günümüz müzeciliğinde sergileme tekniklerinin sanal teknolojiler ile
Transkript
günümüz müzeciliğinde sergileme tekniklerinin sanal teknolojiler ile
T.C. KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞI KÜLTÜR VARLIKLARI VE MÜZELER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ GÜNÜMÜZ MÜZECİLİĞİNDE SERGİLEME TEKNİKLERİNİN SANAL TEKNOLOJİLER İLE DESTEKLENMESİ VE UYGULAMA ÖRNEKLERİ UZMANLIK TEZİ Deniz DÖNMEZOĞLU ŞUBAT-2013 ANKARA T.C. KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞI KÜLTÜR VARLIKLARI VE MÜZELER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ GÜNÜMÜZ MÜZECİLİĞİNDE SERGİLEME TEKNİKLERİNİN SANAL TEKNOLOJİLER İLE DESTEKLENMESİ VE ÖRNEKLER UZMANLIK TEZİ Deniz DÖNMEZOĞLU Tez Danışmanı Dr. Soner ATEŞOĞULLARI EKİM-2012 II T.C. KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞI KÜLTÜR VARLIKLARI VE MÜZELER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ GÜNÜMÜZ MÜZECİLİĞİNDE SERGİLEME TEKNİKLERİNİN SANAL TEKNOLOJİLER İLE DESTEKLENMESİ VE UYGULAMA ÖRNEKLERİ UZMANLIK TEZİ Deniz DÖNMEZOĞLU Tez Danışmanı Dr. Soner ATEŞOĞULLARI ŞUBAT-2013 ANKARA III Deniz DÖNMEZOĞLU tarafından hazırlanan GÜNÜMÜZ MÜZECİLİĞİNDE SERGİLEME TEKNİKLERİNİN SANAL TEKNOLOJİLER İLE DESTEKLENMESİ VE UYGULAMA ÖRNEKLERİ adlı bu tezin Uzmanlık Tezi olarak uygun olduğunu onaylarım. Dr. Soner ATEŞOĞULLARI (Danışman) Bu çalışma, jürimiz tarafından oy birliği / oy çokluğu ile Kültür ve Turizm Uzmanı Tezi olarak kabul edilmiştir. Adı ve Soyadı İmzası Başkan : _____________________________________ …………….......... Üye : ________________________________________ …………….......... Üye : ________________________________________ …………….......... Üye : ________________________________________ …………….......... Üye : ________________________________________ …………….......... Tarih : ......../….…/………… Bu tez, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür ve Turizm Uzman Yardımcılarının Uzmanlık Tezlerini Hazırlarken Uyacakları Yazım Kuralları Yönergesiyle belirlenen tez yazım kurallarına uygundur. IV SINAV YETERLİK KOMİSYONUNA BEYAN Bu belge ile bu uzmanlık tezindeki bütün bilgilerin akademik kurallara ve etik davranış ilkelerine uygun olarak toplayıp sunduğumu; ayrıca, bu kural ve ilkelerin gereği olarak, çalışmada bana ait olmayan tüm veri, düşünce ve sonuçları andığımı ve kaynağını gösterdiğimi beyan ederim. …./..../2013 Deniz DÖNMEZOĞLU Kültür ve Turizm Uzman Yardımcısı V KÜLTÜR VE TURİZM UZMANLIK TEZİNİN ÇOĞALTILMASI VE YAYIMI İÇİN İZİN BELGESİ Tezi Hazırlayanın Adı Soyadı : Deniz DÖNMEZOĞLU Tez Konusu : GÜNÜMÜZ MÜZECİLİĞİNDE SERGİLEME TEKNİKLERİNİN SANAL TEKNOLOJİLER İLE DESTEKLENMESİ VE UYGULAMA ÖRNEKLERİ Tez Danışmanı : Dr. Soner ATEŞOĞULLARI (Arkeolog) Kültür ve Turizm Uzmanlık Tez çalışmamın, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yayımlanarak Milli Kütüphane ve İhtisas Kütüphanesinde her türlü elektronik formatta arşivlenmesini ve kullanıma sunulmasını kabul ediyorum. …/…/2013 VI ÖNSÖZ Günümüz Müzeciliğinde Sergileme Tekniklerinin Sanal Teknolojiler İle Desteklenmesi ve Uygulama Örnekleri konulu bu çalışma, müzeciliğin tarihsel değişimine bağlı kalarak günümüz Türkiye’sinin Çağdaş Müzecilikteki konumunu belirlemeye yönelik bir çalışmadır. Bu çalışmada, bilgiyi üreten, depolayan, sahip olduğu bilgiyi değerlendirerek topluma sunan kurumlar olarak günümüz müzelerinin, gelişen teknolojiler ile birlikte sergiledikleri nesnelerin anlattıklarının okunurluğunun etkisini arttırmak üzere nasıl yöntemler kullandıkları ele alınmış ve Türkiye’deki Müzelerin yeterlilikleri örnekler göz önüne alınarak kıyaslama yapılması sağlanmıştır. Bir ülkenin geçmişini toplumun tüm tabakalarına ulaştırmayı hedeflemiş olan müzelerin, depo görünümünden sıyrılarak yaşayan mekânlar haline gelmelerine katkı sağlayacak olan sanal teknoloji kullanımına ülkemiz müzeciliğinden örnekler verilerek mevcut durum irdelenmiştir. vii VII İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ………………………………………………………………………………............vii İÇİNDEKİLER ……………………………………………………………………………viii SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ ………………...……………………………..xi TABLOLAR, RESİMLER ve ŞEKİLLER DİZİNİ ….……………………………….....xii GİRİŞ ………………………………………………………………………………………...1 BİRİNCİ BÖLÜM MÜZE KAVRAMI 1. MÜZE KAVRAMI……………………………………………………………………........3 1.1. Neden Müzecilik………………...……………………………………………….........3 1.2. Müzeciliğin Tarihsel Gelişimi ……………………………..……………….................5 1.2.1. Dünyada Müzeciliğin Tarihsel Gelişimi ……………………………..……..........5 1.2.2. Türkiye’de Müzecilik ve Gelişim Aşamaları ……………………………...........15 İKİNCİ BÖLÜM MÜZELERİN AMAÇLARI 2. MÜZELERİN AMAÇLARI………………………….……..…………………………...23 2.1.1. Müzenin Amaç ve Görevleri………………………..…………………………........23 2.1.2. Müzenin Temel işlevleri……………………………………………………........24 2.1.2.1. Müzelerde EserToplama.....................................................................................24 2.1.2.2. Müzelerde Koruma-Bakım-Onarım....................................................................25 2.1.2.3. Müzelerde Belgeleme…….................................................................................25 2.1.2.4. Müzelerde Sergileme..........................................................................................26 2.1.2.5. Müzelerde Eğitim................................................................................................27 2.1.2.6. Müzelerin Diğer Kulanım Amaçları...................................................................28 viii VIII 2.1.3. Dünya Genelinde Müze Tipolojisi…………………………………………………......29 2.1.3.1. Sergilenen Koleksiyonun Niteliğine Göre Sınıflama..........................................30 2.1.3.2. Koleksiyonlarına Göre Sınıflama .......................................................................30 2.1.3.3. Yönetimleri Açısından Sınıflama........................................................................37 2.1.3.4. Sergileme Yöntemlerine Göre Müzeler .............................................................39 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ÇAĞDAŞ MÜZECİLİK 3. ÇAĞDAŞ MÜZECİLİK……………...……………………………………………..……39 3.1. Çağdaş Müzeciliğin Anlamı, Müze-Toplum ilişkisi……………….…....................43 3.2. Çağdaş Müzecilikte Araştırma, Koruma ve İletişim.................................................40 3.3. Değişen Müze Mekanları ve Sergileme Kavramı………………….……..…..…....46 3.4. Müzelerde İletişim Amacıyla Sergileme Yöntemlerinin Sanal Teknolojiler İle Desteklenmesi ve Teknoloji Kullanımı………….…….....48 3.4.1. İnteraktif Müzecilik............................……………………………….………...51 3.5. Türkiye Çağdaş Müzeciliğin Neresinde?..………………………………………....53 3.6. Türkiye’de Yeni Müzeler Ve Müzeciliğin Değişen Yüzü ve Sanal Teknoloji Uygulamalarından Örnekler.....................................................................................57 3.6.1. İnteraktif Sistemler ve Uygulama Örnekleri…………..………….…...……....57 3.7. Türkiye’de İnteraktif Uygulama Sistemlerine İlişkin Örnekler………......…….....65 3.7.1. Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi………...………………………..................65 3.7.2. Burdur Arkeoloji Müzesi……………………………………………................72 3.7.3. Çorum Arkeoloji Müzesi ………...……………………………….....................75 3.7.4. Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesi……………………………………...................79 3.7.5. İstanbul Galata Mevlevihanesi………………………………………................82 3.7.6. Kırşehir Kaman Müzesi…………………………………………..…................83 3.7.7. Kahramanmaraş Müzesi...…………………………………………..................85 3.7.8. Konya Mevlana Müzesi Derviş Hücreleri…..……………………….................87 3.7.9. Edirne Türk İslam Eserleri Müzesi…………………………….........................88 iix IX DEĞERLENDİRME VE SONUÇ ………………………………………………………..89 KAYNAKÇA ……………………………………………………………………………….93 ÖZET ………………………………………………………………………………………..97 ABSTRACT ………………………………………………………………………………...98 ÖZGEÇMİŞ ………………………………………………………………………………...99 x X SİMGELER ve KISALTMALAR DİZİNİ agm. Adı geçen makale bkz. Bakınız Çev. Çeviren DÖSİMM Döner Sermaye İşletmeleri Merkez Müdürlüğü ICOM International Council of Museums (Uluslararası Müzeler Konseyi) M.Ö. Milattan Önce OKA Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı SÖM Sınırlar Ötesi Müze TKİ Türkiye Taş Kömürü İşletmeleri TTK Türk Tarih Kurumu TÜRSAB Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği UNESCO United Nations Educational Scientific And Cultural Organization (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu) 3B 3 Boyutlu Animasyon xi XI RESİMLER DİZİNİ Resim 3.1: İnteraktif Yüzey Sistemi........................................................................................59 Resim 3.2: Projeksiyon Yüzeyi ve Projeksiyon Mesafesi........................................................60 Resim 3.3: Projeksiyon Kombinasyonları................................................................................60 Resim 3.4: Projeksiyon Alanı...................................................................................................60 Resim 3.5: Hareketin Algılanması............................................................................................60 Resim 3.6: İnteraktivitenin Başlaması......................................................................................60 Resim 3.7: Video Mapping.......................................................................................................64 Resim 3.8: Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi Genel Görünüm.............................................65 Resim 3.9: İnteraktif Yüzey Sistemi (Balıklar) ......................................................................67 Resim 3.10: İnteraktif Yüzey Sistemi (Suya Düşen Yapraklar) .............................................67 Resim 3.11: Zeugma Müzesi Dokunmatik Bilgilendirme Ekranları........................................68 Resim 3.12: Zeugma Müzesi Dokunmatik Bilgilendirme Ekranlar.........................................69 Resim 3.13: Zeugma Müzesi Dokunmatik Rehber Bilgilendirme Ekranları............................69 Resim 3.14: Zeugma Müzesi Dokunmatik Bilgilendirme Ekranları........................................70 Resim 3.15: Zeugma Müzesi Dokunmatik Oyun Masaları.......................................................71 Resim 3.16: Zeugma Müzesi Düğün sahnesi İnteraktif Yansıtma Öncesi...............................71 Resim 3.17: Zeugma Müzesi Düğün sahnesi İnteraktif Yansıtma Sonrası...............................72 Resim 3.18: Burdur Arkeoloji Müzesi Kibyra 3B Antik Şehir Bilgi Sistemi...........................73 Resim 3.19: Burdur Arkeoloji Müzesi 3Boyutlu Çömlek Yapımı Uygulaması.......................74 Resim 3.20: Burdur Arkeoloji Müzesi Dijital Heykel Atölyesi................................................75 Resim 3.21: Çorum Arkeoloji Müzesi Savaş Arabası Simülatörü Uygulaması......................76 Resim 3.22: Çorum Arkeoloji Müzesi Hüseyin Dede Vazosu 3 Boyutlu Tarama..................77 Resim 3.23: Çorum Arkeoloji Müzesi Hüseyin Dede Vazosu 3 boyutlu İnceleme................77 Resim 3.24: Çorum Arkeoloji Müzesi “Ölü Gömme Töreni” anlatımı...................................78 Resim 3.25: Eti Arkeoloji Müzesi Katmanlı Hologram Uygulaması.......................................79 xii XII RESİMLER DİZİNİ Resim 3.26: Eti Arkeoloji Müzesi 3B Dokunmatik Ekran Uygulaması...................................80 Resim 3.27: Eti Arkeoloji Müzesi 3B Dokunmatik Ekran Uygulaması...................................80 Resim 3.28: Eti Arkeoloji Müzesi Sanal Kral Mezarı Uygulaması..........................................81 Resim 3.29: Eti Arkeoloji Müzesi Dijital Kitap Uygulaması...................................................81 Resim 3.30: İstanbul Galata Mevlevihanesi 3D Holografik Görüntü.......................................82 Resim 3.31: İstanbul Galata Mevlevihanesi Dijital Kitap (Mesnevi) ......................................82 Resim 3.32: Kırşehir Kaman Müzesi 3 Boyutlu Sanal Obje (Mühür) .....................................83 Resim 3.33: Kırşehir Kaman Müzesi 3 Boyutlu Sanal Kalehöyük Gezisi...............................84 Resim 3.34: Kırşehir Kaman Müzesi 3 Boyutlu Sanal Kalehöyük Gezisi...............................85 Resim 3.35: Kahramanmaraş Müzesi 3 Boyutlu Panaromik Yaşam Simülasyonu.................86 Resim 3.36: Kahramanmaraş Müzesi Yapay Mağara Projeksiyon Sistemi.............................86 Resim 3.37: Kahramanmaraş Müzesi 3 Boyutlu Sanal Obje...................................................87 Resim 3.38: Edirne Türk İslam Eserleri Müzesi 3 Boyutlu Holografik Görüntü.....................88 xiii XIII GİRİŞ 20. yüzyılın ilk yarısına kadar müzelerin; toplumun dışında, “fildişi kuleler” olarak algılanmasına neden olan 19. yüzyılın klasik müzecilik anlayışı, 1900’lerin ikinci yarısından itibaren yaşanan sosyo-kültürel hareketlerle; yoğunlaşan iletişim ortamı, ekonomik ve siyasi güç dengelerindeki değişim, kültürel sorgulamalar gibi nedenlerden dolayı değişiklik göstermiştir. Müzeler, topluma karşı olan sorumluluklarını kavrayıp, tartışmaya başlayarak günümüzdeki müzecilik anlayışının temellerini atmış, değişen yeni müzecilik anlayışıyla birlikte de, hem fiziksel hem de eylemsel olarak toplumla bütünleşebilecekleri yeni bir dönemin kapılarını aralamışlardır. 1946’da kurulan ve müzelerin çalışma sistemleri, personel kadroları, eğitim ve sergi etkinliklerinin gelişmesine, çeşitli ülkelerdeki müzecilik çalışmalarına öncülük eden Uluslararası Müzeler Konseyi/ICOM (International Council of Museum); günümüzde müzelerin toplumun kültürel ve doğal mirasını koruyan depolar olarak kalmayıp, çağdaş müzeciliğin işlevleri ile donatılmış birer kültür ve eğitim kurumu olduğunu vurgulamaktadır. Değişen müze anlayışı, bir zamanlar yüksek kültürün kaleleri olan müzeleri, günümüzde kültür endüstrisinin üzerinde yoğun olarak mesai harcadığı faaliyet alanlarına dönüştürmüştür. Müzelerin, geçmişin değerlerini korumayı birincil derecede amaç edinmelerinin yanı sıra geleceğe değer katmaları da kaçınılmazdır. Toplumun kültürel mirasını toplum adına koruyan, tanıtan bir kurum olarak, bir anlamda kamu malı niteliğinde olan müzeler, halkın kültür varlığının somut belgesidir ve bu nedenle de halkla, toplumsal ve kültürel etkileşim içindedir. 1 Devletler de, ulusal kültürü oluşturup yaymaya çalışırken, halkla bağlarını güçlendirmek için müzelerin varlığından faydalanır. Müzeler ise amaçları doğrultusunda işlevlerini yerine getirebilmeleri ve ayakta durabilmeleri için güçlü bir planlamaya ihtiyaç duyarlar. Değişen müzecilik anlayışı, günümüzde müzeleri, başarılı olabilmeleri için, hedeflerine yönelik stratejik planlamalarını yapmaları, koleksiyonları doğrultusunda hizmet tanımları ve alanlarını belirlemeleri, müze yönetimi bütçesini belirlediği stratejiler üzerine konumlandırmaları ve müze-toplum ilişkisi bağlamında “yaşayan müze” kriterlerine uygun hale getirmeyi zorunlu kılmaktadır (Messer, 2005). 2 BİRİNCİ BÖLÜM 1. MÜZE KAVRAMI 1.1. Neden Müzecilik? Müze sözcüğünün etimolojisi incelendiğinde Eski Yunan’a dayandığı ortaya çıkmaktadır. Eski Yunan’da sanat eserlerini koruyan güzel kızların oturduğu binaya “Mouseion” denilirdi. Müzelerin günümüzdeki isimleri buraya dayandırılmaktadır (İnel, 1998: 24; Genim, 1998: 34). Müzenin işlevsel olarak günümüzde de geçerli olan tanımları incelendiğinde farklı kaynaklara göre temelde aynı olmak koşulu ile birden fazla müze tanımının bulunduğu görülmektedir. Müzelere yönelik en gelişmiş ve en güncel tanım ise Uluslararası Müzecilik Konseyi’nce (ICOM) yapılan tanımdır1. ICOM’a göre müze; “Müze, araştırma, eğitim ve keyif alma amaçlarıyla, insanın varlığına ve yaşadığı çevreye tanıklık eden somut ve somut olmayan kültürel mirasın, toplandığı, korunduğu, araştırıldığı, paylaşıldığı ve sergilendiği, halka açık, toplumun ve gelişiminin hizmetinde, kar amacı gütmeyen ve sürekliliği olan bir kurumdur.” Yine ICOM’a göre bir kurumun “müze” olarak adlandırılabilmesi için verilen tanıma uygun olarak; 1 http://icom.museum/ 3 • İnsanları ve çevreleri hakkında materyal, kanıt toplayan ve koruyan, doğal,arkeolojik, etnografik ve tarihsel yerlerin, • Canlı bitki ve hayvan türlerini barındıran botanik veya hayvanat bahçeleri olması bilim merkezleri ve planetoryumların, • Kar amacı olmayan sergiler ve galerilerin, • Doğal kaynakların, • Bu yazıda verilen tanıma uygun müzeden sorumlu uluslararası, ulusal, halka açık ajanslar, bölgesel müze organizasyonların ve departmanların, • Müzenin araştırma, iletişim, eğitim, dokümantasyon ve diğer aktivitelerini üstlenen kar amacı olmayan kurumların veya organizasyonların, • Fiziksel varlığı olmayan kaynakların korunmasında ve devamının sağlanmasında görev alan kültürel merkezler ve başka vakıfların olması gerekmektedir (ICOM: 2005). Geçmişi oldukça eskiye inen müzeciliğin değişik araştırmacılar tarafından bir çok tanımı yapılmıştır: Müze, sanatsal, kültürel, tarihsel ya da bilimsel ürünlerin sürekli olarak sergilenmesi amacıyla yapılan veya kendisi bu sıralanan nitelikleri nedeni ile halka açık tutulan yapıdır (Sözen ve Tanyeli, 1992: 169). C. Başaran müzeyi “kültürel değeri olan buluntulardan oluşmuş bir bütünü çeşitli vasıtalarla korumak, incelemek, değerlendirmek ve özellikle halkın estetik zevkinin yükselmesi ve eğitimi için teşhir etmek amacıyla, kamu çıkarları için idare edilen kuruluşlar” olarak tanımlarken (Başaran, 1995: 48); O. Alpözen, “dünya mirasının korunduğu mekanlar” olarak tanımlar . (Alpözen, 1998: 37) N. Akyürek Vardar ise “belirlediği içerik ve program çerçevesinde barındırdığı ve barındıracağı varlıkları kişiye zevk vermek, bilgi ve bilinç kazandırmak, eğitmek, duyarlılık ve heves aşılamak amacıyla inceleyen; içeriklerini açıklayan, araştıran, gelecek kuşaklara aktaran ve onları sergileyip, tanıtan,kar ve kazanç beklentisi olmayan, tarihsel zenginliği motive eden, bilimsel ve kültürel devamlı kuruluşlar" 4 olarak tanımlamaktadır. Prof. Dr. Tomur Atagök’ün müze tanımı ise şöyledir; “Müze toplumun bilimsel ve kültürel geçmişini yansıtan ve geleceğini biçimleyecek öğeleri araştıran, toplayan ve koruyan, sergileyen, belgeleyen, yaşatan ve yönlendiren yaygın bir eğitim kurumudur.” Allan’a göre ise; “Müzelerin başlıca görevlerinden biri, insanın dünyanın bütün bölümlerindeki tarihini bizim için canlandırmak; insanın, içinde yaşadığı çevreyi tanımakta nasıl ilerlediğini, aile hayatını nasıl teşkilatlandırdığını, sanatların, tekniklerin, kültürün ve uygarlığın nasıl geliştiğini bize göstermektedir” (Allan,1963:5). Müzeciliğin temelinde, insanı, insanın çevresini anlatan, kültürel, sanatsal yada bilimsel açıdan önemli nesnelerin önce toplanması, koleksiyonlarının yapılması, sonra da bu koleksiyonların korunması ve de sergilenmesi yatar. Müze, halka açık olan, bilginin halkla paylaşıldığı bir alandır. Farklı objeleri ya da bilgiyi toplama, biriktirme ve koruma çabası elbette insanlık açısından önemli bir seviyedir. 1.2. Müzeciliğin Tarihsel Gelişimi 1.2.1. Dünyada Müzeciliğin Tarihsel Gelişimi Toplanan eşyaların niteliklerinden, sergilenen mekanlara ve bu sergilemelerin amaçlarına kadar müzecilik kavramı sürekli değişmiş, 20. yüzyıla gelindiğinde ise daha önceki dönemlerden çok daha farklı anlamlar içermeye başlamıştır. Müzelerin ilk ortaya çıktığı günden bu yana gecen süreyi Rönesans Öncesi Müzecilik, Rönesans Sonrası Müzecilik, 19. yüzyıl Müzeciliği ve çalışmanın bir sonraki bölümünde detaylı olarak irdelenecek olan 20. yüzyıl müzeciliği seklinde incelemek faydalı olacaktır.2 2 http://www.kulturtarihi.org/makale2.htm 5 Müzenin ilk atası sayabileceğimiz Mouseion tapınağı, elbette günümüzdeki müzelerden çok farklıdır. Bu ve diğerleri, bilginin toplandığı ve gelecek kuşaklara aktarılmak için yazılıp saklandığı, sanat ve ilime dayanan okullar topluluğudur. Yine antik çağda, Atina’da ünlü ressamların yapıtlarının ‘Pinakotek’ denilen salonlarda toplandığı ve bu mekanların halka açık olduğu bilinmektedir. Pinokotek de bir anlamda sanat galerisinin atasıdır. Müzenin gelişim tarihi açısından önemli olan, antikçağ insanın sanat eserlerini ve ilim kaynaklarını toplama, koruma anlayışına sahip oluşudur. Tarihsel süreçte doğa nesnelerinin ve sanat yapıtlarının bir araya getirilmesi ilk kez Paleolitik Çağ mezarlarında görülmektedir (Uçankuş, 2000: 194). Ancak elimizdeki kayıtlara göre, koleksiyonculuğun yakın doğuda doğduğu kabul edilmektedir (Atasoy, 1999 : 1; Yücel, 1999 : 1). Eski Mısır ile Mezopotamya’da değerli eşyaların tapınaklarda, mezarlarda veya saraylarda bir arada sergilendiklerine tanık olunmaktadır (Yücel, 1999: 19). Dinsel amacın ön plana çıktığı bu sergilemelerin yanı sıra, savaşlarda galip gelen hükümdarlar ele geçirdikleri ganimetleri kuvvet ve kudret gösterilerinin bir simgesi olarak halkın görebilecekleri yerlere koymuşlardır (Yücel, 1999 : 19). M.Ö. 12. yüzyılda Elam kralı Şhutrak Nanhuntes’in yağma ettiği şehirlerden topladığı eşyaları bir tapınağa yerleştirip halka teşhir etmesi (Atasoy, 1999 : 1) ve Asur kralı Asurbanipal’in Mısır seferi dönüşünde iki obeliskle, otuz iki heykeli kazandığı zaferin bir anısı olarak sergilemesi, buna örnek olarak gösterebilir (Yücel, 1999 : 19). Sanatsal ağırlıklı nesnelerin bilinçli olarak toplanması ilk olarak antik Yunan'da görülmektedir. Kolonizasyon hareketleri ile birlikte siyasal ve dinsel önem taşıyan merkezlerde “Treasuri” ( Hazine Binası ) adı verilen binalar inşa edilmiştir (Yücel, 1999 : 19 ; Gerçek, 1999 : 1). Bunun yanında antik yazar Pausanias’tan nakledildiğine göre, Atina akropolünün büyük tören kapısı olan propleia'nın sol kanadına bitişik “Pinakothek” adı verilen ve içerisinde Polynote, Micon, Panainos, Apollodoros, Herodotos, Zeuxis ve Parhasios gibi dönemin ünlü sanatçılarının eserlerinin sergilendiği (Başaran, 1995 : 49), halka da açık olan bir resim galerisinin 6 yer aldığı bilinmektedir (Yaraş, 1994 : 19 ; Başaran, 1995: 49; Yücel, 1999 : 19). Ayrıca, Delphi Apollon, Olympia Zeus ve Parthenon kutsal alanlarına (Leland, 2000 : 267). pek çok eşya adak olarak verilmekte ve bu adak eşyaları bir oda içinde saklanmaktaydı (Atasoy, 1999: 1). Bu bakımdan, zamanla tüm tapınaklar adak eşyası olarak verilen heykeller ve tablolar ile tapınma yeri olmalarının yanı sıra birer “sanat galerisi” görevini de üstlenmişlerdir. Helenistik dönemden başlayarak, gymnasium'larda fiziksel eğitimin yanında, zihinsel eğitime de ağırlık verildiği görülmektedir. Aynı dönem içinde mouseion’larda da sosyal etkinlikler ve felsefi konuşmalar ağırlık kazanmıştır. Bir süre sonra mouseionlar, entellektüel kişilerin buluşma yeri haline gelince, bu yapıların içi daha bir özenle düzenlenerek pek çok sanat eseri sergilenmeye başlanmış (Yaraş, 1994 : 19), bu duruma koşut olarak da, Helenistik dönemde eski eserlerin toplanmasına büyük önem verilmiştir. Romalılar da geçmişe ait eserlerden meydana gelen koleksiyon oluşturma ve eser kopyalama, kültürlerinin vazgeçilmez bir özelliği olarak görülmektedir. Hatta Romalılar, eski Grek heykellerinin bir araya toplanmasını, yada başka bir deyişle, “Pinakothek” sahibi olmayı onur saymışlardır (Gerçek, 1999 : 1). Bu anlamda koleksiyonculuk, en tipik ve çağımızla benzerlik gösteren yönleriyle ilk Roma’da ortaya çıkmıştır (Yaraş, 1994: 20). Antikçağda okulların halka açık kurumlar olduğu, burada, ilmi ve sanatı halka ulaştırma, halkla paylaşma seviyesine de ulaşıldığını görülmektedir. Bilgiyi ve sanatı halka ulaştırma anlayışı, Antik çağda kendini gösterirken, batı dünyasında, Ortaçağda ise böyle bir yaklaşım görülmemektedir. Ortaçağda, batıda gerçek anlamda bir müzeden bahsedilemez. O dönemde kilise ve manastırlarda zengin eşya koleksiyonları vardır. Eski tapınakların hazineleri, prenslerin ve derebeylerinin kalelerinde, dışa kapalı dini grupların manastırlarında gözlerden uzak olarak toplanıp, keşfedilecekleri günü beklemişlerdir. Batıda Rönesans’a kadar sanat, tarih ve bilim kaynakları dışa kapalı bir koleksiyonculuk anlayışıyla toplanmaya devam 7 etmiştir. Halk için sanat eserleri sadece kiliseyi ziyaret ettiklerinde görebilecekleri bir olguydu. Uzun dönem müze tanımının bir parçası olarak görülen kütüphanelere ve kitaplara ulaşmaları ise neredeyse imkansızdı. Eski Mısır ve Mezopotamya’da da değerli nesnelerin tapınaklarda, mezarlarda, kutsal yerlerde, saraylarda toplanıp sergilendiği bilinmektedir. Bu dönemde dinsel amaç ön plandadır. Ayrıca, yöneticilerin güçlerini halka göstermek için savaş ganimetlerinin toplanıp sergilendiği de bilinmektedir (Ana Brittannica, Cilt 16). Koleksiyonculuğun ilk örneklerini M.Ö. 17. yüzyılda Babil saraylarında bulunan objelerin ayrıntılı envanterleri, Mezopotamya Kralı Nabuccudonosor’un tümüyle dünyevi olan koleksiyonculuk arzusunu yansıtır. Yine Mezopotamya’da M.Ö. 2000 yıllarında birçok alış-satış, kira kontratları, borç senetleri, makbuzlar, devlete ve mabede getirilen vergi ve hediyeler, çeşitli mektuplar arşiv olarak korunmaktaydı. Sanatsal ağırlıklı objelerin bilinçli olarak toplanması ilk defa eski Yunan’da görülmüştür. Helenistik dönemde (M.Ö. 300-M.Ö. 30) ise eserlerin toplanması daha da yoğunluk kazanmıştır. Bu dönemin Bergama kralları Klasik Çağın (M.Ö. 50-300) Yunan heykellerini veya onların kopyalarından oluşmuş ilginç koleksiyonlar meydana getirmişlerdir. Helenistik Çağın ünlü krallarından 1. Ptolemaios da M.Ö. 300 yıllarında o dönemin önemli bir kültür merkezi olan İskenderiye’de ilk müze ve kütüphane’yi kurmuştur. Eski Çağda savaşlarda ele geçen, savaş galiplerinin getirdikleri eserler yeni bir tutkunun, koleksiyonculuğun başlamasına neden olmuştur. Bugünkü anlamda bir müze oluşturma düşüncesiyle yola çıkılmamasına rağmen bu tür çalışmaların ilkel müzelerin başlangıcı olduğunu düşünebiliriz. Romalılar eski Yunan heykellerinin bir araya toplanışını onurlu bir uğraş olarak nitelendirmişlerdir. Bu nedenle de bu tür koleksiyonların öncelikle mabetlerde toplanışına özen gösterilmiştir. 8 Romalı imparatorların arasında koleksiyonculuğun yayılmasının ardından Hıristiyanlığın paganlığa karşı tutumu Antik Çağ’da toplanan birçok malzemenin bu dönemde yok olmasına yol açtı. Doğu Roma imparatoru 1. Constantinus (M.S.324337) ise sanata meraklı olduğu için kurduğu yeni başkent Konstantinopolis’i (İstanbul) heykellerle donatıp eski yapıtları korudu. Hıristiyanlığın kuvvetlenmesi ile antik çağdaki tapınakların yerini kiliseler almıştır. Kiliseler çağın tek kamu müzesi biçimidir. Eserlerin kiliselerde toplanması bunların birer övünç kaynağı olarak görülmesini sağlamıştır. Hıristiyanlıkla artan kilise sayıları sayesinde ise hem buralarda toplanan eser sayıları artmıştır, hem de kiliselere yapılan hediyelerle koleksiyonlar gittikçe büyümüştür. Rönesans dönemi düşünürleri Roma dönemi eserlerini, antik yapı kalıntılarını, el yazmalarını ortaya çıkarmaya başlamış böylelikle, Antikçağ bilginlerinin eserlerine yeniden ulaşmışlardır. Ayrıca antik eserlere ve küçük antik objelere olan ilginin arttığı Rönesans döneminde, zamanın üst sınıflarında antik malzemeleri toplama merakını uyandırmıştır. Başlangıçta küçük antik objelere duyulan merak, daha sonra yerini sanatsal objelere ve mimariye bırakmıştır. Böylece zamanın üst sınıfları arasında bir hobi gibi başlayan koleksiyonculuk gelecekte müzeciliğin nüvesini oluşturmuştur. 14. Yüzyılda Batı Avrupa’da başlayan koleksiyonculuk mantığı, 18. yüzyılda bugünkü anlamda bilim ve kültür tarihi olarak müzecilik anlayışına dönüşmüştür. Ancak, bunun daha öncesinde Çin ve antik Roma’da özel koleksiyonların olduğu gözden kaçmamalıdır. Rönesans döneminde kilisenin geniş halk kitlelerine görsel imajla ulaşma fikri, müzeciliğin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Dini koleksiyonculuğun sonucu bunların sergilenebileceğim mekan gereksinimi ortaya çıkmış ve müze binasının oluşumu gerçekleşmiştir. (Alp, 2002). 9 Müzelerin sayısı 1750’lerden itibaren önemli artış göstermiş ve tüm Avrupa’ya yayılmıştır. Diğer kıtalara yayılmaları bir yüzyıl daha sonradır. Öte yandan 1750’lerden bu güne kadar müzeler her açıdan değişikliklere uğramıştır. Bu süre içinde sanat müzeleri sayıca üstünlüklerini ve diğer müzelerin mümkün olduğunca benzemeye çalıştıkları bir model olma niteliklerini yitirmişlerdir. Müzeler üzerinde yapılan son istatistiklere bakıldığında müzelerin büyük bir çoğunluğunun tarih müzeleri olduğu görülür. Hatta, günümüzde, sanat müzelerinin bile tarih müzeleri olduğu, eş deyişle, “Sanat Tarihi” müzeleri olduğu söylenebilir. Sanat müzeleri ile eski eser müzeleri 18. yüzyılın sonuna kadar nesneleri belirli bir yer, zaman ya da tarihle belli bir dönem ve belli bir toplumla herhangi bir ilişki kurmadan sergiliyorlardı. Antikalar ve sanat eserleri güzelliğin ve hünerin sonsuza kadar yaşayacak örnekleri olarak müzelerde korunuyordu. 18. yüzyılın ikinci yarısında, Winckelmann∗ döneminin başında, müzelerin tarihe açılmaları antikaların ve modern sanat eserlerinin dünyevi başarıları dolayısıyla bir zaman ve mekân içinde örnek teşkil ettikleri düşüncesiyle gerçekleşti. Bu düşünce müzeciliğe farklı zamanlarda, örneğin Almanca konuşulan ülkelerde Fransa’dan daha önce girdi. “Görsel Bir Sanat Tarihi” olarak resim sergileyen ilk müze Christian von Meckel’in küratörlüğündeki Viyana Belvedere Müzesidir. Benzer bir yaklaşım ancak bu kez ayrıntılı bir tarih felsefesine dayandırılan Berlin’deki Altes Müzesinde görülür. 18. yüzyılda koleksiyonlar özelliklerine göre ayrılmaya ve arşivlenmeye başlanmıştır. 1771’de Ufizzi Galeri’deki bilimsel aletler ve doğa tarihi koleksiyonu sanat eserlerinden ayrı bir binaya taşınmıştır. Bu, günümüzdeki sanat müzesi, bilim ∗ Arkeoloji'nin bilim haline gelmesinde ve Arkeoloji'ye bir metod oluşturmasında en büyük katkıyı Alman J.J.Winckelmann (1717-1769) sağlamıştır. Winckelmann, o güne dek yapılan kazılar üzerine yazdığı yazılarla ve hazırladığı taş koleksiyonu kataloğuyla Arkeoloji alanında çalışan ilk bilim adamı olmuştur. Bu nedenle " Arkeoloji"nin babası sayılır. (www.dogakoleji.com/dogaArt/thread.asp?devam=true&icerik_id=639&cat_id=280 -14k -) 10 müzesi ayrımının başlangıcıdır. Bu arada 18. yüzyıl halk müzesi anlayışının gelişimi açısından yine önemli bir dönemdir. İngiltere’de 18. yüzyılda eğitim gören insan sayısı artığından, Hans Sloane’un koleksiyonunu İngiliz hükümeti satın alır ve 1759’da Londra’da British Museum açılır. İlk halk müzelerinden biri olan müzeyi ziyaret etmek için önceden izin almak gerekiyordu ve başvuruda bulunanlar genelde haftalarca bekletiliyordu. Bu da, o dönemde hala halk müzesi anlayışının tam olarak benimsenememiş olduğunu kanıtlar. 1789 Fransız devrimi ise birçok alanda getirdiği toplumsal değişiklikleri müzecilik alanında da getirmiştir. 1793’te, Fransa’daki Cumhuriyetçi hükümet, kralların özel koleksiyonlarının yer aldığı Paris’teki Louvre’un bir halk müzesi haline getirileceğini bildirdi. Fransız devrimiyle oluşan ulusal değerler, ulusal müze kavramının oluşmasını da sağlamıştır ve Louvre Müzesi, Avrupa’nın ilk ulusal müzesidir. 18. yüzyılın ikinci çeyreğinde Pompei’nin bulunuşuyla kazı çalışmaları artış göstermiştir. Bu da müzeciliğin özellikle 19. yüzyılda büyük bir gelişme göstermesini sağlamıştır. Sömürgeciliğin hızla yayılmasıyla Yunanistan, Mısır, Hindistan, Osmanlı ülkelerinden getirilen eserler, Avrupa’daki müzelerin koleksiyonlarının çok zenginleşmesini sağladı. Yine 19. yüzyılda gelişen tarih bilinci müzecilikte eserlerin derlenmesini de etkilemiş ve tarih müzesi kavramı ilk defa ortaya çıkmıştır. Buna ilk örnek 1795’te A. Lenoir tarafından Augustins Manastırı’nda açılan Fransız anıtlar müzesidir 19. yüzyıl başlangıcında toplumun gelişmesi ve sivil kesimin güçlenmesi müzelerin yaygınlaşmasını sağlamıştır. Bu dönemde müzeler, diğer toplumsal yapıların tersine insanlara uzak, soğuk, anlaşılması güç, anıtsal yapılar olmuşlardır. Müzeler sadece günışığından yararlanabilecekleri zamanlar açıktırlar ve ziyaretçileri çok özel bilgili kişiler olmadıkları sürece sergilenen objelerin çok azından bilgileri olurdu. Eğitim seviyesinin yükselmesi, sivil kesimin gelişmesi, müzelerin toplumca daha iyi benimsenmesini sağladıkça müzeler toplumsal yasamın parçaları haline gelmeye başlamış, birçok koleksiyon halka açık hale gelmiştir. 11 19. yüzyılda yaşanan endüstri devrimi ise müzeciliğe yeni türler kazandırmıştır. Artan bilim ve sanayi çalışmaları önce bilim ve teknik müzelerinin sonra da endüstri müzelerinin oluşumunu sağlar. 1852’de Londra’daki müzeler grubunda bir bilim ve teknik müzesi bulunuyordu. 1856’da Fransa’da Lyon kentinde ise bir sanat ve endüstri müzesi açılmıştır. Sanayi devriminden sonra sosyal hayatın tamamıyla değişmesi sonucu eski gelenekler ve eski zanaatlar yok olmaya başladı. Bu nedenle 20. yüzyıla yaklaşırken halk yaşamı ve zanaatla ilgili eşyalar da toplanmaya başladı ve folklor, etnografya müzeleri oluştu. 1873’te Stokholm’de, kırsal yaşamı anlatan Nordiska Museet kurulmuştur. 1891’de yine Stokholm’de gerçek ölçekli canlandırmalardan oluşan ilk açık hava müzesi, Skansen Müzesi açılmıştır. Bu gelişmelerle birlikte, 20. yüzyıla değin ortaya çıkan müze türlerini şu şekilde sınıflara ayırmak mümkün görünmektedir.3 · Arkeoloji Müzeleri: Arkeologların yaptıkları kazılar sonucunda ortaya çıkarılan buluntuların sergilendiği müzelerdir. · Etnografya Müzeleri: Geçmiş uygarlıklara ait gelenek, görenek, giysi ve gündelik hayat ile ilgili çeşitli eserlerin sergilendiği müzelerdir. · Tarih Müzeleri: Bir ülkenin, bir toplumun ya da bir kişinin tarihsel gelişimini, sistemli bir biçimde inceleyen ve açıklayan müzelerdir. Tarih müzeleri, yazılı ve görsel belgeleri bir araya getirerek hem ziyaretçilerin hem de araştırmacıların hizmetine sunmaktadır. · Güzel Sanatlar Müzeleri: Resim, müzik ve heykel gibi güzel sanat dallarında ortaya konulan yapıtların sergilendiği müzelerdir. 3 http://www.egitim.com/cocuk/0204/d_0204.2.muzeler._index.asp?BID=&YID=3 12 · Açık Hava Müzeleri: Tiyatro, arena, agora gibi kapalı bir mekânda sergilenmesi mümkün olmayan yapıtlar, açık hava müzelerinde sergilenmektedir. · Bilim Müzeleri: Bilim ve teknolojinin tarih boyunca geçirdiği değişim, bilim müzelerinde sergilenmektedir. · Askerî Müzeler: Çeşitli dönemlere ait askerî malzeme ve silâhların sergilendiği müzelerdir. · Özel Müzeler: Kişi veya kuruluşlar tarafından, çeşitli konularda bir araya getirilmiş eserlerin yer aldığı müzelerdir. 20. yüzyıl çağdaş müzecilik dönemidir ve bu dönemde müzecilik, devlet koleksiyonlarının halka açılması ve müzelerin kamu yararına kurum statüsü kazanmalarıyla farklı bir boyuta yönelmiştir. Bu çağda, mimari olarak bakıldığında, müzenin içeriğinin müzenin kendisinin gerisinde kalmasından dolayı bir ikilem oluşmuştur. Müze artık boş bir mekana yerleştirilen eserlerin oluşturduğu bir kompozisyonun ötesinde, tasarımının temelinde, biçimlerin özgürce ortaya çıkabileceği, kendi basına büyük bir değer durumuna gelir (Alp, 2002). Çağdaş müzecilik kavramı tanıma ve anlama üzerine kurulu bir kavramdır. Tanıma ve anlama ile ilgili bir çalışma, ortak disiplinler arasındaki ilgilerin bağlanması ve uzmanlık çalışmaları için bir araştırma mekanıdır. Yeni çağda değişen müzecilik anlayışını geleneksel müzecilik anlayışından farklı kılan yönlerini iki baslık altında toplamamız mümkündür. Bunlardan ilki sergilenen malzemedeki farklılaşma iken, ikincisi sergilenen mekanlardaki farklılaşmadır. 20. yüzyılda müzelerde sergilenen malzemeler somut objelerden çok, bu somut objelerin 13 somut olmayan anlamları ile ilgili hale gelmiştir. Bu yüzyılda bilgi toplumunun ortaya çıkması, bilim ve teknolojinin insan yaşamına ve kentlere etkileri ve yine bu yüzyılda hız kazanan küreselleşme-yerelleşme hareketlerinin getirdiği standartlaşma anlayışları ile sergilenen objeler ait oldukları toplumun tarihini ve kültürünü canlandırması açısından önem kazanmıştır. Malzemeler, geleneksel müzecilik anlayışındaki gibi boş bir müze mekanında sergilenmenin yanında, kullanılırken 20. yüzyılın başında Avrupa ve Amerika’da birbiri ardına açılan müzeler içinde güzel sanatlar müzelerinin ve II. Dünya Savaşı’ndan sonra da sanayide görülen gelişmeler sonucu sanayi tekniklerinin sergilendiği müzelerinin sayısının artışı özellikle dikkat çekicidir. Bir diğer belirgin artış da arkeolojik kazılara ilgi ve teşviktir ki, bunun temelinde ulus olabilme bilinci yatar. Ulusal ve tarihi değerleri inceleme, bulma ve koruma daha fazla önem kazanır ve bu da müzecilik anlayışını etkiler. Öyle ki, 20. yüzyılda müzelere olan ilginin artması ve müzelerin artan sayısı milletler arası birlikler kurulmasını kaçınılmaz kılmış, 1926’da Milletlerarası Müzeler Dairesi ve 1946’da Milletlerarası Müzeler Meclisi (ICOM) kurularak müzecilikte niteliksel anlamda standartlar belirginleşmiştir. 20. yüzyılda müzecilik konusunda yapılan en önemli çalışma 1. Dünya Savaşı’ndan sonra 1926 yılında Uluslar arası Müzeler Dairesi’nin kurulması olmuştur. Bu daire Milletler Cemiyeti’nden doğmuş Entelektüel İşbirliği Enstitüsüne bağlıydı. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından ise, dünya müzelerinin bilimsel kadrolarının bir araya geldiği, dünyanın tüm müzeleri arasında, araştırma ve yöntemler doğrultusunda birliğin ve beraberliğin sağlanması amacıyla Uluslararası Müzeler Birliği (İnternational Council Of Museum-ICOM) kurulmuştur. ICOM bir uluslar arası müzeler organizasyonu ve dünyanın doğal ve kültürel, somut veya soyut mirasını şimdi ve gelecekte korumak, sürekliliğini sağlamak, aynı zamanda toplumla iletişimi sağlamak için oluşmuş mesleki bir kuruluştur (ICOM, 2005). İlk toplantısını 1946 yılında Paris’te yapmıştır. Bu toplantıda müzeciliğin gün 14 geçtikçe gelişen etkinlikleri, uzmanlık dalları, teknik incelemeler, uluslar arası kongrelerin toplanması, yayınlara ağırlık verilmesi, kararlaştırılmıştır. Kar amacı gütmeden kurulmuş olan kuruluş, üyelerinin ödediği ücretler, çeşitli hükümetler ve kuruluşlarca finanse edilmektedir. UNESCO ile resmi ilişkileri olup, Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi’ne danışmanlık yardımında bulunmaktadır. UNESCO’nun müzelerle ilgili programlarını yürüten ICOM’un 146 ülkedeki 21.000 üyesi uluslararası, ulusal ve bölgesel çapta, workshop, basın işleri, eğitim programları ve 18 Mayıs Uluslararası Müzeler Günü için yapılan aktivitelere katılmaktadır (ICOM, 2005). ICOM etkinlikleri genel olarak; • Profesyonel birliktelik ve takas • Kamunun müzelere olan ilgisi ve bilgisinin artırılması ve yayılması • Personel eğitimi • Profesyonel standartlarda ilerleme • Meslek ahlakının gelişimi • Mirasların korunması ve kültürel mirasın yasadışı şekilde ticareti ile savaşmak konularında yoğunlaşmakta ve müzeciliğe katkı sağlamaktadır (ICOM, 2005). 1.2.2. Türkiye’de Müzecilik ve Gelişim Aşamaları Bazı kaynaklar bir tür korumacılık anlayışı sergilenmesi açısından, daha önceki medeniyetlere ait işlenmiş parçaların bu eserlerin yok olmalarını önleyecek bir tutumla Türk mimari eserlerinde kullanılmasını Türklerde ilk müzecilik hareketleri olarak değerlendirmekte ve müzeciliğimizin tarihini Selçuklu dönemine dek indirmektedirler (Eyice, 1990; Gerçek, 1999; Pasinli,2002). Türkiye’de müzeciliğin tarihine bakıldığında; Avrupa’dan yüz elli yıl sonra eski 15 eserlerin belirli mekanlarda depolanmasıyla başlamıştır (Yaraş, 1996: 64 ; Atasoy, 1999: 7). Türkiye’deki müzeciliğin tarihsel gelişimini dört ayrı evre altında inceleyebiliriz: İlk dönemde Sultan Abdülmecid 1845 yılında Yalova civarında yaptığı bir gezide üzerinde İmparator Constantinus’un adının bulunduğu yazıtlı başlıkları toplatıp İstanbul’a gönderilmelerini istemiştir (Atasoy, 1984 : 1458). Tophane- i Amire Müşiri Ahmet Fethi Paşa da, bu taşları Harbiye Ambarı olarak kullanılan Aya İrini Kilisesi’nde koruma altına almıştır (Başaran, 1996: 17, Yücel, 1999 : 30 –31 ; Tekeli, 1998 : 13). Daha sonra buranın düzenlenmesi ve “müze” haline getirilmesi ise, Ali Paşa’nın sadrazamlığı zamanında olmuştur (Ogan, 1947: 4 – 8; Atasoy, 1984: 1458). Prof. Dr. Semavi Eyice bu durumu “Müzeciliğimizin Başlangıcı ve Türk-İslam Eserleri Müzeleri” başlıklı makalesinde, Konya’daki sur duvarları ve kapılarında, Konya-Ilgın arasındaki Selçuklu Kervansarayı (Kadın Hanı)’nın cephelerinde, Antik Roma veya Bizans çağına ait kitabe ve işlenmiş mimari parçaların kullanılmasıyla örneklerken; Osmanlı döneminde de çeşitli eski eserlerin, nadir ve değerli eşyaların, kıymetli sanat eserleri, hediye ve ganimetlerin, benzeri bir yaklaşımla saklandıklarını/toplandıklarını ifade etmektedir (Eyice, 1990). Bunun yanı sıra padişahların giysi ve kişisel eşyalarının da bir gelenek olarak sarayda toplanıp, bohçalar içinde muhafaza edildiği bilinmektedir (Pasinli, 2002). Bu örneklerde amaç koleksiyonculuk olmasa da, sonucunda çeşitli ve zengin bir koleksiyon meydana gelmiştir. Daha çok atalara saygı, geleneklere bağlılık ve estetik değerlere duyarlılıktan kaynaklanan bir korumacılık anlayışıyla oluşan bu koleksiyonlar, özellikle 16. yüzyıldan itibaren giderek gelişmiş, dünya çapında ün yapmaya ve değerlendirilmeye başlamıştır (Eyice, 1990; Gerçek, 1999; Pasinli, 2002). Ancak, modern anlamda Türk müzeciliğinin temeli, Batı’da olduğu gibi bu koleksiyonların değerlendirilmesi ya da daha geniş bir kitleye açılması gereksiniminden çok, 19. yüzyılın ikinci yarısında, eski eserlerin imparatorluk sınırları içinde muhafaza edilmesinin gerektiği yönünde belirmeye başlayan bir 16 koruma anlayışı doğrultusunda atılmıştır. Böyle bir anlayışa yönelmede en önemli etken ise, Batı’da “ulus-devletlerin ekonomik ve siyasi güçlerinin temsil aracı” haline gelen müzelerin koleksiyonlarının, Doğu’da özellikle Osmanlı topraklarında yapılan kazılarda ortaya çıkan eserlerle geliştirilmesi olmuştur. Osmanlı kendisinin kaynak olduğu bu koleksiyonları bünyesinde korumak yoluyla Batılılaşma çabalarını güçlendirmek istemiştir. İstanbul’un fethinden sonra, hem Osmanlı’nın kullandığı hem de savaşlarda ganimet olarak elde edilen yabancı silahlarla, savaş araç gereçlerinin korunduğu bir silah deposu (Cebehane) olarak kullanılan Aya İrini Kilisesi, 19. yüzyılın ortalarından itibaren eski eserlerin de burada toplanmaya başlamasıyla modern anlamda ilk Türk müzesi olan Arkeoloji Müzeleri’nin çekirdeğini oluşturmuştur. Tophane Müşiri Fethi Ahmet Paşa’nın düzenlediği, o dönemde ziyarete kapalı, ancak özel izinle gezilebilen, depo niteliğindeki bu mekan, ilk kez 1869’da “Müze” olarak nitelendirilmiş ve resmen bir müdürlük haline getirilmiştir (Gerçek, 1999). 2. dönem Osman Hamdi Bey ile başlamıştır. Paris’te on iki yıl resim öğrenimi görmüş, ve çeşitli devlet memurluklarında bulunmuş olan Osman Hamdi Bey, müze müdürlüğünün yanında, Sanayi–i Nefise Mektebi (Güzel Sanatlar Okulu) müdürlüğünü de üstlenerek gelecek yılların büyük müzesini kurmak için 1881 den itibaren çalışmalara başlamıştır.4 Osman Hamdi Bey ilk olarak, Çinili Köşkü onartmış, ardından bugün “Eski Şark Eserleri Müzesi” olarak adlandırılan o zamanki adıyla “Güzel Sanatlar Okulunu” inşa ettirmiştir (Atasoy, 1984: 1458). Osman Hamdi Bey, gün geçtikçe çoğalan eski eserlerin korunması ve depolanması için mimar Valaury’e planlarını çizdirerek bugün İstanbul Arkeoloji Müzeleri olarak bilinen binayı yaptırmıştır. 1910 yılında ölümüne kadar müze müdürlüğünde kalan Osman Hamdi Bey, ülkemizde müzeciliğin modernleşmesi yönünde büyük çabalar göstermiştir (Atasoy, 1984: 1458). 4 http://www.kulturtarihi.org/makale2.htm 17 Müzeleri ilk kez devlet idaresi içerisinde ele alan bu düzenleme ile Türk müzeciliğinde yönetim erki de oluşmaya başlamış, müzecilik çalışmaları bu tarihten günümüze dek merkezi otoriteye bağlı olarak/merkezi sistem içerisinde yürütülmüştür. Müzeler 1971 yılından bu yana hükümetlerin tercihlerine göre, bazen Milli Eğitim, bazen Kültür, bazen de-bakanlıkların birleştirilmesiyle-Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı ya da Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca yönetilmişlerdir. Müzecilikte teşkilatlanma açısından önemli bir adım olan müze müdürlüğünün oluşturulmasının hemen ardından, eski eserlerin korunmasına yönelik önlemler ele alınmış ve bu konudaki ilk yasal düzenleme 13 Şubat 1869 tarihinde yürürlüğe konan Asar-ı Atika Nizamnamesi olmuştur (Mumcu, 1969; Gerçek, 1999). Kazıları Maarif Vekaleti’nin iznine bağlayan ve bulunan antikaların yurt dışına çıkarılmasını yasaklayan hükümleriyle de önem arz eden bu nizamname, 1874 tarihli yeni nizamname ile değiştirilmiş ve ilk nizamnamede yer alan “bulunan eski eserlerin yurt dışına çıkarılamayacağı” hakkındaki hüküm de geçersiz kılınmıştır. 1884 yılında Osman Hamdi Beyin gayretleriyle çıkarılan yeni nizamname ile “bulunan eski eserlerin yurt dışına çıkarılamayacağı” hükmü getirilmiştir. Ayrıca kazılar için ruhsat alma zorunluluğu nizamnamede yer almıştır. 1973 yılında, 1710 sayılı Eski Eserler Kanunu, 1983 yılında ise, bugün halen yürürlükte olan 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu yürürlüğe girmiştir (Gerçek, 1999). Türk müzeciliğinin başlangıcını oluşturan 19. yüzyılın ikinci yarısında gerçekleştirilen yönetsel ve yasal düzenlemelerle eski eserlerin yurtdışına çıkarılması engellenmiş, Türk kazıları başlatılmış, kazılardan elde edilen eserler İstanbul’daki müzede toplanmaya başlamış ve oluşan bu koleksiyonla birlikte müzecilikle ilgili bilimsel faaliyetler de giderek hız kazanmıştır. Koleksiyonların çeşitlenmesi müzelerimizdeki koleksiyonları meydana getiren 18 eserlerin büyük çoğunluğunu Anadolu ve Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisindeki çeşitli uygarlıklara ait arkeolojik eserlerle, Doğu sanatı ve İslamî döneme ait eserlerden oluşmaktadır. Bu nitelikleriyle arkeoloji ve etnografya ağırlıklı koleksiyonlara sahip müzelerimizin yanı sıra, “Anıt Müzeler” ve “Müze Evler”le, son dönem Osmanlı sarayları da bir başka grubu oluşturur. Ancak, koleksiyonların çeşitlenmesi açısından ele alındığında Türk müzeciliğinin kuruluş aşamasında “korunmaya ve toplanmaya değer” bulunan malzeme çoğunlukla arkeolojik eserler olmuş, bu eserlerin imparatorluk sınırları içinde muhafazası amacıyla başlayan toplama faaliyetleri sonucunda modern anlamda ilk müzemiz olan Müze-i Hümayun, bugünkü adıyla İstanbul Arkeoloji Müzeleri kurulmuştur. Müze-i Hümayun’un çekirdeğini oluşturan Aya İrini Kilisesi, İstanbul’un fethinden itibaren bir silah deposu olarak kullanıldığından, burada gerek Osmanlı tarihi boyunca kullanılmış, gerekse savaş ganimeti olarak ele geçirilmiş askeri teçhizat içerikli bir koleksiyon da zaten mevcuttur. Mecma-i Esliha-i Atika (Eski Silahlar Koleksiyonu) olarak anılan bu koleksiyonun, Aya İrini’deki sergilemeden sonra modern anlamda bir müzede değerlendirilmesi ise, II. Meşrutiyetin ilanından (1908) sonra Askeri Müze’nin kuruluşuyla gerçekleştirilmiştir (Bıyık ve diğerleri, 1993). 19. yüzyıl ortalarından itibaren giderek artan bir hızla yağmalanan İslamî döneme ait eserler de, az sayıda olmakla birlikte yine koruma amacıyla bu yüzyılın sonlarına doğru toplanmaya başlamışlardır. Ancak bu eserlerin bir müze çatısı altında toplanmaları, 20. yüzyılın ilk çeyreğini bulmuştur. Bu amaçla 1914 yılında açılan ve İslam sanatı alanında ülkemizin ilk müzesi olan Evkaf-ı İslamiye Müzesi (bugünkü adıyla Türk ve İslam Eserleri Müzesi), aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu zamanında açılan son müze olma özelliğini de taşımaktadır (Ölçer, 2002). 19 Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Türkiye müzeciliği güçlü bir atılımla çalışmalarını sürdürmeye başlamıştır. Bu gelişmede Atatürk’ün büyük bir paya sahip olduğu söylenebilir. Bu yıllarda Atatürk’ün isteği doğrultusunda yeni müzeler açılmış, bu müzeleri doldurabilmek amacıyla arkeolojik kazılara ve etnografik malzemelerin toplanmasına büyük önem verilmiştir.5 Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nın bütün hızıyla sürdüğü dönemlerde dahi müzelere gereken önemi göstereceğinin sinyallerini vermiştir: 1920 yılında kurulan I. TBMM hükümetinin yapacağı isler arasında “milli eski eserlerimizi bir an önce derleyerek korumayı” (Seyirci, 1981, 44) da saymıştır.Cumhuriyet’in ilk yıllarında bazı büyük illerde Müze-i Hümayun Şubeleri adı altında müze depolarının varlığı göze çarpar. Bu depolarda civardan toplanmış eserler yer almaktaydı. Daha sonraki yıllarda Müze Müdürlüğü’ne dönüşecek olan bu kurumların sayıları her geçen gün artmakta ve koleksiyonları zenginleşmekteydi Devletin kurduğu en ufak müze birimi olan müze depoları ve müze memurluklarının önemi büyüktür; bu birimler, tarih ve sanat değeri olan eserlerin yok olmalarını, hasar görmelerini, yurt dışına kaçırılmalarını engellemiş ve kurulacak olan müzelerin çekirdeğini oluşturmuşlardır. Müze depolarının ve memurluklarının gün geçtikçe zenginleşmesi, bunların müze müdürlüklerine çevrilmesine yol açmıştır. Müze sayısındaki bu hızlı artış, kurulan yeni müzeler, rastlantısal değil devlet tarafından oluşturulmuş bir programın sonucudur. “Hemen her müzenin kuruluşunda, ilkin bir depo meydana gelmiştir. Bu depo bizzat bölgenin ihtiyacından doğmuştur. Ve yine bölgenin ihtiyaçları, oralarda arkeoloji işlerinin çoğalmasıyla orantılı olarak müzeye doğru gelişmiştir. Müzelerin ve müzelerle ilgili verilerin bu kadar artmasında bir çok faktör rol oynamıştır. Öncelikli olarak 1924 yılında kabul edilen 431 sayılı Hilafetin ilgasına ve 5 http://www.kulturtarihi.org/makale2.htm 20 Hanedanı Osmaninin Türkiye Cumhuriyeti memaliki haricine çıkarılmasına ilişkin kanun gereğince Osmanlı sarayları, basta Topkapı Sarayı olmak üzere müzeleştirilmeye başlanmıştır. Hemen ardından 1925’te çıkarılan tekke ve zaviyelerle türbelerin seddine ve türbedarlıklarla bir takım unvanların men ve ilgasına dair 677 sayılı kanunla dergahlar kapatılmış ve içlerindeki eserler müzelere devredilmiştir (Yücel, 1999, 38). 3. dönem olan Cumhuriyetin ilk yıllarında, Topkapı Sarayı’nın mevcut eşyası ile birlikte 1 Nisan 1924’te müze olarak hizmete açılması kararlaştırılmış, Ayasofya Camii müzeye dönüştürülmüş, Atatürk’ün emriyle Cumhuriyet Dönemi’nin ilk müze binası olan Ankara Etnografya Müzesi halka açılmış ve 1950 yılında temel amacı müzeler ve müzeciler arasındaki işbirliğini güçlendirmek, müzecilik konusundaki standartları oluşturmak, uluslar arası kuruluşlarla işbirliği yaparak bilgi alışverişini sağlamak ve halk eğitimini geliştirmek şeklinde özetlenebilecek olan , Uluslar arası Müzeler konseyi “ICOM”’un Türkiye Milli Komitesi kurulmuştur (Atasoy, 1984: 1465 – 67 ; Gerçek, 1999: 16 ). Cumhuriyet’in ilk hükümetlerinin müzelerle ilgili almış olduğu en önemli tedbirlerden biri de Batı üniversitelerine, müzelerin uzman ihtiyacını karşılamak üzere arkeoloji öğrencileri yollaması olmuştur. Müzelerin yerli uzman kadrosunu oluşturabilmek ve yetiştirebilmek için, kendi ülkelerinde başarılı olmuş yabancı müze uzmanları da Türkiye’ye getirilmiştir. Türk Tarih Kurumu, bir çok gencin müzecilik ve arkeoloji alanlarında Avrupa ve Amerika’da eğitim almasının önderliğini yapmıştır. 1930’lu yılların basında Türk Tarih Kurumu’nun kurulmasıyla birlikte tarih, arkeoloji ve müzecilik alanları cazibe kazanmaya başlamıştır. TTK’nin yetiştirdiği elemanlar müzelerin uzman kadrosunu güçlendirmiştir. Katıldığı uluslararası kongreler ve yurt içinde düzenlediği kongreler, müzecilik ve arkeoloji için yeni ve bilimsel bir atmosferin oluşmasına ve yerleşmesine, bilim adamlarının uluslararası bir konum kazanmasına olanak sağlamıştır. 21 1940’tan sonraki en önemli gelişmelerden biri, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in 1945 yılında Eski Eserler ve Müzeler Birinci Danışma Komisyonu’nu toplamasıdır. Yücel toplantının açılış konuşmasında şunları söylemiştir: “Yapılacak ilk iş yurdumuzun önemli merkezlerinden başlayarak bütün ülkede tarih ve sanat değeri bulunan eserleri haritalarda tespit etmektir. Kültür denen bütün, yalnız okulda elde edilemez. Kütüphanesiz, müzesiz, tiyatrosuz bir şehirde okul içi kültürün kuvvetli olabileceğine inanmak güçtür. Onun için ben, müzeleri başlı başına bir okul saymaktayım” (Topuz, 1998, 28). Yine bu dönemde halkevlerinin müzecilik konusunda yoğun bir çalışma içersinde olması,dolaylı da olsa yeni müzelerin kurulmasına ve müze kadrolarının yetişmesine yardım etmiştir. Son dönem de ise, 1960’ lı yıllardan itibaren müze binalarının yapımı hızlanmıştır. Tasar olarak aynı olmalarına karşın bu müzelerde sergileme tekniklerinde ( koruma, ışıklandırma, depolama vb.) önemli bazı yenilikler de göze çarpmaktadır (Atasoy, 1984: 1467 ). 22 İKİNCİ BÖLÜM 2. MÜZELERİN AMAÇLARI 2.1.1. Müzenin Amaç ve Görevleri İnsanlardaki toplama ve sahip olma içgüdüsü zamanla orta çağda zenginliklerin sergilenmesi ve bir çeşit güç gösterisi haline geldi, bu sergilenme işlevi zamanla müzeciliğe dönüştü. Şu anda içinde yaşadığımız çağda müzeler, toplumun bilimsel ve kültürel geçmişini yansıtan ve geleceğini biçimleyecek öğeleri araştıran, toplayan, koruyan, sergileyen, belgeleyen, yaşatan ve yönlendiren yaygın bir eğitim kurumudur (Atagök ve diğerleri, 1999: 70). Kelime anlamı olarak, koruma, güvenlik ve gelenek anlamına gelen müzede bulunan her şey, korumanın, bilginin, kültürün, estetiğin dünyasını oluşturur. Kültürü yaygınlaştırıcı ve yönlendirici görevlere sahip, vazgeçilmez yaygın eğitim kurumları olarak kabul edilen müzelerin başlıca işlevlerinin araştırma, koruma ve iletişim olmak üzere üç ana alanda odaklandığı; araştırmanın ise koruma ve iletişimin temellendirildiği en önemli sorumluluk olduğu ve sanat tarihinin yazılımının ancak müzelerin varlığıyla mümkün olduğu bilinmektedir Joseph Veach Noble’nin belirttiği gibi “her müzenin genel amaçları, tüm müzelerin genel amaçlarıyla aynıdır: Bu amaçlar toplamak, korumak, incelemek, yorumlamak ve sergilemektir.” Her müzede geçerli olan bu amaçlara, özel amaçlar da eklenir. Bunlar neyin toplanacağı, korunacağı, inceleneceği, yorumlanacağı ve sergileneceğini gösterir (denizcilik eserleri, doğu sanatları eserleri, yöresel giysiler) gibi, çoğu zaman, bunlara işlerin amaçları da eklenir 23 20. yüzyıl ortalarında müzecilikte asıl amaç, kültür ve bilimin toplumun tüm kesimine aktarılması olarak gelişmiş, bu nedenle müzecilikte eğitim, toplamayı, korumayı, araştırmayı, değerlendirmeyi ve sergilemeyi yönlendiren bir işlev olarak önem kazanmıştır. Müzelerin amacı kültür varlıklarını korumak, geliştirmek, araştırmak, yorumlamak, sergilemek, erişilir kılmak, bu yönde eğitim sağlamak ve bilimsel çalışmalar yapmaktır. 2.1.2. Müzenin Temel işlevleri Dolaylı ya da doğrudan topluma ulaşabilirlik müzenin üç temel işlevi çerçevesinde gelişir. Bu üç temel müze işlevini şu alt başlıklara ayırmaktayız: 2.1.2.1. Müzelerde Eser Toplama Günümüzde müzelere genel olarak verilen görev, yasa çerçevesinde tanımı olan tüm kültür varlıklarını toplamaktır. Batı toplumlarında daha ortaçağda var olan asillerin değerli eşya toplama merakı koleksiyonculuğu geliştirmiş, Rönesans’ta yaşanan gelişmeler daha çok bu toplama merakını perçinleme ve toplanılan nesnelerin çeşidini değiştirmeye yaramıştır. Yaşanan sosyal değişiklikler sonucunda koleksiyonculuk sadece asil sınıfın değil zengin burjuvanın da hobisi haline gelmiştir. 2.1.2.2. Müzelerde Koruma-Bakım-Onarım Koruma, müze koleksiyonundaki yapıtların sergilenme ya da depolanma koşulları altında yasam süreçlerinin uzatılması için alınan tüm önlemlerdir.(Demir, 2001). 20. 24 yüzyılda gündeme gelen “sürdürülebilirlik” kavramı ile kentsel alanlarda ‘kullanırken koruma’ bilinci gelişmiştir. Belirli bir tarihi ve kültürel zenginliğe sahip olan alanların değerleri artmış, artan değer, alanların daha fazla kişi tarafından merak edilerek ziyaretine sebep olmuştur. Kente gelen ziyaretçiler kent parçalarını bir müze gibi gezip görmeye, bundan fayda sağlamaya başlamışlardır.6 “Tek tek müzelerde ve Türkiye genelinde var olan koleksiyonların korunması (depolar, konservasyon laboratuarları, önleyici koruma vb), sayılarının artırılması, sayısallaştırılması, veri tabanı oluşturulması, korunarak sergilenmesi, sergilerin sayı ve kalite olarak yükseltilmesi ve çeşitlendirilmesi, üzerlerinde araştırma ve yayın yapılması”. Müzeler koleksiyonlarıyla var olurlar. Müzelerin bu koleksiyonları geliştirme ve koruma görevleri vardır. • Koleksiyon yönetimi • Belgeleme • Saklama-koruma ve onarım • Mekân ve mimari tasarım 2.1.2.3. Müzelerde Belgeleme Müzelerin eserlerle ilgili var olan tüm bilgileri, yazılı, görsel ve işitsel yöntemlerle saptamalarına belgeleme denir (Atagök,1985). Müze koleksiyonları ile ilgili bilgiler sadece vitrindeki eserlerin üzerindeki bilgiler değildir. Objelerle ilgili tüm diğer ayrıntılı ve doğru bilgiler yazılı, görsel ve işitsel yöntemlerle müzelerin arşivlerinde bulunur. Arşivleme hem eserlerle ilgili bilgilerin detaylı, bilimsel bir açıdan toplanmasını sağlar hem de gerektiğinde bunların kullanılması için gerekli güvenilir zemini hazırlar. Günümüzde müzeler, araştırmacılık, gözlem, yaratıcılık, hayal gücü ve beğeni duygusunun oluşmasına ve gelişmesine katkıda bulunabilecek eğitim kurumları olarak benimsenmektedirler. 6 Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, Yem Yayınevi, Baskı 1997, Cilt II, s.1320 25 Söz konusu araştırmalar ile hedeflenen; • Müze çalışmalarının iyileştirilmesi için gerekli çalışmaların yapılması, •İzleyici araştırmaları ile ihtiyaçların belirlenmesi; • Koleksiyon ya da içerik araştırmaları ve araştırmacıların desteklenmesi, •Gerekli malzemelerin pratik (ve ekonomik) edinimi için gerekli araştırmanın yapılıp bütçenin hazırlanıp uygulanmasıdır. 2.1.2.4. Müzelerde Sergileme Sergileme müze koleksiyonlarının kesin bir amaç doğrultusunda belirli bir düzen içerisinde tanıtılmasıdır. Sergiler ziyaretçi ilgisini sürekli tutmalı, sanatsal, kültürel, ekonomik ve teknolojik değerleri gözden geçirerek7, bunları düşünüp değerlendirmeye, araştırmaları genişletmeye olanak sağlayacak biçimde müzeye tekrar tekrar gelinebilmesi için ilgi çekici olmalıdır (Demir, 2001). Müzelerde eserlerin sergilenmesi üçe ayrılır: • Sürekli Sergilemeler: Uzun süreli sergilemelerdir. Bu sürenin en az on yıl olması önerilir. • Geçici Özel Sergilemeler: Süresi bir günden birkaç aya kadar olan sergilemelerdir. Genellikle ünlü kişilerin doğum yada ölüm yıldönümlerinde kutlama, şenlik vb. yeni nesnelerin tanıtımında geçici sergiler düzenlenmektedir. • Gezici Sergiler: Değişik yerlerde sergileme yapmak üzere tasarlanmıştır. Taşınabilir malzemelerle yapılır. Örneğin Picasso’nun birkaç yerde bulunan eserleri 7 H. Nalçaoğlu, “Modern Toplumda Sergileme Felsefesi ve Müzeler”, Müze Eğitimi Seminerleri 1, (Ed.Bekir Onur), Akdeniz Bölgesi Müzeleri, Suna-İnan Kıraç Vakfı Yayınları, İstanbul, 2002, s.46. 26 üç aylığına İstanbul’da sergilenmektedir. Böylece İstanbul’a gelenler sadece Türkiye müzelerinde olan eserleri değil diğer müzelerde yer alan eserleri de izleme olanağına sahip olacaktır. 2.1.2.5. Müzelerde Eğitim “Sanatın, bilimin, tarihin, doğanın ve kültürün öğretilmesinde, nesilden nesile aktarılmasında müzelerin rolü büyüktür (Buyurgan, 2006: 22). Müzeler, günümüze kadar uzanan insan yaşamını, kültürünü ve onların ortaya koyduğu eserleri bilimsel, teknik ve sanatsal biçimde, günümüze olduğu kadar geleceğe de yansıtan kurumlardır. Bu kurumlar, toplumların kültürel-sanatsal yaşamlarında etkin bir eğitim kurumuna dönüştürülebilirler. Dünyada özellikle sanat eğitimi üzerine farklı görüşlerin ortaya çıkmasıyla "müze eğitimi" kavramının ortaya çıktığını görüyoruz. Müze eğitimi çağdaş sanat eğitiminin giderek büyüyen bir alanı olmuş, eğitime yönelik yeni işlevler üstlenmiştir. 8 Müze eğitiminin kuşkusuz en temel amaçlarından birisi, bireylerin kültürel düzeylerinin gelişmesi estetiksel-görsel duyarlılıklarının kazandırılması ve ifade yetilerinin geliştirilmesidir. Yapılan araştırmalar, müze ve galeri gezileri sırasında kazanılan tecrübenin, öğrencilerin sınıfta eğitilmelerinden çok daha fazla olduğunu kanıtlamıştır.9 Müze ve galerilerdeki sanat eserlerinin incelenmesinin, sanatsal gelişime kaynak olduğu düşüncesini öne süren sanat eğitimcilerine göre: ‘Bireyin yeni bir değer yaratabilmesi için, daha önce yapılan değerlerden haberdar olması gerekir’ Bu açıdan müzeler eğitimi için önemli kurumlardır. Sanat eserlerini koruyup saklayan yerler olarak müzeler, görsel eğitim ve çağdaş uygulamalarıyla kültürel mirası bir sonraki nesle aktarmayı amaçlar. Müzeler sadece eserleri sergilemekle kalmaz, kitapların ve derslerin açıkça ortaya koyamadığı olgu, olay, ve nesnelerin yaşantı içinde oluşması gereken bağlarını da oluştururlar (Harrisson, 1963). 8 9 ÖZKASIM, Hale, ÖGEL, Semra, a.g.e, s. 99 ERBAY, Fethiye, A.g.e., s.28 27 Müzeler, kişiye bilgisini geliştirme yolları göstererek bilgileri karsılaştırma olanağı sağlar. Müzeler sadece eğitimli kişileri değil, eğitimsiz, sanata ya da tarihe ilgi göstermeyen kişilerin bile dikkatlerini çekerek, uygulayacakları eğitim programları ile onların eğlenirken öğrenmelerini sağlayabilirler ( Demir, 2001). 2.1.2.6. Müzelerin Diğer Kullanım Amaçları Ziyaretçi terimi müzeyi pasif biçimde ziyaret eden kişilere yönelik bir kavramdır. Oysa objeler ve örnekler hakkında sorulara cevap veren, araştırmalara yardımcı olan, gazetecilere bilgi sağlayan yada okullara projelerinde yardım eden diğer müze kullanıcıları da vardır. Bütün bunlar göz önüne alındığında müzelerin sadece toplama, koruma, belgeleme, sergileme ve eğitim gibi asıl amaçlarının yanında, diğer birçok kullanım içerisinde de gerekli mekansal ortamı yarattığı görülmektedir. Toplumda müzeler; • Çevreyi gezme, görme ve turizm, • Eğitim, • Tarihi mekan ziyaretlerinde, • Eğlence, • Hediye satın alma, • Yeme-içme, • Akademik ve amatör araştırma, • Derleme ve kaydetme, • Sosyal ve toplumsal çalışma, • Kişisel, politik ve sosyal amaçların gerçekleştirilmesi, • Materyal ödünç verme, • İstihdamın yaratılması, • Gönüllülerin istihdam edilmesi, • Yerel, bölgesel, veya ulusal imaj oluşturma, 28 • Televizyon, radyo, film gibi kullanımlarda alan çalışması, • Ürün tanıtımı, • Beceri ve sanat eğitimi, • Rekreasyon, • Özel etkinlikler için bir mekan oluşturmaktadırlar. Başka bir deyişle, müzeler sahip oldukları mekansal özellikleri ve işlevleri ile yukarıda sayılan birçok etkinlik için gerekli mekansal gereksinimi karşılayabilmektedirler. 2.1.3. Dünya Genelinde Müze Tipolojisi ICOM, müzelerin ana tanımının; • Sergileme yöntemlerine • Koleksiyon çeşidine göre, • Bağlı olduğu idari birime göre, • Bölgesel özelliğe göre, • İşlevsel yapısına göre, göre değişmeyeceğini, ancak bu gruplamanın müzelerin türlerinin belirlemede önemli rol oynadığını vurgulamaktadır. Bu bölümler baz alınarak oluşturulan daha detaylı bir gruplama aşağıdaki gibi yapılabilir (Ambrose ve Paine, 1993). 2.1.3.1. Sergilenen Koleksiyonun Niteliğine Göre Sınıflama Müzeler en genel açıdan sergiledikleri malzemelerin veya ortamların soyut ya da somut oluşlarına göre ayrılırlar. 29 Somut kültürel miras müzeleri Somut miras, elle tutulup gözle görülebilen somut malzemelerden oluşan mirastır ve bu malzemeleri sergileyen müzelerde somut kültürel miras müzeleridir. Geçmişten günümüze değin var olan müzelerin çoğunluğu bu tarzdaki müzelerdir. Resim heykel müzeleri, arkeoloji müzeleri, mimari eserler vs. somut kültürel mirasın sergilendiği müzelerdir. Somut olmayan kültürel miras müzeleri Somut olmayan miras, elle tutulup gözle görülemeyen soyut kavramlardır. Nesilden nesle anlatılan ve toplum tarafından sürekli yeniden yaratılan ve ortamın işlevinde, grupların tarihi süreçleri ve doğaları ile etkileşim ve süreklilik içinde olan, kimlik hissi sağlayarak, insanların yaratıcılığına ve kültürel çeşitliliğine saygıyı başlatan, yardım eden mirastır. Soyut mirasın içerisine anlatımlar, tasarımlar, uygulamalar, tanıtmalar, beceriler, toplumlar, gruplar ve kültürel mirasın bir parçası olarak ele alınan bireyler girmektedir. Yine somut olmayan gösteri sanatları, gelenek görenekler, mutfak kültürü, süsleme sanatları, el sanatları, inançlar ve gerekleri, festivaller gibi birçok konu da somut olmayan mirasın içerisine girmektedir (Kuntay, 2004). Somut olmayan miras müzelerinin içine yerleşimlerin, insan gruplarının salt kendileri girdiği gibi soyut mirasın uzantıları seklindeki somut mirasların sergilendiği müzeler de girmektedir. 2.1.3.2. Koleksiyonlarına Göre Sınıflama Müze çeşitlerinin gruplamasında en etkin ayırım, koleksiyonların türleri göz önüne alınarak yapılandır. Koleksiyonun, “öğrenme, yarar sağlama veya zevk amacıyla bir araya getirilmiş ve özelliklere göre sınıflara ayrılmış nesnelerin bütünü” seklinde yapılan tanımı gereği, kökeni, doğası, nicelik ve niteliğine, kronolojik bütünlüğüne göre, benzer ya da ilişkili konumdaki malzemeler tutarlı gruplar teşkil eder. Müzelerin koleksiyonları ile ilgili birçok sınıflama yapılmıştır. Bu sınıflamalardan 30 biri The Official Museum Directory’de yapılmıştır (The Official Museum Directory, 2002). Buna göre müzeler şöyle sınıflandırılmaktadır; A. Sanat Müzeleri (Sanat Kurumları, Danışma Kurulları ve Komisyonlar, Vakıflar ve Sanat Enstitülerinin müzeleri) • Sanat kurumu galerileri • Sanat müzeleri ve galerileri • Sanat ve el sanatları müzeleri • Porselen, cam ve gümüş sanatı müzeleri • Süsleme sanatları müzeleri • Halk sanatları müzeleri • Tekstil müzeleri • Modern sanat müzeleri B. Çocuk Müzeleri C. Okulların Bünyelerindeki Müzeler D. Şirket Müzeleri E. Genel Müzeler F. Tarih Müzeleri (Tarih Ajansları, Danışma Kurulları, Komisyonlar, Vakıflar ve Araştırma Enstitülerinin müzeleri) • Tarihsel evler ve tarihsel yapılar • Sit alanları • Tarih müzeleri • Denizcilik ve donanma müzeleri ve tarihsel değeri olan gemiler • Askeri müzeler • Koruma projeleri müzeleri G. Kitap ve Benzeri Farklı Koleksiyonlara Sahip Kütüphaneler 31 H. Park Müzeleri I. Bilim Müzeleri (Akademiler, Dernekler,Enstitüler, Vakıflar vb. müzeleri) • Havacılık ve uzay müzeleri • Antropoloji, etnoloji ve etnik müzeler • Akvaryumlar, denizcilik müzeleri ve okyanus müzeleri • Arboretum, doğal bitkiler ve ağaçlar müzeleri • Arkeoloji müzeleri ve arkeolojik bölge müzeleri • Ornitoloji müzeleri • Botanik ve su bahçeleri müzeleri • Seralar • Böcekbilim müzeleri ve böcek koleksiyonları • Jeoloji, mineraloji ve paleontoloji müzeleri • Kurutulmuş bitki koleksiyonları müzeleri • Herpetoloji (sürüngenbilim) müzeleri • Tıp, diş, sağlık, eczacılık, psikiyatri müzeleri • Doğal tarih ve doğal bilim müzeleri • Plenataryumlar, gözlemevleri ve astronomi müzeleri • Vahşi yaşam alanları, kuş cennetleri • Zooloji müzeleri • Hayvanat bahçeleri • Su altı müzeleri J. Özelleşmiş Müzeler • Ağaç işçiliği müzeleri • Antika müzeleri • Balina ve balina avcılığı müzeleri • Balmumu müzeleri • Dini araçlar müzeleri 32 • Elektrik müzeleri • Endüstri Müzeleri • Gıda müzeleri • Görüntü, ses ve film Müzeleri • Hobi müzeleri • İletişim müzeleri • Keşif müzeleri • Kostüm müzeleri • Madencilik müzeleri • Matbaacılık müzeleri • Mimarlık müzeleri • Mobilya müzeleri • Mumya müzesi • Müzikal enstrüman müzeleri • Orman ve odunculuk müzeleri • Oyuncak ve kukla müzeleri • Para ve para basım aletleri müzeleri • Pul müzeleri • Silah müzeleri • Sirk müzeleri • Spor müzeleri • Suç aletleri müzeleri • Tarım müzeleri • Taş oymacılığı müzeleri • Teknoloji müzeleri • Tiyatro müzeleri • Ulaşım müzeleri • Yangın ve yangınla savaş müzeleri • Zaman müzeleri 33 .İlgili bilim dallarına göre müzeler UNESCO’nun 1958 tarihli Brezilya bölgesel seminerinde belirlenen gruplamaya göre müzeler ilgili oldukları bilim dallarına göre şu şekilde sınıflandırılmıştır; 1. Sanat müzeleri 2. Modern sanat müzeleri 3. Arkeoloji, tarihi ve kültürel miras müzeleri 4. Etnografya ve folklor müzeleri 5. Doğa tarihi müzeleri 6. Bilim ve Teknoloji Müzeleri 7. Bölge müzeleri 8. Uzmanlık müzeleri 9. Üniversite müzeleri Bu müzeler detaylı olarak incelendiğinde; 1. Sanat Müzeleri: Halkın en çok rağbet ettiği müze çeşitlerinden birisi olan sanat müzeleri öncelikle sanat değeri taşıyan fakat bilimsel değeri de ihmal edilemeyecek eserleri ayrı ayrı veya gruplar halinde bulundururlar. Sanat müzelerinin varlığı, sanatın korunması, desteklenmesi, toplumda, yaygınlaşması yaratıcı bir toplum için büyük bir öneme sahiptir. Günümüzde sanat müzeleri, yollar, barajlar, eğitim, sağlık, ekonomi, endüstri gibi gelişmişlik düzeyinin göstergeleri olarak kabul edilmektedir .(Atagök, 2002). 2. Modern Sanat Müzeleri: Bu müzeler, özellikle bugünkü toplum ile bu toplum sanatçılarının meydana getirdiği eserler arasındaki ayrılığı ortadan kaldırmaya ve modern sanatı insanlar için bir problem olarak bırakmayıp, herkesin erişebileceği bir hale getirmeye çalışan, endüstride ilerlemiş ülkelerde halkın endüstriyel medeniyete 34 uymasına yardım eden müzelerdir. Bu müzelere örnek olarak; Amsterdam, Stadalijim Müzesi ve New York’daki Guggenheim Müzesi örnek olarak verilebilir. 3. Tarih ve Arkeoloji Müzeleri: ICOM, Tarih ve arkeoloji müzelerinin farklı tanımları olsa da birbirinden ayrı olarak düşünülemeyeceğini belirtmekte, tarih müzelerinin arkeoloji müzelerinin, arkeoloji müzelerinin de tarih müzelerinin bir kolu olarak hizmet verdiklerini kabul etmektedir. Arkeoloji müzeleri; arkeolojik zenginlikleri içine alan, binlerce yıllık tarihin maddi kültür belgelerini sergileyen ve bilimsel açıklaması üzerinde duran müzelerdir. Tarih müzeleri ise; Tarihi gelişmeyi, askeri, siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel ve ekolojik yönden inceleyen ve bugünkü tarih biliminin ilkeleri içinde sergileyen müzelerdir. Bu müzelere örnek olarak Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Müzeleri’ni verebiliriz (Alpagut, 2002). 4. Etnografya ve Folklor Müzeleri: Bu çeşit müzelerin bağlı bulunduğu bilim dalları, şartlarına uygun olarak; etnografya, antropoloji ve folklor ile ilgilenmektedir. Bu bilim dallarının ortak özellikleri, bugüne ve yakın geçmişe ait olup doğrudan doğruya incelenebilen endüstri öncesi kültürlerle veya kültür unsurları ile ilgilenirler. Etnografya müzeleri, kendi yöresi dışında yakın çevre kültürlerinin etnografik malzemelerini de toplamakla, ait olduğu çevre ile yakın çevresi arasındaki kültürel iletişimi ortaya koymaya çalışmaktadır. 5. Doğa Tarihi Müzeleri: Bu müzeler, jeoloji, mineroloji, botanik, zooloji, fiziki antropoloji, ekoloji gibi bilim dalarına ait malzemelerin sergilendiği müzelerdir ve ilgili bulundukları bilim dalları için önemli bir yardımcı laboratuar özelliği teşkil ederler. Bu müzeler eğitimin tüm aşamalarında yasamın araştırılması, insanın biyolojik yapısı, omurgalı ve omurgasız hayvan türleri, sürüngenler, bitkiler ve aralarındaki doğal ilişki, kaybolan türlerle ilgili, kısaca biyo-eğitimin kapsamına giren her türlü konuda bir laboratuar konumundadır. Bu müzelerin asıl amacı, biyolojik çeşitliliği ve biyokültür kavramını toplumun çeşitli yaş ve eğitim düzeyindeki kişilere tanıtmaktır (Alpagut, 2002). Bu müzelere örnek olarak Maden Tetkik Arama Enstitüsü Doğa Tarihi Müzesi, Amerikan Doğa Tarihi Müzesi, Londra 35 Doğa Tarihi Müzesi verilebilir. 6. Bilim ve Teknoloji Müzeleri: Bilim ve Teknoloji Müzeleri endüstriyel uygarlığın temsilcisi olan tüm teknoloji olanakları ve fen bilimlerinde; matematik, astronomi, fizik ve biyoloji bilim dalları ile ilgili müzelerdir. Bu müzeler, özellikle bilim ve teknoloji anlamıyla kısmen yada tamamen ilgilenen, doğa bilim müzelerinden, özellikle biyoloji ve doğa kaynakları ekonomisi konusunda kesin bir sınırla ayrılmayan, ilgili bulundukları bilim kollarının en son gelişmeleri üzerinde önemle duran müze özelliğini taşımaktadırlar. Bilim ve Teknoloji Müzeleri, getirdikleri sergi anlayışıyla, bakmaktan çok yapmaya, objeleri toplamaktan çok fikirlerin iletişiminin önemsendiği yaklaşım içindedir. Bu müzelere örnek olarak; Ankara Feza Gürsay Bilim Merkezi, Alman Bilim Müzesi, Ontorio Bilim Merkezi verilebilir. 7. Bölge Müzeleri: Büyük bir merkezden uzakta, tamamen bölgesel ya da genel özellikteki konularla ilgili müzelerdir. Bu müzelerde bölgeyi gezen yada bölge hakkında bilgi sahibi olmak isteyenlere o yerin tüm özellikleri tam ve sistematik olarak veriler. Bölge müzeleri, tüm müze çeşitleri ve onların ele aldığı konularla ilgili müzelerdir (Alpagut, 2002). 8. Uzmanlık Müzeleri: Ele aldığı konuyu çeşitli bilim dalları açısından inceleyen müzelerdir. Şarap Müzesi, Kağıt Müzesi, Kukla Müzesi, Oyuncak Müzesi, Tarım Müzesi gibi müzeler bu tür müzelere örnek gösterilebilir. 9. Bilim Müzeleri: Bu tür müzeler diğer müze çeşitlerinden farklı olarak ilgili bulunduğu bilim dalına, bölgeye yada konuya göre tanımlanmaz. Bu müzelerin programında, sanattan bilime kadar giden, fakat özellikle arazi ile ilgili bilim dallarına ait konular bulunur (Alpagut, 2002). 36 Yeni müzecilik kavramı İlgili bilim dallarına göre sınıflamanın ardından belirtilmesi gereken bir nokta ise 20. yüzyılla birlikte gelen yeni müzecilik anlayışıdır. Yeni müzecilik anlayışı geleneksel müzecilik anlayışından daha zengin, ziyaretçiyi müzenin bir parçası olarak hissettirerek eserleri tüm duyularıyla algılamasına yardımcı olabilen, ait olduğu kültürü sadece göstermeyen aynı zamanda yaşatmayı amaçlayan bir anlayıştır. Mevcutta var olan müze çeşitlerine ilaveten 20. yüzyılda oluşmuş ve çalışmanın bir sonraki bölümünde daha detaylı olarak incelenecek müze türleri şunlardır; • Ekonomüzeler • Somut Olmayan Kültürel Miras Müzeleri • Müze Kentler • Arkeoparklar • Su Altı Müzeleri • İnteraktif Müzeler • Planeteryumlar 2.1.3.3. Yönetimleri Açısından Sınıflama • Bağlı olduğu idari birime göre müzeler • Müzeler bağlı oldukları idari birimler ve yönetim şekillerine göre söyle • Devlet müzeleri sınıflandırılmaktadır (Madaran, 1999): • Yerel yönetim müzeleri • Üniversite müzeleri • Bağımsız yada özel müzeler • Ticari kuruluş müzeleri • Hitap ettikleri bölgeye ve kitleye göre müzeler • Hizmet ettikleri bölgeye göre müzeler: • Ulusal müzeler • Bölgesel müzeler 37 Yerel Müze Bu tür sınıflama genellikle coğrafi alandan yola çıkarak yapılmaktadır. Ulusal müzeler geniş konu çeşitliliği içerirken, yerel müzeler belirli uzmanlık alanlarını ele alabilirler. Hitap ettikleri kitleye göre müzeler: • Eğitici müzeler • Uzmanlaşmış müzeler • Genel toplum müzeleri olarak sınıflandırılmaktadır. Bu sınıflamada ise müzelerin toplumla ilişkisi göz önünde bulundurulmaktadır. Toplumun belirli kesimlerini (öğrenciler, akademisyenler, gençler, özel koleksiyonerler gibi) hedef alan müzeler genelde eğitici ve uzmanlaşmış müzelerken, geniş kitlelere hitap eden müzelerin ise genel toplum müzeleri olduğu söylenebilmektedir (Madaran, 1999). 2.1.3.4. Sergileme Yöntemlerine Göre Müzeler: • Geleneksel müzeler • Açık hava müzeleri • Anıt müzeler Bu tür sınıflama ise daha çok mekansal özelliklerle ilgidir. Örneğin koleksiyonların özel bir mekanda toplanıp sergilenmesi geleneksel müzelere özgü iken, belirli bir koleksiyon gerektirmeyip mekanın kendisinin değerlendirilerek sunulması anıt müzelere özgüdür (Madran, 1999). 38 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 3. ÇAĞDAŞ MÜZECİLİK 3.1. Çağdaş Müzeciliğin Anlamı, Müze-Toplum ilişkisi Müzeler, oluştuğu yıllardan bu yana, kültürel değerleri toplum yararına korumayı ve değerlendirmeyi hedeflerken, sonraları bu amaçlar, toplumun öğrenim ve eğitiminin arttırılması, bulunduğumuz anın, geçmişin ve giderek geleceğin açıklanması, yorumlanması, toplumsal değişimlerin desteklenmesi ve halkın eğlenerek, öğrenerek zamanını değerlendirmesine ve eğitimine dönüşmüştür. Günümüzde müzecilik, çağın kendisine yüklediği eğitsel görevin farkına varmış ve çağdaş müzecilik anlayışı toplumda giderek yaygınlık kazanmıştır. Dünyadaki bir çok müze, toplumun her kesimini müzeye çekerek eğitmeyi hedefleyen birer yaygın eğitim kurumu olarak çalışmalar yapmaktadır. 20. yüzyıl ortalarında müzecilikte asıl amaç, kültür ve bilimin toplumun tüm kesimine aktarılması olarak gelişmiş, bu nedenle müzecilikte eğitim, toplamayı, korumayı, araştırmayı, değerlendirmeyi ve sergilemeyi yönlendiren bir işlev olarak önem kazanmıştır. Bilgi aktarımının temel alındığı ezberci ve edilgen bir sistemden, öğrencilerin daha yaratıcı ve etkin olduğu etkin eğitim sistemlerine geçiş, öğrencileri araştırmaya yönlendirdi. Böylece kütüphane, laboratuar ve müzeler öğrencinin araştırması için, bir eğitim alanı olarak önem kazandı. Bu müzelerin toplumla iç içe olması gerekliliğini ortaya çıkararak, halka bilinçli bir şekilde yaklaşıp, halkı bilgilendirmek nesneleri tanıtmak, müzeyi sevdirmek konusunda çeşitli yöntemler araştırmaya yönlendirdi. 39 1970’li yıllar çağdaş müzecilik başka bir ifadeyle yaşayan müzecilik kavramının benimsendiği önemli bir aşamayı getirir. Bugün müzeler, içinde bulundukları toplumun kültürünü doğrudan etkileyen, eğitici işlevi kolaylaştıran, biçimlendiren, canlı ve yaşayan kurumlardır.. Çağdaş müzeler hedeflerine ulaşmak için başlıca yöntem olarak iletişim ve halkla ilişkileri kullanmaya yönelmişlerdir. Günümüzde müzeler birer yaygın eğitim kurumu olarak kültür ve bilimi topluma aktarıp, halkı eğitmeyi hedeflemişlerdir. “Müze sadece bir bina ve koleksiyon değildir; müze eğitir, fakat bir saklama mekanı da değildir. Müze belgeleri toplayıp sınıflar, fakat bir kütüphane ya da arşiv değildir; müze eğitir, fakat bir okul değildir.” Günümüz müzeleri birer araştırma merkezi, birer açık üniversite, herhangi bir ailenin tüm fertlerinin eğlenerek öğrenebileceği, öğrenmenin bir zevk olabileceği eğitim ve kültür kurumlarıdır. Müzeler için en doğal çevreyi, müzelere mesleki yakınlıkları olanlar ve aydın kişiler oluşturur. Müzelerin en az ulaşabildiği grup ise, yaşam biçimi nedeniyle sadece fiziki ihtiyaçlarını karşılama durumunda bulunan düşük gelirli ve az okumuş kişilerdir. Çağdaş müzeciliğin amaçlarının başında, müzelerin çeşitli etkinliklerini toplumun değişik kesimlerini dikkate alarak yapması gelir. Sürekli sergilerin yanı sıra geçici sergiler, rehberli geziler, dia-film gösterileri, söyleşiler, seminerler ve atölye eğitimleri gibi etkinliklerle toplumun ilgisini müzelere çekmek çağdaş müzelerin görevlerindendir. Çağdaş müzecilikte müzelerin yaptıkları etkinlikleri topluma duyurmak ve toplumun ilgisini çekmek, toplumla bütünleşmenin ilk koşuludur. Müzeler, sanatçı, bilim ve kültür adamı, sanatsever ve öğrencilerden oluşan dar çevresini aşıp etki alanını genişletmek için bilinçli programlar yapıp, iletişim organları ile halkla ilişki kurmak zorundadır. “Kısa informal yazılı ve sözsel duyurularla birlikte uzun ayrıntılı 40 bilgilerin, basın radyo ve televizyonda halka aktarma, halkla ilişkilerin dolaysız yöntemleridir. Çağdaş müzeler sergi tasarımlarını ve eğitim metotlarını belirlerken keşfederek öğrenme yöntemine göre düzenlemeler yapmaktadırlar. Yüksek etkileşim ve iletişime dayanan, günümüzün teknolojik olanak ve gelişmeleri sayesinde daha da etkili duruma gelen, keşfederek öğrenme ve konstrüktif öğrenme anlayışının ne olduğu ve nasıl ortaya çıktığı eğitim teorisinin incelenmesi ile anlaşılabilir. 1970’lerde müzelere yeni sergileme araçları olarak giren ve müzecilikte eğitim boyutunun ön plana çıkmasını sağlayan teknolojik gelişmeler, 1990’lardan itibaren müze mekanlarının tasarımında etkili faktörlerden biri haline gelmiştir. Sergi mekanlarının tasarımında iletişim teknolojilerindeki gelişmelere dayalı değişimler gerektiğini vurgulamaktadırlar.37 Tasarım ve işlev açısından müze mimarisine yenilikler getiren müzeler değişen müzecilik anlayışına ve toplumsal yapıya da bağlı olarak, 1970 yıllarından sonra ortaya çıkmaya başlamıştır.38 1970’li yıllardan itibaren yaşanan, müze mekanlardaki bu değişiklik sergileme anlayışındaki değişmeden kaynaklanmaktadır. Ziyaret sırasındaki canlılığın devamlılığını sağlayabilmek için konularına göre gruplandırılan eserler belirli bir ritim içinde birbiri ardına düzenlenmektedir. Bunun sonucu olarak ara hacimlerin tek tek mekansal kalitesi oluşturulmakta ve yapı içi organizasyon düzeni belirlenmektedir. 1970 yılından sonra müze yapılarında başlayan değişme, kendisini özellikle sergi alanının büyümesi, mimari yapı farklılaşması ve müzenin kentsel mekanlarla bütünleşmesi konusunda gösterir. Teknolojinin son olanaklarının hem mimarilerinde hem de sergileme yöntemlerinde kullanıp, insanların ilgisini çeken, hem koleksiyonları ile hem de mimarileriyle 41 merak uyandıran, bilgisayarlar yardımıyla tanıtıcı ve bilgilendirici simulasyonların yapıldığı, interaktif etkileşimle insanların kendi kendilerini eğittikleri, sergi alanlarında sanat yapıtının ön planda olduğu depo ve bakım atölyeleri ile yapıtların korunduğu, araştırmacılar için yapıt ve sanatçılar hakkında bilgisayar destekli geniş bir belgelik ve kitaplığın bulunduğu, çocuklar ve gençlerin eğlenerek öğreneceği eğitim alanlarının yer aldığı, eğitim, araştırma, ve kültür merkezlerine dönüştürüldü. Böyle karmaşık bir mekana giren ziyaretçi, dinlenme ve beslenme alanında her türlü ihtiyacını karşılarken, sergilerin yanı sıra konferans, gösteri ve konserlerle bütün gününü geçirecek, sanatı ve kültürü her duyusuyla algılayıp yaşayacaktır. 1970 sonrası dönemde inşa edilen, yenilenen ve değişen ihtiyaç ve artan işlevler nedeniyle ek binalara ihtiyaç duyan müze yapısı sayısında büyük artış olmuştur Mimari olarak bakıldığında, müzenin içeriğinin müzenin kendisinin gerisinde kalmasından dolayı bir ikilem oluşmuştur. Müze artık boş bir mekana yerleştirilen eserlerin oluşturduğu bir kompozisyonun ötesinde, tasarımının temelinde, biçimlerin özgürce ortaya çıkabileceği, kendi basına büyük bir değer durumuna gelir (Alp, 2002). Yeni çağda değişen müzecilik anlayışını geleneksel müzecilik anlayışından farklı kılan yönlerini iki baslık altında toplamamız mümkündür. Bunlardan ilki sergilenen malzemedeki farklılaşma iken, ikincisi sergilenen mekanlardaki farklılaşmadır. 20. yüzyılda müzelerde sergilenen malzemeler somut objelerden çok, bu somut objelerin somut olmayan anlamları ile ilgili hale gelmiştir. Bu yüzyılda bilgi toplumunun ortaya çıkması, bilim ve teknolojinin insan yaşamına ve kentlere etkileri ve yine bu yüzyılda hız kazanan küreselleşme-yerelleşme hareketlerinin getirdiği standartlaşma anlayışları ile sergilenen objeler ait oldukları toplumun tarihini ve kültürünü canlandırması açısından önem kazanmıştır. Malzemeler, geleneksel müzecilik anlayışındaki gibi boş bir müze mekanında sergilenmenin yanında, kullanılırken sergilenemeye başlanmıştır 42 20. yüzyıl müzeciliğinde halkla ilişki kurmak, müzelerin en önemli işlevlerinden biri olarak yerini almıştır. 1950’li yıllardan sonra ise, müzenin halkın eğitimindeki yeri önem kazanmıştır. Müze büyük kitlelere ulaşabilen bir kültür aracı olduğundan, o büyük kitlelere kültürel bir eğitim de vermektedir. Bu durumda müze nesnelerin rast gele toplandığı bir depo olamaz. Yapılan serginin bir amacı, hatta bir mesajı olmalıdır. Ziyaretçi sergiyi gezdikten sonra bu amacı, mesajı algılayabilmiş ve serginin vermek istediği kültürel iletiyi almış olmalıdır . 3.2. Çağdaş Müzecilikte Araştırma, Koruma ve İletişim Sosyal, ekonomik ve teknolojik” gelişmelerin çok hızlı ilerlediği günümüzde İnsanların sistemimizdeki gelişmeler teknik yeterlilikler kadar hızlı olmadığından, eğitim ile kazandırılan bilgi, beceri ve alışkanlıklar ile gereksinme duyulan arasındaki fark, gün geçtikçe artmaktadır (Erbay. 1992). Bu anlamda ihtiyaç duyulan eğitimdeki bu eksikliği tamamlayıcı kurumların basında müzeler gelmektedir. Toplumun kültürel mirasını toplum adına koruyan, tanıtan bir kurum olarak bir anlamda kamu malı niteliğinde olan müze, halkın kültür varlığının somut belgesidir ve bu nedenle de halkla toplumsal ve kültürel etkileşim içindedir. Bu açıdan bakıldığında ziyaretçisi olmayan bir müze işlevini yerine getirmiş sayılmaz. Bu nedenle müzeye ziyaretçi sağlamak müzenin asli görevleri arasında yer almalıdır. Böylelikle toplum kültürlenirken müzelerde yasamaları için gereken maddi ve manevi kaynağı yaratmış olurlar. Ancak müzelerin bu anlayışa erişmeleri toplumdan topluma değişmektedir. Dolayısıyla müze-toplum ilişkisi hemen her ülkede farklı bir gelişim göstermektedir. Müze toplum ilişkisi pek çok ülkede kurumsallaşmıştır. Halkla ilişkiler, görsel ve işitsel tanıtımlar, eğitim programları, süreli sergiler, sanatsal etkinlikler gibi bir takım yöntemlerle tanıtımına yönelik etkili çalışmalar yapılarak, müzelerin toplumla bütünleştirilmesi konusunda etkin sonuçlar alınması mümkündür. 43 Kültürün, sanatın, bilimin dili ancak eğitimin katkısıyla açıklık kazanır. Aksi takdirde kültür, elit bir tabakanın, güçlü ya da aydın bir kesimin malı olmanın ötesine geçemez. Yüzyıllarca, kültür ve sanat, din adamları ve devlet yöneticilerinin himayesinde oluşurken 17. yy.dan itibaren, burjuva sınıfının aracılığıyla, diğer kesimlere geçmiş, toplumcu ve ulusçu tavırla bu birikimlerin halka açılması mümkün olmuştur. Ancak Fransa’da Louvre (1793), İngiltere’de The British Museum (1753), The National Gallery (1814), İtaya’da Uffizi (1789), ispanya’da Prado (1819), Almanya’da Dresten Müze (1814)’lerinin halka açılışlar bu birikimleri yine de topluma mal etmemiştir. Müzeler o yıllarda “muse”lerin, yani ilham perilerinin tapınaklarıydı. Binaların neoklasik mimarisi halktan birisinin girmesini, görkemliliği ile bir anlamda ürkütüp engellerken, müzeciler de kendilerini geçmişin onurlu nöbetçileri olarak görüyor, özenle halkla olan mesafelerini koruyorlardı. Bu gün dünyada sanat eserlerinin klasik anlayışla istiflenemeyeceği düşüncesi müzelerin mimarisinden, isletilmesine kadar, birçok alanda yeni yönelimleri zorunlu hale getirmiştir. Post modern mimarinin en uç örnekleri artık müze binasını bile kendi basına bir sanat eseri kılmak üzere tasarlanmaktadır .Var olan binalar ek binalarla büyütülüyor ya da gelişen koleksiyonun özellikleri doğrultusunda daha fonksiyonel hale getiriliyor. Sergi salonları, eğitim bölümleri, hizmet alanları, alışveriş mekanlarıyla toplumun zevkle vakit geçireceği merkezlere dönüştürülüyor. Müzeler ana işlevlerinin yanı sıra, toplum-müze bütünleşmesini sağlamak için sosyal ve eğitici içeriklerde faaliyetler yapmaktadırlar. Örneğin California’da Santa Monica of Art, sanat etkinlikleri içinde, güncel toplumsal bir konuyu gündeme getirmek için AIDS konulu sanat sergisi düzenlemiştir (Müze Arşivi, 1991). 44 Müzelerin, modern kentlerin kültürel merkezlere dönüşmesinde etkin rol oynadığını biliyor olmamıza rağmen, bizler neler yapıyoruz? Toplum olarak tarihi mirasımıza yeterli özen ve ilgiyi gösteriyor muyuz? Türkiye topraklarında ve müzelerinde yer alan eser zenginliğine rağmen, yeterli ziyaretçiyi çekememektedir. İstanbul’daki Topkapı Sarayı ve Arkeoloji Müzesi konumu ve içeriği nedeniyle ziyaretçi toplayan ender müzelerimizdendir. 1993 yılında Avrupa Konseyi’nin İstanbul Arkeoloji Müzesini, eser kapasitesi ve niteliği bakımından birincilikle ödüllendirmiş olması, bu müzemize ziyaretçi sayısını ne yazık artırmamıştır. Yine Bodrum ve Efes Müzesi medeniyetlere beşiklik etmesi ve turist akısının yoğun olduğu bir bölgede olması nedeniyle toplumla iletişim kurmuş örnek müzelerimiz arasında yer almaktadır. Müze ve birimlerine ait yerli ve yabancı ziyaretçi sayısı 1997-2003 tarihleri arasında önemli bir artış göstermemiş, hatta bir düşüş yaşanmıştır. 1999 tarihinde görülen ani düşüş ise, yasadığımız depremle açıklanabilir (Kültür İstatistikleri, 2003). Tarihi zenginliklerimizin hak ettiği değeri bulabilmesi için toplumsal bilinç, devlet ve sosyal kuruluşların desteği ve müze yönetiminin, birbiriyle uyumlu bir şekilde hareket etmesi kaçınılmaz bir gerçektir. Müzeler için, meslekleri ya da aydın kişilikleri nedeniyle ilişki içinde olabildiği bir kesim en doğal çevreyi oluşturur. Diğer taraftan yasam biçimi nedeniyle salt fiziki ihtiyaçlarını karşılama durumunda bulunan düşük gelirli, az okumuş kişilerin oluşturduğu kesim müzelerin en az ulaşabildiği gruptur. Çağdaş Müzecilikte müzelerin yaptıkları etkinlikleri topluma duyurmak ve toplumun ilgisini çekmek, toplumla bütünleşmesinin ilk koşuludur. 45 Etki alanını genişletmek, müzeye gelen sanatçı, bilim ve kültür adamı, sanatsever ve öğrencilerden oluşan dar çevreyi asmak için müzeler bilinçli programlar yapıp, iletişim organları ile halkla ilişki kurmak zorundadır. Müzeye gelen halka yabancılık çektirmemek, onu çeşitli yöntemlerle tekrar müzeye getirmek, çok duyarlı ve bilinçli programlarla geliştirilmiş bir halkla ilişkiler anlayışına dayanmaktadır. Müze programları toplumun her kesimi düşünülerek planlandığında ilişkiler artar. Müzelerin birer kültür merkezi gibi yapacakları çok sayıda program, her kesimden izleyiciyi, süreklilik yaratacak şekilde müzelere çekecektir. 3.3. Değişen Müze Mekanları ve Sergileme Kavramı Türk Dil Kurumu tarafından verilen tanıma göre; alıcının görmesi, seçmesi için dizilmiş şeylerin tümü ve bu nesnelerin serildiği yer olarak “uygun yere koyma” anlamında mekan ve nesne ile ilişkidir. Müzelerdeki sergilemelerin yapıt-mekan-izleyici arasındaki ilişkiler bütününde pek çok unsuru içerdiği düşünüldüğünde; “müze tasarımlarında ilk belirleyici olan, mekan ve işlev ilişkisini daha da genişleterek, buna nesne-nesne, mekan-nesne ve insan-nesne ilişkilerinin dahil edilmesidir. “Sergileme mekanının tüm tasarımı nesneleri görünür kılmak üzere düzenlendiğine göre; sergi mekanı tasarımı; “bir yandan nesnenin anlattığının okunurluğunu ve etkisini artırmak, öte yandan nesnenin buradaki çekiciliğini, onu mekandan soyutlayarak vurgulamak açısından bunu başarabilmek zorundadır.” Sergi mekanları ziyaretçi için, bilgilenme ve estetik haz alma işlevlerini içinde barındırdığından “müzeler aslında içinde sergilenen nesneler ve bu nesnelerin anlattıkları öyküler için olduğu kadar, sergileme ediniminin kendisi, sergilemenin büyüsü için ziyaret edilirler.” “İzleyicinin dikkatini çeken, izleyicinin dikkatini tutan, 46 verdiği mesajı ya da yorumu iletebilen bir sergi” oluşturmak için etkili bir sergi düzenlemesinden yararlanmak gerekir. Müzelerdeki sergilemelerde birbirinden farklı isimler ile gruplandırmalar yapılmasına karşın, bu sergileme çeşitleri içerik açısından birbirlerine benzer. Belcher’ e göre; müzelerde 3 çeşit sergileme yöntemi uygulanır.10 -Hissi Sergileme: İzleyicilerin duyguları üzerinde etki yaratmak amacıyla düzenlenir. -Öğretici Sergileme: Estetik etkilemeden çok bilgi verme amaçlı sergilerdir. -Eğlendirici Sergileme: Görsel-işitsel araçların kullanıldığı eğitim temelli sergilerdir.” Dean’e göre ise; sergileme yöntemleri nesneye ve temaya dayalı olarak ikiye ayrılır. “-Nesneye Dayalı Sergileme: Nesnenin estetik özelliklerine bağlı kalarak yapılır. Eğitici bilgiler limitli olarak kullanılır. -Temaya Dayalı Sergileme: Nesneden çok verilmek istenen mesaja odaklı sergileme yöntemidir, mesajı izleyiciye iletmek esas alınır.” Bunların dışında “amacına göre sergileme, nesnelerin birbirleriyle olan ilişkilerine göre sergileme, tasarıma göre sergileme” sınıflandırmanın bir başka çeşidi olarak ele alınabilir. 10 H. Nalçaoğlu, “Modern Toplumda Sergileme Felsefesi ve Müzeler”, Müze Eğitimi Seminerleri 1, (Ed.Bekir Onur), Akdeniz Bölgesi Müzeleri, Suna-İnan Kıraç Vakfı Yayınları, İstanbul, 2002, s.46. 47 Müzelerin günlük yaşamın değişen ve gelişen temposuna ayak uydurmak için değişik konuları değişik açılardan ele aldıkları da bir gerçektir Günümüz modern müzeciliğinde müzeler çağın modern iletişim araçlarına yönelmekte, sahip oldukları koleksiyonları, özel sergileri ve tanıtımlarını modern iletişim araçlarıyla ziyaretçilere sunmaktadırlar. Bu anlamda modern müze, Eraslan’ın dediği gibi, ziyaretçi bekleyen ya da çeken değil (1998, 33), sahip olduklarını modern iletişim teknikleriyle insanların ayağına götüren “mobil müzecilik” anlayışına yönelmektedir. Modern müzecilikte müzeler etkinliklerini toplumun değişik kesimlerini dikkate alarak yapmaktadırlar. Sürekli sergilerin yanı sıra geçici sergiler, rehberli geziler, dia-film gösterileri, söyleşiler, seminerler ve atölye eğitimleri, modern müze etkinliklerinin başında gelmektedir. Böylece müze içerisinde eğitim gerçekleşirken, diğer yandan müzeye gelmeyi düşünmeyen halk kesiminin ayağına bu tür etkinliklerle gidilmektedir. 3.4. Müzelerde İletişim Amacıyla Sergileme Yöntemlerinin Sanal Teknolojilerle Desteklenmesi ve Teknoloji Kullanımı. 20. yüzyıl müzeciliğinin sergileme mekanları açısından geleneksel müzecilik anlayışından ayrıldığı nokta, müzelerin artık mekansal sınırları aşmış olmasıdır. Müzelerin sahip oldukları mekansal birimlerde sadece müze işlevi değil, karma kullanımlarla çeşitli işlevler gerçekleştirilir hale gelmiştir. Müzeler modern müzecilik anlayışı ile ziyaretçilerine yeme, içme, dinlenme gibi ihtiyaçlarını giderecek mekanları da sunmakta, ayrıca müze komplekslerindeki gösteri ve konser alanları, konferans salonları, kütüphaneler gibi birimlerin karma 48 kullanımları ile ziyaretçilere eğlence ve kültürel gelişim konularında da katkı sağlanmaktadırlar Sadece bir sergileme ve koruma mekanı olarak görülmeyen müzeler, sahip oldukları diğer işlevler ile bir rekreasyon alanı, bir eğlence merkezi veya eğitim birimi olarak da görev yapmaya başlamışlardır. Kimi müzeler, bu sayılan işlevleri tek bir yapıda toplarken kimileri ise büyük karma kullanımların içerisindeki işlevlerden birisi durumunda hizmet vermektedirler. Müzelerin koruma–eğitim–sergileme amaçlarının daha fazla gündeme gelmesi ile farklı kentsel dokular, doğal oluşumlar, yerel simgeler de birer “müze” mekanı olarak görülmeye başlanmıştır. Müzelerin bir rekreasyon ve eğlence mekanı olarak görülmesi insanların bu mekanlara ilgisinin artmasına neden olmuştur. İnsanlarda artan ilgi, merak ve boş zamanın yanında dünya üzerinde artan turizm aktiviteleri, gelişen iletişim ve ulaşım teknolojilerinin de yardımı da müzelerin tek bir yapı ve tek bir işlevden çıkmasına yardımcı olmuştur. Yine 20. yüzyılda gündeme gelen “sürdürülebilirlik” kavramı ile kentsel alanlarda ‘kullanırken koruma’ bilinci gelişmiştir. Belirli bir tarihi ve kültürel zenginliğe sahip olan alanların değerleri artmış, artan değer, alanların daha fazla kişi tarafından merak edilerek ziyaretine sebep olmuştur. Kente gelen ziyaretçiler kent parçalarını bir müze gibi gezip görmeye, bundan fayda sağlamaya başlamışlardır. Çağdaş müzecilik anlayışının amaçlarının basında müzelerin çeşitli etkinliklerini toplumun değişik kesimlerini dikkate alarak yapması gelmektedir. Özellikle sürekli sergilerin yanı sıra geçici sergiler, rehberli geziler, dia-film gösterileri, söyleşiler, seminerler ve atölye eğitimleri de çağdaş müze etkinliklerinin basında gelmektedir. Başka bir deyişle, müze içerisindeki eğitim gerçekleşirken, diğer yandan müzeye gelmeyi aklının ucundan bile geçirmeyen halk kesiminin ayağına etkinliklerle 49 gidilecektir. Bunların yanında halk, çeşitli etkinliklerle müzelere çekilmeye çalışılacaktır (Yücel, 1999). Bu amaçlarla 20. yüzyıl sonlarına doğru müzelerin eğitim ve eğlence konularındaki işlevleri daha fazla ön plana çıkmıştır. İnsanlar bu ortamlarda kendi kendilerinin bireysel eğitimleri için elverişli imkanlar bulmuşlardır. Müzeler, sadece konularında uzman entelektüel kişilerin yanı sıra, her yaştan ve seviyeden insanların ziyaret ettiği mekanlar haline gelmiştir. 20. yüzyılda gelişen anlayışlardan biri de müzelerin teşhir sistemlerinde beş duyuya hitap eden yaklaşımlardır. Bunlar içinde işitsel, görsel ve koku dışında dokunma duyusu da ele alınmıştır. Çağdaş müzelerde oluşturulan ayrı bölümlerde, gelen ziyaretçiler orijinal eserlerin kopyalarına dokunabilmektedirler (Alpözen, 2001). Bu konuda kentsel ve doğal mekana da etki eden en önemli gelişmelerden birisi taklit mağaralar olmuştur. Bu dönemde arkeolojik ve doğal açıdan risk altında bulunan mağaraların taklitleri yapılarak, ziyarete açılırken, asılları koruma altına alınmıştır. 20. yüzyılda bilgi çağının getirdiği iletişim, ulaşım ve haberleşme teknolojilerindeki gelişmeler, müzelerin mekanla olan ilgisinde farklılaşma yaratmıştır. Bunun en hissedilir örneği bilgisayar teknolojisinin yarattığı olanaklarla oluşan interaktif müzeciliktir. Bunun yanında su altı müzeleri ve taklit mağaralar da klasik müzecilik anlayışından farklı biçimde mekanda konumlanan müze tipleri olarak ortaya çıkmıştır. 3.4.1. İnteraktif Müzecilik Teknolojideki bu hızlı değişim gündelik yaşamı etkilediği gibi algı psikolojisini ve bununla beraber mekan algısı kavramını da oldukça değiştirmektedir. Mimaride bu 50 değişimler mekan içindeki harekete bağlı olarak değişen mekan algısında da yeni teknikler oluşturmaya neden olmuştur. Bu değişimle beraber sergi, müze, galeri ortamları sanal ortamlara taşınmıştır. Fiziksel olarak değişim olmaksızın gezilebilen mekanlar, mimariye başka bir deneyim kazandırmıştır. Bunun da ötesinde sanal mekan oluşturma kavramı da gelişmiş teknolojinin sunduğu daha üstün bir tekniktir. Sanal mekan kavramını Özen yazısında, yaşam ortamının çevresi ile birlikte simule edilmiş durumu olarak açıklamaktadır. Bu deneyim, kişiye farklı malzeme ve tekniklerle (örnek; konum algılayıcı eldiven) farklı mekan algısı sunmakta, özellikle büyük şehirlerde paha biçilemez değerimiz olan vaktimizi en az seviyede harcayarak bir çok işimizi halletmemize yardımcı olmaktadır. 20. yüzyıl öncesi dönemlerde koleksiyonların sergilendiği ve ziyaretçilerin bu koleksiyonları görmeye geldikleri müzeler, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ziyaretçilere ulaşmayı ve onları ziyaret etmeleri için cezbetmeyi amaçlar hale gelmişlerdir. Teknolojik gelişimle birlikte öncelikle mimarileri ile ziyaretçilerin dikkatlerini çekmeyi başaran müzeler, iletişim teknolojilerindeki gelişmelerle de kendilerini tanıtıcı faaliyetlerle ya da ziyaretçilere yönelik eğitici simülasyonlarla, internet üzerinden tanıtıcı ve sergilemeye yönelik programlar uygulamaya ve ziyaretçilerin kendilerine daha kolay ulaşmalarını sağlamaya çalışmışlardır. Fiziki ihtiyaçlar dışındaki tüm özellikleriyle koruma, araştırma, saklama, sergileme ve yan etkinlikleriyle işlev olarak diğer müzelerden pek de farklılık göstermeyen bu koleksiyonsuz sanal müzelere evden bilgisayar bağlantısıyla ulaşılabileceği gibi, CDROM ve video kayıtlarıyla da gelişimlerini izlemek mümkün hale gelmiştir (Madran,1999). 51 Sanal müzenin ilk örneği Jeffry Shaw’un 1990’da gerçekleştirdiği "virtual museum" projesinde görülmektedir. Bu projedeki sanal müze sergi obje ve odalarının bilgisayarda üç boyutlu olarak temsil edildiği bir müzedir. Bu ortamın denetimlenmesi için kullandığı elemanlar, dairesel, dönebilen bir platform, üzerinde geniş bir video projeksiyon monitörü, bir bilgisayar ve izleyici için bir koltuktan ibarettir. Bu koltuğa oturan izleyici sanal müze içindeki hareketlerini interaktif olarak kontrol edebilmektedir (Öncen, 2002) Bu konudaki diğer bir örnek SÖM yani Sınırlar Ötesi Müze’dir. Sınırlar Ötesi Müze (SÖM) uluslar arası bir kuruluş (sivil toplum örgütü) olup, 1995’de Viyana’da yayımcılık ve halkla ilişkiler alanında faaliyet gösteren bir grup uzman tarafından kurulmuştur. SÖM yeni bir sergi anlayışına dayanan uluslararası bir sergi programıdır. Sanat eserlerini yerlerinden kaldırmaksızın sergiler düzenleme ilkesinden esinlenen SÖM, modern teknolojiyi kullanarak müzeciliğe yeni bir boyut getirmektedir. Ziyaretçi müze deneyiminde yalnızca teshirdeki eserleri izlemekle kalmamakta, aynı zamanda çeşitli yerlere tematik ziyaretlerin yanı sıra bu müzeden hareketle diğer müzeler, ilgili ören yerleri ve anıtlara da ulaşabilmektedir. SÖM ile sanat eserleri sergilenmek üzere herhangi bir yere ya da sergi salonuna götürülmemekte, kendi özgün yerlerinde sergilenmektedirler. Böylece sadece küçük eserler değil, anıtsal eserler, arkeolojik alanlar ve hatta doğa örtüsü bile sergilenebilmektedir (http://www.museumwnf.org, 2006 Erişim Tarihi: 10 Eylül 2012). Modern teknolojiyi kullanarak bir müzeyi, uluslararası ve sınırlar ötesi bir müzeye giriş kapısı haline getiren SÖM Sanal Müzesi Sergi Güzergahlarına uluslar arası boyut kazandırmaktadır. Bir bilgisayar programı yardımıyla, bir müzedeki eserler başka müzelerdeki eserlerin yanı sıra başka ülkelerdeki ören yerleri ve anıtlarla ilintilendirilmekte ve eserler asıl yerlerinde olduğu gibi gösterilebilmektedir. Sanal Müze, çeşitli sanatsal olguların uluslararası yayılımını ve keşfedilmesini sağlamaktadır. Farklı bakış açılarını dikkate alan kıyaslamalı bir tarih yaklaşımı 52 geliştirmekte ve ziyaretçinin sanat ve mimariyi tarihsel olayların maddi tanıkları olarak algılamaya yöneltmektedir. Gelecekte katılımcıların daha da artmasıyla müzelere kurulacak bilgisayar terminalleri üzerinden Sanal Müze’ye ulaşılabilecek ve sanal uzantı, ziyaret edilen serginin doğal bir uzantısı haline dönüşecektir. Mayıs 2007’den itibaren Sanal Müzenin, ziyaretçiler için çok daha geniş bir bilgi kaynağı olacağı gibi sanal bir dükkan ve Sınırlar Ötesi Müze için çalışanlar için bir de sanal ofise de sahip olması planlanmaktadır (www.museumwnf.org, 2006 Erişim Tarihi: 10 Eylül 2012). 3.5. Türkiye Çağdaş Müzeciliğin Neresinde ? Türkiye’de devlet, öncelikli olarak müzelerin korunmasından sorumludur. Bu görevi Kültür ve Turizm Bakanlığı aracılığıyla üstlenir. 1991 yılı verilerine göre, 153 olan resmi ve özel kuruluşlara bağlı müzelerin sayısı günümüzde büyük artış göstermiştir. Bu müzelerin arasında İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Topkapı Sarayı, Ayasofya Müzesi, Türk İslam Eseleri Müzesi, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi gibi ülkemizin en çok ziyaretçi çeken müzeleri bulunur. Devlet, Kültür ve Turizm Bakanlığı aracılığıyla ile yurt içinde korunması gereken tüm eski eserleri, yurt dışında da ülkemizle ilgili tüm eser ve belgeleri satın alma, değiş–tokuş ve bağış yoluyla toplar, korur ve yararlandırmaya sunulması için gerekli ortamı hazırlar. Devlet, resmi ve özel çalışmalar yaparak bunları yayınlar. Müzeciliğimizin gelişmesi sağlama görevi de devletindir. Satın alınmayan eserlerin de yönetmelik esaslarına göre kayıt yapılarak, bakımları kontrol edilerek sahiplerinin mülkiyetine bırakılır. Devlete bağlı müzeler dışında, özel müzeler de vardır. Bunlar çeşitli bakanlıklar, üniversite, askeriye, belediye ve vakıflara bağlı müzelerdir. Ülkemizde çok az müze çağdaş müzeciliğin gerektirdiği yan işlevlere sahiptir. Halka hitap eden, araştırmacılara hitap eden ve çocuklar için yapılmış kitaplıklar, konferans salonları, slayt gösterimleri için toplantı odaları ve kefelerle çok az müzede 53 karsılaşırız ki, bu müzeler genellikle özel müzelerdir. Bunda bahsettiğimiz kaynak sorunun da büyük payı vardır. Bir çoğu 1950 senesi öncesinde kurulmuş müzelerimiz daha kuruldukları zaman eksikliklerle doğmuştur. O zamanlarda göze çarpmayan, kütüphane, konferans salonu gibi eksiklikler, günümüzde müzelerin olmazsa olmaz parçaları haline gelmiştir. Bu eksiklikleri gidermek için Kültür ve Turizm Bakanlığı son yıllarda önemli adımlar atmıştır. Temel gereksinimlerinde eksiklikler olan müzelerimizin sorunları görüldüğü gibi daha yapı aşamasında başlıyor. Seneler boyunca ülkemizde müzeler eski yapılar kullanılarak açılmıştır. Oysa medrese, han gibi tarihi eserler zaten korunması ve onarılması zor yapılardır. 1950’lerden önce ise ülkemizde restorasyon anlayışının ne kadar gelişmiş olduğu tartışma konusudur. Aslında günümüzde de restorasyon, mimarlığımızın en tartışmalı konularındandır. Özellikle 1990 senesinden sonra tarihi eserlerin korunması bilinci artıktan sonra, tarihi yapıları onarmak ülkemizde hobi haline geldi. Ancak yapılan restorasyon ve onarım çalışmalarının çoğu, halk arasında olmasa da uzmanlar arasında tartışmalara neden olmaktadır. Eski bir binanın daha önce kullanıldığı işlev dışında bir nedenle kullanılması için o binada çeşitli değişiklikler yapmak gerekmektedir.. Bu değişikliklerin ne kadar doğru olduğu, binaya zarar verecek ya da binanın mekân hissini tamamıyla bozup bozmayacağı önemli bir sorundur. Bunların ötesinde çoğu restorasyon çalışması yanlış malzeme kullanımından dolayı eski binanın çok daha fazla zarar görmesiyle sonuçlanmıştır. Her müze, koleksiyonu farklı olduğu için farklı bir yapıya ihtiyaç duyar. Koleksiyonu iyi yansıtacak bir yapı tasarlamak, bu yapıda kütüphane, konferans salonu gibi ek ihtiyaçları karşılamak zaten zor bir istir. Var olan bir yapıyı elinizdeki koleksiyona uygun olarak düzenlemek ise daha zordur. Koleksiyon, o yapıda sergilenmeye uygun olmayabilir. 54 Ayrıca çoğu tarihi yapı, daha önce bahsettiğimiz yan işlevleri kapsayacak kadar büyük değildir. Bazı müzeler, müzenin idare ofislerini bile karşılayacak fazladan alana sahip değildir. Bütün bu dezavantajlara karsın ülkemizde ısrarla bu tarihi yapılar kullanılmış ve daha başlangıçtan eksiklerle kurulmuş müzeler oluşturulmuştur. Az ödenek verilen müzelere bir de eski yapıyı tamir etmek, korumak gibi ek görevler yüklenmiştir. Bu tür müzelerde müdürlük yapan çoğu yönetici, eğer önceden seçme şansları olsaydı bulundukları yapıyı değil başka bir yapıyı müze olarak kullanmayı tercih edeceklerini belirtmişlerdir. Ankara’nın turizm alt yapısının geliştirilmesi, turizm faaliyetlerinin çeşitlendirilmesi, ulusal ve uluslararası alanda erişilebilir ve rekabet edebilir bir turizm kenti haline gelmesini amaçlayan ve bu amaca hizmet edecek etkin tanıtım çalışmaları, hizmet kalitesinin yükseltilmesine ve turizm faaliyetlerinin dört mevsime yayılmasına yönelik program çerçevesinde, Ankara Kalkınma Ajansı tarafından başarılı projelere “Turizm Potansiyelinin Harekete Geçirilmesi Mali Destek Programı kapsamında” destek verilmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürlüğü (DÖSİMM) tarafından hazırlanan “Ankara’daki Müzelerde İnteraktif Uygulamalar” başlıklı proje Ankara Kalkınma Ajansının Mali Destek Programı kapsamında sıralamada ikinci olarak en başarılı projeler arasında yer almıştır. Ankara’daki Müzelerde İnteraktif Uygulamalar” başlıklı projenin amacı Ankara’daki turizm altyapısının geliştirilmesine katkıda bulunmak, turizm faaliyetlerinin çeşitlendirilmesini sağlamak ve Ankara’nın ulusal ve uluslararası alanda erişilebilir ve rekabet edebilir bir turizm kenti haline gelmesine yardımcı olmaktır. Bu bağlamda Ankara’da kent ve kır, doğa, kültür ve inanç turizminin farklı boyutlarıyla ele alınarak yenilikçi uygulamaların geliştirilmesi ve etkili tanıtım çalışmalarının yapılması, hizmet kalitesinin iyileştirilmesi ve turizm faaliyetlerinin 55 dört mevsime yayılmasını hedefleyen projenin toplam bütçesi 456.351 TL ve Ankara Kalkınma Ajansı’ndan alınacak hibe miktarı ise 331.904,08 TL’dir. Kültür ve Turizm Bakanlığı Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürlüğü tarafından yürütülecek olan proje ile Ankara’da bulunan dört müzeye (Gordion Müzesi, Etnoğrafya Müzesi, Devlet Resim ve Heykel Müzesi, Cumhuriyet Müzesi) interaktif uygulamaların yerleştirilmesi planlanmakta olup proje Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ve Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) ile ortaklaşa yürütecektir. Ayrıca, bu sistemin ve benzer sistemlerin müzelerdeki varlığının müzelerin kullanımı üzerindeki etkisi analiz edilerek bu analiz sonucunda müzelerin etkinliğinin arttırılmasına yönelik öneriler geliştirilecektir. 3.6. Türkiye’de Yeni Müzeler Ve Müzeciliğin Değişen Yüzü ve Sanal Teknoloji Uygulamalarından Örnekler Müze, bir milletin belleğidir. Müze’de; yasayan, toplumsal hayat içinde kendini var edebilen, hala kullanılan, ihtiyaç duyulan nesneler değil, “müzelik” olarak tanımlanan nesneler yer almaktadır. Bu, müzenin en önemli yönüdür. Diğer yönden, müzenin yasayan bir kurum olması gerekmektedir. Günümüzde müzenin, bir çeşit mezarlık olmadığı düşüncesi ön plandadır. Çünkü müze, hala kullanılmasa da, başka bir açıdan hala kullanılan nesneleri kapsamaktadır. Bu şekilde nesneler artık sergilenmek yoluyla toplumsal yasamda varlığını sürdürmeye devam etmektedir. Sanat eserleri için de, durum çok farklı değildir. Sanat eserinin müzede sergilenmesi, sanat yapıtını da başkalaştırmaktadır. Müzede durmanın, statüsü farklıdır. Bu sayede sanat eseri farklı bir ilişkiler ağına dâhil olmaktadır. 56 Günümüzde müzelerin temel sorunsallarından biri, müze nesnesinin bu başkalaşma içinde, toplumsal yaşantıda yabancılaşmasının önüne geçmektir. Müzeciliğin değişen yüzü, buradan değişmeye başlamış gibi görünmektedir. 3.6.1. İnteraktif Sistemler ve Uygulama Örnekleri İnteraktif Müzecilikte kullanılan teknikler teknoloji ilerledikçe gelişmekte olup, söz konusu sistemlerden günümüz müzeciliğinde kullanılanları aşağıda sıralanmıştır: 11 • İnteraktif Yüzey Sistemi • E-Katalog • 3D Hologram • Sanal Asistan • Şeffaf LCD Vitrin Uygulaması • Şeffaf Projeksiyon Filmi • Sanal Objeler • Arıtılmış Gerçeklik • Video Mapping • İnteraktif Yüzey Sistemi : İnteraktif duvar sistemleri, insan hareketlerinin duvar üzerine yansıtılan görüntü ile etkileşime geçmesi olarak tanımlanır. Bunu herhangi bir duvarın dokunmatik bir ekrana çevrilmesi olarak tanımlayabiliriz. 11 http://www.dijitalakrobat.com/ 57 Herhangi bir duvara projeksiyon ile yansıttığınız sabit bir görüntüyü, sensör ve yazılım ile harekete duyarlı bir hale çevirebilirsiniz. İsterseniz projeksiyon yerine bir Lcd ekran kullanarak ta aynı sonuca ulaşabilirsiniz. Bu teknoloji ile Lcd ekranınıza dokunmatik özellik kazandırabiliriz12 Sistem içerisinden geçen kişilerin en ufak hareketleriyle zemin üzerinde çeşitli değişimlere neden olduklarını fark etmeleri, kişilerde daha farklı motif, hareket ve aksiyon yaratma merakı uyandırır. Zemin üzerinde yürüyen kişilerin hareketleriyle meydana getirdikleri bu değişimler, yoldan geçen herhangi bir kişinin de dikkatini çekerek, sistemi deneme isteği uyandırır (Resim 3.1). Görsel sürpriz efektler, sistem üzerinde hareket eden kişiyi, bu sahne içerisine dahil ederek, kişinin her adımıyla hareket eder ve farklı bir görsel animasyon yaratır. İnteraktif görüntü sistemi, zemin üzerindeki kişinin her hareketiyle sistem içerisinde yer alan gizli mesajları harekete geçirir ve açığa çıkartır. Böylece, kişi reklam mesajını ve animasyonunu etkileyerek, aksiyonun bir parçası haline gelir. Sistemde yapılan özel programlama, zemin üzerinde meydana gelebilecek en ufak hareketle direkt ilişkili olarak, aynı anda yaşanan değişiklikler oluşturur. İnteraktif görüntü sistemi, kesintisiz sunulan bir açık platformdur. Teslim edilen sistem içerisinde yer alan örnek çalışmaların yanı sıra, firmaların kendi konuları, logo ve grafik çalışmaları da, mevcut kategorilere uyduğu sürece, sisteme rahatlıkla uyarlanabilir. Yine müşterinin isteğine göre, sistemde yeni efektler de programlanabilir Aynı anda farklı noktalardaki temasların ekran üzerinde algılanmasıdır. İnteraktif Yüzey Sistemi teknolojisi günümüzün ve geleceğin insan bilgisayar etkileşiminin yeni bakış açısıdır. 12 http://esdorlion.com/index.php/interaktif-duvar-nedir/ 58 Temel bilgisayarlardan farklı olarak klavye ve fare gibi girdi cihazlarına gereksinim duyulmadan kullanıcının işlemlerini sadece dokunarak ve interaktif olarak gerçekleştirmesidir. Dokunma ile gerçekleştirilen bir işlem insan ara yüz aygıtları (klavye, fare) ile yapılan işlemlerden ortalama %300 daha hızlı gerçekleşmektedir. Resim 3.1: İnteraktif Yüzey Sistemi Bu sayede İnteraktif Yüzey Sistemi teknolojisi tüm bilgisayar kullanım alanlarında kendisine yer bulacaktır. İnteraktif Yüzey Sistemi klasik anlamda bilinen bir bilgisayar bir kullanıcı mantığı yerine, dokunmaya duyarlı çok kullanıcılı sistem fikrini parmaklarımızın ucuna getirir. Çoklu dokunma (Multi Touch) sistemi , kısa zamanda çağın en büyük teknolojisi olmaya adaydır ve yakın gelecekte tüm dünyada kabul görecektir. İnteraktif yüzey sistemi çalışma sistemi ; Resim 3.2: Projeksiyon Yüzeyi ve Projeksiyon Mesafesi 59 Resim 3.3: Projeksiyon Kombinasyonları Resim 3.5: Hareketin Algılanması Resim 3.4: Projeksiyon Alanı Resim 3.6: İnteraktivitenin Başlaması E-Katalog: Dijital Akrobat E-Kitap sistemi kolay ve kullanışlı bir uygulamadır. E-Kitap uygulamasında dijital görüntü üzerinde sayfaları değiştirmek için sadece elinizi hareket ettirmeniz yeterlidir. Ürün katalogları, dergiler, tanıtım sayfaları, hareketli videolar gibi dijital ortamda bulunan her türlü görseli E-Kitap uygulaması ile sergilemek mümkündür. Sistem iki şekilde çalışabilir. Projeksiyon görüntüsü ile hazırlanmış olan bir stant üzerinde veya herhangi bir Lcd ekran ile birlikte kullanılabilir.13 13 http://www.digitalacrobat.com/interaktif2.htm 60 Ziyaretçinin dokunmadan sayfalarını çevirebildiği 1.5x1 metre boyutlarında dev bir kitap, yazılı metinleri eğlenceli bir yoldan sunmayı hedeflemektedir. Müze tarihçesi ve yapılan kazıların anlatıldığı dijital kitapta, sayfalardaki resimler canlanıyor ve bilgiler animasyon ve video görüntüleri eşliğinde veriliyor.14 3D Hologram : Dijital Akrobat 3D Hologram Vitrin modern bir tasarım ile görüntü yansıtma teknolojilerini birleştiren tam entegreli 3D holografik bir platformdur. Tamamen ürün odaklı çalışır ve daha önce hiç görülmemiş reklam ve sunum olanağı sağlar.15 Özellikleri: 3D animasyon ile gerçek görüntü algılamanızı sağlar. Açıkça parlak ve net bir şekilde görüntü verir. Her açıdan görülebilen holografik görüntüler yaratan bir sistemdir. Bu sistemin içerisinde logo veya istenecek herhangi bir 3D animasyonun hareketli olarak gösterilebilmesi mümkündür. Ayrıca sistemin alt kısmı istenilen şekilde giydirilerek reklam mecrası olarak da kullanılabilir Sanal Asistan : Tam insan silüeti şeklinde dekupe edilebilen özel bir sistemdir. Bu sistem ile sanal bir host-hostes karakter yaratmak ve ziyaretçilere hoş bir karşılamada bulunmak, bilgilendirmek ve bununla beraber akılda kalıcı bir etki yaratmak mümkündür.16 Örneğin bu sistem sayesinde ünlü bir kişinin sanal halini yaparak ziyaretçilerinizi şaşkına çevirebilirsiniz. 14 http://www.reo-tek.com/tr/projeler/eti-eskisehir-arkeoloji-muzesi/ 15 http://www.projectistanbul.com/VideoMapping.php 16 http://www.polyvision.com.tr/index_tr.ht 61 Şeffaf LCD Vitrin Uygulaması : İnteraktif Vitrin, eşsiz görüntü kalitesi ve mükemmel renk üretimi sağlayan projeksiyon ekranı teknolojisi, tüm metin ve video reklam uygulamaları için sihirli interaktif bir vitrin oluşturmaya yarayan özel dizaynlardır. İnteraktif vitrinler hedef kitleye heyecan veren etkiler bırakır. Kullanıcılara merak uyandırıcı ve ekran ile etkileşime teşvik eden izlenimler bırakır. Ziyaretçilerin ilgisini cezbeder. 24 saat potansiyel müşteriler ile interaktif etkileşim imkanı sunar. Güneş ışığı altında bile okunabilir ekran oluşturabilme olanağı verir. 17 Bu sistemin avantajları ise aşağıdaki gibidir ; • Farklı saydamlıklara sahip ekranlar oluşturulabilirsiniz. • Kalıcı veya tekrar kullanılabilir kolay kurulum imkanı sağlar. • İstikrarlı yazılım ve esnek içerik hazırlama fırsatı oluşturur. • Cam veya akrilik benzeri tüm vitrin alanlarına uygulanabilir. • Farklı ihtiyaçlara göre tasarlanmış çeşitli boyutlara sahip ürün yelpazesi sunar. • Yüksek çözünürlük ve mükemmel görüntü kalitesi elde edilebilir. • Emsal ürünlere göre düşük maliyetlidir. Şeffaf Projeksiyon Filmi : Projeksiyon filmi ile cam yüzeylerde görüntüyü tutarak yüksek renk ve görüntü kalitesinde projeksiyonların görüntü vermesini sağlar. Bu görüntülerin en büyük özelliği şeffaf bir alanda görüntü alınabiliyor olması. Dijital Akrobat Şeffaf Film uygulaması alışveriş alanlarında reklam ve tanıtım yapabilmeyi daha cazip hale getirir. 17 http://www.avart.com.tr/medya/interaktifvitrin.aspx 62 Sanal Objeler : Sanal objenin her açıdan incelenebilmesi ve üzerindeki bilgilerin dokunarak rahatlıkla incelenebilmesi amacıyla objenin 3 boyutlu tarayıcı yardımı ile taranarak dijital ortama geçirilmesi ve aynı şekilde objeye dokulama çalışması yapılarak bilgi noktaları, 3 boyutlu bilgi sisteminde yerine yerleştirilmektedir. Uygun vurgu ışıkları ile ziyaretçinin bilgilendirme olan yere dikkat çekilmesi sağlanarak, obje üzerinde bulunabilecek tasvirlerin her biri hakkında açıklama yaparak ziyaretçilerin bilgi edinmesi sağlanır. 18 Arıtılmış Gerçeklik : Bulunduğumuz ortamdaki gerçek görüntü üzerine, gerçek zamanlı olarak 3 boyutlu model, animasyon, film, ses, gibi nesneler ekleyip, daha zenginleştirilmiş bir ortam sağlayan teknoloji olarak tanımlanabilir. Arıtılmış gerçeklik sayesinde etkileşim içinde olmak istediğimiz herhangi bir şeyi, örneğin akıllı telefonlarda, ya da bilgisayarımızdaki bir kamera aracılığıyla, ya da bir perdede gerçek dünyada pozisyonlandırabilir ve işlevsel hale getirebiliriz. Yaratılan görüntü neredeyse gerçek dünyanın içindeymiş gibi gösterilebilir. 19 Video Mapping : Dev bir zemine veya binaya görüntü gönderilmesini esas almamakla beraber çalışmaların etkileyiciliği, yapılan prodüksiyonlara bağlıdır. Bina yüzeylerinin belli bir mimariye bağlı olmasından dolayı pencere, kabartma veya kolon gibi öğelerin yapılan çalışmada bir bütünlük vermesi şarttır. Işık gösterisi ile Video Mapping'in birbirinden ayırt edilmesi gerekmektedir. Kullanılan dev projeksiyonlar ışık oyunları yapmak yerine, bina üzerine Video Mapping yazılımı kullanılarak, binanın hareket 18 19 http://www.reo-tek.com/tr/projeler/ http://www.arox.net/augmented_reality.htm 63 etmesi (binanın yıkılması vb.) ve binanın tüm mimarisi kullanılarak insanları etkilemesi önemlidir (Resim 3.7). Aksi halde renkli spot ışık veya bir film projeksiyon ile yansıtılarak ta bir bina da gösterim yapılabilir.20 Resim 3.7: Video Mapping 3.7. Türkiye’de İnteraktif Uygulama Sistemlerine İlişkin Örnekler Kültürel mirasımızın geleceğe aktarıldığı müzelerimizdeki interaktif uygulamalardan bazıları aşağıdaki gibidir; 3.7.1. Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi Zeugma antik kentinin ortaya çıkmasından sonra Gaziantep Arkeoloji Müzesi’nin eserlerin tamamının teşhiri için yeterli gelmemesi üzerine, 2008 yılında Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi ve Kültür Merkezi adı ile tarihi İpek Yolu üzerinde yer alan eski Tekel Binası yerine modern bir bina yapılarak, Zeugma Mozaiklerinin burada teşhir edilmesi planlanmıştır (Resim 3. 8). 20 http://videomapping.tumblr.com/ 64 Resim 3.8: Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi Genel Görünüm. Binanın tamamlanması ile birlikte 2010 yılı sonu itibariyle teşhir tanzim çalışmasına başlanılmış ve 36.000 m² alanda inşaat çalışması yapılarak 25.200 m² kapalı alan meydana getirilmiştir. 6800 m² lik bir alanda Zeugma Antik Kentinden çıkan muhteşem mozaikler yanında Gaziantep Bölgesine ait olup Gaziantep Müze Müdürlüğünce yapılan kazılarda ortaya çıkartılan 2400 m² mozaik restorasyon ve konservasyon uygulamasından geçirilerek sergiye hazırlanmıştır. Müzeyi ziyaret edecek misafirlerin müze hakkında gözlemleyerek edindikleri bilgileri dijital ortamda interaktif olarak ta hissedebilmeleri adına, teknolojik bir çalışma yürütülmüştür. Yürütülen proje kapsamında; 1. İnteraktif Yüzey Sistemi. 2. Dokunmatik Bilgilendirme Ekranı. 3. Dokunmatik Rehber Bilgilendirme Ekranı 4. Çoklu Dokunmatik (Multi Touch) Oyun Masası 5. İnteraktif Yansıtıcı sistemler kullanılmıştır. 65 İnteraktif Yüzey Sistemi. Gaziantep Mozaik Müzesi'nde gerçekleştirilen uygulama için,Tübitak desteği ile özel bir firma tarafından geliştirilen İnteraktif Yüzey sistemi kullanılmıştır. Sistem bölgede bulunan, Roma evlerinin ortasındaki yağmur suyunun biriktiği havuzlarda yer alan su mozaiklerinin, zamanındaki kullanımına benzer şekilde sunumu amacıyla yapılmıştır. Mozaikler, ziyaretçiler içine girdiklerinde dalgalanan bir su efektiyle etkileşimli olarak, müze tabanında sunulmaktadır. Temaya göre su hissini güçlendirecek balıklar, dökülmüş yapraklarla ziyaretçilerin ilgisinin arttırılması hedeflenmiştir. İki projektörlü İnteraktif Yüzey sisteminde 6x4 metre boyutlarında görüntü elde edilmiştir. Gerçek zamanlı 3 boyutlu etkileşimli yardımcı öğelerle 5 mozaik birer dakikalık temalarla sunulmuştur. Çoğu temada benzer sistemlerden üstün olarak fiziksel gerçeklikte, hidrodinamik özelliklere göre formu değişen, yapay zekalarıyla ziyaretçilerden kaçan, sonra tekrar yiyecek arama ve sürü davranışı gösteren balıklar eklenmiştir (Resim3.9.). Resim 3. 9: İnteraktif Yüzey Sistemi (Balıklar) Aynı şekilde bazı temalarda suya düşen yapraklar, ziyaretçiler geçerken açılarak, altta gizledikleri mozaik parçalarını göstermekte ve ziyaretçinin merak duygusuna hitap etmektedir (Resim 3.10). Su tabanı ve su yüzeyi kırınım, caustic gibi gerçek su etkisi yaratacak ışık oyunları ile süslenmiştir. Bunun balıklar ve havuzun bütünü 66 üzerinde kattığı ışık ve gölge oyunları ile ziyaretçilerin ilgisinin çekilmesi sağlanmıştır. Resim 3.10: İnteraktif Yüzey Sistemi (Suya Düşen Yapraklar) Dokunmatik Bilgilendirme Ekranı Zeugma Müzesi içerisinde bulunan mozaiklerin dijital ortamdaki hallerini resmetmek amacı ile konulan dokunmatik bilgilendirme ekranlarında, mozaiklere ait tarihsel bilgiler görüntülenebildiği gibi, görsellerde yer almaktadır. Resimleri iki parmağı yardımı ile büyütüp küçültebilen kullanıcılar, kazı anındaki videoları, eserlerin müzeye naklediliş videolarını ve diğer tarihsel olguları interaktif bir şeklide yaşayabilmektedirler (Resim 3.11). Mozaiklerin önünde konumlandırılan ekranlar, ait olduğu mozaiğe ait detay bilgileri içerdiği gibi aynı zamanda menü seçeneği ile de diğer kültürel miras ve müzede sergilenen mozaikler hakkında bilgi vermektedir (Resim3.12.). 67 Resim 3.11: Zeugma Müzesi Dokunmatik Bilgilendirme Ekranları21 Resim 3.12: Zeugma Müzesi Dokunmatik Bilgilendirme Ekranlar Dokunmatik (Dual Touch) Rehber Bilgilendirme Ekranı Zeugma Müzesinde rehber eşliğinde müzeye giriş yapan grup, rehberin anlattıklarını dinlerken, rehberin görsel sunumuna da şahit olacak, rehberin interaktif anlatımı aynı zamanda projeksiyon aracılığı ile daha büyük bir formatta ziyaretçiler tarafından gözlemlenebilecektir (Resim 3.13.). 21 http://www.prolineteknoloji.com/sektorler/2/multitouch-teknolojisi.html 68 Resim 3.13: Zeugma Müzesi Dokunmatik Rehber Bilgilendirme Ekranları Ziyaretçiler, müze ve eserler hakkında genel bilgiyi ilk olarak bu ekranlarda gözlemleyecek (Resim 3.14.), böylelikle içeride vakit geçirirken, hangi eserin önünde ne kadar zaman ayıracaklarını planlayabileceklerdir. Ayrıca, ilgilerini çeken eserlere daha fazla yoğunlaşarak detay bilgiye ulaşacak, keyifli ve bilgiye düzeyi yüksek gezi yapmış olacaklardır.22 Resim 3.14: Zeugma Müzesi Dokunmatik Bilgilendirme Ekranları 22 http://www.letvision.com/ 69 Dokunmatik Oyun Masaları Müzeyi ziyaret edecek çocuklar için biraz da eğlenceyi işin içine katarak oluşturulan Çoklu Dokunmatik (Multi Touch) üründe, mozaikleri tamamlayarak tarihe ışık tutan eserleri gözlemleyebileceklerdir. Puzzle uygulaması eşliğinde, oyuncular ekranın tozunu alıyormuşçasına ekrana dokunacaklar ve ortaya çıkan mozaiği tahmin etmeye çalışacaklardır (Resim 3.15.). Daha sonra güncellenebilecek yazılımlar ile farklı oyunlar oynatarak çocuklara tarihi sevdirmek ve kültürel mirasın farkındalığını sağlamak bu projedeki temel amaçtır. Resim 3.15: Zeugma Müzesi Dokunmatik oyun masaları İnteraktif Yansıtıcı Sistemler Dionysos ve Ariadne’nin Düğünü sahnesinin canlandırıldığı bu önemli eser, önceki yıllarda kaçak kazılar sonucu çalınmış ve bütün çabalara rağmen eksik kalan parça bulunamamıştır (Resim 3.16). 70 Resim 3.16: Zeugma Müzesi düğün sahnesi İnteraktif Yansıtma Öncesi Eski halini resmedebilmek adına, kazı zamanında elde edilen fotoğraflardan mozaiğin kayıp parçasını tamamlamak ve ziyaretçilere, şu anda sadece 1/3’ünü gördükleri mozaiğin esas halinin nasıl olduğunu anlatmak amacı ile, interaktif bir yansıtıcı kullanılmıştır. Ziyaretçiler, mozaiğe yaklaştıklarında, eksik parça duvar zemininde belirmektedir ve mozaiğin bütünü ziyaretçilere resim hali ile de olsa gösterilebilmektedir. Bunun için 2 adet interaktif yansıtıcı kullanılmış olup, 3.00 metreye 1,65cm. bir alan eksik resim ile tamamlanmaktadır (Resim 3.17). Resim 3.17: Zeugma Müzesi düğün sahnesi İnteraktif Yansıtma Sonrası 71 3.7.2. Burdur Arkeoloji Müzesi Burdur Arkeoloji Müzesinde kullanılan interaktif sistemler ; 1. Kiosk Kontrollü Silindirik Ekran Bilgilendirme Sistemi (Kybra 3B Antik Şehir Bilgi Sistemi) 2. 3 boyutlu Sanal Obje (Sanal Çömlek Yapımı) 3. Dokunmatik Bilgilendirme Ekranı (Dijital Heykel Atölyesi) Kiosk Kontrollü Silindirik Ekran Bilgilendirme Sistemi Ziyaretçinin Kiosk Kontrolü ile antik şehir gezintisi yapabileceği silindirik ekranlı bir sistemdir. Sistemde Kibyra Antik Şehri rekonstrükte edilerek canlandırılmıştır. Ziyaretçiler kiosktan, şehri istedikleri açıdan görebilmektedirler. Ayrıca önemli binalara istedikleri gibi yaklaşarak binanın tarihçesi, kullanımı ve mimari özellikleri hakkında bilgi alabilmekte, fotoğraflarına bakarak şimdiki harabe haliyle, ilk yapıldığı şeklini karşılaştırabilmektedirler (Resim 3.18). Resim 3.18: Burdur Arkeoloji Müzesi Kibyra 3B Antik Şehir Bilgi Sistemi23 23 http://www.reo-tek.com/tr/projeler/ 72 Kibyra 3B Antik Şehir Bilgi Sistemi içindeki, kent canlandırması için, Stadion, Meclis, Tiyatro binaları, Agora, Kaya Mezarları, Nekropolis, şehir kapısı ve sivil binaların bir bölümü gerçeğine uygun modellenerek, kazılardan ortaya çıkarılan antik şehrin yerleşimine göre orijinal yerlerine yerleştirilmiştir. Araziye bölgenin Akdeniz havasına uygun toprak ve bitki örtüsü yerleştirilmiştir. Romalı halk, rahip ve asker karakterler yerleştirilerek yollarda yürüyen insanları ile yaşayan bir şehir olması sağlanmıştır. 3 Boyutlu Sanal Obje Ziyaretçilerin kioskta dokunarak sanal çömlek çarkını çevirip kile şekil verme deneyimini yaşadıkları bir sistemdir. Ziyaretçiye çömlek üretimi hakkında en iyi bilgi verme yolunun, doğrudan üretime katmak ve üretimin bir parçası haline getirmek olduğu düşünülerek tasarlanmıştır. Sistem sayesinde, istenilen formda çömlekler yaratıp üzerine istedikleri dokuyu vermek mümkündür. Ayrıca ziyaretçiler, Hacılar kazı alanında çıkan çömleklerin resimlerine bakarak oradaki elle üretilmiş çömlekleri, çarklı üretim metodu ile üretme deneyimi yaşayabilmektedirler (Resim 3.19). Resim 3.19: Burdur Arkeoloji Müzesi 3Boyutlu Çömlek Yapımı uygulaması 73 Vitrindeki orijinal çömleklerin dokusunu, kendi ürettikleri formun üstüne uygulayarak, vitrindekinin aynısını üretmeye çalışırken detaylar hakkında kalıcı bilgiler edinmektedirler. Böylelikle sistemle vakit geçiren kişi, videolarla, çömleklerin kullanım amaçları tarihçeleri hakkında fikir alırken, diğer çömlek üretimi metotlarını da öğrenmektedirler. Dokunmatik Bilgilendirme Ekranı (Dijital Heykel Atölyesi) Dijital Heykel Atölyesi ile ziyaretçiler heykeller hakkında bilgi almakta, heykel yapım teknikleri hakkında bilgi almakta ve bu tekniklerden bir tanesinin basit bir uygulamasını görmektedirler (Resim 3.20). Resim 3.20: Burdur Arkeoloji Müzesi Dijital Heykel Atölyesi Dokunmatik ekran kullanarak, ekrandaki bir kayayı kırmakta, içindeki heykeli ortaya çıkartarak Böylelikle ziyaretçilerin merak duygularına hitap edilerek, etkili bir bilgilendirme yapılmakta, ayrıca zevkli bir taş kırma deneyimi ile sanatsal yaratımın birleştiği nokta vurgulanmaktadır. 74 3.7.3. Çorum Arkeoloji Müzesi Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı (OKA) desteği ile Çorum Arkeoloji Müzesine interaktif sistemler üretilmiştir. Müze için 'Savaş Arabası Simülatörü' uygulamasıyla Hattuşa antik kentinde gezi, 'Ölü Gömme Töreni' ile Tunç Çağı eserlerinin ve yerleşiminin incelenmesi ve de '3 Boyutlu Vazo İnceleme' uygulamaları yapılmıştır. Savaş Arabası Simülatörü Ziyaretçilerin Hitit İmparatorluğu'nun başkenti olan Hattuşa'da bir Hitit savaş arabasıyla gezmesinin sağlandığı sistem (Resim 3. 21), 2 eksenli bir at arabası simülatörü ve panoramik silindirik ekrandan oluşmaktadır. Ziyaretçiler at arabasının üstüne binip, dizginleri ellerine aldıkları an, bir zaman yolculuğuna çıkmaktadırlar. Şehri koruyan surların arasında, tapınakların arasından geçerek antik yolda at sürerken, yoldan geçen rahipler, halktan kişiler, askerler, yörenin kuşları, koyunları, oraya has bitkileri ile ziyaretçiyi adeta orada yaşıyormuş gibi hissettirmek için çalışılmıştır. Bu amaçla arkeologlarla beraber çalışarak, şehir tapınakları, evleri ve surları ile rekonstrükte edilmiştir. Bölgenin faunası ve florası dönem şartları da göz önüne alınarak yerleştirilmiştir. Yine dönemin kıyafetleri incelenerek çeşitli sınıflardan karakterler tasarlanmış, günlük yaşamı canlandıracak şekilde animasyonları yapılmıştır. Resim 3.21: Çorum Arkeoloji Müzesi Savaş Arabası Simülatörü Uygulaması 75 3 Boyutlu Sanal Vazo İnceleme Hitit tasvir sanatının en güzel örneklerinden biri olan Hüseyin Dede Vazosu'nun sergilenmesine yardımcı olması amacıyla, vazonun hemen yanına bir 3 boyutlu bilgi sistemi uygulaması yapılmıştır. Vazonun her yönünde, frizlerle tasvir edilen düğün sahnesinin her açıdan incelenebilmesi ve bu sahneler hakkında dokunarak bilgi alınması sağlanmıştır. Bu amaçla vazo 3 boyutlu tarayıcı yardımı ile taranarak dijital ortama geçirilmiştir (Resim 3. 22) Aynı şekilde dokulama çalışması yapılarak bilgi noktaları, 3 boyutlu bilgi sisteminde yerine yerleştirilmiştir. Resim 3.22: Çorum Arkeoloji Müzesi Hüseyin Dede Vazosu 3 Boyutlu Tarama24 Uygun vurgu ışıkları ile ziyaretçinin bilgilendirme olan yere dikkat çekilmesi sağlanmıştır. Böylelikle vazoda tasvir edilen, kurban hayvanları, çeşitli hediyeler taşıyan erkek ve kadın figürleri, tanrılar, tanrıçalar, rahipler, rahibeler, akrobatlar, mabet ve sunaklar, müzisyenler, çalgılar, dansçılar, tanrı önünde sunu, kurban, kutsal evlilik sahnelerinin her biri hakkında açıklamalar son derece kullanıcı dostu bir arabirimle sunulmuştur (Resim 3.23). 24 http://www.reo-tek.com/tr/projeler/ 76 Resim 3.23: Çorum Arkeoloji Müzesi Hüseyin Dede Vazosu 3 Boyutlu İnceleme Dokunmatik Ekran Ölü Gömme Töreni İnceleme Müzede, duvardaki büyük bir dokunmatik ekran sayesinde ziyaretçiler Erken Tunç Çağı'nda Alacahöyük'te gerçekleşen, soylu bir Hatti prensesinin ölü gömme törenini, etkileşimli olarak inceleme imkanı bulmaktadırlar. Hem ölü gömme töreni hem de Erken Tunç Çağında günlük yaşam konularında bilgi veren sistemin tasarımında, Arkeolog Prof. Dr. Tayfun Yıldırım'ın danışmanlığından yararlanılmıştır. Sistem, ziyaretçi müdahalesi yokken, otomatik moda geçmektedir. Ziyaretçi gelip dokunmatik ekrana dokunduğu an, sahne değişip bizi şehrin ortasındaki mezarlara, prensesin taş mezara konulma anına götürmektedir (Resim 3.24). Bu sahnede askerler, rahipler, çalpara çalan kadınlar ve halk prensesin gömülme törenini izlemektedir. 77 Resim 3.24: Çorum Arkeoloji Müzesi “Ölü Gömme Töreni” anlatım 25 Yine Alacahöyük'te bulunan eserlerin yerleştirildiği bu sahnede, ziyaretçi sahneyi istediği açıdan görebilir, istediği objeye, karaktere, binaya ya da hayvana dokunarak hepsi hakkında bilgi alabilir. 3.7.4. Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesi ETİ'nin tümüyle yapımını üstlendiği Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesinde 1. Savaş Arabası Simulatörü, 2. Dijital Kitap, 3. Sanal Kral Mezarı, 4. Katmanlı Hologram, 5. 3 Boyutlu Dokunmatik Ekran ve ürünleri müzede yer almaktadır. Katmanlı Hologram Sadece Eti Eskişehir Arkeoloji Müzesi için geliştirilen bu sistem ile, bir vitrinde, müzedeki çeşitli heykellerin havada duran sanal bir görüntüsü yaratılıyor (Resim 3.25). Ziyaretçilerin, vitrinde sergilenirken tek açıdan görebildikleri heykelleri, her açıdan görebilmek mümkün olmaktadır. 25 http://www.reo-tek.com/tr/projeler/ 78 Resim 3.25: Eti Arkeoloji Müzesi Katmanlı Hologram Uygulaması 3 Boyutlu Dokunmatik Ekran Ziyaretçilerin müzede sergilenen, boyutça küçük bazı önemli eserleri yakından inceleyebilmesini ve interaktif olarak bilgi alabilmesini sağlayan sistemdir. Seçilen eserler 3 boyutlu tarama teknikleri ile dijital ortama aktarılmıştır (Resim 3.26-27). Resim 3.26: Eti Arkeoloji Müzesi 3B Dokunmatik Ekran Uygulaması 79 Resim 3.27: Eti Arkeoloji Müzesi 3B Dokunmatik Ekran Uygulaması Ziyaretçilerin büyük bir ekranda eserleri istedikleri gibi çevirerek incelemeleri sağlanmıştır. Ayrıca o an inceledikleri eserlerin müzede hangi vitrinde olduğu bilgisi de verilmektedir. Sanal Kral Mezarı Müzedeki arkeologlarla yürütülen bu çalışmada, Eskişehir'in Alpu ilçesinde bulunan bir kral mezarı, 3 boyutlu tekniklerle canlandırılmıştır (Resim 3.28). Ziyaretçiler, mezarı keşfeden bir arkeolog gibi tümülüsün girişinden gezmeye başlamakta, yol boyunca mezarın mimarisini ve bulunan eserleri yerinde inceleyip bilgi alabilmektedir. Resim 3.28: Eti Arkeoloji Müzesi Sanal Kral Mezarı Uygulaması Dijital Kitap Ziyaretçinin dokunmadan sayfalarını çevirebildiği 1.5x1 metre boyutlarında dev bir kitap, yazılı metinleri eğlenceli bir yoldan sunmayı hedeflemektedir (Resim 3.29). Müze tarihçesi ve yapılan kazıların anlatıldığı dijital kitapta, sayfalardaki resimler canlanıyor ve bilgiler animasyon ve video görüntüleri eşliğinde verilmektedir. 80 Resim 3.29: Eti Arkeoloji Müzesi Dijital Kitap Uygulaması 3.7.5. İstanbul Galata Mevlevihanesi 3 Boyutlu Holografik Görüntü 3 boyutlu animasyon ile gerçek görüntü ile her açıdan görülebilen derviş hologramı yapılmıştır (Resim 3.30). Resim 3.30: İstanbul Galata Mevlevihanesi 3D Holografik Görüntü Dijital Kitap (Mesnevi) Ziyaretçinin dokunmadan sayfalarını çevirebildiği 1.5x1 metre boyutlarında dev bir kitap, yazılı metinleri sanal yoldan sunmayı hedeflemektedir (Resim 3.31). 81 Resim 3.31: İstanbul Galata Mevlevihanesi Dijital Kitap (Mesnevi) 3.7.6. Kırşehir Kaman Arkeoloji Müzesi Kaman Arkeoloji Müzesine, Kalehöyük'ün iki farklı çağdaki yerleşim bölgesi modellendi ve gerçek zamanlı 3D tekniklerle ziyaretçiler tarafından o dönemin gezilmesi mümkün oldu. Bölgede bulunan önemli mühürler İnteraktif Yüzey Sistemi ve Mühür inceleme sistemi ile sunuldu. 3 Boyutlu Sanal Obje Tarihsel önemi büyük olan mühürlerin sergilenmesi amacıyla yeni bir teknik geliştirildi. Son derece küçük olan mühürlerin hem altındaki desenin hem de ince bir işçiliğin ürünü olan sap kısmının ziyaretçiler tarafından görülebilmesi isteniyordu. Bu yüzden 3D tarayıcı cihazı kullanılarak ve geleneksel modelleme teknikleri ile birleştirerek mühürler dijital ortama 3 boyutlu olarak geçirildi. Ziyaretçilerin kolayca mühürleri büyültüp küçültüp, döndürebilecekleri ve detaylar hakkında bilgi alabilecekleri bir yazılım geliştirilmiştir (Resim 3.32). 82 Resim 3.32: Kırşehir Kaman Arkeoloji Müzesi 3 Boyutlu Sanal Obje (Mühür) 3 Boyutlu Sanal Kalehöyük Gezisi Kaman Müzesi için özel olarak geliştirilen başka bir uygulama da bölgedeki höyüğün gerçek zamanlı 3D tekniklerle oluşturulan sunumu olmuştur. Ziyaretçiler bölgedeki Hitit, Demir Çağı ve Osmanlı döneminde yerleşim bölgesi olan Kalehöyük'ü 3 boyutlu bir oyun farklı ile iki farklı çağda gezebilmektedirler (Resim 3.33-34). Gerçek zamanlı tekniklerle müze ziyaretçilerinin beğenisine sunulan uygulamayla ziyaretçiler oyun oynar gibi farklı 2 çağdaki aynı bölgeyi, orada yaşıyormuş hissiyle gezme olanağı bulmaktadır. 83 Resim 3.33: Kırşehir Kaman Müzesi 3 Boyutlu Sanal Kalehöyük Gezisi 26 Resim 3.34: Kırşehir Kaman Müzesi 3 Boyutlu Sanal Kalehöyük Gezisi 3.7.7. Kahramanmaraş Müzesi Kahramanmaraş Arkeoloji Müzesi için interaktif bir sunumla, soyu tükenen Maraş Fili canlandırılmıştır. Filin gerçek kemiklerinin arkasındaki iki duvara, fillerin gezindiği sanal bir Gavur Gölü manzarasının panorama şeklinde projeksiyonu yapılmıştır. 26 http://www.reo-tek.com/tr/projeler/ 84 3Boyutlu Panaromik Yaşam Simülasyonu Maraş Fili'nin kemiklerinin bulunduğu Gavur Gölü'nde şimdi kurutulma çalışmaları yapılmaktadır. Filin kemiklerini günümüzde şimdiki kurumuş göl tabanıyla beraber betimleyen ve M.Ö. 1300'deki fillerin yaşadığı dönemdeki canlı hayatlarını gösteren için iki görüntü arasında geçiş yapılması gerektiği düşünülmüştür. Ziyaretçi salona ilk girdiğinde kemikler ve kuru göl tabanını görmektedir. İlerlediği zaman bir ışık patlaması ile 3000 yıl evveline, fillerin yaşadığı döneme gitmektedir. Filler dışında arkada geyikler, kuşlar, balıklar birbirleri ile etkileşim halinde hareket etmektedir. Sanal göl manzarası video olmayıp, 3 boyutlu bir yaşam simülasyonudur (Resim 3.35). Resim 3.35: Kahramanmaraş Müzesi 3 Boyutlu Panaromik Yaşam Simülasyonu 85 İnteraktif Yansıtıcı Sistemler Ayrıca müzede bulunan yapay mağarada, projeksiyon sistemiyle bir mağara adamının hayatından kesitler canlandırılmıştır. Mağaraya girenler ateşin başında ısınan mağara adamını görmektedirler (Resim 3.36). Resim 3.36: Kahramanmaraş Müzesi Yapay Mağara Projeksiyon Sistemi( Mağara adamı ısındıktan sonra mağaranın içine doğru, yürüyüp kaybolmakta, başka bir kayanın arkasından çıkmakta ve ilkel aletlerini gözden geçirmektedir. 3 Boyutlu Sanal Obje Bunun dışında mağaranın çıkışına doğru bir ana tanrıça heykeli de hologram (Resim 3.37) olarak sunulmuştur. Hologram tekniği ile sunulan bu eser, M.Ö. 10.700 yılına ait olup, Ön Asya ve Anadolu'nun en eski pişmiş ana tanrıça figürü olarak kabul görmektedir. 86 Resim 3.37: Kahramanmaraş Müzesi 3 Boyutlu Sanal Obje 3.7.8. Konya Mevlana Müzesi Derviş Hücreleri Dijital Karşılayıcı Uygulamalar Konya Müzesi'nde; müzeyi ziyaret edenleri karşılayarak onlara selam veren semazen uygulaması yapılmıştır. İnteraktif Sanal Kitap (mesnevi) Ayrıca bir dijital kitap sistemi ile dokunmadan sayfaları çevrilebilir dev bir Mesnevi bütün sayfaları ile gerçekleştirilmiştir. Hologram sistemi ile bir semazenin odası olarak dekore edilen yerde semazen mankeninin başının üstünde hayal/rüya etkisi yaratacak şekilde, dönen semazen ve, çerağ uyandırması sahneleri canlandırılmıştır. İstanbul Galata Mevlevihanesi'nde de benzer şekilde bir oda canlandırması ile hologram uygulaması yapılmıştır. 3.7.9. Edirne Türk İslam Eserleri Müzesi 3 Boyutlu Holografik Görüntü 87 3 boyutlu animasyon ile gerçek görüntü ile her açıdan görülebilen yağlı güreşçilerin holografik görüntüsü yapılmıştır (Resim 3.38). Resim 3.38: Edirne Türk İslam Eserleri Müzesi 3 Boyutlu Holografik Görüntü 88 DEĞERLENDİRME VE SONUÇ Türkiye’de müzeciliğin son yıllarda büyük ölçüde ön plana çıktığını görmekteyiz. Müze tanımları da artık çok yönlü olarak değişmiştir. Günümüzde müzeler eğitim kurumları olarak değerlendirilmeleri yanında artık kültür merkezi olarak da işlev görmektedirler. Bu doğrultuda halkı eğitmeyi, öğrenmeyi zevkli hale getirerek, kültür ve bilimi topluma aktarmayı amaç edinmişlerdir. Türkiye’de olsun ya da olmasın, çağımızda, her türlü konuda dünyadaki gelişmelere tepkisiz kalmak imkansızdır. Dünyada sosyo-kültürel, ekonomik veya mekansal her türlü gelişmeyi takip etmek ulusların ötesinde, artık toplumların, küresel sistemde yok olmadan sürekliliklerini koruyabilmeleri için şarttır. Bu zorunluluk çağımızda, kentlerde sosyal bir merkez olarak yer alan ve kent ekonomilerine büyük etkilerde bulunabilen müzeler için de geçerlidir. 21. yüzyılda müzelerle ilgili gelişmelerden uzak kalmamak için bazı konuları göz önünde bulundurmak müze yöneticileri, merkezi otorite ve yerel yönetimler için faydalı olacaktır. Bu konular genel olarak su şekilde özetlenebilmektedir: 1. Müze içeriği ziyaretçilerin müzeyi daha rahat algılayabilmeleri için bilgi çağının getirdiği teknolojik donanımlarla zenginleştirilmelidir. Bunların arasında; • Ziyaretçilerin serbestçe dolaşıp eserler hakkında bilgi alabilecekleri kulaklıklarla rehberlik hizmeti, dikkat çekici yönlendirme levhaları, müze içi bilgi sistemi gibi hizmetler olmalıdır. • Essiz eserlerin müzede tam olarak korunabilmesi için, müze binasının içerisindeki tüm ışık, havalandırma vs. gibi teknik düzenlemeler teknolojinin el verdiği ölçüde verimli olarak tasarlanmalıdır. Bu sayede müze depolarında eserlerin çürüme tehlikesi ortadan kaldırılabilecek, eserlerin ömürleri uzatılabilecektir. • Müze güvenliği yine teknolojinin elverdiği ölçüde, eserlere zarar vermeden gerçekleştirilebilecektir. 89 2. Müzeler ziyaretçilerin devamlı ziyaret ettikleri, günün her saati yasayan mekanlar olmalılardır. Ziyaretlerin süreklilikleri sağlanmalıdır. Bunun içinse ; • Ziyaretçilerin dikkatlerini çekecek etkinliklere yer verilmelidir. Bunların basında süreli sergiler gelmelidir. Müzede sergilenen eserler hem müze bünyesinde, hem de diğer sanat kurumları ile ortaklaşa olarak dönüşümlü olarak sergilenmelidir. Diğer müzelerle iletişime geçilerek eserlerin süreli olarak değişimi sağlanmalıdır. Bu çalışmalar ise, halka televizyonlar, internet ve çeşitli ilanlarla duyurulmalıdır. • Ziyaretleri sürekli kılmak için bir diğer anlayış ise müzelerde karma kullanımların yaygınlaştırılmasıdır. Ziyaretçinin müzeye sadece eserleri görmek için değil, bunun yanında, müzedeki eğitim, araştırma etkinliklerine katılmak için, müze kütüphanesini kullanmak, konferans, sempozyumlara katılmak için, veya sinema, tiyatro, konser gibi diğer sanatsal etkinliklerde bulunmak için de gelmesi sağlanmalıdır. Bir diğer deyişle, müzenin işlevi genişletilmelidir. Bu sayede hem ziyaretlerin devamlılığı sağlanacak hem de ziyaretçilerin yaş grupları çeşitlenebilecektir. 3. Müzelerin daha etkin kullanılmaları için bir diğer öneri ise, kültürün yaşatılması yönündedir. Toplumların kültürleri, kimlikleri ve özgünlükleri ile rekabet ettikleri küresel çağda, müzelerin de bu rekabete katkıları olmalıdır. Dünyadaki eğilimler de göz önünde bulundurularak, müzenin, yaşayan bir mekan olması sağlanmalıdır. • Somut olarak sergilenen eserlerin yanında somut olmayan kültürel miras olarak da adlandırılan, topluma özgü gelenekler, görenekler, söz sanatları, geleneksel üretim teknikleri, el sanatları, toplumun giyim kuşam özellikleri, mutfak kültürü ve topluma ait diğer birçok özellik, bir tiyatro sahnesindeymiş gibi ziyaretçilere yaşatılabilmelidir. • Kültür sergilenirken, gerekiyorsa sergilenen bu kültürün yasadığı yerleşimin tamamı bir müze olarak tasarlanmalı, yerleşime müze ismi verilmelidir. Bu sayede hem toplumun geleneksel özellikleri ve kimliği yitirilmemiş olacak, aynı zamanda gelen ziyaretçiler eserleri ve kültürü tüm duyularıyla gözlemleyerek, bu bilgilerin akılda kalıcı olması sağlanabilecektir. 90 4. Müzelerde teknolojinin sağladığı olanaklar sayesinde interaktif sunumlar çoğaltılmalıdır. Bu sayede hem ziyaretçilerin eğlenerek öğrenmeleri hem de kültürel mirasın değerini anlamaları sağlanabilir. KAYNAKÇA 91 Acar, Ö. (1996) “Ülkemizde ve Yurt Dışında Müzeciliğe Bir Bakış”, Kuruluşunun 150.Yılında Türk Müzeciliği Sempozyumu III. s. 93-96. Alpözen, T. O. (1998) “Çağdaş Müzecilik”, 4. Müzecilik Semineri Bildiriler, s.37. Atasoy, S. (1984) “Türkiye’de Müzecilik”, Cumhuriyet Dönemi Türk Ansiklopedisi 46, İstanbul , s.1458-1471. Atasoy, S. (1994) “Çağdaş Müzecilik Anlayışı ve Türk Müzeciliği”, Anons Plastik Sanatlar Dergisi 41-42, s. 38-39. Atasoy, S. (1999) Müzecilikten Yansımalar, İstanbul: 1. Baskı, Anka Yayınları. Başaran, C. (1995) Arkeolojiye Giriş I –II, Erzurum: 2. Baskı, Aşiyan Kitabevi. Başaran, C. ( 1996 ) “Çağdaş Müzeciliğimiz”, Akademik Araştırmalar 1, s.16-18. Boyar, H. (2006) Bilgi Toplumu Oluşumu ve Küreselleşmenin Kentsel Mekana Etkilerinde “Müzeler” Örneği. Boyraz, B. Müzelerde İletişim Amacıyla Sergileme Yöntemleri ve Teknoloji Kullanımı. Cameron, D. (1982) “Museum and Public Access: The Glenbow Approach” The International of Museum Manegement and Curatorship. s.177. Çolak, B. Tarihsel Süreç İçerisinde Müzelerle Birlikte Değişen Sergileme Mekanları; New York Modern Sanat Müzesi . Eraslan, F. (1998) “Çağdaş Müzecilik Anlamında Bazı yaklaşımlar", 4. Müzecilik Semineri Bildiriler, s. 33. Erbay, F. (1998) “Eğitim Kurumlarının Müzelerin Kurumlaşmasındaki Yeri”, 4. Müzecilik Semineri Bildiriler, s. 47-50. 92 Erbay, M. (1998) “Yurtdışı Müzelerinde Gösterim Teknolojisindeki Değişmeler”, 4. Müzecilik Semineri Bildiriler, s. 18-20. Erkanal, A. (1988) “Çağdaş Müzecilik Anlayışı Yönünden Münih Müzelerinden Üç Örnek”, Türk Arkeoloji Dergisi XXVII, s. 1-7. Ersoy, H. K. (1998) “Müze Kurtarma Kazıları ve Kurtarılan Kültür Varlıklarının Koruma Sorunları”, 4. Müzecilik Semineri Bildiriler, s. 77-79. Genim, S. (1994) “Bir Toplum İçin Gelecek Yaratmada Müzelerin Yeri”, II. Müzecilik Semineri Bildiriler, s.16-18. Genim, S. (1998) “Müze Esinevi”, 4. Müzecilik Semineri Bildiriler, s. 47-50. Gerçek, F. (1999) Türk Müzeciliği, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. İnel, B. (1998) “Amerika Birleşik Devletlerinde, Sanat Müzelerindeki Sanat Etkinlikleri, Koruma ve Onarımla İlgili Periyodik Çalışmalar ve Sergilemedeki Planlamalar”, 4. Müzecilik Semineri Bildiriler, s. 24-29. İsmayilov, N. G. (2007) Modern Sanat Müzeleri ve Toplum İlişkisi. Karabıyık, A. (20079 Çağdaş Sanat Müzeciliği Kapsamında Türkiye’deki Müzecilik Hareketlerine Bir Bakış. Keleş, V. (2003) Modern Müzecilik ve Türk Müzeciliği, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Cilt 2, Sayı 1-2 Miller, R. (1980) Personal Policies for Museums. Ogan, A. (1947) “Türk Müzeciliğinin Yüzüncü Yıldönümü”, T.T.O.K. Belleteni 61, s. 8-19. Ogan, A. (1947) “Türk Müzeciliğinin Yüzüncü Yıldönümü”, T.T.O.K.Belleteni 62, s. 8-21. 93 Pinkwart, D. (1965) “Das Relief des Archelaos von Priene”, Antike Plastik, Leuferung IV, s. 55-65. Roth, M. L. (2000) Mimarlığın Öyküsü, İstanbul: (Ergün Akça Çev.), 1. Baskı Kabalcı Yayınevi. Sönmez, Z. (1994) “Avrupa'da Uygulanan Bazı Örneklerle Çağdaş Müzecilik ve Serbest Sergileme”, II. Müzecilik Semineri Bildiriler, s. 101-103. Şinasi, A. “Bizde Müzeciliğin Başlangıçları” Ülkü Halkevleri Mecmuası, Cilt. 2, Sayı 88. Su, K. (1963) “İlk Müzemiz ve Giriş Ücreti”, ICOM Türkiye Milli Komitesi Haber Bülteni V, s.63-73. Tekeli, S. (1998) “Askeri Müzede Çağdaş Müzecilik Uygulamaları”, 4. Müzecilik Semineri, Bildiriler, s.13-17. Uçankuş, T. (2000) Bir İnsanlık ve Uygarlık Bilimi Arkeoloji, Ankara: 1. Baskı, Türk Tarih Kurumu Yayınları. UNESCO., ICOM 2, 1963 Müzecilik Teşkilatlanması. Vardar, N. A. (1996) “Müze ve Müzecilik Kültürü”, Kuruluşunun 150.Yılında Türk Müzeciliği Sempozyumu III, Bildiriler, s. 16-21. Yaraş, A. (1994) “Anadolu’da İlk Koleksiyonculuk ve Müzecilik Faaliyetleri”, II. Müzecilik Semineri, Bildiriler, s. 19-21. Yaraş, A. (1996) “Çağdaş Müzecilik Yolunda Devlet Müzelerinde Çalışan Müzecilerin Sorunları”, Kuruluşunun 150. Yılında Türk Müzeciliği Sempozyumu III, Bildiriler, s. 64-70. Yücel, E. (1999) Türkiye’de Müzecilik, İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları. 94 http://www.letvision.com/ Erişim Tarihi : 17.09.2012 http://uzayled.com/urunler/klkjljk/multitouch-overlay# Erişim Tarihi : 15.08.2012 http://www.prolineteknoloji.com/sektorler/2/multitouch-teknolojisi.html Erişim Tarihi : 15.08.2012 http://esdorlion.com/index.php/interaktif-duvar-nedir/ Erişim Tarihi : 12.09.2012 http://www.letvision.com/ Erişim Tarihi : 15.08.2012 http://www.digitalacrobat.com/interaktif2.htm Erişim Tarihi : 15.08.2012 http://www.reo-tek.com/tr/projeler/ Erişim Tarihi : 07.07.2012 http://www.projectistanbul.com/VideoMapping.php Erişim Tarihi :12.06.2012 http://www.polyvision.com.tr/index_tr.htm Erişim Tarihi : 15.08.2012 http://www.avart.com.tr/medya/interaktifvitrin.aspx Erişim Tarihi : 12.08.2012 http://www.arox.net/augmented_reality.html Erişim Tarihi : 15.08.2012 http://videomapping.tumblr.com/ Erişim Tarihi : 07.07.2012 ÖZET 95 Tezde son dönemde Türkiye müzelerinde kullanılan sanal teknolojilerin neler olduğu ve ziyaretçilerin müzeyi daha iyi algılayabilmeleri için interaktif uygulamaların önemi ortaya koyulmuştur. Müzelerde kullanılan sanal teknolojilerin, özellikle çocuklara ve gençlere tarihi-müzeleri eğlendirerek sevdirmedeki rolü, bu sayede ülkemizin kültürel mirasının farkındalığının sağlanmasındaki önemi üzerinde durulmuştur. Dünyada ve ülkemizde müzeciliğin gelişim aşamaları üzerinde durularak, ülkemiz müzeciliğinin gelişimi kronolojik bir özet şeklinde sunulmuştur. Müzelerin amaçları, eser toplama, koruma-bakımonarım, belgeleme, sergileme ve eğitim gibi işlevleri üzerinde durularak, müzelerin sınıflandırılmaları irdelenmiştir. Çağdaş müzecilik kavramı, müze-toplum ilişkisi ekseninde tartışılmıştır. Müzelerde ziyaretçilerle interaktif iletişim kurmak amacıyla kullanılan sanal teknoloji uygulamalarından örnekler verilerek, Türkiye'de 9 müzede kullanılan sanal teknoloji uygulamaları ayrıntılı bir biçimde tanıtılmıştır. Değerlendirme ve sonuç bölümünde ise; müzelerimizi içe kapanık durumlarından kurtararak, toplumun her kesimi ile iletişim ve etkileşim halinde olan, ziyaretçiye dönük eğitici ve kültürel faaliyetlerde bulunan kurumlar haline getirilmesi için yapılması gerekenler tartışılmıştır. Müzelerin kültürel ve sosyal hayata katkı sağlayacak birer merkez haline gelmesi için, bilgi çağının getirdiği teknolojik donanımlarla desteklenmesinin gerekliliği vurgulanmıştır. Müzelerin yaşayan bir kurum olabilmesi için konferans,sempozyum , sinema, tiyatro, konser gibi kültürel faaliyetlere yer verilmesinin, ziyaretleri sürekli kılmak ve ziyaretçi yaş grubunun çeşitlenmesi açısından büyük önem taşıdığı vurgulanmıştır. Anahtar Sözcükler: Çağdaş Müzecilik, Sanal Teknoloji, İnteraktif Yüzey Sistemi, Dokunmatik Bilgilendirme Ekranı, 3 Boyutlu Sanal Obje, Dijital Kitap, Sanal Tur. ABSTRACT 96 What technologies are used in museums in Turkey last period in the thesis is a virtual museum and visitors to better perceive the importance of interactive applications have been revealed. Virtual technology used in museums, in particular the role of children and young people sevdirmedeki entertaining historical-museum, so that the provision of awareness on the importance of the cultural heritage of the country were discussed. Stages of development with an emphasis on museums in the world and in our country, our country is presented in the form of a summary of the chronological development of museology. The purposes of museums, trace collection, conservation and maintenance, documentation, exhibition and education with an emphasis on functionality, museums classification are examined. The concept of modern museology, museum-society relations was discussed with the. Applications of virtual technology is used to communicate with visitors in museums by giving examples of interactive, virtual technology applications used in Turkey, 9 in the museum is introduced in detail. Evaluation and conclusion section, the, our museums introverted saving states, which are in every segment of society communicate and interact with the visitor-oriented educational and cultural activities to be done for making the institutions are discussed. Museums that will contribute to the cultural and social life in order to become a center of the information age and the importance of supporting technological equipment brought. An institution to be living in museums conferences, symposia, films, theater, concerts in the administration of cultural activities such as visits, visitors to maintaining and emphasized the vital importance of the age group in terms of diversification. Key Words : Contemporary Museology, Virtual Technology, Interactive Surface System, Touch-Information Display, 3 D Virtual Objects, Digital Book, Virtual Tour. ÖZGEÇMİŞ 97 Deniz DÖNMEZOĞLU 21.06.1981 tarihinde Ankara’da doğdu. 1999 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi-Mühendislik Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümünü kazandı ve 2003 yılında aynı fakülteden mezun oldu. 2005–2009 yılları arasında özel sektörde çalışmalarına devam eden Deniz DÖNMEZOĞLU, 2009’dan bu yana Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünde uzman yardımcısı olarak görev yapmaktadır. Deniz DÖNMEZOĞLU iyi derecede İngilizce ve orta derecede İtalyanca bilmektedir. 98