Barbara Kavemann 2010_TR - Berlin Graduate School of Social

Transkript

Barbara Kavemann 2010_TR - Berlin Graduate School of Social
BGSS WORKSHOP DOCUMENTATION
Evlilikte ve Partner Đlişkilerinde Şiddet:
Destek Gereksinimi, Danışma Önündeki
Bariyerlerde Farklar ve Göçmen Kadınların
Özgül Durumu: Almanya‘dan Son
Araştırma Sonuçları
NO. 2_TR
2010
N
O. 1
Prof. Dr. Cornelia Helfferich
Prof. Dr. Barbara Kavemann
Uluslararası Çalışma Atölyesi
Hukuksal Normların Uygulanması:
Türkiye’de ve Almanya’da Kadına Yönelik Şiddet
The BGSS is funded by
BGSS WORKSHOP DOCUMENTATION
BERLIN GRADUATE SCHOOL OF SOCIAL SCIENCES
INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCES • HUMBOLDT - UNIVERSITÄT ZU BERLIN
LUISENSTR. 56 • 10117 BERLIN
BGSS WORKING PAPER SERIES
WWW.BGSS.HU-BERLIN.DE/BGSSONLINEPUBLICATIONS
CONTACT: [email protected]
BGSS WORKSHOP DOCUMENTATION
Published by the Berlin Graduate School of Social Sciences (BGSS), Institute of
Social Sciences at the Humboldt-Universität zu Berlin.
Publication on this website does not preclude a later publication elsewhere.
Any opinions expressed in this paper are those of the author(s) and not those of
BGSS. The copyright stays with the author.
Copyright for this paper: Prof. Dr. Cornelia Helfferich, Prof. Dr. Barbara Kavemann
Please cite in the following format:
Helfferich, Cornelia/ Kavemann, Barbara (2010): Evlilikte ve Partner Đlişkilerinde
Şiddet: Destek Gereksinimi, Danışma Önündeki Bariyerlerde Farklar ve Göçmen
Kadınların Özgül Durumu: Almanya‘dan Son Araştırma Sonuçları. BGSS
Workshop Documentation “Implementierung von Rechtsnormen: Gewalt gegen
Frauen in der Türkei und in Deutschland”, Institut für Sozialwissenschaften,
Humboldt-Universität zu Berlin.
Prof. Dr. Cornelia Helfferich Evangelische Hochschule Freiburg’da öğretim
görevlisi.
Prof. Dr. Barbara Kavemann 1978 yılından bu yana toplumsal cinsiyet
ilişkilerinde şiddet, çocuk ve gençlere yönelik cinsel şiddet konularında özellikle
uygulama değerlendirmesi ve eğitim alanında Berlin’de çalışmaktadır.
Dieser Beitrag ist im Rahmen des BGSS Workshops “Implementierung von
Rechtsnormen: Gewalt gegen Frauen in der Türkei und in Deutschland“, welcher
im Januar 2009 stattfand, entstanden.
BGSS Workshop Documentation
Berlin Graduate School of Social Sciences
Institute of Social Sciences • Humboldt-Universität zu Berlin
Mail Address: Unter den Linden 6 • 10099 Berlin, Germany
Offices at: Luisenstr. 56 • 10117 Berlin
www.bgss.hu-berlin.de/bgssonlinepublications • Email: [email protected]
1
Evlilikte ve Partner Đlişkilerinde Şiddet: Destek Gereksinimi, Danışma
Önündeki Bariyerlerde Farklar ve Göçmen Kadınların Özgül Durumu:
Almanya‘dan Son Araştırma Sonuçları
Prof. Dr. Cornelia Helfferich, Prof.Dr. Barbara Kavemann
1. Giriş: Almanya’da Evlilikte ve Partner Đlişkilerinde Şiddetle Đlgili Hukuk,
Müdahale Etme, Koruma ve Destek
Batı Almanya’da ilk kadın konuk/sığınma evleri 1976‘da, tecavüze uğramış kadınlar için ilk
telefon yardım hattı ve danışma merkezleri 1977‘de ve cinsel tacize uğramış kızlar için özgül
danışma merkezi de 1987 yılında kuruldu. Bunlara zamanla şiddete maruz kalan kadınlar için
uzman danışma merkezleri, sığınma evleri ve kızlar için evler eklendi. Berlin Duvarı‘nın
yıkılmasından sonra yeni eyaletlerde de benzer destek birimleri kuruldu.
Bu kurumların varlığı kamusal algıyı değiştirdi, desteğin mümkün olduğunu gösterdi ve sosyal
hizmetler alanının tamamında ve ilişkili mesleki alanlarda uzun sürdürülebilir bir yenilik yarattı.
Her ne kadar bu destek sunma yoluyla oldukça fazla kadına somut olarak yardım sağlandığsa
da, 90‘lı yılların bilançosu şiddeti doğuran ilişkilerin özünde çok az değiştiğini gösterdi. Bunun
üzerine kadınların insan haklarını özel yaşam alanında da güvence altına almak için
kurumlararası işbirlikleri ile yasal koruma olanakları iyileştirildi ve polisin müdahale imkanları
genişletildi. Özellikle polisiye önlem olarak şiddet failinin evden uzaklaştırılması sağlandı.
Eski araştırmalar her şeyden evvel, çoğunlukla şiddet ilişkisinde yaşamamak için kaçma kararı
veren ve kaçış için uygun bir zaman planlamış olan sığınma evlerindeki kadınlara odaklanmış
iken, yeni müdahale imkanları ile başka kadınlar da dikkate alınmaya başlandı. Polis
müdahaleleri, kural olarak, - sadece dayanılmaz durumu veya hayati tehlikeyi sona erdirmekten
başka herhangi bir istek ve amaç gerekmeksizin - şiddete maruz kalan kadın veya onun
yakınları veya komşuları tarafindan telefon ederek harekete geçilir (Helfferich, Kavemann u.a.
2005: 55). Polis müdahaleleri için, (en azından bir süreliğine) ayrılma kararı verilmesi, gelecek
için herhangi bir plan yapılması, ya da evi terk etme gerekli değildir.
2
Müdahale olanaklarının genişletilmesi de araştırmaların bakış açısı da daha sofistike hale geldi
ve ev içi şiddete maruz kalma şekillerinin çesitliliği daha fazla dikkate alındı. Bu makalede
destek gereksiniminde farklılıklara (2 ve 3) ve desteğe erişimdeki engellere (4) ilişkin araştırma
sonuçları anlatılacak ve göçmen kadınların durumu ağırlıklı (5) olarak tartışılacaktır.
2. Polis Müdahalesinden Sonra Çokyönlü Destek Đhtiyaçları
Baden Wüttemberg Eyalatinde yürütülen „Evden uzaklaştırma –Bir Polisiye Müdahale Sonrası
Danışma ve Yardım“ araştırma projesinde (asağıdaki alıntılar buradaki 30 yapılandırılmamış
görüşmeden alınmıştır), kadınların şiddet ilişkilerine bakışlarına ilişkin 4 farklı model ortaya
konabilmiş ve bunlara bağlı olarak herbiri için farklı bir danışma ihtiyacı saptanabilmiştir. Farklar,
kadınların şiddet ilişkisine kendilerini ne kadar bağlı hissettikleri, kendilerini az veya çok ne
kadar eylem yeteneğine sahip algıladıkları ve geçmişteki yahut gelecekteki ilişkilerinin
gelişiminde değişim potansiyelini nasıl gördükleri temelinde belirmiştir. Bu noktalar danışma için
önemlidir, zira bunlar kadının ilişkisinde değişimleri etkileyebilmesi imkanına değinmektedir. Bir
modele uygunluk, bir kadının danışma esnasında anlattığı eski olayların zaman ve bağlam
temelinde yorumuna dayanır, bu nedenle subjektif eylem yeteneğinin artmasıyla birlikte modelin
değişmesi beklenebilir.
Modeller kadınların içine sıkıştırıldığı „çekmeceler“ olarak anlaşılmamalı, tersine teşhisi
kolaylaştıracak belirtiler olarak algılanmalıdır. Şiddete maruz kalmanın çeşitliliğindeki sistematik
farklara ilişkin dikkati keskinleştirmeli ve kadının durumunun olası birçok modelden hangisinin
şartlarına uygun olduğunu anlamaya yarayamalı, ki buna uygun danışma hizmeti sunulabilsin.
Tek tek modellerin karışımı, sapmalar, değişimler ve modeller arası geçişler mümkündür, bilakis
bu farklılaşmalar beklenmelidir (bkz. ibid. 2005: 41ff).
„Hızlı Ayrılma“ Modeli
Geçmişe doğru bir bakış, bir defalık veya tekrarlanan bir kavga, ihtilaf ve şiddetin patlak vermesi
ile sonuçlanan erkekteki problemler (bağımlılık, işsizlik vb.) bağlamında ilişkilerdeki bir bozulma
bir kaygıyı göstermekteydi. Şiddet olayı, daha doğrusu belirli bir şiddetin patlak vermesi açıkca
bir kırılma teşkil ediyordu, bu kabul edilemezdi ve netice itibariyle ayrılma aşikardı. Evden
uzaklaştırma mekansal ayrılmanın yerine getirilmesini mümkün kılıyordu.
3
„Đlişkiyi devam ettirmeme kararı asla gerçek anlamında verilmiş değildir, aslında böyle gitmez,
(…)basitce güven yoktur artık ortada. (…) Adamın sana karşı o kadar az saygısı kalmıştır ki,
seni döver, gitmez artık bu böyle (Görüşme 1-4).“
Kadınlar kendilerini aktif edimde bulunan ve eylem yeteneğinde, kendini savunabilen, bağımsız
ve erkekten kısmen üstün görmekteydiler. Bilgiliydiler ve ilişkilerine dair (eşitlik, güven, şiddete
tavizsizlik gibi) net düşünceleri vardı. Kendilerini kurban olarak görmüyorlardı ve danışmaya pek
ihtiyaçlarının
olmadığını
düşünüyorlardı.
Şiddet
sebebiyle
daha
doğrusu
erkekteki
problemlerden dolayı eş/partner için bir danışma ihtiyacı söz konusuydu. Kendileri için ise
konuşma ihtiyacını dile getirmekteydiler ve hukuksal bilgiler ve ayrılmanın gerçekleşmesi için
destek istemekteydiler.
Bu model temayülen daha ziyade ilişkide kısa bir süredir kısmen evlilik dışı ve çocuksuz
yaşayan ve bağımsız bir çalışma yaşamına önem veren genç kadınlarda rastlanılmaktaydı.
“Yeni Şanslar“ Modeli
Şiddet uygulayan erkekle olan ilişkiler, esasında şiddetsiz ve “normal” aile yaşamı olarak
tanımlanırdı. Bu tanimlama ile, şiddetin sadece özel durumlarda ortaya çıktığı, münferit ve
istisnai olduğu düşünülürdü. Şiddet, alkolizm, işsizlik, borç, ruhsal sıkıntı veya rahatsızlık
sonucu patlak veren ve erkeğin krizi olarak görülen olağanüstü bir durum olarak açıklanırdı. Bu
problemler prensipte çözülebilir olduklarından ve bunların aşılmalarıyla şiddetin sona ereceği
düşünüldüğünden dolayı, eski normaliteye dönüş mümkün ve arzu edilir görünürdü. Eğer şiddet
uygulayan eş düzelmezse, ayrılmayı seçmek, belirsiz ve soyut kalıyordu.
Kadınlar, şiddete son verme uğraşlarında, erkeği bir değişime uğratamasalar da, kendilerini
eylem yeteneğinde görüyorlardı. Polis kadınları güçlendirdi. Kadınlar, evden uzaklaştırmanın,
eğitici bir etkisi olacağını, erkeğin kendini değiştirmesi gerektiği fikrini kabullenmesine yardımcı
olacağını umuyorlardı.
“…Evet şimdi iki hafta evden uzaklaştırıldın, yardım alamak için uğraşmalısın; ve eğer bunu
yapmazsan, eve dönmeni istemiyorum. Artık bu şekilde yaşamak istemiyorum. Șimdi bir şeyler
4
değişmeli” (Görüşme 2-2 ).
Bu modelde tarif edilen kadınlar, kendilerinden ziyade eşlerinin (ve genelde çocuklarının)
danışmaya ihtiyacı olduğunu görüyorlardı. Erkek için ve/veya çocuklar için destek olanaklarına
dair bilgi toplamak amacıyla aktif olarak danışma mercii arıyorlardı. Danışma durumunda ise
kolayca ayrılmaya yönlendirildiklerini sanıyorlar ve bunu reddeden bir tavırla tepki veriyorlardı.
Bu bakış açısı ve ilişkilerin izahı, genelde, uzun zamandır hayatının merkezi ve yaşam amacı
eşi ve çocuklarından ibaret bir aile düzeni olan kadınlarda gözlenmekteydi.
“Đlerlemiş Ayrılma Süreci“ Modeli
Bu modeldeki şiddet ilişkileri söylemleri uzun bir süreyi kapsamaktadır. Eşin şiddet
uygulamasının başlangıcı oldukça eskiye dayanmaktadır. Kronik olarak uygulanan şiddet
zamanla değişmiş ve sürekli yeni sınırları aşarak artmıştır. Bununla birlikte, kadının, ev
içerisinde mekansal ayrılık, ev idaresindeki ayrılık veya avukatlarla görüşme gibi, açık veya gizli
adımlarla ayrılma hazırlıkları artmıştır. Bir gerginlik sonrasında evden uzaklaştırma şimdiye
kadarki ilerlemiş ayrılma sürecini birden ve kesin olarak tamama erdirir.
“…Bana çok eziyet etti, ama yine de son noktayı koymam için yeterli değildi, ancak bu
olduğunda, artık fazla geldi. Đlk önce buradalarken ebevenylerimi aşağıladı, bana hakaret etti,
benim onurumu kırdı, öyle kırdı ki, annem ağladı. Ve ebeveynlerim ve çocuklarım, kocamdan da
işimden de, herşeyden önce gelirler. Ve kim onlara saldırır, veya onları kırarsa, o anda biter –
evet bu da son noktaydı” (Uzun süre hem de ağır kötü muameleye uğramış kadının anlatımı,
Görüşme 3b-3).
Vakalar kendi içerisinde heterojen: Đlk örnekte hikayenin başlangıcında travma yaratıcı
deneyimlerin sonucunda giderek artan bir güçsüzlük ve çaresizlik hali sözkonusu. Şiddetin
yarattığı küçük dönüşüm aşamalarında, özellikle yaralayıcı yeni formlarının sonucunda, farklı
bir yeniligin, gizli veya açık direnişin başlangıcının, aktifliğin veya eşe bağlılığın yavaş yavaş
çözülüşünün ortaya çıkışına işaret ediyor.
Diğer iki örnekte edim gücü şiddet deneyimi sırasında azalsa da temelinde yok olmamıştı. Bu
5
tür örnekler, kadınların kendilerini kesinlikle aktif bir taraf ve son şiddet tırmanışında katılımcı
olarak tanımladıkları kavga ve tartışmayı içerir. Yine burada da ayrılma süreci ilerlemiştir ve
ayrılma kararı olgunlaşmıstır. Eşin evden uzaklaştırılması, kadının ev üzerindeki „hakkını“ elde
ettiği bir destek olarak yaşanır.
“…işte, daha sonra birbirimizle hep sadece kavga ederdik, sonra ondan, evi bana ve çocuklara
bırakıp çekip gitmesini istedim –ve evet arkadaşlarına taşınmasını (…) eve gelmeyecekti
artık,vesaire vesaire. Ve sonra hakikaten bir daha gelmeyecegini düşündüm. Ve sonra akşam
karşıdaki lokantaya gittim ve öfkemdem kafayı çektim, eve geldim ve orada yatakta yatıyordu.
Artik sabır taşım çatladı ve öylece bir kova suyu aldım ve kafasından aşağı boşalttım (Görüşme
3a-4).“
Yine üçüncü bu örnek de ilerlemiş ayrılma sürecinde edim gücünü içermektedir; ayrılma, ancak
-bir dönüm noktasında- aileyi şiddetin acısından üstün tutan ailevi değerler şüpheli hale
geldiklerinde, mümkün olabilmiştir. Burada da evden uzaklaştırma, son noktaya denk düşen
polisin müdahalesi olmasaydı da, devam edecek olan bir ayrılma sürecidir.
Bu kadınlardaki danışma ihtiyacı, kendi başlarına kaldıkları yeni yaşam durumuyla
başedilmesinde, güvenlikte ve de hukusal ve finansiyel durumun aydınlanmasında yatmaktadır.
Eş ile-birlikte-görüşme teklifleri red ile karşılanır; kadınlar daha ziyade cesaret ve ayrılma izni
istemektedirler.
Görüşülen kadınların yüksek oranda evli ve çocuklu olan büyük bir kısmı bu modele uymaktadır.
Görüşme yapıldığında tümünde ayrılma dilekcesi verilmiş veya hukuksal olarak zaten
gerçekleşmiştir.
“Kararsız Bağlılık“ Modeli
Bu modelde de şiddet ilişkisi uzun süredir devam ediyordur ve gelişmeler şiddet sarmalı
kurgusuna veya psişik tutsaklığa benziyordur (Herman 1993): şiddet erken bir dönemde, sıkça
tanışma döneminde başgösterir ve eşe daha sıkı bir bağlılığa ve kendi eylem yeteneğinin
peyderpey azalmasına neden olur. Müdahale çabaları etkisiz ve reaktif kalır. Kadınlar
eşlerinden bir yandan korku, sinme ve nefret, öbür yandan zavallı görünümlerinden dolayı
merhamet ve dayanışma duygularıyla söz ederler. Burada söz konusu olan şiddet durumdan
6
kaçış değil, bir sarmalda görüldüğü gibi birbirini izleyen döngülerdir.
Bir vakada ilişkiye son verilememekte ve eş alt edilemeyecek derecede güçlü olarak
algılandığından, evden uzaklaştırma güvenlik hissi uyandırmamaktaydı. Ancak bu yine de
anlamlıydı, zira mekansal ayrılık değişim sürecinin düşünülebilmesini mümkün kılan temel ön
şartlardan biriydi.
“…eminim ki, eğer şimdi dışarıda olsaydı, bilmiyorum başarabilir miydim (…) muhtemelen yine
benim yanıma otururdu, bu yüzden, tanrıya şükür, hapiste olmasından mutluyum. Böylece
ayrılık benim için daha iyi ve kolay ve daha hızlı” (Görüsme 4-2).
Bu modelin kendi iç dinamiği psişik hayatta kalma stratejisi olarak okunabilir, örneğin faile yakın
olma ve eşin ruh halini okumayla durum üzerinde son bir kontrol payına sahip olmak denemesi
gibi. Evden uzaklaştırma bu stratejiye engel olmaktadır ki bu durum eşin uzaklaştıtılması ile
korkunun neden sona ermediğini ve eşin eve yaklaşmama cezası sırasında veya sonrasında
neden tekrar eve alındığını açıklayabiliyor.
“…Bu korkudan kurtulamadığımdan, sesini duymak ve ruh halini hissetmek , iyi gidip gitmediğini
anlamak ve duymak için ceptelefonu mesajlarına cevap vermeye, telefonlarına çıkmaya
başladım ve huzurlu iken, çok fazla korkmazdım ondan (Görüsme 4-1)”.
Travmalarından dolayı bu kadınların danışma gereksinimleri objektif bakıldığında oldukça
yüksektir, fakat durumun değişmesi istenip de aynı zamanda bundan korkulduğu için, bu
konuda işbirliğine yeterince hazır değillerdir. Ayrıca kadınlar, başkaları ile şiddet meselesini
konuştuklarında, partnerin hiddetinden korkmaktadılar. Danışmada istikrar, kuvvetlendirme ve
güvenlik konularına önem verilmeli ve kadınların kararsız bağlılığı ile mücadale ön planda
olmalıdır. Daha sonraki aşamalarda kronik travmanın tedavisine yönelmelidir. Danışma
kurumları ve polis için ilişki dinamiğinin içine çekilme tehlikesi bulunmaktadır. Erkek için bir fail
programına dahil olma koşulları, özel olarak bu modelde dışarıdan bir müdahaleyle
gerçekleşmelidir.
Burada sosyal etkenlerin rolüne dair çok az işaret vardır.
7
Sonuç: Đlişki Biçimleri Modelleri
Bu
dört
modelin
tarifinde,
kadınların
şiddet
ilişkileri
bağlamında
kendilerini
nasıl
konumlandırdıklarının çeşitliliği ortaya çıkmaktadır– her şiddet kurbanı travmatize olmamıştır ve
çaresiz değildir, keza yine her şiddet dinamiği de şiddet sarmalına denk gelmez (bk. Walker
1979). Aktif bir eylem yeteneğini korumuş veya yeniden bulmuş kadınlar vardır. “Đlerlemiş
ayrılma” modelindeki positiv örnekler kaynak bazlı danışma için önemli ipuçları vermektedir ve
kadınlar şiddet uygulayan partnerlerden nasıl ayrılabilirler sorusu kadar, uygun desteği
sunabilmek için, kadınların neden şiddet ilişkilerine saplanıp kaldıklarını anlamak da önemlidir. 1
3. Farklı Geniş Kapsamlı ve Yoğun Destek Đhtiyacı
Destek ihtiyacının kapsamında ve yoğunluğundaki farklılaşma Aşağı Saksonya‘da pro-aktif
çalışan
müdahale
kurumlarının
değerlendirmesinden
yola
çıkılarak
geliştirildi.
(Löbmann/Herbers 2005). Bu bağlamda, sosyal duruma, eylem yeteneğine ve danışmaya dair
beklenti açısından görüşülen birbirlerinden çok farklı 17 kadının kendileri danışma kurmumuna
başvurdular. Destek ihtiyaçları oldukça faklıydı: en az bir en çok 34 danışma görüşmesi (ayn.
87) yapıldı. Üç farklı model geliştirildi.
•
kendilerini güçsüz olarak tarifleyen ve büyük bir destek ihtiyacı dile getiren
kadınlar
Bu kadınlar uzun bir süre boyunca kapsamlı bir desteğe ihtiyaç duyuyorlardı. Bunlar -başvurulan
tüm kurumların tüm önlemlerinin açıklanması, randevuların belirlenmesi, özellikle de mahkeme
gibi resmi dairelerle iletişim ve randevulara gidiş, ani tehlike durumlarında güvenlik
sorumluluğunun üstlenilmesi gibi destekler için - danışma kurumuna her zaman ulaşabilmek ve
1
Veriler v.b. kadınların anlattıkları aracılığıyla geliştirilen bu şiddet örnekleri ile fail tipolojileri arasındaki ilişki
henüz açıktır. Holzworth-Munroe und Stuart (1994 üç model betimliyorlar, familiy only (şiddet aile ile sınırlı),
dysphoric-borderline“ und „generally violent-antisocial“. Kraus (2003) Avusturya’da sadece ilk iki tipin
varolduğunu onaylıyor. Bunun seçimden kaynaklanması mümkündür: O, Viyana erkek danısma kurumlarının
anti-aggression eğitimine katılan erkeklerle görüşmeler yaptı.
8
sıkça refakatçi
istiyorlardı. Kadınlar bundan başka diğer hizmetlere (görüşme grupları)
katılıyorlardı. Bu durumda destekle birlikte pro-aktif bir yaklaşım önemlidir.
•
Kendi eylem olanaklarının az olduğunu ancak somut destek aldıklarında kendi
başlarına hareket edebileceklerini düşünen kadınlar (Orta düzeyde destek ihtiyacı)
Đkinci gruptaki kadınlar belirli bir eylem yeteneğine sahiptiler ve danışma kurumlarının şiddete
maruz kalanların yoğun kişisel ihtiyaçlarına uygun, somut desteğine ihtiyaç duyuyorlardı, daha
doğrusu bunu istiyorlardı. Genel olarak ne istediklerini biliyorlardı ve sonraki adımları danışma
kurumlarının desteği olmadan atabilmelerini sağlayacak yeteneği kazanmaya önem veriyorlardı.
Kendi ayakları üzerinde durmak istiyorlardı, bağımlı olmak istemiyorlardı, desteğin altında ezik
kalmak istemiyorlardı, bir şeyleri kendileri yapmak istiyorlardı ve bunu kendilerine danışmanlık
kurumu tarafından verilen bilgiler ve danışmanlık sayesinde gerçekleştirebilmek istiyorlardı.
Ama avukatların ve başka kurumların somut aracılığı önemliydi. Yalnızca bir avukata veya bir
kuruma başvuru önerisi, bekleme sürelerinin uzunluğu veya resmi kurumlardaki şeffaf olmayan
bürokrasiden dolayı yeterli değildi.
•
Kuvvetli bir eylem yeteneğine sahip olan ve destek ihtiyacının az olduğu kadınlar
(bilgi ve daha fazla tavsiye)
Üçüncü gruptaki kadınların kuvvetli eylem yetenekleri sayesinde daha ziyade çok fazla desteğe
ihtiyacları yoktu. Ekseriyetle bilgi ve bilgi içeren materiyeller (örneğin şiddetten korunma yasası),
kendilerini aktifleştirebilmek için yeterli oluyordu. Şiddet uygulayan partnerden ayrılma ilk
danışma irtibatında kısmen zaten gerçekleşmişti, ancak haklarından yine de haberdar olmak
istiyorlardı. Mağdurun danışman ile irtibata geçmeden zaten bir avukatı vardı veya kime
başvuracağına dair bir tavsiye yeterli oluyordu. Bu modeldeki tüm kadınlar aktif olarak bir destek
ve danışma aramışlardır ve danışma kurumu ile irtibatı kendileri kurmuştur.
Örneklemin küçük olması sebebiyle eylem yeteneği ve danışma ihtiyacındaki sosyokültürel
faktörlerin anlamı hakkında sadece sınırlı ifadelerde bulunulabilir. Kısıtlı eğitimli, küçük çocuklu
ve sıklıkla halen partner olan, şiddet uygulayan eşlerle birlikte aynı evde yaşayan kadınların
destek ihtiyaçları büyüktür. Orta düzeyde destek gereksinimi daha ziyade orta düzeyde eğitim
9
seviyesi ile ele ele gitmekteydi. Daha az destek gereksinimindeki kadınlar göreli daha yüksek
eğitimliydi, yaşca daha büyüktüler ve şiddet uygulayan eşten daha önce sıkça ayrılmışlardı.
4. Yardım aramada engeller
Kadınların beraberliklerindeki – ağır ve devamlı - şiddet görme deneyimlerindeki sıklık
(Schröttle/Müller 2004), bilgi edinme ve destek alma için başvuru yaygınlığı ile tezat
oluşturmaktadır. Yukarıda sözü geçen niteliksel görüşmelere dayalı araştırma çercevesinde,
şiddete maruz kalan kadınların, var olan destek ve korumaya ulaşımını veya bunu aktif biçimde
aramasını zorlaştıran ve hatta olanaksız hale getiren engeller tanımlanabildi.
Acil tehlikenin atlatılması ile – bu bir kadın sığınma evine kaçış veya polisin eşi evden
uzaklaştırması olabilir - kadınlardan bir karar vermesi beklenir. Danışmanın görevi, kriz
durumunda güvence sunmak, karar verebilmekde destek sağlamak ve /veya verilen kararın
yerine getirilebilmesine eşlik etmektir. Burada soru şu ki, kadınlar danışmayı öncelikle bu
anlamda yardımcı olabilecek bir destek olarak mı algılıyorlar? Danışmanın görevlerini, sınırlarını
ve olasılıklarını biliyorlar mı? Bir taraftan danışma ihtiyaçlarının ne olduğuna dair düşünceleri
olmalıdır ve bunu formüle edebilmelidirler, öte yandan danışma kurumunda -başvurdukları
yerde - bu ihtiyacın iyi bir şekilde karşılanabilecegini tahmin etmelidirler. Araştırmada
danışmaya erişimde engeller açığa çıkmaktadır: Birincisi, psikososyal danışmaya uzak duran
kadınlar ve danışmanın ne getireceğini bilmeyen kadınlar vardır. Đkincisi, birçok kadın, eşin
evden uzaklaştırılmasına ilişkin polis müdahalesinden sonra muhataplık sisteminin karışıklığı
içerisinde yolunu bulamamaktadır. Üçüncüsü, özgül danışma engelleri vardır.
4.1. Danışmaya mesafe ve yakınlık
Analizin sonucu kısaca şöyle özetlenebilir: Tüm kadınların, psikososyal danışmanın ne
getirecegi veya getirebileceğine dair doğru yargılarının olduğundan yola çıkılamaz. Özellikle
düşük sosyal statülü az kalifiye kadınlar psikososyal danışmaya karşı ciddi mesafelidirler.
Bunlar aile ve çevreden gelecek yardımı tercih ederler. Aile ve arkadaş ağları aynı zamanda bir
yardımlaşma cemaatidir; bu kadınların destek beklentileri, burada edindikleri yardım deneyimleri
üzerinden oluşmuştur. Ailesel yardım öncelikli, psikososyal yardım ise uzaktır ve ondan
kaçınılması gerekir. Görüşme örnekleri yakınlar tarafından sağlanan paratik yardımın altını
çizmektedir.
10
Bazı kadınlar, aileyi iç dünya, güven dünyası ve özel alan olarak görüyor ve bunu dışarıdaki
dünyadan, kamusal alandan ve aileye ait olmayan insanlardan sınırlarla ayiriyor. Ailede olan
bitenin dışarıya aktarılmaması kurallardan birisidir. Aileden olmayan birisi yabancıdır ve
yabancılarla doğal olarak aile problemleri konuşulmaz. Danışma hakkında bilgi sahibi olunsa
bile, utanma, danışmaya büyük bir engel teşkil etmektedir. Danışmaya karşı tavır, kimliğin nasıl
tanımlandığında - örnein, tek başına mücadele eden biri olarak - yatmaktadır.
Açıkca olumsuz deneyimler, konuşmayı teşvik etmez. Tam tersine, yaşananları unutmayı ve
normal günlük rutinlere yeniden dönmeyi isteyen kadın açısından, danışmanın, sorunları deşen
psikologla bir tutulmasına yol açar. Genelde psikososyal danışmanlık yapan psikologlar
yardımcı olmaktan ziyade daha çok soruna yol açarlar diye düşünülüyor ve danışma sürecinde
istikrar yakalamak için uğraşıldiği bir anda, yardımcı olmaktan çok, duygusal açıdan yorucu
bulunuyorHer halükarda işleyen bir dayanışma sistemi ve normal seyreden bir günlük yaşam
düzeni daha yardımcı olacak gibi görünüyor. Bu yüzden sosyal ve gençlik kurumları gibi
merciler eski deneyimler sebebiyle sosyal kontrol mercii olarak sınıflandırılıyor ve dolayısıyla
psikososyal krizlerde yardımcı olabileceği düşünülmüyor.
Danışmaya yakın durma, kural olarak örnegin başarılı bir psikoterapi gibi, olumlu deneyimler ve
psikososyal alan hakkında bilgi sahibi olmayla el ele gitmektedir. Psikososyal alana aşinalık, öz
deneyimlerin psikososyal meslegin terimleriyle (çelişki, kontrol kaybı, çatışma çözüm davranışı
ve iletişim sorunları gibi) ve diliyle açiklanmasında dile gelir. Danışan ve danışman bu durumda
ayni dili konuşur ve bir anlayış ve yardım beklenir.
Danışmaya yatkın kadınlar, danışmanın yabancı bir insan olmasını pozitif değerlendirirler, zira
yabancılık ile sorunlara belirli bir mesafe ve böylece önyargısız öğüt ve yeni perspektifler için
açılımı bağdaştırırlar.
4.2. Danışmalık hakkında yanlış düşünceler ve yardım sisteminde oryantasyon sorunları
Araştırmanın sonuçları, danışma hakkında kısmen yanlış düşünceler olduğunu ortaya koydu.
Kadınlar
katılımcı
kurumları
karıştırmakta
ve
bunları
tasnifleyememekteydiler.
Evden
uzaklaştırmanın ve sürecin işleyişinin yaşanacak sonuçlarının karmaşıklığı kapasitelerini
11
zorlamaktaydı. Özellikle daha önce psikososyal danışma ile çok irtibatı olmayan kadınların
sıklıkla danışma hakkında çarpık fikirleri vardı. Bilgi aktarmada ve kavramada açikca büyük
sorunlar vardı. Belirsizlikler,eksik ve yanlış bilgiler, (şikayet başvurusu örneginde oldugu gibi)
karıştırmalar kısmen danışmanlık hizmetinden yararlanmaya mesafeli durma davranışına yol
açıyordu,
•
Danışma bir mecburiyettir, danışmaya çağrılınca gidilir ve görüşme reddedilemez.
•
Danışmanların görevi sadece konuşmak, diyalog, çene çalmak, gevezelik etmek,
birşeyleri kurcalamak ve sorgulamaktır.
•
Danışma psikoterapi ile aynı şeydir.
•
Danışma için (çok) para ödemek gerekir.
•
Danışma sadece zavallı kurbanlara yöneliktir. Kendini kurban olarak görmeyen veya
özdeşleştirmeyen kadınlar, bunun kendilerine hitap ettiğini düşünmezler.
Profesyonel danışmanlar için, danışmanın ne olduğu ve ne sağladığı bellidir. „Danışma“ ve
„Yardım“ın, dilsel olarak özdeşleştirilmesi mesleğin kendini profesyonel tarifleyişinin bir
parcasıdır. Ama burada bir iletişim sorunu başgöstermektedir, çünkü danışan kişinin bu anlamı
bildiği varsayılamaz. Bazı kadınlar görüşme sırasında danışma yapıp zapmadıklarına dair
sorulara olumsuz yanıt verdiler; gerçi sonradan bir vesileyle danışma yaptıklarını dile getirdiler,
ancak bunu yardım veya destek olarak görmediklerinden, böyle tanımlamadıklarını söylediler.
Şu kesin olarak söylenebilir ki, her kadın danışmanın neler sağlayabileceğini bilmiyor. Polis
tarafından evden uzaklaştırma olgusu hakkında bilgileri olsa bile, danışma hizmetleri hakkında
yine de kısmen az şey biliyorlar. Buna ek olarak, görüştüklerimiz, kimin hangi kurumdan
geldiğini, ve ne görevinin olduğunu anlamakda büyük zorluk çekmekteler. Bu özellikle kötü
Almanca konuşan veya anlayan kadınlar için geçerlidir. Bu durumda önerilerin çeşitliliği ve çok
çeşitli aktörlerin roloynadığı destek sistemlerinin karmaşıklığı karşısında, özellikle ilk irtibat
yolunda gitmediginde, kadınlar dertlerini ve bunun aciliyetini anlatamadıklarinda ve/veya
sorumlu olmayan veya kendilerine yardımcı olacak bilgiyi veremeyecek insanlara ulaştıklarinda,
pek çok kadın kapasitesinin aşıldiğını görüyor.
„Bir defasinda telefon açmayı denedim ve muhakkak on defa çaldırdım. Kimse cevap vermedi.
O zaman tüm cesaretimi toplamıştım. Ve daha sonra bir daha denemedim. (Helfferich,
12
Kavemann u.a. 2005, görüsme 3b-3)“.
Dahası,
polis,
resmi
kurumlar
ve
danışma
kurumlarındaki
„görüşmelerin“
işlevinin
farklılaşmasında sürekli yinelenen bir karıştırma sözkonusudur. Danışma bazı kadınlar
tarafindan herşeyden evvel „görüşme“ olarak tariflendiklerinden, bu „görüşmeleri“ yapacakları
kurumları karıştırmaktadırlar:
•
Güvenlik gücü (polis) tehlike tahmin ediliyorsa, meselenin ne olduğunu aydınlatabilmek
ve kadının perspektifini olaya dahil edebilmek için bir görüşmeye çağırabilir .
•
Eger küçük çocuklar olaya dahil ise, Gençlik Dairesi bazı bölgelerde otomatik olarak
haberdar edilir ve mesele çocuğun refahı ile ilgili ise, kadını çağırabilir.
•
Bazi bölgelerde ilk danışmada görüşmeler sosyal hizmetlerin sorumluluğundadır, diğer
bölgelerde bu psikososyal danışma kurumlarındadır.
•
Sosyal yardım alınması durumunda meselenin aydınlatılması için Sosyal Daireye
gidilmesi gerekebilir.
•
Kendi başına oturum izni olmayan göçmen kadınlarda Yabancılar Dairesi‘ne başvurmak
zorunludur.
Resmi kurumlardaki görüşmelerin ve danışma görüşmesinin işlevleri oldukca farklıdır, ama
görüşülenler kısmen bu farkları ayırdedemiyorlardı. Bu herşeyden önce özellikle, psikososyal
danışmanın spesifik görevi tam belli degilse ve resmi kurumlar görevlerini tam olarak
anlatamıyorlarsa geçerlidir. Bu belirsizlikler, resmi kurumlardaki görüşmelerin zorunlu
karakterinin topyekün danışma görüşmelerine yansıtılması, danışmanın bir ödev veya
zorunluluk olduğu fikrini doğuruyor. Danışma kurumları subjektif düşüncede, sosyal kontrol işlevi
olan ve kendisinden güven dolu bir destek beklenemeyecek kurumların (Sosyal Daire, Gençlik
Dairesi, Güvenlik Gücü) pozisyonuna itiliyor. Ikinci olarak görüşmeye hazır olma durumu bu
temaslar nedeniyle önceden sönebilir. Daha sonraki uzun süreli spesifik danışma motivasyonu
da biter.
4.3. Yardım aramanın önünde engel olarak erkek tarafından kontrol edilme ve kendini
kurban olmakla özdeşleştirmeme
13
Belirli şiddet ilişkilerinde şiddetin erkek tarafindan kontrol edilme ile birleşmesi, yalnızlaştırma ve
diger insanlarla iletişim kurmayı cezalandırma –öfkeden ve misillemeden korkmak özel bir
konusmada içini dökememek profesyonel yardım aramakta ciddi bir engel teşkil eder.
Anlayışsızlık karşısında korku danışma konusunda herşeyden önce uzun süre şiddet ilişkilerine
dayanmış kadınlarda görülen, öncelikle de, eğer sözkonusu kadın, şiddet uygulayan eşini neden
terketmediğini
ifade
edemiyorsa
ek
bir
engel
oluşturmaktadır,
sonra
diğerleri
de
anlamayacaklardır ve şiddet karşısında gşsterdiği sabır için onu suçlayacakladır veya şiddetin
haklı olduğunu düşüneceklerdir, yargısı hakimdir.
Pek çok kadın zor bir durumdaydı ve kendilerini haksızlığa uğramış olarak görüyorlardı. Fakat
bu, kendilerini eylem yeteneğinden yoksun ve kurban olarak gördükleri anlamına gelmez.
Kadının perspektifinden bakıldığında, eğer sorun yaratan erkek ise, mantıksal olarak, kadın
değil, erkeğin psikososyal danışmaya ihtiyacı vardır. Danışmanın, kurbanlar ve sorunlardan
bunalmış insanlar için olacağı düşüncesi, kendilerine sorunlu olarak davranılmaması isteği ile
birleştiğinde, danışmaya mesafe yaratıyordu. Danışma kurumlarının kendilerini özellikle aciz ve
travmaya uğramış şiddet kurbanları ile ilgilenen kurumlar olarak sunmaları olumsuz bir imaj
yaratmaktaydı.
5. Göçmen Kadınlar
Göçmen kadınlar homogen bir grup oluşturmuyorlar, geldileri ülke, göç şekli ve zamanı ve yasal
konumları itibariyle farklılaşıyorlar. Sosyal durumları, eğitim ve eş ilişkileri açisından göçmen
kökeni olmayan kadınlar gibi heterojen bir durumdalar. Yasal zorluklar göçmen kadınları Alman
kadınlardan ayırmaktadır, oturum izinleri uzun yıllar eşlerine bağlıdır, Đstisna uygulanması ise
en erken, Almanya‘da iki yıl evli olarak beraber yaşadıktan sonra geçerli olmaktadır ve bir
ihtimal de eksik Almanca bilgisidir.
Özellikle Türk kökenli kadınlar ve keza eski Sovyetler Birliği ülkelerinden gelen kadınlar
beraberliklerinde, Alman kadınlara nazaran şiddete daha çok maruz kalmaktalar (Schröttle
2008). Bu sonucun altında şiddeti destekleyen aynı faktörler, göçmen kökenli olmayan
kadınların da şiddete maruz kalmasına
yol açan nedenler yatmaktadır: eğitim seviyesinin
düşüklüğü, kötü ekonomik statü yahut mesleki statü veya partnerinkinden daha üstün, daha
yüksek bir eğitim seviyesi veya mesleki kariyer. Her iki faktör de yoğun şiddete yol açıyor (bkz.
14
38 ff.). Göçmen kadınların destek gereksinimi köken veya kültürleri ile ilişkili olmaktan çok daha
farklı düzeyde; hukuksal mevzuatın sebep oldugu yasal ve sosyal sorunlar oldugu gibi sosyal ve
ekonomik kaynakları da bulunmaktadır. Destek sistemlerinde bu yüzden Yabancılar Hukuku
hakkında derin bilgi, ehil hukuksal danışmanlık hizmeti ve yeterli düzeyde ana dilde danışmanlık
hizmeti gereklidir.
Her dört şiddet dinamiğinin varolması, göçmen kadınların heterojenligini gözler önüne
sermektedir (Helfferich, Kavemann et al 2005). – daha ziyade orta düzey eğitimli kadınlara
yönelik destek sistemleri bir ilişki olarak danışmaya yakın ya da mesafeli durma göçmenliğe
özgü değildir, daha çok eğitim ve sosyal tabakayla ilgilidir.Düşük eğitimli kadınların da, Gençlik
Dairesi veya Sosyal Daire gibi resmi kurumlarla olan yoğun irtibatlarında, her zaman çok da iyi
olmayan deneyimleri vardır. Bu son iki nokta özellikle göçmen kadınlar için geçerlidir. Yardım
sistemlerinde yönünü bulabilme sıkıntısı göçmenlikle birebir ilişkili olmasa da, göçmen kadınlar
bazında daha ciddi bir boyut kazanıyor. Kültürel kurallar temelinde danışmaya mesafeli durma,
aileden olmayan yabancılara aile hakkında kötü bir şey anlatmama belirli göçmen gruplarında
bulunan bir özellik olduğu gibi Alman toplumunun bazı kesimlerinde de görülmektedir ve bu
sebeple göçmenlikle açıklanacak bir özellik değildir.
6. Sonuç
Şiddet ilişkilerinden kurtulmanın dinamiği ve subjektif eylem yeteneği sözkonusu olduğunda,
bahsedilen araştırmanın sonucları ev içi siddete maruz kalmanın (göçmenlikten bağımsız
olarak) heterojenliğini göstermektedir. Bundan, çok yönlü bir yardım sistemi ile (kadın sığınma
evleri, kadın danışma kurumları, pro-aktiv danışma merkezleri) ihtiyaca uygun kişisel duruma
uyarlanmış bir danışma ile giderilebilecek bir heterojen destek gereksinimi sonucu çıkmaktadır
(yeterli personel ve finansal kaynaklar da önkoşullardır). Bu, tüm ev içi şiddete maruz kadınlar
için aynı şekilde uygulanabilecek bir danışma modelinin olmadığı anlamına gelmektedir; bu,
hem sonuçlari itibariyle (ayrılma, eşlerin birlikta danışmanlığı vs.), hem de psikososyal refakatin
önemi, pratik yardım ve terapi açısından,
danışmanın sonuçları itibariyle prensip olarak
öngörülemeyen ucu açık bir destek modeli uygulama anlamına gelir; ayrıca danışmaya
başvuranın karararlarına da saygı duyulmak zorundadır.
Bir toplum içerisindeki sosyal farklar, ev içi şiddete maruz kalma olasılığından çok destek
gereksinimini, başvuranın eylem iradesini ve şiddetten uzak bir yaşam sürebilmek için
15
kadınların yardım istedikleri yollari etkiler,. Bu farkları dikkate almak ve özellikle belirtilen
desteğe ulaşım bariyerlerini –büyük oranda eğitim durumuyla ilgili, göçmen kökenlilerde yetersiz
dil düzeyiyle baglantılı- ortadan kaldırmak gereklidir. Öteyandan danışma kurumları hedef
kitlelere daha ince yöntemlerle ve nitelikli bir şekilde yaklaşmalıdır ve burada iyi bir ağ ve
işbirliği kurmalıdır.
Kapsayıcı önemde bir nokta da ev içi şiddette evden uzaklaştırma yöntemi baglamında
uygulanan çagdaş, pro-aktif bir danışma taslağıdır (danışma kurumlarının kendileri kadınlarla
irtibata geçerler). Bu destek prensipte, ilk önce, ihtiyaç durumunda diğer hizmetlerle
birleştirilebilen, az sayıda danışma saatleri temelinde kısa dönemli danışma olarak tasarlandı.
Danışmanın ağırlığını kural olarak krize müdahale, hukuksal bilgilendirme ve güvenlik
planlaması oluşturur (vgl. Löbmann/Herbers 2005: 86; WiBIG 2004: 63f). Genel olarak tüm
kadınlar için koruma ve güvenlik birinci önceliktir ve yine genel olarak kurbana yönelik olmaktan
ziyade kaynaklara vurgu yapılmalıdır.
Kaynak
Helfferich, Cornelia/Kavemann, Barbara (2005): Wissenschaftliche Untersuchung zur
Situation von Frauen und zum Beratungsbedarf nach einem Platzverweis bei häuslicher
Gewalt.
Stuttgart.
Sozialministerium
Baden-Württemberg.
Online:
http://www.sozialministerium-bw.de/fm/1442/Platzverweis-ForschungsprojektAbschlussbericht2004.pdf (1. August 2007).
Herman, Judith L. (1993): Die Narben der Gewalt. Traumatische Erfahrungen verstehen
und überwinden, München.
Löbmann, Rebecca/Herbers, Karin (2005): Neue Wege gegen häusliche Gewalt. Pro-aktive
Beratungsstellen in Niedersachsen und ihre Zusammenarbeit mit Polizei und Justiz.
Baden-Baden: Interdisziplinäre Beiträge zur Kriminologischen Forschung, Band 28.
Schröttle, Monika (2008) BMFSFJ (Hg.) Gesundheit, Gewalt Migration. Eine vergleichende
Sekundäranalyse zur gesundheitlichen und Gewaltsituation von Frsauen mit und ohne
Migrationshintergrund in Deutschland,
http://www.bmfsfj.de/RedaktionBMFSFJ/Broschuerenstelle/Pdf-Anlagen/gesundheitgewalt-migration-kurzfassungstudie,property=pdf,bereich=bmfsfj,sprache=de,rwb=true.pdf (10.12.09).
Walker, Lenore E. (1979): The battered woman, New York.
WiBIG (2004): Gemeinsam gegen häusliche Gewalt – Wissenschaftliche Begleitung
Interventionsprojekte gegen häusliche Gewalt, Anschlussbericht Band 1 bis 4 20002004, BMFSFJ. Online: www.wibig.uni-osnabrueck.de (30. Juli 2007).
16
17

Benzer belgeler