttihat ve Terakki’nin konumu, birinci dünya savaşındaki hezimetleri ve bunların Ermenilere yansıması. Konuşmacaların sunumlarının ardından yapılan soru cevap bölümüyle panel bitirildi. ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015 5 Partilerin Seçim Beyannamelerindeki Ana Maddeleri Haftaya Perşembe günü, 7 Mayıs’ta, Birleşik Krallık vatandaşları, bir sonraki hükümeti belirlemek için sandıklara gidecek. Soldan sağa partilerin öncelikleri ve ana beyanlarını sıraladık. TUSC • Özelleştirmenin sonlandırılıp, özelleştirilen hizmetlerin, sanayinin ve enerji (su, elektrik ve gaz) hizmetlerini tekrar kamusallaştır. • Ücretsiz sağlık hizmetlerini destekleyip NHS’I tamamen kamusallaştır. • Bütün okulları yerel hükümet kontrolüne geri getirip üniversite harçları kaldırıp burs ver. • Bankaları kamusallaştır. • Sendika karşıtı yasaları kaldır, asgari ücereti saate £10’a yükselt. • Ek oda vergisini kaldır. Yeşiller (Green Party): • Tasarruf politikalarına son ver ve kamu hizmetlerini tekrar güçlendirip, böylece asgari ücret ödeyen işler yaratmak. özelleştirilmesini • NHS’in durdurmak. • Diğer ülkelerle ortaklaşa çalışıp küresel havanın 2 dereceden fazla yükselmesini önlemek. • Evlere yalıtım, yenilenebilir elektrik üretimi ve sele karşı güvenlik programları için 85 milyar sterlin ayırma. • 2020 yılına kadar, 500 bin sosyal kira konutu sunup kira artışların önüne geçmek için sınırlama uygulamak. • Kara yollarını tekrar kamusallaştırmak. İşçi Parti (Labour Party) • Bir sonraki Parlamento döneminde her sene devlet borcunu düşürüp, bir an önce devletin gelir ve harcamasını eşitlemek. • Değerli mülklere uygulanacak köşk vergisinin çoğunlukla karşılayacağı, NHS için ek 2.5 milyar sterlin. • 2019 yılına kadar asgari ücreti saatte £8’ın üzerine çıkartmak. • VAT (katma değer vergisi), NI (ulusal sigorta vergisi) ve düşük ve yüksek gelir vergilerine zam gelmeyecek. • İlk okulda çocukları olan veliler için 08:00-18:00 arası çocuk bakımı imkanları. • 2017 yılına kadar elektrik ve gaz faturalarını dondurup, enerji regülatörüne bu kış fatura kesme yetkileri vermek. Liberal Demokrat Parti Muhafazakar Parti • Adil bir şekilde, kesintiler ve (Conservative Party) yüksek gelirlilerin vergilerini arttırarak devlet bütçesini dengele. • Gelir vergisini £12,500 kazanç üzerinden uygulamaya başla. • 2.5 milyar sterlin ek harcamayla anaokuldan 19 yaşına kadar eğitim fonlarını garantileyip her sınıfta kalifiyeli öğretmen olmasını sağla. • NHS’e 8 milyar yatırım yapıp ruhsal ve fiziksel sağlık için eşit bakım sağla. • Doğayı korumak ve iklim değişikliğiyle mücadele etmek için beş yeni yasa. • Devlet borcunu sil ve Parlamento döneminin sonuna kadar devlet hazinesini artıya çıkart. • NHS için 2020 yılına kadar enflasyonun üzerinde 8 milyar sterlin ekstra yatırım. • İngiltere’deki Housing Association (konut şirketi) kiracılarına yaşadıkları evleri satın alma hakkı. • Haftalık 30 saat asgari ücrette çalışanların vergi ödememeleri için yasa çıkartmak. • Üç ve dört yaşı çocuğu olan çalışan ebeveynlere 30 saat ücretsiz çocuk bakımı. • Britanya’nın AB üyeliğinin devam edip etmemesine ilişkin referandum. 6 ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015 --- ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015 7 Soas’ta ‘Ortadoğu’da Kürtler: Yeni Gelişmeler ve Beklentiler’ Konferansı Eğitim Köşesi OKTAY ŞAHBAZ Urswick Ortaokulu Bilgisayar Bölüm Başkanı PROF. HAMIT BOZARSLAN Prof. Hamit Bozarslan SOAS’ta ana konuşmacı olarak katıldığı ‘Ortadoğu’da Kürtler: Yeni Gelişmeler ve Beklentiler’ konferansında Ermeni Soykırımı’nın yıl dönümü olması vesilesiyle, ilk olarak 1915 yılında başlayan olayların bölgede daha sonra yaşanan gelişmelerde önemli rol oynadığını belirtti. Osmanlı İmparatorluğunun Ermeni ve diğer Hristiyan halkları, Türk ve İslami kimliği tehdit etmekle suçlayıp, kendisini mağdur olarak gösterdiğini ifade ederek, bunun Holocaust da olmak üzere 21. Yüz Yılın diğer soykırımlarında da rol oynadığını belirtti. ‘Orta Doğu’da Yeni Şiddet Hali ve Kürt Meselesi’ başlıklı konuşmasında, devletlerin halkı koruyan mekanizma olması gerektiğini, fakat aksine devletlerin toplumları korumak yerine, yok ettiğini ve devletin bir mafya yapısına dönüştüğünü dile getirdi. Prof. Bozarslan, ‘‘Bugün, bir çok yerde olduğu gibi, Orta Doğu’da da devlet yapısı tekrardan bir mafya yapısına dönüştü. Toplumun koruyucusu değil de, toplumu yok eden düşmanı olmuştur. Toplumların parçalanmasıyla da devlet gayri meşru yapılar karşısında tehlike altında oluyorlar,’’ dedi. Fransa’da yaşayan, Kürt tarihçi ve siyasi bilimci, Prof. Bozarslan, Orta Doğu’daki gelişmelerin Kürt özgürlük mücadelesinde önemli rol oynadığını ve 1980’li yıllarda Kürt özgürlük mücadelelerinin yok olma tehlikesi yaşadıktan sonra, 1991 yılından itibaren tekrar güçlendiğini ifade etti. Prof. Bozarslan, Daiş’in 2014 yılında Kürtlere saldırılarının Kürtlerin yapısındaki zayıflıkları gösterdiğini ve Kürtlere tekrar ölüm getirdiğini ifade etti: ‘‘Şiddetin geçmişte kaldığını düşünen Kürtler tekrar silahlanmak zorunda kaldılar.’’ Peşmerge’nin Türkiye üzere Kobane’ye girişi sırasında, Türkiye’deki, Kürtler tarafından coşkuyla karşılanmalarının Türk ordusunu sömürgeci ordu olarak gördüklerini ve Peşmerge’yi kendi or- dusu olarak kabul ettiğinin göstergesinin olduğunu ve bunun önemli olduğunu ifade etti. Türkiye devletinin, Kürtlerin Daiş’e karşı mücadelelerinde ‘neredeyse Daiş’i desteklediğini’ ve bunun Erdoğan’ın İslamcı olmasıyla birlikte birkaç sebebi olduğunu belirtti Prof. Bozarslan. Suriye’de ne olacağını tahmin etmenin zor olduğunu ve her yaz önemli gelişmeler yaşandığını‘‘2015 yazında ne olacağını bilmiyorum,’’ diye konuşan Prof. Bozarslan, son olarak, bölgedeki gelişmelerin Kürtlerin geleceğini de belirleyeceğini ifade ederek konuşmasını tamamladı. Soas Üniversitesi Orta Doğu Enstitüsü tarafından düzenlenen konferansta akademisyenler ve araştırmacılar, son bir yılda Kobane başta olmak üzere Irak ve Suriye’de yaşananlarla birlikte, Türkiye’deki çözüm sürecini ve Kürt halkının Ortadoğu’daki konumu üzerine sunumlar yaptılar. Soas Üniversitesi’nin Brunei Lecture Theatre salonunda 24 Nisan Cuma günü gerçekleşen konferansın ilk bölümde, ‘Suriye ve Irak’taki çatışmalar ve Kürt’lerin Beklentileri’ başlığı altında sunumlar yapıldı. Dr Nelida Fukaro tarafından yönetilen ilk panelde, Prof. Nadje Al-Ali, ‘Milliyetçilik ve Neo-liberalizm Arasındaki Iraklı Kürt Kadın Hakları Aktivistleri’ başlıklı sunumunda kadın hakları savunucularının, ‘namus’ cinayetleri gibi, kültür olarak görülen konu- [email protected] Bizim olana sahip çıkmak DR VELI YADIRGI PROF. ABBAS VALI larla nasıl baş etmeye çalıştıklarını anlattı. Kadın peşmergelerin, kadına saygıyı arttırsa da, gelişmelerin yavaş olduğunu ve daha çok ticari haklar bazında değerlendirildiğini anlattı. Al-Ali, bunu ‘5 yıldızlı otellerde demokrasi eğitimi’ olarak tanımladı. Dr Thomas Jeffrey Miley, ‘Rojava Devrimi: Güç ve Zorlukları’ başlıklı sunumunda YPJ savaşçılarının önemini ve Rojava’nın ulus devlet yapısına alternatif sunduğunu anlattı. Prof. Gilbert Archer ‘Kürt Mücadelesi ve Arap Baharı: Zorunlu Bir İlişki’ ve Houzan Mahmoud ise ‘Ulusal Özgürlük Mücadelesi ve Rojava’daki Kadın Meselesi’ başlıklı sunum yaptılar. Prof. Sami Zubeida tarafından yönetilen konferansın ikinci bölümde ‘Türkiye’deki Barış Müzakereleri ve Türkiye ve İran’da Kürt Sorunu’ başlığı altında sunumlar yapıldı. Dr Veli Yadırgı, Türkiye’de Kürtlerin siyasal ve ekonomik durumunu değerlendirip demokratik özerkliğin olasılığını değerlendirdi. ‘Kürtler ve Türkiye’de Kürt Sorunu: İnkardan Tanınmaya, Tanınmadan Özerkliğe’ başlıklı sunumunda, HDP’nin seçim barajını geçip geçmemesinin durumu belirlemede kritik olacağını anlattı. Türkiye’deki Kürtler ve Iran’daki Kürtleri siyasi mücadeleleri üzerine sunumlar da yapıldı. Konferans soru cevap bölümü ardından sona erdi. CAFE • OFF LICENCE/MARKET • KEBAB TAKE AWAY • FISH & CHIPS RESTAURANT İŞ KREDİSİ, SİGORTA BTL Mortgage, Is Kredisi, Business Plan ve Marketing Planlari MORTGAGE (BTL) Ve iş yeri krediniz icin tamamen guvenebileceginiz tek isim: Finans sektöründe de 25 senedir toplumumuzun hizmetindeyiz. SAİM KÖKSAL ARCIS FİNANCE & MANAGEMENT CONSULTANCY 73 Silver Street, Edmonton, London N18 1RP | [email protected] | www.arcisfinance.com Tel: 0208 803 4545 – 0208 344 7744 Mobile: 079 31 33 22 32 WE ARE DIRECTLY AUTHORISED AND REGULATED BY FSA, CONSUMER CREDIT LICENCE NO: 632 555 YOUR MORTGAGE IS AT RISK IF YOU DO NOT KEEP UP REPAYMENTS ON A MORTGAGE OR OTHER LOANS SECURED ON IT Toplum olarak medyayı, özelliklede Türkiyeli medyayı çok severiz. Öyle severiz ki günümüzün bir çok bir bölümünü buradaki abuk sabuk dizIleri izlemek ile geçiririz. O kadar çok Türkiyeli medyayı takip ederiz ki kendi yaşadığımız ülkedeki haberlerden, bizleri günlük etkileyen olaylardan bi-haberizdir. Buda yetmezmiş gibi kendi yaşadığımız ülkedeki yerli kültürel ve sanatsal gelişmeleri bile görmezden geliriz. Zevklerimiz ve isteklerimiz hala Türkiye’deki yaşantımızı yansıtmaktadır. Tabiki bunun çokta büyük bir sakıncası yok ama özellikle çocuklarımızın buraya entegre olup buradaki hayatı tanımaları konusunda iki kültüründe içinde olduğu bir durum yaratmamız, bizden sonraki nesil yani çocuklarımız için faydalı olacaktır. Kültür ve sanat konusunda ne zaman bir laf geçse kendimizi hep Türkiye’de müzik yapan yada film yapan kişiler ile anlatırız. Bir konsere giderken ilk sorduğumuz soru genellikle ‘Türkiye’den kim geliyor?’ yani hangi müzik yapıldığı değil kimin geldiği önemlidir. Oysa İngiltere ve Avrupa’da aynı tur müzikleri yapan hatta daha kaliteli yapan bir çok gencimiz ve insanımız var. Çoğu zaman bu kişileri görmezden geliriz. Kendi çabaları ile çoğu zaman kaliteli işler yapmak isteyen insanlarımızı ve gençlerimizi desteklemede biraz tembel olduğumuz söylemek yanlış olmaz her halde. Gelin bir kaç tane örneğe beraber bakalım. Birinci olarak yıllardır İngiltere’de bir yandan kaliteli müzik yapmaya çalışan bir yandan da kendi hayatını devam ettirmek isteyen Sudden Exit Grubuna. Bu grup kendi çabalarıyla çok kaliteli (ki bence bu çoğu zaman televizyonda izlediğimiz sanatçılardan 10 kat daha iyi) işler yapmıştır. Fakat İngiltere’de kendi toplumundan yeterince desteği görmemiştir. Yine Ferhat ve Feryal kardeşler müzik stilini kabul edelim yada etmeyelim iyi şeyler yapmak için yoğun çaba içerisinde olan arkadaşlarımızdan bazıları. Bu iki grup kadar diğer başka değerli bir arkadaşımız ise Canan Şağar. Canan Şağar arkadaşımız çıkardığı albümü 13 ile kendi sesini duyurmak ve sanatını geniş kesimler ile paylaşmayı amaçlıyor. Albümü farklı kesimler tarafından ilgi görmesine rağmen yetiştiği ve büyüdüğü toplumda istediği ilgiyi görmedi gibi. Buradaki arkadaşlarımızın seslerini daha geniş duyurmaları için başta buradaki toplum bunun yanında toplum kuruluşları olarak üzerimize düşeni yapalım ve bu arkadaşlarımızın sanat hayatlarına devam etmelerine katkı sağlayalım. İngiltere dışında yani Avrupa’da yine böyle iyi işler yapan bir çok gencimiz ve arkadaşımızın olduğunu görmemiz mümkün. Bu anlamda vermek istediğim ilk örnek bu hafta sonu Hollanda’da dinleme şansı bulduğum Erkay Aydar arkadaş olacak. Mütevazi kişiliğinin yanında sanatına verdiği önem ve dillendirdiği ezgiler televizyondan izlediğimiz bir çok sanatçıyı her anlamda geride bırakacak yetenekte. Bunun yanında halkların kardeşliğine olan inancını Türkçe, Kürtçe, Lazca ve diğer bir çok dille söylemesi onu farklı kılan başka bir özelliği. Erkan Aydar kadar onunlar çalışan çok kaliteli müzisyen arkadaşları da unutmamak lazım. Keyboard ve bas’da Fransa’dan Diren Tuncel, Bağlama ve Kemanda Almanya’dan Mazlum Doğan, Elektro ve Klasik Gitarda yine Almanya’dan Sido Sezgin gerçekden müziğin evrenselliğini her anlamda yansıtan arkadaşlar. Yine bu arkadaşlarımızın hemen hemen hepsi Avrupa’da doğup büyüyüp iki kültürü iyi harmanlayıp herkesin zevk alacağı bir müzik türünü bizlere sunuyorlar. Sözün kısası bu arkadaşlar bizden, hepsine sahip çıkmak ve desteklemek bizim sorumluluğumuz. ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015 8 ‘Bu Seçim Herhangi HDP Britanya Koordinasyonu’nun Pazar günü Londra Lee Valley Athletic Centre’da düzenlemiş olduğu mitinge katılan Amed Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Gülten Kışanak, 7 Haziran seçimlerinin herhangi bir seçim olmadığını ve tek bir oyun bile çok kıymetli olduğunu ifade ederek duyarlılık çağrısı yaptı. Konuşmasına önce halkı selamlayarak başlayan Gülten Kışanak, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde maddi ve manevi katkılarını esirgemeyenlere teşekkürlerini sunduktan sonra, “Bu seçimlerde de oylarınızla ülkemizin gidişatına sizler yön vereceksiniz” dedi. Kendi tercih ve seçiminiz ülkemizin nasıl yönetileceğine dair katkı sunacak diyen Kışanak, konuşmasına şöyle devam etti: “Ülkeniz ile bağınızı koparmadan yaşamak başlı başına bir direniştir. Bu seçimlerde verdiğiniz veya vermediğiniz oyların vebali ile karşı karşıya kalacaksınız. Bu herhangi bir seçim değil; bu bir günlük bir ihmal ile bütün bir geleceğimizin kötü gidişatına vesile olabileceğimiz bir seçim. Bir oy bile çok kıymetli.” ‘Bu gidişata HDP dur diyecek’ “Artık çok kritik bir aşamaya geldik. Türkiye’de otoriter rejim diktatörlüğünü ilan ederek ya sarayında saltanatını sürecek ve Kürt, Ermeni, Çerkez, Alevi, kadın ve erkek hep beraber perişan olacağız. Bu gidişata oylarımız ile hayır demeliyiz. Bu gidişata dur diyecek tek bir güç var o da HDP’dir.” “Bu seçimler kadın ve Alevilerin kendi kaderlerinin seçimi” “Tüm halklarımızı, özellikle kadın ve Alevileri bu seçimi kendi kaderlerinin seçimi olarak görüp tutum almaya davet ediyorum. Çünkü eğer bu saltanat sarsılmaz bir şekilde kurulursa, o saraydaki padişah, Başkanlık makamına taşınırsa, herkes zarar görecek ancak en çok ezilenler; özellikle de kadınlar ve Aleviler... Bu nedenle biz bu saltanat düzenine, otoriter rejime izin vermeyeceğiz.” “Tüm kimlik ve inançlar kazanacak” “Biz halklarımızı yan yana ve kardeşçe, özgürlük yürüyüşünde zafer yolculuğuna çıkartıyoruz. 7 Haziran bunun miladı olacak. 7 Haziran’da akşam sandıklar açıldığında Aleviler, kadınlar gençler, işçiler emekçiler, Kürtler, Türkler, bu topraklarda yaşayan tüm kimlik ve inançlar kazanacak.” “Kobani’de direnerek ve dayanışmayı örgütleyerek kazanacağımızı gördük” “Bunların siyaseti bizi karşı karşıya getirip çatıştıran bir siyaset. Bunun üzerine saltanatlarını kurdular. Asimilasyona ve ötekileştirmeye bizler hep birlikte son vereceğiz. Her biriniz yüreğinizi kendi yurdunuzda bırakıp gel- diniz. 90 yıllarda köylerimiz yakıldı ve insanlar göçe zorlandı. En çok da Aleviler göç etmek zorunda kaldı. Kendi topraklarımızda kendi kimliğimiz ve inancımız ile özgürlük içinde yaşamanın imkanını yaratmalıyız. Bunu başaracağımıza inanıyorum. Eğer inanırsak ve istersek en vahşi saldırıları bile durdurmak mümkündür. Kobani’de direnerek ve dayanışmayı örgütleyerek kazanacağımızı gördük.” “Bu seçimler Ortadoğu’ya örnek olabilecek bir çıkış olacaktır” “Ortadoğu kan gölüne döndü, insanlar yerlerinden yurtlarından oldular; biz bu oyunu bozabiliriz. Bu oyunu bozmak için özgür yaşam felsefesine sahip çıkmalıyız. Bizim derdimiz seçilip parlementoya girmek değil; öyle olsaydı bağımsız girerdik. Ancak biz zor olanı tercih ettik. Halklarımızın özgürlüğü için mücadele ediyoruz. Halklarımızın ortak direniş hattını nasıl kuracağımız bizim için önemli ve gördük ki, tüm toplumsal kesimler böylesi bir ittifaka zaten hazırmış. Başta Aleviler olmak üzere güçlü bir ittifak ilişkisi kurduk. Tek bir çıkış yolumuz var; demokratik yaşama sarılmak, halklarımızı birlikte birbirinin hak ve hukukuna saygı göstererek yaşayabileceğine inandırmaktır. Bunu başarmalıyız, eğer başaramazsak Ortadoğudaki bu korkunç kaos bizi de esir alabilir. Bu nedenle bu seçimler sadece Türkiye için değil; tüm Ortadoğu’ya örnek olabilecek bir çıkış olacaktır. Rojava devriminin başarısı 7 Haziran seçimlerinde bir kez daha kanıtlanmış olacak ve Ortadoğu’ya model olacaktır. Bunu başarabilirsek tüm ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015 Bir Seçim Değil’ emperyalistleri, bölge egemenlerini ve gericilerini hayal kırıklığına uğratabiliriz.” “Alevi kimliğimle bu mücadelenin içinde yıllarca yer aldım” “Alevi kimliğimle bu mücadelenin içinde yıllarca yer aldım. Alevi kimliğim hiçbir zaman geride kalmadı. Ama özgürlük iddiamdan da bir adım geri durmadım. İkisini birlikte yan yana taşımayı bilmeliyiz.” HDP Britanya Koordinasyonunun düzenlemiş olduğu mitingde Avrupa Aleviler Birliği Konfederasyonu temsilcisi Zeynel Özen’de bir konuşma yaptı. Özen yaptığı konuşmasında; Alevi örgütlerinin artık çok güçlü konumlara geldiğini ve bu gücün temsil edilebilmesi için HDP ile seçim ittifakı yapmayı uygun gördüklerini açıkladı. Özen, “Avrupa Alevi örgütleri olarak Demokratik Güç Birliği’ni oluşturduk. Bugüne kadar bir araya gelemediğimiz örgüt ve kurumlar ile birlikte mücadele ve dayanışma içerisinde hareket edebileceğimizin farkına vardık. Bu birlik ruhunu Türkiye›ye de taşımak istiyoruz” dedi. Mitingde ayrıca HDP Britanya seçim koordinasyonu, kadın ve gençlik temsilcileri de birer konuşma yaparak seçimlere katılma çağrısı yaptılar. Özkan Orman, Koma Sersi, Çiğdem Aslan ve Koma Zelal şarkılarıyla mitinge katılanları şenlendirdi. 9 10 ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015 ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015 11 Zeynel Özen: Alevilerin Talepleri HDP’nin Programında Haber: Yasemin Kazan Avrupa Aleviler Birliği Konfederasyonu (AABK) ve seçim ittifakı konulu toplantı; İngiltere Alevi Kültür Merkezi ve Cemevi’nde AABK temsilcisi Zeynel Özen’in katılımı ile gerçekleşti. Toplantıda konuşan AABK temsilcisi Alevilerin taleplerinin HDP’nin programında yer aldığını ve bu yüzden bu ittifakın gerçekleştiğini ifade etti. Zeynel Özen, toplantıda yaptığı konuşmasında Alevi örgütlerinin HDP ile yaptıkları seçim ittifakına ilişkin alınan karar sürecini açıkladı. Cemevi konferans salonunda gerçekleşen toplantıda konuşmasına Avrupa Alevi Birliği Konfederasyonu’nun yapısını anlatarak başlayan Zeynel Özen, farklı coğrafyalarda bulunan Alevi örgütlerinin çok güçlü konumlara geldiklerini ve bu gücün temsil edilebilmesi için HDP ile seçim ittifakı yapmayı uygun gördüklerini açıkladı. Özen, HDP ile yapılan bu seçim ittifakına sıcak bakmayan bazı Alevilere bu ittifak kararının nasıl ve neden yapıldığını şu sözleri ile açıkladı: “Avrupa Alevi örgütleri olarak Demokratik Güç Birliği’ni oluşturduk. Bugüne kadar bir araya gelemediğimiz örgüt ve kurumlar ile birlikte mücadele ve dayanışma içerisinde hareket edebileceğimizin farkına vardık. Bu birlik ruhunu Türkiye›ye de taşımak istedik. 2015 seçimlerinin de gündeme gelmesi ile konfederasyonumuz Kopenhag’da yaptığı toplantıda önemli kararlar aldı. Aleviler 80 yıldır CHP’nin arka bahçesi oldu ama bir 80 yıl daha HDP’nin arka bahçesi olmayacağız. Biz Aleviler bir gücüz ve bizim gücümüzün farkına varanlar taleplerimizi dinler ve programlarına alırlar açıklamalarını yaptıktan sonra önce HDP ve daha sonra CHP yetkilileri ile görüştük. HDP ve CHP ile yapılan görüşmelerde Alevilerin mecliste temsiliyetinin önemli olduğunu ancak bundan daha önemlisi Aleviler olarak kırmızı çizgilerimizin olduğunu belirttik. Bu kırmızı çizgilerimizi de şöyle sıraladık:” Başkanlık sistemine asla ve asla izin verilmemeli Diyanet kaldırılmalı Cemevleri ibadethane olarak kabul edilmeli Zorunlu din dersi kaldırılmalı Madımak utanç müzesi yapılmalı Alevilerin gasp edilmiş dergahları ve mal varlıkları iade edilmeli Hes’ler durdurulmalı Tüm inançlara anayasal güvence sağlanmalı ‘Alevilerin taleplerini ancak Aleviler belirler‘ HDP yetkilileri ile yaptığımız görüşmeler sonucunda aldığımız yanıt; “Alevilerin taleplerini ancak Aleviler belirler. Bu bizim ne haddimiz ne de hakkımızdır“ oldu diyen Özen, CHP ile yapılan görüşmelerde aldığımız yanıt ise şöyleydi dedi: „CHP olarak Başkanlık sistemine karşıyız ancak Diyanete dokunmayız çünkü, Diyaneti kaldırırsak tarikatlar gelir. HDP ve CHP ile yapılan görüşmeleri tabanlarına ilettiklerini belirten Özen, HDP ile seçim ittifakı yapılmasına oy çokluğu ile karar verildiğini sözlerine ekledi ve şöyle devam etti: Biz seçilip meclise girersek HDP milletvekilleri olarak değil HDP ile ittifak yapan Alevilerin vekilleri olarak mecliste yer alacağız. Cumhuriyet tarihi boyunca bir çok Alevi milletvekilliği yaptı ancak hiçbiri Alevi, Alevi kimliği ile mecliste bulunmadı. Alevilerin tek kurtuluşu kendileridir. Güçlü olursak hiçbir örgüt bizi değiştiremez himayesi altına alamaz. Gücümüzü temsil etmek için bu ittifakı yapmalıyız.“ ‘Kobani düşseydi hedef Aleviler olacaktı‘ Konuşmasında Kobani direnişine de değinen Özen, „Kobani düşseydi hedef Aleviler olacaktı“ dedi. Özen, Kobani’de direnen savaşçılara şükranlarını iletti. Ayrıca Gezi direnişini de örnek gösterdi. „Tesadüf değil 8 şehidimiz var 8’i de Alevi. Faşist diktatör yönetimlerce idare edilmek istemiyorsak kendimize oy vermeliyiz. Aleviler kendi çıkarlarını göz önünde bulundurarak hareket etmek zorundadır. ‘HDP’nin projesi geleceğe dair bir projedir‘ „Biz bir inanç örgütüyüz siyasi bir parti değil; ancak HDP barajı aşamazsa yine AKP tek başına iktidar olacaktır. HDP’ye vereceğimiz 1-2 puanlık destek AKP‘nin iktidar olmasının önüne geçer. Yani HDP nin barajı aşması; Cumhuriyet tarihinde ilk defa kendi temsilcimizi meclise göndermemiz, aynı zamanda da AKP’nin tek başına iktidar olmasını engellemektir. 2015 seçimleri bu nedenle önemli. Biz sizden HDP’ye oy vermenizi değil Alevi kimliğine oy vermenizi istiyoruz. Kimsenin oyuna ipotek koymuyoruz ama vicdanınız ile oyunuzu verin diyoruz. Biz bir ittifak gücüyüz ve bu bir geleceği birlikte örgütleme ve kurma projesidir. HDP’nin sunmuş olduğu proje geleceğe dair bir projedir. Bizim de istediğimiz bir proje...” Konuşmanın ardından ise toplantının soru cevap bölümüne geçildi. Zeynel Özen toplantıya katılanların sorularını yanıtladı. Soru: HDP barajı geçerse yaklaşık olarak 60-70 milletvekili çıkaracağı tahmin ediliyor bu sayının içerisinde kaç Alevi milletvekili var? Özen: AK Parti ve MHP’de Alevi milletvekili adayı hiç yok. CHP’de diğer seçimlere oranla biraz daha fazla. HDP’den aday olan Alevi milletvekili sayısı ise 180. Bunu önemsiyoruz fakat bu bizim için belirleyici değildir. HDP barajı aşarsa seçilebilecek yaklaşık 20-25 Alevi milletvekili olacak. Sayı ne olursa olsun bizim için önemli olan bizi hakkıyla temsil edecek kişilerin mecliste olmasıdır. Bugün ki gelinen nokta Alevilerin kurtuluşunun kendileri olduğunu gösteriyor. HDP ile ittifak yapmamızın sebebi bizim taleplerimizi programına almasıdır. Bu bizi yıllarca CHP’nin arka bahçesi olmaktan kurtarır. Soru: Bazı Alevi seçmenin kafasında HDP eşittir şafi Kürtler imajı var. Siz buna ne diyeceksiniz? Özen: Bunun tarihsel nedenleri var ancak bu önyargıların aşılması gerekir. Bugün Kürtler eski Kürtler değil. Halen önyargılar var ama gerçek öyle değil. Soru: HDP barajı aşarsa AKP ile koalisyon yapma ihtimali nedir? Özen: Kandil ile yaptığım görüşmelerde Siz Abdullah Öcalan’ın bırakılması için AKP ile koalisyon yapar mısınız diye sordum; onlar da bana siyasetten anlayan birisi bu soruyu sormaz dedi. Eğer AKP bu seçimlerde daha güçlü gelirse barış sürecini sona erdirecek, savaş ve imhaya yönelecektir açıklamasını yaptılar. Soru: Konuşmanızda biz inanç örgütüyüz bir siyasi parti değiliz dediniz ama yıllarca CHP’yi desteklediniz. CHP’de HDP gibi siyasi bir parti degil mi? Özen: Bu bizim yanlışımızdı. Biz Aleviler 80 yıl bir partinin kuyrukçusu olduk bir 80 yıl daha aynı hatayı tekrarlamak istemiyoruz. Ama dostlarımızla, bizi olduğumuz gibi kabul eden, taleplerimizi kendi talepleri gibi gören herkes ile birlikte yürürüz. HDP bugün bunu yaptığı için biz bu ittifakın içindeyiz. Soru: CHP ile HDP’nin koalisyonu ufukta görünüyor mu? Özen: Kemal Kılıçdaroğlu HDP’nin barajı aşması için HDP’ye pek çatmıyor. HDP’nin barajı aşması Kılıçdaroğlu’na altın tepside başbakanlığı sunmaktır. Bu nedenle CHP’lilerin bile HDP’nin barajı aşması için çalışması gerekir. ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015 12 ‘Onların Gözünde Oğlumun Hayatı Bu Kadar Ucuzdu’ Haber-Foto: Esra Türk Geçtiğimiz Pazar günü North Middlesex Üniversite hastanesinde yaşamını yitiren Armağan Denli için Cumartesi günü hastane önünde toplanan binlerce kişi ihmal sonucu ölümlere son dedi. Eyleme katılan ve ayakta durmakta zorlanan anne Fatoş Denli, doktorların sadece tahminde bulunarak su çiçeği teşhisi koyup kendilerini eve gönderdiğini ve onların gözünde oğlunun hayatının bu kadar ucuz olduğunu belirterek hastaneye tepki gösterdi. Britanya Demokratik Güçbirliği Platformunun çağrısıyla North Middlesex Üniversite hastanesi önünde toplanan binlerce kişi 3 yaşındaki Armağan Denli’nin ölümünü protesto ettiler. Hastane önünde binlerce kişinin eylemi devam ederken, gazetemizin görüştüğü hastane yetkilileri soruşturmanın ön bulgularına göre ihmal durumunun gözükmediğini ancak soruşturmanın devam ettiğini söyledi. Yücel ve Fatoş Denli çiftinin tek çocuğu 3 yaşındaki Armağan Denli Pazar sabahı North Middlesex hastanesinde hayatını kaybetmişti. Bugün hastane önünde yapılan protesto eylemine binlerce kişi katılarak hastanenin ihmalini protesto etti. Eyleme Armağan’ın anne ve babası, Edmonton İşçi parti milletvekili adayı Kate Osamor, Kürdistanlı ve Türkiyeli kurum temsilcileri ile beraber üç bin üzerinde insan katıldı. Üzerinde Armağan’ın resimlerinin olduğu tişörtler giyen anne Fatoş Denli’nin zor ayakta durduğu görüldü. Üzerinde Armağan’ın resimleri ve ‘Armağan için Adalet’, ‘Hayatlarımızla kumar oynamayın’ yazılı dövizler taşıyan kitle adına yapılan konuşmalarda olayın takipçisi olacaklarını açıkladılar. Protesto eyleminde hazır bulunan Armağan Denli’nin annesi Fatoş Denli yaptığı açıklamada, ‘Oğlumun vücudunda morluklar vardı, doktor uzaktan, hiç dokunmadan bakarak su çiçeği olduğunu söyledi. Sadece tahminde bulunarak su çiçeği teşhisi koyup bizi eve gönderdi. Onların gözünde oğlumun hayatı bu kadar ucuzdu’ dedi. HASTANE YETKİLİLERİ PROTESTO EYLEMİ YAPILMAMASINI İSTEDİ Protesto eyleminden bir gün önce Demokratik Güçbirliği Platformu temsilcilerini ve ailelerini hastaneye çağıran yetkililer kendilerinden bugünkü protestonun yapılmamasını talep etse de, kurumlar eylemlerini gerçekleştirdiler. Protesto eylemi sırasında da hastane yetkilileri ile bir görüşme yapan anne-baba ve Cemevi başkanı Tugay Hurman soruşturmanın bağımsız bir komisyon tarafında etraflıca gerçekleştirilmesini talep etti. Görüşmeye ilişkin bilgi veren Tugay Hurman hastane yetkililerinden soruşturma komisyonuna toplumu temsilen bir kişinin de yer almasını talep ettiklerini ve bunun sonuncunda da İTSEB başkanı Ali Demirbaş’ın da komisyonda yer alacağını ifade etti. Hastane önünde Demokratik Güçbirliği adına, İsrafil Erbil ve Helin Peköz birer konuşma yaparken ortak İngilizce konuşmayı Erbil Erbil okudu. Okunan ortak bildirgede; ‘Bu olayın sonuçlarının hasır altı edilmesine müsaade etmeyeceğiz ve sonuna kadar takipçisi olacağız’ denildi. HASTANE YETKİLİLERİ: İHMAL YOK North Middlesex hastanesi yetkililerinden Paul Reeves konu ile ilgili yaptığı açıklamada şunları belirtti: “Ön soruşturmamız Armağan’ın dikkatlice gözetlendiğini ve gerekli testlerin, akşam saat 7’de taburcu edilmeden, yapıldığını gösteriyor. Ön bulgularımız hastane çalışanlarımız tarafından ihmalkarlığın olduğunu göstermiyor ve herhangi bir NHS acil bölümünde yapılacak gerekli bakımın verildiğini gösteriyor.” Soruşturmanın sonuçlarının tümünü aileyle ile paylaşacaklarını belirten hastane yetkilileri toplum temsilcileriyle irtibat halinde olacaklarını da belirtti. Eylem öncesi toplum temsilcileriyle görüştüklerini belirten hastane, toplum ile arasındaki güveni arttırmak için İngiltere Türkiye Sağlık Elemanları Birliğin’den Doktor Ali Demirbağ’ın soruşturma komisyonuna dahil edileceğini belirtti. Hastane açıklamasında, ilk aşamasında bakteryal meninjitin teşhisinin, belirtilerinin gribe benzer olabileceğinden, riskli olabilecek invasif testler yapılmadan, zor olabileceğini anlattı. ARMAĞAN GÖZ GÖRE GÖRE ÖLÜME NASIL GİTTİ Cumartesi günü öğlen saatlerinde Yücel ve Fatoş çiftinin çocuğu küçük Armağan’ın ateşi yükselince annesi tarafından North Middlesex hastenesine götürülür. Ateşi 39 dereceyi geçen Armağan akşam saat 19:30’a kadar hastanede kalır. Ateşi bir türlü düşmeyen Armağan’ın başta kollarında olmak üzere vücudunun değişik bölgelerinde Menenjit belirtisi sayılabilecek lekeler gözükmeye başlar. Akşama doğru ateşi iki derece düşen Armağan’ın su çiçeği hastalığına yakalandığı şüphesi ile taburcu edilir. Aile gazetemize şunları söyledi; ‘Gerek- li testleri yapmadan çocuğumuzun su çiçeği olabileceği söylendi bize. Ve eve gidebileceğimizi belirttiler. Biz de hastaneden ayrılıp eve geldik.’ Gece saatlerinde küçük Armağan’ın ateşi tekrar yükselip vücudundaki lekeler artınca aile ambulans çağırır. Ailenin belirttiğine göre, ilk gelen doktor çocuğu görür görmez çok ciddi olduğuna karar verdi. Acil penisilin iğnesi yaparak ambulansla hastaneye kaldırıldı. Ama ne yazık ki tüm müdahalelere artık çok geç olması nedeniyle Armağan 19 Nisan Pazar sabahı saat dört civarında hayatını kaybetti. 18 Şubat tarihinde aynı hastanede hayatını kaybeden Murat Alaboğaz’ın ölümünde de hastanenin ihmali olduğu iddia edilmişti- soruşturma devam ediyor. Protesto eylemine babasının fotoğrafını taşıyarak katılan İmam Kıraç, babası İbrahim Kıraç’ın 5 ay önce aynı hastanede ihmal sonucu hayatını kaybettiğini belirtti. ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015 13 HDP Britanya Seçim Koordinasyonu Seçimlere Kadar Seferberlik Ruhuyla Çalışmaya Devam Edecek Halkların Demokratik Partisi’nin çalışmalarına Britanya’da destek veren HDP Britanya Seçim Koordinasyonu, 7 Haziran’da yapılacak seçimler için Londra’daki çalışmalarına yoğun bir şekilde devam ediyor. 30-31 Mayıs’ta Londra ve Edinburgh’ta kurulacak sandıklarda oy kullanacak olan Türkiye vatandaşı seçmenlere dönük çalışmalarını seferberlik ruhuyla yürüten HDP Britanya Seçim koordinasyonu Britanya’da yaşayan tüm seçmenlere ulaşma hedefinde. Britanya Demokratik Güç Birliği Platformu bünyesinde yer alan birçok kurumun temsilcilerinin aldığı kararla kurulan HDP Britanya Seçim Koordinasyonu; 29 kurum ve derneğin yanısıra, gençlik ve kadın koordinasyonu bileşenlerinden oluşuyor. Yönetim kurulunu kurum temsilcilerinin, yürütme kurulunu ise 4 kişinin temsil ettiği koordinasyonun; İskoçya ve Londra dışındaki bölgelerde oluşturduğu komiteler şöyle: Brighton, Croydon, Liverpool, York ve Manchester. HDP Britanya Seçim Koordinasyonu temsilcisi Arzu Peşmen ve HDP Kadın Koordinasyonu temsilcisi Devrim Has’dan Türkiye’de 7 Haziran’da yapılacak seçimler için bugüne kadar Britanya’da yürütülen seçim çalışmaları hakkında bilgi aldık. Sayısal olarak kaç seçmene ulaşabildiniz ve kaç yeni seçmen kaydı yapıldı? Yaklaşık 5 bin yeni seçmen kaydı yapıldı ve ulaşılan seçmen sayısı ise yaklaşık 18 bin. HDP Britanya Seçim Koordinasyonu’nu oluşturan kurum ve dernekler ittifak çalışması kararını nasıl aldı? İlk etapta 17 kurum tespit edildi ve bu 17 kurumla geçtiğimiz Şubat ayında bir basın açıklaması yaptık. Basın açıklamamızda diğer kurumlarıda çalışmalarımıza katılmaya davet ettik. Zaten Güç Birliği’ndeki kurumlar örgüt çalışması içine gireceklerine daha önceden karar vermişti. Bu çağrıdan sonra sayımız giderek arttı. HDP’nin tüm kimlikleri bünyesinde barındırması herkesi HDP’de birleştirdi. Koordinasyona sonradan katılan kurumlar da canı gönülden seçim çalışmalarını yürütüyorlar. Bu seçim ittifakı kurumları birleştirdi mi? Evet, bu seçimler kurumları birleştirdi diyebiliriz. Kurumlar arası uyumlu bir çalışma ve fikir birliği söz konusu… Herkesin hedefinin aynı olması sebebiyle hiçbir kurum bir diğerine üstünlük sağlamıyor. Bizler birlikte yaşamanın hem güzel, hem mümkün olduğunu biliyoruz. Bu çalışmalar aynı zamanda kadınları da bir çatı altında birleşti. Seçim kayıt çalışmalarını nasıl yürüttünüz? Seçim kayıt çalışmalarımızı elimizdeki tüm imkanları kullanarak yürüttük. Medya ve sosyal medya aracılığı ile yapılan çağrılar, yöre derneklerinin kendi üyelerine ulaşması, bizzat seçim bürolarını arayan seçmenler, kayıtlı olan tüm seçmenlere ulaşılması, kaydı olmayanların kaydedilmesi, gönüllü kadınların seçmenlerin evlerinden kayıtlarını yapması, seçim bürolarından yapılan kayıtlar… Kayıt çalışmalarını yürütürken nasıl sıkıntılar ile karşılaştınız? Kaydını yaptığımız tüm seçmenlerin kayıtlarının kopyalarını aldık. Ancak Yüksek Seçim Kurulu’nun tarih değişikliği beyanları, yani son kayıt tarihlerinin sürekli değiştirilmesi kısıtlı zaman nedeniyle kayıt örneklerini alamamamıza sebep oldu. HDP Britanya Kadın Koordinasyonu’nun kurulmasının amacı nedir? Kadın koordinasyonlarının kurulmasının amacı; zaten gönüllü olarak çalışan kadınların emeğinin ortaya çıkmasını sağlamaktı. Kadın koordinasyonları olarak, HDP Britanya seçim koordinasyonunun aldığı kararlara da katkıda bulunuyoruz ve bizlerde ayrıca etkinlikler düzenliyoruz. 2 ve 9 Mayıs’da sadece kadınların katılacağı yürüyüşler yapılacak. Bu yürüyüşlerde kadınlar olarak, oylar HDP’ ye çağrısı yapacağız. Avrupadaki seçim koordinasyonları ile ittifak çalışması var mı? HDP Britanya Seçim Koordinasyonu, Avrupa Seçim Koordinasyonu’na bağlıdır. Britanya’da alınan kararları Avrupa’ya iletiyoruz yada orada alınan kararlar bize iletiliyor. Toplantılara her ülkeden temsilciler katılıyor ve çalışmalarını aktarıyor. Birçok şey paylaşılıp, fikir alışverişi ve önerilerde bulunuluyoruz. Seçim kampanyası nasıl yürütülüyor? Seçim standları, miting çağrıları, ev ziyaretleri, Türkiyeli seçmenlerin yoğun olduğu bölgelerde seçim bildirgelerinin dağıtımı…. Birinci kuşak bu seçimler konusunda heyecanlı mı? Burada doğmuş büyümüş ikinci kuşağın seçimlere ilgisi nasıl? Bir de üçüncü kuşak var; Türkiye ile bağı kopmuş, seçmen bilinci gelişmemiş… Bu kuşakların Türkiye’deki seçimlerden haberi var mı? Birinci kuşak 7 Haziran seçimlerinin öneminin farkında. İkinci kuşağında Türkiye ile halen bağlantısı kopmadığı için en az birinci kuşak kadar ilgi gösteriyor. Ancak üçüncü kuşak gençlerde de bu bilinci oluşturmaya çalışıyoruz. Yaklaşık 500 gencin katıldığı Halay gecesinde bir gençlik koordinasyonu oluşturuldu ve çalışmalarına başlandı. Gençler de seçim çalışmalarını büyük bir azimle sürdürüyor. Ancak bu gençler arasında TC kimliği olmayanların oy kullanamaması söz konusu. Türkiye’de olan olayların hangisinden en çok endişe duyuluyor? İnsanların en çok endişe ettiği şey AKP’nin mutlak iktidar olması. Seçim bildirgesi maddelerinden hangisi yurtdışı seçmenin daha çok ilgisini çekiyor? Seçmenin en çok ilgisini çeken şeyler; yasakların kalkması ve dönüş yolunun açılması, askerlikten muaf olma hakkı (vicdanı red) ve yurtdışı borçlanması ile emeklilikte eşitlik, inanç özgürlüğü, çoğulcu demokrasi ve kadın hakları. Seçmeni HDP’de birleşmesi için nasıl ikna ediyorsunuz. Öncelikli amacımız HDP seçmeninin bu seçimlere katılımını arttırmaktı. Yaptığımız seçim çalışmalarında diğer partilerin seçmenleri ile de konuşuyoruz. CHP seçmeninin en çok endişe ettiği şey başkanlık sisteminin gelmesi. HDP’nin barajı aşamaması durumunda bunun gerçekleşeceğinin farkındalar. Hüda Par seçmenlerini bile ikna ettiğimiz oldu. Kararsız olanlara da Türkiye’nin kaderini değiştirecek olan bu seçimlerde HDP’de birleşmelerini öneriyoruz. Britanya’daki seçmenler HDP’nin barajı aşacağına inanıyor mu? HDP seçmeni barajı aşacağına inanıyor ve biz HDP’ye barajı aştıracağız diyorlar. Britanya’da yaşayan Türkiyeli seçmenler bu yıl nasıl oy kullanacak? Londra başkonsolosluğu ile yürüttüğümüz görüşmeler neticesinde bu yıl Londra’nın yanı sıra İskoçya’nın başkenti Edinburgh’ta da sandıklar kurulacak. Seçmenler 30-31 Mayıs tarihleri arasında bu merkezlerde oylarını kullanabilecek. Gümrüklerde oy kullanma süreci ise 8 Mayıs’da başlayıp 7 Haziran’da bitiyor. HDP’yi güçlendirmek adına seçimlerden sonra da bu tür çalışmalar devam edecek mi? Barajı aşıp meclise girsin veya girmesin… Bizler HDP’nin bir yaşam biçimi olduğunu düşünüyoruz. HDP’nin parlementoda olması Türkiye için önemli, ama HDP için değil. HDP çalışmalarına aynı tempoda devam edecek ve barajı aşamaması bu partiyi destekleyenler için hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Çünkü bizim savunduğumuz şeyler evrensel. ‘Organik bir geleceğe’ hizmet eden bir ideoloji. Önümüzdeki seçimlere yönelik söylemek istedikleriniz var mı? Arzu Peşmen: “Türkiye’de tek dil, tek din ve tek ulus anlayışı kalmadı. Çoğulcu anlayışı benimsemiş ve Türkiye’deki bütün farklılıları kapsayacak HDP dışında başka bir parti yok. HDP gibi veya bu anlayışta bir parti Türkiye’ye 100 yıl önce gelmeliydi. Kürt hareketinin vermiş olduğu mücadele diğer farklı kimliklerin de kendilerini ifade etmelerinin önünü açmış oldu. HDP kadınlar ile eşit yönetim anlayışını savunduğu için diğer partiler de kadın adaylarını ön plana çıkarmaya çalışıyor fakat bu partiler kadın adaylarını seçilemeyecek yerlerden aday gösteriyorlar. HDP kendi parti programı ve seçim stratejisi ile diğer partileri de bu anlamda etkilemiş durumda. HDP’nin Türkiye’nin demokrasisine kattığı çok şey var. Seçmenlerin HDP’nin vaat ettiklerini yerine getireceğine inancı tam. Ancak; HDP’ye kuşku ile bakan bazı Aleviler için de şunu söylemek istiyorum: Oluşturulan algıdan ziyade, insanların somut anlamda yapılanlara bakması gerekiyor. ” Devrim Has: “HDP tüm farklı etnik ve dini kimlikleri kapsayan ve bu farklılıkların kendini özgürce ifade edebileceği tek adresdir. HDP beyan ettiği gibi bir kadın partisidir; kadının sesi ve özgür iradesidir. Aynı zamanda kadınların siyasette ön saflarda yer almasının önünü açan tek Türkiye partisidir. HDP’nin bugün yükselişe geçmesinin sebebi herkesin bu partide kendinden bir şey bulması. Seçim çalışmalarımızdan deneyimlediğimiz en önemli şey; kadınların dayanışma içinde, birlikte hareket ederek bir araya gelebilmeleri…Kadınlar gücünü ve iradesini ortaya koymayı başardı.” HDP Britanya Kadın Koordinasyonu’nu destekleyen kadın kuruluşları Kırkısraklılar Derneği Alxas Kistik Kom Paz-Der Kaşanlı Köyleri Kültür ve Dayanışma Derneği Sosyalist Kadınlar Birliği Roj Women Yeni Kadın Day-Mer Kadın Komisyonu Dersim-Der Ve gönüllü kadınlar HDP Britanya Seçim Koordinasyonu Bileşenleri Britanya Kürt Halk Meclisi Kürt Toplum Merkezi Londra Halkevi Nothingham Kürt Toplum Merkezi Sussex Kürt Toplum Merkezi Roj Kadın Meclisi Göçmen İşçiler Kültür Derneği – GİK-DER Londra Sosyalist Kadınlar Birliği Britanya Özgür Tutsaklarla Dayanışma Komitesi Londra Toplum Merkezi DAY-MER Londra Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi – Londra YÇKM Avrupa Demokratik Kadın Hareketi TOHUM Kültür Merkezi Londra Cumartesi Anneleriyle Dayanışma Komitesi ICAD Britanya Seksiyonu Alxas Kistik Kom Elbistan Toplum Merkezi - El-Com Kaşanlı Köyleri Kültür ve Dayanışma Derneği Kırkısraklılar Dayanışma Derneği Koçgirililer Derneği- Sivas Kangal Köy Dernekleri Dersim-Der Paz-Der Türk Eğitim Birliği Tilkililer Dayanışma Merkezi UCFL KNK-Kurdistan Ulusal Kongresi Edinburg Halkevi Edinburg Göçmen İşçiler Derneği 14 ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015 Akdeniz’deki can pazarına, Avrupa’dan büyük tepki Haber-Foto: Erem Kansoy Geçtiğimiz hafta Akdeniz’i geçmeye çalışırken alabora olan gemide yaşamlarını kaybeden Afrika’lı göçmenler anısına ve göçmenlik konularına ilişkin yasaları protesto etmek amaçlı, bir çok aktivist ve duyarlı vatandaş hafta sonu Londra’da iki eylem gerçekleştirdi. Londra’nın ünlü London Eye bölgesinde toplanarak buradan da Millenium köprüsü güzergahıı ile Westminister bölgesindeki Parlamento binası önüne yürünen eylemde, İngiliz polisinin hiçbir güvenlik önlemi almaması dikkatlerden kaçmadı. Londra merkezininde protestocuların yolları kapatması ile oluşan aşırı trafik ise şehri olumsuz etkiledi. İngiliz polisnin sadece Parlamento binası önünde gerçekleştirilen yatma eylemi sırasında küçük çaplı güvenlik önlemi alması protestocular ile polis arasında ‘komik’ anlara neden oldu. Akdeniz’de canlarını yitiren Afrika’lı göçmenler anısına İngiltere’nin Brighton bölgesinde düzenlenen ölüm torbalarının kullanıldığı eylemin büyük ses getirmesinin ardından Londra’da da gerçekleştirilen ‘Die-in for migrants’ eyleminde yüzlerce genç,aktivist ve duyarlı Londra’lılar parlamento binası girişinde yolu kapattı ve yaklaşık 2 saat sessizce yerde yattıldı. Merkez Londra’da yolu trafiğe kapatan eylemciler ‘sınırları değil, insanları koruyun!’ , ‘Onları yanlız bırakmayın’ , ‘detention centres, shut them down’ şeklinde sloganlar attı ve Akdeniz’de yaşanan acı olayı protesto etti. Ellerinde sarı çiçekler taşıyan protestocular izlenen güzergahda çiçekleri, bildirileri ile birlikte çevredekilere dağıtarak konuya ilgi uyandırmayı ve vatandaşları bilgilendirmeyi amaçladılar. Libya açıklarında yaşanan acı olay daha önce yaşanan benzer olaylarında en çok can kaybı yaşanan kaza olması nedeniyle dünya genelinde tepkilerde giderek yoğunlaşıyor. Toplam 700 vatandaşın ‘umuda yolculu’ğunda hayatlarını kaybetmesi, Avrupa ülkelerininde göçmen ve göçmenlik sorunlarına bakışını gündeme birkez daha getirdi. Canlı olarak ele geçirilen batan geminin kaptanı ise ağır suçlamalardan cezalandırıldı ve ‘kaçak göçmen taşıma’ suçunu 700 kişinin ölümüne sebep olarak poletkacıların diline yeniden dolanmasına neden oldu. ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015 15 Köşe Yazısı BÜLENT BİNGÖL BRİTANYA SEÇİMLERİ: KİME OY VERECEĞİZ? Bölüm olmak mesele değil, sorun olan şey zıtlaşma temelinde bölünmektir. O kadar çok gelişkin meziyet, kimlik ve fikir sahibi olsaydık bu kadar birbirimize benzemezdik. Masa başı münazaralarını saymazsak birbirimizden pek bir farkımız yok; ha Kel Hasan ha Hasan Kel! normal değil kendinden kaçmadır; geliştirici değil ne adına olursa olsun kendini yok etmektir. Kendine yabancılaşmanın en hızlısı ve felaketlisi olacaktır. Bu gidişatın sorumlusu halk ve halklar değil, doğru öncülük edemeyen Kurumlar ve Yöneticiler olacaktır. Halklar arası ve halk içi farklılıklar zenginliktir; ancak bizler aynı halkın üyeleri olmamıza rağmen birbirimize farklı toplumlar muamelesi çekiyoruz. Kimisi Kürtçü, kimisi Alevici, kimisi Sünnici, kimisi Aşiretçi, kimisi Solcu kimisi Sağcı diye saf tutuyor. Çözüm insanın farklılıklarıyla beraber bütünsel örgütlenmesinde ve direnişindedir. Bugün ortaya konulan HDP projesi, aynı toplum veya toplumlar arası farklılıklarımızın hem de genel insanlaşmamızın teorisi ve pratiğidir. Bu doğru bölünme değil, bu sunni bölünmedir. Dahası burada gerçeğe teğet geçerek aynı toplumun meselesi olmasına karşın, elini taşın altına koymamak için kendine kaçacak bölümler ayarlamak demektir. Toplumsal kimliklerin öncelikleri olabilir ama ayrılıkları anti sosyaldir ve dejenereci olur. Dereler nehirlerle, nehirler deniz ve okyanuslarla birleşir. Farklılıklarımız da halkımızla , halkımızda Halkların kardeşliğiyle buluşmak zorunda. Aksi takdirde biri ölü su diğeri faşizm olur. Aynı toplum üyelerinin birden fazla kimliği vardır, ancak önceliği veya hassas olduğu noktalar olabilir. Fakat kişi kimliklerinden sadece birisini önemsiyorsa orda bir hinlik bir kaçkınlık vardır. Özünde orda bir travma vardır; nasıl olurda kişi veya kurumlar bütünlüğünü temsil eden kimliklerden ( dili kültürü, inancı, aile ve aşiret, emek,...) sadece bir tanesini esas alıyor ve diğer kimliklerini göz ardı ediyor hatta hakir görüyor. Düşünün ki bir insan Vücudunun sadece herhangi bir organına (el, ayak, baş, bacak,...) sahip çıkıyor! İşte bizdeki birey ve oluşumlar kimliklerinden sadece bir tanesine sahip çıkıyorlar. Bunun adı kurtuluş mudur yoksa kendini veya grubunu intihara sürüklemekmidir varın siz karar verin. Tek boyutlu doğru teşhis ve yaşam çizgisi istediği kadar iddialı olsun orta ve uzun vadede yaşam diyalektiğine yenilir, zayıflar ve harcanır. Marksizm insanoğlu tarihinde insanın sosyalliğini doğru anlama noktasında eksiği fazlalığıyla esas oldu. Marks’ın insanın kendisine yabancılaşma teorisi bugün de en geçerli teorisidir. Bizim toplumumuzdaki kendine yabancılaşma döngüsü kapitalizmin direk etkileri olmakla beraber kendine has bir dinamiği var. Özünde kendi kendini devşiriyor, bölüyor. Böylelikle tehlikeyi bertaraf ettiğini düşünüyor. Anlayacağımız kafayı kuma gömüyor. Aynı toplumun insanı olmalarına rağmen aslında sisteme, devlete ve devletlere utangaçça göz kırpıyor; asıl tehlike ben değilim diğeri diyor. O yüzden kendi içinde bölünme derinleşiyor, hatta bölündükçe bölünüyor ; on çeşit Kürt oluyor, on çeşit Alevi, on çeşit Sünni , on çeşit Solcu,...oluyor. Bu şekilde sözde farklılığa dayalı bölünme Britanya’da 7 Mayıs’ta genel seçimler yapılıyor. Ne yazık ki bu noktada toplumumuzun siyasetçileri yukarda saydığım kendilerine göre farklı önceliklerin doğru teoriği ve pratiğiyle değil; dışlayan, çatışan, bölen mantaliteyle hareket ediyorlar. Beş sene önce olsa şeçimlere girmeyi reformizm ve pragmatizm olarak gören az sayıdaki bazı arkadaşlarımız bu seçimlerde ne yazık ki Seçimlere giren kimi partilere destek verilmesini ihanet, alçaklık olarak görmeleri toplumsal bölünmeyi derinleştiriyor. Zorunlu Don kişotçuluk ve zorunlu seçenekçilik demokratik değil, toplumumuzu kutuplaştırır. Kaldı ki halen bir çok Britanya sol hareketi Amerikan emperyalizmine karşı Ortadoğu’daki Radikal İslamcıların kuyruğuna takılıyor. Ortadoğu’da demokrasi Mücadelesi verenlere ne bir katkı sunarlar, ne de demokratik bir çözüm ortaya koyabiliyorlar. Genel Sol Ikinci Körfez savaşında doğru bir tavır gösterdiğinde Londra›da 1.5 milyon insan sokaklara dökebildi, ancak antiemperyalist diye radikal Islamcıların kuyrukçuluğu yapmaktan ve ortaya bir çözüm koyamamaktan geçen sene ancak bin kişiyi toplayabildiler. Seçim sandığı veya seçim sistemi her şey değil; ancak bir mücadele biçimidir. Labour, Yeşil ve Tusc’da bir çok eksikler olmakla beraber bir çok fırsatlarda mevcut. Önemli olan başkasını etiketlemeden, kutuplaştırmadan oy kullanmamız ve dönüşümcü siyaset yapmamızdır. Mesele A,B,C partisi değil, mesele sistemde delik açmaktır. Radikal muhalif olayım derken, marjinalleşerek sistemin devamcısı ve legalleştireni olmayalım. Önceliğimiz halkımızın oy kullanması ve ilerici aday ve partilere oy vermesidir. Mesele bu mevzilerde değişim dönüşüm temelinde insanlığa hizmet etmek ve mazlum halkımızın davasını anlatabilmektir. Sırtımızda yumurta küfesi var, Don Kişotçuluk yapma seçeneğimiz yok Farklılıklarımız birliğimizin veya toplamımızın bölümleridir, ayrılığımızın değil. Her şey halk ve insanlık içindir. Değişim ve dönüşüm için; fonksiyonel bir siyaset için sandığa gitmek toplumsal sorumluluktur. Umut ve emek ile ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015 16 Kıbrıs’ın kuzeyinde seçimden sol çıktı! Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak isimlendirilen ve 1974 yılında Türkiye’nin adaya gerçekleştirdiği askeri harekat ile Kıbrıs topraklarında kurulan devlet 4. Cumhurbaşkanı’nı hafta sonu gerçekleştirilen ikinci tur seçimlerde belirledi. Türk askerinin halen adada aktif olarak bulunduğu yine Türkiye Cumhuriyeti devletinin maddi kaynakları ile ekonomisi ayakta tutulan ve 2003 yılında da barış sürecinden geçen Kıbrıs’ın Kuzey’inde sol kökenli bağımsız aday Mustafa Akıncı Cumhurbaşkanlığı yarışında, aşırı milliyetci aday Derviş Eroğlu’nu büyük oy farkı ile geride bırakarak sandıktan çıkan isim oldu. Cumhurbaşkanlığı 2. Tur seçiminde yüzde 60.5 oy oranıyla seçilen Mustafa Akıncı, Toplumcu Kurtuluş Partisi ile uzun yıllar siyaset yapmış ve bir dönemde başkent Lefkoşa belediye başkanlığı görevinde de bulunmuştu. de beynimle de konuşuyorum. Söylediklerim inandıklarımdır, doğru olandır” ifadesini kullandı. Uluslar arası tanınmışlığı henüz bulunmayan ve Kıbrıs’ın Kuzeyindeki KKTC devleti Cumhurbaşanlığı seçimlerinin hemen ardından Türkiye’den tehdit mesajları gecikmedi. Akıncı’nın Erdoğan’ın sözlerine ilişkin olarak yaptığı değerlendirme şöyle: Sol görüşlü ve adada yaşayan Kıbrıslılar arasında barışı destekleyen Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya seçilmesinin ardından Recep Tayyip Erdoğan gönderdiği ‘teprik’ mesajı ile yine gündem olmayı başardı. Sosyal medyada ve haber sitelerinde ayrıca toplumsal boyutta da büyük tepkilerin gösterildiği Erdoğan’ın tebrik mesajı, göreve yeni başlayan Akıncı’ya ve Kıbrıs Türk toplumuna yönelik ‘büyük tehditler’ içerdiği savunuluyor. KKTC Cumhurbaşkanlığı’na seçilen Mustafa Akıncı’dan, “Yavru vatan değil, kardeş ülkeyiz” sözlerine “Ağzından çıkanı kulağı duymalı” diyerek sert tepki gösteren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a anında yanıt geldi. Erdoğan’ın konuşması sırasında CNN Türk’te canlı yayın konuğu olan Akıncı, “Hep yavru vatan mı kalalım, büyümeyelim mi?” dedi. “Söylediklerimin arkasındayım” diyen Akıncı, “Sadece kulaklarımla duymuyorum, kalbimle Canlı yayında Erdoğan’a cevap veren Akıncı, programdan ‘Sayın Erdoğan şu anda hattaymış, konuşacağım’ diyerek ayrıldı. “Ben şunu söylemek istiyorum. Dün sonuçlanan seçimler, benim programımı, düşüncelerimi ve paylaştıklarımı halkıma anlatarak, halkımın onay verdiği düşüncelerdir. Neden rahatsız olunuyor, iki kardeş ilişkisinden anlamakta zorlandım. Yavrunun büyümesini istemiyor mu Türkiye? Biz hep yavru mu kalalım, ayaklarımızın üzerinde durmasını beceremeyelim mi? Artık yetişkin bir ülke olmayalım mı? Söylediklerimin arkasındayım. Sadece kulaklarımla duymuyorum, kalbimle de beynimle de konuşuyorum. Söylediklerim inandıklarımdır, doğru olandır. Cumhurbaşkanı seçimini kazandığım ilk günde böyle bir tartışmanın içine çekilmekten mutlu değilim. Anlaşılan o ki Sayın Erdoğan’a bazı konular anlatılmış, o yüzden o şekilde konuşuyor. Ben Türkiye ile ilişki istemeyen, dışlayan bir söylemde bulunmadım. Tam tersine sağlıklı ilişkiden bahsettim ama belli ki bu konuda farklı yaklaşımlar var. Olabilir, oturur değerlendiririz. Kıbrıs Türk halkı elbette anavatan sevgisini yüreğinde taşımaya devam edecektir ancak bu topraklarda da artık Rum toplumuyla baş edebilmek adına, kendi kişiliğini kanıtlamak adına, bebeklikten, yavruluktan kurtulup ayakları üzerinde durmalıdır. Bu adada kök salabilmenin başka yolu yoktur. Bu Türkiye’nin de yararına, ısrarla söylüyorum. Yavru olarak görmenin çok doğru bir siyaset olduğunu düşünmüyorum. Burada bir devlet var ve Türkiye de bu devleti tanıyor. Yavru vatan söylemi yüreklerde olması gereken bir söylemdir, ama eşit ilişki gereklidir. Küçük bir toplum olabiliriz, küçük bir toprak parçasında yaşıyor olabiliriz ama biz bir varlığız. Bu varlığın Türkiye tarafından da tanınmasını istiyoruz. Sanıyorum ki bunda da anlaşılmayacak bir tutum yok. Türk kamuoyuna şunu söylemek istiyorum. Bizi daha ilk günümüzden kimse yanlış yere oturtmasın. Karşınızda bir Türkiye düşmanı yoktur. Türkiye’nin esenliğini isteyen, çok daha demokratik, şeffaf, güçlü bir ülke, AB üyesi olmasını isteyen birisi var. Türkiye’nin Kıbrıs’la hem bir garantör ülke olarak, hem de yakın ilişki içinde olmasının önemini bilen biri var. Güney’le olan ilişkide, evet 10 yıl önce onlar hayır, biz evet dedik ama günün sonunda yeni bir dönem başlıyor. Birbirimizi suçlayarak bir yere varamayız, dolayısıyla yeni bir dönem başlıyor. Rumlara da bu fırsatı vermemiz lazım, hatalarını gözden geçirsinler. ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015 17 18 ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015 ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015 19 20 ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015 ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015 21 ‘EKSİK’ LEE VALLEY ODEON’DA Londra gösterimleri 1 Mayıs’ta başlıyor Barış Atay tarafından çekilen ‘Eksik’ filmi 1 Mayıs’tan itibaren Londra’da da gösterime girecek. Türkiye’de 17 ve Avrupa’da 23 Nisan’da vizyona giren Eksik’in Londra gösterimlerine Edmonton’da ki Lee Valley sineması ev sahipliği yapacak. Sanatçı kimliği kadar toplumsal gelişmeler karşısında ki tavrı ile de Londra’da yaşayan Türk ve Kürt toplumlarının yakından tanıdığı Barış Atay’ın yönetmenliğini yaptığı Eksik, senaryosu kadar oyuncu kadrosu ile de öne çıkıyor. Edmonton’daki Lee Valley Odeon sinemasında 1 Mayıs’tan itibaren gösterime girecek olan Eksik, 1980 darbesinin yol açtığı toplumsal yıkıma, darbe nedeniyle parçalanmış bir ailenin 30 yıllık ayrılığı üzerinden ışık tutuyor. Aradan geçen 35 yıla rağmen 12 Eylül darbesinin yol açtığı to- plumsal yıkımın hala devam eden etkilerini, beyaz perdeye taşıyan Eksik’in senrayosu Mehmet Kala ve Şeref Nokta’ya ait Bir Barikat Film yapımı olan ‘Eksik’in başrollerini Nur Sürer, Barış Atay, Özgür Emre Yıldırım ve Toprak Sağlam paylaşıyor. Çekimleri Antakya’da gerçekleştirilen filmin müzikleri Uğur Ateş ve Saki Çimen tarafından bestelendi. İngiltere’ye 80’li yılların sonu ve 90’li yılların başında yoğun olarak göç eden çok sayıda Türk ve Kürt’ü de mülteci konumuna düşüren 12 Eylül’ün eksilttiği hayatlar Eksik ile bir kez daha sorgulanacak. Eksik 1 Mayıs’tan itibaren Lee Valley Odeon sinemasında, gösterimler için ayrıntılı bilgi ve biletleri sinemanın internet sitesinden temin edebilirsiniz. 22 ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015 ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015 23 PYD’den Birleşik Krallık Parlamentosunun Rojava Raporuna Cevap Birleşik Krallık, Parlamentosu Dışilişkiler Komitesinin Irak ve Suriye’deki mevcut duruma ilişkin hükümete sunduğu rapora Birleşik Krallık hükümeti cevap vererek PYD ve Rojava yönetimine yönelik endişelerini dile getirmişti. PYD, hükümetin raporuna yayınladığı bir bildiri ile cevap verdi. Britanya hükümetinin konuya ilişkin yayınladığı 21 maddelik cevabında hükümetin Kürt odaklı Irak ve Suriye politikası anlatılıp, Irak’ta yaşanan gelişmeler ve Kürdistan bölgesel hükümeti ile olan ilişkiler ile birlikte Daiş ile mücadelede Kürdistan bölgesel hükümetine nasıl yardım yapılacağı değerlendirilmişti. PYD açıklamasında, hükümetin dört ayrı konudaki iddialarına cevap verdi. PYD’nin Esad rejimiyle bağlantısının devam ettiği konusunda PYD şöyle konuştu: ‘‘Birleşik Krallık Hükümetine güvence verebiliriz ki, direk ya da dolaylı olmak üzere, Baas rejimi ile herhangi bir bağlantımız yok. Mart 2004, Kamışlı ayaklanmasından itibaren PYD Esad rejimine karşı savaşmakta. Daha yakın bir zamanda YPG ve YPJ’nin bulunduğu bölgelerde, Halep ve Haseke’de Esad’ın askerleriyle çatışmalara girmiştir. PYD ve diğer Kürt güçleri Suriye’nin ılımlı muhalifleriyle her zaman tam dayanışma aramışlardır. Fakat, sözde ‘ılımlı Suriye muhalifleri’ dışlayıcı ve Kürtler dahil olmak üzere, azınlık halkların isteklerini ve haklarını göz ardı etmiştir. Yine de, PYD ve YPG, Fırat Volkanları gibi, Özgür Suriye Ordusu içerisindeki ılımlı gruplarla Daiş teröristlerine karşı Kobane’de savaştılar. PYD, Suriye’deki ılımlı muhalif gruplarla doğrudan temasların başlaması için her türlü çabayı olumlu karşılar. PYD’nin PKK ile bağlantısı endişelerine karşı verilen cevap: ‘‘Bir kez daha Britanya hükümetine, PYD’nin kendi önderliğiyle bağımsız bir parti olduğuna güvence verebiliriz. PYD, Kürdistan Demokratik Parti (KDP), Kürdistan Birlik Parti (PUK) ve Kürdistan İşçi Parti’si (PKK) de dahil, bölgedeki bütün Kürt siyasi partilerle sağlam ve eşit bir ilişki içerisindedir. Biz, PKK ile örgütsel bağlantımızın olmadığını Birleşik Krallık devletine defalarca anlattık. PYD ve KDP’nin Şengal ve Kobane’deki işbirliği, PYD’nin diğer bütün Kürt siyasi partilerle ortaklaşa çalışabileceğini gösterdi.’’ PYD’nin Kürt bölgelerinde farklı siyasi güçlere saygı ve çoğulculuk ve insan haklarına bağlılık konusundaki iddialara ilişkin ise şöyle denildi: ‘‘Rapor, Suriye’nin Kürdistan bölgesi, Rojava’da, bölgedeki Kürtler, Araplar, Asurlar ve Ermeni, bütün halkları eşit temsil eden, Batı’daki demokratik sistemlerle tamamen bağdaşan, kurulu demokratik, çoğulcu ve özerk bir bölge olduğunu yok sayıyor. Rapor bir de, YPG ve YPJ’nin, Irak (Şengal, Mosul) ve Rojava’da, Ezidi, Asur ve diğer Hristiyan gruplar olmak üzere, dini ve etnik azınlıkların korunmalarındaki rolünü de görmezden geliyor. Ayrıyeten, rapor, YPG ve YPJ’nin, Peşmerge ve ABD öncülüğündeki koalisyon güçleriyle askeri işbirliğiyle, Kobani’de destansı direnişleriyle Daiş’e karşı savaşlarının ve sonucunda zaferlerini de görmezden geliyor.’’ Rojava’da özerk yönetimin kurulmasının tek yönlü ve diğer grupların söz haklarının göze alınmadığına ilişkin, şöyle denildi: ‘‘Rojava’ya yaklaşım ve tanımlamanın, zemindeki gerçeği yansıtmamasından endişeliyiz. Özerk yapı, YPG tarafından, tek taraflı olarak ilan edilmedi- Rojava’daki dini ve etnik toplumlar ve 40 civarında toplum örgütü ‘sosyal kontrata’ imzalarını atarak özerk yönetimi kurdular. Ayrıca, Suriye mevcut durumda, kısa vadede çözümü görülmeyen, bir savaş halindedir. Böyle tehlikeli şartlarda, olağan belirsizliklerle yüklüyken, ileride Kürt halkının demokratik isteklerini karşılayacak belirsiz bir geçiş süreci beklentisiyle, Kürtler’den Rojava’yı bırakmaları beklenemez. Bu belirsizlikler göz önünde bulundurulduğunda, PYD, Kürtlerin ve değişik toplumların Rojava’daki özgürleşen kantonlarda özerk yönetime, en azından ileriki bir geçiş süreci antlaşmasında temsiliyet garantilerinin hakiki olma olasılığının olana kadar, devam etmelerine izin verilmesinde ısrar ediyor. Öyle ki, Rojava’da kurulan demokratik bölgesel yönetim modelini, ileride kurulacak özgür ve demokratik bir Suriye için çoğulcu demokrasi modeli olarak kabul edilmesini öneririz.’ BRİTANYA DENİLMİŞTİ? HÜKÜMETİ RAPORUNDA NE Britanya Parlamentosu Dışilişkiler Komitesinin Irak ve Suriye’deki mevcut duruma ilişkin hükümete sunduğu rapora Britanya hükümeti cevap vermişti. Hükümetin konuya ilişkin verdiği cevapta şunlar belirtilmişti: ‘‘Partiya Yekitiya Demokrat, PYD’ye bağlı silahlı grupların Daiş’e karşı bir süredir savaştıklarını biliyoruz. Kobane’de yaşanan son gelişmeler, uluslararası koalisyon güçlerinin ve karadaki ortaklarının Daiş’i geriletmek için yürüttükleri ortak çabalarının etkili olduğunu gösteriyor. Ancak, PYD’nin belirttiği bazı politikalar ve amaçları konusunda endişelerimiz devam etmekte. Birleşik Krallık, PYD’nin Assad rejimiyle bağlantısını sürdürdükçe ve Suriye’nin ılımlı muhalefetiyle işbirliği yapmayı ret ettikçe, onlara destek vermelerinin çok zor olacağını devamlı olarak açıkça belirtmiştir. PYD’nin, Britanya’da terör listesinde yer alan PKK ile bağlarının devam etmesi de bizi endişelendiriyor. PYD, aynı zamanda, çoğulculuğa, insan haklarına ve Kürt yönetimi altındaki diğer siyasi güçlere saygıya daha fazla bağlılık göstermesi gerekiyor. PYD’nin, Suriye savaşının nihai çözümünde öncelikli müzakereye teşebbüs ettiğinden endişeliyiz. PYD’nin, Kasım 2013’te tek taraflı yaptığı, Suriye’nin Kürt bölgelerinde geçici yönetim kurma açıklamasını desteklemiyoruz. Bu hareket, bütün Suriye nüfusu ve uluslararası toplulukla danışarak yapılmadı. Suriye’de Kürtler için bağımsız bir bölge kurulacak mı, dahil olmak üzere, geçiş aşaması dahilinde, siyasi uzlaşmanın kesin yapısına tüm Suriyeliler karar verecektir. PYD’nin konumunun bu mühim zorluklarını göz önünde bulundurduğumuzda, Britanya PYD’ye direk olarak destek sağlamıyor. Geçen yıl içerisinde, Britanya yetkilileri PYD temsilcileri ve Afrin ve Kobane ‘kantonlarından’ delegelerle görüştüler. Yukarıdaki meselelere ilişkin, daha yapıcı bir yaklaşımı teşvik etmek için PYD ile görüşmelerimize devam edeceğiz.’’ 24 ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015 ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015 25 Adayların Seçim Çalışmaları Devam Ediyor İngiltere’de 7 Mayıs’ta yapılacak genel seçimler öncesi politikacıların destek arayışları sürüyor. İşçi Partisi’nin etkili isimlerinden gölge Adalet bakanı Emily Anne Thornberry, seçim bölgesinde Türk ve Kürt seçmenlerle buluştu. Thornberry, Türkiye Araştırmalar Merkezinin organize ettiği buluşmada, temsilcisi olduğu Islington South ve Finsbury bölgesinde yer alan Upper Street üzerindeki işletmelerin sahipleri ile bir araya geldi. İngiliz milletvekili, bölgede faaliyet gösteren 15 dolayında restaurant ve cafenin sahiplerinin yanısıra KNK Londra Temsilcisi Akif Wan, akademisyen Janroş Keleş ile gazetecilerin sorularını yanıtladı. 2005 yılından bu yana parlamentoda temsil ettiği seçim bölgesinin çok kültürlü yapısı ile gurur duyduğunu vurgulayan Emily Thornberry, sosyal yapı ile birlikte gelişen lokal ekonominin de bölgeyi cazibe haline getirdiğini kaydetti. Seçimlerde partisine destek isteyen kadın politikacı, İşçi Partisi’nin göçmenlerin siyasete katılımına da en çok fırsat yaratan parti olduğuna dikkat çekti. Toplantıda söz alan işletme sahipleri ise, 2010 yılından bu yana Islignton Belediyesi’ni yöneten İşçi Parti’si ile bölge esnafı arasında sağlıklı bir diyalog kurulamadığından yakındı. Lisans problemlerinin çözümünde ciddi zorluklar yaşadıklarını anlatan işletme sahipleri, zaman zaman göçmen olmaktan kaynaklanan sıkıntılarla karşı karşıya kaldıklarını da savundular. Bölgedeki kiraların yanısıra işletme vergilerinin de (business rates) Londra’nın bir çok bölgesine göre daha yüksek olduğuna dikkat çeken işyeri sahipleri, yerel yönetimden bekledikleri destek ve işbirliğini göremediklerinden Selahattin Demirtaş TV10 Dayanışma Gecesine Katılacak şikayetçi oldular. İşletmecileri dikkatle dinleyen milletvekili Emily Thornberry ise belediye ve işyeri sahipleri arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi ve sorunların çözümü için gereken çabayı harcayacığını kaydetti. Milletvekili Thornberry bir soru üzerine de, İngiliz polisinin Rojava’da YPJ’ye katılacağı iddiasıyla tutukladığı ve halen cezaevinde tutulan 18 yaşındaki Şilan Özçelik’in durumunu takip ettiğini ancak bu konuda yorumda bulunmak istemediğini söyledi. GİK-DER’de Gençlerden Halay Gecesi Göçmen İşçiler Kültür Derneği (GİK-DER) Gençlik Komisyonu tarafından düzenlenen halay gecesi Gik-Der Lokalinde yaklaşık yüz gencin katılımıyla gerçekleşti. Gençlik Komisyonu adına yapılan konuşmada; Nisan ayında yapılan gençlik kampı hakkında bilgi verildi. Gençlik kampının amacının gençlerle buluşmak olduğunu ve oradan aldıkları enerjiyle çalışmalarına devam edeceklerini belirten gençlik temsilcisi konuşmasına şöyle devam etti; ‘‘Bizler buralarda doğduk buralarda eğimimiz yapıyoruz her gün farklı sorunlarla karşılaşıyoruz. Irkçılığa maruz kalıyoruz. Ekonomik kesintilerden dolayı eğitimizi tamamlayamıyoruz yada ‘Hakkın ve Hakikatin Sesi’ şiarıyla yayın yapan TV10 için Londra’da dayanışma gecesi gerçekleşecek. HDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu başkanı, HDP İstanbul 2. bölge 1. sıra milletvekili adayı, Turgut Öker’in konuşmacı olarak katılacakları dayanışma gecesine yoğun bir ilgi bekleniyor. Britanya Alevi Federasyonu başkanı, İsrafil Erbil ve TV10 genel yayın yönetmeni, Şükrü Yıldız’ın da konuşmacı olarak katılacakları gece 10 Mayıs Pazar günü, saat 13:00-19:00 arası, White Hart Lane Community Sports Centre’da (White Hart Lane, N22 5QW) gerçekleşecek. üniversiteden mezun olduğumuzda kendi alanımızda iş bulamıyoruz. Marketlerde çalışmak zorunda bırakılıyoruz. Yine devlet eliyle çeteleşme ve yozlaştırma göçmen gençlerin arasında geliştirilmektedir. Bizler buna karşı uyanık olmalıyız. Bizler uyanmalı ve örgütlenmeliyiz.’’ Konuşma gençleri 1 Mayıs alanlarına davet edilerek bitirildi. Grup Gençler’in coşkulu türküleriyle devam eden etkinlikte bütün gençler omuz omuza halaya durdular. Halay gecesi geç saatlere kadar devam etti. FINAL DERSANESİNDEN VELİLERE GÜZEL HABER Final Dersanesi verdiği kaliteli eğitim ve öğrencilere kazandırdığı ders çalışma becerileri sayesinde Londra`daki prestijli eğitim kurumları arasında yerini almıştır. Öğrencileri bir üst kuruma tam donanımlı hazırlamanın yanı sıra kariyer danışmanlık hizmeti de veren final dersanesi, öğrencilerin seçimlerine yardımcı olabilmek için kariyer seminerleri de düzenliyor. Final Dersanesinde, öğrencilerin kişisel gereksinimlerine öncelik verilip aynı zamanda bulundukları ortamda lider olabilecek bireyler yetiştirir. 3. sınıftan A-Level seviyesine kadar verilen derslerde öğrencilerin her seviyede başarıları özel olarak destekleniyor. Ayrıca özel Latymer ve GCSE sınıflarında yoğun programlı dersler veriliyor. Daha fazla öğrencinin bu eğitimden faydalanabilmesi icin Final Dersanesi geçen yıl uyguladığı bursluluk sınavını bu yıl da uygulama kararı aldı. Final dersanesi koordinatörü Deniz Konca kampanyanın içeriğine dair şu bilgileri verdi: “Yeni kayıt yaptıran öğrencilere seviye tespit sınavı yapılacak ve sınavdan başarılı olan öğrenciler büyük indirimlerden faydalanabilecek. 3. sınıf ile 11. sınıf arasındakı ögrencilerin gireceği sınav her sınıf icin ayrı olacak ve sınav sonucunda her sınıftan 1. olan öğrenciye %50, 2. olan öğrenciye %25 ve 3. olan öğrenciye %15 indirim yapılacak. Toplam 27 öğrencimiz indirimlerden yararlanacak. Bu fırsattan yararlanmak isteyen öğrenciler sınavı her Cumartesi günü saat 1.30-3.30 saatleri arasında dersane binasında alabilecek. Bunun icin dersaneyi önceden arayıp sınava girmek isteklerini belirtmeleri yeterli. Sınav sonuçları Eylül ayının başında açıklanacak.” Final Dersanesi “Hiç Bir Öğrencimiz Kalabalık İçerisinde Kaybolmayacak” eğitim anlayışıyla 2015-2016 döneminde Sanatçılar, Cemo Doğan, Ali Sizer, Latife Eraslan, Koma Zelal ve Sezgin Coşkun’un sahne alacağı dayanışma etkinliğinde folklor ekibi bir gösteri yapacak. Etkinliğin Facebook sayfasında, ‘‘TV10, Alevilerin bin yıllardır tüm kıyım, katliam ve zorlamalara rağmen yaşatmayı ve bugüne getirmeyi başardıkları, inanç, kültür ve yaşam felsefelerini yayın ile paylaşmayı hedeflemektedir,’’ deniliyor. 3 Ekim 2011 tarihinde test yayınına başlayan TV10, 29 Kasım 2011 tarihinde de normal yayına geçmiştir. £10 satılan biletler, Cemevi, Halkevi ve Kurdish’ten temin edilebilinir. İletişim için 07501 756801 numarasını arayabilirsiniz. Enfield North Milletvekili Adayı Bozcader’i Ziyaret Etti de eğitim kalitesini en üst seviyede tutmayı hedefliyor. Bu dönem için erken kayıt yaptıran öğrenciler erken kayıt indiriminden yararlanabilecekler. Final Dersanesi erken kayıt icin son gün Pazar 28 Haziran 2015. Erken kayıt indirimleri ve sınav ile ilgili bilgi almak isteyenler 020 8150 3776 no’lu numarayı arayabilirler. Final Dersanesi Enfield Town’da 38A, The Town, EN2 6LA adresinde çalışmalarını sürdürüyor. Enfield North milletvekili adayı Joan Ryan seçim kampanyası kapsamında, Bozhüyük ve Camiliyurt köyleri dayanışma derneği, Bozcader’i ziyaret etti. Ryan, UCFL yöneticileriyle katıldığı toplantıda Bozcader üyelerinin sorunları ve endişelerine yönelik sorularını yanıtlayıp, bölgede yapmayı yerine getirmek istediği hedefler üzerine bilgi verdi. Joan Ryana UCFL yöneticileri de eşlik etti. ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015 26 MİLLİ YAKLAŞIMDA ESKİNİN AŞILMASI ÜZERİNE Berfin Yüce-Londra [email protected] Düşüncenin yaygınlaştırılması ve örgütlendirilerek halkalaşması için, içinde bulunulan coğrafyanın özgünlüğü üzerinde hareket etmek olmazsa olmaz bir diyalektik kuraldır. Özellikle Ortadoğu bütünlüğü ve tarihselliği içinde Ortadoğu’nun bütün karmaşıklığı , tarihselliği içindeki kültürel yapıyı içinde barındıran Kürdistan için ; bölgenin tüm özgün niteliklerine sahip olan coğrafik, kültürel özgünlüklerden hareket etmek, Milli bütünlük için temeldir. Her kültürün kendine has karakterleri vardır. Bunu ayrıntılandırarak tartışırsak, nerdeyse her coğrafyanın, bölgenin, tarihsel veya kişi karakterlerine göre farklılıkları düşünülmelidir. Bu ayrıntılara göre düşünce biçimlerinin nüansları ortaya çıkıyor. Topluluklar kabileler durumda iken dahi, kendi çevre özgünlüklerinden hareketle, konumlanma, topluluklarını yerleştirme, ilkel yönetim tarzlarını, inanışlarını, ekonomik örgütlenme ve sürdürümlerini, içinde bulundukları coğrafyanın özelliklerinden yola çıkarak oluşturmuşlardır. Öyle ki giyimlerden, tüm folklorik özelliklere kadar bu zemin belirleyici olmuştur. Dağlık bir arazi üzerinde konumlanan topluluklar bu duruma göre, ekonomik, inanç ve giyim tarzları geliştirmişledir. Irmak kenarı, deniz kıyısı, çöl arazisi gibi yerlere göre biçimlenişlerden söz edilebilir. Öyle ki bu biçimlenme, sözel dönemde dilin oluşumu ve yansımasına, yazın dönemlerinde ise yazına ve diğer kendini ifade biçimlerine yansımıştır. Bölgelerin ve milletlerin gelişmelerinde, tarihi yakalama ve ilerlemede, kendilerini güçlü ifade edebilmede ileri sürülen bu özgünlükten hareket etmenin oldukça etkisi vardır. Milletlerin ve bölgelerin tarihte güçlü ve sürece damgalarını vurabilmelerinin ana etmenlerinden birisi neredeyse bu özgünlüktür. Başarısız ve sürekli tarihsel ve kültürel gel-gitleri olan bölge ve milletler kendi özgünlüğünde farklı bir tarzda hareket ederek durumu ve süreci zorlamaya çalışanlardır. Milli başarı, tarihsel kalıcılık , bölgeyi etkileme ve ilerlemenin güçlü temeli; kendi duruşunun gücünde saklıdır. Bilindiği gibi, başarısız bölge, düşünce ve topluluklar, kendi milli tarzlarını iyi analiz edemeyen düşünce ve güçlerin zorlamasından çıkıyor. Bölgemizde tarihi ilerlemenin Marksist temsili sol-sosyalist düşünce ve örgütlenmenin belirli ilerleme ve tarihsel oluşumuna rağmen başarısızlığı, tartışılan bu zemin eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Bunun örneklerin çok çeşitli boyutlarda ve pratiklerle verilendirilebilir. Kısmı ve sosyalist düşüncenin kötü pratik uygulamaları hariç bir genel başarıdan söz edilemez. Örnekler çoğaltılabilir; Filistin halkının sosyalist örgütlenmesi çok kısa sürede kendi zemininden kaymıştır. İran komünistleri güçlü bir zemine ve desteğe rağmen varlılarını ve etkilerini sürdürememişlerdir. Belki az tartışılıyor, ama Libya ve Kaddafi denemesi bir darbe ile gelmiş ve emperyalist bir komplo ile gitmiştir. Libya bir özgünlük denemesi olarak, araştırılmayı ve ders çıkarılmayı bekliyor. Bunun dışında başka bir durum ve pratikten bahsedilemez. Kürdistan hem tarihsel hem milli mücadele özgünlüğü itibarı ile ayrı yere konulmalı ve bu yönlerinden hareketle incelenerek değerlendirilmelidir. Yukarıda bahsedilen özelliklerin en ayrıntılı, en karmaşık biçimi, hem güncel hem tarihsel olarak Kürt milletinde bulunmaktadır. Kürt Milleti tarihi ve kültürel olarak Ortadoğu’nun en güçlü milletlerinden birisidir. Böyle olunca kültürel ve sosyal altyapısı hem karmaşık , hem de sorunludur. Çok boyutlu karakterleri vardır. Neredeyse beş yüzyıllık bir sıkıntılı ve milletleşme cebelleşmesi içinde bulunan bir milletin temsili ve sorunlarının çözümü ile karşı karşıyayız. Kürt milleti ruhi birliğe rağmen coğrafi olarak çok parçalı ve bu parçalılığın getirdiği çeşitli sorunlarla karşılaşmaktadır. Bu milletin sorunlarının çözümü de bu derecede karmaşıktır. Bölünmüş milletlerin sorunları ve yapıları da biçimsel ve ruhsal olarak bölünmüştür. Nüfusunun yüzde doksanının muhafazakar ve bunun kabulünün bu derece güçlü olduğu bir toplumda, örgütlenme ve milli birlik program ve işleyişi buradan hareketle olmalıdır. Milletin tarihi ve kültürel duruş ve hareketleri göz önünde bulundurulmalıdır. Eski sol ve kemalizmden miras, çarpık sosyalist değerlendirme ve getirdiği pratikler, kısa vadede bazı liberal sonuçlar alsa da uzun vadede Kürt milletini örgütleme ve sorunlarını çözmede sıkıntılar ortaya çıkarır. Bunun en iyi tarihsel örneği, klasik, halktan uzak, kemalist etkileşimli sol-sosyalist pratiktir. Böylesi örgütlenmeler geçici ve halka dışarıdan bakan millet-üstü örgütlenmelerdir; ki kısa sürede başarısız sonuçlara ulaşır. Kürdistan kendi içinde güçlü birliği olan, iç ritmi derin ve etkileşimli bir kültürel ve tarihi mozaiktir. Zorlama ve dışarıdan bakılarak anlaşılıp, uzun vadede sorunlarına vakıf olunabilecek bir topluluk değildir. Kürdistan toplumunun bu derin ve kendini var ederek bu güne her şartta getiren özellikleri ve özgünlükleri temelinde hareket edilmelidir. ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015 27 28 ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015 Sudoku Zor Sudoku Basit KARİKATÜRLER ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015 Sırrı Süreyya Önder İstikrar ve kriz kavramlarının bir arada telaffuzu yeterince korkunç değilmiş gibi, sürekli olarak Milli Güvenlik Kurulu diliyle kurgulanmış haber bültenleriyle etrafımız sarılmış durumda. Devletin ve hükümetin bu kadar gönülsüz, halkın da bir o kadar gönüllü biçimde sandığa gitmesinden kaynaklı bir çelişki yaşıyoruz. Üstelik geçen ‹İç Güvenlik Yasası› ile birlikte devletin bu malum çelişkiyi derinleştirmek istediğini de görüyoruz. Taşlanan seçim büroları, yakılan parti bayrakları, pompalı tüfekle saldırıya uğramış bir genel merkez ya da ailesi olduğunu söyleyen bir grup erkekçe aforoz edilen genç bir kadın seçimler için kolay kolay demokrasi şöleni tanımını kullanamayacağımızın kanıtları. Öte yandan da herkesin sormakta ısrarcı olduğu sorularla boğuşuyoruz. Bir: Halkların Demokratik Partisi seçime neden parti olarak giriyor? Kitleselleşmiş, adayı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde %10’a yakın oy almış bir partinin parti olarak seçime girmesine dair tartışma birçok bağlamda barajın meşruluğu, partinin gayrimeşruluğu üzerine bir tartışma. Bu bağlamda bu tartışmayı yapmak bana HDP’nin neden kurulduğunu, demokrasi güçlerinin ona neden omuz verdiğini yanlış anlamak ve anlatmak gibi geliyor. İkinci soru da şu: Barajı geçemezseniz ülkeyi mi böleceksiniz? İktidar partisinin bile Kürtçe şarkı yapacak kadar Kürt sorunu ile tanışmasını sağladık, gerçi aralarında hala inkar evresinde olanlar var; ama biz HDP’yi kurarak Kürt sorunundan fazlasıyla ilgili sözümüz olduğunu kanıtladık, belki de bu seçimler bunun somut kanıtı olarak geçecek tarihe. BDP’yi bölge partisi olduğu için eleştirenler, şimdi de HDP’yi Türkiye partisi olduğu için eleştiriyor. Belli ki bir şeyleri doğru yapıyoruz; belli ki birileri bizi dinliyor, anlıyor ve bize 29 Seçimler ve AKP’nin buldozeri Seçim mevsimi bildik senaryo ile başladı. İktidardaki parti devletçi ve milliyetçi argümanlara daha sıkı sarılıyor; kendi dışındaki herkesi ‘hain’ ilan etme halkası yeni yeni çevrelerle genişlerken, ‘kriz’ sözcüğü bilinçli olarak telaffuz edildi. Noam Chomsky ve daha nice düşünürün neoliberal hükümetlerin en önemli argümanlarından biri olduğunu ifade ettikleri ‘istikrar’ kavramı hızla dolaşıma sokuldu. dair ümit besliyorlar. Şükür ki biz Türkiye’ye baktığımızda ilkokullarda duvara asılan türden toprak bölümlenmesine dair bir harita değil, birlikte yaşayan insan yüzleri görüyoruz. Bu birlikte yaşayan ve bu yönde irade gösteren insanların barış umuduna dair soru, bize değil bu barışı istemeyenlere sorulmalı. Belki onlar yıllardır reddettikleri bu barış için bizim bilmediğimiz bir çözüm geliştirmişlerdir. Klişe soruları geçtiğimizde karşımıza bir de gerçekçi sorular çıkıyor: Bu seçimler hakkında ne düşünüyorsunuz, sizce demokrasi açısından umut taşıyabilir miyiz? İnsanlara dair umudu olmayan bir parti olmadığımız ortada. İnsanların umut beslediği bir parti olduğumuz da. Yine de bu birçok olumsuz gelişmeyi yok sayan, inkarın ve riyanın kol gezdiği bir düzeni görmezden geldiğimiz anlamına gelmiyor. Toplum ile devlet arasındaki bağ varsayıldığı kadar kalın ve kuvvetli değil. Devletçi söylemin toplumu borçla ve harçla muhtaçlaştırması, kapitalizmin sömürüyü derinleştirmesi dışında bugün toplum ve dev- let arasındaki bağları sıkılaştıran bir şey yok. İnsanların hem kendilerini hem kentlerini yönetmeleri konusunda çıktığımız yolculuğa radikal demokrasi derken bu kırılganlaşan bağlara güvendik, güveniyoruz. Bahsettiğimiz şey devletin ve devlet politikalarının almakla ilgili olmaktan hizmet vermekle ilgili olmaya dönüştüğü, toplumsal inisiyatiflerin ihtiyacın belirlenmesinde ihale kollayan akbabalardan daha etkili olduğu bir döngü yaratmak. Çünkü Türkiye’de şu an insanlar sıkışmış durumdalar. Bankalar ile vergi daireleri arasında süregelen uzun koşuşturmalar insanları mutlu edemez. Devlet hastanelerinde düşmekte olan hizmet kalitesi, özel sigorta gereksiniminin ve özel hastanelerde tedavi olma ihtiyacının artması gibi birçok gösterge bize şirketlerin eline tamamıyla teslim edilmiş, devletin tembelleştiği ve yurttaşın aleyhine işleyen bir tabloyu gösteriyor. Devlet toplumun en temel ihtiyaçlarını karşılayamaz durumda. Sosyal politikalar kısa vadeli çözümlerden ötesini sunmuyor. Bu tablodan iktidar tarafından toplumsal bir umut çıkmayacağı ortada, hatta ciddi bir çöküş yaşanıyor. Neoliberal strateji ve AKP’nin dayandığı geleneğin genel olarak ortaya çıkardığı politikanın otoriterliği bunu bize açıkça gösteriyor. ‘’Türkiye diktatörlük olsaydı o gazeteyi basabilir miydiniz, o tweet’i atabilir miydiniz’’ seviyesine düşen bir iktidar savunusu piyasaya sürülmüş durumda. Örtük bir tehdit de içeren bir savunu bu. ‘Yetinin ve çenenizi kapayın’ demeye getiriyorlar. Tıpkı bize ‘30 küsur vekille yetinin ve hesaplarımızı bozmayın’ demeye çalıştıkları gibi. Tabii burada bir başka tuzağa da düşmemek gerekiyor. AKP içerisindeki çelişkilerden medet ummak, bana kalırsa birçok anlamda yine ibreyi AKP’ye çeviren bir perspektif. Oysa Yeni Yaşam Bildirgesi diye bir şey koyduk ortaya. Başka partilerin farklı planları var. Hükümetin ve Cumhurbaşkanı’nın öcüleştirdiği ‘koalisyon’ kelimesi telaffuz ediliyor. Bu şartlar altında Davutoğlu ne dedi, Erdoğan ne yaptı, tartışması seçim gündemi dahilinde günlük siyasetimizin konusu olmamalı; ama Sayın Öcalan’ın sürekli vurguladığı ‘ciddiyet’ kavramını anımsatmakta fayda var. Tarafsız Cumhurbaşkanlığı başta olmak üzere her alanda ciddiyet şu an en çok ihtiyacımız olan şey. Üstelik bu, -3 derecede okul bahçesinde şimdi kalkmış olan ‘andımızı’ dayak zoruyla hazırolda söyleme ciddiyetinden çok daha mühim, çok daha anlamlı bir ciddiyet. Yaşam hakkı ve demokrasi ile ilgili bir ciddiyet sözünü ettiğimiz. Biz umutlu ve renkli olduğu kadar ciddi bir parti olarak hazırlanıyoruz seçimlere. İnkara karşı gerçeğin, riyakarlığa karşı şeffaflığın, tanka karşı güvercinin, buldozere karşı ağacın hikayesini anlatmak dünyaya pembe gözle bakmak değildir. Aksine, bu bizim dünyayı ve ülkeyi kaynaklarını sömürenlerden çok daha incelikli bir şekilde düşündüğümüz anlamına gelir. HDP insanların hazırolda beklemeyeceği bir Türkiye hedefiyle giriyor seçimlere. Hiyerarşinin ve yolsuzluğun her türlüsüne karşı bir ses olarak. Umuyorum, Türkiye’nin üstünden geçmeye hazırlanan buldozerin önünde birlikte duracağız. ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015 30 SERi iLANLAR İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz Bu sayfada £10 1 kutu ilan 0742 948 1490 İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz. Kartal Food DRİVİNG LAND ŞOFÖR OKULU Sakine Kartal’dan sağlıklı ev yemekleri Evlere ve işyerlerine servis yapılır Kısa sürede fazla para harcamadan ehliyet almak, güvenli sürücü olmak için vitesli & otamatik direksiyon dersleri verilir. Tel: 07926 751328 Erken test günü alınır [email protected] Ali 07723921216 Sağlıklı ve zinde bir vücuda sahip olmak için henüz gec değil, özel ve grup dersleri ile kendinizi yeniden kesfetme zamanı. Deniz Dogrusoz Personal Trainer 07455947693 www.deniz-personal-tranining.com ALTUN CLEANING SERVICES 07427424619 Ufuk Kaya 07405891522 MEM Painting and Decoration El sanatları kursu verilir Takı, Mosaic, geleneksel el sanatları. Her türlü boya ve dekorasyon işi itina ile yapılır. Hurdar Sinop Tel:07448 654 828 07984 513 968 TOPCU MOBILE CAR MECHANIC Her türlü araba tamiri işleriniz yapılır REPAIRS SERVICING DIAGNOSTICS PRE-MOT/FAILURES AHMET TOPCU 07415106521 07405756462 Horizon Books Kitap Satış Temsilcisi Hurdar Hand Crafts Özel Türkçe Dersi Türkçe diksiyon ve gramer dersleri verilir. Diren Yalçın 07504 662756 Mahmut Söylemez BALINZA LAUNDRY & CLEANING SERVICES Her türlü çamaşır yıkama işi yapılır. Evden alıp eve teslim servisimiz mevcuttur. One 2 One English for children and adults 07428336181 OREL BOOKKEEPING & ADMIN 07768282295 [email protected] Yıldız Adıgüzel Qualified English Language Teacher SATS, GCSE, A LEVEL, ESOL, IELTS & BUSINESS ENGLISH For more information and Free consultation: t 0753 4491 623 e [email protected] ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015 SERi iLANLAR İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz 31 Bu sayfada £30 1 kutu ilan 0742 948 1490 İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz. ÇARŞEM, 29 AVRÊL 2015 9 DI DÎROKÊ DE DAHÊNER Û MEKANÎKKARÊ EWIL ENDEZYARÊ KURD ISMAÎL EBÛL IZ El-CEZERÎ Ismaîl Ebûl Iz Bîn Rezzaz el- Cezîrî el Kurdî di sala 1153’yan de li taxa tora Cizîra Botanê hatiye dinyayê. Ismaîl Ebûl Iz Bîn Rezzaz el- Cizîrî el Kurdî di qada zanista sîbernetîkê de wek hosteyê herî mezin tê pejirandin. Ev hosteyê ku wek bavê sîbernetîkê tê dîtin di heman demê de hosteyê fizîk, robot û matrîksê ye jî. Ismaîl Ebûl Iz Bîn Rezzaz el- Cizîrî el Kurdî di sala 1233’yan de li Cizîrê çû ber rehma Xwedê. El Cezerî perwerdeya xwe ya ewil li medreseyên Kurdan kuta kir. Li van medreseyan bêtir li ser fizîk û sîbernetîkê sekinî û heta roja me jî gelek îcadên hêj ne hatine dîtin kişfkirin û di dema xwe de xistin xizmeta mirovahiyê. û ji bo destnimêjê xistiye xizmeta mirovan. Ew robot wextê ku kesên destnimêj bigirtana destê xwe dirêjî bin muslixê dikirin û bi awayekî otomatîk av ji muslixê dihat. Pergala wî robotê otomatîk, bi hesabê wek ‘0101’ tê zanîn hatiye damezirandin. Ebûl Izê ku di bin desthilatdariya Zengiyên Kurd e dijiya, piştî demekê li ser vexwendina Artûkluya çû Amedê. Li vê derê pirtûka xwe ya bi navê‘Kitáb fí ma’rifat al-hiyal alhandasiyya’(Pirtûka bi marîfetên yekbûna teknîk û xeyalan) nivîsand. Nusxeyeke pirtûka xwe pêşkeşî hikûmdarê Abbasiyan Ebûl Ahmed, Nusxeyeke din jî pêşkeşî hikûmdarê Artûkiyan Mehmûd bîn Mihammed kir. Jixwe îcadkarê vî hesabî jî El Cezerî ye. Ji ber vê yekê jî wek pêşengê fikra pergala kompîturê jî tê qebûlkirin. Nusxeya ku şand Bexdayê di dema dagirkeriya Moxolan de wenda bû. Li ser Nusxeya Amedê jî dibêjin ji koşkê hatiye dizîn lê gelek îcadên Mihammed bîn Yusuf bîn Osmanê Heskîfî ji hin beşên ku ji ber pirtûka wî girtine hatiye heta roja me. Di Koşka Topkapiyê de jî kopiyeke wê berhemê heye. Li dinyayê jî bi tevahî 16 jibergirtinên wê hene. Bikaranîn, derfetên sûdwergirtinê bi xêzkirina wek pêşnûmayan bi awayekî bêhempa û pir nuwaze ya 50 cîhazî şanî mirovan kiriye. Ji ber vê yekê El Cezerî El Kurdî di riya zanist, zanyar û îcadan de dibêje ‘’Her teknîk û ilmê ku bi sepandinê neyê ceribandin di navbera rast û çewtiyê de ye’’ Alema Rojavayê Ismaîl Ebûl Iz Bîn Rezzaz el- Cizîrî el Kurdî wek AlJazarî nasdikin. Norbert Wiener, Andé Mari Ampére, James Clerk Maxwell, Szolem Mandelbrojt ev endezyar û zanyarên ku li ser zanista fizîkê navdar bûne, El Cezerî ji bo wan bûye wek çavkaniya bestê û mamoste. Di nav îcadên El Cezerî de cûreyên saetan, deriyên otomatîk, amûrên sifreyên otomatîk, amûra xwîn girtin û berhevkirinê, pestopîva xwînê, termûz, fiskiyeyên avê, otomatên mûzîkê, hewzên nayên valakirin, tilûmbeyên avê, pergalên pompekirinê, mifteyên şîfrekirî, muslix, maşîneyên kar û amûrên ku barên giran radikin. Di nav wan de ya ku herî zêde balê dikişine ser xwe û di dawiya sedsala 20’emîn de hêj nû hatiye kişfkirin muslixên otomatîk in. El Cezerî ew muslix bi pergaleke wek ya robotan saz kiriye Çawa ku wextê mirov dibêje tib Îbnî Sîna, wextê mirov dibêje matematîk Harezmî, wextê mirov dibêje felsefe Farabî; tê hişê mirov, wextê mirov bibêje sîbernetîk jî Bedîuzzaman Ebul Îz Ismaîl er-Rezzaz el-Cezeri el-Kurdî tê hişê mirovan. Zanista sîbernetîkê navê xwe li sedsala me kiriye. Ev peyv rayeka xwe ji grekiya kevn ji peyva ‘Kubernetes’ an jî ji latînî ji peyva ‘Gobernare’ya di sala 1948’an de ji aliyê Norbert Wiener ev nav sitandiye. Wiener, ji bo wateya sîbernetîkê dibêje; sîbernetîk, ji bo hemû pergalên organîzekirî(zindî an ne zindî), ajal û maşîneyên wek pergala raçavkirin û rajihandinê ye. Ango sîbernetîk; zanista ragihandin, damezrandin û eyarkirina mîhengê ye. Ji bo mirov û maşîneyan li danûsitandina agahiyan, rewşa kontrol û mîhengê lêkolîn dike. Binyadê vê zanistê ji aliyê Bedîuzzaman Ebu`l Iz el-Cezerî el-Kurdî ve hat avêtin û îro bi pêşveçûnê, derfetên çêkirina kompîturên ku ji jiyana me bûne perçeyek derxistiye holê. Li ser mijara despêka pergalên otomatîk û sîbernetîkê Fransewi Descartes û Pascal; Elmanî, Leibniz; Îngilîz jî, Bacon îdia dikin. Lêbelê beriya van hemûyan bi 600 salî Bedîuzzaman Ebu`l Iz el-Cezerî el-Kurdî rêgezên zanista sîbernetîkê bi dinyayê ve dabû naskirin. Bedîuzzaman Ebu`l Iz el-Cezerî el-Kurdî ne tenê pergalên otomatîk damezrandibûn, di heman demê de di navbera pergalan de ku otomatîk dixebitin mîheng jî sazkiribû. Ev pergala ku Bedîuzzaman Ebu`l Iz el-Cezerî el-Kurdî sazkiribû encax piştî wî 800 salî Profesorê Norolojiyê yê Îngilistanê Ross Ashbyê ku wek bavê sîbernetîkê tê zanîn di sala 1951’ê de hêj nû kişf kiribû. Hêj nû di wê sala navborî de qala mîhenga di nav pergalên otomatîk kiribû. Her wiha binyadê keşfkirina regulatoran jî dîsa digihêje El Cezerî elKurdî. Tê zanîn ku cara ewil J. Watt di sala 1780 de regulator kişf kiriye. Lêbelê wextê ku mirov li pirtûka El Cezerî dinihêre di rûpela 171’ê de pergaleke hema hema wek a J. Watt heye. Ango Bedîuzzaman Ebu`l Iz el-Cezerî el-Kurdî beriya J. Watt 500 salî regulator jî kişf kiriye. Heta ev regulator di pirtûka xwe de wek şiklê çûkekî çê kiriye. Dîsa Bedîuzzaman Ebu`l Iz el-Cezerî el-Kurdî beriya Leonardo da Vîncî bi 300 salî li ser hêmanên çerxê bi diran, tiştên ku Da Vîncî zane û nizane di pirtûka xwe nivîsandine. Ev tişt îro zana û zanyarên me hemûyan matmayî dihêle û xeyala kişfkirina van tiştên giranbûha jî nikarin bikin. Bedîuzzaman Ebu`l Iz el-Cezerî elKurdî wek bavê zanista robotan jî tê zanîn. Di mijara teknolojiya robotan de jî, gelek sepandin û pêşniyazên ku pir di pêşiya dema xwe de ye hene. Di çaxa navîn de hêj beriya Emerîka bê kişfkirin û Ewropa di serdema tarî de bû, Kurdistan gihiştibû lûtkeye zanistê. Wê demê teknolojiyeke ku nedihat aql û xeyala li Kurdistanê dihat bikaranîn. Di dîrokê de zanîngeha ewil Zanîngeha Haranê pêşengiya van pêşketinan dikir û gelek bajarên Kurdistanê jî wek çira şevê bi roniya van zanistan ronî bibû. Bi taybetî jî paytextê wê demê Amîd/ Amedê di hundirê Koşka Kelehê de teknolojiyeke îro jî em nikarin xeyal bikin dihat bikaranîn. Di hundirê koşkê de gelek robotên ku El-Cezerî el-Kurdî çêkiribûn xizmeta mêvanan dikirin. Her wiha ji bo destmêjgirtina Paşe jî robotê avê jî çêkiribû. Her wiha ji bo Paşe û mêvanên wî kêfxweş bikin robotên li saz, def û erbanê dixin, maşîneyên di şiklê teyrê tawiz de ku di hundirê koşkê de digeriyan, mifteyên bi 24 şîfreyên ji hev cuda, demjimêrên avê, robotên kelekkar ên di hewzê koşkê de digeriyan, hewzên ji aliyekî tije dibûn ji aliyê din ve dihatin valakirin, maşîneyên destmêjê yên otomatîk û hwd. Di nava bedena navdar ê Amedê de dihat bikaranîn. Em dikarin vê yekê pir rehet bibêjin ku qeyda robotê herî kevn û ewil li Kurdistanê ye. Her wiha robotê ewil li Amedê hatiye çêkirin û bikaranîn. Ev yek tiştekî pir girîng e, em dikarin bi vê yekê pir şanaz û bextewar bibin. Bedîuzzaman El-Cezerî El-Kurdî di heman demê de ew kes e ku di dîrokê de cara ewil bi maşîneyên otomatîk mijûl jî bûye. Ji ber vê yekê wek mekanîkkarê ewil tê qebûlkirin. El Cezerî di xebatên xwe de ji teoriyê bêtir li ser pratîkê ango li ser sepandinê sekiniye. Wextê ku li ser îcadekê dixebitî berê bi hisabê endazeyê ango geometriyê ji kaxizan makêta wan çê dikir. Berîya maşîneya hisap a ewil çê bibe bi 600 salî berê mekanizmayeke bi heman rêgezê dixebitî îcad kiribû. Bedîuzzaman El-Cezerî El-Kurdî gihaştibû lûtkeya zanista kontrolê ya otomatîk. Hemû dinya qebûl dike ku ev alim, deha û îcadkarê bêhempa yê Kurd El –Cezerî bi tevgera avê û enerjiya wê jî gelek maşîneyê din jî îcad kirine. Lewra di pirtûka xwe de ew bixwe dibêje; ‘dema min nû dest bî çêkirina maşîneyan kir, ez ewil li gor rê û rêbazên Arşîmed dixebitîm. Lêbelê min ew dît ku maşîneyên min îcad dikirin li gor qanûnên wî nedixebitîn. Ji bo xebitandina maşîneyên xwe min jî bi hêmanên xwe ew îcadkirin û xebitandin’. Dema Bedîuzzaman El-Cezeri El-Kurdî de ceyran, hêza manyetîk, fîşara fotonê an jî hêzên elektromanyetîk tune bûn. Wî jî derfetên di destê xwe de bikar anîne û ji hêza avê û tesîra pestoyê sûd wergirtiye. Her wiha îcadkarê ‘mîlê krank’ ku îro di wesaîtên bimotor de tê bikaranîn jî Bedîuzzaman El-Cezeri El-Kurdî ye. Bi van derfetên pir kêm ev îcadên pir giranbuha çêkirine. Ev jî cih û nirxê wî yê zanista sîbernetîkê şanî dinyayê hemûyan dide. El-Cezerî el-Kurdî bi van îcadên payebilind ne tenê mirovên serdema xwe îro jî gelek zanist û zanyaran matmayî dihêle. El-Cezerî el-Kurdî di dîroka înformatîkê de navê xwe bi tîpên zêrîn nivîsandiye. Ew jî û pirtûka wî jî hêj jî eleqeyeke mezin dibîne. Di gelek kovarên înformatîkê de wek ‘Bavê Otomasyon û Robotan Ebûl Iz El-Cezerî el-Kurdî’ tê zanîn. Bedîuzzaman El-Cezerî El-Kurdî ne tenê çavkaniya şanaza Amediyan e, bi taybetî yê Kurdan û bi gelemperî jî yê alema Îslamê hemûyan e.Îro gora wî îcadkar, mekanîkkar û dehayê bêhempa li Cizîrê ye. Tam li hemberî turbeya Hz. Nuh e. Gelek mirov wextê tên ser turbeya Hz. Nuh di ber gora Bedîuzzaman El-Cezeri El-Kurdî jî derbas dibin û fatîheyekê ji wî re jî dixwînin. Lê mixabin ew kesên ku fatîhê dixwînin nizanin ku ew kesê di wê gorê de ye, mirovekî çiqas hêja û mezin e. Çavkanî: teknokurd.com ÇARŞEM, 29 AVRÊL 2015 8 ‘Were dengê min’ li sînemaya Norwêcê ye Fîlmê ‘Were dengê min’ ê li ser pêkanînên derveyî mirovahiyê yên leşker û JÎTEM’ê yên li Bakurê Kurdistanê vedibêje, li paytexta Norwêc Osloyê hat nîşandan. GELO ÇIMA BARAN NE BI CAREKÊ, DILOP DILOP DADIKEVE? Bersiveke Kurt: Çimkî ewr jî bi vî awayî çêdibin. Libên baranê ne wek dilopan wek kûreyan e. Sedema ku baran wek kûreyan e jî ew e ku ewr bi vî awayî çêdibin. Hêlma ku ji gerstêrka me bilind dibe li ser piçikên tozê û perçeyan digihîje hev û hêlma ku ewran çêdike jî dighêje hev. Ewr bi banî ve bi lezeke diyar bilind dibe, êdî çiqas dilopik bi banî ve diçin têr û tije dibin. Bi vê riyê hinek din mezin dibin û digihîjin şiklê xwe yê Fîlmê ku bi hewldana Komeleya Çandê ya Kurdistanê li salona sînema ya Cinemateketê hat nîşandan, ji aliyê Kurd û Norwêciyan ve lê hat temaşekirin. wek kûreyî. Dema ku edî ferih û mmezin dibin hewa nikarê êdî wan ragirê û wek baranê dadikevin xwarê. Ev yek pêvajoyeke bê navber e ji ber vê yekê jî em pir nabînin ewrek bi temamî dibe baran û baranên gij pêk bîne. DI NAVA 10 SALAN DE DÊ JIYANÊN LI CÎHANÊN DIN BÊNE DÎTIN Fîlmê ji aliyê derhêner Huseyîn Karabey ve hat kişandin, hovîtiyên JÎTEM û leşkeran ên salên 90’î li Bakurê Kurdistanê li dijî gelê Kurd meşandin, vedibêje. MIJARA FÎLM Leşkerên ku bi îxbara “li cem gundiyan çek hene’ leşker nîvê şevekê diavêjin ser gundekî navçeya Wan Westanê û hemû mêran li meydana gund kom dikin. Bi lêdan, sixêf û heqare- tan gundî tên binçavkirin û ji wan re tê gotin ku heta çekên nîne teslîm bikin, wê neyên berdan. Berfê dayika ciwanekî tê binavçkirin Temo ye û keça wê Jiyan, ji bo Temo serbest bê berdan li nava gundan li çekan digerin. Fîlm balê dikşîne ser sîstema cerdevaniyê û pirsgirêkên Kurd ji ber xiyanetê lê rast tên, vedibêje. NEXŞERIYA BRÛSKÊN LI CÎHANÊ HATE AMADEKIRIN Ji aliyê du peykên NASA’yê ve di nav 15 salan de dane hatin berhevkirin û nexşeriya Brûskên Cîhanê hate amadekirin. Di nav wan herêman de ku herî zêde Brûsk dikevin, Ekvator li rêza yek cih digire. NASA’yê di navbera 1998 û 2013’an de bi peykên Tropical Rainfall Measuring Mission û OrbView-1/Microlabê rêjeya ketina brûskan pîvand. Li gorî nexşeriyê derket holê ku brûsk herî zêde li herêma Ekvatorê dikevin. Li gor rêjeya di navbera bejahî û okyanûsê de jî herî zêde brûsk li bejahiyan dikevin. Li gorî agahiyên ku li ser malpera Çavdêrxaneya Cîhanê ya NASA’yê derbarê brûskan de hatiye dayîn ketina brûskan bi germahiya herêmê re ji nêz ve eleqedar e. Ji ber ku li bejehiyan tîrêjên rojê zûtir tên hewandin, ev erd beriya avê germ dibe. Ger- Zanyarên Jûra Asîmangerî û Fezayê ya Emerîkayê NASA’yê ragihandin ku dibe ew heta sala 2025’an jiyanên di gerdûnên din de bibînin. pêşde diyardeyên hebûna jiyanê ji derveyî erdê bibînin û wiha pê de çû; Lê çendê dûr be ez bawerim ku dê em di navbera 20-30 salên pêşde delîlên hebûna jiyanê ji derveyî zemînê bibînin. Birêvebira zanistên NASA’yê Ellen Stovan roja sêşema borî, di semînerekê de derbarê hebûna avê li ser gerstêrkên li dûrezmanê got: Ajansa NASA’yê her wiha li ser gerstêrkin din derbarê deverên ku guman dike lê av heye, neqşeyek nîşan da û da xuya kirin ku Teleskopa Habble gelekî xwedî rol di vedîtina van delîlan de. Em bawerin wê zanist di heyama dehsalên Stovanê da xuya kirin ku zanyar xwedî teknolojiya peywist in û di riya rast de birêve diçin. Êdî Hûn Dikarin Bi Watspup´ê Bigerin mahiya zêde di hevsengiya atmosferê de dibe sedema xerabûnê û ev yek jî dibe sedema bahozên ku brûskan derdixe holê. Li ser rûyê cîhanê, cihêkî din yên ku herî zêde brûsk dikevin, Gola Maracaibo ya Venezuelayê ye. Ji ber germahiya Çiyayên Andê, ba û rewa, li gol û derdorê wê dibe sedema bahozê. Ev yek jî dibe sedema ketina brûskan. Li herêmên Rojhilat yên Komara Kongo ya Demokratîk jî bi heman rêjeyê brûsk dikevin. Li gorî agahiyên Reutersê, li Gola Maracaibo her sal, nezî 300 brûsk dikevin. Li her kîlomîtroya ku Gola Maracaibo lê ye di salê de 250 brûsk dikevin. Aplîkasyona navdar ya guftûgoyê WhatAppê beriya çend rojan ji bo telefonên bi Androidî taybetmendiya telefonê anî. Ango êdî her kes dikare li ser WhatsAppê wek telefonê biaxive. HERWIHA DÊ JI BO iPHONE’Ê JÎ WERE TAYBETMENDIYA TELEFONÊ ÇAWA TÊ BARKIRIN? Kesên ku dixwazin taybetmendiya nû ya WhatsAppê li ser telefonên smart bi kar bînin divê tenê li 2 – 3 riyan bişopînin. Li aliyê din çend roj berê di konferansa pêşxistina F8’ê ya Facebookê de li ser vê mijarê şirîkê damezrîneriyê Brian Acton da zanîn ku di hefteyên pêş de taybetmendiya telefonê ji bo iPhone’an jî were. Di telefonên xwe yên mobîl de dê têkevin malpera fermî ya WhatsAppê û ji wir jî sepanê “download” bikin. Herwiha tê payîn ku ev heman taybetmendiya axaftinê piştî çend hefteyan ji bo telefonên Apple ê jî were. ÇARŞEM, 29 AVRÊL 2015 7 Li Nepalê bîlanço giran bû Erdheja sibeha Şemiyê li Nepalê rû da, bû sedema ku bi hezaran mirov jiyana xwe ji dest bidin û bi hezaran birîndar bibin. Dijwariya erdhejê wek 7,8 hat pîvandin. Piştî vê erdhejê gelek erdhejên biçûk jî rû dan. Her roja diçe bîlançoya erdhejê zêde dibe. Qûntarên Everest û welatên cîran jî ji erdhejê bandor bûn. Bi dehan mirovan li wan deveran jiyana xwe ji dest dan. Li gor daxuyaniya Wezareta Karên Hundir a ya sibeha Duşemê (îro) hejmara miriyan derket 3.726 kesî. Hejmara birîndaran wek 6.500 hat diyarkirin. Li welatên cîranê Nepalê Çîn û Hîndîstanê nêzî 90 kesî jiyana xwe ji dest da. Gumana ku bîlanço girantir bibe heye. Tevayî detayên zerar û ziyana erdhejê hê nehatiye diyarkirin. Ji 2004´an ve 12 hezar erdhej, 600 hezar kes mirin Li aliyekê hejmara kesên di erdheja roja 25’ê nîsanê li Nepalê pêk hat de jiyana xwe ji dest dan zêde dibe, li aliyeke din jî ji erdheja sala 2004 pêk hat û rê li ber Tsunamiyê vekir, ve 12 erdhejên mezin pêk hatin û zêdetirê 600 hezar kes jiyana xwe ji dest dan. Di erdhejan de hêmanên sereke yên dibin sedema mirinê zêde tundiya erdhejê, zêdebûna şêniyê, saet û binesazî ne. Erdhejên mezin ên ku ji 2004 ve pêk hatin ev in: 23yê kanûna 2004 Okyanûsa Hindê: Erdheja bi hêzz 9.3 li peravên girava Sûmatra ya Endonezyayê pêk hat û bû sedem ku li welatên başûrê Asyayê Tsunamî rabe û di encamê de 170 hezar kes jê li Endonezyayê, 220 hezar kesên din jî li 10 welatên din ên Asyayê ji- yana xwe ji det dan. 8 Cotmeh 2005- Pakîstan/ Hindistan: Li Herêma Kaşmîrê di encama erdheja pêk hat de 73 jê li Pakîstanê 75 hezar kes jiyana xwe ji dest dan. 27Gulan 2006-Endonezya: Li herêma Yogyakarta ya Girava Java erdhejek pêk hat di encamê de nêzî 60 hezar kes mirin, 1,5 milyon kes bê xanî man. 15 Tebax 2007-Perû: Di erdheja bi pêla 7.7 li başûrê welêt û paytext Lîmayê xist de 900 kes jiyana xwe ji dest dan û 320 kes bê mal û xanî bûn. 12 Gulan 2008-Çîn: Li parêzgeha Sichuan a dikeve rojavayê başûrê welêt di erdheja bi hêza 8 de nêzî 87 hezar kes mirin. Ev erdhej weke erdheja herî kujer a 32 salan ket dîroka Çînê. 30 Îlon 2009-Endonezya: Li rojavayê Girava Sûmatra û bi taybet jî perava Padangê erdhejek bi hêza 7.6 pêk hat û di encamê de zêdetirê 1.100 kes jiyana xwe ji dest dan, nêzî nîv milyon kes bê mal û xanî man. 12 Çile 2010-Haîtî: Di erdheja bi hêza 7 li beşa mezin a Port-au-Prince ya paytexta welêt pêk hat de zêdetirê 200 hezar kes mirin. Zêdetirê nîv milyon kes bê xanî man. 27 Sibat 2010-Şîlî: Di erdheja li bajarê Maule û navenda başûrê welêt xist de zêdetirê 520 kes jiyana xwe ji dest dan. 14 Nîsan 2010-Çîn: Li herêma Qinghai ya dikeve rojavayê bakûrê welêt erdheja bi hêza 6.9 pêk hat û di encamê de 3 hezar kes mirin. 11 Adar 2011-Japonya: Li herêma Tohoku ya dikeve rojhilatê bakûrê welêt erdhejek bi hêza 9 pêk hat û di encamê de tsunamî rabû û 19 hezar kes mirin. Ev erdhej bû sedema karesata mezin a santrala nukeelerê ya Fukuşîma. 23 cotmeh 2011- Bakûrê Kurdistanê: Li herêma Wanê ya Bakûrê Kurdistanê erdhejek bi hêza 7.2 pêk hat, zêdetirê 600 kes jiyana xwe ji dest dan, 4.150 kes birîndar bûn. 3 Tebax 2014-Çîn: Li herêma Yûnnan a çiyayî erdhejek bi hêza 6.1 pêk hat û di encam de 600 kes mirin, 2400 kes birîndar bûn, 80 hezar xanî hilweşiyan. ÇARŞEM, 29 AVRÊL 2015 6 Elewî û asîmîlasyon ÎBRAHÎM BULAK-O.Politika HDP ji Elewiyan re nabêje,”ez ê te bi rê ve bibim.” Dibêje, “were bi vîna xwe tevlî me bibe û xwe bi xwe bi rê ve bibe, mafên xwe bi têkoşîna me ya hevpar bi dest bixe û bi kar bîne.” Pirtûka nivîskarê me Xelîl Dalkiliç a bi navê “Kurdên Elewî di bin dorhêla bişavtinê de” derçû. Di biwara vê pirtûkê, civak û baweriya Elewî û helwestên rêxistinên Elewî yên siyasî de hevalê me Îbralîm Bûlak bi Dalkiliç re peyivî. Diyar e bi pirtûka xwe we hewl daye di navbera rastiya Elewîtiyê û Elewîtiya hêzên serdest û desilatdar de rêwîtiyekê bikin. Çima we pêwistî bi karekî bi vî rengî dît? Îro li seranserê cîhanê, bi taybetî jî li Rojhilata Navîn, Efrîka û Asyayê dîn û bawerî ji hêla serdestan ve weke îdeolojiyeke şer tê bikaranîn. Bawerî ji civakbûna mirov dest pê dike û li gorî hewcedariyên însan, civak û xwezayê bi pêş dikeve û di pêkhatina civakbûna watedar û exlakî de bi roleke girîng radibe. Yanî di rastiya xwe de ol û bawerî nirxekî civakî ye û helwêst û têkiliyên civakî watedar dike. Rîtûel û tiştên zahîrî belkî di mayîndebûna baweriyê de bi rolekê radibin, lê bi serê xwe nayên maneya îbadetê. Îbadet ew helwest in ku bandorê li ser aramîkirin û moralîkirina jiyanê dikin. Bi bajarîbûn, pêşketina hişmendiya desthilatdariyê û dewletbûnê, serdestan ji bo ku civakê bixin bin kontrola xwe û ji bo berjewendiyên xwe bi rê ve bibin, ol ji qada civakî û xwezayî qut kirine û heta îro wek îdelojî û polîtîkayên serdestiyê bi kar anîne. Ji ber van polîtîkayan, ol û bawerî di nava vegotin, rîtuel, sembol û şeklan de ji wateya xwe ya resen hatiye derxistin. Lewre îro mirovahî tiştên şeklî yên ku desthilatdar bi navê dîn datînin pêşiya wan, dikevin qirika hevdu û bi hêsanî komkujiyan pêk tînin. Tirsa min ew e; heta ku mirovahî, ol û baweriyê di nava watedarkirin û moralîzekirina jiyanê û helwêstên ahengî yên di navbera zindiyan de negerin, ev hovîtî wê ji hêla serdestan ve tim wek çekekê bê bikaranîn. Dîn an jî bawerî divê di nirxên însanî û civakî de bê şopandin. Heta niha çend pirtûkên li ser bişavtina Elewiyên Kurd bi Kurdî û bi Tirkî derçûn; cihêtiya pirtûka te çi ye? Di vî wari de, lêkolîn û xebatên Mehmet Bayrak, Erdal Gezîk, Dilşa Deniz, Erdogan Yalgın, Haşîm Kutlu û Ethem Xemgîn ên li ser dîrok û jiyana civakî ya Elewiyên Kurd pirr hêja ne. Piraniya pirtûkên li ser Elewîtiyê û Elewiyan bi awayekî ideolojîk û piranî bi hişmendiya neteweperestiya Tirkî hatine nivîsandin. Lêkolînvanên biyanî jî di bin bandora wan pirtûkan de mane. Di piraniya wan xebatan de bahsa Kurdên Elewî zêde nayê kirin. Lê di van salên dawiyê de lêkolînên li ser Elewiyên Kurd jî her dihere zêde dibin. Cihêtiya pirtûka min... min xwest helwêsta baweriya civakî raxim ber çavan. Ez baweriyê wek parçeyekî kultura civakekê dibînim. Bawerî bi ziman, war, jiyana civakî û xwezayê watedar e. Polîtîkayên desthilatdaran ên ji cewherxistina Elewîtiyê heta kîjan radeyê encam dane? Civakên Elewî di dîrokê de, di serdema Osmaniyan û Komara Tirk de ji ber ku baweriya serdestan yanî Misilmantiya Sunnî qebûl nekirine, bi zordestiyê re rû bi rû mane. Piştî şerê sala 1514’an ê di navbera Şahê Osmanî Yavûz Selîm û Şahê Safewî Îsmaîl de pêk hatî, Elewiyên di bin desthilatdariya Osmaniyan de dimînin hinek tên kuştin, hinek xwe vedişêrin, hinek jî asîmîle dibin. Ji wê çaxê û şûn ve li Îranê jî pêvajoya Şiîbûnê dest pê dike. Yanî yên ku bi polîtîkayên serdestan re rû bi rû dimînin bi piranî asîmîle dibin. Lê yên ku li çiyan, ji desthilatdaran dûr, nirxên xwe yên civakî û xwezayî diparêzin. Di sîstema xwe ya civakî, eşîrtî û ocaxî de bêyî dewlet û otorîteyê, jiyaneke xwezayî dijîn. Piştî avabûna Komara Tirk, ji sala 1925’an şûn ve Elewîtî bi qanûna qedexekirina dergehan tê astengkirin. Dergeh têne girtin, sembol û navên kesayetên olî yên Elewiyan tên qedexekirin. Elewî îro mîna dînên serdestan û bi hişmendiya wan a zahîrî radihêjin Elewîtiyê û li şûna ku vegerin reseniya wê ya civakî, bêhtir ji wateya wê ya civakî bi dûr dikevin… Li dijî polîtîyakên serdestan sekn û helwesta Elewiyan çi ye? Mirov nikane bahsa sekneke Elewiyan a bi bandor a li hemberî polîtîkayên serdestan bike. Elewî ketine pey hişmendiya serdestan a zahirî, her diçe zêdetir asîmîle dibin. Ne tenê ji bo Elewîtiyê, ji bo tevahiya baweriyan divê mirov li xwezahiya xwe ya civakî binihêre; yanî divê ziman, kultur, war, nirxên parîhevkirin û piştgiriyê bên şopandin. Asîmilasyoneke çawa tê meşandin; rêbazên polîtîkaya asîmilasyonê ya li dijî Elewiyan çi ne? Berî her tiştî Elewîtî hê jî bi fermî nayê qebûlkirin. Di pratîkê de zêde astengî nebin jî ev qedexe, Elewiyan dixe bin bandora nirxên ku ji hêla serdestan ve tên ferzkirin. Îro li Tirkiyê tevahiya perwerdeyê bi nirxên Misilmantiya Sunnî ya şeklî tê meşandin. Jixwe ji ber desthilatdariya partiyeke dînperest a Sunnî, jiyana civakî bi sembolên zahîrî yên Misilmantiya şiklî hatiye dagirtin. Saziya Diyanetê jî jixwe feraseta dewletê ji serî heta binî li gorî Misilmantiya Sunnî dirûst dike. Welatekî ku lê saziyeke mîna Diyanetê hebe, li wir ne behsa azadiya baweriyê tê kirin, ne jî behsa laîktiyê. Li gel vê yekê, dewletê dest avêtiye Elewîtiyê jî û wê bi nirxên Sunnîtiya zahîrî berovajî dike. Rewşa rêxistinên Elewî û bi taybetî Kurdên Elewî di kîjan astê de ye? Rêxistinbûyîn xizmeta çi dikin? Li Tirkiyê û li Ewropayê di rêxistinên Elewiyan de bandora siyaseta dewleta Tirk bi rengê Kemalîzmê zêde ye. Nasnameya Kurdî di rêxistinên Elewiyan de heta niha li derve dihate hiştin. Li gorî texmîna min ji sedî 80´yê Elewiyên rêxistinî Kurd in. Piraniya kesan vê yekê qebûl dikin ku rêxistinên Elewiyan di dawiya salên 1980’yî de bi teşwîqkirina dewletê bi pêş dikevin. Prof. Îzzettîn Dogan ji bo vî karî tê pêywirdarkirin. Xema ti nûnerên rêxistinên Elewî ya pêşîgirtina li asîmîlasyona nirxên Kurdî jî jixwe tune bû û hêjî tune ye. Di van rêxistinan de Elewîtî wek baweriyeke Tirk hatiye nasandin. Kûrahiya asîmîlasyona li ser Kurdên Elewî, jibîrkirina zimanê Kurdî û îbadetên bi zimanê Tirkî jî tesîr li vê yekê kirine. Van faktoran gişan bandor li dervehiştin û nedîtina nasnameya Kurdî kiriye. Ev rewş niha kêm be jî, bi taybetî bi têkoşîna Kurdan a li Rojava û Şengalê re diguhere. Îro Elewiyên Kurd ên ku hewla li pêşîgirtina asîmîlasyona etnîkî jî dikin li Tirkiyê bi nave Komaleyên Elewiyan ên Demokratîk û li Ewropayê jî di bin Federasyona Elewiyan a Demokratîk de xwe bi rêxistin dikin. Îro bandoreke mezin li siyaseta der barê Elewiyan de dikin. Kongre û konferansan çê dikin. Di medyayê de dengê wan ji her demê zêdetir derdikeve. Bi feraseta Elewîtiya ku pêş dixin, her ku diçe bandora xwe li ser Elewiyên Kurd ên di rêxistinên din ên Elewiyan de jî dikin. Bi pêşketinên siyasî yên li Tirkiyê ve girêdayî, wer xuya ye ku rêxistinên Elewiyan wê biguherin. Elewiyên Kurd wê zêdetir bi rêxistinên Elewî re ku ji bo pêşîgirtina li asîmîlasyona nasnameya Kurdî jî dixebitin, werin hinda hev. Elewî bûn qurbanên polîtîkayên koçberkirinê. Li Kurdistanê, li Metropolan û li derveyî welat rewşa Elewiyan çi ye? Dewleta Tirk polîtîkayên asîmîlasyona Kurdan destpêkê li ser Kurdên Elewî bi pêş dixe. Lewma Kurdên Elewî li wê cografyayê dimînin ku Kurd bi civakên Tirk re cîran in. Li Koçgirî, Dêrsim, Meletî, Elbîstan û Mereşê Kurdên Elewî heta 1980’yî bi komkujiyan re rû bi rû hatin hiştin. Cografya Kurdên Elewî yanî bakur û rojavayê Çemê Firatê, bi piranî bi vî awayî hatiye valakirin. Piştî darbeya leşkerî ya 12’ê Îlona 1980’yî herwiha bi polîtîkayên dewletê, Kurdên Elewî di serî deli Ewropayê û paşê jî li seranserê cîhanê belav bûne. Qismek Kurdên Elewî li diyasporayê nasnameya xwe ya Kurdî nas bikin û bi Têkoşîna Kurdî re tevbigerin jî, bi taybetî jî ziman hatiye jibîrkirin. Yên ku bi komaleyên Kurdan re têkîldar in, hinek hest û nirxên Kurdî biparêzin yên ku ji civaka Kurdî xwe dûrdixin, ne tam dikanin ahengiyeke bi civakên herêmî re çêkin, ne jî dikanin nirxên xwe yên Kurdî biparêzin û wek Kurd bimînin. Bi bandora vê rewşê malbat bi nexweşiyên psîkolojîk re rû bi rû dimînin. Li gel vê yekê, bi pêşketinên siyasî yên li her çar parçeyên Kurdistanê re, Kurdên Elewî yên li diyasporayê jî bala xwe dane Kurdistanê û nirxê me yên civakî û Kurdewarî… Gelo mirov dikare bibêje, li Tirkiyeyê her hêzek xwedî “Elewiyên xwe” ye? Pirsgirêka bingehîn a li pêşiya hevgirtina Elewiyan çi ye? Tespîteke bi vî rengî heta cihekî dibe ku bê kirin. Lê mirov bibêje; bipiranî di bin bandora siyaseta dewletê û partiyên rejîmê de ne, wê rasttir be. Heta niha Partiya Gel a Komarê (CHP) wek partiya Elewiyan dihate naskirin, lê êdî bi taybetî bi pêşketina partiyên Kurd û yê dawî Partiya Demokratik a Gelan (HDP) re ev rewş diguhere. Mirov dikane vê tespîtê jî bike; ji yên radîkal heta yên legal, partiyên çep ên Tirk ên berê niha gişt bûne wek partiyên Elewiyan. Jixwe hinek kesayetên ku bi nasnameya sosyalîst û çep dihatin naskirin, îro xwe wek kesayetên Elewî didin nasandin û siyaseta Elewîtiyê dikin. Bona vê yekê jî çepgirî û Elewîbûn di heman maneyê de tên bikaranîn. Lê ev yek xitimandina siyaseta çep a li Tirkiyê nîşan dide. Bi van polîtîkayan Elewîtî û Elewî pirr polîtîze bûne û dîn û siyaset tevlîhev bûye. Li gorî min ev ne Elewîtî, ne jî çepgirî ye… Hikûmeta AKP’ê wek parçeyek, heta serkêşê eniya Sunî jî Elewîtiyê îstîs- mar dike. Nêrîna we ya li ser AKP´ê û Elewîtiyê jî em meraq dikin... AKP wek baskekî Îxwanê (Birayên Misilman) siyasetê dike. Polîtîkayên xwe yên li Rojhilata Navîn bi feraseta mezheba Sunnî ya Misilmantiya zahîrî bi pêş dixe. Piştgiriyê dide En-Nûsra ya ser bi El-Qaîdeyê û DAÎŞ a hov a ku li seranserê Rojhilata Navîn bi hezaran însan kuştin û hîna dikuje. Her wiha timî bi rejîmên wek Erebîstana Siûdî û Qetarê re ku rêxistinên Selefîst fînanse dikin, têkîliyên xwe germ dike. Elewî li Tirkiyê bi qasî serdema desthilatdariya AKP’ê ti caran bi hêsanî bi rêxistinî nebûne. Heta desthilatdariya AKP’ê li Tirkiye tenê 60 cemxane hebûn, lê niha ev hejmar ji 900’î zêdetir e. Lê Elewî û Elewîtî bi qasî serdema AKP’ê jî ti caran asîmîle nebûbû. AKP’ê him rêxistinên Elewî bi navê qaşo ‘Vekirina Elewî‘ xiste pey polîtîkayên xwe û bêtesîr hiştin, him yekîtiya Elewiyan parçe kir û rêxistinên bi mentalîteya Sunnitiyê saz kirin û him jî jiyana civakî bi şekl û sembolên Sunnîtiya serdest dagirt û Elewî xist bin tirseke mezin. Erê, Elewî ji AKP’ê ditirsin. Ji ber vê yekê jî kî li hemberî AKP’ê li ber xwe dide, Elewî li gel wî/ wê ne. Niha dibînin tenê Tevgera Kurdî li hember polîtîkayên AKP’ê li ber xwe dide, ji ber vê yekê sempatiya Elewiyan li gel Tevgera Kurdî û HDP’ê zêde bûye. Têkoşîna azadiya gelê Kurd ji bo xweîfadekirin û parastina Elewîtiyê bi roleke çawa rabû? Paradîgmaya Tevgera Azadiyê ya Kurdî ya bi nirxên demokratîk, ekolojîk û bi azadiya jinê re azadkirina civakî pêk tê, tam li gorî felsefeya Elewitiyê ye. Di felsefeya Elewîtiyê de ti cihêrengî di nava mêr û jinê de tune ye. Ya rast, jin ji mêr pêş de ye û ji ber ku zindîbûnê diafirîne, pîroz e. Di cemê de herkes wekhev e û gerek e herkes ji hevdu razî be. Pîr an jî Dê peywirdarê erkana baweriyê ne; ne kesên serdest in û bêyî razîtiya xelkê nikanin rêvebertiya Rê ya Elewitiyê bikin. Her wiha xweza ji ber ku zindî ye, pîroz e û gerek e hemû zindiyên di xwezayê de bêne parastin. Yanî felsefeya Elewîtiyê bi paradîgmaya Tevgera Kurdî re bi aheng e. Helbet Tevgera Kurdî polîtîkayên xwe yên Elewîtiyê, bi zindîkirina nirxên civakî û dûrketina ji nirxên dewlet û desthilatdariyê, pêşdixe. Ji bo ku civakên Elewî ji bandora siyaseta dewlet û serdestan bi dûr bikevin û bala xwe bidin nirxên komînî yên civakî, Tevgera Kurdî hewl da. Mînak ez dikanim bibêjim, di nava rêveberên rêxistinên Elewî û yên siyasî de ti kes bi qasî Endamê Konseya Serokatiya KCK’ê Mustafa Karasû nivîsên li ser Elewiyan û Elewîtiya civakî nanivîsîne. Her wiha bi têkoşîna Hêzên Parastina Gel (HPG/YJA Star) û Yekîneyên Parastina Gel (YPG/YPJ) a li dijî DAÎŞ’ê ya li Sûriyê û li Iraqê ya ji bo parastina civakên Elewî, Şiî, Sunnî, Xirîstiyan, Şebek û Êzîdî re Elewiyên Tirk û Kurd baştir pê hesiyan ku li Rojhilata Navîn hêza ku hebûn û nirxên wan diparêze û wê biparêze bi tenê Tevgera Azadiyê ya Kurd e. Maneya projeya HDP´ê ji bo Elewiyan çi ye? Helwêsta Elewiyan di hilbijartinên 7’ê Hezîranê de wê çawa be? Bernameya HDP’ê jî mîna bernameya Tevgera Kurd e; avakirina civakeke demokratîk, ekolojîk û bi azadiya jinê re azadkirina civakê armanca wê ye. Eger feraseta kevin a rêxistinên Elewiyan bişke, civakên Elewî jixwe berê xwe dane HDP’ê, bi taybetî jî nifşên nû. HDP ji Elewiyan re nabêje,”ez ê te bi rê ve bibim.” Dibêje, “were bi vîna xwe tevlî me bibe û xwe bi xwe bi rê ve bibe, mafên xwe bi têkoşîna me ya hevpar bi dest bixe û bi kar bîne.” Ev cara yekê ye ku li Tirkiyê Elewî rûyê xwe ji partiyên rejîmê badidin û berê xwe didin partiyeke mîna HDP’ê ya derveyî feraseta rejîma ku li ser bingeha ‘yek dîn û yek etnîsîte‘ hatiye avakirin. Ev rewş wê bandorê li hilbijartinên 7’ê Hezîranê jî bike. Bi taybetî li cografya Kurdên Elewî; li Dêrsim, Mûş, Koçgirî, Meletî, Erzêngan, Semsûr, Mereş û Dîlokê dengên HDP’ê wê ji yê heta îro zêdetir bibin. Herwiha li metropolên Tirkiyê û li diyasporayê jî Elewiyên Kurd û hinek jî yên Tirk belkî jî ji bo cara yekê dengê xwe wê bidin HDP’ê. Bona vê yekê xebateke berçav li dar e. ÇARŞEM, 29 AVRÊL 2015 5 Ji UNESCO banga parastina mîrasên dîrokî Rêxistina Perwerde, Zanîst û Çandê ya Neteweyên Yekbûyî (UNESCO) bang li Konseya Ewlekariyê ya NY’yê kir ku parastina mîrasên dîrokî bixe nava peywirên parastina aştiyê. Rêvebera Giştî ya UNESCO Irina Bokova di konseyeke ne fermî ya ku ji aliyê Fransa û Urdunê ve li Parîsê hate lidarxistin de axivî û banga parastina mîrasên dîrokî li Konseya Ewlehiyê ya NY’yê kir. Di civîna ne fermî de, bal kişand ser hilweşandina tesîsên arkeolojîk ên li Sûriye û Iraqê û xwest şelandina bermayên arkeolojîk bê astengkirin. Irina Bokova got: “Qirkirinên çandî û zilma li hemberî kêmaran bi lez û bez berdewam dike.” bang li Konseya Ewlekariyê ya NY’yê kir ku parastina mîrasên dîrokî bixe nava peywirên parastina aştiyê. Sekreterê Giştî yê Interpolê Jurgen Stock jî tevlî civînê bû û têkildarî mi- Konseya Ewlekariyê meha Sibatê biryarek girt û da zanîn ku ji bo çikandina çavkaniya darayî ya çeteyên DAIŞ’a dijminê mirovahiyê firotina berhemên dîrokî qedexe kiribû. hêzên rejîmê û çekdarên mûxalefeta Sûriyeyê de şer derketiye. Der barê encaman de t, agahî ne hatin bidestxistin. Li aliyê din balafirên rejîmê taxa Cober a Şamê bombebaran kirin. Li kampa penaberên Filistînî ya Yermûk jî di navbera hêzên rejîmê û çeteyên DAIŞ’ê de şer derket. Li gorî agahiyên hatin bidestxistin 2 endamên DAIŞ’ê ketin destê hêzên rejîmê. Li kampê şer û pevçûn hîn berdewam in. Her wiha her du alî herêmên hev topbaran dikin, di encamê de şêniyên taxê rewşeke jiyanî û tenduristî ya zehmet dijîn. Li gorî agahiyên ji malpera Navenda Çavdêriya Mafên Mirovan a Sûriyeyê hatin wergirtin, duh li herêma Beraq a li ser rêya di navbera paytexta Sûriyeyê Şamê û parêzgeha Siwêdai de di navbera Zanistên Amerîkayî: DYA êdî ne demokratîk, olîgarşîk e! Zanistên du zanîngehan ên Amerîkayî diyar kirin ku êdî Dewletên Yekbûyî yên Amerîka (DYA) ne ji aliyê gel, ji aliyê olîgarkan ve tê bi rêvebirin. dewlemendên Amerîka û yên rewşa wan navîne hat diyarkirin. Ji zanîngeha Princeton, Martin Gilens û ji zanîngeha Northwestern, Benjamin Page, di bin ser navê ‘Kî Amerîkayê bi rêve dibe’ de lêkolînek weşand. Li gor van her du zanistan, pergala siyasî ya welat di sala dawî de, veguheriye olîgarşiyek ku desthilatdarî di destê elîtê de ye. Lêkolîneran agahiyên têkildarî 1800 biyarên siyasî yên di navbera 1981 û 2002’an de berhev kirin. Ev biryar ji aliyê ji sedî 10 Li Fransayê hejmara bêkaran rekoreke nû şikand. Hejmara bêkarên li gelemperiya welêt, yekemcar 3,5 mîlyon derbas kir. Li gorî daneyên meha Adarê yên ji aliyê Wezareta Xebatê ve hatin aşkerakirin, 15 hear 400 kesên din li Fransayê bêkar mane. Bi vî rengî di dîroka Fransayê de yekemcar hejmara Encamek din ya girîng:Komên ku ber- Hejmara bêkarên sala dawî jî zêde bû û gihîşt 163 hezar 400 kesî. Dema hejmara mirovên bi tenê Sekreterê Giştî yê NATO diyar kir ku rewşa ewlekariya li Ewropayê bi awayekî radîkal rastî guhertinê hatiye û Rûsya ji ber çalakiyên agresîf ên li hember Ukrayna bi binpêkirina rêzikên navneteweyî sûcdar kir.” Stoltenberg got ku wê komeke hişyariyê ya ji 5 hezar leşkeran pêk tê ava bikin. YE daxwaza Ûkraynayê ya ji bo yekîneyên leşkerî red kir Li Ûkraynayê ku piştîp eymana Mînsk a meha Sibatê ji nû ve rîska pevçûnan xwe da der, hikûmet ji Yekîtiya Ewropayê (YE) desteka leşkerî dixwaze. Yekîtiya Ewropayê bersiveke neyînî da daxwaza hikûmeta Ûkraynayê ya daxwaza şandina yekîneyên leşkerî kiribû. Serokê Konseya YE Donald Tûsk anî ziman ku ew ê nikaribin bersiva erênî bidin daxwaza Ûkraynayê. Donald Tûsk diyar kir ku di berdêla alîkariya ji bo Ûkraynayê de divê hin reform werin kirin. Ev tespît hatin kirin: “Amerîkayî di hilbijartin, azadiya fikr û ramanê de, dibin xwedî gelek derfetên pergala demokratîk. Bi vê re, li gorî nêrîna me, ger pêvajoya nêrîna siyasî di bin kontrola derdora kar de be, wê demê îdiaya civakek demokratîk a Amerîkayê di bin tehdîdê ye. bêkaran sînorê 3,5 mîlyon derbas kir. Hejmara kesên ji Gulana 2012’an dema hatina ser desthilatdariyê ya François Hollande û Partiya Sosyalîst bêkar in, bi 615 hezarî zêde bû. Sekreterê Giştî yê NATO Jens Stoltenberg di daxuyaniya xwe ya nivîskî de got, “NATO armanc dike ku efektên hêza mudaxeleya bilez ji 13 hezarî derxe 30 hezarî.” Tûsk ê bi Serokkomarê Ûkraynayê Petro Poroşenko re hevdîtin kir got, “Haya me ji bendewariyên Ûkraynayê heye, lê belê ne pêkane ku mîsyoneke leşkerî were şandin.” Tûsk anî ziman ku ji ber krîza li Ûkraynayê ew ê alîkariya însanî bikin. Encam wiha ye: Hikûmet dixwaze bila komarîst be, dixwaze bila demokrat be, koma duyem, yanî tercîhên dewlemendan dişopînin. Bêkariya li Fransayê rekor şikand Tifaqa Atlantîk NATO ya li gelek deverên cîhanê şerên aşkera û veşartî bi rê ve dibe, wê efektên hêzên mudaxeleya bilez zêde bike. jarê agahî parve kir. Li kampa Yermûkê pevçûna rejîm û DAIŞ’ê Li kampa penaberên Fîlîstînî Yermûkê, di navbera rejîma Baasê û çeteyên DAIŞ’ê de pevçûnên dijwar diqewimin. Li gelek herêmên paytexta dewleta Sûriyeyê Şamê jî pevçûnên dijwar diqewimin. NATO hêza mudaxeleya bilez zêde dike jwendiyên elît û bazirganî yên aboriyê temsîl dikin, li ser polîtîkayên hikûmetê bi bandorin. Bandora saziyên civaka sivîl jî gelek kêmin. Hat gotin ku hikûmeta Amerîkayê pir kêm li gor tercîhên gel biryarê digirin. çend rojên mehê û nîvrojê dixebitin li vê hejmarê tê zêdekirin, hejmara bêkariyê bi 28 hezarî zêde bû. Hejmara giştî ya bêkarên di kategoriyên A, B û C de gihîşt 5,3 mîlyonî. Nîşaneyên aborî destnîşan dikin ku mezinbûna Fransayê di nava vê salê de wê bi rêjeya ji sedî 1 be û ji bo bêkarî kêm bibe pêwîstî bi mezinbûneke ji sedî 1,5 heye. Di navbera artêşa Ûkraynayê û komên Rûs ên ji bo serxwebûna herêma Donbass a li rojhilatê welêt de têdikoş in, pevçûnan dîsa destpê kirin. Pevçûnên li nêzî bajarokê Şîrokîn ê li nêzî bajarê Marîûpol ku xwedî girîngiyeke stratejîk e destpê kirin, dewam dikin. Di pevçûnên li gelemperiya welêt ên nava salekê de heta niha 6 hezar kesî jiyana xwe ji dest dan. Ji bo bidawîkirina pevçûnan, di encama hevdîtinan de li Mînskê di meha Sibatê de peymanek hatibû morkirin. ÇARŞEM, 29 AVRÊL 2015 4 Ji bo Roboskî ev 41 meh e daxwaza edaletê heye, lê edalet tine Li ser komkujiya Roboskî 41 meh derbas bû. Malbatên Roboskî di meha 41. de dîsa daxwaza darizandina berpirsyarên komkujiyê kirin. Ji bo 34 welatiyên gundê Roboskî yê navçeya Qilabanê ya Şirnexê yên ji aliyê balafirên artêşa Tirk ve hatin qetilkirin di 28’ê her mehê de malbatên Roboskî tên cem hev û daxwaza edaletê dikin. Di meha 41. de malbatan careke din daxwaza edaletê kirin. Malbat li ber Walîtiya Şirnexê hatin cem hev. Namzetên HDP’ê yên Şirnexê û nûnerên saziyan piştgirî dan malbatan. Di çalakiyê de Ser- okê Komeleya Roboskî- Derê Velî Encu li ser navê malbatan daxuyanî da û anî ziman ku li ser komkujiyê re re 41 meh derbas bûye. Li cihê ku wê dewlet kiryaran bidarizîne, ên li edaletê digerin hewl dide biçewisîne. Encu bertek nîşanî daxuyaniya Waliyê Şirnexê Alî Îhsan Su ya “Hêstiran xwebixwe întixar kir” da û wiha got: “Ên ku dibêjin hêstiran xwebixwe întixar kiriye divê em bi wan bikenin. Têkîldarî qetlîamên tên jiyîn û mirinan daxuyaniyên zarokane tên, gotineke me ya em bibêjin nemaye êdî. Piştî van daxuyaniyan em tİ hewldanên ji bo aştiyê tên dayîn jidil nabînin.” Çalakî bi dirûşma «Dewleta qatil Wê hesab bide» bi dawî bû. PYD ji bo Cinêv 3 hatiye vexwendin Doza Hrant Dînk hat taloqkirin Nûnera Rêveberiya Xweseriya Demokratîk a Ewropa Sînem Mihemed diyar kir ku PYD’ê ji bo tevlîbûna amadekariyên konferansa Cinêv 3 hatiye vexwednin. Nûnera Rêveberiya Xweseriya Demokratîk Sînem Mihemed diyar kir ku komîteya Amadekar a konferansa Cinêv 3 ku dê di maha Gulanê de li Siwêsreyê bê lidarxistin, bi awayekî fermî PYD’ê vexwendiye ku tevlî amadekariyan bibe. Sînem Mihemed, destnîşan kir ku tê payîn nûnerên TEVDEM’ê jî beşdarî civînê bibin. Mihemed, destnîşan kir ku hejmarek partiyên siyasî û rêxistinên opozsiyona Sûriyê, her wiha gelek rêxistinên civakî yên sivîl jî ji bo 5’emîn rûniştina doza têkildarî cînayeta Gerînendeyê Giştî yê Weşanê yê Rojnameya Agosê Hrant Dînk hate dîtin û doz taloqî 3’yê îlonê hate kirin. beşdarbûna konferansê hatine vexwendin. Çav li rêye ku konferansa Cinêv 3 di meha gulanê de li bajarê Cinêv yê Siwîsreyê bê lidarxistin. Konferansa Cinêvî 2 ya di derbarê aloziya Sûriyê de di 15’ê sibara 2014’an de hatibû lidarxistin û bê dem bê nîşandan hatibû gotin ku dê konferansa Cinêvî 3 bê lidarxistin. ÎHD: Li Agirî têkildarî hilbijartinan provokasyoneke bi xwîn hat plankirin Şaxa ÎHD’ê ya Agirî der barê provokasyona dewletê ya 11’ê Nîsanê li Çiyayê Tendurekê Agirî rapora xwe aşkera kir. Di raporê de wiha hat gotin: “Daneyên têkildarî bûyerê, nîşan didin ku provokasyoneke bi xwîn a têkildarî hilbijarinên 2015’an e.” Heyeta ÎHD’ê aşkera kir ku rayedarên leşkerî lêkolîna wan asteng kiriye. ‘JENDERME BI GULEYÊN RASTÎ ÊRÎŞÎ GIRSEYÊ KIR’ Heyetê di raporê de çavdêriyên xwe wiha diyar kir: “Wesayîtên zirxî yên sewqiyat dikirin, paşê careke din hatin gund, dema sewqiyateke nû dikir, bi armanca mudaxeleyî gelê sivîl bikin hate dîtin ku yekîneyên nû yên jenderme hatin sewqkirin. Benda leşkerî ji nîvê gund veguhastin ketina gund. Saet nêzî 18.00’an, yekemîn koma mertalên zindî ya çû qada pevçûnê, ketin gundê Boyalan. Mertalên zindî yên ketin gund ji aliyekî ve ku dihatin lêpirsînkirin li aliyekî jî binçavkirinan destpê kir. Dema me xwest em mudaxeleyî binçavkirina du ciwanan bikin, yekîneyên jendermeyan bi bombeyên gazê, guleyên plastîk û guleyên rastî mudaxeleyî girseyê kirin. Di encama mudaxeleyê de aktîvîstên mafê mirovan jî di nav de bombeyên gazê û guleyên plastîk avêtin nav girseyê. Girseya sîvîl a ji mudaxeleyê reviya, di nav gund de belav bû. Di vê navberê de hat dîtin ku bombeyên gazê li gelek malan ketin. Hinek jinan zarok wergirtin û ji malan reviyan.” Di raporê de gotinên welatiyên ji herêma pevçûnê vegeriyan wiha hat diyarkirin: “Hevserokê berê yê HDP’a Giyadîn Cezmî Bûdak ê ji bo amadekariyên festîvalê çû herêma pevçûnê ji aliyê yekîneyên leşkerî ve hat kuştin, nûnerê MEYADER Cenap Îlboğa birîndar bû. Ji ber demeke dirêj li herêma pevçûnê mabû pir xwîn winda kiribû. 8 leşker birîndar bûn. Bi Cenap Îlboga yê birîndar re ji herêma pevçûnê hatin wergirtin û li herêma pevçûnê hê gelek sîvîl hene.” ‘PROVOKASYONEKE BI XWÎN’ Heyeta ÎHD’ê ev tespît ragihand: “Vegotinên sîvîlên destpêkê gihiştin herêma pevçûnê û hin kesên em bi wan re axivîn û dîsa dîmenên di medyayê de hatin weşandin (alîkariya ji leşkeran re, wergirtina leşkeran ji aliyê sîvîlan, pêşiya Nexweşxaneya Dewletê ya Agirî, dîmenê êrîşa li hemberî Cenab Îlboga) hevdu piştrast dikin. Dîsa eger hevdîtinên di navbera Efkan Ala û Waliyê Agirî Mûsa Işin ên ketin medyayê rast bin, vegotinên rû bi rû yên şahidan, rûyê rast ê bûyerê derxistiye holê. Daneyên têkildarî bûyerê, nîşan didin ku provokasyoneke bi xwîn a têkildarî hilbijarinên 2015’an e.” 5’emîn rûniştina doza têkildarî qetilkirina Gerînendeyê Giştî yê Weşanê yê Rojnameya Agosê li 5’emîn Dadgeha Cezayên Giran a Stenbolê pêk hat. Bersûc tevlî rûniştinê nebûn û di rûniştinê de parêzerên malbata Dînk amade bûn. Hevserên Hrant û Namzeta HDP’ê ya Herêma Duyemîn a Stenbolê Fîlîz Kerestecîoglu tevlî rûniştinê bûn. Serokê Baroya Amedê Tahîr Elçî di rûniştinê de parastin kir û diyar kir ku piştî Dadgeha Bilind doz betal kir ji bo delîlên nû bên dîtin û lêpirsîn bê kirin rewş guncav e û wiha got: “Em dibêjin di bûyerê de rêxistineke çek- dar heye. Em li bendê ne ku Dozgerê Komarê li gorî vê yêkê delîlan kom bikin û lêpirsînê bi encam bikin.” Piştî parastinên parêzeran heyeta dadgehê biryara “dadeh ji biryare berê vegere û di nava biryarekî din bide nîn e” da û rûniştin taloqî 3’yê Îlona 2015’an hate kirin. Berî rûniştinê hevalên Dînk li ber edliyeyê daxuyanî dan çapemeniyê. Di daxuyaniyê de pankarta bi zimanê Ermenî, Kurdî û Tirkî ya “Em hemû Hrant in em hemû Ermenî ne” hate vekirin û dirûşma “Qatil dewlet dê hesabê bide” hat berzkirin. Li ser navê hevalên Dînk Fîgen Şakaci daxuyanî xwend û wiha got: “Em hevalên Hrant Dînk xwîndariyê pêk naynin û birînên nû vebikin pêk naynin. Katilên Dînk tên veşartin. Em dê nobeta xwe ya dadê bidomînin. Em bang li hemû kesên xwedî wijdan dikin ku nobeta edaletê bigirin.” Qanûna muzeya Kobanê amade dibe Meclîsa Zagonsaz a Kobanê li ser mijara cihên ku dê bibin muze û qanûna ji bo dayîna berdêlan civînek lidar xist. Di civînê de cihên ku beriya niha biryar hatibû dayîn wekî mûze bêne diyarkirin, hatin nîqaşkirin û mezinahiya wan hate diyarkirin. Di civînê de cihên ku dê bibin muze wekî 80 hektar erd ku bi hezaran mal û avahî di nav de hene, hate destnîşankirin. Qanûna berdêlê tê amadekirin Di dawiya nîqaşan de biryar hate dayîn ku ji bo welatî mexdûr nebin, qanûnek bê derxistin û li gorî tespîtên dê bên kirin, berdêla cihên di nava muzeyê de dimînin, bê dayîn. Der barê mijarê de Serokê Desteya Rêveberiyên Herêmî û Şaredariyan a Kobanê Mistefa Ebdê got, “Em ê ji bo berdêla xanî û avahiyên dikevin cihê muzeyê kar bikin. Ji bo vê mijarê pêwîstî bi yasayekê heye, em wekî desteya vê mijarê nîqaş dikin ku em yasayekê destnîşan bikin û hemû kes li gorî wê yasayê heqê xwe bigire. Ji bo vê mijarê, em ê wekî gava destpêkê komîteyeke lêkolînê amade bikin, da ku hejmara xanî û avahiyan destnîşan bike.ˮ Li herêma hatiye destnîşankirin de avahiyên gelek sazî û dezgehan jî hene. Hinek ji van saziyan wiha ne: Dibistanên Sewra, Basil û Dibistana Rîfiyê, qesra hikûmetê, navenda qeydkirina nasnameyan, navenda Asayîşa Giştî û ya Jinan, avahiya xizmetan, avahiya ceyranê, navenda jinan, navenda Saziya Zimanê Kurdî, navenda Tevgera Ciwanên Şoreşger (Tevgere Ciwanên Demokratîk ên Rojava), avahiya TEV-DEM, navenda PYD, şaredariya Gel a Kobanê, navenda PDKS û avahiya berê ya Desteya Bilind a Kurd. ÇARŞEM, 29 AVRÊL 2015 3 Berdewama nûçeya rûpelê pêşîn Kişanak da zanîn ku ew hatine qonaxeke gelekî krîtîk û got, “Li Tirkiyeyê bi ragihandina rejîma otorîter re wê desthilatdariya qesrê dewam bike û Kurd, Ermenî, Çerkez, Elewî, jin û mêr em ê hemû bi hev re perîşan bibin. Divê em bi dengê xwe re li dijî vê rêveçûnê derkevin. Yekane hêza vê rêveçûnê bisekinîne jî HDP ye.” Kişanak bang li hemû gelan bi taybetî jî jin û Elewiyan kir ku vê hilbijartinê weke hilbijartina çarenûsa xwe bibînin û bi vî rengî helwestê nîşan bidin. ‘EV HILBIJARTIN DIKARE BIBE PÊNGAVEK JI BO ROJHILAT NAVÎN’ Kişanak bibîr xist ku Rojhilata Navîn veguheriye gola xwînê, mirov ji cih û warên xwe bûne û got, “Em dikarin vê lîstikê xera bikin. Ji bo xerakirina vê lîstikê jî divê em xwedî li felsefeya jiyana azad derkevin. Derdê me ne çûyîna parlamentê ye; eger derdê me ev bûya, em ê bi parlamenterên serbixwe tevlî hilbijartinê bibûna. Lê belê me ya zehmet tercîh kir. Ji bo azadiya gelên xwe em têdikoş in.” Kişanak anî ziman ku baweriya wan ji jiyana bi hev re ya gelan a hurmetê nîşanî maf û hiqûqa hev didin, tê û got, “Divê em vê bi ser bixînin. Eger em bi ser nexînin ev kaosa li Rojhilata Navîn dikare me jî dîl bigire. Lewma ev hilbijartin ne tenê ji bo Tirkiyeyê ji bo tevahiya Rojhilata Navîn dikare bibe mînak. Serketina şoreşa Rojava wê di hilbijartinên 7’ê Hezîranê de careke din iîspat bibe û ji Rojhilata Navîn re bibe model.” ‘BI NASNAMEYA XWE YA ELEWÎ RE BI SALAN DI NAVA VÊ TÊKOŞÎNÊ DE MIN CIH GIRT’ Kişanak da xuyakirin ku wê bi nasnameya Elewî bi salan di nava vê têkoşînê de cih girtiye û got, “Nasnameya min a Elewî ti carî li paş nema. Lê belê ez ti carî ji îdîaya xwe ya azadiyê jî venegeriyam. Divê em karibin herduyan bi hev re bimeşînin.” Di mîtîngê de her wiha nûnerê Kofederasyona Yekîtiya Elewiyên li Ewropayê Zeynel Ozen, koordînasyona hilbijartinê ya HDP’ê ya Brîtanyayê, nûnerên jin û ciwanan axaftin kirin û banga tevlîbûna li hilbijartinan kirin. Ozkan Orman, Koma Sersî, Çîgdem Aslan û Koma Zelal jî di mîtîngê de derketin ser dikê û berhemên xwe pêşkêş kirin Bi Hezaran Welatî Jibo Armagan Li Hev Kom Bûn Roja Yekşemê bi hezaran welatiyên Kurdistanî û Tirkiye li pêşiya nexweşxaneya North Middlesex kombûn û sersariya nexweşxaneyê ya bûyî sedema mirina Armaganê 3 salî şermezar kirin. Dê û bavê Armagan jî tevlî çalakiyê bûn û anîn ziman ku qîmetê kurê wan ê 3 salî di cave nexweşxaneyê de ewqasî hindik bû û lewma jî bi awayekî ciddî li ser sekinîn û bûn sedema mirina kurê wan. Bi banga Yekîtiya Hêza Demokratîk ya Brîtanya bi hezaran welatî li pêşiya nexweşxaneya North Middlesex kombûn û mirina Armagan Denlî şermezar kirin. Armaganê sê salî 19´ê Nîsanê li nexweşxaneyê jiyana xwe ji dest dabû û malbatê îddîa kiribû ku kurê wan ji sersariya nexweşxaneyê miriye. Nexweşxaneyê ji rojnameya me re ragihand ku hîna lêpirsîn berdewam dike, lê li gorî agahiyên di destên wan de, di derman kirina Armagan de doxtoran berpirsiyariyên xwe anîne cîh. Di dema çalakiyê de dê û bavê Armagan, Yucel û Fatoş Denlî tevî heyetekê bi berpirsên nexweşxaneyê re hevdîtinek pêkanîn. Di hevdîtinê de malbatê ji rayedarên nexweşxaneyê xwest ku lêpirsîneke bêalî were kirin û di nav komîsyona lêpirsînê de doxtorên bêalî jî hebin. Li gorî biryara ku hatî standin Dr Ali Demirbag jî dê di nav komîsyonê de cih bigire. Armagan Denlî 18´ê Nîsanê bi sedema agirê wî bilind bûbû rakiribûn nexweşxaneyê û paşê hatibû tabûrcî kirin. Êvarî dîsa agirê wî bilind dibe û dîsa bi ambûlansê radikin nexweşxaneyê lê êdî jibo Armagan pir dereng e. Paşê hat zanîn ku sedema mirina Armagan nexweşiya Menenjît e. Ger ku roja Şemiyê tehlîl hatiba kirin dibe ku encam cûda bane. ÇARŞEM, 29 AVRÊL 2015 2 Xaçepirs Bersiva Hefteya Borî PÊKENOK Çi ji te re binivîsînim? Birîn li pey birînê Êş li pey êşê Dil di kefenekî spî de Xewn li ser darbestê Nalîna xwînê Binefşên kuştî Rîhanên zuha Û destên te yên ku dixwazim aniha, Bi ser wan de bibarim!! Ehmed Huseynî Apê Musa Li Dadgehê ye Apê Musa gelek caran ketiye Dadger ji Apê Musa dipirse; Apê Musa wiha bersiva dadgehan û derketiye pêşiya “Musa Anter, tu cûdaxwazî?, Dadger dide; dadgeran. Carekê dîsa Apê Dozger dibêje k utu dixwazî “Dadger beg!, Ma qey welat Musa bi sucdariya ku dixwaze welat parçe bikî. Kat u dibêjî xiyar e, ez ê parçe bikim?” “Tirkiye parçe bike” derdikeve çi?” dadgehê. Rupel 5 Ji 2004´an Ve 12 Hezar Erdhej, 600 Hezar Kes Mirin Rupel 7 Di Dîrokê De Dahênerê Ewil Endezyarê Kurd Îsmaîl Ebûl Iz El-Cezerî Rupel 9 telgraf.co.uk ROJNAMEYA HEFTEYÎ Çarşem, 29/04/2015 Hêjmar Ji UNESCO Banga Parastina Mîrasên Dîrokî 466 ‘Ev Hilbijartin Ne Hilbijartineke Ji Rêzê Ye’ Hevşaredara bajarê mezin ya Amedê Gulten Kişanak di axaftina xwe ya li mîtînga li Lee Valley Athletic Centre ya Londonê de diyar kir ku hilbijartinên 7’ê Hezîranê ne hilbijartineke ji rêzê ye û destnîşan kir ku qîmetê dengekî bi tenê jî gelekî zêde ye. Koordînasyona Hilbijartinê ya HDP’ê ya Brîtanyayê, roja Yekşemê li Lee Valley Athletic Centre ya Londonê bi beşdariya Hevşaredara Bajarê Mezin a Amedê Gultan Kişanak û nûnerê Konfederasyona Elewiyên Ewropa Zeynel Ozen û girseyeke qelebalix mîtîngek organîze kir. Kişanak bi silavkirina gel dest bi axaftina xwe kir û got, “Di van hilbijartinan de hûnê bi dengê xwe re rêveçûna welatê me diyar bikin.” Kişanak anî ziman ku di vê hiblijartinê re wê rê û rêbazên rêveberiya welêt were diyarkirin û got, “Ev hilbijartin hilbijartineke ji rêzê nîne. Xemsariya rojekê dikare bibe wesîleya rêveçûna nebaş a pêşeroja me. Lewma her dengek gelekî bi qîmet e.” Bi Hezaran Welatî Jibo Armagan Li Hev Kom Bûn Kişanak di dewama axaftina xwe de got, “Em bi gelan re, li gel hev, di meşa azadî û biratiyê de ber bi rêwîtiya serketinê ve dimeşin. 7’ê Hezîranê wê bibe mîladê vê. Dema di êvara 7’ê Hezîranê de sindoq vebûn, wê Elewî, jin, ciwan, karker, kedkar, Tirk, Kurd, hemû gel û baweriyên li vê xakê qezenç bikin.” Roja Yekşemê bi hezaran welatiyên Kurdistanî û Tirkiye li pêşiya nexweşxaneya North Middlesex kombûn û sersariya nexweşxaneyê ya bûyî sedema mirina Armaganê 3 salî şermezar kirin. Dê û bavê Armagan jî tevlî çalakiyê bûn û anîn ziman ku qîmetê kurê wan ê 3 salî di çavê nexweşxaneyê de ewqasî hindik bû û lewma jî bi awayekî ciddî li ser sekinîn û bûn sedema mirina kurê wan. Berdewama nûçeyê di rûpelê 3´yan de ye Berdewama nûçeyê di rûpelê 3´yan de ye ‘HEMÛ NASNAME Û BAWERÎ WÊ QEZENÇ BIKIN’