the PDF file - Theofilos Din Eğitim Merkezi

Transkript

the PDF file - Theofilos Din Eğitim Merkezi
1
Kilisemizin Sevgili Cemaati,
Çok iyi hatırladığınız gibi, bu Pazar 3 Haziran, Sevgili Episkoposumuz Mons. Padovese‟nin
ölümünün ikinci yıl dönümüdür. Onu tanıyanlar ve onunla birlikte yaşayanlar ne kadar iyi bir
insan ve bir Hristiyan olduğunu görüp tecrübe ettiler.
Tam bu münasebet için bize yazdığı ilk mektubunun bazı parçalarını size iletmek istiyorum.
Episkoposumuzun seneler önce yazdığı bu cümleler bizi düşünmeye ve hayatımızda daha dürüst,
kararlı ve umutlu yaşamaya bir çağrıdır.
Esenlikle kalın. Şehitlerin imanı bizim için bir örnek olsun. Saygılarımla,
John
Sevgili kardeşlerim,
Hepinizi tüm kalbimle selamlıyorum.… hepinizi her gün dualarımda hatırlıyorum…
Eski Hıristiyan geleneğine sahip ülkeler arasında Türkiye’deki kadar iman şehidimiz yok.
Üstüne bastığımız bu kutsal topraklar Mesih için yaşayan ve onu inkâr etmeyen şehitlerin kanıyla
yıkanmıştır.
M.S. 170 yılında yaşamış “Seconda” adlı bir Hıristiyan kadın, inancını inkâr etmesini
isteyenlere şöyle cevap veriyordu: “olduğum kişi olmak istiyorum, Hıristiyan’ım ve öyle kalıyorum.”
Sevgili kardeşlerim, kimse bize imanınız için şehit olun demez ama imanımıza tanıklık
etmek görevimizdir. Hepinizi, bir Hıristiyan’ın nasıl yaşaması gerektiğini daha iyi bilmek ve
öğrenmek için, Türkiye’de yaşayan ilk Hıristiyanlar için yazılmış Aziz Petrus’un Birinci mektubunu
okumaya davet ediyorum.
Hıristiyan kimliğimize göre yaşamanın ülkemizde kolay olmadığını biliyoruz. Çevremizdeki
ortam bize şartlandırıyor: bazen toplumun tepkisinden korktuğumuz için kimliğimizi açıklamaktan
çekiniyoruz. Ayrıca dünyada, bütün dinlerin aynı olduğu fikri de yayılmaya başladı. Fakat gerçeği
söylemek gerekirse, Hıristiyan inancı Allah’ın varlığına değil de, İsa’nın bize açıkladığı ve gösterdiği
Allah’ın gerçek yüzüne inanmaktır. Hıristiyan inancının merkezi Mesih’tir. Her ne kadar da O’ndan
uzaklaşırsak Mesih Baba’nın bizi aradığını ve sevdiğini söyler, Hıristiyanların inancının bu kadar
sağlam olmasının sebebi iyi bir doktrine sahip olmaları değil Mesih İsa’ya olan inançlarıdır.
…Vaftizde bize verilen bu kimliğin beslenmesi, büyümesi ve korunması gerekiyor. Eski bir
Hıristiyan yazarın söylediği gibi: “Hıristiyan doğmuyoruz, Hıristiyan oluyoruz!”…
Görevimiz diğerlerini Hıristiyan yapmak değil, sadece Hıristiyan olmanın ne kadar güzel
olduğuna tanıklık etmektir. Sözlerimizle değil, hayatımızla konuşmalıyız. Bilgili birinin söylediği gibi
“insanlar kulaklarına değil, gözlerine inanıyorlar”.
Vaftizle Hıristiyan olduğumuz ne kadar doğru ise, Efkaristiya ile de iyi bir Hıristiyan
yaşantımızın doğru olduğu ortadadır. Bu nedenle Pazar Ayinlerine katılımın daha iyi olması için
hepinizi davet ediyorum. III. asırda yaşayan bazı Afrikalı şehitler, Pazar günü Ayin’ine katılarak
Hıristiyan olduklarının ve imanlarının tanıklığını verdiler. Kendilerini ölüme mahkûm edenlere
“Ayin’siz bir Pazar yaşamayacağız” diye cevap verdiler! Ya biz, kardeşler?”
O zaman, Efkaristiya’ya bir mecburiyet olarak değil, Allah’ın bize verdiği bir lütuf olarak
bakalım. Allah bize muhtaç değil, ama biz O’na muhtacız! Sevgili kardeşlerim, bu kısa düşünceler
hakkında biraz düşünün.
Son olarak, Sizinle beraber olmaktan memnun olduğumu size belirtmek isterim. Sizin için
ve sizin gibi, Anadolu Kilisesinin bir Hristiyanı olmak benim için bir lütuftur. Sevgili kardeşlerim,
sizinle paylaştığım bu kısa düşüncelerin, bu yıl boyunca üstünde duracağız. Episkoposunuz olarak
size destek çıkabilmem için dualarınızla bana destek olun.
Rab İsa sizi takdis etsin.
Episkoposunuz,
+ Luigi
2
“Hepinizi
kendime
çekeceğim”
Hristiyan imanının açıkladığı
gibi Dirilen Mesih insanlığıyla
da
Tanrı’nın
kudret
ve
yüceliğine katılmıştır: “Kutsal
Yazılara göre dirilmiş, göğe
çıkmıştır. Peder'in sağında
oturmaktadır.
Dirileri
ve
ölüleri yargılamak için şanla
tekrar gelecek ve O'nun
hükümdarlığı son bulmayacaktır.”
“Baba‟nın sağında oturmak”
- ya da İncil’de daha sık anıldığı
şekilde,
Yükseltilmek
Mesih’in Tanrı’nın Krallığına
girişini ifade eder. Mesih,
Tanrı’nın tüm evreni kapsayan
kudretine insanlığıyla da girmiştir. Yükseltilmekle İsa, tüm kudrete sahip ve Tanrısal tapınışın
hedefi Rab olur.
İsa’nın Rab’liği ölüler arasından dirilişinde temellenir. Göğe yükselmesiyle Tanrı’nın
seçtiği tanıklar için öyle yakın olur ki, onların müjdeyi ilanlarına katılır. Rabbin
yükselmesinde şeytani güçlere karşı zafer bütünlenir ve İsa’nın tüm varlıklar üzerinde
Tanrısal Egemenlikteki payı vurgulanır. Yükseltilmede gerçekleşen, tüm insani tanımlamalardan ötedir, çünkü Tanrı’nın gizemine katılıştır.
İsa’nın göğe yükselişinin öncesini İncil’inde anmayan Yuhanna yükselme teolojisine
İsa’nın terk edilmişlik anı ve ölümünü de katar. Yuhanna, İsa Mesih’in insanlığının krallığa,
Tanrısal kudret ve yüceliğe yükselişini, yerden yükseltildiği haçlanmada görür. Bu haçı göz
önünde tutarak İsa’nın Nikodemus’a sözleri: “Musa çölde yılanı nasıl yukarı kaldırdıysa,
İnsanoğlu‟nun da öylece yukarı kaldırılması gerekir. Öyle ki, O‟na iman eden herkes
sonsuz yaşama kavuşsun” (Yuhanna 3,14-15).
İsa, ölümünü bu dünyanın yargılanması olarak tanımlıyor: “Bu dünya şimdi yargılanıyor. Bu
dünyanın egemeni şimdi dışarı atılacak. Ben yerden yukarı kaldırıldığım zaman bütün
insanları kendime çekeceğim” (Yuhanna 12,31-32). Haç, İsa’nın üzerinde yükseltileceği
krallık tahtıdır. Bu tahttan, tüm insanları kendine çekmek için kollarını açar. Yuhanna için
haç, diriliş ve göğe yükseliş bir bütündür. Rabbin yükselişi hakkında İncil’deki bu en son ve
en geniş açıklamada, Luka İncili ve Havarilerin İşleri’nde Dirilenin yeni mevcudiyeti olarak
vurgulanandan hiç bir şey eksik değildir.
Yuhanna’nın sözleriyle “kendine çekmek“ sadece Rabbin yükselişine övgü dolu bir tanıklık
değil, hepimiz, tüm kurtulmuşlar için büyük bir umuttur.
3
PENTEKOST
Kutsal Ruh tamamen
Tanrı’dır - Baba ve Oğul’dan
çıkan üçüncü Tanrısal cevher - O,
Tanrı'dır, akıl almaz bir gizemdir.
Tanrı’yla Kutsal Ruh’la bağımızda
söz konusu olan O’nu anlamak,
kavramak değil, aksine kendimizi
O sonsuz yüce ve gizem dolu
olanın etkilemesi ve sahiplenmesi
dir. O zaman anlayan, kavrayanlar
değil, Tanrı’nın Ruhu tarafından
sahiplenilmişler oluruz. Bu yüzden
Kitabı Mukaddes tanımlamalarda
Tanrının Ruhundan bahseder.
Böylece istediği mantığımız için
bir açıklama vermek değil, daha
çok yüreğimize seslenmek, güven
ve
O’na
hazır
oluşumuzu
güçlendirmektir.
Tanrı’nın
Ruhunun
etkinliği koparıp yükselten bir
fırtına gibidir. Alev alev yanıp
aydınlatan ve coşku veren bir ateş
gibidir. Ruh’un etkinliği onsuz
yaşayamayacağımız bir nefes
gibidir. Canlandırıp tazeleyen,
yeni ve verimli kılan akan bir
kaynak gibidir.
Paskalya’dan elli gün sonra Kilise Pentekost bayramını
kutlar ve Kilise yılının, Paskalya dönemi sona erer.
İsa’nın zamanında her yıl Kudüs’te kutlanan üç bayram
vardı. İlki bahar dolunayında kutlanan ve artık mayasız
ekmek bayramıyla birleşen Fısıh’tı. İkincisi tahıl
hasadına şükran ve Tanrı’nın Sina dağında İsrail halkı
ile yaptığı anlaşmanın anısına Pentekost (Şavuot)’tu.
Üçüncü hac bayramı ise zeytin ve üzüm hasadına
şükran olan “Sazlık kulübe - Sukkot” bayramıydı.
Paskalya bayramımız bunların ilkinden, Pentekost bayramı da İkincisinden doğmuştur. İkisi de İsa Mesih’in
çektiği acılar, ölümü, dirilişi ve Kutsal Ruh’un gelişiyle
tarifsiz derinlikte bir anlama kavuşmuştur.
İncil’de Havarilerin İşleri’nin ikinci bölümü,
Rab’bin ölümü ve dirilişinden elli gün sonra Yahudi
Pentekost bayramında Kudüs’te ilk imanlı topluluğuna
Kutsal Ruh’un gelişini anlatır. Havariler “İsa’nın annesi
Meryem, diğer kadınlar ve İsa’nın kardeşleriyle
birlikte” ... İsa’nın Son Akşam Yemeği’ni kutladığı “üst
kattaki odada” “tam bir birlik içinde sürekli dua
ediyorlardı.” (Hav. İşi. 1,12-14) Kutsal Ruh, ateşten
diller gibi ve güçlü bir yel eşliğinde üzerlerine geldi.
“Hepsi Kutsal Ruh’la doldular, Ruh’un onları konuşturduğu yabancı dillerde konuşmaya başladılar”,
dünyanın her yanından Kudüs’e gelmiş Yahudiler de
şaşakaldılar, “çünkü her biri kendi dilinde konuşulduğunu duydular” (Hav. İşi. 2,1-13).
Tanrı nasıl Babil kulesinin sapkınca inşaatından
sonra insanların dillerini karıştırarak “birbirini anlamaz
hale getirmişse” ve insanları tüm yeryüzüne dağıtmışsa
(Tekvin 11,1-9), Kutsal Ruh’ta Kilise’nin ilk Pentekost
bayramında Kudüs’te bu karışıklığı giderip bir süre için
ebedi barışı Son Gün’den önceye almıştır.
İsa’nın dirilişine bağlı olarak Kutsal Ruh ilk kez
Pentekost’ta gelmiş değildir. Yuhanna İncili, İsa’nın
acıları ve ölümünden sonraki haftanın ilk günü kapalı
kapılar arasından havarilerinin yanına gelerek esenlik
dilediğini ve onlara üfleyerek “Kutsal Ruh’u alın!
Kimin günahlarını bağışlarsanız, bağışlanmış olur”
(Yuhanna 20,19-23) dediğini kaydediyor.
Ruh’un bağışlanışı daha Paskalya ’da olmuştur,
Çünkü Mesih’in dirilişi ve Kutsal Ruh’un gelişi iç
içedir. Kudüs’teki Pentekost bayramı ise bu açıdan
Paskalya’nın bütünlenmesidir, çünkü Kutsal Ruh, Son
Akşam Yemeği’nin kutlandığı salonda toplanmış ilk
topluluğu harekete geçirip İncil’in elçileri olarak
dışarıya, “dünyanın dört bir bucağına” yöneltmiştir
(Hav. İşi. 1,8).
4
KUTSAL KİTAP KAHRAMANLARI
“Bırakın, çocuklar bana gelsin, onlara engel olmayın!" (Luka:18-16)
“NUH”
Merhabalar sevgili Çocuklar,
Nasılsınız havalarla aranız nasıl sıcak yavaş yavaş kendini göstermeye başladı hım ne
dersiniz. Sıcak havayla içimiz de ısınmaya başladı. Yağmur, rüzgar, fırtına kötü havalar kışın
görülen olaylardır değil mi çocuklar? Size bir soru sormak istiyorum çok çok çok yağmur yağdığını
hayal edin ama hiç durmayan devamlı yağan bir yağmur ve rüzgar da çok çok hızlı esiyor hatta
fırtına gibi o kadar kötü bir yağmurdan ve fırtınadan sonra ne olur?... Bulabildiniz mi?... evet evet
doğru SEL olur. Sel olunca o yağmur suları gidecek yer bulamayınca her şeyin üstünü suyla kaplar
ve çok hızlı akar her yer bir denizi yok yok bir okyanusu anımsatır. Aynen Nuh’un hikâyesindeki
gibi… evet doğru tahmin ettiniz çocuklar bugünkü konumuz NUH peygamber ve Rab Tanrı onun
aracılığıyla insanlara çok çok büyük bir ceza veriyor. İnsanları yok ediyor. Kendi yarattığı kendi
suretinde yarattığı insanlara büyük bir öfke ve kızgınlık duyuyordu. Çünkü insanlar günahı
benimsemiş Tanrıyı unutmuşlardı. Nuh’u biraz tanıyalım mı? Nasıl bir insanmış neler yaparmış?
Nuh doğduğu zaman
Rabbin laneti halen dünyadaydı
ve babası şöyle söyleyerek:
Rabbin lanetlediği bu toprak
yüzünden çektiğimiz eziyeti
harcadığımız emeği bu çocuk
hafifletip bizi rahatlatacak”
Rahatlık anlamına gelen “Nuh”
ismini koydu. Nuh çok doru bir
adam oldu. Neredeyse Tanrı’yı
unutmayan tek insan kendisi ve
ailesiydi. Nuh’un üç oğlu
olmuştu. Sam, Ham ve Yafet
onlarda Tanrı’yı unutmamışlar
ona tapıyorlardı. Diğer halk Tanrı’yı tamamen unutmuş putlara tapmaya başlamışlardı. Günaha
boğulmuşlardı. Tanrı çok sinirli ve kızgındı. Tanrı onlara büyük bir ceza vermeyi düşünüyordu.
Onları yeryüzünden tamamen silmeyi yeni bir nesil üretmeyi istiyordu. Rab Tanrı aslında insanları
değil. Günahı sevmiyordu. Bu ceza da; sadece Nuh lütuf buldu. Bu gerçekten bir lütuftu çünkü Rab
ondan yeni bir nesil üretecekti. Rab Tanrı Nuh’la bir anlaşma yaptı;” Gofer ağacından bir gemi
yapacaksın, içini, dışını ziftleyeceksin ve içeriye kamaralar yapacaksın” dedi. Çünkü Rabbin bir
planı vardı. Neydi biliyor musunuz? O gemiyle Nuh’un ailesini yaşatmak ve onlardan temiz, iyi ve
doğru bir nesil üretmek. Tanrı Nuh’a tüm buyruklarını söyledi. Gemi bittiğinde tüm ailesini yani
eşini üç çocuğunu ve onların eşlerini gemiye bindirecekti. Ve de bütün hayvanlardan,
sürüngenlerden, yeryüzünde yaşayan tüm canlılardan bir erkek bir dişi olmak üzere çiftler
oluşturarak gemiye bindirecekti, çünkü Tanrı onlarında soyunu Nuh’la birlikte çoğaltmak istiyordu.
Düşünebiliyor musunuz çocuklar bütün akrabalarınız tanıdığınız herkes yok olacak hiç ama hiç
kimse kalmayacak tek başınıza yani sadece kendi ailenizle kalacaksınız. Aman Tanrım korkunç bir
şey değil mi bu? Onun için Nuh herkesi uyarmaya çalıştı. Onlara Rabbin çok kötü bir tufan
göndereceğini onları yok edeceğini söyledi Tanrıya geri dönmeleri, inanmaları gerektiğini onun bizi
yaratan Tanrı olduğunu açıkladı, anlattı ama ne yazık ki hiç ama hiç kimse onu dinleyip Tanrıya geri
5
dönmedi. Nuh gemisini bitirmişti ve her şey hazırdı. Tanrı gemiye binmeleri gerektiğini söyledi.
Çünkü onlar binince ve her şey tamam olunca kırk gün kırk gece yağmur yağdıracak fırtına
koparacaktı. Nuh, ev halkı, Rabbin yönlendirdiği hayvan, sürüngen ve canlılar gemiye binince Tanrı
geminin kapısını arkalarından kapattı. Kapı kapandıktan yedi gün sonra yağmur yağmaya rüzgâr
esmeye başladı. Hiç durmaksızın yağdı yağdı yağdı… sular önce evlerin sonra tepelerin ve en sonda
görünen neresi varsa üzerini suyla kapladı sel ve fırtına tüm dünyayı kaplamış görünen hiçbir şey
bırakmamıştı. Sadece Nuh ve gemide bulunanlar vardı yaşayan. İşte Tanrının istediği ve emrettiği
şeyler olmuştu yeryüzünde Nuh ve ailesi hariç hiç kimse kalmamıştı. Kırkıncı gün yağmur durmuş
fırtına dinmişti. Her yerin kuruması için çok uzun günler ve aylar beklediler. O kadar suyun
çekilmesi ve kuruması zaman alır değil mi çocuklar. Ve zamanı geldiğinde Nuh dışarı bir güvercin
gönderdi o da ağzında yeşil bir zeytin dalıyla geldi. Bu ne demek sizce? Tabi ki artık dışarı da
hayat başlamış her yer yeşillenmiş doğa eski haline gelmiş anlamına geliyordu yani artık Nuh ve
gemidekiler dışarı çıkabileceklerdi.
Tanrı Nuh’a “ Karını, oğullarını, gelinlerini ve tüm hayvanları, sürüngenleri ve canlıları da
yanına alarak gemiden çık. Üreyin çoğalın verimli olun” diye buyurdu. (yaratılış;8;15-16) Gemiden
dışarı çıktılar. Nuh Rabbe bir sunak yaptı. Rab bundan hoşnut oldu. Tanrı şöyle dedi: ”İnsanlar
yüzünden yeryüzünü bir daha lanetlemeyeceğim. Şimdi yaptığım gibi bütün canlıları bir daha yok
etmeyeceğim.”(Yaratılış; 8;20-22) Tanrı daha sonra Nuh ve oğullarını kutsayarak;” Verimli olun,
çoğalıp yeryüzünü doldurun” dedi.
Tanrımız adildir çocuklar. Rab Tanrı ne yaparsa yapsın doğrudur. İnsanlar suçluydular ve
cezalarını en ağır şekilde aldılar. Merhametli olan Tanrı onları sevdiğinden ve pişmanlıktan böyle
bir cezayı bir daha vermeyeceğini söyledi. Gerçekten de böyle bir yok oluş insanoğlu bir daha hiç
görmedi.
Evet çocuklar bugünde Nuh peygamber sayesinde Tanrımızın ne kadar yüce ve her şeye
kadir olduğuna tanık olduk. Rabbimizi unutmayalım her zaman dua edelim ve onda kalalım.
Görüşmek üzere… Rab sizinle olsun…
6
Kutsal Ruh„un “Tapınağı ve Gelini ” Meryem
İsa’nın Annesi’nin; yaşamının başlangıcı gibi sonunun da Kutsal Ruh’un etkisiyle
şekillendiğine fazla dikkat edilmez. Başlangıçta annesi Anna O’na hamileyken Kutsal Ruh’un
etkinliği ve Lekesiz Varoluşu vardır. Sonunda ise Meryem dua etmekte ve Kutsal Ruh’un
gelişini beklemekte olan imanlı topluluğunun ortasındadır (Havarilerin İşleri 1,14). Kutsal
Ruh’un doluluğuna sahip olan Meryem, burada; Ruh’un genç kilisenin üzerine inişi
(Havarilerin İşleri 2,4) için dua etmiştir.
Meryem’in yaşamının merkezinde; Tanrı’nın O’nda Kutsal Ruh’un yaratıcı kudretiyle
beden alışı yer almaktadır: “Kutsal Ruh senin üzerine gelecek, en yüce Olan‟ın gücü
senin üstüne gölge salacak” (Luka 1,35). Bu olayda Meryem Kutsal Ruh’la dolar ve Ruh hiç
bir kimseye olmadığı kadar O’nun yaşamına katılır.
Hristiyan dindarlığı Meryem’i Kutsal Ruh’un “haznesi”, “tahtı”, “tapınağı” hem de
“gelini” olarak adlandırır. İlk tanımlamalar daha çok O’nun Kutsal Ruh’u ve İsa’yı kabulünü
betimlerken, ikinci tanımlama Meryem’in eylemini, Kutsal Ruh’la etkinliğini ve Ruh’un
gücünde Mesih’in yardımcısı olarak hizmetini ifade eder.
İnsan ne kadar Meryem’in yaşamı ve gizemine katılırsa, o kadar daha derin anlar ki,
tüm Meryemci gerçekleri, hedefi, insanın kurtuluş eylemine katkısı ve katılışıdır. Kutsal Ruh;
Tanrı’nın sadece insanın yaşamını belirleyen değil, aynı zamanda havariliğe ve misyona
yöneltip, muktedir kılan, bunu ilk gelişin de göstermiş olan kudrettir (Havarilerin İşleri 2).
Meryem Ana‟nın İlahisi
«Canım Rab'bi yüceltir;
Ruhum, Kurtarıcım Tanrı sayesinde sevinçle coşar.
Çünkü O, sıradan biri olan kuluyla ilgilendi.
İşte, bundan böyle tüm kuşaklar beni mutlu sayacak.
Çünkü güçlü Olan, benim için büyük işler yaptı.
O'nun adı kutsaldır.
Kuşaktan kuşağa kendisinden korkanlara merhamet eder.
Eliyle güçlü işler yaptı;
Kibirlileri yüreklerindeki kuruntularla darmadağın etti.
Hükümdarları tahtlarından indirdi, sıradan insanları yükseltti.
Aç olanları iyiliklerle doyurdu, zenginleri ise elleri boş çevirdi.
Atalarımıza söz verdiği gibi, İbrahim'e ve onun soyuna sonsuza dek
Merhamet etmeyi unutmayarak kulu Israil'in yardımına yetişti.»
7
KİLİSE‟NİN YEDİ SIRRI
Sakramentler, yani kilisenin sırları
bilindiği gibi kişiyi Mesih’e benzer
kılmak üzere değiştiren lütuflardır.
Bunlar, yani Yeni Yasa’nın Kilise
sırları
Mesih
İsa
tarafından
oluşturulmuştur.
Bunların
sayısı
yedidir: Vaftiz sırrı, Güçlendirme sırrı,
Efkaristiya sırrı, Günah Çıkarma sırrı,
Hastalara Yağ Sürme sırrı, Ruhbanlık
sırrı ve Evlilik sırrı. Bu sırlar
Mesihilerin yaşamının en önemli anları
ve tüm evreleri ile ilgilidir.
Vaftiz Sırrı
Kutsal Vaftiz Hıristiyanlık yaşamının temelini
oluşturur, Kutsal Ruh’taki yaşama giriştir ve
öteki sırlara ulaşılmasını sağlayan kapıdır.
Vaftiz’le günahtan kurtularak, Allah’ın manevi
evlatları olarak doğmuş oluruz, ayrıca Mesih’in
mistik bedeninin bir üyesi olarak Kilise’ye kabul
ediliriz. Vaftiz etmek: (Yunanca baptizein)
"daldırmak" ya da "suya batırmak" demektir;
suya batırmak katekümenin (Hıristiyanlığa
girmeye hazırlanan kimse) "Mesih’in ölümünde
gömülmesini ve onunla birlikte dirilerek „yeni bir
yaratılışın‟ ortaya çıkmasını simgeler"(Bkz.
Hristiyanlığa Girişi Sağlayan Sırlar
Rom. 6,3-4; Kol 2,12;2 Kor. 5, 17; Gal. 6, 15).
Hıristiyanlığa girmeyi sağlayan sırlar
Bu sırra aynı zamanda "Kutsal Ruh’ta yenilenme,
yani Vaftiz, Güçlendirme ve Efkaristiya
yeniden canlanma" (Tit, 3, 5) arınması da denir;
sırları aracılığıyla bütün Hıristiyan
çünkü bu arınma "Tanrı’nın Krallığına hiç kimse
yaşamının temeli ortaya konmuş
yeniden sudan ve Ruh’tan doğmadıkça giremez"
olmaktadır. "Mesih İsa’nın nuru
(Yuh.3,5) sözüne anlam verir ve bunu
sayesinde insanlara verilmiş olan Tanrı
gerçekleştirir. Vaftizin en önemli aşaması Kutsal
tabiatına katılma, doğal yaşamın
Ruh ile vaftizdir. Yahya peygamberin ilan ettiği
başlaması, gelişmesi ve desteklenmesi
gibi: “Kurtarıcı suyla ve ateşle vaftiz eder”.
ile bir benzeşim göstermektedir. Vaftiz
Burada ateşle anlatılmak istenen Mesih İsa’nın,
sayesinde yeni bir yaşama doğan
Allah Babamızdan ilettiği Ruh’tur. İsa Mesih’in
inanlılar, Güçlendirme sırrı ile güçlenir
ölümden
dirilişinden
sonraki
Pentekost
ve Efkaristiya’da ebedi yaşam ekmeğini
bayramında bu ateş önce Meryem Ana ve
almış olurlar.
Havarilerin daha sonra da Mesih İsa’ya iman
eden herkesin üzerine inen Göksel bir bereket ve
kutsamadır. Mümin ancak ve ancak Kutsal Ruh’un vaftizi ve bu vaftiz sırasında Ruh’un
imanlıya verdiği hediyelerle Mesih’e benzer hale gelebilir.
Vaftizin Eski Antlaşma‟daki Önbelirtileri
Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı. Yer boştu, yeryüzü
şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı'nın Ruh’u
suların üzerinde dalgalanıyordu. (Yar.1, 2) Kutsal Kitap
suyu Tanrı’nın Ruh’u ile saklı görür. Ayetin derin
gizeminin vaftizi işaret ettiğine inanılır.
Kilise Nuh peygamberin gemisini Vaftizle esenliğe
kavuşmanın bir önbelirtisi olarak gördü. Gerçekten de, onun
sayesinde, "hepsi topu topu sekiz kişi suyla kurtuldular" (1
Pet 3, 20). İsrail’in Mısır esaretinden kurtulmasını gösteren
Kızıl Deniz’i geçme olayı özellikle Vaftiz sayesinde
esenliğe kavuşmayı simgelemektedir (Çık. 14.21-22). En
son olarak da Vaftiz, İbrahim’in soyundan gelenlere ebedi
yaşamın bir simgesi olan Vadedilmiş Toprakları alan Tanrı
halkının Ürdün’ü geçişinin bir önbelirtisidir.
Vadedilen bu miras konusu Yeni Antlaşma’da gerçekleşiyor. (Yeşu. 3, 15-16)
8
VAFTİZ - Diriliş Sırrı
Hristiyan vaftizi, Mesih’in çektiği eziyetlere ve dirilişine
dayanır. Dünyasal değil, Dirilen İsa havarilerine vaftiz
görevini vermiştir. Bununla ifade edilen: Vaftiz, Diriliş
imanı olmaksızın düşünülemez.
Dirilmiş Olan’ın görev verirken söylediği sözler, evrende
bütün yetkinin O’na verilmiş olduğu tespitiyle (Matta
28,18), ve daima bizimle birlikte olacağına dair vaadiyle
örülüdür (Matta 28,20):
“Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak
yetiştirin. Onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh‟un adıyla
vaftiz edin. Size buyurduğum her şeye uymayı onlara
öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle
birlikteyim.”
İnsanları İsa’nın öğrencileri kılmak görevi bir yandan
onları Üçlü bir Tanrı’nın adına vaftiz etmekte, öte yandan
da kendilerine İsa’nın emirlerini öğretmekte belirginleşir.
Vaftiz hem dönüşüm ve duyumsal değişimin görünür
formudur, hem de güvenle Rab’be yönelimin ifadesidir.
Günahların affı ile iç içe durumda olan armağan ise
Kutsal Ruh’ta yeniden doğuştur. Tanrı’ya karşı olan yanlışlıklar, Tanrı’yla yeni bir bağın kuruluşu
ile aşılır. İsa Mesih’in armağanı olan kurtuluş; Romalılara Mektubun ifadesiyle bir yandan günaha
esaretten kurtuluş, diğer yandan lütfun etkisinde bulunmak, insanın yeni bir yaşam sürmesini
beraberinde getirir. Havari Pavlus şöyle diyor: “Mesih İsa‟ya vaftiz edilenlerimizin hepsinin
O‟nun ölümüne vaftiz edildiğini bilmez misiniz? Baba‟nın yüceliği sayesinde Mesih nasıl
ölümden dirildiyse, biz de yeni bir yaşam sürelim diye vaftiz yoluyla O‟nunla birlikte ölüme
gömüldük” (Romalılara 6,3-4).
Vaftiz adayı, suyla vaftiz edildiği anda, aynı zamanda İsa Mesih’in tek defalık kurtarışını yaşar;
O’nunla beraber ölür ve O’nunla birlikte dirilme vaadine kavuşur.
Mesih’in kendisi için yapmış olduğu şeyi, bu kez de vaftiz
VAFTİZE ŞÜKRAN
adayı yaşar. Yeni vaftizli artık tamamen Tanrı için özgür
Göklerdeki
Babamız, olsun diye, eski insan ölür. Artık vaftiz onun bütün yaşamını
vaftizde sudan ve ruhtan yeniden
belirler. Mesih’le birlikte ölmüş ve dirilmiş olarak artık
doğduğum için sana şükrederim.
Kendimi senin çocuğun olarak günahtan uzak durmalı, kendini Tanrı’ya ve diğer insanlara
adlandırabilirim. Çünkü sen beni adamalı, kısaca; yeni bir yaşama dönüşmelidir.
suçtan ve ölümden kurtarıp, kendi
yaşamına paydaş ettin.
İsa Mesih, Baba'nın biricik
Oğlu, ölümün ve dirilişin için sana
şükrederim. Asma ile çubuklar gibi,
ben de sana bağlıyım; senin
bedeninin bir üyesiyim ve Baba'nın
yüceliğinin övgüsüne kutsal halka
kabul edildim.
Kutsal
Ruh,
sevgin
yüreklerimize dökülmüş olduğu için
sana şükrederim. Sen bende
yaşıyorsun ve beni, Tanrı'ya tanıklık
ve kardeşlere hizmet eden bir
yaşama
yöneltiyorsun.
Böylece
zamanı geldiğinde ben de tüm
azizlerle birlikte Tanrı'yı sevenler
için hazırlanmış olan mirasa
kavuşabilirim.
VAFTİZ,
Üç aşamalı yol
Katolik Kilisesi, 2.Vatikan Konsili’nce de desteklenen prensibi korur: İsa’nın topluluğuna katılmak yani vaftiz
olmak isteyen kişi gitgide Hristiyan imanında gelişmek için
Katekümenlik yoluna girmek zorundadır. Kilise, her adaydan
vaftiz, yani yeniden doğum banyosu öncesinde uzun ve yetkin bir eğitimi talep eder.
Bu hazırlığa katekümenlik denir. Bu eğitimin temelinde bir insanın inanılır bir Hristiyan olabilmesi için
yoğun bir eğitime ihtiyacı olduğu düşüncesi yatar. Bu
nedenle Kilise’nin talepleri vardır. Adaylar arasında sıkı bir
seçim yapar, sağlam bir iman ve yaşam biçimini talep eder.
Deneme süresi duruma göre yıllarca sürebilir. Kilise yarım
Hristiyanları istemez.
9
Bu hazırlık sistemi çok aşamalıdır, sadece din bilgisinin ezbere bilinmesini hedeflemez,
aksine Hristiyan yaşamına tamamen alışmayı amaçlar. Öncelikli olan imana alışmaktır. Vaftiz
adayı her şeyi İsa’nın gözleriyle görüp değerlendirmeyi öğrenmelidir. Ayrıca İncil’e göre bir
yaşam sürmeye çalışmalıdır. Düşünce, katkı ve eylemlerini gitgide Müjde’nin ruhunun etkisine
bırakmalıdır. Bunun yanında dua ve litürjiye alışmalıdır.
Belli bir ön hazırlık süresinden sonra vaftiz adayı Katekümenliğe Kabul Töreni, 1.
aşama ile katekümen olur.
Hristiyan olmaya giden yolu bir sıra ayin çevreler. Katekümen düzenli olarak ayinlere,
kurtuluş dualarına (kötüden kurtuluş duaları) katılır ve kutsanır. Çünkü katekümenlik kilise ve
dünyaya hizmetin okuludur. Hristiyan adayı sadece kendini düşünmemeli, aksine kendini kilise ve
topluma adamalıdır.
Ciddi eğitim kilise topluluğunda diğer insanlarla birlikte gerçekleşir: vaftiz anne-babası,
din bilgisi eğitmeni ve vaftiz adayının Mesih’e ve O’nun topluluğuna katılımını derinleştirdiği
sohbetler. Çünkü yalnızca imanlılar topluluğunda ve onların yardımıyla hedeflenen amaca ulaşılır.
Hristiyan imanını öğrenme ve alışma sürecinin ardından vaftiz tarihinden altı hafta önce
2.Aşama, Vaftize Kabul Töreni yer alır.
Katekümenliğin hedef ve zirvesi Hristiyan olmanın üç Paskalya sırrı Vaftiz,
Kuvvetlendirme ve Efkaristiya ile mühürlenmesi, yani 3.Aşamadır. Bu sırların sağaltma
gücüyle vaftiz adayları Kilise ’ye, Tanrı halkına tamamen katılmış olurlar.
**********
Hayranlıkla İsa’yı tanımaya geldim
Yurt dışında yaşıyorum. Bir alevi ailenin çocuğu olarak doğdum. Bu yüzden ilkokulda
İslam din derslerine de katılmak zorundaydım. Bu ders okul saatleri dışında Sünni bir hoca
tarafından veriliyordu. Bu nedenle Katolik din dersi sırasında da sınıftan çıkmıyordum. Derse
katılmam gerekmiyordu, ödevlerimi ya da başka bir şeyleri yapmakta serbesttim. Sadece
sessiz olmam isteniyordu. Fark etmeden dersi dinliyordum ve ilk defa o zaman İsa Mesih ve
Hristiyanlık hakkında bir şeyler duydum.
Aynı sıralarda babam da Hristiyan olmuş bir Türk ailesiyle tanışmıştı. Onlarla sık sık
konuşuyor ve İsa Mesih’e iman hakkında uzun sohbetler ediyordu. Devamında anne-babam
düzenli olarak yetişkinler için Katolik din dersine katıldılar. Anne-babam biz çocuklarla da
sık sık din hakkında konuştular ve birlikte dua etmeye başladık. Aniden doğru bir aile
olmanın ne olduğunu anladım:
Baba-anne ve biz çocuklar. Kendimizi yenilenmiş
hissediyorduk. Harikaydı. O zaman İsa Mesih’in bize gerçek bir aile olma görevini verdiğini
anladım.
Okulda da Katolik din dersine aktif olarak
katılmaya başladım. Değişik dualar öğreniyorduk. İsa ve
O’nun bizler için yaptıkları hakkında birçok şeyler
dinliyorduk. Anlamak hep o kadar kolay değildi. Ancak
İsa’nın gerçekten kim olduğunu anlamama O’nun bir
benzetmesi çok yardım etti. Bu benzetmede söz konusu
olan başkalarına yaptığımız ya da yapmadığımız iyilikti
ve İsa yaptığımızı kendine yöneltiyordu: “En küçük
kardeşlerimden biri için yaptığınızı, benim için yapmış
oldunuz!” Şaşırdım ve İsa’nın tüm insanlarda karşımıza
çıktığını anladım. İsa Mesih bize insan kardeşlerimizi
sevmeyi emrediyordu.
1999 Paskalyasında ailemiz vaftiz oldu. Büyük
bir törendi. Vaftiz adım, İsa için harika bir tanıklık
sunmuş olan ünlü bir şehidin adıdır.
10
AZİZ MATTA
Matta, iki şekilde Kilise’nin
“temeline” aittir: aşağılık görülen vergi
görevlisi olarak nefret edilen kral Herodes
Antipas’ın emrindeyken Onikilerden biri olmaya çağırılan havari olarak, hem de havari
Yuhanna gibi bir İncil yazarı olarak. Matta
İncili Kutsal Ruh’un esinlemesi ile
yazmıştır ve bu nedenle de Tanrı Sözü olan,
Kilise’nin kutsal yazıları arasında yer alır.
Kutsal Yazılar, Kilisede ve Kilise için
ortaya çıkmışlardır. Onları Kilise ile
beraber okuyan ve Kilise’nin açıklamaları
doğrultusunda anlayan kişi, Kutsal Kitabın
sözlerinde Rable karşılaşır. Matta İncili için
belirleyici olan Eski Ahit’teki birçok
mesihçi ön bildirilere dayanarak İsa’yı
vadedilmiş Mesih olarak göstermesidir: Bütün ön bildiriler O’nda yerine gelmiştir!
Matta, Mesih’in öğretisini de özellikle “Dağdaki Vaaz” formunda geniş bir biçimde
aktarır. Matta, İsa’nın gönderildiği toplum olarak İsrail’i göstermesinin yanında, Rab’bin verdiği misyon ödevini aktarırken İncil’in bütün uluslara yönelik olduğunu da açıkça vurgular
(Matta 28,19-20).
Bu yüzden Matta İncil’ine “Evrensel İncili” denmiştir. İsa’nın Kiliseyi kuruşuna
yönelik Simon’a söylediği vaat sözlerini yalnız Matta aktarır: “Sen Petrus’sun ve ben
topluluğumu bu kayanın üzerine kuracağım. Ölüler diyarının kapıları ona karşı
direnemeyecek” (Matta 16,18). İkinci yüzyıldan beri Matta İncili en çok okunan ve
yorumlanan İncil olmuştur.
Vergi görevlisi Matta (Matta 9,9), çağrılışından dolayı Markos (2,13-17) ve Luka’nın
(5,27-32) bahsettikleri vergi görevlisi Levi ile aynıdır; bu anlayış litürjide, Kilise Babaları
yorumlarında vurgulanır. Aktarıma göre havari Matta Etiyopya’da, Part ülkesinde ve Pers
ülkesinde (İran) İncil’i vazetmiştir. Hem Latin hem de yunan kilisesinde şehit olarak
onurlandırılır. Cesedinin kalıntıları Salerno’daki katedralde korunmaktadır.
Matta’nın çağırılışı, İsa’nın hor görülenlere, dışlananlara, “vergicilere ve günahkârlara”
sevgisinin bir açılışıdır. İsa, yeni çağırdığı Matta’nın davet ettiği sofrada günahkârlarla
beraber yemiş ve içmişti. Her dönemde kendini doğru görenler için bu davranış tam bir
skandaldır. İsa ise şöyle diyor: “Sağlamların değil, hastaların hekime ihtiyacı var. Gidin de,
“Ben kurban değil, merhamet isterim” sözünün anlamını öğrenin!” Matta bugüne kadar
daima diri bir ses olarak kalmıştır, “İncil’in diri sesi”. Tövbeye ve imana çağırır.
11
Şanlı Urfa’yı Akçakale’ye
bağlayan yolun 30 km uzağında,
Suriye sınırına yakın olan Harran,
eski semitik dilinde “Karavan”
demektir. Babil ve Suriye arasında
çok önemli bir nokta olan şehrin
özelliği
Sin’in
(yani
Ay
Tanrıçasının) orada bulunmasıydı.
Şehir, İsa’dan 1500 sene önce, Hititlilerin egemenliğine girmiştir. Burada ayrıca, İbrahim’in babası
Terah yaşamıştı. Terah bir politeistti. İbrahim’in tek Allah’a inanışı da Harran’da başlamıştır. Orada
(M.Ö1850), Allah ona bilinmeyene gitmesini emretmiş ve şöyle demiştir: “Ülkeni, evini, babanı terk
et ve sana gösterdiğim ülkeye git. Senden büyük bir millet yapacağım ve seni kutsayacağım. Sana ün
kazandıracağım”.
Birkaç sene sonra, İbrahim hizmetkârını oğlu İshak’a bir eş bulması için Harran’daki ailesinin yanına
yollar. Ve şanslı kız Betuel’in kızı Rebeka olur.
Aynı anda Harran tüccarlar şehri olarak tanınmaya da başlar. İsa’dan sonra 180 senesinde, Harran
Roma İmparatorluğuna bağlanır ve kendi para birimi çıkar. Ay tanrıçası Sin’i görmeye gelen
İmparator Caracalla (İ.S.217) tarafından daha da ün kazanır. Ancak 639 senesinde, Harran, Arapların
kuşatmasına boyun eğip el değiştirir.
Acaba bu dönemlerde Harran’da Hıristiyan kalmış mıydı? Etheria’nın Hac Kitabı sayesinde, dördüncü
yüzyılın sonunda orada azınlıkta bulunan rahiplere rastlanmıştır. Geri kalan halk ise artık Hıristiyan
değildir. Fakat yine kitaba göre, Harran’da biri şehrin içinde, diğeri surların dışında kalan iki kilise
vardır. Etheria surlarının ötesinde olanın, İbrahim’in evinin kalıntıları ve Rahip Epideo’nun mezarının
üstüne inşa edildiğini söylüyor. Harran ilk kiliselerin kurulduğu şehirlerden biridir.
HARRAN’A ETHERİA’NIN HAC ZİYARETİ
Böylece üç günlük bir moladan sonra, Charris‟e kadar ilerledik. Burası şimdi bu adla
anılmaktadır.
Kutsal Yazılarda diyor ki: Tekvin‟de yazıldığı gibi, burası, İbrahim‟in bir süre yaşadığı, Rabbin
İbrahim‟e, “Ülkeni ve ata evini terk et ve ... git...” sözünü söylediği yerdir.
Charra‟ya vardığımda, hemen, kentin içinde bulunan kiliseye gittim. Takiben çok aziz, Allah
adamı, aynı zamanda rahip ve günah çıkartan kişi olan, bölgenin episkoposunu gördüm. Kendisi,
görmek istediğimiz tüm yerleri, bizlere göstermek lütfunda bulundu.
Nitekim, bizi hemen söylediğine göre, bir zamanlar İbrahim‟in evinin bulunduğu ve bu evin
temelleri üzerine, aynı taşlar kullanılarak kurulmuş olan, kent dışındaki bir kiliseye götürdü.
Kilise‟ye ulaştığımızda, bir dua ve Tekvin‟den bir parça, buna ilaveten bir ilahi ve başka bir dua
daha okuduktan sonra, bizleri kutsadı. Böylece dışarı çıktık.
Bizi azize Rebeka‟nın su aldığı kuyuya götürmek nezaketinde bulunan aziz episkopos, şöyle
dedi: “İşte azize Rebeka‟nın; İbrahim ve Kliezer hizmetindeki develer için su çektiği kuyu bu”.
Saygıdeğer episkopos, bize her şeyi gösterebilme çabasında bulundu. Söylediğim gibi, kilise kentin
dışındaydı. Bir zamanlar İbrahim‟in, saygıdeğer eş ve kız kardeşleriyle birlikte yaşadığı bu yerde,
şimdi, adı Elpidio olan aziz bir keşişin mezarı bulunuyordu. Burada çok güzel bir sürprizle
karşılaştık. Bu sürpriz, 9 Mayıs‟ta kutlanan aziz Elpidio bayramının arifesi olmasıydı. Bu bayram
gününde, bir zamanlar İbrahim‟in evinin olduğu, şimdi ise aziz din şehidinin (Elpidio) mezarının
bulunduğu bu yere, Mezopotamya bölgesinde bulunan inzivaya çekilmiş, toplumdan uzak yaşayan
yaşlı keşişler de dahil olmak üzere - tüm rahip ve diğer din adamları, aziz İbrahim‟in anısına, büyük
bir tören ile kutlanan bu bayram için Charra‟ya kadar iniyorlardı. İşte hiç ummadığım buna
inanmamam, bana her şeyi lütfeden Yüce Tanrı için, bunun mümkün olmamasından değil,
duyduğuma göre bu kişiler, Paskalya gününün dışında, asla oturdukları bölgeden dışarı
çıkmıyorlar ve harika şeyler yapıyorlardı ve bu bayramın hangi ay olduğunu bile o güne kadar
bilmediğim halde, Tanrı‟nın isteği böyle gerçekleşti.
12

Benzer belgeler

Dökme veya Serpme Vaftizinin Bütün Kutsal Kitap`taki Tek Geçerli

Dökme veya Serpme Vaftizinin Bütün Kutsal Kitap`taki Tek Geçerli öteki sırlara ulaşılmasını sağlayan kapıdır. Vaftiz’le günahtan kurtularak, Allah’ın manevi evlatları olarak doğmuş oluruz, ayrıca Mesih’in mistik bedeninin bir üyesi olarak Kilise’ye kabul ediliri...

Detaylı