geçmişten geleceğe teşhisten tedaviye
Transkript
geçmişten geleceğe teşhisten tedaviye
geçmiþten geleceðe teþhisten tedaviye... Konferans, Panel, Kurs ve Çalýþma Grubu Özetleri Sheraton Otel ve Kongre Merkezi, Ankara Konferans, panel, çalýþma grubu ve kurs özetleri Türkiye Psikiyatri Derneði özet sisteminden gönderildiði biçimde yayýnlanmýþtýr. içindekiler ÖNSÖZ 4 DÜZENLEME KURULU 5 BÝLÝMSEL PROGRAM 9 - 25 KONFERANS ÖZETLERÝ 29 - 41 PANEL ÖZETLERÝ 45 - 157 KURS ÖZETLERÝ 161 - 174 ÇALIÞMA GRUBU ÖZETLERÝ 177 - 187 ÝNDEKS 188 - 189 Deðerli Meslektaþlarýmýz, Türkiye psikiyatri topluluðunu 45. kez bir araya getiren kongremiz 13 yýl aradan sonra yeniden baþkentimizde toplandý. Ana temasý "Geçmiþten Geleceðe, Teþhisten Tedaviye Psikiyatri" olan toplantýmýzda sýnýflandýrma, görüntüleme, genetik gibi alanlardan, psikofarmakoterapi, psikanaliz ve psikoterapiye dek tedavi ile ilgili güncel konularý birlikte tartýþmak üzere oldukça yoðun bir program hazýrlamýþ bulunuyoruz. Toplam 36 panel, 9 çalýþma grubu, 8 kurs, 31 sözel bildiri, 189 poster bildiri, 6 konferans, 6 Endüstri Destekli Sempozyumun yer aldýðý kongremize standlarýyla 27 ilaç ya da týbbi malzeme firmasý, 13 sivil toplum kuruluþu katkýda bulundular. Üç yýldýr gelenek oluþturan ve derneðimizin bilimsel çalýþma birimi etkinliði olarak hazýrlanan kongre öncesi sempozyumlarýnýn bu yýlki konuðu ise Cinsel Ýþlev Bozukluklarý. Bir anlamda ülkemizdeki kongre ve toplantý enflasyonunu da azaltmayý hedefleyen bu yaklaþým ile, Duygudurum Bozukluklarý, Þizofreni, Anksiyete Bozukluklarýndan sonra bu yýl da yoðun faaliyet gösteren bir baþka bilimsel çalýþma birimimizin katkýsýyla bu sempozyum gerçekleþti. Bu yýl ilk kez meslekte 40 yýlýný doldurmuþ meslektaþlarýmýzý onur konuðu olarak aramýzda görmek ve onlarla ayný atmosferi paylaþmanýn hazýrlýklarýný tamamladýk. Bu amaçla 55 meslekdaþýmýz için hazýrlatmýþ bulunduðumuz plaketleri burada bulunarak bizleri onurlandýran hocalarýmýza ve meslekdaþlarýmýza sunuacaðýz. Bu yýl ulusal kongremizin dünya çapýnda seçkin konuklarý var: James Leckman, Natalie Rasgon, Nick Craddock ve Shahrokh Gudarziyi aðýrlayarak çalýþma alanlarýndaki en güncel çalýþmalarý birinci aðýzdan duyma ayrýcalýðýný ve yakýn etkileþim olanaðýný meslekdaþlarýmýza sunmuþ olmaktan mutluyuz. Toplam 1200 kayýtlý üyenin yer alacaðýný öngördüðümüz kongremizde bu yýl bazý ilklerimiz var. Ýlk kez bir pilot uygulama olarak bildiri sahibi asistan meslekdaþlarýmýz için "kalfalýk programý" düzenledik. Bu uygulama ile genç meslekdaþlarýmýzý akademisyen hocalarý ile kongre boyunca bir araya getirerek kongrede oturumlarýn deðerlendirildiði bir çalýþma sistemi oluþturmayý hedefledik. Baþarýlý olmasý durumunda diðer kongrelerimize de yaygýnlaþtýrmayý planlýyoruz. Bu yýl uygulamada bir baþka ilk ise birbirine paralel olarak zaman zaman yedi salona yayýlan bilimsel programýn izlenmesini kolaylaþtýrmak için kurduðumuz sistem oldu. Üyelerimizin kendi kongre oturum takvimlerini web üzerinden oluþturabilmeleri ve kendi kongre ajandalarýný yaratmalarý, ya da panelist, eðitici veya oturum baþkaný olarak kongrede üstlendiði oturumlarý anýmsamakta kullanmalarý için ad, soyad ve cep telefon numaralarýný kongre sayfasýna girerek katýlacaklarý oturumlarý iþaretlemeleri istendi. Bu yolla oturumlardan 15 dk. önce cep telefonlarýna oturumun yapýlacaðý saat ve salonu içeren bir mesajýn gelmesi ya da deðiþiklik olmuþsa bundan haberdar edilmeleri hedeflendi. Son olarak da tüm panel ve konfreanslar videoya alýnarak, kongreye katýlamayan üyelerimizin ve bir salondaki oturumu izlediði için diðerlerini izleme olanaðý bulamayan kongre katýlýmcýlarýnýn kongre sonrasýnda www.psikiyatri2009.org adresinden bu oturumlarý izleyebilmelerine olanak saðladýk. Tüm meslektaþýmýzýn tereddütsüz yer almak isteyecekleri bilimsel düzeyi yüksek ve bizlerin yaný sýra ruh saðlýðý alanýndaki diðer çalýþanlarýn ve hatta konuya ilgi duyan týp fakültesi öðrencilerinin de herhangi bir destek arama gereksinimi duymaksýzýn katýlabilecekleri ekonomik açýdan uygun bir kongre organize ettiðimizi düþünüyoruz. Bu amaçla intörnler, psikiyatri hemþireleri ve kurum psikologlarý için de günlük ücretsiz kayýt olanaðý dahil tüm seçenekleri deðerlendirmiþ bulunuyoruz. Bilimsel programýmýzý derneðimizin diðer temel ilkeleri olan dayanýþma ve etiðe yakýþýr bir sosyal program ile desteklemiþ bulunmaktayýz. Sizlere, psikiyatrinin, geçmiþden bugüne ve geleceðine olan öyküsünün gözden geçirildiði bu yolculukta yer alarak destek olduðunuz için teþekkür ediyor ve hoþgeldiniz diyoruz. Þeref Özer TPD Genel Baþkaný 4 Timuçin Oral TPD BTDK Baþkaný BÝLÝMSEL TOPLANTILAR DÜZENLEME KURULU TPD Genel Baþkaný Þeref Özer BTDK Baþkaný Timuçin Oral TPD - MYK Bilimsel Toplantýlar Sekreteri Ali Savaþ Çilli TPD - MYK Saymaný Burhanettin Kaya Bilimsel Program Alt Kurulu Timuçin Oral (Baþkan) Köksal Alptekin Turan Ertan Simavi Vahip Yanký Yazgan Ayla Yazýcý Düzenleme Alt Kurulu Sunar Birsöz (Baþkan) Fisun Akdeniz Ömer Geçici Adnan Özçetin Nurper Erberk Özen Haluk Asuman Savaþ Ödül Alt Kurulu Ercan Abay (Baþkan) M. Yücel Aðargün Nazan Aydýn Alp Üçok Baþak Yücel Nevzat Yüksel Poster ve Sözel Bildiri Alt Kurulu Mehmet Murat Demet (Baþkan) Cengiz Akkaya Baþaran Demir Numan Konuk Nilgün Taþkýntuna Faruk Uðuz Sosyal Program Alt Kurulu Ertan Tezcan (Baþkan) Murat Fettahlýoðlu Osman Mermi Gökhan Sarýsoy Ahmet Tiryaki Tayfun Turan TPD Cinsellik ve Cinsel Sorunlar Bilimsel Çalýþma Birimi Ejder Akgün Yýldýrým (BÇB Koordinatörü) Hamdullah Aydýn Ömer Böke Cem Ýncesu Mehmet Zihni Sungur Doðan Þahin Nesrin Yetkin Þahika Yüksel 5 BÝLÝMSEL PROGRAM 17:00 - 18:30 Açýlýþ Töreni Açýlýþ Konuþmalarý Plaket Töreni "Meslekte 40 Yýlýný Tamamlayan Psikiyatristler" 20 Ekim 2009, Salý SALON 1 Söyleþi "Karikatürlerde Psikiyatri ve Psikiyatristler" Oturum Baþkaný Timuçin Oral Konuþmacýlar Yiðit Özgür Berkant Yelken 19:00 - 20:00 SALON 2 Konferans 1 James Leckman Anne - Babalýk Takýntýlarý: Hayatýn Ýlk Yýllarýndaki Yaþantýlarýn Genler ve Nöral Devreler Üzerine Belirleyici Etkileri Primary Parental Preoccupations - Revisited: Genes, Circuits and Crucial Role of Early Life Experience Oturum Baþkanlarý M. Orhan Öztürk, Yanký Yazgan 20:00 - 23:00 SALON 3 Açýlýþ Kokteyli 9 08:30 - 10:00 SALON 1 P1 Eriþkinlerde Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu: Taný ve Tedavide Geliþmeler Oturum Baþkaný Sunar Birsöz 21 Ekim 2009, Çarþamba Panelistler Atilla Turgay - Eriþkinlerde Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu (DEHB) Tanýsýnda ve Eþtaný Ayrýmýnda Güçlükler ve Çözüm Yollarý Ýlhan Yargýç - DEHB ile Birlikte Görülen Alkol - Ýlaç Tutkunluðu ya da Bipolar Bozukluðun Yarattýðý Sorunlar ve Çözüm Yollarý Bengi Semerci - Eriþkinlerde DEHB'nin Ýlaçla Tedavisinde Yenilikler SALON 2 P2 Dünden Yarýna Þizofrenide Psikososyal Tedaviler Oturum Baþkaný Haldun Soygür Panelistler Ayþen Esen Danacý - Sinir Biliþten Sosyal Biliþe Almýla Erol - Þizofrenide Sosyal Ýþlevselliði Yordayan Etmenler Cumhur Taþ - Þizofrenide Sosyal Biliþin Geliþtirilmesine Yönelik Giriþimler Mustafa Yýldýz - Þizofrenide Toplumsal Beceri Eðitiminin Ýþlevsellik Üzerine Etkisi Psikiyatride Rehabilitasyon BÇB etkinliðidir. SALON 3 P3 Psikopatolojide Sosyal Etmenlerin Rolü: ''Antipsikiyatri''den ''Gen - Çevre Etkileþimi'' ne Oturum Baþkaný E. Cem Atbaþoðlu Panelistler E. Tuðba Özel Kýzýl - Psikiyatrik Etiyolojide Sosyal Kavramlarýn Yeri: ''Biyopsikososyal'' ''Biyo'' x ''Psiko'' x ''Sosyal'' # Biyo + Psiko + Sosyal Bora Baskak - Þehirde Yaþama , Sosyal Sermaye ve Þizofreni Duru Gündoðar - Yaþam Doyumu, Öznel Esenlik ve Ruh Saðlýðý SALON 4 P4 Saldýrganlýk Davranýþý : Yediden Yetmiþe, Teþhisten Tedaviye Oturum Baþkaný K. Nahit Özmenler Panelistler M. Ayhan Cöngöloðlu - Çocuk ve Ergenlerde Saldýrgan Davranýþ Murat Erdem - Eriþkinlerde Saldýrgan Davranýþ Murat Gülsün - Kadýn ve Erkek Saldýrgan Davranýþýnýn Örtüþen ve Ayrýþan Yönleri Mehmet Ak - Yaþlýda Saldýrgan Davranýþ 10:00 - 10:30 STAND ALANI Kahve Arasý 10:30 - 12:00 SALON 1 P5 Þizofrenide Yeni Ufuklar Oturum Baþkaný Nevzat Yüksel 10 Panelistler Tayfun Uzbay - Þizofrenide Agmatinin Rolü Haldun Soygür - Geçmiþten Bugüne Þizofreni Aygün Ertuðrul - Þizofrenide Nöroplastiklik Psikofarmakoloji ve Somatik Saðaltýmla BÇB etkinliðidir. 10:30 - 12:00 SALON 2 P6 Psikiyatrinin Unutulmuþ Hastalarý: Antisosyal Kiþilik Bozukluðu Tanýsý Olanlar Oturum Baþkaný Mesut Çetin Panelistler Ayhan Algül - ASKB'nu Tanýmak Tarihçesi, Kliniði ve Prognozu Servet Ebrinç - Neden Antisosyal Olunur: ASKB'nun Etiyolijisi Cengiz Baþoðlu - ASKB'da Mizaç - Karakter Özellikleri ve Saldýrganlýk - Þiddet Ýliþkisi M. Alpay Ateþ - ''Terapötik Nihilizm'' Ne Kadar Doðru? : ASKB'nun Tedavisi P7 Türkiye'de Psikiyatrik Hastalarýn Epidemiyolojisi Oturum Baþkaný Orhan Doðan Panelistler Can Cimilli - Depresif Bozukluklar Nesrin Dilbaz - Anksiyete Bozukluklarý Numan Konuk - Bipolar Bozukluklar Halis Ulaþ - Psikotik Bozukluklar 21 Ekim 2009, Çarþamba SALON 3 Psikiyatrik Epidemiyoloji BÇB etkinliðidir. SALON 4 P8 Kendilik, Nöropsikanalitik ve Evrimsel Açýlýmda Ne Kadar Ýlerledik? Oturum Baþkaný Mehmet Emin Ceylan Panelistler Çiðdem Dilek Þahbaz - Biyolojik Bir Alt Yapý Kurabilir Miyiz? Hakan Atalay - Nöropsikanalitik Bir Deðerlendirme Hakan Karaþ - Evrimsel Yönüyle Kendilik 12:00 - 13:30 SALON 1 ÝSDS 1 Janssen Cilag Þizofreni Hastalarý Ýþlevselliðini Geri Kazanabilir mi? Oturum Baþkaný Alp Üçok Konuþmacý Philip Gorwood Þizofreni Tedavisinin Çatýsý: Ýþlevsellik Fotoðraf Sanatçýsý, Stuart Baker - Brown - Dünyanýn Çatýsý: Himalayalar 13:30 - 15:00 SALON 1 P9 TürkSch: Çok Yönlü Özgün Bir Araþtýrma Deneyimi Oturum Baþkaný Köksal Alptekin Panelistler Hayriye Elbi - TürkSch Yöntemi: Çok Etkenli Bir Hastalýk Ýçin Büyük Bir Kenti Taramak Feride Aksu Tanýk - Alan Araþtýrmasýnda Toplumsal Çevreyi ve Risk Etkenlerini Nasýl Deðerlendirdik? Hüseyin Onay - TürkSch Projesi ve Psikozlarda Genetik Araþtýrma Hedefleri Tolga Binbay - TürkSch Sonuçlarý: Eþik - Altý Belirtilerden Sendroma Ýzmir Kent Merkezinde Psikotik Bozukluklar Ýçin Risk Etkenleri 11 13:30 - 15:00 SALON 2 P 10 Sürücü Ehliyeti ve Psikiyatrik Muayene Oturum Baþkaný Hüseyin Soysal Panelistler Mustafa Sercan - Saðlýk Kurulu Uygulamalarý, Yeterlilik Belgeleri ve Psikiyatri Mehmet Yumru - Görev Grubu Çalýþmalarý : Neler Yaptýk? Burcu Rahþan Erim - Sürücü Belgesi ve Psikiyatrik Hastalýklar, Dünyadan Farklý Bakýþ Açýlarý 21 Ekim 2009, Çarþamba Adli Psikiyatri BÇB etkinliðidir. SALON 3 P 11 Yaþam Boyu Bipolar Bozukluk, Klinik Görünümler Oturum Baþkaný Müfit Uður Panelistler Neslim Güvendeðer Doksat - Çocukluk, Ergenlik ve Gençlik Döneminde Bipolar Bozukluk Mehmet Kerem Doksat - Yetiþkinlerde Bipolar Bozukluk Engin Eker - Yaþlýlarda Bipolar Bozukluk SALON 4 P 12 Ýmgenin Ýhaneti Olarak Resim : Psikanalitik Açýdan R. Magritte Oturum Baþkaný Gamze Özçürümez Panelistler Serpil Aygün Cengiz - Magritte'te Nesne, Ýmge ve Adýn Yüzleþmesi Ayþegül Sütçü Yýldýrým - Aynanýn Ýçinden Cem Kaptanoðlu - Magritte'ten Lacan'a Gerçek'in Peþinde 15:00 - 15:30 STAND ALANI Kahve Arasý 15:30 - 17:00 SALON 6 K1 Gençlerdeki DEHB'ye Bütüncül Yaklaþým: Psikososyal ve Farmako Terapileri Beraber Kullanma Eðiticiler Yanký Yazgan Berk Murat Ergün SALON 7 K2 Psikiyatrik Araþtýrmalarda Sýk Kullanýlan Epidemiyolojik ve Ýstatiksel Yöntemler Eðiticiler Tevfik Bedirhan Üstün - WHO Epidemiyoloji Denemeleri Bülent Kadri Gültekin - Temel Epidemiyolojik Yöntemler Numan Konuk - Sýk Kullanýlan Ýstatiksel Yöntemler Psikiyatride Epidemiyoloji BÇB etkinliðidir. 12 15:30 - 17:00 SALON 8 ÇG 1 Barilem Biyogen Grubu: Bir Eðitim ve Araþtýrma Hastanesinde Genetik Çalýþmak Eðiticiler Sinan Gülöksüz - Dünden Bugüne Barilem Biyogen Çalýþma Grubu Tufan Acuner - BRSHH Biyobankalamasýnýn Kurulum ve Ýþletim Modeli Serap Oflaz - Biyobankalamanýn Veri Ýþlem Sürecinin Tasarlanmasý ve Deneyimler Fatmahan Atalar - Biyobankalamanýn Örnek - Ýþlem Sürecinin Tasarlanmasý ve Deneyimler Kürþat Altýnbaþ - Biyobankalama Sürecinde Klinisyenler ve Temel Bilimciler Arasýndaki Eþgüdüm ve Deneyimler ÇG 2 Psikodrama Yöntemiyle Zor Olgulara Yaklaþým Eðiticiler Figen Ateþçi - Psikodrama Teknikleri Osman Özdel - Zor Olgularla Baþa Çýkma Becerileri SALON 10 ÇG 3 21 Ekim 2009, Çarþamba SALON 9 Anksiyete Bozukluklarýnda Biliþsel - Davranýþçý Hipnoterapi Eðitici Þeref Özer Hipnoz ve Hipnoterapi BÇB etkinliðidir. SALON 11 K3-A Psikiyatride Ýþ Baþýnda Deðerlendirme Yöntemleri Eðiticiler Ayþe Devrim Baþterzi - Ýþ Baþýnda Deðerlendirme Mini Klinik Sýnav Sürel Karabilgin - Hasta Yönetim Problemleri - Kanýta Dayalý Týp : Olgu Sunumlarý - Dergi Kulüpleri 17:00 - 18:30 SALON 1 ÝSDS 2 Glaxo Smith Kline Depresyon Tedavisinde Serotononin Ötesinde: Dopamin Oturum Baþkaný Nesrin Dilbaz Konuþmacýlar G. Papakostas - Mevcut Antidepresanlarýn Göreceli Tolerebilitesi Johann den Boer - Yeni Sýnýf, Yeni Ürün: Wellbutrin XL 19:00 - 20:00 SALON 1 Konferans 2 Nick Craddock Psikozu Yeniden Düþünmek Rethinking Psychosis Oturum Baþkanlarý Ercan Abay, Aylin Uluþahin 13 08:30 - 10:00 SALON 1 Yýldönümü Simpozyumu I Lityum: 60 Yýllýk Devrime Yeniden Bakýþ Oturum Baþkanlarý Simavi Vahip, Zeliha Tunca Açýlýþ ve Sunum Simavi Vahip Belgesel Film: Troubled Minds: The Lithium Revolution Film Üzerinde Tartýþmalar: Lityum Kullanýmýnýn Yararlarý ve Güçlükleri Üzerine Görüþler Yusuf Kala, M. Orhan Öztürk Bipolar Bozukluklar Derneði (Türkiye) & Türkiye Psikiyatri Derneði Duygudurum Bozukluklarý BÇB Ortak etkinliðidir. SALON 2 Ýkili Konferans 22 Ekim 2009, Perþembe Psikiyatride Tartýþmalý Alanlara Güncel Bakýþ Oturum Baþkanlarý Cem Atbaþoðlu, Timuçin Oral Konuþmacýlar Atilla Turgay - DEHB Beyin Görüntüleme ve Nörotransiter Araþtýrmalarýnda ve Bütünleyici Tedavide Nereye Gidiyoruz? Sinan Düzyürek - Araþtýrmalardan Uygulamaya Yineleyici TMS SALON 3 P 13 Þizofreni ve Þiddet Oturum Baþkaný Alp Üçok Panelistler Umut Mert Aksoy - Þizofreni Hastalarýnda Þiddet Öngürülebilir mi? Ýhsan Tuncer Okay - Þizofreni Hastalarýndaki Þiddet Davranýþýnýn Klinik Görünümleri Ozan Pazvantoðlu - Þizofreni Hastalarýnda Þiddet ve Ýliþki Biyolojik Göstergeler Þizofreni BÇB etkinliðidir. SALON 4 P 14 Mükemmeli Ararken: Çaðdaþ Freudien ve Kendilik (Self) Psikolojisi Açýlarýndan Bir Olgu Tartýþmasý Oturum Baþkaný Ahmet Tiryaki Panelistler Gamze Özçürümez - Mükemmeli Ararken: Bir Olgu Nilgün Taþkýntuna - Kendilik Psikolojisi Açýsýndan '' Mükemmeli Ararken'' Ülkü Gürýþýk - Klasik Psikanalitik Açýdan ''Mükemmeli Ararken'' SALON 5 P 15 14 Evrimsel Psikiyatri Perspektifinden Obsesif-Kompülsif Bozukluk ve Yeni Yaklaþýmlar Oturum Baþkaný Mehmet Kerem Doksat Panelistler Ejder Akgün Yýldýrým - Hayvan Modellerinde Obesyonlar ve Kompülsiyonlar Ýlker Küçükparlak - Obsesif - Kompülsif Bozukluk Paradoksuna Evrimsel Bakýþ Muzaffer Kaþar - Obsesyon ve Kompülsiyonlarýn Nörogeliþimsel Temelleri ve Yeni Yaklaþýmlar Evrimsel Psikiyatri BÇB etkinliðidir. 10:00 - 10:30 STAND ALANI Kahve Arasý 10:30 - 12:00 SALON 1 Yýldönümü Simpozyumu II Lityum: 60 Yýllýk Devrime Yeniden Bakýþ Oturum Baþkanlarý Savaþ Kültür, Simavi Vahip Panelistler Kaan Kora - Araþtýrmalardan Meta - Analizlere Lityumun Bipolar Bozukluðun Belirtili Dönemlerinde Etkinliði Olcay Yazýcý - Araþtýrmalardan Meta - Analizlere Lityumun Profilaktik Etkinliði Ömer Aydemir - Lityumun Özkýyým Karþýtý Etkisi SALON 2 P 16 Bipolar Bozukluklar Derneði (Türkiye) & Türkiye Psikiyatri Derneði Duygudurum Bozukluklarý BÇB Ortak etkinliðidir. Grup Psikoterapilerinde Bazý Kavramlara Yakýndan Bakýþ Oturum Baþkaný Ejder Akgün Yýldýrým SALON 3 P 17 Grup Psikoterapileri BÇB etkinliðidir. Freud ve Felsefe Oturum Baþkaný Erol Göka 22 Ekim 2009, Perþembe Panelistler Ýnci Doðaner - Ona Bir Maske Ver Sana Gerçeði Söylesin Nalan Kalkan Oðuzhanoðlu - Psikodramanýn Uðradýðý Alanlarda Býraktýðý Ýzler Aliye Mavili Aktaþ - Grup Liderliði Panelistler Yaman Örs - Freud ve Felsefeye Eleþtirisel Bakýþý Özgür Ýde Karaçam - Bilim Felsefesi ve Psikanaliz Saffet Murat Tura - Psikanalitik Kurumlar Niçin Sorunludur? SALON 4 P 18 Psikiyatri ve Felsefe BÇB etkinliðidir. Geçmiþten Geleceðe Travma Sonrasý Stres Bozukluðu Oturum Baþkaný K. Nahit Özmenler Panelistler Barbaros Özdemir - TSSB'nin Tarihsel Geliþimi Zülküf Perdeci - TSSB'nin Psikolojik (Analitik, Davranýþsal, Biliþsel) Geliþim Süreci Ümit Baþar Semiz - TSSB'nin Nörobiyolojik Geliþimi Cemil Çelik - TSSB'nin Geleceði 12:00 - 13:30 SALON 1 ÝSDS 3 Lundbeck Ýntihar Riskinin Deðerlendirilmesi Oturum Baþkaný Bengi Semerci Konuþmacý Stan Kutcher 15 13:30 - 15:00 SALON 1 Yýldönümü Simpozyumu III Lityum: 60 Yýllýk Devrime Yeniden Bakýþ Oturum Baþkanlarý Olcay Yazýcý, Simavi Vahip "Klinik Uygulamada Lityum Kullanýmý: Klasik Sorunlarda Yeni ve Güncel Bilgiler" Panelistler Ö. Eker - Lityumun Böbrekler Üzerine Etkisine Ýliþkin Son Bilgiler Sinan Gülöksüz - Diðer Ýlaçlarla Etkileþimi Iþýðýnda Bedensel Hastalýðý Olanlarda Lityum Kullanýmý Üzerine Pratik Bilgiler Sermin Kesebir - Lityum Kimi Ne Zaman Zehirliyor? Korkmak Yerine Yapýlacaklar Kapanýþ: Lityum Kullanýmýnýn Dünü, Bugünü ve Yarýný Üzerine Kýsa Görüþler Serhat Tunç, Hüseyin Soysal, Zeliha Tunca Bipolar Bozukluklar Derneði (Türkiye) & Türkiye Psikiyatri Derneði Duygudurum Bozukluklarý BÇB Ortak etkinliðidir." SALON 2 Sözel Bildiri Sunumlar 1 Oturum Baþkanlarý Alp Üçok, Tunç Alkýn Sunum Kodlarý : SB1 - SB2 - SB3 - SB4 - SB5 Sunum Süresi : 13 Dk. Sunum, 5 Dk. Tartýþma 22 Ekim 2009, Perþembe SALON 3 Sözel Bildiri Sunumlar 2 Oturum Baþkanlarý Köksal Alptekin, Meram Can Saka Sunum Kodlarý : SB6 - SB7 - SB8 - SB9 - SB10 Sunum Süresi : 13 Dk. Sunum, 5 Dk. Tartýþma SALON 4 Sözel Bildiri Sunumlar 3 Oturum Baþkanlarý Berna Uluð, Selçuk Candansayar Sunum Kodlarý : SB11 - SB12 - SB13 - SB14 - SB15 - SB16 Sunum Süresi : 13 Dk. Sunum, 5 Dk. Tartýþma 15:00 - 15:30 STAND ALANI Kahve Arasý 15:30 - 17:00 SALON 6 K4A Ayný Vakaya Üç Farklý Yaklaþým Eðiticiler Mehmet Zihni Sungur - BDT Supervizörü Doðan Þahin - Dinamik Psikoterapi Supervizörü Murat Dokur - Sistemik Terapi Supervizörü Berk Murat Ergün - Vakayý Görecek Olan BDT Terapisti Banu Aslantaþ Ertekin - Vakayý Görecek Olan Dinamik Psikoterapist Selin Tüzün - Vakayý Görecek Olan Sistemik Terapist Biliþsel ve Davranýþçý Terapiler BÇB etkinliðidir. SALON 7 K5A 16 Semptomdan Sendroma Film Fragmanlarý Eþliðinde Psikoz Eðiticiler Þahap Erkoç - Film Klipleri Eþliðinde Psikotik Semptomlar Suat Küçükgöncü - Film Klipleri Eþliðinde Psikotik Sendromlar 15:30 - 17:00 SALON 8 K6-A Gebelikte Ruhsal Bozukluklara Tedavi Yaklaþýmlarý Eðiticiler Fisun Akdeniz - Gebelik Tedavi Yaklaþýmlarý Nesrin Tomruk - Duygudurum Bozukluklarýnda Tedavi Þebnem Pýrýldar - Anksiyete Bozukluklarýnda Tedavi SALON 9 ÇG 4 Ruhsal Travmayý Deðerlendirme Çalýþma Grubu Eðiticiler Solmaz Türkcan - Olgular Ahmet Tamer Aker - Algoritma Uygulamasý Ruhsal Travmayý Deðerlendirme Görev Grubu etkinliðidir. SALON 10 ÇG 5 Gençlerle Görüþme Ýlkeleri ve Zor Durumlar Gençlik Psikiyatrisi BÇB etkinliðidir. SALON 11 K7-A Baðýmlýlýk Tedavisinde Týbbi Yaklaþým Eðiticiler Berna Uluð - Baðýmlýlýk ve Beyin Figen Karadað - Alkol Entoksikasyonu ve Kesilme Tedavisi Zeki Yüncü - Madde Entoksikasyonu ve Kesilme Tedavisi Cüneyt Evren - Baðýmlýlýk Tedavisinde Kullanýlan Ýlaçlar Kültegin Ögel - Ýlaca Uyum 22 Ekim 2009, Perþembe Eðiticiler Emine Kýlýç Haluk Özbay Tezan Bildik Duygu Biçer Aytül Karabekiroðlu Baðýmlýlýk BÇB etkinliðidir. 17:00 - 18:30 SALON 1 ÝSDS 4 Astra Zeneca Bipolar ve Þizofreni Tedavisinde Güncel Geliþmeler Bipolar, Hans - Peter Volz, Haldun Soygür Þizofreni, Ayþegül Özerdem, Simavi Vahip 19:00 - 20:00 SALON 1 Konferans 3 Natalie Rasgon Kadýnlarda Bipolar Bozukluðun Metabolik ve Immünolojik Baðýntýlarý Metabolic and Immunological Correlates of Bipolar Disorder in Women Oturum Baþkanlarý Ayþegül Özerdem, Fisun Akdeniz 17 08:30 - 10:00 SALON 1 P 19 Anksiyete Bozukluklarýnda Ýlaç - Psikoterapi Ýliþkisi Oturum Baþkaný Mehmet Zihni Sungur Panelistler Lütfullah Beþiroðlu - Anksiyete Bozukluklarýnda Ýlaç Tedavilerinin Biliþsel Süreçlere Etkileri Raþit Tükel - Anksiyete Bozukluklarýnda Psikoterapilerin Nörobiyolojik Etkileri Hakan Türkçapar - Anksiyete Bozukluklarýnda Ýlaç Tedavisi - Biliþsel - Davranýþçý Terapi Kombinasyonu Monoterapilerden Üstün mü? Anksiyete Bozukluklarý BÇB etkinliðidir. SALON 2 P 20 Özel Grup ve Durumlarda Travma Sonrasý Stres Bozukluðu Oturum Baþkaný Ahmet Tamer Aker Panelistler Ufuk Sezgin - Travma Sonrasý Stres Bozukluðunda Cinsiyetle Ýliþkili Özellikler Nelerdir? Ümit Tural - Özel Grup ve Durumlarda Travma Sonrasý Stres Bozukluðu Sýklýðý Ýrem Yaluð - Týbbi Duruma Baðlý Travmalar ve Travma Sonrasý Stres Bozukluðu ve Depresyon Cem Cerit - Travmaya Yanýtta Travma Sonrasý Stres Bozukluðu ve Depresyon SALON 3 P 21 Demansýn Nöroradyolojisi ve Tanýsal Deðerlendirme Oturum Baþkaný Iþýl Baral Kulaksýzoðlu Panelistler Nevzat Yüksel - Demansýn Nörobiyolojisi Neþe Karabacak - Demansta Fonksiyonel Görüntüleme ve Taný Koyma Hakký M. Karakaþ - Demansýn Nöroradyolojisi Özlem E. Aký - Demansta Tanýsal Geliþmeler ve Nöropsikolojik Deðerlendirme 23 Ekim 2009, Cuma SALON 4 P 22 Saðlýk Bakanlýðý Toplum Ruh Saðlýðý Merkezleri Projesi Oturum Baþkaný Medaim Yanýk Panelistler Mehtap Arslan - Toplum Temeli Ruh Saðlýðý Modeli Akfer Karaoðlan - Toplum Ruh Saðlýðý Merkezleri Projesi Süreci Gazi Alataþ - Toplum Ruh Saðlýðý Merkezleri Projesinde Sorun Alanlarý SALON 5 Sözel Bildiri Ödül Adaylarý 1 Oturum Baþkanlarý Zeliha Tunca, Sinavi Vahip 10:00 - 10:30 STAND ALANI Kahve Arasý 18 10:30 - 12:00 SALON 1 P 23 Ankara - Dikmen Vadisi Yýkým Projesinin Ruhsal-Toplumsal Etkileri Çok Disiplinli Bir Alan Araþtýrmasýnýn Sunumu Oturum Baþkaný Eriþ Bilaloðlu Panelistler Ýnci Özgür Ýlhan - Ankara Dikmen Vadisi Yýkým Tehdidi Araþtýrmasýnda Nicel Yöntemle Elde Edilen Bulgularýn Sunumu Fatma Yýldýrým - Dikmen Vadisi Arastýrmasýnda Nitel Yöntemle Elde Edilen Bulgular Salime Tarihci Delice - Dikmen Vadisinde Araþtýrmacýnýn Alandaki Ýnsanla Ýliþkisi SALON 2 P 24 Özel Saðlýk Kuruluþlarýnda Psikiyatri Hizmetleri Oturum Baþkaný Þeref Özer Panelistler Hamdi Tutkun - Özel Saðlýk Kuruluþlarýnda Psikiyatri Hizmetlerinin Geliþtirilmesi: Fýrsatlar ve Engeller Serdar Mercan - Saðlýk Bakanlýðý Gözüyle Özel Saðlýk Kuruluþlarý ve Psikiyatri Banu Küçükel - Özel Hastane Sahipleri Gözüyle Özel Saðlýk Kuruluþlarý ve Psikiyatri Özel Hastaneler Görev Grubu etkinliðidir. SALON 3 P 25 Geçmiþten Geleceðe Psikiyatri Uzmanlýk Eðitimi Döneminde Psikoterapi Eðitimi Oturum Baþkaný Aylin Uluþahin Panelistler M. Orhan Öztürk - Türkiye'de Psikoterapi Eðitiminin Geçmiþi Mehmet Zihni Sungur - Psikiyatri Uzmanlýk Eðitiminde Biliþsel Davranýþçý Terapi Eðitimi Peykan G. Gökalp - Psikiyatri Uzmanlýk Eðitiminde Dinamik Yönelimli Psikoterapi Eðitimi ve Süpervizyonlar Psikiyatri Eðitimi BÇB etkinliðidir. Olgu Sunumu ve Tartýþma 88 Yýl Öncesinden Bir Adli Psikiyatri Vakasý: Torlakyan Hasta mý? Kahraman mý? Katil mi? Konuþmacýlar Þahap Erkoç Ayla Yazýcý Doðan Yeþilbursa SALON 5 23 Ekim 2009, Cuma SALON 4 Sözel Bildiri Ödül Adaylarý 2 Oturum Baþkanlarý Zeliha Tunca, Sinavi Vahip 12:00 - 13:30 SALON 1 ÝSDS 5 Janssen Cilag Hasta Deðilim, Yardýma Ýhtiyacým Yok! Oturum Baþkaný Nesrin Dilbaz Konuþmacý Xavier Amador 19 13:30 - 15:00 SALON 1 TPD FORUMU Tam Gün Yasasý: Getirdikleri ve Götürdükleri Oturum Baþkanlarý Doðan Yeþilbursa, Burhanettin Kaya Kolaylaþtýrýcý Tartýþmacý Raþit Tükel 10:00 - 10:30 STAND ALANI Kahve Arasý 15:30 - 17:00 SALON 6 K4-B Ayný Vakaya Üç Farklý Yaklaþým Eðiticiler Mehmet Zihni Sungur - BDT Supervizörü Doðan Þahin - Dinamik Psikoterapi Supervizörü Murat Dokur - Sistemik Terapi Supervizörü Berk Murat Ergün - Vakayý Görecek Olan BDT Terapisti Banu Aslantaþ Ertekin - Vakayý Görecek Olan Dinamik Psikoterapist Selin Tüzün - Vakayý Görecek Olan Sistemik Terapist Biliþsel ve Davranýþçý Terapiler BÇB etkinliðidir. SALON 7 K5-B Semptomdan Sendroma Film Fragmanlarý Eþliðinde Psikoz 23 Ekim 2009, Cuma Eðiticiler Þahap Erkoç - Film Klipleri Eþliðinde Psikotik Semptomlar Suat Küçükgöncü - Film Klipleri Eþliðinde Psikotik Sendromlar SALON 8 K6-B Gebelikte Ruhsal Bozukluklara Tedavi Yaklaþýmlarý Eðiticiler Fisun Akdeniz - Bipolar / Psikotik Gebede Tedavi Nesrin Tomruk - Duygudurum Bozukluklarýnda Tedavi Þebnem Pýrýldar - Anksiyete Bozukluklarýnda Tedavi SALON 9 ÇG 6 Yeme Bozukluklarý Eðitici Fulya Maner - Baþka Türlü Adlandýrýlamayan Yeme Bozukluklarýnda Farkýndalýða Dayalý Tedavi Yaklaþýmlarý Yeme Bozukluklarý BÇB etkinliðidir. 20 15:30 - 17:00 SALON 10 ÇG 7 Yaygýn Anksiyete Bozukluðunda Tedavi Protokolü Eðitici Armaðan Y. Samancý - Uzun Süreli Tedavide Etkinlik SALON 11 K7-B Baðýmlýlýk Tedavisinde Týbbi Yaklaþým Eðiticiler Berna Uluð - Baðýmlýlýk ve Beyin Figen Karadað - Alkol Entoksikasyonu ve Kesilme Tedavisi Zeki Yüncü - Madde Entoksikasyonu ve Kesilme Tedavisi Cüneyt Evren - Baðýmlýlýk Tedavisinde Kullanýlan Ýlaçlar Kültegin Ögel - Ýlaca Uyum Baðýmlýlýk BÇB etkinliðidir. 17:00 - 18:30 SALON 1 ÝSDS 6 Novartis Oturum Baþkaný Engin Eker Iþýn Baral Kulaksýzoðlu - Alzheimer Hastalýðý'nda Psikotik Belirtilerde Nöroleptik Kullanýmý Þart Mýdýr? Roger Bullock - Alzheimer Hastalýðý'nýn Tedavisine Yeni ve Yenilikçi Bir Yaklaþým: Rivastigmin Patch 19:00 - 20:00 Konferans 4 Shahrokh Gudarzi Bana 60larda Þizofrensin, 80lerde Depresifsin dediler, 90lardan beri de Bipolarsýn diyorlar! In 60s They Called Me Schizophrenic, In 80s They Called Me Depressed, And Since 90s They started Calling Me Bipolar! Oturum Baþkanlarý Olcay Yazýcý, Timuçin Oral 20:00 - 23:30 23 Ekim 2009, Cuma SALON 1 SALON 2 - SALON 3 Gala Yemeði & Ýncesaz Konseri 21 08:30 - 10:00 SALON 1 P 26 Þizofrenide Ýyileþme Sorunlarý ve Türk Þizofreni Aðý'nýn Tanýtýmý Oturum Baþkaný Haldun Soygür Panelistler Alp Üçok - Þizofrenide Ýyileþme Ölçütleri ve Ýþlevsellik Cem Atbaþoðlu - Biliþsel Ýþlevler ve Ýyileþme Meram Can Saka - Psikososyal Yaklaþýmlarýn Ýyileþme Üzerindeki Etkisi Köksal Alptekin - Mevcut Antipsikotik Ýlaçlar ve Ýyileþme Þizofreni ve Diðer Psikotik Bozukluklar BÇB etkinliðidir. SALON 2 P 27 Psikiyatrik Bozukluklar ve Ýntihar: Davranýþýn Özellikleri ve Yordayýcý Faktörler Oturum Baþkaný Iþýk Sayýl Panelistler Halise Devrimci Özgüven - Þizofrenide Ýntihar Davranýþý Bedriye Öncü - Yeme Bozukluklarýnda Ýntihar Davranýþý Suzan Özer - Bipolar Bozuklukta Ýntihar Davranýþý SALON 3 P 28 EKT'nin Bugünü ve Yarýný Oturum Baþkaný Mustafa Bilici Panelistler Nihat Alpay - 21. Yüzyýlda EKT Çaðatay Karþýdað - EKT Endikasyonlarý Ekrem Kuþkonmaz - EKT'nin Yan Etkileri SALON 4 P 29 Iþýk Hýzýnda Terapi Oturum Baþkaný Þahika Yüksel 24 Ekim 2009, Cumartesi 22 Panelistler Gülay Özdemir - Poliklinikte Biliþsel Davranýþçý Terapi ve EMDR Ceren Göker - Ýlaçlar ve Tedavi Dilek Yeþilbaþ - Poliklinikte Cinsel Terapiler Uzakta Bir Uzman Var Görev Grubu etkinliðidir. 10:00 - 10:20 STAND ALANI Kahve Arasý 10:20 - 11:50 SALON 1 P 30 Türkiye'de Çocuk Ergenlerin Cinsel Ýstismarý: Diðer Ülkelerden Farklýlýklarýmýz, Benzerliklerimiz Oturum Baþkaný Birol Demirel Panelistler Ayten Erdoðan - Pedofili Profili: Türkiye'deki Cinsel Ýstismarcýlarýn Özellikleri Diðer Ülkelerden Farkýmýz Varmý? Elvan Ýþeri - Ruh Saðlýðýný Bozmadan Çocuðun Cinsel Ýstismarý Mümkün Mü? Cinsel Ýstismarýn Psikiyatrik Ýzdüþümleri Figen Þahin - Çocuk ve Ergenlerin Ýstismardan Korumak SALON 2 P 31 BDT'de Yeni Açýlýmlar Oturum Baþkaný Mehmet Zihni Sungur Panelistler Alper Hasanoðlu - Þema Terapileri Berk Murat Ergün - Diyalektik Davranýþçý Terapiler Erhan Ertekin - Metakognitif Terapiler Þükrü Uðuz - Farkýndalýk Arttýrma Terapileri Biliþsel Davranýþçý Terapiler BÇB etkinliðidir. SALON 3 P 32 Yirmibirinci Yüzyýlda Þizofreniyi Anlamak: Yolun Neresindeyiz? Oturum Baþkaný Sunar Birsöz Panelistler Feyza Arýcýoðlu - Þizofreni Nörobiyolojisinde Neredeyiz? Mehmet Emin Ceylan - Þizofrenide Talamokortikal Döngünün Geliþimi ve Þizofreni Patofizyolojisi Mesut Çetin - Þizofreni Tedavisinde Gelinen Nokta : Klasik ve Atipik Antipsikotikler Ne Kadar Baþarýlý Oldular? Þizofreni Tedavisinde Yeni Açýlýmlar ve Yeni Ufuklar SALON 4 Klinik Psikiyatride Aile ve Çift Terapisi Uygulamalarý Oturum Baþkaný Haluk Özbay Panelistler Murat Dokur - Baðlanmanýn Pratiði ve Kateksis Rukiye Hayran - Depresyon ve Kaygý Bozukluklarýnda Çift ve Aileye Yaklaþým Armaðan Y. Samancý - Dirençli Evlilik Problemlerinde Psikiyatrik ve Terapötik Yaklaþým Süheyla Ünal - Deðiþen Aileye Terapötik Yaklaþým 24 Ekim 2009, Cumartesi P 33 Aile ve Çift Terapileri BÇB etkinliðidir. 23 11:50 - 12:50 POSTER SERGÝ ALANI (Tulupia Balo Salonu - 2) Poster Baþýnda Tartýþma ve Öðle Yemeði 12:50 - 13:30 SALON 1 Kapanýþ Oturumu TPD Sözel Bildiri Ödül Töreni TNPD Nöropsikiyatri Arþivi Ödül Töreni Türk Psikiyatri Dergisi 2009 Yýlý Ödülü Kongrenin Deðerlendirilmesi ve Öneriler 13:30 - 15:00 SALON 6 K8-A Eksitasyona Müdahale ve Saldýrýdan Korunma Eðiticiler Ejder Akgün Yýldýrým - Saldýrýdan Korunma , Temel Savunma Teknikleri Gazi Alataþ - Eksitasyonu Olan Hastaya Yaklaþým ve Müdahale SALON 7 ÇG 8 Türkiye'de Psikiyatrik Epidemiyolojik Araþtýrmalar Eðiticiler Köksal Alptekin - Epidemiyolojik Araþtýrmalarý Gözden Geçirmek Tolga Binbay - Psikozda Epidemiyolojik Araþtýrmalar Derlemesi Deneyimi SALON 8 ÇG 9 Anksiyete Bozukluklarýnýn Biliþsel Davranýþçý Terapisinde Yeni Geliþmeler Eðitici Hakan Türkçapar - Anksiyete Bozukluklarýnýn Biliþsel Davranýþçý Terapisinde Yeni Geliþmeler 24 Ekim 2009, Cumartesi 24 Anksiyete Bozukluklarý BÇB etkinliðidir. 15:00 - 15:15 STAND ALANI Kahve Arasý 15:15 - 16:45 SALON 6 K8-B Eksitasyona Müdahale ve Saldýrýdan Korunma Eðiticiler Ejder Akgün Yýldýrým - Saldýrýdan Korunma , Temel Savunma Teknikleri Gazi Alataþ - Eksitasyonu Olan Hastaya Yaklaþým ve Müdahale SALON 7 K3-B Psikiyatride Ýþ Baþýnda Deðerlendirme Yöntemleri Eðiticiler Ayþe Devrim Baþterzi - Ýþ Baþýnda Deðerlendirme Mini Klinik Sýnav Sürel Karabilgin - Hasta Yönetim Problemleri - Kanýta Dayalý Týp : Olgu Sunumlarý - Dergi Kulüpleri SALON 8 K4-C Ayný Vakaya Üç Farklý Yaklaþým Eðiticiler Mehmet Zihni Sungur - BDT Supervizörü Doðan Þahin - Dinamik Psikoterapi Supervizörü Murat Dokur - Sistemik Terapi Supervizörü Berk Murat Ergün - Vakayý Görecek Olan BDT Terapisti Banu Aslantaþ Ertekin - Vakayý Görecek Olan Dinamik Psikoterapist Selin Tüzün - Vakayý Görecek Olan Sistemik Terapist Biliþsel ve Davranýþçý Terapiler BÇB etkinliðidir. 24 Ekim 2009, Cumartesi 25 KONFERANS ÖZETLERÝ James Leckman Anne - Babalýk Takýntýlarý: Hayatýn Ýlk Yýllarýndaki Yaþantýlarýn Genler ve Nöral Devreler Üzerine Belirleyici Etkileri Primary Parental Preoccupations - Revisited: Genes, Circuits and Crucial Role of Early Life Experience Oturum Baþkanlarý M. Orhan Öztürk, Yanký Yazgan Konferans 2 Konferans Özetleri Konferans 1 Nick Craddock Psikozu Yeniden Düþünmek Rethinking Psychosis Oturum Baþkanlarý Ercan Abay, Aylin Uluþahin Konferans 3 Natalie Rasgon Kadýnlarda Bipolar Bozukluðun Metabolik ve Immünolojik Baðýntýlarý Metabolic and Immunological Correlates of Bipolar Disorder in Women Oturum Baþkanlarý Ayþegül Özerdem, Fisun Akdeniz Konferans 4 Shahrokh Gudarzi Bana 60larda Þizofrensin, 80lerde Depresifsin dediler, 90lardan beri de Bipolarsýn diyorlar! In 60s They Called Me Schizophrenic, In 80s They Called Me Depressed, And Since 90s They started Calling Me Bipolar! Oturum Baþkanlarý Olcay Yazýcý, Timuçin Oral Ýkili Konferans Psikiyatride Tartýþmalý Alanlara Güncel Bakýþ Oturum Baþkanlarý Cem Atbaþoðlu, Timuçin Oral Konuþmacýlar Atilla Turgay - DEHB Beyin Görüntüleme ve Nörotransiter Araþtýrmalarýnda ve Bütünleyici Tedavide Nereye Gidiyoruz? Sinan Düzyürek - Araþtýrmalardan Uygulamaya Yineleyici TMS 29 Konferans Özetleri JAMES LECKMAN Dr. James F. Leckman, Yale Çocuk Çalýþmalarý Merkezinde Araþtýrma Müdürü olarak görev yapmaktadýr ve ayný zamanda Çocuk Psikiyatrisi, Psikiyatri, Psikoloji ve Pediyatri Profesörüdür. Dr. Leckman, çocuklukta ortaya çýkan nöropsikiyatrik bozukluklarýn deðerlendirmesi ve tedavisinde önemli bir otorite olarak kabul görmektedir. Meslektaþlarý, kendisini Amerikadaki en iyi doktorlardan biri olarak seçmiþlerdir. Dr. Leckman, Batý New England Psikoanaliz Enstitüsünden mezun olmuþtur. Dr. Samuel Ritvo, Albert Solnit ve Donald Cohenden dersler almýþtýr. Dr. Leckmanýn araþtýrma alanlarý, genlerin ve çevrenin çocuklukta ortaya çýkan bozukluklarýn patojenezindeki etkileþimleridir. Bu bozukluklar üzerindeki araþtýrmasý, fenomenoloji, doðal tarih, genetik, nörobiyoloji, immünobiyoloji ve yeni tedavilerin geliþtirilmesini de içerecek þekilde çok yönlüdür. Ayný zamanda çocukluktaki geliþim ve insan evrimi üzerinde bir ilgisi vardýr ve geliþme ile ilgili nörobilimlerden gelen verilerin psikoanalitik perspektifler ile nasýl ilgili olduðu konusunda yayýnlarý vardýr. Özelde, Yale'de meslektaþý Dr. Linda Mayes ile Dr. Donald Winnicottun birincil annesel uðraþ kavramýnýn önemine eðilmiþtir. Dr. Leckman, hakemli dergilerde yayýnlanan 350 makalenin, yedi kitabýn ve 120 kitap bölümünün yazarý ya da eþ yazarýdýr. 2002de kendisi Amerikan Bilgi, Bilim ve Teknoloji Topluluðu tarafýndan, psikiyatri ve psikoloji alanýnda dünyanýn en çok yayýn çýkaran araþtýrmacýlarý arasýnda "Çok Atýfta Bulunulan Araþtýrmacý olarak seçilmiþtir. 2007de, kendisi ABD'deki önde gelen kar amacý gütmeyen ruh saðlýðý örgütü olan Þizofreni ve Afektif Hastalýklar Ulusal Topluluðu (NARSAD) tarafýndan Ruane Ödülüne layýk görülmüþtür. Bu ödül, yýllýk olarak ciddi çocuk psikiyatrik bozukluklarýný inceleyen önde gelen bilim insanlarýna verilen yýllýk bir ödüldür. Halen Dr. Leckman çeþitli yayýn kurullarýnda görev yapmaktadýr ve Londra merkezli Journal of Child Psychology and Psychiatrynin yýllýk Araþtýrma Gözden Geçirme Sayýsýnýn Editörüdür. Çocuk Çalýþmalarý Merkezi'ndeki araþtýrma programý liderliðinin bir parçasý olarak, Dr. Leckman son 24 yýldýr Yale'de bir doktora sonrasý araþtýrma eðiim programýný yönetmiþtir. Yýllýk olarak verilen yedi doktora sonrasý kadro ile bu, NIH tarafýndan verilen en büyük kadrolardan biridir. Bu program mezunlarýndan bazýlarý, ABD, Güney Amerika, Avrupa ve Türkiye de dahil olmak üzere Orta Doðu'daki önemli üniversitelerde çocuk psikiyatrisi alanýnda lider konumda bulunmaktadýr. Dr. Leckman, beþ kez Amerikan Çocuk ve Adolesan Psikiyatrisi Akademisi tarafýndan Mükemmel Araþtýrma Danýþmaný olarak seçilmiþtir. 2002de The Klingenstein Third Generation Foundation desteði ile kendisi, þu anda ülke çapýnda on bir önemli týp merkezinde kurulu bulunan Donald J. Cohen Týp Öðrenimi Burs programýný kurmuþtur. 2004te, Colorado Üniversitesindeki meslektaþlarý ile birlikte, Çocuk ve yetiþkin psikiyatrisi üzerine Albet J Solnit Entegre Araþtýrma Eðitim Programýný kurmuþtur. Bu program, çocuklardaki ruhsal bozukluklarýn az çalýþýlan ve az dikkat edilen alanlarýnda bir sonraki nesil akademik liderlerin yetiþtirilmesi için ulusal bir model olmuþtur. 2009da Dr. Leckman, bu iki yenilikçi programýn geliþtirilmesindeki çalýþmalarý nedeniyle Psikiyatri Profesörleri ve Amerikan Psikiyatri Derneði'nden Araþtýrma Danýþmanlýðý ödülü almýþtýr. James F. Leckman, MD, is the Neison Harris Professor of Child Psychiatry, Psychiatry, Psychology and Pediatrics at Yale where he also serves as the Director of Research for the Yale Child Study Center. Dr. Leckman is widely recognized as a master clinician in the evaluation and treatment of childhood onset neuropsychiatric disorders. Since His peers have regularly selected him as one of the Best Doctors in America. Dr. Leckman is a graduate of the Western New England Institute of Psychoanalysis. His mentors included Drs. Samuel Ritvo, Albert Solnit and Donald Cohen. Dr. Leckmans research interests include the interaction of genes and environment in the pathogenesis of childhood onset disorders. His research on these disorders is multifaceted including phenomenology, natural history, genetics, neurobiology, immunobiology, as well as the development of novel treatments. He also has a strong interest in child development and human evolution and has published on how emerging data from the developmental neurosciences are consistent with psychoanalytic perspectives. Specifically, with his colleague Dr. Linda Mayes at Yale, he has focused on the importance of Donald Winnicotts concept of primary maternal preoccupation. Dr. Leckman is the author or co-author of over 350 original articles published in peer-reviewed journals, seven books, and 120 book chapters. In 2002, he was identified by American Society for Information, Science and Technology as a Highly Cited Researcher in the top half of the top one percent of all publishing researchers of the world's most cited authors in the fields of psychology and psychiatry. In 2007, he received the Ruane Prize from National Alliance for Research on Schizophrenia and Affective Disorders (NARSAD) the leading nonprofit charity for mental health research in the US . This award is given annually to an outstanding scientist studying severe child psychiatric illness. At present, Dr. Leckman serves on a number of editorial boards and is the Editor for the Annual Research Review issue of the London-based Journal of Child Psychology and Psychiatry. As part of his leadership of the research program at the Child Study Center, Dr. Leckman has directed for the past 24 years a postdoctoral research training program at Yale. With seven postdoctoral positions awarded annually, this is one of the largest grants of this kind awarded by the NIH. Several of the graduates of this program now occupy leadership positions in child psychiatry in major universities in the US, South America, Europe, and the Middle East including Turkey.. Dr. Leckman has been selected on five occasions as the Outstanding Research Mentor by the American Academy of Child and Adolescent Psychiatry. In 2002, with the support of The Klingenstein Third Generation Foundation, he founded the Donald J. Cohen Medical Student Fellowship program which has now been established in eleven major medical centers across the country. In 2004 along with colleagues at the University of Colorado, he founded the Albert J. Solnit Integrated Research Training Program in child and adult psychiatry. This program has become a national model for training the next generation of academic leaders in the underserved and understudied area of child mental disorders. In 2009, Dr. Leckman received the Research Mentorship award from Professors of Psychiatry and the American Psychiatric Association for his work in developing these two innovative training programs. 30 Anne - Babalýk Takýntýlarý: Hayatýn Ýlk Yýllarýndaki Yaþantýlarýn Genler ve Nöral Devreler Üzerine Belirleyici Etkileri Primary Parental Preoccupations - Revisited: Genes, Circuits and Crucial Role of Early Life Experience Oturum Baþkanlarý : M. Orhan Öztürk, Yanký Yazgan Konuþmacý : James Leckman Konferans Özetleri KONFERANS 1 20 Ekim 2009 / 19:00 - 20:00 / Salon 1 2009 yýlý, Türlerin Kökeninin yayýnlanmasýnýn 150. yýldönümü ve Darwinin doðumunun 200. yýldönümüdür. Bu sunumun temasý, normal davranýþ ve psikopatoloji üzerinde en iyi bakýþ açýlarýný evrimsel unsurlarýn saðladýðýdýr. Annenin bakýmý, hem bireyin genetik mirasýný hem de bir çocuk olarak bakýlma deneyimini yansýtabilecek korunan davranýþlar ve ruh hallerini içermektedir. Bu sunum ilk olarak insanlardaki erken dönem ebeveyn bakýmýnýn ruhsal ve davranýþ unsurlarýný ve bunlarýn özellikle obsesif-kompulsif bozukluk gibi belirli psikopatolojik formlara benzerliðini incelemektedir. Ýkinci olarak, yeni ebeveynlerin son zamanlardaki nöro-görüntüleme çalýþmalarýndan elde edilen veriler de dahil memeli türlerdeki annelik davranýþlarýnýn nörobiyolojik substratlarý ile ilgili olarak bilinenleri ele almaktayýz. Üçüncü olarak, annelik davranýþýnýn belirli özelliklerinin altýnda yatan sinirsel substratlarýn geliþmesi için önemli proteinlerin genler tarafýndan kodlandýðýna dair kanýtlarý bilimsel olarak gözden geçireceðiz. Dördüncü olarak, rahim içindeki ortam ve daha sonraki annelik davranýþlarýnýn þekillenmesine neden olan doðum sonrasý bakým ortamýnýn "programlayýcý" rolü üzerinde ortaya çýkan literatürü gözden geçireceðiz. Biz, kilit limbik, hipotalamik-orta beyin yapýlarýnýn içindeki genetik olarak belirlenen mikro devrelerin, erken dönem etkilerine duyarlý olduklarý ve kritik geliþim dönemleri olduðu ve bu etkilerin bir bireyin psikososyal stresörlere ve çeþitli insan psikopatolojisi çeþitlerine karþý direnç ya da savunmasýzlýklara etki ettiði sonucuna vardýk. Sunum, gebelikte baþlayan yüksek riskli ebeveynler için erken müdahale programlarýnýn incelenmesi ile sona erecektir. Bu erken müdahale programlarýnýn bazýlarý, çocuklarýn ömürleri boyunca sosyo-duygusal deneyimlerini geliþtirmek için umut verici sonuçlar vermiþtir ve bunlar bu çocuklarýn gelecekte kendi çocuklarýna nasýl ebeveynlik yapacaklarýný etkileyebilir. The year 2009 is the 150th anniversary of the publication of On the Origin of Species and the 200th anniversary of Darwin's birth. An underlying theme of this presentation is that evolutionary accounts provide the best perspectives on psychopathology as well as normal behavior. Parental care giving includes a set of highly conserved behaviors and mental states that may reflect both an individual's genetic endowment and the early experience of being cared for as a child. This presentation first examines the mental and behavioral elements of early parental care giving in humans and their resemblance to certain forms of psychopathology, particularly obsessive-compulsive disorder. Second, we consider what is known about the neurobiological substrates of maternal behaviors in mammalian species including data from recent neuroimaging studies of new parents. Third, we briefly review the evidence that specific genes encode proteins that are crucial for the development of the neural substrates that underlie specific features of maternal behavior. Fourth, we review the emerging literature on the "programming" role of the intrauterine environment and postnatal care giving environment in shaping subsequent maternal behavior. We conclude that there are critical developmental windows during which the genetically determined micro-circuitry of key limbic-hypothalamicmidbrain structures are susceptible to early environmental influences and that these influences powerfully shape an individual's responsivity to psychosocial stressors and their resiliency or vulnerability to various forms of human psychopathology. The presentation will end by examining early intervention programs for high-risk parents that are initiated during pregnancy. Some of these early intervention programs hold considerable promise for improving the socio-emotional trajectories of children across their life-span and may influence how these children will parent their offspring in the future. 31 Konferans Özetleri NICK CRADDOCK Nick Craddock, Gallerdeki Cardiff Üniversitesine Psikiyatri Profesörü olarak göreve baþladýðý 2002 tarihine dek Birmingham Üniversitesi Psikiyatri Bölümü ve Nörobilim Anabilimdalý Baþkanlýðý ve Moleküler Psikiyatri Profesörlüðü görevini yürütmüþtür. Kendisi ilk olarak Cambridge Üniversitesinde matematik bilimleri okumuþ ve daha sonra Birmingham Üniversitesinde týp okumuþtur. Birminghamda klinik psikiyatri ve Cardiff'te ve St. Louiste psikiyatrik genetik eðitimi almýþtýr. Araþtýrmalarýnýn odak noktasý, bipolar bozukluklar ve psikozu araþtýrmak için epidemiyolojik yaklaþýmlara iliþkindir. Kendisi, taný sürecini ve bipolar hastalýklarýn yönetimini geliþtirmek için bu yöntemleri kullanmada özel bir ilgiye sahiptir. Kendisi Cardiff Üniversitesi Psikiyatri Servisinin þefidir ve klinik ilgi alanlarý, tedaviye dirençli bipolar bozukluklarýn tanýsý ve yönetimidir. Kendisi, Uluslararasý Psikiyatrik Genetik Topluluðunun yönetim kurulundadýr ve ayrýca Uluslararasý Bipolar Bozukluk Topluluðunun Yönetim Kurulunda bulunmuþtur. Kendisi halkýn eðitimine aktif olarak katýlmaktadýr ve Birleþik Krallýk Manik Depresyon Fonu için bilim danýþmanýdýr. Dr. Craddock, Kraliyet Psikiyatri Okulunun Akademik Personeli baþkanýdýr. Nick Craddock was Professor of Molecular Psychiatry and Head of the University of Birmingham Department of Psychiatry and Division of Neuroscience until 2002 when he moved to his current position as Professor of Psychiatry at Cardiff University, Wales, UK. He originally studied mathematical sciences at Cambridge University followed by Medicine at Birmingham University. He trained in clinical psychiatry in Birmingham and in psychiatric genetics in Cardiff and St Louis. His research focus is using genetic and epidemiological approaches to investigate bipolar spectrum mood disorders and psychosis. He has a specific interest in using these methods to improve diagnosis and management of bipolar spectrum illness. He Heads the Cardiff University Psychiatry Service and his clinical interests lie in diagnosis and management of treatment-resistant bipolar spectrum disorders. He is on the management executive of the International Society of Psychiatric Genetics and has served on the Board of the International Society for Bipolar Disorders. He is actively involved in public education and is scientific adviser to the UK Manic Depression Fellowship. He Chairs the Academic Faculty of the Royal College of Psychiatrists. 32 Psikozu Yeniden Düþünmek Rethinking Psychosis Oturum Baþkanlarý : Ercan Abay, Aylin Uluþahin Konuþmacý : Nick Craddock Konferans Özetleri KONFERANS 2 21 Ekim 2009 / 19:00 20:00 / Salon 1 Yatkýnlýk yaratan genler ile ilgili araþtýrmalar da dahil olmak üzere, psikiyatrik araþtýrmalarda, þizofreni ve bipolar bozukluklarýn faklý etiyolojilere sahip ayrý hastalýklar olduðu varsayýmý ile hareket etmek geleneksel bir yaklaþýmdýr. Bunlar, sözde iþlevsel psikozlarýn geleneksel iki basamaklý sýnýflandýrýlmasýný temsil etmektedir ve modern psikiyatrik taný sürecinin zeminini teþkil etmektedir. Son zamanlarda, psikozlar ile ilgili moleküler genetik çalýþmalarda pozitif bulgulara rastlanmaktadýr. Bununla birlikte bulgu þablonlarý, geleneksel sýnýflandýrma kategorileri arasýndaDISC1 ve NEG1deki iliþkili bulgular dahil olmak üzere--genetik yatkýnlýktaki örtüþme için giderek artan oranda kanýt göstermektedir. Genom çapýndaki iliþkilendirme çalýþmalarý (GWAS), ruh hali ve psikotik hastalýklar arasýndaki iliþkiyi keþfetmek için daha fazla güç sunmaktadýr. Wellcome Trust Case Control Consortium (WTCCC) çerçevesinde 2.700 ruh hali-psikoz vakasýný ve 3000 kontrolü inceledik ve yapýsal genom varyasyonu hakkýndaki çalýþmalar da dahil olmak üzere büyük ölçekte baþka çalýþmalar yapýlmýþtýr. Ortaya çýkan kanýtlar, genotip ve psikopatoloji arasýnda hem genel hem de daha özel iliþkilerin varlýðýný ortaya koymaktadýr. Örneðin GABAA reseptör genlerindeki veri setimizdeki varyasyon, karýþýk þizofreni ve bipolar bozukluk özelliklerinin karýþtýðý bir hastalýk türüne yatkýnlýk ile iliþkilidir. Bipolar bozuklukta CACNA1C ve þizofrenide ZNF804A'daki genom çapýndaki iliþkilendirmeler, geleneksel tanýsal sýnýrlar çapýnda yatkýnlýðý destekleyen kanýtlar sunmaktadýr. Genotipfenotip iliþkilerinin incelenmesi daha erken bir safhadadýr, ancak mevcut bulgular, geleneksel iki basamaklý sýnýflandýrmaya dayanmaktan ziyade, psikiyatrik araþtýrma için sýnýflandýrma ve kavramsallaþtýrmaya alternatif yaklaþýmlarýn sunulmasý gerekliliðinin altýný çizmektedir. Tüm psikoza yatkýnlýk genleri, önümüzdeki yýllarda tanýmlanacak ve karakterize edilecektir ve bu, bizim hastalýk patofizyolojisini anlamamýzda büyük bir etkiye sahip olacak ve psikiyatrinin sýnýflandýrýlmasý ve klinik uygulamalarýnda deðiþikliklere neden olacaktýr. It has been conventional for psychiatric research, including the search for predisposing genes, to proceed under the assumption that schizophrenia and bipolar disorder are separate disease entities with different underlying etiologies. These represent the traditional dichotomous classification of the so-called ''functional'' psychoses and form the basis of modern psychiatric diagnostic practice. Recently positive findings have been emerging in molecular genetic studies of psychoses. However, the pattern of findings shows increasing evidence for an overlap in genetic susceptibility across the traditional classification categories - including association findings at DISC1 and NRG1. Genome-wide association studies (GWAS) now provide greater power to explore the relationship between mood and psychotic illness. Within the context of the Wellcome Trust Case Control Consortium (WTCCC) we have studied 2700 mood-psychosis cases and 3000 controls and several other large-scale studies have been undertaken, including studies of structural genomic variation. The emerging evidence suggests the existence of both relatively specific as well as more general relationships between genotype and psychopathology. For example, in our dataset variation at GABAA receptor genes is associated with susceptibility to a form of illness with mixed features of schizophrenia and bipolar disorder. Genome-wide significant associations at CACNA1C in bipolar disorder and ZNF804A in schizophrenia show evidence for a contribution to susceptibility across the traditional diagnostic boundaries. The elucidation of genotype-phenotype relationships is at an early stage, but current findings highlight the need to consider alternative approaches to classification and conceptualization for psychiatric research rather than continuing to rely heavily on the traditional dichotomy. As psychosis susceptibility genes are identified and characterized over the next few years, this will have a major impact on our understanding of disease pathophysiology and will lead to changes in classification and the clinical practice of psychiatry. 33 Konferans Özetleri NATALIE RASGON Dr. Rasgon, Psikiyatri ve Davranýþ Bilimleri ve Kadýn Hastalýklarý ve Doðum Profesörüdür. Bir kadrolu doktor, Women's Healthy için Nörobilim Merkezi Müdürü ve Kadýn Saðlýðý Kliniðinin eþ müdürü olarak, kendisi kadýnlara özel psikiyatrik hastalýklarýn deðerlendirilmesi ve tedavisinde psikiyatri uzmanlarýnýn yönetimi konusunda önemli bir zaman harcamaktadýr. Kendisinin uzmanlýk kliniðindeki rolü yalnýzca hasta bakýmýný deðil, ayný zamanda eðitim ve öðretimi de içerir. Her hafta, çok önemli bir eðitim deneyimi olan Kadýn Saðlýðý Kliniðindeki uzmanlarý denetler. Uzmanlarýn kadýn saðlýðý konusundaki bilgilerini derinleþtirmek için, kendisi haftalýk gözetim oturumu için bir dizi konuþma hazýrlamaktadýr. Klinik gözetime ek olarak, idari görevler, uzmanlýk programý görevlilerinin yazýlý ve sözlü deðerlendirilmesini ve klinik hasta akýþýnýn ve gelir hedeflerinin gözlenmesini içermektedir. Ayrýca Dr. Rasgon, deðiþen zamanlarda ve en son klinik ve temel bilimsel araþtýrmalar ýþýðýnda gerektiði þekilde yetiþkin psikiyatri uzmanlýk programýný gözden geçirmek için çalýþmaktadýr. Dr. Rasgon is a Professor of Psychiatry and Behavioral Sciences, and Obstetrics and Gynecology. As an attending staff physician, Director of the Center for Neuroscience in Womens Healthy, and co-director of the Womens Wellness Clinic, she spends extensive clinical time managing psychiatry residents in the evaluation and treatment of female specific psychiatric illnesses. Her role in the residency clinic includes not only direct patient care and administrative details, but also resident teaching and supervision. Each week, she supervises residents in the Womens Wellness Clinic, which is a very hands-on educational experience. She observes and participates in every new intake and each on-going case. To deepen the residents understanding of womens health, she has organized a didactics series for her weekly supervision session. In addition to clinical supervision, administrative duties require written and verbal evaluations to residency program officials, and oversight of clinic patient flow and income goals. Further, Dr. Rasgon actively works to revise the adult psychiatry residency program as needed with changing times and new information abstracted from the latest clinical and basic science research. 34 Kadýnlarda Bipolar Bozukluðun Metabolik ve Immünolojik Baðýntýlarý Metabolic and Immunological Correlates of Bipolar Disorder in Women Oturum Baþkanlarý : Ayþegül Özerdem, Fisun Akdeniz Konuþmacý : Natalie Rasgon Konferans Özetleri KONFERANS 3 22 Ekim 2009 / 19:00 - 20:00 / Salon 1 Sitokinler de dahil olmak üzere ruh hali bozukluklarýnda enflamatuar faaliyetlerde artýþ olduðuna dair kanýtlar mevcuttur. Pro-enflamatuar sitokin uygulanmasý, en iyi depresyon modelleri arasýndadýr. Oksidatif stres de benzer þekilde ruh hali bozukluklarý içinde enflamatuar ve oksidatif stres kalýntýsý gibi benzer þekilde belgelenmiþtir. Bunlar lipid peroksidasyonunu, DNA fragmentasyonunu ve apoptosise artan hassasiyeti içermektedir. Enflamatuar ve oksidatif stres, BDNF ve diðer trofik faktörlerde azalmaya neden olmaktadýr. Ek olarak, bipolar bozukluk sahibi kadýnlardaki üreme ve metabolik sorunlar tartýþýlacak ve en son veriler sunulacaktýr. There is evidence of increased inflammatory activity in mood disorders, including cytokines. Administration of pro-inflammatory cytokines is amongst the best models of depression. Oxidative stress is similarly documented in mood disorders, as are the sequelae of inflammatory and oxidative stress. These include lipid peroxidation, DNA fragmentation and an increased vulnerability to apoptosis. Inflammatory and oxidative stress leads to decreased BDNF and other trophic factors. In addition, reproductive and metabolic correalates in women with bipolar disorder will be discussed and recent data presented. 35 Konferans Özetleri SHAHROKH GUDARZI 1966da doðmuþtur, 1992de Týp Doktoru oldu; 1996da Psikiyatri Kurulu; 1998de Psikiyatri Doçenti. Farklý psikiyatri kurullarýnda yaklaþýk 16 yýllýk çalýþma, araþtýrma ve öðretim deneyimi, halen Tahranda Shahid Beheshti Týp Okulunda ve özel muayenehanesinde mesleðini sürdürmektedir. Ana araþtýrma alanlarý Ruh Hali Bozukluklarý ve Travma Psikiyatrisidir. 15ten fazla bilimsel dergi makalesinin yazarý Ruh saðlýðý ve travmatoloji üzerine altý kitabýn yazarý. 2008de Ýran Saðlýk Bakanlýðý Üstün Ruh Saðlýðý Uzmaný Ödülü. 1992'de en iyi týp öðrencisi ödülü. 1996'da Psikiyatri Kurulu'nda en iyi öðrenci ödülü. Ýran Psikiyatri Derneði'nin Ruh Bozukluðu bölümü kurucusu. Ýran Psikiyatri Derneðinin C-L komitesi Kurucu Üyesi. Ýran Saðlýk Bakanlýðýnda C-L Burs Programý eski yöneticisi. Ýran Saðlýk Bakanlýðýnda felaket sonrasý ruh saðlýðý eski araþtýrma müdürü. Ýran Psikiyatri Derneði Uluslararasý Ýliþkiler sorumlusu. MhGAP içiN DSÖ uzmaný. Maudsley Psikiyatri Enstitüsünde Nörobilim ve Duygu Bölümünde Onursal Araþtýrmacý. Yaklaþýk 30 bilimsel toplantýda Bilimsel Komite Üyesi. 30dan fazla uluslararasý ve ulusal bilimsel toplantýda konuþmacý. Born in 1966; Medical Doctorate in 1992; Board of Psychiatry in 1996; Assistant Professor of Psychiatry in 1998. Work, research and teaching experience for nearly 16 years in different psychiatric institutional settings, currently practicing, teaching and supervising at the Department of Psychiatry at Shahid Beheshti Medical School in Tehran and in private practice. Main fields of research and publications are Mood Disorders, and the Trauma Psychiatry. Author of over 15 scientific journal articles. Author of six books on mental health and traumatology. Award of the Iran Ministry of Health for the Distinguished Mental Health Specialist, in 2008. Award for the top student of medicine, 1992. Award for the top student at the Board of Psychiatry 1996. Founder of the Mood Disorder Section of the Iranian Psychiatric Association. Founding Member of the C-L committee of the Iranian Psychiatric Association. Past director of the C-L Fellowship program at the Iran Ministry of Health. Past Director of research in post disaster mental health at Iran Ministry of Health. Deputy for international affairs of the Iranian Psychiatric association. WHO expert at the MhGAP. Honorary Researcher at the Section of Neuroscience and Emotions of the Institute of Psychiatry at Maudsley. Member of the Scientific Committee in nearly 30 national scientific meetings. Lecturer/speaker at over 30 international and national scientific meetings. 36 Bana 60larda Þizofrensin, 80lerde Depresifsin dediler, 90lardan beri de Bipolarsýn diyorlar! In 60s They Called Me Schizophrenic, In 80s They Called Me Depressed, And Since 90s They started Calling Me Bipolar! Oturum Baþkanlarý : Olcay Yazýcýi, Timuçin Oral Konuþmacý : Shahrokh Gudarzi Konferans Özetleri KONFERANS 4 23 Ekim 2009 / 19:00 - 20:00 / Salon 1 Psikiyatride son yýllarda boyutsal yaklaþým yönünden giderek artan bir eðilim vardýr. Aslýnda bu yaklaþýmýn menþei, bipolar bozukluklar kavramýnda gizlidir. Bunun mantýðý, aklýn ve beyindeki veri iþleme þeklinin arkasýndaki gerçekliktir. Psikiyatrinin eski ve aþýrý basite indirgeyen yaklaþýmý (kategorik yaklaþým) ve psikiyatristlerin tanýsal kategorileri sentezleme tutkusu (nosologomani) bu yaklaþýmýn evrensel uygulamasýný sýnýrlamýþtýr. Bununla birlikte, boyutsal yaklaþýmýn klinik uygulamasý, gereðinden fazla bipolar bozukluk tanýsý konulmasýna neden olabilir. Boyutsal psikiyatristlerin ayak izlerinin bulunduðu yerde, bipolar bozukluklarýn tanýsýnda bir artýþ olmasý kaçýnýlmazdýr. Bu psikiyatristlerin ve bu alanda araþtýrma yapma çabalarýndaki artýþ, bu çalýþmalarýn sayýsýný bir kaç katýna çýkarmýþ ve bu da bipolar bozukluklara daha fazla taný konmasý yönünde dengeyi bozmuþtur. Yeni nesil psikiyatristler, bipolar bozukluklar için daha belirsiz bir taný koyma eðilimi göstermektedir. 20. yüzyýlýn baþýnda þizofreninin izi bile þizofrenidir diyen simyagerler, 80ler ve 90larda depresyonun izi bile depresif bozukluktur" demiþlerdir ve artýk, "mani izini bile bipolar bozukluk olarak tanýlama eðilimi göstermektedirler. Yeni psikiyatrist nesline, hastalarýna derhal taný koyma ve psikiyatri tarihindeki hatalar ve sorunlarýn tekrarýndan kaçýnmak için araçlar sunmak gereklidir. Akýl hastalýklarýna taný koymak ve tedavi etmek için gerekli sorumluluklar, psikiyatristler ya da "evrenin merkezi" olan üniversite merkezlerimiz ile sýnýrlý deðildir. Halen ruh hastasý insanlarýn büyük bölümü psikiyatrist olmayanlar tarafýndan muayene edilmektedir (pratisyenler ve diðer disiplinler). Halen bu doktorlarda baskýn bakýþ açýsý depresyonoskopizmdir. Bu doktorlarýn reçeteleri, eczanelerdeki seratojenik ilaçlarý tüketmektedir. Bu kavramlarý desteklemek için, yazar farklý depresyon formlarýný tedavi için antidepresanlarýn yoðun kullanýmý (özellikle SSRIlar) konusunda nitelikli pratisyenlere sahip olan ancak manik olmayan depresif bozukluklarda cahil olan ve ulus içindeki bipolar bozukluklara taný konulamamasýnýn üniversite hastanelerindeki artan taný oraný ile maskelendiði Ýrandan çalýþmalarý sunmaktadýr. Yazar, psikiyatri eðitiminde þüpheli bir kampanya önermektedir. Manik depresif hastalýðýn prototiplerine uymayan, bipolar bozukluklar, karýþýk durumlar, bipolar depresyon, eþ ortaya çýkýþlar ve bipolar bozukluklarýn hatalý tanýlarýnýn maliyeti konusunda týp okullarýndaki týp öðrencilerini bilgilendiren, meslek için eðitimde diðer doktorlarý bilgilendiren bir yaklaþým. Psikiyatri personelini eðitirken, bu, taný hatalarýnýn tekrarlanmasýný engellemek için psikiyatri tarihine dayanmaktadýr. There has been an increasing trend toward dimensional approach in psychiatry in recent years. Indeed the origin of such approach is rooted in the concept of the bipolar spectrum disorders. The logic of which (fuzzy logic) seems to be closer to the reality behind the mind and the pattern of the data processing in the brain. The archaic, oversimplistic traditional approach of psychiatry (categorical approach) and the unresistable compulsion of the psychiatrists to synthesize diagnostic categories (nosologomania) have practically limited the universal application of this approach. Nevertheless the clinical utilization of the dimensional approach may gradually increase the risk of overdiagnosis of bipolar disorders. Wherever there is the footstep of the dimensional psychiatrists, there will be an upsurge in the diagnosis of bipolar disorders. The quantitative growth in the number of these psychiatrists and their enormous endeavor to research in this field has multiplied the number of these studies, weighting the balance toward more diagnosis of bipolar disorders. The new generation of psychiatrists tends to diagnose more form fruste of bipolar disorders. The alchemists that started the beginning of the 20th century with even a trace of schizophrenia is schizophrenia, converted to even a trace of depression is the depressive disorder during 80s and 90s, are now tend to diagnose a trace of mania as bipolar disorders. It seems wise to provide the new generation of psychiatrists with the instruments to promptly diagnose their clients, avoiding the repetition of the miseries and fallacies in the history of psychiatry. The responsibilities to diagnose and treat mental illnesses however are not limited to psychiatrists nor are our university centres the centre of the universe. Still the majority of the mentally ill people are mainly visited by nonpsychiatrists (general physicians and other disciplines). Still the dominant viewpoint of these physicians is depressionoscopism. Still the prescription of these physicians rather depletes the serotonergic storage of the pharmacies. To support these concepts, the author presents the studies from Iran where the GPs are highly qualified in the overuse of antidepressants (especially SSRIs) in treating different forms of depressions but generally illiterate about non-manic depressive bipolar disorders, where the overall underdiagnosis of bipolar disorders in the nation is masked by the increasing rate of diagnosis in the university hospitals. This author suggests a dubious campaign in training psychiatry. An approach that trespasses the prototypes of manic-depressive illness, informing the medical students at the medical schools, and the other physicians at the CMEs of the bipolar spectrum disorders, mixed states, bipolar depression, the co-occurrences and the cost of misdiagnosis of bipolar spectrum disorders. While in training of the psychiatric residents it relies on the history of psychiatry to avoid reexperience of the diagnostic fallacies. 37 Konferans Özetleri SÝNAN DÜZYÜREK Týbbi Eðitim Hacettepe Üniversitesi, Týp Fakültesi, Türkiye, 1988de Sýnýf Birincisi olarak mezun olmuþtur. Mezuniyet Sonrasý Eðitim Þub 2009 Mar 2009: Transkraniyal Manyetik Uyarý Tedavisi Eðitimi, NeuroStar Üniversitesi Eyl 1999 Haz 2000: Burs, Baltimore-Washington Psikoanaliz Enstitüsü Tem 1996 - Haz 2000: George Washington Üniversitesi Psikiyatri ve Davranýþ Bilimleri Bölümünde Uzmanlýk Eðitimi; Baþ Uzman: Tem 1999-Haz 2000. Nisan 1994-Haz 1996 Dr. Nancy Andreasen ile Iowa Üniversitesi Psikiyatri Bölümünde Ruh Saðlýðý Klinik Araþtýrma Merkezinin Nörobilim, Nörogörüntüleme ve Aðýr Psikozlar Programýnda Klinik Araþtýrma Bursu Eki 1988 - Ara 1993: Uzmanlýk Eðitimi, Ankara Üniversitesi Týp Fakültesi Psikiyatri Bölümü Klinik/Ýdari Ýþ Deneyimi: May 2006 Bugün: Özel muayenehane, Washington, DC: Þub 2001 Nisan 2008: District of Columbia Ruh Saðlýðý Dairesi Kamu Hizmetleri Kurumu ve Kapsamlý Psikiyatrik Acil Durum Programýnda Psikiyatrist ve Ýlaç ve Tedavi Kurulu Baþkaný Lisanslar ve Sertifikalar Amerikan Psikiyatri ve Nöroloji Kurulu Sertifikasyonu TMS Tedavisi için NeuroStar Üniversitesi Klinik Eðitim Programý Sertifikasyonu (23 Mart 2009) Haziran 2006dan bu yana ASCP tarafýndan Ýleri Klinik Psikofarmakoloji için Sertifikalandýrýlmýþtýr Üye Olduðu Dernekler: Amerikan Týp Derneði, Amerikan Psikiyatri Derneði ve Washington Psikiyatri Topluluðu Amerikan Psikofarmakoloji Topluluðu Gay ve Lezbiyen Psikiyatristler Derneði Baþkent Bölgesi Ýnsan Haklarý için Doktorlar Psikoterapi Entegrasyonu Araþtýrma Topluluðu Akademik Görevler Klinik Psikiyatri Doçenti, George Washington Üniversitesi, Psikiyatri ve Davranýþ Bilimleri Bölümü St. Elizabeths Hospital Psikiyatri Uzmanlýk Eðitim Programý Klinik Öðretim Üyesi Ýlgili Yayýnlar (Son 5) Duzyurek S. Changing the Picture in Depression: Transcranial Magnetic Stimulation (TMS) Therapy. The Washington Psychiatric Society Journal, Haz 2009. Duzyurek S, Wiener J. Early recognition in schizophrenia: The prodromal stages. The Journal of Practical Psychiatry and Behavioral Health 1999;5(4):187-196. Andreasen NC, Flaum M, Schultz S, Duzyurek S, Miller D. Diagnosis, methodology and subtypes of schizophrenia. Neuropsychobiology 1997;35(2):61-63. Duzyurek, S. Psychotherapy with Gay and Lesbian Individuals [Türkçe]. Noropsikiyatri Arsivi 1997 (34) (4); 192-213. Duzyurek, S. Homophobic Prejudice, Homosexual Individuals, and Their therapists [Türkçe]. 3P Psikiyatri, Psikoloji ve Psikofarmakoloji Dergisi; 1994. Ek 2:4555. Seçilen Sunumlar Washington Psikiyatri Forumunda Transkraniyal Manyetik Nöromodülasyon Tedavisinin Bilimsel Temelleri ve Klinik Uygulamasý, Washington, DC, Haziran 2009. George Washington Üniversitesi, Psikiyatri ve Davranýþ Bilimleri Bölümünde TMS Tedavisi ve Ýleri Düzey Klinik Psikofarmakoloji Üzerinde Devam Eden Periyodik Seminerler ve Dersler. Dünya Psikiyatri Derneði Uluslararasý Kongresinde Gay, Lezbiyen ve Biseksüel Hastalar ile Psikoterapi Ýlkeleri hakkýnda CME Dersi, Ýstanbul, Türkiye, 12 ve 13 Temmuz 2006. Dünya Psikiyatri Derneði Uluslararasý Kongresinde Gay, Lezbiyen ve Biseksüel Hastalar Klinik Çalýþmalarýn Çok Kültürlü Özellikleri ile ilgili Atölye Çalýþmasý, Ýstanbul, Türkiye, 15 Temmuz 2006. Türkiye Cinsel Eðitim, Tedavi ve Araþtýrma Derneði'nin 3. Ýnsan Cinselliði Kongresinde Gay ve Lezbiyen Bireylerde Homofobinin Geliþim üzerindeki ve Diðer Etkileri," hakkýnda konuþma, Ýstanbul, Türkiye, Kasým 1999 Türkiye Cinsel Eðitim, Tedavi ve Araþtýrma Derneði'nin 3. Ýnsan Cinselliði Kongresinde GLBT Bireylerin Tedavisi" baþlýklý Atölye Çalýþmasý, Ýstanbul, Türkiye, Kasým 1999. Türkiye Cinsel Eðitim, Tedavi ve Araþtýrma Derneði'nin 3. Ýnsan Cinselliði Kongresinde GLBT Hastalara Yönelik Terapist Tutumlarý" baþlýklý Panel Tartýþmasý, Ýstanbul, Türkiye, Kasým 1999. 38 Psikiyatride Tartýþmalý Alanlara Güncel Bakýþ Araþtýrmalardan Uygulamaya Yineleyici TMS Oturum Baþkanlarý : Cem Atbaþoðlu, Timuçin Oral Konuþmacý : Sinan Düzyürek Konferans Özetleri ÝKÝLÝ KONFERANS 22 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 2 Son yirmi yilda cesitli sendromlarla bunlarin biyolojik substratlari, yani beynin noronal devrelerindeki operasyonel oruntuler arasindaki baglantilari gosteren bir cok harikulade resim cektik, gorduk. Ancak, bu klinik sendromlari iyilestirmek uzere uyguladigimiz tedaviler bu islevsel resimlerdeki bozukluklari dogrudan ve incelikle rotuslayamiyordu. Simdi hem etkili, hem de yeterince ince bir fircayla bunu yapmak mumkun. Bu firca, TMS cihazi, fircanin killari da MRI ayarinda ve ritmik olarak nabzeden manyetik alanlardir. Beyindeki islevsel resimleri rotus eden boya ise bu degisken manyetik alanlarin kortikal noronlar ve onlarin cevresinde indukledigi gayet kucuk elektrik akimlaridir. TMS, bu minyatur elektriksel alanlari korteksin cok kucuk bir bolgesinde fokal olarak olusturur. Bunlar ilgili bolgedeki noronlarin biyoelektriksel bosalma karakteristiklerini ve altta yatan biyolojilerini degistirebilecek gucte iken, pasif olarak iletilerek beynin tumunu diffuz bir tarzda tutan elektrik akimlarina yol acmaz. Elektromanyetik bobinin hemen altindaki noronlarda olusan islevsel degismeler beynin diger bolgelerine diffuz olarak degil, sadece bu noronlarin trans-sinaptik olarak yaptigi anatomo-fizyolojik baglantilar yoluyla secici bir sekilde ulasir. Bu teknolojiyle noronal aglardaki elektrofizyolojik aktiviteyi ya artirmak ya da azaltmak mumkundur. Manyetik alan pulsasyonlarini korteksin neresine yoneltecegimizi de secebiliriz. Son yillardaki arastirmalar sayesinde cesitli sendromlarda bu tedavinin guvenli ve etkili olabilmesi icin nereye, hangi frekansla, hangi siddetle ve oturum basina toplam kac sayida manyetik nabiz uygulanmasi gerektigine; ayrica, bir tedavi kurunde toplam kac sayida oturuma hangi siklikta gerek olduguna dair bilgilerimiz giderek artmaktadir. Bugunku bilgi duzeyimiz TMS terapisini en net bir sekilde klinik depresyonda kullanmamiza izin vermektedir. Amerikada TMS terapisin depresyon tedavisinde FDA tarafindan onay almasini saglayan arastirmalar ve en son olarak da NIMH tarafindan yurutulen arastirmalarin olumlu sonuclari bu teknolojinin depresyon tedavisinde guvenli ve gecerli bir alternatif oldugunu desteklemektedir. Bu sunumda, TMSnin agirlikli olarak depresyondaki etki mekanizmalari, dogru kullanilis tarzi, endikasyonlari ve kontraendikasyonlari ozetlenecek, ve uzamsal olarak secici olan ozelligiyle bu tedavinin diger tedavilerden ayrilan yonlerine deginilecektir. 39 Konferans Özetleri ATÝLLA TURGAY Prof. Dr. Atilla Turgay Kanada Toronto Üniversitesi Týp Fakültesi öðretim üyesi ve Toronto Psikofarmakoloji Kliniði ve Toronto Dikkat Eksikliði ve Hiperaktivite Bozukluðu (DEHB) Klinikleri baþkanýdýr. Dr. Turgay týp, psikiyatri ve çocuk psikiyatrisi alanlarýndaki eðitimlerini Hacettepe Üniversitesinde tamamlamþtýr. Ýleri asistanlýk ve öðretim üyeliði görevlerini Kanada ve Amerika Birleþik Devletlerinin (ABD) deðiþik üniversite ve araþtýrma merkezlerinde sürdürmüþtür. ABD Michigan eyaletinde Wayne State Üniversitesi Psikiyatri Eðitim Baþkaný ve Lafayette Kliniði Çocuk Psikiyatrisi Ana Bilim Dalý Baþkaný olarak çalýþmýþ, ayrýca Michigan State Üniversitesi ve New York Medical Collegede araþtýrma ve eðitimini sürdürmüþtür. On yýl süreyle Ottawa Üniversitesinde Çocuk Psikiyatrisi Ana Bilim Dalý Baþkanlýðý ve Ottawa Çocuk Hastanesinde Psikiyatri Bilim Dalý Baþkanlýðý yapmýþtýr. Michigan Eyaletinin En iyi psikiyatrik hizmet ve Dünya Çocuk Psikoterapi Örgütünün Yaþam boyu en iyi hizmet ödüllerini almýþtýr. Scarborough Hastanesinin En iyi araþtýrma ve Hizmet ödülünü de almýþ olan Prof. Turgayýn DEHB de eþbozukluklar çalýþmasý, Amerikan Çocuk ve Gençlik Psikiyatri Derneðinin en iyi araþtýrmalarýndan birisi olarak seçilmiþtir. Dr. Weis ile yaptýðý Strattera ile uzun süreli çokmerkezli bir çalýsmasý Kanada Çocuk Psikiyatri Örgütünün en iyi araþtýrma ödülü almýþtýr. Onbeþ uluslararasý ilaç araþtýrmasý fonu ile yürüttüðü çalýþmalarda sekiz ilacýn etkinliði ve güvenirliliði konusunda katkýlarda bulunmuþtur. TV Ontario da ve birçok TV de yayýnlanan DEHB konusunda beþ dokumenter film yapmýþtýr. Çocuk oyun ve psikoterapisi, aile tedavisi, DEHB, Davraným Bozukluðu, çocukluk depresyonu ve intiharlarý konusundaki yayýnlarý bir çok ders kitabýnda ve makalelerde en sýk kaynak gösterilen Prof Dr. Turgayýn Ýngilizce ve Türkçede yüzlerce yayýný vardýr. Prof. Dr. Sunar Birsözle birlikte Psikiyatride Ýlaç Tedavisi kitabýný yayýnlamýþtýr. Doç. Dr. Eyup Ercan ile Mutlu Çocuk-Mutsuz Çocuk (Çocuk ve Gençlerde Depresyon), Prof. Dr. Bengi Semerci ile Bebeklikten Eriþkinliðe Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu kitaplarýný yazmýþ, Çocuk ve eriþkin psikiyatrýk bozukluklarý ve DEHB alanýndaki hastalýklarýn tanýsýna yararlý ölçütler geliþtirmiþ, bunlarýn Türkçeye uyarlamalarý yayýnlanmýþtýr. Canadian ADHD Practice Guidelines (2008) kitabýnýn birinci yazarýdýr. Onbeþ uluslararasý bilimsel dergide hakemlik yapmaktadýr. 40 Psikiyatride Tartýþmalý Alanlara Güncel Bakýþ DEHB Beyin Görüntüleme ve Nörotransiter Araþtýrmalarýnda ve Bütünleyici Tedavide Nereye Gidiyoruz? Oturum Baþkanlarý : Cem Atbaþoðlu, Timuçin Oral Konuþmacý : Atilla Turgay Konferans Özetleri ÝKÝLÝ KONFERANS 22 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 2 Son on yýlda, beyin görüntüleme tekniklerinin geliþimi ile DEHB olan çocuk, genç ve eriskinlerde beyin yapýsý ve iþlevleri daha iyi anlaþýlmaya baþlamýþtýr. DEHB kalýtsal olarak geçen çok yönlü bir bozukluktur. MRI, SPECT, EEG ye dayalý beyin görüntüleme teknikleri, Positron Emisyon Tomografi ile yapýlan çalýþmalar DEHB de beyin yapýsý ve iþlev bozukluklarý göstermiþtir. Bu hastalarda beyin ve beyincik hacmýnda azalma, korpus kallosum hacmýnda azalma ve þeklinde bozukluk, retiküler aktive edici merkezin etkinliðinde azalma, beyin korteksinde incelme bulunmuþtur. Beynin özellikle temporal loblarýnda glukoz kullanýmýnda ve beyin kan akýmýnda azalma, beyin hücreleri arasýndaki boþlukta sinir hücrelerinin iletiþiminde önemli rolleri olan dopamine ve norepinefrinde azalma, depresyonun tabloya eklendigi durumlarda serotoninde de azalma bulunmuþtur. DEHB olan hastalarda beyin elektrik akýmlarýnda ve dalga biçimlerinde uyanýklýk durumunda bile uyku durumuna benzerlik gösterilmistir. DEHB tedavisinde onaylanmýþ ve sýk kullanýlan ilaçlarin sadece klinik belirtileri deðil, yukarda özetlenen beyin metabolizmasi, elektrofizyolojik ve nörotransmitter düzeyindeki bozukluklarý da düzelttikleri kanýtlanmýþtýr. Son on yýlda DEHB olan hastalarda yalnýzca aþýrý hareketlilik, içtepisellik ve dikkat eksikliði deðil ayný zamanda düþünce sisteminde acelecilik, sistematik olmayan düþünme ve akýl yürütme, sorun çözümünde ve zaman kavramýnda bozukluklar, motorlu araç kullanýmýnda bozukluklar, hafýza ve üretkenlikte azalma, kiþiler arasý iliþkilerde ve aile iþlevlerinde bozukluklar sýk iþ ve eþ kaybý gösterilmiþtir. Son birkaç yýlda yayýnlanan uzunlamasýna araþtýrmalar tedavi edilmeyen DEHB ile kiþilik bozukluklarý arasýnda iliþki göstermiþtir. Özetlenen tüm bozukluklar son yýllarda daha fazla geliþen uzun etkili ilaçlar ve eðitsel ve psikososyal saðaltýmlarla çok belirgin bir biçimde düzelmektedir. Kaynaklar: Rubin RE and Turgay A (2008). Diagnosis and Management of ADHD in Adults. The Canadian J of CME July Issue pp:53-57 Semerci B, Turgay A (2007). Bebeklikten Eriþkinliðe Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu. Alfa: Ýstanbul 41 PANEL ÖZETLERÝ P1 Eriþkinlerde Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu: Taný ve Tedavide Geliþmeler Oturum Baþkaný Sunar Birsöz P2 Dünden Yarýna Þizofrenide Psikososyal Tedaviler Oturum Baþkaný Haldun Soygür Panel Özetleri Panelistler Atilla Turgay - Eriþkinlerde Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu (DEHB) Tanýsýnda ve Eþtaný Ayrýmýnda Güçlükler ve Çözüm Yollarý Ýlhan Yargýç - DEHB ile Birlikte Görülen Alkol - Ýlaç Tutkunluðu ya da Bipolar Bozukluðun Yarattýðý Sorunlar ve Çözüm Yollarý Bengi Semerci - Eriþkinlerde DEHB'nin Ýlaçla Tedavisinde Yenilikler Panelistler Ayþen Esen Danacý - Sinir Biliþten Sosyal Biliþe Almýla Erol - Þizofrenide Sosyal Ýþlevselliði Yordayan Etmenler Cumhur Taþ - Þizofrenide Sosyal Biliþin Geliþtirilmesine Yönelik Giriþimler Mustafa Yýldýz - Þizofrenide Toplumsal Beceri Eðitiminin Ýþlevsellik Üzerine Etkisi Psikiyatride Rehabilitasyon BÇB etkinliðidir. P3 Psikopatolojide Sosyal Etmenlerin Rolü: ''Antipsikiyatri''den ''Gen - Çevre Etkileþimi'' ne Oturum Baþkaný E. Cem Atbaþoðlu Panelistler E. Tuðba Özel Kýzýl - Psikiyatrik Etiyolojide Sosyal Kavramlarýn Yeri: Biyopsikososyal = Biyo x Psiko x Sosyal ¹ Biyo + Psiko + Sosyal Bora Baskak - Þehirde Yaþama, Sosyal Sermaye ve Þizofreni Duru Gündoðar - Yaþam Doyumu, Öznel Esenlik ve Ruh Saðlýðý P4 Saldýrganlýk Davranýþý : Yediden Yetmiþe, Teþhisten Tedaviye Oturum Baþkaný K. Nahit Özmenler Panelistler M. Ayhan Cöngöloðlu - Çocuk ve Ergenlerde Saldýrgan Davranýþ Murat Erdem - Eriþkinlerde Saldýrgan Davranýþ Murat Gülsün - Kadýn ve Erkek Saldýrgan Davranýþýnýn Örtüþen ve Ayrýþan Yönleri Mehmet Ak - Yaþlýda Saldýrgan Davranýþ 45 P5 Þizofrenide Yeni Ufuklar Oturum Baþkaný Nevzat Yüksel Panel Özetleri Panelistler Tayfun Uzbay - Þizofrenide Agmatinin Rolü Haldun Soygür - Geçmiþten Bugüne Þizofreni Aygün Ertuðrul - Þizofrenide Nöroplastiklik Psikofarmakoloji ve Somatik Saðaltýmla BÇB etkinliðidir. P6 Psikiyatrinin Unutulmuþ Hastalarý: Antisosyal Kiþilik Bozukluðu Tanýsý Olanlar Oturum Baþkaný Mesut Çetin Panelistler Ayhan Algül - ASKB'nu Tanýmak Tarihçesi , Kliniði ve Prognozu Servet Ebrinç - Neden Antisosyal Olunur: ASKB'nun Etiyolijisi Cengiz Baþoðlu - ASKB'da Mizaç - Karakter Özellikleri ve Saldýrganlýk - Þiddet Ýliþkisi M. Alpay Ateþ - ''Terapötik Nihilizm'' Ne Kadar Doðru? : ASKB'nun Tedavisi P7 Türkiye'de Psikiyatrik Hastalarýn Epidemiyolojisi Oturum Baþkaný Orhan Doðan Panelistler Can Cimilli - Depresif Bozukluklar Nesrin Dilbaz - Anksiyete Bozukluklarý Numan Konuk - Bipolar Bozukluklar Halis Ulaþ - Psikotik Bozukluklar* Psikiyatrik Epidemiyoloji BÇB etkinliðidir. P8 Kendilik, Nöropsikanalitik ve Evrimsel Açýlýmda Ne Kadar Ýlerledik? Oturum Baþkaný Mehmet Emin Ceylan Panelistler Çiðdem Dilek Þahbaz - Biyolojik Bir Alt Yapý Kurabilir miyiz? Hakan Atalay - Nöropsikanalitik Bir Deðerlendirme* Hakan Karaþ - Evrimsel Yönüyle Kendilik *Belirtilen tarihe kadar yazý gönderilmediði için yayýnlanamamýþtýr. 46 P9 TürkSch: Çok Yönlü Özgün Bir Araþtýrma Deneyimi Oturum Baþkaný Köksal Alptekin P 10 Sürücü Ehliyeti ve Psikiyatrik Muayene Oturum Baþkaný Hüseyin Soysal Panel Özetleri Panelistler Hayriye Elbi - TürkSch Yöntemi: Çok Etkenli Bir Hastalýk Ýçin Büyük Bir Kenti Taramak Feride Aksu Tanýk - Alan Araþtýrmasýnda Toplumsal Çevreyi ve Risk Etkenlerini Nasýl Deðerlendirdik? Haluk Akýn - TürkSch Projesi ve Psikozlarda Genetik Araþtýrma Hedefleri* Tolga Binbay - TürkSch Sonuçlarý: Eþik - Altý Belirtilerden Sendroma Ýzmir Kent Merkezi'nde Psikotik Bozukluklar Ýçin Risk Etkenleri Panelistler Mustafa Sercan - Saðlýk Kurulu Uygulamalarý, Yeterlilik Belgeleri ve Psikiyatri Mehmet Yumru - Görev Grubu Çalýþmalarý : Neler Yaptýk? Burcu Rahþan Erim - Sürücülük ve Psikiyatri Sürücü Ehliyeti ve Psikiyatrik Muayene Görev Grubu etkinliðidir. P 11 Yaþam Boyu Bipolar Bozukluk, Klinik Görünümler Oturum Baþkaný Müfit Uður Panelistler Neslim Güvendeðer Doksat - Çocukluk, Ergenlik ve Gençlik Döneminde Bipolar Bozukluk Mehmet Kerem Doksat - Yetiþkinlik Çaðýnda Bipolar Bozukluk Engin Eker - Yaþlýlarda Bipolar Bozukluk P 12 Ýmgenin Ýhaneti Olarak Resim : Psikanalitik Açýdan R. Magritte Oturum Baþkaný Gamze Özçürümez Panelistler Serpil Aygün Cengiz - Magritte'te Nesne, Ýmge ve Adýn Yüzleþmesi Ayþegül Sütçü Yýldýrým - Aynanýn Ýçinden Cem Kaptanoðlu - Magritte'ten Lacan'a Gerçek'in Peþinde *Belirtilen tarihe kadar yazý gönderilmediði için yayýnlanamamýþtýr. 47 P 13 Þizofreni ve Þiddet Oturum Baþkaný Alp Üçok Panel Özetleri Panelistler Umut Mert Aksoy - Þizofreni Hastalarýnda Þiddet Öngürülebilir mi? Ýhsan Tuncer Okay - Þizofreni Hastalarýndaki Þiddet Davranýþýnýn Klinik Görünümleri Ozan Pazvantoðlu - Þizofreni Hastalarýnda Þiddet ve Ýliþki Biyolojik Göstergeler Þizofreni BÇB etkinliðidir. P 14 Mükemmeli Ararken: Çaðdaþ Freudien ve Kendilik (Self) Psikolojisi Açýlarýndan Bir Olgu Tartýþmasý Oturum Baþkaný Ahmet Tiryaki Panelistler Gamze Özçürümez - Mükemmeli Ararken: Bir Olgu Nilgün Taþkýntuna - Kendilik Psikolojisi Açýsýndan '' Mükemmeli Ararken'' Ülkü Gürýþýk - Klasik Psikanalitik Açýdan ''Mükemmeli Ararken'' P 15 Evrimsel Psikiyatri Perspektifinden Obsesif-Kompülsif Bozukluk ve Yeni Yaklaþýmlar Oturum Baþkaný Mehmet Kerem Doksat Panelistler Ejder Akgün Yýldýrým - Hayvan Modellerinde Obesyonlar ve Kompülsiyonlar Ýlker Küçükparlak - Obsesif - Kompülsif Bozukluk Paradoksuna Evrimsel Bakýþ Muzaffer Kaþar - Obsesyon ve Kompülsiyonlarýn Nörogeliþimsel Temelleri ve Yeni Yaklaþýmlar Evrimsel Psikiyatri BÇB etkinliðidir. P 16 Grup Psikoterapilerinde Bazý Kavramlara Yakýndan Bakýþ Oturum Baþkaný Ejder Akgün Yýldýrým Panelistler Ýnci Doðaner - Ona Bir Maske Ver Sana Gerçeði Söylesin Nalan Kalkan Oðuzhanoðlu - Psikodramanýn Uðradýðý Alanlarda Býraktýðý Ýzler Aliye Mavili Aktaþ - Grup Liderliði Grup Psikoterapileri BÇB etkinliðidir. 48 P 17 Freud ve Felsefe Oturum Baþkaný Erol Göka Panelistler Yaman Örs - Freud ve Felsefeye Eleþtirisel Bakýþý Özgür Ýde Karaçam - Bilim Felsefesi ve Psikanaliz Saffet Murat Tura - Psikanalitik Kurumlar Niçin Sorunludur? P 18 Geçmiþten Geleceðe Travma Sonrasý Stres Bozukluðu Oturum Baþkaný K. Nahit Özmenler Panel Özetleri Psikiyatri ve Felsefe BÇB etkinliðidir. Panelistler Barbaros Özdemir - TSSB'nin Tarihsel Geliþimi Taner Öznur - TSSB'nin Psikolojik (Analitik, Davranýþsal, Biliþsel) Geliþim Süreci* Ümit Baþar Semiz - TSSB'nin Nörobiyolojik Geliþimi Cemil Çelik - TSSB'nin Geleceði P 19 Anksiyete Bozukluklarýnda Ýlaç - Psikoterapi Ýliþkisi Oturum Baþkaný Mehmet Zihni Sungur Panelistler Lütfullah Beþiroðlu - Anksiyete Bozukluklarýnda Ýlaç Tedavilerinin Biliþsel Süreçlere Etkileri Raþit Tükel - Anksiyete Bozukluklarýnda Psikoterapilerin Nörobiyolojik Etkileri Hakan Türkçapar - Anksiyete Bozukluklarýnda Ýlaç Tedavisi - Biliþsel - Davranýþçý Terapi Kombinasyonu Monoterapilerden Üstün mü? Anksiyete Bozukluklarý BÇB etkinliðidir. P 20 Özel Grup ve Durumlarda Travma Sonrasý Stres Bozukluðu Oturum Baþkaný Ahmet Tamer Aker Panelistler Ufuk Sezgin - Travma Sonrasý Stres Bozukluðunda Cinsiyetle Ýliþkili Özellikler Nelerdir? Ümit Tural - Özel Grup ve Durumlarda Travma Sonrasý Stres Bozukluðu Sýklýðý* Ýrem Yaluð - Týbbi Duruma Baðlý Travmalar ve Travma Sonrasý Stres Bozukluðu ve Depresyon Cem Cerit - Travmaya Yanýtta Travma Sonrasý Stres Bozukluðu ve Depresyon *Belirtilen tarihe kadar yazý gönderilmediði için yayýnlanamamýþtýr. 49 P 21 Demansýn Nöroradyolojisi ve Tanýsal Deðerlendirme Panel Özetleri Oturum Baþkaný Iþýl Baral Kulaksýzoðlu Panelistler Nevzat Yüksel - Demansýn Nörobiyolojisi Neþe Karabacak - Demansta Fonksiyonel Görüntüleme ve Taný Koyma Hakký M. Karakaþ - Demansýn Nöroradyolojisi Özlem E. Aký - Demansta Tanýsal Geliþmeler ve Nöropsikolojik Deðerlendirme P 22 Saðlýk Bakanlýðý Toplum Ruh Saðlýðý Merkezleri Projesi Oturum Baþkaný Medaim Yanýk Panelistler Mehtap Arslan - Toplum Temeli Ruh Saðlýðý Modeli Akfer Karaoðlan - Toplum Ruh Saðlýðý Merkezleri Projesi Süreci Gazi Alataþ - Toplum Ruh Saðlýðý Merkezleri Projesinde Sorun Alanlarý P 23 Ankara - Dikmen Vadisi Yýkým Projesinin Ruhsal-Toplumsal Etkileri Çok Disiplinli Bir Alan Araþtýrmasýnýn Sunumu Oturum Baþkaný Eriþ Bilaloðlu Panelistler Ýnci Özgür Ýlhan - Ankara Dikmen Vadisi Yýkým Tehdidi Araþtýrmasýnda Nicel Yöntemle Elde Edilen Bulgularýn Sunumu Fatma Yýldýrým - Dikmen Vadisi Arastýrmasýnda Nitel Yöntemle Elde Edilen Bulgular* Salime Tarihci Delice - Dikmen Vadisinde Araþtýrmacýnýn Alandaki Ýnsanla Ýliþkisi P 24 Özel Saðlýk Kuruluþlarýnda Psikiyatri Hizmetleri Oturum Baþkaný Þeref Özer Panelistler Hamdi Tutkun - Özel Saðlýk Kuruluþlarýnda Psikiyatri Hizmetlerinin Geliþtirilmesi: Fýrsatlar ve Engeller Serdar Mercan - Saðlýk Bakanlýðý Gözüyle Özel Saðlýk Kuruluþlarý ve Psikiyatri* Banu Küçükel - Özel Hastane Sahipleri Gözüyle Özel Saðlýk Kuruluþlarý ve Psikiyatri* Özel Hastaneler Görev Grubu etkinliðidir. *Belirtilen tarihe kadar yazý gönderilmediði için yayýnlanamamýþtýr. 50 P 25 Geçmiþten Geleceðe Psikiyatri Uzmanlýk Eðitimi Döneminde Psikoterapi Eðitimi Oturum Baþkaný Aylin Uluþahin Panelistler M. Orhan Öztürk - Türkiye'de Psikoterapi Eðitiminin Geçmiþi Mehmet Zihni Sungur - Psikiyatri Uzmanlýk Eðitiminde Biliþsel Davranýþçý Terapi Eðitimi Peykan G. Gökalp - Psikiyatri Uzmanlýk Eðitiminde Dinamik Yönelimli Psikoterapi Eðitimi ve Süpervizyonlar Psikiyatri Eðitimi BÇB etkinliðidir. Þizofrenide Ýyileþme Sorunlarý ve Türk Þizofreni Aðý'nýn Tanýtýmý Oturum Baþkaný Haldun Soygür Panelistler Alp Üçok - Þizofrenide Ýyileþme Ölçütleri ve Ýþlevsellik* Cem Atbaþoðlu - Biliþsel Ýþlevler ve Ýyileþme* Meram Can Saka - Psikososyal Yaklaþýmlarýn Ýyileþme Üzerindeki Etkisi Köksal Alptekin - Mevcut Antipsikotik Ýlaçlar ve Ýyileþme Panel Özetleri P 26 Þizofreni ve Diðer Psikotik Bozukluklar BÇB etkinliðidir. P 27 Psikiyatrik Bozukluklar ve Ýntihar: Davranýþýn Özellikleri ve Yordayýcý Faktörler Oturum Baþkaný Iþýk Sayýl Panelistler Halise Devrimci Özgüven - Þizofrenide Ýntihar Davranýþý Bedriye Öncü - Yeme Bozukluklarýnda Ýntihar Davranýþý Suzan Özer - Bipolar Bozuklukta Ýntihar Davranýþý P 28 EKT'nin Bugünü ve Yarýný Oturum Baþkaný Mustafa Bilici Panelistler Nihat Alpay - 21. Yüzyýlda EKT Çaðatay Karþýdað - EKT Endikasyonlarý* Ekrem Kuþkonmaz - EKT'nin Yan Etkileri P 29 Iþýk Hýzýnda Terapi Oturum Baþkaný Þahika Yüksel Panelistler Gülay Özdemir - Poliklinikte Biliþsel Davranýþçý Terapi ve EMDR Ceren Göker - Ýlaçlar ve Tedavi Dilek Yeþilbaþ Bir Psikiyatristin Hakkari Güncesi Uzakta Bir Uzman Var Görev Grubu etkinliðidir. *Belirtilen tarihe kadar yazý gönderilmediði için yayýnlanamamýþtýr. 51 P 30 Türkiye'de Çocuk Ergenlerin Cinsel Ýstismarý: Diðer Ülkelerden Farklýlýklarýmýz, Benzerliklerimiz Panel Özetleri Oturum Baþkaný Birol Demirel Panelistler Ayten Erdoðan - Pedofili Profili: Türkiye'deki Cinsel Ýstismarcýlarýn Özellikleri Diðer Ülkelerden Farkýmýz Varmý? Elvan Ýþeri - Ruh Saðlýðýný Bozmadan Çocuðun Cinsel Ýstismarý Mümkün Mü? Cinsel Ýstismarýn Psikiyatrik Ýzdüþümleri Figen Þahin - Çocuk ve Ergenlerin Ýstismardan Korumak* P 31 BDT'de Yeni Açýlýmlar Oturum Baþkaný Mehmet Zihni Sungur Panelistler Alper Hasanoðlu - Þema Terapileri Berk Murat Ergün - Diyalektik Davranýþçý Terapiler Erhan Ertekin - Metakognitif Terapiler Þükrü Uðuz - Farkýndalýk Arttýrma Terapileri Biliþsel Davranýþçý Terapiler BÇB etkinliðidir. P 32 Yirmibirinci Yüzyýlda Þizofreniyi Anlamak: Yolun Neresindeyiz? Oturum Baþkaný Sunar Birsöz Panelistler Feyza Arýcýoðlu - Þizofreni Nörobiyolojisinde Neredeyiz? Mehmet Emin Ceylan - Þizofrenide Talamokortikal Döngünün Geliþimi ve Þizofreni Patofizyolojisi* Mesut Çetin - Þizofreni Tedavisinde Gelinen Nokta : Klasik ve Atipik Antipsikotikler Ne Kadar Baþarýlý Oldular? Þizofreni Tedavisinde Yeni Açýlýmlar ve Yeni Ufuklar P 33 Klinik Psikiyatride Aile ve Çift Terapisi Uygulamalarý Oturum Baþkaný Haluk Özbay Panelistler Murat Dokur - Baðlanmanýn Pratiði ve Kateksis Rukiye Hayran - Depresyon ve Kaygý Bozukluklarýnda Çift ve Aileye Yaklaþým Armaðan Y. Samancý - Dirençli Evlilik Problemlerinde Psikiyatrik ve Terapötik Yaklaþým Süheyla Ünal - Deðiþen Aileye Terapötik Yaklaþým Aile ve Çift Terapileri BÇB etkinliðidir. *Belirtilen tarihe kadar yazý gönderilmediði için yayýnlanamamýþtýr. 52 Yýldönümü Simpozyumu I Lityum: 60 Yýllýk Devrime Yeniden Bakýþ Oturum Baþkanlarý Simavi Vahip, Zeliha Tunca Açýlýþ ve Sunum Simavi Vahip Bipolar Bozukluklar Derneði (Türkiye) & Türkiye Psikiyatri Derneði Duygudurum Bozukluklarý BÇB Ortak etkinliðidir. Panel Özetleri Belgesel Film: Troubled Minds: The Lithium Revolution Film Üzerinde Tartýþmalar: Lityum Kullanýmýnýn Yararlarý ve Güçlükleri Üzerine Görüþler Yusuf Kala, M. Orhan Öztürk Yýldönümü Simpozyumu II Lityum: 60 Yýllýk Devrime Yeniden Bakýþ Oturum Baþkanlarý Savaþ Kültür, Simavi Vahip Panelistler Kaan Kora - Araþtýrmalardan Meta - Analizlere Lityumun Bipolar Bozukluðun Belirtili Dönemlerinde Etkinliði Olcay Yazýcý - Araþtýrmalardan Meta - Analizlere Lityumun Profilaktik Etkinliði* Ömer Aydemir - Lityumun Özkýyým Karþýtý Etkisi Bipolar Bozukluklar Derneði (Türkiye) & Türkiye Psikiyatri Derneði Duygudurum Bozukluklarý BÇB Ortak etkinliðidir. Yýldönümü Simpozyumu III Lityum: 60 Yýllýk Devrime Yeniden Bakýþ Oturum Baþkanlarý Olcay Yazýcý, Simavi Vahip "Klinik Uygulamada Lityum Kullanýmý: Klasik Sorunlarda Yeni ve Güncel Bilgiler" Panelistler Ö. Eker - Lityumun Böbrekler Üzerine Etkisine Ýliþkin Son Bilgiler* Sinan Gülöksüz - Diðer Ýlaçlarla Etkileþimi Iþýðýnda Bedensel Hastalýðý Olanlarda Lityum Kullanýmý Üzerine Pratik Bilgiler Sermin Kesebir - Lityum Kimi Ne Zaman Zehirliyor? Korkmak Yerine Yapýlacaklar Kapanýþ: Lityum Kullanýmýnýn Dünü, Bugünü ve Yarýný Üzerine Kýsa Görüþler Serhat Tunç, Hüseyin Soysal, Zeliha Tunca Bipolar Bozukluklar Derneði (Türkiye) & Türkiye Psikiyatri Derneði Duygudurum Bozukluklarý BÇB Ortak etkinliðidir. *Belirtilen tarihe kadar yazý gönderilmediði için yayýnlanamamýþtýr. 53 P1 21 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 1 Eriþkinlerde Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu: Taný ve Tedavide Geliþmeler Eriþkinlerde Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu (DEHB) Tanýsýnda ve Eþtaný Ayrýmýnda Güçlükler ve Çözüm Yollarý Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Sunar Birsöz Panelist : Atilla Turgay Uzunlamasýna araþtýrmalar çocuklukta DEHB tanýsý konulan eriþkinlerin % 50-60 ýnda DEHB bozukluklarýnýn sürdüðünü göstermiþtir. Genel toplumda eriþkinlerde DEHB görülme sýklýðýnýn ortalama % 4-5 arasýnda olduðu bulunmuþtur. Son 20 yýldaki eriþkin DEHB ilaç tedavisi çalýþmalarý çocuklarda kullanýnlan DEHB ilaçlarýnýn hepsinin eriþkinlerde de etkin ve güvenilir olduðunu gösterDSM-IV ün DEHB taný ölçütlerine dayalý hastanýn yanýtladýðý taný ölçeklerinin tanýya duyarlýlýk oranýnýn % 70-80 oranýnda olmasý ayýrdedilmeyen eriþkin DEHB sinin tanýnýp etkin bir biçimde tedavisine yardýmcý olmaktadýr. Eriþkin DEHB de belirltilerin çocuklarda ve gençlerde görülen belirtilerden bir çok ayrýlýklarý bulunmaktadýr. Eriþkin DEHB olanlarda depresyon ve anksiyete eþtanýlarýnýn görülme sýklýðý % 40-50 kadardýr. Özellikle genç eriþkinlerde alkol ve yabancý madde kullaným oraný DEHB li hastalarda % 25-30 kadardýr. Yapýlandýrýlmýþ ve tanýya duyarlýlýðý ortalama % 80-90 kadar olan görüþme teknikleri, fazla zaman almayan ve hem hastaya hemde yakýnlarýna yöneltilen, Türkiyede geçerlilik ve güvenilirliði yayýnlanmýþ yardýmcý ölçekler (Turgay) ve yorumlanmalarý gözden geçirilecektir. Görüþmelerin ilk adýmý hasta ile güven duygusunun saðlanmasý ve ortalama bir saat sürecek görüþmenin devre ve süreçlerinin anlatýlmasýdýr. Görüþmeye hastanýn olumlu yönleri sorularak baþlanmalýdýr. Görüþmenin ikinci kýsmýnda ise ne gibi belirtilerin varlýðý, yaþam boyu bunlarýn nasýl deðiþtiði ve kiþisel yaþamý, kiþiliði, iþlevsellikleri, okul, eðitim, üretkenlik, verimlilik, karý-koca ve anababalýk rollerini nasýl etkilediði örneklerle sorulmalýdýr. Görüþmenin üçüncü kýsmýnda ise yarý yapýlanmýþ görüþme teknikleri (Gadow-Sprafkin, Turgay, MINI) gibi ya da hasta ve yakýnlarýna yöneltilen ölçeklerle (WHO, Conners, Turgay, BRIEF) taný ve eþbozukluklar sayýsal ölçütlerle ve normatif karþýlaþtýrmalarla tanýmlanýr. Böyle çok yönlü bir süreç tedavide etkinliði artýracaktýr. Kaynaklar: Barkley RA, Murphy Krö Fýscher M (2008). ADHD in Adults: What the Science Says. The Guilford Pres, New York Turgay A, Jain U, Bedard AC et al. (2008). Canadian ADHD Practice Guidelines. Shiloh Press, Toronto 54 P1 21 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 1 Eriþkinlerde Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu: Taný ve Tedavide Geliþmeler Eriþkinlerde Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu ve Madde Baðýmlýlýðý Birlikteliði Oturum Baþkaný : Sunar Birsöz Panelist : Ýlhan Yargýç Panel Özetleri Dikkat eksikliði hiperaktivite bozukluðu (DEHB) tanýsý alan eriþkin hastalar arasýnda alkol ve madde kötüye kullanýmý ve baðýmlýðýnýn genel topluma göre çok daha yaygýn olduðu bildirilmiþtir (1). DEHB ve madde kötüye kullanýmý birlikte bulunduðunda, hastada antisosyal kiþilik bozukluðu da olma ihtimali artmaktadýr (2). DEHB, madde tercihlerini de etkilemektedir. Alkol ve karýþýk madde kullananlara göre, kokain kullananlarda DEHB daha sýk görülmektedir (3). Psikostimulan ilaçlarla tedavi edilmenin madde baðýmlýlýðý riskini arttýrabileceði öne sürülmüþse de araþtýrmalar bu görüþü desteklememiþtir (4). DEHB sadece madde kullanýmýna baþlama için bir risk deðil, daha uzun süre kullaným ve daha zor tedavi olma açýsýndan da bir belirleyici olarak kabul edilmiþtir (5). Dikkat eksikliði hiperaktivitesi olan hastalarda madde kullanýmýný mutlaka sorgulamak ve bu konuda hastayý uygun þekilde yönlendirmek gereklidir. Her iki tanýnýn varlýðýnda, DEHB tedavisi için stimulan olmayan ilaçlar ya da yavaþ salýnýmlý formlarýn kullanýmý daha uygundur. 1. Ohlmeier MD ve ark: Comorbidity of alcohol and substance dependence with attention-deficit/hyperactivity disorder (ADHD). Alcohol Alcohol. 43:300-304, 2008 2. Mili R ve ark: Assessment of symptoms of attention-deficit hyperactivity disorder in adults with substance use disorders. 48:1378-1380, 1395, 1997 3. Clure C ve ark: Attention-deficit/hyperactivity disorder and substance use: symptom pattern and drug choice. Am J Drug Alcohol Abuse. 25:441-448, 1999 4. Biederman J: Stimulant therapy and risk for subsequent substance use disorders in male adults with ADHD: a naturalistic controlled 10-year follow-up study. Am J Psychiatry. 165:597-603, 2008 5. Upadhyaya HP: Managing attention-deficit/hyperactivity disorder in the presence of substance use disorder. J Clin Psychiatry. 68 Suppl 11:23-30, 2007 55 P1 21 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 1 Eriþkinlerde Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu: Taný ve Tedavide Geliþmeler Ruh Eriþkin Dönem Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu Tedavisi Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Sunar Birsöz Panelist : Bengi Semerci Eriþkin dikkat eksikliði hiperaktivite bozukluðunun (DEHB) tedavisinde ilk seçenek, çocuk ve ergenlerde olduðu gibi ilaç tedavisidir. Ancak eriþkinlerde ilaç tedavisinden yararlanma oraný %50 ya da daha azdýr. Çünkü ilaç tedavisi ana bulgular (dikkat azlýðý, huzursuzluk, dürtüsellik) üzerinde etkin olmakla birlikte, iþlevsel bozukluklar (zaman ayarlamasý, organizasyon, planlama vb) üzerinde çok etkili olmaz. Ayný nedenle, eriþkinlerde tedaviye devam etme oranlarý da daha düþüktür.Tedaviden beklediði yanýtý alamadýðýný düþünen hasta tedaviye devam etmez. Bunu önlemek için, ilaç tedavisine baþlamadan önce tedavinin etkili olabileceði bulgularý anlatmak ve diðer sorunlar için olasý tedavi yönetemlerini açýklamaktýr. Eriþkinlerin tedaviye uyumlarýný düþüren nedenlerden biri de, hastalýðýn dikkatsizlik, unutkanlýk gibi kendi bulgularýýdr. Dikkat azlýðý fazla olan gruplar, alýþkanlýklarý nedeni ile ilaçlarda daha az yararlanmaktadýr. Bu nedenle eriþkin hastalarda ilaç tedavisinin yanýsýra baþka tedaviler uygulanmalýdýr. Farmakoloji dýþý bu tedaviler; Psikoterapi, Biliþsel davranýþcý tedavi, eþ tedavisi, Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu konusunda danýþmanlýk, ruhsal durumu kontrole yönelik eðitim olarak sýralanabilir. Dikkat arttýrýcý çalýmalarýn, özel eðitimin ,biofeedback uygulamalarýnýn,diyet uygulamalarýnýn, bazý doðal dikkat arttýrýcý olduðu söylenen maddelerin tedavide yeri yoktur. Ýlaç Tedavýsý Psikostimülanlar Norepinefrin gerialým inhibitörleri Off-label Antidepresanlar Buproprion Guanfacine Ýlaç Seçimi Erken yanýt ve yan etki profili Hastanýn uyumu Hastanýn alabilmesi Etkinliði /olumsuz yönleri oraný DEHB alt tiplerinde etkisi Eþlik eden bulgularda etkisi Eþlik eden hastalýklarda etkisi Diðer ilaçlarla kullanýmý ve etkileþimi göz önüne alýnarak yapýlmalýdýr. Eriþkin Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu tedavisine hastalarýn büyük bir kýsmýnda sitümülanlarla baþlanýr. Baþlanan sitümülana uygun doza çýkýlmýþ olmasýna karþýn yanýt alýnmazsa , bir diðer bir stimülana geçilir. Kardiak yan etkiler, tik bozukluðu, mizaç dalgalanmasý, aðýr uykusuzluk varsa ilaca devam edilmez. Bazý yan etkilerde ilaç dozunun azaltýlmasý ya da baþka ilaç eklenmesi sorunu çözer. Buna raðmen sorun çözülmezse, diðer bir grup ilaca geçilir. 56 P1 21 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 1 Eriþkinlerde Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu: Taný ve Tedavide Geliþmeler Ruh Eriþkin Dönem Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðu Tedavisi (Devamý) Panel Özetleri Diðer Tedaviler Biliþci Davranýþcý Tedavi: Hastalýðýn çok iyi tanýtýmý Hafýza zorluklarý:Tekrarlar (Kayýt) Zaman ayarlamasý Organizasyon Planlama ve problem çözümü Kiþisel beceri geliþimi Ýmpuls kontrolü Öfke kontrolü Anksiyete ve depresyon Düzenli Ekzersiz Uykunun Düzenlenmesi (Melatonin) Sonuç: DEHB temelinde bir çok etiyolojik faktör bulunan biyolojik bir hastalýktýr. Taný alan Çocuklarýn %80 i ergenlikte,%60 ý eriþkin dönemde hasta olmaya devam eder. Tedavisi her dönemde etkin ve güvenli bulunmuþtur. Hasta ve aile eðitimi, biliþsel-davranýþcý yöntemlerle, destekleyici psikoterapi ilaç tedavisinin etkinliðini arttýrmaktadýr. Kaynaklar 1. Adler LA, Spencer TJ, Levine LR, Ramsey JL,Tamura R, Kelsey D, Ball SG, Allen AJ and Biederman J,.Functional Outcomes in the Treatment of Adults With ADHD.J Atten Disord 2008; 11: 720 -727. 2. Davidson MA,.Literature Review: ADHD in Adults: A Review of the Literature. J Atten Disord 2008; 11: 628-641. 3. Ramsey LR, Rostain JR. Cognitive Behavioral Therapy for Adult ADHD.Taylor&Francþs Group,L.L.C,2008:85-103. 4. Safren SA, Duran P, Yovel I, Perlman CA and Sprich S,.Medication Adherence in Psychopharmacologically Treated Adults With ADHD.J Atten Disord 2007; 10: 257-260. 5. Barkley RA. Attention-Deficit Hyperactivity Disorder. Third Edition. The Guilford Press.2006: 728-730. 6. Semerci ZB, Turgay A. Dikkat Eksikliði Hiperaktivite Bozukluðýu (Bebeklikten Eriþkinliðe). Alfa Yayýnlarý. 2007: 150-182. 7. Reynolds CR,.Introduction to the Special Issue on ADHD in Adults: Overcoming Resistance While Avoiding Zealotry.J Atten Disord 2008; 11: 619-622. 8. Rostain AL, Ramsay JR,. A Combined Treatment Approach for Adults With ADHD - Results of an Open Study of 43 Patients.J Atten Disord 2006; 10:150-159 9. Solanto MV, Marks DJ, Mitchell KJ, Wasserstein J, Kofman MD,.Development of a New Psychosocial Treatment for Adult ADHD. J Atten Disord 2008; 11: 728-736 originally published online Aug 21, 2007 57 P2 21 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 2 Dünden Yarýna Þizofrenide Psikososyal Tedaviler Panel Özetleri Sinir Biliþten Sosyal Biliþe 58 Oturum Baþkaný : Haldun Soygür Panelist : Ayþen Esen Danacý Biliþsel bozukluklarýn þizofreninin pozitif ve negatif belirtileri gibi temel belirtilerinden birisidir. Hastalýðýn diðer belirtilerinin ya da ilaç yan etkilerinin sonucu olarak ortaya çýkmamaktadýr. Biliþsel iþlev bozukluklarý sadece kronik þizofreni hastalarý ile sýnýrlý olmayýp ilk atak hastalarýnda da gösterilmiþtir. Biliþsel bozukluklar toplumsal iþlevsellikle güçlü bir iliþki içindedir bu nedenle þizofrenide tedavi etkinliðinin deðerlendirilmesinde biliþsel iþlevler önem kazanmýþtýr. Sinir-biliþsel iþlevler sosyal iþlevsellikle yakýndan iliþkili olsa da tek baþýna bu alandaki sorunlarýn %40-80ini açýklayamamaktadýr. Bu alanda günümüzde giderek dikkatlerin odaklandýðý alan sosyal biliþtir. Sosyal biliþ, sosyal bilginin toplanmasý ve iþlenmesinde hafýza, dikkat, algý, problem çözme gibi temel biliþsel süreçlerin nasýl kullanýldýðý ile ilgilenir. Sosyal biliþ, sinir-biliþsel öðeleri kullansa da bu iþlevlerden baðýmsýz olarak çalýþmaktadýr. Kiþilerin toplumsal tutum ve davranýþlarý, bu tutum ve davranýþlarýn yüz ifadeleri ve dil yoluyla aktarýmý ve kiþilerin aktarýlan bu sosyal bilgileri seçme, yorumlama ve hatýrlama yöntemleri, sosyal biliþin inceleme alanlarýdýr. P2 21 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 2 Dünden Yarýna Þizofrenide Psikososyal Tedaviler Þizofrenide Sosyal Ýþlevselliði Yordayan Etmenler Oturum Baþkaný : Haldun Soygür Panelist : Almýla Erol Etkili sosyal davranýþ sosyal algý, biliþsel ve sosyal yetiler gerektirir. Þizofrenisi olan hastalarda sosyal ipuçlarýný yakalama, kiþilerarasý sorunlarý tanýmlama ve diðer kiþilerin yüzlerindeki duygu dýþavurumunu algýlama gibi sosyal algý sorunlarý vardýr.2 Sosyal algý ile sosyal bilgi elde edildikten sonra kiþinin hedef belirlemesi, hedefe ulaþmak için çözümler üretilmesi ve en iyi çözümün seçilmesi gerekir. Bütün bunlar sorun çözme yeteneði olarak adlandýrýlan biliþsel iþlemlerdir. Soyut düþünme yetisi belli bir sorunla baðlantýlý kavramlarý anlayabilmek için, bellek de geçmiþ hatalarý öðrenebilmek ve önemli durumlarda geçmiþ deneyimleri kullanabilmek için gerekli olan biliþsel iþlevlerdir. Araþtýrmalar yürütücü bellek, sözel bellek, dikkat ve yürütücü iþlevlerin þizofrenide sosyal iþlevselliði güçlü biçimde öngördüðünü göstermiþtir.3 Sosyal algý ile durum deðerlendirildikten ve biliþsel yetiler aracýlýðýyla plan yapýldýktan sonra planý uygulamak için sosyal yetenekler gereklidir. Sosyal yetenek dendiðinde belli bir amaca ulaþmak için kiþilerarasý iliþkilerde ortaya konan davranýþlardan söz edilmektedir. Sosyal yetenekler; sözel olmayan bileþenleri (örn. yüzdeki duygu dýþavurumu), dille iliþkili yetenekleri (örn. ses yüksekliði), sözel içeriði ve karþýlýklý dengeyi (örn. konuþmaya girmenin zamanlamasý) kapsarlar. Panel Özetleri Sosyal iþlevsellikte bozulma þizofreninin önemli bir bileþenidir. Þizofrenide sosyal iþlevsellikte bozulma hastalýktan önce baþlar, hastalýk gidiþini önemli ölçüde öngörür ve þu an elde bulunan farmakolojik yaklaþýmlardan az oranda etkilenir.1 Sosyal davranýþ dýþýnda kalan baþka pek çok etken de þizofrenide sosyal iþlevselliði etkileyebilir. Bunlar arasýnda psikotik belirtiler, duygudurum ve çevresel koþullar sayýlabilir. Özellikle eðitim, iþ sahibi olma, sosyal destek, danýþmanlýk hizmetleri, ortamýn güvenliði gibi çevresel etmenler þizofrenide sosyal iþlevsellik üzerinde önemli rol oynamaktadýr. Kaynaklar: 1. Stephens JH, Richard P, McHugh PR. Long term follow-up of patients hospitalised for schizophrenia. J Nerv Ment Dis 1997; 185: 715-721. 2. Hooker C, Park S. Emotion processing and its relationship to social functioning in schizophrenia patients. Psychiatry Res 2002; 112(1):41-50. 3. Liddle PF. Cognitive impairment in schizophrenia: its impact on social functioning. Acta Psychiatr Scand 2000; 400 (suppl): 11-6. 59 P2 21 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 2 Dünden Yarýna Þizofrenide Psikososyal Tedaviler Þizofrenide Sosyal Biliþin Geliþtirilmesine Yönelik Giriþimler Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Haldun Soygür Panelist : Cumhur Taþ Hastayý toplumsal bir birey olarak kabul eden, günlük yaþamýnýn devamýný, insanlar arasý iliþkilerini ve yaþam kalitesini arttýrmayý hedefleyen her türlü giriþim, psikososyal rehabilitasyon hizmetleri kapsamýna girmektedir. Kökleri sosyal psikolojiye dayanan sosyal biliþ; gerçek sanýlan ya da hayal ürünü olan varlýk ya da olaylarýn etkisi altýndaki bireylerin, düþünce, duygu ve davranýþlarýný anlamaya ve açýklamaya yönelik bir kavramdýr. Günümüzde sosyal biliþin geliþtirilmesine yönelik psikososyal rehabilitasyon giriþimleri. 2 temel ana grup altýnda toplayabiliriz. 1. Temel biliþsel yetilerin yeniden onarýmýna yönelik giriþimler: Þizofrenide biliþsel remediyasyon terapisi ile hastanýn hastalýk dolayýsý ile kaybettiði, yürütücü iþlevler, biliþsel esneklik, planlama becerisi, dikkat, görsel ve sözel bellek yetilerinin, yani kaybedilen temel sinir biliþsel yetilerin uygun egzersiz ve metodlar kullanarak yeniden onarýmý hedeflenmektedir. 2. Þizofrenide temel sosyal biliþ becerilerinin geliþtirilmesi programý : Sosyal biliþ ve etkileþim tedavisi eðitimleri ile özellikle duygu algýlanmasý, zihin teorisi becerileri ve simülasyon sistemi üzerinde geliþmeler öngörülmektedir. Bu simülasyon sistem sayesinde tehdit unsuru oluþturan unsurlarýn, hasta tarafýndan gerçek yaþamda karþýlaþýlmadan önce beyinde model olarak canlandýrýlmasý ile uygun çözümler aranmaktadýr. SBET ile, biliþsel- davranýþçý teknikler kullanýlarak simülasyon sistemi ve komponentlerinin sosyal yaþama uyum için tekrar düzenlenmesi hedeflenmektedir. Her geçen gün sayýsý artan þizofrenide zihin teorisi nöro-görüntüleme çalýþmalarý, Þizofrenide sinir biliþsel ve sosyal biliþsel kayýplarýn hastalýðýn seyrine etkisi, bu iki konunun Þizofreninin geleceðinde ve tedaviye yönelik giriþimlerin planlanmasýnda yeni bir umut olacaðýný düþündürmektedir. Kaynaklar: 1. D.Penn, Social cognition and interaction training therapist manual,2008 2. T.Wykes, C.Reader, Circuits therapist manual,2008 3. Penn DL, Roberts DL, Combs D, Sterne A. Best practices: The development of the Social Cognition and Interaction Training program for schizophrenia spectrum disorders. Psychiatr Serv. 2007 Apr;58(4):449-51 60 P2 21 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 2 Dünden Yarýna Þizofrenide Psikososyal Tedaviler Þizofrenide Toplumsal Beceri Eðitiminin Ýþlevsellik Üzerine Etkisi Oturum Baþkaný : Haldun Soygür Panelist : Mustafa Yýldýz Panel Özetleri Þizofrenide iþlevsel bozulmanýn en önemli yansýmasý toplumsal iliþki ve etkileþim alanýnda kendisini göstermektedir. Toplumsal iþlev bozulmasýnýn altýnda yatan en önemli belirti kümeleri de negatif belirtiler ve biliþsel iþlev bozulmalarýdýr. Pozitif belirtilerin iþlevsellik bozulmasý üzerine olan etkisi görece daha azdýr. Þizofreni tedavisinde birinci sýrada ve önemde yer alan antipsikotik ilaçlarýn (APÝ) pozitif belirtiler üzerine olan etkisi negatif ve biliþsel belirtiler üzerinde ayný þekilde olmamaktadýr. Þizofrenide APÝ tedavisine ek olarak uygulanacak olan ruhsal tedavilerin ve iyileþtirim (rehabilitasyon) çalýþmalarýnýn hastalarýn benlik saygýlarýný, tedaviye uyumlarýný, toplumsal iþlevselliklerini ve genel olarak yaþam kalitelerini artýrmada önemli katkýsý olduðu çeþitli çalýþmalarla gösterilmiþtir. Ruhsal iyileþtirim alanýnda dünyada yaygýn olarak kullanýlan sosyal beceri eðitimi programlarý hastalarýn toplum içerisinde ve baðýmsýz olarak doyumlu bir yaþam sürmeleri için gerekli becerileri kazanmalarýný saðlamaktadýr. Sosyal beceri eðitimlerinin hedefi zaten doðrudan hastalarýn bireysel ve toplumsal yaþam becerilerini kazanmalarý ve kendi kendilerine yeter hale gelmeleridir. Sosyal beceri eðitimi programlarý yýllar içerisinde yeni eklemelerle geliþtirilmiþ, biliþsel sorunlarýn çözümüne odaklanýlmýþ, kültürel farklýlýklarý dikkate alan esnek programlardýr. Uygulama için yetiþmiþ insan gücüne gereksinim vardýr. Beceri eðitimlerinin etkisinin sürmesi için aynen ilaç tedavilerinde olduðu gibi uzun süreli programlar halinde uygulanmasý ve destek oturumlarýyla da güçlendirilmesi gerekmektedir. Bu panelde sosyal beceri eðitiminin iþlevsellik üzerine olan etkisi güncel araþtýrmalar ýþýðýnda tartýýþacaktýr. 61 P3 21 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 3 Psikopatolojide Sosyal Etmenlerin Rolü: ''Antipsikiyatri''den ''Gen - Çevre Etkileþimi'' ne Psikiyatrik Etiyolojide Sosyal Kavramlarýn Yeri: Biyopsikososyal = Biyo x Psiko x Sosyal ¹ Biyo + Psiko + Sosyal Panel Özetleri Oturum Baþkaný : E. Cem Atbaþoðlu Panelist : E. Tuðba Özel Kýzýl 62 Biyopsikososyal model, antipsikiyatri gibi sosyal akýmlarýn karþýsýnda bir týp bilimi olarak varolmaya çabalayan psikiyatriye hem bilimsel, hem de hümanistik bir nitelik kazandýrmýþtýr. Bu sayede, klinik pratikte psikofarmakolojik tedaviler ile psikoterapilerin birlikte kullanýmý yaygýnlaþmýþ, psikiyatrik bozukluklarýn kökenine yönelik yapýlan tartýþmalar büyük ölçüde yatýþmýþtýr. Ayrýca, psikiyatri biyopsikososyal model sayesinde diðer týp bilimlerindeki geliþime ayak uydurabilmiþtir. Son yýllarda genXçevre araþtýrmalarýn hýz kazanmasýyla psikiyatrideki biyopsikososyal model anlayýþý da geliþmeye ve deðiþmeye baþlamýþtýr. Bu deðiþim, psikotik bozukluklarda yapýlan çalýþmalar çerçevesinde ele alýnacaktýr. P3 21 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 3 Psikopatolojide Sosyal Etmenlerin Rolü: ''Antipsikiyatri''den ''Gen - Çevre Etkileþimi'' ne Þehirde Yaþama, Sosyal Sermaye ve Þizofreni Oturum Baþkaný : E. Cem Atbaþoðlu Panelist : Bora Baskak Panel Özetleri Þizofreni etiyolojisinde sosyal etmenlerin rolü konusundaki bulgular özellikle son 10 yýl içinde bu etmenlerin daha önceleri kabul ettiðimiz biçimde ve yalnýzca viral enfeksiyonlar ve doðum travmalarýyla sýnýrlý olmadýðýna iþaret etmektedir. Epidemiyoloji araþtýrmalarýnda þizofreni sýklýðýnýn üçte birine yakýn bir bölümünün þehirde yaþamayla iliþkili olduðu gösterilmiþtir. Bu iliþkinin doðasýnýn; yaþ, cinsiyet, doðum travmalarý, sosyo-ekonomik durum, madde kullanýmý ya da hastalýðýn neden olduðu bir sosyal itilme gibi akla gelebilecek ara deðiþkenlerden kýsmen baðýmsýz olduðu ve bir doz-yanýt iliþkisini de barýndýrdýðý dikkate alýnýrsa aradaki iliþkinin nedenselliðe iþaret edebileceði akla gelir. Fakat özellikle son birkaç dekad içinde kent yaþamýnda hem göç ve globalleþme süreçlerine baðlý olarak, gruplarýn sosyo-ekonomik ayrýmýnda belirginleþme olmasý hem de teknolojik ve medya alanýndaki geliþimlere paralel olarak yeni sosyal iletiþim aðlarýnýn oluþmasý kent yaþamýný oldukça kaotik hale getirmiþtir. Bu nedenlerden ötürü kentsel yaþamýn hangi aktif bileþeninin þizofreni sýklýðýyla iliþkili olduðu yanýtlanmasý oldukça güç bir sorudur. Ýlkin sosyal iktisat ve diðer sosyal bilimlerce tanýmlanan ve bir gruptaki sosyal aðlarýn üretime yansýmasýný açýklamak üzere ortaya atýlan sosyal sermaye, belki de ölçülebilir bir sosyolojik kavram olduðundan þizofreni sýklýðýný araþtýran çalýþma desenlerine dahil edilmiþ ve arada iliþki olduðu gözlenmiþtir. Bu araþtýrmalarýn epidemiyolojik araþtýrmalar olduðu, þizofreninin belirti kümelerinin, genetik, nöro-kimyasal ya da nöro-görüntüleme yöntemlerinin bu çalýþmalara henüz dahil edilmediði akýlda tutulmalýdýr. Yine de aradaki iliþkiyi yorumlamaya þimdiden baþlamak için elimizde bazý ipuçlarý bulunmaktadýr. 63 P3 21 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 3 Psikopatolojide Sosyal Etmenlerin Rolü: ''Antipsikiyatri''den ''Gen - Çevre Etkileþimi'' ne Yaþam Doyumu, Öznel Esenlik ve Ruh Saðlýðý Panel Özetleri Oturum Baþkaný : E. Cem Atbaþoðlu Panelist : Duru Gündoðar Öznel esenlik (öznel iyi-oluþ) iþlevsel tanýmýyla bireyde yüksek düzeyde olumlu duygulaným, düþük düzeyde olumsuz duygulaným ve yüksek düzeyde yaþam doyumu yaþantýsý olarak ifade edilir. Öznel esenliðin biliþsel ve duygusal olmak üzere iki temel bileþeni vardýr. Yaþam doyumu öznel esenliðin biliþsel bölümü olup, kiþinin beklentileriyle, elinde olanlarýn karþýlaþtýrýlmasýyla elde edilen durumdur [2]. Öznel esenlik dar kapsamlý olarak mutlulukla eþdeðermiþ gibi algýlansa da, gerçekte hedonia ve eudaimoniayý esas alan iki temel kuramsal akým içermektedir. Hedonik gelenek odak noktasýna mutluluðu alýrken, eudaimonik gelenek bireyin gizil-güçlerini gerçekleþtirmesini ve gerçek doðasýný ortaya koymasýný temel alýr.Günümüzde ruh saðlýðý yalnýzca psikopatoloji yokluðu olarak deðil, öznel esenlik ölçütleri gibi daha öte deðerlendirmeler yoluyla tanýmlanmaya çalýþýlmaktadýr [1,3]. Ruh saðlýðýna bakýþtaki bu geliþmelerden sonra iyi-oluþ konusuna ilgi artmýþtýr [4]. Yapýlan çalýþmalarda öznel esenliðin günlük yaþamdaki engellenmeler, maddi durum, yaþam olaylarý, bireysel hedefler ve kiþilik özellikleri gibi etkenlerle belirlendiði ortaya koyulmuþtur. Bireysel ve kültürel deðer sistemleri de öznel esenlikle yakýndan iliþkilidir. Öznel esenlik arttýkça boþanma oranlarýnýn düþtüðü, güven duygusunun ve sivil toplum kuruluþlarýna desteðin arttýðý saptanmýþtýr. Avrupa Birliði ülkeleri Avro-barometre programý ile öznel esenlik göstergelerini yakýndan izlemekte ve sosyal politikalarýn oluþturulmasýnda kullanmaktadýrlar. Ülkemiz de dahil olmak üzere geliþmekte olan ülkelerde yaþam doyumuna iliþkin çalýþmalar oldukça kýsýtlýdýr [2]. Ruh saðlýðýný daha kapsamlý olarak ele alabilmek ancak bu konuda yeni sosyal bakýþ açýlarý içeren çalýþmalara hýz verilmesiyle mümkün olacaktýr. Kaynaklar: Deci EL, Ryan RM. Hedonia, eudaimonia, and well-being: an introduction. Journal of Happiness Studies 2008; 9: 1-11. Gündoðar D, Sallan Gül S, Uskun E, Demirci S, Keçeci D. Üniversite öðrencilerde yaþam doyumunu yordayan etkenlerin incelenmesi. Klinik Psikiyatri 2007;10:14-27. Ryan RM, Huta V, Deci EL. Living well: a self-determination theory perspective on eudaimonia. Journal of Happiness Studies 2008; 9: 139-170. Dost Tuzgöl M. Ruh saðlýðý ve öznel iyi oluþ. Eðitim Araþtýrmalarý 2005; 20: 223-231. 64 P4 21 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 4 Saldýrganlýk Davranýþý: Yediden Yetmiþe, Teþhisten Tedaviye Çocuk ve Ergenlerde Saldýrgan Davranýþ Oturum Baþkaný : K. Nahit Özmenler Panelist : M. Ayhan Cöngöloðlu Panel Özetleri Saldýrganlýk sözlü, fiziksel ya da dolaylý olarak bir baþkasýna zarar vermeyi amaçlayan herhangi bir harekettir. Bireyin günlük hayat içerisinde engellenmelerle karþýlaþtýðý durumlarda öfke, öfkenin kontrol edilemediði zaman da saldýrganlýk davranýþý ortaya çýkmaktadýr. Saldýrganlýk, bireylerin yaþýna, eðitim seviyesine, içinde bulunduðu ortama göre farklýlaþabilmektedir. Bireylerde öfke ve saldýrganlýk davranýþlarýný ortaya çýkaran pek çok etken olabilir ve öfke davranýþlarý yaþa baðlý olarak farklý biçimlerde dýþa yansýtýlabilir. Geliþim dönemleri dikkate alýndýðýnda çocukluk, ergenlik, yetiþkinlik ya da yaþlýlýk dönemlerinde öfkeye ve saldýrganlýða neden olan davranýþlar farklýdýr. Bu panelde çocukluk ve ergenlik dönemlerindeki saldýrganlýk davranýþýndan bahsedilecektir. 65 P4 21 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 4 Saldýrganlýk Davranýþý: Yediden Yetmiþe, Teþhisten Tedaviye Eriþkinlerde Saldýrgan Davranýþ Panel Özetleri Oturum Baþkaný : K. Nahit Özmenler Panelist : Murat Erdem Sýnýflama ve Epidemiyoloji Saldýrganlýk, hedefi (kendine-baþkalarýna yönelik), tipi (fiziksel-sözel, doðrudan-dolaylý), nedeni (týbbi vb.) gibi çeþitli biçimlerde sýnýflandýrýlabilir. Yaygýn olarak kullanýlan sýnýflandýrmalardan biri planlanmýþ ve impulsif saldýrganlýk biçimindeki ayrýmdýr. Planlanmýþ saldýrganlýk yaðmacý, biçimlendirilmiþ, impulsif saldýrganlýk ise reaktif, affektif, hostil saldýrganlýk olarak da adlandýrýlýr. Ýmpulsif saldýrganlýk öfke, korku gibi olumsuz duygulanýmlarla tetiklenen otonomik uyarýlmýþlýk ile karakterizedir. Planlanmýþ saldýrganlýkta ise otonomik uyarýlmýþlýk eþlik etmez. DSÖ raporunda yýlda 1.43 milyon kiþinin kendi kendine ya da bir baþkasý tarafýndan uygulanan þiddet sonucu hayatýný kaybettiði bildirilmektedir. Genel toplumda düþük sosyoekonomik düzey, erkek olmak, büyük kentlerde yaþamak, genç yaþ saldýrgan davranýþla iliþkili olduðu saptanan etmenlerdir. Saldýrganlýk Ýliþkili Anatomik Yapýlar Saldýrgan ve disosyal davranýþlarýn kontrolünde prefrontal korteks önemli rol oynar. Bu bölgenin lezyonlarý saldýrgan davranýþlarýn inhibisyonunda yetersizlikle sonuçlanýr. Antisosyal olgularda otonomik defisitle iliþkili olarak prefrontal gri cevher hacminde azalma bildirilmiþtir. Saldýrganlýk limbik sistemdeki hiperaktivite ile iliþkilidir. Bu sistemdeki aktivasyon öfke ve saldýrganlýðýn inibisyonunda yetersizlikle sonuçlanýr. BKB olgularýnda olumsuz içerikli resimlere amigdalanýn aþýrý yanýt verdiði ortaya konulmuþtur. Nörobiyoloji Serotonin orbital frontal korteks, anterior singulat korteks gibi saldýrgan davranýþlarý baskýlayan alanlarda etki gösterir. Bu alanlarýn serotonerjik innervasyonundaki yetersizlik saldýrganlýðýn inhibisyonunda baþarýsýzlýkla sonuçlanýr. SSRI larýn impulsif saldýrganlýðý azaltmasý bu açýklamayý desteklemektedir. Ayrýca AKB ve geri dönüþsüz yöntemlerle intihar giriþimlerinde bulunan olgularda 5- HIAA konsantrasyonunda azalma, serotonin agonistlerine kortizol ve prolaktin yanýtýnda azalma gibi bulgular saldýrganlýk ile serotonerjik disfonksiyon arasýndaki iliþkiyi ortaya koymaktadýr. Artmýþ dopaminerjik aktivite saldýrganlýkla iliþkili olabilir. Glutamat/GABA dengesindeki bozulma subkortikal alanlardaki hiperaktiviteye katkýda bulunabilir. Opiatlar özellikle kendine yöneltilen saldýrganlýkla iliþkilidir. Artmýþ metenkefalin kendini yaralama davranýþý ile iliþkili bulunmuþtur. Opiat antagonistleri bu tür davranýþlarý azaltýcý etkiye sahiptir. Plazma testosteron düzeyleri ile saldýrganlýk arasýnda iliþki olduðunu ortaya koyan çok sayýda araþtýrma bulunmaktadýr. 66 P4 21 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 4 Saldýrganlýk Davranýþý: Yediden Yetmiþe, Teþhisten Tedaviye Kadýn ve Erkek Saldýrgan Davranýþýnýn Örtüþen ve Ayrýþan Yönleri Oturum Baþkaný : K. Nahit Özmenler Panelist : Murat Gülsün Panel Özetleri Biyolojik, psikolojik ve sosyal, kültürel yönleri ile birçok araþtýrmacýnýn ilgisini çekmekte olan saldýrganlýk, psikiyatrinin ilgi alaný olmaya devam etmektedir. Freuddan bu yana saldýrganlýk üzerinde birçok görüþ bildirilmiþ, eros ve tanatos ikilemi içinde tanatosun bir yansýmasý veya erosun ketlenmesinin bir sonucu olarak saldýrganlýk klasik psikanalitik görüþten biyolojik psikiyatriye son elli yýl içinde en çok araþtýrýlan konulardan biri haline gelmiþtir. Bu süre içinde saldýrgan davranýþý anlamada birçok ilerleme kaydedilmiþ olmakla birlikte bu alandaki tartýþmalar geçerliliðini korumaktadýr. Ancak bu çalýþmalardan çoðu saldýrganlýðý daha çok erkek cinsiyetin bir özelliði olarak ele alýrken, saldýrganlýðýn kadýn cinsiyetle iliþkisi, kadýn cinsiyette görülen davranýþsal yansýmalarý ve farklýlýklarý yeterince üzerinde durulmamýþtýr. Bir takým yaklaþýmlar her iki cinsiyette eþit sýklýkta saldýrgan davranýþ örüntüleri olduðu üzerinde durmakla beraber, saldýrganlýk cinsiyetlere farklý yansýmakta, þekil ve þiddet açýsýndan farklýlýklarý dikkati çekmektedir. Bununla birlikte saldýrgan davranýþýn yýkýcýlýk ve þiddetinin erkekte daha yüksek oranda olduðu yaygýn kabul görmüþtür. Saldýrganlýðýn kiþinin benliðine yöneldiði yaygýn bir þekli de intiharlardýr. Erkekler tarafýndan seçilen intihar yöntemleri, kadýnlar tarafýndan seçilen yöntemlere göre daha öldürücüdür. Bir Ýntihar erkeklerde, intihar giriþimi ise kadýnlarda daha sýk görülmektedir. Agresyonun nöroendokrin nedenlerine yönelik bir takým araþtýrmalarda, testosteronun sosyal baskýnlýk ve saldýrganlýkla ilgili olduðu gösterilmiþtir. Bir araþtýrmada testosteron ile hostilite ve saldýrganlýðýn normal genç erkeklerde birbiri ile iliþkisi olduðunu bildirmiþlerdir. Orbitofrontal korteks, amigdala, dorsal hipokampus gibi saldýrganlýðýn da içinde bulunduðu limbik alanlar kadýn ve erkekte bir takým yapýsal farklýlýklar gösterirler. Korpus kallozum kadýnda erkekten daha kalýndýr; sözel iþlevlerde akýcýlýk kadýnda ön planda iken saldýrgan davranýþ ve kas gücü erkekte ön plana çýktýðý öne sürülmüþtür. Hiperaktivite, otizm, antisosyal kiþilik, öðrenme güçlüðü erkekte, anksiyete, depresyon, yeme bozukluðunun kadýnda daha sýk görülmesi bu biyolojik farklýlýklardan kaynaklanabileceði bildirilmiþtir. Saldýrganlýk kültürler arasýnda erkek ve kadýn rollerinin deðiþimi ile de belirlenebilmektedir. Bir görüþ ise sosyal rolün saldýrganlýkta cinsiyetler arasýndaki farklýlýðý oluþturan iskelet yapý olduðunu öne sürmüþlerdir. 67 P4 21 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 4 Saldýrganlýk Davranýþý: Yediden Yetmiþe, Teþhisten Tedaviye Yaþlýlýk ve Saldýrganlýk Panel Özetleri Oturum Baþkaný : K. Nahit Özmenler Panelist : Mehmet Ak Yaþlýlýk dönemi olarak ele alýnan dönem, saðlýk açýsýndan baðýmlýlýk dönemi, hukuk ve çalýþma yaþamý açýsýndan çalýþma performansýnýn ve verimliliðin azaldýðý ve emekli olunan dönem, kronolojik olarak bakýldýðýnda ise 65 yaþ ve üzeri olarak ele alýnmaktadýr. Yaþlýlýkta dikkatin sürdürülmesi, temel bellek iþlevleri, tepkilerin hýzý ve doðruluðu iþlevlerini içeren akýcý zekâda gerileme meydana gelirken yýllar boyunca biriken deneyim ve bilgi birikiminin yansýmasý olan sözel beceriler, profesyonel yetenekler gibi iþlevlerle tanýmlanan kristalize zekâ korunur. Yaþlý bireyin eþinin ya da dostlarýnýn ölmesi psikolojik olarak bir çöküntü yaratýr. Gidenin yerine konacak kimsenin olmamasý, yalnýzlýk ve soyutlanma duygularýna sebep olur. Bu baðlamda bazý yaþlýlar kendilerini, ise yaramaz ve toplumun genel akýþýndan kopmuþ varlýklar olarak görebilirler. Bu duygularýn ne denli yoðun yaþandýðý, bireyin geçmiþteki kiþilik yapýsýna, yaþamýþ olduðu olaylara, geliþtirmiþ olduðu beceri ve uyum mekanizmalarýna göre de deðiþiklik gösterebilir. Yaþlýlýk döneminde görülen insanlar arasý iliþkide yetersizlik hissi kendini çekingenlik veya saldýrganlýk biçiminde ortaya koyar. Bilgelik olarak tanýmlayabileceðimiz yaþlýlýk dönemi ile saldýrganlýðýn birlikteliðinin altýnda mutlaka bir patoloji aranmalýdýr. Yaþlýlýk döneminde en sýk görülen ruhsal bozukluk olan demans, deliryum ve depresyonda belirtilerden biri sýklýkla saldýrganlýktýr. Premorbidinde son derece uysal bir kiþi bile demansiyel süreçte meydana gelen kiþilik deðiþimleri ile saldýrgan davranýþlar sergileyebilir. Yine demans ve deliryumdaki algýsal bozukluklar ve düþünce içeriðinde yer alan perseküsyon sanrýlarý saldýrgan davranýþlara neden olabilir. Hastanede yatan demans ve þizofren hastalarýn en az üç günlük sürelerle gözlemi sonucunda yapýlan deðerlendirmede; hastalarýn % 45 hafif saldýrgan, % 15 orta þiddette, % 6 sý ise baþkasýný yaralayacak düzeyde saldýrgan davranýþlarý olduðu bildirilmiþtir. Yaþlýda saldýrgan davranýþýn tedavisinde öncelikli olarak önleyici tedbirler almak esastýr. Geliþmiþ saldýrganlýk hangi psikopatolojinin belirtisi ise ona yönelik tedavi düzenlenmelidir. Kronik olgular olan demanslarda önleyici tedavide asetilkolinesteraz inhibitörleri ve bakýcý eðitimi kullanýlabilir. Saldýrganlýk tedavisinde ise; antipsikotikler, antikonvulzanlar, asetilkolinesteraz inhibitörleri, benzodiazepinler, SSRI lar, propranolol, östrojen ve psikoterapiler ve psikoeðitim programlarý ( hasta ve bakým verenlere yönelik) kullanýlmaktadýr. 68 P5 21 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 1 Þizofrenide Yeni Ufuklar Þizofrenide Agmatinin Rolü Oturum Baþkaný : Nevzat Yüksel Panelist : Tayfun Uzbay Panel Özetleri Þizofreni psikiyatrik bozukluklarýn en aðýrý kabul edilmektedir. Mevcut farmakoterapinin kökten bir çözüm getirmemesi, ilaç yan etkilerinin þiddeti ve þizofreni hastalarýnýn ilaç uyumunun iyi olmamasý tedavide yeni arayýþlarý gündeme getirmektedir. Poliaminler doðada ve canlý organizmalarda yaygýn olarak bulunan alifatik moleküllerdir. Putresin, spermidin, spermin ve agmatin beyinde de bulunan önemli poliaminlerdir. Poliaminler santral G proteinleri, protein kinazlar ve reseptörlerle etkileþirler. Memelilerde nöron membran fonksiyonlarýnýn düzenlenmesine katkýlarý vardýr. Þizofreni hastalarýnýn beyinlerinde ve kanlarýnda spermin ve spermidin düzeyleri yüksek bulunmuþtur. Agmatin L-arjininden sentezlenen ve agmatinaz enzimi ile spermidin ve spermine yýkýlan yeni bir nörotransmitterdir. Laboratuarýmýzdaki bir çalýþmada (1) agmatinin lokomotor aktiviteyi bozmayan yüksek bir dozunun (160 mg/kg) sýçanlarda irkilme refleksinin zayýf bir ön uyarý aracýlýðý ile inhibisyonu (PPI) modelinde apomorfine benzer þekilde þizofreniyi modellediði gösterilmiþtir. Apomorfinin neden olduðu PPI bozukluðu klasik ve atipik antipsikotiklerle geri çevrilebilirken agmatininki geri çevrilememiþtir. Bir baþka çalýþmada da, (2) 20 mg/kg agmatinin farelerde fensiklidinin PPI bozucu etkilerini iyileþtirdiði gözlenmiþtir. Burada agmatin 40 mg/kg dozda etkisiz bulunmuþ, daha yüksek dozlarý çalýþýlmamýþtýr. Agmatinin rodentlerde PPI üzerine bifazik etkilere sahip olduðu anlaþýlmaktadýr. Agmatin düþük dozlarýnda morfin ve alkol yoksunluðu belirtilerini hafifletmekte ve morfinin analjezik etkisini potansiyelize etmektedir (3-5). Düþük dozlarda yoksunluk belirtileri üzerine etkileri baðýmlýlýk yapan maddenin yerine geçme olabilir. Transgenik tütün üretiminde agmatin kullanýlýyor olmasý da ilginç bir noktadýr. Bu veriler agmatinin kötüye kullaným potansiyeli olabileceðini düþündürmektedir. Sonuç olarak, agmatin sensorimotor sinyal ayýrt edici sistem bozukluðu ile karakterize santral hastalýklar için kritik bir elemandýr ve agmatin inhibitörleri bu hastalýklar için yeni bir hedef olabilir. Ayrýca, dengesiz veya aþýrý agmatin salýnýmý ile þizofreni patogenezi arasýnda bir iliþki olabileceði düþünülebilir. Kaynaklar 1. Uzbay IT ve dið., J Psychopharmacol, 2009 (baskýda). 2. Palsson E ve dið., Eur J Pharmacol, 590: 212-6, 2008. 3. Aricioglu-Kartal F ve Uzbay IT, Life Sci, 61: 1775-81, 1997. 4. Uzbay IT ve dið., Behav Brain Res, 2000. 5. Yesilyurt O, Uzbay IT, Neuropsychopharmacol, 25: 98-103, 2001. 69 P5 21 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 1 Þizofrenide Yeni Ufuklar Geçmiþten Bugüne Þizofreni Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Nevzat Yüksel Panelist : Haldun Soygür Bugün þizofreni olarak tanýmladýðýmýz klinik tablodaki belirti ve bulgularýn çok eski tarihlerde de tanýndýðýna iliþkin birçok yazýlý belge vardýr. Sistematik anlamda, ampirik Yaklaþýmý ile Pinel, Dementia Praecox kavramý ile Kraepelin ve Ýntrapsiþik Ataksi tanýmý ile Stransky, þizofreninin isim babasý Bleulerin öncelleri olmuþlardýr. Bleuler dementia praecox yerine þizofreni grubu hastalýklar terimini önermiþtir. Geçen yüzyýlýn ikinci yarýsýnda þizofreninin bir hastalýk olmadýðý, deli bir dünyaya karþý akýlcý bir tepki olduðunu öne süren antipsikiyatrik modeller, yeterince bilimsel ve geçerli olamasalar da, þizofreniye iliþkin sorunlara dikkat çekmede, psikiyatrinin insancýl doðasýný öne çýkarmada önemli katkýlar saðlamýþtýr. Son yýllarda þizofreninin sadece psikotik bulgularýna odaklanmanýn, hastalýða ait diðer sorun alanlarýný gözden kaçýrýlabileceðimize iþaret edilmektedir. Bu vurgu, þizofreninin tanýsý kadar korunma, bakým, tedavi ve rehabilitasyon sorunlarý açýsýndan da büyük önem taþýmaktadýr. Boyutsal sýnýflandýrma yaklaþýmýnýn geleneksel taný kategorilerine göre daha büyük prediktif güce sahip olduðunu ileri sürülmektedir. Araþtýrmacýlar, klinisyenler için en yararlý yaklaþýmýn psikoz karþýsýndaki kategorik ve boyutsal tutumlarýn birbirini tamamlayýcý olarak kullanmasý olduðunu bildirmiþtir. Andreasen, DSM sisteminin psikiyatriye büyük yarar saðlasa da, günümüzde, psikiyatri uzmanlýk öðrencilerinin geçmiþin büyük psikopatologlarýnýn kuramlarýný öðrenmek yerine DSMyi ezberler hale geldiklerini ifade etmiþtir. Ancak adýnýn deðiþmesi gündeme gelse de veya Þizofreni yüzyýllýk vadesini tamamlamýþtýr, tarihe gömülmelidir. türünden ifadeler daha çok yandaþ bulmaya baþlasa da, þizofreninin etkilediði hasta ve hasta yakýnlarý hala sorunlarýna çözüm getirilmesini beklemektedir. Kaynaklar 1. Adasal R. Psikozlar (45), AÜTF Yayýnlarý, Örnek Matbaasý, Ankara ,1955, s294,s17. 2. Andreasen N. The evolving concept of schizophrenia: From Kraepelin to the present and future. Schizophrenia Research, 1997; 28:105-109 3. Alladyce J, Gaebel W, Zielasek J, van Os J. Deconstructing Psychosis Conference February 2006: The validity of schizophrenia and alternative approaches to the classification of psychosis. Schizophr Bull, 2007; 33: 863-867 4. Andreasen NC. DSM and the death of phenomenology in america: an example of unintended consequences. Schizophr Bull , 2007; 33:108-112 70 P5 21 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 1 Þizofrenide Yeni Ufuklar Þizofrenide Nöroplastiklik Oturum Baþkaný : Nevzat Yüksel Panelist : Aygün Ertuðrul Nörogörüntüleme, nöropatoloji ve biyokimya çalýþmalarý þizofrenide birbiriyle iþlevsel iliþkide çok sayýda beyin bölgesinin ve nörotransmiter sisteminin etkilendiðini, nöron devrelerinde bozukluklar olduðunu göstermektedir. Þizofreninin NMDA iþlevlerinde azalmayla seyreden bir nörogeliþimsel bozukluk olduðu, sinaptik plastiklikteki anormal süreçler ile beynin yapýsýnda kalýcý bozukluklar ortaya çýktýðý düþünülmektedir. Ayrýca þizofreni hastalarýnda nöroplastiklikte varolan bozukluðun hastalýk sürecinde devam ettiðine iþaret eden bulgular vardýr (1-2). Panel Özetleri Eriþkin beyninde nöroplastiklik sinir devrelerinin yeniden yapýlanmasý, sinapslarýn yeniden modellenmesi anlamýna gelen sinaptik plastiklik ve yeni nöronlarýn yapýmý anlamýna nörogenez aþamalarýndan oluþmaktadýr. Nöroplastiklik makroskopik olarak bölgesel beyin hacmi, mikroskopik olarak hücre, dendrit ve sinaps sayýlarý ve morfolojisi, biyokimyasal olarak nörotrofik faktörler gibi çeþitli proteinlerin miktarlarý, ekspresyon paternleri çalýþýlarak araþtýrýlmaktadýr. Þizofreni riskiyle iliþkili bulunan genlerin çoðu nöron göçü, sinaps oluþumu, sinaptik transmisyonun düzenlenmesi gibi nöron aðlarýnýn yapýlanmasý ve iþleyiþinden sorumlu nörogeliþimsel süreçlerle iliþkilidir ve epigenetik ve çevresel etkenlerle birlikte hareket ederek hastalýðý baþlattýklarý düþünülmektedir. Ölümardý çalýþmalarda þizofren hastalarda prefrontal korteks ve hipokampusta dendrit çýkýntý yoðunluðunda, sinapslarla ilgili sinaptofizin gibi moleküler belirteçlerde azalma tespit edilmiþ, BDNF mRNAsý azalmýþ bulunmuþtur. Hastalarýn bir kýsmýnda, beyin hacminde azalma ve ventriküllerde geniþlemenin ilerleyici olduðu bulunmuþ, bunun da aktif bir sürecin devam ettiðine iþaret ettiði iddia edilmiþtir (1,2). Nörodejenerasyona yol açtýðý düþünülen patofizyolojik süreçler arasýnda NMDA iþlev azlýðý ve eksitotoksisite, piramidal nöronlarýn GABA internöronlarý tarafýndan inhibisyonunda azalma, dopamin aracýlýðýyla nörokimyasal duyarlýlýkta artýþ, membran fosfolipid yapýsý ve metabolizmasýnda bozukluklar, antioksidan mekanizmalarda bozukluða baðlý oksijen radikallerinde artýþ vb. sýralanmaktadýr (2). Antipsikotiklerin etkilerinin nöroplastikliði deðiþtirerek olabileceði ileri sürülmektedir (2). Kaynaklar: 1.Keshavan MS, Tandon R, Boutros NN ve ark. (2008). Schizophrenia, just the facts:What we know in 2008 Part 3: Neurobiology. Schizophr Res, 106: 89-107. 2.Lieberman JA, Bymaster FP, Meltzer HY ve ark (2008) Antipsychotic drugs: comparison in animal models of efficacy, neurotransmitter regulation, and neuroprotection. Pharmacol Rev, 60: 358-403. 71 P6 21 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 2 Psikiyatrinin Unutulmuþ Hastalarý: Antisosyal Kiþilik Bozukluðu Tanýsý Olanlar ASKB'nu Tanýmak Tarihçesi , Kliniði ve Prognozu Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Mesut Çetin Panelist : Ayhan Algül Antisosyal kiþilik bozukluðu (ASKB) zayýf sosyal uyum, sahtekarlýk, dürtüsellik, þiddet, suç iþleme, baþkalarýnýn hakkýný yeme ve vicdan azabý duymama ile karakterize olan bir bozukluktur. Taný koymak için 15 yaþýndan önce davraným bozukluðu (DB) olmasý ve bireyin en az 18 yaþýnda olmasý gereklidir. ASKBna sýklýkla disfori, gerginlik, sýkýntýyý tolere edememe, depresif mood eþlik eder ve bu bireylerde þiddet nedeniyle erken ölüm sýktýr. Bozukluðun klinik görümü son derece deðiþken olabilmekle birlikte, tipik olarak sosyal sorunlar belirgindir. Bu bireyler, madde kötüye kullanýmý/baðýmlýlýðý, doðal olmayan erken ölüm, þiddet içeren suç iþleme, iþsizlik, evsizlik ve aile içi þiddet nedeniyle toplum saðlýðý bakýmýndan önemli bir sorun alanýný temsil ederler. ASKB olan bireylerde, dürtü kontrol bozukluðu, majör depresyon, madde kullanýmý/baðýmlýlýðý, patolojik kumar, anksiyete bozukluklarý ve somatizasyon bozukluðu riski yüksektir. Eþlik eden en yaygýn kiþilik bozukluklarý ise; narsisistik, sýnýr ve histriyonik kiþilik bozukluðudur. ASKB toplumda %2-4 oranýnda, klinik örneklemde %3-30, hapishane popülasyonunda ise %80den fazla görülmektedir. ASKBnun yaygýnlýðý yaþla birlikte azaldýðýndan, genç bireylerde daha öncelikli bir sorundur. Araþtýrmalarda, bozukluðun erkeklerde 2-8 kat daha fazla olduðu bildirilmektedir. DSM-IVte, ASKB tanýsý için DB ölçütünün önemle vurgulanmasýnýn, kadýnlara daha az taný konulmasýna yol açtýðý belirtilmektedir. ASKB olan bireylerin birinci derece akrabalarýnda bozukluk daha sýk görülmektedir. ASKB olan kadýnlarýn biyolojik akrabalarýnda erkeklere göre risk daha fazladýr. Genetik çalýþmalarda ASKB, madde kullanýmý ve somatizasyon bozukluðunun ailesel geçiþ gösterdiði bildirilmiþtir. Evlat edinme çalýþmalarýnda ise, hem genetik hem de çevresel faktörlerin ASKB riskini artýrdýðý bildirilmiþtir (Sadock 2000). ASKB olan bireyler askere alýndýklarýnda, disipline kurallarýna uyum sorunlarý nedeniyle sýklýkla firar etmekte ve mahkemeler tarafýndan askerlikten atýlmaktadýr (Semiz ve ark 2008). On yaþýndan önce DBna eþlik eden dikkat eksikliði/hiperaktivite bozukluðu tanýsý konulanlarýn eriþkin yaþta ASKBna daha yatkýn olduklarý bildirilmiþtir (Semiz ve ark 2008b). Diðer taraftan DB olan bireylerde dengesiz ebeveyn, ihmal veya uygun olmayan aile disiplininin varlýðýnda ASKB geliþmesi riski artmaktadýr. Anahtar Kelimeler: Antisosyal kiþilik bozukluðu Kaynakça 1. Sadock BJ, Sadock VA (Editors), Kaplan & Sadocks Comprehensive Textbook of Psychiatry. 7th edition, Lippincott Williams & Wilkins, Philadelphia, 2000. 2. Semiz UB, Algul A, Basoglu C, Ates MA, Ebrinc S, Cetin M, Gunes C, Gunay H, Relationship of Subjective Sleep Quality to Aggression in Male Subjects with Antisocial Personality Disorder, Turk Psikiyatri Derg 2008; 19: 373-381. Semiz UB, Basoglu C, Oner O, Munir KM, Ates A, Algul A, Ebrinc S, Cetin M. Effects of Diagnostic Comorbidity and Dimensional Symptoms of Attention Deficit Hyperactivity Disorder in Males with Antisocial Personality Disorder, Aust N Z J Psychiatry 2008; 42: 405-413. 72 P6 21 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 2 Psikiyatrinin Unutulmuþ Hastalarý: Antisosyal Kiþilik Bozukluðu Tanýsý Olanlar Neden Antisosyal Olunur: ASKB'nun Etiyolijisi Oturum Baþkaný : Mesut Çetin Panelist : Servet Ebrinç Panel Özetleri Kiþilik bozukluklarýnýn genetik ve çevresel etkenlerin bir kombinasyonun neden olduðu düþünülür. Bazý araþtýrmalar kiþinin antisosyal kiþilik bozukluðu (ASKB) geliþimine genetik bir hassasiyete sahip olabileceðini ve yaþam durumunun bu bozukluðun güncel geliþimini tetikleyebileceðini göstermektedir. Bozukluðun nedeni bilinmiyor, fakat biyolojik veya genetik faktörler bir rol oynayabilir. Antisosyal ebeveyn öyküsü, bozukluðun geliþme þansýný arttýrýr. Çocukluk çaðýnda ev, okul ve toplumda aþýrý cezalandýrýcý bir ev veya okul çevresi gibi bir grup çevresel faktör de keza katkýda bulunabilir(1, 2). Robins (1966) ASKB olan bireylerin babalarýnda alkolizm ve sosyopatik özelliklerin sýklýðýnda bir artýþ buldular. Bowlby (1944) yaþamýn ilk 5 yýlýnda anneden ayrýlýk ile ASKB arasýnda bir baðlantýnýn farkýna vardý. Glueck ve Glueck (1968) bu kiþilik bozukluðunu geliþtiren çocuklarýn annelerinin uygun bir disiplin ve duygulaným eksikliði göstermeye eðilimli olduðunu ve alkolizm ve impulsiviteye anormal bir eðilim gösterdiklerini saptadý. Evlat edinme çalýþmalarý bozukluðun geliþimine hem genetik hem de çevresel katkýlarýn her ikisini de destekler. Ýkiz çalýþmalarý da keza yetiþkinlerde antisosyal davranýþýn kalýtsallýðýnýn bir kýsmýný gösterir ve genetik faktörlerin yetiþkinlerde, paylaþýlan çevresel faktörlerin daha önemli olduðu antisosyal çocuk ve ergenlerdekinden daha önemli olduðunu göstermiþtir (3). Anoksi ve preeklamsi gibi doðum komplikasyonlarý beyin hasarýnda artmaya yol açabilir. Doðum komplikasyonlarýndan etkilenen bebekler, özellikle diðer psikososyal risk faktörleri varlýðýnda davraným bozukluðu geliþtirmeleri, yetiþkinlikte suç iþleme ve þiddete kalkýþmalarý daha olasýdýr (4). Kaynaklar: 1. Mayo Foundation for Medical Education and Research. . (2006). Retrieved on 2007-02-20. 2. Semiz UB, Basoglu C, Ebrinc S, Cetin M. Soc Psychiatry Psychiatr Epidemiol. 2007;42:865-873. 3. Blair RJR, Peschardt KS, Budhani S, Mitchell DGV, Pine DS. The development of psychopathy. Journal of Child Psychology and Psychiatry 2006; 47: 262275. Susman EJ. Neurosci Biobehav Rev. 2006;30:376-389. 73 P6 21 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 2 Psikiyatrinin Unutulmuþ Hastalarý: Antisosyal Kiþilik Bozukluðu Tanýsý Olanlar Antisosyal Kiþilik Bozukluðunda Mizaç - Karakter Özellikleri, Karar Verme Süreçleri ve Saldýrganlýk - Þiddet Ýliþkisi Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Mesut Çetin Panelist : Cengiz Baþoðlu Antisosyal kiþilik bozukluðunda (ASKB);kognitif yetilerde, temel duygulanýmda ve düþünce yapýsýnda belirgin bozulma olmamakla birlikte, davranýþlarýnýn olumsuz sonuçlarýndan ders almama ve ayný olumsuz davranýþlarý defalarca tekrarlamaktadýrlar ve bu bireyler tekrarlayan cezalara raðmen davranýþlarýný deðiþtirme yoluna gitmezler. ASKBda karar verme (decision-making) süreçlerinde; kesinliði olan durumlarda bir takým mantýksal analizleri, belirsizliði olan durumlarda ise, avantaj ve dezavantajlarýn deðerlendirilmesinde bozulmalar olmaktadýr. Mizaç davranýþýn güdülenmesi (neden) ve içeriðinden (ne) farklý olarak davranýþýn biçimsel parçasý (nasýl) olarak tanýmlanmaktadýr. Cloningerin psikobiyolojik kuram, yenilik arayýþý (YA), ödül baðýmlýlýðý (ÖB), zarardan kaçýnma (ZK) ve sebat etme (SE) olmak üzere dört mizaç; kendi kendini yönetme (KKY), iþbirliði yapma (ÝY) ve kendi kendini aþma (KKA) olmak üzere üç karakter boyutu tanýmlar. Mizacýn özellikleri olan ZK, YA, ÖB ve SE; kiþinin tehlike, yenilik ve deðiþik ödül tiplerine karþý, nispeten, verdiði otomatik cevabýn altýnda yatan kalýtýmsal farklýlýklar olarak tanýmlanmaktadýr. Cloningerin kiþilik modeli davranýþ görünümleri ile nörotransmiterler arasýnda baðlantý kurma olanaðý da verir. Davranýþ aktivasyon (YA) ile dopamin, davranýþ inhibisyon (ZK) ile serotonin ve davranýþý idame (ÖB) ile norepinefrin, davranýþta ýsrar etme (SE) ile glutamaterjik aktivite arasýnda iliþki olduðu bildirilmiþtir. ASKBnun triadý olan yüksek YA, düþük ZK, düþük ÖB puanlarý ile baðýntý göstermektedir. ASKB, alkol ve psikoaktif madde baðýmlýlýðý olanlarda; yüksek yenilik arayýþý, düþük kendi kendini yönetme ve düþük iþbirliði yapma ile iliþkili bulunmuþ. Karar verme, birçok farklý mekanizma ile düzenlenen kompleks bir süreçtir. ASKB tanýsý alan psikopatik bireylerin karar verme fonksiyonlarýndaki bozulmanýn, kognitif dürtüsellik, gecikmiþ aversiyon, ödüle aþýrý hassasiyet, cezalara duyarsýzlýk ya da uyaran arama davranýþý ile baðlantýlý olabileceði düþünülmektedir. Kaynaklar: 1. Cloninger, C.R., Bayon, C., Przybeck, T.R.: Epidemiology and Axis I comorbidity of antisocial personality disorder, Handbook of Antisocial Behavior, John Wiley & Sons, New York, 1221, 1997. 2. Damasio, A.R., A neural basis for sociopathy, Arch. Gen.Psychiatry, 57, 128-129, 2000. 3. Crone, E.A., van der Molen, M.W. Developmental changes in real life decision making: performance on a gambling task previously shown to depend on the ventromedial prefrontal cortex, Dev. Neuropsychol., 25, 251 279, 2004. 74 P6 21 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 2 Psikiyatrinin Unutulmuþ Hastalarý: Antisosyal Kiþilik Bozukluðu Tanýsý Olanlar Terapötik Nihilizm Ne Kadar Doðru? Oturum Baþkaný : Mesut Çetin Panelist : Alpay Ateþ Panel Özetleri Terapötik Nihilizm Ne Kadar Doðru? Antisosyal Kiþilik Bozukluklu Bireylerin Tedavisi Ruh saðlýðý çalýþanlarýnýn baþta Antisosyal Kiþilik Bozukluðu (ASKB) olmak üzere kiþilik bozukluðu ile baþvuran bireylere yaklaþým ve tedavileri konusunda zorlanmaktadýrlar (1). Antisosyal Kiþilik Bozukluðuna sahip bireyler kendilerine ve çevrelerine zarar riski taþýmadýklarý sürece genellikle yatýrýlarak tedavi edilmezler. Antisosyal Kiþilik Bozukluðunda psikoterapi, bireyin hastalýðýný tanýma ve önemini anlama ve böylece hayatýnda bazý deðiþiklikler yapabilme konusunda yardýmcý olmayý hedeflemelidir. Psikoterapinin açýklayýcý ve içgörü yönelimli olmasý genellikle bir iþe yaramaz. Biliþsel terapinin birincil amacý; bireyin sorunlarý nasýl oluþturduðunu anlamasý konusunda yardýmcý olmaktýr. Terapist, kendi duygularýnýn farkýnda olmasý ve karþýaktarým yapmamasý konusunda dikkatli olmalýdýr (2). Partneri ya da ailesi ile birlikte yaþayanlar evlilik ve aile danýþmanlýðýndan fayda görebilirler. Grup terapisinin de faydalý olabileceði belirtilmiþtir (3). Bu bireylerin tedavisinde kullanýlan herhangi bir özel ilaç tedavisi yoktur. Bazý ilaçlarýn ASKBlu bireylerin en önemli sorunlarýndan birisi olan agresyonun tedavisinde faydalý olduðu gösterilmiþtir. Ayrýca ilaç tedavisi Major Depresyon veya Anksiyete Bozukluklarýný da içeren komorbid psikiyatrik durumlarda faydasý olur ve antisosyal davranýþlarý azaltýr. Çoðu ASKBna sahip bireylerde alkol ve madde kötüye kullanýmý, tedavideki en önemli engeldir (2). Eþlik eden madde kullaným bozukluðu varsa þayet, tedavi öncelikle bu alana yönlendirilmelidir (3). Hapsetme, ciddi, gittikçe kötüye giden ve prognozu kötü olan vakalarda en faydalý seçenek olabilir (2). Son zamanlarda ulusal akýl saðlýðý merkezinin bu hastalýkla baþ edebilme, tedavisi ve önlenmesini de kapsayacak þekilde bir rehber geliþtirme kararý cesaret verici bir adýmdýr (1). Anahtar Kelimeler: Antisosyal Kiþilik Bozukluðu, Tedavi. 75 P7 21 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 3 Türkiye'de Psikiyatrik Hastalarýn Epidemiyolojisi Türkiye'de Depresif Bozukluklarýn Epidemiyolojisi Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Orhan Doðan Panelist : Can Cimilli En sýk görülen ruhsal bozukluk olan depresyonun epidemiyolojisine iliþkin çalýþmalar Türkiye'de psikiyatrik epidemiyoloji çalýþmalarý arasýnda öncü rol oynamýþ ve diðer bozukluklarýn epidemiyolojisine iliþkin çalýþmalar için model oluþturmuþtur. Bu çalýþmalar 1960'lara dek kurum içi kayýtlara dayanan çalýþmalarla sýnýrlý kalmýþtýr. 1960'lardan sonra baþlayan ilk alan araþtýrmalarý standart taný ölçütlerinin ve istatistiksel yöntemlerin kullanýlmamasý yönünden eleþtirilmiþtir. 1975'ten sonra ise metodolojik yönden güvenilir epidemiyolojik çalýþmalar yapýlmaya baþlanmýþtýr. Baþlangýçta bu çalýþmalar büyük kentlerin çevresindeki sýnýrlý alanlarda küçük örneklemler üzerinde yapýlýrken, týp fakültelerinin Türkiye genelinde yaygýnlaþmasýyla diðer Anadolu kentlerine iliþkin saðlýklý epidemiyolojik veriler elde edilmeye baþlanmýþtýr. Depresyonla ilgili araþtýrmalar da 1975 sonrasýnda aðýrlýk kazanmýþtýr. Ülkemizde de, dünyada olduðu gibi, depresyon epidemiyolojisi araþtýrmalarýnýn artmasýnýn temelinde psikofarmakolojik saðaltým yöntemlerinin çeþitlenmesinin ve bilgi iþlemede istatistik kullanýmýnýn geliþmesinin yer aldýðý öne sürülebilir. 1990 sonrasýndaki epidemiyolojik araþtýrmalar birinci basamak saðlýk hizmetlerine baþvuran hastalar arasýnda ruhsal bozukluklarýn görülme sýklýðý, ruh saðlýðý hizmetlerinin kullanýmý ve yetiyitimi araþtýrmalarý ile zenginleþmiþtir. Eþgüdümü Saðlýk Bakanlýðý tarafýndan saðlanan çok merkezli bir araþtýrma olan Ulusal Ruh Saðlýðý Profili çalýþmasýnýn raporu 1998de yayýnlanmýþtýr. 2000li yýllarda geniþ ölçekli alan araþtýrmalarýnda bir azalma gözlenmektedir. Bu dönemde perinatal depresyon, mevsimsel affektif bozukluk ve yaþlýlarda depresyon epidemiyolojisine iliþkin çalýþmalar yapýlmýþ ve uluslararasý yayýnlarda artýþ olmuþtur. 1999 Körfez Depremi sonrasýnda travma sonrasý ruhsal bozukluklarýn epidemiyolojisine iliþkin çok sayýda çalýþma yapýlmýþ, bu çalýþmalarda depresyon epidemiyolojisi de ele alýnmýþtýr. Kaynaklar Aker AT. 1999 Marmara depremleri: Epidemiyolojik bulgular ve toplum ruh saðlýðý uygulamalarý üzerine bir gözden geçirme. Türk Psikiyatri Dergisi 2006; 17(3): 204-212. Küey L, Cimilli C. Psikiyatrik epidemiyoloji. (Eds) Köroðlu E, Güleç C. Psikiyatri Temel Kitabý 2. Baskýda. Ankara, Hekimler Yayýn Birliði, 2007. s: 87-102. Küey L, Güleç C. Depression in Turkey in the 1980s: Epidemiological and Clinical Approaches, Clinical Neuropharmacology, 1989; 12 (Suppl. 2): S1 - S12 76 21 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 3 P7 Türkiye'de Psikiyatrik Hastalarýn Epidemiyolojisi Anksiyete Bozukluklarý Oturum Baþkaný Panelist : Orhan Doðan : Nesrin Dilbaz Ülkemizde bu alanda yapýlmýþ çok fazla çalýþma mevcut deðildir. Yaptýðým taramada Türk Ruh Saðlýðý profile dýþýnda 3 alan çalýþmasý olduðu gözlemlenmiþtir. Panel Özetleri Kliniðimizce Üniversite öðrencilerinde anksiyete bozukluklarý sýklýðýný araþtýrmak amacýyla yaklaþýk 18.000 öðrencisi olan bir üniversitede yapýlan çalýþmada sosyo-demografik, tanýsal ve psikiyatrik öykünün sorgulandýðý 3 bölümden oluþturulan bir soru formu kullanýldý. Formun tanýsal duyarlýlýðý konusunda Ankara Numune Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi II. Psikiyatri Kliniðine baðlý anksiyete bozukluklarý kliniðine baþvuran, ruhsal muayene sonucu ve psikiyatri alanýnda uzman hekimlerce DSM-IVe göre yapýlandýrýlmýþ SCID-I uygulanarak adý geçen Anksiyete bozukluðu tanýsýný almýþ olan bir grup hastaya ve ailesinde ya da kendisinde ruhsal rahatsýzlýk öyküsü olmayan SCID-I-NP soru formu ile psikiyatrik herhangi bir hastalýk tanýsý almayan kontrol grubuna soru formu uygulanmýþ ve sonuçlar hastanýn tanýsýndan haberdar olmayan bir kiþi tarafýndan deðerlendirilmiþ ve soru formunun tanýsal duyarlýlýðý ve özgüllüðü test edilmiþtir. Sonuçlar: Özgül fobilerin prevalansý %5,1 olarak belirlenmiþ olan çalýþmada tüm gençlerin (taný alsýn veya almasýn) sadece korkularý deðerlendirildiðinde sýrasýyla en sýk olarak hayvan korkusu (%62,5), yalnýzlýk korkusu (%58,3), yükseklik korkusu (%47,9), ölüm korkusu (%45,8), kapalý yer korkusu (%43,7) ve enjeksiyon korkusu (%41,6) bildirilmiþtir. Major depresif bozukluk ve alkol baðýmlýlýðýndan sonra en sýk görülen üçüncü sýradaki hastalýk olan sosyal kaygý bozukluðu yaygýnlýðý üniversite öðrencilerinde %22 olarak saptamýþtýr. Buna karþýn üniversite öðrencileri arasýnda sosyal durumlar dýþýnda kalan durumlara ait özgül fobi görülme sýklýðý kadýnlarda %7.08, erkeklerde ise %4.3 olarak bulunmuþtur Çalýþmamýzda panik bozukluk prevelansý % 8.9 (Agorafobisiz panik bozukluk prevelansý % 3.1, agorafobili panik bozukluk prevelansý % 4.7, genel týbbi duruma baðlý panik bozukluk prevelansý %1.1), agorafobi prevelansý %2.2 olarak saptandý OKB taný kiterlerini karþýlayanlarýn oraný %4,5 (43kiþi) olarak saptandý. OKB tanýsý almayan fakat obsesyon ya da kompulsiyon tanýmlayýp taný kriterlerini tam olarak karþýlamayan 262 kiþi vardý ve biz bu grubu eþik altý OKB olarak deðerlendirmeyi uygun bulduk çünkü %27,9 gibi yüksek bir orana sahipti ve neredeyse OKB taný kriterlerinden çoðunu karþýlýyorlardý. Posttravmatik Stres Bozukluðunun prevalansý %14.2 olarak saptanmýþtýr.Bu oran erkeklere(%12.4) göre kýzlarda(%18) daha yüksek olarak ortaya çýkmýþtýr.Yaþamlarý boyunca en az bir defa travmatik yaþam olayýna maruz kalmýþ öðrencilerin oranýnýn %49.3 olduðu belirlenmiþ, benzer þekilde bu oranýn kýzlarda(%56.3) erkeklere(%46.1) göre daha yüksek olduðu anlaþýlmýþtýr. 1995 yýlýnda Doðan ve ark. Yaygýn anksiyete bozukluðu (YAB) , Özgül fobi , panik bozukluk, agorafobi, sosyal fobinin bir yýllýk sýklýðýný sýrasýyla 10.5, 10.5, 4.3, 3.4, 0.3 yaþam boyu sýklýðýný ise 12.2, 12.1, 5.1, 4.1, 3.2 olarak saptamýþlardýr. Obsessif kompulsif bozukluk sýklýðýný (OKB) ise 1 aylýk 2.6 yaþam boyu ise 3.7 olarak bldirmiþlerdir. Kýrpýnar ve ark. (1997) ise üniversite öðrencilerinde yapmýþ olduklarý yaygýnlýk çalýþmasýnda YAB, Özgül fobi, panik bozukluk, agorafobi, sosyal fobinin ve OKBnin bir yýllýk sýklýðýný sýrasýyla 4.9, 6.8, 2.8, 4.9, 15.5 ve 5.6; yaþam boyu sýklýðýný ise 6.8, 7.7, 3.1, 5.2, 17.0 ve 6.2 olarak rapor etmiþlerdir. Kaynaklar 1. Dilbaz N. Üniversite öðrencilerinde sosyal fobi yaygýnlýðý (yayýnda) 2. Açýkgöz Ç. Üniversite öðrencilerinde panik bozukluk yaygýnlýðý (Yayýnlanmamýþ uzmanlýk tezi 3. Doðan O ve Ruhsal Bozukluklarýn Epidemiyolojisi. Sivas, Dilek Matbaasý, 1995, s.33-40 4. Kýrpýnar Ý ve ark Erzurum'daki üniversite öðrencilerinde CIDI/DSM-III-R ruhsal bozukluklarýnýn yaþam boyu ve 12 aylýk yaygýnlýðý. 3 P Dergisi 1997; 5(4): 253-265. 5. Koçyiðit H. Üniversite öðrencilerinde OKB yaygýnlýðý (Yayýnlanmamýþ uzmanlýk tezi) 6. Kut A. Üniversite öðrencilerinde Özgül fobi yaygýnlýðý (Yayýnlanmamýþ uzmanlýk tezi) 7. Okay T. Üniversite öðrencilerinde TSSB yaygýnlýðý (Yayýnlanmamýþ uzmanlýk tezi) 77 P7 21 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 3 Türkiye'de Psikiyatrik Hastalarýn Epidemiyolojisi Türkiyede Psikiyatrik Hastalýklarýn Epidemiyolojisi-Bipolar Bozukluklar Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Orhan Doðan Panelist : Numan Konuk Her ne kadar ilerleme saðlansa da diðer psikiyatrik hastalýklarda olduðu gibi bipolar bozukluklarýn ülkemize ait epidemiyolojisi ile ilgili bilgimiz kýttýr. Bu panelde bipolar bozukluklar baþta olmak üzere epidemiyolojik çalýþmalarýn azlýðý ve nedenleri gösterilerek farkýndalýk oluþturmak ve araþtýrma yapma isteðinin kamçýlanmasý amaçlanmaktadýr. Örnekleme, tanýsal prosedüre, deðerlendirme araçlarýna, kültürel farklýlýklara iliþkin güçlüklerin yanýnda organizasyonel ve ekonomik engeller vurgulanacaktýr. Türkiyede yapýlmýþ bipolar bozukluk epidemiyolojisini ilgilendiren araþtýrma örnekleri (Yaþlýda bipolar bozukluklar, bipolar bozukluk ve eþlik eden hastalýklar, madde kullanýmý ve bipolar bozukluklar vs.) psikiyatrik hastalýðýn doðasýna ait özel güçlükler perspektifinden aktarýlacaktýr. Bipolar Bozukluðu deðerlendirme araçlarý ve Türkçe uyarlamalarý ile sürmekte olan toplum tabanlý bipolar bozukluk yaygýnlýk araþtýrmamýzda gelinen nokta aktarýlacaktýr. Kaynaklar 1. Konuk N, Kiran S, Tamam L, Karaahmet E, Aydin H, Atik L. Validation of the Turkish Version of the Mood Disorder Questionnaire for Screening Bipolar Disorders. Turk Psikiyatri Derg. 2007 Summer;18(2):147-154 2. Merikangas KR, Kalaydjian A., Epidemiyolojik taramalarda ruhsal bozukluklarda ektaný büyüklüðü ve etkisi. Current Opinion in Psychiatry Türkçe baský. Cilt 3 sayý 3 137-42 2007 78 P8 21 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 4 Kendilik, Nöropsikanalitik ve Evrimsel Açýlýmda Ne Kadar Ýlerledik? Biyolojik Bir Alt Yapý Kurabilir miyiz? Oturum Baþkaný : Mehmet Emin Ceylan Panelist : Çiðdem Dilek Þahbaz Panel Özetleri Descartesýn ruh -beden diyalektiðinin devamý olarak ilk önceleri felsefenin ; sonrasýnda ise psikolojinin asýl meselesi olan bu dualasyon ve nedensellik ilkeleri psikiyatri içinde; Freudun biyolojiye gönderme yapan modellerinin anlaþýlmasý ve Eric Kandel in çalýþmalarý üzerine kanýtlar saðlamýþ ve nöropsikanaliz psikiyatride önemli bir yer edinmiþtir.Panel, self yapýlanmalarýnýn bu düzlemdeki altyapýsýna dair görüþler içerecektir 79 P8 21 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 4 Kendilik, Nöropsikanalitik ve Evrimsel Açýlýmda Ne Kadar Ýlerledik? Evrimsel Yönüyle Kendilik Oturum Baþkaný : Mehmet Emin Ceylan Panelist : Hakan Karaþ Panel Özetleri Evrimsel Yönüyle Kendilik 80 Evrimsel bakýþ açýsýna göre insan zihni spesifik sorunlarýn çözümünü kolaylaþtýran bir tür karmaþýk, modüler bilgi üretim aygýtý gibi düþünülebilir. Dolayýsýyla kendilik duyumunun da diðer birçok evrimsel modül gibi evrimsel baskýlar karþýsýnda saðkalýmý artýran avantajlar saðladýðý için geliþtiði öne sürülmektedir. Sosyal varlýklar olarak insanlarýn evrimsel baþarýsýnýn ardýnda tür-içi yüksek iletiþim kabiliyetinin büyük etkisi vardýr. Kendiliðe odaklanan temsilsel ve motivasyonel bir sistem türümüzün diðer bireyleriyle olan etkileþimini öngörülebilir ve yönlendirilebilir kýlmada yardýmcý olur. Özneler-arasý olma durumunda net bir kendilik anlayýþý diðerlerinin öznelliðini zihinsel olarak temsil etmemizi ve modellememizi saðlar. Böylelikle birer sosyal aktör olarak baþkalarýný anlamada güçlü ve evrensel birer model oluþtururuz. Ayrýca kendilik grup içinde kabul ve dýþlanma için bir iþaret kaydedici gibi iþlev görür. Dýþlanma ve reddedilmenin maladaptif ve öz yýkýcý etkileri kendiliðin kiþilerarasý geribildirim niteliðindeki bu kritik önemini doðrulamaktadýr. P9 21 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 1 TürkSch: Çok Yönlü Özgün Bir Araþtýrma Deneyimi TürkSch Yöntemi: Çok Etkenli Bir Hastalýk Ýçin Büyük Bir Kenti Taramak Oturum Baþkaný : Köksal Alptekin Panelist : Hayriye Elbi Panel Özetleri Amaç: Psikotik bozukluklarýn (PB) ortaya çýkmasýnda, çevresel etkenlerin ve genetik yatkýnlýðýn yer aldýðý çoklu etkenler rol oynamaktadýr. Bulgular, PBda gen-çevre etkileþiminin kritik bir yeri olduðuna iþaret etmektedir (1). Ayrýca PBýn yanýsýra eþik-altý psikoz-benzeri yaþantýlar (PbY) ve klinik bir sendroma yol açmayan psikotik belirtiler (PsB) de kentsel alanlarda daha yaygýndýr (2). Bu bildiride, hastalýðýn ortaya çýkmasýnda rolü olan etkenlerin incelenmesi için yürütülen TürkSch: Ýzmir Psikotik Bozukluklarda Gen ve Çevre Etkileþimi Ýçin Akýl Saðlýðý Araþtýrmasýnýn kapsamý, genel yöntemi, araþtýrma sürecinin aþamalarý ve kýsýtlýklarýnýn ele alýnmasý amaçlanmýþtýr. Yöntem: TürkSch, üç aþamadan oluþan bir araþtýrma projesidir. Ýlk iki aþama kesitsel tarama ve üçüncü aþama olgu-kontrol desenine sahiptir. Birinci aþamada, Ýzmir kent merkezinde PbY, PsB ve PB yaygýnlýðý taranmýþtýr. Ýkinci aþamada, Ýzmir kent merkezinde yer alan mahallelerin farklý toplumsal özellikleri (sosyal sermaye gibi) belirlenmiþtir. Son aþamada, ilk alan çalýþmasýnda saptanan olgularýn, ayný örneklemden seçilen kontrol gruplarý ile katekol-O-metil transferaz geni val158met tek nükleotid polimorfizmi açýsýndan karþýlaþtýrýlmasý amaçlanmaktadýr. Bulgular: Ýlk aþamada, farklý nüfus yoðunluklarýna ve kentsel geliþmiþliðe sahip 268 mahallede 15-64 yaþ arasýndaki 4012 kiþi ile görüþülmüþtür. Sosyoekonomik düzeyi ve kentleþme derecesi yüksek olan mahallelerde ve erkeklerde ret ya da ulaþýlmama oraný daha yüksek olmuþtur. Ýkinci aþamada, ilk görüþülen adresten bir önceki ya da sonraki hanede yaþayan 5725 kiþi ile görüþülmüþtür. Üçüncü aþamada 412 kiþiden genetik çalýþma için örnek toplanmýþtýr. Sonuç: TürkSch araþtýrma projesi ile psikoz sürekliliðinin, kentleþme derecesi yüksek bir kent merkezinde yaygýnlýðý saptanmýþ, olasý risk ve koruyucu etkenleri incelenmiþ, gen ve çevre etkileþiminin çalýþýlabilmesi için önemli bir araþtýrma havuzu oluþturulmuþtur. Kaynaklar: van Os J, Rutten BP, Poulton R. Gene-environment interactions in schizophrenia: Review of epidemiological findings and future directions. Schizophr Bull. 2008 Nov; 34(6): 1066-82. (2)Allardyce J, Boydell J. Review: the wider social environment and schizophrenia. 2006 Oct; 32(4): 592-8. 81 P9 21 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 1 TürkSch: Çok Yönlü Özgün Bir Araþtýrma Deneyimi Alan Araþtýrmasýnda Toplumsal Çevreyi ve Risk Etkenlerini Nasýl Deðerlendirdik? Panel Özetleri Oturum Baþkaný: Köksal Alptekin Panelist: Feride Aksu Tanýk Saðlýðýn ya da hastalýðýn soyut týbbi bir durum olarak deðil, yaþanan çevre ve sosyal koþullarla birlikte deðerlendirilmesi çok önemlidir. Bu sayede, hastalýklarýn oluþmasýna neden olan etmenlerin bütünlüklü bir biçimde anlaþýlmasý ve çözüm yollarýnýn geliþtirilmesinde somut, nesnel kanýtlarýn elde edilmesi olanaklý olacaktýr. Toplumsal eþitsizlikler saðlýðýn temel belirleyicileri arasýnda yer alýrlar. Toplumsal eþitsizliklerin belirlenmesinde, sosyoekonomik konum ve toplumsal sýnýf olmak üzere iki farklý yaklaþým kullanýlabilir. Sosyoekonomik konum ve toplumsal sýnýf ölçümleri farklý arka planlara sahip olduklarý için etiyopatolojinin farklý yönlerini yansýtma potansiyeline sahiptir. Sosyoekonomik konum bireylerin bir toplumda, eðitim düzeyi, mesleki konum ve gelire dayalý olarak hiyerarþik sýralanýþý biçiminde tanýmlanýrken, toplumsal sýnýf ise bireylerin üretim araclarýnýn mülkiyetine sahip olma durumlarý ve baþkalarýnýn emek gücü üzerindeki kontrolleriyle tanýmlanýr. Bu çalýþmada görüþme yapýlan kiþinin sosyoekonomik konumun belirlenmesinde görüþülen kiþinin ya da hane reisinin mesleksel konumu temel alýnmýþtýr. Sýnýfsal konum saptanýrken Wright tarafýndan önerilen ve Boratav tarafýndan Türkiyede kentsel ve kýrsal nüfus icin uyarlanan sýnýf þemasý kullanýlmýþtýr. Araþtýrma kapsamýnda görüþülen kiþinin doðumundaki sosyoekonomik konumu babanýn meslek bilgilerine dayanýlarak Goldthorpe Þemasýna gore belirlenmiþtir. Doðum yeri sýnýflamasýnýn yakýn geçmiþi yansýtmasý tercih edilmiþ ve yerleþim birimlerinin 1990 yýlý nüfus sayýmý sonuçlarý temel alýnmýþtýr. Kiþilerin etnik kökeni, Türkce dýþýnda bildikleri yerel diller ve ebeveynlerin doðum yerlerine göre belirlenmiþtir. Toplanan bilgiler sonunda görüþülen kiþiler Türk kökenli, Kürt kökenli, Arap kökenli, Balkan kökenliler ve diðer etnik kökenlerden gelenler olmak üzere beþ etnik gruba ayrýlmýþtýr. Hane geliri belirlenirken hanenin aylýk toplam geliri sorgulanmýþtýr. Hane yoksulluðunun belirlenmesinde ise TUÝK yoksulluk analizlerinin sistematiði kullanýlmýþtýr. Satýn alma gücü paritesine göre günlük kiþi baþýna 1 $, 2.15 $ ve 4.30 $ deðerleri yoksulluk sýnýrlarý olarak tanýmlanmýþ, kiþi baþýna düþen aylýk geliri 120 TL altý olanlar yoksul olarak alýnmýþtýr. Hane gelirini ve gelir temelli yoksulluðu belirlemekteki kýsýtlýlýklar göz önüne alýnarak nesnel yoksulluðu belirlemek üzere görüþülen kiþinin yaþadýðý hane için kira ödeme durumu, kira ödemiyorsa hane mülkiyetinin kime ait olduðu da sorulmuþtur. Görüþülen kiþinin birinci derece akrabalarýndaki taný konulmuþ akýl saðlýðý sorunlarý her bir akraba ve her bir taný kategorisi icin ayrý ayrý sorgulanmýþtýr. Söz konusu akrabalarýn akýl saðlýðý sorunu nedeniyle hastane yatýþlarýnýn, özkýyým ile yaþamýna son verme durumlarýnýn olup olmadýðý da sorgulanmýþtýr. Alkol ve madde kullanýmý ve kullaným özelliklerinin yaný sýra kullanýmýn yol açtýðý bozukluklar da sorgulanmýþtýr. Bu çalýþmada toplumsal çevreyi ve toplumsal eþitsizliklerin oluþturduðu riskleri deðerlendirmek amacýyla toplumsal eþitsizlik göstergeleri olan; eðitim yýlý, mesleksel sosyoekonomik konum, sýnýfsal konum, babanýn mesleðine göre belirlenen doðumdaki sosyoekonomik konum, doðum yeri, etnik köken, aylýk ortalama hane geliri dilimi, hane yoksulluðu, barýnma biçimi, hane mülkiyet düzeyi ile en az bir psikoz-benzeri yaþantý, en az bir sanrýsal ve/veya varsanýsal psikotik belirti ve herhangi bir DSM-IV psikotik bozukluk tanýsý arasýndaki iliþki incelenmiþtir. Ýliþki, sosyodemografik deðiþkenlerin ve ailede akýl saðlýðý sorunu, alkol ve madde kullaným özelliklerinin dahil edildiði üç farklý lojistik regresyon modeli içinde ve %95 güven aralýklarýyla birlikte verilen olasýlýk oraný [OO] olarak deðerlendirilmiþtir. 82 P9 21 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 1 TürkSch: Çok Yönlü Özgün Bir Araþtýrma Deneyimi TürkSch Sonuçlarý: Eþik - Altý Belirtilerden Sendroma Ýzmir Kent Merkezinde Psikotik Bozukluklar Ýçin Risk Etkenleri Oturum Baþkaný : Köksal Alptekin Panelist : Tolga Binbay Yöntem: Psikotik bozukluklarýn (PB) yaþamboyu yaygýnlýðýnýn saptanmasý için Ýzmir kent merkezinde yer alan haneleri temsil eden ve 9 merkez ilçenin nüfus oranýný yansýtan 6000 hanelik bir örneklem seçilmiþtir. Her bir adres, araþtýrma ölçekleri konusunda eðitim almýþ görüþmeciler tarafýndan 2008 yýlý içinde ziyaret edilmiþtir. Her hanede, 15-64 yaþ arasý bir kiþi, haneiçi rastgele seçim yöntemi kullanýlarak görüþmeye seçilmiþ ve Uluslararasý Bileþik Taný Görüþmesi 2.1 psikoz bölümü sorularýyla yaþamboyu psikoz-benzeri yaþantý (PbY), psikotik belirti (PsB) için deðerlendirilmiþtir. Görüþme sonucunda olasý PB olgusu olarak deðerlendirilen veya tedavi aldýðý tanýyý bildiren kiþilerle DSM-IV tanýsý için ek klinik deðerlendirme görüþmesi yapýlmýþtýr. Panel Özetleri Amaç: Bu sunumda TürkSch: Ýzmir Psikotik Bozukluklarda Gen ve Çevre Etkileþimi Ýçin Akýl Saðlýðý Araþtýrmasýnýn temel bulgularýnýn özetlenmesi amaçlanmýþtýr. Bulgular: Kentleþme derecesi yüksek bir yerleþim birimi olan Ýzmir kent merkezinde eþik-altý ve sendrom düzeyindeki PB yaygýnlýðý yüksektir. Bir süreklilik (continium) içinde daðýlým gösteren PbY, PsB ve PB için benzer risk etkenleri saptanmýþtýr. Güçlü iliþkilenme gösteren risk etkenleri esrar kullanýmý, alkol kötüye kullanýmý, erken ebeveyn kaybý ve birinci derece akrabalarda psikoz varlýðýdýr. Orta derecede iliþkilenme gösteren risk etkenleri ise düþük eðitim düzeyi, kentleþme derecesi yüksek yerleþim yerinde doðmak ve büyümek, düþük sosyoekonomik konumdur. PbY ve PsB genç yaþ grubunda daha yüksektir. Etnik köken ve cinsiyet ile anlamlý iliþkilenme saptanmamýþtýr. Ancak varsanýsal PbY'lar kadýnlarda, PB ise erkeklerde daha yüksektir. Sonuç: TürkSch araþtýrmasýnýn ilk aþama sonuçlarý kentsel bir yerleþim biriminde psikoz sürekliliðinin üç düzeyi için de yüksek yaygýlýk tahminlerine iþaret etmektedir. Risk etkenlerinin erken çocukluk ve ergenlik döneminde yoðunlaþmasý, genetik yatkýnlýðý olan kiþilerin çevresel etkenlere maruz kalmasý ile geçici olan PbY'lerin ortaya çýktýðýný, esrar ve madde kullanýmý gibi ek etkenlerle birlikte bu yaþantýlarýn kalýcýlaþtýðýný ve iþlevsellikte bozulmaya, daha sonra ise klinik yardým arayýþýna yol açtýðýný desteklemektedir. 83 P 10 21 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 2 Sürücü Ehliyeti ve Psikiyatrik Muayene Saðlýk Kurulu uygulamalarý, yeterlik belgeleri ve psikiyatri Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Hüseyin Soysal Panelist : Mustafa Sercan Ýlgili yasa ve yönetmelikte sürücü olabilmek için, psikiyatri uzmanýnýn da bulunduðu saðlýk kurulunca, "Sürücü Olur" raporu alýnmasý gerekmektedir. Zeka geriliði, bunama, akut yada kronik her türlü psikotik bozukluk, baðýmlýlýk düzeyinde alkol kullanýmý, uyuþturucu madde kullanýmý, aðýr derecede davranýþ bozukluðu, dürtü kontrol bozukluðu, nevrotik yada kiþilik bozukluk sürücü belgesi almaya engel psikiyatrik bozukluklar arasýnda sayýlmýþtýr. Saðlýk kurulu raporunda sürücü adayýnýn saðlýk durumunu dikkate alarak ek kontrol muayenesi yükümlülüðü getirilebileceði, durumun gerekçesi ile birlikte belirtilmesi gerektiði de kurala baðlanmýþtýr. Kontrol muayenesinde sürücü belgesi almaya engel bir hastalýk veya durum saptandýðýnda sürücü belgesi iptal edilir. Saðlýk durumlarýnda sürücülüðe engel bedensel bir deðiþikliðin görülmesi ve tespiti halinde saðlýk kuruluþlarýnda muayenesi istenir ve yönetmelikte belirtilen saðlýk þartlarýný kaybettiði saðlýk kurulu raporu ile belgelendirilenlerin sürücü belgeleri geri alýnýr. Bunlardan kaybettiði saðlýk þartlarýný yeniden kazandýklarýný saðlýk kurulu raporu ile belgelendirenlere sürücü belgeleri geri verilir. Yönetmelikte trafik suçlarýný iþleyen sürücülerin psiko-teknik deðerlendirme ve psikiyatri uzmaný muayenesine tabi tutulacaðý, muayene sonucu durumu uygun bulunan sürücülerin sürücü belgeleri Kanunun ilgili maddesinde belirtilen sürenin sonunda iade edileceði belirlenmiþtir. Ancak psikiyatrik hastalarýn hastalýk ya da tedavilerine baðlý yetersizliklerinin sürücülük becerisini etkileme derecesinin týbbi temelleri ve sürücü belgesinin kalýcý ya da geçici olarak geri alýnmasý ile ilgili yönetsel tanýmlarýn olmamasý uygulamada belirsizliklere ve haksýzlýklara yol açmaktadýr. Psikiyatrik hastalýklarýn ya da uygulanan tedavilerin dikkat, yoðunlaþma, yargýlama ve karar verme yetilerini deðiþik derecede deðiþtirdiði bilinen bir gerçekliktir. Bu dönemlerde kiþinin sürücülük yapmasýnýn ciddi trafik sorunlarýna yol açma olasýlýðý yüksektir. Buna karþýlýk psikiyatrik hastalarýn sürücülük yetileri etkilenmediði halde belgelerinin kalýcý olarak alýnmasýndan doðacak haksýzlýklar ve yol açacaðý dýþlanma, damgalanma etkileri psikiyatri uzmanlarýnýn çözmesi gereken bir sorun niteliðindedir. Kaynaklar: 1. Karayollarý Trafik Kanunu, Kanun Numarasý : 2918, Kabul Tarihi : 13/10/1983, Yayýmlandýðý Resmi Gazete : Tarih : 18/10/1983 Sayý : 18195 2. Karayollarý Trafik Yönetmeliði, Yayýmlandýðý R. Gazete Tarihi : 18/07/1997,Yayýmlandýðý R. Gazete Sayýsý : 23053 Mükerrer 84 P 10 21 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 2 Sürücü Ehliyeti ve Psikiyatrik Muayene Görev Grubu Çalýþmalarý: Neler Yaptýk? Oturum Baþkaný : Hüseyin Soysal Panelist : Mehmet Yumru Panel Özetleri Yaklaþýk 1 yýl önce psikiyatri yahoo grubuna bir meslektaþýmýz tarafýndan gönderilen sürücülük ehliyeti ve psikiyatrik muayene ile ilgili bir e posta sonrasý adli psikiyatri bilimsel çalýþma birimi içerisinde konu ile ilgili bir görev grubu oluþturulmasý kararý alýndý. Mustafa Sercan, Mehmet Yumru, Burcu Rahþan Erim, Müjgan Özenin katýlýmý ile oluþturulan görev grubu kendi arasýnda e posta grubu aracýlýðýyla literatür, Türkiyedeki ve dünyadaki duruma iliþkin verileri tartýþtý. Bahar sempozyumunda bir araya gelen görev grubu üyeleri yaptýklarý toplantý ile algoritmanýn detaylarý üzerinde çalýþtý. Sürücü belgesi alacaklarýn, resmi veya özel saðlýk kuruluþlarýnda Ýç Hastalýklarý, Ortopedi, Göz, Kulak-Burun-Boðaz, Nöroloji ve Psikiyatri uzmanlarý bulunan Saðlýk Kurulunca, yönetmelikte belirtilen esaslara göre "Sürücü Olur" raporu almalarý gerekir (2918 sayýlý trafik kanunu). Ancak bu muayenelerde psikiyatrik yönden nelerin deðerlendirileceði ve hangi durumlarda "sürücü olamaz" kanýsýna varýlacaðý tanýmlanmamýþtýr. Öte yandan sürücü belgesi aldýktan sonra psikiyatrik hastalýða yakalananlarýn, sürücü olma yetileri geçici ya da kalýcý olarak ortadan kalktýðý halde bu kiþilerin sürücü belgelerine nasýl bir iþlem yapýlacaðý belirlenmemiþtir. Sürücü Belgesi almak isteyenlerin ruhsal muayenesi ve sürücü belgesi olup da ayný zamanda ruhsal hastalýðý olan ya da bu tür hastalýklar nedeniyle tedavi görenlerin sürücü belgesi için yapýlacak iþlemleri belirlemek amacýyla oluþturduðumuz algoritmayý ulusal kongrede tartýþmaya açmayý planladýk. 85 P 10 21 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 2 Sürücü Ehliyeti ve Psikiyatrik Muayene Sürücü Belgesi ve Psikiyatrik Hastalýklar, Dünyadan Farklý Bakýþ Açýlarý Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Hüseyin Soysal Panelistler : B.Rahþan Erim Psikiyatrik Bozukluklar ve yol açtýklarý psikopatolojik durumlar algýlama, psikomotor aktivite, bilgi iþleme ve deðerlendirme üzerinde bozulmalara neden olarak sürüþ güvenliðini bozabilir ya da araç kullanýmýný tamamen imkansýz hale getirebilir. Bu perspektiften bakýldýðýnda psikiyatrik bozukluklarý biliþ, algý ve motor koordinasyonu zaman içerisinde, geriye dönüþümlü veya ilerleyici biçimde ortadan kaldýrmalarýna göre gruplandýrarak incelemek gerekmektedir. Bu durumda klinisyenin-ki bu taným sadece psikiyatri uzmanlarýný kapsar-hastalýðýn gidiþi ve hastanýn bu konudaki bilinçliliði hakkýndaki görüþleri önem kazanýr. Konuya iliþkin az sayýda yayýnda da bu alanda elimizde geçerliliði ve güvenilirliði yüksek taný araçlarýnýn bulunmadýðý vurgulanmaktadýr. Ülkemizde yürürlüðe yeni giren 2918 sayýlý trafik yasasýnda da psikiyatrik bozukluklara iliþkin izlenecek yol haritasýnýn olmadýðý ve ne yazýk ki halen bu konudaki deðerlendirmenin salt psikiyatri uzmanlarýnca belirlenebileceði þeklindeki yetki alanýnýn sýnýrlarýný belirleyen net bir hükmün yer almadýðý görülmektedir. Yurtdýþýndaki uygulamalarda trafik yasalarýnda yetki alaný ve psikomotor bozulmanýn klinisyen tarafýndan belirlenen derecesinin daha açýk bir biçimde ortaya konduðu, ayrýca sürücü ehliyetinin alýnmasý ve kullanýmýnýn devamýna iliþkin ibarelerin özellikle biliþsel ve motor komponentlerdeki bozulmanýn daha fazla gözlemlenebildiði Parkinson hastalýðý, demans ve epilepsi gibi nöropsikiyatrik bozukluklar ile alkol ve madde kullanýmý üzerinde yoðunlaþtýðý dikkat çekmektedir. Bizim amacýmýz ülkemiz yasalarý ve günlük pratiðimizdeki bu alanda oluþan boþluðu yurtdýþýndaki uygulamalar, mevcut klinik çalýþmalar ve klinik tecrübeler ýþýðýnda doldurabilmek; sürücü belgesi almak isteyenlerin ruhsal muayenesi ve sürücü belgesi olup da ayný zamanda ruhsal hastalýðý olan ya da bu tür hastalýklar nedeniyle tedavi görenlerin sürücü belgesi için yapýlacak iþlemleri belirlemek konusunda meslektaþlarýmýza yardýmcý olacaðýný umduðumuz bir algoritma oluþturabilmektir. 86 P 11 21 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 3 Yaþam Boyu Bipolar Bozukluk, Klinik Görünümler Çocukluk, Ergenlik ve Gençlik Döneminde Bipolar Bozukluk: Klinik Görünümler Oturum Baþkaný : Müfit Uður Panelist : Neslim Güvendeðer Doksat Panel Özetleri Geç ergenlik döneminde ortaya çýkan Bipolar Bozukluk I ve II (BB1 ve BB2)nin hayat boyu görülme sýklýðý, %1 iken, ergenlik dönemi öncesi çocuklarda da teþhis sýklýðý giderek artmaktadýr.2 Yetiþkinlerde kýz ve erkek cinsiyetinde görülme sýklýðý eþitken, ergenlik dönemi öncesinde (prepübertal dönemde) ortaya çýkan BB erkeklerde dört kat daha sýktýr.3 Bipolar 1 Bozukluk (BB1) diyebilmek için en az bir manik veya karma bir hecmenin geçirilmiþ olmasý gereklidir. Majör Depresyon ve Mani hecmeleri ardýþýk, bir arada veya zaman zaman biri ortaya çýkacak þekilde görülebilir. Manik ve depresif belirtiler hâfýza ve uyku bozukluklarý, iþtah sorunlarý, alkol ve madde kullaným sorunlarý, itkisellik (impulsivity), intihar riski gibi pek çok konuda ortaklýk gösterebilirler. Ergenlik Dönemi öncesinde baþlayan BB1de depresif belirtiler ortaya çýksa bile, klasik manik hecmeler nadirdir. Baðýmsýz duygudurum hecmeleri nadiren tesbit edilip daha ziyade dalgalanmayla seyrettiðinden, atipik özelliklertaþýr. Bu açýdan BB teþhis kriterleri son derece tartýþmalýdýr.2 Çeþitli çalýþmalar, teþhis kriterlerinin pediyatrik popülasyona özgü olarak uyarlanmamýþ olmasýna raðmen, DSM-IV BB teþhis kriterlerini tam olarak karþýlayan bazý çocuk ve ergenlerin olduðunu göstermiþtir.1 Kolay dikkat daðýlmasý, aralýklý olarak sergilenen saldýrganca tavýrlar mevcuttur. Sinirlilik, önceden kestirilemeyen deðiþken ruh hâli gibi belirtiler ergenlik kriziyle karýþabilir. Manik ergenlerin klinik belirtileri arasýnda ise duygudurum yükselmesi, hýzlý konuþma, fikir uçuþmasý, grandiyözite, hallüsinasyon, paranoid hezeyanlar, uykusuzluk, tuhaf, acayip davranýþlar belirgindir ve sýklýkla þizofreniyle karýþtýrýlýr.2 Bipolar 2 Bozukluk (BB2) ise, Majör Depresif Hecmeler ve ara ara ortaya çýkan Hipomanik Hecmelerle kendisini gösterir. Hipomani kabarmýþ, taþkýn veya sinirli (irritabl) duygudurum ile karakterizedir. Ýçgörüsü nispeten yerindedir. Kaynaklar 1. Martin A, Volkmar FR. Lewiss Child and Adolescent Psychiatry. 4th Edition. Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins, 2007, pp.513-520. 2. Sadock B.J, Sadock VA. Concise Textbook of Child and Adolescent Psychiatry. Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins, 2009, pp.144-146. 3. Stubbe D, Child and Adolescent Psychiatry. Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins, 2007, pp.114-118. 87 P 11 21 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 3 Yaþam Boyu Bipolar Bozukluk, Klinik Görünümler Yetiþkinlik Çaðýnda Bipolar Bozukluk Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Müfit Uður Panelist : Mehmet Kerem Doksat Bipolar Bozukluk hayat boyu %1 civarýnda rastlanan çok önemli bir saðlýk sorunudur. Duygulanýmsal huylar ve silik bipolarite kavramlarýný da buna katarsak, bu oran %5 üzerine çýkabilir.1 Vahim sonuçlarý dikkate alýndýðýnda, bu hastalýðýn tanýnmasý, etkili ve yeterli tedavi yapýlabilmesi açýsýndan zaruridir. Farklý yaþ dönemlerinde çok farklý klinik tezahürlerle karþýmýza çýkar. Deðiþik kaynaklarda çok erken, erken, orta, geç, çok geç baþlangýç kavramlarý için farklý yaþlardan bahsedilmektedir: 30 yaþ öncesi erken, 30-45 yaþ arasý orta, 45 sonrasý için geç baþlangýçlý denmesi gibi.2 Perlis ve arkadaþlarý ise 13 yaþ öncesi için çok erken, 13-18 yaþ arasý için erken, 18 sonrasý için yetiþkin ayrýmýný kullanmýþlardýr.3 Bu metodolojik ve kavramsal farklýlýklar da büyük ölçüde araþtýrmacýlarýn yönelim farklarýndan kaynaklanmaktadýr. Bir baþka teklif de, duygudurum bozukluklarýný kutupsallýlarýna göre deðil de, baþlangýç yaþýna göre yapýlmasýdýr.4 Ben, pratik olarak, 20 ilâ 60 yaþ arasýndan bahsedeceðim. Bu dönemde en çok rastlanan tezahürler arasýnda iliþki sorunlarý, alkol ve madde kullanýmý, akademik ve iþle ilgili problemler, intihar, psikotik tablolar baþý çekmektedir. Ýlk müracaat depresyonsa, bunun tanýnmasý önemlidir. Kaynaklar 1. Akiskal HS. Mood Disorders: Historical Introduction and Conceptual Overwiew. Kaplan & Sadocks Comprehensive Textbook of Psychiatry, 9th Edition. Sadock BJ, Sadock VA, Ruiz P, editors. Philadelphia: Lippincott William & Wilkins, pp.1629-1645 2. Dellosso B, Buoli M, Riundi R, Durso N, et al. Clinical characteristics and long-term response to mood stabilizers in patients with bipolar disorder and different age at onset. Neuropsychiatr Dis Treat. 2009; 5:399-404. 3. Perlis RH, Miyahara S, Marangell LB, Wisniewski SR, et al. Long-term implications of early onset in bipolar disorder: data from the first 1000 participants in the systematic treatment enhancement program for bipolar disorder (STEP-BD). Biol Psychiatry. 2004 May 1; 55(9):875-81. 4. Benazzi F. Classifying mood disorders by age-at-onset instead of polarity. Prog Neuropsychopharmacol Biol Psychiatry. 2009 Feb 1;33(1):86-93. 88 P 11 21 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 3 Yaþam Boyu Bipolar Bozukluk, Klinik Görünümler Yaþlýlarda Bipolar Bozukluk (Yaþlýda Mani) Oturum Baþkaný : Müfit Uður Panelist : Engin Eker Panel Özetleri Yaþlý psikiyatrik hastalar arasýnda manik sendromlar oldukça sýktýr. NIMH Epidemiyolojik Alan Çalýþmasýnda 65 yaþ ve üzerinde toplumda yaþayanlar arasýnda %0.1, geriyatrik psikiyatri servislerinde yatanlar arasýnda dönem prevelansý %4.7-%9 (Yassa ve ark.1988; Spar ve ark. 1979) olarak bildirilmiþtir. Yaþlýda bipolar hastalýklarýn insidansý yaþla orantýlý azalýr. 50 yaþýndan sonra ilk manik ataðý baþlayan hastalar geç baþlangýçlý mani olarak kabul edilir. Bu hastalar arasýnda nörolojik hastalýk bulunma olasýlýðý daha yüksek orandadýr. Yaþlýda gençlere oranla manik epizodlarýn daha az þiddette olduðunu, manik epizodun arkasýndan daha sýklýkla depresyon ataklarýnýn görüldüðünü ve daha sýk hospitalizyon gerektiðini biliyoruz. Yaþlý manisinde daha fazla atipik belirtiler, daha fazla konfüzyon, paranoid semptomlar, ajitasyon, disfori ve irritabite görülür. Yaþlýda mani daha sýklýkla sekonder mani olarak görülür. Çeþitli nedenlerle ortaya çýkabilir. Nörolojik veya týbbi hastalýklarla, psikoaktif maddelerle, kortikosteroid, levodopa, simetidin gibi ilaçlarla, metabolik bozukluklarla (hemodializ, üremi, hipertiroidizm, karsinoid sendrom gibi), enfeksiyoz hastalýklarla (influenza, ensefalit gibi) veya neoplazmalarla oluþabilir. Yaþlýda duygu durum bozukluklarýnýn tedavisinde atipik antipsikotikler, lityum, karmamazepin, lamotrijin ve EKT kullanýlýr. Bildiride CTF Geropsikiyatri Bilim Dalýmýzda son 10 yýl içinde yatan mani hastalarýnýn klinik özellikleri ve tedavileri sunulacaktýr. 89 P 12 21 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 4 Ýmgenin Ýhaneti Olarak Resim : Psikanalitik Açýdan R. Magritte Magrittete Nesne, Ýmge Ve Adýn Yüzleþmesi Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Gamze Özçürümez Panelist : Serpil Aygün Cengiz 90 Yansýtmacý kuram, düþün tarihinde çok uzun bir süre dilin, imgenin, göstergenin gerçekliði birebir yansýttýðý anlayýþý üzerine kurulu olan yapýsýyla egemenliðini sürdürmüþtür. Geleneksel Batý felsefesinde özne, kendi ve kendi dýþýndaki varlýk alanýnýn gerçekliðini kendi bilincinin yansýtmasýyla kurmaktadýr. Bu nedenle Descartes baþta olmak üzere pek çok filozof, bilinci ayna eðretilemesiyle anlatmaktadýr. Yansýtmacý kuramda aynanýn temel metaforlardan biri olarak kullanýlmasý rastlantýsal deðildir; çünkü geleneksel kültürdeki folklorik açýlýmýnda ikonik bir nesne olarak aynanýn, geçmiþi/þimdiyi/geleceði göstermesi ve hakikati içinde barýndýrmasý gibi özellikleri yansýtmacý kuramdaki anlamýnýn da kökünü oluþturmaktadýr. Aynanýn metafor olarak bu çok önemli anlamý Michelangelo Merisi da Caravaggionun Narkissosundan (1594-1596) Pablo Picassonun Aynanýn Önündeki Kýz (1932) resmine kadar pek çok çalýþmasýnda sanatçýlarý ayna metaforunu ele almaya itmiþtir. Önemli gerçeküstücü ressamlardan biri olan René Magritte (1898-1967) bir ikon kýrýcý olarak ayna göstergesini kullandýðý resimlerinde kadim bir simge olan aynanýn geleneksel anlamýný yapýsökümüne uðratmaktadýr. Bu Bir Pipo Deðildir (1928/29) resminden baþlayarak temsil edilenle gerçeklik arasýndaki iliþkinin basit bir yansýtma iliþkisi olamayacaðýný gösteren Magritte, Tehlikeli Ýliþkiler (1936), Çoðaltýlmasý Yasaktýr (1937) ve Dürbün (1963) gibi pek çok resminde de ayna göstergesini kullanarak dil aracýlýðýyla gerçekliðin birebir temsil edildiðini savunan geleneksel felsefi bakýþ açýsýný derinlikli bir biçimde eleþtirmektedir. Bu sunumda, Magrittein resimlerinde kusursuz yansýtma ideasýný simgeleyen ayna göstergesini kullanarak yansýtmacý kurama eleþtirel yaklaþýmýný nasýl serimlediði gösterilmeye çalýþýlacaktýr. P 12 21 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 4 Ýmgenin Ýhaneti Olarak Resim : Psikanalitik Açýdan R. Magritte Aynanýn Ýçinden* Oturum Baþkaný : Gamze Özçürümez Panelist : Ayþegül Sütçü Yýldýrým Panel Özetleri (*Through the looking glass, Lewis Carroll) Her insan en temelde tek bir þeyi mutlak olarak bilir: Öleceðini. Bize verilmiþ baþka bir hakikat yok. Verilen de tam olarak verilmiþ. Ama bu tümüyle içeriksiz bir bilgidir. Herkes öleceðini bilir de, ölümün ne olduðunu kimse bilmez. Oruç Aruoba Ýnsan doðayý ve kendini gözlemlemeye baþladýkça bilgi edinmek en temel arzularýndan biri olmuþtur. Görüneni ve görünmeyen ancak düþünüleni tanýmlayacak temsillere duyulan ihtiyaç, dili yaratmýþtýr. Dünyayý gözleriyle gördüðü halde kendisini yalnýzca düþünce ve duyularýyla algýlayabilen insan sýrlý cam parçasýnda kendisini görebilmiþ, ayna simgesel dilin bir parçasý olmuþtur. Modern çaðýn baþlarýnda Freudun bilinçdýþýný (Unbewusst=bilinmeyen) tanýmlamasýyla insan bildiðini sandýðý kendisindeki bilinmeyenle karþýlaþýr. Bilinçdýþýnýn tanýmlanmasý, bilmeyi sevmekten köken alan felsefe için bilgiyi temel alan eski kuramlarýn izinin býrakýlýp bilinmeyeni konu edinen yeni bir düþünce yolunun açýlmasýna neden olmuþ, bu yeni yoldaki fikirler gerçeðin tanýmlanamaz olduðu, insanýn dýþ gerçekliði algýlamasýnýn olanaksýz olduðu ve algýlananýn ancak gerçeðin sahte bir imgesi olduðunu savunan postmodernizmin ilk taþlarýný oluþturmuþtur. Psikanaliz kendi geliþim sürecinde farklý düþünce sistemleri yaratmýþ, bunlarýn içerisinde özellikle nesne iliþkileri ve kendilik psikolojisi kavramlarýnýn analiz sürecine girmesiyle, insan, bilinmeyeni yansýtan sihirli bir aynada gerçek kendiliði ile tanýþma þansý bulmuþtur. Kendilik psikolojisinin kullandýðý aynalayan kendilik nesnesi, aynalama aktarýmý gibi terimler analizin bilinçdýþýný yansýtma, analistin de analizanýn gerçek kendiliðini aynalama gibi iþlevlerini telkin etmektedir. Psikanalizin temel araçlarý olan imgeleri, rüyalarý ya da çaðrýþýmlarý konuþulur ve ifade edilir kýlan dildir. Sürrealist akýmýn kendisini ressam deðil düþünür olarak tanýmlayan sanatçýsý René Magritte, imgenin ve resmin dilden baðýmsýz olamayacaðýný savunmuþtur. Eserlerinde, nesne ve adý arasýndaki iliþkinin öznel, gerçeklikten uzak oluþunu ve resimde temsil edilen nesnenin asýl iþlevinden kopuk algýlandýðýný vurgulayan Magritte amacýnýn bu yanýlsamalý iliþkiyi kýrmak olduðunu söylemiþtir. Bu sunumda, Magrittein resimleri eþliðinde postmodernizmin öne sürdüðü temel önermeler tartýþýlarak psikanalizin bilinçdýþýný temsil gücü ve ulaþýlan kendilik kavramý üzerine bir düþünce deneyi yapmak amaçlanmýþtýr. 91 P 12 21 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 4 Ýmgenin Ýhaneti Olarak Resim : Psikanalitik Açýdan R. Magritte Magritteten Lacana Gerçekin Peþinde Oturum Baþkaný : Gamze Özçürümez Panelist : Cem Kaptanoðlu Panel Özetleri BÝLDÝRÝ METNÝ: Magritteten Lacana Gerçekin Peþinde R. Magritte, Bu bir .. deðildir resimlerinin ressamýdýr. Bunlarýn en ünlüsü de bir pipo çizip altýna Bu bir pipo deðildir yazdýðý resmidir. Magritte, imgenin ve imleyenin, temsil ettiðine ihanetini anlatýr resimlerinde. Nesne, bilincin bilme arzusunun onu bütünüyle ele geçirmesine, ona sahip olmasýna direnir. Bu nedenle bilincin Gerçeke deðin bilgisi, deðiþen ölçülerde yanýlsamayý içerir. Gerçek (real), nesnenin iþgal edilemeyen, bilinemeyen yani sembolize edilemeyen kýsmýdýr. Gerçeklik (reality) ise bilginin veya simgeselin iþgali altýndaki nesneyi tanýmlar. Gerçeklik, görebildiðimiz, bilebildiðimiz eksik Gerçektir. Bilincimizin ele geçirebildiði kýsmýyla Gerçek veya eksik Gerçekler üzerinden kurarýz egolarýmýzý. Nesneye (bu kendi Gerçekimizi de kapsar) deðin bilincimizin ürettiði imge ve simgeler, temsil ettikleri Gerçekin, iðdiþ edilmiþ halleridir, biz onlarý gerçek yalnýzca gerçek sanýrýz. Bu nedenle, bir gerçeklik olarak imge, her zaman Gerçeke ihanet eder. Bu bir bakýma görünenin hep ardýnda bir þeyleri gizlemesi, göründüðü gibi olmamasý demektir. Magritte resimlerinde, parçaya, kýrýntýya, eksik olana razý olmayan, hepsini isteyen egonun, Gerçeke ihanete nasýl gönüllü olduðuna iþaret eder. Gerçekin yerine geçen Ýmgesel ve Simgeselin ürettiði bütünlük yanýlsamasýna dayalý ego büyüklenmelerinin traji-komik hallerini resmeder. Çatýþmasýz analiz ve sentez gücü, gerçeki deðerlendirme yetisi ve baþka üstün iþlevler atfedilen ego ve ona hayran egologlarla Bu bir .. deðildir resimleriyle dalga geçer Magritte. Bu nedenle, görünenin, Gerçeke ihanetini resmeden bu sürrealist ressamý anlamak, görünenin veya gerçekliðin ardýndaki hakikati arayan psikanalize baþvurmayý gerektiriyor. Ayrýca egonun/bilincin en önemli iþlevinin, kendi hakikatini reddetmek olduðunu söyleyen, gösterenin gösterilene ihanetini ve Gerçekin imkansýzlýðýný anlatan J. Lacaný, R. Magrittele birlikte anmamak da imkansýz. 92 P 13 22 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 3 Þizofreni ve Þiddet Þizofreni Hastalarýnda Þiddet Öngürülebilir mi? Oturum Baþkaný : Alp Üçok Panelist : Umut Mert Aksoy Panel Özetleri 1980 li yýllara deðin þizofreni hastalarýnýn genel popülasyona oranla daha fazla saldýrgan olmadýklarý düþünülmekteydi. Yeni epidemiyolojik veriler bu görüþü büyük oranda deðiþtirmiþtir. Çalýþmalar 3 kategori içinde incelenebilir; 1. Þizofreni tanýsý bilinen kiþilerde görülen þiddet davranýþý. 2. Þiddet davranýþý gösteren kiþilerde þizofreni yaygýnlýðý 3. Toplumda yapýlan yaygýnlýk çalýþmalarý Birinci kategoride yer alan çalýþmalar kesitsel olanlar kohort çalýþmalardýr. Kesitsel çalýþmalar hastanede yatan ya da taburcu olmuþ vakalarý kapsar. Çalýþmalar akut alevlenme dönemlerinde yapýldýðý için daha yüksek oranlar, taburculuk sonrasý yapýlan çalýþmalar ise daha düþük oranlarý yansýtmaktadýr. Taburculuk sonrasý Applebaum (2000) %17 oranýnda saldýrganlýk saptamýþtýr kiþilik bozukluðu tanýsý almýþ kiþilerde %25, madde kullanýmýnda ise %29 dir. Kohort çalýþmalarý: Allebeck (1990) 15 yýl boyunca 644 þizofreni tanýlý hastanýn genel popülasyona oranla 4 kat artmýþ saldýrganlýk saptamýþtýr. Müllen (2000) 1975-1985 yýllarý arasýnda bir karýlaþtýrmada saldýrganlýðýn genel toplumdan farklý olmayacak þekilde artmýþ olduðunu ortaya koymuþtur . Kohort çalýþmalarýnýn diðerleri olgu seçimi olmayan doðum kohortlarýdýr. 2. Saldýrgan bireylerde þizofreni tanýsý yaygýnlýðý : Teplin(1990) olgularda 3 kat artmýþ oranda þizofreni yaygýnlýðý saptamýþtýr. 3. Toplumda yapýlan yaygýnlýk çalýþmalarý: ECA verilerini kullanan Swanson 1990 da þizofreni tanýsýnda % 8 oranýnda þiddet davranýþý saptamýþ,madde kullanýmý eþ tanýsýnda oranýn %30 a çýktýðýný belirtmiþtir. Çalýþmalarýn kýsýtlýlýklarýndan söz edilecektir. Kaynaklar : 1. Appelbaum, P. S., Robbins, P.C. & Monahan, J.(2000) Violence and delusions: data from theMacArthur Violence Riisk Assessment Study. American Journal of Psychiatry, 157, 566-572. 2. Teplin, L. A. (1990) The prevalence of severe mental disorder among urban jail detainees: comparison with the epidemiologic catchment area program. American Journal of Public Health, 80, 663-669. 3. Lindqvist, P. & Allebeck, P. (1990) Schizophrenia and crime. Alongitudinal follow-up of 644 schizophrenics in Stockholm. British Journal of Psychiatry, 157, 345-350. 4. Mullen, P. E. (1997) Areassessment of the link between mental disorder and violent behaviour, and its implications for clinical practice. Australian and New Zealand Journal of Psychiatry, 31, 3-11. 93 P 13 22 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 3 Þizofreni ve Þiddet Þizofreni Hastalarýndaki Þiddet Davranýþýnýn Klinik Görünümleri Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Alp Üçok Panelist : Ýhsan Tuncer Okay Þizofreni hastalarýnda ortaya çýkan þiddet davranýþý hastaneye yatýþ için önemli gerekçelerden birisidir. Hastalarýn birçoðunda bu davranýþ biçimi gözlenmemesine raðmen, bir kýsmýnda süreðen bir saldýrganlýk ve þiddet eðilimi göze çarpmaktadýr.Bu durum hem tedavinin gidiþini etkilemekte, hem de ruhsal hastalýklara yönelik damgalamanýn beslenmesine neden olmaktadýr(1). Klinisyenlerin þizofrenide þiddet davranýþýnýn deðiþik kökenleri olduðu, gözlenen bu farklýlýklarýn tabloya özgü terapötik yaklaþýmlar gerektirdiði konusunda yaygýn bir farkýndalýk içinde olmalarýna raðmen, yapýlan araþtýrmalar çoðunlukla davranýþýn þiddeti, sýklýðý ve biçimi üzerine odaklanmaktadýr. Bu noktada, saldýrganlýk davranýþýnýn sergilediði etiyolojik heterojenite, özellikle yeni klinik tanýmlamalar ve bireysel tedavi yaklaþýmlarýnýn biçimleri ile ilgili yeni soru iþaretlerini gündeme getirmektedir.Sözü edilen etiyolojik heterojenite 3 klinik alt tipte deðerlendirilmektedir (2): Pozitif belirtilere ikincil olarak; Bazý özgül belirtilerin(özellikle emir varsanýlarý ve perseküsyon sanrýlarý) saldýrganlýk ile iliþkili olduðu bildirilmiþse de bu konuda bilgiler çeliþkilidir.Özellikle pozitif belirtilerin þiddeti ile yakýn iliþki olduðuna dair veriler daha güvenilir bulunmaktadýr. Ýmpulsif; Yapýlan araþtýrmalarda impuls kontrol sorunlarýnýn komorbid durumlara baðlý olmadýðý fronto-temporo-limbik sistem beyaz cevher yapýlarýndan kaynaklandýðý, yetersiz yanýt inhibisyonu ile iliþkili olabileceði düþünülmektedir. Psikopati ile komorbidite varlýðýnda; Ben merkezcilik, manupilatif davranýþlar, bencillik, empati yokluðu gibi psikopatik özelliklerin bazý hastalarda tabloya eþlik ettiðine dair veriler bulunmaktadýr. Özellikle davraným bozukluðu öyküsü olan hastalarda bu oran daha fazladýr. Saldýrgan davranýþ gösteren hastalarýn %17 sinde psikopatik özellikler saptanmýþtýr.Bu alt tip tarihsel bir taným olan psödopsikopatik þizofreni tablosuna gönderme yapmaktadýr. Saldýrgan davranýþýn heterojen yapýsý, ortaya çýkýþýný kolaylaþtýran komorbid madde kullaným bozukluklarý ve tedaviye uyumsuzluk gibi faktörler(2) bu konuda tanýmlayýcý araþtýrmalarýn yapýlmasýna ve her tabloya özgü tedavi yaklaþýmlarýnýn geliþtirilmesine ihtiyaç olduðunu göstermektedir. Kaynaklar 1. Fazel S, Gulati G, Linsell L, Geddes JR, Grann M. 2. Volavka J, Citrome L. Int J Clin Pract. 2008 Aug;62(8):1237-45. 94 P 13 22 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 3 Þizofreni ve Þiddet Þizofrenide Þiddet Davranýþý Ýle Ýliþkili Biyolojik Göstergeler Oturum Baþkaný : Alp Üçok Panelist : Ozan Pazvantoðlu Bu konudaki araþtýrmalar ;nöropsikolojik,yapýsal beyin görüntüleme,fonksiyonel beyin görüntüleme,elektrofizyolojik ve genetik çalýþmalardýr. Panel Özetleri Þizofrenide þiddetin incelendiði nörobiyolojik araþtýrmalarýn sonuçlarýna bakýldýðýnda bir tutarsýzlýk göze çarpmaktadýr.Bunun baþlýca nedenleri;þiddet tanýmlamasýndaki çeþitlilik,örneklem seçimindeki farklýlýklar,ölçüm araçlarýnýn nicelik ve nitelik olarak ayný olmamasý,tedavi bilgilerinin yokluðu yada farklýlýðý,bazý çalýþmalarda madde kullanýmýnýn ve komorbid durumlarýn gözardý edilmesidir. Nöropsikolojik test performanslarýnýn ölçüldüðü araþtýrmalarda þiddet davranýþý gösteren þizofreni hastalarýyla ilgili öne çýkan bulgular(göstermeyen þizofreni hastalarýna göre);genel zeka seviyesinde düþüklük,daha belirgin bellek fonksiyonu bozukluklarý,genel olarak yürütücü fonksiyonlarda özel olarak da bazý spesifik testlerde (WCST perseveratif hata) kötü performans puanlarýdýr. Çalýþmalarda þiddet davranýþýnýn daha fazla görüldüðü þizofreni hastalarýna özgü sayýlabilecek baþlýca yapýsal beyin görüntüleme bulgularý ise;hipokampus ve temporal lob hacminde azalma,özellikle sözel çalýþma belleði ve dil fonksiyonuyla ilgili olan serebellar prefrontal korteks ve supramarginal girus çevresindeki gri madde hacminde azalma, prefrontal korteks(özellikle orbitofrontal bölge) gri madde volümünde azalma þeklindedir. Fonksiyonel beyin görüntüleme ile ilgili çalýþmalar son yýllarda daha çok fMR ve MR spektroskopi ile yapýlmaktadýr. Araþtýrmalarýn sonuçlarý,bu grup hastalarda,serebral enerji metabolizmasýnda artýþ olduðunu,tehdit oluþturan uyaranlara karþý normalden farklý temporal ve oksipital cevap ortaya çýktýðýný ve þiddet ile emosyonlarýn regülasyonundaki bozulma arasýndaki iliþkiyi vurgulamýþtýr. Bazý genetik araþtýrmalar düþük aktiviteli COMT aleline sahip þizofreni hastalarýnýn yüksek aktiviteli alele sahip olanlara göre daha fazla þiddet eðilimi gösterdiðini belirtmektedir. Ayrýca,þizofrenide duyusal kapýlama iþlev bozukluðunu gösteren uyarýlmýþ P 50 potansiyeli baskýlanmasýnýn,þiddet davranýþý gösteren þizofreni hastalarýnda daha fazla bozulmuþ olduðu,bu grup hastalardaki elektrofizyolojik çalýþma sonuçlarýndan birisidir. Tüm bu araþtýrmalarýn sonuçlarý,biyolojik olarak farklýlýk gösteren bir antisosyal þizofrenialt grubu olabileceðini akla getirmektedir.Eðer gerçekten böyle bir alt grup var ise bunu tanýmlamak, bir taraftan þizofreni için günümüzde uygulanan tedavi yaklaþýmlarýnda bazý yeni düzenlemeler gerektirecek,diðer taraftan da özellikle antisosyal olmayan þizofreni hastalarý üzerindeki haksýz damgalanma durumunu biraz olsun azaltabilecektir. 95 P 14 22 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 4 Mükemmeli Ararken: Çaðdaþ Freudien ve Kendilik (Self) Psikolojisi Açýlarýndan Bir Olgu Tartýþmasý Mükemmeli Ararken: Bir Olgu Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Ahmet Tiryaki Panelist : Gamze Özçürümez Narsisistik kiþilik bozukluðu tanýsý konulan Bayan A, saldýrýya uðrayacaðý korkusuyla mesleðini sürdürmekte zorlanan, boþluk ve anlamsýzlýk duygularýyla boðuþan, hipokondriyak endiþeleri olan yirmili yaþlarýnýn sonunda, hukuk alanýnda çalýþan, evli bir kadýndýr. Bayan Anýn yaþamdan zevk alma, nesne ve toplum iliþkilerinin niteliði ile çalýþma, cinsellik gibi alanlarda ciddi kýsýtlýlýklarý bulunmaktadýr. Bayan A, babasýndan açýk ifadelerle söz etmiyor, annesini ise sürekli yakýnan, çaresiz, pasif ancak ayný anda babasýna eziyet eden biri olarak tanýmlýyordu. Daha önce üç yýl süreyle farklý ekolden bir psikoterapist ile çalýþmýþ, önceki terapisti ile pek çok kez annesiyle iç içe girmiþ iliþkisini nasýl düzenleyebileceðini konuþmuþtu. Kendisine göre, hala ayný evde yaþýyor olsalar da annesi ile iliþkisine sýnýr koyabilmiþ, birey olmayý baþarmýþtý. Oysa nerede ise sembiyotik diye nitelendirilebilecek iliþkileri Bayan Ayý aðýr biçimde bunaltýyor, bu baðýmlý hal öfke ve týkýnýrcasýna yeme ya da bir türlü durduramadýðý aðlama nöbetlerine yol açýyordu. Kendisine göre hiç öfkeli bir insan deðildi, tam tersine baþkalarýnýn öfkesinden çok ürken, korkak ve sinik biriydi. Sunumda, iki yýldýr psikanalitik yönelimli psikoterapi ile izlenen Bayan Anýn geçmiþ ve aile öyküsü ile birlikte psikoterapi süreci aktarýlacak, Çaðdaþ Freudien Psikanaliz ve Kendilik (Self) Psikolojisi kuramlarý ýþýðýnda ruhsal belirtiler, belirtilerin anlamý ve geliþimsel duraksamalar tartýþýlacaktýr. 96 P 14 22 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 4 Mükemmeli Ararken: Çaðdaþ Freudien ve Kendilik (Self) Psikolojisi Açýlarýndan Bir Olgu Tartýþmasý Kendilik Psikolojisi Açýsýndan Mükemmeli Ararken Oturum Baþkaný : Ahmet Tiryaki Panelist : Nilgün Taþkýntuna Panel Özetleri Kohut Kendilik Psikolojisi kuramýný geliþtirirken Klasik Psikanalize en temel eleþtirisi Freudun oluþturduðu kavramlarýn biyolojik fikirlere dayalý olduðu düþüncesidir. Freud, ikili dürtü kuramýný Darwinden esinlenerek oluþturmuþtur: Saldýrganlýk içgüdüsel ve doðuþtan gelen bir dürtüdür, bireyi korur. Cinsel dürtü türün devamý için þarttýr, türü korur. Kohuta göre ise saldýrganlýk narsisistik yaralanmaya verilen duygusal bir tepkidir; saldýrganlýk içgüdü deðildir, kendi baþýna bir olgudan çok yaralanmanýn belirtisidir, ikincildir. Öte yandan Michael Baschýn belirttiði gibi, Freud ile Kohutun çalýþmalarý arasýnda bir karþýlaþtýrma yaparken Kohutu hangi Freud ile karþýlaþtýrdýðýnýz sorusu sorulmalýdýr. Diðer doðal bilimlerle ayný kaide üzerine oturmuþ bilimsel bir psikoloji arayýþýndaki Freudla mý, yoksa insan davranýþý arkasýndaki bilinçdýþý güdülerin araþtýrýlmasý amacýyla neredeyse rastlantýsal olarak psikanalitik yöntemi keþfeden Freudla mý? Saldýrýya uðrama korkusuyla hayatý neredeyse felç olmuþ, dýþa vuran davranýþlarýnda dikkati çeken ancak kendisinin hiç farkýnda olmadýðý saldýrganlýðý göz önüne alýndýðýnda Bayan Ayý kendilik psikolojisi açýsýndan tartýþýrken iki kuram arasýndaki sözü edilen temel farký anýmsamak yine de önemlidir. Ayrýca Bayan Anýn belirgin ambivalansý, bir türlü sahip olduklarýný beðenmemesi, bir yandan idealini elde etmek için sürekli uðraþmasý diðer yandan amacýna ulaþtýðý anda ürküp býrakmasý, en azýndan bir süreliðine tatmin olmanýn hazzýný ve huzurunu yaþayamamasý, çocukken annesinin sýk sýk ve belirsiz sürelerle evden ayrýlmasý Kohutun kendiliknesnesi süreçleri adýný verdiði kavramla deðerlendirilecektir: Büyüme serüveninde çocuk, ancak narsisistik gereksinimleri kendiliknesneleri tarafýndan optimal biçimde karþýlandýðý zaman eriþkin yaþamýnda patolojik narsisizmden korunabilir. Aksi takdirde kendilik, eksik ve hasarlý olacaktýr. 97 P 14 22 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 4 Mükemmeli Ararken: Çaðdaþ Freudien ve Kendilik (Self) Psikolojisi Açýlarýndan Bir Olgu Tartýþmasý Çaðdaþ Freudien Psikanaliz Açýsýndan ''Mükemmeli Ararken'' Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Ahmet Tiryaki Panelist : Ülkü Gürýþýk 98 Çocukluk öyküsünden aldatýldýðý, terk edildiði, suçlandýrýldýðý, ihmal edildiði anlaþýlan, saldýrýya uðrayacaðý endiþesi duyarken aslýnda kendi saldýrganlýðýndan korkan Bayan Anýn nasýl üstü örtük biçimde yýkýcý davranýþlarýný kendisine ve ailesine, yakýn çevresine (nesne dünyasýna) yönelttiði Çaðdaþ Freudyen Psikanaliz ýþýðýnda tartýþýlacaktýr. Narsisizmin regülasyonunda belirgin bozukluðu olan Bayan A, kendilik deðerini ve iyi-oluþ duyumunu sürdürmede zorlanan bir bireydir. Bir sýnavdan diðerine koþarken ve sýnavlar benim oyuncaklarým derken adeta var oluþunu, bütünlüðünü ve kendi baþýna baþarabileceðini tekrar tekrar sýnamaktadýr. Narsisistik, ihtiyaç doyurucu nesne yatýrýmý, nesne sabitliðinin bulunmamasý, hala annesinin uzantýsý olarak yaþamasý, etkin olmakla edilgen kalmak arasýnda bocalamasý, fantezi dünyasýyla dýþ gerçeklik arasýndaki sýnýrýn oluþmamýþ olmasý dikkati çeken ve geliþimsel duraksamalara iþaret eden diðer sorunlardýr. Olgu ele alýnýrken, bilinçdýþý çatýþmalarý, savunma örgütlenmesi, belirtilerin anlamý, iliþki kurma örüntüsü, aktarým-karþý aktarým dinamikleri, benlik gücü gözden geçirilecektir. P 15 22 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 5 Evrimsel Psikiyatri Perspektifinden Obsesif - Kompülsif Bozukluk Ve Yeni Yaklaþýmlar Hayvan Modellerinde Obesyonlar Ve Kompülsiyonlar Oturum Baþkaný : Mehmet Kerem Doksat Panelist : Ejder Akgün Yýldýrým Panel Özetleri Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) ile ilgili hayvan hastalýk modelleri uzun yýllardýr bilinmektedir (1). Özellikle köpeklerde gözlenen akral lik dermatiti hastalýðý fluoksetine yanýt vermektedir. Bir çok canlýda gözlenen stereotipik týmar-temizlenme (grooming) davranýþý kompulsif karakterdedir. Striatal bölgede gerek sapap 3 geni olmayan gerek hoxb8 mutant farelerde artmýþ grooming davranýþý sonucunda bazý vücut bölgelerinde yaralar oluþuncaya kadar temizlenme davranýþý gözlenmekte, her hangi bir þekilde kirlenen hayvan diðerlerine göre iki kat fazla temizlenmektedir(2). Bu deneysel modellerin antiobsesif tedaviye yanýt vermeleri striatal sistem patolojilerinin OKB patofizyolojisini açýklamada önemini artýrmaktadýr. Kortiko-striato-talamo-kortikal yolaklarda ortaya çýkan patolojilerde OKB kliniði gözlendiði bilinmektedir (3). Bu yolaklardan motor iþlevlerle ilgili olan devrenin fizyolojik özellikleri iyi bilinmekteyken emosyonel ve kognitif iþlevlerle iliþkili diðer devreler yeterince ele alýnmamýþtýr. Kompulsif davranýþlarýn bir çok canlýda olmasý canlýlarýn hazýr bir motor set üzerinde türe özgü motor öðrenme ile bu davranýþlarý kazandýðý varsayýmýný güçlendirmektedir. Ýntruzif düþünceler de benzer bir öðrenme süreci ile fizyolojik olarak kazanýlmýþ olabilir. Burada deneysel modeller üzerinden OKB bazal gangliyonlar iliþkisi, kortiko-striato-talamo-kortikal devrelerin OKB patofizyolojisindeki olasý iþlevleri tartýþýlacaktýr. KAYNAKLAR: 1.Woods-Kettelberger A, Kongsamut S, Smith CP, Winslow JT, Corbett R. Animal models with potential applications for screening compounds for the treatment of obsessive-compulsive disorder. Expert Opin Investig Drugs. 1997 Oct;6(10):1369-81. 2.Greer JM, Capecchi MR. Hoxb8 is required for normal grooming behavior in mice. Neuron. 2002 Jan 3;33(1):23-34. 3.Cummings JL, Cunningham K. Obsessive-compulsive disorder in Huntington's disease. Biol Psychiatry. 1992 Feb 1;31(3):26370. 99 P 15 22 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 5 Evrimsel Psikiyatri Perspektifinden Obsesif-Kompülsif Bozukluk Ve Yeni Yaklaþýmlar, OKB Paradoksu Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Mehmet Kerem Doksat Panelist : Ýlker Küçükparlak Fekunditede azalmayla giden, genetik kökenli bir hastalýðýn prevalansýnýn mutasyon hýzýnýn üzerinde olmasý beklenemez. Bu durum evrimsel paradoks olarak tanýmlanmýþtýr ve evrimsel paradokslar ilk olarak þizofreni hastalýðý için tanýmlanmýþtýr. Bu tür paradokslarýn en bilineni orak hücreli anemidir. Buradaki paradoks dengeli polimorfizm veya "þanssýz homojen" kavramlarýyla açýklanabilmiþtir. Orak hücreli anemi aslýnda plazmodium türlerine karþý koruyucu olduðu için bulunduðu coðrafyaya ve zamana göre adaptif bir durumdur. Bulunduðu coðrafyanýn dýþýnda ve günümüzde rastlanýldýðýnda ise patoloji olarak ele alýnmaktadýr. Acaba OKB için de benzer bir durum söz konusu olabilir mi? OKBnin ortaya çýktýðý þartlarý incelemek için hematologlarýn parazitolojiye yaptýklarý yolculuðun benzerini psikiyatristler olarak antropolojiye yapmamýz gerekebilir. Ýnsan evriminde "büyük sýçrama" olarak kabul edilen 70.000-120.000 yýl öncesinde; dil, metakognisyon, zihin kuramý gibi birbiriyle iliþkili ve insanlaþma sürecinde kritik iþlev üstlenen kazanýmlarýn hangi þartlarda elde edildikleri, psikopatolojideki pek çok baþlýk gibi OKB'de de ufuk açýcý olabilir. 100 P 15 22 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 5 Evrimsel Psikiyatri Perspektifinden Obsesif-Kompülsif Bozukluk Ve Yeni Yaklaþýmlar Obsesyon Ve Kompülsiyonlarýn Nörogeliþimsel Temelleri Ve Yeni Yaklaþýmlar Oturum Baþkaný : Mehmet Kerem Doksat Panelist : Muzaffer Kaþar Panel Özetleri Obsesyon ve kompülsiyonlarýn klinik popülasyonlar dýþýnda da kritik yaþam dönemlerinde sýk görüldükleri bildirilmiþtir (1). Örneðin, 2 ila 3 yaþýndaki çocuklarýn büyük çoðunluðunda tekrarlayan ritüelistik davranýþlar, nesneleri simetrik olarak dizme, kirlilik ve temizlenme uðraþlarý belirgindir. Bu davranýþlarýn sýklýðý ergenlik dönemine doðru azalýr ve ergenlik döneminden sonra devam etmeleri halinde bunlara anksiyete eþlik etmeye baþlar. Ayrýca, zorlayýcý düþüncelerin genel popülasyonda sýkça görüldüðü, gebelik ve doðum sonrasý gibi kritik yaþam dönemlerinde %90lara ulaþtýðý bildirilmiþtir (2). Kompülsif davranýþlarýn kontrol edilerek azalmalarýnda rol oynayan nöral devrelerin geliþimi 3 ila 6 yaþ dönemine denk gelir ve arkaik striatal döngülerin aracýlýk ettiði tekrarlayýcý davranýþlarýn kalibrasyonunu saðlarlar. Son yýllarda nörogörüntüleme çalýþmalarýnýn verileri ýþýðýnda OKB olan hastalarda bu kalibrasyonda rol oynayan orbitofrontal korteks, anterior singulat gibi yapýlar ve iliþkili döngülerde etkilenme olduðu gösterilmiþtir (3). Ayný döngüler OKB olmayan kiþilerde de aktifleþmektedir, bununla beraber OKB hastalarýnda aktivasyonun sadece niceliksel bir fark göstermesi ilgili nöral sistemlerin arkaik olarak tekrarlayýcý davranýþa aracýlýk eden striatal döngülerin üzerine kurulmuþ davranýþsal sistemler üzerinde þekillendiðini düþündürmektedir. Diðer yandan sosyal biliþsel yetilerde (empati, soyut düþünme, emosyonlarýn kontrolü) rol alan sistemler de OKBde etkilenen yapýlarda temsil edilirler ve davranýþýn emosyonel kontrolü açýsýndan büyük önem taþýrlar. Son olarak evrim sürecinde adaptif olduðu öne sürülen özelliklerin nöral temsillerinin semptom boyutlarý yaklaþýmýyla iliþkisi incelenecek ve OKB paradoksuna dair nörogeliþimsel temeller tartýþýlacaktýr. 1. Evans DW, Leckman JF et al. Ritual, Habit and Perfectionism: The Prevalence and Development of Compulsive-like Behavior in Normal Young Children.Child Development, 1997, 68,1, 58-68. 2. Leckman JF, Mayes LC et. al. Early parental preoccupations and behaviors and their possible relationship to the symptoms of obsessive compulsive disorder. Acta Psychiatr Scand 1999;100 (Suppl. 396):126 3. van den Heuvel OA, Veltman DJ et. al. Frontal striatal dysfunction during planning in obsessive-compulsive disorder. 2005 Arch Gen Psychiatry 62(3): 301309. 101 P 16 22 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 2 Grup Psikoterapilerinde Bazý Kavramlara Yakýndan Bakýþ Ona Bir Maske Ver Sana Gerçeði Söylesin Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Ejder Akgün Yýldýrým Panelist : Ýnci Doðaner Psikodrama deyince ilk akla gelen þeylerden birisi rol yapmaktýr. Oysa ki rol kuramý, rol yapmanýn çok ötesindedir. Eylem ve canlandýrma tekniklerini kullanan psikodramaik sosyometrik grup piskoterapisi, kuramsal açýdan hakettiði saygýnlýk düzeyine ulaþamamýþtýr. Bunda psikodramatistlerin eyleme ve çözüme aðýrlýk veriþlerinin payý büyüktür. Bu konuþmada psikodramatik sosyometrik grup psikoterapisinin temel kuramsal dayanaklarýndan biri olan rol kuramý, Morenodan baþlayarak günümüze uzanan çizgide gözden geçirilecek; hastalarýmýzý deðerlendirme, tanýlama ve iyileþtirmede rol kuramýnýn önemine vurgu yapýlacaktýr. Rol, kiþinin, diðer kiþilerle iliþki içinde üstlendiði iþlev biçimidir. Bu kavram, kiþileri iliþkileri içindeki durumlarýyla ele almaya olanak saðlayan bir açýlýmdýr. Özümüzün (kendiliðimizin) rollerimizden doðduðuna yaptýðý vurgu ile rol kuramý, insan ruhunun özelliklerini ve geliþimini açýklayan modeller arasýnda özgün bir duruþa sahiptir. Kaynaklar Bradshaw Tauvon K (1998) Principles of Psychodrama. The Handbook of Psychodramada. M. Karp, P. Holmes, K. Bradshaw Tauvon (editörler) Routledge, London. S. 29-45. Dayton T (2005) The Living Stage. Helath Com. Inc. Deerfield Beach, Florida. S: 149- 177) Moreno JL (1946) Role Theory. Psychodrama Vol 1de (1. Baský 1946, 5. Baský 1977) Giriþ II- VIII. 102 P 16 22 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 2 Grup Psikoterapilerinde Bazý Kavramlara Yakýndan Bakýþ Psikodramanýn Uðradýðý Alanlarda Býraktýðý Ýzler Oturum Baþkaný : Ejder Akgün Yýldýrým Panelist : Nalan Kalkan Oðuzhanoðlu Panel Özetleri Psikodrama, grup psikoterapileri ve bireysel psikoterapilerde kullanýlan bir terapi türüdür. Bugüne deðin ülkemizde bu alanda birçok tez yapýlmasýna karþýn ulusal dergilerde bu konudaki yazýlara çok yer verilmediði görülmüþ ve oldukça kýsýtlý sayýda makaleye ulaþýlmýþtýr. Bu sunumda yurdumuzda yapýlan ve basýlan tezlere ulaþýlmaya çalýþýlarak psikodramanýn temas ettiði konular ve deðerlendirmelerin gözden geçirilmesi planlanmýþtýr. Bunlarýn sonucunda bu terapi türünün ulaþtýðý sonuçlarýn birçok farklý boyutu ile ele alýnarak, bugünkü durumuna eleþtirel bakýþ açýsý ile deðinilecektir. 103 P 16 22 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 2 Grup Psikoterapilerinde Bazý Kavramlara Yakýndan Bakýþ Grup Liderliði Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Ejder Akgün Yýldýrým Panelist : Aliye Mavili Aktaþ Bu çalýþma grup liderliði üzerine bir derlemedir.Çalýþmada grup liderliði Psikodrama grup uygulamalarýndaki somut örnekleriyle ve bilgi temeliyle ele alýnacaktýr. Çalýþma öncelikli metodolojik ve kuramsal paradigmalar ele alýnacak, sonra liderliðin özellikleri somut örneklerle tartýþýlacaktýr. Psikodrama da grup liderleri grubun gidiþini idare eder, yapýcý bir grup atmosferinin oluþmasýný saðlar, sosyal aðý destekler. Morenoya göre, grup lideri katýlýmcýlarý-üyeleri bir grup haline dönüþtürerek onlara liderlik eden, bütünleþtiren, sentezleyen dengeli eylem sembolüdür. Bu doðrultuda psikodramatist olarak grup liderlerinin üstlenmesi beklenen özellikleri beþ ana baþlýkta toplayabiliriz. Bunlar: Organize grup yapýsý. (zaman, oluþum, toplantý yeri ve uygulayýcý yöntemler) Grup kurallarýný yerleþtirmek.(Gizlilik, kararlý olmak, fiziksel temas, grubun dýþýnda birbirini etkileme, uyumluluk.) Grupta kohezyonu oluþturmak, grubun gerginlik düzeyini ayarlamak, grubun amaçlarý doðrultusunda eylemde teþvik etmek. Bütün grup üyelerinin aktif katýlýmýný saðlamak, etkileþim ve iletiþimi kolaylaþtýrmak, sözel uygulamalarýn ve sözel olmayan eylem odaklý uygulamalarýn geliþen iliþkilerini açýklamak. Sosyal atmosferin geliþimini engelleyen unsurlarýn deðiþtirilmesini ve grubun iþ birliði içerisinde bütünleþmesini teþvik eder. Lider grubun içindeki çatýþmalarý pazarlýk ve anlaþmalarla yeni dengelere ulaþtýrmayý kolaylaþtýrýrken, üyelerin bu süreci bireysel yaþantýlarýna transfer etmelerini de kolaylaþtýrýr. Bütün bu özellikler psikodramanýn her bir aþamasýnda (ýsýnma, oyun ve paylaþma) her bir türünde (konu, baþoyuncu ve grup odaklý) etik ilkeler çerçevesinde uygulanýr. Liderlik, rasyonel yeterliliðe dayanmalý, sürekli olarak deðerlendirilmeli ve eleþtirilebilmeli, üyelerin baðýmlýlýðýna hassasiyet göstermeli, ayrýþma ve bütünleþmeyi uygun biçimde yapabilmeli. Kaynakça Mavili Aktaþ A. Küçük Gruplar- Grup Süreci ve Dinamikleri. Mustafa Kitapevi.Anlara 2000 Kellerman .P.F.Tacous on Psychodrama. London :Jessica Kingsley. Mareno Who Shall Suruve. Çeviri: Nurettin Þazi Kösemihal 1976. 104 P 17 22 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 3 Freud ve Felsefe Freud ve Felsefeye Eleþtirel Bakýþý Oturum Baþkaný : Erol Göka Panelist : Yaman Örs Göreceðimiz gibi Freud, felsefecilere kendi kuramsal ve deneyimsel yaklaþýmýnýn ýþýðýnda bakmasýnýn yanýnda, onlarýn görünüþte salt ussal olan felsefi düþüncelerine de tam bir kuþkuculuk ve eleþtirellikle yaklaþmakta; bu konuda da oldukça olumsuz bir genel sonuca varmaktadýr. Panel Özetleri Freud ve Felsefe genel baðlamýndaki bu sunuþun, örneðin Felsefeler, Felsefeciler ve Freud gibi nötr diyebileceðimiz bir baþlýðý da olabilirdi. Her durumda, konuyla ilgili olarak buradaki baðlamýmýzda sunulacak ana noktalarý þöyle sýralayabiliriz: Felsefe ve Felsefeler, Felsefe ve Felsefeciler, Freud ve Felsefe, Freud ve Felsefeciler, Felsefe ve Felsefeciler konusunda Freudunkine çok benzer iki baþka görüþ ve son olarak sunucunuzun Eleþtirel Felsefe yaklaþýmýnýn ýþýðýnda Freud ve Felsefe. Sunucunuzun görebildiði ölçüde son yýllarda en baþta psikiyatri ve felsefe çevrelerinde olmak üzere, bir yandan, psikanalizin ruhsal süreçlerle ilgili olarak deðiþik alanlardaki geliþmelerle büyük ölçüde uyuþtuðu dile getirilmekte; öte yandan ise, bu kurama ciddi eleþtiriler yöneltilmektedir. Böyle bir durumda Freudun, ruhsal çözümleme aracýlýðýyla felsefecilere yönelik ciddi eleþtirel tutumu ne ölçüde geçerli olabilecektir? Konuþmacýnýz, zaman açýsýndan bu sýnýrlý sunuþunda bu tür bir soruya doðrudan yanýt arayýþý içinde olmak yerine, kendisinin buradaki baþlýðýna uygun olarak; Freud, felsefecilerle onlarýn çalýþma ürünleri olan felsefi düþünceleri, görüþ ve deðerleri arasýnda nasýl bir baðlantý görmektedir, bu soruna odaklanacaktýr. Freudun bu konudaki deðerlendirmelerine ne ölçüde katýlýnsýn ya da karþý çýkýlsýn, konu en azýndan bir bakýma niceliksel diyebileceðimiz bir açýdan çok ilginçtir; çünkü ruhsal çözümlemenin kurucusu, Batý Felsefesini, kanýmca daha doðru adlandýrmasýyla Akademik Felsefeyi, baþlýca temsilcilerini ele alarak çok kapsamlý bir biçimde incelemiþtir. Freudun ruhsal çözümleme ve felsefe(ci)ler baðlamýndaki çalýþmalarý, belki, onun (ve baþkalarýnýn) psikanaliz ve sanat(çý)lar konusundaki incelemeleri ile karþýlaþtýrýlabilir. Ancak felsefeciler söz konusu olduðunda, onlarýn düþünsel ürünlerinin sanatçýlarýn yapýtlarýna oranla ruhsal çözümlemenin kendisiyle çok daha ortamsal bir yakýnlýk içinde bulunduðu belirtilebilir. 105 P 17 22 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 3 Freud ve Felsefe Bilim Felsefesi Ve Psikanaliz Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Erol Göka Panelist : Özgür Ýde Karaçam 106 Psikanalitik kuram, oluþturulduðu on dokuzuncu yüzyýl sonundan bu yana birtakým akademik tartýþmalarýn odaðý olmuþtur. Kuramýn insanýn ruhsal yapýsýna iliþkin getirdiði yeni anlayýþlar geleneksel kesimlerin tepkisini çekmiþse de asýl önemsenmesi gereken eleþtiriler, felsefenin bir alt dalý olan bilim felsefesinden gelmiþtir. Mantýksal pozitivist gelenek olsun, Karl Popper'ýn kurucusu olduðu eleþtirel akýlcý gelenek olsun, psikanalizin bir sahte bilim olduðu savýndadýrlar. Öte yandan kültür bilimleri felsefesi ve yorumbilgisi (hermenötik) disiplininin psikanalize çok daha farklý bir yaklaþýmý vardýr. Bu sunumda her iki yaklaþýmýn getirdiði eleþtirilerin güçlü ve güçsüz yönleri irdelenecek ve tartýþýlacaktýr. P 17 22 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 3 Freud ve Felsefe Psikanalitik Kuramalar Niçin Sorunludur? Oturum Baþkaný : Erol Göka Panelist : Saffet Murat Tura Panel Özetleri Psikanaliz bir beyin kuramý deðil bir zihin kuramýdýr. Bu gibi zihin kuramlarýný temel güçlüðü insan davranýþlarýna, diðer biyolojik türlerde olduðu gibi, beynin neden olmasý, zihin gibi ayrý bir düzeyin olmamasýdýr. Bununla beraber bazý epistemolojik nedenlerle insan davranýþlarýný açýklamak için zihin kavramý þahýs düzeyinde hala geçerli bir kategoridir. Günümüzde davranýþý açýklamaya yönelik bütün kuramlarýn temel güçlüðü þahýs düzeyindeki yorumsamacý açýklamalarla þahýs-altý düzeydeki beyin süreçlerini iliþkilendirmekte karþýlaþýlan problemdir. Bu çerçevede sofistike bir folk psikoloji olan psikanaliz otonom zihin kuramlarý arasýnda yer alýr. Otonom zihin kuramlarý klinik bir uygulama olamadýklarý sürece kendi içlerinde tutarlý olmakla beraber psikanalizin klinik bir uygulamaya da yer vermesi bazý epistemolojik zorluklar yaratýr. Konuþmada bu konudaki çaðdaþ tarýþmalar aktarýldýktan sonra çözüm yollarý üzerinde durulacaktýr. 107 P 18 22 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 4 Geçmiþten Geleceðe Travma Sonrasý Stres Bozukluðu Çaðdaþ Freudien Psikanaliz Açýsýndan Travma Sonrasý Stres Bozukluklarýnýn Tarihsel Geliþimi Panel Özetleri Oturum Baþkaný : K. Nahit Özmenler Panelist : Barbaros Özdemir 108 Son bir kaç yüzyýl içinde meydana gelen büyük savaþlar bireyler üzerinde psikolojik ve psikiyatrik açýdan önemli etkiler yapmýþtýr. Savaþlar sýrasýnda týbbi olarak açýklanamayan bir takým belirti ve bulgularýn ortaya çýktýðý dikkat çekmiþtir. Belirtilerin savaþ sonrasýnda ýsrarlý olmasý ve tedaviye direnç göstermesi nedeniyle de savaþ sonrasý bozukluklar ya da savaþ stres reaksiyonlarý baþlýðý altýnda deðerlendirilmiþtir. Savaþ stres reaksiyonlarý eski savaþ sendromlarýndan günümüze gelene kadar pek çok farklý isimle anýlmýþlardýr. Ýsimlendirmeler önceleri belirti kümeleri yada etyolojik açýklamalarla iliþkili olmuþ nostalji, Da Costa Sendromu, asker kalbi, iritabl kalp, savaþ bunalýmý, dispepsi, romatizma, agent orange etkisi, TSSB (Travma Sonrasý Stres Bozukluðu) olarak tanýmlanmýþlardýr. Vietnam Savaþý sonrasý bu alanda artan araþtýrmalar belirti ve bulgularýn tek spektrum içinde toplanabileceðini göstermiþtir. Böylece ilk kez 1980 yýlýnda savaþ stres reaksiyonlarý travma sonrasý stres bozukluklarý (TSSB) baþlýðý altýnda DSM III içerisinde yer almýþtýr. TSSB sadece savaþla ilgili durumlarý tanýmlamamýþ ayrým yapmadan psikolojik travma odaklý genel bir durumu tanýmlamýþtýr. Daha sonra DSM III-R (1987), DSM IV (1996), DSM IV-TR (2004)te de yer almýþtýr. DSM IV maruz kalýnan psikolojik travmanýn özelliklerini gerçek bir ölüm yada ölüm tehdidi, aðýr bir yaralanma, kendisi yada bir baþkasýnýn fizik bütünlüðüne bir tehdit olayýný yaþamýþ, böyle bir olaya tanýk olmuþ yada böyle bir olayla karþý karþýya gelmiþ olmak þeklinde tanýmlamýþtýr. ICD 10da dünyaya güvensiz tutum, sosyal çekilme, boþluk duygusu, mutsuzluk hali ve sinirlilik ile seyreden tablo, stres bozukluðunun kalýcý izi olarak belirtilmiþtir. Böylece TSSB psikolojik travma odaklý bakýldýðýnda eþsiz bir taný katagorisi olarak psikiyatrik bozukluklarýn sýnýflandýrýlma sistemine dahil edilmiþtir.Son zamanlarda Körfez Savaþý Sendromu olarak isimlendirilen tablonun TSSB olarak kabul edilip edilmeyeceði konusunda spekülasyonlar yapýlmaktadýr. Ýsimlerin yanýnda müdahale ve tedavi yöntemlerinde de önemli deðiþiklikler meydana gelmiþtir. Tarihsel süreç içinde toplanan istatistiki veriler ne kadar büyük bir mortalite ve morbiditeye yol açtýðýný gözler önüne sermiþ ve bu sendromlarý önemli bir sorun alaný haline getirmiþtir. P 18 22 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 4 Geçmiþten Geleceðe Travma Sonrasý Stres Bozukluðu Travma Sonrasý Stres Bozukluðunun Nörobiyolojik geliþimi Oturum Baþkaný : K. Nahit Özmenler Panelist : Ümit Baþar Semiz Anahtar kelimeler: travma, stres, nörobiyoloji Panel Özetleri Fiziksel travmanýn beyin iþlevlerini ve nörobiyolojik geliþimini olumsuz olarak etkilediði zaten bilinmektedir. Esas olarak 1990larýn baþlarýndan itibaren baþlayan araþtýrmalar, psikolojik travmanýn da beyin iþlevleri üzerine belirgin etkisi olduðunu göstermiþtir. Üstelik bu etkiler sadece kalýcý deðil, özellikle çocukluk çaðý travmalarýnda sonuçlarý eriþkin dönemde görülebilen nörogeliþimsel niteliktedir. Çok çeþitli semptomlara yol açan ve travmaya beynin verdiði yanýtý ve bedenin stres yanýtýný belirleyen çocukluk çaðý travmalarý en çok üzerinde durulan bilimsel çalýþmalar arasýndadýr. Travmatik strese maruz kalanlarda limbik sistem, hipotalamik-pitüter-adrenal aks ve önemli monoamin nörotransmitterle ilgili deðiþiklikler izlenmektedir. Aþýrý uyarýlmýþlýk, dissosiyasyon, küntleþme ve travmanýn yeniden yaþantýlanmasý gibi özgün belirtiler birbirinden farklý nörobiyolojik deðiþikliklerle iliþkili olabilmektedir. Travmanýn nörobiyolojik sonuçlarý kesitsel ve geliþimsel olarak iki boyutta incelenebilmektedir. Travmaya akut yanýt olarak ortaya çýkan deðiþiklikler ile özellikle çocukluk çaðýna iliþkin ve uzun süreli travmalarýn kalýcý izleri ayrý olarak deðerlendirilmelidir. Ancak birçok durumda iki olgu ayný bireyde örtüþebilmektedir. Beyinde neler olduðunun bilinmesi, yani psikolojik travmanýn beyindeki anatomik ve iþlevsel deðiþikliklerle iliþkilendiren güncel kanýtlarýn ortaya konmasý, bu tür etkileri en aza indirgeyecek kesin taný ve etkili saðaltým programlarýnýn geliþtirilmesine olanak saðlayacaktýr. 109 P 18 22 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 4 Travma Sonrasý Stres Bozukluðunun Geleceði Panel Özetleri Oturum Baþkaný : K. Nahit Özmenler Panelist : Cemil Çelik Travma Sonrasý Stres Bozukluðu tanýsýnýn 1980 yýlýnda kabul edilmesinden günümüze kadar çok az tartýþýldýðý kabul edilmektedir. Etyolojik açýdan spesifik bir travmatik stresör (A kriteri) sonrasý ortaya çýkmasý itibarýyla diðer DSM tanýlarýndan oldukça farklýdýr. Boþanma, mali güçlükler gibi hayatý tehdit etmeyen olaylardan sonra da bozukluðun geliþebileceðine dair yayýnlar vardýr. Buna ek olarak A kriteri yaþam stresörlerini yaþamamýþ depresif ve sosyal fobili hastalar arasýnda da TSSB belirtilerinin sýk ortaya çýktýðý gösterilmiþtir. Çalýþmalar travmatik olayýn büyüklüðünden daha çok olay öncesi iþlevsellik, premorbid özellikler ve psikiyatrik öykü gibi ve olay sonrasý sosyal destek gibi kriterlerin, travma sonrasý morbiditeye daha fazla katkýda bulunabileceðini göstermiþtir. Kýsaca A kriteri travmatik olaylar birey üzerinde TSSB oluþturmak için ne gerekli ne de yeterli deðildir. Buna raðmen TSSB tanýsý koyma gayreti zýt kültürler arasýnda artan sayýda olaylar ve insan reaksiyonlarýný kapsayacak þekilde dünya çapýnda geniþlemiþ ve TSSB üzerine modellenen yeni tanýsal kategoriler önerilmiþtir. Bunlar "Uzamýþ Cezaevi Stres Bozukluðu, Posttravmatik Yas Bozukluðu, Posttravmatik Ýliþki Sendromu, Posttravmatik Dental Bakým Anksiyetesi ve Posttravmatik Abortus Sendromunu" içermektedir. Kriter deformasyonu olarak isimlendirilen bir fenemon olan TSSB modelinin bu geniþlemesi travmatolojinin kritik bir eksikliðine ýþýk tutmaktadýr: normal insan duygularýnýn kültürler arasý týbbileþtirilmesi. TSSB tanýsý bazý vakalarda uygun olabilir. Fakat psikiyatristler travmanýn kötü sonuçlarýnda bu tanýyý refleks bir þekilde koymamalýdýrlar. DSM V için olduðu gibi bugünkü problemlerin en iyi nasýl çözülebileceði açýk deðildir. Kaynaklar 1. Bodkin JA, Pope HG, Detke MJ, Hudson JI. Is PTSD caused by traumatic stress? J Anx Dis 2007; 21: 17682. 2. Spitzer RL, First, MB, Wakefield JC. Saving PTSD from itself in DSMV. J Anx Dis 2007; 21: 23341. 3. McHugh PR, Treisman G. PTSD: A problematic diagnostic construct. J Anx Dis 2007; 21: 21122. 110 P 19 23 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 1 Anksiyete Bozukluklarýnda Ýlaç - Psikoterapi Ýliþkisi Anksiyete Bozukluklarýnda Ýlaç Tedavilerinin Biliþsel Süreçlere Etkileri Oturum Baþkaný : Mehmet Zihni Sungur Panelist : Lütfullah Beþiroðlu Panel Özetleri Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) baþta olmak üzere diðer anksiyete bozukluklarýnýn etiyolojisi ve hastalýðýn sürmesinde biliþsel süreçlerin önemi bilinmektedir. Biliþsel süreçlerdeki deðiþim çeþitli çalýþmalarda; biliþsel terapiler, davranýþcý terapiler ve biliþsel davranýþcý terapiler ile deðerlendirilmiþ ve deðiþik çalýþmalarda hem anksiyete bozukluðunun kliniðinde hem de biliþsel süreçlerde deðiþim bildirilmiþtir. Ancak psikofarmakolojik tedavinin anksiyete bozukluðu kliniði üzerine etkinliði ile ilgili çeþitli ajanlarla yapýlan çok sayýda çalýþma olmasýna raðmen, psikofarmakolojik tedavinin hangi biliþsel süreçleri ne düzeyde etkilediði tanýmlanmamýþtýr. Bu konuþmada baþta OKB olmak üzere anksiyete bozukluklarýnda ilaç tedavisiyle gözlenen klinik deðiþimlerin biliþsel süreçlerle olan iliþkisi ve klinik iyileþmenin biliþsel süreçler üzerinden gerçekleþip gerçekleþmediði tartýþýlacaktýr. 111 P 19 23 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 1 Anksiyete Bozukluklarýnda Ýlaç - Psikoterapi Ýliþkisi Anksiyete Bozukluklarýnda Psikoterapilerin Nörobiyolojik Etkileri Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Mehmet Zihni Sungur Panelist : Raþit Tükel Nörobiyoloji, özellikle de iþlevsel beyin görüntüleme alanýndaki geliþmeler, psikoterapi için beyin temelli yeni bir paradigmayý mümkün kýlmaktadýr. Akýl (mind) nöral devrelerin iç ve dýþ alanlara bir projeksiyonudur. Akýl ve altýnda yatan nöral devreler, davranýþý yönlendirerek dýþ deðiþikliklere neden olurken, dýþ etkenler de nöral devreleri deðiþtirebilmektedir. Psikoterapi, en temel düzeyde, ötekinin nöral devrelerini öngörülebilir bir tarzda deðiþtirmek için, kendi nöral devrelerini kullanmanýn biçimlendirilmiþ bir yöntemi olarak tanýmlanabilir. Anksiyete bozukluklarýnýn psikoterapisinde hedef beyin bölgeleri; dorsalateral, ventrolateral ve medial prefrontal korteks, anterior singulat korteks, amigdala ve insuladýr. Anksiyete bozukluklarýndanda biliþsel-davranýþçý terapi (BDT) uygulamalarý, özellikle de beyin kan akýmý ve oksijen/glikoz metabolizmasý üzerinde, nöral iþlev deðiþiklikleri oluþturmaktadýr. BDTnin nöral iþlevler üzerine etkisi, anksiyete bozukluklarý belirtilerindeki düzelmeyle uyumlu bulunmuþtur. Sonuçlar, duygulanýmsal ve öz-düzenleme nöral modelleriyle uyumludur. BDT uygulamalarý, beyin iþlevlerini; sorun çözme, öz-gönderimsel ve iliþkisel iþleme ve duygulanýmýn düzenlenmesiyle iliþkili bir þekilde deðiþtirir. BDT uygulamalarýyla deðiþiklik görülen bölgeler ve olumlu etkilenen iþlevler þu þekilde sýralanabilir: 1) Anterior ve posterior kortikal orta hat yapýlarýndaki aktivite deðiþiklikleri (öz-gönderimsel iþleme); 2) Ventral ve dorsal anterior singulat korteks, medial prefrontal korteks ve sað ventrolateral (inferior frontal) korteksteki aktivite deðiþiklikleri (olumsuz duygulanýmýn düzenlenmesi); 3) Sol dorsalateral prefrontal korteksteki aktivite deðiþiklikleri (çalýþma belleðinde geliþme, zorlu emosyonel ve stresli durumlara çözüm üretmede çalýþma belleðini daha etkili kullanma gibi yürütücü iþlevler). Anksiyete bozukluklarýnda psikoterapilerin nörobiyolojik etkilerini araþtýran çalýþmalar deðerlendirilirken, olgu sayýsýnýn sýnýrlýlýðý, BDT dýþýnda farklý psikolojik tedavilerin çalýþmaya dahil edilmemiþ olmasý, daha az etkili tedavilerin (örn. destekleyici terapi) etkisi ve psikoterapinin özgül olmayan yönlerinin (örn. olumlu terapötik iþbirliði) göz ardý edilmesi gibi sýnýrlýlýklar dikkate alýnmalýdýr. Kaynaklar Frewen PA, Dozois DJ, Lanius RA. Neuroimaging studies of psychological interventions for mood and anxiety disorders: empirical and methodological review. Clin Psychol Rev 2008;28:228-46. 112 P 19 23 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 1 Anksiyete Bozukluklarýnda Ýlaç - Psikoterapi Ýliþkisi Anksiyete Bozukluklarýnda Ýlaç Tedavisi - Biliþsel - Davranýþçý Terapi Kombinasyonu Monoterapilerden Üstün mü? Oturum Baþkaný : Mehmet Zihni Sungur Panelist : Hakan Türkçapar Panel Özetleri Psikiyatrik rahatsýzlýklarýn tedavisinde etkili olduðu deneysel çalýþmalarla desteklenen yöntemlerden en sýk kullanýlan iki tedavi türü farmakoterapi ve psikoterapinin birlikte kullanýmýnýn tek baþýna kullanýlmalarýna göre daha iyi sonuç vereceði düþünülür. Ruhsal hastalýklarýn çoklu nedenle ortaya çýkan karmaþýk antiteler oluþu mantýksal olarak nedenlerin birinden çok birkaçýna dönük tedavinin daha iyi sonuç vereceðini düþündürmektedir. Yalýn bir mantýkla, psikoterapi ile ilaç tedavisinin beraber uygulanmasýna iliþkin ulaþýlan bu olumlu öngörüler ne yazýk ki bazý durumlarda gerçek klinik uygulamada elde edilen sonuçlarla her zaman örtüþmemektedir. Ýlaç tedavisi ve farmakoterapi arasýndaki etkileþimler, tedavi edilen rahatsýzlýklara göre deðiþmekte ve bu iki tedavinin beraberce etkisi artabildiði gibi birbirlerinin etkisini azalttýðý durumlarda söz konusu olabilmektedir. En sýk görülen anksiyete bozukluklarýndan panik bozukluðunda hem Biliþsel Davranýþçý Terapi hem de antipanik özellikli antidepresan ilaçlar panik bozukluðunun tedavisinde etkilidir. Amerikan Psikiyatri Birliðinin yayýnladýðý panik bozukluk tedavi kýlavuzunda, antipanik ilaçlarýn psikoterapi ile kombine edilmesinin etkinliðini her bir tedavi yönteminin tek baþýna uygulanmasýyla karþýlaþtýran çalýþmalarda çeliþkili sonuçlar elde edilmiþtir. denilmektedir. Ýngiliz Kraliyet Psikiyatri Birliðinin 2005 yýlýnda yayýnladýðý Obsesif Kompulsif bozukluk (OKB) tedavi kýlavuzunda hafif þiddette obsesif kompülsif bozukluðun tedavisinde BDT (maruz býrakma ve tepkiyi önleme tedavisi), orta þiddette obsesif kompülsif bozuklukta ilaç tedavisi (serotonin geri alým inhibitörleri) veya BDT, þiddetli obsesif kompülsif bozukluðun tedavisinde ise kombine tedavi (BDT+ serotonin geri alým inhibitörleri ) önerilmektedir. Yapýlan çalýþmalarda OKBde kombine tedavi ve BDTnin tek baþýna ilaç tedavisinden daha iyi sonuçlar verdiðini, psikoterapinin ilaç tedavisinin etkinliðini artýrmakla birlikte ilaç tedavisinin BDTnin etkinliðini artýrmak gibi bir etkisi olduðuna iliþkin bir veri bulunmamaktadýr. Bir diðer anksiyete bozukluðu olan Sosyal Fobi tedavisinde ilaç psikoterapinin etkinlðini artýrdýðý veya azalttýðýna iliþkin bir veri bulunmamaktadýr. Özetle yapýlan çeþitli çalýþmalarda birbiriyle çeliþen sonuçlar çýkmasýna karþýlýk panik bozukluk dýþýnda kombine tedavi genellikle daha etkili ya da eþ etkili bulunmuþtur; buna karþýlýk kombine tedavinin daha az etkili olduðu biçiminde bir sonuca rastlanmamaktadýr. Bu uyumlu ve olumlu etkinin istisnasý benzodiazepinlerin özellikle yüksek dozlarda öðrenmeyi ve dikkati azaltabilmesi ve anksiyeteyi baskýlayarak davranýþçý bir teknik olan maruz býrakmanýn ortadan kaldýrmasýdýr. Kombine tedaviyi seçerken bunun getireceði artýnýn süre, emek ve maddi açýdan bedeli ile orantýlanmasýdýr. Kaynaklar 1. American Psychiatric Association Practice Guideline For The Treatment Of Patients With Panic Disorder, American Psychiatric Publication, Washington, 1998. 2. Obsessive-compulsive disorder Core interventions in the treatment of obsessivecompulsive disorder and body dysmorphic disorder National Institute for Health and Clinical Excellence 2005 London 113 P 20 23 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 2 Özel Grup ve Durumlarda Travma Sonrasý Stres Bozukluðu Travma Sonrasý Stres Bozukluðunda Cinsiyetle Ýliþkili Özellikler Neledir? Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Ahmet Tamer Aker Panelist : Ufuk Sezgin Amaç: Travma sonrasý stres bozukluðunda cinsiyetle iliþkili özelliklerin ve nedenlerin tartýþýlmasý. Travma sonrasý stress bozukluðunu(TSSB) tanýsýnýn çýkýþ noktasý erkeklerde yüksek oranda savaþ travmasý olmakla birlikte epidemiyolojik çalýþmalar TSSBnin kadýnlarda erkeklerden daha sýk olduðunu belirtmektedir.- Kadýn ve erkeklerin travmatik yaþam olaylarý farklýlýk göstermektedir. Hangi cinsiyetin daha fazla travmatik yaþam olayýyla karþýlaþtýðý konusu farklýlýklar göstermektedir. Kadýnlarýn erkeklere oranla travmatik yaþam olaylarýna daha fazla maruz kaldýðýndan dolayý TSSB nin daha yüksek olduðunu belirten çalýþmalar olduðu gibi tersine erkeklerin kadýnlardan daha fazla travmatik olaya maruz kaldýðýný belirten çalýþmalarda vardýrÇalýþmalar tecavüz-cinsel saldýrý ile savaþ diðer travma çeþitlerine göre yüksek TSSB risk ile baðlantýlý olduðun belirtilmektedir. Sonuç: TSSBdeki gözlemlen cinsiyet farký travmatik olaya, travmaya karþý geliþen biliþsel ve afektif reaksiyonlara ve kadýnerkek arasýndaki ifade farký gibi özelliklere baðlý olabilir Breslau, N., & Davis, G. C. (1992). Posttraumatic stress disorder in an urban population of young adults: Risk factors for chronicity. AmericanJournal of Psychiatry, 149, 671675. Breslau, N., Kessler, R. C., Chilcoat, H. D., Schultz, L. R., Davis, G. C.,& Andreski, P. (1998). Trauma and posttraumatic stress disorder in the community: The 1996 Detroit Area Survey of Trauma. Archives ofGeneral Psychiatry, 55, 626632. Cuffe, S. P., Addy, C. L., Garrison, C. Z., Waller, J. L., Jackson, K. L.,McKeown, R. E., et al. (1998). Prevalence of PTSD in a community sample of older adolescents. Journal of the American Academy of Child& Adolescent Psychiatry, 37, 147154. Kessler, R. C., Chiu, W. T., Demler, O., & Walters, E. E. (2005). Prevalence, severity, and comorbidity of 12-month DSM-IV disorders in the National Comorbidity Survey Replication. Archives of General Psychiatry,62, 617627. Norris, F. H. (1992). Epidemiology of trauma: Frequency and impact of different potentially traumatic events on different demographic groups. Journal of Consulting and Clinical Psychology, 60, 409418. 114 P 20 23 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 2 Özel Grup ve Durumlarda Travma Sonrasý Stres Bozukluðu Týbbi Duruma Baðlý Travmalar ve Travma Sonrasý Stres Bozukluðu ve Depresyon Oturum Baþkaný : Ahmet Tamer Aker Panelist : Ýrem Yaluð Özellikle ölümcül/ süreðen týbbi hastalýklar baþta olmak üzere týbbi durumlarýn travma sonrasý stres yanýtlarý ile iliþkisi daha yakýn zamanda dikkat çekmeye baþlamýþtýr (1). a. DSM-IVün ruhsal travma yanýt ölçütlerini yaþamý tehdit eden hastalýklarý da kapsayacak þekilde geniþletmesi ve özellikle kanser gibi tanýlarý almayý TSSBye yol açabilme kapasitesi taþýyan bir travmatik olay olarak tanýmlamasý (APA 1994), Panel Özetleri Travma sonrasý stres yanýtlarýnýn týbbi hastalýklarý içerecek þekilde geniþletilmesinin nedenleri arasýnda: b. Özellikle süreðen/ yaþamý tehdit edebilen hastalýklarda hastanýn ruhsal durumu ile hastalýk gidiþi, tedavi uyuncu, ve yanýtý, tedavi ekibi ile iliþki kalitesi, bakým verenlerin ruhsal durumu arasýndaki etkileþimlerin fark edilmesi (2, 3). sayýlabilir. Bu bireylerde TSSB tehdidi, tedavinin yarattýðý korku ve endiþeler, hayatta kalma kaygýlarý, hastalýðýn depreþmesi, damgalanma, geleceðe yönelik endiþelerle iliþkili olabilir. Diðer travma tiplerinden farklý olarak, burada birey ölüm tehdidini sürekli yaþayabilir ve taný/ tedavi ile ilgili anýlar girici yeniden yaþantýlamalar TSSB belirtilerine ek olarak gidiþi etkileyebilir (1, 3). Kaynaklar 1. Tedstone JE, Tarrier N (2003). Posttraumatic stress disorder following medical illness and treatment. Clinical Psychology Review 23, 409448 2. De Bleser L, Matteson M, Dobbels F, Russell C, De Geest S. Transpl Int. 2009; 22 (8) : 780-97. 3. Kammerer J, Garry G, Hartigan M, Carter B, Erlich L. Nephrol Nurs J. 2007; 34 (5): 479-86. 115 P 20 23 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 2 Özel Grup ve Durumlarda Travma Sonrasý Stres Bozukluðu Travmaya Yanýtta Travma Sonrasý Stres Bozukluðu ve Depresyon Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Ahmet Tamer Aker Panelist : Cem Cerit Ruhsal yönden travmatik olaylar oldukça yaygýn olarak yaþanan durumlardýr. Bununla birlikte ruhsal travma ile ilgili hastalýklarýn yaygýnlýðý daha düþüktür. Travmatik bir olayý takiben TSSB ve depresyon geliþimi sýk görülmekle birlikte kural deðildir. Bugünkü bilgilerimizin ýþýðýnda kiþinin travmaya verdiði yanýtýn nasýl bir yol izleyeceðini yada klinik bir sendrom oluþturup oluþturmayacaðýný öngörmek mümkün olmasa da risk faktörlerinin bilinmesi bu yolda yarar saðlayabilir. Travmaya yanýtta; yaþ, cinsiyet, sosyoekonomik ve kültürel özellikler gibi demografik faktörler, travmanýn tipi ve ciddiyeti, kiþiye ait geliþimsel faktörler, kiþilik özellikleri, kiþinin travma esnasýndaki duygusal ve biliþsel yaþantýlarý, baþ etme becerileri, geçmiþ ruhsal travmalarý, ek psikiyatrik hastalýklarýn varlýðý, sosyal destek sistemi ve önemli diðerlerinin travmaya yanýtý, travma sonrasýnda ortaya çýkan sosyoekonomik yýkým, travmaya verilen yanýtýn biyolojik-evrimsel-genetik özellikleri önemlidir. Depresyon ruhsal travmalardan sonra oldukça yaygýn görülen bir bozukluk olup TSSBye en sýk eþlik eden psikiyatrik tablodur. Yoðun ve ardýþýk streslerin baþlangýçta korku ve kaygý belirtileri yaratýrken sonradan çökkünlüðe yol açmasý ile ilgili yapýlmýþ laboratuar çalýþmalarý mevcuttur. TSSB ile depresyon birlikteliði hastalýðýn gidiþi, tedaviye yanýt ve iþlevsellik üzerine olumsuz etki yaratmaktadýr. Bu sunumda travmatik yaþantý ile bunun yarattýðý klinik tablolar arasýndaki iliþkiyi belirleyen faktörler üzerinde durulacak ve bu zeminde tedavi ve psikososyal yaklaþýmlar tartýþýlacaktýr. 116 P 21 23 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 3 Demansýn Nöroradyolojisi ve Tanýsal Deðerlendirme Demansýn Nörobiyolojisi Oturum Baþkaný : Iþýl Baral Kulaksýzoðlu Panelist : Nevzat Yüksel AHde tek bir etiyolojik etken veya etkenlerden çok nörobiyolojik ve çevresel risk etkenlerinden söz edilmektedir. Bu etkenler aþaðýda özetlenmektedir: Panel Özetleri Demans baþta yakýn bellek bozukluðu olmak üzere birçok biliþsel, sensorimotor, emosyonel ve kiþilikle ilgili belirtilerle karakterize bir sendromdur. Birçok nedeni olabilir. Bu nedenler içinde en sýk rastlanýlaný ise Alzheimer Hastalýðýdýr (AH). Burada daha çok AHnýn nörobiyolojisi üzerinde durulacaktýr. AHde aile hikayesi pozitifliði normal popülasyonun üzerindedir. Bu gözlem genetik etkenlerin önemini göstermektedir. Genetik gözlemlerin ilki Down Sendromu (DS) ile ilgili bulgulara dayanmaktadýr. DS olgularýnda 30lu yýllarda demans belirtileri baþlamaktadýr. Bu olgularda demans gösterenlerin oraný 40lý yaþlarda % 50lere varmaktadýr. DSnun trizomi 21e baðlý olduðu bilinmektedir. AHde üzerinde durulan amiloid öncül proteinini (APP) kodlayan gen bu kromozomdadýr. Bu genin C ve N terminalindeki mutasyonlarýn AH ile baðlantýlý olduðu, mutant kiþilerin parietotemporal metabolizma eksikliði gösterdiði, amiloid '3f (A'3f) birikiminin hýzlandýðý, nöroplastisitenin bozulduðu bilinmektedir. Hayvan deneylerinde de bu geni mutant olanlarda öðrenme sorunlarý ortaya çýkmakta ve demans benzeri belirtiler izlenmektedir. A'3f'3fbirikimi serebral damarsal yapýyý da bozmaktadýr. Presenilinler transmembran proteinler olup hücresel farklýlaþma ve nöroplastisite ile baðlantýlýdýrlar. Nöronal uyarýlabilirliði modüle eder ve Ca++ homeostazýný saðlarlar. Ýskemi ve yaralanma ile artarlar. Mutasyonlarýnda demans geliþimi olasýlýðý artmaktadýr. Epidemiyolojik çalýþmalar AH olan annelerin çocuklarýnda, babalarýnda AH olanlara göre AH olasýlýðýnýn daha fazla olduðunu göstermektedir. Bu gözlemler anne yolu ile kalýtým kanýtý olabilir. Mitokondrial proteinleri kodlayan nükleer genlerde (14. kromozomda) ve dihidrolipol süksiniltransferazý kodlayan gendeki bir mutasyonun geç baþlangýçlý AH için baðýmsýz bir risk etkeni olduðu ileri sürülmektedir. Bu gendeki polimorfizmler erken baþlangýçlý AH ile de baðlantýlý olabilir. Apolipoprotein E (APO E) geninin E2, E3 ve E4ü kodlayan 3 farklý aleli vardýr. Bu protein sinaps bütünlüðü, nöronal iskeletin korunmasý, hücre dýþý matriks ile nöronun etkileþmesi ve hücre dýþý Ca++ düzeyinin modülasyonunda rol alýr. E4 aleli erken AH ile baðlantýlýdýr. Bunlara ek olarak regülatör bölgedeki APO E gen polimorfizmi, LDL reseptör baðlantýlý protein geninde ekson 3de polimorfizm, '3f2-makroglobulin gen polimorfizmi, HLA-A2, transferrin C2, serotonin taþýyýcýsý promoter bölgede polimorfizm ve nörotrofin 3 polimorfizmi de demans geliþimi ile baðlantýlý olabilir. AHde kolinerjik yetersizlik, glutamaterjik NMDA aracýlý iþlevde bozulma gibi bozukluklar da bulunabilmektedir. 117 P 21 23 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 3 Demansýn Nöroradyolojisi ve Tanýsal Deðerlendirme Demansýn Nörobiyolojisi (Devamý) Panel Özetleri AHde diðer risk etkenleri kadýn olmak, kapalý beyin travmalarý, serebrovasküler patoloji ve olaylar, kalp hastalýklarý, hipertansiyon ve hipotansiyon, tiroid sorunlarý, depresyon, diyabet olarak sayýlmaktadýr. 118 Psikososyal stres etkenleri de demans oluþumunu hýzlandýrmaktadýr. Eðitim düzeyi, yaþam boyu biliþsel ve fiziksel aktivite eksikliði de diðer risk etkenleridir. Kaynaklar Cankurtaran M, Yavuz BB, Cankurtaran EÞ and et all. (2008): Risk factors and type of dementia: Vascular or Alzheimer? Archives of Gerontology and Geriatrics, 47: 2534. Heininger K (2000): A Unifying Hypothesis of Alzheimers Disease Risk Factors. Hum Psychopharmacol Clin Exp, 15: 1-70. Kalaria RN, Maestre GE, Arizaga R and et all. (2008): Alzheimers disease and vascular dementia in developing countries: prevalence, management, and risk factors. Lancet Neurol, 7: 81226. Pei J, Sjögren M ve Winblad B (2009): Alzheimer hastalýðýnda nörofibriler dejenerasyon: Moleküler mekanizmalardan ilaç hedeflerinin tanýmlanmasýna. Current Opinion in Psychiatry (Türkçe basým), 5(1): 7-14. Yüksel N (2006): Deliryum, demans ve biliþsel bozukluk gösteren diðer durumlar. Ruhsal Hastalýklarda. MN Medikal & Nobel. P 21 24 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 3 Demansýn Nöroradyolojisi ve Tanýsal Deðerlendirme Demansta Fonsiyonel Görüntüleme ve Taný Koyma Oturum Baþkaný : Iþýl Baral Kulaksýzoðlu Panelist : Neþe Ilgýn Karabacak Panel Özetleri Hafif ve orta dereceli Alzheimer hastalýðýnda, kolinesteraz inhibitörleri ile biliþsel iþlevlerde düzelmeyi saðlamak ve entellektüel kapasitede kaybý yavaþlatmak olasýdýr. Ancak bu ilaçlarýn nöron koruyucu özelliklerinden yararlanabilmek için, hastalýðýn erken evrelerinde tedaviye baþlamak gerektiði düþünülmektedir. Bilindiði gibi hafif biliþsel bozukluklarla kendini gösteren erken evre demansta, hastalýk sýklýkla atlanmakta ve doðru taný koyulamadýðý için hastalar bu evrede taný ve tedavi alamamaktadýr. Demans ve kognitif bozukluk olgularýnýn deðerlendirilmesinde, tanýsal doðruluðu arttýrabilmek için bu son yýllarda klinik deðerlendirmeye ek olarak sýklýkla yapýsal ve iþlevsel görüntüleme çalýþmalarýna baþvurulmaktadýr. Tek foton emisyon tomografi (SPECT) ve pozitron emisyon tomografi (PET) gibi iþlevsel görüntüleme yöntemleri ile beyinde pek çok patofizyolojik durumda, henüz yapýsal bozukluklarýn oluþmadýðý dönemde, fonksiyonel veya metabolik deðiþiklikler saptanabilir.PET ve SPECT bulgularý, demans taný ve ayýrýcý tanýsýnda özellikle nöropsikolojik deðerlendirme bulgularý ile birlikte ele alýndýðýnda yararlýdýr. Bu tekniklerde görüntü saðlamak için kullanýlan radyofarmasötikler beyinde, bölgesel kan akýmýnýn, metabolizmanýn ve hücreler arasý moleküler iletiþimin ölçülebilmesini saðlar. Farklý demans formlarýnda, FDG-PET ve SPECT görüntüleme ile serebral glukoz metabolizmasýnda ve kan akýmýnda farklý azalma biçimleri tanýmlanmýþtýr. Genellikle, özel birtakým bölgelerin öncelikle etkileniyor olmasý hastalýklarýn ayýrýcý tanýsýna yardýmcý olmaktadýr. Alzheimer hastalarýnda yapýlan çalýþmalarda belirleyici olarak, bölgesel kan akýmý ve glukoz kullanýmýnýn her iki posterior parietal ve temporal kortekslerde azaldýðý, sensörimotor ve oksipital kortekslerin ise görece korunduðu gözlenmiþtir. Hastalýk ilerledikçe tanýmlanan bozukluklar belirginleþmekte, kan akýmý ile metabolizmada izlenen azalma daha yaygýn hale gelmekte ve frontal kortekslerde de tutulum olmaktadýr. Subkortikal yapýlarda, oksipital kortekste ve serebellumda metabolizma hastalýðýn en geç dönemlerine kadar korunmaktadýr. Ilginç olarak APOE epsilon 4 alleli taþýyan ve pre-semptomatik dönemde olan bireylerde de, FDG-PET görüntülemesinde Alzheimer hastalýðýna benzer biçimde patolojik bulgular gözlenebilmektedir.Bu alanlarda bölgesel serebral glukoz kullaným hýzýnda, kýsa bir zaman aralýðýnda meydana gelen azalma da FDG-PET görüntüleme ile yüksek duyarlýlýkta gösterilebilmektedir. Bu bulgular, Alzheimer hastalýðýna karþý koruyucu tedavi potansiyeli gösteren ilaçlarýn etkinliklerinin de FDG-PET ile deðerlendirilebileceðini düþündürmektedir. 119 P 21 23 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 3 Demansýn Nöroradyolojisi ve Tanýsal Deðerlendirme Beyin, Beyin Ýþlevleri, Beyin Yýkýmý Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Iþýl Baral Kulaksýzoðlu Panelist : Hakký Muammer Karakaþ 120 Demans deðiþik süreçlerin ve bazen bu süreçlerin birlikteliðinin yol açtýðý bir tablodur. Tabloya yol açan özgül sürecin belirlenmesinde kullanýlan strateji ayrýntýlý anamnez ve fizik inceleme, nöropsikolojik testler, laboratuvar incelemeleri ve görüntüleme çalýþmalarýnýn bütünleþik kullanýmýndan oluþmaktadýr. Kontrastsýz manyetik rezonans görüntüleme (MRG) demansýn görüntülenmesindeki en önemli tek test olup, elde edilen yapýsal bulgularýn olgularýn kliniði eþliðinde deðerlendirilmesi birçok durumda ayýrýcý tanýnýn yapýlmasýný saðlamaktadýr. Olgularýn yaklaþýk yirmide birinde klinik olarak saptanamayan önemli bir yapýsal lezyon bulunduðundan, tüm olgularda en az bir kere MRG yapýlmalýdýr. Bununla birlikte, Alzheimer hastalýðýnýn da dahil olduðu diðer birçok nörodejeneratif süreçte taný tüm nedenlerin teker teker dýþlanmasýna dayanmakta ve demansa yol açan patolojilerin, yapýsal görüntülemeyle birbirlerinden ve normal yaþlanmadan kesin olarak ayýrýmý her zaman mümkün olmayabilmektedir. Modern nöroradyolojik yöntemlerin, demans nedeninin saptanmasý dýþýnda, çok önemli bir ikinci görevi de bulunmaktadýr. Bu görev, demans geliþiminin öngörülebilmesi, ya da en azýndan, nörodejeneratif sürecin klinik bulgular ortaya çýkmadan önce, ya da hafif biliþsel bozukluk evresinde saptanabilmesidir. Bu baðlamda, yapýsal görüntülemenin çözünürlüðünün dýþýnda kalan fonksiyonel nöron kaybýnýn, yýkým ve yapým süreçlerinin saptanmasýna yönelik MR spektroskopi (MRS) önemli bir rol oynamaktadýr. Fonksiyonel MRG (FMRG), manyetik kaynak görüntüleme (MSI) ve MR-elektroensefalografi/olay baðýmlý potansiyel incelemeleri (MRG-EEG/ERP) ise ölçülebilir metabolik deðiþiklikler gerçekleþmeden çok daha önce biliþsel süreçlerde rol oynayan fonksiyonel alanlardaki aktivasyon bozukluklarýný, default baðlantýlarda geliþen anormallikleri ve korteksin biliþsel süreçleri gerçekleþtirebilmek üzere biliþsel reorganizasyonunu (telafi edici kaynak atanmasý) gösterebilmektedir. Difüzyon tensör görüntüleme (DTI) biliþsel alanlarý birbirine baðlayan beyaz cevher yolaklarýndaki dejenereasyonlarý ortaya koyabilmektedir. Tüm bu incelemeler, Kýsa Durum Muayenesi ve Global Bozulma Ölçeði gibi biliþsel testlerde belirgin bozulma saptanamayan bireylerde bile deðiþik anormallikler bulunduðunu ortaya koymaktadýr. Deðiþik kurumlara mensup nöroradyolog, deneysel psikolog ve mühendislerin görev yaptýðý TURCONS fonksiyonel görüntüleme laboratuvarlarýnda, belirtilen tüm ileri yöntemlerin bütünleþik kullanýmýyla, nörodejeneratif süreçlerin erken dönemde saptanmasý ve biliþsel süreçlerde uygulanacak tedavi yöntemlerinin baþarýsýnýn deðerlendirilmesi üzerine önemli ilerlemeler kaydedilmektedir. P 21 23 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 3 Demansýn Nöroradyolojisi ve Tanýsal Deðerlendirme Deðiþen Aileye Terapötik Yaklaþým Demansta Tanýsal Geliþmeler ve Nöropsikolojik Deðerlendirme Oturum Baþkaný : Iþýl Baral Kulaksýzoðlu Panelist : Özlem E. Aký Panel Özetleri Ülkemizde ve dünyada yaþam süresinin uzamasý ile birlikte, ileri yaþlarýn hastalýðý olan demanslar önemli bir toplum saðlýðý sorunu oluþturmaya baþlamýþlardýr. Demans sendromlarýnýn %60-65 kadarýný Alzheimer tipi demans, kalanýný da vasküler demans tipleri, Lewy cisimcikli demans ve diðerleri oluþturur. Demanslarýn genellikle tipik bir klinik görünümü vardýr, olgularýn önemli bir kýsmýnda iyi bir öykü ve fizik/ nörolojik ve ruhsal muayene ile %80 oranýnda doðru taný konulabilir. Ancak atipik seyirli olan, 65 yaþtan önce baþlayan, taný karmaþasý yaratan demans tablolarý da pratikte karþýmýza çýkar. Bu tür durumlarda görüntüleme yöntemlerinin yanýsýra ayrýntýlý nöropsikolojik deðerlendirme ve seçilmiþ olgularda taný amaçlý diðer yöntemlere baþvurulmasý gerekir. Nöropsikolojik testlerin kullanýmý yalnýzca taný karmaþasý yaratan durumlarla sýnýrlý deðildir. Gündelik klinik pratikte de, tanýyý doðrulama, hastalýðýn gidiþini ve tedaviye yanýtýný objektif olarak izleme amacýyla bu testlerin kullanýlmasý önemlidir. Yatak baþýnda kýsa sürede uygulanabilecek ve klinik tablo hakkýnda fikir verebilecek testlerin yanýsýra, daha deneyimli profesyonellerce verilebilecek, daha kapsamlý testler de bulunmaktadýr. Nöropsikolojik testlerin belli standart bir yöntemle uygulanmasý ve yaþ, cinsiyet, eðitim ve kültürel etkenler göz önüne alýnarak deðerlendirilmesi gerekmektedir. Yalnýzca test puanlarýna göre yapýlacak deðerlendirmeler ciddi anlamda yanýltýcý olacaktýr. Standardizasyonu yapýlmýþ testlerin kullanýlmasý tercih edilmelidir. Ülkemizde bu tür testlerin eðitimini veren kurum ve dernekler mevcuttur. Demansýn kesin tanýsý otopsi ile konulmaktadýr ancak erken dönemde taný konulmasý amacýyla hastalýða özgü biyolojik belirteçlerin belirlenmesi için çalýþmalar sürmektedir. Çoðunluðu halen deneme aþamasýndadýr ve gündelik pratiðe girmemiþtir. Ancak özellikle BOSda çalýþýlan AB peptidler, tau proteinleri, izoprostanlar ve sülfatidler gelecek vaat etmektedir. Kaynaklar 1. Weiner MF, Lipton AM. (2009) Textbook of Alzheimer Disease and Other Dementias. APPI, Washington. 2. Gauthier S, Scheltens P, Cummings JL. (2006) Alzheimer Hastalýðý ve Ýliþkili Hastalýklar Yýllýðý ( Çev. Ergen M, Bayraktaroðlu Z). CSA Global Publishing, Ýstanbul. 121 P 22 23 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 4 Saðlýk Bakanlýðý Toplum Ruh Saýlýðý Merkezleri Projesi Toplum Temelli Ruh Saðlýðý Modeli Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Medaim Yanýk Panelist : Mehtap Arslan Dünyada tarihsel geliþim süreci içinde ruhsal hastalýklara bakýþ açýsýnda deðiþikliklere neden olan dört önemli geliþme olmuþtur. Bunlardan birincisi, 18. yüzyýlýn sonlarýna doðru Fransýz ruh hekimi P. Pinelin ruh hastalarýný zincirden kurtararak bu hastalýklarýn bakýmýnda insancýl hareketi baþlatmasý; ikincisi, 19. yüzyýlýn sonlarýnda S. Freudun geliþtirdiði psikanalitik kuramý ile ruhsal hastalýk anlayýþýný ve tedavi yöntemlerini köklü bir þekilde etkilemiþ olmasý; üçüncüsü, 20. yüzyýlýn ikinci yarýsýnda çaðdaþ anlamda psikiyatride ilaç kullanýmýnýn baþlamasý ve hýzla artmasý; dördüncüsü ise, toplum ruh saðlýðý hareketidir. 2005 yýlýnda Helsinkide DSÖ Avrupa Bölgesi ülkelerinin bakanlýklarýnýn katýlýmý ile gerçekleþtirilen toplantý sonucunda Avrupa ülkeleri için bir ruh saðlýðý eylem planý açýklanmýþtýr. Ülkemizde de 2006 yýlýnda açýklanan Ulusal Ruh Saðlýðý Politikasý metninde de Ruh saðlýðý sisteminin toplum temelli olmasý, genel saðlýk sistemine ve birinci basamaða entegre edilmesi ve Toplum temelli rehabilitasyon çalýþmalarýnýn yapýlmasý kararlarý vardýr. Bu kararlar uyarýnca Saðlýk Bakanlýðý bir dizi çalýþmayla birlikte Toplum Ruh Saðlýðý Merkezleri Projesini baþlatmýþtýr. TRSMlerin aþaðýdaki iþ basamaklarýný yürütmesi planlanmaktadýr: Kendisine baðlý coðrafi bölgede yaþayan psikotik bozukluk tanýlý hastalarý tespit ederek merkezin veri tabanýna kaydetmek, Kaydedilen hasta ve/veya yakýnlarýyla irtibata geçerek merkezin amacý, iþlevleri, hastaya saðlayacaðý faydalar konusunda bilgilendirmek, Merkeze devamý saðlanan hastalarýn psikiyatrik ve sosyal profillerini sosyodemografik veri formu ve ölçeklerle belirlemek Kayýtlý hastalarýn farmakolojik tedavi sürecini takip etmek, Merkeze gelmeyen hastanýn evde takibini saðlamak. Alevlenen, suisid ve homisid potansiyeli taþýyan hastanýn yataklý bir psikiyatri kliniðine yatýþýný saðlamak, Hasta ve hasta yakýnlarýna psikoeðitim vermek, Sosyal beceri eðitimi vermek ve toplum içinde uygulamalar yapmak, Hastalara uygun uðraþý alanlarý saptamak ve uðraþý terapileri programlamak, Uygun olan hastalarla açýk/kapalý grup terapileri düzenlemek, Toplumu bilinçlendirmek ve antistigmatizasyon çalýþmalarý yapmak. Hastaneye yatýþ, bakým, çalýþacak iþyeri ihtiyaçlarýna cevap vermek üzere imkanlar ölçüsünde ilgili kurumlarla irtibat kurmak. 122 P 22 23 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 4 Saðlýk Bakanlýðý Toplum Ruh Saýlýðý Merkezleri Projesi Toplum Temelli Ruh Saðlýðý Merkezleri Projesi Süreci Oturum Baþkaný : Medaim Yanýk Panelist : Akfer Karaoðlan Panel Özetleri Saðlýk Bakanlýðý tarafýndan Türkiyenin Ulusal Saðlýk Politikasýný oluþturmak üzere 1992de düzenlenen I. Ulusal Saðlýk Kongresi sonrasýnda TBMMne sunulmak üzere Ulusal Saðlýk Politikasý hazýrlanmýþtýr. Bu politika metninde hedeflerden biri 2000 yýlýnda her kademede saðlýk hizmetleri ve sosyal hizmetlerle bütünleþmiþ bir ruh saðlýðý hizmet sisteminin kurulmasý olarak belirlenmiþtir. Bu hedefe ulaþmak için önerilen stratejiler arasýnda 1995 yýlýna kadar; toplum ruh saðlýðý uygulama planýnýn hazýrlanmasý ve birinci basamak ayakta tedavi hizmetinin evde rehabilitasyon hizmeti verecek þekilde örgütlenmesi maddeleri yer almýþtýr. Toplum temelli ruh saðlýðý hizmetleri konusundaki geliþmeler, ruh saðlýðý alanýnda politika ve uygulama planlarý oluþturulmasýna paralel bir þekilde dönem dönem kesintiye uðramýþtýr. 2006 yýlýnda yayýnlanan Türkiye Cumhuriyeti Ruh Saðlýðý Politikasý ve hazýrlýk aþamasýnda olan Ulusal Ruh Saðlýðý Eylem Planý metinlerinde ana hedeflerden biri olarak kabul edilen toplum temelli ruh saðlýðý hizmetlerinin uygulamaya geçirilmesi için Toplum Temelli Ruh Saðlýðý Projesi hazýrlanmýþtýr. Proje kapsamýnda yurtdýþý örnekleri ve Boluda bulunan toplum temelli ruh saðlýðý merkezi uygulamalarýndan yola çýkýlarak kurulmasý planlanan merkezlerin yapýsý ve iþlevleri konusunda bir model oluþturulmuþ, insangücü ve maliyet analizleri yapýlmýþtýr. Merkezlerin ülke geneline her ile en az bir tane olmak üzere nüfusa dayalý bölgelendirme esasýna göre açýlmasý ve yaygýnlaþtýrýlmasý planlanmýþtýr. Merkezlerde hizmet verecek personelin eðitimi ve ilgili mevzuatýn hazýrlanmasý çalýþmalarý da yine proje kapsamýnda sürdürülmektedir. 123 P 22 23 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 4 Saðlýk Bakanlýðý Toplum Ruh Saýlýðý Merkezleri Projesi Toplum Ruh Saðlýðý Merkezleri Projesinde Sorun Alanlarý Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Medaim Yanýk Panelist : Gazi Alataþ Toplum Temelli Ruh Saðlýðý Modeline geçiþ sýrasýnda ülkemiz özelinde bazý sorun alanlarýnýn tartýþýlmasý gerekmektedir. ÝSTÝHDAM: Psikiyatrist sayýsýnýn azlýðý; Sosyal hizmet uzmaný ve psikolog kadro eksikliði; Görevlendirmenin þekli (sahada yetkinlik ve gönüllülük esas olmalý; ek ödeme de pozitif ayrýmcýlýk gerekli) ÜNÝVERSÝTELER: Üniversitelerin sürece nasýl dahil edileceði ÝDARÝ: Aile hekimliðine entegrasyon; Hiyararþik konum ve yapýlanma; Yetkilendirme, kurumsal statü ile ilgili düzenlemeler; Denetim ile ilgili düzenlemeler; Performans düzenlemeleri YÖNETÝM: Bilgi bankasý yok (hasta sayýsý, tanýsý yok); Hastane kayýtlarýyla eþgüdümün saðlanmasý FÝNANS: Kaynak ve bütçe tespiti yapýlmasý; Maliyet analizi ile hizmetlerin ücretlendirilmesi; Otelcilik hizmetinin organizasyonu ve finansmaný HUKUK: Merkezin açýlmasý ile ilgili yasal düzenlemelerin yapýlmasý (yönetmelik vs.); Diðer kurumlarla iliþkiler ve protokol çalýþmalarý COGRAFÝ planlama: Bölge analizi; Bölge nüfusu ve nüfus yoðunluðu(mt2 /kiþi); Bölge þartlarý; Ulaþým_ hastalarýn kolay gelebileceði yerlerin seçimi BÝNA: Projede tariflenen yapýda binalarýn bulunmasý; Bulunan binanýn tadilatý; Binanýn bakým onarým ve teknik desteðinin saðlanmasý; Prefabrik olabilir mi? PROJE hedefleri belirlenirken: TRSM bazýnda sayýsal hedefler; Projede sayýsal hedefler EÐÝTÝM: Gerekli eðitimlerin kim tarafýndan ve nasýl verileceði; Sertifikasyonun yapýlmasý 124 P 23 23 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 1 Ankara - Dikmen Vadisi Yýkým Projesinin Ruhsal-Toplumsal Etkileri Çok Disiplinli Bir Alan Araþtýrmasýnýn Sunumu Ankara Dikmen Vadisi Yýkým Tehdidi Araþtýrmasýnda Nicel Yöntemle Elde Edilen Bulgularýn Sunumu Oturum Baþkaný : Eriþ Bilaloðlu Panelist : Ýnci Özgür Ýlhan Panel Özetleri Giriþ: Kentsel Dönüþüm Projesi kapsamýnda 1 Þubat 2007 tarihinde 03.00 sýralarýnda Ankara Dikmen Vadisinde Büyükþehir Belediyesi tarafýndan ani bir yýkým saldýrýsý gerçekleþmiþtir. Bölgedeki bu yýkým tehdidi 1 Þubattan sonra da sürekli yaþanýr hale gelmiþtir. Bu çalýþmada Dikmen Vadisi bölgesinde yaþayan insanlarýn söz konusu tehdit ve süre giden belirsizliðe verdikleri ruhsal tepkilerinin belirlenmesi amaçlanmýþtýr. Yöntem: Dikmen Vadisi Dördüncü ve Beþinci Etap bölgeleri çalýþma grubunu, bu bölge ile benzer sosyoekonomik koþullara sahip olan Mamak Saimekadýnda yaþayanlar ise kontrol grubunu oluþturmuþtur. Dikmen Vadisinden sistematik seçkisiz örnekleme yöntemi ile belirlenmiþ toplam 106 haneden 201, kontrol örnekleri olarak ayný yöntemle Mamak Saimekadýn Mahallesinden toplam 102 haneden toplam 178 kiþi alýnmýþtýr. Görüþmelerde araþtýrmacýlarca hazýrlanan anket formu dýþýnda Beck Depresyon Envanteri, Spielberger Sürekli Kaygý Ölçeði ve Özyeterlilik Ölçeði kullanýlmýþtýr. Bulgular: Dikmen Vadisi örnekleminin Saimekadýn örneklemine göre depresyon ve kaygý puan ortalamalarý daha yüksektir. Bununla birlikte her iki örneklemin özyeterlilik puanlarý arasýnda fark bulunmamýþtýr. Bunun anlamý, kaygý ve depresif belirtileri önemli ölçüde yaþayan Dikmen Halkýnýn özyeterliliðinin yýkým tehdidi yaþamamýþ olan Saimekadýnlýlarla ayný düzeyde olduðu, yani Dikmen Vadisinde yaþayanlarýn özyeterlilik düzeylerini bir þekilde görece yüksek tutabildiðidir. Sonuç: Gözlemlerimizle birleþtirdiðimizde Dikmen Vadisi halkýnýn yýkým tehdidini, genel olarak korunmuþ bir özyeterlilik ve saðlam bir sosyokültürel yapý ile karþýladýðýný söyleyebiliriz. Kaynaklar Bandura A (1997) Self-efficacy: the exercise of control. New York: Freeman. Öztürk MO (2002) Ruh Saðlýðý ve Bozukluklarý, Feryal Matbaasý, Ankara. Yýldýrým F (2002) Özyeterlilik Ölçeðinin geçerlilik ve güvenilirlik çalýþmasý (Yayýmlanmamýþ çalýþma). 125 P 23 23 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 1 Ankara - Dikmen Vadisi Yýkým Projesinin Ruhsal - Toplumsal Etkileri Çok Disiplinli Bir Alan Araþtýrmasýnýn Sunumu Dikmen Vadisinde Araþtýrmacýnýn Alandaki Ýnsanla Ýliþkisi Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Eriþ Bilaloðlu Panelist : Salime Tarihci Delice Ankara Dikmen Gecekondu bölgesinin kentsel dönüþümü söylemleri ardýnda hukuki, psikolojik ve fiziksel çatýþmalar yaþanmýþtýr. Ankara Tabip Odasý bölgede kanat ve direniþ önderliði yapan kiþilerin isteði ve toplum saðlýðýný ilgilendiren bu konuda görüþ sahibi olup taraf olmanýn kaçýnýlmaz sorumluluðu nedeniyle bölgede týbbý içine alan ama týbbileþmemiþ bir araþtýrma planlamýþtýr. Pozitivist anlayýþ nesnesinden üstün, yukardan aydýnlatan ve kesin-otoriter bilme, hakikatin bilgisi olarak kendini dayatmaktadýr. Araþtýrmacýdan baðýmsýz ölçmeler ve deneysel süreçler yoluyla rakamsal bilgi biriktirilerek genelleþtirilir. Bu yaklaþýmda araþtýrma, deneysel çözümlemeler yoluyla olgularýn ve insan davranýþýnýn doðasý hakkýnda genellemeler yapmak ve kurallara oturtmak amacýyla nicel verileri matematiðin büyüklük ve eþitlik ölçümlerini kullanarak açýklar. Ancak, ölçme ne denli tam yapýlýrsa yapýlsýn yaþamayý ölçemez. Yaþamak parçalarýn toplam olarak eþitlenmesinden daha öte bir anlamdýr. Ýnsan otopsi yapýlan bedende yaþar, bu bilgi nicelik için doðru olur ancak öznellik, soluk katarak nitelik haline geçer. Öznel olan ve özne olanýn bilgisi bedeni ya da matematiði yok saymadan ancak bilmenin son hali olarak da görmeden yapýlan bilgi üretimi bilimsel bilgi olacaktýr. Bu araþtýrma niceliksel ve niteliksel araþtýrma yöntemi kullanýlarak bilgi edinmeyi amaçlamýþtýr. Kuramsal yaklaþým pozitivist olmadýðýndan edinilecek bilgi özne-nesne iliþkisinden farklý olarak özneler arasý iliþkinin ürünü olacaktýr. Araþtýrýcýlar üstün deðil faklý, araþtýrmaya katýlan kiþilerde nesne-denek olarak deðil deneyimin bilgisini paylaþan kiþiler olarak kabul edilmiþtir. Araþtýrmacý, insan ayný þehrin paydaþý olarak eþit, deneyim olarak bölge halkýnýn yaþadýðýný yaþamadýðýndan eþit deðildir. Yaþayan yaþadýðýný bilir. Yaþananýn bilgisi araþtýrmacýnýn kuramýnýn süzgecinde baþka bilgilerle sentezlenerek farklý bir dile dönüþür. Kuram belirler. Taraflýlýk belirler. Kiþilik, þimdi ve burada olanýn iliþkiye bilgi taþýma aný olmasý bilmeyi etkiler. Araþtýrmacý bilgi edinme sürecinde insandýr. Dikmen gecekondu bölgesinde yaþanmýþ olan her anlatý, ve direnmenin dinamik ruhu öðreten olmuþtur. Kaynakça: 1. Hegel, G.W.F. ( 2004), Tinin Görüngübilimi, çev. Aziz Yardýmlý, Ýdea, Ýstanbul 2. Karaçay, T., (2000) , Cumhuriyet Bilim Teknik, Haziran 3. Kümbetoðlu, B., (2005), Sosyolojide ve Antropolojide Niteliksel Yöntem ve Araþtýrma Baðlam Yayýncýlýk, Ýstanbul 4. Öçýnar, Þ. (2007), Kendinin Bilinci Ötekinin Diyalektiði: Hegel Felsefesinde Bilincin Dolayýmý ve Nesneleþmesi, Doktora tezi 5. Punch, K., F., (2005), Sosyal Araþtýrmalara Giriþ, Siyasal Yayýnlarý,Ankara 6. Yýldýrým, A., Þimþek, H., (2003), Sosyal Bilimlerde Nitel Araþtýrma Yöntemleri (3. baský) Seçkin Matbaasý, Ankara. 126 P 24 23 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 2 Özel Saðlýk Kuruluþlarýnda Psikiyatri Hizmetleri Özel Saðlýk Kuruluþlarýnda Psikiyatri Hizmetlerinin Geliþtirilmesi: Fýrsatlar ve Engeller Oturum Baþkaný : Þeref Özer Panelist : Hamdi Tutkun Bu konuþmada, özel saðlýk kuruluþlarýnda psikiyatrik hizmetlerin yeterince geliþememesinin nedenleri tartýþýlacaktýr. Özel psikiyatrik saðlýk hizmetlerinin geliþtirilmesi için resmi mevzutta yapýlacak deðiþiklik teklifleri, özel saðlýk kuruluþlarý birlik ve sahiplerine yönelik giriþimler, sosyal güvenlik kurumunun psikiyatrik hizmetler konusundaki düzeltmeler ve sýnýr ihlalleri konusunda alýnacak önlemler konusunda önerilerde bulunulacaktýr. Panel Özetleri Özel saðlýk kuruluþlarýnda verilen saðlýk hizmeti son yýllarda oldukça artmýþtýr. Halen ülkemizde 350 Özel Hastane ve 1000e yakýn Ayaktan Teþhis ve Tedavi Merkezinde tam zamanlý olarak toplam 10.000in üzerinde uzman hekim görev yapmaktadýr. Özel saðlýk kuruluþlarýnýn hizmet üretimindeki payý son yýllarda %25- 30 düzeylerine çýkmasýna raðmen ruh saðlýðý hizmetlerinde bu konuda bir geliþme pek olamamýþtýr. Tam gün yasasý, mecburi hizmet vb. uygulamalarý ve memuriyetten emeklilik arkadaþlarýmýzýn çalýþma þartlarýný oldukça zorlarken özel saðlýk sektörünün alternatiflerden biri olabilmesi için konunun Türkiye Psikiyatri Derneðinin gündemine daha fazla girmesi zorunludur. 127 P 25 23 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 3 Geçmiþten Geleceðe Psikiyatri Uzmanlýk Eðitimi Döneminde Psikoterapi Eðitimi Türkiyede Psikoterapi Eðitiminin Geliþimi Tarihsel bir Bakýþ Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Aylin Uluþahin Panelist : M. Orhan Öztürk Türkiyede ruh hekimliði alanýnda düzenli psikoterapi eðitimi 20.yüzyýlýn ikinci yarýsýndan sonra baþlamýþtýr. Ancak, bu eðitim hem nitelik, hem nicelik bakýmýndan büyük oranda kurumlara ve kiþilere baðlý kalmýþ, ülke çapýnda bütün psikiyatri merkezlerinde yaygýn olarak yürütülen psikoterapi eðitimi hiçbir dönemde gerçekleþmemiþtir. 1960-70li yýllarda her türlü psikoterapi kimi hekimler ve halk arasýnda psikanaliz olarak biliniyordu. Bir hekimin hastasýna hadi sana bir psikanaliz yapýversinler diyebildiði zamanlardan bu güne önemli geliþmeler olmuþtur. 1960larda ve sonrasýnda, GATA, Ankara Týp, Hacettepe Týp, Ýstanbul Çapa veCerrahpaþa Týp psikiyatri bölümlerinde A.B.D.den, Avrupadan yurda dönen psikanalitik yönelimli psikoterapi ya da klasik psikanaliz eðitimi görmüþ uzmanlarýn daha çok kendi kurumlarý içerisinde psikoterapi uygulamalarý ve eðitim çalýþmalarý önde gelmekteydi. 1970lerin ilk yýllarýnda baþlatýlan psikodrama-grup psikoterapisi uygulamalarý ve eðitimi hýzla geliþti ve oldukça yaygýnlaþtý. 1980lerden sonra biyolojik psikiyatri her türlü klinik uygulamada ve eðitimde bütün dünya psikiyatrisine egemen olurken, ülkemizde bir grup genç ruh hekimi arasýnda psikoterapi ve psikanalize ilgi hýzla artmýþtýr. Bu artan ilginin ürünü olarak günümüzde Ýzmir, Ýstanbul ve Ankarada bulunan psikanalistler, psikoterapistler çevresinde deðiþik gruplar oluþmuþtur. Ýstanbuldaki direþken çalýþmalarla Uluslararasý Psikanaliz Birliðince tanýnan bir Psikanaliz Çalýþma Grubu gerçekleþtirilmiþ bulunmaktadýr. Ýzmirde de özverili giriþimlerle daha geniþ katýlýmlý eðitim ve toplantý etkinlikleri gösteren bir psikoterapi-psikanaliz eðitim vakfý kurulmuþtur. Ýstanbul, Ankara ve Ýzmirden oldukça geniþ katýlýmlý bir baþka grup da Anadolu Psikanalitik Psikoterapiler Derneðini kurmuþlardýr. Bunlarýn içinden sayýsý kabarýk bir grup kendilik (self) psikolojisi alanýnda uluslararasý baðlantýlar kurarak özgün ve etkin terapi eðitimi programlarý yürütmektedir. Psikanaliz ve psikanalitik yönelimli bu geliþmelere ve grup psikoterapisi eðitim ve uygulamalarýnýn yaygýnlaþmasýna koþut olarak ülkemizde biliþsel davranýþcý psikoterapi çalýþmalarý ve eðitimi hýzla geliþmiþ, uluslararasý etkinlikler gösteren bir dernek kurulmuþtur. Bunlarýn yaný sýra daha özel alanlarda (örneðin cinsel sorunlar, travma vb) özel psikoterapi yöntemlerinin eðitimini saðlayan gruplar ve dernekler oluþmuþtur. Son 50 yýl içindeki geliþmeler ülkemizin bütün psikiyatri topluluðu içinde psikoterapi eðitimine büyük gereksinim olduðunu göstermektedir. Bu konuda öðrenmeye ve uygulamaya yatkýn bilinçli bir meslek topluluðu oluþmuþtur. Ancak, sürdürülmekte olan eðitim etkinliklerinin çoðunun büyük kentlerde yoðunlaþtýðý görülmektedir. Bu merkezlerin dýþýnda kalan psikiyatri kurumlarýna ulaþabilen, sürekliliði olan nitelikli eðitim izlencelerinin henüz yaþama geçirilemediðii, geçirilmesi gerektiði vurgulanmalýdýr. 128 P 25 23 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 3 Geçmiþten Geleceðe Psikiyatri Uzmanlýk Eðitimi Döneminde Psikoterapi Eðitimi Psikiyatri Uzmanlýk Eðitimi Döneminde Biliþsel Davranýþçý Terapi (BDT) Egitimi Oturum Baþkaný : Aylin Uluþahin Panelist : M. Zihni Sungur Panel Özetleri Ülkemizde Ruh Saðlýðý ve Hastalýklarý uzmanlýk eðitimi içinde 'psikoterapilerin yeri' konusu, üzerinde yeterince tartýþýlmýþ ve fikir birliðine ulaþýlmýþ bir alan olamamýþtýr. Kanýta dayalý týp anlayýþý içinde etkinliði en çok kanýtla desteklenen psikoterapi yaklaþýmý olmasý, bilimsel metodoloji ile klinik uygulamalar arasýnda saðlam köprüler oluþturmasý, kýsa süreli-ekonomik yaklaþýmlar olmasý BDT'yi çeþitli klinik tablolarýn tedavisinde poliklinik koþullarýnda kullanýlabilecek ilk tedavi seçeneði aþamasýna getirmiþtir. Ancak NICE ölçütlerinde de belirtildiði gibi BDT ilk tercih tedavi yaklaþýmý olmasýna karþýn, hastalara sunumu yönünden her zaman kolay ulaþýlabilen bir tedavi yaklaþýmý olamamaktadýr. Baþka bir deyiþle yaklaþým etkili ancak yaklaþýmý tedavi seçeneði olarak sunabilecek iyi eðitilmiþ ve düzenli denetim almýþ uygulamacýlarýn sayýsý oldukça sýnýrlýdýr. Psikoterapilerin Ruh Saðlýðý Hizmetlerindeki yeri hep böyle devalue edilmiþtir: yapan az o halde deðeri de az!.. Bu sunumda BDT'nin psikiyatri uzmanlýk eðitimi müfredatý içine sistematik bir biçimde yerleþtirilmesi doðrultusundaki engeller, bu engellerin nasýl aþýlabileceði, eðiticilerin eðitimi gibi konular üzerinde tartýþýlacaktýr. Ayrýca ülkemizde uzmanlýk eðitimi veren kurumlardaki psikoterapi eðitiminin mevcut durumu, bu kurumlardan bir anket aracýlýðýyla elde edilen veriler çerçevesinde tartýþýlacaktýr. 129 P 25 23 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 3 Geçmiþten Geleceðe Psikiyatri Uzmanlýk Eðitimi Döneminde Psikoterapi Eðitimi Psikiyatri Uzmanlýk Eðitiminde Dinamik Yönelimli Psikoterapi Eðitimi ve Süpervizyonlar Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Aylin Uluþahin Panelist : Peykan G. Gökalp Psikiyatri uzmanlarýnýn, psikoterapi uygulamalarýnda yeterli olabilmeleri için temel bilgi ve becerilerin saðlanmasý eðitim kurumlarýnýn görevidir. Psikiyatr temel psikoterapi kuramlarý hakkýnda bilgi sahibi olmalý, hastasýný gerektiðinde ana psikolojik tedavi yöntemleri ile tedavi edebilmeli, genel tedavi planýnýn bir parçasý olarak psikolojik deðerlendirme yapabilmeli ve belli bir psikoterapi ekolünde çalýþan bir meslektaþýna sevk edeceði noktalarý bilmelidir. Psikoterapi eðitiminin özelliði gereði kuramsal bilginin edinilmesi, beceri ve tutum eðitiminin uygulamalý olarak yürütülmesinin yanýnda hastayla yapýlan uygulamalarýn bir eðiticinin gözetiminde gözden geçirilerek denetlenmesidir. Bunun için psikoterapi süpervizyonu psikanalizin uygulanmasýyla birlikte 100 yýla yakýn bir süredir uygulanan bir eðitim yöntemidir. 1. Türkiye Psikiyatri Derneði Psikiyatri Uzmanlýk Eðitiminde Gereklilikler ve Asgari Standartlar metninde belirtilen tam yeterlik düzeyinde edinilmesi gereken çekirdek beceriler listesi ve terapi ile ilgili tutumlar baþlýðý altýnda sýralanana koþullarýn yerine getirilebilmesi için süpervizyonun vazgeçilmez bir yöntem olduðu görülebilir.2 Psikanalitik psikoterapi süpervizyonu, teknik bilginin ve analist / terapistin benliðinin bir analitik enstrüman olarak kullanýlmasý sanatýnýn öðretilmesi olarak tanýmlanmýþtýr.3 Bu sunumda süpervizyonla ilgili olarak son 20 yýlda tartýþýlan önemli noktalar arasýnda özellikle karþý aktarýmýn ele alýnmasý, paralel bir sürecin analizi, hastanýn, terapistin ve süpervizörün hastaya veya materyale iliþkin rüyalarýnýn önemi, süpervizyonda yeni mecralarýn (internet, uydu telefon baðlantýsý, uzaktan konferans sistemi) kullanýmý ve etkileri de ele alýnacaktýr. Kaynaklar 1. Eckstein R, Wallerstein R (1958) The teaching and learning of psychotherapy. International Universities Press, New York. 2. Tükel R, Alkýn T, Uluþahin A (2009) Psikiyatride Uzmanlýk Eðitimi Yeterlik ve Eðitimin Akreditasyonu. Türkiye Psikiyatri Derneði Yayýnlarý, Tuna Matbaacýlýk, Ankara. 3. Caligor L (1984) Parallel and Reciprocal Processes in Psychoanalytic Süpervision. L. Caliger, Bromberg PM, Meltzer J ( Ed), Clinical Perspectives on the Supervision of Psychoanalysis and Psychotherapy. Plenum Press, New York. 130 P 26 24 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 1 Þizofrenide Ýyileþme Sorunlarý ve Türk Þizofreni Aðý'nýn Tanýtýmý Psikososyal Yaklaþýmlarýn Ýyileþme Üzerindeki Etkisi Oturum Baþkaný : Haldun Soygür Panelist : Meram Can Saka Panel Özetleri Avrupa Birliði 7. Çerçeve programýnda açýlan Þizofrenide Gen Çevre Etkileþimi baþlýklý çaðrýya Avrupa çapýnda birçok ülkede Milli Þizofreni Aðlarý tarafýndan temsil edilen bir konsorsiyum baþvurdu. Jüri aþamasý 12/12 þeklinde, tam puanla geçildi ve AB ile görüþmeler baþarýlý bir þekilde devam etmekte. Çalýþmanýn baþlangýç tarihi Ocak 20010 gibi görünmekte. EU-GEI (Þizofrenide Gen Çevre Etkileþimi Çalýþan Milli Þizofreni Aðlarý, Avrupa Aðý) adý verilen proje birçok iþ paketi ile þizofrenideki gen çevre etkileþimini her yönü ile ele alacak. Bu projenin en büyük iþ paketinin koordinatölüðünü Türkiye üstendi. Türkiye koordinatörlüðünde Hollanda ve Ýspanyada da veri toplanacak. Araþtýrmanýn Türkiye ayaðýný Türk Þizofreni Aðý yürütücek. Þu anda Türk Þizofreni Aðýný üç þehirde Ankara, Ýstanbul ve 9 Eylül üniversiteleri oluþturmakta. Ýki sene içinde 1000 hasta, bin hasta yakýný ve 1000 saðlýklý kiþinin çalýþmaya alýnmasý, bunlarýn klinik ve subklinik özellikleri nöropsikolojik özellikler ve çevresel etmenler açýsýndan detaylý deðerlendirmeleri yapýlmasý planlanmakta. Ayrýca tüm Avrupa çapýnda toplanan vakalarýn genom boyutunda assossiasyon analizi yapýlacak olmasý, istatistiksel deðerlendirme için yeni program geliþtirme için ayrý bir iþ paketi olmasý çalýþmanýn diðer önemli taraflarý. 131 P 26 24 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 1 Þizofrenide Ýyileþme Sorunlarý ve Türk Þizofreni Aðý'nýn Tanýtýmý Antipsikotik Ýlaçlar ve Ýyileþme Panel Özetleri Oturum Baþkaný: Haldun Soygür Panelist : Köksal Alptekin Þizofreni tedavisinin baþlýca hedefleri þizofreni belirtilerinin iyileþmesi ve hastanýn psikososyal iþlevselliðini kazanmasýdýr. Ancak henüz þizofreni tedavisinde bu hedeflere ulaþmak kolay deðildir ve þizofrenide iyileþme sorunlarý günümüzde tartýþýlmaktadýr. Mevcut ilaç tedavileri iyileþmeyi saðlamak için yeterince baþarýlý deðildir. Þizofreninin uzun süreli tedavisinde hastalarýn sadece % 10-20si belirtilerin tamamen iyileþmesi ve psikososyal iþlevselliðin kazanýlmasý þeklindeki iyileþme düzeyine kalýcý olarak ulaþmaktadýr. Hastalarýn çoðunda ya belirtiler devam etmekte ya da psikososyal iþlevsellikte bozulma düzelmemektedir. Öte yandan þizofrenide iyileþme kavramý yeterince tanýmlanamamýþtýr. Birçok tedavi çalýþmasýnda iyileþme PANSS puanlarýnda azalmayla tanýmlanmaktadýr. Oysa PANSS puanýnda azalma þizofreni belirtilerinin düzeldiði anlamýna gelmeyebilir. Þizofreni tedavisinde en temel amaç hastalýðýn pozitif ve negatif belirtilerinin düzelmesidir. Negatif belirtiler biliþsel bozulmayla güçlü bir þekilde iliþkilidir. Gerek negatif belirtiler gerekse biliþsel iþlev bozulmasý þizofreni hastalarýnýn gelecekte çalýþabilmesini ve baðýmsýz yaþayabilmesini öngören en önemli yordayýcýlardýr. Bununla birlikte antipsikotik ilaçlarýn negatif belirtileri düzeltmekte ve biliþsel bozulmayý iyileþtirmekte oldukça sýnýrlý etkileri vardýr. Son yýllarda yapýlan çok merkezli, büyük hasta sayýlarýnýn alýndýðý ilaç firmalarýndan baðýmsýz olarak gerçekleþtirilen CATIE and EUFEST gibi çalýþmalar ve meta-analizler sýnýrlý kullanýmýna karþýn Klozpinin þizofreni tedavisinde etkin olduðunu ortaya koymuþtur. Klozapinin yanýsýra Olanzapin, Amisülprid ve Risperidonun diðer birinci ve ikinci kuþak antipsikotiklere oranla daha iyi olduðunu göstermektedir. Ziprosidon ve Aripiprazol kilo artýþý ve metabolik sendrom oluþturmamalarý açýsýndan dikkat çekmektedir. Olanzapin kullanan hastalarýn ciddi kilo artýþýna raðmen daha uzun süreli ilaç kullandýklarý görülmektedir. Ketiyapin dozunun þizofreni için etkin olan dozlarýn altýnda kalmasý meta-analiz ve diðer doðal izlem çalýþmalarýnda Ketiyapinin etkisiz görünmesine yol açmýþ olabilir. Özellikle CATIE ve EUFEST çalýþmalarý þizofreni hastalarýnýn çoðunluðunun tedavi iþbirliðinin yetersiz olmasý, ilaç etkisizliði veya yan etkiler nedeniyle kýsa sürede ilaç kullanmayý býraktýklarýný veya ilaç deðiþikliðine gittiklerini göstermiþtir. Hastalarýn ilaçlarýný düzenli kullanmalarý tedavide iyileþmenin önündeki en önemli engellerden birdir. Tedaviye uyumsuzluk yüksek alevlenme oranlarýyla ve yeniden hastane yatýþlarýyla iliþkilidir. Bu konuda farklý tedavi yaklaþýmlarýnýn geliþtirilmesi gerekmektedir. Þizofreni tedavisindeki diðer önemli bir sorun da hastalardaki yüksek erken ölüm oranlarý. Hastalarýn yaþam süreleri normal yaþamýn %20 oranýnda kýsalmaktadýr. Erken ölüm genellikle kalp hastalýklarý ve metabolik sendromla yakýndan iliþkilidir. Þizofrenide iyileþme sadece ilaç tedavisiyle saðlanamaz. Mutlaka ilaç tedavileri psikososyal tedavilerle birlikte yapýlmalýdýr. Ancak hangi psikososyal tedavinin daha etkin olduðu yeterince açýk deðildir. Psikososyal tedaviler hastalarýn toplumum içinde yaþayabilmelerine ve çalýþabilmelerine odaklanmalýdýr. 132 P 27 24 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 2 Psikiyatrik Bozukluklar ve Intihar: Davranýþýn Özellikleri ve Yordayýcý Faktörler Þizofrenide Ýntihar Davranýþý Oturum Baþkaný : Iþýk Sayýl Panelist : Halise Devrimci Özgüven Panel Özetleri Þizofreni hastalarýnýn yaklaþýk %40ýnýn intihar düþüncesi taþýdýðý, %20-50sinin intihar giriþiminde bulunduðu ve yaklaþýk % 10unun intihar ederek yaþamýna son verdiði tahmin edilmektedir. Erkek cinsiyet, yalnýz yaþamak, iþsizlik, aile öyküsünde intihar davranýþýnýn bulunmasý, fiziksel bir hastalýðýn varlýðý, depresyon ya da umutsuzluk duygularýnýn varlýðý, premorbid iþlevsellik düzeyinin iyi olmasý, yüksek IQ ve yüksek bir eðitim düzeyine sahip olmak ve hastalýðýn erken evresinde olmak (20-35 yaþlar arasý) þizofrenide intihar davranýþý riskini artýran baþlýca faktörler arasýndadýr. Tedavi edilmeyen ya da tedaviye uyumu yetersiz olan hastalar intihar davranýþý açýsýndan daha büyük bir risk altýndadýr. Bunun yanýnda, dürtüselliðin þizofrenideki intihar davranýþýnda anahtar faktör olduðu düþünülmektedir. Hastanede yatarak tedavi edilen hastalarda taburculuktan sonraki erken dönem en kritik dönemdir. Epidemiyolojik ve genetik araþtýrmalarýndan elde edilen bulgular, hem þizofreni, hem de intihar davranýþýnda genetik bir köken olduðunu düþündürmektedir. Ancak þizofrenideki intihar davranýþý riskine açýkça katkýda bulunan genlerin belirlenmesi konusunda halen bir ilerleme saðlanamamýþtýr. Þizofrenide intihar davranýþýnýn önlenebilmesi için, intiharý önleme stratejilerinin tedavi planýyla bütünleþtirilmesi, intihar riskinin hastalýðýn seyri boyunca dikkatli ve düzenli bir biçimde deðerlendirilmesi ve riski artýrdýðý bilinen faktörlerin göz önünde bulundurulmasý gereklidir. Öncelikle psikotik semptomlarý olan bireyler erken dönemde saptanmalý ve hastalarýn tedaviye uyumu artýrýlmalýdýr. Ýntihar düþüncesinin ve umutsuzluk duygularýnýn varlýðý her görüþmede sorgulanmalý, komorbid depresyon atlanmadan tedavi edilmelidir. Hastalýðýn erken evrelerindeki, premorbid iþlevselliði yüksek erkek hastalar konusunda özellikle dikkatli olunmalýdýr. Hastanede yatarak tedavi edilen hastalarda erken taburculuktan kaçýnýlmalý, hastalar taburculuktan sonraki dönemde sýk ve yakýndan izlenmeli, hastalar rehabilitasyon programlarýna dahil edilmelidir. 133 P 27 24 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 2 Psikiyatrik Bozukluklar ve Ýntihar: Davranýþýn Özellikleri ve Yordayýcý Faktörler Yeme Bozuklarýnda Ýntihar Tarihsel bir Bakýþ Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Iþýk Sayýl Panelist : Bedriye Öncü 134 Psikiyatrik hastalýklar içinde ölüm oraný en yüksek olan tablo anoreksiya nervozadýr (AN). Önceleri ANda ölüm oranýnýn yüksekliði açlýk ve açlýða ikincil komplikasyonlara baðlanýrken, son yýllarda yapýlan çalýþmalar intihara baðlý ölümlerin de bu yüksek orana katkýda bulunabileceðine iþaret etmektedir. Araþtýrmalar psikiyatrik hastalýklar içinde depresyonun ardýndan en yüksek intihar oranlarýnýn yeme bozukluklarýnda olduðunu göstermiþtir.Yeme bozukluðu olan hastalarýn intihar için kullandýklarý yöntemler incelendiðinde kurtarýlma ihtimalinin düþük olduðu, oldukça ölümcül yöntemler seçtikleri görülmektedir: çamaþýr suyu içmek, kendini yakmak, tren yoluna atlamak gibi. AN bedeni zayýf düþürse de bu kiþilerin iradeleri hala çok güçlüdür. Yine ANde görülen mükemmeliyetçilik, kararlýlýk, yalýtýlmýþlýk, gurur ve utanç duygusu gibi özelliklerin yüksek intihar oranlarýna katkýda bulunabileceði düþünülmektedir. P 27 24 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 2 Psikiyatrik Bozukluklar ve Ýntihar: Davranýþýn Özellikleri ve Yordayýcý Faktörler Bipolar Bozuklukta Özkýyým Davranýþý Oturum Baþkaný : Iþýk Sayýl Panelist : Suzan Özer Panel Özetleri Özkýyým davranýþý (tamamlanmýþ özkýyým ve özkýyým giriþimleri) bipolar bozukluðu (BP) olan hastalarýn izleminde önemli bir sorundur. BP hastalarýn %25-50si yaþamboyu en az bir kez özkýyým giriþiminde bulunmakta, %6-20si ise özkýyým nedeni ile ölmektedir. BPde, kullanýlan yöntemlerin öldürücülüðü ve ölme niyeti genel topluma göre daha yüksektir. Özkýyým giriþimleri/özkýyým oranlarýnýn (2.8:1) genel topluma (20-40:1) göre çok daha düþük olduðu bildirilmektedir. Hastalýk baþlangýcýndan sonraki ilk yýllar (düzenli klinik görüþmelerin olmadýðý, tanýnýn henüz konmadýðý), erken yaþ, depresif ve karma durumlar, beyaz ýrk, evlenmemiþ olma, önceki depresyon, önceki disforik-ajite durumlar, umutsuzluk, önceki özkýyým giriþimleri, madde ya da alkol kötüye kullanýmý, dürtüsellik, tedavi uyumunun bozuk olmasý, stresli yaþam olaylarý, çocukluk döneminde fiziksel ya da cinsel istismar, özkýyým düþünceleri, týbbi hizmete eriþmede kýsýtlýlýk, ailede özkýyým öyküsü, genel olarak özkýyým davranýþý ile ilgili risk faktörleridir. Mizaç özelliklerinin de (depresif, iritabl, siklotimik ve endiþeli) özkýyým davranýþý ile iliþkili bulunduðu bildirilmektedir. Antidepresan ilaçlar (beraberinde duygudurum dengeleyici kullanýlmadýðýnda) duygudurum bozukluðu olan hastalarda, olasýlýkla özkýyým davranýþý da dahil olmak üzere agresifdürtüsel davranýþ riskini artýrabilirler. Farklý desendeki çalýþmalarda tutarlý olarak, lityumla sürdürüm tedavisinin lityumun kullanýlmadýðý durumlara göre özkýyým davranýþý oranlarýnda düþmeyi saðladýðý bildirilmektedir. Lityumun hastalýk üzerindeki diðer etkilerinden baðýmsýz olarak özkýyým karþýtý bir etkisinin olduðu ve BPde özkýyým davranýþýnýn bir belirti deðil bir boyut olduðu öne sürülmektedir. Bazý genetik baðlantý çalýþmalarýnda özkýyým davranýþýnýn eþlik ettiði BP, ayrý bir fenotipik alt tip olarak kullanýlmaktadýr. Ýlgili çalýþmalarýn ilk bulgularý, lityumun ya da diðer uygun farmakoterapilerin özkýyým davranýþý üzerindeki bu etkisini, yapýlandýrýlmýþ psikososyal tedavilerin güçlendirebileceði yönündedir. Akut özkýyým riski olan hastalarda da yakýn izlem, hýzla hastaneye yatýrma ve EKT gereksinimi yaygýn kabul görmektedir. BP'deki psikopatoloji ve psikososyal koþullarýn daha kapsamlý olarak anlaþýlmasý, hekimlerin klinik tabloyu daha iyi tanýmlamalarýna ve bu hastalardaki özkýyým davranýþýný önlemelerine yardýmcý olabilecektir. 135 P 28 24 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 3 EKT'nin Bugünü ve Yarýný 21.Yüzyýlda EKT Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Mustafa Bilici Panelist : Nihat Alpay Elektro Konvülsif Tedaviye benzer tedaviler ilk kez 16.Yüzyýlda Phillipus Paracelsus tarafýndan comphur (Kafur ) kullanýlarak yapýlmýþ,1785 yýlýnda W.Oliver , Leopold Von Auebrugger ve Karl Weickhardt tarafýndan comphur ile oluþturulan nöbetler psikoz ve maninin tedavisinde kullanýlmýþ fakat kafur yaðýnýn birçok olumsuz yan etkisi bulunduðundan tedavide güvenilir bir biçimde uygulanamamýþtýr.von Meduna 1934 te pentylenetrazolu (kardiazol) kullanmýþ, kardiyazolun yan etkisi daha az olmuþtur. Bu tedavinin uygulandýðý hastalarýn da hastalýk belirtilerinin gerilediði gözlenmiþ. Bu tedavi de hastaya kardiyazol enjekte edilir; hasta 5-20 dakikalýk sýkýntýlý bir dönemden sonra epilepsi nöbeti geçirir. 1922 de Löewenhait ve arkadaþlarý CO2 þokunu,1933 de Sakel Ýnsülin þokunu geliþtirmiþtir. EKT nin ilk modern uygulamasý ocak 1934 de Ladisles J.Von Meduna tarafýndan yapýlmýþtýr.Meduna comphur ile oluþturulan nöbetleri þizofren tedavisinde kullanarak konvülsif tedavinin psikiyatriye girmesini saðlamýþtýr..Bu nedenle þizofreniklere epileptik hastalarýn kanlarýný vererek tedaviye çalýþmýþlardýr. Elektrik kullanýlarak nöbet oluþturulmasý nisan 1938 de Ugo Cerletti ve Lucine Bini tarafýndan yapýlmýþtýr.(1) Elektro Konvülsif Tedavi çaðdaþ psikofarmakolojiden 10-15 yýl önce bulunmuþ ve günümüze dek terapötik önemini korumuþtur. Günümüzde EKT ile ilgili kanaatler; psikiyatrik hastalýklarýn tedavisinde çok etkin ve tamamen güvenilir olduðu kanaatýnýn yanýnda tedavide etkin olmadýðý ve beyin hasarýna sebep olduðunu savunanlarda vardýr. (2).. Amerikan Psikiyatri Birliði (APA)nýn kýlavuzunda;diðer tedavilerle cevap alýnamamýþ ya da yan etkiler nedeniyle tedavinin uygulanamadýðý ve hýzlý cevap alýnmasý istenen þiddetli psikiyatrik durumlarda EKTnin kullanýlmasý istenmektedir.(3) EKT, çeþitli mental yada emosyonal durumlarý tedavi etmek için kullanýlan bir metodtur. Kaynakça: 1. Max Fink(1984) Meduna and the Originins of Convulsive Therapy.Am J.Psychiatry 141:9 Semtember 2. Larry R.Squire,PH.D,and Joyce A.Zouzonis,M.S.(1996). ECT and Memory :Brief Pulse Versus Sine Wave.Am.J.Psychiatry 143:5,May 3. Harold A.Sackeim (2004) Convulsant anticonvulsant properties of electroconvulsive therapy towards a focal of brain stimulationform.Clinical Neuroscience Research 4 39-57 136 P 28 24 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 3 EKT'nin Bugünü ve Yarýný Ekt Nin Biliþsel Yan Etkileri Oturum Baþkaný : Mustafa Bilici Panelist : Ekrem Kuþkonmaz Postiktal þaþkýnlýk (dezoryantasyon) ve kafa karýþýklýðý(konfüzyon); Genel olarak, çalýþmalar kiþi oryantasyonunun once düzeldiðini, ardýndan yer ve zaman için oryantasyonun düzeldiðini ortaya koymuþtur. Panel Özetleri Çeþitli klinik, tedavi ile ilgili ve demografik faktörler EKT sonrasý biliþsel defisitleri belirleyebilir. Bunlar; psikiyatrik taný, eþzamanlý týbbi durum ya da ilaç, EKT anestezisi, elektrodlarýn yerleþimi, uyaran dozajý, uyaran dalga formu, yaþ, cinsiyet, premorbid zeka, ve sosyo-ekonomik durumdur. (1) Retrograd amnezi, Sackeim et al. (2) sað tek taraflý elektrod yerleþimli hem kýsa hem de çok kýsa atýmla tedavi edilen deprese hastalarýn karþýlaþtýrýlmasýnda 6 kat fazla, ya da bitemporal yerleþimde 2,5 kat fazla bildirmiþlerdir. Anterograd amnezi ; Sackeim et al. (2) çok kýsa atýmlý uygulamanýn yararlý olduðunu, elektrod yerleþiminin etkilerinin daha az önemli olduðunu yazmýþlardýr. Yürütücü iþlevler ;Rami-Gonzalez et al. (3) idame EKT ile tedavi edilen 11 depresif hasta grubu, farmakolojik tedavideki eþleþtirilmiþ hasta grubuyla karþýlaþtýran çalýþma düzenlemiþtir.EKT hastalarý kontrol grubuna göre genelde daha kötü performans göstermiþtir, Dil iþlevi 1972de Elia tarafýndan bildirilen nöbet sonrasý akut dönemde, sol tek taraflý elektrod yerleþiminin afazi bulgularýna yol açtýðý, görüþüne karþýn,bu durum bu alandaki son çalýþmalar tarafýndan desteklenmemiþtir. (4) Kaynaklar 1. James Stuart Lawson. 2009. Cognitive side effects and psychological testing. Electroconvulsive and Neuromodulation Therapies. 31:485-497 2. Sackeim, H. A., Prudic, J.,Nobler, M. S., et al. 2008. Effects of pulsewidth and electrode placement on the efficacy and cognitive effects of electroconvulsive therapy. Brain Stimulation 1: 7183. 3. Rami-Gonzalez, L., Salamero, M., Boget, T., et al. 2003. Pattern of cognitive dysfunction in depressive patients during maintenance electroconvulsive therapy. Psychol Med 33: 34550. 4. dElia, G. 1972.Memory studies in electroconvulsive therapywith different electrode placements. Brain Res 37: 364. 137 P 29 24 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 4 Iþýk Hýzýnda Terapi Panel Özetleri Poliklinikte Biliþsel Davranýþçý Terapi Oturum Baþkaný : Þahika Yüksel Panelist : Gülay Özdemir Yaklaþýk 15 yýldýr uzmanlýk yapmaktayým. Uzmanlýðýn 3.yýlýnda takip ettiðim hastalarýn yeniden semptomlarýnýn artarak karþýma çýkmasý bir yerler de eksik yapýyorum düþüncesini aklýma getirdi. Araþtýrmaya koyuldum, özellikle Depresyon ve Anksiyete Bozukluðu olan hasta grubunda terapi yapýlmadýðý zaman nüksler çok sýk oluyordu. Böylece BDT ile tanýþtým.Eðitim süreci ve süpervizyon aþamalarý sanki baþka dünyalarý tanýmama yol açtý .Öðrendiðim teknikleri muayenehanemde uygulayabiliyordum.Ama ya poliklinik hastalarý Bu teknikleri poliklinikte nasýl uygulayacaðýmý düþünmeye baþladým.Zaman kýsýtlýlýðý hastalara bireysel olarak terapi yapma þansý vermediði için öncelikle OKB ve panik bozukluk hastalarýndan iki grup oluþturduk.Bu hastalýklarla ve terapileri ile ilgili eðitim baþlatacaðýmýzý açýkladýk.Amacýmýz öncelikle OKB ve panik bozukluk hastalýklarýný anlatabilmek, bu hastalýðý yaþayan tek kiþi olmadýklarýný göstermekti.Obsesif Kompulsif Bozukluk, Panik bozukluk ve Biliþsel Davranýþçý Terapi ile ilgili eðitim programý hazýrladýk Eðitim; 1.gün : OKB nedir? Obsesyon ve kompulsiyon tanýmlarý, tipleri nedenleri, tedavi þekilleri 2.gün : Biliþsel Davranýþçý Terapi nedir .OKB de nasýl kullanýlýr 3. gün : Biliþsel hatalar , Temel ve ara inançlarýn tespiti 4.Gün : Kaçýnma davranýþlarýný engelleme 5.Gün : Hastalýkla nasýl baþ edilebilir. Öðrenilenlerin kullanýlmasý Hastalara grup halinde eðitim verildikten sonra bireysel terapileri için haftada iki gün öðleden sonra düzenli görüþme yaptýk. BDT formüle edilmiþ bir terapi þekli olduðu için poliklinik için en uygun terapi þekli olduðu düþüncesindeyim. En önemli adýmlardan biride stresle baþ etme mekanizmalarýný arttýrma giriþimi, bu grup hastalarda eðitimden en fazla yarar gören hastalar Iþýk hýzýnda terapi veya baþka bir deyimle fast food terapi ihtiyaçtan doðan bir tedavi þekli bana göre..Bu uygulamalara terapi denilebilir mi? Çok emin deðilim ama bu uygulamalarýn hastalarýn sadece bir ilaç alýp o ilaca baðýmlý yaþamasý ve her sorun yaþadýðýnda ilaç alma zorunluluðunu azaltacaðý düþüncesindeyim.Bu panelde amacým kýsaca size poliklinik uygulamalarýmýzdan bahsetmektir.Daha uygun þartlarda görüþme yapabilmek ümidiyle . 138 P 29 24 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 4 Iþýk Hýzýnda Terapi Poliklinikte Biliþsel Davranýþçý Terapi Oturum Baþkaný : Þahika Yüksel Panelist : Ceren Göker Olgu-1 : 26 yaþýnda kadýn, yüksek okul mezunu, evli, 1 çocuklu. Depresif yakýnmalarla baþvurdu. Eþi tarafýndan dövüldüðünde kulak zarý patlamýþ, çocuðunu da alarak eþinden kaçmýþ ama bulunup geri getirilmiþ. Olgu-2 : 27 yaþýnda kadýn, ilkokul mezunu, evli, 1 çocuklu. Kendine zarar verme þikayetiyle baþvurdu. 4 yaþýnda abi tarafýndan tacize uðramýþ, 16 yaþýnda zorla evlendirilmiþ.Eþi tarafýndan kafa travmasý geçirecek düzeyde dövülmekte. Olgu-3 : 25 yaþýnda kadýn, ilkokul mezunu, evli, 1 çocuklu. Yoðun anksiyete belirtileri ile baþvurdu. Ýlk kez 15 yaþýnda dayýsý tarafýndan tacize uðramýþ, sonra da kayýn biraderi tarafýndan taciz edilmiþ. Eþi sadece ilkini biliyor, hasta eþine diðerini söylerse olacaklardan korktuðu için bunu saklýyor. Panel Özetleri Þiddet gören veya tacize uðrayan kadýnlarla maksimum 10 dakikada görüþme Yaklaþýk 250.000 nüfusa hizmet vermekte olan Kozan Devlet Hastanesinde tek psikiyatri uzmaný olarak günde ortalama 60 baþvuranla görüþme yapmaktayým. Poliklinikte hasta baþýna ortalama 5-10 dakika düþmekte ve elbette bu baþvuranlarýn bir kýsmýný þiddete veya tacize maruz kalmýþ kadýnlar oluþturmakta. Böyle 3 kadýn olguyu kýsaca özetleyeceðim: Özetlenen ve benzeri olgularý çok kýsa bir sürede, tabir-i caizse ýþýk hýzýnda deðerlendirmek ve sosyal hizmetlerden yardým alamadan veya herhangi bir kuruma yönlendiremeden yardýmcý olmaya çalýþmak hekimi çaresizlik içinde býrakmakta. Bir görüþmeden diðerine mola veremeden geçmek de, aslýnda sadece bir insan olduðu unutulan psikiyatristi yavaþ yavaþ tüketmekte. Mecburi hizmet ile perifere yollanan hekimleri bekleyen böylesi durumlarla nasýl baþedileceði, hekimin tükenmeden mesleðini nasýl sürdüreceði, memleketimizde tacize/þiddete uðrayan kadýnlara nasýl yardýmcý olunacaðý sorularý da maalesef cevapsýz kalmaya devam etmekte. 139 P 29 24 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 4 Iþýk Hýzýnda Terapi Bir Psikiyatristin Hakkari Güncesi Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Þahika Yüksel Panelist : Dilek Yeþilbaþ Kalbimin sol alt köþesi Hakkari Hakkari de mecburi hizmet kapsamýnda 18.11.2008 tarihinde göreve baþladým. Poliklinikte insanlarýn daha önce hiç dinleyemediðim problemlerine tanýk oldum. Zaman geçtikçe içinde ilk kez bulunduðum bu kültürü tanýmaya baþladým. Tanýdýkça anladým. Anladýkça meselenin sosyal boyutunun ne kadar aðýrlýklý olduðunu gördüm. Bunun için de insan olarak, sosyal sorumluluk taþýyan bir birey olarak bir þeyler yapmam gerektiði düþüncesi gittikçe netlik kazandý. Hakkari de yapýlanlarý genel olarak iki baþlýk altýnda toplayabiliriz. 1. Poliklinik þartlarýnda yapýlmaya çalýþýlanlar 2. Sosyal problemlerin çözümüne yönelik yapýlmaya çalýþýlanlar 1. Hakkari il sýnýrlarý içerisindeki tek psikiyatrist olmak poliklinikte hasta yoðunluðunu da beraberinde getiren önemli bir sebep oluyordu. Bütün saðlýk raporlarý, geçici köy korucusu ve silahlý güvenlik görevlisi vs. raporlarýna bakmak zorundaydým. Ayrýca yörede malum sebeplerden dolayý sýkça olan yürüyüþler ve bu yürüyüþlerde toplanýp getirilen çocuklarýn farik ve mümeyyiz raporlarýný da yazmak gerekiyordu. Bunlar bir yandan iyi bir tecrübe kazandýrýyorken diðer yandan mesleki olarak bir motivasyon eksikliðine sebep oluyordu. Öðrendiklerimi uygulayamýyordum. Bunun bir çözümü olarak haftada bir gün sadece randevulu hastalarý almak þartýyla en fazla 6 -7 hasta görme imkanýný baþhekimin onayýyla saðladým. Özellikle cinsel terapi hastalarý aldým. Dinlediðim iki- üç evlilik hikayelerinin önemli bir kýsmýnda temelde vaginismus baþta olmak üzere cinsel problemler yatmaktaydý. 2. Sosyal problemlerin çözümünde yönelik çözüm ise bir dernek çatýsý altýnda, temiz ve örgütlü bir hareketle yola çýkmaktý. Bu amaçla Baran Yetenek Avcýlarý Derneðini kurduk. Yedi kadýn ile birlikte dernek faaliyetimizin ilki 26 yýl sonra bir þehre sinema kazandýrmaktý. Derneðimizin amacý þehirde sosyal, kültürel ve sportif boþluklarý tespit edip özellikle genç ve kadýn nüfusa faydalý olmaktýr. Projelerimiz þehrin eksiklikleri, insanlarýn ihtiyaçlarý ve talepleri doðrultusunda þekillenmektedir. Örneðin bir ay öncesine kadar þehirde konteyner yoktu. Çöpler sokaða atýlýyordu ve bu durum kanýksanmýþtý. Giriþimlerimiz sonucu Kültür bakanlýðýndan gelen bütçe ile artýk þehrimizde çöp konteynerleri mevcuttur. Özetle tüm faaliyetler beni poliklinikte öðrendiklerimi uygulayabildiðim için mesleki açýdan tatmin etmeye yararken, gün sayma derdinden kurtarýp vaktin nasýl geçtiðini bile anlamazken; diðer yandan insan olmanýn, birey olarak yaþadýðým topluma faydalý olmanýn gerekliliðini yerine getirmeme sebep olmuþtur. Uzun vadede yapmaya çalýþtýðýmýz þey insaný öznesi gören, ayrým gözetmeksizin insana hizmet eden, örgütlü hareketin gücünü göstermektir. 140 P 30 24 Ekim 2009 / 10:20 - 11:50 / Salon 1 Türkiye'de Çocuk Ergenlerin Cinsel Ýstismarý: Diðer Ülkelerden Farklýlýklarýmýz, Benzerliklerimiz Pedofili Profili: Türkiye'deki Cinsel Ýstismarcýlarýn Özellikleri Diðer Ülkelerden Farkýmýz Varmý? Oturum Baþkaný : Birol Demirel Panelist : Ayten Erdoðan Panel Özetleri Cinsel istismar kavramý, henüz cinsel geliþimini tamamlamamýþ bir çocuðun ya da ergenin, bir eriþkin tarafýndan cinsel arzu ve gereksinimlerini karþýlamak için güç kullanarak, tehdit ya da kandýrma yolu ile kullanýlmasýolarak tanýmlanmaktadýr. Ülkemizde cinsel istismara uðramýþ çocuklarýn ruhsal durumunu inceleyen çalýþmalar bulunmakta ancak istismar eden kiþilerin ruhsal özellikleri ile ilgili çok az sayýda araþtýrma bulunmaktadýr. Þimdiye kadar geliþmiþ ülkelerde yapýlmýþ çalýþmalarda istismarcýlarýn genellikle erkek olduðu, kadýn istismarcý oranýnýn ise oldukça düþük olduðu gözlenmiþtir. Klinik olmayan çalýþmalarda, istismarcýlarýn büyük oranda yakýn çevreden tanýdýk birisi olduðu gösterilmiþtir. Ýstismarcýlarýn aile bireyleri ve sosyal iliþkileri sýnýrlý, içe kapanýk, psikopatik, psikoseksüel ve sosyal açýdan immatür kiþilik yapýsýna sahip olduklarý gösterilmiþtir. Ýstismarcý bireylerin genel olarak doyumu erteleme kapasitelerinin azalmýþ olduðu, engellenmeye karþý düþük toleransa sahip olduklarý ve benmerkezci olup empati duygularýnýn sýnýrlý olduðu bildirilmektedir. Yapýlan araþtýrmalar çocuða cinsel istismarda bulunan kiþilerin büyük oranda kendilerinin de çocuklukta cinsel ve fiziksel istismara uðradýklarýný göstermiþtir. Ayný çalýþmalarda bu kiþilerin çoðunluðunun düþük eðitim ve sosyoekonomik düzeye sahip çevrelerden olduklarýný bildirmektedir. Bu sunumda ülkemizde çocuklarý cinsel olarak istismar eden kiþiler ile geliþmiþ ülkelerdeki çocuklarý cinsel olarak istismar eden kiþilerin özelliklerinin karþýlaþtýrýlmasý amaçlanmýþtýr. 141 P 30 24 Ekim 2009 / 10:20 - 11:50 / Salon 1 Türkiye'de Çocuk Ergenlerin Cinsel Ýstismarý: Diðer Ülkelerden Farklýlýklarýmýz, Benzerliklerimiz Ruh Saðlýðýný Bozmadan Çocuðun Cinsel Ýstismarý Mümkün Mü? Cinsel Ýstismarýn Psikiyatrik Ýzdüþümleri Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Birol Demirel Panelist : Elvan Ýþeri Çocuðun cinsel istismarý bireysel, ailesel, toplumsal boyutlarýyla tüm dünyada her cinsiyet, ýrk, sosyal ve etnik kökenden çocuk ve gençleri etkileyen önemli bir sorundur. Ýstismarýn her türü özellikle buna maruz kalan ya da tanýk olan çocuk ve ergenlerde duygusal ve davranýþsal geliþimi etkilemekte, pek çok ruhsal hastalýða neden olmakta, hatta istismarýn kuþaktan kuþaða aktarýmý riskine de yol açmaktadýr. Cinsel istismara özgü tek bir belirti yoktur, belirtiler çocuktan çocuða deðiþirken ayný çocukta geliþim ile birlikte zaman içinde de deðiþimler olabilir. Ýstismara uðrayan çocuklarýn yaklaþýk üçte biri akut dönemde herhangi bir belirti vermeyebilirler ancak olasý riskler düþünülerek düzenli takip altýnda bulundurulmalarý son derece önemlidir. Olgularýn %20-50sinde psikiyatrik belirti olmadýðý bildirilmiþtir. Ancak izleme dayalý veriler asemptomatik çocuklarda 12-18 ay içinde çok daha yoðun sorunlar baþlayabileceðini ortaya koymuþtur. Dolayýsýyla çocuðun ya da ergenin böylesi bir travmatik yaþantýdan yara almadan kurtulmasý mümkün olmamaktadýr ancak cinsel istismara uðrayan çocuklarda istismarýn dýþa vurumu farklýlýklar göstermekte, çoðu çocukta davranýþsal ve dolaylý belirtiler görülmektedir. Ýlk tepki olarak korku, kaygý, kaçýnma, çökkünlük, öfke, kýzgýnlýk ve uygunsuz cinsel söz ve davranýþlar gözlenebilir. Gizli olmayan mastürbasyon, aþýrý cinsel merak ve sýk olarak özel bölgelerini gösterme gibi dýþa vuran cinsel davranýþlar, cinsel içerikli konuþmalar ve oyunlar birer ipucu olabilir. Cinsel istismara uðrayan çocuklarda kýsa dönem etkilerin incelendiði araþtýrmalarda bu çocuklarýn istismara uðramamýþ çocuklara göre bu tür uygunsuz cinsel davranýþlarý daha fazla gösterdikleri, cinsel konularda daha fazla ve yaþlarýna uygun olmayan bilgileri olduðu, özellikle ergenlerde eþcinsel temaslarýn arttýðý, riskli cinsel davranýþlara atýldýklarý bildirilmektedir. Cinsel istismarýn orta ve uzun dönem etkilerine bakýldýðýnda korku, kabus görme, fobiler, bedensel yakýnmalar ve travma sonrasý stres bozukluðu gibi kaygý bozukluklarýnýn, amnezi, trans hali, çoðul kiþilik bozukluðu gibi disosiyatif ve histerik belirti ve bozukluklarýn, cinsel aþýrý uyarýlmýþlýk, agresif cinsel davranýþlar gibi cinsel davranýþ bozukluklarýnýn görülebileceði üzerinde durulur. Ýstismara uðrayan ergenlerde þiddet içerikli davranýþlara yönelme, fiziksel þiddet, cinsel þiddet gösterme, okuldan kaçma, evi terk etme gibi davranýþ sorunlarý görülebilmektedir. Uyku ve yeme bozukluklarý, erken yaþta alkol kullanýmý, yasa dýþý ilaç alýmý, 15 yaþtan önce anlaþmalý cinsel birliktelik istismara uðramýþ kýzlarda fazladýr. Öðrencilerle karþýlaþtýrýldýðýnda okula devam etmeyen ergen kýzlarda cinsel istismar daha fazla görülmektedir. Cinsel istismarýn çocuðun ruhsal yaþantýsýna etkisi son derece karmaþýktýr. Çoðu çocuk bu olayý kendisine inanýlmayacaðýný düþündüðü için ya da yakýnlarýný zor durumda býrakmamak kaygýsýyla, çoðu kez de istismarcýnýn tehdit ve korkutmasýyla istismarý gizli tutarken derin yaralar almaktadýr. Ýstismar çocuðun duygusal ve cinsel geliþimini, kiþiler arasý iliþkilerini, özgüvenini sarsan akut ve kronik bir travmadýr. 142 P 31 24 Ekim 2009 / 10:20 - 11:50 / Salon 2 BDTde Yeni Açýlýmlar Þema Terapileri Oturum Baþkaný : Mehmet Zihni Sungur Panelist : Alper Hasanoðlu Panel Özetleri Þematerapi Jeffrey Youngýn Biliþsel Davranýþçý Terapi (BDT) olarak adlandýrýlan terapi ekolünden geliþtirdiði bir terapi yöntemidir. BDTnin birçok terapi okulunun en etkin teknikleriyle zenginleþtirilmesinden ortaya çýkmýþtýr. Þematerapinin geliþimine yol açan temel düþünce uzun süren ve çocuklukta yaþanan travma ve benzeri sorunlar nedeniyle oluþan kimi ruhsal bozukluklarýn tedavisinde BDTnin sýnýrlý bir yararlýlýk göstermesidir. Þematerapi emosyonel ve yaþantýsal odaklý bir terapi yöntemidir. Aktuel sorunlarla bu sorunlarýn ortaya çýkmasýna neden olan geçmiþteki yaþam koþullarý arasýnda bir köprü kurulmasýna olanak verir. Þematerapiye adýný veren þemalar, derinlerde yerleþmiþ, çoðunlukla bilinçdýþý olan ve kiþiliðimizin bir parçasýný oluþturan inançlardýr. Erken iliþki deneyimlerimizin (anne baba, kardeþler, okul arkadaþlarý, diðer yakýnlarýmýzla olan iliþkilerimizde yaþantýladýklarýmýz), beynimizin bunlardan sorumlu bölgelerinde nörobiyolojik olarak da yerleþmiþ bulunan tortularýdýr. Þematerapide imajinasyon gibi yaþantýsal tekniklerle bilinçdýþýnda kalmýþ bu yaralý alanlar tekrar bilinç düzeyine çýkartýlýr. Çocuklukta daha fazla yaralanmaktan kendini korumak, bir anlamda hayatta kalmak için geliþtirilmiþ kaçýnma ve telafi stratejilerini kiþinin farketmesi saðlanýr. Aslýnda bütün bu stratejiler kiþinin geliþiminin önünü týkayan tuzaklar, engellerdir. Bu tür kendini koruma çabalarý, tehlikeli olarak algýladýðýmýz anlarýndaki algýmýzý, emosyonlarýmýzý, bilinçli ya da bilinçsiz eylemlerimizi ve beklentilerimizi yönlendirir. Þematerapi ayný dramýn tekrar tekrar sahnelenmesine neden olan tuzaklarýn farkýna varmamýza olanak saðlar. Aslýnda sözü edilen tehlike anlarýnda kendimize karþý savaþmaktayýzdýr, kendilik deðerimizin altýný oymakta, yaratýcý güçlerimizi yaðma etmekteyizdir. Bütün bu þemalarýn ve bu þemalarla baþa çýkmak için geliþtirdiðimiz stratejilerin nasýl oluþtuðunu daha iyi anladýðýmýzda, çocukken içinde bulunduðumuz çaresiz durumu farkettiðimizde, kendimizi neyden korumaya çalýþtýðýmýzýn bilincine vardýðýmýzda, bugünkü yaþantý ve davanýþlarýmýzda bizim için anlaþýlmaz ve karanlýk birçok nokta aydýnlýða kavuþur. Ve eðer çocukken aslýnda neye ihtiyacýmýz olduðunu anlarsak, bugün karþýmýza çýkacak birçok zorlukla nasýl mücadele edeceðimizin anahtarýný da ele geçirmiþ oluruz. Unutmalayalým ki, çocukken birçok durum karþýsýnda çaresizdik, ama artýk bir eriþkin olarak kendimize yetecek durumdayýz, yeter ki bize ne olduðunu bilelim, hangi tuzaða yakalandýðýmýzý farkedelim, kendimize karþý alacaðýmýz hangi tutumun bize yararlý olacaðýný bilelim. Aksi takdirde temel gereksinimlerimizin doyurulmasýnýn, kiþisel yaþam hedeflerimize ulaþabilmemizin ve kiþisel geliþimimizin önünde kendimiz bir engel olarak dururuz. Ama bu yaralý alanlarla yüzleþmek deðiþmek için yeterli deðildir. Þematerapi yapýcý bir biçimde sürece müdahele etmemize ve bugüne kadar kullanýlmadan kalan kiþisel kaynaklarýmýzý, belki farkýnda bile olmadýðýmýz becerilerimizi aktive etmemizi saðlar. Þematerapi þu an varolan aktuel sorunlarýn aþýlmasýnýn yanýnda acý verici geçmiþ deneyimlerin üstesinden gelebilmemizin ve hayatýmýzý edindiðimiz yeni deneyimler ýþýðýnda yeniden düzenlememizin önemine iþaret eder. Özellikle uzun süreden beri varolan kronik anksiyete, depresyon ve iliþki sorunlarýnýn aþýlmasýnda yardýmcý olur. Esas olarak kökeni çocuklukta ve ilk gençlikte yaþanan travma ve sorunlarda yatan, tedavisi zor ve kronik ruhsal bozukluklarýn tedavisinde etkindir. Þematerapi bu nedenle hem þu anki davranýþsal ve yaþantýsal sorunlarýmýzý hem de uzun süreden beri varolan bireysel özellik ve becerilerimizi göz önünde bulundurur. Deðiþim için çaba harcamadan önce kiþisel geliþimimizin ve sorunlarýmýzýn nasýl ortaya çýktýðýnýn anlaþýlmasý gerektiðini düþünür. Bütün bu sorunlarýn anlaþýlmasýnda ve çözümünde terapötik iliþki çok önemlidir. Þemalarýmýzýn oluþmasýndaki en önemli etken çocukluðumuzda temel gereksinimlerimizin (güvenli bir baðlanma, baðýmsýzlýk ve kontrol, kendilik deðerinin korunmasý, haz arama/sýkýntýdan kaçýnma) karþýlanmamýþ olmasýdýr. Terapist bir anlamda anne babanýn eksik býraktýðýný tamamlamak, yani temel gereksinimlerin gecikmiþ de olsa doyurulmasýný saðlamakla yükümlüdür. Bunun yanýnda terapist danýþaný bugüne kadar þemalarýyla baþa çýkmak için geliþtirmiþ olduðu iþe yaramayan stratejileriyle de yüzleþtirmelidir. Bu anlamda sýcak ve karþýlýklý güvene dayanan iyi bir terapötik iliþki þematerapinin en önemli parçasýdýr. 143 P 31 24 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 2 BDT'de Yeni Açýlýmlar Diyalektik Davranýþçý Terapiler Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Mehmet Zihni Sungur Panelist : Berk Murat Ergün Diyalektik davranýþçý terapi (DDT); batýnýn rasyonel doðunun da uzlaþýcý bakýþ açýsýnýn diyalektik felsefenin dünya görüþüyle tümlenmesinden türetilmiþ bir yaklaþýmdýr. DDT de diyalektik, teorik olarak davranýþ deðiþim süreçlerinin anlaþýlmasýnda kurama ve tedaviye bir iskelet saðlar. Diyalektik prensipler ve stratejiler ; bütün ve onun parçalarý arasýndaki iliþkilere mantýklý bir pozitivizm ayný zamanda ayrýlýkçý pencereden bakar. Diyalektik karþýtlýklarýn sentezini içerir (tez ve antitez). Sentez hem tezden hem de antitezden parçalar içerir. Sentez uzlaþmadan ziyade yeni bir pozisyon, yeni bir açýklama ya da yeni bir fikirdir. Diyalektik teröpatik iskelet deðiþim i devam eden bir süreç ve gerçekliðin temel karakteristiði olarak kabul eder. Böylece tedavi süreçleri yalnýzca hastanýn deðiþiminden ibaret olmayýp ayný zamanda terapi ve terapistte bu deðiþimin bir parçasýný oluþturur. Bu tanýmlanma hastanýn deðiþimi kabullenmesinde daha etkin bir denge oluþturulabilmesine zemin hazýrlayacak bir yaklaþýmdýr. Diyalektik dünya bakýþýnda tek bir doðru yanýt, strateji, açýklama, problemlerin çözümü yoktur, daha ziyade birçok mantýklý ve etkin yol olasýdýr. Mutlak doðrularýn ve yanlýþlarýn terapi süreci içerisinde vurgulanmamasý terapist ve hasta arasýndaki terapötik iliþkiyi olumlu yönde ilerleten bir etmendir. Çünkü tek bir mutlak doðru olmadýðýnýn farkýna varýlmasý birlikte ortak hedeflere ulaþýlmasýný kolaylaþtýrabilir. DDT özellikle sýnýr kiþilik bozukluðu ayrýca suisid eðilimi olan adölesanlar, kronik yeme bozukluðu olan hastalar, madde kötüye kullanýmý bozukluðu öyküsü olan ergenler gibi çoðul probleme sahip ya da tedavisi zor hasta gruplarýnda kullanýlýr. Kaynaklar: 1. Linehan, MM. Cognitive - behavioral therapy treatment of borderline personality disorder (1993) Guilford Pres, New York. 2. Fruzzetti, AR, Fruzzetti, AE. Dialectics in cognitive and behavior therapy 121 - 128. ODonohue,W., Fisher, JE.,Hayes, SC Cognitive behavior therapy (2003) Wiley 144 P 31 24 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 2 BDT'de Yeni Açýlýmlar Metakognitif Terapiler Oturum Baþkaný : Mehmet Zihni Sungur Panelist : Erhan Ertekin Metakognitif terapi (MKT), kognisyonlarýn nasýl iþlev gördüðünü ve kendimiz ve etrafýmýzdaki dünya hakkýndaki bilinçli deneyimlerimizi nasýl þekillendirdiklerini anlamada metakognisyonun büyük önem taþýdýðý ilkesine dayanýr. Önceki yaklaþýmlardan farký diðer kuramlar tarafýndan bozukluðun nedeni olarak vurgulanmamýþ olan belli bir düþünce stilini ve inanç tiplerini belirlemesinde yatar. Vurgulanan düþünce biçimi biliþsel hatalar deðildir, ilgilenilen biçim olan CAS aþýrý miktarda sözel düþünceyle meþgul olma ve endiþe ile ruminasyon içinde yaþama ile belirlidir. Buna dikkatin tehdide kilitlenmiþ olduðu bir özgül dikkat yanlýlýðý eþlik eder. MKTde üzerinde durulan inançlar biliþsel davranýþçý terapi ve düþünsel duygulanýmcý davranýþ terapisinde olduðu gibi kiþinin dünya ile sosyal ve fiziksel benliði hakkýndaki kognisyonlarý olmayýp, düþünme hakkýndaki inançlarýdýr (metakognitif inançlar). Burada tedavide kiþinin düþünceleri ve inançlarýnýn sorgulanmasý ve rasyonellikleri açýsýndan test edilmesine çaba harcanmaz, onun yerine kiþinin bu fikirlere yanýt verme biçiminin deðiþtirilmesine odaklanýlýr. Bu sunumda metakognitif terapi ve metakognisyon kavramlarýna giriþ niteliði taþýyacak bir bilgi paylaþýmýnda bulunulmasý hedeflenmiþtir. Panel Özetleri Metakognitif yaklaþým insanlarýn metakognisyonlarý yoluyla içsel yaþantýlarýna karþý olumsuz duygularýn sürmesini saðlayan ve olumsuz inançlarý güçlendiren bir yanýt verme biçimi oluþturduklarý için duygusal bozukluklar yaþadýklarý görüþüne dayanýr. Bu biçim biliþsel dikkat sendromu (cognitive attentional syndrome, CAS) adýný alýr ve endiþe, ruminasyon, etkisiz öz denetim stratejileri yada baþ etme davranýþlarýný kapsar. Kaynak: Wells A.: Theory and nature of metacognitive therapy. In: Metacognitive Therapy for Anxiety and Depression, The Guilford Press, 2008. 145 P 31 24 Ekim 2009 / 10:20 - 11:50 / Salon 2 BDT'de Yeni Açýlýmlar Farkýndalýk Arttýrma Terapileri Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Mehmet Zihni Sungur Panelist : Þükrü Uðuz Farkýndalýk terapileri þu ana odaklanýr. Olaylara karþý negatif deðerlendirmelerden uzak olmayý ve yargýsýz yaklaþýmý amaçlar. Olumsuz olay-anýlarý bilinç dýþýna itmek yerine bilinçli olarak kabul etmeyi vurgular. Biliþsel terapi tekniklerinin yaný sýra meditasyon özelliklerinden de yararlanýr. Duyumlarýn farkýnda olunmasý, dikkatin o anki yaþantýya yönlendirilebilmesidir. Ýyi veya kötü olarak deðerlendirmeden, yargýlamadan algýlamaya öðretir. Otomatik düþüncelerin duygu ve davranýþlarýmýzý etkileyerek yaþantýmýzý bir otomatik pilot gibi yönettiðine vurgu yapar. Biz FARKINDA olmadan otomatik pilot algýlar ve devreye girerek tepkiler oluþturur. Farkýndalýk terapileri insanýn yaþantýsýný otomatik olarak sürdürmesi yerine þimdi ve burada aracýlýðýyla kendini izlemeyi öðretmeyi amaçlar. Özellikle stres ve strese baðlý durumlar, anksiyete bozukluklarýnda depresyonun tedavisinde kullanýlmaktadýr. Ýkinci eksen bozukluklarý arasýnda borderline kiþilik bozukluklarýnýn tedavisinde kullanýlmaktadýr. Evans S, Ferrando S, Findler M, Stowell C, Smart C, Haglin D. Journal of Anxiety Disorders, July 2007. Kingston T, Dooley B, Bates A, Lawlor E, Malone K. Psychology and Psychotherapy, June 2007. 146 P 32 24 Ekim 2009 / 10:20 - 11:50 / Salon 3 Yirmibirinci Yüzyýlda Þizofreniyi Anlamak: Yolun Neresindeyiz? Þizofreni Nörobiyolojisinde Neredeyiz? Oturum Baþkaný : Sunar Birsöz Panelist : Feyza Arýcýoðlu Panel Özetleri Þizofreniyi daha iyi anlamamýz yönünde hýzlý ve önemli geliþmeler olmasýna karþýn bilgilerimiz dolayýsýyka da tedavide hedeflerimizin gerisinde kalmaktayýz. Heterojen belirtilerle seyreden þizofreni çocuklarda, geç ergenlik veya erken eriþkin hastalýðý olarak tanýmlanan bu nedenle geliþimsel süreçle iliþkili bulunmanýn dýþýnda, mevsim, doðum komplikasyonlarý, viral infeksiyonlar, malnütrisyon, madde kullanýmý, stres gibi çevresel faktörlerle de yakýndan iliþkilidir. Þizofreni hastalarýnda farklý beyin bölgelerinde çeþitli morfolojik deðiþiklikler görülmektedir (Sol ventriküllerde geniþleme, kortikal deðiþiklikler, prefrontal korteks nöron yoðunluðunda deðiþiklik, sinaptofizin ekspresyonunda azalma ve nöropil kaybý ile özellikle kortikal dendritik ve aksonal uzantýlarda azalma, kortikokortikal ve kotrikotalamik baðlantýlarda defektler, limbik sistemde yapýsal ve fonksiyonel bozukluklar, hipokampusun yanýsýra korpus kallozum, corpus striatum, mediodorsal talamik çekirdek, akkumbens çekirdeðinde metobolizma düþüklüðü, hücre kaybý, periventriküler, periakuaduktal bölge ve bazal önbeyinde fibriler gliozis artýþý gibi) ve bu deðiþiklikler önemli kabul edilmektedir. Ayrýca, çoðu kez bu bulgulara beyinde nörotransmiter sistemleri ile ilgili deðiþiklikler (glutamaterjik hiperaktivite, dopaminerjik hipoaktivite vb) ve enzim sistemlerindeki deðiþiklikler (monoamin oksidaz, katekol-o-metiltransferaz, dopamin beta hidroksilaz, tirozin hidroksilaz etkinliðinde deðiþiklikler) eþlik eder. Deneysel ve klinik çalýþmalar oksidatif ve antioksidatif moleküllerin patofizyolojik rollerinin olabileceðine dikkat çekmektedir. Özellikle hem glutamaterjik NMDA reseptörleri ile iliþkisi hem de oksidatif hasar ve inflamasyon açýsýndan kritik rolü olan, nöronal iþlevleri modüle eden, atipik bir nörotransmitter gibi çalýþan nitrik oksitin, diðer nörotransmiterler üzerindeki modülatör rolü aracýlýðýyla öðrenme ve bellek iþlevleri baþta olmak üzere birçok nöronal mekanizmayý etkilediði gösterilmiþtir. Son yýllarda araþtýrma tekniklerinin geliþmesiyle sinir büyüme faktörü, beyinden köken alan nörotrofik faktör ve nörotrofin-3 gibi endojen maddeler, nöroplastisite ve apoptotik olaylarýn katýlýmýyla þizofreni geliþimine katkýsý olan yeni bileþenler tanýmlanmýþtýr. Þüphesiz tedavinin hedefine ulaþabilmesi ve yeni tedavi yaklaþýmlarýnýn geliþtirilebilmesi þizofreni nörobiyolojisinin daha iyi anlaþýlmasýyla mümkün olabilecektir. Bu konuþma þizofreni nörobiyolojisinde yer alan güncel bilgileri gözden geçirmek amacýyla hazýrlanmýþtýr. 147 P 32 24 Ekim 2009 / 10:20 - 11:50 / Salon 3 Yirmibirinci Yüzyýlda Þizofreniyi Anlamak: Yolun Neresindeyiz? Þizofreni Tedavisinde Gelinen Nokta: Klasik ve Atipik Antipsikotikler Ne Kadar Baþarýlý Oldular ? Þizofreni Tedavisinde Yeni Açýlýmlar ve Yeni Ufuklar Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Sunar Birsöz Panelist : Mesut Çetin 148 Yeni antipsikotiklerin (YAP)lerin ilk kullanýlmaya baþlandýðý 2000li yýllarýn baþýnda EPS yan etkilerinin olmamasýnýn yanýnda, duygudurum ve biliþsel iþlevlere olumlu katkýlarýnýn olmasý gibi üstünlüklerinden dolayý tipik antipsikotiklere oranla daha fazla ve giderek artan bir oranda eriþkin psikiyatristlerinin reçetelerinde yer almaya baþlamýþtýr. Bir taraftan olanzapin, ziprasidon ve aripirazolun enjektabl formalar ile risperidonun uzun etkili formlarý piyasaya sürülerek tipik antipsikotiklerin (TAP) bu alanda YAPlere olan üstünlükleri bir ölçüde ortadan kaldýrýlýrken ve prototip YAP olan klozapin ciddi yan etkilerinden dolayý sadece dirençli þizofrenlerde endikasyon alabilirken, diðer taraftan 2002 de önce Japonya daha sonra diðer ülkelerde baþta olanzapine, daha sonra ziprasidon (ziprasidon EKGde QTc mesafesini uzatmasý nedeniyle þüpheyle yaklaþýlan bir ilaç olmuþtur ) olmak üzere aripiprazol dýþýnda hemen hemen tüm YAPlere þumullendirilmiþ ve özellikle metabolik sendroma yol açýcý yan etkiler nedeniyle, emniyet bakýmýndan neredeyse tüm YAPlere temkinle yaklaþýlýr hale gelmiþtir (1-5). P 33 24 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 4 Klinik Psikiyatride Aile ve Çift Terapisi Uygulamalarý Baðlanmanýn Pratiði ve Kateksis Oturum Baþkaný : Haluk Özbay Panelist : Murat Dokur Panel Özetleri Yapýsal deterministik açýdan bakýldýðýnda, doðum öncesinden baþlamýþ olan biyolojik belirlenmiþlikle karakterize baðlanma özelliði, süreç içindeki; geliþimsel deðil, deðiþimsel nicelik ve niteliklerin, önce birey ve dýþ dünya; sýrasýyla anne ve diðer aile bireyleri ve daha sonra, sosyal iliþkiler ve seçilmiþliði ile partner özelliði baðlamýnda rol oynamaktadýr. Boyuncalýktaki bu büyük sürecin kendi içinde sekmeleri, davranýþ ve davranýþ kalýplarý, duygu ve düþünce güdümünde görülse de, biyolojik itkilerle belirlenmektedir. Bununla birlikte, psiþik yapýyla eyitiþim içinde bulunmasý yanýnda, farklý yaþamsal bölümlerde kendine özgün niteliksel deðiþiklikler de göstermektedir. Baðlanma-ayrýlma yaþamsal ikililiðinde, yapý ile ilgili uyum ve ayar problemlerinde; kiþilerin psikolojilerinde klinik psikiyatriyi ilgilendirebilecek boyutta iþlev bozukluklarý ve ruhsal rahatsýzlýklar ortaya çýkabilmektedir. Bu süreçte; baðlanma, ayrýlma, kayýp, matem, yas; aktarým, karþý aktarým, duygu transferleri, transaksiyon, ara öznellik, nesne iliþkileri, ara eylemsellik ve iliþkiler arasýlýk içinde tümü ile etkileþmekte olan eylem-kavram ise, kateksistir. Kateksis, baðlanma kadar, baðlanmada rol oynayan ve/veya etkileþen içe atým, içe alým, özümseme, bastýrma, çekilme, yalýtma, gerileme, fiksasyon, özdeþim ve yansýtmalý özdeþim fonksiyonlarýnda da etkin olmaktadýr. Freuddan günümüze kateksis ile ilgili tanýmlara varýldýðýnda, kateksis yanýnda; antikateksis, hiperkateksis, hipokateksis, akateksis; ego-kateksis (self-libido, obje-libido), fantezi-kateksis; affektif kateksis, libidinal kateksis, erotik-kateksis ve içgüdüsel kateksis ve dekateksisten söz edilebilmektedir. Bu çalýþmada, eylem-kavram tanýmlarýnýn günlük hayatýn psikopatolojisindeki yeri, kiþi-iliþki denklemi dahilinde ele alýnacaktýr. 149 P 33 24 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 4 Klinik Psikiyatride Aile ve Çift Terapisi Uygulamalarý depresyon ve kaygi bozukluklarinda çýft ve aýleye yaklaþim Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Haluk Özbay Panelist : Rukiye Hayran Kaygý ve depresyon klinik pratiðimizde karþýlaþtýðýmýz en yaygýn psikiyatrik rahatsýzlýklardýr Anksiyete birey ve aile sistemleri üzerinde oldukça yoðun etkisi görülen yaygýn bir psikolojik rahatsýzlýktýr. Aile sistemi iki yollu anksiyete ile iliþkilidir. Birincisi belli anksiyete bozukluklarýnýn geliþiminden aile sisteminin sorumlu olduðunu varsayar. Ýkincisi evlilik çatýþmasýnýn anksiyete bozukluklarýnýn bir sonucu olarak geliþtiðini ifade eder. Depresyon: Her yýl yüz milyondan fazla insanýn depresyona yakalandýðý bilinmektedir. Evlilik ve aile sorunlarý ile depresyon arasýndaki iliþki konusunda çok az þüphe vardýr. Evlilik sorunlarý için baþvuranlarýn yaklaþýk yarýsýnda depresyon olduðu tahmin edilmektedir. Bakýrköy Ruh Sinir Hastalýklarý Hastanesine evlilik sorunlarý nedeniyle baþvuran çiftlerden kadýnlarýn yaklaþýk 1/3 ünde, erkeklerin yaklaþýk ¼ ünde depresyon bulgularý ön planda bulunmuþtur. Çalýþmalar göstermiþtir ki depressif kiþilerin aile sorunlarý ve olumsuz ifadelere þizofreniklerden daha duyarlý olduðu ve depresyonunu düzelmesinden sonra da evlilik ve aile iliþkilerindeki strese duyarlýlýðýn devam ettiði gösterilmiþtir. Bu sunumda iki temel psikiyatrik sorunun anlaþýlmasý, aile ve çift iliþkisine etkisi ve aile ve çift iliþkisi üzerinden tedavi yaklaþýmlarý aktarýlacaktýr. 150 P 33 24 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 4 Klinik Psikiyatride Aile ve Çift Terapisi Uygulamalarý Dirençli Evlilik Problemlerinde Psikiyatrik ve Terapötik Yaklaþým Oturum Baþkaný : Haluk Özbay Panelist : Armaðan Y. Samancý Dirençli ve tedaviye cevap vermeyen ve sýk tekrarlayan psikiyatrik bozukluklar olduðu gibi dirençli,terapiye zor yanýt veren ve tekrarlama riski de yüksek olan evlilik problemleride günlük psikiyatri pratiðinde azýmsanmayacak sayýdadýr.Bu gruba yaklaþým ve terapide ve tedavide direnç alanlarý özellikler göstermektedir.Ayrýca bu gruba terapötik yaklaþým yerel ve ülkemize özgun taraflarýda içermelidir.Cinsiyet ve roller ülkeden ülkeye bölgeden bölgeye deðiþim göstermektedir.Bu anlamda sosyal yapýya göre yaklaþým profili ve terapi içeriði, farmakoterapi destekli bir sistemle danýþanlara çok daha yardýmcý bir evlilik sorun çözümü getirebilir. Panel Özetleri Evlilik sorunlarý olan bireylerin hastane polikliniklerine baþvurularý daha çok psikiyatrik sendromlarla olmaktadýr.Psikiyatristlerin evlilik sorunlarýný görmelerine raðmen zaman ve donaným eksikliði terapiden çok farmakoterapiye yönelinmesini oluþturmaktadýr.Farmakoterapininde evlilik sorunlarýna yaklaþýmda bir yeri vardýr.Ama tek baþýna farmakoterapi soruna çözüm getirmekten uzaktýr. Evlilik sorunlarýna yaklaþýmda oluþan dirençde genelde psikiyatrist-terapistin çözümsülüðe düþtüðü noktada danýþanlar terapiye son vermekte veya belirsiz ama sorunlu bir sürecin içinde ilerlemektedirler.Bu anlamda ayrýlamayan ama sorunlarla yaþayan ve direçli evlilik problemlerine yaklaþým ve çözüm daha da önemli ögeler içermektedir. 1. Northey ,WF,Characteristics And Clinical Practices Of Marriage And Family Therapists: A National Survey Journal of Marital and Family Therapy, 2002 Oct; Volume 28 Number 4 :487-494 2. Wilson,R, Zimmerman,S, Price S. Are Goals and Topics Influenced by Gender and Modality in the Initial Marriage and Family Therapy Session? Journal of Marital and Family Therapy, 1999Apr Volume 25 Number 2253-262 3. Miller B,Brimhall A Gender Biases and Infidelity, Family Therapy Magazine March/April 2008 Vol. 7 Number 216-18 151 P 33 24 Ekim 2009 / 10:20 - 11:50 / Salon 4 Klinik Psikiyatride Aile ve Çift Terapisi Uygulamalarý Deðiþen Aileye Terapötik Yaklaþým Panel Özetleri Oturum Baþkaný : Haluk Özbay Panelist : Süheyla Ünal Toplumun bireysellikle, yaþla, cinsiyetle, zamanla ilgili normlarý bireyin yaþam tarzýný ve sürecini þekillendirdiði için, bu normlardaki deðiþim, bireyi ve aileyi de yakýndan etkilemektedir. Modernlik sonrasý dünya çoðulculuk, demokrasi, dinsel özgürlük, tüketicilik, hareketlilik, artan eðlence ve haber olanaklarý ile karakterizedir. Modernlik sonrasý bireyi, birçok inanç, çoðul gerçekler, yüzlerce dünya görüþü karþýsýnda gerçek ve doðru konusunda güvenini kaybetmektedir. Modernlik sonrasýnýn farklýlýklara saygý göstermek ve standartlarý ortadan kaldýrmak yaklaþýmý, hem kendiliðin þekillenmesinde, hem de aile gibi toplumsal kurumlarýn yapýlanmasýnda büyük deðiþikliklere yol açmaktadýr. Alternatif anlamlarýn çokluðu, kendiliðin ve dolayýsýyla ailenin yapýlanmasýna yansýmaktadýr. Bireyselleþmeye yapýlan vurgu aile kurumunda, akrabalýk baðlarýnda gevþemeye, daðýlmaya yol açmakta, ailenin stresli durumlarda bireye destek ve tampon olma iþlevi giderek azalmaktadýr.Kadýnýn çalýþma yaþamýna katýlmasý evdeki güç dengelerini, rolleri ve iliþkileri deðiþtirmektedir. Kadýnýn evde geçirdiði zaman azaldýkça, evlenme ve doðurma yaþý artmakta, doðum sayýsý düþmektedir. Eþlik ve ebeveynliðin anlamlarý ve iþlevleri deðiþmekte, tek ebeveynli ya da çocuksuz ailelerin sayýsý artmaktadýr. Fiziksel birlikteliðin aile olmada koþul olmaktan çýkmasý ile parçalanma hýzlanmakta, aile kurumsal niteliðini kaybetmektedir. Aile terapisi uygulamalarý deðiþen bu koþullara uyumlandýrýlmak durumundadýr (Boston 2000). Modernlik sonrasý aile terapisi öznelerarasý iliþki aracýlýðý ile kendiliðin ve aile sisteminin yeniden yapýlanma süreci olarak görülmeli, deðiþime olanak verecek bir yeniden öyküleþtirme ön planda tutulmalýdýr (Anderson 2007). Önceden yapýlandýrýlmýþ sorular olmaksýzýn, süreçten kaynaklanan düþünceler, eylemler, anlamlarý netleþtirecek þekilde terapi süreci gerçekleþtirilmelidir (Flaskas 2002). Kaynaklar: Boston P (2000) Systemic family therapy and the influence of post-modernism. Advances in Psychiatric Treatment 6: 450457 Anderson H (2007) The Therapist and the Postmodern Therapy System: A Way of Being with Others. 6th Congress of the European Family Therapy Association and 32nd Association for Family Therapy and Systemic Practice UK Conference Glasgow, Scotland October 5, 2007 Flaskas C (2002) Family Therapy beyond postmodernism. Practice challanges Theory. Brunner-Routledge 152 Yýldönümü Simpozyumu - I 22 Ekim 2009 / 08:30 - 10:00 / Salon 1 Lityum: 60 Yýllýk Devrime Yeniden Bakýþ Oturum Baþkanlarý : Simavi Vahip, Zeliha Tunca Açýlýþ ve Sunum : Simavi Vahip Panel Özetleri Modern psikofarmakolojinin lityum ile baþladýðý söylenebilir. Bugün bile manik depresif hastalýk tanýsý alan hastalar için en ön sýrada gelen koruyucu seçenek lityumdur. Lityumun alanýmýzdaki varlýðýný zor koþullarda bile bilimsel merakýný ve hastalar için çare arayýþlarýný sürdüren Avustralyalý bilim adamý John Cadee borçluyuz. John Cadein ilk denemelerini yayýnladýðý 1949 yýlýndan bu yana bu yana 60 yýl geçmiþtir. Lityum bu süre içinde sayýsýz araþtýrmaya konu olmuþ ve hala üzerinde çeþitli araþtýrmalar yapýlmaya devam etmektedir. Bir yandan lityuma özgü kullaným zorluklarý bir yandan pazarlamacýlýk kaynaklý yaklaþýmlar lityumun zaman içindeki yolculuðunda iniþ ve çýkýþlara yol açmýþtýr. Pek çok yeni ilacýn kullanýma girmesine karþýn özellikle uzun dönem koruyucu tedavide lityum hala en deðerli, hatta pek çok araþtýrmacý, klinisyen ve kýlavuza göre birinci sýra seçenek konumundadýr. Psikiyatride lityum kullanýmýnýn 60. yýldönümü ISBD üyesi Bipolar Bozukluklar Derneði ve TPD Duygudurum Bozukluklarý Bilimsel Çalýþma Birimi ortak etkinliði olarak gerçekleþtirilen bu üç oturumluk seri ile anýlacak ve tartýþýlacaktýr. Ýlk oturumda Avustralyada gerçekleþtirilen ve hem John Cadein yaþamý hem de lityumun keþfini konu alan çok sayýda ödül kazanmýþ bir belgesel izlenecektir: Troubled minds: The Lithium Revolution. Ardýndan lityum kullanýmýnýn yararlarý ve güçlükleri üzerine farklý yerleþim ve ortamlarda çalýþan klinisyen görüþleri ile tartýþýlacaktýr. Ýkinci oturumda lityum ile ilgili üç önemli konu araþtýrmalarýn ve biriken kanýtlarýn ýþýðýnda sunularak tarýþýlacaktýr: 1. Araþtýrmalardan meta-analizlere lityumun bipolar bozukluðun belirtili dönemlerinde etkinliði 2. Araþtýrmalardan meta-analizlere lityumun profilaktik etkinliði 3. Lityumun özkýyým karþýtý etkisi. Son oturumda da lityum kullanýmý ile ilgili uygulamaya iliþkin üç önemli konu irdelenecek ve güncelleme yapýlacaktýr. Lityumun böbrekler üzerine etkisine iliþkin son bilgiler; diðer ilaçlarla etkileþimi ýþýðýnda bedensel hastalýðý olanlarda lityum kullanýmý üzerine pratik bilgiler ve lityum zehirlenmesiyle ilgili güncelleme, risk faktörleri ve korkmak yerine neler yapýlabileceði ele alýnacaktýr. Oturumlar lityum kullanýmýnýn dünü, bugünü ve yarýný üzerine kýsa görüþler ve genel tartýþma ile sonlandýrýlacaktýr. 153 Yýldönümü Simpozyumu II 22 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 1 Lityum: 60 Yýllýk Devrime Yeniden Bakýþ Araþtýrmalardan Meta - Analizlere Lityumun Bipolar Bozukluðun Belirtili Dönemlerinde Etkinliði Panel Özetleri Oturum Baþkanlarý : Savaþ Kültür, Simavi Vahip Panelist : Kaan Kora 1950li yýllardan günümüze kadar devam eden araþtýrmalar ve deneyimler ýþýðýnda, lityum bir taraftan bipolar bozukluðun saðaltýmýnda altýn standard olarak tercih edilmesine yetecek kadar kanýtýn toplandýðý bir seçenek olarak kendini kabul ettirmiþ; öte taraftan da bu etkinliðin varlýðý veya en azýndan niceliðinin sorgulandýðý bir tutuma maruz kalmýþtýr ve halen de kalmaktadýr. 90lý yýllara kadar lityumun antimanik etkinliðinin araþtýrýldýðý ve sadece plasebo ile karþýlaþtýrýldýðý çalýþmalar bulunmakta iken, bu dönemden itibaren çalýþmalara üçüncü kol olarak bir baþka antimanik ilaç da eklenmeye baþlamýþtýr. Antimanik etkinliðin kanýtlanmasý için uygun desene sahip 30a yakýn çalýþma lityumun diðer antimanik ilaçlardan daha fazla veriye sahip olmasýný saðlamaktadýr. Ancak gerek bu çalýþmalardaki alt gruplarýn yanýt farklarý, gerekse de pratik gözlemler antimanik etkinliðin sorgulanmasýna sebep olmaktadýr. Etki baþlangýcýnýn, karþýlaþtýrýldýðý diðer ajanlara kýyasla daha uzun sürede olmasý bu konudaki kuþkularýn en önemli sebebi gibi durmaktadýr. Psikotik belirtiler ile birlikte veya olmaksýzýn ajitasyonun varlýðý, karma veya disforik dönem, lityum baþlangýcýndan önce fazla sayýda hastalýk dönemi geçirilmiþ olmasý gibi faktörler lityumun akut etkinliðini azaltan nedenler olarak baþta gelmektedir. Depresyonda lityumun etkinliði, manide olduðu gibi kesin olarak ortaya konmamýþ olsa da, pek çok açýk ve kontrollü çalýþma açýk bir antidepresif etkisi olduðunu göstermektedir. Erken dönemde yapýlan plasebo kontrollü çalýþmalar küçük olmalarý, kýsa süreli olmalarý veya çalýþma öncesi lityumun ani kesilmesi gibi plasebo kolunda yineleme oranýnýn yüksek olmasýna yol açacak desenden kaynaklanan biaslar nedeni ile yeterli bulunmamýþlardýr. Ancak gerek unipolar gerekse bipolar depresif hastalarda son dönemde yapýlan araþtýrmalar antidepresif etkinlik hakkýnda daha fazla veri sunmaktadýr. Unipolar depresif hastalardaki etkinliðin de özellikle aile öyküsünde bipolarite bulunan olgularda yoðunlaþmasý lityumun yanýt yelpazesi hakkýnda fikir vermektedir. 154 Yýldönümü Simpozyumu II 22 Ekim 2009 / 10:30 - 12:00 / Salon 1 Lityum: 60 Yýllýk Devrime Yeniden Bakýþ Lityumun Bipolar Bozuklukta Özkýyým Karþýtý Etkisi Oturum Baþkanlarý : Savaþ Kültür, Simavi Vahip Panelist : Ömer Aydemir Panel Özetleri Bipolar bozuklukta özkýyým çok yüksek oranlarda görülmektedir. Özkýyým düþüncesinin nokta yaygýnlýðý hastalarýn yaklaþýk yarýsýnda görülebilirken, yaþam boyu özkýyým giriþimi %25-60 gibi deðiþen oranlarda bildirilmektedir. Tamamlanmýþ özkýyým ise 1.06/1000 olarak hesaplanmýþtýr. Özkýyým riski özellikle karma depresif dönemde, ardýndan major depresif dönemde yüksek oranlardadýr. Angst ve arkadaþlarý tarafýndan yürütülen 44 yýllýk bir izleme çalýþmasýnda bipolar depresyonda özkýyým hýzý %10.2 olarak gözlenmiþtir. Doðrudan özkýyým davranýþý kadar saldýrganlýk, kaza gibi özkýyým eþdeðeri davranýþlar da azýmsanmayacak oranlarda görülmektedir. Bipolar hastalarda özkýyým riskini artýran etkenler arasýnda erken baþlangýç yaþý, ilk hastalýk döneminin depresyon olmasý, eþlik eden anksiyete bozukluklarý ve alkol-madde kullaným sorunlarý, ailede özkýyým öyküsü, düþük kendilik saygýsýnýn eþlik etmesi, yakýn zamanda stres yaþantýsý ve öyküde çocukluk çaðý travmasý bulunmasý sayýlmaktadýr. Hýzlý döngülü hastalarda özkýyým riski artmaktadýr. Nöropsikolojik olarak karar verme kusuru bulunan hastalarda özkýyým daha yüksek oranda görülmektedir. Psikotik özellikler tek baþýna özkýyým riskini arttýrmamakla beraber, duygudurumla uyumlu olarak aþýrý suçluluk veya itham eden iþitsel varsanýlar eþlik ediyorsa, dikkatli olunmalýdýr. Depresyon belirtilerine eþlik eden irritabilite, disktraktibilite ve psikomotor ajitasyon gibi mani belirtileri de özkýyým riskini artýrmaktadýr ve bu nedenle karma özelliði olan hastalar ayrýca dikkat etmek gereklidir. Özellikle lityum ile yapýlan uzunlamasýna izleme çalýþmalarýnda, lityumun bipolar bozuklukta özkýyýmý önlediðine dair pek çok kanýt bulunmaktadýr. Antidepresanlarýn ise özellikle tek baþýna kullanýmda özkýyýmý riskini artýrabileceði akýlda tutulmalýdýr. Lityumun özkýyým eþdeðeri davranýþý önleme ve riski azaltma oraný 4.42, özkýyým giriþimini önleme ve riski azaltma oraný ise 5.16 kattýr. Lityum saðaltýmýný düzenli kullananlarda özkýyým riski belirgin biçimde düþerken, saðaltýmý býrakan hastalarda bu risk 16 kat artmaktadýr. Uzun izlemede özkýyým eðilimli bipolar hastalarda lityum mutlaka göz önünde bulundurulmalýdýr. 155 Yýldönümü Simpozyumu III 22 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 1 Lityum: 60 Yýllýk Devrime Yeniden Bakýþ "Klinik Uygulamada Lityum Kullanýmý: Klasik Sorunlarda Yeni ve Güncel Bilgiler" Diðer Ýlaçlarla Etkileþimi Iþýðýnda Bedensel Hastalýðý Olanlarda Lityum Kullanýmý Üzerine Pratik Bilgiler Panel Özetleri Oturum Baþkanlarý : Olcay Yazýcý, Simavi Vahip Panelist : S. Gülöksüz 156 Psikofarmakoloji alanýnda yaþanan geliþmeler iki uçlu bozuklukta farklý etki düzeneklerine sahip pek çok yeni saðaltým seçeneðinin doðmasýna öncülük etmiþtir. Öte yandan, belki de psikofarmakolojinin tarih öncesi döneminde keþfedilen lityum günümüzde de iki uçlu bozukluðun saðaltýmýndaki yerini ve önemini ilk günkü gibi korumaktadýr (1). Ancak lityumun yan etkileri ile ilgili duyulan endiþeler de artarak sürmektedir. Lityumun saðaltýcý aralýðýnýn dar oluþu ve halen tam olarak açýklanamayan farklý düzenekler ile pek çok organa etki etmesi özellikle bedensel hastalýða sahip, yaþlý, çoklu ilaç kullanýmý olan iki uçlu hastalarýn lityum ile saðaltýmýný zorlaþtýrmaktadýr. Ýki uçlu hastalarda psikiyatrik tanýsý bulunmayanlara göre hipertansiyon, diabet, hipotiroidi, metabolik sendrom, böbrek yetmezliði, astým, migren, artrit gibi farklý organ sistemlerini ilgilendiren hastalýklar daha fazla oranda izlenmektedir (2). Ayrýca lityumun tiroid baþta olmak üzere endokrin sistem, cilt ve böbrekler üzerindeki olumsuz etkisi de bilinmektedir (1,3). Ýki uçlu hastalýða eþlik eden hastalýklarýn artmasý kullanýlan ilaç çeþidinin ve miktarýnýn da artýþýna yol açmaktadýr. Oldukça yaygýn olarak kullanýlan non-steroid antienflamatuarlar ve anjiotensin dönüþtürücü enzim inhibitörleri farmakokinetik olarak lityum ile etkileþerek lityumun böbrekten atýlýmýný azaltýr ve lityum seviyelerinin artýþýna neden olur (1,3). Sonuç olarak, etkili bir saðaltým seçeneði olan lityumu bedensel hastalýklarýn eþlik ettiði iki uçlu hastalarda kullanýrken dikkat edilmesi gerekmektedir. Bu sunumda lityumun yol açtýðý veya tetiklediði bedensel hastalýklar ile iki uçlu bozukluða eþlik eden diðer bedensel hastalýklarda ve bunlarýn saðaltýmýnda kullanýlan ilaçlarla etkileþimi yönünden lityum kullanýmý mevcut dizin ve olgular ýþýðýnda tartýþýlacaktýr. Yýldönümü Simpozyumu III 22 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 1 Lityum: 60 Yýllýk Devrime Yeniden Bakýþ Klinik Uygulamada Lityum Kullanýmý: Klasik Sorunlarda Yeni ve Güncel Bilgiler Lityum Kimleri, Nasýl Zehirler? Korunmak Ýçin Neler Yapýlabilir? Oturum Baþkanlarý : Olcay Yazýcý, Simavi Vahip Panelist : Sermin Kesebir Panel Özetleri Lityum saðaltýmýnda, lityum farmakokinetiðini ve lityum klirensini etkileyen etmenlerin tanýmlanmasý ile geçen altmýþ yýllýk klinik deneyim ve araþtýrmalara raðmen, halen lityum zehirlenmelerine rastlanmaktadýr. Ancak lityum kullanýmý sýrasýnda dikkat edilmesi gereken koþullarýn yerine getirilmesi ve hýzlý zehirlenme saðaltýmlarý ile lityum zehirlenmesine baðlý ölüm ve sekel oranlarýnda azalma eðilimi vardýr. Lityum zehirlenmesi üç þekilde ortaya çýkabilir: akut, kronik zeminde akut ve kronik zehirlenme. Akut zehirlenme lityum alýmýnda artýþ anlamýna gelmektedir. Bazen yanlýþlýkla ya da unutarak, bazen de kendi kendini saðaltmak ya da özkýyým amacýyla bilerek çok sayýda ve/veya sýklýkta ilaç alýmý þeklinde olabilir. Akut zehirlenmelerde nörolojik bulgu ve kalýcý sekel görülme olasýlýðý daha azdýr. En sýk kronik zehirlenmelere rastlanmaktadýr. Lityum saðaltýmý sýrasýnda zehirlenme bulgularý gösteren olgularý kapsamaktadýr ve þiddetli nörotoksisite ile iliþkilidir. Lityum klirensini etkileyen glomerüler süzme hýzý ya da lityumun fraksiyonel atýlýmýný azaltan etmenler kronik lityum zehirlenmesine yol açar. Lityumun kalp, sindirim sistemi, böbrek ve merkezi sinir sistemi gibi pek çok organ ve sistem üzerinde toksik etkileri görülebilir. Lityum zehirlenmesinde en etkili saðaltým yöntemi hemodiyalizdir. Lityum zehirlenmesinin baþarýlý saðaltýlabilmesi için hasta, hasta yakýnlarý ve hekimler tarafýndan zehirlenme belirtilerinin erken fark edilmesi önemlidir. Kesebir S., Akdeniz F., Vahip S. Lityum zehirlenmesi. 3P Dergisi, 2003, 11(4): 316-324. 157 KURS ÖZETLERÝ K1 Gençlerdeki DEHB'ye Bütüncül Yaklaþým: Psikososyal ve Farmako Terapileri Beraber Kullanma Eðiticiler Yanký Yazgan Berk Murat Ergün K2 Psikiyatrik Araþtýrmalarda Sýk Kullanýlan Epidemiyolojik ve Ýstatiksel Yöntemler Eðiticiler Tevfik Bedirhan Üstün - WHO Epidemiyoloji Denemeleri* Bülent Kadri Gültekin - Temel Epidemiyolojik Yöntemler Numan Konuk - Sýk Kullanýlan Ýstatiksel Yöntemler Psikiyatride Epidemiyoloji BÇB etkinliðidir. K3 Psikiyatride Ýþ Baþýnda Deðerlendirme Yöntemleri Eðiticiler Ayþe Devrim Baþterzi - Ýþ Baþýnda Deðerlendirme Mini Klinik Sýnav Sürel Karabilgin - Hasta Yönetim Problemleri - Kanýta Dayalý Týp: Olgu Sunumlarý - Dergi Kulüpleri K4 Ayný Vakaya Üç Farklý Yaklaþým Biliþsel ve Davranýþçý Terapiler BÇB etkinliðidir. K5 Kurs Özetleri Eðiticiler Mehmet Zihni Sungur - BDT Supervizörü Doðan Þahin - Dinamik Psikoterapi Supervizörü Murat Dokur - Sistemik Terapi Supervizörü Berk Murat Ergün - Vakayý Görecek Olan BDT Terapisti Banu Aslantaþ Ertekin - Vakayý Görecek Olan Dinamik Psikoterapist Selin Tüzün - Vakayý Görecek Olan Sistemik Terapist Semptomdan Sendroma Film Fragmanlarý Eþliðinde Psikoz Eðiticiler Þahap Erkoç - Film Klipleri Eþliðinde Psikotik Semptomlar Suat Küçükgöncü - Film Klipleri Eþliðinde Psikotik Sendromlar K6 Gebelikte Ruhsal Bozukluklara Tedavi Yaklaþýmlarý Eðiticiler Fisun Akdeniz - Gebelik Tedavi Yaklaþýmlarý Nesrin Tomruk - Duygudurum Bozukluklarýnda Tedavi* Þebnem Pýrýldar - Anksiyete Bozukluklarýnda Tedavi K7 Baðýmlýlýk Tedavisinde Týbbi Yaklaþým Eðiticiler Berna Uluð - Baðýmlýlýk ve Beyin Figen Karadað - Alkol Entoksikasyonu ve Kesilme Tedavisi* Zeki Yüncü - Madde Entoksikasyonu ve Kesilme Tedavisi Cüneyt Evren - Baðýmlýlýk Tedavisinde Kullanýlan Ýlaçlar* Kültegin Ögel - Ýlaca Uyum* Baðýmlýlýk BÇB etkinliðidir. K8 Eksitasyona Müdahale ve Saldýrýdan Korunma Eðiticiler Ejder Akgün Yýldýrým - Saldýrýdan Korunma , Temel Savunma Teknikleri Gazi Alataþ - Eksitasyonu Olan Hastaya Yaklaþým ve Müdahale *Belirtilen tarihe kadar yazý gönderilmediði için yayýnlanamamýþtýr. 161 K1 21 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 6 Gençlerde DEHB'na Bütüncül Yaklaþým: Psikososyal Ve Farmako Terapileri Beraber Kullanma Eðiticiler: Berk Murat Ergün Yanký Yazgan Çocukluk çaðýnýn en sýk görülen psikiyatrik sorunlarýndan birisi olan Dikkat eksikliði-hiperaktivite bozukluðu (DEHB) tanýlý kiþilerin yaklaþýk % 30u yetiþkin hayatta da taný alabilecek derecede semptomatik kalmaktadýrlar. Ülkemizde çocuk ve ergenlerde taný ve tedavi oranýnýn çok düþük olduðunu gözönüne aldýðýmýzda, hem taný alacak düzeyde semptomatik olma oranýnýn, hem de taný alamasalar bile iþlevselliðin etkileniminin literatüre göre daha yüksek olacaðýný düþünebiliriz. Klinik çalýþmalar, DEHB tanýsý almýþ olanlarýn yetiþkin yaþlara ulaþtýklarýnda, toplam eðitim süresi daha kýsa, okul baþarýsý daha düþük, sýnýf tekrarý daha fazla yapmýþ ve mesleki yaþamlarýnda daha sýk sorun yaþayan bireyler olduklarýný, komorbid tanýlarýn çok sayýda olduðunu ve kiþilik ve benlik geliþiminin bir çok boyutunu etkilendiðini göstermektedir . Kurs Özetleri DEHB biyolojik nedenselliði ön planda olan bir rahatsýzlýk olmasýna karþýn hastalýðýn erken yaþtaki sonuçlarý kiþinin "kendisi","dýþ dünyaya" ve "geleceðe" olumsuz atýflar içeren temel inanç sistemlerinin geliþmesine neden olur. Bu inanç sistemleriyle baþetmek için kullandýðý "baþa çýkma yöntemleri" yaþamýn ilerleyen dönemlerinde çoðunlukla yetersiz ya da iþlevsiz kalýp hastalýðýn yaþam alanlarýnda oluþturduðu sýnýrlýlýðýn devamýna ve yayýlmasýna katkýda bulunur. 162 Hastalýðýn tedavisinde psikofarmakolojik yaklaþýmlarla birlikte psikososyal yaklaþýmlarýn kullanilmasýnýn önemi gün geçtikçe daha iyi anlaþýlmaktadýr. Psikososyal yaklaþýmlar arasýnda öne çýkan seçenek biliþsel-davranýþçý terapi (BDT) dir.Bu kursun amacý eriþkin tip dikkat eksikliði hiperaktivite bozukluðunda etkin psikofarmakolojik ve psikososyal müdahalelerin katýlýmcýlara aktarýlmasýdýr. K2 21 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 7 Psikiyatrik Araþtýrmalarda Sýk Kullanýlan Epidemiyolojik ve Ýstatiksel Yöntemler Temel Epidemiyolojik Yöntemler Eðitici: Bülent Kadri Gültekin Epidemiyoloji hem klinik hem de toplum týp bilimlerinde hastalýklarýn/ saðlýk sorunlarýnýn daðýlýmý (deskriptif epidemiyoloji), nedenleri (analitik epidemiyoloji) ile bunlarýn teþhis, tedavi ve önlenmesi için (deneysel epidemiyoloji) uygun yöntemleri belirlemeye yarayan araþtýrma tekniklerini öðreten bir bilimdir. Baþta akademisyenler olmak üzere tüm psikiyatristlerin mesleklerini en iyi þekilde uygulayabilmek için alanýnda yapýlmýþ çalýþmalarý takip etmeleri ya da kendilerinin araþtýrma yapmalarý gerekmektedir. Yapýlan yayýnlarýn bilimsel olarak yayýnlanabilmesi ve deðerlendirilebilmesi için epidemiyolojik yöntemlerin bilinmesi ve uygulanmasý büyük önem taþýmaktadýr. Kursa katýlanlarýn epidemiyoloji konusunda yazýlmýþ kitaplara bakarak gelmesi önerilmektedir. Kurs Özetleri Bu kursumuzda; -Psikiyatrik makale hazýrlarken, okunurken ve yorumlanýrken dikkat edilmesi gerekli epidemiyolojik yöntemlerin bilinmesi -Temel epidemiyolojik yöntemlerin gözden geçirilmesi planlanmaktadýr. 163 K2 21 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 7 Psikiyatrik Araþtýrmalarda Sýk Kullanýlan Epidemiyolojik ve Ýstatiksel Yöntemler Psikiyatrik Araþtýrmalarda Sýk Kullanýlan Epidemiyolojik ve Ýstatistiksel Yöntemler. Eðitici: Numan Konuk Kursun bu bölümünde katýlýmcýlar epidemiyoloji alanýnda kullanýlan temel istatistiksel yöntemler hakkýnda bilgilendirilecektir. Amacýmýz istatistik ve onun karmaþýk gözüken matematik modellerini açýklamak deðil özellikle psikiyatrik epidemiyolojik araþtýrma tasarlama, uygulama ve yorumlamalarýn olmazsa olmazý istatistiksel yöntemler hakkýnda katýlýmcýnýn bilinç düzeyini artýrmaktýr. Kurs sonunda istatistik anlamý ile hastalýk ve saðlýk kavramý, nedensellik, sýklýk ve yaygýnlýk, rölatif risk ve odds oraný gibi kavramlar konusunda bilgilenme yanýnda hastalýk temelli, toplum temelli ve maruziyet temelli araþtýrma dizaynlarý konusunda fikir sahibi olunmasý ayrýca ölçek geçerlik ve güvenirliði, negatif ve pozitif öngörü deðeri gibi kavramlara aþinalýk kazanýlmasý öngörülmektedir. Kurs Özetleri Kurs öncesi önerilen kaynak: Statistics for Epidemiology Nicholas P. Jewell, University of California, Berkeley, USA 164 K3 21 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 11 Psikiyatride Ýþ Baþýnda Deðerlendirme Yöntemleri Ýþ Baþýnda Deðerlendirme Mini Klinik Sýnav Eðiticiler: Ayþe Devrim Baþterzi Ö. Sürel Karabilgin Kurs Tanýmý ve Hedefleri Eðitim Yöntem ve Teknikleri Kursun eðitim yöntemi yaparak öðrenme-deneyimle öðrenmedir. Kurs sýrasýnda hem eðiticiler, hem de katýlýmcýlar tarafýndan etkileþimli eðitim teknikleri (ders sunumu, grup çalýþmasý, grup sunumlarý, tartýþma, geribildirim) kullanýlacaktýr. Kurs Özetleri Türkiye Psikiyatri Derneði Psikiyatri Eðitimi Bilimsel Çalýþma Birimi tarafýndan düzenlenen bu kurs, katýlýmcýlarýn iþ baþýnda deðerlendirme yöntemlerinden bazýlarýyla tanýþtýrmayý ve bunlarý etkin þekilde kullanmalarýný hedeflemektedir. Günümüzde týp eðitiminde biçimlendirici deðerlendirme ön plana çýkmýþtýr. Biçimlendirici deðerlendirmenin amacý eðitilen kiþinin yetersiz olduðu noktalarý tespit ederek, eðitilen kiþi ve eðiticiye geribildirim saðlamaktýr. Ýþbaþýnda deðerlendirme; çalýþma ortamýnda deðerlendirme aktivitelerinin düzenlenmesi temeline dayanýr. Bu kurs boyunca; mini-klinik sýnav, hasta yönetim problemleri, kanýta dayalý týp uygulamalarýna göre yapýlandýrýlmýþ olgu sunumlarý ve dergi kulüpleri yöntemleri ele alýnacaktýr. Bu yöntemler birçok uluslararasý psikiyatri derneðinin uygulanmasýný önerdiði ve tanýnan ulusal yeterlik kurullarýnýn yeterlik sýnavlarýnda kullandýðý yöntemlerdir. Kolay uygulanabilen bu yöntemler beceri ve üst düzey kognitif becerileri deðerlendirmede etkindir. Katýlýmcý Kriterleri Kursumuz çalýþtýðý kurumda eðitici olarak çalýþan, eðitici olarak yetkinliðini arttýrmak isteyen meslektaþlarýmýzýn katýlýmýna açýktýr. Katýlým belgesi Kursu tam katýlýmla tamamlayan katýlýmcýlara katýlým belgesi verilecektir. Kurs süresi 45. Ulusal Psikiyatri kongresinde tarihlerinde 90 dakikalýk 2 oturum gerçekleþtirilecektir. 165 K4 22 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 6 Ayný Vakaya Üç Farklý Yaklaþým Eðiticiler: Mehmet Zihni Sungur Doðan Þahin Murat Dokur Berk Murat Ergün Banu Aslantaþ Ertekin Selin Tüzün Kurs Özetleri Kursun Amacý Psikoanalitik psikoterapi, biliþsel davranýþçý terapiler ve sistemik psikoterapiler konularýnda eðitimlerini büyük ora tamamlamýþ 3 uzman daha önceden hiç görmedikleri bir vakayý farklý zamanlarda kendi okullarýnýn öðretisi çerçevesinde deðerlendirecek ve bir formülasyon ve tedavi planý oluþturacaklardýr. Hasta ile yapýlan görüþme mahremiyet ilkeleri gözönünde tutularak gerekli önlemler alýnarak tamamen videoya kaydedilecek ve tüm kayýtlar enteraktif bir ortamda kursa katýlan kiþilerle tartýþýlacaktýr. Tartýþma videolarda deðerlendirme yapan terapistlerin supervizörlerinin varlýðýnda sürdürülecektir. 166 K4 22 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 6 Ayný Vakaya Üç Farklý Yaklaþým Sistemik Terapi Supervizörü Eðitici: Murat Dokur 28 yaþ, kadýn, yüksekokul mezunu ve uluslar arasý bir þirkette görevli 32 yaþ, erkek, yüksekokul mezunu ve bir þirkette ortak olarak çalýþmakta Çatýþmalý iliþki sebebi ile bize baþvuran bu çiftin, ilk görüþme seanslarý yapýlacaktýr. Bu seanslar; sistemik, psikanalitik ve biliþsel davranýþçý ekollerin temsilcilerinden birer terapist ile yapýlacaktýr. Her üç ekolde de yapýlan görüþmelerin video sunumlarý gösterilecektir. Bu çalýþmada, sunum yapan kiþiler, süpervizyon dahilinde; ayný vakanýn farklý ekollerle deðerlendirilmesindeki benzerlikler ve farklýlýklar üzerinde duracaklar ve ekollere göre terapistlerin görüþme teknikleri, stil ve deðerlendirmeleri, terapötik duruþ, problem tanýmý, hipotez, yorum ve müdahaleleri üzerinden süreç analizinde bulunacaklarýdýr. Kurs Özetleri 167 K5 22 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 7 Semptomdan Sendroma Film Fragmanlarý Eþliðinde Psikoz Eðiticiler: Suat Küçükgöncü Þahap Erkoç Kurs Özetleri Psikiyatri, sanatýn birçok dalý ile sýký bir iliþki içerisindedir. Ýnsan psikolojisi ve psikiyatrik durumlar sinema sanatý için önemli bir malzeme olmuþtur. Psikiyatri ve sinema iliþkisini, Irving Schneiderýn psikiyatri var olmasaydý, sinema onu mutlaka icat etmek zorunda kalýrdý tespiti güzel bir þekilde özetlemektedir. Psikiyatri de varoluþundan beri sinema sanatýndan beslenmektedir. Süreç içerisinde sinema filmleri psikiyatri eðitiminde kullanýlabilecek etkin araçlardan birisi haline gelmiþtir. Film fragmanlarý ile psikiyatrik hastalýklarýn semptomlarýný ve tedavilerini tartýþmak, karekterlerin psikolojik yönlerini deðerlendirmek mümkündür. Kursumuzun amacý psikotik semptomlarý ve sendromlarý film fragmanlarý eþliðinde katýlýmcýlarla deðerlendirmektir. Kursta psikotik semptomlarýn yer aldýðý A Beautiful Mind, Shine, Birdy gibi vizyona girdikleri dönemde ilgi ile izlenen film fragmanlarý, daha az seyirci çeken Clean and Shaven, Unstrung Heroes, Im a Cyborg filmlerinden örnekler ve Mor Defter, Teyzem, Anayurt Oteli gibi Türk sinemasýndan fragmanlar kullanýlacaktýr. 168 K6 22 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 8 Gebelikte Ruhsal Bozukluklara Tedavi Yaklaþýmlarý Gebelikte Ruhsal Bozukluklara Tedavi Yaklaþýmý: Bipolar Bozukluk ve Psikotik Bozukluklar Eðitici: Fisun Akdeniz Bipolar bozukluk ve psikotik bozukluklar doðurganlýk çaðýnda görülen hastalýklardýr. Her ne kadar gebeliðin iyi hissetme dönemi olduðuna inanýlsa da çalýþmalar gebelikte yinelemenin sýk ve þiddetli olduðunu göstermiþtir. Öte yandan, pek çok ilaç saðaltýmý seçeneðinin gebelikteki etkileri bilinmemekte ve bazýlarý teratojen olarak kabul edilmektedir. Bu yüzden gebe hastalarý psikotrop ajanlarla tedavi etme kararý etik bir çýkmazý çözmeyi gerektirir. Kursun bu bölümünde hastalýðý ilk kez gebelik sýrasýnda baþlayanlarla yineleyenlerin tedavi seçenekleri olgu sunumlarý ile gözden geçirilecektir. Her ilacýn yapýsal bozukluk, yenidoðan toksisite, nörodavranýþsal geliþim ve advers olaylar üzerindeki etkileri güncel yazýn ýþýðýnda tartýþýlacaktýr. Bu bilgiler doðrultusunda, gebelik planýndan lohusalýða kadar olan dönemde hastalarýn tedavilerinin düzenlenmesine yönelik pratik öneriler yapýlacaktýr. Kurs Özetleri Kaynak ACOG Practice Bulletin: Clinfical management guidelines for obstetrician-gynecologists number 92, April 2008 (replaces practice bulletin number 87, November 2007). Use of psychiatric medications during pregnancy and lactation. ACOG Committee on Practice BulletinsObstetrics. (2008) Obstet Gynecol, 111:1001-20. Altshuler LL, Cohen L, Szuba MP ve ark. (1996) Pharmacologic management of psychiatric illness during pregnancy: dilemmas and guidelines. Am J Psychiatry, 153:592606. 169 K6 22 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 8 Gebelik Döneminde Anksiyete Bozukluklarý Ve Tedavi Yaklaþýmlarý Anksiyete Bozukluklarýnda Tedavi Eðitici: Þebnem Pýrýldar Kurs Özetleri Gebelikte anksiyete bozukluklarý anneyi, bebeði ve tüm aileyi olumsuz etkiler. Bu oturumda gebelik süreci ve annelikle ilgili biyolojik ve psikososyal deðiþiklikleri ele almak ve bu baðlamda anksiyete bozukluðu bakýmýndan riskli kadýnlarý saptamak, gebeliði planlamak, hastalýk gidiþini izlemek, yeni ortaya çýkan hastalýðý tanýmak ve tedaviyi planlamak ile ilgili konular ele alýnacaktýr. Gebelik döneminde ruhsal hastalýklar hem anne hem de bebeðin saðlýðýný olumsuz etkiler. Ancak tedaviye karar verilmesi de psikotrop ilaçlarýn yan etkileri ve geliþen fetüs üzerine teratojen etkileri nedeniyle dikkat gerektirir. Yanýsýra gebelikte hýzlý deðiþim ve belirsizlik anne adayýnýn bebek ve annelik ile kaygýlarýný artýrmaktadýr. Özellikle ilk gebelikte bu kaygýlar daha yoðundur Gebelik nedeniyle ani tedavi kesilmesi hastalýk belirtilerinin alevlenmesine neden olabilir. Gebelikteki psikofizyolojik deðiþiklikler de yatkýn kiþide hastalýðýn ortaya çýkmasýný kolaylaþtýrabileceði gibi var olan hastalýðýn alevlenmesine de neden olabilir. Öte yandan gebelik sürecinde artan progesteron ve metabolitleri solunum ve nörotransmitter sisteme etkiyle anksiyolitik etkiye sahiptir. 170 Gebelik döneminde hastalýðýn alevlenmesi durumunda ilaç tedavisi öncesi psikoterapötik yaklaþýmlar, hasta ve eþinin hastalýk hakkýnda bilgilendirilmesi baþetme becerilerinin güçlendirilmesi ve geliþtirilmesi planlanmalýdýr. K7 22 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 10 Baðýmlýlýk Tedavisinde Týbbi Yaklaþým Baðýmlýlýk ve Beyin Eðitici: Berna Uluð Madde baðýmlýlýðý, patofizyolojisinde nörobiyolojik süreçlerin çok önemli bir rol oynadýðý süregen ve yineleyici bir hastalýktýr. Bu hastalýkta kiþi, ileri derecede olumsuz sonuçlarýna karþýn madde kullanýmýný durduramaz. Kompülsif biçimde madde kullanýmý, bireyin hayatýnýn odaðý haline gelir. Yoðun tedavi süreçlerinde bile hastalarýn madde kullanýmýný tamamen býrakmasý oldukça güç olmakta, býrakabilenler de sýk olarak madde kullanýmýna yeniden baþlamaktadýr. Bu nedenle madde baðýmlýlýðý tedavisinde, hastanýn maddeye yeniden baþlamasýnýn önlenmesi ve maddeye karþý duyulan yoðun isteðin azaltýlmasý büyük önem taþýmaktadýr. Kurs Özetleri Son yýllarda madde baðýmlýlýðýna kavramsal yaklaþýmda, hastalýðýn hem impulsivite (dürtüsellik) hem de kompulsivite özelliklerini taþýdýðý vurgulanmaktadýr. Bir yelpazenin iki ucunda yer alan bu özellikler farklý nörobiyolojik düzenekler ile ortaya çýkmaktadýr. Madde kullanma davranýþý, üç evreyi kapsayan bir döngü ile dürtüsellikten kompulsiviteye doðru ilerlemektedir. Bu üç evre þunlardýr: 1. Kontrolsüz madde kullanýmý ve madde etkisi altýnda olma 2. Kesilme/yoksunluk/huzursuzluk 3. Madde kullanýmýna karþý aþýrý ilgi ve beklentiler.Bu evreler boyunca ilerleme sonucu, madde kullanma dürtüsünün temeli olumlu pekiþtirici süreçlerden olumsuz pekiþtirici süreçlere doðru kaymaktadýr. Yani, kiþi, baþlangýçta maddeyi zevk verici, öfori yapýcý ya da rahatlatýcý etkileri için kullanýrken, daha sonralarý, madde kullanýlmadýðý zamanlarda hissedilen rahatsýzlýðý yatýþtýrmak ve disforik duygudurumu düzeltmek amacýyla ve madde kullanýmýnýn iyi geleceði beklentisi ile kullanmaktadýr. Baðýmlýlýk yapýcý maddelerin hepsinin beyin ödül düzenekleri üzerine etkileri vardýr. Maddelerin keyif verici özellikte oluþu bu etkilerine, yani Nucleus Accumbensde (NAc) sonlanan mezolimbik dopaminerjik yolaðýn ve opioid peptiderjik düzeneklerin etkinleþmesine baðlýdýr. Çeþitli çalýþmalarla (in vivo nörotransmiter ölçümleri, agonist ve antagonistlerin mikro enjeksiyonlarý, lezyon oluþturma) hem doðal ödüllerin hem de baðýmlýlýk yapýcý maddelerin, ortak bir yolla, ventral striatumun ana bileþeni olan NAcde sinaptik dopamini arttýrarak davranýþý etkiledikleri gösterilmiþtir . Bkendi alýmlarýný pekiþtirmesi, yani maddenin tekrar tekrar alýnma isteðini ve baðýmlýlýðý ortaya çýkarmasý için gerekli yol olarak öne sürülmüþtür .. Maymunlarda yapýlan çalýþmalarda ise dopaminin ödül ile iliþkili öðrenmede çok önmeli bir rol oynadýðý gösterilmiþtir. Kompülsif madde kullanýmý, ziyadeorta beyin dopaminerjik nöronlarýndan girdi alan bellek ile iliþkili sinir aðlarýnda uzun dönemli deðiþikliklere baðlýdýr. Bu deðiþiklikler, tolerans ve kesilme belirtilerine yol açan nörobiyolojik düzeneklerden farklýdýr. Tolerans geliþimi bir tür duyarsýzlaþmayý gösterirken, öte yandan maddeye karþý bir duyarlýlaþma ve maddenin kendi alýmýný baþlatýcý etkisinden söz edilmektedir. Þayet baðýmlýlýlýk geliþmiþse, hem insanlarda hem de hayvan modellerinde gözlenen þey, bir süre madde alýnmasa da yeniden çok az miktarda madde alýmýnýn kompülsif kullanýmý baþlatabilmesidir. Yine madde baðýmlýlýðý ile ilgili en sinsi özelliklerden birisi, yýllarca madde kullanýmý olmasa dahisüren uzak durmadan bile sonra süren madde arama davranýþý ve tekrar kullanma arzusudur. Bu arzu, ciddi yan etkilerin, madde kullanýmýna baðlý ölümcül olabilecek istenmeyen etkilerin (kanser gibi) varlýðýnda bile devam eder. 171 K7 22 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 10 Baðýmlýlýk Tedavisinde Týbbi Yaklaþým Baðýmlýlýk ve Beyin (Devamý) Dolayýsýyla madde kullanýmýna yeniden baþlanmasýnýn, önlenmesi madde baðýmlýlýðýnýn saðaltýmýnda en önemli hedef haline gelmiþtir. Madde kullanýmýna karþý artmýþ olan bu isteðin yýllar sonra dahi sürüyor olmasýnýn, beyinde maddeye baðlý kýsa dönemli farmakolojik etkiler sonrasýnda geliþen uzun dönemli, özellikle çaðrýþýmsal bellekteki deðiþikliklere baðlý olduðu düþünülmektedir. Bunun altýnda yatan en önemli düzeneðin nöroplastisite olabileceði öne sürülmektedir. Yineleyici madde kullanýmýna baðlý olarak ortaya çýkan uzun süreli davranýþsal deðiþiklikler, sinaptik plastisitede bir deðiþim olduðunu düþündürmektedir. NAc ve kaudat-putamende bazý nöronlarda dendritik diken yoðunluðunun arttýðý ve bu deðiþikliðin özellikle dopaminerjik ve glutamaterjik sinyallerin birleþtiði yerleþimlerde görüldüðü saptanmýþtýr. Bu deðiþimler maddelere karþý geliþen uzun süreli duyarlýlaþma ve sýk görülen depreþmelerin (relaps) nedeni olarak görülmektedir. Kurs Özetleri Bu sunumda madde baðýmlýlýðýnýn nörobiyolojisi ile ilgili temel kavramlar gözden geçirilecek ve klinik önemi olan kesilme sendromu, madde isteði, zarar görmeye raðmen kullanma gibi olgularýn nörobiyolojik mekanizmalarý anlatýlacaktýr. 172 Kaynaklar: Hyman SE, Malenka RC, Nestler EJ. (2006) Neural mechanisms of addiction: The role of reward related learning and memory. Annu Rev Neuroscience, 29: 565-98. Koob GB. (2008) Neurobiology of Addiction. The APP Textbook of Substance Abuse Treatment. Galanter M, Kleber HD (Eds.) American Psychiatric Publishing, Inc., s. 3-16. K7 24 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 6 Baðýmlýlýk Tedavisinde Týbbi Yaklaþým Madde Entoksikasyonu ve Kesilme Tedavisi Eðitici: Zeki Yüncü Alkol dýþý madde kullanýmý giderek artma göstermektedir. Gerek psikiyatri gerek genel hastane acil servislerine kesilme, zehirlenme belirtileriyle baþvuran olgularýn sayýsýnda bir artma olacaðý öngörülmektedir. Bu noktadan hareketle, ülkemizde daha sýk kullanýmý olan maddelerin kesilme ve zehirlenme belirtilerini tartýþmayý ve yeni bilgiler ýþýðýnda psikofarmakolojik tedavi uygulamalarýný tartýþmayý amaçladýk. Amfetamin ve kokain zehirlenmesi belirtilerini öfori, hipervijilans, stereotipik davranýþlar, yargýlamada bozulma, solunum depresyonu, göðüs aðrýsý kardiyak aritmi, nöbetler, koma olarak sýralayabiliriz. Tedavi genel týbbi destek yapýlmalýdýr. Akut kardiyak müdahale gerekebilir. Maddenin sempatomimetik etkileri bloke edilmelidir. Esrar çekilme belirtileri anksiyete, uykusuzluk, iþtah deðiþikliði, depresif yakýnmalardýr. Tedavide semptomatik yaklaþým önerilmektedir. Kurs Özetleri Ýnhalan zehirlenme belirtileri baþ dönmesi, göz kararmasý, nistagmus, koordinasyon bozukluðu, konuþma güçlüðü, letarjidir. Tedavi: Spesifik bir tedavisi yoktur. Opiyad zehirlenme belirtileri baþlangýçta öfori sonrasýnda apati, disfori, yargýlama bozukluðu, dikkat yada bellek bozukluðu kan basýncý ve solunum yavaþlamasý komadýr. Tedavisinde hava yolu açýk tutulmalý gerekirse mekanik ventilasyona geçilmelidir. Opiyat antagonisti uygulanmalýdýr. Opiad çekilmesi belirtileri disfori, bulantý,-kusma, kas aðrýlarý, lakrimasyon, rinore, piloereksion, pupiller dilatasyon, diare, Tedavide nalokson ve buprenorfin, metadon, buprenorfin uygulanabilir. 173 K8 24 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 7 Eksitasyona Müdahale Ve Saldýrýdan Korunma Eðiticiler: Ejder Akgün Yýldýrým Gazi Alataþ Psikiyatri pratiðinde çalýþan hekimler zaman zaman saldýrýya uðramaktadýr. Hekimin saldýrýya uðramasý diðer týp dallarýnda da gözlenmekteyken psikiyatride hastalarýn ve hastalýklarýn doðasýndan kaynaklanan agresyona eðilim hem riski artýrmakta hem de farklý özellikte saldýrý olaylarýna neden olmaktadýr. Psikiyatristlerin saldýrýya maruz kaldýklarýnda kendilerini korumalarý, bu korunma sýrasýnda hastaya zarar vermemeleri özel eðitim gerektirmektedir. Basit korunma tetkikleri bir çok istenmeyen durumu engelleyecektir. Diðer bir sorun ise eksitasyonu önceden fark edip hastayý güvenli bir durumda tespit etme ya da eksitasyonu baþlamýþ hastaya müdahale etmektir. Bu müdahaleler hasta ve saðlýk personeli için tehlikeli olabilir. Benzer þekilde bazý teknikler ile hastalar kolaylýkla kontrol altýna alýnabilir. Kurs Özetleri Bu kursta psikiyatri uzman ve asistanlarýna eksitasyonu olan hastaya müdahale ve saldýrýdan korunma tekniklerinin öðretilmesi amaçlanmaktadýr. Eðitim iki baþlýk altýnda yapýlacaktýr: 1. Saldýrýdan korunma, temel savunma teknikleri 2. Eksitasyonu olan hastaya yaklaþým ve müdahale Bu kurs "abcoude the netherls heap trainig" eðitimi modeli ile agresyon ve agresyona profesyonel yaklaþým beceri eðitimi esas alýnarak düzenlenmiþtir. Pratik aðýrlýklý bir eðitim olduðundan katýlýmcýlarýn egzersiz ve pratik yapmaya uygun giysi/ekipman ile katýlmalarý gerekmektedir. 174 ÇALIÞMA GRUBU ÖZETLERÝ ÇG 1 Barilem Biyogen Grubu: Bir Eðitim ve Araþtýrma Hastanesinde Genetik Çalýþmak Eðiticiler Sinan Gülöksüz Tufan Acuner Serap Oflaz Fatmahan Atalar Kürþat Altýnbaþ ÇG 2 Psikodrama Yöntemiyle Zor Olgulara Yaklaþým Eðiticiler Figen Ateþçi - Psikodrama Teknikleri Osman Özdel - Zor Olgularla Baþa Çýkma Becerileri* ÇG 3 Anksiyete Bozukluklarýnda Biliþsel - Davranýþçý Hipnoterapi Eðitici Þeref Özer Hipnoz ve Hipnoterapi BÇB etkinliðidir. ÇG 4 Ruhsal Travmayý Deðerlendirme Çalýþma Grubu Ruhsal Travmayý Deðerlendirme Görev Grubu etkinliðidir. ÇG 5 Gençlerle Görüþme Ýlkeleri ve Zor Durumlar* Eðiticiler Emine Kýlýç Haluk Özbay Tezan Bildik Duygu Biçer Aytül Karabekiroðlu Çalýþma Grubu Özetleri Eðiticiler Solmaz Türkcan - Olgular Ahmet Tamer Aker - Algoritma Uygulamasý Gençlik Psikiyatrisi BÇB etkinliðidir. *Belirtilen tarihe kadar yazý gönderilmediði için yayýnlanamamýþtýr. 177 ÇG 6 Yeme Bozukluklarý Eðitici Fulya Maner - Baþka Türlü Adlandýrýlamayan Yeme Bozukluklarýnda Farkýndalýða Dayalý Tedavi Yaklaþýmlarý Yeme Bozukluklarý BÇB etkinliðidir. ÇG 7 Yaygýn Anksiyete Bozukluðunda Tedavi Protokolü Eðitici Armaðan Y. Samancý - Uzun Süreli Tedavide Etkinlik ÇG 8 Türkiye'de Psikiyatrik Epidemiyolojik Araþtýrmalar Eðiticiler Köksal Alptekin - Epidemiyolojik Araþtýrmalarý Gözden Geçirmek Tolga Binbay - Psikozda Epidemiyolojik Araþtýrmalar Derlemesi Deneyimi ÇG 9 Anksiyete Bozukluklarýnýn Biliþsel Davranýþçý Terapisinde Yeni Geliþmeler Eðitici Hakan Türkçapar - Anksiyete Bozukluklarýnýn Biliþsel Davranýþçý Terapisinde Yeni Geliþmeler Çalýþma Grubu Özetleri Anksiyete Bozukluklarý BÇB etkinliðidir. 178 ÇG 1 21 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 8 Barilem Biyogen Grubu: Bir Eðitim ve Araþtýrma Hastanesinde Genetik Çalýþmak Bir Eðitim ve Araþtýrma Hastanesinde Genetik Çalýþmak Eðitici: Barilem Biyogen Grubu Özellikle son 10 yýl içinde insan genomu konusundaki yeni bilgiler ve yüksek teknolojili yeni genetik yöntem ve araçlar, psikiyatri genetiðinin daha önce hiç olmadýðý kadar kapsamlý ve doðru bulgular saptayabilmesinin ve böylece somut ve önemli bilgilere ulaþabilmesinin yolunu açmýþtýr. Psikiyatri genetiðindeki bu güncel bulgu ve bilgileri yakýndan izlemek, öðrenmek, anlamak ve tartýþmak amacýyla, 2007 yýlýnda hastanemizin Ýleri Eðitim Merkezi (BARÝLEM) bünyesinde Biyolojik ve Genetik Psikiyatri Grubunu (BÝYOGEN) oluþturduk ve düzenli biçimde çeþitli seminer, dergi kulübü ve çalýþma grubu etkinlikleri yaptýk. Böylece, Genomun Kromozom ve Gen Düzeyinde Temel Yapýsý ve Ýþleyiþi, Klinik Genetiðin Temel Kavramlarý ve Moleküler Temelleri, Psikiyatri Genetiðinin Temel Kavramlarý ve Majör Psikozlarýn Genetiðinde Güncel Bilgiler konularýnda mevcut bilgimizi ilerletme ve yeni bilgiler öðrenme olanaðý bulduk. Bu öðrenme sürecinin sonraki doðal bir aþamasý olarak bilimsel araþtýrmalar yapma sürecine de yöneldik. Bu kapsamda, önce, nitelikli bilimsel araþtýrmalarýn birincil gereksinimi ve ana kaynaðý olan biyobankalama olgusunun temel kavramlarýný tartýþtýk, ve ardýndan, hastane yönetimimizin büyük desteði ve motive edici yaklaþýmý ile hastanemizde bir pilot biyobankalama oluþturmak üzere çalýþmalar yaptýk. Bu panelde, ilgili meþlektaþlarýmýza yararlý olabileceði düþüncesiyle, BARÝLEM BÝYOGEN grubumuzdan Dr. Sinan Gülöksüz Dünden Bugüne BARÝLEM BÝYOGEN Çalýþma Gurubu, Dr. Tufan T. Acuner Biyobankalamanýn Kurulum ve Ýþletim Modeli, Dr. Serap Oflaz Biyobankalamanýn Veri-Ýþlem Sürecinin Tasarlanmasý, Dr. Fatmahan Atalar Biyobankalamanýn Örnek-Ýþlem Sürecinin Tasarlanmasý ve Dr. Kürþat Altýnbaþ Biyobankalama Sürecinde Klinisyenler ve Temel Bilimciler Arasýndaki Eþgüdüm konularýnda bugüne kadarki baþlýca deneyimlerimizi grubumuz adýna aktaracaklardýr. Çalýþma Grubu Özetleri 179 ÇG 2 21 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 9 Psikodrama Yöntemiyle Zor Olgulara Yaklaþým Psikodrama Teknikleri Eðitici: Figen Ateþci Çalýþma Grubu Özetleri Hasta hekim iliþkisi yalnýz hastadan hastalýðýn öyküsü ile ilgili bilgi alma süreci deðildir. Bu iliþki bilgi alma yanýnda, iki insan arasý iliþkidir. Konuþma, dinleme, etkilenme, duygulanma, duygulandýrma bu iliþkiyi oluþturan öðelerdir. Hekimler ve hastalar arasýndaki iletiþim sorunlarý sadece hasta tatminsizliðine deðil, ayný zamanda hekim için daha düþük mesleki doyuma ve kendine saygýda azalmaya yol açmaktadýr. Bu sorunlarýn çözümü için son yýllarda, hekimlerin iletiþim becerileri konusunda eðitilmesi ve deðerlendirilmesiyle ilgili baðlayýcý kararlar alýnmakta, týp eðitimi içinde öðrencilere iletiþim becerileri dersi verilmektedir. Ayrýca mesleðe atýldýktan sonra da bu alanlarla ilgili çeþitli grup çalýþmalarý yapýlabilmektedir. Bu grup çalýþmasýnda hasta-hekim iliþkilerinde psikodrama yöntemiyle iletiþim becerilerinin geliþtirilmesi amaçlanmýþtýr. Bu amaç doðrultusunda katýlýmcýlarýn, psikodrama teknikleri konusunda bilgilendirilmesi, empati becerilerinin saðlanmasý ve özellikle tedavi reddi gibi sorunlu hastalarla çalýþýrken uygun baþa çýkma becerilerinin gösterilmesi hedeflenmiþtir. 180 ÇG 3 21 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 10 Anksiyete Bozukluklarýnda Biliþsel - Davranýþçý Hipnoterapi Eðitici: Þeref Özer Çalýþma Grubu Özetleri Hipnoz, her türlü terapotik yaklaþýmý uygulamaya olanak veren bir tedavi aracýdýr. Uygulayanýn terapotik yaklaþýmýna göre üç temel alanda yarar saðlamaktadýr: 1. Etiyolojik materyalin ortaya çýkartýlmasý ve üzerinde çalýþýlmasý, 2. Anksiyete kontrolü ve relaksasyon, 3. Biliþsel düzeltme ve sistematik duyarsýzlaþtýrma. Biliþssel-davranýþçý hipnoterapi, biliþsel-davranýþçý terapi ilkelerinin hipnoz aracýlýðý ile uygulanmasý ikesine dayanmaktadýr. Hipnoz ile anksiyete kontrolünün kolayca saðlanabilmesi , saðlanan bu kontolün posthipnotik telkinler ve otohipnoz ile etkinliðinin hipnoz seanslarý dýþýnda da sürdürülebilir olmasý, kaçýnma davranýþlarýnýn düzeltilmesinde duyarsýzlaþtýrma alýþtýrmalarýnýn uygulanabilmesi hipnozun Anksiyete Bozukuklarýnda kullanýmýnda geniþ olanaklar yaratmaktadýr. Duyarsýzlaþtýrma seanslarýnda fobik nesne, yer ve durumlarýn hipnoz içinde canlandýrýlmasý kiþinin bunlarla yüzleþtirilmesi gerçeðiyle karþýlaþmýþ gibi bir etki yaratmakta ve hipnoz seansý dýþýnda kiþinin gerçek fobik nesne, yer ve durumlarla karþýlaþma ödevlerini baþarmasýný kolaylaþtýrmaktadýr. Özellikle uçak fobisi gibi durumlarda bulunmasý zor olan simulatör gereksinimini ortadan kaldýrmaktadýr. Panik bozukluðunda gerek panik ataklarýyla baþ etmede; agorafobi, Sosyal anksiyete bozukluklarýnda ve Posttravmatik stres bozukluðunda kaçýnmalarýn düzeltilmesinde; Posttravmatik stres boukluðunda dissosiye anýlarýn düzeltilmesinde, tüm anksiyete bozukluklarýnda anksiyete kontrolünde hipnoterapi ekonomi saðlamakta, dirençlerin giderilmesinde kolaylaþtýrýcý olmaktadýr. Literatürde, düþük hipnotizabilite saptanmýþ olan Obsesif-kompulsif bozukluk olgularý dýþýnda diðer tüm anksiyete bozukluklarýnda baþarýlý sonuçlar bildiren çok sayýda çalýþma mevcuttur. Alýþtýrma uygulamalarýnýn ilklerini hipnoz içinde gerçekleþtirme, hipnoz seanslarý arasýnda gerçek yaþamda alýþtrmalarý ev ödevi þeklinde gerçeleþtirme, otohipnoz öðretilerek tedavi bitiminden sonra da kazanýlmýþ davranýþlarýn sürdürülmesi temel ilkedir. Bu çalýþma grubunda olgu örnekleriyle çeþitli anksiyete bozukluklarýnda biliþsel-davranýþçý hipnoterapi uygulamalarý ayrýntýlý olarak iþlenecektir. 181 ÇG 4 22 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 9 Ruhsal Travmayý Deðerlendirme Çalýþma Grubu Olgular Eðitici : Solmaz Türkcan Çalýþma Grubu Özetleri Ruhsal Travmayý Deðerlendirme Çalýþma Grubu'nun toplantýsýnda , grubun hazýrladýðý algoritma getirilecek olgu örnekleri üzerinden katýlýmcýlarýn tartþmasýna açýlarak algoritmanýn nihai þeklini almasý için geri bildirimlerin alýnmasý amaçlanmaktadýr. 182 ÇG 4 22 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 9 Ruhsal Travmayý Deðerlendirme Çalýþma Grubu Algoritma Uygulamasý Eðitici: Ahmet Tamer Aker Cinsel Saldýrý veya þiddet, saldýrganýn cinsel dürtüler ile, maðdurun onayý olmadan bedensel dokunulmazlýðýný ihlal etmesidir. Dokunmadan organ veya alet sokmaya kadar geniþ bir yelpazede deðerlendirilir. Yasalara göre suç olan bu davranýþýn deðerlendirilmesi ve maðdur olan kiþinýn tedavisi özel bir önem taþýr. Adli boyutlarý olan bu deðerlendirmnin sonuçlarý yasal ve toplumsal açýlardan saldýrganý, maðduru ve toplumun diðer üyelerini etkileyecektir. Maðdurun ruhsal deðerlendirmesi tedavi konusunda yol gösterebileceði gibi, suçun varlýðý, niteliði, boyutlarý ve kiþi üzerindeki etkisi anlamýnda da bilgi verecektir. Ülkemizde, cinsel saldýrý veya þiddetin deðerlendirilmesi konusunda standart bir sistem ve yapýlanma eksikliðinin olmasý çeþitli soru ve sorunlarý da beraberinde getirmektedir. Bu çalýþma grubunun amacý cinsel saldýrý veya þiddetin deðerlendirilmesinde ülke genelinde kullanýlabilecek bir deðerlendirme sistemi oluþturmaktýr. Bu sistem çalýþma grubu içinde çeþitli olgu örnekleri ile tatrtýþýlacaktýr. TCKnýn 102, 103, 104, 105, 280. maddeleri, Çocuk Koruma Kanunun 6. maddesi, Ýnsan Haklarý Ve Biyotýp Sözleþmesinin Onaylanmasýnýn Uygun Bulunduðuna Dair Kanun, Anayasanýn 90. maddesi ve çeþitli uluslarasý bildirgeler bu eylemin suç niteliði, boyutlarý, maðdurun haklarý, hekimin hak ve sorumlulukarý hakkýnda tanýmlar getirmektedir. Bu tanýmlara iliþkin farkýndalýk deðerlendirme ilkelerini kavramada ve belirlemede yardýmcý olacaktýr. Tecavüz ve taciz gibi þiddet içeren eylemlere maruz kalma ruhsal açýdan travmatik olaylardýr. Bu olaylarý ve etkilerini deðerlendirmenin ilk aþamasý travmaya iliþkin öykünün alýnmasýdýr. Ruhsal açýdan travmatik olaylarý çeþitli þekillerde sýnýflamak mümkündür. Öykü alýnýrken bu sýnýflamalar göz önünde tutulmalýdýr. Olayýn oluþ þekli ve sýklýðý ya da tek veya süregen oluþu, nedeni, kasýtlý ve bilerek yapýlmasý, herhangibir kayýp, hastalýk, sekel veya yer deðiþikliði ile sonuçlanmasý üzerinde durulmasý gereken önemli noktalardýr. Kiþi travmatik olayý doðrudan kendisi yaþayabileceði gibi, böyle bir olayýn yaþandýðýna tanýklýk edebilir veya sevdiði bir kiþinin baþýna bu tür bir olayýn geldiðini de öðrenebilir. Bu nedenle, tanýk olmak ve öðrenmek de travmatik olay olma potansiyeli taþýyan yaþantýlardýr. Ruhsal travma, bireyin yaþantýsýnda doðrudan ya da dolaylý olarak ortaya çýkabilir. Doðrudan travmalar, iki grup altýnda toplanmaktadýr: Ani ve beklenmedik tek bir olayla sýnýrlý olan travmatik yaþantýlar (örneðin, afetler, kazalar) I. Tip Travma olarak tanýmlanýrken; karmaþýk travma olarak da nitelenen II. Tip Travma, kiþinin dayanma gücünü zorlayan birbiriyle iliþkili Çalýþma Grubu Özetleri Travmatik olayýn bu nesnel özelliði kadar olay sýrasýnda kiþinin verdiði öznel yanýtýn ya da ruhsal tepkilerin de önemli olduðunu unutmamak gerekir. Korku, dehþet, utanç ve çaresizlik olay sýrasýnda kiþilerin verdiði yanýtlar arasýndadýr. Bir stresörün travma ya da ruhsal açýdan travmatik bir olay olarak tanýmlanabilmesi için olay sýrasýnda kiþinin korku, dehþet ve çaresizlik içinde kalmasý gereklidir. Travmatik düzeyde olmayan bir stresörün yokluðunda veya korku, dehþet, çaresizlik gibi tepkilerin olay sýrasýnda yaþanmadýðý durumlarda ruhsal açýdan travmatik bir olay ya da travma yaþantýsýndan sözedilemez. Bu özellikleri nedeniyle travmatik olayýn kendisi ruhsal açýdan bir yaralanmayý da gösterir. Ek olarak, ruhsal travma Travma Travma Sonrasý Stres Bozukluðu gibi bir hastalýðýn tanýsýný koyduran temel bir psikiyatrik belirtidir. Bir belirti veya yaralanma olarak kavramsallaþtýrýlabilecek olan ruhsal travma ruh saðlýðýnýn bozulduðunun da bir göstergesidir. bir dizi olayýn yineleyen ve uzun süreli seyri olarak tanýmlanmaktadýr. II. Tip Travma, yoksulluk, açlýk, kronik ya da ölümcül hastalýklar gibi bireyin yaþantýsýnda bir ya da daha fazla alandaki iþlevselliði olumsuz yönde etkileyen süregiden kronik koþullarý içerir. Bu kýlavuzda ve çalýþma grubunda II. tip veya benzer travmalar süregiden travmatik olaylar olarak adlandýrýlacaktýr. Cinsel istismar da yarattýðý ruhsal, yasal ve toplumsal sonuçlar açýsýndan süregiden travmatik olaylarýn örneklerinden birisidir. Bu nedenle, cinsel istismarýn çocuk, ergen ve eriþkinde yarattýðý sonuçlarla birlikte travmatik bir süreç olduðu, bu sürecin bütününün deðerlendirilmesi gerektiði, süreç içinden tek tek olaylarý, yer deðiþikliðini (kuruma yerleþme gibi), mahkemeye çýkmayý, aile yapýsýnýn bozulmasýný ayrý ayrý deðerlendirmenin ya da örneðin tek baþýna istismar olayýný diðer iliþkili olaylardan baðýmsýz ve ayrý deðerlendirmenin yetersiz olduðu bilinmelidir. Deðerlendirmede çok geniþ bir psikopatoloji spektrumu üzerinde durulmalý, sadece Travma sonrasý Stres Bozukluðu (TSSB) gibi hastalýklara odaklanmanýn yetersiz olacaðý bilinmelidir. Bu aþamada maðdurun ruhsal durumu kadar yaþý, mahremiyeti, güvenliði gibi konular da gözönüne alýnmalýdýr. Destek sistemleri ve iþleyiþ için de yapýlandýrma deðerlendirmenin bütünlüðü için önemlidir. 183 ÇG 6 23 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 9 Yeme Bozukluklarý BTA Yeme Bozukluklarýnda Farkýndalýða Dayalý Tedavi Yaklaþýmlarý Eðitici: Ayþe Fulya Maner Bu çalýþma grubunda týkýnýrcasýna yeme bozukluðu tanýsý alan bir genç kýz olgusunun psikoterapisinde farkýndalýða dayalý tedavi yaklaþýmý aktarýlacaktýr. Çalýþma Grubu Özetleri Týkýnýrcasýna yeme bozukluðu BTA yeme bozukluklarý içerisinde deðerlendirilmektedir.Týkýnýrcasýna yeme biçiminden kurtulan bireylerin daha kolay kilo verdikleri ve kilolarýný koruduklarý bildirilmiþtir. Bu nedenle kilo verme aþamasýna geçmeden önce yeme bozukluðun tedavisinin gerekliliði önerilmektedir. Týkýnýrcasýna yeme bozukluðu tedavisinde diyalektik davranýþçý terapi, farkýndalýða dayalý biliþsel terapi, farkýndalýða dayalý yeme eðitimi giderek ilgi görmektedir. Týkýnýrcasýna yeme, daha uyumlu emosyonlarýn düzenlenmesi becerilerinden yoksun olan bireylerin hoþ olmayan emosyonel durumlarýný azaltmaktadýr. Farkýndalýk becerilerinin geliþmesi emosyonlarýn düzenlenmesi için temeldir. Sýkýntý tolerans becerileri bireylerin otomatik, impulsif davranýþlar sergilemeden emosyonel durumlarýný tanýmlarýný, kabul etmelerini saðlar. Farkýndalýk durumunda birey týkýnýrcasýna yeme yerine kullandýðý emosyon düzenlenmesi ve sýkýntý tolerans becerileri sayesinde uyumlu seçimler yapabilir. Týkýnýrcasýna yeme kendilik farkýndalýðýndan kaçýþ isteði tarafýndan motive edilmektedir. Farkýndalýða dayalý biliþsel terapi; bedensel duyumlar, algýlar, biliþimler ve emosyonlarýn yargýlamaksýzýn tepkisel olmayan gözlemi ve kabulünü saðlamak üzere planlanan çeþitli farkýndalýk egzersizlerini içerir. 184 Farkýndalýða dayalý biliþsel terapi açlýk ve doygunluk ipuçlarýný gözleme yeteneðini arttýrmaya ve týkýnýrcasýna yemeyi daha önceleri tetikleyen olumsuz affekti yaþamayý daha fazla arzulamaya, týkýnýrcasýna yemede sýk olan olumsuz düþüncelere daha az inanmaya ve stresli koþullarda uyumlu davranýþlarý seçme yeteneðini arttýrmaya teþvik eder.Farkýndalýða dayalý yeme eðitiminde geleneksel farkýndalýk meditasyonu teknikleri yanýnda rehberli meditasyon da uygulanýr. Biçim, aðýrlýk, yemeyle iliþkili kendisinin düzenlediði süreçler (örneðin iþtah ve hem gastrik hem tat duyusuna iliþkin doygunluk) üzerinde çalýþýlýr. Meditasyon süreci gýda arayýþý (craving) ve yemeyle iliþkili günlük aktivitelerle bütünleþtirilir. Farkýndalýk meditasyonu, bireylere önce otomatik kalýplarýný (patern) fark etmelerini arttýrmaya yardýmcý olmayý sonra da istenilmeyen tepkiyi çözmek için dikkat etmeye eðitme yolu olarak uygulanýr. Daha saðlýklý iþlevsellik farkýndalýðý arttýrýlýr. Yeme bozukluklarýnda fizyolojiye dayanan açlýk ve doygunluk ipuçlarýnýn farkýndalýðý davranýþ ve deneyimlerine geçirilir. Üyelere günlük aktiviteler sýrasýnda özellikle öðün ve öðün aralarýnda, kýsa sürelerle düþüncelerinin ve hislerinin yargýlamaksýzýn farkýndalýðýný denemek üzere durma öðretilir. ÇG 7 23 Ekim 2009 / 15:30 - 17:00 / Salon 10 Yaygýn Anksiyete Bozukluðunda Tedavi Protokolü Eðitici: Armaðan Y. Samancý Yaygýn Anksiyete Bozukluðu (YAB); taný sistemlerine DSM-III ile birlikte girmiþ, görece yeni bir anksiyete bozukluðu tanýsýdýr. Nüfusun; yaþamboyu, görece %3ünü etkiler. YABýn kronik devamlý bir durum olduðu ,onyýl ya da daha uzun süre için dirençli epizotlarla sürdüðünü düþündüren kanýtlar vardýr.YABlý hastalardaremisyonoraný düþüktür . Örneðin, YABlý 44 hastada , medikasyon çalýþmasý 16 ay sonrasý için ,hastalarýn %50sinde YAB için kriterlerin tümünün devam ettiðini bulmuþlar. Bildirilen remisyon oranlarý geniþ prospektif çalýþmalarda düþüktür.HARP verisi YABlý 164 hastanýn izleminde iki aydan ilk yýla kadar yalnýzca %15inde, iki yýllýk izlemde %25, beþ yýllýk izlemde %35inde, tam remisyon vardý.64 YABlý hastanýn izlem çalýþmasýnda ,Woodman ve ark.(1),beþ yýllýk izlemde YABlý olgularýn yalnýzca %18de tam remisyon vardý.Panik bozukluk tanýsý almýþ hastalarda karþýlaþtýrýldýðýnda bu oran %45 idi.YABlý hastalarýn çoðu tedavi çalýþmalarýnda ,kýsa dönem etkinlik araþtýrýldý.Uzun dönem tedavi hakkýnda az bilgi vardýr. Çalýþma Grubu Özetleri YABuzamýþtedavisi için potansiyel ihtiyaç 20 yýl önce Rickels ve ark.(2) çalýþmasýnda gösterilmiþ, dört hafta için anksiolitiklerle tedavi edilmiþ anksiete nörozlu hastalarda bir yýllýk izlemde relaps oraný %81 olarak bildirilmiþ.Diazem tedavi çalýþmasýna katýlan hastalarýn bir yýllýk izleminde ;aktif tedavi peryodu 6-22 hafta olarak belirlenmiþ.Rickels ve ark.(3) hastalarýn üçte ikisinde bir yýllýk periyot içerisinde relaps bildirmiþ ve bu hastalarýn yaklaþýk yarýsýnda (%47) relaps ilk üç ayda olmuþ. YABlýhastalarýn çoðuna geniþletilmiþ farmakolojik yaklaþým gerekir ve yýllarca tedavi gerekebilir. Yeni farmakolojik tedaviler bu çalýþma grubunda klinisyenler için bir tedavi protokolü içeriðinde incelenecektir. 1- Woodman CL,et al. A 5-year follow-up study of generalized anxiety disorder and panic disorder. J Nerv Ment Dis 187:39, 1999 2- Rickels K, Schweiser E:Long-term treatment of anxiety disorders:Maintenance treatment studies:some methodolojical notes. Psychopharmacol Bull 31:115-123, 1995 3- Rickels K, Schweiser E :The spectrum of generalized anxiety in clinical practice :the role of short-term,intermittent treatment. Br J Psychiatry 173(supll 34):49-54, 1998 185 ÇG 8 24 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 8 Türkiye'de Psikiyatrik Epidemiyolojik Araþtýrmalar Psikotik Bozukluklarda Epidemiyolojik Araþtýrmalar Derlemesi Deneyimi Eðiticiler: Ý. Tolga Binbay Köksal Alptekin Amaç: Psikotik bozukluklar genel toplumda diðer akýl saðlýðý sorunlarýna göre daha düþük yaygýnlýk ve sýklýk oranlarýna sahiptir (1, 2). Bu nedenle psikozlarda epidemiyolojik araþtýrma yapmanýn çeþitli kýsýtlýlýklarý bulunmaktadýr. Diðer yandan sözkonusu bozukluklar alanýnda Türkiye'de yapýlmýþ yeterli sayýda araþtýrma bulunmaktadýr (3). Bu çalýþma grubunda psikotik bozukluklar ya da baþka bir akýl saðlýðý sorunuyla ilgili Türkiye çapýnda ya da yerel çaplý ne tür epidemiyolojik araþtýrmalar yapýlabileceðinin tartýþýlmasý amaçlanmaktadýr. Yöntem: Çalýþma grubunda Türkiye'de psikotik bozukluklar, depresyon, travma-sonrasý stres bozukluðu ve dissosiyatif bozukluklar üzerine yapýlmýþ sistematik gözden geçirmeler ve derlemeler incelenecektir. Ayrýca psikotik bozukluklar alanýnda Türkiye çapýnda yürütülebilecek bir epidemiyolojik araþtýrma için daha önce yapýlmýþ araþtýrmalarýn deneyimleri ve sonuçlarý tartýþýlacaktýr. Çalýþma Grubu Özetleri Bulgular: Türkiye'de özellikle kesitsel desene sahip ve bilimsel kaynaklara özgün katkýlarý olan epidemiyolojik araþtýrmalar yapýlmýþtýr. Ayrýca ayaktan ve yatan hasta baþvurularýnýn dönemsel olarak bildirimine dayalý yayýnlar da akýl saðlýðý sorunlarýnýn daðýlýmý ve iliþkili olduðu özellikler konusunda bilgi saðlayabilmektedir. Ancak epidemiyolojik izlem araþtýrmalarýnda ciddi bir eksiklik bulunmaktadýr. Yakýn zamanda kayýt sistemlerine dayalý ya da belirli bir alanýn zilenmesine dayalý bildirimlerin artmasý Türkiye'de psikiyatrik epidemiyoloji alanýna önemli bir katkýda bulunacaktýr. 186 Sonuç: Psikotik bozukluklarda farklý araþtýrmalarý sistematik bir yöntemle deðerlendirmek farklý aþamalardaki, farklý bölgelerdeki ve farklý zaman dilimlerindeki özelliklerine dair bilgi saðlamaktadýr. Benzer bir yöntem depresyon, TSSB gibi diðer psikiyatrik durumlara da uygulanabilir. Çok merkezli ya da bölgesel izlem araþtýrmalarý planlanabilir. Kaynaklar: 1. Saha S, Chant D, Welham J, McGrath J. A systematic review of the prevalence of schizophrenia. PLoS Med 2005;2:e141. 2. McGrath J, Saha S, Welham J, El Saadi O, MacCauley C, Chant D. A systematic review of the incidence of schizophrenia. BMC Med 2004;2:13. 3. Binbay ÝT, Ulaþ H, Elbi H, Alptekin K. Türkiye'de psikotik bozukluklar epidemiyolojisi: Yaygýnlýk tahminleri ve kurum baþvurularý üzerine sistematik bir gözden geçirme [Poster bildiri]. 45. Ulusal Psikiyatri Kongresi, 20-24 Ekim 2009, Ankara. ÇG 9 24 Ekim 2009 / 13:30 - 15:00 / Salon 8 Anksiyete Bozukluklarýnýn Biliþsel Davranýþçý Terapisinde Yeni Geliþmeler Anksiyete Bozukluklarýnýn Biliþsel Davranýþçý Terapisinde Yeni Geliþmeler Eðitici: Hakan Türkçapar Anksiyete bozukluklarýnýn tedavisinde biliþsel davranýþçý terapi çok etkilidir. Özellikle panik bozukluðu ve özgül fobide yüksek etkinlik oranlarý görülmektedir. Bu olumlu sonuçlara raðmen özellikle yaygýn anksiyete bozukluðu vesosyal fobide tedavideki etkinlik oranlarý daha azdýr. Bu çalýþma grubunda standart biliþsel davranýþçý tedaviden faydalanmayan hastalarda kullanýlabilecek yeni geliþmeler aktarýlacaktýr. Bu yeni geliþmelerin Kabul ve kararlýlýk terapisi, meta kognitif terapi ve diyalektik davranýþçý terapidir. Bu yeni dalga biliþsel davranýþçý terapilerin temel ortak özelliði düþünce içeriðinden çok kiþinin düþünceyle iliþkisine odaklanmalarý ve davranýþ deðiþikliðini terapinin önemli bir hedefi haline getirmeleridir. Yeni dalga biliþsel davranýþçý terapilerin prototipi sayýlabilecek olan Kabul ve Kararlýlýk Terapisi (Acceptance and Commitment Therapy), biliþsel olarak gerçekliðin kökten bir þekilde kabul edilmesi ve þimdiye olan farkýndalýðýn artýrýlmasý (mindfullness), davranýþsal olarak da davranýþ deðiþimi ve kararlýlýkla psikolojik olgunluðun ve esnekliðin gerçekleþeceðini savunur. ACT insanýn dil sahibi olmasýnýn yaþantýsal kaçýnma ve biliþsel kaynaþma (fusion) yoluyla ayný zamanda onun çektiði ruhsal sýkýntýlarýn da doðrudan kaynaðý olduðunu söyler. Biliþsel kaynaþma kiþinin kendi içsel biliþsel süreçleri ile dýþ dünyayý ayný zannetmesi ve bu biçimde tepki vermesidir. ACT terapide maruz kalma alýþtýrmalarý ve biliþsel ayrýþtýrma (defusion) tekniklerini kullanýr. Maruz kalma alýþtýrmalarý kiþinin kaçýndýðý yaþantýsal korkularýyla yüzleþmesine yarar. Biliþsel ayrýþtýrma teknikleri ise düþüncelerin kitabi anlamlarýnýn baskýnlýðýný azaltarak bunun yerine þu anda olup biten süreçler olarak yaþantýlanmasýný amaçlar. Biliþsel ayrýþtýrma tekniði düþünceyi inceleme ve deðerlendirme yerine saðlýklý bir biçimde uzaklaþma ve yargýlamaksýzýn onun farkýna varmaktýr. Özetle ACTýn amacý istenilmeyen duygu ve düþünceleri kabullenmeyi ve yaþam koþullarýnda deðiþiklik için de eyleme geçmeyi önerir. Diyalektik davranýþçý terapi de (DDT) yine ACT ye benzer biçimde gerçekliðin kökten biçimde kabulunu önerir. DDTnin farký patolojinin temelde duygusal özelliklerdeki farklýlýklarýn sonucu görmesidir. DDT biliþsel terapiye benzer biçimde kiþinin duygusuna iliþkin düþünclelerini ve davranýþsal tepkilerini deðiþtirmeye çalýþýr. Çalýþma Grubu Özetleri Adrian Wells tarafýndan geliþtirilen Meta kognitif terapi bireyin düþünce etkinliði ve düþüncesinin içeriðiyle ilgili düþünce ve deðerlendirmelerinin ruhsal rahatsýzlýklarýn sürmesinde ana etken olduðunu savunur. O da ACT gibi düþüncenin içeriðine odaklanmaz, bunun yerine düþünceye verilen anlam ve tepkileri odak alýr. Kaynaklar Georg H. Eifert,John P. Forsyth Acceptance commitment therapy for anxiety disorders: a practitioners treatment guide to using mindfulness, acceptance, values-based behavior change strategies, New Harbinger Publications 2005 Adrian wells Metacognitive Therapy for Anxiety and Depression, Guilford Press, 2009 187 Ýndeks 188 Mehmet Ak Fisun Akdeniz Özlem E. Aký Umut Mert Aksoy Aliye Mavili Aktaþ Gazi Alataþ Ayhan Algül Nihat Alpay Köksal Alptekin 68 169 121 93 104 124,174 72 136 132,186 Sinan Düzyürek Servet Ebrinç Ahmet Tamer Aker Engin Eker Hayriye Elbi Murat Erdem Ayten Erdoðan Berk Murat Ergün Burcu Rahþan Erim 38,39 73 183 89 81 66 141 144,162,166 86 Feyza Arýcýoðlu Mehtap Arslan M.Alpay Ateþ Figen Ateþçi Ömer Aydemir Bora Baskak Cengiz Baþoðlu Ayþe Devrim Baþterzi Lütfullah Beþiroðlu Tolga Binbay Serpil Aygün Cengiz Cem Cerit Can Cimilli M.Ayhan Cöngöloðlu Nick Craddock Cemil Çelik Mesut Çetin Ayþen Esen Danacý Selime Tarihci Delice Nesrin Dilbaz Ýnci Doðaner Mehmet Kerem Doksat Neslim Güvendeðer Doksat Murat Dokur 147 122 75 180 155 63 74 165 111 83,186 90 116 76 65 32,33 110 148 58 126 77 102 88 87 149,166,167 Þahap Erkoç Almýla Erol Banu Aslantaþ Ertekin Erhan Ertekin Aygün Ertuðrul Peykan G. Gökalp Ceren Göker Shahrokh Gudarzi Murat Gülsün Bülent Kadri Gültekin Sinan Gülöksüz DuruGündoðar Ülkü Gürýþýk Alper Hasanoðlu Rukiye Hayran Ýnci Özgür Ýlhan Elvan Ýþeri Cem Kaptanoðlu Neþe Karabacak Ö.Sürel Karabilgin Özgür Ýde Karaçam Hakký M. Karakaþ Akfer Karaoðlan Hakan Karaþ 168 59 166 145 71 130 139 36,37 67 163 156 64 98 143 150 125 142 92 119 165 106 120 123 80 101 157 62 78,164 154 137 168 100 30,31 Doðan Þahin Feride Aksu Tanýk Cumhur Taþ Nilgün Taþkýntuna Saffet Murat Tura Atilla Turgay Hamdi Tutkun Raþit Tükel Solmaz Türkcan 166 82 60 97 107 40,41,54 127 112 182 Ayþe Fulya Maner Nalan Kalkan Oðuzhanoðlu Ýhsan Tuncer Okay Bedriye Öncü Yaman Örs Gamze Özçürümez Barbaros Özdemir Gülay Özdemir Suzan Özer Þeref Özer Halise Devrimci Özgüven M. Orhan Öztürk Ozan Pazvantoðlu Þebnem Pýrýldar Natalie Rasgon Meram Can Saka Armaðan Y. Samancý Bengi Semerci Ümit Baþar Semiz Mustafa Sercan Ufuk Sezgin Haldun Soygür M.Zihni Sungur Çiðdem Dilek Þahbaz 184 103 94 134 105 96 108 138 135 181 133 128 95 170 34,35 131 151,185 56 109 84 114 70 129,166 79 Hakan Türkçapar Selin Tüzün Þükrü Uðuz Berna Uluð Tayfun Uzbay Süheyla Ünal Simavi Vahip Ýrem Yaluð Ýlhan Yargýç Yanký Yazgan Dilek Yeþilbaþ Ayþegül Sütçü Yýldýrým Ejder Akgün Yýldýrým Mustafa Yýldýz Mehmet Yumru Nevzat Yüksel Zeki Yüncü 113,187 166 146 171 69 152 153 115 55 162 140 91 99,174 61 85 117 173 Ýndeks Muzaffer Kaþar Sermin Kesebir E.Tuðba Özel Kýzýl Numan Konuk Kaan Kora Ekrem Kuþkonmaz Suat Küçükgöncü Ýlker Küçükparlak James Leckman 189 Türkiye Psikiyatri Derneði Tunus Caddesi 59/5 Kavaklýdere - ANKARA Tel : 0 312 468 74 97 Faks : 0312 426 04 53 www.psikiyatri.org.tr