PDF SAYI 35 - Hayat Online

Transkript

PDF SAYI 35 - Hayat Online
35. sayi sayfalar
26.05.2009
11:45 Uhr
Dr.
D r. Yaþar Bilgin CDU`dan
Avrupa Parlamentosu Adayý
Seite 1
Orhan
HAKALMAZ
Bielefeld Stadthalle`de Kalpler Kur`an için attý
Sayfa: 21`de
7 Haziran`da yapýlacak
Avrupa Parlamentosu
seçimleri için CDU
Hessen Eyalet Örgütü,
Dr. Yaþar Bilgin`i,
4`üncü sýradan Avrupa
Parlamentosu milletvekilliðine aday gösterdi.
Dr. Bilgin, merkezi
Giessen`de bulunan
Türk-Alman Saðlýk
Vakfý`nýn baþkanlýðýný
yapýyor.
Türkülerimiz
bizim dinimizden ve kültürümüzden beslenir. Deðerlerimizi ifade eder.
Hedef “kamil
insan” olmaktýr. Sayfa: 23`te
Avrupa`daki Kitapçýnýz
OKUSAN
Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD
Hac Malzemeleri ve Hediyelik Eþyalar
Tel: 0180-3002250
Mahmut Aþkar`ýn 2. kitabý çýktý.
Size en yakýn kitapçýdan isteyin.
www.okusan.eu
Demokratik haklarýmýzý alabilmenin yolu siyasete katýlýmda bulunmak ama
SÝYASET GÜVEN VERMÝYOR
“Tabut”u
Din Dersi
Bir
Ýhtiyaçtýr
Avukat Nalan SÖNMEZ
Dr. Þerafettin ONK
Ýlhan BÝLGÜ
Aile
Birleþimi
Ýle
Alakalý
Kalp
Krizinden
Korunmanýn
Yollarý
Sýla-i
Rahim’iniz
bereketli
olsun
Sayfa 9`da
Fazýl’ýn
Ýslam
Sayfa 29`da
Necip
Mustafa YENEROÐLU
Sayfa 11`de
Hacarabýn
Serüvenleri
22
Selma ÖZTÜRK
Sayfa 25`te
Et!
M. Salih AYDIN
Sayfa 27`de
Rahim
Sayfa 7`de
Sayfa 5`te
Sýla-i
Mahmut AÞKAR
Kendi
Modernitesini
Gerçekleþtiremeyen
Toplumlar
Sayfa 37`de
Dr. Yusuf IÞIK
35. sayi sayfalar
26.05.2009
11:45 Uhr
Hacc’ı ve Umre’yi
Allah için
tamamlayın.
(Bakara Sûresi, 196)
Seite 2
PEYGAMBERİMİZİ
ZİYARETE
GİDİYORUZ
Hac ve Umre
yapanlar Allah’ın
misafirleridir.
Allah’dan birşey
isterlerse, onlara
verir. Af isterlerse,
onları affeder.
(İbn Mâce)
Yaz Tatili Umre dönüşünde aynı biletle Türkiye’de kalma imkanı.
YAZ TATİLİ PROGRAMI
Bremen/Hannover . . . . . . .25.06 — 09.007.2009
Strasburg/Belçika . . . . . . . .01.07. — 15.07.2009
Düsseldorf/Köln . . . . . . . . . .03.07. — 17.07.2009
Lyon/Paris
. . . . . . . . . . . . . . . . . .08.07. — 23.07.2009
Frankfurt . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .12.07. — 27.07.2009
Hamburg . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .16.07. — 30.07.2009
Berlin . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .17.07. — 31.07.2009
Amsterdam
. . . . . . . . . . . . . . . .22.07. — 05.08.2009
Stuttgart . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .30.07. — 14.08.2009
Münih . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .04.08. — 18.08.2009
RAMAZAN PROGRAMI
YAZ TATİLİ PROGRAMI
Almanya: 1210,- €
Almanya dışı: 1310,- €
RAMAZAN PROGRAMI
Almanya kısa dönem: 1465,- €
Almanya Ramazan tümü: 1565,- €
Almanya dışı kısa dönem: 1565,- €
Almanya dışı Ramazan tümü: 1665,- €
FRANKFURT
. . . . . . . . . . . . . . . .21.08. — 20.09.2009
FRANKFURT
. . . . . . . . . . . . . . . .06.09. — 20.09.2009
PARİS . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .21.08. — 20.09.2009
PARİS . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .06.09. — 20.09.2009
AMSTERDAM
. . . . . . . . . . . . . .21.08. — 20.09.2009
AMSTERDAM
. . . . . . . . . . . . . .06.09. — 20.09.2009
LYON
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .21.08. — 20.09.2009
LYON
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .06.09. — 20.09.2009
STRASBURG
. . . . . . . . . . . . . . . .21.08. — 20.09.2009
STRASBURG
. . . . . . . . . . . . . . . .06.09. — 20.09.2009
VİYANA . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .21.08. — 20.09.2009
İSLAM
BRÜKSEL . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .21.08. — 20.09.2009
MİLLÎ GÖRÜŞ
ZÜRİH
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .21.08. — 20.09.2009
Hac ve Umre Organizasyonu
ZÜRİH
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .06.09. — 20.09.2009
TOPLUMU
VİYANA . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .06.09. — 20.09.2009
BRÜKSEL . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .06.09. — 20.09.2009
www.igmg.de + 49 22 37 656 310 + 49 22 37 656 311• [email protected]
35. sayi sayfalar
26.05.2009
11:45 Uhr
Seite 3
editörden
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
3
Sinan AKTÜRK
hasbihal
Sevgili dostlar!
Mayýs ayý içerisinde oldukça
güzel geliþmeler oldu bizim için.
Altý senedir basýn camiasýnýn
içerisinde bölgesel bir gazete olarak çýkan Hayat Gazetesi; bildiðiniz gibi baþlangýçta sadece Hessen Eyaletinde çýkýyordu. Yaklaþýk 3 sene Hessen Eyaletindeki
vatandaþlarýmýza hitap eden gazetemiz; gelen deðiþik teklifleri
zaman ve zemine göre deðerlendirmeye alarak geniþleme politikasýný belirledi.
3 sene evvel gazetemizin hitap
ettiði insanýmýza Hessen Eyaletinden sonra Bavyera Eyaleti de
eklenmiþti. Bavyeradaki insanlarýmýzýn da meselelerine eðilen yayýn politikamýz siz kýymetli okuyucularýmýz tarafýndan her daim
takdir edildi.
Burada özellikle Bavyeradaki
okuyucularýmýza ulaþmamýz noktasýnda bizlere yardýmcý olan tüm
arkadaþlarýmýza teþekkürü bir
borç biliyoruz.
2008 senesi Mayýs ayýnda gazetemiz NRW Eyaletinin bir kýsmýna da hitap etmeye baþlamýþtý.
Yaklaþýk bir senelik zaman zarfý
içerisinde burada gazetemize
olan teveccüh bizleri ziyadesiyle
sevindirmiþtir.
Özellikle Bielefeld, Paderborn, Osnabrück çevresinde yoðun olarak insanýmýza ulaþan gazetemize insanlarýmýzýn yoðun ilgisi bizlerin çalýþma azmini bir
kere daha kamçýladý. Yine burada
bizlere her türlü desteklerini esir-
Impresium
Künye
hayat
“Hayat”tan haberler
gemeyen Kýymetli Murat Ýleri
Bey`e teþekkürü bir borç biliyoruz.
Sevgili dostlar!
Ýþte bu güzel geliþmelerden
sonra inþallah gazetemiz Haziran
2009 sayýsý itibariyle iki ayrý baský ile sizlerin karþýsýna çýkacak.
Merkez büromuzun bulunduðu Hessen Eyaleti ve Bavyera
Eyaleti için ayrý bir baský yapacaðýz.
NRW Eyaletindeki yoðun teveccüh sonucu gazetemizi bu
eyaletin tümüne ulaþtýrma kararý
aldýk ve burasý için de ayrý bir gazete basacaðýz.
Yani gazetemiz artýk Hayat
Hessen-Bavyera ve Hayat NRW
olarak iki ayrý baský ile sizlerin
karþýsýna çýkacak.
Sevgili dostlar!
Biz her daim þu sözü sizlere
vermiþtik. Sizlere vereceðimiz
bilgileri doðru vereceðimizi, insanýmýzý yanýltan bilgiler olmayacaðýný belirtmiþtik. Bu ay gazetemizi 10.000 trajla basacaðýz.
Ýnþallah önümüzdeki ayki gazetemiz iki ayrý baskýda toplam
30.000 traja ulaþacaktýr. Bunun
10.000 adedi Hessen-Bavyera
baskýsý için, 20.000 baskýsý ise
NRW baskýsý için olacaktýr.
Özellikle NRW`de bulunan arkadaþlarýmýz baskýmýzý daha çok
sayýda yapmamýz noktasýnda tav-
hayat
Aylýk Ücretsiz Gazete
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel /
Cemaziye`l Ahir 1430
Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni
Sinan AKTÜRK
Yayýn Kurulu
Dr. Yusuf Iþýk,
Ýbrahim Gümüþoðlu,
Bilal Demiroðlu,
Fikret Ekin,
Mahmut Aþkar,
Sinan Aktürk,
Aydýn Ersoy,
M. Salih Aydýn
siyede bulundular. Ama biz ilk
önce bu rakamla çýkmanýn daha
uygun olacaðýný düþündük. Yine
biliyoruz ki gazetemizin NRW
için baþlangýç trajý 20.000 sene
sonuna varmadan yetmeyecek ve
sayýyý artýrmak mecburiyetinde
kalacaðýz. Burada önemli olan
daha çok insanýmýza ulaþmak ve
insanlarýmýzýn ihtiyaçlarýna cevap vermektir.
Buradan hareketle dediðimiz
gibi sizlere her daim doðru bildiler vereceðiz. Baþka bazý yerel
yayýn organlarýnýn yaptýðý gibi
trajýmýzý olduðundan 3-5 misli
daha fazla gösterme bedavacýlýðýna düþmeyeceðiz.
Sevgili dostlar!
Bu bilgilerden sonra biraz da
gündeme dair hasbihal edelim.
Malumunuz Haziran Ayýnýn
7`sinde Avrupa Parlamentosu Seçimleri var.
Bu seçimler en az her ülkedeki yerel ve genel seçimler kadar
önemlidir. Buraya seçilecek olan
vekiller tüm Avrupa için alýnacak
kararlara etki edecek yetkiye sahip olacaklar. Yani her ülke Avrupa Parlamentosunda alýnacak kararlara uymak mecburiyetindedir.
Bunun doðal sonucu olarak da
eðer bu kararlarda sizlerin de hak
sahibi olmanýzý istiyorsanýz tasvip ettiðiniz parti ve adaylarýna
oy vererek demokratik hakkýnýzý
kullanmanýzý öneriyoruz.
Türk toplumu olarak bu tür
demokratik çalýþmalara maalesef
yeteri kadar müdahil deðiliz.
Eðer bu tür demokratik çalýþmalara katýlým saðlanýrsa (seçmen
ve seçilen noktasýnda) yarýn öbür
gün þikayet etme hakkýna gerek
kalmadan haklarýmýzý demokratik yollardan alma sýkýntýmýz olmaz.
Pekçok noktada politikalarýný
tasvip etmediðimiz CDU Hessen
Eyaleti örgütü sevgili Dr. Yaþar
Bilgin Bey`i 4. sýradan Avrupa
Parlamentosu adayý olarak gösterdi. Pekçok konuda insanýmýzýn
meselelerine katkýda bulunan Yaþar Bey`in seçilmesini diliyoruz.
Gazetemizin yazarlarýndan
sevgili Mahmut Aþkar Bey`in 2.
kitabý “Hüseyinleþmek” çýktý. Bu
kitabý tüm okuyucularýmýza tavsiye ediyoruz. Þahsen biz bu kitabý bir solukta okuduk. En yakýnýnýzdaki bir kitapçýya giderek kitabý temin etmenizi hatta dostlarýnýza hediye etmenizi tavsiye ediyoruz.
Geçtiðimiz günlerde Türkiyemizde 35. sanat yýlýný kutlayan
Usta Yönetmen Mesut Uçakan
Bey`e de saðlýk sýhhat ve afiyet
içerisinde nice 35. seneler diliyoruz.
Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý
bereketlendirsin, þuurlandýrsýn.
Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr.
Allah`a emanet olun.
Bölge Temsilcileri
Merkez
Nürnberg: Erol Ergün
Königsbergerstr. 16
Tel: 0157-72176636
61169 Friedberg
E-Mail: [email protected]
Tel: 06031-162411
Bielefeld: Mehmet Demir
Fax: 06031-738644
Tel: 0178-2063526
E-Mail: [email protected]
E-Mail: [email protected]
Web: www.hayatonline.de
Osnabrück: Mehmet Yüksel
Basýldýðý Yer: Sunprint GmbH
Tel: 0176-64627714 . 05411-209791
Offenbach
Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz.
35. sayi sayfalar
26.05.2009
11:45 Uhr
haber
Seite 4
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
4
Ýslam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatlarý Hessen Bölgesi tarafýndan organize edilen
Tefekkür Konferanslarý 2009 üçüncü programý yapýldý
Ý
slam Toplumu Milli
Görüþ Hessen Bölgesi tarafýndan organize edilen Tefekkür
Konferanslarýnýn
2009`daki
üçüncü
programý Bad Homburg`da bulunan Bürgerhaus Kirdorf`da düzenlendi.
Seçkin bir topluluðun izlediði
program Bad Homburg Cemiyetinden Fatihhan Pekdemir`in okuduðu açýlýþ Kur`an-ý Kerimi ile
baþladý.
Program sunucusu Aydýn Baz
kýsa bir bilgilendirme yaptý.
Programýn açýlýþ ve selamlama
konuþmasýný IGMG Hessen Bölge
Baþkaný Mehmet Ateþ yaptý. Ateþ
tefekkür konferanslarýnda 3. senesinin içerisinde olduklarýný ve þu
ana kadar yapýlan tüm programlarýn insanýmýz tarafýndan beðeni ile
karþýlandýðýný ve bu beðeni ve isteðin devam ettiði sürece bu programlarýn da devam edeceðini söy-
ledi.
Programýn misafir hatibi Uludað Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesinden Yrd. Doç. Dr. Mustafa
Öcal; “Eðitimin Önemi ve Eðitim
Teknikleri“ konulu sunumunu sinevizyon eþliðinde iki bölüm halinde yaklaþýk 2 saatte anlattý. Salonda iki bölüm halindeki bu iki
saatlik süre içerisinde tabiri caiz
ise çýt çýkmadý. Böyle olunca da
hem hatip ve hem de dinleyiciler
programdan oldukça istifade ettiler.
Programýn ilk bölümünden
sonra yaklaþýk 25 dakikalýk bir
mola verildi.
Programýn ikinci bölümüne geçildi. Bu bölümde soru–cevap bölümü yapýldý. Yrd. Doç. Dr. Mustafa Öcal izleyicilerin sorularýna
cevaplar verdi.
Program yine Bad Homburg
Cemiyetinden Menderes Koç`un
okuduðu kapanýþ Kur`an-ý Kerimi
ile sona erdi.
IGMG`den ATB`ye taziye ziyareti
Hanau`da Yýlmaz Yavuz`la devam
Ý
slam
Toplumu
Milli Görüþ Hessen
Bölgesine
baðlý olarak faaliyetlerini sürdüren Hanau
Ýslam Cemiyeti, geçtiðimiz hafta sonu yaptýðý Olagan Genel Kurulunda yeniden baþkanlýða Yýlmaz Yavuz`u getirdi.
IGMG
Hessen
Bölge Baþkaný Meh-
met Ateþ ve Ýcra Üyelerinin de hazýr bulunduðu Olaðan Genel
Kurula açýlýþ Kur`an-ý
Kerimi ile baþlandý.
Yönetimin yaptýðý
çalýþmalar ile alakalý
sunumlarýndan sonra
Divan seçimine geçildi.
Eski yönetimin ibrasýndan sonra seçime
geçildi. Üyelerin tam
mutabakatýyla Yýlmaz
Yavuz yeniden baþkan seçildi.
Yýlmaz Yavuz teþekkür konuþmasý yaparak yeni icrasýný da
açýkladý.
IGMG
Hessen
Bölge Baþkaný Mehmet Ateþin de bir konuþma yaptýðý program cemiyetin verdigi
ikram ile sona erdi.
Ý
slam
Toplumu
Milli Görüþ Hessen Bölgesinden
ATB Avrupa Türk
Kültür Dernekleri Birligine taziye ziyareti
yapildi.
Geçtiðimiz günlerde Türkiyemizde elim
bir helikopter kazasýnda Hakk`ýn rahmetine kavuþan BBP Genel Baþkaný Muhsin
Yazýcýoðlu`nun Avrupa`daki gönüldaþlarýndan ve yakýn arkadaþý ATB Genel Baþ-
kaný Recep Yýldýrým
ve Yönetim Kurulu`na ATB`nin Frankfurt`taki Genel Merkezinde taziye ziyareti yapýldý.
IGMG Hessen
Bölge Baþkaný Mehmet Ateþ ve bareberindekiler yaptýklarý
taziye ziyaretinde Recep Yýldýrým`a taziyelerini sundular. Muhsin Yazýcýoðlu için
dualarýný ve üzüntülerini bildirdiler.
ATB Genel Baþka-
ný Recep Yýldýrým da
bu ziyaretten duyduðu memnuniyeti dile
getirdi: “Tüm insanýmýz tarafýndan sevilen
Muhsin Yazýcýoðlu
Bey`in vefatý bizleri
derinden üzmüþtü. Siz
kardeþlerimizin de bu
üzüntümüze ortak olmasý bizleri ziyadesiyle sevindirmiþtir.
Bu vesile ile Muhsin
Yazýcýoðlu Bey`e bir
kere daha Allah`tan
rahmet diliyoruz” dedi.
35. sayi sayfalar
26.05.2009
11:45 Uhr
dosya
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Dr. Yusuf IÞIK
S
ýla-i Rahim; akraba
ve yakýnlarý ziyaret
etme, hallerini ve hatýrlarýný sorma, gönüllerini
alma anlamýndadýr.
Ýslam`da insanlar arasýndaki iliþkilere önem verildiði gibi özellikle yakýnlardan baþlayarak anne ve
babanýn ve sýrayla diðer
akrabalarýn ziyaret edilip
gözetilmesi de istenen
amellerdendir.
Kabri Ýstanbul`da bulunan Ebu Eyyube`l-Ensari
anlatýyor:
Bir adam Hz. Peygambere gelerek;
-“Ey Allah`ýn Resulü,
beni cennete sokacak bir
ibadet söyler misin?” dedi.
Resulüllah (s.a.v);
-“Allah`a ibadet eder ve
O`na ortak hiç bir seyi koþmazsanýz, namaz kýlar, zekat verir ve Sýla-i Rahim
edersin” cevabýný verdi.
Peygamberimizin bu
kadar üzerinde durduðu ve
yapýldýðý zaman müslümanlarýn cennete girmelerine sebep olacaðýný haber
verdiði Sýla-i Rahim; her
türlü hayýr iþlerinde akraba
ve yakýnlarýn öncelikle görülüp gözetilmesidir. Gerek
ayetlerde, gerek hadislerde,
bunun, namaz, zekat gibi
farz ibadetlerden hemen
sonra zikredilmesi, Ýslam`daki önemini göstermektedir.
Ýslam bilginleri Sýla-i
Rahim`de bulunmanýn vacip olduðu görüþündedirler. Bunun terk edilmesi,
yani akraba ve yakýnlarla
olan ilgisinin kesilmesi ise,
büyük günah sayýlmýþtýr.
Cenab-ý Hakk þöyle buyuruyor:
-“Allah`tan korkun ve
akrabalýk baðlarýný kesmekten sakýnýn” (Nisa: 1)
Allah, Peygamberimize
akrabanýn görülüp gözetilmesini emrettiðine göre,
bunun nasýl yapýlacaðýný
iyi bilmek gerekir.
Sýla-i Rahim yapmanýn
bir kaç derecesi vardýr. Birinci derecesi akrabalarýmýza karþý tatlý sözlü, güler
yüzlü olmak, karþýlaþtýðýmýzda selamlaþmayý, hal
hatýr sormayý ihmal etmemek, sürekli olarak kendi-
Seite 5
leri hakkýnda iyi þeyler düþünmek ve hayýr dilemektir.
Ýkinci derecesi, ziyaretlerine gitmek ve çeþitli konularda yardýmlarýna koþmaktýr. Bunlar daha çok
bedeni hizmetlerdir. Özellikle yaþlýlarý zaman zaman
yoklayarak, yapýlacak iþleri varsa onlarý takip etmek
kendilerini sevindirecektir.
Sýla-i Rahim`in üçüncüsü ve en önemli derecesi
akrabalara mali yardým ve
destek saðlamaktýr.
Bu yardýmlar herkesten
beklenemez. Hasta ve yatalak bir kiþiden akrabasýný
ziyaret etmesini istemek
anlamsýzdýr. Fakir birisinden de baþkalarýna mali
yardýmda bulunmasýný beklemek yanlýþtýr. Zengin bir
müslümanýn, sadece ziyaret ve hal hatýr sormakla bu
görevi yerine getirebileceði
de söylenemez. Zengin bir
müslüman için Sýla-i Rahim, yoksul akrabalarýna
elinden geldiðince mali
destekte bulunmaktýr.
Þu halde, yakýnlarý görüp gözetmek deyince, yukarýda belirtilen üç derecedeki yardýmdan hangisine
güç yetiyorsa, onun yapýlmasý anlaþýlmalýdýr. Yapabileceði görevi yapmamak
müslümaný bu konuda sorumlu kýlar. Ýslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v)
þöyle buyurmuþtur:
-“Her Cuma gecesi insanoðlunun amelleri Allah`a arzolunur: Yalnýz Sýla-i Rahim`de bulunmayanlarýn amelleri kabul
olunmaz.”
-“Allah`a ve Ahiret gününe iman eden kimse akrabasýný görüp gözetsin.”
-“Akrabalýk, arþ`ta asý-
hayat
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
Sýla-i
Rahim
et
lýdýr. Der ki; Beni gözeteni
Allah gözetsin; beni terkedeni de Allah terketsin.”
-“Akrabalýk baðlarýný
kesip koparan kimse cennete giremez.”
-“Yoksula yapýlan sadaka bir sadakadýr. Bu sadaka akrabaya yapýlmýþsa iki
sadaka demektir. Biri sadaka, diðeri sýla-i rahim`dir
ki, bu sadaka sayýlýr.”
Sýla-i Rahim konusunda
dikkat edilmesi gerekli hususlardan birisi de þudur:
Ýyilik, karþýlýk bekleyerek
yapýlmamalý, sadece görüp
gözeten yakýnlara karþý sýla-i rahim`de bulunulmamalý, aksine, unutan, akrabalýk baðlarýný koparanlara
karþý da bu görev yerine getirilmelidir. Hz. Peygamber
(s.a.v) þöyle buyuruyor:
-“Ýyilik benzeriyle karþýlýk veren
kiþi, tam anlamýyla akrabasýný görüp gözetmiþ olamaz. Gercek sýla,
kendisiyle ilgisini
kesenleri görüp
gözetmesidir.”
Ýyilik, insanýn
her durumunda
düþünülmeli ve
yapýlmalýdýr. Yoksul ve güçsüz iken
iyilik ve yardýmdan söz edip, zengin ve güçlü duruma
yükselince
baþka türlü davranmak, ahlaka
uygun bir davranýþ
deðildir.
Cenab-ý Hakk
þöyle buyuruyor:
-“Demek idareyi ve hakimiyeti
ele alýrsanýz hemen yeryüzünde
fesat çýkaracak, akrabalýk
baðlarýný bile parçalayýp
keseceksiniz öyle mi? Onlar öyle kimselerdir ki Allah kendilerini rahmetinden kovmuþ, duygularýný
almýþ ve gözlerini köreylemiþtir.” (Muhammed Suresi: 22-23)
Kötülüðe karþý iyilik
yapmak, müslümanlýðýn
üstün özelliklerindendir.
Bunda hem iyilik eden için
bir nefis eðitimi vardýr,
hem de iyilik gören için
uyarý, fazilet dersi ve dostluða yönlendirme etkileri
vardýr. Onun için müminler
hýsým ve akrabalarýna, diðer mümin ve insanlara asla kötülük etmezler, kötülük edenlere de iyilikle karþýlýk verirler.
5
Hz. Ali (r.a)`den rivayete gore; Peygamberimiz
þöyle buyurmuþtur:
-“Dünya ve ahiret ahlakýnýn en güzelini sana bildireyim mi? Seninle alakasýný kesenle ilgilenmen, sana engel olana vermen, sana zulmedeni de affetmendir.“
-“Sevdiðinizden vermedikçe `birre` ulaþamazsýnýz” (Ali Ýmran: 92) ayeti
gelince, Ebu Talha (r.a), bu
yüce dereceye ulaþabilmek
için çok sevdiði bir bahçesini Allah yolunda olanlara, yoksullara ve yolda kalmýþlara sadaka olarak vermeyi düþündüðünde, Peygamberimiz (s.a.v):
-“Allahü Teala sana
karþýlýðýný verecek, sen onu
akrabalarýn arasýnda bölüþtür.” buyurmuþtur.
Hz. Ebubekir (r.a), kýzý
Esma`ya þöyle anlatýyor:
Annem beni ziyarete
gelmiþti. Resulüllah`a sordum:
-“Ey Allah`ýn Resulü,
annem bana geldi, fakat
kendisi henüz müslüman
olmadý. Ona sýla edeyim
mi? Resulüllah (s.a.v) buyurdu:
-“Evet sýla et.”
35. sayi sayfalar
26.05.2009
6
K
utlu Doðum münasebeti ile Bielefeld´de 16 dernek
birleþerek bir program düzenledi.
Program açýlýþ Kur´an-ý
Kerim ve Ýstiklal Marþý ile
baþladý.
Grup Gülnida´nýn ezgileri ile salavat-ý þerifleri ile
salonu coþturan ve hatiplerin gelmesi ile programýn
akýþ takdimi Bielefeld Merkez Camii Din Görevlisi tarafýndan yapýldý.
16 dernek hocalarý adýna
selamlama konuþmasýný Ýslam Toplumu Milli Görüþ
Bielefeld Hicret Camii Din
Görevlisi Hasan Hocaefendi yaptý. Konuþmasýnda
þunlara deðindi: “Bizleri
böyle güzel bir programda
bir araya getiren Allah´a
hamd-ü senalar olsun. Hepinize can-ý gönülden hoþgeldiniz diyorum. Bu programýn hazýrlanmasýnda görev alan birlik ve beraberliðin en güzelini sergileyen
bütün kuruluþlara bütün
derneklere teþekkür ederim.
Alemlerin Efendisi (s.a.v.)
slam Toplumu Milli Görüþ Genel Baþkaný
Yavuz Çelik Karahan ve
beraberindekiler ATB Avrupa Türk Kültür Dernekleri
Birliðine taziye ziyaretinde
bulundular.
Geçtiðimiz
günlerde
Türkiyemizde elim bir helikopter kazasýnda Hakk`ýn
rahmetine kavuþan BBP Genel Baþkaný Muhsin Yazýcýoðlu`nun Avrupa`daki gönüldaþlarýndan ve yakýn arkadaþý ATB Genel Baþkaný
Ý
11:45 Uhr
Seite 6
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
Bielefeld`de ortak
Kutlu Doðum Programý
buyurdular ki: “kardeþlerime kavuþmayý umut ediyorum” Ashab-ý güzin sorar:
“Ya Rasullallah biz senin
kardeþlerin deðil miyiz”
“hayýr” der “siz benim arkadaþlarým ashablarýmsýnýz”. Allahu Telaya dua ve
niyaz ederek isteklerimi sunuyorum. “Allahým senin
Habibin için burada toplanan bu kardeþlerimi cennetine koy” diyerek konuþmalarýna son verdi.
T.C. Münster Baþkonsolosu adýna Eðitim Ateþesi
Ali Çevik, sözlerine þöyle
baþladý: “Yeryüzünde hiç
bir insan onun kadar sevilmedi, yeryüzüne hiç bir insana onun kadar saygý duyulmadý, yeryüzünde hiç
bir insan onun kadar özlenmedi.” diyerek “eðitim konusunda da geleceðimiz
açýsýndan çok önem vermeliyiz” diyerek sözü K.Ma-
raþ Ýl Müftüsü Bekir Gülce´ye býraktý.
Bekir Gülce þöyle konuþtu: “Allah´a O´nun Habibine salat ve selamlar olsun. Bu salonu dolduran
Peygamber aþýklarýna hoþgeldin demekten mutluluk
duyuyorum ve sizinle birlikte olmaktan ayrý bir heyecan yaþýyorum. Öyle bir
salondayýz ki 16 dernek bir
araya gelmiþ ve Peygambere olan hasretlerini anlatmak üzere tüm Peygamber
severleri buraya davet etmiþler. Hz. Rasulullah´ý seviyorsunuz ve sevginizi belirtmek için böylesine muhteþem bir program hazýrladýðýnýz için ayrýca mutluluk
duyuyor ve sizleri kutluyorum” diyerek konuþmasýna
son verdi.
Minikler Mehteranýnýn
sahneye gelmesi ile salon
ayrý bir renge büründü ve
sunduklarý muhteþem performansý misafirler ayakta
alkýþladýlar.
Günün hatibi Doç.Dr.
Mustafa Karataþ sahneye
geldi. Karataþ sözlerini
þöyle dile getirdi: “Hamd
Cenab-ý Allah´a salat Rasulullah´a selam sizlere olsun
deðerli dinleyicilerim! Bir
Kutsi Hadiste; “SEN OLMASAYDIN BEN BU
ALEMÝ
YARATMAZDIM” buyruluyor. Allah
Resûlü Muhammed (s.a.v)
gerek sözü ile, gerekse yasantisi ile insanlýða örnek
olmuþtur. Çalýþma ve gayret konusunda da onun pek
çok ibretli sözü mevcuttur.
Fakat bu hususta bizzat yaþayarak anlatmak istedikleri, sözlerinden çok daha
fazladýr. Çünkü o, yapmadýðýný söylemez; bir þeyi tavsiye veya emretmiþse, muhakkak kendisi tatbik eder
Karahan`dan ATB`ye taziye ziyareti
Recep Yýldýrým ve Yönetim
Kurulu`na ATB`nin Frankfurt`taki Genel Merkezinde
taziye ziyareti yapýldý.
IGMG Genel Baþkaný
Yavuz Çelik Karahan,
IGMG Hessen
Bölge
Baþkaný Mehmet Ateþ,
IGMG Genel Baþkan Özel
Kalem Müdürü Tahir Özdamar ve bareberindekiler
yaptýklarý taziye ziyaretinde
Recep Yýldýrým`a taziyeleri-
ni sundular. Muhsin Yazýcýoðlu için dualarýný ve üzüntülerini bildirdiler.
IGMG Genel Baþkaný
Yavuz Çelik Karahan taziye
ziyaretinde yaptýðý konuþmada: “Otuz yýllýk dostum
ve
kardeþim
Muhsin
Yazýcýoðlu`nun vefatýndan
dolayý üzüntümü belirtmek
istiyorum. Bir dava ve gönül
insaný Muhsin kardeþime
Cenab-ý Allah`tan rahmet
diliyorum. Ailesi ve sevenlerine sabr-ý cemil niyaz
ediyorum.” dedi.
ATB Genel Baþkaný Recep Yýldýrým da bu ziyaretten duyduðu memnuniyeti
dile getirdi: “Tüm insanýmýz
tarafýndan sevilen Muhsin
Yazýcýoðlu Bey`in vefatý
bizleri derinden üzmüþtü.
Siz kardeþlerimizin de bu
üzüntümüze ortak olmasý
bizleri ziyadesiyle sevindir-
haber
ve öyle söylerdi. Bu sebeple Resûlullah (s.a.v) her konuda olduðu gibi çalýþma
konusunda da en güzel örnek þahsiyeti (üsve-i hasene) temsil etmektedir. Tembellikten Allah’a sýðýnan
peygamber Hz. Peygamber
(a.s.), boþ duranlarý sevmez, kendisi de boþa vakit
geçirmekten son derece endiþe ederdi. Hepinizi O´nun
gibi olmaya O´nun gibi yaþamaya ve O´nun gibi çalýþmaya davet ederim.
Hýnca hýnç dolan bu salonda anavatan Türkiye´mizden sizlere kucak
dolusu selam getirdim.
Böylesine birlik ve beraberliðinizden dolayý sizleri
kutluyorum. Rabbim emeði
geçenlerden ve siz deðerli
misafirlerimizden razý olsun.” diyerek konuþmasýný
bitirdi.
Daha sonra Gütesloh Selimiye Camii Baþkaný Selahattin Çetin yaptýðý birlik
beraberlik ve selamlama
konuþmasý ve duanýn ardýndan program sona erdi.
miþtir. Bu vesile ile Muhsin
Yazýcýoðlu Bey`e bir kere
daha Allah`tan rahmet diliyoruz” dedi.
Muhsin Yazýcýoðlu`nun
ruhu için Kur`an okundu.
Yapýlan duaya hepbirlikte
amin denildi.
Daha sonra IGMG Genel
Baþkaný
Yavuz
Çelik
Karahan açýlan taziye defterine duygularýný yazdý. Otuz
senelik dostluðun hatýralarý
yadedildi.
35. sayi sayfalar
26.05.2009
11:45 Uhr
dosya
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Mahmut AÞKAR
T
eknolojideki geliþmelerine, ilimde kat
ettikleri merhalelerine, düþüncede alabildiðine
serbestliðin yanýsýra yetiþen beyinlerine ve gýptayla
baktýðýmýz demokratik sistemlerine bir türlü ulaþamadýðýmýz ülkelerin bizde olmayan hangi özellikleri
var? Üstün ýrk nazariyesi
saçmanýn saçmasý bir iddia
idi ki, tarihin sistemler hurdalýðýna atýlýverdi. Din unsuru önemli bir rol oynasaydý, üstünlük sadece ayný
dine mensup milletlerde
kalmalýydý. Halbuki Budizm ve Hinduizm de dahil, Ýslâm öncesi ve sonrasý
çaðlarda medeniyet üstünlüðü tarih boyunca hep el
deðiþtirmiþtir.
“Müslüman olduðumuz
için geri kaldýk” safsatasý
da artýk eskisi kadar raðbet
görmediði gibi, bu sloganýn
arkasýna sýðýnanlarýn da sayýsý giderek azalýyor. Dün,
dindarlar geliþmelerin gerisinde kalýyor diye saldýranlar, bugün dindarlar çok
ileri gidiyor diye yaygara
koparýyorlar.
Soðuk Savaþ döneminde
en totaliter komünist rejimler ve taraftarlarý bile demokrasiyi, demokratlýðý
dillerinden düþürmezlerdi.
Bugün dahi bakýyorsunuz,
tepeden týrnaða silahlanmýþ
ve kanlý devrimi benimsemiþ terör gruplarý bile lafta
herkesten çok demokratlýk
taslýyorlar. Bazý etnik, siyasî veya dinî gruplar, kendilerine göre baðnaz, aþýrý
ve önyargýlý kesimleri
‘hoþgörü’ye davet ederken;
herkes için söylermiþ gibi
yaparlar ama aslýnda sadece kendileri için müsamahakârlýk ister, daha fazla
hak talep ederler. Dar açýdan, tek bir pencereden ve
sadece belli bir yöne bakan
insan samimi olarak bir dine baðlý olsa da, hiçbir dine
mensubiyet þuuru duymasa
da, o insanýn ufku dar, tuttuðu yol dar ve din anlayýþý, dine ve gerçek dindara
olan bakýþý da dardýr.
Dipçik zoruyla
gelen sevgi
Ýnancýmýzý, çaðdaþlýðýmýzý, demokratlýðýmýzý,
milliyetçiliðimizi, etnik
Seite 7
hayat
[email protected]
kökenimizi, mezhep veya
tarikatýmýzý ve hatta inançsýzlýðýmýzý bile ideolojileþtirerek kendimizden olmayanlara karþý bir silah gibi
kullanýyoruz. Görünürde
bizim gibi düþünmeyen,
inanmayan, yaþamayan ve
siyasî tercihde bulunmayanlara karþý güya son derece hoþgörülü bir tutum
sergilemiþ olsak da, hattýzatýnda bu durumu hazmedemiyor ve kabullenemiyoruz. Ýdeolojik bir eðitim
çarký, dayatýlan dünya görüþü, zorlanan hayat tarzý,
bizi toplum olarak ideolojik dayatmalara karþý ideolojik tepki koymaya zorladý. Farklýlýklarla birlikte
yaþamayý resmen unuttuk!
Yirminci yüzyýlýn baþlarýnda yýkýlan imparatorluðun
enkazý üzerine kurulan
cumhuriyet rejiminin tek
tip insan ve millet yaratma
sevdasý, bizi; “Ya benim
olursun, ya kara topraðýn”
diyen sevdalýnýn durumuna
düþürdü. Dipçik zoruyla
gelen sevgi, bizi sevgisizlik
ve tahammülsüzlüðe sürükledi.
Buna göre; dindar olan
çaðdaþ olamaz, modern
olan dindar olamaz, milliyetçi olan da demokrat olamazdý. Bunlarýn hiçbirisi
bizim gerçeklerimizi yansýtmadýðý gibi, ülkenin yüce menfaatleri bizi, dindar
olmasak da dine saygýlý olmaya, farklýlýklarý kabullenen bir vatanseverlik/milliyetçilik anlayýþýna ve samimi bir demokratlýk anlayýþýna zorluyor. Bu üç ana
ögeyi herkes (isterse) kendi
þahsýyla özdeþleþtirebilir.
Dindarýz ama ‘dini
dar’lardan deðiliz
Bu yeni durum, bizim
din ve dindarlýk anlayýþý-
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
Kendi
Modernitesini
Gerçekleþtiremeyen
Toplumlar
mýzýn, vatan ve millet sevgimizin, demokrasi anlayýþýmýzýn, yaþadýðýmýz dünya
þartlarýna göre yeniden tanzim ve tarifini gerektirir.
En fazla töhmet altýnda býrakýlan, eleþtirilen kesim
dindar olan veya dinî hassasiyetleri önplana çýkanlardýr. Dindar üzerinden dine saldýranlarýn asýl korkusu, kendi ideolojilerine dini
rakip görmeleridir. Dindarlýðýn þuurunda olanlar da,
kainatý kucaklayan dini,
dar beyin kapasitesi ve sýnýrlý bakýþ açýsýna sahip‘dinidar’lara mesafe koyarak,
onlarýn uhdesinden dindarlýk kavramýný kurtarabilirler.
Millet olarak kendi modernitemizi yaratamadýðýmýzdan, bu konuda mesafe
almýþ diðer milletlere hep
gýpta ve özentiyle bakýyoruz. Berlin Duvarý’nýn yýkýlmasýndan sonra dünyanýn birçok ülkesinde olduðu gibi Türkiye’de de dondurulmuþ kimlikler, bastýrýlmýþ düþünceler yeniden
ortaya çýktý. Türkiye son
yýllarda bu konularý þiddetli tartýþmalar ve taraflarýn
talepleriyle dolu dolu geçirmektedir.
Muhtemelen bu tartýþmalar ve yüzleþmelerin neticesinde Türkiye çok gecikmeli de olsa kendi modernitesini bir çerçeveye
oturtmaya baþlayacaktýr.
Bizde inanan baðnazlar gittikçe aydýnlanýr ve sayýlarý
azalýrken, bir inatlaþma,
restleþme neticesi olarak
inanmayan baðnazlarýn sayýsý giderek artýyor. Ýnandýðýmýz ve inanmadýðýmýz
þeylere kendimizi inandýrmak veya inandýrmamaktan çok, ötekileþtirdiklerimizi ikna etmek, yerine gö-
re de onlara karþý saldýrý
malzemesi olarak kullanýrýz.
Meselâ; ötekisini din
adýna veya din için hýrpalar
ve fýrçalarken, bunun din
ile ne derece baðdaþtýðýna
bakmýyor ve o aynayý hiçbir zaman kendimize tutmuyoruz. Ötekisini vataný
az sevmekle veya ihanetle
suçlarken; bu vatanýn asýl
sahibi ve gerçek seveni benim, intibasýný uyandýrýrken, bu vatanýn sizin gibi
öz evlatlarýndan birini kendimize düþman kazandýðýmýzý farketmiyoruz. Ötekisine, böbürlenerek asýl demokrat, çaðdaþ benim, derken, ayný ülkenin insanýný
ne kadar aþaðýladýðýmýzýn,
hakir gördüðümüzün ve
böylece çok sevdiðimiz vatana, birlik ve beraberliðini
korumaya çalýþtýðýnýz millete asýl ihaneti kendimizin
yaptýðýný herhalde anlayamýyoruz.
Çaða yön vermek
Çaðý yakalayabilmiþ her
millet, kendi medeniyet deðerleri üzerine oturttuðu
modernleþme (çaðdaþlaþma) sürecini mutlaka millî
bünyesine uygun bir tarzda
gerçekleþtirmiþtir. Bizim
gibi bu evreyi zamanýnda
tamamlamamýþ olanlar ise,
milletler yarýþýný önde götürenlere yetiþebilmek için
onlar gibi olmak ve onlara
benzemek için çýrpýnýp dururlar. Bu sürecin evveliyatý, kendi modernitesini yaratamayan Osmanlýlar’a
dayandýðýndan vebalin tamamýný Cumhuriyet nesline
yüklemek haksýzlýk olur.
Cumhuriyet Türkiye’sinin
en büyük hatasý ise, ‘bedeli
ne olursa olsun’ riskine göðüs gererek giriþtiði modernleþme davasýnda kendi
7
kültürel kodlarý üzerine
oturtulmamýþ, medeniyet
deðerleriyle örtüþmeyen
bir deðiþim sürecinin baþlatýlmýþ olmasýdýr. Habire
birçok þeyi sil baþtan baþlamamýzýn sebebini burada
aramak gerek.
Milletler gibi topluluklar, gruplar, hatta fertler de
böyledir: Kendi deðerleriyle mayalanmýþ, kendi karakterine uygun bir çaðdaþlaþma süreci baþlatamayanlar, deðiþim rüzgarlarýnýn
önünde oradan oraya savrulur dururlar. Kendi kökleri üzerinde dikelmediklerinden, ana gövdeden koptuklarý veya koparýldýklarýndan, rüzgar hangi yönden kuvvetli estiyse o yöne
meyillenir veya sürüklenirler.
Ülkemizde seküler, ideolojik laik kesime ilaveten
son yýllarda toplumun muhafazakâr kanadýnda da
baþgösteren modernleþme
olgusundaki çarpýk, tezat
ve çeliþkili geliþmeler; hazýmsýzlýðýn, hazýrlýksýzlýðýn
ve temelsizliðin göstergesidir.
Ulusalcý/Milliyetçi kesimin olduðu kadar Muhafazakâr/Dindar kesimin özünü oluþturan irade, fikrî ve
kültürel açýlýmdan, diyalogdan çekiniyor. Halbuki
ancak bu yolla önyargýlar,
husûmetlikler azalýr, onlarýn yerini dostluklar ve kabullenmeler alýr. Bu çekingenliðin, endiþenin temelinde bize göre iki önemli
sebep yatmaktadýr: Bunlardan birisi; kendine güvensizlik, ikincisi ise; vizyonsuzluktur. Sarýldýklarý seküler sistemlerin, ideolojilerinin fos çýkmasýndan
ayaklarý boþluða düþenlerin
hâlini anlamak mümkün.
Ýslâmî bir öze sahip, bu dinin mayasýyla yoðrulmuþ,
ilham kaynaðý oradan gelen medeniyet anlayýþýna,
dünya görüþüne ne demeli... Yeryüzü secdagâhýmýz,
bütün mahlûkatý yaratan
Allah ayný zamanda kainatýn da sahibi ve beþer olarak aramýzda yaratýlýþtan
gelen renk, ýrk gibi farklýlýklarla birlikte dinî ve kültürel farklýlýklarýmýz da Allah’ýn âyetlerinden olduðu-
35. sayi sayfalar
26.05.2009
8
na göre; niçin kendi ayaklarý üstüne alný açýk, baþý
dik durmamak?
Þayet asrýn idrakine kendimizden bahsettireceksek,
bu ancak telkin ve dayatmalarýn tesirinde kalmadan
kendi kültürel þartlarýmýzla
örtüþen deðiþimi gerçekleþtirmekle mümkün olabilir.
Bizim dindarlýðýmýz içte
millî, dýþta milletlerarasý
olmayý, alabildiðine hür düþünce ve demokratik sistemi benimsemeyi ve küreselleþen dünyayý kucakla-
A
vrupa Birliði Eðitim Programlarýndan Yerel Yönetimler hakkýnda proje çalýþmalarý için Dorsten þehrine gelen Konya Meram
Ýlçesi Kaymakamý Ýrfan
Kenanoðlu ve Konya Selçuklu Ýlçesi Kaymakamý
Ali Rýza Çalýþýr ve Konya’nýn deðiþik kurum ve
kuruluþlarý üst düzey yöneticileri T.C. Münster Baþkonsolosluðu Eðitim Ataþeliðini ziyaret ettiler.
Eðitim Ataþesi Ali Çevik, 15 kiþilik söz konusu
heyeti kabulünde Konya
þehrimizden gelen misafirlerimizi Münster’de T.C.
Baþkonsolosluðumuzda
aðýrlamaktan mutluluk duyuyorum dedi. Daha sonra
heyete vatandaþlarýmýzýn
N
RW Eyaletinin en
iyi Hauptschule
okulu
seçilen
Münster Coerde Hauptschule’ye T.C. Münster
Baþkonsolosluðu
ile
Münster Esnaf ve Sanatkarlar Odasý yetkilileri
okulu ziyaret ederek öðrencilere geleceðin meslekleri hakkýnda bilgiler
verdiler.
Söz konusu okulun
NRW Eyaletinde en iyi
Hauptschule seçilmesi dolayýsýyla Okul Müdürü
Reiner von Borzyskowski
tebrik edildi. Çoðunluðunu
göçmen çocuklarýn oluþturduðu okulda deðiþik
milletlere mensup öðrencilerin yanýnda Türk çocuklarý da öðrenim görmekte-
11:45 Uhr
Seite 8
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
mayý teþvik eder. Bizim
dindarlýðýmýz, çaðdaþlaþmadan öte çaðýn önüne geçmeyi, çaðý yönlendirmeyi
hedefler.
Kendi modernitemizi
gerçekleþtirebildiðimiz takdirde; dindarlýk gibi demokratlýk ve milliyetçilik
de kendi baþýna ideoloji olmaktan kurtulmuþ olacak.
Çünkü kendi modernitesini
yaratan (kendi deðerleriyle
çaðdaþlaþan) bir millet, gayet tabiî ki oturmuþ bir demokratik sisteme ve anlayý-
hayat
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
þa sahip olacak, din unsurunun kendi medeniyetinin
þekillenmesinde ve insan
hayatýndaki tartýþýlmaz yerini, inansa da inanmasa da,
kabullenmiþ ve benimsemiþ
olacak ve vatan dediði toprak parçasý üzerinde yaþayan her cins ve türden vatandaþýn milletleþmesini
kucaklayacak, onun ortak
deðerleri üzerine inþa ettiði
medeniyet anlayýþýyla medenileþecek. Siyasî ve entelektüel mücadelemiz bu sefer ideolojiler üzerinden
deðil, millî ve milletlerarasý
meselelere sunduðumuz
çaðdaþ çözümler üzerine
olacak.
Gelecek sayý için:
Teferruatta birtakým deðiþimler yaþamasýna raðmen, özde anavatan Türklerinin karakteristik özelliklerini bünyesinde muhafaza eden Batý Avrupa
Türkleri, azýnlýk modernitesini gerçekleþtirme istikametinde kendi engellerini
aþamýyorlar. Bu konuda
KONYA MERAM ve SELÇUK
KAYMAKAMLARI ile KONYA EKÝBÝ T.C.
MÜNSTER BAÞKONSOLOSLUÐU EÐÝTÝM
ATAÞELÝÐÝNÝ ZÝYARET ETTÝLER
genel durumlarý, öðrencilerimizin eðitim durumlarý
ile karþýlaþýlan problemler
hakkýnda kýsa bilgiler ve
istatistiki rakamlarla örnekler verdi. Heyetin Al-
manya hakkýnda ve diðer
konularda sorduklarý sorularýný cevaplamýþtýr.
NRW’NÝN EN ÝYÝ OKULUNA
T.C. MÜNSTER
BAÞKONSOLOSLUÐUNDAN ZÝYARET
dir.
Geleceðin meslekleri
ve staj yerleri konularýnda
ve takip edilecek yöntem-
ler hakkýnda bilgi veren
Münster Esnaf ve Sanatkarlar Odasý Baþkaný Hans
Rath ve okulun öðretmeni
Frau Wortberg öðrencilere
meslekler konusunda bilgiler verdi.
Daha sonra T.C. Müns-
dosya
son derece kafasý karýþýk,
çok baþlý ve plansýz olan
Göçmen Türkler, anavatandakilerden daha ürkek, korumacý ve içine kapanýktýr.
Açýlýmdan kaybolmayý, deðiþimden asimilasyonu anlayan Batý Avrupa Türkü,
biraz da burnunun doðrultusunda kendi kitlesini sürükleyen idarecilerin maðdurudur. Bir baþka yazýmýzda özellikle bu konuyla
ilgili düþüncelerimizi sizlerle paylaþacaðýz.
Konya grubu adýna konuþan Meram Ýlçesi Kaymakamý Ýrfan Kenanoðlu:
“Yurtdýþýnda konsolosluðumuzda bizleri bu sýcak
ve samimi karþýlama hepimizi çok mutlu etmiþtir.
Burada devletimizin bir
temsilciliðinde bulunmak
gerçekten gurur verici bir
olaydýr. AB projeleri için
10 günlük Almanya ziyaretimiz bizler için son derece verimli geçmektedir.
Burada edindiðimiz izlenimleri ve gördüðümüz ve
edindiðimiz yerel yönetimlerle ilgili tecrübelerimizi
ülkemize taþýyacaðýz.” dedi.
Daha sonra heyet Muavin Konsolos Anýl Özge
Ulusan’ý da ziyaret ederek
görüþmelerde bulundular.
ter
Baþkonosololsluðu
Eðitim Ataþesi Ali Çevik
öðrencilerden gelen sorularý cevaplandýrdý. Muavin
Konsolos Anýl Özge Ulusan kýsa bir konuþma yaparak öðrencilerin sorularýný
cevapladý.
Eðitim Ataþeliðince ziyaret edilen ve buradaki
öðrencilere bilgilendirme
toplantýsý yapýlan Münster
Hauptschule Coerde okulu
NRW Eyaleti genelinde en
iyi birinci Hauptschule seçilmesinden dolayý 10.000
ödül kazanmýþtýr. Ayný
okul daha sonra Almanya
genelinde yapýlan yarýþmada ise yine Almanya’nýn en
iyi 2. Hauptschule seçilerek 10.000. daha ödül kazanmýþtýr.
35. sayi sayfalar
26.05.2009
11:45 Uhr
dosya
Seite 9
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Ýlhan BÝLGÜ
Y
az aylarýnda okullarýn tatile girmesi
ile birlikte baþlayan güzel ve heyecan dolu
telâþý yaþamayan yoktur.
Kimimiz izine, kimimiz tatile, kimimiz kafa boþaltmaya ve kimimiz de kafa
doldurmaya gitse de, bizim
ve çocuklarýmýzýn atalarýnýn memleketini ziyaret etme heyecaný gibi hoþ ve
hissiyat yüklü bu hengâme
kadar, biz gurbetçileri sevindiren bir baþka sefer
hikâyesi bulmak zordur. Sýkýntýlarý göðüsleyerek hazýrlanýrýz bu sefere. Kimimiz anasýný, babasýný, kimimiz dedesini, kimisi evlatlarýný, torunlarýný, yeðenlerini, niþanlýsýný sayýklayýp durur sefer öncesi.
Kimisi de kuzenlerini ve
kýsacýk sürede bulduðu
farklý ama kendilerine benzeyen arkadaþlarýný bulur
bu seferde. Bir kýsmý da sadece, sýcak güneþ ve deniz
sahillerini hayal eder durur.
Kafamýzdaki izin yolculuðu sahnesini deðiþtirerek
bir tarihî olayý hatýrlayalým.
Rivayet edilir ki, Bizans
imparatoru Heraklius Peygamber
Efendimiz’in
(s.a.v.) mektubunu elçi Hz.
Dýhye bin Halife elKelbî’den alýp okuduktan
sonra Peygamberimiz hakkýnda daha fazla bilgi almak için araþtýrma yapar.
Ýmparatorun etrafýndakiler,
Gazze’ye gelmiþ olan bir
Arap ticaret kervaný bulunduðunu söylediklerinde
Heraklius kervanda bulunanlarý huzuruna çaðýrýr:
“Sizin içinizde, peygamber
olduðunu söyleyen o zata,
soyca en yakýn hanginizdir?” diye sorduðunda Ebu
Süfyan; “O’na, soyca en
yakýn olan benim” diye cevap verir. Heraklius ise
“Akrabalýk dereceniz nedir?” diye sorunca; “Amcamýn oðludur” der. Heraklius, birçok soru sonrasýnda asýl sorusunu “O, size ne emrediyor?” diye sorar. Ebu Süfyan þu cümlelerle baþlar cevabýna:
“Allah’a ibadet edin,
O’na hiç bir þeyi ortak koþmayýn diyor. Ayrýca namaz
kýlmayý, sadaka vermeyi,
[email protected]
iffetimizi korumayý ve Sýlaý Rahim’i emrediyor”.
Ebu Süfyan’ýn bu cevaplarý verdiði sýrada Peygamber Efendimiz’e olan
düþmanlýðýný
bilmeyen
yoktur. Ama o, Peygamber
Efendimiz hakkýnda yalan
da konuþamamýþtýr. Peygamber Efendimizi öldürmek için tuzak kurmalarýna
ve günlerce süren yolculuk
sonrasýnda Medine’ye tehcir etmelerine raðmen Ebu
Süyfan,
Efendimiz’in
(s.a.v.) en önemli özelliklerini arzederken, “....Allah’a ibadet edin, O’na hiç
bir þeyi ortak koþmayýn diyor. Ayrýca namaz kýlmayý,
sadaka vermeyi, iffetimizi
korumayý ve Sýla-ý Rahim’i
emrediyor,” þeklinde tavsif
etmeyi de ihmal etmiyordu.
Bu tarihî olayý hatýrlayanlar bilir ki, Ebu Süfyan bu
konuþma ile uluslararasý
bir süper müttefik kazanmayý umuyordu, ama, verdiði cevaplarla kendi konumunu alçaltýyordu. Ve fakat içten içe de gurur duyuyordu o Yüce insanýn bir
yakýn akrabasý olmakla.
“....ve Sýla-ý Rahim’i emrediyor,” diyordu.
hayat
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
Sýla-i
Rahim’iniz
bereketli
olsun
Ebu Süyfan, kendisini
O’na yakýn hissetmese de,
Peygamberimiz’in Sýla-ý
Rahim ile neyi anlatmak istediðini çok iyi kavramýþ
biriydi. Çoðu Müslümanlar
olarak bizler, bu kavramý
hep, uzakta, yani gurbette
yaþadýðýmýzda izinden/geziden fýrsat bulduðumuzda,
yakýn akrabalarýmýzýn halini hatýrýný sormak olarak
anlarýz. Yanlýþ da deðil hani. Ne var ki, Sýla-ý Rahim
aslýnda gurbettekilerin bir
görevi deðil sadece. Gurbette olmayanlarýn, yan yana olanlarýn da görevidir.
Ýster sýla, isterseniz rahim
kelimelerini derinden derine incelediðimizde karþýmýza çýkan manzaranýn ayrýca, sadece yakýn akrabalarýn göz önüne alýnarak bu
görevin yerine getirilemeyeceði þeklinde olduðunu
görürüz.
Gelelim kendi sahnemize.
Bizim için Sýla-ý Rahim’in anlamý daha da büyük. Ýnanç, kültür ve gelenek temellerimizin kökleri
ve besleyici damarlarý hâlâ
orada, o beldelerde. Üstelik
hem de tüm mahallîliði
ile... Bunun içindir ki, özellikle çocuklarýmýzýn mutlaka büyük camileri ziyaret
ederek namazlarýný buralarda cemaatle eda etmeleri, cami kültürünü farklý
mimarî özellikleri ile tadabilmeleri önemlidir. Tarihî
ve kültürel mekânlarý ziyaret etmeyi, her halde, bu
anlamda yapýlacak olan ziyaretleri de bizim için Sýlaý Rahim olarak görmek
mümkün olacaktýr.
Türkiye’de herkesin bir
büyük þehri vardýr. Geldiði
kýrsal beldelere ilaveten sýðýnýlan bir yerdir buralar.
Ýstanbul’u, Konya’sý, Ýzmir’i, Samsun’u, Trabzon’u, Erzurum’u, Bursa’sý, Antalya’sý, Antep’i
hepsi birer yeni sýðýnaktýr.
Alýþýla gelen hayat için bir
geçit noktasýdýr adeta buralar. Benim için, Ýstanbul
böyle bir yerdir. Her ne kadar hayat anlayýþýmýn þekillendiði bir þehir olarak
benim gönlümde Ýstanbul
yer edindiyse de, çoðumuz
için Avrupa ile Türkiye
arasýnda bir köprüdür. Böyle köprüler neredeyse hepimiz için vardýr. Gezilecek,
görülecek yerlerinin bollu-
9
ðunun yaný sýra, Avrupa’da
yaþadýðýmýz hayata benzer
özellikler taþýr. Fakat her
halde en önemlisi, Eyüp
Sultan’ý, Fatih’i, Süleymaniye’si, Sultan Ahmet’i ile
bu þehre, bu ülkeye damgasýný vuran inancý temsil
eden bu camiler, yükselen
kubbe ve minareleri ile ruhumu yeniden diriltiyor.
Buralardaki cemaat namazlarý sadece benim deðil, çocuklarýmýn da ruh dünyasýna iþliyor. Yoksa benim
için Ýstanbul veya bir baþkasý için baþka bir büyük
þehir, sýradan bir gezi hedefi olmaktan öteye gitmez.
Þahsen çocuklarýmýn,
büyüklerimizi, akrabalarýmýzý ziyaret heyecanýný,
bizzat kendimin bu ziyaretlere verdiði önemlerle
orantýlý görüyorum. Onlarýn daha ziyade kendi yaþýtlarý ve kendileri ile daha
kolay iletiþim kuran akranlarý ile beraber olma arzusunu da normal karþýlýyorum. Çoðumuzun kýrsal kesim kökenli olduðunu göz
önünde bulundurarak, köy
ve kasabalara yaptýðýmýz
ziyaretlerde karþýlarýna çýkan hayat farklýlýðý þokunu
da normal karþýlamamýz
gerektiðine inanýyorum.
Fakat çocuklarýmýzýn hiç
de alýþýk olmadýðý ve bir
nevi teknik bir farklýlýk olarak görebileceðimiz köy
hayatýný ve oradaki þartlarýn bir gerçeklik olduðunu
da öðrenmeleri lazým geliyor. Tarlasý, baðý, bahçesi,
irili ufaklý evcil ya da vahþî
hayvanlarla, örneðin, ineði,
keçisi, koyunu, atý, eþeði ve
her türlü böceði ile tabiatýn
tam içindeki bir hayat; susuzluðu, elektriksizliði ve
alýþýlmýþ oyunlarýn yoksunluðu onlara sýkýcý geliyor.
Oradaki ocuklarýn ya da tanýmadýklarý komþularýn çekingen ve meraklý ilgisi,
gönüllerinin ta derinliklerinden gelen katýksýz samimiyetleri de çocuklarýmýzý
rahatsýz edebiliyor. Ýþte bu
farklý hayat biçimini anlatmak ve anlamlandýrmak
görevi bizimdir. Tabiî dir
ki, eðer kendimiz bu hayatý
anlamlandýramýyor ve küçümsüyor isek, çocuklarý-
35. sayi sayfalar
26.05.2009
10
mýza anlatmamýz ve anlamlandýrmamýz mümkün
deðildir.
Bu farklý hayatý gören
çocuklarýmýzýn illâ da büyük þehirler diye tutturmasýna ve sýla sevgisinin büyük þehirlerdeki Avrupa
hayatýna benzer veya zaman zaman denk hayatýna
devam etmesine anlayýþla
bakmak doðru olmakla birlikte, ayný þeyin kendimiz
için geçerli olup olmadýðýný da göz önüne getirmeliyiz. Acaba, çoðu zaman,
çocuklarýmýz adýna uydurduðumuz bu bahaneyi, kendimizin seslendirme, dillendirme cesareti gösteremediðimiz için mi, çocuklarýmýzýn bu isteklerine hemen boyun eðiyor, kendi
duygularýmýza onlarýn arzusunu kalkan gösteriyoruz
diye de düþünmemiz gerekiyor.
Sýla-ý Rahim’inizin bereketli olmasý dileði ile.
Möge unser
“Silâ-i Râhim”
gesegnet sein
Mit den näherrückenden
Schulferien beginnt auch
die hastige Zeit der Reisevorbereitungen, der sich
wohl kaum jemand entziehen kann. Der eine begibt
sich auf eine Reise, der andere möchte nur mal abschalten; während sich der
Kopf des einen füllt, leert
sich der des anderen. Aber
für uns und unsere Kinder,
die wir im Ausland leben,
gibt es keine erfreulichere
Reise, als die aufregende
und emotional beladene
Reise in das Land unserer
Väter. Mit viel Anstrengung wird diese Reise vorbereitet. Vor der Reise
kann der eine nur noch an
seine Mutter, seinen Vater
oder seinen Großvater denken. Ein anderer vermisst
seine Kinder, Enkel, und
Nichten oder hat nur noch
seine Verlobte im Sinn. Ein
anderer findet in der kurzen Zeit des Urlaubs einen
Vetter oder lernt einen Freund kennen, der völlig
verschieden ist, aber einem
doch irgendwie ähnlich ist.
11:45 Uhr
Seite 10
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Wieder ein anderer träumt
nur von der warmen Sonne
und den Meeresstränden.
An dieser Stelle soll die
gedankliche Reise unterbrochen und an ein historisches Geschehnis erinnert
werden. Es wir überliefert,
dass der byzantinische
Herrscher Herakleios, als
er das Schreiben des Gesandten Gottes durch dessen Botschafter Dihja bin
Chalîfa al-Kalbî überreicht
bekam und las, noch mehr
über Muhammad (saw) in
Erfahrung bringen wollte.
Als man ihm mitteilte, dass
sich eine arabische Handelskarawane in Gaza befand, rief er diese zu sich
und fragte: „Wer unter
euch ist dem, der sich als
Prophet ausgibt, verwandtschaftlich am nächsten?”
Abû Sufjân antwortete:
„Ich stehe ihm verwandtschaftlich am nächsten.”
Daraufhin fragte Herakleios: „Wie nah ist eure verwandtschaftliche
Beziehung?”, worauf Abû
Sufjân antwortete: „Er ist
der Sohn meines Onkels.”
Nachdem Herakleios noch
viele weitere Fragen gestellt hatte, kam die eigentliche Frage: „Was verlangt
er von euch?” Die Antwort
Abû Sufjâns beginnt mit
folgenden Worten:
„Er sagt, wir sollen nur
Allah anbeten und ihm
nichts an die Seite stellen.
Außerdem sollen wir Gebete verrichten, Almosen geben, unsere Keuschheit bewahren und unsere verwandtschaftlichen Beziehungen (Silâ-i Rahîm)
aufrecht erhalten.”
Es gab niemanden, der
nicht von der Feindschaft,
die Abû Sufjân, der diese
Fragen beantwortete, gegenüber dem Gesandten Gottes wusste. Aber trotzdem
hat er bezüglich des Gesandten Gottes keine Lügen
erzählt. Trotz des Mordversuches an dem Gesandten
Gottes und der tagelangen
Belagerung Medinas unterlässt Abû Sufjân es nicht
dessen wichtigste Eigenschaften mit „...Er sagt, wir
sollen nur Allah anbeten
hayat
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
und ihm nichts an die Seite
stellen. Außerdem sollen
wir Gebete verrichten, Almosen geben, unsere Keuschheit bewahren und unsere verwandtschaftlichen
Beziehungen
(Silâ-i
Rahîm) aufrecht erhalten.”
zusammenzufassen. Wer
sich an dieses Ereignis
erinnert, weiß, dass Abû
Sufjân die damalige Supermacht als Verbündeten gewinnen wollte, sich aber
durch seine Antworten nur
erniedrigt hat. Tief im inneren jedoch war er auch
stolz ein naher Verwandter
dieses erhabenen Menschen zu sein. „Außerdem
sollen wir ... unsere verwandtschaftlichen Beziehungen (Silâ-i Rahîm)
aufrecht erhalten.”
Auch wenn sich Abû
Sufjân ihm nicht sehr nahe
fühlte, wusste er genau,
was der Gesandte Gottes
mit Silâ-i Rahîm meinte.
Wie die meisten Muslime
verstehen wir, die wir im
Ausland leben, unter diesem Begriff das Besuchen
von nahen Verwandten, sofern wir Gelegenheit dazu
finden. So verkehrt ist das
auch nicht. Jedoch ist Silâi Rahîm nicht nur eine
Pflicht derjenigen, die im
Ausland leben, sondern
auch derjenigen, die zusammen, Tür an Tür, leben.
Sowohl die Untersuchung
des Begriffs Sila als auch
des Begriffs Rahîm lassen
uns erkennen, dass nicht
nur nahe Verwandte zu denen gehören mit denen die
Beziehungen aufrecht erhalten werden sollen.
Zurück zu unserer Szene...
Für uns ist die Bedeutung von Silâ-i Rahîm
noch größer. Die Wurzeln
unseres Glaubens, unserer
Kultur und unserer Tradition sind immer noch dort, in
diesen Gebieten; obendrein
mit all seinen Örtlichkeiten. Deshalb ist es besonders für unsere Kinder von
großer Bedeutung große
Moscheen zu besuchen und
dort das Gebet in der Gemeinschaft zu verrichten,
die Moscheekultur zu erle-
ben und verschiedene bauliche Besonderheiten zu sehen. Historisch und kulturell bedeutende Orte zu besuchen, ist für uns, aus dieser Perspektive gesehen,
auch eine Art von Silâ-i
Rahîm.
In der Türkei hat jeder
eine große Stadt. Neben
den ursprünglichen ländlichen Gebieten sind diese
Städte zusätzliche Unterschlupfsorte. Istanbul, Konya, Izmir, Samsun, Trabzon, Erzurum, Bursa, Antalya oder Antep sind allesamt neue Zufluchtsorte.
Für das alltägliche Leben
sind solche Orte quasi Orte
des Durchgangs. Für mich
ist Istanbul ein solcher Ort.
Während Istanbul, als die
Stadt, in der sich meine Lebensauffassung geformt
hat, einen Platz in meinem
Herzen hat, ist sie für die
meisten Menschen eine
Brücke Zwischen Europa
und der Türkei. Solche
Brücken hat beinahe jeder
von uns. Abgesehen davon,
dass es eine Vielzahl zu besuchender und besichtigender Orte gibt, ähnelt das
Leben im Allgemeinen unserm Leben in Europa.
Aber das wahrscheinlich
wichtigste sind Moscheen
wie Eyüp Sultan, Fatih, Süleymaniye oder Sultan Ahmet, Wahrzeichen nicht nur
der Stadt, sondern des ganzen Landes und Repräsentanten des Glaubens, die
mit ihren emporsteigenden
Kuppeln und Minaretten
meinen Geist widerbeleben. Die gemeinschaftlichen Gebete in diesen
Moscheen beeinflussen
nicht nur mich, sondern
auch meine Kinder. Andernfalls wäre Istanbul für
mich nur das Ziel eines
Ausflugs, so wie es bei anderen Städten der Fall ist.
Die Aufregung meiner
eigenen Kinder vor dem
Besuch unserer Verwandten sehe ich jedenfalls im
Verhältnis zu meiner Einstellung und der Bedeutung,
die ich solchen Besuchen
beimesse. Dass sie aber viel lieber mit Gleichaltrigen,
mit denen sie leichter Kon-
dosya
takt aufbauen können, zusammen sein möchten,
erachte ich als selbstverständlich. Desgleichen
muss man auch den
Schreck, den das Kind erleben kann, wenn es mit dem
kleinstädtischen oder dörflichen Leben konfrontiert
wird, als normal ansehen,
auch wenn es vielleicht
ursprünglich selbst aus
solchen
Verhältnissen
stammt. Aber es ist notwendig, dass Kinder das
Dorfleben, das quasi als
technisch unterschiedlich
angesehen werden kann,
als reales Leben kennen
lernen. Dieses Leben mitten in der Natur, mit seinen
Feldern, Gärten, großen
und kleinen Haustieren wie
Kühen, Ziegen, Schafen,
Pferden, Eseln sowie seinen wilden Tieren und allerlei Insekten, ohne Wasser, Elektrizität und ohne
die alltäglichen Spiele
kommt ihnen langweilig
vor. Die zurückhaltende
aber neugierige Haltung
der dort lebenden Kinder
und ihr aus ihrem tiefsten
Inneren kommende Zuneigung kann unseren Kindern lästig erscheinen.
Eben dieses unterschiedliche Leben zu erklären und
Sinn zu verleihen ist unsere
Aufgabe. Wenn wir jedoch
diesem Leben keine Bedeutung beimessen und es verachten, können wir es ihnen
selbstverständlich
nicht erklären.
Dem Wunsch unserer
Kinder, die das Dorfleben
gesehen haben, nach dem
Leben in der Stadt, das
dem in Europa gleicht oder
manchmal sogar gleich ist,
mit Verständnis entgegenzukommen, mag richtig sein. Doch wir müssen auch
prüfen, ob wir dieselbe
Sichtweise haben wie unsere Kinder. Wir müssen
uns überlegen, ob wir nicht
dem Wunsch unserer Kinder nachkommen, weil wir
insgeheim dasselbe Gefühl
haben, aber nicht den Mut
haben, es auszusprechen.
Möge unser Silâ-i
Rahîm gesegnet sein.
35. sayi sayfalar
26.05.2009
11:45 Uhr
özel köþe
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Avukat Nalan SÖNMEZ
Sayýn Hayat Gazetesi
Okuyucularý,
28 Aðustos 2007`de yeni
göç yasasý uygulamaya geçti. Göç Yasasý’nýn 30. maddesi’nin birinci fýkrasý bir
yabancýnýn nasýl eþiyle aile
birliði kurabileceðini düzenlemiþ.
Buna göre:
Bir yabancýnýn, eþini yanýna getirebilmesi için
1. Eþlerin 18 yaþýný tamamlamýþ olmasý
2. Eþin basit bir düzeyde
kendisini Almanca dilinde
ifade edebilmesi ve
3. Almanyadaki eþ
a) Bir yerleþme izni (Niederlassungserlaubnis) ile
ikamet ediyor ise,
b) AB ülkelerinden birinde sürekli bir ikamet izni bulunuyor ise (Daueraufenthalt
EG)
c) Göç Yasasý’nýn 20 paragrafý ve 25. paragrafý’nýn
1. ya da ikinci fýkrasýna göre
bir ikamet iznine sahip ise,
d) Ýki yýldan beri ikamet
izni bulunan ve ayný yasanýn
8. paragrafýnýn 2. fýkrasý gereði bir ek þart ile damgalanmamýþ ikamet izni bulunmasý ya da daha sonra verilecek
olan bir yerleþim izninin
herhangi bir yasal düzenleme ile imkânsýz hale getirilmemiþ olmasý,
e) Ýkamet izni sahibi ise
ve bu izini Almanya sýnýrlarý içerisinde kural olarak bir
yýldan daha fazla uzayacak
ise,
f) ya da Göç Yasasý’nýn
38. Paragrafýnýn a bendi gereðince bir ikamet izni sahibi olmak, AB üyesi ülkelerden herhangi birinde ortak
yaþamý sürdürmeye haiz
uzun süreli bir ikamet izni
varsa, bu kiþinin aile birleþimi yoluyla getirdiði eþine
ikamet izni verilir, diyerek
yabancýda olmasý gereken
ikamet izini statüsünü açýklýyor.
Göç yasasýnýn 30. maddesi evlenecek olan yabancý
çiftlerin evlendikten sonra
aile birleþimine dayalý bir
ikamet izni talep edebilmelerini, evlenen çiftlerin 18
yaþýný tamamlama þartýna
baðlamýþ. Yasanýn gerekçesinde bu düzenleme ile yaþý
küçük olanlarýn zorla büyüklerle evlendirilmesinin
önüne geçilmek, ve bu þekilde evlenenlerin Almanya’ya
Seite 11
hayat
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
Aile
Birleþimi
Ýle
Alakalý
gelmesini
önlenmesinin
amaçlandýðý belirtilmiþ. En
çok tartýþýlan ve aile birleþiminde en çok sorun yaratacak konu ise aile birleþiminde yabancý çiftlerden aranan
Almanca bilgisi þartý Göç
Yasasý’nýn 30. maddesinin 2.
fýkrasýnda
düzenlenmiþ.
Yabancý biri evlenerek Almanya’ya getirmek istediði
eþine, Almanya’da ikamet
izni yalnýzca Almanya’ya
gelecek olan yabancý eþin
kendini ifade edebileceði
basit bir Almanca bilgisine
sahip olmasý ile mümkündür.
Bu þart Göç Yasasý’nýn
28. paragrafýnýn 2. fýkrasýna
göre yurt dýþýndan evlendiði
eþini getirmek için aile birleþimine baþvuran Alman vatandaþýndan da isteniyor.
Dil bilme koþulundan
muaf olanlar ise Göç Yasasý’nýn 30. maddesinde belirtilmiþ
Bunlar; yüksek nitelikli
bilim adamlarý veya yatýrýmcýlar, çok az uyum ihtiyacý
içerisinde olanlar ve özellikle resmi mülteci statüsü tanýnmýþ sýðýnmacýlar, Almanca kendini ifade þartýna tabi
deðil. Bunun dýþýnda hastalýklarý veya özürlülükten
ötürü dil öðrenemeyen veya
konuþamayanlar da dil bilme þartýna tabi deðil.
Göç Yasasý’nýn 27. maddesi’nin 4. fýkrasýnda düzen-
lenen yabancý eþin aile birleþimi nedeniyle ikamet izini
talebinde bulunan eþine verilecek ikamet izinin süresi þu
þekilde düzenlenmiþtir. Yukarýdaki þartlarý taþýyan bir:
“ikamet iznine sahip yabancýnýn aile birleþimi yoluyla
Almanya’dan ikamet izni talebinde bulunan eþine “en az
bir yýllýk” ikamet izni verilir.
Verilecek ikamet izni, getirecek kiþinin ikamet izninin
türüne, süresine baðlý olduðu
gibi, ikamet izni baþvurusunda bulunan kiþinin pasaportunun geçerlilik süresine
de baðlýdýr.”
Ýkamet izninin uzatýlmasýnda, ikamet izninin uzatýlmasý genel esaslarý uygula-
T.C. MÜNSTER BAÞKONSOLOSLUÐU ÝLE MÜNSTER
ESNAF VE SANATKARLAR ODASI ÝÞBÝRLÝÐÝNDE
ÖÐRENCÝLERE MESLEKÝ EÐÝTÝM SEMÝNERLERÝ
T
.C. Münster
Baþkonsolosluðu ile Münster Esnaf ve Sanatkarlar Odasý iþbirliði
içinde okullara yaptýklarý ziyaretlere bir
yenisini daha ekleyerek Münster Kinderhaus Realschule öðrencilerine geleceðin
gözde meslekleri hakkýnda bilgiler verdiler.
Okul Müdürü Bayan Kathi von Hagen
tüm katýlýmcýlara hoþ
geldiniz diyerek okullarýndaki mevcut öðrencilerin yüzde ellisinin yabancý kökenli
ve çoðunluðunu Türk
öðrencilerinin oluþturduðunu belirtti.
Geleceðin meslekleri ve staj yerleri konularýnda ve takip edilecek yöntemler hakkýnda okulun 9. ve 10.
sýnýf öðrencilerinin ilgiyle takip ettikleri
Münster Esnaf ve Sa-
natkarlar Odasý Baþkaný Hans Rath meslekler konusunda bilgiler verdi. Konuþmasýnda
öðrencilerin
meslek edinme konusunda erken karar vermeleri, firmalar hakkýnda bilgi edinmeleri, gönüllü çalýþmalar
yanýnda azim, tavýr ve
iþverenin beklentilerine cevap vermeleri
gerektiðini söyledi.
Daha sonra T.C.
Münster Baþkonsolosluðu Eðitim Ataþesi Ali Çevik öðrencilerden gelen sorularý
cevaplandýrdý. Burada
yaþayan göçmen çocuklarýnýn
eðitim
problemleri hakkýnda
bilgi veren Ali Çevik
okulla iliþkilerin daha
da geliþtirilmesini arzu ettiklerini, ancak
birbirimizi iyi tanýyarak ön yargýlarýn giderileceðini bunun da en
iyi yolunun Türkiye’den bir okulla kardeþ okul iliþkilerinin
baþlatýlarak karþýlýklý
gezi ve ziyaretlerle
birbirimizi iyi anlamamýz gerektiðini,
bizler artýk burada kalýcýyýz. Alman dostlarýmýzla karþýlýklý say-
gý ve hoþgörü içinde
içinde yaþadýðýmýz
topluma uyum saðlamamýz gerektiðini bunun da temel þartýnýn
iyi bir eðitim almak,
iyi bir meslek sahibi
olmaktan geçtiðini
belirterek göçmenlerin oluþturduðu çok
dillilik ve çok kültürlülüðün Almanya için
de bir zenginlik olarak
görülmesi gerektiðini
vurguladý.
Muavin Konsolos
Anýl Özge Ulusan kýsa bir konuþma yaparak öðrencilerin sorularýný cevapladý.
11
nýr. Göç Yasasý’nda yapýlan
deðiþikliklerin yürürlüðe
girmesinin ardýndan, ikamet
izninin uzatýlmasý sýrasýnda
basit bir Almanca bilgisinin
ispatlanmasý da talep edilmek zorunda. Bu þart ikamet
izinlerinin uzatýlmasýnda
problemlere yol açacak.
Ancak, Türk vatandaþlarýnýn AB ile Türkiye arasýnda bulunan ortaklýk iliþkisinden ve hukukundan kaynaklanan haklarý bulunmaktadýr.
Buna göre, Türk vatandaþlarýnýn statülerinde kötüleþtirici, geriye götürücü düzenlemeler yapýlamayacaðý kuralý
burada iþleyeceðinden, ikamet izini uzatmalarýnda
Türk vatandaþlarýndan basit
Almanca bilgisini ispatlamalarý istenemez kanaatýndayým.
Bu yasanýn acilen geri
kaldýrýlmasý gerekir, çünkü
Almanya`nýn anayasasýyla
uyuþmadýðýný düþünüyorum.
Alman anayasasýnýn 6 maddesine göre aile ve aile yaþamý devletin güvencesi altýndadýr. Bu anayasal hak sadece Almanlar için deðil yabancýlar için de geçerlidir.
Türkiye`den ve diðer Avrupa Topluluðuna tam üye olmayan ülkelerden gelen eþlerden ve çocuklardan Almanca bilmelerini istemekle
aile birleþimini, ve aile yaþamýný haksýz yere geciktirebilirler ve bazý ailelerde hatta
sürekli bir kavuþamama sorunu çýkabilir. Buysa anayasanýn 6 maddesinden gelen
hakkýn verilmemesi demektir. Bu yüzden anayasa mahkemesinin bu yeni çýkan göç
yasasýnýn deðiþmesi kararýný
alacaðýný
düþünüyorum.
Böyle hukuksal davalar ancak zaman aldýðý için Türkiye`den gelecek eþlerin þimdiden Almanca öðrenmelerinde yarar var.
Alman hükümetinin bu
yasayla istediði yabancýlardaki entegre çabalarýnýn artmasýnýysa positif karþýlamak
gerekiyor. Geç de olsa Almanya`ya gelen yabancýlarý
misafir (yani gelip gidici)
görmekten vazgeçtiler ve
entegrasyon çabalarýný hýzlandýrdýlar. Ancak Almanca
öðrenmeyi Almanya`da da
þart koyabilirler. Aileleri Almanca öðrensinler diye gerektiðinden fazla ayrý tutmaya gerek yok.
35. sayi sayfalar
26.05.2009
11:45 Uhr
Seite 12
35. sayi sayfalar
26.05.2009
11:45 Uhr
dosya
utsal Kitabýmýzýn
muhatabý bütün insanlar, gayesi de;
bütün insanlarýn, dünya ve
ahiret mutluluklarýný saðlamaktýr.
Kur’an’ý okumak ve
dinlemekten maksat anlamak, anlamaktan maksat
da onun ahkamý ile amel
etmek ve gösterdiði yoldan
yürümektir. Milli þairimiz
Mehmet Akif`in ifadesiyle:
Lafzý muhkem, yalnýz
anlaþýlan,
Kur’an’ýn;
Çünkü kaydýnda deðil, hiçbirimiz mânânýn;
Ya açar Nazm-ý Celil’in,
bakarýz yapraðýna;
Yâhut üfler geçeriz bir
ölünün topraðýna.
Ýnmemiþtir hele Kur’an,
bunu hakkýyla bilin;
Ne mezarlýkta okunmak,
ne de fal bakmak için!
Kur’ân, insanlarý huzur
ve saadete götüren evrensel
bir mesajdýr. O, hak ile batýlý ayýrt eden bir kelam,
Allah’ýn sýmsýký baðlý kalýnmasýný istediði saðlam
bir ip ve alemlere rahmet
Hz. Muhammed`in peygamberliðinin en büyük
mûcizesidir. Cenabý Hakk,
onu daralan kalplere þifa,
kirlerini silmek için cilâ,
ahlâki deðerlerin zaafa uðramasýyla bunalan gönüllere deva; ders almak isteyenler için mev’iza ve hidayet rehberi olarak göndermiþtir. Kur`an, indirildiði gibi korunmuþ, bir harfi bile deðiþmemiþ ve deðiþmeyecek bir kitaptýr.
Kur’ân insanlýðý þirk ve küfür bataðýndan alarak tevhid inancýna yükseltmeyi
hedeflemiþtir.
O Kur’an ki cahiliyye
devri insanlarý, bir çýrpýda
onunla
aydýnlandý.
O Kur`an ki, eskiyen herþey yaþlanýp zamaný geçerken, gün geçtikçe daha da
dinçleþen, daha da hasret
duyulan, ve daha da çok
aranan Allah`ýn kelamý.
O Kur’an ki, Cafer B.
Ebu Talib`in Meryem Suresinden okuduðu ayetlerle
kendisini tutamayýp sakalý
ýslanýncaya kadar aðlayan,
sonrada; Gerçekten bu,
Kur’an Ýsa (a.s)`ýn getirdiði
ayný kandilden fýþkýrmýþ
Seite 13
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Murat ÝLERÝ
K
[email protected]
bir nurdur, diyen Habeþ
Kralý Necaþi`nin ruhuna iþleyen, insanlarýn
kurtuluþ rehberi.
O Kur’an ki hasýmlarýnýn bile el-Emin dediði,
Muhammed`ül
Emin`in katili olmaya
kasd edip yola çýkan,
katý yürekli Hattab oðlu
Ömer`i kuþatan yüreðini yufkaya dönüþtüren
ve onu adalet timsali
yapan, hidayet kaynaðý.
Kýymetli okuyucular;
Ýþte insanlýðýn kaybettiði cevher bu kitaptadýr.
Dünya ve ahiret mutluluðunun anahtarý satýr aralarýndadýr.
Huzurun, barýþýn, kardeþliðin teminatý odur.
Çünkü bugün olduðu gibi, insanlarýn birbirini yediði, haklarýn çiðnendiði,
adalet terazisinin bozulduðu, zulmün, ayrýmcýlýðýn,
þiddet ve nefretin her tarafý
kapladýðý bir zamanda,
1-Kur’an-ý Kerim yeryüzünün imarýný emreder,
ifsadýný da yasaklamýþtýr.
“Orasýný (Yeryüzünün)
imarýyla görevlendiren
odur.” (Hud suresi: 61)
2-Kur’an-ý Kerim, bütün insanlarla, renkleri, ýrklarý ve dinleri ne olursa olsun tanýþmayý ve eþitliði
emrediyor.
“Ey insanlar! Gerçekten, Biz sizi bir erkek ve diþiden yarattýk.Ve sizi milletler ve kabilelere ayýrdýk
ki, tanýþasýnýz. Muhakkak
Allah katýnda en üstününüz en takvalý olanýnýzdýr.” (Hucurat suresi: 13)
3-Kur’an-ý Kerim, Ýnsan
haklarý konusunda kesin
hüküm ve emirler vermiþtir. Özellikle de insanlarýn
hayat
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
Huzur
Kaynaðý
Kur`an-ý
Kerim
yaþama haklarýna yönelik
her türlü zarar verici davranýþlardan men etmiþtir.
“Kim bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çýkarmaya karþýlýk olmaksýzýn (haksýz yere) bir cana
kýyarsa, bütün insanlarý
öldürmüþ gibi olur. Her
kimde bir caný kurtarýrsa,
bütün insanlarý kurtarmýþ
gibi olur.” (Maide suresi:
32)
4-Kur’an-ý Kerim, sömürüyü ve haksýz kazancý
yasaklar. Helal kazancý emretmiþtir.
“Ey iman edenler mallarýnýzý aranýzda haksýz ve
haram yolla yemeyin.”
(Nisa 29)
5-Kur’an-ý Kerim, inanç
ve fikir hürriyetine davet
eder.
“Dinde zorlama yoktur…” (Bakara suresi:
256)
6-Kur’an-ý Kerim, bütün yaratýlmýþlara þefkat ve
merhameti emrediyor.
Onun içindirki, Kur’an
besmele ile baþlar. Besmele
ise: Rahman ve Rahim olan
Allah`ýn adýyla demektir.
Ve Allah`ýn Rahmeti bütün
yaratýlmýþlarý kuþatýr.
7-Kur’an-ý Kerim, herkesle iyilikte yardýmlaþma-
yý ve dayanýþmayý emrediyor.
“…Ve iyilikte ve
takvada yardýmlaþýnýz,
kötülükte ve düþmanlýkta yardýmlaþmayýn.”
(Maide suresi:2)
8-Kur’an-ý Kerim,
bütün dinleri diyaloða
çaðýrýr. Herkesi barýþa
davet eder.
“Deki: Ey ehli kitab! gelin sizin ve bizim
aramýzda eþit olan bir
kelimeye gelin…” (Al’i
Ýmran suresi: 64)
“Ve hep birlikte barýþa
girin…” (Bakara: 208)
Özellikle beþeriyyetin
cahiliyye dönemi misali,
küfür ve zülüm karanlýðýna
gömüldüðü, deðer ölçülerini yitirdiði, pusulasýný kaybettiði, ahlak ve fazilet
baðlarýnýn çözüldüðü, merhamet ve þefkatin kalplerden silindiði, hak-hukuk,
adalet ve insan haklarýnýn
helvadan putlara dönüþtüðü günümüzde, O`nun mesajýný gündemde tutmak,
gönüllere nakþ etmek, bütün insanlara tanýtmak ve
sevdirmeye çalýþmak hizmetlerin en yücesidir.
Kur`an-ý Kerimi sevmek, öðrenmek, öðretmek
ibadet olduðu gibi dinlemek de ibadet ve fazilettir.
Bu baðlamda Yaratýcý
þöyle buyuruyor. “Kuran
okunduðu zaman, hemen
onu dinleyin ve susun.
Umulur ki merhamete eriþirsiniz.” (Araf Suresi:
204)
Ebu Saidi’l-Hudrî (radýyallahu anh) anlatýyor:
“Resülullah aleyhissalatu
vesselâm buyurdular ki:
“Kur’an ehli (yani onu
okuyan, onunla amel eden)
cennete girdiði vakit, ken-
13
disine: “Oku ve yüksel!”
denilir. O da okur ve yükselir. Her ayet için bir derece
verilir. Böylece o bildiði
ayetleri sonuna kadar okur
(ve her biri için bir derece
alýr).” (K. Sitte; 7086)
“Allah’ýn kitabýndan bir
harf okuyanýn, okuduðu
harfe karþýlýk sevabý vardýr.
Bir iyilik on katýyla deðerlendirilir. Elif, Lâm, Mîm
bir harftir demiyorum. Elif
bir harf, lâm bir harf, mim
bir harftir.” (Tirmizî).
Yine Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular
ki: “En hayýrlýlarýnýz
Kur’ân’ý öðrenen ve öðretenlerdir.” (K. Sitte; 6009)
- Hz. Enes (radýyallahu
anh) anlatýyor: “Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm;
“Þüphesiz insanlardan Allah’a yakýn olanlar vardýr!” buyurmuþtu. Ashab:
“Ey Allah’ýn Resulü! Bunlar kimlerdir? diye sordu.
Onlar Kur’ân ehli, Allah
ehli ve Allah’ýn has kullarýdýr!” cevabýný verdi. (K.
Sitte; 6010)
Ýþte bu gerçekten hareket eden Müslümanlar, ta
Kur’an’ýn ilk inmeye baþladýðý günden bu tarafa, her
asýrda sayýlarý milyonlarý
bulan hafýzlar yetiþtirmiþler, her Müslümanýn da en
azýndan Kur’an’ý yüzünden
okuyacak kadar bilgilerinin
olmasý için camiler, okullar, kurslar açmýþlar.
Kur’an bülbülleri sonsuza
dek hep þakýsýn istemiþlerdir. Son senelerde -Allah’a
hamdediyoruz ki- Peygamberimizin
“Seslerinizle
Kur’an’ý süsleyiniz” (Sünen-i Darimi) hadis-i þerifinin manasýna uygun olarak, son derece güzel sesleriyle Kur’an okuyan karilerimiz, Müslüman gençlerin
örnekleri haline gelmiþlerdir. Artýk gençlerimiz güzel sesli Kur’an bülbülü
hafýzlarýmýzý dinleyerek
adeta bu hafýzlarla özdeþleþmeye baþlamýþ, onlarý
örnek alan bir nesil yetiþmiþtir.
Kur`an`ýn sesi kulaklarýmýzdan, lezzeti dillerimizden, ahlaký bizden ve
nesillerimizden eksik olmasýn.
35. sayi sayfalar
26.05.2009
11:45 Uhr
14
Seite 14
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
haber
IGMG Hessen Bölgesi Kadýn Kollarý Gençliði tarafýndan organize edilen
Eðitim Semineri oldukça verimli geçti
I
GMG Hessen Bölgesi Kadýn Kollarý Gençlik Teþkilatý Komisyonunun düzenlemiþ olduðu Yatýlý Eðitim Semineri, genç kýzlardan yoðun ilgi
gördü. Ýki gün bir gece süren
YES´e 12 þubeden toplam 80 genç
kýz katýldý.
Dört bir yaný doðayla kaplý bir
Jugendherberge`de genç kýzlar bir
yandan güzel bir hafta sonunu doðayla keyfini çýkarýrken diðer bir
yandan da verilen seminerlerle bilgilerine bilgi kattýlar.
Yatýlý Eðitim Semineri „Müslüman Gençlik bir [ARA]da!“ sloganýyla gerçekleþti.
Seminerin amacý gençlere öncelikle; kimlik arayýþlarýný, içinde
yaþadýklarý toplumdaki konumlarýný kendi deðerlerine bakýþ açýlarýný
gösterirken, bir yandan da; hayatlarýnda karþýlaþtýklarý sorunlarla
nasýl baþa çýkabilecekleri ile ilgili
örnekler, yaþadýklarý toplumla barýþýk, ama deðerlerinden taviz ver-
P
eygamber Efendimiz
(s.a.v)`in kutlu doðumu münasebetiyle
gerçekleþtirilen çok özel faaliyetlerden biri de geçtiðimiz Cumartesi günü Stadtallendorf`ta yapýldý.
IGMG Hessen Bölgesi
Stadtallendorf Þubesi Kadýn Kollarý Gençliði bu kutlu veladetin sevincini Alman hemþehrileri ile paylaþmak adýna þehir merkezinde yüzlerce kýrmýzý gül
daðýttý.
Efendimiz`in Hadis- i
Þeriflerinin Almanca tercümelerinin bitiþtirildiði gül-
meden sorunlarýn nasýl üstesinden
gelebilecekleri ile ilgili örnekler
sunmaktý. Bir yandan biraraya gelmeyi ve kaynaþmayý ifade eden
bir[ARA]da ifadesi [ARA] ifadesiyle farklý iki kültür ve farklý jenerasyonlar arasýnda kalmayý ifade
ediyordu.
Seminer IGMG Hessen K.K
Gençlik Eðitim Baþkaný Pakize
Hanýmýn açýlýþ konuþmasý ile baþladý. Sonra sözü IGMG Hessen
K.K Eðitim Baþkaný (Güney) Sena
Kaytan`a verdi. Sena Haným
„Müslüman genç Allah için yaþayan gençtir“ diyerek sözlerine baþladý. Peygamberimiz (SAV)`in üç
türlü insan modeli çizdiðinden
bahsetti.
Öðlen ve akþam yemekleri hepbirlikte yenildi. Birlikte cemaat halinde namazlar kýlýndý ve dualar
edildi.
Ana seminerleri IGMG Genel
Merkez Kadýn Kollarý Gençlik
Baþkaný Nurcan Ulupýnar Demiryürek ve eþi Murat Demiryürek
verdi.
Ýlk semineri “Achlaq im Alltag”
konusuyla Murat Demiryürek Almanca olarak sundu.
Ýkinci semineri Nurcan Ulupýnar Demiryürek sundu. Nurcan haným seminerinde azýnlýk toplumuna mensup olan müslüman gencin,
çoðunluk toplumunda nasýl yerini
almasý gerekir sorusuna yoðunlaþtý.
Seminerlerden sonra günün deðerlendirmesi güzel hava eþliðinde
dýþarýda yapýldý.
Pazar günü kahvaltýdan sonra
kýsa bir selamlama konuþmasý sonrasý, Workshoplara geçildi.
En çok begenilen resimler
seçildi ve dereceye girenler
ödüllendirildi.
Birinci seçilen resimler,
Stadtallendorf þubesinden Betül
Yavuz&Zehra Güler, Wetzlar þubesinden Esma Sahbaz, Rodgau
þubesinden Mehlika Mermertaþ ve
Wetzlar þubesinden Habibe Tezgel.
IGMG Hessen Bölge K.K. Eðitim Baþkaný (Kuzey) Handan Yazýcý da ikinci gün Yatýlý Eðitim Seminerine katýldý ve kardeþlik hakkýnda kýsa bir konuþma yaptý.
Bu güzel kardeþlik çaðrýsýndan
sonra ikinci Workshopa start verildi.
Sunumlardan sonra genel bir
deðerlendirme ve kapanýþ konuþmasý yapýldý.
Gençlere daðýtýlan geri bildirim
formlarýnda bütün gençlerden seminerle ilgili oldukça güzel yorumlar alýndý.
IGMG S.Allendorf Kadýn Kollarýndan GÜL ikramý
ler, alýþveriþ yapan vatandaþlara büyük bir coþkuyla
armaðan edildi. Güllerin
takdim edildiði kimselerin
soru sormak isteyebileceði-
ni hesaba katan ve bunun
için bir e-posta adresi açarak Hadis-i Þeriflerin arkasýna not eden gençler, çok
olumlu tepkilerle karþýlaþtý.
Bu özel günün kendileriyle
paylaþýlmasýndan dolayý
çok mutlu olduklarýný söyleyenlerin yaný sýra, Peygamber Efendimiz`in do-
ðum gününden televizyon
vesilesiyle haberdar olduðunu ve bununla alakalý bir
faaliyete þahit olmaktan
çok memnun olduðunu belirten vatandaþlar oldu.
Bu çalýþmanýn baþarýsýný
ve paylaþýmýn gücünü gören IGMG Hessen Bölgesi
Stadtallendorf K.K. Gençlik komisyonu, ilk kez gerçekleþtirdikleri bu etkinliði,
her yýl daha da geliþtirerek
tekrarlama karar aldý.
35. sayi sayfalar
26.05.2009
11:45 Uhr
özel köþe
Seite 15
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Y
I
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
Hayata Düþülen Notlar
Aydýn ERSOY
ýllar öncesinden
Avrupa`ya gelen
topluluklar kendi
kültür ve dillerini yaþatmak
için dernekler kurmuþ ve
bu derneklerde faliyetler
sürdürmüþlerdir. Bu derneklerin en aktif olanlarýnýn
baþýnda Dini-Kültürel dernekler gelmektedir. Kendi
kültür ve coðrafyalarýndan
kopuk yaþamak istemeyen
insanlar bir þekilde Avrupa`da kültürlerini yaþamaya ve yaþatmaya devam etmeye çalýþmýþlardýr.
Özellikle Avrupa’da yaþayan yabancýlar ve tabii ki
büyük çoðunluðu teþkil
eden Türkler için kullanýlan “entegrasyon” kelimesi, bütünleþme, kaynaþma
anlamýna gelmektedir
Uzun yýllardýr üzerinde
durulan konu olan entegrasyon hakkýnda yapýlan
birçok açýk oturumlar, gazete haberleri ve politik
sohbetlerde sýkça Avrupa
ve Almanya’da yaþayan
yabancýlarýn uyumsuzluk
sorunu yaþadýklarý, entegre
olmakta bir hayli zorlandýklarý, entegre olamayan
yabancýlarýn hiçbir çaba
göstermediði vurgulanýyor.
Kültürlerin oluþmasýnda
ve gelecek nesillere aktarýlmasýnda, Dil ve Dinin önemi yatsýnamaz bir gerçektir. Ýnsanlarýn sahip olduklarý anadilleri ve dinlerini
en iyi biçimde, gelecek nesillerine aktarmalarý, Ýnsan
Haklarý Evrensel Beyannamesinde de koruma altýna
alýnmýþ bir haktýr.
Ýnsanlarýn kendi ýrklarýný ve annelerini önceden
seçme özellikleri yoktur.
hayat
Kurs mu
Ders mi?
[email protected]
Kiþilerin anadillerini gerektiði gibi kullanmalarý,
kiþisel geliþiminde ve iletiþimlerinde çok önemlidir.
Almanya`daki çocuklarýmýzýn, haftada birkez, öðlenden sonra devam ettikleri Türkçe, bir ders deðil,
kurs mesabesindedir. Çocuklarýmýzýn, Almanca`nýn
yanýsýra yabancý dil olarak
verilen, Ýngilizce, Fransýzca, Ýspanyolca ve Latince
derslerinde yüzlerce kelime ve konuþabilmek için
öðrenilen dil bilgisi kalýplarýnýn yanýnda, hakikaten
okullarýmýzda öðlenden
sonra verilen ve özellikle
not almanýn, sýnýf geçipkalmanýn olmadýðý Türkçe
kurslarý çok çok basit kalmakta ve yeterli olmamaktadýr .
Avrupa`da yaþayan insan topluluklarýndan bazýlarýna, sizler zaten evde
anadilinizi konuþuyorsunuz, ilk ve orta okulda ana
dilinizin dilbilgisini öðrenmek istemeniz çok saçma
denilmesi ortada bulunan
çifte standardý birkez daha
ortaya koymaktadýr. Türkçe`nin hem anadil olarak
hem de ikinci ya da üçüncü
GMG Kuzey Ruhr Bölgesi
Melle-Buer Þubesi Gül Muhammed (s.a.v.)´i þehiriçi panolarda dört dilde dokuz ayrý yerde o þehre gül daðýttýlar.
Milli Görüþ öncülüðüyle DÝTÝB desteðiyle gerçekleþen pano
çalýþmasý büyük ilgi ve takdir gördü.
“Kutlu Doðum sebebiyle þehrimizde Hz. Muhammed Mustafa
(s.a.v.)´i yabancýlara tanýtmak için
bir proje hazýrladýk“ diyen Þube
Baþkaný Remzi Gayýran: “Öncelikle yönetim kuruluma ve DÝTÝB
ve de belki dördüncü yabancý dil olarak diðer yabancý dillerin içinde yer almasý gerekmektedir.
Çocuklarýmýz, Türkçe
olarak rahatlýkla 879 sayýsýný telafuz edemiyorsa ve
Türkçe bir gazete veya kitabý rahatlýkla okuyup kavrayamýyorsa, eksikliði sadece veliye yüklemenin
haksýzlýk olduðu kanaatindeyim. Avrupa`da yetiþen
neslimizin, zaten böyle olmasýný isteyen kuruluþlar
ve kiþiler varsa, insanlarýn
doðuþtan sahip olduklarý
anadillerini tam manasý ile
öðrenme haklarýna tecavüz
ettikleri aþikardýr.
Birleþmiþ Milletler’in
istatistiklerine göre Türkçe
dünyanýn en çok kullanýlan
10 dilinden biri. Ýstatistiklere göre dünyada 165 milyon kiþi Türkçe konuþuyor.
Dünyada Türkçe geniþ bir
alanda kullanýlýyor.
Kiþinin etnik kökeni ne
olursa olsun, bulunduðu
topluma kendi kültürünü,
dilini ve dinini koruyarak
entegre olmasý doðaldýr.
Bu durum yanlýþ kullanýlmaya çalýþýlýrsa iþte bu asimilasyon olur ve yabancý
toplum tarafýndan ters tepki görür.
Bu neticede sosyal yaþamlarýnda ne bir Alman
gibi ne de geldikleri toplumdaki bir birey gibi yaþayamamaktadýrlar. Yukarýda deðindiðimiz hususlar
yüzünden olsa gerek burada yetiþen gençlerin kendilerine göre yaþam tarzlarý
ve kültürleri oluþmuþtur
Gelinen bu noktada
Türk devletinin Avrupa`daki kurumlarýna, Almanya
ölçeðinde Alman ilgili kurumlarýna ve özellikle hak
verilmez alýnýr noktasýnda
Avrupa`daki Sivil Toplum
Kuruluþlarýna büyük iþler
düþmektedir.
Politikacýlarýn seçimlerden önce, Dil ve Din ile ilgili verdikleri vaadlerin takipçileri doðal olarak sivil
toplum kuruluþlarý olacaktýr.
Günümüzde sivil toplum kuruluþlarý tüm dünyada demokratik ve sivil toplumlarýn geliþmesinde vazgeçilmez unsurlar olarak
giderek artan bir rol üstlenmektedirler. Sivil toplum
kuruluþlarýnýn denetimi ve
katýlýmýyla kamu alanýnda
Kuzey Ruhr`da örnek çalýþma
yönetim kuruluna destek ve gayretli çalýþmalarýndan dolayý teþekkür ediyoruz. Cenab-ý Allah kendilerinden razý olsun. Bizler dokuz
ayrý caddede panolarýmýzý dikkat
çekecek yerlere yerleþtirdik. Hadis-i Þeriflerle Peygamberimizi
yabancýlarýn anlamalarýna vesile
15
kalitenin saðlanmasý mümkün olacaktýr.
Dil ile alakalý bu yazýmýza Bedri Rahmi Eyüpoðlunun dizeleri ile sonveriyoruz
En azýndan üç dil bileceksin
En azýndan üç dilde düþünüp rüya göreceksin
En azýndan üç dil Birisi
ana dilin
Elin ayaðýn kadar senin
Ana sütü gibi tatlý
Ana sütü gibi bedava
Nenniler, masallar, küfürler de caba.
Ötekiler yedi kat yabancý
Her kelime arslan aðzýnda
Her kelimeyi bir bir diþinle týrnaðýnla
Kök sökercesine söküp
çýkartacaksýn
Her kelimede bir tuðla
boyu yükselecek
Her kelime bir kat daha
artacaksýn
En azýndan üç dil bileceksin
En azýndan üç dilde Canýmýn içi demesini
Caným aðzýma geldi demesini
Kýrmýzý gülün alý var
demesini
Nerden ince ise ordan
kopsun demesini
Atýn ölümü arpadan olsun demesini
Keçiyi yardan uçuran
bir tutam ottur demesini
Ýnsanýn insaný sömürmesi
Rezilliðin dik alasý demesini
Ne demesi be bümbür
gümbür gümbürdemesini
becereceksin.
olmaya gayret gösterdik. Þehir belediye mensuplarý ve okuyup da
camimize gelip, bu güzel çalýþmayý gerçekleþtirdiðimiz için teþekkür ettiler. Ben de okuyucularýmdan tüm teþkilatýmýzýn bu güzel
hizmeti kendi þehirlerinde de yapmalarýný tavsiye ederim ve çok
faydasýný göreceklerini söyleyebilirim.
Bu projenin sayesinde her ele
bir gül ve her eve Hz. Rasulullah
(s.a.v)´i anlatan bir kitap ulaþtýrmayý baþardýk. Böylelikle kendimizi tanýtma imkaný bulduk” dedi.
35. sayi sayfalar
26.05.2009
16
A
vrupa Türk Ýslam
Birliði Höchst Eðitim ve Kültür Derneðinin düzenlediði 10. Yýl
Gönül Birliði Þölenine, Almanya'nýn her bölgesinden
gelen ATÝB mensublarýnýn
yoðun katýlýmý ile gerçekleþtirildi. 10.Yýl baþarýsýnýn
sevincini paylaþmak, gönül
baðlýlýðýný ve kardeþliðini
tekrar tazelemek için düzenlenen, Höchst Eðitim ve
Kültür Derneði 10. Yýl Gönül Birliði Þölenine, ATÝBHöchst Eðitim ve Kültür
Derneði Yönetim Kurulu ve
önceden görev yapan teþkilat yöneticileri ve misafirler
katýldý.
Avrupa Türk Ýslam Birliði Genel Baþkaný Selahattin Saygýn ile birlikte, ATÝB
Haysiyet Divaný Üyesi ve
TÝDAF Eski Genel Baþkaný
Ýhsan Öner, ATÝB Genel
Baþkan Yardýmcýlarý Mehmet Çubukcu, Yakup Tufan, ATÝB Genel Sekreteri
Zeynel Besleney, Genel
Muhasip Abdullah Uzun,
ATÝB Kadýn Kollarý Eski
Baþkaný Nurten Öner ve
ATÝB Kadýn Kollarý Eski
Baþkan Yardýmcýsý Sevgi
Mala Çalýþkan hanýmefendiler, ATÝB Kadýn Kollarý
Yönetim Kurulu, ATÝB
Gençlik Kollarý Baþkaný
Mustafa Çaðrý Öner, ATÝB
Eski Genel Baþkan Yardýmcýsý ve Yazar Mahmut Aþ-
A
11:45 Uhr
Seite 16
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
ATÝB Frankfurt-Höchst Eðitim ve Kültür
Derneði 10. Yýl Gönül Birliði Þöleni
kar, Ozan Yusuf Polatoðlu,
Sanatçý Ahmet Baydaroðlu
Bölge GYK üyeleri ve Dernek Baþkanlarý da hazýr bulundu.
Sunuculuðunu
ATÝB
Gençlik Kollarý Yönetim
Kurulu üyesi Oðuzhan Erkmenin yaptýðý programa,
okunan Kur'an-ý Kerim'in
ardýndan hep birlikte Ýstiklal Marþý’nýn söylenmesi ile
baþlandý.
ATÝB- Höchst Eðitim ve
Kültür Derneði Yönetim
Kurulu Baþkaný Þaban Duran, misafirleri selamlayarak, bu önemli günlerinde
kendilerini yanlýz býrakmayan bütün ATÝB mensubla-
vrupa Türk Ýslam Birliðine baðlý Fürth
Türk Ocaðýnda Türkçe okuma yarýþmasý
düzenlendi.
Yarýþmaya katýlan çocuklar, hikaye okuma,
hikayenin özetini çýkarma ve þiir okuma olmak
üzere üç kategoride hünerlerini sergilediler.
Açýlýþ konuþmasýnda Fürth Türk Ocaðý Baþkaný Hakan Öztürk katýlýmcýlarý cesaretlerinden
dolayý tebrik etti. Bu yarýþmayý düzenlemelerindeki amacýn, burada doðmuþ ve burada eðitim
gören Türk çocuklarýmýzýn ana dillerini benimsemeleri ve ana dili sadece konuþarak deðil, ayrýca
okuyarak da en güzel þekilde temsil edebilmeyi
öðrenmeleri olduðunu belirtti.
Jüri baþkaný Erdal Camcý yarýþmanýn formatý-
rýna ve konuklarýna, kendilerini cesaretlendirdikleri
ve yanlýz býrakmadýklarý
için ayrý bir sevinç yaþadýklarýný belirterek herkese teþekkür etti.
Geceye ATÝB- Höchst
Eðitim ve Kültür Derneðinin, Minikler Folklor Ekibinin sahneye davet edilmesi ile baþlayan halk oyunlarý gösterisi, hem büyük bir
beðeni kazandý, hem de
programa ayrý bir renk kattý.
Daha sonra sahneye davet edilen, ozan ve þair
Ozan Yusuf Polatoðlu sahne aldý. Okuduðu þiirleri ve
türküleriyle salonu doldu-
ran gençlere “siz; her bir dizesi medeniyet kokan bu
kültürün, Avrupadaki temsilcileri olan nesillerisiniz.”
dercesine duygulu bir konser verdi.
Ozan Yusuf Polatoðlu'nun programýnýn sona ermesi ile Türk Halk Müziðinin Usta Sanatçýsý Ahmet
Baydaroðlu sahneye çýktý.
Doyumsuz bir Türk Halk
Müziði ziyafeti veren usta
Sanatçý Baydaroðlu, duygu
yüklü Türkülerini ve uzun
havalarýný seslendirirken
Anadolu`nun hem sazý oldu, hem sözü oldu, hem de
dili oldu. Ayný anda Türk
Tiyatrosunun ve sinemasý-
ATÝB Fürth Türk
Ocaðýnda Türkçe
Okuma Yarýþmasý
haber
nýn usta oyuncusu Ahmet
Yenilmez sahneye geldi.
Ahmet Baydaroðlu`nun eþliðinde “Kýnalý Kuzu”yu
okumaya baþlayan Yenilmez, salondaki bütün izleyicilere duygulu anlar yaþattý. Usta sanatçý Ahmet
Yenilmez de kendine has
tarzý ile okuduðu þiirleri,
Anadolu insanýnýn duygusunu ve hüznünü salona taþýdý.
Programda kýsa bir konuþma yapan Avrupa Türk
Ýslam Birliði Genel Baþkaný
Selahattin Saygýn, konuþmasýnda ATÝB ‘in kuruluþ
gayesi üzerinde durarak,
genç nesillere önemli mesajlar verdi.
Türk Halk Müziðinde
kendisine has bir tarz geliþtiren ve bu tarzda Milli ve
Manevi deðerleri temel alarak, þiirler yazan, besteler
yapan Uður Iþýlak, yeni nesil ozanlarýn bu alanda öncüsü. Onu farklý kýlan ve
sevdiren bu tarzý, söylediklerinde genç kuþaðýn kendinden bir þeyleri bulmasý.
Avrupa Türk Ýslam Birliði
Frankfurt-Höchst Eðitim ve
Kültür Derneðinin düzenlediði 10. Yýl Gönül Birliði
Þölenine Türkiye`den davet
edilen Uður Iþýlak, söylediði türküler ve okuduðu þiirlerle ATÝB’li gençlere unutulmaz bir gece ve coþkulu
anlar yaþattý.
ný ve kurallarý tekrar hatýrlattýktan sonra sözü jüride bulunan ve Türkiye`de eðitim görmüþ olan
Bekir Turhan`a verdi. Konuþmasýna yarýþmacý
çocuklarý cesaretlerinden dolayý tebrik ederek
baþlayan Turhan, ana dilin anlam ve önemini belirten konuþmasý ile devam etti. Anlamlý konuþmalardan sonra yarýþmaya geçildi ve çocuklar alfabe sýrasýna göre hikayelerini okudular ve özetini anlatarak yarýþmanýn ilk iki kategorisini geçmiþ oldular. Üçüncü ve son kategoride þiir okuma
da becerilerini sergiledikten sonra aileleri ile heyecan içinde sonuçlarýn açýklanmasýný beklediler.
Heyecanlý bekleyiþin ve sonuçlarýn açýklanmasýndan sonra baþkan Hakan Öztürk tarafýndan
yarýþmacýlarýn ödülleri daðýtýldý.
35. sayi sayfalar
26.05.2009
11:45 Uhr
dosya
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Abdulgani Engin KARAHAN
F
ederal Ayrýmcýlýkla
Mücadele
Dairesi
(ADS) ve ayrýmcýlýkla mücadele çalýþmalarý,
Almanlarýn çoðuna hiçbir
þey ifade etmeyen kavramlar.
Bu tespit “Günlük hayatta ayrýmcýlýk” adlý
ADS’nin yaptýrdýðý bir
araþtýrmaya“1 dayanýyor.
Araþtýrmaya göre ankete
katýlanlarýn sadece yüzde
23’ü ADS’in adýný duymuþ,
sadece yüzde 34’ü ise Genel Eþit Muamele Kanunu’nun (AGG) ne olabileceði konusunda bir fikre sahip. Ki AGG dediðimiz yasa ayrýmcýlýkla mücadele
çalýþmalarýnýn merkez dayanaklarýndan birini oluþturuyor.
Toplumun ilgisizliði sadece ADS ile sýnýrlý deðil.
Araþtýrmadan anladýðýmýza
göre ayrýmcýlýk ve eþit muamele konularý toplumun
çoðunluðunu gerçek anlamda ilgilendirmiyor. Ankete
katýlanlarýn sadece yüzde
15’i “ayrýmcýlýkla mücadele politikalarýný gereksiz
buluyorum” söylemini kararlýlýkla reddediyor. Çoðunluk kendisinde bu konuda bir maðduriyet hissetmediyi için, ayrýmcýlýðý engellemek sadece kliþe yaklaþýmlarla destekleniyor.
Özellikle gelenekçi kesim ve modern altsýnýf, ayrýmcýlýktan korunma konusunda daha fazla reddedici
bir tavýr sergiliyor. Bu kesimlere “geleneksel marjinal gruplar” olarak algýlanan göçmen kesimi, toplumsal kaynaklarýn paylaþýmý mücadelesinde istenmeyen rakip olarak algýlanýyor. Bu gruplarýn temsilcilerine göre sosyal maðduriyetleri nedeniyle asýl kendileri ayrýmcýlýða uðruyorlar
ve bu “marjinal grup” olarak algýlanan kesimlere
devlet imtiyazlarýna sahip
olma ithamý ile karþýlaþýyorlar.
Ayrýmcýlýk yeteri
kadar algýlanmýyor
Ayrýmcýlýðýn algýlanmasýnda yetersizliðin nedenleri ise çok katmanlý. Bazýlarýný Sinus Araþtýrmasý’nýn
sonuçlarýnda görebiliyoruz.
Burada maðdur gruplara
Seite 17
hayat
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
Ayrýmcýlýkla
mücadelede
toplumun
[email protected]
dikkatin çekilmesi medyada çok yer bulmalarý ile
baðlantýlandýrýlýyor. Ancak
burada bahsedilen grubun
medya da herhangi bir þekilde yer almasý yeterli deðil, maðdur olarak yansýtýlmalarý gerekiyor.
En zor durumda olanlar
ise toplumda genelde zaten
önyargý ile karþýlaþan gruplardýr, yani özelde müslümanlar. Mesela toplumun
genelinde “din” dendiði
zaman akýllarýa ilk gelen
“Ýslam” oluyor. Bu da ardýndan hemen dinî “fundamentalizm” ile ilintilendiriliyor. Daha sonrada bu
kavramlardan medyada büyük oranda yer aldýðý gibi
þiddet ve “terör” akla geliyor. Buna ek olarak da toplumun genelinde dinin görünüre çýkan yanlarýna karþý temelde bir önyargý mevcut. Toplumsal hayatýn içinde görünür olan dini çabalar reddedilirken, “fundamentalizm” ve “fanatizm”
ile baðdaþtýrýlýyor. Son tahlilde dinlerin kendisi ayrýmcý olarak algýlanýyorlar ve
“Her din veya dünya görüþü sadece kendisini kutsal
saydýðýndan, genel görüþe
göre zorunlu olarak farklý
inançlara ayrýmcýlýk yapýyorlar” kabulunden yola
çýkýlýyor. Özellikle konu Ýslam olduðunda bunlarýn yanýsýra birde medyanýn yansýttýðý, sözde kadýnlarý aþaðýlayan, baskýcý ve insan
düþmaný din algýsý da iþin
içine giriyor.
Ankete katýlanlarýn çoðunluðu bu nedenle “dinin
aktif temsilcilerini ayrýmcýlýða karþý koruna saðlamanýn” gerekli olmadýðýný düþünüyor. Dinin “temsilcisi”
olmak için ise dinin kurallarýný görünür bir þekilde
desteði þart
yaþamak yeterli oluyor.
Araþtýrmanýn tespitleri bu
açýdan düþündürücü: “Aydýnlanmýþ bir topluma din
konusunda yakýþan tavýr,
Almanya’da insanlarýn dinleri nedeniyle maðdur olduklarýný, belli din mensuplarýna (Müslüman, Yahudi,
Yehova Þahidi) karþý güvensizlik olduðunu kabullenebilmek olmalýydý. Bu tutumun önündeki baþlýca engeller ise gitgide büyümekte olan Ýslam düþmaný eðilimlerle, ankete katýlanlarda da gözlemlenen din ve
göçün birbirine karýþtýrýlmasý ile bloke olmuþ gibi
gözüküyor.”
Ayrýmcýlýkla
mücadelede
toplumun desteði eksik
Avrupa Parlamentosu
ayrýmcýlýkla mücadele yönergesini sertleþtirici düzenlemeler yaptý. 2 Almanya’da Genel Eþit Muamele
Kanunu’nun (AGG) yürürlüðe girmesine ve Ayrýmcýlýkla Mücadele Dairesi’nin
(AGS) oluþturulmasýna bu
yönergenin ilk versiyonu
sebep olmuþtu. Bu açýdan
bakýldýðýnda siyasi anlamda ayrýmcýlýkla mücadelede
bir þeyler yapýlmaya baþlandý, ancak bu çalýþmalar
toplumda çok az karþýlýk
bulabilmiþ durumda.
Toplumun sadece yüzde
15’inin eþit muamele taraftarý olmasý deðil, yüzde
40’ýnýn ise ayrýmcýlýkla mücadele politikalarýný tamamen gereksiz görmesi durumuyla karþý karþýyayýz.
Þüphesiz toplumun bu tavrý
ayrýmcýlýkla mücadele çalýþmalarýný bu alanda çalýþanlar için zor bir konu haline getirmektedir. Özelliklede sivil toplum kuruluþlarý çalýþmalarý için karþýlýk
bulmada ve gerekli olan
toplumsal dikkati geliþtirmede zorluklar yaþamaktalar. Uluslararasý Af Örgütü
3 bu konularý sürekli dillendirmektedir. Ýnsan Haklarý
ve ayrýmcýlýk konularýndaki
çalýþmalarýn etkili olmasý
kamuoyunun ayrýmcýlýk yapanlara karþý baskýsý ise
doðrudan baðlantýlý bir husus. Ayrýmcýlýk maðdurlarýna gösterilen ilgi öyle gözüküyor ayrýmcýlýða maðruz
kalanlarýn yurtdýþýnda yaþamalarý þartýna baðlý. Bu anlamda kendi gözünün önünde yaþananlara karþý yaygýn
bir ilgisizlik mevcut.
Diðer taraftan ayrýmcýlýk konusunda hassas olanlarýn eðitimli genç insanlarýn olduðunu görüyoruz.
“Muhafazakârlar” ve
“Gelenekçiler”den oluþan
klasik yapý ayrýmcýlýk konularýna en kapalý kesimi
oluþturuyor. Ankete katýlanlarýn hiçte azýmsanmayacak kesimi ülkede kendilerini yani homoseksüel olmayan, göçmen kökenli olmayan ve sosyal yardýmdan
yaþamayan “kendi vatandaþlarýný” maðdur edilenler
olarak görüyor.
Göçmenler ve yabancýlara yönelik hissi önyargýlar
bu toplumsal gruplarýn dýþlama ve ayrýmcýlýk konularýnda neredeyse kör olmalarýna neden oluyor. Söz konusu kesimde bu durum
baþka kökenden olan insanlara nefrete kadar gidebiliyor.
Eþit muameleye evet,
ama sadece benim için
Araþtýrmanýn sonuçlarýna göre soyut olarak ayrýmcýlýðýn kendisi “fýrsat eþitliði, sosyal huzur ve dayanýþmaya dayanan kültürel deðerler sistemimize aykýrý
17
olduðu için” adaletsiz ve
reddedilmesi gereken bir
þey olarak algýlanýyor. Bu
duyarlýlýk ise sadece kendi
kültürlerine ve hayatlarýna
dâhil olmuþ olarak algýlanan insanlar ve gruplar ile
sýnýrlý.
Göçmenler için, özelliklede Müslüman göçmenler
için bunun ayrýmcýlýkla mücadele çalýþmalarý çerçevesinde üzücü sonuçlarý var.
Bir yandan yabancý kökenleri nedeniyle onlarý toplumun büyük kesiminin gözünde bir rakip olarak gören hissi önyargýlarla karþý
karþýyalar, diðer taraftan dini mensubiyetleri nedeniyle
özgürlükler baðlamýnda
“suçlu” görülerek, genel
zan altýnda býrakýlýyorlar.
Medyada Müslümanlarýn
namus cinayetleri, kadýna
kötü muamele ve terör baðlamýnda gösteren genelleyici yaklaþýmlar, Müslümanlarýn ayrýmcýlýk maðduru
olamayacaklarý tasavvurunu kamuoyunda pekiþtiriyor.
Þu halde din baðlamýndaki ayrýmcýlýklara karþý
yapýcý bir ayrýmcýlýkla mücadele çalýþmasý için gerçekci bir alan varmý? Bu
sorunun çözümü ilk etapda
toplumun çoðunluðuna ulaþabilmek için gerekli kanallardan mahrum göçmenlerin faaliyet alanýna girmemektedir. Bu sorunlarýn çözümü toplumun merkezindeki aktörlerin bahsettiðimiz basmakalýp yargýlardan
vazgeçip, düþünce ve algýlarýndaki önyargýlarý aþarak, “yabancýlarla” iliþkilerinde açýk olmaya ne kadar
hazýr olduklarý ile baðlantýlýdýr.
Aksi halde ayrýmcýlýkla
mücadele politikasý sözde
kalmanýn ötesine geçemeyecekti
Kaynaklar:
1www.antidiskriminierungsstelle.de/bmfsfj/generator/ADS/root,did=
121488.html
2
http://www.igmg.de/tr/haberler/yazi/avrupa-parlamentosu-ayr-mc-l-kla-muecadeleyoenergesini-sertle-tirdi.html
3 http://www.amnesty.de/kampagnen-und-aktionen
35. sayi sayfalar
26.05.2009
18
E
n sevgiliyi anmak ve
O´nu anlamak üzere
bütün Ýslam aleminde 'Kutlu Doðum' proðramlarý düzenleniyor. Avrupa´da yaþayan müslüman
topluluklar da imkanlarý dahilinde bu kutlamalarý yaparak Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (SAV) Efendimizi yeni
nesillere daha yakýndan her
yönüyle tanýtmak amaçlanmakta.
Almanya`nýn
Offenbach´a baðlý Neu-Isenburg
þehrinde yaþayan gurbetçilerin birlik oluþturarak kurduklarý Selimiye Camii de
bu Kutlu Doðum proðramý
tertip eden cemiyetlerimizden. Türkiye´den görevli
olarak yeni gelen Erol Olfaz Hoca efendi faaliyetleriyle göz dolduruyor. Erol
Olfaz, Samsun Ýlahiyat mezunu, ayný zamanda Haseki´den de mezun olan Olfaz, Adýyaman Gölbaþýnda
vaizlik yapmakta iken görevli olarak ailesiyle birlikte DÝTÝB`e baðlý Neu-Isen-
iTiB Frankfurt Kadýn Kollarý Üyeleri, T.C. Frankfurt
Baþkonsolosluðu Din Hizmetleri Ataþesi Galip Akýn
ve bayan din görevlileri ile
birlikte, Subbelrather Str.
üzerindeki DÝTÝB Genel
Merkezi’nde, Genel Baþkan Sadi Arslan’ý makamýnda ziyaret ederek, DÝTÝB Merkez Camii’ne katkýda bulunmak amacýyla
kendi üyeleri arasýnda topladýklarý yardým baðýþýný
takdim ettiler.
Arslan ziyarette yaptýðý
D
11:45 Uhr
Seite 18
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
Neu Isenburg Selimiye Camii´nde
Kutlu Doðum Coþkusu Yaþandý
burg Camii´ndeki vazifesine baþladý. Ayný zamanda
eþi Kadriye Hanýmýnýn da
Ýlahiyat mezunu olmasý nedeniyle Neu-Isenburg Camii cemaatý güzel bir hizmet imkanýna da kavuþtu.
Olfaz ailesi vazifelerine
baþladýklarý günden buyana
büyük bir gayretle NeuIsenburg´daki gurbetçilerin
çocuklarýný bir araya getirerek onlarý topluma kazandýrmak üzere, Ýslami eðiti-
me çok önem veriyorlar.
Kýsa zamanda kýz ve erkek
ö rencilerin sayýlarýnýn artmasýyla birlikte sýnýf usülü
eðitim için yer sýkýntýsý çekilmeye baþlandý. Cemiyet
yönetimi de bu geliþmelerden oldukça memnun ve
çözüm arayýþýnda. Tatillerde ve hafta sonlarýnda eðitim gören öðrenciler, Kutlu
Doðum nedeniyle güzel bir
proðram sundular. Gurbetçilerin büyük beðenisini ka-
zanan proðram, Neu-Isenburg Selimiye Camii öðrencilerinin okuduðu açýlýþ
Kur´an-ý Kerimi ardýndan
Cemiyet Baþkaný Ahmet
Þirin bir selamlama konuþmasý yaptý. Göreve yeni
baþlayan Erol Olfaz Hocaefendi ve eþi Kadriye hoca
hanýmý tebrik ederek cemaata, bu imkaný iyi deðerlendirmeleri ve ilimlerinden
istifade etmeye çaðýrarak
“Çocuklarýmýzýn yetiþmesi
DiTiB Frankfurt Kadýn Kollarý
Üyelerinden Örnek Davranýþ
konuþmasýnda, Frankfurt
Kadýn Kollarý Üyelerinin
yaptýðý bu duygusal davranýþýn kendini etkilediðini
ifade ederek, “Öncelikle
ziyaretinizden duyduðum
memnuniyeti belirtmek istiyorum. Bizler Almanya
genelinde insanlarýmýza
hizmet vermek amacýyla
faaliyetlerine devam eden
dini, sosyal ve kültürel
amaçlý kuruluþlarýz. Bugün
itibariyle 887 DÝTÝB derneðini, bu yardým anlayýþýmýz ve birbirimize olan
baðlýlýðýmýzla hayata geçirdik. Bundan sonra da bu
hassasiyetimiz artarak devam edecektir.
Sizler bugün kendi üyeleriniz arasýnda topladýðýnýz paralarla bu yardým yarýþýnda var olduðunuzu
gösterdiniz. Hepinize çok
teþekkür ediyorum. Ben
Almanya’daki derneklerimizi devamlý olarak ziyaret ediyorum. Gittiðim her
yerde vatandaþlarým bana
Merkez Camii’mizin geldiði son durum ile ilgili sorular soruyorlar. “Merkezimizin inþaatý ne zaman
baþlayacak?, Yardýmlarýmýzý nasýl yapacaðýz? gibi
haber
yönünde her türlü fedakarlýktan kaçýnmamalýyýz” dedi. Erol Olfaz ve Kadriye
Hocahaným yaptýklarý konuþmalarda Hz. Muhammed (SAV) Efendimizin
hayatlarýndan örnekler vererek onu daha yakýndan tanýmak ve gelecek nesle
O´nun sevgisini aktarabilmek adýna bilgiler verdiler.
Yabancý filozoflarýn Hz.
Muhammed (SAV) efendimiz hakkýnda övgü dolu
sözlerini de aktararak
O´nun bir dünya lideri olarak eþinin ve bir benzerinin
bulunamayacaðýný ifade ettiler. Daha sonra kýz öðrencilerin hazýrladýklarý skeçler, þiirler ve ilahilerle büyük beðeni topladýlar. Muhammed Suna da 40 yaþýndasýn adlý þiiriyle proðrama
ayrý bir renk kattý. Proðram
sonunda erkek öðrencilerin
sýrayla namaz sürelerini
okumasýný ardýndan Cemiyet hanýmlarýnýn hazýrladýklarý el iþi çeþitli yiyecekler
de cemaate sunuldu.
sorularla beni mutlu ediyorlar. DÝTÝB Genel Merkez Camii ve Sosyal Birimleri Kompleksi’mizin
bir an önce bitirilebilmesi
için Almanya genelindeki
bütün vatandaþlarýmýzýn
büyük heyecan içerisinde
olduklarýna þahit oluyorum” dedi.
Program, Frankfurt Kadýn Kollarý Üyelerinin, DÝTÝB Haným Faaliyetleri
Müdürlüðü’ne yaptýklarý
ziyaretlerinin ardýndan sona erdi.
35. sayi sayfalar
26.05.2009
11:45 Uhr
Seite 19
35. sayi sayfalar
26.05.2009
11:45 Uhr
Seite 20
IGMG Kuzey Ruhr Bölgesi
Lohne-Vechta Cemiyeti
Bilal-i Habeþi Camii
A
rkadaþýmýz
Mehmet Demir
ile yapmýþ olduðu röportajda LohneVechta Bilal-i Habeþi
Camii Baþkaný Ali Güneri ve Din Görevlisi
Mehmet Yozgatlý þunlarý söylediler:
“Lohne-Vechta Bilali Habeþi Camimizde kuruluþundan bu güne kadar sürekli hafta sonu
dersleri yapýlmaktadýr.
Hafta sonu erkek ve kýz
çocuklarýna verilen eðitimde 2 eðitimciyle birlikte görev yapmaktayýz.
Derse katýlan öðrencilerimize ders dýþýnda
faaliyetlerimiz mevcuttur. Piknikler, geziler
düzenlemekteyiz. Dersini güzel bir þekilde yerine getiren öðrencilerimize devamlý þekilde
hediye vermek suretiyle
dersi sevdirme ve katýlý-
mý artýrma teþvikinde
bulunuyoruz.
Bilgi yarýþmalarý düzenlemekteyiz. Derslerimizde görselliðe dikkat etmekteyiz. Sadece
hafta sonlarý deðil ayný
zamanda resmi tatillerde de (sonbahar, kýþ,
paskalya, yaz) derslerimiz tüm hýzýyla devam
etmektedir. Ayrýca kabiliyetli ve istekli öðrencilerimize hafta içi ders
vermek suretiyle kaliteyi artýrmaktayýz.
Bunun dýþýnda Kadýn
Kollarý toplanarak kendi aralarýnda Pazar günleri cami sohbetleri yapmaktadýrlar. Hafta sonu
ev sohbetleri ve Gençlik
dersleri yapýlmakta ve
yetiþkinlere Kur´an-ý
Kerim ve temel bilgi
dersleri verilmektedir.
Her sene düzenlediðimiz kermesler çok yoðun ilgi görmekte ve
Bölgemizde rekor kýrmaktayýz. Ayný zamanda komþu camiileri ziyaret ve toplantýlar düzenlemekteyiz.
Camimizde yapýlan
sohbetler ve vaazlar büyük ilgi görmektedir.
Cemaatimizin isteklerini elimizden geldiði kadar yerine getirmeye çalýþýyoruz.
Bunun dýþýnda hafta
sonlarý yani Cumartesi
ve Pazar günleri öðle
namazýna müteakiben
Hadis sohbetleri yapýyoruz. Cuma günleri
Cuma Namazý sonrasý
hastahane ziyaretleri yapýlmaktadýr.
Bu camiyi kuran ve
bu zamana kadar gelmesinde emeði geçen deðerli Baþkanlarýmýza,
Kadýn Kollarý kardeþlerimize, Gençlik Kollarýmýza ve bir çok fedakarlýklarda bulunan cemaatimize sonsuz teþekkürlerimizi sunuyoruz.
Hepsinden Allahu Teala
razý olsun diyoruz.
35. sayi sayfalar
26.05.2009
11:45 Uhr
Seite 21
Bielefeld
Mehmet Demir
GMG Kuzey Ruhr
Bölgesinin düzenlemiþ olduðu Maide-i Kur´an Programýnýn beþincisi Bielefeld Stadthalle´de gerçekleþtirildi.
Takriben 2500 kiþinin katýldýðý programý
Hasan Özçelik sundu.
Açýlýþ Kur´an-ý Kerim´ini IGMG Kuzey
Ruhr Bölgesi Avrupa
Kur´an-ý Kerim okuma ikincisi Yunus Emre Çiftçi okudu. Ardýndan Ýstiklal Marþýmýz
hep bir aðýzdan beradu.
berce coþkuyla okunIGMG Kuzey Ruhr
Bölgesinin faaliyetlerini içeren sinevizyon
gösterimi yapýldý.
Ardýndan kürsüye
gelen IGMG Kuzey
Ruhr Bölge Baþkaný
Murat Ýleri katýlýmcýlara seslendi: “Ruhumuzu
arýndýrmak,
kalplerimizin pasýný
gidermek maksadýyla
bölgemizin beþincisini
düzenlediði Kur`an
Ziyafeti programýna
hoþgeldiniz. Bir süreden beri böyle muhteþem meclislerde Avrupa`nýn deðiþik ülkelerinden güzel yurdumuza uzanan boyutta,
toplumumuzu kutlu
doðum kutlamalarý,
Kur’an coþkusunun,
Kur’an sevdasýnýn hareketlendirdiði gözleniyor, yüreði Allah aþký, Peygamber ve insanlýk sevgisi ile dolu
topluluklar gönüllere
ümit filizlerini yeþertmeye devam ediyor.
Bugün de burada
farklý Ýslam ülkelerinden dünyaca ünlü ha-
I
okuduðu kasideler ile
dinleyiciler adeta mest
oldu.
Sponsorlara ve misafirlere takdim edilen
plaketlerden sonra bir
unutulmaz programýn
daha sonuna gelindi.
Ýzleyiciler emegi geçenlere teþekkür edip
bu tür programlarýn
devamýný isteyerek
memnuniyetlerini belirttiler.
Son olarak Maide-i
Kur´an organizetörü
Ali Börek Hocanýn
okuduðu dua ile progsanlara adete Asr-ý Sa- ram nihayete erdi.
adeti yeniden yaþattý.
Bu muhteþem duygu
selinin ardýndan sahneyi Erkan Mutlu aldý.
Birbirinden ünlü ve
sevilen eserleri ile salonu coþturdu. Bu
programlara böylesine
yoðun ilgi gösteren
katýlýmcýlara da teþekkür etti.
Daha sonra Maide-i
Kur´an Organizetörü
Ali Börek, hafýzlarýn
takdimini yapmak için
kürside yerini aldý. Sýrasýyla
Bosna´dan
Aziz Alli, Türkiye´den
Suat Gözütok daha
sonra Ýran´dan Rahim
Haki ve son olarak da
Güney Afrika´dan Abdurrahman
Sadien
okuyuþlarýna yüreklerini katarak muhteþem
bir Kur´an ziyafeti
sundular.
Diller sustu, gönüller coþtu. hep bir aðýzdan getirilen tekbir ve
salavatlarla
salon
muhteþem bir manevi
atmosfere gark oldu.
Suat Hocanýn kendisine has uslubuyla
Bielefeld Stadthalle`de
Kalpler Kur`an için attý
fýzlar, Kur’an okuma
birincileri, Allah kelamýna yüreklerini katarak bir ziyafet sunacak, diller susacak, gönüller coþacaktýr. Ve
bizler okunan Kur’an
ayetlerini adeta yeni
nazil oluyormuþ gibi
dinleyeceðiz ve ruhumuza sindireceðiz.
Proðramýmýzýn gerçekleþmesinde emeði
geçen baþta Ýslam toplumu Milli görüþ Genel Merkez Maide-i
Kur`an koordinatorü
deðerli Ali Börek hocama, Gençlik Teþkilatýmýza, Haným Kollarýmýza, ev sahibi þubelerimiz Bielefeld
Hicret ve Jöllenbeck
Fatih Cemiyetlerine,
tüm cemiyet baþkanlarým, hocalarým ve idarecilerime, görevlerini
baþarýyla
yürüten
GOB`taki tüm fedakar
görevli kardeþlerimize, misafir hafýzlarýmýza, salonu bize tahsis eden yetkililere,
desteklerini bizden
esirgemeyen sponsorlarýmýza ve basýn men-
suplarýna, özellikle de
programýmýzýn en güzel bir þekilde tahakkuku için hummalý ve
titiz bir gayret içinde
olan komisyon baþkaný ayný zamanda Bölge
Gençlik
Baþkaným
Ufuk Ulun ve komisyonun kýymetli diðer
üyelerine
teþekkür
ederim. Bizler yanlýzca dinleyen deðil ayný
zamanda da yaþayanlardan olmalýyýz. Cenab-ý Allah hepimize
Kur´an´ý yaþamayý nasip etsin.” diyerek sözlerine son verdi.
Ardýndan kürsüye
IGMG Genel Sekreteri
Oðuz Üçüncü geldi.
Kuran´ý anlama ve yaþamanýn ve bunu toplumun barýþ ve huzuruna dönüþtürmenin
önemine deðinerek bu
güzel programda emeði geçenlere ve bölge
yetkililerine teþekkür
ederek sözlerine son
verdi.
Ibbenbüren Þubesi
gençlerinden Muhammed Ali Toptaþ okuduðu Naat-ý þerifle in-
35. sayi sayfalar
26.05.2009
11:45 Uhr
Seite 22
35. sayi sayfalar
26.05.2009
röportaj
eçtiðimiz günlerde
Stadtallendorf`ta
bir programa katýlan Orhan Hakalmaz ile
arkadaþýmýz Habib Yazýcý`nýn yapmýþ olduðu röportajý sunuyoruz.
Orhan Hakalmaz Stadtallendorf’a gelince biz de
bu fýrsatý HAYAT okurlarý
için deðerlendirelim istedik. Kendisini yakinen tanýma fýrsatý bulduk. Ýþte
aþaðýda bu tanýþýklýðýn kelimeler ve satýrlara dökülmüþ þekli
Orhan Bey, Bayburt
kökenli, Samsun’da mukim kalabalýk bir ailenin
en küçük erkek çocuðusunuz. Müziðe olan ilginiz nasýl baþladý ve kabiliyetiniz nasýl ortaya çýktý?
Biz sýradan bir Anadolu
ailesiyiz. Babam terzi, annem ise ev kadýný idi. Abilerim de ben de baba mesleðini öðrendim. Ýyi overlok atarým. Beþ yaþlarýnda
sazla tanýþtým. Babam müziðe ve sinemaya meraklý
bir insandý. Türk filmlerini
çok severdi. Bana sürekli
„seni konservatuarda okutucam“ derdi. Bugün bile
konservatuarý bilmeyen bu
kadar insan varken babamýn böyle bir ideali vardý.
Bulunduðumuz þehir de
Orhan Gencebay’ýn þehri.
Gerek ona olan öykünme
gerekse oradaki müzik yapan abilerin “bu çocukta iþ
var” demesi babamý da yüreklendiriyordu. Bu çocuðu alýp Ýstanbul’a konservatuara götüreceðim dediðinde baþta dedem olmak
üzere büyükler de karþý
çýkmýþtý. Bütün bunlara
göðüs geren babam beni
Ýstanbul’a getirdi. TRT’de
Çocuk Saati programlarýnda çýkmaya baþladým. Beni
orada gören rahmetli Hocam Nida Tüfekçi: “bu çocuðun elinden tutalým. Sakýn desteðini esirgeme” diyerek babamý yüreklendirmis. O zamanlarda sadece
Batý müziði konservatuarý
var. Türk Müziði konservatuarý da, Allah’ýn bir
hikmeti, bir yýl sonra
1975`te açýldý. Biz de
11:45 Uhr
Seite 23
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
G
Orhan Hakalmaz: Türkülerimiz
bizim dinimizden ve kültürümüzden
beslenir. Deðerlerimizi ifade eder.
Hedef “kamil insan” olmaktýr.
1976’da konservatuarýn ilk
öðrencileri olduk. Aile de
ilk üniversite mezunu da
benim.
Babam ve Annem iyi
insanlardý. Anadolu insaný
feraset sahibidir. Onlar da
ferasetli idiler. Ýlmi anlamda cahildiler ama ferasetliydiler. Mesela þöyle derdi annem: „oðlum, Allah
var ne gam var“. Þimdi kitaplarý okuyorsun, profösörleri dinliyorsun; sözün
nihayeti yine ayný yere varýyor: „Allah var ne gam
var“.
Peki neden TM’ni seçtiniz? Batý Müziði de
okuyabilirdiniz. O dönemde BM daha popüler
deðil miydi?
Evet öyleydi. Baðlama
23
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
taþýmaktan utandýðýmýz zamanlar çok olmuþtur. Gitar
taþýmak daha havalý bir
þeydi. Ama dedim ya babam vardý bir de beþ yaþýndayken elime alýp altý yaþýndan itibaren çalýp söyledim sazým, baðlamam.
Ben baðlamanýn týnýsýný
sevdim. Okudukça, tanýdýkça TM’ni ve yeþerdiði
kültürü sevdim. Þimdiden
geriye dönüp baktýðým da
kendimi bir anlamda kültür misyoneri gibi görüyorum.
Altýnda ezildiðim bir
diðer ikilem de „günah“
mý iþliyorum ikilemi idi.
Sazý ve müziði býrakmayý
çok düþündüm. Ama devam ettim.
Beyazýt Öztürk’te bana
bu türkü batý müziði ikilemini yaþadýðýndan bahsetmiþti. Kendisi türkü dinlerken arkadaþlarýyla karþýlaþýnca hemen batý müziði dinlemeye baþladýðýný
aktarmýþtý. Böyle bir baský
vardý.
Türk Halk Müzigi’nin
son yýllarda daha çok
dinleniyor. Bunun sebepleri
sizce
nelerdir?
THM`de bir popüler müziðe mi dönüþüyor ya da
kültürel baðlarýmýzý ve
kimliðimizi mi keþfediyoruz?
Kanýmca ikisi de doðru.
Kültürümüzü yeni yeni
keþfediyoruz. Türküler sadece okunup geçilmiyor.
Ýfadeler açýklanýyor, hikayeleri aktarýlýyor. Böylece
dinleyici ile organik bir
bað kuruluyor.
Önce “türkü” neye denir, bunu bilmeliyiz. Kavramlar çok önemli. Türkü,
altýnda imza olmayan, bir
yöresi olan ve halk dilinde
seneler boyunca evrilerek
gelmiþ eserlere denir. Bence, Kara Tren bile tam anlamda bir türkü deðildir.
Bunlar türkü formunda
bestelerdir.
Bu konuda katý bir tutuma sahibim. Hatta bazen
eleþtiri de alýyorum. Deniyor ki bunlara türkü dense
ne olur? Kýsa vadede hiç
birþey olmaz. Uzun vadede de ise „kültür kýyýmý“
olur. Anadolu`da bu durumu açýklayan çok güzel bir
ifade vardýr. “At izi it izne
karýþýr”. Uzun vadede
kimliðinizi kaybedersiniz.
Bu duruma sebebiyet vermemek için türküler koruma altýna alýnmalý. Anonim, sahipsiz demek deðildir. Aksine kamunun, halkýn malý demektir.
Bazý türkülerin dinlenmesinde ve popüler
olmasýnda televizyon dizilerinin de etkili olduðunu söyleyebiliriz. Türkülerin fon müziði olarak
kullanýldýðý veya okunduðu dizilerdeki erkek
karekterler genelde “maço” tiplemeler. Buradan
hareketle ve sizin bir albümünüzün adýnýn da
“insan yetiþtiren türküler” olmasýna da atýfta
bulunarak þöyle bir soru
sormak istiyorum. Türkü dinleyen erkekler maço mudur? Nasýl bir insan inþa eder türküler?
Hayýr. Türküler maço
bir erkek inþa etmez. Nasýl
bir insan inþa ettiðinin örneklerini ben size vereyim.
Mesela:
Yar yüreðim yar,
gör ki neler var
Bu halk içinde
bize gülen var
Ko gülen gülsün,
HAK bizim olsun
Gafil ne bilir,
HAKKI seven var
Bu yol uzaktýr
menzili çoktur
35. sayi sayfalar
26.05.2009
11:45 Uhr
24
Geçidi yoktur,
derin sular var
Girdik bu yola
Aþk ile bile
Gurbetlik ile bizi
salar var
Her kim merdane,
gelsin meydane
Kalmasýn cana
kimde hüner var
Yunus sen bunda
meydan isteme
Meydan içinde
merdaneler var
Yunus Emre
Gafil Gezme Þaþkýn
Gaziantep
Hasan Hüseyin
Yavuz Top
Gafil Gezme Þaþkýn
Bir Gün Ölürsün
Dünya Kadar Malýn
Olsa Ne Fayda
Söyleyen Dillerin
Söylemez Olur
Bülbül Gibi Dilin
Olsa Ne Fayda
Sen Söylersin Söz
Ýçinde Sözün Var
Çalarsýn Çýrparsýn
Oðlun Kýzýn Var
Þu Dünyada Üç Beþ
Arþýn Bezin Var
Tüm Bedesten Senin
Olsa Ne Fayda
Kul Himmet Üstadým
Gelse Otursa
Hakkýn Kelamýný
Dile Getirsen
Dünya Benim
Deyi Zapta
Geçirse
I
GMG.Kuzey Bavyera
Bölgesinin önemli ve
Köklü Cemiyetlerinden Schweinfurt Fatih
Camii, Kermeste Hazýr
çarþýsýnýhayýrda yarýþýn ne
demek olduðunu öðretecek türden bir fedakarlýk
örneðiydi adeta.
Seite 24
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Karun Kadar Malýn
Olsa Ne Fayda
Ýþte türkülerin inþa ettiði insan budur. Türkülerimiz bizim dinimizden ve
kültürümüzden beslenir.
Deðerlerimizi ifade eder.
Hedef „kamil insan“ olmaktýr.
Sanatçý ne demektir?
Neden sanatçý denince
yalnýzca müzik icracýlarý,
sinema ve dizi oyuncularý
anlaþýlýyor. Sanatçý duyarlýlýðý ve sanatçý örnekliði nedir sizce?
Sanat, insanda duygu
ve düþünceyi uyandýran,
estetik duygusunu harekete geçiren herþeydir. Bu
anlamda Yunus Emre de
Mevlana da sanatçýdýr. Þairler, mimarlar, tasarýmcýlar, müzisyenler hepsi sanatçýdýr. Ama asýl olan insan olmaktýr. Ýnsan olmak
bir(1)dir. Sahip olduðunuz
diðer özellik ve yetenekleriniz de birin saðýndaki sýfýrlardýr. Þayet insan olamazsak diðer vasýflarýmýz
hiç bir deðer ifade etmez.
Asýl olan insan olabilmektir. Ýnsan olmayý baþaran
ise her niteliði ile büyür ve
deðer kazanýr.
Bizim insanýmýz sanatçýyý farklý sever. Mesela
Stadtallendorf’ta biri bana
„kardeþim gelseydi bu kadar mutlu olmazdým“ dedi.
Sanatçý bizim insanýmýz
için hane halkýndan birisi
gibidir. Sanatçý “toplumun
önünde”dir. Bu þu demek-
hayat
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
tir. Sanatçý sorumluluk taþýr. Her an gözönündedir.
Yoksa toplumun ilerisindedir. Öncüdür. Herkese
modeldir, deðil. En azýndan ben böyle anlamýyorum. Bu sorumluluk bilincine sahip sanatçý topluma
ve insanlýða hizmet eder.
Orhan Hakalmaz için
“müzik” nedir? Bir hoby
mi, bir iþ mi ya da bir görev mi?
Konservatuarda okurken böyle þeyleri hayal etmemiþtim. Bu kadar tanýnýp bilineceðimi hiç düþünmemiþtim. Amacým
konservatuarý bitirmek ve
hoca olarak hizmet etmekti. Bazan arkadaþlar bana
takýlýyorlar. Sen nasýl bu
kadar þöhret oldun diye.
Gerçekten bilmiyorum.
Allah tuttu kolumuzdan ve
yürü ya kulum dedi.
Görev mi? Evet ben
kendimi bir misyoner olarak görüyorum. Müziðimle türk kültürüne hizmet
etttiðimi düþünüyorum.
Ama geçimimi de bu iþle
kazanýyorum. Yani benim
dükkaným da bu.
Hedefime gelince bu iþlerin sonu yok. Gayem
“insaný kamil” olmak. Yetiþmek ve insan yetiþtirmek.
Cat Stevens müslüman olunca müziði býraktý. Müziðin bir endüstriye dönüþtüðü ve afyon
olduðunu ifade etti. Siz
de böyle ikilemler yaþadýnýz mý?
Yusuf Ýslam’ýn söyledikleri kendi müziði, terk
ettiði müzik için doðru
olabilir. Benim icra ettiðim
müzikin böyle bir misyonu
yok. Biz Kuraný ve Ezaný
da ritimle okuruz. Müzik
aletleri diðer aletler kadar
masumdur. Cerahin elindeki býçak tedavi ederken
katilin elindeki býçak öldürür. Kaldýki musýki ezberlemeyi de kolaylaþtýrýr.
Müziðin günahlýðý konusunda ikilemi ben de yaþadým. Evet. Ama benim
müziðim gayri meþruluk
içermiyor.
Cinsellik konusunda
bazý þeyler söylemek isterim. Cinsellik türkülerde
de vardýr. Çünkü hayatta
vardýr. Ama terbiyesizlik
yoktur bizim türkülerimizde. Mesela size þu örneði
vereyim. Þu meshur Farfara türküsündeki nakarat
bölümü orjinal notasýnda
yoktur. Bu bölüm eklemedir. Bu türküye ait deðildir.
Türkülerimizde cinsellik
vardýr, ama söyledigim gibi terbiyesizlik yoktur.
Türküler halkýn deðer süzgecinden geçerek günümüze gelmiþlerdir. Var olan
sivrilikler zamanla elimine
edilmiþtir.
Kul olmak ve sanatçý
olmak. Sanatýn sýnýrý Orhan Hakalmaz için nedir?
Þöyle söyliyeyim. Yaþamýmda ki sýnýrlarým ne
ise sanatýmdaki sýnýrlarým
IGMG Kuzey Bavyera Schweinfurt
Fatih Camiinde Kermes
IGMG Kuzey Bavyera
Bölgesi Schweinfurt Fatih Camii Cemiyet BaþkanýAsým Zirekoðlu ve Yö-
netim Kurulu, Gençlik lar.
Teþkilatý ve Kadýn Kollarý
Cemaat, hakikaten datüm sorumlular bir sorum- yanýþma ve kardeþlik duyluluk örneði ortaya koydu- gularýdoruk noktadaydý.
röportaj
da o dur. Gece hayatým var
mýdýr? Evet vardýr. Geceleri biraz geç yatarým.
Ehli irfan meclisinde
aradým kýldým talep
Ýlim en geridedir, illa
edeb illa edeb.
Son olarak HAYAT
okurlarý için bir mesaj
alabilir miyim?
Hayat mecmuasýna yayýn hayatýnda baþarýlar diliyorum. Hedeften sapmadan hizmete devam diyorum. Bir kiþi de bir kiþidir
prensibine baðlý kalarak
gayret etmelerini diliyorum. Benim de bir katkým
olduysa mutluluk duyarým.
Herkese teþekkür ve saygýlarýmý sunuyor; sizleri de
tebrik ediyorum.
Biz teþekkür ediyoruz.
Bu ropörtajý Frankfurt
am Main havaalanýna giderken, yolda, otomobilde
yaptýk. Bize karþý saygýlý
ve mütebessim tavrý ile Orhan Hakalmaz hepimizin
gönüllerini de fethetti. Havaalanýna varýnca baðlamayý kabine almayabilirler dedi görevli bayan. Orhan bey de bize böyle bir
durumla bir kez karþýlaþtýðýný ve „Katiyyen olmaz.
Çaðýrýn yetkilileri. Ben ekmek teknemi bagaja veremem“ diyerek bu badireyi
savdýðýný anlattý. Ben de
„hocam dedim, deseydiniz
arkadaþlar Orhan ben,
Hakalmaz o. Bizi nasýl ayýrýrsýnýz.„ Hep beraber gülüþtük. Hoca ile vedalaþtýk.
Kermeste IGMG Kuzey Bavyera Bölge Baþkaný Bilal Demiroðlu ile
Türkiye`den Eski Milletvekili Mustafa Hasan
ÖZ Beylerinde katýlarak
birer konuþma yaptýklarý
kermeste katýlým çok yüksekti.
35. sayi sayfalar
26.05.2009
11:45 Uhr
dosya
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Mustafa YENEROÐLU
E
ðer medyada tek
sesli ve sürekli tekrarlanan haberlere
inanýrsanýz, Ýslamî cemaatlerin, Müslüman çocuklarýn beyinlerini yýkamak
için, gözlerden uzak ve
kontrolsüz bir din dersi istedikleri kanaatýna varýr ve
sanki, Ýslamî kuruluþlarýn,
Almanca olarak verilen ve
devlet denetiminde gerçekleþen bir Almanca Ýslam
din dersinden baþka bir þey
için uðraþtýklarýný sanýrsýnýz.
Fakat bu tartýþmalarda
görüþ ayrýlýðýna sebep olan
konular gerçekte bunlar deðil. Özellikle siyasal sorumlularýn açýklamalarýný
analiz ettiðimizde problemin baþka yerde yattýðýný
görüyoruz. Bazý süslü ifadelerin ve resmî açýklamalarýn arkasýnda çoðunlukla,
kamuoyundan uzak ortamlarda Müslümanlara sadece
kapalý toplantýlarda söylenebilecek, talepler yatýyor.
Mesela, “Ýhtiyaç duyulan þey pragmatik çözümdür ve maksimum taleplerden vaz geçmek gerekir”
denildiðinde, aslýnda kastedilen, Müslümanlarýn, herhangi bir tanýnma ve içeriðini düzenleme imkaný olmayan önerilerle yetinmeleri; yani Anayasa’da belirlenmiþ çerçevede bir din
dersi talep etmemeleridir.
Burada ima edilenin aksine, müslümanlar, hiçbir zaman anayasanýn öngördüðü
modelin dýþýnda bir talepte
bulunmadýlar. Sürekli olarak anayasa’nýn öngördüðü
ve gayri müslim dini cemaatlerin uygulamasýyla yerleþmiþ din dersi modelinin
kendileri için de uygulanmasýný istediler.
Bazý resmî talepler, Ýslamî cemaatlerle ilgili olarak formüle edilen daha ilginç bakýþ açýlarý da ortaya
koyuyor. “Bu öðrencileri,
kontrolden uzak, arka bahçe Kur’an kurslarýna terkedemeyiz” gibi ciddiyetsiz
ifadeler, konu hakkýnda
çok da fazla bilgi sahibi
olunmadýðýný gösteriyor.
Haftada iki saatlik bir din
dersinin, camilerde verilen
din derslerinin yerini tuta-
Seite 25
hayat
[email protected]
caðýný sanan politikacýlarýn
ya bu konuda bilgileri ya
da ilgileri yok. Veya ikisinden de mahrumlar.
Elbette ki, Ýslam din
dersleri öz eleþtiriyi de içeren bir Ýslamî þuuru vermeli, ayný zamanda, farklý
inançlara karþý da tolerans
anlayýþýný yerleþtirmeli,
anayasal deðerlere aykýrý
olmamalý ve her þeyden
önce çoðulcu bir toplumdaki hayatýn gerçeklerini de
göz önünde tutmalýdýr.
Bunlarýn hepsi, ayný þekilde, camilerde verilen din
dersleri için de geçerlidir.
Camilerde verilen derslerin, hep ideal þartlar altýnda
verildiði söylenemez. Ama,
konu, cami cemaatlerinin
sürekli olarak aþaðýlanmasý
yerine, saygýya dayanan ve
bilimselliðin gerektirdiði
bir ciddiyetle öneriler üzerinden tartýþýlmalýdýr. Her
þeyden önce, son yýllarda,
Müslümanlarýn toplumsal
katýlým yönünde yaptýklarý
çok deðerli çalýþmalarýn da
takdir edilmesi gerekir.
Yoksa, din dersleri gibi
önemli bir konuyu sadece
muhtemel veya mevcut bir
tehlikenin önlenmesi için
düþünmek, yýkýcý bir yaklaþým olduðu gibi tamamýyla
yersizdir. Konunun negatif
olarak ele alýnmasý, sadece
din derslerinin amaç ve imkanlarý ile igili tümüyle
yanlýþ anlamalara neden olmamakta, ayný zamanda
Müslümanlarla ilgili sürekli ayný basmakalýp yargýlara hizmet etmektedir. Böylece, baþkalarýný, aslýnda
olmadýklarý bir þeyle etiketleme açmazý ile karþýlaþmaktayýz.
Sað duyulu bir bakýþ
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
Ýslam
Din Dersi
Bir
Ýhtiyaçtýr
açýsý, cami cemaaatlerinin,
problemin bir parçasý deðil,
çözümün bir parçasý olduðunu görebilir. Ki böylece,
makul ve sonuç almaya yönelik bir politika, kutuplaþmaya sürüklemez ve sürekli olarak Müslümanlarý
þüphe altýnda tutmanýn, ortak katýlýmý hedefleyen çözümler önünde büyük engel olduðunu bilir. Bu yüzdendir ki, öncelikle siyasal
sorumlular, Müslümanlarý
anlamaya yönelik belirgin
bir hazýrlýk ve yetkinlik geliþtirmeliler. Bu þekilde bir
olumlu davranýþa ihtiyacýmýz olduðu da açýk.
Ýnanç esaslarýný öðrenmeye yönelik bir din dersinin öncelikli amacý, kiþinin
kendi dini üzerinden kimlik ve kiþilik kazanmasýný
temin etmektir. Bu, bilgi
edinmenin çok daha ötesinde bir etkileþim amacýna
yöneliktir. Dinin temel öðretileri, iç bakýþ açýsýndan
hareketle, inanýlmasý gereken bir hakikat olarak öðretilir. Dolayýsýyla öðretmen bilgi aktarmaz, neye
inanýlmasý gerekiyorsa onu
aktarýr.
Kimi eyaletlerin yaptýðý
gibi, devletin düzenleyip
uyguladýðý bir dinbilgisi
dersi, bu þekildeki bir din
dersi uygulamasýna, hiç bir
zaman alternatif olamaz.
Her zaman vurgulandýðý
gibi bu þekildeki bir uygulamanýn, seküler ve tarafsýz
bir devlette sýnýrlarý vardýr.
Seküler devlet, nasýl ki
Hristiyan veya Yahudilere
belirli bir din anlayýþýný telkin edemezse , Müslümanlarýn Ýslam’ý nasýl anlamalarý gerektiðini de belirleyemez. Bu yüzden de,
okullardaki din derslerinin
sorumluluðu mutlaka dinî
cemaatlerde olmalýdýr.
Bunlarý
oluþturacak
olan ise devlet deðil, aksine
ayný inancý paylaþan insanlarýn oluþturduðu birlikteliklerdir, bunun adý da dini
cemaattir.
Ýslam din derslerinin
Müslüman cemaatlerin sorumluðunda ve devletin denetiminde uygulanmaya
konulmasý bir ihtiyaçtýr.
Bunun yolu ise, tereddüt ve
þüpheden deðil, birbirini
anlamaktan geçer. Karþý tarafýn inançlarýna saygýda
belirli bir ölçü tutturmak,
nihayetinde pragmatik çözümlerin de yolunu açacaktýr.
Islamischer
Religionsunterricht
ist nötig
und möglich
Islamische Religionsgemeinschaften wünschen
sich einen abgeschotteten,
unkontrollierten Religionsunterricht, um muslimische Kinder indoktrinieren
zu können - zu diesem Ergebnis muss man wohl
kommen, wenn man den
sich immer wiederholenden eintönigen Medienberichte Glauben schenkt und
sich davon leiten lässt. Es
scheint, als ob die Glau-
25
bensgemeinschaften alles
andere als einen deutschsprachigen, islamischen
Bekenntnisunterricht unter
der Aufsicht des Staates
anstreben würden.
Es sind aber wieder diese Argumente, die in der
Diskussion vorgeschoben
werden, als ob es darüber
einen Dissens geben würde. Ein eingehender Blick,
besonders
auf
die
Äußerungen von politischen Verantwortungsträgern
zeigt, dass die Probleme in
einem anderen Bereich liegen. Hinter manch einer
Floskel und öffentlicher
Verlautbarung stecken zumeist Forderungen, die den
Muslimen nur im Hinterzimmer aufgetragen, aber
sicherlich nie in dieser
Form öffentlich bekundet
werden können. Wenn gesagt wird, „Nötig sind
pragmatische Lösungen
und ein Verzicht auf Maximalforderungen“, dann bedeutet dies, Muslime sollten sich mit Minimalangeboten ohne Anerkennung
und Gestaltungsmöglichkeit begnügen und sich vor
allem nicht auf das Modell
im Grundgesetz berufen.
Denn Maximalforderungen
wurden von muslimischer
Seite zu keiner Zeit erhoben, wie es diese Aussage
suggeriert. Von muslimischer Seite war es stets das
von der Verfassung vorgegebene und in jahrzehntelanger Praxis etablierte
Modell, an dem festgehalten wurde.
Interessante Einblicke
geben weiterhin die öffentlichen Forderungen, die gegenüber den muslimischen
Religionsgemeinschaften
formuliert werden. Flotte
Sprüche wie „Wir wollen
diese Schülerinnen und
Schüler nicht den unkontrollierten Hinterhof-Koranschulen überlassen“ bezeugen nicht unbedingt
sachliche Kompetenz. Politiker, die denken, dass die
wöchentlich zwei Stunden
Religionsunterricht
die
Moscheegemeinden bzw.
die religiöse Unterweisung
in den Moscheen ersetzen
35. sayi sayfalar
26.05.2009
26
können, fehlt es entweder
am Wissen oder am Interesse oder auch an beidem.
Natürlich soll der islamische Religionsunterricht
an ein selbstkritisch-reflektiertes islamisches Selbstbewusstsein heranführen,
selbstverständlich muss er
für Verständnis und Toleranz gegenüber Andersdenkenden beitragen, die
Wertentscheidungen des
Grundgesetzes nicht negieren und vor allem die Lebenswirklichkeit in einer
pluralistischen Gesellschaft vor Augen halten. All
dies gilt übrigens auch für
die religiöse Unterweisung
in den Moscheegemeinden.
Das dort nicht immer alles
dem Idealzustand entspricht, dürfte unstreitig sein. Doch anstelle Moscheegemeinden regelmäßig zu
diffamieren, sollte man
sich
vernünftigerweise
sachlich - übrigens auch
I
GMG Kuzey Bavyera
Bölge Baþkanlýðýnýn
tertip ettiði, ‘Ýstanbul,
Çanakkale Þehitliði, Bursa
ve Ankara’yý kapsayan
gezi proðramý, katýlýmcýlara unutamayacaklarý anlarýn yaþanmasýna vesile oldu.
Bölge ve Þube Ýdarecilerinden oluþan toplam 25
(yirmibeþ) kiþinin katýldýðý
Gezi Proðramý, Ýstanbul’u
Ýstanbul yapan tarihi dokusunu ve manevi havasýný
temâþâ ile baþladý. Ýki
gün doya doya Ýstanbul’u,
sonra bir gün de Çanakkale Þehitliðini ziyaret edip
gezilmiþ oldu.
Ýstanbul`da, Ayasofya
Camii ve Bugünkü içler
acýsý durumunu önce sýkýlarak izledik sonra Fatih
dedemizin emanetine sahip
çýkamamanýn utancýyla
ayrýnýldý...
Sultan Ahmet Camiine
geçildi ve bütün haþmetiyle bir tarihi, saðýr kulaklara ve nasýrlaþan gönüllere
haykýrýyordu adeta!
Sabah
Namazýnda
Eyüp Sultan Hz.lerinin
misafiri olmak nedir? Bilir
misiniz? Eyüp Camiinde
11:45 Uhr
Seite 26
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
ein Gebot der Aufklärung!
- mit der Thematik auseinandersetzen. Vor allem
bedarf es auch einer Anerkennung der wertvollen
Arbeit, mit der Moscheegemeinden zur Partizipation
der Muslime in der Gesellschaft in den letzten
Jahrzehnten beigetragen
haben.
Den Sinn des Religionsunterrichts nur in der Abwendung einer sonst angeblich drohenden oder sogar schon präsenten Gefahr
zu vermitteln, ist nicht nur
destruktiv, sondern völlig
deplatziert. Die negative
Besetzung erweckt nicht
nur völlig falsche Vorstellungen über den Zweck
und die Möglichkeiten des
Religionsunterrichts, es bedient auch die immer gleichen Stereotype über Muslime. Das Dilemma besteht
in der Unmöglichkeit, den
Anderen so zu etikettieren,
hayat
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
wie er sich selbst nicht
versteht.
Ein besonnener Blick erkennt, dass Moscheegemeinden nicht Teil des Problems, sondern Teil der Lösung sind. Daher setzt eine
vernünftige, ergebnisorientierte Politik nicht auf Polarisierung und weiß, dass
die permanente Verdächtigung Gift ist für Lösungen,
die eine partnerschaftliche
Partizipation voraussetzen.
Nicht zuletzt deswegen
sollten Verantwortliche vor
allem in der Politik eine
ausgeprägte Bereitschaft
und Fähigkeit zu mehr Empathie entwickeln. So würde mein leicht erkennen
können, dass eine positive
Herangehensweise vonnöten ist.
Ziel des bekenntnisgebundenen Religionsunterrichts ist in erster Linie die
Stiftung einer positiven
Identifikation mit der eige-
nen Religion. Er ist in konfessioneller Positivität und
Gebundenheit zu erteilen.
Zentraler Gegenstand sind
die grundlegenden Überzeugungen der jeweiligen
Religion als Glaubenswahrheit. Der Unterricht
wird vom Lehrer aus dem
Glauben heraus, nicht aus
der Distanz heraus gestaltet; der Lehrer vermittelt,
was geglaubt werden soll.
Dagegen ist der in einigen
Bundesländern staatlich
verordnete und durchgeführte Religionsunterricht
keine Alternative. Vor allem ist er, wie auch immer
er bezeichnet wird, in einem säkularen neutralen
Staat grenzwertig. Der
säkulare Staat kann nicht
vermitteln, wie die Muslime den Islam zu verstehen
haben, genauso wenig wie
er Christen oder Juden eine
bestimmte Theologie vorgeben kann. Deshalb muss
IGMG Kuzey Bavyera Bölgesinden
Tarihin Derinliklerine,
Derinden Bir Yolculuk
olmak... Aman Allahým..!
Anlatýlabilirnir mi? Gidip
yaþamak gerek. Eyüp Camii ve Çevresini kýsa zamanda anlatmak ve anlamak mümkün deðil ama
katýlýmcýlar Milli Görüþ
Mektebinde yetiþince, tarif
kolay oluyor.
Çaðlayan Mitingi ve
Mahþeri kalabalýk katýlýmcý kardeþlerimizi hayli heyecanlandýrdý.
Gemi ile Boðaz Turu,
aman Allahým, Boðazýn
nakýþ nakýþ iþlenmiþ Tarihi
Dokusunu ‘Aynel yakin’
izlemek müthiþ bir güzellik..! Buram buram tarih
kokuyor.
En kýsa özetle Ýstanbul’u bu kadar özetledikten sonra, her metre kareye 6 (altý) bin merminin
düþtüðü, þehit kanýyla
yoðrulmuþ Çanakkale Þehitliðini, Ekrem Saffet Yumuþak Hocamýn öncülüðünde tanýmaya çalýþmak
üzere yani Þehit Ceddimi-
dosya
ein solcher Unterricht von
Religionsgemeinschaften
verantwortet werden.
Diese werden jedoch
nicht vom Staat gebildet,
sondern ergeben sich aus
der zur Glaubensverwirklichung selbstbestimmten
Vereinigung von Angehörigen derselben Glaubensgemeinschaft.
Die Etablierung islamischen Religionsunterrichts in Verantwortung
von muslimischen Religionsgemeinschaften und unter staatlicher Aufsicht ist
nötig und möglich. Der
Weg dorthin wird von Empathie und nicht von Zweifel und Verdächtigung geebnet. Ein gewisses Maß
an Respekt gegenüber dem
Selbstverständnis des Gegenübers eröffnet schließlich auch den Weg zu pragmatischen Lösungen.
zi ziyaret etmek üzere yola çýkýldý.
Evet Þehit Dedem büyük adamdý. Üç dakika
içinde þehit olacaðýný bilerek, Çanakkale geçilmez
diye bir destan yazdý. Hem
de tertemiz kanýyla. Ama
onun günümüzdeki torunlarýndan arta kalanlarý görünce aðladýk. Çünkü ‘Kimi Hindu, kimi Yamya, kimi bilmem ne bela...
Aðlayarak ayrýldýk þehitlikten ve Hakký tutup
kaldýran, gemiyi karadan
yürüten bir imparatorluðun kurucusu Osman Gazi
ve Peygamber nesli Þeyh
Emir Sultan Hazretlerinin
diyarý Bursa`ya gittik.
Bursa`nýn sevecen insanlarýný ve özellikle Hilmi
Tanýþ Beyefendi ile ekibini
unutmak ne mümkün. Bursa`yý bize inceden inceye
tanýtan Hasan kardeþimizi
ve Geylani Akan Bey`e
yürekten teþekkür ediyoruz.
Altý asýrlýk kocaman bir
‘Evrensel Medeniyetin hatýratýný’ altý günde gezmek, görmek ne mümkün..! Ruhun þad olsun
Aziz ecdadým...
35. sayi sayfalar
26.05.2009
11:45 Uhr
özel köþe
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Selma ÖZTÜRK
N
ecip Fazýl Kýsakürek... Türk edebiyatýnýn hiç kuþkusuz
en
önemli
þahsiyyetlerinden birisidir.
Necip Fazýl Kýsakürek...
Hiç þüphesiz, bir dava adamýydý... Davasýna sýrf inanmakla yetinmemiþ, o inanmýþ olduðu davasýna gerçek ve samimi bir þekilde
sahip çýkýp, sarýlmýþ ve o
davasý için ömrünün son
nefesine kadar mücadele etmiþ bir insandýr. Nice acýlar
çekmiþ, sayýsýz ýzdýraplardan geçmiþ, fakat hedef ve
gayesi o kadar açýk ve net
olduðu için, yolundan vazgeçmemiþ bir insandýr.
Onun davasý ise ortada,
onun derdi ve sýkýntýsý ise
meydandadýr. Ýslam dininin
garip kalmasýna, diplerde
ve köþelerde sahipsiz kalmasýna bir türlü rýza gösteremeyen, içi rahat etmeyen
o yüce zat, elinden geldiði
kadar dininin “yaþamasýna” gayret göstermiþtir.
Þu an bulunmuþ olduðumuz Mayýs ayý Necip Fazýl’ýn hem doðum hem de
ölüm ayýdýr. Necip Fazýl
Kýsakürek 26 Mayýs 1904
yýlýnda doðmuþ, 25 Mayýs
1983 yýlýnda hayat defterini kapatýp, ebedi aleme
irtihal etmiþtir. Necip Fazýl’ýn özgeçmiþini burada
kaleme almak istemiyorum. Fakat bazý önemli bilgileri de sizlerle paylaþmak
istiyorum. Necip Fazýl’ýn
bir çok önemli eserleri vardýr. Bu eserlerinin çoðu tanýnmaz. Fakat onun “Çile”
adlý þiir kitabý sanýrým herkes tarafýndan tanýnýr, en
azýndan duyulmuþtur. “Çile” adlý bu kitabý, bir þiir
kitabýdýr. Necip Fazýl’ýn
hangi veya kaç tane þiirini
tanýyoruz, diye sorulsa, hemen herkesin aklýna gelen
ilk þiir kanaatimce onun
“Sakarya” adlý þiiridir. Sakarya’yý (neden bilmiyorum) gitmiþ olduðum toplantýlarda ve programlarda
çok duyarým. (sanki Necip
Fazýl’ýn Sakarya’sýndan
baþka bir þiiri yokmuþ gibi). Bu programlarda þiiri
dinlerken, bazen de þöyle
bir tahmine kapýlýyorum:
Þiiri okuyan þahýs, herhal-
Seite 27
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
Necip
Fazýl’ýn
“Tabut”u
[email protected]
de þiirin içeriðini anlamadan okuyor. Ne dediðini
bilmeden satýrlarý ezberlemiþ, tek tek banttan okur
gibi okuyup geçiyor.
Necip Fazýl’ýn her bir
eseri bir birinden güzel, bir
birinden hoþ ve ibret vericidir. Eserlerinde, dinine ve
inancýna olan baðlarý yansýmaktadýr. “ALLAH” ve
“MUHAMMED” kelimelerini telaffuz etmeye bile
cesaret gösteremeyen o insan, Allah için yaþamayý
kendine hedef koymuþtur.
Burada onun eserlerinden
sadece birini sizlerle paylaþmak istiyorum. Özellikle bu þiirini seçmemin sebebi ise, onun ölüme ve faniliðe bakýþ açýsýdýr.
Deðerli okuyucularým!
Gelin hep beraber Necip
Fazýl Kýsakürek’in “Tabut”
adlý þiirini okuyalým. Bu
ibret dolu þiiri içimize sindirelim ve okuduktan sonra
bir an bile olsa, gözümüzü
yumup, kendi “Tabut”umu-
I
hayat
GMG Kuzey Ruhr
Bölgesi
Steinhagen Þubesi Ana Sýnýfý
Bölge Baþkaný
Murat Ýleri tarafýndan yapýlan dualarla
açýldý.
Baþkan Ýleri: “Bölgemizde Allah´ýn izniyle hemen
hemen her ce-
zun, kendi tahta kutumuzun içine girelim...
Tabut
Tahtadan yapýlmýþ bir
uzun kutu;
Baþ tarafý geniþ, ayak
ucu dar.
Çakanlar bilir ki, bu
boþ tabutu,
Yarýn kendileri dolduracaklar.
Her yandan küçülen bir
oda gibi,
Duvarlar yanaþmýþ, tavan alçalmýþ.
Sanki bir taþ bebek kutuda gibi,
Hayalim, içinde uzanmýþ kalmýþ.
Cýlýz vücuduma tam
görünse de,
Ýçim, bu dar yere sýðýlmaz diyor.
Geride kalanlar hep dövünse de,
Ýnsan birer birer yine
giriyor.
Ölenler yeniden doðarmýþ; gerçek!
Tabut deðildir bu, bir
tahta kundak.
Bu aðýr hediye kime gidecek,
Çakýlýr çakýlmaz üstüne
kapak?
Evet bu aðýr hediyenin
kime gideceðini merhum
tabii ki çok iyi biliyordu.
Bu gerçeði bildiði için de,
tedbirini almýþ, ona göre
bir hayat sürdürmeye özen
göstermiþtir.
Bütün bu boyutta, benim üzüldüðüm ise tek bir
þey var. Necip Fazýl Kýsakürek gibi büyük þahsiyetleri neden tanýmýyoruz ve
neden tanýmak istemiyoruz? Onlarýn eserlerini neden okumuyor, neden okutmuyoruz? Necip Fazýl neden gençlerimize, kuþaklara ve nesillere tanýtýlmýyor?
Neden onlarýn eserleri camiilerde, programlarda,
toplantýlarda toplumla ta-
IGMG Kuzey Ruhr
Steinhagen Anaokulu
dualarla açýldý
miyetimizde
ana okulu açýlmaktadýr. Bu
pýrlanta gibi
yavrularýmýz
gelecekte bu
camilerimize
sahip çýkacaklar ve hizmet
etmek için sýraya gireceklerdir. Ana okullarýmýz çocuklarýmýzýn geliþiminde faydalý
olacak materyalleri sunmakta ve en güzel
bir biçimde Genel Merkez´in
sunduðu kurallara uygun þekilde gerçekl e þ m e k t e d i r.
Yavrularýmýz
eðlenecek, ayný
zamanda
da
eðlenirken öðr e ne c e k l e r ! ”
dedi.
Ana okul
Müdüresi ve
Eðitimcisi Nurcan Kýna Hanýmefendi velilere teþekkür
etti ve bu projeyi gerçekleþtirmekten mutluluk duyduðunu
dile getirdi.
27
nýþtýrýlmýyor? Camiiler ve
dernekler bu hususta neden
bu kadar pasifler? Belli tarihlerde, belli programlarda Necip Fazýl gibi, Mehmed Akif gibi örnek þahsiyetler yad edilmeleri gerekmez mi? Genç nesillere
onlarý tanýtmak camilerde
görevlilerin (ve görevli geçinenlerin) GÖREVÝ deðil
mi? Ama bunu kim yapacak, deðil mi? Bu tür çalýþmalar emek ister, zaman ister ve kalite ister... Nesillere ve topluma bu tür insanlarý tanýtmak bizlerin görevidir efendim. Nesillerin
hüviyetini (kiþiliðini) geliþtirmek, onlarýn özgüvenini
güçlendirmek ve onlarýn
kayýp olmasýna göz göre
göre müsaade etmemek gerek. Maalesef buna karþý
gerçek bir þekilde hiç bir
çalýþmada bulunmuyoruz.
Ýmkansýzlýðýmýzdan dolayý
deðil, beceriksizliðimizden
dolayýdýr bu, efendim! Lütfen bu hususta istikbalde
(gelecekte) biraz daha itina
gösterelim. Bu yýl hiç bir
yerde, hiç bir ilanda ve
afiþte buna yönelik bir davetiye, bir çalýþma ve etkenlik göremedim. Göremediðime göre de, böyle
bir çalýþmanýn yapýlmadýðýný tahmin ediyorum. Ýnþaallah (ve temennim)
önümüzdeki yýlda bu durum deðiþir. Kermeslere,
futbol turnovalarýna önem
gösterenler, biraz da (hakikaten önemli olan) kültürel
ve entellektüel çalýþmalara
önem versinler. Diðer çalýþmalar önemsiz demiyorum
efendim! Bir yanlýþ anlaþmaya zerre kadar da olsa,
müsaade edemem. Ama insan, bilhassa inançlý bir
müslüman, hayatta bir takým þeylere öncelik tanýmalýdýr, aðýrlýk koymalýdýr.
Bizim de hayat hedefimiz
sýrf yemek ve içmekten,
eðlenceden ve þenliklerden
ibaret olmamalýdýr...
Allah Necip Fazýl Kýsakürek’e rahmet etsin. Allah
onu cennetinin en güzel
makamlarýndan birisine
yerleþtirsin. Allah türk
müslüman toplumunda nice Necip Fazýl’lar yetiþmesini nasip etsin. AMÝN!
35. sayi sayfalar
28
26.05.2009
11:45 Uhr
Seite 28
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Konrad-Adenauer Vakfý,
“Göç ve Saðlýk” araþtýrmasýnýn
sonuçlarýný yayýnladý
hayat
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
haber
BIELEFELD BÖLGESÝ KUR`AN-I KERÝM VE
TEMEL DÝNÝ BÝLGÝLER YARIÞMASI YAPILDI
“
Göç ve Saðlýk” konulu araþtýrmaya göre Almanya’daki göçmen kökenli insanlar ortalamada diðerleri gibi saðlýklý durumda. Vakfýn
yayýnladýðý araþtýrmada yer alan, bu ve diðer önemli ifadeler, saðlýk hizmetlerinin göçmenlere baðlamýnda önemli hususlar içeriyor
Araþtýrmayý gerçekleþtiren Gießen Üniversitesi
Týp Tarihi Enstitüsü’nden Dr. Michael Knipper,
Gießen-Marburg Üniversitesi Kliniði Týbbi Klinik
ve Polikliðinden ve ayný zamanda Türk-Alman
Saðlýk Vakfý Baþkaný Dr. Habil Yaþar araþtýrmada
göçmenlerle ilgili sorunlara dikkat çekiyorlar.
Bu anlamda Almanya’da saðlýk sistemine dâhil
olmada önemli engellerin olduðuna, ayrýca doktor,
hasta iletiþiminde, saðlýk hizmeti vermede eksikliklerin varlýðýna dikkat çekiliyor. Genellemeler yapmama konusunda uyaran Knipper ve Bilgin, saðlýk
baðlamýnda göçmenlik faktörüne atýf yapmanýn esasen uygun olmadýðý ve mesafeli yaklaþýlmasý gerektiðini, zira burada genellemelerin kolayca yapýlabildiðini belirtiyorlar.
Týpçýlar açýsýndan da bir entegrasyon politikasýnýn olmasý gerektiðini savununa araþtýrmacýlar, somut bir teklif olarak “yabancý” hastalara dini yol
göstermenin anlamlý olabileceði, özellikleri dini aidiyetin “sorun” olarak görülmemesi, aksine kültürlerarasý ve ýrklar arasýnda iþbirliði için imkân olduðunu vurguluyorlar.
“Yabancý” olarak görülen bir dine mensup hastalarý için, uygun din adamýna danýþmak ve hasta ile
ilgilenmesini saðlamanýn sosyal baðlamda da saygýnýn çok güzel bir iþareti olacaðýný ifade eden araþtýrmacýlar, ayrýca Müslüman hastalarda dini sorumluluklar ve týbbi gereklilikler arasýnda ortaya çýkan
çatýþmalarýn, bu tür bir danýþman aracýlýðý ile kolayca çözülebileceði belirtiliyor.
Öte yandan dini cemaatlerle (örn: cami dernekleri) iþbirliðinin, saðlýk bilgilendirmesi ve önlemlerin
alýnmasý noktasýnda çok faydalý olabileceðine, tartýþmalý týbbi süreçlerde Müslüman din adamlarýnýn
deðerlendirmelerinin Müslüman hastalarýn tedavisinde dikkate alýnmasý gerektiðine dikkat çekiliyor.
Bunun yaný sýra saðlýk sisteminin tüm alanlarýnda göçmen kökenli kiþilerin çok az olduðuna atýfta
bulunan araþtýrmacýlar, özellikle Türk kökenlilerin
yoðun olduðu bölgelerde Türk doktorlar için ek
izinler verilmesinin, bu insanlara týbbi hizmet imkâný saðlamak için uygun olacaðýný belirtiyorlar.
Böylece paralel yapýlarýn oluþacaðý yönündeki
önyargýlarýn ise haklý olmadýðýný, zira göçmenlerin
saðlýk hizmeti almasýnýn ön planda olduðunu kaydeden araþtýrmacýlar, göçmen kökenli doktor yardýmcýlarýnýn, asistan yetiþtirmenin önemli olduðu,
özelikle yaþlýlarýn bakýmý konusunda ihtiyacý fazla
olduðunu belirtiyorlar.
Araþtýrmacýlar ayrýca göçmen kökenlilerin iyi
hizmet almasý konusunda sadece týp personelinin
deðil, doðrudan veya dolaylý, onlarýn saðlýk hizmetleri ile ilgili olan aktörlerin de (örn: Resmi daireler,
Sigortalar vb.) sorumlu olduklarýný hatýrlatýrken,
göçmen kökenli insanlara yönelik saðlýk hizmetlerinin kaliteli bir hale getirilmesinin sosyal politikanýn
önemli bir görevi olduðunu vurguluyorlar.
Almanya-Münster Din
Hizmetleri Ataþeliðine baðlý
olarak faaliyette bulunan Bielefeld ve çevre dernekleri
Temel Dini Bilgiler ve
Kur’an-ý Kerim Güzel Okuma ve Ezber yarýþmasý bu yýl
Bielefeld Merkez Camiinde
yapýldý. Yarýþmaya jüri üyesi
olarak ilgili Camilerde Din
görevlisi olarak görev yapan
Ali BALCI, Reþat ÜSTÜN,
Ergün CÝN, Yusuf ÖZEL,
Ahmet YAVUZ Ýlhami ÇÝFTÇÝ ve Mehmet CEBECÝ hoca
efendiler katýldýlar.
Dernek yöneticileri, öðrenci velileri, öðrenciler ve
halkýmýzýn yoðun ilgi gösterdiði yarýþmada , Kur’an-ý Kerimi Güzel okuma dalýnda
Bielefeld Merkez Camii öðrencisi Hamit AKBAÞ I. oldu. II.liði Rheda Yeni Cami
Derneðinden Emre ÇEVÝKSAVAR alýrken III.lüðü de
Gütersloh Selimiye Camii
Derneðinden Tuðba TEKÝN
elde etti.
Temel Dini Bilgiler Yarýþmasýnda da Bielefeld
Merkez Camii Öðrencileri
Hamit AKBAÞ, Süleyman
ÝNCÝ ve Sema TAÞ’dan oluþan grup I.liði elde ettiler.
II.liði Brackwade Vatan Ca-
mii öðrencileri Merve KARAKULUNÇ, Sevda ERCAN, Tuðce AKKANAT elde ederken, III.lüðüde Rheda
Yeni Camii öðrencileri Mehtap AYDINLI, Hatun ÖZDEN ve Bedia SÖNMEZ elde ettiler.
Yarýþmada dereceye giren
ve gönüllerin birincisi olup
yarýþmaya katýlan tüm çocuklara Bielefeld Merkez Camii
Derneði tarafýndan çeþitli hediyeler takdim edildi.
Program ev sahibi dernek
tarafýndan verilen ikramla
son buldu.
DÝTÝB’de Anneler Günü Konferansý
H
erkulesstr. adresindeki DÝTÝB Merkez
Camii konferans salonunda, Anneler Günü münasebetiyle DÝTÝB tarafýndan bir konferans düzenlendi.
Ankara Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi Felsefe ve
Din Bilimleri Bölümü Din
Psikolojisi Ana Bilim Dalý
Öðretim Üyesi Doç. Dr. Öznur Özdoðan ve Temel Ýslam
Bilimleri Bölümü Kelam
Ana Bilim Dalý Öðretim
Üyesi Doç. Dr. Mahmut
Ay’ýn konuþmacý olarak katýldýklarý konferansa, DÝTÝB
birim müdürleri, kadýn faaliyetleri müdürlüðü üyelerinin
yaný sýra, çok sayýda davetli
iþtirak etti.
DÝTÝB Eðitim ve Kültür
Müdürü Iþýk Uðurlu’nun sunumunu yaptýðý konferans-
da, Doç. Dr. Öznur Özdoðan
“Aile Ýçi Ýletiþim ve Mutluluk” konusu üzerinde geniþ
bir deðerlendirme yaptý. Kadýnlarýn aile kurumunun temel taþý olduðunu belirten
Doç. Dr. Özdoðan, “Maalesef biz erkekler olarak kadýnlarýmýz kadar özenli deðiliz. Dünya üzerindeki bir
çok millet, bizim bu bozulmayan mayamýzý yani aile
kurumumuzu inceliyorlar.
Çünkü en büyük felaketlerde
bile daðýlmayan ve bozulmayan bir yapýmýz var. Bu
yapýmýzý ailenin temel taþý
kadýnlarýmýza borçluyuz”
dedi.
Doç. Dr. Öznur Özdoðan,
kadýnýn toplumdaki yeri ve
önemini peygamberimizin
hayatýndan örneklerle açýkladý. Peygamberimizin hanýmlarý ile ilgili olarak haya-
týnda tatbik ettiði pek çok
güzelliði dinleyenlerle paylaþan Özdoðan, “Peygamberimizin eþleri ile ilgili uyguladýðý prensipler de dahil,
bütün hayatýnýn insanlýða örnek olduðunu vurguladý.
Doç. Dr. Mahmut Ay da
“Bireyselliðin Dini Temelleri” konulu konferansýnda,
bütün dinlerin ortak noktasýnýn Allah’a olan inançlarýnýn
olduðunu, tevhid inancýnýn
bu anlamda büyük önem taþýdýðýný söyledi. Doç. Dr. Ay,
dinlerin kardeþliðinin, toplumlarýn barýþ ve huzur içerisinde yaþamalarýnda büyük
önem arzettiðini ifade ederek, “Bizler bunu baþarmak
zorundayýz” dedi.
Konferans, karþýlýklý soru
ve verilen cevaplarýn ardýndan sona erdi.
35. sayi sayfalar
26.05.2009
11:45 Uhr
özel köþe
GMG. K. Bavyera
Bölgesi Eðitim Baþkanlýðý Treuchtlingen Medine Cemiyetinde
Düzenlediði Ostern Tatil
Kursu, ‘Eðitim, Hakikaten Milli Görüþte bir baþka güzel’ dedirten güzellikteydi..!
Bölge çapýnda, Eðitimde kaliteyi yakalamayý ve
Allah’ýn (cc) emaneti olan
yavrularýmýza, ‘Ýslam Eðitimini Sevdirmeyi’ esas
alan, anlayýþla düzenlenen
Ostern Tatilini Deðerlendirme kursu, katýlým bakýmýndan teveccüh’ün yoðun olduðu, katýlan çocuklarýn hakikaten kelimelerle
tarif edilemeyecek derecede sevdiði, sonuç bakýmýndan velilerin de çok
I
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Dr. Þerafettin ONK
Deðerli Hayat Gazetesi
Okuyucularý;
KALP KRÝZÝ NASIL
MEYDANA GELÝR?
Kalp, istirahatte dakikada 60-80 kez tüm vücuda
kan pompalayan güçlü bir
pompadýr. Kalp dakikada
ortalama 5 litre kani vücuda pompalayabilmektedir.
Bu ise saatte 300 litre olup
günde ortalama 7200 litre
yani yaklaþýk 7 ton kaný her
gün vücuda pompalamakla
belkide en önemli görevi
üstlenmektedir. Peki tüm
vücudun kan ihtiyacýný karþýlarken kendisinin de beslenmesi ve kan almasý gerekir. Kalbin kendini besleyen bu damarlarýn dolaþýmýnda bir bozulma olduðunda yetersizlik meydana
gelir. Bazý hastalarda sadece fiziksel aktivite sýrasýnda ortaya çýkan ve dinlenmekle geçen göðüs aðrýlarý
olabileceði gibi, bazen damarlarýn ani olarak týkanmasý sonucu geliþen, þiddetli göðüs aðrýsýyla baþlayan ani ölüme yol açabilen
kalp krizi (enfarktüs) de ortaya çýkabilir.
Kalbimiz sadece duygusal anlamda deðil fiziksel
anlamda da kýrýlmamasý
gereken hayati önem arz etmektedir. Nasýl duygusal
manada kalbimiz kýrýlýnca
tedavisi zor oluyorsa ayný
zorluk bir organ olan kalbi-
Seite 29
miz içinde geçerlidir. Bu
nedenle insanlarýn kalbini
kýrmamaya özen gösterirken kendi kalbimize de ayný hassaslýðý göstermeli ve
kalbimizi mümkün olduðunca korumalýyýz. Korumamýz gereken en önemli
durumlardan biri olasý bir
krizdir.
Peki nedir bu kalp krizi?
Kalp krizi kalbin kendini besleyen damarlarýn kolesterolle ve yaðla dolu bir
plakla týkanmasý sonucu
oluþan ve kalp kasýnýn týkanan o bölümünün ölmesiyle sonuçlanan ve neticede
ya kalp yetmezliðiyle veya
tamamen kalp durmasýyla
sonuçlanan bir hadisedir.
Þimdi bir arabanýn motorunu düþünün. Bu motor
nasýl tüm arabayý hareket
ettirmek icin belirli bir
kuvvet sarfediyorsa kalpte
aynen motorun görevi gibi
tüm vücuda kan pompa-
hayat
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
Kalp
Krizinden
Korunmanýn
Yollarý
lamakta ve bunun için belli
bir güç sarfetmektedir. Tabi
motorun kendisinin çalýþmasý icin nasýl benzine ihtiyac varsa kalbin çalýþmasý
için de kana yani kanla
beslenmeye ihtiyacý vardýr.
Motorun benzin hortumlarý
nasýl motora benzin saðlýyorsa ve eðer bu hortumlarda ki bir týkanýklýk nasýl
motorun teklemesini ve
durmasýný saðlýyorsa kalp
damarlarýný da öyle hayal
edin. Yani kalp damarlarý
bu benzetmede motora
benzin saðlayan hortumlardýr. Eðerki bu damarlardan
biri týkanýrsa kalbin kendi
çalýþmasý için ihtiyacý olan
kan kalbe ulaþamaz ve kalp
aynen arabanýn motoru gibi
tekleyebilir ve daha sonrada durabilir. Ýþte bu damarlarýn týkanma durumuna ve
kalbin kendisinin çalýþmasý
için lazým olan kan akýmýnýn tamama yakýn veya tamamen kesilmesi sonucu
kalp kasýnýn ölmesi durumuna kalp krizi denir.
Krizin büyüklüðü ise týkanan damara göredir.
Kalpte 3 ana damar vardýr.
2 adet sol tarafta bir adet
ise sað taraftadýr. Týkanýklik belirli bir kritik seviyeyi
(damar çapýnýn %50’sinden fazlasýný) aþýp tam týkanmaya doðru gitmesi ile
insanlarda herkesin bildiði
sol taraf göðüsün de aðrý
yakýnmasýný meydana getirmektedir. Bu aþamada
IGMG Kuzey Bavyera
Ostern Kurslarý güzel geçti
memnun kaldýðý güzellikteydi.
Kapanýþ Proðramýnda
bir konuþma yapan, Treuchtlingen Medine Camii
Cemiyet Sekreteri Seyfettin Önal; “yoðun proðramlardan dolayý bu kursu
yapmayacaktýk, ancak iyiki yapmýþýz. Emeði geçen
herkese teþekkür ediyorum. Pfingsten kurslarýnýn
kayýtlarýna þimdiden baþladýk” dedi.
Çocuklarýn sergilediði
kapanýþ proðramý etkinliði,
deðil iki haftalýk kursa sýðdýrmak, iki yýlda bile verilemez dedirten güzellikteydi.
Proðramda bir deðerlendirme konuþmasý yapan, IGMG Kuzey Bavyera Bölge Baþkaný Bilal
Demiroðlu; ‘Ýki haftada,
ne alim yetiþir, ne de hafýz..! Ama müþahede ettiðiniz gibi, gözü, kulaðý ve
nefsi, hertürlü olumsuz
dünya þartlarýndan etkile-
29
hasta özellikle yol yürürken veya rampa çýkarken
göðüsün de sýkýþma ve
yanma meydana gelmektedir. Ýstirahat ile azalan aðrýnýn þiddeti hareket ile artar.
Zamanla damar içindeki
darlýk arttýkça kiþinin yürüme mesafesi azalýr. Örneðin önceleri 500 metrede
aðrý meydana gelirken zamanla bu mesafe 10 metreye kadar inebilmektedir.
Týkanýklýk çok ilerlediði
taktirde en son aþamada istirahatte bile aðrý gelemeye
baþlar ki bu süreç çok yaklaþmýþ olan kalp krizinin
ön habercisidir. Eðer tamamen veya tama yakýn týkanmasý ile kalp krizi meydana gelmektedir.
Kalp krizi sýrasýnda aðrý
baþladýktan sonra ilk 20 dakikadan itibaren hücre ölümü baþlar. Eðer hemen müdahale edilemezse, ilk saatlerde o dokunun önemli bir
kýsmý kaybedilir. 6. saate
geldiðiniz zaman kaybettiðiniz canlý doku miktarý
yaklaþýk yüzde 90’ýn üzerine çýkýyor. Dolayýsýyla aðrýnýn baþlangýcý ile damarýn
açýlmasý arasýnda geçen süre çok kritik bir süredir.
Önemli olan bu sürede en
kýsa zamanda müdahale etmek.
Devamý gelecek sayýda…
nen yavrularýmýzýn, bu
olumsuzluklardan dezenfekte edilmesine, bir ilaç
tedavisi ve karantina iþlevi
görmektedir. Duyarlý ve
fedakar idareci, eðitimci
ve velilerimizi, ayrýca sevgili yavrularýmýzý tebrik
ediyor, emeði geçen herkese teþekkür ediyorum’ dedi.
Proðram, Kurs Eðitim
ve Teþekkür Belgelerinin
takdimi ve hatýra resimleriyle sona erdi.
35. sayi sayfalar
26.05.2009
11:45 Uhr
30
Seite 30
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
haber
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
USTA YÖNETMEN MESUT UÇAKAN’IN 35. SANAT YILI PROGRAMI ISTANBUL DEDEMAN OTELI’NDE GERÇEKLEÞTI
Sonsuz karelerdeki yönetmen!
M
esut Uçakan ismi, görüþünüz ne olursa olsan
benliðinizin bir yerinde
kazýlýdýr. Aslýnda bir yönetmen
için bunu gerçekleþtirmek hem
zor, hem de büyük baþarýdýr. Mesut Uçakan bunu baþarmak için ne
kendi benliðinden taviz verdi ne
de inandýðý doðrularý söylemekten
vazgeçti. Onu diðer yönetmenlerden ayrý tutan en büyük özelliði de
bu vakur duruþu oldu. Beraber hareket ettiði ve sürekli yollarýnýn
kesiþtiði Yücel Çakmaklý’nýn dediði gibi, ‘O, vazgeçmesini bilmeyen adam’dý. Kimine göre ‘Ýslami’, kimine göre ‘Milli’, kimine
göre de ‘Beyaz’ sinema olarak adlandýrýlan sinema akýmýnýn kullandýðý dil olan maneviyatý öne çýkarma çabasý içinde yer aldý. Bu çabasý bir takým çevreleri fazlasýyla
rahatsýz etse de, hazmedilemeyecek eleþtirilere maruz kalsa da
inandýðý yoldan dönmek aklýna
gelmediði gibi, adýmlarýný daha da
hýzlandýrdý. Bu cesur adam her
adým atýþýnda kimileri onu kucaklamak için kollarýný açarken, aslýnda seyredildiðinde kendilerinin
de fazlasýyla faydalanacaðý kiþiler
filmlerini seyretmek yerine çelme
takmayý yeðledi. Mesut Uçakan
bu gibilere karþý bir röportajýnda
‘Sinemamýzýn Donkiþotuyum’ lafýný da esirgemedi. Boþ kafalara
karþý savaþtý ama boþuna savaþmadý.
Mesut Uçakan þimdi sanatýnda 35
yýlýný devirdi ve artýk ustaca filmler üretecek evreye geldi. Þimdi
onu daha iyi anlamak ve sanatýna
daha saygýn bakabilmek için ürettiði filmleri tekrardan izlemek gerekir. O’nun Türk sinemasýndaki
zorlu yaþamýný biraz özetlemek isteriz. Lakin bu uzun yolu kýsaca
anlatmak yetersiz kalacaðý için sanatýndan bazý kesitleri sizlerle
paylaþmak daha makul olacaktýr.
Her yaptýðý film olay oldu
Mesut Uçakan’ýn sinema sanatýna
olan tutkusu henüz 19 yaþýnda,
1972 yýlýnda Ýstanbul’a geldiðinde
baþladý. Ýstanbul’da yaþadýðý ilk
günleri ‘kendimi koca bir çöle
atýlmýþ gibi hissediyorum’ diyerek
özetlese de aslýnda sanatýný geliþtirebileceði en iyi yer de burasýydý. Kendini Ýstanbul’un þaþaalý yaþamýna atmak yerine inandýðý deðerleri en güzel bir biçimde yol arkadaþý Yücel Çakmaklý’nýn açýlýþýný yaptýðý yolda devam ettirmek istiyordu. Bunun için de Gazetecilik ve Halkla Ýliþkiler Yüksek Okulu’nda yaptýðý ilk iþ
55 yýllýk yaþamýnýn 35 yýlýný sinemaya adayan ve bu yolda bildiðini anlatmaktan çekinmeyen,
yorulmayan, býkmayan Türk sinemasýnýn yegâne yönetmeni Mesut Uçakan, düzenlenen bir
programla sanatýnýn 35 yýlýný seyircileri, dostlarý ve yol arkadaþlarýyla beraber kutladý.
Ekrem Kýzýltaþ:
Halkýn sesi oldu
MTTB Sinema Kulübüne katýlmak
oldu. Ardýndan arkadaþlarýyla
‘Akýn Gurubu’nu kurarak o dönemde gençliðin içine çekildiði
kavga ortamýný anlatan ‘Gençlik
Köprüsü’ filmini çekti. Film amacýna ulaþsa da gurup daðýldý. Mesut Uçakan daha sonra senaryosunu da yazdýðý ve ilk filmi olan
‘Lanet’ filmini çekmek için 5 kiþilik bir gurup kurdu. Ardýndan bir
biri ardýna yýllardýr beynini kemiren ve ‘anlatmalýyým’ dediði hikâyeleri beyaz perdeye taþýdý.
‘Kelebekler Sonsuza Uçar’
kapalý giþe oynadý
Baþörtüsü zulmünü anlattýðý film
olan ‘Yalnýz Deðilsiniz’ o dönemler büyük ilgi çekse de baþörtü
zulmünü gerçekleþtirenler hâlâ
görevlerini büyük ustalýkla sürdürmekteler. Baþörtü zulmünden
sonra ülkemizin hukuki anlamda
kara leke olarak taþýdýðý Ýstiklal
Mahkemelerinde yargýlanan ve
haksýz yere idam edilen Ýskilipli
Atýf Hoca’nýn hukuki katliamýný
konu alan ‘Kelebekler Sonsuza
Uçar’ý halk tarafýndan büyük ilgi
gördü. Film haftalarca kapalý giþe
oynadý. Filmin gördüðü ilgiden rahatsýz olanlar ve hâlâ Ýstiklal Mahkemelerinde karar veren hâkimler
kadar acýmasýz olanlar Mesut
Uçakan’ý durdurulmasý gereken
bir sinemacý olarak gördü. Filmlerine finans saðlayan þirketlere baský yapýldý.
Ýmkânlarý kýsýtlandý ve
Uçakan’ý
yýldýracak
birçok faaliyette bulunuldu. Mesut Uçakan
bu sanat düþmanlarýna
karþý iþlerini ertelemeden yoluna devam etti.
Son filmi ‘Anka Kuþu’na kadar sinemaya
Necip Fazýl Kýsakü-
rek’in büyük eseri olan ‘Reis Bey’
de dahil olmak üzere ‘Sonsuza
Yürümek’, ‘Çöküþ’, Ölümsüz Karanfiller’ gibi onlarca kaliteli film
ve belgesel kazandýrdý. Þimdi seyirci 35. yýlýnda Mesut Uçakan’dan merakla ustalýðýný konuþturmasýný ve ülkemizin kanayan
yarasý olan birçok sorununu dillendirilmesini hatta haykýrmasýný
istiyor. Hem de þimdiye karþý taviz vermediði o dik duruþuyla ve
kendine has üslubuyla…
Ve SON
Hüseyin Öztürk’ün sunduðu gecede Serdar Gökhan ve Gaffar Uzuner’in yaný sýra çok sayýda dostu
Mesut Uçakan’ý anlattý. Sinema
eleþtirmeni Ýhsan Kabil ise, 70’li
yýllarda bir sinema dergisinde yazýlarý yayýnlanan Mesut Uçakan’ý
merak ettiðini, sonraki yýllarda çalýþtýðý Sur filme giderek tanýþtýklarýný anlattý. Uçakan’ýn günümüze
kadar çektiði filmlere de deðinen
Kabil, Millî ya da Beyaz olarak tabir edilen sinemanýn ülkede nasýl
bir karþýlýk bulduðunu da ele aldý.
“Bütün zorluklara göðüs ger-
erek sayýsýz film çekti”
Geceye büyük emekleri geçen Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi
Kültürel ve Sosyal Ýþler Daire
Baþkanlýðý Kültür Müdürü Hüseyin Öztürk ise, MTTB döneminden beri tanýþtýklarý Mesut Uçakan’ýn sinemamýz için önemine
iþaret etti. “Bütün zorluklara göüs gererek sayýsýz film çekti. Yýlmadý. Ýlk tanýþtýðýmýz dönemden
beri çalýþmalarýný takdirle karþýladýðým bir yönetmendir kendisi.
Mesut Uçakan bu dönemde de
filmler çekmeli, çalýþmalarý devam etmeli” diyen Öztürk, Uçakan’a ve diðer önemli ustalara her
zaman destek vereceklerini de
kaydetti. Geçtiðimiz aylarda Yücel Çakmaklý filmleri haftasý da
düzenleyen Kültür Müdürlüðü
takdir gören iþlerini geçtiðimiz
hafta Hasan Nail Canat’ý anma
toplantýsýyla devam ettirmiþti. Dedeman Otel’de gerçekleþtirilen
toplantý için çok iyi hazýrlanan
Kültür Müdürlüðü’nün gayreti
Mesut Uçakan’ý da mutlu etti.
PROGRAMDA ayrýca gazeteci
Ekrem Kýzýltaþ da hatýralarla süslü
konuþmayla Mesut Uçakan’ý anlattý. Kýzýltaþ konuþmasýnda, halkýmýzýn yüzde 99’u Müslüman
olan ülkemizde ne yazýk ki sinemamýzda dinimizi anlatan filmlere
rastlayamazdýk diyerek, “Mesut
Uçakan sinemamýzda duymak istediðimiz Allah ve Peygamber lafýzlarýný bizlere
duyuran kiþidir. Sinemayý
kendi dinlerine
karþý
kullananlara
karþý çýkmýþ
ve kendi derdini anlatmaya çalýþmýþtýr.” dedi. Mesut Uçakan’ýn bazý
filmlerini Millî Gazete’de çektiðini de kaydeden, Kýzýltaþ, yönetmenliðin ne kadar zor olduðunu o
çekimler esnasýnda gördüðünü dile getirdi ve yaþanýlan sýkýntýlardan örnekler verdi. Kýzýltaþ ayrýca
bu gibi faaliyetlerin sanatçýnýn hayattayken yapýlmasýnýn daha iyi
olduðunu söyleyerek benzer programlarýn artýrýlmasý gerektiðini de
söyledi.
Uçakan, Hüseyin Öztürk’e düzenlenen gece için teþekkür etti.
Gökmen’in mini bir konser verdiði 35. Yýl gecesinde Mesut Uçakan filmlerinden kesitler de seyredildi. Hüseyin Karaca’nýn hazýrladýðý Mesut Uçakan kitabý ise günün sürprizi oldu. Herkes evlerine
daðýlýrken benim zihnimde günü,
hatta hayatý özetleyen Mesut Uçakan’ýn sözleri olan ‘Aslýnda hepimiz sonsuz karelerden oluþan bir
filmin içindeyiz’ cümleleri geçiyordu. Hayatýn gerçeklerini ve gerekliliklerini anlatan kiþi olduðun
için diyorum ki, “Daha kat edecek
çok yol var üstad…’
Halit Refið: Dünya sinemasýnda benzeri yok
USTA yönetmen Halit Refið, Mesut
Uçakan’ý ve sinemasýný anlattýðý konuþmasýnda sýk sýk anýlarýna da yer
verdi. Uçakan için, ‘sinemamýzýn
manevi yönlerini ortaya çýkaran yegâne yönetmenlerden biridir’ diyen
Refið konuþmasýna þu cümlelerle
devam etti: “Mesut Uçakan kendisini ‘Milli Sinema’ diye adlandýrdýðýmýz akýmýn içinde gösterir. Bu
da ona bir takým külfetler getirir.
Bunlarý baþarmak için bugüne kadar
yýlmadan çalýþtý ve hanesine onlarca
film yazdýrdý. Uçakan filmlerine
baktýðýmýzda dünyada Ýran da dahil,
(Halit Refið’in bu sýrada gözüne Yücel Çakmaklý iliþiyor ve burada gü-
lümseyerek Türkiye hariç cümlesini ekliyor) Ýslami hassasiyeti öne çýkaran
baþka bir yönetmen yoktur. Bunu yaparken de en iyisini sunmak istiyor. Filmleri de zaten bizlere Mesut Uçakan’ýn sanat anlayýþýný özetliyor. Uçakan ayrýca
sinemasal anlamda ülkemizdeki farklýlýklarý da en iyi þekilde filme aktaran kiþidir. Derdini anlatýrken karþý tarafý kýrmamaya özen gösterir. Sinemayý kendi
çýkarlarý için kullanmak yerine halkýn
derdini anlatmaya adamýþ bir yönetmendir kendisi. Bunun için Mesut Uçakan
daha birçok filme imza atacak ve yöneteceði filmler yönettiði filmler gibi
kaliteli olacaktýr.”
35. sayi sayfalar
26.05.2009
11:45 Uhr
dosya
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Prof.Dr. Saffet KÖSE
Ý
ctihâdýn alaný þer‘î
amelî
hükümlerdir.
Ýtikâdî, ahlâkî, kaynaðý
duyular (his) ya da akýl
olan hükümler ictihâdýn
alaný dýþýndadýr. Ýtikâdî konularý akaid-kelam, ahlâkî
konularý ahlâk-tasavvuf,
konusu madde olan ilimleri
de fizik, kimya, biyoloji gibi müspet ilimler inceler.
Allâh’ýn, kullarýn eylemleriyle ilgili mutlaka bir
hükmü vardýr. Bu hüküm
bizzat Allâh ve peygamberi tarafýndan kesin biçimde
(kat‘î) olarak açýkça belirlenmiþ ise ona aynen uymak gerekir. Eðer hüküm,
açýk deðil ise onu çýkarma
tekniklerini kullanarak muteber kaynaklardan bulunur. Bu esaslar da fýkýh
usûlü ilminin konusudur.
Bize saðlýklý bir biçimde ulaþtýðý þüpheye mahal
teþkil etmeyecek ölçüde sabit olan (ayet, mütevâtir
hadis) ve manaya delâleti
kat‘î olan nasslarýn belirlediði hükümler ictihâda kapalýdýr. Mecelle 14. maddesiyle buna þu þekilde iþaret
etmektedir:
“Mevrid-i
nassda ictihâda mesað
yoktur.” Ýctihâd yapýlacak
olan alan sübûtu kat‘î olsa
da delâleti zannî ya da
delâleti kat‘î de olsa sübûtu
zannî (âhâd haberler/haberi vâhidler) olan nasslarca
belirlenmiþ olan hükümler
alanýndadýr. Üzerinde icma
hasýl olan hükümler de ictihâda kapalýdýr. Müslüman bir kadýnýn gayr-ý
Müslim bir erkekle evlenemeyeceði konusunda icma
vardýr. Keza ninenin mirasta payýnýn 1/6 olduðu konusunda icma hasýl olmuþtur.
Ýctihâd, karþýlaþýlan meselede Allâh’ýn muradýný
ortaya çýkarma (ýzhar) gayretidir. Bu esas ictihâd hükmün muzhiridir, müsbiti
deðildir kuralýyla ifade edilir. Bununla da ictihâdýn
doðrudan hüküm koyma
çalýþmasý olmadýðý zira bunun Allâh’a mahsus olduðu, var ama gizli yani üstü
örtülü bulunan hükmü açýða çýkarma ameliyesi olduðu anlatýlmak istenir.
Ýctihâd, kuvvetli kanaat-
Seite 31
tan (zann-ý gâlib) ibarettir.
Bununla ictihâdla elde edilen hükmün Allâh’ýn kesin
muradý anlamýna gelmediði, hata ihtimaline açýk bulunduðu ancak varýlan sonucun isabetli olduðuna
inanýldýðý ifade edilmek istenir. Bu sebeple Ýslam
mezhepleri birbirlerine þu
anlayýþla
bakmýþlardýr:
“Bizim mezhebimizin görüþü isabetlidir. Ama hatalý
olabilir.
Muhalifimizin
mezhebinin görüþü hatalýdýr, ama isabetli olabilir.”
Bu düþünceden tabii olarak
iki önemli sonuç ortaya
çýkmýþtýr. Birincisi Ýslam
toplumlarýnda dinin özünden ve mezhep imamlarýnýn tavrýndan kaynaklanan
mezhep çatýþmalarý yaþanmamýþtýr. Zaman zaman
görülen çatýþmalar ya siyasî karakterlidir ya da cehaletin ortaya çýkardýðý taassuba dayalýdýr. Ýkincisi
de Müslümanlar ihtiyaç
hallerinde diðer mezheplerden yararlanmýþlardýr.
Müctehid’de
aranan þartlar
Ýctihâd yapabilmek için
bir takým þartlarýn gerçekleþmiþ olmasý gerekir. Her
þeyden önce Kur’ân ve Süneti bilmek temel þarttýr.
Bundan maksat da ahkâm
ayetleri ve hadisleri ile
bunlarla ilgili temel bilgilere sahip olmaktýr. Bu iki
kaynak Arapça olduðu için
bu kaynaklarý anlayabilecek ölçüde Arap diline vakýf olmak diðer bir þarttýr.
Ýcma hasýl olmuþ hükümler
ictihâda kapalý olduðu için
bu tür ahkâmý bilmek de
þartlar arasýnda sayýlmaktadýr. Ýctihadýn nasýl yapýlacaðýný gösteren fýkýh usûlü
hayat
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
Ýctihad`ýn
anlamý ve
kapsamý
ilmini bilmek gerekir. Ayrýca Ýslam hukukunun ana
gayelerine (makâsýdü’þþerî‘a), ruhuna vakýf olmak
da esaslý bir þarttýr.
Ýctihadýn tecezzi kabul
edip etmeyeceði yani ictihâda açýk olan saha içerisinde sadece bir alanda
müctehid olunup diðer meselelerde olunmayabilir
mi? sorusu ulema arasýnda
tartýþmalýdýr. Söz gelimi aile hukuku alanýnda müctehid olmayan birisi borçlar
hukukunda ictihâd ehliyetine sahip olabilir mi? Ýctihadda isabet kaydedebilmek için týpký baþarýlý tedavi için hastalýðýn tanýnmasý
gibi hükmü aranan meselenin tam anlamýyla anlaþýlmasý ve tanýnmasý gerektiði
dikkate alýnýrsa özellikle
meselelerin oldukça karmaþýk hale geldiði ve profesyonelliðin gerektiði günümüzde buna olumlu cevap vermek daha uygun
gözükmektedir. Fakat yine
de her bir hüküm sistemin
bir parçasýný oluþturduðu
için Ýslam hukukunun temel felsefesine hâkim olmak gerekir.
Ýctihadda
bulunmak
hem bir kabiliyeti hem de
bu alanda eðitim görmeyi
gerektirir. Herkes bu iki
imkâna sahip olmayabilir.
Bu sebeple ictihâd ehliyetini haiz olmayanlar ilmine
güvendikleri, gönüllerinin
yattýðý bir müctehide tabi
olurlar. Delilini bilerek tabi
olmaya ittibâ, delilini bilmeden uymaya da taklit
denir. Ýslam dünyasýnda
mezhepler bu yönde bir
fonksiyon icra etmektedir.
Burada þuna da iþaret etmek gerekir ki herhangi bir
mezhebi iltizam etmiþ bir
Müslüman ihtiyaç durumunda þer‘î hükmü düþürmemek ve oyuncak haline
getirmemek kaydýyla diðer
mezheplerin görüþlerinden
yararlanabilir. Mezhepler
bu konuda hemfikirdir. Ýslam hukuk ekollerinin
(mezhepler) çokluðunun
ictihâdla yakýn ilgisi vardýr.
Bunun en temel sebebi hüküm çýkarma metotlarýnýn
farklýlýðýdýr ki bu husus Ýslam hukuk geleneði açýsýndan bir zenginlik ve rahmettir.
Ýctihâd ilmî bir faaliyettir. Bu sebeple gerekli birikim ve donanýma sahip
olan her âlim ictihâdda bulunabilir. Vardýðý sonuç
kendisini baðlayýcýdýr. Delilden hareketle ulaþtýðý neticeye aykýrý hareket edemez. Ýctihâdda hata olabilir. Ancak varýlan sonuç
için gerekli þartlarýn yerine
getirilmiþ olmasý yeterlidir.
Hz. Peygamber, ictihâd yapabilecek donanýma sahip
olan âlimlerin ictihâdlarýnda isabet etmesi halinde iki
sevap hata etmesi halinde
bir sevap alacaðýný belirtmiþtir.2Bu sebeple ictihâdî
hükümlerde her zaman deðiþmeler olabilir.
Ýctihâd, ictihâdý nakzetmez kuralý, bir ictihâdýn diðerini geçersiz kýlamayacaðý, her bir ictihâdýn kendi
içinde bir deðerinin bulunduðunu ifade eder. Buna
göre bir ictihâdýn deðeri diðer bir ictihâdla ölçülemez.
Ancak uygulamada herhangi bir mezhebi esas almýþ bulunan bir devletin
diðer mezheplerden alarak
ya da yeni bir ictihâdla yasalaþtýrdýðý hüküm herkesi
31
baðlar. Mesela uygulamada
Hanefî mezhebini esas alan
Osmanlý Devletinin son
dönemlerinde hazýrlanan
Hukuk-ý Âile Kararnamesinde diðer mezheplerden
önemli ölçüde görüþ kanunlaþtýrmýþtýr. Ayrýca zorlama yoluyla gerçekleþtirilen boþamalar Hanefî mezhebine göre geçerli sayýlýrken 105. maddesiyle
Mâlikîler, Þâfiîler ve Hanbelîlerin görüþleri dikkate
alýnarak düzenlenmiþ ve bu
tür boþamalar geçersiz sayýlmýþtýr..
Ýctihâd kapýsý
kapalý olabilir mi?
Ýslamî literatürde ictihâd kapýsýnýn kapanýp kapanmadýðý yönünde bir tartýþmanýn varlýðý bilinmektedir. Özellikle hicrî 4. asýrdan itibaren ictihâd kapýsýnýn kapandýðý yönünde bir
iddia bazý araþtýrmacýlarca
dillendirilmektedir. Bunun
da fýkhý donukluða ittiði
belirtilmektedir. Tarihi süreç içerisinde her dönemde
müctehid âlimlerin yaþamýþ olmasý, yine her dönemde fukahanýn ictihâdlarýnýn yer aldýðý fýkýh eserlerinin ve ictihâd yapma tekniklerini anlatan fýkýh
usûlü kitaplarýnýn yazýlmýþ
olmasý fiili olarak ictihâd
kapýsýnýn kapanmamýþ olduðunun
göstergesidir.
Esasen olaylarýn sýnýrsýz
oluþu dinamik bir ictihâd
sürecini zorunlu kýlmaktadýr. Kur’ân ve Sünnetin
özellikle bu gerçekliði dikkate alarak kendilerindeki
maslahatýn sabit olduðu nadir hükümler dýþýnda ayrýntýya girmeyip birçok olayýn
çözümünü ihtiva eden zaman ve mekân üstü genel
ilkeler / çerçeve prensipler
vazetmesi ve bilinçli boþluklar býrakarak her topluma, zaman ve zemine göre
kendi ihtiyaçlarýný karþýlayabilecek bir hareket alaný
tanýmasý pratik hayatta ictihâdla elde edilebilecek
bir sonuçtur. Bunu insanlarýn bütün ihtiyaçlarýný karþýlayabilecek
durumda
olan, anahtarý insanlara verilmiþ, yeri ve yollarý gösterilmiþ büyük bir hazineye
benzetmek mümkündür.
35. sayi sayfalar
26.05.2009
32
Hazine deðerinden hiç bir
þey kaybetmemekle beraber insan açýsýndan deðer
taþýmasý yoluna düþüp
anahtarýyla kapýsýndan içeriye girmeye baðlýdýr. Ýþte
bu hazine nasslarýn temel
prensipleri, anahtarý da ictihâddýr. Bundan dolayý ictihâd dinî bir vecibe ve hayati bir zarurettir. Ýçtihâd
yapmak yerine göre “farz-ý
ayn” yerine göre de “farzý
kifâye”dir. Bu sebeple
Ýslâm hukukunun dinamizminin pratik hayata yansýmasýnýn sýrrý onun ictihâda
verdiði önemde saklýdýr.
Hatta Kur’an-ý Kerim’in
savaþ halindeki bir toplu-
T
.C. Berlin Büyükelçiliði Din Hizmetleri Müþaviri ve DÝTÝB Genel Baþkaný Sadi
Arslan, Almanya genelinde hizmette bulunan DÝTÝB derneklerine yaptýðý
ziyaretlerine, Nürnberg,
Hannover, Essen, Düsseldorf, Köln ve Münster bölgelerinde faaliyette bulunan dernek ziyaretleri ile
devam etti.
Nürnberg
Bölgesi’nde;
Altdorf Selçuklu Camii, Ansbach Hilal Camii,
Aschaffenburg Kocatepe
Camileri, Erlenbach DÝTÝB Camii, Gunzenhausen
Eyüp Sultan Camii, Miltenberg Mehmet Akif Ersoy Camii, Parsberg Mimar Sinan Camii, Röthenburg DÝTÝB Camii, Röthenbach a.d. Pegnitz
Ýmam-ý Azam Camii,
Stadtprozelten Mevlana
Camii, Neumarkt DÝTÝB
Camii, Freystadt Fatih Camii ve Laufach DÝTÝB Camii
Hannover
Bölgesi’nde;
Bremerhaven DÝTÝB
Merkez Camii, Bremen
DÝTÝB Merkez Camii,
11:45 Uhr
Seite 32
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
luk içinden bir grubun savaþa katýlmayarak dinin inceliklerini anlamak (tefakkuh) için ilimle meþgul olmalarýný emretmesi3, az yukarýda geçtiði üzere Hz.
Peygamberin de ictihâd
melekesini elde etmiþ âlimlerin (müctehid) görüþünde
hataya düþmesi halinde bile bir ecir kazandýðýný bildirmesi onunun önemini
çarpýcý bir þekilde ortaya
koymaktadýr. Bu, Ýslâm dininin hayata intibakýnýn bu
yolla saðlanacaðýnýn ve
Ýslâm hukukunun dinamizminin ictihâd yoluyla ortaya çýkacaðýnýn bir ifadesidir. Ayrýca Hz. Peygambe-
hayat
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
rin Muâz b. Cebel’i Yemen’e idareci gönderirken
onun Kur’an ve Sünnette
açýk bir hüküm bulamadýðý
olaylarda ictihâdla sonuca
varacaðýný söylemesi üzerine Hz. Peygamber’in Allah’a hamdetmesi de4bu sebeple olmalýdýr.
Ýslâm hukukunun dinamizminin ictihâda baðlý olduðu ve Ýslâm’ýn ictihâdý
farz kýldýðý göz önüne alýnýrsa, bu kapýnýn kapanmasý söz konusu olamaz.
Ýslâm’da, hukuku bir ilim
seviyesine yükselten de
onun ictihâda verdiði deðerdir. Ýslam hukuk tarihine
bakýldýðýnda ictihâd kapýsý-
nýn kapandýðý yönündeki
ifade ile anlatýlmak istenen
hakiki manasý deðil mecazi
anlamý olmalýdýr. Bununla
þunu kastediyoruz: Ebû
Hanîfe gibi bazý mezhep
imamlarý ve diðer bazý
âlimler öðrencilerine fýkýh
melekesi kazandýrabilmek
amacýyla farazi meseleler
üzerinde çok durmuþlar ve
geniþ bir ictihâdlar külliyatý oluþmuþtu. Hatta Ebû
Hanîfe’ye henüz vaki olmamýþ meseleler üzerinde
niçin bu kadar çok duruyorsunuz diye sorulduðunda: “Bela gelmeden ona
hazýrlýk yapýyoruz” þeklinde cevap vermiþtir. Ýþte bu
Sadi Arslan, Bölge DÝTÝB Dernek
Ziyaretlerine Devam Ediyor
Delmenhorst DÝTÝB Merkez Camii, Oldenburg Hacý Bayram Camii, Lemwerder Sultan Ahmet Camii
Münster Bölgesi’nde;
Oelde Mevlana Camii,
Lengerich Eyüp Sultan
Camii, Rheine Ulu Camii
Düsseldorf
Bölgesi’nde;
Moers Kocatepe Camii
Essen Bölgesi’nde;
Bergheustadt DÝTÝB
Merkez Camii, WettenHerbede Fatih Camii
Köln Bölgesi’nde;
Düren Fatih Camii
T.C. Nürnberg Baþkonsolosluðu Din Hizmetleri
Ataþesi Atýf Akþit’in de
hazýr bulunduðu ziyaretlerde Arslan, din görevlilerinden bölgelerinde gerçekleþtirdiði faaliyetler ve
vatandaþlarýmýza yönelik
olarak verilen hizmetlerle
ilgili bilgi aldý. Görev süresi içerisinde Almanya
genelindeki bütün DÝTÝB
derneklerini mahallinde ziyaret ederek, hizmetleri ve
ihtiyaçlarý yerinde görmek
istediðini ifade etti. Arslan, “Ziyaretlerimde vatandaþlarýmýn sýcak ilgisiyle
karþýlaþýyorum. Almanya
genelindeki DÝTÝB teþkilatýmýzýn bütün derneklerin-
dosya
tür ictihâdlarda, zaten tek
düze olan hayatýn ortaya
çýkardýðý benzer problemlere çözüm bulunabiliyor
ya da bu hükümler iþletilmek suretiyle sonuca ulaþýlabiliyordu. Ýþte o kadar
çok ictihâd yapýldý ki artýk
ictihâd kapýsý kapandý yani
bu þartlarda yeni ictihâdlara ihtiyacýmýz kalmadý anlamýnda böyle bir anlayýþ
ortaya çýkmýþ olmalýdýr.
Nitekim hiç bir mezhep
imamý ictihâd kapýsýnýn kapandýðýný söylemediði gibi
pratikte de ictihâdsýz bir
dönem yaþanmamýþtýr.
4Ebû Dâvûd, Akdiye, 11; Tirmizî,
Ahkâm, 3; Müsned, V, 236. 242
de son derece elveriþli ve
rahat mekanlarda ibadetlerimizi yerine getiriyoruz.
Öncelikle bu özverili gayre ve çalýþmalarýnýzdan dolayý sizleri kutluyorum. Ýnsan unsuruna çok önem
vermemiz gerekiyor. Yetiþmiþ, kendine güveni
olan, bulunduðu yerde deðeri ve kýymeti bilinen
gençlerimizin sayýsýný çoðaltmamýz öncelikli görevlerimizden olmalý. Çocuklarýmýzý kesinlikle okutmak zorundayýz.
24 Nisan 2009 Cuma
günü itibariyle, Köln’de
hayata geçireceðimiz, sadece Almanya’nýn deðil,
Avrupanýn da en modern
ve en kapsamlý ibadethanelerinden biri olacak olan
Köln DÝTÝB Merkez Camii’nin inþaatýnýn baþlamasýnýn ilk aþamasý olan
mevcut binamýzýn yýkýmýný, düzenlenen bir törenle
baþlatmýþ bulumaktayýz.
Merkez Camii ve Kültür
Kompleksimizin 25 Milyon Euroya mal olacaðý
hesaplanmaktadýr. Merkezimizi iki sene içerisinde
bitirmeyi düþünüyoruz”
dedi.
35. sayi sayfalar
26.05.2009
11:45 Uhr
özel köþe
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Ahmet ARSLAN
C
insellik, insanlýk tarihi kadar eski olmakla birlikte çoðu
zaman üzerinde yeterince
düþünülmeyen, alýþkanlýklar
ve belli kalýplar çerçevesinde yaþanýlýp deðerlendirilen,
konuþulmasý hep zor olan,
her ferdin tecrübî bilgileri
arasýnda yer alan temel konulardan biridir.
Ýnsanlýk tarihinde cinselliðe genel olarak üç farklý
þekilde yaklaþýlmýþtýr. Cinsellik bazý din, kültür ve felsefelerce kötülenip çirkin ve
pis olarak nitelenmiþken,
bazý kültür ve felsefelerce
de þehvetperestliðe aracý kýlýnmýþtýr. Bu aþýrý iki yaklaþýmýn arasýnda peygamberlerin kendi hayatlarýyla öðrettikleri vahye, akla ve yaratýlýþ hikmetine dayalý cinsellik anlayýþý yer almaktadýr. Bu anlayýþta aþýrýlýklara
kaçýlmadan, insanýn yaratýlýþýnda yer alan þehvet kuvvesini aile kurumuyla düzenleme hedefi güdülmektedir.
Bireylerin, bedenî ve
ruhî yönleri olan cinsel ihtiyaçlarýnýn karþýlanmasý, insan neslinin meþru yollardan
çoðalmasý amacýyla Ýslamiyet’te cinsellik belli prensiplere
baðlanmýþtýr.
Kur’an-ý Kerim’de ve hadisi þeriflerde akýlbalið her
müslümanýn bilmesi gereken (ilm-i hâl) bu temel
prensipler kimi zaman ayrýntýlarla açýklanmýþtýr. Zira
Ýslamiyet hayat dinidir. Cinsel dürtüler de bu hayatýn
önemli bir parçasýdýr. Hatta
son otuz yýl içerisinde Ýslam’a göre evliliði ve cinsel
hayatý konu alan müstakil
kitaplar yayýmlanmýþtýr.
Aile kurumunun bir çok
toplumda sarsýldýðý, cinsel
hastalýklarýn ve sapkýnlýklarýn yaygýnlaþtýðý, cinsel konularýn akýl almaz istismarlara konu yapýldýðý bir zamanda yaþýyoruz. Bir tarafta
cinsel hayat ayýplarla örtülü
bir tabu olarak görülüyor.
Öbür yanda, bütün mahremiyet sýnýrlarýna meydan
okuyan bir teþhircilik furyasý yürütülüyor.
Allah’a teslim olmuþ,
varlýk gayesini idrak etmiþ
olan her insan nerede ve
hangi zamanda yaþýyor olursa olsun bu temel meseleyle
vahyin (ilahi bilgi), aklýn ve
fýtratýn prensipleri doðrultu-
Seite 33
hayat
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
Aile Hayatýnda
Cinsellik
sunda yüzleþecek, kendi tutum ve yaklaþýmlarýný doðru
bir þekilde belirleyecektir.
Ýslam, kiþinin bütün hayatýný içine alan ve her konuyu deðerlendiren bir dindir. Bu sebeple insanýn hayatýnda önemli bir yer tutan
cinselliði ve eðitimini de ihmal etmemiþtir. Belirli ölçüler içerisinde helal dairesinde keyfe kafi gelecek þekilde düzenlemiþtir. Tüm problemlerini Hz. Peygambere
sorup öðrenen sahabeler ve
onlarýn hanýmlarý, cinsellikle ilgili sorunlarýný da bizzat
sorarak öðrenmiþlerdir.
Cinsellik hayatýmýzýn bir
parçasýdýr. Yüce Kitabýmýzda da þöyle buyrulmuyor
mu? Ýnsanlar (ve bütün canlýlar) iki ayrý cins olarak,
‘erkek ve diþiden’ yaratýlmýþtýr. Bir çok ayette eþler
arasýndaki münasebetlerin
biyolojik ve psikolojik boyutlarýna iþaret edilmiþtir.
“Þehvet” olarak adlandýrýlan cinsî arzu (libido, cinsel haz) kadýnla erkek arasýnda yaratýlan birbirine yakýn ve beraber olma ihtiyacýnýn biyolojik temellerinden biridir.
Rum Sûresi’nin 21. ayetine bakalým: “Yine O’nun
delillerindendir ki, size kendi cinsinizden, kendilerine
meyil ve ülfet edeceðiniz eþler yarattý. Aranýzda merhamet ve sevgi koydu. Þüphesiz bunda düþünen bir kavim
için, ibret alýnacak çok deliller vardýr.”
Bu ve benzeri ayetlerin
tefsirlerine baktýðýmýzda insanlýðýn bu konuda ihtiyacý
olan bilgi ve yönlendirmelerin açýkça belirtildiðini görmekteyiz. Yüce Allah, insana, nereden yaratýlýp yeryüzüne yayýldýðýný anlattýktan
sonra, aile hayatýný, aile
çevresinin temel direklerini,
hangi deðerlere dayandýðýný
da anlatmaktadýr. “Kaynaþmanýz için size kendinizden
eþler yarattý.” Ayette geçen
teskünu kelimesi þu þekilde
açýklanabilir: “Kalben sükunet bulma”, “maddî anlamda
sükun bulma” için kullanýlýr.
“Bir þeyin sonu, bir þeyin
neticesi” için kullanýlýr. Bu
ise þüphesiz dýþ organlara
deðil, gönüle ait bir durumdur.
Sekine
kavramý,
Kur’an’da gönül ile ilgili
olarak kullanýldýðý gibi toplumsal anlamda da kullanýlmaktadýr. Bu kelime güven
duygusu (Tevbe [9:40]; Fetih [48:4]); zafer duygusu
(Bakara [2:248; Enfal
[8:19]) anlamlarýna da gelmektedir.
Ayette geçen sükunet kelimesini burada “cinsel tatmin” olarak almamýz en
doðru yorum olacaktýr. Evliliðin amaçlarýndan biri, cinsel ahlaký korumak için, insanýn cinsel arzusunu tatmin
etmek ve böylece cinsel
sapmalarý önlemektir. Erkek
ile kadýnýn bir araya gelmesini temin eden cazibe ve
kaynaþma kanunu da bu
kavramýn içine girmektedir.
Sekine kelimesinin manasý
içerisinde suda yüzen ‘gemi’ anlamý da vardýr. Gemi
insaný suda batmaktan, dalgalý denizden kurtarýp güvenli karaya çýkardýðý gibi,
cinsel tatmin de dalgalý ve
insaný batýrabilen cinsel arzunun denizinden kurtarmaktadýr.
Demek ki aile hayatý,
özellikle cinsellik bakýmýndan gemi görevini yapmaktadýr. “Aranýza sevgi koydu.” Ayette geçen mevedde
kelimesi, “karþýlýðýný bulan
sevgi” anlamýna gelmektedir. Aile hayatýnda ‘sevgi’,
ikinci temel deðeri teþkil etmektedir. Eþlerin karþýlýklý
birbirlerini sevmeleri, aile
hayatýnýn devamý ve yaþamasý için zorunludur. Sevgi
denen deðer, ferdin gönlünden aile hayatýna, oradan
topluma ve tüm dünya insanlýðýna yayýlmaktadýr. Ailedeki sevgide meydana ge-
lecek kopukluk, toplumu ve
dünya insanlýðýný sarsacaktýr ve sevginin ýþýðýndan onlarý mahrum býrakacaktýr.
Buradaki sevginin cinsellik
arzusunun dýþýnda da bir
özelliði vardýr. Meryem Suresinin 96. ayetinde Yüce
Allah, iman edip iyi iþler yapanlarýn arasýna sevgiyi koyacaðýný söylemektedir.
Bu ayetten hareket edersek ailedeki fertler saðlam
bir imana sahip olur ve iyi
ameller yaparlarsa Yüce Allah onlarýn gönüllerinde
sevgiyi yaratacak ve böylece onlarý kaynaþtýracaktýr.
Önemli olan Allah’ýn sevgisini alýp aile hayatýna indirecek inanç ve davranýþ güzelliklerini oluþturmaktýr. Yüce
Allah burada bir aile eðitimi
yapmýþ olmaktadýr. Sevgisiz
aile hayatý olmaz. Gençek
manada iman ve iyi amelsiz
de sevgi aileye gelmez.
“(Aranýza) merhamet
(koydu).” Aslýnda burada
yer alan rahmet kelimesini
alimler ‘çocuk’ olarak
mânalandýrmýþlardýr. Ýnsan
neslinin üreme amacý, aile
hayatýnýn temelini oluþturan
direklerden biridir. Yüce Allah, çocuðun yaratýldýðý yere
rahim demektedir (Al-i Ýmran [3:6]). Yani bizler, merhamet teknesinde yoðurulup
þekillendik. Onun için çocuðu merhamet olarak nitelendirmek doðrudur. Yüce Allah’ýn, insanýn iç yapýsýna
yerleþtirdiði sevgi, merhamet ve cinsel tatminin aile
hayatýna yansýmasý, gerçekten üzerinde düþünülmesi
gereken bir konudur. Eþlerin
cinsel tatmine ulaþmasý, birbirlerini sevmeleri, çocuðun
dünyaya gelmesi ilahi kudreti anlamak için ders özelliðini taþýmaktadýr. Yüce Allah, bu dersi, düþünen topluma vermektedir. Böylece
toplumsal düþünce kavramý
da gündeme getirilmektedir.
Çünkü aile hayatý toplumu
ilgilendirmektedir. Aile ve
33
onun üzerine oturduðu temel
deðerlere toplumsal düþünce ile yaklaþmak, istenen ve
beklenen neticeyi verecektir.
Aile hayatýný çok küçük
sebeplerle parçalamak, yýkmak ve bu yüce deðerleri öldürmek demektir. Diðer taraftan Yüce Allah, yaratýlýþ
kanunundan sonra, sosyal
konular üzerinde düþünmeyi
emretmektedir. Aile hayatýnýn üzerine oturduðu temel
deðerleri yaþatmak için
araþtýrma yapýp insanlarý
ona göre eðitmek, aile hayatýnýn önemini onlara öðretip
gönüllerine indirmek, özellikle din eðitiminin görevleri arasýnda yer almaktadýr.
Yüce Allah, bunun öðretimini yapmakta, eðitimini de
bizlere býrakmaktadýr. Çünkü aile hayatýný bizler yaþayacaðýz. Sevgiyi, þefkati,
merhameti ve cinsel tatmini?bizler paylaþacaðýz; hayata bizler geçireceðiz. Manevî bakýmdan saðlýklý toplum, aile hayatýnda bu deðerlerin canlý kalmasýna
baðlýdýr.
Çözüm: Vasat,
Denge Yoludur
Kýsacasý yaradýlýþýmýza
beslenme, barýnma, uyku ve
cinsellik gibi bazý temel ihtiyaçlar yerleþtirilmiþtir. Bu
temel ihtiyaçlar hayatýmýzýn
deðiþmeyen dekorunu, fonunu oluþtururlarken, asýl
mesele bu temel ihtiyaçlarý
dengeli ve meþru (yaratýlýþ
hikmetlerine, akli kurarlara
uygun) bir tarzda karþýlama
hususunda yoðunlaþmaktadýr. Temel ihtiyaçlarý aþýrýlýklara kaçmadan karþýlamak ve tüm hayatý asýl gayeyi unutmadan orta yolda,
denge yolunda sürdürebilmek müslümanýn en mühim,
en zor görevidir. Bu sebebledir ki; müslüman günde
40 defa bu yolu, bu denge
yolunu Rabbinden niyaz etmektedir. Bu yolda, insan
türünün üremesini mümkün
kýlan, yaratýlýþa yerleþtirilen
þehvet kuvvesini, ne öldürmek anlamýna gelebilecek
olan donukluk, hareketsizlik
iþlevsizliðine itmek; ne de
azgýnlaþýp ýrz ve namusu
ayaklar altýna alarak onun
esiri ve kulu olacak seviyeye çýkarmak vardýr. Olmasý
gereken þehvet kuvvesini iffetle dizginlemek ve terbiye
etmektir.
35. sayi sayfalar
26.05.2009
34
I
GMG Güney Bavyera Bölgesi Mühldorf Gençlik Teþkilatý asrýn problemi olan
Uyuþturucu, Alkol ve
Sigara`ya karþý Konferans düzenledi!
Uyuþturucuyla mücadele konusunda uzman olan Mühldorf
Saðlýk Bakanlýðýndan
Bayan Dr. Erat ve
emekli Narkotik Baþkomseri Bay Völker,
Mühldorf Eyüp Sultan
Camii Gençlik Lokalinde slayt eþliðnde sunumlarýný 2 bölüm halinde yaparken, salonun
tamamýnýn dolu olduðu
görüldü.
Yaklaþýk 120 kadar
insanýnýn raðbet gösterdiði hafta sonu gerçekleþen
konferansta,
uyuþturucunun zararlarý ve buna karþý alýnmasý gereken önlemler ortaya konuldu. Mühldorf`lu Türkler, çevresinde ilk defa böyle bir
organizasyon yapýldýðýný söylerken, konferanstan çok faydalandýklarýný ve bu tür bilgilendirme faaliyetlerinin devam etmesi te-
I
GMG Mühldorf Eyüp
Sultan
Cemiyeti
Gençlik Teþkilatý Aile
Ýçi Ýletiþim ve Aile Danýþmaný-Kisisel ve Kurumsal Geliþim Uzmaný ve
halen Türkiyede Tapu
Kadastro Müdürü olarak
görev yapan M. B. Öztürk´ü bir hafta sonu misafir etti.
11:45 Uhr
Seite 34
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mühldorf`ta
Uyusturucu
konulu konferans
mennilerinde bulundular.
Özellikle Almanca
yapýlan sunumun iyi
anlaþýlýr olabilmesi için
Türkçe tercüme yapýldý. Sorularýn da cevaplandýrýldýðý konferansta
yiyecek ve içecekler
satýþa sunuldu. Davetlilere ayrýca uyuþturucu
konusunda bilgilendirci
broþürler verildi. Mühldorf
Gençlik Baþkaný da,
böyle bir konferansý
düzenlemiþ olmaktan
ve çevredeki Türklerin
de buna iþtirakinden
duyduðu memnuniyetleri ifade etti.
Herr Völker ve Dr.
Erat, konferansta ayrýca
uyuþturucuya karþý önerilerde bulundu.
Bu önerilerin bazýlarý þu þekilde:
Arkadaþ seçmek her
insanýn en doðal ve en
güzel hakkýdýr. Ama
onu iyi seçmek de bir
zorunluluktur. Yani baþýndaki deyimler ne
olursa olsun deðiþme-
Mühldorf`ta Özel Aile
Eðitim Semineri
IGMG Mühldorf
Gençlik Teþkilatý “Hayatýmýzý Yeniden Ýnþa Edelim ve Aile Ýçi Ýletiþim
Semineri” adý altýnda düzenlediði konferansta sa-
lonun neredeyse tümü dolu olmasý Gençlik idaresini sevindirdi. Kýlýnan Cuma namazýna müteakiben
erkek gençlere namazýn
insan hayatýndaki yeri ve
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
yen ‘arkadaþ’ kelimesidir.
Çocuklarýmýzýn
kimlerle
arkadaþlýk
kurduðunu bilelim.
Ýlk kez verilirken
madde “bedava” verilir.
Bedava verilmesi neticesinde kiþi maddeyi
tanýr, kendi ayaðýyla
gelmeye baþladýðýnda
da bu iþin gerçek yüzü
gösterilir ve asýl tuzak
devreye girer, artýk baðýmlý hale gelen kiþi
maddeye para karþýlýðý
sahip olmaya baþlar.
Zehir tacirlerin amacý; parasý olanýn parasýný almak, parasý olmayana ise maddenin satýþýnda veya baþka suçlarda kullanmak.
Sigara içen tütünü
tanýdýðý için, içerisinde
madde karýþtýrýlmýþ bir
sigarayý alýp içme ihtimali vardýr; ama sigara
içmeyen için böyle bir
ihtimal yoktur. Ayrýca
sigara ve alkol potansiyel baðýmlýlýðý yüksek
maddelere geçiþ maddeleridir. Tüm baðýmlýlýk yapan maddeler tütün içine karýþtýrýlarak
insanlarýmýza sunulabilir.
motivasyon diðer gün ise
hanýmlara ve genç kýzlara
aile içi sorunlar ve çözümleri hakkýnda eðitim
semineri verildi.
Seminere
katýlan
gençler konferanstan çok
faydalandýklarýný ve bu
tür Eðitimcilerle faaliyetlerin devam etmesi temennilerinde bulundular.
haber
Ýslam Kürsüsü’ne
atamalarda Müslümanlara
halen etkili bir söz hakký
tanýnmýyor
M
ünster Ýslam Din Pedagojisi Kürsüsü’ne yapýlan atamalarla ilgili soru
önergesine cevap veren Andreas
Pinkwart, Müslüman cemaatlerin atamalarla
ilgili veto hakkýna sahip olamayacaklarýný
tekrar vurguladý. Diðer yandan Yeþiller milletvekilleri ise Hristiyanlýk ve Ýslam’ýn eþitsizliðine dikkatleri çekti
Atamalarda Ýslami cemaatlerin söz hakkýnýn olup olmayacaðý konusunda hükümet
içerisinde farklý görüþlerin ortaya atýlmasýnýn
ardýndan, Yeþiller Milletvekili Andrea Asch
sözlü bir soru önergesi ile Münster Ýslam Din
Pedagojisi Kürsüsü’ne yapýlan atamalarýn
son durumunun açýklanmasýný talep etti.
Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Bilim, Araþtýrma ve Teknoloji Bakaný Andreas Pinkwart
soru önergesine vermiþ olduðu cevapta sürecin plana uygun olarak devam ettiðini açýkladý. 22–23 Nisan günlerinde beþ profesör adayýnýn deneme sunumlarýný gerçekleþtirdiklerini söyleyen Pinkwart, sürecin tamamlanmasý halinde eyalet hükümeti olarak “Münster Üniversitesi’nde Ýslam din dersi öðretmenlerinin eðitimlerini yürütecek olan profesörlerin geniþ ölçüde kabul görmesi amacýyla Koordinasyon Konseyi ile iþbirliðinde
olan Ýslami cemaatlerle görüþüleceðini” belirtti.
Yeþiller Milletvekilleri Andrea Asch ve
Monika Düker bu konudaki þüphelerini dile
getirerek, Ýslami cemaatlerin sürecin tamamlanmasýnýn ardýndan konuya dâhil edilmelerinin ne kadar etkili olabileceðini sorguladýlar. Ayrýca eþitlik ilkesi baðlamýnda Hristiyanlýk ve Ýslam’ýn eþitsizliðine dikkat çeken
milletvekilleri, Hristiyan kiliselerinin teoloji
kürsülerine yapýlan atamalara veto haklarý
bulunurken Ýslami cemaatlere böyle bir hak
sunulmadýðýný hatýrlattýlar. Pinkwart’a göre
ise herhangi bir eþitsizlik söz konusu deðil.
Zira ona göre Ýslam, devlet tarafýndan tanýnan bir din deðil ve bu nedenle ayný hukuki
pozisyona sahip deðiller. Pinkwart buna raðmen eyalet hükümetinin “burada yetiþtirilen
öðretmenlerin veliler tarafýndan kabul görmesi ve böylece çocuklarýný devletin vermiþ
olduðu din dersine göndermeleri için görüþmelerle bunun kabul görmesi yönünde” çaba
sarf ettiklerini belirtti.
Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti okullarýnda
þu an yalnýzca tarafsýz bir ders olarak Ýslam
bilgisi dersi pilot uygulama olarak okutuluyor. SPD Milletvekili Renata Hendricks’in
Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nde Ýslam din
dersinin okutulup okutulmayacaðý yönündeki sorusuna ise Pinkwart; “Eyalet hükümeti
olarak bu amacý gerçekleþtirmeye çalýþýyoruz. Almanya’nýn hiçbir yerinde bazý þeyleri
deðiþtirmenin kolay olmadýðýný siz de biliyorsunuz. Amacýmýza yaklaþabilmek için ancak adým adým ilerleyebiliyor ve kendimize
farklý yollar açmak istiyoruz. Sanýyorum ki
bu geliþmelerden olumlu tecrübeler edinebilirsek, Ýslam din dersini okullarýmýza alabilirsek, bu imkânlarý daha da geniþletmek durumunda kalabiliriz” þeklinde cevap verdi.
35. sayi sayfalar
26.05.2009
11:45 Uhr
dosya
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Ekrem ÞENOL
F
ederal Ayrýmcýlýkla
Mücadele Dairesi, 2
Nisan 2009 tarihinde
“Gündelik Hayatta Ayrýmcýlýk- Ayrýmcýlýk Algýsý ve
Toplumumuzda Ayrýmcýlýkla Mücadele Politikasý”
adlý araþtýrmayý yayýnladý.
Araþtýrma toplumumuzdaki önemli eksiklikleri ve
çarpýk algýlarý yansýtýyor.
Sonuçlarý okurken ankete
katýlanlarýn çoðunluðunun
21. yüzyýlda Avrupa’da yaþamadýðýný düþünüyorsunuz.
Özellikle “din ve dünya
görüþü” ve “köken veya
deri rengi” maðdurlarý ilgili bölümdeki tespitler endiþe verici olmaktan öteye,
Baþbakan Angela Merkel
tarafýndan entegrasyon ülkesi olarak tanýmlanan, temel yapýtaþlarý sadece vatan, devlet deðil ayný zamanda halk – toplum –
olan Almanya’nýn durumunu gözler önüne seriyor.
Aþaðýya son anket çalýþmasýnýn sonuçlarýnýn bir araya
getirildiði bölümü alýyoruz:
Katýlýmcýlar “din” kelimesini duyduklarýnda “Ýslam, Müslüman, Türk, geri
kalmýþlýk, hoþgörüsüzlük
veya köktendincilik” gibi
kavramlarý “tehdit, terör,
zorla evlilik ve namus cinayeti”ni düþünmek için
kullanýyorlar. Bu anlayýþlardan yola çýktýðýnýzda
aþaðýda çýkan sonuçlar þaþýrtýcý deðil. Örneðin her terör saldýrýsýndan sonra ilk
önce Müslümanlardan þüphelenilmesine yüzde 45’i
karþý çýkmýyor. Müslümanlarýn çoðunluðunun hoþgörüsüz ve þiddete yatkýn olduklarýný yüzde 40’ý onaylýyor. Ankete katýlan her iki
kiþiden biri Türk ile ayný
evde binada yaþamak istemediði ve her dört kiþiden
biri ise esmer derili insanlarýn Almanya’ya uygun
olmadýðý düþüncesinde.
Kullanýlmaya potansiyeller, günlük hayatta ayrýmcýlýða karþý
Bu trajik sonuçlarýn sebebini, araþtýrmada yer
alan “ilgili medya haberlerinden nasýl öðrendi ise”
yan cümlesi detaya girme-
Seite 35
[email protected]
den veriyor. Bu anlamda
“ilgili haberleri” analiz etmek için iki buçuk ay önceye gitmek ve bir karþýlaþtýrma yapmak yeterli:
Berlin Toplum ve Geliþim Enstitüsü Ocak ayýnýn
sonlarýna doðru, ciddi olarak kabul edilen “Der Spiegel” dergisinde tanýtýlan
“Kullanýlmayan Potansiyeller” adýyla bir araþtýrma
yayýnlamýþtý. Bu araþtýrma
benzer çarpýk karþýlaþtýrmalarla, kabul edilemez bir
þekilde Türklerin açýk ara
en kötü entegre olan göçmen grubu olduðunu söylüyordu. Spiegel dergisi de
bunu ayný þekilde kamuoyunu duyurmuþtu. Yazýlý
ve görsel basýn devam eden
günlerde Türklerin bu durumunu diline dolamýþ,
göçmenlerde ortaya çýkan
bu sonucun sanki onlarýn
kökenlerinde kaynaklandýðý izlenimini yaymýþtý. Çok
sayýda politikacý gibi kamuoyunun önde giden þahsiyetleri de, sonuçlarý bilgilendirici, ilginç veya ders
veren mahiyette olduðunu
dillendirmiþti.
Ne kadar yayýn organý
“Günlük hayatta ayýrýmcýlýk” araþtýrmasýna yer
verdi?
Yeniden 2 Nisan 2009
tarihine, yani Federal Ayrýmcýlýkla Mücadele Dairesi’nin araþtýrmayý yayýnla-
hayat
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
Þamar
oðlaný
Türk
kökenli
dýðý güne ve bir gün sonrasýna gidelim. Kaç tane yayýn organý “Günlük hayatta
ayrýmcýlýk” baþlýklý araþtýrmayý sayfasýnda yer vermiþti? Araþtýrma çabasýna
katlanacaklarýn iþi gayet
kolay, zira konuyla ilgili
dört gazetede sadece dört
haber yayýnlandý.
Araþtýrmaya en kapsamlý yer veren Die Zeit gazetesinin “Vatandaþlar aþýrý
kurallýlýktan korkuyor”
baþlýðý ile verirken, yukarýdaki sonuçlar dýþýndakilerin hepsine dikkat çekmeyi
tercih etmiþ. Haberin temel mesajý ise “Eþitlik Almanlarýn çoðu için önemli.
Ayrýmcýlýkla somut mücadele þüphe ile karþýlanýyor” þeklinde.
“Kölnische
Rundschau” gazetesi aðýrlýðý yaþlý insanlara vermiþ. “Almanya’da her beþ kiþiden
biri yaþlýlarýn toplumda
ayrýmcýlýða maruz kaldýðý
görüþünde. Berlin Ayrýmcýlýkla Mücadele Dairesi’nin
araþtýrmasýndan çýkan sonuç bu”. Ama bildiðimiz
kadarýyla araþtýrmanýn tek
sonucu bu deðil.
Öte yandan “Ayrýmcýlýk- yani?” baþlýðýyla
Frankfurter
Rundschau’nun konuya parmak
bastýðýný zannediyorsunuz.
Haberi okuduðunuzda ise
þaþýrýyorsunuz, “Din, Müs-
lümanlar, Türkler, yabancýlar, tehdit” konularýnda bir
þeyler öðrenme isteðiniz
boþa çýkýyor.
Konuyla ilgili bulunabilecek son haber ise TAZ
gazetesinde “Zayýflarýn hiyerarþisi” baþlýðýyla ve
“Az paralý ve muhafazakâr
insanlar; homoseksüeller,
yabancýlar ve farklý inanç
sahiplerinin kanun yoluyla
ayrýmcýlýktan korunmasýný
gerekli görmüyorlar” giriþ
cümleleriyle veriyor. Haberde belli noktalara deðinilirken, Müslümanlar, Ýslam veya Türkler kavramlarýnýn geçmemesine özen
gösterildiði gözlerden kaçmýyor.
Peki, “Kullanýlmayan
Potansiyeller” bu kadar ses
getirirken, “Günlük hayatta
ayrýmcýlýk” araþtýrmasýnýn
hiç dikkat çekmemesi nasýl
oluyor? Yukarýda belirttiðimiz sonuçlar basýnda büyük puntolu baþlýklar için
uygun deðilmiydi. Tam tersine çok uygundu.
Gereði kadar yer almamasýnýn sebebi belki de
Ayrýmcýlýkla Mücadele Dairesi Müdürü Martina Köppen’in araþtýrmanýn tanýtýlmasýnda Türkler, Müslümanlar ile ilgili sonuçlara
dikkat çekmemesi olabilir.1 Ancak belki de gerçek
sebep, daha önce anlamlý,
ya da “anlamlý olarak adde-
35
dilen” araþtýrma sonuçlarýnýn tanýtýlma toplantýlarýnda çoðunlukla hazýr bulunan Ýçiþleri Bakaný Wolfgang Schäuble, Sorumlu
Devlet Bakaný Maria Böhmer veya Aile Bakaný Ursula von der Leyen’in bu
araþtýrma için yapýlan toplantýda hazýr bulunmamasýdýr.
Türklerin ve Müslümanlarýn Medya’ya yansýtýlmasý
Diðer bir ihtimal ise
medyanýn – dördüncü kuvvet – sonuçlardan belli ölçüde sorumlu olmasýdýr.
Bunu bildiklerinden, sorumluluðu kabul etmemek
için kenara çekilmeyi tercih ediyorlar.
Ciddi basýn araþtýrmalarý basýnda yabancýlarýn Almanlara oranla, þiddet suçlarý ile daha fazla birlikte
anýldýklarýný ortaya koyuyor. Yabancýlar tehdit olarak algýlanýyorlar. Yabancýlar ayrýca çoðunlukla Almanlara yük, yabancý birer
unsur veya varlýklarý Almanlarýn yaþam biçimlerine zarar verenler olarak
lanse ediliyorlar.2 Buna ek
olarak ilk planda Müslümanlarý merkeze alan ve
uluslararasý terörizmi baðdaþtýrýlan kurgulanmýþ tehdit senaryolarý, anayasa koruma raporlarýnda her yýl
hem federal çapta hem de
eyaletler bazýnda eyaletlerin baþbakanlarý tarafýndan
gazeteci ordusu önünde sunuluyor ve basýlýyor.
Araþtýrmanýn diðer bir
ilginç sonucu ise olumsuz
habercilikten en çok Müslüman özellikleri ile Türkiye kökenli göçmenlerin
maðdur olduklarý bilgisi.3
Öte yandan Medya’da
yer alan haberlerin ana konularý; yabancý oranýn çok
olduðu anaokullarý, okullar, gettolardaki suç oraný,
namus cinayetleri, dil sorunlarý, sosyal devletten
geçinen yabancýlar, camiler
yaparak paralel toplum
oluþturan Müslümanlar,
baþörtüsü ile kadýnlara baský yapanlar, zorla evlendirmeler, aramýzda yaþayan
“fundemantalist-islamcý”
teröristler, güvenlik önlem-
35. sayi sayfalar
26.05.2009
36
leri, yabancýlar yasasýnýn
sertleþtirilmesi, devletin tarafsýzlýk ilkesini ihlal eden
baþörtülü öðretmenler, kutsal savaþ cihad, þeklinde sýralanabilir.
Bu saydýklarýmýz þüphesiz daha birçok baþlýk daha
eklenebilir. Buna raðmen
bazý kavramlarýn kullanýlmasý bile okuyucuda rahatsýz edici bir his uyandýrýyor. Toplum ise her gün bu
konularla meþgul ediliyor.
Bu yazdýklarýmýzdan
medyanýn her þeyi güzel
göstermesi, politikacýlarýn
susmasý gerektiðini söylemek istediðimiz anlaþýlmasýn. Aksine sorunlar gündeme getirilmeli, ancak sorunun büyüklüðü izin verdiði
kadar olmalý bu. Entegrasyondan Sorumlu Devlet
Bakaný Maria Böhmer’in
yaptýðý gibi, örneðin kýskançlýk nedeniyle iþlenmiþ
bir cinayeti – bu Almanya’da zaten aile dramý olarak niteleniyor – sadece
suçlunun Türk kökenli olmasý nedeniyle bir namus
cinayetine döndürmek vahim bir olaydýr.4 Ayný þekilde aþaðýda aktaracaðýmýz türden açýklamalarda
vahimdir: “Kriminal Polis’in tahminlerine göre Almanya’da genç Müslüman
bayanlardan 20 000, 30
000 kadarý zorla evlendiriliyor..”5 Bu cümleler Bavyera Eyaleti Ýçiþleri Bakaný
Joachim Hermann’a ait. Ne
Federal, ne de Eyalet Kriminal Daireleri birçok baþvuruya raðmen bu sayýlarý
onaylayamadý. Nasýl onaylayabilir ki? Almanya’da
2007 yýlýnda 368 329 evli-
11:45 Uhr
Seite 36
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
lik gerçekleþtirilmiþ. Resmi rakamlara göre Almanya’da yaklaþýk 3,2 ila 3,5
milyon Müslüman yaþýyor.
2005 yýlýndaki tüm evliliklerin sadece yüzde 5’ini alsanýz yaklaþýk 18 500 evlilik rakamýna ulaþýlýyor.6
Roland Koch’un 2008 yýlýndaki seçimlerde “çok sayýdaki yabancý kriminel
genç” üzerinden yürüttüðü
seçim kampanyasýnýn ayrýntýlarýna girmek istemiyorum. Bu arada Federal
Ýçiþleri Bakaný Wolfgang
Schäuble’nin Almanya Ýslam Konferansý’ný terör önlemleri baðlamýnda deðerlendirmesi de daha az sorunlu bir durum deðil.7
Medya’daki yayýnlarýn entegrasyona etkileri
Peki sonuç ne? Tek tek
araþtýrmalarý bir araya getirdiðinizde medya yayýnlarýnýn etkileri konusunda
içerisinde çoðunlukla “tehdit edici, kriminel yabancýlar” konularýnýn ele alýndýðý haberlerin Almanya’daki etnik azýnlýklarý olumsuz
olarak yansýttýðý sonucuna
varýyoruz.8
Etnik azýnlýklarýn medyada çoðunlukla olumsuz
yansýtýlmalarý, sadece var
olan ýrk merkezli ve yabancý düþmanlýðý içeren anlayýþlarýn güçlenmesine etki
etmemekte, ayný zamanda
olumsuz bir imaj, güvensizlik, kabul edememe ve
ayrýmcý yaklaþým, düþmanca tavrýn oluþmasýna neden
olmaktadýr.9
Medya ve siyasiler, yýllardýr çözümsüzlüðe terk
ettikleri hususlar noktasýnda, þamar oðlanýnýn Türk
hayat
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
kökenliler olmasý için her
geçen gün katkýda bulundular. Bu toplumun zihnine
o kadar sabit yerleþti ki,
araþtýrma sonuçlarý bu durumu gözümüzün önüne net
bir þekilde serdi. Bu nedenle medyanýn ve siyasetçilerin araþtýrma konusundaki
sessizliklerine þaþýrmýyoruz.
Son tahlilde ortaya çýkan durumun günlük meþguliyetlerinin bir neticesi
olduðunu söylemeliyiz.
Bu tür tehdit içeren haberler insanlara korkulmasý
gerektiðini telkin ediyor,
bu korku da araþtýrmanýn
sonuçlarýna yansýmýþ durumda. Dolayýsýyla Sinus
Sociovision araþtýrmasýnýn
ankete katýlanlarýn korku
içinde olduðu yönündeki
sonuçlarý da hiçte þaþýrtýcý
deðil.10
Doðrusu bir entegrasyon ülkesi için bu iyi bir
durum deðil. Özellikle þu
sebepten deðil: Göçmenlerin Alman medyasýna yansýmasý entegrasyon süreci
için iki anlama sahip. Medya, sadece göçmenlerin Alman toplumuna entegrasyonuna katkýda bulunmuyor, ayrýca göçmenlerin
toplum tarafýndan kabullenilmesinde de etkide bulunuyor.11
Bu baðlamda bir Alman’ýn dairesini Türk yerine Alman’a kiraya vermesi
gayet normal. Bir þirketin
iþe eleman alma esnasýnda
Alman’a – baþvuran kiþinin özelliklerinden baðýmsýz olarak – öncelik tanýmasýna kýzamayýz. Diðer
taraftan küçük Ayþe’nin
annesi baþörtülü diye ailesi
ile yüz yüze gelmek istemeyen ve hatta Ayþe’yi
notlarý Realschule’ye yettiði halde, Hauptschule’ye
gönderen öðretmene bir þey
demeyebiliriz. Örnek olarak buraya aldýðýmýz, ancak ayrýntýsýna giremediðimiz maðduriyetler çok sayýda araþtýrma tarafýndan
ortaya konulmuþtur.
Tüm bu anlatýlanlar ýþýðýnda Almanya’da göçmenlerin ve ayný zamanda
Müslüman olan Türklerin
entegrasyon çabalarýnýn
her gün akýntýya karþý kürek çekmek zorunda olmalarý nedeniyle zor bir noktaya geldiðini söylemeliyiz.
Söz konusu çabalar olumsuz ve çarpýk yansýtýlmalar
nedeniyle ciddi anlamda
zorlaþmaktadýr. Örneðin iþ
baþvurusunda bulunan ve
görüþmede çok iyi bir izlenim veren Ahmet Öztürk’e,
iþe almaya karar verecek
kiþi, önündeki gazete nedeniyle Ahmet hakkýnda paralel toplumda yaþadýðý ve
büyük bir ihtimalle zorla
evlendirilmiþ biri olmasýný
düþündüðünde kim yardým
edebilir
ki.
Yýlda
20.000’den 30.000’e kadar
olan evliliklerin için karþýlýklý sevgi ile gerçekleþmiþ
olmasý da az bir ihtimal zaten!
Bu baðlamda entegrasyonun baþarýlý olmasý, Almanya kamuoyunda etnik
azýnlýklar üzerine yürütülen
tartýþmalarýn çarpýk yaklaþýmlardan arýndýrýlmasý ve
ciddi biçimde yapýlmasý ile
önemli ölçüde doðrudan
baðlantýlý. Ancak ne Enteg-
dosya
rasyondan Sorumlu Bakan
Maria Böhmer’in milli entegrasyon planý, ne de
Wolfgang Schäuble’nin geleceðe ümitle bakmamýzý
saðlamayan Ýslam Konferansý, bu yönde izler taþýmýyor. Geriye sadece yazýmýzda bahsettiðimiz araþtýrma sonuçlarýnýn sorumlularý yeniden düþünmeye
sevk etmesini ümit etmek
kalýyor.
Kaynaklar:
1 Pressemitteilung von Martina
Köppen zur Vorstellung der Studie:
http://www.antidiskriminierungss t e l l e . d e / b m f s f j / g e ne r a tor/ADS/pressemitteilungen,did=121492.html
2 Daniel Müller, Massenmedien
und die Integration ethnischer Minderheiten in Deutschland, S. 100 f.
3 Daniel Müller, Massenmedien
und die Integration ethnischer Minderheiten in Deutschland, S. 101f.
4 h t t p : / / w w w. b u n d e s r e g i erung.de/nn_1272/Content/DE/Pressemitteilungen/BPA/2009/01/200901-05-integrationsbeauftragte1.html
5 h t t p : / / w w w. c s u - t o e ging.de/KundgebungHerrmann.html
6 http://www.destatis.de/jetspeed/portal/cms/Sites/destatis/Internet/
DE/Content/Statistiken/Bevoelkerung/EheschliessungenScheidung e n/ Ta b e l l e n/ C o n tent50/N1__Eheschlie_C3_9Fungen,templateId=renderPrint.psml
7 FAZ am Sonntag, 05.04.2009,
Seite
7,
http://www.faz.net/s/
Rub594835B672714A1DB1A1215
34F010EE1/Doc~EB6B4C3B7FEFA4D87B5EDE5B7388AA571~AT
pl~Ecommon~Scontent.html
8 Sonja Weber-Menges, Massenmedien und die Integration ethnischer Minderheiten in Deutschland, S. 174 f.
9 Sonja Weber-Menges, Massenmedien und die Integration ethnischer Minderheiten in Deutschland, S. 139 f.
10 Sinus Sociovision-Studie:
„Diskriminierung im Alltag - Wahrnehmung von Diskriminierung und
Antidiskriminierungspolitik in unserer Gesellschaft“, S. 57, 60, 70
11 Sonja Weber-Menges, Massenmedien und die Integration ethnischer Minderheiten in Deutschland, S. 176 f.
ATÝB GENÇLÝK KOLLARI KASSEL’DE GENÇLERLE BULUÞTU
A
TÝB Gençlik Kollarý, gençlerin dernekler
bünyesinde yaptýklarý çalýþmalar hakkýnda bilgi edinmek ve gençleri daha iyi
motive edebilmek gayesiyle derneklerine sýk sýk
ziyaretler gerçekleþtirmektedir.
Geçtiðimiz günlerde ATÝB Kassel Derneðine
ziyaret gerçekleþtiren, ATÝB Gençlik Kollarý Genel Baþkaný M.Çaðrý ÖNER, Gençlik Kollarý Genel Baþkan Yardýmcýsý M.Alparslan Çelebi ve
Gençlik Kollarý Genel Yönetim Kurulu Üyesi
Özdem Güçlü`den oluþan heyet, Kassel’de gençlerle biraraya geldi.
Yapýlan çalýþmalarý yakýndan inceleyen ATÝB
Gençlik Kollarý Genel Yönetim Kurulu ATÝB
Kassel Derneði Gençlik Kollarý Baþkaný Çelebi
Bayraktan faaliyetler hakkýnda bilgi aldý.
ATÝB Korbach Derneði Gençlik Kollarý Baþkaný Mustafa Gölcük ve Yönetiminin de hazýr
bulunduðu ATÝB Kassel Derneðinde, gençlere
yönelik bir dizi sohbet gerçekleþtirildi.
Aðýrlýklý olarak genel ahlak konularýnýn konuþulduðu sohbette, gençlere ‘Þahsiyetli’ bir insanda olmasý gereken vasýflar anlatýldý.
Günümüzde sözüne sadýk, mert, dürüst ve
þahsiyetli gençlerin azaldýðýna dikkat çeken
ATÝB Gençlik Kollarý Genel Baþkaný M.Çaðrý
ÖNER`in konuþmasýndan sonra gençlerin ilgiyle
dinlediði sohbet yapýlan yemek ikramýyla son
buldu.
35. sayi sayfalar
26.05.2009
11:45 Uhr
özel köþe
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
M. Salih AYDIN
Kimliðimiz Veya?
Önce selamlarýn en güzeli
olan ALLAH’ýn selamý ile selamlarým.
Yine bir baharýn canlanýþýna þahidlik ediyoruz, hayatýn
yeniden canlanýþý insana nasýl
da neþe veriyor. Bu güzelliklerden bir çok insanýn haberi
bile yok.
Niçin?
Çünkü yönlendirme mekanizmasý medya olanca hýzýyla harekette. Yalan ve karalamayla insanlarý nasýlda
hipnotizma ederek yönlendirmektedir. Ýnsanlar hipnotizma
olmuþ saðlýklý düþünememektedir. Saðduyulu bazý kiþiler
de bu durumu bildiði halde
cüzdaný ve vicdaný arasýnda
sýkýþmýþ kalmýþ durumda. Üç
beþ vatanýný ve dinini seven
insanýmýz insanlarýmýza bu
durumlarý, felaketin yaklaþtýðýný anlatmaya çalýþýyorlar.
Ama velakin vatandaþlar hipnotizmanýn etkisinde olduðu
için, kiþilerin menfaatleri için
yönlendirildiðini görmüyorlar, duymuyorlar, söylemiyorlar. ALLAH (c.c) kalb gözlerini açsýnki gerçekleri görsünler. Emri bi`lmaruf görevini
yapan kardeþlerimizden de
yardýmýný esirgemesin. Bu
duruma inþaallah ahiret günü
þahidim ve þahid olacaðým.
Medya dedikte aklýma geldi, mazaallah Almanya’da yaþadýðýmýz halde, gündem Türkiye yani televizyonda baktýðýmýz bütün diziler, haberler
Türkçe kanallardan. Almanya’daki gündemden ise kimsenin haberi yok. Hakkýmýzda
ne gibi haberler var, doðru
mu, yanlýþ mý haber veriliyor?
Acaba bir gün olsun kafamýzý iki elimizin arasýna alýp
da hiç düþündük mü?
Bizim hakkýmýzda kim ne
düþünüyor, çocuklarýmýzý nasýl bir gelecek bekliyor?
Almanya’ya yerleþeceksek çocuklarý hem kendi kültürümüze hem de yaþadýðýmýz
ülkenin kültürüne nasýl adapte
edeceðiz?
Eðer hala Türkiye diyorsak þimdiden nasýl bir önlem
alacaðýz?
Bütün bunlara karþý ne gibi bir önlemimiz var?
Yoksa yine sahipsiz ve
kimliksiz vurdum duymaz bir
hayata devam mý? diyerek düþünmeye davet ediyorum.
Zamanýn birinde bir kedi
ve fare varmýþ birbirleri ile bir
Seite 37
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
Hacarabýn
Serüvenleri
[email protected]
türlü anlaþamýyorlarmýþ. Fare
kediye:
- Kedi kardeþ sen benim
peynir yememe niçin engel
oluyorsun? Ben yarýn açlýktan
ölürsem, seni bir iþe yaramýyorsun diye seni dýþarý atarlar.
O zaman sanada yazýk olur
bana da demiþ.
Kedi de mantýken bu sözü
doðru bularak, bu iþe razý olmuþ. Bu durumdan faydalanmasýný bilen fare her gün yedikçe kilo alýyormuþ. Bir gün
kedi ev sahibinin hanýmýyla
þöyle konuþtuðunu duymuþ.
Ev sahibi:
- Haným bu kedi bir türlü
iþe yaramýyor, kývrýlýp bir kenarda devamlý uyuyor, fareler
evde cirit atýyor, bunu dýþarý
atýp eve yeni bir kedi getireceðim. Bunu duyan kedi rahatýnýn kaçacaðýný anlýyor ve farenin geçeceði yerde bekliyor.
Fare gelince bakýyor, fare yiye yiye semizlenmiþ kaçacak
durumu bile yok. Pençesini
vurunca fare yakalanýyor. Fare periþan bir durumda:
- Hani kedi kardeþ anlaþmýþtýk?
Kedi:
- Kusura bakma fare kar-
I
hayat
GMG Kuzey
Ruhr
Bölgesi
Löhne Þubesinin
düzenlemiþ olduðu
kermes yoðun kalabalýk ve ilgi tek kelime ile muhteþemdi.
Açýlýþta IGMG Kuzey Ruhr Bölge Baþkaný Murat Ýleri´nin
iþtiraki ile baþladý.
Ýleri: “Bu bir aile
günüdür. Gördüðüm
22
deþ ben seni yakalamazsam
benim durumum kötüleþiyor
diyor ve farenin iþini bitiriyor.
Birgün bizim de rahatýmýzýn
kaçacaðý günün geleceðini bilerek sadece bir hatýrlatma diyorum….
Babamýn iþleri…
Babam Wetzlar`da Buderus demir çelik fabrikasýnda
vinç sürücüsü olarak çalýþtý.
Döküm yapýlan aðýr ve kýpkýrmýzý döküm bloklarý kaldýrýp yerlerine sevkederdi. Birgün yine çalýþýrken ustabaþý
(Meister) aþaðýda el kol hareketleri ile biriyle konuþuyormuþ bu arada yukarýya doðru
eliyle gösterip yüksek sesle
birþeyler söylüyormuþ. Babam içinden bu adam benim
köklerimi ne söktürüp duruyor der, nar gibi kýpkýrmýzý
döküm blokla adamýn üstüne
yürür, Adam kaçmaya baþlar,
bir taraftan da bu adam delimi
ben ona ne yaptým diyormuþ.
Bir kaza olmadan, babam aklýný baþýna alýr da sakinleþir.
Babamý aþaðý indirirler, büyük þefler gelir tercümanla
birlikte durumu anlarlar.
Babama:
- Sormadan öðrenmeden
sen ne yapýyorsun bir daha olmasýn derler. Babamýn sürdüðü vincin camlarý kýrýkmýþ
meðer usta baþý onlarýn yapýlmasý için talimat veriyormuþ
yani babamýn iyiliðini düþünüyormuþ anlýyacaðýnýz.
Kayserili Yaþar Abi…
Kayserili Yaþar Abi, (Rahmetli) bizim Almanyadan
komþumuzdu. Yemek yeme,
hususunda çok mahirdi. Bir
de yaþar abiyi tarif edeyim.
190 boy 140 kilo aðýrlýk. Birgün iþyerinde yemekhanede
yemek yiyecek. Bir bakýyorki
Almanýn biri dikkatle kendini
izliyor. Alman`a hitaben:
- Bak nasýl yemek yenirmiþ öðren diyor ve tüm dilim
ekmeði bir lokmada götürüyor. Tabiki Alman`ýn gözleri
fal taþý gibi açýlýyor. Ve Ah du
liebe gott diyor gayri ihtiyari.
Yaþar Abiye birþey olmaz…
Yaþar abi iþten çýkar babamla eve doðru yürüyorlar
oradan buradan konuþuyorlarmýþ. Karþýdan da vatandaþýn
biri bisikletle geliyormuþ. Sen
gel Yaþar abiye tosla bisiklet
bir tarafa adam bir tarafa bizim Yaþar abiye bir þey olma-
Löhne`de
Aileler Günü
kadarýyla aileli bir
katýlým olmuþtur.
Düzenleyenlerden
ve cemiyet baþkanýmýz Yavuz Bey´den
Allah razý olsun.
Kermeslerimiz artýk
ailelerin ve çevre ce-
miyetlerin katýlýmlarý ile büyük bir baþarý yakalamýþ durumdayýz. Bu baþarý tabiki siz duyarlý cemaat kardeþlerimizin sayesinde olmaktadýr” dedi.
Löhne Cemiyet
Baþkaný
Yavuz
Bey´de: “Cemaatýmýza en iyi hizmeti
sunmaya çalýþtýk. Bu
arada küçük yavrularýmýzý da eðlendirme ve sevdirme
oyunlarý düzenledik.
Ben de katýlan tüm
kardeþlerime teþekkür ederim” dedi.
37
mýþ. Adam bir taraftan her yeri acýyor bir taraftan da Yaþar
abiye:
-Aman Yaþar abi kusura
bakma firen tutmadý. Yaþar
abinin umurunda bile deðil:
- Git iþine kardeþim diyor.
Yaþar Abinin Yeri…
Yaþar abi iþ yerinde sadece
bir duþ kabinine sýðýyor.
Öbürleri ise küçük geliyor.
Bir gün kabinini bir ispanyol
alýr. Yaþar abi gelir bir bakar,
kabin gitmiþ. Adamýn omzundan tuttuðu gibi fýrlatýr adam
karþý duvara yerden kayarak
yapýþýnca herkes gülüþür.
Babamla Yaþar Abi…
Bir konuda babamla yaþar
abi tartýþýrlar ve anlaþamazlar.
Yaþar abi babama posta koyunca babam:
- Hodri meydan erkeksen
deyince.
Yaþar abi babama þöyle bir
bakar ve (Babam 1,56 boyunda bir adam) Yaþar abi:
- Hacý abi bayaðý cesaretlisin der.
Babamda:
- Ne yani teslimmi olacaðýz deyince kucaklaþýrlar.
Yaþar abinin küreði…
Yaþar abi babamla ayný kýsýmda yani dökümde çalýþtýlar. Yaþar abi iþe baþlayýnca
eline bir kürek verirler. Ocaða
kömür atacak o zamanlar eski
düzen, küreðe bakar:
- Bu ne oyuncak kürekmi
der. Yaþar abiye özel büyük
kürek yaparlar ve hiçbir babayiðit o kürekle çalýþamaz.
Eniþtem Döküm
Olacaktý…
Dayým ve eniþtem 1969`lu
yýllarda Wetzlarda Buderus
demir çelik döküm kýsmýnda
çalýþýrlardý. Ýþleride döküm
olacak mallarý döküme hazýrlamak ve vinççiye yardým etmek. Birgün eniþtem çok yorgun iþe geliyor. Dayýma:
- Ben þu kazanýn içine yatayým vinççi bu kazaný alacaksa bana haber edersin diyor.
Dayým da:
- Ben takip edemem diyor
ama. Aradan biraz zaman geçince. Bir de bakýyorki eniþtemin yattýðý kazaný vinç kaldýrmýþ döküme gidiyor. Hemen
harekete geçiyor vinççiye baðýrýyor ve eniþtemi son anda
kurtarýyor.
Bu sefer de bu kadar. Hatalarýmýz varsa affola Selam
ve dua ile ALLAH’a emanet
olunuz efendim…
35. sayi sayfalar
38
26.05.2009
11:45 Uhr
Seite 38
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mayýs - Mai 2009 Cemaziye`l Evvel / Cemaziye`l Ahir 1430
bulmaca
35. sayi sayfalar
26.05.2009
11:45 Uhr
Seite 39
35. sayi sayfalar
26.05.2009
11:45 Uhr
Seite 40

Benzer belgeler