Güney Kıbrıs, kriz ve jeopolitik

Transkript

Güney Kıbrıs, kriz ve jeopolitik
Güney Kıbrıs, kriz ve jeopolitik
Ergin Yıldızoğlu- Cumhuriyet- 25 Mart 2013
Finansal krizin dinamikleriyle, büyük güçler arası rekabetin, jeopolitiğin dinamikleri
kesişiyor. Güney Kıbrıs‟ta yaşananlardan, Yunanistan, İrlanda gibi örneklerden hareketle bir
genelleme yaparsak, sanırım “bir sömürge sendromu” ile karşı karşıya olduğumuzu
söyleyebiliriz: Giderek artan sayıda ülkenin yöneticileri, karar alma kapasitelerini, ulusal
kaynakları üzerindeki denetimlerini yalnızca bağlı oldukları ekonomik dinamiklerin etkisiyle
değil (emperyalizm), aynı zamanda ve artan oranda büyük güçlerin siyasi müdahaleleriyle de
kaybediyorlar.
Güney Kıbrıs’ın ne önemi var?
Geçen hafta Prof. Krugman‟ın hatırlattığı gibi, Güney Kıbrıs‟ta “her şey” vardı: Kaynakları
mevduatlarını karşılayamayan bir banka sistemi, büyük bir gayrimenkul piyasası balonu, mal,
emek ve varlık fiyatlarında göze çarpan bir aşırı değerlilik.
GK‟nin banka sisteminin batmak üzere olduğu aylardır biliniyor, konuşuluyordu. Ama
Brüksel bürokrasisi, Avrupa Merkez Bankası, IMF parmağını bile kıpırdatmadı. Kriz patlak
verince de kurtarma paketi yerine herkesin dudaklarını uçuklatan bir banka mevduatlarından
vergi alma önerisiyle geldi. Avro bölgesi ekonomisinin yüzde yarımını aşmayan GK‟ye
bakarak bu ilgisizliği, “batarsa batsın, ateş olsa cürmü kadar yer yakar” yaklaşımıyla
açıklamak, “Paranızı yatırırken (bankaya borç verirken) düşünseydiniz” demek kolay, “Bu
hesaplar zaten Rus mafyasının, „oligarkların‟ devlet izniyle para yıkama makinesi değil mi?”
Bir başka, kapsamlı bir açıklama daha olanaklı. Almanya, Avro bölgesiyle ticaretinde 19992011 arasında 750 milyar Avro fazla yaratmış. Avro bölgesi, Almanya açısından, 20. yüzyılın
bir jeopolitik kavramını kullanırsak, vazgeçilemez bir “lebensraum” (yaşam alanı)
oluşturuyor (The New York Times, 21/03). Bu yaşam alanının ne pahasına olursa olsun,
gerektiğinde uyumlu olmayanların dışlanması, uygun olanların itirazlarının bastırılması
yoluyla korunması gerekiyor. Bu bağlamda, Almanya, GK‟yi diğer AB ülkelerini de
korkutarak disiplin altına alacak yeni uygulamalar için, fazla bir risk almadan kobay olarak
kullanabilir, hatta gerekirse kurtarır, gerekirse de kolaylıkla feda edebilir.
Krizde batan geminin malları…
Gerçekten de, GK banka sistemi batmaya, vatandaşlar bankaların önünde uzun kuyruklar
oluşturmaya başlayınca, uluslararası jeopolitik hesapların da bu gecikmede rol oynadığını
düşündüren gelişmeler öne çıktı.
GK hükümeti, hem ekonomisinin Rusya açısından önemini, hem de İzlanda deneyimini
anımsayarak Almanya‟nın AB projesi açısından “riskli” jeopolitik hamleler yapmaya başladı.
İzlanda hükümeti AB‟den ve IMF‟den yardım alamayınca Rusya‟ya yönelmiş, Rusya Merkez
Bankası, söylentilere göre yaklaşık 4 milyar dolarlık bir fonu İzlanda bankalarına yatırınca,
IMF hemen devreye girmiş kesenin ağzını açmak zorunda kalmış. GK‟de yaklaşık 50.000 Rus
vatandaşı yaşıyor. Rusya‟ya giren “yabancı”sermayenin yüzde 40‟ı bu adadaki hesaplar
üzerinden gerçekleşiyor. GK‟nin en büyük bankalarından Kıbrıs Ticaret Bankası tümüyle
Rusya‟nın mülkiyetinde; bankacılık alanında bir yeniden yapılanmada önemli bir rol
oynayacağı düşünülüyor. Buna karşılık Rusyalı zenginlerin getirdikleri paralar GK
ekonomisine, halkın refahına önemli bir katkı oluşturuyor.
GK banka sistemi krize girince, adanın doğal kaynakları, Doğu Akdeniz‟deki stratejik
konumu gündeme geldi. 2011‟de, adanın açıklarında, potansiyel olarak 20 trilyon metreküp
kapasiteli bir doğalgaz yatağı bulunmuştu. GK hemen Rusya ile görüşerek, mineral ve
doğalgaz haklarına karşılık yardım alma olasılığını araştırmaya başladı. Almanya ve İngiliz
kaynakları, basını da hemen bu görüşmelere karşı bir kampanya başlattı. Çünkü Kıbrıs
yalnızca bir “ada” değil, aynı zamanda Avrasya ve Doğu Akdeniz satranç tahtalarında bir
piyondu.
Bu iki satranç tahtasını birbirine, enerji jeopolitiği üzerinden Rusya ve Avrupa ilişkisi
bağlıyor. İkincisi, Rusya‟nın GK bankalarında büyük fonları var. Üçüncüsü, AB enerji
tedarikinde Rusya‟ya yüksek düzeyde bağımlılık geliştirmiş durumda.
GK‟nin gaz rezervlerinin denetimini AB ele geçirirse, Rusya‟ya bağımlılığı azalacak. Rusya
ele geçirirse, AB‟nin hem kuzeyden hem de güneyden Rusya‟nın enerji kanallarına
bağımlılığı daha da artacak. ABD‟nin “stratejik ortağı” Türkiye‟nin İran ve Hazar Denizi
enerji ürünlerini Avrupa‟ya ulaştıran enerji otoyolu olma hayali büyük ölçüde sarsılacak.
İsrail‟in GK enerji kaynaklarına ulaşma umudu da… Bunlara ek olarak Doğu Akdeniz‟de
kalıcı bir donanma bulundurmaya karar verdiğini açıklayan Rusya‟nın (topraksuenerji.org,
19/03) Doğu Akdeniz gazına ulaşmaya başlamasıyla bu bölgede askeri, siyasi varlığı da
artacak.
GK‟de mali krizi patlak verince, AB‟nin tavrı, “Ben sana 10 milyar Avro yardım yaparım
ama sen de, geriye kalan 5.8 milyar Avro’luk açığı bankalarındaki büyük mevduatlardan
yüzde 10 vergi alarak yaratacağın kaynakla kapat” demek oldu. AB, bu ültimatomla, GK
bankalarındaki büyük hesapların sahiplerini, esas olarak Rusyalı yatırımcıları hedef alıyordu.
Böylece hem GK‟ye borç veren AB ülkeleri, Rusya kaynaklı sermayeyi kullanarak paralarını
kurtarmayı amaçlıyor, hem de Rus yatırımcıların hatta nüfusun GK‟den kaçması için zemin
hazırlıyordu. Yalnızca krizin faturası Rusya‟ya çıkarılmakla kalınmıyordu, Rusyalı
yatırımcıların kaçmaya başlamalarıyla Rusya‟nın GK üzerindeki mali, siyasi etkisi hızla
eriyip yok olacaktı. Halbuki, GK hükümeti Rusya ile mali bağlarını korumak istiyor.
Ama Merkel‟e göre “bu model artık geçerli değil”. Handelsblatt gazetesinin aktardığına göre,
bundan böyle GK‟ye para giriş çıkışını AB Merkez Bankası denetleyecek, “Kıbrıs halkı da
yaşamaya yetecek kadar para alabilecek” (WSWS, 23/03).
Hafta boyunca Almanya şimdi GK üzerinde “sakın ha AB dışında çözüm arama” basıncını
giderek artırdı. Yorumcular, olayın jeopolitik boyutlarını sürekli vurguladılar.“Sömürgecilik
sendromu” o kadar normalleşmiş ki, Standart Bank‟tan Timothy Ash, “GK, Türkiye’den
gelecek bir mali yardım karşılığında 2004 Annan Planı’nı kabul edebilir” senaryosunu
öneriyor (Financial Times, 21/03).
Kısacası, kriz bahanesiyle Kıbrıs‟ın doğal kaynakları masaya yatırılıyor, GK adeta talan
edilmeye hazırlanılıyor, bu sırada, Öcalan‟ın mektubundan sonra, Türkiye basınında yeni
haritalar dolaşıyor, İsrail Türkiye‟den, Obama “vesayeti” altında özür diliyor; tarih
bölgemizde giderek hızlanıyor