içindekiler - Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği

Transkript

içindekiler - Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği
İÇİNDEKİLER
Yayın Yönetmeni Psi. Dan. Fatma ARICI-ŞAHİN’den.............................................................. 2
Genel Başkan Prof. Dr. Filiz BİLGE’den.................................................................................. 3
Genel Basın Yayın Sekreteri Hayal DEMİRCİ’den................................................................... 5
Dernekten Haberler
Devlet Personel Daire Başkanlığı’ndan Hakkımız Olan Ünvanı Talep Ettik......................... 6
Sekizinci Üniversiteler Psikolojik Danışma ve Rehberlik Sempozyumu............................... 6
Türk PDR Dergisi ve Akademik Yayıncılık Süreci................................................................... 7
Mesleki Yeterlilik Kurumu ve Meslektaşlarımız Çalışmaya Devam Ediyor........................ 10
Manisa Şubemizi Ziyaret Ettik............................................................................................... 11
Genel Başkanımızdan Kongre İzlenimleri............................................................................ 12
Bölüm Olmak İçin Biraraya Geldik........................................................................................ 14
Dernek Genel Merkezimizde Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri
Genel Müdürü ve Daire Başkanlarını Misafir Ettik............................................................... 15
PİY Eğitimleri Devam Ediyor.................................................................................................. 18
Genç Araştırmacı Ödülü Ulusal Kongremizde Takdim Edildi.............................................. 17
Derneğimiz 2015 Yılı Empati Ödülü Işıklar Askeri Lisesi’nin Oldu...................................... 18
Herkes İçin Sürdürülebilinir Eğitim....................................................................................... 18
XIII. Ulusal Psikolojik Danışma Rehberlik Kongresi Yapıldı................................................ 19
Teşekkür, Vefa ve Veda........................................................................................................... 20
Türk PDR-DER Eskişehir, İstanbul, İzmir Şubesi................................................................. 22
Türk PDR-DER Manisa, Samsun Şubesi............................................................................... 23
Milletvekili Meslektaşımız Deniz Depboylu’yu Ziyaret Ettik................................................. 24
Şube Başkanlarımızla Ankara’da Biraraya Geliyoruz.......................................................... 24
Proje Başvurumuz Kabul Edildi............................................................................................. 25
Tüm Üyelerimizin Bilgisine…................................................................................................. 25
Türk PDR-DER Olarak Ankara’da 13-15 Ocak 2016 Tarihleri Arasında “Psikolojik
Danışman Meslek Standartlarının Belirlenmesi” Konulu Çalıştay Düzenledik................. 26
Kimlik Kartlarını Üye ve Fahri Üyelerimize Ulaştırmaya Devam Ediyoruz......................... 27
Uçan Süpürge ve Projeleri..................................................................................................... 28
Etkinlikler
Okul Takımı Motivasyon Çalışması........................................................................................ 32
Öğrenci Deneyimleri
Yaratıcı Drama Günlüğünden................................................................................................. 33
Gazi Üniversitesi Psikolojik Danışma Topluluğu’nu (GÜPDAT) Tanıyoruz.......................... 36
Paylaşımlar
Türk PDR Derneği’nin Hayata Etkin Katılımı: Yılın Empati Ödülü....................................... 38
Toplumsal Olaylar, Savaş ve Şiddet....................................................................................... 40
Benny’nin Videosu: Film Analizi............................................................................................. 41
Tartışıyoruz
Affet Bizi Çocuğum................................................................................................................. 44
Aşk mı Şiddet mi? Flört Şiddeti: Psikolojik Şiddet............................................................... 46
Psikolojik Danışmanlar Meslek Standartlarını Hazırlıyor.................................................... 49
Röportaj
Anıyoruz
Konrad Zacharıa Lorenz......................................................................................................... 57
Tanıyoruz
Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı............ 58
Elazığ Rehberlik ve Araştırma Merkezi................................................................................. 60
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Engelsiz ODTÜ Birimi.......................................................... 63
The Victors: University of Michigan Galipler (Kazananlar):Michigan Üniversitesi............. 64
Yeni Yayınlar. ............................................................................................................. 67
1989
Türkiye Olimpiyat Hazırlık Merkezi (TOHM Olcay Yılmaz İle Röportaj................................ 52
YAYIN
YÖNETMENİNDEN
Uzm. Psi. Dan. Fatma ARICI-ŞAHİN
Psikolojik Danışman
[email protected]
Sevgili Meslektaşlarım,
Yeni bir sayının heyecanıyla merhabalar! Barışa, hoşgörüye ve umuda daha çok tutunmaya ihtiyaç
duyduğumuz bu günlerde, 27. sayımızın içeriğinde, bireysel yaşamlarımızdan başlayarak toplumsal
yaşamımıza uzanan ve iyi oluşumuzu tehdit eden bir kavram olarak “şiddet” temasına odaklandık.
Sayfalar arasında gezinmeye başladığımızda; öncelikli olarak “Derneğimizden Haberler” ve
“Etkinlikler” başlıkları ile geçen sayıdan bu yana alanımızda yaşanan gelişmeleri izliyoruz.
Ardından öğrencilerimizin deneyimlerini, yaratıcı drama günlüğü ve Gazi Üniversitesi Psikolojik
Danışma Topluluğu’nun (GÜPDAT) çalışmaları üzerinden dinliyoruz. Bu sayıda yeni bir başlık
olarak “Alandan İyi Örnekler”de, örnek bir çalışma olarak ODTÜ Geliştirme Vakfı Özel Ankara
Ortaokulu Kız Voleybol Takımı’nda meslektaşlarımızın motivasyonu nasıl arttırdıklarını izliyoruz.
Temamızın ağırlıklı olarak yansımalarını gördüğümüz “Paylaşımlar” bölümünde; derneğimizin
hayata etkin katılımını değerlendirdikten sonra, şiddeti toplumsal olaylar ve savaş çerçevesinde
anlamaya çalışıyoruz ve Benny’nin Videosu filmi analizi ile şiddetin bireysel yaşamımızdaki
etkilerini tartışıyoruz. Şiddetin etrafımızı sarıp sarmaladığı oranda çocuklarımızdan af diliyoruz.
“Tartışıyoruz” başlığı altında yine temamız doğrultusunda “Aşk mı Şiddet mi?” sorusu çerçevesinde
romantik ilişkilerimizi değerlendiriyoruz. Bunun yanı sıra, alanımız için meslekleşme sürecinin
önemli bir parçası olan meslek standartlarının hazırlanması konusunda Mesleki Yeterlilik Kurumu
ile gerçekleştirilen protokolün önemini ele alıyoruz.
“Röportaj” başlığı altında, psikolojik danışma açısından yeni bir uygulama alanını, Türkiye Olimpiyat
Hazırlık Merkezi’nde çalışan Uzm. Psi. Dan. Olcay YILMAZ’ın deneyimleri üzerinden tanıyoruz.
“Anıyoruz” başlığı altında Konrad Zachria Lorenz’i yaşamı ve çalışmalarıyla birlikte ele alıyoruz.
“Tanıyoruz” başlığı altında ise, Hasan Kalyoncu Üniversitesi PDR Programı, Elazığ Rehberlik
ve Araştırma Merkezi, Engelsiz ODTÜ Birimi ve misafir araştırmacımız aralığıyla University of
Michigan hakkında bilgi ediniyoruz.
Bu sayı, güçlü bir yayın komisyonunun (yayın komisyonunda görev teslimi yapan üyelerle ve
komisyona katılan yeni üyelerle birlikte) ortak çalışmalarıyla hazırlandı. Bundan sonraki sayılarda
bültenimizin yayın yönetmenliğini Uzm. Psi. Dan. Nurten KARACAN-ÖZDEMİR üstlenecek ve
yayın komisyonunda kendisine Uzm. Psi. Dan. Ümre KAYACI, Uzm. Psi. Dan. Semih KAYNAK ve
Uzm. Psi. Dan. Gökhan KABACAOĞLU eşlik edecektir. Yeni yayın komisyonumuza görevlerinde
kolaylıklar diliyor, verdikleri ve verecekleri emek için teşekkür ediyorum.
Bültenin hazırlanmasında ve sizlere ulaşmasında bugüne kadar yoğun bir şekilde destek ve emek
sunmuş olan komisyon arkadaşlarım Uzm. Psi. Dan. Büşra AKÇABOZAN’a, Uzm. Psi. Dan. Feyza
DİNÇEL’e, Uzm. Psi. Dan. Gökçen AYDIN’a, Uzm. Psi. Dan. Mine MUYAN’a, Uzm. Psi. Dan. Pınar
ÇAĞ’a ve Uzm. Psi. Dan. Zeynep ERKAN ATİK’e ise ayriyeten teşekkürü bir borç biliyorum.
Bu sayıya yaptıkları katkılarla içeriği zenginleştiren yazarlara ve Türk PDR Derneği Yönetim
Kurulu’na da teşekkürlerimi sunarak, sizleri sayfalarla baş başa bırakıyorum.
Şiddetsiz bir güne uyanmanın özlemi ve umuduyla…
Hoşça kalın!
2
GENEL
BAŞKANDAN
Prof. Dr. Filiz BİLGE
Türk PDR DER Genel Başkanı
[email protected]
Sevgili Psikolojik Danışmanlar,
Geçen 26. sayımızda sizleri iyi haberlerle buluşturmak dileğiyle yazıma son vermiştim.
Ama ne yazık ki şiddet son bulmadı, bulmuyor… Özgecan’dan bu yana kadınlarımız ve
çocuklarımız yine istismara, şiddete uğradı, katledildi. Şiddet ve terör can almaya devam
ediyor, yüzlerce ocağı söndürüyor. Polislerimize, askerlerimize, tüm kamu görevlilerimize,
halkımıza yöneltilen her türlü şiddet ve terörün bitmesini yürekten istiyoruz. Bu isteğimizin
yanı sıra, profesyonel olarak şiddete ilişkin olarak bilmemiz ve yapmamız gerekenler
konusunda donanımımızı artırmak durumundayız. Bunun için, Yayın Komisyonumuz
Bültenimizin yeni sayısında tema olarak şiddeti belirlemiştir.
Sevgili meslektaşlarımız ve öğrencilerimiz Bültenimizin 27. sayısını Derneğimizin Genel
Başkan Yardımcısı değerli meslektaşım Hakkı EKEN’in sponsorluğunda sizlere sunmanın
heyecanını, mutluluğunu ve haklı gururunu paylaşmak istiyorum. Bugüne kadar alanımıza,
Derneğimize sunduğu katkılara ek olarak sevgili meslektaşım bu yayınımıza da imzasını
attı. Kendisine çok teşekkür ederim.
Teşekkürlerime devam etmek istiyorum. Bugüne kadar Bülten Kurulumuzda görev yapan
başta Yayın Yönetmenimiz Uzman Psikolojik Danışman Fatma ARICI-ŞAHİN olmak üzere
Uzman Psikolojik Danışman Büşra AKÇABOZAN, Uzman Psikolojik Danışman Emine
Feyza DİNÇEL, Uzman Psikolojik Danışman Gökçen AYDIN, Uzman Psikolojik Danışman
Mine MUYAN, Uzman Psikolojik Danışman Pınar ÇAĞ, Uzman Psikolojik Danışman Zeynep
ERKAN-ATİK’e emekleri, katkıları ve çabaları için çok teşekkür ediyorum.
Yeni Yayın Kurulu’nda yer alan Yayın Yönetmenimiz Uzman Psikolojik Danışman Nurten
KARACAN ÖZDEMİR, Yayın Komisyonu üyelerimiz Uzman Psikolojik Danışman Ümre
KAYACI, Uzman Psikolojik Danışman Semih KAYNAK, Uzman Psikolojik Danışman
Gökhan KABACAOĞLU’na üstlendikleri bu anlamlı görev için teşekkür ediyor, başarılar
diliyorum.
Derneğimiz Genel Basın Yayın Sekreteri değerli meslektaşım Hayal DEMİRCİ de göreve
geldiğimizden bugüne kadar geçen sürede zaman ayırıyor, emek harcıyor, katkılarını
sürdürüyor. Kendisine çok teşekkür ederim.
Bültenimizde her ne kadar şiddet gibi olumsuz bir temaya odaklanıldıysa da genel
olarak içeriğe bakıldığında meslektaşlarımız ve mesleki örgütümüz olan Derneğimiz
tarafından yapılan etkili ve başarılı çalışmalar, uygulamalar ve etkinlikler yer almakta.
Bütün bunlar umudumuzu, inancımızı ve çalışma azmimizi artırıyor. Emeğinize,
yüreğinize sağlık.
3
GENEL
BAŞKANDAN
Öncelikle Alanımızın tek dergisi olan Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi’nin
yeni yapılanmasıyla akademisyenlerimize hizmet sunmaya devam edeceğini ifade etmek
isterim. Dergimizin editörlerinden değerli meslektaşım Yrd. Doç. Dr. Mehmet PALANCI’nın
buna ilişkin ayrıntılı yazısını Bültenimizde okuyacaksınız. Bu süreçte Dergiye o kadar çok
zamanını ayırdı ve emek harcadı ki ne söylesem yetersiz kalacak diye endişeleniyorum.
Kendisine çok teşekkür ederim. Ayrıca değerli editörlerimiz Prof. Dr. A. Aykut CEYHAN
ve Doç. Dr. Zeynep HATİPOĞLU SÜMER de ellerinden gelen çabayı gösterdiler.
Editörlerimizin hepsine çok teşekkür ediyorum. Ayrıca bundan önce Dergimize hizmet
vermiş tüm Editörlerimizin ve Yayın Kurulu üyelerimizin de emeğine sağlık.
Etkinliklerimiz arasında yer alan 12. Ulusal PDR Öğrenci Kongresi, 13. Ulusal PDR
Kongresi, 14. PDR Anabilim Dalı Başkanları Toplantısı, 8. Üniversiteler Psikolojik Danışma
ve Rehberlik Sempozyumu, Psikolojik Danışman Meslek Standartlarının Belirlenmesi
Çalıştayı, 24. Ulusal Eğitim Bilimleri Kongresi’nin düzenlenmesinde görev alan Derneğimiz
Yönetim Kurulu üyeleri Hakkı EKEN, Ali ERDOĞAN, Ülkü YÜKSEL, Hayal DEMİRCİ,
Hasan EŞİCİ, Şakir CANÖZ’e, Şubelerimizin Başkanları ile Yönetim ve Denetleme Kurulu
üyelerine, PDR Anabilim Dalı Başkanlarımıza, tüm hocalarımıza, uygulamacılarımıza,
öğrencilerimize, Dernek üyelerimize ve katılımlarıyla, katkılarıyla yanımızda olan tüm
kurum ve kuruluşlara teşekkür ediyorum, ellerinize ve emeğinize sağlık. Şubelerimize
yeni seçilen tüm Başkan ve Yönetim Kurulu üyelerimize başarılar diliyor, daha önceki
yönetimlerde görev almış üyelerimize teşekkür ediyorum. Yukarıda sözünü ettiğim bu
haberlerle ilgili tüm ayrıntıları Bültenimizde bulacaksınız.
Meslektaşlarımızı ve öğrencilerimizi mesleğimiz için birlik olmaya çağırıyorum.
Derneğimize üye olarak tüm çalışmalarımızda yer alabilir, katkılarda bulunabilirsiniz.
Sizlerle daha da büyüyecek ve güçleneceğiz, bunu biliyorsunuz.
Yazımı daha fazla uzatmadan sizi Bülten’in sayfalarında gezinmeye, gezinirken düşünmeye
ve bundan sonraki sayılar için çalışmalarınızı paylaşmaya davet ediyorum. Şiddetsiz bir
yaşamı, şiddetsiz bir dünyayı çocuklarımızla birlikte oluşturmak ve gönül rahatlığıyla
çocuklarımıza, gençlerimize bırakmak dileğiyle hoşça kalın.
4
YÖNETİM
KURULUNDAN
Hayal DEMİRCİ
Genel Basın Yayın Sekreteri
[email protected]
Sevgili Meslektaşlarım,
BÜLTENİMİZİN ÖNCEKİ YAYIN KURULUMUZA TEŞEKKÜR EDİYOR
VE YENİ YAYIN KURULUMUZA BAŞARILAR DİLİYORUZ.
Meslek alanımıza ilişkin güncel çalışmaları, yayınları, kongre ve eğitim haberlerini duyurmak
aynı zamanda dernek genel merkezimiz ile şubelerimizdeki çalışmaları bu bülten aracılığı ile
sizlere ulaştırmaya çalışıyoruz.
Bültenimizin hazırlanmasında emek harcayan yayın kurulumuzun editörü Uzman Psikolojik
Danışman Fatma ARICI-ŞAHİN ve onunla birlikte yayın ekibinde çalışan; Uzman Psikolojik
Danışman Büşra AKÇABOZAN, Uzman Psikolojik Danışman Emine Feyza DİNÇEL, Uzman
Psikolojik Danışman Gökçen AYDIN, Uzman Psikolojik Danışman Mine MUYAN, Uzman
Psikolojik Danışman Pınar ÇAĞ, Uzman Psikolojik Danışman Zeynep ERKAN-ATİK‘e bu
sayıya kadar yaptıkları özverili çalışmalar için teşekkür ediyoruz. Bundan sonra çıkacak olan
sayılarda desteklerini sürdüreceklerine inanıyoruz.
Bültenimizin bundan sonraki sayılarının hazırlanmasında görev alacak olan yeni Yayın Kurulu
üyelerimiz; Uzman Psikolojik Danışman Nurten KARACAN ÖZDEMİR, Uzman Psikolojik
Danışman Ümre KAYACI, Uzman Psikolojik Danışman Semih KAYNAK, Uzman Psikolojik
Danışman Gökhan KABACAOĞLU‘na bu görevi kabul ettikleri için teşekkür eder, kolaylıklar
dileriz.
5
DERNEKTEN HABERLER
DEVLET PERSONEL
DAİRE BAŞKANLIĞI’NDAN
HAKKIMIZ OLAN ÜNVANI
TALEP ETTİK
Danışma ve Rehberlik Anabilim Dalı öğretim üyesi
Doç. Dr. Meliha TUZGÖL DOST, Devlet Personel
Başkanlığı Kadro ve Kamu Görevlileri Daire Başkanı
Mehmet Hanifi ÖZDEMİR ve Tevfik AK ile görüştüler.
Geçtiğimiz yıllar içinde “Psikolojik Danışman”
ünvanını kullanabilmek için verilen çabaların ve
yapılan görüşmelerin devamını sağlamak ve farklı
platformlarda da bu talebimizi gündeme getirmek için
Devlet Personel Daire Başkanlığına ziyarette bulunduk.
Devlet Personel Başkanlığı ziyaretinde; 190 Sayılı
Kadro Cetveline, “Psikolojik Danışman” ünvanının
eklenmesi için yapılacak çalışmalar konusunda bilgi
alışverişinde bulunarak meslektaşlarımızın ortak
talebini ilettik. Çözüm için ortak bir yol haritası
oluşturmaya çalıştık. Heyetimiz; yetkililere, Psikolojik
danışmanların hangi kurum ve kuruluşlarda istihdam
edildikleri, psikolojik danışmanların yetkinlik ve
yeterlilikleri hakkında ayrıntılı bilgiler vererek
görüşmeyi tamamladı.
Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği
Genel Başkanı Prof. Dr. Filiz BİLGE, Genel Sekreter
Ali ERDOĞAN ve Hacettepe Üniversitesi Psikolojik
Ziyaretin gerçekleştirilmesindeki çabası ve desteği
için meslektaşımız Doç. Dr. Meliha TUZGÖL DOST’a
teşekkür ederiz.
SEKİZİNCİ ÜNİVERSİTELER
PSİKOLOJİK DANIŞMA
ve REHBERLİK SEMPOZYUMU
Anadolu Üniversitesi ev sahipliğinde ve Derneğimiz
işbirliğiyle 8. Üniversiteler Psikolojik Danışma ve
Rehberlik Sempozyumu 9-10 Nisan 2015 tarihlerinde
Eskişehir’de gerçekleştirildi.
Programın açılış konuşmaları; Anadolu Üniversitesi
Psikolojik Danışma ve Rehberlik Merkezi Müdürü
Prof. Dr. Esra CEYHAN, Türk Psikolojik Danışma
ve Rehberlik Derneği adına Genel Eğitim Sekreteri
Uzman Psikolojik Danışman Ülkü YÜKSEL ve
6
Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Naci
GÜNDOĞAN tarafından yapıldı. Sempozyum Prof.
Dr. Perry C. FRANCIS ve Dr. B. Van BRUNT’un
ABD’de Üniversite Psikolojik Danışma ve Rehberlik
hizmetlerinin tanıtılması, güncel konular, yasalar ve
etik konusundaki sunumlarının yanı sıra paneller,
oturumlar ve çalıştaylarla devam etti.
İki gün süren ve yoğun ilginin olduğu sempozyumun
gerçekleştirilmesindeki emekleri ve destekleri
için Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Naci
GÜNDOĞAN’a ve başta Psikolojik Danışma ve
Rehberlik Merkezi Müdürü Prof. Dr. Esra CEYHAN
olmak üzere tüm uygulamacılara çok teşekkür ederiz.
DERNEKTEN HABERLER
TÜRK PDR DERGİSİ
VE AKADEMİK
YAYINCILIK SÜRECİ
Yrd. Doç. Dr. Mehmet PALANCI
Türk PDR Dergisi Editörü
Değerli Meslektaşlarım;
Türk PDR Dergisinin yayın politikalarında
2016’nın başlangıcıyla birlikte bir dizi değişiklikler
gerçekleştirildi. Bunlardan; sayıları yayın
başvurularına göre gittikçe artacak olan “alan
editörlüğü” sistemine geçilmesi, tam elektronik
dergicilik uygulaması, COPE yayın ilkelerinin referans
alınması ve kurumsal başvuru sürecinin başlatılması,
DOI verilmesi, erken görünüm seçeneğinin
kullanılması, editörler dahil çifte körleme yapılması,
alandaki yayın potansiyelindeki artış gözetilerek yılda
dört sayı yayınlanma kararı alınması, duyurularının
en az bir yıl önceden yapılması koşuluyla odak konulu
özel sayı uygulamasının başlatılması, değerlendirme
süreleri için üst zaman sınırlaması getirilmesi,
yazarlar ve uluslararası veri tabanlarına başvurular
için düzenlenen geniş rehber, dinamik değerlendirme
formları ve artırılan güvenlik, saygın veri tabanları
için başlatılan başvuru süreçleri, atıf ve dizgi
kontrolü için profesyonel destek alımı, ilk sayısından
itibaren eşleşme ve dizinlenme hataları giderilen
arşiv düzenlemesi, kapak ve içerik tasarımı dahil
makalelerde erişilecek yeni görünüm gerçekleştirilen
başlıca iyileştirmeler arasında sayılabilir.
Akademik yayıncılık süreci için göz ardı edilemeyecek
uluslararası ve ulusal bazı öncelikler ve gelişmeler
dergimiz Editörleri tarafından dikkatlice
izlenmektedir. Türk PDR Derneğinin, alanda çalışan
akademisyenlerin, yürütülen projelerin, topluma
sağlanan katma değerin, nicel ve nitel olarak gelişen
alan uygulamalarının ve uygulama alanında çalışan
değerli meslektaşlarımızın katkıları ile Psikolojik
Danışmanlığa yönelik artan toplumsal ilgi alanımızın
akademik yayıncılığa bakan ortak değeri Türk PDR
dergisi içinde oldukça önemli bir zamanda değişim
baskısı getirmiştir. Dünyada akademik yayıncılıkla
ilgili gelişim periyotlarını önemli kurumların
liderliğinde dönüşüm ve standartların geliştirildiği yeni
dönemler izlemektedir. Son birkaç yıl içinde özellikle
elektronik dergicilik uygulamaların artan etkisi ile
“big data” analizi, veri temelli karşılaştırmalar ve
gelişen işbirliği seçenekleri yeni uygulamalara kapı
aralamıştır. Türk PDR Dergisi için bu sürece ortak
olmak nitelik geliştirici uygulamalar bağlamında yerel
ve uluslararası dinamiklerden etkilenmeye açık bir
öncelik olarak önemsenmektedir.
YÖK tarafından öne sürülen akademik yükseltme
kriterleri arasında hakemli dergilerde yayın yapmış
olmanın öneminin artmasıyla birlikte Türkiye’de bu
konuda hızlı bir niceliksel değişim yaşanmıştır. Bu
durum hem yayıncılıkta hem de akademide olumlu ve
olumsuz sonuçları beraberinde getirmiştir. Daha çok
okuyucu ve araştırmacıya ulaşan iyi dergilerde yayın
yapmak isteyen akademisyenler arasındaki rekabet
çıtayı oldukça yükseltmiş olsa da bu rekabetin zaman
içerisinde nitelik artırıcı bir etken olmaktan ziyade,
7
DERNEKTEN HABERLER
niteliğin önünde bir engel teşkil
ettiği görüşü ortaya konmuştur.
Genel olarak bakıldığında ise
akademik yayınların niteliğine
ilişkin sorunlar üç ana eksende
değerlendirilmiştir. Bunlardan
ilki akademisyenlerin bilimsel
yayın yapma kültürü, ikincisi
akademik yükseltme sisteminin
getirdiği manipülasyonlar ve
üçüncüsü ise akademisyenlerin
akademik disiplini ile yayın
etiğine verdikleri önemdir.
Benzer şekilde standartlaşma
sorunları ve etik ihlal eleştirileri
dergi yönetimleri içinde en çok
konuşulan hususlar arasında
yer almıştır.
Bilimsel araştırma yapmanın iki temel amacı,
bilimsel iletişimi sağlamak ve toplumsal sorumluluk
olarak vurgulanmaktadır. Türkiye’deki bilim
insanlarının ürettikleri eserlerin dünya sıralamasında
sayısal olarak ilk yirmide yer bulmasına karşın ortak
bilimsel üretim ve katma değer sağlamaya niteliksel
katkısının yaklaşık sekseninci sıralarda yer alması
kendi gelişim eğrimiz içinde odaklanılması gereken
ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bahsi geçen yaklaşım sınırlılığına koşut, akademik
yayıncılıkta gözlenen nitelik düşüşünün altında
yatan sebeplerden ilki; yazarların akademik
yükselme basamaklarında hızla ilerleyebilmeleri
için, yayınlarını da en kolay ve en hızlı olacak
şekilde tasarlamaları ve yayımlamak istemeleri
olarak dile getirilmiştir. Bu nedenle ortaya konan
yayınların pek çoğunun seçilen konu, konunun
ele alınış biçimi, yayının içeriği, alana katkısı ve
bilimsel değeri açısından yetersiz kaldığı yönünde
ki eleştiriler artmaktadır. Bunun birincil göstergesi
ise akademisyenler için en hızlı ve kolay ulaşabilir
olan üniversite öğrencilerini örneklem seçen
araştırmaların yoğunluğudur. Basit birkaç araç
ya da yöntemle toplanan verilerin basit analizlerle
sunulması artık nerede ise yadsınmaz olmuştur.
Türk PDR Dergisi yeni süreçte aday makaleler için
örneklem niteliği, amaca uygunluğu, uygulama
alanına sağlanacak katkı ile yöntem derinliğini
önceleyen bir bakış açısı sunacaktır. Sadece yeni
kavramsal ilişkileri açıklamakla sınırlı kalmayan
tematik olarak da özgün değer taşıyan çalışmaları
teşvik edici uygulamalar geliştirilecektir. Akademik
8
yayıncılık; yazarların dergi
tercihlerine göre açığa çıkan
tercih birikiminin bir sonucu
olmaktan çok dergilerin
kendilerine alan açarak çekim
oluşturmaya çalıştıkları bir
yapıya yönelmektedir. PDR
alanı için uygulayıcıların ve
psikolojik yardım almaya
çalışan bireylerin problemlerini
çözme potansiyeli yüksek
araştırmaların daha öncelikli
görüleceği bir yayın odaklanması
izlenecektir. Psikolojik
danışmanlık lisans ve lisansüstü
eğitiminin niteliğini artırmaya,
uluslararası karşılaştırmalara
yönelen araştırmalar ile
uluslararasılaşmaya katkı
sağlayacak çalışmaların da öncelikli görülmesi içerik
bağlamında ele alınması gereken konuların başında
gelmektedir. Alanda üretilen daha nitelikli makaleler
için tercih edilme ve yurt dışından daha fazla yayın
alabilmekle ilgili teşvikler farklı başlıklar altında
geliştirilecektir.
Akademik yayıncılık için son yıllarda tartışılan nitelik
temelli problemlerin ikincisi ise akran değerlendirme
sürecinin nasıl daha standart kılınacağı sorusudur.
Bu konuda dergi yönetişim standartlarının artışı
kadar hakemlerden kaynaklanan sorunların da nasıl
giderileceği tartışma konusudur. Haklı görülebilen
bazı editöryel kaygıların makul olmaktan çıkan
değerlendirme sürelerine ve çelişkili sonuçlara
dönüşmemesi gerekir. Gelişmiş dünya akademik
yayıncılık için standartlardan vazgeçmeden olabilenin
en iyisini yapma ve alternatifler çözümler geliştirme
konusunda hayli yol aldı. Dünya üzerinde oluşan
makale dolaşım sistemi ve kalite geliştirici politikalar
bu standartlara uymayan ülkeler ve dergiler için
aradaki mesafeyi kapatamayacak düzeyde artırmaya
başlamıştır. Yerelde kalan birçok dünya ülkesi ve
dergi için daha ciddi, akılcı, kapsamlı, özenli ve
teknik dergicilik uygulamalara ihtiyaç duyulmaktadır.
Özellikle dergi okulu olma ve odak dergi kavramı ile
oluşan tercih eğilimi gözetilmelidir. Diğer taraftan
tüm süreçler için kullanılacak elektronik tabanla
sağlanacak denetim, güven veren şeffaf ve hesap
verebilir uygulamaların takipçilerin tercihlerini
etkilediği bilinmektedir. Editöryel bağımsızlık
şeffaflık ve hesap verilebilirlik içinde olmak koşuluyla
DERNEKTEN HABERLER
nitelik geliştirici bir serbesti olarak daha fazla
tanımlanma eğilimindedir. Akredite tüm kurum ve
taraflardan bu anlamda destek alınması öncelikler
arasındadır. Kolektif çalışma seçeneklerinin teknoloji
ile gelişmesi ve artık sınır tanımaması, artan fonlar
ve akademisyen sayısı, veri toplama sürelerinin ve
analizlerinin hızlanması ile artan sosyal değişim
baskısı bilimsel çalışmaların sonuçlarını daha hızlı
eskitmektedir. Yayıncıların bu konuda özenli ve
dikkatli olması gerekmektedir. Diğer taraftan artan
araştırma sayısına bağlı olarak artan akademik
dergilerin “özgünlüklerini” nasıl sağlayacakları
sorusu editörler için daha dikkat çekici bir uğraş
alanı olmak zorundadır.
Nicelik kaygıları çalışmaların kavramsal hatalar
barındırması kadar akademik yayın üslubu ve
özellikleriyle ilgili birçok eksik ve hata içermesi
şeklinde açığa çıkmaktadır. Yukarıda ifade edilmiş
olduğu üzere yazarların hem problemi belirlemede,
çözümlemek için girişilen yol ve yöntemde, bir diğer
ifadeyle bilimsel bilgi üretiminde ve raporlaştırma
safhalarında sorunları olduğunu göstermektedir.
Bu noktada pek çok bilim insanının akademik
disipline ve dergilerin etik davranıp davranmadığına
yönelik kuşkular da artık daha fazla dillendirilmeye
başlanmıştır. Uygulamada ise akademisyenlerin,
hakem ve editör kontrolünden geçeceği gerekçesiyle
çalışmalarını yeteri kadar özen ve çaba göstermeden
değerlendirme sürecine sokmaları eleştirilmektedir.
Bu konudaki iyi örneklerden biri olarak, bir
makalenin ancak 5. ya da 6. taslak versiyondan
sonra yayımlanmak üzere nihai hali ile dergilere
gönderildiği görülmektedir. Gittikçe kabul gören
uygulama ise ilk yükleme esnasında daha sıkı bir
editöryel kontrol ve dengelenen işi yüküdür. Akran
değerlendirmelerinin de çok sıkı bir şekilde editöryel
kontrolden geçirilmesi vurgusu yeni iş tanımı ile
artan sorumluluk atıfları arasında yer almaktadır.
Kapsamlı erişim ve taranma seçenekleri, izlenme
oranları ve daha yüksek etki değeri bu konuda
sunulacak güvencelere bağlıdır. Yayın tekelciliği
ve dünyada oluşan kapital yayın ekseniyle ilgili
tartışmalar sıkı bir şekilde yürütülmelidir ancak
bu konuda açığa çıkan organizasyonların sağladığı
gelişim de göz ardı edilmemelidir. Yazarlar için itiraz
ve itiraz sonrası basamakların da ön yargıdan uzak
ve hesap vermeye açık hale gelmesi, dergi elektronik
tabanının tavizsiz kullanımının her aşamasında
sağlanacak güvencelerle geliştirilecektir. Türk
PDR Dergisinin bu konuda izleyeceği yol ve alacağı
kararlar periyodik sayılarımız yayınlanırken aşamalı
olarak değerli meslektaşlarımızla paylaşılacaktır.
Elektronik tabanların daha titiz kullanımı hakemlik
süreçleri ile ilgili standartları artırarak uygulamada
editörlerin hakemlerin çalışma biçimlerine
dair verilere dayalı olarak tercihte bulunmasını
kolaylaştırmıştır. Aynı durum yazar davranışları
ve eğilimleri için de geçerlidir. Editörlerin sürecin
daha çok teknik iş ve işleyişine odaklanmaları
yerine nitelik ve etki değeri geliştirecek kısımlarına
odaklanması önerilmektedir.
Dijitalleşme ile yayıncılığın internet ortamına
taşınması, sonrasında ise bilginin paylaşılması ve
yaygınlaştırılması amacıyla gelişen “açık erişim”
yaklaşımının bugün için bilgi yönetimi kapsamında
dergiciliğin ve bilimin gelişmesinde önemli bir
nokta olduğu belirtilmektedir. Özellikle dizinlerin
varlığı ve arama motorlarının kapsayıcılığıyla
bilgiye erişim daha kolay ve tematik olacak şekilde
gerçekleşebilmektedir. Dijitalleşmeyle beraber
hem editör, hem de hakem ve yazar için yayın
süreci hızlanmış dergiler içinse süreç yönetimi
pratiklik kazanmıştır. Bir makalenin gönderilmesi,
dönütlerin verilmesi, revizyonun yapılması ve
yayına hazır hâle getirilmesi basamakları makul
bir hızla ilerletildiğinde, mevcut sistemler 2-3 ay
içerisinde işlemlerin tamamlanmasını mümkün
kılmaktadır. Dijitalleşme bilgiye erişimi daha hızlı,
kolay ve ucuz kılarken dizinlerle birlikte bilgilerin
arşivlenmesi ve geleceğe taşınması dünle mukayese
edilemez şekilde kolaylaşmaktadır. Bilimsel
yayınların ve kitapların değil, tüm akademik ve
bilimsel etkinliklerin dizinlenip arşivlenmesi bilginin
korunması açısından dijitalleşmenin önemini iyice
artırmıştır.
Türk PDR Dergisi daha yüksek etki değeri,
makalelerin niteliğini geliştirmede her türlü yayıncılık
desteği ve daha özgün bir akademik yayıncılık
için tüm yönetişim standartlarını yükseltmeyi
önemsemektedir. Uluslar arası standartlar ve
uygulamalar bizim için bu konuda önemli bir hiza
taşıdır. Türkiye’deki akademik yayın tarihi için uzun
sayılacak bir süreden beri yayın hayatında olan
Türk PDR Dergisi için 2016’nın sıçrama yılı olmasını
umuyoruz. Bu konudaki motivasyonumuzu değerli
yazarlarımız, hakemlerimiz ve alan çalışanlarının
desteklerinden aldığımızı vurgulamak isteriz.
Umarım hepimizi daha mutlu ve etkin kılacak
uygulamaları birlikte hayata geçirebiliriz.
9
DERNEKTEN HABERLER
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU
VE MESLEKTAŞLARIMIZ
ÇALIŞMAYA DEVAM EDİYOR
Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) temsilcileri ile
meslektaşlarımız 29 Haziran 2015 Pazartesi günü
saat 10:00’da Hacettepe Üniversitesi Eğitim Bilimleri
Bölümü toplantı salonunda biraraya geldi. Toplantıda
Okul Psikolojik Danışmanı ve Kariyer Psikolojik
Danışmanı alt grupları ile yaptığımız çalışmaların
raporları sunuldu.
MYK temsilcileri ile Türk Psikolojik Danışma ve
Rehberlik Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Filiz
BİLGE, Hacettepe Üniversitesi PDR Anabilim Dalı
10
Başkanı Prof. Dr. Oya G. ERSEVER, Hacettepe
Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. İbrahim
YILDIRIM, Prof. Dr. Tuncay ERGENE, Doç. Dr. Arif
ÖZER, Doç. Dr. Meliha Tuzgöl Dost, Gazi Üniversitesi
PDR Anabilim öğretim üyelerinden Prof. Dr. Feride
BACANLI ve Öğr. Gör. Dr. Kemal ÖZTEMEL, Samsun
19 Mayıs Üniversitesi PDR Anabilim Dalı Öğretim
Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayşenur BÜYÜKGÖZE KAVAS ve
Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği Genel
Sekreteri Ali ERDOĞAN’ın katılımı ile gerçekleşen
toplantıda emeği geçenlere, gelecekte alanımıza
hizmet edecek tüm meslektaşlarımız adına
teşekkür ediyoruz.
Toplantıda, standartlar hazırlandıktan sonra PDR
alanındaki akademisyen ve psikolojik danışmanların
görüşlerinin alınması ve dernekte gelecek yönetimlerin
bu konuyu takibi için bir arşivin oluşturulması üzerinde
duruldu. Bu çalışmaların Yönetim Kurulumuz
desteğiyle, aşağıda çalışma grupları ve isimleri bulunan
meslektaşlarımızca sürdürülmesine ve grupların
zenginleştirilmesine karar verildi.
PSİKOLOJİK
DANIŞMAN (6)
KARİYER PSİKOLOJİK
DANIŞMANI (7)
1. Filiz Bilge
2. Tuncay Ergene
3. Oya G. Ersever
4. Galip Yüksel
5. Türkan Doğan
6. İlhan Yalçın (R)
7. İbrahim Keklik
8. Gökhan Atik
9. Özer Kaya
1. Filiz Bilge
2. Feride Bacanlı
3. Binnur Yeşilyaprak
4. Arif Özer (R)
5. Kemal Öztemel
6. Ayşenur Büyükgöze
Kavas
7. Ülkü Yüksel
8. Fulya Kunter
OKUL
PSİKOLOJİK
DANIŞMANI (7)
1. Filiz Bilge
2. Ragıp Özyürek (R)
3. Mehmet Güven
4. Meliha Tuzgöl Dost
5. Sinem Tarhan
6. Zeynep Kılıç
7. Ali Erdoğan
8. Şakir Canöz
DERNEKTEN HABERLER
MANİSA ŞUBEMİZİ ZİYARET ETTİK
Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği Genel
Başkanımız Prof. Dr. Filiz BİLGE, Genel Başkan
Yardımcımız Hakkı EKEN, Genel Örgütlenme
Sekreterimiz Şakir CANÖZ, Genel Eğitim
Sekreterimiz Ülkü YÜKSEL, Genel Basın Yayın
Sekreterimiz Hayal DEMİRCİ 15 Mart 2015 tarihinde
Manisa Şubemizi ziyaret etti.
Yönetim Kurulu üyelerimiz Manisa Şube Başkanımız
Zehra DOĞRUOĞLU ve Başkan Yardımcısı Esin
TÜRKOĞLU, Mali İşler Sekreteri Ali AKSU, Basın ve
Yayın Sekreteri Coşkun BOZKURT, Şube Sekreteri
Gülcan ŞİMŞEK, Örgütlenme Sekreteri Mehmet
TURGUT, Eğitim Sekreteri Sümeyye DERİN
tarafından karşılandı.
ve SOMADA Psikososyal
Destek Merkezi’ne gidildi.
Proje hakkında Cansu
DİKMEN ve Feyza ÇELİK
paylaşımlarda bulundu.
Yoğun geçen iki günlük
ziyarette bölgede
görev yapan onlarca
meslektaşımızla biraraya
gelmemizi sağlayan
Manisa Şubemize teşekkür
ediyoruz.
Manisa ve bağlı ilçelerden meslektaşlarımızın
katıldığı toplantıda ilk olarak Genel Başkanımız Prof.
Dr. Filiz BİLGE “Kadına Yönelik Şiddet” konusunda
bir konferans verdi. Ardından Genel Merkez Yönetim
Kurulu derneğimizin bir yıllık çalışmalarını ve ikinci
yılın hedeflerini paylaştı.
Genel Merkez Yönetim Kurulu ve Manisa Şube
Başkanı Zehra DOĞRUOĞLU ile birlikte 16 Mart
2015 Pazartesi günü Akhisar Rehberlik ve Araştırma
Merkezi ziyaret edildi. Ardından Soma’ya geçildi
11
DERNEKTEN HABERLER
GENEL BAŞKANIMIZDAN
KONGRE İZLENİMLERİ
12.Ulusal Psikolojik Danışma ve Rehberlik
Öğrencileri Kongresi 23-25 Temmuz 2015 tarihleri
arasında Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik
Derneği ile Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
(ESOGÜ) PDR Anabilim Dalı’nın işbirliğinde
Eskişehir’de gerçekleştirildi. Kongreye Türkiye
ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bulunan
58 üniversitenin PDR bölümlerinden 800’e yakın
öğrenci katıldı. ESOGÜ PDR öğrencileriyle birlikte
öğrenci sayısı yaklaşık 850 oldu. Kongrenin açılışı,
konferanslar ve açılış kokteyli Eskişehir Büyükşehir
Belediyesi Atatürk Kültür Merkezi’nde yapıldı.
Kongrenin ikinci gününde yapılan çalıştaylar,
bildiri oturumları ve poster sunumları için Eğitim
Fakültesi’nin derslikleri kullanıldı. Gala yemeği
Şehr-i Davet’de yapıldı. Üçüncü gün ise sosyal
etkinliklere ayrıldı.
Kongremiz Atatürk Kültür Merkezi’nde müzik
dinletisi ve açılış konuşmaları ile başladı. ESOGÜ
Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü PDR
Anabilim Dalı Başkanı, Türk PDR-DER Genel
Başkanı, Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcısı ve
ESOGÜ Rektörü konuşmalarıyla öğrencilerin
mutluluğunu ve heyecanını paylaştılar.
Kongrenin açılış programında Türk PDR-DER Genel
Başkanı Prof. Dr. Filiz BİLGE Derneği tanıtan bir
sunum yaptı ve etkinliklerinden söz etti. Etkinlikler
arasında yer alan “Türk Psikolojik Danışma ve
Prof. Dr. Filiz BİLGE
Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik
Derneği Genel Başkanı
Rehberlik Derneği Prof. Dr. Binnur YEŞİLYAPRAK
Lisans Öğrencisi Araştırmacı Ödülü”nü kısaca
anlatan Prof. Dr. Filiz BİLGE birinci, ikinci ve üçüncü
olan öğrencilere ödüllerini vermek üzere Prof. Dr.
Binnur YEŞİLYAPRAK’ı davet etti. Birincilik ödülünü
Mehmet ŞİMŞEK (Mersin Üniversitesi), ikincilik
ödülünü Ayşegül GÜREL, Neyzen AYDIN, Ceren
MÖREY ve Seçil KORKMAZ (Yeditepe Üniversitesi)
aldı. Üçüncülük ödülü ise iki grup olarak Şeyma
GÜLER ve İbrahim BALABAN (Ahi Evran Üniversitesi)
ile Pınar TOPCUOĞLU ve Musa YILDIRIM (Sakarya
Üniversitesi) tarafından paylaşıldı.
Ödül töreninin ardından Prof. Dr. Üstün DÖKMEN
“İnsanın Yaşamla İletişiminde PDR” üzerine bir
konferans verdi. Sonrasında Doç. Dr. Ali ERYILMAZ
ve Yrd. Doç. Dr. Oğuzhan KIRDÖK tarafından iki
konferans ve “PDR’de Örnek Uygulamalar”ın
paylaşıldığı bir panel gerçekleştirildi. Akşam yine aynı
yerde kokteyl verildi.
Kongrenin ikinci gününe üniversitede düzenlenen
14 sözlü bildiri oturumu, 8 poster sunumu ve 27
çalıştayla devam edildi. Öğrencilerimiz tatlı bir
heyecan yaşayarak hocalarının oturum başkanlığında
ve akranlarının yoğun bir ilgisiyle toplam 57
sözlü bildiri sundular. YÖRET Vakfı bünyesinde
gerçekleştirilen projelere katılan PDR öğrencileri
deneyimlerini paylaştılar.
12
DERNEKTEN HABERLER
gerçekleştirecek olan üniversitenin seçimine
geçildi. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi ile
Boğaziçi Üniversitesi adaylığını koydular. Sunumları
sonrasında her iki üniversite için de oy kullanıldı.
Salon küçük olduğu için sadece içeride bulunan
katılımcıların oyları gözlenebildi. Sonuçta
çoğunluğun oyunu alan Muğla Sıtkı Koçman
Üniversitesi kongre düzenlemesini üstlendi. Buradan
gala yemeğine geçildi.
Kongrenin kapanış ve değerlendirme toplantısı
24 Temmuz 2015 Cuma saat 17.00-18.30 saatleri
arasında üniversitenin salonunda yapıldı. Çok yoğun
bir katılımın olduğu toplantıda bazı öğrenciler
dışarıda kaldı. Öğrenciler eleştirilerini ve önerilerini
sundular. Olumlu dönütlerin yanı sıra eleştirilerde
bulunuldu. Bunlar; kayıtların birkaç dakikada
kapanması, kontenjanın sınırlı olması, başvuru
formunun doldurulmasında kiminin bir sözcükle
geçiştirdiği yerler (adres gibi) nedeniyle avantaj
kazanması, kayıt ücretinin yüksek olması, yemek
yerine kumanya verilmesi, bildiri sunacak olanlara
kontenjan ayrılmaması konularında yoğunlaştı.
Kongre Düzenleme Kurulu üyeleri ve Türk PDRDER Genel Başkanı ile Genel Başkan Yardımcısı
eleştirilere ilişkin görüşlerini paylaştılar. Öğrencilerin
kongresi de olsa bu kongrelerin Türk PDR-DER
tarafından bir üniversite ile birlikte düzenlenen
kongreler olduğu, üniversite tarafından sunulan
olanakların zenginliği ya da sınırlılığının son derece
önemli olduğu nitekim ESOGÜ’de tadilata alınan
yemekhane ve kongre salonunun sıkıntı oluşturduğu
bütün bunlara rağmen Derneğin, akademisyenlerin
ve uygulayıcıların amacının öğrencilerin mesleki
gelişimlerine katkıda bulunmak olduğu ve bunun
için yaz tatilinin ortasında çıkıp gelerek konferans
veren, panel ve çalıştay düzenleyenlere teşekkür
edilmesi gerektiği aktarıldı. Kongrenin açılışının
yapıldığı ve kokteyl verildiği ilk gün ve ikinci gün
verilen gala yemeği için üniversitenin dışında çare
arandığı bununla birlikte öğrencilerin her isteğinin
karşılanmaya çalışıldığı anlatıldı. Öneriler daha sonra
yapılacak olan kongrelerde dikkate alınmak üzere
not edildi.
Şehr-i Davet’de verilen gala yemeğine katılım
oldukça yüksekti. Kongre düzenlenmesinde olduğu
gibi müzik ve dans konusunda da yeteneklerini
sergileyen ESOGÜ PDR öğrencileri keyifli dakikalar
yaşadılar ve yaşattılar.
Kongrenin yapılmasında büyük emeği geçen
başta Düzenleme Kurulu olmak üzere kurul ve
komisyonlarda yer alan PDR öğrencilerine, yine başta
PDR Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nilüfer ÖZABACI
olmak üzere öğretim üyelerine ve elemanlarına,
Türk PDR-DER Yönetim Kurulu üyelerine ve
sekreterliğine çok teşekkür ederim. Konferansları,
panelleri ve çalıştaylarıyla öğrencilerimizin bilgi ve
deneyim kazanmalarına yardımcı olan hocalarımıza,
uygulamacılarımıza ve tüm meslektaşlarımıza;
coşkusu, heyecanıyla ve özveriyle Türkiye’nin dört
bir yanından kongreye katılan öğrencilerimize ve
kongrenin gerçekleştirilebilmesi için Eskişehir
Osmangazi Üniversitesi’nin kısıtlı da olsa
tümimkanlarını seferber eden ESOGÜ Rektörü Sayın
Prof. Dr. Hasan GÖNEN’e en derin şükranlarımızı
sunarım.
Önümüzdeki yıl Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi PDR
Anabilim Dalı öğretim üye ve elemanları ile öğrencilerinin
ev sahipliğinde buluşmak üzere hoşça kalın.
Katılımcıların eleştirileri ve önerileri paylaşıldıktan
sonra geleneksel olarak her kapanışta yapılan
ve önümüzdeki yıl13. PDR Öğrenci Kongresini
13
DERNEKTEN HABERLER
BÖLÜM OLMAK İÇİN BİRARAYA GELDİK
Bilindiği gibi Derneğimiz ve Hacettepe Üniversitesi
PDR Anabilim Dalı işbirliğiyle 7-8 Kasım 2014
tarihleri arasında Hacettepe Üniversitesi’nde yapılan
13. PDR Anabilim Dalı başkanları toplantısında daha
önceki toplantılarda olduğu gibi bölüm olmak için
gerekli girişimlerde bulunmak üzere Türk PDR-DER
yetkilendirilmişti. PDR Anabilim Dallarının da süreçte
bölüm olmak için başvuruda bulunmaları kararı
alınmıştı.
Toplantıdan bu yana geçen süre içerisinde HÜ PDR
Anabilim Dalı’nın bölüm olma başvurusu olumlu
sonuçlandı. Başvuru Bölüm Kurulu, Fakülte Kurulu,
Üniversite Eğitim Komisyonu aşamalarından geçerek
01.07.2015 Çarşamba günlü Senato toplantısında
Yükseköğretim Kurulu’(YÖK)na iletilmek üzere kabul
edildi. Başta Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Oya G.
ERSEVER olmak üzere süreçte emeği, katkısı olan
bütün hocalarımıza teşekkür ederiz.
Bunun yanı sıra Ege Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Dekanı Prof. Dr. Süleyman DOĞAN hocamızın
girişimleriyle Dernek olarak PDR Anabilim Dalı
Başkanlıklarından bölüm olmaya ilişkin olarak
özgün görüş yazıları istendi. Görüş talebimize
40’a yakın Anabilim Dalı Başkanımızdan yanıt
geldi. Kendilerine destekleri ve katkıları için çok
teşekkür ederiz. Bu arada YÖK Başkanlığından
istediğimiz randevu talebine de yanıt alındı. YÖK
Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mehmet ŞİŞMAN
14
ile 02.07.2015 Perşembe günü yapılan görüşmeye
Türk PDR-DER Genel Başkanı Prof. Dr. Filiz BİLGE,
HÜ PDR Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Oya G.
ERSEVER ve GÜ PDR Anabilim Dalı Başkanı Prof.
Dr. Galip YÜKSEL ile birlikte katıldı. Sayın Prof. Dr.
Mehmet ŞİŞMAN hocamıza hazırladığımız dosya
(Derneğin yazısı, Bülten ve Sonuç Bildirgesi, PDR
Anabilim Dalı Başkanlıklarının görüş yazıları)
takdim edildi. PDR Anabilim Dallarının bölüm
olma gerekçeleri birlikte ele alındı ve tartışıldı. Üç
mesleğin (Psikolojik Danışman-6, Okul Psikolojik
Danışmanı-7, Kariyer Psikolojik Danışmanı-7)
standartlarının hazırlanmasına ilişkin olarak Mesleki
Yeterlilik Kurumu’nun Derneği yetkilendirdiği
bilgisi paylaşıldı. Psikolojik danışmanların Milli
Eğitim Bakanlığı ağırlıkta olmakla birlikte diğer
bakanlıklarda da istihdam edilmesi, kamu ve özel
kurum ve kuruluşların hizmet taleplerinin giderek
artması ve çeşitlenmesi, bununla birlikte program
açabilmek ve bölüm olabilmek için gerekli ölçütlerin
sağlanmasının önemli olduğu üzerinde duruldu.
Ayrıca Dernek olarak PDR’nin akreditasyon
çalışmaları için de yetki alma isteğimiz dile getirildi.
Bölüm olmak ve akreditasyon yetkisi almak
için gerekli hazırlıklarda işbirliği yapılmasının
vurgulandığı görüşme son derece olumlu bir iklim
içinde gerçekleşti ve karşılıklı iyi dileklerle sona
erdi. Görüşmeye katılan hocalarımıza çok teşekkür
ederiz.
DERNEKTEN HABERLER
DERNEK GENEL MERKEZİMİZDE ÖZEL EĞİTİM
VE REHBERLİK HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRÜ
VE DAİRE BAŞKANLARINI MİSAFİR ETTİK
Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği Genel
Merkezinde Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri
Genel Müdürü ve Daire Başkanlarını ağırladık.
Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürü
Sayın Celil GÜNGÖR, Rehberlik Hizmetleri Daire
Başkanı Sayın Veysel ÖZTÜRK ve Özel Yeteneklerin
Geliştirilmesi Daire Başkanı Sayın Oktay KILIÇ, 12
Mart 2015 Çarşamba günü Türk Psikolojik Danışma
ve Rehberlik Derneği Genel Merkezini ziyaret ettiler.
Genel Başkanımız Prof. Dr. Filiz BİLGE, ilk defa
yapılan bu ziyaretin Derneğimiz ve meslektaşlarımız
için çok anlamlı ve önemli olduğunu belirterek
teşekkür etti. Ziyarette; Özel Eğitim ve Rehberlik
Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile Türk PDR-DER’in
işbirliği ve destek içinde olmalarının psikolojik
danışma ve rehberlik hizmetlerinin nitelikli
gelişimine katkı sağlayacağı belirtildi. Bu tutumun
olası sorunları engelleyeceği gibi sorunların çözümü
konusunda da olumlu katkı sağlayacağı görüşü dile
getirildi.
Dernek Genel Başkanımız Prof. Dr. Filiz BİLGE
tarafından, konuklara derneğin çalışmaları hakkında
bilgi verildi. Bu bilgilendirmede Dernek yayını
olarak basımı yapılan, “Afetler, Krizler, Travmalar
ve Psikolojik Yardım” kitabı, Psikolojik İlkyardım
Kitabı, Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Bülteni,
Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, Okul
Psikolojik Danışmanı E-Bülteni ve derneğin diğer
yayınları ve çalışmalarından söz edildi.
Genel Müdür Sayın Celil GÜNGÖR, 1999 Marmara
depreminden sonra, 2000 yılında depremden hemen
15
DERNEKTEN HABERLER
sonra hızlı bir şekilde hazırlanan psikososyal
uygulama kitaplarının günümüz ihtiyaçlarına
(örneğin, Konya’daki Zümrüt Apartmanının
çökmesinde) cevap veremediğini, bu nedenle
bu kaynakların revize edilmesi çalışmalarının
yapıldığını ifade etti. Kitapları revize etme ve eğitici
eğitimi çalışmalarında derneğin deneyimlerinden
yararlanmak istediklerini belirten Sayın GÜNGÖR
destek ve işbirliğinin önemini vurgulamıştır.
Prof. Dr. Filiz BİLGE, Özel Eğitim ve Rehberlik
Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile her konuda işbirliği
içinde çalışmaktan ve destek olmaktan memnun
olacağımızı ifade etmiştir.
haline geldiğini, böylece rehber öğretmenlerin
üniversitelerdeki yeni gelişmelerden haberdar
olduklarını ifade etmiştir.
Derneğimizin yaklaşık 20 kişiden oluşan Merkez
Travma Birimi ile diğer şehirlerde alan çalışmalarına
destek olan gönüllülerimizin bulunduğunu sözlerine
eklemiştir. Dernek Genel Sekreterimiz Ali ERDOĞAN
travma birimince; travma, psikolojik ilkyardım,
psikososyal destek, grupla psikolojik danışma, afet
grupları ile çalışma, çalışana destek, medya ve diğer
kurumlara bilgi aktarma gibi alanlarda eğitimler
verildiğini ve belirtilen konularda materyaller
geliştirildiğini belirtmiştir. Mezunlarımızın çok büyük
bir kesimini bünyesinde barındıran Milli Eğitim
Bakanlığı ile bu tür çalışmaları birlikte yürütmek
ve işbirliği içinde çalışmak için geç bile kalındığı
söylenmiştir.
Prof. Dr. Filiz BİLGE, bu konuda meslektaşlarımızın
maruz kaldığı bir haksızlığı paylaşmak istediğini;
okullara gelen stajyerler için, okullarda çalışan diğer
branş ve sınıf öğretmenlerine, bu hizmetler karşılığı
bir ödeme yapılırken, rehber öğretmenlere bu
konuda bir ödemenin yapılmadığını söylemiştir. Celil
GÜNGÖR, ödeme konusunda bilgi alarak, durumu
araştıracaklarını gerekirse ek protokolle ödemenin
yapılmasının sağlanabileceğini belirtmiştir. Rehber
öğretmen arkadaşlarımızın ücret alamamaları
nedeniyle staj için gelen öğrencilerle birikimlerini
paylaşmaktan feragat etmediklerini umut ettiğini
sözlerine eklemiştir. Prof. Dr. Filiz BİLGE, en önemli
sorunlarımızdan biri olan alan dışı atamaların artık
son bulmasını istediklerini ve destek beklediklerini
ifade etmiştir. Celil GÜNGÖR de, Derneğin bu konuda
mesleğin sınır bekçiliğini yaptığını, bunun da haklı
bir savunma olduğunu düşündüklerini belirtmiştir.
Bu konunun kökten çözülmesinden yana olduklarını,
Psikolojik danışma ve rehberliğin herkesin
yapabileceği bir alan olarak görülmekten çıkarılması
gerektiğini, Psikolojik Danışma ve Rehberliğin, çok
önemli ve özel bir alan olduğunu düşündüklerini
vurgulamıştır.
Celil GÜNGÖR, BİLSEM’ler ile ilgili bir çalışma
başlatıldığını, BİLSEM’e öğrenci seçiminin ilkokul
ikinci sınıfa indirildiğini, bu hafta Ankara’da 100
öğretmenin BİLSEM konusunda eğitime alındığını
ve çalışmaların hızla devam ettiğini belirtmiştir.
Veysel ÖZTÜRK, okullarda özel eğitim ile ilgili iş
ve işlemlerin rehber öğretmenlerimize önemli
bir yük getirdiğinin farkında olduklarını, ancak bu
iş ve işlemlerin en iyi ve en doğru şekilde rehber
öğretmenlerimiz tarafından yapılacağını bildikleri için
zorunlu olarak bu yükün rehber öğretmenlerimizin
üzerine kaldığını ifade etmiştir. Ali ERDOĞAN,
okullarımızda psikolojik danışma ve rehberlik
hizmetlerinin gün geçtikçe daha görünür ve daha
nitelikli hale geldiğini, öğrenciler, öğretmenlerle
velilerin bu hizmetlerden giderek daha çok
yararlandıklarını belirtmiştir. Üniversitelerimizin PDR
bölümü öğrencilerinin, okullarda gözlem ve staj için
okullarımıza gelerek uygulama konusunda önemli
deneyimler kazandığını böylece teoriyi pratikle
birleştirdiklerini sözlerine eklemiştir. Oktay KILIÇ
da karşılıklı olarak birbirini destekleyen bir sistem
Dernek Genel Örgütlenme Sekreterimiz Şakir
CANÖZ bağımsız anaokullarından rehberlik
alanı normunun kaldırılmasına ilişkin olarak
meslektaşlarımızdan tepkiler geldiğini, bu
konuda Genel Müdürlükten destek beklendiğini
ifade etmiştir. Prof. Dr. Filiz BİLGE bağımsız
anaokullarında meslektaşlarımıza neden
gereksinim olduğunu belirtmiş ve bu konuda Okul
Psikolojik Danışmanı E-Bülteni 3.sayısında yer alan
ve Uzman Psikolojik Danışman Mahmut BEKTAŞ’a
ait olan yazıdan söz etmiştir. Sayın Celil GÜNGÖR
de yazıyı okuyacağını belirtmiştir. Prof. Dr. Filiz
BİLGE yönetim kurulumuz ve üyelerimiz adına,
Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürü
Sayın Celil GÜNGÖR, Rehberlik Hizmetleri Daire
Başkanı Sayın Veysel ÖZTÜRK ve Özel Yeteneklerin
Geliştirilmesi Daire Başkanı Sayın Oktay KILIÇ’a
derneğimizi ziyaret etmelerinden dolayı teşekkür
etmiştir. Celil GÜNGÖR de derneğimizi ziyaret
etmekten memnun olduklarını belirterek ev
sahipliğimiz için teşekkür etmiş ve ziyaret karşılıklı
iyi dileklerle sona ermiştir.
16
DERNEKTEN HABERLER
PİY EĞİTİMLERİ DEVAM EDİYOR
Kriz ve afetlerde akut dönem çalışmalarında
kullanılan temel teknik ve becerilerin kazandırılması
için Derneğimiz tarafından başlatılan psikolojik ilk
yardım eğitimleri devam etmektedir. Eğitimlerde
kuramsal bilgilerin yanı sıra uygulamalar da yer
almaktadır.
Eğitimleri veren değerli hocalarımız Doç. Dr.
Özgür ERDUR BAKER ve Doç. Dr. Türkan DOĞAN’a
alanımıza, Derneğimize yaptıkları katkılardan dolayı
şükranlarımızı sunarız. Bunun yanı sıra Derneğimizin
travma birimi üyelerinin her birine ayrı ayrı teşekkür
ederiz.
GENÇ
ARAŞTIRMACI
ÖDÜLÜ ULUSAL
KONGREMİZDE
TAKDİM EDİLDİ
Derneğimizin alanla ilgili araştırma yapmış veya
yapmakta olan akademisyen ve uygulamacıları
teşvik etmek amacıyla ulusal kongrelerimizde
vermekte olduğu “Türk Psikolojik Danışma ve
Rehberlik Derneği Genç Araştırmacı Ödülü”nün
sahibi bu yıl Karadeniz Teknik Üniversitesi
Araştırma Görevlisi Fatma ALTUN olmuştur.
Prof. Dr. Binnur YEŞİLYAPRAK’ın yapmış olduğu
bağışlarla verilen ödül için meslektaşımız Fatma
ALTUN’u tebrik ediyor ve başarılarının devamını
diliyoruz.
Bilimsel çalışmalara verdiği maddi ve manevi
destek için de saygıdeğer hocamız Prof. Dr.
Binnur YEŞİLYAPRAK’a şükranlarımızı sunuyoruz.
17
DERNEKTEN HABERLER
DERNEĞİMİZ 2015 YILI EMPATİ ÖDÜLÜ
IŞIKLAR ASKERİ LİSESİ’NİN OLDU
Derneğimiz 2015 yılı “VI. Empati Ödülü” için; Empati
Değerlendirme Kurulu oluşturulmuştur. Süreç
başvuru şartlarını taşıyan beş adayın belirlenmesi
ve bu adayların derneğimizin internet sayfasında
elektronik oylamaya tabi tutulmasıyla sonuçlanmıştır.
Işıklar Askeri Hava Lisesi “Kardeşliğin Adı: Soma”
adlı çalışması ile 2015 “Empati Ödülüne” layık
görülmüştür. XIII. Ulusal Psikolojik Danışma ve
Rehberlik Kongresinin açılışının yapıldığı 7 Ekim 2015
Çarşamba günü Lamos Hotel Mersin Erdemli’de
HERKES İÇİN
SÜRDÜRÜLEBİLİNİR EĞİTİM
“Herkes İçin Sürdürülebilinir Eğitim” temalı 24.
Ulusal Eğitim Bilimleri Kongresi 16-18 Nisan 2015
tarihleri arasında Niğde Üniversitesi, Derneğimizin
de içinde yer aldığı Ulusal Eğitim Dernekleri (ULED)
Platformu, PEGEM Akademi işbirliğiyle ve 603 bilim
insanının katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Genel
Başkanımız Prof. Dr. Filiz BİLGE ve Genel Örgütlenme
Sekreterimiz Şakir CANÖZ 16-18 Nisan 2015 tarihleri
arasında düzenlenen 24. Ulusal Eğitim Bilimleri
Kongresi’ne katılmışlardır.
Dört ayrı panelin düzenlendiği kongrede Genel
Başkanımız Prof. Dr. Filiz BİLGE “Barış İçin Eğitim”
konulu panelde sunum yapmıştır. Kongreye 601
18
gerçekleştirilen ödül törenine Işıklar Askeri Hava
Lisesi adına Hv. Plt. Kur. Alb. Mustafa Turan ŞAHİN
ve meslektaşımız Üsteğmen Mustafa AKSOY
katılımda bulunmuştur. Işıklar Askeri Hava Lisesi’ne
ödülleri Genel Başkan Yardımcımız Hakkı EKEN ve
Genel Eğitim Sekreterimiz Ülkü YÜKSEL tarafından
verilmiştir. Bu anlamlı çalışmaları için Işıklar Askeri
Lisesi’ni tebrik ediyor ayrıca 2015 empati ödülüne
aday olan tüm kişi ve kurumlara şükranlarımızı
sunuyoruz.
bildiri ile başvuru yapılmış ancak bunların 445’i kabul
edilmiştir. Meslektaşlarımız kongrede 32 sözlü ve üç
poster bildiri sunmuşlardır. PDR Anabilim Dalından
hocalarımız ve öğrencilerimiz kongrede görevli
olarak yer almıştır. Kongrenin başından sonuna kadar
çok yoğun ilgi gören standımız ve bizim için canı
gönülden koşturmuşlardır. Kendilerine çok teşekkür
ederiz. Ayrıca Derneğimiz sekreteri Fatma EFE’nin
çabası ve emeği de unutulamaz.
Kongreye ev sahipliği yapan Niğde Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. Adnan GÖRÜR, Eğitim Fakültesi
Dekanı Prof. Dr. Nazım Hikmet POLAT, Dekan
Yardımcıları Doç. Dr. Kamil İŞERİ, Yrd. Doç. Dr.
Muhammed BAŞTUĞ, başta PDR Anabilim Dalı
Başkanı Doç. Dr. Yasemin YAVUZER olmak üzere tüm
PDR hocalarımızla öğrencilerimize bize gösterdikleri
ilgi ve özen için çok teşekkür ederiz.
DERNEKTEN HABERLER
XIII. ULUSAL
PSİKOLOJİK
DANIŞMA
REHBERLİK
KONGRESİ YAPILDI
XIII. Ulusal Psikolojik Danışma ve Rehberlik
Kongresi Mersin Üniversitesi Psikolojik Danışma ve
Rehberlik Anabilim Dalı ve Türk Psikolojik Danışma
ve Rehberlik Derneği’nin işbirliği ile 7-9 Ekim 2015
tarihlerinde Mersin Lamos Otel’de gerçekleştirildi.
Kongrede PDR’nin kariyer psikolojik danışmanlığı,
aile ve evlilik psikolojik danışmanlığı, rehabilitasyon
psikolojik danışmanlığı ve ruh sağlığı psikolojik
danışmanlığı gibi alt uzmanlık alanlarının
gelişmesinin önemi üzerinde duruldu. Gerek ulusal
gerekse uluslararası düzeyde önemli uzmanları,
akademisyenlerin ve uygulamacıların katıldığı
kongrede konferanslar, paneller, çalıştaylar ve çeşitli
tartışma platformları yoluyla mesleğimizin geleceğe
dönük çizgisi gösterilmeye çalışıldı.
19
DERNEKTEN HABERLER
TEŞEKKÜR,
VEFA ve VEDA
Yüksel BAYRAKTAR
Türk PDR-DER Bursa Şubesi
Yönetim Kurulu Eski Başkanı
Hayli zamandır TÜRK PDR DERNEĞİ ailesi
içinde sizlerle birlikteyim. Ocak 2011 den beri
sizlerle birlikte TÜRK PDR DERNEĞİ Bursa
Şubesinde çalışmaktayım, çok keyifli anlar
yaşadım, unutamayacağım güzellikler yaşadık ve
dönütler aldık çalışmalarımıza dair, üniversitede
hocalarımdan, alanda çalışan meslektaşlarıma,
üniversite öğrencilerine kadar çok güzel bağlar
kurduk, bu zaman zarfında kendimi çok değerli
hissettirdiniz ve hep yanımda oldunuz…
Kimi zaman çok zorlandık bu süreçte, kırdığımız,
kırıldığımız arkadaşlarımız oldu…
Haziran 2010 yılında Bursa’ya geldim, dernek
Bursa Şubesi ile tanışmam Ekim 2010 yılında
Prof. Dr. Şermin Külahoğlu sayesinde olmuştu ve
dediği bir şey vardı, artık yeni yüzler olsun, yeni
vizyonlu insanlar olsun, gelin yönetimlerde yer alın
ve bu vesile ile 2011 yılındaki seçimlerde derneğe
örgütleme sekreteri olarak girdim ve o günden beri
yönetimdeyim.
Acısı ile tatlısı ile çok güzel bir beş yıl geçirdim,
derneğimiz sayesinde hem Türkiye genelinde hem
Bursa genelinde çok nezih insanlarla tanışma fırsatı
yakaladım.
Yaşadığımız olumsuzluklar olmadı mı oldu tabi ki,
hepsi acı bir hatıra olarak bende kalacak ki yaşadığımız
güzellikler hepsinin üstünü kapatmaya yetti.
Bu güzellikleri yaşatan bazı insanlara huzurlarınızda
teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
İlk başta beni her fırsatta destekleyen aileme,
Büyük azim ve gayretle Türk PDR Derneği Bursa
Şubesi’ni kuran kurucu üyelerine,
Geçirdiğim yaklaşık beş yıllık süre zarfında birlikte
görev yaptığım,
20
Beni dernekle tanıştıran Prof. Dr. Şermin Külahoğlu
hocama ki halen daha ne zaman darda olsan
bir telefon etmemiz yetmiştir, dernek yönetim
faaliyetleriniz bize öğreten Cemal Akyürek, M. Cem
Saygı, Solmaz Özdemir’e, arkadaşlığını desteğini
hiç esirgemeyen Eda Durukan’a, Fırat Turgay’a ve
yılların eskitemediği kadim dostum Aynur Fırıncı
Kodaz’a,
Çok kısa bir süre çalışma olanağı bulduğum, derneği
her koşulda sahiplenen, iletişim diline hayran
olduğum Doç. Dr. Figen Akça hocama,
Her türlü sıkıntımızda yanımızda olan, sohbeti ve
sıcaklığı ile yardıma koşan, Prof. Dr. Filiz Bilge
hocama, son yıllarda kazandığım en değerli abim
Hakkı Eken’e ki bizden çok çekti hakkını helal eyle
 genel merkezde hep darbe yapacak planları ile
ünlenen Şakir Canöz hocama, her türlü travmatik
olayda yardıma koşan Ali Erdoğan hocama, Ülkü
Yüksel hocama, ofroad denince onun adı akla gelen
İzmir şubeden Hayal Demirci hocama ve Hasan Eşici
hocama,
DERNEKTEN HABERLER
Bilgi ve tecrübelerini sunmakta esirgemeyen,
Manisa şube başkanımız Zehra Doğruoğlu hocama
ve Türk PDR-Der şube başkanları ve yöneticilerine,
ayrıca her türlü hukuksal sorunumuzda ve her
alanla ilgili her yaptığımız çağrıya kayıtsız kalmayan,
Eğitim-Sen, Türk Eğitim-Sen ve Eğitim-İş Sendikası
Bursa Şube Yönetim Kurullarına teşekkürlerimi
sunuyorum.
STK’larda yeni insanlar yeni fikirler, yeni ufuklar açar
ve yeni vizyonlar geliştirir.
Bugün bıraktığımız yönetim kurulu, derneği çok
karmaşık bir süreçte devraldı, doğru düzgün üyesi
olmayan, şubenin varlığından bile kimsenin haberi
olmadığı, bir dönemde, elimizi taşın altına koyduk ve
bugün gelinen noktada, Türkiye ve Bursa genelinde
iyi çalışan izlenimi yaratan, üreten, faaliyet yapan
aktif olarak sahada kendini belli eden, hem maddi
hem manevi olarak ayakları yere basan bir dernek
bırakmanın haklı gururunu yaşıyoruz.
Uludağ üniversitesi öğrencileri elimizden geldikçe
sizlere ulaşmaya çalıştık ama gördük ki yeterince el
uzatamamışız, sizler de özrümüzü kabul buyurun.
Bunu Yaklaşık 20 yıllık STK hayatım boyunca en
uyumlu çalıştığım, yönetim kurulundaki koca yürekli
insanlara borçluyuz, hepsinin gönlümde apayrı bir
yeri, bir dost sıcaklığı kardeş vefası, arkadaş canlısı
bu güzel insanlara teşekkür çok az kalır,
Çok azimli çalıştılar hep bir birimizin eksiğini kapattık
bir aile olduk, bazen tartıştık, kırdık birbirimizi ama
bir kuymak partisi ile her şeyi de çözebildik, bu
vefakâr arkadaşlarım;
Soğukkanlılığı ile Aydın Koç abimiz, iş disiplini ile
Yaşar Dilber namı diğer dayımız, iş bitiriciliği ile
Deniz Demir, sosyal medya ayağında harikalar
yaratan Ayşegül Akar, örgütlemede ve diğer
görevlerde verilen hiçbir görevden kaçmadan
çalışan Derya Karakulak, hazırlayıp ve ayarladığı
eğitimlerle Türk PDR Derneği şubeleri arasında
fark yaratmamızı sağlayan Münire Kaytan, bu koca
yürekli insanlara huzurlarınızda teşekkür ederim,
sonsuz teşekkürler, iyi ki tanımışım sizleri ve sizlerle
çalışma olanağım olmuş.
Ayrıca her genel kurulda gerek hukuki desteği
gerek seçim sürecini en iyi şekilde yürüten Kadir
Karslı ya, sosyal etkinliklerin vaz geçilmez adamı,
yönetim de olmamasına rağmen yönetim kurulu
üyesi gibi çalışan Muammer Kurnaz’a ve isimlerini
saymadığım değerli dostlarıma teşekkürü bir borç
bilirim.
Dernek hepimizin, dernek sen ben o biz. Ekip olarak
dilimiz döndükçe, sizler için alanımız için bir şeyler
yapmaya çalıştık, Ulaşamadığımız yerler oldu
eksikliklerimiz olmuştur illaki, bu süreçte sürçü lisan
eylediysek af ola.
Ve son olarak bugüne kadar gerek etkinliklerde,
gerek eğitimlerde, gerek sosyal faaliyetlerde bizleri
yalnız bırakmayan siz değerli meslektaşlarıma
sonsuz teşekkürler.
Dernek hepimizin bu mesleği eğitim kurumunda
çalışan diğer meslek gruplarından ayıran en
güzel özelliklerden biri kendimize ait bir sivil
toplum kuruluşunun olması düşünenler bu
derneği kuranlar ne güzel insanlarmış ne güzel
bir şey düşünmüşler, bizler de bu sorumluluk ve
bilinçle derneğimizi sahiplenmemiz gerekmekte
ve elimizi taşın altına koymalıyız, her geçen gün
meslektaşlarımızın derneğe ilgisi de büyümekte
ve derneği sahiplenmekte, yeni şubeler açılmakta,
derneğe uzaktan bakan sevgili meslektaşlarım sıra
sizde …
Dernek yönetim kurulunda görev almayacağımı
daha önce bildirmiştim, bugün (27.11.2015) yapılan
genel kurulda, yeni bir ekip yeni bir vizyon, yeni bir
heyecanla göreve geldiler, kimsenin sorumluluk
alıp elini taşın altına koymak istemediği bir
zamanda ellerini taşın altına koydular, bu
bağlamda Murat Kasap, Murat Kabadaş, Serap
Kabadaş Gökhan Bayar, Kübra Karadeniz, Z. Tuba
Kartoğlu Aybar ve Mehmet Sarı hocama teşekkür
eder görev sürelerince başarılar dilerim, her
türlü durumda yanlarında olacağımı beyan etmek
isterim.
Hakkınızı helal edin.
Hadi eyvallah ….
Evet, arkadaşlar her zaman savunduğum bir şey var,
21
DERNEKTEN HABERLER
TÜRK PDR-DER ESKİŞEHİR ŞUBESİ
Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği
Eskişehir Şubesi tarafından 16.11.2015 tarihinde
gerçekleştirilen Olağan Genel Kurulunda
iki yıl meslek alanımıza hizmet edecek ve
meslektaşlarımızı dernek çatısı altında birleştirecek
Yönetim Kurulu seçimi yapılmıştır.
Eskişehir Şube Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Doç.
Dr. Baki DUY, Başkan Yardımcısı Sayın Şebnem
OĞAN, Yönetim Kurulu Sekreterleri Sayın Tansu
MUTLU, Gamze ÜLKER TÜMLÜ, Zerrin BÖLÜKBAŞI
MACİT, Ender DALBUDAK, Mali İşler Sekreteri Sayın
Serdar KÖRÜK’e yeni çalışma döneminde başarılar
diliyoruz.
Yönetim kurulunda ve komisyon çalışmalarında yer
alan ve çalışmalara destek veren tüm Eskişehir
Şubesi üyelerimize emekleri için teşekkür ediyoruz.
TÜRK PDR-DER İSTANBUL ŞUBESİ
Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği İstanbul
şubesi tarafından 19 Aralık 2016 Cumartesi günü
yapılan genel kurulda geçen yıllarda da şube başkanlığı
görevini yürüten meslektaşımız Alpaslan DARTAN ve
ekibi iki yıl daha bu görevi sürdürmek için aday olmuş
ve seçimi kazanmışlardır. Yönetim kurulunda yer alacak
meslektaşlarımız Doç. Dr. Deniz KAYMAK, Oktay AYDIN,
Ali AKDOĞAN, Sibel ÖZBİLGİÇ, Belkıs ELİTAŞ ve Yusuf
KULCA’ya yeni dönemde başarılar diliyoruz. Daha
önceki yönetim kurulunda görev alan arkadaşlarımıza
mesleğimize ve derneğimize verdikleri katkıdan dolayı
teşekkür ediyoruz.
TÜRK PDR-DER İZMİR ŞUBESİ
Prof.Dr. Ragıp ÖZYÜREK
Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği
İzmir Şube eski Yönetim Kurulu Başkanı
30.12.2013 tarihinde, olağan genel kurul ve seçimi
ile devraldığımız, 2014-2015 yılları arasında Türk
PDR-DER İzmir Şubesi 5. Yönetim Kurulu olarak
taşıdığımız görevimizi 05.12.2015 tarihinde devir
etmiş bulunmaktayız.
Başkan Yardımcımız Prof. Dr. Diğdem Müge SİYEZ,
Yönetim Kurulu Sekreteri Doç. Dr. Ebru İKİZ, Mali
İşler Sekreteri Veli ÜSTÜNER, Örgütlenme Sekreteri
Hayal DEMİRCİ, Yönetim Kurulu Üyeleri Çiğdem
SUMAR ve Serdar ÇANKAYA’ya şubemizin zor
22
günlerinde bir araya gelerek pek çok sorunu birlikte
çözüme ulaştırdıkları ve işleyişi düzeltmek için
verdikleri yoğun çaba ve emeğin bir şahidi olarak
teşekkür ediyorum.
2016 ve 2017 İzmir şube yönetim kurulunda görev
alan genç meslektaşlarımız Ferhat YILMAZ,
Gönül İnan SELEN, Ayşe Devrim BURÇAK, Zeynep
KURTBEYOĞLU, Furkan ZENUNİ, Özge Evrim
BAYRAM, Seda PEZEK‘e başarılar diliyorum.
DERNEKTEN HABERLER
TÜRK PDR-DER MANİSA ŞUBESİ
Zehra DOĞRUOĞLU
İki dönemdir başkanlığını yaptığım Türk PDR-DER
Manisa şubesi yeni dönem yönetimini genç ve
dinamik arkadaşlara bırakma zamanı artık.
Kuruluş çalışmaları heyecanı daha dün gibi. 50
üye ile başlayıp üçbuçuk yılda 202 üyeye ulaşmış
olmanın sevincini yaşıyorum. Bu konudaki
başarımızı, tüm ilçelere ulaşmış olmamıza
ve yönetim kuruluna ilçelerden birer temsilci
almamıza bağlıyorum. Bu dönem de bu geleneğimizi
bozmadık. Genel merkez yönetim kurulundan
beş kişinin katılımıyla gerçekleştirdiğimiz genel
kurulumuzda, farklı ilçelerden meslektaşlarımızın
görev almasına önem verdiğimiz yeni yönetimde
Akhisar, Soma ve Turgutlu ilçelerinden birer,
Yunusemre ve Şehzadeler ilçelerinden ikişer üyemiz
var. Buna Göre Yönetim Kurulu üyelerimiz; Esin
TÜRKOĞLU, Ali AKSU, Mehmet TURGUT, Gökhan
ARIKAN, Ayşegül KARAKAYA ENÖN, Gülcan
ŞİMŞEK ve Coşkun BOZKURT olarak belirlenmiştir.
Benimle bu yola çıkan ve emek harcayan yönetim
kurulundaki arkadaşlarım elinize yüreğinize
sağlık. Örgütlenmenin önemini bilen ve meslek
örgütümüzün içinde yer alan tüm arkadaşlarıma,
Kuruluş aşamasından beri desteklerini esirgemeyen
şube başkanı arkadaşlarıma, bizi yalnız bırakmayan
genel merkez yönetim kuruluna, bize eğitim desteği
veren hocalarıma ve iki dönemdir dernek yönetiminde
olmama destek olan eşim ve oğluma teşekkür ederim.
TÜRK PDR-DER SAMSUN ŞUBESİ
Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği
Samsun Şubesi’nin Genel Kurul Toplantısı Samsun
Öğretmenevi’nde 17 Ocak 2016 Pazar günü
gerçekleştirildi. Toplantıya Türk PDR-DER Genel
Örgütlenme Sekreteri Şakir CANÖZ, Samsun PDRDER Şube Başkanı Prof. Dr. Kurtman ERSANLI, 19
Mayıs Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Cem
GENÇOĞLU ve Samsun’da çeşitli alanlarda görev
yapan dernek üyeleri katıldı. Divan Başkanlığını
Türk PDR-DER Genel Örgütlenme Sekreteri Şakir
CANÖZ’ün yaptığı Genel Kurul yoğun bir ilgi gördü.
19 Mayıs Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik
Danışmanlık bölüm başkanı Prof. Dr. Kurtman
ERSANLI PDR derneğinin öneminden ve Samsun’a
olan katkısından bahsetti. “Bundan sonra da
her imkan ve fırsatta derneğe seve seve katkıda
bulunacağım” dedi.
19 Mayıs Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr.
Cem GENÇOĞLU ise yaptığı konuşmada PDR
Derneği Samsun Şubesi’nin kuruluş hikâyesinden
söz ederek şöyle devam etti: “Mesleki anlamda elde
edilen birçok kazanç PDR derneğinin girişimleriyle
elde edilmiştir. Bu nedenle sivil toplum örgütleri çok
önemlidir” dedi.
Türk PDR-DER Genel Örgütlenme Sekreteri Şakir
CANÖZ, Derneğin projeleri ve çalışmaları hakkında
Genel Kurul’a bilgiler verdi.
Seçim sonrasında oluşan yeni Yönetim Kurulu
Asil Üyeleri: Oğuz ÖZAT, Yaşar BARUT, Bahar
KARAOSMANOĞLU, Naciye KASİK, Fatma AYDINLI,
Ahmet YILDIZ, Ahmet UZUN; Denetleme Kurulu Asil
Üyeleri, Arzu TERZİ, Canan GÜVEN, Hülya ÖZDAĞ oldu.
Samsun şubemizim yeni Yönetim Kurulu üyelerine
başarılar diliyor, daha önce yönetimde yer almış başta
değerli hocamız Prof. Dr. Kurtman ERSANLI olmak
üzere tüm meslektaşlarımıza teşekkür ediyoruz.
23
DERNEKTEN HABERLER
MİLLETVEKİLİ MESLEKTAŞIMIZ
DENİZ DEPBOYLU’YU ZİYARET ETTİK
Uzman Psikolojik Danışman Ülkü YÜKSEL, Genel
Örgütlenme Sekreterimiz Şakir CANÖZ ve Genel Mali
Sekreterimiz Yrd. Doç. Dr. Hasan EŞİCİ tarafından
gerçekleştirildi.
Ziyaretimizde Derneğimizin son dönem
çalışmalarından; mesleğimizin standartlarının
hazırlanması süreci içerisinde olduğumuzdan,
projelerimizden, eğitimlerimizden, yayınlarımızdan
söz ettik ve alanımızla ilgili girişimlerimizi paylaştık.
Yeni mezunlarımızın istihdam alanlarının sadece okul
psikolojik danışmanlığı olmadığının ve bu konuya
dönük çalışmalar yapılmasının gerekliliğinden
konuştuk. Diğer yandan alan dışı atamalar nedeniyle
yaşanan sıkıntıları dile getirdik. Sayın DEPBOYLU
diğer alan mezunlarının kendi bölümleri ile ilgili
istihdamının arttırılmasının uygun olacağını belirtti.
Ayrıca rehberlik kursları ile ilgili Milli Eğitim
Bakanlığına soru önergesi verdiklerini ifade etti. Bu
ve diğer konularda kendisine sunulan yazılı ve sözlü
bilgilendirme için teşekkür etti.
11.01.2016 tarihinde TBMM’deki ilk ve şimdilik tek
meslektaşımız Milliyetçi Hareket Partisi 26.Dönem
Aydın Milletvekili Sayın Deniz DEPBOYLU’yu
makamında ziyaret ettik. Ziyaret Genel Başkanımız
Prof. Dr. Filiz BİLGE, Genel Eğitim Sekreterimiz
ŞUBE BAŞKANLARIMIZLA
ANKARA’DA BİRARAYA
GELİYORUZ
Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği Şube
Başkanları toplantısı 13 Şubat 2016 Cumartesi günü
10.30-17.00 saatleri arasında Ankara İlksan Deha
Otel’de yapılacaktır. Şube olağan genel kurullarının
yapılmasının ardından yeni yönetim kurulları
24
Mesleğimiz ile ilgili ileriye dönük çalışmalar için
her zaman işbirliğine hazır olduğunu ifade eden
milletvekilimiz Sayın Deniz DEPBOYLU ile gayet
olumlu ve verimli geçen görüşmemizin sonunda
karşılıklı iyi dileklerle makamından ayrıldık.
Kendisine konukseverliği, desteği ve teşviki için
teşekkürlerimizi sunarız.
ile tanışma mahiyetinde olacak toplantıya şube
başkanlarının yada yönetim kurulunun belirlediği
üyelerin katılımı beklenmektedir.
Toplantıda Genel merkez ve şubeler arası
koordinasyon ve ilişkilerin düzenlenmesi ve
geliştirilmesi, ihtiyaç analizlerinin yapılması, eğitim
ve işleyişlerin planlanması, proje ve faaliyetler
konusunda bilgi verilmesi gibi konularda bilgi alış
verişinde bulunulması hedeflenmektedir.
DERNEKTEN HABERLER
PROJE BAŞVURUMUZ
KABUL EDİLDİ
Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği olarak
2015 yılı Teklif Çağrısı döneminde Erasmus+Yetişkin
Eğitimi Personel Hareketliliği faaliyeti kapsamında
meslektaşımız Seval APAYDIN aracılığıyla “Afet
Sonrası Psiko-Sosyal Destek Hizmetleri” çalışma
alanıyla başvuruda bulunmuştuk. Ancak projemiz
yedek listede kalmıştı.
Ardından Ulusal Ajans tarafından projemize Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Avrupa Birliği Katılım
Öncesi Mali Yardım Aracı (IPA) IV İnsan Kaynaklarının
Geliştirilmesi Operasyonel Programı kapsamındaki
ek fon kaynağı sağlanabileceği ve tekrar
başvurabileceğimiz bildirilmiştir. Bunun üzerine
tekrar başvuruda bulunulmuş ve 09.12.2015 tarihinde
sözleşme imzalanarak proje sürecimiz başlamıştır.
Proje, afet sonrası psiko-sosyal destek ve psikolojik
ilkyardım konularında gerçekleştirilecek olan eğitim
faaliyetlerine katılımı amaçlayan bir “Yetişkin Eğitimi
Personel Hareketliliği” (KA1) projesidir.
Türk PDR Derneği bu projede yetişkin eğitimi
alanında bireysel gelişimi desteklemeyi, kurumsal
gelişimi desteklemeyi ve yaygınlaştırma çalışmaları
ile etkiyi artırmayı amaçlamaktadır. Projenin
öncelikli amacı özel uzmanlık gerektiren afet sonrası
psikolojik destek çalışmaları konusunda sahada
çalışacak olan gönüllülerin eğitim ihtiyaçlarına
destek olmaktır.
TÜM ÜYELERİMİZİN
BİLGİSİNE…
Proje süresinde Travma Birimimiz bünyesinde
çalışmalar yapan 15 meslektaşımız İngiltere’de
“Grief Recovery Center/UK”, Norveç’te “Center
for Crisis Psychology” tarafından organize edilen
yapılandırılmış kurslara katılacaktır. Kurslar;
Travma, Travma sonrası kayıplar ve yas, Yas
süreçleri ve yas sonrası iyileşme, Travmada
kadınlarla/çocuklarla/engelli bireylerle çalışma,
Travma sonrası görev alan psiko-sosyal destek
çalışanlarına yardım/kendine yardım becerileri
konularını içermektedir. Proje çıktıları olarak
yeni öğretim materyalleri (sunum, kitapçık ve
broşür) hazırlaması ve derneğin şubeleri nezdinde
Psikolojik ilkyardım ve psikososyal destek
konularında eğitimler düzenleyerek yeni gönüllüler
yetiştirilmesi hedeflenmektedir.
Kurs faaliyetlerinin farklı ülkelerde
gerçekleşecek olmasının; kültürlerarası
örneklerin gözlemlenebilmesi, farklı ya da benzer
uygulamaların, ortak noktaların keşfedilmesi ve
deneyim paylaşımı olanağı sunması açısından
yararlı olacağı düşünülmektedir. Bununla beraber;
projenin kısa vadede, farklı ülkelerde çeşitli
hareketlilik faaliyetleri, işbaşı izleme çalışmaları
ve ortaklık projeleri (KA2) organize etmek, uzun
vadede EU AID kapsamında proje çalışması
yapmak gibi hedeflere katkıda bulunacağı
düşünülmektedir.
Saat 09.30’da aşağıda iletişim bilgileri verilen
Ankara Bera Otel’de gerçekleştirilecektir.
Derneğimizin Olağan Genel Kurulu 13 Mart 2016
Pazar Günü Saat 09.30’da Dernek Genel
Adres: Ziya Gökalp Bulvarı No: 58 Kolej Çankaya Ankara / Türkiye Tel:+90 312 458 00 00
http://www.bera.com.tr/ankara/iletisim.html
Merkezi’nde yapılacaktır. 13 Mart 2016 Pazar günü
çoğunluk sağlanamadığı takdirde; İkinci toplantı
çoğunluk aranmaksızın; 20 Mart 2016 Pazar Günü
Tüm üyelerimizin iş takvimlerinde 20 Mart 2016
tarihini not etmelerini ve genel kurulumuza
katılmalarını önemle rica ediyoruz.
25
DERNEKTEN HABERLER
TÜRK PDR-DER
OLARAK ANKARA’DA
13-15 OCAK 2016 TARİHLERİ
ARASINDA “PSİKOLOJİK
DANIŞMAN MESLEK
STANDARTLARININ
BELİRLENMESİ” KONULU
ÇALIŞTAY DÜZENLEDİK
Bilindiği gibi Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik
Derneği olarak, Mesleki Yeterlilik Kurumu ile
yaptığımız protokol gereği üç mesleğe (Psikolojik
Danışman, Okul Psikolojik Danışmanı, Kariyer
Psikolojik Danışmanı) ilişkin standartların
hazırlanması süreci içindeyiz. Süreçte “Psikolojik
Danışman – Seviye 6” meslek standartlarının
hazırlanması için görevli olan komisyon üyelerimizin
isteği üzerine farklı kurumlarda çalışan meslektaşları
içine alacak şekilde 13-15 Ocak 2016 tarihleri arasında
İlksan Deha Otel’de bir çalıştay düzenlenmiştir.
Derneğimiz çalıştay için çeşitli kurum ve
kuruluşlara yazı göndererek meslektaşlarımızın
görevlendirilmesini arz etmiştir. Çalıştayda;
Milli Eğitim Bakanlığı, Adalet Bakanlığı (Çocuk
Mahkemeleri, Aile Mahkemeleri), Genelkurmay
Başkanlığı, Kara Harp Okulu, Emniyet Genel
Müdürlüğü, İŞKUR ve Mesleki Yeterlilik Kurumu’nun
temsilcileri hazır bulunmuştur. Bu kurumlardan
gelenlerin yanı sıra çalıştaya üniversite psikolojik
danışma birimi, üniversite kariyer uygulama
ve araştırma merkezi, özel psikolojik danışma
26
merkezi ve rehabilitasyon merkezi adına
meslektaşlarımız katılmıştır. Ankara, Gazi ve
Hacettepe Üniversitesi’nden öğretim üyelerimizin
olduğu Psikolojik Danışman Komisyonu ve Dernek
Genel Merkez Yönetim Kurulu üyeleriyle birlikte Okul
Psikolojik Danışmanı ile Kariyer Psikolojik Danışmanı
komisyonlarından gelen temsilcilerin katılımıyla
gerçekleşen çalıştayda; üç gün boyunca çok yoğun
ve yüksek tempoda çalışılmıştır. Bu hızlı tempo
içinde son derece önemli ve verimli konuşmalar,
tartışmalar, paylaşımlar olmuştur. Çay-kahve ve öğle
aralarında yapılan paylaşımlarda meslektaşlarımız
bu çalışmaların çok anlamlı, önemli olduğu ve
daha sık bir araya gelinmesi gerekliliğinin altını
çizmişlerdir. Çalıştayımıza katılan meslektaşlarımıza
çabaları ve özverileri için teşekkür ederiz.
Çalıştayda elde edilen bilgiler EDUSER’in yardımıyla
Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından istenen
formata getirilecektir. Daha sonra Derneğimiz
Psikolojik Danışman Komisyonu aracılığıyla öncelikle
meslektaşlarımıza daha sonra da kurumlara görüş
alınmak üzere iletilecektir.
DERNEKTEN HABERLER
KİMLİK KARTLARINI ÜYE VE FAHRİ ÜYELERİMİZE
ULAŞTIRMAYA DEVAM EDİYORUZ
Üyelerimizde gelen istek doğrultusunda
hazırlattığımız dernek üye kimlik kartlarını ücretsiz
olarak sahiplerine ulaştırmaya devam ediyoruz.
Kartları ulaşan üye ve fahri üyelerimizin bizlerle
paylaştığı keyifli fotoğraflardan mesleki aidiyet ve
bağlılığın gücü okunuyor.
27
DERNEKTEN HABERLER
UÇAN SÜPÜRGE
VE PROJELERİ
Uçan Süpürge cinsiyet demokrasisine ve kadının
insan haklarına inanan, her ortam ve durumda
şiddetsizliği savunan bir kadın örgütü. Uçan
Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği, 1996
yılında kuruldu. İlk faaliyetlerine bir dernek olarak
başlamadı. Dönemin siyasi atmosferi ve dernek
yasasıyla ilgili mevzuatların kadınlar adına muhalif
bir duruş sergilediği yapılanmaya karşı yarattığı
zorluklar nedeni ile öncelikle kar amacı gütmeyen
bir şirket olarak kuruldu. 2008 yılında dernek oldu.
Bu durum sadece prosedürel bir değişiklik yarattı.
Kurulduğu andan bu yana temel amacı; toplumsal
cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve kadınların
güçlenmesine yönelik eylem ve politikaların
yaygınlaşması için çalışmak, ulusal ve uluslararası
alanlarda girişimlerinde bulunmak ve bu girişimlere
destek vermek oldu.
Derneğin kurulmasının altında yatan düşüncelerden
biri de şu, Türkiye’de kadın örgütlerinin pek
çoğu, 1990 sonrasında kuruldu. Uçan Süpürge
Derneği de birbiri ile iletişimi kopuk olan
kadınlar arasında bir dayanışma merkezi olmayı
hedefledi. Kadın örgütleri arasında iletişim,
işbirliği ve dayanışma olanaklarının sağlanması
ve artırılması temel hedeflerimiz içerisinde yer
aldı. Bunu sağlayabilirsek kadınlar olarak daha da
güçleneceğimizi düşündük. Öyle bir örgüt olsun ki
kadınları, örgütlü kadınlarla, aynı ya da farklı işler
yapanlarla bir araya getiren, bunları genç kuşaklara
aktaran ve uluslararası bir iletişim ağı kuran bir
yapı olsun istedik.
“Uçan Süpürge” ismi oylanarak bulundu. Bu ismi
seçmemizdeki temel motivasyon “Hiçbir kadın,
saçını süpürge etmeyecek” idi. Daha sonra bu
motivasyonla pek çok projeye koyulduk: İlk Adım,
Yerel Muhabirler, Çocuk Gelinler projeleri ortaya
28
çıktı. “Kadın Filmleri Festivali yapalım, kadın
bakış açısını içeren filmleri aktaralım, kadın
yönetmenlere pozitif ayrımcılık uygulayalım”
dedik. Bu sene 19.su düzenlenecek Uçan Süpürge
Kadın Filmleri Festivali böyle ortaya çıktı. Halen
Sinema Eleştirmenleri Jürisi’nin dünyada ödül
verdiği tek kadın filmleri festivaliyiz.
Festival, ülkemizden ve dünyadan kadın
yönetmenlerin uzun, kısa, belgesel ve animasyon
filmlerinin belirli başlıklarda izleyiciye sunulduğu;
panel, söyleşi ve sergilerin düzenlendiği
uluslararası bir organizasyon. Film gösterimlerinin
yanı sıra festival kapsamında filmleri gösterilen yerli
ve yabancı yönetmenler, basın mensupları, festival
yöneticileri, sinema eleştirmenleri Ankara’da
ağırlanıyor.
Festivalin birçok hedefi var: Dünyanın dört bir
yanından kadın yönetmenlerin filmlerini izleyici ile
buluşturmak, sinema sanatının çarpıcı dilinden
yararlanarak toplumsal cinsiyete ve kadın
sorunlarına ilişkin tartışmaları yaygınlaştırmak,
kadının statüsünü yükseltmek için kurumsal
çabaların artırılmasını sağlamak ve Türkiye’yi ve
festivali ulusal-uluslararası alanlarda tanıtmak
bunlardan birkaçı.
DERNEKTEN HABERLER
18.
UÇAN
SÜPÜRGE
ULUSLARARASI
KADIN FİLMLERİ
FESTİVALİ
08 -18 MAYIS
2015
18th
FLYING
BROOM
INTERNATIONAL
WOMEN’S FILM
FESTIVAL
08 -18 MAY
2015
Bunun yanı sıra derneğimizin çok önem verdiği ve
uzun yıllar üzerinde çalıştığı ve çalışmaya devam
ettiği bir konu da Çocuk Gelinler sorunu. Uçan
Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği çocuk
gelinler sorununa ilişkin yürüttüğü çalışmalarda
10 yılı geride bıraktı. 10 yıldır devam ettiğimiz
Çocuk Gelinler Projesi çalışmalarımızı Kanada
Büyükelçiliği’nin desteğiyle ‘Yakından Bakmak’
kitabında topladık.
Kadınların güçlenmesi ve örgütlenmesi konularında
çalışmalarımıza değer katan projelerimiz gölge
meclisler yerelin gücüyle ortaya çıktı. “Gölge
29
DERNEKTEN HABERLER
rol modelleri geliştirmeyi hedefleyerek Türkiye’deki
demokratik vatandaşlık ve insan haklarının
gelişmesindeki en önemli engellerden biri olan
toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin önüne geçmek
için de projeler yürüttü. Eğitimde, meslek seçimi
konusunda çoğu kez çocukların yetenekleri ve
hayalleri doğrultusunda değil, cinsiyet rollerine
uygun yönlendirmelerle eşitsizlik yürütülüyor.
“Benim Madam Curie’m” Projesi, bu gerçeğe dikkat
çekip sadece kız ve erkek çocuklarda değil, örgün
eğitim kurumlarında görev alan öğretmenler, eğitim
uzmanları ve velileri de kapsayan paydaşlarda
da farkındalık ve toplumsal cinsiyet duyarlılık
yaratılması sağlamayı amaçlayan bir proje çalışması
idi. Avrupa Birliği Merkezi Finans ve İhale Birimi ile
Milli Eğitim Bakanlığı’nın desteğiyle AB Demokratik
Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi Hibe Programı
kapsamında yürütülen ve 14 ay süren proje Ekim
2014’te sona erdi.
“Ülkem İçin Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ni
Destekliyorum: Bal Arıları Mühendis Oluyor”
Projesi, Kasım 2015’ten bu yana Ford Otosan
Meclis” Projesi ve “Gölgeni İzle: Yerel Siyasete
Kadın Katılımı için Gölge Meclisler” Projesi aynı
amaca hizmet eden fakat farklı yöntemler kullanan
iki proje olarak 2014-2015 yıllarında hayata geçirildi.
Gölge Meclis Projesi, Avrupa Birliği ile Türkiye
arasında Sivil Toplum Diyaloğu – Siyasi Kriterler
Hibe Programı kapsamında finanse edildi. Projenin
ortakları Bulgaristan Sofya’da çalışan bir kadın
derneği olan Kadın Çalışmaları ve Politikaları
Merkezi ile Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları
Araştırma ve Uygulama Merkezi’dir. Projenin amacı
ise kadınları hayatlarını doğrudan şekillendiren
kararların alındığı yerel yönetim mekanizmalarında
temsilinin ve bu mekanizmalara katılımlarının
artırılması idi. Bu bağlamda Ankara ve Yalova’da
kadınlardan oluşan ve yerel gündemi kadın bakış
açısıyla izleyen gölge meclisler kuruldu. Gölgeni
İzle: Yerel Siyasete Kadın Katılımı için Gölge
Meclisler Projesi Hollanda Büyükelçiliği Matra
Programı kapsamında finanse edildi, Kırşehir’de
hayata geçirildi.
Derneğimiz, kız çocuklarının meslek seçimi
konusunda kalıplaşmış meslekler dışında alternatif
30
DERNEKTEN HABERLER
A.Ş. ve Uçan Süpürge Kadın İletişim ve
Araştırma Derneği tarafından ve Milli
Eğitim Bakanlığı desteği ile hayata
geçiriliyor. Bu proje için Türk
Psikolojik Danışma ve Rehberlik
Derneği ile işbirliği yapılıyor ve
uzman desteği alınıyor. Bal Arıları
Mühendis Oluyor Projesi, 24 aylık
süre zarfında, Türkiye’nin 81 ilinde
birer lisede lise 1. sınıf kız ve erkek
öğrenciler ile veliler ve öğretmenlere
yönelik hazırlanmış bir toplumsal
cinsiyete duyarlı rehberlik programının
hayata geçirilmesini içeriyor.
Bu rehberlik programı aracılığıyla,
toplumsal cinsiyet rolleri çerçevesinde
kadınlara uygun görülen meslekler
dışında seçeneklerin de var olduğu ve
bunları seçerken kız ve erkek öğrenciler
için eşit fırsatlar sunulması gerekliliği
konularında farkındalık yaratılması
amaçlanmaktadır. Programın
uygulanmasında, söz konusu
hedef gruplar için tasarlanmış
oturumlar Psikolojik Danışma ve
Rehberlik uzmanları tarafından
yürütülmekte ve oturumlarda
Ford Otosan A.Ş.’den projemize
gönüllü destek veren kadın ve
erkek mühendisler rol model
olarak yer almaktadır.
Biz Uçan Süpürge Derneği olarak
ülkemiz ve tüm dünya kadınlarının
barış içinde yaşayabilecekleri ortamlar,
eşit olanaklar ve fırsatlar sağlayacak
politikalar üretilmesi için, hem kadınların
kendilerini keşfetmelerini sağlayacak
fırsatlar sunmak hem kız çocuklarının
güçlenmesinde birlikte çalışarak daha
yaşanılabilir bir gelecek inşa etmeye
çalışıyoruz. Bu çabamıza tüm kadınları ve
gönüllüleri davet ediyoruz.
31
ETKİNLİKLER
OKUL TAKIMI
MOTİVASYON ÇALIŞMASI
Bu yazımızda, ODTÜ Geliştirme
Vakfı Özel Ankara Ortaokulu Kız
Voleybol Takımı ile “Motivasyon
ve Ekip Çalışması” konusunda
gerçekleştirdiğimiz çalışmamızı
sizlerle paylaşmak istedik.
Çalışmamız, takım koçu ve
okul idaremiz tarafından
paylaşılan “oyuncuların maçlarda
motivasyonlarının düşmesi, maçta üstünlükleri devam
ederken karşı takımın farkı kapatmasıyla oyundan
düşmeleri” gibi nedenlerle ortaya çıkmıştır.
PEKİ, BU ÇALIŞMADA NELER YAPTIK?
Öncelikle takım koçu ile görüşerek sorun alanları ve
takım içi dinamiklerle ilgili bilgi aldık. Bunun yanı sıra
oyuncuların da ihtiyaçlarını belirleyebilmek için onlarla
bireysel görüşmeler gerçekleştirdik. Ayrıca ekip içi
dinamiklere dair oyuncuların algılarını belirleyebilmek
amacıyla “sosyometri” uyguladık. Sosyometride,
oyunculara bir turnuvaya gittiklerinde aynı odada
kalmak isteyecekleri üç arkadaşının isimlerini
yazmalarını istedik. Çalışmanın başından sonuna
kadar oyunculara gizlilik konusunda teminat verdik.
Bu uygulamadan sonra, takım içindeki rollere ilişkin
daha detaylı bilgi edinebilmek için aşağıdaki açık uçlu
sorulara yazılı cevap vermelerini istedik.
Takımda ben ...................................................................
Takımda kaptan..............................................................
Takımda koç....................................................................
Bu iki uygulama, oyuncuların birbirleriyle olan
ilişkilerini, iletişimlerini, grup içerisinde alt grupların
olup olmadığını, takım içi işbirliğinin nasıl olduğunu,
grubun dışında kalan birilerinin olup olmadığını,
liderin kim olduğunu görmemize yardımcı oldu.
Söz konusu aşamadan sonra çalışmamızı iki oturum
şeklinde planladık. Birinci oturumda; “ekip olmak”
ve “motivasyon” konuları üzerinde çalıştık. “Bitiş
düdüğü çalana kadar mücadeleyi bırakmama”,
“motivasyonu kaybetmeme” ve “ekip olabilme”
32
Psi. Dan. Adil RODOSLU
Psi. Dan. Leyla VURAL
konularının işlendiği videolar
izleyerek konuların üzerinde
tartıştık. Oyuncuların “neler
hissettiklerini ve kendilerine dair
ne öğrendiklerini” konuştuk.
Oyuncular öz-eleştirilerini
yaparak bir sonraki maç için
kendilerini hazırladılar. Bu
oturumun sonrasında oyuncular
Türkiye yarı finallerine katıldılar ve turnuvayı geçerek
finallere katılma hakkı kazandılar.
İkinci oturumda ise oyuncuların katıldıkları bu turnuvada
öncekilerden farklı olarak neleri gerçekleştirdikleri,
konusunu ele aldık. Örneğin, önceden yeniliyorlarsa son
dakikaya kadar mücadele etmek yerine oyunu bırakırken
bu maçta sonuna kadar mücadele ettiklerini ifade ettiler.
Ayrıca, “sahada şiddet”e dair farkındalık kazandırmayı
amaçladık. Bu doğrultuda, birbirlerine karşı saygılı ve
nezaket kuralları içinde davranmalarının önemini, sözel
ya da sözel olmayan şiddetin kullanılmasının takıma
vereceği zararları ve saha dışından kendilerine yönelik
yapılacak kötü tezahüratlarla başa çıkabilme yollarını
çalıştık. Bunun için, kötü tezahüratlara karşılık vermeme,
dikkatini oyuna yöneltme, süreci bir oyun haline getirerek
eğlencemeye çalışma gibi stratejiler oluşturuldu.
Son olarak oyunculara aşağıdaki soruları sorarak
onlardan çalışmamıza dair geri-bildirim aldık.
Bu çalışma bana..............................................................
Bu çalışma sonrasında kendimle ilgili...........................
Bu çalışma sonrasında takım olmakla ilgili ..................
Bu çalışma sonrasında başarmakla ilgili.......................
Bu çalışma ayrıca.............................................................
Geri-bildirimler çok olumlu olmakla birlikte,
oyunculardan bu çalışmanın devam etmesi isteği,
psikolojik danışmanların maçlara da gelerek gözlem
yapmaları ve maçlarda oyunculara destek olmaları
önerileri geldi. Bu çalışmamızın, 2015-2016 eğitimöğretim yılında ortaokuldaki tüm spor takımlarına
yayılımı gerçekleştirilecektir.
ÖĞRENCİ DENEYİMLERİ
YARATICI
DRAMA
GÜNLÜĞÜNDEN
Saadet KÖSEOĞLU – Kübra ACAR
Gazi Üniversitesi Psikolojik Danışma ve
Rehberlik Anabilim Dalı 4. Sınıf Öğrencileri
Kübra: Ben bir psikolojik danışman adayıyım. Yaratıcı
dramayla hayatımda buna uygun değişiklikler yapmak
istediğim bir dönemde tanıştım. Bizim işimiz iletişim.
Yaratıcı drama da tam bu noktada yardımcımız
olabilecek bir alan. Onu ister yöntem olarak kullanın
ister bir disiplin; üniversitedeki derslerin ta kendisi
o. Yaratıcı drama sürecine başladığımdan beri
psikolojik danışma ve rehberlik alanında teorik olarak
öğrendiğim birçok kavramı yaşantıya dönüştürme
fırsatı yakaladım.
Saadet: Ben de geçen yıl Eylül ayında tanıştım yaratıcı
dramayla. Hatta Çağdaş Drama Derneği’ne Kübra
ile birlikte yazılıp beraber başladık birinci aşamaya.
Öncelikle yaratıcı dramanın ne olduğundan biraz
bahsedeyim. İnci San’ın tanımına göre yaratıcı drama;
doğaçlama, rol oynama vb. tiyatro ya da drama
tekniklerinden yararlanılarak, bir grup çalışması
içinde, bireylerin bir yaşantıyı, bir olayı, bir fikri, kimi
zaman bir soyut kavramı ya da bir davranışı, eski
bilişsel örüntülerin yeniden düzenlenmesi yoluyla
ve gözlem, deneyim, duygu ve yaşantıların gözden
geçirildiği ‘oyunsu’ süreçlerde anlamlandırması,
canlandırmasıdır. Yani drama bir tiyatro ya da
oyunculuk örneği sergilemek değildir, sadece tiyatro
formlarından yararlanır. Yazılı bir metni yoktur.
Sahneye koymak gibi temel bir amacı olmadığı halde,
istenirse yapılan çalışmalar çok fazla değiştirilmeden
gösteriye sunulabilir.
Kübra: Ben de kısaca yaratıcı drama eğitimini aldığımız
Çağdaş Drama Derneği’nden bahsetmek istiyorum.
Prof. Dr. İnci San Devlet Tiyatrosu sanatçısı Tamer
Levent ve bir grup Eğitim, Eğitim Bilimleri, Sanat, Sanat
Eğitimi alanlarında çalışan kişiler tarafından 1990
yılında kurulmuştur. Derneğin temel amacı, yaratıcı
dramayı tiyatro, eğitim ve sosyal yaşamda bir disiplin
ve yöntem olarak geliştirmek ve yaygınlaştırmaktır. Bu
amacı gerçekleştirebilmek için eğitim ve tiyatro ilişkisine
odaklanan dernek, seminer, kurs, yayın, konferans,
danışmanlık vb. akademik düzeyde bilimsel araştırma ve
projeler gibi ulusal ve uluslararası etkinlikler yapmakta,
üniversite dâhil hemen her eğitim basamağında
bulunan öğretmen ve öğretim elemanlarına hizmet içi
eğitimler vererek alana yaratıcı drama eğitmeni/lideri
yetiştirmektedir. Derneğin merkezi Ankara’dadır ve
Türkiye genelinde şube ve temsilcilikleri bulunmaktadır.
İstanbul, İzmir, Eskişehir’de şubeleri; Adana, Antalya,
Burdur, Bursa, Denizli, Hatay, Kayseri, Kocaeli, Muğla,
Mersin, Şanlıurfa ve Trabzon’da da temsilcilikleri
bulunmaktadır. Biz eğitimimizi Ankara şubesinde
almaktayız.
Saadet: Drama eğitimi sürecine geçelim. Dramaya
başlarken öncelikle lider ve grup üyeleriyle birlikte
33
ÖĞRENCİ DENEYİMLERİ
daire oluşturulur, böylelikle herkes birbirini görebilir.
Aynı zamanda daire eşitliğin simgesidir. Yaşamda
hepimizin öğrenci, anne, başbakan gibi bir rolü
vardır; ama dramaya gelirken bunların hepsini kapıda
bırakarak dairede yerimizi alırız. Daha sonra dramanın
aşamalarından ısınmayla başlanır.
Kübra: Isınma aşamasında oyunlar oynanır ve
etkinlikler yapılır. Bu kısım bence atölyenin en
eğlenceli kısımlarıdır. Oyunlar o günkü atölye
konusuyla ilgili olur. Daha sonra canlandırma
aşamasına geçilir. Bu aşamada doğaçlamalar yapılır
ve rol oynama gibi teknikler kullanılır. Sanırım benim
için en ürkütücü kısım, bu aşamaydı. Ancak sürece
kendimi tam anlamıyla verdiğimde kaygılarım da
kimliğimle birlikte kapının dışında kaldı.
Saadet: Rol oynama-doğaçlama aşamasına
gelindiğinde, belirlenen bir konu üzerinden belli
teknikler kullanılarak bir hedefe doğru yol alınır. Bu
aşamada yaratıcılık oldukça önemlidir. Lider gruplara
ayırarak belli bir zaman dilimi içerisinde bizden bir
doğaçlama çıkarmamızı isteyebilir. Burada grup
dinamiği, uyum ve iletişim çok önemlidir. İlk haftalarda
bu uygulamada zamanı ayarlama konusunda sıkıntılar
yaşadık, ama zamanla daha iyi hale geldik. Öyle ki
10 saniyede doğaçlama çıkardığımız zamanlar oldu.
Hepsinden de ayrı keyif aldım.
Kübra: Bu süreçte çoğu zaman günlük hayatımızda
sahip olmadığımız rollere bürünüyoruz. Gerçekten
öyleymiş gibi davranıyoruz. Eğitim süresince
liderimizin sık sık kullandığı gibi empati kelimesini
gerçekten uyguluyoruz.
Saadet: Son olarak değerlendirme aşamasına
geçiliyor. Bu aşamada sürecin özü, önemi, niteliği ve
niceliği saptanır. Duyguların, düşüncelerin paylaşımı
alınır. Genel olarak eğitsel kazanımlar üzerine ya da
ortaya çıkan oluşumlar üzerine tartışmalar yapılır.
Öğrenilenlerin kazanıma dönüşüp dönüşmediği
ve bu durumun gelecek yaşantılara etkisinin olup
olmayacağı, tüm drama yaşantısı ve süreçlerinin
nasıl algılandığı, anlaşıldığına yönelik duygu ve
düşüncelerin paylaşımı yapılır.
Kübra: Çoğu lider son aşamada sadece katılımcıların
süreç hakkındaki fikirlerini almaktadır. Ancak gerçek
bir değerlendirme, bize sürecin ne katması gerektiğini
öğreten aşamadır. Değerlendirme aşamasında
süreç hakkında fikirler söylenip, daha farklı neler
34
yapılabileceği konuşulunca süreç daha verimli
olmaktadır. Her atölyenin sonunda artık farkında
olduğumuz şeylerden sorumlu da olduğumuzu bilerek
süreci tamamlarız. Bu süreç boyunca herkesin eşit
olması, dikkatle dinlenmesi, duygu ve düşünceleri
rahatlıkla paylaşabilmesi, en iyi olma çabasının
olmaması ve birlikte üretmek çok önemlidir.
Saadet: Dramada kazanım elde ederken müzik,
dans, resim, plastik sanatlar gibi pek çok alandan da
yararlandık. Yüzümüze alçıdan maskeler de yaptık,
müzede drama çalışması da… Benim için hepsi de
birbirinden güzel ve zevkli süreçlerdi. Aynı zamanda
dramada kullandığımız pek çok tekniği mesleğimle
bağdaştırıp psikolojik danışma sürecinde de
kullanabileceğimi gördüm.
Kübra: Atölye sürecini somutlaştırmak adına
iletişim-etkileşim konulu üç saatlik atölye sürecini
kısaca anlatayım. Yine her zamanki gibi çember
olarak sürece başladık. Ardından müzik eşliğinde
mekâna dağıldık ve yürümeye başladık. Bu yürüyüş
ÖĞRENCİ DENEYİMLERİ
Saadet: Yaratıcı drama sürecinin etkili bir şekilde
ilerleyebilmesinde ders dışında verilen ödevlerin,
drama ile ilgili okumaların katkısı da büyüktür.
Evet, ilk başta ödev denilince şaşıranlar olabiliyor,
ama drama eğitimi de bizim için ikinci bir üniversite
gibi. Dramada her aşamanın ödevleri vardır ve bu
ödevler tamamlanmadan diğer aşamaya geçilmez.
Altı aşamadan oluşan yaratıcı drama liderliği
eğitiminin son aşamasında artık raportör olunur
ve proje hazırlanır. Projenizi tamamladığınızda
tıpkı yüksek lisans tezi sunar gibi Çağdaş Drama
Derneğinin belirlediği bir jüri önünde projenizi
sunuyorsunuz. Projeniz kabul edilirse Milli Eğitim
Bakanlığının açtığı drama eğitmenliği sınavına
girerek Milli Eğitim Bakanlığı onaylı drama eğitmeni
oluyorsunuz. Gerçekten de uzun ve emek isteyen bir
süreç. Lider adaylarının büyük bir çoğunluğu proje
aşamasına geldiklerinde süreci yarım bırakmakta
imiş. Bu nedenle gerçek bir drama eğitmeni bulmak
çok zor. Dramaya öğrencilerin deşarj olduğu bir
ders gibi bakmak yerine hem öğrenciye eğitsel
anlamda çok şey katan hem de diğer derslerde
bir yöntem olarak kullanılıp öğrenilenlerin kalıcı
olmasını sağlayan önemli bir alan olarak bakmak ve
bu alana hak ettiği değeri vermek gerekmektedir.
Son olarak yaratıcı drama lideri olduktan sonra
bu alanda ilerleyip yüksek lisans yapmak da
mümkündür.
hem mekana uyum sağlayıp mekanı tanımamızı
sağlıyor, hem de diğer katılımcılarla göz göze
gelerek etkileşimi arttırıyor. Ardından tekrar çember
olarak etkinliğimize başladık. “Benim adım Kübra.
…… gibiyim.” o boşluğu doldurma işi bize düşüyor.
Herkes o boşluğa kendi baş harfiyle başlayan bir
nesne, duygu ekledi ve bütün çemberdeki üyeler
kendilerini tanımladılar. Ardından çemberdeki
diğer üyelerle iletişimi sağlayan başka bir etkinlik
yaptık. “Ben Kübra, sen Saadet, o Serkan” tarzında
cümleler kurarak arkadaşlarımızın ismini sıraladık.
Bunu yaparken o kişiye yönelmek, gözlerine bakmak
önemliydi. Yapılan her etkinlik o haftaki atölyenin
konusuna hizmet etmelidir. Daha sonra iletişimin
önemini anlatan “parazit” oyununu oynadık. Bu
oyun grupların üçe ayrılması ve paralel olarak
dizilmesiyle oynanmaktadır. Ortada kalan grup
diğer iki grubun iletişimini zorlaştırmakla görevlidir.
Değerlendirme aşamasına geldiğimizde ise bu
oyunlar ve etkinliklerin amaçlarını konuştuk. İletişimi
zorlaştıran ve kolaylaştıran etkenleri hep birlikte
tartıştık.
Kübra: Merakla ve tedirginlikle başladığım yaratıcı
drama sürecinin henüz çok başındayım. Ancak bana
kazandırdıklarını görebilecek kadar ilerlediğimin
farkındayım. Yaratıcı dramanın Psikolojik Danışma
ve Rehberlik alanında aktif olarak kullanılabileceğini
biliyorum. Çalışma hayatımda bizleri bir adım ileriye
taşıyacağını düşünüyorum.
Saadet: Hali hazırda yaratıcı drama liderliği
eğitimi devam eden biri olarak dramayı, alanında
hep daha iyi ve donanımlı olmayı hedefleyen
tüm psikolojik danışmanlara ve adaylarına
tavsiye ederim. Hem kişisel-sosyal hem de
mesleki açıdan sizlere çok katkısının olacağını
düşünüyorum. Umarım drama deneyimlerimizle
bir nebze olsun yaratıcı dramaya ilginizi çekip,
ilgilenme merakı uyandırabilmişizdir.
Bize bu alanı tanıtan üst dönemden arkadaşımız
Ahmet Ayaz başta olmak üzere, yaratıcı drama
eğitimine teşvik eden çok değerli hocalarımıza
teşekkür ediyoruz.
35
ÖĞRENCİ DENEYİMLERİ
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
PSİKOLOJİK DANIŞMA TOPLULUĞU’NU
(GÜPDAT) TANIYORUZ
Esma KIRCA
Gazi Üniversitesi Psikolojik Danışma ve
Rehberlik Anabilim Dalı 4. Sınıf Öğrencisi
Öncelikle yazımı herkesin anlayabileceği sadelikte ve
heyecanımızı hissedebileceğiniz bir samimiyetle yazmayı seçtim. Umarım bu heyecana kısa süreliğine de
olsa sizleri de dâhil edebilirim.
Gazi Üniversitesi’nde okuduysanız ve bir topluluğun
içinde yer almaya çalıştıysanız, burada topluluk işlerinin hiç de kolay olmadığını öğrenmişsinizdir. Gazi
Üniversitesi Psikolojik Danışma Topluluğu (GÜPDAT)
aslında temelleri 2010 yılına dayanan, ama bahsi geçen zorluklardan dolayı 24 Mayıs 2012 tarihinde kurulan bir topluluktur. Bu topluluk, henüz birinci sınıf
olan bir grup Psikolojik Danışma ve Rehberlik Bölümü
öğrencisinin hayaliydi. Hayal kurdular, engellendiler,
ağladılar, direndiler ve sonunda hayalleri gerçek oldu.
Bu zorlu yolda hocaları onları yalnız bırakmadı, onlarla
birlikte direndiler. Öyle insanlar ki bunlar, GÜPDAT ile
ilgili konularda çocuklar gibi heyecanlı olabiliyorlar. Bu
toplulukta görevler var, fakat görevlerin kesin sınırları
yok. Hatta bu topluluktaki hayalperestlerden biri şöyle
diyor bu durum için: “Yapılması gereken işler vardı ve
yapacak olan kişiler, hepimiz bir ucundan tuttuk; birimiz gidip tohumu aldı, diğerimiz toprağı eşti, öteki gübreledi, birimiz su oldu, diğerimiz güneş ve hep birlikte
sevdik, oldu”. Bu topluluğun kurulmasında belki de bu
36
bölümün öğrencisi olmanın ayrıcalığı vardır.
GÜPDAT’ın amacı; insanlara faydalı olabilmek için psikolojik danışman adaylarının yetişmesine yardımcı olacak çalışmalar yapmaktır. Bu çalışmalar doğrultusunda GÜPDAT içerisinde; Kitap Analizi Grubu, Film Analizi
Grubu, Gezi Grubu, Sosyal Sorumluluk Grubu ve bir de
E-Dergi olmak üzere beş alt bölüm yer almaktadır.
Aşağıda, bu gruplardan kısaca bahsettim.
Kitap Analizi Grubu: Bu bölümdeki etkinliklerimiz
öncelikle bize eşlik etmesini istediğimiz hocamızdan
ricada bulunmamızla başlar. Daha sonra hocamızla
birlikte belirlediğimiz kitabın analizi için tarihe karar
verilir. Herkesin kitabı okuyabilmesi için bir süre verilir
ve sonrasında bir araya gelinerek kitap hakkında detaylı bir şekilde konuşulur. Kitap analizlerinin en önem-
ÖĞRENCİ DENEYİMLERİ
lisi yanı, okunan kitaptaki öğelerin psikolojik açıdan
ele alınmasıdır. Mesela psikolojik danışma kuramları
ve onların içeriğinde yer alan kavramlarla özdeşleşen
ya da ters düşen noktalara odaklanılır. Bu etkinliklerde konunun uzmanı hocalarımızın bize eşlik etmesinin
yanında birçok farklı kişinin olması da çok önemlidir.
Psikolojik danışmada grup çalışmaları açısından düşünürsek kitap analizi çalışmaları farklı bakış açılarını
görmek ve ‘yalnız değilmişim’ hissini yaşayabilmek açısından da yararlı olmaktadır.
Film Analizi Grubu: Bu grupta da çalışmalarımız bir
hocamızla birlikte psikolojik açıdan ele alınabilecek bir
filmin seçilmesi ile başlar. Filmin izlenme zamanı ve
yerine karar verildikten sonra duyuru yapılır. Film izleme aşamasında herkes önemli gördüğü yerleri ya da
sorularını not alır. Film bittikten sonra alınan notlardan
yola çıkılarak grup etkileşimi başlar. Kitap analizinde
olduğu gibi grupla yapılan bu etkinlikler de çok verimli
sonuçlanmaktadır.
Gezi Grubu: Gezi grubundaki görevli arkadaşlarımızın
araştırmaları sonucunda birkaç seçenek belirlenir. Bazen şehir içi bazen de şehir dışı şeklinde olan bu seçenekler kendi grubumuzda oylamaya sunulur ve oylama
sonucu gidilecek yere ve zamanına karar verilir. Geziler, şehrin gürültüsünden ve okul telaşından bir nebze
de olsa uzaklaşmamızı ve birbirimizle kaynaşmamızı
sağlar.
Sosyal Sorumluluk Grubu: Biz PDR öğrencileri olarak insanın “sosyal bir varlık” olduğunun farkındayız,
farkında olmalıyız. Bu bölümdeki etkinlikler daha çok
insan ilişkileri açısından bizlere deneyim kazandırır.
Bu grup çalışmaları kapsamında; kimi zaman yeni
mezun olmuş meslektaşımızın ‘Kütüphanemiz yok!’
çağrısına, içlerine yüreğimizden dökülen sevginin yazılı olduğu kitapları yollayarak cevap verdik, kimi zaman huzurevinde kalan değerli büyüklerimizle huzur
bulmaya gittik, kimi zaman da onkolojide günler hatta
aylar geçiren güzel kardeşlerimizle yeni yılı birlikte
karşıladık.
E-Dergi: Üniversitemizdeki tüm topluluklar gibi topluluğumuzun da, internet üzerinden yaptığı faaliyetlerin
ve bunun dışındaki çalışmalarının yer aldığı ‘Hemhâl’
adlı e-dergisi bulunmaktadır. Dergi yönetimi için sene
başında gönüllü olan bir arkadaşımız editör olarak belirlenir. Topluluğumuzda yer alan ve dergide aktif görev almak isteyen arkadaşlarımız da bir araya gelerek
içerikte nelerin yer alacağına karar verir. Editör arkadaşımız içerikteki çalışmaları gönüllü arkadaşlara dağıtır ve teslim edilmesi gereken zamanı bildirir. Zamanı
geldiğinde yapılan röportajlar, yazılan yazılar internette
e-dergi şeklinde sunulur. Dergimiz, kişi sayısına bağlı
olarak zaman zaman basılı hale de getirilir.
Son olarak, topluluğumuz tarafından bu yıl başlatılan ve
geleneksel hale gelmesini istediğimiz ‘PDR Gecesi’ de
bizim için çok önemli bir yere sahiptir. Topluluğumuzun
tüm etkinliklerinde olduğu gibi bu geceye de hocalarımız ve her sınıftan arkadaşlarımız katılabilmektedir.
Bu gecede sohbet, yemek, müzik, dans yani kısaca her
şey yer almaktadır.
GÜPDAT olarak yaşadığımız grup ruhunu ve bilincini
sizlere aktarabilmiş olmak dileğiyle…
37
PAYLAŞIMLAR
Türk PDR Derneği’nin Hayata Etkin Katılımı:
Yılın Empati Ödülü
Dr. Gökhan ATİK
Ankara Üniversitesi
Tarihsel süreç içerisinde psikolojik danışma kavramının
oldukça uzun bir geçmişi vardır. Günümüzde
oldukça geniş bir alanda sunulan psikolojik danışma
hizmetlerine ilişkin ilk uygulamalar Aydınlanma Çağı’na
kadar dayanmaktadır. Kişilerarası ve kişisel sorunların
daha nitelikli bir şekilde tanımlanıp çözümlenmesini
amaçlayan, ABD ve bazı Avrupa ülkelerinde başlayan
psikolojik danışma hizmetleri, 1950’li yıllarda
Amerikan modelleri referans alınarak ülkemizde
de sesini duyurmuştur. Zaman içerisinde psikolojik
danışma hizmetlerinin çalışma alanları genişlemiş,
birçok kurumda iyileştirici, önleyici ve geliştirici
faaliyetlerde yer edinmeye başlamıştır. Günümüzde
ise, psikolojik danışma hizmetlerinin nitelik ve nicelik
yönünden zenginlik kazanmasında Amerika’da edindiği
deneyimlerini meslek elemanları ile paylaşan Prof.
Dr. Feriha Baymur ve Prof. Dr. Hasan Tan’ın öncü
çalışmaları oldukça kıymetlidir.
Türkiye’de psikolojik danışmanın profesyonel bir
meslek olarak kabul edilmesinde önemli çabaları olan
Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği (Türk
PDR-DER), 1989 yılında Prof. Dr. İ. Ethem Özgüven
öncülüğünde kurulmuştur. Psikolojik danışma
ve rehberlik (PDR) alanının oldukça aktif olması
ve çalışanlarının sayısının hızla artması, mesleki
kavramların toplumda doğru anlaşılması, PDR
hizmetlerinin kalitesinin arttırılması, mesleki birlik ve
bütünlüğün sağlanması, mezunlarının ve çalışanlarının
haklarının korunması ve alana yönelik bir meslek
örgütünün yoksunluğu gibi gerekçeler Türk PDR
Derneğinin kurulmasını zorunlu kılmıştır.
Kurulduğu günden itibaren her geçen gün
çalışmalarına ivme kazandıran Türk PDR Derneği,
mesleğin yasal olarak tanınması, yetişme
standartlarının ve uygulanabilir etik kuralların işlevsel
olabilmesi amacıyla önemli
bir çaba göstermektedir.
Türk PDR-DER, ilgili alanda
sahip olduğu kuramsal ve
uygulanabilir bilgi birikiminden
38
toplumun faydalanabilmesini ve psikolojik danışmanın
profesyonel bir meslek olarak tanınabilmesini
sağlamak için düzenli olarak birtakım faaliyetleri
yerine getirmektedir. Halkı bilgilendirmeye yönelik
düzenlenen toplantılar, basın yayın kuruluşları
tarafından düzenlenen programlara uzman olarak
katılma, kamuoyunu ilgilendiren güncel konularla
ilgili basın açıklamaları yapma, ebeveynlere yönelik
uygulamalı eğitim programları, resmi kurumlarda
görev yapan personellerin eğitilmesi ifade edilen
bu faaliyetler arasında yer almaktadır. Dernek,
ülke çapında okullarda ve Rehberlik Araştırma
Merkezlerinde üyeleriyle sunduğu birçok önleyici ve
geliştirici hizmetin yanı sıra olağanüstü durumlardaki
kriz yönelimli müdahaleleriyle de adını duyurmaktadır.
Örneğin, bireylerin hayatında, yıkıcı deneyimlerle
birlikte ciddi psikolojik travmaların yaşandığı 2012
Van depreminde de depremzede vatandaşlar için
yardım ve profesyonel destek faaliyetleri organize
edilmiştir. Derneğin çalışmaları şüphesiz sadece
depremlerle sınırlandırılmamıştır. 13 Mayıs 2014
günü resmi rakamlara göre 301 maden işçisinin
yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan Soma Maden Kazası
karşısında yaşanan psikolojik travma vakaları, derneği
harekete geçirmiştir. Derneğin internet sayfasında
facianın ardından yürütülecek faaliyetlerle ilgili bir plan
oluşturulmuş ve derneğin Manisa şubesi başta olmak
üzere yürütülebilecek psikososyal faaliyetler hakkında
çalışmalara başlanmıştır. Çünkü, Türk PDR Derneği’nin
ve binlerce üyesinin, bir empati örneği olarak sedyeye
uzanabilecek diğer hastayı düşünerek çamurlu
çizmelerini çıkarmak isteyen işçiyi ya da abisinin
cenazesini örten Kızılay battaniyesinin bir başkasına
da gerekli olabileceğini düşünerek battaniyeyi yeniden
Kızılay’a teslim eden duyarlı vatandaşı bu facia
sonrasında yalnız bırakması düşünülemezdi.
Doğumdan ölüme kadar
uzanan gelişim süreci
içerisinde bireyler hayatın
onlara sunduğu bazı olanakları
görememekte ya da çeşitli
PAYLAŞIMLAR
nedenlerden dolayı bunları ihmal etmektedirler.
Bir başkasını dinlemek, onu anlamak, ona yardım
edebilmek ve bu benzersiz duyguyu tadabilmek,
hayatın insana sunduğu en büyük imkânlardandır.
Ancak, yaşam yolunda doludizgin ilerleyen bireyler
çoğu zaman en yakınlarındaki insanları dahi
görememektedirler. Bunun sağlanabilmesi için
bireylerin empatik becerilerinin gelişmesi, karşılıklı
kabul ve saygı çerçevesinde ilişkilerini şekillendirmeleri
gerekmektedir. Türk PDR-DER, kendi öznel
dünyalarından sıyrılıp etrafındaki diğer insanları
düşünen, anlayan, onların kazanımları için çaba
gösteren kişilerin veya grupların toplum tarafından da
tanınabilmelerini sağlamak amacıyla Yılın Empati Ödülü
vermektedir.
Derneğin tarihinde verdiği ilk empati ödülü, eğitime
verdiği desteklerden ötürü 16 Ekim 2009 tarihinde
ölümünden sonra Prof. Dr. Türkan SAYLAN’ın manevi
kişiliğine atfedilmiştir. Bir sonraki yılın empati ödülü
ise engelli bireylere internet üzerinden maddi destek
sağlayabilecek firmaların bir araya gelmelerini ve diğer
engellilerle buluşmalarını kolaylaştırmaya yönelik
Engelleri Kaldır projesi dolayısıyla Rodin Alper BİNGÖL’e
verilmiştir. 2011 yılı ödülü hayatın farklı alanlarından
insanların birbirlerini anlamasına katkı sağlayan Yarım
Kalan Hayatlar projesiyle gazeteci Ayşe ARMAN’a layık
görülmüştür. Verilen ödüller arasında ilk topluluk
ödülü olma özelliği 2012 yılındaki ödüle aittir. Bu yıl,
Van depremini takip eden haftalarda Van’ın plaka kodu
olan 65 sayısına ithafen bu dakikada tribünde üstlerini
çıkaran ve Van’daki soğukla mücadele eden insanlara
dikkat çeken Beşiktaş kulübünün taraftar grubu olan
Çarşı adına grubun sözcüsü Alen MAKARYAN’a 14
Aralık 2012 tarihinde verilmiştir. Son ödül olan 2013 Yılın
Empati Ödülü ise engelli bireylerin bir arada spor yapıp
kaynaşmalarını amacıyla Edirne Valiliği-Edirne Belediye
Başkanlığı-Trakya Üniversitesi Rektörlüğü ortak
girişimiyle hayata geçirilen I.Balkan Özel Gereksinimli
Çocuklar Spor Oyunları Projesi’ne verilmiştir. Özetle
toplumda başkalarını anlarken, diğer bireyleri de
empatiye teşvik eden, hatta empati oluşturmak
için somut olarak etkinlik tasarlayan bireyler ya da
topluluklar bu ödüle layık görülmektedir.
Çoğu sivil toplum örgütü bir ödül organizasyonunun
düzenlenmesinde belirli bir kesimi, belirli niteliklere
sahip kişileri ödül almaya layık olarak belirlemekte
ve ödül bu dar kapsamlı kesime gitmektedir. Bu
yaklaşım ödüllendirme faaliyetinin sınırlı bir alana
etki etmesine neden olmaktadır. Yılın Empati Ödülü
ise toplumun her kesiminden her bireyin alabileceği
tüm topluma hitap eden bir organizasyon olması ile
benzerlerinden ayrılan bir konumdadır. Beşiktaş Spor
Kulübünün taraftar grubu Çarşı’nın 2012 yılında bu
ödüle layık görülmesiyle birlikte, ülkenin herhangi bir
yerinde yaşanan güçlüklere karşı birlik olabilmenin,
acıları paylaşabilmenin değerli bir davranış olduğu
vurgulanmış ve toplumun dikkati yeniden ulusal
yardımlaşma dürtüsüne çekilmiştir. Bu bağlamda
toplumda birbirine ihtiyacı olan insanların birbirleriyle
olan yardımlaşma güdülerinin yanı sıra gelecekte farklı
grupların birbirleriyle daha hoşgörülü ve karşılıklı
anlayışlılığa dayalı bir iletişim içerisine girilmesi de
desteklenmiştir.
Günümüzde pek çok farklı grubun birbiriyle çatışma
içerisinde olduğu görülmektedir. Heteroseksüellik
dışında bir cinsel yönelimi olanlar, sol görüş ile sağ
görüşe mensup olan geniş toplum kesimleri, futbolda
farklı takımın taraftarları, yaşamı paylaşma konusunda
yaşama farklı açılardan bakan aile bireyleri, lüks bir
yaşam sürerken alt gelir seviyesindeki insanların
kaygılarını küçümseyen kesimler ve hatta izledikleri
televizyon programları konusunda farklılaşan bireyler
birbirlerine karşı hoşgörü yerine sert ve yıkıcı eleştirilerle
yaklaşmakta ve kutuplaşmalar meydana gelmektedir.
Toplumdaki bu yoğun çatışma ortamının getirdiği gerginlik
atmosferi içerisinde, planlanan empati ödülleri, bireylerin
birbirlerinin farklılıklarına saygı duyabilmelerine katkı
sağlamaktadır. Söz konusu gelişim, toplumun farklı
kesimleri arasında düşüncelerin farklı olabileceğini, ancak
duyguların aynı şekilde yaşanabileceğini göstermesi
açısından büyük önem arz etmektedir.
KAYNAKLAR
Akkoyun, F. (1995). PDR’de unvan ve program sorunu: Bir
inceleme ve öneriler. Psikolojik Danışma ve Rehberlik
Dergisi, 2(6), 1-21.
Altıntaş, E. (2008). Çağdaş eğitim sisteminde öğrenci kişilik
hizmetleri ve rehberlik. Can. G. (Ed.). Psikolojik danışma ve
rehberlik. (1-27). (9. Baskı). Ankara: PegemA Yayıncılık.
Bankart, C. P. (1997). Talking cures: A history of Western and
Eastern Psychotherapies. Pasific Grove, CA: Brooks/Cole.
Eren-Gümüş, A. ve Gümüş, M. A. (2010). Psikolojik danışmada
etik ve hukuk. İstanbul: Vedat Kitapçılık.
Hackney, H., & Cormier, S. (2008). Psikolojik danışma ilke ve
teknikleri: Psikolojik yardım süreci el kitabı (T. Ergene ve S. A.
Sevim, Çev.). Ankara: Mentis.
Özgüven, B. E. (1990). Ülkemizde psikolojik danışma ve rehberlik
faaliyetlerinin dünü ve bugünü. Psikolojik Danışma ve
Rehberlik Dergisi, 1, 1, 4-15.
Şen, H. (2013, Şubat). 2012 yılının empati ödülünü verdik. Türk
Psikolojik Danışma ve Rehberlik Bülteni, 4(24), 5-7.
Yeşilyaprak, B. (2009). Türkiye’de psikolojik danışma ve rehberlik
alanının geleceği: Yeni açılımlar ve öngörüler. Ankara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 42(1), 193-213.
39
PAYLAŞIMLAR
TOPLUMSAL OLAYLAR,
SAVAŞ VE ŞİDDET
Psi. Dan. Rıdvan ŞAHİN
Atam İlkokulu
Şiddet ile ilgili birçok soru var aklımızda. Sorudan
daha fazla cevap… Bu soruları sorarken ve cevapları
ararken karşımıza çeşitli bakış açıları çıkmaktadır.
Psikoloji, sosyoloji, siyaset bilimi, felsefe, iktisat
gibi disiplinler şiddeti farklı yönleriyle tartışmakta,
daha anlaşılabilir hale getirmeye çalışmaktadırlar.
Bu disiplinler şiddeti anlamaya ve açıklamaya
çalışırlarken şiddetin çıkış noktasını siyasetin
başka araçlarla sürdürülmesi, ekonomik gelişmeye
ivme kazandıran bir araç, gizli ölüm istenci,
egemenlik arayışı, yaşam mücadelesi gibi nedenlere
dayandırmaktadırlar.
Şiddeti kim uygular? Şiddet kime uygulanır?
Şiddetin nedenleri nelerdir? Şiddetin sonuçları
nelerdir?
Şiddetin aktörleri kimlerdir? Şiddetin koşulları
nelerdir? Şiddet nerede uygulanır? ...
40
Şiddetin içgüdüsel bir davranış olması veya
toplumsal sorunların sonucu olarak ortaya çıkması
(gelir ve refah dağılımındaki ya da hukukun
uygulanmasındaki adaletsizlikler) gibi nedenleri
düşünüldüğünde insanın kişisel sorumluluğuyla,
bir başka deyişle “insan özünde iyi mi, kötü mü?”
sorusunun cevabıyla ne yapılacağı, ikilemde
kaldığımız öncelikli konu haline gelmektedir.
Milgram’ın itaat deneyinin sonuçlarını okurken
deneklerin cevaplarından memnun olmamamız ya
da bir deneğin hayatında gerçekleşen şu dönüşüme
herkeste rastlamamamız bulantımızı biraz daha
arttırıyor: Milgram’ın itaat deneyine katılan bir denek,
deney sonrasında, kötü şeyler yapacağını bile bile
askere alınmasına izin vermeyeceğini, vicdani ret
hakkını hapse girme ihtimalini bildiği halde sonuna
kadar zorlayacağını ve çok az insanın otoriteye
uysalca itaat ettiğinin farkında olduğunu aktarıyor.
Hitler önderliğinde Yahudi katliamında bulunan Nazi
askerlerine bu katliamlara nasıl ortak oldukları
sorulduğunda “sadece emirleri yerine getirdikleri”
gibi bir açıklamada bulunmaları itaat güdümlü şiddet
sorunsalının vahametini ortaya koyuyor.
İnsanlık tarihi farklı bağlamlarda ele alınsa ve
şiddet bağlamı ayrı bir başlık altında ele alınsa
kuşkusuz tarihin en karanlık sayfaları bu bölümde
yer alırdı. Aynı zamanda nedenleri çarpıtılarak en
fazla yüceltileni de… Kutsal toprakları ele geçirmek,
PAYLAŞIMLAR
insani yardım yapmak, demokrasi götürmek, etnik/
ırksal ve dini/mezhepsel temizlik, sosyal adaleti
sağlamak… Devletlerin birbirleriyle yaptıkları
savaşlara bakıldığında dini, etnik ve ekonomik
kaygılar ön plana çıkmaktadır. İç savaşlar dahi bu
kaygılarla başlatılmakta, sürdürülmektedir. Bu
sebeplerden hangisi şiddetin motivasyonu olursa
olsun, savaşı başlatanların hiçbiri, hiçbir zaman
bu savaşlarda ölmemektedir. Bu da bizi şiddetin
başlangıcının nedenlerini sorgulamakla birlikte,
eşgüdümlü olarak, şiddetin sonuçlarıyla yüzleşmeye
götürmektedir.
Şiddetin nedenlerini anlamak kadar sonuçlarının
da her zaman yıkımla sonuçlandığını unutmamak
gerekmektedir. Yönetim biçimini kendi ideolojisi
ya da inancı doğrultusunda dönüştürme, devrim
yapma amacıyla siyasi veya dini örgütler, var
olan devlet sistemini tanımayarak –hatta devlet
şiddetine “karşı şiddet”le karşılık vermek
iddiasıyla- kasıtlı bir illegal oluşumu tercih
etmekte ve şiddeti belirli bir amaç doğrultusunda,
pratikte bir araç olarak görmektedirler. Bilinçli
şekilde örgütlenmiş bu yapıların yanında
dönemsel olarak bir araya gelmiş ve şiddetin
parçası olmuş kalabalıklar da söz konusudur.
İnsanlık tarihinde azınlık durumundaki millet
ve mezheplere uygulanan şiddet bunlara örnek
olarak gösterilebilir. Farklı dinamiklerden
beslenen ama her zaman toplumu bütünüyle
etkileyen söz konusu toplumsal olayların
meydana geliş süreçlerini anlayabilmek, şiddeti
ortaya çıkaran süreçleri ortadan kaldırmak için ilk
adım olacaktır. Çalışma alanı hangi disipline bağlı
olursa olsun sözü edilen disiplinlerin bilimsel
problem çözme sürecine dahil edilmesi olayların
nedenlerini kavramsallaştırmayı ve çözmeyi
kolaylaştıracaktır.
Şiddet kavramına psikolojik bakış açısı, Tarantino
ve Haneke sinemasının izlenmesi ve yorumlanması
yoluyla da genişletilebilir. Psikolojik danışma
alanının yanı sıra, iktisat, sosyoloji, felsefe ve siyaset
üzerine okumalar yapmak, konu hakkında daha
derinlemesine bir anlayış geliştirmeyi sağlayacaktır.
KAYNAKLAR
Arent, H. (1996). Şiddet üzerine. Cogito. Sayı 6-7 (Kış-Bahar). Yapı
Kredi Yayınları
Gümüş, A. (2006). Şiddetin Nedenleri. Toplumsal Bir Sorun
Olarak Şiddet Sempozyumu. Eğitim Sen Yayınları
BENNY’NİN VİDEOSU:
FİLM ANALİZİ
Uzm. Psi. Dan. Pınar ÇAĞ
ODTÜ, Öğrenme ve Öğretmeyi Geliştirme
Uygulama ve Araştırma Merkezi
Yayın Tarihi : 11 Şubat 1993 (Norveç)
Yönetmen : Michael Haneke
Süre
: 1 saat 45 dakika
Senaryo
: Michael Haneke
“Çocuklar duygusal ya da entelektüel destek
verilmeksizin televizyonun önünde bırakılırsa,
onlar için Saraybosna’daki bir cesetle
‘terminatör’deki bir ceset arasında gerçeklik
açısından bir fark kalmaz… Benny aslında ne
yaptığının farkında değil, çünkü videolarda tek
yapmanız gereken filmleri geri almak, böylece
ölen insanlar yeniden canlanır.” *
Şiddetin her türlüsünü günlük yaşantımızda
içtiğimiz su kadar kanıksadığımız günlerden
geçerken; bu filmi izlerken fazlasıyla tıkanık
zamanlar yaşadım. Vicdan, üzüntü, minnet,
derin acı gibi duyguların pek çoğunu duymayan,
bunları bambaşka ve kötü duygularla değiştirmiş,
bunu adeta kimliğinin ayrılmaz bir parçası
olarak kodlamış olan bir ergen; Benny. İçine
kapanık, ağır şiddet içeren videolar izleyen, lisede
arkadaşlık ilişkileri içerisinde mesafeli ve uzak
görüntü çizen Benny henüz 14 yaşında.
Benny, vaktinin çok büyük bir kısmını şiddet
içeriği yoğun olan videolar kiralayıp izleyerek,
televizyonda şiddet içerikli yayınları takip ederek,
geri kalan zamanında ise kendi video kamerasıyla
çekimler yaparak ve yatak odası penceresinden
görünenlerin kameradaki yansımasını perdeleri
kapalı odasından izleyerek geçirir. Giderek
daha mekanik bir hal alan yaşantısı, Benny’nin
gerçekle kurduğu köprünün sarsaklaşmasına
neden olur. Hayatındaki videolar adeta gerçek
halini almaya başlar. Bu sırada ailesinin çiftlikte
olduğu bir haftasonu eve davet ettiği ve yeni
tanıştığı kız arkadaşına önce kendi çekmiş
41
PAYLAŞIMLAR
olduğu, çiftliklerinde geçen, bir domuzun hayvan
silahı ile öldürülme sahnesini izlettirir ve ölümü
yakından görmenin nasıl bir his olduğunu bilmediğini
ifade eder (aslında neler olacağı az çok burada
sezilir). Arkadaşına çekmecede sakladığı hayvan
silahını gösterir ve bu sırada kızı aynı tabancayla
öldürür. Ancak sanki dolaptan süt alıp içmek kadar
olağan, sıradan, basit bir olaymış gibi yaşar hem
öncesini hem sırasını hem de sonrasını. Son derece
soğukkanlıdır. Ailesi çiftlikten döndüğünde ise aynı
soğukkanlılıkla tüm öldürme sahnesini kaydettiği
videosunu her aşamasıyla onlara izletir. İşin buradan
sonraki kısmı çok daha vicdanlara sığmayacak bir
hal alır; ailesi çaresiz kalıp durumu örtbas etmek
için planlarını oluşturur. Bunun üzerine babası
orada kalıp, cesetle ilgilenip onu yok etme planlarını
gerçekleştirirken, Benny ve annesi uzaklaşarak
Mısır’a giderler. Döndüklerinde her şey hallolmuştur,
ceset yok edilmiştir. Buna rağmen hayat ne Benny ne
de ailesi için normale dönmez. Dönemez.
Haneke bu filmde izleyicinin adım adım şiddete
yönelen bir genç çocuğun dünyasını yakından
tanıması ve anlaması için elinden geleni ardına
koymamış. Tabi filmi izlerken bu nedenle tüylerinizin
ürperdiği, kanınızın çekildiği sahnelerle sık sık
karşılaşabiliyorsunuz. Bu sahnelerden biri -belki
de filmdeki en keskin sahne- şöyle cereyan ediyor:
Benny kız arkadaşını ilk vurduğunda acıyla yere
yığılan kız, kıvranmaya ve çığlıklar atmaya başlıyor,
bunun üzerine Benny iki kere daha hayvan silahını
sıkarak arkadaşını öldürüyor. Sonra kızın kanının
damladığı örtüleri küvette yıkıyor, kanın döküldüğü
yerleri sakince siliyor, tüm kanı temizledikten sonra
mutfağa gidip süt içip bir şeyler yiyor! Filmin yaklaşık
on dakikasını alan bu sahneler peş peşe akıllara
kazınıyor. Benny’nin şiddeti ne kadar kanıksadığı,
içselleştirdiği ve normalleştirdiği tokat gibi çarpıyor
seyircinin yüzüne.
Bir ergenin dışarıdaki dünya ile bağlantı kurmasında
muhim olan insanlardır. Yani birincil ilişkiler kurması
çok önemlidir, ancak filmde Benny’nin ne kadar çok
nesneleşen bir dünyası olduğunu görüyoruz. Meta
ve medyadan ibaret bir çocuğun gerçek algısını
kaybetmesi aslında anormal değildir! Olağandır,
hatta sıradandır. Benny için artık gerçek kendi video
kamerasında oynayan yapay görüntülerden ibarettir.
Elbette bu hal onun hem içine kapanmasına hem de
normal kıyısından uzaklaşmasına neden olmuştur.
Ancak bu yapıda durumun anormal olduğunu
42
keşfetmemiş bir anne babanın oluşu ise ayrı bir
tartışma konusudur. Sıklıkla evde yalnız kalan,
iletişimlerinin aynı masada oturup sessizce yemek
yemekten pek öteye gitmediği, babanın daha sert,
otoriter; annenin ise içine kapanık ve kendi halinde
olduğu bu ailede yabancılaşmanın tüm harflerinin
depremi neredeyse film boyu görülebiliyor. Burada bir
aile yok aslında, aynı aileye gelmek zorunda kalmış üç
üyenin mecburi ilişkisi var demek daha doğru olabilir.
Aklımda tek bir soru beliriyor? Bunca ölüm haberini
okuduğumuz, her gün her dakika ölüm haberi
aldığımız bu günlerde ışığın yönünü kaybetmişken,
çektiğimiz her damla nefesin ciğerlerimize ulaştığını
bir türlü hissedemez haldeyken söylesenize post
modernizm acaba bizleri tepkisiz, soğukkanlı, acıma
duygusunu kaybetmiş birer metaya dönüştürmüş
olabilir mi? Bilmem, olabilir mi? Dilleri bile
dönmezken televizyon izlemeye başlayan, ellerinden
telefon, tablet eksik olmayan, bilgisayarsız soluk
alamayacak hale gelen bir nesilden bahsediyoruz.
Durumun vahameti giderek artarken, çocukların
artık ne kadar tutuk konuştuğunu fark edebiliyor
musunuz? Sanki üç kelime yeterli oluyor; evet, hayır,
PAYLAŞIMLAR
bilmem; kısa cevaplarla daha kısa iletişimlerle kendi
sanal dünyalarında istediklerinde öldürebildikleri,
istediklerinde tekrar canlandırabildikleri
insancıkların içinde yaşamaya devam ediyorlar.
Bir tuşla öldürdüğü herhangi bir şeyi, bir tuşla
geri alabiliyor belki de. Benny de filmde videoyu
geri sardığında belki de kız arkadaşının yeniden
canlanacağını sanmış olabilir. Çünkü ona etrafındaki
tüm uyarıcılar böyle bir dünya öğütlemişti; ama
gerçek çok daha farklıydı elbette.
Benny cinayet akşamını ve sonrasındaki günü
çok enteresan şekilde geçirir. Önce aynı akşam
arkadaşlarıyla dışarı çıkar, eğlenir, o gece
arkadaşında kalır, ertesi gün ise sabahtan akşama
kadar sokaklarda gezinir, sinemaya gider, birkaç
arkadaşına uğrar, berbere gidip saçlarını kazıtır ve eve
döner. Giderek ıssızlaşan Benny erkenden uyumaya,
videolardan uzaklaşmaya, televizyonda komedi
izlemeye, karikatür takip etmeye başlar, okulda
ödevlerini yapmamaya ve derslerini takip etmekte
güçlük yaşamaya başlar. Sanıyorum film sırasında
Benny’nin davranışının sarsıcı yüzleşmesini derinden
yaşamaya başladığı kısım tam da buraya denk geliyor.
Babası çiftlikten döndükten sonra henüz Benny’nin
cinayet itirafıyla yüzleşmemişken; Benny’nin
saçlarını kazıttığını görünce; ona “Senin bu kendi
kendini yok etme girişimini kimse sevmiyor” der. Bir
ebeveyn çocuğunun kendini yok etme yolunda derin
adımlarla ilerlediğini, giderek sessiz, içine kapanık
bir hal aldığını görmesine rağmen ona yaklaşacak
bir yol bulamaz. Yanlış yollar dener belki, ancak
bu yoğun iletişimsizlik onları başka yollara çoktan
sürüklemiştir artık.
“İnternet üzerinden insanlarla, akla hayale
gelebilecek her konu hakkında, ölene kadar
sohbet edebilirdim ama bu, gerçek hayatta adımı
söyleyebilmeme bile yardımcı olmazdı. Dolayısıyla
internetin de morfin sülfattan pek bir farkı olmadığını
anladım.”**
“Baba: Niçin yaptın bunu?
Benny: Bilmiyorum, sanırım nasıl olduğunu görmek
istedim.”
Benny Mısır’dan döndükten sonra hayat her ne
kadar tüm aile için normalleşmiş gibi görünse de,
birkaç gün sonra polise gidip her şeyi itiraf eder.
Dayanılmaz bir hal alan içinin sesine dayanamadığı
açıktır. Son olarak; ebeveynleriyle karakolda
karşılaşan Benny annesinin ve babasının gözlerindeki
birçok duyguyu okuyacak kadar derin ve uzun
bakışmasıyla film sona erer.14 yaşında bir ergen için
bir cinayet her ne olursa olsun fazlasıyla ağırdır!
Kafaları dolduran, morfin sülfat etkisi yapan bir
yaşantıdan çocuklarını kurtarması gereken tek,
temel ve güçlü kaynak ebeveynlerdir! Anne baba
için bunca kirli şiddet furyasının içinde çocuğu
korumak zor olsa da, bu bir gerekliliktir! Yalnız
büyüyen, yalnızlaşan çocukların, ergenlerin
doğrudan bağımlılık geliştirdiği en temel araçlar
artık teknolojik aletlerdir. Etin ete, gözün göze
değdiği iletişimi unutalı çok oluyor, ancak yeniden
hatırlamamız ve hatırlatmamız gereken en temel
şeylerden biri bu sanıyorum. Çocuklarınızın
gözlerine bakın, onlara fısıldayacak çok şeyiniz
olmalı. Başka türlüsünü düşününce ruhum
yoruluyor. Öbür türlüsüne izin vermediğimiz bir
dünya kurabiliriz. Hayal ettiğimiz güzel dünyanın
vuku bulmasında en temel varlık çocuklar,
çocuklarımız! Onları şiddetsiz, temiz, iyi duyguların
olduğu barış dolu bir dünyada, ruhlarının
kirlenmediği, her gün daha çok yeşerdikleri bir
halde bulmak ve büyütmek dileğiyle.
Ve “Boşuna aramayın yüreğimi, çünkü onu
hayvanlar yedi.”***
DİPNOTLAR
* Michael Haneke (Film röportajından bir kesit.)
** Günday, H. (2013). Daha. İstanbul: Doğan Kitap.
*** Baudelaire, C. (2007). Kötülük çiçekleri (Erdoğan Alkan, Çev.)
İstanbul: Varlık Yayınları.
43
PAYLAŞIMLAR
AFFET BİZİ ÇOCUĞUM
Arş. Gör. Muharrem KOÇ
Hacettepe Üniversitesi
Canım evladım,
Affet bizi çocuğum!
Sana bu yazıyı yazmamız gerekiyordu. Kendimizi
başka türlü affettiremezdik, umarım böyle
affedersin bizi.
Televizyon izlerken senin de bizimle izlediğini, o
“kutudakileri” anlayabileceğini düşünemedik. Seni
susturmak için hiç çekinmeden sana vurdulu-kırdılı
çizgi filmler izlettik, yanında mafya dizileri izledik,
sürekli birilerinin birilerini öldürdüğü ve öldürerek
kazandığı filmler izledik, evimizin duvarlarına onların
posterlerini astık.
Sen dünyaya bizim isteğimizle geldin, bunu sana
sormadık, kendimiz karar verdik ve doğdun.
Tertemizdin, daha hiç suça bulaşmamıştın,
bembeyazdın, daha kirlenmemiştin. Yaşama
sevinciyle doluydun, ağlarken bile mutlu ederdin,
çevrendekileri.
Gün geçtikçe büyüdün ama biz bunu fark etmedik,
hep seni çocuk sandık, “bizi anlamaz daha çocuk
o” dedik. Ama anlıyormuşsun, bunu göremedik.
Her şeyimizi görüp duyduğunu, bizden öğrendiğini
anlayamadık.
Affet bizi çocuğum!
Yanında kavga ettiğimiz için affet bizi. Sen daha
bebekken bile yanında tartıştık, birbirimize bağırıp
çağırdık, kötü şeyler söyledik, nasıl olsa “çocuk o
anlamaz” dedik ve ne söylediklerimize dikkat ettik
ne hareketlerimize. Belki de kadına el kalktığını
ilk biz sana gösterdik.
Affet bizi çocuğum!
Arabayla trafikteyken seni arka koltuğa oturttuk
ve kendimizce seni koruduk. Ama küfürlü araba
sürmekten çekinmedik, gelen geçene laf atmakta bir
sakınca görmedik. Kaza yapınca diğer araç kusurlu
diye inip onunla kavga etmekten geri durmadık, sana
hakkını yememeyi öğrettik. Hiç çekinmedik, çünkü
sen daha sadece küçük bir çocuktun anlamazdın.
44
Affet bizi çocuğum!
Elektrikle oynamak senin için çok tehlikeliydi,
biz de seni korumak istedik. Her elektrikli aletle
oynadığında bağırdık, kızdık, eline vurduk seni
“koruduk”. Yaptığın yanlışı sana böyle gösterdik.
Bilgisayar aldık sana sonra, istediğin bütün oyunları
yükledik. Saatlerce o oyunlara oynamana izin
verdik, saatlerce birilerini öldürdün, yıktın, yaktın…
Hiç karışmadık sana, çünkü öyle kendi halinde
büyüyorsun zannettik.
Affet bizi çocuğum!
Hatalarımız bitmedi daha. Maça götürdük seni,
hani o çok sevdiğin maçlara. Binlerce insanın
aynı anda küfrettiği, kaybedince kavga ettiği o
maçlarda, rakip olmanın birbirinden nefret
etmeyi ve diğerini yok etmeyi gerektirdiğini
gösterdik sana biz. Sahada top oynayanların
maç esnasında gerilip birbirine saldırmasını,
birbirini yumruklamasını keyifle izledik,
izlettik sana.
Affet bizi çocuğum!
Hatırlar mısın bazen pikniğe giderdik?
PAYLAŞIMLAR
Gittiğimiz yerde ateş yakar, ağaçların dallarını
kırar, sana en iyi hangi ağacın yanacağını, hangi
dalı kırman gerektiğini öğretirdik. Ormanların,
hayvanların evi olduğunu, onların yaşam alanlarını
mahvettiğimizi, aynı zamanda kendimize de zarar
verdiğimizi hiç söylemedik sana, hiç anlatamadık,
doğada bizden başka canlıların da yaşadığını.
Affet bizi çocuğum!
Her fırsatta sana “hakkını yedirme, dik başlı ol”
dedik, “şiddeti sevmeyiz, şiddetten hoşlanmayız”
dedik; ama “yeri geldiğinde de ilk yumruğu atan
sen ol, hakkını aramayı bil, kimseden korkma,
gerektiğinde vur” dedik.
Biz böyle dedik ama çocuğum, o gün her şeyi
anladık ki iş işten geçmişti galiba. Daha birinci
sınıfa yeni başlamıştın, her şeyin başındaydık,
mutluyduk. Seni okula götürdük, çocuğumuz
büyümüştü, okula gidiyordu diye havalara
uçuyorduk. Ama daha ilk günün akşamında
öğretmenin gün içinde senin yaptıklarını anlatınca
şok olmuştuk. Sıra arkadaşını istemeyip onu
dövmüşsün, arkadaşın defterini yere düşürdü
diye ona saldırmışsın, ders dinlemek istemediğini
söyleyip sınıfın kapısına tekme atmışsın…
Öğretmenin bunları sayarken kendimizi tutamadık
ve senin üstüne yürüyüp, bağırıp çağırdık. Ve o
anda dondum kaldım! O anda kendime geldim!
Gözümün önünden babanla tartışmalarımız
ve birbirimize ettiğimiz hakaretler, trafikteki
küfürler, kavgalar, maçta yaşananlar, bilgisayarda
öldürdüğün adamlar ve daha neler neler geçti!
Ne yapmışız biz sana, hangi nasihatleri vermişiz,
neler öğretmişiz sana çocuğum neler!
Affet bizi çocuğum!
Sana öğrettiğimiz, gösterdiğimiz, yaşattığımız
her şey için, tüm yanlışlar için bizi affet! Her
gün insanların öldüğü, kimsenin kimseye
tahammülünün kalmadığı, birilerinin sürekli
yakıp yıktığı, doğanın her gün daha çok talan
edildiği, birilerinin sürekli kaybettiği, her
günün bir öncekinden daha çok şiddet
içerdiği bir dünyaya seni getirdiğimiz
için affet bizi! Ya da herkesin rahat,
mutlu, huzurlu, sağlıklı, kavgasız
gürültüsüz yaşayabileceği bu dünyayı
mahvettiğimiz için…
Affet bizi çocuğum. . . Affet bizi evladım. . .
Affedin bizi çocuklar!
45
TARTIŞIYORUZ
AŞK MI ŞİDDET Mİ?
FLÖRT ŞİDDETİ: PSİKOLOJİK ŞİDDET*
Dr. Ezgi TOPLU-DEMİRTAŞ
Orta Doğu Teknik Üniversitesi
Flört ilişkilerinin üniversite öğrencilerinin beden ve
ruh sağlığına olumlu ve koruyucu bir etkisi olduğunu
gösteren çalışmalar vardır. Örneğin Braithwaite,
Delevi ve Fincham, flört ilişkisi olan bireylerin, ilişkisi
olmayan bireylere göre daha az ruh sağlığı ve yeme
bozukluğu problemi yaşadıklarını, riskli davranışlara
daha az yöneldiklerini ve daha az sayıda cinsel
partner sahibi olduklarını ortaya koymuşlardır.
Türkiye’de –dünyada olduğu gibi- lisans ve lisansüstü
eğitim yaşantısı, Erikson’ın Psikososyal Gelişim
Kuramı’na göre genç yetişkinlik dönemine denk gelir.
18-30 yaşları arasını kapsayan bu dönem, yakınlığa
karşı yalıtılmışlık olarak adlandırılır ve “aşk” bu
dönemin olmazsa olmazıdır. Bireylerin bağlılığa
dayalı romantik ilişkiler kurması ve sürdürmesi en
temel beklentilerinden biridir. Bu dönemde uzun
süreli flört ilişkileri yaşanabilir ve bu ilişkiler birlikte
yaşamla ve/ya evlilikle sonuçlanabilir.
Evlilikle sonuçlansın ya da sonuçlanmasın, uluslararası
alanyazında oldukça fazla irdelenen evlilik öncesi
romantik ilişkiler (bundan sonra flört ilişkisi olarak
adlandırılacaktır) ulusal alanyazında, ne yazık ki
yeterince önemsenmemektedir. Bu yazıda flört ilişkisi ile
anlatılmaya çalışılan, Murray ve Kardatzke’nin tanımına
göre “iki bireyin arkadaşlığın ötesinde birbiriyle duygusal,
romantik ve/veya cinsel yakınlık kurduğu; fakat aynı
zamanda evli, nişanlı veya buna benzer başka bir ilişki
içinde olmadıkları ilişki biçimidir.”
46
Ne yazık ki, flört ilişkileri her zaman bu denli iyimser
bir tablo ortaya koymayabilir. Samsun Kulis Haber
adlı bir internet gazetesinde yayınlanan “Boğazı
kesilen öğrenci: O anı hiç unutmayacağım” başlıklı
bir haber bu bağlamda aydınlatıcı olabilir. Habere
göre, biri 18 diğeri 19 yaşında olan üniversite
öğrencileri yaklaşık iki yıldır flört etmektedir. Olay
günü çift kıskançlık sebebiyle tartışır. Tartışma
sırasında kadın öğrenci sevgilisine bir tokat atar
ve dönüp gider. Sevgilisi ise kadın öğrencinin
arkasından koşarak onu yakalar, sırtından ve
boğazından bıçaklar. Olay üzerine eski erkek
arkadaşından şikâyetçi olan kadın öğrenci,
duruşmada, ilişkileri boyunca defalarca eski erkek
arkadaşından ayrıldığını ifade eder. Ancak erkek
arkadaşı, her ayrılıkta kadın öğrenciyi, intihar
etmekle tehdit eder. Bunun üzerine ilişki yeniden
başlar. Kadın öğrenci, eski erkek arkadaşının
çok kıskanç olduğunu, giyimine, gezmesine,
kararlarına karıştığını belirtir. Erkek öğrenci ise,
eski kız arkadaşının onu aldattığını düşündüğünü,
bu nedenle kıskandığını, tartışmaya başladıklarını
ve tokat sonrası ne yaptığını hatırlamadığını söyler.
Erkek öğrencinin duruşmada olay günü ne yaptığını
hatırlamadığını söylemesi üzerine kadın öğrenci
“Senin hatırlamadığın o anları ben ömrüm boyunca
unutmayacağım” şeklinde ifade verir, çünkü “ya
benimsin ya kara toprağın” diyerek bıçaklanmıştır.
TARTIŞIYORUZ
Bu haber flört şiddetinin oldukça iyi bir örneğidir.
Haber değeri taşımasının nedeni, flört şiddetinin
etkilerinin/sonuçlarının daha görünür bir biçimini
(fiziksel) yansıtmasıdır. İntihar girişiminde
bulunmakla tehdit etmek, kıskançlık nedeniyle sık
sık tartışmak, karşı tarafı kontrol altına almak için
giyimine, kararlarına müdahale etmek ve karşı
tarafı korkutacak kadar öfkelenmek gibi davranışlar,
flört şiddetinin etkilerinin/sonuçlarının daha az
görünür tarafını yansıtmaktadır: Psikolojik (flört)
şiddeti. Bu olayda olduğu gibi fiziksel şiddete çoğu
zaman psikolojik şiddet de eşlik eder. Haberde
görülmemekle birlikte, cinsel şiddet de flört
şiddetinin bir alt biçimi olarak yaşanabilir.
Flört şiddeti, flört yaşantısındaki birçok şiddet
türünü kapsayan bir şemsiye kavram olarak
kullanılmaktadır. Örneğin, Anderson ve Danis
flört şiddetini “bir flört ilişkisinde eşlerden birinin
diğerini tehdit veya eylem yoluyla fiziksel, cinsel
ya da sözel (psikolojik) olarak istismar etmesi”
olarak tanımlamaktadırlar. Flört şiddetinin bir alt
türü olarak “psikolojik şiddeti” ise Lawrence ve
arkadaşları, “bir kişinin partnerini küçük düşürme
ve onu suçlu, üzgün, eksik/yetersiz hissettirerek
özsaygısını zedeleme gibi amaçlarla dalga
geçme, sözlü tehditler, partneri ailesinden ve
arkadaşlarından soyutlama ve partneri kontrol etme
çabası” olarak ele almaktadırlar.
Psikolojik şiddet, diğer flört şiddeti türlerine
göre daha geç araştırılmaya başlanmıştır. Ancak
üniversite öğrencilerinin ilişkilerinde oldukça
yaygındır. 2011 yılında, Ankara’daki dört büyük
devlet üniversitesinde, Zeynep Sümer ile birlikte
yürüttüğümüz bir çalışmada, kadınların %77’si,
erkeklerin ise %70’i son bir yıl içinde, süregelen
ilişkilerinde en az bir kez psikolojik şiddet içeren bir
davranışa maruz kaldıklarını belirtmişlerdir. Benzer
şekilde, kadınların %85.2’si, erkeklerin ise %75.6’sı
ilişkilerinde psikolojik şiddet uyguladıklarını ifade
etmişlerdir. Bu çalışmada psikolojik şiddeti “hakaret
ve/ya küfür etmek, alay etmek, bağırmak, tehdit
etmek, kasıtlı olarak kızdırmak” gibi daha sözel
davranışlar oluşturmaktadır. Ankara’daki devlet ve
özel üniversitelerde lisans/lisansüstü eğitim gören ve
bir flört ilişkisi olan 1000 kadar öğrenci ile psikolojik
şiddeti daha ayrıntılı olarak incelediğim doktora
tezimde ise kadın ve erkeklerde psikolojik şiddet
uygulama oranları %90’lara kadar çıkmaktadır.
Oranlar oldukça yüksek görünmesine karşın,
uluslararası bulgularla tutarlıdır. Psikolojik şiddet,
flört ilişkisinde en yaygın görülen türdür.
Öte yandan, psikolojik şiddet, flört şiddetinin diğer
türlerinden bağımsız değildir. Örneğin, O’Leary’nin
boylamsal araştırmalardan elde ettiği bulgulara göre
evlilik öncesi ilişkilerde yaşanan psikolojik şiddet,
-daha sonraki flört ve- evlilik ilişkisinde yaşanan fiziksel
şiddetin en önemli yordayıcısıdır. Diğer bir anlatımla,
psikolojik flört şiddeti, diğer şiddet türlerinin (fiziksel/
cinsel) olmazsa olmazı ve ön koşuludur.
Psikolojik şiddetin sonuçları da oldukça olumsuzdur.
Mağdurlar sık sık, uzun süreli ilişkilerde sürekli
olarak yaşanan psikolojik şiddetin, diğer şiddet
türlerinden daha acı verici olduğunu ve etkilerinin
daha uzun sürdüğünü belirtmektedirler. Psikolojik
şiddet sadece mağdurlar değil, failler üzerinde de
olumsuz etkilere neden olmaktadır. İlişkilerinde
psikolojik şiddet uygulayan bireyler, yaptıklarının
yanlış olduğunu bilmelerine karşın yapmanın
kendilerini suçlu, küçük ve utanmış hissettirdiğini
ifade etmişlerdir.
Bu kadar yaygın olmasına ve yıkıcı etkilerine
rağmen psikolojik şiddet, flört ilişkisinde, diğer
şiddet türleri ile karşılaştırıldığında, ne yazık ki,
önemsenmemekte, aksine normalleştirilmektedir.
Örneğin, Capezza ve Arriaga, üniversite
öğrencilerine psikolojik, fiziksel ve cinsel şiddet
içeren senaryolar vermiş ve öğrencilerin farklı
şiddet türlerini nasıl algıladıklarını incelemiştir.
Bulgular, üniversite öğrencilerinin psikolojik şiddeti
daha kabul edilebilir bulduğunu göstermiştir.
Bu durum, üniversite öğrencilerinin psikolojik
şiddeti bir problem olarak algılamamasına, “sevgi,
kıskançlık, aşk” adı altında normalleştirmesine,
şiddete maruz kalmalarına/uygulamalarına ve
uzun vadede bunu deneyimlediğinde yardım etme
davranışında bulunmamasına neden olabilir. Bir
başka deyişle psikolojik şiddete yönelik algılar ve
tutumlar, şiddeti oluşturan davranışlara maruz
kalmaya ve uygulamaya yol açabilir. Örneğin, kişisel
eşyaları gizlice karıştırmak, bazı arkadaşlar ile
görüşmeyi engellemeye çalışmak nerede/kimlerle
birlikte olduğunu arkadaşlara/aile üyelerine sorarak
öğrenmeye çalışmak, ortak sosyal medya hesabı
açmak, aile bireyleri/arkadaşlar ile çok fazla zaman
geçirmesinden şikâyet etmek psikolojik şiddetin
kontrol boyutunun oldukça tipik davranışlarıdır.
Ancak ülkemizde flört eden üniversite öğrencileri
47
TARTIŞIYORUZ
arasında, bu davranışları yapmamak bir sorun
olarak görülmektedir. Benzer şekilde kıskançlık
da psikolojik şiddetin bir boyutudur. “Seven erkek/
kadın kıskanır” psikolojik şiddeti meşrulaştırmanın
en açık ifadesidir. Bir psikolojik şiddet davranışı olan
kıskançlık bu şekilde önemsenmemekte ve hatta
normalleştirilmektedir. Bu normalleştirme bireyin
kıskançlık göstergesi olan davranışları kendisinin
yapmasına ve kendisine yapılmasına izin vermesine
neden olmaktadır. Kıskançlığı normalleştiren bir
birey, bu konuda yardım almaya da gerek duymaz. Bu
döngü, toplumda sağlıksız ilişkiler yaşanmasının ve
bu ilişkilerin sağlıksız olarak algılanmayışının altında
yatan nedenlerden biridir.
Bu bağlamda, bu döngüyü kırmak için, psikolojik
danışman yetiştiren eğitimciler, üniversite öğrencileri,
psikolojik danışmanlar/psikolojik danışman adayları
ve yerleşkede çalışan psikolojik danışmanlar
arasında konu hakkında bir farkındalık yaratmak ve
bu farkındalığı yükseltmek oldukça önemlidir. Bu
farkındalık, uzun vadede, yerleşkelerde üniversite
öğrencilerinin ilişkilerinde yaşadığı psikolojik şiddet
sorununa önleyici ve iyileştirici ilk girişimler için ön
ayak olacaktır. Bu adımlar, toplumda, daha sağlıklı
ilişkiler yaşamanın da önünü açacaktır.
DİPNOT
* Psikolojik şiddet kavramı yerine alanyazında “psikolojik
saldırganlık” kavramı önerilmektedir. Bu yazıda, diğer
türler tanımlanırken şiddet kullanıldığı için bütünlüğü
bozmamak adına şiddet kelimesi kullanılmıştır.
KAYNAKLAR
Anderson, K. M., & Danis, F. (2007). Collegiate sororities and
dating violence: An exploratory study of informal and formal
helping strategies. Violence against Women, 13(1), 1-14.
48
Braithwaite, S. R., Delevi, R., & Fincham, F. D. (2010).
Romantic relationships and the physical and mental health
of college students. Personal Relationships, 17, 1-12.
Capezza, N. M., & Arriaga, X. B. (2008). You can degrade but
you can’t hit: Differences in perceptions of psychological
versus physical aggression. Journal of Social and Personal
Relationships, 25, 225-245.
Erikson, E. H. (1968). Identity: Youth and crisis. New York: W.
W. Norton
Follingstad, D. R., Rutledge, L. L., Berg, B. J., Hause, E.
S., & Polek, D. S. (1990). The role of emotional abuse
in physically abusive relationships. Journal of Family
Violence, 5(2), 107-120.
Murray, C. E., & Kardatzke, K. N. (2007). Dating violence
among college students: Key issues for college
counselors. Journal of College Counseling, 10, 19-89.
O’Leary, K. D. (1999). Psychological abuse: A variable
deserving critical attention in domestic violence. Violence
and Victims, 14(1), 3-23.
Samsun kulis haber. Boğazı kesilen öğrenci: “O Anı Hiç
Unutmayacağım” (2013, June 19). Retrieved from http://
www.samsunkulishaber.com/bogazi-kesilen-ogrenci-oani-hic-unutmayacagim/4126/
Shorey, R. C., Temple, J. R., Febres, J., Brasfield, H.,
Sherman, A. E., & Stuart, G. L. (2012). The consequences
of perpetrating psychological aggression in dating
relationships: A descriptive investigation. Journal of
Interpersonal Violence, 27(15), 2980-2998
Toplu-Demirtaş, E. (2015). Psychological aggression
perpetration among dating college students: The interplay
of societal, parental, and personal factors [Flört ilişkisi
olan üniversite öğrencileri arasında psikolojik saldırganlığa
başvurma: Toplumsal, ebeveyne ilişkin ve kişisel
faktörlerin etkileşimi] .Unpublished doctoral dissertation
[Yayımlanmamış Doktora Tezi]. Middle East Technical
University [Orta Doğu Teknik Üniversitesi]-Ankara
Toplu, E., & Hatipoglu-Sümer, Z. (October, 2011). Flört
ilişkisinde şiddetin yaygınlığı ve türleri. Paper presented at
the meeting of XI. Ulusal Psikolojik Danışma ve Rehberlik
Kongresi, Selçuk, İzmir.
TARTIŞIYORUZ
PSİKOLOJİK
DANIŞMANLAR
MESLEK STANDARTLARINI
HAZIRLIYOR
Uzm. Psi. Dan. Zeynep ERKAN ATİK
Mesleki Yeterlilik Kurumu
Uzman Yardımcısı
Psikolojik danışma alanının Türkiye’de hayat buluşu,
hepimizin bildiği gibi 1950’li yıllara dayanmaktadır.
O yıllardan bu yana meslekleşme sürecinin önemli
bileşenleri üzerinde yoğun emekler harcanarak
çalışmaların yürütüldüğü görülmektedir. Lisans
ve lisansüstü düzeyde eğitim programlarının
açılması, alan mezunlarının farklı alanlarda istihdam
edilmesi gibi önemli kazanımlar elde edilmiş olsa
da, gelinen nokta itibariyle henüz mesleki bir
kimliğe sahip olduğumuz söylenemez. Hele ki,
son zamanlarda alan mezunlarımızın istihdamına
yönelik yapılan haksızlıklar üzüntü verici düzeydedir.
Ayrıca bu durum meslekleşme sürecinin önemli
bir parçası olan hukuki ve resmi tanınırlığın
henüz istediğimiz düzeyde olmadığına da işaret
etmektedir. Her ne kadar meslek örgütümüz bir alan
savunucusu olarak yanlış uygulamaları engelleme
girişimlerinde bulunsa da, temelde yaşanan bu ve
buna benzer problemlerin ortadan kaldırılması için
mesleğin ulusal ve uluslararası alanda tanınması
gerekmektedir. Tanınırlığın sağlanması ise
mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri ve yetkinliklerin
tanımlanması ile mümkündür.
Psikolojik danışma alanının doğduğu ve halen
gelişimini yakından takip ettiğimiz Amerika Birleşik
Devletleri’nde psikolojik danışma, tüm uzmanlık
alanlarıyla tanımlanmış durumdadır. Psikolojik
danışman eğitimi programları ilgili kalite güvence
kurulu (CACREP) tarafından akredite edilmekte,
psikolojik danışmanlar özel olarak bu mesleği
icra edebileceklerine dair ilgili kurul tarafından
(NBCC) tarafından sertifikalandırılmaktadır.1 Diğer
yandan Avrupa’daki psikolojik danışman eğitimi
incelendiğinde ise Avrupa Birliğine üye ülkeler
ve diğerleri arasında farklılıklar gözlenmekte
ancak Bologna süreci ile birlikte ortak bir yapıya
kavuşmanın adımları atılmış durumdadır.
Türkiye’deki duruma bakıldığında ise, yaklaşık 20
yıldır psikolojik danışman eğitim programlarının
standart hale getirilmesi konusu üzerinde yoğun
çabalar harcanmış ancak istenen sonuç ne yazık
ki elde edilememiştir. Lisans düzeyindeki eğitim
programlarının standart bir içeriğe sahip olması
yönündeki alan akademisyenlerinin girişimleri, 2007
yılında YÖK’ün hazırladığı, daha çok öğretmenlik
programını andıran, standart eğitim programları
ile engellenmiştir. O günlerden bu yana eğitim
programlarının güncellenmesine ilişkin pek çok
tartışma yürütülmüş, diğer yandan psikolojik
danışman adaylarının ve meslek elemanlarının
niteliklerinin artırılması yönünde görüşler dile
getirilmiştir. Bu dönemlerde Bologna sürecinde
eğitim programlarının kredi transfer sisteminin (AKTS)
kurulması çalışmaları yürütülmeye başlanmıştır
ve bu süreçte bütün eğitim programları şeffaf ve
kredilendirilebilir hale getirilmiştir. Yine de bu durum
psikolojik danışmanlık alanının istenen meslek
standartlarına sahip olmasını sağlayamamıştır.
Standardizasyon çalışmaları yönünde atılan en
somut ve önemli adım 9 Haziran 2015 tarihinde
Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği’nin
(Türk PDR-Der) Türkiye’de meslek standartlarını
belirlemekten sorumlu Mesleki Yeterlilik Kurumu
(MYK) ile meslek standardı hazırlama protokolünü
imzalamaları olmuştur. Protokol kapsamında
Psikolojik Danışman (Seviye 6), Okul Psikolojik
Danışmanı (Seviye 7) ve Kariyer Psikolojik Danışmanı
(Seviye 7) meslek standartları yer almaktadır. Meslek
standartlarının hazırlık çalışmaları, oluşturulan
çalışma grupları ile sürdürülmektedir.
49
TARTIŞIYORUZ
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMUNUN İŞLEVİ
MYK, 2006 yılında 5544 sayılı Kanun kapsamında
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın ilgili
kuruluşu olarak kamu tüzel kişiliğine, idari ve mali
özerkliğe sahip, özel bütçeli bir kamu kurumu olarak
Avrupa Birliği ile uyumlu Ulusal Yeterlilik Sistemini
kurmak ve işletmek amacıyla kurulmuştur. Temel
görevleri arasında ulusal meslek standartlarını
hazırlamak, ulusal yeterlilikleri hazırlamak, sınav
ve belgelendirme faaliyetlerini yürütmek, Türkiye
Yeterlilikler Çerçevesine yönelik hususları belirlemek
ve eğitim akreditasyon yer almaktadır.2
MESLEK STANDARTLARININ
HAZIRLANMASININ KATKILARI
Türkiye’de şu an MYK tarafından hazırlanmış
611 ulusal meslek standardı bulunmaktadır. Bu
rakam bizlere mesleklerin ne denli tanımlanmaya
ihtiyaç duyulduğunu göstermekle birlikte, bu
konuda yürütülen çalışmaların azımsanmayacak
düzeyde olduğunu da ifade etmektedir. Peki, biz
psikolojik danışmanlar kendimize özgü meslek
standartlarını tanımladığımızda ne gibi kazanımlar
elde edeceğiz? Bu soruya verilebilecek birçok cevap
bulunmaktadır. Özellikle psikolojik danışma alanında
profesyonelleşme ile ilgili kaynaklar incelendiğinde
Meslek elemanının belgelendirilmesine kadar
ve Türkiye’deki meslek alanımızla ilgili güncel durum
geçen sürecin ilk aşaması olan ve Türk PDR-Der’in
değerlendirildiğinde aşağıdaki başlıklar üzerinden
MYK,
2006
yılında
5544
sayılı
Kanun
kapsamında
Çalışma
ve elde
Sosyal
Güvenlik
Bakanlığı’nın ilgili
hali
hazırda
üzerinde
çalıştığı
aşama,
meslek
kazanımlar
edileceği
ön görülmektedir:
MYK,
2006
yılında
5544
sayılı
Kanun
kapsamında
Çalışma
MYK, 2006 yılında 5544 sayılı Kanun kapsamında Çalışma ve
ve Sosyal
Sosyal Güvenlik
Güvenlik Bakanlığı’nın
Bakanlığı’nın ilgili
ilgili
standartlarının
hazırlanmasıdır.
Peki
neden
meslek
kuruluşu
olarak
kamu
tüzel
kişiliğine,
idari
ve
mali
özerkliğe
sahip,
özel
bütçeli
bir
kamu
kurumu
kuruluşu
olarak
kamu
tüzel
kişiliğine,
idari
ve
mali
özerkliğe
sahip,
özel
bütçeli
bir
kamu
kurumu
kuruluşu olarak
kamu tüzel kişiliğine,
idari Bu
ve mali Mesleki
özerkliğe
sahip, doğru
özel bütçeli
bir kamu
kurumu
standartlarının
hazırlanmasına
ihtiyaç
duyduk?
kimliğin
tanımlanması:
Hem
olarak
Avrupa
Birliği
ile
uyumlu
Ulusal
Yeterlilik
Sistemini
kurmak
ve
işletmek
amacıyla
olarak
Avrupa
Birliği
ile
uyumlu
Ulusal
Yeterlilik
Sistemini
kurmak
ve
işletmek
amacıyla
olarak öncelikle
Avrupa meslek
Birliği standardını
ile uyumlu
Ulusal Yeterlilik
Sistemini
kurmak
ve işletmek
amacıyla
noktada
tanımlamak
alan
içinde
hem de
alan dışında
mesleğimizin
kurulmuştur.
Temel
görevleri
arasında
ulusal
meslek
standartlarını
hazırlamak,
ulusal
yeterlilikleri
kurulmuştur.
Temel
görevleri
arasında
ulusal
meslek
standartlarını
hazırlamak,
ulusal
yeterlilikleri
kurulmuştur.
Temel
görevleri
arasında
ulusal
meslek
standartlarını
hazırlamak,
ulusal
yeterlilikleri
gerekir.
MYK, sınav
meslek
standardını
en genel
haliyle, yürütmek,
tanımlanmasına
yönelik birçok
farklı kullanımın
hazırlamak,
ve
belgelendirme
faaliyetlerini
Türkiye
Yeterlilikler
Çerçevesine
yönelik
hazırlamak,
ve
belgelendirme
faaliyetlerini
yürütmek,
Türkiye
Yeterlilikler
Çerçevesine
yönelik
hazırlamak,
sınav
ve olabilmek
belgelendirme
faaliyetlerini
yürütmek,
Yeterlilikler
Çerçevesinerehber
yönelik
“Bir
meslektesınav
başarılı
için gerekli
olan
olduğunu
(rehber
öğretmen, rehberlikçi,
2 Türkiye
2
hususları
belirlemek
ve
eğitim
akreditasyon
yer
almaktadır.
2
hususları
belirlemek
ve
eğitim
akreditasyon
yer
almaktadır.
bilgi,
beceri,
tutum
ve
tavırların
neler
olduğunu
uzman
vb.)
görmekteyiz.
Bu
farklı
kullanımlar
hususları belirlemek ve eğitim akreditasyon yer almaktadır.
gösteren asgari norm” olarak tanımlamaktadır.
alanımızın meslekleşme sürecine zarar vermektedir.
Meslek
elemanının belgelendirilmesine
kadar
geçen sürecin
ilk aşaması
olan ve
Türk PDR-Der’in
hali
Meslek
belgelendirilmesine
kadar
aşaması
ve
Standartlar
eğitim kurumlarının
ve iş dünyasının
Meslekilk
standartlarının
ile birliktehali
bu
Meslek elemanının
elemanının
belgelendirilmesine
kadar geçen
geçen sürecin
sürecin
ilk
aşaması olan
olanhazırlanması
ve Türk
Türk PDR-Der’in
PDR-Der’in
hali
hazırda
üzerinde
çalıştığı
aşama,
meslek
standartlarının
hazırlanmasıdır.
Peki
neden
meslek
hazırda
üzerinde
çalıştığı
aşama,
meslek
standartlarının
hazırlanmasıdır.
Peki
neden
meslek
ihtiyaçları
doğrultusunda
hazırlanmaktadır.
MYK
çeşitlilik
ortadan
kalkacaktır.
hazırda üzerinde çalıştığı aşama, meslek standartlarının hazırlanmasıdır. Peki neden meslek
standartlarının
hazırlanmasına
ihtiyaç
duyduk?
noktada öncelikle
meslek standardını
tanımlamak
tarafından
hazırlanan
meslek standartları
resmidirBu
standartlarının
hazırlanmasına
ihtiyaç
Bu
standartlarının
hazırlanmasına
ihtiyaç duyduk?
duyduk?
Bu noktada
noktada öncelikle
öncelikle meslek
meslek standardını
standardını tanımlamak
tanımlamak
gerekir.
MYK,
meslek
standardını
en
genel
haliyle,
“Bir
meslekte
başarılı
olabilmek
için
gerekli
olan
ve
tüm tarafların
erişimine
açıktır. Türkiye’deki
Resmi
tanınırlık:
Psikolojik
danışma
ve
rehberlik
gerekir.
MYK,
meslek
standardını
en
genel
haliyle,
“Bir
meslekte
başarılı
olabilmek
için
gerekli
gerekir. MYK, meslek standardını en genel haliyle, “Bir meslekte başarılı olabilmek için gerekli olan
olan
eğitim
sistemine
ve iş yaşamına
özgü bir
standart
programı asgari
mezunları
kendilerini
psikolojik
danışman
bilgi,
beceri,
tutum
ve
tavırların
neler
olduğunu
gösteren
norm”
olarak
tanımlamaktadır.
bilgi,
beceri,
tutum
ve
tavırların
neler
olduğunu
gösteren
asgari
norm”
olarak
tanımlamaktadır.
bilgi, beceri,
tutum
ve tavırların
neler
olduğunu
gösteren
asgari norm”
olarak tanımlamaktadır.
hazırlamaya
imkân
vermesi
bakımından
MYK
özel bir ihtiyaçları
olarak tanımlasalar
da, Başbakanlığa
bağlı Devlet
Standartlar
eğitim
kurumlarının
ve
iş
dünyasının
doğrultusunda
hazırlanmaktadır.
MYK
Standartlar
eğitim
kurumlarının
ve
iş
dünyasının
ihtiyaçları
doğrultusunda
hazırlanmaktadır.
MYK
Standartlar
eğitim
kurumlarının
ve
iş
dünyasının
ihtiyaçları
doğrultusunda
hazırlanmaktadır.
MYK
Personel
Dairesi
Başkanlığınca
hazırlanan
meslek
öneme
sahiptir.
tarafından
hazırlanan
meslek
standartları
resmidir
ve
tüm
tarafların
erişimine
açıktır.
Türkiye’deki
tarafından
hazırlanan
meslek
standartları
resmidir
ve
tüm
tarafların
erişimine
açıktır.
Türkiye’deki
tarafından hazırlanan meslek standartları resmidir vegrupları
tüm tarafların
erişimine
açıktır.
içerisinde
psikolojik
danışmaTürkiye’deki
mesleği
eğitim
sistemine
ve
iş
yaşamına
özgü
bir
standart
hazırlamaya
imkân
vermesi
bakımından
MYK
özel
eğitim
sistemine
ve
iş
yaşamına
özgü
bir
standart
hazırlamaya
imkân
vermesi
bakımından
MYK
eğitim sistemine
ve iş yaşamına
özgü bir standart hazırlamaya
imkânBu
vermesi
MYK özel
özel
MESLEK
STANDARTLARININ
HAZIRLANIŞI
mevcut değildir.
durumbakımından
alan mezunlarımızın
bir
öneme
sahiptir.
bir
sahiptir.
Meslek
standartları,
kamudaki atamalarda psikolojik danışman olarak
bir öneme
öneme
sahiptir. mesleğin hiyerarşik ve
sistematik bir biçimde iş birimlerine ayrılmasını
atanmalarında bir engel teşkil etmektedir. Örneğin
Meslek
Standartlarının
hazırlanışı
Meslek
Standartlarının
hazırlanışı
sağlayan Meslek
iş analiziStandartlarının
metodu ile hazırlanmaktadır.
Milli Eğitim Bakanlığı’nda rehber öğretmen, Adalet
hazırlanışı
Bakanlığında pedagog kadroları kapsamında
Hazırlanan meslek standartları kapsamında; kişinin
Meslek
standartları,
mesleğin
hiyerarşik
ve
sistematik
bir
biçimde iş
birimlerine ayrılmasını
sağlayan
Meslek
standartları,
mesleğin
hiyerarşik
ve
sistematik
bir
iş
ayrılmasını
sağlayan
atamalar
bu durumdan
kaynaklanmaktadır.
yürütmesi
gereken
başlıca
görevler,
izlemesi
Meslek standartları, mesleğin hiyerarşik ve sistematikyapılan
bir biçimde
biçimde
iş birimlerine
birimlerine
ayrılmasını
sağlayan
iş
analizi
metodu
ile
hazırlanmaktadır.
Hazırlanan
meslek
standartları
kapsamında;
kişinin
yürütmesi
Meslek
standartlarının
hazırlaması
ile
birlikte
gereken
işlemler
ve
bu
işlemleri
gerçekleştirirken
iş
analizi
metodu
ile
hazırlanmaktadır.
Hazırlanan
meslek
standartları
kapsamında;
kişinin
yürütmesi
iş analizi metodu ile hazırlanmaktadır. Hazırlanan meslek standartları kapsamında; kişinin yürütmesi
gereken
başlıca
görevler,
gereken
işlemlerKamu
ve bu
işlemleri
gerçekleştirirken
sergilemesi
sergilemesi
gereken
başarım izlemesi
ölçütleri yer
Kurumlarınca
bu mesleğin tanımlandığı
gereken
görevler,
izlemesi
gereken
işlemleri
sergilemesi
gereken başlıca
başlıca
görevler,
izlemesi
gereken işlemler
işlemler ve
ve bu
bu
işlemleri gerçekleştirirken
gerçekleştirirken
sergilemesi
gereken
başarım
ölçütleri
yer
almaktadır.
Aşağıda
yer
alan
tabloda
meslek
standardını
oluşturan
alt
almaktadır.
Aşağıda
yer
alan
tabloda
meslek
şekilde
kullanılması
yönünde
bir
eğilimin
oluşması
gereken başarım
başarım ölçütleri
ölçütleri yer
yer almaktadır.
almaktadır. Aşağıda
Aşağıda yer
yer alan
alan tabloda
tabloda meslek
meslek standardını
standardını oluşturan
oluşturan
alt
gereken
alt
standardını
oluşturan
alt
başlıklar
ayrıntılı
olarak
sağlanabilecektir.
başlıklar
ayrıntılı
olarak
sunulmaktadır.
başlıklar
ayrıntılı
olarak
sunulmaktadır.
başlıklar ayrıntılı olarak sunulmaktadır.
sunulmaktadır.
Ulusal
Meslek Standardı
Ulusal
Ulusal Meslek
Meslek Standardı
Standardı
Meslek
Tanımı
Meslek
Meslek Tanımı
Tanımı
Meslek Tanımı
Meslek
Meslek Tanımı
Tanımı
Uluslararası
Uluslararası
Sınıflandırmada
Uluslararası
Sınıflandırmada
ki Yeri
Sınıflandırmada
ki
ki Yeri
Yeri
Sağlık,
Sağlık,
Güvenlik,
Çevre
Sağlık,
Güvenlik,
Çevre
ve Meslek
ile
Güvenlik,
Çevre
ve
ile
ve Meslek
Meslek
ile
İlgili
Mevzuat
İlgili
Mevzuat
İlgili Mevzuat
Meslek
Profili
Meslek
Meslek Profili
Profili
Çalışma Ortamı
Çalışma
Ortamı
ve Koşulları
Çalışma
Ortamı
ve
ve Koşulları
Koşulları
Görevler,
Görevler,
İşlemler
ve
Görevler,
İşlemler
Başarımve
İşlemler
ve
Başarım
Başarım
Ölçütleri
Ölçütleri
Ölçütleri
Kullanılan
Kullanılan
Araç,
Gereç ve
Kullanılan
Araç,
Gereç
Ekipman
Araç,
Gereç ve
ve
Ekipman
Ekipman
Bilgi ve
Bilgi ve
ve
Beceriler
Bilgi
Beceriler
Beceriler
Tutum ve
Tutum ve
ve
Davranışlar
Tutum
Davranışlar
Davranışlar
50
Meslek
Standartlarının Hazırlanmasının
Katkıları
Meslek
Meslek Standartlarının
Standartlarının Hazırlanmasının
Hazırlanmasının Katkıları
Katkıları
Türkiye’de
şu an
MYK
Türkiye’de
Türkiye’de şu
şu an
an MYK
MYK
bizlere
bizlere mesleklerin
mesleklerin ne
ne
tarafından
hazırlanmış 611
ulusal meslek
standardı bulunmaktadır.
Bu rakam
tarafından
tarafından hazırlanmış
hazırlanmış 611
611 ulusal
ulusal meslek
meslek standardı
standardı bulunmaktadır.
bulunmaktadır. Bu
Bu rakam
rakam
denli
tanımlanmaya
ihtiyaç
duyulduğunu
göstermekle
birlikte,
bu
denli tanımlanmaya ihtiyaç duyulduğunu göstermekle birlikte, bu konuda
konuda
TARTIŞIYORUZ
Eğitim programlarının akreditasyonu için zemin
hazırlaması: Son yıllarda yükseköğretimde
akreditasyon konusunda farklı disiplinlerin
girişimlerinin sonuç getirdiği görülmektedir. Eğitim
programları ulusal veya uluslararası akreditasyon
kurumlarınca/kurullarınca akredite edilebildiği gibi,
MYK tarafından hazırlanan ulusal yeterliliklere dayalı
eğitim veren eğitim programlarının akreditasyon yetkisi
Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanunu ile MYK tarafından
yetkilendirilecek kurum ve kuruluşlara verilmiştir.
Eğitim akreditasyona ilişkin faaliyetler henüz
başlamamış olsa da, hazırlanan meslek standartları
eğitim akreditasyon faaliyete geçtiğinde psikolojik
danışma eğitim programlarının akreditasyonu için
önemli bir zemin hazırlamış olacaktır.
Toplumsal imaj: Toplumda psikolojik danışma
alanının sunduğu hizmetler yeteri kadar
tanınmamaktadır. Psikolojik danışmanın ne
olduğu, ne gibi hizmetler sunduğu konusunda
toplumu bilgilendirecek, herkesin erişimine açık
bir dokümanın hazırlanmış olması öneme sahip
olacaktır. Psikolojik danışma alanında meslek
standartlarının hazırlanması ile birlikte kimlik sorunu
aşılmış olacak ve meslek elemanlarının nitelikleri
daha net değerlendirilecektir. Niteliğin artması ile
birlikte uygulamalarda verimlilik artacak ve topluma
yönelik yansımalar daha dikkat çeker hale gelecektir.
Mesleğin sınırlarının çizilmesi: Psikolojik
danışmanların özellikle okullarda çalışan okul
psikolojik danışmanlarının mesleklerini icra ederken
karşılaştıkları en belirgin problem durumu, meslek
elemanı olarak neyi, ne ölçüde yapmaları gerektiğinin
belirli olmamasıdır. Meslek standartlarının
hazırlanması ile birlikte meslek elemanının görevleri,
yürüteceği işlemler net olarak belirlenecektir. Bu
sayede rol karmaşasının yaşanmasının önündeki
engelleri kaldıracak bir kanıt elde edilmiş olacaktır.
Eğitim programlarının standart hale getirilmesi:
Hazırlanan meslek standartları örgün ve yaygın
eğitim için rehber doküman niteliğindedir.
Bu nedenle psikolojik danışman eğitimlerinin
içeriklerinin, psikolojik danışman adaylarına
kazandırılması gereken bilgi ve becerilerin
belirlenmesi konusunda başucu kaynağı olacaktır.
Diğer yandan alan akademisyenleri ve meslek
elemanları tarafından hazırlanmış ve tüm psikolojik
danışmanların görüşüne sunulmuş olan meslek
standartları, eğitim programlarının standartları
haline getirilebilecektir.
Sonuç olarak, meslekleşme sürecinin önemli bir
parçası olan mesleğin standartlarının hazırlanması
ile birlikte, alanımız önemli bir ivme kazanacak ve
alanımızın meslek olarak tanınırlığı pek çok yeni
gelişmeyi beraberinde getirecektir.
DİPNOTLAR
1 ABD’deki psikolojik danışman eğitim ve ilgili kurulların
işleyişi ile ilgili ayrıntılı bilgi için: Gelişen Psikolojik
Danışma ve Rehberlik: Meslekleşme Sürecinde İlerlemeler
(Cilt 1) incelenebilir.
2 Mesleki Yeterlilik Kurumunun sorumlu olduğu faaliyet
alanları ile ilgili ayrıntılı bilgi için: “Mesleki Yeterlilik
Kurumu Faaliyet Alanları ve Psikolojik Danışma ve
Rehberlik Alanına Katkıları” Türk Psikolojik Danışma ve
Rehberlik Bülteni Cilt 4, Sayı 26 incelenebilir.
KAYNAKLAR
Korkut Owen, F. (2007). Psikolojik danışma alanında
meslekleşme ve psikolojik danışman eğitimi: ABD, Avrupa
birliği ülkeleri ve Türkiye’deki durum. İçinde R. Özyürek, F.
K. Owen ve D. W. Owen (Ed.), Gelişen psikolojik danışma
ve rehberlik: Meslekleşme sürecindeki ilerlemeler (ss. 95122). Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Mesleki Yeterlilik Kurumu. (2015). Mesleki Yeterlilik Kurumu
Kanunu. www.myk.gov.tr adresinden 19 Eylül 2015 tarihinde
edinilmiştir.
Mesleki Yeterlilik Kurumu. (2015). Ulusal Meslek Standartları.
http://www.myk.gov.tr/index.php/en/ulusal-meslekstandard-ana adresinden 15 Eylül 2015 tarihinde
edinilmiştir.
Owen, D. W. (2007). In search of excellence in the profession of
counseling: Pathways to professionalism. İçinde R. Özyürek,
F. K. Owen ve D. Owen (Ed.), Gelişen psikolojik danışma ve
rehberlik: Meslekleşme sürecindeki ilerlemeler (ss. 1-20).
Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Vacc, N. A. ve Loesch, L. C. (2000). Professional orientation to
counseling. Philadelphia: Brunner-Routledge.
51
RÖPORTAJ
TÜRKİYE OLİMPİYAT
HAZIRLIK MERKEZİ (TOHM)
OLCAY YILMAZ İLE
RÖPORTAJ
Arş. Gör. Ümre KAYACI
Arş. Gör. Semih KAYNAK
Gazi Üniversitesi
Ankara’da başlayan Türkiye Olimpiyat Hazırlık Merkezi uygulaması, şu an 19 merkezde hizmet vermektedir
ve uygulamanın 81 ilde olması planlanmaktadır. Olimpiyat Hazırlık Merkezleri 12 ilde, biri paralimpik olmak
üzere 17 farklı olimpik branşta faaliyet göstererek sporcuların, performanslarını geliştirmeyi, sosyal ve
kişisel gelişimlerini desteklemeyi hedeflemektedir. Merkezde çalışan üç psikolojik destek elemanından biri
ve aynı zamanda merkezin sorumlusu olan Uzman Psikolojik Danışman Olcay YILMAZ, mesleğimizin yeni bir
uygulama alanını tanıtmak adına bizleri çok güzel karşıladı. Tüm sorularımızı içtenlikle cevaplayarak, bizleri
Olimpiyat Hazırlık Merkezinde misafir etti. Bizler bu röportajı gerçekleştirirken çok keyif aldık ve birçok şey
öğrendik. Sizlerin de okurken aynı keyfi almanız dileğiyle…
Öncelikle bize kendinizi tanıtır mısınız?
İsmim Olcay YILMAZ. Kara Kuvvetleri mezunuyum.
Bilimsel hazırlık alarak Hacettepe Üniversitesi’nde
Psikolojik Danışma ve Rehberlik Anabilim
Dalı’nda yüksek lisansımı tamamladım. Şimdi
aynı üniversitede aynı bölümde doktora eğitimime
devam ediyorum. Daha çok kariyer danışmanlığı
üzerine çalıştım, Silahlı Kuvvetlerde de bu alanda
çalışıyordum. Silahlı Kuvvetlerdeki personelin kişilik
özelliklerine bağlı olarak seçecekleri sınıflar üzerine
çalıştım. Ardından Gençlik ve Spor Bakanlığı’na
geçtim. Burada da sporcu eğitim merkezleri, milli
takımlar ile psikolojik değerlendirme ve müdahale
üzerine çalışıyorum. Şu an burada da psikolojik
değerlendirme ve müdahale birimi sorumlusuyum.
Üç yıldır Türkiye Olimpiyat Hazırlık Merkezi’nde
çalışıyorum.
Gençlik ve Spor Bakanlığı’nda psikolojik danışman
hangi ihtiyaca cevap verir?
Aslında sporun birçok bileşeni var. Teknik, taktik
bileşenlerinin yanı sıra psikolojik bileşenleri var.
Sporcular ile çalışırken şunu görüyorsunuz; fiziksel
kabiliyet, uygulanan teknik, taktik, teknik heyet bile
aynı olmasına rağmen haftalar arasında performans
farkları var. Bu durumda psikolojik etkenlerin
devreye girdiğini görüyorsunuz. Aynı sporcu, aynı
heyet, aynı taktik hatta bazen aynı rakip; ama
performanslarda çok ciddi iniş ve çıkışlar görülüyor.
Burada psikolojik faktörler devreye girmiş oluyor.
Biz burada sporcularla çalışırken bu etkenleri iki
52
basamak şeklinde ayırıyoruz; performans önündeki
engellerin kaldırılması ve performansın arttırılması.
Performansın arttırılmasında dikkat toplama, kaygı,
motivasyon gibi etkenler yer alırken, performans
önündeki engeller basamağında ise sporcuların
performanslarını dolaylı olarak etkileyen etkenler
yer almaktadır. Mesela ergen sporcuların içinde
bulundukları gelişim dönemi, evli sporcuların aile
yaşamları, ikinci mesleği bulunan sporcuların
kariyer, iş yaşamları performanslarını etkilemektedir.
Bu iki basamakla birlikte çalışıyoruz. Bazen dikkat
toplama, kaygı azaltma gibi eğitimler yaparken
bazen de evlilik, iş yaşamı gibi konularda danışmalar
yapıyoruz.
RÖPORTAJ
Bu birimin nasıl kurulduğu hakkında bilgi verir
misiniz? Yapısı, işleyişi hakkında genel bilgi verir
misiniz?
Burası birim değildi aslında, biz (ben ve bu birimde
çalışan diğer iki psikolog arkadaşım) birim haline
getirdik. Bir psikolog bulunsun, sporculara psikolojik
destek versin amacıyla kuruldu burası, biz geldikten
sonra daha sistemli bir hale getirdik. Şu an bu
merkezde çalışan üç uzmanız. Müdahale hizmetlerinin
yanı sıra stratejik planlar hazırlama, yol haritalarını
belirleme gibi çalışmalar da yapıyoruz. Kasım ayında
bir çalıştay düzenleyeceğiz mesela. Olimpiyat hazırlık
merkezlerinde psikolojik hizmet veren bütün meslek
elemanlarını davet edip, onların yaptıkları faaliyetleri
değerlendirme, müdahale, raporlama ve sonraki
hizmetler gibi dört basamak halinde psikolojik
hizmetlerin nasıl daha iyi sunulabileceği üzerine
çalışmalar yapacağız. Çünkü farklı alanlardan mezun
kişiler bu birimlerde çalışabiliyor. Beden Eğitimi
ve Spor Yüksekokulu (BESYO), Psikoloji, Psikolojik
Danışma ve Rehberlik alanı mezunları bu birimlerde
çalışıyorlar. Bunun için de değerlendirme, uygulama
basamaklarında farklılıklar oluyor ya da hipnoz gibi
bilimsel olmayan yöntemlerle karşılaşıyoruz. Bunları
önlemek, daha sistemli hale getirmek ve danışanlara
zarar verilmesini önlemek adına böyle çalışmalar
yapıyoruz.
Sporcular dışında sporcu performansını etkileyen,
antrenörler (teknik heyet dâhil) ve aileler gibi iki
önemli faktör bulunmaktadır. Bu nedenle sporcuların
yanı sıra bu kişilerle de çalışıyoruz. Mesela
antrenörlere sporcularla nasıl iletişim kuracakları
ile ilgili eğitimler verdik. Olimpiyat hazırlık
merkezlerinde çalışan aşçıdan temizlik personeline
kadar geniş kitlelere eğitim verdiğimiz oluyor.
Çünkü bu insanlar milli takım oyuncuları ve ergen
sporcularla çalışıyorlar ve nasıl iletişim kurdukları
performanslarını etkiliyor.
Öncelikle tüm sporcular burada komple bir sağlık
taramasından geçiriliyor. Diş, kalp, fizik tedavi,
aklınıza ne gelirse. Ben de durumlara göre değişse
de, bazı psikolojik değişkenlere bakıyorum.
Bu değişkenler yaşa, yapılan spor dalına göre
değişebiliyor. Yaşam kalitesine baktığımız oluyor
ya da jimnastik gibi bir spor dalında çok önemli
olan beden algısı kavramına önem verdiğimiz
oluyor. Müsabaka yakınsa kaygıyla başa çıkma
gibi kavramlara değinebiliyoruz. Bu taramalardan
sonra oluşturduğumuz raporlarla müdahale alanları
belirleyerek danışanlarımızı biz seçiyoruz. Daha
sonra bu kişileri görüşmelere çağırıyoruz, tabi
gönüllülük esas oluyor. İşin bir kısmı böyle; ama
bunun haricinde kendisi psikolojik danışma almak
üzere başvuran birçok sporcumuz da oluyor.
Bu birimde hangi meslek grubundan çalışanlar var,
onların görev tanımları nelerdir?
Burada çalışanların mesleki açıdan alanı aslında
spor psikolojisi ama Türkiye’de bu alanın meslek
tanımı henüz yok. Spor psikoloğu eğitim alanı yok, bir
iki yüksek lisans programı açıldı, bazı sertifikasyon
programları mevcut ama o programları bitirenler
spor psikoloğu unvanını almazlar. Bu nedenle biz
çalışanlarımıza psikolojik destek elemanı diyoruz ya
da alanda çalışan psikolog, psikolojik danışman gibi
uzmanlar kendi unvanlarını kullanıyor.
Türk Psikologlar Derneği ile bu konuda bir
akreditasyon çalışması yapıyoruz. “Spor psikoloğu
kime denilmeli, hangi alanda, ne tür eğitimler
almalı?” sorularını cevaplayacak bir çalışma
yapıyoruz. Psikolojik danışman olarak ben de bu
çalışmanın içindeyim.
Bazen ailelerle çalışıyoruz. Aynı okullarda eğitsel
psikoloji kapsamında sorunlar yaşayabiliyoruz. Bazı
aileler çok sonuç odaklı olabiliyor, çocuklarını yanlış
yönlendirebiliyorlar ya da onların kariyerleri ile ilgili
müdahalelerde bulunuyorlar. Bu nedenle bizim hedef
kitlemizde sporcuların dışında aileleri de yer alıyor.
“Birimde grup rehberliği, aile, antrenör eğitimleri
gibi hizmetler veriyoruz” dediniz. Ayrıca bir de
“bireyle danışma uygulamaları gerçekleştiriyoruz”
dediniz. Bu süreç hakkında bilgi verebilir misiniz?
53
RÖPORTAJ
Peki, bu birimler ya da psikolojik destek elemanları
sadece Olimpiyat Hazırlık Merkezlerinde mi var?
Şu an fiilen aktif çalışan 19 olimpiyat hazırlık merkezi
mevcut; planlanan ise 81 ilde olması. Olimpiyat
hazırlık merkezlerinin teşkilatlarında antrenörlerin
haricinde psikolog ve diyetisyen de olacak şeklinde
planlama yapıldı. Yazımızı bu şekilde hazırladık.
Şu an çalışan 19 olimpiyat hazırlık merkezinde de
psikolojik müdahale birimi var. Burada çalışanların
4-5’i psikolojik danışman, diğerleri de psikolog ya da
Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu mezunu.
Silahlı Kuvvetler gibi çok farklı bir alandan bu
birime geçiş yapmışsınız. Bu birimde çalışmaya
başlamadan önce veya çalışma sırasında almanız
gereken eğitimler oldu mu? Olduysa, bunlar ne gibi
eğitimlerdi?
Olmaz olur mu, oldu tabi. Ama eğitim alacak yer
bulamadım, bu nedenle çok zorlandım. Şunu
söylemek istiyorum; ilk başladığımda kendi görev
tanımımı benim belirleyeceğimi söylediler. Formal
eğitim alma şansım olmadı. Aslında Kasım ayında
yapmayı düşündüğümüz çalıştay ile bunu da
sağlamaya çalışıyoruz. Yurt dışından spor psikolojisi
üzerine çalışan iki hoca ve ülkemizde bu alanda
çalışan hocaları çalıştayımıza davet ettik. Hem bazı
eğitimler verecekler hem de geleceğe yönelik bazı
eğitim planlamaları yapacağız. Ama maalesef ben
bu alanda öncü olunca bu gibi imkânlarım olmadı,
zorluklarını yaşadım.
Ruh sağlığı çalışanı olarak bu meslekte çalışırken
en çok hangi alanlarda zorluklar, yetersizlikler
yaşıyorsunuz? Hangi konularda nelere ihtiyaç
duyuyorsunuz?
Şimdi şöyle bir sorun var. Öncelikle sporcuların
profili, danışan profilinden çok farklı. Çok hızlı
davranmanız gerekiyor. 45-50 dakika süren normal
psikolojik danışma uygulamaları yapamadığımız
oluyor. Mesela kamp dönemi, sporcu bir hafta
burada, ne yapacaksınız o hafta içinde yapmanız
gerekebiliyor. Ya da müsabakaya çok az zaman
kalmış oluyor, görüşmeniz gereken 15 sporcu
olabiliyor. Bu durumlarda 50 dakikalık danışmalar
yapmak mümkün olmuyor. Ayrıca her zaman burada,
bu odalarda psikolojik danışma yapamıyoruz.
Kamplara gidiyoruz, orada sporcuların ortamlarında
banklarda, tribünlerde görüşmeler yaptığımız
oluyor. Verilen hizmet, performansın arttırılması
kısmında geleneksel psikolojik danışmadan oldukça
farklılaşıyor. Bu bölümde sıkıntılar yaşıyoruz.
54
İkincisi, sonuç beklentisi nedeniyle üzerinizde çok
baskı olabiliyor. Sporcuların çoğu madalya hedefleri
için gelebiliyor, gümüş madalya almışken, altın
madalya alabilmek için bize geliyor ve bunu bizden
bekliyor. Bu nedenle böyle durumlarda bazen
yönlendirici olmamız ya da nokta atışı şeklinde
müdahaleler planlamamız gerekiyor. Böyle bir sonuç
beklentisi süreci çok zorlaştırıyor.
Türkçe kaynak hemen hemen sıfır. Formel eğitim
olmadığı gibi Türkçe kaynak yok. Bu nedenle bu
alanda çalışacak olan kişinin İngilizcesinin iyi olması
gerekmektedir.
Diğer bir sorun; ölçme araçları. Sporda kullanılan
ölçme araçları farklılaşabiliyor. Mesela sürekli
kaygı ölçeği, yarışma dönemi yakınken yaşan kaygıyı
ölçmeye uygun olmuyor. Ya da normal popülasyonda
kullanılan ölçeklerin normları sporcularda
uygulanmaya uygun olmuyor. Mesela saldırganlık
ölçeği kullanıldığında bazı spor dallarında belli bir
miktar saldırganlık uygun görülüyor ama bu ölçeğin
normal popülasyonuna göre normlarını alırsak bize
uymuyor. Bu arada özellikle uyarlama çalışmaları ile
bu alanda kullanılan ölçme araçları artıyor.
Oturumlarda sürekliliği sağlayamıyoruz. Bir süre
danışan ile danışma yapıyoruz, sonra iki ay başka
kampa gidiyor, ardından tekrar geliyor, sürece devam
ederken zorluk yaşayabiliyoruz.
Bu merkezde bir psikolojik danışman olarak
çalışmanın avantajları nelerdir?
Çok geniş yelpazede danışan kitleniz var. Bu, bana
sorarsanız bir psikolojik danışma için kişisel gelişim
RÖPORTAJ
açısından çok büyük avantaj. Bizim burada sporcuya
kariyer danışmanlığı yaptığımız da oluyor, aile
danışmanlığı, gerektiğinde grupla psikolojik danışma
yaptığımız da oluyor. Çok güzel bir açılım olanağı
var, çünkü yeni bir alan. Her yeni alanda olduğu gibi
birçok noktaya gidebilecek yer.
Maddi getirisinin yanında prestijli bir alan, özellikle
üst düzey sporcularla çalışma, milli takımlar, prestijli
kulüplerle çalışma imkânlarınız oluyor. Mesleki
tatmin anlamında güzel. Bir yandan da şu var; bizim
çalıştığımız sporcuların ciddi patolojik sorunları
olmuyor, gündelik sorunlarla geliyorlar. Bu nedenle
bir psikolojik danışmanın zorlanacağı sorunlar
nadiren oluyor.
Bir başka avantaj, aynı zamanda dezavantaj da
oluyor. Çalışmanızın sonucunu direkt görme
imkânınız oluyor. Üç-beş oturum görüştüğünüz
birinin performans değişikliğini görme şansınız
oluyor, mesleki tatmin açısından bu çok güzel bir şey.
Ayrıca bu alana talep artıyor. Futbol Federasyonu
karar aldı, seneye tüm kulüplerin bir psikolojik
destek elemanı bulundurması zorunlu hale geldi.
Futbolda başlayan bu durum basketbol, voleybol,
tekvando, atletizm gibi olimpik branşlara da yayılıyor.
İnsanlar psikolojik desteğin önemini anladılar ve
bunu yerleştirmeye çalışıyorlar. Bu da bizim için çok
ciddi bir çalışma alanı oluşturuyor.
Burada çalışmak üzere başvuran psikolojik
danışmanda ne gibi özellikler arıyorsunuz? Başvuru
süreci hakkında bilgi verir misiniz?
Normalde Bakanlık bünyesinde çalışmadıkları
için bazen İl Spor Müdürlükleri üzerinden bazen
de federasyonlar üzerinden alım yapılıyor. Bazen
İl Spor Müdürlükleri üzerinden alıyorlar bazen
de federasyonlar üzerinden alım yapılıyor. Kadro
sorunu birçok alanda olduğu gibi burada da var.
Alımda genellikle sözleşmeli personel kadrosu
kullanılıyor. Ya da spor psikoloğu kadrosu daha
olmadığı için başka kadrolar üzerinden alım yapılıyor.
Burada çalışmak isteyen psikolojik danışmanlar
İl Spor Müdürlüklerinin web sayfalarını takip edip,
başvurabilirler.
Aranan özelliklere gelirsek daha önce de dediğim
gibi İngilizce olmazsa olmaz bence. Çünkü mesela
kano milli takımızın 7 oyuncusu için İngilizce kaynak
taramayı bırakın, onlarla danışma yapacaksınız. Ya
da uluslararası müsabakalar oluyor veya kamplar
nedeniyle yurt dışına gitmemiz gerekiyor, yabancı
dil bence önemli. Bunun haricinde diğer aranan
özellik “deneyim”. Çünkü insanlar yatırımlar yapıyor
ve bu yatırımların karşılığını almak istiyorlar. Bizim
buralara başvuru yapıp, sporcularla çalışmak
istediklerinde biz yardımcı oluyoruz. Bu da o kişilerin
özgeçmişlerine ekleyebilecekleri bir deneyim oluyor.
Ayrıca psikolojik danışmanın kendini geliştirmiş
olması şart. Çünkü biz burada psikolojik danışma
uygulamalarında genellikle bütüncül bir yaklaşım
tercih ediyoruz. Bilişsel, Bilişsel Davranışçı, Gestalt,
Çözüm Odaklı yaklaşımlarda bilgi sahibi olmak bence
işlerine yarar.
Formel eğitim yok dediniz ama sizce burada
çalışmak isteyen ruh sağlığı çalışanlarının ne gibi
eğitimler almaları gerekmektedir?
Bizim aldığımız eğitimin yanı sıra, bence özellikle
ergenlik dönemi olmak üzere gelişim dönemlerine
55
RÖPORTAJ
koşucularında bu durum istenmez. Bu konuda komik
bir anımı anlatayım. Normalde badminton oyuncuları
sıcaktan yakınırlardı ama tam anlamazdım, ilk defa
izlemeye gittiğimde anladım. Badminton topları çok
küçük olduğu için o salonlarda klima açılmıyormuş
ve bu nedenle ortam gerçekten çok sıcak oluyor.
Danışma sırasında oyuncuların bahsettikleri sıcağı
ilk defa o gün anladım.
Oyuncuları antrenmanda, onların sahalarında
gözlemlemek de işimizin bir parçası zaten. Orada
birçok şeyi daha iyi anlıyorsunuz, gözünüzde
canlandırmak ile orada gözlemlemek, konuşmak
çok büyük avantaj sağlıyor. Antrenman ya da
yarış sırasında orada olmak, sporcunun nelerden
etkilendiğini görme, kaygısını arttırabilecek faktörleri
bire bir gözlemleme imkânı sağlıyor.
yönelik dersler almaları gerekmektedir. Ayrıca
az önce söylediğim kuramlara yönelik dersler
almaları gerekmektedir. Bunun dışında sporla
ilgili dersler, spor fizyolojisi, spor psikolojisi gibi
dersler alınması gerekmektedir. Çünkü bizlerin
bildiği bazı tekniklerin bile bu alanda uygulanması
farklılaşmaktadır. Mesela gevşeme egzersizleri
bizim eğitimde öğrendiğimiz bir şeydir, ama bunun
sporculara ne zaman uygulanacağını iyi bilmek
gerekmektedir. Müsabaka ya da yarıştan yarım
saat önce uygulandığında sporcunun performansını
etkiliyorsunuz. Bunun için spor ve psikolojiyi
birleştiren dersler almaları gerektiğini düşünüyorum.
Bildiğimiz kadarı ile siz de spor ile ilgilenmiştiniz.
Bu durumun bu merkezde çalışırken avantajları
oldu mu ya da böyle bir merkezde çalışmak için
sporla ilgilenmek aranan bir özellik mi?
Evet, ben atletizm ile ilgilendim. Bu olmazsa olmaz
bir özellik diyemem, ama bence faydalı. Çünkü
sporcuların dünyası çok farklı; haftanın yedi günü
akşam saatlerine kadar antrenman yapan, ailelerini
görmeyen bu kişileri güdüleyen şeyin ne olduğunu
yapan kişi onları daha iyi anlar diye düşünüyorum.
Ya da o başarı kaygısını yaşayınca sporcuyu daha iyi
anlıyorsunuz. Bir sporu bilmek bile yetmiyor bazen.
Mesela yüz metre koşucuları ile atıcılık ile uğraşan
sporcuların yaşadıkları kaygı aynı değil ya da kaygıyı
atıcılıkta sıfıra indirmek mümkün iken yüz metre
56
Merkezde genel taramalarda farklı ölçme araçları
kullandığınızdan bahsettiniz. Bu ölçme araçlarını
neye göre belirliyorsunuz, tüm sporculara
uygulamanız gereken zorunlu ölçme araçları var
mı?
Tüm sporculara uygulanan standart bir ölçme
aracı yok. Duruma bağlı olarak değişiyor. Resmi
uygulanması gereken ölçme araçları yok,
uyguladığınız kitleye göre şekilleniyor. Bazen
patolojiyi belirlemeye yönelik ölçme araçları
uygularken, jimnastik gruplarında beden algısı
gibi ölçme araçları uygulayabiliyoruz. Bazen talep
onlardan geliyor. Antrenör gelip gruplarında
motivasyon düşüklüğü hissettiğini söylüyor, bu
durumda motivasyona yönelik bir şeyler uyguluyoruz.
Sporculuğun son yıllarında ise tükenmişlik
düzeylerine bakabiliyoruz. Yani danışanın ihtiyacı,
spor türü, çalışılan grup, çalışma amacına göre
ölçme araçları şekilleniyor.
Alanda çalışan ya da yeni başlayan psikolojik
danışmanlara bülten aracılığıyla neler söylemek,
önermek istersiniz?
Öneri anlamında kesinlikle kendilerini
geliştirmelerini söyleyebilirim. Bizim alandaki
dersler çok güzel, ama özellikle uygulama alanında
derslerde öğrendiklerinin üzerine bir şeyler
koymalarını öneririm. Çünkü herkesin de dediği
gibi saha ile eğitim çok farklı. İkinci yabancı dil
olmazsa olmaz, onun için de bu alanda kendilerini
geliştirmelerini söyleyebilirim.
Teşekkür ederiz…
ANIYORUZ
KONRAD
ZACHARIA LORENZ
(1903-1989)
Etolojinin Babası ve
Yaban Kazlarının Annesi
Arş. Gör. Semih KAYNAK
Gazi Üniversitesi
Konrad Z. Lorenz, Emma ve Dr. Adolf Lorenz çiftinin
ikinci ve son çocuğu olarak 7 Kasım 1903 yılında
dünyaya gelmiştir. Babasının saygın bir cerrah
olmasından dolayı iyi bir çevrede ve küçük bir
kasaba olan Altenberg’de büyüyen Lorenz, küçük
yaşlarından itibaren hayvanlar ile ilgilenmeye
başlamıştır. Lorenz hayvanlara olan ilgisinden dolayı
zoolog olmayı istese de, babasının isteğiyle 1923
yılında Viyena Üniversitesi’nde tıp okumaya karar
vermiştir. 1927 yılında çocukluk aşkı Margarethe
Gebhardt ile evlenen Lorenz’in üç çocuğu olmuştur
(1928 yılında il çocukları Thomas, 1930 yılında ikinci
çocukları Agnes ve 1941 yılında üçüncü çocukları
Dagmar). 1928 yılında üniversiteden başarıyla
mezun olan ve Viyana Zooloji Enstitüsü’ne kaydolan
Lorenz, kuşların kanat yapıları ve uçuşları üzerine
yaptığı çalışması ile 1933 yılında doktora derecesi
almıştır. Kuşlar üzerine ilgisini ve çalışmalarını
sürdüren Lorenz, çalışma arkadaşlarının
da önerileriyle zooloji çalışmaları ile hayvan
psikolojisini birlikte ele alarak çalışmalarına devam
etmiştir.
Lorenz, Protestan geçmişinden ve evrimci
yaklaşımından dolayı Avusturya’da gelir getiren
işler bulmakta zorlandığından Almanya’ya gitmeye
karar vermiştir. Almanya’da Nazi Partisi’ne üye
olmuş, hayvan psikolojisi üzerine çalışmaların ‘ari
ırk’ projesine yardımcı olabileceğini düşünmüş,
yayımladığı bir makalesinde Darwinizm ve Nasyonel
Sosyalizmin ilişkisini tartışmıştır. 1940 yılında
Königsberg Üniversitesi’nden psikoloji alanında
profesörlük ünvanı almıştır. 1941 yılında orduya
alınan Lorenz, orduda psikolog, psikiyatrist ve
doktor olarak görev yapmıştır. 1944 yılında Ruslara
esir düşmüş, 3 buçuk yıl boyunca Rusya’nın savaş
kamplarında tutuklu olarak kalmıştır.
Lorenz, 1948 yılında esaretten kurtulunca,
ailesinin yaşamaya devam ettiği Altenberg’e
dönmüş; Avusturya akademi çevrelerinde uygun
pozisyonlarda iş aramıştır. Hz. Süleyman’ın Yüzüğü
isimli ünlü kitabını bu dönemde, 1949 yılında
yazmıştır. Geçmişte Nazi sempatizanı olmakla
suçlanan Lorenz, Avusturya’da iş bulmakta
güçlük yaşacağını anlayınca Almanya’da Max
Planck Enstitüsü’nde çalışmaya başlamıştır.
Hayvan davranışları üzerine araştırmalarını
emekli oluncaya kadar bu enstitüde sürdüren
Lorenz, Niko Tinbergen ve Karl von Frisch ile
yaptıkları ve basımlamayı (imprinting) keşfettikleri
çalışmalarından ötürü 1973 yılında Nobel’e aday
gösterilmiş ve Fizyoloji Nobel ödülünü kazanmıştır.
Nobel ödülünü kazandığı yılda emekliye ayrılan
Lorenz, doğduğu topraklar olan Altenberg’e dönmüş
ve 27 Şubat 1989 tarihinde hayata veda etmiştir.
“Gelişmiş maymunlar ile uygar insan arasındaki
kayıp halkayı buldum: BİZ!”
Önerilen Türkçe Konrad Lorenz Kitapları:
• Ve İnsan Köpekle Tanıştı – Cumhuriyet Kitapları
• İşte İnsan – Saldırganlığın Doğası Üzerine –
Cumhuriyet Kitapları
• Hz. Süleyman’ın Yüzüğü – Cumhuriyet Kitapları
57
TANIYORUZ
Hasan Kalyoncu Üniversitesi
Rehberlik ve Psikolojik
Danışmanlık Anabilim Dalı
Hasan Kalyoncu Üniversitesi, tarihi İpek Yolu
üzerinde kurulmuş, büyük medeniyetlere ev
sahipliği yapmış Gaziantep’te yer almaktadır. Hasan
Kalyoncu Üniversitesi eğitim-öğretim sürecine
2011 yılında başlamış ve 2015 yılı itibariyle ilk
mezunlarını vermiş, yeni bir üniversitedir. Yeni
olmasına rağmen alanında tanınmış öğretim
elemanları ile birlikte eğitim kalitesini çok kısa
zamanda üst noktalara taşımıştır. Hasan Kalyoncu
Üniversitesi; araştırma, geliştirme, yenilikçilik,
girişimcilik, insana yatırım gibi unsurlara öncelik
vermesi nedeniyle önemli bir farklılığa sahiptir.
Büyük hedefleri olan, geniş ve derin bir vizyona sahip,
topluma karşı sorumluklarının farkında olan Hasan
Kalyoncu Üniversitesi, kurulduğu günden beri özgür
düşünce ortamında bilgi üretmeyi ve öğrencilerin
vizyonunu genişletip yenilikçi ve girişimci ruhlarını
ortaya çıkarmayı temel hedef edinmiştir. Üniversite
bünyesinde öğrenciler sadece iyi bir eğitimle mezun
olmayıp, hayata hazırlanırken karşılarına çıkabilecek
mesleki ve kişisel engellere de karşı koyma becerisi
kazanmaktadırlar.
Arş. Gör. Özgür DEMİR
Yrd. Doç. Dr. Hasan EŞİCİ
Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik
Danışmanlık Anabilim Dalı 2012 yılında 70 öğrenci
ile eğitim-öğretime başlamıştır. Bu yıl dört sınıf
düzeyinde toplamda 320 öğrencisi olan PDR Anabilim
Dalı, alanında uzman öğretim elemanları ile hizmet
vermektedir. Bu kapsamda PDR Anabilim dalında
görev yapan öğretim elemanlarının isimleri aşağıda
belirtilmiştir.
Prof. Dr. Yaşar ÖZBAY (PDR Anabilim Dalı Başkanı),
Prof. Dr. Şener BÜYÜKÖZTÜRK (Eğitim Fakültesi
Dekanı), Yrd. Doç. Dr. İbrahim Ethem ÖZDEMİR, Yrd.
Doç. Dr. İsmail Hakkı TOMAR, Yrd. Doç. Dr. Ufuk
AKBAŞ, Yrd. Doç. Dr. Hasan EŞİCİ, Arş. Gör. Merih
TOKER, Arş. Gör. Ahmet AYAZ, Arş. Gör. Merve
ÇALIŞKAN, Arş. Gör. Özgür Osman DEMİR.
Hasan Kalyoncu Üniversitesi PDR Anabilim Dalı vakıf
üniversiteleri arasındaki puan sıralamasında sürekli
olarak “en iyi üç PDR programı” arasına girmektedir.
Öğrencilerinin yurt dışı eğitimler aracılığıyla yeni
deneyimler kazanmalarına da yardımcı olmaktadır.
Erasmus programları ile Avrupa’daki üniversitelere
58
TANIYORUZ
giden öğrenciler, bu sayede hem kişisel hem de
mesleki gelişimlerine yatırım yaparken hem de yurt
dışı deneyimine sahip olabilmektedirler.
Hasan Kalyoncu Üniversitesi PDR Anabilim Dalı,
öğrencilerinin gelişimine imkân verecek birçok
yapılanmayı kendi bünyesinde oluşturmayı
başarmıştır. Öğrencilerin istek ve çabalarıyla kurulan
PDR Kulübü, üniversite genelinde dergi çıkartmak,
üniversite genelindeki organizasyonlarda yer almak
ve sosyal sorumluluk projelerine imza atmak
suretiyle kısa sürede etkili bir konuma gelmiştir.
Üniversitemizde kurulan Psikolojik Danışma Merkezi
akademik, idari personel ve öğrencilere bireysel ve
grupla psikolojik danışma hizmetlerini vermektedir.
Bununla birlikte bölümümüzün koordinasyonunda
bulunan Kariyer Merkezi ve Üstün Yetenekliler
Merkezi ile hem üniversite geneline hem Gaziantep’e
hem de bölge insanına hizmet etmektedir. Bu
merkezlerde öğrenciler henüz lisans düzeyinde iken
deneyimli öğretim elemanlarının süpervizyonunda
PDR uygulama alanlarını yaşayarak öğrenme fırsatı
yakalamaktadırlar. Bu sayede ileride yönelecekleri
çalışma alanlarının ilk tohumlarını uygulama
alanlarını tanıyarak atmaktadırlar.
PDR KULÜBÜ…
Öğrencilerin kendi çabalarıyla kurduğu HKÜ
PDR Kulübü, PDR öğrencilerinin kendi ilgileri ve
yeteneklerini tanımak, el birliği ile PDR alanını
tanımak ve tanıtmak, üniversite içerisinde ve
Gaziantep genelinde sosyal sorumluluk projeleri
hazırlamak, basılı dergi ile PDR öğrencilerinin
mesleki gelişimine ve üniversite öğrencilerinin kişisel
gelişimine destek vermek amaçlarını taşımaktadır.
PDR öğrencilerinin bütün üniversite öğrencileriyle
uyumlu olarak çalıştığı etkinliklerde PDR Kulübü
aktif rol üstlenmektedir.
KARİYER MERKEZİ…
Hasan Kalyoncu Üniversitesi Kariyer Merkezi’nin
öncelikli amacı, öğrenimine devam eden öğrencilerin
kariyer ihtiyaçlarını karşılamaktır. Çeşitli eğitimler
alan öğrenciler, ileride sahip olacakları uygun iş
ortamını daha sağlıklı bir biçimde seçme imkânına
kavuşmaktadır. Öğrenciler, aldıkları teorik
eğitimlere ek olarak anlaşmalı olunan sektörler ile
birlikte o sektörlerde staj imkânı bulmaktadırlar.
Bu sayede birey sektörü, sektör ise bireyi tanıyarak
çift yönlü bir kazanç sağlanmaktadır. Ayrıca mezun
olan öğrencilerin sektördeki ilerleyişini takip ederek
bir değerlendirme mekanizması da bu merkez
bünyesinde işleyişini sürdürmektedir.
KALYONCU ÜSTÜN YETENEKLİLER MERKEZİ
(KÜYMER )…
Kalyoncu Üstün Yetenekliler Merkezi (KÜYMER) 11
Eylül 2014 tarihinde kurulmuştur. Merkezin temel
amacı, üstün yetenekli çocukların erken yaşlarda
tanılanmalarını sağlamak ve gelişimlerine uygun
eğitim programları geliştirmek ve uygulamaktır.
KÜYMER alanında uzman kadrosu ile uygulama
laboratuvarları kurma, ulusal ve uluslararası kurum
ve kuruluşlarla ortak çalışmalar yapma, bilim ve
doğa kampları, bilim okullarında yaz ve kış etkinlikler
düzenlemektedir. Ayrıca öğrencilerin asistan olarak
çalışabilecekleri ulusal projelere imza atmaktadır.
Hasan Kalyoncu Üniversitesi PDR Anabilim Dalı
öğrencileri, bu tür merkezler ile birlikte mesleki
gelişimlerini tamamlarken, bir bütün olarak kişisel
gelişimlerini de tamamlamaktadırlar. Hasan
Kalyoncu Üniversitesi PDR Anabilim Dalı olarak
öğrenci-öğretim elemanı ilişkisinin ötesinde bir
aile sıcaklığı ile ülkesine ve insanına her alanda ve
her anlamda olumlu katkı sağlayacak öğrenciler
yetiştirmek için gayret göstermektedir.
Web Adresimiz: hku.edu.tr
E-posta: [email protected]
Telefon: 0342 211 80 80
Fax: 0342 211 80 81
59
TANIYORUZ
Elazığ
Rehberlik ve
Araştırma Merkezi
Uzm. Psi. Dan. Bekir EROL
RAM Müdür Yardımcısı
bağımsız binalardan biridir. diyebiliriz. Yaklaşık 600 bin
nüfuslu bir ilde tek RAM olarak hizmet vermekteyiz.
Sorumluluk alanımıza Elazığ Merkez ve 10 ilçe
nüfusu girmektedir. Merkezimiz “Özel Eğitim Bölüm
Başkanlığı” ve “Psikolojik Danışma ve Rehberlik Bölüm
Başkanlığı” olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır.
2012 yılından bu yana kurum müdürlüğünü Levent
SANCAR, müdür yardımcılığını ise Bekir EROL
yapmaktadır.
FAALİYETLERİMİZ
Yönetmeliklerde belirtilen görevler ve rutin yapılan
işler dışında son üç yıl içerisinde yaptığımız özgün
çalışmalarımızdan bazıları aşağıda sıralanmıştır.
AKADEMİMİZ
2012 yılında Psikolojik Danışma ve Rehberlik
Hizmetleri ve Özel Eğitim alanlarıyla ilgili ilimizdeki
psikolojik danışmanların, eğitimcilerin, annebabaların, öğrencilerin ve toplumdaki diğer
kesimlerin ihtiyaçlarına yönelik eğitim, panel, toplantı,
konferans, seminer, basın-yayın faaliyetleri gibi
etkinlikleri gerçekleştirmek amacıyla kurumumuz
bünyesinde Elazığ Ram Akademi’yi kurduk. Elazığ
Ram Akademi üniversiteler, sivil toplum kuruluşları,
yerel medya ve diğer resmi kurumlarla işbirliği
içerisinde panel, konferans, eğitim, TV programları
gibi faaliyetler yürütmektedir. Elazığ Ram Akademinin
gerçekleştirdiği faaliyetlerden bazıları şunlardır:
KISACA TARİHİMİZ
Bakanlık düzeyinde Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma
Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne, İlde ise Milli Eğitim
Müdürlüğü’ne bağlı olan kurumumuz müdür ve müdür
yardımcısı olmak üzere iki Yönetici, 13 Psikolojik
Danışman, 15 Özel Eğitim Öğretmeni, iki Memur
ve beş Yardımcı personel ile 37 kişilik bir ekipten
oluşmaktadır. Elazığ Rehberlik ve Araştırma Merkezi
Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı’nın 09.10.1984
gün ve 3013 sayılı onayı ile faaliyetlerine başlamıştır.
Yani 31 yıllık bir geçmişe sahip bir kurumdur. İlk
çalışmalarını Karşıyaka Lisesi binasında sürdüren
merkezimiz, daha sonra Hükümet Konağındaki
bürosunda hizmet vermiş, 1988 yılı Eylül ayında da
bakanlığımız tarafından yaptırılan ve şehrin batı
tarafında bulunan Cumhuriyet Mahallesindeki binasına
taşınmıştır. Merkezimiz binası dört katlı olup, test
odaları, aynalı oda, oyun odası, psikolojik danışma
odası gibi Rehberlik ve Araştırma Merkezlerinin
hizmet özelliklerine göre yapılmış ve bütün ihtiyaçlara
cevap verecek şekilde hazırlanmıştır. Bu özellikleriyle
Türkiye’de RAM’lar için özel olarak yapılan ilk
60
- Panel/Toplumsal Bir Travma: Parçalanmış Aileler
ve Çocukları: Hukukçu, akademisyen, psikolog ve
psikolojik danışmanların katıldığı ve yerel medyanın
izlediği panele il genelindeki psikolojik danışmanlar
ve akademisyenler davet edilmiştir. Parçalanmış
ailelerin çocuklarda oluşturduğu sosyal ve psikolojik
sorunların, bu sorunları azaltmaya yönelik önleyicikoruyucu çalışmaların tartışıldığı panele 250 psikolojik
danışman ve eğitimci katılmıştır.
- Eğitim/Öğrenci Koçluğu Eğitimi: Akademi
uzmanlarımızın hazırladığı ve Fırat Kalkınma Ajansında
kabul gören projemiz ile ilimizde görev yapan 70
psikolojik danışmana öğrenci koçluğu ile ilgili temel
TANIYORUZ
PSİKOLOJİK DANIŞMANLARIN MESLEKİ GELİŞİMİNE
YÖNELİK FAALİYETLERİMİZ
Uyum Eğitimleri: İlimize yeni atanan
meslektaşlarımıza yönelik her yıl düzenli olarak en
az üç günlük tanışma, kaynaşma ve oryantasyon
programları düzenlenmektedir. İlimize ataması yapılan
meslektaşlarımız göreve başladıktan birkaç hafta
sonra eğitime alınmakta ve hem mesleki bilgilerin
verildiği hem de sosyal aktivitelerin gerçekleştirildiği
bu programla, yaşadıkları uyum problemleri
minimuma indirilmeye çalışılmaktadır.
becerileri kazandırmayı amaçlayan üç günlük eğitim
Ankara Olgu Psikolojik Danışma Merkezi uzmanlarınca
verilmiştir.
- Eğitim/Engelsiz Havalimanı: Elazığ Havalimanı’nda
görev yapan polis, güvenlik görevlisi ve diğer
çalışanlara yönelik “Engellilerle İletişim” konulu
eğitimler belirli periyotlarla gerçekleştirilmiştir.
- Konferans/Psikolojik Danışmada Etik İkilemler:
Değerler Eğitimi projesi kapsamında akademi olarak
“psikolojik danışmada etik ikilemler” konulu konferans
gerçekleştirilmiştir. Ankara Üniversitesi’nden değerli
hocamız Prof. Dr. Binnur Yeşilyaprak ve Ankara Olgu
Psikolojik Danışma Merkezinden Psi. Dan. Özden
Bilgin konferansımızın konukları olmuşlardır.
- Anne-Baba Okulları: Akademimizin hazırladığı
program çerçevesinde, il genelinde pilot okullardaki
psikolojik danışmanlarla işbirliği içerisinde, anne-baba
okulları açıp katılan velilerimize sertifika verilmektedir.
- Veli Oryantasyon Programı (VOP): Belki de
Türkiye’de bir ilk olan projemizle, 2012 yılından bu
yana her eğitim-öğretim yılının başında okula yeni
başlayan öğrencilerin uyum eğitimine alındığı okulların
açıldığı tarihten önceki bir haftada anaokulunda
ve ilkokulda çocukları bulunan velilerimiz için
eğitimler düzenlenmektedir. Hazırladığımız bir
haftalık programlarla anne-babalar, çocuk eğitimi,
çocukla iletişim, davranış ve uyum problemleri,
okul başarısında anne-babanın sorumlulukları gibi
başlıklarda eğitim almaktadırlar.
Rehberlik Etkinlikleri Yarışması: Değerler Eğitimi
projemiz kapsamında il genelindeki psikolojik
danışmanlar arasında “Rehberlik Etkinlikleri
Yarışması” düzenlenmiştir. Yarışmaya katılan psikolojik
danışmanlar Sorumluluk, Sevgi-Saygı, Hoşgörü,
Yardımlaşma-Paylaşma, Özgüven başlıklarında toplam
55 rehberlik etkinliği geliştirilmiştir. Geliştirilen
etkinlikleri kazanım ve içerik yönünden psikolojik
danışmanların, yazım ve şekil yönünden edebiyat ve
bilişim teknolojileri öğretmenlerinin değerlendirdiği
7 kişilik bir jüri oluşturulmuştur. Yarışma sonucunda
birinciye dijital fotoğraf makinesi, ikinciye taşınabilir
disk ve üçüncüye kitap seti hediye edildi. Hazırlanan
etkinlikler yine meslektaşlarımızın yararlanması için
okullarla paylaşıldı.
Duygu Yönetimi Eğitimi: Finansmanı olduğumuz
ve Fırat Kalkınma Ajansı (FKA) ortaklığıyla
gerçekleştirilen “Duygu Yönetimi Eğitimi” kapsamında
Çukurova Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Mehmet
Bilgin tarafından 60 psikolojik danışmana sertifikalı
eğitim verilmiştir.
Çocuk İstismarını Önlemeye Yönelik Eğitimler:
2014-2015 eğitim-öğretim yılı içerisinde psikolojik
danışmanlara, okul yöneticilerine ve velilere
yönelik çocukların cinsel, fiziksel, duygusal
istismarlarını önleme amaçlı farkındalık eğitimleri
gerçekleştirilmiştir.
Tercih ve Kariyer Rehberliği Eğitimlerimiz: Her yıl
düzenli olarak Mayıs ayında ilimizde görev yapan
psikolojik danışmanların mesleki rehberlik ve
danışma açısından bilgi-becerilerini tazelemek,
geliştirmek amacıyla en az üç günlük “Tercih ve
Kariyer Rehberliği” eğitimleri düzenlenmektedir.
Alanında uzman meslektaşlarımızın ve üniversiteden
akademisyenlerin eğitim görevlisi olarak katıldığı
bu çalışmalarda meslektaşlarımız TEOG, YGS-LYS
61
TANIYORUZ
istismarı konusundaki farkındalık düzeylerini,
öğrencilerimizin de istismar konusunda farkındalık
düzeylerini belirlemeye yönelik araştırmalar
gerçekleştirerek sonuçlarına yönelik eğitimler
gerçekleştirilmiştir.
ÖZEL EĞİTİM HİZMETLERİ
Kurumumuza başvuran bireylerin bireysel incelemeleri
ve eğitsel değerlendirmeleri aynı hafta içerisinde
yapılabilmektedir. Günde ortalama 15-20 kişinin
incelemesi ve özelliğine uygun yerleştirmeleri
gerçekleştirilmektedir. İlimizde 27 okulda Özel
Eğitim Sınıfı, 50 okulda ise Destek Eğitim Odası
bulunmaktadır. Bu sınıflarda görev yapan özel
eğitim öğretmenleriyle belirli periyotlarla toplantılar
yapılmaktadır. Ayrıca ihtiyaç duyan okullara yönelik
bireyselleştirilmiş eğitim programları (BEP),
kaynaştırma eğitimi gibi konularda seminerler
düzenlenmektedir.
gibi sınavlarla ilgili yenilikleri takip etme ve tercih
dönemlerinde sunulacak yardımla ilgili becerilerini
geliştirme imkânı bulmaktadırlar.
AB PROJELERİMİZ
Gerek kurumumuzun öncülüğünde gerekse diğer
kurumlarla ortak olarak yürüttüğümüz Avrupa Birliği
projeleri ile farklı ülkelerin Psikolojik Danışma
ve Rehberlik ile Özel Eğitim Hizmetlerini tanıma,
karşılaştırma imkânı bulunmaktadır. Son olarak
Comenius Regio Partnerships Project kapsamında
2012/2014 yıllarını kapsayan “Promoting Reading
Literacy” (Okuma Becerilerini Teşvik) konulu projemizi
Almanya ortaklığında gerçekleştirilmiştir.
ARAŞTIRMALARIMIZ
Her yıl düzenli olarak yaptığımız araştırmalarla elde
ettiğimiz veriler bize yol göstermekte, projelerimize
ve diğer çalışmalarımıza kaynak oluşturmaktadır.
Son olarak 2014-2015 Eğitim-Öğretim Yılında Fırat
Üniversitesi, Eğitim Fakültesi işbirliği ile tüm Elazığ
liselerini kapsayan “Liselerde Madde Kullanımı”
konulu araştırma gerçekleştirilmiştir. Yine aynı yıl
içerisinde psikolojik danışmanların çocuk cinsel
62
Özel Eğitim Hizmetleri ile ilgili farklı engel gruplarına
yönelik okul, sınıf ihtiyaçları yine kurumumuzca tespit
edilip ilgili birimlere iletilerek bu okul ya da sınıfların
açılmaları sağlanmaktadır. Evde eğitim ve hastane
sınıfları da kurumumuzca yürütülen ve takip edilen
çalışmalar arasındadır. Engelli bireylere yönelik ilde
faaliyet gösteren çeşitli derneklerle işbirliği içerisinde
belirli günlerde (Dünya Engelliler Haftası vb.)
çeşitli organizasyonlar yapılmaktadır. Ayrıca eğitsel
değerlendirme ve tanılamalarda standart zekâ testleri
kullanılmaktadır. Kurumumuzda performans testlerini
uygulayan ve sertifikası olan toplam 13 uygulayıcı/
formatör bulunmaktadır (5 WISC-R, 6 Stanford-Binet,
1 Leiter, 2 WNV)
SOSYAL AKTİVİTELERİMİZ
Meslektaşlarımız arasında dayanışma ve kaynaşmayı
artırmak amacıyla öğretmenler günü, yeni atananlarla
tanışma ve kaynaşma günleri, geziler ve kültürel
aktiviteler düzenlenmektedir.
İLETİŞİM ADRESLERİMİZ
Bize ulaşmak isteyen meslektaşlarımız, desteğe
ihtiyacı olan öğrenci ve velilerimiz, Elazığ’a yolu
düşen herkes bize aşağıdaki iletişim adreslerinden
ulaşabilirler.
Web Adresimiz: www.elazigram.meb.k12.tr
E-posta: [email protected]
Telefon: (424) 247 46 95
Fax: (424) 247 77 95
TANIYORUZ
Orta Doğu Teknik Üniversitesi
Engelsiz ODTÜ Birimi
Arş. Gör. Nazlı Büşra AKÇABOZAN
ODTÜ Psikolojik Danışma ve Rehberlik
Engelsiz ODTÜ Koordinatörlüğü yeniden
yapılandırılarak yerine kurulan Engelsiz ODTÜ
Birimi, 2011 yılından beri hizmet vermektedir.
Engelsiz ODTÜ Birimi, ODTÜ’de öğrenim gören
ve herhangi bir engeli nedeniyle özel ihtiyaçları
bulunan öğrencilerin üniversitedeki olanaklara
ve hizmetlere eşit erişimlerini sağlamaya ve
gelişimlerini destekleyen bir ortam oluşturmaya
yönelik çalışmalar yapmakla görevlendirilmiştir.
Birimin başkanlığını ODTÜ Eğitim Fakültesi, Eğitim
Bilimleri Bölümü, öğretim üyesi Doç. Dr. Zeynep
Hatipoğlu Sümer yapmaktadır. Birimde aynı
zamanda ODTÜ, Eğitim Bilimleri Bölümü, Rehberlik
ve Psikolojik Danışmanlık programında yüksek
lisansını yapan araştırma görevlisi Hilal Döner,
ODTÜ, Psikoloji Bölümü, Klinik Psikoloji alanında
doktorasını yapmakta olan Uzman İpek Demirok ve
birim sekreteri Alev Ceylan görev yapmaktadır.
Birimin amaçları, engelli öğrencilerin öğrenimleri
sürecince çeşitli alanlardaki ihtiyaçlarını ve
karşılaştıkları güçlükleri belirlemek, belirlenen
ihtiyaçların karşılanması ve güçlüklerin ortadan
kaldırılması konusunda hizmetler sunmak ve
değerlendirmek, öğretim elemanlarına yönelik
destek hizmetleri geliştirmek ve üniversite
çalışanlarının ve öğrencilerin engellilik alanında
bilinç ve duyarlılık düzeyini artırıcı hizmetler
sunmak olarak belirlenmiştir. Engelsiz ODTÜ Birimi,
gizlilik, gönüllülük, saygı, akademik fırsat eşitliği,
erişilebilirlik, geri bildirime açıklık ve sorumluluk
ilkeleri doğrultusunda hizmet vermektedir.
ENGELSİZ ODTÜ BİRİMİ’NDE
SUNULAN HİZMETLER:
• Engelli öğrencilerin derslerinde ihtiyaç duydukları
uyarlamalara ilişkin ilgili öğretim elemanlarına
ve ilgili Fakülte Koordinatörlerine iletilmek üzere,
akademik uyarlama mektubu yazma
• Engelinden ötürü derslerde not tutmakta ve/
veya ders çalışmakta güçlük çeken öğrencilere,
öğrenci asistanlığı yoluyla not tutucu hizmeti
sunma ve/veya ders partnerliği sağlama
• Görme ve hareket engelli öğrencilerin yerleşke
içi ve yerleşkeye geliş-gidişlerini kolaylaştırmak
amacıyla özel donanımlı araç ve ücretsiz taksi
hizmetleri sağlama
• Engelli öğrencilerin ilk yılında, üniversite
yaşamına uyumlarını desteklemek, onları
üniversitenin engelli öğrencilere sunduğu
olanaklar konusunda bilgilendirmek amacıyla
kampus oryantasyon programı hazırlama
• Engelli öğrencisi olan Bölümlere, gerektiği
durumlarda, danışmanlık hizmeti verme
63
TANIYORUZ
• Engellilik alanında üniversite personelinin ve
öğrencilerin bilgi ve duyarlılık düzeyini artırmaya
yönelik seminer, konferans ve eğitim verme
• Engelli öğrencilerin ihtiyaçlarını belirleme,
yapılan uygulamaları izleme ve Birim tarafından
verilen hizmetleri değerlendirme
ENGELSİZ ODTÜ BİRİMİ’NDE YAPILAN
ETKİNLİKLERDEN ÖRNEKLER:
• Eğitim Fakültesi öğretim elemanları ve
öğrencilerine yönelik “Tut ki Görme Engelli
Öğrenciniz Oldu“; Otizm Vakfı ile birlikte
“Otizmin Farkında mıyız?; Topluma Hizmet dersi
öğrencilerine yönelik “Görme Engelli Öğrenciyle
Ders Partneri Olmak” başlıklı seminerler
• ODTÜ öğrencilerine yönelik olarak sesli ve yazılı
betimlemeli film gösterimleri (örneğin, Forest
Gump, Yeşil Yol, Esaretin Bedeli)
• Engelli Kadın Derneği ile birlikte “Biz de Varız”
isimli belgesel gösterimi ve söyleşi
• Kütüphane ve Dokümantasyon Daire
Başkanlığı, Engelsiz ODTÜ Birimi ve Engelsiz
ODTÜ Topluluğu işbirliği ile kütüphanedeki
engellerin tanımlanması ve engelliliğe yönelik
farkındalığın arttırılması amacı ile “En-Gel de
Gör Kütüphaneyi” başlıklı etkinlikler
• Engelsiz ODTÜ Birimi tanıtım günleri ve tanışma
toplantıları
İletişim Bilgileri:
Adres: ODTÜ Kütüphanesi –Solmaz İzdemir Salonu
Telefon: 0312 210 7196
E-posta: [email protected]
Web Sitesi: www.engelsiz.metu.edu.tr
The Victors:
University of Michigan
Galipler (Kazananlar):
Michigan Üniversitesi
Arş. Gör. Mine MUYAN
ODTÜ Psikolojik Danışma ve Rehberlik
Visiting Scholar (Misafir Araştırmacı),
University of Michigan
Doktora yeterlik sınavımdan sonra, bağlı olduğum
ÖYP programına giriş nedenlerimden biri olan uzun
süreli yurtdışı araştırma desteğine erişmek için
planlar yapmaya başlamıştım. Ne yazık ki kendi
programımın uzun süreli araştırma desteklerinin o
dönemde sonlandırılması nedeniyle uzun bir burs
arayışı ve gerekli evrakları tamamlama sürecinden
sonra, TÜBİTAK’ın 2214-A Doktora Sırası Araştırma
Bursu aracılığıyla Michigan Üniversitesi’nde 11
aylığına misafir araştırmacı olarak çalışmak üzere
kabul aldım. Misafir araştırmacı olarak bir yıla
yakın zaman geçireceğim bu üniversiteyi seçerken
belirlediğim ölçütlerim; akademik hedeflerimin
gideceğim kurumdaki araştırmacılarla kesişmesi,
gideceğim üniversitenin araştırma olanaklarının
yeterliliği ve yaşayacağım şehir ile üniversitenin
benim bireysel ihtiyaçlarımı ne derece
karşılayabileceği idi.
Şanslıydım ki 11 aylık bu araştırma sürecimi,
araştırma becerileri konusunda tahmin ettiğimden
daha çok gelişimime katkı sunan Michigan
Üniversitesi’nde ve insanı huzurla sımsıkı sarıp
sarmalayan bir üniversite şehri olan Ann Arbor’da
geçirdim. Şimdi size bir yıl gibi görece kısa bir
sürede bile aidiyet duygusu aşılayabilen Amerika
Birleşik Devletleri’nin (ABD) en eski ve saygın
üniversitelerinden biri olan misafiri olduğum okulum
Michigan Üniversitesi ve göller arasına saklanmış
şirin bir üniversite şehri olan Ann Arbor hakkında
biraz daha ayrıntılı bilgi sunmak istiyorum.
64
TANIYORUZ
MİCHİGAN ÜNİVERSİTESİ
Michigan Üniversitesi, henüz Michigan bölgesinin bir
eyalet olarak kabul edilmesinden bile önce, 1817’de
Detroit’de kurulan en eski devlet üniversitelerinden
biri. Ann Arbor şehrinin kurulmasından 13 yıl
sonra da 1837’de Ann Arbor’a taşınmış. Michigan
Üniversitesi, eğitim öğretime her ne kadar iki
öğretim üyesi ve yedi öğrenci ile başlasa da, şu
an Ann Arbor’da 19 fakültesinde 588 anadalı ve
seçkin 6852 öğretim üyesiyle 43525 öğrencisine
hizmet vermekte. ABD’deki 50 eyalet ve 100’den
fazla ülkeden öğrencisiyle Michigan Üniversitesi,
ABD’deki en büyük “Hukuk-Öncesi (Pre-Law)”
ve “Tıp-Öncesi (Pre-Med)” programlarına sahip
üniversite. Tabii ki en ön sırada gelmesinde, 374
milyon dolarlık araştırma bütçesiyle ABD’deki en
yüksek araştırma bütçeli üniversite olmasının da
katkısı büyük. Ancak sahip oldukları bu bütçenin de
hakkını fazlasıyla verdiklerini söylemek mümkün.
Örneğin, bu üniversite düzenli olarak ABD’nin en
iyi devlet üniversiteleri sıralamasında neredeyse
her zaman ilk üçte yer alıyor. Bununla da kalmayıp
genellikle birinci üniversite seçiliyor. Dünya
çapındaki sıralamalar da Michigan Üniversitesi’nin
eğitim öğretimdeki kalitesine dikkat çekiyor. Örneğin,
bu üniversite Times Higher Education’ın “Sosyal
Bilimler Alanında Dünyanın En İyi 100 Üniversitesi
2014-2015” (World University Rankings Top 100
Universities for Social Sciences 2014-2015) listesinde
8. sırada ve ARWU’nun “Sosyal Bilimler Alanı için
Dünyadaki Üniversitelerin Akademik Sıralaması
2015” (Academic Ranking of World Universities in
Social Sciences - 2015) listesinde de 11. sırada yer
alıyor. Bu akademik başarıya nasıl ulaştıklarına dair
benim gözlemlerim ise, öncelikle üniversitenin çok
sayıda burs ve fon yardımıyla her aşamadaki (lisans,
lisansüstü, profesyonel) araştırmacıyı araştırma
yapmaya teşvik etmesi ile zengin bilgi kaynaklarını
(kütüphaneleri ve sayısız akademik veri tabanına
ücretsiz kolay erişim) tüm öğrenci ve personellerine
sunması.
Michigan Üniversitesi, sadece eğitimiyle değil spor
alanındaki ünüyle de anılıyor ABD’de. Tüm şehri
kapsayan kampüsün her köşesinde hemen hemen
her spor dalına özel sayısız kapalı ve açık spor alanına
rastlamanız mümkün. Michigan Üniversitesi’nin
spor takımları NCAA’nin (Ulusal Kolej Atletizm
Derneği) birinci liginde (Division 1) yer alan en yüksek
atletizm bütçesine sahip en yetenekli sporcuları
barındıran takımlardan. Dolayısıyla okulun her maçı,
sıradan bir üniversite karşılaşmasından çok, tüm
şehirde kutlanan, yakın şehirlerdeki (eyaletlerdeki)
fanatiklerinin de katıldığı bir festival havasında geçiyor.
Öğrenciler, mezunlar ve aileleri üniversiteye ve her
spor aktivitesine oldukça bağlılar. Örneğin, şehirde
en çok kazanan alışveriş mağazaları, üniversitenin
lisanslı ürünlerini satan mağazalar (MDen ve The
Victors Mağazaları)… Bir başka örnek ise, misafir
araştırmacılar/öğrenciler hariç herkesin oyunlar
için kombine biletlerinin olması ve bir oyun izlemek
istiyorsanız asla son dakikaya bırakmamanızın
gerektiği. Öyle ki Ann Arbor’ın toplam nüfusu yaklaşık
117000 iken, üniversitenin 115000 kişiden fazla
kapasiteli Amerikan futbolu sahası (The Big House)
sezon maçlarında yetersiz kalmakta ve çok sayıda
izleyici maalesef stada bile girememekte. Mavi-sarı
tulumlarıyla maçlarda ve şehirde görmeye alıştığım
minicik bebeklerden tutun da, tekerlekli sandalyelerini
bile üniversitenin renklerine boyayan yaşlılarına kadar
herkese ulaşabilen Michigan Üniversitesi’nin iyi bildiği
bir konu da, aidiyet duygusu aşılaması…Üniversite ile
ilgili daha detaylı bilgiler için http://www.umich.edu
sayfasından yararlanabilirsiniz.
65
TANIYORUZ
PSİKOLOJİ BÖLÜMÜ (DEPARTMENT OF
PSYCHOLOGY)
Doktora yeterliliğimden sonra gideceğim kurumu
ve bölümü belirlerken ilk adım olarak, daha önce
tezimle ilgili yaptığım çalışmalarda atıfta bulunduğum
araştırmacılarla iletişime geçtim. Söz konusu iletişim
sürecinde de başlangıçta psikolojik danışmanlarla
işbirliği içinde ortak çalışmalar yürütmeye ne derece
açık olup olmadıklarını bilmediğim için Psikoloji
Bölümü’ndeki araştırmacılarla biraz daha tedirgin
iletişime geçiyordum. Bu nedenle bu bir yıl boyunca
birlikte çalıştığım, hem klinik psikolog hem sosyal
hizmet uzmanı olan araştırmacı hocam ile yaptığım
ilk yazışmalarımda biraz tedirgindim. Ancak onun
kültürler arası çalışmalara olan ilgisi ve disiplinler
arası yürüttüğü çalışmalar benim de bu süreci oldukça
verimli geçirebileceğim konusunda bana fikir vermişti.
Tam da beklediğim gibi oldu! Farklı araştırma
laboratuvarlarında araştırma becerilerimi geliştirme,
farklı çalışma gruplarıyla çalışma ve ileriye dönük
işbirliği kurma olanağına eriştim. Beklemediğim
bir şey ise, Psikoloji Bölümü’ndeki tüm hocaların
disiplinler arası çalışmalara ve farklı kültürlerden
gelen araştırmacılara olan ilgisi idi.
Michigan Üniversitesi’nde Psikoloji Bölümü, gerek
seçkin akademik kadrosu, gerek aktif çalışan 72
farklı araştırma laboratuvarı ve gerekse de zengin
araştırma olanakları (fonlar, sunulan araştırma
dersleri, etkinlik destekleri vb.) ile okulun en iddialı
bölümlerinden. Biyopsikoloji, Klinik Psikoloji, Biliş
ve Bilişsel Sinirbilimi, Gelişimsel Psikoloji, Kişilik
ve Sosyal Bağlamlar ile Sosyal Psikoloji alanlarında
doktora eğitimi sunan bu bölüm, ayrıca üç ayrı
alanda da (Sosyal Hizmetler ve Psikoloji, Eğitim
ve Psikoloji, Cinsiyet ve Feminist Psikoloji) ortak
program sunmakta. Kısa ya da uzun süreli bir yurtdışı
araştırma yapmayı planlıyorsanız, bu bölümde çalışan
araştırmacılar ve ilgi alanlarıyla ilgili daha detaylı
bilgiye https://www.lsa.umich.edu/psych sayfasından
ulaşabilirsiniz.
ANN ARBOR
Ann Arbor, hemen hemen herkesin Michigan
Üniversitesi’nin bir takımının taraftarı olduğu,
özellikle maç günlerinde bebekten yaşlıya her kesimin
üniversite renklerinde giyindiği, “The Victors” ve “Go
Blue!” marşlarının tüm işletmelerde baş tacı olduğu,
tüm dünyadan nüfusuyla çeşitliliğin hakim olduğu,
neredeyse her eve bir gölün düştüğü, her yerde
düzenin hüküm sürdüğü ve özellikle de yaz aylarında
66
çeşitli festivallere (örn. sanat, antika ve sokak
festivalleri) ev sahipliği yapan görece minik bir şehir.
Kışların dondurucu olabilecek kadar soğuk geçtiği bu
kuzey kentinde bahar ve yaz, tüm çiçeklerin açtığı ve
hafif esintisinin hiç durmadığı keyifli mevsimler. Ann
Arbor’da başta üniversitenin düzenledikleri olmak
üzere birçok sanat etkinliğine katılmak mümkün.
Ayrıca Michigan Üniversitesi’nin sahip olduğu “Modern
Sanatlar Müzesi”, “Doğal Tarih Müzesi” ve “Arkeoloji
Müzesi” müze gezmeyi sevenler için bire bir. Ann
Arbor, tüm çeşitliliğine rağmen kendi şehir merkezini
gıda zincirlerinden ve büyük alışveriş merkezlerinden
koruyabilmiş bir şehir. Şehir merkezinde tarihi
sinemalar, butik mağazalar, tüm dünya mutfağına
ait küçük restoranlar ve yemyeşil parklar bulunuyor.
Eğitim düzeyi çok yüksek olan bu şehirde halkın
gelir düzeyi de görece olarak yüksek. Bu nedenle de
ABD’nin birçok şehrinde rastlayabileceğiniz evsizlik
sorununa ve evsizlere, burada rastlama olasılığınız da
kısmen düşük. Ann Arbor aynı zamanda Chicago’ya
3-4 saat sürüş mesafesinde, otomotiv sanayisinin
başkenti olan ve Kanada’ya geçişin yapılabileceği
Detroit’e de 45 dakika sürüş mesafesinde olmasıyla
da tercih edilen bir şehir. Bu büyük şehirlerde ya da
yakındaki eyaletlerde (Ohio gibi) ve hatta Kanada’da
çalışan birçok insan, huzurlu, düzenli ve güvenli
yaşam sunmasından dolayı Ann Arbor’da yaşamayı
tercih edebiliyor. İnsana huzur veren, sakin ama
eğlenceyi de barındıran bu şehirde yaşamaya alışmak
gerçekten çok kolay, ama buradan ayrılması da bir
o denli zordu benim için. Ann Arbor ile ilgili daha
detaylı bilgiye http://www.visitannarbor.org sitesinden
erişebilirsiniz.
YENİ YAYINLAR
Kariyer Yelkenlisi Modeli
Kendilerine Uygun Limanı Arayanlar İçin Çalışma Elkitabı
Yazarlar: Fidan Korkut-Owen, Tansu Mutlu-Süral, Fatma Arıcı-Şahin, Selen Demirtaş-Zorbaz
Editör: Prof. Dr. Fidan Korkut-Owen
Yayınevi: Anı Yayıncılık
Kariyer kararı verme süreci uzun bir deniz yolculuğuna benzetilebilir. Bu süreç, bir yelkencinin
bazen sakin, bazen dalgalı, bazen akıntılı ve rüzgarlı olabilecek bir denizde ulaşılabilecek uygun
bir liman araması ve bu limanı bulunca da oraya ulaşmak için yelkenlinin dümenini o tarafa doğru
yönlendirmesi metaforuna benzetilebilir. Bu metafora göre geliştirilen Kariyer Yelkenlisi Modeli’ne
temellendirilen bu kitapta, çeşitli etkinlikler aracılığı ile bireylerin kariyer kararı verme süreçlerine
destek olmak amaçlanmaktadır. Modelde, bireylerin kendilerini ve içinde yaşadıkları toplumdaki
eğitim ve iş olanaklarını daha ayrıntılı öğrenmeleri ve bu farkındalıklar doğrultusunda verdikleri
kararlara göre kariyer planlaması yapmaları biçimindeki kariyer psikolojik danışmanlığının üç
aşaması dikkate alınmıştır.
Bu kitap bireylerin hem bir profesyonel desteği hem de isterlerse kendi başlarına çalışabilecekleri bir yapı göstermektedir.
Kariyerleriyle ilgili kararsızlık yaşayan bireyler bu kitabı kullanarak kariyer yolculuklarında kendi kariyer yelkenlilerinin hangi
limana doğru gitmesinin uygun olacağına karar verebilirler.
Afetler, Krizler, Travmalar ve Psikolojik Yardım
Editörler: Özgür Erdur-Baker, Türkan Doğan
Türk PDR-Der Yayınları
Bu kitabın hazırlanmasındaki temel amaç afet ve kriz durumlarında önemli rol ve sorumluluklar yüklenen/yüklenmesi beklenen psikolojik danışmanlar ve diğer alan çalışanları için kaynak
oluşturmaktır. Kitabın hem sahada çalışan psikolojik danışmanlara hem de onların yetişmesine
destek veren alan eğitimcilerine yararlı olacağı düşünülmektedir. Yine Psikiyatri, Psikoloji, Sosyal
Hizmetler ve diğer alanların programlarında yer alan dersler için yardımcı ders kitabı olarak önerilebilir. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği yayını olarak meslektaşlarımızın ve bu alanda
çalışan profesyonellerin hizmetine sunulmuştur.
Maskülen (Erilliğin
Farklı Yüzleri)
Feminen (Dişilliğin
Farklı Yüzleri)
Yazar: Carl Gustav Jung
Çeviren: Didem Gamze Erdinç
Yayınevi: Pinhan YayıncılıkPsikoloji Dizisi
Yazar: Carl Gustav Jung
Çeviren: Tuğrul Veli Soylu
Yayınevi: Pinhan YayıncılıkPsikoloji Dizisi
Maskülen kavramı sadece
Jung’un insan ruhu hakkındaki devrimci teorileri için değil
kişiliğin gelişimi için de dikkate değerdir. Eğer Jung’un
inandığı gibi “modern insan
halihazırda, kendi aklının ışığı
ötesinde hiçbir şeyin dünyasını
aydınlatamayacağı fikriyle
zihnini bulandırmış” ise her insana idrak kabiliyetinin
sınırlarını ve bu sınırları nasıl aşacağını göstermek
temel bir mesele haline gelir. İşte Jung’un Maskülen
adlı eserinde yapmaya çalıştığı budur. Erilliğin dürtüsünü ve doğasını ilgilendiren ünlü sezgilerini kaleme alır
ve bunların kişiliğin gelişimini nasıl etkilediğini açıklar.
Kişisel ve klinik tecrübelerinin ürünü olan eşsiz perspektifi sayesinde Jung, erilliğe dair anlayışımız konusunda
uzun yıllar daha psikanalistlerin zihnini meşgul edecek
sorunları ortaya atmıştır.
“Sevgi, bir kader gücüdür, öyle
ki bu gücün enerjisi cennetten
cehenneme uzanır” der Jung,
kitabın içindeki “Bir Öğrencinin Sevme Sorunu” adlı bölüm
üzerine düşüncelerini dile
getirirken. Ne var ki Jung bu
kitapta sadece sevgi veya aşk
sorunundan bahsetmez: Geniş
alanlara ve kitlelere ulaşan, kişinin iç dünyasıyla ilgili
teorilerini açıklamaya ve yorumlamaya devam eder. Feminen ilke ışığında, mitolojik anne figürü arketiplerinden
yirminci yüzyıl Avrupa kadınının tecrübelerine kadar okuyucuya rehberlik yapar. Bu arada animus ve anima gibi
kendi kişilik anlayışı içinde son derece önemli kavramları
aydınlatmayı ihmal etmez. Jung’un fikirlerinin çoğu yirmi
birinci yüzyılda yetişen nesiller için kaynak niteliğindedir.
Feminen, Jung’un iddialarının radikalliğini göstermesi
açısından da kışkırtıcı bir eserdir.
67
DERNEK YAYINLARI
Psikolojik Danışma ve Rehberlik, Psikoloji ve Sosyal Hizmetler Yüksek Lisans ve Doktora Tez
Bibliyografyası. Yrd.Doç.Dr. Filiz BİLGE Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği, Nobel
Yayın Dağıtım, 2001.
Psikolojik Danışma ve Rehberlik Alanında Çalışanlar İçin Etik Kurallar. Türk Psikolojik Danışma
ve Rehberlik Derneği, Nobel Yayın Dağıtım, 2006. (Geliştirilmiş 10.Baskı).
İlköğretimde Rehberlik. Editör: Prof.Dr. Yıldız KUZGUN, Nobel Yayın Dağıtım, 2006. (Yenilenmiş
5.Baskı).
Eğitimde Rehberlik Hizmetler - Gelişimsel Yaklaşım. Prof.Dr. Binnur YEŞİLYAPRAK. Nobel
Yayın Dağıtım, 2012. (Yenilenmiş 20.Baskı).
Çalışan Anne ve Çocuk “Siz Başrolü Seçtiniz” (4.Baskı). Prof.Dr. Binnur YEŞİLYAPRAK. Morpa
Kültür Yayınları, 2007.
VI. Ulusal Psikolojik Danışma ve Rehberlik Kongresi Bildiri Özetleri. Türk Psikolojik Danışma ve
Rehberlik Derneği. Nobel Yayın Dağıtım.
VII. Ulusal Psikolojik Danışma ve Rehberlik Kongresi Bildiri Özetleri. Türk Psikolojik Danışma ve
Rehberlik Derneği. Pegem A Yayıncılık, 2003.
III. Ulusal Psikolojik Danışma ve Rehberlik Öğrencileri Kongresi Bildiri Özetleri. Türk Psikolojik
Danışma ve Rehberlik Derneği. Nobel Yayın Dağıtım, 2006.
İlköğretimde Gelişimsel Rehberlik. Rehberlik. Prof.Dr. Binnur YEŞİLYAPRAK. Morpa Kültür
Yayınları, 2006.
1989
I. Ulusal Psikolojik Danışma ve Rehberlik Uygulamaları Kongresi Bildiri Özetleri. Türk Psikolojik
Danışma ve Rehberlik Derneği. Pegem A Yayıncılık, 2006.
Sosyal Kaygı ile Başa Çıkma, Yrd. Doç. Dr. Aynur GÜMÜŞ EREN, Editör: Prof.Dr. Uğur ÖNER.
Nobel Yayın Dağıtım, 2006.
Öfke ile Başa Çıkma, Dr. Ahmet ÖZMEN, Editör: Prof.Dr. Uğur ÖNER. Nobel Yayın Dağıtım,
2006.
Stresle Başa Çıkma, Dr. Kamile Bahar AYDIN, Editör: Prof.Dr. Uğur ÖNER. Nobel Yayın
Dağıtım, 2006.
Duyguları Fark Etme ve İfade Etme Psiko-Eğitim Programı. Dr. Yaşar KUZUCU, Editör: Prof.Dr.
Binnur YEŞİLYAPRAK, Nobel Yayın Dağıtım, 2006.
Aile Terapisi: Tarihi, Kuram ve Uygulamaları, Çeviri Editörleri: Prof. Dr. İbrahim YILDIRIM,
Doç. Dr. İbrahim KEKLİK, Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği, 2013 (2. Baskı)
Gelişimsel Psikolojik Danışma ve Terapi: Yaşamboyunca İyilik Halini Arttırmak, Prof.Dr. Fidan
KORKUT-OWEN, Prof.Dr.Dean OWEN, Nobel Yayın Dağıtım,2007.
Gelişen Psikolojik Danışma ve Rehberlik Cilt-1, Prof.Dr. Ragıp ÖZYÜREK, Prof.Dr. Fidan
KORKUT-OWEN, Prof.Dr. Dean OWEN, Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği, 2013.
Gelişen Psikolojik Danışma ve Rehberlik Cilt-2, Prof.Dr. Ragıp ÖZYÜREK, Prof.Dr. Fidan
KORKUT-OWEN, Prof.Dr. Dean OWEN, Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği, 2013.
Psikolojik İlk Yardım: Saha Çalışanları için Rehber, Doç.Dr. Özgür ERDUR BAKER, Türk
Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği, 2013.
Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi
Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Bültenleri
Okul Psikolojik Danışman Bültenleri
68
Bu sayfada dergimiz yayınları ve geliri derneğimize
kalmak üzere satışı yapılan yayınlar yer almaktadır.
Çatışma Çözme Eğitimi ve Akran Arabuluculuğu, Dr. Nuray TAŞTAN, Editör: Prof.Dr. Uğur
ÖNER, Nobel Yayın Dağıtım, 2006.

Benzer belgeler