Bu Seçim Herhangi Bir Seçim Değil

Transkript

Bu Seçim Herhangi Bir Seçim Değil
‘Annem Tek Kelime Türkçe Bilmiyordu, Torunu Tek
Kelime Kürtçe
Anlamıyor’
Sayfa 2
7 Mayıs’ta Yapılacak
Genel Seçimler ve
Partilerin Seçim
Vaatlerinden Ana
Başlıklar
Akdeniz’de Üst
Üste Yaşanan
Mülteci Katliamına
Londra’dan Tepki
Sayfa 5
Sayfa 14
telgraf.co.uk
Carşamba,
29/04/2015
Sayı
HAFTALIK HABER GAZETESİ
466
‘Bu Seçim Herhangi
Bir Seçim Değil’
Bir yandan Britanya seçimleri, bir yandan
da Türkiye seçimlerine sayılı günler
kalırken her iki seçim için çalışmalar
hızla devam ediyor. Türkiye’de yapılacak
7 Haziran seçimleri için Britanya’da 30-31
Mayıs tarihlerinde sandık başına gidecek
olan Türkiye vatandaşlarına dönük
çalışmalarına yoğun bir şekilde devam
eden HDP Britanya seçim koordinasyonu
Londra’da bir miting düzenledi.
HDP Britanya Koordinasyonu’nun Pazar günü Londra
Lee Valley Athletic Centre’da düzenlemiş olduğu
mitinge Amed Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Gülten
Kışanak ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu
temsilcisi Zeynel Ozen katıldı. Mitingte bir konuşma
yapan Amed Büyükşehir belediye eşbaşkanı Gülten
Kışanak 7 Haziran seçimlerinin herhangi bir seçim
olmadığını ve tek bir oyun bile çok kıymetli olduğunu
ifade ederek seçimlere katılım çağrısı yaptı.
“Bu seçimlerde de oylarınızla ülkemizin gidişatına sizler
yön vereceksiniz” diyen Kışanak şöyle konuştu; “Artık
çok kritik bir aşamaya geldik. Türkiye’de otoriter rejim
diktatörlüğünü ilan ederek ya sarayında saltanatını
sürecek ve Kürt, Ermeni, Çerkez, Alevi, kadın ve
erkek hep beraber perişan olacağız, yada bu gidişata
oylarımız ile hayır diyeceğiz. Bu gidişata dur diyecek tek
bir güç var o da HDP’dir.”
Avrupa Aleviler Birliği Konfederasyonu temsilcisi Zeynel
Özen ise yaptığı konuşmasında, Alevi örgütlerinin
artık çok güçlü konumlara geldiğini ve bu gücün temsil
edilebilmesi için HDP ile seçim ittifakı yapmayı uygun
gördüklerini açıkladı.
‘Onların Gözünde
Oğlumun Hayatı
Bu Kadar Ucuzdu’
Mitingte HDP Britanya seçim koordinasyonunda yer
alan kurumların temsilcileri de sahneye çıkarak halkı
selamladı.
Geçtiğimiz Pazar günü North Middlesex Üniversite
hastanesinde yaşamını yitiren Armağan Denli için Cumartesi
günü hastane önünde toplanan binlerce kişi ihmal sonucu
ölümlere son dedi. Eyleme katılan ve ayakta durmakta
zorlanan anne Fatoş Denli, doktorların sadece tahminde
bulunarak su çiçeği teşhisi koyup kendilerini eve gönderdiğini
ve onların gözünde oğlunun hayatının bu kadar ucuz olduğunu
belirterek hastaneye tepki gösterdi.
Haberin devamı sayfa 8-9’da
Haberin devamı sayfa 12’de
ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015
2
‘Annem Tek Kelime Türkçe Bilmiyordu,
Torunu Tek Kelime Kürtçe Anlamıyor’
Elbistanlılar dayanışma derneğinde Cumartesi
günü yapılan ‘Maraş Kürtçesi’ konulu panelde
konuşan Mazlum Doğan, Cumhuriyet döneminin
en büyük mağdurunun Maraş Kürtçesi olduğunu
belirterek 20 yıl içerisinde büyük bir asimilasyon
yaşandığını belirtti. Konuyla ilgili bir örnek
te veren Doğan, Annesinin tek kelime Türkçe
bilmediğini ve Torunun da şuan tek kelime
Kürtçe bilmediğini söyleyerek yaşanan trajedinin
boyutlarını gösterdi.
Kürtçe üzerine çalışmalar
yürüten ve aslen Elbistanlı
olan Mazlum Doğan, El-Com
binasında düzenlenen panelde
Maraş Kürtçesi ile ilgili önemli
değerlendirmelerde
bulundu.
Cumhuriyet döneminin en büyük
mağdurunun Maraş Kürtçesi
olduğunu belirten Mazlum Doğan
şunları belirtti; ‘‘İnsanlar bir
şekilde Aleviliklerini korudular
ama Kürtçelerine bir yara, bir
çıban gibi yaklaştılar. Ama Aleviliklerini evlerinde gururla bir
mücevher gibi taşıdılar. Bu açıdan
Cumhuriyet döneminin en büyük
mağduru Kürtçe, özelde de Maraş
Kürtçesi.’’
CUMHURİYET İLE
BERABER İNKAR
POLİTİKASI BAŞLADI
Osmanlı döneminde, Kürtçe
ile ilgili yargıların, Cumhuriyet
dönemine hiç benzemediğini belirten Doğan, Şemseddin Sami
adlı dilbilimcinin kitaplarında
Kürtçe ile ilgili yazdıklarını
anlattı. Doğan; ‘‘ Şemseddi Sami
Türkiye’de dil biliminin kurucusu olarak bilinir, 8-9 lisan bilir.
Kitabında Kürtçe’ye bir değer veriyor. Kürtçe doğal bir dil olduğu
için dil bilimcilerin gözünde daha
değerli ve önemli oluyor. Cumhuriyet dönemine geldiğimiz zaman bu yargı değişiyor. Artık
Kürtçe melez, bozma bir dil,
hatta Türkçenin bir lehçesi, dağ
Türkçesi olarak adlandırılıyor. Bu
yaklaşım Türkiye’deki sol cenahta
bulunan yazar ve aydınlarda var.
Bir sürü solcu olarak bilinen dil
bilimci kitaplarında Kürtçe’den
bahsedilmemektedir. Hatta pro-
fesör Ahmet Burhan Kürtçenin
164 kelimeden oluştuğunu söyleyip bozma, Farsçanın bir lehçesi
olduğunu dahi söylemiştir.
MARAŞLILAR
KÜRTÇELERİNDEN
UTANMAYA BAŞLADI
Bu
sistematik
politikalar
Maraş’taki Kürtleri de etkiledi.
Dolayısıyla bu insanların dillerine bakışı, dillerini algılayışı daha
çok Kürtçe köylülükle gericilikle
özdeşleştirildi. Dolayısıyla insanlar yavaş yavaş Kürtçe ‘den
utanır oldu. Kürtçeyi konuşmak
onlar için köylülük oldu. Mesela ben üniversiteye gittiğim
yıllarda, köye geldiğimde insanlar bana ‘Üniversiteye gidiyor ama Kürtçe konuşuyor’ gibi
alaycı yaklaşırlardı. İnsanlar
doktora gittiği zaman, doktor
onlarla Kürtçe konuştuğu zaman ‘oo doktor bizlen Kürtçe
konuştu’ diye küçümserlerdi.
Çünkü Kürtçe konuşmak köylülüktür algısı hakimdi. Dolayısıyla
insanlar köklerinden dillerinden
utanır oldular. Bu politika öyle
derin bir politika ki insanlarımız
Avrupa’ya geldiler, Avrupa’da
da dahi aynı devam etti. Yasak
olmamasına rağmen, insanlar daha
da politikleşmelerine rağmen bu
yaklaşım değişmedi, ve dillerinden utanmaya devam ettiler.
Maraşlı Kürtler önce Türkçe
bilmedikleri için bir travma
yaşadılar, Sonra diğer Kürtler
ile iletişime geçtiklerinde kendi
Kürtçeleriyle
konuşamadıkları
için, ya da onların Kürtçesi küçük
görüldüğü için yine bir travma
geçirdiler. Bu açıdan bakıldığında
Maraş Kürtlerinin, Kürtçesinin
hali tam bir trajedi.
BİZİM KÜRTÇEMİZ GERÇEK KÜRTÇE DEĞİL
YANILGISI
Şöylesi bir yanılgıda var. En
aydın okumuş Maraşlı bile, ‘bizim
Kürtçemiz gerçek kürtçe değil,
Kürtçemiz bozuk bir kürtçe’.
Gerçek kürtçe diye bir şey yok.
Bu göreceli birşey. Gerçek kürtçe
arayışı yumuşak bir faşizmin
göstergesi.
Maraş
Kürtçesi bugün Hakkari ile beraber
Kürtçenin en orjinal formlarını
taşıyan Kürtçedir. Bu boyutuyla
yaklaşırsak Maraş Kürtçesi Mardin, Amed, Kars gibi bölgelerinkinden daha orjinaldir. Arap-İslam
etkisi olmadığı için biraz daha
arkaik kalmış.
BUNA DİLSEL
ÖTENAZİ DİYORUM
Bu inkar durumuna ben dilsel ötenazi diyorum. Devletin
politikaları sonucu insanlarımız
öyle bir dillerinden utandılar ki
dilleri ölsün istediler. Öyle bir
nefret oluştu ki, Kürtçe konuşan
insanlar dışlanır oldu, küçümsenir oldu. Alay konusu oldu.
Ben bunları söylerken Maraşlı
Kürtleri suçlamıyorum tabi ki,
tartışmasız bunun tek sorumlusu
devlettir. Ama sonuçları itibariyle
düşünürsek, Maraşlı Kürtler dilsel
bir ötenazi yaşamak istediler ve
dillerini unutmak istediler.
20 YILDA ASİMİLE OLDUK
Şuan
Maraş
Kürtçesine
baktığımız zaman tam dibe
vurduğu bir nokta. İnsanlar diller-
ini sahiplenmiyorlar, şuan deliler
ve yaşlılar dışında kimse Kürtçe
konuşmuyor.
Yurtdışındakiler
de buna dahildir. 500 yıl önce
buradan, Dersim’den Horasana
gitmiş Kürtler var, bu insanlar
500 yıldır dillerini koruyorlar.
Aynı bizim Maraş Kürtçesini
konuşuyorlar. Ama biz 20 yılda
asimile olduk. Benim Annem 20
yıl önce Türkçe bilmiyordu, Torunu bugün Kürtçe anlamıyor. Bu
inanılmaz bir trajedi. 20 yılda ne
değişti. Bu 20 yıl politikleşmenin
en çok arttığı dönem. Bunun dünyada başka bir örneği yok.
Doğan verdiği onlarca örnekle
Maraş
yöresinde
konuşulan
Kürtçenin ne kadar zengin bir
içeriğe sahip olduğunu anlattı.
Panelin ikinci bölümünde
yapılan soru-cevap kısmından
sonra panel sona erdi.
HAFTALIK HABER GAZETESI • ROJNAMEYA NÛÇEYAN A HEFTANE
Editör Alaettin Sinayiç
Grafiker Yüksel Adıgüzel
Muhabirler Esra Türk • Erem Kansoy • Yasemin Kazan
Reklam Dilek Bozkurt - 0743 836 9969
[email protected]
[email protected]
[email protected]
[email protected] - [email protected]
Soru ve görüşleriniz: [email protected]
Adres: Tel News Ltd. 33 Dalston Lane, London, E8 3DF
Telefon: 0207 9230 838 - 0742 9481 490
Web: www.telgraf.co.uk
ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015
3
ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015
4
Kırkısraklılar Derneğinde Ermeni Soykırımı Paneli
Kırkısraklılar Dayanışma Merkezi Yüzüncü Yılında
Ermeni Soykırımı ile ilgili bir panel düzenledi.
Dinleyicilerin ilgi ile izlediği panele konuşmacı
olarak Dr. Tözün İsa ve yazar Ahmet Güven katıldı.
binin üzerinde Ermeni katletmiştir. O
dönem Osmanlı Alevilere’ de baskı ve
katliam yapmış, bir çok yerde olduğu
gibi 1895 yılında Kürecik’in Tümükler
köyünde kırktan fazla Kürt Alevi
katledilmiştir››
İlk sunumu yapan Ahmet Güven
Ermeni ve Alevi ilişkileri üzerinde
durdu ve iki toplum arasında sağlam
bir dostluğun olduğunu belirtti. Bu
ilişkinin öncelikle aydınlanma ile ilgili
olduğunu, ikincisinin 1915›de Ermeni
soykırımı yapıldığında çoğu yerde
Alevilerin Ermenilere sahip çıktığını
belirten Güven şunları söyledi;
Ermeni soykırımın 1894 yılında 2.
Abdülhamit dönenimde başlatıldığını
ve 1915 yılında İttihatçılar tarafında
tamamlandığını belirten Güven;
‘’Ermeniler
Osmanlıda
aydınlanmanın öncüsüydüler. Aleviler
de aydınlanmanın temel gücüydüler.
Ancak Osmanlı tarihi boyunca
katliamlara ve baskılara maruz
kalan Aleviler dağlara sığınmışlardı.
Dolayısıyla aydınlanma düşünsel
bazdaydı, ekonomik güçleri yoktu.
Ermeniler ise ekonomik olarak
güçlüydüler. Çok iyi eğitim alan
Ermeni gençleri sayesinde Osmanlı’da
halklar batının değerleri olan
eşitlik, özgürlük ve demokrasi gibi
aydınlanmacı düşüncelerle tanıştılar.
2. Abdülhamit aydınlanmaya karşı
bir despot olarak Ermenilere yönelmiş
ve 1894-1896 yılları arasında yüz
‘’1915 yılında Ermenilere soykırım
yapıldığında, çoğu yerde Alevilerin
hayatlarını riske atarak Ermenilere
sahip çıkmışlardır. Alevilerin içinde
kalan Ermeniler kimliklerini korumuş,
ancak müslümanların içinde kalan
Ermeni çocukları Türkleştirilmiş ve
Müslümanlaştırlmıştır.’’ dedi.
Panelistlerden Dr.Tözün İsa ise
bir eğitimci olarak her disiplinde
olduğu gibi tarihsel süreçteki
olaylarında objektif olarak gelecek
kuşaklara taşınması açısından önemli
olduğu; ve özellikle toplumların
demokratikleşme süreçlerinde bunun
çok önemli olduğuna vurgu yaptı.
Ayrıca olayların -jenosid mi
değil mi -politik ve polarize edilme
tartışmalarının
dışına
çıkması
açısından çeşitli boyutlardan ve
birbirine bağlantılı olayların bir
sonucu olduğu gerçeğini göstermek
açısından önemine vurgu yaptı ve
bu olayları özetle şu başlıklar altında
topladı;
1. Osmanlı’nın 18. yüzyıldaki
konumu; özellikle toprak kayıpları ve
yabancılar tarafında empoze edilen
reformların uygulanmadığı
2.
Ermeniler’in
konumları
Osmanlı’da
3. Dış güçler; Almanya, Britanya,
Fransa ve Avusturya’nın rolleri
4. Abdülhamd’in ve sonra İttihat ve
Terakki’nin politikaları ve Ermenilere
uygulanan soykırım
5. Doğu illerinde demogratif
değişim, Çerkez ve Kürt aşiretlerin
Ermenilere uyguladıkları vergi sistemi,
Sultanın duyarsızlığı
6.İttihat ve Terakki’nin konumu,
birinci dünya savaşındaki hezimetleri
ve bunların Ermenilere yansıması.
Konuşmacaların
sunumlarının
ardından
yapılan
soru
cevap
bölümüyle panel bitirildi.
ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015
5
Partilerin Seçim Beyannamelerindeki Ana Maddeleri
Haftaya Perşembe günü, 7 Mayıs’ta, Birleşik Krallık vatandaşları, bir sonraki hükümeti belirlemek için sandıklara gidecek. Soldan sağa partilerin öncelikleri ve ana beyanlarını sıraladık.
TUSC
• Özelleştirmenin sonlandırılıp,
özelleştirilen hizmetlerin, sanayinin ve enerji (su, elektrik
ve gaz) hizmetlerini tekrar
kamusallaştır.
• Ücretsiz sağlık hizmetlerini
destekleyip NHS’I tamamen
kamusallaştır.
• Bütün okulları yerel hükümet
kontrolüne geri getirip üniversite harçları kaldırıp burs
ver.
• Bankaları kamusallaştır.
• Sendika karşıtı yasaları kaldır,
asgari ücereti saate £10’a
yükselt.
• Ek oda vergisini kaldır.
Yeşiller (Green Party):
• Tasarruf politikalarına son ver
ve kamu hizmetlerini tekrar
güçlendirip, böylece asgari
ücret ödeyen işler yaratmak.
özelleştirilmesini
• NHS’in
durdurmak.
• Diğer ülkelerle ortaklaşa
çalışıp küresel havanın 2
dereceden fazla yükselmesini
önlemek.
• Evlere yalıtım, yenilenebilir
elektrik üretimi ve sele karşı
güvenlik programları için 85
milyar sterlin ayırma.
• 2020 yılına kadar, 500 bin
sosyal kira konutu sunup kira
artışların önüne geçmek için
sınırlama uygulamak.
• Kara
yollarını
tekrar
kamusallaştırmak.
İşçi Parti (Labour Party)
• Bir sonraki Parlamento döneminde her sene devlet borcunu
düşürüp, bir an önce devletin
gelir ve harcamasını eşitlemek.
• Değerli mülklere uygulanacak
köşk vergisinin çoğunlukla
karşılayacağı, NHS için ek 2.5
milyar sterlin.
• 2019 yılına kadar asgari ücreti
saatte £8’ın üzerine çıkartmak.
• VAT (katma değer vergisi),
NI (ulusal sigorta vergisi) ve
düşük ve yüksek gelir vergilerine zam gelmeyecek.
• İlk okulda çocukları olan veliler için 08:00-18:00 arası çocuk
bakımı imkanları.
• 2017 yılına kadar elektrik ve
gaz faturalarını dondurup, enerji regülatörüne bu kış fatura
kesme yetkileri vermek.
Liberal Demokrat Parti
Muhafazakar Parti
• Adil bir şekilde, kesintiler ve (Conservative Party)
yüksek gelirlilerin vergilerini arttırarak devlet bütçesini
dengele.
• Gelir vergisini £12,500 kazanç üzerinden uygulamaya
başla.
• 2.5 milyar sterlin ek harcamayla anaokuldan 19 yaşına
kadar eğitim fonlarını garantileyip her sınıfta kalifiyeli
öğretmen olmasını sağla.
• NHS’e 8 milyar yatırım yapıp
ruhsal ve fiziksel sağlık için
eşit bakım sağla.
• Doğayı korumak ve iklim
değişikliğiyle mücadele etmek için beş yeni yasa.
• Devlet borcunu sil ve Parlamento döneminin sonuna
kadar devlet hazinesini artıya
çıkart.
• NHS için 2020 yılına kadar
enflasyonun üzerinde 8 milyar
sterlin ekstra yatırım.
• İngiltere’deki Housing Association
(konut
şirketi)
kiracılarına yaşadıkları evleri
satın alma hakkı.
• Haftalık 30 saat asgari ücrette
çalışanların vergi ödememeleri için yasa çıkartmak.
• Üç ve dört yaşı çocuğu olan
çalışan ebeveynlere 30 saat
ücretsiz çocuk bakımı.
• Britanya’nın AB üyeliğinin
devam edip etmemesine
ilişkin referandum.
6
ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015
---
ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015
7
Soas’ta ‘Ortadoğu’da Kürtler: Yeni
Gelişmeler ve Beklentiler’ Konferansı
Eğitim Köşesi
OKTAY
ŞAHBAZ
Urswick Ortaokulu Bilgisayar Bölüm Başkanı
PROF. HAMIT BOZARSLAN
Prof. Hamit Bozarslan SOAS’ta ana konuşmacı olarak
katıldığı ‘Ortadoğu’da Kürtler: Yeni Gelişmeler ve Beklentiler’
konferansında Ermeni Soykırımı’nın yıl dönümü olması vesilesiyle, ilk olarak 1915 yılında başlayan olayların bölgede daha sonra yaşanan gelişmelerde önemli rol oynadığını belirtti. Osmanlı
İmparatorluğunun Ermeni ve diğer Hristiyan halkları, Türk ve
İslami kimliği tehdit etmekle suçlayıp, kendisini mağdur olarak
gösterdiğini ifade ederek, bunun Holocaust da olmak üzere 21.
Yüz Yılın diğer soykırımlarında da rol oynadığını belirtti.
‘Orta Doğu’da Yeni Şiddet Hali ve
Kürt Meselesi’ başlıklı konuşmasında,
devletlerin halkı koruyan mekanizma
olması gerektiğini, fakat aksine devletlerin toplumları korumak yerine,
yok ettiğini ve devletin bir mafya
yapısına dönüştüğünü dile getirdi.
Prof. Bozarslan, ‘‘Bugün, bir çok
yerde olduğu gibi, Orta Doğu’da da
devlet yapısı tekrardan bir mafya
yapısına dönüştü. Toplumun koruyucusu değil de, toplumu yok
eden düşmanı olmuştur. Toplumların
parçalanmasıyla da devlet gayri
meşru yapılar karşısında tehlike
altında oluyorlar,’’ dedi.
Fransa’da yaşayan, Kürt tarihçi
ve siyasi bilimci, Prof. Bozarslan,
Orta Doğu’daki gelişmelerin Kürt
özgürlük mücadelesinde önemli rol
oynadığını ve 1980’li yıllarda Kürt
özgürlük mücadelelerinin yok olma
tehlikesi yaşadıktan sonra, 1991
yılından itibaren tekrar güçlendiğini
ifade etti.
Prof. Bozarslan, Daiş’in 2014
yılında Kürtlere saldırılarının Kürtlerin yapısındaki zayıflıkları gösterdiğini
ve Kürtlere tekrar ölüm getirdiğini
ifade etti: ‘‘Şiddetin geçmişte
kaldığını düşünen Kürtler tekrar silahlanmak zorunda kaldılar.’’
Peşmerge’nin Türkiye üzere
Kobane’ye
girişi
sırasında,
Türkiye’deki, Kürtler tarafından
coşkuyla karşılanmalarının Türk
ordusunu sömürgeci ordu olarak
gördüklerini ve Peşmerge’yi kendi or-
dusu olarak kabul ettiğinin göstergesinin olduğunu ve bunun önemli
olduğunu ifade etti.
Türkiye devletinin, Kürtlerin
Daiş’e karşı mücadelelerinde ‘neredeyse Daiş’i desteklediğini’ ve bunun
Erdoğan’ın İslamcı olmasıyla birlikte
birkaç sebebi olduğunu belirtti Prof.
Bozarslan. Suriye’de ne olacağını
tahmin etmenin zor olduğunu ve her
yaz önemli gelişmeler yaşandığını‘‘2015 yazında ne olacağını bilmiyorum,’’ diye konuşan Prof. Bozarslan,
son olarak, bölgedeki gelişmelerin
Kürtlerin geleceğini de belirleyeceğini
ifade ederek konuşmasını tamamladı.
Soas Üniversitesi Orta Doğu
Enstitüsü tarafından düzenlenen
konferansta
akademisyenler
ve
araştırmacılar, son bir yılda Kobane
başta olmak üzere Irak ve Suriye’de
yaşananlarla birlikte, Türkiye’deki
çözüm sürecini ve Kürt halkının
Ortadoğu’daki konumu üzerine sunumlar yaptılar.
Soas Üniversitesi’nin Brunei
Lecture Theatre salonunda 24 Nisan
Cuma günü gerçekleşen konferansın
ilk bölümde, ‘Suriye ve Irak’taki
çatışmalar ve Kürt’lerin Beklentileri’
başlığı altında sunumlar yapıldı. Dr
Nelida Fukaro tarafından yönetilen ilk
panelde, Prof. Nadje Al-Ali, ‘Milliyetçilik ve Neo-liberalizm Arasındaki
Iraklı Kürt Kadın Hakları Aktivistleri’
başlıklı sunumunda kadın hakları
savunucularının, ‘namus’ cinayetleri
gibi, kültür olarak görülen konu-
[email protected]
Bizim olana sahip çıkmak
DR VELI YADIRGI
PROF. ABBAS VALI
larla nasıl baş etmeye çalıştıklarını
anlattı. Kadın peşmergelerin, kadına
saygıyı arttırsa da, gelişmelerin yavaş
olduğunu ve daha çok ticari haklar
bazında değerlendirildiğini anlattı.
Al-Ali, bunu ‘5 yıldızlı otellerde
demokrasi eğitimi’ olarak tanımladı.
Dr Thomas Jeffrey Miley, ‘Rojava
Devrimi: Güç ve Zorlukları’ başlıklı
sunumunda YPJ savaşçılarının önemini ve Rojava’nın ulus devlet
yapısına alternatif sunduğunu anlattı.
Prof. Gilbert Archer ‘Kürt Mücadelesi ve Arap Baharı: Zorunlu
Bir İlişki’ ve Houzan Mahmoud ise
‘Ulusal Özgürlük Mücadelesi ve
Rojava’daki Kadın Meselesi’ başlıklı
sunum yaptılar.
Prof. Sami Zubeida tarafından
yönetilen konferansın ikinci bölümde
‘Türkiye’deki Barış Müzakereleri
ve Türkiye ve İran’da Kürt Sorunu’
başlığı altında sunumlar yapıldı. Dr
Veli Yadırgı, Türkiye’de Kürtlerin
siyasal ve ekonomik durumunu
değerlendirip demokratik özerkliğin
olasılığını değerlendirdi. ‘Kürtler ve
Türkiye’de Kürt Sorunu: İnkardan
Tanınmaya, Tanınmadan Özerkliğe’
başlıklı sunumunda, HDP’nin seçim
barajını geçip geçmemesinin durumu
belirlemede kritik olacağını anlattı.
Türkiye’deki Kürtler ve Iran’daki
Kürtleri siyasi mücadeleleri üzerine
sunumlar da yapıldı.
Konferans soru cevap bölümü
ardından sona erdi.
CAFE • OFF LICENCE/MARKET • KEBAB TAKE AWAY • FISH & CHIPS RESTAURANT
İŞ KREDİSİ, SİGORTA
BTL Mortgage, Is Kredisi, Business Plan ve Marketing Planlari
MORTGAGE (BTL)
Ve iş yeri krediniz icin tamamen guvenebileceginiz tek isim:
Finans sektöründe de 25 senedir toplumumuzun hizmetindeyiz.
SAİM KÖKSAL
ARCIS FİNANCE & MANAGEMENT CONSULTANCY
73 Silver Street, Edmonton, London N18 1RP | [email protected] | www.arcisfinance.com
Tel: 0208 803 4545 – 0208 344 7744 Mobile: 079 31 33 22 32
WE ARE DIRECTLY AUTHORISED AND REGULATED BY FSA, CONSUMER CREDIT LICENCE NO: 632 555
YOUR MORTGAGE IS AT RISK IF YOU DO NOT KEEP UP REPAYMENTS ON A MORTGAGE OR OTHER LOANS SECURED ON IT
Toplum olarak medyayı, özelliklede Türkiyeli medyayı çok
severiz. Öyle severiz ki günümüzün bir çok bir bölümünü buradaki abuk sabuk dizIleri izlemek ile geçiririz. O kadar çok
Türkiyeli medyayı takip ederiz ki kendi yaşadığımız ülkedeki
haberlerden, bizleri günlük etkileyen olaylardan bi-haberizdir.
Buda yetmezmiş gibi kendi yaşadığımız ülkedeki yerli kültürel
ve sanatsal gelişmeleri bile görmezden geliriz. Zevklerimiz ve
isteklerimiz hala Türkiye’deki yaşantımızı yansıtmaktadır. Tabiki bunun çokta büyük bir sakıncası yok ama özellikle çocuklarımızın buraya entegre olup buradaki hayatı tanımaları konusunda iki kültüründe içinde olduğu bir durum yaratmamız,
bizden sonraki nesil yani çocuklarımız için faydalı olacaktır.
Kültür ve sanat konusunda ne zaman bir laf geçse kendimizi hep Türkiye’de müzik yapan yada film yapan kişiler ile
anlatırız. Bir konsere giderken ilk sorduğumuz soru genellikle
‘Türkiye’den kim geliyor?’ yani hangi müzik yapıldığı değil
kimin geldiği önemlidir. Oysa İngiltere ve Avrupa’da aynı tur
müzikleri yapan hatta daha kaliteli yapan bir çok gencimiz ve
insanımız var. Çoğu zaman bu kişileri görmezden geliriz. Kendi çabaları ile çoğu zaman kaliteli işler yapmak isteyen insanlarımızı ve gençlerimizi desteklemede biraz tembel olduğumuz
söylemek yanlış olmaz her halde.
Gelin bir kaç tane örneğe beraber bakalım. Birinci olarak
yıllardır İngiltere’de bir yandan kaliteli müzik yapmaya çalışan
bir yandan da kendi hayatını devam ettirmek isteyen Sudden
Exit Grubuna. Bu grup kendi çabalarıyla çok kaliteli (ki bence
bu çoğu zaman televizyonda izlediğimiz sanatçılardan 10 kat
daha iyi) işler yapmıştır. Fakat İngiltere’de kendi toplumundan
yeterince desteği görmemiştir. Yine Ferhat ve Feryal kardeşler
müzik stilini kabul edelim yada etmeyelim iyi şeyler yapmak
için yoğun çaba içerisinde olan arkadaşlarımızdan bazıları. Bu
iki grup kadar diğer başka değerli bir arkadaşımız ise Canan
Şağar. Canan Şağar arkadaşımız çıkardığı albümü 13 ile kendi sesini duyurmak ve sanatını geniş kesimler ile paylaşmayı
amaçlıyor. Albümü farklı kesimler tarafından ilgi görmesine
rağmen yetiştiği ve büyüdüğü toplumda istediği ilgiyi görmedi
gibi. Buradaki arkadaşlarımızın seslerini daha geniş duyurmaları için başta buradaki toplum bunun yanında toplum kuruluşları olarak üzerimize düşeni yapalım ve bu arkadaşlarımızın
sanat hayatlarına devam etmelerine katkı sağlayalım.
İngiltere dışında yani Avrupa’da yine böyle iyi işler yapan
bir çok gencimiz ve arkadaşımızın olduğunu görmemiz mümkün. Bu anlamda vermek istediğim ilk örnek bu hafta sonu Hollanda’da dinleme şansı bulduğum Erkay Aydar arkadaş olacak.
Mütevazi kişiliğinin yanında sanatına verdiği önem ve dillendirdiği ezgiler televizyondan izlediğimiz bir çok sanatçıyı her
anlamda geride bırakacak yetenekte. Bunun yanında halkların
kardeşliğine olan inancını Türkçe, Kürtçe, Lazca ve diğer bir
çok dille söylemesi onu farklı kılan başka bir özelliği. Erkan
Aydar kadar onunlar çalışan çok kaliteli müzisyen arkadaşları
da unutmamak lazım. Keyboard ve bas’da Fransa’dan Diren
Tuncel, Bağlama ve Kemanda Almanya’dan Mazlum Doğan,
Elektro ve Klasik Gitarda yine Almanya’dan Sido Sezgin gerçekden müziğin evrenselliğini her anlamda yansıtan arkadaşlar. Yine bu arkadaşlarımızın hemen hemen hepsi Avrupa’da
doğup büyüyüp iki kültürü iyi harmanlayıp herkesin zevk alacağı bir müzik türünü bizlere sunuyorlar.
Sözün kısası bu arkadaşlar bizden, hepsine sahip çıkmak ve
desteklemek bizim sorumluluğumuz.
ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015
8
‘Bu Seçim Herhangi
HDP Britanya Koordinasyonu’nun Pazar günü Londra Lee Valley Athletic
Centre’da düzenlemiş olduğu mitinge katılan Amed Büyükşehir Belediyesi Eş
Başkanı Gülten Kışanak, 7 Haziran seçimlerinin herhangi bir seçim olmadığını
ve tek bir oyun bile çok kıymetli olduğunu ifade ederek duyarlılık çağrısı yaptı.
Konuşmasına önce halkı selamlayarak başlayan Gülten
Kışanak, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde maddi ve manevi
katkılarını esirgemeyenlere teşekkürlerini sunduktan sonra,
“Bu seçimlerde de oylarınızla ülkemizin gidişatına sizler
yön vereceksiniz” dedi. Kendi tercih ve seçiminiz ülkemizin nasıl yönetileceğine dair katkı sunacak diyen Kışanak,
konuşmasına şöyle devam etti: “Ülkeniz ile bağınızı koparmadan yaşamak başlı başına bir direniştir. Bu seçimlerde
verdiğiniz veya vermediğiniz oyların vebali ile karşı
karşıya kalacaksınız. Bu herhangi bir seçim değil; bu bir
günlük bir ihmal ile bütün bir geleceğimizin kötü gidişatına
vesile olabileceğimiz bir seçim. Bir oy bile çok kıymetli.”
‘Bu gidişata HDP dur diyecek’
“Artık çok kritik bir aşamaya geldik. Türkiye’de otoriter
rejim diktatörlüğünü ilan ederek ya sarayında saltanatını
sürecek ve Kürt, Ermeni, Çerkez, Alevi, kadın ve erkek hep
beraber perişan olacağız. Bu gidişata oylarımız ile hayır
demeliyiz. Bu gidişata dur diyecek tek bir güç var o da
HDP’dir.”
“Bu seçimler kadın ve Alevilerin
kendi kaderlerinin seçimi”
“Tüm halklarımızı, özellikle kadın ve Alevileri bu seçimi
kendi kaderlerinin seçimi olarak görüp tutum almaya davet
ediyorum. Çünkü eğer bu saltanat sarsılmaz bir şekilde kurulursa, o saraydaki padişah, Başkanlık makamına taşınırsa,
herkes zarar görecek ancak en çok ezilenler; özellikle de
kadınlar ve Aleviler... Bu nedenle biz bu saltanat düzenine,
otoriter rejime izin vermeyeceğiz.”
“Tüm kimlik ve inançlar kazanacak”
“Biz halklarımızı yan yana ve kardeşçe, özgürlük
yürüyüşünde zafer yolculuğuna çıkartıyoruz. 7 Haziran bunun miladı olacak. 7 Haziran’da akşam sandıklar
açıldığında Aleviler, kadınlar gençler, işçiler emekçiler,
Kürtler, Türkler, bu topraklarda yaşayan tüm kimlik ve inançlar kazanacak.”
“Kobani’de direnerek ve dayanışmayı
örgütleyerek kazanacağımızı gördük”
“Bunların siyaseti bizi karşı karşıya getirip çatıştıran
bir siyaset. Bunun üzerine saltanatlarını kurdular. Asimilasyona ve ötekileştirmeye bizler hep birlikte son vereceğiz.
Her biriniz yüreğinizi kendi yurdunuzda bırakıp gel-
diniz. 90 yıllarda köylerimiz yakıldı ve insanlar göçe
zorlandı. En çok da Aleviler göç etmek zorunda kaldı.
Kendi topraklarımızda kendi kimliğimiz ve inancımız ile
özgürlük içinde yaşamanın imkanını yaratmalıyız. Bunu
başaracağımıza inanıyorum. Eğer inanırsak ve istersek en
vahşi saldırıları bile durdurmak mümkündür. Kobani’de
direnerek ve dayanışmayı örgütleyerek kazanacağımızı
gördük.”
“Bu seçimler Ortadoğu’ya örnek
olabilecek bir çıkış olacaktır”
“Ortadoğu kan gölüne döndü, insanlar yerlerinden
yurtlarından oldular; biz bu oyunu bozabiliriz. Bu oyunu
bozmak için özgür yaşam felsefesine sahip çıkmalıyız.
Bizim derdimiz seçilip parlementoya girmek değil; öyle
olsaydı bağımsız girerdik. Ancak biz zor olanı tercih ettik. Halklarımızın özgürlüğü için mücadele ediyoruz.
Halklarımızın ortak direniş hattını nasıl kuracağımız bizim
için önemli ve gördük ki, tüm toplumsal kesimler böylesi bir
ittifaka zaten hazırmış. Başta Aleviler olmak üzere güçlü bir
ittifak ilişkisi kurduk. Tek bir çıkış yolumuz var; demokratik yaşama sarılmak, halklarımızı birlikte birbirinin hak ve
hukukuna saygı göstererek yaşayabileceğine inandırmaktır.
Bunu başarmalıyız, eğer başaramazsak Ortadoğudaki bu
korkunç kaos bizi de esir alabilir. Bu nedenle bu seçimler sadece Türkiye için değil; tüm Ortadoğu’ya örnek olabilecek bir çıkış olacaktır. Rojava devriminin başarısı 7
Haziran seçimlerinde bir kez daha kanıtlanmış olacak ve
Ortadoğu’ya model olacaktır. Bunu başarabilirsek tüm
ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015
Bir Seçim Değil’
emperyalistleri, bölge egemenlerini ve gericilerini hayal
kırıklığına uğratabiliriz.”
“Alevi kimliğimle bu mücadelenin
içinde yıllarca yer aldım”
“Alevi kimliğimle bu mücadelenin içinde yıllarca yer
aldım. Alevi kimliğim hiçbir zaman geride kalmadı. Ama
özgürlük iddiamdan da bir adım geri durmadım. İkisini birlikte yan yana taşımayı bilmeliyiz.”
HDP Britanya Koordinasyonunun düzenlemiş olduğu
mitingde Avrupa Aleviler Birliği Konfederasyonu temsilcisi Zeynel Özen’de bir konuşma yaptı.
Özen yaptığı konuşmasında; Alevi örgütlerinin artık çok
güçlü konumlara geldiğini ve bu gücün temsil edilebilmesi için HDP ile seçim ittifakı yapmayı uygun gördüklerini
açıkladı.
Özen, “Avrupa Alevi örgütleri olarak Demokratik Güç Birliği’ni oluşturduk. Bugüne kadar bir araya
gelemediğimiz örgüt ve kurumlar ile birlikte mücadele
ve dayanışma içerisinde hareket edebileceğimizin farkına
vardık. Bu birlik ruhunu Türkiye›ye de taşımak istiyoruz”
dedi.
Mitingde ayrıca HDP Britanya seçim koordinasyonu,
kadın ve gençlik temsilcileri de birer konuşma yaparak
seçimlere katılma çağrısı yaptılar.
Özkan Orman, Koma Sersi, Çiğdem Aslan ve Koma
Zelal şarkılarıyla mitinge katılanları şenlendirdi.
9
10
ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015
ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015
11
Zeynel Özen: Alevilerin Talepleri
HDP’nin Programında
Haber: Yasemin Kazan
Avrupa Aleviler Birliği Konfederasyonu (AABK) ve seçim
ittifakı konulu toplantı; İngiltere Alevi Kültür Merkezi ve
Cemevi’nde AABK temsilcisi Zeynel Özen’in katılımı ile
gerçekleşti. Toplantıda konuşan AABK temsilcisi Alevilerin taleplerinin HDP’nin programında yer aldığını ve bu
yüzden bu ittifakın gerçekleştiğini ifade etti.
Zeynel Özen, toplantıda yaptığı
konuşmasında Alevi örgütlerinin HDP ile
yaptıkları seçim ittifakına ilişkin alınan karar sürecini açıkladı.
Cemevi konferans salonunda gerçekleşen
toplantıda konuşmasına Avrupa Alevi Birliği
Konfederasyonu’nun yapısını anlatarak
başlayan Zeynel Özen, farklı coğrafyalarda
bulunan Alevi örgütlerinin çok güçlü konumlara geldiklerini ve bu gücün temsil
edilebilmesi için HDP ile seçim ittifakı
yapmayı uygun gördüklerini açıkladı.
Özen, HDP ile yapılan bu seçim ittifakına
sıcak bakmayan bazı Alevilere bu ittifak
kararının nasıl ve neden yapıldığını şu sözleri ile açıkladı:
“Avrupa Alevi örgütleri olarak Demokratik Güç Birliği’ni oluşturduk. Bugüne kadar
bir araya gelemediğimiz örgüt ve kurumlar
ile birlikte mücadele ve dayanışma içerisinde hareket edebileceğimizin farkına
vardık. Bu birlik ruhunu Türkiye›ye de
taşımak istedik. 2015 seçimlerinin de gündeme gelmesi ile konfederasyonumuz
Kopenhag’da yaptığı toplantıda önemli kararlar aldı. Aleviler 80 yıldır CHP’nin arka
bahçesi oldu ama bir 80 yıl daha HDP’nin
arka bahçesi olmayacağız. Biz Aleviler bir
gücüz ve bizim gücümüzün farkına varanlar
taleplerimizi dinler ve programlarına alırlar
açıklamalarını yaptıktan sonra önce HDP ve
daha sonra CHP yetkilileri ile görüştük. HDP
ve CHP ile yapılan görüşmelerde Alevilerin
mecliste temsiliyetinin önemli olduğunu ancak bundan daha önemlisi Aleviler olarak
kırmızı çizgilerimizin olduğunu belirttik.
Bu kırmızı çizgilerimizi de şöyle sıraladık:”
Başkanlık sistemine asla ve
asla izin verilmemeli
Diyanet kaldırılmalı
Cemevleri ibadethane
olarak kabul edilmeli
Zorunlu din dersi kaldırılmalı
Madımak utanç müzesi yapılmalı
Alevilerin gasp edilmiş dergahları
ve mal varlıkları iade edilmeli
Hes’ler durdurulmalı
Tüm inançlara anayasal
güvence sağlanmalı
‘Alevilerin taleplerini ancak
Aleviler belirler‘
HDP yetkilileri ile yaptığımız görüşmeler
sonucunda aldığımız yanıt; “Alevilerin taleplerini ancak Aleviler belirler. Bu bizim
ne haddimiz ne de hakkımızdır“ oldu diyen Özen, CHP ile yapılan görüşmelerde
aldığımız yanıt ise şöyleydi dedi: „CHP
olarak Başkanlık sistemine karşıyız ancak Diyanete dokunmayız çünkü, Diyaneti kaldırırsak tarikatlar gelir. HDP ve
CHP ile yapılan görüşmeleri tabanlarına
ilettiklerini belirten Özen, HDP ile seçim
ittifakı yapılmasına oy çokluğu ile karar
verildiğini sözlerine ekledi ve şöyle devam
etti: Biz seçilip meclise girersek HDP milletvekilleri olarak değil HDP ile ittifak yapan Alevilerin vekilleri olarak mecliste yer
alacağız. Cumhuriyet tarihi boyunca bir
çok Alevi milletvekilliği yaptı ancak hiçbiri
Alevi, Alevi kimliği ile mecliste bulunmadı.
Alevilerin tek kurtuluşu kendileridir. Güçlü
olursak hiçbir örgüt bizi değiştiremez
himayesi altına alamaz. Gücümüzü temsil
etmek için bu ittifakı yapmalıyız.“
‘Kobani düşseydi hedef
Aleviler olacaktı‘
Konuşmasında Kobani direnişine de
değinen Özen, „Kobani düşseydi hedef
Aleviler olacaktı“ dedi. Özen, Kobani’de
direnen savaşçılara şükranlarını iletti. Ayrıca
Gezi direnişini de örnek gösterdi. „Tesadüf
değil 8 şehidimiz var 8’i de Alevi. Faşist
diktatör yönetimlerce idare edilmek istemiyorsak kendimize oy vermeliyiz. Aleviler
kendi çıkarlarını göz önünde bulundurarak
hareket etmek zorundadır.
‘HDP’nin projesi geleceğe
dair bir projedir‘
„Biz bir inanç örgütüyüz siyasi bir parti
değil; ancak HDP barajı aşamazsa yine
AKP tek başına iktidar olacaktır. HDP’ye
vereceğimiz 1-2 puanlık destek AKP‘nin iktidar olmasının önüne geçer. Yani HDP nin
barajı aşması; Cumhuriyet tarihinde ilk defa
kendi temsilcimizi meclise göndermemiz,
aynı zamanda da AKP’nin tek başına iktidar olmasını engellemektir. 2015 seçimleri
bu nedenle önemli. Biz sizden HDP’ye oy
vermenizi değil Alevi kimliğine oy vermenizi istiyoruz. Kimsenin oyuna ipotek
koymuyoruz ama vicdanınız ile oyunuzu
verin diyoruz. Biz bir ittifak gücüyüz ve
bu bir geleceği birlikte örgütleme ve kurma projesidir. HDP’nin sunmuş olduğu
proje geleceğe dair bir projedir. Bizim de
istediğimiz bir proje...”
Konuşmanın ardından ise toplantının
soru cevap bölümüne geçildi. Zeynel Özen
toplantıya katılanların sorularını yanıtladı.
Soru: HDP barajı geçerse yaklaşık
olarak 60-70 milletvekili çıkaracağı
tahmin ediliyor bu sayının içerisinde
kaç Alevi milletvekili var?
Özen: AK Parti ve MHP’de Alevi milletvekili adayı hiç yok. CHP’de diğer seçimlere oranla biraz daha fazla. HDP’den aday
olan Alevi milletvekili sayısı ise 180. Bunu
önemsiyoruz fakat bu bizim için belirleyici
değildir. HDP barajı aşarsa seçilebilecek
yaklaşık 20-25 Alevi milletvekili olacak.
Sayı ne olursa olsun bizim için önemli
olan bizi hakkıyla temsil edecek kişilerin
mecliste olmasıdır. Bugün ki gelinen nokta
Alevilerin kurtuluşunun kendileri olduğunu
gösteriyor. HDP ile ittifak yapmamızın
sebebi bizim taleplerimizi programına
almasıdır. Bu bizi yıllarca CHP’nin arka
bahçesi olmaktan kurtarır.
Soru: Bazı Alevi seçmenin kafasında
HDP eşittir şafi Kürtler imajı var.
Siz buna ne diyeceksiniz?
Özen: Bunun tarihsel nedenleri var ancak bu önyargıların aşılması gerekir. Bugün
Kürtler eski Kürtler değil. Halen önyargılar
var ama gerçek öyle değil.
Soru: HDP barajı aşarsa AKP ile
koalisyon yapma ihtimali nedir?
Özen: Kandil ile yaptığım görüşmelerde
Siz Abdullah Öcalan’ın bırakılması için
AKP ile koalisyon yapar mısınız diye sordum; onlar da bana siyasetten anlayan birisi
bu soruyu sormaz dedi. Eğer AKP bu seçimlerde daha güçlü gelirse barış sürecini sona
erdirecek, savaş ve imhaya yönelecektir
açıklamasını yaptılar.
Soru: Konuşmanızda biz inanç
örgütüyüz bir siyasi parti değiliz
dediniz ama yıllarca CHP’yi
desteklediniz. CHP’de HDP gibi
siyasi bir parti degil mi?
Özen: Bu bizim yanlışımızdı. Biz Aleviler 80 yıl bir partinin kuyrukçusu olduk bir
80 yıl daha aynı hatayı tekrarlamak istemiyoruz. Ama dostlarımızla, bizi olduğumuz
gibi kabul eden, taleplerimizi kendi talepleri gibi gören herkes ile birlikte yürürüz.
HDP bugün bunu yaptığı için biz bu ittifakın
içindeyiz.
Soru: CHP ile HDP’nin koalisyonu
ufukta görünüyor mu?
Özen: Kemal Kılıçdaroğlu HDP’nin
barajı aşması için HDP’ye pek çatmıyor.
HDP’nin barajı aşması Kılıçdaroğlu’na altın
tepside başbakanlığı sunmaktır. Bu nedenle
CHP’lilerin bile HDP’nin barajı aşması için
çalışması gerekir.
ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015
12
‘Onların Gözünde Oğlumun Hayatı Bu Kadar Ucuzdu’
Haber-Foto: Esra Türk
Geçtiğimiz Pazar günü North
Middlesex Üniversite hastanesinde yaşamını yitiren Armağan
Denli için Cumartesi günü hastane önünde toplanan binlerce
kişi ihmal sonucu ölümlere son
dedi. Eyleme katılan ve ayakta
durmakta zorlanan anne Fatoş
Denli, doktorların sadece tahminde bulunarak su çiçeği
teşhisi koyup kendilerini
eve gönderdiğini ve onların
gözünde oğlunun hayatının bu
kadar ucuz olduğunu belirterek
hastaneye tepki gösterdi.
Britanya Demokratik Güçbirliği Platformunun çağrısıyla North Middlesex Üniversite hastanesi önünde toplanan binlerce kişi 3 yaşındaki
Armağan Denli’nin ölümünü protesto ettiler.
Hastane önünde binlerce kişinin eylemi devam
ederken, gazetemizin görüştüğü hastane yetkilileri soruşturmanın ön bulgularına göre ihmal
durumunun gözükmediğini ancak soruşturmanın
devam ettiğini söyledi.
Yücel ve Fatoş Denli çiftinin tek çocuğu 3
yaşındaki Armağan Denli Pazar sabahı North
Middlesex hastanesinde hayatını kaybetmişti.
Bugün hastane önünde yapılan protesto eylemine
binlerce kişi katılarak hastanenin ihmalini protesto etti. Eyleme Armağan’ın anne ve babası, Edmonton İşçi parti milletvekili adayı Kate Osamor, Kürdistanlı ve Türkiyeli kurum temsilcileri
ile beraber üç bin üzerinde insan katıldı. Üzerinde Armağan’ın resimlerinin olduğu tişörtler
giyen anne Fatoş Denli’nin zor ayakta durduğu
görüldü. Üzerinde Armağan’ın resimleri ve
‘Armağan için Adalet’, ‘Hayatlarımızla kumar oynamayın’ yazılı dövizler taşıyan kitle
adına yapılan konuşmalarda olayın takipçisi
olacaklarını açıkladılar.
Protesto eyleminde hazır bulunan Armağan
Denli’nin annesi Fatoş Denli yaptığı açıklamada,
‘Oğlumun vücudunda morluklar vardı, doktor uzaktan, hiç dokunmadan bakarak su çiçeği
olduğunu söyledi. Sadece tahminde bulunarak su
çiçeği teşhisi koyup bizi eve gönderdi. Onların
gözünde oğlumun hayatı bu kadar ucuzdu’ dedi.
HASTANE YETKİLİLERİ PROTESTO
EYLEMİ YAPILMAMASINI İSTEDİ
Protesto eyleminden bir gün önce Demokratik Güçbirliği Platformu temsilcilerini ve ailelerini hastaneye çağıran yetkililer kendilerinden
bugünkü protestonun yapılmamasını talep etse
de, kurumlar eylemlerini gerçekleştirdiler. Protesto eylemi sırasında da hastane yetkilileri ile
bir görüşme yapan anne-baba ve Cemevi başkanı
Tugay Hurman soruşturmanın bağımsız bir
komisyon tarafında etraflıca gerçekleştirilmesini
talep etti. Görüşmeye ilişkin bilgi veren Tugay
Hurman hastane yetkililerinden soruşturma
komisyonuna toplumu temsilen bir kişinin de yer
almasını talep ettiklerini ve bunun sonuncunda
da İTSEB başkanı Ali Demirbaş’ın da komisyonda yer alacağını ifade etti.
Hastane önünde Demokratik Güçbirliği
adına, İsrafil Erbil ve Helin Peköz birer konuşma
yaparken ortak İngilizce konuşmayı Erbil Erbil okudu. Okunan ortak bildirgede; ‘Bu olayın
sonuçlarının hasır altı edilmesine müsaade
etmeyeceğiz ve sonuna kadar takipçisi olacağız’
denildi.
HASTANE YETKİLİLERİ: İHMAL YOK
North Middlesex hastanesi yetkililerinden
Paul Reeves konu ile ilgili yaptığı açıklamada
şunları belirtti: “Ön soruşturmamız Armağan’ın
dikkatlice gözetlendiğini ve gerekli testlerin, akşam saat 7’de taburcu edilmeden,
yapıldığını gösteriyor. Ön bulgularımız hastane çalışanlarımız tarafından ihmalkarlığın
olduğunu göstermiyor ve herhangi bir NHS acil
bölümünde yapılacak gerekli bakımın verildiğini
gösteriyor.”
Soruşturmanın sonuçlarının tümünü aileyle
ile paylaşacaklarını belirten hastane yetkilileri
toplum temsilcileriyle irtibat halinde olacaklarını
da belirtti.
Eylem öncesi
toplum temsilcileriyle
görüştüklerini belirten hastane, toplum ile
arasındaki güveni arttırmak için İngiltere Türkiye Sağlık Elemanları Birliğin’den Doktor Ali
Demirbağ’ın soruşturma komisyonuna dahil
edileceğini belirtti.
Hastane açıklamasında, ilk aşamasında bakteryal meninjitin teşhisinin, belirtilerinin gribe
benzer olabileceğinden, riskli olabilecek invasif
testler yapılmadan, zor olabileceğini anlattı.
ARMAĞAN GÖZ GÖRE GÖRE
ÖLÜME NASIL GİTTİ
Cumartesi günü öğlen saatlerinde Yücel ve
Fatoş çiftinin çocuğu küçük Armağan’ın ateşi
yükselince annesi tarafından North Middlesex
hastenesine götürülür. Ateşi 39 dereceyi geçen
Armağan akşam saat 19:30’a kadar hastanede
kalır. Ateşi bir türlü düşmeyen Armağan’ın
başta kollarında olmak üzere vücudunun değişik
bölgelerinde Menenjit belirtisi sayılabilecek lekeler gözükmeye başlar. Akşama doğru ateşi iki
derece düşen Armağan’ın su çiçeği hastalığına
yakalandığı şüphesi ile taburcu edilir.
Aile gazetemize şunları söyledi; ‘Gerek-
li testleri yapmadan çocuğumuzun su çiçeği
olabileceği söylendi bize. Ve eve gidebileceğimizi
belirttiler. Biz de hastaneden ayrılıp eve geldik.’
Gece saatlerinde küçük Armağan’ın ateşi
tekrar yükselip vücudundaki lekeler artınca aile
ambulans çağırır. Ailenin belirttiğine göre, ilk
gelen doktor çocuğu görür görmez çok ciddi
olduğuna karar verdi. Acil penisilin iğnesi yaparak ambulansla hastaneye kaldırıldı. Ama ne
yazık ki tüm müdahalelere artık çok geç olması
nedeniyle Armağan 19 Nisan Pazar sabahı saat
dört civarında hayatını kaybetti.
18 Şubat tarihinde aynı hastanede hayatını
kaybeden Murat Alaboğaz’ın ölümünde de hastanenin ihmali olduğu iddia edilmişti- soruşturma
devam ediyor.
Protesto eylemine babasının fotoğrafını
taşıyarak katılan İmam Kıraç, babası İbrahim
Kıraç’ın 5 ay önce aynı hastanede ihmal sonucu
hayatını kaybettiğini belirtti.
ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015
13
HDP Britanya Seçim Koordinasyonu
Seçimlere Kadar Seferberlik Ruhuyla
Çalışmaya Devam Edecek
Halkların Demokratik Partisi’nin çalışmalarına Britanya’da destek veren
HDP Britanya Seçim Koordinasyonu, 7 Haziran’da yapılacak seçimler için
Londra’daki çalışmalarına yoğun bir şekilde devam ediyor. 30-31 Mayıs’ta
Londra ve Edinburgh’ta kurulacak sandıklarda oy kullanacak olan Türkiye
vatandaşı seçmenlere dönük çalışmalarını seferberlik ruhuyla yürüten
HDP Britanya Seçim koordinasyonu Britanya’da yaşayan tüm seçmenlere
ulaşma hedefinde.
Britanya Demokratik Güç Birliği Platformu
bünyesinde yer alan birçok kurumun temsilcilerinin aldığı kararla kurulan HDP Britanya Seçim
Koordinasyonu; 29 kurum ve derneğin yanısıra,
gençlik ve kadın koordinasyonu bileşenlerinden
oluşuyor. Yönetim kurulunu kurum temsilcilerinin, yürütme kurulunu ise 4 kişinin temsil ettiği
koordinasyonun; İskoçya ve Londra dışındaki
bölgelerde oluşturduğu komiteler şöyle: Brighton, Croydon, Liverpool, York ve Manchester.
HDP Britanya Seçim Koordinasyonu temsilcisi Arzu Peşmen ve HDP Kadın Koordinasyonu temsilcisi Devrim Has’dan Türkiye’de
7 Haziran’da yapılacak seçimler için bugüne
kadar Britanya’da yürütülen seçim çalışmaları
hakkında bilgi aldık.
Sayısal olarak kaç seçmene ulaşabildiniz
ve kaç yeni seçmen kaydı yapıldı?
Yaklaşık 5 bin yeni seçmen kaydı yapıldı ve
ulaşılan seçmen sayısı ise yaklaşık 18 bin.
HDP Britanya Seçim Koordinasyonu’nu
oluşturan kurum ve dernekler ittifak
çalışması kararını nasıl aldı?
İlk etapta 17 kurum tespit edildi ve bu 17
kurumla geçtiğimiz Şubat ayında bir basın
açıklaması yaptık. Basın açıklamamızda diğer
kurumlarıda çalışmalarımıza katılmaya davet
ettik. Zaten Güç Birliği’ndeki kurumlar örgüt
çalışması içine gireceklerine daha önceden
karar vermişti. Bu çağrıdan sonra sayımız giderek arttı. HDP’nin tüm kimlikleri bünyesinde
barındırması herkesi HDP’de birleştirdi. Koordinasyona sonradan katılan kurumlar da canı
gönülden seçim çalışmalarını yürütüyorlar.
Bu seçim ittifakı kurumları birleştirdi mi?
Evet, bu seçimler kurumları birleştirdi diyebiliriz. Kurumlar arası uyumlu bir çalışma ve
fikir birliği söz konusu… Herkesin hedefinin
aynı olması sebebiyle hiçbir kurum bir diğerine
üstünlük sağlamıyor. Bizler birlikte yaşamanın
hem güzel, hem mümkün olduğunu biliyoruz.
Bu çalışmalar aynı zamanda kadınları da bir
çatı altında birleşti.
Seçim kayıt çalışmalarını nasıl yürüttünüz?
Seçim kayıt çalışmalarımızı elimizdeki tüm
imkanları kullanarak yürüttük. Medya ve sosyal medya aracılığı ile yapılan çağrılar, yöre
derneklerinin kendi üyelerine ulaşması, bizzat
seçim bürolarını arayan seçmenler, kayıtlı olan
tüm seçmenlere ulaşılması, kaydı olmayanların
kaydedilmesi, gönüllü kadınların seçmenlerin evlerinden kayıtlarını yapması, seçim
bürolarından yapılan kayıtlar…
Kayıt çalışmalarını yürütürken
nasıl sıkıntılar ile karşılaştınız?
Kaydını yaptığımız tüm seçmenlerin
kayıtlarının kopyalarını aldık. Ancak Yüksek
Seçim Kurulu’nun tarih değişikliği beyanları,
yani son kayıt tarihlerinin sürekli değiştirilmesi
kısıtlı zaman nedeniyle kayıt örneklerini
alamamamıza sebep oldu.
HDP Britanya Kadın Koordinasyonu’nun
kurulmasının amacı nedir?
Kadın koordinasyonlarının kurulmasının
amacı; zaten gönüllü olarak çalışan kadınların
emeğinin ortaya çıkmasını sağlamaktı. Kadın
koordinasyonları olarak, HDP Britanya
seçim koordinasyonunun aldığı kararlara da
katkıda bulunuyoruz ve bizlerde ayrıca etkinlikler düzenliyoruz. 2 ve 9 Mayıs’da sadece
kadınların katılacağı yürüyüşler yapılacak. Bu
yürüyüşlerde kadınlar olarak, oylar HDP’ ye
çağrısı yapacağız.
Avrupadaki seçim koordinasyonları
ile ittifak çalışması var mı?
HDP Britanya Seçim Koordinasyonu,
Avrupa Seçim Koordinasyonu’na bağlıdır.
Britanya’da alınan kararları Avrupa’ya iletiyoruz yada orada alınan kararlar bize iletiliyor.
Toplantılara her ülkeden temsilciler katılıyor ve
çalışmalarını aktarıyor. Birçok şey paylaşılıp,
fikir alışverişi ve önerilerde bulunuluyoruz.
Seçim kampanyası nasıl yürütülüyor?
Seçim standları, miting çağrıları, ev ziyaretleri, Türkiyeli seçmenlerin yoğun olduğu
bölgelerde seçim bildirgelerinin dağıtımı….
Birinci kuşak bu seçimler konusunda
heyecanlı mı? Burada doğmuş büyümüş
ikinci kuşağın seçimlere ilgisi nasıl? Bir de
üçüncü kuşak var; Türkiye ile bağı kopmuş,
seçmen bilinci gelişmemiş… Bu kuşakların
Türkiye’deki seçimlerden haberi var mı?
Birinci kuşak 7 Haziran seçimlerinin öneminin farkında. İkinci kuşağında Türkiye ile halen
bağlantısı kopmadığı için en az birinci kuşak
kadar ilgi gösteriyor. Ancak üçüncü kuşak gençlerde de bu bilinci oluşturmaya çalışıyoruz.
Yaklaşık 500 gencin katıldığı Halay gecesinde bir gençlik koordinasyonu oluşturuldu
ve çalışmalarına başlandı. Gençler de seçim
çalışmalarını büyük bir azimle sürdürüyor. Ancak bu gençler arasında TC kimliği olmayanların
oy kullanamaması söz konusu.
Türkiye’de olan olayların hangisinden
en çok endişe duyuluyor?
İnsanların en çok endişe ettiği şey AKP’nin
mutlak iktidar olması.
Seçim bildirgesi maddelerinden hangisi
yurtdışı seçmenin daha çok ilgisini çekiyor?
Seçmenin en çok ilgisini çeken şeyler;
yasakların kalkması ve dönüş yolunun açılması,
askerlikten muaf olma hakkı (vicdanı red) ve
yurtdışı borçlanması ile emeklilikte eşitlik, inanç özgürlüğü, çoğulcu demokrasi ve kadın
hakları.
Seçmeni HDP’de birleşmesi için
nasıl ikna ediyorsunuz.
Öncelikli amacımız HDP seçmeninin bu
seçimlere katılımını arttırmaktı. Yaptığımız
seçim çalışmalarında diğer partilerin seçmenleri ile de konuşuyoruz. CHP seçmeninin en
çok endişe ettiği şey başkanlık sisteminin
gelmesi. HDP’nin barajı aşamaması durumunda bunun gerçekleşeceğinin farkındalar.
Hüda Par seçmenlerini bile ikna ettiğimiz
oldu. Kararsız olanlara da Türkiye’nin kaderini değiştirecek olan bu seçimlerde HDP’de
birleşmelerini öneriyoruz.
Britanya’daki seçmenler HDP’nin
barajı aşacağına inanıyor mu?
HDP seçmeni barajı aşacağına inanıyor ve
biz HDP’ye barajı aştıracağız diyorlar.
Britanya’da yaşayan Türkiyeli seçmenler
bu yıl nasıl oy kullanacak?
Londra başkonsolosluğu ile yürüttüğümüz
görüşmeler neticesinde bu yıl Londra’nın yanı
sıra İskoçya’nın başkenti Edinburgh’ta da
sandıklar kurulacak. Seçmenler 30-31 Mayıs
tarihleri arasında bu merkezlerde oylarını kullanabilecek. Gümrüklerde oy kullanma süreci
ise 8 Mayıs’da başlayıp 7 Haziran’da bitiyor.
HDP’yi güçlendirmek adına
seçimlerden sonra da bu tür çalışmalar
devam edecek mi? Barajı aşıp
meclise girsin veya girmesin…
Bizler HDP’nin bir yaşam biçimi olduğunu
düşünüyoruz. HDP’nin parlementoda olması
Türkiye için önemli, ama HDP için değil. HDP
çalışmalarına aynı tempoda devam edecek ve
barajı aşamaması bu partiyi destekleyenler
için hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Çünkü bizim
savunduğumuz şeyler evrensel. ‘Organik bir
geleceğe’ hizmet eden bir ideoloji.
Önümüzdeki seçimlere yönelik
söylemek istedikleriniz var mı?
Arzu Peşmen: “Türkiye’de tek dil, tek
din ve tek ulus anlayışı kalmadı. Çoğulcu
anlayışı benimsemiş ve Türkiye’deki bütün
farklılıları kapsayacak HDP dışında başka
bir parti yok. HDP gibi veya bu anlayışta bir
parti Türkiye’ye 100 yıl önce gelmeliydi. Kürt
hareketinin vermiş olduğu mücadele diğer
farklı kimliklerin de kendilerini ifade etmelerinin önünü açmış oldu. HDP kadınlar ile eşit
yönetim anlayışını savunduğu için diğer partiler de kadın adaylarını ön plana çıkarmaya
çalışıyor fakat bu partiler kadın adaylarını
seçilemeyecek yerlerden aday gösteriyorlar.
HDP kendi parti programı ve seçim stratejisi
ile diğer partileri de bu anlamda etkilemiş durumda. HDP’nin Türkiye’nin demokrasisine
kattığı çok şey var. Seçmenlerin HDP’nin vaat
ettiklerini yerine getireceğine inancı tam. Ancak; HDP’ye kuşku ile bakan bazı Aleviler
için de şunu söylemek istiyorum: Oluşturulan
algıdan ziyade, insanların somut anlamda
yapılanlara bakması gerekiyor. ”
Devrim Has: “HDP tüm farklı etnik ve dini
kimlikleri kapsayan ve bu farklılıkların kendini
özgürce ifade edebileceği tek adresdir. HDP
beyan ettiği gibi bir kadın partisidir; kadının sesi
ve özgür iradesidir. Aynı zamanda kadınların
siyasette ön saflarda yer almasının önünü açan
tek Türkiye partisidir. HDP’nin bugün yükselişe
geçmesinin sebebi herkesin bu partide kendinden bir şey bulması. Seçim çalışmalarımızdan
deneyimlediğimiz en önemli şey; kadınların
dayanışma içinde, birlikte hareket ederek bir
araya gelebilmeleri…Kadınlar gücünü ve
iradesini ortaya koymayı başardı.”
HDP Britanya Kadın Koordinasyonu’nu
destekleyen kadın kuruluşları
Kırkısraklılar Derneği
Alxas Kistik Kom
Paz-Der
Kaşanlı Köyleri Kültür ve
Dayanışma Derneği
Sosyalist Kadınlar Birliği
Roj Women
Yeni Kadın
Day-Mer Kadın Komisyonu
Dersim-Der
Ve gönüllü kadınlar
HDP Britanya Seçim
Koordinasyonu Bileşenleri
Britanya Kürt Halk Meclisi
Kürt Toplum Merkezi
Londra Halkevi
Nothingham Kürt Toplum Merkezi
Sussex Kürt Toplum Merkezi
Roj Kadın Meclisi
Göçmen İşçiler Kültür Derneği – GİK-DER
Londra Sosyalist Kadınlar Birliği
Britanya Özgür Tutsaklarla Dayanışma Komitesi
Londra Toplum Merkezi
DAY-MER
Londra Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi – Londra YÇKM
Avrupa Demokratik Kadın Hareketi
TOHUM Kültür Merkezi
Londra Cumartesi Anneleriyle Dayanışma Komitesi
ICAD Britanya Seksiyonu
Alxas Kistik Kom
Elbistan Toplum Merkezi - El-Com
Kaşanlı Köyleri Kültür ve
Dayanışma Derneği
Kırkısraklılar Dayanışma Derneği
Koçgirililer Derneği- Sivas Kangal Köy Dernekleri
Dersim-Der
Paz-Der
Türk Eğitim Birliği
Tilkililer Dayanışma Merkezi
UCFL
KNK-Kurdistan Ulusal Kongresi
Edinburg Halkevi
Edinburg Göçmen İşçiler Derneği
14
ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015
Akdeniz’deki can pazarına,
Avrupa’dan büyük tepki
Haber-Foto: Erem Kansoy
Geçtiğimiz hafta Akdeniz’i
geçmeye çalışırken alabora
olan gemide yaşamlarını kaybeden Afrika’lı göçmenler anısına
ve göçmenlik konularına ilişkin
yasaları protesto etmek amaçlı,
bir çok aktivist ve duyarlı
vatandaş hafta sonu Londra’da
iki eylem gerçekleştirdi.
Londra’nın ünlü London Eye bölgesinde
toplanarak buradan da Millenium köprüsü
güzergahıı ile Westminister bölgesindeki
Parlamento binası önüne yürünen eylemde,
İngiliz polisinin hiçbir güvenlik önlemi
almaması dikkatlerden kaçmadı.
Londra merkezininde protestocuların
yolları kapatması ile oluşan aşırı trafik
ise şehri olumsuz etkiledi. İngiliz polisnin sadece Parlamento binası önünde
gerçekleştirilen yatma eylemi sırasında
küçük çaplı güvenlik önlemi alması protestocular ile polis arasında ‘komik’ anlara
neden oldu.
Akdeniz’de canlarını yitiren Afrika’lı
göçmenler anısına İngiltere’nin Brighton
bölgesinde düzenlenen ölüm torbalarının
kullanıldığı eylemin büyük ses getirmesinin ardından Londra’da da gerçekleştirilen
‘Die-in for migrants’ eyleminde yüzlerce
genç,aktivist ve duyarlı Londra’lılar parlamento binası girişinde yolu kapattı ve
yaklaşık 2 saat sessizce yerde yattıldı.
Merkez Londra’da yolu trafiğe kapatan
eylemciler ‘sınırları değil, insanları koruyun!’ , ‘Onları yanlız bırakmayın’ , ‘detention centres, shut them down’ şeklinde sloganlar attı ve Akdeniz’de yaşanan acı olayı
protesto etti.
Ellerinde sarı çiçekler taşıyan protestocular izlenen güzergahda çiçekleri, bildirileri
ile birlikte çevredekilere dağıtarak konuya
ilgi uyandırmayı ve vatandaşları bilgilendirmeyi amaçladılar. Libya açıklarında
yaşanan acı olay daha önce yaşanan benzer
olaylarında en çok can kaybı yaşanan kaza
olması nedeniyle dünya genelinde tepkilerde giderek yoğunlaşıyor.
Toplam 700 vatandaşın ‘umuda
yolculu’ğunda hayatlarını kaybetmesi,
Avrupa ülkelerininde göçmen ve göçmenlik
sorunlarına bakışını gündeme birkez daha
getirdi. Canlı olarak ele geçirilen batan
geminin kaptanı ise ağır suçlamalardan
cezalandırıldı ve ‘kaçak göçmen taşıma’
suçunu 700 kişinin ölümüne sebep olarak
poletkacıların diline yeniden dolanmasına
neden oldu.
ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015
15
Köşe Yazısı
BÜLENT
BİNGÖL
BRİTANYA SEÇİMLERİ:
KİME OY VERECEĞİZ?
Bölüm olmak mesele değil, sorun olan şey
zıtlaşma temelinde bölünmektir. O kadar çok
gelişkin meziyet, kimlik ve fikir sahibi olsaydık
bu kadar birbirimize benzemezdik. Masa başı
münazaralarını saymazsak birbirimizden pek bir
farkımız yok; ha Kel Hasan ha Hasan Kel! normal değil kendinden kaçmadır; geliştirici
değil ne adına olursa olsun kendini yok etmektir.
Kendine yabancılaşmanın en hızlısı ve felaketlisi
olacaktır. Bu gidişatın sorumlusu halk ve halklar
değil, doğru öncülük edemeyen Kurumlar ve Yöneticiler olacaktır. Halklar arası ve halk içi farklılıklar zenginliktir; ancak bizler aynı halkın üyeleri olmamıza
rağmen birbirimize farklı toplumlar muamelesi
çekiyoruz. Kimisi Kürtçü, kimisi Alevici, kimisi
Sünnici, kimisi Aşiretçi, kimisi Solcu kimisi
Sağcı diye saf tutuyor. Çözüm insanın farklılıklarıyla beraber bütünsel örgütlenmesinde ve direnişindedir. Bugün
ortaya konulan HDP projesi, aynı toplum veya
toplumlar arası farklılıklarımızın hem de genel
insanlaşmamızın teorisi ve pratiğidir.
Bu doğru bölünme değil, bu sunni bölünmedir. Dahası burada gerçeğe teğet geçerek aynı
toplumun meselesi olmasına karşın, elini taşın
altına koymamak için kendine kaçacak bölümler
ayarlamak demektir.
Toplumsal kimliklerin öncelikleri olabilir
ama ayrılıkları anti sosyaldir ve dejenereci
olur. Dereler nehirlerle, nehirler deniz ve okyanuslarla birleşir. Farklılıklarımız da halkımızla
, halkımızda Halkların kardeşliğiyle buluşmak
zorunda. Aksi takdirde biri ölü su diğeri faşizm
olur.
Aynı toplum üyelerinin birden fazla kimliği
vardır, ancak önceliği veya hassas olduğu noktalar olabilir. Fakat kişi kimliklerinden sadece
birisini önemsiyorsa orda bir hinlik bir kaçkınlık
vardır. Özünde orda bir travma vardır; nasıl olurda kişi veya kurumlar bütünlüğünü temsil eden
kimliklerden ( dili kültürü, inancı, aile ve aşiret,
emek,...) sadece bir tanesini esas alıyor ve diğer
kimliklerini göz ardı ediyor hatta hakir görüyor. Düşünün ki bir insan Vücudunun sadece herhangi bir organına (el, ayak, baş, bacak,...) sahip
çıkıyor! İşte bizdeki birey ve oluşumlar kimliklerinden sadece bir tanesine sahip çıkıyorlar.
Bunun adı kurtuluş mudur yoksa kendini veya
grubunu intihara sürüklemekmidir varın siz karar
verin. Tek boyutlu doğru teşhis ve yaşam çizgisi
istediği kadar iddialı olsun orta ve uzun vadede
yaşam diyalektiğine yenilir, zayıflar ve harcanır.
Marksizm insanoğlu tarihinde insanın
sosyalliğini doğru anlama noktasında eksiği
fazlalığıyla esas oldu. Marks’ın insanın kendisine yabancılaşma teorisi bugün de en geçerli
teorisidir.
Bizim toplumumuzdaki kendine yabancılaşma
döngüsü kapitalizmin direk etkileri olmakla beraber kendine has bir dinamiği var. Özünde kendi
kendini devşiriyor, bölüyor. Böylelikle tehlikeyi
bertaraf ettiğini düşünüyor. Anlayacağımız
kafayı kuma gömüyor. Aynı toplumun insanı
olmalarına rağmen aslında sisteme, devlete ve
devletlere utangaçça göz kırpıyor; asıl tehlike
ben değilim diğeri diyor. O yüzden kendi içinde
bölünme derinleşiyor, hatta bölündükçe bölünüyor ; on çeşit Kürt oluyor, on çeşit Alevi, on çeşit
Sünni , on çeşit Solcu,...oluyor. Bu şekilde sözde farklılığa dayalı bölünme
Britanya’da 7 Mayıs’ta genel seçimler
yapılıyor. Ne yazık ki bu noktada toplumumuzun
siyasetçileri yukarda saydığım kendilerine göre
farklı önceliklerin doğru teoriği ve pratiğiyle
değil; dışlayan, çatışan, bölen mantaliteyle
hareket ediyorlar. Beş sene önce olsa şeçimlere girmeyi reformizm ve pragmatizm olarak gören az sayıdaki
bazı arkadaşlarımız bu seçimlerde ne yazık ki
Seçimlere giren kimi partilere destek verilmesini ihanet, alçaklık olarak görmeleri toplumsal bölünmeyi derinleştiriyor. Zorunlu Don
kişotçuluk ve zorunlu seçenekçilik demokratik
değil, toplumumuzu kutuplaştırır.
Kaldı ki halen bir çok Britanya sol hareketi
Amerikan emperyalizmine karşı Ortadoğu’daki
Radikal İslamcıların kuyruğuna takılıyor.
Ortadoğu’da demokrasi Mücadelesi verenlere ne bir katkı sunarlar, ne de demokratik bir
çözüm ortaya koyabiliyorlar. Genel Sol Ikinci
Körfez savaşında doğru bir tavır gösterdiğinde
Londra›da 1.5 milyon insan sokaklara dökebildi,
ancak antiemperyalist diye radikal Islamcıların
kuyrukçuluğu yapmaktan ve ortaya bir çözüm
koyamamaktan geçen sene ancak bin kişiyi toplayabildiler.
Seçim sandığı veya seçim sistemi her şey
değil; ancak bir mücadele biçimidir. Labour, Yeşil ve Tusc’da bir çok eksikler olmakla beraber bir çok fırsatlarda
mevcut. Önemli olan başkasını etiketlemeden, kutuplaştırmadan oy kullanmamız ve
dönüşümcü siyaset yapmamızdır. Mesele A,B,C
partisi değil, mesele sistemde delik açmaktır.
Radikal muhalif olayım derken, marjinalleşerek
sistemin devamcısı ve legalleştireni olmayalım. Önceliğimiz halkımızın oy kullanması ve ilerici aday ve partilere oy vermesidir. Mesele bu
mevzilerde değişim dönüşüm temelinde insanlığa
hizmet etmek ve mazlum halkımızın davasını anlatabilmektir. Sırtımızda yumurta küfesi var, Don
Kişotçuluk yapma seçeneğimiz yok
Farklılıklarımız
birliğimizin
veya
toplamımızın bölümleridir, ayrılığımızın değil.
Her şey halk ve insanlık içindir.
Değişim ve dönüşüm için; fonksiyonel bir
siyaset için sandığa gitmek toplumsal sorumluluktur. Umut ve emek ile
ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015
16
Kıbrıs’ın kuzeyinde
seçimden sol çıktı!
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak isimlendirilen ve 1974
yılında Türkiye’nin adaya gerçekleştirdiği askeri harekat ile
Kıbrıs topraklarında kurulan devlet 4. Cumhurbaşkanı’nı
hafta sonu gerçekleştirilen ikinci tur seçimlerde belirledi.
Türk askerinin halen adada aktif olarak bulunduğu yine
Türkiye Cumhuriyeti devletinin maddi kaynakları ile ekonomisi ayakta tutulan ve 2003 yılında da barış sürecinden
geçen Kıbrıs’ın Kuzey’inde sol kökenli bağımsız aday
Mustafa Akıncı Cumhurbaşkanlığı yarışında, aşırı milliyetci
aday Derviş Eroğlu’nu büyük oy farkı ile geride bırakarak
sandıktan çıkan isim oldu.
Cumhurbaşkanlığı 2. Tur seçiminde yüzde 60.5 oy oranıyla seçilen
Mustafa Akıncı, Toplumcu Kurtuluş
Partisi ile uzun yıllar siyaset yapmış
ve bir dönemde başkent Lefkoşa
belediye başkanlığı görevinde de
bulunmuştu.
de beynimle de konuşuyorum. Söylediklerim inandıklarımdır, doğru
olandır” ifadesini kullandı.
Uluslar arası tanınmışlığı henüz
bulunmayan ve Kıbrıs’ın Kuzeyindeki KKTC devleti Cumhurbaşanlığı
seçimlerinin
hemen
ardından
Türkiye’den tehdit mesajları gecikmedi.
Akıncı’nın Erdoğan’ın sözlerine
ilişkin olarak yaptığı değerlendirme
şöyle:
Sol görüşlü ve adada yaşayan
Kıbrıslılar arasında barışı destekleyen
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya
seçilmesinin ardından Recep Tayyip
Erdoğan gönderdiği ‘teprik’ mesajı
ile yine gündem olmayı başardı. Sosyal medyada ve haber sitelerinde
ayrıca toplumsal boyutta da büyük
tepkilerin gösterildiği Erdoğan’ın
tebrik mesajı, göreve yeni başlayan
Akıncı’ya ve Kıbrıs Türk toplumuna
yönelik ‘büyük tehditler’ içerdiği savunuluyor.
KKTC
Cumhurbaşkanlığı’na
seçilen Mustafa Akıncı’dan, “Yavru
vatan değil, kardeş ülkeyiz” sözlerine “Ağzından çıkanı kulağı
duymalı” diyerek sert tepki gösteren
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a
anında yanıt geldi. Erdoğan’ın
konuşması sırasında CNN Türk’te
canlı yayın konuğu olan Akıncı, “Hep
yavru vatan mı kalalım, büyümeyelim mi?” dedi. “Söylediklerimin
arkasındayım” diyen Akıncı, “Sadece
kulaklarımla duymuyorum, kalbimle
Canlı yayında Erdoğan’a cevap veren Akıncı, programdan
‘Sayın Erdoğan şu anda hattaymış,
konuşacağım’ diyerek ayrıldı.
“Ben şunu söylemek istiyorum.
Dün sonuçlanan seçimler, benim
programımı,
düşüncelerimi
ve
paylaştıklarımı halkıma anlatarak,
halkımın onay verdiği düşüncelerdir.
Neden rahatsız olunuyor, iki kardeş
ilişkisinden anlamakta zorlandım.
Yavrunun büyümesini istemiyor mu
Türkiye?
Biz hep yavru mu kalalım,
ayaklarımızın üzerinde durmasını
beceremeyelim mi? Artık yetişkin bir
ülke olmayalım mı? Söylediklerimin
arkasındayım. Sadece kulaklarımla
duymuyorum, kalbimle de beynimle
de konuşuyorum. Söylediklerim
inandıklarımdır, doğru olandır.
Cumhurbaşkanı
seçimini
kazandığım ilk günde böyle bir
tartışmanın içine çekilmekten mutlu değilim. Anlaşılan o ki Sayın
Erdoğan’a bazı konular anlatılmış,
o yüzden o şekilde konuşuyor. Ben
Türkiye ile ilişki istemeyen, dışlayan
bir söylemde bulunmadım. Tam tersine sağlıklı ilişkiden bahsettim ama
belli ki bu konuda farklı yaklaşımlar
var. Olabilir, oturur değerlendiririz.
Kıbrıs Türk halkı elbette anavatan
sevgisini yüreğinde taşımaya devam
edecektir ancak bu topraklarda da
artık Rum toplumuyla baş edebilmek
adına, kendi kişiliğini kanıtlamak
adına, bebeklikten, yavruluktan kurtulup ayakları üzerinde durmalıdır. Bu
adada kök salabilmenin başka yolu
yoktur. Bu Türkiye’nin de yararına,
ısrarla söylüyorum. Yavru olarak görmenin çok doğru bir siyaset olduğunu
düşünmüyorum. Burada bir devlet
var ve Türkiye de bu devleti tanıyor.
Yavru vatan söylemi yüreklerde
olması gereken bir söylemdir, ama
eşit ilişki gereklidir.
Küçük bir toplum olabiliriz, küçük
bir toprak parçasında yaşıyor olabiliriz ama biz bir varlığız. Bu varlığın
Türkiye tarafından da tanınmasını
istiyoruz. Sanıyorum ki bunda da
anlaşılmayacak bir tutum yok.
Türk kamuoyuna şunu söylemek
istiyorum. Bizi daha ilk günümüzden
kimse yanlış yere oturtmasın.
Karşınızda bir Türkiye düşmanı yoktur. Türkiye’nin esenliğini isteyen,
çok daha demokratik, şeffaf, güçlü
bir ülke, AB üyesi olmasını isteyen
birisi var. Türkiye’nin Kıbrıs’la hem
bir garantör ülke olarak, hem de yakın
ilişki içinde olmasının önemini bilen
biri var. Güney’le olan ilişkide, evet
10 yıl önce onlar hayır, biz evet dedik
ama günün sonunda yeni bir dönem
başlıyor.
Birbirimizi suçlayarak bir yere
varamayız, dolayısıyla yeni bir dönem başlıyor. Rumlara da bu fırsatı
vermemiz lazım, hatalarını gözden
geçirsinler.
ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015
17
18
ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015
ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015
19
20
ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015
ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015
21
‘EKSİK’
LEE VALLEY
ODEON’DA
Londra gösterimleri 1 Mayıs’ta başlıyor
Barış Atay tarafından çekilen ‘Eksik’ filmi 1 Mayıs’tan itibaren Londra’da da gösterime girecek. Türkiye’de 17 ve Avrupa’da
23 Nisan’da vizyona giren Eksik’in Londra gösterimlerine Edmonton’da ki Lee
Valley sineması ev sahipliği yapacak.
Sanatçı kimliği kadar toplumsal gelişmeler
karşısında ki tavrı ile de Londra’da yaşayan
Türk ve Kürt toplumlarının yakından
tanıdığı Barış Atay’ın yönetmenliğini
yaptığı Eksik, senaryosu kadar oyuncu
kadrosu ile de öne çıkıyor.
Edmonton’daki Lee Valley Odeon
sinemasında 1 Mayıs’tan itibaren gösterime
girecek olan Eksik, 1980 darbesinin yol
açtığı toplumsal yıkıma, darbe nedeniyle
parçalanmış bir ailenin 30 yıllık ayrılığı üzerinden ışık tutuyor. Aradan geçen 35 yıla
rağmen 12 Eylül darbesinin yol açtığı to-
plumsal yıkımın hala devam eden etkilerini,
beyaz perdeye taşıyan Eksik’in senrayosu
Mehmet Kala ve Şeref Nokta’ya ait
Bir Barikat Film yapımı olan ‘Eksik’in
başrollerini Nur Sürer, Barış Atay, Özgür
Emre Yıldırım ve Toprak Sağlam paylaşıyor.
Çekimleri Antakya’da gerçekleştirilen
filmin müzikleri Uğur Ateş ve Saki Çimen
tarafından bestelendi.
İngiltere’ye 80’li yılların sonu ve 90’li
yılların başında yoğun olarak göç eden çok
sayıda Türk ve Kürt’ü de mülteci konumuna düşüren 12 Eylül’ün eksilttiği hayatlar
Eksik ile bir kez daha sorgulanacak.
Eksik 1 Mayıs’tan itibaren Lee Valley Odeon sinemasında, gösterimler için
ayrıntılı bilgi ve biletleri sinemanın internet
sitesinden temin edebilirsiniz.
22
ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015
ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015
23
PYD’den Birleşik Krallık
Parlamentosunun Rojava
Raporuna Cevap
Birleşik Krallık, Parlamentosu
Dışilişkiler Komitesinin Irak
ve Suriye’deki mevcut duruma
ilişkin hükümete sunduğu
rapora Birleşik Krallık
hükümeti cevap vererek PYD
ve Rojava yönetimine yönelik
endişelerini dile getirmişti.
PYD, hükümetin raporuna
yayınladığı bir bildiri ile cevap
verdi.
Britanya hükümetinin konuya ilişkin yayınladığı 21
maddelik cevabında hükümetin Kürt odaklı Irak ve Suriye politikası anlatılıp, Irak’ta yaşanan gelişmeler
ve Kürdistan bölgesel hükümeti ile olan
ilişkiler ile birlikte Daiş ile mücadelede
Kürdistan bölgesel hükümetine nasıl
yardım yapılacağı değerlendirilmişti.
PYD açıklamasında, hükümetin dört
ayrı konudaki iddialarına cevap verdi.
PYD’nin Esad rejimiyle bağlantısının
devam ettiği konusunda PYD şöyle
konuştu: ‘‘Birleşik Krallık Hükümetine
güvence verebiliriz ki, direk ya da dolaylı olmak üzere, Baas rejimi ile herhangi bir bağlantımız
yok. Mart 2004, Kamışlı ayaklanmasından itibaren
PYD Esad rejimine karşı savaşmakta. Daha yakın bir
zamanda YPG ve YPJ’nin bulunduğu bölgelerde, Halep
ve Haseke’de Esad’ın askerleriyle çatışmalara girmiştir.
PYD ve diğer Kürt güçleri Suriye’nin ılımlı muhalifleriyle her zaman tam dayanışma aramışlardır. Fakat, sözde
‘ılımlı Suriye muhalifleri’ dışlayıcı ve Kürtler dahil olmak üzere, azınlık halkların isteklerini ve haklarını göz
ardı etmiştir. Yine de, PYD ve YPG, Fırat Volkanları gibi,
Özgür Suriye Ordusu içerisindeki ılımlı gruplarla Daiş
teröristlerine karşı Kobane’de savaştılar.
PYD, Suriye’deki ılımlı muhalif gruplarla doğrudan
temasların başlaması için her türlü çabayı olumlu karşılar.
PYD’nin PKK ile bağlantısı endişelerine karşı verilen
cevap: ‘‘Bir kez daha Britanya hükümetine, PYD’nin
kendi önderliğiyle bağımsız bir parti olduğuna güvence
verebiliriz. PYD, Kürdistan Demokratik Parti (KDP),
Kürdistan Birlik Parti (PUK) ve Kürdistan İşçi Parti’si
(PKK) de dahil, bölgedeki bütün Kürt siyasi partilerle sağlam ve eşit bir ilişki içerisindedir. Biz, PKK ile
örgütsel bağlantımızın olmadığını Birleşik Krallık devletine defalarca anlattık. PYD ve KDP’nin Şengal ve
Kobane’deki işbirliği, PYD’nin diğer bütün Kürt siyasi
partilerle ortaklaşa çalışabileceğini gösterdi.’’
PYD’nin Kürt bölgelerinde farklı siyasi güçlere saygı
ve çoğulculuk ve insan haklarına bağlılık konusundaki
iddialara ilişkin ise şöyle denildi: ‘‘Rapor, Suriye’nin
Kürdistan bölgesi, Rojava’da, bölgedeki Kürtler, Araplar, Asurlar ve Ermeni, bütün halkları eşit temsil eden,
Batı’daki demokratik sistemlerle tamamen bağdaşan, kurulu demokratik, çoğulcu ve özerk bir bölge olduğunu yok
sayıyor. Rapor bir de, YPG ve YPJ’nin, Irak (Şengal, Mosul) ve Rojava’da, Ezidi, Asur ve diğer Hristiyan gruplar
olmak üzere, dini ve etnik azınlıkların korunmalarındaki
rolünü de görmezden geliyor. Ayrıyeten, rapor, YPG
ve YPJ’nin, Peşmerge ve ABD öncülüğündeki koalisyon güçleriyle askeri işbirliğiyle, Kobani’de destansı
direnişleriyle Daiş’e karşı savaşlarının ve sonucunda
zaferlerini de görmezden geliyor.’’
Rojava’da özerk yönetimin kurulmasının tek yönlü ve
diğer grupların söz haklarının göze alınmadığına ilişkin,
şöyle denildi: ‘‘Rojava’ya yaklaşım ve tanımlamanın,
zemindeki gerçeği yansıtmamasından endişeliyiz. Özerk
yapı, YPG tarafından, tek taraflı olarak ilan edilmedi-
Rojava’daki dini ve etnik toplumlar ve 40 civarında
toplum örgütü ‘sosyal kontrata’ imzalarını atarak özerk
yönetimi kurdular. Ayrıca, Suriye mevcut durumda, kısa vadede çözümü görülmeyen, bir
savaş halindedir. Böyle tehlikeli şartlarda,
olağan belirsizliklerle yüklüyken, ileride Kürt halkının demokratik isteklerini
karşılayacak belirsiz bir geçiş süreci
beklentisiyle, Kürtler’den Rojava’yı
bırakmaları beklenemez. Bu belirsizlikler göz önünde bulundurulduğunda,
PYD, Kürtlerin ve değişik toplumların
Rojava’daki özgürleşen kantonlarda özerk
yönetime, en azından ileriki bir geçiş süreci
antlaşmasında temsiliyet garantilerinin hakiki olma
olasılığının olana kadar, devam etmelerine izin verilmesinde ısrar ediyor. Öyle ki, Rojava’da kurulan demokratik bölgesel yönetim modelini, ileride kurulacak özgür
ve demokratik bir Suriye için çoğulcu demokrasi modeli
olarak kabul edilmesini öneririz.’
BRİTANYA
DENİLMİŞTİ?
HÜKÜMETİ
RAPORUNDA
NE
Britanya Parlamentosu Dışilişkiler Komitesinin Irak
ve Suriye’deki mevcut duruma ilişkin hükümete sunduğu
rapora Britanya hükümeti cevap vermişti.
Hükümetin konuya ilişkin verdiği cevapta şunlar
belirtilmişti:
‘‘Partiya Yekitiya Demokrat, PYD’ye bağlı silahlı
grupların Daiş’e karşı bir süredir savaştıklarını biliyoruz.
Kobane’de yaşanan son gelişmeler, uluslararası koalisyon güçlerinin ve karadaki ortaklarının Daiş’i geriletmek için yürüttükleri ortak çabalarının etkili olduğunu
gösteriyor. Ancak, PYD’nin belirttiği bazı politikalar
ve amaçları konusunda endişelerimiz devam etmekte.
Birleşik Krallık, PYD’nin Assad rejimiyle bağlantısını
sürdürdükçe ve Suriye’nin ılımlı muhalefetiyle işbirliği
yapmayı ret ettikçe, onlara destek vermelerinin çok zor
olacağını devamlı olarak açıkça belirtmiştir.
PYD’nin, Britanya’da terör listesinde yer alan PKK
ile bağlarının devam etmesi de bizi endişelendiriyor.
PYD, aynı zamanda, çoğulculuğa, insan haklarına ve
Kürt yönetimi altındaki diğer siyasi güçlere saygıya
daha fazla bağlılık göstermesi gerekiyor. PYD’nin,
Suriye savaşının nihai çözümünde öncelikli müzakereye teşebbüs ettiğinden endişeliyiz. PYD’nin, Kasım
2013’te tek taraflı yaptığı, Suriye’nin Kürt bölgelerinde
geçici yönetim kurma açıklamasını desteklemiyoruz. Bu
hareket, bütün Suriye nüfusu ve uluslararası toplulukla
danışarak yapılmadı. Suriye’de Kürtler için bağımsız bir
bölge kurulacak mı, dahil olmak üzere, geçiş aşaması
dahilinde, siyasi uzlaşmanın kesin yapısına tüm Suriyeliler karar verecektir. PYD’nin konumunun bu mühim
zorluklarını göz önünde bulundurduğumuzda, Britanya
PYD’ye direk olarak destek sağlamıyor. Geçen yıl içerisinde, Britanya yetkilileri PYD temsilcileri ve Afrin
ve Kobane ‘kantonlarından’ delegelerle görüştüler.
Yukarıdaki meselelere ilişkin, daha yapıcı bir yaklaşımı
teşvik etmek için PYD ile görüşmelerimize devam
edeceğiz.’’
24
ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015
ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015
25
Adayların Seçim Çalışmaları Devam Ediyor
İngiltere’de 7 Mayıs’ta yapılacak
genel seçimler öncesi
politikacıların destek arayışları
sürüyor. İşçi Partisi’nin etkili isimlerinden gölge Adalet
bakanı Emily Anne Thornberry,
seçim bölgesinde Türk ve Kürt
seçmenlerle buluştu.
Thornberry, Türkiye Araştırmalar
Merkezinin organize ettiği buluşmada,
temsilcisi olduğu Islington South ve
Finsbury bölgesinde yer alan Upper
Street üzerindeki işletmelerin sahipleri
ile bir araya geldi. İngiliz milletvekili,
bölgede faaliyet gösteren 15 dolayında
restaurant ve cafenin sahiplerinin yanısıra
KNK Londra Temsilcisi Akif Wan, akademisyen Janroş Keleş ile gazetecilerin
sorularını yanıtladı.
2005 yılından bu yana parlamentoda
temsil ettiği seçim bölgesinin çok kültürlü yapısı ile gurur duyduğunu vurgulayan
Emily Thornberry, sosyal yapı ile birlikte
gelişen lokal ekonominin de bölgeyi cazibe haline getirdiğini kaydetti. Seçimlerde
partisine destek isteyen kadın politikacı,
İşçi Partisi’nin göçmenlerin siyasete
katılımına da en çok fırsat yaratan parti
olduğuna dikkat çekti.
Toplantıda söz alan işletme sahipleri ise, 2010 yılından bu yana Islignton
Belediyesi’ni yöneten İşçi Parti’si ile
bölge esnafı arasında sağlıklı bir diyalog
kurulamadığından yakındı. Lisans problemlerinin çözümünde ciddi zorluklar
yaşadıklarını anlatan işletme sahipleri, zaman zaman göçmen olmaktan kaynaklanan sıkıntılarla karşı karşıya kaldıklarını
da savundular. Bölgedeki kiraların
yanısıra işletme vergilerinin de (business
rates) Londra’nın bir çok bölgesine göre
daha yüksek olduğuna dikkat çeken işyeri
sahipleri, yerel yönetimden bekledikleri
destek ve işbirliğini göremediklerinden
Selahattin Demirtaş
TV10 Dayanışma
Gecesine Katılacak
şikayetçi oldular.
İşletmecileri dikkatle dinleyen milletvekili Emily Thornberry ise belediye
ve işyeri sahipleri arasındaki ilişkilerin
geliştirilmesi ve sorunların çözümü için
gereken çabayı harcayacığını kaydetti.
Milletvekili Thornberry bir soru üzerine de, İngiliz polisinin Rojava’da
YPJ’ye katılacağı iddiasıyla tutukladığı
ve halen cezaevinde tutulan 18 yaşındaki
Şilan Özçelik’in durumunu takip ettiğini
ancak bu konuda yorumda bulunmak
istemediğini söyledi.
GİK-DER’de Gençlerden Halay Gecesi
Göçmen İşçiler Kültür Derneği
(GİK-DER) Gençlik Komisyonu
tarafından düzenlenen halay
gecesi Gik-Der Lokalinde
yaklaşık yüz gencin katılımıyla
gerçekleşti.
Gençlik Komisyonu adına yapılan
konuşmada; Nisan ayında yapılan gençlik kampı hakkında bilgi verildi. Gençlik
kampının amacının gençlerle buluşmak
olduğunu ve oradan aldıkları enerjiyle
çalışmalarına devam edeceklerini belirten
gençlik temsilcisi konuşmasına şöyle
devam etti; ‘‘Bizler buralarda doğduk
buralarda eğimimiz yapıyoruz her gün
farklı sorunlarla karşılaşıyoruz. Irkçılığa
maruz kalıyoruz. Ekonomik kesintilerden
dolayı eğitimizi tamamlayamıyoruz yada
‘Hakkın ve Hakikatin Sesi’ şiarıyla yayın yapan TV10 için
Londra’da dayanışma gecesi gerçekleşecek. HDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu başkanı,
HDP İstanbul 2. bölge 1. sıra milletvekili adayı, Turgut Öker’in
konuşmacı olarak katılacakları dayanışma gecesine yoğun bir ilgi
bekleniyor. Britanya Alevi Federasyonu başkanı, İsrafil Erbil ve
TV10 genel yayın yönetmeni, Şükrü Yıldız’ın da konuşmacı olarak
katılacakları gece 10 Mayıs Pazar günü, saat 13:00-19:00 arası,
White Hart Lane Community Sports Centre’da (White Hart Lane,
N22 5QW) gerçekleşecek.
üniversiteden mezun olduğumuzda kendi
alanımızda iş bulamıyoruz. Marketlerde
çalışmak zorunda bırakılıyoruz. Yine devlet eliyle çeteleşme ve yozlaştırma göçmen gençlerin arasında geliştirilmektedir.
Bizler buna karşı uyanık olmalıyız. Bizler
uyanmalı ve örgütlenmeliyiz.’’ Konuşma
gençleri 1 Mayıs alanlarına davet edilerek
bitirildi.
Grup Gençler’in coşkulu türküleriyle devam eden etkinlikte bütün gençler
omuz omuza halaya durdular. Halay gecesi geç saatlere kadar devam etti.
FINAL DERSANESİNDEN VELİLERE GÜZEL HABER
Final Dersanesi verdiği kaliteli eğitim
ve öğrencilere kazandırdığı ders çalışma
becerileri sayesinde Londra`daki prestijli
eğitim kurumları arasında yerini almıştır.
Öğrencileri bir üst kuruma tam donanımlı
hazırlamanın yanı sıra kariyer danışmanlık
hizmeti de veren final dersanesi,
öğrencilerin seçimlerine yardımcı olabilmek için kariyer seminerleri de düzenliyor. Final Dersanesinde, öğrencilerin
kişisel gereksinimlerine öncelik verilip
aynı zamanda bulundukları ortamda lider
olabilecek bireyler yetiştirir. 3. sınıftan
A-Level seviyesine kadar verilen derslerde
öğrencilerin her seviyede başarıları özel
olarak destekleniyor. Ayrıca özel Latymer
ve GCSE sınıflarında yoğun programlı dersler veriliyor.
Daha fazla öğrencinin bu eğitimden
faydalanabilmesi icin Final Dersanesi
geçen yıl uyguladığı bursluluk sınavını bu
yıl da uygulama kararı aldı. Final dersanesi
koordinatörü Deniz Konca kampanyanın
içeriğine dair şu bilgileri verdi: “Yeni
kayıt yaptıran öğrencilere seviye tespit
sınavı yapılacak ve sınavdan başarılı olan
öğrenciler büyük indirimlerden faydalanabilecek. 3. sınıf ile 11. sınıf arasındakı
ögrencilerin gireceği sınav her sınıf icin
ayrı olacak ve sınav sonucunda her sınıftan
1. olan öğrenciye %50, 2. olan öğrenciye
%25 ve 3. olan öğrenciye %15 indirim
yapılacak. Toplam 27 öğrencimiz indirimlerden yararlanacak. Bu fırsattan yararlanmak isteyen öğrenciler sınavı her
Cumartesi günü saat 1.30-3.30 saatleri
arasında dersane binasında alabilecek.
Bunun icin dersaneyi önceden arayıp
sınava girmek isteklerini belirtmeleri yeterli. Sınav sonuçları Eylül ayının başında
açıklanacak.”
Final Dersanesi “Hiç Bir Öğrencimiz
Kalabalık İçerisinde Kaybolmayacak”
eğitim anlayışıyla 2015-2016 döneminde
Sanatçılar, Cemo Doğan, Ali Sizer, Latife Eraslan, Koma Zelal
ve Sezgin Coşkun’un sahne alacağı dayanışma etkinliğinde folklor
ekibi bir gösteri yapacak.
Etkinliğin Facebook sayfasında, ‘‘TV10, Alevilerin bin yıllardır
tüm kıyım, katliam ve zorlamalara rağmen yaşatmayı ve bugüne
getirmeyi başardıkları, inanç, kültür ve yaşam felsefelerini yayın ile
paylaşmayı hedeflemektedir,’’ deniliyor.
3 Ekim 2011 tarihinde test yayınına başlayan TV10, 29 Kasım
2011 tarihinde de normal yayına geçmiştir.
£10 satılan biletler, Cemevi, Halkevi ve Kurdish’ten temin edilebilinir. İletişim için 07501 756801 numarasını arayabilirsiniz.
Enfield North Milletvekili
Adayı Bozcader’i Ziyaret Etti
de eğitim kalitesini en üst seviyede tutmayı
hedefliyor. Bu dönem için erken kayıt
yaptıran öğrenciler erken kayıt indiriminden yararlanabilecekler. Final Dersanesi
erken kayıt icin son gün Pazar 28 Haziran
2015.
Erken kayıt indirimleri ve sınav ile ilgili
bilgi almak isteyenler 020 8150 3776 no’lu
numarayı arayabilirler. Final Dersanesi Enfield Town’da 38A, The Town, EN2 6LA
adresinde çalışmalarını sürdürüyor.
Enfield North
milletvekili adayı
Joan Ryan seçim
kampanyası
kapsamında,
Bozhüyük ve
Camiliyurt köyleri dayanışma
derneği, Bozcader’i ziyaret etti.
Ryan, UCFL yöneticileriyle katıldığı toplantıda Bozcader
üyelerinin sorunları ve endişelerine yönelik sorularını yanıtlayıp,
bölgede yapmayı yerine getirmek istediği hedefler üzerine bilgi
verdi. Joan Ryana UCFL yöneticileri de eşlik etti.
ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015
26
MİLLİ YAKLAŞIMDA
ESKİNİN AŞILMASI
ÜZERİNE
Berfin Yüce-Londra
[email protected]
Düşüncenin
yaygınlaştırılması
ve
örgütlendirilerek halkalaşması için, içinde
bulunulan coğrafyanın özgünlüğü üzerinde
hareket etmek olmazsa olmaz bir diyalektik kuraldır. Özellikle Ortadoğu bütünlüğü
ve tarihselliği içinde Ortadoğu’nun bütün
karmaşıklığı , tarihselliği içindeki kültürel
yapıyı içinde barındıran Kürdistan için ;
bölgenin tüm özgün niteliklerine sahip olan
coğrafik, kültürel özgünlüklerden hareket etmek, Milli bütünlük için temeldir.
Her kültürün kendine has karakterleri
vardır. Bunu ayrıntılandırarak tartışırsak,
nerdeyse her coğrafyanın, bölgenin, tarihsel veya kişi karakterlerine göre farklılıkları
düşünülmelidir. Bu ayrıntılara göre düşünce
biçimlerinin nüansları ortaya çıkıyor.
Topluluklar kabileler durumda iken dahi,
kendi çevre özgünlüklerinden hareketle,
konumlanma, topluluklarını yerleştirme, ilkel yönetim tarzlarını, inanışlarını, ekonomik örgütlenme ve sürdürümlerini, içinde
bulundukları coğrafyanın özelliklerinden
yola çıkarak oluşturmuşlardır. Öyle ki giyimlerden, tüm folklorik özelliklere kadar bu
zemin belirleyici olmuştur. Dağlık bir arazi
üzerinde konumlanan topluluklar bu duruma göre, ekonomik, inanç ve giyim tarzları
geliştirmişledir. Irmak kenarı, deniz kıyısı,
çöl arazisi gibi yerlere göre biçimlenişlerden
söz edilebilir.
Öyle ki bu biçimlenme, sözel dönemde dilin oluşumu ve yansımasına, yazın dönemlerinde ise yazına ve diğer kendini ifade biçimlerine yansımıştır.
Bölgelerin ve milletlerin gelişmelerinde,
tarihi yakalama ve ilerlemede, kendilerini güçlü ifade edebilmede ileri sürülen bu
özgünlükten hareket etmenin oldukça etkisi
vardır. Milletlerin ve bölgelerin tarihte güçlü
ve sürece damgalarını vurabilmelerinin ana
etmenlerinden birisi neredeyse bu özgünlüktür. Başarısız ve sürekli tarihsel ve kültürel gel-gitleri olan bölge ve milletler kendi
özgünlüğünde farklı bir tarzda hareket ederek
durumu ve süreci zorlamaya çalışanlardır.
Milli başarı, tarihsel kalıcılık , bölgeyi
etkileme ve ilerlemenin güçlü temeli; kendi
duruşunun gücünde saklıdır. Bilindiği gibi,
başarısız bölge, düşünce ve topluluklar, kendi
milli tarzlarını iyi analiz edemeyen düşünce
ve güçlerin zorlamasından çıkıyor.
Bölgemizde tarihi ilerlemenin Marksist
temsili sol-sosyalist düşünce ve örgütlenmenin belirli ilerleme ve tarihsel oluşumuna
rağmen başarısızlığı, tartışılan bu zemin
eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Bunun
örneklerin çok çeşitli boyutlarda ve pratiklerle verilendirilebilir. Kısmı ve sosyalist
düşüncenin kötü pratik uygulamaları hariç
bir genel başarıdan söz edilemez. Örnekler
çoğaltılabilir; Filistin halkının sosyalist
örgütlenmesi çok kısa sürede kendi zemininden kaymıştır. İran komünistleri güçlü
bir zemine ve desteğe rağmen varlılarını
ve etkilerini sürdürememişlerdir. Belki az
tartışılıyor, ama Libya ve Kaddafi denemesi
bir darbe ile gelmiş ve emperyalist bir komplo ile gitmiştir. Libya bir özgünlük denemesi olarak, araştırılmayı ve ders çıkarılmayı
bekliyor. Bunun dışında başka bir durum ve
pratikten bahsedilemez.
Kürdistan hem tarihsel hem milli mücadele
özgünlüğü itibarı ile ayrı yere konulmalı
ve bu yönlerinden hareketle incelenerek
değerlendirilmelidir. Yukarıda bahsedilen
özelliklerin en ayrıntılı, en karmaşık biçimi,
hem güncel hem tarihsel olarak Kürt milletinde bulunmaktadır. Kürt Milleti tarihi ve
kültürel olarak Ortadoğu’nun en güçlü milletlerinden birisidir. Böyle olunca kültürel
ve sosyal altyapısı hem karmaşık , hem de
sorunludur. Çok boyutlu karakterleri vardır.
Neredeyse beş yüzyıllık bir sıkıntılı ve
milletleşme cebelleşmesi içinde bulunan bir
milletin temsili ve sorunlarının çözümü ile
karşı karşıyayız.
Kürt milleti ruhi birliğe rağmen coğrafi
olarak çok parçalı ve bu parçalılığın getirdiği
çeşitli sorunlarla karşılaşmaktadır. Bu milletin sorunlarının çözümü de bu derecede
karmaşıktır. Bölünmüş milletlerin sorunları
ve yapıları da biçimsel ve ruhsal olarak
bölünmüştür.
Nüfusunun yüzde doksanının muhafazakar ve bunun kabulünün bu derece güçlü
olduğu bir toplumda, örgütlenme ve milli
birlik program ve işleyişi buradan hareketle
olmalıdır. Milletin tarihi ve kültürel duruş ve
hareketleri göz önünde bulundurulmalıdır.
Eski sol ve kemalizmden miras, çarpık sosyalist değerlendirme ve getirdiği pratikler, kısa
vadede bazı liberal sonuçlar alsa da uzun vadede Kürt milletini örgütleme ve sorunlarını
çözmede sıkıntılar ortaya çıkarır. Bunun en
iyi tarihsel örneği, klasik, halktan uzak, kemalist etkileşimli sol-sosyalist pratiktir.
Böylesi örgütlenmeler geçici ve halka
dışarıdan bakan millet-üstü örgütlenmelerdir; ki kısa sürede başarısız sonuçlara ulaşır.
Kürdistan kendi içinde güçlü birliği olan, iç
ritmi derin ve etkileşimli bir kültürel ve tarihi
mozaiktir. Zorlama ve dışarıdan bakılarak
anlaşılıp, uzun vadede sorunlarına vakıf olunabilecek bir topluluk değildir. Kürdistan
toplumunun bu derin ve kendini var ederek bu
güne her şartta getiren özellikleri ve özgünlükleri temelinde hareket edilmelidir.
ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015
27
28
ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015
Sudoku Zor
Sudoku Basit
KARİKATÜRLER
ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015
Sırrı Süreyya Önder
İstikrar ve kriz kavramlarının bir arada telaffuzu yeterince korkunç değilmiş gibi, sürekli
olarak Milli Güvenlik Kurulu diliyle kurgulanmış
haber bültenleriyle etrafımız sarılmış durumda.
Devletin ve hükümetin bu kadar gönülsüz, halkın
da bir o kadar gönüllü biçimde sandığa gitmesinden kaynaklı bir çelişki yaşıyoruz. Üstelik
geçen ‹İç Güvenlik Yasası› ile birlikte devletin
bu malum çelişkiyi derinleştirmek istediğini de
görüyoruz. Taşlanan seçim büroları, yakılan parti
bayrakları, pompalı tüfekle saldırıya uğramış bir
genel merkez ya da ailesi olduğunu söyleyen bir
grup erkekçe aforoz edilen genç bir kadın seçimler için kolay kolay demokrasi şöleni tanımını
kullanamayacağımızın kanıtları.
Öte yandan da herkesin sormakta ısrarcı
olduğu sorularla boğuşuyoruz. Bir: Halkların Demokratik Partisi seçime
neden parti olarak giriyor? Kitleselleşmiş, adayı Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinde %10’a yakın oy almış bir partinin parti olarak seçime girmesine dair tartışma
birçok bağlamda barajın meşruluğu, partinin gayrimeşruluğu üzerine bir tartışma. Bu
bağlamda bu tartışmayı yapmak bana HDP’nin
neden kurulduğunu, demokrasi güçlerinin ona
neden omuz verdiğini yanlış anlamak ve anlatmak gibi geliyor. İkinci soru da şu: Barajı geçemezseniz ülkeyi
mi böleceksiniz? İktidar partisinin bile Kürtçe şarkı yapacak
kadar Kürt sorunu ile tanışmasını sağladık, gerçi
aralarında hala inkar evresinde olanlar var; ama
biz HDP’yi kurarak Kürt sorunundan fazlasıyla
ilgili sözümüz olduğunu kanıtladık, belki de bu
seçimler bunun somut kanıtı olarak geçecek tarihe. BDP’yi bölge partisi olduğu için eleştirenler,
şimdi de HDP’yi Türkiye partisi olduğu için
eleştiriyor. Belli ki bir şeyleri doğru yapıyoruz;
belli ki birileri bizi dinliyor, anlıyor ve bize
29
Seçimler ve
AKP’nin buldozeri
Seçim mevsimi bildik senaryo ile başladı. İktidardaki parti devletçi
ve milliyetçi argümanlara daha sıkı sarılıyor; kendi dışındaki herkesi
‘hain’ ilan etme halkası yeni yeni çevrelerle genişlerken, ‘kriz’ sözcüğü
bilinçli olarak telaffuz edildi. Noam Chomsky ve daha nice düşünürün
neoliberal hükümetlerin en önemli argümanlarından biri olduğunu
ifade ettikleri ‘istikrar’ kavramı hızla dolaşıma sokuldu. dair ümit besliyorlar. Şükür ki biz Türkiye’ye
baktığımızda ilkokullarda duvara asılan türden
toprak bölümlenmesine dair bir harita değil, birlikte yaşayan insan yüzleri görüyoruz. Bu birlikte yaşayan ve bu yönde irade gösteren insanların
barış umuduna dair soru, bize değil bu barışı istemeyenlere sorulmalı. Belki onlar yıllardır reddettikleri bu barış için bizim bilmediğimiz bir
çözüm geliştirmişlerdir.
Klişe soruları geçtiğimizde karşımıza bir de
gerçekçi sorular çıkıyor: Bu seçimler hakkında ne düşünüyorsunuz,
sizce demokrasi açısından umut taşıyabilir miyiz? İnsanlara dair umudu olmayan bir parti
olmadığımız ortada. İnsanların umut beslediği
bir parti olduğumuz da. Yine de bu birçok olumsuz gelişmeyi yok sayan, inkarın ve riyanın
kol gezdiği bir düzeni görmezden geldiğimiz
anlamına gelmiyor. Toplum ile devlet arasındaki
bağ varsayıldığı kadar kalın ve kuvvetli değil.
Devletçi söylemin toplumu borçla ve harçla muhtaçlaştırması, kapitalizmin sömürüyü
derinleştirmesi dışında bugün toplum ve dev-
let arasındaki bağları sıkılaştıran bir şey yok.
İnsanların hem kendilerini hem kentlerini yönetmeleri konusunda çıktığımız yolculuğa radikal
demokrasi derken bu kırılganlaşan bağlara güvendik, güveniyoruz. Bahsettiğimiz şey devletin
ve devlet politikalarının almakla ilgili olmaktan
hizmet vermekle ilgili olmaya dönüştüğü, toplumsal inisiyatiflerin ihtiyacın belirlenmesinde
ihale kollayan akbabalardan daha etkili olduğu bir
döngü yaratmak. Çünkü Türkiye’de şu an insanlar sıkışmış durumdalar. Bankalar ile vergi daireleri arasında
süregelen uzun koşuşturmalar insanları mutlu edemez. Devlet hastanelerinde düşmekte olan hizmet
kalitesi, özel sigorta gereksiniminin ve özel hastanelerde tedavi olma ihtiyacının artması gibi
birçok gösterge bize şirketlerin eline tamamıyla
teslim edilmiş, devletin tembelleştiği ve yurttaşın
aleyhine işleyen bir tabloyu gösteriyor. Devlet
toplumun en temel ihtiyaçlarını karşılayamaz durumda. Sosyal politikalar kısa vadeli çözümlerden
ötesini sunmuyor.
Bu tablodan iktidar tarafından toplumsal
bir umut çıkmayacağı ortada, hatta ciddi bir
çöküş yaşanıyor. Neoliberal strateji ve AKP’nin
dayandığı geleneğin genel olarak ortaya çıkardığı
politikanın otoriterliği bunu bize açıkça gösteriyor. ‘’Türkiye diktatörlük olsaydı o gazeteyi
basabilir miydiniz, o tweet’i atabilir miydiniz’’
seviyesine düşen bir iktidar savunusu piyasaya
sürülmüş durumda. Örtük bir tehdit de içeren bir
savunu bu. ‘Yetinin ve çenenizi kapayın’ demeye
getiriyorlar. Tıpkı bize ‘30 küsur vekille yetinin
ve hesaplarımızı bozmayın’ demeye çalıştıkları
gibi. Tabii burada bir başka tuzağa da düşmemek
gerekiyor. AKP içerisindeki çelişkilerden medet ummak, bana kalırsa birçok anlamda yine
ibreyi AKP’ye çeviren bir perspektif. Oysa Yeni
Yaşam Bildirgesi diye bir şey koyduk ortaya.
Başka partilerin farklı planları var. Hükümetin
ve Cumhurbaşkanı’nın öcüleştirdiği ‘koalisyon’ kelimesi telaffuz ediliyor. Bu şartlar altında
Davutoğlu ne dedi, Erdoğan ne yaptı, tartışması
seçim gündemi dahilinde günlük siyasetimizin
konusu olmamalı; ama Sayın Öcalan’ın sürekli
vurguladığı ‘ciddiyet’ kavramını anımsatmakta
fayda var. Tarafsız Cumhurbaşkanlığı başta olmak
üzere her alanda ciddiyet şu an en çok ihtiyacımız
olan şey. Üstelik bu, -3 derecede okul bahçesinde şimdi kalkmış olan ‘andımızı’ dayak zoruyla
hazırolda söyleme ciddiyetinden çok daha mühim,
çok daha anlamlı bir ciddiyet. Yaşam hakkı ve
demokrasi ile ilgili bir ciddiyet sözünü ettiğimiz.
Biz umutlu ve renkli olduğu kadar ciddi bir
parti olarak hazırlanıyoruz seçimlere. İnkara karşı
gerçeğin, riyakarlığa karşı şeffaflığın, tanka karşı
güvercinin, buldozere karşı ağacın hikayesini anlatmak dünyaya pembe gözle bakmak değildir.
Aksine, bu bizim dünyayı ve ülkeyi kaynaklarını
sömürenlerden çok daha incelikli bir şekilde
düşündüğümüz anlamına gelir. HDP insanların hazırolda beklemeyeceği bir
Türkiye hedefiyle giriyor seçimlere. Hiyerarşinin
ve yolsuzluğun her türlüsüne karşı bir ses olarak.
Umuyorum, Türkiye’nin üstünden geçmeye
hazırlanan buldozerin önünde birlikte duracağız.
ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015
30
SERi iLANLAR
İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz
Bu sayfada
£10
1 kutu ilan
0742 948 1490
İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz.
Kartal Food
DRİVİNG LAND
ŞOFÖR OKULU
Sakine Kartal’dan sağlıklı
ev yemekleri
Evlere ve işyerlerine servis
yapılır Kısa sürede fazla para harcamadan
ehliyet almak, güvenli sürücü
olmak için vitesli & otamatik
direksiyon dersleri verilir.
Tel: 07926 751328
Erken test günü alınır
[email protected]
Ali 07723921216
Sağlıklı ve zinde bir vücuda sahip
olmak için henüz gec değil, özel ve grup
dersleri ile kendinizi yeniden
kesfetme zamanı.
Deniz Dogrusoz
Personal Trainer
07455947693
www.deniz-personal-tranining.com
ALTUN
CLEANING
SERVICES
07427424619
Ufuk Kaya
07405891522
MEM Painting
and Decoration
El sanatları kursu verilir Takı, Mosaic, geleneksel
el sanatları.
Her türlü boya ve dekorasyon
işi itina ile yapılır.
Hurdar Sinop Tel:07448 654 828
07984 513 968
TOPCU MOBILE CAR MECHANIC
Her türlü araba tamiri işleriniz yapılır
REPAIRS
SERVICING
DIAGNOSTICS
PRE-MOT/FAILURES
AHMET TOPCU
07415106521
07405756462
Horizon Books
Kitap Satış Temsilcisi
Hurdar Hand
Crafts
Özel Türkçe
Dersi
Türkçe diksiyon ve gramer
dersleri verilir.
Diren Yalçın
07504 662756
Mahmut Söylemez
BALINZA LAUNDRY &
CLEANING SERVICES
Her türlü çamaşır yıkama işi
yapılır. Evden alıp eve teslim
servisimiz mevcuttur.
One 2 One
English
for children and adults
07428336181
OREL
BOOKKEEPING
& ADMIN
07768282295
[email protected]
Yıldız Adıgüzel
Qualified English Language Teacher
SATS, GCSE, A LEVEL, ESOL,
IELTS & BUSINESS ENGLISH
For more information and Free consultation:
t 0753 4491 623
e [email protected]
ÇARŞAMBA, 29 NİSAN 2015
SERi iLANLAR
İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz
31
Bu sayfada
£30
1 kutu ilan
0742 948 1490
İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz.
ÇARŞEM, 29 AVRÊL 2015
9
DI DÎROKÊ DE DAHÊNER
Û MEKANÎKKARÊ EWIL
ENDEZYARÊ KURD
ISMAÎL EBÛL IZ El-CEZERÎ
Ismaîl Ebûl Iz Bîn Rezzaz el- Cezîrî el Kurdî di sala
1153’yan de li taxa tora Cizîra Botanê hatiye dinyayê. Ismaîl Ebûl Iz Bîn Rezzaz el- Cizîrî el Kurdî di qada zanista
sîbernetîkê de wek hosteyê herî mezin tê pejirandin. Ev
hosteyê ku wek bavê sîbernetîkê tê dîtin di heman demê
de hosteyê fizîk, robot û matrîksê ye jî. Ismaîl Ebûl Iz
Bîn Rezzaz el- Cizîrî el Kurdî di sala 1233’yan de li Cizîrê
çû ber rehma Xwedê.
El Cezerî perwerdeya xwe ya ewil
li medreseyên Kurdan kuta kir. Li van
medreseyan bêtir li ser fizîk û sîbernetîkê sekinî û heta roja me jî gelek
îcadên hêj ne hatine dîtin kişfkirin û di
dema xwe de xistin xizmeta mirovahiyê.
û ji bo destnimêjê xistiye xizmeta mirovan. Ew robot wextê ku kesên destnimêj bigirtana destê xwe dirêjî bin
muslixê dikirin û bi awayekî otomatîk
av ji muslixê dihat. Pergala wî robotê
otomatîk, bi hesabê wek ‘0101’ tê zanîn
hatiye damezirandin.
Ebûl Izê ku di bin desthilatdariya
Zengiyên Kurd e dijiya, piştî demekê li ser vexwendina Artûkluya
çû Amedê. Li vê derê pirtûka xwe ya
bi navê‘Kitáb fí ma’rifat al-hiyal alhandasiyya’(Pirtûka bi marîfetên yekbûna teknîk û xeyalan) nivîsand. Nusxeyeke pirtûka xwe pêşkeşî hikûmdarê
Abbasiyan Ebûl Ahmed, Nusxeyeke
din jî pêşkeşî hikûmdarê Artûkiyan
Mehmûd bîn Mihammed kir.
Jixwe îcadkarê vî hesabî jî El Cezerî
ye. Ji ber vê yekê jî wek pêşengê fikra
pergala kompîturê jî tê qebûlkirin.
Nusxeya ku şand Bexdayê di dema
dagirkeriya Moxolan de wenda bû. Li
ser Nusxeya Amedê jî dibêjin ji koşkê
hatiye dizîn lê gelek îcadên Mihammed
bîn Yusuf bîn Osmanê Heskîfî ji hin
beşên ku ji ber pirtûka wî girtine hatiye
heta roja me. Di Koşka Topkapiyê de jî
kopiyeke wê berhemê heye. Li dinyayê
jî bi tevahî 16 jibergirtinên wê hene.
Bikaranîn, derfetên sûdwergirtinê bi
xêzkirina wek pêşnûmayan bi awayekî
bêhempa û pir nuwaze ya 50 cîhazî şanî
mirovan kiriye. Ji ber vê yekê El Cezerî
El Kurdî di riya zanist, zanyar û îcadan
de dibêje ‘’Her teknîk û ilmê ku bi
sepandinê neyê ceribandin di navbera
rast û çewtiyê de ye’’
Alema Rojavayê Ismaîl Ebûl Iz
Bîn Rezzaz el- Cizîrî el Kurdî wek AlJazarî nasdikin. Norbert Wiener, Andé
Mari Ampére, James Clerk Maxwell,
Szolem Mandelbrojt ev endezyar û
zanyarên ku li ser zanista fizîkê navdar
bûne, El Cezerî ji bo wan bûye wek
çavkaniya bestê û mamoste.
Di nav îcadên El Cezerî de cûreyên
saetan, deriyên otomatîk, amûrên sifreyên otomatîk, amûra xwîn girtin
û berhevkirinê, pestopîva xwînê, termûz, fiskiyeyên avê, otomatên mûzîkê,
hewzên nayên valakirin, tilûmbeyên
avê, pergalên pompekirinê, mifteyên
şîfrekirî, muslix, maşîneyên kar û
amûrên ku barên giran radikin.
Di nav wan de ya ku herî zêde balê
dikişine ser xwe û di dawiya sedsala
20’emîn de hêj nû hatiye kişfkirin muslixên otomatîk in. El Cezerî ew muslix
bi pergaleke wek ya robotan saz kiriye
Çawa ku wextê mirov dibêje
tib Îbnî Sîna, wextê mirov dibêje
matematîk Harezmî, wextê mirov
dibêje felsefe Farabî; tê hişê mirov, wextê mirov bibêje sîbernetîk jî
Bedîuzzaman Ebul Îz Ismaîl er-Rezzaz
el-Cezeri el-Kurdî tê hişê mirovan.
Zanista sîbernetîkê navê xwe li sedsala
me kiriye. Ev peyv rayeka xwe ji grekiya kevn ji peyva ‘Kubernetes’ an jî
ji latînî ji peyva ‘Gobernare’ya di sala
1948’an de ji aliyê Norbert Wiener ev
nav sitandiye. Wiener, ji bo wateya
sîbernetîkê dibêje; sîbernetîk, ji bo
hemû pergalên organîzekirî(zindî an ne
zindî), ajal û maşîneyên wek pergala
raçavkirin û rajihandinê ye. Ango sîbernetîk; zanista ragihandin, damezrandin
û eyarkirina mîhengê ye. Ji bo mirov û
maşîneyan li danûsitandina agahiyan,
rewşa kontrol û mîhengê lêkolîn dike.
Binyadê vê zanistê ji aliyê Bedîuzzaman Ebu`l Iz el-Cezerî el-Kurdî ve
hat avêtin û îro bi pêşveçûnê, derfetên
çêkirina kompîturên ku ji jiyana me
bûne perçeyek derxistiye holê.
Li ser mijara despêka pergalên otomatîk û sîbernetîkê Fransewi Descartes
û Pascal; Elmanî, Leibniz; Îngilîz jî,
Bacon îdia dikin. Lêbelê beriya van
hemûyan bi 600 salî Bedîuzzaman
Ebu`l Iz el-Cezerî el-Kurdî rêgezên
zanista sîbernetîkê bi dinyayê ve dabû
naskirin.
Bedîuzzaman Ebu`l Iz el-Cezerî
el-Kurdî ne tenê pergalên otomatîk
damezrandibûn, di heman demê de di
navbera pergalan de ku otomatîk dixebitin mîheng jî sazkiribû. Ev pergala
ku Bedîuzzaman Ebu`l Iz el-Cezerî
el-Kurdî sazkiribû encax piştî wî
800 salî Profesorê Norolojiyê yê Îngilistanê Ross Ashbyê ku wek bavê
sîbernetîkê tê zanîn di sala 1951’ê de
hêj nû kişf kiribû. Hêj nû di wê sala
navborî de qala mîhenga di nav pergalên otomatîk kiribû.
Her wiha binyadê keşfkirina regulatoran jî dîsa digihêje El Cezerî elKurdî. Tê zanîn ku cara ewil J. Watt
di sala 1780 de regulator kişf kiriye.
Lêbelê wextê ku mirov li pirtûka El
Cezerî dinihêre di rûpela 171’ê de pergaleke hema hema wek a J. Watt heye.
Ango Bedîuzzaman Ebu`l Iz el-Cezerî
el-Kurdî beriya J. Watt 500 salî regulator jî kişf kiriye. Heta ev regulator
di pirtûka xwe de wek şiklê çûkekî çê
kiriye.
Dîsa Bedîuzzaman Ebu`l Iz el-Cezerî el-Kurdî beriya Leonardo da Vîncî
bi 300 salî li ser hêmanên çerxê bi
diran, tiştên ku Da Vîncî zane û nizane
di pirtûka xwe nivîsandine.
Ev tişt îro zana û zanyarên me
hemûyan matmayî dihêle û xeyala
kişfkirina van tiştên giranbûha jî nikarin bikin.
Bedîuzzaman Ebu`l Iz el-Cezerî elKurdî wek bavê zanista robotan jî tê
zanîn. Di mijara teknolojiya robotan
de jî, gelek sepandin û pêşniyazên ku
pir di pêşiya dema xwe de ye hene. Di
çaxa navîn de hêj beriya Emerîka bê
kişfkirin û Ewropa di serdema tarî de
bû, Kurdistan gihiştibû lûtkeye zanistê.
Wê demê teknolojiyeke ku nedihat aql
û xeyala li Kurdistanê dihat bikaranîn.
Di dîrokê de zanîngeha ewil Zanîngeha
Haranê pêşengiya van pêşketinan dikir
û gelek bajarên Kurdistanê jî wek çira
şevê bi roniya van zanistan ronî bibû.
Bi taybetî jî paytextê wê demê Amîd/
Amedê di hundirê Koşka Kelehê de
teknolojiyeke îro jî em nikarin xeyal
bikin dihat bikaranîn.
Di hundirê koşkê de gelek robotên
ku El-Cezerî el-Kurdî çêkiribûn xizmeta mêvanan dikirin. Her wiha ji bo destmêjgirtina Paşe jî robotê avê jî çêkiribû. Her wiha ji bo Paşe û mêvanên
wî kêfxweş bikin robotên li saz, def û
erbanê dixin, maşîneyên di şiklê teyrê
tawiz de ku di hundirê koşkê de digeriyan, mifteyên bi 24 şîfreyên ji hev cuda,
demjimêrên avê, robotên kelekkar ên
di hewzê koşkê de digeriyan, hewzên ji
aliyekî tije dibûn ji aliyê din ve dihatin
valakirin, maşîneyên destmêjê yên otomatîk û hwd. Di nava bedena navdar ê Amedê de dihat bikaranîn. Em dikarin
vê yekê pir rehet bibêjin ku qeyda robotê herî kevn û ewil li Kurdistanê ye.
Her wiha robotê ewil li Amedê hatiye
çêkirin û bikaranîn. Ev yek tiştekî pir
girîng e, em dikarin bi vê yekê pir şanaz
û bextewar bibin.
Bedîuzzaman El-Cezerî El-Kurdî di
heman demê de ew kes e ku di dîrokê
de cara ewil bi maşîneyên otomatîk
mijûl jî bûye. Ji ber vê yekê wek mekanîkkarê ewil tê qebûlkirin. El Cezerî
di xebatên xwe de ji teoriyê bêtir li ser
pratîkê ango li ser sepandinê sekiniye.
Wextê ku li ser îcadekê dixebitî berê
bi hisabê endazeyê ango geometriyê
ji kaxizan makêta wan çê dikir. Berîya
maşîneya hisap a ewil çê bibe bi 600
salî berê mekanizmayeke bi heman
rêgezê dixebitî îcad kiribû.
Bedîuzzaman El-Cezerî El-Kurdî
gihaştibû lûtkeya zanista kontrolê ya
otomatîk. Hemû dinya qebûl dike ku
ev alim, deha û îcadkarê bêhempa yê
Kurd El –Cezerî bi tevgera avê û enerjiya wê jî gelek maşîneyê din jî îcad
kirine. Lewra di pirtûka xwe de ew
bixwe dibêje; ‘dema min nû dest bî
çêkirina maşîneyan kir, ez ewil li gor
rê û rêbazên Arşîmed dixebitîm. Lêbelê min ew dît ku maşîneyên min îcad
dikirin li gor qanûnên wî nedixebitîn.
Ji bo xebitandina maşîneyên xwe min
jî bi hêmanên xwe ew îcadkirin û xebitandin’.
Dema Bedîuzzaman El-Cezeri
El-Kurdî de ceyran, hêza manyetîk,
fîşara fotonê an jî hêzên elektromanyetîk tune bûn. Wî jî derfetên di destê
xwe de bikar anîne û ji hêza avê û tesîra
pestoyê sûd wergirtiye. Her wiha îcadkarê ‘mîlê krank’ ku îro di wesaîtên
bimotor de tê bikaranîn jî Bedîuzzaman El-Cezeri El-Kurdî ye. Bi van derfetên pir kêm ev îcadên pir giranbuha
çêkirine. Ev jî cih û nirxê wî yê zanista
sîbernetîkê şanî dinyayê hemûyan dide.
El-Cezerî el-Kurdî bi van îcadên
payebilind ne tenê mirovên serdema
xwe îro jî gelek zanist û zanyaran
matmayî dihêle. El-Cezerî el-Kurdî
di dîroka înformatîkê de navê xwe bi
tîpên zêrîn nivîsandiye. Ew jî û pirtûka
wî jî hêj jî eleqeyeke mezin dibîne.
Di gelek kovarên înformatîkê de wek
‘Bavê Otomasyon û Robotan Ebûl Iz
El-Cezerî el-Kurdî’ tê zanîn. Bedîuzzaman El-Cezerî El-Kurdî ne tenê çavkaniya şanaza Amediyan e, bi taybetî
yê Kurdan û bi gelemperî jî yê alema
Îslamê hemûyan e.Îro gora wî îcadkar,
mekanîkkar û dehayê bêhempa li Cizîrê
ye. Tam li hemberî turbeya Hz. Nuh e.
Gelek mirov wextê tên ser turbeya Hz.
Nuh di ber gora Bedîuzzaman El-Cezeri El-Kurdî jî derbas dibin û fatîheyekê
ji wî re jî dixwînin. Lê mixabin ew
kesên ku fatîhê dixwînin nizanin ku ew
kesê di wê gorê de ye, mirovekî çiqas
hêja û mezin e.
Çavkanî: teknokurd.com
ÇARŞEM, 29 AVRÊL 2015
8
‘Were dengê min’ li
sînemaya Norwêcê ye
Fîlmê ‘Were dengê
min’ ê li ser pêkanînên derveyî mirovahiyê yên leşker
û JÎTEM’ê yên li
Bakurê Kurdistanê
vedibêje, li paytexta
Norwêc Osloyê hat
nîşandan.
GELO ÇIMA BARAN NE BI CAREKÊ,
DILOP DILOP DADIKEVE?
Bersiveke Kurt: Çimkî
ewr jî bi vî awayî çêdibin.
Libên baranê ne wek dilopan wek kûreyan e. Sedema ku
baran wek kûreyan e jî ew e ku
ewr bi vî awayî çêdibin. Hêlma
ku ji gerstêrka me bilind dibe
li ser piçikên tozê û perçeyan
digihîje hev û hêlma ku ewran
çêdike jî dighêje hev. Ewr bi
banî ve bi lezeke diyar bilind
dibe, êdî çiqas dilopik bi banî
ve diçin têr û tije dibin.
Bi vê riyê hinek din mezin
dibin û digihîjin şiklê xwe yê
Fîlmê ku bi hewldana
Komeleya Çandê ya Kurdistanê li salona sînema ya
Cinemateketê hat nîşandan,
ji aliyê Kurd û Norwêciyan
ve lê hat temaşekirin.
wek kûreyî. Dema ku edî ferih
û mmezin dibin hewa nikarê
êdî wan ragirê û wek baranê
dadikevin xwarê.
Ev yek pêvajoyeke bê
navber e ji ber vê yekê jî em pir
nabînin ewrek bi temamî dibe
baran û baranên gij pêk bîne.
DI NAVA 10 SALAN DE DÊ JIYANÊN
LI CÎHANÊN DIN BÊNE DÎTIN
Fîlmê ji aliyê derhêner
Huseyîn Karabey ve hat
kişandin, hovîtiyên JÎTEM û
leşkeran ên salên 90’î li Bakurê Kurdistanê li dijî gelê
Kurd meşandin, vedibêje.
MIJARA FÎLM
Leşkerên ku bi îxbara
“li cem gundiyan çek hene’
leşker nîvê şevekê diavêjin
ser gundekî navçeya Wan
Westanê û hemû mêran li
meydana gund kom dikin.
Bi lêdan, sixêf û heqare-
tan gundî tên binçavkirin
û ji wan re tê gotin ku heta
çekên nîne teslîm bikin, wê
neyên berdan. Berfê dayika
ciwanekî tê binavçkirin
Temo ye û keça wê Jiyan, ji
bo Temo serbest bê berdan
li nava gundan li çekan digerin.
Fîlm
balê
dikşîne ser sîstema cerdevaniyê û pirsgirêkên Kurd
ji ber xiyanetê lê rast tên,
vedibêje.
NEXŞERIYA BRÛSKÊN LI
CÎHANÊ HATE AMADEKIRIN
Ji aliyê du peykên
NASA’yê ve di nav
15 salan de dane
hatin berhevkirin û
nexşeriya Brûskên
Cîhanê hate amadekirin. Di nav wan herêman de ku herî zêde
Brûsk dikevin, Ekvator li rêza yek cih digire.
NASA’yê di navbera 1998 û 2013’an de bi
peykên Tropical Rainfall Measuring Mission
û OrbView-1/Microlabê rêjeya ketina brûskan pîvand. Li gorî nexşeriyê derket holê ku
brûsk herî zêde li herêma Ekvatorê dikevin.
Li gor rêjeya di navbera bejahî û okyanûsê de
jî herî zêde brûsk li bejahiyan dikevin.
Li gorî agahiyên ku li ser malpera
Çavdêrxaneya Cîhanê ya NASA’yê derbarê
brûskan de hatiye dayîn ketina brûskan bi
germahiya herêmê re ji nêz ve eleqedar e.
Ji ber ku li bejehiyan tîrêjên rojê zûtir tên
hewandin, ev erd beriya avê germ dibe. Ger-
Zanyarên Jûra Asîmangerî
û Fezayê ya Emerîkayê
NASA’yê ragihandin ku dibe
ew heta sala 2025’an jiyanên
di gerdûnên din de bibînin.
pêşde diyardeyên hebûna jiyanê ji derveyî
erdê bibînin û wiha pê de çû; Lê çendê dûr be
ez bawerim ku dê em di navbera 20-30 salên
pêşde delîlên hebûna jiyanê ji derveyî zemînê
bibînin.
Birêvebira zanistên NASA’yê Ellen Stovan roja sêşema borî, di semînerekê de derbarê hebûna avê li ser gerstêrkên li dûrezmanê got:
Ajansa NASA’yê her wiha li ser gerstêrkin din derbarê deverên ku guman dike lê av
heye, neqşeyek nîşan da û da xuya kirin ku
Teleskopa Habble gelekî xwedî rol di vedîtina van delîlan de.
Em bawerin wê zanist di heyama dehsalên
Stovanê da xuya kirin ku zanyar xwedî
teknolojiya peywist in û di riya rast de birêve
diçin.
Êdî Hûn Dikarin Bi
Watspup´ê Bigerin
mahiya zêde di hevsengiya atmosferê de dibe
sedema xerabûnê û ev yek jî dibe sedema bahozên ku brûskan derdixe holê.
Li ser rûyê cîhanê, cihêkî din yên ku herî
zêde brûsk dikevin, Gola Maracaibo ya Venezuelayê ye. Ji ber germahiya Çiyayên Andê,
ba û rewa, li gol û derdorê wê dibe sedema
bahozê. Ev yek jî dibe sedema ketina brûskan. Li herêmên Rojhilat yên Komara Kongo
ya Demokratîk jî bi heman rêjeyê brûsk dikevin.
Li gorî agahiyên Reutersê, li Gola Maracaibo her sal, nezî 300 brûsk dikevin. Li her
kîlomîtroya ku Gola Maracaibo lê ye di salê
de 250 brûsk dikevin.
Aplîkasyona navdar ya guftûgoyê
WhatAppê beriya çend rojan ji
bo telefonên bi Androidî taybetmendiya telefonê anî. Ango êdî
her kes dikare li ser WhatsAppê
wek telefonê biaxive.
HERWIHA DÊ JI BO iPHONE’Ê JÎ WERE
TAYBETMENDIYA TELEFONÊ
ÇAWA TÊ BARKIRIN?
Kesên ku dixwazin taybetmendiya nû ya
WhatsAppê li ser telefonên smart bi kar bînin
divê tenê li 2 – 3 riyan bişopînin.
Li aliyê din çend roj berê di konferansa
pêşxistina F8’ê ya Facebookê de li ser vê mijarê
şirîkê damezrîneriyê Brian Acton da zanîn ku
di hefteyên pêş de taybetmendiya telefonê ji bo
iPhone’an jî were.
Di telefonên xwe yên mobîl de dê têkevin
malpera fermî ya WhatsAppê û ji wir jî sepanê
“download” bikin.
Herwiha tê payîn ku ev heman taybetmendiya axaftinê piştî çend hefteyan ji bo telefonên
Apple ê jî were.
ÇARŞEM, 29 AVRÊL 2015
7
Li Nepalê bîlanço giran bû
Erdheja sibeha Şemiyê li Nepalê
rû da, bû sedema ku bi hezaran
mirov jiyana xwe ji dest bidin û
bi hezaran birîndar bibin. Dijwariya erdhejê wek 7,8 hat pîvandin. Piştî vê erdhejê gelek erdhejên biçûk
jî rû dan.
Her roja diçe bîlançoya erdhejê zêde
dibe. Qûntarên Everest û welatên cîran jî
ji erdhejê bandor bûn. Bi dehan mirovan
li wan deveran jiyana xwe ji dest dan.
Li gor daxuyaniya Wezareta Karên
Hundir a ya sibeha Duşemê (îro) hejmara miriyan derket 3.726 kesî. Hejmara
birîndaran wek 6.500 hat diyarkirin. Li
welatên cîranê Nepalê Çîn û Hîndîstanê
nêzî 90 kesî jiyana xwe ji dest da.
Gumana ku bîlanço girantir bibe heye.
Tevayî detayên zerar û ziyana erdhejê hê
nehatiye diyarkirin.
Ji 2004´an ve 12 hezar erdhej,
600 hezar kes mirin
Li aliyekê hejmara kesên di erdheja roja 25’ê nîsanê li Nepalê pêk hat de jiyana xwe ji dest dan
zêde dibe, li aliyeke din jî ji erdheja sala 2004 pêk hat û rê li ber Tsunamiyê vekir, ve 12 erdhejên
mezin pêk hatin û zêdetirê 600 hezar kes jiyana xwe ji dest dan.
Di erdhejan de hêmanên sereke yên
dibin sedema mirinê zêde tundiya erdhejê, zêdebûna şêniyê, saet û binesazî ne.
Erdhejên mezin ên ku ji 2004 ve pêk
hatin ev in:
23yê kanûna 2004 Okyanûsa
Hindê:
Erdheja bi hêzz 9.3 li peravên girava
Sûmatra ya Endonezyayê pêk hat û bû
sedem ku li welatên başûrê Asyayê
Tsunamî rabe û di encamê de 170 hezar
kes jê li Endonezyayê, 220 hezar kesên
din jî li 10 welatên din ên Asyayê ji-
yana xwe ji det dan.
8 Cotmeh 2005- Pakîstan/
Hindistan:
Li Herêma Kaşmîrê di encama erdheja pêk hat de 73 jê li Pakîstanê 75
hezar kes jiyana xwe ji dest dan.
27Gulan 2006-Endonezya:
Li herêma Yogyakarta ya Girava Java erdhejek pêk hat di encamê de
nêzî 60 hezar kes mirin, 1,5 milyon kes
bê xanî man.
15 Tebax 2007-Perû:
Di erdheja bi pêla 7.7 li başûrê welêt
û paytext Lîmayê xist de 900 kes jiyana
xwe ji dest dan û 320 kes bê mal û xanî
bûn.
12 Gulan 2008-Çîn:
Li parêzgeha Sichuan a dikeve rojavayê başûrê welêt di erdheja bi hêza
8 de nêzî 87 hezar kes mirin. Ev erdhej
weke erdheja herî kujer a 32 salan ket
dîroka Çînê.
30 Îlon 2009-Endonezya:
Li rojavayê Girava Sûmatra û bi
taybet jî perava Padangê erdhejek bi
hêza 7.6 pêk hat û di encamê de zêdetirê 1.100 kes jiyana xwe ji dest dan,
nêzî nîv milyon kes bê mal û xanî man.
12 Çile 2010-Haîtî:
Di erdheja bi hêza 7 li beşa mezin
a Port-au-Prince ya paytexta welêt pêk
hat de zêdetirê 200 hezar kes mirin. Zêdetirê nîv milyon kes bê xanî man.
27 Sibat 2010-Şîlî:
Di erdheja li bajarê Maule û navenda başûrê welêt xist de zêdetirê 520
kes jiyana xwe ji dest dan.
14 Nîsan 2010-Çîn:
Li herêma Qinghai ya dikeve rojavayê bakûrê welêt erdheja bi hêza
6.9 pêk hat û di encamê de 3 hezar kes
mirin.
11 Adar 2011-Japonya:
Li herêma Tohoku ya dikeve rojhilatê bakûrê welêt erdhejek bi hêza 9
pêk hat û di encamê de tsunamî rabû û
19 hezar kes mirin. Ev erdhej bû sedema karesata mezin a santrala nukeelerê
ya Fukuşîma.
23 cotmeh 2011- Bakûrê Kurdistanê:
Li herêma Wanê ya Bakûrê Kurdistanê erdhejek bi hêza 7.2 pêk hat, zêdetirê 600 kes jiyana xwe ji dest dan,
4.150 kes birîndar bûn.
3 Tebax 2014-Çîn:
Li herêma Yûnnan a çiyayî erdhejek
bi hêza 6.1 pêk hat û di encam de 600
kes mirin, 2400 kes birîndar bûn, 80
hezar xanî hilweşiyan.
ÇARŞEM, 29 AVRÊL 2015
6
Elewî û asîmîlasyon
ÎBRAHÎM BULAK-O.Politika
HDP ji Elewiyan re nabêje,”ez ê te bi
rê ve bibim.” Dibêje, “were bi vîna
xwe tevlî me bibe û xwe bi xwe bi rê
ve bibe, mafên xwe bi têkoşîna me ya
hevpar bi dest bixe û bi kar bîne.” Pirtûka nivîskarê me Xelîl Dalkiliç a bi navê
“Kurdên Elewî di bin dorhêla bişavtinê de” derçû.
Di biwara vê pirtûkê, civak û baweriya Elewî û
helwestên rêxistinên Elewî yên siyasî de hevalê
me Îbralîm Bûlak bi Dalkiliç re peyivî. Diyar e bi pirtûka xwe we hewl daye di
navbera rastiya Elewîtiyê û Elewîtiya
hêzên serdest û desilatdar de rêwîtiyekê
bikin. Çima we pêwistî bi karekî bi vî
rengî dît?
Îro li seranserê cîhanê, bi taybetî jî li Rojhilata
Navîn, Efrîka û Asyayê dîn û bawerî ji hêla serdestan ve weke îdeolojiyeke şer tê bikaranîn. Bawerî ji civakbûna mirov dest pê dike û li gorî hewcedariyên însan, civak û xwezayê bi pêş dikeve û di
pêkhatina civakbûna watedar û exlakî de bi roleke
girîng radibe. Yanî di rastiya xwe de ol û bawerî
nirxekî civakî ye û helwêst û têkiliyên civakî watedar dike.
Rîtûel û tiştên zahîrî belkî di mayîndebûna
baweriyê de bi rolekê radibin, lê bi serê xwe nayên
maneya îbadetê. Îbadet ew helwest in ku bandorê
li ser aramîkirin û moralîkirina jiyanê dikin. Bi bajarîbûn, pêşketina hişmendiya desthilatdariyê û dewletbûnê, serdestan ji bo ku civakê
bixin bin kontrola xwe û ji bo berjewendiyên
xwe bi rê ve bibin, ol ji qada civakî û xwezayî qut
kirine û heta îro wek îdelojî û polîtîkayên serdestiyê bi kar anîne. Ji ber van polîtîkayan, ol û bawerî di nava vegotin, rîtuel, sembol û şeklan de ji
wateya xwe ya resen hatiye derxistin.
Lewre îro mirovahî tiştên şeklî yên ku
desthilatdar bi navê dîn datînin pêşiya wan, dikevin qirika hevdu û bi hêsanî komkujiyan pêk
tînin. Tirsa min ew e; heta ku mirovahî, ol û
baweriyê di nava watedarkirin û moralîzekirina
jiyanê û helwêstên ahengî yên di navbera zindiyan
de negerin, ev hovîtî wê ji hêla serdestan ve tim
wek çekekê bê bikaranîn. Dîn an jî bawerî divê di
nirxên însanî û civakî de bê şopandin.
Heta niha çend pirtûkên li ser bişavtina
Elewiyên Kurd bi Kurdî û bi Tirkî derçûn;
cihêtiya pirtûka te çi ye?
Di vî wari de, lêkolîn û xebatên Mehmet Bayrak, Erdal Gezîk, Dilşa Deniz, Erdogan Yalgın,
Haşîm Kutlu û Ethem Xemgîn ên li ser dîrok û jiyana civakî ya Elewiyên Kurd pirr hêja ne. Piraniya pirtûkên li ser Elewîtiyê û Elewiyan bi awayekî
ideolojîk û piranî bi hişmendiya neteweperestiya
Tirkî hatine nivîsandin. Lêkolînvanên biyanî jî di
bin bandora wan pirtûkan de mane. Di piraniya
wan xebatan de bahsa Kurdên Elewî zêde nayê
kirin. Lê di van salên dawiyê de lêkolînên li ser
Elewiyên Kurd jî her dihere zêde dibin. Cihêtiya pirtûka min... min xwest helwêsta
baweriya civakî raxim ber çavan. Ez baweriyê
wek parçeyekî kultura civakekê dibînim. Bawerî
bi ziman, war, jiyana civakî û xwezayê watedar e. Polîtîkayên desthilatdaran ên ji cewherxistina Elewîtiyê heta kîjan radeyê encam
dane?
Civakên Elewî di dîrokê de, di serdema Osmaniyan û Komara Tirk de ji ber ku baweriya
serdestan yanî Misilmantiya Sunnî qebûl nekirine,
bi zordestiyê re rû bi rû mane. Piştî şerê sala
1514’an ê di navbera Şahê Osmanî Yavûz Selîm
û Şahê Safewî Îsmaîl de pêk hatî, Elewiyên di bin
desthilatdariya Osmaniyan de dimînin hinek tên
kuştin, hinek xwe vedişêrin, hinek jî asîmîle dibin.
Ji wê çaxê û şûn ve li Îranê jî pêvajoya Şiîbûnê
dest pê dike. Yanî yên ku bi polîtîkayên serdestan re rû bi
rû dimînin bi piranî asîmîle dibin. Lê yên ku li çiyan, ji desthilatdaran dûr, nirxên xwe yên civakî
û xwezayî diparêzin. Di sîstema xwe ya civakî,
eşîrtî û ocaxî de bêyî dewlet û otorîteyê, jiyaneke
xwezayî dijîn.
Piştî avabûna Komara Tirk, ji sala 1925’an şûn
ve Elewîtî bi qanûna qedexekirina dergehan tê astengkirin. Dergeh têne girtin, sembol û navên kesayetên olî yên Elewiyan tên qedexekirin. Elewî îro
mîna dînên serdestan û bi hişmendiya wan a zahîrî
radihêjin Elewîtiyê û li şûna ku vegerin reseniya
wê ya civakî, bêhtir ji wateya wê ya civakî bi dûr
dikevin…
Li dijî polîtîyakên serdestan sekn û helwesta Elewiyan çi ye?
Mirov nikane bahsa sekneke Elewiyan a bi
bandor a li hemberî polîtîkayên serdestan bike.
Elewî ketine pey hişmendiya serdestan a zahirî, her diçe zêdetir asîmîle dibin. Ne tenê ji bo
Elewîtiyê, ji bo tevahiya baweriyan divê mirov li
xwezahiya xwe ya civakî binihêre; yanî divê ziman, kultur, war, nirxên parîhevkirin û piştgiriyê
bên şopandin.
Asîmilasyoneke çawa tê meşandin;
rêbazên polîtîkaya asîmilasyonê ya li
dijî Elewiyan çi ne?
Berî her tiştî Elewîtî hê jî bi fermî nayê qebûlkirin. Di pratîkê de zêde astengî nebin jî ev qedexe, Elewiyan dixe bin bandora nirxên ku ji hêla
serdestan ve tên ferzkirin. Îro li Tirkiyê tevahiya
perwerdeyê bi nirxên Misilmantiya Sunnî ya şeklî
tê meşandin. Jixwe ji ber desthilatdariya partiyeke dînperest
a Sunnî, jiyana civakî bi sembolên zahîrî yên Misilmantiya şiklî hatiye dagirtin. Saziya Diyanetê jî
jixwe feraseta dewletê ji serî heta binî li gorî Misilmantiya Sunnî dirûst dike. Welatekî ku lê saziyeke mîna Diyanetê hebe, li wir ne behsa azadiya
baweriyê tê kirin, ne jî behsa laîktiyê. Li gel vê
yekê, dewletê dest avêtiye Elewîtiyê jî û wê bi
nirxên Sunnîtiya zahîrî berovajî dike.
Rewşa rêxistinên Elewî û bi taybetî
Kurdên Elewî di kîjan astê de ye? Rêxistinbûyîn xizmeta çi dikin?
Li Tirkiyê û li Ewropayê di rêxistinên Elewiyan de bandora siyaseta dewleta Tirk bi rengê Kemalîzmê zêde ye. Nasnameya Kurdî di rêxistinên
Elewiyan de heta niha li derve dihate hiştin. Li
gorî texmîna min ji sedî 80´yê Elewiyên rêxistinî
Kurd in. Piraniya kesan vê yekê qebûl dikin ku
rêxistinên Elewiyan di dawiya salên 1980’yî
de bi teşwîqkirina dewletê bi pêş dikevin. Prof.
Îzzettîn Dogan ji bo vî karî tê pêywirdarkirin.
Xema ti nûnerên rêxistinên Elewî ya pêşîgirtina li
asîmîlasyona nirxên Kurdî jî jixwe tune bû û hêjî
tune ye. Di van rêxistinan de Elewîtî wek baweriyeke Tirk hatiye nasandin. Kûrahiya asîmîlasyona
li ser Kurdên Elewî, jibîrkirina zimanê Kurdî û
îbadetên bi zimanê Tirkî jî tesîr li vê yekê kirine.
Van faktoran gişan bandor li dervehiştin û nedîtina
nasnameya Kurdî kiriye. Ev rewş niha kêm be jî,
bi taybetî bi têkoşîna Kurdan a li Rojava û Şengalê
re diguhere. Îro Elewiyên Kurd ên ku hewla li pêşîgirtina
asîmîlasyona etnîkî jî dikin li Tirkiyê bi nave
Komaleyên Elewiyan ên Demokratîk û li Ewropayê jî di bin Federasyona Elewiyan a Demokratîk
de xwe bi rêxistin dikin. Îro bandoreke mezin li siyaseta der barê Elewiyan de dikin. Kongre û konferansan çê dikin. Di medyayê de dengê wan ji her
demê zêdetir derdikeve. Bi feraseta Elewîtiya ku
pêş dixin, her ku diçe bandora xwe li ser Elewiyên
Kurd ên di rêxistinên din ên Elewiyan de jî dikin. Bi pêşketinên siyasî yên li Tirkiyê ve girêdayî,
wer xuya ye ku rêxistinên Elewiyan wê biguherin.
Elewiyên Kurd wê zêdetir bi rêxistinên Elewî re
ku ji bo pêşîgirtina li asîmîlasyona nasnameya
Kurdî jî dixebitin, werin hinda hev. Elewî bûn qurbanên polîtîkayên
koçberkirinê. Li Kurdistanê, li Metropolan
û li derveyî welat rewşa Elewiyan çi ye?
Dewleta Tirk polîtîkayên asîmîlasyona Kurdan
destpêkê li ser Kurdên Elewî bi pêş dixe. Lewma
Kurdên Elewî li wê cografyayê dimînin ku Kurd
bi civakên Tirk re cîran in. Li Koçgirî, Dêrsim,
Meletî, Elbîstan û Mereşê Kurdên Elewî heta
1980’yî bi komkujiyan re rû bi rû hatin hiştin. Cografya Kurdên Elewî yanî bakur û rojavayê Çemê
Firatê, bi piranî bi vî awayî hatiye valakirin. Piştî
darbeya leşkerî ya 12’ê Îlona 1980’yî herwiha bi
polîtîkayên dewletê, Kurdên Elewî di serî deli
Ewropayê û paşê jî li seranserê cîhanê belav bûne.
Qismek Kurdên Elewî li diyasporayê nasnameya xwe ya Kurdî nas bikin û bi Têkoşîna
Kurdî re tevbigerin jî, bi taybetî jî ziman hatiye
jibîrkirin. Yên ku bi komaleyên Kurdan re têkîldar in, hinek hest û nirxên Kurdî biparêzin yên
ku ji civaka Kurdî xwe dûrdixin, ne tam dikanin
ahengiyeke bi civakên herêmî re çêkin, ne jî dikanin nirxên xwe yên Kurdî biparêzin û wek
Kurd bimînin. Bi bandora vê rewşê malbat bi
nexweşiyên psîkolojîk re rû bi rû dimînin. Li gel vê yekê, bi pêşketinên siyasî yên li her
çar parçeyên Kurdistanê re, Kurdên Elewî yên li
diyasporayê jî bala xwe dane Kurdistanê û nirxê
me yên civakî û Kurdewarî…
Gelo mirov dikare bibêje, li Tirkiyeyê
her hêzek xwedî “Elewiyên xwe” ye?
Pirsgirêka bingehîn a li pêşiya hevgirtina
Elewiyan çi ye?
Tespîteke bi vî rengî heta cihekî dibe ku bê
kirin. Lê mirov bibêje; bipiranî di bin bandora siyaseta dewletê û partiyên rejîmê de ne, wê rasttir
be. Heta niha Partiya Gel a Komarê (CHP) wek
partiya Elewiyan dihate naskirin, lê êdî bi taybetî bi pêşketina partiyên Kurd û yê dawî Partiya
Demokratik a Gelan (HDP) re ev rewş diguhere. Mirov dikane vê tespîtê jî bike; ji yên radîkal
heta yên legal, partiyên çep ên Tirk ên berê niha
gişt bûne wek partiyên Elewiyan. Jixwe hinek kesayetên ku bi nasnameya sosyalîst û çep dihatin
naskirin, îro xwe wek kesayetên Elewî didin nasandin û siyaseta Elewîtiyê dikin. Bona vê yekê
jî çepgirî û Elewîbûn di heman maneyê de tên
bikaranîn. Lê ev yek xitimandina siyaseta çep a
li Tirkiyê nîşan dide. Bi van polîtîkayan Elewîtî
û Elewî pirr polîtîze bûne û dîn û siyaset tevlîhev
bûye. Li gorî min ev ne Elewîtî, ne jî çepgirî ye…
Hikûmeta AKP’ê wek parçeyek, heta
serkêşê eniya Sunî jî Elewîtiyê îstîs-
mar dike. Nêrîna we ya li ser AKP´ê û
Elewîtiyê jî em meraq dikin...
AKP wek baskekî Îxwanê (Birayên Misilman)
siyasetê dike. Polîtîkayên xwe yên li Rojhilata
Navîn bi feraseta mezheba Sunnî ya Misilmantiya
zahîrî bi pêş dixe. Piştgiriyê dide En-Nûsra ya ser
bi El-Qaîdeyê û DAÎŞ a hov a ku li seranserê Rojhilata Navîn bi hezaran însan kuştin û hîna dikuje.
Her wiha timî bi rejîmên wek Erebîstana Siûdî û
Qetarê re ku rêxistinên Selefîst fînanse dikin,
têkîliyên xwe germ dike.
Elewî li Tirkiyê bi qasî serdema desthilatdariya
AKP’ê ti caran bi hêsanî bi rêxistinî nebûne. Heta
desthilatdariya AKP’ê li Tirkiye tenê 60 cemxane
hebûn, lê niha ev hejmar ji 900’î zêdetir e. Lê
Elewî û Elewîtî bi qasî serdema AKP’ê jî ti caran
asîmîle nebûbû. AKP’ê him rêxistinên Elewî bi
navê qaşo ‘Vekirina Elewî‘ xiste pey polîtîkayên
xwe û bêtesîr hiştin, him yekîtiya Elewiyan parçe
kir û rêxistinên bi mentalîteya Sunnitiyê saz kirin
û him jî jiyana civakî bi şekl û sembolên Sunnîtiya
serdest dagirt û Elewî xist bin tirseke mezin. Erê, Elewî ji AKP’ê ditirsin. Ji ber vê yekê jî kî
li hemberî AKP’ê li ber xwe dide, Elewî li gel wî/
wê ne. Niha dibînin tenê Tevgera Kurdî li hember
polîtîkayên AKP’ê li ber xwe dide, ji ber vê yekê
sempatiya Elewiyan li gel Tevgera Kurdî û HDP’ê
zêde bûye.
Têkoşîna azadiya gelê Kurd ji bo xweîfadekirin û parastina Elewîtiyê bi roleke
çawa rabû?
Paradîgmaya Tevgera Azadiyê ya Kurdî ya bi
nirxên demokratîk, ekolojîk û bi azadiya jinê re
azadkirina civakî pêk tê, tam li gorî felsefeya Elewitiyê ye. Di felsefeya Elewîtiyê de ti cihêrengî
di nava mêr û jinê de tune ye. Ya rast, jin ji mêr
pêş de ye û ji ber ku zindîbûnê diafirîne, pîroz e.
Di cemê de herkes wekhev e û gerek e herkes ji
hevdu razî be. Pîr an jî Dê peywirdarê erkana baweriyê ne; ne kesên serdest in û bêyî razîtiya xelkê
nikanin rêvebertiya Rê ya Elewitiyê bikin. Her
wiha xweza ji ber ku zindî ye, pîroz e û gerek e
hemû zindiyên di xwezayê de bêne parastin. Yanî
felsefeya Elewîtiyê bi paradîgmaya Tevgera Kurdî
re bi aheng e.
Helbet Tevgera Kurdî polîtîkayên xwe yên
Elewîtiyê, bi zindîkirina nirxên civakî û dûrketina
ji nirxên dewlet û desthilatdariyê, pêşdixe. Ji bo
ku civakên Elewî ji bandora siyaseta dewlet û
serdestan bi dûr bikevin û bala xwe bidin nirxên
komînî yên civakî, Tevgera Kurdî hewl da. Mînak
ez dikanim bibêjim, di nava rêveberên rêxistinên
Elewî û yên siyasî de ti kes bi qasî Endamê Konseya Serokatiya KCK’ê Mustafa Karasû nivîsên
li ser Elewiyan û Elewîtiya civakî nanivîsîne. Her
wiha bi têkoşîna Hêzên Parastina Gel (HPG/YJA
Star) û Yekîneyên Parastina Gel (YPG/YPJ) a li
dijî DAÎŞ’ê ya li Sûriyê û li Iraqê ya ji bo parastina civakên Elewî, Şiî, Sunnî, Xirîstiyan, Şebek
û Êzîdî re Elewiyên Tirk û Kurd baştir pê hesiyan
ku li Rojhilata Navîn hêza ku hebûn û nirxên wan
diparêze û wê biparêze bi tenê Tevgera Azadiyê
ya Kurd e.
Maneya projeya HDP´ê ji bo Elewiyan çi
ye? Helwêsta Elewiyan di hilbijartinên 7’ê
Hezîranê de wê çawa be?
Bernameya HDP’ê jî mîna bernameya Tevgera
Kurd e; avakirina civakeke demokratîk, ekolojîk
û bi azadiya jinê re azadkirina civakê armanca
wê ye. Eger feraseta kevin a rêxistinên Elewiyan bişke, civakên Elewî jixwe berê xwe dane
HDP’ê, bi taybetî jî nifşên nû. HDP ji Elewiyan
re nabêje,”ez ê te bi rê ve bibim.” Dibêje, “were bi
vîna xwe tevlî me bibe û xwe bi xwe bi rê ve bibe,
mafên xwe bi têkoşîna me ya hevpar bi dest bixe
û bi kar bîne.” Ev cara yekê ye ku li Tirkiyê Elewî
rûyê xwe ji partiyên rejîmê badidin û berê xwe
didin partiyeke mîna HDP’ê ya derveyî feraseta
rejîma ku li ser bingeha ‘yek dîn û yek etnîsîte‘
hatiye avakirin. Ev rewş wê bandorê li hilbijartinên 7’ê Hezîranê
jî bike. Bi taybetî li cografya Kurdên Elewî; li
Dêrsim, Mûş, Koçgirî, Meletî, Erzêngan, Semsûr,
Mereş û Dîlokê dengên HDP’ê wê ji yê heta îro
zêdetir bibin. Herwiha li metropolên Tirkiyê û li
diyasporayê jî Elewiyên Kurd û hinek jî yên Tirk
belkî jî ji bo cara yekê dengê xwe wê bidin HDP’ê.
Bona vê yekê xebateke berçav li dar e.
ÇARŞEM, 29 AVRÊL 2015
5
Ji UNESCO banga parastina
mîrasên dîrokî
Rêxistina Perwerde, Zanîst û
Çandê ya Neteweyên Yekbûyî
(UNESCO) bang li Konseya
Ewlekariyê ya NY’yê kir ku
parastina mîrasên dîrokî bixe
nava peywirên parastina
aştiyê.
Rêvebera Giştî ya UNESCO Irina Bokova di konseyeke ne fermî ya ku ji aliyê
Fransa û Urdunê ve li Parîsê hate lidarxistin de axivî û banga parastina mîrasên
dîrokî li Konseya Ewlehiyê ya NY’yê kir.
Di civîna ne fermî de, bal kişand ser
hilweşandina tesîsên arkeolojîk ên li Sûriye û Iraqê û xwest şelandina bermayên
arkeolojîk bê astengkirin.
Irina Bokova got: “Qirkirinên çandî
û zilma li hemberî kêmaran bi lez û bez
berdewam dike.” bang li Konseya Ewlekariyê ya NY’yê kir ku parastina mîrasên
dîrokî bixe nava peywirên parastina aştiyê.
Sekreterê Giştî yê Interpolê Jurgen Stock jî tevlî civînê bû û têkildarî mi-
Konseya Ewlekariyê meha Sibatê biryarek girt û da zanîn ku ji bo çikandina
çavkaniya darayî ya çeteyên DAIŞ’a dijminê mirovahiyê firotina berhemên dîrokî
qedexe kiribû.
hêzên rejîmê û çekdarên mûxalefeta Sûriyeyê de şer derketiye. Der barê encaman
de t, agahî ne hatin bidestxistin. Li aliyê
din balafirên rejîmê taxa Cober a Şamê
bombebaran kirin.
Li kampa penaberên Filistînî ya Yermûk jî di navbera hêzên rejîmê û çeteyên
DAIŞ’ê de şer derket. Li gorî agahiyên
hatin bidestxistin 2 endamên DAIŞ’ê
ketin destê hêzên rejîmê. Li kampê şer
û pevçûn hîn berdewam in. Her wiha her
du alî herêmên hev topbaran dikin, di
encamê de şêniyên taxê rewşeke jiyanî û
tenduristî ya zehmet dijîn.
Li gorî agahiyên ji malpera Navenda
Çavdêriya Mafên Mirovan a Sûriyeyê
hatin wergirtin, duh li herêma Beraq a
li ser rêya di navbera paytexta Sûriyeyê
Şamê û parêzgeha Siwêdai de di navbera
Zanistên Amerîkayî: DYA êdî ne demokratîk, olîgarşîk e!
Zanistên du zanîngehan ên
Amerîkayî diyar kirin ku êdî
Dewletên Yekbûyî yên Amerîka
(DYA) ne ji aliyê gel, ji aliyê olîgarkan ve tê bi rêvebirin.
dewlemendên Amerîka û yên
rewşa wan navîne hat diyarkirin.
Ji zanîngeha Princeton, Martin Gilens
û ji zanîngeha Northwestern, Benjamin
Page, di bin ser navê ‘Kî Amerîkayê bi rêve
dibe’ de lêkolînek weşand.
Li gor van her du zanistan, pergala siyasî ya
welat di sala dawî de, veguheriye olîgarşiyek
ku desthilatdarî di destê elîtê de ye.
Lêkolîneran agahiyên têkildarî 1800 biyarên siyasî yên di navbera 1981 û 2002’an
de berhev kirin. Ev biryar ji aliyê ji sedî 10
Li Fransayê hejmara bêkaran rekoreke nû şikand. Hejmara bêkarên li
gelemperiya welêt, yekemcar 3,5 mîlyon derbas kir.
Li gorî daneyên meha Adarê yên
ji aliyê Wezareta Xebatê ve hatin
aşkerakirin, 15 hear 400 kesên din li
Fransayê bêkar mane. Bi vî rengî di
dîroka Fransayê de yekemcar hejmara
Encamek din ya girîng:Komên ku ber-
Hejmara bêkarên sala dawî jî zêde
bû û gihîşt 163 hezar 400 kesî.
Dema hejmara mirovên bi tenê
Sekreterê Giştî yê NATO diyar kir ku rewşa ewlekariya li
Ewropayê bi awayekî radîkal rastî guhertinê hatiye û Rûsya
ji ber çalakiyên agresîf ên li hember Ukrayna bi binpêkirina
rêzikên navneteweyî sûcdar kir.”
Stoltenberg got ku wê komeke hişyariyê ya ji 5 hezar
leşkeran pêk tê ava bikin.
YE daxwaza Ûkraynayê
ya ji bo yekîneyên
leşkerî red kir
Li Ûkraynayê ku piştîp eymana Mînsk a
meha Sibatê ji nû ve rîska pevçûnan xwe
da der, hikûmet ji Yekîtiya Ewropayê (YE)
desteka leşkerî dixwaze.
Yekîtiya Ewropayê bersiveke neyînî da daxwaza
hikûmeta Ûkraynayê ya daxwaza şandina yekîneyên
leşkerî kiribû. Serokê Konseya YE Donald Tûsk anî ziman ku ew ê nikaribin bersiva erênî bidin daxwaza
Ûkraynayê.
Donald Tûsk diyar kir ku di berdêla alîkariya ji bo
Ûkraynayê de divê hin reform werin kirin.
Ev tespît hatin kirin: “Amerîkayî di hilbijartin, azadiya fikr û
ramanê de, dibin xwedî gelek
derfetên pergala demokratîk. Bi vê re, li gorî
nêrîna me, ger pêvajoya nêrîna siyasî di bin
kontrola derdora kar de be, wê demê îdiaya
civakek demokratîk a Amerîkayê di bin tehdîdê ye.
bêkaran sînorê 3,5 mîlyon derbas kir.
Hejmara kesên ji Gulana 2012’an
dema hatina ser desthilatdariyê ya
François Hollande û Partiya Sosyalîst
bêkar in, bi 615 hezarî zêde bû.
Sekreterê Giştî yê NATO Jens Stoltenberg di daxuyaniya
xwe ya nivîskî de got, “NATO armanc dike ku efektên hêza mudaxeleya bilez ji 13 hezarî derxe 30 hezarî.”
Tûsk ê bi Serokkomarê Ûkraynayê Petro Poroşenko
re hevdîtin kir got, “Haya me ji bendewariyên Ûkraynayê heye, lê belê ne pêkane ku mîsyoneke leşkerî were
şandin.” Tûsk anî ziman ku ji ber krîza li Ûkraynayê ew ê
alîkariya însanî bikin.
Encam wiha ye: Hikûmet
dixwaze bila komarîst be, dixwaze bila demokrat be, koma
duyem, yanî tercîhên dewlemendan dişopînin.
Bêkariya li Fransayê rekor şikand
Tifaqa Atlantîk NATO ya li gelek deverên cîhanê
şerên aşkera û veşartî bi rê ve dibe, wê efektên
hêzên mudaxeleya bilez zêde bike.
jarê agahî parve kir.
Li kampa Yermûkê pevçûna rejîm û DAIŞ’ê
Li kampa penaberên Fîlîstînî
Yermûkê, di navbera rejîma
Baasê û çeteyên DAIŞ’ê de
pevçûnên dijwar diqewimin. Li
gelek herêmên paytexta dewleta Sûriyeyê Şamê jî pevçûnên
dijwar diqewimin.
NATO hêza mudaxeleya bilez zêde dike
jwendiyên elît û bazirganî yên aboriyê
temsîl dikin, li ser polîtîkayên hikûmetê bi
bandorin. Bandora saziyên civaka sivîl jî
gelek kêmin. Hat gotin ku hikûmeta Amerîkayê pir
kêm li gor tercîhên gel biryarê digirin.
çend rojên mehê û nîvrojê dixebitin li
vê hejmarê tê zêdekirin, hejmara bêkariyê bi 28 hezarî zêde bû. Hejmara
giştî ya bêkarên di kategoriyên A, B û
C de gihîşt 5,3 mîlyonî.
Nîşaneyên aborî destnîşan dikin ku
mezinbûna Fransayê di nava vê salê de
wê bi rêjeya ji sedî 1 be û ji bo bêkarî
kêm bibe pêwîstî bi mezinbûneke ji
sedî 1,5 heye.
Di navbera artêşa Ûkraynayê û komên Rûs ên ji bo
serxwebûna herêma Donbass a li rojhilatê welêt de
têdikoş in, pevçûnan dîsa destpê kirin. Pevçûnên li nêzî
bajarokê Şîrokîn ê li nêzî bajarê Marîûpol ku xwedî
girîngiyeke stratejîk e destpê kirin, dewam dikin.
Di pevçûnên li gelemperiya welêt ên nava salekê
de heta niha 6 hezar kesî jiyana xwe ji dest dan. Ji bo
bidawîkirina pevçûnan, di encama hevdîtinan de li Mînskê di meha Sibatê de peymanek hatibû morkirin.
ÇARŞEM, 29 AVRÊL 2015
4
Ji bo Roboskî ev 41 meh e daxwaza edaletê heye, lê edalet tine
Li ser komkujiya Roboskî
41 meh derbas bû. Malbatên Roboskî di meha 41.
de dîsa daxwaza darizandina berpirsyarên komkujiyê
kirin.
Ji bo 34 welatiyên gundê Roboskî yê navçeya Qilabanê ya
Şirnexê yên ji aliyê balafirên artêşa
Tirk ve hatin qetilkirin di 28’ê her
mehê de malbatên Roboskî tên
cem hev û daxwaza edaletê dikin.
Di meha 41. de malbatan careke
din daxwaza edaletê kirin. Malbat li ber Walîtiya Şirnexê hatin
cem hev. Namzetên HDP’ê yên
Şirnexê û nûnerên saziyan piştgirî
dan malbatan. Di çalakiyê de Ser-
okê Komeleya Roboskî- Derê Velî
Encu li ser navê malbatan daxuyanî
da û anî ziman ku li ser komkujiyê
re re 41 meh derbas bûye. Li cihê
ku wê dewlet kiryaran bidarizîne,
ên li edaletê digerin hewl dide
biçewisîne.
Encu bertek nîşanî daxuyaniya
Waliyê Şirnexê Alî Îhsan Su ya
“Hêstiran xwebixwe întixar kir” da
û wiha got: “Ên ku dibêjin hêstiran
xwebixwe întixar kiriye divê em bi
wan bikenin. Têkîldarî qetlîamên
tên jiyîn û mirinan daxuyaniyên
zarokane tên, gotineke me ya em
bibêjin nemaye êdî. Piştî van daxuyaniyan em tİ hewldanên ji bo
aştiyê tên dayîn jidil nabînin.”
Çalakî bi dirûşma «Dewleta qatil Wê hesab bide» bi dawî bû.
PYD ji bo Cinêv 3 hatiye vexwendin Doza Hrant Dînk hat taloqkirin
Nûnera Rêveberiya Xweseriya
Demokratîk a Ewropa Sînem
Mihemed diyar kir ku PYD’ê
ji bo tevlîbûna amadekariyên
konferansa Cinêv 3 hatiye
vexwednin.
Nûnera Rêveberiya Xweseriya
Demokratîk Sînem Mihemed diyar kir
ku komîteya Amadekar a konferansa
Cinêv 3 ku dê di maha Gulanê de li Siwêsreyê
bê lidarxistin, bi awayekî fermî PYD’ê vexwendiye ku tevlî amadekariyan bibe. Sînem Mihemed, destnîşan kir ku tê payîn nûnerên TEVDEM’ê jî beşdarî civînê bibin.
Mihemed, destnîşan kir ku hejmarek partiyên siyasî û rêxistinên opozsiyona Sûriyê, her
wiha gelek rêxistinên civakî yên sivîl jî ji bo
5’emîn rûniştina doza têkildarî cînayeta Gerînendeyê Giştî yê Weşanê yê
Rojnameya Agosê Hrant Dînk hate
dîtin û doz taloqî 3’yê îlonê hate
kirin.
beşdarbûna konferansê hatine vexwendin.
Çav li rêye ku konferansa Cinêv 3 di meha
gulanê de li bajarê Cinêv yê Siwîsreyê bê lidarxistin.
Konferansa Cinêvî 2 ya di derbarê aloziya
Sûriyê de di 15’ê sibara 2014’an de hatibû lidarxistin û bê dem bê nîşandan hatibû gotin ku
dê konferansa Cinêvî 3 bê lidarxistin.
ÎHD: Li Agirî têkildarî hilbijartinan
provokasyoneke bi xwîn hat plankirin
Şaxa ÎHD’ê ya Agirî der barê provokasyona dewletê ya 11’ê Nîsanê li Çiyayê Tendurekê Agirî rapora xwe aşkera kir. Di raporê de wiha hat gotin: “Daneyên têkildarî
bûyerê, nîşan didin ku provokasyoneke bi xwîn a têkildarî hilbijarinên 2015’an e.”
Heyeta ÎHD’ê aşkera kir ku rayedarên leşkerî lêkolîna wan asteng kiriye.
‘JENDERME BI GULEYÊN RASTÎ
ÊRÎŞÎ GIRSEYÊ KIR’
Heyetê di raporê de çavdêriyên xwe wiha
diyar kir:
“Wesayîtên zirxî yên sewqiyat dikirin, paşê
careke din hatin gund, dema sewqiyateke nû
dikir, bi armanca mudaxeleyî gelê sivîl bikin
hate dîtin ku yekîneyên nû yên jenderme hatin
sewqkirin. Benda leşkerî ji nîvê gund veguhastin ketina gund. Saet nêzî 18.00’an, yekemîn
koma mertalên zindî ya çû qada pevçûnê, ketin
gundê Boyalan. Mertalên zindî yên ketin gund
ji aliyekî ve ku dihatin lêpirsînkirin li aliyekî jî
binçavkirinan destpê kir. Dema me xwest em
mudaxeleyî binçavkirina du ciwanan bikin,
yekîneyên jendermeyan bi bombeyên gazê, guleyên plastîk û guleyên rastî mudaxeleyî girseyê
kirin. Di encama mudaxeleyê de aktîvîstên mafê
mirovan jî di nav de bombeyên gazê û guleyên
plastîk avêtin nav girseyê. Girseya sîvîl a ji mudaxeleyê reviya, di nav gund de belav bû. Di vê
navberê de hat dîtin ku bombeyên gazê li gelek
malan ketin. Hinek jinan zarok wergirtin û ji
malan reviyan.”
Di raporê de gotinên welatiyên ji herêma pevçûnê vegeriyan wiha hat diyarkirin: “Hevserokê berê yê HDP’a Giyadîn Cezmî Bûdak ê ji
bo amadekariyên festîvalê çû herêma pevçûnê
ji aliyê yekîneyên leşkerî ve hat kuştin, nûnerê
MEYADER Cenap Îlboğa birîndar bû. Ji ber
demeke dirêj li herêma pevçûnê mabû pir xwîn
winda kiribû. 8 leşker birîndar bûn. Bi Cenap Îlboga yê birîndar re ji herêma pevçûnê hatin wergirtin û li herêma pevçûnê hê gelek sîvîl hene.”
‘PROVOKASYONEKE BI XWÎN’
Heyeta ÎHD’ê ev tespît ragihand: “Vegotinên
sîvîlên destpêkê gihiştin herêma pevçûnê û hin
kesên em bi wan re axivîn û dîsa dîmenên di medyayê de hatin weşandin (alîkariya ji leşkeran
re, wergirtina leşkeran ji aliyê sîvîlan, pêşiya
Nexweşxaneya Dewletê ya Agirî, dîmenê êrîşa
li hemberî Cenab Îlboga) hevdu piştrast dikin.
Dîsa eger hevdîtinên di navbera Efkan Ala û
Waliyê Agirî Mûsa Işin ên ketin medyayê rast
bin, vegotinên rû bi rû yên şahidan, rûyê rast ê
bûyerê derxistiye holê. Daneyên têkildarî bûyerê, nîşan didin ku provokasyoneke bi xwîn a
têkildarî hilbijarinên 2015’an e.”
5’emîn rûniştina doza têkildarî qetilkirina
Gerînendeyê Giştî yê Weşanê yê Rojnameya
Agosê li 5’emîn Dadgeha Cezayên Giran a Stenbolê pêk hat. Bersûc tevlî rûniştinê nebûn û di
rûniştinê de parêzerên malbata Dînk amade bûn.
Hevserên Hrant û Namzeta HDP’ê ya Herêma
Duyemîn a Stenbolê Fîlîz Kerestecîoglu tevlî
rûniştinê bûn. Serokê Baroya Amedê Tahîr Elçî
di rûniştinê de parastin kir û diyar kir ku piştî
Dadgeha Bilind doz betal kir ji bo delîlên nû bên
dîtin û lêpirsîn bê kirin rewş guncav e û wiha
got: “Em dibêjin di bûyerê de rêxistineke çek-
dar heye. Em li bendê ne ku Dozgerê Komarê
li gorî vê yêkê delîlan kom bikin û lêpirsînê bi
encam bikin.” Piştî parastinên parêzeran heyeta
dadgehê biryara “dadeh ji biryare berê vegere û
di nava biryarekî din bide nîn e” da û rûniştin
taloqî 3’yê Îlona 2015’an hate kirin.
Berî rûniştinê hevalên Dînk li ber edliyeyê daxuyanî dan çapemeniyê. Di daxuyaniyê
de pankarta bi zimanê Ermenî, Kurdî û Tirkî
ya “Em hemû Hrant in em hemû Ermenî ne”
hate vekirin û dirûşma “Qatil dewlet dê hesabê
bide” hat berzkirin. Li ser navê hevalên Dînk
Fîgen Şakaci daxuyanî xwend û wiha got: “Em
hevalên Hrant Dînk xwîndariyê pêk naynin û
birînên nû vebikin pêk naynin. Katilên Dînk tên
veşartin. Em dê nobeta xwe ya dadê bidomînin.
Em bang li hemû kesên xwedî wijdan dikin ku
nobeta edaletê bigirin.”
Qanûna muzeya Kobanê amade dibe
Meclîsa Zagonsaz a Kobanê li ser mijara cihên ku dê bibin muze
û qanûna ji bo dayîna berdêlan civînek lidar xist. Di civînê de
cihên ku beriya niha biryar hatibû dayîn wekî mûze bêne diyarkirin, hatin nîqaşkirin û mezinahiya wan hate diyarkirin.
Di civînê de cihên ku dê bibin muze wekî 80 hektar erd ku bi hezaran mal û
avahî di nav de hene, hate destnîşankirin.
Qanûna berdêlê tê amadekirin
Di dawiya nîqaşan de biryar hate dayîn ku ji bo welatî mexdûr nebin, qanûnek bê derxistin û li gorî tespîtên dê bên kirin, berdêla cihên di nava muzeyê de
dimînin, bê dayîn. Der barê mijarê de Serokê Desteya Rêveberiyên Herêmî û
Şaredariyan a Kobanê Mistefa Ebdê got, “Em ê ji bo berdêla xanî û avahiyên dikevin cihê muzeyê kar bikin. Ji bo vê mijarê pêwîstî bi yasayekê heye, em wekî
desteya vê mijarê nîqaş dikin ku em yasayekê destnîşan bikin û hemû kes li gorî
wê yasayê heqê xwe bigire. Ji bo vê mijarê, em ê wekî gava destpêkê komîteyeke
lêkolînê amade bikin, da ku hejmara xanî û avahiyan destnîşan bike.ˮ
Li herêma hatiye destnîşankirin de avahiyên gelek sazî û dezgehan jî hene.
Hinek ji van saziyan wiha ne: Dibistanên Sewra, Basil û Dibistana Rîfiyê, qesra hikûmetê, navenda qeydkirina nasnameyan, navenda Asayîşa Giştî û ya Jinan, avahiya xizmetan, avahiya ceyranê, navenda jinan, navenda Saziya Zimanê
Kurdî, navenda Tevgera Ciwanên Şoreşger (Tevgere Ciwanên Demokratîk ên
Rojava), avahiya TEV-DEM, navenda PYD, şaredariya Gel a Kobanê, navenda
PDKS û avahiya berê ya Desteya Bilind a Kurd. ÇARŞEM, 29 AVRÊL 2015
3
Berdewama nûçeya rûpelê pêşîn
Kişanak da zanîn ku ew hatine qonaxeke gelekî krîtîk û got, “Li Tirkiyeyê bi ragihandina
rejîma otorîter re wê desthilatdariya qesrê dewam bike û Kurd, Ermenî, Çerkez, Elewî, jin
û mêr em ê hemû bi hev re perîşan bibin. Divê
em bi dengê xwe re li dijî vê rêveçûnê derkevin.
Yekane hêza vê rêveçûnê bisekinîne jî HDP ye.”
Kişanak bang li hemû gelan bi taybetî jî jin û
Elewiyan kir ku vê hilbijartinê weke hilbijartina
çarenûsa xwe bibînin û bi vî rengî helwestê nîşan
bidin.
‘EV HILBIJARTIN DIKARE BIBE
PÊNGAVEK JI BO ROJHILAT NAVÎN’
Kişanak bibîr xist ku Rojhilata Navîn
veguheriye gola xwînê, mirov ji cih û warên xwe
bûne û got, “Em dikarin vê lîstikê xera bikin. Ji bo
xerakirina vê lîstikê jî divê em xwedî li felsefeya
jiyana azad derkevin. Derdê me ne çûyîna parlamentê ye; eger derdê me ev bûya, em ê bi parlamenterên serbixwe tevlî hilbijartinê bibûna. Lê
belê me ya zehmet tercîh kir. Ji bo azadiya gelên
xwe em têdikoş in.”
Kişanak anî ziman ku baweriya wan ji jiyana
bi hev re ya gelan a hurmetê nîşanî maf û hiqûqa
hev didin, tê û got, “Divê em vê bi ser bixînin.
Eger em bi ser nexînin ev kaosa li Rojhilata
Navîn dikare me jî dîl bigire. Lewma ev hilbijartin ne tenê ji bo Tirkiyeyê ji bo tevahiya Rojhilata
Navîn dikare bibe mînak. Serketina şoreşa Rojava wê di hilbijartinên 7’ê Hezîranê de careke din
iîspat bibe û ji Rojhilata Navîn re bibe model.”
‘BI NASNAMEYA XWE YA ELEWÎ
RE BI SALAN DI NAVA VÊ
TÊKOŞÎNÊ DE MIN CIH GIRT’
Kişanak da xuyakirin ku wê bi nasnameya
Elewî bi salan di nava vê têkoşînê de cih girtiye û
got, “Nasnameya min a Elewî ti carî li paş nema.
Lê belê ez ti carî ji îdîaya xwe ya azadiyê jî venegeriyam. Divê em karibin herduyan bi hev re
bimeşînin.”
Di mîtîngê de her wiha nûnerê Kofederasyona
Yekîtiya Elewiyên li Ewropayê Zeynel Ozen,
koordînasyona hilbijartinê ya HDP’ê ya Brîtanyayê, nûnerên jin û ciwanan axaftin kirin û banga
tevlîbûna li hilbijartinan kirin.
Ozkan Orman, Koma Sersî, Çîgdem Aslan û
Koma Zelal jî di mîtîngê de derketin ser dikê û
berhemên xwe pêşkêş kirin
Bi Hezaran Welatî Jibo Armagan Li Hev Kom Bûn
Roja Yekşemê bi hezaran welatiyên Kurdistanî û Tirkiye li pêşiya nexweşxaneya North
Middlesex kombûn û sersariya nexweşxaneyê
ya bûyî sedema mirina Armaganê 3 salî
şermezar kirin. Dê û bavê Armagan jî tevlî
çalakiyê bûn û anîn ziman ku qîmetê kurê
wan ê 3 salî di cave nexweşxaneyê de ewqasî
hindik bû û lewma jî bi awayekî ciddî li ser
sekinîn û bûn sedema mirina kurê wan.
Bi banga Yekîtiya Hêza Demokratîk
ya Brîtanya bi hezaran welatî li pêşiya
nexweşxaneya North Middlesex kombûn û
mirina Armagan Denlî şermezar kirin. Armaganê sê salî 19´ê Nîsanê li nexweşxaneyê jiyana xwe ji dest dabû û malbatê îddîa kiribû
ku kurê wan ji sersariya nexweşxaneyê miriye.
Nexweşxaneyê ji rojnameya me re ragihand ku
hîna lêpirsîn berdewam dike, lê li gorî agahiyên di destên wan de, di derman kirina Armagan de doxtoran berpirsiyariyên xwe anîne cîh.
Di dema çalakiyê de dê û bavê Armagan, Yucel û Fatoş Denlî tevî heyetekê bi
berpirsên nexweşxaneyê re hevdîtinek pêkanîn. Di hevdîtinê de malbatê ji rayedarên
nexweşxaneyê xwest ku lêpirsîneke bêalî were
kirin û di nav komîsyona lêpirsînê de doxtorên
bêalî jî hebin. Li gorî biryara ku hatî standin
Dr Ali Demirbag jî dê di nav komîsyonê de cih
bigire.
Armagan Denlî 18´ê Nîsanê bi sedema
agirê wî bilind bûbû rakiribûn nexweşxaneyê
û paşê hatibû tabûrcî kirin. Êvarî dîsa agirê
wî bilind dibe û dîsa bi ambûlansê radikin
nexweşxaneyê lê êdî jibo Armagan pir dereng
e. Paşê hat zanîn ku sedema mirina Armagan
nexweşiya Menenjît e. Ger ku roja Şemiyê
tehlîl hatiba kirin dibe ku encam cûda bane.
ÇARŞEM, 29 AVRÊL 2015
2
Xaçepirs
Bersiva Hefteya Borî
PÊKENOK
Çi ji te re binivîsînim?
Birîn li pey birînê
Êş li pey êşê
Dil di kefenekî spî de
Xewn li ser darbestê
Nalîna xwînê
Binefşên kuştî
Rîhanên zuha
Û destên te yên ku dixwazim
aniha,
Bi ser wan de bibarim!!
Ehmed Huseynî
Apê Musa Li Dadgehê ye
Apê Musa gelek caran ketiye
Dadger ji Apê Musa dipirse;
Apê Musa wiha bersiva
dadgehan û derketiye pêşiya
“Musa Anter, tu cûdaxwazî?, Dadger dide;
dadgeran. Carekê dîsa Apê Dozger dibêje k utu dixwazî
“Dadger beg!, Ma qey welat
Musa bi sucdariya ku dixwaze welat parçe bikî. Kat u dibêjî xiyar e, ez ê parçe bikim?”
“Tirkiye parçe bike” derdikeve çi?”
dadgehê.
Rupel 5
Ji 2004´an
Ve 12 Hezar
Erdhej,
600 Hezar
Kes Mirin
Rupel 7
Di Dîrokê De
Dahênerê Ewil
Endezyarê
Kurd Îsmaîl
Ebûl Iz
El-Cezerî
Rupel 9
telgraf.co.uk
ROJNAMEYA HEFTEYÎ
Çarşem,
29/04/2015
Hêjmar
Ji UNESCO
Banga
Parastina
Mîrasên Dîrokî
466
‘Ev Hilbijartin
Ne Hilbijartineke
Ji Rêzê Ye’
Hevşaredara bajarê mezin ya Amedê
Gulten Kişanak di axaftina xwe ya li
mîtînga li Lee Valley Athletic Centre ya
Londonê de diyar kir ku hilbijartinên
7’ê Hezîranê ne hilbijartineke ji rêzê
ye û destnîşan kir ku qîmetê dengekî
bi tenê jî gelekî zêde ye.
Koordînasyona Hilbijartinê ya HDP’ê ya Brîtanyayê, roja
Yekşemê li Lee Valley Athletic Centre ya Londonê bi
beşdariya Hevşaredara Bajarê Mezin a Amedê Gultan
Kişanak û nûnerê Konfederasyona Elewiyên Ewropa
Zeynel Ozen û girseyeke qelebalix mîtîngek organîze kir.
Kişanak bi silavkirina gel dest bi axaftina xwe kir û got,
“Di van hilbijartinan de hûnê bi dengê xwe re rêveçûna
welatê me diyar bikin.” Kişanak anî ziman ku di vê
hiblijartinê re wê rê û rêbazên rêveberiya welêt were
diyarkirin û got, “Ev hilbijartin hilbijartineke ji rêzê nîne.
Xemsariya rojekê dikare bibe wesîleya rêveçûna nebaş a
pêşeroja me. Lewma her dengek gelekî bi qîmet e.”
Bi Hezaran Welatî
Jibo Armagan Li
Hev Kom Bûn
Kişanak di dewama axaftina xwe de got, “Em bi gelan
re, li gel hev, di meşa azadî û biratiyê de ber bi rêwîtiya
serketinê ve dimeşin. 7’ê Hezîranê wê bibe mîladê
vê. Dema di êvara 7’ê Hezîranê de sindoq vebûn, wê
Elewî, jin, ciwan, karker, kedkar, Tirk, Kurd, hemû gel û
baweriyên li vê xakê qezenç bikin.”
Roja Yekşemê bi hezaran welatiyên Kurdistanî û Tirkiye
li pêşiya nexweşxaneya North Middlesex kombûn
û sersariya nexweşxaneyê ya bûyî sedema mirina
Armaganê 3 salî şermezar kirin. Dê û bavê Armagan jî
tevlî çalakiyê bûn û anîn ziman ku qîmetê kurê wan ê 3
salî di çavê nexweşxaneyê de ewqasî hindik bû û lewma
jî bi awayekî ciddî li ser sekinîn û bûn sedema mirina
kurê wan.
Berdewama nûçeyê di rûpelê 3´yan de ye
Berdewama nûçeyê di rûpelê 3´yan de ye
‘HEMÛ NASNAME Û BAWERÎ WÊ QEZENÇ BIKIN’

Benzer belgeler