YDG Sayı: 126 - Yeni Demokrat Gençlik
Transkript
YDG Sayı: 126 - Yeni Demokrat Gençlik
*192101* Ayl›k Siyasi Gençlik Dergisi * Say›: 126 2007-09 *Ekim 2007 *Fiyat›: 1 YTL * ISSN: 1302-7506 E¤itim ve mesleki haklar›m›z için birleflelim! E¤itim ve mesleki haklar›m›z için birlefl fle elim! Sayfa 4 Rüzgar ekiyorlar f›rt›na biçecekler! Sayfa 8 Büyük Ekim Devrimi’nin kazan›mlar› yolumuzu ayd›nlat›yor Sayfa 13-14-15 Bizim tanr›m›z Çin halk kitleleridir! Sayfa 31 B E L L E K B‹Z‹M TANRIMIZ Ç‹N HALK K‹TLELER‹D‹R* 1 Ekim 1949’da ilan edilen Çin Halk Cumhuriyeti, Çin halk›n›n büyük mücadelesi ile anlaml› hale gelmifltir. As›rlar boyunca sürekli ezilen Çin halk›n›n ba¤›ms›zl›k ve halk demokrasisi için ÇKP öncülü¤ünde verdi¤i mücadele ve sonras›nda tarihin en kitlesel hareketlerinden birisi olan Büyük Proleter Kültür Devrimi, gerçek bir demokrasi ve öz yönetim istemine sahip tüm dünya halklar›na umut olmufltur. 1921 y›l›nda kurulan ÇKP, önündeki tek örnek olan Ekim Devrimi’nin kazan›mlar›n› sonuna kadar sahiplenirken Marksizm-Leninizm’in Çin koflullar›na yarat›c› bir flekilde uyarlanmas› anlay›fl›ndan asla taviz vermemifltir. ÇKP, Yeni Demokratik Devrim’e kadar verdi¤i mücadeleyi üç dönem fleklinde ele alm›flt›r: Birinci Büyük Devrim, Toprak Devrimi ve Japonya’ya Karfl› Direnme Savafl›. Çin devriminin birinci döneminde ÇKP ve Çin halk› emperyalizme ve feodalizme karfl› büyük bir savafl verirler. Kuruldu¤u dönem ilerici yönleri olan Komintang’›n içindeki gerici kli¤in gerçeklefltirdi¤i ihanet sonucunda bu devrim yenilgiyle sonuçlan›r. Bu yenilginin di¤er bir taraf›n› da ÇKP içinde 1927 y›l›nda egemen olan sa¤c› klik oluflturur. 1927 y›l›nda yaflanan yenilgi, ÇKP içerisinde sa¤c›lar›n dayanak durumu olur. Yaflanan yenilgiye ra¤men burjuva demokratik devrimin tamamland›¤›n› iddia eden bu sa¤c› grup, aktif mücadele yerine sosyalist devrim koflullar› olufluncaya kadar beklemeyi savunmaktayd›. Savunduklar› bu görüfllerin yan›nda ÇKP’ye karfl› hizip girifliminde bulunan sa¤c› grup, bu nedenle 1927 y›l›nda ÇKP’den uzaklaflt›r›l›r. Sa¤c›l›¤›n yaratt›¤› tahribat›n etkisiyle ve Komintang’›n artan sald›r›lar›na karfl› bu sefer de parti içerisinde küçük-burjuva acelecilik egemen hale gelir. Bu anlay›fl, ÇKP içerisinde egemen olduktan sonra 1927 yenilgisini do¤ru alg›layamayarak, devrimin sürekli olarak ilerledi¤ini bu nedenle de sald›r›lar›n artt›r›lmas› gerekti¤ini savunur. Taktik konularda kendisini hissettiren solculuk, büyük oranda örgüt içerisinde de yans›ma bulur. Kendi yoldafllar›na karfl› yap›c› elefltiri yapmak yerine sertleflen, y›k›c›laflan müdahale tarz›, Mao Zedung gibi yoldafllar›n çabalar›yla etkisiz hale getirilir. 1928 y›l›nda toplanan 6. parti kongresi verilen mücadele sonucunda esasen do¤ru bir çizgiyi parti genelinde egemen k›lar. Çin genelinde yaflanan durumu do¤ru tahlil eden kongre, içinden geçilen dönemde sald›r›lar› süreklilefltirmek yerine temel görevin kitleleri kazanmak oldu¤unu belirtir. Buna ra¤men 6. Kongre’nin baz› subjektif belirlemeleri de olmufltur. Bu nedenle 6. Kongre “sol” sapmay› tamamen engelleyememifltir. 1930 y›l›nda “sol” fikirler tekrar parti içerisinde egemen olmaya bafllar. Komintang içerisinde yaflanan sorunlar› abartarak “Yeni Devrimci At›l›m” yönünde bir karar alarak partiyi de bu karar peflinde sürükleyen sol anlay›fl, ülke çap›nda devrimin eflitsiz geliflimini kavrayamaz. Mao yoldafl›n k›rsal bölgelere önem veren siyasetine ac›mas›zca sald›ran Li Li San önderli¤indeki “sol” sapma, flehirlerin öncülü¤ü düflüncesini savunur. ‹lk sol sapmaya oranla daha geliflmifl bir flekilde ortaya ç›kan Li Li San önderli¤indeki “sol” sapma parti içerisinde verdi¤i yanl›fl kararlar nedeniyle uzun süre egemen kalamaz. Ancak ÇKP MK’s› ilk etapta Li Li San çizgisine karfl› uzlaflmac› bir tav›r al›r ve bu çizgiyi taktiksel hatalar yapt›¤› gerekçesiyle elefltirirken “sol” olarak nitelendiremez. Parti içerisindeki sol hatalara karfl› verilen mücadelenin zay›fl›¤› nedeniyle bu sefer de Vang Ming önderli¤inde sözde Li Li San ve uzlaflma çizgisine karfl›ym›fl gibi görünen ancak esasta kendisi de “sol” ve sekter bir sapma olan çizgi merkezi önderli¤e karfl› bayrak açar. Bu yeni “sol” çizgi, Li Li San çizgisini sa¤ oportünist olarak ilan eder ve Parti MK’s›n› sözde sa¤ çizgiye karfl› mücadele vermemekle suçlar. Yeni sol çizgi, ülke çap›nda devrim dalgas›n›n yükseldi¤ini, bu nedenle yine ülke çap›nda sald›r›ya geçmek gerekti¤ini iddia eder. Sol çizginin parti içerisinde egemen olmas› nedeniyle 1931 y›l›nda bafllayan Japon iflgali bu sapma taraf›ndan do¤ru de¤erlendirilemez. Bu dönemde Çan Kay fiek’in2 yaflad›¤› bunal›m› abartan “sol” çizgi, Japon iflgaline karfl› ara s›n›flardan ittifak al›nabilece¤i gerçe¤ini göz ard› eder. Parti içerisindeki bu sol çizgi görece uzun bir süre, dört y›l boyunca örgütlülü¤e birçok alanda kay›plar verdirir, partinin gücünün büyük bölümü Uzun Yürüyüfl s›ras›nda yok olur. 1935 y›l›nda örgütlenen ÇKP Merkez Komitesi Siyasi Büro Geniflletilmifl Toplant›s›nda sol çizgi mahkum edilir ve Mao Zedung baflkanl›¤›ndaki yönetim ifl bafl›na gelir. Bu de¤ifliklik ÇKP tarihinde bir dönüm noktas› olur. Vang Ming’in önderli¤indeki sol sapman›n etkisiyle ÇKP ve HKO3 oldukça zor durumlarla karfl› karfl›ya kal›r. Zunyi toplant›s› sonras›nda Mao Zedung’un baflkanl›¤›ndaki ÇKP, yine onun önderli¤inde dünya çap›nda ün salan 12 bin km’lik Uzun Yürüyüfl’le yok olmaktan kurtulur. Bu olay Çin devriminin dönüm noktalar›ndan birisi olur. 300 bin kifliden oluflan K›z›l Ordu, bu zorlu yürüyüflün sonunda 30 bin kifliye kadar düfler. Niceliksel azalmaya ra¤men do¤ru siyasal çizginin varl›¤›, ÇKP’yi daha öncesinde olmad›¤› kadar güçlü k›lar. 1937 y›l›nda ÇKP, devrimin stratejik aflamalar›ndan birisi olan Japonya’ya Karfl› Direnme Savafl› dönemini bafllat›r. Bu dönemde yaflanan geliflmeler sonucu ÇKP, Komintang’la Japon iflgaline karfl› birleflik bir cephe kurar. Parti içerisindeki sa¤c›lar, birleflik cephenin anlam›n› tam olarak kavrayamazlar ve her sorunun birleflik cephede çözülmesini istemeye bafllarlar. Mao birleflik cephe anlay›fl›n› en özlü flekilde flu sat›rlarla ifade etmektedir: “Birleflik cephe siyaseti, ne ‘hep dostluk, mücadele yok’, ne de ‘hep mücadele, dostluk yok’ demektir; aksine; bu siyaset her iki yan› da, dostlu¤u da, mücadeleyi de birlefltirir.” 1940 y›l›n›n bafllar›nda ve sonras›ndaki dönemde Mao Zedung yoldafl parti içerisinde çal›flmalar ve prati¤e yön gösterme çabas› da dikkate de¤erdir. ÇKP flahs›nda Mao’nun kitlelere duydu¤u sars›lmaz güven ve her sorunda (parti içi sorunlar da dahil olmak üzere) kitleleri seferber etme u¤rafl›, kitleleri harekete geçirme çabas›nda olan bizler için oldukça ö¤reticidir. Özellikle Mao yoldafl›n sistemlefltirdi¤i “kitlelerden kitlelere” formülasyonu, her kitle çal›flmas›n›n yan› s›ra örgüt içi çal›flmalarda da rehber almam›z gereken oldukça önemli bir formülasyondur. Üzerinden geçen 58 y›la ra¤men Çin Devrimi ve 1966 y›l›nda bafllat›lan Büyük Proleter Kültür Devrimi politik ve teorik bak›mdan zenginliklerle doludur ve bu nedenle dikkatle incelenmeyi hak etmektedirler. “Bütün gericiler ka¤›ttan kaplanlard›r… Görünüflte, gericiler korkunçturlar, ama ger- kapsaml› bir e¤itim ve düzeltme siyasetini hakim hale getirir. Mao yoldafl›n önderlik etti¤i düzeltme hareketi oldukça önemlidir. ÇKP içerisindeki kadrolar›n ve militanlar›n örgütsel düzenlili¤ini sa¤lamay› hedefleyen bu çal›flma, büyük bir Marksist e¤itim hareketidir. Özellikle elefltiri ve özelefltiri sayesinde parti kadrolar› bu e¤itim hareketinin içerisinde yeni bir birli¤e ulaflt›lar. Japonya’ya Karfl› Direnme Savafl› bitti¤inde K›z›l Ordunun 1 milyon savaflç›s› bulunuyordu ve ÇKP, nüfusu 100 milyonu bulan kurtar›lm›fl bölgelere sahiptir. ‹flte özellikle bu mücadele döneminin sonucunda ÇKP, halk iktidar›na bir ad›m daha yaklafl›r ve 1 Ekim 1949 tarihinde Çin Halk Cumhuriyetini ilan eder. Çin halk›n›n ve ÇKP’nin mücadelesi devrimden sonra da ayn› h›zla devam eder. Mao’nun devrimin ve partinin sorunlar›na yaklafl›m konusunda gösterdi¤i büyük dikkat, her türlü sapma ve karfl›-devrimci hareketin teflhirinde önemli bir rol oynar. Mao’nun Çin’de sosyalizmi gelifltirmek amac›yla yapt›¤› çekte o kadar güçlü de¤ildirler. Uzun erimli bir bak›fl aç›s›ndan, gerçekten güçlü olan gericiler de¤il, halkt›r. Rusya’da, 1917 fiubat Devrimi’nden önce, hangi taraf gerçekten güçlüydü? Görünüflte Çar güçlüydü, ama fiubat Devrimi’nin bir üfürüflüyle süpürülüp gitti. Gerçekte, Rusya’da güçlü olan ‹flçi- Köylü ve Asker Sovyetleriydi. Çar yaln›zca ka¤›ttan bir kapland›. Bir zamanlar Hitler çok güçlü diye düflünülmüyor muydu? Ama tarih onun ka¤›ttan bir kaplan oldu¤unu tan›tlad›. Mussollini de böyleydi, Japon emperyalizmi de. Ama Sovyetler Birli¤i’nin, demokrasiyi ve özgürlü¤ü seven bütün ülkelerin halklar›n›n gücünün, önceden görülmüfl oldu¤undan çok daha büyük oldu¤u tan›tland›.”4 C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! * Mao Zedung 2 Komintang adl› örgütün bafl›ndaki karfl› devrimci unsur. 3 Halk Kurtulufl Ordusu: ÇKP’nin önderli¤i alt›ndaki k›z›l ordu. 4 Mao Zedung’un Amerikal› gazeteci Anna L. Strong’la yapt›¤› söylefliden al›nm›flt›r. 31 Ekim 2007 SUNU D‹VAN TOPLANTISINA ÇA⁄RI! Arkadafllar, Hepimizin bildi¤i gibi uzun süreden beri YDG’nin niteli¤i, kitle çizgisi, çal›flma tarz›, kitle örgütü olma özelli¤ini tamamlay›c› unsurlar›n, kendi demokratik mekanizmalar›n›n nas›l infla edilece¤i gibi konular› tart›flmaktay›z. Bu demokratik mekanizmalar›n ilki olarak ortaya ç›kartt›¤›m›z YDG toplant›lar›nda gerek alan pratiklerinde alaca¤›m›z tav›rlar› gerekse de yukar›da belirtti¤imiz örgütümüzün genel sorunlar›n› tart›flt›k/tart›fl›yoruz. Yapt›¤›m›z tart›flmalarda ortaklaflmalar yakalayabilmek ve alanlarda yap›lan tart›flmalar›n di¤er alanlar›m›z taraf›ndan da takip edilebilmesi için tart›flmalar› mümkün oldu¤u kadar dergimizin sayfalar›na da tafl›maya çal›flt›k. Parçada yap›lan tart›flmalar›n, geliflmelerin bütüne mal edilebilmesi ve farkl› alan pratiklerinden ders/deneyim ç›karabilmemiz aç›s›ndan tart›flmalar›n bir bütün örgüt taraf›ndan takip edip, de¤erlendirmeye almam›z önemli bir noktada durmaktad›r. Bununla beraber örgütün bu süreçten sonraki yönelimi, çal›flma tarz›, kendi mekanizmalar›n› nas›l yarataca¤› gibi sorunlar örgütün flu anki temel sorunla- r›n› oluflturmaktad›r. Dolay›s› ile bu konularda örgütün yerelden merkeze, merkezden yerele çeflitli tart›flmalarla, -sürekli ikna yöntemleri kullan›larak-, mümkün olan en genifl ortaklaflmay› yakalay›p bu konulara dair kendi görüfllerini ortaya koymas› bu gün aç›s›ndan zorunlu bir ihtiyaç olarak kendisini ortaya koymaktad›r. Alanlar›m›zda yap›lan YDG toplant›lar›nda bu konulara iliflkin birçok fikir ortaya ç›kmaktad›r. Bir alan›m›z YDG’nin çal›flma tarz›na iliflkin YDG toplant›lar›n› birim ve merkezi toplant›lar fleklinde al›rken ayn› zamanda da kad›n sorunu, kültür sanat, liseli, üniversiteli gibi alan komisyonlar›n› oluflturmaya bafllam›flt›r. Baflka bir alan›m›zda legal dernek süreci önerilmekte, yine baflka bir alan›m›z divanlar›n oluflturulmas› gerekti¤ini söylemektedir. Bunlar flekilsel alg›lanmamas› gereken örgütün genel örgütlenme muhtevas›n› oluflturacak ve çal›flma tarz›ndan tutal›m da kitle çizgisine kadar birçok konunun sonucu olarak ortaya ç›kan önerilerdir. Alanlar›m›zda bu konulara iliflkin farkl› fikirler olsa da bugün üzerinde ortaklafl›lan en önemli konu tüm bu konular›n beraber tart›fl›labilece¤i demokratik bir ortam olan konferans›n örgütlenmesidir. Konferanslar örgütlerin en genifl tart›flma ortamlar› yakalad›klar› ve tüm örgütün görüfllerinin hiçbir engelleme yap›lmadan tart›fl›ld›¤› yerler oldu¤u için örgütlerin en üst merkezi organlar›ndan AMATÖR SANATÇILAR VE SANATÇI ADAYLARI KEND‹ ATÖLYEN‹Z‹ KURMAK ‹STER M‹S‹N‹Z? ‹NCE MEMED K‹TAP-KAFE S‹ZLERE DESTEK VER‹YOR! Her Türlü Sanat Ve Atölye Çal›flmalar›n›za Karfl›l›ks›z Yer ‹mkan›!!! ADRES: Kuruköprü Mah. Zaimo¤lu Oteli Karfl›s› Özden ‹fl Merkezi Asma Kat (CHP Seyhan ‹lçe Baflkanl›¤› Karfl›s›) TEL: 0539 575 70 29 - 0506 546 62 65 E POSTA: [email protected] UMUT YAYIMCILIK VE BASIM SANAY‹ LTD. fiT‹ biridir. Yani yapaca¤›m›z konferans bir sonraki konferans›m›za ya da kongremize kadar örgütümüzün yönelimini belirleyecektir. YDG’nin politikalar›n›n belirlenmesi, nas›l örgütlenece¤i, kitle çizgisinin nas›l olaca¤›, halk gençli¤inin sorunlar›na nas›l yan›t olaca¤› gibi konularda alanlar›m›zda tart›flsak da bu konulara örgütün bir bütün bak›fl aç›s›n› belirlemek ve bir örgüt oldu¤umuz bilinci ile tek vücut hareket edebilmek için konferans bir gereklilik olarak kendini dayatmaktad›r. Konferans› örgütleyecek birim Konferans›m›z›n örgütlenmesi sorunu da bafll› bafl›na bir sorun olarak karfl›m›zda durmaktad›r. Konferans›m›z›n politik yönelimi, teknik sorunlar›n›n nas›l giderilece¤i… gibi birçok sorun, oluflturulacak bir birimin varl›¤›n› zorunlu hale getirmektedir. Peki, bu birimin örgütsel yap›s› nas›l olacak, bu birime kimler kat›lacak? Kat›lacak kiflileri kimler belirleyecek? Konferans›m›z›n örgütlenmesi için gerekli tüm teknik ve politik ifllerin sorumlulu¤u tüm alanlar›m›zdan seçilecek delegelerden oluflturulacak bir divan üstlenecektir. Bu divan ald›¤› ilk toplant›dan itibaren YDG konferans› sonlanana kadar, konferans›n öncesinde yap›lacak tüm çal›flmalardan ve konferans an›n›n örgütlenmesinden sorumlu olacakt›r. Sab›rs›zl›klar›n doru¤unda yaflamak. Bir gün isyan kokacaksa bu bedenler ve vaktidir tan› onlar› kan›n› su niyetine içen, yemese de seni gram gram bitiren onlar her fleyin de¤erinin var oldu¤unu sanan ama gözlerimizde de¤eri olmayan. sen onlar için bir hiç, bir köle, bir yaflama biçimi ve ey insan, baflkald›rman›n tam vakti! e¤er s›rt›nda çul, akl›nda y›llar›n sorusu, ellerinde y›llar›n yorgunlu¤u varsa ve dahas› sen, sen bitti¤ini zannediyorsan ölmeden ➧ KARTAL: ‹STASYON CAD. DÖRTLER APT. NO: 4/2 KARTAL, TELEFAKS: (0216) 306 16 02 ➧ ANKARA: TUNA CAD. ÇANAKÇI ‹fiHANI NO:11 KAT:3 DA‹RE:32 ÇANKAYA TEL: (0312) 432 23 01 Cep: 0 535 562 33 72 Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Çilem ÖNSEL Bask›: Ezgi matbaa Tel: (0212) 501 93 75 Da¤›t›m: YAY-SAT ISSN. 1302-7506 ➧ ‹ZM‹R: 856 SOKAK, NO:48/203 KEMERALTI KONAK, TEL: (0232) 446 78 07 Cep: 0 537 461 79 64 ➧ MALATYA: DABAKHANE MAHALLES‹, BOZTEPE CAD., BABACAN ‹fiHANI NO: 9 KAT:1/16 TEL: (0422) 325 78 13 Cep: 0 538 492 86 56 ➧ ERZ‹NCAN: ORDU CAD. ORDU ‹fiHANI KAT:3 TEL: (0 446) 223 67 18 CEP: 0 536 697 94 19 Yeni Demokrat Gençlik’in e-mail adresleri: [email protected] [email protected] 2 tam vaktidir, yaflamaya en yak›n vaktidir ‹SYAN! ey insan, yaflamaksa senin yapt›¤›n, orada yatan sen, yitip giden sen unutulan unutturulmaya çal›fl›lan. kufllar›n yiyece¤i bir parça et, bir parça ekmek yokken onlar bir yudum da olsa yiyorlar her bir yerinden ve en yak›n vaktidir topra¤›na su, mezar›na çiçek b›rak›lm›flsa a¤z›ndan ç›kan son kelime isyand›r. ve biliyorsun bunu sen de¤il, senden sonrakiler görecek sana sayg›, do¤mam›fl çocu¤una can, korktu¤un yar›nlara UMUT olacak bu gidiflin.. Mu¤la’dan bir YDG’li BÜROLAR Tel: (0212) 521 34 30 FAKS: (0212) 621 61 33 Ekim 2007 YER: ANKARA (Sabah UMUT YAYIMCILIK irtibat bürosunda bulufluyoruz.) TAR‹H: 15 Ekim 2007 YAfifiA AMA EN YAKIN VAK‹T Yönetim yeri: Gureba Hüseyin A¤a Mah. ‹mam Murat Sok. No: 8/1 Aksaray-Fatih/‹STANBUL e-mail: [email protected] Faaliyetimizin oldu¤u tüm alanlar›m›z›n yapt›¤› YDG toplant›lar›ndan demokratik yöntemlerle kendi delegelerini seçmeleri gerekmektedir. Hemen flunu belirtmemiz gerekmektedir ki delegelik sistemi tamamen gönüllülük temelinde ele al›nmal›d›r ve alanlar›m›z unutmamal›d›r ki divan için gönderecekleri delegeler alanlar›n›n düflüncelerini en iyi yans›tacak kiflilerden oluflmal›d›r. Divan›n örgütsel yap›s›, alanlarla olan ba¤ gibi birçok konu divan toplant›s›nda tart›fl›larak belirlenecektir. YDG konferans›n›n sürecinin uzamamas› ve tart›flmalara çok bo¤ulmamas› için al›nacak olan ilk toplant›ya tüm alanlar›m›z›n kendi fikirlerini oluflturarak, önerilerini netlefltirmifl bir flekilde gelmeleri önemlidir. Tüm alanlar›m›z YDG toplant›lar›nda esas gündem olarak YDG konferans›n› almal›d›r ve yapaca¤› tart›flmalar›n sonucunda kendi delegelerini seçmelidirler. Alanlar›m›z toplant›larda konferansa bak›fl aç›lar›n›, konferans›n tarihi, konferans›n içeri¤i, konferans delegelerinin nas›l seçilece¤i, konferans›n masraflar› vb. gündemler sorunlar üzerine kendi fikirlerini, belirleyerek gelmelidirler. fiimdiden tüm arkadafllara çal›flmalar›nda baflar›lar.✌ ➧ BURSA: SELÇUK HATUN MAH. ÜNLÜ CAD. SÖNMEZ ‹fi SARAYI KAT: 2 NO: 185 HEYKEL, TEL: (0224) 224 09 98 Cep: 0 536 613 81 98 BANKA HESAP NUMARALARI Selma fiahin Ziraat Bankas› ‹stanbul/Aksaray fiubesi Euro Hesab›: 48209849-5001 TL Hesab›: 48209849-5002 ➧ MERS‹N: S‹L‹FKE CAD. ÇAVDARO⁄LU ‹fiHANI KAT: 3 NO: 118 MERS‹N ➧ AVRUPA MERKEZ BÜRO: WESELER STR 93 47169 DUISBURG-ALMANYA TEL: 0049 203 40 60 958 FAKS: 0049 203 40 60 959 C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! Efi fi‹‹TL‹K VE KARDEfi fiL L‹K ‹Ç‹N GERÇEK DEMOKRAS‹Y‹ KAZANANA KADAR TÜM TEHD‹TLERE RA⁄MEN PLAN YAPMAYA DEVAM EDEL‹M! Yeni anayasa tart›flmalar› ekseninde devam eden bu süreçte çokça demokratikleflmeden bahsedilmesine ra¤men hak gasplar›n›n artt›¤›na flahit olmaktay›z. Sivil anayasa söylemlerinin havada uçuflmas›na ra¤men özgürlükler ad›na herhangi bir olumlu bir geliflmenin yaflanmamas› durumu ile karfl› karfl›yay›z. “Acaba sivil anayasan›n ilerici yönleri var m›? Biz bu anayasa tart›flmalar›n›n neresindeyiz?” gibi sorularla muhatap olmamam›z mümkün de¤il. Çerçeve bir yasa olan anayasada yap›lan de¤ifliklikler, gericilerin reformlar› olmaktan öteye gidememektedir. Henüz tasla¤›n tasla¤› olarak lanse edilen anayasan›n, bürokrat kesimle AKP’yi destekleyen güçler aras›ndaki köfle kapmaca oyununa benzedi¤ini söyleyebiliriz. Cumhurbaflkanl›¤› seçimleri sonucunda bir mevzi daha gerileyen bürokrat elit, yarg›n›n “ba¤›ms›zl›¤›” tart›flmas›n› bafllatarak yeni anayasaya karfl› ç›kmaktad›r. Yine bürokrat kesimin en büyük kozlar›ndan birisi de Kemalizm ve türban tart›flmalar›d›r. Yeni anayasan›n türbana s›k›flt›r›lmas›ndan en fazla rahats›z olan kesim ise AKP hükümetidir. Bugüne kadar yürütme ve yasama organlar›ndan ne kadar “ba¤›ms›z(!)” oldu¤unu defalarca gördü¤ümüz yüksek yarg› organlar›n›n a¤›rl›kl› olarak hükümet taraf›ndan atanacak olmas› da, YÖK’e yap›lacak müdahaleler de iflte bu köfle kapmaca oyununun bizlere yans›yan unsurlar›d›r. Bürokrat güçler mevzisinde yer alan YÖK’ün canh›rafl ç›rp›n›fllar› özellikle halk gençli¤i nezdinde gülünç bir durumun temsiline benzemektedir. Anayasan›n kapal› kap›lar arkas›nda, anti-demokratik flekilde haz›rland›¤›n› iddia eden, cumhuriyetin ruhuna ayk›r› oldu¤u için türban konusunda geçit vermeyen YÖK’ün bugüne kadar üniversitelere dönük yapt›¤› haz›rl›klar, ald›¤› kararlar eminiz ki üniversiteli halk gençli¤inin ve dikkat eden tüm kesimlerin bir bir akl›na geliyordur. Gelece¤imizi ilgilendiren konularda yasa taslaklar› haz›rlayan, stratejiler belirleyen YÖK’ün bu çal›flmalar› yaparken biz halk gençli¤ine ne kadar dan›flt›¤›n›, ne kadar demokrat oldu¤unu daha fazla sorgulamam›z, sorgulamaktan da fazla yaflananlar›n bir bir hesab›n› sormam›z gerekmektedir. 1980 Askeri Faflist Cuntas›n›n ürünü oldu¤unu akl›m›zdan asla ç›karmamam›z gereken YÖK’ün bu nedenle sadece Kas›m ay›n›n bafl›nda yap›lacak eylemlere s›k›flt›r›lmadan, daha kitlesel kat›l›m›n yollar› aranarak protesto edilmesini hedeflemeliyiz. Egemen s›n›flar›n haz›rlad›¤› bir yasan›n ne KP’nin haz›rlad›¤› 60. hükümet program›nda belirtilen refah art›fl›na, iflkenceye s›f›r tolerans aldatmacas›na ra¤men, anayasa ile demokratikleflece¤iz, sivilleflece¤iz söylemlerine ra¤men son aylarda yaflanan gözalt›nda ölüm vakalar›, artan iflkence flikayetleri, Emekli Sen, Kaos GL gibi örgütlerin kapat›lmas› giriflimleri, yükselen iflsizlik oran›, halk›n sosyal güvenlik haklar›n›n giderek daha fazla budanmas›, artan iflçi ölümleri ve al›nmayan tedbirler, liselerde devreye sokulan güvenlik protokolü ile polislere verilen yetkiler, F tiplerinde yaflanan hak ihlalleri ve sald›r›lar as›l gerçe¤in ne oldu¤unu kan›tlamaktad›r. A kadar halk için olabilece¤i ortadad›r. Bugüne kadar mücadele etmeksizin hiçbir hakk›n kazan›lmad›¤› düflünüldü¤ünde, yeni anayasa tart›flmas›n›n bizlere demokratikleflmeyi sa¤layamayaca¤› bütün gerçekli¤iyle ortaya ç›kmaktad›r. AKP’nin haz›rlad›¤› 60. hükümet program›nda belirtilen refah art›fl›na, iflkenceye s›f›r tolerans aldatmacas›na ra¤men, anayasa ile demokratikleflece¤iz, sivilleflece¤iz söylemlerine ra¤men son aylarda yaflanan gözalt›nda ölüm vakalar›, artan iflkence flikayetleri, Emekli Sen, Kaos GL gibi örgütlerin kapat›lmas› giriflimleri, yükselen iflsizlik oran›, halk›n sosyal güvenlik haklar›n›n giderek daha fazla budanmas›, artan iflçi ölümleri ve al›nmayan tedbirler, liselerde devreye sokulan güvenlik protokolü ile polislere verilen yetkiler, F tiplerinde yaflanan hak ihlalleri ve sald›r›lar as›l gerçe¤in ne oldu¤unu kan›tlamaktad›r. Bu nedenle sözde demokratikleflme masallar›na kanmak, sivil anayasa tart›flmalar›na destek vermek ‹brahim yoldafl›n da söyledi¤i gibi “Halk›n a¤z›na bir parmak bal çalarak onun öfkesini yat›flt›rmak ve bütün ar› kovanlar›n› kurtarmak isteyen gericilerle ayn› paralele düflmek olur.” (‹brahim Kaypakkaya, Seçme Yaz›lar, s: 332) DTP’nin yan›nday›z Egemenlerin ilericileri hedef gösterme çabas› ve artan kontra eylemleri de iflte bu sivilleflmenin ve demokratikleflmenin baflka bir göstergesi olsa gerek. Ankara Balgat’ta bulunan DTP Genel Merkezinin kurflunlanmas› ve ard›ndan sald›rganlar›n “vatan hainleri” diye ba¤›rmas› nas›l bir tesadüf olabilir ki? Genelkurmay›n yapt›¤› aç›klamalar sonucu daha fazla hedef haline getirilen DTP’nin bu sald›r›lar karfl›s›nda yaln›z b›rak›lmamas› gerekmektedir. En demokratik hak olan fikirlerini serbestçe aç›klayabilme hakk› elinden al›nanlarla, demokratik siyaset yürütme hakk› engellenenlerle ayn› saflar- da oldu¤umuzu bu yaz›m›z vesilesiyle bir kere daha ilan ediyoruz. Gerilla cenazelerini ald›klar› için denmedik söz b›rak›lmayan DTP’lilerin bir de haklar›nda onlarca dava bulunmaktad›r. DTP’li milletvekilleri bile egemenlerin cilal› z›rh›, dokunulmazl›ktan yararlanamamaktayken hangi demokrasiden, hangi eflitlikten, hangi bar›fltan ve hangi kardefllikten bahsedildi¤ini anlamam›z mümkün de¤ildir. Birileri yazd›klar› ve flevkle söyledikleri sözlerle halk›m›z› aç›ktan a盤a tehdit ederken, katilleri kutsay›p ezilen halk›m›za “plan yapmay›n plan” diyerek gözda¤› vermeye çal›fl›rken insan haklar›n›n bu ülkede ezenler taraf›ndan zerre kadar savunuldu¤unu söylememiz imkans›zd›r. Adana’daki pis su ar›tma tesislerinde ölen üç iflçinin hesab› verilmeden, emekçi halk›m›z açl›kla terbiye edilmeye çal›fl›l›rken sosyal adaletten bahsedenlerin niyetlerini “iyi” olarak de¤erlendirmemiz mant›ks›zd›r. Adam kay›rmay›, rüflveti ve torpili önledi¤ini iddia eden AKP hükümetinin son dönemde ö¤retmen atamalar›nda halk gençli¤ine yaflatt›klar› da sab›r s›n›rlar›n› zorlamaktad›r. On binlerce ö¤retmen a盤› olmas›na ra¤men ve yine on binlerce iflsiz ö¤retmen aday› bulunmas›na ra¤men atama yapmayan devlet, e¤itime verdi¤i önemi, liselerin önüne polis dikerek göstermektedir. Üniversitelerde kurulmaya bafllanan Yaflam Boyu Ö¤renme Merkezleri, Teknokentler, say›s› 盤 gibi artan mesleki yeterlilik kurslar›, yüz binlerce ö¤rencinin tek sosyal güvenlik kayna¤› olan Medikolar›n özellefltirilmesi ve özel üniversitelere yap›lan yard›mlar, gizli aç›k bu kurumlara verilen destekler gelece¤imizin kimler taraf›ndan çal›nd›¤›n› gözler önüne sermektedir. Alternatifimiz YDG ‹flte tüm bu sald›r›lar›n aras›nda YDG’nin iradesini oluflturmak, YDG’yi yerellerden merkeze do¤ru kurumsallaflt›rmak oldukça önemli bir yerde dur- C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! maktad›r. Halk gençli¤inin kendisini ifade edemedi¤i bu dönemde artan sald›r›lar ve gençli¤in örgütsüzlü¤ü YDG’nin önüne büyük bir görev koymaktad›r. Önümüzdeki dönemde artan sald›r›lara karfl› gençli¤in nefes alabildi¤i demokratik mevziler kazanma mücadelesinde YDG önemli bir alternatiftir. Bu nedenle tüm YDG’lilerin bu bilinçle hareket etmesi ve üzerlerine düflen bu büyük sorumlulu¤u hevesle tafl›yabilmesi gerekmektedir. Yap›lmas› planlanan YDG konferans›n›n da iflte bu bak›fl aç›s›yla örgütlenmesi ve haz›rl›klar›n buna göre yap›lmas› oldukça önemlidir. Özellikle son dönemde üzerimize düflen görevlerin geçmifle göre daha a¤›r ama daha nitelikli oldu¤unu kavramam›z gerekmektedir. Konferans›n yap›lmas›ndan içeri¤inin belirlenmesine, kitlelerin yo¤un bir flekilde kat›l›m›n›n sa¤lanmas›ndan teknik her türlü konuya, çeflitli DKÖ’lerin kendilerini ifade edebilmesinden anlay›fl›m›z›n bir ad›m daha ileride netlefltirilmesine kadar oldukça karmafl›k sorumluluklar›m›z›n oldu¤unun fark›na varmal›y›z. Alanlar›m›zda yapt›¤›m›z YDG toplant›lar›nda ad›m ad›m örgütledi¤imiz konferans›m›z›n anl›k tart›flmalar yerine planl› çal›flmalara, suskunluk yerine yarat›c› önerilere, tek düzelik yerine gençli¤in rengini yans›tan bir canl›l›¤a ihtiyac› bulunmaktad›r. Önümüzdeki ay gerçeklefltirilecek 6 Kas›m protestolar›n›n da halk gençli¤i içerisinde tepkiyi örgütleyebilme kabiliyetimize ›fl›k tutaca¤› ortadad›r. Muhtemelen 6 Kas›m sonras›nda yap›lacak olan konferans›m›z›n haz›rl›klar› kapsam›nda 6 Kas›m ve emperyalist yasalar gündeminin yo¤un bir flekilde ifllenilmesi ve bu gündemler do¤rultusunda YDG konferans› için aktif bir flekilde kitle çal›flmas› yapmam›z gerekmektedir. Alanlar›m›zda yapt›¤›m›z YDG toplant›lar›na ayr›m gözetmeksizin kat›lmak isteyen herkesi dahil etme anlay›fl›ndan bir an bile uzaklaflmamal›y›z. Birimlerde yap›lan YDG toplant›lar›n›n aç›k ça¤r›s›n› yapmam›z, kitleleri ›srarla toplant›lar›m›za davet etmemiz, her seferinde daha fazla kesimin kendi rengini YDG’ye aktarmas› anlam›na gelecektir ve böylece konferansta temsil edilecek gençlik kesimlerinin say›s› da artm›fl olacakt›r. ‹flte bugün YDG’nin önündeki en büyük görev budur. ‹çinde bulundu¤umuz ay› iyi bir haz›rl›k dönemi olarak geçirmek için zaman kaybetmeden prati¤e dönük ad›mlar›m›z› h›zland›ral›m. Kaybedece¤imiz her an eksilen zamanken kazanaca¤›m›z koca bir dünya bulunmaktad›r.✌ 3 Ekim 2007 E¤itim ve mesleki haklar›m›z için birleflfle elim! ¤itimin bilimselli¤i, demokratikli¤i vb konulara hiç de¤inilmemekte, ancak mezun olanlar›n büyük sermaye sahibi patronlar/flirketler taraf›ndan yeterli görülmedi¤inden yak›n›larak, müfredat› belirlerken, e¤itimle hiç iliflkisi olmayan “ifl çevreleri”nin görüflünün al›nmas› kararlaflt›r›lmaktad›r. E ! Biz üniversiteli gençli¤in ve tüm akademik personelin baflta gelen sorunlar›ndan birisi olan ve y›llard›r ad› soruflturmalarla, sürgünlerle, bask›yla bir tutulan YÖK’ün bir kurulufl y›ldönümü ile yine karfl› karfl›yay›z. Art›k hepimizin gözünde meflrulu¤unu kaybeden YÖK’ün 22 Temmuz seçimleri döneminde neredeyse tüm siyasi partilerin “kald›r›lacak” denilerek seçim vaadi haline gelmesi de bu meflruluk yitiminin en aç›k göstergesidir. Ancak YÖK’ün hiçbir parti veya hükümet taraf›ndan kald›r›lmayaca¤›, biçimsel de¤iflikliklerle yetinilece¤i art›k bizler aç›s›ndan ortada olan bir gerçektir. Üniversitelerde her türlü ba¤›ml›l›k anlam›na gelen YÖK’ün sistemin ne kadar ifline yarad›¤› aç›kt›r. Sorgulamayan, araflt›rmayan, ezberci, tek tip bir gençlik ve emperyalizme yedeklenmifl bir iflsizler ordusu yetifltirmek isteyenler için ad› de¤iflse de YÖK gibi bir kuruma sürekli ihtiyaç duyulaca¤›n› biliyoruz. Özellikle son y›llarda biz üniversiteli gençli¤i ilgilendiren ancak bizlerin çok haberdar olmad›¤›m›z, bilmemizin de fazla arzu edilmedi¤i bir süreç ifllemektedir. Avrupa Birli¤i’ne uyum ad› alt›nda yap›lan müzakerelerde dayat›lan ve Avrupa çap›nda Bologna Süreci olarak adland›r›lan bir dizi reform gündemde yerini korumaktad›r. Bu reformlar ekonomik ve siyasi aç›dan zorlu günler geçiren ve krizi giderek derinleflen emperyalist sistemin derdine derman olarak düflünülmektedir ve biz ö¤rencilerin ç›karlar›na z›t bir içeri¤e sahiptir. Bu reformlar hem e¤itim sürecine iliflkindir hem de mezuniyet sonras› mesleki hak gasplar›yla ilgilidir. Geçti¤imiz y›l netleflen YÖK Stratejisi’nde de somutlanan bu süreçle birlikte e¤itimin tan›m› yeniden yap›lmaktad›r. Toplumsal bir hak olarak herkesin yararlanmas› gereken e¤itim bireysel bir hak olarak tan›mlanmak- Ekim 2007 4 ta ve cahil kalmak istemeyenin sunulan hizmetin (e¤itimin) karfl›l›¤›n› ödemesi gerekti¤i iddia edilmektedir. Böylece e¤itimin paral› hale gelmesinin önündeki engeller tamamen kald›r›lmakta, yoksul halk çocuklar›n›n okumas› tehlikeye girmektedir. Bu kapsamda ö¤rencilerin s›n›rl› haklar›ndan olan sa¤l›k hizmeti de özellefltirilmektedir. Medikolar›n tasfiyesi ile ö¤renciler hastaland›klar›nda paras›z flekilde tedavi edilmeyecek, adres olarak özel hastaneler gösterilecektir. Zaten y›llard›r bar›nma sorunu yaflayan, yeterli ve yaflanabilir bir yurt olana¤› sunmayan, bizleri özel yurtlara veya pahal› kiral›k evlere mecbur b›rakan sistem, sa¤l›k hakk›m›z› da gasp ederek bizlere haklar›m›z› korumak için birleflip mücadele etmekten baflka çare b›rakmamaktad›r. Özel okullara verilen destek artt›r›lmaktad›r. Devlet üniversitelerine üvey evlat muamelesi yap›lmakta, bizlerden yüzlerce lira har(a)ç al›nmakta, teknik yetersizlikler her yerde karfl›m›za ç›kmaktad›r. Oysaki sistem, öz(el) evlatlar›na maddi kaynaklar aktarmakta, burslu ö¤rencilerin (her biri 15-20 bin YTL aras›) y›ll›k masraf›n› özel üniversitelere ödemektedir. E¤itimin bilimselli¤i, demokratikli¤i vb. konulara hiç de¤inilmemekte, ancak mezun olanlar›n büyük sermaye sahibi patronlar/flirketler taraf›ndan yeterli görülmedi¤inden yak›n›larak, müfredat› belirlerken, e¤itimle hiç iliflkisi olmayan “ifl çevreleri”nin görüflünün al›nmas› kararlaflt›r›lmaktad›r. Üniversitelerin asli bir unsuru olan ve verilen e¤itimden bire bir etkilenen biz ö¤rencilerin üniversite yönetiminde ve müfredatta hiçbir görüfl bildirme ve karar alma hakk› yokken para sahibi olmaktan baflka bir niteli¤i olmayan flirketler bu konuda söz sahibi olabilmektedir. Onurlu, yurtsever, ülke ve dünya gündemine duyarl› bir gençlik bu sistemin arzulad›¤› ve yetifltirece¤i bir gençlik de¤ildir. Amaç emperyalizme ba¤l›l›kla çal›flan, nitelikli ama uysal “iflgüçleri” yetifltirmektir. Gençli¤in y›llard›r u¤runa mücadele etti¤i anadilde, demokratik, bilimsel, paras›z e¤itim, ö¤rencilerin de söz hakk›na sahip oldu¤u özerk-demokratik üniversite talebi yok say›lmakta, bizleri ucuz ifl gücüne çevirmek isteyen patronlar el üstünde tutulmaktad›r. Bu sald›r›lar yaln›zca e¤itim sürecine yönelik de¤ildir. Mezuniyetten sonra da ifl güvenceli, kadrolu bir çal›flma yaflam› bizleri beklememektedir. Mesleki Yeterlilik Yasas›, Sözleflmeli Ö¤retmenlik, Yetkin Mühendislik, Aile Hekimli¤i, Yabanc›lar›n Çal›flt›r›lmas› gibi kanun ve uygulamalarla mesleki haklar›m›za yönelik kapsaml› bir sald›r› planlayan sistemin, e¤itimi bir hak olmaktan ç›kararak tamamen piyasa koflullar›na göre düzenlemesi, y›llarca ald›¤›m›z ve u¤runa milyarlarca para döktü¤ümüz e¤itimin art›k geçerli bir ifl bulmak için yetmemesi nas›l bir sosyal devlet anlay›fl›yla uyuflabilir ki? Diplomalar›m›zdan unvanlar›n kald›r›lmas›, mesle¤imizi elimize alabilmek için y›llarca stajyer olarak çal›flt›r›lmak istenmemiz, üniversite e¤itiminin yetmedi¤i iddias›yla yeni s›navlar›n önümüze ç›kar›lmas› ö¤rencilerin yarar›na olabilir mi? Yüz binlerce ö¤retmen a盤›na ve yine yüz ve sportif etkinliklerden giderek mahrum b›rak›lmam›z asla tesadüf de¤ildir. Bizleri birbirimize yabanc›laflt›ran, asosyallefltiren ve bireycilefltiren, bizleri zorlu yaflam koflullar› içerisinde birbirimizin rakipleri olarak lanse eden bu sistemin tüm uygulamalar›na karfl› var gücümüzle karfl› durmal›y›z. Bizleri birbirimize düflman, rakip olarak tan›tanlara ve gelece¤imize yönelen her türlü sald›r›ya ancak beraber ve birlik olursak karfl› durabiliriz. Yunanistan’da, Almanya’da, Fransa’da ve baflka ülkelerde arkadafllar›m›z, ö¤renci dostlar›m›z, akademisyen büyükleri ile birlikte benzeri sald›r›lara karfl› kitlesel karfl› koyufllar örgütlemektedir. Dünya genelinde yüz binlerce ö¤rencinin benzeri yasalarla gelece¤ini çalmaya çal›flanlara bir cevap da ülkemiz cephesinden vermenin za- binlerce iflsiz ö¤retmene ra¤men bu sene sadece 20 bin ö¤retmenin atanmas› hangi mant›kla aç›klanabilir? ‹ç ve d›fl borçlar›n gitgide büyüdü¤ü, silah sektörüne servetlerin ak›t›ld›¤› bütçeden, e¤itime ve sa¤l›¤a halka yetecek kadar pay ay›rmayan sistemin emperyalist efendilerinin ç›karlar›ndan baflka düflündü¤ü hiçbir fley olmad›¤› ortadad›r. Bizim ma¤duriyetlerimiz üzerinden kendisini var eden egemenlerin ö¤renci gençlik üzerinden yaratt›¤› sektörlerin her geçen artt›¤›n› görüyoruz. Üniversiteye/özel liselere/Anadolu liselerine haz›rl›k dershaneleri, KPSS’ye/ DGS’ye/KPDS’ye/ YDS’ye/ ÜDS’ye haz›rl›k dershaneleri ve sanki bunlar yetmezmifl gibi sertifika programlar›, bilgisayar/yabanc› dil/mesleki yeterlilik kurslar› ile ceplerimizdeki her kurufl bu sektöre ak›t›lmaktad›r. Son y›llarda tamamen piyasaya göre belirlenen bu uygulamalar yayg›nlafl›rken bilimden, bilimsel araflt›rmadan, kültürel man› gelmifltir. Bizler üniversite ö¤rencileri olarak daha fazla sömürü ve hak gasp› de¤il eflit, paras›z, bilimsel, ve yönetiminde söz sahibi oldu¤umuz e¤itim kurumlar› istiyoruz. Mezuniyetin ard›ndan sendikal›, kadrolu, ifl güvenceli, insanca yaflama yeten bir maafla sahip bir çal›flma yaflam› talep ediyoruz. Seçimlerde mutlaka oy kullanmam›z gerekti¤ini belirtenler, üniversitelerimizde söz sahibi olmam›za izin vermiyorlar. Okullar›m›zda ve e¤itim sisteminde yap›lan hiçbir de¤ifliklik bizlere sorulmuyor. Tüm bu nedenlerden kaynakl› okullar›m›z›n aç›ld›¤› bu günlerden bafllayarak gelece¤imizi çalan yasalar geri çekilinceye kadar ›srarla mücadele etmemiz gerekmektedir. 20. kurulufl y›l›nda halk gençli¤inin örgütlü sesi olan Yeni Demokrat Gençlik saflar›nda örgütlenelim ve gelece¤imize sahip ç›kal›m.✌ www.egitimhakkinasahipcik.org C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! Heyecan, merak ve üzerimizdeki sorumlulu¤un a¤›rl›¤›yla Erzincan’dan Hopa’ya do¤ru köy çal›flmas› için yola ç›kt›k. Yol boyunca Karadeniz’in o eflsiz yeflil do¤as› bizi cezbetmeye yetmiflti bile. Trabzon’a vard›ktan sonra aktarmayla Hopa’ya geçecektik. Trabzon ile Hopa aras›ndaki yol Karadeniz’in do¤al sahillerinin katili olan “Karadeniz Sahil Yolu”ydu. Bu yolun maceras›n› anlatan bir arkadafl›m›z›n “sahil yolu Karadeniz’in do¤al k›y›lar›n› yok etmesine karfl›n, Karadeniz de bu y›k›ma karfl› tepkisini koymakta hiç gecikmedi. K›fl aylar›nda olanca h›rç›nl›¤›yla kabararak yolu defalarca yutmufltur” demesi içimdeki coflkuyu ve heyecan› art›rmaya yetmiflti. Yaklafl›k sekiz saatlik bir yolculuktan sonra bu y›lki köy çal›flmas›n› yapaca¤›m›z köye gelmifltik. Geldi¤imiz köy küçük bir Hemflin köyüydü. Bu köyde hem çay toplayacakt›k hem de bunun yan›nda Karadeniz insan›n› biraz daha yak›ndan tan›ma f›rsat›n› bulacakt›k. Çal›flma boyunca yine o köyden olan bir yoldafl›m›z›n evinde kalacakt›k. Kalaca¤›m›z eve vard›ktan sonra köyden gençler de kald›¤›m›z eve geldiler ve sohbet koyulaflmaya bafllad›. Kald›¤›m›z eve gelen gençler bize Karadeniz bölgesi ile ilgili merak etti¤imiz birçok fleyi ö¤renmek için ciddi imkânlar sunuyordu. Bu köy çal›flmas›nda çay toplayacakt›k, malum sohbetimiz de do¤rudan çay üzerinden bafllam›flt›. Çay›n nas›l yetiflti¤i, hangi ifllemlerden geçti¤i, nas›l topland›¤› vb. üzerinde uzun uzun konufltuktan sonra Çernobil nükleer santralindeki patlaman›n Karadeniz’deki etkilerini sordu¤umuzda “Bu bölgedeki insanlar›n büyük ço¤unlu¤u kanserden dolay› yaflam›n› yitirmektedir. Ve birçok insan hasta oldu¤unda doktora gitmemektedir. Gitmemelerinin tek nedeniyse kanser olabilecekleri ihtimalidir. Ve ne ac› ki birço¤umuz bu korkuyla yaflamaktay›z.” asimilasyon sald›r›s›ndan Karadeniz müzi¤i de ciddi olarak nasibini al- yiz. Mesela Homfletsu ¤ho¤ Vova isimli müzik grubu eskiden dü¤ünlerde söylenen ve unutulmaya yüz tutmufl türküleri ve a¤›tlar› tekrar düzenleyerek yok edilmeye çal›fl›lan Karadeniz kültürünün haf›zalarda canl› kalmas›n› sa¤lamaktad›r. Köy çal›flmas› boyunca çal›flt›¤›m›z köydeki insanlarla çok s›cak iliflkiler kurduk. Tabii nas›l bizim bölgeyi tan›ma yönlü yaklafl›m›m›z varsa oradaki köylülerin de bizim geldi¤imiz bölgelerle ilgili merak edip ö¤renmek istedikleri birçok fley vard›. Biz geldi¤imiz bölgeleri, oradaki yaflam koflullar›m›z›, kültürümüzü anlatt›kça aram›zdaki iliflkiler daha da geliflti. Ac›lar›m›z›, sevinçlerimizi anlatt›¤›m›zda aram›zdaki ba¤lar›n kuvvetlenmesinin as›l nedeninin ayn› bask› ve sömürü cenderesinden geçmemiz oldu¤unu gördük. Egemen sistem kendi varl›¤›n› sürdürebilmek için farkl› milliyetten insanlar› birbiriyle çat›flt›rarak ezilen halk›m›z›n öfkesini kendini var edebilmek için kullanmaktad›r. Bu sald›r›lara karfl› Kaz›m Koyuncu’nun Batman’da kat›ld›¤› festivalde söyledi¤i “Denizin çocuklar›ndan da¤lar›n çocuklar›na selam getirdim” sözleri oldukça anlaml›d›r. Biz YDG’liler olarak da egemenlerin bu sald›r›lar›n› geri püskürtmek için “Yaflas›n halklar›n kardeflli¤i” slogan›n› daha gür bir flekilde hayk›rmak zorunday›z. Hopa’daki köy çal›flmalar› bittikten sonra di¤er yoldafllar›m›zla beraber Erzincan’a geçip oradan da her birimiz geldi¤imiz illere döndük. Tabii örgütledi¤imiz bu köy çal›flmas› vas›tas›yla hem Karadeniz insan›n› tan›ma f›rsat›n› bulduk hem de önümüze koydu¤umuz bu y›lki köy çal›flmas›n› kimi eksikliklere karfl›n gerçeklefltirebilmenin coflkusuyla alanlar›m›zdaki faaliyetimize sar›ld›k.✌ Kars’tan bir YDG’li … n a d n › ar l a m fl › l ça y ö k n i YDG’n Ald›¤›m›z bu cevap karfl›s›nda tüylerimiz diken diken oldu. Zihnimde geçen y›llarda kaybetti¤imiz Karadeniz’in yi¤it o¤lu Kaz›m KOYUNCU geliyor. O da bu facian›n bir ma¤duru olarak kanserden dolay› genç yaflta aram›zdan ayr›lm›flt›. Oysa kald›¤›m›z evin duvar›nda o gülümseyen resmi halen daha as›l›yd› ve resmin alt›nda Hemflince “Kurban oldu¤um” yaz›l›yd›. Bu da gerçekten Karadeniz insan›n›n kendi ac›lar›n› ve sevinçlerini kendi dillerinde dile getiren sanatç›lar›n› ne kadar sahiplendi¤ini ve ba¤r›na bast›¤›n› göstermeye yetmifltir. Daha sonraki günlerde sohbet etti¤imiz köylüler çaydan baflka geçim kaynaklar›n›n olmad›¤›n› anlat›yorlard›. Yaln›z hiçbir zaman ürettikleri çaya karfl›n hak ettikleri ücreti alamad›klar›n› anlatmaktayd›lar. Çay süreci daha önceki YDG’de anlat›ld›¤›ndan burada üzerinde durmayaca¤›m. Karadeniz’de asimilasyon Buraya gelmeden önce burjuva bas›n›n anlat›mlar›nda Karadeniz Bölgesinin Türk milliyetinden oldu¤unu okurduk ama kald›¤›m›z bölgede Türk milliyetine mensup hiç kimseyle tan›flmad›k! Yani daha do¤rusu bölgede yaflayan insanlar›n büyük ço¤unlu¤u Laz, Hemflin, Gürcü ve Rumlardan oluflmaktad›r. Bölgenin Türk olarak gösterilmesinin esas nedeniyse, farkl› milliyetten halk›m›z› asimile edip Türklefltirmektir. Tabii bu m›flt›r. Daha önceleri televizyonlarda Karadeniz müzi¤i yapan daha do¤rusu yapt›¤›n› iddia eden (‹smail Türüt, Davut Gülo¤lu vb.) “sanatç›lar›” dinlemifltik. Karadeniz müzi¤inin bu tarz oldu¤unu düflündü¤ümden kaynakl› Karadeniz müzi¤ini pek dinlemezdim. Ama orada Kara- deniz müzi¤inin gerçekte bize dinlettirilmeye çal›fl›lan müzik olmad›¤›n› gördük. Bu tür “sanatç›lar›n” Karadeniz müzi¤ini yok etmekten baflka bir amac›n›n olmad›¤›n› gördük. Tabii bu tarz “sanatç›lar›n” varl›¤›na karfl›n h›rç›n Karadeniz olanca öfkesiyle donatt›¤› gerçek sanatç›lar›n› ç›kararak egemen sistemin o yoz “sanatç›lar›n›n” yüzüne bir flamar gibi indirmifltir. Karadeniz müzi¤ini ayakta tutmaya ve gelifltirmeye çal›flan bu sanatç›lar ve müzik gruplar› sayesinde Karadeniz kültürünü daha iyi tan›ma olana¤› bulabilmekte- Yurtseverlik, halk›n yan›nda olmakt›r Son dönemde bas›nda O.S, Yasin Hayal, Erhan Tuncel, Kerinçsiz vb. flürekâs›n›n sözcülü¤ünü yapmak için ortaya ç›km›fl yeni kafatasç›larla karfl›lafl›yoruz. Tabii bu defakiler bu katillerin müzik dünyas›ndaki “sanatç›lar›” idi. Bu sözcülü¤e soyunanlar Ozan Arif, ‹smail Türüt ve onlar›n hukuk alan›nda sözcülü¤ünü yapan Nevzat Erdemir. Yaz›m›z›n genel içeri¤inden kaynakl› biz sadece ‹smail Türüt hakk›nda bir fleyler anlataca¤›z. ‹smail Türüt 1997 y›l›nda az›l› faflist ve çete liderli¤i yapmakta olan ve internette www.ozturkler.com adl› bir sitenin kurucular›ndan olan Sedat Peker için Reis isimli bir flark› bestelemiflti. Bunun yan›nda düzenin birçok yöneticisine yaltaklanmak için de flark›lar› vard›r. (Mesut Y›lmaz vb) Kat›ld›¤› etkinliklerde bozkurt iflaretleri ile selamlama yapan “sanatç›” ‹smail Türüt, Radikal’in yöneltti¤i soru üzerine flu yan›t› veriyor: “Peker’le ilgili flark› yapt›m. Alaattin Çak›c›’n›n ismi geçen türkülerim var. Sev- giyle alakal›d›r tabii. Bunlar garip bir fley de¤il. Bu insanlar bizim insan›m›z. Toplumun de¤er verdi¤i, sayg› duydu¤um insanlar.” ‹smail Türüt’ün faflist karakterini anlamak için fazlaca örne¤e gerek yok asl›nda. fiu zamana kadar yapt›klar› hangi zihniyetin ürünü oldu¤unu aç›k bir flekilde anlat›yor. ‹smail Türüt her ne kadar Karadeniz halk›n›n flark›lar›n› yapt›¤›n› iddia etse de bunun gerçekle hiçbir alakas› yoktur. Türüt en son söyledi¤i flark›s› “plan yapmay›n plan” ile yurtsever duygular›n› dile getirdi¤ini ve bununla Karadeniz halk›n› temsil etti¤ini iddia etmektedir. Türüt hiçbir zaman Karadeniz’de konuflulan dillerde müzik yapmam›flt›r. Bunun da nedeni bellidir, egemenlerin ona yükledi¤i misyon gere¤i bölgede yaflayan Laz, Hemflin, Gürcü, Rum milliyetlerinden halk›m›z›n dilinden müzik yapmaktan ziyade o milliyetlerin flark›lar›n› Türkçeymifl gibi kamuoyuna yans›tarak asimilasyona katk› sunmakt›r. Bu da onun misyo- nunu aç›k bir flekilde gözler önüne sermektedir. Bölgede yaflayan çeflitli milliyetlerden halk›m›z› yok sayarak sistemin kuruluflundan beridir hedefledi¤i “tek dil, tek kültür, tek ulus” gibi faflist yaklafl›m›n hayat bulmufl halidir ‹smail Türüt. Türüt yapt›¤› flark›lar›nda yurtsever oldu¤undan dem vursa da bizim anlad›¤›m›z yurtseverlik Karadeniz sahillerini yok eden Karadeniz Sahil Yoluna karfl› tav›r almakt›r. Karadeniz’deki ölüm vakalar›n›n önemli bir k›sm› kanser hastal›¤›ndan dolay› olmaktad›r ve insanlar›n büyük bir bölümü kanser hastas› olma korkusu ile yaflamaktad›r, yurtseverlik buna neden olan Çernobil facias›na karfl› tav›r almakt›r. Yurtsever olmak ezilen Karadeniz halk›yla ezilen Kürt halk›n› karfl› karfl›ya getiren flovenist yaklafl›mlara karfl› “Yaflas›n Halklar›n Kardeflli¤i” ilkesini savunmakt›r. Bizim yurtseverlikten anlad›¤›m›z çay ve f›nd›ktan baflka geçim kayna¤› olmayan Karadeniz köylüsünün f›nd›k mitinglerinde, çaya kota uygulanmas›na karfl› yol kesme ey- C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! lemlerinde polis ve jandarma coplar›na maruz kalan Karadeniz köylüsüyle beraber olmakt›r. Biz Kaz›m Koyuncu’yu sevdik çünkü o “Karadeniz sahilleri yok edilmesin”, “Karadeniz sahil yolu projesine hay›r!” diyenlerdendi. Biz Kaz›m Koyuncu’yu sevdik kendisinin de ölümüne sebep olan kanser hastal›¤›na neden olan nükleer santrallere karfl› düzenlenen eylemlerde en öndeydi. Biz Kaz›m Koyuncu, Birol Topalo¤lu, Fuat Saka, Efkan fieflen, Volkan Konak, Homfletsu ¤ho¤ (Hemflin Ezgileri) Vova, Gökhan Birbenleri sevdik çünkü onlar yok edilmeye çal›fl›lan Karadeniz kültürünü gelifltirmek için Karadeniz halk›yla beraber, onlar›n sorunlar›n›, ac›lar›n›, sevinçlerini bizlere ulaflt›rd›lar. Onun için bizler flunu unutmamal›y›z ki Karadeniz halk›n›n gerçek sanatç›lar› Türütler de¤ildir. Karadeniz halk›n›n gerçek sanatç›lar› yaflam›n içinde var olan Kaz›m Koyuncu, Gökhan Birben, Birol Topalo¤lu, Fuat Saka, Efkan fieflen, Volkan Konak, Homfletsu ¤ho¤ (Hemflin Ezgileri) Vova ve ad›n› s›ralayamad›¤›m›z birçok Karadenizli sanatç›d›r. Biz onlar› seviyoruz.✌ 5 Ekim 2007 ZGÜR OKUL YDG KONFERANSI VE GÖREVLER‹M‹Z! DG konferans›nda hangi konular›n tart›fl›lmas›n› istiyoruz, YDG’nin özelde de liseli YDG’nin nas›l kurumsallaflmas› gerekti¤i konusundan konferansa gelmesini istedi¤imiz, getirebilece¤imiz müzik gruplar›na, afifl tasar›m örneklerine, konferans program›na kadar önerilermizi netlefltirmifl bir flekilde divan toplant›s›nda yerimizi almal›y›z. Y Bir önceki say›m›zdaki Özgür Okul köflesinde YDG’nin kurumsallaflmas› meselesi üzerine yürüttü¤ümüz tart›flmalara liseli YDG’lilerin de kendi alanlar›n›n somut sorunlar›n› ve alanlar›nda uygulayacaklar› politikalar gibi konular› ele alarak örgütümüzün yürüttü¤ü genel tart›flmalara kat›lmalar› gerekti¤ine de¤inilmektedir. Elbette ki bu tart›flmalar›n yürütülece¤i yer kendi alan›m›z içerisinde ald›¤›m›z YDG toplant›lar› olacakt›r. Kendi alanlar›m›zda yapt›¤›m›z toplant›lardan ç›kard›¤›m›z deneyimlerin genel ile birlefltirebilmesi için; alanlar›m›zda ald›¤›m›z kararlar›n ve gerek politik gündemlerimizin neler olmas› gerekti¤i üzerine, gerekse de örgütümüzün di¤er sorunlar› karfl›s›nda oluflturdu¤umuz çözüm önerilerinin neler oldu¤unu örgütümüzün bütünü ile paylaflmam›z vazgeçilmez bir ihtiyaç olarak kendini dayatmaktad›r. Geneldeki tart›flmalara liselilerin katk›s› üzerine Bugün aç›s›ndan örgütümüzün bütünü için tart›flt›¤›m›z tüm konulara bizler liseli YDG’liler olarak ikili bir bak›fl aç›s›ndan yaklaflmal›y›z. Örgütümüzün kitle çizgisinin, çal›flma tarz›n›n nas›l olmas› gerekti¤i örgütün bütünü aç›s›ndan önemli olan konularken ayn› zamanda bizlerin alan›m›z içerisinde bunu nas›l uygulayaca¤›m›z ve -öznel sorunlar› tart›flarak- bunu nas›l somut flartlara uyarlayaca¤›m›z da o kadar önemli bir noktada durmaktad›r. Ayn› flekilde YDG’nin nas›l kurumsallaflaca¤› konusu da alanlar›n kurumsallaflmas› konusundan ayr›, soyut bir konu de¤ildir. Tam aksine as›l önemli olan konu alanlar›n kurumsallaflmas› meselesidir. Kitle örgütleri çevreden merkeze do¤ru örgütlenirler, o zaman birimler Ekim 2007 6 örgütlenme sorunlar›n› tart›fl›p netlefltirmedikçe merkezi örgütlenmeler ya kurulamaz ya da üstten dayatmalara yol açan bir merkezileflme yaflanm›fl olur. Bu da birimlerin demokratik bir ortamda, örgüt içinde kendilerini ifade etmeleri ve kendi demokratik mekanizmalar›n› yaratmalar› gibi birçok meselede ciddi sorunlar› ortaya ç›kartmaktad›r. Ayr›ca bu tart›flmalar›n örgütün bir bütün olarak önümüzdeki dönemde uygulayaca¤› yönelim aç›s›ndan belirleyici, esas unsuru oluflturaca¤›n› düflündü¤ümüzde bu tart›flmalar›n niteliklerini yükseltmemiz gerekti¤i de ortaya ç›kacakt›r. Tart›flmalar›n niteli¤inin yükselmesinde araflt›rma-inceleme yapmam›z›n önemli yeri oldu¤u kadar birimlerin sorunlar›ndan ç›kart›lan sonuçlar›n analizinin yap›l›p ülke genelinde bir senteze ulafl›labilmesi de önemlidir. Liseliler ve YDG konferans› Ülke genelinde yapt›¤›m›z toplant›lardan birçok öneri ortaya ç›kmaktad›r. Bu önerilerin birleflti¤i ortak nokta YDG konferans›n›n örgütlenmesinin bir gereklilik haline geldi¤idir. YDG konferans›n›n örgütlenmesi fikri konferans›n nas›l örgütlenece¤i, gereken komisyonlar›n nas›l kurulaca¤›, görevlendirmelerin hangi mekanizmalar arac›l›¤› ile yap›laca¤› gibi soru ve sorunlar› beraberinde getirmifltir. Bu sorunlar› tart›fl›l›p çözümlenmesi için ülke genelinden seçilecek delegelerle oluflturulacak bir divan›n görevlendirilmesi fikri ço¤unluk taraf›ndan kabul gördü. Bu divan›n ilk toplant›s› da bilindi¤i gibi 15 Ekim’de Ankara’da gerçeklefltirilecektir. Bu toplant›ya kadar tüm alanlar›m›z, yapacaklar› YDG toplant›lar›nda delegelerini seçmeli ve yürüttü¤ümüz tart›flma- lar üzerine fikirlerini netlefltirerek delegelerin savunaca¤› fikirleri belirlemelidir. Hiç flüphesiz ki birçok birimimizin beraber faaliyet yürüttü¤ü yerlerden seçilen delegeler birden fazla birimin (semt, üniversite, kad›n, liseli…) ortak fikirlerini divan toplant›lar›na tafl›yacakt›r. Bu, delege say›s›n›n s›n›rl› olmas› gerçekli¤inin do¤al bir sonucu olarak ortaya ç›kmakla beraber seçilecek delege say›s›n›n birden fazla oldu¤u alanlar›m›zda delegelerin farkl› birimlerden(alanlardan) olmas›na da özen göstermemiz gerekmektedir. Bizler de liseli YDG’liler olarak faaliyetimizin oldu¤u alanlardan delegelerimizi seçmeli ve divan toplant›s›nda sunaca¤›m›z fikirleri netlefltirmeliyiz. YDG konferans›nda hangi konular›n tart›fl›lmas›n› istiyoruz, YDG’nin özelde de liseli YDG’nin nas›l kurumsallaflmas› gerekti¤i konusundan konferansa gelmesini istedi¤imiz, getirebilece¤imiz müzik gruplar›na, afifl tasar›m örneklerine, konferans program›na kadar önerilermizi netlefltirmifl bir flekilde divan toplant›s›nda yerimizi almal›y›z. Baz› tart›flma konular› Burada baz› alanlar›m›z›n liseli YDG’nin kurumsallaflmas› meselesi üzerine yürüttü¤ü tart›flmalara k›saca olsa de¤inmenin yararl› olaca¤›n› düflünmekteyiz. Bir alan›m›z liseli YDG’nin, YDG’nin komisyonlar›ndan biri olarak örgütlenmesi gerekti¤ini tart›fl›rken; kad›n, kültür-sanat gibi komisyonlaflman›n benzer bir fleklinin de liseliler özgülünde uygulanmas› gerekti¤ini söylemektedir. Baflka bir alan›m›zda liseli YDG’nin kurumsallaflmas› sorununun farkl› liselerden genifl bir kat›l›mla beraber kurultay tarz› bir organizasyonla seçilecek bir divan›n oluflturulmas› gerekti¤ini söyle- mektedir. Daha birçok öneri ortaya ç›kmakla beraber tüm bu önerilerin yo¤un tart›flmalarla zenginlefltirilmesi gerekmektedir. Özellikle birimlerin nas›l kurumsallaflaca¤›, çal›flma tarz›m›z›n, kitle çizgimizin nas›l olmas› gerekti¤i konular›nda alanlara özel birim toplant›lar›nda tart›flmakta ciddi s›k›nt›lar çekmekteyiz. Ayr›ca flu andan konferans›m›z›n bafllayaca¤› güne kadar örgütümüzün kitle çal›flmas›nda uygulayaca¤› politikan›n ne olaca¤›, kitleye dönük çal›flman›n nas›l yap›laca¤›, hangi sloganlar›n fliar edinilece¤i de ayr› bir sorun olarak önümüzde durmaktad›r. Bununla birlikte içerisinde bulundu¤umuz sene YDG’nin yirminci y›l›na denk gelmektedir. YDG’nin 20. y›l›nda konferans yapmas›n›n tarihsel bir önemi olmas›n›n yan› s›ra bunun pratik çal›flmalara yans›t›lmas› gerekmektedir. 20. y›l konusuna bir sonraki say›m›zda daha uzun de¤inme flans›m›z olaca¤› için flimdilik k›sa bir hat›rlatma ile geçmenin daha uygun olaca¤›n› düflünmekteyiz. Tüm konular› ard› ard›na s›ralad›¤›m›zda uzun bir liste oluflmas›na karfl›n konular›n ço¤unu uzun süredir tart›flt›¤›m›z konular oluflturmaktad›r. Bugün aç›s›ndan sorun tart›flmalar› belirli olgunlu¤a ulaflt›r›p, deneyimler ve sonuçlar ç›kartmaya bafllamam›z gerekmektedir. YDG’nin liselerde nas›l kurumsallaflaca¤›, politik yöneliminin, kitle çizgisinin, çal›flma tarz›n›n nas›l olmas› gerekti¤i üzerine bafllam›fl oldu¤umuz tart›flmay› çeflitli deneme yaz›lar› ile dergimiz sayfalar›na tafl›yarak tart›flmalar› daha zengin hale getirmemiz gerekmektedir. Bir sonraki say›m›zda liseli YDG’lilerin tart›flmalar›n› dergimiz sayfalar›nda görmek umuduyla. C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! BEDAVA K‹TAP BALDAN TATLI ??? Egemenlerin sürdürürken flafl›rmad›¤›, hiçbir zaman da uygulamakta tereddüde düflmedi¤i tek ifl olan emek sömürüsü, bin bir surat misali hep aram›zda dolaflmakta ve boyad›¤› i¤renç yüzüyle her zaman zevkimizi –bu burjuva literatürdeki zevk de¤il yaflamsal de¤erimizdirbozmaktad›r. Okullar›n aç›ld›¤› bu Eylül ay› da emekçi kesim aç›s›ndan bin bir surat›n koyu bir rengiyle karfl›laflma, bo¤uflma dönemidir. Ceplerin en çok y›prand›¤› ve y›rt›ld›¤› gerek.- Derslerde bu Milli E¤itimin seviyesiz kitaplar›yla e¤itim vermeyi mümkün görmeyen ö¤retmenler, eski haz›rl›k ö¤rencilerinin de bafl belas› olan “set kitaplar›”n› takviye olarak istemekte ve bunu zorunlu k›lmaktalar. Yine alamayanlar için not tehditleri havada uçuflmaktad›r. Gelin görün ki, bu kitaplar›n ikinci eli bile 70-80 YTL’den afla¤› düflmemektedir. Zaten maafl› en iyi ihtimalle 600 YTL olan bir emekçinin de bunu karfl›lamas› halinde ne yiyip bu ay, elbette ki hiçbir emekçi taraf›ndan güler yüzle karfl›lanmad›. “‹yilik sahibi” devletin lütfetti¤i kitaplar, ellerin cebe gidifl gelifllerini ne kadar azaltabildi? Ço¤u ailenin k›fll›k yakaca¤› olmaktan ileri gitmiyor, çünkü içinde bilimsel bilgi nam›na koca bir hiç var. A¤açlar›n bofla kesilmesi anlam›na da gelmekteyken, ne bir ihtiyaç olabilir ne de e¤itim sisteminin sistemli sömürü listesinden bir eksik. “Devlet bu sene de kitap veriyor” diye sevinen ailelerin sevinçleri, okuldan verilen sayfalarca ihtiyaç listesini ellerine al›nca kursaklar›nda kal›yor. Koskoca bir sene boyunca çocuklar›n›n kullanmaya gerek duymayaca¤› bir sürü ›v›r z›v›rla dolu bu liste tek bir ö¤renci için bile olsa, halk›n ço¤unun açl›k s›n›r›n›n alt›nda yaflad›¤› bu ülkede sab›rlar› zorluyor ve cepleri kavuruyor. Bir 4. s›n›f ö¤rencisinin en ucuz k›rtasiyeden yapt›¤› al›flverifl 50-60 YTL aras› tutarken, buna fakir halk›m›z›n hiçbir zaman tek çocukla yetinmedi¤i gerçe¤ini katarsak bu fiyat ortalama 150-180 YTL’ye ç›k›yor. Ö¤rencilerin s›n›f atlamas› demek, bu ülkede, masraflar›n boyutlanmas› demek de¤il de nedir? ‹fl sadece ilkö¤retimdeki listelerle s›n›rl› kalm›yor. Lise ö¤rencilerinin listeleri daha uzun olmasa da ihtiyaçlar› daha pahal› olmal› de¤il mi? Milli E¤itim’in kitab›n› be¤enmeyen gerçi be¤enilecek yönü yok zaten ama- e¤itimcilerin ortak zümre kararlar›, okul genelinde yeni yeni kitaplar, malzemeler yarat›lmas›na yol aç›yor. Mesela; lise birinci s›n›f ö¤rencisi yaklafl›k olarak haftada 10-12 saat ‹ngilizce dersi görüyor. – hani art›k haz›rl›k yok ya herkese eflit düzeyde ‹ngilizce e¤itimi verilmesi ne içece¤i ne devleti, ne de zümre ö¤retmenlerini ilgilendirmektedir. Lisede s›n›f atlad›kça ÖSS derdi de büyüdü¤ünden “takviye” kitaplar›na ÖSS haz›rl›k kitaplar› da eklenmektedir. Dershaneye giden ö¤rencilerin nas›l olsa kitab› vard›r. – Ha, bu arada art›k dershane zorunluluk ya, devlet bu dershane masraflar›n› bir ek olarak de¤il, temel olarak görüyor. Onlara gö- re bu para en “helal”, en “gerekli” masraf. Bu yüzden biz de bunu masraf listesine eklemeye gerek duymuyoruz. — Peki ya dershaneye gidemeyen ö¤renciler? Eh onlar da art›k anne babalar›n›n ceplerine bir darbe indirsin de bo¤azlar›ndan biraz daha kessinler de¤il mi ya! Paralar› olmad›¤› için alamad›¤› kemerlerini biraz daha s›ks›nlar! Hep devlet hep devlet olmaz ki! Bütün bu insanlar, bu halk devlet için de¤il mi? ‹flte bu liste böyle uzay›p gitmekte ve emekçinin güzel günlere ait özlemlerini, umutlar›n› biraz daha soldurmaktad›r. Elinde listeyle ve cebindeki ekmek paras›yla al›flverifle giden velilerin dönüflünü düflünün bir. Listedeki her malzemeyi alamayaca¤›ndan “Ya bu ç›kar, evde var bundan, eski meski kullan›rlar.”, “ Arkadafl›ndan idare etse de bir süre, ben daha sonra al›r›m.”, “Bunu taksit yapamaz m›y›z?”, “ Valla bu ay aç kalaca¤›z” yönlü ifadeleriyle masraf› biraz daha azaltmaktan baflka bir fley düflünemeyen bu insanlardan çocuklar›n› lisede, üniversitede okutup “cahillik”ten kurtarabilmesini nas›l bekleyebiliriz. Masraflar bu kadar çok zaten, bir de kitap masraf› olsayd› daha a¤›r olmaz m›yd›? Madem bu kadar gereksiz, devlet neden hem müsrif olup kitap da¤›t›yor hem de masraf› azaltm›yor? Nedenleri çok aç›k asl›nda. Amaç elbette halka hizmet de¤il. Öyle ki, e¤er Milli E¤itim üstüne almasayd› bu ifli, nas›l inand›racakt› halk› “iyiliksever” bir devlet oldu¤una? Yap›lan araflt›rmalara göre kitap için yap›lan harcama sadece e¤itim gelirleri- Polis abi bir üçlük* versene Ülkemiz egemenlerinin bizlere sundu¤u e¤itim sistemi gün geçtikçe tek tipleflmeye do¤ru yol almaktad›r. E¤itim sisteminin ezberci ve anti-bilimsel oluflu daha da “geliflerek” karakollaflmaya bafllamaktad›r. E¤itimin çarp›k bir sistem içinde verilmesi ve hiçbir sosyal faaliyetin bulunmamas› nedeniyle kendini de¤il e¤itimden ma¤dur olanlar› sorgulayan sistem, ö¤renci yuvalar› olarak bilinen liseleri art›k polis yuvas› haline getirmektedir. Tek tip uygulamayla zaten bizleri birer potansiyel suçlu olarak gören egemenler art›k yapt›klar› anlaflmayla polisleri “e¤itim anlay›fl›n›n” içerisine dâhil etmekteler. Liselerde fliddetin önüne geçmek istemek amac›yla uygulanan bu sistem, fliddetin önüne geçmeyi de¤il, tamamen fliddeti teflvik etmektedir. Milli E¤itim Bakan› Hüseyin Çevik polislerin okullarda bulunmalar›n› flu cümlelerle aç›klamaktad›r “Liselerde yaflanan fliddetin önüne geçebilmek amac›yla böyle bir uygulama bafllat›lmaktad›r. Ayn› zamanda liselerde fliddete yönelen ö¤renciler baflar›s›z olan ö¤rencilerdir… Bununla birlikte yozlaflmaya karfl› bu bir önlemdir…” Bugün aç›kça bilinmektedir ki, liselere uyuflturucu sokan da polisin kendisidir. Bu bir önlem de¤il, tamamen yozlaflman›n süreklileflmesini sa¤lamakt›r. Örnek verecek olursak, Mersin Erdemli ve Kazanl› karakollar›na kendi polisleriyle yapt›klar› operasyonlarda karakol damlar›nda büyük miktarda ekilmifl ve paketlenmifl esrar ele geçirilmifltir. Bu gibi örnekler sadece C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! nin %5’lik bir k›sm›n› kaps›yor. Bir düflünün, halk›n giderek fakirleflti¤i bir dönemdeyiz. Tepkiler artmakta. Zengin fakir aras›ndaki uçurum gittikçe derinleflmekte. Devlete olan öfke zamanla kabarmakta. Siz olsayd›n›z bu dönem koflullar›n› de¤ifltirmeden –çünkü koflullarda ufak bir de¤iflim yapmak, kervan yükü mal›n›z›n bir devesini gözden ç›karmak demektir- nas›l bir yol bulup da bu iflin içinden s›yr›l›p öfkeyi baflka bir yöne aktarabilirdiniz? “Üstüme düflen görevi yapt›m. Benim suçum de¤il di¤er masraflar” diyerek iflin içinden ustaca s›yr›lan devlet, halk›n gözünde de “sosyal devlet(!)” haline dönüflürken asl›nda ne kadar “asosyal” bir devlet oldu¤unu bu oynad›¤› ikiyüzlü oyunla kan›tl›yor. Birkaç tanesi d›fl›nda hiçbir ö¤retmenin e¤itim verilecek düzeyde görmedi¤i bu kitaplar, çanta içlerinde art› bir yükten baflka bir fley ifade etmiyor. Bu “ücretsiz kitap da¤›t›m›”n›n ne kadar bafltan savmac› bir tarzda ve göz boyar nitelikte oldu¤u gayet aç›k. Neden biraz daha kitaplar›n üstüne düflülüp onlar› biraz daha bilimsel hale getirip ö¤renciler dershane masraf›ndan da kurtar›lm›yor? O halde onun bu lütufkârl›¤›n› “sosyal devlet” çerçevesine sokmak da bizim anlay›fl›m›zla uyuflamaz. Göz boyamaya çal›flan devlet, her yönümüzü çembere alarak plan›n›n arka k›sm›n› bizden saklamaya çal›fl›yor. Bizim yapmam›z gereken de plan›n arka k›sm›n› teflhir etmek, o çemberi k›rmaya çal›flmakt›r.✌ Mersin’den Liseli Bir YDG’li Mersin için de¤il ülkemizin birçok yeri için geçerlidir. Bir di¤er nedene geçecek olursak fliddeti yaratan›n baflar›s›z ö¤renci oldu¤u iddia edilmektedir. Bunun temelini sorgulayal›m ve suçlu olarak lanse edilen “ö¤renciden” bafllayal›m. E¤itimin ezbere dayal› oldu¤unu daha önce söylemifltik. Böylesi bir e¤itimde ö¤renci ö¤renmekten çok hat›rlamaya çal›flacakt›r. Ve sosyal bir yaflant›s› olmayan, okullarda ö¤rendi¤i konular› yaflamla bütünlefltiremeyen bir ö¤renci olgunlaflmak yerine özenti, flekilci bir kiflili¤e bürünecektir. Bununla birlikte kendine bir Polat Alemdar aramaya yönelecektir. Ve maalesef egemenler bu olanaklar› bizlere çok fazla sunmaktad›r. Bugün her TV kanal›nda bu tip karakterler mevcuttur. Bundan dolay›d›r ki bir ö¤rencinin böylesi bir e¤itimden tam not almas› beklenemez. Ve bu durumda fliddeti uygulayan “baflar›s›z ö¤renci” de¤il, baflar›s›z e¤itim sistemi ve onun yarat›c›lar›d›r…✌ *üçlük: esrar›n kullan›ld›¤› ortamlarda, esrar için bir adland›rma… Mersin’den Bir YDG’li 7 Ekim 2007 f rum Bolonya Sürecinin dayatt›¤› hak gasplar›na karfl› birleflelim! Rüzgar ekiyorlar, f›rt›na biçecekler Üniversitelerin yeniden aç›ld›¤› bir dönemdeyiz. Uzun süren e¤itim-ö¤retim y›l›n› atlat›p, bin bir engeli aflarak üniversiteye yerleflen yüz binlerce gencin iyi bir yaflam için katland›¤›, di¤er yandan sadece ÖSS’de bir baflkas›n›n önüne geçemedi¤i için milyonlarca gencin umutlar›n› bir sonraki y›la b›rakt›¤› bir dönemi geride b›rakt›k. Yeni bir akademik y›l›n bafllamas›yla birlikte ö¤rencilerin demokratik ve akademik sorunlar›n›n her geçen gün giderek boyutland›¤› bir dönemin içerisinde bulunuyoruz. Sürecin özelli¤i üniversitelerin üzerine giydirilmeye çal›fl›lan yeni bir elbisenin ya da ona biçilen misyonun, üniversitelerin konumunu, ifllevini yeniden tan›mlayan emperyalistlerce belirlenmesidir. Ve yol açt›¤› sosyal tahribat ve y›k›m›n içeri¤ini iyi kavramak durumunday›z. Son birkaç y›l içerisinde YÖK’ün, üniversiteler üzerinde hakim pozisyonunu kullanarak, s›ras›yla ‘2004-YÖK Yasa Tasar›s›’, ‘2006 Haziran-Türkiye’nin Yüksekö¤renim Stratejisi’ olarak haz›rlad›¤› çal›flmalar›n bütünü, g›das›n› alm›fl oldu¤u Bolonya Süreci’nden ve onun hedeflerinden ba¤›ms›z düflünülemez. Her iki çal›flma da, g›das›n› ald›¤› Bolonya Süreci’nin özünü oluflturan ve emperyalistlerin açmazda oldu¤u bir dönemin reçetesi olarak sundu¤u “Avrupa Yüksek Ö¤renim Alan›” projesinin ülkemizdeki ad›mlar› olarak durmaktad›r. Birkaç y›l öncesinde haz›rlanan bu tasar› ve strateji raporunu hat›rlayacak olursak; ‘katk› pay›’ için al›nan harç ücretinin alt› kata kadar art›r›lmas›na dönük belirleme, üniversitelerde ‘kalite’ vurgusu, ‘giriflimci üniversite’, özel üniversitelerin genel payda ald›¤› dilimin yüzde 7’lerden %17’lere ç›kar›lmas› önerisi vb. birçok söylemin, ilk olarak emperyalist devletler (‹talya, Almanya, Fransa, Britanya) öncülü¤ünde Fransa’n›n Sorbon kentinde 1998 tarihli Sorbon Deklarasyonu ile aç›klad›¤› metinle ve sonras›nda 1999 y›l›nda yap›lan Bolonya toplant›s›ndan ç›kan bildiri ile paralellik arz etti¤i görülecektir. Keza ülke d›fl›nda Fransa, Yunanistan gibi ülkelerde ayn› sürece (Bolonya) karfl› benzer tasar›lar haz›rlanm›fl, yasalaflt›r›lmaya çal›fl›lm›fl ama emperyalistler, karfl›lar›nda beklemedikleri örgütlü, kitlesel bir dinamik ile karfl›laflm›fllar ve geri ad›m atm›fllard›r. Bu projenin, di¤er ad›yla “Avrupa Yüksek Ö¤retim Alan›” hedefinin kapsam›n›n oldukça genifl bir etki a¤› oldu¤unu görmek ge- Ekim 2007 8 Emperyalizm, bizden gelece¤imizi adamam›z› istiyor. Hayat›m›z›, ideallerimizi, umutlar›m›z› teslim etmemizi, bir kenara atmam›z›, kariyer peflinde koflan, ç›karc›, bencil kiflilikler yaratmak için bir ad›m daha at›yor. Unutmamal›lar ki bizim gelece¤imiz onlara sat›l›k de¤il! Bolonya ad›mlar›n› bertaraf edelim! Onlar rüzgar› ektiler f›rt›nalar› kopartmak için ileri! rekir. Bu hedef emperyalist bir ortak pazar birli¤i olan AB’nin daha bakir kalan yüksek ö¤renim aya¤›n›n pazara aç›lmas›d›r. Fransa’da yeni mezunlar› gerekçe göstermeksizin ilk üç y›l içerisinde ç›karmay› öngören ve büyük patronlar›n ç›kar›n› koruyan ‘‹lk ‹fl Yasas›’ örne¤ini düflündü¤ümüzde ayn› Fransa’n›n Bolonya Süreci’ni bafllatan ilk dört emperyalist devletten biri olmas›, Bolonya raporlar›nda bu sürecin itici gücü ya da fitili ateflleyenin yine ayn› ‘iflverenler’ olarak gösterilmesi bir tesadüf de¤ildir. Yaklaflan Tehlike Ülkemizde ise YÖK, 2001 y›l›nda dahil oldu¤u bu sürece yönelik haz›rl›klar›n› tamamlamaya çal›flarak derecelendirme, kredilendirme, müfredat içeri¤i gibi alanlarda çal›flmalar›n› yapmaktad›r. Bu nedenle Bolonya’n›n puanlama s›ras›nda üst basamaklara kadar t›rmanabilmifltir. Yaln›z en önemli hamlesi olarak gördü¤ümüz ad›m› (ki kendileri için de bu böyledir) atmakta zorlanmaktad›rlar. Bu da, Avrupa Yüksek Ö¤retim Alan› (Pazar›) için ‘rekabet edebilme’, ‘giriflimci üniversite’, ‘kalite anlay›fl›’ gibi konularda çözüm olarak öne ç›kar›lan piyasac› anlay›fl›n sunulmas› ile birlikte geçmiflteki YÖK Yasa Tasar›s›’nda belirtildi¤i üzere harç paralar›n›n kat be kat art›r›lmas›na yönelik ad›mlar›n henüz at›lamay›fl›d›r. Geçmiflte bu nedenle haz›rlad›¤› tasar›ya karfl› muhalefet etkisi, proje-sald›r› paketlerini sadece rafa kald›rm›flt›. ‹leride 2010 y›l›na kadar sürecek olan bu Bolonya Süreci döneminde bu sald›r›n›n tekrar üniversite ö¤rencilerinin önüne gelmesi kaç›n›lmaz gözükmektedir. YÖK’ün “Sinsi” Ad›mlar› Üniversitelerde çok ciddi bir muhalefet olmamas›na karfl›n yak›n zamanda ö¤rencilerin soruflturma terörüne maruz kalmas›, ipe sapa gelmez gerekçelerle yüzlercesinin okullar›ndan uzaklaflt›r›lmas› üniversitelerin “ateflini” düflürmeye, en aktif unsurlar› etkisiz hale getirmeye yönelik at›lm›fl ad›mlard›r. Koflullar›n sistem için elveriflli oldu¤u bir dö- nemde bu sald›r›n›n önümüze tekrar gelmesi söz konusudur. Avrupa ülkelerinden üniversitelerin (Örne¤in Hollanda’n›n) en iyi ö¤rencileri çekme ad›na kendi e¤itim sistemlerini nas›l çekici hale getirmeye çal›flt›klar›, pazarlad›klar› ortaya ç›km›flt›r. En iyi ve en paral› ö¤rencileri çekmek için her türlü pazarlama giriflimleri bafllam›flt›r. Avrupa’da harç ücreti almayan ülkelerin üçte birlik bir kesimi oluflturmas› ve bu ülkelerde de e¤itimin paral› (harçl›) hale getirilmesi kaç›n›lmaz gözükmektedir. Harç ücreti almayan Yunanistan’da yaflanan paral› e¤itim uygulamas› yan› bafl›m›zda cereyan etmifltir. E¤itim alan›n›n giderek ticari bir hizmet alan› olarak görülmesinin, piyasa flartlar›na göre iflletilmesinin, sektörlefltirilmesinin bir bedeli olaca¤› bunu da ‘hizmet alan’, ‘kullan›c›’ ya da ‘müflteri’ konumuna düflürülen ö¤rencinin ödeyece¤i herkesçe görülebilir. Y›k›m›n Boyutu Bolonya ad›mlar›n›n ülkemiz aya¤›n›n nas›l at›ld›¤›n›, bizlere nas›l yans›d›¤›n› somutlayabilmek gerekmektedir. Bu süreçte YÖK’ün diplomalardan unvanlar› kald›rmas›n› bu sürecin y›k›mlar›ndan biri olarak ifllemek durumunday›z. Üniversitelerde Hayat Boyu Ö¤renme ad› alt›nda kurslar›n aç›lmas›n›n, unvanlar›n kald›r›lmas›n›n sonucu olarak, daha sonras›nda yetkinlik kazan›mlar›n›n asl›nda iflsizli¤i, ucuz ifl gücü pazar›n› geniflletece¤ini ve bundan etkilenecek olanlar›n bizzat s›nava girecek, yeni mezun olanlar›n olaca¤›n› anlatmal›y›z. Bunun için Yetkin Mühendislik yasa tasar›s›n›n onaylanmak için meclisten yasalaflmay› bekledi¤ini hat›rlatal›m. Ayr›ca ö¤renci hareketine de yol açacak bu süreç Avrupa’daki üniversitelere gidecek olanlar›n beyin göçü anlam›na geldi¤i de ayr› bir mevzudur. En iyi ö¤rencilerin beyin göçü daha h›zl› bir flekilde gerçekleflecektir. Üniversitelerin yeniden tan›mlanmas› ve günümüzdeki amac›n›n ifl gü- cü pazar› için var oldu¤unun alt›n› çizen emperyalistler üniversiteleri, fabrikalar›n ve iflletmelerin eleman ihtiyac› için çal›flan bir okul, yan bir kurum gibi görmektedirler. ‹fl hayat›nda giderek daha fazla profesyonel elemanlara ihtiyaç duyan patronlar›n yol açaca¤› büyük ucuz ifl gücü pazar› milyonlarca gencin gelece¤inin karart›lmas› anlam›na gelmektedir. Pahal› bir e¤itim olan Hayat Boyu Ö¤renim kurslar› ile e¤itimin giderek elitlefltirilmesi, bireysellefltirilmesi, paras› olan›n bu imkanlardan yararlanacak olmas›, bundan yaralanamayacak olan yüz binlerce ö¤renci için kötü yaflam koflullar›na haz›rlanmas› anlam›na gelmektedir. Ülkemizde özel bir üniversitenin kendi tan›t›m› için, gazetelere manflet ilan olarak ‘Nitelikli ‹fl Gücü Olmak ‹ster misin?’ fleklinde uçuk ilanlar vermesi durumun ciddiyetini bize göstermektedir. Oras›n›n üniversite olamayaca¤› aç›kt›r. Süreci Kavrayal›m Ve Haz›rlanal›m Ticarilefltirilen, giderek daha paral›laflan, di¤er yandan akademik hak gasplar›n›n doru¤a ulaflt›¤› üniversitelerde çal›flmalar›m›z› bu temel eksenler üzerine oturtmak gerekmektedir. Önümüzdeki ay YÖK’ün kurulufl tarihi olan 6 Kas›m gündemi bulunmaktad›r. Özellikle YÖK’ün bu anlaml› gününde akademik ve demokratik hak gasplar›na yol açan sald›r›lar›na karfl›, Yüksek Ö¤renim Pazar›na karfl›; bilimsel (teorik ve pratik), özerk-demokratik (akademik ve bilimsel özgürlük, tam ortakl›k), paras›z (paras› olan için de¤il, herkes için) e¤itim talebimizin alt›n›n ne kadar anlaml› oldu¤u aç›kt›r. Bu nedenle Bolonya Süreci’ni iyi kavramak, y›k›c› etkisini görmek durumunday›z. Hem e¤itim hem de mesleki boyutu olan bu sald›r›lara bak›ld›¤›nda bir bütün olarak hayat›m›z› etkileyecektir. Emperyalizm, bizden gelece¤imizi adamam›z› istiyor. Hayat›m›z›, ideallerimizi, umutlar›m›z› teslim etmemizi, bir kenara atmam›z›, kariyer peflinde koflan, ç›karc›, bencil kiflilikler yaratmak için bir ad›m daha at›yor. Unutmamal›lar ki bizim gelece¤imiz onlara sat›l›k de¤il! Bolonya ad›mlar›n› bertaraf edelim! Onlar rüzgar› ektiler f›rt›nalar› kopartmak için ileri!✌ C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! ABBAS(LA) GÜÇLÜ (MÜYÜZ?) Sistemin halk› oyalamak, halk› apolitiklefltirmek için kulland›¤› en önemli araçlar›ndan biri TV programlar›d›r. Özellikle son süreçte “kad›n” programlar›n›n artmas›, polisiye diziler, “vatansever” diziler derken, tart›flma programlar› da yeni yay›n dönemine “dolu dolu” bafllad›. Bu programlardan birisi de üniversiteleri dolaflarak program yapan Abbas Güçlü ile Genç Bak›fl. Yaz›n›n devam›n› yazmadan önce Yeni Demokrat Gençlik olarak Abbas Güçlü’ye program›n›n ad›n› de¤ifltirmesi tavsiye ediyoruz. Ad› “Genç Bak›fl” olmas›na ra¤men konuklar dakikalarca konuflurken ve haz›rlanan röportajlar dakikalarca sürerken söz alan ö¤rencilerin 1 dakika bile konuflamamas›ndan kaynakl› program›n isminin de¤ifltirilmesini öneriyoruz. Program ismi olarak “Abbas Güçlü ile ö¤renciye karfl› polisle iflbirli¤i” ismini önerebiliriz. 26 Eylül tarihindeki Ankara Hukuk Fakültesi’ndeki programda “sivil” anayasa tart›flmas›yla program bafllad›. Program içerisinde bize yabanc› olmayan görüntüleri tekrar gördük. Program boyunca ö¤rencilere söz hakk› vermedikleri gibi bir de program bafllamadan önce üniversiteye polis al›narak salona girmek isteyen devrimci-demokrat-yurtsever ö¤rencilerin dövülerek salona al›nmad›klar›n› ö¤rendik. Bir de 12 Eylül cuntas›n›n bafl mimarlar›ndan Kenan Evren’le yap›lan röportaj› izledik. Yaklafl›k 20-25 dakika konuflan Kenan Evren’in halk düflmanl›¤›ndan zerre kadar vazgeçmedi¤ini tekrar görmüfl olduk, Kenan Evren gibi halk düflmanlar›, öyle bir an gelecek ki döktü¤ünüz o kanlarda tek tek bo¤ulacaks›n›z. Öte yandan programa konuk olarak kat›lan Barolar Birli¤i Baflkan› 12 Eylül’ün bilançosunu aç›klarken 17 yafl›nda birinin idam edilmesinden bahsetse de Erdal Eren’in ismini veremedi. Programda söz alan bir üniversite ö¤rencisinin ö¤rencilerin de rektörü seçme hakk›n›n olmas› gerekti¤inden bahsetmesi üzerine Abbas Güçlü anayasay› haz›rlayanlar›n bunu ciddiye almalar› gerekti¤ini belirtti ama 1 dakika söz hakk› verse de ö¤rencilerin çok konufltu¤undan yak›nmadan da edemedi. Abbas Güçlü’nün program› ne için yapt›¤›, kimlere hizmet etti¤i aç›kça ortadad›r. Bizler YDG’liler olarak bulundu¤umuz alanlarda bu tür programlar›n teflhirini yapmal› ve üniversitelerde okuyan ö¤rencilere har(a)ç fiyatlar›na zam yaparken, e¤itim üzerinde emperyalist politikalar› uygularken bizim fikirlerimizi almad›klar› gibi tart›flma programlar›nda dahi sözümüzün olmad›¤›n› vurgulamal› sorunlar›m›z› beraber çözmeye ça¤›rmal›y›z.✌ Mersin Üniversitesi’nden bir YDG’li ‹nsanca çal›flflm mak, ‹nsanca yaflflaamak için SES’imizi yükseltece¤iz! Emperyalist hegamonyas›n› kurmufl devletlerden ithal edilen sa¤l›k sisteminin gelecek ve gelmifl olan yasalar›n çarp›kl›klar›n› anlatmak amac›yla, SES (Sa¤l›k ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikas›) Sivas fiubesi taraf›ndan, John Q adl› film 15 Eylül’de gösterildi. Gösterimden sonra de¤erlendirmede bulunan emekçilerin, dertlerini anlatmas›yla bir hafta sonra tekrar buluflma karar› al›narak faaliyet sona erdi. 4/A, 4/B, 4/C statüsü ve tafleron çal›flanlar olarak ayn› ifli yapt›klar›n› ifade eden ve “4/A statüsünde çal›flanlara verilen haklar›, toplu sözleflme ve kadrolu çal›flma hakk›n› talep ediyoruz, çal›flanlar› ay›rarak bölenlere, köle yerine koyanlara isyan ediyoruz!” diyen emekçiler örgütlü mücadelenin önemini vurgulad›. Gösterimden sonra gelecek ve gelmifl olan ABD patentli yasalar›n çeliflkileri masaya yat›r›ld›. Asl›nda en güçlü sa¤l›k sistemine (parasal yönden) ABD sahip. Ancak bu güç, hastalar›n tedavisinde de¤il, dünya sa¤l›k sisteminde daha fazla rant elde etmek için, sermayesini art- Musa Anter’i anma etkinli¤i 20 Eylül’de öldürüldü¤ü yer olan Seyrantepe’de yap›ld›. Yüzlerce insan Musa Anter Park›’nda bir araya geldi. Anmaya DTP, sivil toplum kurulufllar› ve halk kat›l›m sa¤lad›. DTP ‹l Baflkan Yard›mc›s› Musa FAR‹SO⁄LU konuflmas›nda; “Bu co¤rafyada halen kan ak›yor, operasyonlar oluyor, insanlar ölüyor. Toplumsal t›rmak için kullan›l›yor. Bu nas›l oluyor? Örne¤in bu güç teknolojik geliflmelerde (ilaç, makine vb) kullan›l›yor. Ancak hastal›¤a göre ilaç de¤il, ilaca göre hastal›k üretiliyor. En çarp›c› örnek prozac (depresif hastal›klara karfl› kullan›l›yor). Ülkemizde de bu çabalar› görmek mümkün. May›s 2005’de Sa¤l›k Bakan› Recep Akda¤’›n yapt›¤› bir konuflmada “Hastalar müflteri!” demesi her fleyi aç›kl›yor. Bu konularda görüfllerini bildiren emekçiler izledikleri filmde de sa¤l›k hakk›n›n toplumsal bir hak oldu¤unu bir kez daha gördüler. Filmde dikkat çeken bir nokta John Q’nun o¤lunu tedavi ettirebilmek için bireysel olarak harekete geçmesiydi. Asl›nda çözümün bu olmad›¤› filmin sonunda gözler önüne seriliyordu. Evet, John Q’nun o¤lu tedavi ediliyordu, ancak sadece John Q’nun o¤lu. D›flar›daki milyonlarca hasta hâla tedavi bekliyor. Sa¤l›k hakt›r, örgütlü mücadeleyle al›n›r.✌ Sivas YDG Ape Musa an›ld› bar›fl tahsis edilmeli. 16 y›ld›r failler a盤a ç›kmad›. Böyle faili meçhuller komisyonu kurulup araflt›r›lmad›kça ve a盤a ç›kar›lmad›kça sivil anayasa hiçbir anlam ifade etmez’’ aç›klamalar›nda bulundu. Gündem Gazetesi Genel Yay›n Yönetmeni Yüksel Genç ise; ‘’O gün Apé Musa flahs›nda düflünce üretenleri katleden sistem bugün düflüncenin yay›lma araçlar›n› katlediyor. O gün gazeteciler katledilirken bugün gazeteler katlediliyor. 16 y›ld›r Musa An- BÜLENT KARATAfi fi’’IN KAT‹L‹ DEVLETT‹R Dersim’de asker taraf›ndan “terörist” oldu¤u gerekçesiyle katledilen Bülent Karatafl ve yaralanan R›za Çiçek için 1 Ekim Pazartesi günü Çukurova Üniversitesi’nde R1 Derslikleri önünde bir bas›n aç›klamas› gerçeklefltirdik. “Bülent Karatafl’›n katili devlettir” yaz›l› bir pankart açt›k. Okunan bas›n metninde devletin Dersim halk›na yönelik sald›r›lar›n›n pervas›zca devam etmesine vurgu yap›ld›. Kitle s›k s›k “Bülent Karatafl ölümsüzdür”, “Katil devlet hesap verecek”, “Kanla yaz›lan tarih silinmez” vb. sloganlar› att›. Okunan metin ve at›lan sloganlardan sonra bas›n aç›klamas› alk›fllarla sona erdirildi.✌ ÇÜ YDG Ödüllü havuz problemi Egemenler nezdinde e¤itim ö¤retim, biz ezilen ve sömürülen ö¤renciler aç›s›ndansa eziyet ve kavga y›l› olarak de¤erlendirilen yeni bir dönemde hepinize merhaba… Ben Kocaeli Üniversitesi’nden bir YDG okuru olarak biz ö¤rencilerin bitmek tükenmek bilmeyen sorunlar›n› kendi gerçekli¤im özgülünde sizlerle paylaflmak istiyorum. Bize içinden ç›k›lmaz iflçi-havuz problemleri stresini yaflatan bu sorunlar›n bafl›nda dudak uçuklatan kay›t paras› sorunu gelmektedir. (‹kinci ö¤retim 1 dönemlik 315 YTL ) Öyle bir iflçi-havuz problemidir ki bu, kay›t paras›n› ödeyecek havuz bir türlü dolmamakta, aksine akla zarar bir flekilde boflalmaktad›r. Hatta 10 pehlivan gibi iflçiyi biraya getirsek tafl›ma sularla havuzun su seviyesi bir türlü yükselemez. Çünkü söz konusu aç›k musluk ülkemizin enflasyonu oldu¤u ter’in katillerini bulmak istemeyenlerin D‹NK cinayetini çözebilece¤inden pek umutlu de¤iliz’’ diye konufltu. Anmada Diyarbak›r Demokrasi Platformu sözcüsü Ali Öncü de konuflma yapt›. Anmada Kürtçe fliirler okundu ve “fiehit Nam›r›n” ve “Katiller bulunsun, hesap sorulsun” sloganlar› at›ld›.✌ Amed YDG C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! için karfl›m›zda iflah olmaz bir mekanizma mevcuttur. Lokomotifi kay›t paras› olan bu sorunlar dizisinin ikinci aflamas›n› katk› pay› oluflturmaktad›r. (30YTL) Bitti mi? Bitmedi. fiimdi size 3. aflamada konaklama ya da ulafl›m sorunundan bahsedece¤im. Bulundu¤um ilçede mevcut bir devlet yurdu olmad›¤›ndan kaynakl› alternatif olarak özel yurt sunulmaktad›r. Y›ll›k ücreti 2.250 YTL olan bu “eflsiz yurdun” sadece yata¤›ndan yararlanabiliyorsunuz. ‹flinize gelirse! Yok, e¤er ben evime ailemin yan›na her gün gidip gelece¤im diyorsan – o da Kocaeli ve ‹stanbul çevresinde ikamet ediyorsan- servisimiz size hizmet vermekten gurur duyacakt›r. Tabii ki her fleyin oldu¤u gibi bu gururun da bir bedeli mevcuttur. 330 YTL’cik. Bitti mi? Biter mi hiç? Bitmedi tabii ki. Bu sayd›klar›m›z sadece okul öncesi yaflayaca¤›n›z flok ve travmalar aras›nda yer almaktad›r. Yüksek muhasebeme ra¤men ben bu havuz problemini çözmekte yetersiz kald›m. Olur da içimizde bu probleme çözüm bulmufl arkadafllar›m›z vard›r. Ben ve benim gibi di¤er ö¤renci arkadafllar›m›z çözüm önerilerinizi dört gözle bekliyoruz. Okul dönemi yaflayaca¤›n›z di¤er sorunlar› paylaflaca¤›m›z di¤er say›larda görüflmek dile¤iyle. Hoflça kal›n...✌ Kocaeli Üniversitesi’nden bir YDG okuru 9 Ekim 2007 Ufuk ANNE BAK KRAL ÇIPLAK! Bu hikayeyi bilmeyenimiz yoktur. Günün birinde iki uyan›k terzi bir ülkeye giderler ve ülkenin kral›na bir elbise dikeceklerini ama bu elbiseyi aptallar›n göremeyece¤ini anlat›rlar. Ve krala elbiseyi dikme(me)ye bafllarlar. Ama ortada elbise filan yoktur, sadece diker gibi yapmaktad›rlar. Kral ve etraf›ndakiler elbiseyi göremezler ama kimse baflkas›n›n yan›nda aptal durumuna düflmemek için elbiseyi göremediklerini söylemezler ve olmayan elbiseyi görmeye çal›fl›rlar. Terziler dikim iflini bitirdikten sonra kral yeni elbisesiyle halk›na gösteri yapmaya gider. Halk meydanda toplanm›flt›r ve herkes merakla kral›n yeni elbisesini görmeye çal›flmaktad›r. Meydana ç›plak olarak ç›kan kral›n üzerinde gerçekten elbise var zannetmektedirler, tabii kendilerini aptal, kral ve terziyi kendilerinden ak›ll› zannettiklerinden kral›n üzerinde gerçekten elbise oldu¤unu düflünmektedirler. Herkes kral› ç›plak görmektedir ama kimse bu gerçe¤i kendisine dahi itiraf edememektedir. Ta ki hiçbir fleyden korkusu olmayan afacan bir çocu¤un ç›k›p da “ANNE BAK KRAL ÇIPLAK” demesine kadar. O söz söylendikten sonra halk kendisinin aptal olmad›¤›n› anlar ve kral›n üzerinde gerçekten de elbise olmad›¤›n› fark ederler. Ve kral utanc›ndan yerin dibine girer. Bu tan›d›k ve bildik hikayeyle ülkemizde oldukça s›k karfl›laflmaktay›z ve hikayeyi bizzat kendimiz yaflamaktay›z/yaflamak zorunda b›rak›lmaktay›z. Bu hikaye karfl›m›za en son yeni anayasa tart›flmalar› ile ç›kmaktad›r. Yaln›z bu hikayeyle bizim ülkemizdeki hikaye aras›nda bir fark var, o da hikayedeki kral›n gerçekten aptal, bizim ülkemizdeki kral›n ise “ak›ll›” olmas›d›r. Bizim ülkenin kral› R.T. Erdo¤an bu sefer terzileri kendisi belirlemifltir. Alt› kiflilik anayasa profesörlerinden oluflan, ad›na bilim kurulu denilen terziler heyeti ülkemize yeni bir elbise dikmek için u¤raflmaktad›r. Ve gene hikayede oldu¤u gibi bu elbiseyi göremeyenleri aptal olarak nitelendirmekteler. Son günlerde egemenlerin yeni u¤rafl› “sivil” bir anayasa yap›p ülkemizin demokratikleflmesinin önündeki engelleri kald›rmak. Bunun için yo¤un bir çaba içe- Ekim 2007 10 risine girilmifltir. Hedef ‘82 anayasas›n›n hak ve özgürlükleri engelleyici yönlerini ortadan kald›rmak ve bunun yerine “bireysel hak ve özgürlükleri koruyan” ve AB normlar›na uygun “demokratik” bir anayasa yapmak. Ama yeni yap›lacak anayasan›n ne kadar demokratik oldu¤u bir muammad›r. Kapal› kap›lar arkas›nda haz›rlanan anayasa tasla¤›na iliflkin “kamuoyundan” herhangi bir tepki ya da elefltiri geldi¤inde tam bir kabaday› üslubuyla herkese haddini bildirmeye çal›flan baflbakan›m›z›n tepkisi kim ne derse desin “biz kendi bildi¤imizi okur ve istedi¤imizi yapar›z” demektir. Haz›rlanan bu yeni anayasa tasla¤› etraf›nda kopart›lan f›rt›nalarla halk›n gündeminde yeniden bir de¤ifliklik yap›lmaya çal›fl›lmakta ve bunda büyük bir oranda baflar›l› olunmaktad›r. Komprador burjuvazinin siyasi temsilcisi AKP’nin ›smarlama olarak haz›rlatt›¤› yeni anayasa tasla¤›nda sözde Kemalizme yüklenmesi ve ‘82 anayasas›ndaki Kemalizm vurgusunun sert oldu¤unu belirtmesi, bunun yumuflat›larak Kemalizmin revize edilmesini savunmas› bürokrat elit taraf›ndan cumhuriyetin temel niteliklerine sald›r› olarak lanse edilmekte, gündem tekrardan de¤ifltirilmeye çal›fl›lmakta ve halk›n kutuplaflmaya çal›fl›lmas› sa¤lanmaktad›r. Bununla birlikte üniversitelerdeki türban yasa¤›n›n kald›r›lmas› ile ilgili olan maddelerin fleriat ekseninde tart›fl›lmas› tekrardan laiklik ve fleriat kutuplaflmas›n› yaratmaya çal›flmakta ve bu yap›lan tart›flmalardan yine birileri kendine ç›kar sa¤lamaya çal›flmaktad›r. Oysaki 1980 Askeri Faflist Cuntas›’ndan sonra darbeci Kemalist generaller taraf›ndan oluflturulan ‘82 anayasas›n› inceledi¤imizde imam hatip liselerinin yayg›nlaflt›r›lmas› bu anayasa ile olmufltur. ‘82 anayasas› ile din kitleler üzerinde bir manipüle arac› olarak etkin flekilde kullan›lm›flt›r. Kuran kurslar› ‘82 anayasas›ndan sonra h›zl› bir flekilde artm›fl, dinci tarikat örgütlenmelerinin önü iyice aç›lm›flt›r. Ve bunu yapan bizzat devletin kendisidir. Bu sorun yeni anayasa tasla¤› ile ortaya ç›kmayacakt›r, zaten hep vard›. Bu aç›dan bakt›¤›m›zda ‘82 anayasas› ile yeni anayasa tasla¤›n›n özde hiçbir fark› yoktur. ‹flte egemenlerin demokrasi anlay›fl› Yine yeni anayasa tasla¤› ile demokratik haklar›n önünün aç›laca¤› ve ülkenin daha “demokratik” bir ortama kavuflaca¤› söylenmekte. Madem öyle o zaman sormam›z gereken sorular bulunmakta. Geçti¤imiz birkaç y›l içerisinde ç›kart›lan Terörle Mücadele Yasas›, Polis Vazifeleri ve Salahiyetleri Kanunu, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi vb. bunlar ne olacak? Bu ç›kart›lan kanunlar›n uygulanmas› ile demokratik bir ortamda oldu¤umuzu kim iddia edebilir? Yeni anayasa tasla¤› ile hak ve özgürlüklerin güvence alt›na al›naca¤› söylenmekte ama bundan önce ç›kart›lan yasalarla bu demokratik hakk›n› kullanmak isteyenlerin karfl›s›na kolluk güçleri dikilmekte. ‹flte bu, egemenlerin demokrasi anlay›fl›. Bu demokrasi anlay›fl›n› daha önce ABD emperyalizminin Afganistan ve Irak iflgalleri öncesinde yapt›¤› “bu ülkelere demokrasi götürece¤iz” söylemlerinde görmüfltük ve görmeye devam ediyoruz. Emperyalizme göbekten ba¤›ml› uflak TC devletinin kendi efendilerinden farkl› bir flekilde düflünmesini beklemek abes olacakt›r. Anayasa tasla¤› etraf›nda kopart›lan f›rt›nalar anayasa tasla¤›n›n cumhuriyetin temel niteliklerine sald›rd›¤› noktas›ndad›r. Bu aç›dan bakt›¤›m›zda cumhuriyetin temel niteliklerine sald›r›ld›¤› düflünülen maddeler taslaktan ç›kar›l›rsa hiçbir sorun kalmayacakm›fl gibi gözükmekte, yani di¤er maddelerde hemfikirler. Bir örnekle açmaya çal›flal›m. Tasla¤›n Yüksek Ö¤retim Kurumlar› ile ilgili olan bölümlerinde ‘82 anayasas›nda bulunan “ticari amaçla vak›f üniversiteleri kurulamaz” ibaresi “üniversiteler ve di¤er yüksek ö¤retim kurumlar›, kanunda gösterilen usul ve esaslara göre vak›flar taraf›ndan da kurulabilir” fleklinde de¤ifltirilmifltir. Bu maddeyi yorumlad›¤›m›zda karfl›m›za ticari amaçla üniversiteler kurma ve e¤itimin özellefltirilerek üniversitelerin birer ticarethaneye çevrilmesi do¤rultusunda ad›m at›ld›¤› ortaya ç›kmaktad›r. Yap›lan tart›flmalarda anayasa tasla¤›n›n bu maddelerinin hiç bahsinin geçmemesi haz›rlanmak istenen anayasan›n kimler için haz›rland›¤›n› bize göstermektedir. Yeni anayasa bir ihtiyaç m›d›r? Evet ihtiyaçt›r. Ama kimin için ihtiyaçt›r? Bunun halk›n yarar›na olmad›¤› kesin. ‹çinden ç›kamad›klar› yönetememe krizinden kaynakl› bir biçim de¤iflikli¤ine gitme ihtiyac›n› hisseden egemenlerin talebidir bu. Do¤all›¤›nda yeni anayasan›n emekçi halk›n yarar›na olabilecek bir yönü bulunmamaktad›r. Ancak burada önemli bir nokta bulunmaktad›r. Egemenler halk›n zihnini buland›rmak için bulduklar› her f›rsat› olabildi¤ince iyi kullanmaya çal›flmaktad›r. Bundan kaynakl› yeni anayasa tasla¤› ile halk›n gündemi olabildi¤ince kar›flt›r›lm›fl, günlük konuflulan konularda anayasa tasla¤› üzerine yorumlar yap›lmaya bafllanm›flt›r. Bizim burada yapmam›z gereken semt çal›flmalar›nda yeni anayasan›n teflhirini yaparak ‘82 anayasas›ndan herhangi bir fark› olmad›¤›n› kitlelere anlatmakt›r. Faflizm ile yönetilen ülkelerde ç›kar›lan yasalar›n hiçbirinin halk›n yarar›na olmad›¤›n› anlatmal›, kitleleri bu yönde bilinçlendirmeliyiz. Bunun için elimizde oldukça bol materyal bulunmaktad›r. Hiçbir arac› reddetmeden faaliyeti disiplinli bir flekilde örmeliyiz. Bunun için daha önce ç›kart›lan yasalar ve yeni taslak ciddi bir flekilde incelenmelidir. Ayn› zamanda yani anayasa ile emekçi halk üzerinde sald›r›lar›n artt›r›lmas› planlanmakta ve ç›kart›lmas› düflünülen yeni yasalarla uygulanacak sald›r›lara k›l›f haz›rlanmaktad›r. Modas› geçen elbiseyi ç›kar›p yerine modaya uygun bir elbise giymek demek olan yeni anayasa haz›rl›¤› bize faflizmin sald›r›lar›n›n dozaj›n›n artaca¤›n› göstermektedir. Yapmam›z gereken, hikayemizdeki korkusuz çocuk gibi ç›k›p, bu gerçekleri halka aç›kça söylemektir. O zaman kral›n gerçekten ç›plak oldu¤u anlafl›lacak ve terzilerin sonunu bekleyen sonu halk kendi elleriyle verecektir. Bunun için halk›n gücüne güvenmeli ve ›srarla kitlelere gitmeliyiz.✌ C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! ANAYASAL SAYIKLAMALAR YA DA KEMAL‹ZM‹N REV‹ZYONU Cumhurbaflkanl›¤› seçiminin ard›ndan gündeme gelen ve AKP taraf›ndan kurulan bir akademisyenler kurulu taraf›ndan yeni anayasan›n tasla¤› haz›rlanmaktad›r. Asl›nda yeni bir anayasan›n yeni bir dönem olmad›¤› aç›k olmakla beraber; yeni anayasaya neden olan nesnel gerçekleri, önümüzdeki sürecin rengini alg›layabilmek aç›s›ndan incelemek önemlidir. Toplumsal mutabakat olabilir mi? Anayasa bir üst-yönetim yasal metni olarak toplumsal yap›da bir de¤ifliklik getirmezgetiremez. Yönetim erkinin en az›ndan flekli bak›mdan, yönetim anlay›fl›ndaki de¤ifliklikler yeni bir anayasay› zorunlu k›lar. Egemenlerin bahsetti¤i toplumsal mutabakat ise hiç olmad›¤› gibi, olmayacak da. Çünkü faflizm içine girdi¤i krizlerden ç›kabilmek için kitleleri dolays›z bir aktör olarak konumland›rmaya z›t bir yönetim biçimidir. Bugün de yaflanan krizde, egemen s›n›f temsilcileri aras›ndaki çat›flmada, iki taraf da çat›flma alan›n› kitlelere dolays›z olarak açmamaktad›r. Çat›flma yasal zeminde (parlamento seçimlerinde, cumhurbaflkanl›¤› seçimlerinde vs.) sürdürülmektedir. Örne¤in Abdullah Gül’ün cumhurbaflkanl›¤›na kat› bir flekilde karfl› ç›kan CHP bile, sorunun bir meflruiyet sorunu olmad›¤›n› defalarca önemle vurgulam›flt›r. Resmi ideolojinin sorgulan›fl›n›n, dolays›z olarak rejimi sorgulamaya dönüflmesi egemenler cephesinden hiçbir kesimin ifline gelmemektedir çünkü. Bugün Türkiye’de egemen s›n›flar aras›nda çizgi bak›m›ndan bir farkl›laflma söz konusudur. Birinci çizgi TC faflizminin resmi ideolojisi olan Kemalizm’in ba¤naz savunucular› olarak Kemalizm’in aynen sürdürülmesinden yana iken, ikinci çizgi rejimin hukuksal-yönetsel fleklinde bir ayar›n gereklili¤iyle hareket etmektedir. Kimdir bu çizgilerin sahipleri? Birinci çizginin sahipleri ve savunucular›, askeribürokratik burjuvazi olarak TSK, yüksek yarg› ve onlar›n partiler düzlemindeki temsilcisi CHP’dir. Bu kesime gerici birkaç parti ve özellikle son dönemde darbe ba¤›rt›lar› artan çeflitli örgütlenmeleri (ADD, ‹P, Kuvvac›lar vd.) de dahil edebiliriz. ‹kinci ve flu anda uygulanan çizginin savunucular› ise emperyalizmin daha fazla deste¤ini alan sermaye kesimini temsilen TÜS‹AD ve yine partiler düzleminde temsilcili¤e, icraatlar›yla hak kazanm›fl AKP’dir. Hatta birinci gruba dahil edilebilecek MHP bile ikinci çizgiye eklemlenme çabas› vermektedir. Nitekim son söylemlerindeki demokrasi vurgular›, ›l›ml›-efendi adam pozlar› bunu do¤rular gibidir. Gelinen aflamada t›kanan rejimin, bir anayasal düzenleme ile krizden ç›kmayaca¤› aç›k olmakla beraber ve her ne kadar faflizm kendi kanunlar›n› bile aç›k aç›k çi¤nemekten çekinmeyecekse de, ortaya koydu¤u kanunlar kendi gerçekli¤ini ele vermesi konusunda birer ipucudur. Bu ba¤lamda yeni anayasa tasla¤›n›n henüz bas›na yans›yan k›s›mlara bakt›¤›m›zda rejimin aray›fl›n›, egemen yap›da düflük düzeyde yaflanan çat›flmalar› görebiliriz. Ayr›ca anayasa tasla¤›na temel teflkil eden “sivillik, ideolojiler üstücülük” kavramlar›n›n da yal›n bir aldatmaca oldu¤una da tan›kl›k edebiliriz. metninde yer almas› bile ulusal geliflim hakk›n› kullan›lmas›na elveriflli bir durum sa¤lamamaktayken, aç›ktan Kürt ulusunun inkar› sürdürülmektedir. Zaten Kürt ulusunun varl›¤› bir flekilde ulus olarak kabul edildi¤inde uluslararas› hukuktan do¤an haklar› gere¤i Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakk›n› kullanmas› gündeme gelecek ve bu yönlü talepler daha net bir flekilde ifade edilebilecektir. Bu da K›br›s ve Ege gibi konularda zaten y›llard›r zor durumda olan TC için yeni bir uluslararas› sorun anlam›na gelecektir. Rejimin krizine çare olabilir mi? c- Dönem dönem özellikle özellefltirmeler konusunda ufak-tefek ar›za ç›karan yüksek Kürt sorununa yaklafl›m olumlu olabilir mi? a- Özellikle anti-Kürtçülük temelinde gelifltirilen ve TC’nin resmi ideolojisi olarak Kemalizm’in çimentosu olan ›rkç›l›k art›k evrensel ölçekte katlan›lacak gibi de¤ildir. Katlan›lamayan nokta, söylem düzeyindedir. Haz›rlanan taslakta “Atatürk milliyetçili¤i” tabirinin kald›r›lmas› düflünülüyor. Ama neye fayda ki, yaflam›n her alan›nda dayat›lan ›rkç›l›¤›n, anayasada yer almas› ya da almamas› hiçbir fley ifade etmiyor. Daha dün, inkar edilmedi mi, Kürtler, Ermeniler, Aleviler bir devlet kurumunun en yetkili a¤z› taraf›ndan. Ve henüz tazeyken Hrant’›n kan›, kim aldanacak böyle sahtekârl›klara. Ayr›ca bu de¤ifliklik tasar›s› ideolojiler üstü bir anayasa vurgusu yapmaya yönelik. Resmi ideolojinin belkemi¤inin Kemalist milliyetçilik olarak an›lmas› bile yaflam›n gerçekleriyle bu iddiaya tokat gibi çarp›yor. b- Gelinen aflamada farkl›laflan ulusal sorun ve Kürt Ulusal Hareketi, TC faflizmini somut tercihlerle karfl› karfl›ya b›rakm›flt›r. Irak Kürdistan›’nda eflikte olan Kürt Devleti realitesi ise farkl› aç›l›mlar›n gereklili¤ini do¤urmakta etkilidir. Yeni anayasa tasla¤›nda, 1982 Anayasas›’nda yer alan “TC’ye vatandafll›k ba¤› ile ba¤l› olan herkes Türk’tür.” ibaresi yerine ‘’...vatandafll›k ba¤›yla ba¤l› olan herkese Türk denir.’’ gibi bir çocuk kand›ran ifadeye yer veriliyor. E¤itim-ö¤retim dilinin sadece Türkçe olaca¤› yerine seçmeli dil derslerinin de al›nabilece¤i öngörülüyor. ‹lk baflta resmi ideolojiye ayk›r› gibi gözükse de, Kürtlere tan›nacak haklar bireysellik duvar›na çarpmaktad›r. Oysa Kürtler bir ulustur. Bu gerçe¤in anayasa matlar›n› harfiyen uygulayaca¤› hatta bugünkü yap›ya nazaran daha etkili flekilde hayat verece¤i aç›kt›r. e- Askeri vesayetin yasal-merkezi gücü olan Genel Kurmay Baflkanl›¤›’n›n da, sivil olma ad›na, yeni anayasada Milli Savunma Bakanl›¤›’na ba¤lanaca¤› iddia ediliyor. ‹ddian›n ne kadar gerçekçi oldu¤u bir yana; faflizmin bu ifli de delik-deflik demokrasi perdesine bir yama yapmaktan baflka bir anlam ifade etmiyor. f- Kimse nihayet demesin, çünkü ahlar›m›z›n zamanafl›m›na u¤ramas›n›n üzerinden dört y›l geçti. Bahsetti¤imiz halen yürürlükte olan 12 Eylül anayasas›n›n, darbecilere sonsuz bir dokunulmazl›k z›rh› giydiren geçici 15. maddedir. Sahte bir demokrasicilik ad›na bile olsun 12 Eylül darbecilerinin yarg›lanmas› beklenebilirdi. Yarg›lama olsa sonuçlar›n› çok iyi biliyor olacakt›k. Darbecilerin hapishane yüzü görmesinden hiç bahsetmeyelim, mahkemeye bile ç›kar›lmadan aklanacaklard›. Ancak TC faflizmi efline az rastlanacak, bir azg›n faflizm örne¤i sergileyerek bu sahte oyunu bile sergilemekten kaç›nd›. Faflizm, öncellerinin/kendilerinin katliamc›l›¤›ndan, kendilerinden hesap sorulaca¤›ndan o kadar emindi ki, darbecileri yüksek bir güvenlik çemberiyle korumadan bir an olsun bile geri durmad›. ‹deolojiler üstü anayasa olur mu? yarg›ya, cumhurbaflkanl›¤›na da el at›lmas› düflünülüyor. Yüksek yarg› üyelerinin seçiminde parlamento ve baflbakan›n yetkileri geniflletilirken cumhurbaflkan›n›n yetkileri daralt›l›yor. d- Yeni süper anayasa, üniversiteli gençli¤in tepesine faflizmin yumru¤u olarak yüklenen YÖK’e de el at›yor. YÖK’e bir koordinasyon kurulundan ibaret bir misyon biçiliyor. Bu konuda elle tutulur bir aç›klama yok, ancak YÖK’ün yönetim organlar›nda sürekli ba¤naz Kemalistlerin olmas›, YÖK’ün de “kazan›lmas› gereken” bir mevzi olmas›na neden olmaktad›r. Mesele bununla bitmemektedir, hatta bu meselenin en hafif yönüdür. Esas ve önemli olan bu perde alt›ndan, YÖK’ün özelde üniversite gençli¤i, genelde halk nezdindeki müthifl teflhir olmufllu¤una ince bir ayar›n gereklili¤idir. Anayasa olsa olsa YÖK’ün sadece ismini de¤ifltirecektir. YÖK’ün veya benzeri kurumun emperyalizmin tali- CÜRET‹ KUfiAN, ‹SYANI HER TARAFA YAY! ‹deolojiler üstü, renksiz bir anayasa meselesine dönelim: Bu kavram (ideolojiler üstücülük) öncelikle eflyan›n tabiat›na ayk›r› bir savsaklamad›r. Buna ra¤men bu kavram›n kitlelere yönelik bir ideolojik çarp›tma arac› olarak öne sürüldü¤ünü de görmek gerekir. Rus Sosyal Emperyalizminin çöküflünden sonra emperyalizm taraf›ndan ortaya at›lan “ideolojiler öldü”, “art›k s›n›flar yok” sald›r›s›n›n tipik bir ürünüdür. Sivillik ise ancak ve ancak demokratik sistemlerde mümkün olabilen bir olgudur. Anayasalar kendilerini oluflturan makamlar›n sivil olmas› ile sivillik kazanamazlar. Aksi bir düflünüfl s›n›flar gerçe¤ini yads›maya denk düfler.12 Eylül Askeri Faflist Cuntas› nas›l emperyalizm ve onun yerli uflaklar› komprador burjuvazi ve büyük toprak a¤alar›n›n ç›karlar› do¤rultusunda TSK eliyle gerçeklefltirilmiflse, bugün farkl› bir anayasa ihtiyac› yine bu s›n›flar için bir zorunluluktur. Üstelik 12 Eylül AFC’sinin ürünü 1982 anayasas›n›n toplumun hemen hemen hiçbir kesimince kabul görmüyor olmas› bu sonucu dayatm›flt›r.✌ 11 Ekim 2007 D e n gê Ci w a n ê Eylül ay› bafllar›nda Gündem gazetesinde Kürt gençli¤ini yak›ndan ilgilendiren, Murat Karay›lan’›n “Özelefltiriye do¤ru yaklafl›m, süreç karfl›s›nda yeni bir ç›k›fl›n temelidir” adl› Ulusal Hareket’in kendini de¤erlendirmesi bulunmaktad›r. Bu de¤erlendirme öz itibar›yla var olan olumsuz gidiflin nas›l engellenece¤ine yönelik bir de¤erlendirmedir. De¤erlendirme yaz›s›n› okudu¤umuzda çeflitli çeliflkilerle karfl›lafl›lmaktad›r. Ve böylesi bir de¤erlendirme de Ulusal Hareket’in sorunlar›na ve ondan büyük bir beklenti içinde olan Kürt gençli¤i aç›s›ndan bu beklentinin karfl›lanmas›n›n uza¤›nda oldu¤unu göstermektedir. Kürt Ulusal Hareketi’nin bu de¤erlendirmesinin esas nedeni Kürt halk›n›n gerçek sorunlar›ndan kopuklu¤udur. Özelefltiri Ulusal Hareket’in Kürt halk›ndan kopmas›n›n bafllang›c›n› son sürece de¤il, daha eskiye dayand›rmaktad›r. “Elbette ki bütün bunlar son bir-iki y›lda geliflen anlay›fllar de¤ildir. Geçmifle dayanan, özellikle kitlesel kabarman›n yafland›¤› 90’l› y›llardan sonra geliflen, uluslararas› komplonun sald›r›lar›ndan da bir biçimde etkilenerek, içine büzülen, önce kendi içinde ruhsal düzeyde bir daralmay› yaflayan ve giderek bu daralmay› bir iliflki ve yaflam tarz›na dönüfltüren bir kadro gerçe¤i vard›r. Yoksul halk kitlelerine dayanan de¤il, oluflan bürokratik sistem içerisinde gününü geçiren, daha fazla orta s›n›f anlay›fl›na benzer bir yaflam tarz›na kayan, elit bir iliflki ve siyaset tarz›na do¤ru giden bir tutum söz konusu olmufltur. Kitleden kopufl bu biçimde yaflanm›flt›r. Afl›r› bürokratik durum geliflmifl, birçok kifli ‘flu dernek senin, bu dernek benim, flu kurum senin, bu kurum benim, flu alan senin bu alan benimdir’ diyerek, dairelerde bürokratik bir sistem içerisinde masa bafl›nda devrimcilik yapmaya yönelmifltir. Giderek, halka gitmek, köy köy, mahalle mahalle dolaflma de¤il, halk›n kendi yan›na gelmesini bekleyen bir anlay›fl geliflmifltir” denilmektedir. Dikkat edilirse yaflanan sorunlar ‘90’l› y›llara dayand›r›lmaktad›r. ‘90’l› y›llarda olan nedir? ‘90’l› y›llar Ulusal Hareket nezdinde Kürt halk›n›n kitlesel kalk›flmas›n›n, Kürt ulusal gerilla ordusuna kitlesel kat›l›mlar›n yafland›¤› bir süreçtir. O dönem dünya genelinde sosyalizmin itibar kaybetmesi ve bununla birlikte Kürt Ulusal Hareket’in yanl›fl askeri taktikleri yenilgiye neden olmufltur. Ancak bunlar›n hiçbiri kendi bafl›na var olan durumu aç›k- Ekim 2007 12 Kürt gençli¤i gerçek sorunlar› temelinde örgütlenecektir! lamaya yetmez. Ulusal Hareket’in kuruluflundan beri yanl›fl bir çizgi izleyen Kürt orta burjuvazisi özellikle harekete ‘93’ten sonra damgas›n› vurmaya bafllam›fl, ilk etapta bayraklardan orak-çekiç amblemi silinmifl, tüzükten Marksizm-Leninizm vurgusu kald›r›lmaya bafllanm›flt›r. Kürt halk›ndan da kopukluk böyle bafllam›flt›r. Ulusal Hareket bu konuya dil ucuyla de¤inip geçmektedir. De¤erlendirmenin içeri¤i kadrolar›n halktan kopmas›, “orta s›n›f anlay›fl›na benzer bir yaflam tarz›”na sahip olmalar›d›r. Ancak Ulusal Hareket’in önderli¤i bunun nesnel nedenlerini sorgulamamaktad›r. Bunun nesnel nedeni Ulusal Hareket’te çubu¤un Kürt bur- Kürt halk›ndan kopukluktan dem vuruluyor, ancak Kürt halk›n›n bütününden mi kopulmufltur? Tabii ki hay›r. Ulusal Hareket’in koptu¤u Kürt iflçisi ve yoksul köylülü¤üdür. Bunlar›n talep ve istemlerinden kopulmufltur. De¤erlendirmede bu s›n›flar›n talep ve istemlerine yönelik bir yaklafl›m yoktur. juvazisi lehine daha fazla bükülmesidir. Kadrolar›n niteli¤ini belirleyen siyasi çizginin ne oldu¤u ve bu çizgi etraf›nda e¤itilmeleridir. Hem çubuk Kürt orta burjuvazisi lehine dönecek hem de kadrolardan halkla iliflkilerinin eskisi gibi devam etmesi beklenilecek. Bu beklenti bilimsel de¤ildir ve gerçekleflmesi imkâns›zd›r. Kürt halk›ndan kopukluktan dem vuruluyor, ancak Kürt halk›n›n bütününden mi kopulmufltur? Tabii ki hay›r. Ulusal Hareket’in koptu¤u Kürt iflçisi ve yoksul köylülü¤üdür. Bunlar›n talep ve istemlerinden kopulmufltur. De¤erlendirmede bu s›n›flar›n talep ve istemlerine yönelik bir yaklafl›m yoktur. Aksine “halk›m›z›n ciddi sosyal, siyasal ve ekonomik sorunlar› vard›r. Biz bu sorunlar›n hepsini çözemeyiz. Ama paylafl›r›z. Çeflitli sosyal projeler gelifltirebiliriz. Halk›m›z aras›nda dayan›flma çal›flmalar›n› yürütebiliriz” denilerek bu s›n›flar›n sorunlar›na ve taleplerine cevap verilmemektedir. Kürt iflçisinin ve yoksul köylüsünün sorunla- r›, istem ve talepleri sosyal projelerin gelifltirilmesi midir yoksa Kürt iflçilerin ve köylülerin birlikteli¤i midir? De¤erlendirmede Kürt iflçisinin Kürt burjuvazisi karfl›s›ndaki çeliflkilerine de¤inilmemektedir. Yar›n bir gün Kürt iflçileri ile Kürt burjuvazisinin çeliflkileri keskinleflti¤inde Ulusal Hareket kimin saf›nda yer alacakt›r? Örne¤in Aky›l iflçileri veya Bismil Sinan köylüleri konusunda ne düflünmektedir? Pratikte de görmekteyiz ki Ulusal Hareketin temsilcileri grevci iflçileri ve mücadeleci köylüleri yaln›z b›rakm›flt›r. Bu sorunlara net yaklafl›m getirmemektedirler. Ancak iflin özü de budur. Bugün için sorunun teorik temeli demokratik konfederalizme dayan›rken, de¤erlendirme bu teoriyi savunmaktad›r. De¤erlendirmede tasfiyecilik olgusundan bahsediliyor, ancak tasfiyecili¤in dayand›¤› teorik temel demokratik konfederalizmin kendisidir. Toplum s›n›flara ayr›ld›¤›ndan beri devlet var olagelmifltir. Devlet olgusunun ortadan kald›r›lmas› s›n›flar›n ortadan kald›r›lmas›ndan ba¤›ms›z de¤ildir. Bu da s›n›fs›z topluma götürecek s›n›f›n ara dönem devletini mecbur k›lmaktad›r. Bilimsel sosyalizmin teorisi buna yan›t vermektedir. Ancak s›n›fl› toplumun oldu¤u bir dönemde bunu bir ç›rp›da yok saymaya çal›flmak hayalî bir düflüncedir ve gerçekleflmesi imkâns›zd›r. Bu teorinin baflar› flans› olmad›¤› için bu teoride diretmek Kürt halk›n›n Ulusal Hareket’ten daha fazla kopmas›na neden olacakt›r. Hele ki “ayr›ca mevcut devletin ne kadar hukuksuz, ac›mas›z oldu¤u ve halk›m›z› her türlü yöntemle bast›rarak teslim almak istedi¤i, kölecilikten baflka bir yaflam tarz› tan›mad›¤› da bilenen bir gerçektir” belirlemesinin yap›ld›¤› bu dönemde bunda ›srar etmek kadrolar›n ve halk›n moralini daha da bozacakt›r. De¤erlendirmede sorunun Kürt halk›na gitmekle çözülece¤inden bahsediliyor. Ancak sorun sadece halka gitmek de¤il. Sorun halka nas›l gidildi¤i, ne anlat›ld›¤›d›r. Kürt Ulusal Hareketi ne yaz›k ki önümüzdeki dönemde de sorunu tersten koymaktad›r. “Dönemsel olarak temel hedef Kürt Halk Önderli¤inin özgürlü¤üdür, çokça söylendi¤i gibi Önderli¤in özgürlü¤ü, Kürt sorununun çözümü ve toplumun özgürlü¤ü anlam›na gelecektir. Bununla birlikte acil olarak Önderli¤in sa¤l›k sorunu ciddiyet kazanm›fl bulunmaktad›r. Toplumun bu eksende harekete geçirilmesi ve Önderli¤i sahiplenmek temel bir görev duru- mundad›r. Israrl› ve kararl› bir biçimde bar›fl ve demokratik çözüm çizgisinde dururken savafl rantç›lar›na karfl› mücadele yürütmek, geliflen sald›r›lar karfl›s›nda halk›m›z›n hakl› savunma mücadelesini güçlendirmek gerekmektedir.” Evet, Öcalan’›n tecrit koflullar› tamamen insafs›zl›kt›r. Tüm devrimci demokrat tutsaklar gibi özgür olmay› hak edenlerin içerisinde yer almaktad›r. Özgürlük talebinin ilericili¤ini tamamen kabul ediyoruz. Ancak önümüzdeki dönemde Kürt iflçisinin ve köylüsünün sorunlar›n› esas almay›p toplumu bu eksende harekete geçirmek ve bunu dönemsel yani k›sa ve orta vadede hedef olarak koymak Kürt halk›ndan kopmaktan baflka bir ifle yaramayacakt›r. Bu sorunun çözümü var olan bozuk düzenin de¤ifltirilmesi veya ciddi anlamda krize sürüklenmesidir. Bu yap›lmadan devrimci-demokrat tutsaklar›n serbest kalmas› sa¤lanamayacakt›r. Bunu yapman›n da yolu ezilen s›n›flar›n birli¤ini savunmakt›r. Baflar› gelirse ancak bu flekilde gelebilir. Koflullar›n bu oldu¤u durumda bizlere ne düflmektedir? T. Kürdistan’›nda çal›flmalar›m›z daha çok üniversiteli gençlik içerisinde bulunmaktad›r, bununla birlikte çok daha s›n›rl› iliflkilerimiz di¤er s›n›f ve katmanlar›n içerisindedir. Özellikle üniversiteli gençli¤in haklar›n›n gasp edilmesine yönelik çal›flmalar›m›z› yo¤unlaflt›rmal›y›z. Bu dönemki esas çal›flma alan›m›z üniversiteli gençlik ve politikam›z da e¤itimdeki hak gasplar›d›r. Bugün aç›s›ndan Kürt gençli¤inin de en önemli sorunu budur. Geçmifl dönem çal›flmalar›m›zda bu yönlü ajitasyon ve propagandalar›n etkisini gördük/biliyoruz. Öyleyse ulusal çeliflkileri göz ard› etmeden bu yönlü çal›flmalara a¤›rl›k verilmelidir. Bununla birlikte Ulusal Hareket’e yönelik elefltiri ve yaklafl›mlar›m›z› Kürt halk gençli¤i içerisinde tart›flt›rmal›y›z. Elbette üslup ve içeri¤e dikkat ederek. Bununla birlikte Ulusal Hareket’in gelifltirdi¤i demokratik eylemlerin hepsine kat›l›nmal›, hem de eylemin yasall›¤› tart›fl›lmadan. Bu konuda Kürt halk› faflizmle karfl› karfl›ya geldi¤inde yaln›z b›rak›lmamal›d›r. Bu konuda geçmifl dönem yaflad›¤›m›z hantall›k h›zla at›lmal›d›r. Aksi takdirde a¤z› laf yapan ama eli ifl yapmayan bir pozisyonda kal›r›z. A¤z› laf yapan ama eli a¤z›na göre daha fazla ifl yapan bir örgüt pozisyonuna gelmemiz gerekmektedir. Bunun için çabam›z› artt›ral›m.✌ C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! Üniversiteler tamamen ö z e r k olabilir mi Dergimizin 124. say›s›nda Forum köflesinde ç›kan özerklikle ilgili yaz›ya baz› yanl›fl anlamalara meyil vermemek aç›s›ndan katk›da bulunmak istiyoruz. Yaz›da özerklik tan›m› flöyle ifade edilmifl: “Özerklikten kas›t; e¤itim, ö¤retim ve araflt›rmada siyasal etki ve ekonomik güçlerden ar›nm›fll›k olarak tan›mlanabilir.” Üniversiteler için özerkli¤in bu flekilde tan›mlanmas›n› iki aç›dan do¤ru bulmuyoruz. Yaz›da böylesi bir talep savunulmasa da tan›m›n bu flekilde yap›lmas› baz› yanl›fl anlamalara neden olabilir. Birincisi ve önemlisi, böyle bir özerklik tan›m› sadece üniversiteler aç›s›ndan de¤il, hiçbir kurum için maddi dünyada mümkün de¤ildir. Do¤all›¤›nda maddi dünyada mümkün olmayan böylesi bir özerklik YDG’lilerin de talebi olamaz. Birincisine ba¤l› olarak ikincisi; bizler “siyasal etkiden ar›nm›fll›k” talebi flöyle dursun üniversitelerin her alan›nda siyasetin etkin olmas›n› istemeliyiz, elbette halk yanl›s› siyasetin! Öznel kayg› ve beklentiler bir yana üniversitelerin yönetim fleklinden derslerin müfredat›na, bilimsel araflt›rmalar ve araflt›rma konular›na kadar her fley nesnel olarak bir siyasete hizmet edecektir. Siyasetten ar›nma bir yana bizler burjuva siyasetine karfl› ç›karken proleter bir siyasetin hakim olmas›na çal›fl›r›z. Fakat tam da bu noktada karfl›m›za bir sorun ç›kmaktad›r; bir üstyap› kurumu olarak üniversitelerde, alt yap›da (ekonomik sistemde) bir de¤ifliklik olmaks›z›n halk yanl›s› bir siyaseti izlenmesi mümkün müdür? Bu anlam›yla, bir reform talebi olarak özerkli¤i dillendirmek gerçekçi midir? Aç›kt›r ki, alt yap›da niteliksel bir de¤ifliklik olmaks›z›n (halk yanl›s› kimi çal›flmalar›n yap›labilece¤ini reddetmeden) üniversitelerde bütünlüklü olarak halk yanl›s› bir siyaset izlenemez, buna ra¤men özerklik talebi savunulmas› gereken bir taleptir. Çünkü hem bahsetti¤imiz halk yanl›s› kimi bilimsel çal›flmalar›n yap›labilmesinin hem de özerklik talebi gibi çeflitli akademik, demokratik, ekonomik taleplerin u¤runda verilen mücadele içerisinde ö¤renci gençli¤in demokrasi bilincini kazanabilmesinin koflulu bu talebin savunulmas›d›r. O halde üniversiteler aç›s›ndan savunmam›z gereken özerklik anlay›fl›; bilimsel, akademik, idari ve mali aç›lardan söz, yetki ve karar hakk›n›n ö¤renciler ve ö¤retim görevlileri ile üniversite çal›flanlar›na, k›sacas› üniversite bileflenlerine verilmesi ve üniversitelerin bulundu¤u bölgedeki demokratik kitle örgütlerine söz hakk› tan›nmas›d›r. (Örne¤in, e¤itim fakültesinin yönetiminde ö¤retmen sendikas›n›n olmas› gibi) Di¤er bir deyiflle, siyasetten ar›nm›fll›ktan de¤il, devlet etkisinin ve yönetiminin en alt düzeye indirilerek üniversite bileflenlerine ve demokratik kitle örgütlerine b›rakmaktan söz edilmelidir. Mali özerklik üzerinden yap›lan manipülasyon Yaz›da mali özerklik üzerine fazla de¤inilmemesi de bir eksikliktir. E¤er özerkli¤i tart›fl›yorsak, mali özerklik konusu ön plana ç›kacakt›r. Çünkü özerklik konusunda en fazla manipülasyona aç›k olan parças› mali özerkliktir. Bugün “özerkli¤i savunma” ad› alt›nda üniversite kap›lar›n›n halk gençli¤ine kapat›lmas›n›n, buna karfl›n tamamen sermayenin hizmetine sokulmas›n›n hesaplar› yap›lmaktad›r. Bir örnek vermek gerekirse, “Ekonomik ‹flbirli¤i ve Kalk›nma Teflkilat›”n›n (OECD) üye ülkelerde üniversitelerin ne ölçüde özerk oldu¤unu saptamak üzere belirledi¤i 8 kriterden 6’s›n›n do¤rudan mali özerkli¤e bir baflka deyiflle üniversitelerin piyasaya ifl yapabilme kapasitesine iliflkin olmas› meselenin önemini bizlere göstermektedir. Nedir bu kriterler? Sabanc› Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ferzio¤lu aktar›yor: “a. Binalar›n, araç gereçlerin mülkiyetine sahip olma, b. Kredi alabilme yetkisine sahip olma, c. Bütçesini oluflturma ve önceliklerine göre sarf edebilme, d. Akademik yap›s›n› ve ders programlar›n› belirleyebilme, e. Akademik personeli ifle alma ve ifline son verme, f. Maafllar› belirleme, g. Üniversiteye al›nacak yeni ö¤renci say›s›n› saptama, h. Ö¤renim harc›n› belirleme.” (1) Bu bak›mdan mali özerkli¤in do¤ru biçimde kavranmas› oldukça önemlidir. Üniversitelerin içine düflürüldü¤ü mali açmazlar, dahas› üniversite e¤itiminin toplumsal de¤il, bireysel yarar sa¤lad›¤› safsatalar› gerekçe gösterilerek mali özerklik ad› alt›nda üniversitelerin kendi mali kaynaklar›n› kendisinin yaratmas› gerekti¤inden dem vurulmakta ve bunun yolu olarak üniversite e¤itiminin paral› olmas› ve ö¤rencilerle akademisyenlerin sermayeye ifl yapmas› gerekti¤i savunulmaktad›r. Çok aç›k ki bu, mali özerklik kavram›n› manipüle etmektir. Kuflkusuz, bizler de üniversite yönetiminin hangi alanlarda harcama yapaca¤›na kendisinin karar vermesini savunuyoruz ancak bunun için temel koflul üniversite yönetiminin üniversite bileflenlerinin demokratik yönetiminin alt›nda gerçeklefliyor olmas›d›r. Di¤er bir deyiflle, mali özerklik ancak ve ancak idari, bilimsel, akademik özerklik ve paras›z e¤itim talepleriyle birlikte anlaml›d›r, tek bafl›na de¤il. K›sacas› bizim savundu¤umuz mali özerklik; kamu kaynaklar›yla devlet taraf›ndan finanse edilen, ye- dönüfltürmek, b. E¤itimi tamamen paral› hale getirmek, c. Nitelikli ve ucuz iflgücü yetifltiren, bar›nd›ran kurumlara dönüfltürmek hedefleri alt›nda gerçeklefltirilen sald›r›lard›r. Bugün devlet, üniversitelerde yapt›¤›/yapaca¤› her de¤iflikli¤i bunun için yapmaktad›r. Bu temelde idari, bilimsel, akademik ve mali özerklik talebimiz, bir reform talebi olarak bu sald›r›lara verece¤imiz yan›tt›r. Kuflkusuz bu reform talebinin iki yönü oldu¤u görülmelidir; birincisi üniversite olanaklar›n›n (bilgi birikimi, bina, araç gereç vb) flirketlere peflkefl çekilmesini engellemek, üniversite okuma hakk›n›n gasp edilmesine karfl› ç›kmak ve üniversite ö¤rencilerinin ucuz iflgücü olmas›n› engellemek aç›- niversitelerin içine düflürüldü¤ü mali açmazlar, dahas› üniversite e¤itiminin toplumsal de¤il, bireysel yarar sa¤lad›¤› safsatalar› gerekçe gösterilerek mali özerklik ad› alt›nda üniversitelerin kendi mali kaynaklar›n› kendisinin yaratmas› gerekti¤inden dem vurulmakta ve bunun yolu olarak üniversite e¤itiminin paral› olmas› ve ö¤rencilerle akademisyenlerin sermayeye ifl yapmas› gerekti¤i savunulmaktad›r. Ü terli üniversite bütçesinin yine kamu yarar›na nas›l harcanaca¤›na üniversite bileflenlerinden oluflan üniversite yönetiminin karar verme yetkisine sahip olmas›d›r. Bilimsel, idari, akademik, mali özerkli¤e sahip bir üniversite için harekete geçelim! Buna paralel olarak özerklik talebinin bugünkü önemine de de¤inmek gerekir. Bilindi¤i gibi, üniversiteli halk gençli¤ine, genel olarak üniversite bileflenlerine ve üniversite kap›lar›nda bekletilen halk gençli¤ine dönük sald›r›n›n esas› emperyalistlerin ç›karlar› do¤rultusunda “yeniden yap›land›rma” olarak adland›rd›¤›m›z süreçtir. Di¤er bir deyiflle, üniversiteleri a. fiirketlerin Ar-Ge (Araflt›rma-Gelifltirme) faaliyetlerini yürüten kurumlara C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! s›ndan, ikincisi ise üniversiteli ve üniversite ö¤rencisi aday› halk gençli¤inin düzen içi özerklik talebini bizzat mücadele içerisinde devrimci bir mücadele ve talebe dönüfltürmek (demokratik halk üniversiteleri mücadelesi) aç›s›ndan özerklik talebi dile getirilmelidir. Fakat bu süreç sadece bu talebin kitlelere anlat›lmas›ndan ibaret kavranmamal›, özörgütlülükleri (ö¤renci dernekleri vb) yaratmaya, varsa gelifltirmeye dönük ad›mlar h›zl›ca at›lmal›d›r. Benzer sald›r›larla karfl› karfl›ya kalan Yunanistan, Fransa vb. ülkelerdeki ö¤renci gençli¤in mücadelesini inceledi¤imizde haklar aç›s›ndan daha ileride olmalar› bir tarafa ö¤renci örgütlülüklerinin kitleselli¤ini ve etkinli¤ini görüyoruz, bu önemli bir derstir.✌ (1) E¤itim, Üniversite, YÖK ve Ayd›nlar-Temel Demirer, Sibel Özbudun-syf 233 Tekirda¤ 2 No’lu F Tipi’nden bir Tutsak Partizan 13 Ekim 2007 TMMOB yönetimi de yetkin mühendislik oyununa gelmekte! Ülkemizdeki toplumsal hareket içinde önemli bir yeri olan TMMOB’un özellikle son y›llarda üyelerinin ve genel olarak halk›n sorunlar›ndan uzaklaflt›¤›, AB’ye uyum projelerinin içinde etkin flekilde yer ald›¤›, piyasayla iliflkilerini gelifltirdi¤i görülmektedir. Halk›n ve üyelerinin sorunlar›ndan uzaklaflma ile düzene daha fazla entegre olma sürecinin birbiriyle iliflkili oldu¤undan hareket eden TMMOB üyesi devrimci-demokrat mimar, mühendis ve flehir planc›lar› TMMOB’un gelene¤ine sahip ç›karak yönetim anlay›fl›n› de¤ifltirmek amac›yla çeflitli platformlarda bir araya gelmektedir. Bunun bir örne¤ini de Art› ‹vme Dergisi’nden, Emek Hareketi’nden ve Sosyalist Demokrasi Hareketi’nden TMMOB üyelerinin öncülük etti¤i Birlik Hareketi’nin çal›flmalar› oluflturmaktad›r. Birlik Hareketi kendisini tan›tmak ve TMMOB üzerine düflünce al›flveriflinde bulunmak amac›yla 29 Eylül tarihinde ‹stanbul Kad›köy’de Bar›fl Manço Kültür Merkezi’nde “Temel Toplumsal Sorunlar ve Nas›l Bir TMMOB?” bafll›kl› bir forum örgütledi. Forumda ilk olarak kuruluflundan günümüze TMMOB’un tarihini anlatan bir sunum yap›ld›. Özellikle 1970’lerde toplumsal muhalefet içinde, halk›n sorunlar›n› ön plana alan bir misyonla hareket eden TMMOB’un 80 cuntas›n›n ard›ndan uzun süre varl›k yokluk sorunu yaflad›¤›, bu dönemde gerekli demokratik mekanizmalar›n iflletilemedi¤i belirtildi. 90’l› y›llardan itibaren ise 80 öncesinde devrimci mücadelede bulunan ancak 80 sonras›nda kendi ifllerini kurup giderek zenginleflen yöneticilerin TMMOB’un çizgisini de de¤ifltirdi¤i ve giderek düzene entegre olan, üyelerinden kopan ve bürokratlaflan bir çizginin hâkim oldu¤unu ve bunun sonucunda bugünkü gerçekli¤in ortaya ç›kt›¤› belirtildi. Ard›ndan Birlik Hareketi’nin anlay›fl› ve ilkelerini s›ralayan bir aç›klama yap›ld›. Bu aç›klamada Birlik Hareketi tüm ilerici, demokrat, devrimci, sosyalist mimar, mühendis ve flehir planc›lar›na ça¤r› yaparak onlar› anti-emperyalist temelde, taban›n demokratik inisiyatifini gelifltirecek ve s›n›fsal sorunlar› ön plana ç›karan bir anlay›fl›n TMMOB yönetimini devralmas› için harekete geçme ça¤r›s›nda bulundu. Hareket özellikle AB’ye uyum ad› alt›nda dayat›lan yetkin mühendisli¤e karfl› oldu¤unu da özellikle vurgulad›. TMMOB yönetiminin üye taban›ndan kopmas›na paralel içindeki farkl› görüfllerin kendisini ifade etmesine izin verilmedi¤i de forumda belirtildi. Özellikle en son gerçekleflen “TMMOB Mühendislik, ‹stihdam ve Ücretlendirme Sempozyumu”nda bunun bariz flekilde ortaya ç›kt›¤›, yönetim haricinde hiçbir üyenin, grubun ve örgütün bildiri sunmas›na, söz almas›na izin verilmedi¤i örnek gösterildi. TMMOB yönetimindeki profesyonel yöneticilerin önemli k›sm›n›n flirket sahibi oldu¤unun dillendirildi¤i forumda bunun da etkisiyle TMMOB’un ücretli ve iflsiz üyelerinin ç›karlar›n› ve taleplerini savunmad›¤›, tersine yetkin mühendislik örne¤inde oldu¤u gibi piyasan›n lehine düzenlemelere katk› sundu¤u vurguland›. TMMOB’un gelir elde etmek için projeler kabul etti¤i, art›k TMMOB’un da iflveren haline geldi¤i, sadece Makine Mühendisleri Odas› ‹stanbul fiubesi’nin 40’dan fazla mühendisi istihdam etti¤i belirtildi. Forumda bu sürecin iç tart›flmalara da yans›d›¤› vurguland›. 90’l› y›llar›n bafllar›nda “TMMOB siyaset yapmal› m› yapmamal› m›?” sorusunun ortaya at›larak devrimci-demokratik siyasetin d›fllanmas› ve düzenle daha fazla bütünleflmenin ad›mlar›n›n at›ld›¤›n›, daha sonras›nda “TMMOB demokratik kitle örgütü mü mesleki örgüt mü?” sorusunun öne ç›kart›larak toplumsal muhalefet içindeki yerinin budanmaya çal›fl›ld›¤›n›, son dönemde de AB’ye uyum sürecinin engellenemez ve kaç›n›lmaz oldu¤u iddias›yla sürece dahil olarak daha avantajl› oldu¤u teziyle yola ç›k›larak AB emperyalizminin dayatmalar›n›n sahiplenildi¤i yorumu yap›ld›. Forumda ayr›ca ö¤renciler de söz alarak TMMOB Ö¤renci Üye Komisyonlar›nda yaflanan sorunlara de¤indiler. Ö¤renci üye komisyonlar›n›n önemli bir k›sm›n›n yetkin mühendisli¤e karfl› oldu¤u, TMMOB yönetimini desteklemedi¤i, bu komisyonlar›n demokratik flekilde iflletilmedi¤i, muhalif görüfllerin bast›r›ld›¤›, yetkin mühendisli¤e karfl› ç›kan baz› komisyonlar›n (‹stanbul MMO Ö¤renci komisyonu gibi) da¤›t›ld›¤›, 10 Mart’ta gerçekleflen Makine Mühendisleri Ö¤renci Kurultay›’nda ve öncesinde yerellerdeki kurultaylarda a¤›rl›k kazanan yetkin mühendislik karfl›tl›¤›n›n sonuç bildirgesine yans›t›lmad›¤› anlat›ld›. Ö¤rencilerin büyük tepki gösterdi¤i yetkin mühendislik üzerinden ciddi bir hareketin oluflabilece¤i ancak TMMOB yönetiminin buna engel ç›kartt›¤›, örgütsüz ö¤renciler bir yana örgütlü gençlerin dahi TMMOB’a gitmek istemedi¤i forumda vurguland›. Forum birlik ve ortak hareket ça¤r›s›yla sona erdi. ‹stanbul YDG ÇUKUROVA ÜN‹VERS‹TES‹NDE ULAfiIM HAKKIMIZ ENGELLENEMEZ! ‹NCE MEMED TANITIM ÇALIfiMALARI izler taleplerimizi yurttan –tekrar yurda olan kesime kadar ulafl›m›n ücretsiz olmas› yönünde belirledik. fiimdi toplant› günü bu talep do¤rultusunda neler yap›labilece¤imizi tart›fl›p al›nan kararlar› hayata geçirece¤iz. Bizler Çukurova Üniversitesi ö¤rencileri olarak yaflanan bu hak gasp›na karfl› kararl› bir flekilde mücadelemizi sürdürece¤iz. Üniversitemizde geçen y›l oluflturulan “amatör sanat günleri” bize bu y›l için bir fikir verdi. ‹nce Memed Kitap-Kafe’mizi ö¤rencilere daha çok sahiplendirebilmek için bu y›l “kendi atölyeni kur” fliar›yla bir çal›flma bafllatt›k. Bu çal›flma özgülünde üniversitede bulunan, amatör flekilde sanatla u¤raflan ö¤renciler için ‹nce Memed’i karfl›l›k almadan ö¤rencilere açmaya karar verdik. Özellikle yer s›k›nt›s› çekti¤ini bildi¤imiz, sanatla u¤raflan ö¤renciler için böyle bir imkan yaratman›n olumlu olaca¤›n› düflündük. ‹lk etapta el ilanlar› ç›kar›p üniversite içinde da¤›tmaya bafllad›k. ‹ki gün boyunca yo¤un olarak da¤›tt›¤›m›z el ilanlar› ö¤renciler aras›nda olumlu bir tepkiyle karfl›land›. ‹lk gün Güzel Sanatlar Fakültesi’nde da¤›t›ma gittik. Fakat o gün birçok ö¤renciyi fakültede bulamad›k. Fakültede bulunan Ekim 2007 14 ö¤rencilere el ilanlar›n› da¤›t›p ayn› zamanda ‹nce Memed Kitap Kafe’yi de tan›tmaya çal›flt›k. Bu s›rada tan›flt›¤›m›z bir ö¤retim üyesi bize ‹nce Memed Kitap Kafe’nin nas›l bir yer oldu¤unu ve AKP ile bir ba¤›n›n olup olmad›¤›n› sordu. Biz de bir ba¤› olmad›¤›n› ve buran›n bir kültür yeri oldu¤unu anlatt›k. Bize olumlu yaklaflan ö¤retim üyesi elimizden biraz el ilan› al›p ö¤rencilerini bize yönlendirece¤ini söyledi. Bu olumlu durum bizi daha da flevklendirdi. Ertesi gün yemekhane önünde devam eden da¤›t›mlar›m›z da ö¤renciler taraf›ndan ilgiyle karfl›land›. Ayr›ca üniversitede bulunan “amatör sanat günleri” bileflenleri ile konuflmam›z do¤rultusunda bu arkadafllar›n da deste¤ini ve olumlu yorumlar›n› almam›z bizi mutlu etti. Bu çal›flmalar›m›z önümüzdeki günlerde daha yo¤un bir flekilde devam edecek. ÇÜ YDG B 2002’den bu yana Çukurova Üniversitesi’nde süren ulafl›m sorunu flimdi yeni bir hak sald›r›s›yla daha gündeme gelmifl durumda. Üniversite içerisinde ücretsiz olan Balcal› otobüsleri art›k Su Ürünleri Fakültesi’nden itibaren ücret almaya bafllam›flt›r. Ayr›ca yurttan üniversiteye olan k›s›mda 40 YKR olan ücret 50 YKR’ye yükseltilmifltir. Bu durum karfl›s›nda tepkilerini dile getiren ö¤renciler bir fleyler yap›lmas›n› istemektedir. Bu istek do¤rultusunda bir araya gelen ö¤renciler 9 Ekim Sal› günü için genifl kat›l›ml› bir toplant› karar› ald›. Bu karar› üniversite içerisinde toplant› tarihine kadar sesli ajitasyonlarla, bire bir konuflmalarla duyurusu yap›lmas› karar› ç›kt›. Bu ba¤lamda bir eylem takvimi toplant› günü genifl kat›l›mla ele al›nacak. Bizler taleplerimizi yurttan –tekrar yurda olan kesime kadar ulafl›m›n ücretsiz olmas› yönünde belirledik. fiimdi toplant› günü bu talep do¤rultusunda neler yap›labilece¤imizi tart›fl›p al›nan kararlar› hayata geçirece¤iz. Bizler Çukurova Üniversitesi ö¤rencileri olarak yaflanan bu hak gasp›na karfl› kararl› bir flekilde mücadelemizi sürdürece¤iz. ÇÜ YDG C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! “Atefl düfltü¤ü yeri yakar” derler bizim co¤rafyada büyüklerimiz. Daha hayat›n ne demek oldu¤unu ö¤renmeye çal›fl›rken o çok so¤uk ölümün a¤›na tak›lan gencecik çocuklar›n haberleriyle kirleniyor dünya. Hem de nas›l bir kirlenmeyse bu, etraf›nda yoksullu¤un ve ateflli silahlar›n kara izini b›rak›yor her seferinde. Oyun maksad›yla tutulan bir bomba sonucu ya da hayat›n zorunluluklar›n› gencecik bedeninde tafl›maya bafllayan ve çamafl›r y›karken küçücük elleriyle bo¤ularak etraf›n› saran karanl›¤›n izlerini bast›ramayan, ad›na da utanmadan “kader” denilen ve bu sonucu hak edecek hiçbir fley yapmayan kardefllerimin, k›z kardefllerimin ac›mas›z öyküsüdür bu. Bitlis’in Ahlat ilçesi öyle çok ad›n› duyabilece¤iniz bir flehir de¤ildir bizim co¤rafyada. Daha ba¤l› oldu¤u ilin ad›n› duyar duymaz yüreklerini titretir insanlar›n. Çünkü “o” flehirler yoksulluk ve savafl demektir. “O” flehirler “di¤erlerine” aittir ama “baz›lar›” böyle oldu¤unu söylese de “benim oralar” der utanmadan. “Di¤erleri” sadece di¤erleri oldu¤u için iki kat ezilir bizim co¤rafyada. Ne yoksullu¤u ne de ulusal kimli¤ini bilmeden do¤an çocuklar›n büyümeleri de eziyet doludur bu nedenle. En içten gülümsemelerinin bile kenar›nda bir kayg›, bir hüzün görmemek mümkün de¤ildir. Çocuklu¤un en masum oyunlar› bile savafl›n izleri aras›nda oynan›r “o” flehirlerde. Savafl›n izleri daha derindir bu nedenle. Oyun için yap›lan bir kolyeden daha fazla anlam› vard›r patlamam›fl mermilerin. Onlar sald›rganlar›n kara izli art›klar›d›r da ayn› zamanda. Okullar›m›z›n aç›lmas› ile beraber yo¤un bir döneme girmemiz bir oldu. Yaz tatilinde dinlenerek biriktirdi¤imiz enerjiye gerçekten ihtiyaç duyaca¤›m›z bir dönemden geçmekteyiz. Bir taraftan takvimsel eylemsellik süreçleri bafllarken di¤er taraftan YDG Konferans›n›n görev ve sorumluluklar› önümüzde durmakta. Okullar›n aç›lmas›ndan çok k›sa bir süre sonra bayram tatilinin bafllayaca¤› hatta baz› bölümlerin derse bafllamay› bayram tatilinden sonras›na erteledi¤i düflünüldü¤ünde gerçekten de önümüzde oldukça k›sa bir sürede yapmam›z gereken fazlas› ile ifl durmaktad›r. Bunlar sorunun objektif yanlar›n› oluflturmalar›na karfl›n düzenli ve planl› bir pratikle birçok sorunun üstesinden gelebilece¤imizi de unutmayal›m. Yeter ki yapaca¤›m›z›n en küçük ifli dahi kitlelerle beraber yapmaya çabalayal›m. 1980 Askeri Faflist Cuntas›n›n ürünlerinden biri olan YÖK’ün kurulufl tarihine yaklaflmaktay›z. 6 Kas›m eylemliliklerini sadece takvimsel bir süreç olarak ele almamam›z gerekti¤i dergimiz sayfalar›nda neredeyse her y›l yaz›lan bir konu olmas›na karfl›n maalesef çok da ilerisine gidemedi¤imiz bir gerçek olarak karfl›m›zda durmakta. “Platform toplant›lar› olduolmad›”, “yürüyüfl mü-oturma eylemi mi? ya- DÜfi D ÜfiLER‹MDEN Ahlat ilçesine ba¤l› Burcukaya köyü öyle çok ad›n› duyabilece¤iniz bir köy de¤ildir bizim co¤rafyada. Mesela ben ilk kez duydum Bilal kardeflim vesilesiyle. Ben Bilal’i de tan›mazd›m ya so¤uk bir haber olarak rastlamasayd›m izine. Bilal de ölmezdi e¤er rastlamasayd› patlamam›fl bir el bombas›na. Ne benim y›¤›nlarca kelime aras›nda rutin bir haber olan Bilal’e rastlamam ne de Bilal’in patlamam›fl el bombas›na rastlamas›, kader olmasa gerek diyorum sadece ve ne desem anlatamam biliyorum bu ac›y›. Bilal kardeflim on iki yafl›ndayd› buldu¤unda el bombas›n›. Oyuncak sand›¤›nda on iki yafl›ndayd›. Kendisi gibi olanlar›n üzerine panzerler yürüdü¤ünü görmüfltü kesin Bilal, belki kendi ailesinden birilerinin illegal hayatlar› bile olabilirdi ve Bilal bunun ne demek oldu¤unu anlayabilirdi muhtemelen. Bilal çocuk olmaktan öte ve önce “di¤erleri” olarak tan›n›rd› çünkü bizim co¤rafyada. Hep ayr›mc›l›klara tabi kal›rd› ama ayr›mc›l›klara tabi kald›¤›n› söyleseydi duyulur bir sesle, yafl› önemli de¤il, ayr›mc› ve ayk›r› olurdu ac›mas›zca. ‹flte Bilal bunun ne demek oldu¤unu bilememifltir diyorum ben. Çünkü ben Bilal’den büyü¤üm ama ben de bilmiyorum hâla ne demek oldu¤unu. Bilal, U¤ur’un1 ad›n› duydu mu bilmem ama U¤ur da on iki yafl›ndayd› bedenine on üç kurflun saplan›rken ve o kurflunlar da kolye olamayacakt› art›k. Çünkü patlam›flt› hepsi ve oyuncak olamaya- cakt› bedenine sapland›¤› U¤ur kardeflimin elinde. U¤ur kardeflime “di¤erleri”nden oldu¤u için terörist dediler. On iki yafl›nda babas›n›n gözleri önünde katledilmesinden sonra. Babas› ac›s›n› duyamad› bile çünkü o da “di¤erleri”ndendi ve öldürülmüfltü ayn› gün, olay mahallinde. Mizgin ise dokuz yafl›ndayd› gencecik bedenini ateflli silahla tahrip ederken “birileri”. Mizgin dokuz yafl›nda ölmüfltü ama ben bilmiyorum kaç yafl›nda “terörist” oldu¤unu. Muhtemelen do¤du¤u gün olmufltu “birileri”ne göre. K›z çocu¤u olmak zordur bizim co¤rafyada. Hele bir de “o” flehirlerdeyse daha da zordur. Çocuklar›n düflleri büyük olur ama “di¤erleri”ndense e¤er ya daha az dövecek bir koca ya da daha uzun kal›nabilecek okul s›ralar›d›r en büyük düfller. fianl›urfa’n›n Hilvan ilçesine ba¤l› Afla¤›çatak köyü de “di¤erleri”nin köyüdür. “O” köyde oturan k›z kardefllerim krefllerde büyüyemez adlar› çocuk olsa da. Kilim y›kamak için baraj gölünün k›y›s›na gitmek gerekir çünkü ve zaten baraja gitmek en büyük e¤lencedir “o” köyde oturanlar için. On bir yafl›ndaki Ebru bu yüzden yüzmek ister barajda yüzme bilmemesine ra¤men. En ola¤anüstü olayd›r barajda yüzmek belki de onlar için. En e¤lenceli tek oyundur belki de. Kesin olan ise on bir yafl›nda çocuk olmak çok güzeldir. Yine kesin olan ise YÖK’ü YÖK’ten etkilenen kitle ile birlikte protesto edelim! p›lacak”, sürecin özünden ba¤›ms›z olmasa da asl›nda çok da merkezinde olmayan tart›flmalarla genelde çal›flmalar›m›z son birkaç güne s›k›fl›p kal›r. Kitleden kopuk tart›flmalar eflittir kitlesel olmayan eylemler Asl›nda tüm süreçlerde oldu¤u gibi bu süreçte de esas›nda kitle çizgimizi nas›l uygulayaca¤›m›z yatmakta. Neredeyse, her sene yapt›¤›m›z gibi tam da kitleleri ilgilendiren bu konular› onlar›n d›fl›nda “bir grup marjinal olarak m›?” tart›flaca¤›z? “Yoksa bu konular› kitlelerin içinde, kan-revan onlar› ikna etmeye çal›flarak m›?” geçirece¤iz? Bu sene yapaca¤›m›z YÖK eylemleri tart›flmalar›n› mutlaka kitlelerle yapmal›, mümkün olan en genifl çevreyi tart›flmalara katmaya çal›flmal›y›z. Elbette ki di¤er devrimci gençlik örgütleri ile ortaklaflmaya çal›flmal›y›z ancak bu kitlelere ra¤men bir anlay›flla de¤il kitlelerin de içerisine kolayca dâhil edilebilece¤i mekanizmalar dâhilinde bunu yapmaya özen göstermeliyiz. Sorun asla sadece eylem örgütlemeye indirgenmemelidir, sorunun merkezine eylemi kitlelerle beraber örgütleme bak›fl aç›s› yerlefltirilmelidir. Unutmamal›y›z ki kitleler, içerisinde kendi sorunlar›n› görmedi¤i, kendini içerisinde var edemeyece¤i, emek harcamad›¤› bir eyleme ya kat›lmayacak ya da kat›lsa dahi sahiplenmeyecektir. 6 Kas›m eylemlilikleri yüksek ö¤renim gençli¤i faaliyeti içerisinde s›çrama yaratabilecek bir yerde durmaktad›r, adeta bir senenin seyrini belirleyebilmektedir. Birçok üniversitede 6 Kas›m eylemlilikleri hareketli ve yüksek kat›l›ml› geçti¤inde üniversite sene içerisinde hareketlilik devam etmektedir. Bu sene 6 Kas›m döneminde yakalayaca¤›m›z hareketlili¤in bir senelik faaliyetimizi hareketlendirmesinin yan› s›ra bu hareketlili¤in ve bu süreçte elde edece¤imiz deneyimlerin konferans›m›za tafl›nmas› da ayr›ca bir öneme sahiptir. Bu süreç içerisinde kitlelere yapaca¤›m›z C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! on alt› yafl›ndaki Öznur’un, yirmi yafl›ndaki Ümran’›n, on iki yafl›ndaki Kamile’nin, on üç yafl›ndaki Hülya ve Sütba¤’›n ve sadece alt› yafl›ndaki Esra’n›n yaflamay› çok sevdi¤idir. Yedi k›z kardeflim muhtemelen ölümden çok korkuyorlard› ve bu yaflta ölmek yoktu planlar›nda muhtemelen, her ne kadar kad›n olmak zor da olsa bizim co¤rafyada. Yaflamdan daha de¤erli olan fleyi ise hayatlar›n› vererek kan›tlad›lar onlar. ‹llegal yak›nlar›n›n i¤difl edilmifl bedenlerini gözünden tek damla yafl akmadan alan analar›n, k›z kardefllerin yaflad›¤› yerlerde yaflad›lar onlar da ve ayn› ac›ya al›flm›fl hayatlar›yla bir kere bile tereddüt etmeden kurtarmak için birbirlerini el ele ölüme gittiler. Çünkü ç›kar›ld›klar› adli bir vaka kapsam›nda ›slak bedenleri, ikisinin elleri kenetliydi birbirine. Hayattan daha fazla tutunaca¤› el Öznur’un eli oldu¤u için çekinmeden tutmufltu Esra o eli ve alt› yafl›ndayd› daha. Böylesi ac›lar çok yaflan›r bizim co¤rafyada ama yine de al›fl›lmazd›r. “Atefl düfltü¤ü yeri yakar” çünkü. Al›fl›lmazd›r ama bir ça¤layan›n kuruyan sular› gibi kurutur analar›n gözlerini böylesi ac›lar. Çünkü bizim co¤rafyada illegal o¤lunun cans›z bedenini almas›na bile izin verilmez ço¤unlukla analar›n. “Di¤er” çocuklar›n yüzündeki en hesaps›z gülümseyiflte bile ac› vard›r “o” flehirlerde. Analar›n ise içlerine ak›tt›klar› gözyafllar›...✌ Bir YDG’li 1 U¤ur Kaymaz: 21 Kas›m 2004 tarihinde yasad›fl› örgüt üyesi oldu¤u gerekçesiyle babas› ile birlikte öldürülen kardeflimiz. ça¤r›lar›n somut ajitasyon materyalleri üzerinden yapmaya özen göstermeliyiz. Kitlelerin günlük yaflamda sürekli karfl›laflt›klar›, onlar›n hayat›n›n bir parças› olan ve rahats›zl›¤›n› hissettikleri konular› tespit edip bu konular›n teflhirini yürütmemiz gerekmektedir. Ayr›ca son dönemde ç›kart›lan yasalar› ifllemeli, bu yasalarla ilgili yürütece¤imiz çal›flmalar› ve konferans duyurular›n› çal›flmalar›m›z›n merkezine koymal›y›z. Yasalarla ilgili teflhir al›flmas› yürütürken yasalara hakim olmam›z ve somut yans›malar›n› günlük yaflamda karfl›m›za ç›kan bin-bir çeflit canl› örnek ile kitlelere gitmemiz gerekmektedir. Birçok yasa yavafl yavafl uygulanmaya bafllamakta, oldukça genifl bir alanda sertifika vermek için kurslar aç›lmakta, özel üniversiteler kamu üniversitelerinden fakülte kiralamakta, YÖK’ün isminin ve ifllevinin de¤ifltirilerek Üniversiteler Aras› Koordinasyon Kurulu olarak de¤ifltirilmesi tart›fl›lmaktad›r. En son olarak da uzun yol floförleri için mesleki yeterlilik s›navlar› için son baflvuru tarihi 30 Eylül’dü ve bu ay s›nav gerçekleflecek. Bu örnek de asl›nda bu yasalar›n toplumun tüm kesimlerini ilgilendirdi¤i söylemimizin ne kadar hakl› oldu¤unu pratikte görmüfl olduk.✌ ‹stanbul YDG 15 Ekim 2007 KOLEKT‹F‹N SES‹ 90. YILINDA BÜYÜK EK‹M DEVR‹M‹”N‹N K 1917 Ekim’inde emekçilerin ilk sosyalist devleti Bolflevik Parti’nin önderli¤inde büyük bir devrimle kurulmufltur. Kapitalizmin son aflamas› olan emperyalizm ça¤›n›n daha bafl›nda iflçi, köylü ve tüm emekçilerin bu büyük kalk›flmas› dünya üzerindeki ezilenlerin umudu, ezenlerin ise kâbusu olmufltur. Bu büyük devrimin üzerinden 90 y›l geçmifl olsa da onun kazan›mlar›, emekçilerin özgürlük mücadelesi ve demokrasi gereksinimi aç›s›ndan yads›namayacak kadar önemlidir. Demokrasi bir yönetim arac› olarak hangi s›n›f›n elinde oldu¤u ile anlaml›d›r. Burjuva demokrasisi nas›l ki emekçiler için bask› ve sömürü anlam›na geliyorsa proleter demokrasi de tüm gerici s›n›flar›n bask› alt›nda tutulmas› ancak tüm halk kesimlerinin gerçek demokrasiyle tan›flmas› anlam›na gelmektedir. ‹flte proleter demokrasinin ve baflka bir ifadeyle proletarya diktatörlü¤ünün, bu konuda eksiklikleri olan Paris Komününü saymazsak, ilk örne¤i olan Sovyetler Birli¤i deneyiminden bizlerin ö¤renece¤i çok fley bulunmaktad›r. Daha henüz 1900’lü y›llara yeni girilirken Rusya, dünya üzerinde geliflimi yavafl ülkelerden birisi olarak yer al›yordu. Feodal kal›nt›lar›n etkisi alt›nda özellikle köylülerin yar›c›l›k vb. yöntemlerle sömürülüyor olmas› gerçekli¤i, toprak sorununun önemini ortaya ç›kar›yordu. “Toprak köleli¤inin kal›nt›lar›, ço¤u kere köylü iflletmelerinin gelirini aflan a¤›r vergiler ve toprak a¤alar›na ödenen azat tak- sitleri, köylü y›¤›nlar›n› sefalete düflürüyor, ocaklar›n› söndürüyor ve köylüleri, yeni geçim yolu aramak üzere köylerinden uzaklaflmaya zorluyordu. Bu köylüler, flehirlerde imalâthane ve fabrika kap›lar›na dökülüyorlard›. Böylece fabrikatörler de ucuz iflgücü elde ediyorlard›.” (SBKP Tarihi s.15, Bilim ve Sosyalizm Yay.) Otokrasinin bask›s› karfl›s›nda emekçiler, sömürü alt›nda her gün daha fazla eziliyorlard›. Topraklar› oldukça genifl olan Rusya’da Rus olmayan tüm milliyetler alt tabakadan görülüyor ve yo¤un bir asimilasyona tabi tutuluyorlard›. 1900’lü y›llar›n bafl›nda özellikle sanayide yaflanan büyüme, iflçi s›n›f›n›n nicelik olarak afl›r› büyümesini de beraberinde getirmiflti. 1890 ile 1900 y›llar› aras›nda iflçi say›s›n›n yaklafl›k 1 buçuk milyondan 2 milyon 700 bine ç›kmas› bu de¤iflimin göstergesiydi. Buna ra¤men Rusya nüfusunun 5/6’i topra¤a ba¤l› bir hayat sürüyordu. Bununla birlikte tar›mda kapitalistleflmenin yayg›nlaflmas›yla birlikte yoksul köylüler daha fazla sömürüye maruz kal›yor, kulaklar (k›r burjuvazisi) ise daha fazla palazlan›yordu. Ayn› durum sanayi proletaryas› için de geçerliydi. Sanayide çal›flma saati en az 12,5 iken bu, baz› sektörlerde 14-15 saate kadar ç›k›yordu. Ücretlerin düflüklü¤ünün yan› s›ra iflçi ölümlerinin yo¤unlu¤u iflçi s›n›f›n›n kinini daha da artt›r›yordu. Böylece 1800’lü y›llar›n sonunda, yasak olmas›na ra¤men kendili¤inden iflçi sendikalar› kurulmaya bafllam›fl ve Rusya’da büyük çapl› grevler örgütlenmiflti. Rusya’da devrimci hareketin ilk y›llar› S›n›f hareketinin geliflmesine paralel Rusya’da Marksist gruplar da boy göstermeye bafllam›flt›. Bunlar›n ilki 1883 y›l›nda kurulan Eme¤in Kurtuluflu grubuydu ve kurucusu Plehanov’du. Henüz Rusya’n›n ilk Marksist grubu olan Eme¤in Kurtuluflu’nun büyük hatalar› da bulunuyordu. Hatalar›n ve kazan›mlar›n birikimi ile 1898 Mart ay›nda çeflitli gruplar›n birleflmesi sonucu RSD‹P (Rusya Sosyal Demokrat ‹flçi Parti- Ekim 2007 16 si) kuruldu. ‹flte Ekim Devrimi’ne uzanan yol partileflerek bu tarihte as›l anlam›n› kazanmaya bafll›yordu. RSD‹P’in birinci kongresine sadece 9 delege kat›lm›flt›. Parti kongresinin ele al›n›fl›ndaki hatalarla farkl› gruplar aras›ndaki ideolojik farkl›l›klar, RSD‹P’in tam bir parti gibi ifllemesine her zaman engel olmufltur. Bu nedenle Lenin, kendi düflüncelerini savunabilmek için bu dönemde ‹skra adl› gazeteyi ç›karmaya karar vermifltir. S›k› bask›dan kaynakl› ‹skra yurtd›fl›nda bas›l›yor ve Rusya’ya gizli yollarla sokuluyordu. Bu dönemde devrimci hareketin karfl›s›ndaki en tehlikeli sapma, RSD‹P’in içerisinde de yer edinen Ekonomistlerin görüflleriydi. Ekonomistler, adlar›ndan da belli oldu¤u gibi ekonomik mücadeleyi politik mücadeleden ay›rarak ele al›yorlar ve ona üstün tutuyorlard›. Politik mücadelenin gereksiz, ekonomik mücadelenin ise iflçilerin tek kurtuluflu oldu¤unu, bu yüzden de iflçileri siyasal olarak bilinçlendirecek bir partiye ihtiyaç duyulmad›¤›n› savunuyorlard›. Lenin bu dönemde ekonomistlere karfl› bildiriler ve makaleler yay›nlayarak, ekonomistlerin gerçek yüzünü a盤a ç›karmaya çal›flm›flt›r. Rusya’da ortaya ç›kan bu ilk ekonomist hareket, bir partinin gereksizli¤ini savunsa da ekonomizm her zaman bu flekilde ortaya ç›kmam›flt›r. Özü itibariyle parti tasfiyecili¤ini savunsa da ekonomizm, bunu bir parti alt›nda da yapabilmektedir. ‹flçilerin kendili¤inden mücadelesini yeterli gören ve s›n›f›n arkas›na tak›lan ekonomist düflünce, ayn› zamanda kendili¤indencili¤in de beslendi¤i kaynakt›r. Ekonomizm ve kendili¤indencilik beklemeci, evrimci bir tavra denk düfler ve Marksizmin ihtilalci ruhunun, irade ve özne kavramlar›n›n tamamen karfl›s›ndad›r. ‹flte 1800’lü y›llar›n sonunda Rusya devrimci hareketinin karfl›s›nda böyle bir sorun bulunmaktayd›. Lenin bu sapmaya karfl› verdi¤i mücadelenin yan› s›ra yukar›da da bahsetti¤imiz gibi kendi düflüncelerine daha yak›n gruplar›n da deste¤ini alarak Aral›k 1900’de ‹skra’n›n ilk say›s›n› ç›karm›flt›. Ekonomistlerin yay›n organlar› olan Raboçaya Mysl ve Raboçeye Dyelo yapt›klar› propagandayla oldukça kalabal›k bir kesimi etkiliyorlard›. Lenin bu durumun güçlü, çelikten ve disiplinli bir parti anlay›fl›na büyük bir zarar verece¤ini bildi¤inden dolay› 1900’lü y›llar›n bafl›nda temel mesele olarak parti sorununu tart›flmaya bafllam›flt›. Hem ekonomistlerle mücadele hem de parti anlay›fl› oluflturma amac›yla “Nereden Bafllamal›” ve “Ne Yapmal›” adl› eserleri yazan Lenin, bu kitaplar›nda devrimci bir partinin nas›l olmas› gerekti¤inin ilkelerini ortaya koymufltu. 1902 y›l›nda yay›nlanan Ne Yapmal› adl› kitab›n etkisi büyük olmufltu. Lenin’in ekonomizme karfl› verdi¤i mücadele etkilerini k›sa sürede göstermifl ve RSD‹P’in ikinci kongresinde ekonomistler ciddi bir grup olmaktan ç›km›fllard›. Ancak 1903 y›l›nda yap›lan RSD‹P 2. Kongresi farkl› sorunlarla aç›l›yordu. Özellikle parti program›n›n tart›fl›lmas› esnas›nda giderek büyüyen bu anlaflmazl›klar RSD‹P içerisinde iki ayr› grubun ortaya ç›kmas›na neden olmufltu. Lenin’in yo¤un çabas› sonucunda ‹skra grubunun haz›rlad›¤› program, bu kongrede parti program› olarak kabul edilmiflti. Kongrede en fazla tart›fl›lan konu ise Parti tüzü¤ünün nas›l olaca¤› sorunu olmufltu. Biçimde yans›yan bir sorun gibi görünse de parti üyeli¤inin nas›l belirlenece¤i sorunu, oldukça önemli bir konuydu. Lenin parti üyelerinin parti örgütlerinde örgütlü olmalar›n›, düzenli aidat vermelerini ve parti program›n› kabul etmelerini zorunlu k›lmak gerekti¤ini savunuyordu. Buna ra¤men Lenin’in karfl›s›nda yer alan Martov’un önerisi parti tüzü¤ünün birinci maddesi olarak kabul edilmiflti. Sonraki tart›flmalarda kongreden baz› ekonomistlerin ve oportünistlerin çekilmesiyle beraber Lenin’in yan›nda saf tutanlar kongrede say›ca öne geçmifllerdi. Böylece bu kongrede Lenin’in yan›nda duranlara Rusçada ço¤unluk anlam›na gelen Bolflevik, Martovculara ise az›nl›k anlam›na gelen Menflevik ad› verilmiflti. Menfleviklerin parti tasfiyecili¤ine denk düflen anlay›fllar›na karfl› Lenin çelik disiplinli ve s›n›f›n öncüsü bir parti anlay›fl›n› savundu. Lenin’in ünlü Bir Ad›m ‹leri ‹ki Ad›m Geri adl› eseri iflte bu dönem yaz›lm›flt›r. 1905 Devrimi Ocak 1904’te bafllayan Rus-Japon savafl› ülke çap›nda emekçilerin daha fazla bask› ve yoksullukla karfl› karfl›ya kalmas›na neden olur. 3 Ocak 1905 tarihinde Petersburg’da Putilov fabrikas›ndan 4 iflçinin at›lmas› üzerine bafllayan grev yayg›nlaflarak büyür. Çar›n kurdurdu¤u Rus Fabrika ‹flçileri Derne¤i adl› karfl›-devrimci örgüt, büyük bir k›y›m planlayarak 9 Ocak tarihinde “Çara yalvarma” adl› bir eylem tertipler. Çar›n ve gericilerin planlar›n› önceden tahmin eden Bolflevikler bu eylemi iptal ettirmeye çal›fl›rlar ancak iflçiler halen Çara güveniyorlard›r ve eylem 9 Ocak tarihinde gerçekleflir. Politik süreç aç›s›ndan böyle bir eylemin ör- C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! ±CMYK KOLEKT‹F‹N SES‹ AZANIMLARI YOLUMUZU AYDINLATIYOR! gütlenmesini do¤ru bulmamalar›na ra¤men sadece Bolflevikler iflçilerle omuz omuza yürürler. Çar›n askerleri say›lar› 140 bini bulan iflçilerin üzerine kurflun ya¤d›r›r. Sonuçta binden fazla iflçi ölürken iki binin üzerinde iflçi de yaralan›r. Bu nedenlerden kaynakl› bu olaya Kanl› Pazar ad› verilir. Çar›n bu komplosu beklentisinin tam tersi bir etki gösterir. Kanl› Pazar›n ard›ndan birden bire iflçi grev ve eylemleri muazzam derecede art›fl gösterir. Ocak ay›nda grevlere kat›lan iflçilerin say›s› 440 bini bulmufltur. Bunun yan›nda iflçilerin kolluk kuvvetlerine karfl› silah kulland›¤› eylemlerin de say›s›nda art›fl olmaya bafllar. 1905 y›l›nda yaflanan geliflmelerle beraber Bolflevikler bir parti kongresinin toplanmas›n› ve bu kongrede özellikle de partinin taktiklerinin belirlenmesi gerekti¤ini savunmaya bafllarlar ve kongre ça¤r›s›nda bulunurlar. Menflevikler bu ça¤r›ya olumlu cevap vermeyerek ayr› bir konferans toplarlar, böylece iki ayr› parti kongresi toplanm›fl, yani fiili olarak iki ayr› parti oluflmufl olur. Özellikle devrimin öncüsü ve müttefikleri konular›nda Bolfleviklerle Menflevikler aras›nda ciddi görüfl ayr›l›klar› oldu¤u bu kongrelerde anlafl›lm›flt›r. 1905 y›l›n›n sonlar›na do¤ru s›n›f›n huzursuzlu¤u büyük bir genel greve dönüflmüfltür. Bu grev öylesine büyük olur ki sonunda Çar bir manifesto yay›nlayarak daha genifl özgürlükler sa¤lanaca¤›n› vaat etmek zorunda kal›r. Elbette ki bu manifesto iflçileri kand›rmak için yay›nlanm›flt›r ancak siyasal bir genel grevin ne kadar etkili oldu¤u da bu süreçte görülmüfl olur. Sovyetler 1905 grevlerinin en önemli kazan›mlar›ndan birisi de ‹flçi Temsilcileri Sovyetlerinin kurulmas›d›r. “Bolflevikler, Sovyetlere devrimci iktidar›n bir çekirde¤i olarak bak›yorlard›. Onlar, Sovyetlerin gücünün ve öneminin, tamamen, ayaklanman›n gücüne ve baflar› derecesine ba¤l› oldu¤u düflüncesindeydiler.” (SBKP Tarihi, syf: 117) ‹ktidar›n nüvelerini henüz gericilik döneminde oluflturma anlay›fl› ve her türlü kitle örgütüne bu bilinçle bakabilmek oldukça önemliydi. Devrimin öncesinde Menfleviklerin de anlayamad›¤› asl›nda buydu. Bizler aç›s›ndan da çal›flma yürüttü¤ümüz tüm DKÖ’lerde kitle inisiyatifini oluflturmak ve gelifltirmek halk iktidar›n›n nüvesi olmas› aç›s›ndan da yads›namayacak bir öneme sahiptir. 1905 y›l›n›n Ekim ay›nda iflçilerin grevleri silahl› eylemlere dönüflmeye bafllam›flt›r. Ancak gerek planlama hatalar›ndan gerekse de baflka nedenlerden kaynakl› 1905 Devrimi Çarl›k taraf›ndan ac›mas›zca bast›r›l›r. Buna ra¤men 1905 y›l›ndaki devrimin iflçi s›n›f›na büyük deneyimler de kazand›rd›¤›n› aç›kça söyleyebiliriz. Keza henüz devrimin üzerinden bir sene geçmiflken yani 1906 y›l›nda grevlere kat›lan iflçilerin say›s› 1 milyonun üzerine ç›kar. Ancak 1905 devriminin yenilgiyle sonuçlanmas›n›n a¤›r bedelleri de k›sa sürede kendisini hissettirmeye baflla- m›flt›r. 1908 y›l›na gelindi¤inde ifl saatleri artm›fl, genel ücretlerse büyük ölçüde düflürülmüfltür. Devrime yak›n küçük burjuva saflarda da büyük bir çözülme gerçekleflmifltir. S›n›f›n en yaln›z kald›¤› ve en fazla ezildi¤i dönemler yaflanmaya bafllam›flt›r. Gericilik döneminin en önemli özelli¤i ise RSD‹P içerisinde etkili olan sa¤c›-tasfiyeci grup olur. Mücadelenin yüksek oldu¤u dönemde kitlelerin peflinde kalan ama devrimci mücadele içerisinde saklanabilen unsurlar, karfl›-devrimin bast›rd›¤› dönemde rüzgara karfl› durabilme cesaretini gösteremez ve bu nedenle iflçi s›n›f›n›n partisinin tasfiye edilmesini aç›ktan a盤a savunmaya bafllarlar. Gericilik döneminde ustaca geriye çekilebilme inisiyatifini gösteremeyen Menfleviklerin bir k›sm›n›n panik halinde savundu¤u bu düflünceye Bolflevikler, sonuna dek karfl› dururlar. Düflman›n güç toplad›¤› ve sald›rd›¤› bu dönemde Bolflevikler s›n›f› ve kitleleri erken kalk›flmalara sokman›n hatal› olaca¤›n› savunurlar ve bu nedenle güç biriktirerek illegal çal›flmaya a¤›rl›k vermeye karar k›larlar: “Sözgelifli, yak›n gelecek- te y›¤›nlar›, bir genel politik greve, ya da silâhl› ayaklanmaya ça¤›rmak yanl›fl olurdu. Çünkü devrim hareketi tavsam›fl, gerilemifl bulunuyordu; iflçi s›n›f› son derece yorgun düflmüfltü; gerici s›n›flar önemli derecede güçlenmifllerdi. Parti, ortaya ç›kan yeni durum ve flartlar› hesaba katmazl›k edemezdi. Sald›r› takti¤i yerine savunma takti¤ini, güç toplama ve biriktirme takti¤ini, kadrolar› gizli çal›flmaya yöneltme ve gizli eylemlere at›lma takti¤ini, gizli yürütülen çal›flmayla iflçi s›n›f› örgütlerindeki legal çal›flmay› birbirine uydurup ba¤lama takti¤ini kullanmak gerekiyordu.” (SPKP Tarihi, s: 191) Bolflevik parti devrim mücadelesinden vazgeçmifl de¤ildi. Kitle ve s›n›fla iliflkileri gelifltirmek, y›pranan savafl siperlerini yenilemek ve yak›n gelecekte planlanacak olan kalk›flmaya haz›rlanmak gerekiyordu. Bu nedenle illegal çal›flmay› kurumsallaflt›rmak önemli bir hale gelirken legal tüm olanaklardan sonuna kadar faydalanmak ve illegal hücreleri legal kurumlarla çevreleyebilmek sorunu Bolfleviklerin önünde duruyordu. “Y›¤›nlarla ba¤lar› korumak amac›yla Bolflevikler, meslek birliklerinden, hay›r kurumlar›, iflçi kooperatifleri, iflçi klüpleri, kültür dernekleri ve halk evleri gibi legal kamu örgütlerinden yararland›lar.” (SBKP Tarihi, s: 192) Bu dönemdeki geri çekilmeyi do¤ru alg›layamayan Bolfleviklerin bir k›sm› ise legal olanaklar›n kullan›lmas› meselesine fliddetle karfl› ç›karlar. RSD‹P içerisinde ç›kan likidatörlere (sa¤c›-tasfiyecilere) bir tepki de bar›nd›ran bu grup Otzovistler olarak tan›n›rlar. Nas›l ki Likidatörler partiyi aç›ktan tasfiye etmeye çal›fl›yorlarsa Otzovistler de DKÖ’leri ve legal çal›flmay› reddederek partinin kitlelerle olan ba¤›n› koparmaya çal›fl›yorlard› ve özünde birbirine tepki olarak ç›kan her iki ak›m da ayn› yola hizmet ediyor, partiyi etkisizlefltiriyorlard›. Pravda’n›n etkisi 1912 y›l›nda gerçeklefltirilen RSD‹P’in Prag Konferans› iflte bu sorunlar›n üzerine örgütleniyordu. Bolflevikler art›k Menfleviklerle ayn› parti içinde yer al›namayaca¤›n› savunuyorlard›. Bu nedenle Prag Konferans›nda Bolflevikler Menfleviklerle yollar›n› ay›rd›lar. Likidatörler ve Otzovistler sorununda Marksist tutumu savunan Bolflevikler Prag Konferans›’ndan güçlenerek ç›km›fllard›. Özellikle 1912 y›l›, Rusya genelinde di¤er bir önemli olaya da sahne oluyordu. 1905 C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! devriminin ard›ndan yenilgiye u¤rayan devrim yeniden yükselmeye bafll›yor, ülke genelinde grevlerin ve kitle eylemlerinin say›s› art›yordu. Devrimci dalgan›n genifllemesi, Bolflevik Partinin de en önemli örgütlenme arac› olan yay›nlar›n›n yayg›nlaflmas›n› beraberinde getiriyordu. 1912 y›l›nda ç›kar›lmaya bafllanan Bolflevik gazete Pravda yaklafl›k 40 bin sat›yordu. Gazeteyi kolektif bir ajitasyon, propaganda ve örgütlenme arac› olarak ele alan Bolflevikler onu çok etkin kullanmaya bafllam›fllard›. 2,5 y›l içerisinde 8 kez kapat›lmas›na ra¤men Pravda her seferinde iflçilerin deste¤iyle ismi de¤ifltirilerek tekrar ç›kar›lmaya bafllan›yordu. Oluflturulan da¤›t›m komiteleri iflçi s›n›f› içerisinde örgütlülüklere dönüflmeye bafllam›flt›. Daha da ötesi, yak›n bir zaman içerisinde iflçiler Pravda’y› kendi yay›nlar› olarak benimsemifllerdi. Pravda iflçileri e¤itiyor ve onlara s›n›f bak›fl aç›s›yla bakmay› ö¤retiyordu. “Pravda’da ayr› ayr› fabrikalarda ve ayr› ayr› sanayi dallar›nda çal›flan iflçilerin ihtiyaçlar›, istekleri ve iflçilerin kendi istekleri u¤runda nas›l mücadele yürüttükleri konusunda yaz›lar ç›k›yordu. Pravda’n›n hemen hemen her say›s›nda fabrikalarda patlak veren grevler üzerine yaz›lar ç›k›yordu. Büyük ve uzun süreli grevlerde Pravda, öteki fabrika ve sanayi dallar›nda çal›flan iflçilerin grevlerini desteklemek için örgütlenmelerine yard›mc› oluyordu, iflçilerin ço¤unun günde ancak 70-80 kopik kazand›¤› o dönemde, grevler için toplanan para bazen onbinlerce rubleyi buluyordu. Bu, iflçiler aras›nda proleter dayan›flman›n ve bütün iflçilerin ç›karlar›n›n ayn› oldu¤u bilincinin bir ifadesiydi.”(iba) (SBKP Tarihi, s: 215) En yoksul kesim içerisinde da¤›t›lmas›na ra¤men Pravda, bas›m giderleri noktas›nda hiçbir s›k›nt› yaflam›yor ve bunun yan›nda iflçi dayan›flmas› ad›na da önemli ad›mlar at›yordu. Bu nedenle yay›nlar›n kitlelere nas›l sahiplendirilece¤i noktas›nda en canl› örneklerden birisi Pravda olmufltur: “‹flçiler Pravda’ya mektup, selâm, protesto vb. göndererek, her politik olay›, her zafer ya da yenilgi karfl›s›ndaki tepkilerini dile getiriyorlard›. Pravda’da ç›kan yaz›lar, iflçi s›n›f› hareketinin görevlerini tamamen Bolflevik görüfl aç›s›ndan ayd›nlat›yordu. Elbette ki, legal bir gazete, iflçileri aç›ktan a盤a Çarl›¤› devirmeye ça¤›ramaz, buna ancak imada bulunabilirdi. ➟ 17 Ekim 2007 Bu ifadeleri bilinçli iflçiler mükemmel anl›yorlar ve y›¤›nlara anlat›yorlard›. Örne¤in, Pravda’da ‘1905 y›l›n›n eksiksiz ve k›s›tlanmam›fl istekleri’ üzerine yaz›lar ç›kt›¤› zaman iflçiler, Bolfleviklerin devrimci sloganlar›ndan söz edildi¤ini, Çarl›¤›n devrilmesi, demokratik cumhuriyet kurulmas›, toprak a¤alar›n›n topraklar›na el koyma, 8 saatlik ifl günü sloganlar›ndan söz edildi¤ini anl›yorlard›.” (SBKP Tarihi, s: 215) Yine sadece bir sene içerisinde Pravda’da 11 binden fazla iflçi mektubunun yay›nlanm›fl olmas› Pravda’n›n nas›l sahiplenildi¤ini göstermifltir. 1. Emperyalist Paylafl›m Savafl› 1914 y›l›na gelindi¤inde dünya çap›nda yeni geliflmeler yaflanmaya bafllam›flt›. Emperyalistler aras› pazar kavgas›n›n k›z›flmas› sonucu büyük bir savafl patlak vermiflti. Rusya’n›n da dahil oldu¤u bu paylafl›m savafl›nda Bolflevikler d›fl›ndaki gruplar oldukça farkl› yaklafl›mlara sahipti. Menflevikler ve Sosyalist Devrimciler savafl sorunu içerisinde “Anavatan›n Savunulmas›” tezini ortaya atm›fllard›. Onlar, savafl içerisindeki karfl›t devletleri ve askerleri barbar olmakla suçluyorlard›. Bolflevikler ise enternasyonalist bak›fl aç›s›ndan vazgeçmediler. Bolflevikler savafla giren devletlerin tümünün (Rusya da dahil) kendi ç›karlar› için halklar› birbirine k›rd›rd›¤›n›, bu nedenle savafla karfl› ç›kman›n gerekli oldu¤unu savunuyordu. Bu dönemde dünya çap›nda iflçi partilerinin birli¤i olan 2. Enternasyonal’e ba¤l› partiler savafl meselesinde do¤ru devrimci duruflu sergileyemiyor ve sosyal floven yüzlerini aç›kça ortaya seriyorlard›. Bu nedenle 2. Enternasyonal parçalanarak, içerisine dahil etti¤i floven partilerle birlikte y›k›lm›flt›. Bolflevikler ise bu meselede yaln›z kalm›fl olsalar da durufllar›ndan geri ad›m atmad›lar. Savafl esnas›nda ordu içerisinde gizli örgütlenmelerin say›s›n› art›rmaya ve savafl›n de¤il bar›fl›n daha do¤rusu iç savafl›n propagandas›n› yapmaya devam ettiler. Savafl esnas›nda ekonomik durumun daha da bozulmas› ve Rusya’n›n cephede ard› ard›na yenilgiler almas› iflçileri ve askerleri iyice huzursuz etmiflti. Bu nedenle 1917 y›l›na gelindi¤inde iflçi grevleri artmaya bafll›yordu. Menflevikler ve Sosyalist Devrimciler s›n›f›n bu mücadelesinin keskinli¤ini gidermeye çal›fl›yor ve s›n›f›n mücadelesini liberal burjuvazinin ard›na eklemlemeye çal›fl›yorlard›. Bunun yan› s›ra Rusya’n›n savaflta gösterdi¤i baflar›s›zl›k emperyalist devletlerin dikkatini Çar›n otoritesine dikmiflti. Yine ülkenin büyük flehirlerinde açl›¤›n yayg›nlaflmas›, sefaletin iyice artmas› Çarl›k rejiminin halk nezdinde de büyük oranda güven kaybetmesine neden olmufltu. Bir dizi eylem ve ayaklanmaya sahne olan fiubat ay›n›n son günlerinde art›k flehirlerdeki ordunun ço¤unlu¤u da devrimci saflara geçmiflti. Böylece Ekim 2007 18 Çarl›k rejiminin yetkilileri tutuklanarak fiubat süreci kanl› çat›flmalar›n sonucunda devrimle noktalanm›flt›. fiubat Devrimi 1905 devriminin sonucunda kurulan ‹flçi Sovyetleri, Bolfleviklerin çabalar›yla ‹flçi ve Asker Sovyetlerine dönüflmüfl ve yönetimde rol almaya bafllam›flt›. Bolflevik Partinin zorlu süreçlerden geçmesi, önemli liderlerinin yurt d›fl›nda veya sürgünde olmas› gibi nedenlerin de etkisiyle Sovyetlerde Menflevikler ve Sosyalist Devrimciler ço¤unlu¤u sa¤lam›fllard›. Ancak buna ra¤men Bolflevikler asla kitlelere bir güvensizlik beslemezler. Sonuna kadar kitlelerin iktidar› anlay›fl›ndan taviz vermezler. Bunun aç›k kan›t› daha devrimin ilk günlerinde bile görülüyordu. Menflevikler ve Sosyalist Devrimciler iktidar kayg›s›yla Sovyetlerde ço¤unluk olabilmeye çal›fl›rken Bolflevikler pratik içerisinde, sokaklarda iflçilerle ve askerlerle birlikte bedel ödüyorlar ve s›n›f›n iktidar›n› kazanmaya çal›fl›yorlard›. fiubat Devrimine kat›lan kesimlerin en büyük beklentisi elbette ki savafl›n sona erdirilmesiydi. Ancak ne Menfleviklerin ne de Sosyalist Devrimcilerin gerçekte böyle bir gündemi bulunuyordu. fiubat Devriminin öncesinde yüksek perdeden verilen vaatler birden bire unutulmufltu. Devrimin kazan›mlar›na ra¤men bu iki gerici parti iktidar› bilerek burjuvaziye teslim etmifllerdi. Hükümet baflkan› da Kerenski olmufltu. Ancak ‹flçi ve Asker Sovyetleri varl›klar›n› devam ettiriyorlard›. Bu nedenle burjuvazi ile s›n›f›n iktidar› ayn› anda kendisini hissettirmeye bafllam›flt› ve bu iki s›n›f aras›ndaki çeliflkiler her geçen gün art›yordu. fiubat Devriminin ard›ndan tekrar aç›k çal›flmaya geçen Bolflevik Parti h›zl›ca geçici hükümetin gerici yüzünü teflhir etmeye ve iktidar›n Sovyetlere devredilmesi gerekti¤i propagandas›n› yapmaya bafllam›fllard›. Bolflevik Partinin bu dönemdeki üye say›s› 45 binin alt›ndayd› ama mücadele koflullar›n›n de¤iflmesinden kaynakl› Bolflevik Parti demokratik merkeziyetçi çal›flma tarz›nda demokratik yöntemlere a¤›rl›k vermeye bafllam›flt›. Ancak uzun dönemdir illegal çal›flma içinde yer alm›fl kadrolar bu yeni süreci kavrama noktas›nda sorunlar yafl›yorlard›. Bu nedenle Parti büyük bir de¤iflim de gösteriyordu. Seçimle bafltan afla¤› tüm komiteleri yeniden düzenlenen Bolflevik Parti, Nisan ay›n›n bafl›nda y›llard›r ülke d›fl›nda olan önderine de kavufluyordu. Daha henüz trenden indi¤i anda binlerce iflçinin büyük sevgi gösterileriyle karfl›laflan Lenin, devrimin henüz tamamlanmad›¤›n› ve tamamlanmas› gerekti¤ini deklare eder. eylemlere 100 binin üzerinde iflçi ve asker kat›l›r. Nisan ay›nda Bolflevik Parti ilk aç›k konferans›n› örgütler. 80 bin üyenin 133 delege taraf›ndan temsil edildi¤i bu konferansta süreç de¤erlendirilerek “Tüm ‹ktidar Sovyetlere” slogan› ana taktik yönelimin slogan› olarak benimsenir. Haziran ay›nda geçici hükümet cephede sald›r› takti¤i izleyece¤ini aç›klar. Böylece Bolflevik Partinin kitleler içerisindeki etkisini k›rabileceklerini düflünürler ancak Haziran ay›nda gerçeklefltirilen sald›r› baflar›s›zl›kla sonuçlan›r. Bu, kitlelerin geçici hükümete duydu¤u öfkeyi daha da artt›r›r. Temmuz ay›nda örgütlenen bar›flç›l bir gösteri geçici hükümet taraf›ndan silah kullan›larak ve iflçi kan› dökülerek bast›r›l›r. Bu eylemin ard›ndan Bolflevik gazeteler bas›larak yerle bir edilir ve ç›kar›lmalar› yasaklan›r. Temmuz ay› içerisinde Lenin ve baz› Bolflevik Parti yöneticileri hakk›nda tutuklama karar› ç›kart›l›r. Bu durum karfl›s›nda Bolflevik Parti tekrar illegal çal›flmaya geçmek zorunda kal›r. Yeniden illegal çal›flma koflullar› içerisinde örgütlenen Bolflevik Partinin 6. Kongresi, temsil etti¤i 240 bine yak›n üyenin iradesi ile sosyalist devrim sorununa odaklan›r. Temmuz ay›n›n sonlar›na do¤ru Sovyetlerin iktidardaki pay› s›f›rlanm›fl ve iktidar tamamen geçici hükümete yani burjuvaziye geçmifltir. Yine bu dönemde General Kornilov’un planlad›¤› askeri müdahale de Bolfleviklerin mücadelesi sonucunda engellenir ve Bolfleviklerin gücü hem köylük bölgelerde hem de Sovyetler içerisinde iyiden iyiye artar. A¤ustos ve Eylül aylar›nda özellikle Menfleviklerle Sosyalist Devrimcilerin elinde bulunan büyük flehirlerin Sovyetlerinde Bolflevikler yönetime gelmeye bafllarlar. Art›k “Tüm ‹ktidar Sovyetlere” slogan› daha da anlaml› hale gelmifltir. Bolflevik Parti, içerisindeki tüm ihanetçilere ra¤men 24 Ekim tarihinde ayaklanmay› bafllatma karar› al›r. Lenin bizzat ayaklanman›n merkezinde, tüm güçlerin bafl›nda bulunur. 25 Ekim tarihinde iktidar ele geçirilmifltir. Art›k iktidar iflçi, köylü ve asker Sovyetlerinin elinde bulunmaktad›r. Emperyalizm ça¤›n›n ilk sosyalist devrimi olan Ekim Devrimi gerçeklefltikten sonra da sürekli olarak dünya gericili¤inin ve onun yerel iflbirlikçilerinin y›kma giriflimleriyle karfl› karfl›ya kald› ancak kendi devletlerini kurmufl olan iflçiler ve onlar›n yan›nda saf tutan kesimler can pahas›na sosyalist anavatanlar›n› savundular. Ekim Devrimi, üzerinden geçen 90 y›la ra¤men s›n›f›n ve ezilen halklar›n umutlar›n›n gerçeklefltirilebilece¤inin kan›t› olarak tarih sahnesindeki yerini korumaktad›r. Ekim Devrimi Kitlelere güven! Nisan ay› içerisinde geçici hükümet savafltan çekilmemek gerekti¤ini aç›klar. Bunun üzerine Bolflevik Parti, geçici hükümeti protesto etmek amac›yla kitlelere ça¤r›da bulunur. Bu Ekim Devriminin ö¤retti¤i birçok konu oldu¤u aç›kken bunlardan en önemlisinin kitlelere güven olgusu oldu¤unu belirtebiliriz. En zor dönemlerde dahi kitlelere ve s›n›fa güvenme politikas›ndan asla vazgeçmeyen Bolflevik Parti, zaferini buna borçludur. Partinin, s›n›f›n ve tüm ezilen kesimlerin özlemleri olan s›n›rs›z, s›n›fs›z ve sömürüsüz dünyaya ulaflmak için bir araç oldu¤unu ve asla amaçlaflt›r›lmamas› gerekti¤ini, ancak yine partinin tam da bu nedenle disiplinli ve ilkeli bir savafl ayg›t› olmas› gerekti¤ini, büyük Ekim günlerinde yaratt›klar› hareketle bizlere kan›tlayan Bolfleviklerin içerisinde ç›kan sapmalara karfl› verdikleri mücadele, güncel politik geliflmelere yaklafl›mlar›, kitlelerin kendili¤inden geliflen tepkilerine küçümsemeden destek vermeleri örnek al›nmal›d›r. Özellikle 1905 y›l›nda Çara yalvarma eylemini engellemeye çal›flmalar›na ra¤men kitlelerin ikna olmad›¤›n› görünce saflar›n en önünde onlarla beraber yürümeleri ve bedel ödenirken de kitleleri yaln›z b›rakmamalar›, bizlerin kitlelere yaklafl›m›m›zdaki hatalara karfl› verilebilecek en güzel örneklerden birisidir. Büyük Ekim Devrimi’nin mimar› olan Bolflevik Partinin önderi Lenin yoldafl›n Marksizme yapt›¤› evrensel katk›lar›n da bu pratik içerisinde olufltu¤unu bir an bile unutmamam›z gerekmektedir. Partinin ve devrimin karfl› karfl›ya kald›¤› güncel sorunlarda ustaca de¤erlendirmelerde bulunan Lenin, proletaryan›n evrensel ideolojisini kavrayarak, asla onu bir dogma olarak ele almam›flt›r. Sürekli bir mücadele içerisinde Proletarya Partisinin hangi ilkelere sahip olmas› gerekti¤ini belirleyerek, partinin asgari ve azami hedeflerini asla birbirine kar›flt›rmayarak ve partiyi karfl› karfl›ya bulundu¤u zorluklarda ustaca yöneterek muazzam bir esneklik ve olabildi¤ince denetim anlay›fl›n›n partide egemen olmas›n› sa¤lam›flt›r. Kendili¤inden mücadelenin yayg›n oldu¤u dönemlerde devrimci hareketin kendili¤indencili¤ine karfl› verdi¤i mücadele ile yo¤un gericilik dönemlerinde kitlelerin ekonomist taleplerinin ne kadar önemli oldu¤unu farkl› zamanlarda savunabilen Lenin yoldafl›n, “somut koflullar›n somut tahlili” ilkesinin önemini de ö¤retti¤ini söylememiz gerekmektedir. Her tarihsel süreçten ö¤reneceklerimizin de bu ilke ›fl›¤›nda anlaml› olaca¤› aç›kt›r. Ekim devriminin ö¤retilerini kal›pç› tarzda de¤il kendi sosyal prati¤imiz içerisinde de¤erlendirmemiz gerekmektedir. Ekim Devrimi’nin baflar›s›n›n en özlü ifadesini Stalin yoldafl›n bir sözüyle özetleyebiliriz: “San›yorum ki, Bolflevikler, Yunan mitolojisinin kahraman› Anteus’u and›r›yorlar. Anteus gibi, onlar da kendilerini do¤uran, emziren ve yetifltiren analar›yla, y›¤›nlarla, ba¤lar›n› koruduklar› için güçlüdürler. Ve analar›yla, halkla, ba¤lar›n› koruduklar› sürece, yenilmez olarak kalmak için her imkâna sahiptirler. Bolflevik önderli¤inin yenilmezli¤inin can damar› budur” (Stalin, Parti Çal›flmas›nda Eksiklikler).✌ C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! g e n ç l i ¤ e n o t l ÖRGÜT K‹M‹N ‹Ç‹N VAR? Devrimci mücadeleye girerken eski al›flkanl›klar›m›z›, burjuva yaflam›n bizlere y›llar boyu afl›lad›¤› onlarca olumsuz özelli¤imizi de beraberimizde getirmekteyiz. Mücadele içerisinde ortaya ç›kan sorunlar›n, anlaflmazl›klar›n ve zaaflar›n kayna¤› da iflte bu al›flkanl›klar›n bizde b›rakt›¤› tortulard›r. Devrimci saflara gelen kifli ise her fleyden ve herkesten önce kendisini de¤ifltirmekle ifle bafllamak gerekti¤ini bilen kiflidir. Mao yoldafl›n da dedi¤i gibi “Biz aktif ideolojik mücadeleden yanay›z; çünkü bu mücadele, Parti ve devrimci örgütler içinde savafl›m›z›n yarar›na olan birli¤i sa¤layan silaht›r. Her komünist ve her devrimci bu silaha sar›lmal›d›r.” Yani hatalara ve zaaflara karfl› verilen mücadele bir suçlama siyaseti de¤il, bilakis birli¤i sa¤layacak ve hatalardan bizi ar›nd›racak bir mücadele yöntemidir. O halde ideolojik mücadelenin bir an bile elden b›rak›lmamas› ve sürekli olarak uygulanmas› gerekmektedir. Burjuva yaflam›n kendi prati¤inde oluflturdu¤u birey, do¤al olarak kapitalist üretim iliflkilerinin ihtiyaç duydu¤u bireyin somut ifadesidir. O halde üretim iliflkilerinin rengini verdi¤i toplumsal iliflkiler skalas›nda her birey, bu üretim iliflkilerini devam ettirmeye yönelik bir e¤itime ve yetifltirme tarz›na tabi kalmaktad›r. Kapitalist ve feodal üretim iliflkilerinde de zenginleflme toplumsal olamayaca¤›na göre genel anlamda bireycili¤in, bireysel kurtuluflun kutsanaca¤›/kutsand›¤› aç›kt›r. Bu durumun feodal ve kapitalist üretim iliflkileri alt›ndaki ülkelerde bireylere benmerkezci bak›fl aç›s›n› yo¤un bir flekilde kazand›raca¤›n› söyleyebiliriz. O halde devrimci saflara gelen bireylerde de dikkat edilmesi gereken en önemli zaaflardan birisi benmerkezcilik ve bundan kaynaklanan farkl› sorunlard›r. Bireyler ve ayr›cal›k a r Böyle bir durum içerisinde kiflilerin do¤al olarak subjektif olabileceklerini, olaylara ve olgulara yaklafl›rken benmerkezci bakabileceklerini söylememiz yanl›fl olmayacakt›r. Kolektif yerine bireyi öne ç›karan ama bireyi toplumsallaflm›fl sa¤l›kl› bir birey ola- rak de¤il, bilakis hastal›kl›, bencil, ben merkezci ve popülist bir birey olarak öne ç›karan bu sistem, devrimci kifliyi etkisi alt›na ald›¤›nda çok do¤al olarak örgüt içerisindeki kolektif yap›y› zarara u¤ratacakt›r. Bu sorunla cebelleflen kiflinin kolektifin, yani örgütün genel olarak ç›karlar›n› gözard› etmeye bafllayaca¤› aç›kt›r. S›n›f›n ve onun bilimsel ideolojisinin oluflmas›ndan bu yana kurtuluflun bireysel de¤il toplumsal olaca¤› kan›tland›¤›na göre devrimci mücadele içerisinde örgütü veya kolektif organlar› de¤il kendisini veya herhangi bir flekilde bireyi esas alan kifli anti bilimsel davranmaya bafllam›fl demektir. Bu bak›fl aç›s›n›n bireyi öne ç›kararak baz› sorumluluklarla birleflince kifliye ayr›cal›klar tan›nmas›n›n gerekti¤ini düflündürtmesi kaç›n›lmazd›r. Kolektifi y›kan, ayr›cal›klar› ve eflitliksizlikleri derinlefltiren bu tarz, bürokrasiyi egemen hale getirmenin ötesinde bir anlama sahip de¤ildir. “Bu militanlar›n birinci tipi, geçmiflte hizmet etmifl, flimdi de büyük adaml›k taslayan kiflilerdir; bunlar, parti ve Sovyet devleti yasalar›n›n kendileri için de¤il, avanaklar için yap›ld›¤›n› düflünürler... Sovyetler iktidar›n›n geçmiflteki hizmetleri yüzünden kendilerine çatmay› göze alamayaca¤›n› umuyorlar. Bu kendini be¤enmifl büyük beyler, kendilerini yeri doldurulamaz san›yorlar ve ceza görmeksizin yönetici organlar›n kararlar›na karfl› gelebileceklerini san›yorlar. Bu militanlara nas›l davranmal›? Hiç duraksamadan, geçmifl hizmetlerine hiç bakmadan, bunlar› yönetici görevlerden almak gerekir. Bunlar›n rütbelerini indirmek ve bunu da bas›nda yay›nlamak gerekir. Bunu, bu kendini be¤enmifl bürokratlar›n, bu büyük beyefendilerin kurumlar›n› bozmak için ve onlar› yerlerine oturtmak için yapmak gerekir. Bunu, bütün çal›flmam›zda, parti disiplinini ve Sovyet devleti disiplinini sa¤lamlaflt›rmak için yapmak gerekir.” (J.Stalin, SBKP XVII. Parti Kongresine Sunulan Çal›flma Raporu, 1934) Yoldafla haks›zl›k yapmak Devrimci kiflinin bu tarz bir sorundan kaynakl› ilk haks›zl›klar›n› yan›bafl›ndaki yoldafllar›na yapmaya bafllayaca¤› aç›kt›r. Haks›zl›klara karfl› verilen bir mücadelenin tam ortas›nda haks›zl›klar yapmaya bafllayan, örgütten çok kendisini öne ç›karan, kurtulufl için örgütü de¤il, örgütü kendisi için gören ve bu flekilde yaflatmaya çal›flan kiflinin esasen örgütü y›kmaya bafllad›¤›n› söylemeye gerek bile yoktur. Mao yoldafl›n deyimiyle öznelcili¤in örgütsel iliflkilerdeki yans›mas›na sekterizm ad› verilir. Her fleyi kendisi için isteyen kiflinin, her fleyi kendisi ile bafllat›p kendisi ile bitirmesi çok do¤ald›r. Kolektivizmi hiçe sayarak kitlelerin örgüte ihtiyac› oldu¤u anlay›fl›n› görmezden gelerek herkesin kendisine ihtiyac› oldu¤unu düflünen ve örgüt yerine kendisine adam örgütleyen, kendi alan›n› baflar›l› di¤er alanlar› baflar›s›z göstermeye çal›flan, hatalar› her zaman baflkas›nda arayanlar›n bu kategori içerisinde de¤erlendirilmesi gerekmektedir. D›flar›ya karfl› kendi alan›n›, kendi alan›nda kendi birimini, kendi biriminde de kendisini “di¤erlerine” göre baflar›l› görme hastal›¤›na kap›lan birey, “di¤erleri” kapsam›ndakilerin kendi yoldafllar› veya dostlar› oldu¤unu da unutmaktad›r. Adamc›l›k, alanc›l›k sorunlar›n›n kayna¤›nda subjektivizmin ve sekterizmin yer ald›¤›n› söyleyebiliriz. Kolektifi önemsemeyen bireyin onu çözüm gücü olarak da görmeyece¤i aç›kt›r. Bu haliyle sorunlar›n çözümü do¤ru tarzda kolektife devredilmeyecek, her türlü C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! yanl›fl biçimde alakas›z yerlere tafl›nacakt›r. Sorunlar›n çözüm yeri YDG Toplant›lar›d›r O halde bizlerin sorunlar› çözüm mekanizmam›z YDG toplant›lar› olmak zorundad›r. YDG toplant›lar›n› kendi irademiz olarak görmedikçe bu hatay› yapmam›z kaç›n›lmaz hale gelecektir. Bu anlatmaya çal›flt›¤›m›z sorundan muzdarip olan bireyin, sorunlar› çözüm yerini yanl›fl aramas›n›n d›fl›nda çözüm yöntemini de bulamayaca¤›n› söyleyebiliriz. S›kl›kla dilimize pelesenk oldu¤u halde kiflileri de¤il de anlay›fllar› y›kma perspektifine sahip olamamam›z iflte bu nedenden kaynaklanmaktad›r. Rahats›z oldu¤u anda elefltiri yapan kiflinin durumu da öz olarak bireycili¤in, benmerkezcili¤in baflka bir biçimidir. Sorunu kendisine yap›ld›¤›nda gören kifli, do¤al olarak yaflama subjektif bakan kiflidir. O geneli gözlemlemek yerine kendisini merkezine koydu¤u dünyas›yla ilgilenmektedir ve do¤al olarak örgütün sorunlar›ndan çok kendisine yönelen elefltirilerle u¤raflacakt›r. Kendisine yönelmedi¤i müddetçe sorunlara karfl› sözde evliya sabr›yla gö¤üs gerenlerin “Bana dokunmayan y›lan bin yaflas›n” anlay›fl›na sahip oldu¤unu aç›kl›kla söyleyebiliriz. Kolektif bir mekanizma olan örgütün yaflamsal varl›¤›, sorunlar›n çözümünü ve ayn› anda sürekli bir hareketi gerektirmektedir. Örgüt içerisinde yaflanan sorunlara karfl› liberal kalmak ya da sorunlar› devrimci tarzda çözmek ad›na kiflileri y›kmaya dönük moral bozucu söylemlerde bulunmak ne elefltiriyi yapana, ne elefltirilene ne de kolektife-örgüte bir fayda getirecektir. Yeniyi yaratma çabas›nda olan bizlerin yukar›da anlatmaya çal›flt›¤›m›z sorunlara karfl› sürekli uyan›k olmam›z gerekmektedir. ‹deolojik mücadelenin sürekli verilmesi gerekti¤ini unutmad›¤›m›z müddetçe örgütümüzün kolektif yap›s› bozulmayacakt›r. “Partimizin uygun ad›m yürüyebilmesini ve tek bir ortak hedef u¤runa çal›flabilmesini sa¤lamak için bireycili¤e ve sekterli¤e karfl› mücadele etmeliyiz”. (Mao Zedung, Seçme Eserler c.3, s.47)✌ 19 Ekim 2007 Sadece YDG yetmez! Bir süredir YDG’nin kitle çizgisindeki zay›f yanlar› güçlendirmek, hatal› yönleri deflifre edip çözümler sunmak amac›yla bafllatt›¤›m›z ve YDG’lilerin örgütlerini daha fazla sahiplenmeleri ve sürece katk› sunmalar› amaçl› yapt›¤›m›z çal›flmada yolun bafl›nda oldu¤umuz bir gerçekse de, ald›¤›m›z yol da küçümsenmemelidir. YDG toplant›lar›n› düzenli alma çabam›z, baz› faaliyet alanlar›nda bunun süreklili¤ini sa¤lamam›z, YDG’lilerin sürece kat›l›m›n› sa¤lamada önemli ad›mlar olmufltur. Denilebilir ki, içinden geçti¤imiz bu süreçte, yoldafllar›m›zla tart›flmalar›m›zdan çok fley ö¤rendik/ö¤reniyoruz. Elbette bu ö¤renme süreci beraberinde yeni eksiklikler, yeni sorunlar a盤a ç›karmaktad›r. Bu da geliflim halindeki bir örgüt aç›s›ndan anlafl›l›rd›r. Özellikle anti-emperyalist, anti-faflist, anti-feodal bir kitle örgütü olan YDG’nin di¤er kitle örgütleriyle olan iliflkileri gibi. Bugün için halk gençli¤iyle olan iliflkilerimizin gerek nicelik gerekse de nitelik düzeyinden kaynakl› tek bafl›na YDG, Yeni Demokrasi mücadelesinde yeterli olmayacakt›r. YDG, devrimin yükseldi¤i dönemlerde de tek örgütlenme arac›m›z olmayacakt›r; ancak devrimci hareketin yükselifli dönemlerinde devrimci gençlik hareketinin oda¤› halini alaca¤›ndan, politikalar› daha genifl kitleler içinde daha etkili sonuçlar do¤uracakt›r. Ancak günümüz koflullar›nda di¤er ilerici DKÖ’lerle sa¤l›kl› iliflkiler kurman›n önemi daha yak›c› bir hal almaktad›r. Aç›kt›r ki ülkemizde halk gençli¤inin kendili¤inden örgütlenmesi oldukça yetersizdir. Ancak ülkemizde faaliyet yürüten çok say›da DKÖ içinde gençli¤in oran›n›n yüksek oldu¤unu da görmekteyiz. Çeflitli sorunlar ve talepler etraf›nda birleflen bu gençlik kesimi ile ba¤ kurmak ve ortak hareket etmenin yollar›n› aramak oldukça önemlidir. Halk gençli¤i içerisinde çal›flmam›z›n temel ilkesi ileri kitlenin örgütlenmesi esas›na dayan›r. YDG’nin örgütleyebilece¤i halk gençli¤inin önemli bir k›sm› kendilerini bahsini etti¤imiz çeflitli kitle örgütlerinde ifade etmektedir. Bununla birlikte halk gençli¤inin bulundu¤u her yer YDG’nin örgütlenme sahas›d›r. Bu yüzden YDG, çeflitli kitle örgütleri içerisinde çal›flma yapmak zorundad›r. Ne yaz›k ki YDG’nin örgütlü gücüyle, kitle örgütlerinin say›s› ve çeflitlili¤i göz önü- Ekim 2007 20 ! ne al›nd›¤›nda bütün kitle örgütlerinde çal›flma yürütmemize olanak bulunmamaktad›r. ‹çerisinde faaliyet yürüttü¤ümüz/yürütmemiz gereken kitle örgütleri esas faaliyet alanlar›ndaki çal›flmalar› besleyen kitle örgütleri olmal›d›r. Bu yüzden dönemsel olarak esas ald›¤›m›z üniversiteli gençli¤in örgütlenmesini güçlendirecek kitle örgütleri öne ç›kar›labilir. Bunlar çeflitli mesleki örgütlenmelerin ö¤renci kollar›, üniversite içerisinde bulunan çeflitli kol ve kulüpler, üniversiteli gençli¤in yo¤un bulundu¤u kad›n, kültür-sanat ve çevreci örgütlenmeler vb. olabilir. Ö¤renci gençlikle iliflkilerimizi gelifltirecek ve ö¤renci gençli¤in temel hak ve taleplerini savunan kitle örgütlerine a¤›rl›k verirken, YDG, faaliyetçilerinin ilgi ve isteklerine uygun olarak di¤er faaliyet alanlar›nda da (spor, çevre, kad›n, eflcinsel, kültür, sanat vb örgütler gi- Alanlar›n kendi özgünlüklerine uygun olarak, çal›flma flartlar›n›n uygunlu¤unu göz önüne alarak kitlelere ulaflabilece¤imiz her araç ve örgütlenme yöntemini etkili flekilde kullanabilmeliyiz. Bir üniversitede YDG stand› açarak politikalar›m›z› sunarken, çal›flma flartlar›n›n uygun olmad›¤› farkl› alanlarda kültürel sanatsal bir fanzinle dolayl› yollardan sesimizi duyurmay› öne ç›karabiliriz. fiu ana kadar di¤er kitle örgütlerindeki çal›flmalara yeterince önem vermedi¤imiz ortadad›r. Çal›flma yürüttü¤ümüz kitle örgütlerinde, her ne kadar söylemde olmasa da, pratikte a盤a ç›kan anlay›fl›m›z 3-5 kiflinin YDG’li yap›lmas› olmufltur. nci irecek ve ö¤re flt li e g i iz m ri e il iliflk ¤renci gençlikle vunan kitle örsa i n ri le p le ta l hak ve etçilerinin ilgi gençli¤in teme y li a fa , G D Y , k verirken por, gütlerine a¤›rl› lanlar›nda da (s a t e y li a fa r e i¤ çaygun olarak d er gibi) benzer tl ü rg ö ve isteklerine u vb t a n sa flcinsel, kültür, çevre, kad›n, e dir. bilir/yürütmeli Bunun l›flmalar yürüte Ö bi) benzer çal›flmalar yürütebilir/yürütmelidir. Bu, hem kolektif bir örgüt olarak kitlelerle olan ba¤lar›m›z› gelifltirecektir hem de her bir YDG’linin ilgi alanlar›na uygun olarak bireysel geliflimi aç›s›ndan önemli olanaklar sunacakt›r. Geçti¤imiz günlerde bir taflra üniversitesinde okuyan bir grup devrimci-demokrat ö¤renciyle sohbetimizde gerici-faflist örgütlenmelerin gerek üniversitede, gerekse de üniversite d›fl›nda güçlü örgütlenmelerinin oldu¤unu ö¤rendik. Bununla birlikte arkadafllar›m›z o üniversitede ö¤renci derne¤inin bulunmad›¤›n› ve yeni insanlarla iliflki kurmakta zorland›klar›n› anlat›yorlard›. Ancak üniversite bünyesinde kurulan kitap/kütüphane kulübünün 200’e (iki yüz) yak›n üyesinin oldu¤undan ve yeni iliflkilerle ancak bu flekilde tan›flabildiklerinden bahsediyorlard›. Bu örnekten de anlafl›laca¤› gibi halk gençli¤inin bulundu¤u her yerde çal›flmalar›m›z› yo¤unlaflt›rabiliriz. Hem de biçimsel farkl›l›klara ve reçetelere dayanmadan bunu yapabilmeliyiz. Her alanda ayn› araçlarla, ayn› flekilde faaliyet yürütmemiz mümkün de¤ildir. sonucunda ise kitle örgütünün kurulufl amaçlar›na uygun bir faaliyet izlemedi¤imiz için örgütleyebildi¤imiz üç befl arkadafl›m›zla birlikte kitle örgütünden ayr›lmak veya daha da geliflememek s›k görülen bir prati¤imiz olarak karfl›m›za ç›km›flt›r. Yukar›da vurgulad›¤›m›z tutum yanl›fl oldu¤u gibi, bir baflka yanl›fl tutum da kitle örgütlerindeki çal›flmalar›m›zda YDG’yi tan›tmamak, YDG’li oldu¤umuzu gizlemektir. Yukar›daki tutum “sol” oldu¤u kadar, aksi de sa¤ bir tutum olacakt›r. Bizim kitle örgütlerinde çal›flmalardan anlad›¤›m›z, di¤er kitle örgütlerinin niteli¤inin YDG düzeyine yükseltilmesi, YDG’nin politikalar›na uygun ve YDG’yle iflbirli¤i içinde hareket etmesidir. Elbette bu görece uzun bir zaman dilimini alacakt›r. Bu yüzden de kitle örgütlerindeki çal›flmam›z› 3-5 kiflinin YDG’li olmas›na indirgememiz acelecili¤e denk düflecektir. YDG’nin kitle örgütü özgülündeki politikalar›n› tafl›mad›¤›m›zda ise bunu baflarmam›z hiçbir flekilde mümkün olmayacakt›r. Di¤er kitle örgütlerinin niteli- ¤inin yükseltilmesinden anlad›¤›m›z; kitle örgütünün faaliyet yürüttü¤ü alanda misyonu ve hedefleri do¤rultusunda bilimsel ve net düflüncelere sahip olmas› ve buna uygun pratik davran›fl sergilemesini sa¤lamakt›r. Bir örnek vermek gerekirse, herhangi bir kültür-sanat derne¤inde çal›flmalar›m›z› ele al›rsak, bizim buradaki görevimiz bu derne¤in kültür-sanat anlay›fl›nda Yeni Demokratik Kültürü hâkim hale getirmektir. Bunu gerçeklefltirirken, dikkat edilmesi gereken “dar olsun bizim olsun”dan ziyade, kitlesel olmas› ve bu kitlesel gücün Yeni Demokrasi Kültürünü benimsemesi olmal›d›r. Bunun için de faaliyet yürüttü¤ümüz kitle örgütünün faaliyet alan›nda derin bir kavray›fla sahip olmak ve söz konusu örgütün hedeflerini ve bu do¤rultuda hareket etmeye olan ihtiyac› benimsemek gerekir. Bununla birlikte içerisinde faaliyet yürüttü¤ümüz kitle örgütünün kendi faaliyetinde en aktif olanlar içerisinde yer almazsak, a¤z› laf yapan ama eli ifl tutmayan durumuna düfleriz ki, bu da ileri kitleden tecrit olmam›za neden olacakt›r. Aç›kt›r ki, pratik faaliyetlere yo¤unlaflmam›z bofla harcanm›fl zaman da de¤ildir. Olmas› gereken, yap›lmas› laz›m olan bir çal›flma tarz›d›r. Böyle davrand›¤›m›zda hem kitle örgütleriyle iliflkilerimiz geliflecek hem de kitle örgütlerinin bize karfl› ön yarg›lar› k›r›lacakt›r. Var olan mevcut örgütsel gücümüzle mümkün olan, öne ç›kan kitle örgütlerinin en fazlas›n›n içerisinde yer almal›y›z. Her YDG’linin ilgi alan›n› ve faaliyetin ihtiyaçlar›n› göz önüne alarak okul ve ifl d›fl›ndaki zamanlar›nda bir veya birkaç DKÖ’de faaliyet yürütmesi ve bu çal›flmada ö¤rendiklerini YDG toplant›lar›nda di¤er yoldafllar›yla paylaflmas› mücadelemizin canl›l›¤›n› da artt›racakt›r. Özellikle üniversitede faaliyet yürüten yoldafllar›n, ö¤renci derne¤i, okullardaki kol ve kulüpler ve mesleki örgütlenmelerin ö¤renci örgütlerine üye olmalar› olumlu sonuçlar verecektir. Böylelikle çok genifl bir gençlik kitlesiyle iliflkiye geçmifl olaca¤›z. Bu söylediklerimiz yap›labilir, uygulanabilir çal›flmalard›r. Yeter ki ›srarl› olal›m. Yeter ki atak olal›m.✌ C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! E¤itimli ‹stanbul gençli¤inin de¤erler dünyas› Gençli¤in örgütlenmeye ihtiyac› var! istemin d›fllad›¤› bu kesimin kendilerinin sistemi d›fllad›¤› bir siyasi bilince sahip olmas› halinde nas›l bir devrimci gücün ortaya ç›kt›¤›n› hem devrimci hareketin hem de Kürt Ulusal Hareketinin tarihinden ve günümüzdeki pratiklerinden anlamak mümkündür. S ‹stanbul Bilgi Üniversitesi taraf›ndan 2007 A¤ustosu’nda yay›nlanan ve Umut Sarp Zeylan taraf›ndan derlenen “E¤itimin De¤eri ve Gençlik-E¤itimli ‹stanbul Gençli¤inin De¤erler Dünyas›” adl› araflt›rma ‹stanbul’da okuyan liseli ve üniversiteli gençlik hakk›nda önemli veriler sunmaktad›r. Bu verilerin halk gençli¤i içinde devrimci mücadele veren bizler aç›s›ndan da de¤erlendirilmesi yararl› olacakt›r. Öncelikle araflt›rmay› haz›rlayanlar›n ç›k›fl noktas›n› anlayabilmek için uzun bir al›nt› yaparak yaz›ya bafllayal›m: “Türkiye’de flu anda 15-24 yafl aras›nda yaklafl›k 20.000.000 genç var. Son üç y›lda, bu yafl grubunun nüfus art›fl h›z› negatif olmufl olsa da, US Census Bureau’nun (ABD Nüfus Bürosu) yay›nlar›ndan ve Birleflmifl Milletler 2005 Raporu ile Dünya Bankas› Kalk›nma Raporu 2007’den biliyoruz ki, Türkiye 2010’da, dünyada ‘genç nüfus oran› en yüksek ülke’ olacak. Madalyonun öbür yüzüne bakal›m bir de: Halen Türkiye, gençlerin okuma yazma oran› aç›s›ndan dünya s›ralamas›nda, birçok geliflmekte olan ülkenin alt›nda yer al›yor. Bu oran özellikle k›zlar için vahim boyutlara ulafl›yor. Brüt okullaflma oran› (kay›tl› ö¤rencilerin yafl grubuna oran›) ise orta ö¤retimde % 84’e ulafl›rken, ayn› oran üniversite için % 24’e düflüyor. 2004 y›l› rakamlar›na göre, 20-24 yafl grubundaki gençlerin ‘lise mezunu olma’ oran› % 41.8; bu oran, özellikle AB üyesi ülkeler ile karfl›laflt›r›ld›¤›nda oldukça yetersiz. E¤itim ve okullaflma verilerinin c›l›zl›¤›na, bir de iflsizlik verileri eklenince tablo iyice tats›zlafl›yor: 15-19 yafl grubundaki gençlerin içinde e¤itimde olmayan ve iflsiz olanlar›n oran›n›n en yüksek oldu¤u ülke maalesef Türkiye. (…) Öyle ise önce bu gençleri biraz daha yak›ndan tan›mak laz›m. Onlara dokunmak, X, Y, Z demeden kuflak farklar›na ra¤men hissetmek, anlamak (en az›ndan hissetmeye ve anlamaya çal›flmak) ve hepsinden önemlisi onlar› dinlemek laz›m.” Araflt›rman›n haz›rlan›fl› ile ilgili çeflitli veriler sunmak gerekirse; araflt›rma ‹stanbul’da e¤itim görmekte olan (lise mezunu dershane ö¤rencileri de dahil) 15-24 yafl aras› gençler üzerinden gerçeklefliyor. Araflt›rmac›lar gençli¤in % 15’inin yaflad›¤› ve “e¤itim pazar›”n›n kalbi olarak nitelendirdikleri ‹stanbul’daki araflt›rman›n ülke geneline tafl›nmas›n› hedefliyorlar. Araflt›rma kapsam›nda 1.014 genç ile görüflülüyor. Araflt›rma ve sokaklar flehir içindeki nüfusun pay›na göre orant›lanarak paylafl›l›yor. Araflt›rman›n anlafl›l›rl›¤› ve rahat uygulanmas› amac›yla çal›flma öncesinde 8 adet pilot anket yap›larak soru formu gözden geçiriliyor. Araflt›rma 3 Mart-21 Nisan 2006 tarihlerinde 26 ilçe, 109 mahallede uygulan›yor. Araflt›rman›n güven pay›n›n % 95 oldu¤u vurgulan›yor. Araflt›rmaya kat›lan gençlerin % 60’› erkek, % 54’ü 15-17 yafl grubunda, % 70’i liseli, % 25’i ise üniversitede okuyor. Liselilerin % 56’s› normal lisede, % 26’s› ise meslek liselerinde ö¤renimlerini sürdürüyor. Üniversite ö¤rencilerinin ise % 22’si ‹stanbul Üniversitesi’nde, % 19’u aç›kö¤retimde, % 16’s› Marmara Üniversitesi’nde okuyor. Üniversite ö¤rencilerinin % 48’i ‹‹BF’ye, % 21’i mühendislik fakültesine devam ediyor. gençlik hareketine olan büyük ihtiyac› ve bu düzenin gençli¤e yönelik teslim alma/kölelefltirme sald›r›lar›na karfl› birleflmenin önemini anl›yoruz. Bizler ifl dünyas›na/emperyalizme de¤il halk›na ba¤l›, emperyalist tekellerin ç›karlar›n› ve kârlar›n› de¤il, halk›n›n ç›kar ve taleplerini savunan, bireyselli¤i esas alarak e¤itimin paral› hale gelmesini de¤il toplumsall›¤› savunarak eflit, bilimsel, demokratik, paras›z e¤itimi, mezu- Araflt›rmac›lar›n mant›¤› Ancak araflt›rmay› gerçeklefltirenlerin veriler üzerinden yapt›klar› yorumlarda ciddi görüfl ayr›l›klar›na sahip oldu¤umuz ortaya ç›kmaktad›r. Örne¤in e¤itimin kalitesinin düflük, okullaflman›n yetersiz, e¤itimin ezberci, ö¤retimin tek yönlü (ö¤retmenden ö¤renciye) oldu¤u e¤itim modeline alternatif olarak 1999 Bologna Deklarasyonunun öncülük etti¤i ve e¤itimi yeniden yap›land›ran reformlar sunulmaktad›r. Bu alternatif modelle “ifl dünyas›n›n beklentilerini karfl›layacak müfredat de¤ifliklikleri ile gençlerin ifl hayat›na daha etkin haz›rlanmas› da öncelikler aras›nda” yorumunu yaparak araflt›rmac›lar farkl› görüfllere sahip oldu¤umuzu ortaya sermektedir. Bu anlam›yla Özel Bilgi Üniversitesi’nin ö¤retim üyeleri bu verileri kullanarak ifl dünyas›n›n ihtiyaçlar›na daha uygun bir gençlik yarat›lmas›n› ve “küreselleflme ça¤›nda daha rekabetçi bir e¤itime sahip olmam›z gerekti¤ini” savunurken bizler bu verilerden devrimci niyet sonras›nda esnek çal›flmay› de¤il, ifl güvenceli, kadrolu, sendikal› bir ifl yaflam›n› savunmaktay›z. Bununla birlikte araflt›rmac›lar›n mant›¤›n› gösteren bir di¤er olgu da sorulara verdikleri cevaplara ve yaklafl›m›na göre gençli¤in 5 kategoride s›n›fland›r›lmas›d›r. Örne¤in araflt›rmaya kat›lan gençlerin % 23’ünün oluflturdu¤u “Duyars›z d›fllanm›fllar” genellikle göçle gelen, dünyaya ve çevresine duyars›z, gams›z, ümitsiz, yenili¤e kapal› bir gençlik kesimi. Gençlerin % 13’ünün dahil edildi¤i “Liberaller” dine ba¤l› olmayan, duyarl›, yenili¤e aç›k, statü merak› olmayan bir kitle. % 19’unun yer ald›¤› “Uçar› macerac›lar” macerac›, maço, güvensiz, gams›z, kontrolsüz bir gençlik. % 20’yi oluflturan “Karamsar muhafazakârlar” umutsuz, de¤iflime kapal›, statü merakl›s›, risk almayan bir kesim. Son olarak % 26’y› oluflturan “Yenilikçi gelenekçiler” ise yenili¤e aç›k, C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! dine ba¤l›, baflar›l› odakl›, kontrollü bir gençlik kitlesi. Elbette bu kategoriler gençli¤in de¤erler dünyas› göz önüne al›nd›¤› için bu flekilde belirleniyor. Bizler de s›n›fsal/siyasal olarak kitleleri ele ald›¤›m›zda devrime yaklafl›mlar›na göre kitleleri ileri/orta/geri olarak s›n›fland›r›yoruz. Bu araflt›rmadan siyasal sonuçlar ç›karmaya çal›flt›¤›m›z için ister istemez araflt›rmac›lar›n kategorilerini daha farkl› de¤erlendirmeye ihtiyaç vard›r. Aç›kt›r ki bu kategorilerdeki kitleler aras›nda geçifl rahatl›kla olabilmektedir. Veya bu kategorilerdeki gençler birçok konuda ortaklaflabilmektedir. Bunu temel sorunlar›nda yüksek oranlarla ortaya ç›kan oydaflma da göstermektedir. Ancak araflt›rmada kategorilerin belirlenmesinde önemli bir yer tutan “de¤iflim karfl›s›ndaki tutum” belirsiz bir kavramd›r. Günceli alg›lay›fla paralel olarak de¤iflim iste¤i de farkl›laflmaktad›r. Örne¤in ülkedeki sistemden memnun olmayan gençlerin bir k›sm› çözümü AB’de, bir k›sm› reformlarda, bir k›sm› ise devrimde görmektedir. Yine düzenden rahats›zl›¤› olmayan ancak kiflisel beklentilerle yaflam›n› de¤ifltirmeye çal›flan, “gelece¤ine yat›r›m yapan” da genifl bir kesim vard›r. Ya da de¤iflimi gerçekten isteyen ancak bunu gerçeklefltirebilecek, güven veren politik bir özne göremedi¤inden dolay› umutsuzlaflan ve toplumla aras›na mesafe koyan bir kesim de bulunmaktad›r. Bununla birlikte ek olarak flu soruyu da sorabiliriz: genellikle göçle gelen gençli¤in oluflturdu¤u “duyars›z d›fllanm›fllar” gerçekten duyars›z m›d›r? Sistemin d›fllad›¤› bu kesimin kendilerinin sistemi d›fllad›¤› bir siyasi bilince sahip olmas› halinde nas›l bir devrimci gücün ortaya ç›kt›¤›n› hem devrimci hareketin hem de Kürt Ulusal Hareketinin tarihinden ve günümüzdeki pratiklerinden anlamak mümkündür. Yine bugün hem YDG’yi hem de devrimci gençlik hareketini inceledi¤imizde kitlemizin bu araflt›rmaya göre genellikle liberaller içinde kalaca¤› görülecektir. Yine karamsarlar haricinde di¤er tüm kesimlerin özelliklerini gösteren gençler de saflar›m›zda yer alabilmektedir. ➟ 21 Ekim 2007 Devrimci dönüflümü savunan bizlerin liberalizmden ne kadar uzak oldu¤u aç›kt›r. Dolay›s›yla yorum yapan baz› araflt›rmac›lar›n bu kategorileri birbirinden kopuk ele almas› ve kategoriler aras› geçiflin koflullar›n› ve nedenlerini incelememesi çal›flman›n zay›f yanlar›ndan birisini oluflturmufltur. Araflt›rmada gençli¤in yaflad›¤› maddi/ekonomik sorunlar da bariz flekilde ortaya ç›kmaktad›r. E¤itimde yaflanan sorunlar, gelecek kayg›s› yetmezmifl gibi gençlik bir de okudu¤u süre boyunca ciddi bir ekonomik mücadele vermekte, bunun için yaflam›ndan önemli fedakarl›klar yapmaktad›r. Gençlerin ailelerinin ayl›k gelirine bakt›¤›m›zda çok yoksul kategorisine alabilece¤imiz ayl›k 1.000 YTL’den az geliri olanlar›n mektedir. Yoksulluk gençlerin e¤itim süresince ald›¤› harçl›¤› da olumsuz etkilemektedir. Gençlerin % 88’i ailelerinden düzenli olarak harçl›k ald›klar›n› söylemifltir. % 10’luk bir kesim yar› zamanl›-geçici ifllerde çal›flarak harçl›¤›n› ç›kart›rken % 6’s› da okulun yan› s›ra tam zamanl› bir iflte çal›flt›¤›n› belirtmifltir. Anlafl›laca¤› üzere yar› zamanl› veya tam zamanl› ifllerde çal›flan ö¤renciler de e¤itim masraflar›n› karfl›lamakta yeterli olmamakta ve ailelerinden düzenli harçl›k almay› kesememektedir. Ailelerin gelir seviyesinin düflüklü¤ü göz önüne al›nd›¤›nda gençlerin ald›¤› harçl›¤›n yetersiz oldu¤u da anlafl›lacakt›r. Ne yaz›k ki bu durum mezuniyetin ard›ndan da de¤iflmemekte, iflsizlik engelini aflanlar için de staj vb. bahaneyle oldukça düflük maafllar sunulmaktad›r. Bu nedenle okulunu bitirip ö¤retmen, oran› % 49’dur. Yoksul olarak s›n›fland›rabilece¤imiz ve ailesinin ayl›k geliri 1.000 YTL ile 2.500 YTL (anne ve baba memursa 3 bin YTL’ye yak›n gelir eve gelse de yaflam standart› yükselmemektedir) aras›nda olanlar›n oran› ise % 43’tür. Özcesi çocu¤u okuyan ailelerin ezici bir ço¤unlu¤u aile gelirinin önemli bir k›sm›n› e¤itim masraflar›na harcamak zorunda kalmaktad›r. Bunun ö¤renciye yans›mas› ise e¤itim sürecinde aileye ba¤l›, ona yük olan ve bunun getirdi¤i sorumlulukla okulu bir flekilde bitirmeye odaklanan bir anlay›fl›n geliflmesidir. Yoksullu¤un bir di¤er sonucu ise lise ve üniversite ö¤rencilerinin bireysel geliflimlerini sa¤lamak ve toplumsal meseleleri inceleyerek harekete geçmek aç›s›ndan yeterli olanaklar› bulamamas›d›r. Bu nedenle özellikle devrimci gençlik örgütlerine kolektif bir çal›flmayla genifl gençlik kitlelerine bu olanaklar› sunma, gençli¤in kendi gerçekli¤i içinde harekete geçmesine yol açmas› görevi düfl- doktor, mühendis vb. olan gençler ifl bulduktan sonra da uzun y›llar ya çok yoksul flartlarda yaflamaktad›r ya da ailesinden gelen deste¤i kabul etmek zorunda kalmaktad›r. Bar›nma sorunu da gençli¤in ciddi sorunlar›ndan bir tanesidir. Araflt›rmaya kat›lan gençlerin % 93’ü ailesiyle ayn› evde kalmaktad›r. Bu oran›n yüksekli¤i gençlerin büyük ço¤unlu¤unun lise ö¤rencisi olmas› sebebiyle anlafl›l›rd›r. Ancak % 1’lik kesimin yurtlarda kalmas› da ö¤renciler için yurt olanaklar›n›n ne kadar az oldu¤unu bizlere göstermektedir. Yurt kontenjan›n›n az olmas›, devlet yurtlar›n›n bak›ms›zl›¤› ve giderek özelleflmesi, özel yurtlar›n öne ç›kmaya bafllamas›, bununla birlikte ev kiralar›n›n yüksekli¤i nedeniyle gençlerin arkadafllar›yla birlikte ev kiralamaktan baflka çaresinin kalmamas› da gençli¤in ciddi oranda bar›nma sorunu ile karfl› karfl›ya kald›¤›n› bizlere bir kez daha göstermektedir. Maddi s›k›nt›lar Ekim 2007 22 Bar›nma sorunu bugün kendisini bariz bir flekilde göstermektedir. Ancak bar›nman›n yan› s›ra sa¤l›k sorunu da yak›nda gençli¤in gündeminde daha yak›c› bir hal alacakt›r. Medikolar›n kapat›lmas› karar› ile ö¤rencilerin üniversite hastanesinden ald›¤› sa¤l›k hizmeti de kald›r›lacak ve ö¤renciler hastaland›klar›nda özel sa¤l›k kurulufllar›na gitmeye mecbur b›rak›lacakt›r. Sorunlar saymakla bitmiyor, hakim sistem hiçbir flekilde gençli¤in ç›kar›na bir uygulamada bulunmuyor. Tüm çaba, halk›n ve gençli¤in cebindeki paray› son kurufluna kadar gasp etmek, gençli¤i uysal ama nitelikli iflgücü haline getirmek için. Önceki dönemlerde mücadele sonucu elde edilen haklar mücadelenin seviyesinin düflmesine paralel geri al›n›yor. Bu veriler de kan›tlamaktad›r ki sistem, gençli¤i çok ciddi bir ekonomik krizle karfl› karfl›ya b›rakmaktad›r. Gençli¤in ezici ço¤unlu¤unun ailesinin yoksul olmas›, e¤itimin genifl bir kitle aç›s›ndan bir lüks ve ödenen a¤›r bir bedel olarak görülmesine neden olmaktad›r. Dolay›s›yla e¤itimin ard›ndan bu s›k›nt›lar›n son bulmas› ve ödenen bedele de¤ecek bir rahatlaman›n beklenmesi oldukça do¤ald›r. Ancak özellikle son y›llarda üniversite ve lise mezunu gençler aras›nda iflsizli¤in oldukça yayg›nlaflmas›, birçok bölümden mezun olanlar›n ifl bulmas›n›n mümkün olmamas›, ihtiyaç olmas›na karfl›n IMF gibi emperyalist kurumlar›n dayatmas›yla kadrolu çal›flan al›nmamas› yetmezmifl gibi yeni uygulama ve yasalarla (ücretli/sözleflmeli ö¤retmenlik, aile hekimli¤i, ücretli avukatl›k, yetkin mühendislik, mesleki yeterlilik, KPSS vb) ifl bulanlar›n da uzun süre sosyal güvencesiz flekilde düflük maaflla çal›flmas› ve patronun her dayatmas›n› sineye çekmesi gerekmektedir. Bunlar da yetmezmifl gibi ifle yönelik talep artt›kça patronlar›n istekleri de artmakta, ifl arayan di¤er gençlerle rekabetten “flimdilik” kazançl› ç›kmak için sertifika programlar›na kat›lman›n gereklili¤i kendisini dayatmakta fakat bu kurslar›n yüksek mebla¤lar› nedeniyle gençlerin üzerindeki yük de artmaktad›r. Tüm bunlar gençli¤in hoflnutsuzlu¤unu, umutsuzlu¤unu, mutsuzlu¤unu pekifltirmektedir. Gelir durumu iyi olan aileler çocuklar›n› uzun y›llar destekleyebilmektedir, ancak yoksul ailelerinin çocuklar› bu destekten de ma¤dur olduklar› için bir flekilde ifl bulman›n, yaflam›n› devam ettirmenin derdine düflmektedir. Bu çabalar örgütlü de¤il bireysel olarak verildi¤i için de güçlü sermaye gruplar› karfl›s›nda her türlü taviz verilmektedir. Bu nedenle gençli¤in örgütlenmeye ihtiyac› vard›r. Örgütsüz kal›nd›¤›nda ne bir bütün olarak sistemin dayatt›¤› uygulamalara ve kabul etti¤i yasalara karfl› ç›kmak, kendi taleplerimizi savunmak mümkün olabilir ne de bireysel olarak sistemin/okul yönetimlerinin/patronlar›n dayatmalar›na karfl› hakk›m›z› isteyebiliriz. Dolay›s›yla baflta YDG olmak üzere devrimci gençlik örgütlerinin bu somut ve güncel sorun ve taleplerden yola ç›karak genifl bir ajitasyon çal›flmas› ile gençli¤i örgütlemeye yo¤unlaflmas›na ihtiyaç vard›r. Kitlenin taleplerine ve politik seviyesine uygun olarak en genifl kitleyi kapsayan ö¤renci derneklerinden/sendikalardan sorunlar›n kayna¤› olarak emperyalizmi ve ona uflakl›k eden yar›-sömürge faflist sistemi görebilen gençli¤in örgütlendi¤i YDG gibi anti-emperyalist anti-faflist örgütlere kadar genifl bir yelpazede gençli¤in güncel sorunlar› ve talepleri ifllenerek halk gençli¤inin birleflmesi ve kendi inisiyatifini a盤a ç›karmas› için çaba harcanmal›d›r. Krupskaya yoldafl›n “Lenin’den An›lar” kitab›nda da belirtti¤i gibi Rusya’da Bolflevikler “Fabrikalarda çay için s›cak su verilmesi ve havaland›rma için mücadeleden kitleleri ad›m ad›m silahl› ayaklanmaya götürmüfllerdi.” Bizler de gençli¤in somut ve güncel sorunlar›ndan hareket ederek, gençli¤in gerçek taleplerinin savunucusu olarak güven kazanabilirsek, sistemli ve örgütlü bir çal›flmayla anti-emperyalist bilinci yaymam›z ve devrimci mücadeleyi yükseltmemiz mümkün olacakt›r. Bu nedenle verilerin bir kez daha gösterdi¤i gibi gençli¤in yaflad›¤› ekonomik sorunlar› ve gelecek kayg›s›n› faaliyetimizde ele almaya büyük bir ihtiyaç vard›r. Gençli¤in örgütlenmeye bak›fl› Araflt›rmay› düzenleyenlerin mant›¤›na uygun olarak “Sivil Toplum Örgütleri”ne üyeli¤e gençli¤in bak›fl›n› anlamaya çal›flan sorular üzerinden hareketimizin demokratik kitle örgütlerindeki faaliyetinin potansiyeli hakk›nda veriler alabilmekteyiz. Araflt›rmaya kat›lan gençlerin dörtte biri herhangi bir kitle örgütü ile iliflki içindedir. Bunda en yüksek paya spor kulüpleri ve dernekleri sahiptir. Tüm gençlerin % 11’i spor derneklerine, % 5.5’i ö¤renci dernek ve kulüplerine, % 3’ü ise kültür-sanat, çevre, e¤itim, sa¤l›kla ilgili örgütlere üyedir. Ancak herhangi bir örgüte üye olmayan gençli¤in yaklafl›k yar›s› bir kitle örgütüne üye olabilece¤ini vurgulam›flt›r. Sporla ilgili derneklere üye olabilece¤ini söyleyenlerin oran› % 24’ken, ö¤renci derne¤i ve kulüplerine üye olabilece¤ini belirtenlerin oran› % 8’dir. Yine % 30’luk bir kitle de kültür-sanat, çevre, sa¤l›k, e¤itimle ilgili kitle örgütlerine kat›labilece¤ini belirtmifltir. ➟ CÜRET‹ KUfiAN, ‹SYANI HER TARAFA YAY! Özcesi gençli¤in genelinde örgütlenmeye karfl› bir antipati bulunmamaktad›r. Önemli bir kesim bir kitle örgütünde yer almaya s›cak bakmakta ancak çeflitli nedenlerle d›fl›nda kalmaktad›r. Bu anlam›yla devrimci gençlerin ö¤renci dernekleriyle birlikte kulüplerde, ilgi alanlar›na uygun olarak kültür-sanat, spor, çevre vb. ile ilgili kitle örgütlerinde yer almalar›, buralarda örgütlerin hedeflerine uygun olarak faaliyet yürütmeleri, böylece hem flu anda örgütlü olan hem de bu potansiyele sahip olan genifl bir kitleye ulaflmas› mümkün olabilecektir. Konuyla ilgili de¤erlendirme yapan araflt›rmac›lar üye olmay› düflündü¤ü halde kitle örgütlerine kat›lmayan gençlerin bu tutumlar›n›n nedenini flöyle yorumlamaktad›r: “Gençlerin yar›s› di¤er derneklere/kurulufllara üye olmay› düflündükleri halde üye olmamaktad›rlar. Bu sonuç gençlerin kendi kuflaklar›ndan insanlar›n oluflturduklar› örgütlenmelerde kendilerini daha rahat hissettiklerini, karar mekanizmalar›na daha do¤rudan kat›labildikleri için bu tür örgütlenmelere ra¤bet ettiklerini göstermektedir. Buradan ç›kar›lacak temel sonuç, gençlerin kendi aralar›nda yapacaklar› örgütlenmelerin teflvik edilmesinin önemli oldu¤udur.” Hiç kimse gençli¤in teslim al›nd›¤›n›, kölelefltirildi¤ini, her fleye raz› hale getirildi¤ini iddia edemez. Gençlik kendisine sunulandan memnun de¤ildir. Bunu çeflitli flekillerde ifade de etmekte. (Okullardaki fliddet ve çeteleflme dahi kendisine sunulana tepkinin bir ürünü olarak de¤erlendirilebilir) ve de¤iflim istemektedir. Ancak kendisini ifade edebilece¤i, kendi inisiyatifini a盤a ç›kartabilecek kitlesel bir mekanizman›n bulunmamas› bu tepki ve öfkenin bireysel veya küçük gruplar halinde örgütsüz ve sistemsiz olarak ortaya ç›kmas›na neden olmaktad›r. Bu anlam›yla baflta YDG olmak üzere içinde yer ald›¤›m›z her kitle örgütlenmesinde kitlenin kendisini ifade etmesine, inisiyatifini hakim k›lmas›na özen göstermeliyiz. Bunu baflard›¤›m›zda bize düflen, sistemsiz düflünce ve talepleri derleyerek somut bir politika ve hedefle kitlelere ça¤r› yapmak ve birlikte harekete geçmek olacakt›r. Siyasete ilgi üzerine Gençli¤in apolitik oldu¤u, siyasetle ilgilenmedi¤i s›kça bahsi geçen ve yak›n›lan bir yorumdur. Ankette de bu konuyla ilgili veriler ve yorumlar yer almaktad›r. “Ankete cevap veren gençlerin % 50’den fazlas› politika ile hiç ya da pek fazla ilgilenmemektedir. Üye olunmas› düflünülen kurulufllar aras›nda en düflük oran›n siyasi partiler olmas› da (% 2.6) bu sonucu desteklemektedir. Bu ilgisizlik, 1990’larla beraber, neo-liberal dalgan›n sonucu toplumsal refah› sa¤layabilecek tek durum olarak piyasa hakimiyetinin kabul edilmesi, ulus-devlet ve siyasetin görevinin de, piyasan›n iyi ifllemesini sa¤lamak etmemiz gerekmektedir. haline gelmesi, siyasi partilerin ve parlaAnket verileri de zaten gençli¤in siyasete mentolar›n yapabilece¤i bir fley yok alg›- bak›fl›n› ve potansiyelimizi daha etkin gösters›n›n yayg›nlaflmas› ve siyasetin neredey- mektedir. Ankete kat›lanlar›n % 18.6’s› se kendi kendisini gereksiz k›lmas› ile seçimlerde oy kullanmayaca¤›n› ya da aç›klanabilir.” bofl oy ataca¤›n› net bir flekilde ifade et“Gençlerin siyaset ile ilgilerinin ve siyasete mifltir. % 33.4’ü ise bilmedi¤ini, karar vermekat›l›mlar›n›n s›n›rl› olmas›n›n en temel neden- di¤ini belirtmifltir. Yani gençli¤in % 52’si kendilerinden biri, gençlerin ‘siyaset’ alg›s› ile ilgilidir. lerine sistemin sundu¤u siyasetten tatmin olGençler, siyaset ile günlük hayatlar›nda- mamakta, bu politikada kendisinden bir fley ki pratikleri birbirleri ile iliflkilendireme- bulamamakta, kendisini ifade edememektedir. mektedir. ‹liflkilendirseler bile karar al- Geriye kalan kitle ise toplumun geneline uygun ma mekanizmalar› içinde gerek kendile- bir tercih yapmaktad›r. rini etkin aktör olarak görmedikleri, geAnketi yorumlayan Hasan Kirmano¤lu rekse bürokratik ve toplumsal yap›dan protestocular›n AKP’li gençlere nazaran e¤itim kaynaklanan nedenler yüzünden etkin düzeyleri daha yüksek ve kendilerini daha fazaktörler olarak görülmedikleri için siya- la solcu olarak de¤erlendiren gençler oldu¤usetin içinde yer alamamaktad›rlar.” nu vurgulamaktad›r. Karars›z gençler ise son 1 Bu uzun al›nt›lardaki önemli tespitler göz y›l içinde bireysel ve toplumsal olarak ekonoönüne al›nd›¤›nda da anlafl›lacakt›r ki bu köh- mik durumun kötüleflti¤ini savunmaktad›r. Kirnemifl, yafll› sistemin gençli¤i kucaklamas› mümkün de¤ildir. Sistem bir yandan gençli¤e hiçbir söz hakk› tan›mazken, öte itlelerin sorunlar›yandan gelenekn› kitlelere anlatlerin fanatik komakla yetinmeden, ruyucusu olan, çözüm için, birlik için kitlele(bkz. Töre cinarin kendisini ifade edebildi¤i, yetlerini iflleyen, kendi gücünün fark›na varalinç eylemlerine bilece¤i örgütlenmeleri geliflkat›lan gençler) tirmek, kitle çizgimizi yeniden flovenist, düflüngözden geçirmek gerekmektemeyen, itaat dir. eden gençler yetifltirmektedir. Ancak gençli¤e nesne muamelesi yap›lmas›, iyi bir gelecek sunulmamas› ve devrimci gençlik mano¤lu flöyle devam etmekte: “2002 y›l›ndan hareketinin bir alternatif olarak ortaya ç›kma- bugüne analiz etme olana¤› buldu¤um anket mas› nedeniyle ülkenin önemli kesiminde bafla- çal›flmalar›, Türkiye’deki protestocular›n belirr›l› da gözükse, sistemin bu politikalar›n›n gin (ve 2002’den günümüze de¤iflmeyen) baz› gençli¤e yönelik yoksullaflt›rma, gele- özelliklere sahip olduklar›n› gösteriyor. Hiçbir ceksizlefltirme politikalar› nedeniyle partiye oy vermeyece¤ini söyleyen protestuzla buz olaca¤›, devrimci mücadelenin tocular›n di¤er partilerin seçmenlerine göateflinin karfl›s›nda duramayaca¤› aç›k- re 1) daha genç, 2) daha e¤itimli, 3) gelirt›r. Bu aç›dan bak›ld›¤›nda devrimci hareketin leri daha az, 4) k›rsal yerleflim yerlerinden alternatif olamad›¤› koflullarda gençli¤in siste- çok kentlerde yaflayan, 5) kendilerini min siyasetini sahiplenip aktif görevler almas› sol/sa¤ ekseninden çok merkezde gören, 6) mümkün de¤ildir. Gençli¤e kendisini ifade dine ba¤l›l›klar› AKP’lilerinkinden, milliyetetmesini sa¤layabilecek, gençli¤in ener- çilikleri MHP’lilerinkinden az, 7) Türkijisini ve dinamizmini a盤a ç›kartacak ye’nin Avrupa Birli¤i üyeli¤ini daha az destek güç devrimci mücadeledir. Hiçbir ge- tekleyen kiflilerden olufltu¤u görülüyor. (…) rici, köhnemifl düzen gelece¤i yaflayacak olan Di¤er bir ifadeyle, protestocular siyasete ilgisiz gençli¤e umut veremez. Bu nedenle gençlik olduklar› için hiçbir partiye oy vermiyor de¤iliçindeki çal›flmalar›m›zda siyaseti, politik öz- ler.” gürlük mücadelesini tan›mlamak, gençliSonuç ¤in gelece¤ini kendi ellerine almas› için Elbette araflt›rmada çok farkl› konularda birleflmesinin propagandas›n› yapmak, bunun için güncel ve somut sorun ve talepler- veriler sunulmaktad›r. Çal›flman›n amac› gençden yola ç›karak ülkemizin emperyalizme ba- li¤in ekonomik ve siyasal yaklafl›mlar›ndan öte ¤›ml›l›¤›n› kavratmak ve emperyalizme karfl› de¤erler dünyas›n› ö¤renmek oldu¤u için tektam ba¤›ms›zl›k, faflizme karfl› halk demokrasi- nolojiye (internet, cep telefonu vb) yaklafl›m›nsi fliar›n› sahiplenmek için basitten karmafl›¤a, dan sosyalleflti¤i mekanlara, yapt›¤› harcamaama her anda kitleyle diyalog halinde hareket lardan sahip olduklar›na, AB’ye-dine-aileye- üniversiteye bak›fl aç›s›ndan okuyup dinlediklerine kadar çeflitli veriler bulmak ve bunlar› yorumlamak mümkün. Ancak yaz›m›z›n içeri¤i itibariyle gençli¤in ekonomik s›k›nt›lar›yla örgütlülü¤e ve sisteme yaklafl›m› hakk›nda ipucu veren verilere yo¤unlaflmay› tercih ettik. ‹stanbul’daki e¤itimli gençlik hakk›ndaki verilerin ülke genelindeki gençli¤in yap›s›yla ciddi benzerlikler tafl›yaca¤› aç›kt›r. Ancak T. Kürdistan›’ndaki gençlikle baz› özel bölgelerdeki gençlik üzerine araflt›rmalarda temel ayr›mlar›n ortaya ç›kmas› beklenebilir. Bu nedenle YDG aç›s›ndan benzeri araflt›rmay› T. Kürdistan›’nda gerçeklefltirmeye ihtiyaç oldu¤u aç›kt›r. Emperyalizme ba¤›ml›l›¤› her geçen gün artan, derin bir ekonomik kriz içine her geçen gün daha fazla batan, halka umut vermede baflar›s›z olan, özellikle Ortado¤u’da ABD emperyalizminin ç›karlar› do¤rultusunda hareket K C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! eden, AB’ye üyelik süreci ad› alt›nda aç›lan her müzakere bafll›¤›nda AB emperyalizminin dayatmalar› do¤rultusunda e¤itim, sa¤l›k ve ifl yaflam› baflta olmak üzere birçok alanda “reform”larla var olan s›n›rl› haklar› da gasp eden, çeflitli yasalarla (TMY, polis kanunu vb) devrimci demokratik hareket üzerinde bask›lar›n› yo¤unlaflt›ran sisteme karfl› birleflik, örgütlü ve militan bir gençlik hareketine büyük bir ihtiyaç bulunmaktad›r. Bu gerçeklik içinde bizlerin kitlelerden baflka güvenebilece¤imiz hiçbir güç yoktur. Bu nedenle son y›llarda uzaklaflt›¤›m›z kitlelerin gerçek sorun ve taleplerini daha fazla incelemek, s›n›f düflmanlar›n›n plan ve uygulamalar›n› deflifre etmek ve anlafl›l›r ve ajitatif bir dille halk›n/gençli¤in içine girmek oldukça önemlidir. Kitlelerin sorunlar›n› kitlelere anlatmakla yetinmeden, çözüm için, birlik için kitlelerin kendisini ifade edebildi¤i, kendi gücünün fark›na varabilece¤i örgütlenmeleri gelifltirmek, kitle çizgimizi yeniden gözden geçirmek gerekmektedir. Bu do¤rultuda son süreçte önemli ad›mlar att›¤›m› bir gerçektir. Art›k bu gerçe¤i gelifltirmek, derinlefltirmek ve prati¤e daha sistemli flekilde uygulamak için harekete geçmenin zaman› gelmifltir!✌ 23 Ekim 2007 Komünist Ustalardan Ö¤renelim... Marksizm-Leninizm-Maoizm’in Tarihi-5 ‹K‹NC‹ DÖNEM: 1871-1905 Politik Altyap› ‹kinci dönem (1872-1904) birincisinden bar›flç› karakteriyle, yani devrimlerin olmamas›yla ayr›lmaktad›r. Bat›daki burjuva devrimler sona ererken, Do¤u, devrimler için henüz olgunlaflmam›flt›. Genel olarak bu dönem d›fl iliflkilerde nispeten daha dura¤an bir dönemdi, dünya kapitalizmi aç›s›ndan en uzun ve en tamamlanm›fl dönemdi, özellikle de Fransa-Almanya savafl›n›n (1870-71) patlak vermesi ile. Zorla ve fliddete dayal› olarak kendi ulusal s›n›rlar›n› çizmifllerdi, bu s›n›rlar büyük de¤iflikliklere u¤ramadan Avrupa’da 35 y›l boyunca kendilerini korumufltu ve emperyalist Rus-Japon savafl› ile sona ermiflti. Ayn› flekilde 1905’den önceki bu y›llarda büyük kapitalist güçler içerde büyük bir dura¤anl›k içerisindeydi, çünkü Avrupa ve Amerikan kapitalizminin 1789’dan 1871’e kadarki kurulufl sürecini bafllatan büyük devrimci hareketler yoktu. Lenin bu dönemi flöyle tan›mlamaktad›r, “Bat› gelecekteki bir de¤iflim için bir tür bar›flç›l bir haz›rl›k sürecine girdi. Sosyalist partiler, esasta proleter partiler her yerde ortaya ç›k›yordu ve burjuva parlamentarizminden ç›kar sa¤lamay›, ayn› zamanda da kendi günlük bas›nlar›n› ç›karmay›, e¤itim enstitülerini kurmay›, sendikalar›n› oluflturmay› baflarm›fllard›. Marksist doktrin mutlak bir zafer kazand› ve genifl bir alana yay›ld›. Proletaryan›n güçlerinin seçilmesi ve toparlanmas› süreci ve proletaryan›n yaklaflan savafllara haz›rl›¤› yavafl ama istikrarl› bir flekilde ilerlemekteydi.” Tarihin diyalekti¤i gösterdi ki Marksizm’in teorik zaferi öyle boyutlara ulaflm›flt› ki düflmanlar›n› bile kendilerini Marksist olarak göstermeye zorlam›flt›. Eylül 2007 24 Kökten çürümüfl liberalizm, yeniden hayat bulmak için sosyalist oportünizm flekline büründü. Büyük savafllara güç toplama haz›rl›klar› oportünistlerin geri çekilmelerine yol açt›. Kölelik koflullar›ndaki geliflmelerden bahsediyorlard›. Sürekli olarak sosyal bar›fl› dillerine pelesenk etmifllerdi, (kölelik sistemiyle bar›fl) s›n›f savafl›n›n durdurulmas›n› istiyorlard› vs. Parlamentonun sosyalist üyeleri aras›nda birçok taraftar› vard›, çeflitli iflçi hareketi temsilcileriyle ba¤lar› ve sempatizan entelektüelleri vard›. Ekonomik Altyap› Ancak bu oportünizmin kökleri ekonomik koflullardayd›. Liderlerini rüflvetle, sömürgelerdeki endüstrilerden kazan›lan kârlar›n bir k›sm› karfl›l›¤›nda sat›n al›nan bir iflçi aristokrasi yaratmakt› amaçlar›. Serbest rekabetçi aflamadan art›k uzaklaflmaya bafllayan kapitalizm tekelci kapitalizm aflamas›na ulafl›yor ve emperyalizme do¤ru ilerliyordu. Lenin’in daha sonra detayl› olarak iflleyece¤i gibi, 19. yüzy›l›n son çeyre¤i, 1873’teki bunal›mdan sonra, çok say›da büyük sanayi ve finans kartellerinin bütün önde gelen kapitalist ülkelerde ortaya ç›kmas›yla damgaland›. Japonya ve Rusya gibi yeni ülkeler h›zla sanayileflirken, sermayenin yo¤unlaflmas› ve merkezileflmesi eski kapitalist ülkelerde daha büyük bir h›zla ilerlemekteydi. ABD ve Almanya bu süreçteki önderlerdi. Yo¤unlaflma tek bafl›na bunal›m s›ras›nda gerçekleflen kâr düflüfllerini engelleyemedi¤inden tekelciler son çare olarak sermayenin, çok büyük gelirlerin elde edilece¤i di¤er bölgelere ihraç edilmesi yoluna baflvurdu. Bunda ‹ngiltere birinci s›radayd› ve dünyan›n yar›s›ndaki k›ta ötesi kârlar› toplamaktayd›. Bunun di¤er bir nedeni ‹ngiltere’n›n en fazla sömürgeye sahip ülke olmas› ve sermayesini buralara kolayca aktarabilmesi idi. Di¤er kapitalist ülkeler de geliflimleri için sömürgelerin gereklili¤ini anlad›klar›ndan, vahfli bir mücadele dünyan›n henüz sömürgeleflmemifl bölgelerini ele geçirmek için bafllad›. Böylece 19. yüzy›l›n son çeyre¤inde, Afrika ve Polenezya neredeyse tamamen geliflmifl kapitalist ülkeler taraf›ndan iflgal edildi.1884’ten 1900’e kadar ‹ngiltere 3.7 milyon hektar ele geçirmiflti, buralardaki nüfus 57 milyondu; Fransa 36.5 milyon nüfusla 3.6 milyon hektar ve Almanya 17 milyon nüfusla 1 milyon hektar alan, Belçika 900 bin hektar alan ve 30 milyon nüfus, Portekiz 9 milyonluk nüfus ile 800 bin hektarl›k alan› ele geçirmiflti. Ancak kapitalizmin emperyalizme evrildi¤i bu aflama hiç de sanc›s›z geçmemiflti. Güçler iliflkisindeki bu de¤iflim zorunlu olarak farkl› emperyalist ülkeler aras›ndaki çat›flmalar› tetiklemiflti. Bu dönemde ABD’nin Küba’y›, Porto Riko’yu ve Filipinler’i iflgal etti¤i 1898 ‹spanyol-Amerikan Savafl›, Britanya’n›n Güney Afrika’n›n Hollanda egemenli¤indeki yerlileri kölelefltirdi¤i 1899 Anglo-Boer Savafl›, Avrupa k›tas›ndaki 35 y›ll›k bar›fl sürecini sonland›ran 1904 Rusya-Japonya Savafl› çat›flmalar›n önde gelenleriydi. Emperyalizmin geliflmesinin bir di¤er önemli yüzü ise, iflçi aristokrasisinin önde gelen kapitalist ülkelerde, tecrübeli ve tecrübesiz olarak ayr›larak ve ücretlerde farkl›laflmaya gidilerek sa¤lamlaflt›r›lmas› idi. Bu, ayr›ca fakir ülkelerden gelen göç dalgas›n›n artmas›yla baflar›ld›. 19. yüzy›l›n son çeyre¤i, fliddetli endüstriyel yay›lman›n zirvede oldu¤u ve emek sömürüsünün artt›¤› bir dönem olarak, büyük kapitalist ülkelerdeki maafllar›n yavaflça artt›¤› bir dönemdi. Özellikle ‹ngiliz iflverenlerini örnek olarak ald›¤›m›zda, kapitalistler sömürgelerden elde edilen kârlar›n bir k›sm›n› kendi ülkelerindeki tecrübeli iflçileri avutmak için kulland›lar ve böylelikle, iflçi s›n›f› içerisindeki militanl›¤› ve sa¤lam- l›¤› ortadan kald›rmak istediler. Böylece Almanya’da iflçi s›n›f›n›n maafllar› 1887’deki 100 puandan 1909’da 105 puana ç›kt› ve iflçi aristokrasisine tabi olan iflçilerinki 113 puana yükseldi. Benzer koflullar di¤er kapitalist ülkelerde de elde edildi. Bütün bunlar iflçi politikas›nda büyük etkiler yapm›flt›. Sa¤ oportünist sosyal demokratlar, kendi revizyonist teorilerini ve s›n›f iflbirli¤i politikalar›n› nispeten refah düzeyi daha iyi olan iflçi aristokrasisi üzerinde temellendirdi. Alman Partisindeki Oportünizme Karfl› Savafl Bu tip oportünizmin örneklerinden birisi Gotha Program›n›n oluflturulmas›nda gerçeklefltirildi. Bu program, tart›flma amaçl› bir taslak halinde idi ve 25 May›s 1875’te, Gotha’da Marksist ve Lassalc› partilerin kongresinde kabul edilecekti. Engels, bu programdaki neredeyse her kelimenin elefltirilebilece¤ini söyledi. Marks bu tasla¤› kesin bir flekilde elefltirdi ve Alman partisindeki yoldafllar›na kongreden önce ulaflmak üzere bir not yazd›. Notta sakat ekonomik anlay›fl›, devlete karfl› yanl›fl tutumu, Lassal’in “tunç ücret yasas›” konseptine teslim olunmas›n›, devletin ifle yaramaz kooperatif yard›mlar›n› benimsemesini, 8 saat iflgünü konusunda net bir tav›r sergilenmemesini ve enternasyonalizmi küçümsemesini mahkum etti. Alman partisindeki oportünist ak›mlar bununla birlikte öyle güçlüydü ki, bu güçlü elefltirinin kongreden önce Liebknecht’in önderlik etti¤i Marksistlere ulaflmas›na ra¤men, sadece bir kaç küçük de¤ifliklik yap›ld›. Belge sadece çok k›s›tl› say›da yoldafla gösterildi,16 y›l boyunca gözlerden uzak tutuldu ve son olarak sadece Engels taraf›ndan 1891’de yeni bir parti program› haz›rlanaca¤› zaman yay›mland›. ➟ C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! Bu yay›n flu anki meflhur “Gotha Program›n›n Elefltirisi”dir. Gotha’n›n elefltirisinden birkaç ay sonra, Engels bir di¤er elefltiriyi yay›mlad› (Anti-Dühring). Bu eser felsefe, do¤al bilimler ve sosyal bilimler alan›ndaki Marksist yaklafl›m› ortaya koydu. Bu, Sosyal Demokrat Partiye kat›ld›ktan sonra bütün parti program›n› burjuva bir çizgide yeniden yazmaya çal›flan, burjuva görüflleriyle bilinen Profesör Dühring’in yanl›fllar›n› teflhir eden bir elefltiriydi.1877’de parti organlar›nca yay›mlanan bu elefltiri, partinin resmi kademelerindeki oportünistler taraf›ndan elefltiri ya¤muruna tutuldu. Daha sonra 1880’de Engels bu kitaptaki 3 bölümü broflür olarak ç›kard›, “Ütopik ve Bilimsel Sosyalizm”. Bu broflürler son derece sade ve kolay anlafl›l›r bir biçimde bilimsel sosyalizmin temel fikirlerini ortaya koyuyordu. Bu dönem, Marks ve Engels taraf›ndan son derece hararetli teorik çal›flmalar›n yap›ld›¤› bir dönemdi.1875-76’da Engels “Do¤an›n Diyalekti¤i” isimli kitap üzerinde çal›flt›. Bu kitap do¤al bilimlerdeki son bilimsel geliflmelerin ayn› zamanda insan topluluklar› ve do¤ada iflleyen diyalektik yasalarla ayn› olduklar›n› onayl›yordu. Bu çal›flma yar›m kald› ve 1927’de yay›mland›. Dokuzuncu bölümü “Maymundan ‹nsana Geçiflte Eme¤in Oynad›¤› Rol”, insan do¤as› ve onun geliflimine dair Marksist bak›fl aç›s›n› ortaya koyuyordu. 1884’de Engels’in “Ailenin, Devletin ve Özel Mülkiyetin Kökeni” adl› eseri yay›mland›. Burjuva fikirlerin Alman Sosyal Demokrat Partisi içinde giderek yay›ld›¤› bir dönemde kaleme al›nan bu kitap, reformist yan›lg›lara kap›lmadan, bilimsel ve devrimci tarih konseptin e sahip iflçileri kazanmak için yaz›ld›.1888’de Engels, Feuerbach üzerine yazd›¤› kitab›n›, “Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu” yay›mlad›. Bu kitap, Hegelci idealist diyalekti¤in nas›l materyalist diyalekti¤e dönüfltürüldü¤ünü ve nas›l mekanik materyalizmden diyalektik materyalizme dönüfltürüldü¤ünü göstermek için yaz›ld›. Marksizm’in yay›lmas› Bu dönem boyunca Marks, Kapital’in sonraki ciltlerini tamamlamaya çal›flmakla meflguldü. Bu, Marks’›n 14 Mart 1883’de ölümüyle tamamlanmam›fl olarak kald›. O gün, Engels’in dedi¤i gibi ‘’En büyük düflünür düflünmeyi b›rakt›’’. Marks’›n ölümü Marksizm’in ilerleyiflini durdurmad›. Onun öldü¤ü anda o zaten milyonlarca iflçi yandafllar› taraf›ndan sevilip say›lan ve sahiplenilen bir isimdi. Di¤er taraftan, O, kendi zaman›nda, hükümetler ve burjuvazi taraf›ndan en çok nefret edilen ve kara çal›nan biriydi. Hiçbir kara çalma tarihi zaman› gelmifl doktrinin geliflimini durduramad›. 1883’de Almanya’da, 1869’da Hollanda’da 1870’de Danimarka’da, 1871’de Bohemya’da, 1872’de ABD’de, 1876’da Fransa’da, 1879’da ‹spanya’da, 1879’da ‹ngiltere’de-birlik olarak ve Rusya’da 1883’de proleter sosyalist partiler kuruldu. Bu süreç Marks’›n ölümünden sonra bile Norveç’te (1887) ve 1889’da Avusturya, ‹sviçre ve ‹sveç’te de partiler kurularak devam etti. Bu partilerin ço¤u ‹kinci Enternasyonal’i kurmak için birleflti. Bu, sosyalist düflüncenin daha da yay›lmas›n› sa¤lad› ve Avustralya ve Finlandiya’da (1890), Polonya ve ‹talya’da (1892), Bulgaristan, Macaristan ve fiili’de (1894), Arjantin’de (1896), Japonya’da (1901), S›rbistan’da (1903) ve Kanada’da (1904) partiler kuruldu. Böylece bu dönemin bafl›nda (1872) teorik olarak zaferlerle ortaya ç›kan Marksizm, 1904’de, dönemin sonuna kadar kapitalist dünya çap›na örgütlenmelerini yaym›flt›. II. Enternasyonal’de oportünizm Her ne kadar Marksizm örgütlü flekilde yay›lsa da, onun ana düflman›, sosyalist partilerin kendi içinde ortaya ç›km›flt›. Daha önce belirtildi¤i gibi, oportünizm ve revizyonizm bu dönemde proleter ak›m›n bafll›ca tehdidi olmufltu ve bu tehdit büyüdü¤ü için onun bafll›ca çözüm yeri II. Enternasyonal olmal›yd›. 1889’da II. Enternasyonal’in oluflumu s›ras›nda temel yönelim Marksist’ti. Fakat sa¤ e¤ilim resmi bir uluslararas› örgüt merkezinin olmad›¤›/kurulmad›¤› görüflündeydi. Bu, parti üyelerindeki sa¤ e¤ilimin kontrol edilmeden devam etmesini sa¤layarak,12 y›l boyunca devam etti. 5 A¤ustos 1895’de ölümüne kadar Engels, dünyan›n çeflitli yerlerinde partilere rehberlik ederek bu bofllu¤u doldurmaya çal›flt›. Yafl›na ra¤men, sonuna kadar çeflitli oportünist sapmalara karfl› sol kesimlerin savafl›n› sa¤lad›. Ayn› zamanda O, Marks’›n tamamlanmam›fl Kapitali’nin ikinci ve üçüncü ciltlerinin haz›rlanmas› ve yay›mlanmas›n› tamamlad›. Çeflitli ulusal partilerde giderek yerleflen oportünist e¤ilim bu zamanda, politik iflçi örgütlerinde kariyer yapma yollar›n› arayan burjuva ayd›nlar› ve büyüyen emek aristokrasinde temellerini buldu. Özellikle, emperyalist güç olan, bunun sonucunda üst seviyedeki iflçilere rüflvet verme ve iflçi aristokrasisi yaratmada en iyi yetene¤e sahip olan ‹ngiltere gibi ülkelerde bu e¤ilimler çok güçlüydü. Oportünist ve reformist ideolojilerden biri olan Fabianizm, ticaret birli¤i bürokratlar› üzerindeki etkisini geniflleterek 1884’te kuruldu. Bu ideoloji belirsiz bir evrimsel sosyalizmi ö¤ütlüyordu ve Marksizm’in devrim ilkelerinin her birine sald›r›yordu. Benzer oportünist e¤ilimler bu kadar kuvvetli olmasa da ABD’de ve Fransa’da da var oldu. Almanya’da da buna paralel olarak zay›f kapitalist sistem ve gizli parti koflullar› 1890’a kadar oportünizmin geliflimini s›n›rlam›flt›r. Bunun sonucunda Alman partisinde II. Enternasyonal’in temel önderli¤i olan ve Engels’in güvendi¤i Bebel, Kautsky ve di¤erlerini içeren sol önderli¤i sa¤lad›. Fakat bu sol unsurlar (daha sonra Marksist ortodokslar olarak adland›r›ld›lar) s›n›f savafl› keskinleflti¤inde merkeziyetçi bir tutum ald›lar. Böylece, bu zamanlarda bile, temelde Marksist oluflumlar› desteklemelerine ra¤men, Engels’in ölümünden sonra kendilerini güçlendiren yeni oportünist oluflumlara karfl› etkili bir savafl veremediler. Kendini Enternasyonal’de de gösteren bu oportünizmin temel oluflumu Bernstein’in Marksizm’i ‘’de¤ifltirme’’ teflebbüsüydü. Bernstein revizyonizmine karfl› mücadele Bernstein revizyonist görüflüne ilk olarak Ekim 1898’de Alman Sosyal Demokrat Parti kuruluna gönderdi¤i bir mektupta yer verdi ve sonra 1899’da “evrimsel sos- C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! yalizm” kitab›yla devam ettirdi. Bu oportünizm genelde yükselen emperyalizmin ve özelde Alman emperyalizminin bir ürünüydü. Önceki emperyalist dönemin karakteristik özellikleri ele al›nd›¤›nda Bernstein, Marksizm’in tamamen yanl›fl oldu¤u sonucuna varm›flt›. Kitab›nda materyalist anlay›fl›n tarihini ve s›n›f savafl› teorilerini inkar ederek Marksist teorinin de¤erine meydan okumufl ve özellikle iflçi s›n›f›n›n fakirleflmesi teorisine sald›rm›flt›r. O burjuva yurtseverli¤i desteklemifltir ve devrimin hem imkans›z hem de gereksiz oldu¤unu iddia ederek “proletarya diktatörlü¤üyle” alay etmifltir. Bunun için O, Engels’in son zamanlarda devrimci mücadele araçlar›na ilgisiz oldu¤unu göstermeye çal›flarak, çarp›tarak,1895’te Engels taraf›ndan yaz›lan ‘Introduction to Marx’s Class Struggles in France”› kullanm›flt›r. Özcesi Bernstein s›n›f iflbirli¤i teorisi için Engels’in otoritesini bile kullanmaya teflebbüs etti. O, fliddetle y›k›lmak zorunda kal›nm›fl feodalizmin sert kurumlar›n›n aksine, sadece daha geliflmifl oldu¤u için kapitalizmin esnek kurumlar›n› önermifltir. Bu teori en geliflmifl haliyle Alman partisine (bu zamanda enternasyonal parti yönelimliydi) sunulmas›na ra¤men, ya kolektif olarak ya da bireysel bazda, esasta ayn› görüflleri savunan ve çeflitli önemli partilerde süregelen üyeleri bulunmaktayd›. Almanya’da Vollmar, Fransa’da Jaures, Rusya’da Martov, ‹ngiltere’de Macdonald ve ABD’de Gompers vard›. Onlar daha sonra devrimci çizgideki Bebel, Kautsky ve Rosa Luxembourg’a karfl› Almanya’da, Guesde’ye karfl› Fransa’da, Plehanov ve Lenin’e karfl› Rusya’da, Hyndman’a karfl› ‹ngiltere’de, Leon’a karfl› ABD’de mücadele ettiler. Çeflitli ulusal partilerdeki mücadele Enternasyonal’in Amsterdam kongresinde merkezilefltirildi. Marksist çizgiyi savunmak için Alman partisinin içinde bulundu¤u fliddetli bir mücadeleden sonra, kongre, s›n›f savafl›na dayal› zafer politikas› ve deneyimlerin de¤iflmesini kabul eden azimli bir kongre geçirdi. “Bu tür revizyonist taktiklerin sonucu, burjuva toplumunu en h›zl› flekilde sosyalist topluma dönüfltürmeye çabalayan, kelimenin tam anlam›yla, devrimci bir partiyi, burjuva toplumunun reformlarla yetinen bir partiye dönüfltürmek olacakt›.’’ Karar 12 çekimserle, 25’e 5 ile geçti. Asl›nda ço¤unlukla çekimser olmas›n›n yan›nda, Enternasyonal’de yüksek oranda oportünist oyun var olmas› olumsuz bir durumdu. Bernsteinizm sürekli olarak yenilmesine ra¤men, II. Enternasyonal revizyonizm karfl›s›nda son zaferi elde edecek güce sahip de¤ildi.✌ Devam edecek 25 Ekim 2007 Yüzy›llard›r kirpiklerinin ›slakl›¤› hiç kurumayan, birikse belki de Karadeniz olacak kadar gözyafl› dökmüfl kad›nlar›m›z... Yaflad›klar›n› kader kabul eden, “yazg›”s›na boyun e¤en, “kutsal” görevlerini yerine getirmek için didinen, k›z›na ev han›ml›¤›n›, o¤luna “erkek sorumluluklar›”n› ö¤reten, aile içindeki köleli¤ini “görev” say›p aksatmayan anne, efl, ev han›m›, iflyerinde ücretli köle kad›n... Bütün suçu kad›nl›¤›nda arayan, koynunda bitmek bilmeyen sab›rla yaflayan kad›nlar›m›z… Kad›n olmak zordur. Çelik gibi bir sab›r gerektirir. Do¤du¤unuzda aileniz taraf›ndan memnuniyetsizlikle karfl›lan›rs›n›z; hani cinsiyetiniz daha farkl› olsayd› pek çok aç›dan daha iyi olurdu, en az›ndan k›z çocu¤u demek dert ve tasa demektir birço¤umuz için. ‹lk ö¤rendi¤iniz kelime “ay›p” oluyor ço¤u kez, “anne”den önce belle¤e kaz›nan, toplumsal kurallar›n belirlenifl kayna¤› ve dayana¤› olan kavram. Oyun oynarken, okula bafllarken, k›s›tlamalarla karfl›lafl›yorsunuz. Gerçi ço¤u kad›n oyun oynayamadan ve okula gidemeden bafll›yor yaflam›na. Çünkü k›z çocu¤u oyun oynarsa, hele okula giderse “kötü” fleyler ö¤renir ve yapar. Ona sunulan dar yaflam›n d›fl›na taflar çünkü. Toplumumuzun belirledi¤i kurallar›n d›fl›na ç›kma ihtimali olur kim bilir. Tehlikeli bir durum oluflturuyor okumak, bu yüzden izin verilmez. Yani kad›n okumaya kalkar, bin bir bahane bulurlar defalarca. - Bac›m sen anlat bakay›m derdini. - Sizin afla¤›lad›¤›n›z k›s›tlad›¤›n›z kad›nlardan sadece biriyim… Diye söze bafllarken kad›n; - Yok yok, flimdi olmad› bak. Siz bu kafayla ooo… Kad›n annesinin ete¤i alt›nda ev ifllerini ö¤renmekle yükümlüdür art›k. Kad›n olman›n ön koflulu olan bu kutsal vazife yaflam› boyunca laz›m olacakt›r. “Yapt›¤› ailesineyse, ö¤rendi¤i kendisinedir” çünkü. -tabii ileriki yaflam›nda kendisi diye bir kavram kal›yor Ekim 2007 26 mu oras› meçhul- Evin erkeklerine hizmet etmeyi, itaat etmeyi, boyun e¤meyi ö¤renir. Temiz ve namuslu bir “k›z” olmay› yaflam›n›n hedefi olarak görür. Kan›ksar bu durumu, s›radanlafl›r art›k onun için. Kendi de savunur bu olguyu zaman içinde. Kad›n daha çocuk burjuva yoz kültürünün damardan verildi¤i programlardan ibarettir sosyal yaflam›. Evde evlilik ça¤›na gelmek için bekler. ‹yi k›z olur bu süre içinde ve bekler bir erke¤in onu “istemesi”ni. Er- … K A M L O N I KAD y a fl t a hem ev ifllerini üstlenir, sadece annesine “yard›m etmek” için de¤il, art›k en az›ndan annenin yükünü eflit miktarda paylaflmak için, hem de zor geçinen ailesine katk› sa¤layabilmek için ifl yaflam›na at›l›r. Tarlada, fabrikada cüzi rakamlara ve hatta ücretsiz çal›fl›rlar. Eflit ifl, eflit ücret u¤ramaz bu mekânlara. Talep olarak kal›r ço¤u kez. Tüm ba¤›ml› ülkelerde oldu¤u gibi Türkiye’de de kad›nlar emek-yo¤un sektörlerde, özellikle tekstil sektöründe çal›flt›r›lmaktad›r. Tekstil sektöründe ifl güvencesiz, sigortas›z, tüm sosyal haklardan mahrum bir flekilde kad›n eme¤i azg›nca sömürülmektedir. Yine tekstil sektörüne ba¤›ml› bir biçimde gelifltirilen ev-eksenli fason üretim bu sömürüyü daha da katmerlefltirmektedir. ‘Evde oturarak para kazan›yor’ cümlesinde ifadesini bulan ve önemsizlefltirilen bu çal›flma biçimi, ‘eve biraz daha fazla gelir girsin’ diye kad›n emekçileri 16 saate varan çal›flmaya zorlamaktad›r. ‹flsizli¤in ve yoksullu¤un katlan›lamayacak düzeyde olmas› ev-eksenli çal›flanlar› sessiz kölelere dönüfltürmüfltür. Ucuz ifl gücüdürler, daha fazla sömürülürler, daha az kazan›rlar. Kad›n›n ücretsiz mesaisi Her ne iflte çal›fl›yor olursa olsun, ücretli mesaileri bitince, s›ra ücretsiz mesaiye gelir. Yani eve geldiklerinde onlar› bir y›¤›n ifl beklemektedir. Yemek, çamafl›r, bulafl›k, ütü vs. Çocu¤u vard›r kad›n›n, evlili¤inin en acil ihtiyac› oldu¤undan kaynakl›, yaflam›n› bir baflka yaflam› var etmeye adamas› laz›md›r bir an önce. Kendi yaflam› kalmam›flt›r art›k, bir bireyin bak›m›n› üstlenmifltir neredeyse tek bafl›na. Evdeki ifl bölümü çok nadir rastlan›lan bir durumdur toplumumuzda, dolay›s›yla evdeki a¤›r tempo, ifl gününün yorgunlu¤unun ard›ndan gelir ve çaresiz kabullenir bu durumu. Ya da ev içine hapsolur kad›n›n yaflam›. Dört duvar aras›na s›k›flm›fl, bir iki komflu ve televizyondaki kek için kad›n›n ne düflündü¤ü de¤il, nas›l yemek yapt›¤›, nas›l itaat etti¤i önemlidir. Çünkü kad›n›n görevleri bunlard›r. Kad›n ise kendini kocas›na ve ailesine adamak için haz›rd›r. Bu yafla kadar kendini haz›rlam›flt›r. Hofl, kendi ailesinde durum çok da farkl› olmad›¤›ndan, annesinden ö¤renmifltir birçok vazifesini, yabanc›l›k çekmeyecektir yeni mahpusunda. Kad›n, erke¤in korumas› ve sorumlulu¤u alt›nda aciz bir yarat›k konumuna getirilip aile içi faaliyet alan›nda çal›flmaya zorlan›r. ‹lkel ifl bölümünde üretim tarz› ve biçimi kad›n› eve zincirlemifltir. Bu üretim flekliyle kad›n›n faaliyetlerini geniflletme ve zincirini koparma flans› kalmam›flt›r. “Dünya erke¤in evi, ev kad›n›n dünyas› olmufltur art›k.” (Clara Zetkin) Zorla ahlaks›zl›k Peki, normal yaflam seyrinde, ister çal›fls›n isterse çal›flmas›n durum nas›ld›r? Ayn› hengâme devam eder, toplumun “iyi k›z” dayat›fl›na karfl›n yine ayn› toplum bireylerinden sanki s›nan›yormufl gibi “ahlaks›zl›¤a” zorlan›r. Evde ço¤u kez kocas›ndan veya aile bireylerinden, sokakta yüzünü ilk defa gördü¤ü yabanc›lardan, ifl yerinde mesai arkadafllar›ndan sözlü, fiziksel, psikolojik haddinin ve hesab›n›n yap›lamayaca¤› say›da tacize u¤rar. Çünkü kad›n fiziksel özellikleri itibariyle metad›r. Deneme tahtas›d›r örne¤in. Cinsel tatminkârl›klar›n giderildi¤i bir madde. Gerçek yaflamdan filmlere kadar kad›n “estetik”tir ve bütün bunlar› “hak eder”. Meflrudur toplum gözünde kad›na yap›lanlar. Al›flmas› gerekir kad›n bu duruma, onlara göre. Tecavüze u¤rarlar, akrabalar› veya yabanc›lar taraf›ndan ya katledilirler ya da tecavüzcüleriyle evlendirilirler, çünkü kad›n “namustur.” Sünnet edilirler ve yaflamlar› boyunca erkeklerine daimi hizmet için, erke¤inin cinsel zevklerine cevap olabilmeleri ve do¤um makineleri haline gelmeleri için. Çünkü kad›n›n duygular› yoktur, duygu k›r›nt›lar› ise önemsizdir. fiiddete maruz kal›rlar; kimi zaman sokak ortas›nda, ço¤u zaman aile içinde sürekli ac› çekerler. Çünkü karfl› koyacak güçleri yoktur. Çünkü kaderidir kad›n›n fliddet. Ya da en az›ndan toplum kurallar› bunu dayat›yor ve durum kan›ksat›l›yor. Dahas› toplumda sürekli sorun halinde görülür kad›nlar. Sorunun, kad›n›n yaflad›¤› zorluklar m› yoksa kad›n›n varl›¤›n›n ta kendisinin mi oldu¤u henüz netleflmemifltir toplum taraf›ndan. Birçok yerde can s›k›c› varl›klar olarak görülürler. En ileri olan›m›zdan en geri olan›m›za kadar birço¤umuzda kad›n›n ayak ba¤› oldu¤undan flikâyet edilir ve sorunun kayna¤›n›n kad›n›n ta kendisi oldu¤u düflünülür. Kad›n›n haklar›n› bahflederler kad›nlara, en temel olan, zaten sahip olduklar› haklar tekrar tekrar al›n›p verilir. Bu sayede kad›na “hak ettikleri” yer verilmifl olur. Bu kadar› yeter kad›nlara. Çoktur hatta, çünkü yüzy›llard›r sömürülmelerinden sonra azar azar önünü aç›yoruzdur kad›nlar›n. Birden vermeyiz, o zaman bafl›m›za dert olurlar de¤il mi? Eve ba¤›ml›l›k Öte yandan sosyal sald›r›lar (sa¤l›k harcamalar›n›n azalt›lmas›, sosyal güvenli¤in tasfiyesi, düflük ücretler vb.) kad›nlar›n ev içinde daha fazla emek harcamas›n›, eve ba¤›ml› bir yaflant› kurmas›n› da beraberinde getiriyor. Sosyal devlet uygulamalar›yla bir nebze toplumsallaflan kad›nlar›n s›rt›na ev iflleri ve köleli¤i yeniden binmifltir. Düflük ücrete mahkûm edilen iflçi-emekçilerin bu hizmetleri piyasadan alma olanaklar› olmad›¤› için ister-istemez bu ifller kad›n›n omuzlar›na at›lmaktad›r. Düflük ücret sarmal›nda bo¤ulan emekçi ailelerinde çocuk bak›m›n› üstlenmek zorunda kalan kad›n mutfak masraflar›n› nas›l karfl›layaca¤›n›, çocuklar›n› nas›l doyuraca¤›n› düflünmektedir. Kad›n ailenin ihtiyaçlar›n› en ucuza karfl›laman›n yollar›n› ararken, deyim yerindeyse kendini unutan bir kurbana dönüflmektedir. Gelir adaletsizli¤inin had safhaya ulaflt›¤›, asgari ücretin kira, elektrik, su gibi ihtiyaçlar› bile karfl›layamad›¤› bir durumda, kad›nlar eve giren az›c›k parayla tüm ailenin ihtiyaçlar›n› karfl›lamak zorunda kalmaktad›r. Sa¤l›¤a ay›racak para olmad›¤›ndan hasta bak›m› kad›na kalmaktad›r, yafll›lar için uygun yaflam ortam› yarat›lmad›¤›ndan kad›nlar yafll›lara bakmaktad›r. Çocuklara giyecek al›nmad›¤›ndan kad›nlar yamalarla, kazak örmekle, dikiflle u¤raflmaktad›r. Devletin sosyal bir hak olarak vermesi gereken yard›mlar kad›nlar› birer dilenci konumuna düflürmektedir. Yoksulluk gün geçtikçe artt›¤›ndan kad›nlar belediyeler ve valilikler taraf›ndan verilen s›n›rl› yard›m›n peflinden koflmaktad›r. Tüm bu iflleri yapan kad›nlar yeri geldi¤inde yok say›lmakta, ev içinde yapt›klar› ifller görmezlikten gelinmektedir. Lakin Türkiye’de ve dünyada kad›n olmak… Hele hele emekçi kad›n olmak, de¤eri bilinmeyen bir elmas parças› olmakt›r ço¤u zamanda… Her çileyi çekmek, sonras›nda ise defalarca afla¤›lan›p sokaklara at›lmak, yak›lmak sokak ortas›nda… C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! Endüstriyel YDG: Bize TEKYUMRUK’u anlatabilir misiniz? Özlemleriniz, idealleriniz nelerdir, biraz bahsedebilir misiniz? Tekyumruk, Forzalivorno’nun Türkiye’de bafllatm›fl oldu¤u “Endüstriyel futbola karfl› hareket”in bir parças›d›r. Bir tepkinin örgütlenmesidir. Bu tepkiyi yaratan, sistemin futbola kar›flan pis elleridir. Futbol ticari boyutuyla kirlenmifltir ve bu kir, tribünlere, taraftarlara da bulafl›yor. Tribünde aç›k bir rant söz konusu. Yüz binlerce dolarl›k cirolu taraftar gruplar› söz konusu. Bu rant iliflkisi yerine kulüpten tamamen ba¤›ms›z bir tribün yaratmak istiyoruz. Düzen siyaseti futbolun tamamen içinde gözüküyor. ‹stiklal marfl› s›ras›nda kalkan bozkurtlar, marfltan sonra milliyetçi sloganlar tek tek hepimizi rahats›z ediyor. Biz ‹stiklal marfl›nda GS atk›s› kald›ran, marfltan sonra ‘’sadece Galatasaray’’ diyen bir tribün istiyoruz. Toplumda yaflanan ve halk›n tamam›n› direkt ilgilendiren savafl vb. konularda halk›n sesi olarak tribünün kullan›labilece¤ini düflünüyoruz. Bunu yaparken kapsay›c› olmay› öncelikli görüyoruz. Örne¤in; tezkere gündeminde ‘’ABD askeri olmayaca¤›z’’ gibi bir slogan... Tekyumruk, tak›m›n arkas›nda ve ekonomik olarak gerideki tarafta, eski aç›kta yer al›yor. “Eski aç›k sar› diyecek” yerine “Bir gün eski aç›k k›rm›z› diyecek” mant›¤›yla hareket eden bir gruptur. Yüre¤iniz rahat olsun. YDG: Günümüz futbolunun endüstriyelleflmesini nas›l de¤erlendiriyorsunuz? Yeni yüzy›l›n dini olarak futbol gösteriliyor. Bu yüzden futbol önemli bir endüstri haline getirilmifltir. Emperyalist dünyan›n en belirgin yans›mas› olan tekelleflme süreci futbolda da yafland›. Ünlü kulüplerin kendi aralar›nda ç›kar birli¤ine dayal› kurumlar kurdu¤unu görebilirsiniz. Bu yüzden dünya üzerinde çokça tan›nan bir a l o b t fu hay›r! tak›m›n art›k yok olma ihtimali zay›f. Kendilerini hem ekonomik olarak sa¤lama alm›fllar ve kurallar› da kendilerine yarayacak flekilde koyuyorlar. Ülkemize geldi¤imizde klüplerin tüketim ç›lg›nl›¤›n› taraftarlara empoze etti¤ini görüyoruz. Bu durumdan son derece rahats›z›z. Örne¤in; GS ürünlerinin sadece GS Storelarda sat›lmas›, tekelleflme, taraftar› zor durumda b›rak›yor. GS Store çal›flanlar›, küstahça kulübe yard›m olmas› için sat›n al›n diyor. ‘’GS için sat›n al›n, Galatasaray daha iyi olacak’’. Galatasaray, hiçbir baflar›s›n› parayla elde etmemifl bir tak›md›r. Galatasaray, UEFA kupas›n› alarak süregelmifl olan› bozmufltur. Galatasaray, borç içinde yüzdü¤ü sene, oyuncular› ücret alamazken flampiyon olmufltur. Ancak kulübümüzü flirketlefltirenler art›k baflar›y› ticari alanda arad›¤› için, kulübün genel baflar›s› da ticari alanla ölçülüyor. fiirketleflmeye gelirsek... Basket tak›m›m›z›n ismi çeflitli firmalarla paylafl›l›yor. Galatasaray ismi sadece para için bir firma ile paylafl›l›yor. Yeri geldi¤inde renklerimiz bile reklama göre ayarlan›yor. Can s›k›c› bu durumu aflmak, gerçek taraftarlara düflüyor. Bu tip fleylerden rahats›z oldu¤umuz için biz tekyumru¤uz. YDG : Di¤er devrimci demokrat taraftar topluluklar›yla iliflkileriniz hangi düzeyde ? Tekyumruk grubu, Forzalivorno oluflumu ile kuruldu¤undan bu yana hep iliflki içerisinde olmufltur. Forzalivorno ile temas› olan tüm gruplarla iliflkilerimiz bulunuyor. Di¤er tribünlerle temas olarak arac›m›z Forzalivornodur. Forzalivornonun endüstriyel futbola karfl› oluflturmak istedi¤i tribün gruplar›n›n biri de Tekyumruktur. Alternatif bir tribün yaratmak için u¤raflan tüm tribün emekçileriyle bir araya gelmeye çal›fl›yoruz. Ali Sami Yen’e gelen taraftarlarla imkanlar›m›z ölçüsünde iyi iliflkiler kurmaya çal›fl›yoruz. Yurt d›fl›ndan gelen misafirlerimizle de dayan›flma yeme¤i düzenleme fikirlerimiz var. YDG : Futbolun bir spor oldu¤unu unutup taraftarlar›n birbirine karfl› k›flk›rt›lmas›n› nas›l de¤erlendiriyorsunuz, bunun alt›nda yatan nedenler sizce nelerdir? Futbolun endüstriyelleflmesine ba¤l› olarak tak›mlar aras›ndaki rekabet üzerinden bir tutku yarat›ld›. Bu tutku da endüstriye en çok para kazand›ran kaynakt›r. Ayn› s›k›nt›larla u¤raflan, ayn› s›n›ftan olan kiflileri saçma bir yar›fl›n içine sokuyorlar. Bu u¤urda kan dahi dökülebiliyor. Taraftar gruplar›n›n içine girdikçe çeteleflme izlerine rastlars›n›z. Stat içerisinde güvenli¤i sa¤layacak bir yap›lanma söz konusudur. Gerekti¤inde reisleri için kendisini feda edenler dahi söz konudur. Leeds olaylar› incelenebilir. YDG : Özellikle milliyetçili¤in tribünlerden yükseltilmesi hakk›ndaki görüflleriniz nelerdir, bu durumun özellikle Hrant D‹NK’in katledilmesinden sonra doru¤a ulaflmas›n› nas›l de¤erlendiriyorsunuz ? Hrant Dink’in öldürülmesinin ard›ndan gizlenen faflist tepki, ilk olarak statlarda patlad›. Birçok tribünde pankartlar aç›ld›. Bu bize tribünlerin hiç de apolitik olmad›¤›n›, sistemden yana müdahaleleri olan bir yer oldu¤unu gösterdi. Tribünümüzün yap›s› müsaade etmese de, Antep’te Gençlik 27’nin açt›¤› “Hepimiz Kardefliz’’ pankart›n› sonuna kadar sahipleniyoruz. Irk ayr›m›na kesin bir dille karfl›y›z. YDG : Çal›flmalar›n›zda baflar›lar dileriz. Teflekkür ederiz. Size de çal›flmalar›n›zda baflar›lar. Sistemin hak gasplar›na ortak cevap vermek u¤runa… E¤itim Sen’in 6 Ekim tarihinde Ankara’da yapaca¤›, miting diye tan›tt›¤› ama bas›n aç›klamas› niteli¤i tafl›yan eyleme Mersin ve Adana YDG olarak kat›lma talebinde bulunduk. Talebimizi önce siyasi yap›lar›n yar›fl içine girece¤i gibi bir öngörüyle kabul etmediler. E¤itim-Sen yöneticileri b›rak›n YDG olarak kat›lmay›, sözleflmeli ö¤retmenlik yasas›ndan do¤rudan etkilenmeyenlerin mitinge kat›lmas›ndan yana olmad›klar›n› aç›kça ifade ettiler. Üstelik “ma¤dur” olmayanlar kapsam›na e¤i- tim fakültesi ö¤rencileri ve kadrolu ö¤retmenler de al›n›yor. Daha sonra bizim düflüncemizin; ma¤duriyetin sadece iflsiz, ücretli, sözleflmeli ö¤retmen arkadafllar›n de¤il, e¤itimle uzaktan yak›ndan iliflkisi olan herkesin sorunu oldu¤unu, hatta çal›flan veya iflsiz gençli¤e yöneltilen emperyalist sald›r›lar›n parças› oldu¤unu, buna sessiz kalmay›p, o platformun tepkimizi dile getirebilece¤imiz bir yer oldu¤unu belirttik. Buna ra¤men yönetim kararlar› oldu¤unu, karar› de¤ifltiremeyeceklerini söylediler. Bize alternatif olarak 3 Kas›m’daki eylemi sundular ve oraya genifl kat›l›m talep ettiler. Ayr›ca bu yaklafl›mlar› sergileyen sendika, gerekti¤i zaman yanlar›nda yer almad›¤› gençlerden ücretli ö¤retmenleri pragmatist bir tav›rla “fahri üyeli¤e” ça¤›rmaktad›r. Bizler 6 Ekim eyleminde kitlesini daraltma yoluna giden sendikan›n tavr›n› anlayabilmifl de¤iliz. Sendikal sorumluluklar›n› yerine getirme noktas›nda s›k›nt› yaflayan sendika, Mersin özgülünde özellikle üniversitede yaflanan ma¤duriyetler s›ras›nda, özellikle ÖSS sürecinde, kay›t paralar›n›n protestosunda ve KPSS ma¤duru arkadafllara yeterince destek vermemifltir. En son 10 A¤ustos’ta internet üzerinden örgütlenen bir bas›n aç›klamas›na k›smen destek veren sendika bu eylemdeki tavr› Kamu-Sen’le çekiflmeden öteye gitmemifltir. Bizler bu yaklafl›m›n kazan›c› ve dostane olmad›¤›n› ve sesimizi duyurmaya ve hak almaya çal›flt›¤›m›z sistemin ifline geldi¤ini düflünüyoruz. Mersin YDG C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! AÇLI⁄IMIZDAN KORKUN Mersin’de Ramazan ay› dolay›s›yla K›z›lay binas› önünde bir poflet erzak almak için bekletilen, birbirine düflürülen halk›m›z›n ac› görüntüleri ile bafllad› Ekim ay›. Erzak s›ras›ndaki halk›m›zdan korkanlar Çevik Kuvveti olay yerine y›¤arak bir pofletlik yard›m› insanlara zehir ettiler. Halk›m›z›n her geçen gün artan sefaletinin ve yoksullu¤unun biriktirdi¤i öfkeyi göstermelik yard›mlarla dindirmek için çabalayanlar›n pervas›zl›¤› bu sene de yine türlü vesilelerle meydana ç›k›yor. Halk›m›z›n bin bir emekle ürettiklerini, insafs›z bir israfl›k düzeyinde tüketenler, y›lda bir kez lütfen yapt›klar› yard›mlarla fliflinirken, her türlü bask› ve sömürü yetmezmifl gibi bir de saatlerce yard›m kuyruklar›nda eziyet reva görülen, ezilme tehlikesi geçiren ve kucaklar›ndaki çocuklar›n›n utangaç bak›fllar› aras›nda, al›p alamayacaklar› bile belli olmayan yard›m pofletlerinden çok ertesi gün ne yapaca¤›n› düflünen halk›m›z›n ac›lar›n› görmezden geliyorlar. Çok de¤il daha bir iki gün önce Adana’da pis su ar›tma tesisinde metan gaz›ndan zehirlenerek ölen Faruk Yeflil ve Selahattin Gö¤ebakan iflçiydiler. Ayn› gün Kocaeli’de üzerine ka¤›t rulosu düflerek ölen Nail Süleymano¤lu iflçiydi. Yine ayn› gün Mardin’in Derik ilçesinde tarlaya pamuk toplamaya giderken trafik kazas›nda ölen Songül ve Birgül Çetin iflçiydiler. Eylül ay› içerisinde Tuzla’da ard› ard›na ölen Günay Akarsu, Cabbar Ongun, Cengiz Tatl›, Kenan Kara ve Bekir Özmen de iflçiydiler ki Tuzla’da iflçi ölümleri s›radand›r art›k, orada 20 ay içerisinde ad› bilinen 14 iflçi ölmüfltür. ‹ki y›l önce Bursa’da mesai saati içerisinde kap›lar kilitli oldu¤u için ç›kan yang›nda ölen 5 kad›n iflçinin hesab›n› sormak için aç›lan davada ald›¤› hapis cezas› para cezas›na çevrilen yatak fabrikas›n›n sahibi ise patrondu. ‹flte bizlerin onlarla aram›zdaki fark böylesine aç›k. Erzak alabilmek için beklenen s›ralar, gazetelerde sayfalar›n küçük bir kesiminde duyurulan ölüm haberleri ve onlar taraf›ndan sadece oy istemek için çal›nan kap›lar›m›z. Daha fazlas› varsa sadece sefalete ve “olmaz ya” diye bafllayan hayallere dair. Ancak safça bir bekleyiflse umduklar› bizlerden, onlara verece¤imiz en net cevap “Açl›¤›m›zdan Korkun” olacakt›r. Çünkü o açl›k hepimizi öldürmeden önce, kader olmad›¤›n› ö¤renece¤imiz yoksullu¤umuzu çarpaca¤›z yüzlerine. Çarpaca¤›z ki bir daha kimse açl›ktan ölmesin, bir daha kimse iki sat›rl›k haberlerde iflçi ölümlerine rastlanmas›n... Mersin’den bir YDG’li 27 Ekim 2007 Linux giderek popülerlik kazanan bir iflletim sistemidir. Linux serbestçe da¤›t›labilen, çok görevli, çok kullan›c›l› UNIX iflletim sistemi türevidir. Linux, internet üzerinde ilgili ve merakl› birçok kifli taraf›ndan ortak olarak gelifltirilmekte olan ve baflta IBM-PC uyumlu kiflisel bilgisayarlar olmak üzere birçok platformda çal›flabilen ve herhangi bir maliyeti olmayan bir iflletim sistemidir. Linux, orijinal olarak Linux Torvalds taraf›ndan 1991 y›l›nda Helsinki Üniversitesi’nde ö¤renciyken gelifltirilmifl ve GNU lisans› alt›nda ücretsiz da¤›t›lan bir iflletim sistemidir. Linux Amigolardan Dijital Alphalara varan genifl bir donan›m yelpazesinde rahatl›kla çal›flabilen dayan›kl›, güçlü, derli toplu (ufak) ve ücretsiz bir iflletim sistemidir. Bunun yan› s›ra Linux tam bir ekip çal›flmas›n›n ürünü. Ekipse tüm dünyaya yay›lm›fl bir merakl› programc›lar ordusudur. Bu merakl› programc›lar ordusu Linux’a her an yeni özellikler kat›yor, hatalar› düzeltiyor, eksikleri gideriyor ve yeni donan›m sürücüleri ç›kar›yor. Open Source (Aç›k Kaynak Kodu) Linux ücretsiz olman›n da ötesinde. Çünkü Linux’da çal›flan programlar›n kaynaklar› da incelemeye aç›k bir flekilde geliyor. Yani e¤er isterseniz kendi iflletim sisteminizi yazabilirsiniz. Linux iflletim sisteminin geliflimi aç›k bir flekilde yap›lmaktad›r. Bunun anlam› iflletim sisteminin her aflamas›n›n internet üzerinde yay›nlanarak birçok kullan›c› taraf›ndan test edilmesi ve hatalar›n›n çok k›sa sürede tespit edilerek düzeltilmesine ve gelifltirilmesine olanak sa¤lamaktad›r. Deneme aflamas›nda kullan›c›larla buluflan ve bu buluflma sonras›nda önceden bile kestirilemeyen bir flekil alan bu iflletim sisteminin geliflim süreci bundan kaynakl› evrimsel bir seyir izlemektedir. Linux’un baz› iflletim sistemi sürümleri çok k›sa süreler içerisinde güncellenebilmektedir. Linux bu özelliklerinden dolay› gerçekten son y›llarda h›zl› bir geliflme göstermifl, çeflitli ülkelerden birçok Ekim 2007 28 Linux nedir? kullan›c›ya eriflmifl ve yaz›l›m deste¤i günden güne artm›flt›r. De¤iflik kurulufllar Linux sistemi ve uygulama yaz›l›mlar›n› biraraya getirerek da¤›t›mlar oluflturmufllar ve kullan›m›n› yayg›nlaflt›rm›fllard›r. Özgür yaz›l›m ve Aç›k Kaynak Kodlu yaz›l›m nedir? “Bilim ancak kolektif olarak geliflir ve bilgi paylafl›lmal›d›r” diyen Richard M. Stallman, 1970’li y›llarda MIT (Massachusetts Institute of Technology)’nin Yapay Zekâ Laboratuarlar›nda serbest yaz›l›m› bir yaflam flekli olarak benimsemifl bir grupla beraber 1980’li y›llar›n bafl›na kadar yaz›l›m gelifltirici olarak çal›flm›flt›r. Stallman kapal› kaynak kod karfl›t› bir yaklafl›m sergileyerek bir ak›m›n öncüsü olmufltur. ‹flte bu felsefe ile bafllatt›¤› çal›flmaya GNU ad›n› vermifltir. Yaz›lan özgür yaz›l›mlar›n bir flemsiye alt›nda toplanmas› için 1985 y›l›nda yine Stallman taraf›ndan FSF (Free Software Foundation) kuruldu ve GNU yaz›l›mlar› korumak üzere GPL (General Public Licence) ad› verilen yaz›l›m lisans› duyuruldu. GPL lisans› ile lisanslanan özgür yaz›l›mlar›n amaçlar› özgürlüklerini korumaktan baflka bir fley de¤ildir.. kodlara karfl› daha sa¤lam bir mimari ve güvenlik sunar. Windows iflletim sistemleri ölçeklenemez, esnetilemez, de¤ifltirilemez statik mimari; Linux iflletim sistemleri ise ölçeklenebilir, de¤ifltirilebilir, esnek, dinamik bir mimaridir. Grafik ortaml›, grafik ortams›z, küçük, büyük, fliflko kurulum seçenekleri sunar. Windows iflletim sistemleri piyasaya sürdükleri yeni sürümleri satabilmek için çok iyi pazarlama stratejileri kurmak zorundad›rlar. Linux iflletim sistemleri ise pazarlama noktas›nda oldukça kötüdür; çünkü para gibi bir kayg›s› olmad›¤›ndan kaynakl› pazarlama ile ilgili stratejiler gelifltirme gibi bir zorunluluk hissetmez. Bunlar›n yan›nda kurulumda tamamen grafik ortam ya da text ekrandan kurulma seçene¤i kullan›mda farkl› flekillerde kullan›m seçene¤i, komut sat›r›nda otomatik tamamlama, grafik ortam olmadan bile film izleme ve müzik dinleme flans›, birkaç komut ile internet’i paylaflt›rma, en az Windows XP kadar iyi (hatta daha iyi) donan›m deste¤i sunar. Linux’un varl›¤› ve de geliflimi halklara teknolojiyi bedavaya kullan›m› vaat ederken Windows iflletim sistemi sahibi Bill Gates’e ise kâbuslu rüyalar vaat etmektedir. Linux ve donan›m deste¤i Linux ve di¤er iflletim sistemleri Linux ve di¤er iflletim sistemleri aras›ndaki iliflkiyi, benzerlikleri ve farkl›l›klar› bilmek önemlidir. Linux iflletim sistemi, di¤er sistemler ile birlikte ayn› sabit diski paylaflabilir (ama Windows bencil oldu¤undan buna tahammül edemez). Linux herhangi bir ticari destek alt›nda geliflmemektedir. Bunun en büyük yarar› iflletim sisteminin ticari kayg›lar tafl›mamas›d›r. Windows iflletim sistemlerinde ise yüzlerce dolar› bulan lisans bedelleri mevcuttur. Windows iflletim sistemlerinde k›s›tl› kullan›m hakk›, Linux iflletim sistemi ise can›n›z›n istedi¤i gibi kullanma, kullanmama, da¤›tma ve da¤›tmama hakk› sunar. Windows iflletim sistemleri Virüsler, Kurtçuklar, Truva atlar› vb. karfl› oldukça korumas›z olmalar›na ra¤men Linux iflletim sistemleri Virüs, Solucan, Truva atlar› vb. gibi zararl› Bir iflletim sisteminin tüm kartlar› tan›mas›, tüm sabit disklerle çal›flabilmesi, tüm girifl/ç›k›fl kartlar›yla uyum içinde çal›flmas› mümkün de¤ildir. Bu konuda çok iddial› olan tak-çal›flt›r sistemine sahip Windows bile bazen yetersiz kalabilmekte. Linux da piyasada yer alan hemen hemen bütün donan›mlarla birlikte çal›flabilir. Linux flu anda baflta IBM-PC uyumlu kiflisel bilgisayarlar olmak üzere Apple, Atari ve Amiga gibi 68000 tabanl› bilgisayarlar üzerinde, Sun Sparc ifllemcili ifl istasyonlar›, Alpha ifllemcili kiflisel bilgisayarlar, MIPS, PowerPC, HP PA-RISC ve ARM mimarilerinde çal›flmaktad›r. IBM uyumlu kiflisel bilgisayarlar üzerinde 80386 ve üzeri (80486 80586 Pentium PentiumPro ve türevleri) de¤iflik üreticilerin ifllemcileri ile sorunsuz olarak çal›flmaktad›r. 80286 ve 8086 ifllemcili bilgisayarlar için s›n›rl› kabiliyette Linux uygulamalar› mevcuttur. PCI, VESA, ISA ve MCA mimarilerinde her türlü anakart› desteklemektedir. Teorik olarak 4 Gbyte’a kadar RAM, AT uyumlu diskler, (IDE, EIDE ve 16 bitlik MFM, RLL veya ESDI) kontrol kart›na uyumlu destek bulundu¤u sürece SCSI diskler ve di¤er cihazlar desteklenmektedir. IDE-ATAPI CD-ROM sürücüleri ve baz› özel CD-ROM kontrol kartlar›, metin ekranlarda CGA, EGA, VGA, Hercules veya uyumlu kartlar desteklenmektedir. X Windows ortam›nda genel VGA ve SVGA uyumlu kartlar ve S3, ET4000, 8514/A, ATI MACH8, ATI MACH32 gibi birçok görüntü kart› desteklenmektedir. Birçok 10 ve 100 Mbit Ethernet kart›, ISDN, ATM, FDDI, SLIP, CSLIP, PPP deste¤i verilmektedir. Baflta SoundBlaster, Gravis Ultrasound olmak üzere birçok ses kart› desteklenmektedir. Linux’un avantajlar› ve dezavantajlar› Pek çok insan, “neden Linux” diye sorabilir. Belki de cevap önce kullan›c›n›n kendini tan›mas› ile bulunabilir. E¤er, bilgisayarla iliflkiniz belirli paket programlara dayan›yorsa, bilgisayar kullanmak için bilgisayar konusunda bilgi sahibi olman›z gerekti¤ine inanm›yorsan›z, bilgisayar ile u¤raflmak hoflunuza gitmiyorsa, sorunlar›n›z› kendi bafl›n›za çözmeyi denemekten hofllanm›yorsan›z, bir sorun ç›kt›¤›nda para vererek de olsa bu sorununuzu birisi arac›l›¤› ile çözmek istiyorsan›z Linux kesinlikle size göre de¤il. Ama e¤er, bilgisayar›n›zla ilgilenmekten hofllan›yorsan›z, bilgisayarda ç›kan problemlerle u¤raflmak hoflunuza gidiyorsa, di¤er iflletim sistemlerinin sizi s›kt›¤›na ve s›n›rlad›¤›na inan›yorsan›z, donan›m›n›zdan daha çok performans istiyorsan›z, UNIX iflletim sistemi ile çal›flmay› seviyorsan›z Linux size göre olabilir. Avantajlar›: Linux ücretsizdir. Sadece iflletim sisteminin maliyeti aç›s›ndan de¤il, verdi¤i performans için ihtiyaç duydu¤u donan›m aç›s›ndan da çok ucuzdur. Üstüne üstlük çok kullan›lan ve bol yedek parças› bulunan bir platform alt›nda çal›flt›¤› için belirli bir Linux sisteminin performans›n› art›rmak için yap›lmas› gereken yat›r›m baflka bir UNIX ifl istasyonunu ayn› oranda gelifltirmek için gereken yat›r›ma göre çok düflüktür. Linux h›zla gelifltirilmektedir. Bu geliflimin en büyük yarar›, eksikliklerin kullan›c›lar›n talepleri ve çabalar› sonucunda h›zla giderilmesidir. Linux di¤er tüm iflletim sistemlerine göre belirli bir donan›m için daha h›zl› destek verebilmektedir. Linux çok de¤iflik donan›mlar ve servisler için özel olarak haz›rlan›r. ‹flletim sisteminin temelini oluflturan çekirdek kullan›c› taraf›ndan da derlenebildi¤i için, bu derleme s›ras›nda sadece kullan›m amac›na yönelik alt programlarla donat›l›r. Bu da genel olarak sistemin performans›n› art›rmaktad›r. (Örnek olarak SCSI donan›m›n›z yoksa çekirde¤inizde SCSI ile ilgili alt programlara yer vermezsiniz) ➟ C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! Linux çok de¤iflik donan›mlar ve servisler için özel olarak haz›rlan›r. Henüz tüm ihtiyaçlara cevap vermemesi, geliflimin baz› aflamalar›nda topyekûn de¤ifliklikler yap›lmas›, geliflimi takip etmek için bazen sürekli yenileme yap›lmas›, birçok kullan›c›n›n bu iflletim sistemine güvenmemesine yol açm›flt›r. Linux iflletim sistemini gelifltirenlerin ticari kayg›lar gütmemeleri baz› ticari yaz›l›mlar›n Linux üzerinde geliflmemesine sebep olmufltur. Linux üzerinde belirli konularda di¤er iflletim sistemlerinden afla¤› kalmayan yaz›l›mlar bulunmas›na ra¤men, belirli baz› konularda çok zay›f kalm›flt›r. (Mesela oyunlar) Linux üzerinde yer alan çözümlerin hepsi, basit kullan›c›lar›n rahatça kullanabilece¤i düzeyde de¤ildir. Baz› çözümler kullan›c›lar›n belirli bir yaz›l›m ve iflletim sistemi bilgisine sahip olmalar›n› gerektirmektedir. Linux’u nas›l bulabilirim? Linux iflletim sisteminin temelini oluflturan çekirdek, bu çekir- de¤in kulland›¤› destek kütüphaneleri ve uygulama yaz›l›mlar› biraraya getirilerek, yükleme yaz›l›mlar› da eklenerek Linux da¤›t›mlar› meydana getirilmektedir. Bu da¤›t›mlar temel olarak bir kullan›c›n›n Linux kullanmak için ihtiyaç duyabilece¤i birçok yaz›l›m› biraraya getirirler. Bu da¤›t›mlar›n ço¤u ‹nternet üzerinde anonim FTP arflivlerinde bulunabilmektedir ya da direkt olarak http://www.computerhilfen.de/hilfen-6-81090.html ya da http://linuxtracker.org/torrents-details.php?id=4143 adresinden Linux iflletim sis- temini indirebilirsiniz. ‹nternet eriflimi bulunmayan kiflilerin de yararlanabilmesi için çeflitli CDROM flirketleri taraf›ndan CD-ROM üzerinde da¤›t›mlar meydana getirilmifltir. Daha ayr›nt›l› bilgi için www.linux.com adresine baflvurabilirsiniz.✌ Tüm zaman›m›z› devrim için kullanal›m! ‹nsanlar evrimleflti¤i süreçten itibaren, yaflam›n› sürdürebilmek için emek harcam›fl, çal›flm›flt›r. Sadece yaflam›n› devam ettirebilmek için de¤il, evrimleflip insan olabilmek için de emek harcam›flt›r. Bu, ta anaerkil toplumdan (avlanmak için silah yap›m›, ateflin bulunmas›, madenlerin ifllenmeye bafllamas›, …) günümüz burjuva toplumuna (asgari ücret için günde 12 saat çal›flmak, 15 YTL günlük için traktör tepelerinde ölümle tan›flmak, …) de¤in süregelmifltir. “ … Özellikle genç olmak, çal›flmakla, daha fazla yorulmakla efl de¤er tutulmufltur. Gencecik insanlar›m›z›n bedenleri ve zihinleri bu yorucu hayat temposu içerisinde y›pranmakta, gençlikleri zayi olmaktad›r. ‹flte ben buna bir dur demekten yanay›m. Bu nedenle her insan›n tembellik hakk›n›n oldu¤unu savunuyorum.” * Hay›r efendim, her insan›n tembellik hakk› yoktur. E¤er biz devrimciyiz diyorsak, ya da en az›ndan böyle bir iddiam›z varsa buna hakk›m›z yoktur. E¤er bugün Yetkin Mühendislik, Mesleki Yeterlilik Yasas›, Yabanc› Doktor Yasas›, Sözleflmeli Ö¤retmenlik, Aile Hekimli¤i, Ücretli Avukatl›k, ÖSS, OKS, KPSS,… denilip haklar›m›z birer birer gasp ediliyorsa, daha yapacak çok iflimiz var demektir. As›l kafelerde oturup bofl vakit geçirmek, televizyon bafl›nda dizi izlemek gibi burjuva al›flkanl›klar gençli¤imizi zayi etmektir. Her ne kadar ö¤rencilikten dolay› küçük-burjuva kökenden gelsek de, devrimci olmak baz› sorumluluklar› gö- nüllü olarak kabul etmek demektir. Devrimcilik dedi¤imiz o yüce görevi üstleniyorsak, bunun bilincinde olmal› ve ona göre hareket etmeliyiz. Üzerimize ald›¤›m›z görevleri (yaz› yazmak, gazete da¤›tmak, kitap okumak, …) küçük büyük demeden yerine getirmeliyiz. Önderlerimizin bize b›rakt›¤› mirasa sahip ç›kmal›, devrimcili¤i bofl vakitlerimizde yapt›¤›m›z bir ifl olarak görmemeliyiz. Devrimcilik bir erdemdir. Ve asla unutmamal›y›z ki, devrim için harcanmayan bir dakika, karfl›-devrim için harcanm›fl demektir!✌ * : Haluk Zorusevmez, YDG 125. say›. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’ nden bir YDG’ li dan tiraj›m›z bir milyonu geçerse biraz rahatlar›z. O nedenle ha gayret diyerek bu konuyu kapatay›m. Evet, genç arkadafllar yine yo¤un gündemli bir ay› geride b›rakt›k. Gündemde öne ç›kan bafll›klar› s›ralarsak tabii ki ilk baflta sivil anayasa tart›flmalar› geliyor. Efendim kapal› kap›lar arkas›nda haz›rlan›yor, anayasadan Kemalizm ç›kar›l›yor, türban serbest b›rak›l›yor gibi tart›flmalar etraf›nda ülkenin demokrasi hanesine bence puanlar kazand›r›l›yor. Yine Befliktafl-Galatasaray derbisinde Kalli’nin Lincoln ve Hakan fiükür’ü kadro d›fl› b›rakmas› toplumumuzun çeflitli kesimlerinde sars›c› bir etki yaratt›. ABD ekonomisinde yaflanan küçük çapl› kriz, DTP’lilerin aç›klamalar›, Genelkurmay›n cevab›, Biri Bizi Gözetliyor’un tekrar bafllamas›, TV dizilerinin start almas› vb. derken bir ay göz aç›p kapat›ncaya kadar geçti. Ancak ben adeta bir virüs gibi yay›lan flu disiplin meselesine de¤inmek istiyorum. Tüm dünyada, bence GS teknik direktörü Feldkamp’›n bafl›n› çekti¤i bu disiplin merakl›s› iflgüzarlar yüzünden insanlar rahat bir nefes alam›yorlar. Ben bu disiplin düflkünlerinin hasta oldu¤unu düflünüyorum. Efendim bir insan durduk yere disiplin hastas› olmuflsa etraf›ndaki herkes yanm›fl demektir. Çiftlik horozlar› gibi sabah›n bir köründe bafl›n›za dikilip sizi uyand›r›rlar. Sanki evde de¤il de k›fllada kal›yormufluz gibi. Efendim afralar tafralar eflli¤inde neden geç yatt›¤›n›z›, neden dü- zensiz yaflad›¤›n›z› falan sorufltururlar. Eminim sizlerin de bafl›n›za musallat olan böylesi Feldkamp benzeri (Kalli sendromlu) adamlar vard›r. Onlar isterler ki da¤›t›md›r, dergiye yaz›lan yaz›d›r, kitle çal›flmas›d›r hep düzenli olsun, planl› olsun. Ben bu disiplinli olma hastal›¤›na karfl› Tembellik Hakk›nda oldu¤u gibi düzensizlikten yanay›m. Bak›n›z efendim Beckham diye bir futbolcu vard›r, bilmem tan›r m›s›n›z? Geçti¤imiz sezon Real Madrid’de oynuyordu, bu sezon da Amerika’da bir tak›ma transfer oldu. Bu adam mesela antrenmanlara kafas›na göre gelmekle nam yapm›flt›r. Buna ra¤men hayat gailesi içinde baflar›l› olabilmifltir ve mutlu mesut yaflam›na devam etmektedir. Demek ki ak›ll› olduktan sonra öyle çok da disiplinli olman›n bir anlam› yoktur. Hay›r, bir de hiç insaf› yok mu bu disiplin düflkünlerinin? Yani NBA maçlar› sabaha karfl› bafll›yor. fiimdi ben s›rf bu disiplin tak›nt›l›lar›n kaprisleri yüzünden, sabah›n bir köründe kalkmak maksad›yla (hay›r kalkaca¤›m da ne yapaca¤›m o da belli de¤il) güzelim NBA maçlar›ndan mahrum mu kalay›m? Bir seferinde tart›flt›¤›m bir disiplin düflkününe sabah›n köründe kalk›p ne yapaca¤›m› sorma gafletinde bulundum. Bana ne dedi biliyor musunuz? Kalk kitap oku, yaz›lar›n› yaz falan dedi. Hay›r, bu ifller illa ki sabah›n bir körü yap›lacak ifller de¤il ki? Neden sabah›n köründe kalk›p da bunlar› yapay›m? Ama NBA maçlar›n› canl› izlemek istiyorsam bunu yapabilece¤im tek saat sabah›n 4’üdür. Hadi bakal›m disiplin düflkün- leri buna da cevap verin de göreyim. Her fleye bir aç›klama bulup, bin bir emekle yazd›¤›m yaz›lara elefltiriler düzenlere de söyleyim. Öyle bofla geçirilecek zaman yok falan diyorsunuz ama sizler uyurken benim gibiler sabaha kadar TV bafl›nda 40 dakikal›k eflsiz maçlar için uyan›k kal›yorlar. Sanki biz kanlanm›fl gözlerle saat 3’e, 4’e kadar uyan›k kalmaktan çok memnunuz? Efendim yaz›m› bitirmeden önce flu tiraj meselesini tekrar hat›rlatmakta fayda vard›r diye düflünüyorum. Sadece birkaç say› boyunca birazc›k düzenli ve disiplinli da¤›t›m yaparsak iyi olur diye düflünüyorum. Hem birazc›k zorlanmak iyidir. Keyif çatarak geçirdi¤imiz zamanlar›n de¤erini daha iyi anlar›z de¤il mi? O yüzden yaz›lar›m› dikkatle okuyan ve YDG içerisinde benimle birlikte yeni bir 盤›r açmak isteyen tüm arkadafllar›ma hadi YDG da¤›tmaya diyorum. Dezavantajlar›: [email protected] Sevgili gençler, öncelikle geçti¤imiz ay yazd›¤›m yaz›ya gösterdi¤iniz yo¤un ilgiye teflekkür etmek istiyorum. Tembellik Hakk› konusunda yazd›¤›m yaz›n›n ard›ndan YDG içerisindeki sessiz ço¤unlu¤un sesi olaca¤›m› düflünmüfltüm zaten. Baz›lar›n›n yaz›ma elefltirileri olsa da bu elefltirilerin öyle ciddiye al›nacak kadar çok olmad›¤›n›n sevinciyle bu hazin hazan mevsiminin güzel bir Ekim sabah›nda sizlere merhaba diyorum. Geride kalan bir ay süresince hem beni derinden yaralayan, hem de oldukça sevindiren olaylar yaflad›¤›m› söylemeliyim. Öncelikle yine editörlerimin “Derginin tiraj› az” gibi gerekçelerle param› ödemediklerini ilan edeyim. Tamam, biliyorum geçen say› tembellik edebiliriz diye ben savundum ama flu benim maafl ödenene kadar sizlerden biraz YDG da¤›t›mlar›na a¤›rl›k vermenizi istiyorum. Söz veriyorum baflka bir beklentim yok. En az›n- C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! Yararlan›lan kaynaklar : http://www.linuxsevenler.org http://www.linuxnet.com.tr http://www.linforum.net Derleyen: Kars’tan bir YDG’li NOT: fiu üniversitelerde stand aç›yorsan›z öyle çok bafl›nda beklemeyin. Bir iki birleflip teker teker insanlar› gezin. Biz de zaman›nda satt›k, stand bafl›nda beklerken çok kimse gelip alm›yor dergiyi. Dergilerin paras›n› almay› da unutmay›n. Para vermeyenler olursa da benim köfleyi gösterin “maafl›n› alam›yor yaz›kt›r” falan deyin. Sak›n bana teker teker kifliler nas›l geziliyor diye de sormay›n ben hiç yapmad›m çünkü bilmem. Ben hep stand bafl›nda dururdum üniversitede okurken. Çok uzatmayay›m. Hepinizi gözlerinizden öpüyorum.✌ 29 Ekim 2007 Ape Musa yaflfl››yor Musa ANTER ya da Kürtlerin amcas› Apé Musa. Bir Kürt ayd›n› Apé Musa. Halk›n içinde olan, hammaddesini halkla olan iliflkilerinden alan bir ayd›n. Yazar olmak, popüler olmak, kitap okumufl olmak yetmiyor ayd›n olmaya. Gerçek ayd›n, düflüncesiyle s›n›rl› olmayan, ezilenlerden yana olan eylem sahibi insand›r. Türkiye’deki birçok ayd›n›n tersine Apé Musa öyleydi. Onu ayd›n yapan da buydu. Kürt gazetecili¤i zor ifltir. Dil yasaklan›r, düflünce özgürlü¤ü yoktur, bas›n özgürlü¤ü yoktur. Apé Musa zorluklar› aflmay› seven bir gazeteciydi. Cesaret sahibi bir insand›. Her fleyiyle, yaflad›¤› ça¤› yorumlamas›yla, tav›r sahibi bir insan olmas›yla Kürt gazetecili¤ini ilerletmeyi baflarm›flt›r. Do¤um tarihi tam olarak bilinmemekte- dir. Fakat ‘’berfa sor’’ yani ‘’Ermeni katliam›’’ dönemi oldu¤u bilinmektedir. Bu da 19151917 y›llar› aras›na denk düfler. Nusaybin’in Ziwing köyünde dünyaya gelmifltir. Ailenin ilk erkek çocu¤udur. Baba ad› Anterfl, ana ad› ise Fasla’d›r. Apé Musa soy a¤ac›n› ‘’Botan afliretinin, Temikan kolunun, M›hoteza dal›n›n Anter ailesindeniz.’’ fleklinde tan›mlar. ‹lkokul ö¤renimini Mardin’de, orta ve lise ö¤renimini ise Adana’da tamamlar. Suriye’ye gitti¤i sürede Türkiye’den kaçan Kürt ulusalc›lar›yla tan›fl›p “Kürdistan’› Kurtarma Cemiyeti”ni kurarlar. ‹lk göz alt›s›n› da ö¤rencilik y›llar›nda Dersim isyan› s›ras›nda yaflar. Dersim isyan› liderlerinden Seyit R›za’n›n efli Bese’ye küfür edilmesiyle o da Mustafa Kemal’in annesi Zübeyde’ye küfreder. 45 gün gözalt›nda kal›r. Anter A¤a’n›n o¤lu oldu¤u için Mustafa Kemal taraf›ndan affedilir. ‹stanbul’da Edebiyat Fakültesi’ne kay›t yapt›r›r. Fakat Hukuk Fakültesi’nde okuyan tan›d›klar› olmas›yla 1 y›l sonra ‹stanbul Hukuk Fakültesi’ne kayd›n› al›r. Askerli¤ini de Gelibolu’da yedek subay olarak yapar. 50 kiflinin yarg›lan›p birinin vefat›yla 49 Orhanlar yaflfl››yor... Diyarbak›r’dan Batman’a saat 18’de giden kara tren harekete geçmek üzereydi. Son kompart›manda bofl bir oda bulup oturmufl, kitap okumaya hevesleniyordum. Yer bulmak için trende dolaflan 65-70 yafllar›nda bir kad›n benim bulundu¤um odaya gelip oturdu. Elimdeki kitab› görünce; “ö¤renci misin o¤lum?” diye sordu. Ben de “evet” diyerek tebessüm ettim. Bir iç çekerek “Benim Orhan’›m alt›n gibiydi, babayi¤itti” dedi. Sanki duymam› ister gibi söylemiflti bunlar›. Nine bunlar› söylerken odaya 40 yafllar›nda iki kad›n gelip oturdu. Biraz sonra yafll› nineyle yapt›klar› konuflmadan mevsimlik f›nd›k iflinden geldiklerini ö¤rendim. Bu y›l yollarda geçirdikleri trafik kazalar›yla ve çal›flmak için gittikleri yerlerde d›fllanmalar› gibi olaylarla duymufltuk/okumufltuk onlar›. Ve tren a¤›r a¤›r hareket etmeye bafllad›. Ben de okumaya bafllad›m elimdeki kitab›. Konuflmalardan ad›n›n Cemile oldu¤unu ö¤rendi¤im Nine biraz sonra di¤er kad›nlara göstermek üzere çantas›ndan bir foto¤raf ç›kard›. Foto¤rafta 30 yafllar›nda genç bir adam vard›. Cemile nine foto¤raftakinin Orhan oldu¤unu söyleyince ben de dikkatimi oraya, foto¤rafa verdim. Peki, ama ne olmufltu Or- Eylül 2007 30 han’a da Cemile Nine durmadan “Benim Orhan’›m alt›n gibiydi, babayi¤itti” diyordu. Bir sonraki durakta f›nd›k iflinden gelen iki emekçi kad›n indikten sonra Cemile Nine’yle bafl bafla kald›k. Okudu¤um kitab› kapat›p çantaya koydum. Cemile Nine’ye sordum, -Orhan kim nine? Ne oldu ona? -Orhan benim o¤lumdu, öldü. -Bafl›n›z sa¤ olsun nine. -Sa¤ ol o¤lum. O da senin gibi ö¤renciydi. Bal›kesir’de makine mühendisli¤ini bitirmiflti tam sekiz y›lda. Evlendi bir ay sonra trafik kazas› geçirip öldü. O¤lum alt›n gibiydi, babayi¤itti. Ben kendi kendime “vay be sekiz y›l” dedikten sonra Nine de bunun üzerine; - Orhan’›m›n iki günah› vard›: birincisi Kürt olarak do¤mas› ikincisi de soyad›n›n Kurtbo¤an olmas›yd›. Bu yüzden Bal›kesir’de Türkler o¤lumu hiç rahat b›rakmad›lar, her gördüklerinde ona sald›rd›lar. Ama benim Orhan’›m kuvvetliydi babayi¤itti. Alt edemediler onu, köpeklefltiremediler kendileri gibi. Onurluydu çünkü Orhan’›m. ‹flte bunlar›n yüzünden okulunu sekiz y›lda bitirebildi. Ben nineyi bafl›mla onaylad›ktan sonra sanki unuttu¤u bir fleyi hat›rlam›fl gibi; kifli hakk›nda idam istenen ünlü 49’lar davas›nda yarg›lan›r. 27 May›s askeri darbesiyle affa u¤rar. Hapisten ç›kt›ktan sonra Deng dergisini kurarlar. Ancak dergi k›sa süre sonra kapat›l›r. 23’ler davas› olarak bilinen davadan yarg›lan›r. Mamak, Sultanahmet, Balmumcu cezaevlerinde yatar. Bu cezaevi süreci bittikten sonra 1971 y›l›nda kapat›lan Türkiye ‹flçi Partisi’nde yer al›r. 1965 seçimlerinde Mardin’den aday olur. Fakat son anda yap›lan de¤ifliklerden dolay› seçime ba¤›ms›z olarak girer. 1967 y›l›nda Çanakkale’ye 1 y›ll›k sürgüne gönderilir. DDKO’nun kurucular› aras›nda yer alm›flt›r. 12 Mart 1971 y›l›nda tekrar cezaevi süreci bafllar. Seyrantepe Askeri Cezaevi’nde 3 y›l kal›r. Tewlo, Azadiya Welat, Rewflen ve Gündem gibi dergi ve gazetelerde yaz›lar yazar. 1988 y›l›nda kurulan Halk›n Emek Partisi’nde yer al›r. 90’l› y›llar›n bafl›nda MKM ve Kürt Enstitüsü’nün kurucular› aras›ndad›r. Evli ve üç çocuk babas›d›r. 20 Eylül 1992 tarihinde Diyarbak›r Seyrantepe’de J‹TEM üyeleri taraf›ndan öldürülür. Öldürül- Bir keresinde bana anne ‘fakirleri sev, onlar iyidir, hak ediyorlar sevilmeyi; zenginleri sevme, onlar› paralar› için sevdi¤ini düflünürler’ demiflti. Öleli oluyor ama o sanki benimle sürekli. Otururken, bir ö¤renci görürken... Mesela buzdolab›n›n kap›s›n› açt›¤›mda, bak Orhan’›n sevdi¤i yemek diyorum hala... Ben de ona “Orhan abinin hakk› var, fakirler gerçekten sevilmeyi hak ediyor” dedikten sonra bana flöyle dedi; - Orhan bir gün bana ‘Anne bir seyyar sat›c›dan ya da bir tezgahtan al›flverifl yapt›¤›nda pazarl›¤a girme, o ne fiyat derse sen onu öde. Kim bilir kaç kifli o tezgahtan gelecek ekme¤e bak›yor. Ama pahal› bir ma¤azaya girdi¤inde yapabildi¤in kadar pazarl›k yap’ dedi¤ini duyar gibiyim. Benim de inece¤im durak yaklafl›yordu... “Ana” dedim, “Orhan alt›n gibi biriymifl gerçekten, babayi¤itmifl, eminim bugün yaflasayd› ve burada olsayd› biz çok iyi anlafl›rd›k onunla. Ana sen de kendini fazla üzme, belki Orhan’› geri getiremeyiz ama her gün yeni Orhan’lar yetifliyor, Orhan gibi düflünenler filizleniyor.” Ellerinden öpüp trenden indi¤imde, bu, anadilimizde gelifltirdi¤imiz k›sac›k sohbeti düflündüm bir süre. Orhan ölmüfltü, evet, ama Cemile Ana ne kadar da güzel yaflat›yordu önüne gelen herkese anlatarak Orhan’› Amed’den bir YDG’li dü¤ünde yaklafl›k 72 yafl›nda, Özgür Gündem ve Yeni Ülke gazeteleri köfle yazar›yd›. Mezar› do¤du¤u köyde bulunmaktad›r. Eserleri; Qimil (K›m›l), Birina Refl (Kara Yara), Kurdi-Turki sözlük, Vaka-i Name, Tewlo, Ç›naram›n, Hat›ralar›m I-IIMusa ANTER’in öldürülmesinin üzerinden 15 y›l geçti. Öldüren J‹TEM üyeleri ‘’biz öldürdük’’ bile dedi ancak olay hala çözül(e)medi. Katiller ellerini kollar›n› sallayarak dolaflmaya devam ediyor. O katiller Musa ANTER’i öldürdü, fiemdinli’yi bombalad›, Hrant D‹NK’i öldürdü... Öldürmeye ve bombalamaya devam edecekler, biz de direnmeye.✌ AMED YDG Örgütlü bir halk için elimizden geleni yapaca¤›z Bizler Sivas’taki YDG’liler olarak “Onurlu, Yurtsever ve Devrimci bir gençlik hareketi” fliar›yla yola ç›karak yüreklerimize devrim aflk›n› yerlefltiren dergimizi flehrimizde tan›tmaktan mutluluk duyuyoruz. Bizler mücadelemizde daha etkin bir durufl sergilemek amac›yla bilgi ve deneyimlerini paylaflmak için Erzincan’daki YDG’li arkadafllar›m›z› ziyarete gittik. Arkadafllar›m›z bizlere önemli bilgiler sundular. Ayn› zamanda pratik anlamda katk› sunabilmek amac›yla köyleri gezdik ve köylülerle sohbet etme imkan›na kavufltuk. Ziyaret etti¤imiz köylüler bizi çok candan karfl›lad›lar. Sohbetlerimizde daha iyi anlad›k ki köylülerin dertleri oldukça fazla. Köyün emekçi kad›nlar› ise bu dertlere bir de erkek egemen bask›y› ekliyorlar. Hakl›lar çünkü tarlalarda erkekler çal›flm›yor. Kad›nlar çal›fl›rken erkekler kahvede zaman geçiriyorlar. Kad›n iflçiler günlük kazançlar›n›n düflüklü¤ünden yak›n›yorlar. Di¤er köylerde günde 20 lira kazanabilirken köylerinde bu 10 liraya düflüyor. Ve bu gelirin düflmesine nedense gerici yafll›lardan oluflan bir heyetin fiyatlar› belirlemesi olarak gösteriliyor ve buna kimse itirazda bulunam›yor. YDG’li arkadafllar›m›z di¤er köylerde de benzer sorunun yafland›¤›n› belirtiyorlar. YDG’liler bu bölgede ayn› zamanda köy çal›flmas› örgütlüyorlar. Bizler bu sorunlar› köylülerin, halk›n örgütlenmesiyle aflabilece¤imizi düflünüyoruz. Emperyalizmin uflaklar› yaln›zca seçim dönemlerinde u¤ray›p bofl vaatlerde bulunuyorlar. Bunlara karfl› ancak bilinçli ve örgütlü bir halk karfl› koyabilir. Bunun için de biz genç devrimciler olarak elimizden geleni yapaca¤›m›z› bir kez daha vurguluyoruz.✌ Sivas YDG C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! 90. YILINDA BÜYÜK EK‹M DEVR‹M‹”N‹N KAZANIMLARI YOLUMUZU AYDINLATIYOR!