YDG Sayı: 126 - Yeni Demokrat Gençlik

Transkript

YDG Sayı: 126 - Yeni Demokrat Gençlik
*192101* Ayl›k Siyasi Gençlik Dergisi * Say›: 126 2007-09
*Ekim 2007 *Fiyat›: 1 YTL * ISSN: 1302-7506
E¤itim ve mesleki haklar›m›z
için birleflelim!
E¤itim ve mesleki
haklar›m›z için
birlefl
fle
elim!
Sayfa 4
Rüzgar ekiyorlar
f›rt›na biçecekler!
Sayfa 8
Büyük Ekim Devrimi’nin
kazan›mlar› yolumuzu
ayd›nlat›yor
Sayfa 13-14-15
Bizim tanr›m›z Çin
halk kitleleridir!
Sayfa 31
B
E
L
L
E
K
B‹Z‹M TANRIMIZ Ç‹N HALK K‹TLELER‹D‹R*
1 Ekim 1949’da ilan edilen Çin Halk Cumhuriyeti, Çin halk›n›n büyük mücadelesi ile anlaml› hale gelmifltir. As›rlar boyunca sürekli ezilen Çin halk›n›n ba¤›ms›zl›k ve halk demokrasisi için ÇKP öncülü¤ünde verdi¤i mücadele ve
sonras›nda tarihin en kitlesel hareketlerinden
birisi olan Büyük Proleter Kültür Devrimi,
gerçek bir demokrasi ve öz yönetim istemine sahip tüm dünya halklar›na umut olmufltur.
1921 y›l›nda kurulan ÇKP, önündeki tek
örnek olan Ekim Devrimi’nin kazan›mlar›n›
sonuna kadar sahiplenirken Marksizm-Leninizm’in Çin koflullar›na yarat›c› bir flekilde
uyarlanmas› anlay›fl›ndan asla taviz vermemifltir. ÇKP, Yeni Demokratik Devrim’e kadar
verdi¤i mücadeleyi üç dönem fleklinde ele alm›flt›r: Birinci Büyük Devrim, Toprak Devrimi
ve Japonya’ya Karfl› Direnme Savafl›.
Çin devriminin birinci döneminde ÇKP ve
Çin halk› emperyalizme ve feodalizme karfl›
büyük bir savafl verirler. Kuruldu¤u dönem ilerici yönleri olan Komintang’›n içindeki gerici
kli¤in gerçeklefltirdi¤i ihanet sonucunda bu
devrim yenilgiyle sonuçlan›r. Bu yenilginin di¤er bir taraf›n› da ÇKP içinde 1927 y›l›nda egemen olan sa¤c› klik oluflturur. 1927 y›l›nda yaflanan yenilgi, ÇKP içerisinde sa¤c›lar›n dayanak
durumu olur. Yaflanan yenilgiye ra¤men burjuva demokratik devrimin tamamland›¤›n› iddia
eden bu sa¤c› grup, aktif mücadele yerine sosyalist devrim koflullar› olufluncaya kadar beklemeyi savunmaktayd›. Savunduklar› bu görüfllerin yan›nda ÇKP’ye karfl› hizip girifliminde bulunan sa¤c› grup, bu nedenle 1927 y›l›nda
ÇKP’den uzaklaflt›r›l›r. Sa¤c›l›¤›n yaratt›¤› tahribat›n etkisiyle ve Komintang’›n artan sald›r›lar›na karfl› bu sefer de parti içerisinde küçük-burjuva acelecilik egemen hale gelir. Bu anlay›fl,
ÇKP içerisinde egemen olduktan sonra 1927
yenilgisini do¤ru alg›layamayarak, devrimin sürekli olarak ilerledi¤ini bu nedenle de sald›r›lar›n artt›r›lmas› gerekti¤ini savunur. Taktik konularda kendisini hissettiren solculuk, büyük
oranda örgüt içerisinde de yans›ma bulur. Kendi yoldafllar›na karfl› yap›c› elefltiri yapmak yerine sertleflen, y›k›c›laflan müdahale tarz›, Mao
Zedung gibi yoldafllar›n çabalar›yla etkisiz hale
getirilir. 1928 y›l›nda toplanan 6. parti kongresi verilen mücadele sonucunda esasen do¤ru
bir çizgiyi parti genelinde egemen k›lar. Çin genelinde yaflanan durumu do¤ru tahlil eden
kongre, içinden geçilen dönemde sald›r›lar› süreklilefltirmek yerine temel görevin kitleleri
kazanmak oldu¤unu belirtir. Buna ra¤men 6.
Kongre’nin baz› subjektif belirlemeleri de olmufltur. Bu nedenle 6. Kongre “sol” sapmay›
tamamen engelleyememifltir.
1930 y›l›nda “sol” fikirler tekrar parti içerisinde egemen olmaya bafllar. Komintang içerisinde yaflanan sorunlar› abartarak “Yeni Devrimci At›l›m” yönünde bir karar alarak partiyi
de bu karar peflinde sürükleyen sol anlay›fl, ülke çap›nda devrimin eflitsiz geliflimini kavrayamaz. Mao yoldafl›n k›rsal bölgelere önem veren siyasetine ac›mas›zca sald›ran Li Li San
önderli¤indeki “sol” sapma, flehirlerin öncülü¤ü düflüncesini savunur. ‹lk sol sapmaya oranla
daha geliflmifl bir flekilde ortaya ç›kan Li Li San
önderli¤indeki “sol” sapma parti içerisinde
verdi¤i yanl›fl kararlar nedeniyle uzun süre egemen kalamaz. Ancak ÇKP MK’s› ilk etapta Li Li
San çizgisine karfl› uzlaflmac› bir tav›r al›r ve bu
çizgiyi taktiksel hatalar yapt›¤› gerekçesiyle
elefltirirken “sol” olarak nitelendiremez.
Parti içerisindeki sol hatalara karfl› verilen
mücadelenin zay›fl›¤› nedeniyle bu sefer de
Vang Ming önderli¤inde sözde Li Li San ve
uzlaflma çizgisine karfl›ym›fl gibi görünen ancak
esasta kendisi de “sol” ve sekter bir sapma
olan çizgi merkezi önderli¤e karfl› bayrak açar.
Bu yeni “sol” çizgi, Li Li San çizgisini sa¤ oportünist olarak ilan eder ve Parti MK’s›n› sözde
sa¤ çizgiye karfl› mücadele vermemekle suçlar.
Yeni sol çizgi, ülke çap›nda devrim dalgas›n›n
yükseldi¤ini, bu nedenle yine ülke çap›nda sald›r›ya geçmek gerekti¤ini iddia eder. Sol çizginin parti içerisinde egemen olmas› nedeniyle
1931 y›l›nda bafllayan Japon iflgali bu sapma taraf›ndan do¤ru de¤erlendirilemez. Bu dönemde Çan Kay fiek’in2 yaflad›¤› bunal›m› abartan
“sol” çizgi, Japon iflgaline karfl› ara s›n›flardan ittifak al›nabilece¤i gerçe¤ini göz ard› eder. Parti
içerisindeki bu sol çizgi görece uzun bir süre,
dört y›l boyunca örgütlülü¤e birçok alanda kay›plar verdirir, partinin gücünün büyük bölümü
Uzun Yürüyüfl s›ras›nda yok olur. 1935 y›l›nda
örgütlenen ÇKP Merkez Komitesi Siyasi Büro
Geniflletilmifl Toplant›s›nda sol çizgi mahkum
edilir ve Mao Zedung baflkanl›¤›ndaki yönetim
ifl bafl›na gelir. Bu de¤ifliklik ÇKP tarihinde bir
dönüm noktas› olur.
Vang Ming’in önderli¤indeki sol sapman›n
etkisiyle ÇKP ve HKO3 oldukça zor durumlarla karfl› karfl›ya kal›r. Zunyi toplant›s› sonras›nda Mao Zedung’un baflkanl›¤›ndaki ÇKP, yine
onun önderli¤inde dünya çap›nda ün salan 12
bin km’lik Uzun Yürüyüfl’le yok olmaktan kurtulur. Bu olay Çin devriminin dönüm noktalar›ndan birisi olur. 300 bin kifliden oluflan K›z›l
Ordu, bu zorlu yürüyüflün sonunda 30 bin kifliye kadar düfler. Niceliksel azalmaya ra¤men
do¤ru siyasal çizginin varl›¤›, ÇKP’yi daha
öncesinde olmad›¤› kadar güçlü k›lar.
1937 y›l›nda ÇKP, devrimin stratejik aflamalar›ndan birisi olan Japonya’ya Karfl› Direnme Savafl› dönemini bafllat›r. Bu dönemde yaflanan geliflmeler sonucu ÇKP, Komintang’la Japon iflgaline karfl› birleflik bir cephe kurar. Parti içerisindeki sa¤c›lar, birleflik cephenin anlam›n› tam olarak kavrayamazlar ve her sorunun
birleflik cephede çözülmesini istemeye bafllarlar. Mao birleflik cephe anlay›fl›n› en özlü flekilde flu sat›rlarla ifade etmektedir: “Birleflik
cephe siyaseti, ne ‘hep dostluk, mücadele yok’, ne de ‘hep mücadele, dostluk
yok’ demektir; aksine; bu siyaset her iki
yan› da, dostlu¤u da, mücadeleyi de birlefltirir.”
1940 y›l›n›n bafllar›nda ve sonras›ndaki dönemde Mao Zedung yoldafl parti içerisinde
çal›flmalar ve prati¤e yön gösterme çabas› da
dikkate de¤erdir. ÇKP flahs›nda Mao’nun kitlelere duydu¤u sars›lmaz güven ve her sorunda
(parti içi sorunlar da dahil olmak üzere) kitleleri seferber etme u¤rafl›, kitleleri harekete geçirme çabas›nda olan bizler için oldukça ö¤reticidir. Özellikle Mao yoldafl›n sistemlefltirdi¤i
“kitlelerden kitlelere” formülasyonu, her
kitle çal›flmas›n›n yan› s›ra örgüt içi çal›flmalarda da rehber almam›z gereken oldukça önemli bir formülasyondur. Üzerinden geçen 58 y›la
ra¤men Çin Devrimi ve 1966 y›l›nda bafllat›lan
Büyük Proleter Kültür Devrimi politik ve teorik bak›mdan zenginliklerle doludur ve bu nedenle dikkatle incelenmeyi hak etmektedirler.
“Bütün gericiler ka¤›ttan kaplanlard›r…
Görünüflte, gericiler korkunçturlar, ama ger-
kapsaml› bir e¤itim ve düzeltme siyasetini hakim hale getirir. Mao yoldafl›n önderlik etti¤i
düzeltme hareketi oldukça önemlidir. ÇKP
içerisindeki kadrolar›n ve militanlar›n örgütsel
düzenlili¤ini sa¤lamay› hedefleyen bu çal›flma,
büyük bir Marksist e¤itim hareketidir. Özellikle elefltiri ve özelefltiri sayesinde parti kadrolar› bu e¤itim hareketinin içerisinde yeni bir birli¤e ulaflt›lar.
Japonya’ya Karfl› Direnme Savafl› bitti¤inde
K›z›l Ordunun 1 milyon savaflç›s› bulunuyordu
ve ÇKP, nüfusu 100 milyonu bulan kurtar›lm›fl
bölgelere sahiptir. ‹flte özellikle bu mücadele
döneminin sonucunda ÇKP, halk iktidar›na bir
ad›m daha yaklafl›r ve 1 Ekim 1949 tarihinde
Çin Halk Cumhuriyetini ilan eder. Çin halk›n›n
ve ÇKP’nin mücadelesi devrimden sonra da
ayn› h›zla devam eder.
Mao’nun devrimin ve partinin sorunlar›na
yaklafl›m konusunda gösterdi¤i büyük dikkat,
her türlü sapma ve karfl›-devrimci hareketin
teflhirinde önemli bir rol oynar. Mao’nun
Çin’de sosyalizmi gelifltirmek amac›yla yapt›¤›
çekte o kadar güçlü de¤ildirler. Uzun erimli bir
bak›fl aç›s›ndan, gerçekten güçlü olan gericiler
de¤il, halkt›r. Rusya’da, 1917 fiubat Devrimi’nden önce, hangi taraf gerçekten güçlüydü?
Görünüflte Çar güçlüydü, ama fiubat Devrimi’nin bir üfürüflüyle süpürülüp gitti. Gerçekte,
Rusya’da güçlü olan ‹flçi- Köylü ve Asker Sovyetleriydi. Çar yaln›zca ka¤›ttan bir kapland›.
Bir zamanlar Hitler çok güçlü diye düflünülmüyor muydu? Ama tarih onun ka¤›ttan bir kaplan oldu¤unu tan›tlad›. Mussollini de böyleydi,
Japon emperyalizmi de. Ama Sovyetler Birli¤i’nin, demokrasiyi ve özgürlü¤ü seven bütün
ülkelerin halklar›n›n gücünün, önceden görülmüfl oldu¤undan çok daha büyük oldu¤u tan›tland›.”4
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
* Mao Zedung
2 Komintang adl› örgütün bafl›ndaki karfl› devrimci
unsur.
3 Halk Kurtulufl Ordusu: ÇKP’nin önderli¤i alt›ndaki
k›z›l ordu.
4 Mao Zedung’un Amerikal› gazeteci Anna L.
Strong’la yapt›¤› söylefliden al›nm›flt›r.
31
Ekim 2007
SUNU
D‹VAN TOPLANTISINA
ÇA⁄RI!
Arkadafllar,
Hepimizin bildi¤i gibi uzun süreden beri
YDG’nin niteli¤i, kitle çizgisi, çal›flma tarz›, kitle
örgütü olma özelli¤ini tamamlay›c› unsurlar›n,
kendi demokratik mekanizmalar›n›n nas›l infla edilece¤i gibi konular› tart›flmaktay›z. Bu demokratik
mekanizmalar›n ilki olarak ortaya ç›kartt›¤›m›z
YDG toplant›lar›nda gerek alan pratiklerinde alaca¤›m›z tav›rlar› gerekse de yukar›da belirtti¤imiz
örgütümüzün genel sorunlar›n› tart›flt›k/tart›fl›yoruz. Yapt›¤›m›z tart›flmalarda ortaklaflmalar yakalayabilmek ve alanlarda yap›lan tart›flmalar›n di¤er
alanlar›m›z taraf›ndan da takip edilebilmesi için
tart›flmalar› mümkün oldu¤u kadar dergimizin
sayfalar›na da tafl›maya çal›flt›k. Parçada yap›lan
tart›flmalar›n, geliflmelerin bütüne mal edilebilmesi ve farkl› alan pratiklerinden
ders/deneyim ç›karabilmemiz aç›s›ndan
tart›flmalar›n bir bütün örgüt taraf›ndan
takip edip, de¤erlendirmeye almam›z
önemli bir noktada durmaktad›r. Bununla
beraber örgütün bu süreçten sonraki yönelimi,
çal›flma tarz›, kendi mekanizmalar›n› nas›l yarataca¤› gibi sorunlar örgütün flu anki temel sorunla-
r›n› oluflturmaktad›r. Dolay›s› ile bu konularda
örgütün yerelden merkeze, merkezden yerele
çeflitli tart›flmalarla, -sürekli ikna yöntemleri kullan›larak-, mümkün olan en genifl ortaklaflmay› yakalay›p bu konulara dair kendi görüfllerini ortaya
koymas› bu gün aç›s›ndan zorunlu bir ihtiyaç olarak kendisini ortaya koymaktad›r.
Alanlar›m›zda yap›lan YDG toplant›lar›nda bu
konulara iliflkin birçok fikir ortaya ç›kmaktad›r.
Bir alan›m›z YDG’nin çal›flma tarz›na iliflkin YDG
toplant›lar›n› birim ve merkezi toplant›lar fleklinde al›rken ayn› zamanda da kad›n sorunu, kültür
sanat, liseli, üniversiteli gibi alan komisyonlar›n›
oluflturmaya bafllam›flt›r. Baflka bir alan›m›zda legal dernek süreci önerilmekte, yine baflka bir alan›m›z divanlar›n oluflturulmas› gerekti¤ini söylemektedir. Bunlar flekilsel alg›lanmamas› gereken
örgütün genel örgütlenme muhtevas›n› oluflturacak ve çal›flma tarz›ndan tutal›m da kitle çizgisine
kadar birçok konunun sonucu olarak ortaya ç›kan önerilerdir. Alanlar›m›zda bu konulara
iliflkin farkl› fikirler olsa da bugün üzerinde
ortaklafl›lan en önemli konu tüm bu konular›n beraber tart›fl›labilece¤i demokratik
bir ortam olan konferans›n örgütlenmesidir. Konferanslar örgütlerin en genifl tart›flma ortamlar› yakalad›klar› ve tüm örgütün görüfllerinin
hiçbir engelleme yap›lmadan tart›fl›ld›¤› yerler oldu¤u için örgütlerin en üst merkezi organlar›ndan
AMATÖR SANATÇILAR VE
SANATÇI ADAYLARI
KEND‹ ATÖLYEN‹Z‹ KURMAK ‹STER M‹S‹N‹Z?
‹NCE MEMED K‹TAP-KAFE
S‹ZLERE DESTEK VER‹YOR!
Her Türlü Sanat Ve Atölye Çal›flmalar›n›za
Karfl›l›ks›z Yer ‹mkan›!!!
ADRES: Kuruköprü Mah. Zaimo¤lu Oteli Karfl›s› Özden ‹fl Merkezi Asma Kat
(CHP Seyhan ‹lçe Baflkanl›¤› Karfl›s›)
TEL: 0539 575 70 29 - 0506 546 62 65
E POSTA: [email protected]
UMUT YAYIMCILIK VE BASIM SANAY‹ LTD. fiT‹
biridir. Yani yapaca¤›m›z konferans bir sonraki
konferans›m›za ya da kongremize kadar örgütümüzün yönelimini belirleyecektir. YDG’nin politikalar›n›n belirlenmesi, nas›l örgütlenece¤i, kitle
çizgisinin nas›l olaca¤›, halk gençli¤inin sorunlar›na
nas›l yan›t olaca¤› gibi konularda alanlar›m›zda tart›flsak da bu konulara örgütün bir bütün bak›fl aç›s›n› belirlemek ve bir örgüt oldu¤umuz bilinci ile
tek vücut hareket edebilmek için konferans bir
gereklilik olarak kendini dayatmaktad›r.
Konferans› örgütleyecek birim
Konferans›m›z›n örgütlenmesi sorunu da
bafll› bafl›na bir sorun olarak karfl›m›zda durmaktad›r. Konferans›m›z›n politik yönelimi, teknik sorunlar›n›n nas›l giderilece¤i… gibi
birçok sorun, oluflturulacak bir birimin
varl›¤›n› zorunlu hale getirmektedir. Peki,
bu birimin örgütsel yap›s› nas›l olacak, bu birime
kimler kat›lacak? Kat›lacak kiflileri kimler belirleyecek?
Konferans›m›z›n örgütlenmesi için gerekli tüm teknik ve politik ifllerin sorumlulu¤u tüm alanlar›m›zdan seçilecek delegelerden oluflturulacak bir divan üstlenecektir. Bu divan ald›¤› ilk toplant›dan itibaren YDG
konferans› sonlanana kadar, konferans›n öncesinde yap›lacak tüm çal›flmalardan ve konferans an›n›n örgütlenmesinden sorumlu olacakt›r.
Sab›rs›zl›klar›n doru¤unda
yaflamak.
Bir gün isyan kokacaksa
bu bedenler
ve vaktidir tan› onlar›
kan›n› su niyetine içen, yemese de
seni gram gram bitiren onlar
her fleyin de¤erinin
var oldu¤unu sanan ama
gözlerimizde de¤eri olmayan.
sen onlar için bir hiç,
bir köle, bir yaflama biçimi
ve ey insan,
baflkald›rman›n tam vakti!
e¤er s›rt›nda çul,
akl›nda y›llar›n sorusu,
ellerinde y›llar›n yorgunlu¤u varsa
ve dahas› sen,
sen bitti¤ini zannediyorsan ölmeden
➧ KARTAL: ‹STASYON CAD. DÖRTLER APT. NO: 4/2 KARTAL, TELEFAKS: (0216) 306 16 02
➧ ANKARA: TUNA CAD. ÇANAKÇI ‹fiHANI NO:11 KAT:3 DA‹RE:32 ÇANKAYA TEL: (0312) 432 23 01 Cep: 0 535 562 33 72
Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Çilem ÖNSEL Bask›: Ezgi matbaa Tel: (0212) 501 93 75 Da¤›t›m: YAY-SAT
ISSN. 1302-7506
➧ ‹ZM‹R: 856 SOKAK, NO:48/203 KEMERALTI KONAK, TEL: (0232) 446 78 07 Cep: 0 537 461 79 64
➧ MALATYA: DABAKHANE MAHALLES‹, BOZTEPE CAD., BABACAN ‹fiHANI NO: 9 KAT:1/16 TEL: (0422) 325 78 13 Cep: 0 538 492 86 56
➧ ERZ‹NCAN: ORDU CAD. ORDU ‹fiHANI KAT:3 TEL: (0 446) 223 67 18 CEP: 0 536 697 94 19
Yeni Demokrat Gençlik’in e-mail adresleri:
[email protected]
[email protected]
2
tam vaktidir,
yaflamaya en yak›n vaktidir ‹SYAN!
ey insan, yaflamaksa senin yapt›¤›n,
orada yatan sen, yitip giden sen
unutulan unutturulmaya çal›fl›lan.
kufllar›n yiyece¤i bir parça et, bir
parça ekmek yokken
onlar bir yudum da olsa yiyorlar her
bir yerinden
ve en yak›n vaktidir topra¤›na su,
mezar›na çiçek b›rak›lm›flsa
a¤z›ndan ç›kan son kelime isyand›r.
ve biliyorsun bunu sen de¤il, senden
sonrakiler görecek
sana sayg›, do¤mam›fl çocu¤una can,
korktu¤un yar›nlara
UMUT olacak bu gidiflin..
Mu¤la’dan bir YDG’li
BÜROLAR
Tel: (0212) 521 34 30 FAKS: (0212) 621 61 33
Ekim 2007
YER: ANKARA (Sabah UMUT YAYIMCILIK irtibat bürosunda bulufluyoruz.)
TAR‹H: 15 Ekim 2007
YAfifiA
AMA EN YAKIN VAK‹T
Yönetim yeri: Gureba Hüseyin A¤a Mah. ‹mam Murat Sok. No: 8/1 Aksaray-Fatih/‹STANBUL
e-mail: [email protected]
Faaliyetimizin oldu¤u tüm alanlar›m›z›n yapt›¤› YDG toplant›lar›ndan demokratik yöntemlerle
kendi delegelerini seçmeleri gerekmektedir. Hemen flunu belirtmemiz gerekmektedir ki delegelik sistemi tamamen gönüllülük temelinde ele
al›nmal›d›r ve alanlar›m›z unutmamal›d›r ki divan
için gönderecekleri delegeler alanlar›n›n düflüncelerini en iyi yans›tacak kiflilerden oluflmal›d›r. Divan›n örgütsel yap›s›, alanlarla olan ba¤
gibi birçok konu divan toplant›s›nda tart›fl›larak
belirlenecektir. YDG konferans›n›n sürecinin
uzamamas› ve tart›flmalara çok bo¤ulmamas› için
al›nacak olan ilk toplant›ya tüm alanlar›m›z›n kendi fikirlerini oluflturarak, önerilerini netlefltirmifl
bir flekilde gelmeleri önemlidir.
Tüm alanlar›m›z YDG toplant›lar›nda
esas gündem olarak YDG konferans›n› almal›d›r ve yapaca¤› tart›flmalar›n sonucunda kendi delegelerini seçmelidirler. Alanlar›m›z toplant›larda konferansa bak›fl aç›lar›n›, konferans›n tarihi, konferans›n içeri¤i, konferans delegelerinin nas›l seçilece¤i, konferans›n masraflar›
vb. gündemler sorunlar üzerine kendi fikirlerini,
belirleyerek gelmelidirler. fiimdiden tüm arkadafllara çal›flmalar›nda baflar›lar.✌
➧ BURSA: SELÇUK HATUN MAH. ÜNLÜ CAD. SÖNMEZ ‹fi SARAYI KAT: 2 NO: 185 HEYKEL, TEL: (0224) 224 09 98 Cep: 0 536 613 81 98
BANKA HESAP NUMARALARI
Selma fiahin
Ziraat Bankas› ‹stanbul/Aksaray fiubesi
Euro Hesab›: 48209849-5001
TL Hesab›: 48209849-5002
➧ MERS‹N: S‹L‹FKE CAD. ÇAVDARO⁄LU ‹fiHANI KAT: 3 NO: 118 MERS‹N
➧ AVRUPA MERKEZ BÜRO: WESELER STR 93 47169 DUISBURG-ALMANYA TEL: 0049 203 40 60 958 FAKS: 0049 203 40 60 959
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
Efi
fi‹‹TL‹K VE KARDEfi
fiL
L‹K ‹Ç‹N
GERÇEK DEMOKRAS‹Y‹ KAZANANA KADAR
TÜM TEHD‹TLERE RA⁄MEN
PLAN YAPMAYA DEVAM EDEL‹M!
Yeni anayasa tart›flmalar› ekseninde devam
eden bu süreçte çokça demokratikleflmeden
bahsedilmesine ra¤men hak gasplar›n›n artt›¤›na
flahit olmaktay›z. Sivil anayasa söylemlerinin havada uçuflmas›na ra¤men özgürlükler ad›na herhangi bir olumlu bir geliflmenin yaflanmamas›
durumu ile karfl› karfl›yay›z. “Acaba sivil anayasan›n ilerici yönleri var m›? Biz bu anayasa tart›flmalar›n›n neresindeyiz?” gibi sorularla muhatap olmamam›z mümkün de¤il. Çerçeve bir yasa olan anayasada yap›lan de¤ifliklikler, gericilerin reformlar› olmaktan öteye gidememektedir.
Henüz tasla¤›n tasla¤› olarak lanse edilen anayasan›n, bürokrat kesimle AKP’yi destekleyen
güçler aras›ndaki köfle kapmaca oyununa benzedi¤ini söyleyebiliriz. Cumhurbaflkanl›¤› seçimleri sonucunda bir mevzi daha gerileyen bürokrat elit, yarg›n›n “ba¤›ms›zl›¤›” tart›flmas›n› bafllatarak yeni anayasaya karfl› ç›kmaktad›r. Yine
bürokrat kesimin en büyük kozlar›ndan birisi
de Kemalizm ve türban tart›flmalar›d›r. Yeni
anayasan›n türbana s›k›flt›r›lmas›ndan en fazla
rahats›z olan kesim ise AKP hükümetidir. Bugüne kadar yürütme ve yasama organlar›ndan ne
kadar “ba¤›ms›z(!)” oldu¤unu defalarca gördü¤ümüz yüksek yarg› organlar›n›n a¤›rl›kl› olarak
hükümet taraf›ndan atanacak olmas› da, YÖK’e
yap›lacak müdahaleler de iflte bu köfle kapmaca
oyununun bizlere yans›yan unsurlar›d›r.
Bürokrat güçler mevzisinde yer alan
YÖK’ün canh›rafl ç›rp›n›fllar› özellikle halk gençli¤i nezdinde gülünç bir durumun temsiline benzemektedir. Anayasan›n kapal› kap›lar arkas›nda, anti-demokratik flekilde haz›rland›¤›n› iddia
eden, cumhuriyetin ruhuna ayk›r› oldu¤u için
türban konusunda geçit vermeyen YÖK’ün bugüne kadar üniversitelere dönük yapt›¤› haz›rl›klar, ald›¤› kararlar eminiz ki üniversiteli halk
gençli¤inin ve dikkat eden tüm kesimlerin bir
bir akl›na geliyordur. Gelece¤imizi ilgilendiren konularda yasa taslaklar› haz›rlayan,
stratejiler belirleyen YÖK’ün bu çal›flmalar› yaparken biz halk gençli¤ine ne kadar dan›flt›¤›n›, ne kadar demokrat oldu¤unu daha fazla sorgulamam›z, sorgulamaktan da fazla yaflananlar›n bir bir hesab›n› sormam›z gerekmektedir. 1980 Askeri Faflist Cuntas›n›n ürünü oldu¤unu akl›m›zdan asla ç›karmamam›z gereken YÖK’ün bu nedenle sadece Kas›m ay›n›n bafl›nda yap›lacak eylemlere s›k›flt›r›lmadan, daha kitlesel kat›l›m›n
yollar› aranarak protesto edilmesini hedeflemeliyiz.
Egemen s›n›flar›n haz›rlad›¤› bir yasan›n ne
KP’nin haz›rlad›¤› 60. hükümet program›nda belirtilen refah art›fl›na, iflkenceye s›f›r tolerans aldatmacas›na ra¤men, anayasa ile
demokratikleflece¤iz, sivilleflece¤iz söylemlerine ra¤men son aylarda yaflanan gözalt›nda ölüm vakalar›, artan iflkence flikayetleri, Emekli
Sen, Kaos GL gibi örgütlerin kapat›lmas› giriflimleri, yükselen iflsizlik oran›,
halk›n sosyal güvenlik haklar›n›n giderek daha fazla budanmas›, artan iflçi
ölümleri ve al›nmayan tedbirler, liselerde devreye sokulan güvenlik protokolü ile polislere verilen yetkiler, F tiplerinde yaflanan hak ihlalleri ve sald›r›lar as›l gerçe¤in ne oldu¤unu kan›tlamaktad›r.
A
kadar halk için olabilece¤i ortadad›r. Bugüne
kadar mücadele etmeksizin hiçbir hakk›n kazan›lmad›¤› düflünüldü¤ünde, yeni anayasa tart›flmas›n›n bizlere demokratikleflmeyi sa¤layamayaca¤› bütün gerçekli¤iyle ortaya ç›kmaktad›r.
AKP’nin haz›rlad›¤› 60. hükümet program›nda belirtilen refah art›fl›na, iflkenceye s›f›r
tolerans aldatmacas›na ra¤men, anayasa ile demokratikleflece¤iz, sivilleflece¤iz söylemlerine
ra¤men son aylarda yaflanan gözalt›nda ölüm
vakalar›, artan iflkence flikayetleri, Emekli Sen,
Kaos GL gibi örgütlerin kapat›lmas› giriflimleri,
yükselen iflsizlik oran›, halk›n sosyal güvenlik
haklar›n›n giderek daha fazla budanmas›, artan
iflçi ölümleri ve al›nmayan tedbirler, liselerde
devreye sokulan güvenlik protokolü ile polislere verilen yetkiler, F tiplerinde yaflanan hak ihlalleri ve sald›r›lar as›l gerçe¤in ne oldu¤unu kan›tlamaktad›r. Bu nedenle sözde demokratikleflme masallar›na kanmak, sivil anayasa tart›flmalar›na destek vermek ‹brahim yoldafl›n da
söyledi¤i gibi “Halk›n a¤z›na bir parmak bal
çalarak onun öfkesini yat›flt›rmak ve bütün ar› kovanlar›n› kurtarmak isteyen gericilerle ayn› paralele düflmek olur.” (‹brahim Kaypakkaya, Seçme Yaz›lar, s:
332)
DTP’nin yan›nday›z
Egemenlerin ilericileri hedef gösterme çabas› ve artan kontra eylemleri de iflte bu sivilleflmenin ve demokratikleflmenin baflka bir göstergesi olsa gerek. Ankara Balgat’ta bulunan
DTP Genel Merkezinin kurflunlanmas› ve ard›ndan sald›rganlar›n “vatan hainleri” diye ba¤›rmas› nas›l bir tesadüf olabilir ki? Genelkurmay›n
yapt›¤› aç›klamalar sonucu daha fazla hedef haline getirilen DTP’nin bu sald›r›lar
karfl›s›nda yaln›z b›rak›lmamas› gerekmektedir. En demokratik hak olan fikirlerini serbestçe aç›klayabilme hakk› elinden al›nanlarla, demokratik siyaset yürütme hakk› engellenenlerle ayn› saflar-
da oldu¤umuzu bu yaz›m›z vesilesiyle bir
kere daha ilan ediyoruz. Gerilla cenazelerini ald›klar› için denmedik söz b›rak›lmayan
DTP’lilerin bir de haklar›nda onlarca dava bulunmaktad›r. DTP’li milletvekilleri bile egemenlerin cilal› z›rh›, dokunulmazl›ktan yararlanamamaktayken hangi demokrasiden, hangi eflitlikten, hangi bar›fltan ve hangi kardefllikten bahsedildi¤ini anlamam›z mümkün de¤ildir. Birileri
yazd›klar› ve flevkle söyledikleri sözlerle halk›m›z› aç›ktan a盤a tehdit ederken, katilleri kutsay›p ezilen halk›m›za “plan yapmay›n plan” diyerek gözda¤› vermeye çal›fl›rken insan haklar›n›n bu ülkede ezenler taraf›ndan zerre kadar
savunuldu¤unu söylememiz imkans›zd›r. Adana’daki pis su ar›tma tesislerinde ölen üç iflçinin
hesab› verilmeden, emekçi halk›m›z açl›kla terbiye edilmeye çal›fl›l›rken sosyal adaletten bahsedenlerin niyetlerini “iyi” olarak de¤erlendirmemiz mant›ks›zd›r.
Adam kay›rmay›, rüflveti ve torpili önledi¤ini iddia eden AKP hükümetinin son dönemde
ö¤retmen atamalar›nda halk gençli¤ine yaflatt›klar› da sab›r s›n›rlar›n› zorlamaktad›r. On binlerce ö¤retmen a盤› olmas›na ra¤men ve yine on
binlerce iflsiz ö¤retmen aday› bulunmas›na ra¤men atama yapmayan devlet, e¤itime verdi¤i
önemi, liselerin önüne polis dikerek göstermektedir. Üniversitelerde kurulmaya bafllanan
Yaflam Boyu Ö¤renme Merkezleri, Teknokentler, say›s› 盤 gibi artan mesleki yeterlilik kurslar›, yüz binlerce ö¤rencinin tek sosyal güvenlik
kayna¤› olan Medikolar›n özellefltirilmesi ve
özel üniversitelere yap›lan yard›mlar, gizli aç›k
bu kurumlara verilen destekler gelece¤imizin
kimler taraf›ndan çal›nd›¤›n› gözler önüne sermektedir.
Alternatifimiz YDG
‹flte tüm bu sald›r›lar›n aras›nda
YDG’nin iradesini oluflturmak, YDG’yi
yerellerden merkeze do¤ru kurumsallaflt›rmak oldukça önemli bir yerde dur-
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
maktad›r. Halk gençli¤inin kendisini ifade edemedi¤i bu dönemde artan sald›r›lar ve gençli¤in
örgütsüzlü¤ü YDG’nin önüne büyük bir görev
koymaktad›r. Önümüzdeki dönemde artan sald›r›lara karfl› gençli¤in nefes alabildi¤i demokratik mevziler kazanma mücadelesinde YDG
önemli bir alternatiftir. Bu nedenle tüm YDG’lilerin bu bilinçle hareket etmesi ve üzerlerine
düflen bu büyük sorumlulu¤u hevesle tafl›yabilmesi gerekmektedir. Yap›lmas› planlanan YDG
konferans›n›n da iflte bu bak›fl aç›s›yla örgütlenmesi ve haz›rl›klar›n buna göre yap›lmas› oldukça önemlidir. Özellikle son dönemde üzerimize
düflen görevlerin geçmifle göre daha a¤›r ama
daha nitelikli oldu¤unu kavramam›z gerekmektedir. Konferans›n yap›lmas›ndan içeri¤inin belirlenmesine, kitlelerin yo¤un bir flekilde kat›l›m›n›n sa¤lanmas›ndan teknik her türlü konuya,
çeflitli DKÖ’lerin kendilerini ifade edebilmesinden anlay›fl›m›z›n bir ad›m daha ileride netlefltirilmesine kadar oldukça karmafl›k sorumluluklar›m›z›n oldu¤unun fark›na varmal›y›z. Alanlar›m›zda yapt›¤›m›z YDG toplant›lar›nda
ad›m ad›m örgütledi¤imiz konferans›m›z›n anl›k tart›flmalar yerine planl› çal›flmalara, suskunluk yerine yarat›c› önerilere, tek düzelik yerine gençli¤in rengini
yans›tan bir canl›l›¤a ihtiyac› bulunmaktad›r.
Önümüzdeki ay gerçeklefltirilecek 6 Kas›m
protestolar›n›n da halk gençli¤i içerisinde tepkiyi örgütleyebilme kabiliyetimize ›fl›k tutaca¤› ortadad›r. Muhtemelen 6 Kas›m sonras›nda yap›lacak olan konferans›m›z›n haz›rl›klar› kapsam›nda 6 Kas›m ve emperyalist yasalar gündeminin yo¤un bir flekilde ifllenilmesi ve bu gündemler do¤rultusunda YDG konferans› için aktif bir
flekilde kitle çal›flmas› yapmam›z gerekmektedir. Alanlar›m›zda yapt›¤›m›z YDG toplant›lar›na ayr›m gözetmeksizin kat›lmak isteyen herkesi dahil etme anlay›fl›ndan bir an bile uzaklaflmamal›y›z. Birimlerde yap›lan YDG toplant›lar›n›n
aç›k ça¤r›s›n› yapmam›z, kitleleri ›srarla toplant›lar›m›za davet etmemiz, her seferinde daha
fazla kesimin kendi rengini YDG’ye aktarmas›
anlam›na gelecektir ve böylece konferansta
temsil edilecek gençlik kesimlerinin say›s› da
artm›fl olacakt›r. ‹flte bugün YDG’nin önündeki
en büyük görev budur.
‹çinde bulundu¤umuz ay› iyi bir haz›rl›k dönemi olarak geçirmek için zaman kaybetmeden
prati¤e dönük ad›mlar›m›z› h›zland›ral›m. Kaybedece¤imiz her an eksilen zamanken kazanaca¤›m›z koca bir dünya bulunmaktad›r.✌
3
Ekim 2007
E¤itim ve mesleki haklar›m›z için birleflfle
elim!
¤itimin bilimselli¤i,
demokratikli¤i vb
konulara hiç de¤inilmemekte, ancak mezun
olanlar›n büyük sermaye sahibi patronlar/flirketler taraf›ndan yeterli görülmedi¤inden yak›n›larak, müfredat›
belirlerken, e¤itimle hiç iliflkisi olmayan “ifl çevreleri”nin
görüflünün al›nmas› kararlaflt›r›lmaktad›r.
E
!
Biz üniversiteli gençli¤in ve tüm akademik personelin baflta gelen sorunlar›ndan
birisi olan ve y›llard›r ad› soruflturmalarla,
sürgünlerle, bask›yla bir tutulan YÖK’ün
bir kurulufl y›ldönümü ile yine karfl› karfl›yay›z. Art›k hepimizin gözünde meflrulu¤unu
kaybeden YÖK’ün 22 Temmuz seçimleri
döneminde neredeyse tüm siyasi partilerin
“kald›r›lacak” denilerek seçim vaadi haline
gelmesi de bu meflruluk yitiminin en aç›k
göstergesidir. Ancak YÖK’ün hiçbir parti
veya hükümet taraf›ndan kald›r›lmayaca¤›,
biçimsel de¤iflikliklerle yetinilece¤i art›k
bizler aç›s›ndan ortada olan bir gerçektir.
Üniversitelerde her türlü ba¤›ml›l›k anlam›na gelen YÖK’ün sistemin ne kadar ifline
yarad›¤› aç›kt›r. Sorgulamayan, araflt›rmayan, ezberci, tek tip bir gençlik ve
emperyalizme yedeklenmifl bir iflsizler ordusu yetifltirmek isteyenler için
ad› de¤iflse de YÖK gibi bir kuruma
sürekli ihtiyaç duyulaca¤›n› biliyoruz.
Özellikle son y›llarda biz üniversiteli
gençli¤i ilgilendiren ancak bizlerin çok haberdar olmad›¤›m›z, bilmemizin de fazla arzu edilmedi¤i bir süreç ifllemektedir. Avrupa Birli¤i’ne uyum ad› alt›nda yap›lan müzakerelerde dayat›lan ve Avrupa çap›nda Bologna Süreci olarak adland›r›lan bir dizi
reform gündemde yerini korumaktad›r. Bu
reformlar ekonomik ve siyasi aç›dan zorlu
günler geçiren ve krizi giderek derinleflen
emperyalist sistemin derdine derman olarak düflünülmektedir ve biz ö¤rencilerin ç›karlar›na z›t bir içeri¤e sahiptir.
Bu reformlar hem e¤itim sürecine
iliflkindir hem de mezuniyet sonras›
mesleki hak gasplar›yla ilgilidir. Geçti¤imiz y›l netleflen YÖK Stratejisi’nde de
somutlanan bu süreçle birlikte e¤itimin tan›m› yeniden yap›lmaktad›r. Toplumsal bir
hak olarak herkesin yararlanmas› gereken
e¤itim bireysel bir hak olarak tan›mlanmak-
Ekim 2007
4
ta ve cahil kalmak istemeyenin sunulan hizmetin (e¤itimin) karfl›l›¤›n› ödemesi gerekti¤i iddia edilmektedir. Böylece e¤itimin
paral› hale gelmesinin önündeki engeller tamamen kald›r›lmakta, yoksul
halk çocuklar›n›n okumas› tehlikeye
girmektedir.
Bu kapsamda ö¤rencilerin s›n›rl› haklar›ndan olan sa¤l›k hizmeti de özellefltirilmektedir. Medikolar›n tasfiyesi ile ö¤renciler hastaland›klar›nda paras›z flekilde
tedavi edilmeyecek, adres olarak özel hastaneler gösterilecektir. Zaten y›llard›r bar›nma sorunu yaflayan, yeterli ve yaflanabilir bir yurt olana¤› sunmayan, bizleri özel
yurtlara veya pahal› kiral›k evlere mecbur
b›rakan sistem, sa¤l›k hakk›m›z› da gasp
ederek bizlere haklar›m›z› korumak için
birleflip mücadele etmekten baflka çare b›rakmamaktad›r.
Özel okullara verilen destek artt›r›lmaktad›r. Devlet üniversitelerine üvey evlat muamelesi yap›lmakta, bizlerden yüzlerce lira har(a)ç al›nmakta, teknik yetersizlikler her yerde karfl›m›za ç›kmaktad›r. Oysaki sistem, öz(el) evlatlar›na maddi kaynaklar aktarmakta, burslu ö¤rencilerin (her biri 15-20 bin YTL aras›) y›ll›k masraf›n› özel
üniversitelere ödemektedir.
E¤itimin bilimselli¤i, demokratikli¤i vb.
konulara hiç de¤inilmemekte, ancak mezun
olanlar›n büyük sermaye sahibi patronlar/flirketler taraf›ndan yeterli görülmedi¤inden yak›n›larak, müfredat› belirlerken,
e¤itimle hiç iliflkisi olmayan “ifl çevreleri”nin görüflünün al›nmas› kararlaflt›r›lmaktad›r. Üniversitelerin asli bir unsuru
olan ve verilen e¤itimden bire bir etkilenen biz ö¤rencilerin üniversite
yönetiminde ve müfredatta hiçbir
görüfl bildirme ve karar alma hakk›
yokken para sahibi olmaktan baflka
bir niteli¤i olmayan flirketler bu konuda söz sahibi olabilmektedir. Onurlu, yurtsever, ülke ve dünya gündemine duyarl› bir gençlik bu sistemin arzulad›¤› ve
yetifltirece¤i bir gençlik de¤ildir. Amaç emperyalizme ba¤l›l›kla çal›flan, nitelikli ama
uysal “iflgüçleri” yetifltirmektir. Gençli¤in
y›llard›r u¤runa mücadele etti¤i anadilde,
demokratik, bilimsel, paras›z e¤itim,
ö¤rencilerin de söz hakk›na sahip oldu¤u
özerk-demokratik üniversite talebi
yok say›lmakta, bizleri ucuz ifl gücüne çevirmek isteyen patronlar el üstünde tutulmaktad›r.
Bu sald›r›lar yaln›zca e¤itim sürecine
yönelik de¤ildir. Mezuniyetten sonra da ifl
güvenceli, kadrolu bir çal›flma yaflam› bizleri beklememektedir. Mesleki Yeterlilik
Yasas›, Sözleflmeli Ö¤retmenlik, Yetkin Mühendislik, Aile Hekimli¤i, Yabanc›lar›n Çal›flt›r›lmas› gibi kanun ve
uygulamalarla mesleki haklar›m›za yönelik
kapsaml› bir sald›r› planlayan sistemin, e¤itimi bir hak olmaktan ç›kararak tamamen piyasa koflullar›na göre düzenlemesi, y›llarca
ald›¤›m›z ve u¤runa milyarlarca para döktü¤ümüz e¤itimin art›k geçerli bir ifl bulmak
için yetmemesi nas›l bir sosyal devlet anlay›fl›yla uyuflabilir ki? Diplomalar›m›zdan
unvanlar›n kald›r›lmas›, mesle¤imizi
elimize alabilmek için y›llarca stajyer
olarak çal›flt›r›lmak istenmemiz, üniversite e¤itiminin yetmedi¤i iddias›yla yeni s›navlar›n önümüze ç›kar›lmas› ö¤rencilerin yarar›na olabilir mi?
Yüz binlerce ö¤retmen a盤›na ve yine yüz
ve sportif etkinliklerden giderek
mahrum b›rak›lmam›z asla tesadüf
de¤ildir.
Bizleri birbirimize yabanc›laflt›ran, asosyallefltiren ve bireycilefltiren, bizleri zorlu
yaflam koflullar› içerisinde birbirimizin rakipleri olarak lanse eden bu sistemin tüm
uygulamalar›na karfl› var gücümüzle karfl›
durmal›y›z. Bizleri birbirimize düflman,
rakip olarak tan›tanlara ve gelece¤imize yönelen her türlü sald›r›ya ancak beraber ve birlik olursak karfl› durabiliriz. Yunanistan’da, Almanya’da, Fransa’da ve baflka ülkelerde arkadafllar›m›z, ö¤renci dostlar›m›z, akademisyen büyükleri
ile birlikte benzeri sald›r›lara karfl› kitlesel
karfl› koyufllar örgütlemektedir. Dünya genelinde yüz binlerce ö¤rencinin benzeri yasalarla gelece¤ini çalmaya çal›flanlara bir cevap da ülkemiz cephesinden vermenin za-
binlerce iflsiz ö¤retmene ra¤men bu sene
sadece 20 bin ö¤retmenin atanmas› hangi
mant›kla aç›klanabilir? ‹ç ve d›fl borçlar›n
gitgide büyüdü¤ü, silah sektörüne servetlerin ak›t›ld›¤› bütçeden, e¤itime ve sa¤l›¤a
halka yetecek kadar pay ay›rmayan sistemin
emperyalist efendilerinin ç›karlar›ndan baflka düflündü¤ü hiçbir fley olmad›¤› ortadad›r. Bizim ma¤duriyetlerimiz üzerinden
kendisini var eden egemenlerin ö¤renci
gençlik üzerinden yaratt›¤› sektörlerin her
geçen artt›¤›n› görüyoruz. Üniversiteye/özel liselere/Anadolu liselerine haz›rl›k
dershaneleri, KPSS’ye/ DGS’ye/KPDS’ye/
YDS’ye/ ÜDS’ye haz›rl›k dershaneleri ve
sanki bunlar yetmezmifl gibi sertifika programlar›, bilgisayar/yabanc› dil/mesleki yeterlilik kurslar› ile ceplerimizdeki her kurufl
bu sektöre ak›t›lmaktad›r. Son y›llarda
tamamen piyasaya göre belirlenen
bu uygulamalar yayg›nlafl›rken bilimden, bilimsel araflt›rmadan, kültürel
man› gelmifltir.
Bizler üniversite ö¤rencileri olarak daha fazla sömürü ve hak gasp›
de¤il eflit, paras›z, bilimsel, ve yönetiminde söz sahibi oldu¤umuz e¤itim
kurumlar› istiyoruz. Mezuniyetin ard›ndan sendikal›, kadrolu, ifl güvenceli, insanca
yaflama yeten bir maafla sahip bir çal›flma
yaflam› talep ediyoruz. Seçimlerde mutlaka
oy kullanmam›z gerekti¤ini belirtenler, üniversitelerimizde söz sahibi olmam›za izin
vermiyorlar. Okullar›m›zda ve e¤itim sisteminde yap›lan hiçbir de¤ifliklik bizlere sorulmuyor. Tüm bu nedenlerden kaynakl›
okullar›m›z›n aç›ld›¤› bu günlerden bafllayarak gelece¤imizi çalan yasalar geri çekilinceye kadar ›srarla mücadele etmemiz gerekmektedir. 20. kurulufl y›l›nda halk gençli¤inin örgütlü sesi olan Yeni Demokrat Gençlik saflar›nda örgütlenelim ve gelece¤imize
sahip ç›kal›m.✌
www.egitimhakkinasahipcik.org
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
Heyecan, merak ve üzerimizdeki sorumlulu¤un a¤›rl›¤›yla Erzincan’dan Hopa’ya do¤ru köy
çal›flmas› için yola ç›kt›k. Yol boyunca Karadeniz’in o eflsiz yeflil do¤as› bizi cezbetmeye yetmiflti bile. Trabzon’a vard›ktan sonra aktarmayla Hopa’ya geçecektik.
Trabzon ile Hopa aras›ndaki
yol Karadeniz’in do¤al sahillerinin katili olan “Karadeniz
Sahil Yolu”ydu. Bu yolun maceras›n› anlatan bir arkadafl›m›z›n “sahil yolu
Karadeniz’in do¤al k›y›lar›n› yok etmesine
karfl›n, Karadeniz de bu y›k›ma karfl› tepkisini koymakta hiç gecikmedi. K›fl aylar›nda olanca h›rç›nl›¤›yla kabararak yolu
defalarca yutmufltur” demesi içimdeki coflkuyu ve heyecan› art›rmaya yetmiflti.
Yaklafl›k sekiz saatlik bir yolculuktan sonra
bu y›lki köy çal›flmas›n› yapaca¤›m›z köye gelmifltik. Geldi¤imiz köy küçük bir Hemflin köyüydü.
Bu köyde hem çay toplayacakt›k hem de bunun
yan›nda Karadeniz insan›n› biraz daha yak›ndan
tan›ma f›rsat›n› bulacakt›k. Çal›flma boyunca yine
o köyden olan bir yoldafl›m›z›n evinde kalacakt›k. Kalaca¤›m›z eve vard›ktan sonra köyden
gençler de kald›¤›m›z eve geldiler ve sohbet koyulaflmaya bafllad›.
Kald›¤›m›z eve gelen gençler bize Karadeniz
bölgesi ile ilgili merak etti¤imiz birçok fleyi ö¤renmek için ciddi imkânlar sunuyordu. Bu köy
çal›flmas›nda çay toplayacakt›k, malum sohbetimiz de do¤rudan çay üzerinden bafllam›flt›. Çay›n
nas›l yetiflti¤i, hangi ifllemlerden geçti¤i, nas›l topland›¤› vb. üzerinde uzun uzun konufltuktan sonra Çernobil nükleer santralindeki patlaman›n
Karadeniz’deki etkilerini sordu¤umuzda “Bu
bölgedeki insanlar›n büyük ço¤unlu¤u kanserden
dolay› yaflam›n› yitirmektedir. Ve birçok insan
hasta oldu¤unda doktora gitmemektedir. Gitmemelerinin tek nedeniyse kanser olabilecekleri ihtimalidir. Ve ne ac› ki birço¤umuz bu korkuyla yaflamaktay›z.”
asimilasyon sald›r›s›ndan Karadeniz müzi¤i de
ciddi olarak nasibini al-
yiz. Mesela Homfletsu ¤ho¤ Vova
isimli müzik grubu eskiden dü¤ünlerde
söylenen ve unutulmaya yüz tutmufl
türküleri ve a¤›tlar› tekrar düzenleyerek yok edilmeye çal›fl›lan Karadeniz
kültürünün haf›zalarda canl› kalmas›n› sa¤lamaktad›r.
Köy çal›flmas› boyunca çal›flt›¤›m›z köydeki
insanlarla çok s›cak iliflkiler kurduk. Tabii nas›l
bizim bölgeyi tan›ma yönlü yaklafl›m›m›z varsa
oradaki köylülerin de bizim geldi¤imiz bölgelerle
ilgili merak edip ö¤renmek istedikleri birçok fley
vard›. Biz geldi¤imiz bölgeleri, oradaki yaflam koflullar›m›z›, kültürümüzü anlatt›kça aram›zdaki iliflkiler daha da geliflti. Ac›lar›m›z›, sevinçlerimizi anlatt›¤›m›zda aram›zdaki
ba¤lar›n kuvvetlenmesinin as›l nedeninin ayn›
bask› ve sömürü cenderesinden geçmemiz oldu¤unu gördük. Egemen sistem kendi varl›¤›n› sürdürebilmek için farkl› milliyetten insanlar› birbiriyle çat›flt›rarak ezilen halk›m›z›n öfkesini kendini var edebilmek için kullanmaktad›r. Bu sald›r›lara karfl› Kaz›m Koyuncu’nun Batman’da kat›ld›¤› festivalde söyledi¤i “Denizin çocuklar›ndan
da¤lar›n çocuklar›na selam getirdim” sözleri oldukça anlaml›d›r. Biz YDG’liler olarak da
egemenlerin bu sald›r›lar›n› geri püskürtmek için
“Yaflas›n halklar›n kardeflli¤i” slogan›n› daha gür
bir flekilde hayk›rmak zorunday›z.
Hopa’daki köy çal›flmalar› bittikten sonra di¤er yoldafllar›m›zla beraber Erzincan’a geçip oradan da her birimiz geldi¤imiz illere döndük. Tabii örgütledi¤imiz bu köy çal›flmas› vas›tas›yla
hem Karadeniz insan›n› tan›ma f›rsat›n› bulduk
hem de önümüze koydu¤umuz bu y›lki köy çal›flmas›n› kimi eksikliklere karfl›n gerçeklefltirebilmenin coflkusuyla alanlar›m›zdaki faaliyetimize
sar›ld›k.✌
Kars’tan bir YDG’li
…
n
a
d
n
›
ar
l
a
m
fl
›
l
ça
y
ö
k
n
i
YDG’n
Ald›¤›m›z
bu cevap karfl›s›nda tüylerimiz diken
diken oldu. Zihnimde geçen y›llarda kaybetti¤imiz Karadeniz’in yi¤it o¤lu Kaz›m KOYUNCU
geliyor. O da bu facian›n bir ma¤duru olarak
kanserden dolay› genç yaflta aram›zdan ayr›lm›flt›. Oysa kald›¤›m›z evin duvar›nda o gülümseyen
resmi halen daha as›l›yd› ve resmin alt›nda Hemflince “Kurban oldu¤um” yaz›l›yd›. Bu da gerçekten Karadeniz insan›n›n kendi ac›lar›n›
ve sevinçlerini kendi dillerinde dile getiren sanatç›lar›n› ne kadar sahiplendi¤ini
ve ba¤r›na bast›¤›n› göstermeye yetmifltir.
Daha sonraki günlerde sohbet etti¤imiz köylüler çaydan baflka geçim kaynaklar›n›n olmad›¤›n› anlat›yorlard›. Yaln›z hiçbir zaman ürettikleri
çaya karfl›n hak ettikleri ücreti alamad›klar›n› anlatmaktayd›lar. Çay süreci daha önceki YDG’de
anlat›ld›¤›ndan burada üzerinde durmayaca¤›m.
Karadeniz’de asimilasyon
Buraya gelmeden önce burjuva bas›n›n anlat›mlar›nda Karadeniz Bölgesinin Türk milliyetinden oldu¤unu okurduk ama kald›¤›m›z bölgede
Türk milliyetine mensup hiç kimseyle tan›flmad›k! Yani daha do¤rusu bölgede yaflayan insanlar›n büyük ço¤unlu¤u Laz, Hemflin, Gürcü ve
Rumlardan oluflmaktad›r. Bölgenin Türk olarak
gösterilmesinin esas nedeniyse, farkl› milliyetten
halk›m›z› asimile edip Türklefltirmektir. Tabii bu
m›flt›r.
Daha önceleri televizyonlarda Karadeniz müzi¤i yapan daha do¤rusu yapt›¤›n› iddia eden (‹smail Türüt, Davut Gülo¤lu vb.) “sanatç›lar›” dinlemifltik. Karadeniz müzi¤inin bu
tarz oldu¤unu düflündü¤ümden kaynakl› Karadeniz müzi¤ini pek dinlemezdim. Ama orada Kara-
deniz müzi¤inin gerçekte bize dinlettirilmeye çal›fl›lan müzik olmad›¤›n› gördük. Bu tür “sanatç›lar›n” Karadeniz müzi¤ini yok etmekten baflka
bir amac›n›n olmad›¤›n› gördük. Tabii bu tarz
“sanatç›lar›n” varl›¤›na karfl›n h›rç›n Karadeniz
olanca öfkesiyle donatt›¤› gerçek sanatç›lar›n› ç›kararak egemen sistemin o yoz “sanatç›lar›n›n”
yüzüne bir flamar gibi indirmifltir. Karadeniz müzi¤ini ayakta tutmaya ve gelifltirmeye çal›flan bu
sanatç›lar ve müzik gruplar› sayesinde Karadeniz
kültürünü daha iyi tan›ma olana¤› bulabilmekte-
Yurtseverlik, halk›n yan›nda olmakt›r
Son dönemde bas›nda O.S, Yasin Hayal, Erhan Tuncel, Kerinçsiz vb. flürekâs›n›n sözcülü¤ünü yapmak için ortaya ç›km›fl yeni kafatasç›larla
karfl›lafl›yoruz. Tabii bu defakiler bu katillerin
müzik dünyas›ndaki “sanatç›lar›” idi. Bu sözcülü¤e soyunanlar Ozan Arif, ‹smail Türüt ve onlar›n hukuk alan›nda sözcülü¤ünü yapan Nevzat
Erdemir. Yaz›m›z›n genel içeri¤inden kaynakl›
biz sadece ‹smail Türüt hakk›nda bir fleyler anlataca¤›z.
‹smail Türüt 1997 y›l›nda az›l› faflist ve çete
liderli¤i yapmakta olan ve internette www.ozturkler.com adl› bir sitenin kurucular›ndan olan
Sedat Peker için Reis isimli bir flark› bestelemiflti. Bunun yan›nda düzenin birçok yöneticisine
yaltaklanmak için de flark›lar› vard›r. (Mesut Y›lmaz vb) Kat›ld›¤› etkinliklerde bozkurt iflaretleri
ile selamlama yapan “sanatç›” ‹smail Türüt, Radikal’in yöneltti¤i soru üzerine flu yan›t› veriyor: “Peker’le ilgili flark› yapt›m. Alaattin
Çak›c›’n›n ismi geçen türkülerim var. Sev-
giyle alakal›d›r tabii. Bunlar garip bir fley
de¤il. Bu insanlar bizim insan›m›z. Toplumun de¤er verdi¤i, sayg› duydu¤um insanlar.”
‹smail Türüt’ün faflist karakterini anlamak
için fazlaca örne¤e gerek yok asl›nda. fiu zamana
kadar yapt›klar› hangi zihniyetin ürünü oldu¤unu
aç›k bir flekilde anlat›yor.
‹smail Türüt her ne kadar Karadeniz halk›n›n
flark›lar›n› yapt›¤›n› iddia etse de bunun gerçekle
hiçbir alakas› yoktur. Türüt en son söyledi¤i flark›s› “plan yapmay›n plan” ile yurtsever duygular›n› dile getirdi¤ini ve bununla Karadeniz halk›n›
temsil etti¤ini iddia etmektedir. Türüt hiçbir zaman Karadeniz’de konuflulan dillerde müzik yapmam›flt›r. Bunun da nedeni bellidir, egemenlerin
ona yükledi¤i misyon gere¤i bölgede yaflayan Laz,
Hemflin, Gürcü, Rum milliyetlerinden halk›m›z›n
dilinden müzik yapmaktan ziyade o milliyetlerin
flark›lar›n› Türkçeymifl gibi kamuoyuna yans›tarak
asimilasyona katk› sunmakt›r. Bu da onun misyo-
nunu aç›k bir flekilde gözler önüne sermektedir.
Bölgede yaflayan çeflitli milliyetlerden halk›m›z›
yok sayarak sistemin kuruluflundan beridir hedefledi¤i “tek dil, tek kültür, tek ulus” gibi faflist
yaklafl›m›n hayat bulmufl halidir ‹smail Türüt.
Türüt yapt›¤› flark›lar›nda yurtsever oldu¤undan dem vursa da bizim anlad›¤›m›z yurtseverlik
Karadeniz sahillerini yok eden Karadeniz Sahil
Yoluna karfl› tav›r almakt›r. Karadeniz’deki ölüm
vakalar›n›n önemli bir k›sm› kanser hastal›¤›ndan
dolay› olmaktad›r ve insanlar›n büyük bir bölümü
kanser hastas› olma korkusu ile yaflamaktad›r,
yurtseverlik buna neden olan Çernobil facias›na
karfl› tav›r almakt›r. Yurtsever olmak ezilen Karadeniz halk›yla ezilen Kürt halk›n› karfl› karfl›ya
getiren flovenist yaklafl›mlara karfl› “Yaflas›n
Halklar›n Kardeflli¤i” ilkesini savunmakt›r. Bizim
yurtseverlikten anlad›¤›m›z çay ve f›nd›ktan baflka geçim kayna¤› olmayan Karadeniz köylüsünün f›nd›k mitinglerinde, çaya
kota uygulanmas›na karfl› yol kesme ey-
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
lemlerinde polis ve jandarma coplar›na
maruz kalan Karadeniz köylüsüyle beraber olmakt›r.
Biz Kaz›m Koyuncu’yu sevdik çünkü o “Karadeniz sahilleri yok edilmesin”, “Karadeniz sahil
yolu projesine hay›r!” diyenlerdendi. Biz Kaz›m
Koyuncu’yu sevdik kendisinin de ölümüne
sebep olan kanser hastal›¤›na neden olan
nükleer santrallere karfl› düzenlenen eylemlerde en öndeydi. Biz Kaz›m Koyuncu, Birol Topalo¤lu, Fuat Saka, Efkan fieflen, Volkan
Konak, Homfletsu ¤ho¤ (Hemflin Ezgileri) Vova,
Gökhan Birbenleri sevdik çünkü onlar yok edilmeye çal›fl›lan Karadeniz kültürünü gelifltirmek
için Karadeniz halk›yla beraber, onlar›n sorunlar›n›, ac›lar›n›, sevinçlerini bizlere ulaflt›rd›lar.
Onun için bizler flunu unutmamal›y›z ki Karadeniz halk›n›n gerçek sanatç›lar› Türütler de¤ildir.
Karadeniz halk›n›n gerçek sanatç›lar› yaflam›n
içinde var olan Kaz›m Koyuncu, Gökhan Birben,
Birol Topalo¤lu, Fuat Saka, Efkan fieflen, Volkan
Konak, Homfletsu ¤ho¤ (Hemflin Ezgileri) Vova
ve ad›n› s›ralayamad›¤›m›z birçok Karadenizli sanatç›d›r. Biz onlar› seviyoruz.✌
5
Ekim 2007
ZGÜR OKUL
YDG KONFERANSI VE GÖREVLER‹M‹Z!
DG konferans›nda hangi konular›n tart›fl›lmas›n› istiyoruz, YDG’nin özelde de liseli YDG’nin nas›l
kurumsallaflmas› gerekti¤i konusundan konferansa gelmesini istedi¤imiz, getirebilece¤imiz müzik
gruplar›na, afifl tasar›m örneklerine, konferans program›na kadar önerilermizi netlefltirmifl bir flekilde divan toplant›s›nda yerimizi almal›y›z.
Y
Bir önceki say›m›zdaki Özgür Okul
köflesinde YDG’nin kurumsallaflmas›
meselesi üzerine yürüttü¤ümüz tart›flmalara liseli YDG’lilerin de kendi alanlar›n›n somut sorunlar›n› ve alanlar›nda
uygulayacaklar› politikalar gibi konular›
ele alarak örgütümüzün yürüttü¤ü genel
tart›flmalara kat›lmalar› gerekti¤ine de¤inilmektedir. Elbette ki bu tart›flmalar›n
yürütülece¤i yer kendi alan›m›z içerisinde ald›¤›m›z YDG toplant›lar› olacakt›r.
Kendi alanlar›m›zda yapt›¤›m›z toplant›lardan ç›kard›¤›m›z deneyimlerin genel
ile birlefltirebilmesi için; alanlar›m›zda ald›¤›m›z kararlar›n ve gerek politik gündemlerimizin neler olmas› gerekti¤i üzerine, gerekse de örgütümüzün di¤er sorunlar› karfl›s›nda oluflturdu¤umuz çözüm önerilerinin neler oldu¤unu örgütümüzün bütünü ile paylaflmam›z vazgeçilmez bir ihtiyaç olarak kendini dayatmaktad›r.
Geneldeki tart›flmalara
liselilerin katk›s› üzerine
Bugün aç›s›ndan örgütümüzün
bütünü için tart›flt›¤›m›z tüm konulara bizler liseli YDG’liler olarak
ikili bir bak›fl aç›s›ndan yaklaflmal›y›z. Örgütümüzün kitle çizgisinin,
çal›flma tarz›n›n nas›l olmas› gerekti¤i örgütün bütünü aç›s›ndan
önemli olan konularken ayn› zamanda bizlerin alan›m›z içerisinde
bunu nas›l uygulayaca¤›m›z ve -öznel sorunlar› tart›flarak- bunu nas›l
somut flartlara uyarlayaca¤›m›z da
o kadar önemli bir noktada durmaktad›r. Ayn› flekilde YDG’nin nas›l
kurumsallaflaca¤› konusu da alanlar›n kurumsallaflmas› konusundan ayr›, soyut
bir konu de¤ildir. Tam aksine as›l
önemli olan konu alanlar›n kurumsallaflmas› meselesidir.
Kitle örgütleri çevreden merkeze
do¤ru örgütlenirler, o zaman birimler
Ekim 2007
6
örgütlenme sorunlar›n› tart›fl›p netlefltirmedikçe merkezi örgütlenmeler ya
kurulamaz ya da üstten dayatmalara yol
açan bir merkezileflme yaflanm›fl olur.
Bu da birimlerin demokratik bir ortamda, örgüt içinde kendilerini ifade etmeleri ve kendi demokratik mekanizmalar›n›
yaratmalar› gibi birçok meselede ciddi
sorunlar› ortaya ç›kartmaktad›r.
Ayr›ca bu tart›flmalar›n örgütün bir
bütün olarak önümüzdeki dönemde uygulayaca¤› yönelim aç›s›ndan belirleyici,
esas unsuru oluflturaca¤›n› düflündü¤ümüzde bu tart›flmalar›n niteliklerini yükseltmemiz gerekti¤i de ortaya ç›kacakt›r.
Tart›flmalar›n niteli¤inin yükselmesinde araflt›rma-inceleme yapmam›z›n önemli yeri oldu¤u kadar
birimlerin sorunlar›ndan ç›kart›lan
sonuçlar›n analizinin yap›l›p ülke
genelinde bir senteze ulafl›labilmesi de önemlidir.
Liseliler ve
YDG konferans›
Ülke genelinde yapt›¤›m›z toplant›lardan birçok öneri ortaya ç›kmaktad›r.
Bu önerilerin birleflti¤i ortak nokta
YDG konferans›n›n örgütlenmesinin bir
gereklilik haline geldi¤idir. YDG konferans›n›n örgütlenmesi fikri konferans›n
nas›l örgütlenece¤i, gereken komisyonlar›n nas›l kurulaca¤›, görevlendirmelerin hangi mekanizmalar arac›l›¤› ile yap›laca¤› gibi soru ve sorunlar› beraberinde
getirmifltir. Bu sorunlar› tart›fl›l›p
çözümlenmesi için ülke genelinden seçilecek delegelerle oluflturulacak bir divan›n görevlendirilmesi
fikri ço¤unluk taraf›ndan kabul
gördü. Bu divan›n ilk toplant›s› da
bilindi¤i gibi 15 Ekim’de Ankara’da
gerçeklefltirilecektir.
Bu toplant›ya kadar tüm alanlar›m›z,
yapacaklar› YDG toplant›lar›nda delegelerini seçmeli ve yürüttü¤ümüz tart›flma-
lar üzerine fikirlerini netlefltirerek delegelerin savunaca¤› fikirleri belirlemelidir.
Hiç flüphesiz ki birçok birimimizin beraber faaliyet yürüttü¤ü yerlerden seçilen
delegeler birden fazla birimin (semt, üniversite, kad›n, liseli…) ortak fikirlerini
divan toplant›lar›na tafl›yacakt›r. Bu, delege say›s›n›n s›n›rl› olmas› gerçekli¤inin
do¤al bir sonucu olarak ortaya ç›kmakla
beraber seçilecek delege say›s›n›n birden fazla oldu¤u alanlar›m›zda delegelerin farkl› birimlerden(alanlardan) olmas›na da özen göstermemiz gerekmektedir. Bizler de liseli YDG’liler olarak
faaliyetimizin oldu¤u alanlardan
delegelerimizi seçmeli ve divan
toplant›s›nda sunaca¤›m›z fikirleri
netlefltirmeliyiz. YDG konferans›nda hangi konular›n tart›fl›lmas›n› istiyoruz, YDG’nin özelde de liseli
YDG’nin nas›l kurumsallaflmas› gerekti¤i konusundan konferansa
gelmesini istedi¤imiz, getirebilece¤imiz müzik gruplar›na, afifl tasar›m örneklerine, konferans program›na kadar önerilermizi netlefltirmifl bir flekilde divan toplant›s›nda
yerimizi almal›y›z.
Baz› tart›flma konular›
Burada baz› alanlar›m›z›n liseli
YDG’nin kurumsallaflmas› meselesi üzerine yürüttü¤ü tart›flmalara k›saca olsa
de¤inmenin yararl› olaca¤›n› düflünmekteyiz. Bir alan›m›z liseli YDG’nin,
YDG’nin komisyonlar›ndan biri olarak
örgütlenmesi gerekti¤ini tart›fl›rken; kad›n, kültür-sanat gibi komisyonlaflman›n
benzer bir fleklinin de liseliler özgülünde
uygulanmas› gerekti¤ini söylemektedir.
Baflka bir alan›m›zda liseli
YDG’nin kurumsallaflmas› sorununun farkl› liselerden genifl bir kat›l›mla beraber kurultay tarz› bir organizasyonla seçilecek bir divan›n
oluflturulmas› gerekti¤ini söyle-
mektedir. Daha birçok öneri ortaya
ç›kmakla beraber tüm bu önerilerin yo¤un tart›flmalarla zenginlefltirilmesi gerekmektedir. Özellikle birimlerin nas›l
kurumsallaflaca¤›, çal›flma tarz›m›z›n, kitle çizgimizin nas›l olmas› gerekti¤i konular›nda alanlara özel birim toplant›lar›nda tart›flmakta ciddi s›k›nt›lar çekmekteyiz.
Ayr›ca flu andan konferans›m›z›n bafllayaca¤› güne kadar örgütümüzün kitle çal›flmas›nda uygulayaca¤› politikan›n ne olaca¤›, kitleye dönük çal›flman›n nas›l yap›laca¤›, hangi sloganlar›n fliar edinilece¤i de ayr› bir sorun olarak önümüzde durmaktad›r.
Bununla birlikte içerisinde bulundu¤umuz sene YDG’nin yirminci y›l›na
denk gelmektedir. YDG’nin 20. y›l›nda
konferans yapmas›n›n tarihsel bir önemi
olmas›n›n yan› s›ra bunun pratik çal›flmalara yans›t›lmas› gerekmektedir. 20. y›l
konusuna bir sonraki say›m›zda daha
uzun de¤inme flans›m›z olaca¤› için flimdilik k›sa bir hat›rlatma ile geçmenin daha uygun olaca¤›n› düflünmekteyiz.
Tüm konular› ard› ard›na s›ralad›¤›m›zda uzun bir liste oluflmas›na karfl›n konular›n ço¤unu uzun
süredir tart›flt›¤›m›z konular oluflturmaktad›r. Bugün aç›s›ndan sorun tart›flmalar› belirli olgunlu¤a
ulaflt›r›p, deneyimler ve sonuçlar
ç›kartmaya bafllamam›z gerekmektedir.
YDG’nin liselerde nas›l kurumsallaflaca¤›, politik yöneliminin, kitle çizgisinin, çal›flma tarz›n›n nas›l olmas› gerekti¤i üzerine bafllam›fl oldu¤umuz tart›flmay› çeflitli deneme yaz›lar› ile dergimiz
sayfalar›na tafl›yarak tart›flmalar› daha
zengin hale getirmemiz gerekmektedir.
Bir sonraki say›m›zda liseli YDG’lilerin
tart›flmalar›n› dergimiz sayfalar›nda görmek umuduyla.
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
BEDAVA K‹TAP BALDAN TATLI ???
Egemenlerin sürdürürken flafl›rmad›¤›, hiçbir zaman da uygulamakta tereddüde düflmedi¤i tek ifl olan emek sömürüsü, bin bir surat
misali hep aram›zda dolaflmakta ve boyad›¤› i¤renç yüzüyle her zaman zevkimizi –bu burjuva
literatürdeki zevk de¤il yaflamsal de¤erimizdirbozmaktad›r. Okullar›n aç›ld›¤› bu Eylül ay› da
emekçi kesim aç›s›ndan bin bir surat›n koyu
bir rengiyle karfl›laflma, bo¤uflma dönemidir.
Ceplerin en çok y›prand›¤› ve y›rt›ld›¤›
gerek.- Derslerde bu Milli E¤itimin seviyesiz
kitaplar›yla e¤itim vermeyi mümkün görmeyen
ö¤retmenler, eski haz›rl›k ö¤rencilerinin de
bafl belas› olan “set kitaplar›”n› takviye olarak
istemekte ve bunu zorunlu k›lmaktalar. Yine
alamayanlar için not tehditleri havada uçuflmaktad›r. Gelin görün ki, bu kitaplar›n ikinci eli
bile 70-80 YTL’den afla¤› düflmemektedir. Zaten maafl› en iyi ihtimalle 600 YTL olan bir
emekçinin de bunu karfl›lamas› halinde ne yiyip
bu ay, elbette ki hiçbir emekçi taraf›ndan güler yüzle karfl›lanmad›.
“‹yilik sahibi” devletin lütfetti¤i kitaplar, ellerin cebe gidifl gelifllerini ne kadar azaltabildi?
Ço¤u ailenin k›fll›k yakaca¤› olmaktan ileri gitmiyor, çünkü içinde bilimsel bilgi nam›na koca
bir hiç var. A¤açlar›n bofla kesilmesi anlam›na
da gelmekteyken, ne bir ihtiyaç olabilir ne de
e¤itim sisteminin sistemli sömürü listesinden
bir eksik.
“Devlet bu sene de kitap veriyor” diye sevinen ailelerin sevinçleri, okuldan verilen sayfalarca ihtiyaç listesini ellerine al›nca kursaklar›nda kal›yor. Koskoca bir sene boyunca çocuklar›n›n kullanmaya gerek duymayaca¤› bir
sürü ›v›r z›v›rla dolu bu liste tek bir ö¤renci
için bile olsa, halk›n ço¤unun açl›k s›n›r›n›n alt›nda yaflad›¤› bu ülkede sab›rlar› zorluyor ve
cepleri kavuruyor. Bir 4. s›n›f ö¤rencisinin en
ucuz k›rtasiyeden yapt›¤› al›flverifl 50-60 YTL
aras› tutarken, buna fakir halk›m›z›n hiçbir zaman tek çocukla yetinmedi¤i gerçe¤ini katarsak bu fiyat ortalama 150-180 YTL’ye ç›k›yor.
Ö¤rencilerin s›n›f atlamas› demek, bu
ülkede, masraflar›n boyutlanmas› demek de¤il de nedir?
‹fl sadece ilkö¤retimdeki listelerle s›n›rl›
kalm›yor. Lise ö¤rencilerinin listeleri daha
uzun olmasa da ihtiyaçlar› daha pahal› olmal›
de¤il mi? Milli E¤itim’in kitab›n› be¤enmeyen gerçi be¤enilecek yönü yok zaten ama- e¤itimcilerin ortak zümre kararlar›, okul genelinde yeni yeni kitaplar, malzemeler yarat›lmas›na
yol aç›yor. Mesela; lise birinci s›n›f ö¤rencisi
yaklafl›k olarak haftada 10-12 saat ‹ngilizce
dersi görüyor. – hani art›k haz›rl›k yok ya herkese eflit düzeyde ‹ngilizce e¤itimi verilmesi
ne içece¤i ne devleti, ne de zümre ö¤retmenlerini ilgilendirmektedir.
Lisede s›n›f atlad›kça ÖSS derdi de
büyüdü¤ünden “takviye” kitaplar›na
ÖSS haz›rl›k kitaplar› da eklenmektedir.
Dershaneye giden ö¤rencilerin nas›l olsa kitab› vard›r. – Ha, bu arada art›k dershane zorunluluk ya, devlet bu dershane masraflar›n› bir ek
olarak de¤il, temel olarak görüyor. Onlara gö-
re bu para en “helal”, en “gerekli” masraf. Bu
yüzden biz de bunu masraf listesine eklemeye
gerek duymuyoruz. — Peki ya dershaneye gidemeyen ö¤renciler? Eh onlar da art›k anne
babalar›n›n ceplerine bir darbe indirsin de bo¤azlar›ndan biraz daha kessinler de¤il mi ya!
Paralar› olmad›¤› için alamad›¤› kemerlerini biraz daha s›ks›nlar! Hep devlet hep devlet olmaz ki! Bütün bu insanlar, bu halk devlet için
de¤il mi?
‹flte bu liste böyle uzay›p gitmekte ve
emekçinin güzel günlere ait özlemlerini, umutlar›n› biraz daha soldurmaktad›r. Elinde listeyle ve cebindeki ekmek paras›yla al›flverifle giden velilerin dönüflünü düflünün bir. Listedeki
her malzemeyi alamayaca¤›ndan “Ya bu ç›kar,
evde var bundan, eski meski kullan›rlar.”, “ Arkadafl›ndan idare etse de bir süre, ben daha
sonra al›r›m.”, “Bunu taksit yapamaz m›y›z?”, “
Valla bu ay aç kalaca¤›z” yönlü ifadeleriyle
masraf› biraz daha azaltmaktan baflka bir fley
düflünemeyen bu insanlardan çocuklar›n› lisede, üniversitede okutup “cahillik”ten kurtarabilmesini nas›l bekleyebiliriz.
Masraflar bu kadar çok zaten, bir de kitap
masraf› olsayd› daha a¤›r olmaz m›yd›? Madem
bu kadar gereksiz, devlet neden hem müsrif
olup kitap da¤›t›yor hem de masraf› azaltm›yor? Nedenleri çok aç›k asl›nda. Amaç elbette
halka hizmet de¤il. Öyle ki, e¤er Milli E¤itim
üstüne almasayd› bu ifli, nas›l inand›racakt› halk› “iyiliksever” bir devlet oldu¤una?
Yap›lan araflt›rmalara göre kitap için
yap›lan harcama sadece e¤itim gelirleri-
Polis abi bir üçlük* versene
Ülkemiz egemenlerinin bizlere sundu¤u
e¤itim sistemi gün geçtikçe tek tipleflmeye
do¤ru yol almaktad›r. E¤itim sisteminin ezberci ve anti-bilimsel oluflu daha da “geliflerek” karakollaflmaya bafllamaktad›r. E¤itimin çarp›k bir sistem içinde verilmesi
ve hiçbir sosyal faaliyetin bulunmamas› nedeniyle kendini de¤il e¤itimden
ma¤dur olanlar› sorgulayan sistem, ö¤renci yuvalar› olarak bilinen liseleri art›k polis yuvas› haline getirmektedir.
Tek tip uygulamayla zaten bizleri birer potansiyel suçlu olarak gören egemenler art›k
yapt›klar› anlaflmayla polisleri “e¤itim anlay›fl›n›n” içerisine dâhil etmekteler. Liselerde
fliddetin önüne geçmek istemek amac›yla uygulanan bu sistem, fliddetin
önüne geçmeyi de¤il, tamamen fliddeti
teflvik etmektedir. Milli E¤itim Bakan› Hüseyin Çevik polislerin okullarda bulunmalar›n› flu cümlelerle aç›klamaktad›r “Liselerde yaflanan fliddetin önüne geçebilmek amac›yla böyle bir uygulama bafllat›lmaktad›r. Ayn› zamanda
liselerde fliddete yönelen ö¤renciler baflar›s›z olan
ö¤rencilerdir… Bununla birlikte yozlaflmaya karfl› bu bir önlemdir…”
Bugün aç›kça bilinmektedir ki, liselere
uyuflturucu sokan da polisin kendisidir. Bu
bir önlem de¤il, tamamen yozlaflman›n süreklileflmesini sa¤lamakt›r. Örnek verecek olursak, Mersin Erdemli ve Kazanl› karakollar›na kendi polisleriyle yapt›klar› operasyonlarda karakol damlar›nda büyük
miktarda ekilmifl ve paketlenmifl esrar
ele geçirilmifltir. Bu gibi örnekler sadece
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
nin %5’lik bir k›sm›n› kaps›yor. Bir düflünün, halk›n giderek fakirleflti¤i bir dönemdeyiz.
Tepkiler artmakta. Zengin fakir aras›ndaki
uçurum gittikçe derinleflmekte. Devlete olan
öfke zamanla kabarmakta. Siz olsayd›n›z bu
dönem koflullar›n› de¤ifltirmeden –çünkü koflullarda ufak bir de¤iflim yapmak, kervan yükü
mal›n›z›n bir devesini gözden ç›karmak demektir- nas›l bir yol bulup da bu iflin içinden s›yr›l›p öfkeyi baflka bir yöne aktarabilirdiniz?
“Üstüme düflen görevi yapt›m. Benim suçum de¤il di¤er masraflar” diyerek iflin içinden
ustaca s›yr›lan devlet, halk›n gözünde de “sosyal devlet(!)” haline dönüflürken asl›nda ne kadar “asosyal” bir devlet oldu¤unu bu oynad›¤›
ikiyüzlü oyunla kan›tl›yor.
Birkaç tanesi d›fl›nda hiçbir ö¤retmenin e¤itim verilecek düzeyde görmedi¤i
bu kitaplar, çanta içlerinde art› bir yükten baflka bir fley ifade etmiyor. Bu “ücretsiz kitap da¤›t›m›”n›n ne kadar bafltan savmac› bir tarzda ve göz boyar nitelikte oldu¤u
gayet aç›k. Neden biraz daha kitaplar›n üstüne
düflülüp onlar› biraz daha bilimsel hale getirip
ö¤renciler dershane masraf›ndan da kurtar›lm›yor? O halde onun bu lütufkârl›¤›n› “sosyal
devlet” çerçevesine sokmak da bizim anlay›fl›m›zla uyuflamaz.
Göz boyamaya çal›flan devlet, her yönümüzü çembere alarak plan›n›n arka k›sm›n› bizden saklamaya çal›fl›yor. Bizim yapmam›z gereken de plan›n arka k›sm›n› teflhir etmek, o
çemberi k›rmaya çal›flmakt›r.✌
Mersin’den Liseli Bir YDG’li
Mersin için de¤il ülkemizin birçok yeri için
geçerlidir.
Bir di¤er nedene geçecek olursak fliddeti
yaratan›n baflar›s›z ö¤renci oldu¤u iddia edilmektedir. Bunun temelini sorgulayal›m ve
suçlu olarak lanse edilen “ö¤renciden” bafllayal›m. E¤itimin ezbere dayal› oldu¤unu daha
önce söylemifltik. Böylesi bir e¤itimde ö¤renci ö¤renmekten çok hat›rlamaya çal›flacakt›r.
Ve sosyal bir yaflant›s› olmayan, okullarda ö¤rendi¤i konular› yaflamla bütünlefltiremeyen bir ö¤renci olgunlaflmak yerine özenti, flekilci bir kiflili¤e
bürünecektir. Bununla birlikte kendine bir
Polat Alemdar aramaya yönelecektir. Ve maalesef egemenler bu olanaklar› bizlere çok
fazla sunmaktad›r. Bugün her TV kanal›nda
bu tip karakterler mevcuttur. Bundan dolay›d›r ki bir ö¤rencinin böylesi bir e¤itimden tam not almas› beklenemez.
Ve bu durumda fliddeti uygulayan “baflar›s›z ö¤renci” de¤il, baflar›s›z e¤itim
sistemi ve onun yarat›c›lar›d›r…✌
*üçlük: esrar›n kullan›ld›¤› ortamlarda, esrar için bir adland›rma…
Mersin’den Bir YDG’li
7
Ekim 2007
f
rum
Bolonya Sürecinin dayatt›¤› hak gasplar›na karfl› birleflelim!
Rüzgar ekiyorlar, f›rt›na biçecekler
Üniversitelerin yeniden aç›ld›¤› bir dönemdeyiz. Uzun süren e¤itim-ö¤retim y›l›n›
atlat›p, bin bir engeli aflarak üniversiteye yerleflen yüz binlerce gencin iyi bir yaflam için
katland›¤›, di¤er yandan sadece ÖSS’de bir
baflkas›n›n önüne geçemedi¤i için milyonlarca gencin umutlar›n› bir sonraki y›la b›rakt›¤›
bir dönemi geride b›rakt›k.
Yeni bir akademik y›l›n bafllamas›yla birlikte ö¤rencilerin demokratik ve
akademik sorunlar›n›n her geçen gün
giderek boyutland›¤› bir dönemin içerisinde bulunuyoruz. Sürecin özelli¤i üniversitelerin üzerine giydirilmeye çal›fl›lan yeni bir elbisenin ya da ona biçilen misyonun,
üniversitelerin konumunu, ifllevini yeniden
tan›mlayan emperyalistlerce belirlenmesidir.
Ve yol açt›¤› sosyal tahribat ve y›k›m›n içeri¤ini iyi kavramak durumunday›z. Son birkaç
y›l içerisinde YÖK’ün, üniversiteler üzerinde
hakim pozisyonunu kullanarak, s›ras›yla
‘2004-YÖK Yasa Tasar›s›’, ‘2006 Haziran-Türkiye’nin Yüksekö¤renim Stratejisi’ olarak haz›rlad›¤› çal›flmalar›n bütünü,
g›das›n› alm›fl oldu¤u Bolonya Süreci’nden ve
onun hedeflerinden ba¤›ms›z düflünülemez.
Her iki çal›flma da, g›das›n› ald›¤› Bolonya Süreci’nin özünü oluflturan ve emperyalistlerin
açmazda oldu¤u bir dönemin reçetesi olarak
sundu¤u “Avrupa Yüksek Ö¤renim Alan›” projesinin ülkemizdeki ad›mlar› olarak
durmaktad›r.
Birkaç y›l öncesinde haz›rlanan bu tasar›
ve strateji raporunu hat›rlayacak olursak;
‘katk› pay›’ için al›nan harç ücretinin alt› kata
kadar art›r›lmas›na dönük belirleme, üniversitelerde ‘kalite’ vurgusu, ‘giriflimci üniversite’, özel üniversitelerin genel payda ald›¤› dilimin yüzde 7’lerden %17’lere ç›kar›lmas›
önerisi vb. birçok söylemin, ilk olarak emperyalist devletler (‹talya, Almanya, Fransa,
Britanya) öncülü¤ünde Fransa’n›n Sorbon
kentinde 1998 tarihli Sorbon Deklarasyonu
ile aç›klad›¤› metinle ve sonras›nda 1999 y›l›nda yap›lan Bolonya toplant›s›ndan ç›kan
bildiri ile paralellik arz etti¤i görülecektir.
Keza ülke d›fl›nda Fransa, Yunanistan gibi ülkelerde ayn› sürece (Bolonya) karfl› benzer
tasar›lar haz›rlanm›fl, yasalaflt›r›lmaya çal›fl›lm›fl ama emperyalistler, karfl›lar›nda beklemedikleri örgütlü, kitlesel bir dinamik ile
karfl›laflm›fllar ve geri ad›m atm›fllard›r.
Bu projenin, di¤er ad›yla “Avrupa Yüksek Ö¤retim Alan›” hedefinin kapsam›n›n oldukça genifl bir etki a¤› oldu¤unu görmek ge-
Ekim 2007
8
Emperyalizm, bizden gelece¤imizi adamam›z› istiyor. Hayat›m›z›,
ideallerimizi, umutlar›m›z› teslim etmemizi, bir kenara atmam›z›, kariyer peflinde koflan, ç›karc›, bencil kiflilikler yaratmak için bir ad›m daha
at›yor. Unutmamal›lar ki bizim gelece¤imiz onlara sat›l›k de¤il! Bolonya ad›mlar›n› bertaraf edelim! Onlar rüzgar› ektiler f›rt›nalar› kopartmak için ileri!
rekir. Bu hedef emperyalist bir ortak pazar
birli¤i olan AB’nin daha bakir kalan yüksek
ö¤renim aya¤›n›n pazara aç›lmas›d›r. Fransa’da yeni mezunlar› gerekçe göstermeksizin
ilk üç y›l içerisinde ç›karmay› öngören ve büyük patronlar›n ç›kar›n› koruyan ‘‹lk ‹fl Yasas›’ örne¤ini düflündü¤ümüzde ayn› Fransa’n›n
Bolonya Süreci’ni bafllatan ilk dört emperyalist devletten biri olmas›, Bolonya raporlar›nda bu sürecin itici gücü ya da fitili ateflleyenin yine ayn› ‘iflverenler’ olarak gösterilmesi bir tesadüf de¤ildir.
Yaklaflan Tehlike
Ülkemizde ise YÖK, 2001 y›l›nda dahil
oldu¤u bu sürece yönelik haz›rl›klar›n› tamamlamaya çal›flarak derecelendirme, kredilendirme, müfredat içeri¤i gibi alanlarda
çal›flmalar›n› yapmaktad›r. Bu nedenle Bolonya’n›n puanlama s›ras›nda üst basamaklara kadar t›rmanabilmifltir. Yaln›z
en önemli hamlesi olarak gördü¤ümüz ad›m›
(ki kendileri için de bu böyledir) atmakta
zorlanmaktad›rlar. Bu da, Avrupa Yüksek
Ö¤retim Alan› (Pazar›) için ‘rekabet edebilme’, ‘giriflimci üniversite’, ‘kalite anlay›fl›’ gibi
konularda çözüm olarak öne ç›kar›lan piyasac› anlay›fl›n sunulmas› ile birlikte geçmiflteki YÖK Yasa Tasar›s›’nda belirtildi¤i üzere
harç paralar›n›n kat be kat art›r›lmas›na yönelik ad›mlar›n henüz at›lamay›fl›d›r. Geçmiflte bu nedenle haz›rlad›¤› tasar›ya karfl› muhalefet etkisi, proje-sald›r› paketlerini sadece
rafa kald›rm›flt›. ‹leride 2010 y›l›na kadar sürecek olan bu Bolonya Süreci döneminde bu
sald›r›n›n tekrar üniversite ö¤rencilerinin
önüne gelmesi kaç›n›lmaz gözükmektedir.
YÖK’ün “Sinsi” Ad›mlar›
Üniversitelerde çok ciddi bir muhalefet
olmamas›na karfl›n yak›n zamanda ö¤rencilerin soruflturma terörüne maruz kalmas›, ipe
sapa gelmez gerekçelerle yüzlercesinin okullar›ndan uzaklaflt›r›lmas› üniversitelerin “ateflini” düflürmeye, en aktif unsurlar› etkisiz
hale getirmeye yönelik at›lm›fl ad›mlard›r.
Koflullar›n sistem için elveriflli oldu¤u bir dö-
nemde bu sald›r›n›n önümüze tekrar gelmesi söz konusudur.
Avrupa ülkelerinden üniversitelerin
(Örne¤in Hollanda’n›n) en iyi ö¤rencileri
çekme ad›na kendi e¤itim sistemlerini nas›l
çekici hale getirmeye çal›flt›klar›, pazarlad›klar› ortaya ç›km›flt›r. En iyi ve en paral›
ö¤rencileri çekmek için her türlü pazarlama giriflimleri bafllam›flt›r. Avrupa’da harç ücreti almayan ülkelerin üçte birlik bir kesimi oluflturmas› ve bu ülkelerde de
e¤itimin paral› (harçl›) hale getirilmesi kaç›n›lmaz gözükmektedir. Harç ücreti almayan
Yunanistan’da yaflanan paral› e¤itim uygulamas› yan› bafl›m›zda cereyan etmifltir. E¤itim alan›n›n giderek ticari bir hizmet
alan› olarak görülmesinin, piyasa flartlar›na göre iflletilmesinin, sektörlefltirilmesinin bir bedeli olaca¤› bunu da
‘hizmet alan’, ‘kullan›c›’ ya da ‘müflteri’ konumuna düflürülen ö¤rencinin
ödeyece¤i herkesçe görülebilir.
Y›k›m›n Boyutu
Bolonya ad›mlar›n›n ülkemiz aya¤›n›n nas›l at›ld›¤›n›, bizlere nas›l yans›d›¤›n› somutlayabilmek gerekmektedir. Bu süreçte
YÖK’ün diplomalardan unvanlar› kald›rmas›n› bu sürecin y›k›mlar›ndan biri olarak ifllemek durumunday›z. Üniversitelerde Hayat Boyu Ö¤renme ad› alt›nda kurslar›n aç›lmas›n›n, unvanlar›n kald›r›lmas›n›n sonucu olarak, daha sonras›nda yetkinlik kazan›mlar›n›n asl›nda iflsizli¤i, ucuz ifl
gücü pazar›n› geniflletece¤ini ve bundan etkilenecek olanlar›n bizzat s›nava girecek, yeni
mezun olanlar›n olaca¤›n› anlatmal›y›z. Bunun için Yetkin Mühendislik yasa tasar›s›n›n onaylanmak için meclisten yasalaflmay› bekledi¤ini hat›rlatal›m. Ayr›ca ö¤renci hareketine de yol açacak bu süreç Avrupa’daki üniversitelere gidecek olanlar›n beyin göçü anlam›na geldi¤i de ayr› bir
mevzudur. En iyi ö¤rencilerin beyin göçü daha h›zl› bir flekilde gerçekleflecektir.
Üniversitelerin yeniden tan›mlanmas› ve günümüzdeki amac›n›n ifl gü-
cü pazar› için var oldu¤unun alt›n› çizen emperyalistler üniversiteleri, fabrikalar›n ve iflletmelerin eleman ihtiyac› için çal›flan bir okul, yan bir kurum gibi görmektedirler. ‹fl hayat›nda giderek daha fazla profesyonel elemanlara ihtiyaç duyan patronlar›n yol açaca¤› büyük
ucuz ifl gücü pazar› milyonlarca gencin gelece¤inin karart›lmas› anlam›na gelmektedir.
Pahal› bir e¤itim olan Hayat Boyu Ö¤renim kurslar› ile e¤itimin giderek
elitlefltirilmesi, bireysellefltirilmesi,
paras› olan›n bu imkanlardan yararlanacak olmas›, bundan yaralanamayacak olan yüz binlerce ö¤renci için kötü
yaflam koflullar›na haz›rlanmas› anlam›na gelmektedir. Ülkemizde özel bir
üniversitenin kendi tan›t›m› için, gazetelere
manflet ilan olarak ‘Nitelikli ‹fl Gücü Olmak ‹ster misin?’ fleklinde uçuk ilanlar
vermesi durumun ciddiyetini bize göstermektedir. Oras›n›n üniversite olamayaca¤›
aç›kt›r.
Süreci Kavrayal›m
Ve Haz›rlanal›m
Ticarilefltirilen, giderek daha paral›laflan,
di¤er yandan akademik hak gasplar›n›n doru¤a ulaflt›¤› üniversitelerde çal›flmalar›m›z› bu
temel eksenler üzerine oturtmak gerekmektedir. Önümüzdeki ay YÖK’ün kurulufl tarihi olan 6 Kas›m gündemi bulunmaktad›r.
Özellikle YÖK’ün bu anlaml› gününde
akademik ve demokratik hak gasplar›na yol açan sald›r›lar›na karfl›, Yüksek
Ö¤renim Pazar›na karfl›; bilimsel (teorik ve pratik), özerk-demokratik
(akademik ve bilimsel özgürlük, tam
ortakl›k), paras›z (paras› olan için de¤il, herkes için) e¤itim talebimizin alt›n›n ne kadar anlaml› oldu¤u aç›kt›r. Bu
nedenle Bolonya Süreci’ni iyi kavramak, y›k›c› etkisini görmek durumunday›z. Hem e¤itim hem de mesleki boyutu olan bu sald›r›lara bak›ld›¤›nda bir bütün olarak hayat›m›z›
etkileyecektir.
Emperyalizm, bizden gelece¤imizi adamam›z› istiyor. Hayat›m›z›, ideallerimizi,
umutlar›m›z› teslim etmemizi, bir kenara atmam›z›, kariyer peflinde koflan,
ç›karc›, bencil kiflilikler yaratmak için
bir ad›m daha at›yor. Unutmamal›lar ki
bizim gelece¤imiz onlara sat›l›k de¤il! Bolonya ad›mlar›n› bertaraf edelim! Onlar rüzgar›
ektiler f›rt›nalar› kopartmak için ileri!✌
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
ABBAS(LA) GÜÇLÜ (MÜYÜZ?)
Sistemin halk› oyalamak, halk› apolitiklefltirmek için kulland›¤› en önemli araçlar›ndan biri
TV programlar›d›r. Özellikle son süreçte “kad›n” programlar›n›n artmas›, polisiye diziler,
“vatansever” diziler derken, tart›flma programlar› da yeni yay›n dönemine “dolu dolu” bafllad›.
Bu programlardan birisi de üniversiteleri
dolaflarak program yapan Abbas Güçlü
ile Genç Bak›fl. Yaz›n›n devam›n› yazmadan
önce Yeni Demokrat Gençlik olarak Abbas
Güçlü’ye program›n›n ad›n› de¤ifltirmesi tavsiye
ediyoruz. Ad› “Genç Bak›fl” olmas›na ra¤men
konuklar dakikalarca konuflurken ve haz›rlanan
röportajlar dakikalarca sürerken söz alan ö¤rencilerin 1 dakika bile konuflamamas›ndan kaynakl› program›n isminin de¤ifltirilmesini öneriyoruz. Program ismi olarak “Abbas Güçlü ile
ö¤renciye karfl› polisle iflbirli¤i” ismini önerebiliriz.
26 Eylül tarihindeki Ankara Hukuk Fakültesi’ndeki programda “sivil” anayasa tart›flmas›yla program bafllad›. Program içerisinde bize yabanc› olmayan görüntüleri tekrar gördük.
Program boyunca ö¤rencilere söz hakk› vermedikleri gibi bir de program bafllamadan önce
üniversiteye polis al›narak salona girmek isteyen
devrimci-demokrat-yurtsever ö¤rencilerin dövülerek salona al›nmad›klar›n› ö¤rendik. Bir de
12 Eylül cuntas›n›n bafl mimarlar›ndan Kenan
Evren’le yap›lan röportaj› izledik. Yaklafl›k 20-25
dakika konuflan Kenan Evren’in halk düflmanl›¤›ndan zerre kadar vazgeçmedi¤ini tekrar görmüfl olduk, Kenan Evren gibi halk düflmanlar›,
öyle bir an gelecek ki döktü¤ünüz o kanlarda
tek tek bo¤ulacaks›n›z.
Öte yandan programa konuk olarak kat›lan
Barolar Birli¤i Baflkan› 12 Eylül’ün bilançosunu
aç›klarken 17 yafl›nda birinin idam edilmesinden
bahsetse de Erdal Eren’in ismini veremedi.
Programda söz alan bir üniversite ö¤rencisinin
ö¤rencilerin de rektörü seçme hakk›n›n olmas›
gerekti¤inden bahsetmesi üzerine Abbas Güçlü
anayasay› haz›rlayanlar›n bunu ciddiye almalar›
gerekti¤ini belirtti ama 1 dakika söz hakk› verse
de ö¤rencilerin çok konufltu¤undan yak›nmadan
da edemedi.
Abbas Güçlü’nün program› ne için yapt›¤›,
kimlere hizmet etti¤i aç›kça ortadad›r. Bizler
YDG’liler olarak bulundu¤umuz alanlarda bu
tür programlar›n teflhirini yapmal› ve üniversitelerde okuyan ö¤rencilere har(a)ç fiyatlar›na zam
yaparken, e¤itim üzerinde emperyalist politikalar› uygularken bizim fikirlerimizi almad›klar› gibi tart›flma programlar›nda dahi sözümüzün olmad›¤›n› vurgulamal› sorunlar›m›z› beraber çözmeye ça¤›rmal›y›z.✌
Mersin Üniversitesi’nden bir YDG’li
‹nsanca çal›flflm
mak, ‹nsanca yaflflaamak için
SES’imizi yükseltece¤iz!
Emperyalist hegamonyas›n› kurmufl devletlerden ithal edilen sa¤l›k sisteminin gelecek ve gelmifl olan yasalar›n çarp›kl›klar›n› anlatmak
amac›yla, SES (Sa¤l›k ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikas›) Sivas fiubesi taraf›ndan, John Q
adl› film 15 Eylül’de gösterildi. Gösterimden
sonra de¤erlendirmede bulunan emekçilerin,
dertlerini anlatmas›yla bir hafta sonra tekrar buluflma karar› al›narak faaliyet sona erdi.
4/A, 4/B, 4/C statüsü ve tafleron çal›flanlar
olarak ayn› ifli yapt›klar›n› ifade eden ve “4/A statüsünde çal›flanlara verilen haklar›, toplu sözleflme ve kadrolu çal›flma hakk›n› talep ediyoruz, çal›flanlar› ay›rarak bölenlere, köle yerine koyanlara
isyan ediyoruz!” diyen emekçiler örgütlü mücadelenin önemini vurgulad›. Gösterimden
sonra gelecek ve gelmifl olan ABD patentli yasalar›n çeliflkileri masaya yat›r›ld›. Asl›nda en güçlü sa¤l›k sistemine (parasal yönden)
ABD sahip. Ancak bu güç, hastalar›n tedavisinde de¤il, dünya sa¤l›k sisteminde daha
fazla rant elde etmek için, sermayesini art-
Musa Anter’i anma etkinli¤i 20
Eylül’de öldürüldü¤ü yer olan
Seyrantepe’de yap›ld›. Yüzlerce
insan Musa Anter Park›’nda bir
araya geldi. Anmaya DTP, sivil
toplum kurulufllar› ve halk kat›l›m
sa¤lad›. DTP ‹l Baflkan Yard›mc›s› Musa FAR‹SO⁄LU
konuflmas›nda; “Bu co¤rafyada halen kan ak›yor, operasyonlar oluyor, insanlar ölüyor. Toplumsal
t›rmak için kullan›l›yor. Bu nas›l oluyor? Örne¤in bu güç teknolojik geliflmelerde (ilaç, makine vb) kullan›l›yor. Ancak hastal›¤a göre ilaç de¤il,
ilaca göre hastal›k üretiliyor. En çarp›c› örnek prozac (depresif hastal›klara karfl› kullan›l›yor).
Ülkemizde de bu çabalar› görmek mümkün.
May›s 2005’de Sa¤l›k Bakan› Recep Akda¤’›n
yapt›¤› bir konuflmada “Hastalar müflteri!”
demesi her fleyi aç›kl›yor.
Bu konularda görüfllerini bildiren emekçiler
izledikleri filmde de sa¤l›k hakk›n›n toplumsal bir
hak oldu¤unu bir kez daha gördüler. Filmde dikkat çeken bir nokta John Q’nun o¤lunu tedavi ettirebilmek için bireysel olarak harekete geçmesiydi. Asl›nda çözümün bu olmad›¤› filmin sonunda gözler önüne seriliyordu. Evet, John Q’nun
o¤lu tedavi ediliyordu, ancak sadece John Q’nun
o¤lu. D›flar›daki milyonlarca hasta hâla tedavi
bekliyor.
Sa¤l›k hakt›r, örgütlü mücadeleyle al›n›r.✌
Sivas YDG
Ape Musa an›ld›
bar›fl tahsis edilmeli. 16 y›ld›r failler a盤a ç›kmad›. Böyle faili meçhuller komisyonu kurulup araflt›r›lmad›kça ve a盤a ç›kar›lmad›kça
sivil anayasa hiçbir anlam ifade etmez’’ aç›klamalar›nda bulundu.
Gündem Gazetesi Genel
Yay›n Yönetmeni Yüksel
Genç ise; ‘’O gün Apé Musa flahs›nda düflünce üretenleri katleden
sistem bugün düflüncenin yay›lma
araçlar›n› katlediyor. O gün gazeteciler katledilirken bugün gazeteler katlediliyor. 16 y›ld›r Musa An-
BÜLENT
KARATAfi
fi’’IN
KAT‹L‹ DEVLETT‹R
Dersim’de asker taraf›ndan “terörist” oldu¤u gerekçesiyle katledilen Bülent Karatafl ve yaralanan R›za Çiçek için
1 Ekim Pazartesi günü Çukurova
Üniversitesi’nde R1 Derslikleri
önünde bir bas›n aç›klamas› gerçeklefltirdik. “Bülent Karatafl’›n katili devlettir” yaz›l› bir pankart açt›k. Okunan bas›n metninde devletin Dersim halk›na
yönelik sald›r›lar›n›n pervas›zca devam
etmesine vurgu yap›ld›. Kitle s›k s›k “Bülent Karatafl ölümsüzdür”, “Katil
devlet hesap verecek”, “Kanla yaz›lan
tarih silinmez” vb. sloganlar› att›.
Okunan metin ve at›lan sloganlardan
sonra bas›n aç›klamas› alk›fllarla sona erdirildi.✌
ÇÜ YDG
Ödüllü havuz problemi
Egemenler nezdinde e¤itim ö¤retim, biz ezilen ve sömürülen ö¤renciler aç›s›ndansa eziyet ve kavga y›l› olarak de¤erlendirilen yeni bir dönemde
hepinize merhaba…
Ben Kocaeli Üniversitesi’nden bir
YDG okuru olarak biz ö¤rencilerin
bitmek tükenmek bilmeyen sorunlar›n› kendi gerçekli¤im özgülünde sizlerle
paylaflmak istiyorum.
Bize içinden ç›k›lmaz iflçi-havuz
problemleri stresini yaflatan bu sorunlar›n bafl›nda dudak uçuklatan kay›t paras› sorunu gelmektedir. (‹kinci ö¤retim 1 dönemlik 315 YTL ) Öyle bir iflçi-havuz problemidir ki bu, kay›t paras›n› ödeyecek havuz bir türlü dolmamakta, aksine akla zarar bir flekilde boflalmaktad›r. Hatta 10 pehlivan gibi
iflçiyi biraya getirsek tafl›ma sularla havuzun su seviyesi bir türlü
yükselemez. Çünkü söz konusu aç›k
musluk ülkemizin enflasyonu oldu¤u
ter’in katillerini bulmak istemeyenlerin D‹NK cinayetini çözebilece¤inden pek umutlu de¤iliz’’ diye konufltu. Anmada Diyarbak›r
Demokrasi Platformu sözcüsü
Ali Öncü de konuflma yapt›. Anmada Kürtçe fliirler okundu ve
“fiehit Nam›r›n” ve “Katiller
bulunsun, hesap sorulsun”
sloganlar› at›ld›.✌ Amed YDG
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
için karfl›m›zda iflah olmaz bir mekanizma mevcuttur. Lokomotifi kay›t paras› olan bu sorunlar dizisinin ikinci
aflamas›n› katk› pay› oluflturmaktad›r.
(30YTL) Bitti mi? Bitmedi. fiimdi size 3.
aflamada konaklama ya da ulafl›m sorunundan bahsedece¤im. Bulundu¤um ilçede mevcut bir devlet yurdu olmad›¤›ndan kaynakl› alternatif olarak özel
yurt sunulmaktad›r. Y›ll›k ücreti 2.250
YTL olan bu “eflsiz yurdun” sadece yata¤›ndan yararlanabiliyorsunuz. ‹flinize
gelirse! Yok, e¤er ben evime ailemin
yan›na her gün gidip gelece¤im diyorsan – o da Kocaeli ve ‹stanbul çevresinde ikamet ediyorsan- servisimiz size
hizmet vermekten gurur duyacakt›r.
Tabii ki her fleyin oldu¤u gibi bu gururun da bir bedeli mevcuttur. 330 YTL’cik.
Bitti mi? Biter mi hiç? Bitmedi tabii
ki. Bu sayd›klar›m›z sadece okul öncesi yaflayaca¤›n›z flok ve travmalar aras›nda yer almaktad›r. Yüksek muhasebeme ra¤men ben bu havuz problemini çözmekte yetersiz kald›m. Olur da
içimizde bu probleme çözüm bulmufl
arkadafllar›m›z vard›r. Ben ve benim gibi di¤er ö¤renci arkadafllar›m›z çözüm
önerilerinizi dört gözle bekliyoruz.
Okul dönemi yaflayaca¤›n›z di¤er sorunlar› paylaflaca¤›m›z di¤er say›larda
görüflmek dile¤iyle. Hoflça kal›n...✌
Kocaeli Üniversitesi’nden bir
YDG okuru
9
Ekim 2007
Ufuk
ANNE BAK KRAL ÇIPLAK!
Bu hikayeyi bilmeyenimiz yoktur. Günün birinde iki uyan›k terzi bir ülkeye giderler ve ülkenin kral›na bir elbise dikeceklerini ama bu elbiseyi aptallar›n göremeyece¤ini anlat›rlar. Ve krala elbiseyi
dikme(me)ye bafllarlar. Ama ortada elbise filan yoktur, sadece diker gibi yapmaktad›rlar. Kral ve etraf›ndakiler elbiseyi
göremezler ama kimse baflkas›n›n yan›nda aptal durumuna düflmemek için elbiseyi göremediklerini söylemezler ve olmayan elbiseyi görmeye çal›fl›rlar. Terziler dikim iflini bitirdikten sonra kral yeni
elbisesiyle halk›na gösteri yapmaya gider.
Halk meydanda toplanm›flt›r ve herkes
merakla kral›n yeni elbisesini görmeye
çal›flmaktad›r. Meydana ç›plak olarak ç›kan kral›n üzerinde gerçekten elbise var
zannetmektedirler, tabii kendilerini aptal,
kral ve terziyi kendilerinden ak›ll› zannettiklerinden kral›n üzerinde gerçekten elbise oldu¤unu düflünmektedirler. Herkes
kral› ç›plak görmektedir ama kimse bu
gerçe¤i kendisine dahi itiraf edememektedir. Ta ki hiçbir fleyden korkusu olmayan afacan bir çocu¤un ç›k›p da “ANNE
BAK KRAL ÇIPLAK” demesine kadar. O söz söylendikten sonra halk kendisinin aptal olmad›¤›n› anlar ve kral›n
üzerinde gerçekten de elbise olmad›¤›n›
fark ederler. Ve kral utanc›ndan yerin dibine girer.
Bu tan›d›k ve bildik hikayeyle ülkemizde oldukça s›k karfl›laflmaktay›z ve hikayeyi bizzat kendimiz yaflamaktay›z/yaflamak zorunda b›rak›lmaktay›z. Bu hikaye karfl›m›za en son yeni anayasa tart›flmalar› ile ç›kmaktad›r. Yaln›z bu hikayeyle bizim ülkemizdeki hikaye aras›nda bir
fark var, o da hikayedeki kral›n gerçekten aptal, bizim ülkemizdeki kral›n ise
“ak›ll›” olmas›d›r. Bizim ülkenin kral› R.T.
Erdo¤an bu sefer terzileri kendisi belirlemifltir. Alt› kiflilik anayasa profesörlerinden oluflan, ad›na bilim kurulu denilen
terziler heyeti ülkemize yeni bir elbise
dikmek için u¤raflmaktad›r. Ve gene hikayede oldu¤u gibi bu elbiseyi göremeyenleri aptal olarak nitelendirmekteler.
Son günlerde egemenlerin yeni u¤rafl› “sivil” bir anayasa yap›p ülkemizin demokratikleflmesinin önündeki engelleri
kald›rmak. Bunun için yo¤un bir çaba içe-
Ekim 2007
10
risine girilmifltir. Hedef ‘82 anayasas›n›n
hak ve özgürlükleri engelleyici yönlerini
ortadan kald›rmak ve bunun yerine “bireysel hak ve özgürlükleri koruyan” ve AB normlar›na uygun “demokratik” bir anayasa yapmak. Ama
yeni yap›lacak anayasan›n ne kadar demokratik oldu¤u bir muammad›r. Kapal›
kap›lar arkas›nda haz›rlanan anayasa tasla¤›na iliflkin “kamuoyundan” herhangi
bir tepki ya da elefltiri geldi¤inde tam bir
kabaday› üslubuyla herkese haddini bildirmeye çal›flan baflbakan›m›z›n tepkisi
kim ne derse desin “biz kendi bildi¤imizi
okur ve istedi¤imizi yapar›z” demektir.
Haz›rlanan bu yeni anayasa tasla¤› etraf›nda kopart›lan f›rt›nalarla halk›n gündeminde yeniden bir de¤ifliklik yap›lmaya
çal›fl›lmakta ve bunda büyük bir oranda
baflar›l› olunmaktad›r. Komprador burjuvazinin siyasi temsilcisi AKP’nin ›smarlama olarak haz›rlatt›¤› yeni anayasa tasla¤›nda sözde Kemalizme yüklenmesi ve
‘82 anayasas›ndaki Kemalizm vurgusunun
sert oldu¤unu belirtmesi, bunun yumuflat›larak Kemalizmin revize edilmesini savunmas› bürokrat elit taraf›ndan cumhuriyetin temel niteliklerine sald›r› olarak
lanse edilmekte, gündem tekrardan de¤ifltirilmeye çal›fl›lmakta ve halk›n kutuplaflmaya çal›fl›lmas› sa¤lanmaktad›r. Bununla birlikte üniversitelerdeki türban
yasa¤›n›n kald›r›lmas› ile ilgili olan maddelerin fleriat ekseninde tart›fl›lmas› tekrardan laiklik ve fleriat kutuplaflmas›n› yaratmaya çal›flmakta ve bu yap›lan tart›flmalardan yine birileri kendine ç›kar sa¤lamaya çal›flmaktad›r.
Oysaki 1980 Askeri Faflist Cuntas›’ndan sonra darbeci Kemalist generaller taraf›ndan oluflturulan ‘82 anayasas›n›
inceledi¤imizde imam hatip liselerinin
yayg›nlaflt›r›lmas› bu anayasa ile olmufltur. ‘82 anayasas› ile din kitleler üzerinde
bir manipüle arac› olarak etkin flekilde
kullan›lm›flt›r. Kuran kurslar› ‘82 anayasas›ndan sonra h›zl› bir flekilde artm›fl, dinci tarikat örgütlenmelerinin önü iyice aç›lm›flt›r. Ve bunu yapan bizzat devletin kendisidir. Bu sorun yeni anayasa tasla¤› ile ortaya ç›kmayacakt›r, zaten hep
vard›. Bu aç›dan bakt›¤›m›zda ‘82 anayasas› ile yeni anayasa tasla¤›n›n özde hiçbir
fark› yoktur.
‹flte egemenlerin
demokrasi anlay›fl›
Yine yeni anayasa tasla¤› ile demokratik haklar›n önünün aç›laca¤› ve ülkenin daha “demokratik” bir ortama kavuflaca¤› söylenmekte. Madem öyle o zaman sormam›z gereken sorular bulunmakta. Geçti¤imiz birkaç y›l içerisinde
ç›kart›lan Terörle Mücadele Yasas›,
Polis Vazifeleri ve Salahiyetleri Kanunu,
Milli Güvenlik Siyaset Belgesi vb.
bunlar ne olacak? Bu ç›kart›lan kanunlar›n uygulanmas› ile demokratik bir ortamda oldu¤umuzu kim iddia edebilir?
Yeni anayasa tasla¤› ile hak ve özgürlüklerin güvence alt›na al›naca¤› söylenmekte ama bundan önce ç›kart›lan yasalarla bu demokratik hakk›n› kullanmak
isteyenlerin karfl›s›na kolluk güçleri dikilmekte. ‹flte bu, egemenlerin demokrasi anlay›fl›. Bu demokrasi anlay›fl›n› daha önce ABD emperyalizminin
Afganistan ve Irak iflgalleri öncesinde
yapt›¤› “bu ülkelere demokrasi götürece¤iz” söylemlerinde görmüfltük ve görmeye devam ediyoruz. Emperyalizme
göbekten ba¤›ml› uflak TC devletinin
kendi efendilerinden farkl› bir flekilde
düflünmesini beklemek abes olacakt›r.
Anayasa tasla¤› etraf›nda kopart›lan
f›rt›nalar anayasa tasla¤›n›n cumhuriyetin temel niteliklerine sald›rd›¤› noktas›ndad›r. Bu aç›dan bakt›¤›m›zda cumhuriyetin temel niteliklerine sald›r›ld›¤› düflünülen maddeler taslaktan ç›kar›l›rsa
hiçbir sorun kalmayacakm›fl gibi gözükmekte, yani di¤er maddelerde hemfikirler. Bir örnekle açmaya çal›flal›m. Tasla¤›n Yüksek Ö¤retim Kurumlar› ile ilgili
olan bölümlerinde ‘82 anayasas›nda bulunan “ticari amaçla vak›f üniversiteleri kurulamaz” ibaresi “üniversiteler ve di¤er
yüksek ö¤retim kurumlar›, kanunda gösterilen usul ve esaslara göre vak›flar taraf›ndan da kurulabilir” fleklinde de¤ifltirilmifltir. Bu maddeyi yorumlad›¤›m›zda
karfl›m›za ticari amaçla üniversiteler kurma ve e¤itimin özellefltirilerek üniversitelerin birer ticarethaneye çevrilmesi do¤rultusunda
ad›m at›ld›¤› ortaya ç›kmaktad›r.
Yap›lan tart›flmalarda anayasa tasla¤›n›n
bu maddelerinin hiç bahsinin geçmemesi haz›rlanmak istenen anayasan›n kimler
için haz›rland›¤›n› bize göstermektedir.
Yeni anayasa bir ihtiyaç m›d›r? Evet
ihtiyaçt›r. Ama kimin için ihtiyaçt›r? Bunun halk›n yarar›na olmad›¤› kesin. ‹çinden ç›kamad›klar› yönetememe krizinden kaynakl› bir biçim de¤iflikli¤ine gitme ihtiyac›n› hisseden egemenlerin talebidir bu. Do¤all›¤›nda yeni anayasan›n
emekçi halk›n yarar›na olabilecek bir yönü bulunmamaktad›r. Ancak burada
önemli bir nokta bulunmaktad›r. Egemenler halk›n zihnini buland›rmak için
bulduklar› her f›rsat› olabildi¤ince iyi
kullanmaya çal›flmaktad›r. Bundan kaynakl› yeni anayasa tasla¤› ile halk›n gündemi olabildi¤ince kar›flt›r›lm›fl, günlük
konuflulan konularda anayasa tasla¤›
üzerine yorumlar yap›lmaya bafllanm›flt›r.
Bizim burada yapmam›z gereken
semt çal›flmalar›nda yeni anayasan›n teflhirini yaparak ‘82 anayasas›ndan herhangi bir fark› olmad›¤›n› kitlelere anlatmakt›r. Faflizm ile yönetilen ülkelerde
ç›kar›lan yasalar›n hiçbirinin halk›n
yarar›na olmad›¤›n› anlatmal›, kitleleri bu yönde bilinçlendirmeliyiz.
Bunun için elimizde oldukça bol materyal bulunmaktad›r. Hiçbir arac› reddetmeden faaliyeti disiplinli bir flekilde örmeliyiz. Bunun için daha önce ç›kart›lan
yasalar ve yeni taslak ciddi bir flekilde incelenmelidir. Ayn› zamanda yani anayasa
ile emekçi halk üzerinde sald›r›lar›n artt›r›lmas› planlanmakta ve ç›kart›lmas›
düflünülen yeni yasalarla uygulanacak
sald›r›lara k›l›f haz›rlanmaktad›r.
Modas› geçen elbiseyi ç›kar›p yerine
modaya uygun bir elbise giymek demek
olan yeni anayasa haz›rl›¤› bize faflizmin
sald›r›lar›n›n dozaj›n›n artaca¤›n› göstermektedir. Yapmam›z gereken, hikayemizdeki korkusuz çocuk gibi ç›k›p, bu gerçekleri halka aç›kça söylemektir. O zaman kral›n gerçekten ç›plak oldu¤u anlafl›lacak ve
terzilerin sonunu bekleyen sonu
halk kendi elleriyle verecektir. Bunun için halk›n gücüne güvenmeli ve ›srarla kitlelere gitmeliyiz.✌
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
ANAYASAL SAYIKLAMALAR
YA DA KEMAL‹ZM‹N REV‹ZYONU
Cumhurbaflkanl›¤› seçiminin ard›ndan
gündeme gelen ve AKP taraf›ndan kurulan bir
akademisyenler kurulu taraf›ndan yeni anayasan›n tasla¤› haz›rlanmaktad›r. Asl›nda yeni
bir anayasan›n yeni bir dönem olmad›¤› aç›k olmakla beraber; yeni anayasaya
neden olan nesnel gerçekleri, önümüzdeki sürecin rengini alg›layabilmek aç›s›ndan incelemek önemlidir.
Toplumsal mutabakat
olabilir mi?
Anayasa bir üst-yönetim yasal metni olarak toplumsal yap›da bir de¤ifliklik getirmezgetiremez. Yönetim erkinin en az›ndan flekli
bak›mdan, yönetim anlay›fl›ndaki de¤ifliklikler
yeni bir anayasay› zorunlu k›lar. Egemenlerin bahsetti¤i toplumsal mutabakat ise
hiç olmad›¤› gibi, olmayacak da. Çünkü
faflizm içine girdi¤i krizlerden ç›kabilmek için
kitleleri dolays›z bir aktör olarak konumland›rmaya z›t bir yönetim biçimidir. Bugün de
yaflanan krizde, egemen s›n›f temsilcileri aras›ndaki çat›flmada, iki taraf da çat›flma alan›n›
kitlelere dolays›z olarak açmamaktad›r. Çat›flma yasal zeminde (parlamento seçimlerinde,
cumhurbaflkanl›¤› seçimlerinde vs.) sürdürülmektedir. Örne¤in Abdullah Gül’ün cumhurbaflkanl›¤›na kat› bir flekilde karfl› ç›kan CHP
bile, sorunun bir meflruiyet sorunu olmad›¤›n› defalarca önemle vurgulam›flt›r. Resmi ideolojinin sorgulan›fl›n›n, dolays›z olarak rejimi
sorgulamaya dönüflmesi egemenler cephesinden hiçbir kesimin ifline gelmemektedir çünkü.
Bugün Türkiye’de egemen s›n›flar aras›nda çizgi bak›m›ndan bir farkl›laflma söz konusudur. Birinci çizgi TC faflizminin resmi ideolojisi olan Kemalizm’in ba¤naz savunucular›
olarak Kemalizm’in aynen sürdürülmesinden
yana iken, ikinci çizgi rejimin hukuksal-yönetsel fleklinde bir ayar›n gereklili¤iyle hareket
etmektedir. Kimdir bu çizgilerin sahipleri? Birinci çizginin sahipleri ve savunucular›, askeribürokratik burjuvazi olarak TSK, yüksek yarg› ve onlar›n partiler düzlemindeki temsilcisi
CHP’dir. Bu kesime gerici birkaç parti ve
özellikle son dönemde darbe ba¤›rt›lar› artan
çeflitli örgütlenmeleri (ADD, ‹P, Kuvvac›lar
vd.) de dahil edebiliriz. ‹kinci ve flu anda uygulanan çizginin savunucular› ise emperyalizmin
daha fazla deste¤ini alan sermaye kesimini
temsilen TÜS‹AD ve yine partiler düzleminde
temsilcili¤e, icraatlar›yla hak kazanm›fl
AKP’dir. Hatta birinci gruba dahil edilebilecek
MHP bile ikinci çizgiye eklemlenme çabas›
vermektedir. Nitekim son söylemlerindeki
demokrasi vurgular›, ›l›ml›-efendi adam pozlar› bunu do¤rular gibidir.
Gelinen aflamada t›kanan rejimin, bir anayasal düzenleme ile krizden ç›kmayaca¤› aç›k
olmakla beraber ve her ne kadar faflizm kendi kanunlar›n› bile aç›k aç›k çi¤nemekten çekinmeyecekse de, ortaya koydu¤u kanunlar
kendi gerçekli¤ini ele vermesi konusunda birer ipucudur. Bu ba¤lamda yeni anayasa tasla¤›n›n henüz bas›na yans›yan k›s›mlara bakt›¤›m›zda rejimin aray›fl›n›, egemen yap›da düflük
düzeyde yaflanan çat›flmalar› görebiliriz. Ayr›ca anayasa tasla¤›na temel teflkil eden “sivillik,
ideolojiler üstücülük” kavramlar›n›n da yal›n
bir aldatmaca oldu¤una da tan›kl›k edebiliriz.
metninde yer almas› bile ulusal geliflim hakk›n› kullan›lmas›na elveriflli bir durum sa¤lamamaktayken, aç›ktan Kürt ulusunun inkar›
sürdürülmektedir. Zaten Kürt ulusunun varl›¤› bir flekilde ulus olarak kabul edildi¤inde
uluslararas› hukuktan do¤an haklar› gere¤i
Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakk›n›
kullanmas› gündeme gelecek ve bu yönlü talepler daha net bir flekilde ifade edilebilecektir. Bu da K›br›s ve Ege gibi konularda zaten
y›llard›r zor durumda olan TC için yeni bir
uluslararas› sorun anlam›na gelecektir.
Rejimin krizine çare
olabilir mi?
c- Dönem dönem özellikle özellefltirmeler konusunda ufak-tefek ar›za ç›karan yüksek
Kürt sorununa yaklafl›m
olumlu olabilir mi?
a- Özellikle anti-Kürtçülük temelinde gelifltirilen ve TC’nin resmi ideolojisi olarak Kemalizm’in çimentosu olan ›rkç›l›k art›k evrensel ölçekte katlan›lacak gibi de¤ildir. Katlan›lamayan nokta, söylem düzeyindedir. Haz›rlanan taslakta “Atatürk milliyetçili¤i” tabirinin
kald›r›lmas› düflünülüyor. Ama neye fayda ki,
yaflam›n her alan›nda dayat›lan ›rkç›l›¤›n, anayasada yer almas› ya da almamas› hiçbir fley
ifade etmiyor. Daha dün, inkar edilmedi mi,
Kürtler, Ermeniler, Aleviler bir devlet kurumunun en yetkili a¤z› taraf›ndan. Ve henüz tazeyken Hrant’›n kan›, kim aldanacak böyle
sahtekârl›klara. Ayr›ca bu de¤ifliklik tasar›s›
ideolojiler üstü bir anayasa vurgusu yapmaya
yönelik. Resmi ideolojinin belkemi¤inin Kemalist milliyetçilik olarak an›lmas› bile yaflam›n gerçekleriyle bu iddiaya tokat gibi çarp›yor.
b- Gelinen aflamada farkl›laflan ulusal sorun ve Kürt Ulusal Hareketi, TC faflizmini somut tercihlerle karfl› karfl›ya b›rakm›flt›r. Irak
Kürdistan›’nda eflikte olan Kürt Devleti realitesi ise farkl› aç›l›mlar›n gereklili¤ini do¤urmakta etkilidir.
Yeni anayasa tasla¤›nda, 1982 Anayasas›’nda yer alan “TC’ye vatandafll›k ba¤› ile ba¤l›
olan herkes Türk’tür.” ibaresi yerine ‘’...vatandafll›k ba¤›yla ba¤l› olan herkese Türk denir.’’ gibi bir çocuk kand›ran ifadeye yer veriliyor.
E¤itim-ö¤retim dilinin sadece Türkçe olaca¤›
yerine seçmeli dil derslerinin de al›nabilece¤i
öngörülüyor.
‹lk baflta resmi ideolojiye ayk›r› gibi gözükse de, Kürtlere tan›nacak haklar bireysellik duvar›na çarpmaktad›r. Oysa
Kürtler bir ulustur. Bu gerçe¤in anayasa
matlar›n› harfiyen uygulayaca¤› hatta
bugünkü yap›ya nazaran daha etkili flekilde hayat verece¤i aç›kt›r.
e- Askeri vesayetin yasal-merkezi gücü
olan Genel Kurmay Baflkanl›¤›’n›n da, sivil olma ad›na, yeni anayasada Milli Savunma Bakanl›¤›’na ba¤lanaca¤› iddia ediliyor. ‹ddian›n
ne kadar gerçekçi oldu¤u bir yana; faflizmin
bu ifli de delik-deflik demokrasi perdesine bir
yama yapmaktan baflka bir anlam ifade etmiyor.
f- Kimse nihayet demesin, çünkü ahlar›m›z›n zamanafl›m›na u¤ramas›n›n üzerinden dört
y›l geçti. Bahsetti¤imiz halen yürürlükte olan
12 Eylül anayasas›n›n, darbecilere sonsuz bir
dokunulmazl›k z›rh› giydiren geçici 15. maddedir. Sahte bir demokrasicilik ad›na bile olsun 12 Eylül darbecilerinin yarg›lanmas› beklenebilirdi. Yarg›lama olsa sonuçlar›n› çok iyi
biliyor olacakt›k. Darbecilerin hapishane yüzü
görmesinden hiç bahsetmeyelim, mahkemeye
bile ç›kar›lmadan aklanacaklard›. Ancak TC
faflizmi efline az rastlanacak, bir azg›n faflizm
örne¤i sergileyerek bu sahte oyunu bile sergilemekten kaç›nd›. Faflizm, öncellerinin/kendilerinin katliamc›l›¤›ndan, kendilerinden hesap sorulaca¤›ndan o kadar emindi ki, darbecileri yüksek bir güvenlik çemberiyle korumadan bir an olsun bile geri durmad›.
‹deolojiler üstü anayasa
olur mu?
yarg›ya, cumhurbaflkanl›¤›na da el at›lmas› düflünülüyor. Yüksek yarg› üyelerinin seçiminde
parlamento ve baflbakan›n yetkileri geniflletilirken cumhurbaflkan›n›n yetkileri daralt›l›yor.
d- Yeni süper anayasa, üniversiteli gençli¤in tepesine faflizmin yumru¤u olarak yüklenen YÖK’e de el at›yor. YÖK’e bir koordinasyon kurulundan ibaret bir misyon biçiliyor. Bu konuda elle tutulur bir aç›klama yok,
ancak YÖK’ün yönetim organlar›nda sürekli
ba¤naz Kemalistlerin olmas›, YÖK’ün de “kazan›lmas› gereken” bir mevzi olmas›na neden
olmaktad›r. Mesele bununla bitmemektedir,
hatta bu meselenin en hafif yönüdür. Esas ve
önemli olan bu perde alt›ndan, YÖK’ün özelde üniversite gençli¤i, genelde halk nezdindeki müthifl teflhir olmufllu¤una ince bir ayar›n
gereklili¤idir. Anayasa olsa olsa YÖK’ün sadece ismini de¤ifltirecektir. YÖK’ün veya
benzeri kurumun emperyalizmin tali-
CÜRET‹ KUfiAN, ‹SYANI HER TARAFA YAY!
‹deolojiler üstü, renksiz bir anayasa meselesine dönelim: Bu kavram (ideolojiler üstücülük) öncelikle eflyan›n tabiat›na ayk›r› bir
savsaklamad›r. Buna ra¤men bu kavram›n kitlelere yönelik bir ideolojik çarp›tma arac› olarak öne sürüldü¤ünü de görmek gerekir. Rus
Sosyal Emperyalizminin çöküflünden sonra
emperyalizm taraf›ndan ortaya at›lan “ideolojiler öldü”, “art›k s›n›flar yok” sald›r›s›n›n tipik
bir ürünüdür.
Sivillik ise ancak ve ancak demokratik sistemlerde mümkün olabilen bir olgudur. Anayasalar kendilerini oluflturan makamlar›n sivil olmas› ile sivillik kazanamazlar.
Aksi bir düflünüfl s›n›flar gerçe¤ini yads›maya
denk düfler.12 Eylül Askeri Faflist Cuntas› nas›l emperyalizm ve onun yerli uflaklar› komprador burjuvazi ve büyük toprak a¤alar›n›n ç›karlar› do¤rultusunda TSK eliyle gerçeklefltirilmiflse, bugün farkl› bir anayasa ihtiyac› yine
bu s›n›flar için bir zorunluluktur. Üstelik 12
Eylül AFC’sinin ürünü 1982 anayasas›n›n toplumun hemen hemen hiçbir kesimince kabul
görmüyor olmas› bu sonucu dayatm›flt›r.✌
11
Ekim 2007
D e n gê
Ci w a n ê
Eylül ay› bafllar›nda Gündem gazetesinde
Kürt gençli¤ini yak›ndan ilgilendiren, Murat
Karay›lan’›n “Özelefltiriye do¤ru yaklafl›m, süreç karfl›s›nda yeni bir ç›k›fl›n temelidir” adl› Ulusal Hareket’in kendini de¤erlendirmesi bulunmaktad›r. Bu de¤erlendirme öz itibar›yla var olan olumsuz gidiflin
nas›l engellenece¤ine yönelik bir de¤erlendirmedir. De¤erlendirme yaz›s›n› okudu¤umuzda çeflitli çeliflkilerle karfl›lafl›lmaktad›r. Ve
böylesi bir de¤erlendirme de Ulusal Hareket’in sorunlar›na ve ondan büyük bir beklenti içinde olan Kürt gençli¤i aç›s›ndan bu
beklentinin karfl›lanmas›n›n uza¤›nda oldu¤unu göstermektedir.
Kürt Ulusal Hareketi’nin bu de¤erlendirmesinin esas nedeni Kürt halk›n›n gerçek sorunlar›ndan kopuklu¤udur. Özelefltiri Ulusal
Hareket’in Kürt halk›ndan kopmas›n›n bafllang›c›n› son sürece de¤il, daha eskiye dayand›rmaktad›r. “Elbette ki bütün bunlar son
bir-iki y›lda geliflen anlay›fllar de¤ildir. Geçmifle dayanan, özellikle kitlesel kabarman›n yafland›¤› 90’l› y›llardan sonra geliflen, uluslararas› komplonun sald›r›lar›ndan da bir biçimde
etkilenerek, içine büzülen, önce kendi içinde
ruhsal düzeyde bir daralmay› yaflayan ve giderek bu daralmay› bir iliflki ve yaflam tarz›na
dönüfltüren bir kadro gerçe¤i vard›r. Yoksul
halk kitlelerine dayanan de¤il, oluflan bürokratik
sistem içerisinde gününü geçiren, daha fazla orta s›n›f anlay›fl›na benzer bir yaflam tarz›na kayan, elit bir iliflki ve siyaset tarz›na do¤ru giden
bir tutum söz konusu olmufltur. Kitleden kopufl
bu biçimde yaflanm›flt›r. Afl›r› bürokratik durum geliflmifl, birçok kifli ‘flu dernek senin, bu
dernek benim, flu kurum senin, bu kurum
benim, flu alan senin bu alan benimdir’ diyerek, dairelerde bürokratik bir sistem içerisinde masa bafl›nda devrimcilik yapmaya yönelmifltir. Giderek, halka gitmek, köy köy, mahalle mahalle dolaflma de¤il, halk›n kendi yan›na gelmesini bekleyen bir anlay›fl geliflmifltir” denilmektedir.
Dikkat edilirse yaflanan sorunlar ‘90’l› y›llara dayand›r›lmaktad›r. ‘90’l› y›llarda olan nedir? ‘90’l› y›llar Ulusal Hareket nezdinde Kürt
halk›n›n kitlesel kalk›flmas›n›n, Kürt ulusal gerilla ordusuna kitlesel kat›l›mlar›n yafland›¤›
bir süreçtir. O dönem dünya genelinde sosyalizmin itibar kaybetmesi ve bununla birlikte Kürt Ulusal Hareket’in yanl›fl askeri taktikleri yenilgiye neden olmufltur. Ancak bunlar›n hiçbiri kendi bafl›na var olan durumu aç›k-
Ekim 2007
12
Kürt gençli¤i gerçek sorunlar› temelinde
örgütlenecektir!
lamaya yetmez. Ulusal Hareket’in kuruluflundan beri yanl›fl bir çizgi izleyen Kürt orta burjuvazisi özellikle harekete ‘93’ten sonra damgas›n› vurmaya bafllam›fl, ilk etapta bayraklardan orak-çekiç amblemi silinmifl, tüzükten
Marksizm-Leninizm vurgusu kald›r›lmaya
bafllanm›flt›r. Kürt halk›ndan da kopukluk
böyle bafllam›flt›r. Ulusal Hareket bu konuya
dil ucuyla de¤inip geçmektedir.
De¤erlendirmenin içeri¤i kadrolar›n
halktan kopmas›, “orta s›n›f anlay›fl›na benzer
bir yaflam tarz›”na sahip olmalar›d›r. Ancak
Ulusal Hareket’in önderli¤i bunun nesnel nedenlerini sorgulamamaktad›r. Bunun nesnel
nedeni Ulusal Hareket’te çubu¤un Kürt bur-
Kürt halk›ndan kopukluktan dem vuruluyor, ancak
Kürt halk›n›n bütününden mi
kopulmufltur? Tabii ki hay›r.
Ulusal Hareket’in koptu¤u
Kürt iflçisi ve yoksul köylülü¤üdür. Bunlar›n talep ve istemlerinden kopulmufltur. De¤erlendirmede bu s›n›flar›n talep ve istemlerine yönelik bir
yaklafl›m yoktur.
juvazisi lehine daha fazla bükülmesidir. Kadrolar›n niteli¤ini belirleyen siyasi çizginin ne
oldu¤u ve bu çizgi etraf›nda e¤itilmeleridir.
Hem çubuk Kürt orta burjuvazisi lehine dönecek hem de kadrolardan halkla iliflkilerinin
eskisi gibi devam etmesi beklenilecek. Bu
beklenti bilimsel de¤ildir ve gerçekleflmesi
imkâns›zd›r.
Kürt halk›ndan kopukluktan dem vuruluyor, ancak Kürt halk›n›n bütününden mi kopulmufltur? Tabii ki hay›r. Ulusal Hareket’in koptu¤u Kürt iflçisi ve yoksul
köylülü¤üdür. Bunlar›n talep ve istemlerinden kopulmufltur. De¤erlendirmede
bu s›n›flar›n talep ve istemlerine yönelik bir
yaklafl›m yoktur. Aksine “halk›m›z›n ciddi
sosyal, siyasal ve ekonomik sorunlar› vard›r.
Biz bu sorunlar›n hepsini çözemeyiz. Ama
paylafl›r›z. Çeflitli sosyal projeler gelifltirebiliriz. Halk›m›z aras›nda dayan›flma çal›flmalar›n› yürütebiliriz” denilerek bu s›n›flar›n sorunlar›na ve taleplerine cevap verilmemektedir.
Kürt iflçisinin ve yoksul köylüsünün sorunla-
r›, istem ve talepleri sosyal projelerin gelifltirilmesi midir yoksa Kürt iflçilerin ve köylülerin birlikteli¤i midir? De¤erlendirmede Kürt
iflçisinin Kürt burjuvazisi karfl›s›ndaki çeliflkilerine de¤inilmemektedir. Yar›n bir gün Kürt
iflçileri ile Kürt burjuvazisinin çeliflkileri keskinleflti¤inde Ulusal Hareket kimin saf›nda
yer alacakt›r? Örne¤in Aky›l iflçileri veya
Bismil Sinan köylüleri konusunda ne düflünmektedir? Pratikte de görmekteyiz ki
Ulusal Hareketin temsilcileri grevci iflçileri ve
mücadeleci köylüleri yaln›z b›rakm›flt›r. Bu
sorunlara net yaklafl›m getirmemektedirler.
Ancak iflin özü de budur.
Bugün için sorunun teorik temeli demokratik konfederalizme dayan›rken, de¤erlendirme bu teoriyi savunmaktad›r. De¤erlendirmede tasfiyecilik olgusundan bahsediliyor, ancak tasfiyecili¤in dayand›¤›
teorik temel demokratik konfederalizmin kendisidir. Toplum s›n›flara ayr›ld›¤›ndan beri devlet var olagelmifltir. Devlet olgusunun ortadan kald›r›lmas› s›n›flar›n ortadan
kald›r›lmas›ndan ba¤›ms›z de¤ildir. Bu da s›n›fs›z topluma götürecek s›n›f›n ara dönem
devletini mecbur k›lmaktad›r. Bilimsel sosyalizmin teorisi buna yan›t vermektedir. Ancak
s›n›fl› toplumun oldu¤u bir dönemde bunu
bir ç›rp›da yok saymaya çal›flmak hayalî bir
düflüncedir ve gerçekleflmesi imkâns›zd›r. Bu
teorinin baflar› flans› olmad›¤› için bu teoride
diretmek Kürt halk›n›n Ulusal Hareket’ten
daha fazla kopmas›na neden olacakt›r. Hele
ki “ayr›ca mevcut devletin ne kadar hukuksuz, ac›mas›z oldu¤u ve halk›m›z› her türlü
yöntemle bast›rarak teslim almak istedi¤i,
kölecilikten baflka bir yaflam tarz› tan›mad›¤›
da bilenen bir gerçektir” belirlemesinin yap›ld›¤› bu dönemde bunda ›srar etmek kadrolar›n ve halk›n moralini daha da bozacakt›r.
De¤erlendirmede sorunun Kürt halk›na
gitmekle çözülece¤inden bahsediliyor. Ancak
sorun sadece halka gitmek de¤il. Sorun halka
nas›l gidildi¤i, ne anlat›ld›¤›d›r. Kürt Ulusal
Hareketi ne yaz›k ki önümüzdeki dönemde
de sorunu tersten koymaktad›r. “Dönemsel
olarak temel hedef Kürt Halk Önderli¤inin özgürlü¤üdür, çokça söylendi¤i gibi Önderli¤in
özgürlü¤ü, Kürt sorununun çözümü ve toplumun özgürlü¤ü anlam›na gelecektir. Bununla birlikte acil olarak Önderli¤in sa¤l›k sorunu ciddiyet kazanm›fl bulunmaktad›r. Toplumun bu eksende harekete geçirilmesi ve Önderli¤i sahiplenmek temel bir görev duru-
mundad›r. Israrl› ve kararl› bir biçimde bar›fl
ve demokratik çözüm çizgisinde dururken savafl
rantç›lar›na karfl› mücadele yürütmek, geliflen sald›r›lar karfl›s›nda halk›m›z›n hakl› savunma mücadelesini güçlendirmek gerekmektedir.” Evet, Öcalan’›n tecrit koflullar› tamamen insafs›zl›kt›r. Tüm devrimci demokrat tutsaklar gibi özgür olmay› hak edenlerin
içerisinde yer almaktad›r. Özgürlük talebinin
ilericili¤ini tamamen kabul ediyoruz. Ancak
önümüzdeki dönemde Kürt iflçisinin ve köylüsünün sorunlar›n› esas almay›p toplumu bu
eksende harekete geçirmek ve bunu dönemsel yani k›sa ve orta vadede hedef olarak
koymak Kürt halk›ndan kopmaktan baflka bir
ifle yaramayacakt›r. Bu sorunun çözümü var
olan bozuk düzenin de¤ifltirilmesi veya ciddi
anlamda krize sürüklenmesidir. Bu yap›lmadan devrimci-demokrat tutsaklar›n serbest
kalmas› sa¤lanamayacakt›r. Bunu yapman›n da yolu ezilen s›n›flar›n birli¤ini savunmakt›r. Baflar› gelirse ancak bu flekilde
gelebilir.
Koflullar›n bu oldu¤u durumda bizlere ne
düflmektedir? T. Kürdistan’›nda çal›flmalar›m›z daha çok üniversiteli gençlik içerisinde
bulunmaktad›r, bununla birlikte çok daha s›n›rl› iliflkilerimiz di¤er s›n›f ve katmanlar›n
içerisindedir. Özellikle üniversiteli gençli¤in haklar›n›n gasp edilmesine yönelik
çal›flmalar›m›z› yo¤unlaflt›rmal›y›z. Bu
dönemki esas çal›flma alan›m›z üniversiteli gençlik ve politikam›z da e¤itimdeki hak gasplar›d›r. Bugün aç›s›ndan Kürt
gençli¤inin de en önemli sorunu budur. Geçmifl dönem çal›flmalar›m›zda bu yönlü ajitasyon ve propagandalar›n etkisini gördük/biliyoruz. Öyleyse ulusal çeliflkileri göz ard› etmeden bu yönlü çal›flmalara a¤›rl›k verilmelidir. Bununla birlikte Ulusal Hareket’e yönelik
elefltiri ve yaklafl›mlar›m›z› Kürt halk gençli¤i
içerisinde tart›flt›rmal›y›z. Elbette üslup ve
içeri¤e dikkat ederek. Bununla birlikte Ulusal
Hareket’in gelifltirdi¤i demokratik eylemlerin
hepsine kat›l›nmal›, hem de eylemin yasall›¤›
tart›fl›lmadan. Bu konuda Kürt halk› faflizmle
karfl› karfl›ya geldi¤inde yaln›z b›rak›lmamal›d›r. Bu konuda geçmifl dönem yaflad›¤›m›z
hantall›k h›zla at›lmal›d›r. Aksi takdirde a¤z›
laf yapan ama eli ifl yapmayan bir pozisyonda
kal›r›z. A¤z› laf yapan ama eli a¤z›na göre daha fazla ifl yapan bir örgüt pozisyonuna gelmemiz gerekmektedir. Bunun için çabam›z›
artt›ral›m.✌
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
Üniversiteler tamamen ö z e r k olabilir mi
Dergimizin 124. say›s›nda Forum köflesinde ç›kan özerklikle ilgili yaz›ya baz›
yanl›fl anlamalara meyil vermemek aç›s›ndan katk›da bulunmak istiyoruz. Yaz›da
özerklik tan›m› flöyle ifade edilmifl:
“Özerklikten kas›t; e¤itim, ö¤retim ve
araflt›rmada siyasal etki ve ekonomik güçlerden ar›nm›fll›k olarak tan›mlanabilir.”
Üniversiteler için özerkli¤in bu flekilde tan›mlanmas›n› iki aç›dan do¤ru bulmuyoruz. Yaz›da böylesi bir talep savunulmasa
da tan›m›n bu flekilde yap›lmas› baz› yanl›fl
anlamalara neden olabilir. Birincisi ve
önemlisi, böyle bir özerklik tan›m› sadece
üniversiteler aç›s›ndan de¤il, hiçbir kurum
için maddi dünyada mümkün de¤ildir. Do¤all›¤›nda maddi dünyada mümkün olmayan böylesi bir özerklik YDG’lilerin de talebi olamaz. Birincisine ba¤l› olarak ikincisi; bizler “siyasal etkiden ar›nm›fll›k” talebi
flöyle dursun üniversitelerin her alan›nda
siyasetin etkin olmas›n› istemeliyiz, elbette halk yanl›s› siyasetin!
Öznel kayg› ve beklentiler bir yana üniversitelerin yönetim fleklinden
derslerin müfredat›na, bilimsel araflt›rmalar ve araflt›rma konular›na kadar her fley nesnel olarak bir siyasete hizmet edecektir. Siyasetten ar›nma
bir yana bizler burjuva siyasetine karfl› ç›karken proleter bir siyasetin hakim olmas›na çal›fl›r›z.
Fakat tam da bu noktada karfl›m›za bir
sorun ç›kmaktad›r; bir üstyap› kurumu
olarak üniversitelerde, alt yap›da (ekonomik sistemde) bir de¤ifliklik olmaks›z›n
halk yanl›s› bir siyaseti izlenmesi mümkün
müdür? Bu anlam›yla, bir reform talebi
olarak özerkli¤i dillendirmek gerçekçi midir? Aç›kt›r ki, alt yap›da niteliksel bir de¤ifliklik olmaks›z›n (halk yanl›s› kimi çal›flmalar›n yap›labilece¤ini reddetmeden)
üniversitelerde bütünlüklü olarak halk
yanl›s› bir siyaset izlenemez, buna ra¤men
özerklik talebi savunulmas› gereken bir taleptir. Çünkü hem bahsetti¤imiz halk yanl›s› kimi bilimsel çal›flmalar›n yap›labilmesinin hem de özerklik talebi gibi çeflitli akademik, demokratik, ekonomik taleplerin
u¤runda verilen mücadele içerisinde ö¤renci gençli¤in demokrasi bilincini kazanabilmesinin koflulu bu talebin savunulmas›d›r.
O halde üniversiteler aç›s›ndan savunmam›z gereken özerklik anlay›fl›;
bilimsel, akademik, idari ve mali aç›lardan söz, yetki ve karar hakk›n›n
ö¤renciler ve ö¤retim görevlileri ile
üniversite çal›flanlar›na, k›sacas› üniversite bileflenlerine verilmesi ve
üniversitelerin bulundu¤u bölgedeki
demokratik kitle örgütlerine söz
hakk› tan›nmas›d›r. (Örne¤in, e¤itim
fakültesinin yönetiminde ö¤retmen sendikas›n›n olmas› gibi) Di¤er bir deyiflle, siyasetten ar›nm›fll›ktan de¤il, devlet etkisinin
ve yönetiminin en alt düzeye indirilerek
üniversite bileflenlerine ve demokratik
kitle örgütlerine b›rakmaktan söz edilmelidir.
Mali özerklik üzerinden
yap›lan manipülasyon
Yaz›da mali özerklik üzerine fazla de¤inilmemesi de bir eksikliktir. E¤er özerkli¤i
tart›fl›yorsak, mali özerklik konusu ön plana ç›kacakt›r. Çünkü özerklik konusunda
en fazla manipülasyona aç›k olan parças›
mali özerkliktir. Bugün “özerkli¤i savunma” ad› alt›nda üniversite kap›lar›n›n halk
gençli¤ine kapat›lmas›n›n, buna karfl›n tamamen sermayenin hizmetine sokulmas›n›n hesaplar› yap›lmaktad›r. Bir örnek vermek gerekirse, “Ekonomik ‹flbirli¤i ve Kalk›nma Teflkilat›”n›n (OECD) üye ülkelerde üniversitelerin ne ölçüde özerk oldu¤unu saptamak üzere belirledi¤i 8 kriterden 6’s›n›n do¤rudan mali özerkli¤e bir
baflka deyiflle üniversitelerin piyasaya ifl
yapabilme kapasitesine iliflkin olmas› meselenin önemini bizlere göstermektedir.
Nedir bu kriterler? Sabanc› Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. Ferzio¤lu aktar›yor:
“a. Binalar›n, araç gereçlerin mülkiyetine sahip olma,
b. Kredi alabilme yetkisine sahip olma,
c. Bütçesini oluflturma ve önceliklerine
göre sarf edebilme,
d. Akademik yap›s›n› ve ders programlar›n› belirleyebilme,
e. Akademik personeli ifle alma ve ifline son verme,
f. Maafllar› belirleme,
g. Üniversiteye al›nacak yeni ö¤renci
say›s›n› saptama,
h. Ö¤renim harc›n› belirleme.” (1)
Bu bak›mdan mali özerkli¤in do¤ru biçimde kavranmas› oldukça önemlidir.
Üniversitelerin içine düflürüldü¤ü
mali açmazlar, dahas› üniversite e¤itiminin toplumsal de¤il, bireysel yarar sa¤lad›¤› safsatalar› gerekçe gösterilerek mali özerklik ad› alt›nda
üniversitelerin kendi mali kaynaklar›n› kendisinin yaratmas› gerekti¤inden dem vurulmakta ve bunun yolu
olarak üniversite e¤itiminin paral›
olmas› ve ö¤rencilerle akademisyenlerin sermayeye ifl yapmas› gerekti¤i
savunulmaktad›r. Çok aç›k ki bu, mali
özerklik kavram›n› manipüle etmektir.
Kuflkusuz, bizler de üniversite yönetiminin hangi alanlarda harcama yapaca¤›na
kendisinin karar vermesini savunuyoruz
ancak bunun için temel koflul üniversite
yönetiminin üniversite bileflenlerinin demokratik yönetiminin alt›nda gerçeklefliyor olmas›d›r. Di¤er bir deyiflle, mali
özerklik ancak ve ancak idari, bilimsel, akademik özerklik ve paras›z
e¤itim talepleriyle birlikte anlaml›d›r, tek bafl›na de¤il. K›sacas› bizim savundu¤umuz mali özerklik; kamu kaynaklar›yla devlet taraf›ndan finanse edilen, ye-
dönüfltürmek,
b. E¤itimi tamamen paral› hale getirmek,
c. Nitelikli ve ucuz iflgücü yetifltiren,
bar›nd›ran kurumlara dönüfltürmek hedefleri alt›nda gerçeklefltirilen sald›r›lard›r.
Bugün devlet, üniversitelerde yapt›¤›/yapaca¤› her de¤iflikli¤i bunun için yapmaktad›r. Bu temelde idari, bilimsel,
akademik ve mali özerklik talebimiz, bir reform talebi olarak bu sald›r›lara verece¤imiz yan›tt›r. Kuflkusuz bu reform talebinin iki yönü oldu¤u
görülmelidir; birincisi üniversite olanaklar›n›n (bilgi birikimi, bina, araç gereç vb)
flirketlere peflkefl çekilmesini engellemek,
üniversite okuma hakk›n›n gasp edilmesine karfl› ç›kmak ve üniversite ö¤rencilerinin ucuz iflgücü olmas›n› engellemek aç›-
niversitelerin içine düflürüldü¤ü mali açmazlar, dahas› üniversite
e¤itiminin toplumsal de¤il, bireysel
yarar sa¤lad›¤› safsatalar› gerekçe
gösterilerek mali özerklik ad› alt›nda üniversitelerin kendi mali kaynaklar›n› kendisinin yaratmas› gerekti¤inden dem vurulmakta ve bunun yolu olarak üniversite e¤itiminin paral› olmas› ve ö¤rencilerle
akademisyenlerin sermayeye ifl yapmas› gerekti¤i savunulmaktad›r.
Ü
terli üniversite bütçesinin yine kamu yarar›na nas›l harcanaca¤›na üniversite bileflenlerinden oluflan üniversite yönetiminin karar verme yetkisine sahip olmas›d›r.
Bilimsel, idari, akademik,
mali özerkli¤e sahip bir
üniversite için
harekete geçelim!
Buna paralel olarak özerklik talebinin
bugünkü önemine de de¤inmek gerekir.
Bilindi¤i gibi, üniversiteli halk gençli¤ine,
genel olarak üniversite bileflenlerine ve
üniversite kap›lar›nda bekletilen halk
gençli¤ine dönük sald›r›n›n esas› emperyalistlerin ç›karlar› do¤rultusunda “yeniden
yap›land›rma” olarak adland›rd›¤›m›z süreçtir. Di¤er bir deyiflle, üniversiteleri
a. fiirketlerin Ar-Ge (Araflt›rma-Gelifltirme) faaliyetlerini yürüten kurumlara
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
s›ndan, ikincisi ise üniversiteli ve üniversite ö¤rencisi aday› halk gençli¤inin düzen
içi özerklik talebini bizzat mücadele içerisinde devrimci bir mücadele ve talebe dönüfltürmek (demokratik halk üniversiteleri mücadelesi) aç›s›ndan özerklik talebi dile getirilmelidir. Fakat bu süreç sadece bu
talebin kitlelere anlat›lmas›ndan ibaret
kavranmamal›, özörgütlülükleri (ö¤renci
dernekleri vb) yaratmaya, varsa gelifltirmeye dönük ad›mlar h›zl›ca at›lmal›d›r.
Benzer sald›r›larla karfl› karfl›ya kalan Yunanistan, Fransa vb. ülkelerdeki ö¤renci
gençli¤in mücadelesini inceledi¤imizde
haklar aç›s›ndan daha ileride olmalar› bir
tarafa ö¤renci örgütlülüklerinin kitleselli¤ini ve etkinli¤ini görüyoruz, bu önemli bir
derstir.✌
(1) E¤itim, Üniversite, YÖK ve Ayd›nlar-Temel Demirer, Sibel Özbudun-syf
233
Tekirda¤ 2 No’lu F Tipi’nden bir
Tutsak Partizan
13
Ekim 2007
TMMOB yönetimi de yetkin mühendislik
oyununa gelmekte!
Ülkemizdeki toplumsal hareket içinde
önemli bir yeri olan TMMOB’un özellikle
son y›llarda üyelerinin ve genel olarak halk›n
sorunlar›ndan uzaklaflt›¤›, AB’ye uyum projelerinin içinde etkin flekilde yer ald›¤›, piyasayla iliflkilerini gelifltirdi¤i görülmektedir.
Halk›n ve üyelerinin sorunlar›ndan uzaklaflma ile düzene daha fazla entegre olma sürecinin birbiriyle iliflkili oldu¤undan hareket
eden TMMOB üyesi devrimci-demokrat mimar, mühendis ve flehir planc›lar›
TMMOB’un gelene¤ine sahip ç›karak yönetim anlay›fl›n› de¤ifltirmek amac›yla çeflitli
platformlarda bir araya gelmektedir. Bunun
bir örne¤ini de Art› ‹vme Dergisi’nden,
Emek Hareketi’nden ve Sosyalist Demokrasi Hareketi’nden TMMOB üyelerinin öncülük etti¤i Birlik Hareketi’nin çal›flmalar› oluflturmaktad›r.
Birlik Hareketi kendisini tan›tmak ve
TMMOB üzerine düflünce al›flveriflinde bulunmak amac›yla 29 Eylül tarihinde ‹stanbul
Kad›köy’de Bar›fl Manço Kültür Merkezi’nde “Temel Toplumsal Sorunlar ve
Nas›l Bir TMMOB?” bafll›kl› bir forum örgütledi.
Forumda ilk olarak kuruluflundan günümüze TMMOB’un tarihini anlatan bir sunum
yap›ld›. Özellikle 1970’lerde toplumsal muhalefet içinde, halk›n sorunlar›n› ön plana
alan bir misyonla hareket eden TMMOB’un
80 cuntas›n›n ard›ndan uzun süre varl›k yokluk sorunu yaflad›¤›, bu dönemde gerekli demokratik mekanizmalar›n iflletilemedi¤i belirtildi. 90’l› y›llardan itibaren ise 80 öncesinde devrimci mücadelede bulunan ancak 80
sonras›nda kendi ifllerini kurup giderek zenginleflen yöneticilerin TMMOB’un çizgisini
de de¤ifltirdi¤i ve giderek düzene entegre
olan, üyelerinden kopan ve bürokratlaflan
bir çizginin hâkim oldu¤unu ve bunun sonucunda bugünkü gerçekli¤in ortaya ç›kt›¤› belirtildi. Ard›ndan Birlik Hareketi’nin anlay›fl›
ve ilkelerini s›ralayan bir aç›klama yap›ld›. Bu
aç›klamada Birlik Hareketi tüm ilerici, demokrat, devrimci, sosyalist mimar, mühendis ve flehir planc›lar›na ça¤r› yaparak onlar›
anti-emperyalist temelde, taban›n demokratik inisiyatifini gelifltirecek ve s›n›fsal sorunlar› ön plana ç›karan bir anlay›fl›n TMMOB
yönetimini devralmas› için harekete geçme
ça¤r›s›nda bulundu. Hareket özellikle AB’ye
uyum ad› alt›nda dayat›lan yetkin mühendisli¤e karfl› oldu¤unu da özellikle vurgulad›.
TMMOB yönetiminin üye taban›ndan
kopmas›na paralel içindeki farkl› görüfllerin
kendisini ifade etmesine izin verilmedi¤i de
forumda belirtildi. Özellikle en son gerçekleflen “TMMOB Mühendislik, ‹stihdam
ve Ücretlendirme Sempozyumu”nda
bunun bariz flekilde ortaya ç›kt›¤›, yönetim
haricinde hiçbir üyenin, grubun ve örgütün
bildiri sunmas›na, söz almas›na izin verilmedi¤i örnek gösterildi. TMMOB yönetimindeki profesyonel yöneticilerin önemli k›sm›n›n
flirket sahibi oldu¤unun dillendirildi¤i forumda bunun da etkisiyle TMMOB’un ücretli ve
iflsiz üyelerinin ç›karlar›n› ve taleplerini savunmad›¤›, tersine yetkin mühendislik örne¤inde oldu¤u gibi piyasan›n lehine düzenlemelere
katk›
sundu¤u
vurguland›.
TMMOB’un gelir elde etmek için projeler
kabul etti¤i, art›k TMMOB’un da iflveren haline geldi¤i, sadece Makine Mühendisleri
Odas› ‹stanbul fiubesi’nin 40’dan fazla mühendisi istihdam etti¤i belirtildi.
Forumda bu sürecin iç tart›flmalara da
yans›d›¤› vurguland›. 90’l› y›llar›n bafllar›nda
“TMMOB siyaset yapmal› m› yapmamal› m›?”
sorusunun ortaya at›larak devrimci-demokratik siyasetin d›fllanmas› ve düzenle daha
fazla bütünleflmenin ad›mlar›n›n at›ld›¤›n›,
daha sonras›nda “TMMOB demokratik kitle
örgütü mü mesleki örgüt mü?” sorusunun öne
ç›kart›larak toplumsal muhalefet içindeki yerinin budanmaya çal›fl›ld›¤›n›, son dönemde
de AB’ye uyum sürecinin engellenemez ve
kaç›n›lmaz oldu¤u iddias›yla sürece dahil olarak daha avantajl› oldu¤u teziyle yola ç›k›larak AB emperyalizminin dayatmalar›n›n sahiplenildi¤i yorumu yap›ld›.
Forumda ayr›ca ö¤renciler de söz
alarak TMMOB Ö¤renci Üye Komisyonlar›nda yaflanan sorunlara de¤indiler. Ö¤renci üye komisyonlar›n›n önemli bir
k›sm›n›n yetkin mühendisli¤e karfl› oldu¤u,
TMMOB yönetimini desteklemedi¤i, bu komisyonlar›n demokratik flekilde iflletilmedi¤i, muhalif görüfllerin bast›r›ld›¤›, yetkin mühendisli¤e karfl› ç›kan baz› komisyonlar›n (‹stanbul MMO Ö¤renci komisyonu gibi) da¤›t›ld›¤›, 10 Mart’ta gerçekleflen Makine Mühendisleri Ö¤renci Kurultay›’nda ve öncesinde yerellerdeki kurultaylarda a¤›rl›k kazanan yetkin mühendislik karfl›tl›¤›n›n sonuç
bildirgesine yans›t›lmad›¤› anlat›ld›. Ö¤rencilerin büyük tepki gösterdi¤i yetkin
mühendislik üzerinden ciddi bir hareketin oluflabilece¤i ancak TMMOB yönetiminin buna engel ç›kartt›¤›, örgütsüz ö¤renciler bir yana örgütlü
gençlerin dahi TMMOB’a gitmek istemedi¤i forumda vurguland›.
Forum birlik ve ortak hareket ça¤r›s›yla
sona erdi.
‹stanbul YDG
ÇUKUROVA ÜN‹VERS‹TES‹NDE
ULAfiIM HAKKIMIZ ENGELLENEMEZ!
‹NCE MEMED TANITIM ÇALIfiMALARI
izler taleplerimizi yurttan –tekrar yurda olan kesime kadar ulafl›m›n ücretsiz olmas› yönünde belirledik. fiimdi toplant› günü bu talep do¤rultusunda
neler yap›labilece¤imizi tart›fl›p al›nan kararlar› hayata geçirece¤iz. Bizler Çukurova Üniversitesi ö¤rencileri olarak
yaflanan bu hak gasp›na karfl› kararl› bir flekilde mücadelemizi sürdürece¤iz.
Üniversitemizde geçen y›l oluflturulan
“amatör sanat günleri” bize bu y›l için
bir fikir verdi. ‹nce Memed Kitap-Kafe’mizi ö¤rencilere daha çok sahiplendirebilmek için bu y›l “kendi atölyeni kur” fliar›yla bir çal›flma bafllatt›k. Bu çal›flma özgülünde üniversitede bulunan, amatör flekilde sanatla u¤raflan ö¤renciler için ‹nce
Memed’i karfl›l›k almadan ö¤rencilere açmaya karar verdik. Özellikle yer s›k›nt›s› çekti¤ini bildi¤imiz, sanatla u¤raflan ö¤renciler için böyle bir imkan
yaratman›n olumlu olaca¤›n› düflündük.
‹lk etapta el ilanlar› ç›kar›p üniversite
içinde da¤›tmaya bafllad›k. ‹ki gün boyunca
yo¤un olarak da¤›tt›¤›m›z el ilanlar› ö¤renciler aras›nda olumlu bir tepkiyle karfl›land›. ‹lk gün Güzel Sanatlar Fakültesi’nde da¤›t›ma gittik. Fakat o gün birçok ö¤renciyi
fakültede bulamad›k. Fakültede bulunan
Ekim 2007
14
ö¤rencilere el ilanlar›n› da¤›t›p ayn› zamanda ‹nce Memed Kitap Kafe’yi de tan›tmaya
çal›flt›k. Bu s›rada tan›flt›¤›m›z bir ö¤retim
üyesi bize ‹nce Memed Kitap Kafe’nin nas›l bir yer oldu¤unu ve AKP ile bir ba¤›n›n
olup olmad›¤›n› sordu. Biz de bir ba¤› olmad›¤›n› ve buran›n bir kültür yeri oldu¤unu anlatt›k. Bize olumlu yaklaflan ö¤retim
üyesi elimizden biraz el ilan› al›p ö¤rencilerini bize yönlendirece¤ini söyledi. Bu
olumlu durum bizi daha da flevklendirdi.
Ertesi gün yemekhane önünde devam
eden da¤›t›mlar›m›z da ö¤renciler taraf›ndan ilgiyle karfl›land›. Ayr›ca üniversitede
bulunan “amatör sanat günleri” bileflenleri ile konuflmam›z do¤rultusunda bu
arkadafllar›n da deste¤ini ve olumlu yorumlar›n› almam›z bizi mutlu etti. Bu çal›flmalar›m›z önümüzdeki günlerde daha yo¤un bir flekilde devam edecek.
ÇÜ YDG
B
2002’den bu yana Çukurova Üniversitesi’nde süren ulafl›m sorunu flimdi
yeni bir hak sald›r›s›yla daha gündeme
gelmifl durumda. Üniversite içerisinde
ücretsiz olan Balcal› otobüsleri art›k Su
Ürünleri Fakültesi’nden itibaren ücret
almaya bafllam›flt›r. Ayr›ca yurttan üniversiteye olan k›s›mda 40 YKR olan ücret 50 YKR’ye yükseltilmifltir.
Bu durum karfl›s›nda tepkilerini dile
getiren ö¤renciler bir fleyler yap›lmas›n›
istemektedir. Bu istek do¤rultusunda
bir araya gelen ö¤renciler 9 Ekim Sal›
günü için genifl kat›l›ml› bir toplant› karar› ald›. Bu karar› üniversite içerisinde
toplant› tarihine kadar sesli ajitasyonlarla, bire bir konuflmalarla duyurusu yap›lmas› karar› ç›kt›. Bu ba¤lamda bir eylem takvimi toplant› günü genifl kat›l›mla ele al›nacak.
Bizler taleplerimizi yurttan –tekrar
yurda olan kesime kadar ulafl›m›n ücretsiz olmas› yönünde belirledik. fiimdi
toplant› günü bu talep do¤rultusunda
neler yap›labilece¤imizi tart›fl›p al›nan
kararlar› hayata geçirece¤iz. Bizler Çukurova Üniversitesi ö¤rencileri olarak
yaflanan bu hak gasp›na karfl› kararl› bir
flekilde mücadelemizi sürdürece¤iz.
ÇÜ YDG
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
“Atefl düfltü¤ü yeri yakar” derler bizim co¤rafyada büyüklerimiz. Daha hayat›n ne demek oldu¤unu ö¤renmeye çal›fl›rken o çok so¤uk ölümün a¤›na tak›lan gencecik çocuklar›n haberleriyle kirleniyor dünya. Hem de nas›l bir kirlenmeyse bu, etraf›nda yoksullu¤un ve ateflli
silahlar›n kara izini b›rak›yor her seferinde.
Oyun maksad›yla tutulan bir bomba sonucu ya da
hayat›n zorunluluklar›n› gencecik bedeninde tafl›maya bafllayan ve çamafl›r y›karken küçücük elleriyle bo¤ularak etraf›n› saran karanl›¤›n izlerini
bast›ramayan, ad›na da utanmadan “kader” denilen ve bu sonucu hak edecek hiçbir fley yapmayan
kardefllerimin, k›z kardefllerimin ac›mas›z öyküsüdür bu.
Bitlis’in Ahlat ilçesi öyle çok ad›n› duyabilece¤iniz bir flehir de¤ildir bizim co¤rafyada. Daha ba¤l› oldu¤u ilin ad›n› duyar duymaz yüreklerini titretir insanlar›n. Çünkü “o” flehirler yoksulluk
ve savafl demektir. “O” flehirler “di¤erlerine”
aittir ama “baz›lar›” böyle oldu¤unu söylese de
“benim oralar” der utanmadan. “Di¤erleri” sadece di¤erleri oldu¤u için iki kat ezilir bizim co¤rafyada. Ne yoksullu¤u ne de ulusal kimli¤ini
bilmeden do¤an çocuklar›n büyümeleri de
eziyet doludur bu nedenle. En içten gülümsemelerinin bile kenar›nda bir kayg›, bir hüzün görmemek mümkün de¤ildir. Çocuklu¤un en masum
oyunlar› bile savafl›n izleri aras›nda oynan›r “o” flehirlerde. Savafl›n izleri daha derindir bu nedenle.
Oyun için yap›lan bir kolyeden daha fazla anlam›
vard›r patlamam›fl mermilerin. Onlar sald›rganlar›n kara izli art›klar›d›r da ayn› zamanda.
Okullar›m›z›n aç›lmas› ile beraber yo¤un
bir döneme girmemiz bir oldu. Yaz tatilinde
dinlenerek biriktirdi¤imiz enerjiye gerçekten
ihtiyaç duyaca¤›m›z bir dönemden geçmekteyiz. Bir taraftan takvimsel eylemsellik süreçleri bafllarken di¤er taraftan YDG Konferans›n›n görev ve sorumluluklar› önümüzde durmakta. Okullar›n aç›lmas›ndan çok k›sa bir süre sonra bayram tatilinin bafllayaca¤› hatta baz› bölümlerin derse bafllamay› bayram tatilinden sonras›na erteledi¤i düflünüldü¤ünde gerçekten de önümüzde oldukça k›sa bir sürede
yapmam›z gereken fazlas› ile ifl durmaktad›r.
Bunlar sorunun objektif yanlar›n› oluflturmalar›na karfl›n düzenli ve planl› bir
pratikle birçok sorunun üstesinden gelebilece¤imizi de unutmayal›m. Yeter ki
yapaca¤›m›z›n en küçük ifli dahi kitlelerle beraber yapmaya çabalayal›m.
1980 Askeri Faflist Cuntas›n›n ürünlerinden biri olan YÖK’ün kurulufl tarihine yaklaflmaktay›z. 6 Kas›m eylemliliklerini sadece takvimsel bir süreç olarak ele almamam›z gerekti¤i dergimiz sayfalar›nda neredeyse her y›l yaz›lan bir konu olmas›na karfl›n maalesef çok da
ilerisine gidemedi¤imiz bir gerçek olarak karfl›m›zda durmakta. “Platform toplant›lar› olduolmad›”, “yürüyüfl mü-oturma eylemi mi? ya-
DÜfi D ÜfiLER‹MDEN
Ahlat ilçesine ba¤l› Burcukaya köyü öyle çok
ad›n› duyabilece¤iniz bir köy de¤ildir bizim co¤rafyada. Mesela ben ilk kez duydum Bilal kardeflim
vesilesiyle. Ben Bilal’i de tan›mazd›m ya so¤uk bir
haber olarak rastlamasayd›m izine. Bilal de ölmezdi e¤er rastlamasayd› patlamam›fl bir el bombas›na. Ne benim y›¤›nlarca kelime aras›nda rutin bir
haber olan Bilal’e rastlamam ne de Bilal’in patlamam›fl el bombas›na rastlamas›, kader olmasa gerek diyorum sadece ve ne desem anlatamam biliyorum bu ac›y›. Bilal kardeflim on iki yafl›ndayd›
buldu¤unda el bombas›n›. Oyuncak sand›¤›nda on
iki yafl›ndayd›. Kendisi gibi olanlar›n üzerine panzerler yürüdü¤ünü görmüfltü kesin Bilal, belki
kendi ailesinden birilerinin illegal hayatlar› bile olabilirdi ve Bilal bunun ne demek oldu¤unu anlayabilirdi muhtemelen. Bilal çocuk olmaktan öte ve
önce “di¤erleri” olarak tan›n›rd› çünkü bizim co¤rafyada. Hep ayr›mc›l›klara tabi kal›rd› ama ayr›mc›l›klara tabi kald›¤›n› söyleseydi duyulur bir sesle,
yafl› önemli de¤il, ayr›mc› ve ayk›r› olurdu ac›mas›zca. ‹flte Bilal bunun ne demek oldu¤unu bilememifltir diyorum ben. Çünkü ben Bilal’den büyü¤üm ama ben de bilmiyorum hâla ne demek oldu¤unu. Bilal, U¤ur’un1 ad›n› duydu mu bilmem ama
U¤ur da on iki yafl›ndayd› bedenine on üç kurflun
saplan›rken ve o kurflunlar da kolye olamayacakt›
art›k. Çünkü patlam›flt› hepsi ve oyuncak olamaya-
cakt› bedenine sapland›¤› U¤ur kardeflimin elinde.
U¤ur kardeflime “di¤erleri”nden oldu¤u için terörist dediler. On iki yafl›nda babas›n›n gözleri önünde katledilmesinden sonra. Babas› ac›s›n› duyamad› bile çünkü o da “di¤erleri”ndendi ve öldürülmüfltü ayn› gün, olay mahallinde. Mizgin ise dokuz yafl›ndayd› gencecik bedenini ateflli silahla tahrip ederken “birileri”. Mizgin dokuz yafl›nda ölmüfltü ama ben bilmiyorum kaç yafl›nda “terörist”
oldu¤unu. Muhtemelen do¤du¤u gün olmufltu “birileri”ne göre.
K›z çocu¤u olmak zordur bizim co¤rafyada.
Hele bir de “o” flehirlerdeyse daha da zordur.
Çocuklar›n düflleri büyük olur ama “di¤erleri”ndense e¤er ya daha az dövecek bir koca ya da
daha uzun kal›nabilecek okul s›ralar›d›r en büyük
düfller. fianl›urfa’n›n Hilvan ilçesine ba¤l› Afla¤›çatak köyü de “di¤erleri”nin köyüdür. “O” köyde
oturan k›z kardefllerim krefllerde büyüyemez adlar› çocuk olsa da. Kilim y›kamak
için baraj gölünün k›y›s›na gitmek gerekir
çünkü ve zaten baraja gitmek en büyük e¤lencedir “o” köyde oturanlar için. On bir yafl›ndaki Ebru bu yüzden yüzmek ister barajda yüzme bilmemesine ra¤men. En ola¤anüstü olayd›r
barajda yüzmek belki de onlar için. En e¤lenceli
tek oyundur belki de. Kesin olan ise on bir yafl›nda çocuk olmak çok güzeldir. Yine kesin olan ise
YÖK’ü YÖK’ten etkilenen kitle ile
birlikte protesto edelim!
p›lacak”, sürecin özünden ba¤›ms›z olmasa da asl›nda çok da merkezinde olmayan tart›flmalarla genelde çal›flmalar›m›z son birkaç güne s›k›fl›p kal›r.
Kitleden kopuk tart›flmalar eflittir kitlesel olmayan eylemler
Asl›nda tüm süreçlerde oldu¤u gibi bu süreçte de esas›nda kitle çizgimizi nas›l uygulayaca¤›m›z yatmakta. Neredeyse, her sene yapt›¤›m›z gibi tam da kitleleri ilgilendiren bu konular› onlar›n d›fl›nda “bir grup marjinal olarak
m›?” tart›flaca¤›z? “Yoksa bu konular› kitlelerin içinde, kan-revan onlar› ikna etmeye çal›flarak m›?” geçirece¤iz? Bu sene yapaca¤›m›z YÖK eylemleri tart›flmalar›n› mutlaka kitlelerle yapmal›, mümkün olan
en genifl çevreyi tart›flmalara katmaya
çal›flmal›y›z. Elbette ki di¤er devrimci gençlik örgütleri ile ortaklaflmaya çal›flmal›y›z ancak bu kitlelere ra¤men bir anlay›flla de¤il kitlelerin de içerisine kolayca dâhil edilebilece¤i
mekanizmalar dâhilinde bunu yapmaya özen
göstermeliyiz. Sorun asla sadece eylem
örgütlemeye indirgenmemelidir, sorunun merkezine eylemi kitlelerle beraber örgütleme bak›fl aç›s› yerlefltirilmelidir. Unutmamal›y›z ki kitleler, içerisinde
kendi sorunlar›n› görmedi¤i, kendini içerisinde var edemeyece¤i, emek harcamad›¤› bir
eyleme ya kat›lmayacak ya da kat›lsa dahi sahiplenmeyecektir.
6 Kas›m eylemlilikleri yüksek ö¤renim
gençli¤i faaliyeti içerisinde s›çrama yaratabilecek bir yerde durmaktad›r, adeta bir senenin
seyrini belirleyebilmektedir. Birçok üniversitede 6 Kas›m eylemlilikleri hareketli ve yüksek kat›l›ml› geçti¤inde üniversite sene içerisinde hareketlilik devam etmektedir. Bu sene 6 Kas›m döneminde yakalayaca¤›m›z hareketlili¤in bir senelik faaliyetimizi hareketlendirmesinin yan› s›ra bu
hareketlili¤in ve bu süreçte elde edece¤imiz deneyimlerin konferans›m›za tafl›nmas› da ayr›ca bir öneme sahiptir.
Bu süreç içerisinde kitlelere yapaca¤›m›z
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
on alt› yafl›ndaki Öznur’un, yirmi yafl›ndaki Ümran’›n, on iki yafl›ndaki Kamile’nin, on üç yafl›ndaki Hülya ve Sütba¤’›n ve sadece alt› yafl›ndaki
Esra’n›n yaflamay› çok sevdi¤idir. Yedi k›z kardeflim muhtemelen ölümden çok korkuyorlard› ve
bu yaflta ölmek yoktu planlar›nda muhtemelen,
her ne kadar kad›n olmak zor da olsa bizim co¤rafyada. Yaflamdan daha de¤erli olan fleyi ise hayatlar›n› vererek kan›tlad›lar onlar. ‹llegal yak›nlar›n›n i¤difl edilmifl bedenlerini gözünden
tek damla yafl akmadan alan analar›n, k›z
kardefllerin yaflad›¤› yerlerde yaflad›lar onlar da ve ayn› ac›ya al›flm›fl hayatlar›yla bir
kere bile tereddüt etmeden kurtarmak için
birbirlerini el ele ölüme gittiler. Çünkü ç›kar›ld›klar› adli bir vaka kapsam›nda ›slak bedenleri,
ikisinin elleri kenetliydi birbirine. Hayattan daha
fazla tutunaca¤› el Öznur’un eli oldu¤u için çekinmeden tutmufltu Esra o eli ve alt› yafl›ndayd› daha.
Böylesi ac›lar çok yaflan›r bizim co¤rafyada
ama yine de al›fl›lmazd›r. “Atefl düfltü¤ü yeri yakar” çünkü. Al›fl›lmazd›r ama bir ça¤layan›n kuruyan sular› gibi kurutur analar›n gözlerini böylesi
ac›lar. Çünkü bizim co¤rafyada illegal o¤lunun cans›z bedenini almas›na bile izin verilmez ço¤unlukla analar›n. “Di¤er” çocuklar›n
yüzündeki en hesaps›z gülümseyiflte bile ac› vard›r
“o” flehirlerde. Analar›n ise içlerine ak›tt›klar› gözyafllar›...✌
Bir YDG’li
1 U¤ur Kaymaz: 21 Kas›m 2004 tarihinde yasad›fl› örgüt üyesi oldu¤u gerekçesiyle babas› ile birlikte öldürülen
kardeflimiz.
ça¤r›lar›n somut ajitasyon materyalleri üzerinden yapmaya özen göstermeliyiz. Kitlelerin
günlük yaflamda sürekli karfl›laflt›klar›, onlar›n
hayat›n›n bir parças› olan ve rahats›zl›¤›n› hissettikleri konular› tespit edip bu konular›n
teflhirini yürütmemiz gerekmektedir. Ayr›ca
son dönemde ç›kart›lan yasalar› ifllemeli, bu
yasalarla ilgili yürütece¤imiz çal›flmalar› ve
konferans duyurular›n› çal›flmalar›m›z›n merkezine koymal›y›z. Yasalarla ilgili teflhir
al›flmas› yürütürken yasalara hakim olmam›z ve somut yans›malar›n› günlük
yaflamda karfl›m›za ç›kan bin-bir çeflit
canl› örnek ile kitlelere gitmemiz gerekmektedir. Birçok yasa yavafl yavafl uygulanmaya bafllamakta, oldukça genifl bir alanda
sertifika vermek için kurslar aç›lmakta, özel
üniversiteler kamu üniversitelerinden fakülte
kiralamakta, YÖK’ün isminin ve ifllevinin de¤ifltirilerek Üniversiteler Aras› Koordinasyon
Kurulu olarak de¤ifltirilmesi tart›fl›lmaktad›r.
En son olarak da uzun yol floförleri için mesleki yeterlilik s›navlar› için son baflvuru tarihi
30 Eylül’dü ve bu ay s›nav gerçekleflecek. Bu
örnek de asl›nda bu yasalar›n toplumun tüm
kesimlerini ilgilendirdi¤i söylemimizin ne kadar hakl› oldu¤unu pratikte görmüfl olduk.✌
‹stanbul YDG
15
Ekim 2007
KOLEKT‹F‹N
SES‹
90. YILINDA BÜYÜK EK‹M DEVR‹M‹”N‹N K
1917 Ekim’inde emekçilerin ilk sosyalist
devleti Bolflevik Parti’nin önderli¤inde büyük bir devrimle kurulmufltur. Kapitalizmin son aflamas› olan emperyalizm
ça¤›n›n daha bafl›nda iflçi, köylü ve
tüm emekçilerin bu büyük kalk›flmas›
dünya üzerindeki ezilenlerin umudu,
ezenlerin ise kâbusu olmufltur. Bu büyük devrimin üzerinden 90 y›l geçmifl olsa
da onun kazan›mlar›, emekçilerin özgürlük
mücadelesi ve demokrasi gereksinimi aç›s›ndan yads›namayacak kadar önemlidir.
Demokrasi bir yönetim arac› olarak hangi s›n›f›n elinde oldu¤u ile anlaml›d›r. Burjuva demokrasisi nas›l ki
emekçiler için bask› ve sömürü anlam›na
geliyorsa proleter demokrasi de tüm gerici
s›n›flar›n bask› alt›nda tutulmas› ancak tüm
halk kesimlerinin gerçek demokrasiyle tan›flmas› anlam›na gelmektedir. ‹flte proleter
demokrasinin ve baflka bir ifadeyle proletarya diktatörlü¤ünün, bu konuda eksiklikleri olan Paris Komününü saymazsak, ilk örne¤i olan Sovyetler Birli¤i deneyiminden
bizlerin ö¤renece¤i çok fley bulunmaktad›r.
Daha henüz 1900’lü y›llara yeni girilirken Rusya, dünya üzerinde geliflimi yavafl ülkelerden birisi olarak yer al›yordu. Feodal
kal›nt›lar›n etkisi alt›nda özellikle köylülerin
yar›c›l›k vb. yöntemlerle sömürülüyor olmas› gerçekli¤i, toprak sorununun önemini
ortaya ç›kar›yordu. “Toprak köleli¤inin
kal›nt›lar›, ço¤u kere köylü iflletmelerinin gelirini aflan a¤›r vergiler ve toprak a¤alar›na ödenen
azat tak-
sitleri, köylü y›¤›nlar›n› sefalete düflürüyor, ocaklar›n› söndürüyor ve köylüleri, yeni geçim yolu aramak üzere
köylerinden uzaklaflmaya zorluyordu.
Bu köylüler, flehirlerde imalâthane ve
fabrika kap›lar›na dökülüyorlard›.
Böylece fabrikatörler de ucuz iflgücü
elde ediyorlard›.” (SBKP Tarihi s.15,
Bilim ve Sosyalizm Yay.) Otokrasinin
bask›s› karfl›s›nda emekçiler, sömürü alt›nda
her gün daha fazla eziliyorlard›. Topraklar›
oldukça genifl olan Rusya’da Rus olmayan
tüm milliyetler alt tabakadan görülüyor ve
yo¤un bir asimilasyona tabi tutuluyorlard›.
1900’lü y›llar›n bafl›nda özellikle sanayide yaflanan büyüme, iflçi s›n›f›n›n nicelik olarak afl›r› büyümesini de beraberinde getirmiflti. 1890 ile 1900 y›llar› aras›nda iflçi say›s›n›n yaklafl›k 1 buçuk milyondan 2 milyon
700 bine ç›kmas› bu de¤iflimin göstergesiydi. Buna ra¤men Rusya nüfusunun 5/6’i topra¤a ba¤l› bir hayat sürüyordu. Bununla birlikte tar›mda kapitalistleflmenin yayg›nlaflmas›yla birlikte yoksul köylüler daha fazla
sömürüye maruz kal›yor, kulaklar (k›r burjuvazisi) ise daha fazla palazlan›yordu. Ayn›
durum sanayi proletaryas› için de geçerliydi.
Sanayide çal›flma saati en az 12,5 iken bu,
baz› sektörlerde 14-15 saate kadar ç›k›yordu. Ücretlerin düflüklü¤ünün yan› s›ra iflçi
ölümlerinin yo¤unlu¤u iflçi s›n›f›n›n kinini daha da artt›r›yordu. Böylece 1800’lü y›llar›n sonunda, yasak olmas›na ra¤men
kendili¤inden iflçi sendikalar› kurulmaya bafllam›fl ve Rusya’da büyük çapl› grevler örgütlenmiflti.
Rusya’da devrimci
hareketin ilk y›llar›
S›n›f hareketinin geliflmesine paralel Rusya’da Marksist gruplar da boy göstermeye bafllam›flt›. Bunlar›n ilki
1883 y›l›nda kurulan Eme¤in Kurtuluflu grubuydu ve
kurucusu Plehanov’du.
Henüz Rusya’n›n ilk
Marksist grubu olan
Eme¤in
Kurtuluflu’nun büyük hatalar›
da bulunuyordu. Hatalar›n ve kazan›mlar›n birikimi ile 1898
Mart ay›nda çeflitli
gruplar›n birleflmesi
sonucu
RSD‹P
(Rusya Sosyal Demokrat ‹flçi Parti-
Ekim 2007
16
si) kuruldu. ‹flte Ekim Devrimi’ne uzanan
yol partileflerek bu tarihte as›l anlam›n› kazanmaya bafll›yordu.
RSD‹P’in birinci kongresine sadece 9
delege kat›lm›flt›. Parti kongresinin ele al›n›fl›ndaki hatalarla farkl› gruplar aras›ndaki
ideolojik farkl›l›klar, RSD‹P’in tam bir parti
gibi ifllemesine her zaman engel olmufltur.
Bu nedenle Lenin, kendi düflüncelerini savunabilmek için bu dönemde ‹skra adl› gazeteyi ç›karmaya karar vermifltir. S›k› bask›dan
kaynakl› ‹skra yurtd›fl›nda bas›l›yor ve Rusya’ya gizli yollarla sokuluyordu. Bu dönemde devrimci hareketin karfl›s›ndaki en tehlikeli sapma, RSD‹P’in içerisinde de yer edinen Ekonomistlerin görüflleriydi. Ekonomistler, adlar›ndan da belli oldu¤u gibi ekonomik mücadeleyi politik mücadeleden ay›rarak ele al›yorlar ve ona üstün tutuyorlard›. Politik mücadelenin gereksiz, ekonomik
mücadelenin ise iflçilerin tek kurtuluflu oldu¤unu, bu yüzden de iflçileri siyasal olarak
bilinçlendirecek bir partiye ihtiyaç duyulmad›¤›n› savunuyorlard›. Lenin bu dönemde
ekonomistlere karfl› bildiriler ve makaleler
yay›nlayarak, ekonomistlerin gerçek yüzünü
a盤a ç›karmaya çal›flm›flt›r. Rusya’da ortaya
ç›kan bu ilk ekonomist hareket, bir partinin
gereksizli¤ini savunsa da ekonomizm her
zaman bu flekilde ortaya ç›kmam›flt›r. Özü
itibariyle parti tasfiyecili¤ini savunsa da ekonomizm, bunu bir parti alt›nda da yapabilmektedir. ‹flçilerin kendili¤inden mücadelesini yeterli gören ve s›n›f›n arkas›na tak›lan
ekonomist düflünce, ayn› zamanda kendili¤indencili¤in de beslendi¤i kaynakt›r. Ekonomizm ve kendili¤indencilik beklemeci, evrimci bir tavra denk düfler ve
Marksizmin ihtilalci ruhunun, irade ve
özne kavramlar›n›n tamamen karfl›s›ndad›r.
‹flte 1800’lü y›llar›n sonunda Rusya devrimci hareketinin karfl›s›nda böyle bir sorun
bulunmaktayd›. Lenin bu sapmaya karfl› verdi¤i mücadelenin yan› s›ra yukar›da da bahsetti¤imiz gibi kendi düflüncelerine daha yak›n gruplar›n da deste¤ini alarak Aral›k
1900’de ‹skra’n›n ilk say›s›n› ç›karm›flt›.
Ekonomistlerin yay›n organlar› olan Raboçaya Mysl ve Raboçeye Dyelo yapt›klar›
propagandayla oldukça kalabal›k bir kesimi
etkiliyorlard›. Lenin bu durumun güçlü,
çelikten ve disiplinli bir parti anlay›fl›na büyük bir zarar verece¤ini bildi¤inden
dolay› 1900’lü y›llar›n bafl›nda temel mesele
olarak parti sorununu tart›flmaya bafllam›flt›. Hem ekonomistlerle mücadele hem
de parti anlay›fl› oluflturma amac›yla “Nereden Bafllamal›” ve “Ne Yapmal›” adl›
eserleri yazan Lenin, bu kitaplar›nda devrimci bir partinin nas›l olmas› gerekti¤inin ilkelerini ortaya koymufltu. 1902 y›l›nda yay›nlanan Ne Yapmal› adl› kitab›n etkisi büyük olmufltu. Lenin’in ekonomizme karfl›
verdi¤i mücadele etkilerini k›sa sürede göstermifl ve RSD‹P’in ikinci kongresinde ekonomistler ciddi bir grup olmaktan ç›km›fllard›.
Ancak 1903 y›l›nda yap›lan RSD‹P 2.
Kongresi farkl› sorunlarla aç›l›yordu. Özellikle parti program›n›n tart›fl›lmas› esnas›nda
giderek büyüyen bu anlaflmazl›klar RSD‹P
içerisinde iki ayr› grubun ortaya ç›kmas›na
neden olmufltu. Lenin’in yo¤un çabas› sonucunda ‹skra grubunun haz›rlad›¤› program,
bu kongrede parti program› olarak kabul
edilmiflti. Kongrede en fazla tart›fl›lan konu
ise Parti tüzü¤ünün nas›l olaca¤› sorunu olmufltu. Biçimde yans›yan bir sorun gibi görünse de parti üyeli¤inin nas›l belirlenece¤i
sorunu, oldukça önemli bir konuydu. Lenin parti üyelerinin parti örgütlerinde
örgütlü olmalar›n›, düzenli aidat vermelerini ve parti program›n› kabul etmelerini zorunlu k›lmak gerekti¤ini
savunuyordu. Buna ra¤men Lenin’in karfl›s›nda yer alan Martov’un önerisi parti tüzü¤ünün birinci maddesi olarak kabul edilmiflti. Sonraki tart›flmalarda kongreden baz›
ekonomistlerin ve oportünistlerin çekilmesiyle beraber Lenin’in yan›nda saf tutanlar
kongrede say›ca öne geçmifllerdi. Böylece
bu kongrede Lenin’in yan›nda duranlara
Rusçada ço¤unluk anlam›na gelen Bolflevik, Martovculara ise az›nl›k anlam›na gelen
Menflevik ad› verilmiflti. Menfleviklerin
parti tasfiyecili¤ine denk düflen anlay›fllar›na
karfl› Lenin çelik disiplinli ve s›n›f›n öncüsü
bir parti anlay›fl›n› savundu. Lenin’in ünlü
Bir Ad›m ‹leri ‹ki Ad›m Geri adl› eseri
iflte bu dönem yaz›lm›flt›r.
1905 Devrimi
Ocak 1904’te bafllayan Rus-Japon savafl›
ülke çap›nda emekçilerin daha fazla bask› ve
yoksullukla karfl› karfl›ya kalmas›na neden
olur. 3 Ocak 1905 tarihinde Petersburg’da
Putilov fabrikas›ndan 4 iflçinin at›lmas› üzerine bafllayan grev yayg›nlaflarak büyür. Çar›n kurdurdu¤u Rus Fabrika ‹flçileri Derne¤i
adl› karfl›-devrimci örgüt, büyük bir k›y›m
planlayarak 9 Ocak tarihinde “Çara yalvarma” adl› bir eylem tertipler. Çar›n ve gericilerin planlar›n› önceden tahmin eden Bolflevikler bu eylemi iptal ettirmeye çal›fl›rlar
ancak iflçiler halen Çara güveniyorlard›r ve
eylem 9 Ocak tarihinde gerçekleflir. Politik
süreç aç›s›ndan böyle bir eylemin ör-
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
±CMYK
KOLEKT‹F‹N
SES‹
AZANIMLARI YOLUMUZU AYDINLATIYOR!
gütlenmesini do¤ru bulmamalar›na
ra¤men sadece Bolflevikler iflçilerle
omuz omuza yürürler. Çar›n askerleri
say›lar› 140 bini bulan iflçilerin üzerine kurflun ya¤d›r›r. Sonuçta binden fazla iflçi ölürken iki binin üzerinde iflçi de yaralan›r. Bu
nedenlerden kaynakl› bu olaya Kanl› Pazar ad› verilir.
Çar›n bu komplosu beklentisinin tam
tersi bir etki gösterir. Kanl› Pazar›n ard›ndan birden bire iflçi grev ve eylemleri muazzam derecede art›fl gösterir. Ocak ay›nda
grevlere kat›lan iflçilerin say›s› 440 bini bulmufltur. Bunun yan›nda iflçilerin kolluk kuvvetlerine karfl› silah kulland›¤› eylemlerin de
say›s›nda art›fl olmaya bafllar. 1905 y›l›nda
yaflanan geliflmelerle beraber Bolflevikler
bir parti kongresinin toplanmas›n› ve bu
kongrede özellikle de partinin taktiklerinin
belirlenmesi gerekti¤ini savunmaya bafllarlar
ve kongre ça¤r›s›nda bulunurlar. Menflevikler bu ça¤r›ya olumlu cevap vermeyerek ayr› bir konferans toplarlar, böylece iki ayr›
parti kongresi toplanm›fl, yani fiili olarak iki
ayr› parti oluflmufl olur. Özellikle devrimin
öncüsü ve müttefikleri konular›nda Bolfleviklerle Menflevikler aras›nda ciddi görüfl
ayr›l›klar› oldu¤u bu kongrelerde anlafl›lm›flt›r.
1905 y›l›n›n sonlar›na do¤ru s›n›f›n huzursuzlu¤u büyük bir genel greve dönüflmüfltür. Bu grev öylesine büyük olur ki sonunda Çar bir manifesto yay›nlayarak daha
genifl özgürlükler sa¤lanaca¤›n› vaat etmek
zorunda kal›r. Elbette ki bu manifesto iflçileri kand›rmak için yay›nlanm›flt›r ancak siyasal bir genel grevin ne kadar etkili oldu¤u da
bu süreçte görülmüfl olur.
Sovyetler
1905 grevlerinin en önemli kazan›mlar›ndan birisi de ‹flçi Temsilcileri Sovyetlerinin kurulmas›d›r. “Bolflevikler, Sovyetlere devrimci iktidar›n bir çekirde¤i olarak bak›yorlard›. Onlar, Sovyetlerin
gücünün ve öneminin, tamamen,
ayaklanman›n gücüne ve baflar› derecesine ba¤l› oldu¤u düflüncesindeydiler.” (SBKP Tarihi, syf: 117)
‹ktidar›n nüvelerini henüz gericilik döneminde oluflturma anlay›fl› ve her türlü kitle örgütüne bu bilinçle bakabilmek oldukça
önemliydi. Devrimin öncesinde Menfleviklerin de anlayamad›¤› asl›nda buydu. Bizler
aç›s›ndan da çal›flma yürüttü¤ümüz
tüm DKÖ’lerde kitle inisiyatifini oluflturmak ve gelifltirmek halk iktidar›n›n
nüvesi olmas› aç›s›ndan da yads›namayacak bir öneme sahiptir.
1905 y›l›n›n Ekim ay›nda iflçilerin grevleri silahl› eylemlere dönüflmeye bafllam›flt›r.
Ancak gerek planlama hatalar›ndan gerekse
de baflka nedenlerden kaynakl› 1905 Devrimi Çarl›k taraf›ndan ac›mas›zca bast›r›l›r.
Buna ra¤men 1905 y›l›ndaki devrimin iflçi s›n›f›na büyük deneyimler de kazand›rd›¤›n›
aç›kça söyleyebiliriz. Keza henüz devrimin
üzerinden bir sene geçmiflken yani 1906 y›l›nda grevlere kat›lan iflçilerin say›s› 1 milyonun üzerine ç›kar. Ancak 1905 devriminin
yenilgiyle sonuçlanmas›n›n a¤›r bedelleri de
k›sa sürede kendisini hissettirmeye baflla-
m›flt›r. 1908 y›l›na gelindi¤inde ifl saatleri
artm›fl, genel ücretlerse büyük ölçüde düflürülmüfltür. Devrime yak›n küçük burjuva
saflarda da büyük bir çözülme gerçekleflmifltir. S›n›f›n en yaln›z kald›¤› ve en fazla
ezildi¤i dönemler yaflanmaya bafllam›flt›r.
Gericilik döneminin en önemli özelli¤i
ise RSD‹P içerisinde etkili olan sa¤c›-tasfiyeci grup olur. Mücadelenin yüksek oldu¤u dönemde kitlelerin peflinde kalan
ama devrimci mücadele içerisinde
saklanabilen unsurlar, karfl›-devrimin
bast›rd›¤› dönemde rüzgara karfl› durabilme cesaretini gösteremez ve bu
nedenle iflçi s›n›f›n›n partisinin tasfiye
edilmesini aç›ktan a盤a savunmaya
bafllarlar. Gericilik döneminde ustaca geriye çekilebilme inisiyatifini gösteremeyen
Menfleviklerin bir k›sm›n›n panik halinde savundu¤u bu düflünceye Bolflevikler, sonuna
dek karfl› dururlar. Düflman›n güç toplad›¤›
ve sald›rd›¤› bu dönemde Bolflevikler s›n›f›
ve kitleleri erken kalk›flmalara sokman›n hatal› olaca¤›n› savunurlar ve bu nedenle güç
biriktirerek illegal çal›flmaya a¤›rl›k vermeye
karar k›larlar: “Sözgelifli, yak›n gelecek-
te y›¤›nlar›, bir genel politik greve, ya
da silâhl› ayaklanmaya ça¤›rmak yanl›fl olurdu. Çünkü devrim hareketi
tavsam›fl, gerilemifl bulunuyordu; iflçi
s›n›f› son derece yorgun düflmüfltü;
gerici s›n›flar önemli derecede güçlenmifllerdi. Parti, ortaya ç›kan yeni
durum ve flartlar› hesaba katmazl›k
edemezdi. Sald›r› takti¤i yerine savunma takti¤ini, güç toplama ve biriktirme takti¤ini, kadrolar› gizli çal›flmaya yöneltme ve gizli eylemlere
at›lma takti¤ini, gizli yürütülen çal›flmayla iflçi s›n›f› örgütlerindeki legal
çal›flmay› birbirine uydurup ba¤lama
takti¤ini kullanmak gerekiyordu.”
(SPKP Tarihi, s: 191)
Bolflevik parti devrim mücadelesinden
vazgeçmifl de¤ildi. Kitle ve s›n›fla iliflkileri gelifltirmek, y›pranan savafl siperlerini yenilemek ve yak›n gelecekte planlanacak olan
kalk›flmaya haz›rlanmak gerekiyordu. Bu nedenle illegal çal›flmay› kurumsallaflt›rmak
önemli bir hale gelirken legal tüm olanaklardan sonuna kadar faydalanmak ve illegal
hücreleri legal kurumlarla çevreleyebilmek
sorunu Bolfleviklerin önünde duruyordu.
“Y›¤›nlarla ba¤lar› korumak amac›yla
Bolflevikler, meslek birliklerinden, hay›r kurumlar›, iflçi kooperatifleri, iflçi
klüpleri, kültür dernekleri ve halk evleri gibi legal kamu örgütlerinden yararland›lar.” (SBKP Tarihi, s: 192)
Bu dönemdeki geri çekilmeyi do¤ru alg›layamayan Bolfleviklerin bir k›sm› ise legal
olanaklar›n kullan›lmas› meselesine fliddetle
karfl› ç›karlar. RSD‹P içerisinde ç›kan likidatörlere (sa¤c›-tasfiyecilere) bir tepki de bar›nd›ran bu grup Otzovistler olarak tan›n›rlar. Nas›l ki Likidatörler partiyi aç›ktan
tasfiye etmeye çal›fl›yorlarsa Otzovistler de
DKÖ’leri ve legal çal›flmay› reddederek
partinin kitlelerle olan ba¤›n› koparmaya çal›fl›yorlard› ve özünde birbirine tepki olarak
ç›kan her iki ak›m da ayn› yola hizmet ediyor, partiyi etkisizlefltiriyorlard›.
Pravda’n›n etkisi
1912 y›l›nda gerçeklefltirilen RSD‹P’in
Prag Konferans› iflte bu sorunlar›n üzerine
örgütleniyordu. Bolflevikler art›k Menfleviklerle ayn› parti içinde yer al›namayaca¤›n›
savunuyorlard›. Bu nedenle Prag Konferans›nda Bolflevikler Menfleviklerle yollar›n›
ay›rd›lar. Likidatörler ve Otzovistler sorununda Marksist tutumu savunan Bolflevikler
Prag Konferans›’ndan güçlenerek ç›km›fllard›. Özellikle 1912 y›l›, Rusya genelinde di¤er
bir önemli olaya da sahne oluyordu. 1905
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
devriminin ard›ndan yenilgiye u¤rayan devrim yeniden yükselmeye bafll›yor, ülke genelinde grevlerin ve kitle eylemlerinin say›s›
art›yordu.
Devrimci dalgan›n genifllemesi, Bolflevik
Partinin de en önemli örgütlenme arac› olan
yay›nlar›n›n yayg›nlaflmas›n› beraberinde getiriyordu. 1912 y›l›nda ç›kar›lmaya bafllanan
Bolflevik gazete Pravda yaklafl›k 40 bin sat›yordu. Gazeteyi kolektif bir ajitasyon,
propaganda ve örgütlenme arac› olarak ele alan Bolflevikler onu çok etkin
kullanmaya bafllam›fllard›. 2,5 y›l içerisinde 8 kez kapat›lmas›na ra¤men Pravda
her seferinde iflçilerin deste¤iyle ismi de¤ifltirilerek tekrar ç›kar›lmaya bafllan›yordu.
Oluflturulan da¤›t›m komiteleri iflçi s›n›f›
içerisinde örgütlülüklere dönüflmeye bafllam›flt›. Daha da ötesi, yak›n bir zaman içerisinde iflçiler Pravda’y› kendi yay›nlar› olarak
benimsemifllerdi. Pravda iflçileri e¤itiyor ve
onlara s›n›f bak›fl aç›s›yla bakmay› ö¤retiyordu. “Pravda’da ayr› ayr› fabrikalarda
ve ayr› ayr› sanayi dallar›nda çal›flan
iflçilerin ihtiyaçlar›, istekleri ve iflçilerin kendi istekleri u¤runda nas›l mücadele yürüttükleri konusunda yaz›lar
ç›k›yordu. Pravda’n›n hemen hemen
her say›s›nda fabrikalarda patlak veren grevler üzerine yaz›lar ç›k›yordu.
Büyük ve uzun süreli grevlerde Pravda, öteki fabrika ve sanayi dallar›nda
çal›flan iflçilerin grevlerini desteklemek için örgütlenmelerine yard›mc›
oluyordu, iflçilerin ço¤unun günde ancak 70-80 kopik kazand›¤› o dönemde,
grevler için toplanan para bazen onbinlerce rubleyi buluyordu. Bu, iflçiler aras›nda proleter dayan›flman›n ve bütün
iflçilerin ç›karlar›n›n ayn› oldu¤u bilincinin bir ifadesiydi.”(iba) (SBKP Tarihi,
s: 215)
En yoksul kesim içerisinde da¤›t›lmas›na
ra¤men Pravda, bas›m giderleri noktas›nda
hiçbir s›k›nt› yaflam›yor ve bunun yan›nda iflçi dayan›flmas› ad›na da önemli ad›mlar at›yordu. Bu nedenle yay›nlar›n kitlelere nas›l
sahiplendirilece¤i noktas›nda en canl› örneklerden birisi Pravda olmufltur: “‹flçiler
Pravda’ya mektup, selâm, protesto
vb. göndererek, her politik olay›, her
zafer ya da yenilgi karfl›s›ndaki tepkilerini dile getiriyorlard›. Pravda’da ç›kan yaz›lar, iflçi s›n›f› hareketinin görevlerini tamamen Bolflevik görüfl
aç›s›ndan ayd›nlat›yordu. Elbette ki,
legal bir gazete, iflçileri aç›ktan a盤a
Çarl›¤› devirmeye ça¤›ramaz, buna
ancak imada bulunabilirdi.
➟
17
Ekim 2007
Bu ifadeleri bilinçli iflçiler mükemmel anl›yorlar ve y›¤›nlara anlat›yorlard›. Örne¤in, Pravda’da ‘1905 y›l›n›n eksiksiz ve k›s›tlanmam›fl istekleri’ üzerine
yaz›lar ç›kt›¤› zaman iflçiler, Bolfleviklerin devrimci sloganlar›ndan söz edildi¤ini, Çarl›¤›n devrilmesi, demokratik
cumhuriyet kurulmas›, toprak a¤alar›n›n topraklar›na el koyma, 8 saatlik ifl
günü sloganlar›ndan söz edildi¤ini anl›yorlard›.” (SBKP Tarihi, s: 215) Yine sadece
bir sene içerisinde Pravda’da 11 binden fazla
iflçi mektubunun yay›nlanm›fl olmas› Pravda’n›n nas›l sahiplenildi¤ini göstermifltir.
1. Emperyalist
Paylafl›m Savafl›
1914 y›l›na gelindi¤inde dünya çap›nda yeni
geliflmeler yaflanmaya bafllam›flt›. Emperyalistler aras› pazar kavgas›n›n k›z›flmas› sonucu büyük bir savafl patlak vermiflti. Rusya’n›n da dahil oldu¤u bu paylafl›m savafl›nda Bolflevikler d›fl›ndaki gruplar oldukça farkl› yaklafl›mlara sahipti. Menflevikler ve Sosyalist Devrimciler savafl sorunu içerisinde “Anavatan›n Savunulmas›” tezini ortaya atm›fllard›. Onlar, savafl içerisindeki karfl›t devletleri ve askerleri barbar olmakla suçluyorlard›. Bolflevikler ise enternasyonalist bak›fl aç›s›ndan vazgeçmediler. Bolflevikler savafla giren devletlerin tümünün (Rusya da dahil) kendi ç›karlar› için halklar› birbirine k›rd›rd›¤›n›, bu nedenle savafla karfl› ç›kman›n gerekli oldu¤unu savunuyordu. Bu
dönemde dünya çap›nda iflçi partilerinin birli¤i
olan 2. Enternasyonal’e ba¤l› partiler savafl meselesinde do¤ru devrimci duruflu sergileyemiyor ve sosyal floven yüzlerini aç›kça ortaya seriyorlard›. Bu nedenle 2. Enternasyonal parçalanarak, içerisine dahil etti¤i floven partilerle
birlikte y›k›lm›flt›. Bolflevikler ise bu meselede
yaln›z kalm›fl olsalar da durufllar›ndan geri ad›m
atmad›lar. Savafl esnas›nda ordu içerisinde
gizli örgütlenmelerin say›s›n› art›rmaya
ve savafl›n de¤il bar›fl›n daha do¤rusu iç
savafl›n propagandas›n› yapmaya devam
ettiler.
Savafl esnas›nda ekonomik durumun daha
da bozulmas› ve Rusya’n›n cephede ard› ard›na
yenilgiler almas› iflçileri ve askerleri iyice huzursuz etmiflti. Bu nedenle 1917 y›l›na gelindi¤inde iflçi grevleri artmaya bafll›yordu. Menflevikler ve Sosyalist Devrimciler s›n›f›n bu mücadelesinin keskinli¤ini gidermeye çal›fl›yor ve s›n›f›n mücadelesini liberal burjuvazinin ard›na
eklemlemeye çal›fl›yorlard›. Bunun yan› s›ra
Rusya’n›n savaflta gösterdi¤i baflar›s›zl›k emperyalist devletlerin dikkatini Çar›n otoritesine
dikmiflti. Yine ülkenin büyük flehirlerinde açl›¤›n yayg›nlaflmas›, sefaletin iyice artmas› Çarl›k
rejiminin halk nezdinde de büyük oranda güven kaybetmesine neden olmufltu. Bir dizi eylem ve ayaklanmaya sahne olan fiubat ay›n›n
son günlerinde art›k flehirlerdeki ordunun ço¤unlu¤u da devrimci saflara geçmiflti. Böylece
Ekim 2007
18
Çarl›k rejiminin yetkilileri tutuklanarak fiubat
süreci kanl› çat›flmalar›n sonucunda devrimle
noktalanm›flt›.
fiubat Devrimi
1905 devriminin sonucunda kurulan ‹flçi
Sovyetleri, Bolfleviklerin çabalar›yla ‹flçi ve
Asker Sovyetlerine dönüflmüfl ve yönetimde rol almaya bafllam›flt›. Bolflevik Partinin zorlu süreçlerden geçmesi, önemli liderlerinin
yurt d›fl›nda veya sürgünde olmas› gibi nedenlerin de etkisiyle Sovyetlerde Menflevikler ve
Sosyalist Devrimciler ço¤unlu¤u sa¤lam›fllard›.
Ancak buna ra¤men Bolflevikler asla kitlelere bir güvensizlik beslemezler. Sonuna kadar kitlelerin iktidar› anlay›fl›ndan taviz
vermezler. Bunun aç›k kan›t› daha devrimin ilk
günlerinde bile görülüyordu. Menflevikler ve
Sosyalist Devrimciler iktidar kayg›s›yla Sovyetlerde ço¤unluk olabilmeye çal›fl›rken Bolflevikler pratik içerisinde, sokaklarda iflçilerle ve askerlerle birlikte bedel ödüyorlar ve s›n›f›n iktidar›n› kazanmaya çal›fl›yorlard›.
fiubat Devrimine kat›lan kesimlerin en büyük beklentisi elbette ki savafl›n sona erdirilmesiydi. Ancak ne Menfleviklerin ne de Sosyalist Devrimcilerin gerçekte böyle bir gündemi
bulunuyordu. fiubat Devriminin öncesinde
yüksek perdeden verilen vaatler birden bire
unutulmufltu. Devrimin kazan›mlar›na ra¤men
bu iki gerici parti iktidar› bilerek burjuvaziye
teslim etmifllerdi. Hükümet baflkan› da Kerenski olmufltu. Ancak ‹flçi ve Asker Sovyetleri varl›klar›n› devam ettiriyorlard›. Bu nedenle
burjuvazi ile s›n›f›n iktidar› ayn› anda kendisini
hissettirmeye bafllam›flt› ve bu iki s›n›f aras›ndaki çeliflkiler her geçen gün art›yordu.
fiubat Devriminin ard›ndan tekrar aç›k çal›flmaya geçen Bolflevik Parti h›zl›ca geçici hükümetin gerici yüzünü teflhir etmeye ve iktidar›n Sovyetlere devredilmesi gerekti¤i propagandas›n› yapmaya bafllam›fllard›. Bolflevik Partinin bu dönemdeki üye say›s› 45 binin alt›ndayd› ama mücadele koflullar›n›n de¤iflmesinden kaynakl› Bolflevik Parti demokratik merkeziyetçi çal›flma tarz›nda demokratik yöntemlere a¤›rl›k vermeye bafllam›flt›. Ancak uzun dönemdir illegal çal›flma içinde yer alm›fl kadrolar
bu yeni süreci kavrama noktas›nda sorunlar
yafl›yorlard›. Bu nedenle Parti büyük bir de¤iflim de gösteriyordu. Seçimle bafltan afla¤› tüm
komiteleri yeniden düzenlenen Bolflevik Parti,
Nisan ay›n›n bafl›nda y›llard›r ülke d›fl›nda olan
önderine de kavufluyordu. Daha henüz trenden indi¤i anda binlerce iflçinin büyük sevgi
gösterileriyle karfl›laflan Lenin, devrimin henüz tamamlanmad›¤›n› ve tamamlanmas› gerekti¤ini deklare eder.
eylemlere 100 binin üzerinde iflçi ve asker kat›l›r.
Nisan ay›nda Bolflevik Parti ilk aç›k konferans›n› örgütler. 80 bin üyenin 133 delege taraf›ndan temsil edildi¤i bu konferansta süreç
de¤erlendirilerek “Tüm ‹ktidar Sovyetlere” slogan› ana taktik yönelimin slogan› olarak
benimsenir. Haziran ay›nda geçici hükümet
cephede sald›r› takti¤i izleyece¤ini aç›klar. Böylece Bolflevik Partinin kitleler içerisindeki etkisini k›rabileceklerini düflünürler ancak Haziran
ay›nda gerçeklefltirilen sald›r› baflar›s›zl›kla sonuçlan›r. Bu, kitlelerin geçici hükümete duydu¤u öfkeyi daha da artt›r›r. Temmuz ay›nda örgütlenen bar›flç›l bir gösteri geçici hükümet taraf›ndan silah kullan›larak ve iflçi kan› dökülerek bast›r›l›r. Bu eylemin ard›ndan Bolflevik gazeteler bas›larak yerle bir edilir ve ç›kar›lmalar› yasaklan›r. Temmuz ay› içerisinde Lenin ve
baz› Bolflevik Parti yöneticileri hakk›nda tutuklama karar› ç›kart›l›r. Bu durum karfl›s›nda Bolflevik Parti tekrar illegal çal›flmaya geçmek zorunda kal›r. Yeniden illegal çal›flma koflullar›
içerisinde örgütlenen Bolflevik Partinin 6.
Kongresi, temsil etti¤i 240 bine yak›n üyenin
iradesi ile sosyalist devrim sorununa odaklan›r.
Temmuz ay›n›n sonlar›na do¤ru Sovyetlerin iktidardaki pay› s›f›rlanm›fl ve iktidar tamamen geçici hükümete yani burjuvaziye geçmifltir. Yine bu dönemde General Kornilov’un
planlad›¤› askeri müdahale de Bolfleviklerin
mücadelesi sonucunda engellenir ve Bolfleviklerin gücü hem köylük bölgelerde hem de Sovyetler içerisinde iyiden iyiye artar. A¤ustos ve
Eylül aylar›nda özellikle Menfleviklerle Sosyalist
Devrimcilerin elinde bulunan büyük flehirlerin
Sovyetlerinde Bolflevikler yönetime gelmeye
bafllarlar.
Art›k “Tüm ‹ktidar Sovyetlere” slogan› daha da anlaml› hale gelmifltir. Bolflevik Parti, içerisindeki tüm ihanetçilere ra¤men 24 Ekim tarihinde ayaklanmay› bafllatma karar› al›r. Lenin
bizzat ayaklanman›n merkezinde, tüm güçlerin
bafl›nda bulunur. 25 Ekim tarihinde iktidar ele
geçirilmifltir. Art›k iktidar iflçi, köylü ve asker
Sovyetlerinin elinde bulunmaktad›r.
Emperyalizm ça¤›n›n ilk sosyalist
devrimi olan Ekim Devrimi gerçeklefltikten sonra da sürekli olarak dünya gericili¤inin ve onun yerel iflbirlikçilerinin
y›kma giriflimleriyle karfl› karfl›ya kald›
ancak kendi devletlerini kurmufl olan iflçiler ve onlar›n yan›nda saf tutan kesimler can pahas›na sosyalist anavatanlar›n›
savundular. Ekim Devrimi, üzerinden geçen
90 y›la ra¤men s›n›f›n ve ezilen halklar›n umutlar›n›n gerçeklefltirilebilece¤inin kan›t› olarak
tarih sahnesindeki yerini korumaktad›r.
Ekim Devrimi
Kitlelere güven!
Nisan ay› içerisinde geçici hükümet savafltan çekilmemek gerekti¤ini aç›klar. Bunun üzerine Bolflevik Parti, geçici hükümeti protesto
etmek amac›yla kitlelere ça¤r›da bulunur. Bu
Ekim Devriminin ö¤retti¤i birçok konu oldu¤u aç›kken bunlardan en önemlisinin kitlelere güven olgusu oldu¤unu belirtebiliriz. En
zor dönemlerde dahi kitlelere ve s›n›fa
güvenme politikas›ndan asla vazgeçmeyen Bolflevik Parti, zaferini buna borçludur. Partinin, s›n›f›n ve tüm ezilen kesimlerin
özlemleri olan s›n›rs›z, s›n›fs›z ve sömürüsüz
dünyaya ulaflmak için bir araç oldu¤unu ve asla amaçlaflt›r›lmamas› gerekti¤ini, ancak yine
partinin tam da bu nedenle disiplinli ve ilkeli bir
savafl ayg›t› olmas› gerekti¤ini, büyük Ekim günlerinde yaratt›klar› hareketle bizlere kan›tlayan
Bolfleviklerin içerisinde ç›kan sapmalara karfl›
verdikleri mücadele, güncel politik geliflmelere
yaklafl›mlar›, kitlelerin kendili¤inden geliflen
tepkilerine küçümsemeden destek vermeleri
örnek al›nmal›d›r. Özellikle 1905 y›l›nda Çara
yalvarma eylemini engellemeye çal›flmalar›na
ra¤men kitlelerin ikna olmad›¤›n› görünce saflar›n en önünde onlarla beraber yürümeleri ve
bedel ödenirken de kitleleri yaln›z b›rakmamalar›, bizlerin kitlelere yaklafl›m›m›zdaki hatalara
karfl› verilebilecek en güzel örneklerden birisidir.
Büyük Ekim Devrimi’nin mimar› olan Bolflevik Partinin önderi Lenin yoldafl›n Marksizme yapt›¤› evrensel katk›lar›n da bu pratik içerisinde olufltu¤unu bir an bile unutmamam›z
gerekmektedir. Partinin ve devrimin karfl› karfl›ya kald›¤› güncel sorunlarda ustaca de¤erlendirmelerde bulunan Lenin, proletaryan›n evrensel ideolojisini kavrayarak, asla onu bir dogma olarak ele almam›flt›r. Sürekli bir mücadele içerisinde Proletarya Partisinin
hangi ilkelere sahip olmas› gerekti¤ini
belirleyerek, partinin asgari ve azami
hedeflerini asla birbirine kar›flt›rmayarak ve partiyi karfl› karfl›ya bulundu¤u
zorluklarda ustaca yöneterek muazzam
bir esneklik ve olabildi¤ince denetim anlay›fl›n›n partide egemen olmas›n› sa¤lam›flt›r. Kendili¤inden mücadelenin yayg›n oldu¤u dönemlerde devrimci hareketin kendili¤indencili¤ine karfl› verdi¤i mücadele ile yo¤un
gericilik dönemlerinde kitlelerin ekonomist taleplerinin ne kadar önemli oldu¤unu farkl› zamanlarda savunabilen Lenin yoldafl›n, “somut
koflullar›n somut tahlili” ilkesinin önemini de
ö¤retti¤ini söylememiz gerekmektedir.
Her tarihsel süreçten ö¤reneceklerimizin
de bu ilke ›fl›¤›nda anlaml› olaca¤› aç›kt›r. Ekim
devriminin ö¤retilerini kal›pç› tarzda de¤il kendi sosyal prati¤imiz içerisinde de¤erlendirmemiz gerekmektedir.
Ekim Devrimi’nin baflar›s›n›n en özlü ifadesini Stalin yoldafl›n bir sözüyle özetleyebiliriz:
“San›yorum ki, Bolflevikler, Yunan mitolojisinin kahraman› Anteus’u and›r›yorlar. Anteus gibi, onlar da kendilerini
do¤uran, emziren ve yetifltiren analar›yla, y›¤›nlarla, ba¤lar›n› koruduklar› için
güçlüdürler. Ve analar›yla, halkla, ba¤lar›n› koruduklar› sürece, yenilmez olarak
kalmak için her imkâna sahiptirler. Bolflevik önderli¤inin yenilmezli¤inin can
damar› budur” (Stalin, Parti Çal›flmas›nda Eksiklikler).✌
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
g
e
n
ç
l
i
¤
e
n
o
t
l
ÖRGÜT K‹M‹N ‹Ç‹N VAR?
Devrimci mücadeleye girerken
eski al›flkanl›klar›m›z›, burjuva yaflam›n bizlere y›llar boyu afl›lad›¤› onlarca olumsuz özelli¤imizi de beraberimizde getirmekteyiz. Mücadele içerisinde ortaya ç›kan sorunlar›n, anlaflmazl›klar›n ve zaaflar›n kayna¤› da iflte bu al›flkanl›klar›n bizde b›rakt›¤›
tortulard›r. Devrimci saflara gelen kifli ise her fleyden ve herkesten önce
kendisini de¤ifltirmekle ifle bafllamak
gerekti¤ini bilen kiflidir.
Mao yoldafl›n da dedi¤i gibi “Biz
aktif ideolojik mücadeleden yanay›z; çünkü bu mücadele, Parti
ve devrimci örgütler içinde savafl›m›z›n yarar›na olan birli¤i
sa¤layan silaht›r. Her komünist
ve her devrimci bu silaha sar›lmal›d›r.” Yani hatalara ve zaaflara
karfl› verilen mücadele bir suçlama
siyaseti de¤il, bilakis birli¤i sa¤layacak ve hatalardan bizi ar›nd›racak
bir mücadele yöntemidir. O halde
ideolojik mücadelenin bir an bile elden b›rak›lmamas› ve sürekli olarak
uygulanmas› gerekmektedir.
Burjuva yaflam›n kendi prati¤inde oluflturdu¤u birey, do¤al olarak
kapitalist üretim iliflkilerinin ihtiyaç
duydu¤u bireyin somut ifadesidir. O
halde üretim iliflkilerinin rengini
verdi¤i toplumsal iliflkiler skalas›nda
her birey, bu üretim iliflkilerini devam ettirmeye yönelik bir e¤itime
ve yetifltirme tarz›na tabi kalmaktad›r. Kapitalist ve feodal üretim
iliflkilerinde de zenginleflme
toplumsal olamayaca¤›na göre
genel anlamda bireycili¤in, bireysel kurtuluflun kutsanaca¤›/kutsand›¤› aç›kt›r. Bu durumun feodal ve kapitalist üretim iliflkileri alt›ndaki ülkelerde bireylere
benmerkezci bak›fl aç›s›n› yo¤un bir
flekilde kazand›raca¤›n› söyleyebiliriz.
O halde devrimci saflara gelen bireylerde de dikkat edilmesi gereken en
önemli zaaflardan birisi benmerkezcilik ve bundan kaynaklanan
farkl› sorunlard›r.
Bireyler ve ayr›cal›k
a
r
Böyle bir durum içerisinde kiflilerin do¤al olarak subjektif olabileceklerini, olaylara ve olgulara yaklafl›rken
benmerkezci bakabileceklerini söylememiz yanl›fl olmayacakt›r. Kolektif
yerine bireyi öne ç›karan ama bireyi
toplumsallaflm›fl sa¤l›kl› bir birey ola-
rak de¤il, bilakis hastal›kl›, bencil, ben
merkezci ve popülist bir birey olarak
öne ç›karan bu sistem, devrimci kifliyi etkisi alt›na ald›¤›nda çok do¤al olarak örgüt içerisindeki kolektif yap›y›
zarara u¤ratacakt›r. Bu sorunla cebelleflen kiflinin kolektifin, yani örgütün
genel olarak ç›karlar›n› gözard› etmeye bafllayaca¤› aç›kt›r. S›n›f›n ve onun
bilimsel ideolojisinin oluflmas›ndan bu
yana kurtuluflun bireysel de¤il toplumsal olaca¤› kan›tland›¤›na göre
devrimci mücadele içerisinde örgütü
veya kolektif organlar› de¤il kendisini
veya herhangi bir flekilde bireyi esas
alan kifli anti bilimsel davranmaya bafllam›fl demektir. Bu bak›fl aç›s›n›n bireyi öne ç›kararak baz› sorumluluklarla birleflince kifliye ayr›cal›klar tan›nmas›n›n gerekti¤ini düflündürtmesi
kaç›n›lmazd›r. Kolektifi y›kan, ayr›cal›klar› ve eflitliksizlikleri derinlefltiren
bu tarz, bürokrasiyi egemen hale getirmenin ötesinde bir anlama sahip
de¤ildir. “Bu militanlar›n birinci tipi,
geçmiflte hizmet etmifl, flimdi de büyük adaml›k taslayan kiflilerdir; bunlar, parti ve Sovyet devleti yasalar›n›n
kendileri için de¤il, avanaklar için yap›ld›¤›n› düflünürler... Sovyetler iktidar›n›n geçmiflteki hizmetleri yüzünden kendilerine çatmay› göze alamayaca¤›n› umuyorlar. Bu kendini be¤enmifl büyük beyler, kendilerini yeri
doldurulamaz san›yorlar ve ceza görmeksizin yönetici organlar›n kararlar›na karfl› gelebileceklerini san›yorlar.
Bu militanlara
nas›l davranmal›?
Hiç duraksamadan,
geçmifl hizmetlerine
hiç bakmadan, bunlar› yönetici görevlerden almak gerekir. Bunlar›n rütbelerini indirmek ve bunu da bas›nda yay›nlamak gerekir. Bunu, bu kendini
be¤enmifl bürokratlar›n, bu büyük
beyefendilerin kurumlar›n› bozmak
için ve onlar› yerlerine oturtmak için
yapmak gerekir. Bunu, bütün çal›flmam›zda, parti disiplinini ve Sovyet devleti disiplinini sa¤lamlaflt›rmak için
yapmak gerekir.” (J.Stalin, SBKP XVII.
Parti Kongresine Sunulan Çal›flma Raporu, 1934)
Yoldafla haks›zl›k yapmak
Devrimci kiflinin bu tarz bir sorundan kaynakl› ilk haks›zl›klar›n› yan›bafl›ndaki yoldafllar›na yapmaya
bafllayaca¤› aç›kt›r. Haks›zl›klara karfl› verilen bir mücadelenin tam ortas›nda haks›zl›klar yapmaya bafllayan,
örgütten çok kendisini öne ç›karan,
kurtulufl için örgütü de¤il, örgütü
kendisi için gören ve bu flekilde yaflatmaya çal›flan kiflinin esasen örgütü y›kmaya bafllad›¤›n› söylemeye gerek bile yoktur. Mao yoldafl›n deyimiyle öznelcili¤in örgütsel iliflkilerdeki yans›mas›na sekterizm ad› verilir. Her fleyi kendisi için isteyen kiflinin, her fleyi kendisi ile bafllat›p
kendisi ile bitirmesi çok do¤ald›r.
Kolektivizmi hiçe sayarak kitlelerin
örgüte ihtiyac› oldu¤u anlay›fl›n› görmezden gelerek herkesin kendisine
ihtiyac› oldu¤unu düflünen ve örgüt
yerine kendisine adam örgütleyen,
kendi alan›n› baflar›l› di¤er alanlar›
baflar›s›z göstermeye çal›flan, hatalar›
her zaman baflkas›nda arayanlar›n bu
kategori içerisinde de¤erlendirilmesi
gerekmektedir. D›flar›ya karfl› kendi
alan›n›, kendi alan›nda kendi birimini,
kendi biriminde de kendisini “di¤erlerine” göre baflar›l› görme hastal›¤›na
kap›lan birey, “di¤erleri” kapsam›ndakilerin kendi yoldafllar› veya dostlar›
oldu¤unu da unutmaktad›r. Adamc›l›k, alanc›l›k sorunlar›n›n kayna¤›nda
subjektivizmin ve sekterizmin yer ald›¤›n› söyleyebiliriz. Kolektifi önemsemeyen bireyin onu çözüm gücü
olarak da görmeyece¤i aç›kt›r. Bu haliyle sorunlar›n çözümü do¤ru tarzda
kolektife devredilmeyecek, her türlü
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
yanl›fl biçimde alakas›z yerlere
tafl›nacakt›r.
Sorunlar›n çözüm yeri
YDG Toplant›lar›d›r
O halde bizlerin sorunlar› çözüm
mekanizmam›z YDG toplant›lar› olmak zorundad›r. YDG toplant›lar›n›
kendi irademiz olarak görmedikçe bu
hatay› yapmam›z kaç›n›lmaz hale gelecektir. Bu anlatmaya çal›flt›¤›m›z sorundan muzdarip olan bireyin, sorunlar› çözüm yerini yanl›fl aramas›n›n d›fl›nda çözüm yöntemini de bulamayaca¤›n› söyleyebiliriz.
S›kl›kla dilimize pelesenk oldu¤u
halde kiflileri de¤il de anlay›fllar› y›kma perspektifine sahip olamamam›z
iflte bu nedenden kaynaklanmaktad›r.
Rahats›z oldu¤u anda elefltiri yapan kiflinin durumu da öz olarak bireycili¤in, benmerkezcili¤in baflka bir
biçimidir. Sorunu kendisine yap›ld›¤›nda gören kifli, do¤al olarak yaflama
subjektif bakan kiflidir. O geneli gözlemlemek yerine kendisini merkezine
koydu¤u dünyas›yla ilgilenmektedir
ve do¤al olarak örgütün sorunlar›ndan çok kendisine yönelen elefltirilerle u¤raflacakt›r.
Kendisine yönelmedi¤i müddetçe
sorunlara karfl› sözde evliya sabr›yla
gö¤üs gerenlerin “Bana dokunmayan y›lan bin yaflas›n” anlay›fl›na
sahip oldu¤unu aç›kl›kla söyleyebiliriz.
Kolektif bir mekanizma olan örgütün
yaflamsal varl›¤›, sorunlar›n çözümünü ve ayn› anda sürekli bir hareketi
gerektirmektedir. Örgüt içerisinde
yaflanan sorunlara karfl› liberal kalmak ya da sorunlar› devrimci tarzda
çözmek ad›na kiflileri y›kmaya dönük
moral bozucu söylemlerde bulunmak
ne elefltiriyi yapana, ne elefltirilene ne
de kolektife-örgüte bir fayda getirecektir.
Yeniyi yaratma çabas›nda olan
bizlerin yukar›da anlatmaya çal›flt›¤›m›z sorunlara karfl› sürekli uyan›k olmam›z gerekmektedir. ‹deolojik mücadelenin sürekli verilmesi gerekti¤ini
unutmad›¤›m›z müddetçe örgütümüzün kolektif yap›s› bozulmayacakt›r.
“Partimizin uygun ad›m yürüyebilmesini ve tek bir ortak hedef
u¤runa çal›flabilmesini sa¤lamak
için bireycili¤e ve sekterli¤e karfl› mücadele etmeliyiz”. (Mao
Zedung, Seçme Eserler c.3,
s.47)✌
19
Ekim 2007
Sadece YDG
yetmez!
Bir süredir YDG’nin kitle çizgisindeki zay›f yanlar› güçlendirmek, hatal› yönleri deflifre edip çözümler sunmak amac›yla bafllatt›¤›m›z ve YDG’lilerin örgütlerini daha fazla
sahiplenmeleri ve sürece katk› sunmalar›
amaçl› yapt›¤›m›z çal›flmada yolun bafl›nda
oldu¤umuz bir gerçekse de, ald›¤›m›z yol da
küçümsenmemelidir. YDG toplant›lar›n› düzenli alma çabam›z, baz› faaliyet alanlar›nda
bunun süreklili¤ini sa¤lamam›z, YDG’lilerin
sürece kat›l›m›n› sa¤lamada önemli ad›mlar
olmufltur. Denilebilir ki, içinden geçti¤imiz
bu süreçte, yoldafllar›m›zla tart›flmalar›m›zdan çok fley ö¤rendik/ö¤reniyoruz. Elbette
bu ö¤renme süreci beraberinde yeni eksiklikler, yeni sorunlar a盤a ç›karmaktad›r. Bu
da geliflim halindeki bir örgüt aç›s›ndan anlafl›l›rd›r. Özellikle anti-emperyalist, anti-faflist, anti-feodal bir kitle örgütü olan
YDG’nin di¤er kitle örgütleriyle olan iliflkileri gibi.
Bugün için halk gençli¤iyle olan iliflkilerimizin gerek nicelik gerekse de
nitelik düzeyinden kaynakl› tek bafl›na
YDG, Yeni Demokrasi mücadelesinde
yeterli olmayacakt›r. YDG, devrimin
yükseldi¤i dönemlerde de tek örgütlenme
arac›m›z olmayacakt›r; ancak devrimci hareketin yükselifli dönemlerinde devrimci gençlik hareketinin oda¤› halini alaca¤›ndan, politikalar› daha genifl kitleler içinde daha etkili
sonuçlar do¤uracakt›r. Ancak günümüz koflullar›nda di¤er ilerici DKÖ’lerle sa¤l›kl› iliflkiler kurman›n önemi daha yak›c› bir hal almaktad›r. Aç›kt›r ki ülkemizde halk gençli¤inin kendili¤inden örgütlenmesi oldukça yetersizdir. Ancak ülkemizde faaliyet yürüten
çok say›da DKÖ içinde gençli¤in oran›n›n
yüksek oldu¤unu da görmekteyiz. Çeflitli sorunlar ve talepler etraf›nda birleflen bu
gençlik kesimi ile ba¤ kurmak ve ortak hareket etmenin yollar›n› aramak oldukça önemlidir.
Halk gençli¤i içerisinde çal›flmam›z›n temel ilkesi ileri kitlenin örgütlenmesi esas›na dayan›r. YDG’nin örgütleyebilece¤i halk gençli¤inin önemli bir k›sm›
kendilerini bahsini etti¤imiz çeflitli kitle örgütlerinde ifade etmektedir. Bununla birlikte halk gençli¤inin bulundu¤u her yer
YDG’nin örgütlenme sahas›d›r. Bu yüzden
YDG, çeflitli kitle örgütleri içerisinde çal›flma yapmak zorundad›r.
Ne yaz›k ki YDG’nin örgütlü gücüyle,
kitle örgütlerinin say›s› ve çeflitlili¤i göz önü-
Ekim 2007
20
!
ne al›nd›¤›nda bütün kitle örgütlerinde çal›flma yürütmemize olanak bulunmamaktad›r.
‹çerisinde faaliyet yürüttü¤ümüz/yürütmemiz gereken kitle örgütleri esas faaliyet alanlar›ndaki çal›flmalar› besleyen kitle örgütleri
olmal›d›r. Bu yüzden dönemsel olarak esas
ald›¤›m›z üniversiteli gençli¤in örgütlenmesini güçlendirecek kitle örgütleri öne ç›kar›labilir. Bunlar çeflitli mesleki örgütlenmelerin ö¤renci kollar›, üniversite içerisinde bulunan çeflitli kol ve kulüpler,
üniversiteli gençli¤in yo¤un bulundu¤u kad›n, kültür-sanat ve çevreci örgütlenmeler vb. olabilir.
Ö¤renci gençlikle iliflkilerimizi gelifltirecek ve ö¤renci gençli¤in temel hak ve taleplerini savunan kitle örgütlerine a¤›rl›k verirken, YDG, faaliyetçilerinin ilgi ve isteklerine
uygun olarak di¤er faaliyet alanlar›nda da
(spor, çevre, kad›n, eflcinsel, kültür, sanat vb
örgütler gi-
Alanlar›n kendi özgünlüklerine uygun
olarak, çal›flma flartlar›n›n uygunlu¤unu göz önüne alarak kitlelere ulaflabilece¤imiz her araç ve örgütlenme
yöntemini etkili flekilde kullanabilmeliyiz. Bir üniversitede YDG stand› açarak
politikalar›m›z› sunarken, çal›flma flartlar›n›n
uygun olmad›¤› farkl› alanlarda kültürel sanatsal bir fanzinle dolayl› yollardan sesimizi
duyurmay› öne ç›karabiliriz.
fiu ana kadar di¤er kitle örgütlerindeki
çal›flmalara yeterince önem vermedi¤imiz
ortadad›r. Çal›flma yürüttü¤ümüz kitle örgütlerinde, her ne kadar söylemde olmasa
da, pratikte a盤a ç›kan anlay›fl›m›z 3-5 kiflinin YDG’li yap›lmas› olmufltur.
nci
irecek ve ö¤re
flt
li
e
g
i
iz
m
ri
e
il
iliflk
¤renci gençlikle
vunan kitle örsa
i
n
ri
le
p
le
ta
l hak ve
etçilerinin ilgi
gençli¤in teme
y
li
a
fa
,
G
D
Y
,
k verirken
por,
gütlerine a¤›rl›
lanlar›nda da (s
a
t
e
y
li
a
fa
r
e
i¤
çaygun olarak d
er gibi) benzer
tl
ü
rg
ö
ve isteklerine u
vb
t
a
n
sa
flcinsel, kültür,
çevre, kad›n, e
dir.
bilir/yürütmeli
Bunun
l›flmalar yürüte
Ö
bi) benzer çal›flmalar yürütebilir/yürütmelidir. Bu, hem kolektif bir örgüt
olarak kitlelerle olan ba¤lar›m›z› gelifltirecektir hem de her bir YDG’linin ilgi alanlar›na uygun olarak bireysel geliflimi aç›s›ndan
önemli olanaklar sunacakt›r.
Geçti¤imiz günlerde bir taflra üniversitesinde okuyan bir grup devrimci-demokrat
ö¤renciyle sohbetimizde gerici-faflist örgütlenmelerin gerek üniversitede, gerekse de
üniversite d›fl›nda güçlü örgütlenmelerinin
oldu¤unu ö¤rendik. Bununla birlikte arkadafllar›m›z o üniversitede ö¤renci derne¤inin
bulunmad›¤›n› ve yeni insanlarla iliflki kurmakta zorland›klar›n› anlat›yorlard›. Ancak
üniversite bünyesinde kurulan kitap/kütüphane kulübünün 200’e (iki yüz) yak›n üyesinin oldu¤undan ve yeni iliflkilerle ancak bu
flekilde tan›flabildiklerinden bahsediyorlard›.
Bu örnekten de anlafl›laca¤› gibi halk gençli¤inin bulundu¤u her yerde çal›flmalar›m›z›
yo¤unlaflt›rabiliriz. Hem de biçimsel farkl›l›klara ve reçetelere dayanmadan bunu yapabilmeliyiz. Her alanda ayn› araçlarla, ayn› flekilde faaliyet yürütmemiz mümkün de¤ildir.
sonucunda ise kitle örgütünün kurulufl
amaçlar›na uygun bir faaliyet izlemedi¤imiz
için örgütleyebildi¤imiz üç befl arkadafl›m›zla
birlikte kitle örgütünden ayr›lmak veya daha
da geliflememek s›k görülen bir prati¤imiz
olarak karfl›m›za ç›km›flt›r.
Yukar›da vurgulad›¤›m›z tutum
yanl›fl oldu¤u gibi, bir baflka yanl›fl tutum da kitle örgütlerindeki çal›flmalar›m›zda YDG’yi tan›tmamak, YDG’li
oldu¤umuzu gizlemektir. Yukar›daki tutum “sol” oldu¤u kadar, aksi de sa¤ bir tutum olacakt›r.
Bizim kitle örgütlerinde çal›flmalardan
anlad›¤›m›z, di¤er kitle örgütlerinin niteli¤inin YDG düzeyine yükseltilmesi, YDG’nin
politikalar›na uygun ve YDG’yle iflbirli¤i içinde hareket etmesidir. Elbette bu görece
uzun bir zaman dilimini alacakt›r. Bu yüzden
de kitle örgütlerindeki çal›flmam›z› 3-5 kiflinin YDG’li olmas›na indirgememiz acelecili¤e denk düflecektir. YDG’nin kitle örgütü
özgülündeki politikalar›n› tafl›mad›¤›m›zda
ise bunu baflarmam›z hiçbir flekilde mümkün
olmayacakt›r. Di¤er kitle örgütlerinin niteli-
¤inin yükseltilmesinden anlad›¤›m›z; kitle
örgütünün faaliyet yürüttü¤ü alanda
misyonu ve hedefleri do¤rultusunda
bilimsel ve net düflüncelere sahip olmas› ve buna uygun pratik davran›fl
sergilemesini sa¤lamakt›r. Bir örnek
vermek gerekirse, herhangi bir kültür-sanat
derne¤inde çal›flmalar›m›z› ele al›rsak, bizim
buradaki görevimiz bu derne¤in kültür-sanat
anlay›fl›nda Yeni Demokratik Kültürü hâkim
hale getirmektir. Bunu gerçeklefltirirken,
dikkat edilmesi gereken “dar olsun bizim olsun”dan ziyade, kitlesel olmas› ve bu kitlesel
gücün Yeni Demokrasi Kültürünü benimsemesi olmal›d›r. Bunun için de faaliyet yürüttü¤ümüz kitle örgütünün faaliyet
alan›nda derin bir kavray›fla sahip olmak ve söz konusu örgütün hedeflerini ve bu do¤rultuda hareket etmeye
olan ihtiyac› benimsemek gerekir.
Bununla birlikte içerisinde faaliyet yürüttü¤ümüz kitle örgütünün kendi faaliyetinde
en aktif olanlar içerisinde yer almazsak, a¤z›
laf yapan ama eli ifl tutmayan durumuna düfleriz ki, bu da ileri kitleden tecrit olmam›za
neden olacakt›r. Aç›kt›r ki, pratik faaliyetlere yo¤unlaflmam›z bofla harcanm›fl zaman da
de¤ildir. Olmas› gereken, yap›lmas› laz›m
olan bir çal›flma tarz›d›r. Böyle davrand›¤›m›zda hem kitle örgütleriyle iliflkilerimiz geliflecek hem de kitle örgütlerinin bize karfl›
ön yarg›lar› k›r›lacakt›r.
Var olan mevcut örgütsel gücümüzle
mümkün olan, öne ç›kan kitle örgütlerinin
en fazlas›n›n içerisinde yer almal›y›z. Her
YDG’linin ilgi alan›n› ve faaliyetin ihtiyaçlar›n› göz önüne alarak okul ve ifl
d›fl›ndaki zamanlar›nda bir veya birkaç DKÖ’de faaliyet yürütmesi ve bu
çal›flmada ö¤rendiklerini YDG toplant›lar›nda di¤er yoldafllar›yla paylaflmas› mücadelemizin canl›l›¤›n› da artt›racakt›r. Özellikle üniversitede faaliyet yürüten yoldafllar›n, ö¤renci derne¤i, okullardaki
kol ve kulüpler ve mesleki örgütlenmelerin
ö¤renci örgütlerine üye olmalar› olumlu sonuçlar verecektir. Böylelikle çok genifl bir
gençlik kitlesiyle iliflkiye geçmifl olaca¤›z.
Bu söylediklerimiz yap›labilir, uygulanabilir çal›flmalard›r. Yeter ki ›srarl› olal›m. Yeter ki atak olal›m.✌
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
E¤itimli ‹stanbul gençli¤inin de¤erler dünyas›
Gençli¤in örgütlenmeye ihtiyac› var!
istemin d›fllad›¤› bu kesimin kendilerinin sistemi d›fllad›¤› bir siyasi bilince sahip olmas› halinde nas›l bir devrimci gücün ortaya ç›kt›¤›n› hem devrimci hareketin hem de Kürt Ulusal Hareketinin tarihinden ve günümüzdeki pratiklerinden anlamak mümkündür.
S
‹stanbul Bilgi Üniversitesi taraf›ndan
2007 A¤ustosu’nda yay›nlanan ve Umut
Sarp Zeylan taraf›ndan derlenen “E¤itimin De¤eri ve Gençlik-E¤itimli ‹stanbul Gençli¤inin De¤erler Dünyas›” adl›
araflt›rma ‹stanbul’da okuyan liseli ve üniversiteli gençlik hakk›nda önemli veriler sunmaktad›r. Bu verilerin halk gençli¤i içinde
devrimci mücadele veren bizler aç›s›ndan da
de¤erlendirilmesi yararl› olacakt›r.
Öncelikle araflt›rmay› haz›rlayanlar›n ç›k›fl noktas›n› anlayabilmek için uzun bir al›nt› yaparak yaz›ya bafllayal›m: “Türkiye’de flu
anda 15-24 yafl aras›nda yaklafl›k 20.000.000
genç var. Son üç y›lda, bu yafl grubunun nüfus art›fl h›z› negatif olmufl olsa da, US Census Bureau’nun (ABD Nüfus Bürosu) yay›nlar›ndan ve Birleflmifl Milletler 2005 Raporu
ile Dünya Bankas› Kalk›nma Raporu
2007’den biliyoruz ki, Türkiye 2010’da,
dünyada ‘genç nüfus oran› en yüksek
ülke’ olacak.
Madalyonun öbür yüzüne bakal›m bir de:
Halen Türkiye, gençlerin okuma yazma oran› aç›s›ndan dünya s›ralamas›nda, birçok geliflmekte olan ülkenin alt›nda yer al›yor. Bu oran özellikle k›zlar
için vahim boyutlara ulafl›yor. Brüt okullaflma oran› (kay›tl› ö¤rencilerin yafl grubuna
oran›) ise orta ö¤retimde % 84’e ulafl›rken,
ayn› oran üniversite için % 24’e düflüyor.
2004 y›l› rakamlar›na göre, 20-24 yafl grubundaki gençlerin ‘lise mezunu olma’ oran›
% 41.8; bu oran, özellikle AB üyesi ülkeler
ile karfl›laflt›r›ld›¤›nda oldukça yetersiz.
E¤itim ve okullaflma verilerinin c›l›zl›¤›na, bir de iflsizlik verileri eklenince tablo iyice tats›zlafl›yor: 15-19 yafl
grubundaki gençlerin içinde e¤itimde olmayan ve iflsiz olanlar›n oran›n›n en yüksek oldu¤u ülke maalesef Türkiye.
(…) Öyle ise önce bu gençleri biraz daha yak›ndan tan›mak laz›m. Onlara dokunmak, X, Y, Z demeden kuflak farklar›na ra¤men hissetmek, anlamak (en az›ndan hissetmeye ve anlamaya çal›flmak) ve hepsinden
önemlisi onlar› dinlemek laz›m.”
Araflt›rman›n haz›rlan›fl› ile ilgili çeflitli
veriler sunmak gerekirse; araflt›rma ‹stanbul’da e¤itim görmekte olan (lise mezunu
dershane ö¤rencileri de dahil) 15-24 yafl
aras› gençler üzerinden gerçeklefliyor. Araflt›rmac›lar gençli¤in % 15’inin yaflad›¤› ve
“e¤itim pazar›”n›n kalbi olarak nitelendirdikleri ‹stanbul’daki araflt›rman›n ülke geneline
tafl›nmas›n› hedefliyorlar. Araflt›rma kapsam›nda 1.014 genç ile görüflülüyor. Araflt›rma ve sokaklar flehir içindeki nüfusun pay›na
göre orant›lanarak paylafl›l›yor. Araflt›rman›n anlafl›l›rl›¤› ve rahat uygulanmas› amac›yla çal›flma öncesinde 8 adet pilot anket yap›larak soru formu gözden geçiriliyor. Araflt›rma 3 Mart-21 Nisan 2006 tarihlerinde 26
ilçe, 109 mahallede uygulan›yor. Araflt›rman›n güven pay›n›n % 95 oldu¤u vurgulan›yor.
Araflt›rmaya kat›lan gençlerin % 60’› erkek,
% 54’ü 15-17 yafl grubunda, % 70’i liseli, %
25’i ise üniversitede okuyor. Liselilerin %
56’s› normal lisede, % 26’s› ise meslek liselerinde ö¤renimlerini sürdürüyor. Üniversite ö¤rencilerinin ise % 22’si ‹stanbul Üniversitesi’nde, % 19’u aç›kö¤retimde, % 16’s›
Marmara Üniversitesi’nde okuyor. Üniversite ö¤rencilerinin % 48’i ‹‹BF’ye, % 21’i mühendislik fakültesine devam ediyor.
gençlik hareketine olan büyük ihtiyac›
ve bu düzenin gençli¤e yönelik teslim
alma/kölelefltirme sald›r›lar›na karfl›
birleflmenin önemini anl›yoruz. Bizler ifl
dünyas›na/emperyalizme de¤il halk›na ba¤l›,
emperyalist tekellerin ç›karlar›n› ve kârlar›n›
de¤il, halk›n›n ç›kar ve taleplerini savunan,
bireyselli¤i esas alarak e¤itimin paral› hale
gelmesini de¤il toplumsall›¤› savunarak eflit,
bilimsel, demokratik, paras›z e¤itimi, mezu-
Araflt›rmac›lar›n mant›¤›
Ancak araflt›rmay› gerçeklefltirenlerin
veriler üzerinden yapt›klar› yorumlarda ciddi görüfl ayr›l›klar›na sahip oldu¤umuz ortaya ç›kmaktad›r. Örne¤in e¤itimin kalitesinin
düflük, okullaflman›n yetersiz, e¤itimin ezberci, ö¤retimin tek yönlü (ö¤retmenden
ö¤renciye) oldu¤u e¤itim modeline alternatif
olarak 1999 Bologna Deklarasyonunun öncülük etti¤i ve e¤itimi yeniden yap›land›ran
reformlar sunulmaktad›r. Bu alternatif modelle “ifl dünyas›n›n beklentilerini karfl›layacak müfredat de¤ifliklikleri ile
gençlerin ifl hayat›na daha etkin haz›rlanmas› da öncelikler aras›nda” yorumunu yaparak araflt›rmac›lar farkl› görüfllere
sahip oldu¤umuzu ortaya sermektedir. Bu
anlam›yla Özel Bilgi Üniversitesi’nin
ö¤retim üyeleri bu verileri kullanarak
ifl dünyas›n›n ihtiyaçlar›na daha uygun
bir gençlik yarat›lmas›n› ve “küreselleflme ça¤›nda daha rekabetçi bir e¤itime sahip olmam›z gerekti¤ini” savunurken bizler bu verilerden devrimci
niyet sonras›nda esnek çal›flmay› de¤il, ifl güvenceli, kadrolu, sendikal› bir ifl yaflam›n› savunmaktay›z.
Bununla birlikte araflt›rmac›lar›n mant›¤›n› gösteren bir di¤er olgu da sorulara verdikleri cevaplara ve yaklafl›m›na göre gençli¤in 5 kategoride s›n›fland›r›lmas›d›r. Örne¤in
araflt›rmaya kat›lan gençlerin % 23’ünün
oluflturdu¤u “Duyars›z d›fllanm›fllar” genellikle göçle gelen, dünyaya ve çevresine
duyars›z, gams›z, ümitsiz, yenili¤e kapal› bir
gençlik kesimi. Gençlerin % 13’ünün dahil
edildi¤i “Liberaller” dine ba¤l› olmayan,
duyarl›, yenili¤e aç›k, statü merak› olmayan
bir kitle. % 19’unun yer ald›¤› “Uçar› macerac›lar” macerac›, maço, güvensiz, gams›z, kontrolsüz bir gençlik. % 20’yi oluflturan
“Karamsar muhafazakârlar” umutsuz,
de¤iflime kapal›, statü merakl›s›, risk almayan
bir kesim. Son olarak % 26’y› oluflturan
“Yenilikçi gelenekçiler” ise yenili¤e aç›k,
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
dine ba¤l›, baflar›l› odakl›, kontrollü bir gençlik kitlesi.
Elbette bu kategoriler gençli¤in de¤erler
dünyas› göz önüne al›nd›¤› için bu flekilde
belirleniyor. Bizler de s›n›fsal/siyasal olarak
kitleleri ele ald›¤›m›zda devrime yaklafl›mlar›na göre kitleleri ileri/orta/geri olarak s›n›fland›r›yoruz. Bu araflt›rmadan siyasal sonuçlar ç›karmaya çal›flt›¤›m›z için ister istemez
araflt›rmac›lar›n kategorilerini daha farkl› de¤erlendirmeye ihtiyaç vard›r.
Aç›kt›r ki bu kategorilerdeki kitleler aras›nda geçifl rahatl›kla olabilmektedir. Veya
bu kategorilerdeki gençler birçok konuda
ortaklaflabilmektedir. Bunu temel sorunlar›nda yüksek oranlarla ortaya ç›kan oydaflma
da göstermektedir. Ancak araflt›rmada kategorilerin belirlenmesinde önemli bir yer tutan “de¤iflim karfl›s›ndaki tutum” belirsiz bir kavramd›r. Günceli alg›lay›fla paralel
olarak de¤iflim iste¤i de farkl›laflmaktad›r.
Örne¤in ülkedeki sistemden memnun olmayan gençlerin bir k›sm› çözümü AB’de, bir
k›sm› reformlarda, bir k›sm› ise devrimde
görmektedir. Yine düzenden rahats›zl›¤› olmayan ancak kiflisel beklentilerle yaflam›n›
de¤ifltirmeye çal›flan, “gelece¤ine yat›r›m yapan” da genifl bir kesim vard›r. Ya da de¤iflimi gerçekten isteyen ancak bunu gerçeklefltirebilecek, güven veren politik bir özne göremedi¤inden dolay› umutsuzlaflan ve toplumla aras›na mesafe koyan bir kesim de bulunmaktad›r. Bununla birlikte ek olarak flu
soruyu da sorabiliriz: genellikle göçle gelen
gençli¤in oluflturdu¤u “duyars›z d›fllanm›fllar” gerçekten duyars›z m›d›r? Sistemin
d›fllad›¤› bu kesimin kendilerinin sistemi d›fllad›¤› bir siyasi bilince sahip olmas› halinde nas›l bir devrimci gücün
ortaya ç›kt›¤›n› hem devrimci hareketin hem de Kürt Ulusal Hareketinin
tarihinden ve günümüzdeki pratiklerinden anlamak mümkündür. Yine bugün hem YDG’yi hem de devrimci gençlik
hareketini inceledi¤imizde kitlemizin bu
araflt›rmaya göre genellikle liberaller içinde
kalaca¤› görülecektir. Yine karamsarlar haricinde di¤er tüm kesimlerin özelliklerini gösteren gençler de saflar›m›zda yer alabilmektedir.
➟
21
Ekim 2007
Devrimci dönüflümü savunan bizlerin liberalizmden ne kadar uzak oldu¤u aç›kt›r.
Dolay›s›yla yorum yapan baz› araflt›rmac›lar›n bu kategorileri birbirinden kopuk ele almas› ve kategoriler aras› geçiflin koflullar›n›
ve nedenlerini incelememesi çal›flman›n zay›f yanlar›ndan birisini oluflturmufltur.
Araflt›rmada gençli¤in yaflad›¤› maddi/ekonomik sorunlar da bariz flekilde ortaya ç›kmaktad›r. E¤itimde yaflanan sorunlar, gelecek kayg›s› yetmezmifl gibi gençlik bir de okudu¤u süre boyunca ciddi bir ekonomik mücadele vermekte, bunun için yaflam›ndan önemli fedakarl›klar yapmaktad›r.
Gençlerin ailelerinin ayl›k gelirine bakt›¤›m›zda çok yoksul kategorisine alabilece¤imiz ayl›k 1.000 YTL’den az geliri olanlar›n
mektedir.
Yoksulluk gençlerin e¤itim süresince ald›¤› harçl›¤› da olumsuz etkilemektedir. Gençlerin % 88’i ailelerinden
düzenli olarak harçl›k ald›klar›n› söylemifltir.
% 10’luk bir kesim yar› zamanl›-geçici ifllerde çal›flarak harçl›¤›n› ç›kart›rken % 6’s› da
okulun yan› s›ra tam zamanl› bir iflte çal›flt›¤›n› belirtmifltir. Anlafl›laca¤› üzere yar› zamanl› veya tam zamanl› ifllerde çal›flan ö¤renciler de e¤itim masraflar›n› karfl›lamakta
yeterli olmamakta ve ailelerinden düzenli
harçl›k almay› kesememektedir. Ailelerin
gelir seviyesinin düflüklü¤ü göz önüne al›nd›¤›nda gençlerin ald›¤› harçl›¤›n yetersiz oldu¤u da anlafl›lacakt›r. Ne yaz›k ki bu durum
mezuniyetin ard›ndan da de¤iflmemekte, iflsizlik engelini aflanlar için de staj vb. bahaneyle oldukça düflük maafllar sunulmaktad›r.
Bu nedenle okulunu bitirip ö¤retmen,
oran› % 49’dur. Yoksul olarak s›n›fland›rabilece¤imiz ve ailesinin ayl›k geliri 1.000
YTL ile 2.500 YTL (anne ve baba memursa
3 bin YTL’ye yak›n gelir eve gelse de yaflam
standart› yükselmemektedir) aras›nda olanlar›n oran› ise % 43’tür.
Özcesi çocu¤u okuyan ailelerin
ezici bir ço¤unlu¤u aile gelirinin
önemli bir k›sm›n› e¤itim masraflar›na harcamak zorunda kalmaktad›r.
Bunun ö¤renciye yans›mas› ise e¤itim sürecinde aileye ba¤l›, ona yük olan ve bunun
getirdi¤i sorumlulukla okulu bir flekilde bitirmeye odaklanan bir anlay›fl›n geliflmesidir.
Yoksullu¤un bir di¤er sonucu ise lise ve üniversite ö¤rencilerinin bireysel geliflimlerini
sa¤lamak ve toplumsal meseleleri inceleyerek harekete geçmek aç›s›ndan yeterli olanaklar› bulamamas›d›r. Bu nedenle özellikle
devrimci gençlik örgütlerine kolektif bir çal›flmayla genifl gençlik kitlelerine bu olanaklar› sunma, gençli¤in kendi gerçekli¤i içinde
harekete geçmesine yol açmas› görevi düfl-
doktor, mühendis vb. olan gençler ifl
bulduktan sonra da uzun y›llar ya çok
yoksul flartlarda yaflamaktad›r ya da
ailesinden gelen deste¤i kabul etmek
zorunda kalmaktad›r.
Bar›nma sorunu da gençli¤in ciddi sorunlar›ndan bir tanesidir. Araflt›rmaya kat›lan gençlerin % 93’ü ailesiyle ayn› evde kalmaktad›r. Bu oran›n yüksekli¤i gençlerin büyük ço¤unlu¤unun lise ö¤rencisi olmas› sebebiyle anlafl›l›rd›r. Ancak % 1’lik kesimin yurtlarda kalmas› da ö¤renciler
için yurt olanaklar›n›n ne kadar az oldu¤unu bizlere göstermektedir. Yurt
kontenjan›n›n az olmas›, devlet yurtlar›n›n
bak›ms›zl›¤› ve giderek özelleflmesi, özel
yurtlar›n öne ç›kmaya bafllamas›, bununla
birlikte ev kiralar›n›n yüksekli¤i nedeniyle
gençlerin arkadafllar›yla birlikte ev kiralamaktan baflka çaresinin kalmamas› da gençli¤in ciddi oranda bar›nma sorunu ile karfl›
karfl›ya kald›¤›n› bizlere bir kez daha göstermektedir.
Maddi s›k›nt›lar
Ekim 2007
22
Bar›nma sorunu bugün kendisini bariz
bir flekilde göstermektedir. Ancak bar›nman›n yan› s›ra sa¤l›k sorunu da yak›nda gençli¤in gündeminde daha yak›c› bir hal alacakt›r. Medikolar›n kapat›lmas› karar› ile ö¤rencilerin üniversite hastanesinden ald›¤› sa¤l›k hizmeti de kald›r›lacak
ve ö¤renciler hastaland›klar›nda özel sa¤l›k
kurulufllar›na gitmeye mecbur b›rak›lacakt›r.
Sorunlar saymakla bitmiyor, hakim sistem
hiçbir flekilde gençli¤in ç›kar›na bir uygulamada bulunmuyor. Tüm çaba, halk›n ve
gençli¤in cebindeki paray› son kurufluna kadar gasp etmek, gençli¤i uysal
ama nitelikli iflgücü haline getirmek
için. Önceki dönemlerde mücadele sonucu
elde edilen haklar mücadelenin seviyesinin
düflmesine paralel geri al›n›yor.
Bu veriler de kan›tlamaktad›r ki sistem,
gençli¤i çok ciddi bir ekonomik krizle karfl›
karfl›ya b›rakmaktad›r. Gençli¤in ezici ço¤unlu¤unun ailesinin yoksul olmas›,
e¤itimin genifl bir kitle aç›s›ndan bir
lüks ve ödenen a¤›r bir bedel olarak
görülmesine neden olmaktad›r. Dolay›s›yla e¤itimin ard›ndan bu s›k›nt›lar›n son
bulmas› ve ödenen bedele de¤ecek bir rahatlaman›n beklenmesi oldukça do¤ald›r.
Ancak özellikle son y›llarda üniversite ve lise mezunu gençler aras›nda iflsizli¤in oldukça yayg›nlaflmas›, birçok bölümden mezun
olanlar›n ifl bulmas›n›n mümkün olmamas›,
ihtiyaç olmas›na karfl›n IMF gibi emperyalist
kurumlar›n dayatmas›yla kadrolu çal›flan
al›nmamas› yetmezmifl gibi yeni uygulama ve
yasalarla (ücretli/sözleflmeli ö¤retmenlik, aile hekimli¤i, ücretli avukatl›k, yetkin mühendislik, mesleki yeterlilik, KPSS vb) ifl bulanlar›n da uzun süre sosyal güvencesiz flekilde
düflük maaflla çal›flmas› ve patronun her dayatmas›n› sineye çekmesi gerekmektedir.
Bunlar da yetmezmifl gibi ifle yönelik talep
artt›kça patronlar›n istekleri de artmakta, ifl
arayan di¤er gençlerle rekabetten “flimdilik”
kazançl› ç›kmak için sertifika programlar›na
kat›lman›n gereklili¤i kendisini dayatmakta
fakat bu kurslar›n yüksek mebla¤lar› nedeniyle gençlerin üzerindeki yük de artmaktad›r.
Tüm bunlar gençli¤in hoflnutsuzlu¤unu,
umutsuzlu¤unu, mutsuzlu¤unu pekifltirmektedir. Gelir durumu iyi olan aileler çocuklar›n› uzun y›llar destekleyebilmektedir, ancak
yoksul ailelerinin çocuklar› bu destekten de
ma¤dur olduklar› için bir flekilde ifl bulman›n, yaflam›n› devam ettirmenin derdine
düflmektedir. Bu çabalar örgütlü de¤il bireysel olarak verildi¤i için de güçlü sermaye
gruplar› karfl›s›nda her türlü taviz verilmektedir.
Bu nedenle gençli¤in örgütlenmeye ihtiyac› vard›r. Örgütsüz kal›nd›¤›nda
ne bir bütün olarak sistemin dayatt›¤› uygulamalara ve kabul etti¤i yasalara karfl› ç›kmak, kendi taleplerimizi savunmak mümkün
olabilir ne de bireysel olarak sistemin/okul
yönetimlerinin/patronlar›n dayatmalar›na
karfl› hakk›m›z› isteyebiliriz. Dolay›s›yla baflta YDG olmak üzere devrimci gençlik örgütlerinin bu somut ve güncel sorun ve taleplerden yola ç›karak genifl bir ajitasyon çal›flmas› ile gençli¤i örgütlemeye yo¤unlaflmas›na ihtiyaç vard›r. Kitlenin taleplerine ve
politik seviyesine uygun olarak en genifl kitleyi kapsayan ö¤renci derneklerinden/sendikalardan sorunlar›n kayna¤› olarak emperyalizmi ve ona uflakl›k eden yar›-sömürge faflist sistemi görebilen gençli¤in örgütlendi¤i
YDG gibi anti-emperyalist anti-faflist örgütlere kadar genifl bir yelpazede gençli¤in güncel sorunlar› ve talepleri ifllenerek halk
gençli¤inin birleflmesi ve kendi inisiyatifini
a盤a ç›karmas› için çaba harcanmal›d›r.
Krupskaya yoldafl›n “Lenin’den An›lar” kitab›nda da belirtti¤i gibi Rusya’da Bolflevikler “Fabrikalarda çay için s›cak su
verilmesi ve havaland›rma için mücadeleden kitleleri ad›m ad›m silahl›
ayaklanmaya götürmüfllerdi.” Bizler de
gençli¤in somut ve güncel sorunlar›ndan hareket ederek, gençli¤in gerçek taleplerinin
savunucusu olarak güven kazanabilirsek, sistemli ve örgütlü bir çal›flmayla anti-emperyalist bilinci yaymam›z ve devrimci mücadeleyi yükseltmemiz mümkün olacakt›r. Bu
nedenle verilerin bir kez daha gösterdi¤i gibi gençli¤in yaflad›¤› ekonomik sorunlar› ve
gelecek kayg›s›n› faaliyetimizde ele almaya
büyük bir ihtiyaç vard›r.
Gençli¤in
örgütlenmeye bak›fl›
Araflt›rmay› düzenleyenlerin mant›¤›na
uygun olarak “Sivil Toplum Örgütleri”ne
üyeli¤e gençli¤in bak›fl›n› anlamaya çal›flan
sorular üzerinden hareketimizin demokratik kitle örgütlerindeki faaliyetinin potansiyeli hakk›nda veriler alabilmekteyiz. Araflt›rmaya kat›lan gençlerin dörtte biri herhangi
bir kitle örgütü ile iliflki içindedir. Bunda en
yüksek paya spor kulüpleri ve dernekleri sahiptir. Tüm gençlerin % 11’i spor derneklerine, % 5.5’i ö¤renci dernek ve kulüplerine,
% 3’ü ise kültür-sanat, çevre, e¤itim, sa¤l›kla ilgili örgütlere üyedir. Ancak herhangi
bir örgüte üye olmayan gençli¤in yaklafl›k yar›s› bir kitle örgütüne üye olabilece¤ini vurgulam›flt›r. Sporla ilgili
derneklere üye olabilece¤ini söyleyenlerin
oran› % 24’ken, ö¤renci derne¤i ve kulüplerine üye olabilece¤ini belirtenlerin oran› %
8’dir. Yine % 30’luk bir kitle de kültür-sanat,
çevre, sa¤l›k, e¤itimle ilgili kitle örgütlerine
kat›labilece¤ini belirtmifltir.
➟
CÜRET‹ KUfiAN, ‹SYANI HER TARAFA YAY!
Özcesi gençli¤in genelinde örgütlenmeye karfl› bir antipati bulunmamaktad›r. Önemli bir kesim bir kitle örgütünde yer
almaya s›cak bakmakta ancak çeflitli nedenlerle d›fl›nda kalmaktad›r. Bu anlam›yla devrimci
gençlerin ö¤renci dernekleriyle birlikte kulüplerde, ilgi alanlar›na uygun olarak kültür-sanat,
spor, çevre vb. ile ilgili kitle örgütlerinde yer
almalar›, buralarda örgütlerin hedeflerine uygun olarak faaliyet yürütmeleri, böylece hem
flu anda örgütlü olan hem de bu potansiyele
sahip olan genifl bir kitleye ulaflmas› mümkün
olabilecektir.
Konuyla ilgili de¤erlendirme yapan araflt›rmac›lar üye olmay› düflündü¤ü halde kitle örgütlerine kat›lmayan gençlerin bu tutumlar›n›n
nedenini flöyle yorumlamaktad›r: “Gençlerin
yar›s› di¤er derneklere/kurulufllara üye olmay› düflündükleri halde üye olmamaktad›rlar. Bu sonuç gençlerin kendi kuflaklar›ndan insanlar›n oluflturduklar› örgütlenmelerde kendilerini daha rahat hissettiklerini, karar mekanizmalar›na daha do¤rudan kat›labildikleri için bu tür örgütlenmelere ra¤bet ettiklerini göstermektedir. Buradan ç›kar›lacak temel sonuç, gençlerin
kendi aralar›nda yapacaklar› örgütlenmelerin teflvik edilmesinin önemli oldu¤udur.”
Hiç kimse gençli¤in teslim al›nd›¤›n›, kölelefltirildi¤ini, her fleye raz› hale getirildi¤ini iddia edemez. Gençlik kendisine sunulandan
memnun de¤ildir. Bunu çeflitli flekillerde ifade
de etmekte. (Okullardaki fliddet ve çeteleflme
dahi kendisine sunulana tepkinin bir ürünü olarak de¤erlendirilebilir) ve de¤iflim istemektedir. Ancak kendisini ifade edebilece¤i,
kendi inisiyatifini a盤a ç›kartabilecek
kitlesel bir mekanizman›n bulunmamas›
bu tepki ve öfkenin bireysel veya küçük
gruplar halinde örgütsüz ve sistemsiz
olarak ortaya ç›kmas›na neden olmaktad›r. Bu anlam›yla baflta YDG olmak üzere içinde yer ald›¤›m›z her kitle örgütlenmesinde kitlenin kendisini ifade etmesine, inisiyatifini hakim k›lmas›na özen göstermeliyiz. Bunu baflard›¤›m›zda bize düflen, sistemsiz düflünce ve talepleri derleyerek somut bir politika ve hedefle kitlelere ça¤r› yapmak ve birlikte harekete
geçmek olacakt›r.
Siyasete ilgi üzerine
Gençli¤in apolitik oldu¤u, siyasetle ilgilenmedi¤i s›kça bahsi geçen ve yak›n›lan bir yorumdur. Ankette de bu konuyla ilgili veriler ve
yorumlar yer almaktad›r. “Ankete cevap veren
gençlerin % 50’den fazlas› politika ile hiç ya da
pek fazla ilgilenmemektedir. Üye olunmas› düflünülen kurulufllar aras›nda en düflük oran›n
siyasi partiler olmas› da (% 2.6) bu sonucu desteklemektedir. Bu ilgisizlik, 1990’larla beraber,
neo-liberal dalgan›n sonucu toplumsal refah›
sa¤layabilecek tek durum olarak piyasa hakimiyetinin kabul edilmesi, ulus-devlet ve siyasetin
görevinin de, piyasan›n iyi ifllemesini sa¤lamak etmemiz gerekmektedir.
haline gelmesi, siyasi partilerin ve parlaAnket verileri de zaten gençli¤in siyasete
mentolar›n yapabilece¤i bir fley yok alg›- bak›fl›n› ve potansiyelimizi daha etkin gösters›n›n yayg›nlaflmas› ve siyasetin neredey- mektedir. Ankete kat›lanlar›n % 18.6’s›
se kendi kendisini gereksiz k›lmas› ile seçimlerde oy kullanmayaca¤›n› ya da
aç›klanabilir.”
bofl oy ataca¤›n› net bir flekilde ifade et“Gençlerin siyaset ile ilgilerinin ve siyasete mifltir. % 33.4’ü ise bilmedi¤ini, karar vermekat›l›mlar›n›n s›n›rl› olmas›n›n en temel neden- di¤ini belirtmifltir. Yani gençli¤in % 52’si kendilerinden biri, gençlerin ‘siyaset’ alg›s› ile ilgilidir. lerine sistemin sundu¤u siyasetten tatmin olGençler, siyaset ile günlük hayatlar›nda- mamakta, bu politikada kendisinden bir fley
ki pratikleri birbirleri ile iliflkilendireme- bulamamakta, kendisini ifade edememektedir.
mektedir. ‹liflkilendirseler bile karar al- Geriye kalan kitle ise toplumun geneline uygun
ma mekanizmalar› içinde gerek kendile- bir tercih yapmaktad›r.
rini etkin aktör olarak görmedikleri, geAnketi yorumlayan Hasan Kirmano¤lu
rekse bürokratik ve toplumsal yap›dan protestocular›n AKP’li gençlere nazaran e¤itim
kaynaklanan nedenler yüzünden etkin düzeyleri daha yüksek ve kendilerini daha fazaktörler olarak görülmedikleri için siya- la solcu olarak de¤erlendiren gençler oldu¤usetin içinde yer alamamaktad›rlar.”
nu vurgulamaktad›r. Karars›z gençler ise son 1
Bu uzun al›nt›lardaki önemli tespitler göz y›l içinde bireysel ve toplumsal olarak ekonoönüne al›nd›¤›nda da anlafl›lacakt›r ki bu köh- mik durumun kötüleflti¤ini savunmaktad›r. Kirnemifl, yafll› sistemin gençli¤i kucaklamas›
mümkün de¤ildir. Sistem bir yandan gençli¤e
hiçbir söz hakk›
tan›mazken, öte
itlelerin sorunlar›yandan gelenekn› kitlelere anlatlerin fanatik komakla yetinmeden,
ruyucusu olan,
çözüm için, birlik için kitlele(bkz. Töre cinarin kendisini ifade edebildi¤i,
yetlerini iflleyen,
kendi gücünün fark›na varalinç eylemlerine
bilece¤i örgütlenmeleri geliflkat›lan gençler)
tirmek, kitle çizgimizi yeniden
flovenist, düflüngözden geçirmek gerekmektemeyen,
itaat
dir.
eden gençler yetifltirmektedir.
Ancak gençli¤e nesne muamelesi yap›lmas›, iyi
bir gelecek sunulmamas› ve devrimci gençlik mano¤lu flöyle devam etmekte: “2002 y›l›ndan
hareketinin bir alternatif olarak ortaya ç›kma- bugüne analiz etme olana¤› buldu¤um anket
mas› nedeniyle ülkenin önemli kesiminde bafla- çal›flmalar›, Türkiye’deki protestocular›n belirr›l› da gözükse, sistemin bu politikalar›n›n gin (ve 2002’den günümüze de¤iflmeyen) baz›
gençli¤e yönelik yoksullaflt›rma, gele- özelliklere sahip olduklar›n› gösteriyor. Hiçbir
ceksizlefltirme politikalar› nedeniyle partiye oy vermeyece¤ini söyleyen protestuzla buz olaca¤›, devrimci mücadelenin tocular›n di¤er partilerin seçmenlerine göateflinin karfl›s›nda duramayaca¤› aç›k- re 1) daha genç, 2) daha e¤itimli, 3) gelirt›r. Bu aç›dan bak›ld›¤›nda devrimci hareketin leri daha az, 4) k›rsal yerleflim yerlerinden
alternatif olamad›¤› koflullarda gençli¤in siste- çok kentlerde yaflayan, 5) kendilerini
min siyasetini sahiplenip aktif görevler almas› sol/sa¤ ekseninden çok merkezde gören, 6)
mümkün de¤ildir. Gençli¤e kendisini ifade dine ba¤l›l›klar› AKP’lilerinkinden, milliyetetmesini sa¤layabilecek, gençli¤in ener- çilikleri MHP’lilerinkinden az, 7) Türkijisini ve dinamizmini a盤a ç›kartacak ye’nin Avrupa Birli¤i üyeli¤ini daha az destek güç devrimci mücadeledir. Hiçbir ge- tekleyen kiflilerden olufltu¤u görülüyor. (…)
rici, köhnemifl düzen gelece¤i yaflayacak olan Di¤er bir ifadeyle, protestocular siyasete ilgisiz
gençli¤e umut veremez. Bu nedenle gençlik olduklar› için hiçbir partiye oy vermiyor de¤iliçindeki çal›flmalar›m›zda siyaseti, politik öz- ler.”
gürlük mücadelesini tan›mlamak, gençliSonuç
¤in gelece¤ini kendi ellerine almas› için
Elbette araflt›rmada çok farkl› konularda
birleflmesinin propagandas›n› yapmak,
bunun için güncel ve somut sorun ve talepler- veriler sunulmaktad›r. Çal›flman›n amac› gençden yola ç›karak ülkemizin emperyalizme ba- li¤in ekonomik ve siyasal yaklafl›mlar›ndan öte
¤›ml›l›¤›n› kavratmak ve emperyalizme karfl› de¤erler dünyas›n› ö¤renmek oldu¤u için tektam ba¤›ms›zl›k, faflizme karfl› halk demokrasi- nolojiye (internet, cep telefonu vb) yaklafl›m›nsi fliar›n› sahiplenmek için basitten karmafl›¤a, dan sosyalleflti¤i mekanlara, yapt›¤› harcamaama her anda kitleyle diyalog halinde hareket lardan sahip olduklar›na, AB’ye-dine-aileye-
üniversiteye bak›fl aç›s›ndan okuyup dinlediklerine kadar çeflitli veriler bulmak ve bunlar› yorumlamak mümkün. Ancak yaz›m›z›n içeri¤i itibariyle gençli¤in ekonomik s›k›nt›lar›yla örgütlülü¤e ve sisteme yaklafl›m› hakk›nda ipucu veren verilere yo¤unlaflmay› tercih ettik.
‹stanbul’daki e¤itimli gençlik hakk›ndaki verilerin ülke genelindeki gençli¤in yap›s›yla ciddi
benzerlikler tafl›yaca¤› aç›kt›r. Ancak T. Kürdistan›’ndaki gençlikle baz› özel bölgelerdeki
gençlik üzerine araflt›rmalarda temel ayr›mlar›n ortaya ç›kmas› beklenebilir. Bu nedenle
YDG aç›s›ndan benzeri araflt›rmay› T. Kürdistan›’nda gerçeklefltirmeye ihtiyaç oldu¤u aç›kt›r.
Emperyalizme ba¤›ml›l›¤› her geçen gün artan, derin bir ekonomik kriz içine her geçen
gün daha fazla batan, halka umut vermede baflar›s›z olan, özellikle Ortado¤u’da ABD emperyalizminin ç›karlar› do¤rultusunda hareket
K
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
eden, AB’ye üyelik süreci ad› alt›nda aç›lan her
müzakere bafll›¤›nda AB emperyalizminin dayatmalar› do¤rultusunda e¤itim, sa¤l›k ve ifl yaflam› baflta olmak üzere birçok alanda “reform”larla var olan s›n›rl› haklar› da gasp eden,
çeflitli yasalarla (TMY, polis kanunu vb) devrimci demokratik hareket üzerinde bask›lar›n›
yo¤unlaflt›ran sisteme karfl› birleflik, örgütlü ve militan bir gençlik hareketine büyük bir ihtiyaç bulunmaktad›r. Bu gerçeklik içinde bizlerin kitlelerden baflka güvenebilece¤imiz hiçbir güç yoktur. Bu nedenle son y›llarda uzaklaflt›¤›m›z kitlelerin gerçek sorun ve
taleplerini daha fazla incelemek, s›n›f düflmanlar›n›n plan ve uygulamalar›n› deflifre etmek ve
anlafl›l›r ve ajitatif bir dille halk›n/gençli¤in içine
girmek oldukça önemlidir. Kitlelerin sorunlar›n› kitlelere anlatmakla yetinmeden, çözüm için,
birlik için kitlelerin kendisini ifade edebildi¤i,
kendi gücünün fark›na varabilece¤i örgütlenmeleri gelifltirmek, kitle çizgimizi yeniden gözden geçirmek gerekmektedir. Bu do¤rultuda
son süreçte önemli ad›mlar att›¤›m› bir gerçektir. Art›k bu gerçe¤i gelifltirmek, derinlefltirmek ve prati¤e daha sistemli flekilde uygulamak için harekete geçmenin
zaman› gelmifltir!✌
23
Ekim 2007
Komünist
Ustalardan
Ö¤renelim...
Marksizm-Leninizm-Maoizm’in Tarihi-5
‹K‹NC‹ DÖNEM:
1871-1905
Politik Altyap›
‹kinci dönem (1872-1904) birincisinden bar›flç› karakteriyle, yani devrimlerin
olmamas›yla ayr›lmaktad›r. Bat›daki burjuva devrimler sona ererken, Do¤u, devrimler için henüz olgunlaflmam›flt›. Genel
olarak bu dönem d›fl iliflkilerde nispeten
daha dura¤an bir dönemdi, dünya kapitalizmi aç›s›ndan en uzun ve en tamamlanm›fl dönemdi, özellikle de Fransa-Almanya savafl›n›n (1870-71) patlak vermesi ile.
Zorla ve fliddete dayal› olarak kendi ulusal s›n›rlar›n› çizmifllerdi, bu s›n›rlar büyük
de¤iflikliklere u¤ramadan Avrupa’da 35 y›l
boyunca kendilerini korumufltu ve emperyalist Rus-Japon savafl› ile sona ermiflti. Ayn› flekilde 1905’den önceki bu y›llarda büyük kapitalist güçler içerde büyük
bir dura¤anl›k içerisindeydi, çünkü Avrupa ve Amerikan kapitalizminin 1789’dan
1871’e kadarki kurulufl sürecini bafllatan
büyük devrimci hareketler yoktu.
Lenin bu dönemi flöyle tan›mlamaktad›r, “Bat› gelecekteki bir de¤iflim için
bir tür bar›flç›l bir haz›rl›k sürecine girdi. Sosyalist partiler, esasta proleter
partiler her yerde ortaya ç›k›yordu ve
burjuva parlamentarizminden ç›kar
sa¤lamay›, ayn› zamanda da kendi
günlük bas›nlar›n› ç›karmay›, e¤itim
enstitülerini kurmay›, sendikalar›n›
oluflturmay› baflarm›fllard›. Marksist
doktrin mutlak bir zafer kazand› ve
genifl bir alana yay›ld›. Proletaryan›n
güçlerinin seçilmesi ve toparlanmas›
süreci ve proletaryan›n yaklaflan savafllara haz›rl›¤› yavafl ama istikrarl›
bir flekilde ilerlemekteydi.”
Tarihin diyalekti¤i gösterdi ki Marksizm’in teorik zaferi öyle boyutlara ulaflm›flt› ki düflmanlar›n› bile kendilerini
Marksist olarak göstermeye zorlam›flt›.
Eylül 2007
24
Kökten çürümüfl liberalizm, yeniden hayat bulmak için sosyalist oportünizm flekline büründü. Büyük savafllara güç toplama haz›rl›klar› oportünistlerin geri çekilmelerine yol açt›. Kölelik koflullar›ndaki
geliflmelerden bahsediyorlard›. Sürekli
olarak sosyal bar›fl› dillerine pelesenk etmifllerdi, (kölelik sistemiyle bar›fl) s›n›f savafl›n›n durdurulmas›n› istiyorlard› vs.
Parlamentonun sosyalist üyeleri aras›nda
birçok taraftar› vard›, çeflitli iflçi hareketi
temsilcileriyle ba¤lar› ve sempatizan entelektüelleri vard›.
Ekonomik Altyap›
Ancak bu oportünizmin kökleri ekonomik koflullardayd›. Liderlerini rüflvetle,
sömürgelerdeki endüstrilerden kazan›lan
kârlar›n bir k›sm› karfl›l›¤›nda sat›n al›nan
bir iflçi aristokrasi yaratmakt› amaçlar›.
Serbest rekabetçi aflamadan art›k uzaklaflmaya bafllayan kapitalizm tekelci kapitalizm aflamas›na ulafl›yor ve emperyalizme do¤ru ilerliyordu.
Lenin’in daha sonra detayl› olarak iflleyece¤i gibi, 19. yüzy›l›n son çeyre¤i,
1873’teki bunal›mdan sonra, çok say›da
büyük sanayi ve finans kartellerinin bütün
önde gelen kapitalist ülkelerde ortaya
ç›kmas›yla damgaland›. Japonya ve Rusya
gibi yeni ülkeler h›zla sanayileflirken, sermayenin yo¤unlaflmas› ve merkezileflmesi
eski kapitalist ülkelerde daha büyük bir
h›zla ilerlemekteydi. ABD ve Almanya bu
süreçteki önderlerdi. Yo¤unlaflma tek
bafl›na bunal›m s›ras›nda gerçekleflen kâr düflüfllerini engelleyemedi¤inden tekelciler son çare olarak
sermayenin, çok büyük gelirlerin elde edilece¤i di¤er bölgelere ihraç
edilmesi yoluna baflvurdu. Bunda ‹ngiltere birinci s›radayd› ve dünyan›n yar›s›ndaki k›ta ötesi kârlar› toplamaktayd›.
Bunun di¤er bir nedeni ‹ngiltere’n›n en
fazla sömürgeye sahip ülke olmas› ve sermayesini buralara kolayca aktarabilmesi
idi. Di¤er kapitalist ülkeler de geliflimleri
için sömürgelerin gereklili¤ini anlad›klar›ndan, vahfli bir mücadele dünyan›n henüz sömürgeleflmemifl bölgelerini ele geçirmek için bafllad›. Böylece 19. yüzy›l›n
son çeyre¤inde, Afrika ve Polenezya neredeyse tamamen geliflmifl kapitalist ülkeler taraf›ndan iflgal edildi.1884’ten 1900’e
kadar ‹ngiltere 3.7 milyon hektar ele geçirmiflti, buralardaki nüfus 57 milyondu;
Fransa 36.5 milyon nüfusla 3.6 milyon
hektar ve Almanya 17 milyon nüfusla 1
milyon hektar alan, Belçika 900 bin hektar alan ve 30 milyon nüfus, Portekiz 9
milyonluk nüfus ile 800 bin hektarl›k alan› ele geçirmiflti. Ancak kapitalizmin emperyalizme evrildi¤i bu aflama hiç de sanc›s›z geçmemiflti. Güçler iliflkisindeki
bu de¤iflim zorunlu olarak farkl›
emperyalist ülkeler aras›ndaki çat›flmalar› tetiklemiflti. Bu dönemde
ABD’nin Küba’y›, Porto Riko’yu ve Filipinler’i iflgal etti¤i 1898 ‹spanyol-Amerikan Savafl›, Britanya’n›n Güney Afrika’n›n Hollanda egemenli¤indeki yerlileri
kölelefltirdi¤i 1899 Anglo-Boer Savafl›,
Avrupa k›tas›ndaki 35 y›ll›k bar›fl sürecini
sonland›ran 1904 Rusya-Japonya Savafl› çat›flmalar›n önde gelenleriydi.
Emperyalizmin geliflmesinin bir di¤er
önemli yüzü ise, iflçi aristokrasisinin önde
gelen kapitalist ülkelerde, tecrübeli ve
tecrübesiz olarak ayr›larak ve ücretlerde
farkl›laflmaya gidilerek sa¤lamlaflt›r›lmas›
idi. Bu, ayr›ca fakir ülkelerden gelen göç
dalgas›n›n artmas›yla baflar›ld›. 19. yüzy›l›n
son çeyre¤i, fliddetli endüstriyel yay›lman›n zirvede oldu¤u ve emek sömürüsünün artt›¤› bir dönem olarak, büyük kapitalist ülkelerdeki maafllar›n yavaflça artt›¤›
bir dönemdi. Özellikle ‹ngiliz iflverenlerini örnek olarak ald›¤›m›zda, kapitalistler
sömürgelerden elde edilen kârlar›n bir
k›sm›n› kendi ülkelerindeki tecrübeli iflçileri avutmak için kulland›lar ve böylelikle,
iflçi s›n›f› içerisindeki militanl›¤› ve sa¤lam-
l›¤› ortadan kald›rmak istediler. Böylece
Almanya’da iflçi s›n›f›n›n maafllar›
1887’deki 100 puandan 1909’da 105 puana ç›kt› ve iflçi aristokrasisine tabi olan
iflçilerinki 113 puana yükseldi. Benzer koflullar di¤er kapitalist ülkelerde de elde
edildi. Bütün bunlar iflçi politikas›nda büyük etkiler yapm›flt›. Sa¤ oportünist sosyal demokratlar, kendi revizyonist teorilerini ve s›n›f iflbirli¤i politikalar›n› nispeten refah düzeyi daha iyi olan iflçi aristokrasisi üzerinde temellendirdi.
Alman Partisindeki
Oportünizme Karfl› Savafl
Bu tip oportünizmin örneklerinden
birisi Gotha Program›n›n oluflturulmas›nda gerçeklefltirildi.
Bu program, tart›flma amaçl› bir taslak
halinde idi ve 25 May›s 1875’te, Gotha’da
Marksist ve Lassalc› partilerin kongresinde kabul edilecekti. Engels, bu programdaki neredeyse her kelimenin elefltirilebilece¤ini söyledi. Marks bu tasla¤› kesin bir
flekilde elefltirdi ve Alman partisindeki
yoldafllar›na kongreden önce ulaflmak
üzere bir not yazd›. Notta sakat ekonomik anlay›fl›, devlete karfl› yanl›fl
tutumu, Lassal’in “tunç ücret yasas›” konseptine teslim olunmas›n›,
devletin ifle yaramaz kooperatif
yard›mlar›n› benimsemesini, 8 saat
iflgünü konusunda net bir tav›r sergilenmemesini ve enternasyonalizmi küçümsemesini mahkum etti.
Alman partisindeki oportünist ak›mlar
bununla birlikte öyle güçlüydü ki, bu güçlü elefltirinin kongreden önce Liebknecht’in önderlik etti¤i Marksistlere ulaflmas›na ra¤men, sadece bir kaç küçük de¤ifliklik yap›ld›. Belge sadece çok k›s›tl› say›da yoldafla gösterildi,16 y›l boyunca
gözlerden uzak tutuldu ve son olarak sadece Engels taraf›ndan 1891’de yeni bir
parti program› haz›rlanaca¤› zaman yay›mland›.
➟
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
Bu yay›n flu anki meflhur “Gotha
Program›n›n Elefltirisi”dir.
Gotha’n›n elefltirisinden birkaç ay sonra, Engels bir di¤er elefltiriyi yay›mlad›
(Anti-Dühring). Bu eser felsefe, do¤al bilimler ve sosyal bilimler alan›ndaki Marksist yaklafl›m› ortaya koydu. Bu, Sosyal Demokrat Partiye kat›ld›ktan sonra bütün
parti program›n› burjuva bir çizgide yeniden yazmaya çal›flan, burjuva görüflleriyle
bilinen Profesör Dühring’in yanl›fllar›n›
teflhir eden bir elefltiriydi.1877’de parti
organlar›nca yay›mlanan bu elefltiri, partinin resmi kademelerindeki oportünistler
taraf›ndan elefltiri ya¤muruna tutuldu. Daha sonra 1880’de Engels bu kitaptaki 3 bölümü broflür olarak ç›kard›, “Ütopik ve
Bilimsel Sosyalizm”. Bu broflürler son
derece sade ve kolay anlafl›l›r bir biçimde
bilimsel sosyalizmin temel fikirlerini ortaya koyuyordu.
Bu dönem, Marks ve Engels taraf›ndan
son derece hararetli teorik çal›flmalar›n
yap›ld›¤› bir dönemdi.1875-76’da Engels
“Do¤an›n Diyalekti¤i” isimli kitap üzerinde çal›flt›. Bu kitap do¤al bilimlerdeki
son bilimsel geliflmelerin ayn› zamanda insan topluluklar› ve do¤ada iflleyen diyalektik yasalarla ayn› olduklar›n› onayl›yordu.
Bu çal›flma yar›m kald› ve 1927’de yay›mland›. Dokuzuncu bölümü “Maymundan
‹nsana Geçiflte Eme¤in Oynad›¤› Rol”, insan do¤as› ve onun geliflimine dair Marksist bak›fl aç›s›n› ortaya koyuyordu.
1884’de Engels’in “Ailenin, Devletin ve
Özel Mülkiyetin Kökeni” adl› eseri yay›mland›. Burjuva fikirlerin Alman Sosyal
Demokrat Partisi içinde giderek yay›ld›¤› bir dönemde kaleme al›nan
bu kitap,
reformist
yan›lg›lara
kap›lmadan, bilimsel ve devrimci tarih
konseptin e
sahip iflçileri kazanmak için yaz›ld›.1888’de
Engels, Feuerbach üzerine yazd›¤› kitab›n›,
“Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman
Felsefesinin Sonu” yay›mlad›. Bu kitap,
Hegelci idealist diyalekti¤in nas›l materyalist diyalekti¤e dönüfltürüldü¤ünü ve nas›l
mekanik materyalizmden diyalektik materyalizme dönüfltürüldü¤ünü göstermek
için yaz›ld›.
Marksizm’in yay›lmas›
Bu dönem boyunca Marks, Kapital’in
sonraki ciltlerini tamamlamaya çal›flmakla
meflguldü. Bu, Marks’›n 14 Mart 1883’de
ölümüyle tamamlanmam›fl olarak kald›. O
gün, Engels’in dedi¤i gibi ‘’En büyük düflünür düflünmeyi b›rakt›’’. Marks’›n
ölümü Marksizm’in ilerleyiflini durdurmad›. Onun öldü¤ü anda o zaten milyonlarca iflçi yandafllar› taraf›ndan sevilip
say›lan ve sahiplenilen bir isimdi. Di¤er taraftan, O, kendi zaman›nda, hükümetler
ve burjuvazi taraf›ndan en çok nefret edilen ve kara çal›nan biriydi. Hiçbir kara çalma tarihi zaman› gelmifl doktrinin geliflimini durduramad›.
1883’de Almanya’da, 1869’da Hollanda’da 1870’de Danimarka’da, 1871’de Bohemya’da, 1872’de ABD’de, 1876’da Fransa’da, 1879’da ‹spanya’da, 1879’da ‹ngiltere’de-birlik olarak ve Rusya’da 1883’de
proleter sosyalist partiler kuruldu. Bu süreç Marks’›n ölümünden sonra bile Norveç’te (1887) ve 1889’da Avusturya, ‹sviçre ve ‹sveç’te de partiler kurularak devam
etti. Bu partilerin ço¤u ‹kinci Enternasyonal’i kurmak için birleflti. Bu, sosyalist
düflüncenin daha da yay›lmas›n› sa¤lad› ve
Avustralya ve Finlandiya’da (1890), Polonya ve ‹talya’da (1892), Bulgaristan,
Macaristan ve fiili’de (1894), Arjantin’de (1896), Japonya’da (1901),
S›rbistan’da (1903) ve Kanada’da
(1904) partiler kuruldu. Böylece
bu dönemin bafl›nda (1872) teorik olarak zaferlerle ortaya ç›kan Marksizm, 1904’de, dönemin sonuna kadar kapitalist
dünya çap›na örgütlenmelerini yaym›flt›.
II. Enternasyonal’de
oportünizm
Her ne kadar
Marksizm örgütlü
flekilde yay›lsa da,
onun ana düflman›,
sosyalist partilerin
kendi içinde ortaya
ç›km›flt›. Daha önce
belirtildi¤i
gibi,
oportünizm ve revizyonizm bu dönemde
proleter ak›m›n bafll›ca tehdidi olmufltu ve
bu tehdit büyüdü¤ü için onun bafll›ca çözüm yeri II. Enternasyonal olmal›yd›.
1889’da II. Enternasyonal’in oluflumu s›ras›nda temel yönelim Marksist’ti. Fakat sa¤
e¤ilim resmi bir uluslararas› örgüt merkezinin olmad›¤›/kurulmad›¤› görüflündeydi.
Bu, parti üyelerindeki sa¤ e¤ilimin kontrol
edilmeden devam etmesini sa¤layarak,12
y›l boyunca devam etti. 5 A¤ustos
1895’de ölümüne kadar Engels, dünyan›n
çeflitli yerlerinde partilere rehberlik ederek bu bofllu¤u doldurmaya çal›flt›. Yafl›na
ra¤men, sonuna kadar çeflitli oportünist
sapmalara karfl› sol kesimlerin savafl›n› sa¤lad›. Ayn› zamanda O, Marks’›n tamamlanmam›fl Kapitali’nin ikinci ve üçüncü ciltlerinin haz›rlanmas› ve yay›mlanmas›n› tamamlad›.
Çeflitli ulusal partilerde giderek yerleflen oportünist e¤ilim bu zamanda, politik
iflçi örgütlerinde kariyer yapma yollar›n›
arayan burjuva ayd›nlar› ve büyüyen emek
aristokrasinde temellerini buldu. Özellikle, emperyalist güç olan, bunun sonucunda
üst seviyedeki iflçilere rüflvet verme ve iflçi aristokrasisi yaratmada en iyi yetene¤e
sahip olan ‹ngiltere gibi ülkelerde bu e¤ilimler çok güçlüydü. Oportünist ve reformist ideolojilerden biri olan Fabianizm,
ticaret birli¤i bürokratlar› üzerindeki etkisini geniflleterek 1884’te kuruldu. Bu ideoloji belirsiz bir evrimsel sosyalizmi ö¤ütlüyordu ve Marksizm’in devrim ilkelerinin
her birine sald›r›yordu. Benzer oportünist
e¤ilimler bu kadar kuvvetli olmasa da
ABD’de ve Fransa’da da var oldu. Almanya’da da buna paralel olarak zay›f kapitalist
sistem ve gizli parti koflullar› 1890’a kadar
oportünizmin geliflimini s›n›rlam›flt›r. Bunun sonucunda Alman partisinde II. Enternasyonal’in temel önderli¤i olan ve Engels’in güvendi¤i Bebel, Kautsky ve di¤erlerini içeren sol önderli¤i sa¤lad›. Fakat bu
sol unsurlar (daha sonra Marksist ortodokslar olarak adland›r›ld›lar) s›n›f savafl›
keskinleflti¤inde merkeziyetçi bir tutum ald›lar. Böylece, bu zamanlarda bile, temelde Marksist oluflumlar› desteklemelerine
ra¤men, Engels’in ölümünden sonra kendilerini güçlendiren yeni oportünist oluflumlara karfl› etkili bir savafl veremediler.
Kendini Enternasyonal’de de gösteren bu
oportünizmin temel oluflumu Bernstein’in
Marksizm’i ‘’de¤ifltirme’’ teflebbüsüydü.
Bernstein revizyonizmine
karfl› mücadele
Bernstein revizyonist görüflüne ilk olarak Ekim 1898’de Alman Sosyal Demokrat
Parti kuruluna gönderdi¤i bir mektupta
yer verdi ve sonra 1899’da “evrimsel sos-
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
yalizm” kitab›yla devam ettirdi. Bu oportünizm genelde yükselen emperyalizmin ve
özelde Alman emperyalizminin bir ürünüydü. Önceki emperyalist dönemin karakteristik özellikleri ele al›nd›¤›nda
Bernstein, Marksizm’in tamamen yanl›fl oldu¤u sonucuna varm›flt›. Kitab›nda materyalist anlay›fl›n tarihini ve s›n›f savafl› teorilerini inkar ederek Marksist teorinin de¤erine meydan okumufl ve özellikle iflçi s›n›f›n›n fakirleflmesi teorisine sald›rm›flt›r. O
burjuva yurtseverli¤i desteklemifltir ve
devrimin hem imkans›z hem de gereksiz
oldu¤unu iddia ederek “proletarya diktatörlü¤üyle” alay etmifltir. Bunun için O,
Engels’in son zamanlarda devrimci mücadele araçlar›na ilgisiz oldu¤unu göstermeye çal›flarak, çarp›tarak,1895’te Engels taraf›ndan yaz›lan ‘Introduction to Marx’s
Class Struggles in France”› kullanm›flt›r.
Özcesi Bernstein s›n›f iflbirli¤i teorisi için
Engels’in otoritesini bile kullanmaya teflebbüs etti. O, fliddetle y›k›lmak zorunda kal›nm›fl feodalizmin sert kurumlar›n›n aksine, sadece daha geliflmifl oldu¤u için kapitalizmin esnek kurumlar›n› önermifltir.
Bu teori en geliflmifl haliyle Alman partisine (bu zamanda enternasyonal parti
yönelimliydi) sunulmas›na ra¤men, ya kolektif olarak ya da bireysel bazda, esasta
ayn› görüflleri savunan ve çeflitli önemli
partilerde süregelen üyeleri bulunmaktayd›. Almanya’da Vollmar, Fransa’da Jaures,
Rusya’da Martov, ‹ngiltere’de Macdonald
ve ABD’de Gompers vard›. Onlar daha
sonra devrimci çizgideki Bebel, Kautsky ve
Rosa Luxembourg’a karfl› Almanya’da,
Guesde’ye karfl› Fransa’da, Plehanov ve
Lenin’e karfl› Rusya’da, Hyndman’a karfl›
‹ngiltere’de, Leon’a karfl› ABD’de mücadele ettiler. Çeflitli ulusal partilerdeki mücadele Enternasyonal’in Amsterdam kongresinde merkezilefltirildi. Marksist çizgiyi savunmak için Alman partisinin içinde bulundu¤u fliddetli bir mücadeleden sonra,
kongre, s›n›f savafl›na dayal› zafer politikas› ve deneyimlerin de¤iflmesini kabul eden
azimli bir kongre geçirdi.
“Bu tür revizyonist taktiklerin sonucu, burjuva toplumunu en h›zl› flekilde sosyalist topluma dönüfltürmeye çabalayan, kelimenin tam anlam›yla, devrimci bir partiyi, burjuva
toplumunun reformlarla yetinen bir
partiye dönüfltürmek olacakt›.’’
Karar 12 çekimserle, 25’e 5 ile geçti.
Asl›nda ço¤unlukla çekimser olmas›n›n yan›nda, Enternasyonal’de yüksek oranda
oportünist oyun var olmas› olumsuz bir
durumdu. Bernsteinizm sürekli olarak yenilmesine ra¤men, II. Enternasyonal revizyonizm karfl›s›nda son zaferi elde edecek
güce sahip de¤ildi.✌
Devam edecek
25
Ekim 2007
Yüzy›llard›r kirpiklerinin ›slakl›¤› hiç kurumayan, birikse belki de Karadeniz olacak
kadar gözyafl› dökmüfl kad›nlar›m›z... Yaflad›klar›n› kader kabul eden, “yazg›”s›na boyun
e¤en, “kutsal” görevlerini yerine getirmek
için didinen, k›z›na ev han›ml›¤›n›, o¤luna “erkek sorumluluklar›”n› ö¤reten, aile içindeki
köleli¤ini “görev” say›p aksatmayan anne, efl,
ev han›m›, iflyerinde ücretli köle kad›n... Bütün suçu kad›nl›¤›nda arayan, koynunda bitmek bilmeyen sab›rla yaflayan kad›nlar›m›z…
Kad›n olmak zordur. Çelik gibi bir sab›r
gerektirir. Do¤du¤unuzda aileniz taraf›ndan memnuniyetsizlikle karfl›lan›rs›n›z; hani cinsiyetiniz daha farkl› olsayd›
pek çok aç›dan daha iyi olurdu, en
az›ndan k›z çocu¤u demek dert ve tasa demektir birço¤umuz için. ‹lk ö¤rendi¤iniz kelime “ay›p” oluyor ço¤u kez, “anne”den önce belle¤e kaz›nan, toplumsal kurallar›n belirlenifl kayna¤› ve dayana¤› olan
kavram. Oyun oynarken, okula bafllarken, k›s›tlamalarla karfl›lafl›yorsunuz. Gerçi ço¤u kad›n oyun oynayamadan ve okula gidemeden
bafll›yor yaflam›na. Çünkü k›z çocu¤u oyun
oynarsa, hele okula giderse “kötü” fleyler ö¤renir ve yapar. Ona sunulan dar yaflam›n d›fl›na taflar çünkü. Toplumumuzun belirledi¤i
kurallar›n d›fl›na ç›kma ihtimali olur kim bilir.
Tehlikeli bir durum oluflturuyor okumak, bu
yüzden izin verilmez.
Yani kad›n okumaya kalkar, bin bir bahane bulurlar defalarca.
- Bac›m sen anlat bakay›m derdini.
- Sizin afla¤›lad›¤›n›z k›s›tlad›¤›n›z kad›nlardan sadece biriyim… Diye söze bafllarken kad›n;
- Yok yok, flimdi olmad› bak. Siz bu kafayla
ooo…
Kad›n annesinin ete¤i alt›nda ev ifllerini
ö¤renmekle yükümlüdür art›k. Kad›n olman›n ön koflulu olan bu kutsal vazife yaflam›
boyunca laz›m olacakt›r. “Yapt›¤› ailesineyse,
ö¤rendi¤i kendisinedir” çünkü. -tabii ileriki
yaflam›nda kendisi diye bir kavram kal›yor
Ekim 2007
26
mu oras› meçhul- Evin erkeklerine hizmet
etmeyi, itaat etmeyi, boyun e¤meyi ö¤renir.
Temiz ve namuslu bir “k›z” olmay› yaflam›n›n
hedefi olarak görür. Kan›ksar bu durumu, s›radanlafl›r art›k onun için. Kendi de savunur
bu olguyu zaman içinde.
Kad›n daha çocuk
burjuva yoz kültürünün damardan verildi¤i programlardan ibarettir sosyal
yaflam›. Evde evlilik ça¤›na gelmek için bekler. ‹yi k›z olur bu süre içinde ve bekler bir
erke¤in onu “istemesi”ni. Er-
…
K
A
M
L
O
N
I
KAD
y a fl t a
hem ev ifllerini üstlenir, sadece annesine “yard›m etmek” için de¤il, art›k en
az›ndan annenin yükünü eflit miktarda paylaflmak için, hem de zor geçinen ailesine katk›
sa¤layabilmek için ifl yaflam›na at›l›r.
Tarlada, fabrikada cüzi rakamlara ve hatta ücretsiz çal›fl›rlar. Eflit ifl, eflit ücret u¤ramaz bu mekânlara. Talep olarak kal›r ço¤u
kez. Tüm ba¤›ml› ülkelerde oldu¤u gibi
Türkiye’de de kad›nlar emek-yo¤un
sektörlerde, özellikle tekstil sektöründe çal›flt›r›lmaktad›r. Tekstil sektöründe
ifl güvencesiz, sigortas›z, tüm sosyal haklardan mahrum bir flekilde kad›n eme¤i azg›nca
sömürülmektedir. Yine tekstil sektörüne ba¤›ml› bir biçimde gelifltirilen ev-eksenli fason
üretim bu sömürüyü daha da katmerlefltirmektedir. ‘Evde oturarak para kazan›yor’
cümlesinde ifadesini bulan ve önemsizlefltirilen bu çal›flma biçimi, ‘eve biraz daha fazla gelir girsin’ diye kad›n emekçileri 16 saate varan çal›flmaya zorlamaktad›r. ‹flsizli¤in ve
yoksullu¤un katlan›lamayacak düzeyde olmas› ev-eksenli çal›flanlar› sessiz kölelere dönüfltürmüfltür. Ucuz ifl gücüdürler, daha fazla sömürülürler, daha az kazan›rlar.
Kad›n›n ücretsiz mesaisi
Her ne iflte çal›fl›yor olursa olsun,
ücretli mesaileri bitince, s›ra ücretsiz
mesaiye gelir. Yani eve geldiklerinde onlar› bir y›¤›n ifl beklemektedir. Yemek, çamafl›r,
bulafl›k, ütü vs. Çocu¤u vard›r kad›n›n, evlili¤inin en acil ihtiyac› oldu¤undan kaynakl›,
yaflam›n› bir baflka yaflam› var etmeye adamas› laz›md›r bir an önce. Kendi yaflam›
kalmam›flt›r art›k, bir bireyin bak›m›n› üstlenmifltir neredeyse tek bafl›na. Evdeki ifl bölümü çok nadir rastlan›lan bir durumdur toplumumuzda, dolay›s›yla evdeki a¤›r tempo, ifl gününün
yorgunlu¤unun ard›ndan gelir
ve çaresiz kabullenir bu durumu.
Ya da ev içine hapsolur kad›n›n yaflam›. Dört duvar
aras›na s›k›flm›fl, bir iki
komflu ve televizyondaki
kek
için kad›n›n ne düflündü¤ü de¤il, nas›l yemek yapt›¤›, nas›l itaat etti¤i
önemlidir. Çünkü kad›n›n görevleri bunlard›r. Kad›n ise kendini kocas›na ve ailesine
adamak için haz›rd›r. Bu yafla kadar kendini
haz›rlam›flt›r. Hofl, kendi ailesinde durum
çok da farkl› olmad›¤›ndan, annesinden ö¤renmifltir birçok vazifesini, yabanc›l›k çekmeyecektir yeni mahpusunda.
Kad›n, erke¤in korumas› ve sorumlulu¤u
alt›nda aciz bir yarat›k konumuna getirilip aile içi faaliyet alan›nda çal›flmaya zorlan›r. ‹lkel
ifl bölümünde üretim tarz› ve biçimi kad›n›
eve zincirlemifltir. Bu üretim flekliyle kad›n›n
faaliyetlerini geniflletme ve zincirini koparma
flans› kalmam›flt›r. “Dünya erke¤in evi, ev
kad›n›n dünyas› olmufltur art›k.” (Clara
Zetkin)
Zorla ahlaks›zl›k
Peki, normal yaflam seyrinde, ister çal›fls›n isterse çal›flmas›n durum nas›ld›r? Ayn›
hengâme devam eder, toplumun “iyi k›z” dayat›fl›na karfl›n yine ayn› toplum bireylerinden sanki s›nan›yormufl gibi “ahlaks›zl›¤a”
zorlan›r. Evde ço¤u kez kocas›ndan veya aile
bireylerinden, sokakta yüzünü ilk defa gördü¤ü yabanc›lardan, ifl yerinde mesai arkadafllar›ndan sözlü, fiziksel, psikolojik haddinin ve hesab›n›n yap›lamayaca¤› say›da
tacize u¤rar. Çünkü kad›n fiziksel özellikleri itibariyle metad›r. Deneme tahtas›d›r örne¤in. Cinsel tatminkârl›klar›n giderildi¤i bir
madde. Gerçek yaflamdan filmlere kadar kad›n “estetik”tir ve bütün bunlar› “hak eder”.
Meflrudur toplum gözünde kad›na yap›lanlar.
Al›flmas› gerekir kad›n bu duruma, onlara göre. Tecavüze u¤rarlar, akrabalar› veya yabanc›lar taraf›ndan ya katledilirler ya da tecavüzcüleriyle evlendirilirler, çünkü kad›n “namustur.” Sünnet edilirler ve yaflamlar› boyunca
erkeklerine daimi hizmet için, erke¤inin cinsel zevklerine cevap olabilmeleri ve do¤um
makineleri haline gelmeleri için. Çünkü kad›n›n duygular› yoktur, duygu k›r›nt›lar› ise
önemsizdir. fiiddete maruz kal›rlar; kimi zaman sokak ortas›nda, ço¤u zaman aile içinde
sürekli ac› çekerler. Çünkü karfl› koyacak
güçleri yoktur. Çünkü kaderidir kad›n›n fliddet. Ya da en az›ndan toplum
kurallar› bunu dayat›yor ve durum kan›ksat›l›yor.
Dahas› toplumda sürekli sorun halinde
görülür kad›nlar. Sorunun, kad›n›n yaflad›¤›
zorluklar m› yoksa kad›n›n varl›¤›n›n ta kendisinin mi oldu¤u henüz netleflmemifltir toplum taraf›ndan. Birçok yerde can s›k›c› varl›klar olarak görülürler. En ileri olan›m›zdan en
geri olan›m›za kadar birço¤umuzda kad›n›n
ayak ba¤› oldu¤undan flikâyet edilir ve sorunun kayna¤›n›n kad›n›n ta kendisi oldu¤u
düflünülür. Kad›n›n haklar›n› bahflederler
kad›nlara, en temel olan, zaten sahip olduklar› haklar tekrar tekrar al›n›p verilir. Bu sayede kad›na “hak ettikleri” yer verilmifl olur.
Bu kadar› yeter kad›nlara. Çoktur hatta, çünkü yüzy›llard›r sömürülmelerinden sonra
azar azar önünü aç›yoruzdur kad›nlar›n. Birden vermeyiz, o zaman bafl›m›za dert olurlar
de¤il mi?
Eve ba¤›ml›l›k
Öte yandan sosyal sald›r›lar (sa¤l›k harcamalar›n›n azalt›lmas›, sosyal güvenli¤in tasfiyesi, düflük ücretler vb.) kad›nlar›n ev içinde
daha fazla emek harcamas›n›, eve ba¤›ml› bir
yaflant› kurmas›n› da beraberinde getiriyor.
Sosyal devlet uygulamalar›yla bir nebze toplumsallaflan kad›nlar›n s›rt›na ev iflleri ve köleli¤i yeniden binmifltir. Düflük ücrete mahkûm edilen iflçi-emekçilerin bu hizmetleri piyasadan alma olanaklar› olmad›¤› için ister-istemez bu ifller kad›n›n omuzlar›na at›lmaktad›r. Düflük ücret sarmal›nda bo¤ulan emekçi
ailelerinde çocuk bak›m›n› üstlenmek zorunda kalan kad›n mutfak masraflar›n› nas›l karfl›layaca¤›n›, çocuklar›n› nas›l doyuraca¤›n›
düflünmektedir. Kad›n ailenin ihtiyaçlar›n› en
ucuza karfl›laman›n yollar›n› ararken, deyim
yerindeyse kendini unutan bir kurbana dönüflmektedir. Gelir adaletsizli¤inin had safhaya ulaflt›¤›, asgari ücretin kira, elektrik, su gibi ihtiyaçlar› bile karfl›layamad›¤› bir durumda, kad›nlar eve giren az›c›k parayla tüm ailenin ihtiyaçlar›n› karfl›lamak zorunda kalmaktad›r. Sa¤l›¤a ay›racak para olmad›¤›ndan hasta bak›m› kad›na kalmaktad›r, yafll›lar için uygun yaflam ortam› yarat›lmad›¤›ndan kad›nlar
yafll›lara bakmaktad›r. Çocuklara giyecek
al›nmad›¤›ndan kad›nlar yamalarla, kazak örmekle, dikiflle u¤raflmaktad›r. Devletin sosyal bir hak olarak vermesi gereken
yard›mlar kad›nlar› birer dilenci konumuna düflürmektedir. Yoksulluk gün geçtikçe artt›¤›ndan kad›nlar belediyeler ve valilikler taraf›ndan verilen s›n›rl› yard›m›n peflinden koflmaktad›r. Tüm bu iflleri yapan kad›nlar yeri geldi¤inde yok say›lmakta, ev içinde
yapt›klar› ifller görmezlikten gelinmektedir.
Lakin Türkiye’de ve dünyada kad›n olmak… Hele hele emekçi kad›n olmak,
de¤eri bilinmeyen bir elmas parças› olmakt›r ço¤u zamanda… Her çileyi çekmek, sonras›nda ise defalarca afla¤›lan›p sokaklara at›lmak, yak›lmak sokak ortas›nda…
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
Endüstriyel
YDG: Bize TEKYUMRUK’u anlatabilir
misiniz? Özlemleriniz, idealleriniz nelerdir, biraz bahsedebilir misiniz?
Tekyumruk, Forzalivorno’nun Türkiye’de
bafllatm›fl oldu¤u “Endüstriyel futbola karfl›
hareket”in bir parças›d›r. Bir tepkinin örgütlenmesidir. Bu tepkiyi yaratan, sistemin futbola kar›flan pis elleridir.
Futbol ticari boyutuyla kirlenmifltir ve bu kir,
tribünlere, taraftarlara da bulafl›yor. Tribünde
aç›k bir rant söz konusu. Yüz binlerce dolarl›k cirolu taraftar gruplar› söz konusu. Bu rant iliflkisi
yerine kulüpten tamamen ba¤›ms›z bir tribün yaratmak istiyoruz.
Düzen siyaseti futbolun tamamen içinde gözüküyor. ‹stiklal marfl› s›ras›nda kalkan bozkurtlar, marfltan sonra milliyetçi sloganlar tek tek hepimizi rahats›z ediyor. Biz ‹stiklal marfl›nda GS atk›s› kald›ran, marfltan sonra ‘’sadece Galatasaray’’
diyen bir tribün istiyoruz.
Toplumda yaflanan ve halk›n tamam›n› direkt
ilgilendiren savafl vb. konularda halk›n sesi olarak
tribünün kullan›labilece¤ini düflünüyoruz. Bunu
yaparken kapsay›c› olmay› öncelikli görüyoruz.
Örne¤in; tezkere gündeminde ‘’ABD askeri olmayaca¤›z’’ gibi bir slogan...
Tekyumruk, tak›m›n arkas›nda ve ekonomik
olarak gerideki tarafta, eski aç›kta yer al›yor. “Eski aç›k sar› diyecek” yerine “Bir gün eski aç›k k›rm›z› diyecek” mant›¤›yla hareket eden bir gruptur. Yüre¤iniz rahat olsun.
YDG: Günümüz futbolunun endüstriyelleflmesini nas›l de¤erlendiriyorsunuz?
Yeni yüzy›l›n dini olarak futbol gösteriliyor. Bu yüzden futbol önemli bir endüstri haline
getirilmifltir. Emperyalist dünyan›n en belirgin
yans›mas› olan tekelleflme süreci futbolda da yafland›. Ünlü kulüplerin kendi aralar›nda ç›kar birli¤ine dayal› kurumlar kurdu¤unu görebilirsiniz. Bu yüzden dünya üzerinde çokça tan›nan bir
a
l
o
b
t
fu
hay›r!
tak›m›n
art›k
yok olma ihtimali
zay›f. Kendilerini hem
ekonomik olarak sa¤lama alm›fllar ve kurallar› da
kendilerine yarayacak flekilde koyuyorlar.
Ülkemize geldi¤imizde klüplerin tüketim ç›lg›nl›¤›n› taraftarlara empoze etti¤ini görüyoruz.
Bu durumdan son derece rahats›z›z. Örne¤in; GS
ürünlerinin sadece GS Storelarda sat›lmas›, tekelleflme, taraftar› zor durumda b›rak›yor. GS Store
çal›flanlar›, küstahça kulübe yard›m olmas› için sat›n al›n diyor. ‘’GS için sat›n al›n, Galatasaray daha iyi olacak’’. Galatasaray, hiçbir baflar›s›n› parayla elde etmemifl bir tak›md›r. Galatasaray, UEFA
kupas›n› alarak süregelmifl olan› bozmufltur. Galatasaray, borç içinde yüzdü¤ü sene, oyuncular› ücret alamazken flampiyon olmufltur. Ancak kulübümüzü flirketlefltirenler art›k baflar›y› ticari alanda arad›¤› için, kulübün genel baflar›s› da ticari
alanla ölçülüyor. fiirketleflmeye gelirsek... Basket
tak›m›m›z›n ismi çeflitli firmalarla paylafl›l›yor. Galatasaray ismi sadece para için bir firma ile paylafl›l›yor. Yeri geldi¤inde renklerimiz bile reklama
göre ayarlan›yor. Can s›k›c› bu durumu aflmak,
gerçek taraftarlara düflüyor. Bu tip fleylerden rahats›z oldu¤umuz için biz tekyumru¤uz.
YDG : Di¤er devrimci demokrat taraftar topluluklar›yla iliflkileriniz hangi düzeyde ?
Tekyumruk grubu, Forzalivorno oluflumu ile
kuruldu¤undan bu yana hep iliflki içerisinde olmufltur. Forzalivorno ile temas› olan tüm gruplarla iliflkilerimiz bulunuyor. Di¤er tribünlerle temas
olarak arac›m›z Forzalivornodur. Forzalivornonun endüstriyel futbola karfl› oluflturmak istedi¤i
tribün gruplar›n›n biri de Tekyumruktur. Alternatif bir tribün yaratmak için u¤raflan tüm tribün
emekçileriyle bir araya gelmeye çal›fl›yoruz.
Ali Sami Yen’e gelen taraftarlarla imkanlar›m›z ölçüsünde iyi iliflkiler kurmaya çal›fl›yoruz. Yurt d›fl›ndan gelen misafirlerimizle de dayan›flma yeme¤i düzenleme fikirlerimiz var.
YDG : Futbolun bir spor oldu¤unu unutup taraftarlar›n birbirine karfl› k›flk›rt›lmas›n› nas›l de¤erlendiriyorsunuz, bunun
alt›nda yatan nedenler sizce nelerdir?
Futbolun endüstriyelleflmesine ba¤l› olarak
tak›mlar aras›ndaki rekabet üzerinden bir tutku
yarat›ld›. Bu tutku da endüstriye en çok para kazand›ran kaynakt›r. Ayn› s›k›nt›larla u¤raflan, ayn›
s›n›ftan olan kiflileri saçma bir yar›fl›n içine sokuyorlar. Bu u¤urda kan dahi dökülebiliyor. Taraftar
gruplar›n›n içine girdikçe çeteleflme izlerine rastlars›n›z. Stat içerisinde güvenli¤i sa¤layacak bir
yap›lanma söz konusudur. Gerekti¤inde reisleri
için kendisini feda edenler dahi söz konudur. Leeds olaylar› incelenebilir.
YDG : Özellikle milliyetçili¤in tribünlerden yükseltilmesi hakk›ndaki görüflleriniz nelerdir, bu durumun özellikle Hrant
D‹NK’in katledilmesinden sonra doru¤a
ulaflmas›n› nas›l de¤erlendiriyorsunuz ?
Hrant Dink’in öldürülmesinin ard›ndan gizlenen faflist tepki, ilk olarak statlarda patlad›. Birçok
tribünde pankartlar aç›ld›. Bu bize tribünlerin hiç
de apolitik olmad›¤›n›, sistemden yana müdahaleleri olan bir yer oldu¤unu gösterdi. Tribünümüzün yap›s› müsaade etmese de, Antep’te Gençlik
27’nin açt›¤› “Hepimiz Kardefliz’’ pankart›n› sonuna kadar sahipleniyoruz. Irk ayr›m›na kesin bir
dille karfl›y›z.
YDG : Çal›flmalar›n›zda baflar›lar dileriz.
Teflekkür ederiz. Size de çal›flmalar›n›zda
baflar›lar.
Sistemin hak gasplar›na ortak cevap vermek u¤runa…
E¤itim Sen’in 6 Ekim tarihinde
Ankara’da yapaca¤›, miting diye
tan›tt›¤› ama bas›n aç›klamas› niteli¤i tafl›yan eyleme Mersin ve Adana YDG olarak kat›lma talebinde
bulunduk. Talebimizi önce siyasi
yap›lar›n yar›fl içine girece¤i gibi
bir öngörüyle kabul etmediler.
E¤itim-Sen yöneticileri b›rak›n YDG olarak kat›lmay›,
sözleflmeli ö¤retmenlik yasas›ndan do¤rudan etkilenmeyenlerin mitinge kat›lmas›ndan yana olmad›klar›n› aç›kça ifade ettiler. Üstelik “ma¤dur” olmayanlar kapsam›na e¤i-
tim fakültesi ö¤rencileri ve kadrolu ö¤retmenler de al›n›yor.
Daha sonra bizim düflüncemizin; ma¤duriyetin sadece iflsiz, ücretli, sözleflmeli ö¤retmen arkadafllar›n de¤il, e¤itimle uzaktan yak›ndan iliflkisi olan herkesin sorunu oldu¤unu, hatta çal›flan veya iflsiz gençli¤e yöneltilen emperyalist
sald›r›lar›n parças› oldu¤unu, buna
sessiz kalmay›p, o platformun
tepkimizi dile getirebilece¤imiz
bir yer oldu¤unu belirttik. Buna
ra¤men yönetim kararlar› oldu¤unu, karar› de¤ifltiremeyeceklerini
söylediler.
Bize alternatif olarak 3 Kas›m’daki eylemi sundular ve oraya
genifl kat›l›m talep ettiler. Ayr›ca
bu yaklafl›mlar› sergileyen
sendika, gerekti¤i zaman
yanlar›nda yer almad›¤›
gençlerden ücretli ö¤retmenleri pragmatist bir tav›rla “fahri üyeli¤e” ça¤›rmaktad›r.
Bizler 6 Ekim eyleminde kitlesini daraltma yoluna giden sendikan›n tavr›n› anlayabilmifl de¤iliz.
Sendikal sorumluluklar›n› yerine
getirme noktas›nda s›k›nt› yaflayan sendika, Mersin özgülünde
özellikle üniversitede yaflanan
ma¤duriyetler s›ras›nda, özellikle
ÖSS sürecinde, kay›t paralar›n›n
protestosunda ve KPSS ma¤duru
arkadafllara yeterince destek vermemifltir. En son 10 A¤ustos’ta
internet üzerinden örgütlenen bir
bas›n aç›klamas›na k›smen destek
veren sendika bu eylemdeki tavr›
Kamu-Sen’le çekiflmeden öteye
gitmemifltir.
Bizler bu yaklafl›m›n kazan›c›
ve dostane olmad›¤›n› ve sesimizi
duyurmaya ve hak almaya çal›flt›¤›m›z sistemin ifline geldi¤ini düflünüyoruz.
Mersin YDG
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
AÇLI⁄IMIZDAN
KORKUN
Mersin’de Ramazan ay› dolay›s›yla K›z›lay
binas› önünde bir poflet erzak almak için
bekletilen, birbirine düflürülen halk›m›z›n ac›
görüntüleri ile bafllad› Ekim ay›. Erzak s›ras›ndaki halk›m›zdan korkanlar Çevik Kuvveti
olay yerine y›¤arak bir pofletlik yard›m› insanlara zehir ettiler. Halk›m›z›n her geçen gün artan sefaletinin ve yoksullu¤unun biriktirdi¤i öfkeyi göstermelik
yard›mlarla dindirmek için çabalayanlar›n pervas›zl›¤› bu sene de yine türlü
vesilelerle meydana ç›k›yor. Halk›m›z›n
bin bir emekle ürettiklerini, insafs›z bir israfl›k düzeyinde tüketenler, y›lda bir kez lütfen
yapt›klar› yard›mlarla fliflinirken, her türlü
bask› ve sömürü yetmezmifl gibi bir de saatlerce yard›m kuyruklar›nda eziyet reva görülen, ezilme tehlikesi geçiren ve kucaklar›ndaki çocuklar›n›n utangaç bak›fllar› aras›nda, al›p
alamayacaklar› bile belli olmayan yard›m pofletlerinden çok ertesi gün ne yapaca¤›n› düflünen halk›m›z›n ac›lar›n› görmezden geliyorlar.
Çok de¤il daha bir iki gün önce Adana’da
pis su ar›tma tesisinde metan gaz›ndan zehirlenerek ölen Faruk Yeflil ve Selahattin
Gö¤ebakan iflçiydiler. Ayn› gün Kocaeli’de
üzerine ka¤›t rulosu düflerek ölen Nail Süleymano¤lu iflçiydi. Yine ayn› gün Mardin’in
Derik ilçesinde tarlaya pamuk toplamaya giderken trafik kazas›nda ölen Songül ve Birgül Çetin iflçiydiler. Eylül ay› içerisinde Tuzla’da ard› ard›na ölen Günay Akarsu, Cabbar Ongun, Cengiz Tatl›, Kenan Kara
ve Bekir Özmen de iflçiydiler ki Tuzla’da
iflçi ölümleri s›radand›r art›k, orada 20 ay
içerisinde ad› bilinen 14 iflçi ölmüfltür. ‹ki y›l
önce Bursa’da mesai saati içerisinde kap›lar
kilitli oldu¤u için ç›kan yang›nda ölen 5 kad›n iflçinin hesab›n› sormak için aç›lan davada ald›¤› hapis cezas› para cezas›na çevrilen
yatak fabrikas›n›n sahibi ise patrondu.
‹flte bizlerin onlarla aram›zdaki fark böylesine aç›k. Erzak alabilmek için beklenen s›ralar, gazetelerde sayfalar›n küçük bir kesiminde duyurulan ölüm haberleri ve onlar taraf›ndan sadece oy
istemek için çal›nan kap›lar›m›z. Daha
fazlas› varsa sadece sefalete ve “olmaz ya” diye bafllayan hayallere dair. Ancak safça bir
bekleyiflse umduklar› bizlerden, onlara verece¤imiz en net cevap “Açl›¤›m›zdan Korkun”
olacakt›r. Çünkü o açl›k hepimizi öldürmeden önce, kader olmad›¤›n› ö¤renece¤imiz
yoksullu¤umuzu çarpaca¤›z yüzlerine. Çarpaca¤›z ki bir daha kimse açl›ktan ölmesin, bir
daha kimse iki sat›rl›k haberlerde iflçi ölümlerine rastlanmas›n...
Mersin’den bir YDG’li
27
Ekim 2007
Linux giderek popülerlik kazanan bir iflletim sistemidir. Linux serbestçe da¤›t›labilen, çok görevli, çok kullan›c›l› UNIX iflletim
sistemi türevidir. Linux, internet üzerinde
ilgili ve merakl› birçok kifli taraf›ndan ortak
olarak gelifltirilmekte olan ve baflta IBM-PC
uyumlu kiflisel bilgisayarlar olmak üzere birçok platformda çal›flabilen ve herhangi bir
maliyeti olmayan bir iflletim sistemidir. Linux, orijinal olarak Linux Torvalds taraf›ndan 1991 y›l›nda Helsinki Üniversitesi’nde ö¤renciyken gelifltirilmifl ve
GNU lisans› alt›nda ücretsiz da¤›t›lan
bir iflletim sistemidir. Linux Amigolardan Dijital Alphalara varan genifl bir donan›m yelpazesinde rahatl›kla çal›flabilen dayan›kl›, güçlü, derli toplu (ufak) ve ücretsiz bir
iflletim sistemidir.
Bunun yan› s›ra Linux tam bir ekip çal›flmas›n›n ürünü. Ekipse tüm dünyaya yay›lm›fl bir merakl› programc›lar ordusudur. Bu merakl› programc›lar ordusu Linux’a her an yeni özellikler kat›yor, hatalar›
düzeltiyor, eksikleri gideriyor ve yeni donan›m sürücüleri ç›kar›yor. Open Source
(Aç›k Kaynak Kodu) Linux ücretsiz olman›n
da ötesinde. Çünkü Linux’da çal›flan programlar›n kaynaklar› da incelemeye aç›k bir
flekilde geliyor. Yani e¤er isterseniz kendi
iflletim sisteminizi yazabilirsiniz.
Linux iflletim sisteminin geliflimi aç›k bir
flekilde yap›lmaktad›r. Bunun anlam› iflletim
sisteminin her aflamas›n›n internet üzerinde
yay›nlanarak birçok kullan›c› taraf›ndan test
edilmesi ve hatalar›n›n çok k›sa sürede tespit edilerek düzeltilmesine ve gelifltirilmesine olanak sa¤lamaktad›r. Deneme aflamas›nda kullan›c›larla buluflan ve bu buluflma
sonras›nda önceden bile kestirilemeyen bir
flekil alan bu iflletim sisteminin geliflim süreci bundan kaynakl› evrimsel bir seyir izlemektedir. Linux’un
baz› iflletim sistemi
sürümleri çok k›sa
süreler içerisinde
güncellenebilmektedir. Linux bu özelliklerinden dolay›
gerçekten son
y›llarda h›zl›
bir geliflme
göstermifl,
çeflitli ülkelerden
birçok
Ekim 2007
28
Linux nedir?
kullan›c›ya eriflmifl ve yaz›l›m deste¤i günden
güne artm›flt›r. De¤iflik kurulufllar Linux sistemi ve uygulama yaz›l›mlar›n› biraraya getirerek da¤›t›mlar oluflturmufllar ve kullan›m›n› yayg›nlaflt›rm›fllard›r.
Özgür yaz›l›m ve
Aç›k Kaynak Kodlu yaz›l›m
nedir?
“Bilim ancak kolektif olarak geliflir ve
bilgi paylafl›lmal›d›r” diyen Richard M. Stallman, 1970’li y›llarda MIT (Massachusetts
Institute of Technology)’nin Yapay Zekâ Laboratuarlar›nda serbest yaz›l›m› bir yaflam
flekli olarak benimsemifl bir grupla beraber
1980’li y›llar›n bafl›na kadar yaz›l›m gelifltirici olarak çal›flm›flt›r. Stallman kapal› kaynak
kod karfl›t› bir yaklafl›m sergileyerek bir ak›m›n öncüsü olmufltur. ‹flte bu felsefe ile bafllatt›¤› çal›flmaya GNU ad›n› vermifltir. Yaz›lan özgür yaz›l›mlar›n bir flemsiye alt›nda
toplanmas› için 1985 y›l›nda yine Stallman
taraf›ndan FSF (Free Software Foundation) kuruldu ve GNU yaz›l›mlar› korumak
üzere GPL (General Public Licence)
ad› verilen yaz›l›m lisans› duyuruldu. GPL lisans› ile lisanslanan özgür yaz›l›mlar›n amaçlar› özgürlüklerini korumaktan baflka bir fley
de¤ildir..
kodlara karfl› daha sa¤lam bir mimari
ve güvenlik sunar. Windows iflletim sistemleri ölçeklenemez, esnetilemez, de¤ifltirilemez statik mimari; Linux iflletim sistemleri ise ölçeklenebilir, de¤ifltirilebilir, esnek,
dinamik bir mimaridir. Grafik ortaml›, grafik
ortams›z, küçük, büyük, fliflko kurulum seçenekleri sunar.
Windows iflletim sistemleri piyasaya
sürdükleri yeni sürümleri satabilmek için
çok iyi pazarlama stratejileri kurmak zorundad›rlar. Linux iflletim sistemleri ise pazarlama noktas›nda oldukça kötüdür; çünkü para gibi bir kayg›s› olmad›¤›ndan kaynakl› pazarlama ile ilgili stratejiler gelifltirme gibi bir
zorunluluk hissetmez. Bunlar›n yan›nda kurulumda tamamen grafik ortam ya da text
ekrandan kurulma seçene¤i kullan›mda
farkl› flekillerde kullan›m seçene¤i, komut
sat›r›nda otomatik tamamlama, grafik ortam olmadan bile film izleme ve müzik dinleme flans›, birkaç komut ile internet’i paylaflt›rma, en az Windows XP kadar iyi (hatta daha iyi) donan›m deste¤i sunar. Linux’un
varl›¤› ve de geliflimi halklara teknolojiyi bedavaya kullan›m› vaat ederken Windows iflletim sistemi sahibi Bill Gates’e ise kâbuslu
rüyalar vaat etmektedir.
Linux ve donan›m deste¤i
Linux ve di¤er
iflletim sistemleri
Linux ve di¤er iflletim sistemleri aras›ndaki iliflkiyi, benzerlikleri ve farkl›l›klar› bilmek önemlidir. Linux iflletim sistemi, di¤er
sistemler ile birlikte ayn› sabit diski paylaflabilir (ama Windows bencil oldu¤undan buna tahammül edemez). Linux herhangi bir
ticari destek alt›nda geliflmemektedir.
Bunun en büyük yarar› iflletim sisteminin ticari kayg›lar tafl›mamas›d›r. Windows iflletim sistemlerinde ise yüzlerce
dolar› bulan lisans bedelleri mevcuttur. Windows iflletim sistemlerinde
k›s›tl› kullan›m hakk›, Linux iflletim
sistemi ise can›n›z›n istedi¤i gibi kullanma, kullanmama,
da¤›tma ve da¤›tmama hakk› sunar. Windows iflletim sistemleri Virüsler, Kurtçuklar, Truva
atlar› vb. karfl› oldukça korumas›z olmalar›na ra¤men
Linux iflletim
sistemleri Virüs,
Solucan, Truva
atlar› vb. gibi zararl›
Bir iflletim sisteminin tüm kartlar› tan›mas›, tüm sabit disklerle çal›flabilmesi, tüm
girifl/ç›k›fl kartlar›yla uyum içinde çal›flmas›
mümkün de¤ildir. Bu konuda çok iddial›
olan tak-çal›flt›r sistemine sahip Windows
bile bazen yetersiz kalabilmekte. Linux da
piyasada yer alan hemen hemen bütün donan›mlarla birlikte çal›flabilir.
Linux flu anda baflta IBM-PC uyumlu kiflisel bilgisayarlar olmak üzere Apple, Atari
ve Amiga gibi 68000 tabanl› bilgisayarlar
üzerinde, Sun Sparc ifllemcili ifl istasyonlar›,
Alpha ifllemcili kiflisel bilgisayarlar, MIPS,
PowerPC, HP PA-RISC ve ARM mimarilerinde çal›flmaktad›r. IBM uyumlu kiflisel bilgisayarlar üzerinde 80386 ve üzeri (80486
80586 Pentium PentiumPro ve türevleri)
de¤iflik üreticilerin ifllemcileri ile sorunsuz
olarak çal›flmaktad›r. 80286 ve 8086 ifllemcili bilgisayarlar için s›n›rl› kabiliyette Linux
uygulamalar› mevcuttur. PCI, VESA, ISA ve
MCA mimarilerinde her türlü anakart› desteklemektedir. Teorik olarak 4 Gbyte’a kadar RAM, AT uyumlu diskler, (IDE, EIDE ve
16 bitlik MFM, RLL veya ESDI) kontrol kart›na uyumlu destek bulundu¤u sürece SCSI
diskler ve di¤er cihazlar desteklenmektedir.
IDE-ATAPI CD-ROM sürücüleri ve baz›
özel CD-ROM kontrol kartlar›, metin ekranlarda CGA, EGA, VGA, Hercules veya
uyumlu kartlar desteklenmektedir. X Windows ortam›nda genel VGA ve SVGA
uyumlu kartlar ve S3, ET4000, 8514/A, ATI
MACH8, ATI MACH32 gibi birçok görüntü kart› desteklenmektedir. Birçok 10 ve
100 Mbit Ethernet kart›, ISDN, ATM,
FDDI, SLIP, CSLIP, PPP deste¤i verilmektedir. Baflta SoundBlaster, Gravis Ultrasound
olmak üzere birçok ses kart› desteklenmektedir.
Linux’un avantajlar› ve
dezavantajlar›
Pek çok insan, “neden Linux” diye
sorabilir. Belki de cevap önce kullan›c›n›n
kendini tan›mas› ile bulunabilir. E¤er, bilgisayarla iliflkiniz belirli paket programlara dayan›yorsa, bilgisayar kullanmak için bilgisayar
konusunda bilgi sahibi olman›z gerekti¤ine
inanm›yorsan›z, bilgisayar ile u¤raflmak hoflunuza gitmiyorsa, sorunlar›n›z› kendi bafl›n›za çözmeyi denemekten hofllanm›yorsan›z, bir sorun ç›kt›¤›nda para vererek de olsa bu sorununuzu birisi arac›l›¤› ile çözmek
istiyorsan›z Linux kesinlikle size göre de¤il.
Ama e¤er, bilgisayar›n›zla ilgilenmekten
hofllan›yorsan›z, bilgisayarda ç›kan problemlerle u¤raflmak hoflunuza gidiyorsa, di¤er iflletim sistemlerinin sizi s›kt›¤›na ve s›n›rlad›¤›na inan›yorsan›z, donan›m›n›zdan daha
çok performans istiyorsan›z, UNIX iflletim
sistemi ile çal›flmay› seviyorsan›z Linux size
göre olabilir.
Avantajlar›:
Linux ücretsizdir. Sadece iflletim sisteminin maliyeti aç›s›ndan de¤il, verdi¤i performans için ihtiyaç duydu¤u donan›m aç›s›ndan da çok ucuzdur. Üstüne üstlük çok
kullan›lan ve bol yedek parças› bulunan bir
platform alt›nda çal›flt›¤› için belirli bir Linux
sisteminin performans›n› art›rmak için yap›lmas› gereken yat›r›m baflka bir UNIX ifl istasyonunu ayn› oranda gelifltirmek için gereken yat›r›ma göre çok düflüktür. Linux
h›zla gelifltirilmektedir. Bu geliflimin en büyük yarar›, eksikliklerin kullan›c›lar›n talepleri ve çabalar› sonucunda h›zla giderilmesidir. Linux di¤er tüm iflletim sistemlerine
göre belirli bir donan›m için daha h›zl› destek verebilmektedir. Linux çok de¤iflik donan›mlar ve servisler için özel olarak haz›rlan›r. ‹flletim sisteminin temelini oluflturan
çekirdek kullan›c› taraf›ndan da derlenebildi¤i için, bu derleme s›ras›nda sadece kullan›m amac›na yönelik alt programlarla donat›l›r. Bu da genel olarak sistemin performans›n› art›rmaktad›r. (Örnek olarak SCSI
donan›m›n›z yoksa çekirde¤inizde SCSI ile
ilgili alt programlara yer vermezsiniz)
➟
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
Linux çok de¤iflik donan›mlar ve servisler
için özel olarak haz›rlan›r. Henüz tüm ihtiyaçlara cevap vermemesi, geliflimin baz› aflamalar›nda
topyekûn de¤ifliklikler yap›lmas›, geliflimi takip
etmek için bazen sürekli yenileme yap›lmas›, birçok kullan›c›n›n bu iflletim sistemine güvenmemesine yol açm›flt›r. Linux iflletim sistemini gelifltirenlerin ticari kayg›lar gütmemeleri baz› ticari
yaz›l›mlar›n Linux üzerinde geliflmemesine sebep
olmufltur. Linux üzerinde belirli konularda di¤er
iflletim sistemlerinden afla¤› kalmayan yaz›l›mlar
bulunmas›na ra¤men, belirli baz› konularda çok
zay›f kalm›flt›r. (Mesela oyunlar) Linux üzerinde
yer alan çözümlerin hepsi, basit kullan›c›lar›n rahatça kullanabilece¤i düzeyde de¤ildir. Baz› çözümler kullan›c›lar›n belirli bir yaz›l›m ve iflletim
sistemi bilgisine sahip olmalar›n› gerektirmektedir.
Linux’u nas›l bulabilirim? Linux iflletim
sisteminin temelini oluflturan çekirdek, bu çekir-
de¤in kulland›¤› destek kütüphaneleri ve uygulama yaz›l›mlar› biraraya getirilerek, yükleme yaz›l›mlar› da eklenerek Linux da¤›t›mlar› meydana
getirilmektedir. Bu da¤›t›mlar temel olarak bir
kullan›c›n›n Linux kullanmak için ihtiyaç duyabilece¤i birçok yaz›l›m› biraraya getirirler. Bu da¤›t›mlar›n ço¤u ‹nternet üzerinde anonim FTP arflivlerinde bulunabilmektedir ya da direkt olarak
http://www.computerhilfen.de/hilfen-6-81090.html ya da http://linuxtracker.org/torrents-details.php?id=4143 adresinden Linux iflletim sis-
temini indirebilirsiniz. ‹nternet eriflimi bulunmayan kiflilerin de yararlanabilmesi için çeflitli CDROM flirketleri taraf›ndan CD-ROM üzerinde
da¤›t›mlar meydana getirilmifltir. Daha ayr›nt›l›
bilgi için www.linux.com adresine baflvurabilirsiniz.✌
Tüm
zaman›m›z›
devrim
için
kullanal›m!
‹nsanlar evrimleflti¤i süreçten itibaren, yaflam›n› sürdürebilmek için emek harcam›fl, çal›flm›flt›r. Sadece yaflam›n› devam ettirebilmek
için de¤il, evrimleflip insan olabilmek için
de emek harcam›flt›r. Bu, ta anaerkil toplumdan (avlanmak için silah yap›m›, ateflin bulunmas›, madenlerin ifllenmeye bafllamas›, …) günümüz
burjuva toplumuna (asgari ücret için günde 12
saat çal›flmak, 15 YTL günlük için traktör tepelerinde ölümle tan›flmak, …) de¤in süregelmifltir.
“ … Özellikle genç olmak, çal›flmakla, daha
fazla yorulmakla efl de¤er tutulmufltur. Gencecik insanlar›m›z›n bedenleri ve zihinleri bu yorucu hayat
temposu içerisinde y›pranmakta, gençlikleri zayi olmaktad›r. ‹flte ben buna bir dur demekten yanay›m.
Bu nedenle her insan›n tembellik hakk›n›n oldu¤unu
savunuyorum.” * Hay›r efendim, her insan›n tembellik hakk› yoktur. E¤er biz devrimciyiz diyorsak, ya da en az›ndan böyle bir iddiam›z varsa buna hakk›m›z yoktur. E¤er bugün Yetkin Mühendislik, Mesleki Yeterlilik Yasas›, Yabanc›
Doktor Yasas›, Sözleflmeli Ö¤retmenlik, Aile
Hekimli¤i, Ücretli Avukatl›k, ÖSS, OKS,
KPSS,… denilip haklar›m›z birer birer gasp ediliyorsa, daha yapacak çok iflimiz var demektir.
As›l kafelerde oturup bofl vakit geçirmek, televizyon bafl›nda dizi izlemek gibi burjuva al›flkanl›klar gençli¤imizi zayi etmektir. Her ne kadar ö¤rencilikten dolay› küçük-burjuva kökenden gelsek de, devrimci olmak baz› sorumluluklar› gö-
nüllü olarak kabul etmek demektir. Devrimcilik
dedi¤imiz o yüce görevi üstleniyorsak, bunun bilincinde olmal› ve ona göre hareket etmeliyiz.
Üzerimize ald›¤›m›z görevleri (yaz› yazmak, gazete da¤›tmak, kitap okumak, …) küçük büyük demeden yerine getirmeliyiz.
Önderlerimizin bize b›rakt›¤› mirasa
sahip ç›kmal›, devrimcili¤i bofl vakitlerimizde yapt›¤›m›z bir ifl olarak görmemeliyiz. Devrimcilik bir erdemdir. Ve asla unutmamal›y›z ki, devrim için harcanmayan bir dakika,
karfl›-devrim için harcanm›fl demektir!✌
* : Haluk Zorusevmez, YDG 125. say›.
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’ nden
bir YDG’ li
dan tiraj›m›z bir milyonu geçerse biraz rahatlar›z.
O nedenle ha gayret diyerek bu konuyu kapatay›m.
Evet, genç arkadafllar yine yo¤un gündemli bir
ay› geride b›rakt›k. Gündemde öne ç›kan bafll›klar› s›ralarsak tabii ki ilk baflta sivil anayasa tart›flmalar› geliyor. Efendim kapal› kap›lar arkas›nda haz›rlan›yor, anayasadan Kemalizm ç›kar›l›yor, türban
serbest b›rak›l›yor gibi tart›flmalar etraf›nda ülkenin demokrasi hanesine bence puanlar kazand›r›l›yor. Yine Befliktafl-Galatasaray derbisinde Kalli’nin Lincoln ve Hakan fiükür’ü kadro d›fl› b›rakmas› toplumumuzun çeflitli kesimlerinde sars›c›
bir etki yaratt›. ABD ekonomisinde yaflanan küçük
çapl› kriz, DTP’lilerin aç›klamalar›, Genelkurmay›n
cevab›, Biri Bizi Gözetliyor’un tekrar bafllamas›,
TV dizilerinin start almas› vb. derken bir ay göz
aç›p kapat›ncaya kadar geçti.
Ancak ben adeta bir virüs gibi yay›lan flu disiplin meselesine de¤inmek istiyorum. Tüm dünyada, bence GS teknik direktörü Feldkamp’›n
bafl›n› çekti¤i bu disiplin merakl›s› iflgüzarlar yüzünden insanlar rahat bir nefes alam›yorlar. Ben bu disiplin düflkünlerinin hasta oldu¤unu düflünüyorum. Efendim bir insan durduk yere disiplin hastas› olmuflsa etraf›ndaki herkes yanm›fl demektir. Çiftlik horozlar› gibi sabah›n bir köründe bafl›n›za dikilip sizi uyand›r›rlar. Sanki evde
de¤il de k›fllada kal›yormufluz gibi. Efendim afralar
tafralar eflli¤inde neden geç yatt›¤›n›z›, neden dü-
zensiz yaflad›¤›n›z› falan sorufltururlar. Eminim sizlerin de bafl›n›za musallat olan böylesi Feldkamp
benzeri (Kalli sendromlu) adamlar vard›r. Onlar isterler ki da¤›t›md›r, dergiye yaz›lan yaz›d›r,
kitle çal›flmas›d›r hep düzenli olsun, planl› olsun.
Ben bu disiplinli olma hastal›¤›na karfl› Tembellik
Hakk›nda oldu¤u gibi düzensizlikten yanay›m. Bak›n›z efendim Beckham diye bir futbolcu vard›r,
bilmem tan›r m›s›n›z? Geçti¤imiz sezon Real Madrid’de oynuyordu, bu sezon da Amerika’da bir tak›ma transfer oldu. Bu adam mesela antrenmanlara kafas›na göre gelmekle nam yapm›flt›r. Buna
ra¤men hayat gailesi içinde baflar›l› olabilmifltir ve
mutlu mesut yaflam›na devam etmektedir. Demek
ki ak›ll› olduktan sonra öyle çok da disiplinli olman›n bir anlam› yoktur. Hay›r, bir de hiç insaf› yok
mu bu disiplin düflkünlerinin? Yani NBA maçlar›
sabaha karfl› bafll›yor. fiimdi ben s›rf bu disiplin tak›nt›l›lar›n kaprisleri yüzünden, sabah›n bir köründe kalkmak maksad›yla (hay›r kalkaca¤›m da ne yapaca¤›m o da belli de¤il) güzelim NBA maçlar›ndan mahrum mu kalay›m? Bir seferinde tart›flt›¤›m
bir disiplin düflkününe sabah›n köründe kalk›p ne
yapaca¤›m› sorma gafletinde bulundum. Bana ne
dedi biliyor musunuz? Kalk kitap oku, yaz›lar›n›
yaz falan dedi. Hay›r, bu ifller illa ki sabah›n bir körü yap›lacak ifller de¤il ki? Neden sabah›n köründe
kalk›p da bunlar› yapay›m? Ama NBA maçlar›n›
canl› izlemek istiyorsam bunu yapabilece¤im tek
saat sabah›n 4’üdür. Hadi bakal›m disiplin düflkün-
leri buna da cevap verin de göreyim. Her fleye bir
aç›klama bulup, bin bir emekle yazd›¤›m yaz›lara
elefltiriler düzenlere de söyleyim. Öyle bofla geçirilecek zaman yok falan diyorsunuz ama sizler
uyurken benim gibiler sabaha kadar TV bafl›nda 40
dakikal›k eflsiz maçlar için uyan›k kal›yorlar. Sanki
biz kanlanm›fl gözlerle saat 3’e, 4’e kadar uyan›k
kalmaktan çok memnunuz?
Efendim yaz›m› bitirmeden önce flu tiraj meselesini tekrar hat›rlatmakta fayda vard›r diye düflünüyorum. Sadece birkaç say› boyunca birazc›k
düzenli ve disiplinli da¤›t›m yaparsak iyi olur diye
düflünüyorum. Hem birazc›k zorlanmak iyidir. Keyif çatarak geçirdi¤imiz zamanlar›n de¤erini daha
iyi anlar›z de¤il mi? O yüzden yaz›lar›m› dikkatle
okuyan ve YDG içerisinde benimle birlikte yeni
bir 盤›r açmak isteyen tüm arkadafllar›ma hadi
YDG da¤›tmaya diyorum.
Dezavantajlar›:
[email protected]
Sevgili gençler, öncelikle geçti¤imiz ay yazd›¤›m yaz›ya gösterdi¤iniz yo¤un ilgiye teflekkür etmek istiyorum. Tembellik Hakk› konusunda
yazd›¤›m yaz›n›n ard›ndan YDG içerisindeki sessiz ço¤unlu¤un sesi olaca¤›m› düflünmüfltüm zaten. Baz›lar›n›n yaz›ma elefltirileri olsa da bu elefltirilerin öyle ciddiye al›nacak kadar çok olmad›¤›n›n sevinciyle bu hazin hazan mevsiminin güzel bir
Ekim sabah›nda sizlere merhaba diyorum.
Geride kalan bir ay süresince hem beni derinden yaralayan, hem de oldukça sevindiren olaylar
yaflad›¤›m› söylemeliyim. Öncelikle yine editörlerimin “Derginin tiraj› az” gibi gerekçelerle param›
ödemediklerini ilan edeyim. Tamam, biliyorum geçen say› tembellik edebiliriz diye ben savundum
ama flu benim maafl ödenene kadar sizlerden biraz
YDG da¤›t›mlar›na a¤›rl›k vermenizi istiyorum.
Söz veriyorum baflka bir beklentim yok. En az›n-
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
Yararlan›lan kaynaklar : http://www.linuxsevenler.org
http://www.linuxnet.com.tr
http://www.linforum.net
Derleyen: Kars’tan bir YDG’li
NOT: fiu üniversitelerde stand aç›yorsan›z
öyle çok bafl›nda beklemeyin. Bir iki birleflip teker
teker insanlar› gezin. Biz de zaman›nda satt›k,
stand bafl›nda beklerken çok kimse gelip alm›yor
dergiyi. Dergilerin paras›n› almay› da unutmay›n.
Para vermeyenler olursa da benim köfleyi gösterin
“maafl›n› alam›yor yaz›kt›r” falan deyin. Sak›n bana
teker teker kifliler nas›l geziliyor diye de sormay›n
ben hiç yapmad›m çünkü bilmem. Ben hep stand
bafl›nda dururdum üniversitede okurken. Çok
uzatmayay›m. Hepinizi gözlerinizden öpüyorum.✌
29
Ekim 2007
Ape Musa yaflfl››yor
Musa ANTER ya da Kürtlerin amcas›
Apé Musa. Bir Kürt ayd›n› Apé Musa. Halk›n
içinde olan, hammaddesini halkla olan iliflkilerinden alan bir ayd›n. Yazar olmak, popüler
olmak, kitap okumufl olmak yetmiyor ayd›n
olmaya. Gerçek ayd›n, düflüncesiyle s›n›rl› olmayan, ezilenlerden yana olan
eylem sahibi insand›r. Türkiye’deki birçok ayd›n›n tersine Apé Musa öyleydi. Onu
ayd›n yapan da buydu.
Kürt gazetecili¤i zor ifltir. Dil yasaklan›r, düflünce özgürlü¤ü yoktur, bas›n özgürlü¤ü yoktur. Apé Musa zorluklar› aflmay›
seven bir gazeteciydi. Cesaret sahibi bir insand›. Her fleyiyle, yaflad›¤› ça¤› yorumlamas›yla, tav›r sahibi bir insan olmas›yla Kürt gazetecili¤ini ilerletmeyi baflarm›flt›r.
Do¤um tarihi tam olarak bilinmemekte-
dir. Fakat ‘’berfa sor’’ yani ‘’Ermeni katliam›’’
dönemi oldu¤u bilinmektedir. Bu da 19151917 y›llar› aras›na denk düfler. Nusaybin’in
Ziwing köyünde dünyaya gelmifltir. Ailenin
ilk erkek çocu¤udur. Baba ad› Anterfl, ana
ad› ise Fasla’d›r. Apé Musa soy a¤ac›n› ‘’Botan
afliretinin, Temikan kolunun, M›hoteza dal›n›n
Anter ailesindeniz.’’ fleklinde tan›mlar.
‹lkokul ö¤renimini Mardin’de, orta ve lise ö¤renimini ise Adana’da tamamlar. Suriye’ye gitti¤i sürede Türkiye’den kaçan Kürt
ulusalc›lar›yla tan›fl›p “Kürdistan’› Kurtarma Cemiyeti”ni kurarlar. ‹lk göz alt›s›n› da
ö¤rencilik y›llar›nda Dersim isyan› s›ras›nda
yaflar. Dersim isyan› liderlerinden Seyit R›za’n›n efli Bese’ye küfür edilmesiyle o da
Mustafa Kemal’in annesi Zübeyde’ye küfreder. 45 gün gözalt›nda kal›r. Anter A¤a’n›n
o¤lu oldu¤u için Mustafa Kemal taraf›ndan affedilir.
‹stanbul’da Edebiyat Fakültesi’ne kay›t
yapt›r›r. Fakat Hukuk Fakültesi’nde okuyan
tan›d›klar› olmas›yla 1 y›l sonra ‹stanbul Hukuk Fakültesi’ne kayd›n› al›r. Askerli¤ini de
Gelibolu’da yedek subay olarak yapar.
50 kiflinin yarg›lan›p birinin vefat›yla 49
Orhanlar yaflfl››yor...
Diyarbak›r’dan Batman’a saat 18’de giden kara tren harekete geçmek üzereydi.
Son kompart›manda bofl bir oda bulup oturmufl, kitap okumaya hevesleniyordum. Yer
bulmak için trende dolaflan 65-70 yafllar›nda
bir kad›n benim bulundu¤um odaya gelip
oturdu. Elimdeki kitab› görünce; “ö¤renci
misin o¤lum?” diye sordu. Ben de “evet” diyerek tebessüm ettim. Bir iç çekerek “Benim
Orhan’›m alt›n gibiydi, babayi¤itti” dedi. Sanki
duymam› ister gibi söylemiflti bunlar›. Nine
bunlar› söylerken odaya 40 yafllar›nda iki kad›n gelip oturdu. Biraz sonra yafll› nineyle
yapt›klar› konuflmadan mevsimlik f›nd›k iflinden geldiklerini ö¤rendim. Bu y›l yollarda geçirdikleri trafik kazalar›yla ve çal›flmak için
gittikleri yerlerde d›fllanmalar› gibi olaylarla
duymufltuk/okumufltuk onlar›.
Ve tren a¤›r a¤›r hareket etmeye bafllad›.
Ben de okumaya bafllad›m elimdeki kitab›.
Konuflmalardan ad›n›n Cemile oldu¤unu ö¤rendi¤im Nine biraz sonra di¤er kad›nlara
göstermek üzere çantas›ndan bir foto¤raf ç›kard›. Foto¤rafta 30 yafllar›nda genç bir adam
vard›. Cemile nine foto¤raftakinin Orhan oldu¤unu söyleyince ben de dikkatimi oraya,
foto¤rafa verdim. Peki, ama ne olmufltu Or-
Eylül 2007
30
han’a da Cemile Nine durmadan “Benim Orhan’›m alt›n gibiydi, babayi¤itti” diyordu. Bir
sonraki durakta f›nd›k iflinden gelen iki
emekçi kad›n indikten sonra Cemile Nine’yle
bafl bafla kald›k. Okudu¤um kitab› kapat›p
çantaya koydum. Cemile Nine’ye sordum,
-Orhan kim nine? Ne oldu ona?
-Orhan benim o¤lumdu, öldü.
-Bafl›n›z sa¤ olsun nine.
-Sa¤ ol o¤lum. O da senin gibi ö¤renciydi. Bal›kesir’de makine mühendisli¤ini bitirmiflti tam sekiz y›lda. Evlendi bir ay sonra trafik kazas› geçirip öldü. O¤lum alt›n gibiydi,
babayi¤itti.
Ben kendi kendime “vay be sekiz y›l” dedikten sonra Nine de bunun üzerine;
- Orhan’›m›n iki günah› vard›: birincisi
Kürt olarak do¤mas› ikincisi de soyad›n›n
Kurtbo¤an olmas›yd›. Bu yüzden Bal›kesir’de
Türkler o¤lumu hiç rahat b›rakmad›lar, her
gördüklerinde ona sald›rd›lar. Ama benim
Orhan’›m kuvvetliydi babayi¤itti. Alt edemediler onu, köpeklefltiremediler kendileri gibi.
Onurluydu çünkü Orhan’›m. ‹flte bunlar›n
yüzünden okulunu sekiz y›lda bitirebildi.
Ben nineyi bafl›mla onaylad›ktan sonra
sanki unuttu¤u bir fleyi hat›rlam›fl gibi;
kifli hakk›nda idam istenen ünlü 49’lar davas›nda yarg›lan›r. 27 May›s askeri darbesiyle
affa u¤rar. Hapisten ç›kt›ktan sonra Deng
dergisini kurarlar. Ancak dergi k›sa süre sonra kapat›l›r.
23’ler davas› olarak bilinen davadan yarg›lan›r. Mamak, Sultanahmet, Balmumcu cezaevlerinde yatar. Bu cezaevi süreci bittikten sonra 1971 y›l›nda kapat›lan Türkiye ‹flçi Partisi’nde yer al›r. 1965 seçimlerinde
Mardin’den aday olur. Fakat son anda yap›lan de¤ifliklerden dolay› seçime ba¤›ms›z
olarak girer. 1967 y›l›nda Çanakkale’ye 1 y›ll›k sürgüne gönderilir. DDKO’nun kurucular› aras›nda yer alm›flt›r.
12 Mart 1971 y›l›nda tekrar cezaevi süreci bafllar. Seyrantepe Askeri Cezaevi’nde
3 y›l kal›r. Tewlo, Azadiya Welat, Rewflen
ve Gündem gibi dergi ve gazetelerde yaz›lar
yazar. 1988 y›l›nda kurulan Halk›n Emek
Partisi’nde yer al›r. 90’l› y›llar›n bafl›nda
MKM ve Kürt Enstitüsü’nün kurucular› aras›ndad›r.
Evli ve üç çocuk babas›d›r. 20 Eylül
1992 tarihinde Diyarbak›r Seyrantepe’de J‹TEM üyeleri taraf›ndan öldürülür. Öldürül- Bir keresinde bana anne ‘fakirleri sev,
onlar iyidir, hak ediyorlar sevilmeyi; zenginleri sevme, onlar› paralar› için sevdi¤ini düflünürler’ demiflti. Öleli oluyor ama o sanki
benimle sürekli. Otururken, bir ö¤renci görürken... Mesela buzdolab›n›n kap›s›n› açt›¤›mda, bak Orhan’›n sevdi¤i yemek diyorum
hala... Ben de ona “Orhan abinin hakk› var,
fakirler gerçekten sevilmeyi hak ediyor” dedikten sonra bana flöyle dedi;
- Orhan bir gün bana ‘Anne bir seyyar
sat›c›dan ya da bir tezgahtan al›flverifl yapt›¤›nda pazarl›¤a girme, o ne fiyat derse sen
onu öde. Kim bilir kaç kifli o tezgahtan gelecek ekme¤e bak›yor. Ama pahal› bir ma¤azaya girdi¤inde yapabildi¤in kadar pazarl›k yap’
dedi¤ini duyar gibiyim.
Benim de inece¤im durak yaklafl›yordu...
“Ana” dedim, “Orhan alt›n gibi biriymifl
gerçekten, babayi¤itmifl, eminim bugün yaflasayd› ve burada olsayd› biz çok iyi anlafl›rd›k
onunla. Ana sen de kendini fazla üzme, belki
Orhan’› geri getiremeyiz ama her gün yeni
Orhan’lar yetifliyor, Orhan gibi düflünenler
filizleniyor.” Ellerinden öpüp trenden indi¤imde, bu, anadilimizde gelifltirdi¤imiz k›sac›k sohbeti düflündüm bir süre. Orhan ölmüfltü, evet, ama Cemile Ana ne kadar da
güzel yaflat›yordu önüne gelen herkese anlatarak Orhan’›
Amed’den bir YDG’li
dü¤ünde yaklafl›k 72 yafl›nda, Özgür Gündem ve Yeni Ülke gazeteleri köfle yazar›yd›.
Mezar› do¤du¤u köyde bulunmaktad›r.
Eserleri; Qimil (K›m›l), Birina Refl (Kara Yara), Kurdi-Turki sözlük, Vaka-i Name,
Tewlo, Ç›naram›n, Hat›ralar›m I-IIMusa ANTER’in öldürülmesinin üzerinden 15 y›l geçti. Öldüren J‹TEM üyeleri ‘’biz öldürdük’’ bile dedi ancak olay hala çözül(e)medi. Katiller
ellerini kollar›n› sallayarak dolaflmaya devam
ediyor. O katiller Musa ANTER’i öldürdü,
fiemdinli’yi bombalad›, Hrant D‹NK’i öldürdü... Öldürmeye ve bombalamaya devam
edecekler, biz de direnmeye.✌
AMED YDG
Örgütlü bir halk
için elimizden
geleni yapaca¤›z
Bizler Sivas’taki YDG’liler olarak
“Onurlu, Yurtsever ve Devrimci bir
gençlik hareketi” fliar›yla yola ç›karak yüreklerimize devrim aflk›n› yerlefltiren dergimizi flehrimizde tan›tmaktan mutluluk duyuyoruz. Bizler mücadelemizde daha etkin bir
durufl sergilemek amac›yla bilgi ve deneyimlerini paylaflmak için Erzincan’daki YDG’li arkadafllar›m›z› ziyarete gittik.
Arkadafllar›m›z bizlere önemli bilgiler
sundular. Ayn› zamanda pratik anlamda katk› sunabilmek amac›yla köyleri gezdik ve
köylülerle sohbet etme imkan›na kavufltuk.
Ziyaret etti¤imiz köylüler bizi çok candan
karfl›lad›lar.
Sohbetlerimizde daha iyi anlad›k ki köylülerin dertleri oldukça fazla. Köyün emekçi
kad›nlar› ise bu dertlere bir de erkek egemen bask›y› ekliyorlar. Hakl›lar çünkü tarlalarda erkekler çal›flm›yor. Kad›nlar çal›fl›rken
erkekler kahvede zaman geçiriyorlar.
Kad›n iflçiler günlük kazançlar›n›n düflüklü¤ünden yak›n›yorlar. Di¤er köylerde günde
20 lira kazanabilirken köylerinde bu 10 liraya düflüyor. Ve bu gelirin düflmesine nedense gerici yafll›lardan oluflan bir heyetin fiyatlar› belirlemesi olarak gösteriliyor ve buna
kimse itirazda bulunam›yor.
YDG’li arkadafllar›m›z di¤er köylerde de
benzer sorunun yafland›¤›n› belirtiyorlar.
YDG’liler bu bölgede ayn› zamanda köy çal›flmas› örgütlüyorlar.
Bizler bu sorunlar› köylülerin, halk›n örgütlenmesiyle aflabilece¤imizi
düflünüyoruz. Emperyalizmin uflaklar› yaln›zca seçim dönemlerinde u¤ray›p bofl vaatlerde bulunuyorlar. Bunlara karfl› ancak bilinçli ve örgütlü bir halk karfl› koyabilir. Bunun için de biz genç devrimciler olarak elimizden geleni yapaca¤›m›z› bir kez daha vurguluyoruz.✌
Sivas YDG
C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY !
90. YILINDA BÜYÜK EK‹M DEVR‹M‹”N‹N
KAZANIMLARI YOLUMUZU AYDINLATIYOR!

Benzer belgeler