bitkisel organlar

Transkript

bitkisel organlar
BİTKİSEL ORGANLAR
1
2
3
1.Kök



Bitkileri toprağa bağlayarak topraktan su ve
mineral alınmasını sağlar.
Bazı bitkilerde organik besin depolanmasında
da görev yapar.
Tohum çimlendiğinde embriyonik kök gelişerek
ana kökü, ana kökte dallanarak yan kökleri
meydana getirir.
4
Kökün Kısımları

Ana kök: Tek yıllık bitkilerde bulunmaz. Çok
yıllık bitkilerde bir tanedir.
Yan kök: Ana kökten çıkan pek çok köktür.
Emici tüyler: Emici tüyler topraktan suyu ve
suda erimiş maddeleri alır. Bunların ömürleri az
olmamaklar beraber ölenlerin yerine sürekli
yenileri gelir.
Yüksük: Kökün en ucunda bulunan ve kökün
toprak içerisinde ilerlemesini sağlayan kısımdır.
5
Şekil: İlk kök gelişmesinin mikroskopta
görünüşü
6
Kök ucu dört bölümde incelenir.
- Kökün ucunda zarar görmesini önleyen kaliptra
- büyüme konisinin bulunduğu hücre bölünme
bölgesi
- kökün uzanmasını sağlayan uzama bölgesi
- kök emici tüylerinin bulunduğu olgunlaşma
bölgesinden oluşur.

7



Epidermis; Genç köklerde koruyucu olarak
kökün dış kısmında yer alır. Epidermis
hücrelerinden oluşan çıkıntılar emici tüylerdir.
Korteks; Epidermis ve merkezi silindir arasında
kalan kısımdır. Su ve besin depo eden
parankima hücrelerinden oluşur.
Merkezi silindir; Ksilem ve floemin yer aldığı
bölgedir. Merkezi silindirde ksilem yıldız
şeklinde floem ise yıldızların arasındadır.
8

Çok yıllık bitkilerde ksilem ve floem arasında
kambiyum bulunur. Kambiyum hücreleri
bölünerek kökün enine büyümesini,
kalınlaşmasını sağlar.
9
10
Kökün Enine/Boyuna Kesiti
11
Kökün Çeşitleri
Kökler yapı ve görevlerine göre ikiye ayrılır.
 Saçak kök: Bu kök tipinde ana kök, yan
köklerle aynı kalınlık ve aynı uzunluktadır.
Soğan, mısır kökü örnektir. Monokotillerde
görülür.
 Kazık kök: Bu kök tipinde ana kök iyi gelişmiş
ve toprağın içine doğru uzamış, yan kökler az
gelişmiştir. Fasulye, havuç kökü örnektir.
Dikotillerde görülür.
12
13
14
Kökün Birincil Büyümesi
Kökte birincil büyüme, kök ucu bölgesindeki uç
meristemlerin bölünmesi ile sağlanır. Kök ucunda
ardışık olarak birincil büyüme gösteren ve
aralarında kesin sınırlar bulunmayan üç farklı
hücre bölgesi bulunur. Kök ucunun birkaç
milimetrelik kısmını kapsayan bu bölgeler, uçtan
yukarıya doğru; bölünür hücreler bölgesi, uzama
bölgesi ve olgunlaşma bölgesi olarak üçe ayrılır.
15
16
Kökün İkincil Büyümesi
İkincil büyüme, kökün birincil büyüme ile oluşan
nispeten yaşlı kısımlarında gerçekleşir. İkincil
büyüme ilk olarak merkezi silindirin ksilem kolları
arasında bulunan yıldız şeklindeki vasküler
kambiyumun faaliyeti ile başlar. Vasküler
kambiyum bölünerek dışa doğru ikincil floemi, içe
doğru ise ikincil ksilemi meydana getirir. Yeni
ikincil ksilem ve ikincil floem tabakaları üretildikçe
vasküler kambiyumun yıldız şeklindeki görüntüsü
bozulmaya başlar.
17
Halka şeklini alan vasküler kambiyumun iç
kısmında ikincil ksilem tabakaları ile birincil
büyümeden kalan birincil ksilem bulunurken, dış
kısmında ikincil floem tabakaları ve birincil floem
bulunur. Enine kalınlaşma devam ettikçe korteks
dışa doğru itilir ve gerileme dayanamayan
epidermis parçalanır. Mantar kambiyumu
tarafından oluşturulan periderm ise ikincil örtü
dokusu olarak epidermisin yerini alır.
18
Kökün yaşlı kısımlarında oluşan periderm suya
geçirimsiz olduğundan, su ve minerallerin emilimi
kökün en genç kısımları tarafından sağlanır.
Dolayısıyla, kökün yaşlı kısımları esas olarak bitkiyi
toprağa bağlamada ve daha genç kökler ile gövde
sistemi arasında su ve minerallerin taşınmasında
iş görür. Sonuç olarak kök çok uzun yıllar içinde
ikincil ksilem (odun) tabakalarının birikmesi ile
odunlaşır. Vasküler kambiyumun dış kısmındaki
dokulardan ise kalın ve sert bir kabuk oluşur.
19
20
Kök Metamorfozları
Yumru veya depo kök: Besin maddelerini
depo etmek üzere şişkinleşmiş köklere yumru
kök denir.
Turp, pancar, havuç yumrulaşmış köklerdir.
Yumru kökler genellikle iki yıllık bitkilerde
bulunur.
Birinci yılda depoladıkları besinler ile ikinci
yılda yeni gövdenin gelişmesine ve çiçek
açmasına neden olurlar. Ayrıca bu bitkiler insanlar
içinde iyi bir besin kaynağıdır.

21



Assimilasyon kökleri: Bu kökler klorofil taşıdıkları
için fotosentez yaparlar.
Emeç veya sömürme kökleri: Parazit bitkilerde
kökler değişerek konak bitkiden öz suları emecek
emeçler halini alırlar. Örneğin ökse otunda olduğu
gibi.
Hava kökleri: Hava içinde gelişen köklere hava
kökleri denir. Görevleri çeşitlidir. Duvara ya da
başka bir bitkiye tutunma, bazı bitkilerde
destekleme, bazı bitkilerde de oksijen almaya
yardımcı olurlar.
22


Üretken kök: Bazı bitkilerde kökler gövde
verici tomurcuklar oluşturur. Bu
tomurcuklardan süren yavru bitkinin ana
bitkiden ayrılmasıyla eşeysiz üreme yapılır.
Diken kökler: Savunma görevini görmek için
diken halini almış köklere denir. Palmiyelerde
görülür.
23


Su kökleri: Su bitkilerinin su içerisinde
gelişen köklerine denir. Kökün genel
özelliklerine sahip olmakla beraber genellikle
kök tüyleri bulunmaz. Kortekslerinde geniş
hücreler arası boşluklar vardır. Boşluklar arasında
bulunan hava bitkinin su içerisinde yüzmesini
sağlar. Bazı su köklerinin içi hava doludur.
Buradaki hava bitkiye oksijen sağlar.
Çekme kökleri: Bazı bitkilerde kökler kısalarak
bitkinin gövdesini toprak altına çekerler.
24
2. Gövde


Gövde bitkilerde toprak üstünde bulunur.
özümleme organı olan yapraklarla, yan dalları
ve bitkinin üreme organını taşır.
Gövdeler her ne kadar toprak üstünde gelişse de
bazı bitkilerde hem toprak altı, hem de toprak
üstü gövde bulunur. Bazı bitkilerin gövdesi su
içinde gelişir.
25


Bitkiler aleminde en basit gövde kara yosunlarında
görülür. İletim demetlerine sahip tipik gövde
yapısı ise eğrelti otlarında görülür. En gelişmiş
gövde çiçekli bitkilerdedir. Gövde genellikle
uçtan büyür. Büyümeyi sağlayan tepedeki büyüme
noktasıdır.
Yapraklar ve yan dallar daima nodyumlardan
oluşur. Gövdeler bitkilerin tek yıllık veya çok
yıllık olmasına göre farklı yapılıştadırlar. Bu
nedenle otsu ve odunsu gövdeler olarak ayırt
edilirler.
26
Gövdeyi kökten ayıran özellikler şunlardır:






Gövde yalnız uçtan büyümez. Dallanma gösterir.
Gövde pek belirgin olmayan pullar halinde yapraklar
taşır.
Gövdenin yan organları olan yapraklar ve koltuk altı
tomurcukları daima ekzojen olarak meydana gelmiştir.
Gövdenin iletim demetleri hiçbir zaman ışınsal dağılma
göstermezler. Dağınık veya dairesel dizilmiş
biçimdedir.
Gövdenin dış yüzeyinde lentiseller bulunur.
Gövde kökün aksine negatif jeotropizma gösterir.
27
Dallanma Şekilleri
 Taşıdığı yaprakları en fazla oranda güneşten
yararlanmaya sunabilmek ve organik madde
yapımında tam verim sağlayabilmek için
gövde dallanır. Bu sayede hava ile temas eden
geniş bir hacim ve yüzey kazanır.
 Tamamen ana gövde özelliğinde olan bu
dallar genellikle dikey yükselen, ana gövdeden
farklı olarak yanal uzanırlar.
28
Çatalsı dallanma: Basit yapılı bitkilerde görülür.
 Lateral dallanma: Ana eksenden yanal olarak birçok
yan tomurcukların ve sonuçta yan dalların
oluşmasıyla meydana gelir. İki grupta incelenir:
- Monopodial dallanma: Ana gövde devamlı olarak
terminal tomurcuğun faaliyeti ile gelişir ve yan
dallara göre daha üstündür. Bu şekilde dallanma ile
genellikle koni şeklinde sivri ağaçlar meydana gelir.
- Simpodial dallanma: Yan kollar meydana
geldikten sonra eksen büyümesi durur.

29
Gövdenin Birincil Büyümesi
Gövdede birincil büyüme, gövde ucu tepe
tomurcuğundaki kubbe şeklini almış uç meristem
kütlesinin faaliyeti ile gerçekleşir. Tepe
tomurcuğundaki uç meristem, bir dizi embriyonik
yaprak (primordiyum) tarafından kuşatılmıştır.
Her bir embriyonik yaprağın çıktığı bölge olan
nodyumlar, birbirine çok yakındır. Yani, tepe
tomurcuğunda aslında bir dizi uzamamış
internodyum bulunur.
30
Gövde uzunluğundaki en büyük artış genç
internodyumlardaki bölgelerin uzaması sonucu
ortaya çıkar. Bu büyüme, internodyum
bölgesindeki meristematik hücrelerin hem
bölünmesi hem de uzaması sonucu gerçekleşir.
31
32
Gövdenin İkincil Büyümesi
Gövdenin ikincil büyümesinde kökte olduğu gibi iki
farklı lateral meristem görev yapar. Bunlardan
birincisi ikincil ksilemi ve ikincil floemi oluşturan
vasküler kambiyum, İkincisi ise epidermisin yerini
alan ve gövdenin dış kısmında sert ve kalın bir örtü
oluşturan mantar kambiyumdur. Henüz
odunlaşmamış genç gövdelerin birincil ksilemi ve
birincil floemi arasında vasküler kambiyum oluşur.
33
Vasküler kambiyum bölünerek dışa doğru ikincil floemi,
içe doğru ise ikincil ksilemi oluşturur. Vasküler
kambiyum bölündükçe yeni oluşan ikincil floem var
olan birincil floemi gövdenin dışına doğru iter. Böylece
birincil floem vasküler kambiyumdan uzaklaşır. Benzer
şekilde yeni ikincil ksilemler oluştukça, vasküler
kambiyum gövdenin daha iç kısmında kalmış olan
birincil ksilemden giderek uzaklaşır. Böylece gövdede
enine kalınlaşma meydana gelir. Vasküler kambiyum
belirli dönemlerde bölündükçe bu kalınlaşma devam
eder.
34
35
36
37
38
39
Gövde Metamorfozları

Bitki, yetiştiği çevrenin etkisi altında normal
gövdelerden farklı olarak gördükleri iş ve
yapıları bakımından bazı değişiklikler
gösterir. Gövde ve dalların bu tür
değişikliklerine gövde metamorfozları denir.
40



Toprak altı gövdeler: Bu tip gövdeler depo
görevini üstlenmiştir. Çoğunlukla şişkinleşmiş
olup yaprakları iyi gelişmiştir. Depo gövdelerdir.
Yapraksı gövdeler: Üzerindeki yapraklar
körelmiş olduğundan yaprakların görevini
yapmak üzere yassılaşmış gövdelerdir.
Sukkulent gövdeler: Kurak bölgelerde veya
tuzlu ortamlarda yaşayan bitkilerin gövdeleri
etlenerek su depolayacak şekilde metemorfoza
uğrar.
41


Sülük gövde: Birçok bitkilerde kısa sürgün
değerinde olan yan dallar yapraksız ince ve
esnek bir yapı gösterirler. Tutunma ile
sarılmaya hizmet ederler.
Diken gövde: Kısa ve uzun sürgünlerin diken
şeklini almasıdır. Görevleri bitkiyi
korumaktır.
42
3. Yaprak
Yaprak, bitkinin metabolik açıdan en önemli
organıdır. Yaprak, çoğu bitkide fotosentez ve
terlemenin yapıldığı asıl organdır. Birçok bitki türü
kendine özgü tipik yaprak şekline ve yaprak
yapısına sahiptir. Yapraklardaki bu çeşitliliği,
bitkinin kalıtsal yapısı ve yaşadığı çevreye bağlı
olarak kazandığı adaptasyonlar sağlar.
43
Ancak çoğu bitki türünde, yaprakların gerek
morfolojisi gerekse anatomisi, fotosentez görevini
bulunduğu koşullarda en verimli şekilde
gerçekleştirecek ve su dengesini en iyi şekilde
ayarlayacak özelliklere sahiptir. Örneğin çöl
bitkileri, su stresinin çok olduğu koşullarda yaşar ve
su kaybından kaçınmak zorundadır. Bu yüzden çöl
bitkilerinin yaprakları ileri derecede indirgenerek
dikene dönüşmüştür. Ayrıca bu bitkilerin gövde
yüzeyi de kalın kütikula tabakası ile örtülüdür.
44
Gelişmiş tipik bir kapalı tohumlu bitkinin yaprağı
üç kısımdan oluşur:
 Yaprak ayası (Lamina)
 Yaprak sapı (Petiyol)
 Yaprak tabanı (Bazis)
45

Yaprak ayası, yaprağın yassılaşmış, oldukça
genişlemiş, ince ve yeşil kısmıdır. Yaprak ayasının
şeklini ve genişliğini bitkinin ekolojik
adaptasyonları ve kalıtsal özellikleri belirler.
Yapraklar gövdedeki nodyumlardan çıkarlar.
46

Yaprak sapı yaprağı gövdedeki nodyumla
birleştirir. Yaprak sapı, gövdeden gelen iletim
demetlerinin yaprağa uzanmasını sağlar. Ayrıca,
yaprak ayasını gövdeden uzak tutarak, ışıktan en
verimli şekilde yararlanılmasını sağlar.
47

Monokotil bitkilerin çoğunda yaprak sapı
bulunmaz ve yapraklar gövdeye doğrudan bağlı
olduğu için sapsız yaprak olarak isimlendirilir.
Yaprak sapının genişlemiş kısmı olan yaprak
tabanı birçok monokotil bitkide gövde etrafını
çevreleyerek yaprak kınını oluşturur.
48
Bir yaprak parçalanmamış tek bir yaprak ayasına
sahip ise basit yaprak adını alır. Eğer yaprak ayası
iki veya daha fazla sayıda yaprakçıktan oluşuyorsa
bileşik yaprak adını alır. Basit yapraklar düz, dişli
veya loplu kenarlara sahiptir. Bileşik yaprakların ise
"tüysü" ve "elsi" olmak üzere iki çeşidi vardır.
Ayrıca basit yapraklar, bileşik yaprakları oluşturan
yaprakçıklardan, yaprak sapının gövdeye bağlandığı
yerde bir yanal tomurcuğu taşımasıyla ayırt edilir.
Dolayısıyla bileşik yaprakların her bir yaprakçığının
çıktığı noktalarda yanal tomurcuk bulunmaz.
49
50
Damarlanma
Bir yaprakta damarlanma, gövdeden ayrılan iletim
demetlerinin yaprak sapı aracılığıyla yaprak
ayasına gelerek çeşitli şekillerde dağılması sonucu
ortaya çıkar. Bu sayede, kökten gelen su ve
minerallerin yaprağın tüm hücrelerine, yaprakta
sentezlenen fotosentez ürünlerinin de bitkinin
diğer organlarına iletimi sağlanır. Bitki türleri
arasında yapraklar, farklı damarlanma örnekleri
gösterir.
51
Örneğin buğdaygiller ve zambaklar gibi çoğu
monokotil bitkide paralel damarlarıma görülür. Bu
tip damarlanmada yaprak ayası boyunca uzanan,
hemen hemen aynı kalınlıkta paralel ana damarlar
bulunur. Dikotil bitki yapraklarında ise ağsı
damarlanma vardır. Ağsı damarlanmada, belirgin
olarak kalın ana damardan veya ortak bir noktadan
çıkıp, çok fazla dallanarak daha ince kollara ayrılmış
damarlar bulunur. Bazı bitkilerde de ana damardan
itibaren sürekli iki kola ayrılarak ilerleyen çatalsı
damarlanma görülür.
52
Paralel
Damarlanma
Çatalsı
Damarlanma
Ağsı
Damarlanma
53
Yaprağın Anatomik Yapısı
Yaprakların anatomisi, kök ve gövdeye göre daha
basit olup bitki türleri arasında değişiklik
gösterebilir. Kapalı tohumlu tipik bir dikotil
bitkinin yaprağında üç doku sistemi bulunur.
1- Örtü doku → Epidermis
2- Temel doku → Mezofil
3- İletim dokusu → Ksilem ve floem
54
Yaprağın alt ve üst dış yüzeyini örten epidermis,
hücre arası boşlukları olmayan ve genellikle tek
sıra hücreden oluşan koruyucu dokudur. Kendi
derimiz gibi, yaprak epidermisi de yaprağı fiziksel
hasarlara ve patojen organizmalara karşı korur.
Bütün kara bitkilerinde, epidermis üzerindeki
mumsu kütikula tabakası bitkinin su kaybını
önleyen bir engel oluşturur. Kütikula tabakası
genel olarak su sıkıntısı olan bitkilerde kalın, su
sıkıntısı olmayan bitkilerde ise incedir.
55
Epidermis tabakası yer yer stoma adı verilen
açıklıklar tarafından kesintiye uğratılır. Stoma
sistemleri, bekçi hücreleri adı verilen özelleşmiş
epidermis hücreleri tarafından kuşatılmış küçük
açıklıklardır. Stomalar, yaprak hücreleri ile
çevredeki hava arasında gaz alış verişini sağlarlar.
Ayrıca, bitkinin terleme (transpirasyon) adı verilen
suyun buhar halinde atılması olayı stomalar
yoluyla gerçekleşir. Stomalar, açılıp kapanarak
terlemeyi kontrol ederler.
56
Bitkiler, fotosentezi en verimli şekilde
sürdürebilmek için geniş yaprak yüzeyine sahip
olmalıdırlar. Ancak, yaprak yüzeyi geniş olunca
terleme ile su kaybı kaçınılmaz olur. Ayrıca, bitkiler
fotosentez için atmosferde oldukça düşük
miktarlarda olan CO2'ye ihtiyaç duyarlar. Bu
nedenle, stomalardan mezofil hücrelerine ulaşan
CO2'in suda çözünmüş olması ve mezofil
hücrelerinin daima nemli olması gerekir.
57
Bir yaprağın temel dokusu alt ve üst epidermisi
arasında sıkışmıştır. Bu bölge mezofil olarak
isimlendirilir. Temel doku, kloroplastlara sahip
parankima hücrelerinden oluşmuş ve fotosentez
için özelleşmiştir. Birçok dikotil bitki yaprağının
mezofilinde birbirinden farklı palizat ve sünger
parankiması olarak adlandırılan iki kısım bulunur.
Palizat parankiması, bir ya da birden fazla tabaka
şeklinde, genellikle hücreler arası boşlukları fazla
olmayan silindirik hücrelerden oluşmuştur.
58
Hücreleri bol kloroplastlı olup, fotosentezin en
yoğun gerçekleştiği mezofil bölgesidir. Sünger
parankimasında ise, hücreler seyrek dizilişli olup,
düzensiz şekillere sahiptir. Hücreleri arasında
geniş hava boşlukları bulunur. Bu hava boşlukları,
stomalar aracılığıyla karbondioksit girişi ile oksijen
ve su buharı çıkışını kolaylaştırarak, gaz alış verişini
hızlandırır. Hava boşluklarındaki gazlar ve su
buharı, palizat parankiması hücrelerine ya da
stomalara iletilir.
59
Bir yaprağın iletim dokusu, gövdedeki ksilem ve
floemin devamıdır. Yani yapraklarda kolayca
görülen damarlar, ksilem ve floem dokularını
içerir. Yaprak damarları mezofilin her yanına
dağılarak, ksilem ve floemin fotosentez yapan
dokularla yakın temas kurmasını sağlar. Bu
nedenle, yaprak damarları monokotil bitkilerde
birbirine çok yakın ve paralel uzanırken, dikotil
bitkilerde çok yoğun bir şekilde alt dallara
ayrılarak tüm yaprak yüzeyini bir ağ gibi kaplar.
60
61
Yaprak Metamorfozları
Bilindiği gibi yaprağın asıl görevi fotosentez
yapmak ve transpirasyon yapmaktır. Bu görevlerin
dışında yapraklar bazen başka görevlerde
yapmak üzere değişikliklere uğrayabilirler. Bu
yapraklara metamorfoza uğramış yapraklar denir.
Bunların başlıcaları; diken, tutunma organı, böcek
tutmaya yarayan organlar, pul yaprak, vb.dir.
62
63
64

Benzer belgeler

Bitkisel Dokular, Bitkinin Kısımları, Meristem Doku

Bitkisel Dokular, Bitkinin Kısımları, Meristem Doku - kökün uzanmasını sağlayan uzama bölgesi - kök emici tüylerinin bulunduğu olgunlaşma bölgesinden oluşur.

Detaylı