PDF Sürümü Sayı 2 - Birlikte Daha Güzel

Transkript

PDF Sürümü Sayı 2 - Birlikte Daha Güzel
Birlikte Daha Güzel Dergisi
“Hayatı Birlikte Paylaşıyoruz...”
Adı: Birlikte Daha Güzel Dergisi
Türü: 4 Aylık Süreli Dergi
Bağcılar Belediye Başkanlığı Adına Sahibi
Lokman ÇAĞIRICI
Belediye Başkanı
Genel Yayın Yönetmeni
Cengiz PACCI
Yayın Kurulu
Mehmet ŞİRİN
Kenan GÜLTÜRK
Ekrem KIZILTAŞ
Proje Koordinatörü
Hasan Feyzi GİRAY
Editör
Hadi GÜNEŞ
Proje Danışmanı
Aliye YÜCEL
Kurumsal İlişkiler
Hicret ŞİMŞEK
Bilişim ve Sosyal Medya
İsmail Hakkı TAYFUR
Halim SARI
Prodüksiyon-Yapım
Mehmet Emin GİRAY
Son Okuma
Nurdan Fatma EFE
Hekimlik mesleğimin yanısıra hayat boyu
içinde olduğum insani hizmet alanlarında
yüreğimi ençok katmak istediğim alan; engelli insanlarımızın elinden tutmaktır.
Dr. SARE DAVUTOĞLU
Görsel Tasarım
Tasarım AJANSI
AYIN KONUĞU / DR. SARE DAVUTOĞLU / 2
Kapak ve İç Tasarım
Hüseyin ÖZKAN
Birlikte Daha KOLAY BAŞARIYORUZ / Lokman Çağırıcı / 4
Baskı
Pelikan Matbaacılık
ENGELSİZ HABERLER / İLK ÇİZİMİ, BAKAN AVCI ve HASAN KAÇAN YAPTI / 6
2. Basım Eylül 2015
Kültür Bak. Sertifika No 27776
Yönetim Merkezi
Tanıtım Sokağı Proje Merkezi
www.tanitimsokagi.com
Tel 0212 659 44 71
e-mail iletisim@ birliktedahaguzel.org
Web www.birliktedahaguzel.org
facebook.com/ birlikteguzel
twitter.com/birlikteguzel
İletişim 0212 410 76-77
Bilmer 444 00 92
Web www.bagcilar.bel.tr
twitter.com/bagcilar.bld
facebook.com/bagcilar.bld
Birlikte Daha Güzel Dergisi
Bu derginin hakları anlaşmalı olarak Bağcılar Belediyesine
aittir. Anlaşma şartları doğrultusunda Bağcılar Belediyesi
kullanılabilir. Yazılı izin olmaksızın hangi dilde ve hangi
ortamda olursa olsun materyalin tamamının veya
bir kısmının çoğaltılması ve elektronik ortamlarda
yayınlanması yasaktır. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
ENGELSİZ KİTAPLAR / PAŞALAR DİVANI / 9
HABER AKTÜEL /
TÜRKİYE YEMEK YARIŞMASI ve ALTIN TENCERE TÜRKİYE ÖDÜLLERİ / 12
BUNLAR DA YAŞANMIŞ! / 16
ENGELSİZ MEKANLAR / ENGELSİZ KÜTÜPHANE / 18
DOĞAL VE SAĞLIKLI HAYAT / ZEYTİN ÇEKİRDEĞİ / 20
ENGELSİZ TEKNOLOJİLER / ENGELSİZ YAZILIMLAR / 22
OKU-YORUM / AHLAKİ ÇÖKÜŞÜN ROMANI / 24
BİLGİ KUTUSU / ENGELLİLERE BASTON YAPAN PADİŞAH / 26
ENGELSİZ RÖPORTAJ / AĞLAYINCA TAMAM DEDİM! / 28
ENGELSİZ DÜNYA / ENGELSİZ TÜRKİYE ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU! / 30
Ayın Konuğu
EVET “BİRLİKTE DAHA GÜZEL”
Dr. SARE DAVUTOĞLU
Bu sayımızın onur konuğu;
Başbakanımız Prof. Dr. Sayın Ahmet DAVUTOĞLU’nun Muhterem eşleri Dr. SARE DAVUTOĞLU.
Değerli vakitlerini ayırarak göndermiş oldukları takdim yazısı için,
Birlikte Daha Güzel Dergisi ekibi adına teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Hekimlik mesleğimin yanı sıra hayat boyu içinde olduğum
insani hizmet alanlarında yüreğimi en çok katmak istediğim alan
engelli insanlarımızın elinden tutmaktır.
U
mudun, azmin, mücadelenin, sabrın, vakarın ve direncin timsali engelli kardeşlerimiz…
Sizlerin, özgüvenle her gün daha fazla toplumsal
hayata katılıyor olmanız, ülke ve millet olarak bizler için
gurur vesilesidir. Bu alanda gelişmesi gereken duyarlılığı artıran gönüllü kültürel faaliyetlerin çeşitlenmesi
ayrıca mutluluk veriyor. Sizin meselelerinizi sahiplenen
bütün kurumlarımızı, belediyelerimizi, gönüllü teşekkülleri, gönül sahibi insanlarımızı yürekten kutluyoruz.
Zira değerler sistemimizin özü insana hizmettir.
Uzun yıllar büyük ihmallere uğrayan engellilerimiz
lehine son yıllarda tarihi adımlar atıldı. Hükümetleri2
birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015
miz bu süreçte “sosyal devlet” anlayışını öne çıkararak, ülkenin artan imkânlarının adaletle paylaşımını
sağladı ve bunun neticesinde engelli vatandaşlarımızın önündeki engeller de büyük ölçüde kalkmış oldu.
Son yıllarda sosyal yardım ve hizmet alanında
kullanılan ülke kaynakları net olarak 15 misli artış gösterdi. Bu büyük bir devrim ve tarihi bir rekordur. 2005 yılında çıkarılan Türkiye’nin ilk Engelliler
Kanunu ile yaklaşık bin 500 maddelik Engelliler Hukuku
oluşturuldu. Keza, 2010 yılından bu yana engellilerimize
hizmeti önceleyen pozitif ayrımcılık, anayasa tarafından
güvence altına alındı. Engelli Hakları İzleme ve Değerlendirme Kurulu da yapılan tüm çalışmaların garantörü ve
izleyicisi olmak üzere bu dönemde hayata geçirildi.
2828 sayılı Sosyal hizmetler Kanunu’na eklenen bir madde ile bakıma muhtaç tüm engelli
vatandaşlarımız evde bakım hizmeti kapsamına
alındı. 2007 yılında uygulamaya konan evde bakım hizmetinin bütçesinde, 8 yılda 91 kat artış
sağlandı. 2014 yılı içerisinde tam 450 bin engelli
vatandaşımıza düzenli maaş ödendi. Bugün itibariyle
her 6 engelli vatandaşımız için bir bakım elemanı hizmet veriyor. Bu zaman zarfında engellilerimize yönelik belediyelerimizin yürürlüğe koyduğu takdire şayan
hizmetlerden biri ise şehir içi toplu taşıma araçlarından ücretsiz faydalanma imkânı.
Engellilerimizin potansiyellerini gerçekleştirme
imkânının verilmesinin, çok anlamlı bir insani hizmet
olduğunu düşünüyoruz. Bize göre devletin şefkat
elini en önce engelliler hissetmelidir. Anayasal
statü, hukuki düzenlemeler ve doğrudan ekonomik
destekler sayesinde engellilere hizmet bilincinin yükselmesi neticesinde özel eğitim okullarında öğrenim
gören engelli öğrenci sayısı dört misline çıktı. Bu öğrencilere evlerinden okullarına ücretsiz taşıma hizmeti
veriliyor olması da Türkiye’nin son yıllarda hayata geçirdiği devrim niteliğinde bir sosyal devlet uygulamasıdır. 2002 yılında özel eğitim gerektiren sadece 53
bin çocuğa eğitim hizmeti verilirken, bu oran bugün
yaklaşık 250 bine çıkmıştır.
Engelliler bahsinde en az eğitim kadar önemli bir
konu da istihdam meselesidir. Devlet Memurları Ka’nda yapılan değişiklik sayesinde kamudaki ennunu’nda
gelli istihdamı artık ‘istisna’ kapsamına alındı ve bu
sayede sadece kamuda çalışan engelli sayısı 40 bini
aştı. Gerek sigorta primlerine hazine yardımı, gerekse
engelli girişimciliği destekleme programları sayesinde
özel sektör istihdamı da iki katına çıkmış bulunuyor.
Bütün bu iyileştirmeler çok önemli kazanımlar
anlamına geliyor, elbette dezavantajlı grupların sorunlarının henüz tamamen çözüldüğünü söyleyebilecek noktada değiliz. Bununla birlikte yapılanlar,
yapılacaklar hakkında son derece umutlu
bir tablo sunuyor. Toplum ve devlet olarak yaptıklarımızla asla yetinemeyiz.
hekimlik mesleğimin yanı sıra hayat boyu
içinde olduğum insani hizmet alanlarında yüreğimi en çok katmak istediğim alan engelli
insanlarımızın elinden tutmaktır. Bugüne kadar, engelli kardeşlerimizi topluma, toplumu da
engelli kardeşlerimize kazandıran her çalışmanın,
her çabanın gönüllüsü oldum, bundan sonra da bu
alandaki her fikrin, her çabanın destekçisi olmaktan onur duyacağım.
Devletin, hükümetin, resmi kurumların yapacakları, toplumsal taleplerle ve toplumun sahiplenmesiyle şekillenir. Bu yüzden devlet ve toplum olarak, sivil
toplum ve siyaset olarak, engelli ve engelsiz olarak
evet, Birlikte Daha Güzel… Birbirimizi himaye ederek, hep beraber daha güzel, daha iyi, daha engelsiz,
daha müşfik, daha adil bir Türkiye çabasındayız. Bu
yolda her türlü engeli, her türlü zorluğu aşabilmemizin sırrı birlikteliğimizdir.
Bu uğurda çaba gösteren, engelsizce birlikte yaşama kültürüne katkı veren, toplumun merhamet ve
şefkat eli olan her bir kardeşimizin varlığıyla, çabalarıyla gurur duyuyor, insana hizmeti esas alan Bağcılar Belediyemizin aracılığıyla çıkarılan Birlikte
Daha Güzel Dergisi’nden her birinize içtenlikle
selam ve sevgilerimi sunuyorum…
Birlikte
Daha Kolay
Başarıyoruz
E
ngelli vatandaşların ‘Saray’da ağırlandığı ve evine kapanan tek bir
engellinin kalmadığı Bağcılar’da,
engelsiz bir hayat yaşamaları için, çalışmalarımız her yıl artarak devam ediyor.
Hep söylüyoruz; bizim engellilere bakış açımız, yardım etmekten çok kendi ayakları üzerinde durmalarına katkı
sağlamaktır. Onlar için inşa ettiğimiz
Engelliler Sarayı ve diğer tesislerimizde
engelli kardeşlerimizi hayata tutundurmaya çalışmakla kalmıyor, onları birer
meslek sahibi yaparak sosyal ve ekonomik hayatta yerlerini almalarına da katkı
sunuyoruz.
Hep söylüyoruz;
bizim engellilere bakış açımız,
yardım etmekten çok
kendi ayakları üzerinde
durmalarına
katkı sağlamaktır.
4
birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015
Engelli kardeşlerimiz de içlerindeki bu
azim ve çalışma arzularıyla her alanda
başarılara imza atarak, fırsat verildiğinde
neleri başarabileceklerini ortaya koyuyorlar. Aldıkları eğitim kursları sonucunda her biri vasıflı birer eleman oldu ve
birçok sektörde işe girip, kendileri ve ailelerine ekonomik olarak katkı sağlıyorlar.
Sporda da önemli başarılara imza atıyorlar. Aralarından Türkiye ve olimpiyat
şampiyonları çıktı. Hatta şu an Çek Cumhuriyeti’nde düzenlenen Uluslararası Bedensel Engelli Atletizm Şampiyonası’na
katılan Milli Takım’ımızda Bağcılar’dan 3
sporcumuz var. Ülkemize madalyalarla dönerek gururumuz oldular.
Engellilerle birlikte yaşama kültürünü yaygınlaştırmak maksadıyla, “Türkiye’nin Yeni
Yazarları ve Altın Kalem Ödülleri” projesi
kursiyerlerinin hazırladığı “Birlikte Daha
Güzel” isimli dergimizin gördüğü ilgi, bizleri
ziyadesiyle memnun etti. Görsel, sesli, dijital
ve kabartma olarak yayın hayatına sunduğumuz dergimizin ilk sayısında Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın
duygularını kaleme alması, bizler için ayrı
bir mutluluk kaynağı olmuştu.
İkinci sayımızda da Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu›nun Muhterem eşi Dr. Sare
Davutoğlu Hanımefendi duygu ve görüşlerini bizlerle paylaştı.
Haber ve röportajlarla dolu dolu bir dergi
olan ikinci sayımızda, engelli ve engelsiz bireylerin birlikte katıldığı “Türkiye’nin Yeni
Yazarları ve Altın Kalem Ödülleri” isimli
ve ilk dersi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Doç. Dr. Sayın Ayşenur İslam’ın verdiği
yazarlık atölyesinden mezun olan, spastik
engelli Talha Yıldız kardeşimizin çıkardığı
“Paşalar Divanı” isimli ilk kitabının röportaj
haberi, sizlerin de ilgisini çekecektir. Diğer
sayımızda da Furkan Uğur EŞİTTİ isimli diğer
kursiyerimizin “Karmaşa” isimli romanının
röportaj haberini okuyacağız.
Engelsiz Bağcılar ve engelsiz Türkiye’de hep
BİRLİKTE DAHA GÜZEL bir yaşam dileği ile
sevgi ve sayılarımı sunuyorum.
Lokman ÇAĞIRICI
Belediye Başkanı
birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015
5
Engelsiz Haberler
HADİ GÜNEŞ
Bağcılar Belediyesi’nin, hayata geçirdiği “Türkiye’nin Yeni Çizerleri ve Engelsiz Çizer
Ödülleri” Çizer Atölyesi Projesi’nin ilk çizimi, Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı ve
Usta Çizer Hasan Kaçan tarafından yapıldı. Bakan Avcı, ünlü karikatürist Hasan Kaçan
ile birlikte yaptığı çizimde uçurtma uçuran çocukları resmetti.
6
birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015
E
ngelli ve engelsiz kursiyerlerin birlikte yer aldığı “Türkiye’nin Yeni Çizerleri ve Engelsiz Çizer
Ödülleri” Çizer Atölyesi Projesi, Bağcılar Bele-
diyesi Engelliler Sarayı’nda Milli Eğitim Bakanı Prof.
Dr. Nabi Avcı’nın katılımıyla hayata geçirildi.
Engelliler Koordinasyon Merkezi
Başkanı ve Milletvekili YETİŞ’ten,
Önemli Değerlendirmeler
AK Parti Sosyal İşler Başkan Yardımcısı ve Engelliler Koordinasyon Merkezi Başkanı Dr. Murta-
Programa, AK Parti Adıyaman Milletvekili ve
za YETİŞ, AK Parti iktidarı döneminde dezavantajlı
Engelli Koordinasyon Merkezi Başkanı Dr. Murtaza
gruplara yapılan hizmetlerden, hak ve imkânların
Yetiş, AK Parti İstanbul Milletvekili Feyzullah KIYIK-
genişletilmesinden bahsettikten sonra, Bağcılar Be-
LIK, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Muammer
lediyesi Engelliler Sarayı’nda yapılan faaliyetlerden
Yıldız, Bağcılar Kaymakamı Erdal Çakır, İlçe Milli Eği-
dolayı Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı’ya
tim Müdürü Mustafa Yılmaz, AK Parti İlçe Başkanı
teşekkürlerini sunarak konuşmasını tamamladı.
İsmet Öztürk, Bağcılar İlçe Müftüsü Hasan Hüsnü
Sula, Almanya’nın Hamm Büyükşehir Belediyesi’nden Volgang Müller, Yeni Dünya Vakfı Başkanı Mahmut Göksu’nun yanı sıra okul müdürleri, engelliler
ve engelli yakınları katıldı.
Milletvekili KIYIKLIK’tan,
ÇAĞIRICI’ya Teşekkür
AK Parti İstanbul Milletvekili Feyzullah Kıyıklık
da Türkiye’de çok güzel şeyler olduğunu belirterek,
“Bağcılar Belediye Başkanımız Lokman Çağırıcı’ya güzel işler yaptığından dolayı teşekkür ediyorum.” dedi.
birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015
7
Başkan ÇAĞIRICI’dan, Çizerlere Başarı Dileği
Avcı, dezavantajlı gruplar için hükümetin çok daha
Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı ise
“2013’de 311 engelli öğretmen atadık, bugün de
çizim kursuna katılan kursiyerlerin; huzurun ve mut-
1282 arkadaşımız sınıflarda öğrencilerle buluştu.
luluğun tablosunu çizeceklerini belirterek, “Türki-
Okula gidemeyen engellilere de evlerinde eğitim
ye’nin Yeni Yazarları ve Altın Kalem Ödülleri” Ya-
vermeye devam ediyoruz” dedi.
büyük projeler hazırladığını belirtti. Bakan Avcı,
zarlık Atölyesi’ne katılan 18 kursiyerimizin kitapları
çıktı. Onlar işlerini başarıyla tamamladılar. Altın Kalem ödülüne layık görüldüler.
“Türkiye’nin Yeni Çizerleri ve Altın Çizer Ödülle-
Spiker Özge Uzun’un sunduğu programın iler-
ri” Çizer Atölyesi’ne katılan kursiyerlerimiz de, inşal-
leyen dakikalarında karikatürist Hasan Kaçan ile
lah başarıya ulaşarak usta kalemlerin desteğiyle iyi
‘uçurtma uçuran çocuklar’ resmini çizen Bakan
birer çizer olacaklar.” diye konuştu.
Avcı, engelli kursiyerler Muhammet Uğur Bitgay ve
Bakan AVCI’dan Önemli Mesajlar
“Birlikte Daha Güzel Kampanyası” kapsamında görme, işitme, zihinsel, bedensel engelli, engelli
yakını ve engelli olmayan toplam 26 kursiyerin ka-
8
Bakan AVCI, Karikatürist KAÇAN İle
Birlikte Çizim Yaptı
Uğur Tapan ile de çizim sanatı üzerine sohbet etti.
Bakan Avcı, kum gösterisini ilgiyle izlediği sanatçı ile
resim çizerken, “Teşekkürler Bağcılar” diye yazınca
alkışlandı.
tıldığı “Türkiye’nin Yeni Çizerleri ve Engelsiz Çizer
Başkan Çağırıcı, günün anısına engelli kursiyer-
Ödülleri” Çizer Atölyesi Projesi’nin açılışı programın-
lerin yaptığı bir yağlıboya tablosunu, Bakan Avcı’ya
da konuşan Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Sayın Nabi
hediye etti.
birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015
Engelsiz Kitaplar
HADİ GÜNEŞ
Bağcılar Belediyesi Engelliler Sarayı’nda engelli ve engelsiz kursiyerlerin birlikte katıldığı “Türkiye’nin Yeni Yazarları ve Altın Kalem Ödülleri” Yazar Atölyesi Projesi’nden mezun olan kursiyerlerden Talha Yıldız’ın, “Paşalar Divanı” isimli ilk kitabı okurların beğenisine sunuldu.
Kendisi ile yaptığımız keyifli söyleşiyi, buyurun beraber okuyalım.
Merhaba Talha bize kendini
tanıtır mısın?
1989 yılı, 16 Ocak’ta dünyaya geldim. Doğum
sırasında oksijensiz kalmamdan dolayı hayatımı
bir engelli olarak devam ettiriyorum. Çeşitli sebeplerden dolayı 10 yaşında okula başladım. İlkokulu
Bağcılar’da, liseyi de Kemal Hasoğlu Lisesi’nde bi-
tirdim. Şimdi ise İstanbul Üniversitesi’nde açık öğretimden tarih bölümünü okumaktayım.
Kitap okumaya olan ilgin nasıl başladı?
Kitap okumaya olan ilgimin genetiğe dayandığını düşünüyorum. Çünkü benim babam doğru
dürüst tahsil görememesine rağmen kitap okuma-
birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015
9
şefi olan Naci Bayburt’la tanıştırdı. Ondan gerekli
bilgileri aldıktan sonra adli tıp bölümlerini yazmak
için Adli Tıp doktoru Sadi Çağdır’la tanıştım. Bu üç
kişi romanın temelini oluşturmamda bana desteklerini esirgemediler.
İsmail Bey, Naci Bey ve Sadi Çağlarla birlikte
özel bir teşekkür de İlmek Kitap Yayınlarına. Kitabımın hazırlık aşamasından baskısına kadar
desteklerini esirgemeyen İlmek Kitap Yayınlarının
Genel Koordinatörü Hasan Feyzi GİRAY Bey’e teşekkürlerimi bir borç biliyorum.
ya ve araştırmaya çok meraklı biri. Ben de onun
yolunu takip ediyorum. Daha sonra, Peyami Safa’nın romanlarıyla başlayarak, Ömer Seyfettin ve
dünya klasikleri ile kitap sevgimi pekiştirdim.
Kitap yazma isteği ne zamandan beri var?
İlkokuldayken öğretmenimiz kitaplarımızdan
hikâyeler okur, hikâyenin belli bir yerinde durur
ve gerisini bizim getirmemizi isterdi. İsteğimin ilk
kıvılcımları burada atıldı. İsteğimin temellerini ise
ortaokulda attım. Bir gün edebiyat hocam yanıma
geldi ve benden bir hikâye yazmamı istedi. Ben
de hemen kolları sıvadım. Hocam hikâyeyi beğendiğini söyledi. Bu hikâye yazma isteğimi daha da
kamçıladı. Fakat siz de bilirsiniz ki roman yazmak
cesaret ister. Ayrıca bir destek olmadan roman yazılamaz. Bu yüzden bu isteğimi belli bir süre rafa
kaldırmak zorunda kaldım. Bir süre sonra Bağcılar
Belediyesi’nin yazarlık atölyesi açtığını duydum.
Hemen oraya katıldım. Kursun sonunda yapılan
yarışmada ilk üçe girdim. Ödül olarak şimdi yazdığım romanımı basma sözü aldım.
Ailen seni destekledi mi?
Ailemde beni yegâne destekleyen annemdi. Bu
yazma sürecinde yaptıklarından dolayı annemin
hakkını ödeyemem. Eğer annem olmasaydı belki de
bu roman ortaya çıkmazdı. İkinci olarak, sevgili kardeşim Merve’yi de unutmamak lazım. Bu iki kişi dışında ailemden pek destek gördüğüm söylenemez.
Ben, yazarlar hakkında ufak bir araştırma yaptım ve
şöyle bir neticeye vardım: Genel olarak baktığımda
yazarlara birkaç kişi dışında destek verilmemiş. Yani,
bu başıma gelen yeni bir durum değil.
Kitap kahramanlarından en yakın
olduğun hangisi?
Bu soru neredeyse bütün yazarlara sorulmuştur. Ben lafı dolandırmadan hemen söyleyebilirim.
Roman kahramanlarımdan bana en çok benzeyen
karakter tabii ki polis muavini Mustafa. Yaşam tarzı,
benim yaşam tarzıma paraleldir. Çünkü daha önce
söylediğim gibi hep bir polis olmak istemişimdir. Bu
yüzden Mustafa da romanda beni temsil ediyor.
Neden polisiye?
Bu sorunun iki temel cevabı var. İlk olarak; okuduğum polisiye romanlardan etkilenerek hep bir
cinayet masasında çalışıp gizemli olayları çözmek
istemişimdir. İkincisi ve en önemlisi, bu benim ilk
romanım olduğu için diğer yazılmış romanlardan
farklı olması gerekiyordu. Bu yüzden böyle bir
hikâyeyi kaleme aldım.
Kitabının ön hazırlıkları için
neler yaptın?
Abim kadar sevdiğim, bir işadamı olan İsmail
Öksüz’e başvurdum. O da beni Olay Yeri İnceleme
10
birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015
Yazma süreci içinde karşılaştığın
zorluklar nelerdi?
Yazma sürecinde kardeşim hem okuluna devam
ediyor, hem de hikâyeyi düzenlememe yardımcı
oluyordu. Kardeşimin dersleri her zaman öğlen
13 akşam 8 arası olduğu için ya sabah erkenden
kalkıp yazıyorduk, ya da akşam geldiği zaman. Bu
da hikâyeyi yazmamızı oldukça aksatıyordu. Ayrıca bu bir polisiye olduğu için polislerle görüşmek
zorundaydım. Bu romanı yazarken polisliğin diğer
mesleklere hiç benzemediğini gördüm. Mesela
bir polisle görüşmek istiyorsanız ondan randevu
almak zorundasınız. Buluştuğunuzda her an poli-
sin bir göreve çıkabileceğini akıldan çıkarılmaması
gerektiğini öğrendim. Aynı şekilde Adli Tıp’ta da
öyle. Velhasıl bu tip insanlarla görüşmek gerçekten
meşakkatli bir iş. Eğer yazmayı sevmiyorsanız bu
işe hiç kalkışmayın derim.
Columbo, 2010-2013 yılları arasında yayınlanan
Kanıt dizisi ve 2014’te yayınlanmaya başlayan Filinta adlı dizidir.
Yazarken yaşadığın ilginç bir anın var mı?
Evet, var. Her zaman yeni romanlar çıkmış mı
diye takip ederim. Bazı roman kahramanlarını da
benimsemişimdir. Bunlardan bazıları Micheal Connely, Harry Bosch, Micheal Haller. Tess Gerritsen,
Rizzoli & Isles serisi. Dan Brown, Robert Langdon.
Agatha Christie, Hercule Poirot. Peyami Safa, Cingöz Recai.
Kitabım için bir avukattan zar zor bir randevu
kopardım. Hatta bana sonrası için randevu vermeyi teklif etti. Ama ben durumun acil olduğunu söyleyerek o gün randevuyu aldım. Akşam saat dokuz
için anlaştık. O gün de kar fırtınası vardı. Bu yüzden
bana randevuyu ertelememizi tavsiye etti. Ama
ben acil olduğu için o güne ısrar ettim. Gideceğim
yer takribi olarak beş yüz metreyi buluyordu. Oraya
vardığımda bedenimi tamamen kar kaplamıştı. İnsanlar bana “Bu çocuğun bu havada dışarıda ne işi
var” der gibi bakıyordu. Öyle ki, avukattan bilgileri
alıp eve gittiğimizde saat gece on ikiyi buluyordu.
Engelli olmak yazar olmak için bir
dezavantaj mı?
Aynı romanı sağlam biri yazsa, benim yaşadıklarımın ne kadarını yaşar? Kendime verdiğim
cevap şu oluyor: Bir engellinin, bilhassa polisiye
roman yazarken, sağlam bir insana göre dezavantajları çok daha fazladır. Çünkü polisiye roman,
başka roman türlerine göre daha çok teknik bilgi
barındırır ve teknik bilgiyi her isteyen kolayca elde
edemez. Özellikle benim gibi biri.
Romanı yazarken sana neler
ilham verdi?
Elbette ki her yazar gibi karakterlerimi oluştururken bana ilham veren birçok şey oldu. Bunlardan en önemlileri 1970’lerin fenomen dizisi
Severek takip ettiğiniz yazar ve
kahramanları var mı?
Yaşamında iz bırakan bir yazar ve roman
var mı?
Bu soruya rahatlıkla evet cevabını verebilirim.
İşim gereği sevsem de sevmesem de bütün yazarları takip ederim. Lakin iki yazar ve romanı var ki
onlar benim için birinci sıradadır. Birincisi Peyami
Safa - Canan, ikincisi ise Tolstoy-Diriliş
Talha, artık bu keyifli röportajın sonuna
geldik. Son olarak okuyucularımıza
söylemek istediklerin nelerdir?
Öncelikle bize bu imkanı veren Belediye Başkanımız Lokman Çağırıcı’ya çok teşekkür ediyorum. Bu
imkânlar sunulmasaydı şimdi bu kitabımız olmazdı.
İkinci olarak; bu romanı yazmakla bir nevi engelli arkadaşlarımı edebiyat alanında temsil edeceğimi düşünüyorum. Engelli arkadaşlarım daha önce
roman ve hikâye yazmışlar. Lakin polisiye bu alanda
ilk olacak. Umarım okuyucularımın beklentilerini
karşılamayı başarabilirim. İnşallah zevkle okurlar.
Verdiğin bilgiler için teşekkür eder başarılarının devamını dileriz.
Haber Aktüel
HADİ GÜNEŞ
MARMARA BÖLGESİ YARIŞIYOR!
“Türkiye Yemek Yarışması ve Altın Tencere Türkiye Ödülleri”
Marmara Bölge Finali BURSA’da yapıldı.
E
ngelli bireylerin yeteneklerine ve üretim potansiyellerine dikkat çekerek, toplumda farkındalığı artırmak
maksadıyla ilk olarak 2013 yılında başlatılan “Türkiye
Yemek Yarışması ve Altın Tencere Türkiye Ödülleri” projesinin 2.si için start verildi.
Görme, işitme, bedensel ve hafif zihinsel engelli yarışmacılardan oluşan yarışma masalarına spor, sanat, siyaset,
iş dünyası ve akademik dünyadan tanınmış kişiler eşlik ettiği yarışma formatı ülkemizde ve Avrupa’da bir ilk olma
özelliği taşıyor.
Yarışma jürisi; TAŞPAKON Başkanı Gökhan TUFAN,
Euro-Toques Türkiye Temsilcisi Samet GÜNEY, “Aşçılık
Milli Takımından Selahattin CAN, Halil GÜLDEMİR, Murat
COŞKUN, Emrah ATAL, Fuat ASLAN, Ömer ÇULFAR, Ömer
ESEN”, Radisson Blu Hotels Hakan ALSAÇ, 1892- Hacı
Abdullah Et Lokantası’ndan Abdullah KORUN, Köşkeroğlu
12
birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015
Baklavaları’ndan Elif ÇAKAN ve TV Programcısı-Yazar Meltem AÇIKEL gibi kamuoyunun yakından tanıdığı kişilerden
oluşmaktadır.
Kurumların engellilerle birlikte yaşama kültürünü artırmak konulu projelerde, ülke genelinde ortak hareket
etme kabiliyetini artırmak hedefiyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Bursa Büyükşehir Belediyesi, Rize Belediyesi,
Bağcılar Belediyesi, Euro-Toques (Avrupa Aşçılar Birliği),
TAŞPAKON, Beykent Üniversitesi, Doğal Tarifler Yayınevi,
1892- Hacı Abdullah Et Lokantası ve Köşkeroğlu Baklavaları gibi kurumların işbirliği ile Türkiye genelinde yapılacak
proje bölge finali ilk olarak Bursa’da gerçekleştirildi.
2. Türkiye Yemek Yarışması ve Altın Tencere Türkiye
Ödülleri, Marmara Bölge Finali Yarışmasında Bursa ekibi 1.
oldu.
KARADENİZ BÖLGESİ YARIŞIYOR!
“Türkiye Yemek Yarışması ve Altın Tencere Türkiye Ödülleri”
Karadeniz Bölge Finali RİZE’de yapıldı.
unuculuğunu İnci Ertuğrul’un yaptığı, “2. Türkiye Yemek yarışması ve Altın Tencere Türkiye Ödülleri” Karadeniz Bölgesi Finali, engelli ve engelsiz yarışmacıların
birlikte katılımıyla Rize İsmail Kahraman Kültür Merkezinde
yapıldı.
S
Jüri eşliğinde yapılan yemek yarışmasında Karadeniz yöresine ait yemeklere de yer verilerek Rize’nin yemek kültüründen örnekler de sergilendi.
Engelli bireylerin yetenek ve üretim potansiyellerine dikkat çekerek istihdam imkânlarını arttırmak maksadıyla, ülke
genelinde engelli ve engelsiz yarışmacıların birlikte katıldığı
yarışmada yarışmacılar yemek pişirerek hünerlerini sergiledi.
Kısa bir tanıtım filmi ile başlayan yemek yarışmasında
açılış konuşmasını Rize Belediye Başkanı Prof. Dr. Reşat Kasap yaptı.
Yarışmaya davetli olarak, AK Parti Rize Milletvekilleri
Hasan Karal, Hikmet Ayar, Osman Aşkın Bak, Rize Belediye
Başkanı Prof. Dr. Reşat Kasap, AK Parti Kadın Kolları Başkanı
Sema Topaloğlu Yağcıtekin, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Rektörü Hüseyin Kahraman, Ticaret Odası Genel Sekreteri Gafur KARALİ, İl Müftüsü Yusuf Doğan ve çok sayıda
vatandaş katıldı.
Karadeniz Bölgesi Finali, Bağcılar Belediyesi Koordinatörlüğünde Rize Belediyesinin ev sahipliğinde; ÇAYKUR,
Ticaret Borsası, Ticaret ve Sanayi Odası destekleriyle gerçekleştirildi.
2. Türkiye Yemek Yarışması ve Altın Tencere Türkiye Ödülleri, Karadeniz Bölge Finali Yarışmasında Rize ekibi 1. oldu.
Başkan Kasap konuşmasında, engelli bireylerin yetenek
ve üretim potansiyeline dikkat çekerek engelli vatandaşların
gönüllerindeki yerinin çok ayrı olduğunu belirterek, “Böyle bir
organizasyona ev sahipliği yapmanın mutluluğu içerisinde bulunmaktayım. Rize Belediyesi olarak sosyal ve kültürel faaliyetleri önemsiyoruz. ‘Engelsiz Rize’ projemiz çerçevesinde hemşehrilerimizin daha yaşanabilir bir şehirde olmalarını sağlamak
açısından şehir içerisinde yaptığımız ve yapmaya devam ettiğimiz düzenlemelerin yanında, bu tür organizasyonlara da
destek vermekteyiz. Bu organizasyonun Rize’de yapılmasında
büyük emeği olan başta AK Parti Rize Milletvekili’miz Hasan
Karal’a ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi.
birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015
13
Haber Aktüel
HADİ GÜNEŞ
TÜRKİYE YARIŞIYOR!
TÜRKİYE YEMEK YARIŞMASI VE ALTIN TENCERE TÜRKİYE ÖDÜLLERİ,
FİNAL PROGRAMI İSTANBUL’DA YAPILDI.
Ü
lkemizin yedi bölgesinden katılan engelli-engelsiz yarışmacılar, Bağcılar Belediyesi Engelliler
Sarayı’nda düzenlenen 2. Geleneksel “Türkiye
Yemek Yarışması ve Altın Tencere Türkiye Ödülleri”
programında hünerlerini sergiledi. Yarışmada İç Anadolu Bölgesi adına katılan Kayseri ekibi ‘yağlama’ adlı
yemek ile 1’inciliğe layık görüldü. Kayseri ekibi ödülünü Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır’ın elinden aldı.
Final yarışmasında Akdeniz’i Adana, Doğu Anadolu’yu Malatya, Ege’yi Afyonkarahisar, Güneydoğu
Anadolu’yu Şanlıurfa, İç Anadolu’yu Kayseri, Karadeniz’i Rize ve Marmara’yı da Bursa ekibi temsil etti.
Yemekler; TV Programcısı-Yazar Meltem Açıkel, TAŞPAKON Başkanı Gökhan Tufan, Avrupa Aşılar Birliği
Türkiye Temsilcisi Samet Güney, TAŞPAKON ‘dan Ömer
Atan ile Fuat Arslan, RADISSON Blue Otel’den Hakan
Alsaç ve Köşkeroğlu Baklava Elif Çakan’dan oluşan jüri
tarafından değerlendirdi.
ÜNLÜ İSİMLER, AŞÇI KIYAFETLERİ GİYDİ
Spiker İnci Ertuğrul’un sunduğu ve çekişmeli geçen
yarışma sırasında aşçı kıyafetini giyinen yarışmacılara
oyuncu Zeynep Özyağcılar, sanatçı Yağız, spiker Cem
14
birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015
Ceminay ve Rumeli Ekrem’in de aralarında bulunduğu
ünlüler eşlik etti. Yarışmacılar hazırladıkları nefis yemekleri jürinin beğenisine sundu.
Değerlendirme sonucu birinciliği Kayseri ekibi
hazırladıkları ‘yağlama’ adlı yemek ile elde ederken;
ikinciliği Marmara Bölgesi adına katılan Bursa ekibi
‘hünkârbeğendi’ ile ve üçüncülüğü de Akdeniz adına
katılan Adana ekibi ‘tepsi kebabı’ ile elde etti. Yarışmada dördüncü ise Karadeniz ekibi oldu.
Dereceye giren yarışmacılar, ödüllerini Bakan Bozkır ve Başkan Çağırıcı’nın elinden aldı.
EFSANE BAŞKAN LOKMAN ÇAĞIRICI’YI
KUTLUYORUM
Bakan Bozkır programdaki konuşmasına “Bağcılar’a
gelmek insanlara mutluluk veriyor. Bağcılar insanı da
ayrı bir güzelliğe sahip. Misafirperver, sevgi dolu olan
insanların bulunması herkesi mutlu ediyor.” diyerek başladı. Başkan Çağırıcı’nın efsanevi bir belediye başkanı
olduğunu vurgulayan Bozkır, “Bu öyle kolay olmuyor.
Engelliler Sarayı’nı düşünmek, hizmete sunmak, engellilerin ücretsiz olarak evlerinden alınıp kurs verilmesi;
dua etmemizi sevgi ve saygıyla yad etmemizi gerektiren
projelerdir. Bu projeler belediyecilik anlayışı ile vizyonunu
da gösteriyor. Bağcılar Belediyesi’nin hizmete sunduğu
uluslararası projeler de ülkemizi dünyada en iyi şekilde
tanıtıyor. Bu projeler engellilerimizin de kendilerini daha
güvende hissetmesini sağlıyor.” diye konuştu. Son 10
yılda engellilere yönelik önemli projelerin hizmete sunulduğunu anlatan Bozkır, 2005’da Engelli Yasası’nın
çıktığını, 700 bin engellinin beyaz bastonunun ücretinin
sağlandığını, evde bakımlarının yapıldığını kaydetti. 460
bin kişiye evde bakım hizmeti sağlandığını da kaydeden
Bozkır, 6 bin engelliye de yatılı rehabilitasyon hizmeti verildiğini, işitme cihazlarının da reçeteyle ödendiğini anlattı. Bağcılar Kaymakamı Erdal Çakır ise Engelliler Sarayı’nda engellilerin başarılarına şahitlik yaptıklarını anlattı.
ENGELLİSİ MUTLU OLAN TOPLUMU
HEDEFLİYORUZ
Başkan Çağırıcı da geçtiğimiz yıl “Birlikte Yemek
Yapıyoruz-Birlikte Daha Güzel” programını düzenlediklerini belirterek, ülkemizin 7 bölgesine ait farklı lezzetleri buluşturduklarını anlattı. 14 ülkeden yarışmacının katıldığı Uluslararası Engelliler Yemek Yarışması’nı
düzenlediklerini de hatırlatan Çağırıcı şunları söyledi:
” Türkiye’de ve Avrupa’da benzeri olmayan sarayı engelli kardeşlerimiz için inşa ettik. Sarayda 36 branşta
1500 engelli kursiyer hizmet alıyor.” Bağcılar Belediyesi olarak engellilerin her programında yer aldıklarını da
kaydeden Çağırıcı, “Fati ile birlikte yürüyoruz, engelli
kardeşlerimizle Kastamonu’da su altı dalışı yaptık, balık tutuyoruz, Adalar’da yürüyüş yapıyoruz, sokaklarımızda el ele tutuşuyoruz.” dedi.
Yıldırım ise konuşmasında engellilerin artık sahipsiz olmadığını vurgulayarak, 460 bin engelliye evde bakım
hizmeti sunduklarını ve maaş verdiklerini kaydetti. Yıldırım, bakıma muhtaç engellilere bakım kurumlarında
ömür boyu hizmet verdiklerini, 89 merkezde 6 bin engellinin hizmet aldığını ifade etti. AK Parti İlçe Başkanı
İsmet Öztürk de Engelliler Sarayı’nda engellilere ücretsiz hizmet verildiğini belirterek, “Engelli kardeşlerimiz
kendilerine verilen fırsatı değerlendirerek, kabiliyetlerini ortaya koyuyorlar” dedi.
ENGELLİ SEMAZEN VE KAFKAS EKİBİ
ALKIŞ TOPLADI
Programda Engelliler Sarayı müzik ekibi birbirinden
güzel eserleri seslendirirken, Engelli Semazen grubu,
Kafkas ekibi ve ‘Sev Kardeşim’ şarkısını işaret diliyle söyleyen Sibel alkış topladı. Engelli kursiyer Kazım
Şahin de yağlıboya çalışmasını Bakan Bozkır’a hediye
etti. ‘Bayrak’ şiirini okuyan Minik Melek davetlileri duygulandırırken, maskot Fati’nin davetlilerle sohbeti de
ilgiyle dinlendi. Program sonunda Bakan Bozkır, Bağcılar Belediyesi Engelliler Sarayı’ndaki atölyeleri gezerek
bilgi aldı.
ENGELLİLER ARTIK SAHİPSİZ DEĞİL
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Engelli Yaşlılar
Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Hulusi Armağan
birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015
15
Bunlar da Yaşanmış
AYHAN BAHÇELİ
Bakmak mı Görmek mi?
Yaşam kimse için aynı olmuyor. Kimi kısa, kimi
uzun, kimi sarışın, kimi esmer, kimi çalışkan kimi
tembel, kimi güzel kimi çirkin…
Bir de daha farklı olanlar var. Kimi göremiyor, kimi
duyamıyor, kimi yürüyemiyor, kimi sizler gibi düşünemiyor, kimi konuşamıyor. Ama herkesin duyguları var,
herkesin özel bir yanı var, yetenekleri var. Kimileri,
güzel şarkı söyler kimileri söyleyemez, şarkı söyleyemeyen de çok iyi dans edebilir.
İşte, hayatta insanların eksik olan bir yerleri tamamladıkları ve o yeri anlamlandırdıkları ile ilgilenirsek,
farklılık yerine farkındalık olur. Bunlar da yaşanmış
dediğimiz bu bölümde; engellilere olan bakış açıları
ve farkındalığı anlatan gerçek hikâyeler bulacaksınız.
Oğlum Sen Sakat Mısın?
Bir gün belediye otobüsüne bindim ve karşılıklı
koltuklardan birine oturdum. Sırtım gittiğimiz yöne
dönük, karşımda da 65-70 yaşlarında bir amca oturuyordu. Yaklaşık 10 km. kadar gittik ama o 10 km.
boyunca amca kıvrandı durdu!
Bir şeyler soracak ama kendi kafasında toparlamaya çalışıyor fakat bir türlü cesaretini
toparlayıp soru sormaya yeltenemedi.
Beni incitmeden merakını gidermek
istediğinin farkındaydım. Sonunda
yanındaki demiri tutarak öne doğru
eğildi. Ben de o 10 km’lik muazzam
soruyu merak ettim açıkçası!
Hatta “Tam soruyu sormaya
yeltenmişken insem arkamdan
da gelir en iyisi dinleyeyim.“
diye düşündüm.
Ve amca kan ter içinde sordu:
“Oğlum sen sakat mısın?”
Meğerse amcanın bütün derdi buymuş.
Ben de:
“Çok mu belli oluyor
amca?” dedim.
Amca da: “Öyle demek istemedim” dedi.
Ben de “Doğuştan yok”
dedim.
16
birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015
Amcanın teri bitti. Derinden bir “Ohhh” çekip geriye yaslandı.
Yaklaşım ve soru sorma biçimi bazı insanları hep
korkutmuştur. Oysaki bu soruyu sormak için 10 km
yolda kendine cefa çektirmeye gerek yoktu.
Bana, ilk bindiğinde: “Allah yardımcın olsun. Neden kolların yok?” dese ben cevabını verirdim.
İnsanların dışarıdan bize olan gözlemleri “Aman
üzülmesin. Ben bir şeyi yanlış söyleyip, üzmeyeyim.”
oluyor. Oysaki bilmeleri gereken önemli husus biz
kendi içimizde, kendi yaşantımızda, kendi kendimize
iken engelli değiliz. Bizim engelliliğimiz onlar fark
edince belli oluyor.
Deplasmana Gidiyoruz
En keyif aldığımız şeydi, tekerlekli sandalyede basketbol oynamak. Hele bir de deplasmanlı lig yeni kurulmuştu o yıllarda. İple çekerdik hafta sonlarını.
Yine iple çekip de getirdiğimiz günlerden biri daha
gelmişti. Yine deplasmana gidiyorduk!
En son antrenmanda, koçumuzun verdiği talimat
gereği herkes cuma akşamı otobüsün kalkış vaktine
bir saat kala otogarda buluşacaktı.
Yavaş yavaş toplanmaya başlamıştık. Ancak Adnan
ortalıkta yoktu. Otobüsümüzün kalkmasına çok az bir
zaman kalmasına rağmen Adnan hâlâ gelmemişti. O
zamanlar cep telefonu da yok ki arayıp nerde olduğunu öğrenelim. Kaygımız tavan yapmak üzereyken
otobüs muavininin, afallamış olarak bir yöne baktığını
gördük. O kadar kaygılı bakıyordu ki biz muavinin o
durumuna bakmaktan, onu bu hâle getiren şeyin olduğu yöne bile bakamıyorduk.
Nihayetinde kafamızı çevirdiğimizde, iki bacağını
diz üzerinden tren kazasında kaybeden ve protezlerle
yürüyen, ancak uzun bir şehirlerarası yolculuk yapacağımız için protezlerini, omuzlarına almış ve tekerlekli
sandalyesi ile bize doğru gelen Adnan’ı gördük.
Garibim muavin, tekerlekli sandalyede oturan bir
kişinin omuzlarında da biri oturuyor ama o oturan kişinin belden yukarısı yok, vaziyetinde Adnan’ı görünce
şoka girmiş.
Tabi bunu gören Adnan rahat durur
mu? Yola çıktık. Yaklaşık üç saat sonra
hostes düğmesine basarak bizim muavini çağırıyor ve diyor ki;
Ayak parmaklarım kaşınıyor, bagajdan ayaklarımı getirir misin?
Küçücük Bir Top
Hiçbir çocuk yoktur ki görüp de küçük bir topun
peşine düşmesin. İşte küçük büyük herkesin neşe
kaynağı bir topla başlamıştı bu hikâyede. Bazen en
masum şeyler dahi hayatlarımızı karartmaya neden
olabiliyordu.
Bundan yıllar evveldi. Ben henüz yedi yaşında bir
çocuktum. Bütün mahalle bir hüzne bürünmüştü.
Çünkü komşumuzun oğlu Fatih ağabey hastaneye
kaldırılmıştı. Anladığım kadarı ile mahallede arkadaşları ile top oynarken, komşu evlerden birinin damına
top düşmüş ve topa en son vuran 12 yaşındaki Fatih
abi olduğu için de topu oradan alma görevi de ona
düşmüştü. Sonradan olanlar olmuştu işte. Ucu açık
bırakılmış elektrik kablosunun üzerine basmasıyla yoğun bir elektrik akımına kapılmış, vücudu fena halde
yanmıştı. Söylenenlere göre yaşama ihtimali çok düşüktü. Zaten yaşasa bile ayaklarını, ellerini kaybetme
ihtimali vardı. Komşu teyzeler kendi aralarında konuşurken sürekli vahlanıp “Yaşamasa daha iyi eli ya da
ayağı olmadan nasıl yaşayacak, yaşamasının ne anlamı olacak.” diye ahkâmlar kesiyordu. Ben henüz
yedi yaşındaydım fakat o yaşta olmama rağmen çok
garip gelmişti bana, başkasının evladının yaşamasını
dilemek yerine ölmesinin, eksik uzuvlara sahip olmaktan daha şanslı bir durum olacağına karar vermeleri. Benim o küçücük beynim bunu algılamakta
zorlanıyordu ama o koskocaman teyzelerin, amcaların belli ki bildiği, benimse bilemediğim başka şeyler
vardı. Yoksa o çok sevdikleri komşularının evladının
ölmesini niye istesinlerdi ki!
Kendi çocuğun ölsün ister misin?
Kolu bacağı olmasa da sadece hayatta olsa
yetmez mi? anne olana baba olana.
Aynen böyle olmuştu işte.
Fatih abinin ailesi onu hayatta tutmak için
her şeyi yaptılar ve hayatta da kaldı çok şükür.
Zorlu bir yaşam bekleyen Fatih abinin karşılaşacağı zorlukları hayal edip ölümünün onun adına daha
hayırlı olacağına kendilerince fetva verenlerden artık
ses çıkmıyordu. Acımanın dışında kıllarını dahi kıpırdatmamışlardı. Şimdi düşünüyorum da henüz yaşama savaşı veren Fatih abiye ve belki binlercesi ne toplum daha en baştan hayata atılmadan kendi engelini
koymuştu. Kolaycılığı seviyorduk ya! İşte böyle bir
toplumduk. Biz o zamanlar cahildik.
Yıllar geçti. Şimdi Fatih abi büyüdü. Şartlar uymadığı için üniversiteye gidemedi ama liseyi bitirdi.
Bilgisayar kursundan sonra kendi işini açtı, küçük
bir bilgisayar tamir
dükkânı. Artık kendi
ayakları üstünde durabiliyordu. Pardon ayakları
mı dedim ben? Değnekleri
desem daha doğru olacak çünkü
o zaten ayaklarını kaybetmişti. Ama
biz toplum olarak ayaklarımızın üzerinde
ancak iki ayak olursa durabileceğimizi aksi takdirde
acınası muhtaç insanlar grubuna dâhil olunacağına
kanaat etmemiş miydik? Fatih abi bu ön yargıyı kırmayı başardı büyük mücadelelerle. Evlendi, çocukları
oldu. Kendisi yaşamına ayaksız devam etmek zorunda kaldığında da yıllar geçip genç bir adam olduğunda da ona ön ayak olacak destek olacak hiçbir STK
yoktu. Yine iş başa düşmüş, işlevini neredeyse yarı
yarıya kaybetmiş olan kollarını sıvamış. En azından
kendisinden sonrakilere rehberlik edebilmek destek
olabilmek için yola koyulmuştu bile. Yıllarca kimse bir
dernek kurmaya ihtiyaç duymamıştı çünkü çoğumuz
bana neci değil miyiz? Başımıza ya da bir yakınımızın
başına gelene dek gözlerimizi kapatır dünyanın bir
kısmıyla aramıza duvar örmez miyiz? Sanki o gözler kapanınca saklandığımız gerçekler gerçekten yok
olacakmış gibi. Zaten engelli ise engelli derneğini
kendisi kurmalıydı değil mi ama.
O teyzeler amcalar da öyle yapmıştı işte. Ölmesinin daha hayırlara vesile olacağına karar vermişlerdi
bir kere. Herkese inat yaşam mücadelesini kazanmıştı
ama yazık ki kimse mahcup olmamış olacak ki o zorlu
yolculuğunda hiç kimse elini uzatmamıştı. Gözlerini
kapayarak Fatih abiyi yok kabul etmişlerdi.
Ama Fatih abi yok olmadı elbette. O kendi
inancı ve mücadelesinin ışığını etrafına
saçmaya devam ediyor. Gücü yettiğince rehberlik ediyor,
derneğinde eğitimler
verdiriyor, oluşturduğu kütüphanesindeki
kitaplarını paylaşıyor,
düşünüyor, yorumluyor, aydınlanıyor ve
aydınlatıyor.
Ne güzel insansın
sen Fatih abim.
Bu bölümdeki hikâyeler, İlmek Kitap’tan çıkan” Ayhan BAHÇELİ’nin Topal Öyküler” isimli eserinden alınmıştır.
Eseri almak isteyenler www.bencemakul.com sitesinden temin edebilirler.
birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015
17
Engelsiz Mekânlar
MUSTAFA GÜRSES
ENGELSİZ KÜTÜPHANE!
Kütüphanemizde biz çalışanların yanı sıra uzaklardan yakınlardan gelen gönüllü çalışanlar ve
okullardan gelen stajyerlerle beraber gücümüzü birleştirip çalışmalarımızdan
daha iyi bir verim alma yolunda ilerliyoruz.
H
alk dilinde tavukkarası (gece körlüğü) olarak bilinen
bir görme engelim var. Bu görme engelim ilk, orta
ve lise eğitimim boyunca beni gören arkadaşlarım
arasında eğitim öğretimimi tamamlayacak kadar az çok
idare etti. O dönemlerde bilgiye erişim ve kitap okuma konusunda çok büyük sıkıntılar yaşadım. Eğitim öğretimimi
sürdürmek adına o zamanlar çok az görüşümle kitap okuyup deftere yazarken normalden daha fazla bir aydınlık
ortamın oluşması, sınıfta tahtaya en yakın yerde olmam
gerektiği gibi, yazıların da belli büyüklükte ve kalın ve karşıt renklerde olması gerekirdi. Bu ortamları çoğu zaman
bulamazdım. Okulda tek görme engelli olmanın verdiği
ürkeklik ve çekingenliğin de etkisiyle aynı zamanda bilinçli
bir aile ve çevreye sahip olmadığımdan öğrenim hayatımda belli bir seviyeyi geçemeden okullardan mezun oldum.
Geçmişte yeri geldi ders kitaplarımın haricinde örneğin bir
roman okumak istedim veya bir araştırma yapmak adına
ansiklopediyi karıştırmak istedim. Gerek roman okuma
gerekse ansiklopedi karıştırma esnasında uygun yazı boyutunun olmaması, gerekse yeterli derecede aydınlık ortamın
olmaması sebebiyle bunları bırakmak zorunda kaldım.
18
birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015
Görme kabiliyetimi neredeyse tamamen kaybettiğim dönemde İngilizce-Türkçe sözlüğü çevremdeki yakınlarıma
rica minnet okutturup kelimeleri ezberleyip İngilizceyi öğrenmeye çalışırdım. Gerek bana sözlüğü okuyanlara daha
fazla rahatsızlık vermemek adına, gerekse sözlüğü okuyanların bazen mırın kırın ettiğini hissedince bu yabancı dil
sevdamdan o dönem vazgeçtim. Gözlerimi neredeyse tamamen kaybettikten sonra görme engelliler için bilgisayar
eğitimi aldım ve daha sonra çeşitli engelleri atlayarak benim
geçmişte yaşadığım sıkıntıları şimdi görme engelli bireylere
yaşatmayacak olan, hayatımı güzel manada değiştiren Engelliler Sarayı Kütüphanesi’nde çalışmaya başladım.
Ellerini kullanamayan veya kullanmakta güçlük çeken fiziksel engelliler, az gören ve hiç görmeyen engelliler başta
olmak üzere tüm engelli arkadaşlarımızın bilgiye erişimde
önündeki engelleri kaldırmak amacıyla, Bağcılar Belediyesi tarafından faaliyete geçirilen Engelliler Kütüphanesi
neredeyse hiç görmeyen bir görme engelli olarak benim
ve tüm engelli arkadaşlarımız için bulunmaz bir nimet.
Buradaki imkânlardan faydalanıyor olmamın ve burada
çalışıp hem kaderdaşlarıma hem de diğer engelli arkadaş-
larımıza hizmet veriyor olmanın onurunu ve mutluluğunu
taşıyorum.
Engelliler kütüphanemizin çalışanları: Mehmet Acar, Atike
Gürbüzer, Halil Atalan ile birlikte belki bir ilki gerçekleştiriyoruz. Ben görme engelliyim. Atike ve Halil arkadaşlarımız
ortopedik engelli hatta Mehmet Bey’i de engelli olarak sayabiliriz çünkü kendisinin de tek gözü çok az görüyor, dolayısıyla Türkiye’de mevcut engellilere yönelik kütüphanelerde
sadece engelli çalışanların kurumu idare ettiği bir duruma
çok az rastlanılır belki de yoktur diye düşünüyorum.
Kütüphanemizde biz çalışanların yanı sıra uzaklardan
yakınlardan gelen gönüllü çalışanlar ve okullardan gelen
stajyerlerle beraber gücümüzü birleştirip çalışmalarımızdan daha iyi bir verim alma yolunda ilerliyoruz. Gönüllü
çalışanlar ve stajyerlerimizin çalışma azmi, güler yüzlülüğünü, içten samimiyetle yaptıkları ve yaparken memnun
olduklarına şahit olup, aldığımız moralle işimize her zamankinden daha sıkı sarılıyoruz.
Gönüllü okuyucularımızın okuduğu kitaplar sayesinde biz
görme engelliler görmeden de hayatın tüm renklerini hissediyoruz. Görme engelliler için kitap okumak; cihazlarla
ekran okuyucu dediğimiz sesli programlarla, kabartma
ekranlarla mümkün olsa da hem bu cihazları her yerde
temin edip kullanma fırsatı bulamayacağımızdan hem
de ekran okuyucunun duygusuz cansız ruhsuz mekanik
okuyuşuyla insanın kitap okuma hevesini kırmasından
ötürü bana ve çoğu görme engelli arkadaşlarımıza göre
gönüllü okuyucu dediğimiz bireylerin, biz görme engellilere sesiyle kayıt yapıp kitapları canlandırmasının yeri başka. Bu oluşan kayıtları bilgisayardan mp3 çalarlarımızdan
telefonlarımızdan her yerde dinleme fırsatı bulmamız da
cabası. Hele hele kitabı okuyan kişi seslendirirken o kitabın ruhunu, duygusunu aktarabiliyorsa kısacası, seslendirmesiyle o kitabı bizim hayal dünyamızda canlandırmamızı
sağlıyorsa işte o zaman o kitabı dinlemek için “tadından
yenmiyor” tabirini kullanmamda bir abartıya kaçmış olmayacağımı düşünüyorum.
Gelen gönüllü okuyucular, çalışanlarımız tarafından kitap
seslendirilmesi ile alakalı bilgilendirme aldıktan sonra, kütüphanemizdeki kitapların ses kaydının yapıldığı kabinlerimize girerek rahat bir ortamda, mikrofonu takıp kendi
okuduğu kitabı sesli olarak bilgisayara kaydediyor. Ben de
daha sonra gerek kabin içerisindeki kayıtlardan gerekse
kabin dışındaki bilgisayardan gönüllü okuyucuların seslendirdiği kayıtların montajını, düzenlemesini yapıyor
ve seslendirilen kaydı dörtdörtlük hale getirmeye
çalışıyorum.
Bilgiye erişmenin, kitap okumanın zorluklarını geçmişte yaşamış biri olarak şu
andaki imkânların tadını çıkarmakla
beraber, tatlı sıkıntılar da yaşıyorum.
Kütüphanemizin sorumlusu Mehmet Acar ile bazen birbirimize takıldığımız olur.
TV Programcısı Defne Sarısoy gönüllü
seslendirme yapıyor.
O bir gün bana: “Mustafa! Şu evrakın düzenlemesini yap
veya şu listedeki bilgiler bilgisayara girilecek” diye bana
yapmam gerekeni söyledi.
Ben: “Mehmet Acar! Ben görmüyorum ki nasıl yapacağım” dedim. Mehmet Bey de bunun üzerine:
“Biliyorsun Mustafa, kitap okuyucu cihazımız sayesinde
sayfayı cihazın kamerasına tutup bağlı bulunduğu bilgisayarın yazılımındaki tuşuna bastığında, resmini çekip
daha sonra o evraktaki metni seslendiriyor, o da mı olmadı sayfayı tarayıcı makinemizle taratıp uygun yazılımla da
senin ekran okuyucu denen programla okuyabilecek hale
getirip mekanik sesle sana seslendiriyor. Anlayacağın…
Efendim! Ben görmüyorum yapamam efendim! Ben nasıl
okuyacağım ki! Diyemezsin. Senin akıl sağlığın yerinde olsun ben sana her türlü şekilde iş verir çalıştırırım.”
Ben: “Benim görme engelimin yanı sıra tamamen kulaklarım da duymasa bu cihazları kullanamam o zaman da
zor çalıştırırsın” dediğimde: “Onun da kabartma ekran ve
klavye cihazı dediğimiz bir sistemle çözümü var. Bilgisayardaki metni kabartma alfabesi olarak kabartma cihazın
ekranına yansıtan ve cihazın klavyesiyle bilgisayarı yöneten sistemle yine seni çalıştırırım. Hiç boşuna heveslenme
işten kaytaramayacaksın” deyip beni susturmaya çalıştı.
Ben: “Peki! Ellerimi kollarımı kullanamayan biriyim bu halde olsam da çalıştırırım seni dersen şuraya düşer bayılırım.”
Gözlerin sağlam ve akıl sağlığın da
yerinde olacaksa bir gözlük ve
ona bağlı olan bir yazılımla
bu da mümkün. Gözlüğü takıp göz kırpmalarıyla gözlüğe
bağlı olan bilgisayardaki yazılıma verdiğin komutlarla bilgisayara ellerin kolların olmadan da hükmedersin” deyince
bende söz bitti. “Tamam. Tamam!
Pes ettim ve şuna inandım sen biraz
daha zorlasan ölüyü bile çalıştıracak imkânları sunarsın.” dedim. Kahkahalarla
güldük…
Doğal ve Sağlıklı Hayat
SENEM ÜNAL
T
ürkiye, coğrafi konumu itibari ile her bölgesinde ayrı iklim ve bitki örtüsüne sahip
nadir ülkeler arasında yer alıyor. Her bölgede farklı olan bu iklim ve bitki örtüsünden
dolayı, çeşit çeşit bitkiler, çiçekler, meyveler ve
sebzeler yetiştirmek mümkün oluyor.
Dergimizin bu ay ki sayısında, zeytin çekirdeğinin faydalarını ele almak istiyorum.
Anlatacağım araştırma, ABD’li bilim adamlarının yaptıkları çalışmalar temel alınarak hazırlanmıştır. Araştırmaların hepsinde, zeytin çekirdeğinin boğaz boşluğundan mideye inene kadar
eridiği, gerek deneyler, denekler üzerinde yapılan
çalışmalar, gerekse cihazlarla tespit edilmiştir.
1985’li yıllarda başlayan araştırmalar bu
güne kadar devam ettirilmektedir. Yaklaşık 25
sene süren neticede karşılaşılan hadiseler hayret
vericidir. Bu neticelere, bin kişi değil belki yüz
binlerce insan tarafından karşılaşılmıştır demek
daha doğrudur.
20
birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015
Midesinde yanma olan herkes zeytin çekirdeğini yuttuktan sonra rahatladığını ifade etmiştir. Zeytin çekirdeğini yutan kimseler
sindirim yolu rahatsızlıklarının bittiğini (kabızlık
gibi) ifade etmişlerdir.
Zeytin çekirdeği yutan kişilerde basur problemiyle karşılaşılmamış, hatta basuru olupta yutanlar iyileştiklerini ifade etmişlerdir.
Zeytin çekirdeğini senelerdir yuttuğunu bildiğimiz insanlarda kanser hadisesine nadiren
rastlanılmıştır.
Günde yediğiniz 5–6 tane zeytin çekirdeğini
yutun ve kararı kendiniz verin.
Bizim elde ettiğimiz verilere göre aklımızın
almayacağı kadar şifalı bir doğal uygulamadır.
Zeytinyağı asırlardır en iyi, en mükemmel yağ
olarak bilinen gıda maddesidir.
Yemeklik zeytinyağı normal şartlar altında
muhafaza edilirse bozulmadan yenilebilecek ev-
safta asırlarca kalabilen yegâne yağdır. Nitekim
arkeolojik kazılarda 3 bin, 5 bin yıl önce
olduğu tahmin edilen mezarların yanında
bozulmamış evsafta zeytinyağı da bulunabilmektedir.
Herhangi bir zeytin çekirdeğinin her iki ucunu hafifçe törpülerseniz çekirdeğin içinin oyuk
olduğunu ve içerisinde pıhtılaşmış veya çok koyu
kıvamlı bir yağ olduğunu görürsünüz. Bahse
konu olan maddelerin buradaki konsantrasyonu
%80’lere varan miktarlardadır. Zeytin çekirdeği
muhteviyatında ki bu faydayı elde etmek için ise
zeytin çekirdeklerini atmayıp yutmak gerekir.
larını düzenlediği, basur ve prostatı engellediği,
iç organlarda oluşabilecek kanserojen hücre riskini binde birlere indirgediği şeklindedir.
Mide özsuyunun zeytin çekirdeğini çok kısa
bir sürede parçalayarak saf zeytinyağına ulaştıdığını, geriye kalan posanın ise bağırsakları
onararak rahatlattığı ispatlanmıştır. Kabızlık,hemoroid, damar sertliğinden hazımsızlığa kadar
birçok derde devadır. Zeytin yemek istiyorsanız,
yeşil ve kahverengi zeytin tercih edin.
Zeytin çekirdeğinin boğaz boşluğundan
geçip mideye ulaştığı anda eridiği tespit
edilmiştir. Hazmı en kolay olan yiyecek maddesi zeytin çekirdeğidir. Bu uygulamanın insan vücuduna faydalarının ise; Ülser, gastrit gibi mide
problemlerini bitirdiği, bağırsak ve sindirim yol-
birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015
21
Engelsiz Teknolojiler
ENGELSİZ
YAZILIMLAR
BAHTİYAR DİLEK
T
eknoloji dediğimizde birçoğumuzun
aklına bilim kurgu filmleri gelir. Günümüz dünyasında, yazılan uçuk kaçık senaryoların birer birer gerçekleştiğini
görmekteyiz. Bilgisayarlar, akıllı telefonlar,
akıllı saatler, akıllı bileklikler gibi cihazların gelişimi, işlemci mimarisinin hızlanması, işlemci ve çiplerin çok küçük boyutlara
uyarlanması bir devrim niteliğindedir. Bu
gelişmeler, biz engellilere dost teknolojileri
sundu.
İnternet denilen kavramın gelişmesiyle engellilere büyük istihdam kapısını aralamış olmasına rağmen, kurum ve kuruluşların teknoloji konumunda
açık pozisyonlarda engelli bireylerin yer alması için
daha çok şeyler yapması gerektiğini düşünüyorum.
Teknoloji benim gibi engelli bireylere sonsuz imkânlar sunmakta, yeter ki teknolojik cihazlara ulaşabilme imkânımız artsın. Artsın diyorum çünkü ülkemizde vergi oranları oldukça yüksek olmasından dolayı,
teknolojiye ulaşmada sıkıntılar yaşamaktayız.
İş ve günlük hayatta kullandığımız cihazlar, bilgi birikimine katkı sağlarken diğer yandan rahat
ve refah içinde yaşamamıza imkânlar sunmaktadır.
Dergimizin bu sayısında sizlere yine engelli dostu teknoloji ve yazılımları tanıtmaya
çalışacağım.
Bluetooth: Kablo bağlantısını ortadan
kaldıran kısa mesafe radyo frekansı (RF)
teknolojisinin adıdır. Bluetooth, 1994 yılında Ericsson firması tarafından cep telefonları ve diğer mobil cihazları kablosuz
olarak birbirine bağlamak ve aralarında iletişim kurmak için geliştirmiştir.
Bu teknolojiyi çok yakından biliyoruz ve biz
engelliler çok kullanıyoruz.
Bluetooth Kulaklık: Arabada, yolda, sokakta
herkesin kullandığı bu cihaz, engellilere de büyük
kolaylıklar sunuyor.
Bu kulaklıkların bazılarının birden çok cihazla eşleşebilme yeteneği var. Özellikle çağrı merkezlerinin
engelli bireyleri çok tercih ettiklerini görmekteyiz.
Eğer çağrı yanıtlama sistemlerinde bluetooth özel-
22
birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015
likli sistemleri tercih ederlerse, engelliler için çok kolaylık sağlayacaktır.
Bluetooth Mouse: Sizin de benim
gibi hareket etme kısıtlılığınız varsa, bu
cihazı çok kullanıyorsunuzdur. Tablet,
bilgisayar ve telefonumun yönetimini
Mouse ile yapıyorum. Bluetooth mouselar birçok platformda çalışmaktadır.
(Android 4.4.2 ve üstü, IOS 6(jailbreak), IOS 7
(jailbreak) IOS 8 (jailbreak) hatırlatmada fayda görüyorum ipad ve iphone da jealbreak yaptıktan sonra
cydia app marketinden BTStack programını indirip
kurmanız gerekir.)
Calibro E-kitap Okuyucu:
İşim gereği, çok teknik kitap
okuma durumundayım. Maalesef bu kitaplar en az 500 sayfadan oluşuyor, ağırlıklarını siz
düşünün. Günümüzde yayınevlerinden birçoğu kitaplarını, e-kitap olarak sunmamaktadır.
Calibro; elektronik mürekkep
teknolojisine dayalı teknolojidir,
Bundan dolayı şarjı 30 gün gitmektedir.
Küçük cihazda dev kütüphane oluşturabilirsiniz
ama tabi yayınevleri en doğal hakkınız olan okuma
ve öğrenme hakkımızı bu cihazlarda verirse!
EĞİTİM TEKNOLOJİLERİ
Şimdi de eğitim alanındaki teknolojilerden bahsedelim.
Akıllı Tahta: Akıllı tahtalar, büyük dokunmatik
ekranlı, içinde mini bilgisayar ve işletim sistemi ba-
rındıran cihazlardır. Kalemiyle kolay çizimler yapabilirken aynı zamanda öğrencinin tabletine kablosuz olarak karşılıklı etkileşim sağlanabilmektedir.
Program ayrıca Windows, MacOSX, Linux,
Android, IOS ve Window Phone platformları için
de destek sağlıyor.
Surface pro 3: Şimdilik bu cihaz çok pahalı olsa da gelecekte
akıllı tahtalarla kullanımı engelliler
için büyük kolaylıklar sağlayacak.
Kalemiyle tahtaya çıkmadan, kendi
tabletimizden müdahale edebileceğiz. Engelli öğrenciler arasında
ödevlerimizi çok rahatlıkla sunabilir hale getirebileceğiz.
QuickSupport: Bu programda
IOS ve Android Mobil Cihazlarımıza
kurulan pc den veya Mac bilgisayarlardan yönetmemizi sağlayan bir
program. Mobil cihazımızın ekran
görüntüsünü, bilgisayarımıza göndererek işletmemizi sağlar.
Jaco robot kol: Şüphesiz ki hepimiz alışveriş
yapmayı severiz. Biz engelliler için çok zor olsa da,
alışveriş yapmak günlük hayatımızın bir parçasıdır.
Gittiğimiz marketin veya mağazanın mimari koşulları uygun olsa da reyonlara uzanma konusunda
sıkıntılar yaşıyoruz.
İşte tam bu noktada, Jaco robot Kinova Robotics firmasının geliştirdiği bu kol imdadımıza yetişiyor. Bu robotik kolu her yere
monte edebilirsiniz.
Karbon fiber gövdesi sayesinde muadillerine oranla daha
hafif, ayrıca 6 açılı dönüş kabiliyeti gerçek bir
el ve kol kadar manevra
yeteneği kazandırıyor. En
güzel tarafı ise su geçirmez olması. Rex: Tekerlekli sandalye kullanan ve belden aşağısı felç olan
hastalar için tasarlanan
Rex, Rex Bionics şirketi tarafından tasarlandı. Üzerinde 29 işlemci ve joystick
kumanda ile çalışan robot, kullanıcısının kendi başına oturmasına, ayağa kalkmasına ve yürümesine
olanak tanıyor.
ENGELSİZ YAZILIMLAR
TeamViewer: Ücretsiz olan bu
programın kullanıcısı çok. Biz engelliler için paha biçilmez kaftan.
Bu programın; uzak masaüstüne
bağlanma, toplantı, sunum yapma,
dosya paylaşımı yapma gibi özellikleri bulunmakta. Kullanımı oldukça
basit olan program, biz uzmanların
işini de oldukça kolaylaştırıyor.
JAWS: Bu programı görme engelli kardeşlerimin çok kullandığını duymaktayım. JAWS ekran okuma programıdır.
15 sürümü olan bu program, görme
engellilerin bilgisayar kullanımını kolaylaştırıyor. Şimdilik windows platformunu desteklemekte.
Lync 2013: Kurumsal uzaktan birlikte
çalışmayı desteklemek için geliştirilen Lync
bir Microsoft ürünüdür. Lync kurumsal mesajlaşma, toplantılar düzenleme, hatta kurum içinde telefon
santraliniz varsa PSTN özelliğini
kazandırarak bu program üzerinden kolayca telefonlarınıza yanıt verebilir, takım arkadaşınızı rahatlıkla arayabilirsiniz.
Lync için kurumunuza Lync Server 2013 kurmanız gereklidir. Tüm mobil işletim sistemi platformunu desteklemektedir.
OneNote 2013: Benim gibi eğitimleri ve seminerleri sevenler için not tutmak vazgeçilmezdir.
Özellikle kalemle de not almayı destekleyen bu
program, not almaya zorlananlara önerebileceğim
bir programdır. Bu programı okul hayatında da
kullanabilirsiniz. Ses kaydı, video kayıtlarını kolayca
iliştirebilir, toplantı tutanaklarını kolayca alabilirsiniz.
Bu bölümde yazmamı istediğiniz konular ve yorumlarınızı [email protected] e-posta adresime gönderebilirsiniz.
birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015
23
Oku-Yorum
Ahlaki
Çöküşün
Romanı
TALHA YILDIZ
T
anzimat Fermanı’ndan sonra hızlı bir batılılaşma
serüveni başladı. Siyasi, sosyal, kültürel ve hatta
yaşam tarzlarında benimsenmeye başlandı. Bu da
bizim birçok değerimizin yavaş yavaş yok olmasına sebep
oldu. Bunların en önemlisi ahlaki değerlerimiz oldu. Tanzimat Fermanı’ndan sonra modernizm kılıfı altında ahlaki
değerler önemini yitirdi. Her alanda olduğu gibi edebiyatta
da böyle olmuştur. O dönemde kitle iletişim araçlarının az
olmasından dolayı edebi eserler toplum tarafından takip
edilmekteydi. Çünkü edebi eserler aslında yazıldığı dönemi yansıtmakta ve olumlu olumsuz eleştirmekteydi; bu da
toplumun dikkatini çekiyor ve hayatına yön veriyordu.
O dönem yazılan romanlara baktığımız zaman, batılılaşmanın ne derece etkili olduğu ortaya çıkmaktadır. Şimdi
sizlere o dönemin Batılılaşma serüvenini gözler önüne seren romanlardan bir tanesi olan Eylül’den bahsedeceğim.
Konu
Bu romanda beş yıldır evli olan Suat Hanım’ın, zevcinin amcasının oğlu Necip’le olan yasak aşkı anlatılır.
Dil ve Üslup
Yazar, romanlarında olaydan çok karakterlerin psikolojilerini yansıtır. Bu yüzden karakterler azdır. Günümüz
24
birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015
diline göre oldukça ağır bir dili
vardır. Ama yazar karakterlerin
ruh tahlillerini o kadar sağlam yapar ki, bu roman
Türk edebiyatımızın
ilk psikolojik romanı
olarak tarihe geçer.
Meraklılarının haricinde, bu romanı okumak
biraz zordur. Çünkü tasvirler o kadar fazladır ki bazen insanın içini bayabilir. Ama
Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi
adlı eserini okuyup beğenenler, bu romanı
rahatlıkla okuyabilir. Çünkü iki roman da üslup
bakımından birbirine çok benzemektedir.
Kurgu
Yazar karakterlerin ruh tahlillerini ön planda tuttuğu için karakterler beş parmağın beşini
geçmez. Romanda fazla olay ve hareket yoktur.
Olaylar İstanbul’da, iki konak arasında ve üç ana
karakter içinde dönüp durur.
Kurguda Suat ve Necip birbirlerine âşık olmuşlardır. Lakin toplumun ahlaki değerleri yüzünden
birbirlerine kavuşamayıp, konakta çıkan bir yangında her ikisi de can verir. Bu romanda aslında
yazarın, toplumun ahlaki değerlerini tenkit edip,
reddettiğini düşünüyorum.
Karakterleri biraz
daha dikkatli incelediğimde, özellikle Necip’in yazara
çok
benzediğini
gördüm. Çünkü yazarın kendisi de bohem hayatı yaşamış
birisidir. Suat Hanım da,
Batılılaşmaya çalışan ama
dönemin ahlaki kuralları yüzünden istediğini elde edememiş insanları temsil ediyor. Süreyya
Bey ise dönemin şartlarına karşı çıkmaya
çalışan ama bunda muvaffak olamayıp, kendi
içine çekilen insanları temsil ediyor.
Netice
Aslında bu roman o dönemin şartlarına bir ışık
tutmaktadır. O dönemde kendine aydın diyen insanların, toplumu modernleştireceğiz diye onları
yozlaştırdıkları ve ecnebilerin yaşam tarzını kabul
ettirmeye çalıştıkları sonucunu çıkardım. Romanı
incelediğimde yazarın ahlaki değerleri reddettiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Çünkü yazarın üslubuna baktığımda, yasak bir aşka masumiyet kılıfı
giydirmeye çalıştığını görüyorum. Ayrıca yazar
kendi yaşam tarzını yaşatmayan dönemin ahlaki
değerlerine de eleştiri getiriyor.
Karakterler
Roman üç ana karakterden oluşur; Süreyya
Bey, zevcesi Suat Hanım ve Süreyya Bey’in kuzeni
Necip. Süreyya Bey, biraz çocuk ruhlu bir adam
portresi çizer. Öyle ki, Suat Hanım ona bir valide
şefkatiyle yaklaşır. Çünkü Suat Hanım Batılı tarzda
yaşamayı tercih ediyordur. Bu da Süreyya Bey’le
aralarının açılmasına sebep olarak onu, geçmişte
bohem hayatı yaşamış Necip Bey’e yaklaştırır.
Necip Bey eğlenceye düşkün, evlenmekten
korkan bir adamdır. Ama Suat Hanım’ın Süreyya
Bey’e davranışları, Necip’in Suat’a karşı bir şeyler
hissetmesine sebep olur.
birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015
25
Bilgi Kutusu
ALİYE YÜCEL
“Mehmet Usta, araştırdım. Gazilerimizin 150 kadarının bacaklarından yaralı
olduğunu öğrendim. Bunlar iyi olsalar da yürümek için bir asaya (baston)
muhtaç kalacaklar. hepsine birer baston yapacağım ve hastaneden çıkıp
memleketlerine gidecekleri zaman kendilerine hediye edeceğim…”
Y
ürürken dayanmaya yarayan bir araç olan baston; ağaç,
metal gibi çeşitli maddelerden yapılır. Baston, tarih boyunca dini, siyasi ve idari alanlarda güç simgesi olmuştur.
Çok çeşitli şekilde kullanılmıştır. Ancak esas görevi ve en önemli
işlevi; çeşitli sebeplerden dolayı yürümede zorluk çekenler ve
dengesiz yürüyüşler için yürüme desteğidir.
Baston, Fransızca “sağlamlaşmış mevki” anlamına gelen
“bastion” kelimesinden gelmiştir. Önceden aksesuar
olarak çok yaygın olarak kullanılan baston; engelliler, yaşlılar ve kırık, burkulma gibi sebeplerle geçici
olarak engelli olanlar için çok gerekli bir araçtır.
Aksesuar olarak ise daha çok erkekler tarafından kullanılmıştır. Kadınlar ise ancak gerektiği
zamanlarda kullanmışlardır.
Asıl anlatmak istediğim konuya gelince... Biliyoruz ki her Osmanlı padişahının
farklı farklı hobileri varmış. Padişah Sultan
2. Abdülhamit Han da marangozluğa meraklıymış ve usta bir marangozmuş. Yıldız
Sarayı’nda bir marangoz atölyesi varmış.
Devlet işlerinden yorulduğunda dinlenmek
için bu atölyeye gelir, iş tulumunu giyer ve
atölyesinde saatlerce çalışırmış. Çeşitli ahşap
eşyalar yaparmış. Bu yaptıklarının her biri de
sanat eseri sayılacak nitelikteymiş…
26
1897 Osmanlı-Yunan Savaşı zaferle sonuçlanmış. Sultan 2. Abdülhamit büyük sevinç
içindeymiş. Savaşta yaralanan gazilerin hepsini
İstanbul’a getirtmiş. Bu gaziler Gümüşsuyu Hastanesi ve yeni yaptırdığı Şişli Etfal Hastanesi’ne
yatırılmış. Padişah, yaralıların durumlarını öğrenmek için her gün bu hastanelere görevliler gönderiyormuş. Görevliler her gazinin durumunu
padişaha bildiriyormuş...
2. Abdülhamit, bir gün bir şeylerle uğraşıp,
dinlenmek için marangoz atölyesine gitmiş. Kapıda onu marangoz Mehmet Usta karşılamış.
Sultan 2. Abdülhamit ustaya:
“Hadi bakalım Mehmet Usta! 150 tane baston ağacı kes…” demiş.
Mehmet Usta şaşırmış ve bunun üzerine sormuş:
“Ferman padişahımızındır. Lakin merakımı
mazur görün efendim, bu kadar baston ağacı ne
olacak?”
Padişah ustanın bu sorusu üzerine:
“Mehmet Usta, araştırdım. Gazilerimizin
150 kadarının bacaklarından yaralı olduğunu
öğrendim. Bunlar iyi olsalar da yürümek için bir
asaya (baston) muhtaç kalacaklar. Hepsine birer
baston yapacağım ve hastaneden çıkıp memleketlerine gidecekleri zaman kendilerine hediye
edeceğim…”
Mehmet Usta, 2. Abdülhamit’in bu ulvi düşüncesine ve insan sevgisine hayran kalarak hemen işe koyulur ve kısa zamanda bastonları yaparlar. Bitirilen bastonlar gazilere ulaştırılır.
Bu hikâyeyi okuduğumda Sultan 2. Abdülhamit’in bu duyarlılığından çok etkilenmiştim. O
konumda gazileri düşünmesi ve bastonları bizzat
kendinin yapması insanı düşündürüyor. Baston,
kol değneği gibi nesnelerin engelli biri için önemini anlatmaya gerek var mı bilmiyorum? Yürüme engelli biri için baston çok değerlidir. Buna
muhtaç olmayan kişiler tam olarak anlayamasa
da, biraz empati yapmak yeterli olur. Bir de gazileri düşünelim; en çok ihtiyaç duydukları bu nesne bir de padişahları tarafından yapılıp, hediye
edilirse değerine paha biçilebilir mi?
birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015
27
Engelsiz Röportajlar
Ağlayınca
Tamam Dedim!!!
FATMA ŞAHİN
Bu sayımızda, “Sadece Sen” isimli, engelli farkındalığına önemli katkıda bulunduğuna inandığımız sinema
filminin yönetmeni, klip ve reklam çekimlerinden tanıdığımız Yönetmen Hakan YONAT ile keyifli bir söyleşi
gerçekleştirdik.
Sizi genelde kliplerden ve reklamlardan
tanıyoruz biliyoruz, “Sadece Sen” ilk uzun
metrajlı filminiz. Bu filmde engelli teması
işlemenizin nedeni neydi?
- Çok açık söyleyeyim. “Sadece Sen” aslında bir Kore
filmi, biz onu Türkiye’ye adapte ettik. Draması güzel olduğu için, bu filmi çekmek istedim. Bizim adapte ettiğimiz film, aslında çok fazla Kore kültürünü yansıtıyordu.
Biz bu filmi özellikle, bizim geleneklerimize uygun bir
hale getirdik.
Filmi seçmemin sebebi, film içerisinde orijinal fikirler vardı, hoşuma gitti ve beni çok etkiledi. Hatta eşimle
beraber izledik, o ağlayınca tamam dedim. Ben bu filmi
Türkçeye çevireyim daha da ağlatırım, dedim. Hakeza
öyle de oldu.
Hazırlık aşamasından bahsedebilir misiniz?
- 15 gün gibi kısa bir sürede hazırlandım, biraz hızlı çalıştım. Belçim de (Belçim Erdoğan) görme engelliler
derneğine bu sürede her gün gitti geldi. Hatta dernekte
baya arkadaşları oldu. Böyle şeyler hakkında duyarlı, bizlerde birkaç kez gittik, konuştuk bir sürü şey paylaştık.
Gidip gelmeler çok faydalı oldu.
Filmi kısa sürede çektiğimiz için, çok hazırlıklı olamadık. Meslek hayatımda 20. senem olduğu için, setin
ilk günü yaptığımız toplantıda; eğrisi doğrusu, kavgası
ve gürültüsü ile hepimiz birbirimize sahip çıkacağız, bu
filmi alnımızın akı ile bitirmeliyiz derken, sürekli çalıştığım iş arkadaşlarımla zaten her hafta yaptığımız bir şeydi
mekân seçmek. Yani mekânlarda şu şu mekânlar dedik,
filmi çekmeye devam ettik.
Peki, gidip gelmelerde rastladığınız ilginç
bulduğunuz şeyler nelerdi?
Tabi ki çok değerli kişiler vardı. Hepimizden daha fazla enerjik, daha fazla hayata tutunma vardı, sohbetleri
çok kültürlü, neşeli çok daha fazla okumuş kişiler.
Engellilerin dünyasına ait bakış açınız
nasıldı? Bu dünyanın varlığının farkında
mıydınız? Bu film engellilere olan bakış
açınıza nasıl katkıda bulundu?
28
birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015
- Engelliye bakış açımı değiştirmedi, çünkü zaten benim önem verdiğim, kendimden bir şeyler katıp, benimde
destek olmak istediğim konulardan bir tanesi. “Engelsiz
Türkiye Ödülleri” gecesinde de söyledim. Ben her zaman
koşa koşa, kayıtsız şartsız, işimi de kenarda bırakıp gelirim. Bu benim önceden de hissettiğim bir hassasiyetti,
şimdi de hissediyorum. Bu tip projelere her zaman gelebilirim, diğerlerini seçiyorum çoğu zaman ama bu başka
bir şey insanların hayatlarına dokunuyor.
Film bende bir şey değiştirmedi ama perspektifimi
daha çok genişletti. Çok daha fazla bir şeylerin yapılması
gerektiğine inandım. Her ne yapıldıysa daha yeterli değil.
Bence yeterli olmayacak da o da ayrı bir konu!
Bu konuda insanların daha fazla katkıda bulunması,
çok daha fazla ilgi gösterilmesi, daha fazla alt yapı çalışması gerekiyor. Biz popüler anlamda, insanlara daha yakınız, daha fazla bir şeyleri aktarma gücümüz, şansımız
var. Bizim gibi insanların bu tip olayların içerisine daha
fazla çekilmesi lazım. Bu sebeple ben de bir şeyler yapmak istiyorum, fakat ne yapacağımı bilmiyorum. Böyle
bir durum var, tamam işimi iyi yaptığımı düşünüyorum.
Reklam çekiyorum, klip çekiyorum ama bu konuyla ilgi-
li ne yapacağımı bilmiyorum. Yönlendirmeniz ile Hakan
haydi böyle bir şey yapıyoruz demelisiniz ki ben ona tecrübemi, bilgimi, olanaklarımı katabileyim.
Kliplerde ve filmlerde engellilerinin
hayatları anlatılırken acınılacak bir
pozisyona koyuyorlar. Biz engelliler olarak
bundan çok rahatsızız ama “Sadece Sen”
filminde bu böyle değil. Bize filmdeki Hazal
karakterinden bahseder misiniz?
- Kızın karakteri cıvıl cıvıl bir kız. Hayattan keyif alan,
hatta eskisinden daha fazla keyif alan bunun sebeplerini de anlatan bir kız. Filmde, Hazal’ın görme engelli olmasına fazla vurgu yapılmıyor. Sağlıklı bir insana örnek
oluyor ve güç veriyor. Aslında filmin içerisinde her şeyi
gören Hazal, kör olan Ali yani orada aslında engelli gibi
duran Hazal’ın enerjisi; Aliyi kendine getiriyor, geçmişten
çıkartıyor, yeniden neşeleniyor, heyecanlanıyor, yeniden
bir şeyler yapmaya başlıyor. Derken âşık oluyor ve adam
hayata geri dönüyor. Bunu yapan kız yani.
Oyuncu bulmakta sıkıntı çektiniz mi, ?
-İbrahim de Belçin de uyumlu oldular. Kısa sürede filme girecektik, birkaç isim için uğraştık.
Neden bu kadar acele oldu. ?
- Kore’den filmin izni ile ilgili onay çok geç geldi. Büyük bir ön hazırlık aşaması yaşayamadık. Aslında çekime
hazırlık, senaryoyu değiştirme aşaması da aynıydı. Yani
birçok şeyi değiştire değiştire yazdık ve bir yandan da
çekerken değiştirdik.
“Sadece Sen” filmine nasıl yorumlar aldınız?
- İnsanlar çok beğendi, ben o kadar beğenileceğini
zannetmiyordum işin gerçeği. Gençler çok sevdi. Kendi
kitlesi oluşuverdi. Ben hakikaten beklemiyordum. Çıkışı
şanssız bir döneme denk geldi ama filmi sahiplendiler.
Güzel bir kurguydu. Şöyle ki engelleri vardı ama engeline vurgu yapılmadan aşktan ve duygusallıktan bahsediliyordu filmde. Kısaca filmle ilgili çok güzel geri dönüşler
aldığım için zaten huzurluyum.
Bir engelli olarak bizim yaşadığımız çok
ciddi toplumsal problemler var. Engellilerin
en büyük sorunu nedir diye biz engellilere
sorsanız, en büyüğü “önyargıdır” deriz.
Genel bir engel gurubuna hitap etmeden bu
konuyu işlemeyi düşünür müsünüz?
- Düşünürüm tabi! Bu söylediğiniz şey, 6-7 aylık bir
proje. Sığ bakış açımıza bizim ancak görebildiklerimizin
dışında aysbergin derin kısmının ne olduğunu anlatan bir
proje olursa tabi. Çok güzel hissiyatlar yaratır ve insanlar,
ben de dâhil engelli gerçeğinin ne olduğunu anlarız
Başka engel gruplarını içeren filmler çekmeyi
düşünüyor musunuz? Tekerlekli sandalyede
birinin hayatını, böyle bir planınız var mı?
Daha sonra düşünüyorum. Yani spesifik olarak engelli
diye hiç ayırmadım kafamda ama büyük mücadelelerden
bir tanesini tabiî ki çekmeyi düşünürüm. Uygun hikâye olduğu zaman çekeceğim. Önümüzdeki yaz başı çıkarmak
istediğim kendi filmimi hazırlıyorum ama dediğim gibi tamamen engellilerle ilgili iyi bir proje gelirse elimdeki projeyi bırakıp hemen onu yaparım. İyi bir proje değilse o zaten
yerini bulmayacak demektir, ona girmemek gerekir. Sinema için konuşuyorsak senaryosuna, prodüksiyonuna kadar iyi yapılması gerekiyor. Çünkü yarım yamalak yaparsan
biz bunu niye yaptık olur. O duyguyu karşıya geçiremezsen
o zaman niye yapacağız. İnsanların neye ne tepki verdiğini biliyorum, benim işim de bilmek zaten. Bizim bu filme
sosyal bir film gibi değil, sadece film muamelesi yapmamız
gerekir. Film muamelesi görürse sinemada yayınlanır etkisi
ondan sonra daha büyük olur. Mesela “Sol Ayağım” filmi.
Kitabını da okudum. Eğer sosyal bir film diye yapsalardı,
bu kadar etkisi olmayacaktı ama film büyük ses getirdi
neden? Çünkü hikâye çok iyi, film iyi çekilmiş, oyuncular
çok iyi, müzik iyi, film yerini buldu. Yanlış hatırlamıyorsam
çok da büyük etkisi oldu engelliler arasında.
Filmde acı bir son bekliyorduk. Çünkü ben
olaya engelli açısından bakıyorum, mucizeler
yok hayatımızda! Maalesef olmasını istesek
bile yok!
Filmin orijinali öyleydi. Orası çözülse çok daha etkili
bir film olurdu 5-6 tane mantık hatası var onlar düzeltilse
çok daha iyi olurdu.
Birçok mesaj verdiniz, son olarak konuyu
nasıl bağlarsınız anlatmak isteğiniz farklı bir
şeye var mı?
Farkındalığı arttırmak için şu anda bu konuda bir şeylerin çok daha fazlasını yapabilecek insanların yapabilme
gücü ve isteğinin olmasına rağmen dürtülmediği, yapılamayan şeylerle ilgili birilerinin dürtmesi gerekiyor. Burada
görev gene size düşüyor. Bu sonuçta el ele olan bir şey
el ele yürünecek, engelli engelsiz hiç fark etmez birlikte
yürürüz. İnsanları biraz hareketlendirmek gerekiyor
Bu anlamda bize görev düşüyor yani?
Herkese görev düşüyor sadece size değil çünkü insan
farkında olmuyor kapılıp gidiyorsunuz hayata. Hâlbuki o
anki avantajlarını çok rahat kullanabilmek varken hayatta istiyorken bunu bir türlü yapamıyorsun. Sizin burada
projeler yapıp insanları hakikaten dürtmeniz gerekiyor
ama projenin iyi yapılması gerekiyor ki hemen etrafında
insanlar toplasın.
Hakan Bey, bu keyifli röportaj için çok teşekkür
ediyorum. Eminim bu röportaj engellilerle
birlikte yaşama kültürünü yaygınlaştırmak
adına çok önemli kapılar açacaktır. Sizlere
sanat hayatınızda başarılar diliyorum.
- Ben de teşekkür ederim.
birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015
29
Engelsiz Dünya
HADİ GÜNEŞ
ENGELSİZ TÜRKİYE ÖDÜLLERİ
SAHİPLERİNİ BULDU
B
ağcılar Belediyesi Koordinatörlüğünde,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Milli
Eğitim Bakanlığı ve Türkiye Sakatlar Konfederasyonu işbirliğiyle gerçekleştirilen gecede
“Engelsiz Türkiye Ödülleri” sahiplerini buldu.
Engellilerle birlikte yaşama kültürünün yaygınlaşmasına katkıda bulunan kurum, kuruluş
ve kişiler Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile
Bağcılar Belediyesi tarafından hayata geçirilen
‘Engelsiz Türkiye Ödülleri’ gecesinde ödüllendirildi. Bağcılar Belediyesi Engelliler Sarayı’nın ev
sahipliği yaptığı özel programa, AK Parti İstanbul Milletvekli Feyzullah Kıyıklık, AK Parti Adıyaman Milletvekili Dr. Murtaza Yetiş, AK Parti
Halkla İlişkiler Başkan Yardımcısı F. Betül Keskin
30
birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015
Bağcılar Kaymakamı Erdal Çakır, Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı, Bağcılar İlçe Milli
Eğitim Müdürü Mustafa Yılmaz, Bağcılar Müftüsü Hasan Hüsnü Sula ve çok sayıda engelli vatandaş ile ailesi katıldı.
‘ENGELLİLERLE BİRLİKTE YAŞAMA’
KÜLTÜRÜNE KATKIDA BULUNANLAR
ÖDÜLLENDİRİLDİ
Engelli vatandaşlara yönelik projeleriyle dikkat
çeken Bağcılar Belediyesi, bu kez engelli vatandaşlara karşı oluşturulan duyarlılığı ödüllendirdi.
11 farklı kategoride hazırlanan yarışmada televizyon, sinema, eğitim, spor gibi birçok dalda ödüle
layık görülen ünlü konuklar, engelli vatandaşların
onur konuğu olduğu özel gecede ödüllerini aldı.
ENGELLİLERE HER ANLAMDA
FIRSAT EŞİTLİĞİ SAĞLANMALI
Engelliler için her anlamda fırsat eşitliğinin
sağlanması gerektiğine vurgu yapan Başkan Çağırıcı, ‘Birlikte Daha Güzel’ diyerek birçok projeyi
hizmete sunduklarını ifade etti. Kastamonu Üniversitesi ile ortaklaşa engelliler için birçok projeyi hayata geçirdiklerini belirten Çağırıcı, “Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı tüm engellilerin fırsat
eşitliğinden yararlanması ve üretken olabilmesi
için gerekli çalışmaları yapıyor. 2011’de Engelli
ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü de önemli
projelere imza attı. Bizde Bağcılar Belediyesi olarak sosyal belediyecilik anlayışıyla birçok projeyi
hizmete sunduk” ifadelerini kullandı.
ENGELLİLERİMİZ, ÜLKEMİZE BAŞARILAR KAZANDIRDI
Engellilerin önündeki engellerin ortadan kaldırılması için çalışmalar yaptıklarını dile getiren
Çağırıcı, 3 Aralık Engelliler Günü’nün de sadece
kutlamalarda kalmayıp, içeriğinin doldurulması
gerektiğini söyledi.
Türkiye’de örneği olmayan Engelliler Sarayı’nda sunulan hizmetler hakkında bilgilerde
veren Başkan Çağırıcı, “Engelliler Sarayımızda
aynı anda bin 500 engelli, 40’a yakın kurstan
faydalanıyor. Hepsini evlerinden alıp merkezimize getiriyoruz. Onlardan hiçbir ücret talep
etmiyoruz. İçlerinden Türkiye ve Olimpiyat şampiyonu sporcularımız çıktı. Engelli sporcular olarak ülkemize ilk kez altın madalya kazandırdılar.
Engelli Basketbol Takımımızda 1.ligde mücadele
ediyor.” şeklinde konuştu.
ENGELLERE İMECE USULÜ ÇÖZÜM
İlçede tüm kurum ve kuruluşlarla birlikte
imece usulü çalışıp, engellilerin dört duvar arasından çıkararak sosyal yaşama katılması için
önemli projeleri de gerçekleştirdiklerini sözlerine ekleyen Başkan Lokman Çağırıcı, “Yeni
bir adım daha atarak Engelsiz Türkiye Ödülleri
Projesi’ni hayata geçirdik. Amacımız, engellilerle birlikte yaşama kültürünün yaygınlaşmasına
katkıda bulunan kurum, kuruluş ve kişileri tespit
ederek ödüllendirmek” diye konuştu.
Programda 8 Mayıs’ta vefat eden ünlü
sinema ve tiyatro oyuncusu Zeki Alasya
da anıldı. Konuşmaların sonunda 11 dalda
ödüle layık görülenlere ödülleri protokol
tarafından verildi.
birlikte daha güzel • sayı:02 - 2015
31

Benzer belgeler

PDF Sürümü - Birlikte Daha Güzel

PDF Sürümü - Birlikte Daha Güzel “Hayatı Birlikte Paylaşıyoruz” Adı: Birlikte Daha Güzel Dergisi Türü: 4 Aylık Süreli Dergi Bağcılar Belediye Başkanlığı Adına Sahibi Lokman ÇAĞIRICI Belediye Başkanı Genel Yayın Yönetmeni Cengiz PA...

Detaylı