(Derginin elektronik kopyası için buraya tıklayın).

Transkript

(Derginin elektronik kopyası için buraya tıklayın).
TÜRK-TED
Sayı:4 / Ocak 2012 / Üç Ayda Bir Yayınlanır
TÜRKİYE TOHUMCULUK ENDÜSTRİSİ DERNEĞİ
PROF. DR. SAMİ GÜÇLÜ:
BİR YOL AÇILMASI
GEREKİYORDU
BİZ O YOLU
AÇMAYA ÇALIŞTIK
GÜNDEM
TOHUMCULUK
SEKTÖRÜNE
KÜRESEL
GÖZLÜKLE
BAKMAK İÇİN
HABER
AVRUPA
TOHUMCULUĞUNUN
TEMSİLCİSİ: ESA
AHDE VEFA
BİR MİHENK TAŞI:
MEHMET ALİ
YORMAZOĞLU
HABER
GDO’LU MISIRIN
İTHALATINA
İZİN
Mutluluğu, bereketi, dostluğu bol bir 2012 yılı geçirmeniz dileğiyle...
“
Misyonumuz
Tohumculuk alanında Türkiye’nin bölgesel lider bir ülke
olması için, teknoloji ve sistem geliştiren, diğer ülkelerle
rekabet edebilen ve bölgesinde model oluşturabilecek
şekilde ülke tohumculuğunun geliştirilmesine katkıda
bulunmak ve Türk tohumculuğunu uluslararası alanda
temsil etmek.
“
“
Vizyonumuz
Ulusal ve uluslararası alanda gıda güvenliği ve sürdürülebilir tarım temelinde dünya tohumculuk endüstrisi ile
bütünleşmiş, etkin ve uluslararası alanda rekabetçi bir
tohumculuk endüstrisi oluşturulması.
“
SUNUŞ
Tohum’un Değerli Okuyucuları;
Bir yılı daha geride bıraktık. Geçtiğimiz 2011 yılı hem ülkemiz hem de tüm dünya için başta doğal afetler olmak üzere birçok olumsuz olayın yaşandığı bir sene olarak hatırlarda kalacak. Bununla beraber
her yeni yıl yepyeni bir başlangıcı da müjdeler. Önümüzdeki 2012 yılının da güzel duygularla anımsanacak bir yıl olmasını umut ediyoruz. Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği ve şahsım adına mutlu,
başarılı ve bol kazançlı bir yıl geçirmenizi dileriz.
Şu anda elinizde Tohum dergimizin 4. sayısını tutmaktasınız. Sadece tohumculuk sektöründe uzmanlaşan içeriği ile bu alanda bir ilk olan dergimiz, her sayısı ile bir önceki sayısından daha çok okunur oldu
düşüncesindeyiz. Sevinerek gözlemekteyiz ki, Tohum yalnızca bir dernek yayını olmanın ötesine geçti.
Türkiye’nin tarımsal ahvalini anlatan bir pencere de oldu. Elbette içeriğimizi daha da geliştirmek niyetindeyiz. Bu konuda da katkılarınıza sayfalarımızın açık olduğunu bilmenizi isteriz.
Bu sayımızda Tarım Bakanlığı yapmış bir başka önemli ismi sayfalarımızda ağırlamış olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Daha önceki sayılarımızda yer alan değerli bakanlarımız Sn. Hüsnü Doğan, Sn. M.
Mehdi Eker’den sonra şimdi de Sn. Prof. Dr. Sami Güçlü ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Saygıdeğer Bakanımızın söyledikleri tüm sektör tarafından dikkatlice okunmalı fikrindeyiz. Tam 16 sayfamızı ayırdığımız sayın Bakanımızın mesajları umarız tüm sektörümüz için bir dönemi anlama şansı sunar ve önümüzdeki zamanlar içinde yol gösterici olur. Bu vesileyle bizleri kırmayarak sorularımıza cevap veren Sn. Prof. Dr. Sami Güçlü’ye şükranlarımızı iletiyoruz.
TÜRKTED olarak önemli bir buluşmaya ev sahipliği yapacak olmanın heyecanı ve gururu içindeyiz. Hızla gelişmekte olan dünya tohumculuk endüstrisinde yaşanan en güncel
ilerlemeleri ve yenilikleri sizlerle paylaşabilmek amacıyla Derneğimiz ABD Cornell
Üniversitesi ve Sathguru Yönetim Danışmanları ile bir iş birliğine gitti. Bu iş birliğinin neticesi olarak 23 – 26 Ocak 2012 tarihlerinde Renaissance Antalya Beach Resort
& SPA’da “Tohumculuk Endüstrisi Programı” başlıklı üst düzey bir eğitim programı
sektörümüzün faydasına sunuldu. Bir sonraki sayımızda bu önemli eğitim hakkında
detaylı haberimizi okuyabilirsiniz.
Sevgili okurlar; TÜRKTED olarak köklü ve başarılı geçmişimizden aldığımız güç ile yarınlara çok daha umutla bakıyoruz. Bu yüzden de çalışmamızı durmaksızın sürdürüyoruz. Derneğimize emek veren herkese
bu sayfalar aracılığı ile bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum. Biliyorum ki önümüzdeki dönem sektörümüz ve Derneğimiz için çok
daha verimli geçecek. Yeni yılınızı bir kez daha en içten dileklerimle kutlar, keyifli okumalar dilerim…
Ali ÖZBUĞDAY
TÜRKTED Yönetim Kurulu Başkanı
içindekiler
6
GÜNDEM
8
HABER
10
6
TÜRKTED, PAYDAŞLARINI TOHUMCULUK SEKTÖRÜNE
KÜRESEL GÖZLÜKLE BAKMAYA DAVET EDİYOR
Tohumculuk Endüstrisi Programı 2012, TÜRKTED, Cornell
Üniversitesi ve Sathguru iş birliği ile Ocak ayında Antalya’da
düzenleniyor. 5. kez düzenlenecek olan Program, katılımcıların
ortaya çıkan sorunları anlama ve işlerini geliştirmeleri için
stratejik çözümler üretme becerilerini artırmaya odaklanacak.
AVRUPA TOHUMCULUĞUNUN TEMSİLCİSİ: ESA
ESA, 10 yılı aşan faaliyet geçmişiyle, kendisini tarım,
bahçecilik ve süs bitkiciliği alanlarının araştırma, ıslah,
yetiştirme ve pazarlama aşamalarında faaliyet gösteren
her türlü kurum ve kuruluşun ortak sesi olarak tanımlıyor.
ESA, hızla gelişen tohum sektörü ve bu gelişimle uyumlu
bir şekilde belirlenmesi gereken politikalar çerçevesinde
merkezi bir konumda bulunuyor.
26
8
AHDE VEFA
TÜRK TOHUMCULUĞUNDA BİR MİHENK TAŞI:
MEHMET ALİ YORMAZOĞLU
Henüz küçük yaşlardan itibaren Türkiye’nin farklı şehirlerine
yapılan iş gezilerine katılma ve gözlem yapma fırsatı
bulan Mehmet Ali Yormazoğlu, Türk tohumculuğunun
gelişmesinde önemli rol oynadı. Özel tohum sektörünün
gelişimi ve Türk tarımında yaşanan büyük dönüşümlerin
birebir tanığı ve aktörü olan Yormazoğlu, sektörü bir çatı
altında birleştiren TÜRKTED’in de kurucu üyeleri arasında
yer alıyor.
28
HABER
30
TÜRKTED ÜYE
FİRMALAR LİSTESİ
RÖPORTAJ
“BİR YOL AÇILMASI GEREKİYORDU
BİZ O YOLU AÇMAYA ÇALIŞTIK”
Sözlerin sahibi Türkiye Cumhuriyeti 57. ve 58. Hükümeti’nin
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü. Bu isim Türkiye’de
tarımla uğraşan herkes için oldukça tanıdık. 2002 yılı
itibariyle yaklaşık dört yıl boyunca Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı görevini yürüten Sami Güçlü bakanlığı döneminde
oldukça başarılı işlere imza attı. Ortak akıla önem vermesinin
yanı sıra sektör paydaşlarına olan yakın ilgi ve alakası ile de
dikkat çeken Güçlü, Türk tarımı ve tohumculuk sektörünün
gelişmesine önemli katkılarda bulundu.
Ocak / 2012
TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ
ESA 2011 Yıllık Toplantısı Budapeşte’de Yapıldı
Avrupa Adalet Divanı Fransa’nın GDO Yasağını Bozdu
Nagoya Protokolü 64 İmzaya Ulaştı
GDO’lu Mısırın Ülkemize İthalatına İzin Verilmesi
Hakkında TÜRKTED’ in Görüşü
10
İmtiyaz Sahibi: Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği Sahibi: Ali Özbuğday (TÜRKTED Yönetim Kurulu Başkanı)
Yazı İşleri Müdürü: A. Müfit Engiz (TÜRKTED Genel Sekreteri) Editör: Gül Paycı
Yayına Hazırlayan: Tematik Medya Yayıncılık ve Ajans Hizmetleri www.tematikmedya.com
TÜRKTED İletişim: Güvenlik Cad. Güvenlik Apt. No:7 D:1 06540 Aşağı Ayrancı / ANKARA
e-mail: [email protected] Tel: 0312 419 00 32 Faks: 0312 419 00 32
Baskı: Promat Basım Yayın San. ve Tic. A.Ş. Sanayi Mah. 1673. Sok. No:34 Esenyurt / İSTANBUL Tel: 0212 622 63 63
Yayın Türü: Yerel Süreli Yayın
dergisi Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği tarafından T.C. yasalarına uygun olarak yayınlanmaktadır.
Dergide yer alan yazı, fotoğraf, illüstrasyon ve konuların her hakkı saklıdır. İzin almaksızın, kaynak göstererek dahi yayınlanamaz, basılamaz, çoğaltılamaz.
26
KISA KISA
EİT Çalıştayı İstanbul’da Toplandı
TÜRKTED E-Bülten Birinci Yılını Doldurdu!
Geçtiğimiz yılın Ekim ayında yayımlanmaya başlayan ve sa-
Ekonomik
dece ülkemiz tohumculuk sektöründen değil dünya tohum-
kilatı (EİT - ECO) Bölge-
İşbirliği
culuğundan da en güncel haberlerin yer aldığı TÜRKTED
sel Tohumculuk Politika-
elektronik haber bülteni bir yaşını tamamladı. Doğrudan der-
sı Çalıştayı, ICARDA ve
neğimizle ilgili haberlerin yanı sıra tohumculuk endüstrisin-
FAO’nun
de yaşanan ülkesel ve küresel nitelikteki birçok gelişimi en
12–13 Ekim 2011 tarihle-
da
Teş-
katkılarıyla
doğru şekilde, objektif olarak ve hamaset edebiyatı yapmak-
rinde İstanbul’da gerçek-
sızın tüm paydaşlara duyurmaya çalışan TÜRKTED e-bülten
leştirildi. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan
bundan böyle de yayımlanmaya devam edecektir.
(GTHB) üst düzey yetkililer, ICARDA ve FAO temsil-
E-bülten arşivine www.turkted.org.tr adresindeki TÜRK-
cileri, TÜRKTOB ve TSÜAB Genel Sekreterlerinin yanı
TED resmi web sitesinden kolayca erişilebildiği gibi yine
sıra EİT üyesi ülke temsilcilerinin de katıldığı Çalıştay’a
aynı web adresinin ana sayfasında bulunan “E-Bülten Üye-
TÜRKTED Yönetim Kurulu Başkanı Ali Özbuğday ve
liği” bölümündeki ad, soyad ve e-posta adresi bilgileri doldu-
Genel Sekreter Dr. Müfit Engiz de iştirak etti.
rularak kolayca ücretsiz abone olunabilir.
Sekreteryada Veda ve Yeni Görev
TÜRKTED Yönetim Kurulu Toplantısı Yapıldı
Tohumculuk sektöründeki gelişmeleri değerlendirmek ve
Derneğimizdeki sekreterlik görevini 17
özellikle tohumluk ve fide gibi çoğaltım materyallerinin üre-
yılı aşan bir süreden beri özveri ve başa-
timi, sertifikasyonu, ithalatı, ihracatı, analizi, kontrolü vb. ko-
rıyla sürdüren Nahide Barış bu görevine
nularda uygulamada karşılaşılan sorunlara çözümler ürete-
geçtiğimiz Aralık ayında veda etmiştir.
bilmek amacıyla üyelerinin de katılımıyla 16 Kasım 2011’de
TÜRKTED camiası olarak bundan son-
TÜRKTED genişletilmiş yönetim kurulu toplantısı Ankara
raki yaşamında sağlık, başarı ve mutlu-
King Otel’de gerçekleştirildi. Tohumculuk endüstrisi men-
luklar dileriz. Ankara Üniversitesi Zira-
suplarını yakından ilgilendiren tohumluk konusundaki mev-
at Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümün-
zuatta yapılması öngörülen bazı değişiklik önerilerinin yanı
deki lisan eğitimini 2001 yılında, yüksek
sıra önümüzdeki süreçte TÜRKTED vizyonunun ve misyo-
lisans eğitimini ise 2004’de tamamlayan
nunun ne olması gerektiğinin ele alındığı toplantıda, ayrıca
Ziraat Yüksek Mühendisi Belma Özercan’a 16 Eylül 2011 ta-
sektörde ivedilikle çözüme kavuşturulması gereken sorunlar
rihinde başlayan TÜRKTED Genel Sekreter Asistanlığı göre-
üzerinde kapsamlı görüşmeler yapıldı.
vinde başarılar diliyoruz.
Harran Üniversitesi Teknoparkı İlk Toplantısını Yaptı
Bakanlar Kurulu’nun 29 Nisan 2010 tarihli, 2010-309 karar sayısı ile resmen kurulan Harran
Üniversitesi GAP Teknoparkı’nın ilk yönetim kurulu toplantısı gerçekleşti. TÜRKTED’in de
kurucu ortak olduğu Şanlıurfa Teknoloji Bölgesi Kurucu ve İşletici A.Ş. ortakları 27 Ekim
2011 tarihinde Osman Bey Yerleşkesi Mühendislik Fakültesi’nde ilk toplantısını yaparak anlaşma imzaladı.
İlk toplantıya kurucu ortaklardan Harran Üniversitesi Rektörlüğü adına Rektör Prof. Dr. İbrahim Halil Mutlu, Ticaret ve Sanayi Odası adına Başkan Sabri Ertekin, Progen Tarım adına Ali Özbuğday, TÜRKTED adına Yönetim Kurulu Üyesi İ. Hamit Esin, Kanalurfa Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Toru, Şirket Müdürü Hasan Aydoğdu, Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet İriadam katıldılar. Konu ile alakalı bir açıklamada bulunan Harran Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Halil Mutlu, “Bölgede kurulacak tarım ağırlıklı teknopark; sulu tarım ile birlikte ortaya
çıkan köklü sorunların üstesinden gelmek, tarımsal ürünleri bölgede sanayi ürünlerine dönüştürmek, biyoteknoloji-sulama
teknolojisi-yenilenebilir enerji gibi konularda tarımsal teknolojiyi ön plana çıkarmak, yeni teknolojiler üretmek, yaptıkları
çalışmaları ulusal ve uluslararası düzeyde ilgililere aktarmak açısından son derece etkili olacaktır” dedi.
Ocak 2012
5
GÜNDEM
TÜRKTED
Paydaşlarını Tohumculuk
Sektörüne Küresel Gözlükle
Bakmaya Davet Ediyor
Tohumculuk Endüstrisi Programı 2012, TÜRKTED, Cornell Üniversitesi ve Sathguru iş birliği ile
Ocak ayında Antalya’da düzenleniyor. 5. kez düzenlenecek olan Program, katılımcıların ortaya
çıkan sorunları anlama ve işlerini geliştirmeleri için stratejik çözümler üretme becerilerini
artırmaya odaklanacak.
Cornell University
College of Agriculture
and Life Sciences
6
T
ürkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği (TÜRTED) 23 - 26 Ocak tarihleri
arasında, Antalya’da, 5. Tohumculuk Endüstrisi Programı’nı düzenliyor.
Cornell Üniversitesi ve Sathguru iş birliği ile organize edilen ve Renaissance
Antalya Beach Resort & SPA’da düzenlenecek Program’da, katılımcılar 3 gün boyunca
yoğun konferans oturumları, durum çalışması ve proje tabanlı grup egzersizlerinde
yer alabilecekler. Programın tüm oturumları İngilizce dilinde gerçekleşecek ancak
simultane tercüme de yapılacak.
Araştırma yönetiminin daha derinlemesine anlaşılması, lisanslama yoluyla teknolojiye erişim, yasal uyum, pazara erişim faktörleri ve yeniden yapılanma gibi konularda katılımcıları bilgilendirecek olan Tohumculuk Endüstrisi Programı 2012, katılımcıların ortaya çıkan sorunları anlama ve işlerini geliştirmeleri için stratejik çözümler üretme becerilerini artırmaya odaklanacak.
Program kapsamındaki bazı kilit
konular şöyle sıralanabilir:
Trendler ve stratejiler:
Büyük resim-küresel tohum endüstrisindeki trendler
Gelişmekte olan piyasaların dinamikleri
Rekabetçi kıyaslama
Girişimi değerlendirme dinamikleri ve konsolidasyon
(bütünleşme) stratejileri
Kamu-özel sektör ortaklık seçenekleri ve stratejileri
Araştırma ve teknoloji yönetimi:
Kamu ve özel sektörde genetik kaynaklara erişim ve ıslah stratejileri
Fikri mülkiyetin korunması, PvP (Player versus Player:
oyuncuya karşı oyuncu) ve teknoloji erişim stratejileri
Özgün vasıflı genetik kaynakları geliştirme stratejisinde
biyoteknolojinin kullanımı, yasal düzenlemeler ve ürün
dağıtımı
Yönetmelikler:
Mevzuattaki trendler
Hukuki düzenlemelerin maliyet, zamanlılık ve pazara erişim üzerine etkileri
Pazarlar ve pazarlama:
Pazara erişim ve tohumluk dağıtımındaki yenilikler
Yenilikçi ürünler, yeni pazarlar ve yeni dağıtım seçenekleri
Metodoloji:
Kültürler ve kurumlar arası öğrenme: Katılımcıların
aynı sektörden, farklı coğrafi bölgelerden ve kurumlardan paydaşlarla etkileşimde bulunma fırsatı olacak.
Eğiticiler ile etkileşim: Katılımcılar Cornell
Üniversitesi’nden tarım ve yaşam bilimleri alanında dünyanın en iyi öğretim üyelerine erişebilecekler.
Konferanslar, grup egzersizleri ve durum çalışmaları:
Kurs, katılımcıları sahada tatbik edebilecekleri pratik
tartışmalar, konferanslar, grup egzersizleri, durum çalışmaları ve stratejik beceriler ile donatmaya yöneliktir.
Durum çalışmaları: Genetik mühendisliği kullanılarak
ürün geliştirmede teknoloji transferi, düzenleyici ilkeler,
tedarik ve dağıtım üzerine durum çalışması
Program’dan
Kimler Yararlanabilir?
Tohumculuk şirketlerinde; stratejik plan geliştirme, pazar geliştirme, ürün yönetimi, araştırma ve
ürün geliştirme, yönetmelikler ve operasyonlar ile
meşgul olan
Üst düzey yöneticiler,
Karar vericiler,
Yatırımcılar,
Yönetici adayları.
Tohumculuk sektörünü düzenleyen kamu kurum ve
kuruluşlarından yetkililer,
Kamu ve özel sektör araştırma-yayım kuruluşlarından yöneticiler,
Üniversitelerde tohumculuk ve bitki ıslahı üzerine
çalışan akademisyenler.
Program’da
Kimler Yer Alacak?
Cornell Üniversitesi Uluslararası Program Direktörü Ronnie Coffman
Cornell Üniversitesi Tarım ve Yaşam Bilimleri
Fakültesi’nden Prof. Dr. K. V. Raman
Cornell Teknoloji, Girişim ve Ticarileşme Merkezi
Direktörü Richard Cahoon
Sathguru İcra Kurulu Başkanı Vijayaraghavan
Tohumculuk endüstrisi danışma grubunun Asya
bölgesindeki müdahalesi üzerine uzman Yeminli
Mali Müşavir ve Yeminli Üst Düzey Danışman olan
Ragunathan.
Program ile ilgili iletişim için:
Dr. Müfit Engiz TÜRKTED Genel Sekreteri
Güvenlik Cad. Güvenlik Apt. No: 7/1 06341
Aşağı Ayrancı, Ankara / TÜRKİYE
T+90 312 419 0032 F+90 312 419 0032
e-mail: [email protected]
web: www.turkted.org.tr
Ocak 2012
7
HABER
Avrupa
Tohumculuğunun
Temsilcisi: ESA
M
erkezi Belçika’da bulunan Avrupa Tohumcular Birliği (European Seed Association –ESA), Avrupa tohumculuk
sektöründeki en önemli uluslararası kuruluşu meydana getiriyor. TÜRKTED’in de üyesi olduğu ESA, hızla gelişen tohum sektörü ve bu gelişimle uyumlu bir şekilde belirlenmesi gereken politikalar çerçevesinde merke-
zi bir konumda bulunuyor.
Resmi kuruluş tarihi 2000 yılının Kasım ayına dayanan ESA, 1961 yılında kurulan COSEMCO (Tohum Ticareti), 1964’te
kurulan ASSOMOPAC (Patates Yetiştiricileri), 1970 yılında faaliyete başlayan AMUFOC (Arpa Tohumu Üreticileri) ve
1977’de faaliyete geçen COMASSO (Bitki Yetiştiricileri) gibi bitki ıslahı, tohum üretimi ve pazarlama zinciri gibi tohum endüstrisinin önemli alanlarını temsil eden kuruluşların tek bir çatı altında toplanmasıyla ortaya çıktı. 1998 yılında “Avrupa
Tohumcu Dernekleri” adı altında organizasyon yapısı oluşturulan bu çatı, 2000 yılında “Avrupa Tohumcular Birliği” adını
alarak tüm Avrupa Birliği (AB) ülkelerini ve bir bütün olarak Avrupa tohum endüstrisini kucaklayan bir yapıya dönüştürüldü. 10 yılı aşan faaliyet geçmişiyle ESA kendisini tarım, bahçecilik ve süs bitkiciliği alanlarının araştırma, ıslah, yetiştir-
8
ESA, 10 yılı aşan faaliyet geçmişiyle, kendisini tarım, bahçecilik ve
süs bitkiciliği alanlarının araştırma, ıslah, yetiştirme ve pazarlama
aşamalarında faaliyet gösteren her türlü kurum ve kuruluşun
ortak sesi olarak tanımlıyor. ESA, hızla gelişen tohum sektörü ve
bu gelişimle uyumlu bir şekilde belirlenmesi gereken politikalar
çerçevesinde merkezi bir konumda bulunuyor.
me ve pazarlama aşamalarında faali-
rının uyumlulaştırılması ve hizmetle-
tekliyor. Birlik ISTA’yla eşgüdüm-
yet gösteren her türlü kurum ve kuru-
rin merkezileştirilmesini bu çerçeve-
lü olarak kalite güvenliği, uluslarara-
luşun ortak sesi olarak tanımlıyor. Bu-
deki gereklilikler olarak ortaya koyan
sı standartlar, çözümsel verilerin gü-
gün AB üyesi ülkelerden 30’dan fazla
Birlik’in tohum pazarı için öngördü-
venilirlik ve uygunluğu ve yasamaya
ulusal tohum derneği ve yine AB ça-
ğü temel misyon ise kalitenin artma-
ilişkin koşulların temel alınmasını to-
pında 100 tohum firmasını bir ara-
sını ve ücretlerin düşmesini sağlamak.
hum kontrolünde başlıca ölçütler ola-
ya getiren ESA, çoğunluğu çok ulus-
ESA’nın vurguladığı bir diğer kıstas
rak ortaya koyuyor. ISTA, ESA’nın yıl-
lu, küçük ve orta ölçekli 40’tan fazla
ise “seçme özgürlüğü.” Birlik; yeni-
lık toplantılarında düzenli olarak tem-
özel girişimin ve tohum endüstrisiyle
likçi, çeşitli teknoloji ve üretim me-
sil ediliyor.
ilişkili çeşitli üye ve gözlemcilerin ka-
totlarının gelişiminin bir sonucu ola-
ESA’nın
tılımıyla kapsamını ve belirleyiciliği-
rak ortaya çıkan bu kavramın, geneti-
ise, karar alma mekanizmalarının en
ni artırıyor.
ği değiştirilmiş ve genetiği değiştiril-
önemli parçası olarak Düzenleyici ve
ESA, misyonlarını sıralarken öncelik-
memiş bitkilerin bir aradaki varlığıy-
Hukuki İşler Kurulu ile Fikri Haklar
le fikri mülkiyet haklarının korunma-
la daha da farklı bir anlam kazandığı-
ve Üretici Hakları Kurulu göze çarpı-
sının altını çiziyor. Bitki ve tohumcu-
nın altını çiziyor. Bu çerçevede; üreti-
yor. Bu kurullar yatay olarak örgüt-
luk sektöründe fikri hakların etkili bir
ci, yetiştirici, endüstri ve tüketici gibi
lenmiş iki farklı heyeti oluşturuyor-
biçimde korunması için çaba gösteren
tüm alıcıların tohum tedariğinde seç-
lar. Bu kurullar politik tutumların be-
Birlik; yasadışı bitkisel yayılım, yasa-
me özgürlüğüne sahip olması savunu-
lirlenmesinde öncelikli rolü oynamak-
dışı çoğaltım, yasadışı ithalat, ticari
luyor. ESA, yoğun tartışmalara konu
la birlikte, nihai kararlar İdare Kuru-
markalarda ve telif haklarında sahte-
olan GDO’lar için yetkilendirme sü-
lu ve Genel Kurul tarafından belirle-
cilik gibi sorunların giderilmesini he-
reçlerinde kuramsal-bilimsel yakla-
niyor.
def olarak belirliyor.
şımı destekliyor. Bölgesel bir tohum
ESA’nın öngördüğü bir diğer sorum-
birliği olarak ESA, aynı sektörde fa-
luluk ise Avrupa tohum endüstrisinin
aliyet yürüten diğer uluslararası ku-
adil ve orantılı bir biçimde mevzuat-
ruluşlarla da birlik içinde hareket
landırılması. Bunun için “bilgi temel-
ediyor. ESA’nın doğrudan ilişki-
li bir biyoekonomi” ilkesinin benim-
li ve iş birliği içinde olduğu to-
senmesini savunan ESA, aynı doğrul-
hum endüstrisinin küresel tem-
tuda bürokrasiyi hafifletmek ve reka-
silcisi Uluslararası Tohum Fe-
beti güçlendirmeyi hedefleri arasına
derasyonu (ISF) bu kuruluşla-
alıyor.
rın başında geliyor.
ESA, “stratejik müzakereler” çerçeve-
Tohum pazarındaki mevcut sis-
sinde AB’nin Topluluk Bitki Çeşitleri
tem içinde tohum kontrolünün
Ofisi (CVPO) yoluyla başlıca bir kri-
önem ve önceliğinin bulundu-
ter olarak DUS (Çeşitlilik, Homojen-
ğunu savunan ESA, bu çerçevede
lik, İstikrar) testinin uygulanmasını
Uluslararası Tohum Test Birliği’nin
ön plana alıyor. Üreticilerin ihtiyaçla-
(ISTA) de görev ve misyonunu des-
Ocak 2012
iç
işleyişine
bakıldığında
9
HABER
“Bir Yol Açılması Gerekiyordu Biz O Yolu Açmaya Çalıştık”
Sözlerin sahibi Türkiye Cumhuriyeti 57. ve 58. Hükümeti’nin Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami
Güçlü. Türk tarımına olan katkıları ile hep hatırlanacak olan Güçlü ile keyifli ve öğretici bir
röportaj gerçekleştirdik.
10
Sami Güçlü ismi Türkiye’de tarımla uğraşan herkes için oldukça tanıdık. 2002 yılı itibariyle yaklaşık üç yıl
boyunca Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
görevini yürüten Sami Güçlü, bakanlığı döneminde oldukça başarılı işlere
imza attı. Ortak akla önem vermesinin
yanı sıra sektör paydaşlarına olan yakın ilgi ve alakası ile de dikkat çeken
Güçlü, hem Türk tarımının gelişimine hem de tohumculuk sektörünün büyümesine önemli katkılarda bulundu.
Tohum dergisi olarak kendisiyle uzun
bir röportaj gerçekleştirdik. Sorularımıza verdiği cevapları dikkatle okumanızı tavsiye ederiz. Zira bu cevaplar ile sadece dünü veya bugünü değil
yarını da anlamamız daha kolay olacaktır düşüncesindeyiz.
Emek Kaybolmaz,
Bir Gün
Çıkar Karşına…
Sayın Bakanım 2002 ve 2005 yılları
arasında Tarım Bakanlığı görevinde
bulundunuz. Bu önemli görevi yürütmeden önce ülkemiz tarım sektörüne
ilişkin gözlemleriniz nelerdi?
İlk olarak tarım sektörüyle bağımı ifade etmek istiyorum. Konya’nın bir köyünde, bir çiftçi ailesinin çocuğu olarak dünyaya gelmişim. Köyde büyüdüm. Tahıl ziraatının her safhasında,
çok erken yaşlardan itibaren yer aldım ve devam ettirdim. Ekonomi tahsili yaptım. Tarım sektörü ile ilgili teorik bilgiler edindim, sektörün Türkiye ekonomisi açısından önemini öğrendim. Akademik hayatı tercih ettim. Doktora tezim, tarım sektörünün
temel girdisini üreten, “kimyevi gübre sanayi” nin tahliliyle ilgiliydi. Üniversitede Türkiye ekonomisi dersini
verdim. Bu ders vesilesiyle, tarihi süreç içinde sektördeki gelişmeleri, politikalardaki değişmeleri, bunların sektöre etkilerini analiz etme imkanı buldum. Tarım sektörü ile ilgili temel konuları, sorunları, politikaları, öğrencilerime bitirme ve yüksek lisans tezi
Ocak 2012
konusu olarak verdim. Sektörle ilgimi bu şekilde ifade ettikten sonra, gözlemlerimi genel bir yaklaşımla şöyle
ifade edebilirim. T.C. Hükümetleri tarıma önem vermişlerdir, ancak kalkınmanın hep sanayileşmeyle gerçekleşeceğini göz önünde tutmuşlar, önceliği
sanayi sektörüne vermişlerdir. Dolayısıyla tarım sektörü, Cumhuriyet dönemi boyunca ikinci derecede önemli sektörler arasında yer almıştır. Bu
sebeple de, tarım sektörüne daha az
kaynak ayrılmış, sorunların çözümü
ertelenmiştir. Bu ifadeler tarım sektörünün ihmal edildiği anlamına gelmemektedir. Genel bir değerlendirme yapmak gerekirse, Cumhuriyet
Hükümetleri değişik dönemlerde, tarımsal eğitimden başlayarak, makineleşme, sulama, gübre kullanımı, zirai
mücadele, tohumculuk, çiftçi eğitimi,
vb. konulara büyük önem vermişler ve
kayda değer başarılar sağlamışlardır.
Ancak bir çok alanda sağlanan gelişmeler, maalesef sürdürülememiştir.
Bu durum, sadece Türk tarım yönetiminin değil, genel olarak Türk kamu
yönetim modelinin bir büyük eksikliği
olarak karşımıza çıkmaktadır. Son dönemle ilgili gözlemlerimi şöyle özetleyebilirim.
1980’lerin
sonlarında
Türkiye’de siyasi istikrarın kaybolmasıyla, ekonomide de sorunlar artmış,
sektörlerdeki gelişmeler yavaşlamıştır. Kalkınma hedeflerine ulaşılamamış, ekonomik krizler toplumsal sorunları beslemiş, ayrılıkçı terör, toplum huzurunu bozmuştur. 1990’lı yıllarda artan iç borçlar, yükselen fiyatlar, dövizdeki kıtlık ve kur yükselişleri, dış şoklar, Türkiye ekonomisini
ve toplumu çok olumsuz etkilemiştir.
Toplumun geleceğe yönelik beklentileri ve güven duygusu büyük ölçüde
aşınmış, siyaset kurumu büyük ölçüde
yıpranmıştır. Bu dönemde tarım sektörü de olumsuz etkilenmiştir. Özellikle tarımsal girdilerin artan fiyatları,
temininde karşılaşılan güçlükler, kredi maliyetlerinin yükselmesi, teşviklerin yetersiz kalması, vb. sebepler, tarımsal üretimi ve kırsal kesimde yaşa-
yanların refah seviyesini olumsuz etkilemiştir. 3 Kasım 2002 seçimleri ve
akabinde kurulan AK Parti Hükümeti, kriz sonrası ortaya çıkan bu ortamda iktidara geldi. Ben de Tarım Bakanı
olarak kabinede görev aldım.
Türk tarımının gelişimi için Bakanlığınız süresince yapmış olduğunuz faaliyetleri belirtir misiniz?
Bu soru vesilesiyle, ilk defa burada,
şahsi anlayış ve tutumumla ilgili birkaç hususa değinmek istiyorum. Tarım ve köy, benim ilk algıladığım dünyamdır. Ailemin, tüm akrabalarımın,
ilk dönem arkadaşlarımın yaşadığı mekân, çalıştığı alandır. Bu sebeple tarım sektörüne mensubiyet duygusuna sahiptim. Bazı insanlarda sorumluluk duygusu yüksektir. Bu duygu,
Allah’a çok şükür, bende vardır. Bakanlık döneminde en büyük güç kaynağım, milletime olan sevgim ve sorumluk duygumdur. Bu duygular içinde, şartlar ne olursa olsun, bu sektöre
faydalı olmak için çalışacaktım. Çalışmayı seviyordum. Bilgili, tecrübeli ve
çalışkan insanlardan bir kadro oluşturmayı hedefledim. Kim bilgi sahibi diye sordum, aradım, buldum, istifade etmeye çalıştım. Politik yönümü
öne çıkarmadım, teknik çalışmayı tercih ettim. “Biz çalışacağız, doğru işler yapacağız, doğru projeleri hayata
geçireceğiz, hiçbir baskı gurubuna aldırmayacağız, bakanlık yapmanın süresi önemli değil, önemli olan çalıştığımız sürede doğru işler yapmak, bütün sorumluluk benim” diyordum. Bu
anlayışın hem faydasını hem de zararını gördüm. Bununla birlikte, o günkü anlayışımın bugün de doğru olduğuna inanıyorum. Sorunuzun cevabına
gelince, ağır bir ekonomik kriz sonrası dönem olması sebebiyle, kısa sürede etkili olacak, moralleri yükseltecek
sosyal içerikli projelerin önemli olacağına inanıyorduk. Bu çerçevede bazı
projeleri hızla devreye soktuk. Çiftçi borçlarının yeniden yapılandırılmasın sağladık, “Kırsal Alanda Sosyal
Destek Projesi’ni”, “Tarıma Can Suyu
11
RÖPORTAJ
Çalışmalarımızda öncelikle,
AK Parti’nin Eylem Planı’nda
yer alan tarım sektörü ile ilgili
tedbirleri dikkate aldık.
Projesi’ni” (bir ilk olarak düşük faizli
kredi uygulaması) ve “Tarım Gönüllüleri Projesi’ni” (Bin Köye Bin Tarımcı) hayata geçirdik. Bu projelerin yanında, yapısal sorunları çözmeye, sorunlu alanlarda iyileştirmeyi ve gelişmeyi sağlamaya yönelik projeler üzerinde de çalıştık ve uygulamaya geçirdik. Çalışmalarımızda öncelikle, AK
Parti’nin eylem planında yer alan tarım sektörü ile ilgili tedbirleri dikkate
aldık. Bakanlık bünyesinde, üniversite
hocalarıyla ve sektörün diğer paydaşlarıyla toplantılar, çalışmalar yapıldı.
Sıkıntılı alanlar, öncelikler ve yapılması gerekenler belirlenmeye, detaylandırılmaya çalışıldı. Eylem planları ve projelerle yola çıkıldı. Sorunlar,
yapılması gerekenler listesi oldukça
kabarıktı. Bu sorun alanları, aynı zamanda mevzuat altyapımızdaki eksiklikleri, uygulanması gereken projeleri
ve atılacak adımları da gündemimize
getirmiş ve kendimizi çok yönlü, çok
yoğun bir çalışmanın içinde bulmamıza vesile olmuştur. Öne çıkan önemli
sorunları ve sorunlu alanları kısaca sıralamak istiyorum:
• Tarımsal alanda bakanlıklar ve kurumlar arasındaki yetki karmaşası,
• Bakanlık içinde, birimler arasında
12
koordinasyon ve işbirliği eksikliği,
• Teşkilat Kanunu dahil gerekli kanunların çıkarılamamış olması,
• AB ile mevzuat uyumsuzluğu ve üyelik sürecindeki belirsizlikler,
• Üretici örgütlenmesinin yetersizliği,
• Etkinliğini kaybetmiş bir tarımsal
kredilendirme sistemi,
• Tarımsal projeler ve tarımsal desteklere ayrılan bütçenin yetersizliği,
• Hayvancılık desteklerinin genel içindeki payının düşüklüğü,
• Sağlıklı ve kaliteli gıda üretimi, pazarlanması ve denetimindeki sıkıntılar ,
• Hayvan hastalıkları ve hayvan kaçakçılığı,
• Çayır mera alanlarındaki sorunlar,
yem bitkisi üretimindeki yetersizlik,
• Sertifikalı tohumluk kullanımı ve üretimindeki sıkıntılar,
• Hibrit sebze tohumluğunda dışa bağımlılık,
• Bitkisel üretimde ve hayvancılıkta verimlilik ve kalite sorunları,
• Zirai mücadelede ve özellikle süne
mücadelesinde etkinlik sorunu,
• Tarımsal sulamada yaşanan teknoloji
ve bilgi eksikliği,
• AR-GE sistemi ve altyapısındaki yetersizlikler, finansman ve verimlilik sorunları,
• Tarımsal üretimde öngörü ve planlama eksikliği,
• Tarım bilgi sisteminin kurulamamış
olması,
• Tarımsal sigorta sorunları,
• Tapu ve kadastro sorunları,
• Ödenmeyen ve giderek artan çiftçi
borçları.
Bu sorunların önemli bölümü mevzuat değişikliklerini içeren çözümler gerektiriyordu. Bu nedenle mevzuat çalışmalarına önem verdik. Her mevzuat ayrı bir öneme sahiptir ve burada
detay bilgiler vermek mümkün değildir. Bu nedenle ben sadece, bakanlık
dönemimde çıkarılan, TBMM’ne sunulan veya hazır hale getirilen kanunların isimlerinden bahsedip geçeceğim:
1. Islahçı Hakları Kanunu: 2004 yılında,
2. Tarımsal Üretici Birlikleri Kanunu:
2004 yılında,
3. Organik Tarım Kanunu: 2004 yılında,
4. Gıda Kanunu: 2004 yılında,
5. Tarım Strateji Belgesi: 2004 yılında,
6. Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanunu: 2005 yılında,
7. Tarım Sigortaları Kanunu: 2005 yılında kanunlaştı.
8. Tarım Kanunu: 2004 yılında hazırlandı, 2006 yılında kanunlaştı.
9. Tohumculuk Kanunu: Kasım 2004
yılında TBMM Genel Kurulunda görüşmeye hazır hale geldi. 2006 yılında kanunlaştı.
10. Biyogüvenlik Kanunu: 2005 yılında taslak hazırlandı, 2010 yılında kanunlaştı.
Görevim sırasında altyapısı oluşturulan ve hayata geçirilen önemli gördüğüm bazı projeler şunlardır.
1. Çiftçi borçları yeniden yapılandırıldı: 2003 yılında yasal düzenleme ile
sağlandı.
2. Sertifikalı Tohumluk Projesi: 2003
yılında başlatıldı.
3. Kırsal Alanda Sosyal Destek Projesi: 2003 yılında faaliyete geçti.
4. Tarım Gönüllüleri Projesi: 2004 yılında hayata geçirildi.
5. F1 Hibrit Sebze Tohumluğu Projesi:
2004 yılında başlatıldı.
6. Hayvan Islahı Projeleri (Anadolu
Esmeri Projesi, Anadolu Alacası Projesi, İvesi Koyunu Islah Projesi, Suni
Tohumlama Projesi): 2004 yılında faaliyete geçirildi.
7. Entegre Süne Mücadele Projesi:
2004 yılında faaliyete geçti.
8. Köy Bazlı Katılımcı Yatırımı Projesi: 2004 yılında başladı.
9. Tarıma Can Suyu Projesi (Düşük
Faizli - Sübvansiyonlu - Tarımsal Kredi Projesi): 2004 yılında başlatıldı.
10. Çevre Amaçlı Kırsal Kalkınma
Projesi: 2004 yılında başladı.
11. II. Tarım Şurası: 29 Kasım-1 Aralık 2004 arasında yapıldı.
12. Kırsal Kalkınma Yatırımlarının
Desteklenmesi Projesi: 2005 yılında
başladı.
13. Tarım Havzaları Projesi: 20032005 arasında çalışıldı. 2008 yılında
faaliyete geçti.
Bakanlığınız boyunca sizi en çok zorlayan konular hangileriydi? Bunları
çözüme kavuştururken ülkesel veya
uluslararası ölçekte önünüze ne gibi
engeller çıktı?
Ocak 2012
Bu sorunun cevaplandırılması, bir
mülâkat
çerçevesinde
neredeyse
imkânsızdır. Bir makale, hatta bir kitap konusudur, ayrıca çok ayrıntılı bir
tahlile ihtiyaç gösterir. Sınırlı sürede buna imkân olmadığı için, sorunuzun cevabını, soyut bir şekilde sıralamak istiyorum ve okuyucumuzun algılamasına havale ediyorum. Ayrıca, cevabımı yönetim anlayışı, kültürü, insan ilişkileri, karakteri ve davranışları çerçevesinde vermeye çalışacağım.
• Kamuda hakim olan anlayıştan, bir
başka ifadeyle Türk yönetim modelinden kaynaklanan hususlar, sorunlar,
engeller.
• Siyasi, ideolojik, bölgesel ve etnik
mensubiyetin tercihlerde, atamalarda,
kararlarda belli oranda etkili olması.
• Bilgiye, ehliyete, liyakate dayalı görev verme veya göreve talip olma ahlakının çok zayıflamış olması.
• Çalışmaya, emek vermeye, araştırmaya, yeni bilgiler edinmeye, sorunlara çözüm aramaya yönelik bir anlayışın eksikliği.
• Çalışanlarda geniş anlamda güven
duygusu eksikliği, kendisini yeterli ve
yetkin görmeme duygusunun artmış
olması.
• İdealizm eksikliği. Bir aşkın değer
için emek vermenin, çaba göstermenin kabul görmemesi.
• Bakanlık bünyesinde düzenli, iyi hazırlanmış, verimli kullanılabilecek bir
bilgi sistemi, proje envanteri ve hafıza
kaydının olmaması.
Türk çiftçisini nasıl görüyorsunuz?
Gelişmiş ülkelerdeki çiftçilerin düzeyine erişebilmeleri için çiftçilerimize
neler yapmalarını tavsiye edersiniz?
Çiftçilerimiz için güzel sözler, onları rahatlatacak, kendilerini iyi hissetmelerini sağlayacak şeyler söylenebilir. Onların hoşuna gidecek yaklaşımlar sergilenebilir, siyasi adımlar
atılabilir. Bol keseden vaatler verilebilir. Bu davranış ve tutumlar, ülkemizde yıllarca uygulandı. Ama çiftçiyi zenginleştirdiği, tarımda ciddi hamleleri sağladığı, bilimsel ve teknolo-
jik seviyesi yüksek, verimli, rekabetçi, güçlü bir tarım sektörü oluşturduğunu söylemek mümkün değildir. Tarımda önemli gelişmeler olduğunu, tarımsal ekonominin giderek büyüdüğünü inkâr edemeyiz. Bu konuda bizim
nereden nereye geldiğimiz kadar, başkalarının geldiği seviyenin neresinde
olduğumuza bakmamız gerekir. Artık
kapalı bir ekonomide, kapalı bir dünyada yaşamıyoruz. Etrafımızdaki duvarları daha fazla yükselterek, olduğu
kadar deyip kendimizi rahat hissedemeyiz. Duvarlar artık tırmanarak aşılmıyor. Dünya değişti, hızla da değişmeye devam ediyor. Çiftçilerin yapmaları gerekenden önce, tarımsal sistemi sorgulamak gerektiğine inanıyorum. Yapısal sorunlar varken, çiftçi düzeyinde eksiklikleri sıralamanın,
eleştirmenin veya övmenin fazla bir
faydası olmayacaktır. Tarımda sorunları kısa sürede çözmek mümkün değildir. Olayı bütün olarak ele almak,
bütüncül bir yaklaşımla çözümler, politikalar üretmek gerekir. Başarı için
kısa, orta ve uzun vadeli, gerçekçi, isabetli, istikrarlı, sürdürülebilir, tavizsiz hedefler, plan, program ve projelere ihtiyaç vardır. Bunların içinde çiftçilerin, ne yapmaları ve nasıl olmaları gerektiği de yer alacaktır. Benim ve
çalışma arkadaşlarımın yaklaşım ve
çalışma esası buydu. Birkaç yılda tarımın bütün sorunlarını çözmenin zorluğunu biliyorduk. Ama, olması gerekeni en mâkul sürede en doğru şekilde
yapmanın gayreti içindeydik. Türkiye ekonomisi ile birlikte, tarımsal ekonominin giderek büyüdüğünü, daha
da iyi olacağını söyleyebilirim. Tarımın ekonomik büyüklüğü 2010 yılında
62 milyar Dolara ulaşmış, kişi başına
gelir 3 bin Doları aşmıştır. On yıl öncesine göre bu önemli bir gelişmedir.
Tarım ekonomimiz dünyada 7. büyük
ekonomidir. Bu durum, tarımsal potansiyelin, üretim gücümüzün ve çiftçilerimizin öneminin bir göstergesidir. Çiftçimiz cefakârdır, fedakârdır,
çalışkandır, üretkendir, sabırlıdır,
kanaatkârdır. Bütün bu iyi meziyetler,
13
RÖPORTAJ
Her çiftçimizin yaptığı iş bilimsel ve
teknolojik yönden güçlü ve örgütlü birer tarımsal işletme niteliği kazanmalıdır. Bunun için hem devletin hem de
çiftçilerin, çiftçi kuruluşlarının yapacakları işler vardır. Kentsel dönüşümün ciddi şekilde gündeme alındığı günümüzde, kırsal-tarımsal dönüşümün de önemli bir konu olarak gündeme alınması mecburiyeti ortadadır.
Tarımda giderek özel sektör ağırlıklı
bir yapıya geçiyoruz. Beklentiler sektörel gelişmenin özel sektör eliyle gerçekleşeceği şeklindedir.
daha iyi olmak için önemli özelliklerdir. Ancak, bunların verimliliğe, kaliteye, daha güçlü bir ekonomik potansiyele, rekabetçiliğe endekslenmesi gerekir. Bunu yapmak da toplumu yönetenlerin vizyonu, birikimi ve becerisiyle şekillenecektir. Çiftçilerimizin
de kendi yapacakları, yapmaları gerekenler vardır. Bilgilerini artırmalı,
bilmediklerini öğrenmeli, araştırıcı ve
yenilikçi olmalı, girdi kullanımı ve di-
14
ğer üretim faaliyetlerinde en doğruyu
yapmaya çalışmalıdırlar. Artık çiftçi
hep sorunundan şikâyet eden, çözümü
başkasından bekleyen bir konumda olmamalıdır. Çözümün bir parçası olmalı, katılımcı olmalı, reaktif değil proaktif davranmalıdır. Çiftçimizin ürettiği
mallar dünya pazarlarında dolaşan rekabetçi mallar olabilmelidir. Bunu iyi
anlayabilmek için ABD, Fransız veya
Alman çiftçisiyle kıyaslamak gerekir.
Tarım özel sektörümüzü bu yönüyle
değerlendirebilir misiniz? Özellikle,
sermaye yapısı, istihdam ettiği personelin niteliği, rekabetçiliği ve güvenirliliği yönünden gözlem ve tespitlerinizi bizimle paylaşır mısınız?
Diğer sektörlerde olduğu gibi tarım
sektörü de özel sektör eliyle gelişecektir. Devlet tarım sektörü için öncülük görevini yapmıştır ve özel sektörle yola devam etme zamanı gelmiştir. Devlet düzenleyecek, politika belirleyecek, gözetecek, denetleyecek,
ama artık üretmeyecektir. Bu süreçte eksiklikler, yetersizlikler, eleştiriler, canı yananlar elbette olacaktır.
Ama bu yolda devam edilmesi doğrudur. Ülke tarımında özel sektörün rolü
oldukça yenidir. Tarıma akan sermaye her yıl giderek artmaktadır. Yurtdışından, yurt içinde sektör dışından
birçok yatırımcının tarıma yöneldiğini görüyoruz. Bu durum beraberinde yeni yatırımları ve yeni gelişmeleri getirmekte, işgücü talebini artırmaktadır. On yıl önce işsiz gezen binlerce ziraat mühendisi, gıda mühendisi, veteriner varken bugün birçok özel
firma teknik eleman bulmakta zorlanmaktadır. Bunlar tarım sektöründeki gelişmelerin bir göstergesi olarak
önemlidir. Ancak, tarımda sermaye
birikiminin hâlen sınırlı olduğu bilinmektedir. İstihdam kapasitesinin artmasına, her geçen yıl binlerce kişinin
sektörde iş bulabilme imkânına kavuşmasına rağmen, sektörün nitelikli ele-
man sorunu yaşadığı kanaatindeyim.
Bu sorun teknik eleman, ara eleman,
işçi hatta yönetici için geçerlidir. İlave olarak patronların, iş sahiplerinin
bile sorunun bir parçası olduğunu söylemek mümkündür. Bütün bunlar yüksek performansı yakalamayı ve performans yönetimini olumsuz etkilemektedir. Bunun sebebini eğitim sistemi ve saha tecrübemizin henüz yeterli olmayışında arayabiliriz. Diğer taraftan, eğitim sistemimizde kalite sorunları olduğunu düşünüyorum. Geniş
bir kadro ve altyapıya sahip olmasına
rağmen, eğitim sistemimiz genelde iyi
yetişmiş, uygulama tecrübesi olan eleman yetiştirmekte yetersiz kalmaktadır. Sistem sonuç odaklı değildir. Bazı
istisnalar varsa da, bunlar genel tablo içinde belirleyici olmaktan uzaktır.
Hızlı gelişmesine rağmen, bir iki konu
dışında, özel sektörümüz uluslararası düzeyde rekabet gücünü henüz yakalayamamıştır. Sermaye birikimi zayıftır, yatırımı küçüktür. Güçlü büyük
firmalar yerine çok sayıda küçük firma vardır. Firmalar arasında işbirliği, birleşerek büyüme geleneği gelişmemiştir. AR-GE kapasiteleri düşüktür. Araştırmaya ayrılan bütçeleri ya
hiç yoktur ya da oldukça yetersizdir.
Değişik finans kaynaklarına ulaşabilmek ve kullanabilmek konusunda da
yetersizlikler, tecrübesizlikler yaşanmaktadır.
2004 yılında düzenlenen İkinci Tarım Şurası açılış konuşmanızda; “Tarımdaki birikmiş sorunların iki yıl
gibi kısa bir dönemde çözülemeyeceği
açıktır. Yapılması gereken, bu sorunların çözümü için uzun vadeli doğru
politikaların belirlenmesi ve kararlı
adımlarla uygulanmasını sağlayacak
tedbirlerin alınmasıdır. Ayrıca, sektöre bakış açısının değiştirilmesi, gelişmenin yönünün iç ve dış eğilimler
ışığında doğru bir şekilde saptanması
gereklidir” ifadelerini kullanıyorsunuz. Buradan hareketle bugün için tarım sektörünün mevcut durumunu nasıl görüyorsunuz?
Ocak 2012
Tarımsal sorunların neden 2 yılda çözülemeyeceğinin ve neden uzun vadeli doğru politikalara, kararlı, istikrarlı adımlara ihtiyaç duyulacağının izahı geniştir. Mevcut işletme yapısı, düşük geliri ve yüksek istihdam seviyesiyle, tarımda hızlı gelişmeler beklemek hayal olur. Bu yapı olması gereken yapısal dönüşümü zorlaştırmakta,
geciktirmektedir. Doğru işler yapılmadığı zaman, yapısal dönüşüm daha
da uzayacaktır. Tabiatı gereği tarım
zor, meşakkatli ve stratejik önemi olan
bir alandır. Bütün dünyada getirisi ve
kişi başına milli geliri diğer sektörlerden düşüktür. Bu nedenle, kendi gelişimini kendi içinde, kendi birikimi ve
dinamikleriyle başarması zordur. Tarım dışından sermaye akışına, yeni yatırımlara, desteklenmeye, kollanıp gözetilmeye ihtiyacı vardır. 2010 yılı verilerine göre GSYH’sı 14.5 trilyon Dolar olan ABD’de bile, kişi başına
milli gelir 47 bin Dolar iken,
tarımda daha düşük olup 33
bin Dolar civarındadır. Ülkemizde, ekonomide yaşanan
hızlı gelişmelere rağmen,
GSYH’nın yaklaşık 740
milyar Dolar olduğu 2010
yılında, kişi başına milli
gelirimiz 10 bin Doların
üzerinde gerçekleşirken, tarımda kişi başına milli gelir 3 bin
600 dolar civarındadır. ABD’de milli gelirin %70’i iken, bizde
%35’i seviyesindedir.
Bu da ülkemizdeki tarımsal refah seviyesinin
bir göstergesi olması açısından önemlidir. Ülkemizde tarım sektörü istihdam yönünden ciddi bir yük
taşımaktadır. Diğer sektörler
yeterince gelişmediği, ekonomiye ve istihdama daha güçlü katkılar sağlamadığı ve tarımdaki
fazla nüfus yükünü azaltmaya
yardımcı olmadığı sürece, tarımda olması gereken dönüşü-
mü sağlamak çok kolay ve kısa sürede
olmayacaktır. 2010 yılı DPT verilerine göre, GSYH içinde, sabit fiyatlarla,
tarım sektörünün payı %9.1, imalat sanayinin payı %24.2, inşaat sektörünün
payı %5.6’dır. İnşaat dahil hizmet sektörünün toplam payı ise %63 civarındadır. Sektörlerin istihdam oranlarına bakıldığında, Ocak 2011 itibariyle,
istihdam edilenlerin %24’ü tarım sektöründe, %20.7’si sanayi sektöründe,
15
RÖPORTAJ
“Önemli olan başkasının
yaptığını daha iyi bir şekilde
yapacak yol ve yöntemleri
bulmak ve yapmaktır. Daha
önemli olanı ise başkalarının
yapmadığını, yapamadığını
yapmak ve her zaman
yeni hamlelere hazırlıklı
olmaktır. Bunun da yolu
AR-GE’dir. Bu alanda sahip
olduğumuz imkânlar ve
fırsatlar eskisine göre oldukça
iyidir. AR-GE alanında
verilen TÜBİTAK, KOSGEB,
kırsal kalkınma ve AB hibe
desteklerini hem kamu hem
de özel sektörümüzün iyi
değerlendirmesi gerektiğini
düşünüyorum.”
16
%5.8’i
inşaat sektöründe, %49.4’ü
ise
hizmetler sektöründedir.
Diğer
sektörler GSYH
içindeki oranlarına yakın veya daha düşük bir istihdam sağlarken,
tarım sektörü hemen hemen 3 katı
bir istihdam sağlamaktadır. Gelişmiş
ülkelerde tarımsal istihdam %1-4 arasındadır. Örneğin, bizden 12 kat daha
büyük bir yüz ölçümüne sahip olan
ABD’de, sadece 3.5 milyon insan tarımsal üretimde yer almakta, 308 milyonluk ABD nüfusunu ve ABD dışında milyonlarca insanı beslemektedir.
Bizde, %24 istihdam, yani 18-20 milyon insan tarımdadır. Arzu edilen bu
oranın en az %10’un, ideal olanı ise
%5’in altına çekilmesidir. Fazla nüfusun sağlıklı bir şekilde diğer alanlara
kaydırılması gereklidir. Bir başka ifadeyle, tarımın üzerindeki yük, takatinin çok üzerindedir. İşletmelerimiz
küçük, verimlilikleri ve rekabet güçleri düşüktür. Üreticilerin eğitim seviyeleri, sermayeleri, teknoloji kullanım kapasiteleri, örgütlenme ve piyasa etkinlikleri yönünden ciddi sorunları vardır. Türkiye’de işletme sayısı
çoktur ve hane başına düşen ortalama
arazi miktarı oldukça düşüktür. Ortalama işletme büyüklüğü 55 dekardır.
50 dekardan az araziye sahip çiftçilerin oranı %65 ve bunların toplam arazi içindeki payı %16’dur. ABD’de ortalama arazi büyüklüğü bin 700 dekar,
AB ortalaması 200 dekara yakındır.
Ülkemizde 3 milyondan fazla işletme
vardır. Bu sayı ABD’de 2.2 milyon,
İngiltere’de 287 bin, Almanya’da
390 bindir. Bu tablo işletme
sayısı, büyüklüğü ve verimliliği yönünden büyük önem arz etmektedir. Güçlü
ve rekabetçi
bir dönüşümü gerçek-
leştirebilmek için geliştirilecek ekonomik ve sosyal politikalar bu gerçeği göz ardı etmemelidir. Toplulaştırma, şirketleşme, miras hukuku, vb.
tedbirlerle ekonomik büyüklükte, verimlilikleri ve rekabet güçleri yüksek işletmeler mutlaka oluşturulmalıdır. Bunların bazıları büyük bütçeler,
büyük projeler ve uzun zaman gerektirecektir. Buradaki hız ve başarı tarımın üzerindeki fazla yüklerin ne kadar hızlı ve gerçekçi bir şekilde azaltılacağına ve konuya bakışın kararlılığına yakından bağlı olacaktır. Gelişmiş
ülkeler dahil desteklenme olmadan tarımın ayakta durması zordur. ABD’de
yılda 20 milyar doların üzerinde sadece Doğrudan Gelir Desteği (DGD) verilmektedir. AB ülkelerinde ise, 2010
yılında tarımsal gelişim amaçlı 57 milyar Avro harcanmış, bunun 39 milyar
Avrosu DGD şeklinde olmuştur. AB
bütçesinin yarıya yakını tarımsal desteklerdir. Ülkemizde, son yıllarda tarımsal destekler önemli artışlar göstermiştir. Destekler için ayrılan bütçe
2002 yılında 1.8 milyar TL iken, 2003
yılında 2.5 milyar TL, 2004 yılında 4.5
milyar TL ve 2010 yılında ise 5.9 milyar TL’dir. Özellikle hayvancılık destekleri önemli artışlar göstermiştir.
2002 yılında 100 milyon TL’nin altında iken 2010 yılında 1.2 milyar TL’ye
ulaşmıştır. Ayrıca, desteklerin sayısı ve kaynaklarında önemli gelişmeler sağlanmıştır. Sağlanan tüm gelişmelere rağmen, diğer ülkelerle kıyaslandığında, ülkemizde tarımsal destekler arzu edilen seviyelerde değildir. 2006-2010 Tarım Strateji Belgesi
ve Tarım Kanunu’nda desteklere ayrılan bütçenin GSMH’nın %1’inin altında olmaması öngörülmüştür. Buna
göre destekleme bütçesinin, 2010 yılında en az 7.4 milyar Dolar, yaklaşık
13 milyar TL olması gerekirdi. Bu nedenle, önemli artışlara rağmen, mevcut bütçenin, tarımda kısmi iyileştirmeler için yeterli olabileceğini, ancak olması gereken yapısal dönüşüm
için uzun vadede daha güçlü bütçeye
ve projelere ihtiyaç olduğunu düşünü-
yorum. Desteklerin verimli kullanılması ve amacına ulaşabilmesi mevcut
yapıyla kolay değildir. Verilen desteklerin önemli bir kısmının amacı doğrultusunda kullanılmadığını düşünüyorum. Örneğin, alanı dışında kullanılan Ziraat Bankası Kredileri, gereksiz tarımsal makine destekleri, destek
almak için yaptırılan toprak analizleri, gübre destekleri, vs. Bunda yapısal
sıkıntılar yanında çiftçiden kaynaklanan, eğitim, bilinç ve sorumluluk/sorumsuzluk temelli sorunlar olabileceği göz ardı edilmemelidir. Tüm çabalara ve uzun geçmişine rağmen, tarımda verimli ve etkili bir örgütlenme gerçekleştirilememiştir. Çiftçi kuruluşlarının, kooperatiflerin, birliklerin, vb. kuruluşların gelişmelerini bir
an önce tamamlayıp devletin üzerinden yük almaları, tarımsal ve çiftçi sorunlarına çözüm üretmeleri, tarımsal
politikaların belirlenmesi, üretim ve
pazarlama aşamasında etkili olmaları beklenirdi. Ne var ki bugün, bazı istisnalar hariç, birçok örgütün devletten yardım beklediği, devletten gelecek desteklerle veya özel kanunlarla
kendilerine verilen imtiyazlar sayesinde ayakta durabildiği gerçeği yaşanmaktadır. Yukarıdaki nedenler yanında finansman, eğitim, bilgi ve teknolojiye ulaşım gibi faktörlerdeki eksiklik, kıtlık, yetersizlik de devreye girince çiftçimizin, tarımımızın hali ortaya çıkar. Ülkemizde çiftçilikten ka-
zanan, durumu iyi olanlar elbette vardır. Ancak genel yapı içinde, gelişmiş
ülke standartlarıyla değerlendirildiğinde bunların oranları düşüktür. II.
Tarım Şurası’nda söylediğim sözlerin arkasında bahsettiğim nedenler,
gerekçeler vardır. Bu nedenle, tarıma bakışın değişmesi gerektiğini söyledim. Mevcut durum eskiye göre oldukça iyi. Veriler bunu gösteriyor. Ancak, gidilmesi gereken daha çok mesafe, yapılması gereken daha çok iş var.
II. Tarım Şurası’nda kullandığım ifadelerin arka planında farkındalığı sağlamak, sermayenin, yatırımcının ilgisini çekmek, siyasi iradenin desteğini
almak ve gelişmelerin hangi çerçevede olması gerektiğine işaret etmek olduğu unutulmamalıdır.
İsterseniz tohumculuk konusunu ele
alalım. Tohumculuk faaliyetleri sizin zamanınızda hız kazandı ve mevzuatıyla, projeleriyle, destekleme politikalarıyla önemli bir altyapı oluşturuldu. Öncelikle, göreve geldiğinizde
nasıl bir tohumculuk sektörü buldunuz, önemli eksiklikler, yapılması gerekenler nelerdi ve siz neler yaptınız?
Tohumculuk bizim, tarım sektörünün
önemli sorunları içinde öne çıkardığımız ve mutlaka bir şeyleri değiştirmeliyiz dediğimiz bir alandır. Büyük bir
tarım ülkesiyiz, potansiyelimiz oldukça büyük, tabiat, toprak, insan her şey
var. Ancak, belki de tarımın en önemli
girdisi diyebileceğimiz tohumda ciddi
eksiklikler ve bazı türlerde ciddi seviyede dışa bağımlılık söz konusuydu.
Yapılanların yeterli ve etkili olmadığı
ortadaydı. Tohumculuk sektöründe
yılların ihmali vardı. 2000’li yıllara
kadar devlet tekelinde kalmış bir tohumluk üretimi ve piyasası söz konusuydu. Özellikle hibrit sebze tohumunda büyük ölçüde dışa bağımlıydık. Birkaç tür hariç diğer alanlarda özel sektör yok mertebesindeydi. 1984 yılında
Özal hükümeti tarafından ithalatın
yolu açılmış, yeni teknolojilerin özellikle mısır, ayçiçeği, sebze ve patates
gibi türlerde ülkemize girmesi sağlanmıştı. O yılları hatırlayanlar, yaşayanlar bilecektir. Tohumluk ithalatına büyük tepkiler olmuştu. Ama bu ithalat,
yerli firmalarımızın ticaret noktasında da olsa dış dünya ile temasını sağlamış, işbirliğini artırmış, yeni yaklaşımların, düşüncelerin önünü açmıştı.
Zaman içinde bazı firmalarımız ticaret
yanında farklı şeyler yapmak, dışarıdan çeşit getirerek tohumunu ülkemizde üretmek, çeşit ıslah etmek, yerli tohumluk üretmek konusunda önemli bir birikime sahip olmuş, önemli
adımlar atmaya başlamıştı. Her şeyden önce biz de yapabiliriz duygusu
oluşmuştu. Ancak, mevzuat, piyasa,
teknoloji transferi, ıslahçı hakları, vs.
konusunda ciddi belirsizlikler, boşluklar vardı. Başka bir ifadeyle, daha ciddi ve daha büyük adımların atılmasın-
“Mevcut durum eskiye göre oldukça iyi. Veriler bunu
gösteriyor. Ancak, gidilmesi gereken daha çok mesafe,
yapılması gereken daha çok iş var.”
Ocak 2012
17
RÖPORTAJ
da korkular yaşanıyordu. Bir yol açılması gerekiyordu, biz o yolu açmaya
çalıştık. 2000’li yıllara gelindiğinde tohumculuk alanındaki tablo özetle şöyleydi. Yem bitkileri ve yemeklik dane
baklagillerin durumu vahimdi. Üretilen tohumluk miktarı binlerce ton ihtiyaca rağmen birkaç on veya birkaç
yüz tonu geçmiyordu. Patateste dışa
bağımlıydık. Pamukta sertifikalı tohumluk kullanım oranı düşüktü. Kanola, aspir gibi yağ bitkilerinde sadece söylemler var, ortada hiçbir şey
yoktu. İşin enteresan tarafı, en stratejik ürün grubu olan hububatta bile tohumluk üretimi çok düşüktü. Üstelik
devletin elinde özellikle hububat tohumu üretmek için ciddi bir altyapı ve
birikim vardı, çeşit sorunu da o kadar
önemli değildi, ancak bu kapasite atıl
kalıyordu. Özellikle kuraklıktan, çevresel faktörlerden etkilenmiş çiftçiye
tohumluk yardımı yapılmasını sağlayan 5254 Sayılı Kanun’un yürürlükten
kalkmasıyla satılan sertifikalı hububat
tohumluğu miktarı minimum seviyeye
düşmüştü. Yılda 50 bin ton sertifikalı
tohumluk kullanılıyordu. Mısır ve ayçiçeğinde hibrit tohumluk kullanımı
önemli noktalara gelmişti. Ancak, bu
ürünlerde üretim açığı çok fazlaydı.
Yılda 4 milyon ton mısıra ihtiyaç vardı, biz 1-1.5 milyon ton üretebiliyorduk. Ayçiçeği de öyle. Yılda 500 bin
ton civarında bir üretim vardı. Bunun
ikiye, üçe katlanması lazımdı. Son yılarda mısırda 5 milyon ton, ayçiçeğinde ise 1 milyon ton ve üzerinde üretimler söz konusu. Bu da sektörü, dolayısıyla tohumculuğu canlı tutuyor.
Sebzede standart tohum bir şekilde
bulunabiliyordu. Ancak sertifikalı tohumluk miktarı çok azdı. Hibrit sebze
tohumluğunda ise dışa bağımlı bir haldeydik. 2003 yılında tohum işini çok
ciddi bir şekilde ele aldık. Çalıştık,
projeler ürettik, test ettik, uygulamaya geçirdik. Tabii ki o zaman sahada
karşılaşılacak sorunları, zaman içinde
hangi gelişmelerin hangi boyutta olacağını tamamıyla bilmek mümkün değildi. Bunun için zamana, tecrübeye,
18
sahayla, sorunlarla yüzleşmeye ihtiyaç vardı. Bugün bazı eksikleri, yanlışları görebiliyorsak bu 7-8 yıllık bir
tecrübe sonunda ortaya çıkmıştır. Bu
sürecin yaşanması gerekiyordu. Tohumculuk alanında ilk odaklandığımız
alan hububat tohumculuğu oldu. Sebebi, bu alanda hareket sağlamanın daha
kolay olacağı yönündeki düşüncelerimizdi. 2003 yılında, özel sektör bu
alanda yok mertebesinde olsa da,
TİGEM’in hatırı sayılır bir altyapısı
ve saha tecrübesi vardı. Ama, verimli
çalışmıyordu. Sorunlar belirlenmeli,
çözümler üretilmeliydi. İlk tespitimiz,
sertifikalı tohumluğa yeterli talebin
olmamasıydı. TİGEM’in 200 bin ton
arpa-buğday tohumluğu üretim kapasitesi vardı, 2002 yılında satabildiği 50
bin ton kadardı. Gerisi TMO’da veya
borsada satılıyordu. İlk iş, talep oluşturacak adımların atılmasıydı. Sertifikalı tohumluğu çiftçimizin gündemine
sokmak, sertifikalı tohumluk bilincini
artırmak gerekiyordu. Bu nedenle, yayıma, tanıtıma, eğitime ağırlık verdik
ve tohumluk fiyatlarını cazip hale getirmenin yollarını aradık. İkincisi tohumluk dağıtım ağının yetersizliğiydi.
Çiftçi isterse, giderse, gücü yeterse
devlet çiftliklerinden tohumluk alıyordu. Yoksa komşusundan, zahire pazarından ne bulursa ekip geçiyordu. Öyleyse çiftçinin kolay ulaşabileceği bir
bayi sistemi geliştirilmeliydi. Gelişen
tohumculuğun kanunlara ve ikincil
mevzuatlara ihtiyacı vardı. Mevzuat
yol demekti. Tozlu, bozuk, yetersiz yolardan kurtulmak, çağdaş, düzgün yollar yapmak gerekiyordu. Önemli bir
işin, önemli bir sektörün uyacağı kurallar ortaya konmalıydı. 2003 yılında
“Mahsul Fiyatına Sertifikalı Tohumluk Projesi”ni başlattık. Beş ilde pilot
proje olarak uygulandı. Çiftçi mahsul
bedeli kadar bir ödeme yaptı, maliyet
farkını oluşturulan bir fondan Bakanlık karşıladı. Yaygın tohumluk dağıtım
sistemi olmadığı için tohumluk satış
ve dağıtım işini Tarım İl Müdürlükleri
vasıtasıyla yaptık. İl Özel İdaresi, Ziraat Odası, TOBB, vb. kurum ve kuru-
Ocak 2012
luşlardan kaynak temin ettik. 2004 yılında yine dışarıdan bulduğumuz desteklerle, ama 81 ilde uygulamaya geçtik. 2004 yılında 300 bin ton gibi iddialı da bir hedef koymuştuk. Bu hedef
birebir gerçekleşmedi ama çok yaklaştık. 2002 yılında 50 bin ton sertifikalı tohumluk satılmışken, 2004 yılında satılan miktar 250 bin tona yaklaştı.
Bu rakam normal şartlarda TİGEM’in
üretebileceği miktarın üzerindeydi.
Bu nedenle, hedefi gerçekleştirebilmek için, TİGEM kendi işletmeleri dışında çiftçilerle sözleşmeli alanlarda
da tohumluk üretimi yaptı. Özel sektörü etkili bir şekilde devreye sokmak o
yıllarda mümkün değildi. Her şey
TİGEM’in imkanları ile başladı. Burada dikkat çeken, bir yıl içinde tohumluk üretiminin 4-5 kat artırılabilmesi
ve üretilen tohumlukların son kilogramına kadar satılmış olmasıydı. Gelişmeler ümit verdi. 2005 yılı genel bütçesine bütün tohumlukları kapsayacak
şekilde ve hatırı sayılır miktarda sertifikalı tohumluk kullanımını destekleme bütçesi koyduk. Bu rakam 55
milyon TL idi. O yıldan bu yana meyve
fidanı dahil sertifikalı tohumluk kullanım destekleri Genel Bütçeden karşılanmaktadır. Sertifikalı tohumluk kullanımının desteklenmesinin hayati
önem taşıdığı ortadaydı. 2003 yılından
itibaren tohumluk kullanımının, 2008
yılından sonra da tohumluk üretiminin
desteklenmesi sektöre ilgiyi ve yatırımı artırmış, gelişmelere önemli kat-
kılar sağlamıştır. Zaman içinde desteğin miktarı, uygulama şekli ve ödeme
zamanında bazı değişiklikler yaşanmıştır. Asıl olan, desteklerin etkinliğinin ve sürekliliğinin sağlanabilmesidir. Yayım ve tanıtım işlerine büyük
emek verdik. Ankara’da, diğer il ve ilçelerde, köylerde, ülkenin her tarafında her türlü vasıta kullanıldı. Sertifikalı tohumluğun adını “Cömert” koyduk. Bu şekilde hızla çiftçinin sertifikalı tohumluğa ilgisini çekmeyi ve tohumluk bilincini artırmayı amaçladık.
Dağıtım ağının hızla gelişmesi, yaygınlaşması ve çeşitlenmesi gerekiyordu. Önce, TİGEM bünyesinde bayilik
sistemi oluşturduk. Sadece işletmelerde değil, ülkenin her tarafında, çiftçiye en yakın yerlerde dağıtımın yapılabilmesini amaçladık. Bugün 400’den
fazla özel TİGEM bayisi olduğunu biliyorum. Yapılanlar yeterli olmayabilirdi. Bu nedenle, başka şeyler de yaptık.
Örneğin, tohumluklarda KDV bazı türlerde %18, bazı türlerde %8 idi. Maliye
Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı ile
yapılan çalışmalardan kısa sürede netice aldık ve 3 Eylül 2004 tarihli Resmi
Gazete’de yayımlanan Karar ile, sebze
tohumu ve fide dışında kalan bütün tohumluklarda KDV oranını %1’e indirdik. Sektörün nakit ihtiyacı karşılanmalıydı. Mevcut faiz oranları %40 civarındaydı, kredi kaynağı ve kullanılabilirliğinde ciddi sıkıntılar vardı. 25
1984 yılında Özal hükümeti tarafından
ithalatın yolu açılmış, yeni teknolojilerin
özellikle mısır, ayçiçeği, sebze ve
patates gibi türlerde ülkemize
girmesi sağlanmıştı.
19
RÖPORTAJ
Şubat 2004 tarihli Resmi Gazete’de
niz, bir anımı anlatmak isterim. Taculuk Kanunu’na başlanmasını, hiç
yayımlanan bir karar ile sertifikalı torımla ilgili iki Kanuna TBMM genel
değilse bir iki maddesinin görüşülmehumluk kullanımında faizi, normal takurulunda arka arkaya görüşme sırası
sini istiyorduk. Bunun sebebi, Tohumrımsal kredi faizine göre, %50, sertifiverilmişti. Birisi “Organik Tarım Kaculuk Kanunu Tasarısının görüşülmekalı tohum ve meyve fidanı üretiminnunu”, diğeri “Tohumculuk Kanunu.”
sinin ertelenmesini önlemekti. Bunu
de ise %40 indirdik. Bu oranlarda faiz
Görüşme tarihi 30 Kasım 2004 olarak
başaramadık. Muhalefete mensup milsübvanse edildi. Kanun çalışmalarınbildirilmişti. Aynı zamanda, 29 Kasım
letvekillerinden “başlamayalım, burada, teknoloji geliştirmenin ve transfe– 1 Aralık 2004 tarihleri arasında
da bırakalım” talebi geldi. Ertelemerinin en önemli güvencesi olan “IslahAnkara’da II. Tarım Şurası yapılacakyelim, başlayalım dedik ama anlataçı Hakları Kanunu”na öncelik verdik
tı. Bir tarafta Tarım Şurası, diğer tamadık. İki gerekçeleri vardı. Birincisi,
ve 2004 yılında bu Kanunu çıkardık.
rafta Mecliste kanun görüşmeleri birvekillerin yorgun olmasıydı. İkinci ise
Bunu takiben çetarımla ilgili ko“Biz çalışacağız, doğru işler yapacağız, doğru projeleri hayata
şit geliştirme, tonuları kısa sürehumluk üretimi
de bitirmeyip tageçireceğiz, hiçbir baskı grubuna aldırmayacağız, bakanlık
ve piyasa düzeni
rımı basının, kayapmanın süresi önemli değil, önemli olan çalıştığımız sürede
için gerekli olan
muoyunun gündoğru işler yapmak, bütün sorumluluk benim”
“Tohumculuk
deminde tutmakKanunu”nu çalıştı. İşte o gece gömaya başladık. 2004 yılı Kasım ayında
likte devam ediyordu. Akşam geç saatrüşmelere başlanmamış olması, biraz
TBMM Genel Kurulunda görüşülecek
lere kadar Şura çalışmalarında buluönce bahsettiğim gibi Tohumculuk
duruma getirdik ve Genel Kurul Günnuyor, daha sonra Meclisteki çalışmaKanunu Tasarısı’nın kabulünü tam iki
demine aldırdık. Ancak, o günlerin,
lara katılıyorduk. Organik Tarım Kasene geciktirdi. Bugün itibariyle, 2011
özellikle AB görüşmeleri nedeniyle
nunu tasarısı mecliste kabul edildikyılında, sadece hububatta sertifikalı
hızlı değişen gündemi içinde bekletilten sonra, Tohumculuk Tasarısı görütohumluk üretimi 400 bin tonun üzerimeye alındı, ancak 2006 yılında çıkarışülmeye başlanacaktı. Organik Tarım
ne çıkmıştır. Diğer türlerle birlikte
labildi. Bu Kanun ile de tohumluk üreKanunu sabaha karşı saat 03:30 civa2011 yılı toplam sertifikalı tohumluk
timi, piyasası ve sivil örgütlenmenin
rında bitti. Mecliste herkes yorgundu,
üretiminin 600 bin tona yaklaştığı tahyolu açılmıştır. Tohumculuk Kanusabah da Tarım Şurası’nda olmalıydık.
min edilmektedir. Bu bir başarıdır,
nu’ndan bahsedince, müsaade ederseBuna rağmen, ısrarla hemen Tohumancak gözde fazla büyütülmemesi ge-
20
rekir. Biraz da sebze tohumculuğundan bahsetmek istiyorum. Göreve geldiğimizde özellikle kamuoyunda bu
alanda ciddi eleştiriler vardı. Ülkemizde sebze tohumunda, özelikle de
hibrit tohumlukta yüksek oranda dışa
bağımlılık toplum vicdanını rahatsız
ediyordu. Yukarıda bahsettiğim gibi
rahmetli Özal zamanında ithalatın serbest bırakılması en çok hibrit sebze
üretimi ve tohumculuğu üzerinde etkili olmuştu. Böylece, ülkemizin, özel
sektörümüzün yabancı sermaye ve
teknoloji ile teması sağlanmış, zaman
içerisinde bir birikim oluşmuştu. Ancak eksiklikler ve belirsizlikler devam
etmekteydi. Özel sektörün bazı sorunları, eksikleri ve yetersizlikleri, buna
karşılık iyi olduğu yönleri de vardı.
Kamu sektöründe bir birikim söz konusuydu ama bazı şeylerin iyi gitmediği ortadaydı. Bu nedenle, kamu ve
özel sektör işbirliğini öne çıkaran,
kaynakları ve fırsatları birlikte en iyi
şekilde değerlendiren bir yol bulunmalıydı. Bu konuda da bir çıkışa ihtiyaç vardı. 2000’li yıllara gelinceye kadar, son 15-20 yılda sebze tohumculuğu konusunda ülkemizde önemli bir
Ocak 2012
potansiyelin oluştuğunu, özellikle bazı özel
sektör kuruluşlarının önemli mesafeler kat ettiğini biliyorduk. Ama yeni
bir harekete, güç
birliğine,
morale,
desteğe, her şeyden
önce pozitif bir kamuoyuna ihtiyaç olduğunu
düşünüyorduk. Bu düşüncelerle, 2003 yılında başlatılan bir
çalışmayla 2004 yılında bir proje geliştirdik. Bu Proje DPT’nın bilim ve
teknoloji
sektöründen
Tarım
Bakanlığı’na destek verdiği ilk iki projeden birisidir (Diğer proje ise yine
bizim geliştirdiğimiz “Entegre Süne
Mücadelesi Projesi” idi). Projenin adı
kısaca “F1 Hibrit Sebze Tohumluğu
Projesi” idi. Açılışını 5 Mayıs 2004’te
Antalya’da yaptık. Sektörün tüm paydaşları projeye dahil edilmiş, kamuüniversite-özel sektör işbirliği alanında örnek-model bir çalışma başlatılmıştı. O yıllarda yerli hibrit çeşitlerle
tohumluk ihtiyacını karşılama oranımız %5 civarındaydı. Yeni hedefler
belirledik. Mevcut özel-kamu sektör
potansiyelini dikkate aldık ve 5 yıl
sonra yerli hibrit tohum kullanma oranının %15’e, 10 yıl sonra %30’a yükselmesini hedefledik. Geçen sürede
önemli gelişmeler oldu. 2010 yılı sonunda yerli üretimin payı %40’lara
yükseldi. Bazı türlerde, örneğin biberde, kavunda %80’e yaklaşıldı. Her ne
kadar gelişmeler bazı türlerde öne
çıkmış görünse de bu bir başarıdır.
Diğer türleri de olumlu etkileyecektir.
Sektör mensuplarından gelecek beş yıl
içinde %50-60’ın üzerine çıkmanın zor
olmadığını duyuyorum. Demek ki is-
21
RÖPORTAJ
tersek, çalışırsak, önümüzü görebilirBir kere daha vurgulamakta fayda göBahsettiğiniz gibi, özel sektörün tosek zorlukları aşabiliyoruz. Yukarıdarüyorum. Bu alanda esas başarı, işin
humculuğa girmesi, sektöre giderek
ki başarı tablosunu tamamıyla söz kotabiatı gereği özel sektörden gelecekartan sermaye akışı ve ciddi bir altnusu projeye bağlamak istemiyorum.
tir ve öyle de olmaktadır. Bu sahada
yapının oluşması önemli bir başarıdır.
Bu doğru olmaz ve geçmişten gelen biçalışan özel sektör sayısının, altyapı
2002 yılında TİGEM neredeyse tek
rikimi, oluşan potansiyeli görmemek
ve kapasitenin giderek artması bunun
üreticiydi. Üretimin %99’u TİGEM’e
anlamına gelir. Yapmak istediğimiz,
işaretidir. Karlılığı, ileri teknoloji kulaitti. Aldığım bilgilere göre, 2011 yıvar olanı harekete geçirmek, daha etlanımı, pazarlama ve satış sonrası hizlında özel sektörün payı %60’ın üzerinkili hale getirmek, yeni bir güç birliğimetleriyle özel sektör sebze tohumcude tahmin edilmektedir. 2003 yılında
ne ve yeni hamlelere zemin hazırlaluğunda öncü görevi yapmaktadır.
toplam özel sektör tohumcu kuruluş
maktı. Sektörün ekonomik, teknik ve
Özellikle uluslararası rekabet yönünsayısı 100 civarında iken, 2011 yılınpsikolojik açıdan böyle bir motivasyoden güçlü firmalara olan ihtiyaç da orda 500’ü geçmiştir. Hububatta çalışan
na ihtiyacı vardı. Böyle bir havanın,
tadadır.
5 firma vardı ve hiç birisinin “Araştıroluşturulacak kamuoyunun bile pozitif
macı Kuruluş” yetkisi yoktu. Bugün
etkilerinin olacahububat tohumğı göz ardı edileluğunda faaliyet
“Çiftçimiz cefakârdır, fedakârdır, çalışkandır, üretkendir,
mezdi. Bu projeyi
gösteren
firma
sabırlıdır, kanaatkârdır. Bütün bu iyi meziyetler, daha iyi
atılması gereken
sayısı 300’e yakolmak için önemli özelliklerdir. Ancak, bunların verimliliğe,
bir adım, ülke
laşmıştır ve bunkaliteye,
daha güçlü bir ekonomik potansiyele, rekabetçiliğe
kaynaklarını belların 30 kadarı
endekslenmesi gerekir. Bunu yapmak da toplumu yönetenlerin
li bir hedefe yöAraştırmacı Kuvizyonu, birikimi ve becerisiyle şekillenecektir.”
neltmenin ve taruluş yetkisi alraflar
arasında
mış durumdadır.
işbirliğini geliştirebilmenin bir gerekÖzel sektörün tohumculukta önemBu, sadece tohumluk üretiminin mikliliği olarak gördük. Bu proje hakkınli gelişmeler sağladığını görüyoruz.
tar olarak arttığına değil, aynı zamanda farklı değerlendirmeler yapılabilir.
Özel sektör kuruluşlarının sayısı 2011
da çeşit ıslahı konusunda da önemli geÖzellikle bazı büyük ve başarılı firmayılında 500’ü geçmiştir. Buna rağlişmelerin olduğuna, AR-GE altyapısıların bu projeden aldığı fazla bir şey
men gelişmeler özellikle hububat tonın geliştiğine, gelecekte daha güzel
olmamış olabilir. Ancak, eleman eğitihumculuğunda olmuş, aynı başarı dişeylerin olacağına işaret eder. Demek
mi, genetik materyal temini, laboratuğer türlerde, örneğin yem bitkilerinki önünü görebildiği ve yatırıma değer
ar testleri, ortak projeler, vs. alanında
de, yemeklik dane baklagillerde yakabulduğu zaman özel sektör kısa sürebazı firmaların bu projeden önemli
lanamamıştır. Bu konuda bir değerde ciddi hamleler yapabiliyor. Önemli
faydalar sağladığını düşünüyorum.
lendirme yapabilir misiniz?
olan onlar için güven ortamının oluş-
22
turulması ve zaman içinde kapasite,
kaliteli üretim ve rekabetçilik yönünde gelişmelerinin sağlanmasıdır. Esas
sorunuza gelelim. Hububat tohumculuğunda sağlanan gelişme diğer türlerde neden sağlanamadı? Bunu talep,
yurtiçi üretim potansiyeli, uluslararası üretim ve fiyat dengeleri, üretimin
sürdürülebilirliği, piyasa oyuncuları, devletin alım ve fiyat politikasında
aramak gerekir. Bana göre esas sorun
bu unsurlarda yatmaktadır. Bunların
en önemlisi de, talebin kendisini hissettiren bir düzeye ulaşması ve istikrarlı bir şekilde devamıdır. Hububat
stratejik bir üründür. Hem gıda hem
de yem için belli bir üretimin mutlaka gerçekleştirilmesi gerekir. İnsan
hayatında en önemli iki şey ekmek ve
sudur. Diğerleri sonra gelir. Örneğin
yıllık buğday ihtiyacımız 18 milyon
tondur. Üretimimiz yıllara göre 16-23
milyon ton arasındadır. Buğday üretiminde veya temininde yaşanacak ciddi düşüşler toplumda hem ekonomik
hem de sosyal ciddi çalkantılara sebep
Ocak 2012
olacaktır. Bu nedenlerle devlet hububatta alım fiyatı açıklamakta, piyasaya müdahil olmakta, gerektiğinde bazı
yıllarda en büyük alıcı olabilmektedir.
Bu da üretimde bir istikrarı oluşturmakta, talebi canlı tutmaktadır. Aynı
şeyi mısır ve ayçiçeği için de söyleyebiliriz. Bu ürünlerin üretimi önemli miktarlara ulaşmıştır. Mısır üretimimiz 2002 yılında 1 milyon ton civarında iken bugün 5 milyon tona yaklaşmıştır. Bu rakam ihtiyacımız olan
rakamdır. İhtiyacın neredeyse tamamı
yurt içinden karşılanır oldu. Değişik
alanlarda kullanımının giderek artması veya GDO gibi nedenlerle uluslararası ticarete sunulan mısır arzında yaşanan daralmalar ister istemez
yurt içi üretimi canlı tutuyor. Ayçiçeğinde üretim miktarı son yıllarda ciddi miktarda arttı. Bazı yıllarda üretim
1 milyon tonun üzerine çıkabilmektedir. Artan üretim ve canlı bir piyasaya
rağmen ihtiyacımızın hâlen yarıya yakınını yerli üretimle karşılayabiliyoruz. Ürüne talep canlıdır. Dolayısıyla
tohumluğa talep de canlı olmaktadır.
Ayrıca bu iki ürünün devlet veya özel,
kurumsallaşmış bir pazarı, alıcısı söz
konusudur. Diğer ürünlerde, örneğin
yem bitkilerinde, yemeklik dane baklagillerde yıldan yıla bir talep değişmesi ve fiyat dalgalanması yaşanıyor.
Örneğin bir ara yonca tohumuna talep
yüksek iken ve yüksek fiyatla satılırken, 2011 hariç, son 2-3 yıldır bir talep
daralması ve fiyat düşmesi yaşandı.
Yonca fiyatları 2011 yılında 12-15 TL
arasında değişiyordu. 2008, 2009 için
aynı şeyi söyleyemeyiz, çünkü bazı firmaların 5-6 TL’ye kadar fiyatı düşürdüğünü biliyoruz. Aynı şey fiğ tohumluğu için de geçerlidir. Örneğin Macar
Fiğinde bir yıl fiyat 4 TL, ertesi yıl 1.5
TL olabilmiştir. Bazı firmalar maliyetin altında rakamlarla tohumlarını satmak zorunda kalmışlar, takip eden yıllarda risk almak istememişlerdir. Bu
türlerde yaşanan talep ve fiyat dalgalanması, hayvancılığın tarımdaki
düşük payı ve hayvancılık sektöründe yaşanan yıllık veya dönemsel ge-
23
RÖPORTAJ
lişmelerle yakından ilişkilidir. Kuru
dane baklagiller tohumculuğunda da
ciddi hamleler olmadığını biliyorum.
Bana göre burada da talep yetersizliği
ve yıldan yıla yaşanan fiyat dalgalanması önemli sorunlardır. Bir yıl üretim ve fiyat çiftçiye cazip gelir, ertesi yıl tersi yaşanır. Bu da ekilen alanı, dolayısıyla kullanılacak tohumluğa talebi etkiler. Rakamlarla konuşursak, 2010 verilerine göre nohut 530 bin
ton, kuru fasulye 213 bin ton, mercimek 447 bin ton üretilmiştir. Üçü birden 1 milyon ton civarında bir rakam
eder. Bu ürünlerde devlet alımı yok ve
fiyatlar uluslararası üretimden, fiyatlardan, ithalattan oldukça etkileniyor.
Dolayısıyla, böyle bir alana giren, yatırım yapan firma sayısı ve kapasitesi de düşük kalıyor. İlave olarak, bazı
türlerde yaşanan ciddi çeşit ve kademeli tohumluk sorununun, bahsettiğiniz şekilde, bu alanlarda üretim artışını engellediğini düşünüyorum.
Mercimek, nohut, Macar Fiği, fasulye, yonca, soya fasulyesi, vb. türlerde ıslah edilmiş mevcut çeşit sayısı ol-
24
dukça azdır. Buğdayda yüzlerce çeşit varken bahsedilen türlerde birkaç
tane veya onlu rakamlarla ifade edilecek kadardır. Yurt dışından getirilen bazı çeşitler varsa da sayı ve uyum
yönünden sorunlar yaşanıyor olabilir.
Başarının yakalandığı türlerde genel
olarak çeşit zenginliği olduğunu görmekteyim. Buğday, arpa, mısır, ayçiçeği buna örnektir. Çeşit eksikliğine
tohumluk üretiminde kullanılacak yeterli kalite ve miktarda kademeli tohumluğun bulunamayışı da eklenince, sanırım mesele daha iyi anlaşılır.
Kısaca, sorunuzun öncelikle talep ve
fiyat istikrarı, verimlilik, kârlılık ve
özel sektör ilgisi açısından değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Bir dönem tarıma yön vermiş birisi olarak, özellikle ileriye dönük görüş ve tavsiyeleriniz nelerdir? Bundan sonra nasıl bir tohumculuk sektörü hayal ediyorsunuz?
Geleceğe ümitle bakıyorum, güzel
şeyler düşünüyorum. İşin esası doğru
düşünmek, doğru işler yapmaktır. Bil-
ginin, emeğin, ilginin ve çalışmanın
olduğu bir alanda başarı elde edilmemesi mümkün değildir. Bütünü görmek ve detaylara hakim olmak önemlidir. İddialı insanların ve kurumların büyük hedeflere odaklanması gerektiğine inanıyorum. Başarı bilgi, donanım, imkân ve çalışmayla mümkündür. Aksi “kuru gayret çarık eskitir”
ifadesinde yerini bulacaktır. Elde edilen başarı küçümsenemez. Özellikle,
hububat tohumculuğunda ciddi mesafeler alındı. Ancak, en başarılı olduğumuz bu alanda bile, ülkemizde yılda 2.5 milyon ton tohumluğun toprağa
atıldığı, 3 yılda bir yenileme esasına
göre yılda 800 bin tondan fazla tohumluğa ihtiyaç duyulduğu düşünülürse,
önümüzde daha gidilecek uzun bir yol
olduğu görülür. Yakalanan başarının
devamı ve yeni gelişmelerin sağlanabilmesi için, doğru tespitlere, doğru
ve dinamik politikalara ihtiyaç olacaktır. Bakanlığımızın bu doğrultuda faaliyetlerinin olduğunu biliyorum. Tohumluk fiyatlarının çiftçi lehinde uygun ve rekabetçi bir ortamda oluşması, yaygın dağıtım ağı, destek miktarı, desteklerin ödenme şekli ve zamanı
şimdiye kadar sağlanan gelişmelerin
önemli unsurları oldu. Ancak, daha
ileri noktalara ulaşabilmek
için yeni yaklaşımlara, yeni politika-
lara ihtiyaç duyulabilecektir. Son yıllarda, 300-400 bin ton civarında bir hububat tohumluğu üretimi olmasına rağmen, bazı yıllarda önemli miktarda tohumluğun satılamadığı, stoklarda kaldığı bir gerçektir. Örneğin, 2004, 2005,
2006 yıllarında üretilen her kilogram
tohumluk satılırken, 2007 ve 2008 yıllarında TİGEM ve özel sektörün elinde önemli miktarda tohumluk kalmıştır. 2009 ve 2010 yıllarında satışlar çok
iyi oldu, yok satıldı. Ama, 2011 yılında yine üretilen tohumlukların önemli
bir kısmının satılamadığı bilgisini alıyorum. Bu nedenle, talepteki dalgalanmaların iyi analiz edilmesi gerektiğini, yüksek üretim kapasitelerine ulaştıkça bunun daha da önemli olacağını
düşünüyorum. Bu nedenle, piyasayı iyi
analiz eden, dinamik, öngörülü ve gelişmelere hızlı müdahale edebilen yapılara ve politikalara ihtiyaç olabileceği açıktır. Örneğin, sertifikalı tohumdan üretilen ürüne farklı prim ödenmesinin talebi daha üst rakamlara taşıyacağı şeklinde bir kanaate sahibim.
Tek başına yeterli midir? Hayır. Ulaşılmak istenen hedefe göre nerede ne yapılması gerektiğinin iyi analiz edilmesi
gerekir. Önemli hamlelerin sağlanamadığı türlerde ise daha özel, daha detaylı
çalışmaların yapılması gerektiği açıktır. Bunlar için takip edilmesi gereken
yol ve yöntemler farklılık arz edebilir.
Üretim potansiyeli, yıllık talep ve fiyat istikrarı, bu alanda ihtiyaç duyulan
AR-GE, altyapı, vb. hususlar iyi analiz
edilmelidir. Hibrit tohumdaki durumu
ürün bazında değerlendirmekte fayda
vardır. Ülkemiz ekolojik imkânları ve
geniş üretim alanlarıyla bir çok türün
tohumluk üretiminde önemli bir potansiyele sahiptir. Örneğin, yüzde yüz hibrit tohumluğun kullanıldığı mısır ve ayçiçeği üretiminde hibrit tohumluk ihtiyacını karşılamada hiçbir sorunumuz
yok. Ülke ihtiyacımızı karşıladığımız
gibi dışarıya da ihraç ediyoruz. Ancak,
üretimde kullanılan çeşitlerin çoğu yabancı firmalara aittir. Yani, ıslah kapasitemizin ve bize ait çeşit sayımızın düşüklüğü sorunu vardır. İşin iyi tarafı
Ocak 2012
bu türlere ait tohumlukların ülkemizde ciddi miktarlarda üretiliyor ve satılıyor olmasıdır.
Sebze tohumculuğu kendine has bir
alandır ve hızlı gelişmelerin olabileceği bir potansiyel taşımaktadır. Kısa
sürede %40 seviyesini yakalamak, yakın gelecekte %50-60’ları hedeflemek
bunun işaretidir. Bütün bu gelişmeler sonucunda Türk Tohumculuk Sektörü, günümüzde sadece ithalat yapan
değil, önemli miktarda ihracat da yapan bir sektör durumundadır. 2002 yılında toplam tohumluk dış ticaretimiz
72 milyon ABD Dolarıydı. Yuvarlak rakamlarla bunun 17 milyon Doları ihracat (%23.6), 55 milyon Doları ithalat
(%76,4). 2010 yılında dış ticaret hacmimiz 230 milyon Dolar olmuştur. Bunun
80 milyon Doları ihracat (%34.8), 150
milyon Doları ithalat (%65.2). Dış ticaret hacmimiz 3.2 kat artarken, ithalat
artışı 2.7 kat, ihracat artışı ise 4.7 kat
olmuştur. Gelişmeler ihracatın lehine
olup, bu da tohumculukta yerli payın
büyüdüğünün ifadesidir. Bu bir gelişmedir, ancak yeterli değildir. Bu gelişmelerde özel sektörün rolü büyüktür.
Ancak, üreten, satan, ihraç eden bir
özel sektör yanında, araştırma altyapısı gelişmiş, araştıran, çeşit-teknoloji
geliştiren kuruluşlara olan ihtiyaç eskisinden daha fazladır. Büyüyen sektör
ancak yeni bilgi ve teknolojiyle yoluna devam edebilecektir. Islahın zaman
alıcı bir iş olduğunu biliyorum. Özel ve
kamu ıslah ve tohumculuk kuruluşlarımızın önümüzdeki yıllarda tohumluk üretiminde gösterdiği başarıyı çeşit geliştirmede de göstereceğini ümit
ediyorum. Çünkü gelişen sektörün çeşit ve teknoloji talebi de giderek artacak ve farklılaşacaktır. Ülkemizde artan AR-GE çalışmaları ve verilen ARGE destekleri yakın gelecekte meyvelerini mutlaka verecektir. Önemli olan
başkasının yaptığını daha iyi bir şekilde yapacak yol ve yöntemleri bulmak
ve yapmaktır. Daha önemli olanı ise
başkalarının yapmadığını, yapamadığını yapmak ve her zaman yeni hamlelere hazırlıklı olmaktır. Bunun da yolu
“Sektörün bir mensubu
olmanın, verilen emeğin
meyvesini görmenin hazzını
yaşıyorum. Bu işler birileriyle
başlayıp birileriyle bitmez,
bitmemesi gerekir. Bu
başarıda şimdiye kadar
emeği geçenlere, katkıda
bulunanlara teşekkür
ediyorum.”
AR-GE’dir. Bu alanda sahip olduğumuz
imkânlar ve fırsatlar eskisine göre oldukça iyidir. AR-GE alanında verilen
TÜBİTAK, KOSGEB, Kırsal Kalkınma
ve AB hibe desteklerini hem kamu hem
de özel sektörümüzün iyi değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum. Gelinen noktada kendimize güven duymaya, daha iyisini yapabileceğimize inanmaya başladığımızı söyleyebiliriz. Ülke
olarak başarısızlığın psikolojik engelini
aştığımızı düşünüyorum. Gerisi kolay.
Ancak, bu önemli konuyu, karar vericilerin ve Türkiye’nin gündeminden düşürmemek gerekir. Sektörün bir mensubu olmanın, verilen emeğin meyvesini görmenin hazzını yaşıyorum. Bu işler birileriyle başlayıp birileriyle bitmez, bitmemesi gerekir. Bu başarıda
şimdiye kadar emeği geçenlere, katkıda bulunanlara teşekkür ediyorum. Bu
bayrağı bundan sonra daha yükseklere
taşıyacaklara da sağlık, güç, kuvvet ve
başarı diliyorum. Davetiniz ve bu fırsatı verdiğiniz için sizlere, TÜRKTED
camiasına teşekkür ediyorum. Sağlık
ve başarılar diliyorum.
25
AHDE VEFA
Türk Tohumculuğunda Bir Mihenk Taşı:
Mehmet Ali Yormazoğlu
Henüz küçük yaşlardan itibaren Türkiye’nin farklı şehirlerine
yapılan iş gezilerine katılma ve gözlem yapma fırsatı bulan Mehmet
Ali Yormazoğlu, Türk tohumculuğunun gelişmesinde önemli rol
oynadı. Özel tohum sektörünün gelişimi ve Türk tarımında
yaşanan büyük dönüşümlerin birebir tanığı ve aktörü olan
Yormazoğlu, sektörü bir çatı altında birleştiren TÜRKTED’in de
kurucu üyeleri arasında yer alıyor.
B
ursa’da 1944 yılında doğan Mehmet
Ali Yormazoğlu, ilk
ve orta öğrenimini de bu
şehirde tamamladı. Türkiye çapında gıda ve baharat ticaretiyle uğraşan
babası Yusuf Yormazoğlu, oğlunun yetişmesinde önemli rol oynadı.
Küçük yaştan itibaren Türkiye’nin farklı şehirlerine yapılan iş gezilerine katılan ve önemli sorumluluklar
alan
Yormazoğlu, böylece hem ticareti öğrendi, hem de Türkiye ve Türk insanı
üzerine gözlem yapma
fırsatı buldu.
Mehmet Ali Yormazoğlu erken yaşta yitirdiği babasından devraldığı işleri, Türkiye’nin tohumculuk
sektöründeki sıkıntı ve ihtiyacını göz
önünde bulundurarak bu
alana kaydırdı ve tohumculuk alanında uzmanlaşmayı
hedef olarak belirledi. O dönemde Türkiye’nin benimsemiş olduğu dışa kapalı ekono-
26
mik yapıya paralel olarak ilk etapta ülkedeki yerel enstitüler tarafından geliştirilmiş sebze tohumlarının üretimi ve ticaretine yönelen Yormazoğlu,
bir taraftan yonca, arpacık soğan gibi
tohumların ticaretini de yaygınlaştırıyordu.
1978 yılında Prof. Dr. Fahrettin Macit ile birlikte ilk yurt dışı gezisini
Hollanda’ya yapan Yormazoğlu, buradaki tohum firmalarını gözlemleme fırsatı buldu.
Mehmet Ali Yormazoğlu’nun Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği’ne
(TÜRKTED) giden yolda yaşadığı deneyimler de kayda değer nitelikte.
Bunlardan biri de 1981 yılında ABD
Tohumcular Birliği’nin Türkiye’ye
yaptığı ziyaret. Özellikle bürokratların
sektördeki hakimiyetinin yoğun olduğu bu dönemde, tohumculuğu devletin
mi özel sektörün mü yapması gerektiği üzerine hararetli tartışmalar yaşanıyordu. Bu çerçevede, dönemin Tarım
Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Nazmi Demir, Türkiye’de gelişmekte olan
özel tohum sektörüyle ilgili gelişmeleri
öğrenmek amacıyla ülkeyi ziyaret eden
Amerikan Tohumcular Derneği’nden 6
ABD’li temsilci ile Yormazoğlu’nu tanıştırmak istedi. O akşam birlikte yenen akşam yemeği, beraberinde yapılan fikir alışverişi ve tartışmalar Yormazoğlu için bir dönüm noktası oldu.
Türk tohumculuğunun gelişme dönemi olan 80’li yıllara gelindiğinde
May Tohumculuk, Beta Tohumculuk
ile birlikte Tarım Bakanlığı’na bağlı
devlet kuruluşlarının ağırlığını dengeleyen iki özel sektör kuruluşundan
biri olarak göze çarpıyor. Süreç içinde bu dengelerin giderek özel sektörden yana değişmeye başlamasıyla birlikte, Turgut Özal’ın da girişimleriyle gelişen özel sektörün bir dernek çatısı altında buluşmasına karar
verildi. Aziz Karabatur’un İstanbul
Elmadağ’da bulunan ofislerinden birini Türk tohumcularına tahsis etmesi üzerine TÜRKTED’in kuruluş çalışmaları başladı. Bu dönemde May
Tohumculuk’ta çalışan Dr. Mehmet
Şencan, 6 farklı dil bilmesinin getirdiği birikim ve sektördeki deneyimleri ışığında, gelişmiş ülkelerin tohumculukla ilgili dernek ve birliklerinin kuruluş tüzükleri üzerine çalışıp Türk tohumculuk mevzuatına uygun bir dernek tüzüğü hazırlamaya başladı. Örnekleri arasından, dönemin şartlarına en uygun olan bölümler dikkate alınarak oluşturulan
TÜRKTED tüzüğü bir yıl içinde hazırlandı ve dernek, 1985 yılı itibariyle özel tohumculuk şirketlerinin sahipleri veya yöneticileri konumunda
olan 9 öncü üyenin katılımıyla resmi
olarak kurulmuş oldu.
1983 yılından itibaren başlayan ekonomik liberalleşme ve dışa açılma
politikalarının sonucu olarak yabancı sermayeli tohum firmalarının Türkiye’ye gelerek kendi yatırımıyla ya da edindikleri Türk partnerleriyle pazara dahil olmaları sektör için bir milat oluşturdu. Bu süreç çerçevesinde, Amerikan tohum
firması Asgrow Seed Co. da May Tohumculuk ile birlikte çalışmaya başladı. May Tohumculuk olarak firmanın Türkiye distribütörlüğünü yürüten Mehmet Ali Yormazoğlu, aynı
dönemde Asgrow’un daveti üzerine
ABD’ye gitti. Yormazoğlu, bu gezi ile
birlikte ABD’deki tohum endüstrisini Avrupa’dakiyle kıyaslama fırsatı
Ocak 2012
buldu ve bu gözlemler
ışığında yeni projeler
geliştirmeye başladı.
İlk olarak belirli sebze
tohumu çeşitlerinin ithalatıyla başlayan May
Tohumculuk-Asgrow ortaklığı, yurt içi lisanslı üretime geçilmesi ve
Asgrow’un
Avrupa’daki
şirketlerine kontratlı tohum üretimiyle devam
etti. May Tohumculuk, konusunda ciddi birikime sahip uzmanlarla çalışan, bilgi paylaşımına son derece açık ve distribütörlerinin gelişimine sürekli katkıda bulunan bir yapıya sahip
olan Asgrow ile 90’lı yılların
ortalarına değin birlikte çalışmaya devam etti. Ancak bu
dönemde, dünya genelinde tohumculuk sektöründe ciddi bir
satın alma ve birleşme sürecine girilmesi Asgrow’u da etkiledi. Böylelikle firma, sebze ve tarla bitkilerine yoğunlaşan iki ayrı parçaya ayrıldı. Sebze bölümü Seminis
altında konsolide olurken,
tarla bitkileri ise Monsanto şemsiyesi altına girdi.
Yaşanan bu gelişmelerin sonucunda, stratejik olarak seçilmiş belli türlerde ar-ge yatırımı yapılmasına karar verildi. Bu sayede, hem dışa bağımlılığın azalması sağlanmış hem de May
Tohumculuk’un
kendi geliştirdiği çeşitlerin
çevre ülkelere olan ihracatı başlamış oluyordu. MayAgro Tohumculuk A.Ş. adıyla, bugün itibariyle 30’dan fazla ülkeye
ihracat yapmakta olan firmada 100’ün üzerinde ziraat mühendisi görev yapıyor.
27
TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ
ESA 2011
Yıllık Toplantısı
Budapeşte’de Yapıldı
Avrupa Tohumcular Derneği (ESA)
2011 Yıllık Toplantısı, ilk kez Brüksel dışında, Macaristan’da Budapeşte Corinthia Hotel’in görkemli ortamında, 16 – 18 Ekim tarihleri arasında
düzenlendi. Avrupa ve dünya çapında
700’den fazla tohumculuk endüstrisi
temsilcisinin katılımı bu toplantı için
bir rekor olarak değerlendirildi. Toplantıya ülkemizden TÜRKTED Yönetim Kurulu Başkanı Ali Özbuğday,
Üyeler Hamdi Çiftçiler, Yusuf Yormazoğlu ve Fulya Batur ile Genel Sekreter Dr. Müfit Engiz katıldı. Ayrıca Kazak Tarım Şirketi’nden iki temsilcinin de katıldığı toplantıyı, ESA Genel Sekreteri Garlich von Essen, “Bu yıl, özellikle artık Ukrayna ve Eski Yugoslav Makedonya Cumhuriyeti’nden üyeler ile Pakistan ve Afganistan gibi ülkelerden gelen yeni ortak üyeleri dahil eden organizasyonumuzun daha da genişlemesi bağlamında olağanüstü başarılı bir kongre oldu” şeklinde özetliyor.
Budapeşte Kongresi boyunca; geleceğe yönelik sosyal yardımlar, üçüncü taraflara karşı savunma ve ESA’nın bitkiler ve tohumlar için fikri mülkiyetin korunmasındaki yeni tutumuna odaklanan Genel Kurul’un yanında, neredeyse tamamı uzmanlaşmış ürün seksiyonlarının yanı sıra ulusal tohumculuk derneklerinin temsilcileri de bir araya geldi ve spesifik teknik konularla birlikte genel politika gündemini de tartıştılar.
AB’nin temel kural ve yönetmeliklerinin yeniden gözden geçirilmesinin, önümüzdeki yılların Avrupa tohumculuk sektörünün
şekillendirilmesinde belirleyici olacağını söyleyen Essen, bu yapı için yaklaşmakta olan zorlukların altını çizerken, tohumculuk endüstrisinin doğru yolda olduğunu ifade etti.
Avrupa Adalet
Divanı Fransa’nın
GDO Yasağını Bozdu
Fransa’nın en yüksek mahkemesi, Fransa’da 2008’de gündeme gelen genetiği değiştirilmiş ürünlerin ekilmesiyle ilgili yasağın yasadışı olduğuna dair Avrupa Adalet Divanı’nın verdiği kararı onayladı. Her iki mahkeme de, bu ürünlerin sağlık ve çevre için herhangi bir risk oluşturduğu konusunda Fransız
Hükümeti’nin hiçbir bilimsel kanıt sunamadığını açıklayarak, ulusal yasağı bozdu. Kararı yorumlayan, Avrupa Tohumculuk Derneği (ESA) Genel Sekreteri Garlich von Essen, kararın hiç de sürpriz olmadığının altını çizerek, “10 yıldan daha fazla bir süreden beri, GDO’lu ürünlerin dünya çapında toplam 1 milyar hektardan fazla bir alanda tarımı yapılıyor.
Bu ürünlerin güvenliği, dünyada ve AB’de önde gelen bilim adamlarının
öncülüğünde Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) tarafından değerlendiriliyor” dedi.
28
Nagoya Protokolü
64 İmzaya Ulaştı
Cape Verde, Mozambik, Slovenya ve
Togo da Nagoya Protokolü’nü imzalayarak genetik kaynaklara erişim ve Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin kullanımından kaynaklanan faydaların adil
ve eşit paylaşımı destekleyen diğer 60
devlet arasına katıldı. Nagoya Protokolü, anlaşmadaki 50 tarafın onayından
90 gün sonra yürürlüğe girecek. Nagoya
Protokolü’nün uygulamaya konulmasıyla hem genetik kaynakların kullanıcıları hem de sağlayıcılarına yönelik faydaların adil ve eşit paylaşımını teşvik eden
güçlü bir hukuki kesinlik ve şeffaflığın
sağlanacağı öngörülüyor.
GDO’lu Mısırın Ülkemize
İthalatına İzin Verilmesi Hakkında
TÜRKTED’in Görüşü
Biyogüvenlik Kurulunun 13 adet GDO’lu mısır çeşidinin ithalatına izin verdiği karar 24 Aralık 2011 tarihli ve 28152
sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Bundan böyle hayvan yemlerinin üretiminde daha önce kullanımına izin verilen genetiği değiştirilmiş üç soya çeşidiyle
birlikte GDO’lu mısır çeşitleri de kullanılabilecektir.
TÜRKTED görüşü;
Ülkemizde 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu kapsamında
GDO’lu bitki ve hayvan üretimi yasaklanmıştır. Söz konusu kanun sadece GDO’ların gıda ve yem amaçlı kullanımına
izin veren hukuksal bir metin olarak yürürlüktedir. Bu kanun hükümlerine ülkemiz tohumculuk sektörü sonuna kadar
saygı duymaktadır. Bununla birlikte sektör olarak beklentimiz söz konusu kanun hükümlerinin tam anlamıyla, kanunun
yürütülmesinden sorumlu birimler tarafından yerine getirilmesidir. Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten bu yana bahsedilen beklentilerimizin layıkıyla yerine getirilemediği gözlemlenmiştir. Ancak konu konvansiyonel tohum ithalatında
tüm dünyaca kabul edilen ve tohum üretiminde teknik olarak “önlenemeyen GDO bulaşıklığı” konusunda sektör olarak beklentilerimize bu kanun kapsamında ilgililer tarafından maalesef bir çözüm üretilememiştir. Aynı kanun kapsamına giren başka sektörleri ilgilendiren konularda ise söz
konusu hükümler kanunda belirtildiği gibi işlememekte ve
kanuna rağmen çıkartılan ikincil mevzuatla bazı çözümler
bulunmaya çalışılmakta ancak uygulamada ciddi aksaklıklar yaşanmaktadır.
Yanlış anlaşılmalara meydan vermemek adına beklentimiz GDO’lu tohumların ülkemizde kullanılması değil, ancak konvansiyonel tohum üretiminin geliştirilmesi amacıyla araştırma, deneme ve demonstrasyon amaçlı olarak ithal
edilen oldukça küçük miktarlardaki ar-ge materyalinde teknik olarak “Önlenemeyen bulaşıklık” veya İngilizce ifadesi
ile “Adventitious Presence (AP)” için tolerans limitlerinin
tanımlanarak konunun çözüme kavuşturulmasıdır. Aksi takdirde, Biyogüvenlik Kanunu hükümleri kapsamındaki mevcut “sıfır tolerans” uygulaması ülkemiz tohumculuk sektörü için kısa, orta ve uzun vadede ciddi sorunlar yaratabilecek potansiyele sahiptir. Yaklaşık 25 yıldır elde edinen kazanımların ve artık bölgesel güç olma noktasında bulunan sektörümüzün, bu sorunun çözülmemesi durumunda, gelinen
nokta itibari ile geriye gideceği endişesini sektörde bulunan
ciddi tohum firmaları tarafından artık yüksek sesle dile getirilmektedir. Çünkü bu tohum firmaları az miktarlardaki
GDO’suz deneme ve araştırma amaçlı çoğaltım materyalle-
Ocak 2012
rini dahi uzadıkça uzayan teknik ve idari prosedürler nedeniyle ithal edemez hale gelmişlerdir. Diğer taraftan yüzbinlerce ton GDO’lu soya ülkemiz tarafından ithal edilmektedir.
Çok yakın bir gelecekte onlarca çeşit GDO’lu mısırın ithalatı da gerçekleştirilecektir.
Sonuç olarak sektörel beklentimiz; çifte standart olarak da
değerlendirilebilecek bu tür uygulamalara biran evvel son
verilmesidir. Bu nedenle, Biyogüvenlik Kurulu’nca alınan
bir dizi kararlarla çok önemli sorunlara geçici çözümler bulmak yerine Biyogüvenlik Kanunu’nun baştan aşağı tekrar
gözden geçirilip AB’deki uygulamalar ve küresel gerçekler
de dikkate alınarak ilgili hükümlerinde gerekli değişikliklerin ivedilikle yapılması tohumculuk endüstrisi için son derece elzemdir. Sektörün bu değişim süreciyle ilgili en önemli
beklentisi ise ülkemizdeki GDO karşıtlığını bilimsel geçeklerden çok uzak adeta sorgulanamaz bir tabu haline getirmiş
grupların etkisinde kalmadan bu yeni düzenlemelerin yapılmasıdır. Zira birkaç yıl önce Biyogüvenlik Kanunu’nun hazırlanması esnasında konuya aşırı duyarlı bazı çevrelerin etkisiyle son şekli verilerek yürürlüğe giren yasa bugün itibariyle maalesef ülkemizin ihtiyaçlarına cevap verememektedir. Mevcut uygulama yakın bir gelecekte de başta bitki ıslahı yapan tohumculuk sektörü mensupları olmak üzere Türkiye tarım sektörünün rekabet gücünü belirli bitki türlerinde büyük oranda azaltacak ve bunun zararını da en fazla ülkemizin cefakâr üreticileri karşılamak zorunda kalacaktır.
29
TÜRKTED ÜYE FİRMALARI
TOHUM ÇEŞİDİ (SEED VARIETY)
FİRMA ADI
WEB ADRESİ
AGROMAR MARMARA TAR. ÜRN. SAN. VE TİC. A.Ş.
Sebze, Mısır (Vegetables, Corn)
www.agromar.com.tr
AGROVA TARIMSAL ÜRETİM VE PAZ. SANAYİ LTD. ŞTİ.
Yer Fıstığı, Soya (Peanut / Groundnut & Soybean)
www.agrovatohum.com
ALANYA TOHUMCULUK LTD. ŞTİ.
Sebze (Vegetables)
www.alanyatohum.com
ALTIN TOHUMCULUK TİC. VE SAN. A.Ş.
Sebze (Vegetables)
www.altintohumculuk.com.tr
AKDENİZ TOHUM SANAYİ TİCARET LTD. ŞTİ.
Sebze, Mısır, Yem Bitkileri (Vegetables, Corn, Forage Crops)
www.akdeniztohum.com
AG TOHUM SANAYİ VE TİC. LTD. ŞTİ.
Sebze (Vegetables)
www.agtohum.com
ANADOLU EFES BİRACILIK VE MALT SAN. A.Ş.
Arpa, Şerbetçiotu (Barley, Hops)
www.anadolugroup.com
ANADOLU TOHUM ÜRETİM VE PAZ. A.Ş.
Sebze, Tarla Bitkileri (Vegetables, Field Crops)
www.anadolutohum.com
ANKA TOHUMCULUK TAR. SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.
Patates (Potatoes)
www.ankatohumculuk.com
AR TARIM TOHUMCULUK SAN. VE TİC. A.Ş.
Patates (Potatoes)
www.artarim.com
ATA TOHUMCULUK İŞLET. SAN. VE TİC. A.Ş.
Hububat (Cereals)
www.atatohum.com.tr
AYER TARIM SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Sebze, Mısır, Çiçek, Sebze Fidesi (Vegetables, Corn, Flowers, Seedlings for Vegetables) www.ayer.com.tr
BAYER TÜRK KİMYA SANAYİ LTD. ŞTİ.
Pamuk ( Cotton)
www.bayer.com.tr
BETA ZİRAAT VE TİCARET A.Ş.
Şeker Pancarı, Sebze, Patates, Fide (Sugar Beet, Vegetables, Potatoes, Seedlings)
www.betaziraat.com.tr
BİAR TOHUMCULUK BİTKİSEL ARŞ.ÜRET.VE PAZ.LTD.ŞTİ.
Sebze (Vegetables)
-
BİRCAN TARIM TUR.TİC.İTH.İHR VE SAN. LTD. ŞTİ
Sebze (Tomato, Cucumber, Pepper, Zuccini, Eggplant)
www.bircantarim.com.tr
BİRLİK TOHUMCULUK
Tarla Bitkileri, Pamuk, Buğday (Field Crops, Cotton, Wheat)
www.birliktohumculuk.com
BURSA TOHUMCULUK ZİRAAT VE TİC. A.Ş.
Sebze (Vegetables)
www.bursaseed.com
BOLPAT BOLU PATATES SAN.VE TİC. A.Ş.
Patates (Potatoes)
-
ÇAĞDAŞ TOHUMCULUK TAR.SAN VE TİC. LTD. ŞTİ.
Sebze (Vegetables)
www.cagdastohum.com.tr
DAKO TOHUMCULUK TİC.VE SAN. A.Ş.
Mısır, Endüstri Bitkileri (Corn, Ind. Crops)
www.dakotohumculuk.com
DOĞA TOH.HAYV.PAZ. İTH. İHR. SAN. TİC. LTD. ŞTİ.
Patates (Potatoes)
www.dogaseed.com
FİTO TOHUMCULUK TİC. LTD. ŞTİ.
Sebze, Yem Bitkileri, Çim (Vegetables, Forage Crops, Amenity Grass)
www.fito.com.tr
FRİTOLAY GIDA SAN. VE TİC. A.Ş.
Patates, Mısır (Potatoes, Corn)
www.fritolay.com.tr
GENTA GENEL TARIM ÜRÜNLERİ PAZ. A.Ş.
Sebze, Tarla Bitkileri (Vegetables, Field Crops)
www.anadolutohum.com
GOLDEN WEST TOH. VE TİC. LTD. ŞTİ
Sebze, Tarla Bitkileri (Vegetables, Field Crops)
www.goldenwest.com.tr
HAZERA TOHUMCULUK VE TİCARET A.Ş.
Sebze, Tarla Bitkileri (Vegetables, Field Crops)
www.hazera.com
İLCİ İNŞAAT SANAYİİ VE TİCARET A.Ş.
Hububat, Yem Bitkileri (Cereals, Forage Crops)
www.ilci.com.tr
İSTANBUL TARIM SAN. VE TİCARET A.Ş.
Çim, Sebze, Çiçek, Fide
(Amenity Grass, Vegetables, Flowers, Seedlings Forflowers And Vegetables)
www.istanbultarim.com.tr
İSTANBUL TOHUM TARIM SAN VE TİC. LTD. ŞTİ.
Sebze, Çiçek, Çim, Gübreler (Vegetables, Flowers, Amenity Grass, Fertilizers)
www.istanbultohumculuk.com.tr
TOHUM ÇEŞİDİ (SEED VARIETY)
FİRMA ADI
WEB ADRESİ
KWS TÜRK TARIM TİCARET A.Ş.
Şeker Pancarı, Mısır, Kolza, Patates, Yemlik Pancar
(Sugar Beet, Corn, Kanola, Potatoes, Forage Beet)
www.kwsturk.com.tr
MARO TARIM İNŞAAT TİC. VE SAN. A.Ş.
Çayır Mera Yem Bitkileri, Çim, Buğday, Mısır, Ayçiçeği
(Fodder And Forage Crops, Amenity Grass, Wheat, Corn, Sunflower)
www.maro.com.tr
MAY AGRO TOHUMCULUK A.Ş.
Sebze, Tarla Bitkileri, Endüstri Bitkileri (Vegetables, Field Crops, Ind. Crops)
www.may.com.tr
MONSANTO GIDA VE TARIM TİCARET LTD. ŞTİ.
Tarla Bitkileri, Sebze (Field Crops, Vegetables)
www.monsanto.com
MULTİ TARIM TİC. LTD. ŞTİ.
Sebze (Vegetables)
www.multitarim.com.tr
NUNHEMS TOHUMCULUK LTD. ŞTİ.
Sebze (Vegetables)
www.nunhems.com
ÖZBUĞDAY TARIM İŞT. VE TOH. A.Ş.
Tarla Bitkileri (Field Crops)
www.ozbugday.com.tr
PROGEN TOHUM A.Ş.
Tarla Bitkileri (Field Crops)
www.progenseed.com
PIONEER TOHUMCULUK DAĞITIM VE PAZARLAMA LTD. ŞTİ.
Mısır, Ayçiçeği, Kanola, Buğday (Corn, Sunflower, Kanola, Wheat)
www.pioneer.com/turkey
POLEN TOHUMCULUK VE TAR. ÜRN. SAN. VE TİC
Pamuk, Mısır (Cotton, Corn)
www.polenseed.com
POLTAR TARIM ÜRÜNLERİ SANAYİ VE TİCARET LTD.
Sebze, Mısır (Vegetables, Corn)
www.poltar.com.tr
RIJKZWAAN TARIM TİCARET LTD. ŞTİ.
Sebze (Vegetables)
www.rijkzwaan.nl
RİTO TOHUMCULUK A.Ş.
Sebze, Torf, Gübre (Vegetables, Turf, Fertilizer)
www.rito.com.tr
SAFA TARIM A.Ş.
Tarla Bitkileri, Sebze (Field Crops, Vegetables)
www.safatarim.com.tr
SETO SEBZE TOHUMLARI ÜRETİM VE TİC. A.Ş.
Sebze (Vegetables)
www.seto.com.tr
SU TARIM TURİZM İNŞ. TAAH. SAN. VE TİC. A.Ş.
Sebze (Vegetables)
www.sutarim.com.tr
S.S.TARİŞ PAMUK SATIŞ KOOP.BİRLİĞİ Ar-Ge
Pamuk (Cotton)
www.taris.com.tr
SMYRNA TOH.FİDE.FİDAN ZİRAİ DAN.İT.İH.SAN.VE TİC.LTD.ŞTİ. Sebze, Şeker Pancarı, Patates (Vegetables, Sugar Beets, Potatoes)
www.smyrnatohumculuk.com
SYNGENTA TARIM SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Çiçek, Endüstri Bitkileri, Sebze (Flowers, Ind. Crops, Vegetables)
www.syngenta.com
TAREKS TRM. ÜRN. ARÇ. GRÇ. İT.İ. VE TİC. A.Ş.
Tahıl-Mısır, Yem Bitkileri, Endüstri Bitkileri-Patates
(Cereals-Corn, Forage Crops, Ind. Crops-Potatoes)
www.tareks.com.tr
TARIM İŞLETMELERİ GEN. MÜD. (TİGEM)
Sebze, Hububat-Arpa, Mısır (Vegetables, Cereals-Barley, Corn)
www.tigem.gov.tr
TASACO TARIM SAN. VE TİC. A.Ş.
Buğday, Sebze, Çiçek, Mısır, Çeltik, Yem Bitkileri
(Wheat, Vegetables, Flowers, Corn, Paddy Rice, Forage Crops)
www.tasaco.com
TAT TOHUMCULUK A.Ş.
Sebze, Tarla Bitkileri (Vegetables, Field Crops)
www.tat.com.tr
TEKCAN TOHUMCULUK
Hububat (Cereals)
www.tekcantohum.com
TOROS TARIM SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Sebze, Tarla Bitkileri, Süs Bitkileri, Meyve Fidanı
(Vegetables, Field Crops, Ornamental Plants, Saplings For Fruit)
www.toros.com.tr
ULUSOY TOHUMCULUK ZİR. SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.
Çim, Yem Bitkileri (Amenity Grass, Forage Crops)
www.ulusoyseed.com.tr
VERİM ZİRAAT LTD. ŞTİ.
Kavun, Karpuz, Kabak (Melon, Watermelon, Zuccini)
www.verimziraat.com
YALTIR TARIM ÜRÜNLERİ SAN. VE TİC. A.Ş.
Sebze, Meyve (Vegetables, Friut)
www.yaltir.com.tr
YÜKSEL TOHUMCULUK TARIM SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.
Sebze (Vegetables)
www.yukseltohum.com
Cornell University
College of Agriculture
and Life Sciences

Benzer belgeler

türkted kasım-aralık 2014 bülteni

türkted kasım-aralık 2014 bülteni TÜRKTED ÇEKİRDEK KADRO ÇALIŞMA GRUBU İLK TOPLANTISINI ANKARA’DA GERÇEKLEŞTİRDİ Önümüzdeki dönemde Sektörümüzü yakından ilgilendiren muhtelif konularda daha etkin ve sürdürülebilir çalışmalar yapmak...

Detaylı

türkted kasım-aralık 2013 bülteni

türkted kasım-aralık 2013 bülteni DAHA ÖNCEKİ TÜRKTED E-BÜLTENLERİNE ERİŞMEK İÇİN BURAYA TIKLAYIN

Detaylı

Tohumculuk Kanunu Revize Edilmeli!..

Tohumculuk Kanunu Revize Edilmeli!.. İmtiyaz Sahibi: Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği Sahibi: Ali Özbuğday (TÜRKTED Yönetim Kurulu Başkanı) Yazı İşleri Müdürü: A. Müfit Engiz (TÜRKTED Genel Sekreteri) Editör: Gül Paycı Yayına Ha...

Detaylı

TOHUM 7`nin e

TOHUM 7`nin e İmtiyaz Sahibi Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği Sahibi Ali Özbuğday / TÜRKTED Yönetim Kurulu Başkanı Yazı İşleri Müdürü A. Müfit Engiz / TÜRKTED Genel Sekreteri Editör Fevziye Salaş Yayına Haz...

Detaylı

(TOHUM`a erişmek için buraya tıklayın).

(TOHUM`a erişmek için buraya tıklayın). Tarım, MayAgro, Multi Tarım, Nunhems, Rito Tohumculuk, Syngenta Türkiye ve Yüksel Tohumculuk yer aldı. HALSER’in açılış töreninde konuşan İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yalçınt...

Detaylı

ayrıntılı bilgi için bkz. TOHUM Dergisi 12. Sayı, sf. 12-13

ayrıntılı bilgi için bkz. TOHUM Dergisi 12. Sayı, sf. 12-13 İmtiyaz Sahibi: Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği Sahibi: Ali Özbuğday (TÜRKTED Yönetim Kurulu Başkanı) Yazı İşleri Müdürü: A. Müfit Engiz (TÜRKTED Genel Sekreteri) Editör: Gül Paycı Yayına Ha...

Detaylı

Tohum - türkted

Tohum - türkted İmtiyaz Sahibi: Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği Sahibi: Ali Özbuğday (TÜRKTED Yönetim Kurulu Başkanı) Yazı İşleri Müdürü: A. Müfit Engiz (TÜRKTED Genel Sekreteri) Editör: Gül Paycı Yayına Ha...

Detaylı

türkted genel kurulda büyümeye odaklandı

türkted genel kurulda büyümeye odaklandı Güvenlik Cad. Güvenlik Apt. No:7/1 06540 Aşağı Ayrancı ANKARA [email protected] Tel (0 312) 419 00 32 Fax (0 312) 419 00 32 Baskı Bilnet Matbaacılık ve Ambalaj San. A.Ş. Adres Dudulu Organize ...

Detaylı

TOHUM`un e-kopyası için tıklayın

TOHUM`un e-kopyası için tıklayın İmtiyaz Sahibi: Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği Sahibi: Ali Özbuğday (TÜRKTED Yönetim Kurulu Başkanı) Yazı İşleri Müdürü: A. Müfit Engiz (TÜRKTED Genel Sekreteri) Editör: Gül Paycı Yayına Ha...

Detaylı

Tohumculuk - Türkiye Ziraat Odaları Birliği

Tohumculuk - Türkiye Ziraat Odaları Birliği Bu sayımızda Tarım Bakanlığı yapmış bir başka önemli ismi sayfalarımızda ağırlamış olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Daha önceki sayılarımızda yer alan değerli bakanlarımız Sn. Hüsnü Doğan, Sn. M. Meh...

Detaylı