geçmişten geleceğe teşhisten tedaviye

Transkript

geçmişten geleceğe teşhisten tedaviye
geçmiþten geleceðe
teþhisten tedaviye...
Konferans, Panel, Kurs ve Çalýþma Grubu Özetleri
Sheraton Otel ve Kongre Merkezi, Ankara
Konferans, panel, çalýþma grubu ve kurs özetleri Türkiye Psikiyatri Derneði özet sisteminden gönderildiði biçimde yayýnlanmýþtýr.
içindekiler
ÖNSÖZ
4
DÜZENLEME KURULU
5
BÝLÝMSEL PROGRAM
9 - 25
KONFERANS ÖZETLERÝ
29 - 41
PANEL ÖZETLERÝ
45 - 157
KURS ÖZETLERÝ
161 - 174
ÇALIÞMA GRUBU ÖZETLERÝ
177 - 187
ÝNDEKS
188 - 189
Deðerli Meslektaþlarýmýz,
Türkiye psikiyatri topluluðunu 45. kez bir araya getiren kongremiz 13 yýl aradan sonra yeniden baþkentimizde
toplandý. Ana temasý "Geçmiþten Geleceðe, Teþhisten Tedaviye Psikiyatri" olan toplantýmýzda sýnýflandýrma,
görüntüleme, genetik gibi alanlardan, psikofarmakoterapi, psikanaliz ve psikoterapiye dek tedavi ile ilgili
güncel konularý birlikte tartýþmak üzere oldukça yoðun bir program hazýrlamýþ bulunuyoruz. Toplam 36
panel, 9 çalýþma grubu, 8 kurs, 31 sözel bildiri, 189 poster bildiri, 6 konferans, 6 Endüstri Destekli
Sempozyumun yer aldýðý kongremize standlarýyla 27 ilaç ya da týbbi malzeme firmasý, 13 sivil toplum
kuruluþu katkýda bulundular. Üç yýldýr gelenek oluþturan ve derneðimizin bilimsel çalýþma birimi etkinliði
olarak hazýrlanan kongre öncesi sempozyumlarýnýn bu yýlki konuðu ise Cinsel Ýþlev Bozukluklarý. Bir
anlamda ülkemizdeki kongre ve toplantý enflasyonunu da azaltmayý hedefleyen bu yaklaþým ile,
Duygudurum Bozukluklarý, Þizofreni, Anksiyete Bozukluklarýndan sonra bu yýl da yoðun faaliyet gösteren
bir baþka bilimsel çalýþma birimimizin katkýsýyla bu sempozyum gerçekleþti. Bu yýl ilk kez meslekte 40
yýlýný doldurmuþ meslektaþlarýmýzý onur konuðu olarak aramýzda görmek ve onlarla ayný atmosferi
paylaþmanýn hazýrlýklarýný tamamladýk. Bu amaçla 55 meslekdaþýmýz için hazýrlatmýþ bulunduðumuz
plaketleri burada bulunarak bizleri onurlandýran hocalarýmýza ve meslekdaþlarýmýza sunuacaðýz. Bu yýl
ulusal kongremizin dünya çapýnda seçkin konuklarý var: James Leckman, Natalie Rasgon, Nick Craddock
ve Shahrokh Gudarzi’yi aðýrlayarak çalýþma alanlarýndaki en güncel çalýþmalarý birinci aðýzdan duyma
ayrýcalýðýný ve yakýn etkileþim olanaðýný meslekdaþlarýmýza sunmuþ olmaktan mutluyuz.
Toplam 1200 kayýtlý üyenin yer alacaðýný öngördüðümüz kongremizde bu yýl bazý “ilklerimiz” var. Ýlk kez
bir pilot uygulama olarak bildiri sahibi asistan meslekdaþlarýmýz için "kalfalýk programý" düzenledik. Bu
uygulama ile genç meslekdaþlarýmýzý akademisyen hocalarý ile kongre boyunca bir araya getirerek
kongrede oturumlarýn deðerlendirildiði bir çalýþma sistemi oluþturmayý hedefledik. Baþarýlý olmasý
durumunda diðer kongrelerimize de yaygýnlaþtýrmayý planlýyoruz. Bu yýl “uygulamada bir baþka ilk” ise
birbirine paralel olarak zaman zaman yedi salona yayýlan bilimsel programýn izlenmesini kolaylaþtýrmak
için kurduðumuz sistem oldu. Üyelerimizin kendi kongre oturum takvimlerini web üzerinden oluþturabilmeleri
ve kendi kongre ajandalarýný yaratmalarý, ya da panelist, eðitici veya oturum baþkaný olarak kongrede
üstlendiði oturumlarý anýmsamakta kullanmalarý için ad, soyad ve cep telefon numaralarýný kongre
sayfasýna girerek katýlacaklarý oturumlarý iþaretlemeleri istendi. Bu yolla oturumlardan 15 dk. önce
cep telefonlarýna oturumun yapýlacaðý saat ve salonu içeren bir mesajýn gelmesi ya da deðiþiklik olmuþsa
bundan haberdar edilmeleri hedeflendi. Son olarak da tüm panel ve konfreanslar videoya alýnarak,
kongreye katýlamayan üyelerimizin ve bir salondaki oturumu izlediði için diðerlerini izleme olanaðý
bulamayan kongre katýlýmcýlarýnýn kongre sonrasýnda www.psikiyatri2009.org adresinden bu oturumlarý
izleyebilmelerine olanak saðladýk.
Tüm meslektaþýmýzýn tereddütsüz yer almak isteyecekleri bilimsel düzeyi yüksek ve bizlerin yaný sýra ruh
saðlýðý alanýndaki diðer çalýþanlarýn ve hatta konuya ilgi duyan týp fakültesi öðrencilerinin de herhangi
bir destek arama gereksinimi duymaksýzýn katýlabilecekleri ekonomik açýdan uygun bir kongre organize
ettiðimizi düþünüyoruz. Bu amaçla intörnler, psikiyatri hemþireleri ve kurum psikologlarý için de günlük
ücretsiz kayýt olanaðý dahil tüm seçenekleri deðerlendirmiþ bulunuyoruz. Bilimsel programýmýzý derneðimizin
diðer temel ilkeleri olan dayanýþma ve etiðe yakýþýr bir sosyal program ile desteklemiþ bulunmaktayýz.
Sizlere, psikiyatrinin, geçmiþden bugüne ve geleceðine olan öyküsünün gözden geçirildiði bu yolculukta
yer alarak destek olduðunuz için teþekkür ediyor ve hoþgeldiniz diyoruz.
Þeref Özer
TPD Genel Baþkaný
4
Timuçin Oral
TPD BTDK Baþkaný
BÝLÝMSEL TOPLANTILAR DÜZENLEME KURULU
TPD Genel Baþkaný
Þeref Özer
BTDK Baþkaný
Timuçin Oral
TPD - MYK Bilimsel Toplantýlar Sekreteri
Ali Savaþ Çilli
TPD - MYK Saymaný
Burhanettin Kaya
Bilimsel Program Alt Kurulu
Timuçin Oral (Baþkan)
Köksal Alptekin
Turan Ertan
Simavi Vahip
Yanký Yazgan
Ayla Yazýcý
Düzenleme Alt Kurulu
Sunar Birsöz (Baþkan)
Fisun Akdeniz
Ömer Geçici
Adnan Özçetin
Nurper Erberk Özen
Haluk Asuman Savaþ
Ödül Alt Kurulu
Ercan Abay (Baþkan)
M. Yücel Aðargün
Nazan Aydýn
Alp Üçok
Baþak Yücel
Nevzat Yüksel
Poster ve Sözel Bildiri Alt Kurulu
Mehmet Murat Demet (Baþkan)
Cengiz Akkaya
Baþaran Demir
Numan Konuk
Nilgün Taþkýntuna
Faruk Uðuz
Sosyal Program Alt Kurulu
Ertan Tezcan (Baþkan)
Murat Fettahlýoðlu
Osman Mermi
Gökhan Sarýsoy
Ahmet Tiryaki
Tayfun Turan
TPD Cinsellik ve Cinsel Sorunlar Bilimsel Çalýþma Birimi
Ejder Akgün Yýldýrým (BÇB Koordinatörü)
Hamdullah Aydýn
Ömer Böke
Cem Ýncesu
Mehmet Zihni Sungur
Doðan Þahin
Nesrin Yetkin
Þahika Yüksel
5
BÝLÝMSEL PROGRAM
17:00 - 18:30
Açýlýþ Töreni
Açýlýþ Konuþmalarý
Plaket Töreni
"Meslekte 40 Yýlýný Tamamlayan Psikiyatristler"
20 Ekim 2009, Salý
SALON 1
Söyleþi
"Karikatürlerde Psikiyatri ve Psikiyatristler"
Oturum Baþkaný
Timuçin Oral
Konuþmacýlar
Yiðit Özgür
Berkant Yelken
19:00 - 20:00
SALON 2
Konferans 1
James Leckman
Anne - Babalýk Takýntýlarý: Hayatýn Ýlk Yýllarýndaki Yaþantýlarýn Genler ve Nöral Devreler
Üzerine Belirleyici Etkileri Primary Parental Preoccupations - Revisited: Genes, Circuits and Crucial Role of Early Life Experience
Oturum Baþkanlarý
M. Orhan Öztürk, Yanký Yazgan
20:00 - 23:00
SALON 3
Açýlýþ Kokteyli
9
08:30 - 10:00
SALON 1
P1
Eriþkinlerde Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu: Taný ve Tedavide Geliþmeler
Oturum Baþkaný
Sunar Birsöz
21 Ekim 2009, Çarþamba
Panelistler
Atilla Turgay - Eriþkinlerde Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu (DEHB) Tanýsýnda ve Eþtaný Ayrýmýnda
Güçlükler ve Çözüm Yollarý
Ýlhan Yargýç - DEHB ile Birlikte Görülen Alkol - Ýlaç Tutkunluðu ya da Bipolar Bozukluðun Yarattýðý Sorunlar
ve Çözüm Yollarý
Bengi Semerci - Eriþkinlerde DEHB'nin Ýlaçla Tedavisinde Yenilikler
SALON 2
P2
Dünden Yarýna Þizofrenide Psikososyal Tedaviler
Oturum Baþkaný
Haldun Soygür
Panelistler
Ayþen Esen Danacý - Sinir Biliþten Sosyal Biliþe
Almýla Erol - Þizofrenide Sosyal Ýþlevselliði Yordayan Etmenler
Cumhur Taþ - Þizofrenide Sosyal Biliþin Geliþtirilmesine Yönelik Giriþimler
Mustafa Yýldýz - Þizofrenide Toplumsal Beceri Eðitiminin Ýþlevsellik Üzerine Etkisi
Psikiyatride Rehabilitasyon BÇB etkinliðidir.
SALON 3
P3
Psikopatolojide Sosyal Etmenlerin Rolü: ''Antipsikiyatri''den ''Gen - Çevre Etkileþimi'' ne
Oturum Baþkaný
E. Cem Atbaþoðlu
Panelistler
E. Tuðba Özel Kýzýl - Psikiyatrik Etiyolojide Sosyal Kavramlarýn Yeri:
''Biyopsikososyal'' ''Biyo'' x ''Psiko'' x ''Sosyal'' # Biyo + Psiko + Sosyal
Bora Baskak - Þehirde Yaþama , Sosyal Sermaye ve Þizofreni
Duru Gündoðar - Yaþam Doyumu, Öznel Esenlik ve Ruh Saðlýðý
SALON 4
P4
Saldýrganlýk Davranýþý : Yediden Yetmiþe, Teþhisten Tedaviye
Oturum Baþkaný
K. Nahit Özmenler
Panelistler
M. Ayhan Cöngöloðlu - Çocuk ve Ergenlerde Saldýrgan Davranýþ
Murat Erdem - Eriþkinlerde Saldýrgan Davranýþ
Murat Gülsün - Kadýn ve Erkek Saldýrgan Davranýþýnýn Örtüþen ve Ayrýþan Yönleri
Mehmet Ak - Yaþlýda Saldýrgan Davranýþ
10:00 - 10:30
STAND ALANI
Kahve Arasý
10:30 - 12:00
SALON 1
P5
Þizofrenide Yeni Ufuklar
Oturum Baþkaný
Nevzat Yüksel
10
Panelistler
Tayfun Uzbay - Þizofrenide Agmatinin Rolü
Haldun Soygür - Geçmiþten Bugüne Þizofreni
Aygün Ertuðrul - Þizofrenide Nöroplastiklik
Psikofarmakoloji ve Somatik Saðaltýmla BÇB etkinliðidir.
10:30 - 12:00
SALON 2
P6
Psikiyatrinin Unutulmuþ Hastalarý: Antisosyal Kiþilik Bozukluðu Tanýsý Olanlar
Oturum Baþkaný
Mesut Çetin
Panelistler
Ayhan Algül - ASKB'nu Tanýmak Tarihçesi, Kliniði ve Prognozu
Servet Ebrinç - Neden Antisosyal Olunur: ASKB'nun Etiyolijisi
Cengiz Baþoðlu - ASKB'da Mizaç - Karakter Özellikleri ve Saldýrganlýk - Þiddet Ýliþkisi
M. Alpay Ateþ - ''Terapötik Nihilizm'' Ne Kadar Doðru? : ASKB'nun Tedavisi
P7
Türkiye'de Psikiyatrik Hastalarýn Epidemiyolojisi
Oturum Baþkaný
Orhan Doðan
Panelistler
Can Cimilli - Depresif Bozukluklar
Nesrin Dilbaz - Anksiyete Bozukluklarý
Numan Konuk - Bipolar Bozukluklar
Halis Ulaþ - Psikotik Bozukluklar
21 Ekim 2009, Çarþamba
SALON 3
Psikiyatrik Epidemiyoloji BÇB etkinliðidir.
SALON 4
P8
Kendilik, Nöropsikanalitik ve Evrimsel Açýlýmda Ne Kadar Ýlerledik?
Oturum Baþkaný
Mehmet Emin Ceylan
Panelistler
Çiðdem Dilek Þahbaz - Biyolojik Bir Alt Yapý Kurabilir Miyiz?
Hakan Atalay - Nöropsikanalitik Bir Deðerlendirme
Hakan Karaþ - Evrimsel Yönüyle Kendilik
12:00 - 13:30
SALON 1
ÝSDS 1
Janssen Cilag
Þizofreni Hastalarý Ýþlevselliðini Geri Kazanabilir mi?
Oturum Baþkaný
Alp Üçok
Konuþmacý
Philip Gorwood – Þizofreni Tedavisinin Çatýsý: Ýþlevsellik
Fotoðraf Sanatçýsý, Stuart Baker - Brown - Dünyanýn Çatýsý: Himalayalar
13:30 - 15:00
SALON 1
P9
TürkSch: Çok Yönlü Özgün Bir Araþtýrma Deneyimi
Oturum Baþkaný
Köksal Alptekin
Panelistler
Hayriye Elbi - TürkSch Yöntemi: Çok Etkenli Bir Hastalýk Ýçin Büyük Bir Kenti Taramak
Feride Aksu Tanýk - Alan Araþtýrmasýnda Toplumsal Çevreyi ve Risk Etkenlerini Nasýl Deðerlendirdik?
Hüseyin Onay - TürkSch Projesi ve Psikozlarda Genetik Araþtýrma Hedefleri
Tolga Binbay - TürkSch Sonuçlarý: Eþik - Altý Belirtilerden Sendroma Ýzmir Kent Merkezi’nde Psikotik
Bozukluklar Ýçin Risk Etkenleri
11
13:30 - 15:00
SALON 2
P 10
Sürücü Ehliyeti ve Psikiyatrik Muayene
Oturum Baþkaný
Hüseyin Soysal
Panelistler
Mustafa Sercan - Saðlýk Kurulu Uygulamalarý, Yeterlilik Belgeleri ve Psikiyatri
Mehmet Yumru - Görev Grubu Çalýþmalarý : Neler Yaptýk?
Burcu Rahþan Erim - Sürücü Belgesi ve Psikiyatrik Hastalýklar, Dünyadan Farklý Bakýþ Açýlarý
21 Ekim 2009, Çarþamba
Adli Psikiyatri BÇB etkinliðidir.
SALON 3
P 11
Yaþam Boyu Bipolar Bozukluk, Klinik Görünümler
Oturum Baþkaný
Müfit Uður
Panelistler
Neslim Güvendeðer Doksat - Çocukluk, Ergenlik ve Gençlik Döneminde Bipolar Bozukluk
Mehmet Kerem Doksat - Yetiþkinlerde Bipolar Bozukluk
Engin Eker - Yaþlýlarda Bipolar Bozukluk
SALON 4
P 12
Ýmgenin Ýhaneti Olarak Resim : Psikanalitik Açýdan R. Magritte
Oturum Baþkaný
Gamze Özçürümez
Panelistler
Serpil Aygün Cengiz - Magritte'te Nesne, Ýmge ve Adýn Yüzleþmesi
Ayþegül Sütçü Yýldýrým - Aynanýn Ýçinden
Cem Kaptanoðlu - Magritte'ten Lacan'a Gerçek'in Peþinde
15:00 - 15:30
STAND ALANI
Kahve Arasý
15:30 - 17:00
SALON 6
K1
Gençlerdeki DEHB'ye Bütüncül Yaklaþým: Psikososyal ve Farmako Terapileri Beraber Kullanma
Eðiticiler
Yanký Yazgan
Berk Murat Ergün
SALON 7
K2
Psikiyatrik Araþtýrmalarda Sýk Kullanýlan Epidemiyolojik ve Ýstatiksel Yöntemler
Eðiticiler
Tevfik Bedirhan Üstün - WHO Epidemiyoloji Denemeleri
Bülent Kadri Gültekin - Temel Epidemiyolojik Yöntemler
Numan Konuk - Sýk Kullanýlan Ýstatiksel Yöntemler
Psikiyatride Epidemiyoloji BÇB etkinliðidir.
12
15:30 - 17:00
SALON 8
ÇG 1
Barilem Biyogen Grubu: Bir Eðitim ve Araþtýrma Hastanesinde Genetik Çalýþmak
Eðiticiler
Sinan Gülöksüz - Dünden Bugüne Barilem Biyogen Çalýþma Grubu
Tufan Acuner - BRSHH Biyobankalamasýnýn Kurulum ve Ýþletim Modeli
Serap Oflaz - Biyobankalamanýn Veri Ýþlem Sürecinin Tasarlanmasý ve Deneyimler
Fatmahan Atalar - Biyobankalamanýn Örnek - Ýþlem Sürecinin Tasarlanmasý ve Deneyimler
Kürþat Altýnbaþ - Biyobankalama Sürecinde Klinisyenler ve Temel Bilimciler Arasýndaki Eþgüdüm ve Deneyimler
ÇG 2
Psikodrama Yöntemiyle Zor Olgulara Yaklaþým
Eðiticiler
Figen Ateþçi - Psikodrama Teknikleri
Osman Özdel - Zor Olgularla Baþa Çýkma Becerileri
SALON 10
ÇG 3
21 Ekim 2009, Çarþamba
SALON 9
Anksiyete Bozukluklarýnda Biliþsel - Davranýþçý Hipnoterapi
Eðitici
Þeref Özer
Hipnoz ve Hipnoterapi BÇB etkinliðidir.
SALON 11
K3-A
Psikiyatride Ýþ Baþýnda Deðerlendirme Yöntemleri
Eðiticiler
Ayþe Devrim Baþterzi - Ýþ Baþýnda Deðerlendirme Mini Klinik Sýnav
Sürel Karabilgin - Hasta Yönetim Problemleri - Kanýta Dayalý Týp : Olgu Sunumlarý - Dergi Kulüpleri
17:00 - 18:30
SALON 1
ÝSDS 2
Glaxo Smith Kline
Depresyon Tedavisinde Serotononin Ötesinde: Dopamin
Oturum Baþkaný
Nesrin Dilbaz
Konuþmacýlar
G. Papakostas - Mevcut Antidepresanlarýn Göreceli Tolerebilitesi
Johann den Boer - Yeni Sýnýf, Yeni Ürün: Wellbutrin XL
19:00 - 20:00
SALON 1
Konferans 2
Nick Craddock
Psikozu Yeniden Düþünmek
Rethinking Psychosis
Oturum Baþkanlarý
Ercan Abay, Aylin Uluþahin
13
08:30 - 10:00
SALON 1
Yýldönümü Simpozyumu – I
Lityum: 60 Yýllýk Devrime Yeniden Bakýþ
Oturum Baþkanlarý
Simavi Vahip, Zeliha Tunca
Açýlýþ ve Sunum
Simavi Vahip
Belgesel Film: Troubled Minds: The Lithium Revolution
Film Üzerinde Tartýþmalar: Lityum Kullanýmýnýn Yararlarý ve Güçlükleri Üzerine Görüþler
Yusuf Kala, M. Orhan Öztürk
Bipolar Bozukluklar Derneði (Türkiye) & Türkiye Psikiyatri Derneði Duygudurum Bozukluklarý BÇB Ortak etkinliðidir.
SALON 2
Ýkili Konferans
22 Ekim 2009, Perþembe
Psikiyatride Tartýþmalý Alanlara Güncel Bakýþ
Oturum Baþkanlarý
Cem Atbaþoðlu, Timuçin Oral
Konuþmacýlar
Atilla Turgay - DEHB Beyin Görüntüleme ve Nörotransiter Araþtýrmalarýnda ve
Bütünleyici Tedavide Nereye Gidiyoruz?
Sinan Düzyürek - Araþtýrmalardan Uygulamaya Yineleyici TMS
SALON 3
P 13
Þizofreni ve Þiddet
Oturum Baþkaný
Alp Üçok
Panelistler
Umut Mert Aksoy - Þizofreni Hastalarýnda Þiddet Öngürülebilir mi?
Ýhsan Tuncer Okay - Þizofreni Hastalarýndaki Þiddet Davranýþýnýn Klinik Görünümleri
Ozan Pazvantoðlu - Þizofreni Hastalarýnda Þiddet ve Ýliþki Biyolojik Göstergeler
Þizofreni BÇB etkinliðidir.
SALON 4
P 14
Mükemmeli Ararken: Çaðdaþ Freudien ve Kendilik (Self) Psikolojisi Açýlarýndan Bir Olgu Tartýþmasý
Oturum Baþkaný
Ahmet Tiryaki
Panelistler
Gamze Özçürümez - Mükemmeli Ararken: Bir Olgu
Nilgün Taþkýntuna - Kendilik Psikolojisi Açýsýndan '' Mükemmeli Ararken''
Ülkü Gürýþýk - Klasik Psikanalitik Açýdan ''Mükemmeli Ararken''
SALON 5
P 15
14
Evrimsel Psikiyatri Perspektifinden Obsesif-Kompülsif Bozukluk ve Yeni Yaklaþýmlar
Oturum Baþkaný
Mehmet Kerem Doksat
Panelistler
Ejder Akgün Yýldýrým - Hayvan Modellerinde Obesyonlar ve Kompülsiyonlar
Ýlker Küçükparlak - Obsesif - Kompülsif Bozukluk Paradoksuna Evrimsel Bakýþ
Muzaffer Kaþar - Obsesyon ve Kompülsiyonlarýn Nörogeliþimsel Temelleri ve Yeni Yaklaþýmlar
Evrimsel Psikiyatri BÇB etkinliðidir.
10:00 - 10:30
STAND ALANI
Kahve Arasý
10:30 - 12:00
SALON 1
Yýldönümü Simpozyumu – II
Lityum: 60 Yýllýk Devrime Yeniden Bakýþ
Oturum Baþkanlarý
Savaþ Kültür, Simavi Vahip
Panelistler
Kaan Kora - Araþtýrmalardan Meta - Analizlere Lityumun Bipolar Bozukluðun Belirtili Dönemlerinde Etkinliði
Olcay Yazýcý - Araþtýrmalardan Meta - Analizlere Lityumun Profilaktik Etkinliði
Ömer Aydemir - Lityumun Özkýyým Karþýtý Etkisi
SALON 2
P 16
Bipolar Bozukluklar Derneði (Türkiye) & Türkiye Psikiyatri Derneði Duygudurum Bozukluklarý BÇB Ortak etkinliðidir.
Grup Psikoterapilerinde Bazý Kavramlara Yakýndan Bakýþ
Oturum Baþkaný
Ejder Akgün Yýldýrým
SALON
3
P 17
Grup Psikoterapileri BÇB etkinliðidir.
Freud ve Felsefe
Oturum Baþkaný
Erol Göka
22 Ekim 2009, Perþembe
Panelistler
Ýnci Doðaner - Ona Bir Maske Ver Sana Gerçeði Söylesin
Nalan Kalkan Oðuzhanoðlu - Psikodramanýn Uðradýðý Alanlarda Býraktýðý Ýzler
Aliye Mavili Aktaþ - Grup Liderliði
Panelistler
Yaman Örs - Freud ve Felsefeye Eleþtirisel Bakýþý
Özgür Ýde Karaçam - Bilim Felsefesi ve Psikanaliz
Saffet Murat Tura - Psikanalitik Kurumlar Niçin Sorunludur?
SALON 4
P 18
Psikiyatri ve Felsefe BÇB etkinliðidir.
Geçmiþten Geleceðe Travma Sonrasý Stres Bozukluðu
Oturum Baþkaný
K. Nahit Özmenler
Panelistler
Barbaros Özdemir - TSSB'nin Tarihsel Geliþimi
Zülküf Perdeci - TSSB'nin Psikolojik (Analitik, Davranýþsal, Biliþsel) Geliþim Süreci
Ümit Baþar Semiz - TSSB'nin Nörobiyolojik Geliþimi
Cemil Çelik - TSSB'nin Geleceði
12:00 - 13:30
SALON 1
ÝSDS 3
Lundbeck
Ýntihar Riskinin Deðerlendirilmesi
Oturum Baþkaný
Bengi Semerci
Konuþmacý
Stan Kutcher
15
13:30 - 15:00
SALON 1
Yýldönümü Simpozyumu – III
Lityum: 60 Yýllýk Devrime Yeniden Bakýþ
Oturum Baþkanlarý
Olcay Yazýcý, Simavi Vahip
"Klinik Uygulamada Lityum Kullanýmý: Klasik Sorunlarda Yeni ve Güncel Bilgiler"
Panelistler
Ö. Eker - Lityumun Böbrekler Üzerine Etkisine Ýliþkin Son Bilgiler
Sinan Gülöksüz - Diðer Ýlaçlarla Etkileþimi Iþýðýnda Bedensel Hastalýðý Olanlarda Lityum Kullanýmý Üzerine Pratik Bilgiler
Sermin Kesebir - Lityum Kimi Ne Zaman Zehirliyor? Korkmak Yerine Yapýlacaklar
Kapanýþ: Lityum Kullanýmýnýn Dünü, Bugünü ve Yarýný Üzerine Kýsa Görüþler
Serhat Tunç, Hüseyin Soysal, Zeliha Tunca
Bipolar Bozukluklar Derneði (Türkiye) & Türkiye Psikiyatri Derneði Duygudurum Bozukluklarý BÇB Ortak etkinliðidir."
SALON 2
Sözel Bildiri Sunumlar 1
Oturum Baþkanlarý
Alp Üçok, Tunç Alkýn
Sunum Kodlarý : SB1 - SB2 - SB3 - SB4 - SB5
Sunum Süresi : 13 Dk. Sunum, 5 Dk. Tartýþma
22 Ekim 2009, Perþembe
SALON 3
Sözel Bildiri Sunumlar 2
Oturum Baþkanlarý
Köksal Alptekin, Meram Can Saka
Sunum Kodlarý : SB6 - SB7 - SB8 - SB9 - SB10
Sunum Süresi : 13 Dk. Sunum, 5 Dk. Tartýþma
SALON 4
Sözel Bildiri Sunumlar 3
Oturum Baþkanlarý
Berna Uluð, Selçuk Candansayar
Sunum Kodlarý : SB11 - SB12 - SB13 - SB14 - SB15 - SB16
Sunum Süresi : 13 Dk. Sunum, 5 Dk. Tartýþma
15:00 - 15:30
STAND ALANI
Kahve Arasý
15:30 - 17:00
SALON 6
K4–A
Ayný Vakaya Üç Farklý Yaklaþým
Eðiticiler
Mehmet Zihni Sungur - BDT Supervizörü
Doðan Þahin - Dinamik Psikoterapi Supervizörü
Murat Dokur - Sistemik Terapi Supervizörü
Berk Murat Ergün - Vakayý Görecek Olan BDT Terapisti
Banu Aslantaþ Ertekin - Vakayý Görecek Olan Dinamik Psikoterapist
Selin Tüzün - Vakayý Görecek Olan Sistemik Terapist
Biliþsel ve Davranýþçý Terapiler BÇB etkinliðidir.
SALON 7
K5–A
16
Semptomdan Sendroma Film Fragmanlarý Eþliðinde Psikoz
Eðiticiler
Þahap Erkoç - Film Klipleri Eþliðinde Psikotik Semptomlar
Suat Küçükgöncü - Film Klipleri Eþliðinde Psikotik Sendromlar
15:30 - 17:00
SALON 8
K6-A
Gebelikte Ruhsal Bozukluklara Tedavi Yaklaþýmlarý
Eðiticiler
Fisun Akdeniz - Gebelik Tedavi Yaklaþýmlarý
Nesrin Tomruk - Duygudurum Bozukluklarýnda Tedavi
Þebnem Pýrýldar - Anksiyete Bozukluklarýnda Tedavi
SALON 9
ÇG 4
Ruhsal Travmayý Deðerlendirme Çalýþma Grubu
Eðiticiler
Solmaz Türkcan - Olgular
Ahmet Tamer Aker - Algoritma Uygulamasý
Ruhsal Travmayý Deðerlendirme Görev Grubu etkinliðidir.
SALON 10
ÇG 5
Gençlerle Görüþme Ýlkeleri ve Zor Durumlar
Gençlik Psikiyatrisi BÇB etkinliðidir.
SALON 11
K7-A
Baðýmlýlýk Tedavisinde Týbbi Yaklaþým
Eðiticiler
Berna Uluð - Baðýmlýlýk ve Beyin
Figen Karadað - Alkol Entoksikasyonu ve Kesilme Tedavisi
Zeki Yüncü - Madde Entoksikasyonu ve Kesilme Tedavisi
Cüneyt Evren - Baðýmlýlýk Tedavisinde Kullanýlan Ýlaçlar
Kültegin Ögel - Ýlaca Uyum
22 Ekim 2009, Perþembe
Eðiticiler
Emine Kýlýç
Haluk Özbay
Tezan Bildik
Duygu Biçer
Aytül Karabekiroðlu
Baðýmlýlýk BÇB etkinliðidir.
17:00 - 18:30
SALON 1
ÝSDS 4
Astra Zeneca
Bipolar ve Þizofreni Tedavisinde Güncel Geliþmeler
Bipolar, Hans - Peter Volz, Haldun Soygür
Þizofreni, Ayþegül Özerdem, Simavi Vahip
19:00 - 20:00
SALON 1
Konferans 3
Natalie Rasgon
Kadýnlarda Bipolar Bozukluðun Metabolik ve Immünolojik Baðýntýlarý
Metabolic and Immunological Correlates of Bipolar Disorder in Women
Oturum Baþkanlarý
Ayþegül Özerdem, Fisun Akdeniz
17
08:30 - 10:00
SALON 1
P 19
Anksiyete Bozukluklarýnda Ýlaç - Psikoterapi Ýliþkisi
Oturum Baþkaný
Mehmet Zihni Sungur
Panelistler
Lütfullah Beþiroðlu - Anksiyete Bozukluklarýnda Ýlaç Tedavilerinin Biliþsel Süreçlere Etkileri
Raþit Tükel - Anksiyete Bozukluklarýnda Psikoterapilerin Nörobiyolojik Etkileri
Hakan Türkçapar - Anksiyete Bozukluklarýnda Ýlaç Tedavisi - Biliþsel - Davranýþçý Terapi
Kombinasyonu Monoterapilerden Üstün mü?
Anksiyete Bozukluklarý BÇB etkinliðidir.
SALON 2
P 20
Özel Grup ve Durumlarda Travma Sonrasý Stres Bozukluðu
Oturum Baþkaný
Ahmet Tamer Aker
Panelistler
Ufuk Sezgin - Travma Sonrasý Stres Bozukluðunda Cinsiyetle Ýliþkili Özellikler Nelerdir?
Ümit Tural - Özel Grup ve Durumlarda Travma Sonrasý Stres Bozukluðu Sýklýðý
Ýrem Yaluð - Týbbi Duruma Baðlý Travmalar ve Travma Sonrasý Stres Bozukluðu ve Depresyon
Cem Cerit - Travmaya Yanýtta Travma Sonrasý Stres Bozukluðu ve Depresyon
SALON 3
P 21
Demansýn Nöroradyolojisi ve Tanýsal Deðerlendirme
Oturum Baþkaný
Iþýl Baral Kulaksýzoðlu
Panelistler
Nevzat Yüksel - Demansýn Nörobiyolojisi
Neþe Karabacak - Demansta Fonksiyonel Görüntüleme ve Taný Koyma
Hakký M. Karakaþ - Demansýn Nöroradyolojisi
Özlem E. Aký - Demansta Tanýsal Geliþmeler ve Nöropsikolojik Deðerlendirme
23 Ekim 2009, Cuma
SALON 4
P 22
Saðlýk Bakanlýðý Toplum Ruh Saðlýðý Merkezleri Projesi
Oturum Baþkaný
Medaim Yanýk
Panelistler
Mehtap Arslan - Toplum Temeli Ruh Saðlýðý Modeli
Akfer Karaoðlan - Toplum Ruh Saðlýðý Merkezleri Projesi Süreci
Gazi Alataþ - Toplum Ruh Saðlýðý Merkezleri Projesinde Sorun Alanlarý
SALON 5
Sözel Bildiri Ödül Adaylarý 1
Oturum Baþkanlarý
Zeliha Tunca, Sinavi Vahip
10:00 - 10:30
STAND ALANI
Kahve Arasý
18
10:30 - 12:00
SALON 1
P 23
Ankara - Dikmen Vadisi Yýkým Projesinin Ruhsal-Toplumsal Etkileri
Çok Disiplinli Bir Alan Araþtýrmasýnýn Sunumu
Oturum Baþkaný
Eriþ Bilaloðlu
Panelistler
Ýnci Özgür Ýlhan - Ankara Dikmen Vadisi Yýkým Tehdidi Araþtýrmasýnda Nicel Yöntemle Elde Edilen
Bulgularýn Sunumu
Fatma Yýldýrým - Dikmen Vadisi Arastýrmasýnda Nitel Yöntemle Elde Edilen Bulgular
Salime Tarihci Delice - Dikmen Vadisinde Araþtýrmacýnýn Alandaki Ýnsanla Ýliþkisi
SALON 2
P 24
Özel Saðlýk Kuruluþlarýnda Psikiyatri Hizmetleri
Oturum Baþkaný
Þeref Özer
Panelistler
Hamdi Tutkun - Özel Saðlýk Kuruluþlarýnda Psikiyatri Hizmetlerinin Geliþtirilmesi: Fýrsatlar ve Engeller
Serdar Mercan - Saðlýk Bakanlýðý Gözüyle Özel Saðlýk Kuruluþlarý ve Psikiyatri
Banu Küçükel - Özel Hastane Sahipleri Gözüyle Özel Saðlýk Kuruluþlarý ve Psikiyatri
Özel Hastaneler Görev Grubu etkinliðidir.
SALON 3
P 25
Geçmiþten Geleceðe Psikiyatri Uzmanlýk Eðitimi Döneminde Psikoterapi Eðitimi
Oturum Baþkaný
Aylin Uluþahin
Panelistler
M. Orhan Öztürk - Türkiye'de Psikoterapi Eðitiminin Geçmiþi
Mehmet Zihni Sungur - Psikiyatri Uzmanlýk Eðitiminde Biliþsel Davranýþçý Terapi Eðitimi
Peykan G. Gökalp - Psikiyatri Uzmanlýk Eðitiminde Dinamik Yönelimli Psikoterapi Eðitimi
ve Süpervizyonlar
Psikiyatri Eðitimi BÇB etkinliðidir.
Olgu Sunumu ve Tartýþma
88 Yýl Öncesinden Bir Adli Psikiyatri Vakasý: Torlakyan Hasta mý? Kahraman mý? Katil mi?
Konuþmacýlar
Þahap Erkoç
Ayla Yazýcý
Doðan Yeþilbursa
SALON 5
23 Ekim 2009, Cuma
SALON 4
Sözel Bildiri Ödül Adaylarý 2
Oturum Baþkanlarý
Zeliha Tunca, Sinavi Vahip
12:00 - 13:30
SALON 1
ÝSDS 5
Janssen Cilag
Hasta Deðilim, Yardýma Ýhtiyacým Yok!
Oturum Baþkaný
Nesrin Dilbaz
Konuþmacý
Xavier Amador
19
13:30 - 15:00
SALON 1
TPD FORUMU
Tam Gün Yasasý: Getirdikleri ve Götürdükleri
Oturum Baþkanlarý
Doðan Yeþilbursa, Burhanettin Kaya
Kolaylaþtýrýcý Tartýþmacý
Raþit Tükel
10:00 - 10:30
STAND ALANI
Kahve Arasý
15:30 - 17:00
SALON 6
K4-B
Ayný Vakaya Üç Farklý Yaklaþým
Eðiticiler
Mehmet Zihni Sungur - BDT Supervizörü
Doðan Þahin - Dinamik Psikoterapi Supervizörü
Murat Dokur - Sistemik Terapi Supervizörü
Berk Murat Ergün - Vakayý Görecek Olan BDT Terapisti
Banu Aslantaþ Ertekin - Vakayý Görecek Olan Dinamik Psikoterapist
Selin Tüzün - Vakayý Görecek Olan Sistemik Terapist
Biliþsel ve Davranýþçý Terapiler BÇB etkinliðidir.
SALON 7
K5-B
Semptomdan Sendroma Film Fragmanlarý Eþliðinde Psikoz
23 Ekim 2009, Cuma
Eðiticiler
Þahap Erkoç - Film Klipleri Eþliðinde Psikotik Semptomlar
Suat Küçükgöncü - Film Klipleri Eþliðinde Psikotik Sendromlar
SALON 8
K6-B
Gebelikte Ruhsal Bozukluklara Tedavi Yaklaþýmlarý
Eðiticiler
Fisun Akdeniz - Bipolar / Psikotik Gebede Tedavi
Nesrin Tomruk - Duygudurum Bozukluklarýnda Tedavi
Þebnem Pýrýldar - Anksiyete Bozukluklarýnda Tedavi
SALON 9
ÇG 6
Yeme Bozukluklarý
Eðitici
Fulya Maner - Baþka Türlü Adlandýrýlamayan Yeme Bozukluklarýnda Farkýndalýða Dayalý Tedavi Yaklaþýmlarý
Yeme Bozukluklarý BÇB etkinliðidir.
20
15:30 - 17:00
SALON 10
ÇG 7
Yaygýn Anksiyete Bozukluðunda Tedavi Protokolü
Eðitici
Armaðan Y. Samancý - Uzun Süreli Tedavide Etkinlik
SALON 11
K7-B
Baðýmlýlýk Tedavisinde Týbbi Yaklaþým
Eðiticiler
Berna Uluð - Baðýmlýlýk ve Beyin
Figen Karadað - Alkol Entoksikasyonu ve Kesilme Tedavisi
Zeki Yüncü - Madde Entoksikasyonu ve Kesilme Tedavisi
Cüneyt Evren - Baðýmlýlýk Tedavisinde Kullanýlan Ýlaçlar
Kültegin Ögel - Ýlaca Uyum
Baðýmlýlýk BÇB etkinliðidir.
17:00 - 18:30
SALON 1
ÝSDS 6
Novartis
Oturum Baþkaný
Engin Eker
Iþýn Baral Kulaksýzoðlu - Alzheimer Hastalýðý'nda Psikotik Belirtilerde Nöroleptik Kullanýmý Þart Mýdýr?
Roger Bullock - Alzheimer Hastalýðý'nýn Tedavisine Yeni ve Yenilikçi Bir Yaklaþým: Rivastigmin Patch
19:00 - 20:00
Konferans 4
Shahrokh Gudarzi
Bana 60’larda “Þizofrensin”, 80’lerde “Depresifsin” dediler, 90’lardan beri de “Bipolarsýn” diyorlar!
In 60’s They Called Me Schizophrenic, In 80’s They Called Me Depressed, And Since 90’s They started Calling Me Bipolar!
Oturum Baþkanlarý
Olcay Yazýcý, Timuçin Oral
20:00 - 23:30
23 Ekim 2009, Cuma
SALON 1
SALON 2 - SALON 3
Gala Yemeði & Ýncesaz Konseri
21
08:30 - 10:00
SALON 1
P 26
Þizofrenide Ýyileþme Sorunlarý ve Türk Þizofreni Aðý'nýn Tanýtýmý
Oturum Baþkaný
Haldun Soygür
Panelistler
Alp Üçok - Þizofrenide Ýyileþme Ölçütleri ve Ýþlevsellik
Cem Atbaþoðlu - Biliþsel Ýþlevler ve Ýyileþme
Meram Can Saka - Psikososyal Yaklaþýmlarýn Ýyileþme Üzerindeki Etkisi
Köksal Alptekin - Mevcut Antipsikotik Ýlaçlar ve Ýyileþme
Þizofreni ve Diðer Psikotik Bozukluklar BÇB etkinliðidir.
SALON 2
P 27
Psikiyatrik Bozukluklar ve Ýntihar: Davranýþýn Özellikleri ve Yordayýcý Faktörler
Oturum Baþkaný
Iþýk Sayýl
Panelistler
Halise Devrimci Özgüven - Þizofrenide Ýntihar Davranýþý
Bedriye Öncü - Yeme Bozukluklarýnda Ýntihar Davranýþý
Suzan Özer - Bipolar Bozuklukta Ýntihar Davranýþý
SALON 3
P 28
EKT'nin Bugünü ve Yarýný
Oturum Baþkaný
Mustafa Bilici
Panelistler
Nihat Alpay - 21. Yüzyýlda EKT
Çaðatay Karþýdað - EKT Endikasyonlarý
Ekrem Kuþkonmaz - EKT'nin Yan Etkileri
SALON 4
P 29
Iþýk Hýzýnda Terapi
Oturum Baþkaný
Þahika Yüksel
24 Ekim 2009, Cumartesi
22
Panelistler
Gülay Özdemir - Poliklinikte Biliþsel Davranýþçý Terapi ve EMDR
Ceren Göker - Ýlaçlar ve Tedavi
Dilek Yeþilbaþ - Poliklinikte Cinsel Terapiler
Uzakta Bir Uzman Var Görev Grubu etkinliðidir.
10:00 - 10:20
STAND ALANI
Kahve Arasý
10:20 - 11:50
SALON 1
P 30
Türkiye'de Çocuk Ergenlerin Cinsel Ýstismarý: Diðer Ülkelerden Farklýlýklarýmýz, Benzerliklerimiz
Oturum Baþkaný
Birol Demirel
Panelistler
Ayten Erdoðan - Pedofili Profili: Türkiye'deki Cinsel Ýstismarcýlarýn Özellikleri
Diðer Ülkelerden Farkýmýz Varmý?
Elvan Ýþeri - Ruh Saðlýðýný Bozmadan Çocuðun Cinsel Ýstismarý Mümkün Mü?
Cinsel Ýstismarýn Psikiyatrik Ýzdüþümleri
Figen Þahin - Çocuk ve Ergenlerin Ýstismardan Korumak
SALON 2
P 31
BDT'de Yeni Açýlýmlar
Oturum Baþkaný
Mehmet Zihni Sungur
Panelistler
Alper Hasanoðlu - Þema Terapileri
Berk Murat Ergün - Diyalektik Davranýþçý Terapiler
Erhan Ertekin - Metakognitif Terapiler
Þükrü Uðuz - Farkýndalýk Arttýrma Terapileri
Biliþsel Davranýþçý Terapiler BÇB etkinliðidir.
SALON 3
P 32
Yirmibirinci Yüzyýlda Þizofreniyi Anlamak: Yolun Neresindeyiz?
Oturum Baþkaný
Sunar Birsöz
Panelistler
Feyza Arýcýoðlu - Þizofreni Nörobiyolojisinde Neredeyiz?
Mehmet Emin Ceylan - Þizofrenide Talamokortikal Döngünün Geliþimi ve Þizofreni Patofizyolojisi
Mesut Çetin - Þizofreni Tedavisinde Gelinen Nokta : Klasik ve Atipik Antipsikotikler Ne Kadar Baþarýlý Oldular?
Þizofreni Tedavisinde Yeni Açýlýmlar ve Yeni Ufuklar
SALON 4
Klinik Psikiyatride Aile ve Çift Terapisi Uygulamalarý
Oturum Baþkaný
Haluk Özbay
Panelistler
Murat Dokur - Baðlanmanýn Pratiði ve Kateksis
Rukiye Hayran - Depresyon ve Kaygý Bozukluklarýnda Çift ve Aileye Yaklaþým
Armaðan Y. Samancý - Dirençli Evlilik Problemlerinde Psikiyatrik ve Terapötik Yaklaþým
Süheyla Ünal - Deðiþen Aileye Terapötik Yaklaþým
24 Ekim 2009, Cumartesi
P 33
Aile ve Çift Terapileri BÇB etkinliðidir.
23
11:50 - 12:50
POSTER SERGÝ ALANI (Tulupia Balo Salonu - 2)
Poster Baþýnda Tartýþma ve Öðle Yemeði
12:50 - 13:30
SALON 1
Kapanýþ Oturumu
TPD Sözel Bildiri Ödül Töreni
TNPD Nöropsikiyatri Arþivi Ödül Töreni
Türk Psikiyatri Dergisi 2009 Yýlý Ödülü
Kongrenin Deðerlendirilmesi ve Öneriler
13:30 - 15:00
SALON 6
K8-A
Eksitasyona Müdahale ve Saldýrýdan Korunma
Eðiticiler
Ejder Akgün Yýldýrým - Saldýrýdan Korunma , Temel Savunma Teknikleri
Gazi Alataþ - Eksitasyonu Olan Hastaya Yaklaþým ve Müdahale
SALON 7
ÇG 8
Türkiye'de Psikiyatrik Epidemiyolojik Araþtýrmalar
Eðiticiler
Köksal Alptekin - Epidemiyolojik Araþtýrmalarý Gözden Geçirmek
Tolga Binbay - Psikozda Epidemiyolojik Araþtýrmalar Derlemesi Deneyimi
SALON 8
ÇG 9
Anksiyete Bozukluklarýnýn Biliþsel Davranýþçý Terapisinde Yeni Geliþmeler
Eðitici
Hakan Türkçapar - Anksiyete Bozukluklarýnýn Biliþsel Davranýþçý Terapisinde Yeni Geliþmeler
24 Ekim 2009, Cumartesi
24
Anksiyete Bozukluklarý BÇB etkinliðidir.
15:00 - 15:15
STAND ALANI
Kahve Arasý
15:15 - 16:45
SALON 6
K8-B
Eksitasyona Müdahale ve Saldýrýdan Korunma
Eðiticiler
Ejder Akgün Yýldýrým - Saldýrýdan Korunma , Temel Savunma Teknikleri
Gazi Alataþ - Eksitasyonu Olan Hastaya Yaklaþým ve Müdahale
SALON 7
K3-B
Psikiyatride Ýþ Baþýnda Deðerlendirme Yöntemleri
Eðiticiler
Ayþe Devrim Baþterzi - Ýþ Baþýnda Deðerlendirme Mini Klinik Sýnav
Sürel Karabilgin - Hasta Yönetim Problemleri - Kanýta Dayalý Týp : Olgu Sunumlarý - Dergi Kulüpleri
SALON 8
K4-C
Ayný Vakaya Üç Farklý Yaklaþým
Eðiticiler
Mehmet Zihni Sungur - BDT Supervizörü
Doðan Þahin - Dinamik Psikoterapi Supervizörü
Murat Dokur - Sistemik Terapi Supervizörü
Berk Murat Ergün - Vakayý Görecek Olan BDT Terapisti
Banu Aslantaþ Ertekin - Vakayý Görecek Olan Dinamik Psikoterapist
Selin Tüzün - Vakayý Görecek Olan Sistemik Terapist
Biliþsel ve Davranýþçý Terapiler BÇB etkinliðidir.
24 Ekim 2009, Cumartesi
25
KONFERANS ÖZETLERÝ
James Leckman
Anne - Babalýk Takýntýlarý: Hayatýn Ýlk Yýllarýndaki Yaþantýlarýn Genler ve Nöral
Devreler Üzerine Belirleyici Etkileri Primary Parental Preoccupations - Revisited: Genes, Circuits and Crucial Role of Early Life Experience
Oturum Baþkanlarý
M. Orhan Öztürk, Yanký Yazgan
Konferans 2
Konferans Özetleri
Konferans 1
Nick Craddock
Psikozu Yeniden Düþünmek
Rethinking Psychosis
Oturum Baþkanlarý
Ercan Abay, Aylin Uluþahin
Konferans 3
Natalie Rasgon
Kadýnlarda Bipolar Bozukluðun Metabolik ve Immünolojik Baðýntýlarý
Metabolic and Immunological Correlates of Bipolar Disorder in Women
Oturum Baþkanlarý
Ayþegül Özerdem, Fisun Akdeniz
Konferans 4
Shahrokh Gudarzi
Bana 60’larda “Þizofrensin”, 80’lerde “Depresifsin” dediler, 90’lardan beri de
“Bipolarsýn” diyorlar!
In 60’s They Called Me Schizophrenic, In 80’s They Called Me Depressed, And Since 90’s
They started Calling Me Bipolar!
Oturum Baþkanlarý
Olcay Yazýcý, Timuçin Oral
Ýkili Konferans
Psikiyatride Tartýþmalý Alanlara Güncel Bakýþ
Oturum Baþkanlarý
Cem Atbaþoðlu, Timuçin Oral
Konuþmacýlar
Atilla Turgay - DEHB Beyin Görüntüleme ve Nörotransiter Araþtýrmalarýnda ve
Bütünleyici Tedavide Nereye Gidiyoruz?
Sinan Düzyürek - Araþtýrmalardan Uygulamaya Yineleyici TMS
29
Konferans Özetleri
JAMES LECKMAN
Dr. James F. Leckman, Yale Çocuk Çalýþmalarý Merkezi’nde Araþtýrma Müdürü olarak görev yapmaktadýr ve
ayný zamanda Çocuk Psikiyatrisi, Psikiyatri, Psikoloji ve Pediyatri Profesörüdür. Dr. Leckman, çocuklukta ortaya
çýkan nöropsikiyatrik bozukluklarýn deðerlendirmesi ve tedavisinde önemli bir otorite olarak kabul görmektedir.
Meslektaþlarý, kendisini Amerika’daki en iyi doktorlardan biri olarak seçmiþlerdir. Dr. Leckman, Batý New England
Psikoanaliz Enstitüsü’nden mezun olmuþtur. Dr. Samuel Ritvo, Albert Solnit ve Donald Cohen’den dersler almýþtýr.
Dr. Leckman’ýn araþtýrma alanlarý, genlerin ve çevrenin çocuklukta ortaya çýkan bozukluklarýn patojenezindeki
etkileþimleridir. Bu bozukluklar üzerindeki araþtýrmasý, fenomenoloji, doðal tarih, genetik, nörobiyoloji,
immünobiyoloji ve yeni tedavilerin geliþtirilmesini de içerecek þekilde çok yönlüdür. Ayný zamanda çocukluktaki
geliþim ve insan evrimi üzerinde bir ilgisi vardýr ve geliþme ile ilgili nörobilimlerden gelen verilerin psikoanalitik perspektifler ile nasýl ilgili olduðu
konusunda yayýnlarý vardýr. Özelde, Yale'de meslektaþý Dr. Linda Mayes ile Dr. Donald Winnicott’un birincil annesel uðraþ kavramýnýn önemine eðilmiþtir.
Dr. Leckman, hakemli dergilerde yayýnlanan 350 makalenin, yedi kitabýn ve 120 kitap bölümünün yazarý ya da eþ yazarýdýr. 2002’de kendisi Amerikan
Bilgi, Bilim ve Teknoloji Topluluðu tarafýndan, psikiyatri ve psikoloji alanýnda dünyanýn en çok yayýn çýkaran araþtýrmacýlarý arasýnda "Çok Atýfta Bulunulan
Araþtýrmacý” olarak seçilmiþtir. 2007’de, kendisi ABD'deki önde gelen kar amacý gütmeyen ruh saðlýðý örgütü olan Þizofreni ve Afektif Hastalýklar Ulusal
Topluluðu (NARSAD) tarafýndan Ruane Ödülüne layýk görülmüþtür. Bu ödül, yýllýk olarak ciddi çocuk psikiyatrik bozukluklarýný inceleyen önde gelen
bilim insanlarýna verilen yýllýk bir ödüldür. Halen Dr. Leckman çeþitli yayýn kurullarýnda görev yapmaktadýr ve Londra merkezli Journal of Child Psychology
and Psychiatry’nin yýllýk Araþtýrma Gözden Geçirme Sayýsýnýn Editörüdür.
Çocuk Çalýþmalarý Merkezi'ndeki araþtýrma programý liderliðinin bir parçasý olarak, Dr. Leckman son 24 yýldýr Yale'de bir doktora sonrasý araþtýrma eði’im
programýný yönetmiþtir. Yýllýk olarak verilen yedi doktora sonrasý kadro ile bu, NIH tarafýndan verilen en büyük kadrolardan biridir. Bu program
mezunlarýndan bazýlarý, ABD, Güney Amerika, Avrupa ve Türkiye de dahil olmak üzere Orta Doðu'daki önemli üniversitelerde çocuk psikiyatrisi alanýnda
lider konumda bulunmaktadýr. Dr. Leckman, beþ kez Amerikan Çocuk ve Adolesan Psikiyatrisi Akademisi tarafýndan Mükemmel Araþtýrma Danýþmaný
olarak seçilmiþtir. 2002’de The Klingenstein Third Generation Foundation desteði ile kendisi, þu anda ülke çapýnda on bir önemli týp merkezinde kurulu
bulunan Donald J. Cohen Týp Öðrenimi Burs programýný kurmuþtur. 2004’te, Colorado Üniversitesi’ndeki meslektaþlarý ile birlikte, Çocuk ve yetiþkin
psikiyatrisi üzerine Albet J Solnit Entegre Araþtýrma Eðitim Programýný kurmuþtur. Bu program, çocuklardaki ruhsal bozukluklarýn az çalýþýlan ve az dikkat
edilen alanlarýnda bir sonraki nesil akademik liderlerin yetiþtirilmesi için ulusal bir model olmuþtur. 2009’da Dr. Leckman, bu iki yenilikçi programýn
geliþtirilmesindeki çalýþmalarý nedeniyle Psikiyatri Profesörleri ve Amerikan Psikiyatri Derneði'nden Araþtýrma Danýþmanlýðý ödülü almýþtýr.
James F. Leckman, MD, is the Neison Harris Professor of Child Psychiatry, Psychiatry, Psychology and Pediatrics at Yale where he also serves as the Director of Research for the Yale
Child Study Center. Dr. Leckman is widely recognized as a master clinician in the evaluation and treatment of childhood onset neuropsychiatric disorders. Since His peers have regularly
selected him as one of the Best Doctors in America. Dr. Leckman is a graduate of the Western New England Institute of Psychoanalysis. His mentors included Drs. Samuel Ritvo,
Albert Solnit and Donald Cohen. Dr. Leckman’s research interests include the interaction of genes and environment in the pathogenesis of childhood onset disorders. His research on
these disorders is multifaceted including phenomenology, natural history, genetics, neurobiology, immunobiology, as well as the development of novel treatments. He also has a
strong interest in child development and human evolution and has published on how emerging data from the developmental neurosciences are consistent with psychoanalytic
perspectives. Specifically, with his colleague Dr. Linda Mayes at Yale, he has focused on the importance of Donald Winnicott’s concept of primary maternal preoccupation. Dr. Leckman
is the author or co-author of over 350 original articles published in peer-reviewed journals, seven books, and 120 book chapters. In 2002, he was identified by American Society
for Information, Science and Technology as a “Highly Cited Researcher” in the top half of the top one percent of all publishing researchers of the world's most cited authors in the
fields of psychology and psychiatry. In 2007, he received the Ruane Prize from National Alliance for Research on Schizophrenia and Affective Disorders (NARSAD) the leading nonprofit charity for mental health research in the US . This award is given annually to an outstanding scientist studying severe child psychiatric illness. At present, Dr. Leckman serves
on a number of editorial boards and is the Editor for the Annual Research Review issue of the London-based Journal of Child Psychology and Psychiatry.
As part of his leadership of the research program at the Child Study Center, Dr. Leckman has directed for the past 24 years a postdoctoral research training program at Yale. With
seven postdoctoral positions awarded annually, this is one of the largest grants of this kind awarded by the NIH. Several of the graduates of this program now occupy leadership
positions in child psychiatry in major universities in the US, South America, Europe, and the Middle East including Turkey.. Dr. Leckman has been selected on five occasions as the
Outstanding Research Mentor by the American Academy of Child and Adolescent Psychiatry. In 2002, with the support of The Klingenstein Third Generation Foundation, he founded
the Donald J. Cohen Medical Student Fellowship program which has now been established in eleven major medical centers across the country. In 2004 along with colleagues at the
University of Colorado, he founded the Albert J. Solnit Integrated Research Training Program in child and adult psychiatry. This program has become a national model for training
the next generation of academic leaders in the underserved and understudied area of child mental disorders. In 2009, Dr. Leckman received the Research Mentorship award from
Professors of Psychiatry and the American Psychiatric Association for his work in developing these two innovative training programs.
30
Anne - Babalýk Takýntýlarý:
Hayatýn Ýlk Yýllarýndaki Yaþantýlarýn Genler ve Nöral Devreler Üzerine Belirleyici Etkileri
Primary Parental Preoccupations - Revisited: Genes, Circuits and Crucial Role of Early Life Experience
Oturum Baþkanlarý : M. Orhan Öztürk, Yanký Yazgan
Konuþmacý
: James Leckman
Konferans Özetleri
KONFERANS 1
20 Ekim 2009 / 19:00 - 20:00 / Salon 1
2009 yýlý, Türlerin Kökeni’nin yayýnlanmasýnýn 150. yýldönümü ve Darwin’in doðumunun 200. yýldönümüdür. Bu sunumun
temasý, normal davranýþ ve psikopatoloji üzerinde en iyi bakýþ açýlarýný evrimsel unsurlarýn saðladýðýdýr. Annenin bakýmý,
hem bireyin genetik mirasýný hem de bir çocuk olarak bakýlma deneyimini yansýtabilecek korunan davranýþlar ve ruh hallerini
içermektedir. Bu sunum ilk olarak insanlardaki erken dönem ebeveyn bakýmýnýn ruhsal ve davranýþ unsurlarýný ve bunlarýn
özellikle obsesif-kompulsif bozukluk gibi belirli psikopatolojik formlara benzerliðini incelemektedir. Ýkinci olarak, yeni
ebeveynlerin son zamanlardaki nöro-görüntüleme çalýþmalarýndan elde edilen veriler de dahil memeli türlerdeki annelik
davranýþlarýnýn nörobiyolojik substratlarý ile ilgili olarak bilinenleri ele almaktayýz. Üçüncü olarak, annelik davranýþýnýn belirli
özelliklerinin altýnda yatan sinirsel substratlarýn geliþmesi için önemli proteinlerin genler tarafýndan kodlandýðýna dair kanýtlarý
bilimsel olarak gözden geçireceðiz. Dördüncü olarak, rahim içindeki ortam ve daha sonraki annelik davranýþlarýnýn
þekillenmesine neden olan doðum sonrasý bakým ortamýnýn "programlayýcý" rolü üzerinde ortaya çýkan literatürü gözden
geçireceðiz. Biz, kilit limbik, hipotalamik-orta beyin yapýlarýnýn içindeki genetik olarak belirlenen mikro devrelerin, erken
dönem etkilerine duyarlý olduklarý ve kritik geliþim dönemleri olduðu ve bu etkilerin bir bireyin psikososyal stresörlere ve
çeþitli insan psikopatolojisi çeþitlerine karþý direnç ya da savunmasýzlýklara etki ettiði sonucuna vardýk. Sunum, gebelikte
baþlayan yüksek riskli ebeveynler için erken müdahale programlarýnýn incelenmesi ile sona erecektir. Bu erken müdahale
programlarýnýn bazýlarý, çocuklarýn ömürleri boyunca sosyo-duygusal deneyimlerini geliþtirmek için umut verici sonuçlar
vermiþtir ve bunlar bu çocuklarýn gelecekte kendi çocuklarýna nasýl ebeveynlik yapacaklarýný etkileyebilir.
The year 2009 is the 150th anniversary of the publication of On the Origin of Species and the 200th anniversary of Darwin's birth. An
underlying theme of this presentation is that evolutionary accounts provide the best perspectives on psychopathology as well as normal
behavior. Parental care giving includes a set of highly conserved behaviors and mental states that may reflect both an individual's genetic
endowment and the early experience of being cared for as a child. This presentation first examines the mental and behavioral elements of
early parental care giving in humans and their resemblance to certain forms of psychopathology, particularly obsessive-compulsive disorder.
Second, we consider what is known about the neurobiological substrates of maternal behaviors in mammalian species including data from
recent neuroimaging studies of new parents. Third, we briefly review the evidence that specific genes encode proteins that are crucial for
the development of the neural substrates that underlie specific features of maternal behavior. Fourth, we review the emerging literature
on the "programming" role of the intrauterine environment and postnatal care giving environment in shaping subsequent maternal behavior.
We conclude that there are critical developmental windows during which the genetically determined micro-circuitry of key limbic-hypothalamicmidbrain structures are susceptible to early environmental influences and that these influences powerfully shape an individual's responsivity
to psychosocial stressors and their resiliency or vulnerability to various forms of human psychopathology. The presentation will end by
examining early intervention programs for high-risk parents that are initiated during pregnancy. Some of these early intervention programs
hold considerable promise for improving the socio-emotional trajectories of children across their life-span and may influence how these
children will parent their offspring in the future.
31
Konferans Özetleri
NICK CRADDOCK
Nick Craddock, Galler’deki Cardiff Üniversitesi’ne Psikiyatri Profesörü olarak göreve baþladýðý 2002 tarihine dek Birmingham
Üniversitesi Psikiyatri Bölümü ve Nörobilim Anabilimdalý Baþkanlýðý ve Moleküler Psikiyatri Profesörlüðü görevini yürütmüþtür.
Kendisi ilk olarak Cambridge Üniversitesi’nde matematik bilimleri okumuþ ve daha sonra Birmingham Üniversitesi’nde týp
okumuþtur. Birmingham’da klinik psikiyatri ve Cardiff'te ve St. Louis’te psikiyatrik genetik eðitimi almýþtýr. Araþtýrmalarýnýn
odak noktasý, bipolar bozukluklar ve psikozu araþtýrmak için epidemiyolojik yaklaþýmlara iliþkindir. Kendisi, taný sürecini
ve bipolar hastalýklarýn yönetimini geliþtirmek için bu yöntemleri kullanmada özel bir ilgiye sahiptir. Kendisi Cardiff Üniversitesi
Psikiyatri Servisi’nin þefidir ve klinik ilgi alanlarý, tedaviye dirençli bipolar bozukluklarýn tanýsý ve yönetimidir. Kendisi,
Uluslararasý Psikiyatrik Genetik Topluluðu’nun yönetim kurulundadýr ve ayrýca Uluslararasý Bipolar Bozukluk Topluluðu’nun
Yönetim Kurulu’nda bulunmuþtur. Kendisi halkýn eðitimine aktif olarak katýlmaktadýr ve Birleþik Krallýk Manik Depresyon
Fonu için bilim danýþmanýdýr. Dr. Craddock, Kraliyet Psikiyatri Okulu’nun Akademik Personeli baþkanýdýr.
Nick Craddock was Professor of Molecular Psychiatry and Head of the University of Birmingham Department of Psychiatry and Division of
Neuroscience until 2002 when he moved to his current position as Professor of Psychiatry at Cardiff University, Wales, UK. He originally
studied mathematical sciences at Cambridge University followed by Medicine at Birmingham University. He trained in clinical psychiatry in
Birmingham and in psychiatric genetics in Cardiff and St Louis. His research focus is using genetic and epidemiological approaches to investigate
bipolar spectrum mood disorders and psychosis. He has a specific interest in using these methods to improve diagnosis and management
of bipolar spectrum illness. He Heads the Cardiff University Psychiatry Service and his clinical interests lie in diagnosis and management of
treatment-resistant bipolar spectrum disorders. He is on the management executive of the International Society of Psychiatric Genetics and
has served on the Board of the International Society for Bipolar Disorders. He is actively involved in public education and is scientific adviser
to the UK Manic Depression Fellowship. He Chairs the Academic Faculty of the Royal College of Psychiatrists.
32
Psikozu Yeniden Düþünmek
Rethinking Psychosis
Oturum Baþkanlarý : Ercan Abay, Aylin Uluþahin
Konuþmacý
: Nick Craddock
Konferans Özetleri
KONFERANS 2
21 Ekim 2009 / 19:00 – 20:00 / Salon 1
Yatkýnlýk yaratan genler ile ilgili araþtýrmalar da dahil olmak üzere, psikiyatrik araþtýrmalarda, þizofreni ve bipolar bozukluklarýn
faklý etiyolojilere sahip ayrý hastalýklar olduðu varsayýmý ile hareket etmek geleneksel bir yaklaþýmdýr. Bunlar, sözde “iþlevsel”
psikozlarýn geleneksel iki basamaklý sýnýflandýrýlmasýný temsil etmektedir ve modern psikiyatrik taný sürecinin zeminini teþkil
etmektedir.
Son zamanlarda, psikozlar ile ilgili moleküler genetik çalýþmalarda pozitif bulgulara rastlanmaktadýr. Bununla birlikte bulgu
þablonlarý, geleneksel sýnýflandýrma kategorileri arasýnda—DISC1 ve NEG1’deki iliþkili bulgular dahil olmak üzere--genetik
yatkýnlýktaki örtüþme için giderek artan oranda kanýt göstermektedir.
Genom çapýndaki iliþkilendirme çalýþmalarý (GWAS), ruh hali ve psikotik hastalýklar arasýndaki iliþkiyi keþfetmek için daha
fazla güç sunmaktadýr. Wellcome Trust Case Control Consortium (WTCCC) çerçevesinde 2.700 ruh hali-psikoz vakasýný ve
3000 kontrolü inceledik ve yapýsal genom varyasyonu hakkýndaki çalýþmalar da dahil olmak üzere büyük ölçekte baþka
çalýþmalar yapýlmýþtýr. Ortaya çýkan kanýtlar, genotip ve psikopatoloji arasýnda hem genel hem de daha özel iliþkilerin varlýðýný
ortaya koymaktadýr. Örneðin GABAA reseptör genlerindeki veri setimizdeki varyasyon, karýþýk þizofreni ve bipolar bozukluk
özelliklerinin karýþtýðý bir hastalýk türüne yatkýnlýk ile iliþkilidir. Bipolar bozuklukta CACNA1C ve þizofrenide ZNF804A'daki
genom çapýndaki iliþkilendirmeler, geleneksel tanýsal sýnýrlar çapýnda yatkýnlýðý destekleyen kanýtlar sunmaktadýr. Genotipfenotip iliþkilerinin incelenmesi daha erken bir safhadadýr, ancak mevcut bulgular, geleneksel iki basamaklý sýnýflandýrmaya
dayanmaktan ziyade, psikiyatrik araþtýrma için sýnýflandýrma ve kavramsallaþtýrmaya alternatif yaklaþýmlarýn sunulmasý
gerekliliðinin altýný çizmektedir. Tüm psikoza yatkýnlýk genleri, önümüzdeki yýllarda tanýmlanacak ve karakterize edilecektir
ve bu, bizim hastalýk patofizyolojisini anlamamýzda büyük bir etkiye sahip olacak ve psikiyatrinin sýnýflandýrýlmasý ve klinik
uygulamalarýnda deðiþikliklere neden olacaktýr.
It has been conventional for psychiatric research, including the search for predisposing genes, to proceed under the assumption that
schizophrenia and bipolar disorder are separate disease entities with different underlying etiologies. These represent the traditional dichotomous
classification of the so-called ''functional'' psychoses and form the basis of modern psychiatric diagnostic practice.
Recently positive findings have been emerging in molecular genetic studies of psychoses. However, the pattern of findings shows increasing
evidence for an overlap in genetic susceptibility across the traditional classification categories - including association findings at DISC1 and
NRG1.
Genome-wide association studies (GWAS) now provide greater power to explore the relationship between mood and psychotic illness. Within
the context of the Wellcome Trust Case Control Consortium (WTCCC) we have studied 2700 mood-psychosis cases and 3000 controls and
several other large-scale studies have been undertaken, including studies of structural genomic variation. The emerging evidence suggests
the existence of both relatively specific as well as more general relationships between genotype and psychopathology. For example, in our
dataset variation at GABAA receptor genes is associated with susceptibility to a form of illness with mixed features of schizophrenia and
bipolar disorder. Genome-wide significant associations at CACNA1C in bipolar disorder and ZNF804A in schizophrenia show evidence for a
contribution to susceptibility across the traditional diagnostic boundaries. The elucidation of genotype-phenotype relationships is at an early
stage, but current findings highlight the need to consider alternative approaches to classification and conceptualization for psychiatric research
rather than continuing to rely heavily on the traditional dichotomy. As psychosis susceptibility genes are identified and characterized over
the next few years, this will have a major impact on our understanding of disease pathophysiology and will lead to changes in classification
and the clinical practice of psychiatry.
33
Konferans Özetleri
NATALIE RASGON
Dr. Rasgon, Psikiyatri ve Davranýþ Bilimleri ve Kadýn Hastalýklarý ve Doðum Profesörüdür. Bir kadrolu doktor, Women's
Healthy için Nörobilim Merkezi Müdürü ve Kadýn Saðlýðý Kliniðinin eþ müdürü olarak, kendisi kadýnlara özel psikiyatrik
hastalýklarýn deðerlendirilmesi ve tedavisinde psikiyatri uzmanlarýnýn yönetimi konusunda önemli bir zaman harcamaktadýr.
Kendisinin uzmanlýk kliniðindeki rolü yalnýzca hasta bakýmýný deðil, ayný zamanda eðitim ve öðretimi de içerir. Her hafta,
çok önemli bir eðitim deneyimi olan Kadýn Saðlýðý Kliniði’ndeki uzmanlarý denetler. Uzmanlarýn kadýn saðlýðý konusundaki
bilgilerini derinleþtirmek için, kendisi haftalýk gözetim oturumu için bir dizi konuþma hazýrlamaktadýr. Klinik gözetime ek
olarak, idari görevler, uzmanlýk programý görevlilerinin yazýlý ve sözlü deðerlendirilmesini ve klinik hasta akýþýnýn ve gelir
hedeflerinin gözlenmesini içermektedir. Ayrýca Dr. Rasgon, deðiþen zamanlarda ve en son klinik ve temel bilimsel araþtýrmalar
ýþýðýnda gerektiði þekilde yetiþkin psikiyatri uzmanlýk programýný gözden geçirmek için çalýþmaktadýr.
Dr. Rasgon is a Professor of Psychiatry and Behavioral Sciences, and Obstetrics and Gynecology. As an attending staff physician, Director
of the Center for Neuroscience in Women’s Healthy, and co-director of the Women’s Wellness Clinic, she spends extensive clinical time
managing psychiatry residents in the evaluation and treatment of female specific psychiatric illnesses. Her role in the residency clinic includes
not only direct patient care and administrative details, but also resident teaching and supervision. Each week, she supervises residents in
the Women’s Wellness Clinic, which is a very hands-on educational experience. She observes and participates in every new intake and each
on-going case. To deepen the residents understanding of women’s health, she has organized a didactics series for her weekly supervision
session. In addition to clinical supervision, administrative duties require written and verbal evaluations to residency program officials, and
oversight of clinic patient flow and income goals. Further, Dr. Rasgon actively works to revise the adult psychiatry residency program as
needed with changing times and new information abstracted from the latest clinical and basic science research.
34
Kadýnlarda Bipolar Bozukluðun Metabolik ve Immünolojik Baðýntýlarý
Metabolic and Immunological Correlates of Bipolar Disorder in Women
Oturum Baþkanlarý : Ayþegül Özerdem, Fisun Akdeniz
Konuþmacý
: Natalie Rasgon
Konferans Özetleri
KONFERANS 3
22 Ekim 2009 / 19:00 - 20:00 / Salon 1
Sitokinler de dahil olmak üzere ruh hali bozukluklarýnda enflamatuar faaliyetlerde artýþ olduðuna dair kanýtlar mevcuttur.
Pro-enflamatuar sitokin uygulanmasý, en iyi depresyon modelleri arasýndadýr. Oksidatif stres de benzer þekilde ruh hali
bozukluklarý içinde enflamatuar ve oksidatif stres kalýntýsý gibi benzer þekilde belgelenmiþtir. Bunlar lipid peroksidasyonunu,
DNA fragmentasyonunu ve apoptosis’e artan hassasiyeti içermektedir. Enflamatuar ve oksidatif stres, BDNF ve diðer trofik
faktörlerde azalmaya neden olmaktadýr. Ek olarak, bipolar bozukluk sahibi kadýnlardaki üreme ve metabolik sorunlar
tartýþýlacak ve en son veriler sunulacaktýr.
There is evidence of increased inflammatory activity in mood disorders, including cytokines. Administration of pro-inflammatory cytokines
is amongst the best models of depression. Oxidative stress is similarly documented in mood disorders, as are the sequelae of inflammatory
and oxidative stress. These include lipid peroxidation, DNA fragmentation and an increased vulnerability to apoptosis. Inflammatory and
oxidative stress leads to decreased BDNF and other trophic factors. In addition, reproductive and metabolic correalates in women with bipolar
disorder will be discussed and recent data presented.
35
Konferans Özetleri
SHAHROKH GUDARZI
1966’da doðmuþtur, 1992’de Týp Doktoru oldu; 1996’da Psikiyatri Kurulu; 1998’de Psikiyatri Doçenti. Farklý psikiyatri
kurullarýnda yaklaþýk 16 yýllýk çalýþma, araþtýrma ve öðretim deneyimi, halen Tahran’da Shahid Beheshti Týp Okulu’nda ve
özel muayenehanesinde mesleðini sürdürmektedir. Ana araþtýrma alanlarý Ruh Hali Bozukluklarý ve Travma Psikiyatrisidir.
15’ten fazla bilimsel dergi makalesinin yazarý Ruh saðlýðý ve travmatoloji üzerine altý kitabýn yazarý. 2008’de Ýran Saðlýk
Bakanlýðý Üstün Ruh Saðlýðý Uzmaný Ödülü. 1992'de en iyi týp öðrencisi ödülü. 1996'da Psikiyatri Kurulu'nda en iyi öðrenci
ödülü. Ýran Psikiyatri Derneði'nin Ruh Bozukluðu bölümü kurucusu. Ýran Psikiyatri Derneðinin C-L komitesi Kurucu Üyesi.
Ýran Saðlýk Bakanlýðý’nda C-L Burs Programý eski yöneticisi. Ýran Saðlýk Bakanlýðý’nda felaket sonrasý ruh saðlýðý eski araþtýrma
müdürü. Ýran Psikiyatri Derneði Uluslararasý Ýliþkiler sorumlusu. MhGAP içiN DSÖ uzmaný. Maudsley Psikiyatri Enstitüsü’nde
Nörobilim ve Duygu Bölümünde Onursal Araþtýrmacý. Yaklaþýk 30 bilimsel toplantýda Bilimsel Komite Üyesi. 30’dan fazla
uluslararasý ve ulusal bilimsel toplantýda konuþmacý.
Born in 1966; Medical Doctorate in 1992; Board of Psychiatry in 1996; Assistant Professor of Psychiatry in 1998. Work, research and teaching
experience for nearly 16 years in different psychiatric institutional settings, currently practicing, teaching and supervising at the Department
of Psychiatry at Shahid Beheshti Medical School in Tehran and in private practice. Main fields of research and publications are Mood Disorders,
and the Trauma Psychiatry. Author of over 15 scientific journal articles. Author of six books on mental health and traumatology. Award of
the Iran Ministry of Health for the Distinguished Mental Health Specialist, in 2008. Award for the top student of medicine, 1992. Award for
the top student at the Board of Psychiatry 1996. Founder of the Mood Disorder Section of the Iranian Psychiatric Association. Founding
Member of the C-L committee of the Iranian Psychiatric Association. Past director of the C-L Fellowship program at the Iran Ministry of Health.
Past Director of research in post disaster mental health at Iran Ministry of Health. Deputy for international affairs of the Iranian Psychiatric
association. WHO expert at the MhGAP. Honorary Researcher at the Section of Neuroscience and Emotions of the Institute of Psychiatry at
Maudsley. Member of the Scientific Committee in nearly 30 national scientific meetings. Lecturer/speaker at over 30 international and
national scientific meetings.
36
Bana 60’larda “Þizofrensin”, 80’lerde “Depresifsin” dediler, 90’lardan beri de “Bipolarsýn” diyorlar!
In 60’s They Called Me Schizophrenic, In 80’s They Called Me Depressed, And Since 90’s They started Calling Me Bipolar!
Oturum Baþkanlarý : Olcay Yazýcýi, Timuçin Oral
Konuþmacý
: Shahrokh Gudarzi
Konferans Özetleri
KONFERANS 4
23 Ekim 2009 / 19:00 - 20:00 / Salon 1
Psikiyatride son yýllarda boyutsal yaklaþým yönünden giderek artan bir eðilim vardýr. Aslýnda bu yaklaþýmýn menþei, bipolar bozukluklar
kavramýnda gizlidir. Bunun mantýðý, aklýn ve beyindeki veri iþleme þeklinin arkasýndaki gerçekliktir. Psikiyatrinin eski ve aþýrý basite
indirgeyen yaklaþýmý (kategorik yaklaþým) ve psikiyatristlerin tanýsal kategorileri sentezleme tutkusu (nosologomani) bu yaklaþýmýn
evrensel uygulamasýný sýnýrlamýþtýr.
Bununla birlikte, boyutsal yaklaþýmýn klinik uygulamasý, gereðinden fazla bipolar bozukluk tanýsý konulmasýna neden olabilir. Boyutsal
psikiyatristlerin ayak izlerinin bulunduðu yerde, bipolar bozukluklarýn tanýsýnda bir artýþ olmasý kaçýnýlmazdýr. Bu psikiyatristlerin ve bu
alanda araþtýrma yapma çabalarýndaki artýþ, bu çalýþmalarýn sayýsýný bir kaç katýna çýkarmýþ ve bu da bipolar bozukluklara daha fazla
taný konmasý yönünde dengeyi bozmuþtur. Yeni nesil psikiyatristler, bipolar bozukluklar için daha belirsiz bir taný koyma eðilimi göstermektedir.
20. yüzyýlýn baþýnda “þizofreninin izi bile þizofrenidir” diyen simyagerler, 80’ler ve 90’larda “depresyonun izi bile depresif bozukluktur"
demiþlerdir ve artýk, "mani izini bile bipolar bozukluk” olarak tanýlama eðilimi göstermektedirler. Yeni psikiyatrist nesline, hastalarýna
derhal taný koyma ve psikiyatri tarihindeki hatalar ve sorunlarýn tekrarýndan kaçýnmak için araçlar sunmak gereklidir.
Akýl hastalýklarýna taný koymak ve tedavi etmek için gerekli sorumluluklar, psikiyatristler ya da "evrenin merkezi" olan “üniversite
merkezlerimiz” ile sýnýrlý deðildir. Halen ruh hastasý insanlarýn büyük bölümü psikiyatrist olmayanlar tarafýndan muayene edilmektedir
(pratisyenler ve diðer disiplinler). Halen bu doktorlarda baskýn bakýþ açýsý “depresyonoskopizm”dir. Bu doktorlarýn reçeteleri, eczanelerdeki
seratojenik ilaçlarý tüketmektedir.
Bu kavramlarý desteklemek için, yazar farklý depresyon formlarýný tedavi için antidepresanlarýn yoðun kullanýmý (özellikle SSRI’lar)
konusunda nitelikli pratisyenlere sahip olan ancak manik olmayan depresif bozukluklarda cahil olan ve ulus içindeki bipolar bozukluklara
taný konulamamasýnýn üniversite hastanelerindeki artan taný oraný ile maskelendiði Ýran’dan çalýþmalarý sunmaktadýr.
Yazar, psikiyatri eðitiminde “þüpheli bir kampanya” önermektedir. Manik depresif hastalýðýn prototiplerine uymayan, bipolar bozukluklar,
karýþýk durumlar, bipolar depresyon, eþ ortaya çýkýþlar ve bipolar bozukluklarýn hatalý tanýlarýnýn maliyeti konusunda týp okullarýndaki
týp öðrencilerini bilgilendiren, meslek için eðitimde diðer doktorlarý bilgilendiren bir yaklaþým. Psikiyatri personelini eðitirken, bu, taný
hatalarýnýn tekrarlanmasýný engellemek için psikiyatri tarihine dayanmaktadýr.
There has been an increasing trend toward dimensional approach in psychiatry in recent years. Indeed the origin of such approach is rooted in the concept of the bipolar spectrum disorders. The logic of
which (fuzzy logic) seems to be closer to the reality behind the mind and the pattern of the data processing in the brain. The archaic, oversimplistic traditional approach of psychiatry (categorical approach)
and the unresistable compulsion of the psychiatrists to synthesize diagnostic categories (nosologomania) have practically limited the universal application of this approach.
Nevertheless the clinical utilization of the dimensional approach may gradually increase the risk of overdiagnosis of bipolar disorders. Wherever there is the footstep of the dimensional psychiatrists, there
will be an upsurge in the diagnosis of bipolar disorders. The quantitative growth in the number of these psychiatrists and their enormous endeavor to research in this field has multiplied the number of
these studies, weighting the balance toward more diagnosis of bipolar disorders. The new generation of psychiatrists tends to diagnose more “form fruste” of bipolar disorders. The alchemists that started
the beginning of the 20th century with “even a trace of schizophrenia is schizophrenia”, converted to “even a trace of depression is the depressive disorder” during 80s and 90s, are now tend to diagnose
“ a trace of mania as bipolar disorders”. It seems wise to provide the new generation of psychiatrists with the instruments to promptly diagnose their clients, avoiding the repetition of the miseries and
fallacies in the history of psychiatry.
The responsibilities to diagnose and treat mental illnesses however are not limited to psychiatrists nor are “our university centres” “the centre of the universe”. Still the majority of the mentally ill people
are mainly visited by nonpsychiatrists (general physicians and other disciplines). Still the dominant viewpoint of these physicians is “depressionoscopism”. Still the prescription of these physicians rather
depletes the serotonergic storage of the pharmacies.
To support these concepts, the author presents the studies from Iran where the GPs are highly qualified in the “overuse of antidepressants (especially SSRIs)” in treating different forms of depressions but
generally illiterate about non-manic depressive bipolar disorders, where the overall underdiagnosis of bipolar disorders in the nation is masked by the increasing rate of diagnosis in the university hospitals.
This author suggests “a dubious campaign” in training psychiatry. An approach that trespasses the prototypes of manic-depressive illness, informing the medical students at the medical schools, and the
other physicians at the CMEs of the bipolar spectrum disorders, mixed states, bipolar depression, the co-occurrences and the cost of misdiagnosis of bipolar spectrum disorders. While in training of the
psychiatric residents it relies on the history of psychiatry to avoid “reexperience” of the diagnostic fallacies.
37
Konferans Özetleri
SÝNAN DÜZYÜREK
Týbbi Eðitim
• Hacettepe Üniversitesi, Týp Fakültesi, Türkiye, 1988’de Sýnýf Birincisi olarak mezun olmuþtur.
Mezuniyet Sonrasý Eðitim
• Þub 2009 – Mar 2009: Transkraniyal Manyetik Uyarý Tedavisi Eðitimi, NeuroStar Üniversitesi
• Eyl 1999 – Haz 2000: Burs, Baltimore-Washington Psikoanaliz Enstitüsü
• Tem 1996 - Haz 2000: George Washington Üniversitesi Psikiyatri ve Davranýþ Bilimleri Bölümü’nde Uzmanlýk Eðitimi;
Baþ Uzman: Tem 1999-Haz 2000.
• Nisan 1994-Haz 1996 Dr. Nancy Andreasen ile Iowa Üniversitesi Psikiyatri Bölümü’nde Ruh Saðlýðý Klinik Araþtýrma
Merkezi’nin Nörobilim, Nörogörüntüleme ve Aðýr Psikozlar Programý’nda Klinik Araþtýrma Bursu
• Eki 1988 - Ara 1993: Uzmanlýk Eðitimi, Ankara Üniversitesi Týp Fakültesi Psikiyatri Bölümü
Klinik/Ýdari Ýþ Deneyimi:
• May 2006 – Bugün: Özel muayenehane, Washington, DC:
• Þub 2001 – Nisan 2008: District of Columbia Ruh Saðlýðý Dairesi Kamu Hizmetleri Kurumu ve Kapsamlý Psikiyatrik Acil Durum Programý’nda Psikiyatrist ve
Ýlaç ve Tedavi Kurulu Baþkaný
Lisanslar ve Sertifikalar
• Amerikan Psikiyatri ve Nöroloji Kurulu Sertifikasyonu
• TMS Tedavisi için NeuroStar Üniversitesi Klinik Eðitim Programý Sertifikasyonu (23 Mart 2009)
• Haziran 2006’dan bu yana ASCP tarafýndan Ýleri Klinik Psikofarmakoloji için Sertifikalandýrýlmýþtýr
Üye Olduðu Dernekler:
• Amerikan Týp Derneði, Amerikan Psikiyatri Derneði ve Washington Psikiyatri Topluluðu
• Amerikan Psikofarmakoloji Topluluðu
• Gay ve Lezbiyen Psikiyatristler Derneði
• Baþkent Bölgesi Ýnsan Haklarý için Doktorlar
• Psikoterapi Entegrasyonu Araþtýrma Topluluðu
Akademik Görevler
• Klinik Psikiyatri Doçenti, George Washington Üniversitesi, Psikiyatri ve Davranýþ Bilimleri Bölümü
• St. Elizabeths Hospital Psikiyatri Uzmanlýk Eðitim Programý Klinik Öðretim Üyesi
Ýlgili Yayýnlar (Son 5)
• Duzyurek S. Changing the Picture in Depression: Transcranial Magnetic Stimulation (TMS) Therapy. The Washington Psychiatric Society Journal, Haz 2009.
• Duzyurek S, Wiener J. Early recognition in schizophrenia: The prodromal stages. The Journal of Practical Psychiatry and Behavioral Health 1999;5(4):187-196.
• Andreasen NC, Flaum M, Schultz S, Duzyurek S, Miller D. Diagnosis, methodology and subtypes of schizophrenia. Neuropsychobiology 1997;35(2):61-63.
• Duzyurek, S. Psychotherapy with Gay and Lesbian Individuals [Türkçe]. Noropsikiyatri Arsivi 1997 (34) (4); 192-213.
• Duzyurek, S. Homophobic Prejudice, Homosexual Individuals, and Their therapists [Türkçe]. 3P Psikiyatri, Psikoloji ve Psikofarmakoloji Dergisi; 1994. Ek 2:4555.
Seçilen Sunumlar
• Washington Psikiyatri Forumu’nda Transkraniyal Manyetik Nöromodülasyon Tedavisinin Bilimsel Temelleri ve Klinik Uygulamasý, Washington, DC, Haziran 2009.
• George Washington Üniversitesi, Psikiyatri ve Davranýþ Bilimleri Bölümü’nde TMS Tedavisi ve Ýleri Düzey Klinik Psikofarmakoloji Üzerinde Devam Eden Periyodik
Seminerler ve Dersler.
• Dünya Psikiyatri Derneði Uluslararasý Kongresi’nde Gay, Lezbiyen ve Biseksüel Hastalar ile Psikoterapi Ýlkeleri hakkýnda CME Dersi, Ýstanbul, Türkiye, 12 ve 13
Temmuz 2006.
• Dünya Psikiyatri Derneði Uluslararasý Kongresi’nde Gay, Lezbiyen ve Biseksüel Hastalar Klinik Çalýþmalarýn Çok Kültürlü Özellikleri ile ilgili Atölye Çalýþmasý, Ýstanbul,
Türkiye, 15 Temmuz 2006.
• Türkiye Cinsel Eðitim, Tedavi ve Araþtýrma Derneði'nin 3. Ýnsan Cinselliði Kongresi’nde “Gay ve Lezbiyen Bireylerde Homofobinin Geliþim üzerindeki ve Diðer
Etkileri," hakkýnda konuþma, Ýstanbul, Türkiye, Kasým 1999
• Türkiye Cinsel Eðitim, Tedavi ve Araþtýrma Derneði'nin 3. Ýnsan Cinselliði Kongresi’nde “GLBT Bireylerin Tedavisi" baþlýklý Atölye Çalýþmasý, Ýstanbul, Türkiye, Kasým
1999.
• Türkiye Cinsel Eðitim, Tedavi ve Araþtýrma Derneði'nin 3. Ýnsan Cinselliði Kongresi’nde “GLBT Hastalara Yönelik Terapist Tutumlarý" baþlýklý Panel Tartýþmasý, Ýstanbul,
Türkiye, Kasým 1999.
38
Psikiyatride Tartýþmalý Alanlara Güncel Bakýþ
Araþtýrmalardan Uygulamaya Yineleyici TMS
Oturum Baþkanlarý : Cem Atbaþoðlu, Timuçin Oral
Konuþmacý
: Sinan Düzyürek
Konferans Özetleri
ÝKÝLÝ KONFERANS
22 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 2
Son yirmi yilda cesitli sendromlarla bunlarin biyolojik substratlari, yani beynin noronal devrelerindeki operasyonel oruntuler
arasindaki baglantilari gosteren bir cok harikulade resim cektik, gorduk. Ancak, bu klinik sendromlari iyilestirmek uzere
uyguladigimiz tedaviler bu islevsel resimlerdeki bozukluklari dogrudan ve incelikle rotuslayamiyordu. Simdi hem etkili, hem
de yeterince ince bir fircayla bunu yapmak mumkun. Bu firca, TMS cihazi, fircanin killari da MRI ayarinda ve ritmik olarak
nabzeden manyetik alanlardir. Beyindeki islevsel resimleri rotus eden boya ise bu degisken manyetik alanlarin kortikal
noronlar ve onlarin cevresinde indukledigi gayet kucuk elektrik akimlaridir. TMS, bu minyatur elektriksel alanlari korteksin
cok kucuk bir bolgesinde fokal olarak olusturur. Bunlar ilgili bolgedeki noronlarin biyoelektriksel bosalma karakteristiklerini
ve altta yatan biyolojilerini degistirebilecek gucte iken, pasif olarak iletilerek beynin tumunu diffuz bir tarzda tutan elektrik
akimlarina yol acmaz. Elektromanyetik bobinin hemen altindaki noronlarda olusan islevsel degismeler beynin diger bolgelerine
diffuz olarak degil, sadece bu noronlarin trans-sinaptik olarak yaptigi anatomo-fizyolojik baglantilar yoluyla secici bir sekilde
ulasir. Bu teknolojiyle noronal aglardaki elektrofizyolojik aktiviteyi ya artirmak ya da azaltmak mumkundur. Manyetik
alan pulsasyonlarini korteksin neresine yoneltecegimizi de secebiliriz. Son yillardaki arastirmalar sayesinde cesitli sendromlarda
bu tedavinin guvenli ve etkili olabilmesi icin nereye, hangi frekansla, hangi siddetle ve oturum basina toplam kac sayida
manyetik nabiz uygulanmasi gerektigine; ayrica, bir tedavi kurunde toplam kac sayida oturuma hangi siklikta gerek olduguna
dair bilgilerimiz giderek artmaktadir. Bugunku bilgi duzeyimiz TMS terapisini en net bir sekilde klinik depresyonda
kullanmamiza izin vermektedir. Amerika’da TMS terapisin depresyon tedavisinde FDA tarafindan onay almasini saglayan
arastirmalar ve en son olarak da NIMH tarafindan yurutulen arastirmalarin olumlu sonuclari bu teknolojinin depresyon
tedavisinde guvenli ve gecerli bir alternatif oldugunu desteklemektedir. Bu sunumda, TMS’nin agirlikli olarak depresyondaki
etki mekanizmalari, dogru kullanilis tarzi, endikasyonlari ve kontraendikasyonlari ozetlenecek, ve uzamsal olarak secici
olan ozelligiyle bu tedavinin diger tedavilerden ayrilan yonlerine deginilecektir.
39
Konferans Özetleri
ATÝLLA TURGAY
Prof. Dr. Atilla Turgay Kanada Toronto Üniversitesi Týp Fakültesi öðretim üyesi ve Toronto Psikofarmakoloji Kliniði ve Toronto
Dikkat Eksikliði ve Hiperaktivite Bozukluðu (DEHB) Klinikleri baþkanýdýr. Dr. Turgay týp, psikiyatri ve çocuk psikiyatrisi
alanlarýndaki eðitimlerini Hacettepe Üniversitesinde tamamlamþtýr. Ýleri asistanlýk ve öðretim üyeliði görevlerini Kanada ve
Amerika Birleþik Devletlerinin (ABD) deðiþik üniversite ve araþtýrma merkezlerinde sürdürmüþtür. ABD Michigan eyaletinde
Wayne State Üniversitesi Psikiyatri Eðitim Baþkaný ve Lafayette Kliniði Çocuk Psikiyatrisi Ana Bilim Dalý Baþkaný olarak
çalýþmýþ, ayrýca Michigan State Üniversitesi ve New York Medical College’de araþtýrma ve eðitimini sürdürmüþtür. On yýl süreyle
Ottawa Üniversitesinde Çocuk Psikiyatrisi Ana Bilim Dalý Baþkanlýðý ve Ottawa Çocuk Hastanesinde Psikiyatri Bilim Dalý
Baþkanlýðý yapmýþtýr. Michigan Eyaletinin “En iyi psikiyatrik hizmet” ve Dünya Çocuk Psikoterapi Örgütünün “Yaþam boyu
en iyi hizmet” ödüllerini almýþtýr. Scarborough Hastanesinin “En iyi araþtýrma ve Hizmet” ödülünü de almýþ olan Prof. Turgay’ýn
DEHB de eþbozukluklar çalýþmasý, Amerikan Çocuk ve Gençlik Psikiyatri Derneðinin en iyi araþtýrmalarýndan birisi olarak
seçilmiþtir. Dr. Weis ile yaptýðý Strattera ile uzun süreli çokmerkezli bir çalýsmasý Kanada Çocuk Psikiyatri Örgütünün en iyi
araþtýrma ödülü almýþtýr. Onbeþ uluslararasý ilaç araþtýrmasý fonu ile yürüttüðü çalýþmalarda sekiz ilacýn etkinliði ve güvenirliliði
konusunda katkýlarda bulunmuþtur. TV Ontario da ve birçok TV de yayýnlanan DEHB konusunda beþ dokumenter film yapmýþtýr.
Çocuk oyun ve psikoterapisi, aile tedavisi, DEHB, Davraným Bozukluðu, çocukluk depresyonu ve intiharlarý konusundaki
yayýnlarý bir çok ders kitabýnda ve makalelerde en sýk kaynak gösterilen Prof Dr. Turgay’ýn Ýngilizce ve Türkçe’de yüzlerce
yayýný vardýr. Prof. Dr. Sunar Birsöz’le birlikte Psikiyatride Ýlaç Tedavisi kitabýný yayýnlamýþtýr. Doç. Dr. Eyup Ercan ile Mutlu
Çocuk-Mutsuz Çocuk (Çocuk ve Gençlerde Depresyon), Prof. Dr. Bengi Semerci ile Bebeklikten Eriþkinliðe Dikkat Eksikliði
Hiperaktivite Bozukluðu kitaplarýný yazmýþ, Çocuk ve eriþkin psikiyatrýk bozukluklarý ve DEHB alanýndaki hastalýklarýn tanýsýna
yararlý ölçütler geliþtirmiþ, bunlarýn Türkçe’ye uyarlamalarý yayýnlanmýþtýr. Canadian ADHD Practice Guidelines (2008)
kitabýnýn birinci yazarýdýr. Onbeþ uluslararasý bilimsel dergide hakemlik yapmaktadýr.
40
Psikiyatride Tartýþmalý Alanlara Güncel Bakýþ
DEHB Beyin Görüntüleme ve Nörotransiter Araþtýrmalarýnda ve Bütünleyici Tedavide Nereye Gidiyoruz?
Oturum Baþkanlarý : Cem Atbaþoðlu, Timuçin Oral
Konuþmacý
: Atilla Turgay
Konferans Özetleri
ÝKÝLÝ KONFERANS
22 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 2
Son on yýlda, beyin görüntüleme tekniklerinin geliþimi ile DEHB olan çocuk, genç ve eriskinlerde beyin yapýsý ve iþlevleri
daha iyi anlaþýlmaya baþlamýþtýr. DEHB kalýtsal olarak geçen çok yönlü bir bozukluktur. MRI, SPECT, EEG ye dayalý beyin
görüntüleme teknikleri, Positron Emisyon Tomografi ile yapýlan çalýþmalar DEHB de beyin yapýsý ve iþlev bozukluklarý
göstermiþtir. Bu hastalarda beyin ve beyincik hacmýnda azalma, korpus kallosum hacmýnda azalma ve þeklinde bozukluk,
retiküler aktive edici merkezin etkinliðinde azalma, beyin korteksinde incelme bulunmuþtur. Beynin özellikle temporal
loblarýnda glukoz kullanýmýnda ve beyin kan akýmýnda azalma, beyin hücreleri arasýndaki boþlukta sinir hücrelerinin
iletiþiminde önemli rolleri olan dopamine ve norepinefrinde azalma, depresyonun tabloya eklendigi durumlarda serotoninde
de azalma bulunmuþtur. DEHB olan hastalarda beyin elektrik akýmlarýnda ve dalga biçimlerinde uyanýklýk durumunda bile
uyku durumuna benzerlik gösterilmistir. DEHB tedavisinde onaylanmýþ ve sýk kullanýlan ilaçlarin sadece klinik belirtileri
deðil, yukarda özetlenen beyin metabolizmasi, elektrofizyolojik ve nörotransmitter düzeyindeki bozukluklarý da düzelttikleri
kanýtlanmýþtýr.
Son on yýlda DEHB olan hastalarda yalnýzca aþýrý hareketlilik, içtepisellik ve dikkat eksikliði deðil ayný zamanda düþünce
sisteminde acelecilik, sistematik olmayan düþünme ve akýl yürütme, sorun çözümünde ve zaman kavramýnda bozukluklar,
motorlu araç kullanýmýnda bozukluklar, hafýza ve üretkenlikte azalma, kiþiler arasý iliþkilerde ve aile iþlevlerinde bozukluklar
sýk iþ ve eþ kaybý gösterilmiþtir. Son birkaç yýlda yayýnlanan uzunlamasýna araþtýrmalar tedavi edilmeyen DEHB ile kiþilik
bozukluklarý arasýnda iliþki göstermiþtir. Özetlenen tüm bozukluklar son yýllarda daha fazla geliþen uzun etkili ilaçlar ve
eðitsel ve psikososyal saðaltýmlarla çok belirgin bir biçimde düzelmektedir.
Kaynaklar:
Rubin RE and Turgay A (2008). Diagnosis and Management of ADHD in Adults. The Canadian J of CME July Issue pp:53-57
Semerci B, Turgay A (2007). Bebeklikten Eriþkinliðe Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu. Alfa: Ýstanbul
41
PANEL ÖZETLERÝ
P1
Eriþkinlerde Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu: Taný ve Tedavide Geliþmeler
Oturum Baþkaný
Sunar Birsöz
P2
Dünden Yarýna Þizofrenide Psikososyal Tedaviler
Oturum Baþkaný
Haldun Soygür
Panel Özetleri
Panelistler
Atilla Turgay - Eriþkinlerde Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu (DEHB) Tanýsýnda ve Eþtaný Ayrýmýnda
Güçlükler ve Çözüm Yollarý
Ýlhan Yargýç - DEHB ile Birlikte Görülen Alkol - Ýlaç Tutkunluðu ya da Bipolar Bozukluðun Yarattýðý
Sorunlar ve Çözüm Yollarý
Bengi Semerci - Eriþkinlerde DEHB'nin Ýlaçla Tedavisinde Yenilikler
Panelistler
Ayþen Esen Danacý - Sinir Biliþten Sosyal Biliþe
Almýla Erol - Þizofrenide Sosyal Ýþlevselliði Yordayan Etmenler
Cumhur Taþ - Þizofrenide Sosyal Biliþin Geliþtirilmesine Yönelik Giriþimler
Mustafa Yýldýz - Þizofrenide Toplumsal Beceri Eðitiminin Ýþlevsellik Üzerine Etkisi
Psikiyatride Rehabilitasyon BÇB etkinliðidir.
P3
Psikopatolojide Sosyal Etmenlerin Rolü: ''Antipsikiyatri''den ''Gen - Çevre Etkileþimi'' ne
Oturum Baþkaný
E. Cem Atbaþoðlu
Panelistler
E. Tuðba Özel Kýzýl - Psikiyatrik Etiyolojide Sosyal Kavramlarýn Yeri:
“Biyopsikososyal” = “Biyo” x “Psiko” x “Sosyal” ¹ Biyo + Psiko + Sosyal
Bora Baskak - Þehirde Yaþama, Sosyal Sermaye ve Þizofreni
Duru Gündoðar - Yaþam Doyumu, Öznel Esenlik ve Ruh Saðlýðý
P4
Saldýrganlýk Davranýþý : Yediden Yetmiþe, Teþhisten Tedaviye
Oturum Baþkaný
K. Nahit Özmenler
Panelistler
M. Ayhan Cöngöloðlu - Çocuk ve Ergenlerde Saldýrgan Davranýþ
Murat Erdem - Eriþkinlerde Saldýrgan Davranýþ
Murat Gülsün - Kadýn ve Erkek Saldýrgan Davranýþýnýn Örtüþen ve Ayrýþan Yönleri
Mehmet Ak - Yaþlýda Saldýrgan Davranýþ
45
P5
Þizofrenide Yeni Ufuklar
Oturum Baþkaný
Nevzat Yüksel
Panel Özetleri
Panelistler
Tayfun Uzbay - Þizofrenide Agmatinin Rolü
Haldun Soygür - Geçmiþten Bugüne Þizofreni
Aygün Ertuðrul - Þizofrenide Nöroplastiklik
Psikofarmakoloji ve Somatik Saðaltýmla BÇB etkinliðidir.
P6
Psikiyatrinin Unutulmuþ Hastalarý: Antisosyal Kiþilik Bozukluðu Tanýsý Olanlar
Oturum Baþkaný
Mesut Çetin
Panelistler
Ayhan Algül - ASKB'nu Tanýmak Tarihçesi , Kliniði ve Prognozu
Servet Ebrinç - Neden Antisosyal Olunur: ASKB'nun Etiyolijisi
Cengiz Baþoðlu - ASKB'da Mizaç - Karakter Özellikleri ve Saldýrganlýk - Þiddet Ýliþkisi
M. Alpay Ateþ - ''Terapötik Nihilizm'' Ne Kadar Doðru? : ASKB'nun Tedavisi
P7
Türkiye'de Psikiyatrik Hastalarýn Epidemiyolojisi
Oturum Baþkaný
Orhan Doðan
Panelistler
Can Cimilli - Depresif Bozukluklar
Nesrin Dilbaz - Anksiyete Bozukluklarý
Numan Konuk - Bipolar Bozukluklar
Halis Ulaþ - Psikotik Bozukluklar*
Psikiyatrik Epidemiyoloji BÇB etkinliðidir.
P8
Kendilik, Nöropsikanalitik ve Evrimsel Açýlýmda Ne Kadar Ýlerledik?
Oturum Baþkaný
Mehmet Emin Ceylan
Panelistler
Çiðdem Dilek Þahbaz - Biyolojik Bir Alt Yapý Kurabilir miyiz?
Hakan Atalay - Nöropsikanalitik Bir Deðerlendirme*
Hakan Karaþ - Evrimsel Yönüyle Kendilik
*Belirtilen tarihe kadar yazý gönderilmediði için yayýnlanamamýþtýr.
46
P9
TürkSch: Çok Yönlü Özgün Bir Araþtýrma Deneyimi
Oturum Baþkaný
Köksal Alptekin
P 10
Sürücü Ehliyeti ve Psikiyatrik Muayene
Oturum Baþkaný
Hüseyin Soysal
Panel Özetleri
Panelistler
Hayriye Elbi - TürkSch Yöntemi: Çok Etkenli Bir Hastalýk Ýçin Büyük Bir Kenti Taramak
Feride Aksu Tanýk - Alan Araþtýrmasýnda Toplumsal Çevreyi ve Risk Etkenlerini Nasýl Deðerlendirdik?
Haluk Akýn - TürkSch Projesi ve Psikozlarda Genetik Araþtýrma Hedefleri*
Tolga Binbay - TürkSch Sonuçlarý: Eþik - Altý Belirtilerden Sendroma Ýzmir Kent Merkezi'nde Psikotik
Bozukluklar Ýçin Risk Etkenleri
Panelistler
Mustafa Sercan - Saðlýk Kurulu Uygulamalarý, Yeterlilik Belgeleri ve Psikiyatri
Mehmet Yumru - Görev Grubu Çalýþmalarý : Neler Yaptýk?
Burcu Rahþan Erim - Sürücülük ve Psikiyatri
Sürücü Ehliyeti ve Psikiyatrik Muayene Görev Grubu etkinliðidir.
P 11
Yaþam Boyu Bipolar Bozukluk, Klinik Görünümler
Oturum Baþkaný
Müfit Uður
Panelistler
Neslim Güvendeðer Doksat - Çocukluk, Ergenlik ve Gençlik Döneminde Bipolar Bozukluk
Mehmet Kerem Doksat - Yetiþkinlik Çaðýnda Bipolar Bozukluk
Engin Eker - Yaþlýlarda Bipolar Bozukluk
P 12
Ýmgenin Ýhaneti Olarak Resim : Psikanalitik Açýdan R. Magritte
Oturum Baþkaný
Gamze Özçürümez
Panelistler
Serpil Aygün Cengiz - Magritte'te Nesne, Ýmge ve Adýn Yüzleþmesi
Ayþegül Sütçü Yýldýrým - Aynanýn Ýçinden
Cem Kaptanoðlu - Magritte'ten Lacan'a Gerçek'in Peþinde
*Belirtilen tarihe kadar yazý gönderilmediði için yayýnlanamamýþtýr.
47
P 13
Þizofreni ve Þiddet
Oturum Baþkaný
Alp Üçok
Panel Özetleri
Panelistler
Umut Mert Aksoy - Þizofreni Hastalarýnda Þiddet Öngürülebilir mi?
Ýhsan Tuncer Okay - Þizofreni Hastalarýndaki Þiddet Davranýþýnýn Klinik Görünümleri
Ozan Pazvantoðlu - Þizofreni Hastalarýnda Þiddet ve Ýliþki Biyolojik Göstergeler
Þizofreni BÇB etkinliðidir.
P 14
Mükemmeli Ararken: Çaðdaþ Freudien ve Kendilik (Self) Psikolojisi Açýlarýndan
Bir Olgu Tartýþmasý
Oturum Baþkaný
Ahmet Tiryaki
Panelistler
Gamze Özçürümez - Mükemmeli Ararken: Bir Olgu
Nilgün Taþkýntuna - Kendilik Psikolojisi Açýsýndan '' Mükemmeli Ararken''
Ülkü Gürýþýk - Klasik Psikanalitik Açýdan ''Mükemmeli Ararken''
P 15
Evrimsel Psikiyatri Perspektifinden Obsesif-Kompülsif Bozukluk ve Yeni Yaklaþýmlar
Oturum Baþkaný
Mehmet Kerem Doksat
Panelistler
Ejder Akgün Yýldýrým - Hayvan Modellerinde Obesyonlar ve Kompülsiyonlar
Ýlker Küçükparlak - Obsesif - Kompülsif Bozukluk Paradoksuna Evrimsel Bakýþ
Muzaffer Kaþar - Obsesyon ve Kompülsiyonlarýn Nörogeliþimsel Temelleri ve Yeni Yaklaþýmlar
Evrimsel Psikiyatri BÇB etkinliðidir.
P 16
Grup Psikoterapilerinde Bazý Kavramlara Yakýndan Bakýþ
Oturum Baþkaný
Ejder Akgün Yýldýrým
Panelistler
Ýnci Doðaner - Ona Bir Maske Ver Sana Gerçeði Söylesin
Nalan Kalkan Oðuzhanoðlu - Psikodramanýn Uðradýðý Alanlarda Býraktýðý Ýzler
Aliye Mavili Aktaþ - Grup Liderliði
Grup Psikoterapileri BÇB etkinliðidir.
48
P 17
Freud ve Felsefe
Oturum Baþkaný
Erol Göka
Panelistler
Yaman Örs - Freud ve Felsefeye Eleþtirisel Bakýþý
Özgür Ýde Karaçam - Bilim Felsefesi ve Psikanaliz
Saffet Murat Tura - Psikanalitik Kurumlar Niçin Sorunludur?
P 18
Geçmiþten Geleceðe Travma Sonrasý Stres Bozukluðu
Oturum Baþkaný
K. Nahit Özmenler
Panel Özetleri
Psikiyatri ve Felsefe BÇB etkinliðidir.
Panelistler
Barbaros Özdemir - TSSB'nin Tarihsel Geliþimi
Taner Öznur - TSSB'nin Psikolojik (Analitik, Davranýþsal, Biliþsel) Geliþim Süreci*
Ümit Baþar Semiz - TSSB'nin Nörobiyolojik Geliþimi
Cemil Çelik - TSSB'nin Geleceði
P 19
Anksiyete Bozukluklarýnda Ýlaç - Psikoterapi Ýliþkisi
Oturum Baþkaný
Mehmet Zihni Sungur
Panelistler
Lütfullah Beþiroðlu - Anksiyete Bozukluklarýnda Ýlaç Tedavilerinin Biliþsel Süreçlere Etkileri
Raþit Tükel - Anksiyete Bozukluklarýnda Psikoterapilerin Nörobiyolojik Etkileri
Hakan Türkçapar - Anksiyete Bozukluklarýnda Ýlaç Tedavisi - Biliþsel - Davranýþçý Terapi Kombinasyonu
Monoterapilerden Üstün mü?
Anksiyete Bozukluklarý BÇB etkinliðidir.
P 20
Özel Grup ve Durumlarda Travma Sonrasý Stres Bozukluðu
Oturum Baþkaný
Ahmet Tamer Aker
Panelistler
Ufuk Sezgin - Travma Sonrasý Stres Bozukluðunda Cinsiyetle Ýliþkili Özellikler Nelerdir?
Ümit Tural - Özel Grup ve Durumlarda Travma Sonrasý Stres Bozukluðu Sýklýðý*
Ýrem Yaluð - Týbbi Duruma Baðlý Travmalar ve Travma Sonrasý Stres Bozukluðu ve Depresyon
Cem Cerit - Travmaya Yanýtta Travma Sonrasý Stres Bozukluðu ve Depresyon
*Belirtilen tarihe kadar yazý gönderilmediði için yayýnlanamamýþtýr.
49
P 21
Demansýn Nöroradyolojisi ve Tanýsal Deðerlendirme
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný
Iþýl Baral Kulaksýzoðlu
Panelistler
Nevzat Yüksel - Demansýn Nörobiyolojisi
Neþe Karabacak - Demansta Fonksiyonel Görüntüleme ve Taný Koyma
Hakký M. Karakaþ - Demansýn Nöroradyolojisi
Özlem E. Aký - Demansta Tanýsal Geliþmeler ve Nöropsikolojik Deðerlendirme
P 22
Saðlýk Bakanlýðý Toplum Ruh Saðlýðý Merkezleri Projesi
Oturum Baþkaný
Medaim Yanýk
Panelistler
Mehtap Arslan - Toplum Temeli Ruh Saðlýðý Modeli
Akfer Karaoðlan - Toplum Ruh Saðlýðý Merkezleri Projesi Süreci
Gazi Alataþ - Toplum Ruh Saðlýðý Merkezleri Projesinde Sorun Alanlarý
P 23
Ankara - Dikmen Vadisi Yýkým Projesinin Ruhsal-Toplumsal Etkileri Çok Disiplinli Bir Alan
Araþtýrmasýnýn Sunumu
Oturum Baþkaný
Eriþ Bilaloðlu
Panelistler
Ýnci Özgür Ýlhan - Ankara Dikmen Vadisi Yýkým Tehdidi Araþtýrmasýnda Nicel Yöntemle Elde Edilen
Bulgularýn Sunumu
Fatma Yýldýrým - Dikmen Vadisi Arastýrmasýnda Nitel Yöntemle Elde Edilen Bulgular*
Salime Tarihci Delice - Dikmen Vadisinde Araþtýrmacýnýn Alandaki Ýnsanla Ýliþkisi
P 24
Özel Saðlýk Kuruluþlarýnda Psikiyatri Hizmetleri
Oturum Baþkaný
Þeref Özer
Panelistler
Hamdi Tutkun - Özel Saðlýk Kuruluþlarýnda Psikiyatri Hizmetlerinin Geliþtirilmesi: Fýrsatlar ve Engeller
Serdar Mercan - Saðlýk Bakanlýðý Gözüyle Özel Saðlýk Kuruluþlarý ve Psikiyatri*
Banu Küçükel - Özel Hastane Sahipleri Gözüyle Özel Saðlýk Kuruluþlarý ve Psikiyatri*
Özel Hastaneler Görev Grubu etkinliðidir.
*Belirtilen tarihe kadar yazý gönderilmediði için yayýnlanamamýþtýr.
50
P 25
Geçmiþten Geleceðe Psikiyatri Uzmanlýk Eðitimi Döneminde Psikoterapi Eðitimi
Oturum Baþkaný
Aylin Uluþahin
Panelistler
M. Orhan Öztürk - Türkiye'de Psikoterapi Eðitiminin Geçmiþi
Mehmet Zihni Sungur - Psikiyatri Uzmanlýk Eðitiminde Biliþsel Davranýþçý Terapi Eðitimi
Peykan G. Gökalp - Psikiyatri Uzmanlýk Eðitiminde Dinamik Yönelimli Psikoterapi Eðitimi ve Süpervizyonlar
Psikiyatri Eðitimi BÇB etkinliðidir.
Þizofrenide Ýyileþme Sorunlarý ve Türk Þizofreni Aðý'nýn Tanýtýmý
Oturum Baþkaný
Haldun Soygür
Panelistler
Alp Üçok - Þizofrenide Ýyileþme Ölçütleri ve Ýþlevsellik*
Cem Atbaþoðlu - Biliþsel Ýþlevler ve Ýyileþme*
Meram Can Saka - Psikososyal Yaklaþýmlarýn Ýyileþme Üzerindeki Etkisi
Köksal Alptekin - Mevcut Antipsikotik Ýlaçlar ve Ýyileþme
Panel Özetleri
P 26
Þizofreni ve Diðer Psikotik Bozukluklar BÇB etkinliðidir.
P 27
Psikiyatrik Bozukluklar ve Ýntihar: Davranýþýn Özellikleri ve Yordayýcý Faktörler
Oturum Baþkaný
Iþýk Sayýl
Panelistler
Halise Devrimci Özgüven - Þizofrenide Ýntihar Davranýþý
Bedriye Öncü - Yeme Bozukluklarýnda Ýntihar Davranýþý
Suzan Özer - Bipolar Bozuklukta Ýntihar Davranýþý
P 28
EKT'nin Bugünü ve Yarýný
Oturum Baþkaný
Mustafa Bilici
Panelistler
Nihat Alpay - 21. Yüzyýlda EKT
Çaðatay Karþýdað - EKT Endikasyonlarý*
Ekrem Kuþkonmaz - EKT'nin Yan Etkileri
P 29
Iþýk Hýzýnda Terapi
Oturum Baþkaný
Þahika Yüksel
Panelistler
Gülay Özdemir - Poliklinikte Biliþsel Davranýþçý Terapi ve EMDR
Ceren Göker - Ýlaçlar ve Tedavi
Dilek Yeþilbaþ – Bir Psikiyatristin Hakkari Güncesi
Uzakta Bir Uzman Var Görev Grubu etkinliðidir.
*Belirtilen tarihe kadar yazý gönderilmediði için yayýnlanamamýþtýr.
51
P 30
Türkiye'de Çocuk Ergenlerin Cinsel Ýstismarý: Diðer Ülkelerden Farklýlýklarýmýz,
Benzerliklerimiz
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný
Birol Demirel
Panelistler
Ayten Erdoðan - Pedofili Profili: Türkiye'deki Cinsel Ýstismarcýlarýn Özellikleri Diðer Ülkelerden
Farkýmýz Varmý?
Elvan Ýþeri - Ruh Saðlýðýný Bozmadan Çocuðun Cinsel Ýstismarý Mümkün Mü?
Cinsel Ýstismarýn Psikiyatrik Ýzdüþümleri
Figen Þahin - Çocuk ve Ergenlerin Ýstismardan Korumak*
P 31
BDT'de Yeni Açýlýmlar
Oturum Baþkaný
Mehmet Zihni Sungur
Panelistler
Alper Hasanoðlu - Þema Terapileri
Berk Murat Ergün - Diyalektik Davranýþçý Terapiler
Erhan Ertekin - Metakognitif Terapiler
Þükrü Uðuz - Farkýndalýk Arttýrma Terapileri
Biliþsel Davranýþçý Terapiler BÇB etkinliðidir.
P 32
Yirmibirinci Yüzyýlda Þizofreniyi Anlamak: Yolun Neresindeyiz?
Oturum Baþkaný
Sunar Birsöz
Panelistler
Feyza Arýcýoðlu - Þizofreni Nörobiyolojisinde Neredeyiz?
Mehmet Emin Ceylan - Þizofrenide Talamokortikal Döngünün Geliþimi ve Þizofreni Patofizyolojisi*
Mesut Çetin - Þizofreni Tedavisinde Gelinen Nokta : Klasik ve Atipik Antipsikotikler Ne Kadar Baþarýlý
Oldular? Þizofreni Tedavisinde Yeni Açýlýmlar ve Yeni Ufuklar
P 33
Klinik Psikiyatride Aile ve Çift Terapisi Uygulamalarý
Oturum Baþkaný
Haluk Özbay
Panelistler
Murat Dokur - Baðlanmanýn Pratiði ve Kateksis
Rukiye Hayran - Depresyon ve Kaygý Bozukluklarýnda Çift ve Aileye Yaklaþým
Armaðan Y. Samancý - Dirençli Evlilik Problemlerinde Psikiyatrik ve Terapötik Yaklaþým
Süheyla Ünal - Deðiþen Aileye Terapötik Yaklaþým
Aile ve Çift Terapileri BÇB etkinliðidir.
*Belirtilen tarihe kadar yazý gönderilmediði için yayýnlanamamýþtýr.
52
Yýldönümü Simpozyumu – I
Lityum: 60 Yýllýk Devrime Yeniden Bakýþ
Oturum Baþkanlarý
Simavi Vahip, Zeliha Tunca
Açýlýþ ve Sunum
Simavi Vahip
Bipolar Bozukluklar Derneði (Türkiye) & Türkiye Psikiyatri Derneði
Duygudurum Bozukluklarý BÇB Ortak etkinliðidir.
Panel Özetleri
Belgesel Film: Troubled Minds: The Lithium Revolution
Film Üzerinde Tartýþmalar: Lityum Kullanýmýnýn Yararlarý ve Güçlükleri Üzerine Görüþler
Yusuf Kala, M. Orhan Öztürk
Yýldönümü Simpozyumu – II Lityum: 60 Yýllýk Devrime Yeniden Bakýþ
Oturum Baþkanlarý
Savaþ Kültür, Simavi Vahip
Panelistler
Kaan Kora - Araþtýrmalardan Meta - Analizlere Lityumun Bipolar Bozukluðun Belirtili Dönemlerinde Etkinliði
Olcay Yazýcý - Araþtýrmalardan Meta - Analizlere Lityumun Profilaktik Etkinliði*
Ömer Aydemir - Lityumun Özkýyým Karþýtý Etkisi
Bipolar Bozukluklar Derneði (Türkiye) & Türkiye Psikiyatri
Derneði Duygudurum Bozukluklarý BÇB Ortak etkinliðidir.
Yýldönümü Simpozyumu – III Lityum: 60 Yýllýk Devrime Yeniden Bakýþ
Oturum Baþkanlarý
Olcay Yazýcý, Simavi Vahip
"Klinik Uygulamada Lityum Kullanýmý: Klasik Sorunlarda Yeni ve Güncel Bilgiler"
Panelistler
Ö. Eker - Lityumun Böbrekler Üzerine Etkisine Ýliþkin Son Bilgiler*
Sinan Gülöksüz - Diðer Ýlaçlarla Etkileþimi Iþýðýnda Bedensel Hastalýðý Olanlarda Lityum Kullanýmý Üzerine
Pratik Bilgiler
Sermin Kesebir - Lityum Kimi Ne Zaman Zehirliyor? Korkmak Yerine Yapýlacaklar
Kapanýþ: Lityum Kullanýmýnýn Dünü, Bugünü ve Yarýný Üzerine Kýsa Görüþler
Serhat Tunç, Hüseyin Soysal, Zeliha Tunca
Bipolar Bozukluklar Derneði (Türkiye) & Türkiye Psikiyatri Derneði
Duygudurum Bozukluklarý BÇB Ortak etkinliðidir.
*Belirtilen tarihe kadar yazý gönderilmediði için yayýnlanamamýþtýr.
53
P1
21 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 1
Eriþkinlerde Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu: Taný ve Tedavide Geliþmeler
Eriþkinlerde Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu (DEHB) Tanýsýnda ve Eþtaný Ayrýmýnda Güçlükler ve
Çözüm Yollarý
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Sunar Birsöz
Panelist
: Atilla Turgay
Uzunlamasýna araþtýrmalar çocuklukta DEHB tanýsý konulan eriþkinlerin % 50-60 ýnda DEHB bozukluklarýnýn sürdüðünü
göstermiþtir. Genel toplumda eriþkinlerde DEHB görülme sýklýðýnýn ortalama % 4-5 arasýnda olduðu bulunmuþtur. Son 20
yýldaki eriþkin DEHB ilaç tedavisi çalýþmalarý çocuklarda kullanýnlan DEHB ilaçlarýnýn hepsinin eriþkinlerde de etkin ve güvenilir
olduðunu gösterDSM-IV ün DEHB taný ölçütlerine dayalý hastanýn yanýtladýðý taný ölçeklerinin tanýya duyarlýlýk oranýnýn %
70-80 oranýnda olmasý ayýrdedilmeyen eriþkin DEHB sinin tanýnýp etkin bir biçimde tedavisine yardýmcý olmaktadýr. Eriþkin
DEHB de belirltilerin çocuklarda ve gençlerde görülen belirtilerden bir çok ayrýlýklarý bulunmaktadýr. Eriþkin DEHB olanlarda
depresyon ve anksiyete eþtanýlarýnýn görülme sýklýðý % 40-50 kadardýr. Özellikle genç eriþkinlerde alkol ve yabancý madde
kullaným oraný DEHB li hastalarda % 25-30 kadardýr. Yapýlandýrýlmýþ ve tanýya duyarlýlýðý ortalama % 80-90 kadar olan
görüþme teknikleri, fazla zaman almayan ve hem hastaya hemde yakýnlarýna yöneltilen, Türkiyede geçerlilik ve güvenilirliði
yayýnlanmýþ yardýmcý ölçekler (Turgay) ve yorumlanmalarý gözden geçirilecektir. Görüþmelerin ilk adýmý hasta ile güven
duygusunun saðlanmasý ve ortalama bir saat sürecek görüþmenin devre ve süreçlerinin anlatýlmasýdýr. Görüþmeye hastanýn
olumlu yönleri sorularak baþlanmalýdýr. Görüþmenin ikinci kýsmýnda ise ne gibi belirtilerin varlýðý, yaþam boyu bunlarýn nasýl
deðiþtiði ve kiþisel yaþamý, kiþiliði, iþlevsellikleri, okul, eðitim, üretkenlik, verimlilik, karý-koca ve anababalýk rollerini nasýl
etkilediði örneklerle sorulmalýdýr. Görüþmenin üçüncü kýsmýnda ise yarý yapýlanmýþ görüþme teknikleri (Gadow-Sprafkin,
Turgay, MINI) gibi ya da hasta ve yakýnlarýna yöneltilen ölçeklerle (WHO, Conners, Turgay, BRIEF) taný ve eþbozukluklar
sayýsal ölçütlerle ve normatif karþýlaþtýrmalarla tanýmlanýr. Böyle çok yönlü bir süreç tedavide etkinliði artýracaktýr.
Kaynaklar:
Barkley RA, Murphy Krö Fýscher M (2008). ADHD in Adults: What the Science Says. The Guilford Pres, New York
Turgay A, Jain U, Bedard AC et al. (2008). Canadian ADHD Practice Guidelines. Shiloh Press, Toronto
54
P1
21 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 1
Eriþkinlerde Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu: Taný ve Tedavide Geliþmeler
Eriþkinlerde Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu ve Madde Baðýmlýlýðý Birlikteliði
Oturum Baþkaný : Sunar Birsöz
Panelist
: Ýlhan Yargýç Panel Özetleri
Dikkat eksikliði hiperaktivite bozukluðu (DEHB) tanýsý alan eriþkin hastalar arasýnda alkol ve madde kötüye kullanýmý ve
baðýmlýðýnýn genel topluma göre çok daha yaygýn olduðu bildirilmiþtir (1). DEHB ve madde kötüye kullanýmý birlikte
bulunduðunda, hastada antisosyal kiþilik bozukluðu da olma ihtimali artmaktadýr (2). DEHB, madde tercihlerini de etkilemektedir.
Alkol ve karýþýk madde kullananlara göre, kokain kullananlarda DEHB daha sýk görülmektedir (3). Psikostimulan ilaçlarla
tedavi edilmenin madde baðýmlýlýðý riskini arttýrabileceði öne sürülmüþse de araþtýrmalar bu görüþü desteklememiþtir (4).
DEHB sadece madde kullanýmýna baþlama için bir risk deðil, daha uzun süre kullaným ve daha zor tedavi olma açýsýndan
da bir belirleyici olarak kabul edilmiþtir (5). Dikkat eksikliði hiperaktivitesi olan hastalarda madde kullanýmýný mutlaka
sorgulamak ve bu konuda hastayý uygun þekilde yönlendirmek gereklidir. Her iki tanýnýn varlýðýnda, DEHB tedavisi için
stimulan olmayan ilaçlar ya da yavaþ salýnýmlý formlarýn kullanýmý daha uygundur.
1. Ohlmeier MD ve ark: Comorbidity of alcohol and substance dependence with attention-deficit/hyperactivity disorder
(ADHD). Alcohol Alcohol. 43:300-304, 2008
2. Mili R ve ark: Assessment of symptoms of attention-deficit hyperactivity disorder in adults with substance use disorders.
48:1378-1380, 1395, 1997
3. Clure C ve ark: Attention-deficit/hyperactivity disorder and substance use: symptom pattern and drug choice. Am J Drug
Alcohol Abuse. 25:441-448, 1999
4. Biederman J: Stimulant therapy and risk for subsequent substance use disorders in male adults with ADHD: a naturalistic
controlled 10-year follow-up study. Am J Psychiatry. 165:597-603, 2008
5. Upadhyaya HP: Managing attention-deficit/hyperactivity disorder in the presence of substance use disorder. J Clin Psychiatry.
68 Suppl 11:23-30, 2007
55
P1
21 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 1
Eriþkinlerde Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu: Taný ve Tedavide Geliþmeler Ruh Eriþkin Dönem Dikkat
Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu Tedavisi
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Sunar Birsöz
Panelist
: Bengi Semerci
Eriþkin dikkat eksikliði hiperaktivite bozukluðunun (DEHB) tedavisinde ilk seçenek, çocuk ve ergenlerde olduðu gibi ilaç
tedavisidir. Ancak eriþkinlerde ilaç tedavisinden yararlanma oraný %50 ya da daha azdýr. Çünkü ilaç tedavisi ana bulgular
(dikkat azlýðý, huzursuzluk, dürtüsellik) üzerinde etkin olmakla birlikte, iþlevsel bozukluklar (zaman ayarlamasý, organizasyon,
planlama vb) üzerinde çok etkili olmaz. Ayný nedenle, eriþkinlerde tedaviye devam etme oranlarý da daha düþüktür.Tedaviden
beklediði yanýtý alamadýðýný düþünen hasta tedaviye devam etmez. Bunu önlemek için, ilaç tedavisine baþlamadan önce
tedavinin etkili olabileceði bulgularý anlatmak ve diðer sorunlar için olasý tedavi yönetemlerini açýklamaktýr. Eriþkinlerin
tedaviye uyumlarýný düþüren nedenlerden biri de, hastalýðýn dikkatsizlik, unutkanlýk gibi kendi bulgularýýdr. Dikkat azlýðý
fazla olan gruplar, alýþkanlýklarý nedeni ile ilaçlarda daha az yararlanmaktadýr. Bu nedenle eriþkin hastalarda ilaç tedavisinin
yanýsýra baþka tedaviler uygulanmalýdýr. Farmakoloji dýþý bu tedaviler; Psikoterapi, Biliþsel davranýþcý tedavi, eþ tedavisi,
Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu konusunda danýþmanlýk, ruhsal durumu kontrole yönelik eðitim olarak sýralanabilir.
Dikkat arttýrýcý çalýmalarýn, özel eðitimin ,biofeedback uygulamalarýnýn,diyet uygulamalarýnýn, bazý doðal dikkat arttýrýcý
olduðu söylenen maddelerin tedavide yeri yoktur.
Ýlaç Tedavýsý
• Psikostimülanlar
• Norepinefrin gerialým inhibitörleri
Off-label
• Antidepresanlar
• Buproprion
• Guanfacine
Ýlaç Seçimi
• Erken yanýt ve yan etki profili
• Hastanýn uyumu
• Hastanýn alabilmesi
• Etkinliði /olumsuz yönleri oraný
• DEHB alt tiplerinde etkisi
• Eþlik eden bulgularda etkisi
• Eþlik eden hastalýklarda etkisi
• Diðer ilaçlarla kullanýmý ve etkileþimi göz önüne alýnarak yapýlmalýdýr.
Eriþkin Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu tedavisine hastalarýn büyük bir kýsmýnda sitümülanlarla baþlanýr. Baþlanan
sitümülana uygun doza çýkýlmýþ olmasýna karþýn yanýt alýnmazsa , bir diðer bir stimülana geçilir. Kardiak yan etkiler, tik
bozukluðu, mizaç dalgalanmasý, aðýr uykusuzluk varsa ilaca devam edilmez. Bazý yan etkilerde ilaç dozunun azaltýlmasý
ya da baþka ilaç eklenmesi sorunu çözer. Buna raðmen sorun çözülmezse, diðer bir grup ilaca geçilir.
56
P1
21 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 1
Eriþkinlerde Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu: Taný ve Tedavide Geliþmeler Ruh Eriþkin Dönem Dikkat
Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu Tedavisi
(Devamý)
Panel Özetleri
Diðer Tedaviler
Biliþci Davranýþcý Tedavi:
• Hastalýðýn çok iyi tanýtýmý
• Hafýza zorluklarý:Tekrarlar (Kayýt)
• Zaman ayarlamasý
• Organizasyon
• Planlama ve problem çözümü
• Kiþisel beceri geliþimi
• Ýmpuls kontrolü
• Öfke kontrolü
• Anksiyete ve depresyon
• Düzenli Ekzersiz
• Uykunun Düzenlenmesi (Melatonin)
Sonuç: DEHB temelinde bir çok etiyolojik faktör bulunan biyolojik bir hastalýktýr. Taný alan Çocuklarýn %80 i ergenlikte,%60
ý eriþkin dönemde hasta olmaya devam eder. Tedavisi her dönemde etkin ve güvenli bulunmuþtur. Hasta ve aile eðitimi,
biliþsel-davranýþcý yöntemlerle, destekleyici psikoterapi ilaç tedavisinin etkinliðini arttýrmaktadýr.
Kaynaklar
1. Adler LA, Spencer TJ, Levine LR, Ramsey JL,Tamura R, Kelsey D, Ball SG, Allen AJ and Biederman J,.Functional Outcomes
in the Treatment of Adults With ADHD.J Atten Disord 2008; 11: 720 -727.
2. Davidson MA,.Literature Review: ADHD in Adults: A Review of the Literature. J Atten Disord 2008; 11: 628-641.
3. Ramsey LR, Rostain JR. Cognitive –Behavioral Therapy for Adult ADHD.Taylor&Francþs Group,L.L.C,2008:85-103.
4. Safren SA, Duran P, Yovel I, Perlman CA and Sprich S,.Medication Adherence in Psychopharmacologically Treated Adults
With ADHD.J Atten Disord 2007; 10: 257-260.
5. Barkley RA. Attention-Deficit Hyperactivity Disorder. Third Edition. The Guilford Press.2006: 728-730.
6. Semerci ZB, Turgay A. Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðýu (Bebeklikten Eriþkinliðe). Alfa Yayýnlarý. 2007: 150-182.
7. Reynolds CR,.Introduction to the Special Issue on ADHD in Adults: Overcoming Resistance While Avoiding Zealotry.J Atten
Disord 2008; 11: 619-622.
8. Rostain AL, Ramsay JR,. A Combined Treatment Approach for Adults With ADHD - Results of an Open Study of 43 Patients.J
Atten Disord 2006; 10:150-159
9. Solanto MV, Marks DJ, Mitchell KJ, Wasserstein J, Kofman MD,.Development of a New Psychosocial Treatment for Adult
ADHD. J Atten Disord 2008; 11: 728-736 originally published online Aug 21, 2007
57
P2
21 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 2
Dünden Yarýna Þizofrenide Psikososyal Tedaviler
Panel Özetleri
Sinir Biliþten Sosyal Biliþe
58
Oturum Baþkaný : Haldun Soygür
Panelist
: Ayþen Esen Danacý
Biliþsel bozukluklarýn þizofreninin pozitif ve negatif belirtileri gibi temel belirtilerinden birisidir. Hastalýðýn diðer belirtilerinin
ya da ilaç yan etkilerinin sonucu olarak ortaya çýkmamaktadýr. Biliþsel iþlev bozukluklarý sadece kronik þizofreni hastalarý
ile sýnýrlý olmayýp ilk atak hastalarýnda da gösterilmiþtir. Biliþsel bozukluklar toplumsal iþlevsellikle güçlü bir iliþki içindedir
bu nedenle þizofrenide tedavi etkinliðinin deðerlendirilmesinde biliþsel iþlevler önem kazanmýþtýr. Sinir-biliþsel iþlevler sosyal
iþlevsellikle yakýndan iliþkili olsa da tek baþýna bu alandaki sorunlarýn %40-80’ini açýklayamamaktadýr. Bu alanda günümüzde
giderek dikkatlerin odaklandýðý alan sosyal biliþtir. Sosyal biliþ, sosyal bilginin toplanmasý ve iþlenmesinde hafýza, dikkat,
algý, problem çözme gibi temel biliþsel süreçlerin nasýl kullanýldýðý ile ilgilenir. Sosyal biliþ, sinir-biliþsel öðeleri kullansa da
bu iþlevlerden baðýmsýz olarak çalýþmaktadýr. Kiþilerin toplumsal tutum ve davranýþlarý, bu tutum ve davranýþlarýn yüz ifadeleri
ve dil yoluyla aktarýmý ve kiþilerin aktarýlan bu sosyal bilgileri seçme, yorumlama ve hatýrlama yöntemleri, sosyal biliþin
inceleme alanlarýdýr.
P2
21 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 2
Dünden Yarýna Þizofrenide Psikososyal Tedaviler
Þizofrenide Sosyal Ýþlevselliði Yordayan Etmenler
Oturum Baþkaný : Haldun Soygür
Panelist
: Almýla Erol
Etkili sosyal davranýþ sosyal algý, biliþsel ve sosyal yetiler gerektirir. Þizofrenisi olan hastalarda sosyal ipuçlarýný yakalama,
kiþilerarasý sorunlarý tanýmlama ve diðer kiþilerin yüzlerindeki duygu dýþavurumunu algýlama gibi sosyal algý sorunlarý vardýr.2
Sosyal algý ile sosyal bilgi elde edildikten sonra kiþinin hedef belirlemesi, hedefe ulaþmak için çözümler üretilmesi ve en iyi
çözümün seçilmesi gerekir. Bütün bunlar sorun çözme yeteneði olarak adlandýrýlan biliþsel iþlemlerdir. Soyut düþünme yetisi
belli bir sorunla baðlantýlý kavramlarý anlayabilmek için, bellek de geçmiþ hatalarý öðrenebilmek ve önemli durumlarda
geçmiþ deneyimleri kullanabilmek için gerekli olan biliþsel iþlevlerdir. Araþtýrmalar yürütücü bellek, sözel bellek, dikkat ve
yürütücü iþlevlerin þizofrenide sosyal iþlevselliði güçlü biçimde öngördüðünü göstermiþtir.3 Sosyal algý ile durum deðerlendirildikten
ve biliþsel yetiler aracýlýðýyla plan yapýldýktan sonra planý uygulamak için sosyal yetenekler gereklidir. Sosyal yetenek
dendiðinde belli bir amaca ulaþmak için kiþilerarasý iliþkilerde ortaya konan davranýþlardan söz edilmektedir. Sosyal yetenekler;
sözel olmayan bileþenleri (örn. yüzdeki duygu dýþavurumu), dille iliþkili yetenekleri (örn. ses yüksekliði), sözel içeriði ve
karþýlýklý dengeyi (örn. konuþmaya girmenin zamanlamasý) kapsarlar.
Panel Özetleri
Sosyal iþlevsellikte bozulma þizofreninin önemli bir bileþenidir. Þizofrenide sosyal iþlevsellikte bozulma hastalýktan önce baþlar,
hastalýk gidiþini önemli ölçüde öngörür ve þu an elde bulunan farmakolojik yaklaþýmlardan az oranda etkilenir.1
Sosyal davranýþ dýþýnda kalan baþka pek çok etken de þizofrenide sosyal iþlevselliði etkileyebilir. Bunlar arasýnda psikotik
belirtiler, duygudurum ve çevresel koþullar sayýlabilir. Özellikle eðitim, iþ sahibi olma, sosyal destek, danýþmanlýk hizmetleri,
ortamýn güvenliði gibi çevresel etmenler þizofrenide sosyal iþlevsellik üzerinde önemli rol oynamaktadýr.
Kaynaklar:
1. Stephens JH, Richard P, McHugh PR. Long term follow-up of patients hospitalised for schizophrenia. J Nerv Ment Dis 1997;
185: 715-721.
2. Hooker C, Park S. Emotion processing and its relationship to social functioning in schizophrenia patients. Psychiatry Res
2002; 112(1):41-50.
3. Liddle PF. Cognitive impairment in schizophrenia: its impact on social functioning. Acta Psychiatr Scand 2000; 400 (suppl):
11-6.
59
P2
21 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 2
Dünden Yarýna Þizofrenide Psikososyal Tedaviler
Þizofrenide Sosyal Biliþin Geliþtirilmesine Yönelik Giriþimler
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Haldun Soygür
Panelist
: Cumhur Taþ
Hastayý toplumsal bir birey olarak kabul eden, günlük yaþamýnýn devamýný, insanlar arasý iliþkilerini ve yaþam kalitesini
arttýrmayý hedefleyen her türlü giriþim, psikososyal rehabilitasyon hizmetleri kapsamýna girmektedir.
Kökleri sosyal psikolojiye dayanan sosyal biliþ; gerçek sanýlan ya da hayal ürünü olan varlýk ya da olaylarýn etkisi altýndaki
bireylerin, düþünce, duygu ve davranýþlarýný anlamaya ve açýklamaya yönelik bir kavramdýr. Günümüzde sosyal biliþin
geliþtirilmesine yönelik psikososyal rehabilitasyon giriþimleri. 2 temel ana grup altýnda toplayabiliriz.
1. Temel biliþsel yetilerin yeniden onarýmýna yönelik giriþimler: Þizofrenide biliþsel remediyasyon terapisi ile hastanýn
hastalýk dolayýsý ile kaybettiði, yürütücü iþlevler, biliþsel esneklik, planlama becerisi, dikkat, görsel ve sözel bellek yetilerinin,
yani kaybedilen temel sinir biliþsel yetilerin uygun egzersiz ve metodlar kullanarak yeniden onarýmý hedeflenmektedir.
2. Þizofrenide temel sosyal biliþ becerilerinin geliþtirilmesi programý : Sosyal biliþ ve etkileþim tedavisi eðitimleri ile özellikle
duygu algýlanmasý, zihin teorisi becerileri ve simülasyon sistemi üzerinde geliþmeler öngörülmektedir. Bu simülasyon sistem
sayesinde tehdit unsuru oluþturan unsurlarýn, hasta tarafýndan gerçek yaþamda karþýlaþýlmadan önce beyinde model olarak
canlandýrýlmasý ile uygun çözümler aranmaktadýr. SBET ile, biliþsel- davranýþçý teknikler kullanýlarak simülasyon sistemi ve
komponentlerinin sosyal yaþama uyum için tekrar düzenlenmesi hedeflenmektedir.
Her geçen gün sayýsý artan þizofrenide zihin teorisi nöro-görüntüleme çalýþmalarý, Þizofrenide sinir biliþsel ve sosyal biliþsel
kayýplarýn hastalýðýn seyrine etkisi, bu iki konunun Þizofreninin geleceðinde ve tedaviye yönelik giriþimlerin planlanmasýnda
yeni bir umut olacaðýný düþündürmektedir.
Kaynaklar:
1. D.Penn, Social cognition and interaction training therapist manual,2008
2. T.Wykes, C.Reader, Circuits therapist manual,2008
3. Penn DL, Roberts DL, Combs D, Sterne A. Best practices: The development of the Social Cognition and Interaction Training
program for schizophrenia spectrum disorders. Psychiatr Serv. 2007 Apr;58(4):449-51
60
P2
21 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 2
Dünden Yarýna Þizofrenide Psikososyal Tedaviler
Þizofrenide Toplumsal Beceri Eðitiminin Ýþlevsellik Üzerine Etkisi
Oturum Baþkaný : Haldun Soygür
Panelist
: Mustafa Yýldýz
Panel Özetleri
Þizofrenide iþlevsel bozulmanýn en önemli yansýmasý toplumsal iliþki ve etkileþim alanýnda kendisini göstermektedir. Toplumsal
iþlev bozulmasýnýn altýnda yatan en önemli belirti kümeleri de negatif belirtiler ve biliþsel iþlev bozulmalarýdýr. Pozitif belirtilerin
iþlevsellik bozulmasý üzerine olan etkisi görece daha azdýr. Þizofreni tedavisinde birinci sýrada ve önemde yer alan antipsikotik
ilaçlarýn (APÝ) pozitif belirtiler üzerine olan etkisi negatif ve biliþsel belirtiler üzerinde ayný þekilde olmamaktadýr. Þizofrenide
APÝ tedavisine ek olarak uygulanacak olan ruhsal tedavilerin ve iyileþtirim (rehabilitasyon) çalýþmalarýnýn hastalarýn benlik
saygýlarýný, tedaviye uyumlarýný, toplumsal iþlevselliklerini ve genel olarak yaþam kalitelerini artýrmada önemli katkýsý olduðu
çeþitli çalýþmalarla gösterilmiþtir. Ruhsal iyileþtirim alanýnda dünyada yaygýn olarak kullanýlan sosyal beceri eðitimi programlarý
hastalarýn toplum içerisinde ve baðýmsýz olarak doyumlu bir yaþam sürmeleri için gerekli becerileri kazanmalarýný saðlamaktadýr.
Sosyal beceri eðitimlerinin hedefi zaten doðrudan hastalarýn bireysel ve toplumsal yaþam becerilerini kazanmalarý ve kendi
kendilerine yeter hale gelmeleridir. Sosyal beceri eðitimi programlarý yýllar içerisinde yeni eklemelerle geliþtirilmiþ, biliþsel
sorunlarýn çözümüne odaklanýlmýþ, kültürel farklýlýklarý dikkate alan esnek programlardýr. Uygulama için yetiþmiþ insan
gücüne gereksinim vardýr. Beceri eðitimlerinin etkisinin sürmesi için aynen ilaç tedavilerinde olduðu gibi uzun süreli programlar
halinde uygulanmasý ve destek oturumlarýyla da güçlendirilmesi gerekmektedir. Bu panelde sosyal beceri eðitiminin iþlevsellik
üzerine olan etkisi güncel araþtýrmalar ýþýðýnda tartýýþacaktýr.
61
P3
21 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 3
Psikopatolojide Sosyal Etmenlerin Rolü: ''Antipsikiyatri''den ''Gen - Çevre Etkileþimi'' ne
Psikiyatrik Etiyolojide Sosyal Kavramlarýn Yeri: Biyopsikososyal” = “Biyo” x “Psiko” x “Sosyal” ¹ Biyo +
Psiko + Sosyal
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : E. Cem Atbaþoðlu
Panelist
: E. Tuðba Özel Kýzýl
62
Biyopsikososyal model, “antipsikiyatri” gibi sosyal akýmlarýn karþýsýnda bir týp bilimi olarak varolmaya çabalayan psikiyatriye
hem bilimsel, hem de hümanistik bir nitelik kazandýrmýþtýr. Bu sayede, klinik pratikte psikofarmakolojik tedaviler ile
psikoterapilerin birlikte kullanýmý yaygýnlaþmýþ, psikiyatrik bozukluklarýn kökenine yönelik yapýlan tartýþmalar büyük ölçüde
yatýþmýþtýr. Ayrýca, psikiyatri biyopsikososyal model sayesinde diðer týp bilimlerindeki geliþime ayak uydurabilmiþtir. Son
yýllarda genXçevre araþtýrmalarýn hýz kazanmasýyla psikiyatrideki biyopsikososyal model anlayýþý da geliþmeye ve deðiþmeye
baþlamýþtýr. Bu deðiþim, psikotik bozukluklarda yapýlan çalýþmalar çerçevesinde ele alýnacaktýr.
P3
21 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 3
Psikopatolojide Sosyal Etmenlerin Rolü: ''Antipsikiyatri''den ''Gen - Çevre Etkileþimi'' ne
Þehirde Yaþama, Sosyal Sermaye ve Þizofreni
Oturum Baþkaný : E. Cem Atbaþoðlu
Panelist
: Bora Baskak
Panel Özetleri
Þizofreni etiyolojisinde sosyal etmenlerin rolü konusundaki bulgular özellikle son 10 yýl içinde bu etmenlerin daha önceleri
kabul ettiðimiz biçimde ve yalnýzca viral enfeksiyonlar ve doðum travmalarýyla sýnýrlý olmadýðýna iþaret etmektedir. Epidemiyoloji
araþtýrmalarýnda þizofreni sýklýðýnýn üçte birine yakýn bir bölümünün þehirde yaþamayla iliþkili olduðu gösterilmiþtir. Bu
iliþkinin doðasýnýn; yaþ, cinsiyet, doðum travmalarý, sosyo-ekonomik durum, madde kullanýmý ya da hastalýðýn neden olduðu
bir ‘sosyal itilme’ gibi akla gelebilecek ara deðiþkenlerden kýsmen baðýmsýz olduðu ve bir ‘doz-yanýt iliþkisi’ni de barýndýrdýðý
dikkate alýnýrsa aradaki iliþkinin nedenselliðe iþaret edebileceði akla gelir. Fakat özellikle son birkaç dekad içinde kent
yaþamýnda hem göç ve globalleþme süreçlerine baðlý olarak, gruplarýn sosyo-ekonomik ayrýmýnda belirginleþme olmasý hem
de teknolojik ve medya alanýndaki geliþimlere paralel olarak yeni sosyal iletiþim aðlarýnýn oluþmasý kent yaþamýný oldukça
kaotik hale getirmiþtir. Bu nedenlerden ötürü kentsel yaþamýn hangi aktif bileþeninin þizofreni sýklýðýyla iliþkili olduðu
yanýtlanmasý oldukça güç bir sorudur. Ýlkin sosyal iktisat ve diðer sosyal bilimlerce tanýmlanan ve bir gruptaki sosyal aðlarýn
üretime yansýmasýný açýklamak üzere ortaya atýlan ‘sosyal sermaye’, belki de ölçülebilir bir sosyolojik kavram olduðundan
þizofreni sýklýðýný araþtýran çalýþma desenlerine dahil edilmiþ ve arada iliþki olduðu gözlenmiþtir. Bu araþtýrmalarýn epidemiyolojik
araþtýrmalar olduðu, þizofreninin belirti kümelerinin, genetik, nöro-kimyasal ya da nöro-görüntüleme yöntemlerinin bu
çalýþmalara henüz dahil edilmediði akýlda tutulmalýdýr. Yine de aradaki iliþkiyi yorumlamaya þimdiden baþlamak için elimizde
bazý ipuçlarý bulunmaktadýr.
63
P3
21 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 3
Psikopatolojide Sosyal Etmenlerin Rolü: ''Antipsikiyatri''den ''Gen - Çevre Etkileþimi'' ne
Yaþam Doyumu, Öznel Esenlik ve Ruh Saðlýðý
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : E. Cem Atbaþoðlu
Panelist
: Duru Gündoðar
Öznel esenlik (öznel iyi-oluþ) iþlevsel tanýmýyla bireyde “yüksek düzeyde olumlu duygulaným, düþük düzeyde olumsuz
duygulaným ve yüksek düzeyde yaþam doyumu yaþantýsý” olarak ifade edilir. Öznel esenliðin biliþsel ve duygusal olmak
üzere iki temel bileþeni vardýr. Yaþam doyumu öznel esenliðin biliþsel bölümü olup, kiþinin beklentileriyle, elinde olanlarýn
karþýlaþtýrýlmasýyla elde edilen durumdur [2].
Öznel esenlik dar kapsamlý olarak “mutluluk”la eþdeðermiþ gibi algýlansa da, gerçekte “hedonia” ve “eudaimonia”yý esas
alan iki temel kuramsal akým içermektedir. “Hedonik” gelenek odak noktasýna mutluluðu alýrken, “eudaimonik” gelenek bireyin
gizil-güçlerini gerçekleþtirmesini ve gerçek doðasýný ortaya koymasýný temel alýr.Günümüzde ruh saðlýðý yalnýzca “psikopatoloji
yokluðu” olarak deðil, öznel esenlik ölçütleri gibi daha öte deðerlendirmeler yoluyla tanýmlanmaya çalýþýlmaktadýr [1,3].
Ruh saðlýðýna bakýþtaki bu geliþmelerden sonra iyi-oluþ konusuna ilgi artmýþtýr [4].
Yapýlan çalýþmalarda öznel esenliðin günlük yaþamdaki engellenmeler, maddi durum, yaþam
olaylarý, bireysel hedefler ve kiþilik özellikleri gibi etkenlerle belirlendiði ortaya koyulmuþtur. Bireysel ve kültürel deðer
sistemleri de öznel esenlikle yakýndan iliþkilidir. Öznel esenlik arttýkça boþanma oranlarýnýn düþtüðü, güven duygusunun ve
sivil toplum kuruluþlarýna desteðin arttýðý saptanmýþtýr. Avrupa Birliði ülkeleri Avro-barometre programý ile öznel esenlik
göstergelerini yakýndan izlemekte ve sosyal politikalarýn oluþturulmasýnda kullanmaktadýrlar. Ülkemiz de dahil olmak üzere
geliþmekte olan ülkelerde yaþam doyumuna iliþkin çalýþmalar oldukça kýsýtlýdýr [2]. Ruh saðlýðýný daha kapsamlý olarak ele
alabilmek ancak bu konuda yeni sosyal bakýþ açýlarý içeren çalýþmalara hýz verilmesiyle mümkün olacaktýr.
Kaynaklar:
Deci EL, Ryan RM. Hedonia, eudaimonia, and well-being: an introduction. Journal of Happiness Studies 2008; 9: 1-11.
Gündoðar D, Sallan Gül S, Uskun E, Demirci S, Keçeci D. Üniversite öðrencilerde yaþam doyumunu yordayan etkenlerin
incelenmesi. Klinik Psikiyatri 2007;10:14-27.
Ryan RM, Huta V, Deci EL. Living well: a self-determination theory perspective on eudaimonia. Journal of Happiness Studies
2008; 9: 139-170.
Dost Tuzgöl M. Ruh saðlýðý ve öznel iyi oluþ. Eðitim Araþtýrmalarý 2005; 20: 223-231.
64
P4
21 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 4
Saldýrganlýk Davranýþý: Yediden Yetmiþe, Teþhisten Tedaviye
Çocuk ve Ergenlerde Saldýrgan Davranýþ
Oturum Baþkaný : K. Nahit Özmenler
Panelist
: M. Ayhan Cöngöloðlu
Panel Özetleri
Saldýrganlýk sözlü, fiziksel ya da dolaylý olarak bir baþkasýna zarar vermeyi amaçlayan herhangi bir harekettir. Bireyin
günlük hayat içerisinde engellenmelerle karþýlaþtýðý durumlarda öfke, öfkenin kontrol edilemediði zaman da saldýrganlýk
davranýþý ortaya çýkmaktadýr. Saldýrganlýk, bireylerin yaþýna, eðitim seviyesine, içinde bulunduðu ortama göre farklýlaþabilmektedir.
Bireylerde öfke ve saldýrganlýk davranýþlarýný ortaya çýkaran pek çok etken olabilir ve öfke davranýþlarý yaþa baðlý olarak
farklý biçimlerde dýþa yansýtýlabilir. Geliþim dönemleri dikkate alýndýðýnda çocukluk, ergenlik, yetiþkinlik ya da yaþlýlýk
dönemlerinde öfkeye ve saldýrganlýða neden olan davranýþlar farklýdýr. Bu panelde çocukluk ve ergenlik dönemlerindeki
saldýrganlýk davranýþýndan bahsedilecektir.
65
P4
21 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 4
Saldýrganlýk Davranýþý: Yediden Yetmiþe, Teþhisten Tedaviye
Eriþkinlerde Saldýrgan Davranýþ
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : K. Nahit Özmenler
Panelist
: Murat Erdem
Sýnýflama ve Epidemiyoloji
Saldýrganlýk, hedefi (kendine-baþkalarýna yönelik), tipi (fiziksel-sözel, doðrudan-dolaylý), nedeni (týbbi vb.) gibi çeþitli
biçimlerde sýnýflandýrýlabilir. Yaygýn olarak kullanýlan sýnýflandýrmalardan biri planlanmýþ ve impulsif saldýrganlýk biçimindeki
ayrýmdýr. Planlanmýþ saldýrganlýk yaðmacý, biçimlendirilmiþ, impulsif saldýrganlýk ise reaktif, affektif, hostil saldýrganlýk olarak
da adlandýrýlýr. Ýmpulsif saldýrganlýk öfke, korku gibi olumsuz duygulanýmlarla tetiklenen otonomik uyarýlmýþlýk ile karakterizedir.
Planlanmýþ saldýrganlýkta ise otonomik uyarýlmýþlýk eþlik etmez. DSÖ raporunda yýlda 1.43 milyon kiþinin kendi kendine ya
da bir baþkasý tarafýndan uygulanan þiddet sonucu hayatýný kaybettiði bildirilmektedir. Genel toplumda düþük sosyoekonomik
düzey, erkek olmak, büyük kentlerde yaþamak, genç yaþ saldýrgan davranýþla iliþkili olduðu saptanan etmenlerdir.
Saldýrganlýk Ýliþkili Anatomik Yapýlar
Saldýrgan ve disosyal davranýþlarýn kontrolünde prefrontal korteks önemli rol oynar. Bu bölgenin lezyonlarý saldýrgan
davranýþlarýn inhibisyonunda yetersizlikle sonuçlanýr. Antisosyal olgularda otonomik defisitle iliþkili olarak prefrontal gri
cevher hacminde azalma bildirilmiþtir. Saldýrganlýk limbik sistemdeki hiperaktivite ile iliþkilidir. Bu sistemdeki aktivasyon
öfke ve saldýrganlýðýn inibisyonunda yetersizlikle sonuçlanýr. BKB olgularýnda olumsuz içerikli resimlere amigdalanýn aþýrý
yanýt verdiði ortaya konulmuþtur.
Nörobiyoloji
Serotonin orbital frontal korteks, anterior singulat korteks gibi saldýrgan davranýþlarý baskýlayan alanlarda etki gösterir. Bu
alanlarýn serotonerjik innervasyonundaki yetersizlik saldýrganlýðýn inhibisyonunda baþarýsýzlýkla sonuçlanýr. SSRI larýn impulsif
saldýrganlýðý azaltmasý bu açýklamayý desteklemektedir. Ayrýca AKB ve geri dönüþsüz yöntemlerle intihar giriþimlerinde
bulunan olgularda 5- HIAA konsantrasyonunda azalma, serotonin agonistlerine kortizol ve prolaktin yanýtýnda azalma gibi
bulgular saldýrganlýk ile serotonerjik disfonksiyon arasýndaki iliþkiyi ortaya koymaktadýr. Artmýþ dopaminerjik aktivite
saldýrganlýkla iliþkili olabilir. Glutamat/GABA dengesindeki bozulma subkortikal alanlardaki hiperaktiviteye katkýda bulunabilir.
Opiatlar özellikle kendine yöneltilen saldýrganlýkla iliþkilidir. Artmýþ metenkefalin kendini yaralama davranýþý ile iliþkili
bulunmuþtur. Opiat antagonistleri bu tür davranýþlarý azaltýcý etkiye sahiptir. Plazma testosteron düzeyleri ile saldýrganlýk
arasýnda iliþki olduðunu ortaya koyan çok sayýda araþtýrma bulunmaktadýr.
66
P4
21 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 4
Saldýrganlýk Davranýþý: Yediden Yetmiþe, Teþhisten Tedaviye
Kadýn ve Erkek Saldýrgan Davranýþýnýn Örtüþen ve Ayrýþan Yönleri
Oturum Baþkaný : K. Nahit Özmenler
Panelist
: Murat Gülsün
Panel Özetleri
Biyolojik, psikolojik ve sosyal, kültürel yönleri ile birçok araþtýrmacýnýn ilgisini çekmekte olan saldýrganlýk, psikiyatrinin ilgi
alaný olmaya devam etmektedir. Freud’dan bu yana saldýrganlýk üzerinde birçok görüþ bildirilmiþ, eros ve tanatos ikilemi
içinde tanatosun bir yansýmasý veya erosun ketlenmesinin bir sonucu olarak saldýrganlýk klasik psikanalitik görüþten biyolojik
psikiyatriye son elli yýl içinde en çok araþtýrýlan konulardan biri haline gelmiþtir. Bu süre içinde saldýrgan davranýþý anlamada
birçok ilerleme kaydedilmiþ olmakla birlikte bu alandaki tartýþmalar geçerliliðini korumaktadýr. Ancak bu çalýþmalardan çoðu
saldýrganlýðý daha çok erkek cinsiyetin bir özelliði olarak ele alýrken, saldýrganlýðýn kadýn cinsiyetle iliþkisi, kadýn cinsiyette
görülen davranýþsal yansýmalarý ve farklýlýklarý yeterince üzerinde durulmamýþtýr. Bir takým yaklaþýmlar her iki cinsiyette
eþit sýklýkta saldýrgan davranýþ örüntüleri olduðu üzerinde durmakla beraber, saldýrganlýk cinsiyetlere farklý yansýmakta,
þekil ve þiddet açýsýndan farklýlýklarý dikkati çekmektedir. Bununla birlikte saldýrgan davranýþýn yýkýcýlýk ve þiddetinin erkekte
daha yüksek oranda olduðu yaygýn kabul görmüþtür. Saldýrganlýðýn kiþinin benliðine yöneldiði yaygýn bir þekli de intiharlardýr.
Erkekler tarafýndan seçilen intihar yöntemleri, kadýnlar tarafýndan seçilen yöntemlere göre daha öldürücüdür. Bir Ýntihar
erkeklerde, intihar giriþimi ise kadýnlarda daha sýk görülmektedir. Agresyonun nöroendokrin nedenlerine yönelik bir takým
araþtýrmalarda, testosteronun sosyal baskýnlýk ve saldýrganlýkla ilgili olduðu gösterilmiþtir. Bir araþtýrmada testosteron ile
hostilite ve saldýrganlýðýn normal genç erkeklerde birbiri ile iliþkisi olduðunu bildirmiþlerdir. Orbitofrontal korteks, amigdala,
dorsal hipokampus gibi saldýrganlýðýn da içinde bulunduðu limbik alanlar kadýn ve erkekte bir takým yapýsal farklýlýklar
gösterirler. Korpus kallozum kadýnda erkekten daha kalýndýr; sözel iþlevlerde akýcýlýk kadýnda ön planda iken saldýrgan
davranýþ ve kas gücü erkekte ön plana çýktýðý öne sürülmüþtür. Hiperaktivite, otizm, antisosyal kiþilik, öðrenme güçlüðü
erkekte, anksiyete, depresyon, yeme bozukluðunun kadýnda daha sýk görülmesi bu biyolojik farklýlýklardan kaynaklanabileceði
bildirilmiþtir. Saldýrganlýk kültürler arasýnda erkek ve kadýn rollerinin deðiþimi ile de belirlenebilmektedir. Bir görüþ ise sosyal
rolün saldýrganlýkta cinsiyetler arasýndaki farklýlýðý oluþturan iskelet yapý olduðunu öne sürmüþlerdir.
67
P4
21 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 4
Saldýrganlýk Davranýþý: Yediden Yetmiþe, Teþhisten Tedaviye
Yaþlýlýk ve Saldýrganlýk
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : K. Nahit Özmenler
Panelist
: Mehmet Ak
Yaþlýlýk dönemi olarak ele alýnan dönem, saðlýk açýsýndan baðýmlýlýk dönemi, hukuk ve çalýþma yaþamý açýsýndan çalýþma
performansýnýn ve verimliliðin azaldýðý ve emekli olunan dönem, kronolojik olarak bakýldýðýnda ise 65 yaþ ve üzeri olarak
ele alýnmaktadýr.
Yaþlýlýkta dikkatin sürdürülmesi, temel bellek iþlevleri, tepkilerin hýzý ve doðruluðu iþlevlerini içeren akýcý zekâda gerileme
meydana gelirken yýllar boyunca biriken deneyim ve bilgi birikiminin yansýmasý olan sözel beceriler, profesyonel yetenekler
gibi iþlevlerle tanýmlanan kristalize zekâ korunur.
Yaþlý bireyin eþinin ya da dostlarýnýn ölmesi psikolojik olarak bir çöküntü yaratýr. Gidenin yerine konacak kimsenin olmamasý,
yalnýzlýk ve soyutlanma duygularýna sebep olur. Bu baðlamda bazý yaþlýlar kendilerini, ise yaramaz ve toplumun genel
akýþýndan kopmuþ varlýklar olarak görebilirler. Bu duygularýn ne denli yoðun yaþandýðý, bireyin geçmiþteki kiþilik yapýsýna,
yaþamýþ olduðu olaylara, geliþtirmiþ olduðu beceri ve uyum mekanizmalarýna göre de deðiþiklik gösterebilir. Yaþlýlýk döneminde
görülen insanlar arasý iliþkide yetersizlik hissi kendini çekingenlik veya saldýrganlýk biçiminde ortaya koyar.
Bilgelik olarak tanýmlayabileceðimiz yaþlýlýk dönemi ile saldýrganlýðýn birlikteliðinin altýnda mutlaka bir patoloji aranmalýdýr.
Yaþlýlýk döneminde en sýk görülen ruhsal bozukluk olan demans, deliryum ve depresyonda belirtilerden biri sýklýkla saldýrganlýktýr.
Premorbidinde son derece uysal bir kiþi bile demansiyel süreçte meydana gelen kiþilik deðiþimleri ile saldýrgan davranýþlar
sergileyebilir. Yine demans ve deliryumdaki algýsal bozukluklar ve düþünce içeriðinde yer alan perseküsyon sanrýlarý saldýrgan
davranýþlara neden olabilir.
Hastanede yatan demans ve þizofren hastalarýn en az üç günlük sürelerle gözlemi sonucunda yapýlan deðerlendirmede;
hastalarýn % 45 hafif saldýrgan, % 15 orta þiddette, % 6 sý ise baþkasýný yaralayacak düzeyde saldýrgan davranýþlarý olduðu
bildirilmiþtir.
Yaþlýda saldýrgan davranýþýn tedavisinde öncelikli olarak önleyici tedbirler almak esastýr. Geliþmiþ saldýrganlýk hangi
psikopatolojinin belirtisi ise ona yönelik tedavi düzenlenmelidir. Kronik olgular olan demanslarda önleyici tedavide
asetilkolinesteraz inhibitörleri ve bakýcý eðitimi kullanýlabilir. Saldýrganlýk tedavisinde ise; antipsikotikler, antikonvulzanlar,
asetilkolinesteraz inhibitörleri, benzodiazepinler, SSRI’ lar, propranolol, östrojen ve psikoterapiler ve psikoeðitim programlarý
( hasta ve bakým verenlere yönelik) kullanýlmaktadýr.
68
P5
21 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 1
Þizofrenide Yeni Ufuklar
Þizofrenide Agmatinin Rolü
Oturum Baþkaný : Nevzat Yüksel
Panelist
: Tayfun Uzbay
Panel Özetleri
Þizofreni psikiyatrik bozukluklarýn en aðýrý kabul edilmektedir. Mevcut farmakoterapinin kökten bir çözüm getirmemesi,
ilaç yan etkilerinin þiddeti ve þizofreni hastalarýnýn ilaç uyumunun iyi olmamasý tedavide yeni arayýþlarý gündeme getirmektedir.
Poliaminler doðada ve canlý organizmalarda yaygýn olarak bulunan alifatik moleküllerdir. Putresin, spermidin, spermin ve
agmatin beyinde de bulunan önemli poliaminlerdir. Poliaminler santral G proteinleri, protein kinazlar ve reseptörlerle
etkileþirler. Memelilerde nöron membran fonksiyonlarýnýn düzenlenmesine katkýlarý vardýr. Þizofreni hastalarýnýn beyinlerinde
ve kanlarýnda spermin ve spermidin düzeyleri yüksek bulunmuþtur. Agmatin L-arjininden sentezlenen ve agmatinaz enzimi
ile spermidin ve spermine yýkýlan yeni bir nörotransmitterdir. Laboratuarýmýzdaki bir çalýþmada (1) agmatinin lokomotor
aktiviteyi bozmayan yüksek bir dozunun (160 mg/kg) sýçanlarda irkilme refleksinin zayýf bir ön uyarý aracýlýðý ile inhibisyonu
(PPI) modelinde apomorfine benzer þekilde þizofreniyi modellediði gösterilmiþtir. Apomorfinin neden olduðu PPI bozukluðu
klasik ve atipik antipsikotiklerle geri çevrilebilirken agmatininki geri çevrilememiþtir. Bir baþka çalýþmada da, (2) 20 mg/kg
agmatinin farelerde fensiklidinin PPI bozucu etkilerini iyileþtirdiði gözlenmiþtir. Burada agmatin 40 mg/kg dozda etkisiz
bulunmuþ, daha yüksek dozlarý çalýþýlmamýþtýr. Agmatinin rodentlerde PPI üzerine bifazik etkilere sahip olduðu anlaþýlmaktadýr.
Agmatin düþük dozlarýnda morfin ve alkol yoksunluðu belirtilerini hafifletmekte ve morfinin analjezik etkisini potansiyelize
etmektedir (3-5). Düþük dozlarda yoksunluk belirtileri üzerine etkileri baðýmlýlýk yapan maddenin yerine geçme olabilir.
Transgenik tütün üretiminde agmatin kullanýlýyor olmasý da ilginç bir noktadýr. Bu veriler agmatinin kötüye kullaným potansiyeli
olabileceðini düþündürmektedir. Sonuç olarak, agmatin sensorimotor sinyal ayýrt edici sistem bozukluðu ile karakterize santral
hastalýklar için kritik bir elemandýr ve agmatin inhibitörleri bu hastalýklar için yeni bir hedef olabilir. Ayrýca, dengesiz veya
aþýrý agmatin salýnýmý ile þizofreni patogenezi arasýnda bir iliþki olabileceði düþünülebilir.
Kaynaklar
1. Uzbay IT ve dið., J Psychopharmacol, 2009 (baskýda).
2. Palsson E ve dið., Eur J Pharmacol, 590: 212-6, 2008.
3. Aricioglu-Kartal F ve Uzbay IT, Life Sci, 61: 1775-81, 1997.
4. Uzbay IT ve dið., Behav Brain Res, 2000.
5. Yesilyurt O, Uzbay IT, Neuropsychopharmacol, 25: 98-103, 2001.
69
P5
21 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 1
Þizofrenide Yeni Ufuklar
Geçmiþten Bugüne Þizofreni
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Nevzat Yüksel
Panelist
: Haldun Soygür
Bugün þizofreni olarak tanýmladýðýmýz klinik tablodaki belirti ve bulgularýn çok eski tarihlerde de tanýndýðýna iliþkin birçok
yazýlý belge vardýr. Sistematik anlamda, ampirik Yaklaþýmý ile Pinel, Dementia Praecox kavramý ile Kraepelin ve Ýntrapsiþik
Ataksi tanýmý ile Stransky, þizofreninin isim babasý Bleuler’in öncelleri olmuþlardýr. Bleuler “dementia praecox” yerine “þizofreni
grubu hastalýklar” terimini önermiþtir. Geçen yüzyýlýn ikinci yarýsýnda “þizofreninin bir hastalýk olmadýðý, deli bir dünyaya
karþý akýlcý bir tepki olduðunu” öne süren antipsikiyatrik modeller, yeterince bilimsel ve geçerli olamasalar da, þizofreniye
iliþkin sorunlara dikkat çekmede, psikiyatrinin “insancýl doðasýný öne çýkarmada önemli katkýlar saðlamýþtýr.
Son yýllarda þizofreninin sadece psikotik bulgularýna odaklanmanýn, hastalýða ait diðer sorun alanlarýný gözden kaçýrýlabileceðimize
iþaret edilmektedir. Bu vurgu, þizofreninin tanýsý kadar korunma, bakým, tedavi ve rehabilitasyon sorunlarý açýsýndan da
büyük önem taþýmaktadýr. Boyutsal sýnýflandýrma yaklaþýmýnýn geleneksel taný kategorilerine göre daha büyük prediktif güce
sahip olduðunu ileri sürülmektedir. Araþtýrmacýlar, klinisyenler için en yararlý yaklaþýmýn psikoz karþýsýndaki kategorik ve
boyutsal tutumlarýn birbirini tamamlayýcý olarak kullanmasý olduðunu bildirmiþtir. Andreasen, DSM sisteminin psikiyatriye
büyük yarar saðlasa da, günümüzde, psikiyatri uzmanlýk öðrencilerinin geçmiþin büyük psikopatologlarýnýn kuramlarýný
öðrenmek yerine DSM’yi ezberler hale geldiklerini ifade etmiþtir. Ancak adýnýn deðiþmesi gündeme gelse de veya “Þizofreni
yüzyýllýk vadesini tamamlamýþtýr, tarihe gömülmelidir.” türünden ifadeler daha çok yandaþ bulmaya baþlasa da, þizofreninin
etkilediði hasta ve hasta yakýnlarý hala sorunlarýna çözüm getirilmesini beklemektedir.
Kaynaklar
1. Adasal R. Psikozlar (45), AÜTF Yayýnlarý, Örnek Matbaasý, Ankara ,1955, s294,s17.
2. Andreasen N. The evolving concept of schizophrenia: From Kraepelin to the present and future. Schizophrenia Research,
1997; 28:105-109
3. Alladyce J, Gaebel W, Zielasek J, van Os J. Deconstructing Psychosis Conference February 2006: The validity of schizophrenia
and alternative approaches to the classification of psychosis. Schizophr Bull, 2007; 33: 863-867
4. Andreasen NC. DSM and the death of phenomenology in america: an example of unintended consequences. Schizophr
Bull , 2007; 33:108-112
70
P5
21 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 1
Þizofrenide Yeni Ufuklar
Þizofrenide Nöroplastiklik
Oturum Baþkaný : Nevzat Yüksel
Panelist
: Aygün Ertuðrul
Nörogörüntüleme, nöropatoloji ve biyokimya çalýþmalarý þizofrenide birbiriyle iþlevsel iliþkide çok sayýda beyin bölgesinin
ve nörotransmiter sisteminin etkilendiðini, nöron devrelerinde bozukluklar olduðunu göstermektedir. Þizofreninin NMDA
iþlevlerinde azalmayla seyreden bir nörogeliþimsel bozukluk olduðu, sinaptik plastiklikteki anormal süreçler ile beynin
yapýsýnda kalýcý bozukluklar ortaya çýktýðý düþünülmektedir. Ayrýca þizofreni hastalarýnda nöroplastiklikte varolan bozukluðun
hastalýk sürecinde devam ettiðine iþaret eden bulgular vardýr (1-2).
Panel Özetleri
Eriþkin beyninde nöroplastiklik sinir devrelerinin yeniden yapýlanmasý, sinapslarýn yeniden modellenmesi anlamýna gelen
sinaptik plastiklik ve yeni nöronlarýn yapýmý anlamýna nörogenez aþamalarýndan oluþmaktadýr. Nöroplastiklik makroskopik
olarak bölgesel beyin hacmi, mikroskopik olarak hücre, dendrit ve sinaps sayýlarý ve morfolojisi, biyokimyasal olarak
nörotrofik faktörler gibi çeþitli proteinlerin miktarlarý, ekspresyon paternleri çalýþýlarak araþtýrýlmaktadýr.
Þizofreni riskiyle iliþkili bulunan genlerin çoðu nöron göçü, sinaps oluþumu, sinaptik transmisyonun düzenlenmesi gibi nöron
aðlarýnýn yapýlanmasý ve iþleyiþinden sorumlu nörogeliþimsel süreçlerle iliþkilidir ve epigenetik ve çevresel etkenlerle birlikte
hareket ederek hastalýðý baþlattýklarý düþünülmektedir. Ölümardý çalýþmalarda þizofren hastalarda prefrontal korteks
ve hipokampusta dendrit çýkýntý yoðunluðunda, sinapslarla ilgili sinaptofizin gibi moleküler belirteçlerde azalma tespit edilmiþ,
BDNF mRNA’sý azalmýþ bulunmuþtur. Hastalarýn bir kýsmýnda, beyin hacminde azalma ve ventriküllerde geniþlemenin ilerleyici
olduðu bulunmuþ, bunun da aktif bir sürecin devam ettiðine iþaret ettiði iddia edilmiþtir (1,2). Nörodejenerasyona yol açtýðý
düþünülen patofizyolojik süreçler arasýnda NMDA iþlev azlýðý ve eksitotoksisite, piramidal nöronlarýn GABA internöronlarý
tarafýndan inhibisyonunda azalma, dopamin aracýlýðýyla nörokimyasal duyarlýlýkta artýþ, membran fosfolipid yapýsý ve
metabolizmasýnda bozukluklar, antioksidan mekanizmalarda bozukluða baðlý oksijen radikallerinde artýþ vb. sýralanmaktadýr
(2).
Antipsikotiklerin etkilerinin nöroplastikliði deðiþtirerek olabileceði ileri sürülmektedir (2).
Kaynaklar:
1.Keshavan MS, Tandon R, Boutros NN ve ark. (2008). Schizophrenia, ‘just the facts’:What we know in 2008 Part 3:
Neurobiology. Schizophr Res, 106: 89-107.
2.Lieberman JA, Bymaster FP, Meltzer HY ve ark (2008) Antipsychotic drugs: comparison in animal models of efficacy,
neurotransmitter regulation, and neuroprotection. Pharmacol Rev, 60: 358-403.
71
P6
21 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 2
Psikiyatrinin Unutulmuþ Hastalarý: Antisosyal Kiþilik Bozukluðu Tanýsý Olanlar
ASKB'nu Tanýmak Tarihçesi , Kliniði ve Prognozu
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Mesut Çetin
Panelist
: Ayhan Algül
Antisosyal kiþilik bozukluðu (ASKB) zayýf sosyal uyum, sahtekarlýk, dürtüsellik, þiddet, suç iþleme, baþkalarýnýn hakkýný yeme
ve vicdan azabý duymama ile karakterize olan bir bozukluktur. Taný koymak için 15 yaþýndan önce davraným bozukluðu
(DB) olmasý ve bireyin en az 18 yaþýnda olmasý gereklidir.
ASKB’na sýklýkla disfori, gerginlik, sýkýntýyý tolere edememe, depresif mood eþlik eder ve bu bireylerde þiddet nedeniyle erken
ölüm sýktýr. Bozukluðun klinik görümü son derece deðiþken olabilmekle birlikte, tipik olarak sosyal sorunlar belirgindir. Bu
bireyler, madde kötüye kullanýmý/baðýmlýlýðý, doðal olmayan erken ölüm, þiddet içeren suç iþleme, iþsizlik, evsizlik ve aile
içi þiddet nedeniyle toplum saðlýðý bakýmýndan önemli bir sorun alanýný temsil ederler. ASKB olan bireylerde, dürtü kontrol
bozukluðu, majör depresyon, madde kullanýmý/baðýmlýlýðý, patolojik kumar, anksiyete bozukluklarý ve somatizasyon bozukluðu
riski yüksektir. Eþlik eden en yaygýn kiþilik bozukluklarý ise; narsisistik, sýnýr ve histriyonik kiþilik bozukluðudur.
ASKB toplumda %2-4 oranýnda, klinik örneklemde %3-30, hapishane popülasyonunda ise %80’den fazla görülmektedir.
ASKB’nun yaygýnlýðý yaþla birlikte azaldýðýndan, genç bireylerde daha öncelikli bir sorundur. Araþtýrmalarda, bozukluðun
erkeklerde 2-8 kat daha fazla olduðu bildirilmektedir. DSM-IV’te, ASKB tanýsý için DB ölçütünün önemle vurgulanmasýnýn,
kadýnlara daha az taný konulmasýna yol açtýðý belirtilmektedir. ASKB olan bireylerin birinci derece akrabalarýnda bozukluk
daha sýk görülmektedir. ASKB olan kadýnlarýn biyolojik akrabalarýnda erkeklere göre risk daha fazladýr. Genetik çalýþmalarda
ASKB, madde kullanýmý ve somatizasyon bozukluðunun ailesel geçiþ gösterdiði bildirilmiþtir. Evlat edinme çalýþmalarýnda ise,
hem genetik hem de çevresel faktörlerin ASKB riskini artýrdýðý bildirilmiþtir (Sadock 2000). ASKB olan bireyler askere
alýndýklarýnda, disipline kurallarýna uyum sorunlarý nedeniyle sýklýkla firar etmekte ve mahkemeler tarafýndan askerlikten
atýlmaktadýr (Semiz ve ark 2008).
On yaþýndan önce DB’na eþlik eden dikkat eksikliði/hiperaktivite bozukluðu tanýsý konulanlarýn eriþkin yaþta ASKB’na daha
yatkýn olduklarý bildirilmiþtir (Semiz ve ark 2008b). Diðer taraftan DB olan bireylerde dengesiz ebeveyn, ihmal veya uygun
olmayan aile disiplininin varlýðýnda ASKB geliþmesi riski artmaktadýr.
Anahtar Kelimeler: Antisosyal kiþilik bozukluðu
Kaynakça
1. Sadock BJ, Sadock VA (Editors), Kaplan & Sadock’s Comprehensive Textbook of Psychiatry. 7th edition, Lippincott Williams
& Wilkins, Philadelphia, 2000.
2. Semiz UB, Algul A, Basoglu C, Ates MA, Ebrinc S, Cetin M, Gunes C, Gunay H, “Relationship of Subjective Sleep Quality to
Aggression in Male Subjects with Antisocial Personality Disorder”, Turk Psikiyatri Derg 2008; 19: 373-381.
Semiz UB, Basoglu C, Oner O, Munir KM, Ates A, Algul A, Ebrinc S, Cetin M. “Effects of Diagnostic Comorbidity and Dimensional
Symptoms of Attention Deficit Hyperactivity Disorder in Males with Antisocial Personality Disorder”, Aust N Z J Psychiatry
2008; 42: 405-413.
72
P6
21 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 2
Psikiyatrinin Unutulmuþ Hastalarý: Antisosyal Kiþilik Bozukluðu Tanýsý Olanlar
Neden Antisosyal Olunur: ASKB'nun Etiyolijisi
Oturum Baþkaný : Mesut Çetin
Panelist
: Servet Ebrinç
Panel Özetleri
Kiþilik bozukluklarýnýn genetik ve çevresel etkenlerin bir kombinasyonun neden olduðu düþünülür. Bazý araþtýrmalar kiþinin
antisosyal kiþilik bozukluðu (ASKB) geliþimine genetik bir hassasiyete sahip olabileceðini ve yaþam durumunun bu bozukluðun
güncel geliþimini tetikleyebileceðini göstermektedir. Bozukluðun nedeni bilinmiyor, fakat biyolojik veya genetik faktörler
bir rol oynayabilir. Antisosyal ebeveyn öyküsü, bozukluðun geliþme þansýný arttýrýr. Çocukluk çaðýnda ev, okul ve toplumda
aþýrý cezalandýrýcý bir ev veya okul çevresi gibi bir grup çevresel faktör de keza katkýda bulunabilir(1, 2).
Robins (1966) ASKB olan bireylerin babalarýnda alkolizm ve sosyopatik özelliklerin sýklýðýnda bir artýþ buldular. Bowlby
(1944) yaþamýn ilk 5 yýlýnda anneden ayrýlýk ile ASKB arasýnda bir baðlantýnýn farkýna vardý. Glueck ve Glueck (1968) bu
kiþilik bozukluðunu geliþtiren çocuklarýn annelerinin uygun bir disiplin ve duygulaným eksikliði göstermeye eðilimli olduðunu
ve alkolizm ve impulsiviteye anormal bir eðilim gösterdiklerini saptadý. Evlat edinme çalýþmalarý bozukluðun geliþimine hem
genetik hem de çevresel katkýlarýn her ikisini de destekler. Ýkiz çalýþmalarý da keza yetiþkinlerde antisosyal davranýþýn
kalýtsallýðýnýn bir kýsmýný gösterir ve genetik faktörlerin yetiþkinlerde, paylaþýlan çevresel faktörlerin daha önemli olduðu
antisosyal çocuk ve ergenlerdekinden daha önemli olduðunu göstermiþtir (3). Anoksi ve preeklamsi gibi doðum komplikasyonlarý beyin hasarýnda artmaya yol açabilir. Doðum komplikasyonlarýndan
etkilenen bebekler, özellikle diðer psikososyal risk faktörleri varlýðýnda davraným bozukluðu geliþtirmeleri, yetiþkinlikte suç
iþleme ve þiddete kalkýþmalarý daha olasýdýr (4).
Kaynaklar:
1. Mayo Foundation for Medical Education and Research. . (2006). Retrieved on 2007-02-20.
2. Semiz UB, Basoglu C, Ebrinc S, Cetin M. Soc Psychiatry Psychiatr Epidemiol. 2007;42:865-873.
3. Blair RJR, Peschardt KS, Budhani S, Mitchell DGV, Pine DS. The development of psychopathy. Journal of Child Psychology
and Psychiatry 2006; 47: 262–275.
Susman EJ. Neurosci Biobehav Rev. 2006;30:376-389.
73
P6
21 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 2
Psikiyatrinin Unutulmuþ Hastalarý: Antisosyal Kiþilik Bozukluðu Tanýsý Olanlar
Antisosyal Kiþilik Bozukluðunda Mizaç - Karakter Özellikleri, Karar Verme Süreçleri ve Saldýrganlýk - Þiddet
Ýliþkisi
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Mesut Çetin
Panelist
: Cengiz Baþoðlu
Antisosyal kiþilik bozukluðunda (ASKB);kognitif yetilerde, temel duygulanýmda ve düþünce yapýsýnda belirgin bozulma
olmamakla birlikte, davranýþlarýnýn olumsuz sonuçlarýndan ders almama ve ayný olumsuz davranýþlarý defalarca tekrarlamaktadýrlar
ve bu bireyler tekrarlayan cezalara raðmen davranýþlarýný deðiþtirme yoluna gitmezler.
ASKB’da karar verme (decision-making) süreçlerinde; kesinliði olan durumlarda bir takým mantýksal analizleri, belirsizliði
olan durumlarda ise, avantaj ve dezavantajlarýn deðerlendirilmesinde bozulmalar olmaktadýr.
Mizaç davranýþýn güdülenmesi (neden) ve içeriðinden (ne) farklý olarak davranýþýn biçimsel parçasý (nasýl) olarak tanýmlanmaktadýr.
Cloninger’in psikobiyolojik kuram, yenilik arayýþý (YA), ödül baðýmlýlýðý (ÖB), zarardan kaçýnma (ZK) ve sebat etme (SE)
olmak üzere dört mizaç; kendi kendini yönetme (KKY), iþbirliði yapma (ÝY) ve kendi kendini aþma (KKA) olmak üzere üç
karakter boyutu tanýmlar. Mizacýn özellikleri olan ZK, YA, ÖB ve SE; kiþinin tehlike, yenilik ve deðiþik ödül tiplerine karþý,
nispeten, verdiði otomatik cevabýn altýnda yatan kalýtýmsal farklýlýklar olarak tanýmlanmaktadýr. Cloninger’in kiþilik modeli
davranýþ görünümleri ile nörotransmiterler arasýnda baðlantý kurma olanaðý da verir. Davranýþ aktivasyon (YA) ile dopamin,
davranýþ inhibisyon (ZK) ile serotonin ve davranýþý idame (ÖB) ile norepinefrin, davranýþta ýsrar etme (SE) ile glutamaterjik
aktivite arasýnda iliþki olduðu bildirilmiþtir. ASKB’nun triadý olan yüksek YA, düþük ZK, düþük ÖB puanlarý ile baðýntý
göstermektedir. ASKB, alkol ve psikoaktif madde baðýmlýlýðý olanlarda; yüksek yenilik arayýþý, düþük kendi kendini yönetme
ve düþük iþbirliði yapma ile iliþkili bulunmuþ.
Karar verme, birçok farklý mekanizma ile düzenlenen kompleks bir süreçtir. ASKB tanýsý alan psikopatik bireylerin karar
verme fonksiyonlarýndaki bozulmanýn, kognitif dürtüsellik, gecikmiþ aversiyon, ödüle aþýrý hassasiyet, cezalara duyarsýzlýk
ya da uyaran arama davranýþý ile baðlantýlý olabileceði düþünülmektedir.
Kaynaklar:
1. Cloninger, C.R., Bayon, C., Przybeck, T.R.: Epidemiology and Axis I comorbidity of antisocial personality disorder, Handbook
of Antisocial Behavior, John Wiley & Sons, New York, 12–21, 1997.
2. Damasio, A.R., A neural basis for sociopathy, Arch. Gen.Psychiatry, 57, 128-129, 2000.
3. Crone, E.A., van der Molen, M.W. Developmental changes in real life decision making: performance on a gambling task
previously shown to depend on the ventromedial prefrontal cortex, Dev. Neuropsychol., 25, 251– 279, 2004.
74
P6
21 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 2
Psikiyatrinin Unutulmuþ Hastalarý: Antisosyal Kiþilik Bozukluðu Tanýsý Olanlar
Terapötik Nihilizm Ne Kadar Doðru?
Oturum Baþkaný : Mesut Çetin
Panelist
: Alpay Ateþ
Panel Özetleri
Terapötik Nihilizm Ne Kadar Doðru?
Antisosyal Kiþilik Bozukluklu Bireylerin Tedavisi
Ruh saðlýðý çalýþanlarýnýn baþta Antisosyal Kiþilik Bozukluðu (ASKB) olmak üzere kiþilik bozukluðu ile baþvuran bireylere
yaklaþým ve tedavileri konusunda zorlanmaktadýrlar (1). Antisosyal Kiþilik Bozukluðuna sahip bireyler kendilerine ve
çevrelerine zarar riski taþýmadýklarý sürece genellikle yatýrýlarak tedavi edilmezler. Antisosyal Kiþilik Bozukluðunda psikoterapi,
bireyin hastalýðýný tanýma ve önemini anlama ve böylece hayatýnda bazý deðiþiklikler yapabilme konusunda yardýmcý olmayý
hedeflemelidir. Psikoterapinin açýklayýcý ve içgörü yönelimli olmasý genellikle bir iþe yaramaz. Biliþsel terapinin birincil amacý;
bireyin sorunlarý nasýl oluþturduðunu anlamasý konusunda yardýmcý olmaktýr. Terapist, kendi duygularýnýn farkýnda olmasý
ve karþýaktarým yapmamasý konusunda dikkatli olmalýdýr (2). Partneri ya da ailesi ile birlikte yaþayanlar evlilik ve aile
danýþmanlýðýndan fayda görebilirler. Grup terapisinin de faydalý olabileceði belirtilmiþtir (3). Bu bireylerin tedavisinde
kullanýlan herhangi bir özel ilaç tedavisi yoktur. Bazý ilaçlarýn ASKB’lu bireylerin en önemli sorunlarýndan birisi olan agresyonun
tedavisinde faydalý olduðu gösterilmiþtir. Ayrýca ilaç tedavisi Major Depresyon veya Anksiyete Bozukluklarýný da içeren
komorbid psikiyatrik durumlarda faydasý olur ve antisosyal davranýþlarý azaltýr. Çoðu ASKB’na sahip bireylerde alkol ve
madde kötüye kullanýmý, tedavideki en önemli engeldir (2). Eþlik eden madde kullaným bozukluðu varsa þayet, tedavi
öncelikle bu alana yönlendirilmelidir (3). Hapsetme, ciddi, gittikçe kötüye giden ve prognozu kötü olan vakalarda en faydalý
seçenek olabilir (2). Son zamanlarda ulusal akýl saðlýðý merkezinin bu hastalýkla baþ edebilme, tedavisi ve önlenmesini de
kapsayacak þekilde bir rehber geliþtirme kararý cesaret verici bir adýmdýr (1).
Anahtar Kelimeler: Antisosyal Kiþilik Bozukluðu, Tedavi.
75
P7
21 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 3
Türkiye'de Psikiyatrik Hastalarýn Epidemiyolojisi
Türkiye'de Depresif Bozukluklarýn Epidemiyolojisi
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Orhan Doðan
Panelist
: Can Cimilli
En sýk görülen ruhsal bozukluk olan depresyonun epidemiyolojisine iliþkin çalýþmalar Türkiye'de psikiyatrik epidemiyoloji
çalýþmalarý arasýnda öncü rol oynamýþ ve diðer bozukluklarýn epidemiyolojisine iliþkin çalýþmalar için model oluþturmuþtur.
Bu çalýþmalar 1960'lara dek kurum içi kayýtlara dayanan çalýþmalarla sýnýrlý kalmýþtýr. 1960'lardan sonra baþlayan ilk alan
araþtýrmalarý standart taný ölçütlerinin ve istatistiksel yöntemlerin kullanýlmamasý yönünden eleþtirilmiþtir. 1975'ten sonra
ise metodolojik yönden güvenilir epidemiyolojik çalýþmalar yapýlmaya baþlanmýþtýr. Baþlangýçta bu çalýþmalar büyük kentlerin
çevresindeki sýnýrlý alanlarda küçük örneklemler üzerinde yapýlýrken, týp fakültelerinin Türkiye genelinde yaygýnlaþmasýyla
diðer Anadolu kentlerine iliþkin saðlýklý epidemiyolojik veriler elde edilmeye baþlanmýþtýr. Depresyonla ilgili araþtýrmalar da
1975 sonrasýnda aðýrlýk kazanmýþtýr. Ülkemizde de, dünyada olduðu gibi, depresyon epidemiyolojisi araþtýrmalarýnýn artmasýnýn
temelinde psikofarmakolojik saðaltým yöntemlerinin çeþitlenmesinin ve bilgi iþlemede istatistik kullanýmýnýn geliþmesinin yer
aldýðý öne sürülebilir. 1990 sonrasýndaki epidemiyolojik araþtýrmalar birinci basamak saðlýk hizmetlerine baþvuran hastalar
arasýnda ruhsal bozukluklarýn görülme sýklýðý, ruh saðlýðý hizmetlerinin kullanýmý ve yetiyitimi araþtýrmalarý ile zenginleþmiþtir.
Eþgüdümü Saðlýk Bakanlýðý tarafýndan saðlanan çok merkezli bir araþtýrma olan Ulusal Ruh Saðlýðý Profili çalýþmasýnýn raporu
1998’de yayýnlanmýþtýr. 2000’li yýllarda geniþ ölçekli alan araþtýrmalarýnda bir azalma gözlenmektedir. Bu dönemde perinatal
depresyon, mevsimsel affektif bozukluk ve yaþlýlarda depresyon epidemiyolojisine iliþkin çalýþmalar yapýlmýþ ve uluslararasý
yayýnlarda artýþ olmuþtur. 1999 Körfez Depremi sonrasýnda travma sonrasý ruhsal bozukluklarýn epidemiyolojisine iliþkin
çok sayýda çalýþma yapýlmýþ, bu çalýþmalarda depresyon epidemiyolojisi de ele alýnmýþtýr.
Kaynaklar
Aker AT. 1999 Marmara depremleri: Epidemiyolojik bulgular ve toplum ruh saðlýðý uygulamalarý üzerine bir gözden geçirme.
Türk Psikiyatri Dergisi 2006; 17(3): 204-212.
Küey L, Cimilli C. Psikiyatrik epidemiyoloji. (Eds) Köroðlu E, Güleç C. Psikiyatri Temel Kitabý 2. Baský’da. Ankara, Hekimler
Yayýn Birliði, 2007. s: 87-102.
Küey L, Güleç C. Depression in Turkey in the 1980s: Epidemiological and Clinical Approaches, Clinical Neuropharmacology,
1989; 12 (Suppl. 2): S1 - S12
76
21 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 3
P7
Türkiye'de Psikiyatrik Hastalarýn Epidemiyolojisi
Anksiyete Bozukluklarý
Oturum Baþkaný
Panelist
: Orhan Doðan
: Nesrin Dilbaz
Ülkemizde bu alanda yapýlmýþ çok fazla çalýþma mevcut deðildir. Yaptýðým taramada Türk Ruh Saðlýðý profile dýþýnda 3 alan çalýþmasý olduðu gözlemlenmiþtir.
Panel Özetleri
Kliniðimizce Üniversite öðrencilerinde anksiyete bozukluklarý sýklýðýný araþtýrmak amacýyla yaklaþýk 18.000 öðrencisi olan bir üniversitede yapýlan
çalýþmada sosyo-demografik, tanýsal ve psikiyatrik öykünün sorgulandýðý 3 bölümden oluþturulan bir soru formu kullanýldý. Formun tanýsal duyarlýlýðý
konusunda Ankara Numune Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi II. Psikiyatri Kliniði’ne baðlý anksiyete bozukluklarý kliniðine baþvuran, ruhsal muayene
sonucu ve psikiyatri alanýnda uzman hekimlerce DSM-IV’e göre yapýlandýrýlmýþ SCID-I uygulanarak adý geçen Anksiyete bozukluðu tanýsýný almýþ olan
bir grup hastaya ve ailesinde ya da kendisinde ruhsal rahatsýzlýk öyküsü olmayan SCID-I-NP soru formu ile psikiyatrik herhangi bir hastalýk tanýsý almayan
kontrol grubuna soru formu uygulanmýþ ve sonuçlar hastanýn tanýsýndan haberdar olmayan bir kiþi tarafýndan deðerlendirilmiþ ve soru formunun tanýsal
duyarlýlýðý ve özgüllüðü test edilmiþtir.
Sonuçlar: Özgül fobilerin prevalansý %5,1 olarak belirlenmiþ olan çalýþmada tüm gençlerin (taný alsýn veya almasýn) sadece korkularý deðerlendirildiðinde
sýrasýyla en sýk olarak hayvan korkusu (%62,5), yalnýzlýk korkusu (%58,3), yükseklik korkusu (%47,9), ölüm korkusu (%45,8), kapalý yer korkusu
(%43,7) ve enjeksiyon korkusu (%41,6) bildirilmiþtir.
Major depresif bozukluk ve alkol baðýmlýlýðýndan sonra en sýk görülen üçüncü sýradaki hastalýk olan sosyal kaygý bozukluðu yaygýnlýðý üniversite
öðrencilerinde %22 olarak saptamýþtýr. Buna karþýn üniversite öðrencileri arasýnda sosyal durumlar dýþýnda kalan durumlara ait özgül fobi görülme
sýklýðý kadýnlarda %7.08, erkeklerde ise %4.3 olarak bulunmuþtur
Çalýþmamýzda panik bozukluk prevelansý % 8.9 (Agorafobisiz panik bozukluk prevelansý % 3.1, agorafobili panik bozukluk prevelansý % 4.7, genel
týbbi duruma baðlý panik bozukluk prevelansý %1.1), agorafobi prevelansý %2.2 olarak saptandý
OKB taný kiterlerini karþýlayanlarýn oraný %4,5 (43kiþi) olarak saptandý. OKB tanýsý almayan fakat obsesyon ya da kompulsiyon tanýmlayýp taný kriterlerini
tam olarak karþýlamayan 262 kiþi vardý ve biz bu grubu eþik altý OKB olarak deðerlendirmeyi uygun bulduk çünkü %27,9 gibi yüksek bir orana sahipti
ve neredeyse OKB taný kriterlerinden çoðunu karþýlýyorlardý.
Posttravmatik Stres Bozukluðunun prevalansý %14.2 olarak saptanmýþtýr.Bu oran erkeklere(%12.4) göre kýzlarda(%18) daha yüksek olarak ortaya
çýkmýþtýr.Yaþamlarý boyunca en az bir defa travmatik yaþam olayýna maruz kalmýþ öðrencilerin oranýnýn %49.3 olduðu belirlenmiþ, benzer þekilde bu
oranýn kýzlarda(%56.3) erkeklere(%46.1) göre daha yüksek olduðu anlaþýlmýþtýr.
1995 yýlýnda Doðan ve ark. Yaygýn anksiyete bozukluðu (YAB) , Özgül fobi , panik bozukluk, agorafobi, sosyal fobinin bir yýllýk sýklýðýný sýrasýyla 10.5,
10.5, 4.3, 3.4, 0.3 yaþam boyu sýklýðýný ise 12.2, 12.1, 5.1, 4.1, 3.2 olarak saptamýþlardýr. Obsessif kompulsif bozukluk sýklýðýný (OKB) ise 1 aylýk 2.6
yaþam boyu ise 3.7 olarak bldirmiþlerdir.
Kýrpýnar ve ark. (1997) ise üniversite öðrencilerinde yapmýþ olduklarý yaygýnlýk çalýþmasýnda YAB, Özgül fobi, panik bozukluk, agorafobi, sosyal fobinin
ve OKB’nin bir yýllýk sýklýðýný sýrasýyla 4.9, 6.8, 2.8, 4.9, 15.5 ve 5.6; yaþam boyu sýklýðýný ise 6.8, 7.7, 3.1, 5.2, 17.0 ve 6.2 olarak rapor etmiþlerdir.
Kaynaklar
1. Dilbaz N. Üniversite öðrencilerinde sosyal fobi yaygýnlýðý (yayýnda)
2. Açýkgöz Ç. Üniversite öðrencilerinde panik bozukluk yaygýnlýðý (Yayýnlanmamýþ uzmanlýk tezi
3. Doðan O ve Ruhsal Bozukluklarýn Epidemiyolojisi. Sivas, Dilek Matbaasý, 1995, s.33-40
4. Kýrpýnar Ý ve ark Erzurum'daki üniversite öðrencilerinde CIDI/DSM-III-R ruhsal bozukluklarýnýn yaþam boyu ve 12 aylýk yaygýnlýðý. 3 P Dergisi 1997;
5(4): 253-265.
5. Koçyiðit H. Üniversite öðrencilerinde OKB yaygýnlýðý (Yayýnlanmamýþ uzmanlýk tezi)
6. Kut A. Üniversite öðrencilerinde Özgül fobi yaygýnlýðý (Yayýnlanmamýþ uzmanlýk tezi)
7. Okay T. Üniversite öðrencilerinde TSSB yaygýnlýðý (Yayýnlanmamýþ uzmanlýk tezi)
77
P7
21 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 3
Türkiye'de Psikiyatrik Hastalarýn Epidemiyolojisi
Türkiye’de Psikiyatrik Hastalýklarýn Epidemiyolojisi-Bipolar Bozukluklar
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Orhan Doðan
Panelist
: Numan Konuk
Her ne kadar ilerleme saðlansa da diðer psikiyatrik hastalýklarda olduðu gibi bipolar bozukluklarýn ülkemize ait epidemiyolojisi
ile ilgili bilgimiz kýttýr. Bu panelde bipolar bozukluklar baþta olmak üzere epidemiyolojik çalýþmalarýn azlýðý ve nedenleri
gösterilerek farkýndalýk oluþturmak ve araþtýrma yapma isteðinin kamçýlanmasý amaçlanmaktadýr. Örnekleme, tanýsal
prosedüre, deðerlendirme araçlarýna, kültürel farklýlýklara iliþkin güçlüklerin yanýnda organizasyonel ve ekonomik engeller
vurgulanacaktýr.
Türkiye’de yapýlmýþ bipolar bozukluk epidemiyolojisini ilgilendiren araþtýrma örnekleri (Yaþlýda bipolar bozukluklar, bipolar
bozukluk ve eþlik eden hastalýklar, madde kullanýmý ve bipolar bozukluklar vs.) psikiyatrik hastalýðýn doðasýna ait özel
güçlükler perspektifinden aktarýlacaktýr. Bipolar Bozukluðu deðerlendirme araçlarý ve Türkçe uyarlamalarý ile sürmekte olan
toplum tabanlý bipolar bozukluk yaygýnlýk araþtýrmamýzda gelinen nokta aktarýlacaktýr.
Kaynaklar
1. Konuk N, Kiran S, Tamam L, Karaahmet E, Aydin H, Atik L. Validation of the Turkish Version of the Mood Disorder
Questionnaire for Screening Bipolar Disorders. Turk Psikiyatri Derg. 2007 Summer;18(2):147-154
2. Merikangas KR, Kalaydjian A., Epidemiyolojik taramalarda ruhsal bozukluklarda ektaný büyüklüðü ve etkisi. Current
Opinion in Psychiatry Türkçe baský. Cilt 3 sayý 3 137-42 2007
78
P8
21 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 4
Kendilik, Nöropsikanalitik ve Evrimsel Açýlýmda Ne Kadar Ýlerledik?
Biyolojik Bir Alt Yapý Kurabilir miyiz?
Oturum Baþkaný : Mehmet Emin Ceylan
Panelist
: Çiðdem Dilek Þahbaz
Panel Özetleri
Descartes’ýn ruh -beden diyalektiðinin devamý olarak ilk önceleri felsefenin ; sonrasýnda ise psikolojinin asýl meselesi olan
bu dualasyon ve nedensellik ilkeleri psikiyatri içinde; Freud’un biyolojiye gönderme yapan modellerinin anlaþýlmasý ve Eric
Kandel’ in çalýþmalarý üzerine kanýtlar saðlamýþ ve nöropsikanaliz psikiyatride önemli bir yer edinmiþtir.Panel, self
yapýlanmalarýnýn bu düzlemdeki altyapýsýna dair görüþler içerecektir
79
P8
21 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 4
Kendilik, Nöropsikanalitik ve Evrimsel Açýlýmda Ne Kadar Ýlerledik?
Evrimsel Yönüyle Kendilik
Oturum Baþkaný : Mehmet Emin Ceylan
Panelist
: Hakan Karaþ
Panel Özetleri
Evrimsel Yönüyle Kendilik
80
Evrimsel bakýþ açýsýna göre insan zihni spesifik sorunlarýn çözümünü kolaylaþtýran bir tür karmaþýk, modüler bilgi üretim
aygýtý gibi düþünülebilir. Dolayýsýyla kendilik duyumunun da diðer birçok ‘evrimsel modül’ gibi evrimsel baskýlar karþýsýnda
saðkalýmý artýran avantajlar saðladýðý için geliþtiði öne sürülmektedir. Sosyal varlýklar olarak insanlarýn evrimsel baþarýsýnýn
ardýnda tür-içi yüksek iletiþim kabiliyetinin büyük etkisi vardýr. Kendiliðe odaklanan temsilsel ve motivasyonel bir sistem
türümüzün diðer bireyleriyle olan etkileþimini öngörülebilir ve yönlendirilebilir kýlmada yardýmcý olur. Özneler-arasý olma
durumunda net bir kendilik anlayýþý diðerlerinin öznelliðini zihinsel olarak temsil etmemizi ve modellememizi saðlar. Böylelikle
birer sosyal aktör olarak baþkalarýný anlamada güçlü ve evrensel birer model oluþtururuz. Ayrýca kendilik grup içinde kabul
ve dýþlanma için bir iþaret kaydedici gibi iþlev görür. Dýþlanma ve reddedilmenin maladaptif ve öz yýkýcý etkileri kendiliðin
kiþilerarasý geribildirim niteliðindeki bu kritik önemini doðrulamaktadýr.
P9
21 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 1
TürkSch: Çok Yönlü Özgün Bir Araþtýrma Deneyimi
TürkSch Yöntemi: Çok Etkenli Bir Hastalýk Ýçin Büyük Bir Kenti Taramak
Oturum Baþkaný : Köksal Alptekin
Panelist
: Hayriye Elbi
Panel Özetleri
Amaç: Psikotik bozukluklarýn (PB) ortaya çýkmasýnda, çevresel etkenlerin ve genetik yatkýnlýðýn yer aldýðý çoklu etkenler
rol oynamaktadýr. Bulgular, PB’da gen-çevre etkileþiminin kritik bir yeri olduðuna iþaret etmektedir (1). Ayrýca PB’ýn yanýsýra
eþik-altý psikoz-benzeri yaþantýlar (PbY) ve klinik bir sendroma yol açmayan psikotik belirtiler (PsB) de kentsel alanlarda
daha yaygýndýr (2). Bu bildiride, hastalýðýn ortaya çýkmasýnda rolü olan etkenlerin incelenmesi için yürütülen TürkSch: Ýzmir
Psikotik Bozukluklarda Gen ve Çevre Etkileþimi Ýçin Akýl Saðlýðý Araþtýrmasý’nýn kapsamý, genel yöntemi, araþtýrma sürecinin
aþamalarý ve kýsýtlýklarýnýn ele alýnmasý amaçlanmýþtýr.
Yöntem: TürkSch, üç aþamadan oluþan bir araþtýrma projesidir. Ýlk iki aþama kesitsel tarama ve üçüncü aþama olgu-kontrol
desenine sahiptir. Birinci aþamada, Ýzmir kent merkezinde PbY, PsB ve PB yaygýnlýðý taranmýþtýr. Ýkinci aþamada, Ýzmir kent
merkezinde yer alan mahallelerin farklý toplumsal özellikleri (sosyal sermaye gibi) belirlenmiþtir. Son aþamada, ilk alan
çalýþmasýnda saptanan olgularýn, ayný örneklemden seçilen kontrol gruplarý ile katekol-O-metil transferaz geni val158met
tek nükleotid polimorfizmi açýsýndan karþýlaþtýrýlmasý amaçlanmaktadýr.
Bulgular: Ýlk aþamada, farklý nüfus yoðunluklarýna ve kentsel geliþmiþliðe sahip 268 mahallede 15-64 yaþ arasýndaki 4012
kiþi ile görüþülmüþtür. Sosyoekonomik düzeyi ve kentleþme derecesi yüksek olan mahallelerde ve erkeklerde ret ya da
ulaþýlmama oraný daha yüksek olmuþtur. Ýkinci aþamada, ilk görüþülen adresten bir önceki ya da sonraki hanede yaþayan
5725 kiþi ile görüþülmüþtür. Üçüncü aþamada 412 kiþiden genetik çalýþma için örnek toplanmýþtýr.
Sonuç: TürkSch araþtýrma projesi ile psikoz sürekliliðinin, kentleþme derecesi yüksek bir kent merkezinde yaygýnlýðý saptanmýþ,
olasý risk ve koruyucu etkenleri incelenmiþ, gen ve çevre etkileþiminin çalýþýlabilmesi için önemli bir araþtýrma havuzu
oluþturulmuþtur.
Kaynaklar:
van Os J, Rutten BP, Poulton R. Gene-environment interactions in schizophrenia: Review of epidemiological findings and future
directions. Schizophr Bull. 2008 Nov; 34(6): 1066-82.
(2)Allardyce J, Boydell J. Review: the wider social environment and schizophrenia. 2006 Oct; 32(4): 592-8.
81
P9
21 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 1
TürkSch: Çok Yönlü Özgün Bir Araþtýrma Deneyimi
Alan Araþtýrmasýnda Toplumsal Çevreyi ve Risk Etkenlerini Nasýl Deðerlendirdik?
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný: Köksal Alptekin
Panelist: Feride Aksu Tanýk
Saðlýðýn ya da hastalýðýn soyut týbbi bir durum olarak deðil, yaþanan çevre ve sosyal koþullarla birlikte deðerlendirilmesi
çok önemlidir. Bu sayede, hastalýklarýn oluþmasýna neden olan etmenlerin bütünlüklü bir biçimde anlaþýlmasý ve çözüm
yollarýnýn geliþtirilmesinde somut, nesnel kanýtlarýn elde edilmesi olanaklý olacaktýr.
Toplumsal eþitsizlikler saðlýðýn temel belirleyicileri arasýnda yer alýrlar. Toplumsal eþitsizliklerin belirlenmesinde, sosyoekonomik
konum ve toplumsal sýnýf olmak üzere iki farklý yaklaþým kullanýlabilir. Sosyoekonomik konum ve toplumsal sýnýf ölçümleri
farklý arka planlara sahip olduklarý için etiyopatolojinin farklý yönlerini yansýtma potansiyeline sahiptir. Sosyoekonomik
konum bireylerin bir toplumda, eðitim düzeyi, mesleki konum ve gelire dayalý olarak hiyerarþik sýralanýþý biçiminde
tanýmlanýrken, toplumsal sýnýf ise bireylerin üretim araclarýnýn mülkiyetine sahip olma durumlarý ve baþkalarýnýn emek gücü
üzerindeki kontrolleriyle tanýmlanýr.
Bu çalýþmada görüþme yapýlan kiþinin sosyoekonomik konumun belirlenmesinde görüþülen kiþinin ya da hane reisinin
mesleksel konumu temel alýnmýþtýr. Sýnýfsal konum saptanýrken Wright tarafýndan önerilen ve Boratav tarafýndan Türkiye’de
kentsel ve kýrsal nüfus icin uyarlanan sýnýf þemasý kullanýlmýþtýr.
Araþtýrma kapsamýnda görüþülen kiþinin doðumundaki sosyoekonomik konumu babanýn meslek bilgilerine dayanýlarak
Goldthorpe Þemasý’na gore belirlenmiþtir. Doðum yeri sýnýflamasýnýn yakýn geçmiþi yansýtmasý tercih edilmiþ ve yerleþim
birimlerinin 1990 yýlý nüfus sayýmý sonuçlarý temel alýnmýþtýr.
Kiþilerin etnik kökeni, Türkce dýþýnda bildikleri yerel diller ve ebeveynlerin doðum yerlerine göre belirlenmiþtir. Toplanan
bilgiler sonunda görüþülen kiþiler Türk kökenli, Kürt kökenli, Arap kökenli, Balkan kökenliler ve diðer etnik kökenlerden
gelenler olmak üzere beþ etnik gruba ayrýlmýþtýr.
Hane geliri belirlenirken hanenin aylýk toplam geliri sorgulanmýþtýr. Hane yoksulluðunun belirlenmesinde ise TUÝK yoksulluk
analizlerinin sistematiði kullanýlmýþtýr. Satýn alma gücü paritesine göre günlük kiþi baþýna 1 $, 2.15 $ ve 4.30 $ deðerleri
yoksulluk sýnýrlarý olarak tanýmlanmýþ, kiþi baþýna düþen aylýk geliri 120 TL altý olanlar yoksul olarak alýnmýþtýr. Hane gelirini
ve gelir temelli yoksulluðu belirlemekteki kýsýtlýlýklar göz önüne alýnarak nesnel yoksulluðu belirlemek üzere görüþülen
kiþinin yaþadýðý hane için kira ödeme durumu, kira ödemiyorsa hane mülkiyetinin kime ait olduðu da sorulmuþtur.
Görüþülen kiþinin birinci derece akrabalarýndaki taný konulmuþ akýl saðlýðý sorunlarý her bir akraba ve her bir taný kategorisi
icin ayrý ayrý sorgulanmýþtýr. Söz konusu akrabalarýn akýl saðlýðý sorunu nedeniyle hastane yatýþlarýnýn, özkýyým ile yaþamýna
son verme durumlarýnýn olup olmadýðý da sorgulanmýþtýr.
Alkol ve madde kullanýmý ve kullaným özelliklerinin yaný sýra kullanýmýn yol açtýðý bozukluklar da sorgulanmýþtýr.
Bu çalýþmada toplumsal çevreyi ve toplumsal eþitsizliklerin oluþturduðu riskleri deðerlendirmek amacýyla toplumsal eþitsizlik
göstergeleri olan; eðitim yýlý, mesleksel sosyoekonomik konum, sýnýfsal konum, babanýn mesleðine göre belirlenen doðumdaki
sosyoekonomik konum, doðum yeri, etnik köken, aylýk ortalama hane geliri dilimi, hane yoksulluðu, barýnma biçimi, hane
mülkiyet düzeyi ile en az bir psikoz-benzeri yaþantý, en az bir sanrýsal ve/veya varsanýsal psikotik belirti ve herhangi bir
DSM-IV psikotik bozukluk tanýsý arasýndaki iliþki incelenmiþtir. Ýliþki, sosyodemografik deðiþkenlerin ve ailede akýl saðlýðý
sorunu, alkol ve madde kullaným özelliklerinin dahil edildiði üç farklý lojistik regresyon modeli içinde ve %95 güven aralýklarýyla
birlikte verilen olasýlýk oraný [OO] olarak deðerlendirilmiþtir.
82
P9
21 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 1
TürkSch: Çok Yönlü Özgün Bir Araþtýrma Deneyimi
TürkSch Sonuçlarý: Eþik - Altý Belirtilerden Sendroma Ýzmir Kent Merkezinde Psikotik
Bozukluklar Ýçin Risk Etkenleri
Oturum Baþkaný : Köksal Alptekin
Panelist
: Tolga Binbay
Yöntem: Psikotik bozukluklarýn (PB) yaþamboyu yaygýnlýðýnýn saptanmasý için Ýzmir kent merkezinde yer alan haneleri
temsil eden ve 9 merkez ilçenin nüfus oranýný yansýtan 6000 hanelik bir örneklem seçilmiþtir. Her bir adres, araþtýrma ölçekleri
konusunda eðitim almýþ görüþmeciler tarafýndan 2008 yýlý içinde ziyaret edilmiþtir. Her hanede, 15-64 yaþ arasý bir kiþi,
haneiçi rastgele seçim yöntemi kullanýlarak görüþmeye seçilmiþ ve Uluslararasý Bileþik Taný Görüþmesi 2.1 psikoz bölümü
sorularýyla yaþamboyu psikoz-benzeri yaþantý (PbY), psikotik belirti (PsB) için deðerlendirilmiþtir. Görüþme sonucunda olasý
PB olgusu olarak deðerlendirilen veya tedavi aldýðý tanýyý bildiren kiþilerle DSM-IV tanýsý için ek klinik deðerlendirme görüþmesi
yapýlmýþtýr.
Panel Özetleri
Amaç: Bu sunumda TürkSch: Ýzmir Psikotik Bozukluklarda Gen ve Çevre Etkileþimi Ýçin Akýl Saðlýðý Araþtýrmasý’nýn temel
bulgularýnýn özetlenmesi amaçlanmýþtýr.
Bulgular: Kentleþme derecesi yüksek bir yerleþim birimi olan Ýzmir kent merkezinde eþik-altý ve sendrom düzeyindeki PB
yaygýnlýðý yüksektir. Bir süreklilik (continium) içinde daðýlým gösteren PbY, PsB ve PB için benzer risk etkenleri saptanmýþtýr.
Güçlü iliþkilenme gösteren risk etkenleri esrar kullanýmý, alkol kötüye kullanýmý, erken ebeveyn kaybý ve birinci derece
akrabalarda psikoz varlýðýdýr. Orta derecede iliþkilenme gösteren risk etkenleri ise düþük eðitim düzeyi, kentleþme derecesi
yüksek yerleþim yerinde doðmak ve büyümek, düþük sosyoekonomik konumdur. PbY ve PsB genç yaþ grubunda daha
yüksektir. Etnik köken ve cinsiyet ile anlamlý iliþkilenme saptanmamýþtýr. Ancak varsanýsal PbY'lar kadýnlarda, PB ise erkeklerde
daha yüksektir.
Sonuç: TürkSch araþtýrmasýnýn ilk aþama sonuçlarý kentsel bir yerleþim biriminde psikoz sürekliliðinin üç düzeyi için de
yüksek yaygýlýk tahminlerine iþaret etmektedir. Risk etkenlerinin erken çocukluk ve ergenlik döneminde yoðunlaþmasý,
genetik yatkýnlýðý olan kiþilerin çevresel etkenlere maruz kalmasý ile geçici olan PbY'lerin ortaya çýktýðýný, esrar ve madde
kullanýmý gibi ek etkenlerle birlikte bu yaþantýlarýn kalýcýlaþtýðýný ve iþlevsellikte bozulmaya, daha sonra ise klinik yardým
arayýþýna yol açtýðýný desteklemektedir.
83
P 10
21 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 2
Sürücü Ehliyeti ve Psikiyatrik Muayene
Saðlýk Kurulu uygulamalarý, yeterlik belgeleri ve psikiyatri
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Hüseyin Soysal
Panelist
: Mustafa Sercan
Ýlgili yasa ve yönetmelikte sürücü olabilmek için, psikiyatri uzmanýnýn da bulunduðu saðlýk kurulunca, "Sürücü Olur" raporu
alýnmasý gerekmektedir. Zeka geriliði, bunama, akut yada kronik her türlü psikotik bozukluk, baðýmlýlýk düzeyinde alkol
kullanýmý, uyuþturucu madde kullanýmý, aðýr derecede davranýþ bozukluðu, dürtü kontrol bozukluðu, nevrotik yada kiþilik
bozukluk sürücü belgesi almaya engel psikiyatrik bozukluklar arasýnda sayýlmýþtýr.
Saðlýk kurulu raporunda sürücü adayýnýn saðlýk durumunu dikkate alarak ek kontrol muayenesi yükümlülüðü getirilebileceði,
durumun gerekçesi ile birlikte belirtilmesi gerektiði de kurala baðlanmýþtýr. Kontrol muayenesinde sürücü belgesi almaya
engel bir hastalýk veya durum saptandýðýnda sürücü belgesi iptal edilir.
Saðlýk durumlarýnda sürücülüðe engel bedensel bir deðiþikliðin görülmesi ve tespiti halinde saðlýk kuruluþlarýnda muayenesi
istenir ve yönetmelikte belirtilen saðlýk þartlarýný kaybettiði saðlýk kurulu raporu ile belgelendirilenlerin sürücü belgeleri geri
alýnýr. Bunlardan kaybettiði saðlýk þartlarýný yeniden kazandýklarýný saðlýk kurulu raporu ile belgelendirenlere sürücü belgeleri
geri verilir.
Yönetmelikte trafik suçlarýný iþleyen sürücülerin psiko-teknik deðerlendirme ve psikiyatri uzmaný muayenesine tabi tutulacaðý,
muayene sonucu durumu uygun bulunan sürücülerin sürücü belgeleri Kanunun ilgili maddesinde belirtilen sürenin sonunda
iade edileceði belirlenmiþtir.
Ancak psikiyatrik hastalarýn hastalýk ya da tedavilerine baðlý yetersizliklerinin sürücülük becerisini etkileme derecesinin týbbi
temelleri ve sürücü belgesinin kalýcý ya da geçici olarak geri alýnmasý ile ilgili yönetsel tanýmlarýn olmamasý uygulamada
belirsizliklere ve haksýzlýklara yol açmaktadýr.
Psikiyatrik hastalýklarýn ya da uygulanan tedavilerin dikkat, yoðunlaþma, yargýlama ve karar verme yetilerini deðiþik
derecede deðiþtirdiði bilinen bir gerçekliktir. Bu dönemlerde kiþinin sürücülük yapmasýnýn ciddi trafik sorunlarýna yol açma
olasýlýðý yüksektir. Buna karþýlýk psikiyatrik hastalarýn sürücülük yetileri etkilenmediði halde belgelerinin kalýcý olarak
alýnmasýndan doðacak haksýzlýklar ve yol açacaðý dýþlanma, damgalanma etkileri psikiyatri uzmanlarýnýn çözmesi gereken
bir sorun niteliðindedir.
Kaynaklar:
1. Karayollarý Trafik Kanunu, Kanun Numarasý : 2918, Kabul Tarihi : 13/10/1983, Yayýmlandýðý Resmi Gazete : Tarih :
18/10/1983 Sayý : 18195
2. Karayollarý Trafik Yönetmeliði, Yayýmlandýðý R. Gazete Tarihi : 18/07/1997,Yayýmlandýðý R. Gazete Sayýsý : 23053 Mükerrer
84
P 10
21 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 2
Sürücü Ehliyeti ve Psikiyatrik Muayene
Görev Grubu Çalýþmalarý: Neler Yaptýk?
Oturum Baþkaný : Hüseyin Soysal
Panelist
: Mehmet Yumru
Panel Özetleri
Yaklaþýk 1 yýl önce psikiyatri yahoo grubuna bir meslektaþýmýz tarafýndan gönderilen sürücülük ehliyeti ve psikiyatrik muayene
ile ilgili bir e posta sonrasý adli psikiyatri bilimsel çalýþma birimi içerisinde konu ile ilgili bir görev grubu oluþturulmasý kararý
alýndý. Mustafa Sercan, Mehmet Yumru, Burcu Rahþan Erim, Müjgan Özen’in katýlýmý ile oluþturulan görev grubu kendi
arasýnda e posta grubu aracýlýðýyla literatür, Türkiye’deki ve dünyadaki duruma iliþkin verileri tartýþtý. Bahar sempozyumunda
bir araya gelen görev grubu üyeleri yaptýklarý toplantý ile algoritmanýn detaylarý üzerinde çalýþtý.
Sürücü belgesi alacaklarýn, resmi veya özel saðlýk kuruluþlarýnda Ýç Hastalýklarý, Ortopedi, Göz, Kulak-Burun-Boðaz, Nöroloji
ve Psikiyatri uzmanlarý bulunan Saðlýk Kurulunca, yönetmelikte belirtilen esaslara göre "Sürücü Olur" raporu almalarý gerekir
(2918 sayýlý trafik kanunu). Ancak bu muayenelerde psikiyatrik yönden nelerin deðerlendirileceði ve hangi durumlarda
"sürücü olamaz" kanýsýna varýlacaðý tanýmlanmamýþtýr.
Öte yandan sürücü belgesi aldýktan sonra psikiyatrik hastalýða yakalananlarýn, sürücü olma yetileri geçici ya da kalýcý olarak
ortadan kalktýðý halde bu kiþilerin sürücü belgelerine nasýl bir iþlem yapýlacaðý belirlenmemiþtir. Sürücü Belgesi almak
isteyenlerin ruhsal muayenesi ve sürücü belgesi olup da ayný zamanda ruhsal hastalýðý olan ya da bu tür hastalýklar nedeniyle
tedavi görenlerin sürücü belgesi için yapýlacak iþlemleri belirlemek amacýyla oluþturduðumuz algoritmayý ulusal kongrede
tartýþmaya açmayý planladýk.
85
P 10
21 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 2
Sürücü Ehliyeti ve Psikiyatrik Muayene
Sürücü Belgesi ve Psikiyatrik Hastalýklar, Dünyadan Farklý Bakýþ Açýlarý
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Hüseyin Soysal
Panelistler
: B.Rahþan Erim
Psikiyatrik Bozukluklar ve yol açtýklarý psikopatolojik durumlar algýlama, psikomotor aktivite, bilgi iþleme ve deðerlendirme
üzerinde bozulmalara neden olarak sürüþ güvenliðini bozabilir ya da araç kullanýmýný tamamen imkansýz hale getirebilir.
Bu perspektiften bakýldýðýnda psikiyatrik bozukluklarý biliþ, algý ve motor koordinasyonu zaman içerisinde, geriye dönüþümlü
veya ilerleyici biçimde ortadan kaldýrmalarýna göre gruplandýrarak incelemek gerekmektedir.
Bu durumda klinisyenin-ki bu taným sadece psikiyatri uzmanlarýný kapsar-hastalýðýn gidiþi ve hastanýn bu konudaki bilinçliliði
hakkýndaki görüþleri önem kazanýr. Konuya iliþkin az sayýda yayýnda da bu alanda elimizde geçerliliði ve güvenilirliði yüksek
taný araçlarýnýn bulunmadýðý vurgulanmaktadýr.
Ülkemizde yürürlüðe yeni giren 2918 sayýlý trafik yasasýnda da psikiyatrik bozukluklara iliþkin izlenecek yol haritasýnýn
olmadýðý ve ne yazýk ki halen bu konudaki deðerlendirmenin salt psikiyatri uzmanlarýnca belirlenebileceði þeklindeki yetki
alanýnýn sýnýrlarýný belirleyen net bir hükmün yer almadýðý görülmektedir.
Yurtdýþýndaki uygulamalarda trafik yasalarýnda yetki alaný ve psikomotor bozulmanýn klinisyen tarafýndan belirlenen
derecesinin daha açýk bir biçimde ortaya konduðu, ayrýca sürücü ehliyetinin alýnmasý ve kullanýmýnýn devamýna iliþkin
ibarelerin özellikle biliþsel ve motor komponentlerdeki bozulmanýn daha fazla gözlemlenebildiði Parkinson hastalýðý, demans
ve epilepsi gibi nöropsikiyatrik bozukluklar ile alkol ve madde kullanýmý üzerinde yoðunlaþtýðý dikkat çekmektedir.
Bizim amacýmýz ülkemiz yasalarý ve günlük pratiðimizdeki bu alanda oluþan boþluðu yurtdýþýndaki uygulamalar, mevcut
klinik çalýþmalar ve klinik tecrübeler ýþýðýnda doldurabilmek; sürücü belgesi almak isteyenlerin ruhsal muayenesi ve sürücü
belgesi olup da ayný zamanda ruhsal hastalýðý olan ya da bu tür hastalýklar nedeniyle tedavi görenlerin sürücü belgesi için
yapýlacak iþlemleri belirlemek konusunda meslektaþlarýmýza yardýmcý olacaðýný umduðumuz bir algoritma oluþturabilmektir.
86
P 11
21 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 3
Yaþam Boyu Bipolar Bozukluk, Klinik Görünümler
Çocukluk, Ergenlik ve Gençlik Döneminde Bipolar Bozukluk: Klinik Görünümler
Oturum Baþkaný : Müfit Uður
Panelist
: Neslim Güvendeðer Doksat
Panel Özetleri
Geç ergenlik döneminde ortaya çýkan Bipolar Bozukluk I ve II (BB1 ve BB2)’nin hayat boyu görülme sýklýðý, %1 iken, ergenlik
dönemi öncesi çocuklarda da teþhis sýklýðý giderek artmaktadýr.2 Yetiþkinlerde kýz ve erkek cinsiyetinde görülme sýklýðý eþitken,
ergenlik dönemi öncesinde (prepübertal dönemde) ortaya çýkan BB erkeklerde dört kat daha sýktýr.3
Bipolar 1 Bozukluk (BB1) diyebilmek için en az bir manik veya karma bir hecmenin geçirilmiþ olmasý gereklidir.
Majör Depresyon ve Mani hecmeleri ardýþýk, bir arada veya zaman zaman biri ortaya çýkacak þekilde görülebilir. Manik ve
depresif belirtiler hâfýza ve uyku bozukluklarý, iþtah sorunlarý, alkol ve madde kullaným sorunlarý, itkisellik (impulsivity),
intihar riski gibi pek çok konuda ortaklýk gösterebilirler.
Ergenlik Dönemi öncesinde baþlayan BB1’de depresif belirtiler ortaya çýksa bile, klasik manik hecmeler nadirdir. Baðýmsýz
duygudurum hecmeleri nadiren tesbit edilip daha ziyade dalgalanmayla seyrettiðinden, atipik özelliklertaþýr. Bu açýdan BB
teþhis kriterleri son derece tartýþmalýdýr.2 Çeþitli çalýþmalar, teþhis kriterlerinin pediyatrik popülasyona özgü olarak uyarlanmamýþ
olmasýna raðmen, DSM-IV BB teþhis kriterlerini tam olarak karþýlayan bazý çocuk ve ergenlerin olduðunu göstermiþtir.1 Kolay
dikkat daðýlmasý, aralýklý olarak sergilenen saldýrganca tavýrlar mevcuttur. Sinirlilik, önceden kestirilemeyen deðiþken ruh
hâli gibi belirtiler ergenlik kriziyle karýþabilir.
Manik ergenlerin klinik belirtileri arasýnda ise duygudurum yükselmesi, hýzlý konuþma, fikir uçuþmasý, grandiyözite,
hallüsinasyon, paranoid hezeyanlar, uykusuzluk, tuhaf, acayip davranýþlar belirgindir ve sýklýkla þizofreniyle karýþtýrýlýr.2
Bipolar 2 Bozukluk (BB2) ise, Majör Depresif Hecmeler ve ara ara ortaya çýkan Hipomanik Hecmeler’le kendisini gösterir.
Hipomani kabarmýþ, taþkýn veya sinirli (irritabl) duygudurum ile karakterizedir. Ýçgörüsü nispeten yerindedir.
Kaynaklar
1. Martin A, Volkmar FR. Lewis’s Child and Adolescent Psychiatry. 4th Edition. Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins,
2007, pp.513-520.
2. Sadock B.J, Sadock VA. Concise Textbook of Child and Adolescent Psychiatry. Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins,
2009, pp.144-146.
3. Stubbe D, Child and Adolescent Psychiatry. Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins, 2007, pp.114-118.
87
P 11
21 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 3
Yaþam Boyu Bipolar Bozukluk, Klinik Görünümler
Yetiþkinlik Çaðýnda Bipolar Bozukluk
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Müfit Uður
Panelist
: Mehmet Kerem Doksat
Bipolar Bozukluk hayat boyu %1 civarýnda rastlanan çok önemli bir saðlýk sorunudur. Duygulanýmsal huylar ve silik bipolarite
kavramlarýný da buna katarsak, bu oran %5 üzerine çýkabilir.1 Vahim sonuçlarý dikkate alýndýðýnda, bu hastalýðýn tanýnmasý,
etkili ve yeterli tedavi yapýlabilmesi açýsýndan zaruridir. Farklý yaþ dönemlerinde çok farklý klinik tezahürlerle karþýmýza çýkar.
Deðiþik kaynaklarda “çok erken, erken, orta, geç, çok geç baþlangýç” kavramlarý için farklý yaþlardan bahsedilmektedir:
30 yaþ öncesi erken, 30-45 yaþ arasý orta, 45 sonrasý için geç baþlangýçlý denmesi gibi.2 Perlis ve arkadaþlarý ise 13 yaþ
öncesi için çok erken, 13-18 yaþ arasý için erken, 18 sonrasý için “yetiþkin” ayrýmýný kullanmýþlardýr.3 Bu metodolojik ve
kavramsal farklýlýklar da büyük ölçüde araþtýrmacýlarýn yönelim farklarýndan kaynaklanmaktadýr. Bir baþka teklif de,
duygudurum bozukluklarýný kutupsallýlarýna göre deðil de, baþlangýç yaþýna göre yapýlmasýdýr.4 Ben, pratik olarak, 20 ilâ
60 yaþ arasýndan bahsedeceðim.
Bu dönemde en çok rastlanan tezahürler arasýnda iliþki sorunlarý, alkol ve madde kullanýmý, akademik ve iþle ilgili problemler,
intihar, psikotik tablolar baþý çekmektedir. Ýlk müracaat depresyonsa, bunun tanýnmasý önemlidir.
Kaynaklar
1. Akiskal HS. Mood Disorders: Historical Introduction and Conceptual Overwiew. Kaplan & Sadock’s Comprehensive Textbook
of Psychiatry, 9th Edition. Sadock BJ, Sadock VA, Ruiz P, editors. Philadelphia: Lippincott William & Wilkins, pp.1629-1645
2. Dell’osso B, Buoli M, Riundi R, D’urso N, et al. Clinical characteristics and long-term response to mood stabilizers in patients
with bipolar disorder and different age at onset. Neuropsychiatr Dis Treat. 2009; 5:399-404.
3. Perlis RH, Miyahara S, Marangell LB, Wisniewski SR, et al. Long-term implications of early onset in bipolar disorder: data
from the first 1000 participants in the systematic treatment enhancement program for bipolar disorder (STEP-BD). Biol
Psychiatry. 2004 May 1; 55(9):875-81.
4. Benazzi F. Classifying mood disorders by age-at-onset instead of polarity. Prog Neuropsychopharmacol Biol Psychiatry.
2009 Feb 1;33(1):86-93.
88
P 11
21 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 3
Yaþam Boyu Bipolar Bozukluk, Klinik Görünümler
Yaþlýlarda Bipolar Bozukluk
(Yaþlýda Mani)
Oturum Baþkaný : Müfit Uður
Panelist
: Engin Eker
Panel Özetleri
Yaþlý psikiyatrik hastalar arasýnda manik sendromlar oldukça sýktýr. NIMH Epidemiyolojik Alan Çalýþmasýnda 65 yaþ ve üzerinde
toplumda yaþayanlar arasýnda %0.1, geriyatrik psikiyatri servislerinde yatanlar arasýnda dönem prevelansý %4.7-%9 (Yassa
ve ark.1988; Spar ve ark. 1979) olarak bildirilmiþtir. Yaþlýda bipolar hastalýklarýn insidansý yaþla orantýlý azalýr. 50 yaþýndan
sonra ilk manik ataðý baþlayan hastalar “geç baþlangýçlý mani” olarak kabul edilir. Bu hastalar arasýnda nörolojik hastalýk
bulunma olasýlýðý daha yüksek orandadýr.
Yaþlýda gençlere oranla manik epizodlarýn daha az þiddette olduðunu, manik epizodun arkasýndan daha sýklýkla depresyon
ataklarýnýn görüldüðünü ve daha sýk hospitalizyon gerektiðini biliyoruz.
Yaþlý manisinde daha fazla atipik belirtiler, daha fazla konfüzyon, paranoid semptomlar, ajitasyon, disfori ve irritabite görülür.
Yaþlýda mani daha sýklýkla sekonder mani olarak görülür. Çeþitli nedenlerle ortaya çýkabilir. Nörolojik veya týbbi hastalýklarla,
psikoaktif maddelerle, kortikosteroid, levodopa, simetidin gibi ilaçlarla, metabolik bozukluklarla (hemodializ, üremi,
hipertiroidizm, karsinoid sendrom gibi), enfeksiyoz hastalýklarla (influenza, ensefalit gibi) veya neoplazmalarla oluþabilir.
Yaþlýda duygu durum bozukluklarýnýn tedavisinde atipik antipsikotikler, lityum, karmamazepin, lamotrijin ve EKT kullanýlýr.
Bildiride CTF Geropsikiyatri Bilim Dalýmýzda son 10 yýl içinde yatan mani hastalarýnýn klinik özellikleri ve tedavileri sunulacaktýr.
89
P 12
21 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 4
Ýmgenin Ýhaneti Olarak Resim : Psikanalitik Açýdan R. Magritte
Magritte’te Nesne, Ýmge Ve Adýn Yüzleþmesi
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Gamze Özçürümez
Panelist
: Serpil Aygün Cengiz
90
Yansýtmacý kuram, düþün tarihinde çok uzun bir süre dilin, imgenin, göstergenin gerçekliði birebir yansýttýðý anlayýþý üzerine
kurulu olan yapýsýyla egemenliðini sürdürmüþtür. Geleneksel Batý felsefesinde özne, kendi ve kendi dýþýndaki varlýk alanýnýn
gerçekliðini kendi bilincinin yansýtmasýyla kurmaktadýr. Bu nedenle Descartes baþta olmak üzere pek çok filozof, bilinci ayna
eðretilemesiyle anlatmaktadýr. Yansýtmacý kuramda aynanýn temel metaforlardan biri olarak kullanýlmasý rastlantýsal deðildir;
çünkü geleneksel kültürdeki folklorik açýlýmýnda ikonik bir nesne olarak aynanýn, geçmiþi/þimdiyi/geleceði göstermesi ve
hakikati içinde barýndýrmasý gibi özellikleri yansýtmacý kuramdaki anlamýnýn da kökünü oluþturmaktadýr. Aynanýn metafor
olarak bu çok önemli anlamý Michelangelo Merisi da Caravaggio’nun “Narkissos”undan (1594-1596) Pablo Picasso’nun
“Aynanýn Önündeki Kýz” (1932) resmine kadar pek çok çalýþmasýnda sanatçýlarý ayna metaforunu ele almaya itmiþtir. Önemli
gerçeküstücü ressamlardan biri olan René Magritte (1898-1967) bir ikon kýrýcý olarak ayna göstergesini kullandýðý resimlerinde
kadim bir simge olan aynanýn geleneksel anlamýný yapýsökümüne uðratmaktadýr. “Bu Bir Pipo Deðildir” (1928/29) resminden
baþlayarak temsil edilenle gerçeklik arasýndaki iliþkinin basit bir yansýtma iliþkisi olamayacaðýný gösteren Magritte, “Tehlikeli
Ýliþkiler” (1936), “Çoðaltýlmasý Yasaktýr” (1937) ve “Dürbün” (1963) gibi pek çok resminde de ayna göstergesini kullanarak
dil aracýlýðýyla gerçekliðin birebir temsil edildiðini savunan geleneksel felsefi bakýþ açýsýný derinlikli bir biçimde eleþtirmektedir.
Bu sunumda, Magritte’in resimlerinde kusursuz yansýtma ideasýný simgeleyen ayna göstergesini kullanarak yansýtmacý kurama
eleþtirel yaklaþýmýný nasýl serimlediði gösterilmeye çalýþýlacaktýr.
P 12
21 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 4
Ýmgenin Ýhaneti Olarak Resim : Psikanalitik Açýdan R. Magritte
Aynanýn Ýçinden*
Oturum Baþkaný : Gamze Özçürümez
Panelist
: Ayþegül Sütçü Yýldýrým
Panel Özetleri
(*Through the looking glass, Lewis Carroll)
Her insan en temelde tek bir þeyi mutlak olarak bilir: Öleceðini. Bize verilmiþ baþka bir hakikat yok. Verilen de tam olarak
verilmiþ. Ama bu tümüyle içeriksiz bir bilgidir. Herkes öleceðini bilir de, ölümün ne olduðunu kimse bilmez.
Oruç Aruoba
Ýnsan doðayý ve kendini gözlemlemeye baþladýkça bilgi edinmek en temel arzularýndan biri olmuþtur. Görüneni ve görünmeyen
ancak düþünüleni tanýmlayacak temsillere duyulan ihtiyaç, dili yaratmýþtýr. Dünyayý gözleriyle gördüðü halde kendisini yalnýzca
düþünce ve duyularýyla algýlayabilen insan sýrlý cam parçasýnda kendisini görebilmiþ, ayna simgesel dilin bir parçasý olmuþtur.
Modern çaðýn baþlarýnda Freud’un bilinçdýþýný (Unbewusst=bilinmeyen) tanýmlamasýyla insan bildiðini sandýðý kendisindeki
bilinmeyenle karþýlaþýr. Bilinçdýþýnýn tanýmlanmasý, bilmeyi sevmekten köken alan felsefe için bilgiyi temel alan eski kuramlarýn
izinin býrakýlýp bilinmeyeni konu edinen yeni bir düþünce yolunun açýlmasýna neden olmuþ, bu yeni yoldaki fikirler “gerçeðin
tanýmlanamaz olduðu, insanýn dýþ gerçekliði algýlamasýnýn olanaksýz olduðu ve algýlananýn ancak gerçeðin sahte bir imgesi
olduðu”nu savunan postmodernizmin ilk taþlarýný oluþturmuþtur.
Psikanaliz kendi geliþim sürecinde farklý düþünce sistemleri yaratmýþ, bunlarýn içerisinde özellikle nesne iliþkileri ve kendilik
psikolojisi kavramlarýnýn analiz sürecine girmesiyle, insan, bilinmeyeni yansýtan sihirli bir aynada gerçek kendiliði ile tanýþma
þansý bulmuþtur. Kendilik psikolojisinin kullandýðý aynalayan kendilik nesnesi, aynalama aktarýmý gibi terimler analizin
bilinçdýþýný yansýtma, analistin de analizanýn gerçek kendiliðini aynalama gibi iþlevlerini telkin etmektedir.
Psikanalizin temel araçlarý olan imgeleri, rüyalarý ya da çaðrýþýmlarý konuþulur ve ifade edilir kýlan dildir. Sürrealist akýmýn
kendisini ressam deðil düþünür olarak tanýmlayan sanatçýsý René Magritte, imgenin ve resmin dilden baðýmsýz olamayacaðýný
savunmuþtur. Eserlerinde, nesne ve adý arasýndaki iliþkinin öznel, gerçeklikten uzak oluþunu ve resimde temsil edilen nesnenin
asýl iþlevinden kopuk algýlandýðýný vurgulayan Magritte amacýnýn bu yanýlsamalý iliþkiyi kýrmak olduðunu söylemiþtir. Bu
sunumda, Magritte’in resimleri eþliðinde postmodernizmin öne sürdüðü temel önermeler tartýþýlarak psikanalizin bilinçdýþýný
temsil gücü ve ulaþýlan kendilik kavramý üzerine bir düþünce deneyi yapmak amaçlanmýþtýr.
91
P 12
21 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 4
Ýmgenin Ýhaneti Olarak Resim : Psikanalitik Açýdan R. Magritte
Magritte’ten Lacan’a Gerçek’in Peþinde
Oturum Baþkaný : Gamze Özçürümez
Panelist
: Cem Kaptanoðlu
Panel Özetleri
BÝLDÝRÝ METNÝ:
Magritte’ten Lacan’a Gerçek’in Peþinde
R. Magritte, “Bu bir ….. deðildir” resimlerinin ressamýdýr. Bunlarýn en ünlüsü de bir pipo çizip altýna “Bu bir pipo deðildir”
yazdýðý resmidir. Magritte, imgenin ve imleyenin, temsil ettiðine ihanetini anlatýr resimlerinde. Nesne, bilincin bilme arzusunun
onu bütünüyle ele geçirmesine, ona sahip olmasýna direnir. Bu nedenle bilincin Gerçek’e deðin bilgisi, deðiþen ölçülerde
yanýlsamayý içerir. “Gerçek (real)”, nesnenin iþgal edilemeyen, bilinemeyen yani sembolize edilemeyen kýsmýdýr. Gerçeklik
(reality) ise bilginin veya simgeselin iþgali altýndaki nesneyi tanýmlar. Gerçeklik, görebildiðimiz, bilebildiðimiz “eksik Gerçek”tir.
Bilincimizin ele geçirebildiði kýsmýyla Gerçek veya eksik Gerçek’ler üzerinden kurarýz egolarýmýzý. Nesneye (bu kendi
Gerçek’imizi de kapsar) deðin bilincimizin ürettiði imge ve simgeler, temsil ettikleri Gerçek’in, iðdiþ edilmiþ halleridir, biz
onlarý “gerçek yalnýzca gerçek” sanýrýz. Bu nedenle, bir gerçeklik olarak imge, her zaman Gerçek’e ihanet eder. Bu bir
bakýma görünenin hep ardýnda bir þeyleri gizlemesi, göründüðü gibi olmamasý demektir.
Magritte resimlerinde, parçaya, kýrýntýya, eksik olana razý olmayan, hepsini isteyen egonun, Gerçek’e ihanete nasýl gönüllü
olduðuna iþaret eder. Gerçek’in yerine geçen Ýmgesel ve Simgesel’in ürettiði bütünlük yanýlsamasýna dayalý ego büyüklenmelerinin
traji-komik hallerini resmeder. “Çatýþmasýz” analiz ve sentez gücü, “gerçek”i deðerlendirme yetisi ve baþka üstün iþlevler
atfedilen ego ve ona hayran “egolog”larla “Bu bir ….. deðildir” resimleriyle dalga geçer Magritte. Bu nedenle, görünenin,
Gerçek’e ihanetini resmeden bu sürrealist ressamý anlamak, görünenin veya gerçekliðin ardýndaki hakikati arayan psikanalize
baþvurmayý gerektiriyor. Ayrýca egonun/bilincin en önemli iþlevinin, kendi hakikatini reddetmek olduðunu söyleyen, gösterenin
gösterilene ihanetini ve Gerçek’in imkansýzlýðýný anlatan J. Lacan’ý, R. Magritte’le birlikte anmamak da imkansýz.
92
P 13
22 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 3
Þizofreni ve Þiddet
Þizofreni Hastalarýnda Þiddet Öngürülebilir mi?
Oturum Baþkaný : Alp Üçok
Panelist
: Umut Mert Aksoy
Panel Özetleri
1980 li yýllara deðin þizofreni hastalarýnýn genel popülasyona oranla daha fazla saldýrgan olmadýklarý düþünülmekteydi.
Yeni epidemiyolojik veriler bu görüþü büyük oranda deðiþtirmiþtir. Çalýþmalar 3 kategori içinde incelenebilir;
1. Þizofreni tanýsý bilinen kiþilerde görülen þiddet davranýþý.
2. Þiddet davranýþý gösteren kiþilerde þizofreni yaygýnlýðý
3. Toplumda yapýlan yaygýnlýk çalýþmalarý
Birinci kategoride yer alan çalýþmalar kesitsel olanlar kohort çalýþmalardýr. Kesitsel çalýþmalar hastanede yatan ya da taburcu
olmuþ vakalarý kapsar. Çalýþmalar akut alevlenme dönemlerinde yapýldýðý için daha yüksek oranlar, taburculuk sonrasý yapýlan
çalýþmalar ise daha düþük oranlarý yansýtmaktadýr.
Taburculuk sonrasý Applebaum (2000) %17 oranýnda saldýrganlýk saptamýþtýr kiþilik bozukluðu tanýsý almýþ kiþilerde %25,
madde kullanýmýnda ise %29 dir.
Kohort çalýþmalarý: Allebeck (1990) 15 yýl boyunca 644 þizofreni tanýlý hastanýn genel popülasyona oranla 4 kat artmýþ
saldýrganlýk saptamýþtýr. Müllen (2000) 1975-1985 yýllarý arasýnda bir karýlaþtýrmada saldýrganlýðýn genel toplumdan farklý
olmayacak þekilde artmýþ olduðunu ortaya koymuþtur .
Kohort çalýþmalarýnýn diðerleri olgu seçimi olmayan doðum kohortlarýdýr.
2. Saldýrgan bireylerde þizofreni tanýsý yaygýnlýðý : Teplin(1990) olgularda 3 kat artmýþ oranda þizofreni yaygýnlýðý saptamýþtýr.
3. Toplumda yapýlan yaygýnlýk çalýþmalarý: ECA verilerini kullanan Swanson 1990 da þizofreni tanýsýnda % 8 oranýnda þiddet
davranýþý saptamýþ,madde kullanýmý eþ tanýsýnda oranýn %30 a çýktýðýný belirtmiþtir.
Çalýþmalarýn kýsýtlýlýklarýndan söz edilecektir.
Kaynaklar :
1. Appelbaum, P. S., Robbins, P.C. & Monahan, J.(2000) Violence and delusions: data from theMacArthur Violence Riisk
Assessment Study. American Journal of Psychiatry, 157, 566-572.
2. Teplin, L. A. (1990) The prevalence of severe mental disorder among urban jail detainees: comparison with the epidemiologic
catchment area program. American Journal of Public Health, 80, 663-669.
3. Lindqvist, P. & Allebeck, P. (1990) Schizophrenia and crime. Alongitudinal follow-up of 644 schizophrenics in Stockholm.
British Journal of Psychiatry, 157, 345-350.
4. Mullen, P. E. (1997) Areassessment of the link between mental disorder and violent behaviour, and its implications for
clinical practice. Australian and New Zealand Journal of Psychiatry, 31, 3-11.
93
P 13
22 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 3
Þizofreni ve Þiddet
Þizofreni Hastalarýndaki Þiddet Davranýþýnýn Klinik Görünümleri
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Alp Üçok
Panelist
: Ýhsan Tuncer Okay
Þizofreni hastalarýnda ortaya çýkan þiddet davranýþý hastaneye yatýþ için önemli gerekçelerden birisidir. Hastalarýn birçoðunda
bu davranýþ biçimi gözlenmemesine raðmen, bir kýsmýnda süreðen bir saldýrganlýk ve þiddet eðilimi göze çarpmaktadýr.Bu
durum hem tedavinin gidiþini etkilemekte, hem de ruhsal hastalýklara yönelik damgalamanýn beslenmesine neden olmaktadýr(1).
Klinisyenlerin þizofrenide þiddet davranýþýnýn deðiþik kökenleri olduðu, gözlenen bu farklýlýklarýn tabloya özgü terapötik
yaklaþýmlar gerektirdiði konusunda yaygýn bir farkýndalýk içinde olmalarýna raðmen, yapýlan araþtýrmalar çoðunlukla
davranýþýn þiddeti, sýklýðý ve biçimi üzerine odaklanmaktadýr. Bu noktada, saldýrganlýk davranýþýnýn sergilediði etiyolojik
heterojenite, özellikle yeni klinik tanýmlamalar ve bireysel tedavi yaklaþýmlarýnýn biçimleri ile ilgili yeni soru iþaretlerini
gündeme getirmektedir.Sözü edilen etiyolojik heterojenite 3 klinik alt tipte deðerlendirilmektedir (2):
• Pozitif belirtilere ikincil olarak; Bazý özgül belirtilerin(özellikle emir varsanýlarý ve perseküsyon sanrýlarý) saldýrganlýk ile
iliþkili olduðu bildirilmiþse de bu konuda bilgiler çeliþkilidir.Özellikle pozitif belirtilerin þiddeti ile yakýn iliþki olduðuna
dair veriler daha güvenilir bulunmaktadýr.
• Ýmpulsif; Yapýlan araþtýrmalarda impuls kontrol sorunlarýnýn komorbid durumlara baðlý olmadýðý fronto-temporo-limbik
sistem beyaz cevher yapýlarýndan kaynaklandýðý, yetersiz yanýt inhibisyonu ile iliþkili olabileceði düþünülmektedir.
• Psikopati ile komorbidite varlýðýnda; Ben merkezcilik, manupilatif davranýþlar, bencillik, empati yokluðu gibi psikopatik
özelliklerin bazý hastalarda tabloya eþlik ettiðine dair veriler bulunmaktadýr. Özellikle davraným bozukluðu öyküsü olan
hastalarda bu oran daha fazladýr. Saldýrgan davranýþ gösteren hastalarýn %17 sinde psikopatik özellikler saptanmýþtýr.Bu
alt tip tarihsel bir taným olan psödopsikopatik þizofreni tablosuna gönderme yapmaktadýr.
Saldýrgan davranýþýn heterojen yapýsý, ortaya çýkýþýný kolaylaþtýran komorbid madde kullaným bozukluklarý ve tedaviye
uyumsuzluk gibi faktörler(2) bu konuda tanýmlayýcý araþtýrmalarýn yapýlmasýna ve her tabloya özgü tedavi yaklaþýmlarýnýn
geliþtirilmesine ihtiyaç olduðunu göstermektedir.
Kaynaklar
1. Fazel S, Gulati G, Linsell L, Geddes JR, Grann M.
2. Volavka J, Citrome L. Int J Clin Pract. 2008 Aug;62(8):1237-45.
94
P 13
22 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 3
Þizofreni ve Þiddet
Þizofrenide Þiddet Davranýþý Ýle Ýliþkili Biyolojik Göstergeler
Oturum Baþkaný : Alp Üçok
Panelist
: Ozan Pazvantoðlu
Bu konudaki araþtýrmalar ;nöropsikolojik,yapýsal beyin görüntüleme,fonksiyonel beyin görüntüleme,elektrofizyolojik ve
genetik çalýþmalardýr.
Panel Özetleri
Þizofrenide þiddetin incelendiði nörobiyolojik araþtýrmalarýn sonuçlarýna bakýldýðýnda bir tutarsýzlýk göze çarpmaktadýr.Bunun
baþlýca nedenleri;”þiddet” tanýmlamasýndaki çeþitlilik,örneklem seçimindeki farklýlýklar,ölçüm araçlarýnýn nicelik ve nitelik
olarak ayný olmamasý,tedavi bilgilerinin yokluðu yada farklýlýðý,bazý çalýþmalarda madde kullanýmýnýn ve komorbid durumlarýn
gözardý edilmesidir.
Nöropsikolojik test performanslarýnýn ölçüldüðü araþtýrmalarda þiddet davranýþý gösteren þizofreni hastalarýyla ilgili öne çýkan
bulgular(göstermeyen þizofreni hastalarýna göre);genel zeka seviyesinde düþüklük,daha belirgin bellek fonksiyonu
bozukluklarý,genel olarak yürütücü fonksiyonlarda özel olarak da bazý spesifik testlerde (WCST perseveratif hata) kötü
performans puanlarýdýr.
Çalýþmalarda þiddet davranýþýnýn daha fazla görüldüðü þizofreni hastalarýna özgü sayýlabilecek baþlýca yapýsal beyin görüntüleme
bulgularý ise;hipokampus ve temporal lob hacminde azalma,özellikle sözel çalýþma belleði ve dil fonksiyonuyla ilgili olan
serebellar prefrontal korteks ve supramarginal girus çevresindeki gri madde hacminde azalma, prefrontal korteks(özellikle
orbitofrontal bölge) gri madde volümünde azalma þeklindedir.
Fonksiyonel beyin görüntüleme ile ilgili çalýþmalar son yýllarda daha çok fMR ve MR spektroskopi ile yapýlmaktadýr.
Araþtýrmalarýn sonuçlarý,bu grup hastalarda,serebral enerji metabolizmasýnda artýþ olduðunu,tehdit oluþturan uyaranlara
karþý normalden farklý temporal ve oksipital cevap ortaya çýktýðýný ve þiddet ile emosyonlarýn regülasyonundaki bozulma
arasýndaki iliþkiyi vurgulamýþtýr.
Bazý genetik araþtýrmalar düþük aktiviteli COMT aleline sahip þizofreni hastalarýnýn yüksek aktiviteli alele sahip olanlara göre
daha fazla þiddet eðilimi gösterdiðini belirtmektedir.
Ayrýca,þizofrenide duyusal kapýlama iþlev bozukluðunu gösteren uyarýlmýþ P 50 potansiyeli baskýlanmasýnýn,þiddet davranýþý
gösteren þizofreni hastalarýnda daha fazla bozulmuþ olduðu,bu grup hastalardaki elektrofizyolojik çalýþma sonuçlarýndan
birisidir.
Tüm bu araþtýrmalarýn sonuçlarý,biyolojik olarak farklýlýk gösteren bir “antisosyal þizofreni”alt grubu olabileceðini akla
getirmektedir.Eðer gerçekten böyle bir alt grup var ise bunu tanýmlamak, bir taraftan þizofreni için günümüzde uygulanan
tedavi yaklaþýmlarýnda bazý yeni düzenlemeler gerektirecek,diðer taraftan da özellikle “antisosyal olmayan” þizofreni
hastalarý üzerindeki haksýz damgalanma durumunu biraz olsun azaltabilecektir.
95
P 14
22 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 4
Mükemmeli Ararken: Çaðdaþ Freudien ve Kendilik (Self) Psikolojisi Açýlarýndan Bir Olgu Tartýþmasý
Mükemmeli Ararken: Bir Olgu
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Ahmet Tiryaki
Panelist
: Gamze Özçürümez
Narsisistik kiþilik bozukluðu tanýsý konulan Bayan A, saldýrýya uðrayacaðý korkusuyla mesleðini sürdürmekte zorlanan, boþluk
ve anlamsýzlýk duygularýyla boðuþan, hipokondriyak endiþeleri olan yirmili yaþlarýnýn sonunda, hukuk alanýnda çalýþan, evli
bir kadýndýr. Bayan A’nýn yaþamdan zevk alma, nesne ve toplum iliþkilerinin niteliði ile çalýþma, cinsellik gibi alanlarda ciddi
kýsýtlýlýklarý bulunmaktadýr.
Bayan A, babasýndan açýk ifadelerle söz etmiyor, annesini ise sürekli yakýnan, çaresiz, pasif ancak ayný anda babasýna eziyet
eden biri olarak tanýmlýyordu. Daha önce üç yýl süreyle farklý ekolden bir psikoterapist ile çalýþmýþ, önceki terapisti ile pek
çok kez annesiyle iç içe girmiþ iliþkisini nasýl düzenleyebileceðini konuþmuþtu. Kendisine göre, hala ayný evde yaþýyor olsalar
da annesi ile iliþkisine sýnýr koyabilmiþ, birey olmayý baþarmýþtý. Oysa nerede ise sembiyotik diye nitelendirilebilecek iliþkileri
Bayan A’yý aðýr biçimde bunaltýyor, bu baðýmlý hal öfke ve týkýnýrcasýna yeme ya da bir türlü durduramadýðý aðlama nöbetlerine
yol açýyordu. Kendisine göre hiç öfkeli bir insan deðildi, tam tersine baþkalarýnýn öfkesinden çok ürken, korkak ve sinik
biriydi.
Sunumda, iki yýldýr psikanalitik yönelimli psikoterapi ile izlenen Bayan A’nýn geçmiþ ve aile öyküsü ile birlikte psikoterapi
süreci aktarýlacak, Çaðdaþ Freudien Psikanaliz ve Kendilik (Self) Psikolojisi kuramlarý ýþýðýnda ruhsal belirtiler, belirtilerin
anlamý ve geliþimsel duraksamalar tartýþýlacaktýr.
96
P 14
22 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 4
Mükemmeli Ararken: Çaðdaþ Freudien ve Kendilik (Self) Psikolojisi Açýlarýndan Bir Olgu Tartýþmasý
Kendilik Psikolojisi Açýsýndan “Mükemmeli Ararken”
Oturum Baþkaný : Ahmet Tiryaki
Panelist
: Nilgün Taþkýntuna
Panel Özetleri
Kohut Kendilik Psikolojisi kuramýný geliþtirirken Klasik Psikanaliz’e en temel eleþtirisi Freud’un oluþturduðu kavramlarýn
biyolojik fikirlere dayalý olduðu düþüncesidir. Freud, ikili dürtü kuramýný Darwin’den esinlenerek oluþturmuþtur: Saldýrganlýk
içgüdüsel ve doðuþtan gelen bir dürtüdür, bireyi korur. Cinsel dürtü türün devamý için þarttýr, türü korur. Kohut’a göre ise
saldýrganlýk narsisistik yaralanmaya verilen duygusal bir tepkidir; saldýrganlýk içgüdü deðildir, kendi baþýna bir olgudan çok
yaralanmanýn belirtisidir, ikincildir. Öte yandan Michael Basch’ýn belirttiði gibi, Freud ile Kohut’un çalýþmalarý arasýnda bir
karþýlaþtýrma yaparken Kohut’u hangi Freud ile karþýlaþtýrdýðýnýz sorusu sorulmalýdýr. Diðer doðal bilimlerle ayný kaide üzerine
oturmuþ bilimsel bir psikoloji arayýþýndaki Freud’la mý, yoksa insan davranýþý arkasýndaki bilinçdýþý güdülerin araþtýrýlmasý
amacýyla neredeyse rastlantýsal olarak psikanalitik yöntemi keþfeden Freud’la mý? Saldýrýya uðrama korkusuyla hayatý
neredeyse felç olmuþ, dýþa vuran davranýþlarýnda dikkati çeken ancak kendisinin hiç farkýnda olmadýðý saldýrganlýðý göz
önüne alýndýðýnda Bayan A’yý kendilik psikolojisi açýsýndan tartýþýrken iki kuram arasýndaki sözü edilen temel farký anýmsamak
yine de önemlidir. Ayrýca Bayan A’nýn belirgin ambivalansý, bir türlü sahip olduklarýný beðenmemesi, bir yandan idealini elde
etmek için sürekli uðraþmasý diðer yandan amacýna ulaþtýðý anda ürküp býrakmasý, en azýndan bir süreliðine tatmin olmanýn
hazzýný ve huzurunu yaþayamamasý, çocukken annesinin sýk sýk ve belirsiz sürelerle evden ayrýlmasý Kohut’un kendiliknesnesi
süreçleri adýný verdiði kavramla deðerlendirilecektir: Büyüme serüveninde çocuk, ancak narsisistik gereksinimleri kendiliknesneleri
tarafýndan optimal biçimde karþýlandýðý zaman eriþkin yaþamýnda patolojik narsisizmden korunabilir. Aksi takdirde kendilik,
eksik ve hasarlý olacaktýr.
97
P 14
22 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 4
Mükemmeli Ararken: Çaðdaþ Freudien ve Kendilik (Self) Psikolojisi Açýlarýndan Bir Olgu Tartýþmasý
Çaðdaþ Freudien Psikanaliz Açýsýndan ''Mükemmeli Ararken''
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Ahmet Tiryaki
Panelist
: Ülkü Gürýþýk
98
Çocukluk öyküsünden aldatýldýðý, terk edildiði, suçlandýrýldýðý, ihmal edildiði anlaþýlan, saldýrýya uðrayacaðý endiþesi duyarken
aslýnda kendi saldýrganlýðýndan korkan Bayan A’nýn nasýl üstü örtük biçimde yýkýcý davranýþlarýný kendisine ve ailesine, yakýn
çevresine (nesne dünyasýna) yönelttiði Çaðdaþ Freudyen Psikanaliz ýþýðýnda tartýþýlacaktýr. Narsisizmin regülasyonunda belirgin
bozukluðu olan Bayan A, kendilik deðerini ve iyi-oluþ duyumunu sürdürmede zorlanan bir bireydir. Bir sýnavdan diðerine
koþarken ve “sýnavlar benim oyuncaklarým” derken adeta var oluþunu, bütünlüðünü ve kendi baþýna baþarabileceðini tekrar
tekrar sýnamaktadýr. Narsisistik, ihtiyaç doyurucu nesne yatýrýmý, nesne sabitliðinin bulunmamasý, hala annesinin uzantýsý
olarak yaþamasý, etkin olmakla edilgen kalmak arasýnda bocalamasý, fantezi dünyasýyla dýþ gerçeklik arasýndaki sýnýrýn
oluþmamýþ olmasý dikkati çeken ve geliþimsel duraksamalara iþaret eden diðer sorunlardýr. Olgu ele alýnýrken, bilinçdýþý
çatýþmalarý, savunma örgütlenmesi, belirtilerin anlamý, iliþki kurma örüntüsü, aktarým-karþý aktarým dinamikleri, benlik gücü
gözden geçirilecektir.
P 15
22 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 5
Evrimsel Psikiyatri Perspektifinden Obsesif - Kompülsif Bozukluk Ve Yeni Yaklaþýmlar
Hayvan Modellerinde Obesyonlar Ve Kompülsiyonlar
Oturum Baþkaný : Mehmet Kerem Doksat
Panelist
: Ejder Akgün Yýldýrým
Panel Özetleri
Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) ile ilgili hayvan hastalýk modelleri uzun yýllardýr bilinmektedir (1). Özellikle köpeklerde
gözlenen akral lik dermatiti hastalýðý fluoksetine yanýt vermektedir. Bir çok canlýda gözlenen stereotipik týmar-temizlenme
(grooming) davranýþý kompulsif karakterdedir. Striatal bölgede gerek sapap 3 geni olmayan gerek hoxb8 mutant farelerde
artmýþ grooming davranýþý sonucunda bazý vücut bölgelerinde yaralar oluþuncaya kadar temizlenme davranýþý gözlenmekte,
her hangi bir þekilde kirlenen hayvan diðerlerine göre iki kat fazla temizlenmektedir(2). Bu deneysel modellerin antiobsesif
tedaviye yanýt vermeleri striatal sistem patolojilerinin OKB patofizyolojisini açýklamada önemini artýrmaktadýr.
Kortiko-striato-talamo-kortikal yolaklarda ortaya çýkan patolojilerde OKB kliniði gözlendiði bilinmektedir (3). Bu yolaklardan
motor iþlevlerle ilgili olan devrenin fizyolojik özellikleri iyi bilinmekteyken emosyonel ve kognitif iþlevlerle iliþkili diðer
devreler yeterince ele alýnmamýþtýr.
Kompulsif davranýþlarýn bir çok canlýda olmasý canlýlarýn hazýr bir motor set üzerinde türe özgü motor öðrenme ile bu
davranýþlarý kazandýðý varsayýmýný güçlendirmektedir. Ýntruzif düþünceler de benzer bir öðrenme süreci ile fizyolojik olarak
kazanýlmýþ olabilir. Burada deneysel modeller üzerinden OKB bazal gangliyonlar iliþkisi, kortiko-striato-talamo-kortikal
devrelerin OKB patofizyolojisindeki olasý iþlevleri tartýþýlacaktýr.
KAYNAKLAR:
1.Woods-Kettelberger A, Kongsamut S, Smith CP, Winslow JT, Corbett R. Animal models with potential applications for screening
compounds for the treatment of obsessive-compulsive disorder. Expert Opin Investig Drugs. 1997 Oct;6(10):1369-81.
2.Greer JM, Capecchi MR. Hoxb8 is required for normal grooming behavior in mice. Neuron. 2002 Jan 3;33(1):23-34. 3.Cummings JL, Cunningham K. Obsessive-compulsive disorder in Huntington's disease. Biol Psychiatry. 1992 Feb 1;31(3):26370.
99
P 15
22 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 5
Evrimsel Psikiyatri Perspektifinden Obsesif-Kompülsif Bozukluk Ve Yeni Yaklaþýmlar,
OKB Paradoksu
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Mehmet Kerem Doksat
Panelist
: Ýlker Küçükparlak
Fekunditede azalmayla giden, genetik kökenli bir hastalýðýn prevalansýnýn mutasyon hýzýnýn üzerinde olmasý beklenemez.
Bu durum evrimsel paradoks olarak tanýmlanmýþtýr ve evrimsel paradokslar ilk olarak þizofreni hastalýðý için tanýmlanmýþtýr. Bu
tür paradokslarýn en bilineni orak hücreli anemidir. Buradaki paradoks dengeli polimorfizm veya "þanssýz homojen"
kavramlarýyla açýklanabilmiþtir. Orak hücreli anemi aslýnda plazmodium türlerine karþý koruyucu olduðu için bulunduðu
coðrafyaya ve zamana göre adaptif bir durumdur. Bulunduðu coðrafyanýn dýþýnda ve günümüzde rastlanýldýðýnda ise patoloji
olarak ele alýnmaktadýr.
Acaba OKB için de benzer bir durum söz konusu olabilir mi? OKBnin ortaya çýktýðý þartlarý incelemek için hematologlarýn
parazitolojiye yaptýklarý yolculuðun benzerini psikiyatristler olarak antropolojiye yapmamýz gerekebilir. Ýnsan evriminde
"büyük sýçrama" olarak kabul edilen 70.000-120.000 yýl öncesinde; dil, metakognisyon, zihin kuramý gibi birbiriyle iliþkili
ve insanlaþma sürecinde kritik iþlev üstlenen kazanýmlarýn hangi þartlarda elde edildikleri, psikopatolojideki pek çok baþlýk
gibi OKB'de de ufuk açýcý olabilir.
100
P 15
22 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 5
Evrimsel Psikiyatri Perspektifinden Obsesif-Kompülsif Bozukluk Ve Yeni Yaklaþýmlar
Obsesyon Ve Kompülsiyonlarýn Nörogeliþimsel Temelleri Ve Yeni Yaklaþýmlar
Oturum Baþkaný : Mehmet Kerem Doksat
Panelist
: Muzaffer Kaþar
Panel Özetleri
Obsesyon ve kompülsiyonlarýn klinik popülasyonlar dýþýnda da kritik yaþam dönemlerinde sýk görüldükleri bildirilmiþtir (1).
Örneðin, 2 ila 3 yaþýndaki çocuklarýn büyük çoðunluðunda tekrarlayan ritüelistik davranýþlar, nesneleri simetrik olarak dizme,
kirlilik ve temizlenme uðraþlarý belirgindir. Bu davranýþlarýn sýklýðý ergenlik dönemine doðru azalýr ve ergenlik döneminden
sonra devam etmeleri halinde bunlara anksiyete eþlik etmeye baþlar. Ayrýca, zorlayýcý düþüncelerin genel popülasyonda sýkça
görüldüðü, gebelik ve doðum sonrasý gibi kritik yaþam dönemlerinde %90’lara ulaþtýðý bildirilmiþtir (2).
Kompülsif davranýþlarýn kontrol edilerek azalmalarýnda rol oynayan nöral devrelerin geliþimi 3 ila 6 yaþ dönemine denk
gelir ve arkaik striatal döngülerin aracýlýk ettiði tekrarlayýcý davranýþlarýn kalibrasyonunu saðlarlar. Son yýllarda nörogörüntüleme
çalýþmalarýnýn verileri ýþýðýnda OKB olan hastalarda bu kalibrasyonda rol oynayan orbitofrontal korteks, anterior singulat
gibi yapýlar ve iliþkili döngülerde etkilenme olduðu gösterilmiþtir (3). Ayný döngüler OKB olmayan kiþilerde de aktifleþmektedir,
bununla beraber OKB hastalarýnda aktivasyonun sadece niceliksel bir fark göstermesi ilgili nöral sistemlerin arkaik olarak
tekrarlayýcý davranýþa aracýlýk eden striatal döngülerin üzerine kurulmuþ davranýþsal sistemler üzerinde þekillendiðini
düþündürmektedir. Diðer yandan sosyal biliþsel yetilerde (empati, soyut düþünme, emosyonlarýn kontrolü) rol alan sistemler
de OKB’de etkilenen yapýlarda temsil edilirler ve davranýþýn emosyonel kontrolü açýsýndan büyük önem taþýrlar.
Son olarak evrim sürecinde adaptif olduðu öne sürülen özelliklerin nöral temsillerinin semptom boyutlarý yaklaþýmýyla iliþkisi
incelenecek ve OKB paradoksuna dair nörogeliþimsel temeller tartýþýlacaktýr. 1. Evans DW, Leckman JF et al. Ritual, Habit and Perfectionism: The Prevalence and Development of Compulsive-like Behavior
in Normal Young Children.Child Development, 1997, 68,1, 58-68.
2. Leckman JF, Mayes LC et. al. Early parental preoccupations and behaviors and their possible relationship to the symptoms
of obsessive compulsive disorder. Acta Psychiatr Scand 1999;100 (Suppl. 396):1–26
3. van den Heuvel OA, Veltman DJ et. al. Frontal striatal dysfunction during planning in obsessive-compulsive disorder. 2005
Arch Gen Psychiatry 62(3): 301–309.
101
P 16
22 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 2
Grup Psikoterapilerinde Bazý Kavramlara Yakýndan Bakýþ
Ona Bir Maske Ver Sana Gerçeði Söylesin
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Ejder Akgün Yýldýrým
Panelist
: Ýnci Doðaner
Psikodrama deyince ilk akla gelen þeylerden birisi rol yapmaktýr. Oysa ki rol kuramý, rol yapmanýn çok ötesindedir. Eylem
ve canlandýrma tekniklerini kullanan psikodramaik sosyometrik grup piskoterapisi, kuramsal açýdan hakettiði saygýnlýk
düzeyine ulaþamamýþtýr. Bunda psikodramatistlerin eyleme ve çözüme aðýrlýk veriþlerinin payý büyüktür. Bu konuþmada psikodramatik sosyometrik grup psikoterapisinin temel kuramsal dayanaklarýndan biri olan rol kuramý,
Moreno’dan baþlayarak günümüze uzanan çizgide gözden geçirilecek; hastalarýmýzý deðerlendirme, tanýlama ve iyileþtirmede
rol kuramýnýn önemine vurgu yapýlacaktýr.
Rol, kiþinin, diðer kiþilerle iliþki içinde üstlendiði iþlev biçimidir. Bu kavram, kiþileri iliþkileri içindeki durumlarýyla ele almaya
olanak saðlayan bir açýlýmdýr.
Özümüzün (kendiliðimizin) rollerimizden doðduðuna yaptýðý vurgu ile rol kuramý, insan ruhunun özelliklerini ve geliþimini
açýklayan modeller arasýnda özgün bir duruþa sahiptir.
Kaynaklar
Bradshaw Tauvon K (1998) Principles of Psychodrama. The Handbook of Psychodrama’da. M. Karp, P. Holmes, K. Bradshaw
Tauvon (editörler) Routledge, London. S. 29-45.
Dayton T (2005) The Living Stage. Helath Com. Inc. Deerfield Beach, Florida. S: 149- 177)
Moreno JL (1946) Role Theory. Psychodrama Vol 1’de (1. Baský 1946, 5. Baský 1977) Giriþ II- VIII.
102
P 16
22 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 2
Grup Psikoterapilerinde Bazý Kavramlara Yakýndan Bakýþ
Psikodramanýn Uðradýðý Alanlarda Býraktýðý Ýzler
Oturum Baþkaný : Ejder Akgün Yýldýrým
Panelist
: Nalan Kalkan Oðuzhanoðlu
Panel Özetleri
Psikodrama, grup psikoterapileri ve bireysel psikoterapilerde kullanýlan bir terapi türüdür. Bugüne deðin ülkemizde bu alanda
birçok tez yapýlmasýna karþýn ulusal dergilerde bu konudaki yazýlara çok yer verilmediði görülmüþ ve oldukça kýsýtlý sayýda
makaleye ulaþýlmýþtýr. Bu sunumda yurdumuzda yapýlan ve basýlan tezlere ulaþýlmaya çalýþýlarak psikodramanýn temas ettiði
konular ve deðerlendirmelerin gözden geçirilmesi planlanmýþtýr. Bunlarýn sonucunda bu terapi türünün ulaþtýðý sonuçlarýn
birçok farklý boyutu ile ele alýnarak, bugünkü durumuna eleþtirel bakýþ açýsý ile deðinilecektir.
103
P 16
22 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 2
Grup Psikoterapilerinde Bazý Kavramlara Yakýndan Bakýþ
Grup Liderliði
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Ejder Akgün Yýldýrým
Panelist
: Aliye Mavili Aktaþ
Bu çalýþma grup liderliði üzerine bir derlemedir.Çalýþmada grup liderliði Psikodrama grup uygulamalarýndaki somut örnekleriyle
ve bilgi temeliyle ele alýnacaktýr. Çalýþma öncelikli metodolojik ve kuramsal paradigmalar ele alýnacak, sonra liderliðin
özellikleri somut örneklerle tartýþýlacaktýr.
Psikodrama da grup liderleri grubun gidiþini idare eder, yapýcý bir grup atmosferinin oluþmasýný saðlar, sosyal aðý destekler.
Moreno’ya göre, grup lideri katýlýmcýlarý-üyeleri bir grup haline dönüþtürerek onlara liderlik eden, bütünleþtiren, sentezleyen
dengeli eylem sembolüdür. Bu doðrultuda psikodramatist olarak grup liderlerinin üstlenmesi beklenen özellikleri beþ ana
baþlýkta toplayabiliriz. Bunlar:
Organize grup yapýsý. (zaman, oluþum, toplantý yeri ve uygulayýcý yöntemler)
Grup kurallarýný yerleþtirmek.(Gizlilik, kararlý olmak, fiziksel temas, grubun dýþýnda birbirini etkileme, uyumluluk.)
Grupta kohezyonu oluþturmak, grubun gerginlik düzeyini ayarlamak, grubun amaçlarý doðrultusunda eylemde teþvik etmek.
Bütün grup üyelerinin aktif katýlýmýný saðlamak, etkileþim ve iletiþimi kolaylaþtýrmak, sözel uygulamalarýn ve sözel olmayan
eylem odaklý uygulamalarýn geliþen iliþkilerini açýklamak. Sosyal atmosferin geliþimini engelleyen unsurlarýn deðiþtirilmesini
ve grubun iþ birliði içerisinde bütünleþmesini teþvik eder.
Lider grubun içindeki çatýþmalarý pazarlýk ve anlaþmalarla yeni dengelere ulaþtýrmayý kolaylaþtýrýrken, üyelerin bu süreci
bireysel yaþantýlarýna transfer etmelerini de kolaylaþtýrýr.
Bütün bu özellikler psikodramanýn her bir aþamasýnda (ýsýnma, oyun ve paylaþma) her bir türünde (konu, baþoyuncu ve
grup odaklý) etik ilkeler çerçevesinde uygulanýr.
Liderlik, rasyonel yeterliliðe dayanmalý, sürekli olarak deðerlendirilmeli ve eleþtirilebilmeli, üyelerin baðýmlýlýðýna hassasiyet
göstermeli, ayrýþma ve bütünleþmeyi uygun biçimde yapabilmeli.
Kaynakça
Mavili Aktaþ A. Küçük Gruplar- Grup Süreci ve Dinamikleri. Mustafa Kitapevi.Anlara 2000
Kellerman .P.F.Tacous on Psychodrama. London :Jessica Kingsley.
Mareno Who Shall Suruve. Çeviri: Nurettin Þazi Kösemihal 1976.
104
P 17
22 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 3
Freud ve Felsefe
Freud ve Felsefeye Eleþtirel Bakýþý
Oturum Baþkaný : Erol Göka
Panelist
: Yaman Örs
Göreceðimiz gibi Freud, felsefecilere kendi kuramsal ve deneyimsel yaklaþýmýnýn ýþýðýnda bakmasýnýn yanýnda, onlarýn
görünüþte salt ussal olan “felsefi” düþüncelerine de tam bir kuþkuculuk ve eleþtirellikle yaklaþmakta; bu konuda da oldukça
olumsuz bir genel sonuca varmaktadýr.
Panel Özetleri
“Freud ve Felsefe” genel baðlamýndaki bu sunuþun, örneðin “Felsefeler, Felsefeciler ve Freud” gibi “nötr” diyebileceðimiz
bir baþlýðý da olabilirdi. Her durumda, konuyla ilgili olarak buradaki baðlamýmýzda sunulacak ana noktalarý þöyle sýralayabiliriz:
“Felsefe ve Felsefeler”, “Felsefe ve Felsefeciler”, “Freud ve Felsefe”, “Freud ve Felsefeciler”, “Felsefe ve Felsefeciler konusunda
Freud’unkine çok benzer iki baþka görüþ” ve son olarak sunucunuzun “Eleþtirel Felsefe yaklaþýmýnýn ýþýðýnda Freud ve Felsefe”.
Sunucunuzun görebildiði ölçüde son yýllarda en baþta psikiyatri ve felsefe çevrelerinde olmak üzere, bir yandan, psikanalizin
ruhsal süreçlerle ilgili olarak deðiþik alanlardaki geliþmelerle büyük ölçüde uyuþtuðu dile getirilmekte; öte yandan ise, bu
kurama ciddi eleþtiriler yöneltilmektedir. Böyle bir durumda Freud’un, ruhsal çözümleme aracýlýðýyla felsefecilere yönelik
ciddi eleþtirel tutumu ne ölçüde geçerli olabilecektir?
Konuþmacýnýz, zaman açýsýndan bu sýnýrlý sunuþunda bu tür bir soruya doðrudan yanýt arayýþý içinde olmak yerine, kendisinin
buradaki baþlýðýna uygun olarak; Freud, felsefecilerle onlarýn çalýþma ürünleri olan felsefi düþünceleri, görüþ ve deðerleri
arasýnda nasýl bir baðlantý görmektedir, bu soruna odaklanacaktýr. Freud’un bu konudaki deðerlendirmelerine ne ölçüde
katýlýnsýn ya da karþý çýkýlsýn, konu en azýndan bir bakýma niceliksel diyebileceðimiz bir açýdan çok ilginçtir; çünkü ruhsal
çözümlemenin kurucusu, Batý Felsefesi’ni, kanýmca daha doðru adlandýrmasýyla Akademik Felsefe’yi, baþlýca temsilcilerini
ele alarak çok kapsamlý bir biçimde incelemiþtir.
Freud’un “ruhsal çözümleme ve felsefe(ci)ler” baðlamýndaki çalýþmalarý, belki, onun (ve baþkalarýnýn) “psikanaliz ve
sanat(çý)lar” konusundaki incelemeleri ile karþýlaþtýrýlabilir. Ancak felsefeciler söz konusu olduðunda, onlarýn düþünsel
ürünlerinin sanatçýlarýn yapýtlarýna oranla ruhsal çözümlemenin kendisiyle çok daha “ortamsal” bir yakýnlýk içinde bulunduðu
belirtilebilir.
105
P 17
22 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 3
Freud ve Felsefe
Bilim Felsefesi Ve Psikanaliz
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Erol Göka
Panelist
: Özgür Ýde Karaçam
106
Psikanalitik kuram, oluþturulduðu on dokuzuncu yüzyýl sonundan bu yana birtakým akademik tartýþmalarýn odaðý olmuþtur.
Kuramýn insanýn ruhsal yapýsýna iliþkin getirdiði yeni anlayýþlar geleneksel kesimlerin tepkisini çekmiþse de asýl önemsenmesi
gereken eleþtiriler, felsefenin bir alt dalý olan bilim felsefesinden gelmiþtir. Mantýksal pozitivist gelenek olsun, Karl Popper'ýn
kurucusu olduðu eleþtirel akýlcý gelenek olsun, psikanalizin bir sahte bilim olduðu savýndadýrlar. Öte yandan kültür bilimleri
felsefesi ve yorumbilgisi (hermenötik) disiplininin psikanalize çok daha farklý bir yaklaþýmý vardýr. Bu sunumda her iki
yaklaþýmýn getirdiði eleþtirilerin güçlü ve güçsüz yönleri irdelenecek ve tartýþýlacaktýr.
P 17
22 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 3
Freud ve Felsefe
Psikanalitik Kuramalar Niçin Sorunludur?
Oturum Baþkaný : Erol Göka
Panelist
: Saffet Murat Tura
Panel Özetleri
Psikanaliz bir beyin kuramý deðil bir zihin kuramýdýr. Bu gibi zihin kuramlarýný temel güçlüðü insan davranýþlarýna, diðer
biyolojik türlerde olduðu gibi, beynin neden olmasý, zihin gibi ayrý bir düzeyin olmamasýdýr. Bununla beraber bazý epistemolojik
nedenlerle insan davranýþlarýný açýklamak için zihin kavramý þahýs düzeyinde hala geçerli bir kategoridir. Günümüzde davranýþý
açýklamaya yönelik bütün kuramlarýn temel güçlüðü þahýs düzeyindeki yorumsamacý açýklamalarla þahýs-altý düzeydeki beyin
süreçlerini iliþkilendirmekte karþýlaþýlan problemdir. Bu çerçevede sofistike bir folk psikoloji olan psikanaliz otonom zihin
kuramlarý arasýnda yer alýr. Otonom zihin kuramlarý klinik bir uygulama olamadýklarý sürece kendi içlerinde tutarlý olmakla
beraber psikanalizin klinik bir uygulamaya da yer vermesi bazý epistemolojik zorluklar yaratýr. Konuþmada bu konudaki
çaðdaþ tarýþmalar aktarýldýktan sonra çözüm yollarý üzerinde durulacaktýr.
107
P 18
22 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 4
Geçmiþten Geleceðe Travma Sonrasý Stres Bozukluðu
Çaðdaþ Freudien Psikanaliz Açýsýndan Travma Sonrasý Stres Bozukluklarýnýn Tarihsel Geliþimi
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : K. Nahit Özmenler
Panelist
: Barbaros Özdemir
108
Son bir kaç yüzyýl içinde meydana gelen büyük savaþlar bireyler üzerinde psikolojik ve psikiyatrik açýdan önemli etkiler
yapmýþtýr. Savaþlar sýrasýnda týbbi olarak açýklanamayan bir takým belirti ve bulgularýn ortaya çýktýðý dikkat çekmiþtir.
Belirtilerin savaþ sonrasýnda ýsrarlý olmasý ve tedaviye direnç göstermesi nedeniyle de savaþ sonrasý bozukluklar ya da savaþ
stres reaksiyonlarý baþlýðý altýnda deðerlendirilmiþtir. Savaþ stres reaksiyonlarý eski savaþ sendromlarýndan günümüze gelene
kadar pek çok farklý isimle anýlmýþlardýr. Ýsimlendirmeler önceleri belirti kümeleri yada etyolojik açýklamalarla iliþkili olmuþ
nostalji, Da Costa Sendromu, asker kalbi, iritabl kalp, savaþ bunalýmý, dispepsi, romatizma, agent orange etkisi, TSSB (Travma
Sonrasý Stres Bozukluðu) olarak tanýmlanmýþlardýr. Vietnam Savaþý sonrasý bu alanda artan araþtýrmalar belirti ve bulgularýn
tek spektrum içinde toplanabileceðini göstermiþtir. Böylece ilk kez 1980 yýlýnda savaþ stres reaksiyonlarý “travma sonrasý
stres bozukluklarý” (TSSB) baþlýðý altýnda DSM III içerisinde yer almýþtýr. TSSB sadece savaþla ilgili durumlarý tanýmlamamýþ
ayrým yapmadan psikolojik travma odaklý genel bir durumu tanýmlamýþtýr. Daha sonra DSM III-R (1987), DSM IV (1996),
DSM IV-TR (2004)’te de yer almýþtýr. DSM IV maruz kalýnan psikolojik travmanýn özelliklerini gerçek bir ölüm yada ölüm
tehdidi, aðýr bir yaralanma, kendisi yada bir baþkasýnýn fizik bütünlüðüne bir tehdit olayýný yaþamýþ, böyle bir olaya tanýk
olmuþ yada böyle bir olayla karþý karþýya gelmiþ olmak þeklinde tanýmlamýþtýr. ICD 10’da dünyaya güvensiz tutum, sosyal
çekilme, boþluk duygusu, mutsuzluk hali ve sinirlilik ile seyreden tablo, stres bozukluðunun kalýcý izi olarak belirtilmiþtir.
Böylece TSSB psikolojik travma odaklý bakýldýðýnda eþsiz bir taný katagorisi olarak psikiyatrik bozukluklarýn sýnýflandýrýlma
sistemine dahil edilmiþtir.Son zamanlarda Körfez Savaþý Sendromu olarak isimlendirilen tablonun TSSB olarak kabul edilip
edilmeyeceði konusunda spekülasyonlar yapýlmaktadýr. Ýsimlerin yanýnda müdahale ve tedavi yöntemlerinde de önemli
deðiþiklikler meydana gelmiþtir. Tarihsel süreç içinde toplanan istatistiki veriler ne kadar büyük bir mortalite ve morbiditeye
yol açtýðýný gözler önüne sermiþ ve bu sendromlarý önemli bir sorun alaný haline getirmiþtir.
P 18
22 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 4
Geçmiþten Geleceðe Travma Sonrasý Stres Bozukluðu
Travma Sonrasý Stres Bozukluðunun Nörobiyolojik geliþimi
Oturum Baþkaný : K. Nahit Özmenler
Panelist
: Ümit Baþar Semiz
Anahtar kelimeler: travma, stres, nörobiyoloji
Panel Özetleri
Fiziksel travmanýn beyin iþlevlerini ve nörobiyolojik geliþimini olumsuz olarak etkilediði zaten bilinmektedir. Esas olarak
1990’larýn baþlarýndan itibaren baþlayan araþtýrmalar, psikolojik travmanýn da beyin iþlevleri üzerine belirgin etkisi olduðunu
göstermiþtir. Üstelik bu etkiler sadece kalýcý deðil, özellikle çocukluk çaðý travmalarýnda sonuçlarý eriþkin dönemde görülebilen
nörogeliþimsel niteliktedir. Çok çeþitli semptomlara yol açan ve travmaya beynin verdiði yanýtý ve bedenin stres yanýtýný
belirleyen çocukluk çaðý travmalarý en çok üzerinde durulan bilimsel çalýþmalar arasýndadýr. Travmatik strese maruz kalanlarda
limbik sistem, hipotalamik-pitüter-adrenal aks ve önemli monoamin nörotransmitterle ilgili deðiþiklikler izlenmektedir. Aþýrý
uyarýlmýþlýk, dissosiyasyon, küntleþme ve travmanýn yeniden yaþantýlanmasý gibi özgün belirtiler birbirinden farklý nörobiyolojik
deðiþikliklerle iliþkili olabilmektedir. Travmanýn nörobiyolojik sonuçlarý kesitsel ve geliþimsel olarak iki boyutta incelenebilmektedir.
Travmaya akut yanýt olarak ortaya çýkan deðiþiklikler ile özellikle çocukluk çaðýna iliþkin ve uzun süreli travmalarýn kalýcý
izleri ayrý olarak deðerlendirilmelidir. Ancak birçok durumda iki olgu ayný bireyde örtüþebilmektedir. “Beyinde neler olduðunun”
bilinmesi, yani psikolojik travmanýn beyindeki anatomik ve iþlevsel deðiþikliklerle iliþkilendiren güncel kanýtlarýn ortaya
konmasý, bu tür etkileri en aza indirgeyecek kesin taný ve etkili saðaltým programlarýnýn geliþtirilmesine olanak saðlayacaktýr.
109
P 18
22 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 4
Travma Sonrasý Stres Bozukluðunun Geleceði
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : K. Nahit Özmenler
Panelist
: Cemil Çelik
Travma Sonrasý Stres Bozukluðu tanýsýnýn 1980 yýlýnda kabul edilmesinden günümüze kadar çok az tartýþýldýðý kabul
edilmektedir. Etyolojik açýdan spesifik bir travmatik stresör (A kriteri) sonrasý ortaya çýkmasý itibarýyla diðer DSM tanýlarýndan
oldukça farklýdýr. Boþanma, mali güçlükler gibi hayatý tehdit etmeyen olaylardan sonra da bozukluðun geliþebileceðine dair
yayýnlar vardýr. Buna ek olarak A kriteri yaþam stresörlerini yaþamamýþ depresif ve sosyal fobili hastalar arasýnda da TSSB
belirtilerinin sýk ortaya çýktýðý gösterilmiþtir. Çalýþmalar travmatik olayýn büyüklüðünden daha çok olay öncesi iþlevsellik,
premorbid özellikler ve psikiyatrik öykü gibi ve olay sonrasý sosyal destek gibi kriterlerin, travma sonrasý morbiditeye daha
fazla katkýda bulunabileceðini göstermiþtir. Kýsaca A kriteri travmatik olaylar birey üzerinde TSSB oluþturmak için ne gerekli
ne de yeterli deðildir. Buna raðmen TSSB tanýsý koyma gayreti zýt kültürler arasýnda artan sayýda olaylar ve insan
reaksiyonlarýný kapsayacak þekilde dünya çapýnda geniþlemiþ ve TSSB üzerine modellenen yeni tanýsal kategoriler önerilmiþtir.
Bunlar "Uzamýþ Cezaevi Stres Bozukluðu, Posttravmatik Yas Bozukluðu, Posttravmatik Ýliþki Sendromu, Posttravmatik Dental
Bakým Anksiyetesi ve Posttravmatik Abortus Sendromunu" içermektedir. Kriter deformasyonu olarak isimlendirilen bir fenemon
olan TSSB modelinin bu geniþlemesi travmatolojinin kritik bir eksikliðine ýþýk tutmaktadýr: normal insan duygularýnýn kültürler
arasý týbbileþtirilmesi. TSSB tanýsý bazý vakalarda uygun olabilir. Fakat psikiyatristler travmanýn kötü sonuçlarýnda bu tanýyý
refleks bir þekilde koymamalýdýrlar. DSM V için olduðu gibi bugünkü problemlerin en iyi nasýl çözülebileceði açýk deðildir.
Kaynaklar
1. Bodkin JA, Pope HG, Detke MJ, Hudson JI. Is PTSD caused by traumatic stress? J Anx Dis 2007; 21: 176–82.
2. Spitzer RL, First, MB, Wakefield JC. Saving PTSD from itself in DSM–V. J Anx Dis 2007; 21: 233–41.
3. McHugh PR, Treisman G. PTSD: A problematic diagnostic construct. J Anx Dis 2007; 21: 211–22.
110
P 19
23 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 1
Anksiyete Bozukluklarýnda Ýlaç - Psikoterapi Ýliþkisi
Anksiyete Bozukluklarýnda Ýlaç Tedavilerinin Biliþsel Süreçlere Etkileri
Oturum Baþkaný : Mehmet Zihni Sungur
Panelist
: Lütfullah Beþiroðlu
Panel Özetleri
Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) baþta olmak üzere diðer anksiyete bozukluklarýnýn etiyolojisi ve hastalýðýn sürmesinde
biliþsel süreçlerin önemi bilinmektedir. Biliþsel süreçlerdeki deðiþim çeþitli çalýþmalarda; biliþsel terapiler, davranýþcý terapiler
ve biliþsel davranýþcý terapiler ile deðerlendirilmiþ ve deðiþik çalýþmalarda hem anksiyete bozukluðunun kliniðinde hem de
biliþsel süreçlerde deðiþim bildirilmiþtir. Ancak psikofarmakolojik tedavinin anksiyete bozukluðu kliniði üzerine etkinliði ile
ilgili çeþitli ajanlarla yapýlan çok sayýda çalýþma olmasýna raðmen, psikofarmakolojik tedavinin hangi biliþsel süreçleri ne
düzeyde etkilediði tanýmlanmamýþtýr. Bu konuþmada baþta OKB olmak üzere anksiyete bozukluklarýnda ilaç tedavisiyle
gözlenen klinik deðiþimlerin biliþsel süreçlerle olan iliþkisi ve klinik iyileþmenin biliþsel süreçler üzerinden gerçekleþip
gerçekleþmediði tartýþýlacaktýr.
111
P 19
23 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 1
Anksiyete Bozukluklarýnda Ýlaç - Psikoterapi Ýliþkisi
Anksiyete Bozukluklarýnda Psikoterapilerin Nörobiyolojik Etkileri
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Mehmet Zihni Sungur
Panelist
: Raþit Tükel
Nörobiyoloji, özellikle de iþlevsel beyin görüntüleme alanýndaki geliþmeler, psikoterapi için beyin temelli yeni bir paradigmayý
mümkün kýlmaktadýr. Akýl (mind) nöral devrelerin iç ve dýþ alanlara bir projeksiyonudur. Akýl ve altýnda yatan nöral devreler,
davranýþý yönlendirerek dýþ deðiþikliklere neden olurken, dýþ etkenler de nöral devreleri deðiþtirebilmektedir. Psikoterapi,
en temel düzeyde, ötekinin nöral devrelerini öngörülebilir bir tarzda deðiþtirmek için, kendi nöral devrelerini kullanmanýn
biçimlendirilmiþ bir yöntemi olarak tanýmlanabilir.
Anksiyete bozukluklarýnýn psikoterapisinde hedef beyin bölgeleri; dorsalateral, ventrolateral ve medial prefrontal korteks,
anterior singulat korteks, amigdala ve insuladýr. Anksiyete bozukluklarýndanda biliþsel-davranýþçý terapi (BDT) uygulamalarý,
özellikle de beyin kan akýmý ve oksijen/glikoz metabolizmasý üzerinde, nöral iþlev deðiþiklikleri oluþturmaktadýr. BDT’nin
nöral iþlevler üzerine etkisi, anksiyete bozukluklarý belirtilerindeki düzelmeyle uyumlu bulunmuþtur. Sonuçlar, duygulanýmsal
ve öz-düzenleme nöral modelleriyle uyumludur.
BDT uygulamalarý, beyin iþlevlerini; sorun çözme, öz-gönderimsel ve iliþkisel iþleme ve duygulanýmýn düzenlenmesiyle iliþkili
bir þekilde deðiþtirir. BDT uygulamalarýyla deðiþiklik görülen bölgeler ve olumlu etkilenen iþlevler þu þekilde sýralanabilir:
1) Anterior ve posterior kortikal orta hat yapýlarýndaki aktivite deðiþiklikleri (öz-gönderimsel iþleme); 2) Ventral ve dorsal
anterior singulat korteks, medial prefrontal korteks ve sað ventrolateral (inferior frontal) korteksteki aktivite deðiþiklikleri
(olumsuz duygulanýmýn düzenlenmesi); 3) Sol dorsalateral prefrontal korteksteki aktivite deðiþiklikleri (çalýþma belleðinde
geliþme, zorlu emosyonel ve stresli durumlara çözüm üretmede çalýþma belleðini daha etkili kullanma gibi yürütücü iþlevler).
Anksiyete bozukluklarýnda psikoterapilerin nörobiyolojik etkilerini araþtýran çalýþmalar deðerlendirilirken, olgu sayýsýnýn
sýnýrlýlýðý, BDT dýþýnda farklý psikolojik tedavilerin çalýþmaya dahil edilmemiþ olmasý, daha az etkili tedavilerin (örn. destekleyici
terapi) etkisi ve psikoterapinin özgül olmayan yönlerinin (örn. olumlu terapötik iþbirliði) göz ardý edilmesi gibi sýnýrlýlýklar
dikkate alýnmalýdýr.
Kaynaklar
Frewen PA, Dozois DJ, Lanius RA. Neuroimaging studies of psychological interventions for mood and anxiety disorders:
empirical and methodological review. Clin Psychol Rev 2008;28:228-46.
112
P 19
23 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 1
Anksiyete Bozukluklarýnda Ýlaç - Psikoterapi Ýliþkisi
Anksiyete Bozukluklarýnda Ýlaç Tedavisi - Biliþsel - Davranýþçý Terapi Kombinasyonu Monoterapilerden Üstün
mü?
Oturum Baþkaný : Mehmet Zihni Sungur
Panelist
: Hakan Türkçapar
Panel Özetleri
Psikiyatrik rahatsýzlýklarýn tedavisinde etkili olduðu deneysel çalýþmalarla desteklenen yöntemlerden en sýk kullanýlan iki
tedavi türü farmakoterapi ve psikoterapinin birlikte kullanýmýnýn tek baþýna kullanýlmalarýna göre daha iyi sonuç vereceði
düþünülür. Ruhsal hastalýklarýn çoklu nedenle ortaya çýkan karmaþýk antiteler oluþu mantýksal olarak nedenlerin birinden
çok birkaçýna dönük tedavinin daha iyi sonuç vereceðini düþündürmektedir. Yalýn bir mantýkla, psikoterapi ile ilaç tedavisinin
beraber uygulanmasýna iliþkin ulaþýlan bu olumlu öngörüler ne yazýk ki bazý durumlarda gerçek klinik uygulamada elde
edilen sonuçlarla her zaman örtüþmemektedir.
Ýlaç tedavisi ve farmakoterapi arasýndaki etkileþimler, tedavi edilen rahatsýzlýklara göre deðiþmekte ve bu iki tedavinin
beraberce etkisi artabildiði gibi birbirlerinin etkisini azalttýðý durumlarda söz konusu olabilmektedir.
En sýk görülen anksiyete bozukluklarýndan panik bozukluðunda hem Biliþsel Davranýþçý Terapi hem de antipanik özellikli
antidepresan ilaçlar panik bozukluðunun tedavisinde etkilidir. Amerikan Psikiyatri Birliðinin yayýnladýðý panik bozukluk
tedavi kýlavuzunda, “antipanik ilaçlarýn psikoterapi ile kombine edilmesinin etkinliðini her bir tedavi yönteminin tek baþýna
uygulanmasýyla karþýlaþtýran çalýþmalarda çeliþkili sonuçlar elde edilmiþtir.” denilmektedir.
Ýngiliz Kraliyet Psikiyatri Birliði’nin 2005 yýlýnda yayýnladýðý Obsesif Kompulsif bozukluk (OKB) tedavi kýlavuzunda hafif
þiddette obsesif kompülsif bozukluðun tedavisinde BDT (maruz býrakma ve tepkiyi önleme tedavisi), orta þiddette obsesif
kompülsif bozuklukta ilaç tedavisi (serotonin geri alým inhibitörleri) veya BDT, þiddetli obsesif kompülsif bozukluðun tedavisinde
ise kombine tedavi (BDT+ serotonin geri alým inhibitörleri ) önerilmektedir. Yapýlan çalýþmalarda OKB’de kombine tedavi
ve BDT’nin tek baþýna ilaç tedavisinden daha iyi sonuçlar verdiðini, psikoterapinin ilaç tedavisinin etkinliðini artýrmakla
birlikte ilaç tedavisinin BDT’nin etkinliðini artýrmak gibi bir etkisi olduðuna iliþkin bir veri bulunmamaktadýr. Bir diðer anksiyete
bozukluðu olan Sosyal Fobi tedavisinde ilaç psikoterapinin etkinlðini artýrdýðý veya azalttýðýna iliþkin bir veri bulunmamaktadýr.
Özetle yapýlan çeþitli çalýþmalarda birbiriyle çeliþen sonuçlar çýkmasýna karþýlýk panik bozukluk dýþýnda kombine tedavi
genellikle daha etkili ya da eþ etkili bulunmuþtur; buna karþýlýk kombine tedavinin daha az etkili olduðu biçiminde bir sonuca
rastlanmamaktadýr. Bu uyumlu ve olumlu etkinin istisnasý benzodiazepinlerin özellikle yüksek dozlarda öðrenmeyi ve dikkati
azaltabilmesi ve anksiyeteyi baskýlayarak davranýþçý bir teknik olan maruz býrakmanýn ortadan kaldýrmasýdýr. Kombine
tedaviyi seçerken bunun getireceði artýnýn süre, emek ve maddi açýdan bedeli ile orantýlanmasýdýr.
Kaynaklar
1. American Psychiatric Association Practice Guideline For The Treatment Of Patients With Panic Disorder, American Psychiatric
Publication, Washington, 1998.
2. Obsessive-compulsive disorder Core interventions in the treatment of obsessivecompulsive disorder and body dysmorphic
disorder National Institute for Health and Clinical Excellence 2005 London
113
P 20
23 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 2
Özel Grup ve Durumlarda Travma Sonrasý Stres Bozukluðu
Travma Sonrasý Stres Bozukluðunda Cinsiyetle Ýliþkili Özellikler Neledir?
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Ahmet Tamer Aker
Panelist
: Ufuk Sezgin
Amaç: Travma sonrasý stres bozukluðunda cinsiyetle iliþkili özelliklerin ve nedenlerin tartýþýlmasý. Travma sonrasý stress
bozukluðunu(TSSB) tanýsýnýn çýkýþ noktasý erkeklerde yüksek oranda savaþ travmasý olmakla birlikte epidemiyolojik çalýþmalar
TSSB’nin kadýnlarda erkeklerden daha sýk olduðunu belirtmektedir.- Kadýn ve erkeklerin travmatik yaþam olaylarý farklýlýk
göstermektedir. Hangi cinsiyetin daha fazla travmatik yaþam olayýyla karþýlaþtýðý konusu farklýlýklar göstermektedir. Kadýnlarýn
erkeklere oranla travmatik yaþam olaylarýna daha fazla maruz kaldýðýndan dolayý TSSB nin daha yüksek olduðunu belirten
çalýþmalar olduðu gibi tersine erkeklerin kadýnlardan daha fazla travmatik olaya maruz kaldýðýný belirten çalýþmalarda vardýrÇalýþmalar tecavüz-cinsel saldýrý ile savaþ diðer travma çeþitlerine göre yüksek TSSB risk ile baðlantýlý olduðun belirtilmektedir.
Sonuç: TSSB’deki gözlemlen cinsiyet farký travmatik olaya, travmaya karþý geliþen biliþsel ve afektif reaksiyonlara ve kadýnerkek arasýndaki ifade farký gibi özelliklere baðlý olabilir
Breslau, N., & Davis, G. C. (1992). Posttraumatic stress disorder in an urban population of young adults: Risk factors for
chronicity. AmericanJournal of Psychiatry, 149, 671–675.
Breslau, N., Kessler, R. C., Chilcoat, H. D., Schultz, L. R., Davis, G. C.,& Andreski, P. (1998). Trauma and posttraumatic stress
disorder in the community: The 1996 Detroit Area Survey of Trauma. Archives ofGeneral Psychiatry, 55, 626–632.
Cuffe, S. P., Addy, C. L., Garrison, C. Z., Waller, J. L., Jackson, K. L.,McKeown, R. E., et al. (1998). Prevalence of PTSD in a
community sample of older adolescents. Journal of the American Academy of Child& Adolescent Psychiatry, 37, 147–154.
Kessler, R. C., Chiu, W. T., Demler, O., & Walters, E. E. (2005). Prevalence, severity, and comorbidity of 12-month DSM-IV
disorders in the National Comorbidity Survey Replication. Archives of General Psychiatry,62, 617–627.
Norris, F. H. (1992). Epidemiology of trauma: Frequency and impact of different potentially traumatic events on different
demographic groups. Journal of Consulting and Clinical Psychology, 60, 409–418.
114
P 20
23 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 2
Özel Grup ve Durumlarda Travma Sonrasý Stres Bozukluðu
Týbbi Duruma Baðlý Travmalar ve Travma Sonrasý Stres Bozukluðu ve Depresyon
Oturum Baþkaný : Ahmet Tamer Aker
Panelist
: Ýrem Yaluð
Özellikle ölümcül/ süreðen týbbi hastalýklar baþta olmak üzere týbbi durumlarýn travma sonrasý stres yanýtlarý ile iliþkisi daha
yakýn zamanda dikkat çekmeye baþlamýþtýr (1).
a. DSM-IV’ün ruhsal travma yanýt ölçütlerini yaþamý tehdit eden hastalýklarý da kapsayacak þekilde geniþletmesi ve özellikle
kanser gibi tanýlarý almayý TSSB’ye yol açabilme kapasitesi taþýyan bir travmatik olay olarak tanýmlamasý (APA 1994),
Panel Özetleri
• Travma sonrasý stres yanýtlarýnýn týbbi hastalýklarý içerecek þekilde geniþletilmesinin nedenleri arasýnda:
b. Özellikle süreðen/ yaþamý tehdit edebilen hastalýklarda hastanýn ruhsal durumu ile hastalýk gidiþi, tedavi uyuncu, ve yanýtý,
tedavi ekibi ile iliþki kalitesi, bakým verenlerin ruhsal durumu arasýndaki etkileþimlerin fark edilmesi (2, 3).
sayýlabilir.
Bu bireylerde TSSB tehdidi, tedavinin yarattýðý korku ve endiþeler, hayatta kalma kaygýlarý, hastalýðýn depreþmesi, damgalanma,
geleceðe yönelik endiþelerle iliþkili olabilir. Diðer travma tiplerinden farklý olarak, burada birey ölüm tehdidini sürekli
yaþayabilir ve taný/ tedavi ile ilgili anýlar girici yeniden yaþantýlamalar TSSB belirtilerine ek olarak gidiþi etkileyebilir (1,
3).
Kaynaklar
1. Tedstone JE, Tarrier N (2003). Posttraumatic stress disorder following medical illness and treatment. Clinical Psychology
Review 23, 409–448
2. De Bleser L, Matteson M, Dobbels F, Russell C, De Geest S. Transpl Int. 2009; 22 (8) : 780-97.
3. Kammerer J, Garry G, Hartigan M, Carter B, Erlich L. Nephrol Nurs J. 2007; 34 (5): 479-86.
115
P 20
23 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 2
Özel Grup ve Durumlarda Travma Sonrasý Stres Bozukluðu
Travmaya Yanýtta Travma Sonrasý Stres Bozukluðu ve Depresyon
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Ahmet Tamer Aker
Panelist
: Cem Cerit
Ruhsal yönden travmatik olaylar oldukça yaygýn olarak yaþanan durumlardýr. Bununla birlikte ruhsal travma ile ilgili
hastalýklarýn yaygýnlýðý daha düþüktür. Travmatik bir olayý takiben TSSB ve depresyon geliþimi sýk görülmekle birlikte kural
deðildir. Bugünkü bilgilerimizin ýþýðýnda kiþinin travmaya verdiði yanýtýn nasýl bir yol izleyeceðini yada klinik bir sendrom
oluþturup oluþturmayacaðýný öngörmek mümkün olmasa da risk faktörlerinin bilinmesi bu yolda yarar saðlayabilir. Travmaya
yanýtta; yaþ, cinsiyet, sosyoekonomik ve kültürel özellikler gibi demografik faktörler, travmanýn tipi ve ciddiyeti, kiþiye ait
geliþimsel faktörler, kiþilik özellikleri, kiþinin travma esnasýndaki duygusal ve biliþsel yaþantýlarý, baþ etme becerileri, geçmiþ
ruhsal travmalarý, ek psikiyatrik hastalýklarýn varlýðý, sosyal destek sistemi ve “önemli diðerlerinin” travmaya yanýtý, travma
sonrasýnda ortaya çýkan sosyoekonomik yýkým, travmaya verilen yanýtýn biyolojik-evrimsel-genetik özellikleri önemlidir.
Depresyon ruhsal travmalardan sonra oldukça yaygýn görülen bir bozukluk olup TSSB’ye en sýk eþlik eden psikiyatrik tablodur.
Yoðun ve ardýþýk streslerin baþlangýçta korku ve kaygý belirtileri yaratýrken sonradan çökkünlüðe yol açmasý ile ilgili yapýlmýþ
laboratuar çalýþmalarý mevcuttur. TSSB ile depresyon birlikteliði hastalýðýn gidiþi, tedaviye yanýt ve iþlevsellik üzerine olumsuz
etki yaratmaktadýr.
Bu sunumda travmatik yaþantý ile bunun yarattýðý klinik tablolar arasýndaki iliþkiyi belirleyen faktörler üzerinde durulacak
ve bu zeminde tedavi ve psikososyal yaklaþýmlar tartýþýlacaktýr.
116
P 21
23 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 3
Demansýn Nöroradyolojisi ve Tanýsal Deðerlendirme
Demansýn Nörobiyolojisi
Oturum Baþkaný : Iþýl Baral Kulaksýzoðlu
Panelist
: Nevzat Yüksel
AH’de tek bir etiyolojik etken veya etkenlerden çok nörobiyolojik ve çevresel risk etkenlerinden söz edilmektedir. Bu etkenler
aþaðýda özetlenmektedir:
Panel Özetleri
Demans baþta yakýn bellek bozukluðu olmak üzere birçok biliþsel, sensorimotor, emosyonel ve kiþilikle ilgili belirtilerle
karakterize bir sendromdur. Birçok nedeni olabilir. Bu nedenler içinde en sýk rastlanýlaný ise Alzheimer Hastalýðý’dýr (AH).
Burada daha çok AH’nýn nörobiyolojisi üzerinde durulacaktýr.
AH’de aile hikayesi pozitifliði normal popülasyonun üzerindedir. Bu gözlem genetik etkenlerin önemini göstermektedir.
Genetik gözlemlerin ilki Down Sendromu (DS) ile ilgili bulgulara dayanmaktadýr. DS olgularýnda 30’lu yýllarda demans
belirtileri baþlamaktadýr. Bu olgularda demans gösterenlerin oraný 40’lý yaþlarda % 50’lere varmaktadýr. DS’nun trizomi 21’e
baðlý olduðu bilinmektedir. AH’de üzerinde durulan amiloid öncül proteinini (APP) kodlayan gen bu kromozomdadýr. Bu
genin C ve N terminalindeki mutasyonlarýn AH ile baðlantýlý olduðu, mutant kiþilerin parietotemporal metabolizma eksikliði
gösterdiði, amiloid •'3f (A•'3f) birikiminin hýzlandýðý, nöroplastisitenin bozulduðu bilinmektedir. Hayvan deneylerinde de
bu geni mutant olanlarda öðrenme sorunlarý ortaya çýkmakta ve demans benzeri belirtiler izlenmektedir. A•'3f•'3fbirikimi
serebral damarsal yapýyý da bozmaktadýr.
Presenilinler transmembran proteinler olup hücresel farklýlaþma ve nöroplastisite ile baðlantýlýdýrlar. Nöronal uyarýlabilirliði
modüle eder ve Ca++ homeostazýný saðlarlar. Ýskemi ve yaralanma ile artarlar. Mutasyonlarýnda demans geliþimi olasýlýðý
artmaktadýr.
Epidemiyolojik çalýþmalar AH olan annelerin çocuklarýnda, babalarýnda AH olanlara göre AH olasýlýðýnýn daha fazla olduðunu
göstermektedir. Bu gözlemler anne yolu ile kalýtým kanýtý olabilir. Mitokondrial proteinleri kodlayan nükleer genlerde (14.
kromozomda) ve dihidrolipol süksiniltransferaz’ý kodlayan gendeki bir mutasyonun geç baþlangýçlý AH için baðýmsýz bir risk
etkeni olduðu ileri sürülmektedir. Bu gendeki polimorfizmler erken baþlangýçlý AH ile de baðlantýlý olabilir.
Apolipoprotein E (APO E) geninin E2, E3 ve E4’ü kodlayan 3 farklý aleli vardýr. Bu protein sinaps bütünlüðü, nöronal iskeletin
korunmasý, hücre dýþý matriks ile nöronun etkileþmesi ve hücre dýþý Ca++ düzeyinin modülasyonunda rol alýr. E4 aleli erken
AH ile baðlantýlýdýr.
Bunlara ek olarak regülatör bölgedeki APO E gen polimorfizmi, LDL reseptör baðlantýlý protein geninde ekson 3’de polimorfizm,
•'3f2-makroglobulin gen polimorfizmi, HLA-A2, transferrin C2, serotonin taþýyýcýsý promoter bölgede polimorfizm ve nörotrofin
3 polimorfizmi de demans geliþimi ile baðlantýlý olabilir.
AH’de kolinerjik yetersizlik, glutamaterjik NMDA aracýlý iþlevde bozulma gibi bozukluklar da bulunabilmektedir.
117
P 21
23 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 3
Demansýn Nöroradyolojisi ve Tanýsal Deðerlendirme
Demansýn Nörobiyolojisi
(Devamý)
Panel Özetleri
AH’de diðer risk etkenleri kadýn olmak, kapalý beyin travmalarý, serebrovasküler patoloji ve olaylar, kalp hastalýklarý,
hipertansiyon ve hipotansiyon, tiroid sorunlarý, depresyon, diyabet olarak sayýlmaktadýr.
118
Psikososyal stres etkenleri de demans oluþumunu hýzlandýrmaktadýr. Eðitim düzeyi, yaþam boyu biliþsel ve fiziksel aktivite
eksikliði de diðer risk etkenleridir.
Kaynaklar
Cankurtaran M, Yavuz BB, Cankurtaran EÞ and et all. (2008): Risk factors and type of dementia: Vascular or Alzheimer?
Archives of Gerontology and Geriatrics, 47: 25–34.
Heininger K (2000): A Unifying Hypothesis of Alzheimer’s Disease Risk Factors. Hum Psychopharmacol Clin Exp, 15: 1-70.
Kalaria RN, Maestre GE, Arizaga R and et all. (2008): Alzheimer’s disease and vascular dementia in developing countries:
prevalence, management, and risk factors. Lancet Neurol, 7: 812–26.
Pei J, Sjögren M ve Winblad B (2009): Alzheimer hastalýðý’nda nörofibriler dejenerasyon: Moleküler mekanizmalardan ilaç
hedeflerinin tanýmlanmasýna. Current Opinion in Psychiatry (Türkçe basým), 5(1): 7-14.
Yüksel N (2006): Deliryum, demans ve biliþsel bozukluk gösteren diðer durumlar. Ruhsal Hastalýklar’da. MN Medikal &
Nobel.
P 21
24 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 3
Demansýn Nöroradyolojisi ve Tanýsal Deðerlendirme
Demansta Fonsiyonel Görüntüleme ve Taný Koyma
Oturum Baþkaný : Iþýl Baral Kulaksýzoðlu
Panelist
: Neþe Ilgýn Karabacak
Panel Özetleri
Hafif ve orta dereceli Alzheimer hastalýðýnda, kolinesteraz inhibitörleri ile biliþsel iþlevlerde düzelmeyi saðlamak ve entellektüel
kapasitede kaybý yavaþlatmak olasýdýr. Ancak bu ilaçlarýn nöron koruyucu özelliklerinden yararlanabilmek için, hastalýðýn
erken evrelerinde tedaviye baþlamak gerektiði düþünülmektedir. Bilindiði gibi hafif biliþsel bozukluklarla kendini gösteren
erken evre demansta, hastalýk sýklýkla atlanmakta ve doðru taný koyulamadýðý için hastalar bu evrede taný ve tedavi
alamamaktadýr. Demans ve kognitif bozukluk olgularýnýn deðerlendirilmesinde, tanýsal doðruluðu arttýrabilmek için bu son
yýllarda klinik deðerlendirmeye ek olarak sýklýkla yapýsal ve iþlevsel görüntüleme çalýþmalarýna baþvurulmaktadýr.
Tek foton emisyon tomografi (SPECT) ve pozitron emisyon tomografi (PET) gibi iþlevsel görüntüleme yöntemleri ile beyinde
pek çok patofizyolojik durumda, henüz yapýsal bozukluklarýn oluþmadýðý dönemde, fonksiyonel veya metabolik deðiþiklikler
saptanabilir.PET ve SPECT bulgularý, demans taný ve ayýrýcý tanýsýnda özellikle nöropsikolojik deðerlendirme bulgularý ile
birlikte ele alýndýðýnda yararlýdýr. Bu tekniklerde görüntü saðlamak için kullanýlan radyofarmasötikler beyinde, bölgesel kan
akýmýnýn, metabolizmanýn ve hücreler arasý moleküler iletiþimin ölçülebilmesini saðlar. Farklý demans formlarýnda, FDG-PET
ve SPECT görüntüleme ile serebral glukoz metabolizmasýnda ve kan akýmýnda farklý azalma biçimleri tanýmlanmýþtýr. Genellikle,
özel birtakým bölgelerin öncelikle etkileniyor olmasý hastalýklarýn ayýrýcý tanýsýna yardýmcý olmaktadýr.
Alzheimer hastalarýnda yapýlan çalýþmalarda belirleyici olarak, bölgesel kan akýmý ve glukoz kullanýmýnýn her iki posterior
parietal ve temporal kortekslerde azaldýðý, sensörimotor ve oksipital kortekslerin ise görece korunduðu gözlenmiþtir. Hastalýk
ilerledikçe tanýmlanan bozukluklar belirginleþmekte, kan akýmý ile metabolizmada izlenen azalma daha yaygýn hale gelmekte
ve frontal kortekslerde de tutulum olmaktadýr. Subkortikal yapýlarda, oksipital kortekste ve serebellumda metabolizma
hastalýðýn en geç dönemlerine kadar korunmaktadýr.
Ilginç olarak APOE epsilon 4 alleli taþýyan ve pre-semptomatik dönemde olan bireylerde de, FDG-PET görüntülemesinde
Alzheimer hastalýðýna benzer biçimde patolojik bulgular gözlenebilmektedir.Bu alanlarda bölgesel serebral glukoz kullaným
hýzýnda, kýsa bir zaman aralýðýnda meydana gelen azalma da FDG-PET görüntüleme ile yüksek duyarlýlýkta gösterilebilmektedir.
Bu bulgular, Alzheimer hastalýðýna karþý koruyucu tedavi potansiyeli gösteren ilaçlarýn etkinliklerinin de FDG-PET ile
deðerlendirilebileceðini düþündürmektedir.
119
P 21
23 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 3
Demansýn Nöroradyolojisi ve Tanýsal Deðerlendirme
Beyin, Beyin Ýþlevleri, Beyin Yýkýmý
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Iþýl Baral Kulaksýzoðlu
Panelist
: Hakký Muammer Karakaþ
120
Demans deðiþik süreçlerin ve bazen bu süreçlerin birlikteliðinin yol açtýðý bir tablodur. Tabloya yol açan özgül sürecin
belirlenmesinde kullanýlan strateji ayrýntýlý anamnez ve fizik inceleme, nöropsikolojik testler, laboratuvar incelemeleri ve
görüntüleme çalýþmalarýnýn bütünleþik kullanýmýndan oluþmaktadýr. Kontrastsýz manyetik rezonans görüntüleme (MRG)
demansýn görüntülenmesindeki en önemli tek test olup, elde edilen yapýsal bulgularýn olgularýn kliniði eþliðinde deðerlendirilmesi
birçok durumda ayýrýcý tanýnýn yapýlmasýný saðlamaktadýr. Olgularýn yaklaþýk yirmide birinde klinik olarak saptanamayan
önemli bir yapýsal lezyon bulunduðundan, tüm olgularda en az bir kere MRG yapýlmalýdýr. Bununla birlikte, Alzheimer
hastalýðýnýn da dahil olduðu diðer birçok nörodejeneratif süreçte taný tüm nedenlerin teker teker dýþlanmasýna dayanmakta
ve demansa yol açan patolojilerin, yapýsal görüntülemeyle birbirlerinden ve normal yaþlanmadan kesin olarak ayýrýmý her
zaman mümkün olmayabilmektedir. Modern nöroradyolojik yöntemlerin, demans nedeninin saptanmasý dýþýnda, çok önemli
bir ikinci görevi de bulunmaktadýr. Bu görev, demans geliþiminin öngörülebilmesi, ya da en azýndan, nörodejeneratif sürecin
klinik bulgular ortaya çýkmadan önce, ya da hafif biliþsel bozukluk evresinde saptanabilmesidir. Bu baðlamda, yapýsal
görüntülemenin çözünürlüðünün dýþýnda kalan fonksiyonel nöron kaybýnýn, yýkým ve yapým süreçlerinin saptanmasýna yönelik
MR spektroskopi (MRS) önemli bir rol oynamaktadýr. Fonksiyonel MRG (FMRG), manyetik kaynak görüntüleme (MSI) ve
MR-elektroensefalografi/olay baðýmlý potansiyel incelemeleri (MRG-EEG/ERP) ise ölçülebilir metabolik deðiþiklikler
gerçekleþmeden çok daha önce biliþsel süreçlerde rol oynayan fonksiyonel alanlardaki aktivasyon bozukluklarýný, “default”
baðlantýlarda geliþen anormallikleri ve korteksin biliþsel süreçleri gerçekleþtirebilmek üzere biliþsel reorganizasyonunu (telafi
edici kaynak atanmasý) gösterebilmektedir. Difüzyon tensör görüntüleme (DTI) biliþsel alanlarý birbirine baðlayan beyaz
cevher yolaklarýndaki dejenereasyonlarý ortaya koyabilmektedir. Tüm bu incelemeler, Kýsa Durum Muayenesi ve Global
Bozulma Ölçeði gibi biliþsel testlerde belirgin bozulma saptanamayan bireylerde bile deðiþik anormallikler bulunduðunu
ortaya koymaktadýr. Deðiþik kurumlara mensup nöroradyolog, deneysel psikolog ve mühendislerin görev yaptýðý TURCONS
fonksiyonel görüntüleme laboratuvarlarýnda, belirtilen tüm ileri yöntemlerin bütünleþik kullanýmýyla, nörodejeneratif süreçlerin
erken dönemde saptanmasý ve biliþsel süreçlerde uygulanacak tedavi yöntemlerinin baþarýsýnýn deðerlendirilmesi üzerine
önemli ilerlemeler kaydedilmektedir.
P 21
23 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 3
Demansýn Nöroradyolojisi ve Tanýsal Deðerlendirme Deðiþen Aileye Terapötik Yaklaþým
Demansta Tanýsal Geliþmeler ve Nöropsikolojik Deðerlendirme
Oturum Baþkaný : Iþýl Baral Kulaksýzoðlu
Panelist
: Özlem E. Aký
Panel Özetleri
Ülkemizde ve dünyada yaþam süresinin uzamasý ile birlikte, ileri yaþlarýn hastalýðý olan demanslar önemli bir toplum saðlýðý
sorunu oluþturmaya baþlamýþlardýr. Demans sendromlarýnýn %60-65 kadarýný Alzheimer tipi demans, kalanýný da vasküler
demans tipleri, Lewy cisimcikli demans ve diðerleri oluþturur. Demanslarýn genellikle tipik bir klinik görünümü vardýr, olgularýn
önemli bir kýsmýnda iyi bir öykü ve fizik/ nörolojik ve ruhsal muayene ile %80 oranýnda doðru taný konulabilir. Ancak atipik
seyirli olan, 65 yaþtan önce baþlayan, taný karmaþasý yaratan demans tablolarý da pratikte karþýmýza çýkar. Bu tür durumlarda
görüntüleme yöntemlerinin yanýsýra ayrýntýlý nöropsikolojik deðerlendirme ve seçilmiþ olgularda taný amaçlý diðer yöntemlere
baþvurulmasý gerekir.
Nöropsikolojik testlerin kullanýmý yalnýzca taný karmaþasý yaratan durumlarla sýnýrlý deðildir. Gündelik klinik pratikte de,
tanýyý doðrulama, hastalýðýn gidiþini ve tedaviye yanýtýný objektif olarak izleme amacýyla bu testlerin kullanýlmasý önemlidir.
Yatak baþýnda kýsa sürede uygulanabilecek ve klinik tablo hakkýnda fikir verebilecek testlerin yanýsýra, daha deneyimli
profesyonellerce verilebilecek, daha kapsamlý testler de bulunmaktadýr. Nöropsikolojik testlerin belli standart bir yöntemle
uygulanmasý ve yaþ, cinsiyet, eðitim ve kültürel etkenler göz önüne alýnarak deðerlendirilmesi gerekmektedir. Yalnýzca test
puanlarýna göre yapýlacak deðerlendirmeler ciddi anlamda yanýltýcý olacaktýr. Standardizasyonu yapýlmýþ testlerin kullanýlmasý
tercih edilmelidir. Ülkemizde bu tür testlerin eðitimini veren kurum ve dernekler mevcuttur.
Demansýn kesin tanýsý otopsi ile konulmaktadýr ancak erken dönemde taný konulmasý amacýyla hastalýða özgü biyolojik
belirteçlerin belirlenmesi için çalýþmalar sürmektedir. Çoðunluðu halen deneme aþamasýndadýr ve gündelik pratiðe girmemiþtir.
Ancak özellikle BOSda çalýþýlan AB peptidler, tau proteinleri, izoprostanlar ve sülfatidler gelecek vaat etmektedir.
Kaynaklar
1. Weiner MF, Lipton AM. (2009) Textbook of Alzheimer Disease and Other Dementias. APPI, Washington.
2. Gauthier S, Scheltens P, Cummings JL. (2006) Alzheimer Hastalýðý ve Ýliþkili Hastalýklar Yýllýðý ( Çev. Ergen M, Bayraktaroðlu
Z). CSA Global Publishing, Ýstanbul.
121
P 22
23 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 4
Saðlýk Bakanlýðý Toplum Ruh Saýlýðý Merkezleri Projesi
Toplum Temelli Ruh Saðlýðý Modeli
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Medaim Yanýk
Panelist
: Mehtap Arslan
Dünyada tarihsel geliþim süreci içinde ruhsal hastalýklara bakýþ açýsýnda deðiþikliklere neden olan dört önemli geliþme olmuþtur.
Bunlardan birincisi, 18. yüzyýlýn sonlarýna doðru Fransýz ruh hekimi P. Pinel’in ruh hastalarýný zincirden kurtararak bu
hastalýklarýn bakýmýnda insancýl hareketi baþlatmasý; ikincisi, 19. yüzyýlýn sonlarýnda S. Freud’un geliþtirdiði psikanalitik
kuramý ile ruhsal hastalýk anlayýþýný ve tedavi yöntemlerini köklü bir þekilde etkilemiþ olmasý; üçüncüsü, 20. yüzyýlýn ikinci
yarýsýnda çaðdaþ anlamda psikiyatride ilaç kullanýmýnýn baþlamasý ve hýzla artmasý; dördüncüsü ise, toplum ruh saðlýðý
hareketidir.
2005 yýlýnda Helsinki’de DSÖ Avrupa Bölgesi ülkelerinin bakanlýklarýnýn katýlýmý ile gerçekleþtirilen toplantý sonucunda Avrupa
ülkeleri için bir ruh saðlýðý eylem planý açýklanmýþtýr. Ülkemizde de 2006 yýlýnda açýklanan Ulusal Ruh Saðlýðý Politikasý
metninde de “Ruh saðlýðý sisteminin toplum temelli olmasý, genel saðlýk sistemine ve birinci basamaða entegre edilmesi” ve
“Toplum temelli rehabilitasyon çalýþmalarýnýn yapýlmasý” kararlarý vardýr. Bu kararlar uyarýnca Saðlýk Bakanlýðý bir dizi
çalýþmayla birlikte Toplum Ruh Saðlýðý Merkezleri Projesini baþlatmýþtýr.
TRSM’lerin aþaðýdaki iþ basamaklarýný yürütmesi planlanmaktadýr:
Kendisine baðlý coðrafi bölgede yaþayan “psikotik bozukluk” tanýlý hastalarý tespit ederek merkezin veri tabanýna kaydetmek,
Kaydedilen hasta ve/veya yakýnlarýyla irtibata geçerek merkezin amacý, iþlevleri, hastaya saðlayacaðý faydalar konusunda
bilgilendirmek,
Merkeze devamý saðlanan hastalarýn psikiyatrik ve sosyal profillerini sosyodemografik veri formu ve ölçeklerle belirlemek
Kayýtlý hastalarýn farmakolojik tedavi sürecini takip etmek,
Merkeze gelmeyen hastanýn evde takibini saðlamak.
Alevlenen, suisid ve homisid potansiyeli taþýyan hastanýn yataklý bir psikiyatri kliniðine yatýþýný saðlamak,
Hasta ve hasta yakýnlarýna psikoeðitim vermek,
Sosyal beceri eðitimi vermek ve toplum içinde uygulamalar yapmak,
Hastalara uygun uðraþý alanlarý saptamak ve uðraþý terapileri programlamak,
Uygun olan hastalarla açýk/kapalý grup terapileri düzenlemek,
Toplumu bilinçlendirmek ve antistigmatizasyon çalýþmalarý yapmak.
Hastaneye yatýþ, bakým, çalýþacak iþyeri ihtiyaçlarýna cevap vermek üzere imkanlar ölçüsünde ilgili kurumlarla irtibat kurmak.
122
P 22
23 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 4
Saðlýk Bakanlýðý Toplum Ruh Saýlýðý Merkezleri Projesi
Toplum Temelli Ruh Saðlýðý Merkezleri Projesi Süreci
Oturum Baþkaný : Medaim Yanýk
Panelist
: Akfer Karaoðlan
Panel Özetleri
Saðlýk Bakanlýðý tarafýndan Türkiye’nin “Ulusal Saðlýk Politikasý”ný oluþturmak üzere 1992’de düzenlenen I. Ulusal Saðlýk
Kongresi sonrasýnda TBMM’ne sunulmak üzere “Ulusal Saðlýk Politikasý” hazýrlanmýþtýr. Bu politika metninde hedeflerden
biri ‘2000 yýlýnda her kademede saðlýk hizmetleri ve sosyal hizmetlerle bütünleþmiþ bir ruh saðlýðý hizmet sisteminin kurulmasý’
olarak belirlenmiþtir. Bu hedefe ulaþmak için önerilen stratejiler arasýnda 1995 yýlýna kadar; “toplum ruh saðlýðý uygulama
planýnýn hazýrlanmasý” ve “birinci basamak ayakta tedavi hizmetinin evde rehabilitasyon hizmeti verecek þekilde örgütlenmesi”
maddeleri yer almýþtýr. Toplum temelli ruh saðlýðý hizmetleri konusundaki geliþmeler, ruh saðlýðý alanýnda politika ve uygulama
planlarý oluþturulmasýna paralel bir þekilde dönem dönem kesintiye uðramýþtýr. 2006 yýlýnda yayýnlanan Türkiye Cumhuriyeti
Ruh Saðlýðý Politikasý ve hazýrlýk aþamasýnda olan Ulusal Ruh Saðlýðý Eylem Planý metinlerinde ana hedeflerden biri olarak
kabul edilen “toplum temelli ruh saðlýðý hizmetlerinin” uygulamaya geçirilmesi için “Toplum Temelli Ruh Saðlýðý Projesi”
hazýrlanmýþtýr. Proje kapsamýnda yurtdýþý örnekleri ve Bolu’da bulunan toplum temelli ruh saðlýðý merkezi uygulamalarýndan
yola çýkýlarak kurulmasý planlanan merkezlerin yapýsý ve iþlevleri konusunda bir model oluþturulmuþ, insangücü ve maliyet
analizleri yapýlmýþtýr. Merkezlerin ülke geneline her ile en az bir tane olmak üzere nüfusa dayalý bölgelendirme esasýna göre
açýlmasý ve yaygýnlaþtýrýlmasý planlanmýþtýr. Merkezlerde hizmet verecek personelin eðitimi ve ilgili mevzuatýn hazýrlanmasý
çalýþmalarý da yine proje kapsamýnda sürdürülmektedir.
123
P 22
23 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 4
Saðlýk Bakanlýðý Toplum Ruh Saýlýðý Merkezleri Projesi
Toplum Ruh Saðlýðý Merkezleri Projesinde Sorun Alanlarý
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Medaim Yanýk
Panelist
: Gazi Alataþ
Toplum Temelli Ruh Saðlýðý Modeline geçiþ sýrasýnda ülkemiz özelinde bazý sorun alanlarýnýn tartýþýlmasý gerekmektedir.
ÝSTÝHDAM: Psikiyatrist sayýsýnýn azlýðý; Sosyal hizmet uzmaný ve psikolog kadro eksikliði; Görevlendirmenin þekli (sahada
yetkinlik ve gönüllülük esas olmalý; ek ödeme de pozitif ayrýmcýlýk gerekli)
ÜNÝVERSÝTELER: Üniversitelerin sürece nasýl dahil edileceði
ÝDARÝ: Aile hekimliðine entegrasyon; Hiyararþik konum ve yapýlanma; Yetkilendirme, kurumsal statü ile ilgili düzenlemeler;
Denetim ile ilgili düzenlemeler; Performans düzenlemeleri
YÖNETÝM: Bilgi bankasý yok (hasta sayýsý, tanýsý yok); Hastane kayýtlarýyla eþgüdümün saðlanmasý
FÝNANS: Kaynak ve bütçe tespiti yapýlmasý; Maliyet analizi ile hizmetlerin ücretlendirilmesi; Otelcilik hizmetinin organizasyonu
ve finansmaný
HUKUK: Merkezin açýlmasý ile ilgili yasal düzenlemelerin yapýlmasý (yönetmelik vs.); Diðer kurumlarla iliþkiler ve protokol
çalýþmalarý
COGRAFÝ planlama: Bölge analizi; Bölge nüfusu ve nüfus yoðunluðu(mt2 /kiþi); Bölge þartlarý; Ulaþým_ hastalarýn kolay
gelebileceði yerlerin seçimi
BÝNA: Projede tariflenen yapýda binalarýn bulunmasý; Bulunan binanýn tadilatý; Binanýn bakým onarým ve teknik desteðinin
saðlanmasý; Prefabrik olabilir mi?
PROJE hedefleri belirlenirken: TRSM bazýnda sayýsal hedefler; Projede sayýsal hedefler
EÐÝTÝM: Gerekli eðitimlerin kim tarafýndan ve nasýl verileceði; Sertifikasyonun yapýlmasý
124
P 23
23 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 1
Ankara - Dikmen Vadisi Yýkým Projesinin Ruhsal-Toplumsal Etkileri Çok Disiplinli Bir Alan Araþtýrmasýnýn
Sunumu
Ankara Dikmen Vadisi Yýkým Tehdidi Araþtýrmasýnda Nicel Yöntemle Elde Edilen Bulgularýn Sunumu
Oturum Baþkaný : Eriþ Bilaloðlu
Panelist
: Ýnci Özgür Ýlhan
Panel Özetleri
Giriþ: Kentsel Dönüþüm Projesi kapsamýnda 1 Þubat 2007 tarihinde 03.00 sýralarýnda Ankara Dikmen Vadisi’nde Büyükþehir
Belediyesi tarafýndan ani bir yýkým saldýrýsý gerçekleþmiþtir. Bölgedeki bu yýkým tehdidi 1 Þubat’tan sonra da sürekli yaþanýr
hale gelmiþtir. Bu çalýþmada Dikmen Vadisi bölgesinde yaþayan insanlarýn söz konusu tehdit ve süre giden belirsizliðe verdikleri
ruhsal tepkilerinin belirlenmesi amaçlanmýþtýr.
Yöntem: Dikmen Vadisi Dördüncü ve Beþinci Etap bölgeleri çalýþma grubunu, bu bölge ile benzer sosyoekonomik koþullara
sahip olan Mamak Saimekadýn’da yaþayanlar ise kontrol grubunu oluþturmuþtur. Dikmen Vadisi’nden sistematik seçkisiz
örnekleme yöntemi ile belirlenmiþ toplam 106 haneden 201, kontrol örnekleri olarak ayný yöntemle Mamak Saimekadýn
Mahallesi’nden toplam 102 haneden toplam 178 kiþi alýnmýþtýr. Görüþmelerde araþtýrmacýlarca hazýrlanan anket formu
dýþýnda Beck Depresyon Envanteri, Spielberger Sürekli Kaygý Ölçeði ve Özyeterlilik Ölçeði kullanýlmýþtýr.
Bulgular: Dikmen Vadisi örnekleminin Saimekadýn örneklemine göre depresyon ve kaygý puan ortalamalarý daha yüksektir.
Bununla birlikte her iki örneklemin özyeterlilik puanlarý arasýnda fark bulunmamýþtýr. Bunun anlamý, kaygý ve depresif
belirtileri önemli ölçüde yaþayan Dikmen Halký’nýn özyeterliliðinin yýkým tehdidi yaþamamýþ olan Saimekadýnlýlarla ayný
düzeyde olduðu, yani Dikmen Vadisi’nde yaþayanlarýn özyeterlilik düzeylerini bir þekilde görece yüksek tutabildiðidir.
Sonuç: Gözlemlerimizle birleþtirdiðimizde Dikmen Vadisi halkýnýn yýkým tehdidini, genel olarak korunmuþ bir özyeterlilik ve
saðlam bir sosyokültürel yapý ile karþýladýðýný söyleyebiliriz.
Kaynaklar
Bandura A (1997) Self-efficacy: the exercise of control. New York: Freeman.
Öztürk MO (2002) Ruh Saðlýðý ve Bozukluklarý, Feryal Matbaasý, Ankara.
Yýldýrým F (2002) Özyeterlilik Ölçeði’nin geçerlilik ve güvenilirlik çalýþmasý (Yayýmlanmamýþ çalýþma).
125
P 23
23 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 1
Ankara - Dikmen Vadisi Yýkým Projesinin Ruhsal - Toplumsal Etkileri
Çok Disiplinli Bir Alan Araþtýrmasýnýn Sunumu
Dikmen Vadisinde Araþtýrmacýnýn Alandaki Ýnsanla Ýliþkisi
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Eriþ Bilaloðlu
Panelist
: Salime Tarihci Delice
Ankara Dikmen Gecekondu bölgesinin kentsel dönüþümü söylemleri ardýnda hukuki, psikolojik ve fiziksel çatýþmalar yaþanmýþtýr.
Ankara Tabip Odasý bölgede kanat ve direniþ önderliði yapan kiþilerin isteði ve toplum saðlýðýný ilgilendiren bu konuda görüþ
sahibi olup taraf olmanýn kaçýnýlmaz sorumluluðu nedeniyle bölgede týbbý içine alan ama týbbileþmemiþ bir araþtýrma
planlamýþtýr.
Pozitivist anlayýþ nesnesinden üstün, yukardan aydýnlatan ve kesin-otoriter bilme, hakikatin bilgisi olarak kendini dayatmaktadýr.
Araþtýrmacýdan baðýmsýz ölçmeler ve deneysel süreçler yoluyla rakamsal bilgi biriktirilerek genelleþtirilir.
Bu yaklaþýmda araþtýrma, deneysel çözümlemeler yoluyla olgularýn ve insan davranýþýnýn doðasý hakkýnda genellemeler
yapmak ve kurallara oturtmak amacýyla nicel verileri matematiðin büyüklük ve eþitlik ölçümlerini kullanarak açýklar. Ancak,
ölçme ne denli tam yapýlýrsa yapýlsýn yaþamayý ölçemez. Yaþamak parçalarýn toplam olarak eþitlenmesinden daha öte bir
anlamdýr. Ýnsan otopsi yapýlan bedende yaþar, bu bilgi nicelik için doðru olur ancak öznellik, soluk katarak nitelik haline
geçer. Öznel olan ve özne olanýn bilgisi bedeni ya da matematiði yok saymadan ancak bilmenin son hali olarak da görmeden
yapýlan bilgi üretimi bilimsel bilgi olacaktýr.
Bu araþtýrma niceliksel ve niteliksel araþtýrma yöntemi kullanýlarak bilgi edinmeyi amaçlamýþtýr. Kuramsal yaklaþým pozitivist
olmadýðýndan edinilecek bilgi özne-nesne iliþkisinden farklý olarak özneler arasý iliþkinin ürünü olacaktýr. Araþtýrýcýlar üstün
deðil faklý, araþtýrmaya katýlan kiþilerde nesne-denek olarak deðil deneyimin bilgisini paylaþan kiþiler olarak kabul edilmiþtir.
Araþtýrmacý, insan ayný þehrin paydaþý olarak eþit, deneyim olarak bölge halkýnýn yaþadýðýný yaþamadýðýndan eþit deðildir.
Yaþayan yaþadýðýný bilir. Yaþananýn bilgisi araþtýrmacýnýn kuramýnýn süzgecinde baþka bilgilerle sentezlenerek farklý bir dile
dönüþür. Kuram belirler. Taraflýlýk belirler. Kiþilik, þimdi ve burada olanýn iliþkiye bilgi taþýma aný olmasý bilmeyi etkiler.
Araþtýrmacý bilgi edinme sürecinde insandýr. Dikmen gecekondu bölgesinde yaþanmýþ olan her anlatý, ve direnmenin dinamik
ruhu öðreten olmuþtur.
Kaynakça:
1. Hegel, G.W.F. ( 2004), Tinin Görüngübilimi, çev. Aziz Yardýmlý, Ýdea, Ýstanbul
2. Karaçay, T., (2000) , Cumhuriyet Bilim Teknik, Haziran
3. Kümbetoðlu, B., (2005), Sosyolojide ve Antropolojide Niteliksel Yöntem ve Araþtýrma Baðlam Yayýncýlýk, Ýstanbul
4. Öçýnar, Þ. (2007), Kendinin Bilinci Ötekinin Diyalektiði: Hegel Felsefesinde Bilincin Dolayýmý ve Nesneleþmesi, Doktora
tezi
5. Punch, K., F., (2005), Sosyal Araþtýrmalara Giriþ, Siyasal Yayýnlarý,Ankara
6. Yýldýrým, A., Þimþek, H., (2003), Sosyal Bilimlerde Nitel Araþtýrma Yöntemleri (3. baský) Seçkin Matbaasý, Ankara.
126
P 24
23 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 2
Özel Saðlýk Kuruluþlarýnda Psikiyatri Hizmetleri
Özel Saðlýk Kuruluþlarýnda Psikiyatri Hizmetlerinin Geliþtirilmesi: Fýrsatlar ve Engeller Oturum Baþkaný : Þeref Özer
Panelist
: Hamdi Tutkun
Bu konuþmada, özel saðlýk kuruluþlarýnda psikiyatrik hizmetlerin yeterince geliþememesinin nedenleri tartýþýlacaktýr. Özel
psikiyatrik saðlýk hizmetlerinin geliþtirilmesi için resmi mevzutta yapýlacak deðiþiklik teklifleri, özel saðlýk kuruluþlarý birlik
ve sahiplerine yönelik giriþimler, sosyal güvenlik kurumunun psikiyatrik hizmetler konusundaki düzeltmeler ve sýnýr ihlalleri
konusunda alýnacak önlemler konusunda önerilerde bulunulacaktýr.
Panel Özetleri
Özel saðlýk kuruluþlarýnda verilen saðlýk hizmeti son yýllarda oldukça artmýþtýr. Halen ülkemizde 350 Özel Hastane ve 1000’e
yakýn Ayaktan Teþhis ve Tedavi Merkezinde tam zamanlý olarak toplam 10.000’in üzerinde uzman hekim görev yapmaktadýr.
Özel saðlýk kuruluþlarýnýn hizmet üretimindeki payý son yýllarda %25- 30 düzeylerine çýkmasýna raðmen ruh saðlýðý
hizmetlerinde bu konuda bir geliþme pek olamamýþtýr.
Tam gün yasasý, mecburi hizmet vb. uygulamalarý ve memuriyetten emeklilik arkadaþlarýmýzýn çalýþma þartlarýný oldukça
zorlarken özel saðlýk sektörünün alternatiflerden biri olabilmesi için konunun Türkiye Psikiyatri Derneði’nin gündemine daha
fazla girmesi zorunludur.
127
P 25
23 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 3
Geçmiþten Geleceðe Psikiyatri Uzmanlýk Eðitimi Döneminde Psikoterapi Eðitimi
Türkiye’de Psikoterapi Eðitiminin Geliþimi Tarihsel bir Bakýþ
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Aylin Uluþahin
Panelist
: M. Orhan Öztürk
Türkiye’de ruh hekimliði alanýnda düzenli psikoterapi eðitimi 20.yüzyýlýn ikinci yarýsýndan sonra baþlamýþtýr. Ancak, bu eðitim
hem nitelik, hem nicelik bakýmýndan büyük oranda kurumlara ve kiþilere baðlý kalmýþ, ülke çapýnda bütün psikiyatri
merkezlerinde yaygýn olarak yürütülen psikoterapi eðitimi hiçbir dönemde gerçekleþmemiþtir. 1960-70’li yýllarda her türlü
psikoterapi kimi hekimler ve halk arasýnda “psikanaliz” olarak biliniyordu. Bir hekimin hastasýna “hadi sana bir psikanaliz
yapýversinler” diyebildiði zamanlardan bu güne önemli geliþmeler olmuþtur.
1960’larda ve sonrasýnda, GATA, Ankara Týp, Hacettepe Týp, Ýstanbul Çapa veCerrahpaþa Týp psikiyatri bölümlerinde A.B.D.’den,
Avrupa’dan yurda dönen psikanalitik yönelimli psikoterapi ya da klasik psikanaliz eðitimi görmüþ uzmanlarýn daha çok kendi
kurumlarý içerisinde psikoterapi uygulamalarý ve eðitim çalýþmalarý önde gelmekteydi. 1970’lerin ilk yýllarýnda baþlatýlan
psikodrama-grup psikoterapisi uygulamalarý ve eðitimi hýzla geliþti ve oldukça yaygýnlaþtý. 1980’lerden sonra biyolojik
psikiyatri her türlü klinik uygulamada ve eðitimde bütün dünya psikiyatrisine egemen olurken, ülkemizde bir grup genç
ruh hekimi arasýnda psikoterapi ve psikanalize ilgi hýzla artmýþtýr. Bu artan ilginin ürünü olarak günümüzde Ýzmir, Ýstanbul
ve Ankara’da bulunan psikanalistler, psikoterapistler çevresinde deðiþik gruplar oluþmuþtur. Ýstanbuldaki direþken çalýþmalarla
Uluslararasý Psikanaliz Birliði’nce tanýnan bir “Psikanaliz Çalýþma Grubu” gerçekleþtirilmiþ bulunmaktadýr. Ýzmir’de de özverili
giriþimlerle daha geniþ katýlýmlý eðitim ve toplantý etkinlikleri gösteren bir psikoterapi-psikanaliz eðitim vakfý kurulmuþtur.
Ýstanbul, Ankara ve Ýzmir’den oldukça geniþ katýlýmlý bir baþka grup da “Anadolu Psikanalitik Psikoterapiler Derneðini”
kurmuþlardýr. Bunlarýn içinden sayýsý kabarýk bir grup “kendilik (self) psikolojisi” alanýnda uluslararasý baðlantýlar kurarak
özgün ve etkin terapi eðitimi programlarý yürütmektedir.
Psikanaliz ve psikanalitik yönelimli bu geliþmelere ve grup psikoterapisi eðitim ve uygulamalarýnýn yaygýnlaþmasýna koþut
olarak ülkemizde biliþsel davranýþcý psikoterapi çalýþmalarý ve eðitimi hýzla geliþmiþ, uluslararasý etkinlikler gösteren bir
dernek kurulmuþtur. Bunlarýn yaný sýra daha özel alanlarda (örneðin cinsel sorunlar, travma vb) özel psikoterapi yöntemlerinin
eðitimini saðlayan gruplar ve dernekler oluþmuþtur.
Son 50 yýl içindeki geliþmeler ülkemizin bütün psikiyatri topluluðu içinde psikoterapi eðitimine büyük gereksinim olduðunu
göstermektedir. Bu konuda öðrenmeye ve uygulamaya yatkýn bilinçli bir meslek topluluðu oluþmuþtur. Ancak, sürdürülmekte
olan eðitim etkinliklerinin çoðunun büyük kentlerde yoðunlaþtýðý görülmektedir. Bu merkezlerin dýþýnda kalan psikiyatri
kurumlarýna ulaþabilen, sürekliliði olan nitelikli eðitim izlencelerinin henüz yaþama geçirilemediðii, geçirilmesi gerektiði
vurgulanmalýdýr.
128
P 25
23 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 3
Geçmiþten Geleceðe Psikiyatri Uzmanlýk Eðitimi Döneminde Psikoterapi Eðitimi
Psikiyatri Uzmanlýk Eðitimi Döneminde Biliþsel Davranýþçý Terapi (BDT) Egitimi
Oturum Baþkaný : Aylin Uluþahin
Panelist
: M. Zihni Sungur
Panel Özetleri
Ülkemizde Ruh Saðlýðý ve Hastalýklarý uzmanlýk eðitimi içinde 'psikoterapilerin yeri' konusu, üzerinde yeterince tartýþýlmýþ
ve fikir birliðine ulaþýlmýþ bir alan olamamýþtýr. Kanýta dayalý týp anlayýþý içinde etkinliði en çok kanýtla desteklenen psikoterapi
yaklaþýmý olmasý, bilimsel metodoloji ile klinik uygulamalar arasýnda saðlam köprüler oluþturmasý, kýsa süreli-ekonomik
yaklaþýmlar olmasý BDT'yi çeþitli klinik tablolarýn tedavisinde poliklinik koþullarýnda kullanýlabilecek ilk tedavi seçeneði
aþamasýna getirmiþtir. Ancak NICE ölçütlerinde de belirtildiði gibi BDT ilk tercih tedavi yaklaþýmý olmasýna karþýn, hastalara
sunumu yönünden her zaman kolay ulaþýlabilen bir tedavi yaklaþýmý olamamaktadýr. Baþka bir deyiþle yaklaþým etkili ancak
yaklaþýmý tedavi seçeneði olarak sunabilecek iyi eðitilmiþ ve düzenli denetim almýþ uygulamacýlarýn sayýsý oldukça sýnýrlýdýr.
Psikoterapilerin Ruh Saðlýðý Hizmetlerindeki yeri hep böyle devalue edilmiþtir: yapan az o halde deðeri de az!.. Bu sunumda
BDT'nin psikiyatri uzmanlýk eðitimi müfredatý içine sistematik bir biçimde yerleþtirilmesi doðrultusundaki engeller, bu engellerin
nasýl aþýlabileceði, eðiticilerin eðitimi gibi konular üzerinde tartýþýlacaktýr. Ayrýca ülkemizde uzmanlýk eðitimi veren kurumlardaki
psikoterapi eðitiminin mevcut durumu, bu kurumlardan bir anket aracýlýðýyla elde edilen veriler çerçevesinde tartýþýlacaktýr.
129
P 25
23 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 3
Geçmiþten Geleceðe Psikiyatri Uzmanlýk Eðitimi Döneminde Psikoterapi Eðitimi
Psikiyatri Uzmanlýk Eðitiminde Dinamik Yönelimli Psikoterapi Eðitimi ve Süpervizyonlar
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Aylin Uluþahin
Panelist
: Peykan G. Gökalp
Psikiyatri uzmanlarýnýn, psikoterapi uygulamalarýnda yeterli olabilmeleri için temel bilgi ve becerilerin saðlanmasý eðitim
kurumlarýnýn görevidir. Psikiyatr temel psikoterapi kuramlarý hakkýnda bilgi sahibi olmalý, hastasýný gerektiðinde ana psikolojik
tedavi yöntemleri ile tedavi edebilmeli, genel tedavi planýnýn bir parçasý olarak psikolojik deðerlendirme yapabilmeli ve belli
bir psikoterapi ekolünde çalýþan bir meslektaþýna sevk edeceði noktalarý bilmelidir. Psikoterapi eðitiminin özelliði gereði
kuramsal bilginin edinilmesi, beceri ve tutum eðitiminin uygulamalý olarak yürütülmesinin yanýnda hastayla yapýlan
uygulamalarýn bir eðiticinin gözetiminde gözden geçirilerek denetlenmesidir. Bunun için psikoterapi süpervizyonu psikanalizin
uygulanmasýyla birlikte 100 yýla yakýn bir süredir uygulanan bir eðitim yöntemidir.
1. Türkiye Psikiyatri Derneði “Psikiyatri Uzmanlýk Eðitiminde Gereklilikler ve Asgari Standartlar” metninde belirtilen tam
yeterlik düzeyinde edinilmesi gereken “çekirdek beceriler” listesi ve terapi ile ilgili tutumlar baþlýðý altýnda sýralanana
koþullarýn yerine getirilebilmesi için süpervizyonun vazgeçilmez bir yöntem olduðu görülebilir.2 Psikanalitik psikoterapi
süpervizyonu, teknik bilginin ve analist / terapistin benliðinin bir analitik enstrüman olarak kullanýlmasý sanatýnýn öðretilmesi
olarak tanýmlanmýþtýr.3 Bu sunumda süpervizyonla ilgili olarak son 20 yýlda tartýþýlan önemli noktalar arasýnda özellikle
karþý aktarýmýn ele alýnmasý, paralel bir sürecin analizi, hastanýn, terapistin ve süpervizörün hastaya veya materyale iliþkin
rüyalarýnýn önemi, süpervizyonda yeni mecralarýn (internet, uydu telefon baðlantýsý, uzaktan konferans sistemi) kullanýmý
ve etkileri de ele alýnacaktýr.
Kaynaklar
1. Eckstein R, Wallerstein R (1958) The teaching and learning of psychotherapy. International Universities Press, New York.
2. Tükel R, Alkýn T, Uluþahin A (2009) Psikiyatride Uzmanlýk Eðitimi Yeterlik ve Eðitimin Akreditasyonu. Türkiye Psikiyatri
Derneði Yayýnlarý, Tuna Matbaacýlýk, Ankara.
3. Caligor L (1984) Parallel and Reciprocal Processes in Psychoanalytic Süpervision. L. Caliger, Bromberg PM, Meltzer J (
Ed), Clinical Perspectives on the Supervision of Psychoanalysis and Psychotherapy. Plenum Press, New York.
130
P 26
24 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 1
Þizofrenide Ýyileþme Sorunlarý ve Türk Þizofreni Aðý'nýn Tanýtýmý
Psikososyal Yaklaþýmlarýn Ýyileþme Üzerindeki Etkisi
Oturum Baþkaný : Haldun Soygür
Panelist
: Meram Can Saka
Panel Özetleri
Avrupa Birliði 7. Çerçeve programýnda açýlan “Þizofrenide Gen Çevre Etkileþimi” baþlýklý çaðrýya Avrupa çapýnda birçok ülkede
Milli Þizofreni Aðlarý tarafýndan temsil edilen bir konsorsiyum baþvurdu. Jüri aþamasý 12/12 þeklinde, tam puanla geçildi
ve AB ile görüþmeler baþarýlý bir þekilde devam etmekte. Çalýþmanýn baþlangýç tarihi Ocak 20010 gibi görünmekte. EU-GEI
(Þizofrenide Gen Çevre Etkileþimi Çalýþan Milli Þizofreni Aðlarý, Avrupa Aðý) adý verilen proje birçok iþ paketi ile þizofrenideki
gen çevre etkileþimini her yönü ile ele alacak. Bu projenin en büyük iþ paketinin koordinatölüðünü Türkiye üstendi. Türkiye
koordinatörlüðünde Hollanda ve Ýspanya’da da veri toplanacak.
Araþtýrmanýn Türkiye ayaðýný Türk Þizofreni Aðý yürütücek. Þu anda Türk Þizofreni Aðý’ný üç þehirde Ankara, Ýstanbul ve 9
Eylül üniversiteleri oluþturmakta. Ýki sene içinde 1000 hasta, bin hasta yakýný ve 1000 saðlýklý kiþinin çalýþmaya alýnmasý,
bunlarýn klinik ve subklinik özellikleri nöropsikolojik özellikler ve çevresel etmenler açýsýndan detaylý deðerlendirmeleri
yapýlmasý planlanmakta. Ayrýca tüm Avrupa çapýnda toplanan vakalarýn genom boyutunda assossiasyon analizi yapýlacak
olmasý, istatistiksel deðerlendirme için yeni program geliþtirme için ayrý bir iþ paketi olmasý çalýþmanýn diðer önemli taraflarý.
131
P 26
24 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 1
Þizofrenide Ýyileþme Sorunlarý ve Türk Þizofreni Aðý'nýn Tanýtýmý
Antipsikotik Ýlaçlar ve Ýyileþme
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný: Haldun Soygür
Panelist
: Köksal Alptekin
Þizofreni tedavisinin baþlýca hedefleri þizofreni belirtilerinin iyileþmesi ve hastanýn psikososyal iþlevselliðini kazanmasýdýr.
Ancak henüz þizofreni tedavisinde bu hedeflere ulaþmak kolay deðildir ve þizofrenide iyileþme sorunlarý günümüzde
tartýþýlmaktadýr. Mevcut ilaç tedavileri iyileþmeyi saðlamak için yeterince baþarýlý deðildir. Þizofreninin uzun süreli tedavisinde
hastalarýn sadece % 10-20’si belirtilerin tamamen iyileþmesi ve psikososyal iþlevselliðin kazanýlmasý þeklindeki iyileþme
düzeyine kalýcý olarak ulaþmaktadýr. Hastalarýn çoðunda ya belirtiler devam etmekte ya da psikososyal iþlevsellikte bozulma
düzelmemektedir. Öte yandan þizofrenide iyileþme kavramý yeterince tanýmlanamamýþtýr. Birçok tedavi çalýþmasýnda iyileþme
PANSS puanlarýnda azalmayla tanýmlanmaktadýr. Oysa PANSS puanýnda azalma þizofreni belirtilerinin düzeldiði anlamýna
gelmeyebilir.
Þizofreni tedavisinde en temel amaç hastalýðýn pozitif ve negatif belirtilerinin düzelmesidir. Negatif belirtiler biliþsel bozulmayla
güçlü bir þekilde iliþkilidir. Gerek negatif belirtiler gerekse biliþsel iþlev bozulmasý þizofreni hastalarýnýn gelecekte çalýþabilmesini
ve baðýmsýz yaþayabilmesini öngören en önemli yordayýcýlardýr. Bununla birlikte antipsikotik ilaçlarýn negatif belirtileri
düzeltmekte ve biliþsel bozulmayý iyileþtirmekte oldukça sýnýrlý etkileri vardýr. Son yýllarda yapýlan çok merkezli, büyük hasta
sayýlarýnýn alýndýðý ilaç firmalarýndan baðýmsýz olarak gerçekleþtirilen CATIE and EUFEST gibi çalýþmalar ve meta-analizler
sýnýrlý kullanýmýna karþýn Klozpinin þizofreni tedavisinde etkin olduðunu ortaya koymuþtur. Klozapinin yanýsýra Olanzapin,
Amisülprid ve Risperidon’un diðer birinci ve ikinci kuþak antipsikotiklere oranla daha iyi olduðunu göstermektedir. Ziprosidon
ve Aripiprazol kilo artýþý ve metabolik sendrom oluþturmamalarý açýsýndan dikkat çekmektedir. Olanzapin kullanan hastalarýn
ciddi kilo artýþýna raðmen daha uzun süreli ilaç kullandýklarý görülmektedir. Ketiyapin dozunun þizofreni için etkin olan
dozlarýn altýnda kalmasý meta-analiz ve diðer doðal izlem çalýþmalarýnda Ketiyapinin etkisiz görünmesine yol açmýþ olabilir.
Özellikle CATIE ve EUFEST çalýþmalarý þizofreni hastalarýnýn çoðunluðunun tedavi iþbirliðinin yetersiz olmasý, ilaç etkisizliði
veya yan etkiler nedeniyle kýsa sürede ilaç kullanmayý býraktýklarýný veya ilaç deðiþikliðine gittiklerini göstermiþtir. Hastalarýn
ilaçlarýný düzenli kullanmalarý tedavide iyileþmenin önündeki en önemli engellerden birdir. Tedaviye uyumsuzluk yüksek
alevlenme oranlarýyla ve yeniden hastane yatýþlarýyla iliþkilidir. Bu konuda farklý tedavi yaklaþýmlarýnýn geliþtirilmesi
gerekmektedir.
Þizofreni tedavisindeki diðer önemli bir sorun da hastalardaki yüksek erken ölüm oranlarý. Hastalarýn yaþam süreleri normal
yaþamýn %20 oranýnda kýsalmaktadýr. Erken ölüm genellikle kalp hastalýklarý ve metabolik sendromla yakýndan iliþkilidir.
Þizofrenide iyileþme sadece ilaç tedavisiyle saðlanamaz. Mutlaka ilaç tedavileri psikososyal tedavilerle birlikte yapýlmalýdýr.
Ancak hangi psikososyal tedavinin daha etkin olduðu yeterince açýk deðildir. Psikososyal tedaviler hastalarýn toplumum içinde
yaþayabilmelerine ve çalýþabilmelerine odaklanmalýdýr.
132
P 27
24 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 2
Psikiyatrik Bozukluklar ve Intihar: Davranýþýn Özellikleri ve Yordayýcý Faktörler
Þizofrenide Ýntihar Davranýþý
Oturum Baþkaný : Iþýk Sayýl
Panelist
: Halise Devrimci Özgüven
Panel Özetleri
Þizofreni hastalarýnýn yaklaþýk %40’ýnýn intihar düþüncesi taþýdýðý, %20-50’sinin intihar giriþiminde bulunduðu ve yaklaþýk
% 10’unun intihar ederek yaþamýna son verdiði tahmin edilmektedir. Erkek cinsiyet, yalnýz yaþamak, iþsizlik, aile öyküsünde
intihar davranýþýnýn bulunmasý, fiziksel bir hastalýðýn varlýðý, depresyon ya da umutsuzluk duygularýnýn varlýðý, premorbid
iþlevsellik düzeyinin iyi olmasý, yüksek IQ ve yüksek bir eðitim düzeyine sahip olmak ve hastalýðýn erken evresinde olmak
(20-35 yaþlar arasý) þizofrenide intihar davranýþý riskini artýran baþlýca faktörler arasýndadýr. Tedavi edilmeyen ya da tedaviye
uyumu yetersiz olan hastalar intihar davranýþý açýsýndan daha büyük bir risk altýndadýr. Bunun yanýnda, dürtüselliðin
þizofrenideki intihar davranýþýnda anahtar faktör olduðu düþünülmektedir. Hastanede yatarak tedavi edilen hastalarda
taburculuktan sonraki erken dönem en kritik dönemdir. Epidemiyolojik ve genetik araþtýrmalarýndan elde edilen bulgular,
hem þizofreni, hem de intihar davranýþýnda genetik bir köken olduðunu düþündürmektedir. Ancak þizofrenideki intihar
davranýþý riskine açýkça katkýda bulunan genlerin belirlenmesi konusunda halen bir ilerleme saðlanamamýþtýr.
Þizofrenide intihar davranýþýnýn önlenebilmesi için, intiharý önleme stratejilerinin tedavi planýyla bütünleþtirilmesi, intihar
riskinin hastalýðýn seyri boyunca dikkatli ve düzenli bir biçimde deðerlendirilmesi ve riski artýrdýðý bilinen faktörlerin göz
önünde bulundurulmasý gereklidir. Öncelikle psikotik semptomlarý olan bireyler erken dönemde saptanmalý ve hastalarýn
tedaviye uyumu artýrýlmalýdýr. Ýntihar düþüncesinin ve umutsuzluk duygularýnýn varlýðý her görüþmede sorgulanmalý, komorbid
depresyon atlanmadan tedavi edilmelidir. Hastalýðýn erken evrelerindeki, premorbid iþlevselliði yüksek erkek hastalar
konusunda özellikle dikkatli olunmalýdýr. Hastanede yatarak tedavi edilen hastalarda erken taburculuktan kaçýnýlmalý, hastalar
taburculuktan sonraki dönemde sýk ve yakýndan izlenmeli, hastalar rehabilitasyon programlarýna dahil edilmelidir. 133
P 27
24 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 2
Psikiyatrik Bozukluklar ve Ýntihar: Davranýþýn Özellikleri ve Yordayýcý Faktörler
Yeme Bozuklarýnda Ýntihar Tarihsel bir Bakýþ
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Iþýk Sayýl
Panelist
: Bedriye Öncü
134
Psikiyatrik hastalýklar içinde ölüm oraný en yüksek olan tablo anoreksiya nervozadýr (AN). Önceleri AN’da ölüm oranýnýn
yüksekliði açlýk ve açlýða ikincil komplikasyonlara baðlanýrken, son yýllarda yapýlan çalýþmalar intihara baðlý ölümlerin de
bu yüksek orana katkýda bulunabileceðine iþaret etmektedir.
Araþtýrmalar psikiyatrik hastalýklar içinde depresyonun ardýndan en yüksek intihar oranlarýnýn yeme bozukluklarýnda olduðunu
göstermiþtir.Yeme bozukluðu olan hastalarýn intihar için kullandýklarý yöntemler incelendiðinde kurtarýlma ihtimalinin düþük
olduðu, oldukça ölümcül yöntemler seçtikleri görülmektedir: çamaþýr suyu içmek, kendini yakmak, tren yoluna atlamak gibi.
AN bedeni zayýf düþürse de bu kiþilerin iradeleri hala çok güçlüdür. Yine AN’de görülen mükemmeliyetçilik, kararlýlýk,
yalýtýlmýþlýk, gurur ve utanç duygusu gibi özelliklerin yüksek intihar oranlarýna katkýda bulunabileceði düþünülmektedir.
P 27
24 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 2
Psikiyatrik Bozukluklar ve Ýntihar: Davranýþýn Özellikleri ve Yordayýcý Faktörler
Bipolar Bozuklukta Özkýyým Davranýþý
Oturum Baþkaný : Iþýk Sayýl
Panelist
: Suzan Özer
Panel Özetleri
Özkýyým davranýþý (tamamlanmýþ özkýyým ve özkýyým giriþimleri) bipolar bozukluðu (BP) olan hastalarýn izleminde önemli
bir sorundur. BP hastalarýn %25-50’si yaþamboyu en az bir kez özkýyým giriþiminde bulunmakta, %6-20’si ise özkýyým nedeni
ile ölmektedir. BP’de, kullanýlan yöntemlerin öldürücülüðü ve ölme niyeti genel topluma göre daha yüksektir. Özkýyým
giriþimleri/özkýyým oranlarýnýn (2.8:1) genel topluma (20-40:1) göre çok daha düþük olduðu bildirilmektedir.
Hastalýk baþlangýcýndan sonraki ilk yýllar (düzenli klinik görüþmelerin olmadýðý, tanýnýn henüz konmadýðý), erken yaþ, depresif
ve karma durumlar, beyaz ýrk, evlenmemiþ olma, önceki depresyon, önceki disforik-ajite durumlar, umutsuzluk, önceki
özkýyým giriþimleri, madde ya da alkol kötüye kullanýmý, dürtüsellik, tedavi uyumunun bozuk olmasý, stresli yaþam olaylarý,
çocukluk döneminde fiziksel ya da cinsel istismar, özkýyým düþünceleri, týbbi hizmete eriþmede kýsýtlýlýk, ailede özkýyým öyküsü,
genel olarak özkýyým davranýþý ile ilgili risk faktörleridir. Mizaç özelliklerinin de (depresif, iritabl, siklotimik ve endiþeli)
özkýyým davranýþý ile iliþkili bulunduðu bildirilmektedir. Antidepresan ilaçlar (beraberinde duygudurum dengeleyici
kullanýlmadýðýnda) duygudurum bozukluðu olan hastalarda, olasýlýkla özkýyým davranýþý da dahil olmak üzere agresifdürtüsel davranýþ riskini artýrabilirler.
Farklý desendeki çalýþmalarda tutarlý olarak, lityumla sürdürüm tedavisinin lityumun kullanýlmadýðý durumlara göre özkýyým
davranýþý oranlarýnda düþmeyi saðladýðý bildirilmektedir. Lityumun hastalýk üzerindeki diðer etkilerinden baðýmsýz olarak
“özkýyým karþýtý” bir etkisinin olduðu ve BP’de özkýyým davranýþýnýn bir belirti deðil bir boyut olduðu öne sürülmektedir. Bazý
genetik baðlantý çalýþmalarýnda özkýyým davranýþýnýn eþlik ettiði BP, ayrý bir fenotipik alt tip olarak kullanýlmaktadýr.
Ýlgili çalýþmalarýn ilk bulgularý, lityumun ya da diðer uygun farmakoterapilerin özkýyým davranýþý üzerindeki bu etkisini,
yapýlandýrýlmýþ psikososyal tedavilerin güçlendirebileceði yönündedir.
Akut özkýyým riski olan hastalarda da yakýn izlem, hýzla hastaneye yatýrma ve EKT gereksinimi yaygýn kabul görmektedir.
BP'deki psikopatoloji ve psikososyal koþullarýn daha kapsamlý olarak anlaþýlmasý, hekimlerin klinik tabloyu daha iyi
tanýmlamalarýna ve bu hastalardaki özkýyým davranýþýný önlemelerine yardýmcý olabilecektir.
135
P 28
24 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 3
EKT'nin Bugünü ve Yarýný
21.Yüzyýlda EKT
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Mustafa Bilici
Panelist
: Nihat Alpay
Elektro Konvülsif Tedaviye benzer tedaviler ilk kez 16.Yüzyýlda Phillipus Paracelsus tarafýndan comphur (Kafur ) kullanýlarak
yapýlmýþ,1785 yýlýnda W.Oliver , Leopold Von Auebrugger ve Karl Weickhardt tarafýndan comphur ile oluþturulan nöbetler
psikoz ve maninin tedavisinde kullanýlmýþ fakat kafur yaðýnýn birçok olumsuz yan etkisi bulunduðundan tedavide güvenilir
bir biçimde uygulanamamýþtýr.von Meduna 1934’ te pentylenetrazolu (kardiazol) kullanmýþ, kardiyazolun yan etkisi daha
az olmuþtur. Bu tedavinin uygulandýðý hastalarýn da hastalýk belirtilerinin gerilediði gözlenmiþ.
Bu tedavi de hastaya kardiyazol enjekte edilir; hasta 5-20 dakikalýk sýkýntýlý bir dönemden sonra epilepsi nöbeti geçirir.
1922 de Löewenhait ve arkadaþlarý CO2 þokunu,1933’ de Sakel Ýnsülin þokunu geliþtirmiþtir. EKT’ nin ilk modern uygulamasý
ocak 1934’ de Ladisles J.Von Meduna tarafýndan yapýlmýþtýr.Meduna comphur ile oluþturulan nöbetleri þizofren tedavisinde
kullanarak konvülsif tedavinin psikiyatriye girmesini saðlamýþtýr..Bu nedenle þizofreniklere epileptik hastalarýn kanlarýný
vererek tedaviye çalýþmýþlardýr.
Elektrik kullanýlarak nöbet oluþturulmasý nisan 1938’ de Ugo Cerletti ve Lucine Bini tarafýndan yapýlmýþtýr.(1)
Elektro Konvülsif Tedavi çaðdaþ psikofarmakolojiden 10-15 yýl önce bulunmuþ ve günümüze dek terapötik önemini korumuþtur.
Günümüzde EKT ile ilgili kanaatler; psikiyatrik hastalýklarýn tedavisinde çok etkin ve tamamen güvenilir olduðu kanaatýnýn
yanýnda tedavide etkin olmadýðý ve beyin hasarýna sebep olduðunu savunanlarda vardýr. (2)..
Amerikan Psikiyatri Birliði (APA)’nýn kýlavuzunda;diðer tedavilerle cevap alýnamamýþ ya da yan etkiler nedeniyle tedavinin
uygulanamadýðý ve hýzlý cevap alýnmasý istenen þiddetli psikiyatrik durumlarda EKT’nin kullanýlmasý istenmektedir.(3)
EKT, çeþitli mental yada emosyonal durumlarý tedavi etmek için kullanýlan bir metodtur.
Kaynakça:
1. Max Fink(1984) Meduna and the Originins of Convulsive Therapy.Am J.Psychiatry 141:9 Semtember
2. Larry R.Squire,PH.D,and Joyce A.Zouzonis,M.S.(1996). ECT and Memory :Brief Pulse Versus Sine Wave.Am.J.Psychiatry
143:5,May
3. Harold A.Sackeim (2004) Convulsant anticonvulsant properties of electroconvulsive therapy towards a focal of brain
stimulationform.Clinical Neuroscience Research 4 39-57
136
P 28
24 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 3
EKT'nin Bugünü ve Yarýný
Ekt Nin Biliþsel Yan Etkileri
Oturum Baþkaný : Mustafa Bilici
Panelist
: Ekrem Kuþkonmaz
Postiktal þaþkýnlýk (dezoryantasyon) ve kafa karýþýklýðý(konfüzyon); Genel olarak, çalýþmalar kiþi oryantasyonunun once
düzeldiðini, ardýndan yer ve zaman için oryantasyonun düzeldiðini ortaya koymuþtur.
Panel Özetleri
Çeþitli klinik, tedavi ile ilgili ve demografik faktörler EKT sonrasý biliþsel defisitleri belirleyebilir. Bunlar; psikiyatrik taný,
eþzamanlý týbbi durum ya da ilaç, EKT anestezisi, elektrodlarýn yerleþimi, uyaran dozajý, uyaran dalga formu, yaþ, cinsiyet,
premorbid zeka, ve sosyo-ekonomik durumdur. (1)
Retrograd amnezi, Sackeim et al. (2) sað tek taraflý elektrod yerleþimli hem kýsa hem de çok kýsa atýmla tedavi edilen deprese
hastalarýn karþýlaþtýrýlmasýnda 6 kat fazla, ya da bitemporal yerleþimde 2,5 kat fazla bildirmiþlerdir.
Anterograd amnezi ; Sackeim et al. (2) çok kýsa atýmlý uygulamanýn yararlý olduðunu, elektrod yerleþiminin etkilerinin daha
az önemli olduðunu yazmýþlardýr.
Yürütücü iþlevler ;Rami-Gonzalez et al. (3) idame EKT ile tedavi edilen 11 depresif hasta grubu, farmakolojik tedavideki
eþleþtirilmiþ hasta grubuyla karþýlaþtýran çalýþma düzenlemiþtir.EKT hastalarý kontrol grubuna göre genelde daha kötü
performans göstermiþtir,
Dil iþlevi
1972’de Elia tarafýndan bildirilen nöbet sonrasý akut dönemde, sol tek taraflý elektrod yerleþiminin afazi bulgularýna yol
açtýðý, görüþüne karþýn,bu durum bu alandaki son çalýþmalar tarafýndan desteklenmemiþtir. (4)
Kaynaklar
1. James Stuart Lawson. 2009. Cognitive side effects and
psychological testing. Electroconvulsive and Neuromodulation Therapies. 31:485-497
2. Sackeim, H. A., Prudic, J.,Nobler, M. S., et al. 2008. Effects of pulsewidth and electrode placement on the efficacy and
cognitive effects of electroconvulsive therapy. Brain Stimulation 1: 71–83.
3. Rami-Gonzalez, L., Salamero, M., Boget, T., et al. 2003. Pattern of cognitive dysfunction in depressive patients during
maintenance electroconvulsive therapy. Psychol Med 33: 345–50.
4. d’Elia, G. 1972.Memory studies in electroconvulsive therapywith different electrode placements. Brain Res 37: 364.
137
P 29
24 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 4
Iþýk Hýzýnda Terapi
Panel Özetleri
Poliklinikte Biliþsel Davranýþçý Terapi
Oturum Baþkaný : Þahika Yüksel
Panelist
: Gülay Özdemir
Yaklaþýk 15 yýldýr uzmanlýk yapmaktayým. Uzmanlýðýn 3.yýlýnda takip ettiðim hastalarýn yeniden semptomlarýnýn artarak
karþýma çýkmasý bir yerler de eksik yapýyorum düþüncesini aklýma getirdi. Araþtýrmaya koyuldum, özellikle Depresyon ve
Anksiyete Bozukluðu olan hasta grubunda terapi yapýlmadýðý zaman nüksler çok sýk oluyordu. Böylece BDT ile tanýþtým.Eðitim
süreci ve süpervizyon aþamalarý sanki baþka dünyalarý tanýmama yol açtý .Öðrendiðim teknikleri muayenehanemde
uygulayabiliyordum.Ama ya poliklinik hastalarý…Bu teknikleri poliklinikte nasýl uygulayacaðýmý düþünmeye baþladým.Zaman
kýsýtlýlýðý hastalara bireysel olarak terapi yapma þansý vermediði için öncelikle OKB ve panik bozukluk hastalarýndan iki
grup oluþturduk.Bu hastalýklarla ve terapileri ile ilgili eðitim baþlatacaðýmýzý açýkladýk.Amacýmýz öncelikle OKB ve panik
bozukluk hastalýklarýný anlatabilmek, bu hastalýðý yaþayan tek kiþi olmadýklarýný göstermekti.Obsesif Kompulsif Bozukluk,
Panik bozukluk ve Biliþsel Davranýþçý Terapi ile ilgili eðitim programý hazýrladýk
Eðitim;
1.gün : OKB nedir? Obsesyon ve kompulsiyon tanýmlarý, tipleri nedenleri, tedavi þekilleri
2.gün : Biliþsel Davranýþçý Terapi nedir .OKB de nasýl kullanýlýr
3. gün : Biliþsel hatalar , Temel ve ara inançlarýn tespiti
4.Gün : Kaçýnma davranýþlarýný engelleme
5.Gün : Hastalýkla nasýl baþ edilebilir. Öðrenilenlerin kullanýlmasý
Hastalara grup halinde eðitim verildikten sonra bireysel terapileri için haftada iki gün öðleden sonra düzenli görüþme yaptýk.
BDT formüle edilmiþ bir terapi þekli olduðu için poliklinik için en uygun terapi þekli olduðu düþüncesindeyim.
En önemli adýmlardan biride stresle baþ etme mekanizmalarýný arttýrma giriþimi, bu grup hastalarda eðitimden en fazla yarar
gören hastalar…Iþýk hýzýnda terapi veya baþka bir deyimle fast food terapi ihtiyaçtan doðan bir tedavi þekli bana göre..Bu
uygulamalara terapi denilebilir mi? Çok emin deðilim ama bu uygulamalarýn hastalarýn sadece bir ilaç alýp o ilaca baðýmlý
yaþamasý ve her sorun yaþadýðýnda ilaç alma zorunluluðunu azaltacaðý düþüncesindeyim.Bu panelde amacým kýsaca size
poliklinik uygulamalarýmýzdan bahsetmektir.Daha uygun þartlarda görüþme yapabilmek ümidiyle ….
138
P 29
24 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 4
Iþýk Hýzýnda Terapi
Poliklinikte Biliþsel Davranýþçý Terapi
Oturum Baþkaný : Þahika Yüksel
Panelist
: Ceren Göker
Olgu-1 : 26 yaþýnda kadýn, yüksek okul mezunu, evli, 1 çocuklu. Depresif yakýnmalarla baþvurdu. Eþi tarafýndan dövüldüðünde
kulak zarý patlamýþ, çocuðunu da alarak eþinden kaçmýþ ama bulunup geri getirilmiþ.
Olgu-2 : 27 yaþýnda kadýn, ilkokul mezunu, evli, 1 çocuklu. Kendine zarar verme þikayetiyle baþvurdu. 4 yaþýnda abi
tarafýndan tacize uðramýþ, 16 yaþýnda zorla evlendirilmiþ.Eþi tarafýndan kafa travmasý geçirecek düzeyde dövülmekte.
Olgu-3 : 25 yaþýnda kadýn, ilkokul mezunu, evli, 1 çocuklu. Yoðun anksiyete belirtileri ile baþvurdu. Ýlk kez 15 yaþýnda
dayýsý tarafýndan tacize uðramýþ, sonra da kayýn biraderi tarafýndan taciz edilmiþ. Eþi sadece ilkini biliyor, hasta
eþine diðerini söylerse olacaklardan korktuðu için bunu saklýyor.
Panel Özetleri
Þiddet gören veya tacize uðrayan kadýnlarla maksimum 10 dakikada görüþme
Yaklaþýk 250.000 nüfusa hizmet vermekte olan Kozan Devlet Hastanesi’nde tek psikiyatri uzmaný olarak günde ortalama
60 baþvuranla görüþme yapmaktayým. Poliklinikte hasta baþýna ortalama 5-10 dakika düþmekte ve elbette bu baþvuranlarýn
bir kýsmýný þiddete veya tacize maruz kalmýþ kadýnlar oluþturmakta. Böyle 3 kadýn olguyu kýsaca özetleyeceðim:
Özetlenen ve benzeri olgularý çok kýsa bir sürede, tabir-i caizse “ýþýk hýzýnda” deðerlendirmek ve sosyal hizmetlerden yardým
alamadan veya herhangi bir kuruma yönlendiremeden yardýmcý olmaya çalýþmak hekimi çaresizlik içinde býrakmakta. Bir
görüþmeden diðerine mola veremeden geçmek de, aslýnda sadece bir “insan” olduðu unutulan psikiyatristi yavaþ yavaþ
tüketmekte. Mecburi hizmet ile perifere yollanan hekimleri bekleyen böylesi durumlarla nasýl baþedileceði, hekimin tükenmeden
mesleðini nasýl sürdüreceði, memleketimizde tacize/þiddete uðrayan kadýnlara nasýl yardýmcý olunacaðý sorularý da maalesef
cevapsýz kalmaya devam etmekte.
139
P 29
24 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 4
Iþýk Hýzýnda Terapi
Bir Psikiyatristin Hakkari Güncesi
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Þahika Yüksel
Panelist
: Dilek Yeþilbaþ
Kalbimin sol alt köþesi Hakkari…
Hakkari’ de mecburi hizmet kapsamýnda 18.11.2008 tarihinde göreve baþladým. Poliklinikte insanlarýn daha önce hiç
dinleyemediðim problemlerine tanýk oldum. Zaman geçtikçe içinde ilk kez bulunduðum bu kültürü tanýmaya baþladým.
Tanýdýkça anladým. Anladýkça meselenin sosyal boyutunun ne kadar aðýrlýklý olduðunu gördüm. Bunun için de insan olarak,
sosyal sorumluluk taþýyan bir birey olarak bir þeyler yapmam gerektiði düþüncesi gittikçe netlik kazandý.
Hakkari’ de yapýlanlarý genel olarak iki baþlýk altýnda toplayabiliriz.
1. Poliklinik þartlarýnda yapýlmaya çalýþýlanlar
2. Sosyal problemlerin çözümüne yönelik yapýlmaya çalýþýlanlar
1. Hakkari il sýnýrlarý içerisindeki tek psikiyatrist olmak poliklinikte hasta yoðunluðunu da beraberinde getiren önemli bir
sebep oluyordu. Bütün saðlýk raporlarý, geçici köy korucusu ve silahlý güvenlik görevlisi vs. raporlarýna bakmak zorundaydým.
Ayrýca yörede malum sebeplerden dolayý sýkça olan yürüyüþler ve bu yürüyüþlerde toplanýp getirilen çocuklarýn farik ve
mümeyyiz raporlarýný da yazmak gerekiyordu. Bunlar bir yandan iyi bir tecrübe kazandýrýyorken diðer yandan mesleki
olarak bir motivasyon eksikliðine sebep oluyordu. Öðrendiklerimi uygulayamýyordum. Bunun bir çözümü olarak haftada
bir gün sadece randevulu hastalarý almak þartýyla en fazla 6 -7 hasta görme imkanýný baþhekimin onayýyla saðladým. Özellikle
cinsel terapi hastalarý aldým. Dinlediðim iki- üç evlilik hikayelerinin önemli bir kýsmýnda temelde vaginismus baþta olmak
üzere cinsel problemler yatmaktaydý.
2. Sosyal problemlerin çözümünde yönelik çözüm ise bir dernek çatýsý altýnda, temiz ve örgütlü bir hareketle yola çýkmaktý.
Bu amaçla Baran Yetenek Avcýlarý Derneðini kurduk. Yedi kadýn ile birlikte dernek faaliyetimizin ilki 26 yýl sonra bir þehre
sinema kazandýrmaktý. Derneðimizin amacý þehirde sosyal, kültürel ve sportif boþluklarý tespit edip özellikle genç ve kadýn
nüfusa faydalý olmaktýr. Projelerimiz þehrin eksiklikleri, insanlarýn ihtiyaçlarý ve talepleri doðrultusunda þekillenmektedir.
Örneðin bir ay öncesine kadar þehirde konteyner yoktu. Çöpler sokaða atýlýyordu ve bu durum kanýksanmýþtý. Giriþimlerimiz
sonucu Kültür bakanlýðýndan gelen bütçe ile artýk þehrimizde çöp konteynerleri mevcuttur.
Özetle tüm faaliyetler beni poliklinikte öðrendiklerimi uygulayabildiðim için mesleki açýdan tatmin etmeye yararken, gün
sayma derdinden kurtarýp vaktin nasýl geçtiðini bile anlamazken; diðer yandan insan olmanýn, birey olarak yaþadýðým
topluma faydalý olmanýn gerekliliðini yerine getirmeme sebep olmuþtur.
Uzun vadede yapmaya çalýþtýðýmýz þey insaný öznesi gören, ayrým gözetmeksizin insana hizmet eden, örgütlü hareketin
gücünü göstermektir.
140
P 30
24 Ekim 2009 / 10:20 - 11:50 / Salon 1
Türkiye'de Çocuk Ergenlerin Cinsel Ýstismarý: Diðer Ülkelerden Farklýlýklarýmýz, Benzerliklerimiz
Pedofili Profili: Türkiye'deki Cinsel Ýstismarcýlarýn Özellikleri Diðer Ülkelerden Farkýmýz Varmý?
Oturum Baþkaný : Birol Demirel
Panelist
: Ayten Erdoðan
Panel Özetleri
Cinsel istismar kavramý, ‘henüz cinsel geliþimini tamamlamamýþ bir çocuðun ya da ergenin, bir eriþkin tarafýndan cinsel arzu
ve gereksinimlerini karþýlamak için güç kullanarak, tehdit ya da kandýrma yolu ile kullanýlmasý’olarak tanýmlanmaktadýr.
Ülkemizde cinsel istismara uðramýþ çocuklarýn ruhsal durumunu inceleyen çalýþmalar bulunmakta ancak istismar eden kiþilerin
ruhsal özellikleri ile ilgili çok az sayýda araþtýrma bulunmaktadýr. Þimdiye kadar geliþmiþ ülkelerde yapýlmýþ çalýþmalarda
istismarcýlarýn genellikle erkek olduðu, kadýn istismarcý oranýnýn ise oldukça düþük olduðu gözlenmiþtir. Klinik olmayan
çalýþmalarda, istismarcýlarýn büyük oranda yakýn çevreden tanýdýk birisi olduðu gösterilmiþtir. Ýstismarcýlarýn aile bireyleri
ve sosyal iliþkileri sýnýrlý, içe kapanýk, psikopatik, psikoseksüel ve sosyal açýdan immatür kiþilik yapýsýna sahip olduklarý
gösterilmiþtir. Ýstismarcý bireylerin genel olarak doyumu erteleme kapasitelerinin azalmýþ olduðu, engellenmeye karþý düþük
toleransa sahip olduklarý ve benmerkezci olup empati duygularýnýn sýnýrlý olduðu bildirilmektedir. Yapýlan araþtýrmalar çocuða
cinsel istismarda bulunan kiþilerin büyük oranda kendilerinin de çocuklukta cinsel ve fiziksel istismara uðradýklarýný göstermiþtir.
Ayný çalýþmalarda bu kiþilerin çoðunluðunun düþük eðitim ve sosyoekonomik düzeye sahip çevrelerden olduklarýný bildirmektedir.
Bu sunumda ülkemizde çocuklarý cinsel olarak istismar eden kiþiler ile geliþmiþ ülkelerdeki çocuklarý cinsel olarak istismar
eden kiþilerin özelliklerinin karþýlaþtýrýlmasý amaçlanmýþtýr.
141
P 30
24 Ekim 2009 / 10:20 - 11:50 / Salon 1
Türkiye'de Çocuk Ergenlerin Cinsel Ýstismarý: Diðer Ülkelerden Farklýlýklarýmýz, Benzerliklerimiz
Ruh Saðlýðýný Bozmadan Çocuðun Cinsel Ýstismarý Mümkün Mü? Cinsel Ýstismarýn Psikiyatrik Ýzdüþümleri
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Birol Demirel
Panelist
: Elvan Ýþeri
Çocuðun cinsel istismarý bireysel, ailesel, toplumsal boyutlarýyla tüm dünyada her cinsiyet, ýrk, sosyal ve etnik kökenden
çocuk ve gençleri etkileyen önemli bir sorundur. Ýstismarýn her türü özellikle buna maruz kalan ya da tanýk olan çocuk ve
ergenlerde duygusal ve davranýþsal geliþimi etkilemekte, pek çok ruhsal hastalýða neden olmakta, hatta istismarýn kuþaktan
kuþaða aktarýmý riskine de yol açmaktadýr.
Cinsel istismara özgü tek bir belirti yoktur, belirtiler çocuktan çocuða deðiþirken ayný çocukta geliþim ile birlikte zaman içinde
de deðiþimler olabilir. Ýstismara uðrayan çocuklarýn yaklaþýk üçte biri akut dönemde herhangi bir belirti vermeyebilirler ancak
olasý riskler düþünülerek düzenli takip altýnda bulundurulmalarý son derece önemlidir. Olgularýn %20-50’sinde psikiyatrik
belirti olmadýðý bildirilmiþtir. Ancak izleme dayalý veriler asemptomatik çocuklarda 12-18 ay içinde çok daha yoðun sorunlar
baþlayabileceðini ortaya koymuþtur. Dolayýsýyla çocuðun ya da ergenin böylesi bir travmatik yaþantýdan yara almadan
kurtulmasý mümkün olmamaktadýr ancak cinsel istismara uðrayan çocuklarda istismarýn dýþa vurumu farklýlýklar göstermekte,
çoðu çocukta davranýþsal ve dolaylý belirtiler görülmektedir. Ýlk tepki olarak korku, kaygý, kaçýnma, çökkünlük, öfke, kýzgýnlýk
ve uygunsuz cinsel söz ve davranýþlar gözlenebilir. Gizli olmayan mastürbasyon, aþýrý cinsel merak ve sýk olarak özel bölgelerini
gösterme gibi dýþa vuran cinsel davranýþlar, cinsel içerikli konuþmalar ve oyunlar birer ipucu olabilir. Cinsel istismara uðrayan
çocuklarda kýsa dönem etkilerin incelendiði araþtýrmalarda bu çocuklarýn istismara uðramamýþ çocuklara göre bu tür uygunsuz
cinsel davranýþlarý daha fazla gösterdikleri, cinsel konularda daha fazla ve yaþlarýna uygun olmayan bilgileri olduðu, özellikle
ergenlerde eþcinsel temaslarýn arttýðý, riskli cinsel davranýþlara atýldýklarý bildirilmektedir. Cinsel istismarýn orta ve uzun dönem
etkilerine bakýldýðýnda korku, kabus görme, fobiler, bedensel yakýnmalar ve travma sonrasý stres bozukluðu gibi kaygý
bozukluklarýnýn, amnezi, trans hali, çoðul kiþilik bozukluðu gibi disosiyatif ve histerik belirti ve bozukluklarýn, cinsel aþýrý
uyarýlmýþlýk, agresif cinsel davranýþlar gibi cinsel davranýþ bozukluklarýnýn görülebileceði üzerinde durulur. Ýstismara uðrayan
ergenlerde þiddet içerikli davranýþlara yönelme, fiziksel þiddet, cinsel þiddet gösterme, okuldan kaçma, evi terk etme gibi
davranýþ sorunlarý görülebilmektedir. Uyku ve yeme bozukluklarý, erken yaþta alkol kullanýmý, yasa dýþý ilaç alýmý, 15 yaþtan
önce anlaþmalý cinsel birliktelik istismara uðramýþ kýzlarda fazladýr. Öðrencilerle karþýlaþtýrýldýðýnda okula devam etmeyen
ergen kýzlarda cinsel istismar daha fazla görülmektedir.
Cinsel istismarýn çocuðun ruhsal yaþantýsýna etkisi son derece karmaþýktýr. Çoðu çocuk bu olayý kendisine inanýlmayacaðýný
düþündüðü için ya da yakýnlarýný zor durumda býrakmamak kaygýsýyla, çoðu kez de istismarcýnýn tehdit ve korkutmasýyla
istismarý gizli tutarken derin yaralar almaktadýr. Ýstismar çocuðun duygusal ve cinsel geliþimini, kiþiler arasý iliþkilerini,
özgüvenini sarsan akut ve kronik bir travmadýr.
142
P 31
24 Ekim 2009 / 10:20 - 11:50 / Salon 2
BDT’de Yeni Açýlýmlar
Þema Terapileri
Oturum Baþkaný : Mehmet Zihni Sungur
Panelist
: Alper Hasanoðlu
Panel Özetleri
Þematerapi Jeffrey Young’ýn Biliþsel Davranýþçý Terapi (BDT) olarak adlandýrýlan terapi ekolünden geliþtirdiði bir terapi yöntemidir. BDT’nin
birçok terapi okulunun en etkin teknikleriyle zenginleþtirilmesinden ortaya çýkmýþtýr. Þematerapinin geliþimine yol açan temel düþünce
uzun süren ve çocuklukta yaþanan travma ve benzeri sorunlar nedeniyle oluþan kimi ruhsal bozukluklarýn tedavisinde BDT‘nin sýnýrlý bir
yararlýlýk göstermesidir. Þematerapi emosyonel ve yaþantýsal odaklý bir terapi yöntemidir. Aktuel sorunlarla bu sorunlarýn ortaya çýkmasýna
neden olan geçmiþteki yaþam koþullarý arasýnda bir köprü kurulmasýna olanak verir. Þematerapiye adýný veren þemalar, derinlerde yerleþmiþ,
çoðunlukla bilinçdýþý olan ve kiþiliðimizin bir parçasýný oluþturan inançlardýr. Erken iliþki deneyimlerimizin (anne – baba, kardeþler, okul
arkadaþlarý, diðer yakýnlarýmýzla olan iliþkilerimizde yaþantýladýklarýmýz), beynimizin bunlardan sorumlu bölgelerinde nörobiyolojik olarak
da yerleþmiþ bulunan tortularýdýr. Þematerapide imajinasyon gibi yaþantýsal tekniklerle bilinçdýþýnda kalmýþ bu „yaralý alanlar“ tekrar bilinç
düzeyine çýkartýlýr. Çocuklukta daha fazla yaralanmaktan kendini korumak, bir anlamda hayatta kalmak için geliþtirilmiþ kaçýnma ve telafi
stratejilerini kiþinin farketmesi saðlanýr. Aslýnda bütün bu stratejiler kiþinin geliþiminin önünü týkayan tuzaklar, engellerdir. Bu tür kendini
koruma çabalarý, tehlikeli olarak algýladýðýmýz anlarýndaki algýmýzý, emosyonlarýmýzý, bilinçli ya da bilinçsiz eylemlerimizi ve beklentilerimizi
yönlendirir. Þematerapi ayný dramýn tekrar tekrar sahnelenmesine neden olan tuzaklarýn farkýna varmamýza olanak saðlar. Aslýnda sözü
edilen tehlike anlarýnda kendimize karþý savaþmaktayýzdýr, kendilik deðerimizin altýný oymakta, yaratýcý güçlerimizi yaðma etmekteyizdir.
Bütün bu þemalarýn ve bu þemalarla baþa çýkmak için geliþtirdiðimiz stratejilerin nasýl oluþtuðunu daha iyi anladýðýmýzda, çocukken içinde
bulunduðumuz çaresiz durumu farkettiðimizde, kendimizi neyden korumaya çalýþtýðýmýzýn bilincine vardýðýmýzda, bugünkü yaþantý ve
davanýþlarýmýzda bizim için anlaþýlmaz ve karanlýk birçok nokta aydýnlýða kavuþur. Ve eðer çocukken aslýnda neye ihtiyacýmýz olduðunu
anlarsak, bugün karþýmýza çýkacak birçok zorlukla nasýl mücadele edeceðimizin anahtarýný da ele geçirmiþ oluruz. Unutmalayalým ki,
çocukken birçok durum karþýsýnda çaresizdik, ama artýk bir eriþkin olarak kendimize yetecek durumdayýz, yeter ki bize ne olduðunu
bilelim, hangi tuzaða yakalandýðýmýzý farkedelim, kendimize karþý alacaðýmýz hangi tutumun bize yararlý olacaðýný bilelim. Aksi takdirde
temel gereksinimlerimizin doyurulmasýnýn, kiþisel yaþam hedeflerimize ulaþabilmemizin ve kiþisel geliþimimizin önünde kendimiz bir engel
olarak dururuz. Ama bu „yaralý alanlar“la yüzleþmek deðiþmek için yeterli deðildir. Þematerapi yapýcý bir biçimde sürece müdahele
etmemize ve bugüne kadar kullanýlmadan kalan kiþisel kaynaklarýmýzý, belki farkýnda bile olmadýðýmýz becerilerimizi aktive etmemizi
saðlar. Þematerapi þu an varolan aktuel sorunlarýn aþýlmasýnýn yanýnda acý verici geçmiþ deneyimlerin üstesinden gelebilmemizin ve
hayatýmýzý edindiðimiz yeni deneyimler ýþýðýnda yeniden düzenlememizin önemine iþaret eder. Özellikle uzun süreden beri varolan kronik
anksiyete, depresyon ve iliþki sorunlarýnýn aþýlmasýnda yardýmcý olur. Esas olarak kökeni çocuklukta ve ilk gençlikte yaþanan travma ve
sorunlarda yatan, tedavisi zor ve kronik ruhsal bozukluklarýn tedavisinde etkindir. Þematerapi bu nedenle hem þu anki davranýþsal ve
yaþantýsal sorunlarýmýzý hem de uzun süreden beri varolan bireysel özellik ve becerilerimizi göz önünde bulundurur. Deðiþim için çaba
harcamadan önce kiþisel geliþimimizin ve sorunlarýmýzýn nasýl ortaya çýktýðýnýn anlaþýlmasý gerektiðini düþünür. Bütün bu sorunlarýn
anlaþýlmasýnda ve çözümünde terapötik iliþki çok önemlidir. Þemalarýmýzýn oluþmasýndaki en önemli etken çocukluðumuzda temel
gereksinimlerimizin (güvenli bir baðlanma, baðýmsýzlýk ve kontrol, kendilik deðerinin korunmasý, haz arama/sýkýntýdan kaçýnma)
karþýlanmamýþ olmasýdýr. Terapist bir anlamda anne babanýn eksik býraktýðýný tamamlamak, yani temel gereksinimlerin gecikmiþ de olsa
doyurulmasýný saðlamakla yükümlüdür. Bunun yanýnda terapist danýþaný bugüne kadar þemalarýyla baþa çýkmak için geliþtirmiþ olduðu
iþe yaramayan stratejileriyle de yüzleþtirmelidir. Bu anlamda sýcak ve karþýlýklý güvene dayanan iyi bir terapötik iliþki þematerapinin en
önemli parçasýdýr.
143
P 31
24 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 2
BDT'de Yeni Açýlýmlar
Diyalektik Davranýþçý Terapiler
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Mehmet Zihni Sungur
Panelist
: Berk Murat Ergün
Diyalektik davranýþçý terapi (DDT); batýnýn rasyonel doðunun da uzlaþýcý bakýþ açýsýnýn diyalektik felsefenin dünya görüþüyle
tümlenmesinden türetilmiþ bir yaklaþýmdýr. DDT’ de diyalektik, teorik olarak davranýþ deðiþim süreçlerinin anlaþýlmasýnda
kurama ve tedaviye bir iskelet saðlar.
Diyalektik prensipler ve stratejiler ; ”bütün” ve “onun parçalarý” arasýndaki iliþkilere mantýklý bir pozitivizm ayný zamanda
ayrýlýkçý pencereden bakar. Diyalektik karþýtlýklarýn sentezini içerir (tez ve antitez). Sentez hem tezden hem de antitezden
parçalar içerir. Sentez uzlaþmadan ziyade yeni bir pozisyon, yeni bir açýklama ya da yeni bir fikirdir. Diyalektik teröpatik
iskelet “deðiþim” i devam eden bir süreç ve gerçekliðin temel karakteristiði olarak kabul eder. Böylece tedavi süreçleri
yalnýzca hastanýn deðiþiminden ibaret olmayýp ayný zamanda terapi ve terapistte bu deðiþimin bir parçasýný oluþturur. Bu
tanýmlanma hastanýn deðiþimi kabullenmesinde daha etkin bir denge oluþturulabilmesine zemin hazýrlayacak bir yaklaþýmdýr.
Diyalektik dünya bakýþýnda tek bir doðru yanýt, strateji, açýklama, problemlerin çözümü yoktur, daha ziyade birçok mantýklý
ve etkin yol olasýdýr. Mutlak doðrularýn ve yanlýþlarýn terapi süreci içerisinde vurgulanmamasý terapist ve hasta arasýndaki
terapötik iliþkiyi olumlu yönde ilerleten bir etmendir. Çünkü tek bir mutlak doðru olmadýðýnýn farkýna varýlmasý birlikte ortak
hedeflere ulaþýlmasýný kolaylaþtýrabilir.
DDT özellikle sýnýr kiþilik bozukluðu ayrýca suisid eðilimi olan adölesanlar, kronik yeme bozukluðu olan hastalar, madde
kötüye kullanýmý bozukluðu öyküsü olan ergenler gibi çoðul probleme sahip ya da tedavisi zor hasta gruplarýnda kullanýlýr.
Kaynaklar:
1. Linehan, MM. “Cognitive - behavioral therapy treatment of borderline personality disorder” (1993) Guilford Pres, New
York.
2. Fruzzetti, AR, Fruzzetti, AE. “Dialectics in cognitive and behavior therapy” 121 - 128. O’Donohue,W., Fisher, JE.,Hayes,
SC “Cognitive behavior therapy” (2003) Wiley
144
P 31
24 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 2
BDT'de Yeni Açýlýmlar
Metakognitif Terapiler
Oturum Baþkaný : Mehmet Zihni Sungur
Panelist
: Erhan Ertekin
Metakognitif terapi (MKT), kognisyonlarýn nasýl iþlev gördüðünü ve kendimiz ve etrafýmýzdaki dünya hakkýndaki bilinçli
deneyimlerimizi nasýl þekillendirdiklerini anlamada metakognisyonun büyük önem taþýdýðý ilkesine dayanýr. Önceki
yaklaþýmlardan farký diðer kuramlar tarafýndan bozukluðun nedeni olarak vurgulanmamýþ olan belli bir düþünce stilini ve
inanç tiplerini belirlemesinde yatar. Vurgulanan düþünce biçimi biliþsel hatalar deðildir, ilgilenilen biçim olan CAS aþýrý miktarda
sözel düþünceyle meþgul olma ve endiþe ile ruminasyon içinde yaþama ile belirlidir. Buna dikkatin tehdide kilitlenmiþ olduðu
bir özgül dikkat yanlýlýðý eþlik eder. MKT’de üzerinde durulan inançlar biliþsel davranýþçý terapi ve düþünsel duygulanýmcý
davranýþ terapisinde olduðu gibi kiþinin dünya ile sosyal ve fiziksel benliði hakkýndaki kognisyonlarý olmayýp, düþünme
hakkýndaki inançlarýdýr (metakognitif inançlar). Burada tedavide kiþinin düþünceleri ve inançlarýnýn sorgulanmasý ve
rasyonellikleri açýsýndan test edilmesine çaba harcanmaz, onun yerine kiþinin bu fikirlere yanýt verme biçiminin deðiþtirilmesine
odaklanýlýr. Bu sunumda metakognitif terapi ve metakognisyon kavramlarýna giriþ niteliði taþýyacak bir bilgi paylaþýmýnda
bulunulmasý hedeflenmiþtir.
Panel Özetleri
Metakognitif yaklaþým insanlarýn metakognisyonlarý yoluyla içsel yaþantýlarýna karþý olumsuz duygularýn sürmesini saðlayan
ve olumsuz inançlarý güçlendiren bir yanýt verme biçimi oluþturduklarý için duygusal bozukluklar yaþadýklarý görüþüne dayanýr.
Bu biçim “biliþsel dikkat sendromu” (cognitive attentional syndrome, CAS) adýný alýr ve endiþe, ruminasyon, etkisiz öz denetim
stratejileri yada baþ etme davranýþlarýný kapsar.
Kaynak:
Wells A.: Theory and nature of metacognitive therapy. In: Metacognitive Therapy for Anxiety and Depression, The Guilford
Press, 2008.
145
P 31
24 Ekim 2009 / 10:20 - 11:50 / Salon 2
BDT'de Yeni Açýlýmlar
Farkýndalýk Arttýrma Terapileri
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Mehmet Zihni Sungur
Panelist
: Þükrü Uðuz
Farkýndalýk terapileri “þu ana” odaklanýr. Olaylara karþý negatif deðerlendirmelerden uzak olmayý ve yargýsýz yaklaþýmý
amaçlar. Olumsuz olay-anýlarý bilinç dýþýna itmek yerine bilinçli olarak kabul etmeyi vurgular. Biliþsel terapi tekniklerinin
yaný sýra meditasyon özelliklerinden de yararlanýr. Duyumlarýn farkýnda olunmasý, dikkatin o anki yaþantýya yönlendirilebilmesidir.
Ýyi veya kötü olarak deðerlendirmeden, yargýlamadan algýlamaya öðretir. Otomatik düþüncelerin duygu ve davranýþlarýmýzý
etkileyerek yaþantýmýzý bir otomatik pilot gibi yönettiðine vurgu yapar. Biz FARKINDA olmadan otomatik pilot algýlar ve
devreye girerek tepkiler oluþturur. Farkýndalýk terapileri insanýn yaþantýsýný otomatik olarak sürdürmesi yerine þimdi ve
burada aracýlýðýyla kendini izlemeyi öðretmeyi amaçlar. Özellikle stres ve strese baðlý durumlar, anksiyete bozukluklarýnda
depresyonun tedavisinde kullanýlmaktadýr. Ýkinci eksen bozukluklarý arasýnda borderline kiþilik bozukluklarýnýn tedavisinde
kullanýlmaktadýr.
Evans S, Ferrando S, Findler M, Stowell C, Smart C, Haglin D. Journal of Anxiety Disorders, July 2007.
Kingston T, Dooley B, Bates A, Lawlor E, Malone K. Psychology and Psychotherapy, June 2007.
146
P 32
24 Ekim 2009 / 10:20 - 11:50 / Salon 3
Yirmibirinci Yüzyýlda Þizofreniyi Anlamak: Yolun Neresindeyiz?
Þizofreni Nörobiyolojisinde Neredeyiz?
Oturum Baþkaný : Sunar Birsöz
Panelist
: Feyza Arýcýoðlu
Panel Özetleri
Þizofreniyi daha iyi anlamamýz yönünde hýzlý ve önemli geliþmeler olmasýna karþýn bilgilerimiz dolayýsýyka da tedavide
hedeflerimizin gerisinde kalmaktayýz. Heterojen belirtilerle seyreden þizofreni çocuklarda, geç ergenlik veya erken eriþkin
hastalýðý olarak tanýmlanan bu nedenle geliþimsel süreçle iliþkili bulunmanýn dýþýnda, mevsim, doðum komplikasyonlarý, viral
infeksiyonlar, malnütrisyon, madde kullanýmý, stres gibi çevresel faktörlerle de yakýndan iliþkilidir. Þizofreni hastalarýnda
farklý beyin bölgelerinde çeþitli morfolojik deðiþiklikler görülmektedir (Sol ventriküllerde geniþleme, kortikal deðiþiklikler,
prefrontal korteks nöron yoðunluðunda deðiþiklik, sinaptofizin ekspresyonunda azalma ve nöropil kaybý ile özellikle kortikal
dendritik ve aksonal uzantýlarda azalma, kortikokortikal ve kotrikotalamik baðlantýlarda defektler, limbik sistemde yapýsal
ve fonksiyonel bozukluklar, hipokampusun yanýsýra korpus kallozum, corpus striatum, mediodorsal talamik çekirdek,
akkumbens çekirdeðinde metobolizma düþüklüðü, hücre kaybý, periventriküler, periakuaduktal bölge ve bazal önbeyinde
fibriler gliozis artýþý gibi) ve bu deðiþiklikler önemli kabul edilmektedir. Ayrýca, çoðu kez bu bulgulara beyinde nörotransmiter
sistemleri ile ilgili deðiþiklikler (glutamaterjik hiperaktivite, dopaminerjik hipoaktivite vb) ve enzim sistemlerindeki deðiþiklikler
(monoamin oksidaz, katekol-o-metiltransferaz, dopamin beta hidroksilaz, tirozin hidroksilaz etkinliðinde deðiþiklikler) eþlik
eder. Deneysel ve klinik çalýþmalar oksidatif ve antioksidatif moleküllerin patofizyolojik rollerinin olabileceðine dikkat
çekmektedir. Özellikle hem glutamaterjik NMDA reseptörleri ile iliþkisi hem de oksidatif hasar ve inflamasyon açýsýndan
kritik rolü olan, nöronal iþlevleri modüle eden, atipik bir nörotransmitter gibi çalýþan nitrik oksitin, diðer nörotransmiterler
üzerindeki modülatör rolü aracýlýðýyla öðrenme ve bellek iþlevleri baþta olmak üzere birçok nöronal mekanizmayý etkilediði
gösterilmiþtir. Son yýllarda araþtýrma tekniklerinin geliþmesiyle sinir büyüme faktörü, beyinden köken alan nörotrofik faktör
ve nörotrofin-3 gibi endojen maddeler, nöroplastisite ve apoptotik olaylarýn katýlýmýyla þizofreni geliþimine katkýsý olan yeni
bileþenler tanýmlanmýþtýr. Þüphesiz tedavinin hedefine ulaþabilmesi ve yeni tedavi yaklaþýmlarýnýn geliþtirilebilmesi þizofreni
nörobiyolojisinin daha iyi anlaþýlmasýyla mümkün olabilecektir. Bu konuþma þizofreni nörobiyolojisinde yer alan güncel
bilgileri gözden geçirmek amacýyla hazýrlanmýþtýr.
147
P 32
24 Ekim 2009 / 10:20 - 11:50 / Salon 3
Yirmibirinci Yüzyýlda Þizofreniyi Anlamak: Yolun Neresindeyiz?
Þizofreni Tedavisinde Gelinen Nokta: Klasik ve Atipik Antipsikotikler Ne Kadar Baþarýlý Oldular ? Þizofreni
Tedavisinde Yeni Açýlýmlar ve Yeni Ufuklar
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Sunar Birsöz
Panelist
: Mesut Çetin
148
Yeni antipsikotiklerin (YAP)’lerin ilk kullanýlmaya baþlandýðý 2000’li yýllarýn baþýnda EPS yan etkilerinin olmamasýnýn yanýnda,
duygudurum ve biliþsel iþlevlere olumlu katkýlarýnýn olmasý gibi üstünlüklerinden dolayý tipik antipsikotiklere oranla daha
fazla ve giderek artan bir oranda eriþkin psikiyatristlerinin reçetelerinde yer almaya baþlamýþtýr. Bir taraftan olanzapin,
ziprasidon ve aripirazolun enjektabl formalar ile risperidon’un uzun etkili formlarý piyasaya sürülerek tipik antipsikotiklerin
(TAP) bu alanda YAP’lere olan üstünlükleri bir ölçüde ortadan kaldýrýlýrken ve prototip YAP olan klozapin ciddi yan etkilerinden
dolayý sadece dirençli þizofrenlerde endikasyon alabilirken, diðer taraftan 2002 de önce Japonya daha sonra diðer ülkelerde
baþta olanzapine, daha sonra ziprasidon (ziprasidon EKG‘de QTc mesafesini uzatmasý nedeniyle þüpheyle yaklaþýlan bir ilaç
olmuþtur ) olmak üzere aripiprazol dýþýnda hemen hemen tüm YAP’lere þumullendirilmiþ ve özellikle metabolik sendroma
yol açýcý yan etkiler nedeniyle, emniyet bakýmýndan neredeyse tüm YAP’lere temkinle yaklaþýlýr hale gelmiþtir (1-5).
P 33
24 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 4
Klinik Psikiyatride Aile ve Çift Terapisi Uygulamalarý
Baðlanmanýn Pratiði ve Kateksis
Oturum Baþkaný : Haluk Özbay
Panelist
: Murat Dokur
Panel Özetleri
Yapýsal deterministik açýdan bakýldýðýnda, doðum öncesinden baþlamýþ olan biyolojik belirlenmiþlikle karakterize baðlanma
özelliði, süreç içindeki; geliþimsel deðil, deðiþimsel nicelik ve niteliklerin, önce birey ve dýþ dünya; sýrasýyla anne ve diðer
aile bireyleri ve daha sonra, sosyal iliþkiler ve seçilmiþliði ile partner özelliði baðlamýnda rol oynamaktadýr. Boyuncalýktaki
bu büyük sürecin kendi içinde sekmeleri, davranýþ ve davranýþ kalýplarý, duygu ve düþünce güdümünde görülse de, biyolojik
itkilerle belirlenmektedir. Bununla birlikte, psiþik yapýyla eyitiþim içinde bulunmasý yanýnda, farklý yaþamsal bölümlerde
kendine özgün niteliksel deðiþiklikler de göstermektedir.
Baðlanma-ayrýlma yaþamsal ikililiðinde, yapý ile ilgili uyum ve ayar problemlerinde; kiþilerin psikolojilerinde klinik psikiyatriyi
ilgilendirebilecek boyutta iþlev bozukluklarý ve ruhsal rahatsýzlýklar ortaya çýkabilmektedir. Bu süreçte; baðlanma, ayrýlma,
kayýp, matem, yas; aktarým, karþý aktarým, duygu transferleri, transaksiyon, ara öznellik, nesne iliþkileri, ara eylemsellik
ve iliþkiler arasýlýk içinde tümü ile etkileþmekte olan eylem-kavram ise, kateksistir. Kateksis, baðlanma kadar, baðlanmada
rol oynayan ve/veya etkileþen içe atým, içe alým, özümseme, bastýrma, çekilme, yalýtma, gerileme, fiksasyon, özdeþim ve
yansýtmalý özdeþim fonksiyonlarýnda da etkin olmaktadýr.
Freud’dan günümüze kateksis ile ilgili tanýmlara varýldýðýnda, kateksis yanýnda; antikateksis, hiperkateksis, hipokateksis,
akateksis; ego-kateksis (self-libido, obje-libido), fantezi-kateksis; affektif kateksis, libidinal kateksis, erotik-kateksis ve
içgüdüsel kateksis ve dekateksisten söz edilebilmektedir. Bu çalýþmada, eylem-kavram tanýmlarýnýn günlük hayatýn
psikopatolojisindeki yeri, kiþi-iliþki denklemi dahilinde ele alýnacaktýr.
149
P 33
24 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 4
Klinik Psikiyatride Aile ve Çift Terapisi Uygulamalarý
depresyon ve kaygi bozukluklarinda çýft ve aýleye yaklaþim
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Haluk Özbay
Panelist
: Rukiye Hayran
Kaygý ve depresyon klinik pratiðimizde karþýlaþtýðýmýz en yaygýn psikiyatrik rahatsýzlýklardýr
Anksiyete birey ve aile sistemleri üzerinde oldukça yoðun etkisi görülen yaygýn bir psikolojik rahatsýzlýktýr. Aile sistemi iki
yollu anksiyete ile iliþkilidir. Birincisi belli anksiyete bozukluklarýnýn geliþiminden aile sisteminin sorumlu olduðunu varsayar.
Ýkincisi evlilik çatýþmasýnýn anksiyete bozukluklarýnýn bir sonucu olarak geliþtiðini ifade eder.
Depresyon: Her yýl yüz milyondan fazla insanýn depresyona yakalandýðý bilinmektedir. Evlilik ve aile sorunlarý ile depresyon
arasýndaki iliþki konusunda çok az þüphe vardýr. Evlilik sorunlarý için baþvuranlarýn yaklaþýk yarýsýnda depresyon olduðu
tahmin edilmektedir. Bakýrköy Ruh Sinir Hastalýklarý Hastanesine evlilik sorunlarý nedeniyle baþvuran çiftlerden kadýnlarýn
yaklaþýk 1/3 ünde, erkeklerin yaklaþýk ¼ ünde depresyon bulgularý ön planda bulunmuþtur. Çalýþmalar göstermiþtir ki
depressif kiþilerin aile sorunlarý ve olumsuz ifadelere þizofreniklerden daha duyarlý olduðu ve depresyonunu düzelmesinden
sonra da evlilik ve aile iliþkilerindeki strese duyarlýlýðýn devam ettiði gösterilmiþtir.
Bu sunumda iki temel psikiyatrik sorunun anlaþýlmasý, aile ve çift iliþkisine etkisi ve aile ve çift iliþkisi üzerinden tedavi
yaklaþýmlarý aktarýlacaktýr.
150
P 33
24 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 4
Klinik Psikiyatride Aile ve Çift Terapisi Uygulamalarý
Dirençli Evlilik Problemlerinde Psikiyatrik ve Terapötik Yaklaþým
Oturum Baþkaný : Haluk Özbay
Panelist
: Armaðan Y. Samancý
Dirençli ve tedaviye cevap vermeyen ve sýk tekrarlayan psikiyatrik bozukluklar olduðu gibi dirençli,terapiye zor yanýt veren
ve tekrarlama riski de yüksek olan evlilik problemleride günlük psikiyatri pratiðinde azýmsanmayacak sayýdadýr.Bu gruba
yaklaþým ve terapide ve tedavide direnç alanlarý özellikler göstermektedir.Ayrýca bu gruba terapötik yaklaþým yerel ve
ülkemize özgun taraflarýda içermelidir.Cinsiyet ve roller ülkeden ülkeye bölgeden bölgeye deðiþim göstermektedir.Bu anlamda
sosyal yapýya göre yaklaþým profili ve terapi içeriði, farmakoterapi destekli bir sistemle danýþanlara çok daha yardýmcý bir
evlilik sorun çözümü getirebilir.
Panel Özetleri
Evlilik sorunlarý olan bireylerin hastane polikliniklerine baþvurularý daha çok psikiyatrik sendromlarla olmaktadýr.Psikiyatristlerin
evlilik sorunlarýný görmelerine raðmen zaman ve donaným eksikliði terapiden çok farmakoterapiye yönelinmesini
oluþturmaktadýr.Farmakoterapininde evlilik sorunlarýna yaklaþýmda bir yeri vardýr.Ama tek baþýna farmakoterapi soruna
çözüm getirmekten uzaktýr.
Evlilik sorunlarýna yaklaþýmda oluþan dirençde genelde psikiyatrist-terapistin çözümsülüðe düþtüðü noktada danýþanlar
terapiye son vermekte veya belirsiz ama sorunlu bir sürecin içinde ilerlemektedirler.Bu anlamda ayrýlamayan ama sorunlarla
yaþayan ve direçli evlilik problemlerine yaklaþým ve çözüm daha da önemli ögeler içermektedir.
1. Northey ,WF,Characteristics And Clinical Practices Of Marriage And Family Therapists: A National Survey Journal of Marital
and Family Therapy, 2002 Oct; Volume 28 Number 4 :487-494
2. Wilson,R, Zimmerman,S, Price S. Are Goals and Topics Influenced by Gender and Modality in the Initial Marriage and
Family Therapy Session? Journal of Marital and Family Therapy, 1999Apr Volume 25 Number 2253-262
3. Miller B,Brimhall A Gender Biases and Infidelity, Family Therapy Magazine March/April 2008 Vol. 7 Number 216-18
151
P 33
24 Ekim 2009 / 10:20 - 11:50 / Salon 4
Klinik Psikiyatride Aile ve Çift Terapisi Uygulamalarý
Deðiþen Aileye Terapötik Yaklaþým
Panel Özetleri
Oturum Baþkaný : Haluk Özbay
Panelist
: Süheyla Ünal
Toplumun bireysellikle, yaþla, cinsiyetle, zamanla ilgili normlarý bireyin yaþam tarzýný ve sürecini þekillendirdiði için, bu
normlardaki deðiþim, bireyi ve aileyi de yakýndan etkilemektedir. Modernlik sonrasý dünya çoðulculuk, demokrasi, dinsel
özgürlük, tüketicilik, hareketlilik, artan eðlence ve haber olanaklarý ile karakterizedir. Modernlik sonrasý bireyi, birçok inanç,
çoðul gerçekler, yüzlerce dünya görüþü karþýsýnda “gerçek” ve “doðru” konusunda güvenini kaybetmektedir. Modernlik
sonrasýnýn “farklýlýklara saygý göstermek” ve “standartlarý ortadan kaldýrmak” yaklaþýmý, hem kendiliðin þekillenmesinde,
hem de aile gibi toplumsal kurumlarýn yapýlanmasýnda büyük deðiþikliklere yol açmaktadýr. Alternatif anlamlarýn çokluðu,
kendiliðin ve dolayýsýyla ailenin yapýlanmasýna yansýmaktadýr.
Bireyselleþmeye yapýlan vurgu aile kurumunda, akrabalýk baðlarýnda gevþemeye, daðýlmaya yol açmakta, ailenin stresli
durumlarda bireye destek ve tampon olma iþlevi giderek azalmaktadýr.Kadýnýn çalýþma yaþamýna katýlmasý evdeki güç
dengelerini, rolleri ve iliþkileri deðiþtirmektedir. Kadýnýn evde geçirdiði zaman azaldýkça, evlenme ve doðurma yaþý artmakta,
doðum sayýsý düþmektedir. “Eþlik” ve “ebeveynliðin” anlamlarý ve iþlevleri deðiþmekte, “tek ebeveynli” ya da “çocuksuz”
ailelerin sayýsý artmaktadýr. Fiziksel birlikteliðin “aile olmada” koþul olmaktan çýkmasý ile parçalanma hýzlanmakta, aile
kurumsal niteliðini kaybetmektedir.
Aile terapisi uygulamalarý deðiþen bu koþullara uyumlandýrýlmak durumundadýr (Boston 2000). Modernlik sonrasý aile terapisi
öznelerarasý iliþki aracýlýðý ile “kendiliðin” ve “aile sisteminin” yeniden yapýlanma süreci olarak görülmeli, deðiþime olanak
verecek bir yeniden öyküleþtirme ön planda tutulmalýdýr (Anderson 2007). Önceden yapýlandýrýlmýþ sorular olmaksýzýn,
süreçten kaynaklanan düþünceler, eylemler, anlamlarý netleþtirecek þekilde terapi süreci gerçekleþtirilmelidir (Flaskas 2002).
Kaynaklar:
Boston P (2000) Systemic family therapy and the influence of post-modernism. Advances in Psychiatric Treatment 6: 450457
Anderson H (2007) The Therapist and the Postmodern Therapy System: A Way of Being with Others. 6th Congress of the
European Family Therapy Association and 32nd Association for Family Therapy and Systemic Practice UK Conference Glasgow,
Scotland October 5, 2007
Flaskas C (2002) Family Therapy beyond postmodernism. Practice challanges Theory. Brunner-Routledge
152
Yýldönümü Simpozyumu - I
22 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 1
Lityum: 60 Yýllýk Devrime Yeniden Bakýþ
Oturum Baþkanlarý : Simavi Vahip, Zeliha Tunca
Açýlýþ ve Sunum : Simavi Vahip
Panel Özetleri
Modern psikofarmakolojinin lityum ile baþladýðý söylenebilir. Bugün bile manik depresif hastalýk tanýsý alan hastalar için en
ön sýrada gelen koruyucu seçenek lityumdur. Lityumun alanýmýzdaki varlýðýný zor koþullarda bile bilimsel merakýný ve hastalar
için çare arayýþlarýný sürdüren Avustralyalý bilim adamý John Cade’e borçluyuz. John Cade’in ilk denemelerini yayýnladýðý
1949 yýlýndan bu yana bu yana 60 yýl geçmiþtir. Lityum bu süre içinde sayýsýz araþtýrmaya konu olmuþ ve hala üzerinde
çeþitli araþtýrmalar yapýlmaya devam etmektedir. Bir yandan lityuma özgü kullaným zorluklarý bir yandan “pazarlamacýlýk”
kaynaklý yaklaþýmlar lityumun zaman içindeki yolculuðunda iniþ ve çýkýþlara yol açmýþtýr. Pek çok yeni ilacýn kullanýma
girmesine karþýn özellikle uzun dönem koruyucu tedavide lityum hala en deðerli, hatta pek çok araþtýrmacý, klinisyen ve
kýlavuza göre birinci sýra seçenek konumundadýr. Psikiyatride lityum kullanýmýnýn 60. yýldönümü ISBD üyesi Bipolar Bozukluklar
Derneði ve TPD Duygudurum Bozukluklarý Bilimsel Çalýþma Birimi ortak etkinliði olarak gerçekleþtirilen bu üç oturumluk
seri ile anýlacak ve tartýþýlacaktýr. Ýlk oturumda Avustralya’da gerçekleþtirilen ve hem John Cade’in yaþamý hem de lityumun
keþfini konu alan çok sayýda ödül kazanmýþ bir belgesel izlenecektir: Troubled minds: The Lithium Revolution. Ardýndan lityum
kullanýmýnýn yararlarý ve güçlükleri üzerine farklý yerleþim ve ortamlarda çalýþan klinisyen görüþleri ile tartýþýlacaktýr. Ýkinci
oturumda lityum ile ilgili üç önemli konu araþtýrmalarýn ve biriken kanýtlarýn ýþýðýnda sunularak tarýþýlacaktýr: 1. Araþtýrmalardan
meta-analizlere lityumun bipolar bozukluðun belirtili dönemlerinde etkinliði 2. Araþtýrmalardan meta-analizlere lityumun
profilaktik etkinliði 3. Lityumun özkýyým karþýtý etkisi. Son oturumda da lityum kullanýmý ile ilgili uygulamaya iliþkin üç
önemli konu irdelenecek ve güncelleme yapýlacaktýr. Lityumun böbrekler üzerine etkisine iliþkin son bilgiler; diðer ilaçlarla
etkileþimi ýþýðýnda bedensel hastalýðý olanlarda lityum kullanýmý üzerine pratik bilgiler ve lityum zehirlenmesiyle ilgili
güncelleme, risk faktörleri ve korkmak yerine neler yapýlabileceði ele alýnacaktýr. Oturumlar lityum kullanýmýnýn dünü,
bugünü ve yarýný üzerine kýsa görüþler ve genel tartýþma ile sonlandýrýlacaktýr.
153
Yýldönümü Simpozyumu – II
22 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 1
Lityum: 60 Yýllýk Devrime Yeniden Bakýþ
Araþtýrmalardan Meta - Analizlere Lityumun Bipolar Bozukluðun Belirtili Dönemlerinde Etkinliði
Panel Özetleri
Oturum Baþkanlarý : Savaþ Kültür, Simavi Vahip
Panelist
: Kaan Kora
1950’li yýllardan günümüze kadar devam eden araþtýrmalar ve deneyimler ýþýðýnda, lityum bir taraftan bipolar bozukluðun
saðaltýmýnda “altýn standard” olarak tercih edilmesine yetecek kadar kanýtýn toplandýðý bir seçenek olarak kendini kabul
ettirmiþ; öte taraftan da bu etkinliðin varlýðý veya en azýndan niceliðinin sorgulandýðý bir tutuma maruz kalmýþtýr ve halen
de kalmaktadýr.
90’lý yýllara kadar lityumun antimanik etkinliðinin araþtýrýldýðý ve sadece plasebo ile karþýlaþtýrýldýðý çalýþmalar bulunmakta
iken, bu dönemden itibaren çalýþmalara üçüncü kol olarak bir baþka antimanik ilaç da eklenmeye baþlamýþtýr. Antimanik
etkinliðin kanýtlanmasý için uygun desene sahip 30’a yakýn çalýþma lityumun diðer antimanik ilaçlardan daha fazla veriye
sahip olmasýný saðlamaktadýr. Ancak gerek bu çalýþmalardaki alt gruplarýn yanýt farklarý, gerekse de pratik gözlemler
antimanik etkinliðin sorgulanmasýna sebep olmaktadýr. Etki baþlangýcýnýn, karþýlaþtýrýldýðý diðer ajanlara kýyasla daha uzun
sürede olmasý bu konudaki kuþkularýn en önemli sebebi gibi durmaktadýr. Psikotik belirtiler ile birlikte veya olmaksýzýn
ajitasyonun varlýðý, karma veya disforik dönem, lityum baþlangýcýndan önce fazla sayýda hastalýk dönemi geçirilmiþ olmasý
gibi faktörler lityumun akut etkinliðini azaltan nedenler olarak baþta gelmektedir.
Depresyonda lityumun etkinliði, manide olduðu gibi kesin olarak ortaya konmamýþ olsa da, pek çok açýk ve kontrollü çalýþma
açýk bir antidepresif etkisi olduðunu göstermektedir. Erken dönemde yapýlan plasebo kontrollü çalýþmalar küçük olmalarý,
kýsa süreli olmalarý veya çalýþma öncesi lityumun ani kesilmesi gibi plasebo kolunda yineleme oranýnýn yüksek olmasýna yol
açacak desenden kaynaklanan biaslar nedeni ile yeterli bulunmamýþlardýr. Ancak gerek unipolar gerekse bipolar depresif
hastalarda son dönemde yapýlan araþtýrmalar antidepresif etkinlik hakkýnda daha fazla veri sunmaktadýr. Unipolar depresif
hastalardaki etkinliðin de özellikle aile öyküsünde bipolarite bulunan olgularda yoðunlaþmasý lityumun yanýt yelpazesi
hakkýnda fikir vermektedir.
154
Yýldönümü Simpozyumu – II
22 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 1
Lityum: 60 Yýllýk Devrime Yeniden Bakýþ
Lityumun Bipolar Bozuklukta Özkýyým Karþýtý Etkisi
Oturum Baþkanlarý : Savaþ Kültür, Simavi Vahip
Panelist
: Ömer Aydemir
Panel Özetleri
Bipolar bozuklukta özkýyým çok yüksek oranlarda görülmektedir. Özkýyým düþüncesinin nokta yaygýnlýðý hastalarýn yaklaþýk
yarýsýnda görülebilirken, yaþam boyu özkýyým giriþimi %25-60 gibi deðiþen oranlarda bildirilmektedir. Tamamlanmýþ özkýyým
ise 1.06/1000 olarak hesaplanmýþtýr. Özkýyým riski özellikle karma depresif dönemde, ardýndan major depresif dönemde
yüksek oranlardadýr. Angst ve arkadaþlarý tarafýndan yürütülen 44 yýllýk bir izleme çalýþmasýnda bipolar depresyonda özkýyým
hýzý %10.2 olarak gözlenmiþtir. Doðrudan özkýyým davranýþý kadar saldýrganlýk, kaza gibi özkýyým eþdeðeri davranýþlar da
azýmsanmayacak oranlarda görülmektedir. Bipolar hastalarda özkýyým riskini artýran etkenler arasýnda erken baþlangýç yaþý,
ilk hastalýk döneminin depresyon olmasý, eþlik eden anksiyete bozukluklarý ve alkol-madde kullaným sorunlarý, ailede özkýyým
öyküsü, düþük kendilik saygýsýnýn eþlik etmesi, yakýn zamanda stres yaþantýsý ve öyküde çocukluk çaðý travmasý bulunmasý
sayýlmaktadýr. Hýzlý döngülü hastalarda özkýyým riski artmaktadýr. Nöropsikolojik olarak karar verme kusuru bulunan
hastalarda özkýyým daha yüksek oranda görülmektedir. Psikotik özellikler tek baþýna özkýyým riskini arttýrmamakla beraber,
duygudurumla uyumlu olarak aþýrý suçluluk veya itham eden iþitsel varsanýlar eþlik ediyorsa, dikkatli olunmalýdýr. Depresyon
belirtilerine eþlik eden irritabilite, disktraktibilite ve psikomotor ajitasyon gibi mani belirtileri de özkýyým riskini artýrmaktadýr
ve bu nedenle karma özelliði olan hastalar ayrýca dikkat etmek gereklidir.
Özellikle lityum ile yapýlan uzunlamasýna izleme çalýþmalarýnda, lityumun bipolar bozuklukta özkýyýmý önlediðine dair pek
çok kanýt bulunmaktadýr. Antidepresanlarýn ise özellikle tek baþýna kullanýmda özkýyýmý riskini artýrabileceði akýlda tutulmalýdýr.
Lityumun özkýyým eþdeðeri davranýþý önleme ve riski azaltma oraný 4.42, özkýyým giriþimini önleme ve riski azaltma oraný
ise 5.16 kattýr. Lityum saðaltýmýný düzenli kullananlarda özkýyým riski belirgin biçimde düþerken, saðaltýmý býrakan hastalarda
bu risk 16 kat artmaktadýr. Uzun izlemede özkýyým eðilimli bipolar hastalarda lityum mutlaka göz önünde bulundurulmalýdýr.
155
Yýldönümü Simpozyumu – III
22 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 1
Lityum: 60 Yýllýk Devrime Yeniden Bakýþ
"Klinik Uygulamada Lityum Kullanýmý: Klasik Sorunlarda Yeni ve Güncel Bilgiler"
Diðer Ýlaçlarla Etkileþimi Iþýðýnda Bedensel Hastalýðý Olanlarda Lityum Kullanýmý Üzerine Pratik Bilgiler
Panel Özetleri
Oturum Baþkanlarý : Olcay Yazýcý, Simavi Vahip
Panelist
: S. Gülöksüz
156
Psikofarmakoloji alanýnda yaþanan geliþmeler iki uçlu bozuklukta farklý etki düzeneklerine sahip pek çok yeni saðaltým
seçeneðinin doðmasýna öncülük etmiþtir. Öte yandan, belki de psikofarmakolojinin tarih öncesi döneminde keþfedilen lityum
günümüzde de iki uçlu bozukluðun saðaltýmýndaki yerini ve önemini ilk günkü gibi korumaktadýr (1). Ancak lityumun yan
etkileri ile ilgili duyulan endiþeler de artarak sürmektedir. Lityumun saðaltýcý aralýðýnýn dar oluþu ve halen tam olarak
açýklanamayan farklý düzenekler ile pek çok organa etki etmesi özellikle bedensel hastalýða sahip, yaþlý, çoklu ilaç kullanýmý
olan iki uçlu hastalarýn lityum ile saðaltýmýný zorlaþtýrmaktadýr. Ýki uçlu hastalarda psikiyatrik tanýsý bulunmayanlara göre
hipertansiyon, diabet, hipotiroidi, metabolik sendrom, böbrek yetmezliði, astým, migren, artrit gibi farklý organ sistemlerini
ilgilendiren hastalýklar daha fazla oranda izlenmektedir (2). Ayrýca lityumun tiroid baþta olmak üzere endokrin sistem, cilt
ve böbrekler üzerindeki olumsuz etkisi de bilinmektedir (1,3). Ýki uçlu hastalýða eþlik eden hastalýklarýn artmasý kullanýlan
ilaç çeþidinin ve miktarýnýn da artýþýna yol açmaktadýr. Oldukça yaygýn olarak kullanýlan non-steroid antienflamatuarlar ve
anjiotensin dönüþtürücü enzim inhibitörleri farmakokinetik olarak lityum ile etkileþerek lityumun böbrekten atýlýmýný azaltýr
ve lityum seviyelerinin artýþýna neden olur (1,3). Sonuç olarak, etkili bir saðaltým seçeneði olan lityumu bedensel hastalýklarýn
eþlik ettiði iki uçlu hastalarda kullanýrken dikkat edilmesi gerekmektedir. Bu sunumda lityumun yol açtýðý veya tetiklediði
bedensel hastalýklar ile iki uçlu bozukluða eþlik eden diðer bedensel hastalýklarda ve bunlarýn saðaltýmýnda kullanýlan ilaçlarla
etkileþimi yönünden lityum kullanýmý mevcut dizin ve olgular ýþýðýnda tartýþýlacaktýr.
Yýldönümü Simpozyumu – III
22 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 1
Lityum: 60 Yýllýk Devrime Yeniden Bakýþ
“Klinik Uygulamada Lityum Kullanýmý: Klasik Sorunlarda Yeni ve Güncel Bilgiler”
Lityum Kimleri, Nasýl Zehirler? Korunmak Ýçin Neler Yapýlabilir?
Oturum Baþkanlarý : Olcay Yazýcý, Simavi Vahip
Panelist
: Sermin Kesebir
Panel Özetleri
Lityum saðaltýmýnda, lityum farmakokinetiðini ve lityum klirensini etkileyen etmenlerin tanýmlanmasý ile geçen altmýþ yýllýk
klinik deneyim ve araþtýrmalara raðmen, halen lityum zehirlenmelerine rastlanmaktadýr. Ancak lityum kullanýmý sýrasýnda
dikkat edilmesi gereken koþullarýn yerine getirilmesi ve hýzlý zehirlenme saðaltýmlarý ile lityum zehirlenmesine baðlý ölüm
ve sekel oranlarýnda azalma eðilimi vardýr.
Lityum zehirlenmesi üç þekilde ortaya çýkabilir: akut, kronik zeminde akut ve kronik zehirlenme. Akut zehirlenme lityum
alýmýnda artýþ anlamýna gelmektedir. Bazen yanlýþlýkla ya da unutarak, bazen de kendi kendini saðaltmak ya da özkýyým
amacýyla bilerek çok sayýda ve/veya sýklýkta ilaç alýmý þeklinde olabilir. Akut zehirlenmelerde nörolojik bulgu ve kalýcý sekel
görülme olasýlýðý daha azdýr. En sýk kronik zehirlenmelere rastlanmaktadýr. Lityum saðaltýmý sýrasýnda zehirlenme bulgularý
gösteren olgularý kapsamaktadýr ve þiddetli nörotoksisite ile iliþkilidir. Lityum klirensini etkileyen glomerüler süzme hýzý ya
da lityumun fraksiyonel atýlýmýný azaltan etmenler kronik lityum zehirlenmesine yol açar. Lityumun kalp, sindirim sistemi,
böbrek ve merkezi sinir sistemi gibi pek çok organ ve sistem üzerinde toksik etkileri görülebilir.
Lityum zehirlenmesinde en etkili saðaltým yöntemi hemodiyalizdir. Lityum zehirlenmesinin baþarýlý saðaltýlabilmesi için hasta,
hasta yakýnlarý ve hekimler tarafýndan zehirlenme belirtilerinin erken fark edilmesi önemlidir.
Kesebir S., Akdeniz F., Vahip S. Lityum zehirlenmesi. 3P Dergisi, 2003, 11(4): 316-324.
157
KURS ÖZETLERÝ
K1
Gençlerdeki DEHB'ye Bütüncül Yaklaþým: Psikososyal ve Farmako Terapileri Beraber Kullanma
Eðiticiler
Yanký Yazgan
Berk Murat Ergün
K2
Psikiyatrik Araþtýrmalarda Sýk Kullanýlan Epidemiyolojik ve Ýstatiksel Yöntemler
Eðiticiler
Tevfik Bedirhan Üstün - WHO Epidemiyoloji Denemeleri*
Bülent Kadri Gültekin - Temel Epidemiyolojik Yöntemler
Numan Konuk - Sýk Kullanýlan Ýstatiksel Yöntemler
Psikiyatride Epidemiyoloji BÇB etkinliðidir.
K3
Psikiyatride Ýþ Baþýnda Deðerlendirme Yöntemleri
Eðiticiler
Ayþe Devrim Baþterzi - Ýþ Baþýnda Deðerlendirme Mini Klinik Sýnav
Sürel Karabilgin - Hasta Yönetim Problemleri - Kanýta Dayalý Týp: Olgu Sunumlarý - Dergi Kulüpleri
K4
Ayný Vakaya Üç Farklý Yaklaþým
Biliþsel ve Davranýþçý Terapiler BÇB etkinliðidir.
K5
Kurs Özetleri
Eðiticiler
Mehmet Zihni Sungur - BDT Supervizörü
Doðan Þahin - Dinamik Psikoterapi Supervizörü
Murat Dokur - Sistemik Terapi Supervizörü
Berk Murat Ergün - Vakayý Görecek Olan BDT Terapisti
Banu Aslantaþ Ertekin - Vakayý Görecek Olan Dinamik Psikoterapist
Selin Tüzün - Vakayý Görecek Olan Sistemik Terapist
Semptomdan Sendroma Film Fragmanlarý Eþliðinde Psikoz
Eðiticiler
Þahap Erkoç - Film Klipleri Eþliðinde Psikotik Semptomlar
Suat Küçükgöncü - Film Klipleri Eþliðinde Psikotik Sendromlar
K6
Gebelikte Ruhsal Bozukluklara Tedavi Yaklaþýmlarý
Eðiticiler
Fisun Akdeniz - Gebelik Tedavi Yaklaþýmlarý
Nesrin Tomruk - Duygudurum Bozukluklarýnda Tedavi*
Þebnem Pýrýldar - Anksiyete Bozukluklarýnda Tedavi
K7
Baðýmlýlýk Tedavisinde Týbbi Yaklaþým
Eðiticiler
Berna Uluð - Baðýmlýlýk ve Beyin
Figen Karadað - Alkol Entoksikasyonu ve Kesilme Tedavisi*
Zeki Yüncü - Madde Entoksikasyonu ve Kesilme Tedavisi
Cüneyt Evren - Baðýmlýlýk Tedavisinde Kullanýlan Ýlaçlar*
Kültegin Ögel - Ýlaca Uyum*
Baðýmlýlýk BÇB etkinliðidir.
K8
Eksitasyona Müdahale ve Saldýrýdan Korunma
Eðiticiler
Ejder Akgün Yýldýrým - Saldýrýdan Korunma , Temel Savunma Teknikleri
Gazi Alataþ - Eksitasyonu Olan Hastaya Yaklaþým ve Müdahale
*Belirtilen tarihe kadar yazý gönderilmediði için yayýnlanamamýþtýr.
161
K1
21 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 6
Gençlerde DEHB'na Bütüncül Yaklaþým: Psikososyal Ve Farmako Terapileri Beraber Kullanma
Eðiticiler: Berk Murat Ergün
Yanký Yazgan
Çocukluk çaðýnýn en sýk görülen psikiyatrik sorunlarýndan birisi olan Dikkat eksikliði-hiperaktivite bozukluðu (DEHB) tanýlý
kiþilerin yaklaþýk % 30’u yetiþkin hayatta da taný alabilecek derecede semptomatik kalmaktadýrlar. Ülkemizde çocuk ve
ergenlerde taný ve tedavi oranýnýn çok düþük olduðunu gözönüne aldýðýmýzda, hem taný alacak düzeyde semptomatik olma
oranýnýn, hem de taný alamasalar bile iþlevselliðin etkileniminin literatüre göre daha yüksek olacaðýný düþünebiliriz. Klinik
çalýþmalar, DEHB tanýsý almýþ olanlarýn yetiþkin yaþlara ulaþtýklarýnda, toplam eðitim süresi daha kýsa, okul baþarýsý daha
düþük, sýnýf tekrarý daha fazla yapmýþ ve mesleki yaþamlarýnda daha sýk sorun yaþayan bireyler olduklarýný, komorbid
tanýlarýn çok sayýda olduðunu ve kiþilik ve benlik geliþiminin bir çok boyutunu etkilendiðini göstermektedir .
Kurs Özetleri
DEHB biyolojik nedenselliði ön planda olan bir rahatsýzlýk olmasýna karþýn hastalýðýn erken yaþtaki sonuçlarý kiþinin
"kendisi","dýþ dünyaya" ve "geleceðe" olumsuz atýflar içeren temel inanç sistemlerinin geliþmesine neden olur. Bu inanç
sistemleriyle baþetmek için kullandýðý "baþa çýkma yöntemleri" yaþamýn ilerleyen dönemlerinde çoðunlukla yetersiz ya da
iþlevsiz kalýp hastalýðýn yaþam alanlarýnda oluþturduðu sýnýrlýlýðýn devamýna ve yayýlmasýna katkýda bulunur.
162
Hastalýðýn tedavisinde psikofarmakolojik yaklaþýmlarla birlikte psikososyal yaklaþýmlarýn kullanilmasýnýn önemi gün geçtikçe
daha iyi anlaþýlmaktadýr. Psikososyal yaklaþýmlar arasýnda öne çýkan seçenek biliþsel-davranýþçý terapi (BDT) dir.Bu kursun
amacý eriþkin tip dikkat eksikliði hiperaktivite bozukluðunda etkin psikofarmakolojik ve psikososyal müdahalelerin katýlýmcýlara
aktarýlmasýdýr.
K2
21 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 7
Psikiyatrik Araþtýrmalarda Sýk Kullanýlan Epidemiyolojik ve Ýstatiksel Yöntemler
Temel Epidemiyolojik Yöntemler
Eðitici: Bülent Kadri Gültekin
Epidemiyoloji hem klinik hem de toplum týp bilimlerinde hastalýklarýn/ saðlýk sorunlarýnýn daðýlýmý (deskriptif epidemiyoloji),
nedenleri (analitik epidemiyoloji) ile bunlarýn teþhis, tedavi ve önlenmesi için (deneysel epidemiyoloji) uygun yöntemleri
belirlemeye yarayan araþtýrma tekniklerini öðreten bir bilimdir.
Baþta akademisyenler olmak üzere tüm psikiyatristlerin mesleklerini en iyi þekilde uygulayabilmek için alanýnda yapýlmýþ
çalýþmalarý takip etmeleri ya da kendilerinin araþtýrma yapmalarý gerekmektedir. Yapýlan yayýnlarýn bilimsel olarak
yayýnlanabilmesi ve deðerlendirilebilmesi için epidemiyolojik yöntemlerin bilinmesi ve uygulanmasý büyük önem taþýmaktadýr.
Kursa katýlanlarýn epidemiyoloji konusunda yazýlmýþ kitaplara bakarak gelmesi önerilmektedir.
Kurs Özetleri
Bu kursumuzda;
-Psikiyatrik makale hazýrlarken, okunurken ve yorumlanýrken dikkat edilmesi gerekli epidemiyolojik yöntemlerin bilinmesi
-Temel epidemiyolojik yöntemlerin gözden geçirilmesi planlanmaktadýr.
163
K2
21 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 7
Psikiyatrik Araþtýrmalarda Sýk Kullanýlan Epidemiyolojik ve Ýstatiksel Yöntemler
Psikiyatrik Araþtýrmalarda Sýk Kullanýlan Epidemiyolojik ve Ýstatistiksel Yöntemler.
Eðitici: Numan Konuk
Kursun bu bölümünde katýlýmcýlar epidemiyoloji alanýnda kullanýlan temel istatistiksel yöntemler hakkýnda bilgilendirilecektir.
Amacýmýz istatistik ve onun karmaþýk gözüken matematik modellerini açýklamak deðil özellikle psikiyatrik epidemiyolojik
araþtýrma tasarlama, uygulama ve yorumlamalarýn olmazsa olmazý istatistiksel yöntemler hakkýnda katýlýmcýnýn bilinç
düzeyini artýrmaktýr. Kurs sonunda istatistik anlamý ile hastalýk ve saðlýk kavramý, nedensellik, sýklýk ve yaygýnlýk, rölatif
risk ve odds oraný gibi kavramlar konusunda bilgilenme yanýnda hastalýk temelli, toplum temelli ve maruziyet temelli
araþtýrma dizaynlarý konusunda fikir sahibi olunmasý ayrýca ölçek geçerlik ve güvenirliði, negatif ve pozitif öngörü deðeri
gibi kavramlara aþinalýk kazanýlmasý öngörülmektedir.
Kurs Özetleri
Kurs öncesi önerilen kaynak: Statistics for Epidemiology Nicholas P. Jewell, University of California, Berkeley, USA
164
K3
21 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 11
Psikiyatride Ýþ Baþýnda Deðerlendirme Yöntemleri
Ýþ Baþýnda Deðerlendirme Mini Klinik Sýnav
Eðiticiler: Ayþe Devrim Baþterzi
Ö. Sürel Karabilgin
Kurs Tanýmý ve Hedefleri
Eðitim Yöntem ve Teknikleri
Kursun eðitim yöntemi “yaparak öðrenme-deneyimle öðrenme”dir. Kurs sýrasýnda hem eðiticiler, hem de katýlýmcýlar tarafýndan
etkileþimli eðitim teknikleri (ders sunumu, grup çalýþmasý, grup sunumlarý, tartýþma, geribildirim) kullanýlacaktýr.
Kurs Özetleri
Türkiye Psikiyatri Derneði Psikiyatri Eðitimi Bilimsel Çalýþma Birimi tarafýndan düzenlenen bu kurs, katýlýmcýlarýn iþ baþýnda
deðerlendirme yöntemlerinden bazýlarýyla tanýþtýrmayý ve bunlarý etkin þekilde kullanmalarýný hedeflemektedir. Günümüzde
týp eðitiminde biçimlendirici deðerlendirme ön plana çýkmýþtýr. Biçimlendirici deðerlendirmenin amacý eðitilen kiþinin yetersiz
olduðu noktalarý tespit ederek, eðitilen kiþi ve eðiticiye geribildirim saðlamaktýr. Ýþbaþýnda deðerlendirme; çalýþma ortamýnda
deðerlendirme aktivitelerinin düzenlenmesi temeline dayanýr. Bu kurs boyunca; mini-klinik sýnav, hasta yönetim problemleri,
kanýta dayalý týp uygulamalarýna göre yapýlandýrýlmýþ olgu sunumlarý ve dergi kulüpleri yöntemleri ele alýnacaktýr. Bu
yöntemler birçok uluslararasý psikiyatri derneðinin uygulanmasýný önerdiði ve tanýnan ulusal yeterlik kurullarýnýn yeterlik
sýnavlarýnda kullandýðý yöntemlerdir. Kolay uygulanabilen bu yöntemler beceri ve üst düzey kognitif becerileri deðerlendirmede
etkindir.
Katýlýmcý Kriterleri
Kursumuz çalýþtýðý kurumda eðitici olarak çalýþan, eðitici olarak yetkinliðini arttýrmak isteyen meslektaþlarýmýzýn katýlýmýna
açýktýr.
Katýlým belgesi
Kursu tam katýlýmla tamamlayan katýlýmcýlara katýlým belgesi verilecektir.
Kurs süresi
45. Ulusal Psikiyatri kongresinde tarihlerinde 90 dakikalýk 2 oturum gerçekleþtirilecektir.
165
K4
22 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 6
Ayný Vakaya Üç Farklý Yaklaþým
Eðiticiler: Mehmet Zihni Sungur
Doðan Þahin
Murat Dokur
Berk Murat Ergün
Banu Aslantaþ Ertekin
Selin Tüzün
Kurs Özetleri
Kursun Amacý
Psikoanalitik psikoterapi, biliþsel davranýþçý terapiler ve sistemik psikoterapiler konularýnda eðitimlerini büyük ora tamamlamýþ
3 uzman daha önceden hiç görmedikleri bir vakayý farklý zamanlarda kendi okullarýnýn öðretisi çerçevesinde deðerlendirecek
ve bir formülasyon ve tedavi planý oluþturacaklardýr. Hasta ile yapýlan görüþme mahremiyet ilkeleri gözönünde tutularak
gerekli önlemler alýnarak tamamen videoya kaydedilecek ve tüm kayýtlar enteraktif bir ortamda kursa katýlan kiþilerle
tartýþýlacaktýr. Tartýþma videolarda deðerlendirme yapan terapistlerin supervizörlerinin varlýðýnda sürdürülecektir.
166
K4
22 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 6
Ayný Vakaya Üç Farklý Yaklaþým
Sistemik Terapi Supervizörü
Eðitici: Murat Dokur
28 yaþ, kadýn, yüksekokul mezunu ve uluslar arasý bir þirkette görevli
32 yaþ, erkek, yüksekokul mezunu ve bir þirkette ortak olarak çalýþmakta
Çatýþmalý iliþki sebebi ile bize baþvuran bu çiftin, ilk görüþme seanslarý yapýlacaktýr.
Bu seanslar; sistemik, psikanalitik ve biliþsel davranýþçý ekollerin temsilcilerinden birer terapist ile yapýlacaktýr. Her üç ekolde
de yapýlan görüþmelerin video sunumlarý gösterilecektir.
Bu çalýþmada, sunum yapan kiþiler, süpervizyon dahilinde; ayný vaka’nýn farklý ekollerle deðerlendirilmesindeki benzerlikler
ve farklýlýklar üzerinde duracaklar ve ekollere göre terapistlerin görüþme teknikleri, stil ve deðerlendirmeleri, terapötik
duruþ, problem tanýmý, hipotez, yorum ve müdahaleleri üzerinden süreç analizinde bulunacaklarýdýr.
Kurs Özetleri
167
K5
22 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 7
Semptomdan Sendroma Film Fragmanlarý Eþliðinde Psikoz
Eðiticiler: Suat Küçükgöncü
Þahap Erkoç
Kurs Özetleri
Psikiyatri, sanatýn birçok dalý ile sýký bir iliþki içerisindedir. Ýnsan psikolojisi ve psikiyatrik durumlar sinema sanatý için önemli
bir malzeme olmuþtur. Psikiyatri ve sinema iliþkisini, Irving Schneider’ýn “psikiyatri var olmasaydý, sinema onu mutlaka icat
etmek zorunda kalýrdý” tespiti güzel bir þekilde özetlemektedir. Psikiyatri de varoluþundan beri sinema sanatýndan beslenmektedir.
Süreç içerisinde sinema filmleri psikiyatri eðitiminde kullanýlabilecek etkin araçlardan birisi haline gelmiþtir. Film fragmanlarý
ile psikiyatrik hastalýklarýn semptomlarýný ve tedavilerini tartýþmak, karekterlerin psikolojik yönlerini deðerlendirmek
mümkündür. Kursumuzun amacý psikotik semptomlarý ve sendromlarý film fragmanlarý eþliðinde katýlýmcýlarla deðerlendirmektir.
Kursta psikotik semptomlarýn yer aldýðý A Beautiful Mind, Shine, Birdy gibi vizyona girdikleri dönemde ilgi ile izlenen film
fragmanlarý, daha az seyirci çeken Clean and Shaven, Unstrung Heroes, I’m a Cyborg filmlerinden örnekler ve Mor Defter,
Teyzem, Anayurt Oteli gibi Türk sinemasýndan fragmanlar kullanýlacaktýr.
168
K6
22 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 8
Gebelikte Ruhsal Bozukluklara Tedavi Yaklaþýmlarý
Gebelikte Ruhsal Bozukluklara Tedavi Yaklaþýmý: Bipolar Bozukluk ve Psikotik Bozukluklar
Eðitici: Fisun Akdeniz
Bipolar bozukluk ve psikotik bozukluklar doðurganlýk çaðýnda görülen hastalýklardýr. Her ne kadar gebeliðin iyi hissetme
dönemi olduðuna inanýlsa da çalýþmalar gebelikte yinelemenin sýk ve þiddetli olduðunu göstermiþtir. Öte yandan, pek çok
ilaç saðaltýmý seçeneðinin gebelikteki etkileri bilinmemekte ve bazýlarý teratojen olarak kabul edilmektedir. Bu yüzden gebe
hastalarý psikotrop ajanlarla tedavi etme kararý etik bir çýkmazý çözmeyi gerektirir.
Kursun bu bölümünde hastalýðý ilk kez gebelik sýrasýnda baþlayanlarla yineleyenlerin tedavi seçenekleri olgu sunumlarý ile
gözden geçirilecektir. Her ilacýn yapýsal bozukluk, yenidoðan toksisite, nörodavranýþsal geliþim ve advers olaylar üzerindeki
etkileri güncel yazýn ýþýðýnda tartýþýlacaktýr. Bu bilgiler doðrultusunda, gebelik planýndan lohusalýða kadar olan dönemde
hastalarýn tedavilerinin düzenlenmesine yönelik pratik öneriler yapýlacaktýr.
Kurs Özetleri
Kaynak
ACOG Practice Bulletin: Clinfical management guidelines for obstetrician-gynecologists number 92, April 2008 (replaces
practice bulletin number 87, November 2007). Use of psychiatric medications during pregnancy and lactation. ACOG Committee
on Practice Bulletins—Obstetrics. (2008) Obstet Gynecol, 111:1001-20.
Altshuler LL, Cohen L, Szuba MP ve ark. (1996) Pharmacologic management of psychiatric illness during pregnancy: dilemmas
and guidelines. Am J Psychiatry, 153:592–606.
169
K6
22 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 8
Gebelik Döneminde Anksiyete Bozukluklarý Ve Tedavi Yaklaþýmlarý
Anksiyete Bozukluklarýnda Tedavi
Eðitici: Þebnem Pýrýldar
Kurs Özetleri
Gebelikte anksiyete bozukluklarý anneyi, bebeði ve tüm aileyi olumsuz etkiler. Bu oturumda gebelik süreci ve annelikle ilgili
biyolojik ve psikososyal deðiþiklikleri ele almak ve bu baðlamda anksiyete bozukluðu bakýmýndan riskli kadýnlarý saptamak,
gebeliði planlamak, hastalýk gidiþini izlemek, yeni ortaya çýkan hastalýðý tanýmak ve tedaviyi planlamak ile ilgili konular
ele alýnacaktýr. Gebelik döneminde ruhsal hastalýklar hem anne hem de bebeðin saðlýðýný olumsuz etkiler. Ancak tedaviye
karar verilmesi de psikotrop ilaçlarýn yan etkileri ve geliþen fetüs üzerine teratojen etkileri nedeniyle dikkat gerektirir.
Yanýsýra gebelikte hýzlý deðiþim ve belirsizlik anne adayýnýn bebek ve annelik ile kaygýlarýný artýrmaktadýr. Özellikle ilk
gebelikte bu kaygýlar daha yoðundur Gebelik nedeniyle ani tedavi kesilmesi hastalýk belirtilerinin alevlenmesine neden
olabilir. Gebelikteki psikofizyolojik deðiþiklikler de yatkýn kiþide hastalýðýn ortaya çýkmasýný kolaylaþtýrabileceði gibi var olan
hastalýðýn alevlenmesine de neden olabilir. Öte yandan gebelik sürecinde artan progesteron ve metabolitleri solunum ve
nörotransmitter sisteme etkiyle anksiyolitik etkiye sahiptir.
170
Gebelik döneminde hastalýðýn alevlenmesi durumunda ilaç tedavisi öncesi psikoterapötik yaklaþýmlar, hasta ve eþinin hastalýk
hakkýnda bilgilendirilmesi baþetme becerilerinin güçlendirilmesi ve geliþtirilmesi planlanmalýdýr.
K7
22 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 10
Baðýmlýlýk Tedavisinde Týbbi Yaklaþým
Baðýmlýlýk ve Beyin
Eðitici: Berna Uluð
Madde baðýmlýlýðý, patofizyolojisinde nörobiyolojik süreçlerin çok önemli bir rol oynadýðý süregen ve yineleyici bir hastalýktýr.
Bu hastalýkta kiþi, ileri derecede olumsuz sonuçlarýna karþýn madde kullanýmýný durduramaz. Kompülsif biçimde madde
kullanýmý, bireyin hayatýnýn odaðý haline gelir. Yoðun tedavi süreçlerinde bile hastalarýn madde kullanýmýný tamamen býrakmasý
oldukça güç olmakta, býrakabilenler de sýk olarak madde kullanýmýna yeniden baþlamaktadýr. Bu nedenle madde baðýmlýlýðý
tedavisinde, hastanýn maddeye yeniden baþlamasýnýn önlenmesi ve maddeye karþý duyulan yoðun isteðin azaltýlmasý büyük
önem taþýmaktadýr.
Kurs Özetleri
Son yýllarda madde baðýmlýlýðýna kavramsal yaklaþýmda, hastalýðýn hem impulsivite (dürtüsellik) hem de kompulsivite
özelliklerini taþýdýðý vurgulanmaktadýr. Bir yelpazenin iki ucunda yer alan bu özellikler farklý nörobiyolojik düzenekler ile
ortaya çýkmaktadýr. Madde kullanma davranýþý, üç evreyi kapsayan bir döngü ile dürtüsellikten kompulsiviteye doðru
ilerlemektedir. Bu üç evre þunlardýr: 1. Kontrolsüz madde kullanýmý ve madde etkisi altýnda olma 2.
Kesilme/yoksunluk/huzursuzluk 3. Madde kullanýmýna karþý aþýrý ilgi ve beklentiler.Bu evreler boyunca ilerleme sonucu,
madde kullanma dürtüsünün temeli “olumlu pekiþtirici süreçler”den “olumsuz pekiþtirici süreçler”e doðru kaymaktadýr. Yani,
kiþi, baþlangýçta maddeyi zevk verici, öfori yapýcý ya da rahatlatýcý etkileri için kullanýrken, daha sonralarý, madde kullanýlmadýðý
zamanlarda hissedilen rahatsýzlýðý yatýþtýrmak ve disforik duygudurumu düzeltmek amacýyla ve madde kullanýmýnýn “iyi
geleceði” beklentisi ile kullanmaktadýr.
Baðýmlýlýk yapýcý maddelerin hepsinin beyin ödül düzenekleri üzerine etkileri vardýr. Maddelerin “keyif verici” özellikte oluþu
bu etkilerine, yani Nucleus Accumbens’de (NAc) sonlanan mezolimbik dopaminerjik yolaðýn ve opioid peptiderjik düzeneklerin
etkinleþmesine baðlýdýr. Çeþitli çalýþmalarla (in vivo nörotransmiter ölçümleri, agonist ve antagonistlerin mikro enjeksiyonlarý,
lezyon oluþturma) hem doðal ödüllerin hem de baðýmlýlýk yapýcý maddelerin, ortak bir yolla, ventral striatumun ana bileþeni
olan NAc’de sinaptik dopamini arttýrarak davranýþý etkiledikleri gösterilmiþtir . Bkendi alýmlarýný pekiþtirmesi, yani maddenin
tekrar tekrar alýnma isteðini ve baðýmlýlýðý ortaya çýkarmasý için gerekli yol olarak öne sürülmüþtür .. Maymunlarda yapýlan
çalýþmalarda ise dopaminin ödül ile iliþkili öðrenmede çok önmeli bir rol oynadýðý gösterilmiþtir.
Kompülsif madde kullanýmý, ziyadeorta beyin dopaminerjik nöronlarýndan girdi alan bellek ile iliþkili sinir aðlarýnda uzun
dönemli deðiþikliklere baðlýdýr. Bu deðiþiklikler, tolerans ve kesilme belirtilerine yol açan nörobiyolojik düzeneklerden farklýdýr.
Tolerans geliþimi bir tür duyarsýzlaþmayý gösterirken, öte yandan maddeye karþý bir duyarlýlaþma ve maddenin kendi alýmýný
baþlatýcý etkisinden söz edilmektedir. Þayet baðýmlýlýlýk geliþmiþse, hem insanlarda hem de hayvan modellerinde gözlenen
þey, bir süre madde alýnmasa da yeniden çok az miktarda madde alýmýnýn kompülsif kullanýmý baþlatabilmesidir. Yine madde
baðýmlýlýðý ile ilgili en sinsi özelliklerden birisi, yýllarca madde kullanýmý olmasa dahisüren uzak durmadan bile sonra süren
madde arama davranýþý ve tekrar kullanma arzusudur. Bu arzu, ciddi yan etkilerin, madde kullanýmýna baðlý ölümcül
olabilecek istenmeyen etkilerin (kanser gibi) varlýðýnda bile devam eder.
171
K7
22 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 10
Baðýmlýlýk Tedavisinde Týbbi Yaklaþým
Baðýmlýlýk ve Beyin
(Devamý)
Dolayýsýyla madde kullanýmýna yeniden baþlanmasýnýn, önlenmesi madde baðýmlýlýðýnýn saðaltýmýnda en önemli hedef haline
gelmiþtir. Madde kullanýmýna karþý artmýþ olan bu isteðin yýllar sonra dahi sürüyor olmasýnýn, beyinde maddeye baðlý kýsa
dönemli farmakolojik etkiler sonrasýnda geliþen uzun dönemli, özellikle çaðrýþýmsal bellekteki deðiþikliklere baðlý olduðu
düþünülmektedir. Bunun altýnda yatan en önemli düzeneðin nöroplastisite olabileceði öne sürülmektedir. Yineleyici madde
kullanýmýna baðlý olarak ortaya çýkan uzun süreli davranýþsal deðiþiklikler, sinaptik plastisitede bir deðiþim olduðunu
düþündürmektedir. NAc ve kaudat-putamen’de bazý nöronlarda dendritik diken yoðunluðunun arttýðý ve bu deðiþikliðin
özellikle dopaminerjik ve glutamaterjik sinyallerin birleþtiði yerleþimlerde görüldüðü saptanmýþtýr. Bu deðiþimler maddelere
karþý geliþen uzun süreli “duyarlýlaþma” ve sýk görülen “depreþme”lerin (relaps) nedeni olarak görülmektedir.
Kurs Özetleri
Bu sunumda madde baðýmlýlýðýnýn nörobiyolojisi ile ilgili temel kavramlar gözden geçirilecek ve klinik önemi olan “kesilme
sendromu”, “madde isteði”, “zarar görmeye raðmen kullanma” gibi olgularýn nörobiyolojik mekanizmalarý anlatýlacaktýr.
172
Kaynaklar:
Hyman SE, Malenka RC, Nestler EJ. (2006) Neural mechanisms of addiction: The role of reward related learning and memory.
Annu Rev Neuroscience, 29: 565-98.
Koob GB. (2008) Neurobiology of Addiction. The APP Textbook of Substance Abuse Treatment. Galanter M, Kleber HD (Eds.)
American Psychiatric Publishing, Inc., s. 3-16.
K7
24 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 6
Baðýmlýlýk Tedavisinde Týbbi Yaklaþým
Madde Entoksikasyonu ve Kesilme Tedavisi
Eðitici: Zeki Yüncü
Alkol dýþý madde kullanýmý giderek artma göstermektedir. Gerek psikiyatri gerek genel hastane acil servislerine kesilme,
zehirlenme belirtileriyle baþvuran olgularýn sayýsýnda bir artma olacaðý öngörülmektedir. Bu noktadan hareketle, ülkemizde
daha sýk kullanýmý olan maddelerin kesilme ve zehirlenme belirtilerini tartýþmayý ve yeni bilgiler ýþýðýnda psikofarmakolojik
tedavi uygulamalarýný tartýþmayý amaçladýk.
Amfetamin ve kokain zehirlenmesi belirtilerini öfori, hipervijilans, stereotipik davranýþlar, yargýlamada bozulma, solunum
depresyonu, göðüs aðrýsý kardiyak aritmi, nöbetler, koma olarak sýralayabiliriz. Tedavi genel týbbi destek yapýlmalýdýr. Akut
kardiyak müdahale gerekebilir. Maddenin sempatomimetik etkileri bloke edilmelidir.
Esrar çekilme belirtileri anksiyete, uykusuzluk, iþtah deðiþikliði, depresif yakýnmalardýr. Tedavide semptomatik yaklaþým
önerilmektedir.
Kurs Özetleri
Ýnhalan zehirlenme belirtileri baþ dönmesi, göz kararmasý, nistagmus, koordinasyon bozukluðu, konuþma güçlüðü, letarjidir.
Tedavi: Spesifik bir tedavisi yoktur.
Opiyad zehirlenme belirtileri baþlangýçta öfori sonrasýnda apati, disfori, yargýlama bozukluðu, dikkat yada bellek bozukluðu
kan basýncý ve solunum yavaþlamasý komadýr. Tedavisinde hava yolu açýk tutulmalý gerekirse mekanik ventilasyona geçilmelidir.
Opiyat antagonisti uygulanmalýdýr.
Opiad çekilmesi belirtileri disfori, bulantý,-kusma, kas aðrýlarý, lakrimasyon, rinore, piloereksion, pupiller dilatasyon, diare,
Tedavide nalokson ve buprenorfin, metadon, buprenorfin uygulanabilir.
173
K8
24 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 7
Eksitasyona Müdahale Ve Saldýrýdan Korunma
Eðiticiler: Ejder Akgün Yýldýrým
Gazi Alataþ
Psikiyatri pratiðinde çalýþan hekimler zaman zaman saldýrýya uðramaktadýr. Hekimin saldýrýya uðramasý diðer týp dallarýnda
da gözlenmekteyken psikiyatride hastalarýn ve hastalýklarýn doðasýndan kaynaklanan agresyona eðilim hem riski artýrmakta
hem de farklý özellikte saldýrý olaylarýna neden olmaktadýr.
Psikiyatristlerin saldýrýya maruz kaldýklarýnda kendilerini korumalarý, bu korunma sýrasýnda hastaya zarar vermemeleri özel
eðitim gerektirmektedir. Basit korunma tetkikleri bir çok istenmeyen durumu engelleyecektir. Diðer bir sorun ise eksitasyonu
önceden fark edip hastayý güvenli bir durumda tespit etme ya da eksitasyonu baþlamýþ hastaya müdahale etmektir. Bu
müdahaleler hasta ve saðlýk personeli için tehlikeli olabilir. Benzer þekilde bazý teknikler ile hastalar kolaylýkla kontrol altýna
alýnabilir.
Kurs Özetleri
Bu kursta psikiyatri uzman ve asistanlarýna eksitasyonu olan hastaya müdahale ve saldýrýdan korunma tekniklerinin öðretilmesi
amaçlanmaktadýr.
Eðitim iki baþlýk altýnda yapýlacaktýr:
1. Saldýrýdan korunma, temel savunma teknikleri
2. Eksitasyonu olan hastaya yaklaþým ve müdahale
Bu kurs "abcoude the netherls heap trainig" eðitimi modeli ile agresyon ve agresyona profesyonel yaklaþým beceri eðitimi
esas alýnarak düzenlenmiþtir. Pratik aðýrlýklý bir eðitim olduðundan katýlýmcýlarýn egzersiz ve pratik yapmaya uygun
giysi/ekipman ile katýlmalarý gerekmektedir.
174
ÇALIÞMA GRUBU ÖZETLERÝ
ÇG 1
Barilem Biyogen Grubu: Bir Eðitim ve Araþtýrma Hastanesinde Genetik Çalýþmak
Eðiticiler
Sinan Gülöksüz
Tufan Acuner
Serap Oflaz
Fatmahan Atalar
Kürþat Altýnbaþ
ÇG 2
Psikodrama Yöntemiyle Zor Olgulara Yaklaþým
Eðiticiler
Figen Ateþçi - Psikodrama Teknikleri
Osman Özdel - Zor Olgularla Baþa Çýkma Becerileri*
ÇG 3
Anksiyete Bozukluklarýnda Biliþsel - Davranýþçý Hipnoterapi
Eðitici
Þeref Özer
Hipnoz ve Hipnoterapi BÇB etkinliðidir.
ÇG 4
Ruhsal Travmayý Deðerlendirme Çalýþma Grubu
Ruhsal Travmayý Deðerlendirme Görev Grubu etkinliðidir.
ÇG 5
Gençlerle Görüþme Ýlkeleri ve Zor Durumlar*
Eðiticiler
Emine Kýlýç
Haluk Özbay
Tezan Bildik
Duygu Biçer
Aytül Karabekiroðlu
Çalýþma Grubu Özetleri
Eðiticiler
Solmaz Türkcan - Olgular
Ahmet Tamer Aker - Algoritma Uygulamasý
Gençlik Psikiyatrisi BÇB etkinliðidir.
*Belirtilen tarihe kadar yazý gönderilmediði için yayýnlanamamýþtýr.
177
ÇG 6
Yeme Bozukluklarý
Eðitici
Fulya Maner - Baþka Türlü Adlandýrýlamayan Yeme Bozukluklarýnda Farkýndalýða Dayalý Tedavi Yaklaþýmlarý
Yeme Bozukluklarý BÇB etkinliðidir.
ÇG 7
Yaygýn Anksiyete Bozukluðunda Tedavi Protokolü
Eðitici
Armaðan Y. Samancý - Uzun Süreli Tedavide Etkinlik
ÇG 8
Türkiye'de Psikiyatrik Epidemiyolojik Araþtýrmalar
Eðiticiler
Köksal Alptekin - Epidemiyolojik Araþtýrmalarý Gözden Geçirmek
Tolga Binbay - Psikozda Epidemiyolojik Araþtýrmalar Derlemesi Deneyimi
ÇG 9
Anksiyete Bozukluklarýnýn Biliþsel Davranýþçý Terapisinde Yeni Geliþmeler
Eðitici
Hakan Türkçapar - Anksiyete Bozukluklarýnýn Biliþsel Davranýþçý Terapisinde Yeni Geliþmeler
Çalýþma Grubu Özetleri
Anksiyete Bozukluklarý BÇB etkinliðidir.
178
ÇG 1
21 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 8
Barilem Biyogen Grubu: Bir Eðitim ve Araþtýrma Hastanesinde Genetik Çalýþmak
Bir Eðitim ve Araþtýrma Hastanesinde Genetik Çalýþmak
Eðitici: Barilem Biyogen Grubu Özellikle son 10 yýl içinde insan genomu konusundaki yeni bilgiler ve yüksek teknolojili yeni genetik yöntem ve araçlar,
psikiyatri genetiðinin daha önce hiç olmadýðý kadar kapsamlý ve doðru bulgular saptayabilmesinin ve böylece somut ve
önemli bilgilere ulaþabilmesinin yolunu açmýþtýr. Psikiyatri genetiðindeki bu güncel bulgu ve bilgileri yakýndan izlemek,
öðrenmek, anlamak ve tartýþmak amacýyla, 2007 yýlýnda hastanemizin Ýleri Eðitim Merkezi (BARÝLEM) bünyesinde Biyolojik
ve Genetik Psikiyatri Grubu’nu (BÝYOGEN) oluþturduk ve düzenli biçimde çeþitli seminer, dergi kulübü ve çalýþma grubu
etkinlikleri yaptýk. Böylece, “Genomun Kromozom ve Gen Düzeyinde Temel Yapýsý ve Ýþleyiþi”, “Klinik Genetiðin Temel
Kavramlarý ve Moleküler Temelleri”, “Psikiyatri Genetiðinin Temel Kavramlarý” ve “Majör Psikozlarýn Genetiðinde Güncel
Bilgiler” konularýnda mevcut bilgimizi ilerletme ve yeni bilgiler öðrenme olanaðý bulduk. Bu öðrenme sürecinin sonraki doðal
bir aþamasý olarak bilimsel araþtýrmalar yapma sürecine de yöneldik. Bu kapsamda, önce, nitelikli bilimsel araþtýrmalarýn
birincil gereksinimi ve ana kaynaðý olan “biyobankalama” olgusunun temel kavramlarýný tartýþtýk, ve ardýndan, hastane
yönetimimizin büyük desteði ve motive edici yaklaþýmý ile hastanemizde bir “pilot biyobankalama” oluþturmak üzere
çalýþmalar yaptýk. Bu panelde, ilgili meþlektaþlarýmýza yararlý olabileceði düþüncesiyle, BARÝLEM BÝYOGEN grubumuzdan Dr.
Sinan Gülöksüz “Dünden Bugüne BARÝLEM BÝYOGEN Çalýþma Gurubu”, Dr. Tufan T. Acuner “Biyobankalamanýn Kurulum ve
Ýþletim Modeli”, Dr. Serap Oflaz “Biyobankalamanýn Veri-Ýþlem Sürecinin Tasarlanmasý”, Dr. Fatmahan Atalar “Biyobankalamanýn
Örnek-Ýþlem Sürecinin Tasarlanmasý” ve Dr. Kürþat Altýnbaþ “Biyobankalama Sürecinde Klinisyenler ve Temel Bilimciler
Arasýndaki Eþgüdüm” konularýnda bugüne kadarki baþlýca deneyimlerimizi grubumuz adýna aktaracaklardýr.
Çalýþma Grubu Özetleri
179
ÇG 2
21 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 9
Psikodrama Yöntemiyle Zor Olgulara Yaklaþým
Psikodrama Teknikleri
Eðitici: Figen Ateþci
Çalýþma Grubu Özetleri
Hasta hekim iliþkisi yalnýz hastadan hastalýðýn öyküsü ile ilgili bilgi alma süreci deðildir. Bu iliþki bilgi alma yanýnda, iki insan
arasý iliþkidir. Konuþma, dinleme, etkilenme, duygulanma, duygulandýrma bu iliþkiyi oluþturan öðelerdir. Hekimler ve hastalar
arasýndaki iletiþim sorunlarý sadece hasta tatminsizliðine deðil, ayný zamanda hekim için daha düþük mesleki doyuma ve
kendine saygýda azalmaya yol açmaktadýr. Bu sorunlarýn çözümü için son yýllarda, hekimlerin iletiþim becerileri konusunda
eðitilmesi ve deðerlendirilmesiyle ilgili baðlayýcý kararlar alýnmakta, týp eðitimi içinde öðrencilere iletiþim becerileri dersi
verilmektedir. Ayrýca mesleðe atýldýktan sonra da bu alanlarla ilgili çeþitli grup çalýþmalarý yapýlabilmektedir.
Bu grup çalýþmasýnda hasta-hekim iliþkilerinde psikodrama yöntemiyle iletiþim becerilerinin geliþtirilmesi amaçlanmýþtýr. Bu
amaç doðrultusunda katýlýmcýlarýn, psikodrama teknikleri konusunda bilgilendirilmesi, empati becerilerinin saðlanmasý ve
özellikle tedavi reddi gibi sorunlu hastalarla çalýþýrken uygun baþa çýkma becerilerinin gösterilmesi hedeflenmiþtir.
180
ÇG 3
21 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 10
Anksiyete Bozukluklarýnda Biliþsel - Davranýþçý Hipnoterapi
Eðitici: Þeref Özer
Çalýþma Grubu Özetleri
Hipnoz, her türlü terapotik yaklaþýmý uygulamaya olanak veren bir “tedavi aracý”dýr. Uygulayanýn terapotik yaklaþýmýna
göre üç temel alanda yarar saðlamaktadýr: 1. Etiyolojik materyalin ortaya çýkartýlmasý ve üzerinde çalýþýlmasý, 2. Anksiyete
kontrolü ve relaksasyon, 3. Biliþsel düzeltme ve sistematik duyarsýzlaþtýrma.
Biliþssel-davranýþçý hipnoterapi, biliþsel-davranýþçý terapi ilkelerinin hipnoz aracýlýðý ile uygulanmasý ikesine dayanmaktadýr.
Hipnoz ile anksiyete kontrolünün kolayca saðlanabilmesi , saðlanan bu kontolün posthipnotik telkinler ve otohipnoz ile
etkinliðinin hipnoz seanslarý dýþýnda da sürdürülebilir olmasý, kaçýnma davranýþlarýnýn düzeltilmesinde
duyarsýzlaþtýrma alýþtýrmalarýnýn uygulanabilmesi hipnozun Anksiyete Bozukuklarýnda kullanýmýnda geniþ olanaklar
yaratmaktadýr. Duyarsýzlaþtýrma seanslarýnda fobik nesne, yer ve durumlarýn hipnoz içinde canlandýrýlmasý kiþinin bunlarla yüzleþtirilmesi
gerçeðiyle karþýlaþmýþ gibi bir etki yaratmakta ve hipnoz seansý dýþýnda kiþinin gerçek fobik nesne, yer ve durumlarla
karþýlaþma ödevlerini baþarmasýný kolaylaþtýrmaktadýr. Özellikle uçak fobisi gibi durumlarda bulunmasý zor olan simulatör
gereksinimini ortadan kaldýrmaktadýr.
Panik bozukluðunda gerek panik ataklarýyla baþ etmede; agorafobi, Sosyal anksiyete bozukluklarýnda ve Posttravmatik
stres bozukluðunda kaçýnmalarýn düzeltilmesinde; Posttravmatik stres boukluðunda dissosiye anýlarýn düzeltilmesinde, tüm
anksiyete bozukluklarýnda anksiyete kontrolünde hipnoterapi ekonomi saðlamakta, dirençlerin giderilmesinde kolaylaþtýrýcý
olmaktadýr.
Literatürde, düþük hipnotizabilite saptanmýþ olan Obsesif-kompulsif bozukluk olgularý dýþýnda diðer tüm anksiyete bozukluklarýnda
baþarýlý sonuçlar bildiren çok sayýda çalýþma mevcuttur.
Alýþtýrma uygulamalarýnýn ilklerini hipnoz içinde gerçekleþtirme, hipnoz seanslarý arasýnda gerçek yaþamda alýþtrmalarý ev
ödevi þeklinde gerçeleþtirme, otohipnoz öðretilerek tedavi bitiminden sonra da kazanýlmýþ davranýþlarýn sürdürülmesi temel
ilkedir.
Bu çalýþma grubunda olgu örnekleriyle çeþitli anksiyete bozukluklarýnda biliþsel-davranýþçý hipnoterapi uygulamalarý ayrýntýlý
olarak iþlenecektir.
181
ÇG 4
22 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 9
Ruhsal Travmayý Deðerlendirme Çalýþma Grubu
Olgular
Eðitici : Solmaz Türkcan
Çalýþma Grubu Özetleri
Ruhsal Travmayý Deðerlendirme Çalýþma Grubu'nun toplantýsýnda , grubun hazýrladýðý algoritma getirilecek olgu örnekleri
üzerinden katýlýmcýlarýn tartþmasýna açýlarak algoritmanýn nihai þeklini almasý için geri bildirimlerin alýnmasý amaçlanmaktadýr.
182
ÇG 4
22 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 9
Ruhsal Travmayý Deðerlendirme Çalýþma Grubu
Algoritma Uygulamasý
Eðitici: Ahmet Tamer Aker
Cinsel Saldýrý veya þiddet, saldýrganýn cinsel dürtüler ile, maðdurun onayý olmadan bedensel dokunulmazlýðýný ihlal etmesidir. Dokunmadan organ veya alet
sokmaya kadar geniþ bir yelpazede deðerlendirilir. Yasalara göre suç olan bu davranýþýn deðerlendirilmesi ve maðdur olan kiþinýn tedavisi özel bir önem taþýr.
Adli boyutlarý olan bu deðerlendirmnin sonuçlarý yasal ve toplumsal açýlardan saldýrganý, maðduru ve toplumun diðer üyelerini etkileyecektir. Maðdurun ruhsal
deðerlendirmesi tedavi konusunda yol gösterebileceði gibi, suçun varlýðý, niteliði, boyutlarý ve kiþi üzerindeki etkisi anlamýnda da bilgi verecektir. Ülkemizde,
cinsel saldýrý veya þiddetin deðerlendirilmesi konusunda standart bir sistem ve yapýlanma eksikliðinin olmasý çeþitli soru ve sorunlarý da beraberinde getirmektedir.
Bu çalýþma grubunun amacý cinsel saldýrý veya þiddetin deðerlendirilmesinde ülke genelinde kullanýlabilecek bir deðerlendirme sistemi oluþturmaktýr. Bu sistem
çalýþma grubu içinde çeþitli olgu örnekleri ile tatrtýþýlacaktýr.
TCK’nýn 102, 103, 104, 105, 280. maddeleri, Çocuk Koruma Kanunun 6. maddesi, Ýnsan Haklarý Ve Biyotýp Sözleþmesinin Onaylanmasýnýn Uygun Bulunduðuna
Dair Kanun, Anayasa’nýn 90. maddesi ve çeþitli uluslarasý bildirgeler bu eylemin suç niteliði, boyutlarý, maðdurun haklarý, hekimin hak ve sorumlulukarý hakkýnda
tanýmlar getirmektedir. Bu tanýmlara iliþkin farkýndalýk deðerlendirme ilkelerini kavramada ve belirlemede yardýmcý olacaktýr.
Tecavüz ve taciz gibi þiddet içeren eylemlere maruz kalma ruhsal açýdan travmatik olaylardýr. Bu olaylarý ve etkilerini deðerlendirmenin ilk aþamasý travmaya
iliþkin öykünün alýnmasýdýr. Ruhsal açýdan travmatik olaylarý çeþitli þekillerde sýnýflamak mümkündür. Öykü alýnýrken bu sýnýflamalar göz önünde tutulmalýdýr.
Olayýn oluþ þekli ve sýklýðý ya da tek veya süregen oluþu, nedeni, kasýtlý ve bilerek yapýlmasý, herhangibir kayýp, hastalýk, sekel veya yer deðiþikliði ile sonuçlanmasý
üzerinde durulmasý gereken önemli noktalardýr. Kiþi travmatik olayý doðrudan kendisi yaþayabileceði gibi, böyle bir olayýn yaþandýðýna tanýklýk edebilir veya
sevdiði bir kiþinin baþýna bu tür bir olayýn geldiðini de öðrenebilir. Bu nedenle, tanýk olmak ve öðrenmek de travmatik olay olma potansiyeli taþýyan yaþantýlardýr.
Ruhsal travma, bireyin yaþantýsýnda doðrudan ya da dolaylý olarak ortaya çýkabilir. Doðrudan travmalar, iki grup altýnda toplanmaktadýr: Ani ve beklenmedik
tek bir olayla sýnýrlý olan travmatik yaþantýlar (örneðin, afetler, kazalar) I. Tip Travma olarak tanýmlanýrken; karmaþýk travma olarak da nitelenen II. Tip Travma,
kiþinin dayanma gücünü zorlayan birbiriyle iliþkili
Çalýþma Grubu Özetleri
Travmatik olayýn bu nesnel özelliði kadar olay sýrasýnda kiþinin verdiði öznel yanýtýn ya da ruhsal tepkilerin de önemli olduðunu unutmamak gerekir. Korku,
dehþet, utanç ve çaresizlik olay sýrasýnda kiþilerin verdiði yanýtlar arasýndadýr. Bir stresörün travma ya da ruhsal açýdan travmatik bir olay olarak tanýmlanabilmesi
için olay sýrasýnda kiþinin korku, dehþet ve çaresizlik içinde kalmasý gereklidir. Travmatik düzeyde olmayan bir stresörün yokluðunda veya korku, dehþet, çaresizlik
gibi tepkilerin olay sýrasýnda yaþanmadýðý durumlarda ruhsal açýdan travmatik bir olay ya da travma yaþantýsýndan sözedilemez. Bu özellikleri nedeniyle travmatik
olayýn kendisi ruhsal açýdan bir yaralanmayý da gösterir. Ek olarak, ruhsal travma Travma Travma Sonrasý Stres Bozukluðu gibi bir hastalýðýn tanýsýný koyduran
temel bir psikiyatrik belirtidir. Bir belirti veya yaralanma olarak kavramsallaþtýrýlabilecek olan ruhsal travma ruh saðlýðýnýn bozulduðunun da bir göstergesidir.
bir dizi olayýn yineleyen ve uzun süreli seyri olarak tanýmlanmaktadýr. II. Tip Travma, yoksulluk, açlýk, kronik ya da ölümcül hastalýklar gibi bireyin yaþantýsýnda
bir ya da daha fazla alandaki iþlevselliði olumsuz yönde etkileyen süregiden kronik koþullarý içerir. Bu kýlavuzda ve çalýþma grubunda II. tip veya benzer travmalar
süregiden travmatik olaylar olarak adlandýrýlacaktýr. Cinsel istismar da yarattýðý ruhsal, yasal ve toplumsal sonuçlar açýsýndan süregiden travmatik olaylarýn
örneklerinden birisidir. Bu nedenle, cinsel istismarýn çocuk, ergen ve eriþkinde yarattýðý sonuçlarla birlikte travmatik bir süreç olduðu, bu sürecin bütününün
deðerlendirilmesi gerektiði, süreç içinden tek tek olaylarý, yer deðiþikliðini (kuruma yerleþme gibi), mahkemeye çýkmayý, aile yapýsýnýn bozulmasýný ayrý ayrý
deðerlendirmenin ya da örneðin tek baþýna istismar olayýný diðer iliþkili olaylardan baðýmsýz ve ayrý deðerlendirmenin yetersiz olduðu bilinmelidir.
Deðerlendirmede çok geniþ bir psikopatoloji spektrumu üzerinde durulmalý, sadece Travma sonrasý Stres Bozukluðu (TSSB) gibi hastalýklara odaklanmanýn yetersiz
olacaðý bilinmelidir. Bu aþamada maðdurun ruhsal durumu kadar yaþý, mahremiyeti, güvenliði gibi konular da gözönüne alýnmalýdýr. Destek sistemleri ve iþleyiþ
için de yapýlandýrma deðerlendirmenin bütünlüðü için önemlidir.
183
ÇG 6
23 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 9
Yeme Bozukluklarý
BTA Yeme Bozukluklarýnda Farkýndalýða Dayalý Tedavi Yaklaþýmlarý
Eðitici: Ayþe Fulya Maner
Bu çalýþma grubunda týkýnýrcasýna yeme bozukluðu tanýsý alan bir genç kýz olgusunun psikoterapisinde farkýndalýða dayalý
tedavi yaklaþýmý aktarýlacaktýr.
Çalýþma Grubu Özetleri
Týkýnýrcasýna yeme bozukluðu BTA yeme bozukluklarý içerisinde deðerlendirilmektedir.Týkýnýrcasýna yeme biçiminden kurtulan
bireylerin daha kolay kilo verdikleri ve kilolarýný koruduklarý bildirilmiþtir. Bu nedenle kilo verme aþamasýna geçmeden önce
yeme bozukluðun tedavisinin gerekliliði önerilmektedir. Týkýnýrcasýna yeme bozukluðu tedavisinde diyalektik davranýþçý
terapi, farkýndalýða dayalý biliþsel terapi, farkýndalýða dayalý yeme eðitimi giderek ilgi görmektedir. Týkýnýrcasýna yeme, daha
uyumlu emosyonlarýn düzenlenmesi becerilerinden yoksun olan bireylerin hoþ olmayan emosyonel durumlarýný azaltmaktadýr.
Farkýndalýk becerilerinin geliþmesi emosyonlarýn düzenlenmesi için temeldir. Sýkýntý tolerans becerileri bireylerin otomatik,
impulsif davranýþlar sergilemeden emosyonel durumlarýný tanýmlarýný, kabul etmelerini saðlar. Farkýndalýk durumunda birey
týkýnýrcasýna yeme yerine kullandýðý emosyon düzenlenmesi ve sýkýntý tolerans becerileri sayesinde uyumlu seçimler yapabilir.
Týkýnýrcasýna yeme kendilik farkýndalýðýndan kaçýþ isteði tarafýndan motive edilmektedir. Farkýndalýða dayalý biliþsel terapi;
bedensel duyumlar, algýlar, biliþimler ve emosyonlarýn yargýlamaksýzýn tepkisel olmayan gözlemi ve kabulünü saðlamak
üzere planlanan çeþitli farkýndalýk egzersizlerini içerir.
184
Farkýndalýða dayalý biliþsel terapi açlýk ve doygunluk ipuçlarýný gözleme yeteneðini arttýrmaya ve týkýnýrcasýna yemeyi daha
önceleri tetikleyen olumsuz affekti yaþamayý daha fazla arzulamaya, týkýnýrcasýna yemede sýk olan olumsuz düþüncelere
daha az inanmaya ve stresli koþullarda uyumlu davranýþlarý seçme yeteneðini arttýrmaya teþvik eder.Farkýndalýða dayalý
yeme eðitiminde geleneksel farkýndalýk meditasyonu teknikleri yanýnda rehberli meditasyon da uygulanýr. Biçim, aðýrlýk,
yemeyle iliþkili kendisinin düzenlediði süreçler (örneðin iþtah ve hem gastrik hem tat duyusuna iliþkin doygunluk) üzerinde
çalýþýlýr. Meditasyon süreci gýda arayýþý (craving) ve yemeyle iliþkili günlük aktivitelerle bütünleþtirilir. Farkýndalýk meditasyonu,
bireylere önce otomatik kalýplarýný (patern) fark etmelerini arttýrmaya yardýmcý olmayý sonra da istenilmeyen tepkiyi çözmek
için dikkat etmeye eðitme yolu olarak uygulanýr. Daha saðlýklý iþlevsellik farkýndalýðý arttýrýlýr. Yeme bozukluklarýnda fizyolojiye
dayanan açlýk ve doygunluk ipuçlarýnýn farkýndalýðý davranýþ ve deneyimlerine geçirilir. Üyelere günlük aktiviteler sýrasýnda
özellikle öðün ve öðün aralarýnda, kýsa sürelerle düþüncelerinin ve hislerinin yargýlamaksýzýn farkýndalýðýný denemek üzere
durma öðretilir.
ÇG 7
23 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 10
Yaygýn Anksiyete Bozukluðunda Tedavi Protokolü
Eðitici: Armaðan Y. Samancý
Yaygýn Anksiyete Bozukluðu (YAB); taný sistemlerine DSM-III ile birlikte girmiþ, görece yeni bir anksiyete bozukluðu tanýsýdýr.
Nüfusun; yaþamboyu, görece %3’ünü etkiler.
YAB’ýn kronik devamlý bir durum olduðu ,onyýl ya da daha uzun süre için dirençli epizotlarla sürdüðünü düþündüren kanýtlar
vardýr.YAB’lý hastalardaremisyonoraný düþüktür . Örneðin, YAB’lý 44 hastada , medikasyon çalýþmasý 16 ay sonrasý için
,hastalarýn %50’sinde YAB için kriterlerin tümünün devam ettiðini bulmuþlar. Bildirilen remisyon oranlarý geniþ prospektif
çalýþmalarda düþüktür.HARP verisi YAB’lý 164 hastanýn izleminde iki aydan ilk yýla kadar yalnýzca %15’inde, iki yýllýk izlemde
%25, beþ yýllýk izlemde %35’inde, tam remisyon vardý.64 YAB’lý hastanýn izlem çalýþmasýnda ,Woodman ve ark.(1),beþ yýllýk
izlemde YAB’lý olgularýn yalnýzca %18’de tam remisyon vardý.Panik bozukluk tanýsý almýþ hastalarda karþýlaþtýrýldýðýnda bu
oran %45 idi.YAB’lý hastalarýn çoðu tedavi çalýþmalarýnda ,kýsa dönem etkinlik araþtýrýldý.Uzun dönem tedavi hakkýnda az
bilgi vardýr.
Çalýþma Grubu Özetleri
YABuzamýþtedavisi için potansiyel ihtiyaç 20 yýl önce Rickels ve ark.(2) çalýþmasýnda gösterilmiþ, dört hafta için anksiolitiklerle
tedavi edilmiþ anksiete nörozlu hastalarda bir yýllýk izlemde relaps oraný %81 olarak bildirilmiþ.Diazem tedavi çalýþmasýna
katýlan hastalarýn bir yýllýk izleminde ;aktif tedavi peryodu 6-22 hafta olarak belirlenmiþ.Rickels ve ark.(3) hastalarýn üçte
ikisinde bir yýllýk periyot içerisinde relaps bildirmiþ ve bu hastalarýn yaklaþýk yarýsýnda (%47) relaps ilk üç ayda olmuþ.
YABlýhastalarýn çoðuna geniþletilmiþ farmakolojik yaklaþým gerekir ve yýllarca tedavi gerekebilir. Yeni farmakolojik tedaviler
bu çalýþma grubunda klinisyenler için bir tedavi protokolü içeriðinde incelenecektir.
1- Woodman CL,et al. A 5-year follow-up study of generalized anxiety disorder and panic disorder. J Nerv Ment Dis 187:39, 1999
2- Rickels K, Schweiser E:Long-term treatment of anxiety disorders:Maintenance treatment studies:some methodolojical notes.
Psychopharmacol Bull 31:115-123, 1995
3- Rickels K, Schweiser E :The spectrum of generalized anxiety in clinical practice :the role of short-term,intermittent
treatment. Br J Psychiatry 173(supll 34):49-54, 1998
185
ÇG 8
24 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 8
Türkiye'de Psikiyatrik Epidemiyolojik Araþtýrmalar
Psikotik Bozukluklarda Epidemiyolojik Araþtýrmalar Derlemesi Deneyimi
Eðiticiler: Ý. Tolga Binbay
Köksal Alptekin
Amaç: Psikotik bozukluklar genel toplumda diðer akýl saðlýðý sorunlarýna göre daha düþük yaygýnlýk ve sýklýk oranlarýna
sahiptir (1, 2). Bu nedenle psikozlarda epidemiyolojik araþtýrma yapmanýn çeþitli kýsýtlýlýklarý bulunmaktadýr. Diðer yandan
sözkonusu bozukluklar alanýnda Türkiye'de yapýlmýþ yeterli sayýda araþtýrma bulunmaktadýr (3). Bu çalýþma grubunda psikotik
bozukluklar ya da baþka bir akýl saðlýðý sorunuyla ilgili Türkiye çapýnda ya da yerel çaplý ne tür epidemiyolojik araþtýrmalar
yapýlabileceðinin tartýþýlmasý amaçlanmaktadýr. Yöntem: Çalýþma grubunda Türkiye'de psikotik bozukluklar, depresyon, travma-sonrasý stres bozukluðu ve
dissosiyatif bozukluklar üzerine yapýlmýþ sistematik gözden geçirmeler ve derlemeler incelenecektir. Ayrýca psikotik bozukluklar
alanýnda Türkiye çapýnda yürütülebilecek bir epidemiyolojik araþtýrma için daha önce yapýlmýþ araþtýrmalarýn deneyimleri
ve sonuçlarý tartýþýlacaktýr.
Çalýþma Grubu Özetleri
Bulgular: Türkiye'de özellikle kesitsel desene sahip ve bilimsel kaynaklara özgün katkýlarý olan epidemiyolojik araþtýrmalar
yapýlmýþtýr. Ayrýca ayaktan ve yatan hasta baþvurularýnýn dönemsel olarak bildirimine dayalý yayýnlar da akýl saðlýðý sorunlarýnýn
daðýlýmý ve iliþkili olduðu özellikler konusunda bilgi saðlayabilmektedir. Ancak epidemiyolojik izlem araþtýrmalarýnda ciddi
bir eksiklik bulunmaktadýr. Yakýn zamanda kayýt sistemlerine dayalý ya da belirli bir alanýn zilenmesine dayalý bildirimlerin
artmasý Türkiye'de psikiyatrik epidemiyoloji alanýna önemli bir katkýda bulunacaktýr. 186
Sonuç: Psikotik bozukluklarda farklý araþtýrmalarý sistematik bir yöntemle deðerlendirmek farklý aþamalardaki, farklý
bölgelerdeki ve farklý zaman dilimlerindeki özelliklerine dair bilgi saðlamaktadýr. Benzer bir yöntem depresyon, TSSB gibi
diðer psikiyatrik durumlara da uygulanabilir. Çok merkezli ya da bölgesel izlem araþtýrmalarý planlanabilir.
Kaynaklar:
1. Saha S, Chant D, Welham J, McGrath J. A systematic review of the prevalence of schizophrenia. PLoS Med 2005;2:e141.
2. McGrath J, Saha S, Welham J, El Saadi O, MacCauley C, Chant D. A systematic review of the incidence of schizophrenia.
BMC Med 2004;2:13.
3. Binbay ÝT, Ulaþ H, Elbi H, Alptekin K. Türkiye'de psikotik bozukluklar epidemiyolojisi: Yaygýnlýk tahminleri ve kurum
baþvurularý üzerine sistematik bir gözden geçirme [Poster bildiri]. 45. Ulusal Psikiyatri Kongresi, 20-24 Ekim 2009, Ankara.
ÇG 9
24 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 8
Anksiyete Bozukluklarýnýn Biliþsel Davranýþçý Terapisinde Yeni Geliþmeler
Anksiyete Bozukluklarýnýn Biliþsel Davranýþçý Terapisinde Yeni Geliþmeler
Eðitici: Hakan Türkçapar
Anksiyete bozukluklarýnýn tedavisinde biliþsel davranýþçý terapi çok etkilidir. Özellikle panik bozukluðu ve özgül fobide yüksek
etkinlik oranlarý görülmektedir. Bu olumlu sonuçlara raðmen özellikle yaygýn anksiyete bozukluðu vesosyal fobide tedavideki
etkinlik oranlarý daha azdýr. Bu çalýþma grubunda standart biliþsel davranýþçý tedaviden faydalanmayan hastalarda
kullanýlabilecek yeni geliþmeler aktarýlacaktýr. Bu yeni geliþmelerin Kabul ve kararlýlýk terapisi, meta kognitif terapi ve
diyalektik davranýþçý terapidir. Bu yeni dalga biliþsel davranýþçý terapilerin temel ortak özelliði düþünce içeriðinden çok kiþinin
düþünceyle iliþkisine odaklanmalarý ve davranýþ deðiþikliðini terapinin önemli bir hedefi haline getirmeleridir.
Yeni dalga biliþsel davranýþçý terapilerin prototipi sayýlabilecek olan Kabul ve Kararlýlýk Terapisi (Acceptance and Commitment
Therapy), biliþsel olarak gerçekliðin kökten bir þekilde kabul edilmesi ve þimdiye olan farkýndalýðýn artýrýlmasý (mindfullness),
davranýþsal olarak da davranýþ deðiþimi ve kararlýlýkla psikolojik olgunluðun ve esnekliðin gerçekleþeceðini savunur.
ACT insanýn dil sahibi olmasýnýn yaþantýsal kaçýnma ve biliþsel kaynaþma (fusion) yoluyla ayný zamanda onun çektiði ruhsal
sýkýntýlarýn da doðrudan kaynaðý olduðunu söyler. Biliþsel kaynaþma kiþinin kendi içsel biliþsel süreçleri ile dýþ dünyayý ayný
zannetmesi ve bu biçimde tepki vermesidir. ACT terapide maruz kalma alýþtýrmalarý ve biliþsel ayrýþtýrma (defusion) tekniklerini
kullanýr. Maruz kalma alýþtýrmalarý kiþinin kaçýndýðý yaþantýsal korkularýyla yüzleþmesine yarar. Biliþsel ayrýþtýrma teknikleri
ise düþüncelerin kitabi anlamlarýnýn baskýnlýðýný azaltarak bunun yerine þu anda olup biten süreçler olarak yaþantýlanmasýný
amaçlar. Biliþsel ayrýþtýrma tekniði düþünceyi inceleme ve deðerlendirme yerine saðlýklý bir biçimde uzaklaþma ve yargýlamaksýzýn
onun farkýna varmaktýr. Özetle ACT’ýn amacý istenilmeyen duygu ve düþünceleri kabullenmeyi ve yaþam koþullarýnda deðiþiklik
için de eyleme geçmeyi önerir.
Diyalektik davranýþçý terapi de (DDT) yine ACT ye benzer biçimde gerçekliðin kökten biçimde kabulunu önerir. DDT’nin farký
patolojinin temelde duygusal özelliklerdeki farklýlýklarýn sonucu görmesidir. DDT biliþsel terapiye benzer biçimde kiþinin
duygusuna iliþkin düþünclelerini ve davranýþsal tepkilerini deðiþtirmeye çalýþýr.
Çalýþma Grubu Özetleri
Adrian Wells tarafýndan geliþtirilen Meta kognitif terapi bireyin düþünce etkinliði ve düþüncesinin içeriðiyle ilgili düþünce ve
deðerlendirmelerinin ruhsal rahatsýzlýklarýn sürmesinde ana etken olduðunu savunur. O da ACT gibi düþüncenin içeriðine
odaklanmaz, bunun yerine düþünceye verilen anlam ve tepkileri odak alýr.
Kaynaklar
Georg H. Eifert,John P. Forsyth Acceptance commitment therapy for anxiety disorders: a practitioners treatment guide to using
mindfulness, acceptance, values-based behavior change strategies, New Harbinger Publications 2005
Adrian wells Metacognitive Therapy for Anxiety and Depression, Guilford Press, 2009
187
Ýndeks
188
Mehmet Ak
Fisun Akdeniz
Özlem E. Aký
Umut Mert Aksoy
Aliye Mavili Aktaþ
Gazi Alataþ
Ayhan Algül
Nihat Alpay
Köksal Alptekin
68
169
121
93
104
124,174
72
136
132,186
Sinan Düzyürek
Servet Ebrinç
Ahmet Tamer Aker
Engin Eker
Hayriye Elbi
Murat Erdem
Ayten Erdoðan
Berk Murat Ergün
Burcu Rahþan Erim
38,39
73
183
89
81
66
141
144,162,166
86
Feyza Arýcýoðlu
Mehtap Arslan
M.Alpay Ateþ
Figen Ateþçi
Ömer Aydemir
Bora Baskak
Cengiz Baþoðlu
Ayþe Devrim Baþterzi
Lütfullah Beþiroðlu
Tolga Binbay
Serpil Aygün Cengiz
Cem Cerit
Can Cimilli
M.Ayhan Cöngöloðlu
Nick Craddock
Cemil Çelik
Mesut Çetin
Ayþen Esen Danacý
Selime Tarihci Delice
Nesrin Dilbaz
Ýnci Doðaner
Mehmet Kerem Doksat
Neslim Güvendeðer Doksat
Murat Dokur
147
122
75
180
155
63
74
165
111
83,186
90
116
76
65
32,33
110
148
58
126
77
102
88
87
149,166,167
Þahap Erkoç
Almýla Erol
Banu Aslantaþ Ertekin
Erhan Ertekin
Aygün Ertuðrul
Peykan G. Gökalp
Ceren Göker
Shahrokh Gudarzi
Murat Gülsün
Bülent Kadri Gültekin
Sinan Gülöksüz
DuruGündoðar
Ülkü Gürýþýk
Alper Hasanoðlu
Rukiye Hayran
Ýnci Özgür Ýlhan
Elvan Ýþeri
Cem Kaptanoðlu
Neþe Karabacak
Ö.Sürel Karabilgin
Özgür Ýde Karaçam
Hakký M. Karakaþ
Akfer Karaoðlan
Hakan Karaþ
168
59
166
145
71
130
139
36,37
67
163
156
64
98
143
150
125
142
92
119
165
106
120
123
80
101
157
62
78,164
154
137
168
100
30,31
Doðan Þahin
Feride Aksu Tanýk
Cumhur Taþ
Nilgün Taþkýntuna
Saffet Murat Tura
Atilla Turgay
Hamdi Tutkun
Raþit Tükel
Solmaz Türkcan
166
82
60
97
107
40,41,54
127
112
182
Ayþe Fulya Maner
Nalan Kalkan Oðuzhanoðlu
Ýhsan Tuncer Okay
Bedriye Öncü
Yaman Örs
Gamze Özçürümez
Barbaros Özdemir
Gülay Özdemir
Suzan Özer
Þeref Özer
Halise Devrimci Özgüven
M. Orhan Öztürk
Ozan Pazvantoðlu
Þebnem Pýrýldar
Natalie Rasgon
Meram Can Saka
Armaðan Y. Samancý
Bengi Semerci
Ümit Baþar Semiz
Mustafa Sercan
Ufuk Sezgin
Haldun Soygür
M.Zihni Sungur
Çiðdem Dilek Þahbaz
184
103
94
134
105
96
108
138
135
181
133
128
95
170
34,35
131
151,185
56
109
84
114
70
129,166
79
Hakan Türkçapar
Selin Tüzün
Þükrü Uðuz
Berna Uluð
Tayfun Uzbay
Süheyla Ünal
Simavi Vahip
Ýrem Yaluð
Ýlhan Yargýç
Yanký Yazgan
Dilek Yeþilbaþ
Ayþegül Sütçü Yýldýrým
Ejder Akgün Yýldýrým
Mustafa Yýldýz
Mehmet Yumru
Nevzat Yüksel
Zeki Yüncü
113,187
166
146
171
69
152
153
115
55
162
140
91
99,174
61
85
117
173
Ýndeks
Muzaffer Kaþar
Sermin Kesebir
E.Tuðba Özel Kýzýl
Numan Konuk
Kaan Kora
Ekrem Kuþkonmaz
Suat Küçükgöncü
Ýlker Küçükparlak
James Leckman
189
Türkiye Psikiyatri Derneði
Tunus Caddesi 59/5 Kavaklýdere - ANKARA
Tel : 0 312 468 74 97 Faks : 0312 426 04 53
www.psikiyatri.org.tr

Benzer belgeler