Ev yuva mı, ticari bir meta mı?

Transkript

Ev yuva mı, ticari bir meta mı?
\\ www.212haber.com //
05-20 OCAK 2014
Yıl:4
Sayı:46
Fiyatı: 1
SIMDI DAHA COK
HIRSLANDIK!
Türkiye’nin gündemine oturan yolsuzluk operasyonlarıyla birlikte cemaat-AK Parti gerilimi seçmen üzerinde
nasıl bir etki bıraktı? Seçmene göre operasyon kim ya da
kimler tarafından düzenlendi? Özellikle AK Parti’ye oy
veren seçmen nasıl tavır alıyor? Bu soruların cevabını, AK
Parti’nin 2009 yerel seçimlerinde yüzde 39’luk oy oranıyla belediye başkanlığını aldığı Başakşehir’de aradık.
0’DA
TÜRKİYE’Yİ İÇTEN
T
BU OLAYLARLA
GEZİ OLAYLARI Î1
YIKMAK İSTİYORLAR
CEMAAT KAYBETTİ!
ARZU GÖRAL ev hanımı. İki dönemdir AK Partiye oy verdiğini söylüyor. Yolsuzluk operasyonunun Türkiye’yi içten yıkmak isteyenler tarafından düzenlenmiş bir organizasyon olduğuna
inananlardan.
NOTUMUZ
PEKİYİ!
ú67$1%8/ Üniversitesi tarafından yürütülen Vatandaş Karnesi Projesi’nin ilk sonuçları açıklandı. İstanbul’da 39 ilçe düzeyinde toplam 4 bin kişinin katıldığı ankette kamusal hizmetlerin değerlendirilmesinde Başakşehir en yüksek notu alarak ortalamada ilk sırada yer aldı. Î7’DE
%ú/ú09(ú16$19$.), Başkan
kan
Yardımcısı Çiğdem Karadeniz,
de i
“ Gezi olayından sonra Başbakan, çok büyük dalgalanmalar
olacak, buna hazırlıklı olun diye halkı uyarmıştı. Hani öyle
bir şey bekliyorduk ama açıkçası cemaat tarafından beklemiyorduk.” ifadelerini kullanıyor.
yor. Akşeker, mimarinin
temelini adalet, tevazu,
sadelik, güzellik-estetik,
fanilik şuuru, mahremiyet, özgünlük, iktisat ve
hüsn’ü muhafaza olarak
9 ilke üzerine kuruyor.
Î15’TE
Arapça ümmetin
ve vahyin dilidir
AKDEM İstanbul Eğitim Danışmanı
Prof. Dr. Ahmet Ağırakça, Arapça’nın
artık günümüzde çok önemli bir dil
haline geldiğini ve öğrenilmesinin
korkulanın aksine daha
kolay olduğunu
belirtti.
Î11’DE
Î19’DA
İTİDAL
DAL
ĞRISI
ÇAĞRISI
Erol Çakır
Î11’DE
Özgür Karabat’la Saadet’in
değişim başlıyor ‘pehlivanı’
CHP Başakşehir Belediye
sahaya indi!
Başkan Adayı olan Karabat Başakşehir’i karış karış geziyor. Sıkılmadık el
çalmadık kapı bırakmıyor. Seçim Koordinasyon
merkezlerinde katıldığı
toplantılara yüzlerce kişi
katılıyor, esnaf ziyaretlerinde yoğun ilgi görüyor.
Î9’DA
6$$'(73$57ú6ú’nin Başakşehir belediye başkan
adayı belli oldu. Ulaşım
uzmanı Neşet Çevik, partinin belediye başkan adayı oldu. İlçe Başkanı Yusuf Güşen, “Artık pehlivanımızı mindere indirdik.”
dedi Î12’DE
Mevlid Kandiliniz
mübarek olsun
$
$1$'2/8*(1d/ú.'(51(øú
(AGD)
Başakşehir Şubesi, Mekke’nin
B
Fethi’nin bin 384 yıl dönümünü, EFe
min Saraç Kültür Merkezi’nde yoğun
m
bir katılımla düzenledi. Programa
konuşmacı olarak katılan Yar. Doç.
kon
Dr. Halil İbrahim Kutlay, fethin birilerinin zannettiği gibi yeni topraklar
kazanma, ülke işgali olmadığını, İslam literatürüne göre fethin gönüllerin İslam’a açılması olduğunu söyledi.
Ev yuva mı,
ticari bir
meta mı?
$3$570$1/$û0$<$ karşı
tavırlarıyla farklı bir yol
çizen Mimar Semih Akşeker, insan fıtratına en
uygun olan evin az katlı,
bahçeli, ağaçlı, müstakil
bir ev olduğunu söylü-
YA RESULALLAH”
‘‘Fetih’
F
gönüllerin
İİslam’a
sl
açılmasıdır
İLK İŞARETTİ!
(.0(øú1ú kazanmak için seyyar satıcılık yaptığını söyleyen Seyfettin Poyraz, “Ben
ortada bir yolsuzluk olduğuna inanmıyorum. Cemaate kızgınım.
Bu olaylarla cemaat kaybetti.” diyor.
“Biz seni
görmeden sevdik
‘Sarıgül’ü
Morgül olarak
göndereceksiniz’
$.3$57ú İstanbul Milletvekili Harun Karaca,
Mustafa Sarıgül’ün adaylığına değinerek, “Bazı
güller çıktı, Sarıgül Marıgül gibi. Ama inanıyorum
ki, bu millet onu buradan
morgül olarak göndereceksiniz” dedi. Î6’DA
‘UFKA
KA
AK!’
BAK!’
Halit Bekiroğlu
Î12’DE
HÜKÜMET
ÜMET
CEMAAT
MAAT
BÜYÜK
TEHLİKE!
BÜ
E
Ahmet
et Kılıç
Î8’DE
2
HA BER
05-20 OCAK 2014
www.212haber.com
‘İstanbul Metropolitan’
Ulaşım projelerinin yanı sıra Sağlık Kent, Bio İstanbul gibi projelerle atağa geçen Başakşehir’in, İstanbul’a inşa
edilmesi beklenen ‘Yeni Şehir’ projesine de ev sahipliği yapması planlanıyor.
ú
STANBUL’un birçok bölgesinde hareketlilik devam ederken, özellikle bazı bölgeler
emlak ve konut fiyatlarındaki artış nedeniyle ön plana çıkıyor. Bu bölgeler arasında dikkat çeken Başakşehir, gerçekleştirilen konut yatırımlarıyla birlikte yaşanan
nüfus artışıyla ön plana çıkıyor.
Başakşehir’in hayata geçirilen ulaşım altyapısına uygun lokasyonu nedeniyle Avrupa yakasının yükselen yaşam alanları arasında öne çıktığını belirten EVA Gayrimenkul Değerleme Danışmanlık’ın Lisanslı Değerleme Uzmanı Zuhal Balsarı,
hızla gelişen Başakşehir’de hayata geçirilen konut yatırımlarının bölge nüfusunun
hızla artmasına neden olduğunu ve artış
nedeniyle bölgenin ilçe statüsüne yükseldiğini ifade etti.
20 BİN KİŞİ YAŞAYACAK
Hoşdere bölgesinde yaklaşık 110 hektarlık alan üzerinde 20 bin
kişilik nüfusun yaşamasının planlandığı Yeni Şehir Projesi barınma ihtiyaçlarının yanı sıra çalışma, sağlık, eğitim, yeşil alan gibi
donatı ihtiyaçlarının bir arada sunulması amaçlanıyor.”
Milliyet’e konuşan Balsarı, İstanbul’un
yeni yerleşim alanı olarak öne çıkan
Başakşehir’in metro, üçüncü havaalanı, üçüncü köprü, Kanal İstanbul projesi,
Kuzey Marmara otoyolu ve Marmaray’ın
etkisiyle daha da hızla büyüyeceğini söyledi.
ÜÇÜNCÜ KÖPRÜ BAĞLANTI
YOLLARININ
Kayaşehir’den, Kanal İstanbul’un önemli bir kısmının ise Başakşehir ilçe sınırları
içinden geçmesinin planlandığını söyleyen Balsarı, önümüzdeki süreçte bu bölgede hareketliliğin artarak devam edeceğini belirtti. Balsarı, Kanal İstanbul projesinin Başakşehir’den geçecek olmasının
özellikle Altınşehir’deki Güvercintepe,
Şamlar, Kayabaşı gibi yerlerin prim yapmasını sağlayacağının altını çizdi.
METREKARE FİYATI 7 BİN
LİRAYI BULDU
Yerleşim alanı olarak İstanbul’un en büyük ilçesinin Başakşehir olduğunu ifade
eden Balsarı, bölgenin ekonomik seviye-
,
ŞEHİR
K
A
Ş
A
B
EHİR’
‘YENİ Ş SİNE
PROJE PLİĞİ
İ
EV SAHCAK!
YAPA
si iyi olan, planlı ve daha düzenli bir yerde yaşamak isteyenler tarafından tercih edildiğini vurguladı.
rının arttığını belirterek, “Konut projelerinde metrekare fiyatları 3 bin ila 7 bin lira arasında değişiyor” dedi.
İlçe genelinde satılık ev projelerinin birçoğu TOKİ, Emlak Konut ve Kiptaş tarafından inşa edilmişken, son yıllarda bölgede markalı konut projelerinin de görüldüğünü aktaran Zuhal Balsarı, markalı konut projeleri yanında, metronun da
gelmesiyle Başakşehir’deki konut fiyatla-
İlçede bulunan arazilerin tamamının yapılaşma alanı içinde kaldığını, ancak ilçenin henüz yüzde 20’sinin yapılaşmış durumda olduğuna dikkat çeken Balsarı,
“Kentsel dönüşümle beraber önümüzdeki
süreçte bölgede yapılaşacak alan ilçenin
yüzde 80’ini oluşturacak” dedi.
BİO İSTANBUL’LA ATAĞA
GEÇECEK
KENT İÇİNDE KENT
KURULUYOR
Bölgede en çok konuşulan projelerin başında Atatürk Olimpiyat Stadı’nın kuzeydoğusunda yer alması planlanan Sağlık
Kent projesinin geldiğini ifade eden Balsarı, proje kapsamında sağlık kampüsü,
eğitim-araştırma birimleri, uzmanlaşmış
tıbbi birimler ile tıbbi hizmetler dışında
konaklama, konferans ve kültür merkeziyle ticari birimlerin planlandığını söyledi.
Kentsel dönüşüm kapsamında
Başakşehir’in öne çıkan ilçelerden biri olduğunu dile getiren Zuhal Balsarı altyapı
çalışmaları hakkında ise şunları söyledi:
“Yeni şehre ilişkin projenin büyük ölçüde Başakşehir hinterlandı üzerinde olması netleşmiş durumda. Yeni şehirde toplu konut alanlarının yanı sıra uluslararası
sağlık merkezi, eğitim alanları, iş merkezi
ve kültür merkezlerinin yer alması planlanıyor. Bir milyon nüfuslu olması tasarlanan yeni şehre isim konulmasa da proje
‘İstanbul Metropolitan’ şeklinde anılıyor.
Başakşehir ilçe sınırlarında Hoşdere bölgesinde yaklaşık 110 hektarlık alan üzerinde 20 bin kişilik nüfusun yaşamasının
planlandığı Yeni Şehir Projesi barınma
ihtiyaçlarının yanı sıra çalışma, sağlık, eğitim, yeşil alan gibi donatı ihtiyaçlarının
bir arada sunulması amaçlanıyor.” //
İlçedeki bir diğer büyük projenin ise Bio İstanbul Projesi olduğunu belirten Balsarı, Sazlıdere Barajı güneyinde, Başakşehir ilçesine bağlı Resneli Çiftliği’nde ve
entegre araştırma-geliştirme birimleriyle beraber ticaret ve konut alanlarının da
sağlık tesisleri ile birlikte yer alacağının
altını çizdi.
4
HA BER
05-20 OCAK 2014
‘GAZZE ILAC’ YAZIP 3072’YE
GÖNDEREREK 5 LİRA BAĞIŞTA BULUN!
www.212haber.com
Haydi sen de
‘GAZZE’YE İLAÇ OL’
İHH ile Filistin Öğrenci Platformu abluka altında ilaç sıkıntısı yaşayan
Gazze halkı için “Gazze’ye İlaç Ol” adlı kampanya başlattığını duyurdu.
ú
++ú16$1ú<$5',09$.), ile Filistin Öğrenci Platformunun birlikte başlattığı
“Gazze’ye İlaç Ol” adlı kampanyayla ilgili bir basın toplantısı düzenlendi. İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım, şu an Gazze,
Mısır ve Suriye’de kan ve gözyaşı olduğunu belirterek, “Türkiye bunlara sahip çıkmalı” dedi.
AK Parti hükümetinin bu bölge insanlarına sahip çıkmak istediğini kaydeden Yıldırım, “Ama Siyonist Neocanlar buna izin vermiyor. Şu an Türkiye’deki tartışmaların yerine Gazze’ye yardım edebilseydik
Gazze’yi vuramazlardı” diye konuştu.
Lieberman’ın İHH için söylediği “İsrail için bir tehdit” sözlerini hatırlatan Yıldırım, şöyle devam etti: “Evet çünkü ahlaksızsınız. Sen Gazze’de yaşıyor olsaydın biz
yine de senin çocuğuna, karına, annene ilaç veririz. Ama sen yardım yapılacak tüm
yolları kapattın. Hitler’sin sen. Sen ve senin bağlı olduğun kabine sessiz soykırım
yaparak suç işliyorsunuz. Savaşta bile ilaç
verilmez mi? Elektrikleri kestiniz, ilaç yardımına izin vermiyorsunuz. Peki hastaneler nasıl işleyecek?” İsrail ve neocanlar bu-
nu yaparken bazılarının Filistin’e yardım
edenleri terör listesine almaya çalıştığını ifaden Yıldırım, “Sizin yüzünüze baktığımızda elektrikten, ilaçtan yoksun çocukların yüzlerini görüyorum. Yeniden gemiler, konvoylar mı organize edilsin. İşgalci
İsrail’i geçtik” dedi.
MISIR DA, FİLİSTİN DE,
SURİYE DE ÖZGÜR OLACAK
İslam dünyasındaki liderler ve petrol şeyhlerine de seslenen Yıldırım, “Ya size ne oluyor? Hepiniz sessizsiniz. Çünkü İsrail ile el atından ilişkileriniz var. İsterseniz İsrail’e baskı yapabilir ama yapmıyorsunuz. Filistin’e yardım eden, Allah’ın yar-
dımını da alacak. Mısır da Filistin de Suriye de özgür olacak. Buna katkıda bulunana da Allah hakkını verecektir” şeklinde konuştu.
“İsrailli bazı kendini bilmezler Türkiye ile ilişkilerini düzelttiklerini sanıyorlar” diyen Yıldırım, şunları kaydetti: “Dikkat edin İsrail özür diledi ama Gazze’deki abluka kalkmadı. Bizi bir de Brütüsler vuruyor.
Kayseri’de bir hâkim Furkan Doğan’la ilgili açılan davada “İsrail yargılanamaz” gerekçesiyle red kararı veriyor. İsrail ablukayı kaldırmadığı sürece ilişkilerin düzelmesi mümkün değil. Orada hala çocukları öldürülüyor. İsrail’in içerisinde İsrail’i boykot eden İsrailliler var. Bunlar her alanda
İsrail’in boykot edilerek yalnızlaştırılmasını amaçlıyorlar. Böylece İsrail zalimliğinden vazgeçebilir diye. Bizimkiler de çıkıyor böyle boykot yapmaktan vazgeçin diyor.”
İşgalci İsrail’e ve Gazze halkına seslenen
Yıldırım, “Bakın buradan işgalci İsrail’e
sesleniyorum: Gazze’ye ilaç, yiyecek, inşaat malzemesi girişine izin verin. Aksi takdirde tüm dünya harekete geçecek. Gaz-
ze halkına da sesleniyorum: Dünyanın üçte ikisinin gönlü sizinle beraber. Dünyada
bir çok İsrailli bu Siyonistlere karşı harekete geçiyor. Hiç merak etmeyin, inşallah bu
yardımlar size ulaşacak. Binlerce insan ve
STK’yı harekete geçireceğiz. Filistin halkına hayranım. Onlar tüm inanlığın onurunu, Mescid-i Aksa’yı koruyor. Birlik olun.
Aranıza fitne sokmaya çalışanlara izin vermeyin” dedi.
sınırların kapalı olduğunu, bölgeye günlük
6 saat elektrik verildiğini anlattı.
Alastal, insani yardımın ulaştırılamadığını
belirttiği Gazze’de ağırlıkla havadan ve karadan bombalamanın devam ettiğini, bölgenin en büyük sıkıntılarından birinin ilaç
eksikliği olduğunu kaydetti.
GAZZE’DEKİ DRAMA SEYİRCİ
KALAMAYIZ
İHH İnsani Yardım Vakfı ile Filistin Öğrenci Platformu işbirliğinde düzenlenen
“Gazze’ye İlaç Ol” yardım kampanyasına,
vakfın banka hesapları ve kurumsal ekranı
aracılığıyla bağış yapılabilecek.
Filistin Öğrenci Platformu Başkanı Kerim
Alastal, Gazze’de ablukanın devam ettiğini
dile getirerek, 180 gündür buraya ulaşan
Vatandaşlar ayrıca cep telefonlarından
“GAZZE ILAC” yazıp 3072’ye göndererek
5 lira bağışta bulunabilecek. //
A DV E RT O R IA L
www.212haber.com
05-20 OCAK 2014
5
İ
N
İ
R
E
L
E
Y
Ü
BU KULÜP
R
O
Y
I
L
R
I
Z
A
H
HAYATA
Karate’de çeşitli derecelerinin yanında Avrupa ve Dünya şampiyonlukları bulunan Spor Akademisi
mezunu üç arkadaşın bir araya gelerek kurduğu Enerji Spor Kulübü, Karate, Kickbox, Judo, Aikido,
Jimnastik ve plates branşlarıyla Başakşehir’de hizmet veriyor.
1
985 İstanbul doğumlu, Marmara Üniversitesi Spor Akademisi mezunu İlyas Demir, Spora 9 yaşında Esat Delihasan nezaretinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü’nde başlamış. Başladıktan
2 yıl sonra ilçe bazında daha sonra il bazında bir müddet sonra da Türkiye şampiyonalarında sporculuk kariyerine devam etmiş. 1999 yılından 2011 yılına kadar da Milli Takım bünyesinde yarışmalara katılmış. Demir’in Balkan şampiyonluklarında, Boğaziçi şampiyonalarında, uluslararası müsabakalarda, Akdeniz turnuvası şampiyonluğunda, yurt içinde ve yurt
dışında farklı turnuvalarda çeşitli dereceleri var. Bunların yanında kariyerini süsleyen ve her sporcunun en büyük hedefi olan Avrupa şampiyonasında aldığı derece ve dünya şampiyonluğunda dünya ikinciliği var.
İlyas Demir, birikim ve deneyimlerini
genç kuşaklara aktarmak düşüncesiyle uzun yıllar aynı kulüpte ve Milli Takım’da
beraber yarışmalara katıldığı iki arkadaşıyla 2011 yılında spor işletmeciliğine başlamış. Kulüp açılalı yaklaşık 6 ay olmasına
rağmen ciddi bir rağbet görmüş. Onlar da
bu ilgiyi karşılıksız bırakmamak için hizmet kalitesini artırmak amaçlı salonu daha
da büyütmüşler. Kulübün bünyesinde İlyas
Demir’in gözbebeğimiz dediği Karate ve
Kickbox, Judo, Aikido, Jimnastik branşlarıyla birlikte bayanlar için yeni bir trend olan plates branşında da hizmet veriliyor.
ULUSLARARASI
DERECELERE
SAHİP
EĞİTMENLER
Kulüp bünyesindeki bütün eğitmenler akademi mezunu ve alanında uluslararası derecelere sahip kişiler. Kulübün üyelerine yapmış olduğu antrenman programları tamamen bilimsel esaslara dayanıyor.
Kulübün birinci önceliği üyelerinin sağlığı. Kullanılan zemin malzemesinden ışığına kadar her şeyde insanların sağlığına özen gösteriliyor. Sabah 6’da açılan ve gece
12’de kapanan kulüp haftanın 7 günü hizmet veriyor.
Gün içerisinde seanslara gelemeyen çalışan bayanlar için pazartesi, çarşamba
ve cuma olmak üzere haftanın üç günü
19.30’dan 20.30’a kadar plates yapma olanağı sağlanıyor. 15 Ocak’a kadar kayıt yapmak isteyenler geçmiş dönem avantajlı fiyatlarından yararlanabilirler.
AMACIMIZ
ÇOCUKLARI
HAYATA
HAZIRLAMAK
“Kulübün kuruluş amacı çocukları hayata hazırlamak.” diyen Demir, “Biz o kulvarlardan geçtiğimiz için çocukların nerde
ne hissettiğini çok iyi biliyoruz. Çok küçük
yaşlarda spora başladığımız için o yolda çocuklara çok iyi refakatçi olacağımıza inanıyoruz.” ifadelerini kullanıyor.
“Bünyemizde spor yapan çocuklar devamlı gözetimimiz altında oluyor. Aynı zamanda ailelerle ilişki kurup, onların okul durumlarını takip ediyoruz.” sözlerine yer veren İlyas Demir, “Okul başarısında bir düşme varsa bunu ilgili dersin hocasıyla birebir görüşüp çocuğun gözlemlenmesini istiyoruz. Nerde sıkıntı varsa onu çözmeye çalışıyoruz. Çocukların gelip sadece spor yapıp gitmelerinden ziyade, ailelerin de onayı ile yaşantılarına müdahil olmaya çalışıyoruz.” şeklinde konuşuyor. Demir, “Gençler örnek aldıkları sporcuların fikirlerini önemserler. Bu sebeple gençlere rehberlik etmek istedik.” diyor.
DƵƌĂƚ^ĂůŝŚ<ƵƌŶĂnj;ǀƌƵƉĂƔĂŵƉŝLJŽŶƵǀĞĚƺŶLJĂŝŬŝŶĐŝƐŝͿ͕7ůLJĂƐĞŵŝƌ;ǀƌƵƉĂŝŬŝŶĐŝƐŝͿ͕ŶĞƐƌŬĂŶ;ǀƌƵƉĂǀĞĚƺŶLJĂƔĂŵƉŝLJŽŶƵͿ
çocuklar Enerji Spor Kulübü’ne
geldikten sonra negatif ortamlardan uzaklaşıyorlar ve yaşantılarında ahlaki anlamda düzelme gözlemleniyor.
KULÜBE GELEN
ÇOCUĞUN
DERSE KATILIMI
ARTIYOR
Spor yapmayan insanlarda belli bir
yaştan sonra metabolizmanın yavaşlamasına bağlı olarak kilo alımı
gerçekleşiyor. Kilo alımıyla birlikte kolesterol, yüksek tansiyon, diyabet gibi birtakım hastalıklar ortaya çıkıyor. Kulübün yetişkinlere yönelik en güzel çözümlerinden
biri olan Fitness programıyla ilgili
olarak, şeker hastalarının sağlığına
kavuşup ilacı bırakmalarını ve sigara alışkanlığı olan kişilerin sigarayı bırakmalarını örnek verebiliriz. Bunun dışında fazla kilolarından kurtulup iş yaşamında iş verimi artan üyeler de var.
700 metrekarelik bir salonda faaliyet
gösteren kulüp, aynı jenerasyona ait yaş grubunu aynı saatlerde programa alıyor. Örneğin kickboksta 1216 arası yaş grubu oluşturuluyor.
Akranlar aynı ortamda spor yapma
imkânı bulduğu için çok çabuk kaynaşıp sosyalleşme imkânı yakalayabiliyorlar. Mesela içine kapanık çocuklar jimnastik, karate ve kickboksa başladıktan sonra içe kapanıklıklarını belli bir zaman sonra aşmaya başlıyorlar. Dolayısıyla bu da onların okul başarılarına da etki edebiliyor. Kendine güveni gelen çocuğun
zaman içerisinde okulunda derse katılımı artıyor. Spor aynı zamanda çocukların yaşamında düzensizliklerin
disipline girmesi açısından çok ciddi
faydalar sağlıyor. Okul dışında boş
vaktini olumsuz ortamlarda geçiren
ÖZEL İMKÂNLARLA
İÇİNİZ RAHAT
OLACAK
Enerji Spor Kulübü’nü diğer salonlardan ayıran en önemli özelliklerden biri de bayanlara bayan hocaların, erkeklere de erkek
hocaların ders vermesi. Enerji Spor Kulübü
diğer salonlardan farklı olan bu özelliğiyle
bayanlara rahat bir şekilde antrenman yapma imkânı sunuyor. Kulüp, velilerin gözü
arkada kalmadan kız çocuklarını rahatlıkla bırakıp gidebileceği, erkeklerin gönül rahatlığıyla eşlerini bırakabilecekleri huzurlu ve nezih bir ortama sahip. Üye olan herkes kamerasız bir ortamda rahatça spor yapabilir.
PROGRAM SAATLERİ
Enerji Spor Kulübü Başakşehir 2. Etap, Toros Cad. Hayat Park Konakları No:5
Tel: 0212 777 48 79
GSM: 0530 777 58 00
www.enerji3.com
[email protected]
6
Sİ YASET
05-20 OCAK 2014
www.212haber.com
‘Sarıgül’ü Morgül olarak
göndereceksiniz’
Başakşehir’de, KİPTAŞ
tarafından 5,5 milyon TL
harcanarak yapılan ‘İBB Şehit Polis Mustafa Erdoğan
Ortaokulu’ törenle açıldı.
Ak Parti İstanbul Milletvekili Harun Karaca, Mustafa
Sarıgül’ün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan
adaylığına değinerek, “Son
günlerde bazı güller çıktı,
Sarıgül Marıgül gibi. Ama
inanıyorum ki, bu millet
onu buradan morgül olarak
göndereceksiniz” dedi.
ú
67$1%8/%h<h.û(+ú5%(/('ú<((İBB) Başkanı Kadir Topbaş, İBB KİPTAŞ tarafından yapılan Başakşehir Şehit Polis Mustafa Erdoğan
Ortaokulu’nun hizmete alım törenine katıldı.
Törene Şehit Polis Mustafa Erdoğan’ın ailesinin yanı sıra Ak Parti İstanbul Milletvekilleri
Harun Karaca ve Ünal Kaçır, Başakşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal, KİPTAŞ Genel
Müdürü İsmet Yıldırım da katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı sırasında şehidin annesi Tuğba Erdoğan’ın gözyaşlarını tutamadığı görüldü.
Törende konuşan Ak Parti İstanbul Milletvekili Harun Karaca, Şişli Belediye Başkanı
Mustafa Sarıgül’ün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığına değinerek, “Son günlerde bazı güller çıktı, Sarıgül Marıgül gibi.
Ama inanıyorum ki, 30 Mart’ta bütün oynanan oyunlara rağmen bu millet onu buradan
morgül olarak göndereceksiniz” dedi. 17 Aralık operasyonuna da değinen milletvekili Karaca, “Son günlerde oynanan oyunların hepsini hep beraber seyrediyoruz. Şuna inanıyo-
HALKIMIZIN
FERASETİ BUNLARIN HEPSİNİN
ÜSTESİNDEN
GELECEKTİR
ruz ki, millet olarak bunların hiçbirini
hak etmiyoruz. 4 günde bu memleketin
50 milyarını (almaya) kimsenin hakkı yok. Herkesin cebinden 500 küsür lira para çıkmasına kimsenin hakkı yok”
diye konuştu.
BİRİLERİ HALEN
NERELERDE OLDUĞUNUN
FARKINDA DEĞİLLER
Kadir Topbaş da, İstanbul’un dünyanın pek çok kentine model olduğunu
söyleyerek, “Bizde maalesef hala hayranlıklarını gizleyemeyen, İstanbul’u farklı modellere sokacağım diye iddia eden, gerçekleri göremeyen insanlar var. İstanbul
çok farklı bir noktaya geldi. Dünya bunu konuşuyor. Nasıl başardığımızı sormakta. Ama birileri halen nerelerde olduğunun
farkında değiller. Farklı modelleri kendilerine ölçü
alacağını söylüyorlar”
dedi. İBB olarak KİPTAŞ eliyle bugüne kadar 25 adet okul yaptıklarını anlatan Topbaş, “Bin 27 derslik demektir
bu. Fatih, Esenyurt, Zeytinburnu’nda 3
tane daha okul inşaatının hazırlıklarını yapmaktayız” diye konuştu. Topbaş,
İstanbul’a yaptırılan okulların maliyetinin 141.3 trilyon olduğunu belirterek,
“Van ve Erciş depreminden sonra mükemmel bir imam hatip lisesi yaptık.
Takriben bize maliyeti 18 trilyon lira.
141.3 trilyon sadece bizim kesemizden
İstanbul’da yaptığımız eğitime destek ve yardımdır” dedi.
Son günlerde yaşanan
gelişmelere de değinen
Topbaş, “Son dönemlerde yakinen takip ettiğiniz gibi, Türkiye’nin istikrarını bozucu, bölgedeki ve dünyadaki etkinliğini sarsıcı olayları yine gündeme getiriyorlar. Ama inanıyorum
ki, halkımızın feraseti
(sezgisi) bunların hepsinin üstesinden gelecektir. Türkiye’yi daha farklı
yerlere taşıyacağız. Onlar beklentilerinin karşılığını bulamayacaklar”
diye konuştu.
ÇOCUKLARIMIN
YANINDA HABER
VE BELGESEL DIŞINDA TELEVİZYON İZLEMEDİM
Topbaş, velilere de seslenerek, “Çocuklarınızın
kimlerle arkadaşlık ettiğine dikkat edeceksiniz”
dedi. Ailelere, çocuklarına iyi bir model olmalarını söyleyen Topbaş,
“Siz evinizde kitap okumuyorsunuz, televizyon
başından, dizilerin başından ayrılmıyorsanız
çocuğunuza ‘oku’ dese-
niz de çok etkili olamazsınız. Çünkü ilk örnek ailedir. Siz eğer yaşamın içerisinde güzel model olduysanız çocuk da hayatını öyle tutacaktır. Kitap
okuyan bir ailenin evladı kitap okumaya alışacaktır. Kendim ilk çocuğumdan itibaren hiçbirinin yanında televizyon
izlemedim, haber ve belgesellerin dışında. ya gazete okudum ya kitap okudum. Bugün hamdolsun çocuklarımız gayet
iyi yetiştiler. Televizyon
merakları olmadı” dedi.
Topbaş, konuşmasının
ardından okul müdürü
Oğuz Aydoğan’a gönder
bayrağı hediye etti. Ardından Topbaş, şehit ailesi ve okulun öğrencileri ile birlikte kurdele kesti. Okulu gezmek üzere
binaya giren Topbaş, şehit ailesiyle 21 Mart 2012
yılında Şırnak kırsalında
şehit olan 1988 doğumlu
Mustafa Erdoğan’ın hayatının kaleme alındığı
panonun önünde fotoğraf çektirdi. Kapalı spor
salonu, fen, yabancı dil
ve bilgisayar laboratuvarlarının bulunduğu okulu gezen Topbaş kapalı spor salonunda antreman yapan öğrencilerle
de fotoğraf çektirdi.
KOLEJDEN FAZLASI
VAR, EKSİĞİ YOK
ĂƔĂŬƔĞŚŝƌĞůĞĚŝLJĞĂƔŬĂŶŦDĞǀůƺƚhLJƐĂů͕ďŝƌ
ŬŽůĞũĂĕŦůŦƔŦŶĂŐŝĚŝůŵŝƔŽůƐĂďƂLJůĞŐƺnjĞůďŝƌŽŬƵůůĂŬĂƌƔŦůĂƔŦůĂŵĂLJĂĐĂŒŦŶŦŶ
ĂůƨŶŦĕŝnjĞƌĞŬ͗͞'ŝƫŒŝŵŝnjŬŽůĞũůĞƌĚĞŐƂƌƺLJŽƌƵnj
ŬŝďƵŽŬƵůƵŵƵnjĚĂŶĨĂnjůĂƐŦLJŽŬŚĂƩĂĞŬƐŝŒŝǀĂƌ͘
ĞŶďƵŐƺnjĞůŽŬƵůƵŶLJĂƉŦŵŦŶĚĂĂƐŦůŝƌĂĚĞLJŝ͕ŬĂƌĂƌŦƐĞƌŐŝůĞLJĞŶ7ĂƔŬĂŶŦŵŦnj<ĂĚŝƌdŽƉďĂƔ͛Ă͕
ĮŝůĞŶŽŬƵůƵŶLJĂƉŦŵŦŐĞƌĕĞŬůĞƔƟƌĞŶǀĞĂLJƌŦĐĂ
ĂƔĂŬƔĞŚŝƌ͛ĞďŝƌďŝƌŝŶĚĞŶ
ŐƺnjĞůďŝŶĂůĂƌŦŬĂnjĂŶĚŦƌĂŶ
<7Wdb'ĞŶĞůDƺĚƺƌƺŵƺnj7ƐŵĞƚzŦůĚŦƌŦŵ͛ĂƚĞƔĞŬŬƺƌĞĚŝLJŽƌƵŵ͘'ĞƌŝLJĞ
ďŝnjůĞƌĞďƵŐƺnjĞůůŝŬůĞƌŝŶ
ĚĞǀĂŵŦŶŦŐĞƟƌŵĞŬ͕ĚŝŒĞƌďƂůŐĞůĞƌĞĚĞďƵŐƺnjĞůůŝŒŝƚĂƔŦŵĂŬŬĂůĚŦ͘sĞůŝůĞƌŝŵŝnjĚĞŽŬƵůƵŶĂ͕ƂŒƌĞƚŵĞŶŝŶĞƐĂŚŝƉĕŦŬƨŒŦŶĚĂďĂƔĂƌŦŬĂĕŦŶŦůŵĂnjŽůĂĐĂŬ͕ŽŬƵůƵŵƵnjďŝƌŝŶĐŝůĞƌ͕ĚĞƌĞĐĞůĞƌĕŦŬĂƌĂĐĂŬ͘
7ƔƚĞŽnjĂŵĂŶbĞŚŝƚDƵƐƚĂĨĂƌĚŽŒĂŶ͛ŦŶĂŝůĞƐŝĚĞ
ĚĂŚĂĕŽŬƐĞǀŝŶĞĐĞŬ͘͟ĚŝLJĞŬŽŶƵƔƚƵ͘
<7Wdb͛ŦŶĂƔĂŬƔĞŚŝƌ͛Ğ
LJĂƉƨŒŦbĞŚŝƚWŽůŝƐDƵƐƚĂĨĂƌĚŽŒĂŶKƌƚĂŽŬƵůƵ͕
ϱŵŝůLJŽŶϱϬϬďŝŶd>͛LJĞ
ŵĂůŽůĚƵ͘ϯϯĚĞƌƐůŝŬůŝŽŬƵůĚĂϯůĂďŽƌĂƚƵǀĂƌǀĞ
ϯϴϬŬŝƔŝůŝŬŬĂƉĂůŦƐƉŽƌƐĂůŽŶƵďƵůƵŶƵLJŽƌͬͬ͘
ŞE H İ R
www.212haber.com
05-20 OCAK 2014
7
NOTUMUZ PEKİYİ!
AŞ
VATAND NDE
Sİ
KARNE SEK
EN YÜK
NOTU R
İstanbul Üniversitesi tarafından yürütülen Vatandaş Karnesi Projesi’nin ilk sonuçları açıklandı.
ŞEHİ
BAŞAK I
İstanbul’da 39 ilçe düzeyinde toplam 4 bin kişinin katıldığı ankette kamusal hizmetlerin değerlendiALD
D
“
rilmesinde Başakşehir en yüksek notu alarak ortalamada ilk sırada yer aldı.
ÜNYA BANKASI”nın desteklediği, yerel düzeyde karşılaşılan kamusal hizmetlerin vatandaşlar tarafından değerlendirilmesini
amaçlayan İstanbul Vatandaş Karnesi Projesi araştırmasının sonuçları belli oldu.
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Murat Şeker koordinatörlüğünde yürütülen projede, Üniversitenin; Maliye, İktisat Sosyolojisi, Ekonometri ve Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu
Yönetimi Bölümü’nden akademisyenler araştırmacı olarak yer aldı. Yerel düzeyde karşılaşılan tüm kamusal hizmetlerden
duyulan memnuniyet düzeyinin ölçüldüğü araştırmanın ilk sonuçları 10 ana başlık altında açıklandı.
VATANDAŞ KARNESİNDE
EN YÜKSEK NOTU,
BAŞAKŞEHİR ALDI
07 Kasım - 01 Aralık tarihleri arasında
İstanbul’da 39 ilçe düzeyinde toplam 4 bin
kişi ile yüz yüze anket yapıldı. 70’i aşkın
hizmet alanında vatandaşların duydukları memnuniyet düzeyi 10 puan üzerinden derecelendirildi. Araştırma sonuçlarına göre Başakşehir hizmet kategorilerinde
aldığı puanların ortalamasıyla sıralamada ilk sırada yer aldı. İstanbul Vatandaş
Karnesi’nde belirlenen 10 ana başlık düzeyinde alınan notların ortalamasına göre
Başakşehir 10 üzerinden 7,17 puan ile ilk
sırada yer aldı.
BAŞAKŞEHİR’İN PARK
VE BAHÇELERİ 39 İLÇE
ARASINDA BİRİNCİ
Doğaya saygılı yapılaşması, geniş rekreasyon alanları ve Şamlar Ormanı ile İstanbul’un en yeşil ilçelerinden olan
Başakşehir, site içleri ve sahipsiz boş alanlar da dahil olmak üzere ortak kullanım alanlarının temizlik ve düzenlemeleri, park, bahçe ve yeşil alan hizmetlerinde de vatandaş memnuniyetinde
İstanbul’da ilk sırada yer aldı. Kişi başına
düşen Park-bahçe yeşil alan hizmetlerinde 9,65 m2 yeşil alanı ile ilk sırada yer a-
lan Başakşehir’i, yeşil alanda Zeytinburnu
ve Küçükçekmece izledi.
EN TEMİZ VE ÇEVREYE
DUYARLI İLÇE BAŞAKŞEHİR
Temizlik çalışmaları, Akıllı yer altı çöp
toplama hizmeti, Euro 5 Egzoz Emisyonu Standartlarına uygun temizlik araçları, ambalaj atıkları toplamadaki titiz çalışmaları, atık yağ toplama, geri dönüşüm
konusundaki başarıları ile Başakşehir, temizlik ve çevre sağlığı hizmetlerinde de
vatandaştan tam not aldı. Başakşehir’in
ardından, Ataşehir ve Küçükçekmece geliyor.
BAŞAKŞEHİR’İ,
ZEYTİNBURNU VE
GAZİOSMANPAŞA İZLEDİ
İlçe cadde ve sokaklarına uyguladığı örnek alınacak alternatif çözümlerle, vatandaşların hayatını kolaylaştıran Başakşehir
Belediyesi, yol ve kaldırım hizmetlerinde
vatandaşlardan tam not aldı. Temizlik ve
çevre sağlığı hizmetlerinde Başakşehir’i,
Zeytinburnu ve Gaziosmanpaşa izledi.
İSTANBUL’UN EN HUZURLU
İLÇELERİ ARASINDA
İstanbul’un en huzurlu ilçelerinden olan
Başakşehir, emniyet ve asayiş hizmet değerlendirmesinde de Şile’den sonra ikinci sırada yer aldı. Başakşehir’i Adalar takip ediyor.
Araştırmanın ana başlıklarından toplu taşıma hizmetleri alanında sırasıyla Zeytinburnu, Fatih ve Kağıthane gelirken, elektrik ve aydınlatma hizmetleri başlığında Üsküdar, Ataşehir ve Zeytinburnu öne çıktı. Araştırmanın diğer ana başlıklarından su ve kanalizasyon hizmetlerinde; Ümraniye, Ataşehir, Bahçelievler, eğitim hizmetlerinde; Fatih, Zeytinburnu,
Kâğıthane, sağlık hizmetlerinde; Kartal,
Bahçelievler, Gaziosmanpaşa ve iyi yönetişimde ise; Esenler, Zeytinburnu ve Gaziosmanpaşa vatandaşlardan en yüksek notu aldı.
İstanbul Vatandaş Karnesi Projesi’nin ikinci aşamasında ise İstanbul’da 700 muhtarla yapılan, hizmetlerin önceliklendir-
Esenler’in ilçe oluşunun 20’nci yılı nedeniyle düzenlenen törende konuşan Esenler Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Göksu,
“Esenlerliler bizden 5 şey istemişti. Allah’a çok şükür biz 500 proje geliştirdik” dedi.
(6(1/(5%(/('ú<(6ú Esenler’in
ilçe oluşunun 20’nci yılını düzenlediği bir törenle kutladı. Esenler
Kültür Merkezi’nde düzenlenene törene; AK Parti İstanbul Milletvekili Osman Aşkın Bak, Esenler Kaymakamı Yüksel Ünal, Esenler Belediye
Başkanı Mehmet Tevfik Göksu, AK
Parti Esenler İlçe Başkanı Umut Özkan, Esenler Belediyesi Eski Başkanı Mehmet Öcalan, Belediye Başkan
Yardımcıları, İl Genel Meclisi Üyeleri,
Belediye Meclis Üyeleri, İlçe Müftüsü Halil Şekerci, Esenler İlçe Emniyet
Müdürü Erol Öztaş, Kaymakamlık ve
Belediye Birim Müdürleri, mahalle
muhtarları ve çok sayıda davetli katıldı. Esenler Belediyesi Basın Yayın ve
Halkla İlişkiler Müdürlüğü ile Kültür
ve Sosyal İşler Müdürlüğü’nün birlikte organize ettiği program, Esenler’in
ilçe oluşundan bugüne kadarki 20
yıllık süreci anlatan Esenler’in Tarihi
belgeselinin gösterimiyle başladı.
Kısa filmin gösteriminin ardından
Esenler Belediye Başkanı Mehmet
Tevfik Göksu kürsüye geldi ve katılan herkese teşekkür ederek sözlerine
başladı. “Şehirlerin hikâyesi 20 yıllarla örtüşmez, asırlarla yazılır. Şehirler,
asırlar üzerine kurulur. Esenler de asırlarla kurulan bir şehir” diyen Göksu, “Bizans’tan bugüne baktığımızda Esenler, tarihin izlerini bulduğumuz köy iken; şimdi ise bir merkez
oldu. Esenler, İstanbul’un lojistik görevini üstlenmiş” dedi. Esenler’in tarihinin 1994 yılında değiştiğine dikkat çeken Belediye Başkanı Göksu,
Esenler’in 1994 yılında ilçe olmasıyla
Proje koordinatörü Doç. Dr. Murat Şeker,
yerel düzeyde karşılanan kamusal hizmetlerin sadece belediyeler tarafından değil
türüne göre merkezi yönetim, büyükşehir
belediyesi, ilçe belediyesi ya da özel şirketler tarafından sunulduğunun altını çizerek projenin diğer sonuçlarında bu farklılıklara değinileceğini belirtti. //
İKİNCİ AŞAMA
MUHTARLARLA
‘5 değil, 500 proje geliştirdik’
ŞEHİRLEŞME TARİHİ
94’TE BAŞLADI
me araştırmasının sonuçları açıklanacak.
Muhtarlara bütçe verilip, hangi alanlarda
harcama yapmak istediklerinin sorgulandığı projenin, son aşamasında ise ilçe düzeyinde 70’i geçen alt faktörün karşılığı
tespit edilecek ve oluşturulan ilçe karneleri açıklanacak.
Başakşehir Yassıada’ya ağladı
MERHUM Başbakan Adnan Menderes ve arkadaşlarının
hücrede yaşadıkları dramı anlatan Yassıada hikâyesi Başakşehir de bir kez daha can buldu. Geçmişle ilgili öz eleştirinin yapıldığı, milli ve manevi duyguların bir kez daha pekiştirildiği oyuna Başakşehirli sanatseverler yoğun
ilgi gösterdi. Başakşehir Emin Saraç Kültür Merkezi’nde
gerçekleşen ‘Sanat 3 Tiyatrosu’nun tek perdelik oyununda
Adnan Menderes’in acı dolu yılları tiyatronun diliyle anlatıldı. Senarist Fatih Gülbaba: “Katılım çok güzel ve salonumuzda dolu. Teknik imkânları
ve kapasitesiyle
salonumuzu çok
beğendik. Bundan
sonra yazacağımız
diğer oyunların galasını da bu kültür
merkezinde düşünebiliriz” dedi. //
İMTİYAZ SAHİBİ
Erne Gazetecilik
ve Matbaacılık Ltd. Şti.
o dönemki Belediye Başkanı Mehmet
Öcalan’la birlikte ilçenin şehirleşme
tarihinin başladığını ve bir marka olmanın ilk başlangıcını yaptığını söyledi.
YENİ BİR HAMLE,
3 TEMEL HEDEF
2009 yılında göreve geldiği günden
bu yana Esenler’de yeni bir heyecan
ve enerjiyle yola çıktıklarını anlatan
Göksu, kendi marka değerini üretmeye ve İstanbul’a yakışır bir ilçe olması için yeni bir hamle yaptıklarını belirtti.
Esenler’in şartlarına teslim olmayıp,
Esenler’in şartlarını teslim aldıkla-
rını vurgulayan Göksu, ilçedeki sorunları tek tek çözdüklerini dile getirerek, “Esenlerliler bizden 5 şey istemişti. Allah’a çok şükür biz 500 proje
geliştirdik. Esenler’in bundan sonra
3 tane temel planı var. Birincisi; kentsel dönüşüm. İkincisi; spor alt yapısının güçlenmesi. Üçüncüsü ise; otopark sorununu çözmek. Önümüzdeki
dönemlerde yapmamız gereken en önemli hamle bu üç proje olacak. Bunları yaptığımız zaman Esenler’in bir
eksiği kalmayacak” dedi.
Göksu, 5 yıl içinde Esenler’de yürütülen sosyal, kültürel ve fiziki projeleri
de özetledikten sonra Kentsel Dönüşüm çalışmaları hakkında da özet bilgi verip, bugüne kadar Esenler’in gelişmesine ve büyümesine katkıda bulunan herkese teşekkür etti. Göksu,
“Şimdiye kadar Esenler’de taş üstüne
taş koyan herkese Esenler halkı adına teşekkürlerimi sunuyorum. Bundan sonra da hep birlikte Esenler’i
geliştireceğiz, Esenler’i güzelleştireceğiz ve İstanbul’a yakışır bir ilçe haline getireceğiz” diyerek sözlerine son
verdi. //
GENEL MÜDÜR
Halil Gölve
GENEL KOORDİNATÖR
Erol Çakır
YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Abidin Koçoğlu
YAYIN DANIŞMANLARI
Necmettin Çakmak
Metin Öztürk
HUKUK DANIŞMANLARI
Av. Adem Yıldırım
Av. Ömer Geyik
GÖRSEL YÖNETMEN
Enis Ak
www.212haber.com
BÖLGESEL SÜRELİ YAYIN
Adres: Deposite AVM
A-1 Blok Kat: 3 No: 304
Başakşehir/İstanbul
Telefon: (0 212) 486 39 36
Web: www.212haber.com
e-mail: [email protected]
Baskı: İHLAS GAZETECİLİK A.Ş.
Merkez Mah. 29 Ekim Cd. İhlas Plaza
No: 11/A41 Yenibosna-Bahçelievler/
İSTANBUL Tel: (212) 454 30 00
Gazetemiz basın ve meslek
ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yayınlanan köşe yazılarından
yazarları sorumludur. Reklamların
sorumluluğu reklam verene aittir.
GAZETEMİZ ÜCRETSİZ OLARAK DAĞITILMAKTADIR
8
K Ü LTÜ R
05-20 OCAK 2014
www.212haber.com
Botan Efsanesi,
BKSM’yi salladı
Siirt’in binlerce yıllık tarihini, efsanelerini, kültürel dokusunu dansın diliyle anlatan Botan Efsanesi
(Siirt Gösteri Sanatları Topluluğu) İstanbul lansmanı Bahçeşehir Kültür Sanat Merkezi’nde yaptı.
S
úú57’in binlerce yıllık tarihini, efsanelerini, kültürel dokusunu dansın diliyle anlatan Botan Efsanesi (Siirt Gösteri
Sanatları Topluluğu) İstanbul lansmanı
Bahçeşehir Kültür Sanat Merkezi’nde
yaptı.
$5$/,. sabahı hepimizi şok bir haberle uyandık. 4 bakan’ın yakınları
dahil birçok kişi YOLSUZLUK VE RÜŞVET suçlamasıyla gözaltına alınmış,
Hükümet ve Başbakan en güçlü göründüğü bir zamanda ağır bir hasar
almıştı. Ve kıyamet koptu. Siyasi deprem başladı. Baş gündem belli oldu:
Yolsuzluk operasyonu ve hükümetcemaat kavgası
Bu yolsuzluk-rüşvet operasyonu,
Hükümet’in dershaneleri kapatma girişimi üzerinden kısa süre geçtikten
sonra yapılması nedeniyle “bir misilleme” görüntüsü içermekte ve hükümet
üyelerine kadar uzanan yolsuzluk dosyalarının, öldürücü bir silah olarak kullanıldığı izlenimini vermekte şu sorular akla gelmektedir: 11 yıldır neden
hiç ciddi bir yolsuzluk soruşturması olmadı, hiç mi ihbar yoktu? Daha önce
ihbarlar alındıda sümen altı mı ettiniz?
Artık ok yaydan çıkmış hukuki süreç başlamıştır. Hükümet bu yolsuzluk
davası dolaysıyla aldığı yarayı ancak
“hukuk süreciyle” temize çıkarak kapatabilir. Temize çıkamazsa, yani suçlu
bulunursa kimseye değil, dindar kimlikleriyle yetim hakkı yiyen, yolsuzluk
yapan ve buna göz yumanlara fatura
kesilmelidir. Hapse layıktırlar.
Siirtli öğretmen, öğrenci ve esnaflardan
oluşan Botan Efsanesi, BKSM’de sahne performanslarıyla göz doldurdu. 45 kişiden oluşan Siirt
Gösteri Sanatları Topluluğu,
halk oyunlarını tiyatral olarak sundu. BKSM’de izleyicilerin alkışlarla eşlik ettiği gösteride grup; Grani, Halef, Segavi, Karakistan, Kızlar, Huruke, Genimo, Helala, Maşallah, Bablekan, Govend, Çaçan,
Kevanjer, Hazale, Dellocan ve
Mizansel gibi Siirt yöresine ait
oyunları sahneledi.
İsmini, Dicle Nehri’nin bir kolu ve yaşamın ilk yeşerdiği yerlerden biri olan Botan Çayı’ndan alan topluluk, Siirt Valisi Ahmet Aydın’ın himayesi ve
destekleriyle 9 ay önce kuruldu. Botan Efsanesi, halk oyunları gösterisi şiirlere ve türkülere konu olan Botan
Çayı’ndan başlayarak, astronomi bilimlerinin zengin değerlerine sahip olan
Güneş Hadisesi’ni anlatan üç dilli şehrin kültürünü konu alıyor.
Hükümet-cemaat
büyük tehlike!
*Savcılar görevini mi yapıyor,
yoksa bu bir komplonun parçası
mı?
Ev sahipliğini Başakşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal’ın yaptığı geceye; Siirt Milletvekili Osman Ören, Arif Demirkıran, Siirt Valisi Ahmet Aydın, İstanbul Vali Yardımcısı Hayrullah Sun,
Başakşehir Kaymakamı Fatih Kocabaş,
Kağıthane Kaymakamı Ahmet Akın
Varıcıer, Siirt Kültür Müdürü Cengizhan Başaran, Siirtli iş adamları, STK
Temsilcileri ve çok sayıda Başakşehirli katıldı.
İstanbul’daki biletli ilk gösterisi olan Botan Efsanesi, oyunları
yanında, kostümleri ile de beğeni topladı.
Ahmet
KILIÇ
Hükümet ilk anda şaşkınlık ve tepki gösterdi, sonrasında yüzlerce polisi
sürgün ederek, Ergenekon sürecinde övdüğü savcılara ‘komplo var’ diye
yüklenerek kamuoyunun vicdanında
soru işaretleri oluşturdu ve telaşlı bir
görüntü verdi.
KARDEŞLİK BU OLSA GEREK
Gecenin sonunda selamlama konuşması
yapan Başakşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal, “Bu kadar güzel bir gösterinin ardından konuşmak çok zor. Bu salon her zaman sizlere açıktır, tekrar sizi izlemek isteriz. Valimizi tebrik ederim. Kardeşlik bu olsa gerek. Bu gösteriyi izleyip de Siirtlileri sevmeyen olamaz”
dedi. Siirt Valisi Ahmet Aydın ise yaptığı konuşmada bu grupla ne kadar övünsek azdır, dedi. Vali Aydın sözlerini şöyle
tamamladı: “Siirt’in yaşayan 3 kültürünü
tanıtmak amacıyla Siirt Gösteri Sanatları
Topluluğu’nu valiliğimiz bünyesinde kurduk. Siirt’in binlerce yıllık tarihini, efsanelerini günümüze dansla taşıdık. Bu büyük kültürü ne kadar tanıtsak azdır” dedi. Başakşehir Belediye Başkanı Mevlüt
Uysal, gruba destekleri için Vali Ahmet
Aydın’a çiçek takdim etti. Başkan Uysal
ve Vali Aydın grubunun Sanat Yönetmeni Sezgin Aydın’a çiçek takdim etti. //
Hamsi yediler, horon oynadılar
%$ø&,/$5%(/('ú<(6ú ile Bağcılar Trabzonlular Derneği’nin düzenlediği “Geleneksel Hamsi Şöleni” renkli görüntülere sahne oldu. Bağcılar Meydanı’nda düzenlenen
şölende binlerce ilçe sakinine hamsi ikram
edildi. Meydanı dolduran binlerce davetli, kemençe eşliğinde horon ve kolbastı oynayan halk oyunları ekibine eşlik ederken,
Karadenizli sanatçı Yasemin Yıldız’ın seslendirdiği şarkılarla keyifli dakikalar yaşadılar. Şölenin açılışında konuşan AK Parti İstanbul Milletvekili Harun Karaca, geçmişteki siyasi liderlerin isimlerini anarak,
“Her birine özellikle Türkiye’de bir büyük proje ya nasip olmuş ya da olmamış.
Ancak, sizin verdiğiniz güçle dünya mazlumlarının sesi Başbakanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan’a bir çok projeyi hayata
geçirmek nasip oldu. 153 yıllık Marmaray,
hızlı tren nasip oldu. Sizlerin desteği olmasaydı bizim bunları başarma şansımız
yoktu. Düşmanlarımız üzülürken dostlarımız mutlu oluyor.” Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı ise geçmişte Çanakkale ve Kurtuluş savaşlarında atalarımızın
bir amaçta buluştuklarını ifade etti. Bağcılar Trabzonlular Derneği Başkanı Abdülkadir Çelebi de festivalde birlik ve beraberlik duygularının geliştiğine işaret ederek, “Hamsi bahane birlik ve beraberlik
şahane” diye konuştu. “Geleneksel Hamsi Şöleni” bu yıl da renkli görüntülere sahne oldu. Her yaştan binlerce ilçe sakininin
katıldığı şölende, Bağcılar meydanı’nın 3
farklı noktasında 3 ton hamsi ikram edildi. Soğuk havada gerçekleşen şölene katılan davetliler halk oyunları ekiplerinin kemençe eşliğinde sundukları horon ve kol
bastı gösterisiyle ısındılar. //
Komplo iddiası ağır bir suçlamadır,
somut delil ortaya konup cezai işlem
yapılmalıdır ama bu yolsuzluk iddiaları da dev bir boyuttadır. İki iddiada sonuna kadar takip edilmelidir. Ayrıca
komplonun yurtdışı bağlantısı varsa
ilgili devletlerin b.elçisine neden hala nota verilmedi? (ABD itiraz edince dış ülke isimleri bu iddialardan çıkarıldı.)
*Paralel devlet tartışması:
Cemaat, 40 yıldır bildiğimiz dini eğitim faaliyetiyle yetenekli ve dindar bir
nesil yetiştirmiş, bu süreçte başta Milli Görüş diğer tüm İslami hareketler
dahil“öteki” kesimlere mesafeli olmaya özen gösterilmiştir. Elbette hizmet
kadroları da bu memleketin insanları olarak devlette ya da özel sektörde
iş hayatına başlamışlardır. Çalışma hayatlarında örgütlü yada bireysel suça
karışmadıktan sonra herkes dini veya
siyasi görüşünde özgürdür.
Ancak hiçbir hükümet, F.Gülen cemaati gibi devlette, yargıda, özellikle dershane ve özel okullarla ülke ve
dünya çapında böylesine organize olmuş ve sadece lideri net olarak bilinen bir yapılanmayı da kaldıramaz.Suça karışmasalar bile. Bu nedenle “paralel yapı” rahatsızlığı reel bir gerçektir. Bu konuda hükümetin rahatsızlığı
anlayışla karşılanmalıdır.
ÇÖZÜM NEDİR?
*Gerginliği azaltmak için taraflar konuyu yargıya bıraksın, ilk önce Başbakan bu konuda konuşmasın. Basın
normal gündemlerine dönsün. Suçlamalar hukuk yoluyla yapılsın.
*Bir akil adamlar heyeti kurulması lazım. Örneğin Mazlum-Der bağımsız ve adil görünen dini referanslı
STK’lardan biri olarak 5-10 kişilik bir akil adamlar heyeti kurabilir. MazlumDer kendiliğinden bu girişime öncülük yapabilir.
Epilife Başakşehir’de
hizmete açıldı
%DüDNüHKLU·GH bayanlar için yepyeni bir güzellik merkezi açıldı. Sade bir törenle hizmete giren güzellik salonunda Medikal cilt bakımı, elektro terapi, lazer epilasyon, kavitasyon, iğneli epilasyon, radyofrekans, pressoterapi, zayıflama ve akne tedavisi hizmetleri verilecek.
Başakşehir’e böyle bir hizmeti verecek olmaktan dolayı büyük bir mutluluk yaşadıklarını belirten İşletme
sahibi Rabia Kurt, “En iyi ve kaliteli hizmeti vermek için hiç bir masraftan kaçınmadık. Başakşehir’e yakışır bir güzellik merkezini müşterilerin hizmetine sunduk” dedi. //
*Cemaat, bir şekilde vakıf, dernek,
parti gibi yasal zeminde teşkilatlanma konusunu gündemine alsın. Bu süreçte gördükki hitabeti, bilgisi yerinde
kadroları var. Partileşmek haram olmasa gerek. Yoksa paralel yapı rahatsızlığı
memleketi germeye devam edecektir.
SONUÇ:
*Her müslümanın canını yakan bu
süreç acilen bitmeli. İç ve dış düşmanlar her zaman tetiktedir. Biz böyle fitne
ortamları verirsek onlarda rahat çalışır.
Suriye’yi seyredip üzülmekle iş bitmiyor, ders almak lazımdır. Bu kavga bir
şekilde durmazsa, Allah korusun iç savaşa kadar ucu açık tehlikeler vardır.
www.212haber.com
A DV E RT O R IA L
05-20 OCAK 2014
9
ÖZGÜR KARABAT’LA
DEĞİŞİM BAŞLIYOR
C
HP BAŞAKŞEHİR
BELEDİYE BAŞKAN
ADAY ADAYI
ÖZGÜR KARABAT
SEÇİM PROGRAMLARINA
ARA VERMEDEN DEVAM
EDİYOR.
Başarılı çalışmalarıyla çevresinde
ve kamuoyunda oldukça sevilen
kişiliğe sahip olan, Dört buçuk yıl
başarılı bir şekilde ilçe Başkanlığı
yaptıktan sonra CHP Başakşehir
Belediye Başkan Adayı olan Karabat Başakşehir’i karış karış geziyor. Sıkılmadık el çalmadık kapı
bırakmıyor. Seçim Koordinasyon
merkezlerinde katıldığı toplantılara yüzlerce kişi katılıyor, esnaf
ziyaretlerinde yoğun ilgi görüyor.
Mahalle toplantılarına düzenli ve
periyodik bir şekilde katılıyor.
BAŞAKŞEHİR
O BİZİM KARDEŞİMİZ
DİYOR
Mevcut yönetimin ve bundan önceki yönetimlerin sürekli doğal alanı yok ettikleri, sürekli inşaatlar ve gökdelen tarzı yapılar oluşturarak
doğal kirliliğe sebep oldukları için halkın eski siyasetçilere güveni neredeyse hiç kalmamış durumda. Başakşehir
‘de esnafların kan ağlaması, sürekli artışa geçen astronomik kira fiyatları vatandaşı adeta bunaltmış. Başakşehir’liler Özgür Karabat’ı çalışkanlığı ve diyalogdan yana olan tavrıyla çok seviyor.
Her kesimden insanlar Özgür Karabat’ı eli temiz bir siyasetçi olarak görüyor.
ADAY GÖSTERİLDİĞİ
TAKDİRDE İSTANBUL’UN
EN GENÇ ADAY’I
UNVANINI ALACAK
ÖZGÜR KARABAT’A
SEMPATİ ARTIYOR
Özgür Karabat Türkiye’de
çok farklı bir seçim çalışması yaparak, sosyal medGenç ve dinamik temposuyla günde,
ya gönüllü ekibi Karabat iyaklaşık on beş saat seçim çalışmalarını yürüten Özgür Karabat temposuyla da çin sürekli çalışıyor. Badikkat çekiyor. Aday gösterildiği takdirde şakşehir ’de elli bin sosyal
İstanbul’un en genç Belediye Başkan ada- medya kullanıcısına ulaşmayı başarabildi. Yüz biyı olacak olan Özgür Karabat, Başakşehir ’de gençlerin yoğun sevgisi ve ilgisiy- ni aşkın kişiye telefon ile ule karşılaşıyor. Her geçen gün gençlerden laştı. Başakşehir’de yaşlı vaoluşan gönüllü seçim ekibi artıyor. Kendi tandaşlara özel ilgi ve öimkânlarıyla yaptığı seçim videosu aylar- nem gösterdi gönüllerini
dır Türkiye’nin gündeminden düşmüyor. ve dualarını kazandı. İlçe
Her geçen gün daha çok sempati kazanı- Başkanlığı yaptığı dönemyor. Genç siyasetçilere önem veren ve si- de her türlü toplumsal oyasette gençlerin aktif rol oynamaları ge- laylara duyarlı kalarak sürekli Başakşehir’li yurttaşrektiğini savunan Karabat: ‘‘Genç olmanın artıları çok, gençler girişimci ve mü- larının yanında oldu. Her
cadeleci olup, Türkiye siyasetine daha du- türlü siyasi kesimden büyarlı bakabiliyorlar.’’ diyor.
yük sempati kazandı.
BAŞAKŞEHİR’LİLER
MEVCUT BELEDİYE
BAŞKANINDAN
MEMNUN DEĞİL
Başakşehir Belediyesinin hizmetlerinin sadece birkaç bölgeyle sınırlı kalması ve orta bölgelere hizmet gitmemesi ve
Belediye’nin varlığını halka hissettirememesi halk ile Belediye arasında ciddi
bir kopukluğa yol açmış durumda. Beş
yıldır gecesini gündüzüne katarak sıkı bir şekilde çalışan Karabat, orta bölgelerin kurtarıcısı ve kahramanı durumunda. Düğünlerde gençlerin mutluluğuna ortak olup halay çekiyor, her türlü
sıkıntılarında ise kardeş gibi yaralarını
sarmaya çalışıyor. Yeri geldiğinde gençlerle sportif aktivitelere katılıyor. Bugün
Başakşehir’de Ziya Gökalp, Altınşehir,
Şahintepe, Güvercintepe Mahallerindeki
küçük çocuklar bile Karabat’ı gördüğünde yanına koşuyor sevgisini gösteriyor.
ÖZGÜR
KARABAT
KİMDİR
39 yaşında olan Özgür Karabat, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunudur. Türkiye’nin
önde gelen firmalarında Genel Müdürlük yaptı.
Mesleği mali müşavirlik olan Karabat evli ve bir çocuk babası. Futbol, şiir ve
halk müziğine büyük bir
ilgi duyar. İki kez üst üste
CHP Başakşehir İlçe Başkanı seçildi ve 2013 yılında
Başakşehir Belediye Başkan Aday Adaylığı için İlçe Başkanlığı görevinden
ayrıldı.
10
G Ü N DEM
05-20 OCAK 2014
www.212haber.com
ŞİMDİ DAHA ÇOK
HIRSLANDIK!
Türkiye’nin gündemine oturan yolsuzluk operasyonları, cemaat-AK Parti gerilimi seçmen
üzerinde nasıl bir etki bıraktı? Seçmene göre operasyon kim ya da kimler tarafından düzenlendi?
Özellikle AK Parti’ye oy veren seçmen nasıl tavır alıyor? Bu soruların cevabını, AK Parti’nin 2009
yerel seçimlerinde yüzde 39’luk oy oranıyla belediye başkanlığını aldığı Başakşehir’de aradık.
HACER TÜRKEL
T
h5.ú<( 17 Aralık sabahı büyük
bir operasyonla uyandı. Ünlü işadamı Ali
Ağaoğlu, Reza Zerrab, Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir ve Bakan çocuklarıyla
birlikte birçok kişinin tutuklandığı operasyon Türkiye’de birçok tartışmalara yol açtı. AK Parti kanadı operasyonun milli iradeye karşı yapılan bir darbe olduğunu ifade ederken, Gülen cemaati yazılı ve görsel medyasıyla operasyona tam destek verdi. Tartışmalara damgasını vuran en önemli unsur yargı ve emniyet içinde paralel devlet yapılanması iddiası oldu. Operasyon nedeniyle birçok
rütbeli ve memur görevden alındı. Görevden almalar cemaat içinde büyük tepkilere neden olurken, bu olaylarla operasyonun üzerinin kapanmak istendiği savunuldu. Bütün medya organlarını kullanarak iktidara yüklenen cemaat, yayınladığı
yazı ve haberlerle cemaat içinde ayrışmalara neden oldu. Görevden almalara yönelik Gülen’in bedduası ise hem cemaat
hem de AK Partili seçmen tarafından şaşkınlık ve tepkiyle karşılandı.
2009 yerel seçimlerinde Başakşehir’de
yüzde 39’luk oy oranına sahip AK Parti, 17 Aralık 2013 yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla seçmende nasıl bir etki bıraktı? AK Partililer bu seçimlerde oylarını hangi partiden yana kullanacaklar? AK
Parti-cemaat ayrışması hakkında ne düşünüyorlar? Seçmene göre operasyon kim
ya da kimler tarafından düzenlendi? Fetullah Gülen hocaefendi’nin bedduasını
nasıl karşıladılar? Bundan sonra nasıl bir
tavır sergileyecekler? Bütün bu sorulara
cevap almak için Başakşehir’de AK Partili
seçmenin kapısını çaldık.
ERDOĞAN BU SÜREÇTEN
KAZANÇLI ÇIKACAK
Arzu Göral ev hanımı. İki dönemdir AK
Partiye oy verdiğini söylüyor. Yolsuzluk
operasyonunun Türkiye’yi içten yıkmak
isteyenler tarafından düzenlenmiş bir organizasyon olduğuna inananlardan. “Operasyonun şimdiye kadar Türkiye’ye
kimler zarar vermek istediyse onlar tarafından daha da açacak olursak İsrail ve Amerika tarafından yapıldığını düşünüyorum.” diyerek sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Tayyip Erdoğan’ın bu süreçten kazançlı
çıkacağını düşünüyorum.” Fetullah Gülen
hocaefendinin bedduasını nasıl karşıladığını sormam üzerine, “Beddua biraz yanlış anlaşıldı. Ben hocaefendinin Başbakanımızın şahsını hedef alarak beddua ettiğine inanmıyorum. Hocaefendi o kapasite de bir insan değil. Ben hocanın Müslümana karşı da böyle bir şey yapacağını zannetmiyorum; fakat yine de yanlış
bir şeydi.” diyor. AK Parti-cemaat ayrışması olduğunu düşünmediğini dile getiren Göral, “Kim hayırlı olacaksa Rabbim
onun önünü açsın. Şu anda ben Tayyip
ise bu
duruma çok üzüldüğünü
belirtiyor. Aynı zamanda cemaatin bu tür söylemlerle kalitesini düşürdüğünün farkında olmadığının,
Hocaefendi’nin bedduasının da
çok büyük bir gaf olduğunun altını çizerek, şöyle devam ediyor: “Cemaat daha fazla kalitesini düşürmeden
hep beraber olalım. Başbakanımız hiçbir
zaman kalitesini düşürmedi. Onun duruşu hiç değişmedi. One minute zamanında nasıl dikse hala da öyle dimdik. Başbakanımızın dik duruşu, Allah korkusu ve
Allah’a olan sevgisi bize onu sevdiriyor.
Şimdi daha çok hırslandık. Biz hep arkasındayız büyük ustanın. AK Parti’nin iktidar ömrü 12 yıl değil, 100 yıl olacak inşallah.”
Erdoğan’ı
hayırlı gördüğüm için
destekçisiyim.”
diye bitiriyor sözlerini.
AK PARTİ DAHA ÇOK
GÜÇLENDİ
AK PARTİ’NİN OYLARI
PATLAYACAK
1. Etap Camii’nin yanında vatandaşlarla gündemi konuşurken az ilerden ‘patateeees’ ‘soğaaaannn’ diye bir ses geliyor.
Sesin geldiği tarafa doğru yöneliyorum.
Kırmızı pikabıyla patates, soğan satıyor
Seyfettin Poyraz. Ekmeğini kazanmak
için seyyar satıcılık yaptığını anlatıyor.
Sorularım üzerine ciddi bir hal takınarak AK Parti’ye kurulduğundan beri
oy verdiğini, bundan sonra da vermeye devam edeceğini söylüyor. “Ben ortada bir yolsuzluk olduğuna inanmıyorum. Bu operasyon Amerika ile İsrail’in
kurduğu bir düzen. Bütün arkadaşlarım
da böyle düşünüyor.” diyor ve ekliyor:
“Cemaate kızgınım. Bu olaylarla cemaat kaybetti. AK Parti’nin oyları patlayacak. Ben Tayyip Erdoğan’a güveniyorum.”
Cemaatin çok yanlış yaptığını ifade eden
Poyraz şunları kaydediyor: “Dershanelerin kapanması gündeme geldiği için böyle bir tepki gösteren cemaat Amerika ve
İsrail’le birlik oldu. Devletin içine gizlenmiş başka güçler Allah’ın izniyle hep temizlenecek. Bir vatandaş olarak biz buna
sonsuz inanıyorum. Bundan sonra da oyum AK Parti’nin.”
NEDEN BARIŞA VESİLE
OLMADILAR?
“Soyadım Karadeniz ama Malatyalıyım.”
diyen Bilim ve İnsan Vakfı Başkan Yardımcısı Çiğdem Karadeniz’in “Bir Trabzonludan daha çok Trabzonsporluyum”
cümlesi kendisinde slogan haline gelmiş.
16 Ağustos 2002’den beri AK Parti’nin üyesi olduğunun altını çizen Karadeniz,
O günden beri başka bir partiye oy vermediğini ve hep Başbakanın yanında olduğunu söylüyor. “Zaten Gezi olayından
sonra Başbakan, çok büyük dalgalanmalar olacak, buna hazırlıklı olun diye halkı uyarmıştı. Hani öyle bir şey bekliyor-
duk ama açıkçası cemaat tarafından beklemiyorduk.” ifadelerini kullanan Karadeniz, “Umut ediyoruz ki Başbakanımızla birlikte bundan da alnımızın akıyla dik
bir şekilde çıkacağız.” diyor.
“AK Parti’ye kurulduğundan beri oy verenlerdenim. Yolsuzluk soruşturmalarını duyduğumda hiç inanmadım. Bunların hep bir komplo olduğunu düşündüm. Başbakanımızın her sözünün destekçisiyim.” diyor Nurhayat Durgun. Operasyonun tamamen Başbakan’a yönelik olduğunu, onu yok etmek için düzenlenmiş bir oyun olduğunu düşünüyor.
“Türkiye’nin yükselişi bu durumu istemeyenlere dokundu.” cümlesinin ardından; “Başbakanın dik duruşu, sözünün
arkasında olması bunları rahatsız etti. Dış
güçler bu cesarete dur demek istediler ve
bu operasyon ayarlandı.” sözleri dökülüyor dudaklarından.
“Dershaneler de sebep oldu bu duruma; çünkü cemaat için dershaneler çok önemli. Toplanan paralarla eğitim için yapılan şeyler de var ama aynı zamanda
çok da büyük bir rant var.” diyerek ekliyor: “Dershaneler kapanırsa Doğu’daki
gençler dağa çıkar diyorlar. Bizim orada bir faydamız oluyordu, dağa çıkmalarını engelliyorduk falan diyorlar. Biz
şimdiye kadar dağa çıkmak isteyenleri
engellediklerine şahit olmadık. Doğu’da
yıllardır dershaneleri var, neden barışa vesile olmadılar? Dershanelerin yıllardır hiçbir gelişmesini görmedik Doğu’da.
Terörde bir düşme olmadı. Terör ne kadar azaldıysa çözüm sürecinden sonra azaldı.”
CEMAAT KALİTESİNİ
DÜŞÜRDÜĞÜNÜN
FARKINDA DEĞİL
“Hepimizin yolu bir, Allah’ı, kitabı, Peygamberi bir” sözleriyle birlik ve beraberliğe dikkat çeken Çiğdem Karadeniz, “Aynı secdeye baş koyduğumuz arkadaşlarla
böyle bir sıkıntı olması hiç hoş olmadı ama şahsen sıkıntının tabandakilerde değil
tavandakilerde olduğunu düşünüyorum.”
şeklinde konuşuyor.
Karadeniz, dershaneler konusunda cemaatte bir acı oluştuğunu, bu yüzden ‘hükümeti nereden vursak’ düşüncesiyle çok
çirkin tavırlar içine girdiklerini, çevresinde cemaatten eş-dost, tanıdık çok insanın
AK PARTİ YÜZDE 55’İN
ÜZERİNDE OY ALACAK
Çalıştığı marketin manav reyonunda yakalıyoruz Şeref Akça’yı ve hemen sorularımızı yöneltiyoruz. AK Parti’ye kurulduğundan beri oy verdiğini, yolsuzluk soruşturmasının ise iftira olduğunu söylüyor bize. Bu operasyonun Türkiye’de 3.
Köprü, 3. Havaalanı ve Kanal İstanbul’un
yapılmasını istemeyenlerin oyunu olduğunu, dış güçlerle iç güçlerin ortaklaşa
başlattığını ve Gezi’nin devamı olduğunu
aktaran Akça cemaate de gönderme yapıyor: “Eğer cemaat dersaneler kapanıyor
diye bu memleketin önünü kesmek istiyorsa uzak olsun daha iyi. Kendi menfaatini ülke menfaatinin önünde tutuyorsa desteklemesine gerek yok. Bu kavganın
kazananı AK Parti, millet ve ülke olacak.
Ben AK Parti’nin bu seçimde yüzde 55’in
üzerinde oy alacağına inanıyorum.”
Hocaefendinin bedduasına ise şöyle tepki veriyor: “Bedduayı bu ülkede bir Müslüman olarak ben kendime bile yakıştıramazken hele hocaefendiye hiç yakıştıramadım. Beddua edenleri sükûnete davet
edeceğine kendisi beddua ediyor.”
BEDDUA CEMAAT İÇİN BİR
EKSİ OLDU
Ayakkabı imalatçısı Haki Erdemli ise, “Yıllardır dışarıdan yönetilen Türkiye
kendi kendini yönetmeye başlayınca dış
güçler boş durmadı. İyi giden bir şeyler
olduğunda her zaman bir müdahale oluyor. Bu operasyonu bir şekilde yapacaktılar dershane meselesi de sebep oldu. Birilerinin yapamadığını cemaat yaptı.” diyenlerden.
Bu olayların kendisini hiç etkilemediğini, oyunu eskisi gibi yine AK Parti’ye vereceğini vurguluyor. “AK Parti bu süreci her zaman olduğu gibi yine güçlenerek
atlatacak. Bu seçimlerde yüzde 50’nin altına düşeceğini sanmıyorum. Bence bu olaylar AK Parti için hayırlı oldu.” diye konuşuyor.
Durgun’un altını çizdiği diğer cümleler şunlar: “AK Parti’nin daha çok güçlendiğini düşünüyorum. Yapılanların bir
komplo olduğuna inandığım için etkilenmedim. Başbakanı her zaman destekliyorum ve gerçekten doğru olduğuna inanıyorum. Paralel devletin olduğuna inanmak istemiyorum ama yine de bu işte cemaatin eli olabileceğini düşünüyorum. Bir de cemaatle AK Parti bir
şekilde uzlaşacak diye tahmin ediyorum.”
Nurhayat Durgun ayrıca Hocaefendinin sohbetleriyle büyüdüğü için AK
Parti-cemaat ayrışmasına çok üzülüyor.
“Ne olursa olsun beddua etmemeliydi;
çünkü hepimiz din kardeşiyiz.” diyerek
ekliyor: “Hocaefendiyi hala da seviyorum
ama biraz şevkim kırıldı.”
Şimdiye kadar sohbetlerinde ‘beddua edilmez’ diyen hocaefendinin kendisinin
beddua etmesini hoş karşılamıyor Erdemli. “Beddua cemaat için bir eksi oldu.
Ben böyle bilmiyordum, hayal kırıklığına
uğradım.” ifadelerine yer veriyor. //
www.212haber.com
Sİ YASET
05-20 OCAK 2014
11
AKDEM İSTANBUL EĞİTİM DANIŞMANI PROF. DR. AHMET AĞIRAKÇA:
ARAPÇA ÜMMETİN
ve vahyin dilidir
Mardin Artuklu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı ve Akdem İstanbul Eğitim
Danışmanı Prof. Dr. Ahmet Ağırakça, Arapça’nın artık günümüzde çok önemli bir dil
haline geldiğini ve öğrenilmesinin korkulanın aksine daha kolay olduğunu belirtti.
G
ise hikaye ve tiyatro yazabilecek seviyeye
daha 1. sınıftayken gelebiliyor.
BİLAL KELEBEK
ÜNÜMÜZDE önemi ve dünya dilleri arasında etkinliği her geçen gün artan Arapça, 22 Arap ülkesinde 450 milyona yakın nüfus tarafından konuşulmakta. Ülkemizde de Arapça öğrenmek isteyen insan sayısı ise tahmin edilenin
çok üzerindedir. Sektörün köklü kuruluşlarından olan Arapça ve Türkçe eğitimi veren Fatih’ten sonra ikinci şubesini
Başakşehir’de açan Akdem İstanbul hedefine emin adımlarla ilerliyor.
Gazetemize konuşan Mardin Artuklu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı ve Akdem İstanbul Eğitim Danışmanı Prof. Dr. Ahmet Ağırakça, Arapça’nın
artık günümüzde çok önemli bir dil haline geldiğini ve öğrenilmesinin korkulanın aksine daha kolay olduğunu belirtti.
Ağırakça, “İnsanlar namaz kılarken okudukları duaların ne anlama geldiğini anladıklarında çok daha makbul bir ibadet
yapmış olacaklar. Çünkü Arapça ümmetin ve vahyin dilidir” dedi.
İNGİLİZCE’DE UYGULANAN
YÖNTEMLERİ ARAPÇAYA
TAŞIDIK
Öncelikle kurumunuzdan biraz bahseder misiniz ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?
Akademi İstanbul eğitim kurumu olarak genellikle Arapça öğretiminin yanında İslami tedrisatının da yapıldığı bir kurumdur. Bulgaristan ve Hollanda’da olmak üzere iki üniversiteyle ortak çalışı-
ARAP DÜNYASIYLA İÇ İÇE
OLAN BİR TÜRKİYE VAR
yoruz. Lübnan ve Katar’da da ilişki içerisinde olduğumuz üniversiteler bulunmakta. Uzaktan eğitim ile ilgili olarak
Avrupa İslam Üniversitesi’nin, İslami İlimler Fakültesi ve Arap Dili Edebiyatı Fakültesi’nin İstanbul temsilciliğini yapıyoruz. Bulgaristan’da European Polytechnical University’nin Arap Dili ve Psikoloji bölümünün öğrencilerini eğitiyoruz. Kayıt işleminden sonra öğrenciye 1
yıl hazırlık sınıflarında Arapça öğretiliyor ve 3 yılda fakülte düzeyindeki öğretimi gerçekleştiriyoruz. Önümüzdeki dönemlerde Araplara yönelik bir İşletme
Fakültesi açmayı planlıyoruz. Üniversite tedrisatının yanında Arapça eğitimine yönelmiş durumdayız. Arapça kursları son yıllarda Akademi İstanbul’da çok
iyi bir düzeye geldi. Türkiye’nin en büyük Arapça eğitim merkezi konumundayız, genel Merkezimiz ise Fatih’te. İkinci şubemizi de Başakşehir’de hizmete açtık. Talebe göre planlama yapmaktayız nasip olursa bunda sonra da Kartal’da
bir şube açmayı planlıyoruz. Gerek ha-
zırlık sınıflarında Arapça öğretimi gerekse diğer sınıflarda ki Arapça öğretiminde Türkiye’de en köklü kurum haline geldik. İslami İlimler Fakültelerinde uygulanmayan bir programımız var. İlahiyat
Fakültelerinde 1. Sınıftan sonra Arapça
dersi verilmiyor. Bizde ise Arapça dersleri öğrenci okuldan mezun oluncaya kadar devam ediyor. Dolayısıyla kurumumuzda daha kaliteli bir Arapça öğretimin seviyesini yakalamış oluyoruz. Sınıflarımızda yüzde 100 Arapça tedrisatı yapılmaktadır. Öğrencilerimiz okulumuzdan mezun olduktan sonra rahatlıkla Araplardan fark edilemeyecek seviyede
konuşma anlama ve tercüme etme noktasına geliyorlar. Mümkün mertebe en iyi hocaları görevlendirmeye çalışıyoruz.
Şimdiye kadar dünya da İngilizce öğretiminde uygulanan yöntemleri Arapçaya
taşıdık. Bunlar okuma, yazma, dinleme
ve kompozisyon şeklinde. Diğer okullarda çok basit bir düzeyde metin öğretiliyor ve öğrenci bir mektup yazabilecek
seviyede olamıyor. Bizim öğrencilerimiz
Yabancı dil öğrenimi ülkemizde oldukça gelişti. Tercihiniz neden Arapça?
Arapça ümmetin dilidir. Yavuz Sultan
Selim Hilafeti, Kahire’den İstanbul’a taşıyıp getirirken Arapçayı, Osmanlı’da resmi dil olarak kullanmak istiyor. Zembilli
Ali Efendi’den fetva alamayınca bu uygulama yapılamıyor. Ama o uygulama Yavuz Sultan Selim’in hasreti olarak içerisinde hep kalmıştır. Osmanlı Devleti’nde
Arapça resmi dil olmuş olsaydı insanlar Kur’an-ı Kerim’i daha iyi anlamış olacaklardı. Arnavutluk’tan Azerbaycan’a,
Kırım’dan Yemen’e kadar bütün coğrafya Arapça konuşmuş olacaktı. Türkçemiz yine korunacaktı. O gün için bunlar gerçekleşmedi fakat biz şuan öyle bir
noktaya geldik ki iletişim çağında ki insanlar birbirleriyle çok rahat haberleşebiliyor. Artık Arap dünyasıyla iç içe olan
bir Türkiye var. Özellikle İslam coğrafyasında Arap dünyasına en yakın Arap olmayan tek ülke Türkiye’dir. Arapça, ekonomik, siyaset ve halkların birbiriyle anlaşabileceği bir dil haline geldi. Bir Pakistanlıyla yan yana geldiğimiz zaman konuşacağız dil İngilizce değil Arapçadır.
Bütün ümmetin mensupları aynı dili konuşsun ve bu dil hepimizin ortak noktası olsun. Her şeyden evvel bu dil Kur’an-ı
Kerim’in, vahyin dilidir. Bunu öğrenmek
bizim için farzdır. Bize gelen öğrencilere neden Arapça diye sorduğumuzda da
Kur’an-ı Kerim’i anlamak için
diyorlar. Öğrenciler ilk kurlardan Arapçayı öğrenmeye başlayınca sevinçlerinden havalara
uçuyorlar ‘Kur’an-ı Kerim’i anlamaya başladım diyerek.’ Bunun için Arapça gerekli diyoruz
ve Akademi İstanbul olarak üzerimize düşeni yapıyoruz.
Başakşehir’i tercih etmenizin özel bir nedeni var mı?
Başakşehir gerçekten çok mütedeyyin bir yer. Gerek Fatih’e gelen öğrencilerimizin aileleri gerekse öğrencilerimizden Başakşehir için talepler geldi. Bu yüzden Başakşehir’i tercih ettik.
*Metrokent Sema Kırtasiye ve 1.Etap Sema Kırtasiye’den temin edebilirsiniz
Sizi diğer dil kurslarından ayıran en önemli özeliğiniz nedir?
Biz bu işin ruhuna üfledik, sevgimizi işin içerisine kattık. Bir
aşçı yaptığı yemeğe sevgisini
katarsa ortaya çok güzel bir lezzet çıkar. Kendimizi ticari değil bir eğitim kurumu olarak
görüyoruz. Eğitim kurumu olarak da bu işi yaparken maddi
çıkar elde etme noktasında değil de doğrudan Arapça öğretme durumunu tercih ediyoruz.
En kaliteli hocaları bünyemize kattık, 30’a yakın Arap ülkelerinden gelen hocalarımız var.
Kendilerini sürekli denetleyip
yakın takipte bulunduğumuz içinde başarı kendiliğinden geliyor. Türkiye’de 50 yıldan buyana Arapça öğreten kurslar, cemaatler, Kur’an Kursu ve vakıflar var. Fakat onların 10 yılda
öğretmiş olduğu Arapçayı biz
3 yılda çok rahatlıkla öğretebiliyoruz. Bunu gören vakıflar ve
cemaatlerde bundan dolayı birçok öğrencisini bizlere teslim ediyor. Özetle önce severek bu işi yapmak, ikincisi kaliteli istihdam son olarak da kontrol mekanizmasını çok iyi kontrol ediyor olmamızdır.
TÜRKÇEDE Kİ
KELİMELERİN YÜZDE
40’I ARAPÇADIR
Size gelen bir öğrenci ne kadar sürede Arapçayı öğrenebilir?
Bu süreç öncelikle öğrencinin
merakına ve kabiliyetine bağlıdır ve devamlılık esastır. Öğrenci bunlara dikkat ederse 1
yılın sonunda rahatlıkla kendini ifade edebilecek noktaya gelip normal düzeydeki bir metni okuyup tercüme edebilir. Arapça aslında zor değildir çünkü Türkçe de kullandığımız kelimelerin yüzde 40’ı Arapçadır.
Öğrenci yeter ki ben bu dili öğreneceğim desin. Bizden mezun olan birçok öğrenci şuanda eğitim kurumlarında Arapça
öğretmenliği yapıyor.
Aynı zamanda Türkçe öğretiyorsunuz. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?
Akademi İstanbul olarak bizim
MEB’dan Türkçe, Arapça, İngilizce ve ilahiyat fakültelerini dışarıdan okuyan öğrencilerimize takviye ders vermek için aldığımız belgelerimiz var. Şuanda sadece Arapça ve Türkçe ye
yoğunlaşmış durumdayız. 200’e
yakın Türkçe öğrenen öğrencimiz var.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Özellikle gazeteniz aracılığıyla Başakşehir’de ki insanlara şunları söylemek istiyorum.
Kur’an’ın dilini öğrenmeye çalışsınlar. Namaz kılarken okudukları duaların ne anlama geldiğini anladıklarında çok daha makbul bir ibadet yapmış olacaklar. Bütün Başakşehirlileri Arapçayı öğrenmeye davet ediyoruz. //
Erol
ÇAKIR
[email protected]
İtidal çağrısı
7h5.ú<( çok zor bir dönemeçten geçiyor. Olağanüstü günler yaşıyoruz. Demokratik olarak kazanımlarımız, bir zamanlar toplum mühendislerinin önümüze koyduğu virajları aşarak geldiğimiz
noktalarda, bugün sebebini kimsenin bilmediği kardeş kavgaları yapılıyor. Türkiye, sadece toplum mühendislerinin insanlarımızı çeşitli entrikalarla dönüştürerek bazı şeylere kanalize ettiği, yönlendirdiği ve farklı toplum arzusu içinde olanların üzerinde oyunlar oynadığı bir ülke değil.
Aynı zamanda dış mihrakların da gözlerinin sürekli üzerinde olduğu, hayırlı
gelişmelerin, güzel işlerin bozulması yönünde tüm çabalarını sergilediği bir ülke.
Ne yazık ki, bu güzelim ülkede, Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurulduğu günden bu
yana, demokratik anlamda, milletin iradesinin sergilendiği ve halkın taleplerinin
sandığa yansıdığı en önemli dönemeç,
son 15 yıl içinde gerçekleşti. Yasama, yürütme ve yargı arasındaki senkron, bu zaman içinde tutturulmaya çalışıldı. Militarizmin gölgesindeki bir iktidar yapısı, ilk
defa bu dönemde zihinlerden yok edildi.
Her şey yolunda gidiyordu…
Ekonomimiz dünya ülkelerinin gıptayla baktığı bir boyuta ulaşmıştı. Hak ve özgürlükler noktasında bir çok kazanım
sağlanıyor, başörtüsünün kamuda yasak
olmaması yönünde çok büyük adımlar atılıyordu. Ve birden bire, kardeşin kardeşe
buğzettiği, kardeşin kardeşle boğaz boğaza geldiği bir süreç, nereden başladığı
belli olmayan gizli bir el tarafından ortaya atıldı. Bu süreç, dersanelerin kapatılma
veya dönüştürülme iradesiyle bağlantılı
olabilir mi? Nerden başladı bu kavga?
Ya da birileri neden kardeşin kardeşle
kavga etmesine zemin hazırladı?
Bu bir itidal çağrısıdır… 17 Aralık sürecinden önce başlatılan ve Müslümanlar
arasına fitne sokmaya çalışanların işleri
hangi boyuta taşıdıklarını anlama gayretimizdir. Bu kavganın hiçbir anlamı yoktur.
Her şey yolunda giderken, hak ve özgürlükler alanında bunca kazanımlarımız
devam ederken, zorluklar birer birer aşılırken, Müslümanın Müslümanla kavga
etmesi, ancak ve ancak pusuda bekleyen
hainlerin ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey değildir. Bu kavga, Türkiye’nin
en önemli kazanımlarını geriye götürmek, demokratik yollardan iktidara gelemeyen ve ellerini ovuşturarak bu kavganın derinleşmesinden medet umanların işlerini kolaylaştırmaktan başka bir işe yaramaz.
İktidar kavgasının olduğu, insanın söz
konusu edildiği her yerde sorun çıkabilir,
küslük olabilir, küçük çaplı kavgalar olabilir. Ama, Müslümanlar kardeştir, kardeşlik,
sosyal hayatı paylaşmada, dini yaşamada
birbirine yardımcı olmayı gerektirir.
Kardeşler arasında zaman zaman küçük çaplı da olsa, problemler, kavgalar olabilir. Bu kavgaların en kıza zamanda çözülmesi, bu yönde çaba sarfedilmesi, İlahi ve Peygamberi bir düsturdur.
Allah (c.c.) Kur’an-ı Kerim’de, “Eğer
müminlerden iki topluluk birbirleriyle
savaşırlarsa aralarını düzeltiniz; eğer
biri diğeri üzerine saldırırsa, saldıranlarla Allah’ın buyruğuna dönmelerine
kadar savaşınız; eğer dönerlerse aralarını adaletle bulunuz, adil davranınız,
şüphesiz Allah adil davrananları sever.
Şüphesiz müminler birbiri ile kardeştirler; öyle ise dargın olan kardeşlerinizin arasını düzeltin; Allah’tan sakının ki size acısın. (49/9-10)” buyuruyor.
Neyi paylaşamıyoruz? Ya da toplum
mühendisleri bizi neden birbirimize düşürüyorlar?
Acilen kardeşlik hukukuna geri dönmeliyiz… Acilen aklımızı başımıza devşirmeliyiz. Türkiye’yi bölmek, parçalamak,
ekonomik olarak gelişmesini önlemek,
sosyal, kültürel alanlardaki başarılarını
yok etmek isteyenlerin, bizleri karşı karşıya getirmeye çalıştığı bu puslu ve hain oyuna alet olmamalıyız.
Biz biliyoruz ki, masa başında bizim
kavgamızdan medet umarak seçim ve
sandık hesabı yapanların bizden bekledikleri tek şey var. Kucaklaşmamamız…
Biz ise, ellerimizi açarak, kucağımızı açarak, gönlümüzü açarak birbirimize sıkı
sıkı sarılmalıyız.
Oyunu boşa çıkarmalıyız!
12
Sİ YASET
05-20 OCAK 2014
www.212haber.com
SAADET PARTİSİ BAŞAKŞEHİR İLÇE BAŞKANI YUSUF GÜŞEN:
Pehlivanımızı
sahaya indirdik
Saadet Partisi Başakşehir İlçe Teşkilatı Belediye Başkan adayını Neşet Çevik olarak belirledi. Birçok basın mensubunun katıldığıadaytanıtım programında konuşan İlçe Başkanı
Yusuf Güşen, “Artık pehlivanımızı mindere indirdik. 30 Mart akşamı belediyeyi alarak
hocamızın vasiyetini yerine getireceğiz” dedi.
B
BİLAL KELEBEK
$û$.û(+ú5’de kimi Belediye Başkanı Adayı olarak görmek istersiniz sorusu, birebir
görüşmeler ve temayül yoklaması sonucunda Saadet Partisi Başakşehir İlçe Teşkilatı adayını belirledi. Milli Selamet,
Refah Partisi, Fazilet Partisi ve
Saadet Partisi İl ve İlçe teşkilatlarında uzun yıllar görev alan Neşet Çevik Başkanlık yarışı için bir hayli iddialı. 13
yıldır Başakşehir’de ikamet eden Çevik, Başakşehir’de özlenen ve hasretle beklenen hizmetlere hep birlikte kavuşacaklarını belirtti.
VASİYETİNİ SAKIN
UNUTMAYIN
Açılış konuşmasını yapan İlçe Başkanı Yusuf Güşen, adaylık için 12aday adayının başvuru yaptığını ve yüz yüze görüşmeler sonucunda bu sayıyı 3’e indirdiklerini söyledi. 3
adayın belirlenmesinden sonra sonuçları il teşkilatıyla paylaştıklarınıkaydeden Güşen, adaylar arasında aradıkları en
önemli özellikleri şu şekilde
sıraladı: “Adayımız Milli Görüşçü, şeffaf belediyecilik anlayışıyla hareket edecek, garson ve sosyal belediyecilik anlayışı uygulayabilecek bir kardeşimiz olacak dedik ve elhamdülillah öyle de oldu” açıklamasında bulundu. “Bundan sonra pehlivanımızı mindere indirdik belediyeyi almak
Neşet Çevik
için çalışmalarımızı aralıksız devam ettireceğiz” diyenGüşen: “Birçok konuşmamda bahsettim gibi rahmetli Erbakan hocamızın Başakşehir’e
vasiyeti var ve ben bu sözü hiç
unutamıyorum sakın sizde unutmayın. 30 Mart akşamı belediyeyi alarak hocamızın vasiyetini yerine getireceğiz” ifadelerini kullandı.
ERBAKAN HOCAMIZ
1. ETAB’I GÖSTEREREK DEDİ Kİ…
Başakşehir’inkendisi için ayrı bir yeri olduğunu belir-
Trafolar estetik
hale geliyor
%$û$.û(+ú5%(/('ú<(6ú ilçe merkezinde yer alan elektrik
trafolarını daha estetik hale getirmek için bir dizi düzenleme yaptı. BEDAŞ’ın yetki ve sorumluluk alanında yer alan elektrik trafoları, BEDAŞ’tan alınan özel izin ile Başakşehir Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü bünyesinde yenilendi. Yaklaşık bir ay önce başlayan ve tamamlanan yenileme, düzenleme çalışmaları ile mevcut trafolar estetik
hale getirildi. Vatandaşlar tarafından da memnuniyetle
karşılanan çalışmalarla, trafoların rahatsız edici görüntüsü ortadan kaldırılarak; modern ve göz alıcı bir görünüme sahip olunması sağlandı. //
ten Belediye Başkan Adayı Neşet
Çevik, Necmettin Erbakan ile ilgili başından geçen bir olayı salondakilerle paylaştı. Çevik konuşmasına şöyle devam etti: “İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde
görev yaparken
Erbakan Hocamız
bizi ziyaret etti. İkitelli Organize
Sanayi Bölgesi’ne
geldik ve şuan ki
1. Etap’ı işaret ederek ‘Sanayide
çalışan kardeşlerimiz vakitlerini yollarda harcamasın, buraya
sosyal konut yapın’ dedi. Hocamızla bu şekilde özeli bir anımız var, ben
bunun birebir şahidiyim.
Başakşehir’de yaşamaktan ve
burada belediye başkan adayı olmaktan dolayı çok mutluyum rabbime hamdolsun”
dedi.
BAŞAKŞEHİR’İN
SORUNLARINI
ÇOK İYİ
BİLİYORUM
“Biz öyle bir teşkilatız ki asla
katakulli bilmeyiz, kimsenin
ayağını kaydırmak için ayak
oyunları yapmayız” diyen Çe-
vik, “Diğer kardeşimizi kendimizden üstün tutarak benden daha iyi yapar mantığıyla
adaylık yarışını tamamladık.
Belediyeyi aldığımızda halkımız şuna inansın ki bütün teşkilatımız onların emrinde olacağız. Başakşehir kuruluşundan itibaren bölgeyi tanıyor ve
halkın sorunlarının neler olduğunu çok iyi biliyorum. İnşallah ilçe teşkilatımızın desteğiyle bu sorunların üstesinden geleceğimiziherkesin bilmesini istiyorum” şeklinde konuştu.
NEŞET ÇEVİK
KİMDİR?
1960 yılı Sivas doğumlu, 13
yıldır Başakşehir’de ikamet etmekte olup, evli ve 3 çocuk
babasıdır.
1984-1990 yıllarında Şişli’de
serbest muhasebeci olarak
kendi bürosunda faaliyet gösterdikten sonra 4 yıl serbest
işletmecilik yaptı.
1994 yılında İstanbul Halk Ulaşım A.Ş Genel Müdürü olarak göreve getirilen Çevik,
11 yıl boyunca görevine devam etti.
2005-2008 yıllarında Milli Gazete Genel Dağıtım Koordinatörlüğü görevinde bulundu.
Gitaş Gaz İşletmeleri ve Taşımacılık A.Ş’ de Genel Müdürlük yapan ÇEVİK, halen üst
düzey yönetici olarak görevini
sürdürmektedir. Gençlik yıllarından beri siyasetle ilgili olan Çevik, 1989-1992 yıllarında Milli Gençlik Vakfı Beyoğlu İlçe Başkanlığı, 1994-1999
yıllarında Refah Partisi daha
sonra Fazilet Partisi ve Saadet
Partisi’nde Beyoğlu ilçe Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Saadet Partisi’nde
Beyoğlu İlçe Başkanlığı görevini de bir yıl yürüttü.
1999-2004 yılarında Beyoğlu
Belediyesi Meclis Üyeliği, Daimi Encümenlik ve Belediye
Meclisi Grup Başkanlığı görevlerinde bulunan Çevik’in
ULAŞIM üzerine çalışmaları,
projeleri ve araştırmaları bulunmaktadır.
2007 Genel Seçimlerinde İstanbul 3. Bölgeden Milletvekili adayı oldu. 2009 yılından beri Başakşehir İlçe Sorumlusu olan Çevik, Fazilet
Partisi’nde bir dönem, Saadet
Partisi’nde üç dönem İstanbul
İl Yönetim Kurulu üyeliği yaptı. Aynı zamanda 2011 yılından beri Mali İşlerden Sorumlu İl Başkan Yardımcısı olarak
görev yapmıştır.
Sivil Toplum çalışmaları ile de
dikkat çeken ÇEVİK, birçok
vakıf ve derneğin kuruculuğunu ve yöneticiliğini yapmıştır. Sivaslılar Eğitim ve Kültür
Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi,
Beyoğlu İnsan ve Çevre Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi, Zeytinburnu Yeni Yüzyıl Derneği
Yönetim Kurulu üyesidir. //
Mevlüt Kandilinizi
Kutlar, İlçemize, Ülkemize
ve Tüm İslam Alemine
Hayırlar Getirmesini
Temenni Ederim
Sinan ÇELİKKOL
Onurkent Yönetim Kurulu Başkanı
Başakşehir Belediyesi Ak Parti Meclis Üyesi
Halit
BEKİROĞLU
[email protected]
‘Ufka Bak!’
=25 zamanlarda iki tür tavır takınırız; ya
bilge insanlara başvururuz ya da taraflardan birine yaslanıp olayların akışına bırakırız kendimizi…
Bilge insanlarda enteresan bir derinlik
var, eskiler buna feraset derler, “basireti açık olmak” da diyebiliriz. Günübirlik olayları bizler kadar bilemeseler de olup biteni iki cümlede özetleyebilirler…
Bir süredir ülkemizde yaşanan hadiselerle ilgili kafa karışıklığını gidermek için
Üstad Sezai Karakoç’a başvurdum. Başvurdum dediysem yüz yüze değil, haftalık konuşmalarından internetteki en son
konuşmasını dinledim, can kulağıyla…
En son Suriye ile ilgili SeSe
zai Karakoç ters köşeye yatırmıştı biizi. Hepimizin direnişe, şehadete odaklandığı
bir dönemde
kardeşlikten
bahsetmiş, yaşanabilecek drama işaret etmişti de topa tutmuştuk,
hatırlayın. Çünkü bize göre Karakoç, en
nihayetinde masa başından ahkam kesiyordu…
Sonuç?
Suriye her gün yanıyor…
Suriye hepimizi yakıyor…
Karakoç, Türkiye’de yaşanan hadiseleri
de kardeşlerin anlaşmazlığı bağlamında
değerlendiriyor. Bir hadisle başlıyor sözüne ve Müslümanlar birbirlerinin “elinden
ve dilinden emin”dirler, birbirlerine zarar
vermezler diyor…
Acınası halimize atıfta bulunuyor, insanoğlu “hem kendini hem de başkasını
yakabilir” diyor…
Bilge insanların okumaları günübirlik
değil, bunun için 100 yıllık geçmişten bugünü yorumluyor Karakoç. Nice tezgah
ve kaos ortamlarının söz konusu olduğunu, nice fetret dönemlerinin yaşandığını ama sabredildiğinde hepsinin atlatılıp
yeni bir merhaleye geçildiğini/geçileceğini anımsatıyor bize…
Kışkırtıcılara prim verdiğimiz ve olayları sükûnetle karşılamadığımız takdirde
herkesin bundan zarar göreceğini söylüyor. En çok da aydınların ve gençlerin
sükûnetini arzuluyor…
Adeta ayetteki akılsızlığımıza değiniyor;
“İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi
helak eder misin Allah’ım!”
Oysa biz sükûnet deyince, itidal deyince en yakın dostlarımızın nasıl rahatsız olduğunu yaşıyoruz bugünlerde. Her
kavgada en şedit taraflarımızla gurur duyuyoruz, vasata çağırana kem gözle bakıyoruz. Kışkırtıcılığın, borazanlığın destek
gördüğünü acıyla seyrediyoruz…
Aceleci yaratıldığımızı Rabbimiz söylüyor. En aceleci tarafımızla kesin hükümler
vermeye meylediyoruz, zorlanıyoruz. Aksine Karakoç “fitne” vurgusu yapıyor, fitne ateşinin herkesi yakacağını hatırlatıyor. Bir tarafı fitneci olarak damgalamanın kolaycılığına kaçmamayı öneriyor…
Bu gün sıkça kullanılan ifadeyi de kullanıyor Üstad, “dış güçler” diyor. Ama topu dış güçlere atmak yerine “ihtilaflarımızı çözmezsek dış güçler bu ihtilafları arttırmak için çabalar” diyor, kendi muhasebemize çağırıyor…
Karakoç, bu tip ortamların umutsuzluğa sebebiyet vereceğini hatırlatıyor bize. Bu çekişmeleri bırakıp ruhumuzu diri tutmamız gerektiğini söyleyerek tarihi
bir okumayla umuda çağırıyor bizi; Moğol istilasıyla, Yunan felsefesiyle, Haçlı istilalarıyla yüzleşmemizin medeniyetimizi yeniden canlandırdığını, son 200 yıllık
sıkıntının da yeni dirilişlere vesile olacağını, bunun için fitneye kapılmadan fetret dönemlerini sükûnetle atlatıp uzun
vadeli bakmamız gerektiğini ve medeniyete çalışmamız gerektiğini anlatıyor uzun uzun…
En önemlisi kardeşliğe vurgu yapıyor
Üstad, “Yakın ya da uzak geleceğimizde
yan yana geleceğimiz insanlarla birbirimizin yolunu kesmeyelim, geçici kayıplara üzülmeyelim…” diyerek meselenin özüne temas ediyor…
Velhasıl, iki haftadır yarım yamalak
söyleyebildiğim, belki çelişerek söylediğim hususlarda Sezai Karakoç tam anlamıyla duygu ve düşüncelerime tercüman
oluyor. Bir kez daha anlıyorum ki “Alimin
ölümü” bunun için “alemin ölümü” anlamına geliyor…
Kendi gömüldüğümüz karanlıktan sıyrılıp ufuktaki “parlak İslam güneşi”ni görmemizi istiyor Karakoç ve Fransız filozof
Alain’den aktarıyor;
“Melankolik! Ufka Bak!”
G Ü N DEM
www.212haber.com
05-20 OCAK 2014
13
‘Tekstilkent’in çürüyüp
gitmesine göz
yummayacağız’
Tekstilkent Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Karaduman, “Tekstilkent’e karşı bu bakış algısını değiştiriyoruz.
Tekstilkent’i ‘tekstilin değil ticaretin merkezi’ yapmayı hedefliyoruz” dedi.
T
(.67ú/.(17<g1(7ú0ú yerel basın mensupları ile bir araya geldi. Tekstilkent Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Karaduman,
değişen ve gelişen Tekstilkent’i anlattı.
Tekstilkent’in daha büyük kitlelere tanıtılması için durmadan çalışacaklarını belirten Karaduman, “Tekstilkent’in yeni yönetimi olarak Tekstilkent’i daha iyi pazarlayacağız. Çünkü insanlar Tekstilkent’i iki dev kuleden ibaret olduğunu sanıyordu. Ancak, artık Tekstilkent’e karşı bu bakış algısını değiştiriyoruz” dedi.
TEKSTİLKENT İKİ DEV
KULEDEN İBARET DEĞİL
“Tekstilkent’i ‘tekstilin değil ticaretin
merkezi’ yapmayı hedefliyoruz” diyen Karaduman, 4 bin 200 işyerinin bulunduğunu Tekstilkent’te doluluk oranın yüzde 46’larda olduğunu belirtti.Doluluk ora-
nının arttırılması için Tekstilkent’in otoban cephesine bakan taraflarına pankartlar asılacağını ve her iş koluna ait büro ve
dükkânların bulunduğunu yatırımcıya
lanse etmek için pankart reklamına başvurulduğunu ifade eden Karaduman, “Bu
oranı birkaç yıl içerisinde yüzde 75’lerekadar çıkaracağız. Ve bunun için atılan adımlar ve faaliyetler ilk meyvesini vermeye başladı. Son 2 ay içerisinde 190 firma
Tekstilkent’e yerleşti. Naylon fatura firmalarının olduğu bir yer algısı olan Tekstilkent artık büyük, köklü ve saygın firmalarla dolmaya başladı” dedi.
di enerjisini üretmesi, tanıtım ve medya ile Tekstilkent’i daha büyük kitlelere anlatmak ve pazarlamak gibi birçok hedefimiz
var. Yıllarca Tekstilkent, Esenler’in kanayan yarası oldu. Artık buna müsaade etmeyeceğiz. Milli servetin gözler önünde
çürüyüp gitmesine göz yummayacağız. Ve
bunun için çoktan ‘dur’ dedik ve çarkı tam
tersine çevirmek için başta medyanın ve
yerel yönetimin gücünü arkamıza alarak
emin adımlar atmaya başladık” dedi. //
Yıllardır tek bir çivi çakılmayan
Tekstilkent’in artık hedefleri olduğunu
belirten Karaduman, “2014 hedeflerimiz
arasında 75 ile 235 TL arasında olan aidatlarımızın aşağı çekilmesi, çatısı düz alanlardan oluşan Tekstilkent’in güneş enerjisi panellerinden yararlanılarak ken-
YORGUN ŞEHİR FRUNZE…
Parlemento Binası
586/$5Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’i yıllarca bu isimle tanıtmış
dünyaya…
THY uçağı bilgi ekranında hala Frunze
yazdığı için ve uçağımız inişe geçtiği halde
hala Bişkek’i ekranda görmeyince kısa bir
şaşkınlık yaşadım. Sonra öğrendim ki, iniş
yaptığımız Frunze havaalanı Bişkek havaalanı imiş.
Bişkek’i dolaştığınızda geniş yollar, insanı
yutan büyük parklar, büyük resmi binalar,
Komünizm döneminden kalma, miadını
doldurmuş, yüksek katlı konutlar, yollar,
parklar, trenler, araçlar… Hepsi ama hepsi yorgun!..
Başka ne beklenebilirdi ki?..
70 yıla yakın Komünizmin acımasız baskısıyla bozulan töre ve gelenekler. Kırgız’ın
yiğit evlatlarını Moskova kalıbına dökmenin neticesi başka ne olabilirdi?...
Gerçi Komünizm yıkıldıktan sonra da
Kırgızların çilesi bitmedi.
Bişkek Belediyesi
İç karışıklıklarla sebebiyle bir türlü rayına
oturmayan Kırgızistan’da yorgunluk her
yerde hissedilir oldu.
Yorgun ama, çok güzel bir şehir Bişkek!...
Doğrusu böyle bir şehir ve böyle bir ülke ile karşılaşacağımı tahmin etmiyordum. Her taraftan fışkıran dereler, göller, ormanlar, karla kaplı yüksek dağlar,
Kırgızistan’ın güzelliğine güzellik katıyor.
Doğal güzellik olarak Orta Asya’nın
Bosna-Hersek’i gibi bir yer. Şehri gezerken, parkların içinden geçirilmiş arklarla,
dağdaki suların, bu sefer şehir içinde yolculuğuna devam ettiğini görürsünüz..
Ancak şehir zorla inşa edilmiş gibi.
Komünizmle birlikte Ruslar Kırgızistan’a
girdikten sonra her şey rayından çıkmış.
Komünizm belası yetmiyormuş gibi bir
de, başkentin ismi Frunze’ye çevrilince
moraller iyice bozulmuş.
Doksanlı yıllarda tekrar rejim değişikliği…
Ancak bu sefer de iç karışıklıklar bir türlü
bitmemiş. Ve ortaya böyle yorgun bir şehir çıkmış...
İlhami hoca cübbesini giyip cemaate vaaz vermeye başlayınca… İçimde “Değer ama be kardeşim’’ diye geçiriyorum. Taa Türkiye’den bir hoca kalkıp geliyor, kardeşleri ile kucaklaşıyor ve onlara vaaz veriyor.
Bu insanlar belki komünizm döneminde
şimdikinden çok daha iyi geçiniyorlardı.
Ama her zaman enselerinde takip edilmenin o soğuk nefesini hissederek yaşamak,
inancını özgürce yaşamamak… O şartlarda mutlu olmak mümkün mü?.
Bırakın Türkiye’den gelip vaaz vermeyi, hangi Kırgız hoca çıkıp vaaz edebilirdi. Ümmetten, kardeşlikten, İslam coğraf-
landırılıyor.
Cengiz Aytmatov’un babası da bu fırınların birinde yakılanlar arasında…
ATABEYİT
Cengiz Aytmatov’un babası ve diğer mazlumların yakıldığı fırını bir çoban haber
ediyor.
Yapılan kazı neticesinde korkunç olay ortaya çıkıyor.
Şimdi orada anıt mezar ve şehitlik var.
Yakılanların ismi o anıta yazılmış.
İç karışıklıklarda ölenler de buraya gömülmüş.
Kırgızların “Şehitliği’’ ATABEYİT dedik-
İlhami (Demirci) hocayla Cuma namazı için vaaz vereceği camiye doğru yol alırken
bir yandan bunları düşünüyor, bir yandan
yol boyunca yeni yapılan camileri görüyor, seviniyoruz.
Namaz kılacağımız camiye geldiğimizde
vakit henüz girmemişti.
parmaklık oldu.
Kiraladığımız ev 9. Katta olmasına rağmen demir parmaklığın neden konduğunu önce anlamadım.
İlhami hocaya sorunca bunun hırsızlara
karşı bir önlem olduğunu söyledi.
Maalesef hırsızlık ve diğer adi suçlar çok
yaygın. Bundan dolayı İlhami hoca bir
şeyler almak için evden ayrıldığında “Sesimi duymadan sakın kapıyı açma ve ben
çıktıktan sonra kapıyı arkamdan kilitle’’
diye sıkı sıkı tembih ederek evden ayrılıyordu.
TALAS MEYDAN MUHAREBESİ
Kırgızların ve diğer Türk boylarının İslamiyet kabul etmesi Talas savaşından sonradır.
Müslüman Arapların Çinlilerle yaptığı savaşta, Türk boyları Müslümanların yanında yer alarak savaşın Müslüman Arapların
lehine dönmesine sebep olmuşlardır.
751 yılında meydana gelen bu savaş, Türkler için dönüm noktası olmuş ve bu tarihten sonra fevç fevç İslam’a girmişlerdir.
Tarihi bir dönüm noktasına sahip bu savaşın meydana geldiği Talas, bugün Kırgızistan sınırları içindedir.
DEĞER AMA BE KARDEŞİM!...
Kırgızistan bizim 1960-70’li yılların Türkiye’sini yaşıyor. Her şeyiyle bizim o henüz
bozulmayan naif kırılgan yaşantımızı hatırlatan örneklerle dolu. Ekonomiden, sosyal yaşantıya, İslami çalışmalardan, belediyecilik hizmetlerine, çarşı-Pazar hareketlerine kadar her yerde bu dediklerimi
görebilirsiniz.
Her şey tabii haliyle duruyor.
Herhalde ilaçlı hormonlu üretim henüz
yok.
Bundan dolayı,
En lezzetli eti, meyveyi, yumurtayı burada yedim.
Temel gıdalar henüz sanayileşmemiş.
Hormon vs. yiyecekleri bozmadığı için
her şey tabii lezzetiyle yeniyor.
İslami çalışma ve faaliyetlerde henüz emekleme döneminde.
Cami önlerinde satılan küçük ilmihal kitaplarıyla gençler bir şeyler öğrenme çabasında.
Büyükler yitirilmiş değerlerin bir an önce
kazanılmasını istiyor.
Ama nasıl?...
Çocuklar, gençler hanımlar bir şeyler öğrensin, yeniden Kırgız’ın dini töresi hakim
olsun istiyor ama bu iş o kadar kolay değil.
Emin
min
BATUR
ATUR
MANAS DESTANI
yasından bahsedebilirdi… Anında hapsi boylardı.
Vaaz etmeyi bırakalım açık cami bulmak
mümkün müydü?
İşte İlhami hocayı dinlerken, hürriyetin
ekmek kadar, su kadar aziz olduğunu düşünerek “Değer ama be kardeşim’’ diye içimden geçiriyorum.
CENGİZ AYTMATOV
Cengiz Aytmatov ismi Kırgızistan’la özdeşleşmiş bir yazar.
Yazdığı kitaplar dünya dillerine çevrilmiş,
büyük hayran kitlesi olan ve Türkiye’de de
tanınan meşhur bir yazar.
Ama Komünizm belası şöhret falan dinlememiş, Kırgızların yaşadığı acıların bir
kısmını ona da yaşatmış.
Stalin döneminde rejim muhaliflerinin bir
kısmı fırınlarda yakılmak suretiyle ceza-
leri yeri hüzünle geziyor Fatihalar gönderiyoruz.
Bizden başka yerli ve yabancıların gezdiğini görüyoruz.
Aynı alanda C. Aytmatov için de ayrıca bir
anıt mezar yapılıyor.
KAPALI HANIMLAR
Komünizm döneminde sıfıra inen kapalı
hanım sayısı, şimdi hızla yayılıyor.
Diğer Türki Cumhuriyetleri ile mukayese eden arkadaşların dediğine göre, en çok
tesettürlü hanım Kırgızistan’da mevcut.
9. KATTA DEMİR PARMAKLIK
Türklerin işlettiği restoran kafe lerden biri
Fiyatı daha uygun ve rahat ederiz diye ev
kiralıyoruz.
Burada günlük ev kiralama sistemi çok
yaygın. Ancak emniyet yok.
İlk dikkatimi çeken penceredeki demir
Dünyanın en uzun destanı olan Manas
Destanı Kırgızların haklı övünç kaynaklarından biridir.
Manas Destanını çekip alsanız Kırgızların
kültür dünyasını boşaltmış olursunuz.
Bu destan sözlü olarak nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar gelmiştir.
İlk derlemeyi bir Alman Türkolog
Kırgızistan’ın TOKMOK şehri yakınında
yaşayan bir Manasçıdan yapmıştır.
Manas Ata Kırgızların hem milli hem dini
figürlerindendir.
Daha önce Lenin heykelinin bulunduğu
en büyük meydanda şimdi Manas Atanın
heykeli bulunmaktadır.
Manas Destanından okuyup kendinden
geçen, cezbeye gelen Manasçılar olduğunu, Manası lirik şiir halinde okuyan Kırgızlardan bahsettiler, ancak görme ve dinleme imkânımız olmadı.
Kırgızistan’la ilgili şüphesiz anlatılacak
çok şey var.
Ben kısa gezimizde gözüme çarpanları
paylaşmaya çalıştım.
Yazıyı ATABEYİT te yapılan anıtta destandan yazan şu dize ile bitireyim.
“AK İLET BİROK SİMBAYT’’
Bizim Türkçemizle “Hak eğilir fakat kırılmaz’’
Manas okuyan bir Kırgız //
14
G Ü N DEM
05-20 OCAK 2014
www.212haber.com
‘Akif’in nesli’ dedesini
unutmadı!
Başakşehir Belediyesi Bilgievleri’nden 450 öğrenci, İstiklal
Marşımızın Şairi Mehmet Akif Ersoy’un Edirnekapı Mezarlığındaki kabrini ziyaret etti.
Ö
LÜMÜNÜN 77. yılında Mehmet
Akif Ersoy’un Edirnekapı Şehitliği’ndeki kabrine düzenlenen
ziyarete Başakşehir Necdet Yıldırım, Cemil Meriç, Şahintepe,
Güvercintepe, Akif İnan, Cevdet Kılıçlar Bİlgievlerinden 450
öğrenci, Bilgievi öğretmenleri Kültür ve Sosyal İşler Müdürü
Basri Akdemir ve Yazar Yavuz
Bahadıroğlu’da katıldı.
Mehmet Zahid Kotku Camii İmam Hatibi Kadir Korkmaz’ın
Kuran-ı Kerim tilaveti ile başlayan programda bir konuşma yapan Yavuz Bahadıroğlu; “Mehmet Âkif, imanlı, kararlı, yararlı, ahlâklı, adaletli, şefkatli, izzetli, faziletli, fedakâr, paylaşımcı, sevecen ve vakur “Osmanlı İnsanı”nın, son yansımalarından biridir. Asıl kudreti de işte
buradadır, gücünü buradan almaktadır” dedi.
Korkma derken Hz.
Peygamber’den ilham aldı
Tarihçi yazar Yavuz Bahadıroğlu
, Mehmet Akif Ersoy `un İstiklal Marşı `nı yazarken başlangıç
kelimesi olan “Korkma !” ifadesini Hz . Muhammed`in (S.A.V.
) hicret esnasında Sevr mağarasında Hz . Ebu Bekir `e söylediği “Korkma ey Ebu Bekir, Allah
bizimledir !” sözünden ilham alarak yazdığını söyledi.
Bahadıroğlu, Şiir gibi Şair dediği Mehmet Akif Ersoy ile ilgili; “İslam Şairimizi kaybettiğimiz günün üzerinden 77 yıl geçmiş ama aradan geçen 77 yılı da
aramızda yaşamış gibi. Hâlâ yaşıyor, yazıyor, konuşuyor; uyarılarıyla hâlâ güncel tartışmalarımıza çözüm üretiyor. Akif demek, salt şiir ve sanat demek değil, Akif demek, öncelikle sapa
sağlam iman demektir. Binaenaleyh, Âkif ’i anmak, ihtiyacımız
olan “insan”ı yeniden keşfetmeye doğru adımlar atmaktır…Onun bize değil, bizim ona ihtiyacımız var: Ona hasretimiz bu
yüzdendir” sözlerini kaydetti. //
Büyüme stratejisi sürüyor
Beyaz eşya ve perakende sektörünün lider ismi ERPA, büyümeye ve mağazalaşmaya devam ediyor.
ERPA, Hotpoint-Ariston Konseptli mağazalarının yedincisini Esenler’de muhteşem bir atmosferde açtı. ERPA’nın açılışına Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu, Hotpoint Ariston Ülke Müdürü Turgay Dağ, Türkiye
Satış Müdürü Büketan Şahbaz, Yerel Zincirler
Müdürü Özkan Yıldırım, ERPA Yönetim Kurulu Başkanı H. Erdem Ede ve çok sayıda vatandaş katıldı.
ERPA Yönetim Kurulu Başkanı H. Erdem Ede,
2014-2015 yıllarının ERPA’nın sektördeki 30.
yılı olması dolayısıyla kendileri için özel önemi olduğunu belirterek, “Bu yıllarda büyüme
stratejimiz çerçevesinde mevcut mağazalarımızın dizaynlarından amblemlerine kadar her şeyini değiştirme kararı aldık. Yeni yapılanmalar çerçevesinde İstanbul’un farklı bölgelerinde, insanlarımızın ERPA kalitesi, farkı, marka
konseptini tanıması için yeni mağazalar açma
stratejisi geliştirdik. Bu çerçevede ilk mağazamızı Çeliktepe’de açmıştık. Şimdi ise Esenler’de
Hotpoint’in çok özel konsept tasarımıyla halkı-
müşterilerimizle bu yönde bir yol arkadaşlığı
yapmak en büyük arzumuzdur” diye konuştu.
GÖKSU: BÖLGEMİZE GELMESİNDEN MEMNUNİYET DUYUYORUZ
mızın beğeneceği, aynı zamanda çok özel kampanyalarımızla tüm beyaz eşya ve ev eşyalarına ulaşabileceği mağazamızı açmış bulunuyoruz” dedi.
Ede, “İnsanlarımıza faydalı olabilmek ve bu nitelikte bir çalışma gerçekleştirmek bize her zaman mutluluk verir. Zira, insanların mutluluklarına ortak olabilmenin ilk adımı olan bizim
mağazalarımızda, bu mutluluğu pekiştirecek
nitelikte bir felsefeyi kurgulayarak yola çıkmak,
Hotpoint-Ariston Ülke Müdürü Turgay Dağ
da, ERPA ile çalışmaktan memnun olduklarını
belirterek, “Biz çalışacağımız çözüm ortağımıza özel önem veriyoruz. Son üç yılda yaptığımız ataklarla ve büyüme stratejisiyle ERPA ile
bugün 6. açılışımızı gerçekleştirmiş oluyoruz.
Bu sayı Şemdinli ile 7’ye ulaşacak. Biz 2016’ya
kadar bir plan ve strateji geliştirdik. Pazar payımızı iki katına çıkarmayı hedefliyoruz. Hotpoint Ariston, Türkiye’de hem üretim hem ticaret gerçekleştiren, istihdam payı çok yüksek bir
markadır. Kazandığını yatırıma aktaran, Manisa’daki fabrikasında Türk mühendislerle ARGE’sini yapan bir markadır. Şu ana kadar mağazalarımızın sayısı 250 oldu. Bu sayıyı 800’e
çıkarmayı hedefliyoruz” açıklamasını yaptı. Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu da, ERPA ile Hotpoint markasının bölgelerine gelmiş olmasından memnuniyet duyduklarını açıkladı. //
Osmanlı-Selçuklu
mimarisiyle dönüşecek
Kentsel dönüşüm kapsamında ilk balyozun vurulduğu
İstanbul’un Esenler ilçesi Havaalanı Mahallesi’ndeki yeni
binalar, Osmanlı-Selçuklu mimarisinden esintiler taşıyacak.
.(176(/'g1hûh0kapsamında ilk
balyozun vurulduğu İstanbul’un
Esenler ilçesi Havaalanı Mahallesi’ndeki yeni binalar, Osmanlı-Selçuklu mimarisinden esintiler taşıyacak. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı’nca Türkiye’nin geleceğini şekillendirecek kentsel dönüşüm projesi kapsamında afet riski
taşıyan binaların yıkımları sürdürülürken, inşa edilecek yeni yerleşim yerleri için planlama ve tasarım çalışmaları da başladı.
41 BİN METREKARE
YEŞİL ALAN
Kentsel dönüşüm kapsamında
Bakanlar Kurulu’nca riskli ilan edilen ve Başbakan Erdoğan’ın katıldığı törenle ilk balyozun vurulduğu Esenler Havaalanı
Mahallesi’nde 71 bin 830 metrekarelik alandaki yeni binalar, Osmanlı ve Selçuklu mimarisi esintileriyle inşa edilecek.
ve peyzaj düzenlemeleri planlandı.
Bakanlık, Başbakan Erdoğan’ın siluet uyarılarını da dikkate aldı. Bu
kapsamda İstanbul Büyükşehir Belediyesince belirlenen İstanbul silüet kararına göre, bölgedeki yapı
yükseklikleri sınırlandı.
Özellikle meydan kavramına özel önem gösterilecek. Bu çerçevede Esenler’in merkezinde meydan
yapılacak. Parkların yoğun olacağı
bölgede, 41 bin metrekare yeşil alan için ayrılacak. Sokak düzenlemelerine özen gösterilirken, ticaret merkezleri ve sosyal tesislerin
bulunduğu bölgede bisiklet yolları
‘Aslında hepimiz çöp yiyoruz’
“Yediğimiz hiçbir gıdanın doğallığı kalmadı” diyen Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu, “Marketlere gittiğimizde her şey
göz alıcı jelatinlerin içerisinde. Aklımızı kullansak ülkemizin toprak zenginliği başka hiçbir ülke ile mukayese
edilemez. Ama biz ne yapıyoruz hormonlarla kendimizi zehirliyoruz.” diye konuştu.
%ú7.ú/(5ú1sağlık üzerindeki etkileri konusunda kapsamlı çalışmalarıyla tanınan
Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu, Emin Saraç
Kültür Merkezi ’nde gerçekleşen söyleşide, sağlıklı bir yaşam için dengeli ve doğru beslenmenin önemine dikkat çekti.
“Bir taraftan teknoloji ilerlerken diğer
taraftan hastalıklar artmaya devam ediyor. Hâlbuki teknoloji ve bilim ilerledikçe, bizim işimizin kolaylaşması gerekirdi,” diyen Prof. Dr. Saraçoğlu sözlerini
söyle sürdürdü: “Bilim mutlaktır ve kesin doğrudur, diye bir kavram kesinlikle
yoktur. Mutlak doğru yalnızca yüce Allah’ındır. Yıllarca ülser hastalarına süt için dediler şimdi ise kanser yaptığını iddia ediyorlar.”
Gıda takviyelerini saf halde tüketmeyiniz
Gıda takviyelerini saf halde tüketmek
gerektiğini belirten Prof. Dr. Saraçoğlu, “Birisi size saf halde bir gıda takviye-
si veriyorsa bu yanlıştır. Beta karoten havuçta vardır. Bunu kapsülün içerisine
koydular ve kullanın dediler. Kanseri önlediğini söylediler. Yıllar geçtikten sonra
gördüler ki bu kapsülleri kullananların
büyük çoğunluğu kansere yakalandı insanlarda havuçtan korkmaya başladı, işte
bu yanlıştır.”dedi.
“Yediğimiz hiçbir gıdanın doğallığı kalmadı” diyen Saraçoğlu, “Marketlere gittiğimizde her şey göz alıcı jelatinlerin içerisinde. Aklımızı kullansak ülkemizin toprak zenginliği başka hiçbir ülke ile mukayese edilemez. Ama biz ne yapıyoruz hormonlarla kendimizi zehirliyoruz. Yoktan var etmek, Allah (c.c)’a mahsustur ama tohumun verimliliğini yüzde
seksene çıkarttılar. Buda o tohumun içerindeki vitamin, mineral ve bizi hastalıklara karşı koruyan etkin maddelerin yüzde sekseni eksik. Geriye kalanı da zaten
çöp olarak yiyoruz” dedi. //
SARAÇOĞLU’NDAN SAĞLIKLI İLGİLİ ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR
KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN
YENİ YÜZÜ ESENLER
Bakanlıkça kent bütünü ve çevresi dikkate alınarak onaylanan 1/5000 ölçekli Nazım İmar
ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar
planlarına göre, bölgede yollar genişletilecek. Kentsel dönüşüm
kapsamındaki yeni yerleşimlerde
özellikle tarihi Türk kenti kimliğini bugüne göre yorumlanacak. Bu
kapsamda, bölgedeki yapıların üst
kısımlarında, eski Türk evlerinde
olduğu gibi geniş saçaklar ve dikey elemanlar kullanılacak.
EVLERİN YAPIMI
YILSONU BAŞLAYACAK
Kentsel dönüşüm kapsamında ilk
yıkımlar Başbakan Erdoğan tarafından geçen yıl 5 Ekim’de Esenler
Havaalanı Mahallesi’nde başlatılmıştı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının ilgili kuruluşu İlbank tarafından Havaalanı Mahallesi’nde yapılacak dönüşüm evlerinin inşası,
bu ay başlayacak. Kar amaçlı gayrimenkul modelinin uygulanacağı alanda 2 bin konut yapılacak. Bu
konutların bin 400’ü hak sahipleri
için, 600’ü finansman şeklinde olacak. Finansman konutlarından elde edilecek gelir, kentsel dönüşüme
kaynak olarak aktarılacak. //
G Ü N DEM
www.212haber.com
Anadolu
Gençlik Derneği (AGD)
Başakşehir Şubesi,
Mekke’nin
Fethi’nin bin
384 yıl dönümünü, Emin
Saraç Kültür
Merkezi’nde
yoğun bir katılımla düzenlendi. Programa konuşmacı
olarak katılan
Yar. Doç. Dr.
Halil İbrahim
Kutlay, fethin
birilerinin
zannettiği gibi
yeni topraklar
kazanma, ülke
işgali olmadığını, İslam
literatürüne
göre fethin
gönüllerin
İslam’a açılması olduğunu söyledi.
05-20 OCAK 2014
15
YAR. DOÇ. DR. HALİL İBRAHİM KUTLAY:
“Fetih” gönüllerin
İslam’a açılmasıdır
H
BİLAL KELEBEK
ER YIL AGD tarafından geleneksel olarak düzenlenen Mekke’nin Fethi programı, Başakşehir’de bu yılda büyük bir katılımla Emin Saraç Kültür Merkezi’nde düzenlendi. Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan programda AGD Gençlik Kulübü Enes Uslu dinleyenleri mest etti. Zaman zaman duygu dolu anların yaşandığı salonda
ilahiler, ezgi sesleri yükseldi. AGD Tanıtım
Komisyonu’nun hazırlamış olduğu sinevizyon gösteri de salondakilerden tam not aldı. Dünya 1.si Hafız Fatih Kaya’nın da katıldığı program da izleyenler unutamayacakları maneviyat dolu bir gece yaşadı.
BATILILAŞMA VE
KOKUŞMUŞ DEGERLERE BİR
CEVAPTIR
AGD Başakşehir İlçe Başkanı Yavuz Macit, AGD’nin bilgili ve çalışkan bir nesli yetiştirme gayretinde olan müstesna bir kuruluş olduğunu, yapılan çalışmalarla evrene ,
çevreye, insanlara ve kendilerine karşı sorumluluklarının farkında, çağına, yarınlarına duyarlı, merhametin ve sevginin yaygınlaşması çabası içerisinde olduklarını söyledi. Bizler iyinin, doğrunun ve faydalının
yeryüzünde egemen olması için din, dil, ırk
gözetmeksizin tüm mazlumların yanında
olmayı kendimize görev arz ediyoruz diyen
Macit, “Özgürlük adalet ve refahı sadece bir
ırkın, bir bölgenin hakkı olarak görmüyoruz ve bu tür düşüncelere karşıyız. Zulüm
ve siyasi baskıya dayanan anlayışları vic-
danları karartacak düzeydeki eğlence tutkusunu, sömürüye dayanan zenginliği, ahlaki
değerlerden yoksun bilimi, insanların önemsemeyen teknolojiyi ve haksızlıklara karşı bir din anlayışını kabul etmiyoruz. AGD,
ilk günden beri geleneksel olarak kutladığı
“Mekke’nin Fethi” programını bu yılda 81 ilimizde ve 600 noktada icra etti. Bu aynı zamanda Batılılaşma sürecine ve kokuşmuş
değerlere bir cevaptır. Tüm kalbimizle inanıyoruz ki Anadolu Gençlik Derneği geleceğimize yön verecek bir nesli yetiştiriyor, bizim
kapımız herkese açıktır” diye konuştu.
ALKOL VE UYUŞTURUCU
İLKOKULA KADAR DÜŞTÜ
Gençliğin ahlaki ve manevi noktada büyük
bir buhranda olduğuna dikkat çeken AGD
İstanbul İl Başkanı Ali Uğur Bulut, liselerde her türlü ahlaksızlığın yapıldığını alkol ve uyuşturucu kullanımının ortaokul seviyelerine kadar düştüğünü söyledi. Konuşmasının devamında, “Çocuklarımızın ahlak
genleriyle oynanarak çift kişilikli şizofren
bir nesil yetiştirilmeye çalışılıyor” diyen Bulut, birkaç hafta önce iki kız çocuğunun annelerini öldürmelerini bunun en somut örneği olduğunu belirtti. “Böylesine bir durumda bizlerin rahat uyuması ve keyif sürmesi mümkün değildir” ifadelerini kullanan
Bulut, “AGD mensupları olarak gece gündüz çalışıyor evlatlarımızı hiçbir ayrım gözetmeksizin bu buhrandan kurtulma gayretini gösteriyoruz. Bizim çatımız altında yetişen gençler sadece namaz kılan, oruç tutan
değil, haksızlığa karşı duran ve hiçbir İslam
AGD İstanbul İl
düşmanlığıyla ortak hareket et- Başkanı Ali Uğur Bulut
meyen şuurlu birer nesil olarak
yetişmektedir” şeklinde konuştu.
BU BİR FETİH HAREKATIDIR
KAN DÖKÜLMEYECEK
İslam tarihinden kopmadan eğitim ve şuur
çalışmalarına devam ettiklerinin altını çizen
Yar. Doç. Dr. Halil İbrahim Kutlay ise, Peygamber Efendimizin hayatının çok önemli
noktalarından ve İslam tarihinin şeref levhalarından birinin de Mekke’nin Fethi olduğunu vurguladı. Kutlay Mekke’nin Fethi’nden
çok Mekke’ni Fethi’nden çıkarılacak 10 ayrı
ders olduğunu söyledi. Kutlay, “Buradan alınacak ders ise, İslam’a, cemaate, müminlere,
İslam ordusuna ve mücahitlere hizmet edenler asıl sevabı alıp götürmektedirler. Nafile ibadet yapanlardan yahut ruhsatı değil azimeti tercih edenlerden daha faziletli olarak
görülüyordu. Aleyhissalatü vesselam Efendimiz ‘Bu bir Fetih harekatıdır kan dökülmeyecek’ diyordu. Birilerinin zannettiği gibi
fetih yeni topraklar kazanma, ülke işgali değildir. İslam literatürüne göre Fetih gönüllerin İslam’a açılmasıdır” ifadelerini kullandı.
FETİH RUHUNA VE
ÇOŞKUSUNA İHTİYACIMIZ VAR
Fetih ruhu, bütün insanlığın İslam ile buluşması için gönlünde taşıdığı asla bitmek bilmeyen coşku ve şevk hareketi olduğunu belirten Kutlay, Mekke’nin Fethi’nin af, merhamet ve şefkat olduğunu söyledi. Aley-
Çiftlikten sofranıza…
DÜNYA’NIN en yararlı içeceği süt, insanların doğumlarından itibaren aldıkları ilk besindir. İnsanoğlu ilk günlerinde annelerinin sütüyle beslenirken, ömrünün sonuna kadar hayvansal sütle beslenir. Günümüz şartlarında süt, mutfağımıza gelene
kadar bir çok evreden geçmektedir. Helalin azını haramın çoğuna tercih prensibiyle
hizmet eden Sütçüüü, Başakpazar’da ki ilk
şubesiyle fıtri bir içecek olan sütün fıtratına dokunmadan müşterilerine sunuyor. İşletme Sahibi Abdullah Uyanıkoğlu, kendi
üretimleri olan süt ve yoğurtta hiçbir katkı maddesi kullanmadıklarını ve tamamen
doğal olduğunu söyledi.
Öncelikle firmanızdan biraz bahseder
misiniz?
Bundan 4-5 sene önce Silivri’nin Kurfalı
Köyü’nde 25 dönüm arazi üzerinde 100 büyükbaş hayvanı olan bir çiftlik satın aldık.
3 sene boyunca insanlara sütümüzü hediye
AGD Başakşehir İlçe
Başkanı Yavuz Macit
hissalatü vesselam Efendimizin Mekke’nin
Fethi’nde gösterdiği rahmet ve şefkat, Müslüman kardeşlerimize göstereceğimiz rahmet ve şefkat için ölçü olmalıdır ifadelerini kullanan Kutlay, “Bugün fetih ruhuna ve
coşkusuna her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Sonsuz hedefi olmayanlar, gündelik telaş ve gündelik meşguliyet içerisinde
boğulmakla karşı karşıya kalacaktır. Şimdi
bile saatlerce süren uçak yolculuklarıyla gidilebilen yerlere o gün at üzerinde giden insanlar, gönüllerindeki fetih ruhu ve şuuruyla bir karış öteye, İslam’ın güzelliklerini götürmek için gayret ettiler” diye konuştu.
SİZ SİZ OLUN SAKIN BEDDUA
EDİP LANET OKUMAYIN
Kutlay konuşmasının sonunda gönül erbabı insanların hiçbir zaman beddua etmeden
dua ettiklerini çünkü duanın müminin en
önemli silahı olduğunu belirtti. Kutlay konuşmasına şöyle devam etti: “Sakın beddua etmeyin hele hele lanet hiç okumayın. Gönül erbabı insanlar hep dua ettiler. Müminin lanet okuması mümin kişiye yakışmaz
buyruluyor. Rahmet Peygamberin Ümmetiyiz, zalimlere lanet okuruz isin vermeden,
Yahudi’ye lanet okuruz isim vermeden çünkü biz mikroba karşıyız hastaya değil. Bizim
görevimiz damgalamak değil, Rahmet Peygamberin yolunda yürümektir” dedi. //
‘Helalin azını haramın çoğuna tercih ediyoruz’
prensibiyle hizmet eden Sütçüüü, Başakpazar’da
ki ilk şubesiyle fıtri bir içecek olan sütün fıtratına dokunmadan müşterilerine sunuyor.
ettik. Çünkü günlük 1, 1.5 ton süt çıkıyordu. Daha sonra büyük bir eksiklik olduğunu gördük, hem sütü değerlendirelim hemde insanlara kalitesi sütü ve yoğurdu sunalım istedik çünkü süt insanların 1 yaşından
80 yaşına kadar ihtiyacı olan bir şey. Çiftliği aslında süt üretimi için değil de kurban
bayramında eşimize dostumuza kurbanlık
tedarik etmek için satın aldık. Kurban bayramında da hayvan tedarik etmek çok zor
bir iş. Koskoca bir hayvan yaşı tutmadığı için kurban vasıflarına bazen girmeyebiliyor. Biz de en azından kendi çevremizde ki
insanları bu vebalden kurtaralım diyerek
böyle bir girişim yaptık. Daha sora Sütçüüü
markasıyla Başakpazar’da böyle bir yer açtık ve insanlara sütü hava ve el ile temas etmeden sağılarak ve sonrasında soğuk zincir
kırılmadan ulaştırıyoruz.
Neden Başakşehir?
Çevremiz çoğunlukla Başakşehir’de olduğu
için ilk şubemizi burada açmak istedik.
Talep nasıl?
Sattığımız ürünler tamamen hilesiz ve katkı maddesiz olduğu için talep ise her geçen
gün artıyor. Sütümüzün kalitesi zaten her
geçen gün müşterisini arttırıyor. Hanımlar
özellikle filan komşudan duydum, falanca
söyledi diyerek bize geliyor. Buda bizim hoşumuza gidiyor.
Vatandaş aldığı sütün ve yoğurdun katkısız olduğunu nasıl anlayabilir?
Öncelikle aldığınız ürünün iyi mi kötü mü
katkısız mı olduğunun anlaşılmasının en
güvenilir yolu labratuar testleridir.
Fakat bununla ev kullanıcısı uğraşmaz tabi ki, sütümüzü alıp kaynatan müşteri üzerinde toplanan kaymağı, kokusu ve lezzeti ile kalite noktasında zaten tam notu verecektir. Gelelim doğal mı katkısız mı nokta-
sına, müşteri aldığı sütü 4-5 gün içerisinde
tüketmediği zaman ekşidiğini görecektir bu
da içerisinde koruyucu yahut ömür uzatıcı
bir kimyasal olmadığına işarettir. Aynı şekilde yoğurdu aldığında marketteki yoğurtlar gibi yoğun kıvamlı olmadığını, sulanmaya başladığını ve 4-5 gün içerisinde ekşidiğini görecek, doğal ve katkısız olduğuna
kanaat getirecek.
Diğer firmalardan farklı olan özelliğiniz nedir?
Farkımız entegre olmamız, sütün ve yoğurdun üretiminin kendi tesislerimizde yapılıyor olması. Bu katkısız ve doğal oluşunda ki en büyük iddiamızın sebebidir. Piyasada süt üretimi yapıp süt satan firma sayısı
bir elin parmaklarını geçmiyor, biz de bunlardan biriyiz. Yoğurdumuz ev tipi katkısız
yoğurttur aynı evlerde yapılan mantıkla sadece daha profesyonelce kaynama noktalarına, maya miktarına dikkat edilerek yapılıyor . Ayrıca dükkanımızda sattığımız ürün-
ler ise hepsi özenle seçilmiş ürünlerdir. Evimize yaptığımız alışveriş hassasiyetinde seçilerek burada satışa sunuluyor.
Fiyatlarınız nasıl?
Herkes kaliteli ürün almak ister ama maddi imkanlarından dolayı bunu gerçekleştiremez. Bizim fiyatlarımız ise herkesin kesesine hitap edecek şekildedir. Yoğurdumuzun kilosu 4 lira. Marketlerde de 3 ile
6 lira arasında satılıyor. Ama içinde ne olduğu belli değil. Bir kilo sütten 1 kilo 250
gram yoğurt alıyorlar. Normalde böyle bir
şey mümkün değil. Biz ise 1 kilo sütten 750
gram yoğurt alıyoruz.
Evlere servisiniz var mı?
Pazar dahil olmak üzere evlere 7 gün servisimiz var. Hizmetimizde iddialıyız, sütü
gün içerisinde çok hızlı bir biçimde istenilen adrese teslim ediyoruz. Aracımız zaten
sürekli dolaşıyor.
Süt ve yoğurdun haricinde özel ürünleriniz var mı?
Yöresel ürünlerde getiriyoruz. Mesela biz
Urfalıyız ve Urfa’nın özel yağını satıyoruz.
Çok büyük firmaların bile bulmakta zorluk çektiği bir yağdır. Özellikle baklava, börek ve pilav yapımında kullanılır. Koyunun
sütünden yapılmaktadır. Gaziantep baklava
üreticileri bile Urfa’dan gelip bu yağı alırlar.
Yine Urfa da evlerde üretilen gün pekmezimiz var. İçerinde hiçbir şekilde şeker ve limon tozu yoktur. Hatay’da taşta sıkılan özel
zeytinyağını da müşterilerimizin beğenisine sunuyoruz.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey
var mı?
Bizim temel prensibimiz teminde söylediğim gibi helalin azını haramın çoğuna tercih etmektir. Sütün fıtratına dokunmadan
insanlara sunalım istiyoruz. Böyle yaptığımız zaman mutlu oluyoruz çünkü süt herkesin ihtiyacı. //
16
K İ TAP
05-20 OCAK 2014
www.212haber.com
Her şeyin para olmadığı zamanların
futbolcularıydı onlar
M
Mikrofonların bir
Adana’ya, bir Bursa’ya,
Kadıköy’e, Ali Sami Yen’e,
İnönü’ye, Avni Aker’e
bağlandığı yıllardı.
Metin’i sağ taraftan ceza
sahasına girerken hayal ederdik. Ortasına iyi
yükselen Feyyaz’ın kafa
vuruşunu canlandırırdık
zihnimizde. Tanju’nun
daha Samsun’dayken
attığı gollerin krokisini
çizerdik defterlerimize.
ú.52)21/$5,1 bir Adana’ya, bir
Bursa’ya, Kadıköy’e, Ali Sami Yen’e,
İnönü’ye, Avni Aker’e bağlandığı yıllardı. Metin’i sağ taraftan ceza sahasına girerken hayal ederdik. Ortasına iyi yükselen Feyyaz’ın kafa vuruşunu canlandırırdık zihnimizde.
Tanju’nun daha Samsun’dayken attığı gollerin krokisini çizerdik defterlerimize. Oğuz’un milimetrik paslarını
hesaplardık. Müjdat’ın yaptığı faullerin kaleye uzaklığını ölçer, Hami’nin
frikiklerinde ise barajdakilere acırdık. Radyodan maç dinlemenin keyfini akşamları TRT’nin özet görüntülerinin her saniyesini pür dikkat izleyerek taçlandırırdık. Onlar bir başka oyunculardı. Giydikleri formay-
la özdeşleşen, o formayı yıllarca sırtından çıkartmayan, camiaların sembol isimleriydiler. Onlar; Araf ’taki
Kramponlar’dı.
Yıldızların Dünyası, 70 Milyonda
Bir, İstanbul’un 100 Spor Olayı kitaplarının yazarı Gazeteci-Yazar Behram Kılıç’ın kaleme aldığı Araf ’taki Kramponlar kitabı, bizleri 1980’li
ve 90’lı yılların Türkiye’sindeki futbol
dünyasına götürüyor. Toprak sahalarda da futbol oynayan çim sahalara
da yetişen yıldızların sıradışı hayatlarına. İnternetin, cep telefonunun,
Play-Station’un olmadığı bir dönemde dostluğun, kaynaşmanın, muhabbetin keyfini çıkaran oyuncuların
geçmişlerine...
BOŞ MUKAVELEYE
İMZA
ATARLARDI
Bonservisleri vardı
onların. Futbol hayatlarının son evreleri hariç, bugün-
kü oyuncular gibi hiç serbest kalmadılar. Kulüpler belirlerdi bonservislerini. Bazen bir ev karşılığı anlaştıkları olurdu, bazen bir arabaya tav oldukları. Ama çoğunlukla da boş mukaveleye imza atarlardı. Bugünkü gi-
bi futbolcu menejerleri yoktu. Yöneticilerle transfer pazarlığını bizzat
kendileri yaparken sahada olduğundan daha fazla ter döker, istediklerini alamadan odadan çıkarlardı. 2 yıllıktı sözleşmeleri, tavan ve taban fiyat aralığında değer biçilirdi onlara.
O zamanlar TRT haftada sadece bir
maç verirdi. Sonra artan kanal sayısı ve yayın gelirlerinin ihale ile satılmasıyla, kulüplerin kasasına çok para girdi. Bosman kuralları futbolcu fiyatlarını tavan yaptırdı. Bizimkiler ise naklen yayın gelirlerinin futbolun rengini değiştirdiği döneme ve
bu kurala son anda yetişti.
Turgut Özal’ın Başbakanlığı döneminde başladı Türk futbolundaki
kalkınma hamlesi, statlar çimlendi
mesela. 1996’dan sonra da özerkleşti
futbolumuz. Bizimkilerin son demlerinde yani. Onlar arada kaldı sizin anlayacağınız. Tam futbol sektörü büyürken futboldan ayrıldılar. Çamurlu sahalarda başlayan futbol hayatları çim sahalarda bitti.
KOLTUKLAR SÖKÜLÜP
SAHAYA ATILMAZDI
ÇÜNKÜ…
Onlar futbola başladığında koltuklar
sökülüp sahaya atılmazdı. Çünkü tribünlerde koltuk yoktu. Tribünlerin iki takım seyircileri tarafından yarı yarıya paylaşıldığı, betonların üzerinde
oturularak maç izlendiği dönemlerdi.
Bırakmalarına yakın gördüler stadyumlarda koltukları, koltuklar gelince rakip takım seyircilerinin gitmesini! Onları gündüz gözüyle izlemenin
keyfi başkaydı. Lakin gece maçlarında da boy gösterdiler.
Otobüslerle de deplasmanlara gittiler, tarifeli uçaklarla da. Özel uçaklara
da yetiştiler. Ayaklarına aldıkları darbelerin sıcak su ile tedavi edildiği dönemlerde de oynadılar! Buz tedavisi
yapıldığı zamanlarda da. Avrupa’da ve
Milli Takım’da hezimeti de yaşadılar,
bırakmalarına yakın zaferleri de. Profesyonel yaşamayı futbolu bırakırken
öğrendiler. 2-3 yabancı oyuncu vardı soyunma odalarında, bırakırken 56’ya çıktı sayıları. Kısaca onlar yokluğu da gördüler, varlığı da.
Her şeyin para olmadığı zamanların
futbolcularıydı onlar, sözün değerli olduğu, rakibe saygılı, hakemle didişmeyen, seyirciyi tahrik etmeyen oyunculardı. Caretta Yayınları’ndan çıkan eserde Oğuz Çetin, Metin Tekin,
Ünal Karaman, Uğur Tütüneker, Hayrettin Demirbaş, Hami Mandıralı,
Feyyaz Uçar, Mehmet Özdilek, Hamza Hamzaoğlu, Aykut Kocaman, Müjdat Yetkiner, Bülent Uygun, Hasan
Vezir’in kendi ağızlarından, sıra dışı
hayatlarını okuyunca, futbolumuzun
nerden nereye geldiğine de tanık olacaksınız. //
www.212haber.com
HA BER
05-20 OCAK 2014
17
Her fert bir ‘Ömer’ olmalı
SORUN OLMADAN
SORUNA ENGEL OL!
B
Başakşehir Sivil Toplum Kuruluşları Platformu tarafından Retaj Royale Otel’de “Risk Altında Ve
Korunması Gereken Çocuklar Çalıştayı” düzenlendi. Çalıştay’a Başakşehir Belediye Başkanı Mevlüt
Uysal, AK Parti İstanbul Milletvekili Harun Karaca, Başakşehir Kaymakamı Fatih Kocabaş katıldı.
lerde. Bunun sorumlusu biziz. Yine başka bir yerde internet bağımlısı bir kadın
internete girmesine engel olduğu için çocuğunu boğarak öldürdü. O da risk altındaydı ama öldü. Biz ölümler gerçekleşmeden acılar, ortaya çıkmadan bunları nasıl
koruyabiliriz? Bu riskleri bertaraf etmek
için bizler üniversite camiası olarak neler
yapabiliriz? STK’lar, devlet erkânı neler
yapabilir? Bunu hep beraber masaya yatıracağız ve bu meseleyi bir projeye çevirip,
Başakşehir ekseninde neler yapılabilir, çocuklarımızın sosyolojik ve psikolojik yapıları nelerdir, risk faktörleri nelerdir, bu
risk faktörlerinden onları korumak için
bizlere düşen vazife nedir, neler yapılması gerekir anlayışını ortaya koymaya çalışacağız.”
HACER TÜRKEL
$û$.û(+ú56ú9ú/723/80 Kuruluşları Platformu tarafından Retaj Royale Otel’de
“Risk Altında Ve Korunması Gereken Çocuklar Çalıştayı” düzenlendi. Ev sahipliğini Başakşehir Belediyesi’nin yaptığı Çalıştay’a Başakşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal, AK Parti İstanbul Milletvekili Harun Karaca, Başakşehir Kaymakamı Fatih Kocabaş, Başakşehir Belediye
Başkan Yardımcısı Haluk Dikbaş, Çalıştay
Koordinatörü Yrd. Doç. Dr. Abdulhakim
Beki, İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Haydar Sur, Yalova Üniversitesi
Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ömer Miraç
Yaman, çeşitli üniversitelerden katılan akademisyenler ve uzmanlarla birlikte STK
Platform temsilcileri katıldı. Çok sayıda
katılımın olduğu çalıştayda konuşmasına
‘Hz. Ömer ve aç çocuklarına taş kaynatan
kadın’ kıssasıyla başlayan Yrd. Doç. Dr.
Abdulhakim Beki, kıssanın ardından, “İşte bu sivil toplum örgütleri bunu bildikleri için böyle bir çalıştayın altına imza attılar.” dedi.
STK’LAR ELLERİNİ TAŞIN
ALTINA KOYDU
Programın açılış konuşmasını yapan Çalıştay Koordinatörü Yrd. Doç. Dr. Abdulhakim Beki, STK’ların her şeyi devletten
bekleme anlayışını bir kenara bırakarak,
ellerini taşın altına koymak suretiyle kendilerine düşen vazifeyi yapma noktasında
ortak bir anlayış ortaya koyduklarını söyledi. Abdulhakim Beki, “STK’lar, biz risk
altındaki çocuklarımızın korunması noktasında bir şeyler yapmak istiyoruz dediler. Hepsini gönülden tebrik ediyorum.
Gerçekten çok önemli vazifeyi üstlenip,
ciğerpare yavrularımızı koruma noktasında neler yapabiliriz derdini taşıyorlar. Hepimizin bildiği bir kıssayı hatırlatmak istiyorum. Hani Hz. Ömer bir gün tebdili
kıyafet yaparak dolaşırken uzak bir yerde
bir ışığın yandığını görür ve oraya doğru
gider. Bakar ki bir kadın ağlaşan çocuklarına verecek yiyeceği olmadığı için tencerede taş kaynatıyor. Ömer manzarayı görünce derhal gider hazineden un ve erzak alır, kadının evine kadar sırtında taşır.
Yardımcısı ben taşıyayım ey müminlerin
emiri der. Ömer kabul etmez ve o benim
sorumluluğumda, ben taşırım der. Erzakı götürür, yemek yapar çocuklara yedirir. Kadına dönüp, “Sen halifeye söyledin
mi durumunu?” der. “Yok, söylemedim”
der kadın. Müminlerin emiri, “Ömer nerden bilsin senin bu sıkıntını?” diye söyleyince, kadın Ömer’i on ikiden vuran şu ifadeyi kullanır: “Bilmeyecekti de neden
halife oldu?” İşte bu sivil toplum örgütleri
bunu bildikleri için böyle bir çalıştayın altına imza attılar.” dedi.
BUNUN SORUMLUSU BİZİZ
Beki, “Bu çocuklar bizim çocuklarımız.
Böyle bir atmosferde hiçbir anne-baba
benim çocuklarım risk altında kalmaz gibi babayiğitlik gösterme hakkına sahip
değildir. Hepsi risk altındalar ve biz de
risk altındaki çocukları korumak için üzerimize ne düşüyorsa yapacağız.” diyerek şöyle devam etti: “Birkaç gün önce bir
bebeğin donarak öldüğünü izledik haber-
Başakşehir Sivil Toplum Kuruluşları Sözcüsü Şakir Okutan, gençliğin her toplumun geleceği ve gözbebeği olduğunu vurgulayarak, “Günümüzde gençliğe yönelik
tuzak ve tehlikeler her zamankinden daha yoğun ve komplikedir. Tehlikeleri bertaraf etmek ve sağlıklı nesiller yetiştirmek için resmi ve sivil kuruluşların daha
fazla işbirliği yapması elzem hale gelmiştir. Bu çalıştay toplumda duyarlılık oluşturmak, ilgili kuruluşları harekete geçirmek, her ferdin sorumluluk sahibi olduğunu hissettirmek amacındadır.” ifadelerine yer verdi.
ONLARI SOKAĞA BİZ
İTİYORUZ
Başakşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal da yaptığı konuşmada, kamu adına
üstlerine düşen görevleri yaptıklarının ve
yapmaya da devam edeceklerinin altını
çizerek, “Bu çalıştayın, ilçemizde ve ülkemizde risk altında olan, korunması gereken tüm çocuklara çözüm olmasını ümit
ediyorum. Özellikle sokağa düşmüş çocuklar kendi iradeleriyle sokağa düşmüyorlar. Aslında toplum olarak onları sokağa bizler itiyoruz. STK’lar bu konulara
vicdani olarak baksa da bizler kamu çalışanları olarak çocuklarımızı yakinen göreniz. Gördüğü sorunu da çözmek zorunda olan tarafız.” şeklinde konuştu.
AMAÇ, SORUN OLMADAN
SORUNA ENGEL OLMAK
ĂƔĂŬƔĞŚŝƌ<ĂLJŵĂŬĂŵŦ&ĂƟŚ<ŽĐĂďĂƔĚĂŬŽŶƵƔŵĂƐŦŶĚĂĂŝůĞŶŝŶƂŶĞŵŝŶĞĚĞŒŝŶĞƌĞŬ͕͞<ĂŵƵĕĂůŦƔĂŶůĂƌŦŶŦŶ
ŐƂƌĞǀƐƺƌĞůĞƌŝďĞůŝƌůŝĚŝƌ͘<ĂŵƵŐƂƌĞǀůŝƐŝŶŝŶŐƂƌĞǀƐƺƌĞƐŝĚŽůƵŶĐĂ͕ŽďƂůŐĞĚĞLJĂƉŦůĂŶĕĂůŦƔŵĂůĂƌĚĂĚƵƌŵĂŬnjŽƌƵŶĚĂŬĂůŦLJŽƌ͘ƵŶĞĚĞŶůĞŬĂŵƵĕĂůŦƔĂŶůĂƌŦŵƵƚůĂŬĂƉƌŽũĞůĞƌŝŶŝƐŝǀŝůƚŽƉůƵŵŬƵƌƵůƵƔůĂƌŦLJůĂŽƌƚĂŬŐĞƌĕĞŬůĞƔƟƌŵĞůŝůĞƌ͘ZŝƐŬĂůƨŶĚĂǀĞŬŽƌƵŶŵĂƐŦ
ŐĞƌĞŬĞŶĕŽĐƵŬůĂƌůĂŝůŐŝůŝŽůĂƌĂŬƂŶĐĞůŝŬůĞĂŝůĞůĞƌĚĞŶďĂƔůĂŵĂůŦLJŦnj͘ŝůĞůĞƌŝ
ďŝůŝŶĕůĞŶĚŝƌĞďŝůŝƌƐĞŬ͕ƐŽƌƵŶƵŽůƵƔŵĂĚĂŶĕƂnjĞďŝůŝƌŝnj͘ƵĂůŦƔƚĂLJ͛ŦŶĂŵĂĐŦƐŽƌƵŶŽůŵĂĚĂŶƐŽƌƵŶĂ͕ƚĞĚĂǀŝĚĞŶ
ƂŶĐĞŚĂƐƚĂůŦŒĂĞŶŐĞůŽůŵĂŬƨƌ͘͟ĚĞĚŝ͘
WƌŽƚŽŬŽůŬŽŶƵƔŵĂůĂƌŦŶŦŶĂƌĚŦŶĚĂŶŽƚƵƌƵŵůĂƌĂŐĞĕŝůĞŶĂůŦƔƚĂLJ͛ĚĂ͕7ƐƚĂŶďƵůmŶŝǀĞƌƐŝƚĞƐŝPŒƌĞƟŵmLJĞƐŝWƌŽĨ͘
ƌ͘,ĂLJĚĂƌ^ƵƌĂƔĂŬƔĞŚŝƌ7ůĕĞƐŝ͛ŶŝŶ
ŐĞŶĞůLJĂƉŦƐŦĂŶůĂƴ͘zĂůŽǀĂmŶŝǀĞƌƐŝƚĞƐŝPŒƌĞƟŵmLJĞƐŝzƌĚ͘Žĕ͘ƌ͘PŵĞƌDŝƌĂĕzĂŵĂŶ͕͞ĂƔĂŬƔĞŚŝƌPƌŶĞŬůĞŵŝŶĚĞ7ƐƚĂŶďƵů͛ĚĂDĂĚĚĞĂŒŦŵůŦůŦŒŦǀĞ'ĞŶĕůŝŬ͟ďĂƔůŦŒŦĂůƨŶĚĂŬŽŶƵLJůĂĂůĂŬĂůŦďŝƌƐƵŶƵŵŐĞƌĕĞŬůĞƔƟƌĚŝ͘WƌŽŐƌĂŵĚĂWƌŽĨ͘ƌ͘ƵƌŚĂŶĞƫŶĂŶŝƐĞ͕dƺƌŬŝLJĞ'ĞŶĕůŝŬ
ZĂƉŽƌƵ͛ŶƵƐƵŶĚƵ͘ĂůŦƔƚĂLJ͛ŦŶƂŒůĞĚĞŶƐŽŶƌĂŬŝŽƚƵƌƵŵůĂƌŦŶĚĂ^ĂŬĂƌLJĂmŶŝǀĞƌƐŝƚĞƐŝPŒƌĞƟŵmLJĞƐŝWƌŽĨ͘
ƌ͘ůŝ^ĞLJLJĂƌ͕ŽĐƵŬůĂƌŦŶZŝƐŬůƨŶĚĂ<ĂůŵĂƐŦŶĂ^ĞďĞďŝLJĞƚsĞƌĞŶdĞŵĞů
hŶƐƵƌůĂƌŦĂŶůĂƴ͘Z͘d͘ƌĚŽŒĂŶmŶŝǀĞƌƐŝƚĞƐŝPŒƌĞƟŵ'ƂƌĞǀůŝƐŝhnjŵ͘ĞŬŝ<ĂƌĂƚĂƔĚĂŽĐƵŬůĂƌŦŶWƐŝŬŽͲ^ŽƐLJĂů
ZŝƐŬůĞƌĚĞŶ<ŽƌƵŶŵĂƐŦŶĚĂƌŬĞŶdĂŶŦǀĞhLJĂƌŦ^ŝƐƚĞŵŝ͛ŶŝŶƂŶĞŵŝŶŝǀƵƌŐƵůĂĚŦͬͬ͘
18
G Ü N DEM
05-20 OCAK 2014
www.212haber.com
Kur’an şairi Mehmed
Akif’i rahmet ve
minnetle anıyoruz
met
h
e
M
z
i
m
i
r
i
Milli Şa
ının
t
a
f
e
v
n
’u
y
o
Akif Ers
asen
ü
m
ü
m
ü
n
77. yıldö ra’da Tacettin
a
betiyle Ank Diyanet İşleri
Dergâhında f. Dr. Mehmet
Başkanı Pro katıldığı özel
Görmez de düzenlendi.
bir program
‘İSTİKLAL MARŞI’NI BİR ŞİİR OLARAK OKUYUP GEÇMEYİN, İSTİKLAL MARŞI’NIN İLHAMI KUR’AN’DAN ALINMIŞTIR…’
Akif ’in sadece bir istiklal şairi olmadığını aynı zamanda bir iman, cami, kürsü ve tevhid şairi olduğunu, gelecek nesillerde emeği olan büyük bir mütefekkir olduğunu kaydeden Görmez, Mehmet Akif için düzenlenen özel programda şunları söyledi;
AKİF BAŞLI BAŞINA BİR
İMAN MEKTEBİDİR
Akif ’in sadece kendi çağdaşlarına hakkı geçmedi. Gelecek bütün nesillere hakkı geçti. Akif başlı başına bir mekteptir okuldur. Akif bir iman
mektebidir. Akif camileri tarif ederken, ‘Camiler efkarı milleti tenvir için ne müsait yerlerdir.’
der. Ama üzülerek belirteyim biz hala bu vazifeyi hakkıyla deruhte edebilmiş değiliz.
O büyük şair ilhamını Kur’an’dan aldı. Akif sadece masada oturup şiir yazmadı. Aynı zamanda cami kürsüsünden de seslendi. Fatih kürsüsünden, Süleymaniye kürsüsünden, Bayezit ca-
mi kürsüsünden seslendi. Anadolunun
her büyük cami kürsüsünde Akif ’i gördük. Akif ’in başlattığı
bu geleneği keşke bu
topraklarda ihya etsek. Cami kürsülerini sadece din gönüllülerine değil, Akif ’in
koyduğu şartlara riayet etmek şartıyla bu
toprakların münevverlerine, alimlerine, aydınlarına da bıraksak. ‘Ağzı düzgün bir zat
Kur’an namına hangi hakikati cemaate telkin edemez. Eğer vaazınızda, nasihatinizde israiliyat hikayeleri anlatılacaksa biz o vaazı istemiyoruz.’ demiştir.
Mehmet Akif aynı zamanda muhteşem bir hafızdı. 6 ayda Kur’an’ı hıfzetti. 3. Diyanet İşleri
Başkanımız Ahmet Hamdi Akseki ile yazışmaları vardır. Kur’an’ın meali Akif ’e, tefsiri de Elmalı Hamdi Yazır’a verilmişti. Daha sonra Akif ’in
Mısır’dan yazdığı mektuplar vardır. Birin de diyorki, ‘Bu görevi hakkıyla ifa edip edemeyeceğim meçhulümdür. Ancak Allah’a hamd olsun
verdiğiniz bu görev sayesinde demir gibi hafız oldum.’ Ben bugün aydınlarımıza hafız olma
şartını koşmuyorum. Ancak bu ülkenin münevverlerine bu kürsüye çıkmak için Kur’an’a vakıf
olma şartını koşuyorum. Akif vaizi tasvir ederken, ‘Vaizin aykırı fikirleri devirecek kudreti olmalı, bu kudreti kendilerinde görmeyenler kürsüye çıkmasınlar. Aykırı fikirleri kendilerinde
göremeyenler sebil-i hakkı bulmak için çaba i-
çinde olmayanlar mevkili irşada çıkıp milleti ifsada kalkışmamalıdır.’ ifadesini kullanır.
AKİF BİR İMAN ŞAİRİ,
BİR KUR’AN ŞAİRİDİR
Akif sadece bir şair değil aynı zamanda bir iman şairidir. Şiirlerinde özellikle mücadele ettiği bazı konular vardır. Bunların başında dinsizlikle mücadelesi gelir. Sonra kaba sofuluk, riyakarlık, taassup Akif ’in mücadele ettiği diğer konulardır. Akif aynı zamanda bir umut şairidir.
Milletin umudunu yeşerten bir şairdir. İlhamını her zaman Kur’an’dan almıştır. İstiklal Marşını yazmadan kısa süre önce bir yerde Kur’an okumuştur. Ayetin bir parçasına geldiğinde ayeti tekrarlamış ve heyecanlanmıştır. O ayet şöyledir; ‘Sakın Allah’ın reyhanından, rahmetinden
ümit kesmeyiniz.’ Gençler, hani sizin her sabah
tekrarladığınız İstiklal Marşı var ya… ‘Korkma
sönmez bu şafaklarda yüzen alsancak’ diye başlayan. İşte o mısra bu ayetten mülhemdir. İstiklal Marşı’nı sadece bir şiir olarak okuyup geçmeyin. Her satırında, her ifadesinde Kur’an’dan,
İslam’dan ilhamlar vardır.
PEK ÇOK ŞİİRİNDE
KUR’AN’IN TEFSİRİ
YAPMIŞTIR
Akif ’in şiirleri bugüne de hitap
etmektedir. O zaman yazdığı şiirleri sanki bugün yazmış. Şiirlerinde bugünki halimizi tasvir ediyor. Şiirlerinde Kur’an’ın ayetlerinden ilham alarak yazmıştır.
Pekçok şiirinde ‘Sakın birbirinize
girmeyin ki maneviyatınız sarsılmasın ve devletiniz yıkılmasın’
ayetinin tefsirini yapmıştır adeta.
Son olarak Akif ’in bir şiiriyle bitirelim;
“Post üstüne hem kavgaların
hepsi nihayet. Hala mı boğuşmak bu ne gaflet ne rezalet.
Kaç yurda veda etmedik bu uğurda, el verdi gidenler acıyın eldeki yurda…”
Allah, Akif ’e rahmet eylesin. İman mektebi olarak tasvir edilen
bu büyük insanı bize unutturmasın… Gelecek kuşaklar içinde nice Akifler olsun ki, iman şairlerimiz, İslam şairlerimiz, tevhid ve
medeniyet şairlerimiz, cami ve
kürsü şairlerimiz olsun ki, medeniyetimiz ilelebet baki olsun.” //
0212 486 39 36
M
ú//úû$ú5ú0ú=0(+0(7$.ú)(562<’un vefatının 77. yıldönümü münasebetiyle Ankara’da Tacettin
Dergâhında Diyanet
İşleri Başkanı Prof. Dr.
Mehmet Görmez de
katıldığı özel bir program düzenlendi. Diyanet İşleri Başkanı Prof.
Dr. Mehmet Görmez,
“Öyle insanlar vardır
ki, yaşadığı çağdaki
bütün insanlara hakkı
geçer, herkes ondan istifade eder. Bütün insanlar onun fikirlerinden, düşüncelerinden
ve tavırlarından istifade ederler. Ama öyle
insanlar da vardır ki,
kendisinden sonra gelecek nesillere de hakları geçer. Gelecek nesillerin inşasında katkıda bulunurlar. Mehmet Akif Ersoy’umuz
böyle bir insandır. M.
Akif Ersoy sadece kendi çağındaki Müslümanlara değil, kıyamet sabahına kadar bu
topraklarda yaşayacak
her insanın hamuruna
katkıda bulunarak gitmiştir.” dedi.
RÖP ORTAJ
www.212haber.com
05-20 OCAK 2014
Peygamber Efendimizin yüksek binalara
karşı tepkisi nasıldı?
Hz. Peygamber (sav) de yüksek binalar konusunda ümmetini ikaz etmiştir. Örneğin
“Dikkat ediniz, gün gelecek insanlar yüksek bina yapmakta birbiriyle yarış edecekler.” “Binalar yükselip, hevâ-i nefse uyulur.”
diye buyurmuştur. Başka bir zaman kendisine kıyamet alâmetleri ile ilgili soru sorulduğunda ise şöyle buyurmuştur: “Binalar,
zinalar çoğalmadıkça kıyamet kopmaz.” Bu
hadiste iki husus dikkati çekmektedir. İlki;
binaların yükseltilmesi ve çoğaltılması hususiyeti, diğeri bunun zina gibi haram sayılan bir fiil ile ilişkilendirilmesi ve birlikte
zikredilmesi hususiyetidir. Ev insanların barınma, korunma, yaşamını asgari şartlarda
güvenli sürdürebilme imkânı sağlayan bir
eşya ise eğer; evin zina gibi kötü bir fiil ile
anılmaması gerekirdi, zira hadisin söylendiği zamanlarda da evler vardı insanlar orada yaşıyorlardı. Günümüz evini eski zaman
evlerinden ayıran en önemli farklılık israf,
teşhir, gösteriş, çoğaltma gibi bencil hırslarla inşa edilmesindedir, yoksa ihtiyaç olan evin inşasına Hz. Peygamber’in (sav) bir itirazı yoktur.
GÖKDELENLER FERTLERİ
YARIŞA SOKUYOR
Bugün birbirinin kopyası tekdüze apartmanlarla meydana getirilen modern şehirler ile benzersiz çeşitlilikler arz eden İslâm
şehirlerini kıyaslamak mümkün mü?
Mümkün değil; İslâm dini mimari ve şehircilik sahalarında tasarıma ve üretime yönelik çok geniş serbestlikler ve selâhiyetler
vermiştir. Geleneksel İslâm şehirlerinde
gördüğümüz olağanüstü mimari çeşitlilik,
estetik ve güzellik sağlanan bu özgürlük ve
serbestlik ortamı ile doğrudan alâkalıdır.
Ancak İslâm, mimariyi yanlış mecralara sürükleyen zihniyetlere, anlayışlara itiraz etmektedir. İslâm, hırs, hevâ ve heves gibi
beşerî zaafların mimariyi biçimlendirmesine müsaade etmez, bu tip yaklaşımları bozgunculuk olarak niteler; çünkü bu zaaf ve
kusurlar toplumun farklı katmanları arasında tesis edilen saygı ve barış ortamını bozmaktadır. Meselâ günümüzde hiç de ihtiyaç olmadığı halde gösteriş maksadıyla ya
da bir takım spekülatif kazançlar elde etmek
maksadıyla yaptırılan yüksek binalar, gökdelenler fertleri bir yarış ve rekabet havasına sokmakta, büyük israflara sebep olmaktadır. Bu lüzumsuz harcamalar tüm dünyanın yoksul halklarının zaruri ihtiyaçları için
harcansa daha yerinde kullanılmış olurdu.
Din “mütevazı olun” dediğinde sadece söz,
tavır ve davranışlarınızda değil, evler ve şehirler kurarken de bu prensip doğrultusunda inşa edin demek ister.
YÜKSEK BİNALAR
İNSANI ÖNEMSİZ
HİSSETTİRİYOR
Yüksek binaların insan psikolojisine
etkisi nedir?
Apartmanlar dikeyliği ve dev kütlesiyle insanı eziyor. Meselâ, bir katı dört daireden
orta büyüklükte 10 katlı ve toplam 40 daireli bir blok hacimsel olarak bir insanın 20
bin katına, bir gökdelen ise insanın 100 bin
katı büyüklüğe ulaşmaktadır. Tabi insan bu
büyüklük karşısında kendini önemsiz hissetmekte ve ‘ben neyim’, ‘ne önemim var’
duygusu şuuraltına yerleşmektedir. Psikologlar insanı mutsuzluğa sevk eden en önemli amilin kişinin kendisini değersiz sayma duygusu olduğunu ifade ediyorlar. Kendini değersiz sayan ve önemsiz olduğuna inanan bir insan saldırgan ve şiddete meyilli hale gelmektedir. Dünya insan için yaratılmışken, her şey insanın hizmetine verilmişken insanı böyle ezen ve üzen aşağılayan her tavır, her davranış haliyle yanlış olmaktadır.
EV ARTIK YUVA DEĞİL
TİCARİ BİR META
Günümüzde ev artık yuvadan ziyade ticari
bir meta haline mi geldi?
Değerler değişince tercihler değişti, tercihler değişince de beklentiler değişti. Geçmişte bir evden beklenen; sükûnete müheyya
bir yuva olması, günahlardan korunmaya
vesile bir sığınak, iyi komşuluklarla cennetin kazanılabileceği manevi bir atmosfer vb.
iken bugün bunların yerini bambaşka beklentiler almıştır. Ev artık yuva değil mal, bir
ticari meta, rant getiren bir para kaynağı,
gerekirse anında değiştirilebilecek bir yatırım portföyü olmuştur.
Çağımızda apartman kültüründe mahremiyetin yeri neresidir?
İslâm mimarisinin şekillenmesinde mahremiyet meselesinin mühim tesirleri olmuştur. Geçmişte Türk-İslâm evi plânlarının
harem (ev halkı) ve selâmlık (misafir) olarak temelde iki bölümde organize edilmesi tamamen bu düşünceler doğrultusunda
geliştirilmiştir. Kur’an, “Allah, evlerinizi sizin için bir huzur ve sükûn yeri yaptı.” ayetiyle ev için huzur yeri tabirini kullanmaktadır. Huzuru sağlayabilecek en mühim ilke mahremiyetin sağlanmasıdır. Mimari bu evrensel ilkeyi gözardı edemez. Bugün
bu yüce duygu ve düşüncelerden habersiz
Batı’nın ürettiği apartman şemaları ne yazık ki mahremiyeti sağlayamamaktadır. Apartmanlarda komşular arasında arzu edilen bir uzaklık olmadığı gibi olmaması gereken bir yakınlık ve rahatsızlık verecek ölçüde bir iç içelik vardır. Bu derece yakınlık
ailelerin mahremiyetlerine zarar vermektedir. Bir misal verirsek günlük ev kıyafetiyle
sabah eşini, çocuğunu kapıda uğurlayan bir
hanım karşı dairenin kapıyı aynı anda açmasıyla şaşırır, rahatsız olur. Yine dairelerin bitişikliği ve ses geçirmesi sebebiyle ev içerisinde yaşanan olumlu-olumsuz aile ilişkilerinin ertesi gün komşuların ağzına düşebilmektedir. Bu da hiç arzu edilen
bir şey değildir, böyle birçok olumsuzluk daha sayılabilir. Fiziki mahremiyeti sağlamada bahçeli
müstakil evler ideal çözümdür. Evler hem
kapalı hem de
avlu, bahçe
gibi açık alanlarıyla mahremiyeti sağlarlar.
19
Ev yuva mı,
ticari bir
meta mı?
Apartmanlaşmaya karşı tavırlarıyla farklı bir yol çizen
Mimar Semih Akşeker, insan fıtratına en uygun olan evin
az katlı, bahçeli, ağaçlı, müstakil bir ev olduğunu söylüyor.
Akşeker, mimarinin temelini adalet, tevazu, sadelik,
güzellik, fanilik şuuru, mahremiyet, özgünlük, iktisat ve
hüsn-ü muhafaza olarak 9 ilke üzerine kuruyor.
HACER TÜRKEL
H
,=/,.(17/(û0(</( birlikte şehirlerimizin ilçe ve beldelerine kadar koca koca apartmanlarla betonlaştığı, yer yer
asfaltlaştığı; ağaçsız, çimensiz, havasız bir dünyada her geçen gün yeni tehlikelerle karşılaşıyoruz. Bu tehlikelerden birinin de evlerin yuvadan çok bir mal, ticari bir meta, rant getiren bir gelir kaynağı, gerekirse anında değiştirilebilecek bir yatırım portföyüne dönüşmesi olduğunu söyleyebiliriz. Mimarinin temelini adalet, tevazu,
sadelik, güzellik, fanilik şuuru, mahremiyet, özgünlük, iktisat ve hüsn-ü muhafaza olarak 9 ilke üzerine kuran
Mimar Semih Akşeker ile İslamî mimariyi konuştuk.
İslami mimari kavramından bahseder misiniz? Nedir İslami mimari?
Bir dinin mimarisi ol(a)maz, dolayısıyla İslâm mimârisi diye bir şey de yoktur. İslâm’ın keskin hatlarla tanımladığı bir mimari model yok; lâkin İslâm’ın
“değerler”i vardır. Modeller her zaman
ve zeminde değişebilir; ama değerler
değişmez. Can alıcı nokta şudur ki; di-
nin doğrudan bir mimarisi olmadığı kadar, bir dinin az veya çok, şu veya
bu şekilde tesir etmediği hiçbir mimari yapı olmamıştır, olamaz da. Elbette
dinler hayatın bütününe tesir ettiği gibi
mimariye de tesir etmektedir. Kur’an-ı
Kerim’de ev ve şehir meselelerine doğrudan ve dolaylı olarak temas eden çeşitli ayetler vardır. Kur’an esas itibariy-
le mimari zihniyete yönelik tenkitlerde bulunur, bazı kavimlerin evler ve şehirler hususunda haddi aşmaları sebebiyle yok oluşlarını anlatır. Anlaşıldığı kadarıyla Kur’an evler hususunda insanları başıboş bırakmıyor, her istediğinizi yapabilirsiniz demiyor, insanların meseleye nasıl yaklaşmaları gerektiğini bildiriyor.
İSLÂM MİMARİSİ ADALET DİREĞİ
ÜZERİNE BİNA EDİLMİŞTİR
İslami mimarinin dayandığı en önemli değerler nelerdir?
İslâmî mimari adalet direği üzerine bina edilmiştir. Şehircilik faaliyetlerinde en öncelikli husus komşu haklarına
riayettir. İslâmî mimarinin adaletten
sonra en karakteristik özelliği mütevazı oluşudur. Evlerin toprak veya ahşap
gibi basit malzemelerle inşa edilmesinin asıl gerekçesi budur. İslâmî mimarinin dayandığı ilkelerden biri de sadeliktir. Sadelik hemen ilk akla geldiği gibi binayı süslemelerden arındırmak demek değildir. Sadelik, tasarımdan uygulamaya, işlevden malzemeye
kadar yapının her safhasında beşerî ihtiraslar karışmaksızın “zarûriyat” ölçüsü ile inşa etme tavrıdır. Bir diğeri güzellik ve estetiktir. İslâm şehirleri hep
güzeldir, böyle bir dinin hakiki mensupları çirkin bir şehre asla razı olmamışlardır. Güzelliğin ölçüsü, kriteri ise en yalın ifadeyle fıtrata uygunluktur.
İslâmî mimarinin başından beri teşekkülünde ona en çok tesir eden faktörlerden biri de fânilik düşüncesi olmuştur. Yine aynı şekilde mahremiyet meselesinin de mühim tesirleri olmuştur.
Taklitten kaçınmak ya da özgünlük de
önemli yere sahip. İslâm mimarisinde iktisat prensibi de temel bir değer
olarak mühim bir yer tutar. Geçmişte evler ve şehirler inşa edilirken ikti-
sat prensibine azami surette riayet edilmiştir. Son olarak hüsn-ü muhafaza
diyebiliriz. İnsanın yeryüzünde en mühim vazifelerinden biri tabiat gibi bir
emaneti en güzel surette koruyup kollamak ve gelecek nesillere aldığı güzellikte aktarmaktır.
ve niteliksiz, kalitesiz işler ya da şehirler ortaya çıkıyor. Hükümet uygulamaları da tam da Henri Lefebvre’nin “devlet şehirciliği” kavramsallaştırması tanımına uygun düşüyor. Bu ise tipik otoriter bir devlet tavrıdır ve geleneğimizle uyuşmamaktadır.
İmar konularında yetkili kurumların bu duruma ne gibi çözümler getirmesini önerirsiniz?
Bu soru çok geniş bir soru olsa da birkaç şey söylemem gerekir. Bugün tipik
bir ulus-devlet olan ülkemizde yürütme erki olan hükümetin bütün ulusdevletlerin genel karakteri olan her şeyi kendi kontrolü altında tutmak istemesi şehircilikte problemin ana kaynağıdır. Hükümetin kendini görevli saymadığı bir tek saha yok meselâ. Ticaret, ziraat, eğitim, spor, kültür, güvenlik, inşaat… “Her şeye maydanoz olmak” tabiri tam da bu duruma işaret ediyor. Devlet, tiyatro müdürü de atıyor, eğitim politikası da belirliyor, toplu konut da yapıyor…
Demokrasilerin en büyük zaafı da
“yürütme”ye yüklenen bu görev fazlalığıdır. Devletin adalet, güvenlik, denetim dışında hiçbir işi olmaması lazım, olduğunda da ortaya seviyesizlik çıkıyor.
Siz bir kişiyi iş için sorguladığınızda o kişi, “ne iş olsa yaparım abi” derse, siz o kişinin hiçbir işten anlamadığına hükmedersiniz. Bunun gibi hükümetler de her işe karıştığında “ne iş olsa yaparım abi” sıradanlığına düşüyor
Hükümetler, fikir üretmek ve yapmak
gibi birbirinden tamamen farklı iki sahayı tek başına üstlenmiş. Oysa her iki faaliyet alanı öylesine farklı ki, birini yapan diğerini hakkıyla yapamaz,
yaparsa da düşük kalitede olur. Dücane Cündioğlu’nun ifadesiyle düşünenler yapmanın hakkını veremeyeceği gibi yapanlar da düşünmenin hakkını
veremezler. Hükümet kendi başına bürokratlarla ve müteahhitlerle bir şehircilik politikası belirlememeli. Çok tecrübeli, güngörmüş, içimizden, bu toprağın geleneksel değerlerine bağlı, bilgin değil bilge/akiller heyetinin tespit
ettiği şehir politikası uygulamalıdır. Bu
insanların ille de mimar, mühendis, şehirci olmaları şart değildir.
APARTMAN
İNSAN HAKKINI
İHLAL EDİYOR
Apartman niçin yanlış bir tercihtir?
Öncelikle sade bir vatandaş olarak apartman tipi yapılaşmaya karşı olduğumu söylemeliyim. Günümüzde belediyelerin hazırlayıp, bakanlığın onayladığı imar plânları apartmanlaşmayı âdeta teşvik ve mecbur etmektedir. İmar plânları evlerin güneşini,
manzarasını dikkate almaz, böyle bir hakkın varlığının farkında değildir. Farkında olsa, umurunda değildir. Birçok kimseden komşu apartmanlar yüzünden evinin hiç güneş almadığını duymuşsunuzdur,
şimdi sormak gerekiyor, bu en basit bir insan hakkı ihlâlidir. Çocukların hayatı arkadaşlarıyla paylaşarak öğreneceği yerler sokaklar ve bahçelerdir. Onlara cıvıl cıvıl oynayacakları bahçeler vermek yerine apartman hapishanelerine mâhkum etmek yazık değil midir? Hiç güneş girmeyen ev olur
mu? Bir ev, ışıktan, manzaradan, rüzgârdan
mahrum edilir mi? Hiç ağaçsız, bahçesiz bir
yaşam alanına ev diyebilir miyiz? Çocukları sokaklardan, bahçelerden koparmak, onları eşyalarla dolu bir apartman dairesine
mahkûm etmek en basitinden “çocuk hakları” ihlâlidir. Aynı şekilde emekli yaşlılarımızı bir bahçeden mahrum etmek de bir
“insan hakları” ihlalidir.
BİNA NE KADAR AĞIRSA DEPREMDEN O KADAR ETKİLENİR
Apartmanlar aktif depremler bölgesi olan Türkiye şartlarına uygun mu?
Apartmanlara itirazlarımızın ülkemize özgü başka sebepleri daha vardır. Bilindiği üzere ülkemiz, 3 ana fay hattı (Doğu, Batı ve
Kuzey Anadolu Fayları) ve yaklaşık 400 tali
fay kırığının bulunduğu bir depremler kuşağında yer almaktadır. Türkiye, Japonya ve
İran’dan sonra dünyada en çok deprem olan üçüncü ülkesidir. Böyle bir ülkede konut meselesi ele alınırken deprem gerçeğinin gözardı edilmesi şaşırtıcıdır. İnşaat sektörü dışından herhangi bir kişi gözleme dayalı olarak az katlı binaların çok katlılara kıyasla depremden daha az etkilendiğini söyleyebilir. Deprem etkisi ağırlıkla doğru orantılıdır. Bir bina ne kadar ağırsa depremden o kadar çok etkilenir. Biz inşaatlarda
en ağır malzeme olan betonu kullandıktan
sonra bir de kat kat yükselterek ağırlığı daha da artırıyoruz. Oysa çelik, ahşap, galvanize çelik v.b. hafif çatkılı evler, betonarme
binalardan toplamda 3-4 kez daha hafiftirler. Ahşap ise hepsinden daha hafiftir. Dolayısıyla depreme hafiflikleri nispetinde daha
dayanıklıdırlar. Kimseyi depremle korkutmak istemem; ancak gerçekleri gizlemek de
doğru değil. Gölcük’te 3 katlı evlerin yüzde
5’i yıkılmışken 6 katlı binalarda yıkılma oranı yüzde 40’tır. Kat sayısı ve ağırlıklar arttıkça yıkımlar da artmaktadır.
Apartman hukukunun komşuluk hukukunu çiğnediğini söyleyebilir miyiz?
Günümüze mimari ve şehircilik sahalarında “hak ve hukuk” gibi kavramların dikkate alınmadığını ve gündem dışında bırakıldığını görüyoruz. Çok kimse böyle konularda bir hak meselesi olabileceğinin farkında değil. Ne yazık ki mal biriktirme hırslarıyla yaptırılan apartmanlar, komşu evlerin mağdur olabileceği dikkate alınmaksızın imar yönetmeliğinin kendisine tanıdığı
imkânlar sonuna kadar kullanılarak inşa edilmektedir. Eskiden evlerini yaparken insanlar komşunun güneşini, manzarasını kapatmamaya uğraşır, evini sağa sola öteleyerek yapardı. Apartman hâdisesi işte bu yüksek düşünceleri ve komşu hukukunu silip
atmıştır. //

Benzer belgeler

Başakşehir sevdamız

Başakşehir sevdamız yaştan sonra metabolizmanın yavaşlamasına bağlı olarak kilo alımı gerçekleşiyor. Kilo alımıyla birlikte kolesterol, yüksek tansiyon, diyabet gibi birtakım hastalıklar ortaya çıkıyor. Kulübün yetişk...

Detaylı

Yürüyüşe Devam!

Yürüyüşe Devam! Özgür Karabat’la Saadet’in değişim başlıyor ‘pehlivanı’ CHP Başakşehir Belediye sahaya indi! Başkan Adayı olan Karabat Başakşehir’i karış karış geziyor. Sıkılmadık el çalmadık kapı bırakmıyor. Seçi...

Detaylı

Başakşehir - 212 Haber

Başakşehir - 212 Haber Kentsel dönüşüm kapsamında Başakşehir’in öne çıkan ilçelerden biri olduğunu dile getiren Zuhal Balsarı altyapı çalışmaları hakkında ise şunları söyledi: “Yeni şehre ilişkin projenin büyük ölçüde Ba...

Detaylı

savunan adam

savunan adam 985 İstanbul doğumlu, Marmara Üniversitesi Spor Akademisi mezunu İlyas Demir, Spora 9 yaşında Esat Delihasan nezaretinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü’nde başlamış. Başladıktan 2 yıl s...

Detaylı

başakşehir belediyesi

başakşehir belediyesi ú67$1%8/ Üniversitesi tarafından yürütülen Vatandaş Karnesi Projesi’nin ilk sonuçları açıklandı. İstanbul’da 39 ilçe düzeyinde toplam 4 bin kişinin katıldığı ankette kamusal hizmetlerin değerlendir...

Detaylı