pdf 3.sayı için tıklayınız - Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı

Transkript

pdf 3.sayı için tıklayınız - Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı
Görme engelliler için Sesli Dergi CD’niz kapak içindedir
biz bir
’yiz
a n n e
Yıl: 1 Sayı: 3 Ocak-Şubat-Mart 2013
kadın
koza
aile
k oza
kurban
ai le
k oza
koza a i l e
koza
koza a i l e
koza
koza
koza
koza
koza
kadın
TÜRKİYE’DE KADIN
koza
Medya ve Kadın
Kadın İstihdamı
Kadın ve Spor
YETER Kİ
YENİ
BİR YIL
YENİ BİR
BAŞLANGIÇ
Biz Bir Aileyiz
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yayınıdır.
Üç ayda bir yayımlanır.
KONUŞMAYA
CESARETİMİZ
OLSUN !!!
“KOZA’yla
artık
güvendesiniz”
bilinmez”
EVLİLİK
ÖNCESİ
EĞİTİM
PROGRAMI
“Biz Bir Aileyiz”
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
yayınıdır.
Üç ayda bir yayımlanır.
Derginin Sahibi
Amber TÜRKMEN
Aile ve Sosyal Politikalar
Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanı
Bakanlığı adına
Amber TÜRKMEN
Sorumlu Yazıişleri Müdürü
Pınar ÇAĞLAYAN
Yayın Kurulu
Ayşe KEŞİR
Prof. Dr. Zeynep Bengi SEMERCİ
Doç. Dr. Mustafa CAN
Faruk Nafiz FAZLIOĞLU
Hülya ÖZÜDOĞRU
Ali Şefik DENİZ
N. Özgün BALTACI
Müge TOKER ERDOĞAN
Kenan ÖNALAN
Bahar UĞURLU
Merhaba değerli okuyucular,
D
ergimiz hem kurum içindeki yazarlarımız hem de kurum dışındaki yazarlarımızın katkılarıyla büyümeye ve gelişmeye devam ediyor. Her sayıda çıtamızı
biraz daha yükseltmeye gayret ediyoruz. Bu amaçla bize destek vermek isteyen
herkese kapımız açık. Sosyal hizmet ve politikaların her alanı üzerine değerlendirme ve
yazılarınızı zevkle kabul edeceğimizi bilmenizi isteriz. Sadece iletişim adreslerimizle irtibata geçmeniz yeterli.
Bu sayıda ilgiyle takip edeceğinizi umduğumuz yazı ve röportajlar var. “Türkiye’de kadın”
olan dosya konumuz içinde birbirinden değerli ve Türkiye’de kadının konumunu tartışan
yazılar bulacaksınız. “İşte Türk kadının gücü” türünden klişe sözler ile açıklanamayacak
bir kadın olan ve genelde erkeğin kadına şiddetinden bahsedildiği ülkemizde kadının ka-
Sadık GÜNEŞ
dına olan şiddetini merkeze alan bir film çeken Ümmiye Koçak ile röportajımız da yer
İrfan ÇAYBOYLU
alıyor. Çok beğeneceğinizden kuşkumuz yok. Bu ay sinema köşesinde Mustafa Temur,
Mehtap ANTAKYALI
yaşayan en büyük anime üstadı Hayao Miyazaki ve filmleri üzerine çok incelikli bir de-
Aysun TÜRÜT
ğerlendirme yazdı. Yazıyı okuduktan sonra filmleri edinmekte acele edeceksiniz. Ali Kü-
İdare Adresi
Söğütözü Mah. 2177. Sok. A Blok No: 10
Çankaya/Ankara
Yapım
RIHTIM AJANS
çükçavuş Türkiye’ye yönelik göç hareketleri yazısıyla, Türkiye’nin dünyada pek çok insan
için bir güvenlik mekanı olduğunun altını çiziyor ve bir yüzyıllık süre içindeki değişimler
ile bize aktarıyor. Değerli yazarımız Turgay Çavuşoğlu sosyal hizmet tarihi konusunda bizi
yeni bir konuya aşina kılıyor: Mithat Paşa ve Islahhaneler. Aygül Fazlıoğlu ise bize aile içi
şiddetin önlenmesinde bir model olarak, (KOZA) Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri
hakkında uzun bir değerlendirme yazısıyla katkıda bulunuyor.
www.rihtimajans.com.tr
Tel: 0(312) 441 61 31
Görsel Yönetmen
Selma KOÇAK
Basım Yeri
Özel Ofset • Tel: 0(312) 395 06 08
Basım Tarihi
05.03.2013
Web Adresi
http://eydb.aile.gov.tr/tr/html/197/Biz+Bir+Aileyiz
e-posta
[email protected]
[email protected]
[email protected]
Elbette içeriğimiz bunlarla sınırlı değil. İlginizi çekecek başka yazı ve röportajlarımız sizi
bekliyor. Sizleri dergimizle baş başa bırakıyor ve gelecek sayıda görüşmek üzere iyi okumalar diliyorum.
YENİ BİR YIL
YENİ BİR
BAŞLANGIÇ
YETER Kİ
KONUŞMAYA
CESARETİMİZ
OLSUN !!!
2013 yılında umutlarımızı,
beklentilerimizi,
“Gökyüzünde
uçan kelebeğin
ipekli mi ipeksiz
mi olduğu
bilinmez”
hedeflerimizi gerçekleştirmek
için, güç, kuvvet, azim,
kararlılık ve cesaretimizin
hiç kaybolmaması en büyük
dileğimdir.
İÇİNDEKİLER
04
21
23
29
ÜMMİYE KOÇAK:
Evlenmeye hazırlanan
çiftler birbirlerine
yaşam boyu birliktelik
niyetlerini açıklarken,
“Anladım ki Köylü Kadınları
ile Şehirli Kadınlar Arasında
Bir Fark Yok”.
69
MİYAZAKİ’NİN
RENKLİ
DÜNYASI
90
Röportaj: Pınar Çağlayan
Fotoğraflar: Cem Çağlayan
32
Prof. Dr. Emine ÖZMETE
36
TÜRKİYE’YE YÖNELİK
GÖÇ HAREKETLERİ
M.Ali KÜÇÜKÇAVUŞ
39
doyurulmasını sonuçta da
45
YOKSULLUK ve
SOSYAL YARDIMLAR
NİSAN AYI: DÜNYA
OTİZM FARKINDALIK
AYI
Nejla ARSLANKURT
45
EVLİLİK ÖNCESİ
EĞİTİM PROGRAMI
Rahime BEDER ŞEN
“Anladım ki Köylü
Kadınları ile Şehirli
Kadınlar Arasında Bir
Fark Yok”.
Faruk Nafiz FAZLIOĞLU
76
AMERİKA VE
TÜRKİYE’DEKİ
KORUYUCU AİLE
HİZMETLERİ
Gizem ARAT
MEDYA
Kadın Erkek Eşitliğinin
Sağlanmasında Nerede
Duruyor ?
78
Mehmet ERDOĞAN
AİLEYE
DÖNÜŞ VE
AİLE YANINDA
50
DESTEK UYGULAMASI
KADIN ve SPOR
Mustafa ÇADIR
birçok farklı ihtiyaçlarının
mutlu olmayı beklerler.
“SAHAYA ADIM ATTIM
VE DEVAM ETMEYE
KARAR VERDİM”
HAVVA AYDIN
ÜMMİYE KOÇAK:
Röportaj: Umut ATAKUL
YETER Kİ
KONUŞMAYA
CESARETİMİZ
OLSUN !!!
Aygül FAZLIOĞLU
32
69
KADIN HAKLARI
ve AİLE BİRLİĞİ
BİRBİRİNİN
ALTERNATİFİ MİDİR?
Ayşe KEŞİR
YOKSULLUK ve
SOSYAL
YARDIMLAR
EVLİLİK ÖNCESİ
EĞİTİM
PROGRAMI
BAŞLANGIÇ
DOSYA
TÜRKİYE’DE KADIN
Hazırlayanlar: Meral BAYAZIT
Aydın SARIKAYA
Fotoğraflar: Harun SARI - Mesut YEŞİL
23
04
YENİ BİR YIL YENİ BİR
53
ESNEKLİK TARTIŞMALARI
BAĞLAMINDA
EV-EKSENLİ ÇALIŞAN
KADINLAR
Özlem TOK KIZILDAĞ
83
Müge Toker ERDOĞAN
87
64
KİTAPLAR
‘SES’LENİRSE
Röportaj ve Fotoğraflar: Asiye KOMUT
90
61
TÜRKİYE’DE KADIN
İSTİHDAMI ve YAPILAN
ÇALIŞMALAR
ISLAHHANELER
Turgay ÇAVUŞOĞLU
57
GAZETELERDE KADINA
YÖNELİK
ŞİDDET HABERLERİ
MİTHAT PAŞA ve
MİYAZAKİ’NİN RENKLİ
DÜNYASI
Mustafa TEMUR
95
KÂNİ KARACA
Hülagü AKSULAR
Hazırlayanlar: Meral BAYAZIT - Aydın SARIKAYA
Fotoğraflar: Harun SARI - Mesut YEŞİL
YENİ BİR YIL
YENİ BİR BAŞLANGIÇ
Her doğan gün, her gelen yıl, yeni başlangıçlar, yeni umutlar ve yeni beklentiler demektir. Takvim
yapraklarının değişmesi, tarihlerin değişmesi; yaptıklarımızı, yapacaklarımızı; nereden nereye
geldiğimizi görmek ve hedefimizi gözden geçirmek için bir fırsattır. Yeni bir yılın başlangıcında
yapacağımız muhasebe, aslında kendimize ayna tutmaktır.
2012 hem dünyada hem de Türkiye’de siyasi, sosyal, ekonomik açıdan büyük değişimlerin yaşandığı
bir yıldı. Tüm dünyada yaşanan ekonomik sıkıntı, küresel bir boyut kazandı. Yanı başımızda yaşanan
siyasal çalkantılar, savaşın acı yüzünü her an hissetmemize sebep oldu.
Tüm bunlara rağmen Türkiye, ekonomik ve siyasi anlamda, zamanında ve yerinde yaptığı hamlelerle,
aldığı kararlarla istikrarın merkezi olmayı sürdürdü. Türkiye 2012 yılında atılan önemli adımlar ve
yapılan reformlarla yoluna kararlılıkla devam etti.
Biz Bakanlık olarak iki önemli Yasayı Parlamentomuzun desteği ile kanunlaştırdık. Toplumun her
kesimine kadın, erkek, çocuk, genç, engelli, yaşlı ve sosyal yardıma muhtaç herkese uzanan hizmet
ağımızı daha da güçlendirdik.
2013 yılında Türkiye, istikrar adına atılan adımları daha da güçlendirecektir. Bu tarihimizden,
kültürümüzden aldığımız gücü millet için kullanmanın yoludur. Ayrıca, bu başarının temelinde;
bizden önce yapılanları, yapılamayanları iyi tahlil etmek, sorunları, çözüm yollarını iyi tespit etmekle
mümkün olmuştur, olacaktır.
Toplumun her kesimini kucaklayan, barışın, kardeşliğin ve dostluğun gücünü millet olmanın, bir
olmanın, biz olmanın gücünü bugüne kadar hep birlikte yaşadık. 2013 yılında millet olarak birlik ve
beraberlik içinde, Mehmet Âkif’in deyimi ile “toplu atan yürekleri hiçbir silah yok edemez” anlayışla
yolumuza devam edeceğiz.
Hayalleri hedeflere, hedefleri gerçeklere dönüştürme azmimizi ve enerjimizi kaybetmeden 2013 yılında
da yeni adımlarla; kadın, erkek, genç, yaşlı, engelli hep birlikte Türkiye’nin istiklali ve istikbali için
gayret göstermeye yılmadan, yorulmadan devam edeceğiz.
Barış, huzur ve güven dolu bir dünya, sevgi, şefkat, merhamet adalet gibi değerlere inanan, bunu
yaşatan ve buna inanan bizler sayesinde mümkün olacaktır.
2013 yılında umutlarımızı, beklentilerimizi, hedeflerimizi gerçekleştirmek için, güç, kuvvet, azim,
kararlılık ve cesaretimizin hiç kaybolmaması en büyük dileğimdir.
Yine dilerim ki; sevgi, barış, kardeşlik, birlik ve beraberlik medeniyetinin temellerini atan ecdadın
torunları olarak bizler bu değerleri yaşatmaya, devam edelim. 2013 hepimiz için mutlu, huzurlu,
sağlıklı bir yıl olsun…
4
5
01
11 Ekim 2012
Kadınlarımız İçin
10 İli Kapsayan
Dev Proje’ye Start
Verdik.
02
03
04
05
06
11 Ekim 2012
11 Ekim 2012
17 Ekim 2012
18 Ekim 2012
19 Ekim 2012
Hanımlar Eğitim ve
Kültür Vakfı’nca düzenlenen
Gökkuşağı Platformu
Toplantısı’na Katıldık.
Avrupa Konseyi
Sosyal Uyumdan
Sorumlu Bakanlar 2.
Konferansı’na Katıldık.
17 Ekim Dünya
Yoksullukla Mücadele
Günü Dolayısıyla
Düzenlenen
“Yoksullukla
Mücadele” Konferansı
Yapıldı.
“Elektronik Destek Butonu”
Pilot Uygulamasını Bursa’da
Başlattık.
Aile ve Sosyal
Politikalar
Bakanlığı
ile Dışişleri
Bakanlığı
Arasında
İşbirliği
Protokolü
İmzalandı.
Şiddet gören kadınların ihtiyaç halinde güvenlik
Kadınların haklarının geliştirilmesine
Aile kurumumuzun,
Binlerce çocuğun
yönelik program; Aile ve Sosyal
gelecek nesillerimizin
5 yaşına gelmeden
Politikalar Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı,
sağlıklı yetişmesi için çok
öldüğü, binlerce kadın ve
Belediyeler Birliği ve Sabancı Vakfı
kudretli bir şekilde devam
çocuğun temiz su bulmada
işbirliğiyle 10 ilde yürütülecek.
etmesi gerekiyor. Aile
bile sorun yaşadığı bir dünya
Dünya Ekonomik
değerlerimizi koruyucu tedbirleri
düzeninde 10 yıl önce millete
Forumu 2011
almaya devam ederken, bir
hizmet etmek adına yola
Toplumsal Cinsiyet
taraftan çözülmelere karşı,
çıktık. Koyduğumuz hedefe
Eşitsizliği Raporu’na göre
boşanmalara karşı ne tür
ulaşabilmek için 1,3 milyar lira
Türkiye, kadınların ekonomik
tedbirler alabiliriz, hangi
olan sosyal yardım bütçesini
katılımı sıralamasında 135 ülke
noktada adım atmamız
18 milyar liraya
arasında 132’nci sırada yer
gerekiyor, bunun çalışması ve
ulaştırdık.
alıyor. Bu sıralama bize gidilecek
gayreti içindeyiz.
Milli Eğitim Bakanlığı, Türkiye
butonuna basarak polisle irtibata geçmelerini
sağlayan “Güvenlik Butonu”, pilot iller olarak seçilen
En büyük
amacımız zengin
Bursa ve Adana’da dağıtılacak. Mahkeme kararıyla,
şiddete maruz kalan kadınlara verilecek olan cihaz,
kadınların ihtiyaç duydukları anda butona basmaları
ve fakir arasındaki farkı en
ile GPS uydularından aldığı son konum bilgisini 155
aza indiren Türkiye’dir. Eğer
Polis İhbar Merkezi’ne iletecek. Polis, çift yönlü
bu farkı kapatabilirsek, fırsat
eşitliğini verebilirsek, herkesin
insan olmadan dolayı temel
hakkına kavuşturabilirsek,
balık tutmayı öğretebilirsek
başlatılan konuşma ile mağduriyeti gidermek üzere,
gereken acil önlemleri alarak seri müdahalede
bulunabilecek.
Küreselleşmeyi
yaşıyoruz.
Sınırların kalktığı bir
dünyadan söz ediyoruz.
Bu butonun kullanılmadığı bir
Bilginin, sermayenin,
Türkiye için mücadele edeceğiz.
hammaddenin, insanın
Sevgi, vicdan, merhamet, hoşgörü butonuna
çok hızlı dolaştığı bir dünya
basacağız, ona basarlarsa zaten bu butona
düzeninden söz ediyoruz.
basmaya ihtiyacı kalmayacak. Bizim
Yeni düzende değişimi ve
mücadelemiz, ona basmayanlarla olacak.
zamanın ruhunu yakalamayı
daha çok işimiz olduğunu
Bizim mücadelemiz, insan hakkı olarak
biz Aile ve Sosyal Politikalar
gösteriyor. Çok paydaşlı ortaklık
gördüğümüz kadın hakları mücadelesinde,
Bakanlığı olarak
modelimizle yine kalıcı etkiler
kadına yönelik şiddetle mücadelede, bunu
kendimizde
yaratacağımıza inanıyorum.
bir kalkınma sorunu olarak da görüyoruz.
görüyoruz.
daha çok yolumuz, yapılacak
ve yoksulluğun kader
olmadığı anlayışını
verebilirsek topyekun
kalkınacağız.
Biz insan hakkı ihlali olarak görüyoruz. Bu
sorunu biz bir sağlık sorunu olarak
görüyoruz.
6
7
07
08
09
10
11
12
20 Ekim 2012
23 Ekim 2012
1 Kasım 2012
4 Kasım 2012
6 Kasım 2012
8 Kasım 2012
2500 Aileye
Bebek Sahibi
Olma İmkanı…
Ampute Milli
Takımımız
Bakanlığımızda…
CEDAW’ın
30. Yılı
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
2012 Futbol Şampiyonası’nda
Birleşmiş Milletler Kadınlara
ve Acıbadem Sağlık Grubu işbirliği
üçüncü olan Ampute Milli Takımı,
Karşı Her Türlü Ayrımcılığın
ile düzenlenen “Ailelerin Umut’u
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
Önlenmesi Komitesi’nin (CEDAW
Gerçek Oluyor” kampanyası ile 2 bin
Fatma Şahin’i ziyaret etti.
Komitesi) kuruluşunun 30. yılı
500 aileye bebek sahibi olma imkanı
sunuluyor.
Bu ailenin içerisinde kaç
çocuk var ya da çocuk
yok, ailelerin gelir durumu, eğitim
durumlarını öğrenebiliyoruz. 81 il
ve ilçelerde 40 yaşını geçmemiş,
etkinlikleri kapsamında, Aile ve
Ülkemizin sevinç kaynağı,
Sosyal Politikalar Bakanlığının, ev
onur kaynağı olan ve
sahipliğinde düzenlenen, “CEDAW:
ülkemizi yurt dışında temsilde
çok büyük başarı sağlayan
Kadın Hakları için 30 Yıllık Çaba”
toplantıları İstanbul’da yapıldı.
milli takımımızı canı gönülden
kutluyorum.
2013 Bütçemiz
Plan ve Bütçe
Komisyonunda Kabul
Edildi.
“Kadın Çiftçi
3. Uluslararası
Eğitimi” Tanıtım
Kadın Girişimcilik ve
Toplantısına Katıldık
Liderlik Zirvesindeydik
Yaklaşık sekiz saat süren
Enerji politikasını ve
görüşmelerin ardından Aile ve
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
Sosyal Politikalar Bakanlığının
gıda politikasını iyi
Fatma Şahin, Türkiye Kadın
2013 bütçesi TBMM Plan ve Bütçe
yönetenler gelecek
Girişimciler Derneği (KAGİDER)
Komisyonu’nda kabul edildi.
yüzyılın hakimi olacaklar. Gıda
tarafından “Yeni Dünya Düzeninde
Kadının Yükselen Gücü” temasıyla
Olumlu ve yapıcı
politikasında en önemli ana
katkıları için Ak Parti
damarınız toprağınız oluyor.
Girişimcilik ve Liderlik Zirvesi’ne
ve muhalefet milletvekillerine
Toprağı yönetebilen, toprağın
katıldı.
teşekkür ediyorum.
bereketini yaşama katabilenler,
Kadın erkek eşitliğini
toprağın bereketini kalkınmanın
sağlamadığınız
bir parçası yapabilenler gelecek
sosyal güvencesi olmayan ve
sürece, hukuk devleti olmanın
yüzyılın öncüleri
normal yollarla bebek sahibi
mümkün olmadığını, kadın
olacaktır.
olmayan ailelere ulaşıp onları
erkek eşitliğini sağlamadığınız
bebek sahibi yapacağız.
sürece ileri demokrasiye
düzenlenen 3. Uluslararası Kadın
Kadının, kamuda, özel
sektörde, girişimcilikte,
her alanda önünü açmamız
ve pozitif ayrımcılık yaparak
yolumuza devam
etmemiz gerekiyor.
gidemeyeceğinizi, kadın erkek
eşitliğini sağlamadığınız sürece
kalkınamayacağınızı, kadın erkek
eşitliği sağlayamadığınız sürece
medeni ve gelişmiş bir toplum
olamayacağımıza
inandık.
8
9
13
14
15
16
17
18
10 Kasım 2012
13 Kasım 2012
16 Kasım 2012
17 Kasım 2012
17 Kasım 2012
18 Kasım 2012
Gaziantep’te
232 Sosyal Konut
Çocuk Gözüyle
Sahiplerini Buldu
“Çocuk Hakları”
Çocuğun
Tarafındayız…
Ulaşabilirlik
Destek Programı
Tanıtımı Yapıldı
Adıyaman’da
Kardeşlik İftarına
Katıldık
Kanunlardan
“Sakat”, “Özürlü”,
“Çürük” İfadelerini
Kaldırıyoruz.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
TOKİ ile Aile ve Sosyal Politikalar
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
Projeyle kentlerde ulaşabilir hale
Fatma Şahin, Adıyaman’da
Bakanlığı’na bağlı Sosyal Yardımlar
Fatma Şahin, Ankara’da ‘Çocuk
Fatma Şahin, Boşanmış Babalar
getirilecek alanlar belirlenecek. Bu
Muharrem ayı orucu iftarına katıldı.
Genel Müdürlüğü işbirliğiyle
Hakları’ konulu resim sergisinin
Grubu üyelerini, Aile ve Sosyal
alanlarda kamu tarafından yoğun
Gaziantep Şehitkamil’de yoksul
açılışına katıldı. Çocuk Hizmetleri
Politikalar Bakanlığı’nda kabul etti.
kullanılan binalar, sağlık yapıları,
Bugün hep beraber bu
vatandaşlar için inşa edilen 232
Genel Müdürlüğü’nce ilköğretim 6, 7
eğitim yapıları, ibadethaneler gibi
sofrayı paylaşıyorsak,
konut, hak sahiplerine teslim edildi.
ve 8’inci sınıf öğrencilerinin katılımıyla
‘Çocuk Hakları’ konulu resim, şiir,
2023 için, yapılacak
kompozisyon ve kısa film yarışması
konutlarla ilgili 100
düzenlendi.
binlik hedef koyduk.
10 binini daha ilk yılda
Çocukların kalpleriyle
tamamladık.
duygularıyla renkleri nasıl
canlandırdıklarını, çocuk haklarını
nasıl gördüklerini, nasıl güçlü
Kadın erkek ayrımı
binalar, kaldırımlar, yaya geçitleri, alt
yapmadan kim haksızsa
ve üst geçitler, toplu taşıma durakları
onun karşısında durmak,
belirlenecek. Buraların ulaşılabilir hale
onları küçültmenin doğru
olmadığını, bu tanımlamalarla
kaldırıp Muharrem orucu için
her şeyin başladığını
duamızı ediyorsak, Yüce Mevla’ya
düşünüyoruz. Arkasından da
bilimsel ölçütlere, TSE standartlarına
insanlık için, gelecek için,
2005’te çıkardığımız yasada
uygun biçimde Özürlü ve Yaşlı
çocuklarımız için dua ediyorsak,
uygulamalarda yaşanan
bakanlığız. Söz konusu çocuk ise,
Hizmetleri Genel Müdürlüğümüzce
hepimiz aynı gemide olduğumuz
sorunları yeniden çalışıyoruz.
onun yanındayız.
verilecek eğitim ve teknik bilgi
içindir. İnancımız, geleneğimiz,
‘sakat’ı, ‘çürüğü’ değiştirip
desteğiyle uygulamaya geçirilmesi
mezhebimiz nereden geldiğimiz,
‘engelli’ yapıyoruz. Ama
nereye gittiğimiz, hepsinde
tek tanımla değil. Eğitimde
mana ve önemi birdir. Biz
sağlıkta istihdamda ilgili bütün
kim mağdursa onun yanında
olmak üzere yapılanmış bir
getirilmesine yönelik çalışmaların
amaçlanıyor.
Bu güzel eserleri ortaya çıkaran
Engellilere eğitimde,
bütün çocuklarımızı gözlerinden
sağlıkta, istihdamda
fırsat eşitliği sağlamak için
çalışıyoruz. Engellilerin hizmet
alacakları yere güvenli, bağımsız
olarak gidebilmeleri ve bunun
içinde gerekli alt yapının
oluşturulması bizim için
çok önemli.
10
ikincilleştirmenin,
bugün hep beraber elimizi
bir mesaj verdiklerini görüyoruz.
öpüyorum.
İlk olarak söylemde
Yunus Emre’nin diliyle, Hazreti
Mevlana’nın diliyle, Pir Sultan
Abdal’ın diliyle buluşuyoruz.
Kerbela’da düşen canlar
mevzuatlarda yeni hedefimize
göre de yasayı da
çalışıyoruz.
bizim canımızdı. Kerbela’da
dökülen kanlar, bizim kanımızdı.
Kerbela’nın acısı, bizim acımızdır.
Biz hep birlikte
Türkiye’yiz diyorum.
11
19
20
21
22
23
24
20 Kasım 2012
20 Kasım 2012
21 Kasım 2012
22 Kasım 2012
23 Kasım 2012
23 Kasım 2012
Türkiye’ye
Yatırım Geleceğe
Yatırım
Evlatlarımızın
Gelişmesine Önem
Veriyoruz
Milliyet Gazetesi’nin düzenlediği
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma
“Türkiye’ye Yatırım, Geleceğe
Şahin, 20 Kasım “Dünya Çocuk Hakları
Yatırım” konulu toplantı Aile ve
Günü” dolayısıyla MEB Şura Salonu’nda
Sosyal Politikalar Bakanı Fatma
düzenlenen Çocuk Hakları Festivali’nin
Şahin’in katılımı ile Gaziantep’te
açılışını yaptı. Aile ve Sosyal Politikalar
yapıldı.
Bakanlığı tarafından düzenlenen ‘Çocuk
aldığımız büyük bir
özgüven ve vizyon var. Neyi,
Şiddet’ Eğitimi
Semineri’ne katıldık
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
Şiddetle Mücadelede
“Beyaz Kurdele”
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
ile İçişleri Bakanlığı arasında
Bize, ‘Boşanmak
Belediye başkanının
Fatma Şahin, kadına yönelik şiddete
imzalanan protokol kapsamında,
istiyoruz’ diye gelen 25
sosyal belediyecilik
sıfır toleransı amaçlayan “Beyaz
“Kadına Yönelik Şiddetle
Kurdele” imza kampanyasını, ünlü
yaparsanız evliliğinizi kurtarırsınız’
politikalarımızda ‘önce insan’
Ülkenin yetiştirdiği
gibi yönlendirmeler yaptık.
diyoruz. ‘İnsani yaşat ki devlet
değerli sanatçıların
25 aileden 5’i boşanmaktan
yaşasın’ diyoruz. Değişimi
gücünü kullanarak
Kadına yönelik
vazgeçti. Demek ki insanların
yakalamamız, değişen sorunlara
beyinlerdeki algıyı değiştirmek
şiddetle ilgili yalnızca
bu tür ombudsmanlık
karşı değişik çözümleri bulmamız
istiyoruz. Biz, müziğin gücünü
hizmetlerine ihtiyacı var.
ve insanların yaşam kalitesini
kullanarak zihinleri değiştirmek
konferans değil, temel eğitim
artırmamız gerektiğini
istiyoruz. Sporun gücünü
Bize ait yerel değerleri
içinde kadının ve erkeğin
biliyoruz.
geleceğe taşımak zorundayız.
insan hakkını ortaya koyan,
‘Çocuk hakları’ konulu resim, şiir,
kompozisyon ve kısa film yarışmasında
dereceye giren çocuklara ödüllerini
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi
verdi.
Mücadelede Kolluğun Rolü ve
Önemi” temel eğitiminin ilk dersi,
Jandarma Okullar Komutanlığı’nda
verildi.
bir seminer değil, yalnızca bir
bugün Gaziantep, yeni
devam ediyor.
Eğiticilerin Eğitimi
temelini atıyoruz. Bakanlık olarak
torunlarıyız. Hamdolsun
sahip olarak yoluna
‘Kadına Yönelik
Kadına Karşı
‘Neden ayrılıyorsunuz? Eğer şöyle
Hayrünnisa Gül ve Bakan Fatma Şahin
dönüştürebilme kabiliyetine
Eğitim Programı
adına yaptığı bir güzel projenin
ne için yaptığını bilen anlayışın
hedeflere doğru her krizi fırsata
Mehmetçiğe
İzmit’te
“Kadın Sosyal
Yaşam Merkezi”nin
Temelini Attık
aileyi ombudsmana yönlendirerek,
Hakları Festivali’ kapsamında düzenlenen
Atalarımızdan
Evlilik Öncesi
Çocuklara özgür ortamlar sağlayarak,
kadının ve erkeğin sorunlarına
yeteneklerini de kullanmalarını, sanatta
koruyucu, önleyici tedbirlerle
ve her alanda etkin olmalarını çok
sistemin içine alan yeni bir
önemsiyoruz. Evlatlarımızın her alanda
dönemin başlangıcındayız. Bu
dünyayla rekabet edecek şekilde
kurumlarımızın geldiği vizyonu
gelişmesine önem veriyoruz.
göstermesi açısından da
isimlerin katılımıyla başlattı.
kullanarak zihinlerdeki o dalgaları
dağıtmak istiyoruz. ‘Kadın-erkek
eşittir, herkese fırsat eşitliği
verilmelidir. Kadına şiddete
sıfır tolerans istiyoruz’ diyerek,
bütün Türkiye ve dünyaya bunu
haykırıyoruz.
büyük bir önem arz
etmektedir.
12
13
25
26
27
28
29
30
24 Kasım 2012
24 Kasım 2012
25 Kasım 2012
25 Kasım 2012
27 Kasım 2012
28 Kasım 2012
Evlat Edindirme
Sistemini
Hızlandırıyoruz
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı,
Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Yıldız
Kampüsü’nde “Çocuk Evleri ve
Koruyucu Aile Sisteminin Geleceği
Çalıştayı” düzenledi.
Hocalarımızla,
akademik dünyayla
ve sivil toplumla beraber,
iç içe, ‘Projelerimizi nasıl
güçlendirebiliriz?’ diye çalışıyoruz.
Bu nedenle teorik ve pratik
bugün birleşiyor. Hem bilim
adamlarının, dünyadaki gelişen
modellerin, hem burada çocuk
evlerinden gelen tecrübeyle o
uygulanan modellerin, geleneksel
Aileyi
Korumaya
Çalışıyoruz
Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek ile
Beraber Bir Dizi
Açılış ve Temel
Atma Töreni İçin
Gaziantep’teydik
Fatma Şahin, Gazeteciler ve Yazarlar
Vakfı (GYV) Kadın Platformu’nca
düzenlenen Aile ve Şiddet
Uluslararası Konferansı’na katıldı.
güçlü tutmamız,
toplumun güçlü tutulması
Çocuğa Şiddet,
ÇETUS’la
Başlamadan
Önlenecek
İletişim Merkezini
Gaziantep’te Açtık
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
Aile mekanizmasını
Bakanlığımızın
ve Turkcell Global Bilgi işbirliğiyle
Aile ve Sosyal Politikalar
Sosyal Yardımlar Genel
açılan merkezde, şartlı nakil transferi,
Bakanlığı’nın UNICEF işbirliği ile
Müdürlüğünün dar gelirli vatandaşlar
engelli maaşı, yaşlılık aylığı, engelli
düzenlediği “Çocuğa Karşı Şiddetle
için yaptırdığıı konutların kura çekim
yakın aylığı, muhtaç engelli aylığı,
Mücadele Konferansı” Ankara’da
törenine katılan Aile ve Sosyal
silikosiz hastalığı aylığı, aile yardımı,
yapıldı.
Politikalar Bakanı Fatma Şahin,
Silvan ilçesinde Hassuni ve Malabadi
Yola çıkarken eskisi gibi
çocuk hizmetleri, kadınlara yönelik
olmayacak dedik. Her
hizmet, özürlü hizmetleri, aile
Veriler çok değişken.
hizmetleri, yaşlı hizmetleri, erkeğe
Ailelerin parçalanmış
zaman insan odaklı çalışmalar
yaptık. Kalkınma yerelden başlar,
anlamı geliyor. Her bireyin
dedik. Artık belediyelerimiz
yakın çevresiyle mutlu ilişkiler
özel sektörle yarışıyor. Dünya
yönelik hizmetler, toplum hizmetleri,
özel amaçlı yardımlar, şehit ve
gazi hizmetleri konularında yardım
arayanlara bilgi ve destek verilecek.
içerisinde şiddet varsa bunun
kalitesindeki hizmet anlayışıyla
mutlu olarak hayatına devam
hiçbir eksiği yok. Hem kaynak
bunların hepsi önemli. Ama
üretiyor hem kaynağı
kaliteli hizmete
dönüştürüyor.
yoksul, bir muhtaç, bir
yetim, bir öksüz... Orada bir şeye
ihtiyacı varsa işte burada yetişmiş,
Engellilerimize
Diyarbakır’da, 10 binin
ve göç riski artıyor. Ailenin
görünür olması bakımından
Bir engelli, bir yaşlı, bir
Aile Destek Merkezlerini açtı.
olması riski artırıyor. Cehalet
kurabilmesi ve insanoğlunun
edebilmesi önemli.
Diyarbakır’daydık…
toptancı bir yaklaşım değil.
Her bir çocuk için kendi içinde
uzmanımızın analizine
göre geri dönüp tespit
üzerinde evde bakım
desteği veriyoruz. İstiyoruz ki,
bu gözyaşı bitsin, istiyoruz ki
analar ağlamasın. İstiyoruz ki
terör tamamen burada bağını
koparsın. Hepimiz güçlü olalım.
74 milyon Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olarak, dili, dini,
ile modernliğin, teorik ve pratiğin
önce bilgi ve teknolojik alt yapısı
birleşmesi, bizim daha doğruyu,
güçlenmiş, sonra yetişmiş
iyiyi ve daha uygun modelleri
personeliyle onları yönlendiren,
ülkede huzur olsun
bulmamıza neden
destekleyen, bilgilendiren geri
istiyoruz.
oluyor.
dönüşümlü bir sistemi
edebileceği bir sistem.
bölgesi ne olursa olsun, bu
hayata geçiriyoruz.
14
15
31
32
33
34
35
36
29 Kasım 2012
30 Kasım 2012
3 Aralık 2012
4 Aralık 2012
5 Aralık 2012
6 Aralık 2012
Düzce’deydik…
İşitme Engelliler
Federasyonunca
Düzenlenen İşitme
Engelliler İçin
Türkiye’nin İlkleri
Ödül Törenine
Katıldık
Engelliler İçin
Önemli Proje
Ulaşımda,
İletişimde, Hayatın
İçerisinde Ben de
Varım Projesi’nin
Tanıtımına Katıldık
Kadınlara Seçme
ve Seçilme
Hakkının
Verilmesinin 78.
Yıl Dönümü
Dolayısıyla Ata’nın
Huzuruna Çıktık
1997 yılında Hakkari’de şehit olan
3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde
polis memuru Yalçın Güzeler’in
yapılan tanıtım toplantısına
Duraklar köyündeki ailesini ziyaret
Başbakan Recep Erdoğan’ın eşi
eden Bakan Şahin; şehit ailesinin
Emine Erdoğan, Aile ve Sosyal
sıkıntı ve taleplerini dinledi. Daha
Politikalar Bakanı Fatma Şahin,
sonra Nilüfer Kadın Kooperatifi ve
İstanbul Büyükşehir Belediye
Çocuk Merkezi’ni de ziyaret eden
Başkanı Kadir Topbaş, KOSGEB
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
Kadınsız
Kalkınma
Olmaz
Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı Fatma Şahin, kadına
seçme ve seçilme hakkının
verilmesinin yıl dönümü dolayısıyla
düzenlenen, “Siyasal Karar Alma
Bakan Şahin, bu programının
Eğer ilk iki yıl içerisinde
Başkanı Mustafa Kaplan ile çok
eşi Emine Erdoğan, Aile ve Sosyal
Fatma Şahin, aralarında bazı
ardından Düzce Üniversitesi’nde
çocukta doğuştan
sayıda engelli ve yakınları katıldı.
Politikalar Bakanı Fatma Şahin ve
milletvekillerinin de bulunduğu
düzenlenen “Yüksek Öğretimde
gelen bir işitme
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
kadınlardan oluşan heyetle,
Bakanı Binali Yıldırım engelliler için
kadınlara seçme ve seçilme
önemli bir projede bir araya geldi.
hakkının verilmesinin 78. yıl dönümü
Kadınsız demokrasi
dolayısıyla Anıtkabir’i ziyaret etti.
olmaz, kadınsız
Kadın Liderliği Çalıştayı”na katıldı.
engeli varsa, bu durum tespit
edilip müdahalede bulunulursa,
Bakanlık olarak çiftçi
çocuğun hayatı kurtulur. Onun için
kadınlarımızdan
bu durumu sosyal güvenlik sistemi
tutun, esnaf, işçi ve işveren
içerisine aldık. Eğer bir ameliyat
kadınlarımıza kadar her bir
gerekirse bunun mali desteğini
kesim için ne yapmamız
sosyal güvenlik sistemi
gerektiği hususunda çok yoğun
verecek.
çalışıyoruz.
Her türlü ayrımcılığı
reddediyoruz.
Doğduğu zamanki yaşam,
barınma, eğitim, sağlık ve
Bugün bizim eğitimde
istihdam hakkını bütün temel
ve sağlıkta verdiğimiz
hakları, engellilerimiz için çok
fırsat eşitliğinden sonra evde
daha önemsiyoruz. Dezavantajlı
bakım dediğimiz engelli
gruplarımıza pozitif ayrımcılık
kardeşimize verdiğimiz destek
yaparak sizlerin önündeki
sayısı 400 bine ulaştı. 500 bin
engelleri tek tek kaldırmaya
kardeşimiz engelli olduğundan
çalışıyoruz.
dolayı mali destek alıyor. 250 bin
Mekanizmalarında Kadın Temsili”
konulu panele katıldı.
hukuk olmaz, kadınsız kalkınma
Kadınlarımızın
olmaz. Bu mücadeleye devam
toplumsal yaşamın her
edeceğiz.
alanına eşit ve etkin katılımıyla
ülkemizin demokratik, ekonomik
ve sosyal kalkınma süreci
güçlenmeye devam
etmektedir.
kardeşimiz rehabilitasyon
sisteminden istifade
ediyor.
16
17
37
38
39
41
43
44
6 Aralık 2012
8 Aralık 2012
13 Aralık 2012
19 Aralık 2012
22 Aralık 2012
25 Aralık 2012
14 İlde
Başbakan
14 Koza Açıldı
Yardımcısı
Gönül Elçileri…
Viyana’daydık…
Enerji Hanım
Projesi
Teknolojide
Kadın
Hareketi
Arınç’la Birlikte
Gaziantep’teydik
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma
Şahin Viyana’daki Aile İçi Şiddetle
Mücadele ve Destek Kurumu’nu
ziyaret etti. Bakan Şahin buradaki
incelemelerinin ardından Josefstadt’taki
Aile ve Sosyal Politikalar
engelliler atölyesini gezerek, yetkililerden
Bakanlığı’nca şiddetle etkin
kurum hakkında bilgi aldı. Daha sonra
mücadelede koruyucu ve önleyici
Avrupa Türk İslam Birliği Merkezi’nde
tedbirler alarak şiddet mağduru
bireylere destek vermek için 14 ilde
kurulan Koza Şiddet Önleme ve
İzleme Merkezleri’nin toplu açılışı
Ankara’da törenle gerçekleştirildi.
Kelebeğin uçabilmesi
için önce kanatlarının
güçlenmesi gerekiyor. Kozanın
kanatların güçlenmesini
sağlaması gerekiyor. Kozayı
yeterince koruyamazsak,
kelebeğin kanatları yeterince
güçlenemezse uçamıyor. O
yüzden biz bu koruyucu tedbire,
kanatların güçlenmesi için sosyal
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından;
toplumda gönüllülük kavramına yönelik farkındalığının
geliştirilmesi, toplumsal kalkınmaya katkı sağlayacak
gönüllü sayısının arttırılması, insan kaynağı
ihtiyacının güçlendirilmesi ve gönüllü çalışmanın
yaygınlaştırılması amacıyla Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayesinde
gerçekleştirilen Gönül Elçileri projesi tanıtım toplantısı
Ankara’da yapıldı.
(ATİB) vatandaşlarla sohbet toplantısına
Bakanlar, tamamlandığında
Türkiye’nin en büyük camilerinden
biri olacak olan Akkent Camii’nin
temelini attılar, Gümrük Han’ın
açılışını yaptılar.
Biz, AK Parti Hükümeti
olarak hem bu
dünya için temel ihtiyaçları
giderecek şekilde çalışıyoruz
katıldı.
40
Aile ve Sosyal Politikalar
Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı ile Enerji ve Tabii
Bakanı Fatma Şahin,
Kaynaklar Bakanlığı işbirliği ile
‘Teknolojide kadın
enerji verimliliğinin sağlanması
hareketi’ projesinin
ve bireylere anlatılması
Gaziantep toplantısına
Zamanını, enerjisini, yüreğini, sabrını,
amacıyla oluşturulan “Enerji
katıldı.
empatisini bu ülke için, bu ülkenin
Hanım” projesi kamuoyuna
çocukları için, bu ülkenin
15 Aralık 2012
Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının
2013 Yılı Bütçesi, TBMM
Genel Kurulu’nda
Görüşülerek Kabul Edildi
hem maneviyatımız açısından bu
tanıtıldı.
Genç olan
nüfusumuzun
geleceği için, insanlık için verebilecek
olanlara ihtiyacımız var.
2023 hedeflerine
42
ulaşabilmek
için bugünden enerji
21 Aralık 2012
politikalarımızı her
Koruyucu Aile Bilgilendirme
Toplantısı Yapıldı
güzel eserlerin oluşmasında, çok
bakımdan, bütüncül bir
bakış açısı içerisinde
güçlendirmemiz gerekiyor.
en önemli kısmı
kadınlardır. Toplumun
yarısı olan kadınları
yok saymak bizleri
hedeflerimize
ulaştırmaz. Eğer 20232070 hedeflerinden
Büyük bir potansiyel
bahsediyorsak
hassas bir şekilde çoğalmasına
En temel şey toplumun
var. Küçük adımlarla
bugünden itibaren
vesile oluyoruz.
huzuru, barışı ve
sanayide yüzde 20,
çalışmamız gerekiyor.
mutluluğuysa bu
ulaşımda yüzde 15, bina
Fırsat eşitliğini
da ailenin huzuru,
devlet olarak gerekli desteği
Bakanlığımızın bütçesi
vermek anlamında koza demeyi
TBMM’de oylanarak
ve hizmet sektöründe
yakalamamız
mutluluğu da bundan geçiyor. Çocuğun, annenin,
uygun gördük.
kabul edildi. Tüm
yüzde 30 tasarruf
gerekiyor.
babanın yuva sıcaklığını hissederek büyümesi
milletvekillerimize
beklediğimiz bir
gerekiyor. Bizim çocuklarımızın en büyük ihtiyacı
tekrar teşekkür
potansiyel var.
bir aidiyet duygusu, kendini güvende hissetmesi, o
ediyorum.
sevgiyi ve şefkati yüreğinde hissetmesidir.
18
19
45
46
47
27 Aralık 2012
27 Aralık 2012
28 Aralık 2012
Genç Fikirler
Güçlü Kadınlar...
Tarihe Adını
Yazdıran
Kadınlar
Belgeselinin
Galası Yapıldı
Polatlı’daydık…
KADIN HAKLARI ve
AİLE BİRLİĞİ
BİRBİRİNİN ALTERNATİFİ MİDİR?
Onlarca yasa çıkarsak dahi, empati, muhabbet,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
sevgi, saygı, vicdan dilini kullanmadan arkadaş,
Fatma Şahin, Polatlı Konak’ta
“Genç Fikirler Güçlü Kadınlar” Projesi
düzenlenen “Polatlı Belediyesi Anne-
tanıtım ve imza töreni İstanbul’da
Baba Okulu ve Beyaz Ay Derneği /
yapıldı.
İŞ-KUR Görme Engelliler Bilgisayar
Kursu Sertifika Töreni”ne ve
“Engelsiz Hayat Merkezi”nin açılışına
Dünya nüfusu, hızla
yaşlanırken Türkiye’nin
genç ve dinamik nüfusu,
ülkemizin dünyada çok avantajlı
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
Güçlü Kadınlar Projesi ile 1830 yaş aralığındaki gençlerin
dinamizmini ve enerjisini hayata
geçirmeye çalışacağız.
Yapılan tartışmalar, kamuoyu nezdinde, kadın hakları ve aile birliğinin birbirinin alternatifiymiş gibi algılanmasına neden olmaktadır.
Nüfus projeksiyonları sonucunda yapılan “üç çocuk” tavsiyesi,
Fatma Şahin, “Nisvan-Tarihe Adını
Yazdıran Kadınlar” belgeselinin
Engelli çocuklar ve
muhafazakârların, kadın erkek ilişkisini tanımlarken kullandığı
galasına katıldı.
ailelerinin en büyük
“mütemmim cüz” ifadesi, muhafazakâr jargonu ve dili bilme-
bir durumda bulunmasını
sağlamaktadır. Genç Fikirler ve
katıldı.
yoldaş, aile, hasılı insan olmayı başaramayız.
sıkıntısı, sürekli beraber oldukları
yenlerde tepkisel bir karşılık bulmaktadır.
Dik duran, mücadele
için bir şekilde nefes almak
Kadın hakları savunucuları, geleneksel aile rollerinden dolayı,
eden, çalışan, ömrünü
istiyorlar. Aileler, yapacakları işler
aile sorumluluğunun ağırlıklı olarak kadının üzerinde olmasının,
bu topraklara harcayan ve bu
dolayısıyla çocuklarını bir yere
kadının bireysel haklarını çiğnediği görüşündedirler.
mücadeleyle geçiren Elifler,
bırakmak istiyorlar. O kadar doğru
Halide Edip’ler, Satı Kadın’lar için
ve haklı bir talep ki işte bu merkez
“ben” diliyle güçlendikçe, aile birliğinin dağılacağı yönünde en-
oradaydık.
bu işe yarayacak.
dişeler taşımaktadırlar.
Diğer yandan bazı muhafazakâr erkekler, kadınlar toplum içinde
Kadın ve erkek, biri diğerinin değil, her ikisi birbirinin “mütemmim cüzüdür” aslında. Takım oyuncusu olmak, yoldaş olmak,
hayatı paylaşmak adına...
Diğer yandan “bir cana kıyan tüm insanlığa kıymış gibidir” anlayışıyla, kadına şiddeti, aşağılamayı asla onaylamayan bir inanış
ve kökten gelindiği de göz ardı edilmemelidir.
Ayşe KEŞİR
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
Siyasi Danışmanı
20
21
ailece
Ne kadın hakları, sadece bir tek ideolojinin konusudur, ne
de aile birliği…
Ortalama sağduyulu her hangi insan, geldiği siyasi, kül-
KOZA’DA
ARTIK
türel miras ne olursa olsun, ne kadının aşağılanmasına,
şiddete maruz kalmasına ne de dağılan ailelerde perişan
olan çocuklara duyarsız kalabilir? Bu alanda karşılaşılan
her sorunun faturasını milletçe hep birlikte ödemekteyiz.
Yeni dünyada, sosyal hayata, kişiye yönelik sorunlara ideolojik körlüklerle yaklaşma lüksümüz bulunmamaktadır.
Ekonomik sermayemizi güçlendirirken, ondan daha uzun
sürede inşa edilen beşeri ve sosyal sermayemizi ancak
ortak bir kültür ve dil oluşturarak inşa edebiliriz.
ÇATIŞMANIN NEDENİ...
Geçmişten gelen yerleşik yanlışları düzeltirken, kıymet-
Çatışmanın temelinde, tarafların birbirinin diline, tarihine, söy-
li olanı özgüvenle muhafaza etmemiz, “ben” veya “bizi”
lemine, kelimelerinin yüküne aşina olmaması, ortak dil geliş-
tek taraflı yüceltmeden, kadın ve erkeği birlikte dönüştür-
tirememesi yatmaktadır. Dil ve söylem birliği kuramamaktan
memiz gerekiyor. Avrupalı hemcinslerimizden çok önce
kaynaklanan ciddi bir iletişim kazası yaşanmaktadır aslında.
çıktığımız bu yolda yeni dünya değerlerini, kendi kıymet-
Her iki dünya görüşü, geldikleri siyasi, kültürel kökler itibariyle
farklı jargonlar kullanmaktadırlar. Yakın zamana kadar iletişim
lerimizle hemhal ederek toplumsal standartlarımızı yükseltebiliriz.
kanallarının kapalı olması, karşılıklı yabancılaşmayı da berabe-
Onlarca yasa çıkarsak dahi, empati, muhabbet, sevgi,
rinde getirmiştir.
saygı, vicdan dilini kullanmadan arkadaş, yoldaş, aile, ha-
Aslında her iki tarafta da zannedilenin aksine homojen bir yapı
sılı insan olmayı başaramayız.
YETER Kİ
yoktur. Kendi içlerinde de farklı düşünceleri, nüansları barındır-
Aygül FAZLIOĞLU
maktadır. Marjinaller istisna, bir masaya oturabilen iki tarafın,
ASPB, Bakan Müşaviri/Sosyolog
KONUŞMAYA CESARETİMİZ OLSUN !!!
“Gökyüzünde uçan kelebeğin ipekli mi ipeksiz mi olduğu bilinmez” 1
kadının insan ve vatandaşlık hakları noktasında, temelde hiçbir
görüş ayrılığının söz konusu olmadığı açıkça görülmektedir.
6284 sayılı kanununun hazırlık dönemi, bu alanda yeni bir dilin
oluşmasında önemli bir tarihi misyon yüklenmektedir. STK, hükümet, sivil ve resmi tüm taraflar bir masada oturarak, kanun
yapma sürecinde yeni bir yol ve yöntem geliştirmiştir.
1. Giriş
Günümüzde insan haklarının korunması ve geliştirilmesi ülkelerin bir iç sorunu olmaktan çıkıp, tüm insanlığın ortak bir sorunu haline gelmiş ve bütün ülkelerin gündemine yerleşmiştir.
Kadınların ve erkeklerin eşit haklara sahip olmaları da artık insan haklarının bir gereği olarak değerlendirilmekte, kadınların tüm karar alma mekanizmaları, çalışma yaşamı, sosyal,
"HAK” TEMELLİ ORTAK BİR DİL
OLUŞTURABİLİRİZ
kültürel ve politik düzlemde katılımını sağlayacak tüm haklardan erkeklerle eşit bir şekilde
ŞİMDİ YENİ ŞEYLER SÖYLEMEK
ZAMANI...
sorun olup, kadının davranışı ve bedeninin erkek tarafından kontrol altına alınmasıdır. İsta-
Kadın hakları alanında, yaşlısı, çocuğu ve eviyle barışık, ailenin
yararlanmaları gerektiği kabul edilmektedir. Kadının insan haklarının ihlali olan kadına yönelik
şiddet, kadınları en temel insan haklarından mahrum etmekte olan önemli bir toplumsal
tistikler de bu sorunun dünya genelinde insan hakları ihlali olduğunu ve kadın erkek arasında eşitlikçi olmayan güç ilişkilerinin bir sonucu olduğunu ortaya koymaktadır. Şiddet hangi
bir arada fakat her bir bireyin haklarının tek tek ifade edildiği,
“kökü mazide, yüzü atide” bize ait bir model ve dil geliştirmek
zorundayız.
22
1 Bursa yöresinde, insanların değerlerini içine girmedikçe onların tanımadıkça bilemeyiz ve
bazen önyargılı olabiliriz, kendimize ayna tutmalıyız tadında söylenmektedir.
23
koza
biçimde olursa olsun kadının temel hak
ve özgürlüklerini kullanmasının önünde
önemli bir engeldir.
Kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması için Türkiye’de gerek yasal alanda
gerekse yasal düzenlemeleri uygulamaya
yansıtmak amacıyla kapsamlı çalışmalar
yürütülmektedir. Bu çalışmaların sonucu,
İstanbul’da imzalanmış olmasından do-
Önlenmesine Dair Kanunun 14. Maddesi
ülkede 24 bin kadınla yaptığı araştırma-
veya yakınlarında şiddete maruz bir kim-
Şiddet dört duvar arasında olduğunda
gereğince 2012 yılında kurulmaya baş-
da şiddet olgusunun ne kadar küresel ve
seye tanık olma oranı %70’in üzerinde-
aile meselesi/mahrem olarak bakılmakta,
layan “KOZA Şiddet Önleme ve İzleme
yaygın bir sorun olduğu görülmektedir.
dir. Dünyanın her yerinde ırk, dil, din ve
yaşamın doğal bir parçası haline dönüş-
Merkezleri”nin işleyiş, yöntemi ve sundu-
(Bu rapora göre araştırmaya katılan 24
etnik grup ayırmadan her toplumda farklı
türülmekte ve dolayısıyla sıradanlaştırıl-
ğu hizmetler örnek vakalarla tartışılmak-
bin kadın arasından Japonya’da %15’i
biçimlerde yüzünü gösteren kadına yö-
maktadır. Kanıksanan yaşamın bir par-
tadır.
Etiyopya’da ise %71’i yakın ilişki içerisin-
nelik şiddet sorumlusu; genellikle koca-
çası haline gelen şiddet toplumun farklı
de oldukları erkekler tarafından şiddete
lar, erkek kardeşler, babalar ya da erkek
sosyal katmanlarındaki her kesimden
maruz kalmışlardır.) Yine bu rapor kadın-
çocuklar, olmakta ve sanıldığının aksine
örtülü onay almakta, bir müddet sonra iç-
ların şiddete maruz kalma şekillerinin 6
de genellikle hane içinde yaşanmaktadır.
selleştirilmektedir. Bu süreçte “karı-koca
iki çocuk annesi
başlık altında olduğunu ortaya koymuş-
Genel olarak erkeğin kadına karşı şid-
arasına girilmez” görüşü dışına çıkılarak
ortaokul mezunu…)
tur. Bunlar:
det uygulaması, güç kullanması, kadını
arkadaş ve akrabaların desteği alınmalıdır.
2. Şiddet Nedir ve Nasıl
Oluşur?
layı İstanbul Sözleşmesi olarak da anılan
dünyada kadını şiddetten korumayla ilgili
tek uluslararası sözleşme niteliği taşıyan
• Yakın ilişki içerisinde olunan bir kim-
“Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile içi şid-
seden veya aileden gelen şiddet,
detin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye
• Cinsel şiddet,
İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” nin
kanunlaşmasıyla kadına yönelik şiddetin
• Kadın sünneti,
durdurulması ve son verilmesi anlamın-
• Örf, adet ve başlık parası ile bağlantılı
da çok önemli bir mesafe katedilmiştir.
kadın cinayetleri,
İstanbul Sözleşmesinden sonra 2012
• İnsan ticareti, kadınların zorla fuhuşa
yılının Mart ayında TBMM’den geçerek
itilmesi ve
kanunlaşan ve kadını ve aile bireylerini korumada kapsamlı düzenlemeler ve
• Kadınların ekonomik istismarı.
yenilikler getiren 6284 sayılı “Ailenin Kolenmesine Dair Kanun” ile de İstanbul
Sözleşmesine paralel hükümler yaptırım
Toplumsal, kamusal veya özel alanda
altına alınmıştır.
meydana gelen fiziksel, cinsel, ekonomik
şiddetten korumayla ilgili en kusursuz
yasalarını da yapmış olsalar şiddet olgusunun sona ermesi zihniyet değişikliği ile
doğrudan ilgilidir. Bu da sadece yasalarla
değil aynı zamanda toplumun bazı önyargılarını kırması ve bu konularda eğitimin sürekliliği ile ilgilidir.
Bu çalışmada şiddet olgusu, şiddetin
toplumsal ve psikolojik etkileri, şiddetle
mücadelede tarihsel süreç ve kadının
ekonomik, psikolojik, hukuki ve sosyal
olarak güçlendirilmesine odaklı şiddet
mağduru bireylerin korunmasına yönelik
uygulamalardan biri olan 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin
24
veya psikolojik, sözlü her türlü tutum ve
davranış şiddettir. Aile veya hanede aile
bireyleri arasında meydana gelen her türlü fiziksel, cinsel, ekonomik ve psikolojik
şiddet aile içi şiddettir. Kadınlara, yalnız
kadın oldukları için uygulanan her türlü
şiddet bir insan hakları ihlalidir.
Dünyada yapılan araştırmalar, aile içi şiddete maruz kalanların çok büyük bir bölümünün kadınlar olduğunu ortaya koymakla birlikte, erkeklerin de aile içinde
fiziksel ve sözlü şiddete uğradığını açıklamaktadır. Ayrıca çocuklar ve yaşlılar da
yaygın bir şekilde aile içi şiddetin hedefi
olmaktadır. Şiddet olgusu sadece Türkiye’de yaşanan bir sorun değil küresel
bir sorundur. Dünya sağlık örgütünün 10
Sonunda dayanamadım, çocukların
büyüğünü bırakıp, küçüğü ile polise
başvurdum. Şimdi çocuğumla kadın
konukevinde kalıyorum. Çocuklarım
için hayatta kalmam lazım.”
(18 yaşında,
Kız çocukların erken yaşta/zorla evlen-
Herhangi bir hırsızlık olayı görüldüğünde,
dirilmesi toplumsal cinsiyet ayrımcılığı,
duyulduğunda nasıl müdahale ediliyor,
insan hakları ihlali ve bir kültürel şiddet
ilgili kurumlar harekete geçiriliyorsa, şid-
biçimidir. Bu durumun varlığı kız çocuk-
Şiddete maruz kalan kadınların çoğunlu-
det olgusunda müdahale edilebilinme-
larının ve kadınların toplumdaki eşitsiz
ğu bu şiddeti kimseyle paylaşmamakta/
lidir. Çünkü herkesin yaşadığı topluma,
konumunu pekiştirmekte ve hayat tercih-
paylaşamamaktadır. Kimi zaman kime,
çevresine,
komşusuna
lerini azaltmaktadır. Erken yaşta ve zorla
nereye, nasıl başvurabileceğini bileme-
bahçesine, sokağına karşı sorumluğu
yapılan evlilikler bugün dünyanın pek çok
mektedir. Bu bilgi eksikliği, kadınların
bulunmaktadır. Dolaysıyla tüm bireylerin
yerinde olduğu gibi ülkemizde de uzun
sağlık kuruluşlarından, kolluk güçünden
şahit olunan/duyulan şiddet olgusunu
yıllardan beri var olan bir olgu olmasına
ve diğer destek hizmetlerinden nadiren
haber vermek müdahale etmek, toplum
rağmen toplumun çoğunluğu tarafından
yardım istemelerine sebep olmaktadır.
olarak güçsüz, mağdur olanı korumak
bir “sorun” olarak değerlendirilmemekte
gibi bir sorumluluğu vardır.
ve ataerkil yapı bu tür evlilikleri normalleş-
görmesi erkeğin güçlü olmasından değil,
ataerkil yapıdan kaynaklanmaktadır.
Farklı kaynaklar kadına yönelik aile içi
runması ve Kadına Karşı Şiddetin Ön-
Parlamentolar, kadını ve aile bireylerini
kontrol altında tutması, mülkiyeti olarak
meye başladı. İçki içtikçe de dövdü.
apartmanına,
şiddetin dünyadaki sıklığının %10-%69
“Evliyim iki çocuğum var, evlendi-
ve Türkiye’de ki sıklığının ise %25-%30
ğim günden beri mutsuzum, eşim
3. Şiddetin Hedefi: Mağdurlar
arasında değiştiğini belirtmektedir (HÜ-
beni her zaman aşağılıyor, sen anla-
Kadına yönelik şiddetin, bireysel, ailevi,
leşmemekte, sosyolojik anlamda gerçek-
NEE, 2009). Bu konudaki önemli rapor-
mazsın sen nerden bileceksin diyor.
kültürel ve ataerkil toplumsal yapı gibi bo-
leşmekte ve hemen hemen tüm toplum-
lardan biri olan Avrupa Komisyonunun
Çalışmak istiyorum hep çalışmak is-
yutları bulunmakta dolayısıyla şiddeti do-
larda evliliğin hukuki meşruluğundan çok
Eylül 2010’da yayımladığı 26.800 AB
tedim özellikle çocuklar büyüdükten
ğuran faktörler çok boyutlu ve farklı yapı
toplumsal mutabakatı daha fazla önem
vatandaşı ile yapılan anketler sonucu
sonra, hiç izin vermedi, kendisi avu-
sergilemektedir. Toplumsal yapıda erkek
arz etmektedir.
oluşan kadına yönelik aile içi şiddet ra-
kat ama maddi sıkıntı içindeyiz borç
egemen yapının sürdürülmesi başka bir
porunda ankete katılan AB ülkelerindeki
batağında. Beni sürekli dövüyor, en
ifade ile kadının genellikle bir babanın kızı
insanların %78’i şiddetin yaygın bir sorun
son dövdüğünde çocuklarım gördü.
yada bir erkeğin eşi olarak onun mülki-
olduğunu dile getirirken, %17’si çok yay-
Bir kez ayrıldım çocuklarıma kıyama-
yeti altında kabul edilmesi kadını şiddetin
gın olmayan bir sorun olarak görmüştür.
dım, tekrar döndüm ama gene döv-
hedefi haline getirmektedir. Çünkü erkek
Bu araştırmada dikkati çeken bir başka
dü, çocuklarımı alıp evden çıktım.
mülkiyeti olan kadını kontrol altına almayı
konu şiddetin yaygın bir sorun olarak
Bizi bulabilir, kimliğim değişsin istiyo-
gücünü göstermeyi doğal olarak kendin-
kabul edilip edilemeyeceğine ilşkin soru-
rum bizi bulamasın istiyorum.”
de bir hak olarak görmektedir.
ya AB ülkelerindeki erkeklerin kadınlara
oranla önemli bir ölçüde şiddeti yaygın
bir problem olarak görmemesidir. Bu da
erkeklerin bu konudaki farkındalıklarının
artırılması zorunluluğunu ortaya koymaktadır. Çünkü yine aynı raporda ailesinde
(32 yaşında,
“Eşim ile kaçarak 14 yaşında ev-
Yüksekokul Mezunu,
lendik, eşimden daha genç ve gü-
2 çocuğu var.)
zeldim. İki çocuğumuz oldu. Eşim
beni kıskanmaya, arkadaşlarıma ve
aileme göndermemeye, hakaret et-
tirmekte ve meşrulaştırmaktadır. Ancak
erken evlilikler hukuki anlamda gerçek-
Kadına yönelik şiddette iktidar ve eşitsizlik ilişkisi, kaynakların elde edilmesi ve
kaynakların kullanılmasında söz konusudur. Erkekler fiziksel güçleri yanında ,
sosyal, politik ve ekonomik güçlere kadınlara nazaran fazlasıyla hakimdir. Kadınlar ise fiziksel ve kurumsal araçlardan
yoksundurlar.
“Gidecek hiçbir yerim yok, ailem
beni kabul etmiyor; çalışmak. kızımı
yanıma almak istiyorum.”
(25 yaşında,
kadın konukevinde kalıyor.)
25
koza
Kadınlar yaşadıkları şiddet konusunda
şiddetin neden olduğu duygusal ve fizik-
Şiddet sosyalleşme sürecinde öğrenil-
yalnız kalmakta ve haklarını savunmak
sel çöküntünün farkında olmayan kadın
mekte ve dolayısıyla kuşaktan kuşağa
için yeterli bilgi ve destek araçlarına sahip
yaşadıkları hakkında konuşmak isteme-
aktarılmaktadır. İnsan bilmediği bir şeyi
olduğunu bilmemesi, yaşadığı şiddetin
mekte ve yardım konusunda da isteksiz
yapabilir mi? İnsanlar hep başkaların-
açıklanmasını engellemekte, böylece ka-
davranabilmektedir.
dan öğrendiklerini hayata geçirmekte-
dın yaşadığı ortamdan uzaklaşmadığın-
dir. Nereden öğreniyoruz? Annemizden,
dan çaresizlik duygusunu yaşamaktadır.
babamızdan, ailemizden, çevremizden,
Bu duygu, kadına, olaylar üzerinde hiçbir
akranlarımızdan, dizilerden, filmlerden
etkisi olmadığını, kendisinin başına geleni
öğreniyoruz, etkileniyoruz. Erkekler en
ne yaparsa yapsın değiştiremeyeceğini
çok babalarından şikayet ederler, ancak
öğretmektedir.
büyüdüklerinde de babalarının kopyası
olurlar.
Bir çok kadın yaşadıkları şiddetin kendi
suçları olduğu, mutlaka hak edecek bir
Şiddet olgusunu bazen olgunlaştırıyoruz.
şeyler yapmış olduklarına inanmakta ve
Bir tokat atarak, acı ve korku yaşatarak
zaman içinde durumlarını içselleştirmek-
fiziksel şiddeti tanımlayabiliyoruz ancak
tedir.
4. Şiddetin Toplumsal ve
Psikolojik Etkileri
Toplumdaki değer yargıları da şiddetin
gizli kalmasına yol açmakta ve bir çok
kadının destek ve koruma hizmetine erişimini engellemektedir. Özellikle sosyal
kontrolün çok olduğu az gelişmiş ve gelişmekte olan toplumlarda şiddetin konuşulmasının hoş karşılanmaması, toplum
üyelerinin kadınlara çocuklarının olduğu
Diğer yandan erkeklerin neden şiddet
uyguladığına dair feminist teori yanında
psikolojik teori, sosyal öğrenme teorisi
ve aile sistemi teorisi gibi teoriler farklı
şekillerde şiddet uygulamanın nedenlerini
açıklamaktadır. Psikolojik teori şiddet uygulamayı kişiye bağlarken, öğrenme teorisi çocukluktan başlayarak öğrenmeye
ve biyolojik teori de çocuklukta geçirilen
travma gibi nedenlere bağlamaktadırlar
(Anadolu Üniversitesi, 2011:129). Yapılan
Avrupa Komisyonunun 2010 yılında yayımladığı kadına yönelik aile içi şiddete
ilişkin raporda ankete katılan kişilerin
%96’sı kadınları şiddetten korumak için
ler bırakmaktadır. Ekonomik şiddette ise
uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi
her konuda yardım sağlayacak sosyal
kadının malları ve diğer gelirleri elinden
bulunan kadınların, çocukların, aile birey-
hizmet birimlerinin şiddeti önlemede ve
alınmakta, çalışmasına izin verilmemek-
lerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağdu-
şiddet sonrası rehabilitede en önemli ak-
te, kısıtlı para verilmekte ya da hiç veril-
ru olan kişilerin korunması ve bu kişilere
törler olduğu belirtilmiştir. Bu araştırma
memektedir.
yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla” dü-
da bize göstermektedir ki kadınlar şiddet
zenlenen ve 20.03.2012 tarihinde yürür-
öncesi ve sonrası en çok danışmanlık ve
lüğe giren 6284 sayılı Ailenin Korunması
destek hizmetlerine ihtiyaç duymaktadır.
ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine
Bu da bize KOZA’ların önemini bir kez
Dair Kanun kapsamında “Şiddetin ön-
daha vurgulamaktadır.
makta, şiddet gören kadınlar ise şiddet
görüşmemi istemedi sadece onun
görmeyen kadınlara göre daha mutsuz,
kardeşiyle
depresyona ve intihara daha yatkın ol-
kartımı aldı, bana aylık 30 TL verdi;
maktadır. Ayrıca şiddete maruz kalmasa
onun da hesabını sordu. Telefon
bile, şiddet ortamında yetişen çocuklar
rehberimi sildi, facebook hesabımı
yetişkinliklerinde, şiddetin olmadığı aile
kapattı. Ben nişanlanıp ayrılmıştım
Dayak yiyen kadın agresif ve provakatif
ortamında yetişenlere oranla daha fazla
bunu sürekli başıma kaktı. Dayana-
olmakla suçlanmakta oysa bunlar daya-
şiddete başvurmaktadırlar. Dolayısıyla
maz hale gelmiştim, ailem beni gö-
ğın nedenleri değil sonuçlarıdır. Şiddete
şiddet şiddeti doğurmakta ve çoğunlukla
türmek istedi, üzerimize yürüdü polis
uğradığı için utanç duyan, şiddeti hak
şiddetin bulunduğu ailelerde benzer geç-
çağırdık polisle evden çıktık”.
ettiğini, yaşadığı şiddeti açıklamanın bi-
miş öyküsü bulunmaktadır. Bu, şiddetin
risi ile paylaşmanın kendi ve çocukları-
bir öğrenilmiş davranış olduğunu göster-
nın güvenliğini riske atacağından korkan
mektedir.
26
KOZA’ların önemi burada yatmaktadır.
dınlara destek olabilecek ve gerektiğinde
lemle görüşmememi istedi, kimseyle
ne neden olabilmektedir.
yışına girer. Bu konuda faaliyet gösteren
nen sosyal politikaların ışığında “şiddete
saldırgan, daha mutsuz, güvensiz ol-
yaşaması şiddetin süreklilik göstermesi-
leceği, başvurabileceği bir dayanak ara-
ziksel şiddetten çok daha fazla kalıcı iz-
dikten sonra sorunlar başladı. Ai-
sahip olacak bir ailenin yoksunluğunu
uğradıktan sonra en acil olarak sığınabi-
oluşturulacak bir telefon hattının ve ka-
çocuklara göre daha az konuşmakta,
yaşadığı ortamdan uzaklaştıracak ona
5. Aile İçi Şiddetin
Önlenmesinde Bir Model:
KOZA Şiddet Önleme ve
İzleme Merkezleri
çok önemlidir. Çünkü mağdur şiddete
Türkiye’de aile ve kadına yönelik izle-
onayıyla 3 ay önce evlendik; evlen-
ğünün kısıtlı olması kendini ve çocuklarını
(Hemşire)
nelik alınmış tedbirlerin takibi anlamında
ilişkilerini, kimliğini yok edebilmekte, fi-
te şiddet gösterimine adaydır ve diğer
küçümsemesi, ya da ekonomik özgürlü-
dan aile arayarak bize teşekkür etti.”
aşağıda yer alan hizmetler sunulmaktadır.
• Aile içi şiddete maruz kalan kadınların
ve çocukların yaşadığı şiddet sonrasında gereken tedavi hizmetlerinin
koordine edilmesi,
• Şiddet mağduru kadınlara, varsa çocuklarıyla birlikte ihtiyaç durumunda
barınma yeri sağlanması,
• Hayati tehlikenin bulunması halinde
koruma altına alınması,
mağduru bireyin kendine olan güvenini,
kısa bir süre flört ettik, ailelerimizin
dığı şiddeti ciddi olarak algılamaması,
değişikliği tedbiri çıkmasının ardın-
ve aile bireylerinin korunması ve faile yö-
duygusal şiddet ve cinsel şiddeti, şiddet
şiddete maruz kalan çocuklar gelecek-
sı, ayrıca şiddeti yaşayan kadının yaşa-
nın bilgilendirilmesi sağlandı. İşyeri
leri’nde gizlilik esasına göre 7/24 saat
sel şiddeti ise tanımlayamıyoruz. Oysa
“Eşimle çalıştığım okulda tanıştım,
ması gerektiği konusunda baskı yapma-
gelincik projesiyle paslaşarak vaka-
olması şiddete maruz kalmış kadınların
psikolojik, duygusal, ekonomik ve cin-
araştırmalar göstermektedir ki ailelerinde
ailenin dağılmaması için şiddete katlan-
“Vakamıza rehberlik hizmeti verildi,
konuşuyordum.
Maaş
( 30 Yaşında,
Öğretmen, Evli).
lenmesi ile koruyucu ve önleyici tedbir-
• Geçici/sürekli maddi yardımlar yapılması,
• Hukuki destek verilmesi ve dava takiplerinin yapılması,
• İş edindirmeye yönelik destek verilmesi,
• Küçük çocuklar için kreş yardımı yapılması,
• Çocuklar için burs, eğitim-öğretim
desteği ve
• Şiddet uygulayanlara eğitim ve danış-
destek ve izleme hizmetlerinin verildiği”
5.1. KOZA’dan Kimler
Yararlanabilir?
Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinin
• Şiddete uğrayan ya da risk altındaki
5.3. KOZA Nasıl Bir Yönetim
ve Yaklaşım Biçimine Sahiptir?
lerin etkin olarak uygulanmasına yönelik
kurulmasına hükmedilmiştir. Bu hüküm
doğrultusunda, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesinde Kadının Statüsü Genel Müdürlüğüne bağlı olarak 14
ilde (Adana, Ankara ve Bursa, Antalya,
Denizli, Diyarbakır, Gaziantep, İstanbul,
İzmir, Malatya, Mersin, Samsun, Şanlıurfa, Trabzon) KOZA Şiddet Önleme ve
İzleme Merkezleri Aralık 2012 tarihi içinde hizmete girmiştir. KOZA’ların kurulmuş
kadınlar,
• Şiddet uygulayan bireyler,
• Toplumun tüm tarafları (kadın, erkek,
çocuk, kamu, özel, üniversite, STK
vb.)
5.2. KOZA’da Sunulan Temel
Destekler Nelerdir?
KOZA Şiddet Önleme ve İzleme Merkez-
manlık desteği verilmesidir.
Şiddetle mücadelede en önemli sorun
alanlarından biri farklı birimlerin uyumlu
ve koordineli çalışmasını sağlayıcı mekanizma eksikliğidir. KOZA merkezleri, farklı
kurumların hizmetlerini tek çatı altında
toplayan yapısıyla şiddetle mücadelede
daha etkin ve daha hızlı hizmet sunmayı hedeflemektedir. Bu nedenle KOZA
Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinde,
27
koza
Röportaj: Pınar Çağlayan
Fotoğraflar: Cem Çağlayan
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı personeli yanı sıra İçişleri, Sağlık, Milli Eğitim,
Çalışma Bakanlıkları personeli ile barolar,
üniversite ve sivil toplum kuruluş temsilcileri
görev yapmaktadır (ASPB, 2012: 7).
Merkezde hizmetlerin etkin bir biçimde
sunumuna yetecek sayı ve nitelikte psikolog, sosyal çalışmacı, hukukçu, sosyolog,
çocuk gelişimci gibi meslek elemanları ile
sağlık personeli, eğitimci, kolluk görevlisi ve
idari personel bulunmaktadır.
Tüm hizmetler doğrudan doğruya, planlama - bilgilendirme - yönlendirme - izleme
- değerlendirme ve yeniden planlama döngüsü içinde sunulmaktadır.
5.4. Şiddete Maruz Kalındığında
Başvurulacak Birimler Nelerdir?
• KOZA Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri,
• ALO 183 Danışma Hattı,
• Valilikler ve Kaymakamlıklar,
28
• Kolluk Güçleri ( ALO Polis 155 -
alanda yasal ve idari tedbirler alıp, tüm
ALO Jandarma 156),
• Cumhuriyet Başsavcılıkları ve Aile
Mahkemeleri,
• Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İl
Müdürlükleri,
ilgili kuruluşları sürece dahil ederek topyekûn bir mücadele başlatmıştır.
Kadına yönelik şiddetin toplumsal cin-
“SAHAYA ADIM ATTIM VE DEVAM ETMEYE KARAR VERDİM”
HAVVA AYDIN
siyet rolleriyle ilişkisinin kurulması, bu
şiddeti önlemek için getirilecek düzen-
• Sağlık Kuruluşları,
• Baroların Kadın Dayanışma Merkezleri ve Adli Yardım Kuruluşları,
• Belediyelerin
mağdurların korunması amacıyla her
Kadın
Dayanışma
Merkezleri,
• Kadın Sivil Toplum Kuruluşları.
6. Son Söz
Tüm ülkeler kadına yönelik şiddet ile
başa çıkabilmek için büyük çaba harcamaktadır. Ülkemiz de, kadınlarının
hayatlarına mal olan, onları sakat bırakan, ailelerin dağılmasına ve toplumsal
kaynakların israfına yol açan ve bir çok
toplumsal sorunun temelini oluşturan,
kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve
lemeler bakımından önemlidir (Anadolu
Üniveritesi, 2011;135).
Kadınlar yaşadıkları şiddet konusunda
yalnız kalmakta ve haklarını savunmak
için yeterli bilgi, donanım ve farkındalığa sahip olamamakta dolayısıyla sadece kadınların üzerine gidilerek yapılan
kampanyalar, eğitimler, projeler yetersiz
kalmakta, hem erkeklerin hem de kadınların bilinçlendirilmesinin gereği ortaya
çıkmaktadır. Bu sorunun çözülebilmesinde en etkili araçlardan biri olan yasaların
uygulanmasının yanı sıra zihniyet değişikliği ve özellikle erken yaşlarda verilen
eğitimdir.
Sporun insan ruhunu özgürleştirdiğinin en büyük kanıtı, her gün sahalarda
boy gösteren engelli sporcuların başarıları olsa gerek. Biz de bu
başarının aydınlattığı yolda Medical Park Samsun Engelli Gücü Tekerlekli
Sandalye Basketbol Takımı oyuncusu Havva Aydın’la karşılaştık
ve “bir hayatla barışma yolu” olarak engel tanımayan
basketbol aşkını konuştuk. Sonrasında ise Medical Park Samsun Engelli
Gücü Tekerlekli Sandalye Basketbol
Takımına destek vermek amacıyla tribünde bulunan Samsun Milletvekili
Cemal Yılmaz Demir’le Samsun’un engelli kulüpleri konusundaki rolü ve
ülkemizde engelliler adına yürütülen çalışmalar hakkında söyleştik.
29
röportaj / havva aydın
gözeten, onları topluma katkı sağlamaya
CEMAL YILMAZ DEMİR/
SAMSUN MİLLETVEKİLİ
Samsun, engelli spor kulüpleri
konusunda oldukça gelişim
sağlamış bir ilimiz. Samsun’da spor
kulüpleri dışında engellilere yönelik
çalışmalar var mı?
yönelten bir anlayış ortaya çıktı devlette.
Bu anlamda resmi kurum olarak, devletin
bu sosyal hüviyetini kazanmasını sağlayan bir kurum var artık. Söz konusu alandaki çalışmalar bence Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kurulmasıyla yerini
buldu. Bu çerçevede Bakanlık isabetli bir
Engelli kulüpler Türkiye’nin birçok yerinde
organizasyon sağladı. Şu anda Bakanlık
yokken Samsun’da vardı. Kendi araların-
iyi bir yolda. Yasal düzenlemelerle en-
da gayri nizami maçlar düzenliyorlardı.
gellilere birçok haklar tanındı. Ekonomik
Şimdi tabii maçlar çok düzenli; bir fe-
mağduriyetler devlet tarafından gideril-
derasyon bünyesinde, fikstüre bağlı ola-
meye çalışıldı.
rak, resmi olarak gerçekleşiyor. Samsun
geçmişten bu yana bu konuda organize
olmuş bir şehir. Samsun’da engelli anla-
Ben 13 yaşındayken kemik
mında farklı kulüpler de var.
iltihabı nedeniyle ayağım
Bunların dışında tabii ki engellilere yöne-
kesildi ve engelli oldum ve bu
HAVVA AYDIN/OYUNCU
Kaç yaşındasınız?
31 yaşındayım. Samsun doğumluyum.
çıkmadım, insanlardan uzak
yaşadım. Ama 2004 yılında
Samsun’da Kamuran Hoca’mız teşvik
edindirme kursları var. Zaman zaman bu
Bedensel Engelliler
etti. İlk başta çok çekindim; sandalyeye
kursların sertifika törenlerine de katılıyo-
Spor Kulübü’nde
binmem, düşerim diye. Fakat sahaya
rum. Sertifikalarını alanlar istihdam için
adım attım ve devam etmeye karar ver-
büyük avantaj elde ediyorlar.
yüzden üç yıl boyunca dışarı
Kaç yıldır bu takımda
oyuncusunuz?
Ben 5 yıldır basketbol oynuyorum ama
bu takıma ikinci yarıyılda geldim, yani bu-
basketbola başlayınca
rada henüz yeniyim.
kendime güvenmeye,
kendimle barışmaya
Basketbol oynamadan önce ne
iş yapıyordunuz? Basketbola ne
zaman başladınız?
başladım.
Karma oynuyoruz çünkü bayan bölgesel
ayağım kesildi ve engelli oldum ve bu
ligimiz yok. Bayanların ligi olsaydı, er-
yüzden üç yıl boyunca dışarı çıkmadım,
kekler gibi bizim de daha çok şansımız
insanlardan uzak yaşadım. Ama 2004
olurdu.
güvenmeye, kendimle barışmaya baş-
Karma takımda kaç tane kadın
sporcu var?
ladım. Orada beş yıl oynadım. Medical
Şu an sadece ben varım.
bü’nde basketbola başlayınca kendime
Park Samsun Engelli Gücü Tekerlekli
Sandalye Basketbol Takımı’nda oynamaya ise yeni başladım.
Kadın basketbol takımında mısınız
yoksa karma mı oynuyorsunuz?
30
dim. O günden beri oynuyorum.
Kadın basketbol takımı kurulması
konusunda çalışmalar var mı?
Hocalarımız düşünüyor ama maddi imkânlar elvermediği için yeni bir takım kur-
13 yaşındayken kemik iltihabı nedeniyle
yılında Bedensel Engelliler Spor Kulü-
lik çok ciddi organizasyonlar var. Örne-
Sizi basketbola kim teşvik etti? Ne
zaman karar verdiniz basketbol
oynamaya?
Peki, erkeklerle oynamak zor oluyor
mu?
Oluyor tabii ama bu zorluğu aşmak yine
bize düşüyor. Bir süre sonra her şeye
alıştığımız gibi buna da alışıyoruz.
mak biraz zor.
Antrenmanlarınız diğer basketbol
takımlarına göre farklılık içeriyor
mu? Çünkü siz bir yandan
sandalyeyi kontrol etmeye
diğer yandan oyunu gözlemeye
çalışıyorsunuz…
Zor, çünkü önce engelli olduğumuz için
kendimizi kontrol etmeliyiz, bir de topu
kontrol etmeliyiz ama bu sporu seviyoruz
ve zorlukları sorun olmuyor.
ğin görme engellilere yönelik birden çok
Türkiye’de “Yardıma
Muhtaç Engelli
Anlayışı” Artık Yok!
dernek var. Engellilerin istihdamına yönelik üniversite ile işbirliği halinde meslek
yardım veya lütuf anlayışıyla değil onların
Bildiğiniz gibi daha önce
Başbakanlığa bağlı Özürlüler
İdaresi Başkanlığı engelliler üzerine
çalışmalar yürütüyordu. 2011
yılında ise bütün sosyal yardım
ve desteğe ihtiyacı olan gruplar
bir çatı altında toplandı ve Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
kuruldu. Engelliler de bu Bakanlık
bünyesindeki Özürlü ve Yaşlı
Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün
faaliyet alanı içine girdi. Bu
bağlamda baktığımız zaman
son yıllarda sosyal politikalar
alanındaki gelişmeleri nasıl
görüyorsunuz?
haklarını teslim etme anlayışıyla yürütü-
Anayasamızda devletimizin sosyal bir
lüyor. Onların hayata bağlanması, kendi
devlet olduğu yazılı, malum. Ama biraz
emekleriyle geçinmesi sağlanıyor. Çünkü
önce de belirttiğim gibi, özellikle engelli-
yardımla geçinmek, insanları olumsuz
lere yönelik sosyal hizmet, sosyal faaliyet
etkiliyor. Bu anlamda engellilerin kendile-
ve sosyal yardım anlamında devlet maa-
rine güveni de son yıllarda arttı diye dü-
lesef daha önce çok zayıftı. Bunu ikinci,
şünüyorum. Zaman içinde daha da güzel
üçüncü sınıf bir görev telakki ediyordu.
gelişmeler yaşayacağız bu alanda.
Son on yılda engellileri resmen tanıyan,
Bütün Türkiye’de bundan on yıl önceki
“yardıma muhtaç engelli anlayışı” artık yok! Artık yardıma muhtaç değil de
eğitim almak isteyen, istihdam içinde
üreterek geçimini sağlamak isteyen engelliler var. Devlet engellileri görmezden
geliyordu maalesef ama şimdi engellilerle
ilgili özel düzenlemeler var. Bunlar tabii ki
engelli vatandaşlarımız için bir avantaj.
Engelli kardeşlerimizle ilgili çalışmalar;
Son yıllarda devletin dışında
engellilere yönelik olarak
özel sektörün, sivil toplum
kuruluşlarının ve yerel yönetimlerin
gerek tek başlarına gerekse birbirleri
ile işbirliği içinde yürüttükleri çok
sayıda proje ve çalışma ortaya çıktı.
Bu çalışmalara ve işbirliğine nasıl
bakıyorsunuz? Bu işbirliğinde kim
daha ön planda olmalı sizce?
Merkezi yönetim yerel yönetimle birlikte
çalışmak zorundadır. Merkezi yönetim
daha ziyade düzenleyici ve denetleyici
pozisyonunda, yerel yönetimler ise uygulayıcı olmalıdır. Bu ilişkide kilit rol oynayan
sivil toplum kuruluşları; idarenin hizmetlerine yön ve ivme vermektedirler. Devlet
son yıllardaki yasal düzenlemelerle konuyu gündeme taşıdı ve birlikte engellilere
yönelik organizasyonlar düzenledi böylece toplumun dikkatini bu konuya çekmiş
oldu.
Bu gelişmelerden sonra sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimler engellilere
daha fazla önem vermeye başladı ve son
yıllarda büyük bir proje patlaması oldu.
Özellikle yerel yönetimler birbirleriyle yarışır hale geldiler. Hatta öyle bir hale geldi
ki, engellilere yönelik çalışma yürütmeyen
bir belediye ayıplanıyor artık, öyle bir bilinç düzeyine gelindi.
31
olan 350 müracaatçının dosyaları ince-
YOKSULLUK ve
lenmiştir. Böylece Ankara ili Çankaya ilçesi Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Vakfından ayni ve nakdi olmak üzere sosyal yardım alan bireylerin profilini ortaya
SOSYAL YARDIMLAR
koymak amacı ile (i) bireyleri ve ailelerini
tanıtıcı bilgiler ile (ii) konuta ilişkin bilgiler
derlenmiştir.
Prof. Dr. Emine ÖZMETE
Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü Öğretim Üyesi,
Ankara Üniversitesi Yaşlılık Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü
Yoksulluk en basit şekli ile
bireylerin insanca yaşaması
(i) Bireyleri ve Ailelerini Tanıtıcı
Bilgiler
“Açlık,
kılıçtan bile keskindir.”
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’na ayni ve nakdi yardım almak üzere
başvuru yapan ve sosyal yardım almaları
(Beamont Fletcher)
uygun bulunan müracaatçıların daha çok
erkek oldukları (%60.9-213 erkek); ka-
için gerekli olan temel
dınların daha az sayıda (%39.1-137 ka-
ihtiyaçlarını kendi olanakları
dın) başvuru yaptıkları; yaş aralığının 17100 arasında değiştiği; ortalama yaşın
ile karşılayamaması durumu
39.46 olduğu belirlenmiştir. Müracaatçı-
olarak tanımlanmaktadır.
İnsani gelişme indeksine göre 1970 yı-
ların ağırlıklı olarak 26-45 yaşları arasında
Mutlak yoksulluğu açıklayan
lından bu yana her yıl hazırlanan insani
oldukları (195 kişi-%55), 59 kişinin (%16)
gelişme raporlarına dayanarak Birleşmiş
25 yaş ve daha küçük yaşta bulunduk-
Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ko-
ları; 46-65 yaş grubundaki müracaatçı
bu tanımın yanı sıra;
insanın toplumsal bir varlık
ordinatörü Helen Clark; “Raporlar bugün
larda 2009 yılında %11.92 olan yoksulluk
koşullarına ve ait olduğu sosyal çevre-
ilişkin çabaların genişliğini ve sosyal dev-
yaştakilerin sayısının ise 23 (%6) olduğu
daha eğitimli ve daha çok refah içinde
oranı 2010 yılında %9.61’e düşerken,
nin standartlarına göre yeterli düzeyde
let uygulamalarının kapsamını da belirle-
görülmüştür.
toplumda kabul edilebilir
olduklarını göstermektedir. Bütün göster-
kentsel yerlerde yaşayanların yoksulluk
ve kendi olanakları ile karşılayabilmek
mektedir. Sosyal devlette muhtaç ya da
en aşağı tüketim düzeyinin
geler olumlu olmamasına rağmen birçok
oranı %0.96’dan %0.97’ye yükselmiştir.
her sosyal bireyin amacı ve yaşamı sür-
yoksul durumda olan kişilerin, muhtaçlık
dürebilme koşulu olarak görülmektedir.
koşulları ortadan kalkıncaya kadar ve
Bu noktada yoksulluk en basit şekli ile
yardım almadan kendilerinin yaşamsal ih-
bireylerin insanca yaşaması için gerekli
tiyaçlarını karşılayabilecek duruma gelin-
olan temel ihtiyaçlarını kendi olanakları ile
ceye kadar gelir güvencelerini sağlamak
karşılayamaması durumu olarak tanım-
amacıyla sosyal yardım sistemi bir sos-
lanmaktadır. Mutlak yoksulluğu açıklayan
yal politika aracı olarak uygulanmaktadır.
bu tanımın yanı sıra; insanın toplumsal bir
Sosyal yardımın amacı insanı koruma
varlık olduğunu dikkate alan ve toplumda
çabasını ve onun yaşamını sürdürmesine
kabul edilebilir en aşağı tüketim düzeyinin
destek olmayı içermektedir.
olduğunu dikkate alan ve
altında kalanlar “göreli
yoksulluk” kapsamında
değerlendirilmektedir.
ülke insan yaşamında gelişme sağlayabilmiştir. Bu gelişme uluslararası toplumun sorumluluklarını yerine getirmesi
kadar yerel liderliğin de desteklenmesine
bağlıdır.” şeklinde insani gelişme bağla-
İhtiyaçların karşılanması
mındaki ilerlemeleri açıklamıştır. Tüm bu
düzeyinden de öte bireylerin
ilerlemelere karşın 2010 yılında yayın-
ya da hane halkının
kendilerinin belirlediği ya
da uygun görecekleri bir
tatmin düzeyini sağlamaya
lanan bu rapordan halen; 104 ülkedeki
yaklaşık 1.7 milyar insanın çok boyutlu
olarak yoksulluğu yaşadıkları, 1.3 milyar
insanın ise günde 1.75 dolar ya da daha
az para ile geçinmek zorunda kaldıkları
anlaşılmaktadır.
Yoksulluğun küresel finansal krizler, açlık,
kaynakların tahsisindeki eşitsizlikler gibi
uluslararası düzeydeki makro nedenlerinin yanı sıra bireye, aileye ve topluma
özel mikro nedenleri de bulunmaktadır.
Bireylerin eğitim düzeyi, gelir elde edebilecekleri bir işte çalışabilmek için mesleki
bilgi ve beceriye sahip olma durumları,
fiziksel ve ruhsal sağlık durumları, madde
bağımlılığı, işsizlik yoksulluğu etkileyen
nedenlerden bazılarıdır. Aile düzeyinde;
ailenin yeterli ekonomik, sosyal ve entelektüel sermayeye sahip olmaması,
yetecek bir gelire sahip
Türkiye’de ise kişi başı günlük harcaması,
küçük yaştaki evlilikler ve küçük yaşta
olmama durumu ise
satın alma gücü paritesi 4.3 dolar sınırına
çocuk sahibi olma ile yoksulluk döngü-
göre 2009 yılında %4.35 olan yoksulluk
sünün nesillere aktarılması yoksulluğun
oranı 2010 yılında %3.66’ya düşmüştür.
sürmesine temel oluşturur. Oysa temel
Ancak kırsal yerleşim yerlerinde yaşayan-
ihtiyaçlarını yaşadığı bölgeye, günün
“subjektif yoksulluk” olarak
açıklanmaktadır.
32
sayısının 73 (%20), 66 ve daha büyük
insanların geçmişe göre daha sağlıklı,
altında kalanlar “göreli yoksulluk” kapsamında değerlendirilmektedir. İhtiyaçların
karşılanması düzeyinden de öte bireylerin
ya da hane halkının kendilerinin belirlediği
ya da uygun görecekleri bir tatmin düzeyini sağlamaya yetecek bir gelire sahip
olmama durumu ise “subjektif yoksulluk”
olarak açıklanmaktadır. Yoksulluğa ilişkin
bu tanımlar, yoksulluğun önlenmesine
Araştırma kapsamına alınan 350 müracaatçıdan; 197 kişinin evli (%56.3), 89
kişinin bekar (%25.4), 17 kişinin eşini
kaybetmiş (%4,9), 46 kişinin boşanmış
oldukları ve 1 kişinin nikahsız yaşadığı
(%0.3) bulunmuştur. Yaklaşık dörtte birinin (%25.4-89 kişi) bekar olmaları nedeniyle çocukları yoktur. Evli olan 5 kişinin
çocuğunun olmadığı (%1.4) ve 256 kişinin ise çocuk sahibi oldukları (%73.1)
saptanmıştır. 107 kişi (%30) 1-2 çocuğa
Bu nedenle Sosyal Yardımlaşma ve Da-
sahiptir. Sahip oldukları çocuk sayısı 3-4
yanışma Vakfı’ndan sosyal yardım alan-
arasında olan 90 kişi (%25), 5 ve daha
ların sosyal ve demografik profilini ortaya
fazla çocuğa sahip 58 kişi (%16) bulun-
koymak amacı ile Ankara Çankaya ilçesi
maktadır.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına 01/07/2011-01/01/2012 tarihleri arasında ayni ve nakdi olmak üzere sosyal
yardım almak için başvuruda bulunmuş
ve sosyal yardım alması uygun görülmüş
Müracaatçılardan 41’inin okuma-yazması (%11.7) yoktur. 24 kişinin okur-yazar (%6.9), 157 kişinin ilkokul mezunu
(%44.9), 58 kişinin ortaokul mezunu
33
yoksulluk ve sosyal yardımlar
(%16.6), 43 kişinin lise mezunu oldukları
gazı kaynak olarak (%42.0) kullandıkları;
• Toplam kadın müracaatçılardan yak-
bireylerin gerekli olan bilgi ve becerilerden
sine, kurumsal ve toplumsal kaynaklarla
bulunmuştur (%12.3). Üniversite mezunu
az sayıda müracaatçıların ise ısınmada
laşık üçte birini (%36.0) boşanmış ya
yoksun olduklarını, bu nedenle özellikle
etkili bir şekilde buluşmalarına yönelik
olanların sayısı oldukça düşük olup (27
elektrik kullandıkları (%2) tespit edilmiş-
da eşini kaybetmiş olan kadınlar ile
de uzmanlık gerektiren işler yerine düşük
mevcut hizmet politikalarının geliştirilme-
kişi-%7.7), yüksek lisans ve doktora ya-
tir. Böylece müracaatçıların evlerinde
%40’ını evli kadınların oluşturduğu,
ücretli ve düşük statülü işlerde geçici ola-
sine ihtiyaç duyulmaktadır. Böylece kay-
pan müracaatçıya rastlanmamıştır.
soba (%56), kombi/kat kaloriferi olanların
rak çalıştıklarını açıklamaktadır. Bireylerin
nakların adil ve hakkaniyetli kullanılması
çıraklık eğitim ve meslek edindirme kurs-
da mümkün olacaktır. Aileleri güçlendir-
larına yönlendirilerek, mesleki bilgi ve be-
mek için ihtiyaç önceliklerini belirleme,
cerilerinin geliştirilmesi; bu eğitim kursları
ekonomik ve insansal kaynakları kullan-
ile ilgili olarak toplumun bilgilendirilmesi
ma, insanın kapasitesini geliştirme, nite-
ve herkesin kolaylıkla bu eğitim hizmet-
likli işgücüne katılma, gelirin aile üyeleri
lerine erişimlerinin sağlanması nitelikli bir
arasında dengeli dağılımı, iletişim gibi ko-
iş edinmeleri açısından önemlidir. Böy-
nuları içeren programların düzenlenmesi
(%41.4) oranı daha yüksektir. Konutun
Müracaatçılarından 22’sinin (%6.3) ha-
ısınma türü müşterek/ merkezi ısıtma
nelerinde başka bireyle yaşamadıkları;
olan 2 (%0.6) elektrikli ısıtma olan 7 kişi
ailedeki birey sayısı 2 olanların da oranı-
(%2), daha az sayıda müracaatçıya rast-
nın düşük olduğu (%6.6) anlaşılmaktadır.
lanmıştır.
Müracaatçıların %16’sının ailedeki birey
sayısının 3, %21.7’sinin 4, %22.9’unun
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vak-
5, %13.1’inin 6, %10.6’sının 7 kişiden
fı’na ayni ya da nakdi yardım almak üzere
oluştuğu; 8 kişilik (%2,3) ve 10 kişilik
başvuru yapan müracaatçıların sosyal
(%0,3) ailelerin de sayıları az olmakla
inceleme ziyareti sırasında yapılan gözle-
beraber bulunduğu ortaya konulmuştur.
me ve verilen beyana dayalı olarak; mü-
Müracaatçıların ailedeki toplam geliri in-
racaatçıların yarısından fazlasının (%53.7)
celendiğinde; geliri 300 TL ve daha az
olanların 89 kişi (%25), 301-600 TL arasında geliri olanların 117 kişi (%33), 601-
25 ve daha küçük yaştaki 59
konuttaki eşya durumunun yeterli olduğu
müracaatçının öncelikle nakit
anlaşılmıştır. Müracaatçıların yaklaşık ola-
900 TL arasında gelire sahip olanların 90
ve eğitim yardımı talebinde
kişi oldukları (%27) belirlenmiştir. 901 TL
bulunmuş olmaları gerçekte
ve daha fazla gelire sahip olanların sayısı
ise 54 (%15) olarak bulunmuştur.
(ii) Konuta İlişkin Bilgiler
Vakfa başvuru yapan müracaatçıların
yaklaşık yarısının (% 47.7) gecekonduda,
müştür.
Müracaatçıların yardım talepleri değer-
yansıması olarak yorumlanabilir.
lendirildiğinde; en çok nakit yardım talep
“Üniversiteye gidiyorum,
arkadaşlarım gibi giyinemiyorum,
ihtiyacım olan birçok şeyi
de, %10.9’unun zemin kattaki apartman
alamıyorum, arkadaşlarım gibi
Müstakil evde (%1.7), çadır ya da bara-
eşya durumunun yetersiz olduğu görül-
aile yoksulluğunun gençlere
%38.3’ünün kattaki apartman dairelerindairelerinde yaşadıkları anlaşılmaktadır.
rak diğer yarısının da (%46.3) konuttaki
sinemaya gidemiyorum”
edildiği (%57.1) ortaya çıkmaktadır. Nakit
yardımını daha düşük oranlarda olmakla
birlikte (%14.6) eğitim yardımı ve gıda
yardımı (%12.0) talebi izlemektedir. Kira
yardımı talebinde bulunanlar (%8.9) ile
yakacak yardımı talebinde bulunanların
oranı (%7.4) biraz daha düşüktür.
kalarda yaşayanların (%1.1) oranı daha
diyen bir gencin toplum içinde insan
düşüktür. 1 kişinin konutunun olmadığı,
onuruna yakışır bir şekilde yaşaması
fı’ndan ayni ya da nakdi yardım almak
için desteklenmesi kaçınılmazdır.
üzere başvuru yapan ve sosyal yardım al-
evsiz olduğu (%0.3) saptanmıştır. Müracaatçıların yaşadıkları konutların yarısından fazlası (%52.9) 3 odalıdır. 2 odalı
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vak-
ması uygun görülen müracaatçıların sosyal ve demografik profilini ortaya koymak
evde ikamet edenlerin %36.3, 4 odalı
görülmüştür. Konutları için 118 kişinin
evde ikamet edenlerin %6 oranında ol-
kira ödemedikleri (%33.7), 200 TL ya da
duğu görülmüştür. 17 kişinin ise (%4.9)
daha az kira ödeyenlerin 81 kişi olduğu
• Erkeklerin kadınlardan daha fazla
1 odalı evde ikamet ettikleri belirlenmiştir.
(%23.0), 46 kişinin 201-300 TL arasında
oranda sosyal yardım almak üzere
(%13), 24 kişinin 301-400 TL arasında
başvuruda bulundukları,
Daha çoğu gecekondu olan konutlarda
kira ödedikleri (%6), 401 TL ve daha fazla
müracaatçılar kiracı olarak oturmaktadır-
kira ödeyenlerin sayısının 52 kişi olduğu
lar (%65.7). Müracaatçılardan % 16.6’sı-
(%14) tespit edilmiştir.
nın ev sahibi oldukları, % 17.4’ünün (61
amacı ile gerçekleştirilen bu çalışmada;
• Sosyal yardım talebinde bulunanların
daha çok 26-45 yaş aralığında oldukları; 25 ve daha küçük yaşta 59 kişiye
kişi) ikamet ettikleri eve kira ödemedikleri,
Konutlarında müracaatçıların ısınmak için
karşın 66 ve daha büyük yaşta 23 ki-
1 kişinin ise lojmanda ikamet ettiği (%0.3)
daha çok odun-kömür (%56) ile doğal-
şinin sosyal yardım talep ettikleri,
34
• Tüm sosyo-demografik özelliklerde
farklılık göstermeksizin nakit yardım
talebinin en yüksek düzeyde olduğu;
daha düşük oranda olmakla birlikte bunu sırasıyla eğitim, gıda ve kira
yardımının izlediği,
• Müracaatçıların çoğunluğunun evli ve
çocuk sahibi oldukları,
lece bireylerin hem kendilerinin hem de
ve bu programların bölgeler arası farklı-
• Ağırlıklı olarak müracaatçıların ilkokul
ailelerinin geçimlerini sağlayabilecek geliri
lıklar dikkate alınarak uygulanması gerek-
mezunu oldukları; bir okul mezunu
elde edebilecekleri işlerde çalışmaları da
mektedir. Çünkü yaşanan ekonomik kriz-
olmayan kadınların sayısının erkekler-
kolaylaşacaktır.
ler ve göç olgusu büyük kentlerde nüfus
den fazla olduğu,
• Daha çok 2-3 odalı gecekondularda kirada oturdukları, ancak ya kira
ödemedikleri ya da 200 TL ve daha
az miktarlarda kira ödedikleri, sobalı
evlerde odun-kömür kullanarak ısındıkları,
25 ve daha küçük yaştaki 59 müracaatçının öncelikle nakit ve eğitim yardımı talebinde bulunmuş olmaları gerçekte aile
yoksulluğunun gençlere yansıması olarak
yorumlanabilir. “Üniversiteye gidiyorum,
arkadaşlarım gibi giyinemiyorum, ihtiyacım olan birçok şeyi alamıyorum, arka-
• Çoğunlukla 4-5 kişilik ailelerde 301-
daşlarım gibi sinemaya gidemiyorum...”
600 TL arasındaki gelir ile geçindikleri,
diyen bir gencin toplum içinde insan
• Ancak yaklaşık yarısının konutlardaki
onuruna yakışır bir şekilde yaşaması için
eşya durumunun yeterli olduğu; diğer
desteklenmesi kaçınılmazdır. Aile yok-
yarısının ise konutlarında eşya duru-
sulluğundan etkilenen ve sosyal yardıma
munun yeterli olmadığı belirlenmiştir.
ihtiyaç duyan diğer dezavantajlı grup ise
Bu çalışmada 26-45 yaş grubundaki
müracaatçıların daha çok nakit yardımı
talep ederek sosyal yardım için başvuru
yapmaları en dikkat çeken bulgulardan
biridir. Bilindiği gibi yetişkinlik dönemini
kapsayan bu yaş grubunun bir işte çalışması ve üretken olması beklenmektedir.
Oysa daha çok bu yaş grubunun işsizlik
sorunu ile karşı karşıya kaldığı da anlaşılmaktadır. Bu durumun genel işsizlik
sorununun yansıması olduğu ilk akla gelen nedendir. Ancak diğer yandan eğitim
düzeyi düşük olan ve daha çok gecekondu bölgesinde oturan bu kesimin kırdan
kente göç ettikleri düşünülebilir. Eğitim
düzeyinin düşük olması kadın olsun erkek olsun bir meslek sahibi olmak üzere
yaşlılardır. Gençlik ve yetişkinlik döneminde sosyal güvenlik sistemine dahil olarak
herhangi bir işte çalışmamış ya da emeklilik ile birlikte geliri azalmış olan bireylerin
“ekonomik yaşlanma” sürecini hızlı bir
şekilde yaşadıkları, özellikle yaşlı kadınların yoksullukla daha derinden yüz yüze
kaldıkları açıktır. Özellikle kırsal alanda fiziksel gücü ve sağlığı iyi olduğu sürece
çalışmış olan bireylerin yaşlandıklarında
yaşamlarını sürdürebilecekleri gelire sahip olmamaları “muhtaçlık” durumunu
artırmaktadır. Çoğu zaman ailenin geliri
de yaşlının artan sağlık harcamalarını ve
diğer tüketim ihtiyaçlarını karşılamak için
yeterli olmamaktadır. Bu nedenle tüm bireylerin refahı için ailelerin güçlendirilme-
artışına neden olmuştur. Bu da yoksulluk,
işsizlik, niteliksiz iş gücü gibi sorunları da
beraberinde getirmiştir. İşsizlik nedeniyle,
parçalanan aileler, tek ebeveynli aileler,
terk çocuklar, aile içi şiddet vb. sorunlar
ortaya çıkmıştır. Bu tür vakalar sosyal
hizmetler açısından uzun süreli mesleki çalışmayı, izleme ve değerlendirmeyi
gerekli kıldığı halde çeşitli nedenlerle verilen hizmetlerde çoğu zaman bu süreç
tamamlan(a)mamaktadır. Sosyal yardım
almak üzere başvuruda bulunan birey ya
da ailelerin sosyal yardım alıp almayacağını değerlendirmek üzere yapılan sosyal
inceleme ziyaretleri ve konuya ilişkin raporların hazırlanması aşamasında yaşanan yoğun iş yükü çoğu zaman yoksul
bireyler ya da ailelerin güçlendirilmesi için
gerçekleştirilebilecek müdahale çalışmalarını engellemekte ya da yavaşlatmaktadır. Ayrıca sosyal yardım talebi ile gelen
müracaatçıların sayısının çokluğu nedeniyle yardımların müracaatçıya ulaşması
zaman almakta; yoksul ailelere geçici
yardımların zamanında sunulması güçleşmektedir. Bu nedenle ayni ve nakdi
yardımların etkili ve zamanında müracaatçılara ulaştırılması için Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarında görev
yapan ilgili meslek elemanlarının sayısının
artırılması ihtiyacı dikkate alınmalıdır.
35
İnsan ve nüfus hareketleri göç kavramı altında ele alınır.
Göç, insanların genellikle daha iyi şartlarda yasamak
amacıyla bulundukları yurtlarını terk ederek başka bir
yere gitmek amacıyla yer değiştirmeleridir.
M.Ali KÜÇÜKÇAVUŞ
Aile ve Sosyal Politikalar Uzmanı
Bilindiği üzere, 1492 yılında İspanya’yı
masıyla birlikte 1951 yılı Nisan ayı itiba-
terk etmek zorunda kalan 200.000 Ya-
riyle Türkiye’ye giriş yapan göçmen sayısı
hudi’nin yaklaşık yarısı Osmanlı İmpa-
101.000’ni buldu. Bununla birlikte, Bul-
ratorluğu topraklarına kabul edilmiştir.
gar Hükümeti ülkemize gelen Türk asıllı
Ancak, özellikle 17. yüzyılın sonlarından
göçmenlerin beklentisinin aksine Türkiye
itibaren ve 18. yüzyılda yaşanan toprak
tarafından başarıyla iskan edilmesi sonu-
kayıplarının etkisiyle mahiyet değiştiren
cunda, göçü güçleştirmeye ve sonunda
Anadolu’ya yönelik kitlesel göç ve sığın-
da Türklerin göç etmesine izin vermemeye
ma hareketleri artarak devam etmiştir.
başladı. Bu kısıtlama 1968 yılında Türkiye
Benzer şekilde, Cumhuriyet döneminde
de ülkemiz kitlesel göç ve sığınma hareketlerine maruz kalmaya devam etti.
Bu hareketlerin ilki Türkiye Cumhuriyeti
ve Yunanistan arasında Ocak 1923 tarihinde imzalanan sözleşme çerçevesinde
gerçekleşti. Bu sözleşmenin ardından,
mübadele yoluyla ülkemize gelen göçmenlerin iskanı 1949 yılına kadar devam
etti.
Aynı dönem içerisinde, ülkemiz Yunanistan’dan olduğu kadar Bulgaristan’dan
da göç almaya devam ediyordu. 1947
yılında 1763, 1948 yılında 1514 ve 1949
yılında 1670 kişi serbest göçmen olarak
Bulgaristan’dan Türkiye’ye geldi.
TÜRKİYE’YE YÖNELİK GÖÇ HA REKETLERİ
1949 yılının Eylül ayından itibaren ise
Bulgar Hükümeti’nin tutum değiştirmesi
ve göç etmek isteyen Türklere kolayca
pasaport ve çıkış vizesi vermeye başla-
36
ve Bulgaristan arasında “Yakın Akraba
Göçü” anlaşması imzalanana kadar devam etti. Bu anlaşmanın tekrar canlandırdığı göç hareketinin temel amacı; 195052 yılları arasında ülkemize gelen göçmen
ailelerinin Bulgaristan’da kalan yakınlarının
Türkiye’ye serbest göçmen olarak gelmelerini sağlamak ve böylece parçalanmış
aileleri yeniden bir araya getirmekti.
Bu dönem içerisinde ülkemiz sadece
Bulgaristan’dan değil Yugoslavya ve
Romanya’dan da göç aldı. 1947–1960
dönemi arasında araştırmacılara göre
Yugoslavya’dan Türkiye’ye Cumhuriyet
döneminde toplam 305.158 kişi göç etti.
Bu ailelerden 1950 yılına kadar gelen
14.494 kişi devlet tarafından iskan edildi,
geri kalan aileler ise serbest göçmen olarak Türkiye’ye yerleştiler.
Benzer şekilde Romanya’dan ise 19231949 yılları arasında 19.865 aileye men-
37
göç
sup 79.287 kişi iskanlı göçmen olarak
hareketidir. Bilindiği gibi, 1. Körfez Savaşı
barınma imkanı sağlandığı çeşitli kaynak-
ülkemize geldi. Ayrıca yine Romanya’dan
sonrasında Irak’ta yaşanan iç karışıklıklar,
larca belirtilmektedir.
1960’lı yıllara kadar 11.280 aileye men-
Halepçe olayları neticesinde 1991 yılı Ni-
sup 43.271 kişi de serbest göçmen ola-
san ayı başlarından itibaren Irak’tan ülke-
rak ülkemize geldi ve daha önce gelen
mize yönelik kitlesel sığınma hareketleri
yakınlarının yerleştiği yerlere yerleştiler.
yaşanmıştı. Bu kapsamda ülkemize yak-
Bulgaristan’dan ülkemize yönelik göç
hareketleri ise 1980–1990 yılları arasında
artarak devam etti. Bu bağlamda, Bul-
laşık 500.000 Irak vatandaşının sığındığı
belirtilmiştir (TBMM Genel Kurul Tutanakları, 1997).
Görüldüğü üzere ülkemiz tarihi boyunca
farklı nedenlerden kaynaklanan göç hareketlerinin hem güzergâhı hem de hedefi olmuştur. Fakat bu alanı düzenlemesi
gereken mevzuat güncel gelişmelere yanıt verememektedir. Aynı zamanda, ilgili
tüm sektörlerdeki kurumların ihtiyaç duy-
garistan’dan ülkemize yönelik son göç
1991 yılı ortalarında itibaren ülkemizin
duğu gerekli altyapıyı hazırlayacak, farklı
hareketi 1989 yılında Türk kökenli Bulgar
karşı karşıya kaldığı diğer bir göç hareketi
kategorilerdeki yabancıların iş ve işlemle-
vatandaşlarının, Bulgar hükümeti tarafın-
de eski Yugoslavya’daki iç savaştan ka-
rini yürütecek bir ihtisas birimine ihtiyaç
dan Türkiye’ye göçe zorlanmaları ile baş-
çarak güvenli ülke olarak gördükleri ülke-
duyulmaktadır. Bu gereksinimlerden de
ladı. İkinci Dünya Savaşı’ndan Avrupa’da
mize sığınmak isteyen Boşnakların oluş-
hareketle Yabancılar ve Uluslararası Ko-
görülen en yoğun ve zorunlu göç akımı
turduğu insan hareketidir. Bu kapsamda
ruma Kanunu tasarısı hazırlanmıştır, söz
olarak tanımlanan bu kitlesel göç hareketi
çeşitli kaynaklara göre sayısı 20.000’ni
konusu tasarının önümüzdeki yasama yılı
çerçevesinde 1989 ve 1990 yılları içinde
aşan Boşnak, ülkemizden sığınma tale-
içerisinde kanunlaşması beklenmektedir.
ülkemize 64.295 aileye mensup 226.863
binde bulunmuştur. Bu Boşnaklar’dan
Şüphesiz, bu tasarının kanunlaşmasın-
Türk kökenli Bulgar vatandaşının serbest
çoğu 1996 yılı Mayıs ayından itibaren ül-
dan kanun düzeyinde bazı değişiklikler
göçmen olarak geldiği çeşitli kaynaklarda
kelerine geri dönmeye başlamışlardır.
olabilecek, bu alana ilişkin ikincil düzen-
ifade edilmektedir. 1990 yılından 1995 yılına kadar ise aralıklı olarak 27.224 aileye
mensup 73.957 Türk kökenli Bulgar vatandaşı ülkemize serbest göçmen olarak
gelmiştir. Ancak 1989 yılında ülkemize
gelen Türk kökenli bu serbest göçmenlerden 133.272'sinin Mayıs 1990’a kadar
çeşitli nedenlerden dolayı Bulgaristan’a
geri döndüğü ifade edilmektedir. Bunun
nedeni olarak, göçmenlerin Bulgaristan hükümetinin yurtdışına çıkmaya izin
vermediği asker çağındaki çocukları ile
Bulgaristan Hükümeti’nin göçmenlerin 6
ay zarfında geri döndükleri taktirde kendi
mal mülklerine kavuşabileceklerini taahhüt etmesi ve göçmenlerin Türkiye’de
karşılaştıkları sorunlar (konut, iş, iş çalışma vb.) gösterilmektedir.
1990’lı yıllarda ülkemizin maruz kaldığı
en büyük göç hareketlerinden biri de 1.
Körfez Savaşı sonrasında Irak’ın kuzeyinden ülkemize kitlesel olarak sığınan Irak
vatandaşlarının yarattığı kitlesel sığınma
38
1990’lı yıllarda ülkemize yönelik göç ha-
lemeler de hazırlanacaktır.
reketlerinden biri de 1992 ve 1993 yıl-
Bu aşamada, sosyal politika yapıcıları-
larında yaşanmıştır. 1992 ve 1993 yılları
nın ve kurumların söz konusu yasada-
arasında Rusya’da yaşayan 150 Ahıska
ki sınıflandırmalar ve taraf olduğumuz
Türk ailesi iskanlı göçmen olarak yurda
uluslararası hukuk metinleri temelinde
getirilmiştir.
şekillendirilen ilkeler ışığında mevzuatını
2000-2011 yılları arasında ülkemize yönelik bir kitlesel sığınma hareketi kaydedilmemiş olsa da ülkemizden bireysel
olarak koruma talep eden yabancıların
sayısının artmaya başladığı ve ülkemizin
bölgesinde ekonomik büyüme merkezi
ve çekim noktası olması nedeniyle çalış-
Nejla ARSLANKURT
İlgi Otizm Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
[email protected]
NİSAN AYI:
DÜNYA OTİZM FARKINDALIK AYI
yenilemesi, kurulacak Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü ile gerekli teknik altyapının
kurulmasında yoğun işbirliği yapması ve
özellikle yerel düzeyde olmak üzere ilgili
tüm çalışanlarının bu alana ilişkin olarak
eğitilmesi ve bilgilendirmesinin hayati bir
öneme haiz olacağı açıktır.
2 Nisan, tüm dünyada otizm konusunda farkındalık yaratmak ve
otizm ile ilgili sorunlara çözüm bulmak amacıyla, 2008 yılında
Birleşmiş Milletler tarafından “Dünya Otizm Farkındalık Günü”
(2nd April World Autism Awareness Day) olarak ilan edilmiştir.
mak amacıyla yasal veya yasadışı yollar-
Unutulmamalıdır ki; sınır aşan göç hare-
2 Nisan’da başlayan “Otizm Farkındalık Ayı” çerçevesinde
la ülkemize girişlerin arttığı görülmüştür.
ketleri tarih boyunca dinamik ve değiş-
Bununla birlikte, 2011-2012 yılları arasın-
ken bir yapıya sahip olmuştur. Ülkemiz
tüm dünyada otizmle ilgili araştırmaların teşvik edilmesi ve
da yine diğer bir başka komşumuz olan
tarihi mirası, coğrafi konumu ve gelişen
bilinirliğinin artırılarak, erken teşhis ve tedavinin yaygınlaştırılması
Suriye Arap Cumhuriyeti’ndeki iç karışık-
ekonomisi ile göçe maruz kalmaya de-
hedeflenmektedir.
lıklar nedeniyle ülkemiz bu ülkeden kitle-
vam edecektir. Göçün etkilediği temel
sel bir sığınma hareketine maruz kaldı.
sektörlerden biri olan sosyal politikalar
Bu çalışmanın hazırlandığı esnada geçici
alanı ve kurumları da bu gelişmelere yanıt
koruma rejimi altında ülkemizde yaklaşık
verebilecek mekanizmalara sahip olmak
yüz bin Suriye vatandaşına koruma ve
durumundadır.
Biz de bu vesileyle son günlerde adını sıkça duymaya başladığımız
“otizm”i çeşitli yönlerden irdelemek arzusundayız.
39
otizm
gösterilen kızgınlık ifadelerine karşı tepki-
OTİZM NEDİR?
siz kalma davranışları da görülmektedir.
Otizm, doğuştan gelen, beynin ve sinir
sisteminin farklı yapısından ya da işle-
Diğer insanlara karşı
yişinden kaynaklandığı kabul edilen nö-
ilgisizlik, yalnız kalma isteği,
ro-gelişimsel bir bozukluktur. Bireylerin
sosyal iletişim, etkileşim ve davranışlarını
kendilerine dikkat edilmesine
olumsuz olarak etkileyerek gelişimsel geriliğe neden olmaktadır. Belirtileri 3 yaştan
de etkileyebildiğinden tanı yelpazesi çok
geniştir. Bu yelpaze, yaygın gelişimsel
cukluk Dezentengratif Bozukluğu, Rett
üzere beş ana kategori barındırmaktadır.
Otizmden etkilenen bireyler insanların ne
düşündüğünü ve hissettiğini anlamakta
zorluk çekebilirler. El sallamak veya gü-
onlarla hiçbir bağı yokmuş
olabilir. Sosyal ipuçlarını çözmekte zorla-
hissi uyanabilmekte,
anlamı her zaman aynı olabilir. Diğer bir
çocuklarına sarılma, onlara
açmış bekliyor olması ya da yumruk gös-
öğretme ve beraber bir şeyler
içerisinde yapılan bazı çalışmalarda bu
rakam 85’te 1 kadar düşürülmüştür. Bu-
yapabilme zevki aileler
nun anlamı otizm tanısı konma oranının
arttığıdır. ABD Hükümeti verilerine göre
için bir mahrumiyet haline
senede %10-17 arası bir artış oranı tespit
gelebilmektedir.
edilmektedir. Bunun nedeni tam olarak
anlaşılamamıştır. Otizmin dünyanın her
ülkesinde giderek artan bir oranda gö-
sosyal hareketler onlar için bir problem
nan çocuk için “gel buraya” yönergesinin
deyişle, bu sözü eden kişinin kucağını
lir. Otizmden etkilenen bireyler, durumları diğer kişilerin bakışından görmekte
zorlanabilir. Çoğu beş yaşındaki çocuk
diğerlerinin farklı düşünce, his ve amaçları olabileceğini çözebilir, ama aynı yaş
grubundaki otizmden etkilenmiş çocuk
bunu yapamayabilir.
Evrensel bir şey olmasa da oldukça yay-
rülmekte olması, otizmi “global bir sağlık
gın olarak otizmden etkilenmiş bireyler
sorunu” haline getirmektedir. Yaygınlıkla
Bu sayı, dışarıdan bakıldığında sadece
ilgili diğer bir bilgi ise, otizmin erkekler
sosyal olarak çekingenmiş gibi görünen
arasında görülme olasılığının kızlarda gö-
dâhilerden, temel öz bakım becerilerini
rülme olasılığından 3-4 kat daha yüksek
kazanamayan çocuklara kadar geniş bir
olduğudur.
yelpazeyi kapsamaktadır.
NEDENLERİ NEDİR?
Günümüzde otizmin nedenleri bilinmemektedir. Nedenleri üzerine tüm dünyada yapılan bilimsel çalışmalar çok sayıda
değişkenin otizm üzerinde etkili olduğu,
tırma konusu durumundadır. Geçtiğimiz
küçük bir kısmını açıklayabilecek nitelik-
duygularını düzenlemede zorluk çekebi-
30 yıl içinde elde edilen bazı sınırlı bilgiler
tedir.
lirler. Bu durum basit davranış biçimleri
merkezi sinir sistemindeki bazı iltihap-
BELİRTİLERİ
Sosyal Belirtiler
olarak yansıyabilir. Sınıf içinde ağlama
lanmalara dikkat çekmektedir. Hayvanlar üzerinde yapılan bazı çalışmalarda
bağışıklık sistemindeki bazı problemler-
Otizmden etkilenen çocukların çoğu ya-
Ülkemizde sağlıklı istatistikler olmaması-
Bu çerçeveyi ortaya koyarken ülkemizin
çoklu genetik unsurların kendi başlarına
na rağmen, 1/100 oranı temel alınarak
değerli çocuk ruh sağlığı uzmanlarından
ya da çevresel koşulların etkisiyle otizmi
tüm ülke nüfusu içinde yaklaşık 675.000
Sayın Atalay YÖRÜKOĞLU’nun konuya
ortaya çıkarabileceği ve epigenetik fak-
otizmli birey olduğu tahmin edilmektedir.
ilişkin bir sözüne değinmeden geçeme-
törler üzerine yoğunlaşmıştır. Hem beyin
Beynin fonksiyonlarına ilişkin görüntüle-
ne karşı tepki gösterme ve sarılma gibi
Aynı oran temel alındığında, ülkemizde
yeceğiz. “Otizm, bugün için bilinen çocuk
hem de vücut ile olan bağından dolayı
me yöntemlerinin gelişmesiyle ve genetik
davranışlara pasif kalma sıklıkla gözlenen
0-14 yaş grubunda 185.000 civarın-
hastalıkları içinde en karmaşık olanıdır.”
bağışıklık sistemi ile otizm arasındaki ilişki
alanındaki araştırmalarla yeni bilgiler elde
davranışlardandır. Daha sonraları ise, ra-
de araştırmacılar için ilgi çekici bir araş-
edilmekte ise de bu bilgiler vakaların çok
hatlama için sıcak bir kucak arama ya da
40
haline gelebilmektedir.
teriyor olmasının hiçbir anlamı olmayabi-
görülmektedir. Ancak geçtiğimiz iki yıl
da otizmli çocuk olduğu öne sürülebilir.
onlara öğretme ve beraber bir şeyler ya-
lümsemek gibi gayet küçük ama anlamlı
kabul edilmiş gelişim değerlendirme ve
tan birinin otizmden etkilenmiş olduğu
çocuklarının onlarla hiçbir bağı yokmuş
Bazen ailelerde çocuklarının
Tüm dünyada tanılamada bilimselliği
ölçme kriterlerine göre her 100 çocuk-
ması çok güç olmaktadır. Bazen ailelerde
pabilme zevki aileler için bir mahrumiyet
davranışlardandır.
yan yaygın gelişimsel bozukluk” olmak
oldukça sıra dışı olmakta ya da anlaşıl-
sarılma gibi davranışlara
altında “Otizm, Asperger Sendromu, ÇoSendromu ve başka türlü adlandırılama-
sağlasa da bu bağlılığı gösterme biçimleri
hissi uyanabilmekte, çocuklarına sarılma,
pasif kalma sıklıkla gözlenen
bozukluklar olarak da adlandırılmakta ve
ların ailelerine bağlandıklarına dair veri
karşı tepki gösterme ve
önce ortaya çıkmaktadır. Ayrıca belirtileri
ve yoğunluğu farklı alanları farklı biçim-
Araştırmalar otizmden etkilenmiş çocuk-
le otizm davranışları arasında sınırlı veri
sağlanmıştır.
şamlarının ilk yılında göz teması kurmazlar. Diğer insanlara karşı ilgisizlik, yalnız
kalma isteği, kendilerine dikkat edilmesi-
veya sözel olarak patlamalar, uygun olmayan ifade kullanımları buna örnek
olabilir. Rahatsız edici davranışlar ya da
fiziksel şiddet sosyal iletişimlerini daha da
zorlaştırabilmektedir. Yabancı ortamlara
girdiklerinde veya çok sinirli olduklarında kontrollerini yitiriyor gibi görünebilirler.
Hatta bazen bir şeyleri kırma, kendilerine veya başkalarına zarar verme, kızgın
41
otizm
başlarını
aynen kullanılan kelime-
davranışlar bazı durumlarda çok ciddi bi-
ye başlanan, yoğunlaştırılmış, kullanılan
katılımıyla otizmli bireylerin ekonomik,
vurma, saçlarını çekme
lerin somut anlamlarına
çimde kalıplaşabilir.
materyallerle birlikte her açıdan bireyin
sosyal ve kültürel hayata tam katılımları-
ve ısırma gibi davranışlar
göre anlayabilirler.
ihtiyaçlarına göre dizayn edilmiş özel
nın sağlanması amacıyla başarılı çalışma-
eğitimdir. Alınan sağaltımın davranışsal,
lar yapmaktadır.
olduklarında
görülebilir.
Ayrıca, yoğun ilgileri diğer bireylerden
Otizmden etkilenmiş ço-
ciddi
İletişimsel
Zorluklar
cukların
dediklerini
otizmden etkilenmiş bir çocuk için elek-
anlamanın yanı sıra, vü-
trik süpürgeleri hakkında her şeyi öğren-
İlk yaş gününe vardığında
cut dillerini de anlamlan-
mek bir takıntı haline gelebilir. Yaş olarak
gelişimi normal seyreden
dırmak kolay olmayabilir.
daha büyük çocuklar rakamlarla, harfler-
bir bebek bir iki kelime
Bazı bireylerde mimikler,
le, sembollerle, tarihlerle ve bilimsel ko-
telaffuz
hareketler, jestler onların
nularla takıntılı hale gelebilirler.
duyunca başını seslenen
ne
kişiye çevirmeye, oyun-
değildir. Bunun yanında
cak ve benzeri şeyleri
seslerinin
işaret ederek istemeye
hisleri birbirini tutmayabi-
başlamıştır.
gelişim
lir. Çok tiz ses kullanımı,
sürecinin uzantısı olarak
şarkı söyler gibi ya da ta-
üç yaş civarı çocukların
mamen monoton konuş-
temel dil gelişim basa-
ma söz konusu olabilir.
maklarını geçmiş olmaları
Güzel dil gelişimi göste-
beklenmektedir.
etmeye,
Bu
ismini
ne
dedikleriyle
uyumlu
tonlamasıyla
biçimde
farklılaşabilir.
Mesela
önerilen yoğun eğitim süresi haftada (bi-
yen süreçte ailelerin yoğun bir hizmete
reysel ve grup eğitimi olarak) 25 ilâ 40
ihtiyacı vardır. Bu hizmetin önemi ülke-
saat arasında değişmektedir. Bu sürenin,
mizde yeterince anlaşılamamıştır. Aileler
bireye kazandırılmak istenen davranış ve
genel sağlık hizmetlerini hastanelerden,
TANI NASIL KONULUR?
becerileri içerecek şekilde planlanması
eğitim hizmetlerini ise ya özel özel eği-
Tanı koyma süreci devlet ve üniversite
büyük önem taşımaktadır.
tim ve rehabilitasyon merkezlerinden ya
hastanelerinin Çocuk Ruh Sağlığı bölümlerinde, gerektiğinde diğer bölümlerin
de konsültasyonunu alarak yapılmaktadır. Yaygın gelişimsel bozukluklar için şu
anda tıbbi bir tanılama yöntemi yoktur.
Bu işlem tüm dünyada eğitsel ve psikolojik testler ve davranış gözlemleri teme-
Ancak
yetişkinler gibi konuşabil-
bireyler hayatları boyun-
mekte, ancak akranlarının
Belirtiler çeşitlilik gösterdiği için tanı koya-
ca sessiz kalabilirler. Ama
kullandıkları dilin karşılığını
bilmek için kullanılabilecek yöntemler de
çoğunlukla sesli iletişim
verememektedirler.
çeşitlidir. Dünyada yaygın olarak kullanı-
geliştirir ve bir biçimde ile-
Tekrarlanan
Hareketler
lan, Amerikan Psikiyatri Birliği’nin hazırla-
Her ne kadar otizmden
teren bazı bebekler erken
dönemlerde
babıldama
tarzı sesleri çıkarırlar fakat
sonradan aniden bunu kesebilirler. Bazıları da ekolali denilen durum (duyduklarını
etkilenmiş bireyler, fiziksel
Otizmin sağaltımında erken
yaşta başlanan yoğun özel
tekrar etme) ortaya çıkabilir.
Otizmden hafif derecede etkilenmiş bazı
çocuklarda dil gelişiminde gecikme söz
konusu olabilir ya da bu çocuklar “büyümüş de küçülmüş” olarak tabir edilebilecek tarzda konuşabilirler ve çok geniş
bir sözcük dağarcığına sahip olabilirler.
Fakat yine de karşılıklı olarak bir iletişimi
devam ettiremeyebilirler. Diğer bir zorluk
ise vücut dilinin anlaşılması, ses tonlarının
eğitimin önemi de göz önüne
alınarak devlet tarafından
42
de yaptıkları hareketlerle bazen ayırdedilebilirler. Bazı çocuklar ve yetişkinler
kollarını çırparlar ya da parmak uçlarında
yürürler. Bazıları da aniden donar kalırlar.
karşılanan eğitim desteği
tutarının artırılması
ailelerin üzerindeki baskıyı
hafifletecektir.
linde yürütülmektedir.
dığı tanı koyma el kitabında otizm tanısı
için en az altı gelişimsel ve davranışsal
özelliğin gözlenmesi ve bu özelliklerin
diğer durum ve şartlardan etkilenmeyerek 3 yaş öncesinde tespit edilmesinin
gerekli olduğu vurgulanmaktadır. Bu süreçte bazı çocuklar otizm tanısı almadan
gelişimsel bozukluk tanısı alabilmektedirler. Bu durumda bireyin erken çocukluk
Otizmden etkilenmiş bir çocuk saatler-
döneminde alabileceği hizmetlerin de
ce aynı arabalarını belli bir hizaya dizip
yolu açılmış olmaktadır.
onlarla ilgilenebilir ama onları hayali bir
anlamlandırılması veya deyim kullanımlarıdır. Deyimleri mecazi anlamları yerine
olarak normal görünseler
oyun için kullanmayabilir. Eğer bu belirli
sıradaki arabalardan bir tanesi birisi tarafından yerinden oynatılırsa, aniden bu
durumdan çok rahatsız olabilir. Birçok
çocuk bulundukları ortamda tavizsiz bir
belirginlik ister. Her şey yerli yerinde olmalıdır. Rutinlerindeki bir değişiklik çok
ciddi bir stres nedeni olabilir. Bu tekrarlı
Sunulan Hizmetler Açısından
Bireyin tanı almasından itibaren ilerle-
otizmden etkilenmiş bazı
nirler. Otizm belirtileri gös-
biçimde ortaya konulması önemlidir. Erken yaştaki çocuklar için bilimsel olarak
ren çocuklar sanki küçük
tişimde bulunmayı öğre-
gelişimsel ve eğitimsel amaçlarının net
Diğer yandan tanılama sürecinde yaygın
gelişimsel bozukluğa eşlik edebilecek
bazı nörolojik sorunların tespiti amacıyla
çeşitli nörolojik testler yapılabilmektedir.
OTİZMİN TEDAVİSİ
Otizmin bugün için kabul edilen en
önemli tedavi aracı, erken yaşta verilme-
da devlet okullarından almaktadır. Fakat
Ayrıca özel eğitimci-aile işbirliği, ailenin
alınan bu eğitim hizmetleri yoğun ve kap-
ve kardeşlerin psikolojik olarak destek-
sayıcı olmaktan uzaktır. (ABD ve AB ül-
lenmesi, eğitim sürecinde kişinin ihtiyaç-
kelerinin büyük bir bölümünde ailelere ve
larına göre tasarlanmış materyaller kulla-
otizmden etkilenmiş bireylere sağlanan
nılması özel eğitim süreci açısından en
hizmetler özellikle süre açısından daha
önemli unsurlardır.
yoğundur.) Ayrıca sağlanan eğitim hiz-
Erken teşhisle birlikte yoğun ve kaliteli özel eğitimden yararlanan çocukların
ilerlemeler göstererek, yarısına yakınının otizme özgü sorunlarının çoğundan
metleri hem çocukların gelişim alanlarına
uygun biçimde yayılmış olmalı, hem de
merkeze çocuğu alarak çocuğun çevresini içerecek biçimde verilmelidir.
uzaklaşarak, eğitim yaşamlarının geri
Ülkemiz anayasasına göre bu ülkenin
kalanını genel eğitim düzeni içinde sür-
vatandaşı olan her bireyin ücretsiz eği-
dürebilmeleri, toplum içinde yer almaları
tim hakkı vardır. Eğitimdeki imkân ve fır-
mümkün olabilmektedir. Geriye kalan ve
sat eşitlikleri engelli veya değil her birey
genel eğitim düzeni içerisinde yer ala-
için eşit olarak işlemek zorundadır. Bu
mayan bireylerin ise kaliteli özel eğitim
nedenle, hem anayasası gereği hem de
ile temel yaşam becerilerini kazandıkları,
sosyal devlet sorumluluğu olarak devle-
sosyal yaşamla ilgili sorunlarının gerek
timiz her çocuğun ücretsiz eğitim hakkını
kendileri gerekse aileleri açısından olabil-
saklı tutmaktadır. Ayrıca anayasamız ile
diğince azaldığı görülmektedir.
engelli bireylerin korunmaları ve toplum
ÜLKEMİZDEKİ DURUM
Sivil Toplum Örgütlenmesi
Açısından
hayatına intibakları güvence altına alın-
Ülkemizde faaliyetlerini gerek yerel, ge-
kanunlar, yönetmelikler ve genelgeler ile
rekse ulusal çerçevede yürüten dernek
engellilere yönelik sunulan hizmetlerin
ve vakıflar bulunmaktadır. Bu kuruluşların
mevzuat çerçevesi kapsamlı ve gelişmiş
sayısının giderek artması ülkemiz açısın-
ülkelerin standartlarını yakalayacak şekil-
dan sevindirici bir gelişmedir. Bu kuru-
de oluşturulmuştur. Ancak bu çerçevenin
luşlardan bazıları bir araya gelerek 2008
içini dolduracak uygulamalar ülkemizde
yılında Otizm Platformunu oluşturmuşlar-
yeterli değildir. Bu eksikliğin en önemli
mıştır.
Bu çerçevede hazırlanmış olan muhtelif
dır. Platform şu anda 21 üye kuruluşun
43
otizm
nedeni engellilere yönelik hizmet veren
önüne alınarak devlet tarafından karşı-
uzman personel sayısının azlığı ve fiziki
lanan eğitim desteği tutarının artırılması
koşulların yetersizliğidir. Bu eksiklikleri
ailelerin üzerindeki baskıyı hafifletecektir.
gidermek kolay değildir. Çünkü yığınsal
30/3/2012 tarihli ve 6287 sayılı “İlköğ-
hizmetler, özel eğitimin temel prensibi
retim ve Eğitim Kanunu” ile özel eğitime
olan yoğun ve bireyselleştirilmiş olma un-
ihtiyacı olan bireylerin ilkokul, ortaokul ve
surları ile örtüşmemektedir.
lise düzeyinde (4+4+4) eğitiminin zorunlu
Ülkemizde otizmden etkilenen bireylere
olduğu ve bu eğitimlerin özür, tür ve de-
sunulan belli başlı hizmetler şunlardır:
recesine bağlı olarak (üstün yetenekliler
de dâhil olmak üzere) özel eğitim okulları/
1.Resmî eğitim kurumlarında verilen
özel eğitim hizmetleri ücretsizdir. Ancak, özel sektör tarafından işletilen
özel eğitim kurumlarında verilen özel
kurumları, özel eğitim sınıfları ve kaynaştırma uygulamaları şeklinde yapılacağı
Rahime BEDER ŞEN
bölümü genellikle toplumun
güvence altına alınmış olmasına rağmen
Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü İzleme ve
Değerlendirme Daire Başkan V.
özel eğitimde yaşanan sorunlara ve ek-
bilgi eksikliğinden kaynaklanan
ücretin belli bir kısmı Milli Eğitim Ba-
dirençler nedeniyle okul
kanlığı bütçesinden karşılanmaktadır.
yönetimlerinin, eğitimcilerin
eksikliğinden kaynaklanan dirençler ne-
ve diğer velilerin bazen
deniyle okul yönetimlerinin, eğitimcilerin
olan özel eğitim derslerinin çok az
miktarını karşılamaktadır.
2.Özel eğitim sınıflarındaki gündüzlü
öğrencilerin okula ulaşımları Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ücretsiz sağlanmaktadır.
3.Engelli bireyin herhangi bir sosyal
güvenlik kuruluşuna bağlı olmaması
durumunda kendisine bakmakla yükümlü olan kişi gelir vergisi indiriminden faydalanabilmektedir.
istememeleri, bazen nasıl
katkıda bulunacaklarını
bilememeleri nedeniyle
dım yapılmaktadır.
Beklentiler
Gerek otizmden etkilenmiş bireylerin
gerekse ailelerinin baş etmesi gereken
zorluklar bulunmaktadır. Bunların bazıları
maktadır.
yaşam kalitesini son derece yükseltebilen etkili bir rehabilitasyon olduğu göz
önüne alınarak; Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı’nın koordinasyonunda, Sağlık,
kuruluşlarının alanda hizmet üretmesinin
anahtar niteliğindedir. Ancak gerek rapor
desteklenmesi yararlı olacaktır.
lar arasında koordinasyon gerektiren bir
bireylerin ihtiyaçlarını karşılamada uzman
çalışma yapılması ihtiyacı vardır.
44
yer almaktadır. Çalışma hayatının kişinin
nabileceği hizmetlerin yolunu açan bir
cilerin uygulamalarında tutarsızlıklar bu-
Otizmin sağaltımında erken yaşta başlanan yoğun özel eğitimin önemi de göz
erkek ve kadın arasında
gerçekleştirilen, toplumsal
olarak onaylanan yasal bir ilişki
ülkemiz gelişmiş ülkelerin çok gerisinde
konuda çalışma yapılması ve sivil toplum
suslar, ne yazık ki otizmden etkilenen
denlerden ötürü yetersiz kalmaktadır.
eğitimi/ortamları ve bakım konusunda
poru ile belgelenmesi bireyin yararla-
içeriklerinin, gerekse geçerli olduğu mer-
Evlilik, aile kurumunu oluşturan,
rumalı işyerleri, istihdam, bağımsız yaşam
Milli Eğitim ve Çalışma Bakanlıklarınca bu
lunmaktadır. Bu konuda çeşitli bakanlık-
yetersizliği, farkındalık eksikliği gibi ne-
kabul edilmeyebilmektedir.
Gelişimsel yetersizliğin sağlık kurulu ra-
Yukarıda maddeler halinde belirtilen hu-
personel sayısının azlığı, fiziki koşulların
meleri nedeniyle kaynaştırma eğitimine
dur. Bu yetişkinler için mesleki eğitim, ko-
akranları ile birlikte eğitim almasının
olması halinde engelli birey için yar-
zen nasıl katkıda bulunacaklarını bileme-
ailelerin “Benden sonra?” kaygısı yoğun-
bilgiye sahip olmamasından kaynaklan-
düşen gelirin belli bir düzeyin altında
ve diğer velilerin bazen istememeleri, ba-
edilmeyebilmektedir.
mevzuattan, bazıları ise toplumun yeterli
5. Engelli bireyin ailesinde fert başına
büyük bölümü genellikle toplumun bilgi
Otizmden etkilenen yetişkinler açısından
sayılı “Kaynaştırma” konulu genelge-
mevzuat altyapısı oluşturulmuştur.
sikliklere ilave olarak; otizmli çocukların
kaynaştırma eğitimine kabul
4.Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2008/60
si ile engelli çocukların tanı almamış
EĞİTİM PROGRAMI
Otizmli çocukların büyük
eğitim hizmetleri ücrete tabidir. Bu
Ancak bu kısım bir çocuğun ihtiyacı
EVLİLİK ÖNCESİ
Bu çerçevede, aileleri bekleyen mücadelenin yoğunluğu ve karmaşıklığı göz
biçimidir. Evlenmeye hazırlanan
çiftler birbirlerine yaşam boyu
birliktelik niyetlerini açıklarken,
sevgi, bağlılık, güven, cinsellik,
neslin devamı, arkadaşlık ve
benzeri birçok farklı ihtiyaçlarının
önüne alındığında toplumdaki farkındalığın artması, otizmli bireylerin kabulünü ve
doyurulmasını sonuçta da mutlu
ailelerini rahatlatma açısından en büyük
beklentilerden biridir.
olmayı beklerler.
evlilik öncesi eğitim
Evlilik kurumu, sevgi ilişkisinin yanı sıra, ev içi ve dışı sorumlu-
Hızlı bir sosyal değişim sürecinin yaşandığı günümüzde özellik-
lukların paylaşılması, çocukların yetiştirilmesi, evli kadın ve er-
le büyük şehirlerde gençlerin akademik eğitimlerine, sanat ve
kek rollerinin yerine getirilmesi, cinsel etkileşim, eşlerin aileleriyle
spor etkinliklerine ağırlık verilmekte, ancak evlilik için gereken
ilişkileri, dini tutumları, para yönetimi, sosyal ilişkiler gibi birçok
temel bilgi ve becerilerin kazandırılmasına yeterince önem veril-
konuda çaba göstermeyi gerektirmektedir.
memektedir. Evlilik uyumunda eşlerin evlilik kurumuna hazırlığının ve bu konuda eğitim almalarının önemi gün geçtikçe bütün
Evliliğe hazırlanan çiftler bu sürece hem duygusal hem bilişsel
dünyada bilimsel çalışmalarla da ortaya konmaktadır.
hem de davranışsal yatırımlar yapar ve beklentilerini gerçekleştirmeyi umarlar. Bu açıdan bakıldığında evlilik aynı zamanda
Evlilik öncesi eğitim sırasında ele alınması gereken birçok konu
“beraber yaşamayı öğrenme sanatıdır”.
vardır. Öncelikle bireylerin kendilerini ve birlikte oldukları kişiyi
daha gerçekçi değerlendirmeleri sağlanır. Daha sonra, iletişim
Sağlıklı bir evlilik iki yetişkin arasında gerçekleşir. Evliliğe hazır
becerileri, duygusal yakınlık, sorumluluk, empati, problem çöz-
olmak, kronolojik yaşın dışında bir durumdur. Okulu bitirmiş,
me, iş bölümü, bütçe düzenlemesi, çalışma hayatı, aile hukuku,
‘evlenme yaşı’ geldiği için evlenme kararı vermiş bir kişi psikolo-
çocuk sahibi olma, ailelerle ilişkiler, cinsel sağlık, bağımlılıklar,
jik ve duygusal olarak evliliğe hazır olmayabilir. Evliliğe psikolojik
arkadaşlar, tatiller, hobiler vb. konular üzerinde durulur. Evlilik
olarak hazır hale gelebilmek için evlilik öncesi eğitim almak iyi
öncesi eğitim bu konuların gerçekçi ve yapıcı bir biçimde ele
bir yoldur.
alınmasına imkan sağlar.
Gerek yurt dışında gerekse ülkemizde yapılan araştırmalar gös-
Aslında hemen her bireyin yeni bir hayata başlamadan önce
termektedir ki, evliliklerin önemli bir oranı boşanma ile sonuç-
gerek evlilikle ilgili bilgi sahibi olmak gerekse hayat arkadaşını
lanmaktadır ve bunun toplumsal yansımaları ülkeler için sorun
daha iyi tanımak için bir uzmanla görüşmesi önemlidir. Nişanlılık
kaynağıdır. Sadece boşanma süreci değil, sorunlu evlilik süre-
öncesi veya nişanlılık döneminde eğitim almak, evliliğin daha
ci de çiftlerin ve çocukların psikososyal ve ekonomik yönden
sağlam bir temele kurulmasını sağlar.
olumsuz etkilenmelerine neden olmaktadır. Ayrıca giderek artan
boşanma oranlarının yanında bir diğer gerçek ise evlenmeye
Ülkemizde ve dünyada evlilik ve aile eğitimleri çeşitli kurumlar
hazırlanan çiftlerde ilişkiyi bitirme oranlarının giderek artıyor ol-
tarafından hazırlanmış ve uygulanmıştır. Ancak Bakanlığımız
masıdır. Bunun en temel nedenleri iletişim problemleri ve evli-
tarafından geliştirilen Evlilik Öncesi Eğitim Programı yukarıda
liğe yönelik gerçekçi beklentiler oluşturamamaktır. İlişkilerinde
zikredilen amaçlar doğrultusunda yapılandırılmış ve standart
yaşadıkları sorunları çözmek üzere uzman yardımına başvuran
hale getirilmiş bir program olarak hayata geçirilmiştir. “Evlilik
çiftlerin sayısı da giderek artmaktadır. Bu noktada evlilik öncesi
Öncesi Eğitim Programı” ile evlilik çağına gelmiş ve aile kurmak
eğitim programları önemli görülmektedir.
amacıyla bir araya gelen çiftlerin, evlilik hayatına hazırlanmaları
amaçlanmaktadır. Evlilik Öncesi Eğitim Programı, çiftlere evlili-
Çiftlerin etkisiz ve sağlıksız iletişim geliştirmeleri, etkin sorun
çözme becerilerinin olmayışı, cinsel konulardaki bilgisizlikleri
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın “Evlilik Öncesi Eğitim
veya yanlış bilgilere sahip olmalarının sorunları daha da ağırlaş-
Bireylerin kendilerini ve
tırdığı sıklıkla rastlanılan bir durumdur. Evlilik öncesi eğitim, çift-
birlikte oldukları kişiyi daha gerçekçi
lerin hem kendileri hem birbirleri hem de evlilik kurumuyla ilgili
değerlendirmeleri sağlanır. Daha sonra,
farkındalık oluşturabilmeleri ve gelişmeleri açısından önemlidir.
iletişim becerileri, duygusal yakınlık,
Evliliğin eşlerin uyumu açısından sağlıklı olabilmesi için evlilik
sorumluluk, empati, problem çözme,
öncesi bilinçli hazırlık gerekir. Evlilik öncesi süreçte çiftlerin bir-
iş bölümü, bütçe düzenlemesi, çalışma
birlerini iyi tanıması, evlilikle ilgili gerçekçi beklentiler oluştura-
hayatı, aile hukuku, çocuk sahibi
Eğitim Programı modüllerinden uyarlanarak ha-
olma, ailelerle ilişkiler, cinsel sağlık,
zırlanan Evlilik Öncesi Eğitim Programı’yla, çiftlerin
bağımlılıklar, arkadaşlar, tatiller,
sağlıklı iletişim kurma, sorun çözme becerileri ge-
bilmeleri, etkili iletişim kurma yollarını ve olası sorunlarla nasıl
baş edeceklerini bilmeleri evliliğe “iyi bir başlangıç yapabilme”
fırsatı verecektir. Evliliğe sağlıklı bir başlangıç yapabilmek ve devamında sağlıklı bir evlilik birlikteliği oluşturmak için evlilik öncesi
eğitimler önem taşımaktadır.
46
ğe “iyi bir başlangıç yapabilme” fırsatı verecektir. Bu çerçevede,
hobiler vb. konular üzerinde
durulur.
Programı” yurt çapında farkındalık oluşturmak bakımdan
çok anlamlıdır.
Evlilik Öncesi Eğitim Programına, Bakanlığımızın
“Yaşam Boyu Eğitim” ilkesi gereği hazırlamış olduğu ülke çapında en kapsamlı program olan “Aile
Eğitimi Programı (AEP)”**, kaynaklık etmiştir. Aile
liştirme, cinsel sağlık ve aile hukuku konularında farkındalık oluşturarak evlilik ve aile hayatına hazırlanmala-
47
evlilik öncesi eğitim
rına, sağlıklı ve huzurlu bir yuva kurarak
“Evlilik Öncesi Eğitim” konusunda baş-
sağlam ve güçlü aileler oluşturmalarına
latılan bu çalışmanın en önemli ayağı,
destek olmak amaçlanmaktadır.
Bakanlığımız ile Türkiye Belediyeler Birliği
arasında imzalanan protokol olmuştur.
Gerek Aile Eğitim Programı gerekse Evli-
Evlilik çağında olup aile kurmak amacıy-
lik Öncesi Eğitim Programı sorun, tedavi
veya kriz odaklı değil, vizyon odaklıdır;
yetişkinler için hazırlanan bu eğitim programları geliştirici bir nitelik taşımaktadır.
Bakanlığımız, bütün dünyada bilimsel
çalışmalarla da ortaya konan, evlilik uyumunda eşlerin evlilik öncesi hazırlığının ve
evlilik problemleri henüz ortaya çıkmadan
eğitim almalarının önemi düşüncesinden
hareketle evlilik öncesi eğitim konusun-
Gerek Aile Eğitim Programı gerekse
la bir araya gelen çiftlerin, evlilik hayatına
hazırlanmalarını hedefleyen “Evlilik Ön-
Evlilik Öncesi Eğitim Programı
cesi Eğitim Programı”nın, il belediyeleri
sorun, tedavi veya kriz odaklı değil,
eğiticilerine eğitim verilmesi yoluyla ülke
vizyon odaklıdır; yetişkinler için
hazırlanan bu eğitim programları
geliştirici bir nitelik taşımaktadır.
ile Aile ve Sosyal Politika İl Müdürlükleri
genelinde yaygınlaştırılması planlanmaktadır.
Evlilik Öncesi Eğitimin ülke çapında yaygınlaştırılması amacıyla 1 Eylül 2012 tarihinde Bakanlığımız ile Türkiye Belediyeler
da toplumun dikkatinin çekilmesi amacı
ler tarafından verilmesi yönünde bir insan
başta olmak üzere birtakım düzenleme-
kaynağı planlaması yapılmıştır. Beledi-
ler yapılmasını planlamıştır. 2012 Ocak
yeler tarafından seçilen eğiticiler Genel
ayında evlilik öncesi eğitimle ilgili olarak
Müdürlüğümüz tarafından “Evlilik Öncesi
hazırlanan içerik, eğitimin kimler tara-
Eğitim Programı” ve “Toplumsal Cinsiyet
fından verileceği konularının ele alındığı,
Eşitliği” konularında eğitime tabi tutul-
Türkiye Belediyeler Birliği ile Aile ve
alanla ilgili değerlendirme ve önerilerin
maktadır.
Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü
görüşüldüğü “Evlilik Öncesi Eğitim” konulu bir toplantı gerçekleştirilmiştir. Akademisyenler, konu ile ilgili kamu kurum ve
kuruluş temsilcileri, yerel yönetim ve sivil
toplum kuruluşları temsilcilerinin katıldığı toplantıda evlilik öncesi eğitime ilişkin
müfredatı düzenlemeye yönelik bir çalışma gerçekleştirilmiştir.
Ülke genelinde yaygınlaştırılması planlanan Evlilik Öncesi Eğitim Programı’nın
standartlaştırılması amacı ile eğitimlerde
kullanılacak olan sunumlar Genel Müdürlüğümüz uzmanları tarafından hazırlanmıştır. Eğitici El Kılavuzunda, eğitimlerde
kullanılacak tüm örnekler toplumsal cinsiyet eşitliğine özen gösterilerek hazırlan-
Bu çerçevede Evlilik Öncesi Eğitim için,
mıştır. Örneklerde eşitlikçi bir bakış açısı
toplam 4 kitap hazırlanmıştır.
geliştirilmiştir.
1. Evlilikte İletişim ve Yaşam Becerileri
Genel Müdürlüğümüz tarafından Ankara
2. Aile Hukuku
3. Evlilik ve Sağlık
4. Eğitici El Kitabı
Bu kitapların temel metinleri ve görsel
materyalleri Aile Eğitim Programı (AEP)
ünitelerinden seçilmiştir. Ayrıca konu ile
ilgili afişler hazırlanmıştır. Evlilik Öncesi Eğitim 4 ders olarak planlanmıştır. Eğitimlerin alan uzmanı eğitici48
Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğüne
bağlı merkezlerde görev yapan meslek
elemanlarına “Eğitici Eğitimi” verilmiştir.
Eğitici eğitimleri aile ve sosyal politika uzmanları tarafından verilmektedir.
Birliği arasında gerçekleştirilen işbirliği
protokolünün imzalanmasının ardından
aynı gün İstanbul’da 100 çifte eğitim verilmiştir.
işbirliğinde, eğitici eğitimleri ülke çapında planlanmış ve ilk eğitim İstanbul’da 10-12 Ekim 2012 tarihinde 13
ilin belediyelerinde görevli eğitimciler ve
il müdürlüklerinde görev yapan meslek
elemanlarından oluşan grup ile gerçekleştirilmiştir. İkincisi Erzurum’da 10 ilden
eğitimcilerin katılımı ile gerçekleştirilmiştir.
Üçüncü eğitim Van’da 7 ilden eğitimcilerin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Ankara,
Samsun, İzmir, Antalya, Diyarbakır ve
Kahramanmaraş olmak üzere toplam 9
bölgede 81 ili kapsayan eğitici eğitimleri
tamamlanmıştır. Ülke çapında 1800 eğitimci yetiştirilmiştir. Bu eğitimler devam
ederken başlamak üzere genç çiftlere
yönelik eğitimler belediyeler ve il müdürlükleri aracılığıyla ülke çapında yaygınlaş-
“Evlilik Öncesi Eğitim Programı” pilot ça-
tırılmaktadır. Ayrıca Bursa’da askerlere
lışma kapsamında, Ankara’nın Mamak,
eğitim verilmiştir. Ülke çapında askerlik
Altındağ, Keçiören ve Çubuk Belediye-
görevini yapan askerler ve emniyet men-
lerinden nikah tarihini almış çiftlere veril-
suplarına da eğitim verilmesi yolunda ça-
miştir.
lışmalar devam etmektedir.
dosya
TÜRKİYE’DE KADIN
dosya / türkiye'de kadın
M E D YA
Bir diğer çatışmalı alan ise, medya ve
lığı ya da medya eğitimi alternatif olarak
toplum ilişkisidir. Buradaki tartışma med-
önerilen kavramlar arasındadır) hakkında
yanın toplumun aynası olduğu ve top-
tartışmalar bulunsa da medyayı tanımaya
lumda ne varsa medyada onu gördüğü-
ve anlamaya yönelik bir bilinç ve bilgilen-
müz düşüncesi ile medyanın toplumdan
me alanı olarak farklı formatlardaki (tele-
tamamen bağımsız olarak toplumu âde-
vizyon, video, sinema, reklamlar, İnternet
ta yozlaştırdığı düşüncesi arasındadır.
vs.) mesajlara erişim, çözümleme, değer-
Bu tartışmanın ardından ikinci bir tartış-
Bence bu bağlamdaki hakikat, ikisinin
lendirme ve iletme yeteneği şeklinde kı-
ma/savunma ise “beğenmediğiniz kanalı
ortasında bir yerdedir. Medyanın toplu-
saca tanımlanabilir. Medya okuryazarlığı,
değiştirin.”, “istemediğiniz gazeteyi oku-
mun aynası olduğu fikri “gerçeğin” dahi
izleyicilerin iletişim araçlarından aldıkları
mayın.” savunularında kendini gösteren
göreceli olabileceği düşüncesiyle çürü-
enformasyonu yorumlamasını mümkün
içerik tartışmalarıdır. İçeriklere yasaklarla
tülebilir. Şöyle ki medya içeriğini üreten
kılan ve onların, medya içeriği hakkın-
müdahale ile o içeriklerin bir tüketicisi
kişilerin toplumda olanı “yorumladığı”
da bağımsız kararlar geliştirmelerine izin
olan bireyin içeriğe müdahale hakkı birbi-
yani gerçekliği kendi algısından kurduğu
veren eleştirel bir düşünme yeteneğidir.
riyle genelde karıştırılmaktadır. Öncelikle
düşünülmelidir. Yoksa herhangi bir olay
Yazma ve okuma, konuşma ve dinleme,
iletişim teknolojileri kısacası
her eve âdeta teklifsizce giren televizyon,
haberleştirildiğinde birbirinden bu ka-
yeni teknolojilere erişim, eleştirel seyret-
medya; teknolojinin sürekli
İnternet gibi mecralarla ücret karşılığı sa-
dar farklı içeriklerle karşılaşmazdık. Tabii
me ve çok çeşitli teknolojileri kullanarak
tın alınan gazete gibi mecralar arasında
diğer taraftan medyayı toplumda hiçbir
kendi mesajlarını yaratma yeteneğini de
gelişmesinin de etkisiyle giderek
bir ayrım mutlaka yapılmalıdır. Ancak her
karşılığı olmayan bir “kötülük yuvası” ola-
kapsamaktadır. Medya okuryazarlığının
artan bir oranda hayatımızda
iki koşulda da asgari etik ilkelerin hüküm
rak görüyorsak da muhtemelen toplumu
toplumsal cinsiyet bağlamında önemi
sürmesi gereklidir. Medya içeriği üreticile-
ya da dünyayı hiç tanımıyor; hayat hak-
ise bireylerin medya karşısında daha do-
önemli bir yer tutmaktadır.
rinin bir diğer temel savunusu olan “med-
kında eleştirel düşünemiyoruz demek-
nanımlı olması sayesinde içeriğin üretim
ya ticari bir alandır, bu nedenle içeriğine
tir. Ne yazık ki kadına yönelik ayrımcılık
süreçlerinden de haberdar olarak daha
Bu nedenle medyanın içeriğini
karışılamaz, tüketicisi olduğu sürece
toplumda ve dünyada var iken medyada
eleştirel bir algılama sürecine girmesini
tartışmak, âdeta hayatın
üreten nasıl istiyorsa öyle üretir.” şeklin-
da olmaması söz konusu olamaz. Ancak,
sağlama fırsatı vermesidir. Medya okur-
de özetlenebilecek yaklaşım, ilk bakışta
buradaki kritik konu ayrımcılığın medya-
yazarlığının okullarda ders olarak veril-
kendisini tartışmak hâline
haklı gibi görülebilse de bir temel hususu
da nasıl yer aldığıdır. Bu ayrımcılık eleşti-
mesi önemli bir fırsat olarak görülebilir.
gözden kaçırmaktadır. Medya, kamusal
rilerek, yol gösterilerek mi yoksa yeniden
Ancak dersin içeriğine yönelik çalışmalar,
bir alanı kullanmaktadır. Bu nedenle ka-
üretilerek mi, meşrulaştırılarak mı veriliyor.
ders işleyişi ve materyallerinin henüz top-
muya, yani topluma karşı sorumluluğu
Medya çalışanlarının sorumluluğu işte
lumsal cinsiyet eşitliği sağlamaya yönelik
vardır. Bu sorumluluk ilkesi aynı zaman-
burada kendini gösterecektir.
bir katkı sunacak nitelikte olmadığını or-
ğını söylemek mümkün olabilir mi?” Bu
Kadın Erkek Eşitliğinin
Sağlanmasında
Nerede Duruyor ?
Televizyonlar, gazeteler, yeni
Mehmet ERDOĞAN
Aile ve Sosyal Politikalar Uzmanı
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü
gelmiştir.
Medyadaki en önemli sorun alanlarından
koyan makaleler, tezler, çeşitli raporlar
Medya içeriği üzerine yapılan tartışmalar,
birinin, cinsiyete dayalı ayrımcılığın yay-
sıklıkla yayınlanmaktadır. Ancak bu tip
genellikle kısır bir döngüde ilerlemekte-
gın bir şekilde yer alması olduğu görül-
çalışmalarda genellikle sadece mevcut
dir. Bu tartışma noktalarından biri med-
mektedir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini
durum ortaya konmaktadır. Bu da önem-
yanın etkilerine ilişkindir. İletişim üzerine
üreten başlıca kurumlardan biri olarak
siz değildir; ama çözüm önerileri getiren
yapılan ilk akademik çalışmalardan bu
medya, kadınların insan haklarını ihlal
çalışmaların da sayısının artması çözüme
yana süregelen bu tartışmada öncelikle
ettiği gibi, mevcut cinsiyete dayalı ayrım-
daha çok katkı sağlayacaktır. Çözüm
medyanın birey üzerine etkilerinin birçok
cılığı körükleyen söylemi sürekli yeniden
önerilerine geçmeden önce medya içe-
öznel koşul çerçevesinde oluşabileceğini
üretmektedir. Sonuç olarak, bu ihlaller-
rikleriyle mücadelede önemli olduğu dü-
söylemek mümkündür. Ancak medyanın
den hem kadınlar hem de tüm toplum
şünülen birkaç tartışma eksenine değin-
neredeyse hiç etkisi yoktur yaklaşımını
zarar görmektedir. Bu hususları ortaya
mek faydalı görülmektedir.
savunanlara şu sorulmalıdır; “herhangi
nedenle medyanın içeriğinin bir şekilde
insanlar üzerinde etkisi olduğu ama bu
etkinin çok da abartılmaması ve her şeyin
medyaya bağlanmaması yaklaşımı daha
uygun görülmektedir.
da “medya, eğitici ya da öğretici değildir,
böyle bir görevi yoktur, o nedenle içeriklerde de bu çerçeve ile bakılmasına gerek
yoktur.” savunusunu da yanıtlamaktadır.
Toplum tepkisini yalnızca “kanal değiştirerek” değil, gerektiğinde içeriğin daha
eşitlikçi olması için çeşitli yollarla mücadele ederek medyanın bu sorumluluğunu
hatırlatmalıdır.
Aşağıda, medyanın sorumluluklarını daha
iyi yerine getirebilmesi ve içeriğinin daha
eşitlikçi, bir yapıya kavuşmasını sağlamak için kullanılabilecek birkaç araçtan
kısaca bahsedilmektedir:
Medya Okuryazarlığı
Medya okuryazarlığının tanımı, hatta kavramın kendisi (eleştirel medya okuryazar-
taya koymaktadır. Yine de ders içeriğinde yapılacak küçük değişikliklerin bile
önemli katkılar sağlayacağı düşünülmeli;
çok yakın bir tarihte başlatıldığı için dersin değişime ve gelişime açık olduğu hesaba katılmalı; ders içeriğinin geliştirilme
sürecinden vazgeçilmemeli ve bu süreçte toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısının
yer alması mücadelesi verilmelidir.
bir ilişkilenme biçiminde ‘etki’nin olmadı-
50
51
dosya / türkiye'de kadın
Medya İzleme Grupları
sıra Basın Konseyi, Reklam Özdenetim
başvurular yapılabilmektedir.
diği, bunun neticesinde arşivler, çözümlemeler oluşturulduğu bir araştırma ve
Medyada
bilgi derleme çalışmasıdır. Bu çerçevede
cinsiyete
dayalı
ayrımcılığı
körükleyen yayınlar, öz denetim meka-
medya izleme medyada var olan cinsiye-
nizmalarına şikâyet edilebilir. Tabii ki her
te dayalı ayrımcılıkla mücadeledeki araç-
şikâyet olumlu bir değişiklik sağlamaya-
lardan biridir. Medyanın sürekli izlenerek,
bilir. Medyanın eşitlikçi olması birçok bile-
kadınlara yönelik şiddeti körükleyen,
şeni içermektedir. Bu nedenle sadece öz
ayrımcılık içeren, kadınları nesneleştiren
denetim ve şikâyetlerle büyük bir gelişme
programlar konusunda medya kuruluş-
sağlanmasa da bu mekanizmaların dev-
larının uyarılması, bu yayınların engel-
reye girmesinin önemli bir katkı sağlaya-
lenmesi amacıyla etkin mekanizmaların
cağı yadsınamaz.
hayata geçirilmesi kritik öneme sahiptir.
Medyada ayrımcılıkla mücadelede birçok
Medya okuryazarlığı, medya izlemenin
maktadır. Bu nedenle medya izleme ile
“Medya izleme” etkinliği
yöntem bulunmaktadır. Burada bu yöntemlerden ön plana çıkanlar ele alınmıştır.
için bir örgüte/kuruluşa
Bu mücadelenin ne şekilde yapılırsa ya-
duğu söylenebilir.
da ihtiyaç yoktur. Bireyler
dir. “Kadınlara yönelik hak ihlali” çerçeve-
Özellikle 1990’larla birlikte sivil toplumun
kendileri medyayı eleştirel
si, diğer hak ihlallerine uğrayan gruplarla
bir şekilde izleyerek ihlalleri
ilişki kurulmasını sağlayacak ve ayrımcılı-
medya okuryazarlığı arasında bir ilişki ol-
da güçlenmesiyle gerçekleştirilen medya
izleme çalışmalarının “izlenen medyanın
içeriklerine müdahaleyi” de içine alacak
şekilde derinleştiği ve zenginleştiği görülmektedir. Medya izlemenin, sivil toplum kuruluşları tarafından sistematik bir
şekilde gerçekleştirilmesi, ihlallerin olduğu anda ya da belirli aralıklarla medya-
anında izleyici/okur
bu alanda yalnızca bir grubun (Kadınların Medya İzleme Grubu – MEDİZ) yer
aldığı görülmektedir. Bu grup iyi niyetle
mücadeleye başlamış ve ilk yıllarında ses
getirebilmiş olsa da çeşitli nedenlerle şu
anda çok etkili olamamaktadır.
“Medya izleme” etkinliği için bir örgüte/
kuruluşa da ihtiyaç yoktur. Bireyler kendileri medyayı eleştirel bir şekilde izleyerek
ihlalleri anında izleyici/okur temsilcilerine
iletip öz denetim mekanizmalarını hayata
geçirmeyi sağlayabilirler.
52
pılsın hak ihlali temelli yapılması önemli-
da (çocuk, özürlü, yaşlı vb.) daha kolay
ğın özünde bir insan hakkı ihlali olduğuna
dair bir kavrayış yaratacaktır. Bu da mü-
temsilcilerine iletip öz denetim
cadelenin çok boyutlu ele alınabilmesine
mekanizmalarını hayata
da etkisiyle medyadaki kadınlara yönelik
geçirmeyi sağlayabilirler.
nın uyarılması, dönüşüme önemli katkı
sunma potansiyeline sahiptir. Ülkemizde
Aile ve Sosyal Politikalar Uzmanı
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü
etik ilkeler çerçevesinde şikâyetler ve
üretilen içeriğin belirli bir çerçevede izlen-
daha etkili yapılabilmesi için katkı sun-
Mustafa ÇADIR
Kurulu gibi öz denetim kuruluşlarına da
Medya izleme, kitle iletişim araçlarında
Öz denetim
Öz denetim, hiçbir yasal yaptırım söz ko-
yardımcı olacaktır. Zira önemli çabaların
hak ihlalleri hakkında en azından tartışmalar başlamış olsa da diğer gruplarla
ilgili tartışmaların dahi çok olmadığı görülmektedir.
KADIN ve SPOR
Kadınların siyasi, sosyal, kültürel ve eko-
len varlığını sürdürdüğü alanlardan birini
nomik hayata katılımını sağlayacak tüm
de spor oluşturmaktadır.
haklardan erkeklerle eşit şekilde yararlanmaları ve sorumlulukların da eşit
Son olarak bir diğer önemli hatırlatma
paylaşılması anlamına gelen toplumsal
da medyanın her ne kadar “toplumun
cinsiyet eşitliğinin ulusal ve uluslararası
aynası” değilse de toplumdan tamamen
düzeyde yaygınlaştırılması için alınan ted-
bağımsız olamayacağıdır. Medya bir şe-
birlere rağmen, eşitsizlik çeşitli biçimlerde
kilde toplumdan beslenmektedir. Top-
varlığını sürdürmeye devam etmektedir.
lumsal cinsiyet eşitsizlikleri her alanda yer
Eğitimde, sağlık hizmetlerine erişimde,
aldığı sürece medyanın da bundan muaf
istihdama ve karar alma mekanizmaları-
Türkiye’de televizyonlarda izleyici temsil-
olması mümkün değildir. Bu nedenle cin-
na katılımda kadınlar düşük oranlarda yer
ciliği zorunlu olarak, gazetelerde ise okur
siyete dayalı ayrımcılıkla mücadele çok
almakta, bu da toplumsal cinsiyet eşitsiz-
temsilcileri gönüllü bir nitelikte faaliyetle-
boyutlu olarak ele alınmalı; medya bu bo-
liğinin hala mevcut olduğunu göstermek-
rini sürdürmektedir. Bu temsilcilerin yanı
yutlarda sadece biri olarak görülmelidir.
tedir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ha-
nusu olmadan bir takım etik kurallar çerçevesinde kişilerin, kurumların, örgütlerin
veya toplumların kendi kendilerini denetlemesidir. Öz denetim kuruluşları devlet
ve belirli menfaat gruplarından bağımsız
bir şekilde hareket etmektedir.
Toplumsal yaşamın diğer alanlarında olduğu gibi spor alanının da dışında kalan
kadınlar, ancak 19. yüzyılın ortalarından
itibaren spor branşlarında yer almaya
ve müsabakalara katılmaya başlamışlardır. Özellikle 20. yüzyılın başlarında özel
alandan kamusal alana çıkan, çalışma
yaşamında daha fazla yer alan kadınların
spora katılımları da artmıştır. Ancak, daha
üst gelir grubundaki kadınların daha çok
tenis ve badminton gibi belirli alanlarla ilgilendikleri görülmektedir.
53
dosya / türkiye'de kadın
dan azı, yani 427.786’sı faal olarak spor
sporlarını katılımı erkeklere göre oldukça
yapmaktadır. Ülkemizde kadın nüfusun
düşüktür.
37 milyonun üzerinde olduğu değerlen-
Kadın sporcularımızın uluslararası alanda
dirildiğinde kadınların %2,5’i lisanslı spor
ülkemizi temsil etmesi ve başarılı olması
yapmakta olup, faal olarak spor yapanlar
hem ülke prestiji hem de gençlere örnek
ise kadın nüfusun %1,1’idir. Bu çerçevede kadınların spora katılımının ülkemizde
istenilen düzeyde olmadığı, kadınların bu
alanda erkeklerle eşit fırsat ve imkanlara
sahip olmadığı görülmektedir.
Kadınların spora katılımlarını etkileyen
birçok faktör bulunmakta olup bunlar
arasında en önemlilerini sosyo-kültürel
ve ekonomik faktörler oluşturmaktadır.
Kültürel baskılar, önyargılar, toplumsal
cinsiyet rolleri, kadının aile içindeki görevzaman faktörü spora katılımda önemli
rol oynamaktadır. Erkek egemen toplum
içinde kadınlar sosyal yaşam içinde birçok alanda olduğu gibi sporda da pasif
durumda bırakılmaktadırlar.
olması açısından son derece önemlidir.
Yukarıda çizilen olumsuz tabloya rağ-
Uluslararası alanda en önemli organi-
men ülkemizde kadınların spora katılım-
zasyonu Olimpiyatlar oluşturmaktadır.
ları konusunda son 20 yıl içinde olumlu
Ülkemizde kadınlar ilk defa 1936 Berlin
gelişmeler yaşanmış ve kadınlar spor
Olimpiyatlarına katılmışlardır. 1936 yılında
alanında daha görünür olmaya başlamış-
Berlin’de düzenlenen oyunlara toplam
lardır. 1991 yılında federasyonlara kayıtlı
61 sporcu ile katılan Türk Olimpiyat ka-
22.825 kadın sporcu varken, bu rakam
filesinde eskrim dalında Halet ÇAMBEL
2002 yılında 46.755’e, 2008 yılında ise
ve Suat Aşeni FATGERİ yer almış; eskrim
489.255’e, 2013 yılı itibariyle 669.288’ye
branşında ülkemizi temsil etmişlerdir. An-
yükselmiştir.
cak 1940-1988 arası dönemde gerçek-
Günümüzde kadınlar hemen hemen
tüm spor branşlarına katılmaktadır. En
leştirilen olimpiyatlara katılan kadın sporcularımızın sayısı sınırlı düzeyde kalmıştır.
çok tercih ettikleri spor dalları voleybol,
1990’larla birlikte ülkemizde kadınların
tekvando, atletizm, basketbol ve halk
spora katılımı hızla artmıştır. Bunun bir
oyunlarıdır. Toplam lisanslı kadın spor-
sonucu olarak, 1992 Barselona Olimpi-
cuların yarısından fazlası bu beş spor
yatları ile başlayan süreçte Türk kafile-
dalında mücadele etmektedir. Kadınların
sinde yer alan ve Olimpiyatlarda ülkemizi
en çok tercih ettikleri spor dalını voleybol
temsil eden kadın sporcu sayısı hızla art-
oluşturmaktadır. Lisanslı voleybolcuların
mıştır. 1992 Barselona’ya 8, 1996 Atlan-
yarısını kadınlar oluştururken, bu lisanslı
ta’ya 9, 2000 Sidney’e 15, 2004 Atina’ya
sporcular arasında faal olarak voleybol
21, 2008 Pekin’e 20 ve son olarak geçen
oynayanların ise %55’ini kadın sporcular
yıl Londra’da düzenlenen Yaz Olimpiyat-
oluşturmaktadır. Kadın sporcuların özel-
larına 66 kadın sporcu katılmıştır. Ayrıca
likle avcılık-atıcılık, bedensel engelliler,
ilk defa 2002 Salt Lake Kış Olimpiyatları-
bilardo, geleneksel sporlar, motosiklet
na 1 kadın sporcumuz katılmış olup 2006
Sporun gelişmesi ve küresel düzeyde
erkeklerin yarıştığı herhangi bir spor dalı
çekleşen %44,7’lik temsil oranı Londra
yaygınlaşması açısından en önemli atılı-
kalmamıştır. 2012 Londra Yaz Oyunların-
2012’nin “Kadın Olimpiyatları” olarak
mın Modern Olimpiyatların doğuşu oldu-
da 26 farklı branşta müsabakalar düzen-
adlandırılmasını sağlamıştır. Bu gelişme-
ğu söylenebilir. 1892 yılında Fransız Ba-
lenmiş olup, söz konusu tüm branşlarda
ler spor alanında da “toplumsal cinsiyet
ron Pierre de Coubertin tarafından ortaya
hem kadın hem erkek sporcular yarışma-
eşitliği”nin sağlanması açısından çok
atılan uluslararası spor organizasyonu
lara katılmışlardır.
önemlidir.
Olimpiyatlara katılan sporcu sayısı içinde
Nüfusunun %40’ı 0-24 yaş aralığında
kadın oranına bakıldığında, 1900 Paris
olan ve genç nüfus potansiyeline sahip
Olimpiyatlarına 975 erkek sporcuya kar-
ülkemizde spora katılım maalesef isteni-
şın 22 kadın sporcu katılmış ve temsil
len düzeyde değildir. Ülkemizde lisanslı
1896’da Atina’da düzenlenen ilk modern
oranı %1,6’da kalmıştır. İlerleyen yıllarla
sporcu sayısı nüfusun %5’inden az olup
olimpiyatlara toplam 241 sporcu katılmış
birlikte olimpiyatlara katılan kadın sayısı
Batı Avrupa ülkelerinde bu oran %20’nin
olup Uluslararası Olimpiyat Komitesi ta-
ve oranı düzenli bir şekilde artmış olup,
üzerindedir.
rafından kadın sporcuların katılımına izin
ancak mevcut temsil oranı 1980’lere ka-
Olimpiyat
Kazanan
Madalya
Branş
verilmemiştir. Kadın sporcular ilk olarak
dar %20’nin altında kalmıştır. 1980’ler-
Ülkemizde spora katılımın azlığının yanı
1992 Barselona
Hülya ŞENTÜRK
Bronz
Judo
1900 Paris Olimpiyatlarına katılmış olup
den günümüze Olimpiyatlar açısından
sıra kadınların spora katılımın erkeklere
2000 Sydney
Hamide BIÇKIN TOSUN
Bronz
Tekvando
22 kadın sporcu tenis, golf, yelken, kro-
tam bir “kadın devrimi”nin yaşandığı söy-
nazaran çok düşük oluşu, diğer önem-
2004 Atina
Nurcan TAYLAN
Altın
Halter
Elvan ABEYLEGESSE
Gümüş
Atletizm
düşüncesi, uygulamasını 1894’te Uluslararası Olimpiyat Komitesinin kuruluşu
ve ilk modern olimpiyatların 1896’da Atina’da düzenlenmesi ile bulmuştur.
Mevcut eşitsizliği ortadan kaldırmak
için kadının spora katılımının özel olarak
desteklenmesi son derece önemlidir. Bu
çerçevede kadınların spora katılımını engelleyen faktörlerin ortadan kaldırılması,
kadınlara uygun spor programlarının hazırlanması, spor tesislerinin inşası ve spora teşvik edici kampanyaların düzenlenmesi en başta gerçekleştirilmesi gereken
çalışmalardır.
OLİMPİYATLARDA MADALYA KAZANAN KADIN SPORCULARIMIZ
ket branşlarında yer almışlardır. İlerleyen
lenebilir. 1984 Los Angeles Olimpiyatla-
li sorunu oluşturmaktadır. Ülkemizde
2008 Pekin
yıllarda hem kadınların yarıştığı branş
rında kadın sporcu sayısı 1567, oran ise
lisanslı 3.721.137 sporcu bulunmak-
2008 Pekin
Elvan ABEYLEGESSE
Gümüş
Atletizm
Azize TANRIKULU
Gümüş
Tekvando
sayısı hem de katılan kadın sporcu sa-
%23 iken; 2000 Sidney Olimpiyatlarında
ta olup, söz konusu sporcuları sadece
2008 Pekin
yısı artmıştır. 2012 Londra Oyunlarında
kadın sporcu sayısı 4069 (%38,2) ve son
%25’ini (923.431) kadınlar oluşturmak-
2008 Pekin
Sibel ÖZKAN
Gümüş
Halter
boks dalında kadınların müsabakalara
olarak Londra’da düzenlenen 2012 Yaz
tadır. Faal sporcular açısından duruma
2012 Londra
Aslı ÇAKIR ALPTEKİN
Altın
Atletizm
çıkması ile birlikte Olimpiyatlarda yalnızca
Olimpiyatlarında ise 4847 olmuştur. Ger-
bakıldığında lisanslı sporcuların yarısın-
2012 Londra
Gamze BULUT
Gümüş
Atletizm
2012 Londra
Nur TATAR
Gümüş
Tekvando
54
55
dosya / türkiye'de kadın
E S N E K L İ K TA RT I Ş M A L A R I B A Ğ L A M I N D A
E V- E K S E N L İ Ç A L I Ş A N K A D I N L A R
Torino’da 3, 2010 Vancouver’da da 3 kadın sporcumuz ülkemizi başarı ile temsil
etmiştir.
Görüldüğü gibi 1990 sonrası süreçte
olimpiyatlara katılan kadın sporcu sayımız sürekli şekilde artmıştır. Ayrıca, olimpiyatlara katılan Türk kafilesinde kadınların temsili önemli oranda artmış olup,
2012 Londra’da gerçekleştirilen oyunlara
katılan Türk sporcuların yaklaşık %60’ını
kadınlar oluşturmuştur.
Olimpiyatlarda kadın sporcularımızın aldığı derecelere bakıldığında; ilk olimpiyat
• 2003 Avrupa Kadınlar Voleybol Şampiyonası,
• 2005 Avrupa Kadınlar Basketbol
Şampiyonası,
• 2011-2012 WTA Tenis Şampiyonası,
• 2011 Avrupa Judo Şampiyonası,
tartışılan bir başka kavram bulmak zordur. Kökleri 19.
• 2012 Dünya Salon Atletizm Şampiyonası,
yüzyılın sonlarında ABD’deki mezbahalarda uygulanan
• 2012 Dünya Kısa Kulvar Yüzme
sisteme dayanan üretim bandı sistemi, bir başka deyişle
Şampiyonası.
Bunun yanı sıra 2014 yılında ülkemizde
rında Hülya ŞENTÜRK judo branşında
17. Dünya Kadınlar Basketbol Şampiyo-
bronz madalya almıştır. Olimpiyatlarda
nası düzenlenecektir.
madalya kazanan sporcularımıza ilişkin
Olimpiyatlara katılan sporcularımızın sayısının artması, başta kadın branşları olÖzellikle Londra 2012 atletizm müsa-
mak üzere uluslararası organizasyonların
bakalarında “Kadınlar 1500 metre”de
ülkemizde düzenlenmesi ve ayrıca kadın
Aslı ÇAKIR ALPTEKİN’in altın, Gamze
BULUT’un gümüş madalya kazanması
Türk spor tarihi açısından büyük önem
taşımaktadır.
sı organizasyonlara medyada geniş yer
verilmesi, çocukların-gençlerin başarılı
sporcularımızı rol model olarak benimseyip spora başlaması ve sporcu kadın
spor organizasyonlarına ev sahipliği yap-
sayısının artması bakımından kadınların
mıştır. Bu organizasyonlardan bazıları şu
spora katılımını olumlu etkilemektedir. Bu
şekildedir:
çerçevede ülkemizde son yıllarda kadın
• 2003 Yıldız Kızlar Avrupa Şampiyonası,
56
Fordist Üretim Modeli, 2. Dünya Savaşı sonrasında
sadece ABD’de değil endüstrileşmiş Avrupa ülkelerinde
de izlenen bir model olmuştur. Kitlesel üretim-kitlesel
tüketim esasına dayanan Fordist Modelde temel
amaç, mümkün olduğu kadar çok sayıda ve standart
branşlarına ilişkin ulusal ve uluslarara-
Ayrıca ülkemizde son 10 yıl içinde önemli
• 2002 Avrupa Tekvando Şampiyonası,
tartışmalar incelendiğinde “esneklik” kavramı kadar
• 2012 Euroleague Women Final (İstanbul),
madalyamızı 1992 Barselona Oyunla-
bilgiler Tablo’da yer almaktadır:
Çalışma yaşamı üzerine son otuz yılda yapılan
sporunda yaşanan olumlu gelişmelerin
artarak devam etmesi ve spor alanında
da “toplumsal cinsiyet eşitliği”nin sağlan-
özellikte üretim yaparak birim başına düşen maliyetleri
azaltmaktı. İşçilerin tam gün esasına göre istihdam
edildiği bu modelde sendikalar güçlü bir aktör olarak
varlıklarını korumakta ve firma sahipleri ile işçiler
arasındaki uyuşmazlıklar, toplu iş görüşmeleri biçiminde
çözüme kavuşturulmaya çalışılmaktaydı.
ması en büyük temennimizdir.
57
dosya / türkiye'de kadın
2. Dünya Savaşı’ndan 1960’ların sonuna
kaç ülkenin arasında değil, tüm dünyada
olduğu tanım, genel kabul görmektedir.
ailelerini tehlikelerle karşı karşıya bırak-
kadar ABD ve Batı Avrupa ülkelerinde
yapılmaktadır. Böylesi koşullarda üretim
ILO’nun 1996 tarihli ve 177 Sayılı “Evde
maktadır. Yapılan işlerin özelliğine göre
izlenen Fordist üretim modeli, toplum-
eskiden olduğu gibi kitlesel değil, küçük
Çalışma Sözleşmesi”nin 1. Maddesi’nde,
tutuşabilme özelliği olan malzemelerin
sal refahta göreli bir artışı sağlarken, bu
ölçekli ve talep bazlı yapılmak zorunda-
“ev-eksenli çalışma” şu şekilde tanımlan-
kullanılması ve bunların ev içinde saklan-
durum, 1970’lerden itibaren değişme-
dır. Çalışanlar ise tam gün esasına göre
maktadır:
ması, yangın riskini artırmaktadır. Kesici
ye başlamıştır. Özellikle 1973’te ortaya
çıkan ve iktisat literatüründe kimilerinin
“petrol krizi” olarak adlandırdığı kriz, bu
gidişatın sonunun başlangıcı olarak değerlendirilmiştir. 1970’lerde piyasa ekonomisinde ortaya çıkan krizin nedenleri
değil farklı esnek modeller çerçevesinde,
rine göre yeniden organize edilmeli, es-
sorun, evde çalışma
nekleştirilmelidir. Esnek üretim modeline
kavramının kimleri kapsadığı,
bağlı olarak ortaya çıkan çalışma biçim-
lesel üretim modeli, krizin ortaya çıkması-
uzaktan çalışma, yarı-zamanlı çalışma ve
nın başat nedenleri arasında gösterilmiş,
ev-eksenli çalışma gibi farklı biçimlerde
krizden kurtulmanın yolunun bu modelin
karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu ça-
terkedilmesinden geçtiği yoğun olarak
lışma biçimleri arasında kadınların yoğun
tartışılmıştır. Özellikle Kurumsalcı Teori ve
olarak çalışma sürecine girdiği ev-eksenli
Regülasyon Okulun Fransız ekolünden
çalışma öne çıkmaktadır.
Ev-eksenli çalışma, sanayi kapitalizmine
geçişin ilk aşamalarında yoğun olarak
kalan Fordist model yerine önerilen mo-
kullanılan bir üretim modeli olarak karşı-
del, “esnek” bir üretim ve istihdam mo-
mıza çıkmaktadır; ancak Fordist/kitlesel
deli olmuştur. 1970’lerden itibaren iktisat
üretimin yaygınlık kazanmasıyla giderek
ve siyaset bilimi literatüründe sıkça tartı-
önemini yitirmiştir. Günümüzde daha çok
günümüze kadar farklı çevreler tarafından sıkça tartışılmış olup hala da tartışılmaya devam etmektedir. Farklı görüşlerin
ortaya çıkmasındaki temel saik, konuya
‘az gelişmiş’ ve ‘gelişmekte olan ülkeler’
adı verilen ülke gruplarında yaygın olmakla birlikte, ev-eksenli çalışma sistemi,
Almanya, İtalya, Fransa, Japonya, Portekiz ve İrlanda gibi gelişmiş ülkelerde de
yaklaşımda baz alınan referans noktala-
oldukça yaygınlaşmıştır. Gerek gelişmiş
rının farklılığı olmuştur. Esnek bir üretim
ülkelerde gerekse az gelişmiş ülkelerde
ve çalışma modeli ile üretimin çok daha
ev-eksenli çalışanların çok büyük bölü-
kaliteli, sayısız çeşitlilikte ve talep temelli
münün kadınlardan oluştuğu, kabul gö-
olacağı; çalışanların daha bilgili, özerk ve
ren bir gerçektir. Uluslararası Çalışma Ör-
özgür olacağı iddiaları, esneklik savunu-
gütü’nün (ILO) verilerine göre ev-eksenli
cularının temel argümanları olmuştur. Es-
çalışan kadınların oranı Almanya, Hollan-
neklik taraftarlarının en temel argüman-
da, Yunanistan, İrlanda ve İtalya’da %95,
larından biri de kitlesel üretim modelinde
Japonya’da %93,5, Hindistan’da %90,
benimsenen tam gün çalışma biçiminin,
Cezayir’de %97, Fransa’da %84, İspan-
rekabetin hiçbir sınır tanımadığı günümüz
ya’da %75, İngiltere’de %70 civarındadır.
küresel ekonomisinde yaşama şansının
Ülkemizde bu oranın %95 civarında ol-
olmayacağıdır. Çünkü günümüz ekono-
duğu tahmin edilmektedir.
mileri kırk sene öncesinin ekonomileri
değildir artık. İnsanlar, çok farklı ürünler
talep etmektedirler ve rekabet artık bir-
58
“evde çalışma” terimi, evde çalışan olarak anılacak olan bir kimse tarafından,
(i) kendi evinde veya işverenin işyeri hariç kendi seçtiği bir başka mekânda;
yani kimlerin ev-eksenli
(ii) ödeme karşılığında yapılan, söz ko-
çalışan olduğudur.
nusu kişinin ulusal yasalar, yönetmelikler ve mahkeme kararları uyarınca
bağımsız işçi sayılmasını gerektirecek
ölçüde özerkliğe ve ekonomik bağımsızlığa sahip olmaması kaydıyla;
(iii)teçhizatı, malzemeyi ve kullanılan
Ev-eksenli Çalışma Nedir?
Krize neden olduğu eleştirilerine maruz
şılan bir kavram haline gelen “esneklik”,
oluşturduğu ev-eksenli çalışma
üretimin azalma ya da artma dönemle-
leri, tele-çalışma, çağrı üzerine çalışma,
görüş, yoğun olarak tartışılmıştır.
büyük çoğunluğunu
sisteminde ilk karşılaşılan
üzerine yapılan tartışmalarda Fordist kit-
gelen kimi akademisyen tarafından bu
Kadınların
diğer girdileri kimin sağladığı önemli
lararası ekonomiye eklemlenme sürecin-
hazırladığı söylenebilir. Bu fason ilişkiler
olmaksızın, işveren tarafından belirle-
den bağımsız bir şekilde düşünülemez.
ağı içinde, firmalar, talebe göre farklı sa-
nen bir ürün veya hizmetle sonuçla-
Ülkemizde özellikle 1980 sonrası benim-
yıda fasoncu ile çalışırken, özellikle fason
nan iş anlamına gelir.
senen ihracata yönelik sanayi politikaları,
üretim yapan küçük üretim birimlerinde
piyasa ilişkilerinin yeniden organize edil-
talebin durumuna göre sözleşme usulü
mesini zorunlu kılmıştır. Bu çerçevede
işçi çalıştırma, aile emeğini kullanma ya
uluslararası rekabetin daha çok düşük
da eve iş verme gibi yöntemlerle üretim
maliyetli, standart ürün ihracatı aracılı-
maliyetlerini düşürme yöntemleri kulla-
ğıyla, dolayısıyla da düşük işgücü mali-
nılmaktadır. İşte bu süreçte ev-eksenli
yeti üzerinden sağlanmaya çalışılması,
çalışma, özellikle kırdan kente göçün yo-
bu dönemin önemli bir niteliğidir. Dünya
ğun olduğu büyük kentlerin varoş bölge-
ve Türkiye konjonktüründe ortaya çıkan
lerinde bir çalışma biçimi olarak yaygınlık
değişimlere paralel olarak, esnek üretim
kazanmaya başlamıştır.
ve esnek çalışma ilişkilerinin yaygınlık kazandığı koşullarda genel eğilim; şirketlerin maliyetleri düşürmek amacıyla üretimi
Ev-eksenli Çalışanlar
Kimlerdir?
Ev-eksenli Çalışan Kadınların
Sorunları Nelerdir?
ve delici aletlerle yapılan üretim sırasında
koruyucu önlemlerin alınmaması, bunun
yanında ev ortamının yeterli ışık, ısı, hava
almamasından kaynaklanan riskler de bu
işi yapan kadınlar ve aileleri için büyük
riskler oluşturmaktadır. Ancak ev-eksenli
çalışma sisteminin en belirgin özelliği olan
görünmezlik sebebiyle bu hastalıkların ve
yaralanmaların çok büyük bir çoğunluğu
ne yazık ki kayıtlara geçmemektedir.
Ülkemizdeki ev-eksenli çalışma sisteminin özellikle fason üretim ile kendi hesabına yapılan ev-eksenli üretimde oldukça
yaygın olduğu görülmektedir. Her iki eveksenli çalışma sisteminde de yaşanan
en temel problem, bu alanda çalışan
kadınların hemen hiçbirinin sosyal güvenliğe sahip olmamalarıdır. Ülkemizde
eşe ya da babaya bağlı olarak sigorta-
Ev-eksenli çalışan kadınların karşılaştık-
dan yararlanma, oldukça yaygındır. An-
ları sorunların başında “görünür olma-
cak aile dışında kalma durumları, örneğin
ma” konusu gelmektedir. Bu çerçevede,
boşanma durumu ortaya çıktığında ka-
dünyanın birçok bölgesinde sayıları her
dınların büyük mağduriyetler yaşadıkları
geçen gün artmakla birlikte ev-eksenli
görülmektedir.
çalışan kadınlar hakkında istatistikî olarak
doğru ve kesin veriler bulmak oldukça
Taşeron sistemi altında gerçekleşen ev-
zordur. Bunun temel nedeni, dünyanın
eksenli çalışma sisteminde yaşanan en
birçok ülkesinde ev-eksenli çalışan ka-
temel sorunlar, ücretlerin düşüklüğü,
dınların ulusal veri toplama sistemlerinde
çalışma koşullarının kötü olması, işin sü-
“işçi” olarak kabul edilmemesidir. İşgücü
reksiz olması ve son olarak iş bulmanın
piyasasında görünür olmamanın bir diğer
oldukça zor olmasıdır. Ev-eksenli çalışan
adı, kayıt dışılıktır ve TÜİK’in 2011 yılı ve-
kadınların büyük çoğunluğu, aldıkları işler
rilerine göre ülkemizde sosyal güvenlik
bittikten sonra başka bir iş almakta bü-
sistemine kayıtlı olmadan çalışan kadın-
yük sıkıntılar çekmektedir. Çünkü firmala-
ların oranı %57,8’dir.
rın büyük çoğunluğu, kadınları doğrudan
küçük ölçekli birimlere kaydırmaları, üre-
Gerek gelişmiş ülkelerde, gerekse az
timin özellikle emek-yoğun kısımlarının
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde
dışarıya fason olarak yaptırılması ve kayıt
ev-eksenli çalışanların büyük çoğunlu-
dışı ekonominin bu örgütlenme içinde
ğunu kadınlar oluşturmaktadır. Kadınların
önemli bir yer edinmesi olarak tezahür
büyük çoğunluğunu oluşturduğu ev-ek-
etmiştir. Çalışanlar açısından bu sürece
senli çalışma sisteminde ilk karşılaşılan
bakıldığında, uygulanan bu modelin ça-
sorun, evde çalışma kavramının kimleri
Ayrıca üretimin evde yapılması ve üretim
verilenlere iş vermekte, bağımsız olarak
lışanların pazarlık gücünü azalttığı, sendi-
kapsadığı, yani kimlerin ev-eksenli ça-
sürecinde işin kendi özelliğinden doğan
ev-eksenli çalışan kadınlara çoğu zaman
Türkiye’de ev-eksenli çalışma biçiminin
kasız ve güvencesiz bir konumda çalış-
lışan olduğudur. Ülkeden ülkeye farklı
risklere karşı herhangi bir önlemin alın-
iş vermemektedir. Bu koşullarda çalışan
yaygınlaşması, ülke ekonomisinin ulus-
manın yaygınlaştığı bir çalışma ortamını
tanımlamalar olmakla birlikte, ILO’nun
maması, bu işi yapan kadınları ve onların
kadınların kurumsal bir kimlik altında ör-
muhatap kabul etmemekte, “aracı” adı
“ev-eksenli çalışma” konusunda yapmış
59
dosya / türkiye'de kadın
gütlenmeleri ve bu şekilde firmalarla gö-
Belirtilen olumsuzluklara ek olarak, ev-
ve kadının statüsünde önemli dönüşüm-
rüşmeleri, daha mümkün görülmektedir.
eksenli çalışan kadınların yaptıkları işler,
leri beraberinde getirdiği, kadınların eski-
ev ortamında yapıldıkları için başta ço-
sine nazaran biraz daha güçlü bir konu-
cuklar olmak üzere ailenin diğer fertleri
ma yükseldiği söylenebilir.
Kendi hesabına ev-eksenli çalışan kadınların karşılaştıkları sorunların bir diğeri
ise ürünlerini pazarlama, bu ürünleri fiyatlandırma, hangi ürünlerin üretileceğine
karar verme ve ürün geliştirme konusunda yaşanan güçlüklerdir. Kendi hesabına ev-eksenli olarak çalışan kadınların
büyük çoğunluğu, piyasada çok talep
görmeyen, yöresel/otantik özellikleri ağır
basan ürünler üretmekte, bunları pazarlamakta da büyük sorunlar yaşamaktadır.
Piyasanın talep edeceği ürün dizaynları konusunda yeterli bilgiye ve altyapıya
sahip olmamaları, kadınların ürettikleri
açısından da ciddi sağlık sorunları ve tehlikeler içermektedir. Bu sistemde, çocuk
emeğinin oldukça yoğun olarak kullanıldığı, özellikle kız çocukları ile bekâr ka-
Kayıt dışı kadın istihdamının en yoğun
dınların ev-eksenli çalışma sürecinin bir
görüldüğü çalışma biçimlerinden biri olan
parçası oldukları görülmektedir. Bunun
ev-eksenli çalışma sisteminde yaşanan
sonucunda yoksul ailelerdeki kız çocuk-
sorunlar ve bu sorunlara yönelik çözüm
larının okula gitmek yerine ev-eksenli üre-
önerilerinin tartışılması amacıyla kamu
time katılarak eğitimden yoksun kaldıkları
kurum ve kuruluşları ile üniversiteler ve si-
görülmektedir. Bu durum özellikle Asya
vil toplum örgütlerinin katılımıyla 3 Kasım
ve Afrika ülkelerindeki ev-eksenli çalışma
2010 tarihinde Kadının Statüsü Genel
örneklerinde sıkça görülen bir durumdur.
Müdürlüğü tarafından “Türkiye’de Ev-Eksenli Çalışan Kadınlar: Sorunlar ve Çö-
çoğu ürünün ellerinde kalmasına yol açmaktadır. Bu hususta, kendi hesabına
ev-eksenli çalışan kadınlara yönelik, iş
geliştirme ve dizayn oluşturma gibi alan-
züm Önerileri Toplantısı” düzenlenmiştir.
Kadınlar, yaptıkları işi geçici
bir uğraş, evde boş zamanlarını
larda meslek kurslarının düzenlenmesi ve
değerlendirdikleri ev işlerinin bir
bu kursların sayılarının artırılması olumlu
uzantısı olarak görmektedirler ve
sonuçlar verecektir.
Ev-eksenli çalışan kadınların karşılaştık-
kazandıkları parayı düzensiz, geçici
ları görünmezlik sorunun temelinde is-
bir yan gelir (cep harçlığı) olarak
tatistik verilerin toplanmasında ve daha
tanımlamaktadırlar.
sonrasında derlenmesinde görülen yetersizlikler yer almaktadır. Bununla birlikte, ev-eksenli çalışan kadınların emeğinin
görünmez oluşunun önemli bir nedeni
de bu alanda çalışan kadınların kendilerini “çalışıyor” görmemeleridir. Ev-eksenli
olarak çalışan kadınlar üzerine yapılan
birçok alan araştırmasında günde 10 saate yakın çalışmalarına ve bu işi çok uzun
zamandan beri yapmalarına rağmen eveksenli çalışan kadınların hemen hiçbiri
işlerini ciddiye almamakta ve kendilerini
çalışıyor olarak görmemektedir. Kendilerini “çalışan kadın” olarak görmeyen bu
kadınlar, yaptıkları işi geçici bir uğraş,
evde boş zamanlarını değerlendirdikleri
ev işlerinin bir uzantısı olarak görmektedirler ve kazandıkları parayı düzensiz,
geçici bir yan gelir (cep harçlığı) olarak
tanımlamaktadırlar.
60
Çözüm Önerileri
Neler Olabilir?
Toplantıda, ev-eksenli çalışan kadınların yaşadıkları sorun alanlarına değinilmiş, çözüm önerileri tartışılmıştır. Bu
çerçevede, ev-eksenli çalışan kadınların
karşılaştıkları sorunların başında gelen
KADINA YÖNELİK
ŞİDDET HABERLERİ
GAZETELERDE
görünmezlik konusunun çözüme kavuşturulması için işgücü anketlerinin bu çerçevede yeniden değerlendirilmesi talebi
dile getirilmiştir. Bu çerçevede ülkemizde
kaç kadının ev-eksenli olarak çalıştığının
Ev-eksenli çalışmanın taşıdığı yoğun
tespit edilebilmesi için hanehalkı işgü-
olumsuz özellikler yanında sınırlı da olsa
cü anketlerinde kullanılan veri setlerinin
bazı olumlu özelliklerinin olduğu ifade
buna uygun olarak hazırlanması olumlu
edilmektedir. Ev-eksenli çalışma, aile ge-
bir adım olacaktır.
lirlerinin düştüğü, işsizliğin yaşandığı ailelerde oldukça önemli bir gelir kaynağı haline gelebilmektedir. Süreksiz, belirsiz ve
düşük gelir sağlayan bir çalışma olarak
görülen ev-eksenli çalışma biçimi, ailenin
tek geliri olduğu durumlarda yaşamsal
önem kazanmaktadır. Ev-eksenli çalışma
üzerine yapılan alan araştırmaları, ev-eksenli çalışma sisteminin kadınlar üzerinde
özgürleştirici bir etkisi olduğunu ve çalışmanın aile içi iktidar ilişkilerinin dönüşümünde önemli bir araç haline gelebildiğini
göstermektedir. Aynı zamanda, eve gelir
getirmenin aile içindeki iktidar ilişkilerinde
Ev-eksenli çalışan kadınların karşılaştıkları sorunların çözümünde atılacak önemli
adımlardan biri de ILO’nun 177 sayılı
“Evde Çalışma Sözleşmesi”nin ülkemiz
tarafından onaylanmasıdır. Söz konusu
Sözleşme ile ev-eksenli çalışan kadınların yasal statüleri ve çalışma koşulları gibi
temel alanlar yasal bir çerçeveye kavuşturulacak, kayıt dışı kadın istihdamının
artmasında önemli bir unsur olan ev-eksenli çalışma ilişkisi, belirli bir statüye kavuşturularak kayıt dışılık belirli bir oranda
azaltılabilecektir.
Müge Toker ERDOĞAN
Medya, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin
Aile ve Sosyal Politikalar Uzmanı
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü
pekiştirilmesinde, yerleştirilmesinde ve
doğallaştırılmasında rol oynayan, bu eşitsizlikleri
Gazetelerde Kadınların
Temsil Ediliş Biçimi
yeniden üreten yapılardan biridir.
Gazetelerde kadınların temsil ediliş biçimleri incelendi-
Pek çok araştırma, medyada var olan cinsiyete
rında kadınların olmamasıdır. Çünkü birinci sayfa ağırlıklı
dayalı ayrımcılığı ortaya koymaktadır.
Bu ayrımcılığın medyada en açık biçimde
görüldüğü nokta ise kadına yönelik şiddetin
ğinde ilk dikkat çekici durum, gazetelerin birinci sayfalaolarak iç ve dış politika, ekonomi gibi genellikle erkeklerin ilgi alanına girdiği varsayılan “ciddi” konulara ayrılmıştır. Kadınlar için hazırlanan magazinel ya da “yumuşak”
haber olarak adlandırılan kültür, sanat, moda, sağlık gibi
haberler gazetelerin orta ve son sayfalarında ya da eklerde yer almakta ve bu sayfalarda kadınlara genellikle
haberleştirilmesidir. En sorunlu metinlerin genellikle
çocuk bakımı, diyet vb. konularda kaynak ya da uzman
bu alanda olduğunu söylemek mümkündür.
olarak cinsel nesne olarak da kullanılmaktadırlar. Bu
olarak başvurulmaktadır. Kadınlar, gazetelerde yaygın
61
dosya / türkiye'de kadın
temsil biçiminin en uç noktası ise “arka
dığı da dikkati çekmektedir. Bu önemli
haberleştirmekte; ancak kadına yönelik
Toplumsal bir sorun olan kadına yönelik
sayfa güzelidir”.
bir husustur çünkü gazetecilerin başvur-
şiddet haberlerinde bu bilgilere yer ver-
şiddetin, haberlerde magazinleştirilerek,
duğu kaynakların kimlikleri ve nitelikleri,
memektedir.
sansasyonelleştirerek,
Gazetelerde Kadına Yönelik
Şiddetin Temsil Ediliş Biçimi
Kadına yönelik şiddetin görünürlüğünün
artması ve konuya ilişkin farkındalık düzeyinin gelişiminde iletişim araçlarının
önemli bir rolü olduğu yadsınamaz. Son
yıllarda basında kadına yönelik şiddet
konusuna artan bir ilgi olduğunu söylemek mümkündür. Gazetelerde kadına
yönelik şiddet konulu çok sayıda haber
yer almaktadır. Ancak elbette ki haber
sayısının yanında kadına yönelik şiddet
haberlerinin ne şekilde verildiği, kullanılan
dil ve anlatım da önemli olmaktadır.
Yapılan
araştırmalar
göstermektedir
ki; kadına yönelik şiddet haberlerinde
kadınlar, çeşitli şiddet biçimlerine maruz kalan “kurban” olarak sunulmakta;
çoğu zaman şiddet, çeşitli bahanelerle
meşrulaştırılmaktadır. Gazetelerin üçüncü sayfalarında yoğunlaşan kadına yönelik şiddet haberlerinde, toplumsal bir
olgu olan şiddet, kişisel bir sorun olarak
ele alınmakta; polis-adliye vakası olarak
nitelendirilmekte; ağırlıkla bireysel öykülere dayalı olarak haberleştirilmektedir.
Şiddet vakası, genellikle magazin haberi
biçiminde algılanmaktadır.
Kadına yönelik şiddet haberlerini ele alan
araştırma bulgularının yanı sıra her gün
çok sayıda karşılaştığımız bu haberlere
ilişkin olarak bizler de rahatlıkla gözlemlerimizi aktarabiliriz.
Haberlerde görüşlerine başvurulan kaynaklar genellikle polis/jandarma olmaktadır. Bununla birlikte Kadının Statüsü
Genel Müdürlüğü gibi bu alanda çalışan
resmi kurumlar ve sivil toplum kuruluşlarının görüşlerine haberlerde başvurulma-
62
olayla ilgili verdikleri bilginin ve aktardıkları
görüşlerin niteliğini, dolayısıyla da haberin
yaklaşımını büyük ölçüde etkilemektedir.
Haberlerde genellikle şiddet uygulayanların “gerekçe”leri belirtilmektedir. Bu
gerekçelerle uygulanan şiddet arasındaki
Kadına yönelik şiddet haberlerinde şid-
ilişki ise genelde pek sorgulanmamakta;
dete maruz kalan kadınların fotoğrafla-
dolayısıyla şiddet uygulayanın perspektifi
rında kimliği gizlemeye yönelik tedbirler
habere hâkim olmaktadır. Ayrıca bu ge-
alınmadığı da görülmektedir. Bu da ha-
rekçelerle birlikte seçilen sözcükler de
berlerin sunumunda önemli bir hak ihlali-
şiddet uygulayan kişinin perspektifinden
nin varlığını göstermektedir.
çerçevelendirilmekte; şiddet dolaylı ola-
Kadına yönelik şiddet haberlerinde çoğunlukla fiziksel ve cinsel şiddete deği-
• “Barışmam
Cinayeti”
(1.
Sayfa)
haberlere konu edilmemektedir.
Sayfa). 13.4.2012 Hürriyet
• “Evden kaçan kıza zincirleme tecavüz” (3. Sayfa). 02.04.2012 Hürriyet
tırmaktadır. Gerek mağdur gerekse şid-
• “Chat Cinayeti” (1. Sayfa) – “Chat
det uygulayana ilişkin tanımlamalar, uy-
cinneti” (3. Sayfa). 18.04.2012 Yeni
gulanan şiddetin haklılaştırılmasını ya da
Şafak
kalan kadın için ise “çaresiz”, “kimsesiz”,
“kader kurbanı” gibi acınacak durumda
gösteren tanımlamalar kullanılmaktadır.
Haberler olay ya da olguları tarif eden
anlatılar olmanın yanı sıra, benzer sorunlarla karşılaşanlar için deneyim paylaşımı
yolu ile aynı zamanda birer kılavuzdur.
Gazeteciler, kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin politikalar yapıldığında,
tedbirler alındığında, düzenlemeler getirildiğinde yeni bir uygulama gündeme
geldiğinde, bu olguyu bağımsız olarak
(3.
Sayfa)
03.01.2013 Akşam.
böylelikle de şiddet gerekçelendirilmektedir.
• “Fundayı Aşkımdan Öldürdüm” (3.
Sayfa) 19.04.2012 Hürriyet
• “Evde
terör
estirdi”
19.04.2012 Hürriyet
(3.
Sayfa)
ve eleştirilmemesidir. Bu noktada gazete
çalışanlarının, özellikle muhabirlerin konuya bakış açısı önem kazanmaktadır.
En alt kademeden en üst kademeye dek
gazete çalışanlarının, kadına yönelik şiddet konusunda farkındalık kazanmaları
alternatif bir habercilik anlayışının gelişimine katkı sağlayacaktır. Gazete çalışan-
yönelik
şiddet
haberlerinde
larının, alternatif bir habercilik anlayışını
geliştirebilmelerinde dikkat edebilecekleri
hususlardan bazıları şunlar olabilir:
önemli hak ihlalleri yapılmaktadır. Özel-
• Haberlerde şiddete uğrayan veya
likle yukarıda bilgisi verilen “Canavar”
uğrama ihtimali bulunan kadınlara te-
başlıklı haberde öldürülen kadının yerde
lefon hatları, konukevleri, yasal süreç
yatan cansız bedeninin kanlı bir bıçak
gibi konularda bilgi verilmesi,
eşliğinde sergilenmesi bu hak ihlallerinin
en uç noktasıdır. Buna benzer bir ör-
Hak ihlalini yeniden üretmemek adına
olan olgunun algılanma biçimini farklılaş-
gibi olumsuz nitelemeler; şiddete maruz
Canisi”
sizliği”, “alkollü olması” vurgulanmakta,
ses getirmiş, tartışılmış ve eleştirilmişti.
malar için kullanılan sıfatlar, habere konu
layana ilişkin sıklıkla “cani”, “çılgın”, “deli”
04.09.2012 Takvim
de kimi zaman, şiddet uygulayanın “iş-
07.10.2011, Habertürk), daha önce çok
ya da şiddet uygulayana ilişkin tanımla-
bilmektedir. Bu haberlerde şiddet uygu-
konulmamakta; “aşk cinayeti” vb. tanımlamalar kullanılmaktadır. Ayrıca haberler-
• “Hoş Geldin Dayağı!” (1. Sayfa).
• “Otoban
Haberlerde kadına yönelik şiddetin adı
nek (“Kadına karşı şiddette son nokta”
lan dil ve söylem de önemlidir. Mağdur
eleştirilmesini, karşı çıkılmasını sağlaya-
bulunmaktadır.
haberlerinde her alanda varolan toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin sorgulanması
Takvim.
Kadına
–“ ‘Barışmam’ diyince öldürdü” (3.
taşıması bakımından haberlerde kullanı-
rek verildiğini gösteren pek çok örnek
rak meşrulaştırılmaktadır.
nilmekte; psikolojik ve ekonomik şiddet
Eşitsizlikleri yeniden üretme potansiyeli
önemsizleştirile-
• “Canavar” (1. Sayfa) 03.01.2013
burada yer verilmeyen Takvim gazetesindeki haberdeki fotoğraf gibi ayrıntılar
şiddete maruz kalan kadınların cesaretini
kırmakta, kadının yakın çevresi özellikle
de çocukları üzerinde olumsuz etki bırakmaktadır.
Özetle; kadına yönelik şiddet olgusunun
• Kadına yönelik şiddeti konu alan haberlerde şiddet uygulayanın söylemlerini ve nedenlerini yansıtarak şiddeti
onaylayıcı, meşrulaştırıcı ve haklılaştırıcı söylemden kaçınılması,
• Şiddet mağdurunu gösteren fotoğrafların kullanılmaması; mağdurun kimliğinin belli olmasına yol açacak bilgilerin (isim, adres vb.) verilmemesi,
• Kadına yönelik şiddetin bir insan hakkı ihlali ve toplumsal bir sorun olduğunun hatırlatılması.
gazete haberlerinde gündeme getirilme-
Ancak unutmamak gerekir ki; medyada-
si, konunun toplumda mücadele edilme-
ki cinsiyetçi söylemin varlığının, yeni bir
si gereken bir sorun olarak algılanmasını
haber dili ve eleştirel bir haber anlatımı
sağlaması açısından çok önemlidir. An-
kurarak bugünden yarına ortadan kaldı-
cak bu haberlerin veriliş biçimi de bir o
rılması beklenemez. Bu noktadan hare-
kadar önemlidir. Kadına yönelik şiddet
ketle, kadına yönelik şiddet haberlerinde
haberlerindeki en önemli sorunlardan biri
geliştirilecek alternatif bir haber anlayışı-
kadına yönelik şiddetin bir insan hakkı
nın, tek başına kadına yönelik şiddetin
ihlali ve toplumsal bir sorun olduğu vur-
azaltılmasında etkili olabilmesi mümkün
gusunun haberlerde yeterince yer bula-
değildir; ancak bu şiddetin zeminini oluş-
mayışıdır. Bir diğer üzerinde durulması
turan toplumsal cinsiyet eşitsizliği söyle-
gereken sorun ise, kadına yönelik şiddet
mini zayıflatabilme olanağına katkı sağlayabileceği de açıktır.
63
dosya / türkiye'de kadın
Kadın İstihdamının Artırılmasına Yönelik Önemli Bazı
Yasal Düzenlemeler
• 2003 yılında yürürlüğe giren Yeni İş
Kanunu ile; işveren ve işçi ilişkisinde
cinsiyet dâhil hiçbir nedenle temel insan hakları bakımından ayrım yapılamayacağı hükme bağlanmıştır.
• 2007 yılında Gelir Vergisi Kanunu’nda
yapılan değişiklikle; hane içinde kadınlar tarafından üretilen ürünlerin düzenlenen kermes, festival, panayır ile
kamu kurum ve kuruluşlarınca geçici
olarak belirlenen yerlerde satılması
sonucu kadınların elde ettikleri gelirler
vergiden muaf tutulmuştur.
• 2011 yılı Şubat ayında yürürlüğe giren 6111 Sayılı Kanun ile kadınlara
yeni istihdam imkânlarının sağlan-
TÜRKİYE’DE KADIN İSTİHDAMI VE
YA P I L A N Ç A L I Ş M A L A R
ması amacıyla 18 yaşından itibaren
kadınların istihdam edilmesi halinde
12 ay ile 54 ay arasında değişen sürelerde sigorta primlerinin işveren hisselerinin İşsizlik Sigortası Fonundan
karşılanacağı hususları düzenlenmiştir. Söz konusu teşvikten faydalanan
kadın sayısı 2012 Eylül ayı itibariyle
110.426’dır.
• 4857 sayılı İş Kanununa göre kısmi
süreli iş sözleşmesi ile çalışanlar ile ev
hizmetlerinde sürekli olarak çalışması
Ülkemizde, kanunlardaki eşitlikçi düzenlemelere karşın,
kadınların yeterli eğitim düzeyine sahip olmaması, geleneksel
işbölümü nedeniyle ev içi sorumluluklarının ve çocuk bakımının
kadının üzerinde görülmesi, iş ve aile yaşamını uzlaştırıcı
mekanizmaların yetersizliği gibi sorunlar sebebiyle kadınların
işgücü piyasasında yeterince yer alamadığı görülmektedir.
64
Kadınların çalışma hayatına aktif bireyler
olarak katılmalarının hem bireysel hem
de sosyal gelişmenin önemli bir koşulu
olduğu da bir gerçektir. Türkiye’de kadınların işgücüne katılma oranı yüzde 28,8,
istihdam oranı yüzde 25,6’dır. Söz konusu oranların yükseltilmesi amacıyla gerek
yasal düzeyde gerekse uygulama düzeyinde önemli çalışmalar yapılmaktadır.
nedeniyle 5510 sayılı Kanun kapsamında olup, 30 günden eksik süreyle
çalışanların, isteğe bağlı olarak ödeyecekleri isteğe bağlı sigorta primleri;
esnaf ve sanatkârların statüsü yerine
hizmet akdi ile çalışma statüsü kapsamında sigortalılık olarak değerlendirilecektir. Söz konusu Kanun ile el
emeği ile geçinen kadınların bu işleri
hangi tarihte yapmaya başladıklarına
bakılmaksızın, söz konusu işleri yaptıklarını belgeleyerek, talepte bulunmaları halinde 18 gün üzerinden prim
(2011 için) ödemek suretiyle, 30 gün
Kadın İstihdamı Alanında Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü
Tarafından Yapılan Çalışmalar
hizmet kazanarak isteğe bağlı sigor-
A- Toplantılar
talı olabilmelerine imkan sağlanmıştır.
1- Kadın Kooperatiflerinin Artırılması Çalışmaları
• Kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunan kadın çiftçilerin sigor-
Kadın kooperatiflerinin yaygınlaştırılması
ta kapsamında sayılması için aile re-
amacıyla 8 Aralık 2011 tarihinde Kadı-
isi olma koşulu 24.07.2003 tarihli ve
nın Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından
4956 sayılı Kanun ve 26 Ocak 2012
“Kadın Kooperatiflerinde Yaşanan So-
tarihli ve 6270 sayılı Kanun ile yapılan
runlar ve Çözüm Önerilerinin Paylaşılma-
düzenleme ile kaldırılmıştır.
sı” konulu bir panel düzenlenmiştir. Söz
• 2004 yılında yürürlüğe giren “Personel Temininde Eşitlik İlkesine Uygun
Hareket Edilmesi” konulu Başbakanlık Genelgesi ile kamu kurum ve kuruluşlarının personel alımında hizmet
gerekleri dışında cinsiyet ayrımı yapılmaması gerektiği hükmedilmektedir.
• Kadınların sosyo-ekonomik konumlarının
güçlendirilmesi,
toplumsal
yaşamda kadın erkek eşitliğinin sağlanması, sürdürülebilir ekonomik büyüme ve sosyal kalkınma amaçlarına
ulaşılabilmesi için kadınların istihdamının artırılması ve eşit işe eşit ücret
imkânının sağlanması amacıyla hazırlanan 2010/14 sayılı “Kadın İstihdamının Artırılması ve Fırsat Eşitliğinin
Sağlanması”
konulu
Başbakanlık
Genelgesi 25 Mayıs 2010 tarihinde
yürürlüğe girmiştir.
konusu Panelde elde edilen sonuçların
ilgili taraflarca değerlendirilmesi mevzuata ve uygulamaya yönelik somut çözüm
önerilerinin geliştirilmesi ve yol haritasının
belirlenmesi amacıyla 29 Mart 2012 tarihinde “Kadın Kooperatiflerinde Yaşanan
Sorunlara Ortak Çözümler” çalıştayı gerçekleştirilmiştir. Gerek söz konusu çalıştayda gerekse TBMM Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu (KEFEK) tarafından
kadın kooperatiflerinde yaşanan sorunlara çözüm üretmek üzere yapılan toplantı
sonucunda belirlenen somut çözüm önerilerine ilişkin mevzuat çalışması yapılmak
üzere Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
toplantı salonunda 18 Haziran 2012 tarihinde bir çalışma grubu toplantısı yapılmıştır. Toplantıda belirlenen çözüm önerilerine ilişkin olarak Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü’nden mevzuat konusunda çalışan
• 7 Mart 2010 tarihli “Ağır ve Tehlikeli
bir temsilciyle değerlendirme yapılmış ve
İşler Yönetmeliğinde Değişiklik Ya-
Bakanlığımız tarafından mevzuat deği-
pılmasına Dair Yönetmelik”te çok
şikliği önerileri hazırlanarak, 27 Ağustos
sayıda iş ağır ve tehlikeli iş olmaktan
2012 tarihinde ilgili kuruma iletilmiştir.
çıkarılarak kadın ve gençlerin istihda-
Kadın kooperatiflerine yönelik mevzuat
mına ilişkin sınırlamalar kaldırılmıştır.
değişikliği çalışmalarının Maliye Bakanlığı,
Böylece bazı işler yalnızca erkek işi
Noterler Birliği, Sosyal Güvenlik Kurumu
olmaktan çıkarılmıştır.
ile işbirliği içerisinde yürütülmesi planlan-
65
dosya / türkiye'de kadın
makta olup bahse konu kurumlara resmi
yazı ile mevzuat değişikliği önerilerimiz
iletilmiştir. Kadın kooperatifçiliğinin geliştirilmesi amacıyla 2013 yılı içinde mevzuat
değişiklikleri çalışması yapılacaktır.
2- Kadın Girişimcilerin Finansmana Erişimi Toplantıları
Ülkemizde kadın girişimciliği alanında
yaşanılan sorunlar ve çözüm önerilerini
ortaya koymak amacıyla 14 Şubat 2012
tarihinde Ankara’da Bakanlığımız ve Girişimci İş Kadınları ve Destekleme Derneği
(ANGİKAD) işbirliğinde “Kadın Girişimcilerin Finansmana Ulaşımının Kolaylaştırılması” çalıştayı düzenlenmiştir. Çalıştay
sonucunda kadın girişimciliği konusunda
yapılan çalışmaların sürekliliğini sağlamak
amacıyla bir “Çalışma Grubu” oluşturulmuştur. Yapılan toplantılarda elde edilen
çıktıların hayata geçirilmesi amacıyla 10
Temmuz 2012 tarihinde “Kadın Girişim-
3- Adım Adım
Anadolu Toplantıları
TÜSİAD, Dünya Bankası ve Bakanlığımız işbirliğinde toplumsal cinsiyet eşitliği
konusunda bilinçlendirilmesi, ülkemizde
Kadınların çalışma hayatına
katılmalarını arttırmak
amacıyla iş ve aile yaşamının
kadın-erkek eşitliğinin önündeki engeller
uyumlaştırılması kapsamında
ve çözüm önerilerinin tartışılacağı, özel-
Kadının Statüsü Genel
likle halkın içerisinden gelen kadınları-
Müdürlüğü koordinasyonunda
mızdan İŞKUR eğitimlerinden, KOSGEB,
Dünya Bankası, Anne Çocuk
Ajansı (SIDA) fonu kapsamında düzen-
ji Bakanlığı, BORUSAN Holding ve Aile
ise “Kooperatifçilik, Kırsal Kalkınma ve
lenmiş olup yıl içinde yapılacak olan diğer
ve Sosyal Politikalar Bakanlığı arasında
Örgütlenme”, 12-14 Aralık 2012 tarihle-
toplantıların da SIDA fonu ile yapılması
“Annemin İşi Benim Geleceğim” İşbirliği
rinde de “Girişimcilik ve Liderlik” eğitici
planlanmaktadır.
Protokolü’nün 2013 yılı Ocak ayı sonuna
eğitimi programlrı uygulanmış olup, söz
kadar imzalanması hedeflenmektedir.
konusu eğitimlerde 105 eğiticiye “Ka-
B- Protokoller
dın Erkek Eşitliği ve Toplumsal Cinsiyet”
Eğitim Vakfı (AÇEV) ile
1- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Arasında 10 Şubat
2012 Tarihinde İmzalanan İşbirliği
Protokolü
2- Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı Arasında 17
Şubat 2012 Tarihinde İmzalanan
İşbirliği Protokolü
Kadın Girişimciler Derneği’nin
Söz konusu protokolde yer alan Organize
İşbirliği protokolünde; istihdam, çocuk iş-
başarıyı elde edene kadarki süreçte ya-
(KAGİDER) katılımıyla
Sanayi Bölgelerinde (OSB) kreş sayısının
çiliği, sosyal yardımlar, iş ve aile yaşamı-
şadıkları deneyimlerinin paylaşılmasının
kadınlara yönelik çocuk bakım
artırılması hedefi kapsamında BORUSAN
nın uyumlaştırılması, bu çerçevede kreş
sağlanacağı platformlar yaratmak, böy-
hizmetine ilişkin teşvik verilmesini
Holding işbirliğinde bir projenin gerçek-
hizmetlerinin yaygınlaştırılması ile kadın-
leştirilmesi planlanmaktadır. Bu amaçla
ların ekonomik yaşama katılımlarının ar-
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve Bo-
tırılmasına ve güçlendirilmesine önemli
mevzuat değişikliği
rusan Holding arasında görüşmeler yapıl-
katkı sağlayacak hususlara yer verilmiştir.
Dünya Bankası aracılığı ile kullanılması
Buluşması”
çalışması
mış ve ortaklaşa belirlenecek 10 OSB’de
Protokole işlerlik kazandırılması kapsa-
planlanan “İsveç Uluslararası Kalkınma
toplantıları gerçekleştirilmek-
yapılmıştır.
kreş kurulması konusunda görüş birliğine
mında; çocuk bakımı konusunda teşvikin
ve İşbirliği Ajansı” (SIDA) fon kaynağına
varılmıştır. OSB’lerde kreşler açılmasına
doğru uygulanmasının sağlanması için
ilişkin olarak Dünya Bankası aracılığı ile
yönelik olarak Bilim, Sanayi ve Teknolo-
pilot uygulama yapılmasının yararlı olaca-
İsveç Hükümetinin görüşüne sunulan
mikro kredi ve benzeri kaynaklardan yararlanarak başarı gösteren girişimci rol
modellerin belirlenmesi, başarılarının ve
lece girişimci fikri olan kadınlarımızı
cesaretlendirmek, yol gösterici olabilmek amacıyla “Adım
Adım
Anadolu
tedir.
içeren modelleme ve
eğitimi de verilmiştir. (Ayrıca 21-25 Ocak
2013 tarihleri arasında pilot illerdeki Aile
ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüklerindeki
personele yönelik olarak “Kadın Erkek
Eşitliği ve Toplumsal Cinsiyet” konusunda eğitici eğitimi verilmiştir.)
C- Projeler
1- İsveç Uluslararası Kalkınma
ve İşbirliği Ajansı (SIDA) Fonu
Projesi
ciliğin Teşvik Edilmesi” amacıyla finans
“Adım Adım Anadolu Buluş-
ğı yaklaşımı ile AB projesi yapılması he-
proje metni İsveç Hükümeti tarafından
kurumlarının katılımı ile bir toplantı ger-
ması” programı kapsamında
deflenmektedir.
onaylanmıştır.
çekleştirilmiştir. Toplantılardan elde edi-
2012 yılında Gaziantep, Trab-
len sonuçların değerlendirilmesi, yapıla-
zon Erzurum’da etkinlikler ger-
Söz konusu çalışma ile “Kadın girişimci-
cakların belirlenmesi ve Kadının Statüsü
çekleştirilmiştir. Dördüncüsü 12
Genel Müdürlüğü’nün önerilerinin payla-
Ocak 2013 tarihinde Bursa’da
şılması için 10 Temmuz 2012 tarihinde
gerçekleştirilen toplantı İsveç
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımızın
Uluslararası Kalkınma ve İşbirliği
3- Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı İle Türkiye Ziraat
Odaları Birliği Arasında 14 Mayıs
2012 Tarihinde İmzalanan “Kadın
Çiftçi Eğitimi İşbirliği Protokolü”
başkanlığında Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurulu, Bankalar Birliği ve
Protokol ile kırsal alanda yaşayan ve çift-
Kredi Garanti Fonu ile toplantı yapılmış-
çilikle uğraşan kadınların tarım, toplumsal
tır. Toplantıda Kredi Garanti Fonu ile ilgili
cinsiyet eşitliği, kadına yönelik şiddet, kişi
önerilen hususlar Ekonomiden sorumlu
hak ve özgürlükleri konularında eğitilmesi
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’a Ba-
ve kurumlar arası işbirliğinin geliştirilmesi
kanımız tarafından iletilmiş olup, kadın gi-
amaçlanmaktadır.
rişimcilerin finansmana erişimi için Kredi
Garanti Fonu özelinde ve Hazine Müsteşarlığı tarafından yapılabilecek desteklere yönelik Müsteşarlıktaki Mali Sektörler
Dairesi ve Kredi Riski Yönetimi Dairesi ile
çalışmalarımız devam etmektedir.
66
liğinin yaygınlaştırılması ve güçlendirilmesi amacıyla bilinçlendirme ve farkındalık
yaratmak, bilgiye ve finansmana kolay
erişimi sağlamayı amaçlayan kadın girişimciliği projesi” ile “kadınlara daha iyi iş
ve meslek olanaklarının sunulmasını sağlayacak politikaların üretilmesi için gerekli
bilgi ve verileri sağlamayı ve bunları yaygınlaştırmayı amaçlayan kadın istihdamı
projesi” ve kadınların kooperatifçilik marifetiyle örgütlenerek ekonomik ve sosyal
olarak güçlenmelerinin sağlanması ve
Protokol kapsamında 6 Kasım 2012 ta-
kadın kooperatifçiliğinin yaygınlaştırılması
rihinde “Kadınlar Hayata Can, Toprağa
amacıyla “Türkiye’de kadın kooperatifle-
Bereket Katıyor” sloganıyla bir basın ta-
rinin yaygınlaştırılması ve güçlendirilmesi
nıtım toplantısı düzenlenmiştir. 6-8 Ka-
projesi” nin hayata geçirilmesi planlan-
sım 2012 tarihlerinde “İklim Değişikliği ve
maktadır. 2013 yılında projenin aktivitele-
Kadın”, 19-21 Kasım 2012 tarihlerinde
rine başlanacaktır.
67
dosya / türkiye'de kadın
2- “Kadın İstihdamının
Çocuk Bakım Teşviki Yolu ile
Artırılması” Projesi
tarihinde işbirliği protokolü imzalanmıştır.
Türkiye’de kadınların konumlarının güçlendirilmesi ve bölgesel ekonomik kalkınmaya katılımlarına yönelik bilinç ve fırsat
Kadınların çalışma hayatına katılmalarını
yaratmayı amaçlayan proje kapsamın-
arttırmak amacıyla iş ve aile yaşamının
uyumlaştırılması
kapsamında
da; 18-30 yaş arası kadınlar aracılığıyla
Kadının
özellikle kaynaklara erişimin sınırlı olduğu
Statüsü Genel Müdürlüğü koordinasyonunda Dünya Bankası, Anne-Çocuk
Eğitim Vakfı (AÇEV) ile Kadın Girişimciler
“İş’te Eşitlik Platformu”
kesimlerde kadınların konumlarının güçlendirilmesi ve kadına karşı ayrımcılığın
İş hayatında erkekler lehine olan
önlenmesine yönelik olarak teknoloji kul-
lara yönelik çocuk bakım hizmetine ilişkin
hakim durumun, kadınların da iş
lanımı ile yenilikçi çözüm önerileri ve/veya
teşvik verilmesini içeren modelleme ve
hayatına giderek daha çok dahil
Derneği’nin (KAGİDER) katılımıyla kadın-
mevzuat değişikliği çalışması yapılmıştır.
Teşvik uygulamasının kademeli olarak yapılmasının, ilerleyen aşamalarda daha iyi
olmaları yönünde değişmesi, karar
mekanizmalarında kadınların
sosyal girişimcilik projelerinin üretilmesi
öngörülmektedir.
5- “İş’te Eşitlik Platformu”
Toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizlikle
sonuçlar verebileceği düşünülmektedir.
da etkin hale gelmesi, fırsat ve
Kademeli bir yaklaşım, (i) yeterli düzeyde
kaynaklardan eşit yararlanması
Forumu (DEF) çatısı altında oluşturulan
Erken Çocukluk ve Erken Bakım (EÇEB)
amacıyla çalışmalarına başladı.
görev grubunda yer alan ve Türkiye’de
lama yapılması ve (ii) EÇEB hizmetlerinin
kurumları ve sivil toplum kuruluşlarının
en aza indirmek üzere harekete geçen
yaygınlaştırılmasına paralel olarak prog-
kapasitelerinin geliştirilmesi amacıyla çok
Bakanlığımız himayesinde “İş’te Eşitlik
ramın
taraflı işbirliği ile 2015 yılı sonuna kadar
Platformu” kurulmuştur. İş dünyasının
Böyle bir yaklaşım, EÇEB hizmetleri arzı
yürütülecektir.
kapsamında
önde gelen isimlerinden Güler Sabancı
ve bu hizmetlere olan talep arasındaki
uygulayıcı ortaklar; Birleşmiş Milletler
ve Ferit Şahenk’in eş başkanlığını yürüte-
gerilimi ortadan kaldıracak, başlangıç
Kalkınma Programı (UNDP), Birleşmiş
ceği platform, iş hayatında erkekler lehi-
maliyetlerini azaltacak ve pilot uygulama-
Milletler Kadın (UNWOMEN) ve Sabancı
ne olan hakim durumun, kadınların da iş
dan dersler çıkarılmasını kolaylaştırarak
Üniversitesi’dir. İşbirliği içinde olunan ku-
hayatına giderek daha çok dahil olmaları
programın nihai halini iyileştirecektir. Bu
rumlar Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlı-
yönünde değişmesi, karar mekanizma-
bağlamda Bakanlık olarak teşvikin doğ-
ğı, İçişleri Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı
larında kadınların da etkin hale gelmesi,
ru uygulanmasının hedeflenmesi için pi-
ve Türkiye Belediyeler Birliği’dir.
fırsat ve kaynaklardan eşit yararlanması
hizmeti sunulan şehirlerde bir pilot uygu-
genişletilmesini
kapsamaktadır.
lot uygulama yapılmasının yararlı olacağı
yaklaşımı ile AB projesi yapılması hedeflenmektedir.
3- “Birleşmiş Milletler Kadınların
İnsan Haklarının Korunması ve
Geliştirilmesi Ortak Programı”
Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme Projesi
Söz konusu proje yerel düzeyde toplumsal cinsiyet eşitliği taahhütlerinin uygulan-
Program
Program kapsamında 10 yerel yönetimden toplam 250 katılımcı toplumsal
cinsiyete duyarlı bütçeleme konusunda
eğitimler alacaktır. 2015 yılına gelindiğinde proje illerinde yerel yönetim bütçelerinin toplumsal cinsiyet eşitliğine uygun bir
hale gelmesi hedeflenmektedir.
4- “Genç Fikirler Güçlü
Kadınlar” Projesi
mücadele vermek için Dünya Ekonomik
ekonomik alandaki cinsiyet uçurumunu
KÖYLÜ KADINLARI İLE ŞEHİRLİ KADINLAR ARASINDA
amacıyla çalışmalarına başladı. 3 yıl sü-
B İ R FA R K Y O K ” .
recek projede hedef; ülkemiz iş dünyasında kadınların işgücüne katılımlarını artırmak ve ülkemizin ekonomik katılım ve
fırsatlar alanındaki cinsiyet uçurumunu
yüzde 10’a kadar azaltmaktır.
Kadınların çalışma hayatında yer almalarının hem bireysel güçlenme hem de toplumsal kalkınma açısından olumlu etkileri
göz önüne alındığında bu sürecin hızlan-
masının hızlandırılması ve kadın hakları-
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile
dırılması için tüm tarafların işbirliği, katılımı
nın güçlendirilmesine katkıda bulunmak
Intel ve KAGİDER işbirliğinde “Genç
ile çalışmaların sürdürmesi büyük önem
için yerel yönetimlerin ve toplumsal
Fikirler Güçlü Kadınlar” projesinin ger-
arz etmekte ve bu kapsamda çalışmalar
cinsiyet eşitliğine yönelik çalışan kamu
çekleştirilmesi amacıyla 27 Aralık 2012
büyük bir kararlılıkla sürdürülmektedir.
68
ÜMMİYE KOÇAK; “ANLADIM Kİ
Röportaj: Umut ATAKUL
Faruk Nafiz FAZLIOĞLU
69
röportaj / ümmiye koçak
dedi. Ben de ezberle-
türlü
dim ve sınıfa anlattım.
Tam bu sırada Tar-
Hâlâ ezberimdedir.
sus’tan köyün okuluna bir tiyatro geldi. Yıl
Çok serbest bir ço-
2000-2001.
cukluğum oldu, çün-
ile tanıştım. En öne
annemin her biriyle
geçtim,
ilgilenmesi mümkün
dedim ki işte bu! Be-
gelin geldim 79’da.
nim arkadaşım koca-
Geldikten sonra, Al-
sından dayak yiyor ve
lah razı olsun, eşim
fukaram
çok yardımcı oldu.
İyisi mi ben bunların
Yazmaya devam edi-
harmanladım ve bir şeyler yazdım. Ge-
Beni yetenekli bulmuştu ama
tiyatro fikrinden bahsettiğimde
cenin bir yarısı eşimi uyandırdım ve ona
okudum. “Nasıl olmuş, Ali” diye sordum.
“Çok güzel olmuş, hanım” dedi ve gerisin
geri yatağına uzandı. Kendi kendime “Ali
beğendi ya, ben yazmaya devam ededermediler. Ama kız kardeşim korktu ve ben
Onu dinlediğinizde sadece ne çok iş yaptığına
şahitlik etmiyorsunuz aynı zamanda bilincinin
nasılda hızlıca evrimleşip geliştiğine de şahit
oluyorsunuz. Ki asıl şaşırtıcı ve etkileyici olan
da bu sanırım. “Derinlik” yaptığı işi rahatlıkla
nitelendirebileceğimiz bir sözcük bu aşamada.
Bu röportajı okurken şahit olacağınız şeylerden
Bir başarı hikâyesi mi
dersiniz? Yoksa Türk
kadınının gücü mü?
Başarılı bir girişimcilik
biri bu. Yetmez ise Mersin’in bir dağ köyünde
mi? Ne söylerseniz
bir kadının sadece kadınlardan kurulu bir tiyat-
söyleyin biraz eksik
gitmem diye tutturdu. “Ben giderim, ne olursun; beni gönder baba” dedim. O zaman beni
mecburen gönderdiler, çünkü sonunda hapis
cezası vardı. O şekilde gittim okula ve kendimi
şanslı hissettim. Ailemi hiç suçlamadım.
Yazmaya ne zaman başladınız?
yim” dedim ve Ali beğendikçe ben yazmaya devam ettim.
Hayatımda hiç şehir görmemiştim. Şehirden de sadece oy zamanında gelirlerdi
köylere. Bir de dışarıdan gelen öğretmenler. Ama onlarda bekâr gelir, evlenince ya da çocukları olduğunda gider-
güldü ve “Olacak bir şey değil”
Ben de “Tiyatromda hiç kadın
olmayacak ki” dedim. O zaman
bilmiyorum ama ben sadece
lerdi. Çünkü köyden kimse çocuklarına
dedikodu olmasın ve tiyatro
dedim. Oğlumun öğretmeni gitmesin
memi istemişti. Kitabı getirdim. Kapağı ilgimi
diye çocuğuna bakmaya başladım. Son-
çekmişti: Yaşlı bir köylü kadını resmi vardı. 70’li
ra herkes -çünkü liseyi bitiren genç kız-
orada çalışmaya başladım, ama bir süre.
Koçak’ın yaptığı ve
yıllarda… Şöyle bir göz attım. Köyde bir an-
lar evlerinde oturuyorlardı- dedi ki “Bak,
Sonra orayı da bir başkasına devrettim.
altıncısıyım. Okumayı çok istememe rağmen
yapmaya devam ettiği
ne-kız hikâyesini anlatıyordu. Öğretmenimden
Ümmiye abla çocuk baktı, hiç de bir şey
olmadı”. Böylece onlar da çocuk bak-
Tiyatro fikri ne zaman oluştu?
okutulmadım, ama ailemi de hiç suçlamadım,
kitabı okumak için izin istediğimde, o, saçımı
şey “Amerikan rüyası”
okşadı ve bana “Ümmiye, sen bunu okuya-
maya başladılar. Sonra bir mimar köye
miyordu. Sonra bir seferberlik oldu, dediler ki
türünden bir başarı
mazsın, bu çok ağır” dedi. Ben de kitabı kal-
bir ev yaptı. Hasta eşine bakacak aylıklı
herkes kız çocuklarını okula göndermek zo-
öyküsünün çok ötesine
dırdım; “Hayır, öğretmenim, ağır değil; lütfen
bir kişiye ihtiyacı vardı. Kayınpederim ve
okuyayım” dediğimde gülümsedi ve “Peki,
kayınvalidemle görüştüm. Onlar “Gelin,
okuyacaksın ve bütün sınıfa anlatacaksın”
biz sana güveniyoruz” dediler. Böylece
hikâyesi de altta kalır değil.
Ben Adana Çelemli doğumluyum. 10 kardeşin
çünkü benim köyümde kız çocukları okula git-
runda. Küçük kız kardeşimi gönderdiler. Yaşça ondan çok büyük olduğum için beni gön-
70
geçiyor.
danıştım, o da benim okulun müdürüyçıkarıyordu okul ve benim orada yazım
yayımlanmıştı. Beni yetenekli bulmuştu
ama tiyatro fikrinden bahsettiğimde güldü ve “Olacak bir şey değil” dedi. “Kocanı taşlarlar” dedi. Ben de “Tiyatromda hiç
dediğin ne demek bilmiyorum ama ben
mam, öğretmenimiz odasından kitabı getir-
Çünkü Ümmiye
mek gerekti. Bu konuda bir arkadaşıma
dedi. Ben “O dediğin ne demek
ve öfkelenirdim. Önce buna bir el atayım
zıda. Filmde başrol oyuncusu Seher Cuvadır’ın
diye bir oyun yazdım ama bunu sahnele-
kadın olmayacak ki!” dedim. O zaman
kitap Gorki’nin “Ana” adlı romanıydı. Hiç unut-
meyip bir de film çekmesini bulursunuz bu ya-
sızlıkları dile getireyim. “Kadının Çilesi”
bana “Sen feminist misin”
bakmazdı. Bu benim çok canımı sıkardı
kalması kaçınılmaz.
isimlerini değiştirip kadınlara yapılan hak-
le konuşmamı söyledi. O zaman dergi
dedi. “Kocanı taşlarlar” dedi.
13 yaşımdan beri yazıyorum. İlk okuduğum
ro topluluğu kurmasını olmadı bununla yetin-
anlatmaya
utanıyor bu durumu.
Evden çıkmıyordum.
rımdan dinlediğim bazı olayları kafamda
oturdum.
İzledim… O zaman
Arslanköy’e
yordum. Yine, hiç unutmam, arkadaşla-
Haya-
tımda ilk defa tiyatro
kü 10 çocuk vardı ve
değildi.
bilemiyordum.
dağılmasın istiyorum” dedim.
Köydeki kadınların durumu aklımı kurcalıyordu. Erkekler bahar gelince çınarın
dibinde oturur, kadınlar ise bağ-bahçe
işlerini yürütürlerdi. Erkekler geç saatlere
kadar içki içerlerdi. Buna bir çözüm bulmak istiyordum ama nasıl olacağını bir
bana “Sen feminist misin?” dedi. Ben “O
sadece dedikodu olmasın ve tiyatro dağılmasın istiyorum” dedim, ama destek
bulamadım. Ama durmadım, ısrar ettim.
O zaman bana Valiliği aramamı söyledi. Nihayet Kültür Merkezine ulaştım ve
Kültür Müdürü’yle görüşüp durumu anlattım. O beni destekledi ve Vali’yle görüştüreceğini söyledi. Buradan Mehmet
Çalışkan Müdürüme -şimdi emekli oldu-,
bana babalık yaptı, çok teşekkür ederim. Bana okul müdürüne kovuluncaya
kadar gitmemi söyledi ve öyle yaptım.
Sonunda kabul etti. Bir şekilde oyunumu
çıkardık. Kolay olmadı. İlk oyuncularım
benim yakın komşularımdı ve ezilenlerdi.
Hepsinin kocası içki içiyor ve kumar oy-
71
röportaj / ümmiye koçak
Hayatlarında ilk defa
William Shakespeare
uyarlamanız bu dönemdeydi,
değil mi? Biraz bahseder
misiniz?
nuyorlardı. Böylece “Taş Bademler”
oyununu oynadık.
Böylece Pelin Esmer ile
tanıştınız, değil mi?
Bizi gazeteden görmüştü ve tanışmak istiyordu. Geldi fakat üzerinde
zıldığı tarihten beri hiçbir şey değiş-
yorum” dedim. O da “ben bir karar
memişti. İnsanlar hâlâ çok bencildi.
aldım ve sen ne dersen onu yapa-
Sözleri insanların anlayabilmesi için
cağım”… “O zaman,” dedim, “gü-
-benim derdim köydeki insanlar, on-
zel kızım, sana bir şalvar giydirelim.
ların anlayabilmesi için- de kraliçeye
Başına da bir örtü verelim ve bir de
lastik ayakkabı giydirdim, şalvar giy-
kısa kollu giy, böyle değil” dedim.
dirdim. Tacını kartondan yaptım. Ni-
Bana “Bu köy çok mu yobaz” diye
şan elbisemden pelerin yaptım, kılıcı
sordu. “Valla, o dediğinden değiliz
örgü şişinden yaptım. Bir bölümü de
ama içlerinde en açıkgözü benim;
İngilizce yaptık. Tabii ki bunu tek ba-
sen bu şekilde giyinirsen ben uta-
şıma yapmadım, hepsini yanımdaki
nırım, bir mesafe koyarım, kendim
bunlar yeterli değildi. Teknik ekip ve onla-
sade beni değil, bütün oyuncuları. Ha-
rın ihtiyaçlarının giderilmesi gerekiyordu.
karete varan sataşmalar yaptılar, ama
Bu yüzden kapı kapı dolaşmaya başla-
hepsi geçti. Şimdi köyüme gidin, bakın.
dık. Bütün kurumlara gittik. Önce des-
İçki içenler içmez oldu. Oyun oynayanlar
2005 yılında “Yün Bebek” öyküsünü
tekleriz diyorlardı ama sonra sözlerinde
oynamaz oldu. Kadınlarla birlikte çalışılı-
yazmıştım. Şair ve Yazarlar Derneğinin
durmuyorlardı. Sonunda Valiliğe ulaştık.
yor artık.
dergisinde de yayımlanmıştı. Ben bunun
Sayın Vali, Akdeniz Belediyesi ve Ticaret
filmini yapmaya karar verdim. Sonra Si-
Borsası bizi desteklediler. Onlara çok te-
Kaç kişiden oluşuyor grubunuz?
nema Derneğiyle karşılaştım ve fikrimden
şekkür ederim. Böylece filmi buraya ka-
bahsettim. Bana yardım etmeyi kabul
dar getirdik, çok şükür. Antalya’da çok
ettiler. Senaryo yazımını bilmediğim için
övgüler aldık. Berlin’e, Nürnberg’e, New
bana bir senaryo örneği gönderdiler. Ben
York’a gönderdik. Zor şartlarda, ben na-
günlerce senaryo üzerinde çalıştım. Üs-
renciye bahçelerinde 30-35 lira yevmiye
dedim. “Oysa istediğim,
telik birkaç defa değişti senaryo. Senar-
ile kargo parasını toparladım. Ama sonra
Film kolay olmadı. Başrolü ben oynaya-
yoyu bitirip Sinema Derneğine gönderi-
destekleyen ve yardım edenler çıktı ve
caktım, fakat asıl yapmak istediğim yö-
kendimiz olalım. Sen bizden
yordum, onlar da eleştirileriyle beraber
bugünlere geldik.
netmenlikti. Sonra Seher Çuhadar’a ha-
Bütün bu çabalarınız sonucunda
köyünüzde neler değişti?
ber verdim; o, başrol oynadı. Arkadaşım
arkadaşlarımla birlikte yaptım. Allah
olamam” dedim. “Oysa istediğim,
Esmer bir belgeselimizi çekti ve çok da
Bana “Bu köy çok mu yobaz”
diye sordu. “Valla, o dediğinden
değiliz ama içlerinde en açıkgözü
ses getirdi.
Sonra oğlumun liseye gidebilmesi için
Mersin’e yakın bir yerde ev tuttum. Orada bulunduğum zaman içinde görüp
yaşadıklarımdan anladım ki köylü kadınları ile şehirli kadınlar arasında bir fark
yok; hepsi de ilgiye, sevgiye hasret…
ve “Hasret Çiçekleri” adlı bir oyun yazdım… ve sonrası geldi. Oyunlar ve öykü-
benim; sen bu şekilde giyinirsen
ben utanırım, bir mesafe
koyarım, kendim olamam”
olursan hiç duvar koymadan
yaptım.
72
Peki, film yapmak fikri nasıl gelişti?
atral olduğunu belirttiler. Böylece 5-6 kez
senaryoyu düzeltim… ve çekmeye karar
rak yapmak istiyordum çünkü… Çocuk
Esirgeme Kurumunda gönüllü annelik
razı olsun onlardan da.
geri gönderiyorlardı. Bazı bölümlerin te-
ler yazmaya devam ettim. Mersin Şehir
Tiyatrosunda eğitimini aldım. Bilinçli ola-
öyle anlatmıştı.
köyün Hamlet’i” yaptım. Çünkü ya-
ta Mersin’e kadar duyulmasını isti-
“Taş Bademler”i çektikten sonra Pelin
hikâyeyi anlatan kadın da aynen
Hamlet’ini Hamit yaptım, “bizim
duğunu söyledim, “çünkü sesimizin
oluruz, içten oluruz” dedim. Kabul etti.
man da “Çiçekler Solmasın” diye bir
ve sonunda William Shakespeare’in
Ben de bizim için de çok önemli ol-
duvar koymadan doğal oluruz, samimi
şey gerçekti. Seher Hanım’da
yordu. Farklı bir şey yapmalıydım…
için çok önemli olduğunu söyledi.
kendimiz olalım. Sen bizden olursan hiç
karakterlerdi. Filmde olan her
o rolü iyi oynadı. Çünkü bana
artık kendi yaptıklarım bana yetmi-
yazacağından bahsetti ve kendisi
karakterlerin hepsi gerçek
2007’de köye tekrar döndüm. O zaoyun yazdım. O da ses getirdi. Fakat
askılı bir bluz ve şort vardı. Bize tez
kamera görüyorlardı. Ama
doğal oluruz, samimi oluruz,
içten oluruz” dedim.
verdik. Pek çok şeyi ben yıllar içinde hazırlamıştım. Oyuncular gönüllüydü, film
de benim evimde çekilecekti fakat bütün
Esra Ceyhan’ın programına gittik bütün
ekiple. Önce herkes karşı çıkıyordu, dalga geçiyordu. Sokağa çıkamaz ettiler;
Oyuncuların performansı hakkında
ne düşünüyorsunuz?
Oyuncularımın performansından memnunum. Çünkü Seher Çuhadar dışında
hepsi eğitimsiz kişilerdi, hayatlarında ilk
defa kamera görüyorlardı. Ama karakterlerin hepsi gerçek karakterlerdi. Filmde
7 kişi ile başladım. Sonra 11 oldu, sonra
olan her şey gerçekti. Seher Hanım da o
13 oldu. Sonra başka yerlere giderken
rolü iyi oynadı. Çünkü bana hikâyeyi anla-
sıkıntı oluyordu. Şu anda teknik ekiple
tan kadın da aynen öyle anlatmıştı.
beraber 7 kişiyiz. Biz de profesyonelleş-
Peki, neden sadece kadın
oyunculardan kurulu ekibiniz?
tik artık.
kolunu kırdı, sonra oyun icabı kırılması
gerektiği yerde iyileşmişti; o zaman rol
yaptı. Teknik ekipten yaralananlar oldu.
Zordu, ama çok güzeldi yine de.
Türkiye’de karışık o kadar çok tiyatro
topluluğu var ki… Neden özelliğimizi yitirelim? Bu konseptte devam edeceğiz.
Ama köyden tiyatroda oynamak isteyen çok erkek var artık. Tabii, şunu da
söylemek isterim: İlk zamanlarda bana
zorluk çıkaran kişilere şimdi teşekkür
etmek isterim. Çünkü onlar bana zorluk
73
röportaj / ümmiye koçak
çıkarmasaydı ben bu kadar azimli olmayacaktım. Kendi kendime “Siz isteseniz
de istemeseniz de ben bunu yapacağım”
Aslında kadının
demiştim.
kadına şiddeti
Film popüler kanının aksine
kadının kadına şiddetine vurgu
yapıyor. Ne düşünüyorsunuz bu
konuda?
sürekli var olan
ama su yüzüne
Eşinizden ayrılıyorsunuz
Ben bu halkın içinde yaşıyorum. İki çocuk
kavga eder, sonra barışırlar; ama anneleri
ama çocuklardan ayrılamıyorsunuz.
kavga eder, barışmazlar. Görümcelerle
Büyükbaba, büyükanne için de
kavga edilir, kaynana ile kavga ederler;
bunlar böyle. İki kişi ayrıldığında
ama olan çocuklara olur. Bir köşede sessizce çekilirler. Hep karılarını öldüren erkeklerden bahsediyorlar ama kimse onu
çıkmayan bir
şeydir. Gerek
fiziksel gerek
çocuklar da ayrılıyor. Boşandıktan
duygusal ya da
sonra çözüm bulunmasından ziyade
sözel olarak vardır.
doğuran ve yetiştirenin bir kadın olduğu-
boşanmadan bir çözüm
nu söylemiyor. Onu biz doğurduk. Kim ne
bulunmasını isterdim.
Kaynana-gelin
derse desin biz de hatalıyız. Yastığa ba-
arasında, örneğin,
şımızı koyduğumuzda biraz düşünelim.
sürekli bir gerilim
Şu anda başka çalıştığınız bir proje
var mı?
vardır.
Tek istediğim -şimdilik, gelmeden kalmadım, gitmeden de kalmayacağım- bu filmin öldüğüm zaman annelere ibret teşkil
etmesi için TRT’de yayımlanması ve arşivinde yer alması.
SEHER ÇUHADAR
Biraz hayatınızdan ve tiyatro
ile tanışmanızdan bahsedebilir
misiniz?
Aslında kadının kadına şiddeti sürekli var
Boşanmış olup sorun yaşamaktansa bo-
Ağa” dizisi için bir çekime gidene kadar.
olan ama su yüzüne çıkmayan bir şeydir.
şanmadan sorunlarıma çözüm bulunma-
O zaman çocuklarıma söyledim. Sonra-
Gerek fiziksel gerek duygusal ya da sözel
sını isterdim. Hani bu daha önemli benim
sında başka çekimler geldi. 5. yıl oldu. O
olarak vardır. Kaynana-gelin arasında, ör-
için. Eşinizle anlaşamıyorsunuz. Belki
vesilesiyle Ümmiye Abla ile tanıştım.
neğin, sürekli bir gerilim vardır. Biz kadın-
maddi belki manevi sorunlar. Temele in-
Filmde oynadığınız karakterin
hayatı sizin hayatınızla bazı
paralellikler taşıyor…
lar; çocuklar konusunda kıskancız galiba.
diğinizde pek önemli değil, aslında çok
Bu yüzden gelin, çocuğu annesinden
basit şeyler. Ama boşandıktan sonraki
koparan bir şey olarak görülüyor, sanırım.
sorunlar ise çok daha farklı. Çünkü eşi-
Kadınlar arasında ise güzel olanlar, zen-
nizden ayrılıyorsunuz ama çocuklardan
gin olanlar, sanırım, kıskanılıyor.
ayrılamıyorsunuz. Büyükbaba, büyükanne için de bunlar böyle. İki kişi ayrıldığında
dının eşinden ayrılmış olması, özellikle de
Peki, erkekler kadın şiddetine
uğruyorlar mı sizce?
ekonomik özgürlüğü yok ise, çok zor; sa-
Erkekler şiddete uğradıklarını pek dillen-
dece maddi olarak değil, manevi olarak
dirmiyorlar gururları yüzünden. Ama, ör-
çok zor. Bu, girdiğiniz işlerde bile karşını-
neğin, bir kadın bir erkeğin yapabileceği
za eksi olarak çıkar.
bütün işleri yapabiliyorsa o zaman erkek
Filmde kadına şiddet merkezî
bir yer tutuyor fakat kadının
kadına şiddeti. Bu konuda ne
düşünüyorsunuz?
kendini gereksiz ve ezik hissetmeye baş-
Filmdeki karakter her şeyi kabullenmiş
Kendimi geri plana attım. Sonra kızımı
arkadaşlarımdan biri yine Halk Eğitim-
Ben erken bir evlilik yaptım. 15 yaşında
evlendirdim. Onunla ilişkim bir anne-kız
de tiyatro kursuna gittiğinden bahsetti.
evlendim. Ailem Çorum’dan Ankara’ya
ilişkisinden ötedeydi. Onun evliliğinden
Gelip izleyip izleyemeyeceğimi sordum.
göç etmiş bir aile. Sonrasında Tarsus’a
bunalıma girdim ve sonra kendimi eve
“Elbette” dedi ve onunla tiyatro kursuna
geldik. Orta 2’de babam beni evlendir-
kapattım. Mahalleden bir ablam beni dı-
gittim. Amacım izlemekti. Koltuğa oturup
meye karar verdi. İtiraz etmeme rağmen
şarı çıkarmak için çok uğraştı. Ama bir
izlemeye başladım. Hoca “abla, ne yapı-
ortaokulun sonunda evlendim. Sonrasın-
sonuç alamayınca sonunda bir gün geldi
yorsun” dedi. “Ben sizi izlemeye geldim”
da içinde bulunduğum hayatı kabullen-
ve “Seni Halk Eğitimde kursa yazdırdım;
dedim. “Hayır,” dedi, “sahneye çık” dedi.
dim. Oysa çok okumak istiyordum. 16
git, hangisini beğenirsen başla” dedi.
Etrafımdakiler gencecik çocuklar. Kıya-
senelik evlilikten sonra ayrıldım. Evli iken
Gittim, takı tasarım kursu vardı; masraf-
fetim bile uygun değildi. “Hocam, nasıl
liseyi dışarıdan bitirdim. Okumak isteği
lı. Dikiş nakış kursu; kızım evlenmiş, ar-
olur” dedim. “Abla, olur” dedi… ve sah-
insanın içinde bir yerlerde kalıyor sanırım.
tık çeyize ihtiyacım yok. Sonra diksiyon
neye çıktım. Çok farklı bir duyguydu. Bir
Öncelikli olan çocuklarımın eğitimiydi.
kursu dikkatimi çekti ve başladım. Kurs
şeyler yapmak istediğimi fark ettim, ama
74
kimseye söyleyemedim; ta ki hocam “Son
biri. Belki bulunduğu ortamdan dolayı.
Ben o kadar teslimiyetçi değilim. Bir ka-
lıyor tabii…
Film; evlilik, boşanma, yeniden
evlenme üzerine sorular soruyor.
Sizin bu konuda düşünceleriniz
nedir?
çocuklar da ayrılıyor. Boşandıktan sonra
çözüm bulunmasından ziyade boşanmadan bir çözüm bulunmasını isterdim. Nasıl bir destek alınacak; psikolojik, maddi,
manevi; bunlar düşünülmeli. Toplum aile
ile var. Aileyi bir arada tutabilirsek toplum
daha sağlıklı bir hâle gelecektir. Benim
istediğim, aile dağılmadan bir şeyler yapabilmektir. Ama dağılmışsa, dağılması
gerekiyorsa orada da destek olalım.
75
Amerika’daki koruyucu aile hizmetleri
Amerika’da ayrıca Türkiye’den farklı ola-
Türkiye’deki koruyucu aile hizmetlerin-
rak ‘sertifikalı koruyucu aileler’ var. Tür-
den farklılık göstermektedir. Bu farklılıkla-
kiye’de de bu sistemin benimsenmesi
rın en temel sebebi Türkiye’deki kolektif
ve yaygınlaşması için gerekli yönetmelik
kültürün aksine Amerikan toplumunun
çalışmaları ve uygulamaları Aile ve Sosyal
bireysel kültürün kolektif kültürden daha
Politikalar Bakanlığı tarafından sürdürülü-
yaygın olmasıdır. Bunun sonucu olarak
yor.
koruyucu aileler çocukları bizim kültürümüzdeki gibi sahiplenmemekte, Amerikan koruyucu aileler çocukların yetiştirilmesinde daha çok bakıcı (yurt gibi)
rolünü üstlenmektedirler.
Amerika’da sosyal hizmet uzmanları ikiye
sorunun önüne geçebilmek için uzman-
ayrılıyor. Birinci grupta, sosyal hizmetler
lar, çocukların verileceği ailenin daha de-
yüksek lisans derecesine sahip social
taylı bir şekilde incelenmesi (ev ziyaretleri
worker unvanına sahip uzmanlar, diğer
gibi) gerektiği görüşünü savunuyor.
pıp koruyucu ailelerdeki çocukları evlerinden alıp kuruma getirip çocukların kurumda öz aileleri ile buluşmasına yardımcı
oluyor. Çocuklar kendileri için kurumda
özel tasarlanmış görüşme odalarında öz
aileleri ile görüştürülüyor. Bu odalarda her
yaş grubuna uygun oyuncaklar ve araç
gereç yer alıyor. Görüşme bittikten sonra sosyal hizmet uzmanı çocukları tekrar
Sosyal Çalışmacı
76
değiştiriyor ve yapılan araştırmalarda çorında bir takım problemler görülüyor. Bu
grubu da kendi araçlarıyla ev ziyareti ya-
Gizem ARAT
lardaki çocuklar çok sayıda koruyucu aile
diğim deneyimlerden yola çıkarsak eğer:
workerlar beraber çalışıyor. Her iki uzman
KORUYUCU AİLE HİZMETLERİ
işleyişi sorgulanıyor. Örneğin, küçük yaş-
cuklarda okul ve sosyal çevreye uyumla-
si ile üniversitelerden mezun olan case
AMERİKA VE TÜRKİYE’DEKİ
fazla aile değiştirdiği için de bu sistemin
Amerika’da koruyucu ailelerle birebir edin-
grupta ise yine sosyal hizmetler derece-
Amerika’da, Türkiye’den
farklı olarak
‘sertifikalı koruyucu aileler’
var.
Türkiye’de de bu sistemin
benimsenmesi ve yaygınlaşması
için gerekli yönetmelik
çalışmaları ve uygulamaları
Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı tarafından
sürdürülüyor.
Amerika’da çocuklar sürekli ve birden
koruyucu aileye teslim ediyor. Uzman
-Türkiye’deki gibi-, bu görüşmeyle ilgili
izlenimlerini dosyalıyor ve danışmanları ile
haftada bir kez belirlenen gün ve saatte
vakalar üzerinde görüşüyor.
Türkiye’de bu sistemin daha da yaygınlaşması ve diğer ülkelerden daha sağlıklı
bir şekilde uygulanması için gerekli fizibilite çalışmaları ve araştırmaların yapılması
gerekiyor. Çocukların yuvalardan ziyade
koruyucu ailelerle birlikte güvenli ve sağlıklı bir aile ortamında yetiştirilmesi çocukları psikolojik, ruhsal ve sosyal açıdan
olumlu etkilediği görüşü yaygın olmasına
rağmen Türkiye’de bununla ilgili araştırma bulunmuyor. Yurt dışında yapılan
araştırmalarda koruyucu aile yanında yetişen çocukların, kurum bakımında olan
çocuklardan daha sağlıklı yetişip yetişmediğine dair henüz kesin bir araştırma
sonucuna varılmamıştır ve bu tartışmaya
açık bir konudur. Bu sebeple Türkiye’de
özellikle betimleyici araştırmalardan ziya-
Amerika’da koruyucu aile hizmetinden
de daha fazla nicel ve nitel araştırmaların
yararlanma yaşı eyaletler arasında farklılık
yapılması uzmanların koruyucu aile ve bu
gösteriyor. Örneğin, Pennsylvania’da lise
hizmetten yararlanan çocuklara sağlanan
ya da yüksek okul eğitimi gören gençle-
hizmetin kalitesini artırmada çok büyük
rin korunma kararı 21 yaşına kadar uza-
bir önem taşımaktadır.
tılabiliyor. Türkiye’de ise üniversite eğitimi
gören gençlerin korunma kararı 25 yaşına kadar uzatılabiliyor.
77
Aileye Dönüş ve Aile Yanında Destek Uygulaması, 01.04.2005 yılında proje
olarak başlatılmış olup halihazırda uygulama olarak devam etmektedir. Söz konusu uygulamanın bütçesi, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti genel bütçe kaynak-
Bir çocuğun kişilik gelişiminde ve
larından karşılanmaktadır.
sosyalleşmesinde en iyi kuruluş bakımının
Kurumsal bakımın, çocuklara bireysel ilgi ve desteğin yeterince sunulamaması,
bile aile ortamından daha yetersiz
toplu yaşam alanlarında çocukların bireysel kimlik kazanma güçlüğü, çocukla-
kaldığının bilimsel verilerle ortaya
toplu yaşam koşullarında aidiyet ve sorumluluk duygusunun yeterince gelişe-
konulduğu bilinmektedir.
memesi gibi çocuk üzerinde çeşitli psiko-sosyal olumsuz etkileri bulunmak-
Ekonomik, sosyal ve kültürel yönden
gelişmiş olan ülkelerde de korunmaya
muhtaç çocuklara aile yanında bakım
hizmeti sağlanmakta, kuruluş bakımı
ancak çok acil durumlarda ve aile
yanında bakılamayacak durumda olan
çocuklar için uygulanmaktadır. Bu
uygulama, çocuğun kendi evi dışında
bir kuruma yerleştirilmesi yerine ailesi
yanında yaşamına devam etmesine
imkan tanımaktadır.
rın kendi aile ve sosyal ortamından koparılmalarının yarattığı duygusal çöküntü,
tadır. Ayrıca, Kurum bakımının finansal maliyeti evde bakım maliyetine oranla
daha yüksektir.
Genel Müdürlüğümüz, son yıllarda hizmet sunumunda yapmış olduğu değişiklikle kuruluş bakım odaklı hizmetler yerine aile bakım odaklı hizmetlere ağırlık
ve öncelik vermektedir. 2005 yılı itibariyle kuruluşlarımızda koruma ve bakım
altında 21.000 çocuk bulunmaktaydı. 2005 yılında uygulamaya konulan “Aile
Yanında Destek ve Aileye Dönüş Projesi” kapsamında kuruluşlarda fiilen kalan
çocuk sayılarında önemli ölçüde düşüş sağlandı. Böylelikle, çocuklara yönelik
mevcut kuruluşlar iç düzenlemeler ile küçük gruplara bölünerek ev ortamına
yakın üniteler oluşturuldu.
Genel Müdürlüğümüzce, kurum bakımındaki çocukların korunma altına alınma
nedenlerinin başında, ailelerin ekonomik yetersizliklerinin olduğu görülmektedir.
Sosyal ve ekonomik desteklerin en önemli fonksiyonu; Kurumun öncelikli hedef
grubu olan korunmaya muhtaç çocuk ve gençlerin kurum bakımına alınmasına
esas oluşturacak nedenin ekonomik yoksunluk olması halinde, korunma altına
ya da kuruluşa alınmadan sosyal ve ekonomik desteklerle ailenin parçalanmadan bir arada yaşamasına imkan sağlanmasıdır.
Genel Müdürlüğümüz;
Asli Hizmet Modelleri
A. Sosyal Yardım ve Sosyal Hizmet Desteği ile
Öz Aile Yanında Bakım,
B. Koruyucu Ailede Bakım
Çeşitli nedenlerle öz ailesi yanında bakımları sağlanamayan ve evlat edindirilemeyen çocukların, anne-baba özelliklerini taşıyan ücretli veya gönüllü statüdeki
uygun aile ya da kişilerin yanında gereksinimlerine bağlı şekilde kısa ya da uzun
süreli olarak Kurumumuzun gözetiminde bakımlarının sağlanmasıdır. Bu kap-
AİLEYE DÖNÜŞ VE
A İ L E YA N I N D A D E S T E K U Y G U L A M A S I
78
samda korunmaya muhtaç çocuklarımızın sorumluluğunu Devlet ile paylaşan
kişi ya da ailelere de “Koruyucu Aile” denilmektedir.
Koruyucu aile hizmetinde amaç, çocuk için karmaşık ve sorunlu olan bir dönemde özenli davranılarak çocuğun bu dönemi örselenmeden geçirmesini ve
normal hayatını devam ettirmesini sağlamaktır. Bu kapsamda, 2011 yılı sonu
79
itibariyle, halihazırda koruyucu aile hizmetinden yararlandırılmakta olan toplam
1.282 çocuk bulunmaktadır.
C. Evlat Edindirme Yoluyla Aile Yanında Bakım
Evlat edinme; çocukla, durumu evlat edinmeye uygun bir kişi arasında hukuki bağlar sağlanarak çocuk ebeveyn ilişkisinin kurulmasıdır. 2005 yılından bu
yana toplam 3.640 çocuk evlat edindirilme hizmetinden yararlanmıştır.
Alternatif Hizmet Modeli
D. Kuruluş Bakımı
Kuruluşta
kalmakta olan
çocuklarımızdan her
yıl yaklaşık 1.500’ünün
aile veya yakınları
yanına döndürülmesi
planlanmıştır.
önünde tutarak, esenliği için gerekli bakım
2. stratejik amaç “Kurumdan Yatılı Bakım
ve korumayı sağlamayı üstlenirler ve bu
Hizmeti Alanları Toplumsal Yaşama Ka-
amaçla tüm uygun yasal ve idari önlemleri
zandırarak Aile Merkezli Yerinde Hizmet
alırlar.” denilmektedir.
Vermek” başlığı altında Kurum bakımın-
Temel konular ve çözümlenmek
istenen sorunlar nelerdir?
Genel Müdürlüğümüzce verilen sosyal ve
ekonomik desteklerin en önemli fonksi-
daki çocukların her yıl ortalama %30’unu
kendi ailesi/ koruyucu aile/ evlat edindirme
hizmeti ile aile yanında desteklemek yer
almaktadır.
yonu Kurumun öncelikli hedef grubu olan
Amaç ve Hedefler
Aile odaklı bakımdan faydalandırılamayan çocuklar için kurum bakımı alternatif
korunmaya muhtaç çocuk ve gençlerin
Kuruluşta kalmakta olan çocuklarımızdan
bakım hizmeti olarak uygulanmaktadır.
kurum bakımına alınmasına esas oluştura-
her yıl yaklaşık 1.500’ünün aile veya ya-
cak nedenin ekonomik yoksunluk olması
kınları yanına döndürülmesi planlanmış-
halinde, bu kişilerin korunma altına ya da
tır. Bu uygulama ile kuruluş bakımındaki
kuruluşa alınmadan sosyal ve ekonomik
çocuk sayısı azalacağından, hizmetlerin
destek ile desteklenerek ailenin parçalan-
nitelik ve niceliğinde olumlu yönde geliş-
madan bir arada yaşamasına imkan sağ-
meler sağlanacaktır. Boşalacak bir kısım
lamasıdır.
kuruluş binaları, ihtiyaç duyulan başka
Aileye Dönüş ve Aile Yanında Destek Uygulamasına Dayanak
olan Kurumsal Nedenler;
A) 2828 Sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu ve 633 sayılı Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname
Projenin başlangıç tarihi olan 2005 yılında yürürlükte bulunan 2828 Sayılı Mül-
hizmet modellerine dönüştürülebilecek-
ga Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun , 9. maddesi
Çözümlenmek İstenen Sorunlar:
(b) bendi ile 03.06.2011 tarihinde yürürlüğe giren 633 Sayılı Aile ve Sosyal
• Çocuklara verilen hizmetlerde kuruluş
vermek amacıyla yeni kuruluşların açılması
Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Ka-
bakımın esas hizmet modeli olarak be-
önlenecek, çocuk sayısının azalması do-
rarname’nin 2. maddesi (g) bendinde, “öncelikle çocuğun aile içinde yetişti-
nimsenmiş olması,
layısıyla, kuruluşların ev ortamına yakın
(1)
rilmesi ve desteklenmesi için aileyi eğitim, danışmanlık ve sosyal desteklerle
güçlendirmek” Kurumumuzun görevleri arasında sayılmaktadır.
B) 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005)
“8. Beş Yıllık Kalkınma Planı”nın Sosyal ve Ekonomik Sektörlerle İlgili Gelişme
• Kuruluşta bakımı sağlanan çocuk sayısının fazla olması,
• Değişen koşullara göre ihtiyaç duyulan
yeni hizmetler için bina eksikliği,
tir. Korunmaya muhtaç çocuklara hizmet
bir biçimde düzenlenmesi mümkün olabilecektir. Korunmaya muhtaç çocukların
bakım maliyetlerinin düşürülmesi ile daha
çok çocuğa hizmet götürülebilecektir. Kuruluşlarımızda, aile yanına yerleştirileme-
Hedef ve Politikaları konulu 8. Bölümünün İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi 2.
• Kuruluşların koğuş tipi ortamlar olarak
yen veya rehabilitasyonu açısından kuru-
Başlığının “Kadın, Aile ve Çocuk” konulu 6. alt başlığının amaçlar, ilkeler ve po-
düzenlenmiş olması ev ortamından
luş bakımının zorunlu olduğu korunmaya
litikalar konulu 842. maddesinde; “Çocuğun bakım ve yetiştirilmesinde ideal
uzak fiziksel mekanlar olması,
muhtaç çocukların bakımı sağlanacaktır.
ve öncelikli ortamın aile olduğu ilkesinden hareketle, özürlü çocuklar ve korunmaya muhtaç çocukların ailesi yanında korunup yetişmesini sağlamak üzere
aileye yönelik sosyal destek programlarına ağırlık verilecektir.” denilmektedir.
C) Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesinin 1. paragrafında “Kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün
faaliyetlerde, çocuğun yararı temel düşüncedir”, denilmekte aynı maddenin
2. paragrafında ise “Taraf Devletler, çocuğun ana-babasının, vasilerinin ya da
kendisinden hukuken sorumlu olan diğer kişilerin hak ve ödevlerini de göz
• Ekonomik yetersizlikler nedeniyle korunma ihtiyacı olan çocukların tamamına ulaşılamaması,
• Kuruluş bakımında olan çocukların aileleri ile yeterli düzeyde iletişim geliştirememesi,
• Ailelerin çocukları için korunma altına
alınma talepleri,
2010-2014 (Mülga) SHÇEK Stratejik Planı’nın 1. stratejik amacı “Sosyal Hizmetlerde Koruyucu ve Önleyici Çalışmaları Artır-
(1) Bu Kanunun adı “Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu” iken, 3/6/2011
mak” başlığı altında alt hedef olarak; her yıl
tarihli ve 633 sayılı KHK’nın 35inci maddesiyle metne işlendiği şekilde değiştirilmiştir.
+3.000 çocuğu aile yanında desteklemek;
80
Korunma altına alınması talep edilen çocukların Kurumumuzun öncelikli koruyucu hizmet modeli olan sosyal yardımlarla
desteklenerek kuruluş bakımına alınmaları
önlenecektir.
Bu uygulama ile çocukların aile ve yakınları
ile birebir iletişim ve etkileşim içinde büyümesi ve gelişimini tamamlaması, kuruluş
bakımında bulunan çocuklara göre daha
özgüvenli, daha sağlıklı kişiler yetiştirilmesi
sağlanacaktır. Ekonomik yönden maliyeti
daha yüksek olan kuruluş bakımı yerine
aile yanında bakım modeli ile ailenin kuru-
81
evlat edinme
2005 yılında
luş bakımına göre daha az ücretle desteklenerek
aile ilişkilerinin güçlendirilmesi sağlanacaktır.
kuruluşlarımızda
koruma ve bakım
korunma altına alınmadan ailesi yanında desteklenen 43.081 çocuk için toplam 140.737.538 TL
ödeme yapılmıştır.
Bu uygulamanın başlangıç tarihi olan 2005 yı-
altında 21.000
lında kuruluşlarımızda koruma ve bakım altında
çocuk bulunmakta
Kuruluş bakımında bir çocuğun yaş ve öğrenim
le 12.000 civarında çocuk bulunmaktadır. 2005
iken, 2012 yılı
1.126 TL ile 2.596.59 TL arasında değişmekte-
yılından 2011 Aralık sonu itibariyle, 8.099 korun-
itibariyle 12.000
21.000 çocuk bulunmakta iken, 2012 yılı itibariy-
ma kararlı kuruluşlarda bakılmakta olan çocuğumuz aile ve yakınları yanına döndürülmüştür.
Muhtaçlık nedeniyle korunma kararı alınarak
kuruluş hizmetlerinden yararlandırılmak istenen
çocukların korunması, bakımı ve yetiştirilmesine
yönelik hizmetlerin mümkün olduğu ölçüde kendi yaşam ortamlarında verilmesi sağlanmaktadır.
Bu kapsamda da, 2011 yılı sonu itibariyle 34.982
çocuğumuz korunma kararı alınmadan aile veya
yakınları yanında desteklenmiştir. Bu çocuklar
için 2011 yılı sonu itibariyle süreli yardımlar çerçevesinde eğitim gruplarına göre değerlendirildiğinde her bir çocuk için aileye aylık ortalama 450
TL ekonomik ve sosyal destek sağlanmıştır.
2011 yılı sonu itibariyle, kuruluşlarımızda korunma ve bakım altında iken ailesine döndürülen ve
82
civarında çocuk
bulunmaktadır.
2005 yılından
2011 Aralık sonu
itibariyle, 8.099
korunma kararlı
kuruluşlarda
bakılmakta olan
çocuğumuz aile ve
yakınları yanına
döndürülmüştür.
durumuna göre maliyeti aylık yaklaşık olarak
dir. Aileye döndürülen ve aile yanında desteklenen bir çocuk için 2012 Ocak ayı itibariyle ortalama 463.72 TL ödenmektedir.
2005 yılı itibariyle kuruluşta kalmakta olan 21.000
çocuktan 8.099’u aile ortamında yaşama imkânı
bulmuştur. Yine bu 8.099 çocuk kuruluş bakımının olumsuz etkilerinden uzaklaşmış, aile ortamının verdiği güvenle daha pozitif gelişim ortamı
bulmuştur.
Bu uygulama ile aile odaklı bakım modellerinin
çocuk bakımı üzerinde pozitif etkileri ortaya çıkmıştır. Aile yanında sosyal ve ekonomik destek
yanında, koruyucu aile, evlat edinme, çocuk evleri gibi hizmet modellerimiz ile kuruluşlarımızda
M İ T H AT PA Ş A V E I S L A H H A N E L E R
Turgay ÇAVUŞOĞLU
bakım ve koruma altında bulunan 12.000 çocuğun tamamının 10 yıl içerisinde aile odaklı bakım
modelleri ile desteklenmesi öngörülmektedir.
83
mithat paşa ve ıslahhaneler
Giriş;
Türk sosyal hizmet tarihinde kurum bakımının temelini oluşturan, “Islahhaneler”;
işleyişi, üreticiliği, sistematiği ve korunmaya muhtaç çocukları yetiştirmesi bakımından döneminin örnek bir kuruluşudur.
Mithat Paşa tarafından korunmaya muhtaç çocukların topluma kazandırılması
Mithat Paşa
rasında; Bosna, İşkodra, İzmir, Bursa,
la ilgili sorunlar öncelikle aile içerisinde
çözülmüş, bunun mümkün olmaması
halinde konu, komşudan yardım istenilmiştir. Türklerin Anadolu’ya gelişi sonrasında kurulan “Ahilik” sistemi, öncelikle
üretim sistemini düzenlemiş, daha sonra
toplumsal yardımlaşmanın esaslarını geleneksel hale getirmiştir. Yamak, çırak,
nem sonrasında, Osmanlı İmparatorluğu
84
geçememiştir.
kaleminde çalışmaya başlamıştır. Bu
sanayi okullarının kurulmasını en öncelikli
istikrarsızlara karşın Mithat
Paşa çocuklar arasında hiçbir
ayrım yapmaksızın Osmanlıcılık
felsefesiyle yola çıkarak,
bölgede yaşayan tüm toplumların
olaylar, imparatorluğun hâkim olduğu
rası çıkan istikrarsızlıklar, Osmanlı- Rus
Savaşlarının ekonomiye yansıyan olumsuzlukları, borçlanmalar ve sanayileşmede Avrupa’nın gerisinde kalınması
imparatorluğun gerilemesinde önemli rol
oynamıştır.
Islahhanelerin ilk açılışı sırasında Tuna
Bölgesine gelen göçmenlerin artması,
çocuklarına kucak açmıştır.
bölgenin sosyo-ekonomik yönden za-
Bununla yetinilmemiş çocukların
yollara düşmesi etkili olmuştur. Bölgede
kendi dinlerinde özgürce ibadet
çocuklar arasında hiçbir ayrım yapmaksı-
etmelerine ve ana dillerinde
bölgede yaşayan tüm toplumların çocuk-
eğitim yapmalarına izin
miş çocukların kendi dinlerinde özgürce
yıflığı, çocukların çaresizliği nedeniyle
yaşanan istikrarsızlara karşın Mithat Paşa
zın Osmanlıcılık felsefesiyle yola çıkarak,
larına kucak açmıştır. Bununla yetinilmeibadet etmelerine ve ana dillerinde eğitim
verilmiştir.
başlaması sonrasında gerilemiş ve küçük
1839 Tanzimat Fermanı ile başlayan dö-
bul’a döndüğünde Sadıiret Mektebi
bölgelerde yerel halkın kışkırtılması son-
len mesleki çalışmalar sanayi devriminin
hale gelmiştir.
karar verilmiştir. Fakat karar uygulamaya
Bölgede yaşanan
kalfa, usta hiyerarşisi içerisinde yürütü-
üretim, makineleşme ile başa çıkamaz
görevinde bulunmuştur. Tekrar İstan-
Özetlemek gerekirse; yaşayan siyasal
Edirne, Kastamonu, Diyarbakır, Konya,
güzel örneklerini görürüz. Yoksulluk-
çocukların bu mekteplerde okutulmasına
menin önemini ortaya koymuştur.
Islahhanelerinin başarılı çalışmaları son-
sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın
ve Kastamonu’da Divan Kâtipliği
işlerden saymaktayım” diyerek sanayileş-
da açılan; Niş (1863), Sofya, Rusçuk
Türk sosyal hizmet tarihine baktığımızda,
açılarak başıboş gezen yetim ve öksüz
bağlı. Bilimlerin ve fenlerin öğretileceği
Mithat Paşa'nın Tuna Valiliği zamanın-
Dönemin sosyo-ekonomik
yapısı;
verilmiştir. Daha sonra Şam, Konya
dünya işlerinde bilgisizliğin kaldırılmasına
rak yaşamalarına yardımcı olmuştur.
ulaşmıştır.
gelmiş, iki adet yatılı guraba mektebi
lişmenin gerçekleşmesi, gerek din, gerek
ve toplum içerisinde sağlıklı bireyler ola-
tim imparatorluğun değişik bölgelerine
gelenlerdir.
ruklarımın refahı için her önlemi alınız. Ge-
rek bu çocukların meslek sahibi olmaları
illerde Islahhaneler açılarak, mesleki eği-
si, su kanallarının açılması ilk aklımıza
ne “Mithat”(övülen, methedilen) ismi
hinde yayınlanan hatt-ı hümayun ile “Uy-
tim açısından önemli bir misyon yüklene-
Bağdat, Trablusgarp, Prezin , Üsküp gibi
de gösterdiği başarı üzerine kendisi-
ya muhtaç çocuklar sorunu gündeme
Padişah Abdülmecit 10 Ocak 1845 tari-
amacıyla açılan Islahhaneler, mesleki eği-
Kastamonu, Sivas, Halep, Selanik, Şam,
1838 yılında Meclis-i Vala’da korunma-
birçok alanda yenileşme çabaları içerisine girmiş, özellikle sanayileşme ve tarımda gelişme sağlayabilmek için arayışlara
girilmiştir.
yapmalarına izin verilmiştir.
Mithat Paşa
1822 yılında İstanbul’da doğan Mithat
Paşa’nın asıl ismi Ahmet Şefik’tir. Genç
yaşta girdiği Divan-ı Hümayun kalemin-
Mithat Paşa'nın sosyal hizmet tarihine kazandırdığı en önemli çalışma,
“Islahhanelerin” kurulmasıdır.
Islahhane Nizamnamesi ve
Islahhanelerde İşleyiş
bölümlerde yükselişi devam etmiş,
Meclis-i Vala Ahkam-ı Adliye Dairesi
Mithat Paşa tarafından hazırlanan Is-
ikinci katipliğine getirilmiştir. Mithat
lahhaneler Nizamnamesi, sistematik
Paşa’nın gelişiminde Kırım Savaşı
bir şekilde hazırlanmış olup üç ana
nedeniyle yürütülen çalışmalara ka-
bölümden oluşmaktadır.
tılması ve 1854 yılında Balkanlar’da
yaşayan karışıklıklar sırasında Şum-
1- Islahhaneye alınacak öğrencilerde
nu ve İslimiye bölgelerindeki sorunun
aranacak şartlar, okutulacak dersler
çözümü için hazırladığı rapor büyük
ve öğretilecek sanatlar,
önem taşımıştır. 1857 yılında Silistire
ve Vidin Valilerinin soruşturma raporlarını hazırlamıştır.
2- Islahhanede görevli memurlar ve
İzmir Sanayi Mektebi Diploması
leri ile imalat durumu,
Mithat Paşa bu raporlar nedeniyle
3- Öğrencilere uygulanacak cezalar
bölgeyi çok iyi incelemiş ve yapılacak işler konusunda kafasında hazır projeleri olmuştur. Niş
Çocuklara okuma
Valiliğine atanması ile birlikte; sosyal, kültürel ve
imar ile ilgili çalışmalarını hayata geçirmiştir. Ön-
yanı sıra ana eğitim
durumda bulunmak, yani fakir ve gerçekten yar-
sanat üzerine
Islahhanelerde eğitim beş yıl süreli olarak veril-
olmuştur.
sıra ana eğitim sanat üzerine olmuştur. Dönemin
Dönemin özellikleri
terzilik, demircilik, matbaacılık gibi sanatların eği-
gereği debbağlık,
lışmalarını yürütmüştür.. Yöneticilerden birisi bes-
kunduracılık,
ise malzeme ve üretimle ilgili işleri yürütmüştür.
rarak hem emniyeti sağlamış, hem de bölgeye
ekonomik hareketlilik getirmiştir. Mithat Paşa’nın
Tuna Valililiği sırasında hayata geçirdiği “Menafi
Sandıkları” uygulaması köylüyü tefecinin elinden
kurtarmış ve bölgenin tarımdan elde ettiği geliri
arttırmıştır. Mithat Paşa'nın bir başka başarılı uygulaması Tuna Vilayet matbaası ve Tuna Gazetesidir. 3 Mart 1965 yılında yayına başlayan gazete
Osmanlıca ve Bulgarca basılmıştır. Mithat Paşa'nın başarılı uygulamaları sayfalar almayacak
terzilik, demircilik,
kadar fazladır. Vergi toplamak için “tahsildarlık”
sisteminin kurulması, Tuna üzerinde vapur sis-
matbaacılık
temini düzenlemesi, 1866 yılında telgraf hattının
tüm bölgeye döşenmesi, Çerkes ve Tatar muhacirlerin iskanının sağlanmasının yanı sıra üretici
hale getirilmesi, karakol sisteminin düzenlenme-
Islahhanede barınmak ve öğrenim görmek için
5-13 yaş arasında olma, ebeveynsiz olmak, bun-
oluşturmuştur. Tuna’da kaldığı süre içerisinde
üç bin kilometre yol ve bindörtyüz köprü yaptı-
ile mesleki başarılar.
yazma öğretmenin
celikle, köy, kaza, il örgütlenmesini tamamlamış
yılda bir toplanacak, Vilayet Umum Meclislerini
vazifeleri, ıslahhanenin gelir ve gider-
gibi sanatların
lardan biri dahi olsa geçimini sağlayamayacak
dıma muhtaç durumda olmak şartı konulmuştur.
miştir. Çocuklara okuma yazma öğretmenin yanı
özellikleri gereği debbağlık, terzilik, kunduracılık,
timi verilmiştir. Islahhaneler ikili bir yönetimle çalenme, barınma, disiplin gibi işlere bakmış diğeri
Islahhaneye gelen öğrenci öncelikle beşinci sınıfa alınmış, yıl sonunda sınavlarda başarılı olanlar
bir üst sınıfa geçirilmişlerdir. Birinci sınıftan mezun olan öğrenci okumayı yazmayı, dört işlemi ve
sanatını ustalık derecesinde yerine getirebilecek
duruma gelmiştir.
Korunmaya muhtaç çocuklara bakım ve eğitim
eğitimi verilmiştir.
hizmeti veren ıslahhaneler, bölgenin hammad-
85
mithat paşa ve ıslahhaneler
de üretimine göre şekillenmiştir. Adana
miş, başarılı çalışmaları nedeniyle ma-
Islahhanesi dokuma, Kastamonu Islah-
dalya ile ödüllendirilmiştir. Sanayi Mek-
hanesi ahşap, Diyarbakır ıslahhanesi
tepleri, daha sonra Sanat Okulları haline
İran şalı ve yöresel giyim imalatı, İzmir ve
dönüşmüştür.
İstanbul ıslahhaneleri matbaa ve makine imalatı ağırlıklı üretime yönelmişlerdir.
Sonuç;
Islahhaneler zaman zaman askeri giyim
Islahhaneler, sosyal hizmet tarihinin yatılı
eşyası dikerek gelir elde etmişlerdir.
kuruluşları arasında ilklerden birisini oluş-
Islahhaneler yörelerine göre, alanında ileri
turmuştur. Osmanlıcılık felsefesiyle tüm
İzmir Islahhanesi dış görünüşü
gitmiş ustaları istihdam ederek faydalan-
kurum, imparatorluğun değişik yörelerin-
mışlardır. Islahhaneden eğitim almış ve
rek korunmayı muhtaç çocuklara mesleki
dukları ıslahhanelerde usta öğretici olarak çalışmışlardır. Bazı ıslahhaneler yurt
Korunmaya muhtaç çocuklara
dışına öğrenci göndererek, Avrupa’da
bakım ve eğitim hizmeti veren
mıştır.
Islahhanelerin başarılı olmasında Mithat
Paşa’nın konuyu çok iyi yorumlaması ve
Islahhaneden eğitim alan öğrenci-sanat-
üretimine göre şekillenmiştir.
işleyişle ilgili sistematik bir yapı kurması-
kar çocuklar, ayrılışları sırasında çalışma
Adana Islahhanesi dokuma,
yaptığı illerdeki Islahhaneleri sürekli izle-
sürelerine göre pay verilmiştir. İkinci destek olarak doğrudan dükkan açacak öğ-
Kastamonu Islahhanesi ahşap,
rencilerine kredi sağlanarak dükkan aç-
Diyarbakır ıslahhanesi İran
malarında yardımcı olunmuştur. Çocuklar
dükkan açmak için aldıkları kredileri daha
sonra kuruluşa ödemişlerdir.
Islahhanelerin açılışları yöre ileri gelenleri
ve esnaflar tarafından desteklenmiş ve
şalı ve yöresel giyim imalatı,
İzmir ve İstanbul Islahhaneleri
matbaa ve makine imalatı
nın büyük etkisi olmuştur. Kendisi valilik
miş, yeniliklere açık bir hale getirmiştir.
Islahhaneler Nizamnamesinin incelenmesi halinde tüm konuların tek tek ele alı-
aşamasındaki tüm noktalar ayrıntılı bir
şekilde işlendiği görülecektir.
Islahhaneler zaman zaman
inceliklerini kullanmış, ilin ileri gelenleri ve
re gelir getirmesi için han, hamam, bağ,
askeri giyim eşyası dikerek gelir
eşrafın desteğini sağlamış, bununla yetin-
kaplıca, kavaklık gibi akarlar bağışlan-
elde etmişlerdir.
ederek onların çocuklarla bütünleşmesini
ve yerel yönetim tarafından ıslahhanele-
mıştır.
Islahhaneler, daha sonra Sanayi Mektep-
zuniyet sırasında yörenin ileri gelenleri ve
leri haline dönüştürülmüş ve korunmaya
halk toplanarak şenlikler düzenlenmiş,
muhtaç çocuklara yönelik hizmet verme-
çocukların sınıf atlayabilmesi için sınavlar
ye devam etmiştir. Bu dönemde eğitim
yapılmış, örneğin potin dikme yarışması
günün koşullarına uygun işkollarına doğ-
düzenlenerek öğrencilerin içerisinde ba-
ru yönlendirilmiştir.
korunmaya muhtaç çocukları özellikleri
ve çalışmaları halka aktarılarak önemli
bağışlar toplanılmıştır.
86
da “Toplumla Çalışma” yönteminin tüm
meyerek yıl sonu şenliklerinde halkı davet
sağlamıştır. Islahhaneler ile ilgili haberlerin
Mithat Paşanın Niş Valiliği sırasında me-
şarılıları seçilmiştir. Bu etkinlik sırasında
Gönüllü okuyucularla güç birliği yaparak
kitapların kapılarını görme engelliler için tek tek
aralayan,
Boğaziçi Üniversitesi Görme Engelliler Teknoloji
Laboratuvar’ının Direktörü Engin Yılmaz’la;
sesli kitapların önemi, toplumda yerleşen engelli
algısı ve bilgiye ulaşmanın önündeki engellerin
nasıl kaldırılacağı üzerine konuştuk.
Islahhane süresindeki eğitimi ve iş kurma
Mithat Paşa, tüm bu çalışmalar sırasın-
rın yanı sıra üretimden elde edilen gelirler
Röportaj ve Fotoğraflar: Asiye KOMUT
narak, çocuğun kabulünden başlayarak
ağırlıklı üretime yönelmişlerdir.
önemli bağışlar toplanmıştır. Bu bağışla-
‘SES’LENİRSE
eğitim vererek, iş sahibi olmalarını sağla-
ıslahhaneler, bölgenin hammadde
almalarını sağlamıştır.
KİTAPLAR
de açılmış ve başarılı çalışmalar yürüte-
alanında başarı olan öğrenciler, bulun-
yeni gelişen meslekler konusunda eğitim
Osmanlı tebaası çocuklarını kucaklayan
İzmir Hamidiye Sanayi Mektebi güçlü bir
mızıka grubu oluşturmuştur. Bu grup II.
basında yer almasını sağlayarak, yapılan
çalışmaları topluma ulaştırmıştır.
Islahhaneler kendinden sonra kurulan ;
Darül hayr-ı Âli, Kazım Karabekir’in “Gürbüzler Ordusu”, Darüleytamlar, Himaye-i
Etfal Cemiyeti Misafirhanesi ve Cumhuriyet dönemindeki “Yetiştirme Yurtları”nın
temelini oluşturmuştur.
Engin YILMAZ
Boğaziçi Üniversitesi Görme Engelliler
Teknoloji Laboratuvar’nın Direktörü
Abdülhamit tarafından saraya davet edil-
87
röportaj / GETEM
‘Nothing
about us without us’, yani
‘Bizim için biz olmadan
hiçbir şey…’ Bu da şu anlama
geliyor: Engellilerle ilgili
bir şey yapılırken mutlaka
onlar da o işin içinde, karar
mekanizmalarına dahil
olmalı.
Öncelikle Boğaziçi Üniversitesi
Görme Engelliler Teknoloji
Laboratuvar’ının (GETEM)
internet kütüphanesi projesinin
detayları hakkında bilgi verebilir
misiniz? Projenin alt yapısı kimler
tarafından hazırlanıyor?
en basit şekilde ispatı da, her sene üni-
eksiklik olmadığı oluşturdu. Engelli, iş-
bize 5 dakikalık bir demo gönderiyorlar.
versite sınavında ilk 500 içinde bir gör-
lerini farklı yöntemlerle hallediyor, birileri
Bu demo, tarafımızdan değerlendiriliyor
meyenin olmasıdır. Yani görünür olmak,
gözleriyle okurken engelli bilgisayarda
ve uygun görülürse kullanılıyor. Seminer-
sorunlara çözümü, çok daha açık ve net
okuyor, braille ya da sesli okuyor ama
lerimiz ve internetten aldığımız başvuru-
talep etmelerini sağladı.
yine de aynı sonuca ulaşıyor. Biri daha iyi
lar sayesinde GETEM çok fazla gönüllü
okuyucuya sahip oldu ve olmaya da devam ediyor. GETEM gibi kitap üreten ve
Eskiden sesli kitaplar kasetlere oku-
oldukça başarılı olan başka yerler de var;
nuyordu ama dünyada kaset üretimi
örneğin Altı Nokta Körler Derneği bu ko-
2000’li yıllarla birlikte sona erdi ve dijital
nuda en iyi kitap üreten kuruluştur, brail
bir sistem başladı, internetin hızı belli bir
dergiler de çıkaran Türkiye Görme Özür-
düzeyin üstüne çıktı artık eskisi gibi faks-
lüler Kitaplığı, İstanbul Büyükşehir Be-
modem kalmadı. Neticede internet de
lediyesi’nin Atatürk Kitaplığı, Ankara’da
görme engellilerin ekran okuyucu kulla-
Milli Kütüphane’de bulunan Konuşan
nımı da gelişti. Bütün bu teknolojik iler-
Kitaplık gibi... Bütün bu kurumların kitap-
lemeler GETEM gibi bir yapının oluşma-
larını da toparlıyoruz ve aynı zamanda biz
sına zemin hazırladı. Elimizde internet ve
erişilebilir olması noktasında, bazen şir-
kitapları bilgisayar sesine dönüştürerek
ketlerde istihdam edilenlerin istihdam
sistemimize yüklemeye başladık. Yani
sonrası eğitimlerinde, ya da bilgisayar
artık Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan her
laboratuvar kurulacağı zaman nasıl ya-
kitap, bilgisayar sesiyle de olsa okura
pılandırılması gerektiği konusunda da-
ulaşabilecek.
nışmanlık hizmeti veriyoruz. Bütün bunlar
listesini inceliyor ve bu listeden istedik-
gellilerin buradan indirmelerini sağlayan,
nacak eğitime sahip değil. Fakat telefo-
leri kitabı okuyorlar. Özellikle üniversiteye
3000’nin üzerinde üyesi olan bir internet
nu herkes kolaylıkla kullanabilir, telefon
hazırlık kitapları, klasik eserler noktasında
kütüphanesi. Üye sayısının bu denli yük-
sayesinde herkes kitaplara ulaşabilirdi.
zaman zaman okuyucularımızı yönlendir-
sek olmasında son dönemde Telekom’la
Bu yüzden Türk Telekom’la birlikte ça-
diğimiz oluyor fakat genellikle okumalar
yaptığımız işbirliğinin katkısı oldukça bü-
lıştık, nihayetinde onlarda telefon, bizde
talebe göre gerçekleştiriliyor.
yük, bu sayede 1000 civarında üye artışı
ise kitaplar vardı, ikisini birleştirdik ve
sağladık.
GETEM’in alt yapısındaki eserler telefon
sayesinde Telekom üzerinden kitapları
Kütüphanede ne tür kitaplar yer
alıyor? Kitaplar kimler tarafından
hangi kriterler doğrultusunda
seçiliyor?
rahatlıkla dinleyebiliyorlar. Telefon kütüp-
GETEM’de hiçbir şekilde sansür söz
hanesine ihtiyaç duyduk çünkü GETEM
konusu değil, aklınıza gelebilecek her
yüksek teknolojiye sahip bir yapı yani
türden yazar ve dolayısıyla kitap kütüp-
her üyemizin bu sistemi kullanabilmesi
hanemizde mevcut. Görme engelli üye-
için bilgisayar ve ekran okuyucu bilmesi
lerimiz dinlemeyi istedikleri kitapları talep
matik olarak 6 haneli bir şifre atıyor.
0800 219 91 91’i aradıklarında bu şifre
88
lü okuyucu olmak isteyenlerin, kitapları
Türkiye’de son yıllarda sesli kitap
çalışmaları artmaya başladı. Siz
bu durumu neye bağlıyorsunuz?
Engelli bireylerin sorunları artık
daha mı gözle görülür hale gelmeye
başladı sizce?
nasıl okumaları gerektiği üzerine semi-
Görmeyenler için konuşursam eğer; bil-
nerler veriyoruz. Bizim ulaşamadığımız
gisayar teknolojisinin gelişmesi çok daha
fakat okuyucu olmak isteyen gönüllüler
fazla görmeyenin görünür olmasını sağ-
ise web sitemizden “Gönüllü Okuyucu
ladı çünkü kaynaklara erişim arttı. Bunun
muz ne yazık ki yok, olmasını isterdik elbette çünkü böylece istediğimiz kitapları
okutma şansımız da olurdu.
Şirketlerde, okullarda, kulüplerde gönül-
sı… STK’larda bu şekilde bir hak temelli
manlıklar yapıyoruz. Üniversitelerin daha
bilgisayar alacak maddi güce ve kulla-
Bize üye olan herkese, sistemimiz oto-
ması değil, o otobüslerin erişilebilir olma-
ye başladı ve GETEM olarak biz de bu
ve web sitesinde yayınlayarak görme en-
lerden oluşuyor, profesyonel okuyucu-
diyoruz.
sağladı. Çözüm, otobüslerin bedava ol-
kitaplar bize elektronik ortamda gelme-
buluyor.
içinde gezebiliyor artık.
öğreniyor. Biz buna dayanışma-paylaşım
lerin gelişimine ve değişimine büyük katkı
zandırılması noktasında, onlara danış-
oluşuyor. Gönüllü okuyucular bu talep
Bizim okuyucularımızın tamamı gönüllü-
luyorum, sonuç olarak iki taraf da kitabı
oluştu. Bu öğrenci platformları üniversite-
ayından itibaren Yapı Kredi Yayınları’ndan
Dışarı çıkamayan çok insan var, herkes
kitaplarını dinlemeye başlayabiliyor, kitap
da sağlaması anlamında çok önemli bu-
yıldır engelli bazında öğrenci platformları
içindeyiz engelli bireylerin topluma ka-
GETEM aslında sesli kitapları toparlayan
lerimiz istedikleri zaman kaldıkları yerden
hem okuyucuya hem de dinleyiciye fay-
talep etmeli. Bu doğrultuda son birkaç
imzaladığımız protokol sayesinde Eylül
da hesaba katarsak bu rakam 12.500’ü
üzerinden dinlenilebilir oldu. Bu yolla üye-
ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Sesli kitabı
Diğerleriyle eşit olarak işe girme hakkını
Bakanlığımız ile bu alanda ortak
bir çalışma yapmayı düşünür
müsünüz?
ediyorlar ve “talep edilen kitaplar” listemiz
GETEM’in Türkiye’de ilk
defa hayata geçirdiği telefon
kütüphanesine ulaşmak için nasıl
bir işlem yapmak gerekiyor?
man bu tip gönüllü işlerde istekliler fakat
farklılığa ilişkin uyarlamaların sağlanması.
Okullarla, kurumlarla, şirketlerle işbirliği
ve bilgisayar sesiyle okutulmuş kitapları
gerekiyor, bu elbette ki mümkün değil.
Kitaplar kimler tarafından
seslendiriliyor? Şimdiye kadar kaç
kitap seslendirildi?
görülebilir ama bence insanlar her za-
dece farklı ve istemesi gereken şey de bu
Yapı Kredi Bankası’yla yakın zamanda
da kitap var. Elektronik, word ortamında
sayede ortaya çıktı. Projenin alt yapısını
nürlüğün paralelinde ortaya çıkmış gibi
ya da diğeri daha kötü değil. Engelli sa-
dönüşüm olduğuna inanıyorum. Devlet
elimizde sesli olarak 7.500-8.000 civarın-
hazırlanması için yeterliydi. GETEM bu
Gönüllü okuyucudaki artış da bu görü-
Engelli bireylerin toplumsal yaşama
katılımının kolaylaştırılması
çalışmalarınızda işbirliği içinde
olduğunuz ya da olmak istediğiniz
kurum veya kişiler var mı? Bu
bağlamda STK-devlet işbirliğine
nasıl bakıyorsunuz?
de çalışmaya devam ediyoruz. Şu anda
bilgisayar vardı ve bu ikisi sesli kitapların
ise Boğaziçi Üniversitesi hazırladı.
Olmak İstiyorum”a başvurup ardından
GETEM’in işbirlikleri…
STK’lara gelirsek; Türkiye’de engelli sivil
toplum kuruluşlarında son dönemlerde
ciddi değişiklikler oldu. 1980’li yılların
engelli sivil toplumu, yardım topluyor, kalem satıyor, konser düzenliyor, kermesler
yapıyor ve bu nedenle muhtaç algısını
artırıyordu. Şimdilerde ise, daha çok hak
temelli sivil toplumlar oluştu. “Hak temelli” sivil toplumun düşünce kurgusunun
ve STK şunu sağlayabilir bu anlamda:
‘Nothing about us without us’, yani ‘Bizim için biz olmadan asla…’ Bu da şu
anlama geliyor: Engellilerle ilgili bir şey
yapılırken mutlaka onlar da o işin içinde,
karar mekanizmalarına dahil olmalı.
Elbette düşünürüz… GETEM adına tek
başıma karar verme yetkim yok ama
prensip olarak tabii ki isteriz ve elimizden
ne gelirse yaparız… Hedef hep daha fazla insana ve özellikle kırsal kesime ulaşmak, çünkü orada çok ciddi bir ihtiyaç
söz konusu. Taşraya gidip bilgisayar kursu verebilmeyi istiyoruz, İstanbul’un bu
konuda doyduğunu düşünüyorum ama
kırsalın çok ihtiyacı var. Bütün bunlar için
kaynak gerekiyor elbette, söylediğim gibi
her türlü işbirliğine hazırız. Tüm eserlerin
erişilebilir olması lazım. Bu da tek başına
GETEM’in yürüteceği bir iş değil, GETEM
var olan mevcudu kurtarmaya çalışıyor.
Devlet ve yayınevi işbirliği ile bu konuya
çözüm bulunabilir diye düşünüyorum.
temelini, engelli olmanın farklılık olduğu,
89
röportaj
Televizyon gündelik hayatımızın bir par-
ne çok da hareket alanı bırakmayan bu
çası hâline geldiğinden beri çizgi film de
filmde bile, Miyazaki’nin sonraki filmlerin-
çocukların gündelik hayatının bir parçası.
de belirgin hâle gelen üslup özelliklerinin
Büyükler çizgi film deyip geçebilirler ama
izlerini görmek mümkündür. Yine de bu
çocuklar ve gençler için durum farklı. Çiz-
filmi Miyazaki sinemasının ilk örneği değil,
gi film dendiğinde akla hâlâ Mickey Fare,
müjdecisi olarak değerlendirmek daha
Bugs Bunny gibi Disney klasikleri geliyor
isabetli olur.
olsa da, genel adıyla animasyon (canlan-
Kendi hikâyesini anlatmayı isteyen Mi-
dırma) film ve diziler dünyası artık hayli
çeşitlilik sahibi, dev bir sektör.
Endüstriyel medeniyetin kendi
yazaki, 1982 yılında bu hikâyeyi çiz-
Bilgisayar teknolojisinin ilerlemesi sonucu
kendini yok edişi sonrası oluşan
başladı (mangaya da “çizgi romanın
kavuşulan dijital animasyon imkânlarının
bu büyümeye ve çeşitlenmeye katkıda
bulunduğu elbette inkâr edilemez. Gerek
2 boyutlu gerekse 3 boyutlu animasyonda bilgisayar efektlerinin etkin kullanımı,
çizgi filmleri görsel bir şölene dönüştürebiliyor. Fakat bilgisayar teknolojisinin
bir dünyada geçen “Rüzgârlı
Vadi” filmi, doğanın dünyayı
deyse hiç başvurulmadan hazırlanan bir
animasyon türü var ki hızla artan popülaritesi ile bizi teknolojinin gücünden şüphe
etmeye itiyor: anime.
Japonların bugünkü dünyaya en büyük
MİYAZAKİ’NİN RENKLİ DÜNYASI
kültürel ihracı olduğu söylenebilecek
olan animenin gördüğü bu ilgi, özenli çizimlerinin ve seslendirmelerinin yanı
sıra, belki bunlardan daha çok, özgün
anlatım tarzından kaynaklanıyor. Animeye “çizgi filmin Japoncası” desek yeridir.
Zaten anime kelimesi de “animasyon”un
Japonlarca söylenişinin kısaltılmış hâlinden ibaret. Gelgelelim anime türü, Japon usulü animasyon tekniğinden ibaret
olmanın çok ötesinde, âdeta Japonların
hayata bakışının sofistike bir yansıması.
Mustafa TEMUR
Tabii, bu yansımanın tarzı da Japon’dan
Japon’a değişiyor. Bu yazının konusu, bu
Japonlardan yalnızca biri: dünyanın en
ünlü animasyon yönetmenlerinden Hayao Miyazaki.
90
Japoncası” diyebiliriz). İnsanın doğa ile
olan ilişkisini ve mücadelesini konu alan
“Rüzgârlı Vadi” adlı mangayı 1994 yılına
kadar devam ettirdi. Bu mangada baş-
insanın elinden geri almaya
ladığı hikâyeyi bazı değişikliklerle anlattığı
devam ettiği bir ortamda,
yılında yazdı, çizdi ve yönetti. Filmin gişe
altın çağı diyebileceğimiz son 20 yılda,
elle çizilen ve dijital görsel efektlere nere-
meye ve manga olarak yayımlamaya
genç bir kızın, insanın insan
ve doğa ile savaşını bitirmeye
yönelik çabalarını ve karşılaştığı
güçlükleri anlatır.
1941’de Japonya’nın başkenti Tokyo’da
doğan Miyazaki, üniversiteden mezun
olduğu 1963 yılında animasyon sektöründe çizer olarak çalışmaya başladı.
Orijinal fikirleriyle kısa sürede dikkat çekti
ve çeşitli animasyon şirketlerinde karakter tasarımı, yazarlık ve yönetmenlik
gibi animasyonun çeşitli aşamalarında
görevler üstlendi. İlk uzun metraj anime
filmi olan “Cagliostro’nun Şatosu”nda
(1979), Arsen Lüpen hikâyelerinden esinlenilerek oluşturulmuş, yönetmenleri arasında Miyazaki’nin de bulunduğu “Lupin
III” dizisinin devamı niteliğinde maceralar
yer alıyordu. 1971 yılında başlamış olan
bir dizinin filmi olması itibariyle yönetme-
aynı adlı uzun metraj animeyi ise 1984
başarısı sayesinde, daha önce birçok
projede beraber çalıştığı yönetmen Isao
Takahata ve prodüktör Toshio Suzuki ile
birlikte Ghibli animasyon şirketini kurdu.
Endüstriyel medeniyetin kendi kendini yok edişi sonrası oluşan bir dünyada
geçen “Rüzgârlı Vadi” filmi, doğanın dünyayı insanın elinden geri almaya devam
ettiği bir ortamda, genç bir kızın, insanın
insan ve doğa ile savaşını bitirmeye yönelik çabalarını ve karşılaştığı güçlükleri
anlatır. Miyazaki’nin sonraki filmlerine kıyasla animasyonda tasarruflu davranmak
durumunda kaldığı film, buna rağmen yer
yer görkemli görselliğiyle hayranlık uyandırmasının yanı sıra, birinci sınıf anlatımıyla da takdir toplamış, izleyici ile kurduğu
sağlam duygusal bağ sayesinde gönüllerde taht kurmuştur. Miyazaki filmlerinin
müziklerini Joe Hisaishi’nin bestelemesi
geleneği de bu filmle başlamıştır. 1980’lerin synthesizer ağırlıklı ucuz düzenleme
modasından yer yer fazla etkilenmiş olduğundan bugünden bakıldığında özel-
91
miyazaki’nin renkli dünyası
likle tempolu bölümleri demode kalmış
filmde; dostluk, yardımlaşma, güven,
başvurmak üzere uzaklara giden genç bir
kabul ettirişini anlatan film; olağanüstü
olsa da, yavaş ve duygusal bölümleri asla
fedakârlık, cesaret, sabır gibi unutulma-
prens, kurtlar tarafından büyütülmüş ve
güzellikteki görselliği, birbirinden ilginç
eskimeyecek melodilerle filmin duygusal
ya yüz tutmuş değerler, unutulmaya yüz
kendini kurt sayan bir genç kız, ormanı
karakterleri ve sürükleyici anlatımıyla izle-
etkileyiciliğine büyük katkı yapmaktadır.
tuttukları da inkâr edilmeden, sıcak bir
kazıp çıkardıkları demiri işleyip satarak
yicilerin gönlünü fethetti; tüm zamanların
anlatımla hatırlatılır. Cadı dediysek, he-
geçinen bir kasabanın başındaki güçlü ve
en iyi animasyonları, hattâ en iyi filmleri
men korkmayın; bunlar sizin bildiğiniz ca-
yenilikçi bir kadın ve “Ormanın Ruhu”nun
listelerinin vazgeçilmezi oldu.
dılardan değil. İlaç yapımında ustalaşmış
ebedî sağlık sunacağına inanılan kafasını
bir annenin, henüz süpürgeyle uçmaktan
İmparator’a götürmenin yollarını arayan
başka bir becerisi olmayan kızı, okya-
kurnaz bir tacir arasında geçer. İnsan
nusu görme hevesiyle, açık sözlü kara
dilini konuşabilen ve ormanın sahipleri
kedisinin uyarısına aldırmadan, büyük bir
olarak saygı gören devasa hayvanlar da
şehre yerleşmeye karar verir… Sonrasını
filmde önemli bir yer işgal etmektedir.
ben anlatmayayım, siz izleyin.
Film gerek eleştirmenler gerekse genel
“Rüzgârlı Vadi”nin rüzgârıyla kurulan
Ghibli, anime sektöründe ılık bir rüzgâr
estirme iddiasıyla, Arapçada kıble rüzgârının ismi olan “kıblî” kelimesinin İtalyancadaki söylenişine atfen isimlendirilmişti.
Miyazaki filmleri başta olmak üzere çıkardığı birbirinden güzel ve etkileyici filmlerle
de, günümüz animeseverlerinin de doğrulayacağı üzere, iddiasını yerine getiren,
hattâ aşan bir şirket oldu. Miyazaki’nin
Ghibli çatısı altında çektiği ilk film olan
“Laputa: Gökteki Kale” (1986), yönetmenin epik tarafı ağır basan bir hikâyeyi
de ustalıkla anlatabildiğini gösterdi. Miyazaki filmlerinin tek gerçek “kötü adam”
karakteri de bu filmdeydi.
Olağanüstü gelişmiş, gökte uçan kaleşehirler yapmış bir efsanevi uygarlığın
yaşayan son fertlerinden olan küçük bir
kızın, farklı niyetlerle bu kaleleri bulmaya çalışan bir oğlan çocuğu ve bir kötü
adamla yaşadıklarını son derece samimi bir dille, ama aynı zamanda hayran-
Cadı dediysek, hemen
korkmayın; bunlar sizin
bildiğiniz cadılardan değil.
İlaç yapımında ustalaşmış bir
annenin, henüz süpürgeyle
uçmaktan başka bir becerisi
Bu iki hafif filmden sonra, çocukluğundan beri uçaklara meraklı olan Miyazaki,
hayalî bir İtalyan pilotunun fantastik hikâyesini anlattığı “Kırmızı Kanatlar” (1992)
olmuştur.
ve bir hikâye anlatıcısı olarak misyonunu
tik’te korsanlarla kapışmasının esprili bir
tamamladığını
dille anlatıldığı film, Miyazaki sinemasının
yonu bırakıp emekliye ayrıldığını açıkladı
kedisinin uyarısına aldırmadan,
zayıf halkalarından olsa da, hayli eğlenceli
ve tatile çekildi. Ama emekliliğin tadını
bir animedir. Yönetmenin bağırmadan,
çıkardığı günlerde bir arkadaşının kızla-
büyük bir şehre yerleşmeye
incelikle verdiği mesajlar da filmi herhangi
rıyla yaptığı sohbetler, Miyazaki’ye yeni
bir eğlencelik olmanın ötesine taşımıştır.
bir film için fikirler vermişti. Bu öyle fan-
hevesiyle, açık sözlü kara
karar verir… Sonrasını ben
anlatmayayım, siz izleyin.
Miyazaki’nin bağırarak mesaj verdiği pek
görülmez zaten. Bunun belki tek istisnası, “Rüzgârlı Vadi”de işlemeye başladığı
insan-doğa zıtlaşması temasını daha da
olmayan, daha ziyade küçük çocukla-
luşturmaya yönelik hikâyesiyle de bir nevi
derinlemesine işleyen “Prenses Mono-
ra hitap eden, birbirinden sevimli iki film
çocuklarla anlaşma kılavuzu sayılabilir.
noke” (1997) filminde kahramanına “Or-
takip etti: “Komşum Totoro” (1988) ve
Japonca bir kılavuz tabii, ama dünyanın
man ile insanın kavga etmeden beraber
“Küçük Cadı Kiki” (1989).
her yerindeki çocuklara ve büyüklerine,
yaşamasının yolu yok mu?” diye sordur-
birbirlerini anlayabilmeleri için ipuçları ve-
masıdır. Filmin yalnız ana teması değil,
ren bir kılavuz.
bütün yan hikâyelerinin de konusu bu
kız çocuğunun, büyükler tarafından gö-
“Küçük Cadı Kiki” için ise bir nevi büyü-
rülemeyen, gizemli ama bir o kadar da
me kılavuzu diyebiliriz. Cadılığın kuralları
sevimli yaratıklarla tanışmaları ve son-
gereği, 13 yaşını doldurunca evinden
rasında başlarından geçen ilginç olaylar
ayrılıp hiç bilmediği bir şehre yerleşmesi
anlatılmaktadır. Yönetmenin doğaya olan
gereken Kiki’nin kendi ayakları üzerinde
hayranlığının bir ifadesi olan film, çocuk-
durmayı öğrenme sürecinin anlatıldığı
kavga olduğundan, o noktada da kahramanın o soruyu sorması yadırganmaz;
dolayısıyla esasen bu da bağırmaktan
sayılmasa gerektir. Film eski Japonya’da,
köyüne saldıran devasa bir domuzu öldürürken domuzun lanetine maruz kalan ve
“Ormanın Ruhu”nun
yardımına
fantastik şaheseri “Ruhların Kaçışı”nın
Miyazaki, başyapıtını ortaya
ardından Miyazaki ne çekse hayal kırıklığı
koyduğunu ve bir hikâye
Wynne Jones’un romanından uyarladığı
düşünüyordu;
animas-
tastik bir film olacaktı ki senaryosunu
yazıp başka bir yönetmene bırakmaya
kıyamadı ve anime yönetmenliğine geri
döndü. Ortaya çıkan “Ruhların Kaçışı”
(2001) Miyazaki’nin en bilinen, en sevilen
filmi oldu. Uzak Doğu dışında yalnızca
anime takipçileri tarafından bilinen Hayao
Miyazaki ismi, filmin aldığı “en iyi uzun
metraj animasyon” Oscar’ı başta olmak
üzere birçok ödülle dünya çapında bili-
anlatıcısı olarak misyonunu
tamamladığını düşünüyordu;
ayrıldığını açıkladı ve tatile
çoğunlukla be-
ğeni toplayan bir film oldu. Bir büyücü tarafından zor bir durumdan kurtarılan, bu
yüzden o büyücünün peşindeki bir cadı
tarafından kara büyüyle ihtiyar bir kadına dönüştürülen şapkacı kızın; büyüyü
bozmak için yollara düşüp, anlamsız bir
savaşı sona erdirmek için çabalayan o
çekildi. Ama emekliliğin
genç büyücü ve yol arkadaşları ile birlikte
tadını çıkardığı günlerde bir
Kaçışı”ndaki kadar görkemli olmasa da
atlattığı badireleri anlatan film, “Ruhların
harika bir fantastik dünya sunuyordu iz-
arkadaşının kızlarıyla yaptığı
leyiciye.
sohbetler, Miyazaki’ye yeni bir
“Yürüyen Şato”dan sonra Hayao Miyaza-
film için fikirler vermişti.
noğluyla kurduğu duygusal ilişkiyi anla-
ki, küçük bir denizkızının küçük bir insatan, “Totoro” ve “Kiki” ile aynı klasmanda
Bu öyle fantastik bir film
olacaktı ki senaryosunu
yazıp başka bir yönetmene
bırakmaya kıyamadı ve anime
nir hâle geldi; Japonya’da ise “Prenses
Mononoke”nin “Titanik”e kaptırdığı ha-
yaratacaktı. Yine de İngiliz yazar Diana
“Yürüyen Şato” (2004)
animasyonu bırakıp emekliye
miş olan eski bir savaş pilotunun Adriya-
olmayan kızı, okyanusu görme
ların dünyasını büyüklerin dünyasıyla bu-
92
yanı sıra en iyi film ödülünü alan ilk anime
Miyazaki, başyapıtını ortaya koyduğunu
“Laputa”yı, onun kadar derin ve dramatik
da bir köye taşınan küçük bir ailenin iki
lanmış, Japonya’da gişe rekoru kırmanın
filmini çekti. Büyü ile yüzü domuza çevril-
lık uyandırıcı bir olay örgüsüyle anlatan
“Komşum Totoro”da, ormanın ortasın-
izleyici tarafından büyük beğeniyle karşı-
Epik şaheseri “Prenses Mononoke” ile
yönetmenliğine geri döndü.
sılat rekorunu “Ruhların Kaçışı” kırdı ve
hâlâ hiçbir filme geçilmedi. Ruhlar için
kaybetmeden hayata tutunma çabasını;
yapılmış yemekleri yediklerinden domuza
ansızın kendini içinde bulduğu yabancı
çevrilen annesi ile babasını kurtarabil-
bir dünyada ona şüpheyle, korkuyla, tik-
mek için bir ruhlar hamamında çalışmak
sintiyle, düşmanlıkla yaklaşan yaratıklara
zorunda kalan küçük bir kızın kendini
dürüstlüğü ve yardımseverliğiyle kendini
değerlendirilebilecek olan “Ponyo” (2008)
filmini yönetti; oğlu Goro Miyazaki’nin
yönettiği “Yerdeniz Öyküleri” (2006) ve
“Tepedeki Ev” (2011) ile Hiromasa Yonebayashi’nin yönettiği “Aşırıcılar” (2010)
filmlerinin senaryolarına katkıda bulundu.
Prodüksiyonu devam eden yeni Hayao
Miyazaki filmi “Rüzgâr Yükseliyor”un ise
2013 yılı içinde vizyona girmesi bekleniyor. Tatsuo Hori’nin aynı adlı uzun hikâyesinden uyarlanan filmin konusu, Japonya’nın İkinci Dünya Savaşı’nda kullandığı
A6M Zero savaş uçaklarını tasarlayan
Jiro Horikoshi’nin hayatı.
93
miyazaki’nin renkli dünyası
Bir yönetmeni birinci sınıf bir yönetmen
la bağ kurabilen karakterler yine kadındır:
yapan, elbette, özgün bir anlatım tarzına
“Rüzgârlı Vadi”deki prenses, “Totoro”daki
sahip olması, hangi anlatım ve animas-
küçük kızlar, “Prenses Mononoke”deki
yon tekniklerini nerede kullanacağını çok
kurt kız, “Kiki”deki ressam… “Kırmızı
iyi bilmesidir. Rintaro, Mamoru Oshii,
Kanatlar” filminde uçak atölyesinin bü-
Katsuhiro Otomo, Mamoru Hosoda, Isao
tün çalışanları, “Prenses Mononoke”de
Takahata gibi birçok birinci sınıf anime
demir ocağının dev körüklerini ayaklarıyla
yönetmeni arasında Hayao Miyazaki’yi
özel kılan ise öncelikle karakterlerine, bir
başka deyişle insana ve diğer bütün yaratıklara yaklaşımıdır.
Miyazaki, bütün karakterlerini seven bir
yönetmendir. Öncelikli hedef kitlesi çocuklar olan anime türünde iyilik ile kötülüğün mücadelesi sıkça kullanılan bir tema-
Miyazaki filmlerinin
öne çıkan bir diğer
özelliği, kadın
iyiler ve kötülerdir. Miyazaki filmlerinde ise
kötüler diye bir kategori yoktur. Yönetmenin yalnızca bir filminde, bir tek kötü
adam karakteri bulunur: “Laputa”daki
Albay Muska. Bu istisna haricinde kötülüğün tarafında bulunan karakterler hasbelkader o tarafa sürüklenmiş normal kişilerdir. Birçok Miyazaki filminde ise geniş
bir perspektifle bakıldığında iyilik ve kö-
içinde iyilikten de kötülükten de izler olduğu görülür. Mesele, iyilik veya kötülük
getirebilecek olan potansiyelin nasıl kullanıldığı, nasıl yönlendirildiğidir.
Miyazaki filmlerinin öne çıkan bir diğer
özelliği, kadın karakterlerin önemli roller
üstlenmesidir. “Kadının işini erkeğe bırakırsan olacağı budur” gibi cümlelerin
bizi şaşırtmadığı bu filmlerde, soğukkanlı
bir şekilde düşünerek mantıklı kararlar
“Demir Şehri”nin yöneticisi, ruhlar hamamının baş cadısı… Yönetmenin baş meselesi olan insan-doğa ilişkisinde, doğay-
94
stüdyosunun çizer kadrosu da ağırlıkla
kadınlardan oluşmaktadır.
roller üstlenmesidir.
iyi uzun metraj animasyon” dalında ka-
yaret etmek istemiyorum” diyerek “en
zandığı Oscar ödülünü almaya gitmeyen
“Kadının işini erkeğe
bırakırsan olacağı
budur”
yönetmenin savaş karşıtlığı da filmlerine
yansımıştır. “Rüzgârlı Vadi”, “Prenses
Mononoke” ve “Yürüyen Şato” filmlerinde
savaşın anlamsızlığı derinlemesine işlenir.
Bu filmlerdeki kadar vurgulu olmasa da
gibi cümlelerin
her Miyazaki filminde savaştan veya kav-
bizi şaşırtmadığı bu
vaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz”
filmlerde, soğukkanlı
gadan bir şey doğmayacağı fikri ve “samesajı satır aralarında mevcuttur.
Özetle, Hayao Miyazaki sineması; zen-
bir şekilde düşünerek
gin bir hayal gücünden doğmuş, bütün
mantıklı kararlar
pasifist ve feminist bir sinemadır. Bazı
vermeyi gerektiren
konumlarda bulunan
bütün karakterler
karakterleri sevgiyle yoğrulmuş, çevreci,
filmleri daha ziyade çocuklara, bazıları
daha ziyade yetişkinlere yönelik görünse
de her Miyazaki filminde her yaştan insanı ilgilendiren değerler ustalıkla işlenmiştir. Yaratıcılığın, emeğin, düşüncenin
ve sevginin ürünü olan bu birbirinden
kadındır: köyün bilgesi,
değerli filmler, animeseverler için birer
“Demir Şehri”nin
yiciye de animelerin büyülü dünyasının
vermeyi gerektiren konumlarda bulunan
bütün karakterler kadındır: köyün bilgesi,
cevap verircesine, Ghibli’nin animasyon
“Irak’ı bombalamakta olan bir ülkeyi zi-
tülük kavramlarının aslında o kadar basit
olmadığı, her insanın ve her düşüncenin
Miyazaki’ye hayalperest diyecek olanlara
karakterlerin önemli
dır. Ne var ki çoğunlukla bu mücadelenin
tarafları iyilik ve kötülük kavramları değil,
çalıştıranlar kadınlardır. Bu filmleri görüp
hazine olmanın yanında, sıradan izlekapılarını aralamaktadır. TRT 1 ve TRT
yöneticisi, ruhlar
hamamının baş cadısı…
Çocuk kanallarında da her biri defalarca
yayımlanmış olan bu filmleri bugüne kadar izlemediyseniz, bir dahaki yayımlarını
kaçırmayın!
KÂNİ KARACA
(1930 - 29 Mayıs 2004)
Hülagü AKSULAR
Engellinin başarı öyküsü mü?
Ne münasebet, başarılı veya başarısız bir biçimde
insanız ve her biçimimizde öyle veya böyle hayata
Bizim merhum Kâni Karaca’mız da böyle bir insan.
Müziği gönlüyle algılayan ve kör olduğu için değil bir
gönle sahip olduğu için büyük bir müzisyen.
Kâni Karaca 1930’da Adana’da doğdu, iki aylıkken
doğru adımlar atmamızı engelleyecek unsurlar, hadi
bir kaza sonucu gözlerini kaybetti. İlkokulda okurken,
zorlanmadan söyleyelim “engeller” var.
alarak Kur’an’ı hıfz etti. 1950’de İstanbul’a geldi. Bir
aynı zamanda köyün imamı olan öğretmeninden ders
Bu engellere rağmen şairiz, müzisyeniz,
süre Sadettin Kaynak’la çalışarak üslup ve tavır bil-
edebiyatçıyız, marangozuz veya kısaca dünya
üslup ve tavır yönünden çok etkilendiği Yeraltı Cami
hayatına anlam katmaya çalışan insanlarız.
gileri öğrendi. Dini musiki çalışmalarını daha sonra,
imamı ve hatibi ünlü Hafız Ali Üsküdarlı’nın öğrencisi
olarak sürdürdü. Sadettin Heper’den kudümle usul
95
kâni karaca
vurmayı öğrendi, kendisinden ayrıca
Karaca bugün kaybolmaya yüz tutmuş olan
başta Mevlevi ayinleri olmak üzere pek
gazelin de çok usta bir yorumcusudur. Do-
çok dini ve dindışı eser meşk etti. İs-
ğaçlama musikide ezgi ile güfteyi her musiki
tanbul’un musiki çevrelerinde çeşitli sa-
şeklinin gerektirdiği ifadeye göre başarıyla
natçılardan yararlanarak musiki bilgisini
kaynaştırır. Bariton sesiyle, pestlerde olduğu
ilerletti. Hafız Ali Üsküdarlı ve zamanın
kadar tizlerde de perdelerin sesini falsosuz-
birçok değerli musikicisinin karşısında
ca vererek, makamların özelliklerini, seyir-
verdiği dini musiki sınavı ile icazet aldı;
lerini ustaca gösterir. Belli bir makamın ses
bu sınavdaki başarısı Kâni Karaca’nın
alanından çıkarak başka bir makamın ses
makam bilgisi ile yeteneğini kabul ettir-
alanına geçmek anlamına gelen “geçki” sa-
diği önemli bir aşama oldu.
natını başarıyla uygular, iç içe örülü, uzun ve
Ahmet Turan Alkan da
üstadı şöyle anlatır:
kısa, uzak ve yakın geçkilerindeki makam,
“Bazen kendisine refakat eden
Karaca 1950’lerin sonları ile 1960’lı yıl-
ezgi ve buluş çeşitliliği, okuyuş üslubuna
saz heyetiyle latifeleşmek is-
larda İstanbul Radyosu’ndan yayımla-
ayırt edici bir özellik katar.
tediğinde sesinin karar perde-
nan programlarda klasik fasıllardan çok
seçkin eserler okudu. Her yıl Konya’da
Kâni Karaca dindışı musikinin de günümüz-
ve İstanbul’da düzenlenen Mevlana’yı
deki büyük icracılarındandır. Çok geniş bir
anma haftaları ile İstanbul Festivali çer-
repertuvarı vardır. İstanbul Radyosu’ndaki
çevesindeki sema törenlerinde naathan,
solo programlarında ve özel konserlerde
ayinhan ve kudümzen olarak çalıştı.
okuduğu kar, murabba beste, ağır ve yürük
Yurt içinde ve yurt dışında düzenlenen
semailer arasında ilk kez seslendirilmiş eser-
sayısız konsere ve Mevlevi ayinine katıl-
lerin sayısı bir hayli kabarıktır. Karaca, Münir
dı. Pek çok plak, CD ve kaset doldurdu.
Nurettin Selçuk’tan sonra yetişen değerli
icracılar arasında adı en başta anılan ses
Kâni Karaca İstanbul’un son kırk yılda
sanatçılarındandır.
tanıdığı en ünlü hafız ve mevlidhanlar-
sini koma koma yedirerek bir
başka perdeye vasıl olduğunu
ve bir süre sonra sazendelerin
“akordumuz bozuldu” diye icrayı bırakıp akort düzeltmeye
yeltendiklerini anlatırlar ki sözü
edilen perde göçürme hadisesi, ancak çok eğitimli ve kabiliyetli kulakların veya elektronik
frekans ölçme aletlerinin fark
edebildiği bir dar aralıkta cereyan etmektedir.”
dan biridir. Doğaçtan okuyuş yeteneği
Kâni Karaca’nın dehasını idrak etmek için
gerektiren hafızlık ve mevlidhanlık ile
bir başka önemli müzisyen Cinuçen Tanrı-
besteli eserlerdeki icracılığı onun okuyu-
korur’a kulak verelim. Bir dost meclisinde
culuğunun iki yönüdür. Mevlid, ezan gibi
Tanrıkorur ve Karaca bir araya gelirler. Çev-
yazılı bestesi olmayan, ancak doğaçla-
resindekilere takılmayı seven Cinuçen Hoca
ma ezgilerle okunan dini musiki şekille-
udunu eline alır, “Üstadım, biraz taksim
Türkiye Hafızı Kur’an ve Mev-
rinden başka, Kur’an okuyuşunda da
geçelim mi?” der. Sonra başlar çalmaya;
lithanlar Cemiyeti’nin de kuru-
büyük sanat gücü göstermiştir.
mesela hüzzamdan başlar, uşşak sesinde
luşuna katkıda bulunan Kâni
bırakır, Karaca da uşşaktan alır, bunu hüsey-
Karaca,
Karaca, musiki eğitimi görmemiş din
niye taşır. Biri ud virtüözü, diğeri en iyi ses
hastalığı sonucu 29 Mayıs
hocalarının yirminci yüzyılda artması so-
seçilmiş iki üstat, makamdan makama, per-
2004’de İstanbul’da vefat etti.
nucu hafızlığın sanat yönü gitgide kay-
deden perdeye gezer dolaşır. En son Cinu-
Üstat, şimdi, Edirnekapı Necati
bolurken, dini musikinin geçen yüzyılda
çen hoca az bilinir makamlarda dolaşmaya
Bey Mezarlığında yatıyor. Yola
yetişmiş üstatlarıyla zamanımıza kadar
başlar, Kâni Karaca da gerdaniye gibi zor ve
yakın bir köşede Halıcıoğlu’nu
ulaşan seçkin gelenekleri izleyip geliş-
de az kullanılan bir makam perdesinde bıra-
seyrediyor, asfaltın sesini dinli-
tirenlerdendir. Onun musikiye en büyük
kır. Tanrıkorur, udunun tellerine bir vurur ama
yor. Kuru çatlamış toprak, ku-
katkısı, İstanbul’a özgü mevlit ve Kur’an
perdeyi bulamaz. Kalkar, Kâni Karaca’yı kut-
rumuş gül fidesi, yabani otlar
okuma üsluplarını günümüzde de bü-
lar ve “Üstadım, sizi yürekten tebrik ederim.”
var üstünde.
yük sanat gücüyle yaşatmasıdır.
diyerek udunu bir kenara koyar.
96
Yine Alkan’a göre Karaca, “klasik” kavramının içini hakkıyla
dolduran bir musiki zekâydı.
yakalandığı
kanser
www.aile.g o v.t r
So s ya l
Yard ım la r
G enel M ü d ü r lü ğü
Aile ve
To p l u m Hi z me t l e r i
Genel Müdürlüğü
Çoc uk
Hi z me t le r i
Ge n e l M üdür lüğü
Ö z ür lü v e
Ya şlı Hiz me t le r i
G e ne l Müdür lüğü
K a dının
St a t üsü
G e ne l Müdür lüğü
Ş ehi t Yakı nl arı ve
Gazi l er D ai res i
Baş kanl ı ğı

Benzer belgeler