Ebru Sanatçısı Esengül ( Boyacıoğlu ) İnalpu

Transkript

Ebru Sanatçısı Esengül ( Boyacıoğlu ) İnalpu
ÖZET: Ebru Sanatçısı Esengül ( Boyacıoğlu ) İnalpulat: “Türkiye ve diğer ülkelerdeki Ebru’lardaki fark, kullanılan
malzemeden kaynaklanıyor. Bizdeki ebru örnekleri 300-500
yıldır canlılığını koruyorlar. Bizdeki maden ocakları ve elde
edilen boyaların ana maddeleri olmadığı için diğer ülkelerde sentetik veya kimyasal ağırlıklı boyalar kullanılıyor. Doğal olarak bu malzeme ile yapılan ebrulu kâğıtlardaki renkler
solmaya başlar.
Kitap ve cilt süsleme sanatı olarak bilinen, ebru sanatının 1500 yıllarında Türkistan’ın Buhara şehrinde doğup buradan ipek yolu ve göçlerle Anadolu’ya geldiği bilinmektedir.
Ebrunun felsefesi sonsuzluk ve aşka dayanır. En iyiye en güzele ulaşmaktır.
ANAHTAR KELİMELER: Esengül Boyacıoğlu İnalpulat, ebru, hat, serpme.
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 38
ABSTRACT: Esengül ( Boyacıoğlu ) İnalpulat, marbling artist, reports ‘The difference between the marbling of
Turkey and other countries is caused by the materials used.
Our marbling samples preserve the color for 300 – 500 years.
As the mine quarries and raw substance of the paints which
are present in Turkey, are rare in other countries they use synthetic or chemical paints. Naturally the colors on marbling
made of these materials pale.
The marbling, which is known as book and cover
embroidering art, was originated in Bukhara, Turkistan in
the 16th century and moved to Anatolia with migration and
Silk Road.
The philosophy of marbling that origins from the eternity
and love, is to reach the best and the most beautiful. ’ (Translated by BURDİL)
KEYWORDS: Esengül Boyacıoğlu İnalpulat, marbling, calligraphy, sprinkling.
B
urdur’da doğdum. Kimyager olarak, Portaş elektro porselen fabrikasında şef,
ODTÜ Mimarlık Fak. Restorasyon Ana Bilim Dalında Akademik Uzman ve Başbakanlık
Vakıflar Genel Müdürlüğünde İpek Yolu Projesinde Restoratör-Araştırmacı olarak çalıştıktan
sonra, iş yaşamı boyunca sürdürdüğüm sanat
çalışmalarıma ve uzmanlık alanım olan boyalara ağırlık verdim. Ebru sanatını öğrendikten
sonra bu sanatın tekniklerini ilerletmek ve tanıtmak için Ebru işliği açtım. Çalışmalarımı bu
işlikte sürdürmekte ve öğrenciler yetiştirmekteyim.
ICCROM Enstitüsü (Tarihi Eserlerin Korunmasının Bilimsel Prensipleri) diploma sahibiyim.
Kültür ve Turizm Bakanlığının ebru sanatçısıyım.
Türkiye Tenis Federasyonu Yönetim Kurul Üyeliğinde bulundum.
Ankara’daki Burdurlular Derneğinin bir dö-
nem başkan olarak görev aldım.
Koruma-Restorasyon Uzmanları Derneği üyesiyim.
Ebru sanatı ile ilgili görevlerim ve katkılarım,
ODTÜ Mimarlık Fakültesi Tasarım Bölümü öğrencilerinin atölye dersinde “Ebru atölye” projesi jüri,
2008 yılı Vakıflar Genel Müdürlüğü Su Yılı Ebru
yarışmasında jüri üyeliğinde,
Başkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Grafik Bölümünde ebru sunumunda,
Gazi Üniversitesi İngilizce Böl. Uluslararası seminerde sergi ve sunumunda,
2009 yılı Vakıflar Genel Müdürlüğü Sağlık Yılı
ebru yarışması jüri üyeliğinde,
4. Arnavutluk Türk Ürünleri Fuarında ebru tanıtım ve sergi ile Avustralya’da yapılan 4., 5.,
6., 7. Lale Festivalinde Bakanlığın Ebru sanatçısı olarak sergi ve tanıtım yaparak, Ljubiyana,
Zagreb, Belgrat, Balkan ülkelerinde ve Varşova’daki Turizm Fuarlarında Ebru sanatçısı olarak ebru tanıtımı ve sergi ile Slovenya Devlet
Arşivinde bulunan ebru kâğıt ile kaplanmış
ciltlerin restorasyonu hakkında seminer ve uygulamasını göstererek, Ljubiyana Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Bilinen sanatların dışında Ebru sanatının olduğunu ve neler yapılabileceği konusunda seminer ile Melbourne
International Art Museum da sergi ve tanıtımda,
LÖSEV- Tedavisi bitmiş çocuklarımıza yeni yaşamlarına alışma projesinde ebru kursu,
İller Bankası Sanat Evinin kurulmasında ve
eğitmen olarak görev alarak,
Diyarbakır-Hava Kuvvetleri-Jet Üssü Komutanlığında yetişkinlere yönelik seminer ve
ebru atölyesinin kurulmasında,
Kayalar İlköğretim okulunda “çocuk ve ebru”
konulu proje kapsamında 1yıl ebru kursu,
Esenboğa Hava Limanı personeline hizmet içi
eğitim ve Havaalanında sergi açarak,
Ankara-Kayalar İlköğretim öğrencilerine bir
dönem ebru kursu ve sergisi ile
İstanbul Zeytinburnu Belediyesinde ve Tıbbi
bitkiler merkezinde sergi ve seminer ile Ankara Üniversitesi İlköğretim koleji bahar şenliğinde etkinliklerle Milli Eğitim Bakanlığı Ankara Hizmet içi Eğitim Enstitüsü-Avrupa Birliği
Çalıştayında farklı ülkelerden gelenlere ebru
eğitimini vererek sanatımızın tanıtılmasında
eğitmen olarak Dumlupınar Üniversitesinde
seminer ve Ebru İşliği’nin kurulmasında,
Yurt içinde ve dışında Ebru kurs yeri açılmasında ve eğitmenin yetişmesi ile Ayrıca, ebru
sanatının bireylere ve çocuklara kazandırdıkları konusunda çeşitli kuruluşlarda seminerler
vererek ebru sanatını tanıtılması ve yayılması
konusunda katkıda bulundum. Halen kendi
atölyemde (Ebru İşliği) ve Ankara Üniversitesi
bünyesinde üniversitedeki öğrencilere ebru
sanatı dersi vermekteyim.
Sergilerim;
2000-Ocak İtalyan Kültür Merkezi-Ankara
2001-Mayıs Sanat Sevenler Derneği-Denizli
2001-Kasım Hacettepe Üniversitesi Kültür
Merkezi-Ankara
2002-Eylül Vakıf Bank, Fuaye Sergi Salonu-Ankara
2003-Temmuz Vakıf Bankası, Atakule Sergi Salonu-Ankara
2004-Mart Pozitif Dans, Sergi Salonu-Ankara
2004-Kasım Vakıf Bankası, Atakule Sergi Salonu-Ankara
2004-Kasım Halk Bankası, Farabi Sergi Salonu-Ankara
2005-Nisan Konak Belediyesi Kültür Merkezi-İzmir
2005-Mayıs Kalkınma Bankası-Ankara
2006-Mart Vakıfbank-İstanbul
2007-Mayıs Vakıfbank-Ankara
2007-Eylül Ortaköy Sanat Galerisi-İstanbul
2008-Kasım Başkent Üniversitesi-Ankara
2009-Aralık T.C. Devlet Resim ve Heykel Müzesi Fuaye Salonu-Ankara
2010-Temmuz Ördekli Kültür Merkezi – Bursa
2010-Temmuz Nurol Sanat Galerisi-Ankara
2010-Ağustos Esenboğa Havalimanı –Ankara
2010-Eylül Vakıfbank Levent Fuaye Salonu-İstanbul
2011-Eylül Vakıf Eserleri Müzesi-Ankara
2012-Eylül Bodrum Kalesi Haluk Elbe Sanat
Galerisi-Bodrum
2013-Mayıs “Ustalardan Seçkiler” Dumlupınar
Üniversitesi - Kütahya
2013-Eylül Belediye Konağı Sergi Salonu- Karaburun –İzmir
2014-Şubat ANKÜSEV Ankara Üniversitesi Sanat Evi - Ankara
DAMLALAR SUYA DÜŞTÜĞÜ ZAMAN
BAŞLAR EBRUNUN HİKAYESİ…
SU ÜZERİNDE SANATIMIZIN İZLERİ:
Bilinçaltına atılmış sembolleri ve çevremizdeki güzellikleri ses ile ifade edilemeyince renk ve şekillerle anlatmayı tercih ederiz.
Bu düşüncelerimizi de kâğıda aktarmanın bir
yolu ebru sanatının teknikleri ile dile getirilir.
Geleneksel sanatımızda kullanılan
malzemelerin hepsi doğada bulunan maddelerle, el emeği ile hazırlanır. Renkli toprak ve
minerallerin el taşı ile ezilip, sığır ödü ve su ile
karıştırılarak elde edilen boyalar, kitreli su ile
doldurulmuş tekneye, atkuyruğunun kılından
yapılmış fırça yardımı ile damlatılarak ebru yapımına başlanır. Ebruzenler, kendilerine has
teknikler ile şekil verirler. Tekne üzerinde oluşan boyalı yüzeye, kâğıt yavaşça ve her tarafı
boyaya temas edecek şekilde konur. Kâğıt tekGöller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 40
neden alınıp kurutulması ile ebrulu kâğıt elde
edilir.
Ebru sanatını uygulamak için çalışma
ortamının ısısı ve temizliği, kitreli suyun yoğunluğu, boyanın su ve öd oranı ve bunların
birbirleri ile olan ilişki çok önemlidir. Bu hassas
dengeyi kurmak zaman, dikkat ve tecrübe ister.
Bir sanat eserinde bulunması gereken değerleri taşıyan, geleneksel ebru sanatına gereken
önemin verilmesi, tanıtılması gerekmektedir.
Bu amaçla çalışmalarımı kendime ait olan “Tunalı Hilmi Caddesi 91/11 Kavaklıdere-Ankara”
adresindeki Ebru İşliğinde sürdürmekte ve öğrenciler yetiştirmekteyim.
EBRU SANATININ FELSEFESİ
ANI YANSITAN TEKRARI OLMAYAN
SANAT…
Ebrunun felsefesi sonsuzluk ve aşka
dayanır. En iyiye en güzele ulaşmaktır. Mevlana’nın “ Bir damladan göl olur” felsefesiyle,
damlaların sonsuzluğa, kâinata dönüşmesi
gibi…
Dört tarafı çevrili bir alanda farklı boyalar kendi güçleri oranında farklı özellikler
gösterir. Tıpkı insanlar gibi… Her boya tekne
üzerinde ya büyük( güçlü) ya da küçük (güçsüz) damlalar halinde dağılır. Damlalar gücü
oranında güçsüz boyayı iter ve yerleşir. Yani
zarar vermez, diğer boya ile karışmaz. Bizlerde
birbirimize saygı göstererek güçsüze yer vererek, birbirimizin alanına girmeden, bilgimiz
ve gücümüze göre durumumuzu, seviyemizi
bilirsek, başkalarına zarar vermeden, haklarını çiğnemeden, sevgi ve saygının olduğu bir
Dünya’da mutlu ve güzel bir şekilde yaşarız…
Tıpkı ebru da olduğu gibi…
Ebru sanatında kullanılan, farklı özellikte olan doğal boyalar; su ve öd ile zenginleştirip, çalışma ortamını ayarlarsak bu boya-
lar diğer boyalarla karışmadan birbirlerine
zarar vermeden, sınırları belli olan teknede
birbirini iterek yerleşirler. Eğer boya ayarı, ortamın şartları uygun değil ise boyalar ya dibe
çökerek yok olur ya da tekneye yayılarak diğer
boyaların teknede yerleşmesine izin vermez.
Onun için tüm şartları, ayarları, dengeleri bir
arada tutmalı ki sorunsuz güzel ebru örnekleri elde edelim. Şartlar uygun değil ise hatalı
ebru örnekleri elde ederek yapımından zevk
alamayız. Her işte olduğu gibi ebru sanatında
da ebru çalışmasını kâğıda alana kadar sabır
ve dikkati elden bırakmamalıyız.
Elde edilen eserin tek olması ve yapımında kullanılan malzemelerin doğada bulunan maddelerle, el emeği ile hazırlanması
ebru sanatına ayrı bir değer katar. Ayrıca hareket eden su, pozitif iyonlar yaydığı için insanlar üzerinde olumlu etki yaptığı gibi yapılışının
kısa sürmesi, renklerin dağılımı, yapanı ve seyredeni büyüleyip her şeyi unutturduğundan
terapi özelliği de vardır.
EBRU SANATININ TARİHÇESİ:
Ebru sanatının tarihi ve tekniği konusunda kim tarafından, ne zaman, nasıl bulunduğu bilinmemektedir. Kitap ve cilt süsleme sanatı olarak bilinen, ebru sanatının 1500
yıllarında Türkistan’ın Buhara şehrinde doğup
buradan ipek yolu ve göçlerle Anadolu’ya geldiği bilinmektedir.
Mısır’da bulunan M.Ö. 1365 tarihli cam şişelerde, taraklı ve gel-git ebrularını andıran desenlere rastlanması, bu desenlerin, antik çağlardan beri beğeni gördüğünü göstermektedir.
Çin’de Sung Hanedanlığı zamanından kalma
(960-1279) bazı çömleklerde, battal ebrularının benzeri desenlere rastlanmaktadır. Aynı
yıllarda Japonya’da Sumi ressamlarının fırçalarını temizlemek için batırdıkları suyun yüzünde biriken boyaların, başka bir kâğıda alınarak
bulunduğu tahmin edilen “Simunagashi” tekniği
vardı. Uzakdoğu’daki bu ilk örnekleri ile daha sonra ebrunun, 13.yy.da Türkistan’da, Semerkant’ta
ve 14.yy.da İran’ın doğusunda bulunan Herat yöresinde yapıldığı ve daha sonra İstanbul’a kadar
yayıldığı kabul edilmektedir. Ebrulu kâğıtlar önce
Almanya’da, sonra Fransa ve İtalya’da “mermer kâğıdı ” veya “Türk mermer kâğıdı” adıyla tanınıp benimsenmiş ve oralarda da yapılmaya başlanmıştır. Zamanla İngiltere ve Amerika’ya yayılmıştır.
Ebru, Osmanlı döneminde İstanbul-Üsküdar’daki
Özbekler tekkesinde yaşam bulmuş ve yöneticilerce korunup sahiplenilerek desteklenmesi ile
gelişmiştir. Matbaanın icadı ile Avrupa’ya yayılmıştır. Japonya, Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri, Türklerin bu sanatını taklit etmiş ve yıllar
içerisinde kendileri de kullanmaya başlamışlardır.
Elimizdeki örneklerin tarihlerine göre,
Ebru sanatı 15. yüzyıl olarak bilinse de daha eskilere de dayanmış olduğu düşünülmektedir(12.
yy. Japon ların “suminagashi” adını verdikleri su
üzerinde kağıt boyama sanatı).Bazı kaynaklara
göre bu sanatın Türkistan’a Çağatay Devri’nden
gelebileceği düşünülmektedir.
EBRU SANATININ BİZDEKİ GELİŞİMİ:
Başlangıçta soyut bir görünümü olan
ebru eserler; 1519-1680 yılları arası bulutumsu (
Battal), 1690-1829 yılları arasında damla (hatip)
teknikleri görülmektedir.18.yy. Özbeklerin hacca
giderken mola verdikleri Üsküdar-Sultantepe’deki Özbekler Tekkesinde Ebru, geleneksel sanat
haline döner ve eğitimleri verilir. Özbekler Tekkesinin hocalarından Şeyh Sadık Efendi, Hazerfen
Edhem Efendi (1829-1904), Sami Efendi (18281912), Aziz Efendi (1871-1934), Abdulkadir Kadri
Efendi (1875-1942) gibi ebru ustaları yetişmiştir.
Doğu’da yazı sanatlarının gelişmişi ile
ebru sanatını, hatları süslemek için; zemin, pervaz
veya cetvel şeklinde yaygın olarak kullanılmıştır.
Ayrıca şablonlama tekniği veya Arap zamkı kulla-
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 41
nılarak aynı kağıda üzerine birden fazla ebru almak
suretiyle Akkase (zemini akseden) hat şaheserleri
vücuda getirilmiştir. 1846 yıllarında bazı ustaların
katkısı ile yeni teknikler eklenerek geliştirilir.
Zaman içerisinde ebru desenli kâğıtların
taklidi yapılmadığı için önemli senetlerde, resmi
yazışmalarda, devlet belgelerinde ve evraklarda
kullanılmıştır. Matbaanın yaygınlaşmasıyla birlikte
cilt ve kitap sanatlarında kullanılan ebru sanatı da
duraklama olmuştur. Özellikle Yahudilerin özel makinalarla seri halinde ürettikleri ebrular, Türk klasik
ebru sanatının yavaşlamasına sebebiyet vermiştir.
Makine ebruları ve baskı ebrular piyasaları doldurunca, Klasik Türk ebru sanatçıları yavaş yavaş yok
olmaya başlamıştır. 1900 yıllarında ebru sanatının
tekrar canlanması Necmeddin Okyay (1883-1976)
ve oğullarının çabasıyla olmuştur. Mustafa Düzgünman (1920-1990)’ı yetiştirmesiyle Türk ebru sanatında bir yükselişin zemini hazırlanmıştır.
Elimizde en eski tarihli ebru, Topkapı müzesinde bulunan Arifi’nin 1539/40 tarihli “Gay-ı
çevgan”, Uğur Derman’ın koleksiyonun da bulunan
1544 tarihli, Malik-i Deylemi nin, diğer önemli eser
ise İstanbul Üniversitesi kütüphanesinde 1539 tarihli Herat’lı Mir Alihan’ın ebrusu dur. Bu yıllarda yazılmış bazı el yazması kitapların içinde ebru örnekleri bulunmaktadır.
Tarihimizde adı bilinen en eski ebrucu 1608 yılında “Tertib-i Risale-i Ebri” adlı eserin yazarı Şebek’
tir. İkinci önemli ebrucu ise hatip ebrusunu yapan
Ayasofya Hatibi Mehmet Efendidir. Eskiden bir kâğıt
süsleme sanatı olan ebru, zamanla kumaş, ahşap,
porselen, cam ve benzeri malzemeler üzerine tatbik
edilmektedir.
EBRU KELİMESİNİN ANLAMI:
Kâğıt üzerinde renk kümelerinin buluta
benzemesi nedeni ile Farsca’da bulut, kaş anlamına
gelen “ EBRİ ”, Çağatay’ca da hareli, damarlı kumaş
yüzeyi anlamına gelen “ EBRE ”, sözcüklerinden etkilenerek bu geleneksel sanatımız “EBRU” adını almıştır. Araplar, damarlı kâğıt anlamına gelen “VARAKU MECAZZA” , Avrupalılar ise Türk mermer kâğıdı
“ TURKISH MARBLE PAPER ” veya “ MARBLING ART
”diye adlandırır.
EBRU SANATINDA KULLANILAN
MALZEMELER:
Klasik ebru sanatında kullanılan malzemelerin hepsi doğada bulunan maddelerle, el emeği
ile hazırlanır.
BOYA: Renkli toprak veya metal oksitlerden elde
edilir. Bu boyalar suda erimemeli ve yağ içermemelidir. Bitki kökünden (Lahor çividi, Lök kırmızısı) elde
edilen veya yapısında yağ bulunan boyalar da kullanılır. ( Mangan moru, is )
SU: Ebruda kullanılan sular, kireçsiz ve dinlenmiş olmalıdır.
KIVAMLAŞTIRICILAR: Kitre, keten tohumu, salep,
bey tohumu, İrlanda yosunu, denizkadayıfı ( Carrageenan), ayva çekirdeği…
Kitre: Halk arasında geven adı verilen bitkinin(Astragalus) kökünden elde edilen sıvının katılaşmış
(yaprak) halinden 30-35 gr tartılır. Her gece bir litre
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 42
su ilave edilerek toplam beş litreye tamamlanır. Homojen bir şekilde eridikten sonra süzülüp tekneye alınır.
Denizkadayıfı: 5 litre içme suyuna 50 gr. Denizkadayıfını 15 dakikada bir 5-6 saat çırpılır.
ÖD: Yüzey aktif malzemesi olan öd, büyük baş
hayvanların safra kesesinden alınan sıvıdır. Boyaların kitre üzerinde yayılmasını ve birbirlerine karışmamasını, kâğıda yapışmasını sağlar.
FIRÇA: Yaşlı atkuyruğundan alınmış kıllar, gül
dalına bağlanarak yapılır.
KÂĞIT: 1. hamur, samanlı gibi her türlü emici
özelliği olan kâğıt kullanılır.
TEKNE: Paslanmaz metalden yapılmış, isteğe
bağlı olarak çeşitli ebatlarda olabilir. Genellikle Türk ebru teknesi 35 x50x5cm’dir.
BİZ, BIZ, TEL: Paslanmaz metal telden yapılır.
DESTESENG (EL TAŞI) : Boyaları ezmeye yarayan mermer veya sert, taştan yapılır.
TARAK: Desen vermek için kullanılır. Tarak şeklindedir.
EBRU TEKNİKLERİ VEYA ÇEŞİTLERİ:
BATTAL(Tarz-ı kadim): Çeşitli boyaların fırça
ile tekneye atılarak hiçbir şekil vermeden yapılır.
BÜLBÜLYUVASI: Battal, gel-git ve tarak formun, biz yardımı ile dairemsi şekil verilerek
yapılır.
ŞAL: Battal, gel-git ve tarak ebru üzerine biz ile
se veya serbest şekil verilerek yapılır.
GEL-GİT: Battal form verdikten sonra, teknenin üzerinde bulunan boyaların bız yardımı ile
yukarıdan aşağıya, sağdan sola doğru düz bir
şekilde çekilmesiyle yapılır.
SOMAKİ: Gel-git, battal ve tarak ebruya büyük
damlaların(öd oranını fazla olan boya) atılması
ile yapılır.
SERPME: Battal, gel-git ve taraklı ebruya küçük damlaların atılması ile yapılır.
TARAKLI: Tarak şeklinde yapılmış tarak ile bat-
tal formdaki ebrunun şekillendirilmesi ile yapılır.
FANTAZİ (Buket, midye) : Taraklı ebruya biz
yardımı ile es çizilerek veya özel tarak ile yapılır.
HATİP ( Damla) : Battal zemin üzerine orantılı
bir şekilde 4-5 sıra ve iç içe 3-4 rengin damlatılarak biz yardımı ile menekşe, yürek, taralı
yürek, yıldız, papatya gibi şekiller verilmesi ile
yapılır.
KOLTUK: Battal, gel-git, taraklı ebru üzerine
boyutları 4-7cm civarında sık aralıklarla ve küçük çiçeklerin yapılması. (Hüsn-ü hat levhaların koltuk denilen boşluklara yapılan desen)
ÇİÇEKLİ: Her hangi bir ebru form üzerine çiçek
motifi ile yapılır.
HAFİF: Sulu kitreye atılan boyalar ile yapılır.
Renkleri açık olur, hattatlar üzerine yazı yazmak için kullanır.
AKKASELİ: Ebrulanmasını istemediğimiz kısım, arap zamkı(akasya reçinesi) ile ebrulu kâğıda veya ebrusuz kâğıda fırça ile yazı, desen
yapılır. Bu kâğıt tekrar farklı ebru deseni verilmiş tekneye koyduğumuzda arap zamklı kısım
ebrulanmaz. Bir başka şekli ise, ebrulanmasını
istemediğimiz kısımlar şablon ile kapatılır.
NEFTLİ: Çam nefti katılmış boya ile yapılır.
KUMLU: Kitrenin kirlenmesi sonucu veya kıvamlı kitrede yapılır.
KILÇIKLI: Boya damlatılır, boyaya dokunmayacak şekilde tekne cam ile kapatılıp bekletilerek
boyaların açılması (kılçıklı bir hal) sağlanır.
DALGALI ( İspanyol): Teknede yapılan ebruyu
kâğıda alırken, kâğıt belli aralıklarla sağa sola
veya ileri geri hareket ederek yapılır.
ZER-EFŞANLI: Boya içine altın tozu koyarak
veya sadece altın tozu ile yapılır.
EBRU SANATININ DİĞER ÜLKELERDEKİ
EBRULAR ARASINDAKİ FARK:
Türkiye ve diğer ülkelerdeki Ebru’lar-
daki fark, kullanılan malzemeden kaynaklanıyor. Bizdeki ebru örnekleri 300-500 yıldır canlılığını koruyorlar. Bizdeki maden ocakları ve
elde edilen boyaların ana maddeleri olmadığı için diğer ülkelerde sentetik veya kimyasal
ağırlıklı boyalar kullanılıyor. Doğal olarak bu
malzeme ile yapılan ebrulu kâğıtlardaki renkler solmaya başlar. Boyaların, suyun üzerinde
durabilmesi için yağ tipi malzemeler kullanıldığından ince hatlar verilemiyor. Önce ince
hat çıkıyor daha sonra toparlanıyor. Aynen
suyun üzerindeki yağın toparlanması gibi.
Onlarda daha yuvarlak hatlar oluyor. Bizdeki
ebrunun özelliği, daha ince hatların olmasıdır.
Ayrıca desenler ve kâğıt boyutları her ülkeye
göre değişiyor.
SONUÇ OLARAK, DEĞERLERİMİZE SAHİP
ÇIKALIM…
Sanatçılar, doğada var olan kesitleri,
motifleri en güzel yanlarıyla ele almakta ve
stilize ederek sanatseverlerin beğenisine sunmaktadırlar. Ebru sanatı da bu benzersiz sanatlarımızdan biri olarak tarihimizde yıllardır
yer almaktadır.
Türk Süsleme Sanatlarının belki de
en taklitsiz ve özgün, doğayı içine alan sanatlarından biri ebru sanatıdır. Batı’nın bir Türk
Sanatı olarak kabul etmiş olduğu ebru emekle
hazırlanan, zahmetli ama zevkli ve sabır isteyen bir sanattır.
Köklü ve saygın bir geçmişe sahip
olan ebru sanatının doğru bilgilerle, doğru
malzemelerle, doğru tekniklerle nesillere aktarılmalı ve sahip çıkılmalı… Ebru sanatçıları,
zamanımızda temini ve hazırlanması kolay
malzemeler tercih edildiğinden kendimize
has malzemeleri ( toprak boya, kıvam artırıcı
olarak kitre ) kullanılmamaya başlanmıştır.

Benzer belgeler