NEPAL`de 7 GÜN - WordPress.com

Transkript

NEPAL`de 7 GÜN - WordPress.com
1
2
NEPAL’de7 Gün
Osman Gerçek
Ekim 2012
Kayseri
3
Osman Gerçek
Gsm:0532.3333318
[email protected]
http://osmangercek.wordpress.com/
4
Bu kitapçık, 2012 yılı Kurban Bayramı’nda İHH
yardım ekibi olarak üç arkadaşla beraber gittiğimiz, 7 günlük Nepal gezimizle ilgili gördüklerimizi,
yaşadıklarımızı, tanık olduklarımızı okuyabileceğiniz bir çalışma.
Dünyamızın görülmeye değer yerlerinden biri olan,
yerkürenin en yüksek çatısı olan Himalayalar’ın
gölgesinde bulunan Nepal’de Hinduizm tesirindeki
yaşam biçimiyle ilgili izlenimlere de tanık olacaksınız.
Nepal Ülkesinin, tarihi, doğal, coğrafik ve sosyokültürel durumuyla ilgili önemli ipuçlarını bulabileceğiniz bu çalışmada aynı zamanda ülkede yaşanan Hinduizm’le beraber %5 azınlık olarak yaşayan
Müslümanların eğitim ve davet organizasyonları
ile ilgili gözlemleri de okuyabileceksiniz.
Hinduizm dininin binlerce yıl içinde ürettiği ve
üretmeye devam ettiği milyonlarca putun gölgesinde, müslümanca yaşam ideali doğrultusunda
tevhidi bir duruş gösteren Nepal İslam Cemaati’nin
yapılanması ve kurumsal aktivitelerini de takip
edeceğiniz bu kitapçıkta aynı zamanda ülkedeki
yaşamla ilgili enstantaneleri de görebileceksiniz.
Bu çalışmada, özel bir gezi günlüğü ve ülke izlenimi
akışı içinde genel toplumsal bir özgün yaşam biçimine tanık olacaksınız.
5
6
NEPAL
İHH 2012 KURBAN ORGANİZASYONU
RAPOR ve GENEL DEĞERLENDİRME
Bir Güney Asya ülkesi olan Nepal, Hindistan ve Çin
arasında, iki ülkeyi birbirinden ayıran bir hat üzerinde bulunuyor. Yüzölçümü olarak yaklaşık ülkemizin beşte birlik bir büyüklüğe sahip olmasına rağmen
30 milyona yakın bir nüfusu barındırıyor.
Ülkenin kuzeyinde Çin ile olan sınırını dünyanın en
uzun sıra dağları olan Himalayalar oluşturuyor. 2400
kilometre uzunluğundaki Himalayaların en görkemli
bölümü Nepal Sınırları içinde yar alıyor. Ülkenin
Tibet sınırına yakın bölümünde ise dünyanın çatısı
olarak adlandırılan, yer kürenin en büyük yükseltisi
olan 8848 metre yüksekliğindeki Everest tepesi bulunuyor.
7
Karı hiç erimeyen bu sıradağların soğukluğu insanın
içini ürpertse de bu dağların güney kesimlerinde
ormanlık vadiler ve deniz seviyesine oldukça yakın
olan uçsuz bucaksız ovalar bulunuyor. Buralarda
muz ve narenciye bile üretilebiliyor. Nüfusunun
dörtte üçü tarımla uğraşıyor. Tarım üretiminin iptidailiği ve teknolojik yoksunluğu göz önünde bulundurduğumuzda ülkemizin adeta 1950’li yıllarını
andırıyor. Traktörün henüz yaygınlaşmadığı, tarımın
karasabanla yapıldığı, taşımanın lastik tekerli kağnılarla gerçekleştirildiği 60 yıl öncesinin Türkiye’sine
zamanda tünelinde yolculuk yapmış oluyorsunuz
Nepal’i görmekle.
Verimli ve bereketli bu ovaların bir bölümünde yılda
iki mahsul bile alınabiliyor. Bir çoğuna pirinç ekilen
bu bereketli ovalar, adeta ülkenin en büyük gıda
deposu. Muson yağmurlarının ve rüzgarlarının hışmına uğramadığı sürece önemli ölçüde ürün alınıyor.
8
Ülke genelinde kıtlık ve kuraklık riski olmasa da
yokluk ve yoksunluğun getirdiği genel bir fakirlik
ülkenin üzerine çökmüş durumda. İnsanlarının aylık
ortalama geliri, 50 -100 dolar arasında olduğu bu
ülke dünyanın fakirlik sıralamasında en önde gelen
ülkelerden.
40 Farklı etnik kökenin bulunduğu Nepal’in Çin ve
Hindistan gibi iki kadim medeniyet devi arasında
sıkışmış olması, hem etnik hem de inanış bakımından bu ülkelerin gölgesinde kalmasına neden olmuş.
İnanış bakımından halkın %80’i Hindu geleneklerine
göre yaşıyor. Hinduizm dışında Budizm de varlığını
hissettirse de bu ülkede 1.5 milyonu aşan nüfusuyla
Müslümanlar, azınlık konumunda olmalarına rağmen
çalışmalarında önemli mevziler elde etmiş görünüyorlar.
9
Milyonlarca put ve putçuluk figürünün gölgesinde
yüzlerce tanrı ve tanrıça üretmiş olan, 5 bin yıldan
fazla mazisi bulunan Hinduzim hurafesinin, ‘afyon’
etkisinin girdabından kurtulan bir kısım Maoist devrimcinin, 2008 yılında Nepal’deki dünyanın tek Hindu Kırallığını yıkarak ‘halk iradesini’ hakim kılma
çabası şu an için akamate uğramış olsa da
parlementer sisteme adaptasyon sorunu hala devam
ediyor. Maoist devrimcilerin 2008’de Meclis’teki
sandalyelerin dörtte birini elde etmesine rağmen,
kırallıktan oluşan boşluğu yeni kralcıkların doldurma gayreti ve yolsuzluk söylentileri, Meclisin feshedilmesine neden olmuş ve şu an o meclisin seçtiği
Maocu başbakan ve etrafındaki bir grup insan tarafından yönetilmeye çalışıyor ülke. Feshedilen bu
mecliste değişik parti çatılarında parlementoya girmiş 17 müslüman vekil de bulunuyormuş. Takvimi
belli olmayan bir seçim süreci için onlarca siyasi
parti süreci değerlendirmeye çalışıyorlar, şu an için.
Nepal’de azınlık konumunda bulunan ve sayısal etkilerinin şu anda Hindular için tedirgin edici bir boyutu olmasa da Müslümanlık, sufi ve selefi eğilimlerin
dışında ülkede Nepal İslamic Sangh (Nepal İslam
Cemaati) ve Human Devolepment Academy (HuDa)
organizasyonları çatısı altında Mevlana Ebu’l ala
Mevdudi ve Seyyit Kutup çizgisinde geçmişteki Ce10
maati İslami yapılanmasına benzer Hanefi Mezhebini
taklit eden bir eğilim daha bulunuyor.
İHH insani Yardım Vakfı, Nepal’deki yardım faaliyetlerini HuDa ve bir başka ifadeyle İslam Cemaati
partnerliğinde sürdürüyor. Bu yapılanmanın başında
şu anda 55 yaşlarında Gulam Resul Felahi bulunuyor.
İki yıl önce gizli servisler tarafından Nepal Camii
çıkışında kafasından vurularak şehid edilen Faizan
Ahmed’in sorumluluğunu şu anda Gulam Resul yürütüyor. Davetçi kişiliği, örnekliği ve gayreti ile dini
ilimlere vukufiyeti, akadamik kariyeri, dünyayı tanıma ve yorumlama kapasitesi ile ‘Nepal’in Aliyası’
olarak adlandırılan Şehid Faizan Ahmed aynı zamanda New Muslim Centre adıyla, yeni Müslüman olanları yetiştirmek üzere kurulan bir merkeze de öncülük etmişti. Hergün birkaç Hindu’nun birebir çalışmayla İslama kazandırılması ve bu merkezlerde
eğitilmesi çalışmaları, bir kısım servisleri rahatsız
etmiş olsa gerek ki, biri kırk günlük üç çocuk babası
olan genç Faizan şehid edildi. Üstelik failleri de bulunamadı. Nepal’de Faizan’ın eğitim alanında okullaşma, cami ve medreseler oluşturularak Müslüman
halkın bilinçlendirilmesi çalışmalarında önemli katkıları olmuştu. Kendi gayretleriyle kurup, geliştirerek büyüttüğü ve bir müddet okulun müdürlük görevini de yaptığı Hilal Okullarında ve Önceki Yıl İHH
organizasyon katkılarıyla yapılan Necmettin Erbakan
11
Okul ve Mescid inşası oluşturulmasında önemli katkıları olmuştu.
Krallık sonrası oluşan hükümetle şu an için bir sıkıntılarının olmadığı gözlenen İslam Cemaati kent merkezlerin de köylerde oluşturduğu veya oluşturmaya
çalıştığı cami ve medrese/okul yapılanmasıyla, üç
yıllık zorunlu eğitimin dışında tüm Müslüman çocuk
ve gençleri eğitmeye çalışıyor. Arapça ve İngilizce’nin temel ders olarak okutulduğu medrese/okullarda, temel İslami disiplinlerin yanı sıra
akademik dersler de veriliyor.
Müslümanların yaşadığı birçok köyde etrafı çitle
çevrilmiş bir kısmına gölgelik alan oluşturulmuş
camiler dışında, çoğu okullar, etrafı yüksek kamış
çitlerle çevrilmiş büyükçe bir alanın kenarına U şek12
linde yerleştirilmiş, üstü kamış ve otla gölge maksatlı
kapatılmış yanlarda bir şekilde bambu ağaç direklerle bölünmüş, önleri açık alana bakan iptidai yapılar.
Bu bir şeye benzemeyen, hiçbir teknik ve teknolojik
altyapısı olmayan tamamen doğal ortamlarda binlerce öğrencinin yetiştiriliyor olduğunu duyduğumuzda
hayret ve şaşkınlığımızı gizleyemiyoruz. Bu, dünyanın açık hava akademilerini ve yapılan faaliyetleri
görenler, bu yerlere betonarme binalar yapıp, modern mimari projeler geliştirseler ve Müslüman zenginlerin katkılarıyla bir yapılaşma olsa da bu oldukça
yetersiz. Bu amaçla İHH İnsani Yardım Vakfının katkılarıyla yapılan Guski köyündeki Necmettin Erbakan Okul ve camisiyle, Çatabelli köyündeki Hazreti
Bilal Mescidini görüp namaz kılma imkanımız oldu.
İHH İnsani Yardım Vakfı 2012 Kurban Organizasyonu çevresinde, İstanbul İHH Merkezi’nden Yakup Işık
rehberliğinde yine İstanbul’dan genç Kardeşimiz
Muhammed Zahid Özsağır tercümanlığı ile Kayseri’den Harun Çelik Kardeşimle beraber katıldık.
7 Gün süren ziyaretlerimizin üç gününde Kurban
kesim ve dağıtımlarına iştirak ettik. Bu yıl Kurban
Bayramı’nın Türkiye’de Perşembe, Arap Ülkelerinde
Cuma ve Güney Asya Ülkeleri, Hindistan Bangaldeş,
Pakistan, Nepal, Endonazya ve Malezya çevresi ülkelerde Cumartesi günü başlıyor olması, İslam ülkele13
rinin birliği konusunda İslam Ümmetinin yüreğini
burksa da, tek tesellimiz yeryüzünü 7 gün boyunca
inleten teşrik tekbirleriydi.
Nepal’de kutsal kabul edilen İneği kesmenin, kanunen yasak olması ve ağır cezasından dolayı kurban
edilemiyor. Bunun yerine daha çok bizim camız olarak nitelendirdiğimiz bufola diye tabir edilen büyükbaş hayvanlar kurban ediliyor. Küçükbaş olarak da
keçi kesiliyor.
İHH adına Bayram öncesi planlanan 75 bufalo’nun
(525 Hisse) Nepal’in ikinci büyük kenti 3 milyonluk
Biretnegar merkez ve çevresinde bulunan Müslümanların bulunduğu 22 yerleşim yerinde değişik
14
sayılarda kesimi yapıldı. Bayramın ilk üç gününde
bu yerleşim yerlerinden ulaşabildiğimiz 12 yerleşim
yerindeki kurban kesim ve dağıtımına katılabildik.
40 kilometre mesafenin altındaki köylerin neredeyse
tamamına gittik. Ülke genelinde merkezi yolların
dışındaki yolların tamamının stabilize olması ve
muson yağmurlarıyla engebeli şekilde tahrip olmasından dolayı, bize tahsis edilen jeeple çok kısa mesafeli de olsa günde 3-4 köye gidebilmek ancak
mümkün olabiliyor.
HuDa Vakfı Biretnegar Bölge Sorumlusu Hasan
Habibi rehberliğinde gittiğimiz köylerde, ne kadar
kurbanın, hangi gün, hangi saatte nasıl kesileceği gün
evvelinden planlandığı için ziyaretlerimizi seri bir
şekilde gerçekleştirme imkanı oldu. 55 Civarında
kurbanın kesildiği ve dağıtımının yapıldığı köyleri
ziyaret edebildik. Bu gittiğimiz köylerde özellikle
İHH’nın yapılmış cami ve okulunun olduğu veya
proje aşamasında yapımı devam eden Bohkra Köyündeki Meryem Üstünsoy Yetimler Yurdu gibi projelerin olduğu yerleri görme imkanımız oldu. Faizan
Ahmed’in kabrini de ziyaret ettik.
Gittiğimiz köylerde acil sosyal yardım talep eden bir
kısım talepleri belli oranlarda karşılamaya çalıştık.
Faizan Ahmed’in yetim çocuklarına, bir kanser hastasına, evlilik yapacak olan kimsesiz bir gence ve
15
felçli bir hastaya bu sosyal yardım fonundan yardımlar yaptık. Sosyal fon dışında özel paralarımızdan
Müslümanların çalışma organizasyonlarına küçük
katkılar da sağladık.
Ayrıca gittiğimiz köylerdeki sorumlu imam ve köy
halkıyla tanışıp sohbet etme fırsatı da bulduk. Çok
içten ve candan bir şekilde karşılandığımız köylerde
bulunan çocuklara da İHH balonu ve bayram şekeri
ikramlarımız oldu. Gittiğimiz köylerde çok sayıda
Arapça ve İngilizce bilen Müslüman olduğu için iletişimde hiçbir zorluk yaşamadık. Bazı köylerde hazırlanan sofralarda yöresel pirinç pilavlı etli yemeklerini, tuzlu elma ve şekersiz talep ettiğimiz tuzlu açık
çay ikramlarını tatma imkanımız oldu. Menü ve yiyecek ikramları konusunda fazla zorlanmasak da, yemek servisi, sunum ve yöresel yeme şekliyle ilgili
içimize attığımız, onlara sezdirmediğimiz bir kısım
hijyenik uyum problemleri yaşadık.
3 Gece Başkent Katmantu’da, 3 Gece de Biretnegar’da konakladık.
Kurban organizasyonu dışında bir kısım cami ve
tarihi turistik yerleri ziyaretlerimiz oldu. Özellikle
Başkent Katmantu arka sokaklarında Müslüman
ailelerle yapmış olduğumuz bayramlaşma ziyaretleri
dışında çok sayıda tarihi Hinduist ve Budist tapınaklarını da fotoğraflama fırsatı bulduk. Metal, ahşap ve
16
taş üzerine ince işçiliklerle değişik mimari tarzlarda
yapılmış onlarca putperest tapınaklarının bulunduğu
bölgelerde bu batıl inanış mensuplarını görme imkanımız da oldu.
Ülkemizden oldukça uzak bir coğrafyada, çok farklı
ve şu ana kadar görmediğimiz farklı inanışların ve
etnik toplulukların yaşadığı Nepal’de yaşayan Müslümanlara, ümmet bilinç ve şuuruyla her türlü sıkıntılarını çözmese de, anlamlı bir katkı sağlamak, onların varlığının ümmet için önemine işaret etmek ve
Müslüman kardeşliğinin somut bir nişanesi olarak
kucaklaşmak, Müslümanlığımızın bir gerekliliği olsa
gerek…
17
NEPAL ZİLENİMLERİ/ gezi güncesi
İHH Kurban Organizasyonu ile yurt dışına görevlendirilme talebimiz geçen yıl Somali’deki iç karışıklıklar öne sürülüp iptal edilince, bu yıl Burkino Faso
veya Hebeşistan alternetifleri üzerinde muhtemel
ülkeler olabileceği söylendi. Habeşistan’a gidişimiz
netleşince gerekli hazırlıklara başlamamıza rağmen,
genel merkezden arayan arkadaş, buradaki idari
sıkıntılardan dolayı vize almanın kolay olmayacağını
söyledi. Bu belirsizlik içinde tam ‘bu yılda yine kaldık’ derken, İHH Kayseri Dernek yönetimindeki arkadaşların talep ve ısrarından birkaç gün sonra Nepal’e gidişimiz kesinleşti.
Geçen yıl Ankara’ya gidip Sarı Humma aşısı olmamız
ve pasaportlarımızı aylar öncesinden göndermiş
olmamıza rağmen gidememe ihtimalini sürekli göz
18
önünde bulundurarak, geçen yıl Somali, bu yıl da
Burkino Faso ve Habeşistan yönlendirilmeleri doğrultusunda bu ülkelerin, sosyo politik, ekonomik ve
coğrafik durumlarıyla ilgili epeyce malumat edinmiş,
toparlayabildiğim kadarıyla küçük bir el kitapçıklarını hazırlamıştım bile. Burkino Faso’da konuşulan
dilin Fransızca olmasından dolayı, kitapçığın sonuna,
günlük kullanımla ilgili Fransızca küçük bir sözlük de
eklemiştim. Bu hazırladığım kitapçıklardan Kayseri’den beraber gideceğimiz Harun Çelik kardeşime de
veriyordum, her defasında ‘bu son kitap’ diyerek…
NEPAL’E GİDİYORUZ
Nepal’le de ilgili toparlayabildiğim bilgilerle yine
kendi kullanımımız için küçük bir kitapçık hazırladım. İstanbul İHH genel Merkez’den bizimle gidecek
olan Yakup Işık’ın rehberlik ve yönlendirmeleri doğrultusunda, bu ülkede yenebilecek, konserve ve kahvaltı türleri dışında, ülkenin yağmurlu olma ihtimaline karşı yağmurluklarımızı da yanımıza almamız
tembih edildi. Hava alanlarında valizleri beklememek için uçağın üst bagajına sığabilecek büyüklükte
çanta almamız konusunda da anlaştık.
23 Ekim 2012 Salı günü sabah, uçakla Kayseri’den
İstanbul’a, oradan da akşamüzeri 19.30 THY uçağı ile
Nepal’e yola çıkma konusunda programlarımız netleşti ve biletlerimizi hazırladık. Planladığımız gibi
gerekli tedariklerimizi yaptıktan sonra İstanbul’a
uçtuk. İstanbul İHH Genel Merkezine çantalarımızı
koyduktan sonra Fatih Camiinde öğle namazını kılıp,
19
Akdav’da arkadaşları ziyaret ederek onlarla da vedalaştık. Değerli İhsan Eliaçık’la telefonla ulaşamadığımız için planımızda olmasına ve bürosuna çok yakın
olmamıza rağmen görüşme imkanımız olmadı.
İHH Genel Merkezine dönüp hazırlanan minibüsle
diğer ülkelere aynı maksatla giden arkadaşlarla beraber Atatürk Havaalanına doğru yola çıktık. Bizim
pasaportlarımızın Ankara Habeşistan büyükelçiliğinde olduğunu ve oradan birazdan uçak kargo ile
Atatürk Havaalanı yurtiçi kargo servisine gönderileceğini öğrendiğimizde ‘inşaallah bir aksilik çıkmaz’
temennisi ve ürpertisiyle havaalanına ulaştık. Havaalanında bizimle beraber Nepal’e gidecek olan, Ak
Parti İstanbul Gençlik teşkilatlarında görevli de olan
Muhammed Zahid Özsağır isimli İstanbul Ticaret
Üniversitesi Uluslar arası İlişliler öğrencisi kardeşimizle de tanıştık. Muhammed Zahid aynı zamanda
Nepal’de bize tercümanlık da yapacaktı. Sosyal,
girişgen ve işbitirici aktivitesiyle, pasaportlarımız
elimize geçmeden ve dahi nasıl hallettiyse uzun kuyruklarda beklemeden check-in işlemlerimizi halletti,
kendisine mail üzerinden gelen pasaport fotokopilerimizle. Bir süre sonra Yakup Işık kardeşimiz de
pasaportlarımıza kavuşmanın sevinciyle yanımıza
geldiğinde, derin bir nefes alabildik, çok şükür.
İstanbul’dan havalanan THY uçağı ile Hindistan Yeni
Delhi üzerinden transit olarak Nepal’e geçecektik.
Uçakta bizim Nepal ekibi dışında İHH yönetiminden
Ahmet Bey’le birlikte Hindistan ekibi de bulunuyordu. Yaklaşık 5 saat süren Yeni Delhi havaalanına
20
indikten 3 saat sonra Nepal’in Katmantu başkentine
uçacaktık. Yeni Delhi İndira Gandi havaalanı çok
büyük ve konforlu, temiz bir havaalanı. Islak zeminler hariç, yer döşemesinin tamamı halıyla döşenmiş.
Havaalanında sakallı ve Sih kıyafetli görevliler,
Hindistani yöresel kıyafetli yolcular dikkat çekiciydi.
Sabah namazını bir köşeye serdiğimiz seccademizde
kıldıktan sonra Katmantu uçağına bindik. Uçağın içi
neredeyse tamamen Nepalli yolcularla dolu. Yabancı
bizden başka nerdeyse yok gibiydi. 2 Saatlik yolculukta su dışında uçakta ikram edilen yemeklerden
ihtiyaten yemedik. Bulutların üzerinden ancak zirveleri görünebilen Himalayalara paralel uçuşumuzda,
yemyeşil ağaçlarla kaplı balta girmemiş ormanlar,
biraz düzlük alanlarda uçsuz bucaksız pirinç tarlaları, öbek öbek tarlaların kenarına konuşlanmış iğreti
evler, ancak uçak inişe geçtiğinde gözükebiliyordu.
Etrafı dağlarla çevrili geniş bir ova ortasına kurulmuş bulunan Başkent Katmantu’da yüksek binaların
olmaması ve kentin etrafındaki düzlüklerin yemyeşil
tarlalarla çevrilmiş olması sabahın ilk ışıklarında
oldukça dikkat çekiciydi.
BAŞKENT KATMANTU
Uçak alana indiğinde, henüz durmadan neredeyse
tüm yolcuların emniyet kemerlerini şakırtadıp açarak, koltuklarından kalkıp üst bagajlara hücum edişini taaccüble seyrettik. Hinduların 10 gün tatil olan
Dashain bayramı dolayısıyla ailelerinin yanına gelen
Nepallilerin kavuşma sabırsızlığı olsa gerek diye
düşündük.
21
2012 yılından 2069 yılının yaşandığı Nepal’e geldiğimizde, 6000 km mesafeyi kat’etmiş ve 3 saat 45
dakikalık saat farkını yaşamış olduk.
Katmantu havaalanı sadeliği ve iptidailiği ile sanki
küçük bir kent havaalanı. Yapı tefrişatı ve konfor
bakımından alışılmış şeylerden neredeyse hiçbiri
yok. İnişten sonra ülkeye giriş vizesi 25 dolar karşılığında havaalanınında alındığı için pasaport, fotoğraf
ve oracıkta doldurulan vize talep formu ile sıraya
girmek gerekiyor. Fotoğrafı olmayanların da anında
şipşak fotoğraf çektirmesi mümkün, bu mekanda.
Havaalanı giriş çıkış işlemini yapan memurlar, henüz
bilgisayarlı takibe geçemedikleri için, her şey elle
yapılıyor, pratik mutemet usulüyle. Alanda bulunan
birkaç bilgisayar da bu amaçlı kullanılmıyor henüz.
Muhammed Zahid’in Yeni Delhi havaalanı free
shop’undan aldığı sigara poşetini kaybetmenin şaşkınlığı ile havaalanında işlemleri tamamladık.
Havaalanı çıkışında telefon irtibatı kurduğumuz
Müslümanlar bizi karşıladılar. 55 yaşlarında
22
Pakistani kıyafet ve takkesiyle bizi karşılayan Gulam
Rasul Felahi ve aynı kıyafetli biraz daha genç Arif
kardeşle ayaküstü karşılama ve tanışma faslından
sonra hepimiz alacak bir araç bulma çabasına düştüler. Taksi tarzı araçlar dört kişilik ve bagaj hacmi de
kısıtlı olduğu için hepimizin sığacağı sınırlı sayıda
olan ufak minibüslerle pazarlıktan sonra otele gitmek üzere yola çıktık.
Uçakta ve havaalanı civarında gördüğümüz orta
boylu, esmer ve birazcık çekik gözlü, birçoğunun
alnının ortasında, iki kaşının arasında kırmızı boyalı
işaret bulunan Nepalli halkın tipolojisinden oldukça
farklıydı, bizi karşılayan Müslümanların görünüşü.
Minibüsle kent merkezine doğru, dağınık ve yıkık
dökük yapıların arasından, kaldırımsız ve bir bölümü
asfaltsız yollardan, engebeli ve çukurlu, tümsekli ara
yollardan geçerek ulaşabildik, kalmamız için rezer23
vasyon yapılan Radisson Otele. Otel, kent ortalamasın oldukça fevkinde, yokluk, yoksulluk ve bakımsızlığın ötesinde, sanki ayrı bir dünya. Halkın ekserinin
sefaletini göz önünde bulundurduğumuzda, bu konforu hak etmişliğimizin içsel çelişkisini ve muhasebesini yapmak durumunda kaldık, aynı zamanda.
Odalarımıza yerleştikten sonra, Nepalli dostlarımız
akşam saat 5’te bizi almak üzere geleceklerini söyleyerek vedalaştılar. Otel odasında bir araya gelerek
yediğimiz yemek sonrası dinlenmeye çalıştık.
Akşam üzeri otelden, mihmandarlarımızla beraber
iki araçla akşam namazını kılmak üzere Nepal Mescidi’ne gittik. Yüze yakın cemaatın olduğu camide,
bizim misafir olduğumuzu anlayan cemaat, bize
dostca karşılamada bulundular. Nepal Mescidi dış
avlusuyla beraber 3000 kişinin namaz kılabileceği,
modern betonarme tarzında yapılmış, minareli ve
hopörloründen biraz düşük volumlü ezan okunan,
dışı açık yeşil renkte boyanmış, genişçe pencereleri
olan aydınlık bir cami. İçi halıyla döşeli olan mescidin, secdeye denk gelen hizası ise biraz sertçe bir
halıfleksle tefriş edilmiş. Hocanın namaz kıldırdığı
mihrab bölümü betonla biraz girintili şekilde yapılmış ve hutbe yükseltisi bölümüne bir iki basamakla
buradan çıkılıyor. Caminin üst katları da kullanılabiliyor. Mescid aynı zamanda külliye olarak da kullanılıyor. Katmantu kent merkezinde bu tarz Müslüman
grupların 8 adet mescidi bulunuyor.
24
Cemaatın birçoğu Pakistani kıyafetli. Namazda neredeyse herkesin başı takkeli. Pantolon paçalarını ya
yere değdirmiyorlar veya katlıyorlar. Mescidlerinde
bile bizim bildiğimiz tesbihten kullanmıyorlar ve
namaz sonrası toplu tesbihat duası yapmıyorlar.
Müslümanların tamamı Hanefi. Nepal Camii İmamı
Senaullah’ın kıldırdığı akşam namazı sonrası Hadis
dersleri de yapılıyor bu mekanda.
İHH’nın Nepal’de çalışmalarını yürürten partner
kuruluşu İslam Sangh Nepal adlı Nepal İslam
Cemaatı olarak bilinen bir kuruluş. Bu kuruluşun
çalışma ofisi ve Başkent Katmantudaki Nepal Camisi
dışında, New Muslim Centre/Yeni Müslüman olanlar
Merkezi ve HuDa /Human Devolepment Academy
25
çalışmaları bulunuyor. Bu Cemmatın Liderliğini de
bir yılı aşkın süredir, Gulam Rasul Felahi yürütüyor.
Akşam namazı sonrası Gulam Resul Felahi, bizi New
Muslim Centre’e yemeğe götürmek üzere Mescidden
ayrıldık. Akşamın karanlığı çökünce, Katmantu
caddelerinda araçların geçici ışıkları ve yol kenarında açık olan dükkanların loş idare aydınlatmaları
dikkat çekiyor. Ülkede kent merkezlerine elektrik
kısıtlı olarak verildiği için cadde sokak aydınlatmasında kullanılmadığı gibi saatlerce elektrik kesintisi
yaşanıyor. Küçük jeneratör veya ışıldak ve gazlı aydınlatma araçları cari olarak birçok ev ve işyerinde
kullanılmakta. Karanlık, dar ve tek aracın ancak geçebileceği genişlikteki sokakların arasından yürüyerek ulaşıyoruz merkeze. Bir avlu kapısından girince
üç katlı eski bir binanın zemin ve üst katı Yeni Müslüman olanların Merkezi olarak kullanılıyor. Bir girişi
ve üç küçük odası olan bir daire.
Nepal Hükümeti İslami isimlere sıcak bakmadığı için,
resmiyette Human Devolepment Academy /HuDa
26
çatısı altındaki New Muslim Centre’nin resmi başkanı olarak İrfan Pokharel görünüyor. Dernek olarak
ifade edebileceğimiz bu merkezde sekreterya ve
müdürlük görevini Muhammed Eyyub isminde bir
genç yürütüyor. Bu merkezde yeni Müslüman olan
Hindu genç kızlara, İslami derslerin yanı sıra dikiş
nakış kursu, bilgisayar kullanım kursu gibi eğitimlerde veriliyor. Hindu genç kızlar Müslümanlığı tercih etmede daha öndelermiş. Aile ve toplum baskısından dolayı yıllarca Müslümanlığını gizleyenler
bile varmış. Özellikle bu tercihlerinden dolayı ailelerinden ağır işkence ve baskı görüyorlarmış. Bu merkez bunlar için hem bir sığınak hem de dinlerini
öğrenmek için bir mekan konumunda. İngilizce,
Arapça ve Urdurca’nın da öğretildiği merkezde 2
muallime görev yapıyor.
Yemekte bir tepsi üzerindeki pirinç yemeği yanında
özel yeşil soslu haşlama et ve baharatlı fırında pişmiş
tavuk ikram ettiler. Biz misafirlere özgü özel tabaklar
ve kaşıklarla servis yapılsa da diğerlerinin yemeği
elleriyle yiyor olmalarından dolayı biraz zorlansak ta
ikram edilen yemekleri afiyetle yedik. Arkadaşlardan
birinin istediği kürdan yerine getirilen ıslak odun
parçası başımıza bela olsa da fark ettirmedik. Yemek
sonrası meyve olarak muz ve dilimlenmiş elma ikram ettiler. Her ne kadar dilimlenmiş elmalar üzerine tuz serpeleseler de biz daha çok elmaların tuz
değmeyen bölümlerinden yemeye çalıştık. Yemek
sonrası da bol şekeri karıştırılmış açık çayımızı yu27
dumlarken, merkezin faaliyetleri ile ilgili bilgiler
aldık.
Nepal’de Müslüman Olmak
Katmantu’daki ikinci günümüzde bayramın ülkemize
göre 2 gün sonra olmasından dolayı, gezilmesi ve
görülmesi gereken yerleri görmek için iyi bir fırsattı.
Mihmandarımız Gulam Resul bizi otelden alarak
İslamic Sangh Nepal’in ofisine götürdü. Ofis, şehir
merkezinde cadde üzerindeki Keşmiri Cuma Mescidi’nin hemen bitişiğindeki dar bir geçitten girilen üç
katlı bir binada bulunuyor. Ofiste Nepal İslam Cemaati lideri Gulam Resul Felahi karşıladı. Ofise geçmeden önce birinci katta bulunan ve 2011 Eylül’ünde
cami çıkışında şehid edilen Faizan Ahmed’in çalışma
odasını gösterdi. Yatağında bulunduğu küçük odada
dağınık vaziyette, dosyalar, yazışmalar ve ilmi kitaplar bulunuyor.
Nepal Müslümanları geçimlerini ve iaşelerini tarımdan elde ettikleri için, henüz kentlere ailelerini geti28
rememişler. Onun için kent merkezinde İslami faaliyetlerde sorumluluk alan Müslümanlar bile bu tarz
yerlerde bir şekilde hayatını devam ettiriyorlar.
Şehid Ahmed Faizan’ın da, Gulam Resul’ün de aile ve
çocukları, 500 km uzaktaki Birednegar şehrinin bir
köyünde yaşamını sürdürüyorlar. Ailenin kent merkezine getirilmesi demek, altından kalkılacak bir yük
olmadığı gibi tarımsal iaşeden de yoksun olmak anlamına geliyor ki, sanayileşmemiş kır kökenli toprağa bağımlı toplumlarda henüz geçiş sürecinin başında bulunuyorlar.
Gulam Resul’ün çalışma ofisinin alt katında bir de
kütüphane bulunuyor. Gulam Resul, kartvizit bilgilerinde her ne kadar kendini president, başkan, genel
sekreter olarak ifadelendirse de Nepal’deki Cemaati
İslami’nin lideri, imamı konumunda. Sevk ve idare
kabiliyeti, ilmi yeterliliği ve karizması, etrafında
bulunan Müslümanlar tarafından kabullenilmiş durumda. Daha önce bu sorumluluğu Şehid Ahmed
Faizan yürütüyormuş.
Gulam Resul’ün ikram ettiği özellikle tembih ettiğimiz şekersiz çaylarımızı yudumlarken, ülke ve ülke
Müslümanlarının durumuyla ilgili bilgiler alıyoruz.
Nepal’de Cemaati İslami dışında sufi eğilimli
Dırobendi tarikatınının bağlıları ve Selefi eğilimli
Müslüman gruplar da bulunuyor. Katmantu kent
merkezinde 8 adet mescid bulunurken, Cemaati İslami’ye bağlı ülke genelinde 30’dan fazla cami ve
okul/medrese faaliyetini yürütüyor. Ülke Müslümanları, Hindistan, Pakistan, Bangladeş ve Keşmir’le
29
yakın ilişki içindeler. Müslümanlar üzerinde Pakistan
ve Hindistan’lı Müslüman oluşumların etkisi oldukça
fazla. Nepal’in tamamı Hanefi olmasına rağmen, Nepal’de yaşanan Hanefilik, ülkemizde olduğu gibi ‘ilmihal müslümanlığı’ndan çok ‘Hadis merkezli’ Selefi
bir tesir altında. Halkın konuşma dili Nepalce olmasına rağmen, bu ülkede bulunan Müslümanlar ‘din
dili’ olarak Urdurca’yı kullanıyorlar. Temel İslami
eserleri Urdurca üzerinden okuyorlar.
Geçtiğimiz yıllarda ilk kez, İHH öncülüğünde, Nepalli
bir müslümanın evini satıp parasını bu işe ayırmasıyla, Nepalce Meal basılmış. Özellikle Hindularla olan
irtibat ve tebliğ çalışmalarında oldukça önemli bir
boşluğu doldurmuş.
On yıl önce bir mescid yakılması olayını yaşadıklarını
belirten Gulam Resul Felahi, 2008 yılında yıkılan
Hindu Krallığından sonra, %5 azınlık olarak yaşadıkları Nepal’de ciddi bir sorunla karşılaşmadıklarını,
Hindu Krallığının yıkılmasında Maocu gerillaların
oldukça etkili olduğunu ve Nepal Halkının da bu
konuda onlara destek olduğunu ifade etti. Yeni oluşan parlementer sistemin demokrasi ve sekülerizm
üzerine kurulmaya çalışıldığını söyledi.
Tüm partilere eşit mesafede olduklarını ve hiçbir
siyasi partiyi desteklemediklerini belirten Nepal
İslam Cemaati lideri Gulam Resul Felahi, ‘İslam’ın
elbette siyasi bir görüşü vardır. Fakat bizler demokrasi yelpazesinde bir çalışma düşünmüyoruz. Politikaya uzak duruyoruz. Aday olmak veya aday göstermek şeklinde bir gayret içinde de değiliz. Elbette
30
Müslümanlar olarak bizim de bir siyasetimiz vardır.
Bizim siyasetimiz İslami davettir. Biz Nepal’de Müslümanların, sosyal, kültürel, ilmi ve ekonomik olarak
gelişmesini istiyoruz.’ şeklinde konuştu.
Davetçi Müslümanların, birebir ziyaret ederek
İslama davet çalışması yürüttüklerini, insanları ziyaret ederek, onlarla dostluk kurarak bu çalışmaları
yürüttüklerini de sözlerine ekledi.
Ülkedeki diğer Müslümanlarla zaman zaman görüştüklerini, aralarında bir problemin olmadığını belirten Felahi, Katmantu’da 2002 yılından beri eğitim
veren Meridyen isminde bir özel Türk Okulu olduğunu, ara sıra ziyaret ettiklerini ve öğrenci ücretlerinin
çok yüksek olmasına rağmen, şehid Faizan Ahmed’in
iki çocuğunu ücretsiz okuttuklarını ifade etti. Çok
istememize rağmen ülkedeki uzun süreli resmi tatilden dolayı Türk Okulu’nu ziyaret edemedik.
31
Ayrıca ülke müslümanlarının yoksul olması ve Hac
ibadetini yerine getirecek maddi durumunun olmamasından dolayı, Suudi Krallığı her yıl İslamic Sangh
Nepal’den 30 müslümanı Hacc görevini yapmak üzere Suudi Arabistan’a götürüyormuş. Suudi Krallığı ve
Katar Bankasının Nepaldeki bir kısım mescid ve okul
yapımına önemli katkıları oluyormuş. Elbette en
geniş çaplı yardımlar İHH tarafından periyodik ve
organizeli bir şekilde gerçekleştiriliyor. Gulam Resul
her fırsatta ‘ay.eyc.eyc’ İHH’ya ve Türkiyeli Müslümanların katkısından dolayı ‘Hilafeti Osmani’ torunlarına şükranlarını ifade etti.
Özellikle Nepalli Müslüman kadınların fosforik renklerdeki tesettür kıyafetlerinde, kollarına ve saçlarının görünmesine neden fazla özen göstermediklerini
sorduğumuzda, kadınların yöresel tesir altında olduklarını, moda olarak görüp, kendilerini bu şekilde
daha rahat hissettiklerini ifade eden Gulam Resul,
özellikle fur’u meselelerde insanlara müftü gibi yasaklayıcı ve buyurgan davranmanın, onların İslam’dan uzaklaşmalarına neden olacağını sözlerine
ekledi.
Merkezin idari işlerini yürüten Gulam Ahmed ve
Basın Yayın sorumlusu Cihangir Ensari ile de tanışıyoruz, ofiste. Cihangir aynı zamanda İslami bir derginin de sorumluluğunu da üstlenmiş.
Merkezin hemen yanında bulunan Keşmiri Cuma
Mescidini ziyaret edip, imam ve görevlileriyle tanıştık. Mescidin girişinde Keşmiri isimli bir zatın ziyaret
yeri olan kabri de bulunuyor. Geniş bir alana kurulu
32
bulunan mescid, büyükçe bir avlu etrafında betonarme hol şeklinde iki kat üzerine inşa edilmiş. On
bin kişinin namaz kılabildiği mescide, namaz dışında
bir faaliyet yürütülmüyormuş. Nepal’in en büyük
mescidlerinden biri.
1000 yıldan fazla süredir Nepal’de küçük bir azınlık
olarak yaşayan Müslümanlara ait, herhangi bir tarihi
yapıya rastlamadık. Güçlerinin yetmediğinden veya
tarih içinde üzerlerindeki Hindu baskısından dolayı
bu tür dini yapılar oluşturulamamış olabilir. Geçmişte bu ülkede Müslümanların varlığına delalet edecek
eserlerin olmaması ve Hinduizm’in bir ırk dini olmasından dolayı, Müslümanlar ‘uzaylı’ olarak nitelendiriliyorlar. Hindular, ‘buralı olsalar bizim gibi olurlar,
bizim gibi olmadıklarına göre bunlar başka bir gezegenden buraya gelmişler,’ şeklinde tahkir ediyorlar
Müslümanları.
Hicri 5. Yüzyıldan sonra bu bölgeye gelen Müslüman
tüccarlar vasıtasıyla İslamla tanışan Nepal’e, kök
Müslümanlar daha çok muhacir olarak gelen ve buraya yerleşenlerden yayılmış. Her gün bir iki Hindu’nun Müslüman olduğu günümüzde, ihtida etmiş
kütlesel bir Hindu topluğundan bahsetmek zor, bu
Müslüman fatihlerin ayak basmadığı ülkede.
Türk Sultanı Gazneli Mahmud’un 1001-1027 yılları
arasında Hindistan’a yaptığı 17 seferin ve İslam topraklarının Ganj nehrine kadar genişletilmiş olmanın
değerini de teslim etmek lazım. Horasan erenleri
olarak bilinen alim ve talebelerinin Hindistan’a çokca
gittiğini biliyoruz, Nepal’e gitmiş ve yerleşmiş olma
33
ihtimallerini de gözden uzak tutmamak gerekir.
Hintli ve Çinli tipolojik insan karakterinin dışında,
Anadolu insanına oldukça benzeyen insan tiplerine
de sıkca rastlamak mümkün Nepal’de.
Maoist ve Hinduist Yönetim
Dünyanın tek Hindu Kırallığı olan Nepal Kraliyet
yönetiminin 2008 yılında Maoist Gerillalar tarafından yıkılmasından sonra parlementer sisteme geçilmeye çalışılıyor. On yıl süren iç savaş ve kargaşadan
dolayı 13 bin insan ölmüş, ülkede. Parlementer sisteme henüz alışma sürecinde olan ülkedeki ilk seçimde 601 milletvekili seçilmiş. Nepal Kominist
Parti (Maoist) 239, Nepal Kongre Partisi 113, Nepal
(Marksist Leninist) Kominist Parti ise 109 milletvekili ile meclise girmişler. Kalan milletvekillerini de
diğer 23 parti çıkarmış. 16 Müslüman milletvekili de
değişik parti çatısı altında parlementoya girmeyi
başarmış.
34
Nüfusunun dört üçünü tarımla uğraşan köylülerin
oluşturduğu ülkede, toprak reformu ve toprak ağalığına son verilmesi gibi vaadlerle, köylü desteği istenmiş ve fakat gelişen süreçte yeni milletvekili toprak ağalığının oluşması, 601 tane yeni krallığın teşekkülü olarak tepki çekmiş. Bu dört yıllık süre zarfında dört başbakan değiştirmiş ve şu anda
parlementosu feshedilmiş, Maoist başbakanıyla belirsiz bir sürecte seçimlere hazırlanıyor, ülke. İç savaş ve kargaşalıklardan kurtulmuş, fakat demokrasi
dalgalarının girdabında var olma mücadelesi veren
bir ülke Nepal.
Halkın henüz, seçim ve parlementer sistemin ne
getirip ne götüreceğini tesbitte zorlandığı Nepal’de
halkın, bu gelişmeler mesafeli durması, devrimi gerçekleştiren kominist ve sosyalist tandanslı onlarca
partinin yönetimde söz sahibi olmasına neden olmuş. Anti Emperyalist, halk demokrasisini, toprağın
işleyene pay edilmesini savunan Maoist Kominist
Parti ve Hindistan’a yakınlığı ile bilinen Kongre partisi arasında etkinlik mücadelesi devam ediyor. Uzun
yıllardır silahlı mücadele geleneğinden gelmiş
Maoistlerin, köylüleri silahla tehdit ederek bu kadar
oyu almış olma iddiası da, muhaliflerince dillendirilen iddialardan.
1960’lı yıllarda ülkemizde nüfusun %80’inin köylerde yaşadığı yıllarda, marjinal sosyalist ve kominist
fraksiyonların, idealize edip çözüm olarak önerdiği
şeylerin benzerleri şu anda Nepal’in pratiğinde. Ne
var ki ideallerin, lanet olası pratikle nasıl örtüşeceğinin sınavından başarıyla çıkıp çıkmayacağını zaman
gösterecek. Ülkede ulusal birliğin sağlanmasında en
büyük engel ise ‘etnik federasyon’ talepleri yani çok
35
sayıda etnik yapının özerklik ve etkinlik taleplerinin
uyumlu bir şekilde nasıl sağlanacağı sorunu.
Halkın %80’inin Hinduizm inancına göre yaşadığı
ülkede, milyonlarla ifade edilen sayıda tanrı ve tanrıça gölgesi altında, bir kısım insanların kominizm ve
sosyalizmi çıkış yolu olarak görülüyor olması gayet
doğal. Bizim ülkemizdeki, dinden ve halkın inanç
değerlerinden alabildiğine uzak ve ters düşen sosyalist ve koministlerin aksine, Nepalli Maoist Kominist
başbakan, ülkelerinin yaşayan tanrıçası Kumari’yi
seçip, kucağında taşıyarak tahtına oturtabiliyor,
Hindu dininin alameti farikası olan alnındaki kırmızı
tikasından vazgeçmiyor.
Nepal'da 1962-1973 yılları arasında esrarın satış ve
kullanımı yasal olup hippilerin cenneti olarak kabul
edilmekteydi. Ancak 31 Ocak 1972 tarihinde Nepal
Krallığı'nın 10. kıralı olarak tahtına çıkan Birendra
1973'te yasakladı. Bugün de esrar satan ve kullananlar için ağır ceza verilen bir ülke.
36
GÖRÜLMESİ GEREKEN YERLER
Rehberimiz Cihangir Ensari ile birlikte Başkent
Katmantu’da görülmeye değer yerlere gitmek üzere
çıkyoruz.
Katmantu’da Unesco dünya mirası olarak kabul
edilmiş 7 ayrı bölge bulunuyor. Bunlardan beşi Hindu tapınaklarının olduğu bölge, diğer ikisi de Budist
tapınaklarının olduğu bölge.
İlk önce Basantapur Meydanı da denen, Durbar Meydanına gidiyoruz. Giriş ücretli ve aynı zamanda press
card sahipleri ücretsiz girebiliyorlar. Araç trafiğine
kapalı olan geniş yolun sağında, solunda ve ilerisinde
görünen esrarengiz mimarili yapılar hemen dikkat
çekiyor. Bu alanda bulunan bir iki yapı dışındaki
diğer tüm yapılar tapınak olarak adlandırılıyor. Diğer
yapılar da saray olarak biliniyor. Bir kısım tapınakların girişinde tek parça taştan yapılmış heybetli aslan
heykelleri bulunuyor. Biraz ilerledikten sonra
Durbar Meydanına ulaşıyoruz. Meydanın etrafını
tapınak ve saraylar kuşatmış.
37
Meydanın bir bölümünde ise tezgahlarında binlerce
çeşit turistik eşya satan satıcılar bulunuyor. Ahşap,
taş, metal, fildişi gibi maddelerden el işçiliği ile işlenmiş, bir çoğu Hindu be Budist inancına göre dini
aksesuar niteliğindeki ürünler. Bir de bol miktarda
küçük çanak çömlek tarzı eşyaların yanı sıra oldukça
ilgi çekici bir sürü takılar bulunuyor. Milyonlarla
ifade edilen sayılarda tanrı ve tanrıçaların sembolik
ve onlara izafe edilmiş aksesuarlar ile nitelendiriliyor olması, bu ülkede binlerce çeşit dinsel simge
oluşmasına neden olmuş. Böyle olunca da belki çoğu
Çin malı olan sayısız aksesuardan oluşan, çok özel ve
özgün hediyelik eşya pazarı oluşmuş. Dinsel aksesuarların yanı sıra Nepal’e özgü eğri Nepal bıçağını
unutmamak lazım. Kötülük tanrıçalarını ifade eden
korkunç maskeler, tütsüler, 108 taneli Budist tesbiği
ve ahşap tokmağı sürtmek vasıtasıyla ses çıkaran
Budist meditasyon tası da en yaygın aksesuarlardan.
Burada yapılan alışverişlerde, pazarlık kabiliyeti
fiyatları önemli ölçüde etkiliyor. Ülkede kullanılan
para birimi Rupi. 1 dolar yaklaşık 82 Rupi ediyor.
Bu bölgedeki tapınakların çoğu 16. Yüzyıldan itibaren yapılmaya başlanmış. Ahşap mimarisinin el işçiliği ile mükemmel uyumu ile bezenmiş yüzlerce tapınak bulunuyor. Kare bir zemin üzerine kat kat yükseldikçe küçülen çatılı tapınaklar yekpare ahşaptan
yapılıyor. Duvarlarının çok küçük bölümlerinde duvar olarak kırmızı tuğla kullanılmış. Ormanların
yoğun olması ve dayanıklı ağaç çeşitlerinin çokluğundan dolayı dış hava ile temas etmesine rağmen
ahşap desen, motif ve figürler hala göreni hayrete
38
düşürüyor. Yukarı doğru kare kare küçülen yapılara
içeriden merdivenle çıkılabiliyor. Üzerinden 3-4
yüzyıl geçen bu ahşap yapılar zamana karşı kendilerini korumuşlar fakat renkleri kahverenginin koyusuna dönüşmüş bulunuyor. Bu kare oturumlu yapıların sundurma çatıları en az 1 metre ileri doğru uzatılarak, yapının yağıştan etkilenmesinin önüne geçilmiş. Çatıda kullanılan farklı ağaçtan yapılmış biraz
daha kırmızımsı bir malzeme bulunuyor. Bu şekilde
tek katlı yapılar olduğu gibi beş kata kadar varan
yükseklikte tapınak katları da bulunuyor. Nepal Krallığı döneminde prenslerin yaptırdığı bu yapıların her
birinin bir tanrıya izafesinden dolayı farklı ad ve
kutsallıkları var. Bir kısım yapıları kapısı açık ve
girilebiliyorken, bazıları sadece seyirlik olarak bulunuyor. Dış yüzey, kapı ve pencere ince ahşap işçiliğinin yanı sıra içerisinde de aynı şekilde ahşap oymacılığının harika örnekleri yer alıyor. Kullanılan figür ve
sembollerden her biri, kutsiyet ve dinsel bir anlamı
ifade ediyor. Bir kısım tapınaklarda taş oymacılığının
da harikulede sanatsal örnekleri bulunuyor.
Meydanın tam orta bölümünde tüm meydana hakim,
kademeli geniş basamaklarla çıkılan üç kademeli
Şiva tapınağı bulunuyor. Buluşmak ve meydanı seyretmek, hem de dinlenmek için iyi bir mekan. Kötü
ruhları kaçırmak için zaman zaman çalınan büyük
Çan ve Malla sütununun bulunduğu yerde ise aynı
zamanda bol miktarda güvercin bulunuyor. Bu güvercinler daha çok tapınaklar etrafındaki Tanrıları
besleme ve tazim pencerelerine bırakılan pirinç ve
diğer yiyeceklerle besleniyorlar. Bu dua pencereleri
içindeki boyalı tanrısal figür sarı çiçeklerle de bezeniyor.
39
KUMARİ TAPINAĞI
Durbar Meydanının girişine yakın yerde solda bulunan üç katlı beyaz yapıdan geçilerek girilebiliyor
Yaşayan Tanrıça Kumari’nin tapınağına. Kumari’nin
yaşamını sürdürdüğü bölüme ise sadece Hindular
girebiliyor. Kumari 3 yaşına girmiş, Budha’nın geldiği
kasttan gelen, gözleri ve vucut yapısı, konuşması
güzel kız çocukları
içinden belirli ölçütlere göre seçilip, tanrıça
olarak ilan edilerek
tapınağa bağışlanıyor.
Kendisine tazim eden
milyonlarca insan ve
etrafındaki
onlarca
hizmetçinin himayesinde 11-12 yaşına
gelip ergenlik çağına
geçinceye kadar burada kalıyor. Daha sonra da yeni
Kumari seçilince tapınaktan ayrılmak zorunda kalıyor ve münzevi bir hayata yöneliyor. Kimse de tanrıçayla evlenme cesareti gösteremediği için, yaşamlarını bekar olarak sürdürüyorlar. Çocuk istismarının
en pozitif örneği olan uygulama aslında bir çocuğun
hem çocukluğunu hem de yaşamını karartmak anlamına geliyor. Konuşmaktan ziyade özel bayram günlerinde penceresinden bakıp tebessüm etmesi yetiyor. Yılda bir kez özel bir bayramda tahtı ile büyük
kapıdan tanışarak halkla buluşmuş oluyor. Maoist
yönetim Kumari seçimi ve tazimi konusunda görevini kusursuz ifa ediyor.
40
Meydanın en kalabalık olan yerlerinde turistik antik
değeri olan Sadhu’ları görmek mümkün. Saçına sakalına su ve tarak değmemiş, tırnakları hiç kesilmemiş,
dünyalık tüm değerlerden kendini soyutlamış yarı
çıplak, yüzleri gözleri rengarenk fosforik renklerle
boyanmış Saduları dünyaya bağlayan tek şey fotoğrafını çekenlerden aldığı paralar.
Durbar Meydanında on beş yıl öncesine kadar aktif
olarak kullanılan saraylarda bulunuyor.
41
BUDİST TAPINAKLARI
Daha sonra Buda’nın doğduğu yer olan, Katmantu
merkeze 15 km mesafedeki yüksekce bir tepe üzerinde bulunan Sivayambunat Tapınağına gidiyoruz.
Geniş merdivenlerle çıkılan giriş kapısından sonra
yuvarlak bir havuz ortasında altın sarısı selamlayan
bir Buda haykeli bulunuyor. Etrafta çok sayıda maymun olduğu için buraya maymunlar tapınağı da deniyor. Kalabalık insan grupları içinde yaşamaya
alışmış yüzlerce maymun ve yavrusunun şaklabanlıkları arasında kademeli olarak yükselen tepenin
yukarısına doğru çıkıyoruz. Taştan yapılarak kırmızı
renge boyanmış dev bir Buda heykeli de bulunuyor.
Yukarıda büyükçe bir alan üzerinde yuvarlak beyaz
kubbesi üzerinden önce kare şeklinde sonra da oval
şeklinde yükselen Buda’nın süzük gözlerinin ve burnunun tasvir edildiği altın tapınak bulunuyor. Tütsü
koku ve dumanları arasında bu tapınağın etrafında
bulunan yuvarlak metal dua makaralarını çevirerek
dönen insanları taaccüble seyrediyoruz.
Bu büyük tapınağın etrafında kare şeklinde insan
42
boyunda taştan işlenerek yapılmış, yukarı doğru
kademeli olarak küçülen onlarca küçük tapınak da
bulunuyor. Tapınağın arkasında aynı zamanda seyirlik bir alandan Katmantu kent merkezini panoramik
olarak seyretmek mümkün.
Burada da sayısız aksesuar ve hediyelik eşyaların
satıldığı mekanlar ve seyyar satıcılar bulunuyor. 365
basamaklı iniş yolunda karşımıza çıkan satıcılarla
çetin pazarlıklar sonucu hediyelik eşyalar alıyoruz.
Nepal bıçağı konusunda bozulan pazarlığımız dönene kadar aklımızdan çıkmıyor.
Dönüş gününde yine rehberimiz Cihangir’le beraber
Katmantu’daki ikinci Buda tapınağı olan Budhanat
tapınağına gidiyoruz. Tapınak bölgelerine, yabancı
ziyaretçiler için seyirlik mekanlar olduğu için giriş
bileti ile girilebiliyor. Bu bölge diğer tapınak kadar
yüksekte değil ama en büyük Buda tapınağı burada
43
bulunuyor. Burada da yuvarlak beyaz kubbe üzerinde kare olarak yükselen altın kule üzerinde Buda’nın
süzük gözleri ve sonsuzluğu sembolize eden burnu
tasvir edilmiş. Etrafı dua makaralarıyla çevrilmiş
tapınağın iç bölümüne geçiş yerinde iki adet dev üç
metre yükseklikte metal işlemeli dua makarası etrafından saat yönünde geçmek gerekiyor. Tapınağın
altın kulesinden çevresine bağlanmış iplere asılı
bulunan beş renkli dualar yazılmış flamalarla süslenmiş tapınakta tütsü duman ve kokusu oldukça
yoğun. Burada ellerinde 108 taneli tesbihle, bordo
renkli tek parça kumaşı omuzlarına atmış, saçı tıraşlı
erkek ve bayan çok sayıda Budiste rastlamak mümkün.
ÖLÜ YAKMA TÖRENİ
Daha sonra da oldukça merak edip görmeyi çok arzu
ettiğimiz ölü yakma törenlerinin yapıldığı
Pashupatinath bölgesine gidiyoruz. Katmantu şehir
merkezine yakın bir yer. Yabancıların bilet alarak
girebildiği bu mekanın girişinde tarihi binanın gölgesinde rengarenk kıyafetlerle yaşlı kadınlar adeta
ölümü bekliyor gibi oturuyorlar.
44
Nehrin olduğu aşağı tarafa doğru iniyoruz. Ağır bir
koku, kesafet ve tütsülerin gölgesinde bir sessizlik
hakim. Üzerinden köprü ile geçilebilen nehrin karşılıklı iki kenarında da ölü yakılmak üzere yapılmış
dikdörtgen sunaklar bulunuyor. Üst kasttan zengin
ve varlıklı ölüler yüksek sunaklarda ayrı bir yerde
düşük kasttan olan yoksullarda, seviye olarak daha
aşağıda olan ayrı mekanda yakılıyorlar.
Renkli bir beze sarılmış, üzerine sarı çiçekler atılmış
ölüler, merdiven üzerine uzatılmış vaziyette ölü
yakınları tarafından omuzlarda taşınarak getirilip,
yakılma sunağının üzerinde daha önceden hazırlanan nizami vaziyette çaprazlama dizili bulunan odun
kütükleri üzerine konuyor. Kadınlar sarı ve turuncu,
erkeklerde beyaz kefenleriyle başı açık vaziyette
yakılıyorlar. İlahiler mırıldanan hüzünlü kalabalık,
tütsü ile su serpeleyerek etrafında dönüyorlar. Mübarek! Ganj Nehrinin bir kolu olan Bagmati nehrinin
sularına batırılmış kuru pirinç başakları ve otlar
etrafına döşendikten sonra, ölenin büyük oğlu tarafından meşale ile, ölünün ağzından yakılmaya başlanıyor. Suçlarının cezası dünyada iken yakılarak çektirilerek, öte tarafa ruhun günahsız gönderildiğine
inanılıyor. Bu işlem yaklaşık üç saat sürüyor. Ölü
yakınları kül olup, külleri nehre savrulana kadar
başında bekliyorlar. Etraftaki koku, kesafet ve ortamın ağırlığı, insanları sessizlik girdabında başka
dünyalara götürüyor. Aynı anda öbek öbek başında
kalabalıkla çok sayıda ölü üzerinden dumanlar yükseliyor. Yoksullar ise daha derme çatma odun parçacıklarıyla yakılıyor.
45
Nehir ise akıntısı yoğun olmadığından dolayı, her
türlü pislik atıldığından tam bir pislik deryası. Nehrin kenarında ise ölümü bekleyen ölü külüne boyanmış yaşlı Sadhuları, Hinduları, nehre inek sütü
dökenleri ve boş buldukları sunaklar üzerinde keyifle yemeklerini yiyenleri görmek mümkün. Nehrin
biraz ilerisinde suya giren çocuk ve gençlerde, ölüden suya karışan altın takı ve diş bulabilme arayışını
sürdürüyorlar. Altı yaşından küçükler ve din adamları öldükten sonra günahsız kabul edildikleri için,
yakılmayıp toprağa gömülüyorlarmış. Brahmani din
adamları, tanrı Brahmanla bütünleşip ‘fena’ oldukları
için günahsız kabul ediliyorlar.
HİNDUİZM
Hinduizm daha çok Hindistan’da yaşayan Hinduların
dini olarak bilinmesine rağmen, 2008’de yıkılan son
Hindu krallığı Nepal’de idi. Hinduizm dinini daha çok
46
folklorik özellikte dini bir anlayış olarak tahmin ediyordum. Nepal’de Hinduların yaşadığı din, folklorik
olmasının çok ötesinde hayatın bir parçası gibi yaşanmakta. %80’lik Hindu Halkın kendi dinlerine olan
sadakati, ülkemizde yaşanan dinin bile çok ötesinde.
Tapınak dışında da ibadet ritüellerini yerine getiriyor olmaları, neredeyse tüm halkın alnının ortasındaki kırmızı boya ile tika adı verilen işaretleri, bayanların ayaklarını bile kapatacak kadar uzun kıyafetler giymeleri, kendi dinlerinin önemli alameti
farikalarından. Hindu olunmaz, Hindu doğulur anlayışı, Yahudilik’de olduğu gibi Irksal bir din normunu
oluşturmuş.
Brahmanizm de denilen Hinduizm’de iki temel inanç
esası vardır: Birincisi; tenasüh/reenkarnasyon, yani
ruhun bir bedenden başka bir bedene geçmesi inanışıdır. Hinduizme göre varlıkların ruhları, öldükten
sonra başka bir varlığın bedenine dönebilirler. Tenasüh yoluyla ruhların yükselmeleri düşünüldüğü gibi,
yaptıkları işlere göre aşağı derecelere indikleri de
kabul edilir.
47
İkinci temel inanış ise kast sistemidir. Halkı birbirinden ayrı dört sınıfa ayıran bu sistemin birinci sınıfı,
Brahmanlardır. Bunlar Brahma inanışının kudsi rahipleri ve âlimleridir. Mukaddes Veda kitabını okumak, açıklamak ve diğer Brahma mensuplarına yol
göstermek vazifeleridir. İkinci sınıf, Krişnalardır. Bu
sınıfa hükümdarlar, racalar ve büyük devlet adamları
ve askerler girerler. Üçüncü sınıf Vayansalardır. Bu
sınıfa da tüccarlar ve çiftçiler girerler. Dördüncü sınıf
Çudralardır. Bu sınıfa işçiler, sanatkârlar vb. girerler.
Bu dört sınıftan çıkarılanlara ise parya ismi verilir.
Bu zavallıların insan gibi yaşamak hakkı yoktur.
Hayvan muamelesi görürler. Dört sınıfa giren insanların haklarına malik değildirler. Nepal’de azınlık
olarak yaşayan Müslümanlar bu dört sınıfa da girmedikleri için ‘uzaylı’ olarak tabir edilmektedirler.
Hinduizmde yaratıcı Brahma adı verilen tanrıdır.
Ayrıca Krişna, Vişnu ve Siva (Şiva) dan teşekkül eden
üçlü tanrı inancı vardır. Hinduizmin bu üçlü tanrı
inancına Trimurti denir. Bu üçlü inanışın dışında
Hinduizmde sayısız denecek kadar tanrılar da vardır.
Kendisinden faydalanılan her unsur ve öge tanrısaldır ve aynı zamanda tanrı’dır. Ayrıca dağlar, ırmaklar
ve hayvanlar mukaddes ilahi varlıklar olarak kabul
edilir. Hele inek Hindistan’ın en mukaddes hayvanıdır. Çünkü o bütün insan olmayan mahlukların sembolüdür. Onu öldürmek demek, bir Brahmanı öldürmek demektir ki affedilmez. Diğer mukaddes yerler
Ganj Nehri ve Benares şehridir. Onlara göre, Ganj
Nehri insanın günahlarını temizler. Benares’te ölen,
Siva (Şiva) nın inayetine kavuşur. Himalaya’lardan
48
gelen Ganj nehri’nin bir kolu olan Bagmati nehri
Nepal’den geçmektedir.
4000 yıllık geçmişi olduğu iddia edilen Hinduizmde
dini inanış emir ve yasaklar Manava Dharina Şastra
ismindeki mukaddes kitaplarında yazılıdır. Bu mukaddes kitaptan başka Brahmanalar, Upanişadlar,
Puranalar, Mahabharatalar ve Ramayanalar adlı
mukaddes kitaplar da vardır.
Hinduizmde insanı tanrılara ulaştıran birçok yol
vardır. Bunlardan biri yoga’dır. Birlik anlamına gelen
bu meditasyon türü hem psikolojik bir disiplin, hem
de değer verilen şeyle kaynaşmak gayesiyle nefesi
kontrol etme faaliyetidir. Tanrılara ulaştıran ikinci
önemli yol Tantrizm’dir.
İbadetlerin mühim kısmı kurtuluşu temin eden üç
esasta toplanmıştır.
49
Birincisi; güzel amellerdir. (Mesela, ölenler için
kurban kesmek, güneşe hürmet etmek, evde devamlı
ateş yakmak, doğum, ölüm ve düğünlerde ibadet
etmek, mukaddes kitapları okumak.)
İkincisi, hakikat bilgisidir. Bütün varlıkların aslı tek
hakikattir. Bu hakikate ulaşabilmek için dini bilgileri
öğrenmek, rahip olmak ve dünyayı terk etmek lazımdır.
Üçüncüsü, tanrı ile beraber olmaktır, onunla bütünleşmektir. Bu da ibadetle olur. Hinduizmde tapınma
kişisel olabilir. Buna puja adı verilir. Kurban törenlerine jajna denir. Her kişi için doğumundan ölümüne
kadar 12 tören yapılır.
Hinduizmde temel ahlak kaidesi nefse hakimiyet ve
feragatkâr olmaktır. Kast sistemine bağlı kalmak için
azami gayret sarf etmek, Brahmanların kanunlarına
uymak, kadınlara hiçbir hak tanımamak ve paryaları
kurbanlık hayvanlar gibi telakki etmek Hinduizmin
sosyal idealini ortaya koymaktadır.
Hinduizm’le ilgili bu ansiklopedik bilgilerin halkın
genelinin inancında ne kadar ve ne şekilde yer ettiğini anlamak elbette kolay bir hadise değildir.
Sadhuların münzevi yaşantısı, dua ve zikir tarzı metinlerden oluşan aksesuarların tapınak çevresinde
çokluğu, bayram ve törensel ayinlerin yaygınlığı, din
eksenli aksesuarların yaygınlığı, nesneler üzerinden
sembolize edilen sayısız tanrı ve tanrıçanın put şeklinde yansıdığı Nepal’de Hinduizm’in tesirini Hindistan’dan daha ziyade görmek mümkün.
50
Tapınaklarının yapısal mimarisinde tanrısal özellik
atfettikleri milyonlarca put figürünün yanı sıra, tapınak civarında ve mahalle aralarında içinde tanrısal
figür bulunan pencerelerden, tanrıya tazim ve onu
inek sütü, pirinç vs. gıdalarla doyurma ameliyesini
yaygın olarak görmek mümkün. Dokunulmazlıkları
olan inek’leri kamuya açık tüm alanlarda görmek
mümkün. Onlara dokunmak, onları yattıkları yerden
kaldırmak, her hangi bir değnekle sakındırmak suç
sayılıyor. İneği kesmek ise 24 yıl hapis cezasını gerektiriyor, Nepal’de.
Hindistan’da yaşanan Hindulukla, en belirgin farkları
alınlarını boyadıkları ‘tika’ denen kırmızı boyanın
daha geniş ve büyük olması, bir de kadınların Brahman’a rahim’le bağlanan göbek bölümünün çoğunlukla açık olması.
Hinduizmin kayıtlara geçip belgelenmiş bir İlahi
vahiyle irtibatı olmasa da, bir kısım ritüellerdeki
51
benzerlik, binlerce yıl önce ilahi olarak neşet edip,
daha sonra tahrif edilen, yozlaştırılan ve bir şekilde
insan eliyle yeniden şekillendirilen bir inanç olduğu
tezi kuvvetle muhtemel.
%4’lük azınlıkta olsalar, Budizm de varlığını sürdürmektedir, bu ülkede. Budizmin, M.Ö. 500’lü yıllarda Hinduizme tepki olarak ortaya çıktığı iddia
edilse de, birçok yönleriyle bu iki din birbirine karışmış durumdadır. En temel ayırıcı özelliği de tanrı
inancının olmaması ve daha çok felsefi bir inanç
şeklinde tezahür etmesidir. Bu düşüncenin kurucusu
Buda’nın takipçileri, Hinduizm etkisiyle, Buda’nın
heykellerini yaparak putlaştırıp, tanrısal bir kült
ortaya çıkarmaları çok sonraları olmuştur. Bu iki din
ibadet hanelerini ortak kullanabilmektedir.
Bu iki dinin ortaya çıkardığı Hindistan Medeniyetiyle
karşılaşan ve tanışan Müslümanlar, bunların Müslümanlaşmasına katkı sağlarken, bunlardan esinli bir
kısım mistik, felsefi düşüncelerin de İslam’a sızmasına neden olmuşlardır.
HİJYEN, DÜZEN VE AHLAK
Su kullanımının kıt olması ve şebeke suyunun her
yerde yaygın olmaması nedeniyle Nepal toplumunun
genelinde bir hijyen, temizlik ve düzen sorunu var.
Hinduların ağızlarında çiğnedikleri kırmızımsı bağımlılık yapan otu gevişleyip ulu orta tükürmeleri
rutin manzaralardan. Zaten gırtlak sesi çıkararak
tükürenler ise yaşamın bir parçası. Çöp tenekesi
kültürü de tam yerleşmemiş, bulan bulduğunu, bulduğu yere atıyor. Yemek yerken kaşık kullanma kül52
türü henüz yerleşmemiş olduğundan, her iş elle yapılıyor. Nepal toplumunun en temizleri ise elbette
Müslümanlar. Tozlu, kaldırımsız yollarda sokak ortasında hazırlanan yemekler, fast food tarzı ortalık
yerlerde pekala satılabiliyor.
Caddelerde, sokaklar, dükkanlarda, evlerde, tarfikte
genel bir düzensizlik, kargaşa ve kaos hakim. Trafik
ışığı olan kavşak oldukça nadir. Ama trafik bir
şekide soldan akıp gidiyor. Yolda her araç üstünüze
geliyor gibi, yüreğiniz ağzınıza geliyor ama çok şükür
hiçbir kazaya tanık olmadık. Kavga, nizah, gürültü,
bağırma, dayılanma veyahutta gençler arasında uluorta sarılma, öpüşme gibi, modern türk toplumunda
olağan hale gelen manzaralardan hiçbirisiyle karşılaşmadık. Hindu kadınlar ise namus ve kendi vücudunu teşhir etme gibi konularda oldukça hassaslar.
Hiçbir Hindu kadın bacağından ufak bir noktayı bile
teşhir etmiyor.
53
KURBAN ORGANİZASYONU
Kurban organizasyonun planlandığı kent olan
Birednegar’a gitmek üzere arefe gün hazırlıklara
başlıyoruz. Neden Katmantu değil de 500 km uzaktaki Birednegar sorusu aklımıza takılıyor. Müslümanlar kent merkezinden çok, tarımsal alanlarda ve
köylerde yaşıyorlar. Aynı zamanda Katmantu’da
yaşayıp da ailesi ve çocuklarının köyde yaşıyor olmaları, kırsalda Müslüman nüfüsun yoğun olmasına
neden oluyor.
Biradnegar’a gitmek üzere iç hatlarda çalışan 25
kişilik veya 75 kişilik uçaklara binmek gerekiyor.
Karayoluyla ulaşım ise hiç de kolay değilmiş.75 kişilik iki pervaneli uçakla yaklaşık bir buçuk saat sonra
Birednegar’a ulaşabileceğiz. Uçakta ikram edilen
şekerlerin yanı sıra dağıtılan pamuklara ilk önce
anlam veremesek de uçak havalanınca gürültüsünden kulakları korumak maksadıyla dağıtıyorlarmış.
Hostesler, uçakta askeri bir disiplin sağlamışlar.
Uçak alana inip, tamamen duruncaya kadar, hosteslerin telkin ve korkusundan hiç kimse kemerini açamıyor. Ne zaman hostes kemerini çözüp ayağa kalkarsa, yolcularda kalkabiliyor. Yeni Delhi’den
Katmantu’ya gelirken de tam tersi bir manzarayla
karşılaşmıştık. Neredeyse uçak tekerini alana değdirir değdirmez, herkes yerinden fırlamıştı.
Oldukça iptidai, ülkemizin geri kalmış küçük vilayetlerinin ilçe otogarlarından daha iptidai görüntüsüyle,
Birednegar havaalanına iniyoruz. Herkesin yürüdüğü
yoldan garaj gibi bir üstü kapalı alana geçiyoruz ve
54
bagajlarımızı bekliyoruz. Traktörün arkasına takılmış küçük römorkla gelen bagajlarımız, elimizdeki
bagaj dekontu numarasına göre kontrol edilerek
görevliler tarafından tek tek teslim ediliyor. Garantili
yöntem.
Bagaj alma yerinde karşılıyorlar bizi Brednegar
mihmandarlarımız. Hasan Habibi ve Nizamettin.
Hasan Habibi orta yaşlarda kınalı sakallı, güler yüzlü,
sempatik cana yakın biri. Katmantu’dan beraber
geldiğimiz Gulam Resul’le havaalanında, daha sonra
buluşmak üzere ayrılıyoruz. Kendisi oradan bayram
edip, ailesin görmek üzere köyüne gidiyor. Havaalanı
çıkışında mihmandarlarımızın ayarladığı bir jeeple,
Brednegar’da kalacağımız otele gidiyoruz. Akşam
üzeri karanlığında kaos ve karmaşalı bir trafikten
geçerek, arka sokaklardaki Zeixnel Otel’e geliyoruz.
Otele yerleştikten sonra, mihmandarımız bizi İslami
Sang Ofisine yemek için davet ediyor ve icabet ediyoruz. Ara sokaklardan birinde kapıdan girince uzun
bir avlunun solunda iki kat üzere yapılmış olan, derslik, konferans salonu, kütüphane ve idari merkezin
olduğu ofise gidiyoruz. Üst kattaki odada hemen
sofra serilerek bizim için hazırlanmış özel sabit menüden ikram ediliyor. Buhat denen Pirinç, Goşt denen et yemeği ve rogi denilen küçük yufka ekmeğinden afiyetle yedik. Ofiste hem idareci hem de medrese hocası olarak görev yapan Tenwir, yemekleri ikram ediyor. Uzun boylu siyah sakallı, gözlüklü, iyi
derecede Arapça bilen Tenwir Kardeş, Afgan liderlerinden Hikmetyar’a benziyor. Aynı zamanda
Birednagar Camisinin de imamı.
55
Hasan Habibi de Birednegar’ın genel sorumlu İmamı.
Çok gayretli, çalışkan, sempatik, cana yakın, hiper
aktif biri. Habibi, Türkiye’nin geçmiş İslam önderliği
tecrübesinin, bugün de dünya Müslümanları için
önderlik edebileceğine inancını yitirmediğini söylüyor.
Ertesi gün bayram namazında buluşmak üzere ayrılıp otelimize geçiyoruz.
BAYRAM SABAHI
Bayram sabahı yine trafik karmaşası ve kaos içinde,
dar yollardan geçerek Camiye gidiyoruz. Caddelerde
çokca bembeyaz yeni kıyafetlerini giymiş grup grup,
namaza yetişmek üzere koşturan Müslümanları gördükçe seviniyoruz. Bin kişilik Cami, yeni mimari ile
betornarme bir yapı. Çok yeni görünüyor. Yeşil boyalı, geniş camları olan ferah bir mekan. Zemin
komple büyük ebatlı beyaz seramikle döşenmiş, halı
serilmemiş. Camide bizi karşılayanlarla musafaha
ettikten sonra oturup, bayram namazını bekliyoruz.
56
Bayram Namazını, güneş doğduktan üç saat sonra
kılıyorlar. Ülkemizde ise bir saat sonra kılıyoruz.
Camide çocuklar dahil herkes takkeli. Takkesi olmayanlar başını ya mendille ya da kapşonlarıyla kapatmışlar. Takkesiz namaz kılma alışkanlığımız başımıza bela oluyor. İmam Tenwir’in getirttiği tekbirlere,
ülkemiz makamlarından farklı olsa da uyum sağlamaya çalışıyoruz. Hutbeyi Hasan Habibi verdi. İman
ve takva konusundaki konuşmayı mihrabın hemen
yanındaki iki basamak yüksekliğindeki yükseltide
yaptı. İki rekat olarak kılınan bayram namazının her
bir rekatında 9 tekbir getiriliyor, Nepal’de. Namaz
sonrası ise toplu bayramlaşma. Mescidde kalan Müslümanlarla tek tek kucaklaşıp, musafaha yapıp, bayramlarını tebrik ediyoruz. Bir askerde, bir Hacc’da ve
bir de burada ailem ve çocuklarımdan uzak bayram
yapmanın eksikliğini, tüm çocuklara sarılıp onlara
şeker ikram ederek gidermeye çalışıyoruz.
Bayramlaşma sonrası mescidin az ilerisindeki Hasan
Habibi’nin yeni yapılmış iki katlı evine geçiyoruz,
bayram yemeği yemek üzere. Oldukça ve aşırı derecede sade döşenmiş, sadece zorunlu eşyalar bulunan
eve yaklaşık on kişilk bir ekiple gidiyoruz. Masa’da
ikram yapılıyor, misafirlere. Samain denilen, aynı
bizim kadayıfa benzer tatlıyı, üzerine sıcak kaymaklı
süt döküp karıştırarak yiyorlar. Tam yuvarlak eriğe
benzer suik denilen tatlıdan da yedikten sonra yine
pirinç ve etli yemeklerden ikram ediyorlar. Sunum
ve yemek müçtemilatına alışmamızdan dolayı fazla
zorluk çekmiyoruz yerken.
Birednegar’da beş mescid bulunduğu ve merkezde
40 bin müslümanın yaşadığı bilgisini alıyoruz.
Camaatiİslami dışında tebliğ cemaati ve Ahmet Rı57
za’nın Brelbi Cemaati bulunuyormuş. Şu an Hindularla ve yönetimle bir problem yaşamıyorlarmış.
Hasan Habibiye bağlı bölgede Cemaati İslami’nin 30
mesicidi varmış.
Yemek sonrası iki saatlik boşluğu, daha çok Müslüman ailelerin yaşadığı sokaklarda gezerek geçiriyoruz. Asfaltsız, sağından ve solundan su pis su kanalı
geçen yollarda karşılaştığımız, Müslüman ve hindu
çocuklara şeker ikram ediyoruz. Müslümanlar, bayramlık kıyafetlerinden ve kız çocukları ellerine yaktıkları bayramlık desenli kınalarından hemen fark
ediliyor. Keçi veya bufolo kurban eden birkaç aileyi
daha ziyaret edip, onlarla bayramlaşıyoruz. Bizim
ziyaretlerimizden hem çocuklar, hem aileler oldukça
memnun olmuşa benziyorlardı. Birednegar kent
merkezinin arka sokaklarında Müslüman ailelerin
yaşıyor olması, aynı zamanda burada kentleşme
sürecinin başladığının da bir göstergesi.
Öğleden önce Hasan Habibi rehberliğinde aynı jiple,
kurbanların kesileceği köyleri gezmeye başlıyoruz.
58
KÖYLERDE YAŞAM
Evleri çoğu ince kamış türü bitkiyle örtülmüş. Evi
tutan ana direkler de bölgede bol miktarda bulunan
bambu ağaçlarıyla sağlanıyor. Oturulan evin yanındaki hayvan barınakları da aynı malzemelerden yapılmış. Betonarme tarzında ev görmek pek mümkün
değil. Bazı evlerde kamışlarla kapatıldıktan sonra
çamur sıva ile üzeri kapatılarak duvar oluşturulmuş.
Kamışlar demir filizi vazifesi görüyor, toprak da
çimento. Yapı elemanı olarak, briket, tuğla gibi unsurları görmek mümkün değil. Çatı kapatmada da
aynı tarz doğal ürünler kullanılmış ama nadiren de
olsa sac çatıya da rastlamak mümkün. Evler dip dibe
değil. Araları oldukça mesafeli. Birkaç ev bir arada
kümeleşmiş. Kümelerin arası ise oldukça açık. Köylerde yayvan bir yerleşim söz konusu. Yerleşim daha
çok güzergah üzerideki hattın sağında ve solunda
yoğunlaşmış.
Evlerin önünde hayvan olarak, keçi ve keçi yavrularına, inek, öküz ve bufalo tarzı hayvanlara rastlamak
mümkün. At, eşek, kedi, köpek görmek neredeyse
mümkün değil. Köylerin çoğunda elektrik bulunmuyor. Ziraatçılık da en iptidai yöntemlerle yapılıyor.
Tarlalar, karasabana camızlar koşularak sürülüyor,
tarladan pirinç kökleri orakla yolunuyor ve daha
sonra bunlar camız koşulu kağnılarla düvenle sürülmek üzere harman yerine getiriliyor.
59
Traktör henüz tüm köylere girmemiş. Çok nadir göze
çarpıyor. Motosiklet, bisiklet ve motoguzzu tarzı
küçük araçlar köyler ve kent arasında yaygın ulaşım
aracı. Üst kasası kapalı olan küçücük motoguzzu’ya
içine ve dışına onlarca insan sığıyor. Kadınlar bile
sıklıkla motosiklet ve bisikletle bir yerden bir yere
gidiyorlar.
Köylerden tarlalara gidip gelen çok sayıda insanla
karşılaşıyoruz yollarda. Kafalarının üstünde kendi
hacimlarınca ot yığınını evlerine taşıyan kadınlar,
getirdikleri bu pirinç yığınlarını kurutup döğerek
temel besin maddesi olan pirinci elde ediyorlar. Ayda
bir iki çuval pirinci stoklayan ailesinin o ayki ihtiyacını karşılamış oluyor.
Aile reisleri, kadınlar ve çocukların hepsi tarım
emekçisi olarak çalışmak zorunda. Hintli zengin toprak ağalarının sahibi bulunduğu uçsuz bucaksız pirinç tarlalarında çalışmaları karşılığında kendisine
60
verilen küçük birkaç tarladan elde ettiği ürünlerle
yaşamlarını sürdürmek için topyekün çalışmak zorundalar. Köylerdeki Hindular arazi bakımından,
Müslümanlardan daha geniş imkanlara sahiplermiş.
Toprak reformu gerçekleştirmek isteyen yeni yönetimin, toprağı işleyebilecek olana tahsis etme vaadi
ne kadar gerçekleşti bilinmez ama Nepal’de şu an
için toprağa bağımlılık, yaşamın olmazsa olmaz tek
alternatifi.
Köylerdeki evlerde şebeke suyu bulunmuyor. Ya
ortak tulumbalarla su çıkarılıyor ya da en yakın dereden veya başka bir kaynaktan su getiriliyor. Ülkede
genel olarak yer altı suyu problemi yok. Muson yağmurları oldukça etkili yağdığı için kuraklıktan kaynaklı bir kıtlık söz konusu değil, ama daha öncede
belirttiğimiz gibi yoksulluk ve yoksunluğun tüm
izlerini bu köylerde görmek mümkün.
Yol kenarlarındaki kanal ve çukurlarda biriken çamurlu suların bazı bölümünden kil kıvamında çamur
getirilerek, çamaşır ve bulaşık yıkamada kullanılıyor.
Köylere henüz sabun ve deterjan girmemiş. Kentlerde şebeke suyu olmasına rağmen, sabun ve deterjan
henüz tam yaygınlaşmış değil. Ülkemizin elli atmış
yıl önceki hali ile birebir örtüşen bir yaşantı hüküm
sürüyor köylerde.
Şişmanlık veya obezite henüz Nepal’e sirayet etmemiş. Halkın çoğu, diri, dinç ve kuru.
61
MEDRESELER / OKULLAR
Köylerin bir çoğunda Müslümanlar Hindularla beraber yaşıyorlar. Gezdiğimiz köylerden sadece biri
yekpare Müslümanlardan oluşuyordu. Tarım işlerinin azaldığı kış günlerinde, Müslümanlar hem kendi
eğitimleri hem de çocuklarının eğitimiyle ilgili organizasyon yapmışlar. Yeterli Müslüman potansiyeli
olan köylere, yakın köylerden öğrenci taşınarak,
orada okul/medrese teşekkül ettirilmiş. Çoğu medrese veya okul etrafı ağaç ve kamışlarla çevrili, kapıdan girilebilen büyükçe bir alanın kenarlarına U
şeklinde oluşturulmuş gölgelikler şeklinde. Her bir
gölgelik, aynı zamanda bir derslik anlamına geliyor.
İki derslik arası bazen doğal malzemelerle tecrit
edilmiş ama orta alana bakan bölümler açık bulunuyor. Bu gölgeliklerin altında öğrenciler çoğu yerde
yere oturarak ders dinliyorlar. Dersliğin bir tarafında
da bir şekilde monte edilmiş kara tahta bulunuyor.
62
Nepal’deki Cemaati İslami’ye bağlı bu açık hava akademilerinde üç yıllık zorunlu devlet eğitimi dışında
okul öncesi ve sonrası 20 yaşına kadar İslami Eğitimler veriliyor. Arapça ve İngilizce temel dil olarak
verilen eğitimlerde, Kuranı Kerim ve temel İslami
disiplinlerle Matematik ve Fenni dersler kademeli
olarak, erkek veya kız öğrencilere ayrı mekanlarda
veriliyor.
Kendi imkamları ile taş üstüne taşı koyacak maddi
imkanları olmayan Müslümanların bu eğitim organizasyonlarına yeni yeni bir kısım dış desteklerle, betonarme derslikler, okullar, yurtlar ve camiler gibi
katkılar yapılmaya başlanmış. Bu katkıların önemli
kesimi Ülkemizden İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından gerçekleştirilmiş. Ayrıca Katar Bankası ve Suudi
Krallığı’nın bina, okul, derslik ve mescid katkısını
unutmamak lazım. Her köyde olmayan bu yapıların
çoğu son beş yıl içinde yapılan yapılar. Bu yapılar
bulundukları yerlerin en görkemli ve en dikkat çeken
konforlu modern yapıları. Çoğu yerlerde devlet okullarından bile konforlu olan bu yapılara bazen Hindular bile çocuklarını vermek istiyorlarmış. Bu okulların sorumlu gönüllü bir müdürü, idare heyeti ve
eğiticileri İslam Cemaati tarafından görevlendirilip
organize ediliyor. Sorumlular kendi köylerindeki bu
medreselerin yöneticiliğini bazen, şehir merkezinden veya başkentten yürütmek durumunda kalıyorlar. Özellikler Müslüman sayısı az olan köydeki öğrencilerden taşımayla gelmesi mümkün olamayanlar
için, merkezi köylerde yurt yapılması gerekmektedir.
Müslümanların yaşadığı köylerde yine küçük de olsa
bir camii ve minaresi görmek bazen her şeye değiyor.
63
Bu tür eğitim organizasyonlarının kent merkezlerinden ziyade köylerde yapılıyor olmasının nedeni, hem
yönetimin gözünün önünde olmamak, hem de Müslüman nüfusun çocuklarının en yoğun olduğu yerler
köyler. Nepalli Müslümanların küçük bir azınlık olarak yaşadığı bu ülkede, haddinden fazla tedbirli ve
temkinli olması gerekiyor. En ufak bir kıvılcım veya
gerilim Allah korusun, Müslümanların top yekün
imhasına bile neden olabilir, bu ülke Arakan’a dönebilir.
KURBAN KESİMİ
İlk kesim noktası olan Brednegar’ın 10 km doğusundaki Kamalpur Köyü’ne gidiyoruz. Engebeli toprak
yolları bir saat zarfında aşarak düz bir ovada kurulu
bulunan kesim noktasına ulaşmak için birkaç köyün
içinden geçmek gerekiyor. Kalampur Köyü’nde evlerin arasında bir yerde, bizim gelmemizi bekleyen
köylüler karşılıyorlar bizi. Köyün İmamı ve sorumlusu olan Ali Ömer ve Mahmud Aminuttin’le tanışıyoruz. Kısa bir bayramlaşmadan sonra kurbanlık telaşıyla herkes bir şekilde işbölümü yapmışcasına vazifesini icraya koyuluyor. Kimi kurbanın getirilmesini,
kimi akacak kan için çukurun eşilmesini, kimi kurbanı yatırmak üzere iple bağlanmasını gerçekleştirmek
üzere vazife başında. Birkaç genç de İHH pankartını
asacak yer telaşındalar. Kurbanın kesimini ve gelen
yabancı konukları özen ve dikkatle süzen çocuklar ve
64
kamıştan barikat olan bahçe duvarı görevi gören
paravanların arkasından bakan kadınların meraklı
bakışları arasında İmam, bismillah deyip eğri uzunca
paslı gibi gözüken siyah bıçağı ile boğazlıyor,
bufaloyu. Bufolo dedikse, bizim besili camuzlarımıza
hiç benzemiyorlar. Tarımın tüm yükünü çeken
bufolalar, etten çok kemikleriyle ayakta durmaya
çalışan hayvanlar. Bizim ülkemizde 7 kişilik olarak
kestiğimiz tosunların belki yarısı kadar ağırlıkta.
Kesim sonrası, etrafın ve süslü bayram çocuklarının
fotoğrafını çekip, onlara yanımızda getirdiğimiz, İHH
balonları ve şekerleri veriyoruz. Kurbanın parçalanıp, dağıtılması zaman alacağı için, diğer köye yetişmek üzere vedalaşıyoruz, Kalampurlularla. Aracımızın etrafını saran meraklı kalabalığın uğurlamasıyla
ayrılıyoruz, bu köyden.
65
İkinci kesim noktamız olan Brednegar’ın batısında ve
30 km uzaklıkta bulunan Ghuski Köyü. Bu köye engebeli ve çukur yollardan, güçlü bir araçla 3 saatte
ancak ulaşabildik. Yolda neredeyse bizden başka
hiçbir vasıtaya rastlamadık. Merkezden uzaklaştıkça
yolların engebesi da artıyor. Bu köy nüfus ve aynı
zamanda Müslüman nüfus bakımından oldukça kalabalık. Bu köye İHH tarafından yaptırılan Nejmettin
Erbakan Okulu ve Camisinin bulunduğu yerde kurban organizasyonu yapılmış. Okulun kurulu bulunduğu 15 bin metrekarelik geniş alanın sağında Hilal
Public School, solunda yeni yapılan Necmettin Erbakan Okulu, karşı tarafta da Camii bulunuyor. Caminin
yanında Katar Bankası tarafından yapılan inşaat da
devam ediyor. Kurban kesimi de ortadaki büyük
alanın bir köşesinde yapılıyor. Kurban kesimi sonrası, Okulun yöneticisi Cemil Bey tarafından hazırlanan
öğle yemeğini, diğer okul yöneticisi ve öğretmenleriyle beraber yiyoruz. Buradaki yapılar, Nepal’in
gördüğümüz köylerindeki en modern yapılar.
Kurban etleri parçalanıncaya kadar, 5 km uzaktaki
bir başka köye kesim için gidiyoruz. Bu köydeki El
İslah İdeal School’a gidiyoruz. Okulun bulunduğu
alanda hiçbir modern bilindik yapı elemanı yok.
Herşey tamamen doğal. Okulda kalabalık bir Müslüman topluluğu karşılıyor bizi. Kimi kurbanları kesmişler parçalamışlar, kimisini kesmek için de bizi
bekliyorlar. Kesimi Yakup Işık kardeş gerçekleştirdi,
bizim ülkemize özgü sesli tekbirler eşliğinde. Burada
kurban keserken bizde olduğu gibi sesli tekbir getirmiyorlar. Sessiz dua edip, bismillah deyip kesiyorlar.
66
Okulun gölgelikleri altında hem soluklanmak hem de
tanışmak üzere oturuyoruz. Okulun yöneticisi, Aktar
Hüseyin isminde, genç, dinamik ve girişken biri. Okulun hatıra defterine izlenimlerimizi yazdıktan sonra
okulla ilgili bilgiler alıyoruz. 1500 civarında kız öğrenciye eğitim veriyorlarmış. Müfredatı diğer medreseler gibi. Bu iptidai ve ilkel şartlarda, azim ve
kararlılıkla ortaya konan gayretler, herhalde Müslümanlık adına dünyanın en önemli çalışmaları. Ülkemizin eğitim imkanlarını göz önüne aldığımızda
aramızda uçurumlar olmasına rağmen, idareci ve
öğretmenlerinin, öğrencilerinin gözlerindeki ışık,
göğsümüzü kabartırken, ülkemizdeki o denli imkanlar içinde ne kadar küçük şeylerle uğraşmak durumunda olmamızdan dolayı da utanç duyuyorum. Bir
tarafta kıt niğmete şükreden Müslümanlar, bir yanda
sınırsız niğmete nankörlük eden bizler. Sorgumuz
ağır olsa gerek, sahibi olduğumuz bunca niğmetten
dolayı. Aktar Hüseyin’e burasının dünyanın en büyük
Açıkhava akademisi olduğunu söylememiz, kendisini
memnun ediyor.
67
Sonra yeniden Necmettin Erbakan Okuluna gelip
hazırlanan etlerin poşetlenip dağıtılmasına yardımcı
oluyoruz. Çocuklara balon ve şeker dağıtıyoruz.
Akşam namazı sonrası, dönüş için çıktığımız yol,
gözümüzde oldukça büyüyor. Düzgün bir yol
niğmetinin ne demek olduğunu, ülkemizin yollarında
seyrederken ne kadar şükretmemiz gerektiğini bir
kez daha idrak ediyoruz. Araç içinde sesimiz soluğumuz kesilmiş vaziyette, içimiz dışımıza çıkacak
gibi uzun bir yolculuktan sonra otelimize geliyoruz.
İKİNCİ BAYRAM GÜNÜ
Bayramın ikinci günü sabah 7’da çıkıyoruz yine aynı
ekiple. 25 Km. batıdaki Bhutha Köyüne gidiyoruz.
Kalabalık bir köy. Müslüman nüfus bakımından da
oldukça şanslı. Köyde bulunan Cemaati İslam ve İslah
Okulunun Başkanı İlyas Felahi, köyde 25 bin
müslümanın yaşadığını ve bunların 7000’inin eğitilmesi gereken gençler olduğunun altını çiziyor. Beni
çok memnun eden 7000 eğitilmesi gereken çocuk ve
genç vurgusu, müslümanların eğitimlerine ne kadar
önem verdiğinin göstergesi. Okulun İdari Kurulu
Başkanı Zafir Alem ve diğer idarecilerle beraber,
sabah kahvaltısı yapıyoruz. Ama kahvaltı dedimse,
aynı menü; pirinç ve et.
Okulun oturduğu alan 20 metrekareden büyük. İlk
başlarda ilkel ve iptidai gölgeliklerde başlayan eğitim, yörenin öğrenci potansiyeli, idarecilerin fedakarlığı ile dış destekle zaman içinde yavaş yavaş
modern betornarme binalara terk etmiş kendini. Tek
katlı derslikler, 250 kişilik yurt binası ve Suudi Kral68
lığı tarafından henüz yapılan 3 katlı okul binası göz
dolduruyor. Okul öncesi, ilkokul, ortaokul, lise ve
yüksek okul düzeyinde eğitimin verildiği okulda
toplam 3000 öğrenci öğrenim görüyor. Dışarıdan
gelen katkılarla, bölge okulu olarak 14 bin öğrencinin eğitim göreceği dev bir eğitim kompleksi planlıyorlar. Okulda 70 eğitici, 5 de idari personel bulunuyor.
Bu nadide eğitim yuvasında öğreniyoruz, Nepalce
temel kelimeleri: Giya hal he: Nasılsın? Tiighe: İyiyim. Abgesehe:Sen nasılsın? Abga nam kehe: Adınız
nedir? Sunui: Merhaba.
Bu köyde kesilen 9 büyükbaşın kesim ve dağıtımını
gerçekleştirdikten sonra vedalaşıp ayrılıyoruz.
Bu okulda tanıştığımız aynı köydeki Davet ve Islah
Merkezi Genel Sekreteri Şehabettin İslahi’nin ısrarlı
daveti üzerine dönüşte onun okulunu da ziyaret
ediyoruz. Yaklaşık 3 bin metrekarelik bir etrafı çevrili arsa üzerinde iki odalı küçük iptidai idare binası ve
açık alandaki gölgeliklerde eğitim verilen okulda
Şehabettin İslahi, Arabistan’da eğitim görmüş ve
akide ile Arapça dersleri veriyor. Aynı köyde Cemaati
İslami’den bağımsız bir eğitim gayreti ile bir kısım
katkılarla okullarını geliştirmek istiyorlar.
69
10 Km kadar uzaktaki İslamnegar veya İslamhu diye
isimlendirilen, nüfusunun tamamı Müslüman olan
köye gidiyoruz. Bundan başka nüfusunun tamamı
Müslüman olan başka köy yokmuş. Bu köyde 350 aile
yaşıyor. Bu köyde de Darul Furqan isminde bir
okul/medrese bulunuyor. Orta halli eğitim yapılarının olduğu bir köy. Darul Furkan’ın yöneticisi Doktor
İsrail isminde bir Müslüman. Okul alanında kalabalık
bir grupla karşılanıyoruz. Haris Ensari isimli İngilizce öğretmeni gençle tanışıyoruz. Tanışıp biraz oturduktan sonra köyde bir kanser hastası ve özürlü bir
gencin tedavi masrafları için talep ettikleri katkıyı,
İHH adına Yakup Işık, prosedüre uygun bir şekilde
hallediyor. Köydeki kalabalık grup içindeki özellikle
çocukların, bizi tepeden tırnağa süzdüklerini gören
Haris Ensari, rahatsız olduğumuzu düşünerek, sizi
merak ettikleri için, acayiplerine gittiğiniz için bakıyorlar diyor. Biz de problem olmadığını söylüyoruz.
Burada 3 büyükbaş kurbanın kesim ve dağıtımını
gerçekleştirdikten sonra ayrılıyoruz.
70
Buradan ayrıldıktan sonra Çatabelli köyünde İHH
tarafından yaptırılan Bilali Habeşi Camisinde Gulam
Resul’le buluşuyoruz. Burada Camii ile aynı alanda
bulunan medresede kesilen 4 büyükbaş hayvanın
kesimine nezaret ediyoruz.
Caminin bulunduğu yerin arkasındaki 10 bin metrekarelik göleti alarak burada balık yetiştirmek istediklerini söylüyorlar.
Öğle namazını ikindiyle cem edip kıldıktan sonra,
Çatabelli köy merkezine geçiyoruz. Köyde bulunan
Muhammediye medresesinde Gençler arası Kuranı
Kerim Okuma Yarışması olduğunu öğreniyoruz.
Bambu ağaçlarıyla oluşturulan çadır gölgelikler altında plastik sandalyelerde oturan bin kişilik bir
kalabalığın yanına geldiğimizde kürsüden Gulam
Resul ve Türkiye’den Hilafeti Osmani’den gelen misafirler anons edilince program kesiliyor. Hepimizi
kürsüye davet ediyorlar. Kürsüye yerleşinceye kadar
ve söz İmam Gulam Resul’e verilinceye kadar kimse
konuşmuyor. Biz Gulam Resul’ün karizmasına burada bir kez daha tanık oluyoruz.
71
Gulam resul konuşmasında, biz Türkiye İHH’dan
gelen misafirleri tek tek tanıtıyor ve övgüyle bahsediyor. İHH’dan Yakup Kardeş de kısa bir selamlama
konuşması yapıyor, niçin burada bulunduğumuzla
ilgili. Gulam Resul de tercüme ediyor.
Göğüslerimize gömleklerimizin üzerine, yuvarlak,
kenarı kurdaleli el yazmalı kokartları iğnelemek
isteyen görevli gencin gömleğime kokartı iğnelerken
niye bu kadar uğraştığını sonra anlıyorum. Çünkü
iğne yerine bulabildikleri paslı bir ince cam çivisiyle
bu işlemi gerçekleştirmeyi başarmış. İşte yokluk
böyle bir şey. Bir iğne olmaz mı, olmuyor işte…
Daha sonra sözü alan hatip’de, Türkiye, İstanbul,
Hilafeti Osmani, Tayyib Erdogan, ümmet bilinci, kardeşlik şuuru ile ilgili kısa bir konuşma yapıyor. Aynı
zamanda feshedilen mecliste ki eski milletvekillerinden biri de kısa bir konuşma yaptığı kürsüde, kız ve
erkek gençlerin Kur’an tilavetlerini dinliyoruz. Gölgelik alanlar ortadan bölünerek bayanlar içinde ayrı
bir alan oluşturulmuş.
72
Kürsüye gelen birinin elindeki renki bloknotlar ve
üzerindeki takkelerle atkı, kürsü görevlisine teslim
ediliyor. Biz misafirlerin kafamızda takke olmaması
dikkatlerini çekmiş, herhalde bize takke hediye edecekler diye düşünürken, göz ucuyla baktığım takkelerden birinin kullanılmış ve sararmış olduğunu
görüyorum. Aynı durumu fark eden bir başka kürsü
görevlisi çaktırmadan takkeleri ortadan yok ederek,
bloknotları bize, atkıyı da Gulam Resule törenle hediye ediyorlar. Yoksul bir köy yerinde dört takkeyi
bulup ortaya çıkarmak o kadar kolay bir iş olmasa
gerek.
Daha sonra Gulam Resul, devam eden programın
sorumlularından müsaade isteyerek Muhammediye
Medresesinin ikinci kattaki ofisine geçiyoruz.
M.Eyyub Huseyin Medrese ve köy hakkında bilgiler
verdi. Burada da 4 büyükbaş kurban edildi.
Dönüş yolunda Gulam Resul’e mümkün olabilirse,
Nepal’deki milli parklardan birine gitmek istediğimiz
söyledik. O da bunun zor olduğunu ama ormanlık bir
alana gidebileceğimizi söyledi. Birednegar’ın kuzeyine 50 km mesafede bulunan Dharan’a gittik. Yol
güzergahında devam ettikçe ormanın yoğunluğu
artan bu kent, Himalaya’lardaki kamp kuran turistlerin uğrak noktası. Turist yoğunluğundan dolayı gelişmiş bir kent. İmarı, yolları, evleri, araçaları ve halkının modern yaşantısı ile Nepal’in gördüğümüz
kentlerinden çok farklı bir yapısı var buranın. Dar
vakitte sadece gidip görmek ve farklı bir yaşam biçimine tanık olmak açısından görmüş olduk,
Dharan’ı. Otele döndükten sonra odamızda getirdi73
ğimiz nevalelerle akşam yemeğimiz yedik, çayımızı
içtik.
ÜÇÜNCÜ BAYRAM GÜNÜ
Bayramın üçüncü günü yine sabah erkenden köylere
ziyaretlere başlıyoruz. İlk durağımız 15 km batıda
bulunan Belha Jhora köyü. 2700 müslümanın yaşadığı köyde 7 adet büyükbaş kurbanın kesim ve dağıtım
organizesini hallettikten sonra, köyün genç imamı
Seccad İmam kahvaltı yapmak üzere evine davet
ediyor. Doğal malzeme, kamış ve çöplerle paravan
oluşmuş kapıdan girdikten sonra avlunun hemen
bitişiğinde kapıdan girilen toprak ile sıvanmış tamamen doğal yapı malzemelerinin kullanıldığı odada
serili olan sofraya oturduk. Et yemeği, pilav ve kadayıftan yedik. Bizim yemek yediğimiz odada yerde
serili minderlerden başka hiçbir eşya yoktu. Arka
taraflarda başka odalar bulunuyordu. Evin avlusunda bir metrelik kamışlara samanla karıştırılan hayvan pisliği özenle yapıştırılmış ve sıra sıra dizilmişti.
Bu kuruyan kerpiç şişleri yakacak malzemesi olarak
kullanılıyordu. Evin girişinde de çamurdan kurutularak yapılan küçük ocaklar vardı. Seccad’ın misafirperverliği
ve nezaketine teşekkür edip
vedalaşarak ayrıldık.
74
Daha sonra da 30 kilometre uzaklıkta bulunan
Bhokraha Köyüne geçtik. Burada da Cemaati
İslaminin büyük bir okulu bulunuyor. Müslüman
nüfusun yoğun olduğu bir köy. Çevre köylerden taşınan öğrencilerin kalacağı 200 kişilik bir yurt projesini İHH organize etmiş. Kayseri Develili bir hayırsever, Meryem Üstünsoy adına buradaki yurdun finansmanını karşılamış. Temeli henüz kazılmış bulunan yurt iki yıla kalmadan bitirilecekmiş.
Okulun idarehanesinde oturarak hem sohbet edip
hem de okul idarecileri ile tanışıyoruz. Gulam Resul
yirmiye yakın tüm Müslümanları tek tek adıyla takdim ederek, bize tanıştırıyor. Şehid Ahmet Faizan’ın
biraderi İhsan Beyle de tanışıyoruz. Ahmet Faizan da
bu köydenmiş. Tanıştıklarımız arasında Osman isminin olmamasını nedenini soruyoruz. Gulam Resul
benim amcamın adı Osman diyor ve biraz rahatlıyoruz.
75
Yapılacak yurdun projelerini inceleyen İnşaat Mühendisi Harun Çelik kardeşimiz, eğer isterlerse teni
projelerinin çizimini Türkiye’den ücretsiz yaparak
göndereceklerini söylüyor.
Daha sonra da Şehid Faizan Ahmed’in kabrini ziyarete gidiyoruz. Yemyeşil insan boyu farklı yapraklı
otlar arasından geçerken, burası nere diye soruyorum, mihmandarımıza, o da kabir diyor. Ama kabire
benzer hiçbir şey göremiyoruz, Şehid’in kabrinin
başına gelinceye kadar. Bildiğimiz ot bürümüş bahçe.
Etrafı bir buçuk metre yüksekliğinde kamışlarla çit
şeklinde çevrilmiş alanın, Faizan’ın mezarı olduğu
söyleniyor. Kuran okuyup, dua ettikten sonra, Gulam
Resul, Şehid Faizan Ahmed hakkında kısa bir bilgi
verip dua ediyor. Allah rahmet eylesin, Nepal Cemaati İslaminin, eğitim faaliyetlerinde çok önemli katkıları olmuş, şehidimizin. Medrese öğretmenliğinden
başlayıp, tüm faaliyet ve organizasyonlarında katkısı
olan, yerinde duramayan bir hareketliliğe sahipmiş,
Faizan.
76
Sonrasında da okul alanının biraz yakınında bulunan
kız yurdunu ziyarete gidiyoruz. 2 Katlı yurda kapıdan girdikten sonra ortada geniş bir avlu ve dört bir
tarafı odalarla çevrili bir planı var. Öğrenciler tatilde
olduğu için, birkaç odayı görmek istiyoruz. Odada
beş altı tane ahşap tek kişilik sedir tarzı yatacak ranza, dağınık vaziyette yatak, yorgan ve çarşaflar, ortaya atılmış kitaplar, ortalarda yemeği ile terk edilmiş
tabaklar. Yeri gelmişken söyleyeyim, sedir veya karyola üzerinde kalın yataklarda değil, daha ince minderler üzerinde yatıyorlar insanlar. Odada gördüğümüz manzara pek içacıcı değildi. Burada yaşayan
Müslümanların, tertip, düzen ve temizlik konusunda
bir intizama girmesi gerekiyor. Keşke bu yapılan
yurda ülkemizden gönüllü bir bayan bir yıl gelse de
sadece kız öğrencileri, tertip, düzen ve temizliğe
alıştırsa ne kadar büyük bir hayır olurdu. Belki
İHH’nın bu tarz sosyal katkı sunacak projeleri de
yürütmesi gerekiyor.
Dönüş için hazırlıklara başlayıp, Eczacı Doktor Muhammed Şerif’in kliniğine bırakmış olduğumuz çanta
ve valizlerimizi almak üzere, kent merkezine gidiyoruz. Doktor Şerif’in eczanesinde litrelik kahverengi
şişelerle dizilmiş sıvı ilaçları, yine litrelik kavanozlar
içinde hapları görünce şaşırıyoruz. Kimin ne derdi
varsa biraz ondan, biraz bundan küçük şişelere doldurup veriyor doktor Şerif. Hapları da sayarak küçük
şişelere eliyle tek tek sayarak dolduruyor. Allah şifa
versin.
77
İkindi sonrası Gulam Resul’le birlikte, Bratnegar’dan
iç hatlarla ve geciken küçük bir uçakla yeniden başkent Katmantu’ya uçuyoruz. Bir gece kalacağımız
Radisson Hotele geliyoruz.
Ertesi gün Nepal Katmantu’da Cihangir’le son gezi
yerlerimizi de gördükten sonra, Gulam Resul ve Arif
kardeşle vedalaşarak ayrılıyoruz. İki saat süren yolculukla Yeni Delhi İndira Gandi havaalanına geliyoruz. THY uçağını 10 saat beklemek zorunda olduğumuz için, vaktimizin çoğunu mescitte uzanarak geçiriyoruz.
Sabah namazını kıldıktan sonra bindiğimiz uçakla,
Pakistan, Afganistan, Türkmenistan, Azerbaycan ve
Karadeniz üzerinden bir hilal çizerek İstanbul Atatürk havalimanına 6 saat sonra iniyoruz. Komşularımızla yaşadığımız ‘sıfır sorun’(!) yolculuğumuzu
yaklaşık bin kilometre ve 1 saat uzatıyor.
78

Benzer belgeler