Journal of South-West Anatolia Forest Research Institute T.C. BATI
Transkript
Journal of South-West Anatolia Forest Research Institute T.C. BATI
Çevre ve Orman Bakanlığı Yayın No: 320 Müdürlük Yayın No : 035 ISSN: 1300-8579 BATI AKDENİZ ORMANCILIK ARAŞTIRMA MÜDÜRLÜĞÜ DERGİSİ Journal of South-West Anatolia Forest Research Institute T.C. ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI BATI AKDENİZ ORMANCILIK ARAŞTIRMA MÜDÜRLÜĞÜ ANTALYA/TÜRKİYE South-West Anatolia Forest Research Institute YIL: 2007 SAYI : 8 CİLT : I YAYIN KURULU Editorial Board Başkan Head Dr. Ufuk COŞGUN Üyeler Members Dr. Mehmet Ali BAŞARAN Dr. Ali KAVGACI Dr. Halil İbrahim YOLCU Dr. Rabia ŞİŞANECİ YAYINLAYAN Batı Akdeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü P.K.: 264 07002 ANTALYA Published by South-West Anatolia Forest Research Institute P.O. Box: 264 07002 ANTALYA TURKEY Tel.: +(242)345 04 38 Fax:+(242) 335 35 30 E-posta: [email protected] Web: http//www. baoram.gov.tr Çevre ve Orman Bakanlığı Yayın No: 320 Müdürlük Yayın No ISSN: 1300-8579 : 035 BATI AKDENİZ ORMANCILIK ARAŞTIRMA MÜDÜRLÜĞÜ DERGİSİ Journal of South-West Anatolia Forest Research Institute YIL: 2007 SAYI: 8 CİLT: I T.C. ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI BATI AKDENİZ ORMANCILIK ARAŞTIRMA MÜDÜRLÜĞÜ SouthWest Anatolia Forest Research Institute ANTALYA-TÜRKİYE HAKEM LİSTESİ Prof. Dr. Turgay AKBULUT İ.Ü. Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü, İSTANBUL Doç. Dr. Ünal AKKEMİK İ.Ü. Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü, İSTANBUL Doç Dr. Sezgin AYAN Kastamonu Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü, KASTAMONU Yrd. Doç. Dr. Mehmet ÇALIKOĞLU İ.Ü. Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü, İSTANBUL Yrd. Doç. Dr. Aytekin ERTAŞ İ.Ü. Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü, İSTANBUL Prof. Dr. Abdullah GEZER SDÜ Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü, ISPARTA Prof. Dr. Metin SARIBAŞ Karaelmas Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü, BARTIN Doç. Dr. Fahrettin TİLKİ Kafkas Üniversitesi Artvin Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü, İSTANBUL Doç. Dr. İbrahim TURNA KTÜ Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü, TRABZON Prof. Dr. Ali Ömer ÜÇLER KTÜ Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü, TRABZON Yrd. Doç. Dr. Barbaros YAMAN Karaelmas Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü, BARTIN ÖNSÖZ Değerli okuyucular, 1995 yılından bu yana yayın hayatını sürdüren Araştırma Müdürlüğü Dergisi 2001 yılında hakemli dergi olarak yayımlanmaya başlamış, bu yıl da ilk defa, TUBİTAK-ULAKBİM Müdürlüğü bünyesindeki Türkçe veri tabanında indekslenmeye başlamış olup taranan dergi statüsüne kavuşmuştur. Sahip olduğu bu yeni statü ile dergimiz bölgesel ve ulusal düzeyde meslek kamuoyuna daha da faydalı olacağı inancındayım. Dergimiz bu sayısında toplam dört makaleyi barındırmaktadır. Selma COŞGUN ve arkadaşlarının hazırladığı “Akdeniz Bölgesi’nde Anadolu Karaçamı (Pinus nigra Arnold subsp. pallasiana (Lamb)Holmboe) Orijin Denemelerinin 21. Yıl Sonuçları” isimli makalede üç deneme alanından elde edilen karaçam orijin denemesi sonuçları, değişik karakterler bakımından değerlendirilmiştir. Sadettin GÜLER tarafından hazırlanan “Bozuk Defneliklerde Yaprak Veriminin Artırılması İçin Uygun Silvikültürel Müdehaleler” isimli makale ile de Antalya, Manavgat ilçesi Yaylaalan Bölgesi’ndeki defneliklerin yaprak verimini artırmaya yönelik rehabilitasyonuna ilişkin öneriler geliştirilmiştir. Aytaç AYDIN ve arkadaşları tarafından kaleme alınan “Orman Yangınlarının, Kızılçam (Pinus brutia Ten.) Odununun Bazı Mekanik Özellikleri Üzerine etkisi” isimli makale ile yangın geçirmiş kızılçam ormanlarında, yangının etkisiyle odunun mekanik özelliklerinde meydana gelen değişmeler ortaya konmuştur. Son makale ise yine Selma COŞGUN ve arkadaşı tarafından hazırlanmış olup “Yarı Kurak alanlarda Frenk Yemişinden (Opuntia ficus indica (L.) P. Mill) Yararlanma Olanakları” başlığını taşımaktadır. Bu makale ile Frenk Yemişi’nin değişik özellikleri ve kullanım alanları işlenerek yarı kurak bölgeler ve bu bağlamda Akdeniz Bölgesi’nde özellikle tarım alanı orman alanı arakesitinde yangına karşı önlem olarak kullanılabileceğine vurgu yapılmaktadır. Dergimizin meslek kamuoyuna faydalı olmasını diliyorum. Dr. Neşat ERKAN Araştırma Müdür V. İÇİNDEKİLER CONTENTS Sayfa No: Selma COŞGUN, Rumi SABUNCU, Yusuf CENGİZ Akdeniz Bölgesinde Anadolu Karaçamı (Pinus nigra Arnold subsp. pallasiana (Lamb.) Holmboe) Orijin Denemelerinin 21. Yıl Sonuçları ...................................................1 Results of the Provenance Trials of Anatolian Black Pine (Pinus nigra Arnold subsp. pallasiana (Lamb.) Holmboe) at Age 21 in Mediterranean Sadettin GÜLER Bozuk Defneliklerde Yaprak Veriminin Artırılması İçin Uygun Silvikültürel Müdahaleler (Antalya-Manavgat- Yaylaalan Örneği).......................................27 Suitable Silvicultural Techniques for Increasing the Leaf Yield on Degraded Laurel (Laurus nobilis L.) Lands (A Case Study: Antalya-Manavgat-Yaylaalan Region) Aytaç AYDIN, Prof. Dr. Nurgül AY, Yeliz AYDIN Orman Yangınlarının Kızılçam (Pinus brutia Ten.) Odununun Bazı Mekanik Özellikleri Üzerine Etkisi ..................55 Effects of the Forest Fires on the Mechanical Properties of Turkish Red Pine (Pinus brutia Ten.) Selma COŞGUN, Şenay ÇETİNAY Yarı Kurak Alanlarda Frenk Yemişinden (Opuntia ficus indica (L.) P. Mill ) Yararlanma Olanakları ...........................................69 The Utilization Possibilities from Barbary Fig (Opuntia ficus indica (L.) P. Mill.) in Semi Arid Regions ODC:232.411.3 AKDENİZ BÖLGESİNDE ANADOLU KARAÇAMI (Pinus nigra Arnold subsp. pallasiana (Lamb.) Holmboe) ORİJİN DENEMELERİNİN 21. YIL SONUÇLARI Results of the Provenance Trials of Anatolian Black Pine (Pinus nigra Arnold subsp. pallasiana (Lamb.) Holmboe) at Age 21 in Mediterranean Region Selma COŞGUN1 Rumi SABUNCU2 Yusuf CENGİZ3 [email protected] 1 Batı Akdeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü, ANTALYA Çevre Orman İl Müdürlüğü, ANTALYA 3 Orman Yüksek Mühendisi, ANTALYA 2 Makalenin Yayın Kuruluna Sunuluş Tarihi Makalenin Yayınlanma Karar Tarihi 21.11.2006 31.05.2007 BATI AKDENİZ ORMANCILIK ARAŞTIRMA MÜDÜRLÜĞÜ Southwest Anatolia Forest Research Institute SAFRI 1 2 ÖZET Bu çalışmada, karaçam orijin denemesine ait, Batı Akdeniz Bölgesi’nde;-Söğütdağı-Keçiborlu (1150 m) ve Söğütdağı-Keçiborlu (1400 m), Doğu Akdeniz Bölgesi’nde; Mut-Dağpazarı (1350 m) deneme alanlarından 21. yıl sonunda elde edilen veriler değerlendirilmiştir. Doğal karaçam tohum meşçerelerinden 36 adet orijin seçilmiştir. İki yaşındaki fidanlar; rastlantı blokları deneme desenine uygun, üç yinelemeli olarak dikilmişlerdir. Her bir blok içerisindeki parsellerde, orijinler 25 fidanla temsil olunmaktadır. Mut-Dağpazarı deneme alanında fidan yaşama yüzdesi % 60, Söğütdağı-Keçiborlu (1150 m) deneme alanında % 35 ve Keçiborlu (1400 m) deneme alanında % 41’dir. Her üç deneme alanında da orijinler arasında boy, çap gelişimi bakımından istatistik olarak anlamlı fark bulunamamıştır. Orijinler, yalnızca gövde düzgünlüğü bakımından istatistik olarak farklı bulunmuşlardır. Anahtar Sözcükler: Karaçam, Orijin, Akdeniz Çamları, Gövde Düzgünlüğü ABSTRACT In this study, the results of Anatolian black pine provenance trials at Söğütdağı-Keçiborlu (1150 m), Söğütdağı-Keçiborlu (1400 m) and Mut-Dağpazarı (1350 m) test sites in Mediterranean Region were evaluated. The trials were established with 36 provenances represented the different natural seed stands from Turkey. Two years old seedlings were planted according to randomized complete block design with three replications. Each provenance was initially represented with 25 seedlings as square plots in each block. The seedling survival percentages were determined in every test sites at age 21 as; 60 % in Mut, 41 % in Keçiborlu (1400 m) and 35 % Söğütdağı-Keçiborlu (1150 m) respectively. There were no significant differences among the provenances for survival, height and diameter values. Provenances significantly differed according to their stem form only. Key Words: Black Pine, Provenance, Mediterranean Pines, Stem Form 3 1.GİRİŞ Ülkemiz; KONUÇU (1999) verilerine göre, 11.075.594 ha’ı ibreli orman alanı olmak üzere toplam 14.283.311 ha koru ormanına sahiptir. Bu orman varlığının yaklaşık 5.541.722 ha’ında (% 41) çam türleri yayılış göstermektedir. Anadolu karaçamı (Pinus nigra Arnold subsp. Pallasiana (Lamb.) Holmboe); son verilere göre, 2.204.381 ha saf ve 1.109.325 ha karışık olmak üzere toplam 3.313.706 ha bir alanda yayılış göstermektedir (KARADAĞ 1999, s. 2). Ağaçlandırma çalışmalarında % 94 oranında ibreli türler kullanılırken bu oran yapraklı türlerde % 6’dır. Kızılçam (Pinus brutia Ten.) türü ile 692.547 ha alan ağaçlandırılırken Anadolu karaçamında bu değer 529.405 ha’dır. Anadolu karaçamı; 1998 yılı sonu itibarıyla ağaçlandırılan alan büyüklüğü bakımından kızılçam’dan sonra 2. sırada yer almıştır (KONUKÇU 1999, s. 30). KARADAĞ (1999); SEÇKİN ve KAHVECİ’ye atfen, Türkiye’de Anadolu karaçamı ormanlarının yaş sınıflarına göre işletilmeye başlanmasından 1992 yılına kadar geçen yaklaşık 25 yıllık süre içerisinde, kendiliğinden oluşmuş ve üzeri boşaltılmış alanlar hariç tutulursa, teknik müdahaleler sonucu gençleştirilen başarılı alan, gençleştirmeye ayrılan alanın % 5-10’u oluşturduğuna dikkat çekmektedir. Anadolu karaçamının doğal gençleştirme çalışmalarında, özellikle tohumlama kesimlerinde oluşturulan siperin, çalışmanın başarısında önemli rolü olduğu, siperin ani ve şiddetli kırılması; yeterli gençlik elde edilmesini olumsuz etkilerken aynı zamanda alanın yoğun diri örtü ile kaplanmasına yol açtığı bildirilmektedir. Doğal gençleştirmenin başarısız olduğu alanlarda dikimle ağaçlandırma dolayısıyla, orijini belli üstün kalıtsal özelliklere sahip tohum kaynakları kullanımı gündeme gelmektedir. Bu amaçla; 1981-1982 yılları arasında karaçam tohum meşçerelerinden tohum toplanarak Anadolu karaçamının doğal yetişme ortamlarında bölgesel bazda 11 orijinle kurulan Elazığ-Baskil deneme alanı dahil olmak üzere 36 orijinin yer aldığı toplam 24 deneme alanı tesis edilmiştir. Batı Akdeniz Bölgesi’nde; 1- Söğütdağı-Keçiborlu (1150 m) ve 2- Söğütdağı-Keçiborlu (1400 m), Doğu Akdeniz Bölgesi’nde; 1- Mut (1350 m), 2- Saimbeyli-Doğanbey ve 3- Feke-Sarıpınar olmak üzere Akdeniz Bölgesi’nde 5 ayrı yörede denemeler kurulmuştur. Ancak Feke Sarıpınar ve Saimbeyli deneme alanları diri örtü baskısından ilk yıllarda çok etkilenmiştir. Bu nedenle söz konusu alanlar, özellikle düşük yaşama yüzdesine sahip olduğundan, çalışmadan çıkarılmıştır. 1993 yılı vejetasyon 4 sonunda Türkiye genelinde deneme alanlarından elde edilen alan verileri ile 1995 yılında, “Türkiye’de Karaçam (Pinus nigra Arnold subsp. Pallasiana (Lamb.) Holmboe) Orijin Denemelerinin İlk 10 Yıllık Sonuçları” teknik bülten (Teknik Bülten No: 247) olarak yayınlanmıştır. Merkez enstitü yerine, bölgesel araştırma müdürlükleri yapısının oluşmasıyla; 2001 yılı Çalışma Grupları Toplantısı’nda, Batı Akdeniz ve Doğu Akdeniz karaçam orijin denemeleri birleştirilmiş ve Batı Akdeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü tarafından bağımsız olarak “Akdeniz Bölgesi’nde karaçam (Pinus nigra Arnold) orijin denemeleri” olarak yürütülmektedir. 2. LİTERATÜR ÖZETİ Düzensiz, fakat geniş bir yayılış gösteren karaçam, uzun süren yaz kuraklığı nedeniyle mediteran güney kıyılarda bulunmaz. Orta Anadolu stebini, batıda genişleyen bir yay çizerek çevreler ve submediteran dağ ormanı karakteri gösterir. Tipik step ormanı kuşağına büyük alanlar biçiminde girmez. Toroslarda mediteran-montan ana yayılış; kuzeyde stebe kadar Pinus brutia Ten. ormanının üstünde, Cedrus libani A. Rich. ormanının altındadır. Amanos Dağlarında küçük bir kalıntısı vardır (MAYER ve AKSOY 1998, s. 64). Yükselti amplitüdü (300-1800 m) geniş olduğundan submediteran ve mediteran-montan, yarı-kurak tüylü meşe kuşağında da step elemanlarıyla yarı-kurak som orman toplumları (900-1500 m) kurar. Fakat çoğunlukla ekstrem yetişme ortamlarında sürekli orman toplumları oluşturur. Saf olduğu gibi, Pinus brutia, Quercus, Ostrya, Fagus, Cedrus ve Juniperus ile karışık meşçere tipleri vardır. Submediteran kuşakta; gölgeli bakılarda Pinus nigra Arnold, güneşli bakılarda Pinus brutia Ten. yer alır. Kurak yetişme ortamlarında çok ileri yaşlara (300-600) erişir. Anadolu karaçamı, verimden düşmüş Meşe ormanlarında, kızılçam gibi tipik bir istilacı ağaç türü değildir (MAYER ve AKSOY 1998, s. 64). SCALTSOYIANNES ve ark., (1994)’na göre; karaçam mediteran bölgesinin değerli türlerinden biridir ve Güney Avrupa, Türkiye, Kıbrıs, Kuzey-Batı Afrika’da birbirinden aralıklı, parçalı alanlarda yayılış göstermektedir. Üçüncü zamandan (Tertiar) relikt bir tür olan tipik Akdeniz çamıdır. Morfolojik, anatomik ve fizyolojik karakterler olarak çok çeşitlilik göstermektedir. Bu da alttür, varyeteler ve formlar olarak çok sayıda sınıflandırılmasına neden olmuştur. Ancak NIKOLIC ve TUCIC (1983)’e göre; karaçamın bu genetik çeşitliliği coğrafik yapı ile açıklanamaz. Karaçam popülasyonları arasındaki genetik farklılık; orijin denemeleri (WILCOX ve MILLER 1975), morfolojik, anatomik ve fizyolojik 5 karakterlerin analizi, biyokimyasal markerler ve monoterpernlerin analizi, flavonoidler ve izo-enzim çalışmaları ile ortaya konmuştur (SCALTSOYIANNES ve ark. 1994, s. 28). Karaçamın dünyada ve ülkemizde doğal yayılış bölgelerinde, iyi performans gösteren orijinlerinin belirlenmesi için çalışmalar sürmektedir. Elde edilen bazı ön saptamalar şöyledir: Kuzey Yunanistan’da Pinus nigra Arnold’un, 17 orijini (Yunanistan, Türkiye, Korsika ve İtalya-Calabria) ile üç deneme alanında tesis edilen orijin denemesinin 9. yılı sonunda; Korsika orijini hariç, diğer orijinler boy, çap ve yaşama yüzdesi bakımından farklılık göstermiştir. Yunanistan orijinlerinden özellikle Thassos Adası orijini kumlu ve şist özellikteki toprak koşullarında daha iyi gelişirken Türkiye orijinleri konglomera ve killi topraklar üzerinde daha iyi gelişmiştir (VARELIDES ve ark. 2001, s. 893). Teorik olarak bir bireyin fenotipi üzerinde iki temel faktör rol oynamaktadır. Bunlar; sahip olduğu genler ve çevresel koşullardır. Türkiye’den gönderilen Anadolu karaçamı orijinlerinin Yeni Zelanda’da, gövde ve dallanma kalitesi olarak çok kötü bir performans sergiledikleri, genel olarak da bütün orijinlerden daha yavaş bir büyüme gösterdikleri bildirmektedir (WILCOX ve MILLER 1975). Ancak testlerin yapıldığı sahalarda, iklim genel olarak Türkiye’de yetiştikleri sahalara göre çok daha rutubetli olduğundan, Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü bir yerde farklı sonuçlar alınabileceği ifade edilmektedir. LEDIG (2001); WRIGHT ve BULL’e atfen; ABD’nin orta kuzey kesimlerinde kurulan karaçam orijin denemelerinde ise, Türkiye’den gelen orijinlerin büyüme olarak en iyiler arasında yer aldığı, Yeni Zelanda’da iyi olan Korsika orijinlerinin ise dona karşı dayanıklı olmadıkları, biyolojik uyum kazanamadığı bildirilmektedir. Yunanistan Peloponnese’de; P. nigra Arnold doğal ormanlarından seçilmiş 52 klonun yer aldığı Koumani tohum bahçesinde yapılan çalışmada, 16 büyüme karakteri karşılaştırılmış ve bütün karakterlerin klon düzeyinde farklılık gösterdiği belirlenmiştir. Terminal sürgün uzunluğu, klonlar arasında 42-74 cm değerleri arasında değişirken lateral tomurcukların sayısı 3,3-7,1 olarak saptanmıştır. Bütün durumlarda dal uzunluklarının, dal kalınlığına göre daha güçlü genetik kontrol altında olduğu bildirilmektedir. (MATZIRIS 1989, s. 77-81). KAYA ve TEMERİT (1994); Anadolu karaçamının marjinal açık tozlaşmış 7 popülasyonu için, Ankara-Kızılcahamam Orman Fidanlığı’nda yetiştirdikleri fidanlarla yaptıkları çalışmada; popülasyon içersinde genetik 6 çeşitliliği % 11,5-91,5 arasında; aile kalıtım değerlerini de çoğu karakter için, 0,28’den 0,98’e doğru değiştiğini ve fidan karakterleri ile topoğrafik değişkenler arasında önemli ilişki olmadığını bulmuşlardır. Genetik varyans popülasyon içerisinde yer almaktadır. Kazdağlarından örneklenen 7 doğal karaçam popülasyonu arasındaki genetik çeşitliliğin boyutunun ve yapılaşmasının belirlenmesinde fidan karakterleri incelenmiş ve popülasyonlar arasında fark olmadığı, büyümeyle ilgili karakterler açısından da popülasyonlar içinde anlamlı farklılık bulunduğu ortaya konmuştur (VELİOĞLU ve ark. 1998). GEZER ve ASLAN (1982), Pinus nigra Arnold, Pinus brutia Ten., Pinus halepensis Mill., Pinus elderica Medw., Pinus pinea L. ve Cupressus sempervirens var. horizantalis L.’in orijinlerini içeren Urfa-Gölpınar ve Gaziantep-Dülükbaba deneme alanlarında, fidanların 3. arazi yaşında, başta halepçamı (% 99-49,61 cm) olmak üzere, kızılçam (% 98), elderika çamı (% 94), fıstıkçamı (% 91) orijinlerinin bu bölgelerdeki ağaçlandırma çalışmalarında kullanılabileceğini bildirmektedirler. Anadolu karaçamının iki orijinin kullanıldığı çalışmada, türlerin yaşama yüzdelerine ve boy gelişimine uygulanan t-testinde, karaçam fidanları en düşük değerlere (Dursunbey orijini % 37-12,30 cm, Simav orijini % 32-9,59 cm) sahip olmuştur. ÖZDEMİR (1980)’in; karaçam ile kurak bölgelerde, çeşitli amaçlarla yapılacak ağaçlandırmalarda, fidan yaşamasını ve gelişmesini sınırlayan faktörlerin, uygun toprak işleme şekil ve zamanının belirlenmesi amacıyla planladığı çalışmada; seki veya teras banket şeklinde 30 cm toprak işleme yönteminin en uygun olduğunu saptamıştır. Denemede kullanılan fidan tiplerinden kaplı fidanlar çıplak köklü fidanlara kıyasla daha yüksek yaşama yüzdesine sahip olmuştur. Kullanılan büyüme ortamları arasında toprak+humus+saman karışımı en iyi gelişime neden olurken dikim mevsimi olarak da erken sonbahar (Ekim-Kasım) önerilmektedir. YEŞİLKAYA (1998); Göller Bölgesi’ndeki, Keçiborlu-Söğütdağı 1150 m rakımdaki karaçam orijin denemesi alanında, 1985 yılında, bir yıl süreyle fenolojik gözlemlerde bulunmuştur. 35 no’lu Kozan-Meydan orijini, 24 Nisan’da ilk önce faaliyete geçen orijin olmuştur. Tomurcuk bağlama bakımından orijinler arasında farklar görülmüştür. Tomurcuk bağlama 3 Temmuzdan 14 Ağustosa kadar sürmektedir. 7 3. MATERYAL ve YÖNTEM 3.1. Orijinlere İlişkin Özellikler Çalışmada, Türkiye genelinde, Anadolu karaçamının doğal yayılışını temsil eden 36 adet yerli orijin yer almıştır. Orijinlerin özellikleri Çizelge 1’de verilmektedir. Çizelge 1. Anadolu Karaçamı Orijinleri Table 1. Anatolian Black Pine Provenances Orijin Seed Sources 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 Yükselti Altitude (m) 1250-1500 1200-1450 900 350-1000 1200 200-300 1200-1300 900-1000 1550 1400 300 800 1200 1450 1350-1550 1200-1700 1300-1500 1150-1400 1200 1300 1450 1100 850 1100 1250 700 1100 1010-1350 1200 1450-1700 1400 900-1000 1050-1400 1200 1100-1200 1500 İşletme Divisioual Forest Boyabat Kastamonu Yenice Mengen Mudurnu Çatalca İnegöl M. Kemalpaşa Kızılcahamam Ankara Yenice Balıkesir Alaçam Alaçam Domaniç Tavşanlı Simav Simav Demirci Uşak Uşak Gördes Bayındır Nazilli Denizli Denizli Yılanlı Gölhisar Eğirdir Sütçüler Alanya Gazipaşa Gazipaşa Pos Kozan Andırın Seri Forest Series Elekdağ Karadere Deveboynu Daren-Sorgun Sarpuncuk Beytepe Boğazova Burhandağı Çamkoru Beynam Asar Korucu Gölcük Gölcük D. Çarşamba İkizoluk Kocagüvez A. Söğütdağı Söğütcük Oturak Oturak Güneşli Ovacık Sarıcaova Sapacaboğazı K.Tepe S. Kaya Elkindağ Gölhisar Merkez Tota Söğüt Sazak Sazak Soğukoluk Meydan Fındıklıdere 8 Bölme No Forest comportment. 96-104 40-41 89 60 31-32 50-51 105-123-124 109-110 6 08.09.2012 34-35 324 95-100 95-100 28-30-41 61-63 47-48-49 40 15-16 20-22 20-22 3 39-40-41 71 77-78 86-89 83-87 60-61 7 60-61 2-3 62-63 62-63 28 65 24 Enlem Latitude 41º 32' 00" 41º 09' 55" 41º 38' 00" 40º 57' 20" 40º 31' 40" 41º 32' 37" 39º 56' 45" 39º 54' 10" 40º 35' 20" 39º 50' 15" 39º 50' 00" 39º 23' 07" 39º 33' 15" 39º 33' 15" 39º 51' 30" 39º 25' 00" 39º 22' 30" 39º 14' 30" 39º 08' 16" 38º 54' 20" 38º 54' 20" 39º 08' 30" 38º 19' 50" 38º 02' 00" 37º 43' 25" 37º 40' 50" 37º 11' 20" 37º 02' 08" 37º 17' 30" 37º 32' 40" 36º 34' 40" 36º 14' 30" 36º 14' 30" 37º 37' 45" 37º 43' 20" 37º 44' 25" Boylam Longitude 34º 28' 05" 34º 02' 30" 32º 18' 30" 32º 17' 00" 31º 27' 50" 29º 10' 40" 29º 24' 20" 28º 43' 00" 32º 29'50" 32º 55 '30" 27º 08' 30" 27º 15' 57" 28º 24' 40" 28º 24' 40" 29º 29' 00" 29º 07' 45" 29º 03' 30" 28º 44' 30" 28º 36' 38" 29º 55' 40" 29º 55' 40" 28º 25' 55" 27º 40' 45" 28º 38' 10" 29º 27' 15" 29º 04' 20" 28º 32' 40" 29º 27' 52" 30º 56' 40" 31º 08' 40" 32º 24' 45" 32º 33' 40" 32º 33' 40" 35º 14' 40" 35º 36' 30" 36º 21' 45" 3.2. Fidanların Yetiştirilmesi ve Deneme Deseni Ülke çapında planlanan çalışmada, Anadolu karaçamı tohum meşçereleri ve doğal Anadolu karaçamı ormanları içerisinde, tohum ağacı olarak seçilen 20 adet ağacın her birinden 50 adet kozalak toplanmıştır. Keçiborlu-Söğütdağı (1150 m) ve Keçiborlu-Söğütdağı (1400 m) deneme alanlarında Elmalı Beyler, Mut-Dağpazarı deneme alanında ise Mut Orman Fidanlığı’nda yetiştirilen 2+0 çıplak köklü fidanlar kullanılarak dikimler gerçekleştirilmiştir (Çizelge 2). Anadolu karaçamı orijin denemeleri 1984 yılında “rastlantı blokları deneme desenine” göre, 3 yinelemeli olarak kurulmuştur. Fidanların dikiminde 2x2 m aralık-mesafe kullanılmış ve her deneme parselinde, her bir orijin 25 adet fidanla temsil edilmiştir. Deneme alanındaki toplam parsel sayısı 36x3 = 108 adet ve toplam fidan sayısı 25x108 = 2700 adettir. Çizelge 2. Deneme Alanlarına Ait Bazı Coğrafi Bilgiler Table 2. Some Geographic Informations of The Experimental Sites Deneme alanı Experiment site Mut-Dağpazarı Isparta Keçiborlu (1150 m) Isparta Keçiborlu (1400 m) Bölge Region Doğu Akdeniz Akdeniz Ardı Akdeniz Ardı Rakım Altitude (m) Eğim Inclination Bakı Aspects 1350 %5 Güney 1150 % 15 Güney 1400 % 20 GüneyBatı Coğrafi Koor. Geograp. Co. 36 S 545888 UTM 4075094 36 S 0259628 UTM 4201312 36 S 0260431 UTM 4201949 3.3. Deneme Alanlarında Gövde Formlarının Belirlenmesi 2004 yılı vejetasyon sonunda, gövde formlarının belirlenmesinde, önceden geliştirilmiş “gövde formu ıskalası” kullanılmış ve fidanlar bu ıskalaya uygun olarak 1-6 arasında numaralandırılmıştır. En düzgün ağaçlara 1, iki taraflı eğri ağaçlara 6 puan, diğer formlara ara puanlar verilmiştir 3.4. Verilerin Değerlendirilmesi Her deneme alanında, orijinler arasında boy, çap, hacim, gövde düzgünlüğü ve yaşama oranı bakımından fark olup olmadığını belirlemek için varyans analizleri yapılmıştır. Varyans analizlerinde SAS istatistik analiz programı “SAS/Stat 1990” kullanılmıştır. Yaşama oranı dışındaki karakterlerin analizleri bireysel fidanlar üzerinden, yaşama yüzdesi ise parsel 9 ortalamaları üzerinden yapılmıştır. Bir deneme alanında boy, çap, gövde düzgünlüğü ve hacim için orijin ortalamalarının hesaplanmasında SAS’ın en küçük kareler yöntemi (Least Squares Method) seçeneği ve aşağıdaki doğrusal model kullanılmıştır (SAS/STAD,1990). Yijk bi p j bp ij e k (ij ) [E.1] Eşitlikte: yijk= i. bloktaki j. orijinin k. ağaca ait gözlem değeri, = Deneme alanına ait genel ortalama, bi = i. bloğun rastlantısal etkisi, i=1, 2,…b, E (bi ) 0, Var (bi ) b2 pj=j. orijinin rastlantısal etkisi, j=1, 2,…p, E ( pi ) 0, Var ( pi ) 2p bpij= Orijin x blok etkileşimi (parseller arası hata), E (bpij ) 0, Var (bpij ) bp2 e(ij)k = i. bloktaki j. orijine ait k. ağacın rastlantısal ve bağımsız sapması (parsel içi hata), k=1, 2,…n, E (e( ij ) k ) 0, Var (e( ij ) k ) e2 Orijin ortalamalarının hesaplanmasında, en küçük kareler yöntemi (least squares means) fidan ölümlerinin söz konusu olduğu bir durumda daha güvenilir sonuçlar vermektedir (SAS/STAT 1990). Üç deneme alanından orijin ortalamalarının tahmini için, aşağıdaki doğrusal model kullanılmıştır: [E.2] y ijlk sl b / s li p j ps jl (bp ) / slij e( lij ) k Eşitlikte: yijk = l. deneme alanındaki, i. blok, j. orijinin k. ağacına ait gözlem değeri, = Genel ortalama, sl = l. deneme alanının rastlantısal etkisi, l=1, 2, …s, E ( sl ) 0,Var ( sl ) s2 , b / sli = l. denemedeki i. bloğun rastlantısal etkisi, i=1, 2,…b, E (b / sli ) 0, Var (b / sli ) b2/ s , Pj = j. orijinin rastlantısal etkisi, j=1, 2,...p, E ( p j ) 0, Var ( p j ) 2p , ps jl = j. orijinin l. deneme alanı ile rastlantısal etkisi, E ( ps jl )0, 10 Var ( ps jl ) 2ps , bp / s (lij ) = l. deneme alanında j. orijinin i. blok ile rastlantısal etkisi, E ((bp ) / s ijl ) 0, Var ((bp ) / s ijl ) (2bs ) / p , e(ijl ) k l. deneme alanı i. bloktaki j. orijine ait k. ağacın rastlantısal ve bağımsız dağılımlı sapması (parsel içi hata), k=1, 2, …n. E (e(ijl ) k ) 0, Var (e(ijl ) k ) e2 4. BULGULAR Keçiborlu (1150 m), Keçiborlu(1400 m) ve Mut-Dağpazarı deneme alanlarında, 21. yıl sonundaki orijinlerin boy, göğüs yüksekliği çapı ve yaşama yüzdesine ait veriler yapılan varyans analizi değerlendirmelerinde, orijinler arasında anlamlı fark elde edilememiştir. Mut-Dağpazarı deneme alanında Anadolu karaçamı orijinleri boy gelişimi, çap (1,30 m), hacim, gövde formu düzgünlüğü ortalamaları Çizelge 3’te verilmiştir. Çizelge 3. Mut-Dağpazarı Deneme Alanının Ortalama Değerleri Table 3. Mean Values at the MUT-Dağpazarı Experimental Site Orijin Sources No Boy Heig . Çap Diamet. 1,.30 (mm) Hacim Volume (dm3) (cm) Kod Ort. se Ort. se Ort. se 1 ELEK 78.4 4.39 407 16.7 15.44 2 KARD 79.7 4.8 389 17.9 15.1 3 DEBO DARE 83.3 96.1 4.24 4.36 409 475 17 17.6 4 5 Gövde Formu Stem Form Yaşam Survival (%) Ort. se Ort. se 1,72 0.6 0.06 1,0 0,00 2.06 0.44 0.09 1.3 0.16 17 23.15 1.72 1.91 0.6 0.55 0.13 0.09 1.2 1.1 0.13 0.10 SARP 72.7 4.59 358 18 12.77 1.68 0.55 0.19 1.2 0.12 6 BEYT 96.6 4.07 452 16.3 22.13 1.81 0.51 0.21 1.5 0.22 7 BOGZ 92.1 7.06 433 25.3 24.11 3.80 0.52 0.12 1.4 0.17 8 BURH 92.2 3.99 426 14.3 19.43 1.79 0.48 0.21 1.4 0.18 9 CMKR 71.4 4.51 329 14.9 10.77 1.5 0.39 0.03 1.3 0.17 10 BEYN 82.8 4.01 373 15.5 15.05 1.48 0.52 0.20 1.6 0.23 11 ASAR 83.3 3.87 389 14.7 15.79 1.42 0.6 0.14 1.2 0.14 12 KORU 76.9 6.75 343 21.7 14.34 2.21 0.39 0.11 1.5 0.22 13 GOLC 100.6 4.12 461 17.2 24.75 2.24 0.67 0.17 1.1 0.10 14 GLCK 81.7 3.84 396 15.6 15.79 1.71 0.63 0.01 1,0 0,00 15 DCAR 80 5.37 368 19.2 14.15 1.95 0.31 0.10 1.3 0.21 16 IKIZ 79.7 4.05 389 16.1 15.88 1.62 0.8 0.083 1.4 0.13 17 KOCA 74.9 3.85 362 15.5 12.58 1.40 0.78 0.06 1.2 0.14 11 Çizelge 3’ün devamı Orijin Sources Çap Diam et. 1,30 (mm) Boy Heig. Hacim Volume (dm3) (cm) Gövde Formu Stem Form Yaşam Survival (%) No Kod Ort. se Ort. se Ort. se Ort. se Ort. se 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 ASOG SOGU OTUR OTRK GNES OVAC SRIC SAPA KTEP ELKD GOLH MERK TOTA SGUT SAZA SZAK SOLU MYDN FIND 89 95.6 73.2 75.2 95.3 72.3 90,0 91.6 93.2 71.6 98 75.8 88 74 68 71.8 83.8 77.2 83.8 4.48 4.31 3.26 5.99 4.03 3.23 4.18 3.67 3.66 3.89 3.85 4.16 3.88 4.91 3.62 3.54 4.12 2.61 4.67 415 449 355 353 430 337 426 425 414 328 449 342 412 361 308 345 404 363 370 19.1 15.8 11.8 17.9 13.4 8.3 15.8 13.2 12.2 11.3 14.8 13.9 14,0 18.2 12.2 13.9 17.5 10,0 17.6 18.86 22.57 11.77 13.3 21.45 10.41 18.85 20.04 19.66 10.94 22.41 12.87 17.88 13.86 9.21 11.44 17.85 12.66 16.17 2.24 2.14 0.96 2.18 1.66 0.94 1.87 1.78 1.54 1.07 1.72 1.62 1.66 2.00 0.96 1.19 1.78 0.87 2.00 0.52 0.67 0.76 0.39 0.76 0.47 0.57 0.85 0.87 0.67 0.59 0.64 0.61 0.60 0.47 0.65 0.80 0.81 0.56 0.16 0.08 0.02 0.19 0.11 0.25 0.15 0.05 0.01 0.08 0.21 0.09 0.11 0.18 0.18 0.09 0.08 0.09 0.15 1.2 1.2 1.1 1.2 1.2 1.5 1,0 1.1 1.4 1.3 1.1 1.1 1.3 1.3 1,0 1.2 1.1 1.1 1.2 0.09 0.10 0.03 0.17 0.12 0.21 0,00 0.08 0.13 0.13 0.10 0.06 0.15 0.13 0.03 0.09 0.07 0.08 0.12 Mut-Dağpazarı deneme alanı varyans analizi sonuçlarına göre; 21. büyüme mevsimi sonunda, Anadolu karaçamı orijinleri gövde formunun düzgünlüğü bakımından 0,04 olasılık düzeyinde farklı bulunmuşlardır (Çizelge 4). Çizelge 4. Gövde Formu Düzgünlüğüne İlişkin Varyans Analizi Table 4. Analyse of Variance According to Stem Straightness Varyasyon Kaynağı Source of Variance Bloklar (Repetition) Orijinler (Seed Sources) Blok*Orijin Rep.*Seed Sourtces Hata (Error) SD Df 2 35 Kareler Ortalaması Sqs mean 13877 3109,67 F Variance ratio 5,72 1,20 Pr 0,002 0,04** 69 2743,29 4,04 <,0001*** 1491 0,66 Duncan analizi sonucunda iki grup oluşmuştur. 14 (Alaçam-Gölcük1200 m), 1 (Boyabat-Elekdağ-1250-1500 m) 24 (Nazilli Sarıcaova-1100 m) ve 32 (Gazipaşa-Sazak-900-1000 m) no’lu orijinler birinci grupta yer almıştır (Çizelge 5). 12 Çizelge 5. Mut Deneme Alanında Orijinlerin Gövde Düzgünlüğü Ortalamaları ve Duncan Testi Table 5. Stem Straightness Mean Values of the Provenances and the result of the Duncan Multiple Range Test at Mut Experimental Site Kod Code GLCK ELEK SRIC SAZA OTUR MERK DARE SAPA SOLU GOLH GOLC MYDN ASOG SZAK SARP SOGU FIND KOCA OTRK DEBO ASAR GNES ELKD SGUT KARD TOTA CMKR DCAR IKIZ BOGZ KTEP BURH KORU BEYT OVAC BEYN Orijinler Seed of Sources 14 1 24 32 20 29 4 25 34 28 13 35 18 33 5 19 36 17 21 3 11 22 27 31 2 30 9 15 16 7 26 8 12 6 23 10 Ortalama Mean 1,00 1,00 1,00 1,03 1,05 1,06 1,10 1,13 1,13 1,14 1,14 1,15 1,15 1,16 1,17 1,18 1,21 1,23 1,24 1,24 1,24 1,25 1,26 1,27 1,27 1,30 1,34 1,35 1,37 1,38 1,40 1,42 1,48 1,50 1,54 1,64 Gruplar Groups N A A A A A A A A A A A A A A A A A A A A A A A A A A A A A A A A A A 47 45 43 35 57 48 41 64 60 44 50 61 39 49 41 50 42 39 29 45 45 57 50 45 33 46 29 23 60 39 65 36 29 38 35 39 B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B Isparta Keçiborlu’da, alçak zon deneme alanında, 21. yıl sonundaki boy gelişimi, çap (1,30 m), hacim ve gövde düzgünlüğü bakımından orijin ortalamaları Çizelge 6’da verilmiştir. 13 No 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 Kod ELEK KARD DEBO DARE SARP BEYT BOGZ BURH CMKR BEYN ASAR KORU GOLC GLCK DCAR IKIZ KOCA ASOG SOGU OTUR OTRK GNES OVAC SRIC SAPA KTEP ELKD GOLH MERK TOTA SGUT SAZA SZAK SOLU MYDN FIND Ort. 91,6 105,5 143,6 102,7 133,6 103,5 106,5 117,1 88,6 93 95,4 104,8 124,3 108,8 125,6 122,1 134,7 83,6 108,1 108,5 99,7 120,5 104,1 133,0 117,1 106,2 94,4 111,3 119,8 91,9 97 102,5 106,3 122,5 109,6 110 se 5,50 7,05 7,28 5,27 12,56 5,54 4,01 7,95 5,07 4,64 4,62 5,78 5,76 5,39 9,19 4,62 6,46 4,12 4,85 5,59 6,28 6,33 6,60 6,81 4,62 5,05 5,61 5,62 5,22 4,21 8,04 5,81 6,29 4,12 3,53 4,78 Ort. 465 521 653 486 580 481 521 542 432 442 438 457 587 554 588 580 599 428 501 507 463 547 447 623 532 498 447 515 517 445 453 489 544 582 528 502 se 22,7 31,0 32,3 16,6 36,3 20,4 15,6 23,1 16,1 20,0 14,7 18,1 20,2 27,9 27,3 21,2 26,8 17,5 16,3 21,4 22,5 23,7 18,4 25,0 16,7 18,1 18,4 20,9 15,6 14,6 25,7 21,9 25,1 16,4 14,6 14,9 Ort. 21,26 30,45 57,90 25,32 49,40 26,06 29,49 36,63 18,31 20,02 20,51 25,80 40,23 30,95 43,40 39,66 46,62 16,40 28,67 29,77 25,39 36,98 24,97 48,27 33,65 27,94 20,66 31,93 35,80 19,87 26,44 25,25 32,43 38,89 30,14 21,26 Gövde Formu Stem Form Yaşam Survival (%) Hacim Volume (dm3) Boy Heig. (cm) Çap Diamet. 1,30 (mm) Orijin Sources Çizelge 6. Keçiborlu (1150 m) Deneme Alanı Orijin Ortalamaları Table 6. Mean Values at the Keçiborlu (1150 m) Experimental Site se 2,479 4,819 6,134 2,776 9,679 3,112 2,638 5,312 2,063 2,399 2,072 3,319 3,711 3,690 5,670 3,362 4,939 1,732 2,844 3,009 4,106 4,669 3,281 5,338 2,667 2,987 2,392 4,092 3,409 1,986 4,916 2,851 3,487 2,840 2,170 2,722 Ort. 0,44 0,27 0,25 0,29 0,32 0,41 0,39 0,33 0,32 0,36 0,24 0,37 0,24 0,28 0,36 0,36 0,29 0,32 0,44 0,43 0,25 0,33 0,28 0,23 0,45 0,27 0,4 0,29 0,57 0,4 0,35 0,31 0,43 0,52 0,59 0,25 se 0,101 0,035 0,114 0,096 0,12 0,234 0,141 0,104 0,08 0,023 0,04 0,157 0,101 0,2 0,101 0,101 0,093 0,08 0,106 0,139 0,058 0,127 0,083 0,048 0,058 0,131 0,092 0,093 0,154 0,201 0,162 0,053 0,167 0,061 0,116 0,074 Ort. 1,0 1,1 1,2 1,3 1,1 1,0 1,1 1,5 1,0 1,6 1,3 1,0 1,0 1,2 1,4 1,1 1,3 1,2 1,1 1,3 1,2 1,1 1,5 1,2 1,1 1,1 1,2 1,2 1,0 1,0 1,0 1,2 1,0 1,5 1,6 1,2 se 0 0,06 0,14 0,19 0,07 0 0,07 0,23 0 0,22 0,18 0 0,05 0,19 0,23 0,09 0,21 0,2 0,05 0,16 0,14 0,05 0,23 0,2 0,06 0,14 0,17 0,1 0,02 0 0 0,19 0,03 0,2 0,17 0,16 Keçiborlu (1150 m) deneme alanı varyans analizi sonuçlarına göre; 21. büyüme mevsimi sonunda, Anadolu karaçamı orijinleri, gövde formunun düzgünlüğü bakımından 0,05 olasılık düzeyinde farklı bulunmuşlardır (Çizelge 7). 14 Çizelge 7. Gövde Formu Düzgünlüğüne İlişkin Varyans Analizi Table 7. Analyse of Variance According to Stem Straightness Varyasyon Kaynağı Source of Variance SD Df Bloklar (Repetition) Orijinler (Seed Sources) Blok*Orijin Rep.*Seed Sources Hata (Error) Kareler Ortalaması Sqs mean F Variance ratio Pr 2 0.19 0.44 0.64 35 0.67 1.52 0.05** 69 0.44 0.96 0.56 825 0.45 Duncan testi sonucunda orijinler iki grupta toplanmıştır. Gövde düzgünlüğü ıskalasına göre; 1 numara ile belirtilen form en düzgün gövdeli orijine karşılık gelmektedir. Bu anlamda en düzgün gövde formu; 9 (Kızılcahamam-Çamkoru-1550 m), 6 (Çatalca-Beytepe-200-300 m), 1 (Boyabat-Elekdağ-1250 m), 30 (Sütçüler-Tota-1450-1700 m), 31 (AlanyaSöğüt-1400 m), 12 (Balıkesir-Korucu-800 m), 29 (Eğirdir-Merkez-1200 m) ve 33 (Gazipaşa-Sazak-1050-1400 m) no’lu orijinlerdir (Çizelge 8). Çizelge 8. Keçiborlu (1150 m) Deneme Alanında Orijinlerin Gövde Düzgünlüğü Ortalamaları Table 8. Stem Straightness Mean Values of the Provenances and Duncan Multiple Range Test at Keçiborlu (1150 m) Experimental Site Kod Code CMKR BEYT ELEK TOTA SGUT KORU MERK SZAK GOLC GNES SARP KARD SOGU BOGZ IKIZ Orijinler Seed Sources 9 6 1 30 31 12 29 33 13 22 5 2 19 7 16 Ortalama Mean 1,00 1,00 1,00 1,00 1,00 1,00 1,02 1,03 1,05 1,05 1,07 1,09 1,10 1,10 1,12 Gruplar Groups A A A A A A A A A A A A A A A 15 Kod Code B B B B B B B Orijinler Seed Sources 22 23 25 31 30 25 41 35 21 19 14 22 31 48 34 Çizelge 8’in devamı Kod Code SAPA KTEP FIND GOLH DEBO GLCK SAZA ASOG SRIC ELKD OTRK KOCA ASAR OTUR DARE DCAR OVAC BURH SOLU BEYN MYDN Orijinler Seed Sources 25 26 36 28 3 14 32 18 24 27 21 17 11 20 4 15 23 8 34 10 35 Ortalama Mean 1,13 1,14 1,16 1,16 1,18 1,19 1,19 1,20 1,20 1,22 1,23 1,27 1,29 1,30 1,32 1,39 1,45 1,46 1,52 1,57 1,63 Gruplar Groups A A A A A A A A A A A A A A A A A A A A Kod Code B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B Orijinler Seed Sources 31 29 19 31 22 16 16 25 20 18 30 15 24 27 22 18 22 24 33 23 46 Isparta Keçiborlu’da, yüksek zon deneme alanında, 21. yıl sonundaki boy gelişimi, çap (1,30 m), hacim ve gövde düzgünlüğü bakımından orijin ortalamaları Çizelge 9’da verilmiştir. 16 Çizelge 9. Keçiborlu (1400 m) Deneme Alanı Orijin Ortalamaları Table 9. Mean Values at the Keçiborlu-(1400 m) Experimental Site Orijin Seed Sources Çap Diam et 1,30 (mm) Boy Heig . (dm3) (cm) Göv de For mu Stem Form Yaşa m Survi val (%) Hacim Volu. No Kod Ort. Se Ort. Se Ort. Se Ort. Se Ort. Se 1 2 ELEK KARD 53,2 62,3 5,92 3,97 257 308 20,3 13,7 5,87 7,52 1,23 0,92 0,23 0,32 0,03 0,12 1,2 1,4 0,24 0,18 3 4 DEBO DARE 77,2 55,3 6,55 6,16 382 287 25,8 21,5 15,36 6,64 2,63 1,50 0,35 0,20 0,12 0,08 1,4 1,3 0,22 0,21 5 SARP 75,5 7,09 365 28,3 14,19 3,07 0,43 0,05 1,2 0,16 6 7 BEYT BOGZ 63,6 54,1 3,59 3,82 306 278 10,2 14,6 8,27 5,77 0,95 0,91 0,49 0,28 0,13 0,06 1,2 1,0 0,11 0,00 8 9 BURH CMKR 90,0 70,8 4,63 4,32 447 346 19,1 15,3 20,16 10,7 1,88 1,17 0,53 0,40 0,18 0,08 1,1 1,3 0,08 0,17 10 BEYN 54,3 5,19 266 17,5 6,20 1,25 0,40 0,04 1,7 0,23 11 12 ASAR KORU 68,6 84,3 3,99 3,86 331 348 11,8 12,4 9,92 13,84 1,12 1,34 0,45 0,41 0,18 0,13 1,1 1,4 0,05 0,22 13 14 GOLC GLCK 82,7 74,1 4,90 6,25 375 385 13,6 24,8 14,67 14,19 1,76 2,60 0,39 0,35 0,06 0,10 1,1 1,0 0,11 0,00 15 16 DCAR IKIZ 64,4 58,1 3,93 4,77 303 295 12,3 13,8 8,57 7,18 0,99 1,00 0,41 0,40 0,10 0,04 1,4 1,0 0,15 0,04 17 KOCA 63,6 6,04 313 24,1 10,21 1,86 0,45 0,10 1,3 0,19 18 19 ASOG SOGU 64,6 63,2 5,77 4,24 317 291 19,8 13,0 8,81 7,64 1,32 0,86 0,32 0,40 0,08 0,06 1,2 1,2 0,17 0,09 20 21 OTUR OTRK 77,2 69,1 5,41 4,05 353 316 20,3 14,3 13,58 10,53 1,93 1,29 0,40 0,47 0,08 0,20 1,6 1,2 0,23 0,11 22 GNES 58,5 5,40 289 14,0 7,55 1,54 0,35 0,08 1,1 0,06 23 24 OVAC SRIC 82,7 63,6 4,87 4,03 364 294 18,5 12,7 15,39 8,22 1,89 0,95 0,49 0,48 0,17 0,12 1,2 1,1 0,11 0,05 25 26 SAPA KTEP 63,5 76,3 5,90 4,54 283 377 14,0 18,5 8,24 13,35 1,37 1,59 0,47 0,39 0,02 0,08 1,6 1,4 0,24 0,19 27 28 ELKD GOLH 61,4 56,2 5,95 4,72 323 270 18,3 17,2 8,77 6,87 1,64 1,29 0,33 0,41 0,09 0,07 1,0 1,2 0,05 0,14 29 MERK 72,3 5,50 327 16,4 11,47 1,66 0,33 0,09 1,3 0,14 30 31 TOTA SGUT 76,1 61 3,17 4,41 343 299 11,4 13,8 11,61 7,43 1,12 1,00 0,51 0,35 0,01 0,11 1,0 1,0 0,00 0,00 32 33 SAZA SZAK 64,3 67,9 3,50 8,92 306 314 10,8 27,5 7,92 11,00 0,80 3,25 0,48 0,35 0,06 0,08 1,3 1,0 0,18 0,00 34 SOLU 72,8 4,25 355 14,2 11,38 1,25 0,45 0,08 1,0 0,00 35 MYDN 83,1 5,24 382 20,9 16,35 1,85 0,61 0,07 1,1 0,09 36 FIND 71,9 3,45 330 11,2 10,58 1,09 0,56 0,12 1,1 0,07 17 Keçiborlu (1400 m) deneme alanı varyans analizi sonuçlarına göre; 21. büyüme mevsimi sonunda, Anadolu karaçamı orijinleri, gövde formunun düzgünlüğü bakımından 0,01 olasılık düzeyinde farklı bulunmuşlardır (Çizelge 10). Çizelge 10. Gövde Formu Düzgünlüğüne İlişkin Varyans Analizi Table 10. Analyse of Variance According to Stem Straightness Varyasyon Kaynağı Source of Variance SD Df Kareler Ortalaması Sqs mean F Variance ratio Bloklar (Repetition) 2 2665808 3,84 0,02** Orijinler (Seed Sources) 35 1,26 1,76 0,01** Blok*Orijin Rep.*Seed Sources 69 0,75 1,53 0,004*** 918 0,49 Hata (Error) Pr Duncan testi sonuçlarına göre orijinler 4 grupta toplanmıştır (Çizelge 11). Buna göre; 7 (İnegöl-Boğazova-1200-1300 m), 14 (Alaçam-Gölcük1450 m), 33 (Gazipaşa-Sazak-1050-1400 m), 30 (Sütçüler-Tota-1450-1700 m), 31 (Alanya-Söğüt-1400 m), 34 (Pos-Soğukoluk-1200 m), 16 (Tavşanlıİkizoluk-1200-1700 m), 27 (Yılanlı-Elkindağ-1100 m), 36 (AndırınFındıklıdere-1500 m) no’lu orijinler en düzgün forma sahiptir. Çizelge 11. Keçiborlu (1400 m) Deneme Alanında Orijinlerin Gövde Düzgünlüğü Ortalamaları Table 11. Stem Straightness Means of the Provenances at Keçiborlu (1400 m) Kod Code Orijinler Seed Sources Ortalama Mean Gruplar Groups BOGZ GLCK SZAK TOTA SGUT SOLU IKIZ ELKD FIND SRIC BURH ASAR 7 14 33 30 31 34 16 27 36 24 8 11 1,00 1,00 1,00 1,00 1,00 1,00 1,04 1,05 1,07 1,08 1,11 1,11 A A A A A A A A A A A A N B B 18 22 27 18 36 21 30 26 21 42 36 37 36 Çizelge 11’in devamı Kod Code GOLC GNES MYDN OVAC SOGU SARP BEYT GOLH ASOG OTRK ELEK MERK DARE SAZA KOCA CMKR DCAR KTEP KORU KARD DEBO SAPA OTUR BEYN Orijinler Seed Sources 13 22 35 23 19 5 6 28 18 21 1 29 4 32 17 9 15 26 12 2 3 25 20 10 Ortalama Mean 1,11 1,12 1,14 1,16 1,18 1,20 1,21 1,21 1,21 1,22 1,24 1,27 1,27 1,29 1,31 1,32 1,36 1,37 1,39 1,42 1,42 1,58 1,62 1,67 Gruplar Groups A A A A A A A A A A A A A A A A A A A A A N B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B B C C C C C C C C C C C C C C C C C C C C D D D D D D D D D D D D D D D D D D D 27 26 37 37 28 20 39 29 24 46 17 30 15 24 29 25 36 30 28 24 26 26 29 21 Cv; deneme alanlarında, çevresel varyansın ne kadar kontrol edilebildiğinin ölçüsünü vermektedir. Akdeniz Bölgesi’ndeki deneme alanlarında Cv değerleri yüksektir (Çizelge 12). 19 Çizelge 12. Akd. Bölgesi’ndeki Karaçam Orijinlerinin 21. Yıl Yaşama Oranları Table 12. Mean Survival Percentages of Anatolian Black Pine Provenances at Age 21 at Mediterranean Region ORİJİN Seed source NO 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 ORT Cv. % F KOD Code ELEK KARD DEBO DARE SARP BEYT BOGZ BURH CMKR BEYN ASAR KORU GOLC GLCK DCAR IKIZ KOCA ASOG SOGU OTUR OTRK GNES OVAC SRIC SAPA KTEP ELKD GOLH MERK TOTA SGUT SAZA SZAK SOLU MYDN FIND DENEME Experiment MUT 0,60 0,44 0,60 0,55 0,55 0,51 0,52 0,48 0,39 0,52 0,60 0,39 0,67 0,63 0,31 0,80 0,78 0,52 0,67 0,76 0,39 0,76 0,47 0,57 0,85 0,87 0,67 0,59 0,64 0,61 0,60 0,47 0,65 0,80 0,81 0,56 % 60 34,6 ns ALANLARI Sites KEC11500 0,44 0,27 0,25 0,29 0,30 0,41 0,39 0,33 0,32 0,36 0,24 0,37 0,24 0,29 0,36 0,36 0,29 0,32 0,44 0,43 0,25 0,33 0,28 0,23 0,45 0,27 0,40 0,29 0,57 0,40 0,35 0,31 0,43 0,52 0,59 0,25 % 35 56,9 ns ORT. Mean KEC1400 0,23 0,32 0,35 0,20 0,43 0,49 0,28 0,53 0,40 0,40 0,45 0,41 0,39 0,35 0,41 0,40 0,45 0,32 0,40 0,40 0,47 0,35 0,49 0,48 0,47 0,39 0,33 0,41 0,33 0,51 0,35 0,48 0,35 0,45 0,61 0,56 % 41 39,04 ns 0,42 0,34 0,40 0,35 0,43 0,47 0,47 0,45 0,37 0,43 0,43 0,39 0,43 0,42 0,36 0,52 0,49 0,39 0,50 0,53 0,37 0,48 0,41 0,43 0,59 0,51 0,47 0,43 0,51 0,51 0,43 0,42 0,48 0,59 0,67 0,46 % 45 Akdeniz Bölgesi’ne en iyi uyum sağlayan orijinlerin saptanması amacıyla tüm deneme alanlarına ilişkin veriler birleştirilmiş ve varyans 20 analizi yapılmıştır. Çizelge 13’te bütün deneme alanlarının ortalamaları verilmektedir. Çizelge 13. Bütün Deneme Alanlarına Ait Ortalama Değerler Table 13. Mean Values of All Experimental Sites Orijin Sources No 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 Kod ELEK KARD DEBO DARE SARP BEYT BOGZ BURH CMKR BEYN ASAR KORU GOLC GLCK DCAR IKIZ KOCA ASOG SOGU OTUR OTRK GNES OVAC SRIC SAPA KTEP ELKD GOLH MERK TOTA SGUT SAZA SZAK SOLU MYDN FIND Çap Diamet. 1..30 (mm) Ort. 77,3 81,6 95,9 90,1 84,8 85,3 90,7 97,5 76,2 78,4 81,0 87,9 100,8 84,2 83,4 87,0 81,7 80,8 90,8 82,7 79,5 90,6 83,8 89,1 92,1 92,2 73,8 90,3 90,1 84,5 78,3 74,2 81,6 91,8 89,3 83,8 Boy Heig. Hacim Volume (dm3) (cm) se 3,3 3,6 4,3 3,5 4,7 3,0 3,7 3,2 2,8 3,1 2,6 3,5 3,1 3,1 4,2 3,4 4,1 3,0 3,1 2,9 3,3 3,6 3,0 3,7 3,1 2,7 3,1 3,4 3,4 2,4 3,8 2,9 3,5 3,1 2,4 2,8 Ort. 394 401 460 442 401 402 441 463 364 365 380 379 464 421 389 423 388 394 423 391 368 416 374 418 422 425 351 419 399 399 376 346 408 440 422 378 Yaşam Survival se 13,8 15,1 17,4 14,0 17,1 11,6 14,6 11,6 10,2 12,3 9,0 11,7 12,8 13,6 16,5 14,2 16,4 12,7 12 11,2 11,8 12,7 9,9 15,4 11,7 9,6 9,9 13,8 11,8 8,7 13,3 11,8 15,4 12,9 10,3 10,8 21 Ort. 15,2 17,1 26,2 20,6 20,0 17,6 22,8 24,0 12,9 14,2 14,9 17,7 25,3 18,0 18,4 20,7 17,9 15,4 20,5 16,5 15,5 20,8 15,8 20,9 21,0 20,1 12,4 20,9 20,4 16,3 16,4 12,2 18,0 22,1 19,4 16,2 Gövde Formu Stem Form (%) se 1,3 1,9 2,6 1,5 2,7 1,3 2,0 1,8 1,0 1,1 0,9 1,5 1,7 1,5 2,2 1,7 2,0 1,2 1,5 1,2 1,6 1,6 1,3 2,0 1,4 1,2 1,0 1,7 1,7 1,0 1,9 1,1 1,7 1,5 1,1 1,2 Ort. 0,39 0,35 0,41 0,35 0,37 0,44 0,48 0,43 0,34 0,37 0,47 0,36 0,44 0,46 0,34 0,53 0,40 0,39 0,48 0,50 0,47 0,45 0,42 0,44 0,54 0,55 0,40 0,46 0,53 0,50 0,43 0,33 0,45 0,55 0,64 0,46 se 0,06 0,04 0,05 0,05 0,08 0,12 0,09 0,13 0,08 0,08 0,09 0,10 0,07 0,06 0,02 0,05 0,07 0,08 0,08 0,05 0,11 0,04 0,12 0,08 0,08 0,01 0,10 0,12 0,09 0,10 0,07 0,13 0,07 0,06 0,11 0,09 Ort. 1,0 1,3 1,3 1,2 1,2 1,3 1,2 1,3 1,2 1,6 1,2 1,3 1,1 1,0 1,4 1,2 1,3 1,2 1,2 1,3 1,2 1,2 1,4 1,1 1,2 1,3 1,2 1,2 1,1 1,1 1,1 1,1 1,1 1,2 1,3 1,1 se 0,05 0,09 0,09 0,08 0,08 0,10 0,07 0,09 0,09 0,14 0,07 0,11 0,06 0,03 0,11 0,07 0,1 0,08 0,05 0,07 0,08 0,07 0,1 0,04 0,07 0,09 0,08 0,06 0,05 0,06 0,06 0,07 0,04 0,07 0,07 0,06 5. TARTIŞMA VE SONUÇ Akdeniz Bölgesi’nde Anadolu karaçamı orijin denemelerinin 21. yıl sonuçlarına göre, 3 deneme alanında da orijinler fidan yaşama yüzdesi bakımından farklılık göstermemişlerdir. Anadolu karaçamının doğal yayılış gösterdiği 36 farklı tohum meşçeresinden elde edilen tohumlardan gelen fidanların biyolojik uyumu birbirine yakın olmuştur. Yaşama yüzdesi, orijinlerin yöreye adaptasyonunu gösteren önemli bir göstergedir (IŞIK ve ark. 2002, s. 127). Anadolu karaçamı orijinleri arasında, gövde düzgünlüğü açısından önemli farklılıklar gözlenmiştir. Orijinlerin yükseltisi; deniz seviyesinden 200 m’den başlayarak 1700 m’ye kadar çıkmaktadır. Düzgün gövdeli orijinlerin 1000 m üzerindeki yüksek rakımlı orijinler olduğu görülmektedir. Seçilen deneme alanları da bu olguya paralel olarak 1000 m yükselti üzerinde seçilmişlerdir. Gövde düzgünlüğü ıskalasına göre; 1 numara ile belirtilen form, en düzgün gövdeli orijine karşılık gelmektedir. Mut-Dağpazarı deneme alanında orijinler, 21. büyüme mevsimi sonunda, gövde düzgünlüğü bakımından 0,05 olasılık düzeyinde farklı bulunmuştur. Bu farkın hangi orijin ya da orijinler olduğunu ortaya koymak için Duncan çoğul karşılaştırma testi uygulanmıştır. Analize göre iki grup oluşmuş ve en düzgün gelişim yapan orijinler birinci sırada 14 (Alaçam-Gölcük-1200 m), 1 (Boyabat-Elekdağ-1250-1500 m) 24 (Nazilli-Sarıcaova-1100 m) ve 32 (Gazipaşa-Sazak-900-1000 m) no’lu orijinler olmuştur. Gövde düzgünlüğü yapacak odun kalitesini de etkileyebilen genetik bir faktördür. Bu karakterin ıslahı ile odundaki selüloz oranı da artmaktadır (ZOBEL ve ark. 1987). Bu nedenle ağaçlandırma için, düzgün gövdeli orijinlerden tohumun sağlanması halinde kaliteli tomruk sayısı önemli ölçüde artacaktır (IŞIK ve ark. 1999). Keçiborlu (1150 m) deneme alanına ilişkin varyans analizi sonuçlarına göre; 21. büyüme mevsimi sonunda, karaçam orijinleri, gövde düzgünlüğü bakımından birbirinden 0,05 olasılık düzeyinde farklı bulunmuşlardır. Yapılan Duncan test sonuçlarına göre orijinler, arasında iki grupta toplanmıştır. Bu anlamda en düzgün gövde formunu; 9 (Kızılcahamam-Çamkoru-1550 m), 6 (Çatalca-Beytepe-200-300 m), 1 (Boyabat-Elekdağ-1250 m), 30 (Sütçüler-Tota-1450-1700 m), 31 (AlanyaSöğüt-1400 m), 12 (Balıkesir-Korucu-800 m), 29 (Eğirdir-Merkez-1200 m) ve 33 (Gazipaşa-Sazak-1050-1400 m) no’lu orijinler geliştirmişlerdir. 22 Keçiborlu (1400 m) deneme alanında; orijinler gövde düzgünlüğü bakımından 0.01 olasılık düzeyinde istatistik olarak farklı bulundukları için Duncan testi uygulanmıştır. Buna göre dört grup oluşmuştur. Birinci grupta; 7 (İnegöl-Boğazova-1200-1300 m), 14 (AlaçamGölcük-1450 m), 33 (Gazipaşa-Sazak-1050-1400 m), 30 (Sütçüler-Tota1450-1700 m), 31 (Alanya-Söğüt-1400 m), 34 (Pos-Soğukoluk-1200 m), 16 (Tavşanlı-İkizoluk-1200-1700 m), 27 (Yılanlı-Elkindağ-1100 m), 36 (Andırın-Fındıklıdere-1500 m) no’lu orijinler yer almış ve diğer üç gruba kıyasla en düzgün gövde formuna sahip oldukları ortaya çıkmıştır. Bölgede yer alan 3 deneme alanının ayrı ayrı analizlerinde, boy gelişimi, çap (1,30 m) ve hacim bakımından orijinler arasında önemli düzeyde fark bulunmamıştır. Öte yandan Akdeniz Bölgesi’ne iyi biyolojik uyum sağlayan orijinlerin saptanması amacıyla tüm deneme alanlarına ilişkin veriler birleştirilerek varyans analizi yapılmıştır. Akdeniz Bölgesi’nde, denemelerin 21. yılında, orijinler arasında yaşama yüzdesi, boy gelişimi, çap (1,30 m) ve hacim bakımından önemli düzeyde bir fark olmadığı belirlenmiştir. Üç deneme alanında da orijinler; boy büyümesi, çap gelişimi ve dolayısıyla hacim artımı yönünden fark yaratmamışlardır. Gövde düzgünlüğü bakımından da deneme alanları arasında istatistiki anlamda önemli fark gözlenmemiştir. Bununla birlikte, bu nitelikler bakımından orijinler sıralandığında; 1 (Boyabat-Elekdağ) ve 14 (Alaçam Gölcük) orijinleri ortalama 1,0 değeri ile en iyi gövde formu değerine sahiptir. Keçiborlu (1150 m) deneme alanında ortalama boy 512 cm, ortalama çap 109 mm ve ortalama hacim 30 dm3 iken Mut deneme alanında ortalama boy 392 cm, ortalama çap 83 mm ve ortalama hacim 16 dm3; Keçiborlu (1400 m) deneme alanında ortalama boy 329 cm, ortalama çap 69 mm ve ortalama hacim 10 dm3’dir. Sonuç olarak; orijin denemeleri ormancılıkta birim alandan verimi artırmak için, uygun tohum kaynaklarının seçilmesinde başvurulan en ekonomik yöntemdir (ZOBEL ve TOLBERT 1984, s. 77). Seçilen bir orijinin ya da genotipin coğrafik olarak ne kadar uzağa transfer edilerek kullanılabileceği sorusuna cevap verilebilecektir. Bu olgu orman gen kaynaklarının korunmasına da hizmet eder. Akdeniz Bölgesi’ndeki Anadolu karaçamı orijin denemeleri; düşük yaşama oranlarına sahiptir. Orijinler farklı deneme alanlarında farklı gelişimler göstermişlerdir. 2+0 çıplak köklü olarak dikilen fidanlar, başlangıçta diri örtü baskısı sonucu büyük kayıplar vermiş 23 ve yapılan tamamlamalar başarılı olmamıştır. Deneme alanlarında bakım işlemleri yeterince yapılamamış, ilerleyen dönemlerde gelişimi etkilemiştir. Bu tür çalışmalarda dikkat edilmesi gereken noktaların başında, deneme alanlarının titizlikle seçimi gelmelidir. Akdeniz Bölgesi’nin coğrafi yapısından kaynaklanması olası bloklar arasındaki farkı en az düzeye indirgemek, dolayısıyla deneme alanlarını dikkatli seçmek, denemeden elde edilen verilerin sağlıklı olmasını sağlayacaktır. Denemeler kurulduktan sonra bakım işlemlerine gereken özeni göstermek gerekir. Fidanların dikimi yapıldıktan sonra, diri örtünün fidanla su ve besin savaşımına girmesi dolayısıyla fidan kayıplarına engel olunabilmesi için kültür bakımı titizlikle yapılmalıdır. 24 KAYNAKÇA GEZER, A., ASLAN, S. 1982. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde İyi Gelişme Gösteren Bazı İğne Yapraklı Ağaç Türlerinin Seçimi Üzerine Araştırmalar. Orm. Araşt. Ens. Yayınları Tek. Bülten Serisi No. 103, 1-42 s. IŞIK, F., KESKİN, S., CENGİZ, Y., GENÇ, A., DOĞAN, B., TOSUN, S., ÖZPAY, Z., UĞURLU, S., ÖRTEL, E., DAĞDAŞ, S., KARATAY, H., YOLDAĞ, İ. 2002. Kızılçam Orijin Denemelerinin 10 Yıllık Sonuçları, Batı Akdeniz Orm. Arşt. Müd. Teknik Bülten No:14, 1-155 s. KARADAĞ, M. 1999. Ehrami Karaçamın Kastamonu-Oyrak Mikro Havzasındaki Yayılışı, 1st International Symposium on Protection of Natural Environment&Ehrami Karaçam, 1-965 s. KAYA, Z.,TEMERİT, A. 1994. Genetic structure of margianally located Pinus nigra var. Pallasiana populations in Central Turkey, Silvae Genetica, 43, 516, 272-275 pp. KONUKÇU, M. 1999. Ormancılığımız (Turkish Forestry), D. P.T IŞIK, K., IŞIK, F. 1999. Genenetic variation in Pinus brutia Ten in Turkey Branching and crown traits Silvae Genetica 48: 293-302 pp. LEDIG, F. T. 2001. Genetic Diversity in Tree Species: with Special Referene to Conservation in Turkey and Eastern Mediterranean, USDA Forest Service, (Çevirmen: B. KORKMAZ, 2001, Ağaç Türlerinde Genetik Çeşitlilik; Doğu Akdeniz ve Türkiye’deki Koruma’ya Özel bir Bakış, Orman Ağaçları ve Tohumları Islah Araştırma Md. Dergisi, Sayı: 2, 63-94 s) MATZIRIS, D. J. 1989. Variation in growth and branching characters in black pine (Pinus nigra Arnold) of Peloponnesos, Silvae Genetica, v. 38(3) 7781 pp. MAYER, H., AKSOY, H. 1998. Türkiye Ormanları, Batı Karadeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü, Muhtelif Yayın No: 1, 1-291 s. NIKOLIC, D., TUCIC, N., 1983. Isoenzyme variation within and among populations of European black pine (Pinus nigra ARNOLD), Silvae Genet. 32, 3-4 pp. ÖZDEMİR, Ö. 1980. Türkiye’nin Önemli Kurak Mıntıkalarında Karaçamla Ağaçlandırma Tekniği Üzerine Bazı Denemeler, O. A. E. Yayınları, Teknik Bülten Serisi No: 100, 1-133 s. SAS/STAD. 1990. User’s Guide Version 6, Fourth Edition, Volume 1,2 Cary, NC: Sas Institute Inc. SCALTSOYIANNES, A., ROHR, R., PANETSOS, K. P., TSAKTSIRA, M. 1994. Allozyme frequency distributions in five European populations of black pine (Pinus nigra Arnold), Silvae Genetica 43, Heft-1,1-64 pp. 25 WILCOX, M. D. and MILLER, J. T. 1975. Pinus nigra provenance variation and selection New Zealand., Silvae Genet. 24 (132-143pp) VARELIDES, C., BROFAS,G., VARELIDES, Y. 2001. Provenance variation in Pinus nigra at tree sites in Northern Greece, Annual Forest Science 58, 893-900 pp. VELİOĞLU, E., ÇENGEL, B., KAYA, Z. 1998. Kaz Dağlarındaki doğal Karaçam popülasyonlarında genetik çeşitliliğin yapılanması, Orman Ağaçları ve Tohumları Islah Araştırma Müdürlüğü, Teknik Bülten No: 1, Orman Bakanlığı Y. N: 72, Müd. Y. No: 8 YEŞİLKAYA, Y. 1998. Göller Bölgesi’nde 36 yerli Karaçam Orijininin Fenolojik Olarak Karşılaştırılması, Batı Akdeniz Ormancılık Araş. Müd. Teknik Bülten No: 8, 20 s. ZOBEL, B., TOLBERT, J. 1984. Applied forest tree improvement, John Wiley&Sons. Inc, 505 pp., Canada. 26 ODC:25 BOZUK DEFNELİKLERDE YAPRAK VERİMİNİN ARTIRILMASI İÇİN UYGUN SİLVİKÜLTÜREL MÜDAHALELER (ANTALYA-MANAVGAT-YAYLAALAN ÖRNEĞİ) Suitable Silvicultural Techniques for Increasing the Leaf Yield on Degraded Laurel (Laurus Nobilis L.) Lands (A Case Study: Antalya-Manavgat-Yaylaalan Region) Sadettin GÜLER [email protected] Batı Akdeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü, ANTALYA Makalenin Yayın Kuruluna Sunuluş Tarihi Makalenin Yayınlanma Karar Tarihi 26.03.2007 20.07.2007 BATI AKDENİZ ORMANCILIK ARAŞTIRMA MÜDÜRLÜĞÜ Southwest Anatolia Forest Research Institute SAFRI 27 28 ÖZET Antalya ili Manavgat ilçesi Yaylaalan yöresi defnelik alanları araştırma deneme alanı olarak seçilmiştir. Bu çalışma ile defne yaprak veriminin artırılabilmesi için, uygun silvikültürel metotların geliştirilmesi amaçlanmıştır. Yapılan analizler sonucunda; defnelik alanların rehabilitasyonu çalışmalarında, ocak bazında optimum verim alınabilmesi için, her ocakta 3-12 sürgün bırakılması uygun olacağı ve defneliklerin 20-25 yıl idare süresi ile işletilmesinin uygun olacağı belirlenmiştir. Ayrıca defneliklerde uygulanacak bakım müdahalelerinde silcan (Smilax aspera L.) ve akçakesme (Phillyrea latifolia L.) türlerinin defne ocakları içerisinden temizlenmesine öncelik verilmesi gerektiği önerilmiştir. Bunların yanı sıra defnelik alanların vejetasyonu içerisinde yer alan bitki türleri ve yoğunlukları da ortaya konulmuştur. Anahtar Kelimeler: Defne, Yaprak Verimi, Silvikültür, Bakım, Vejetasyon. ABSTRACT Laurel lands in Yaylaalan region of Manavgat-Antalya were choosed as an experimental area. It was aimed to develop suitable sivicultural methods for increasing the leaf yield in laurel stands. According to the results, it would be enough to leave 3-12 shoots on each patch till the end of the rehabilitation period to obtain optimum laurel leaf yield. The rehabilitation period should also be planned as 20-25 years. It was also suggested to remove the cat briar (Smilax aspera L.) and tree phillyrea (Phillyrea latifolia L.) first from laurel patches. The plant species and their density in the vegetation of laurel lands were also determined. Key Words: Laurel, Leaf yield, Silviculture, Maintenance, Vegetation. 29 1. GİRİŞ Bugün doğada yetişen 300’e yakın bitki familyasından yaklaşık 1/3’ü uçucu yağ içermektedir. Ülkemizi de içine alan Akdeniz Bölgesi ise, uçucu yağ taşıyan bitkiler bakımından en zengin bölgelerden birini oluşturmaktadır (CEYLAN 1996). Ülkemizin uçucu yağ içeren önemli tıbbi aromatik bitkilerinden birisi de dış ticaretimizde de önemli yer tutan Akdeniz defnesi (Laurus nobilis L.)’dir. Akdeniz defnesi (Defne)’nin esas vatanı Küçük Asya ve Balkanlar olup herdem yeşil bir bitki türüdür. Fakat antik devirde Akdeniz’in bütün kıyılarına götürülmüştür. Bugün Akdeniz’in karakteristik bitkilerinden birini teşkil eder ve Mediterranean rejiyonunun kıyı şeridini içerisine alan birinci zonu olan Lauretum zonunu isimlendirir. Yurdumuzdaki yayılışı 600800 m’ye kadar çıkar. Kışları ılıman, yazları sıcak olan yerleri sever. Toprak isteği fazla olmamakla beraber rutubeti yeterli dere yataklarını tercih eder (KAYACIK 1977). BAŞ ve ark. (2005), tarafından Antalya ili Manavgat ilçesi Sırtköy yöresi defnelik alanlarında yapılan çalışmada, defnelik alanlar çoğunlukla 400-600 m yükseltilerde ve güneşli-gölgeli bakılarda yayılış gösterdiği belirlenmiştir. Çalışmalarında defne türünün, denizden yükselti olarak 1001100 m yükseltiler arasında yayılış gösterdiği, verimli defneliklerin 100-500 m, bozuk defneliklerin 300-800 m ve toplamda da en yoğun yayılışı 300-700 m (% 92) yükseltiler arasında olduğunu ortaya koymuşlardır. Bunun yanı sıra bozuk defneliklerin % 50’si, verimli defneliklerin % 75’i ve toplamda bütün defneliklerin % 71’inin batı ve batı ağırlıklı bakılarda yayılış gösterdiğini de ifade etmişlerdir. Halk arasında nehtel, tahnal, tefrün, tehnel, tenel, tenhel ve teynel gibi farklı isimlerle bilinen (BAYTOP 1994) defne; genellikle ağaçcık, bazen de 10 m’ye kadar boylanabilen yuvarlak tepeli, sık dallı bir ağaçtır. Yapraklar dar eliptik bir yapıda olup her iki uca doğru sivrilmektedir. Boyları 5-10 cm arasında değişmektedir. Kenarları hafif dalgalıdır. Üst yüzü parlak koyu yeşildir. Kısa ve kalın bir sapı vardır (KAYACIK 1977). Kurutulmuş yapraklar kuru incir ambalajlanmasında, et ve balık yemeklerinde baharat olarak kullanılmaktadır. Yapraklardan su buharı distilasyonu ile, meyvelerden presleme ile elde edilen yağlar, özellikle sabun sanayisinde ve cilt merhemleri hazırlanmasında kullanılmaktadır (ZEYBEK ve ZEYBEK 1994). 30 CEYLAN (1996), tarafından uçucu yağların farmakolojik etkilerine göre yapılan gruplandırmada defne yağına; uyarıcı, deriyi kızartan, antiromatizmal ve adet sökümünü kolaylaştıran ‘uçucu yağ grupları’ arasında yer verilmektedir. ACARTÜRK (1997), ise defne yapraklarının mikrop öldürücü, terletici ve ağrı kesici özelliklerinin olduğunu ve halsizlik, hazımsızlık, aybaşı düzensizlikleri, romatizma ve uykusuzluk hastalıklarına iyi geldiğini ifade etmektedir. Tıbbi, aromatik ve diğer kullanım potansiyeli olan bitkilerden koruma-kullanma dengesi içinde faydalanmaya özen gösterilmesi çok önemlidir. Bu; yalnızca bitki türlerinin varlığını sürdürmesi açısından değil, aynı zamanda tüm diğer doğal kaynaklarda olduğu gibi kaynakların tamamen tüketilmeden, “Sürdürülebilir Kullanım” ilkesine uygun olarak uzun süre kullanılabilmesi açısından da büyük önem taşımaktadır (ÖZHATAY ve ark. 1997). Rio Dünya Zirvesi’nden ve Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin başlamasından bu yana, birçok ülke Odun Dışı Orman Ürünleri (O.D.O.Ü.)’nin sürdürülebilir yönetimi, geliştirilmesi ve kullanılması konusunda önlemler alma gereğini duymuştur. Buna rağmen her ülkede, O.D.O.Ü. servetinin önemini takdir edecek politik gelişmeler; sürdürülebilir bir üretim için gerekli teknoloji, araç ve gereç geliştirilmesi; bu ürünlerin optimal kullanımı, orman içi ve dışında üretilmesi, pazarlanması vb. konularda araştırmalar için lokal, ulusal bölgesel ve uluslararası düzeyde çabalara halen büyük ihtiyaç vardır (MUKERJİ 1997). Türkiye’de ihracat amacıyla en çok üretilen O.D.O.Ü. arasında çiçek soğanları, mantar, çam fıstığı, ardıç, mahlep, keçiboynuzu, kekik, kebere, ıhlamur, adaçayı, reçine, meyan kökü ile birlikte defne de yer almaktadır. İhraç edilen doğal bitkilerimizin, 1995-1999 döneminde, ortalama yıllık miktarı yaklaşık 50 bin ton ve bunun parasal değeri ise 90 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu beş yıllık dönemde, O.D.O.Ü.’nden elde edilen toplam ihracat geliri içerisinde defne yaprağının payı % 7,8 düzeyinde olmuştur (ANONİM 2001). Defne türünün toplam yayılış sahası 131.862 hektar ve tahmini üretim potansiyeli ise 12.201.326 kg/yıl civarındadır (ŞAFAK ve OKAN 2004). Orman Genel Müdürlüğü (OGM)’nün 25/06/1964 tarih ve 156 sayılı Tebliği gereğince, makilik alanlarda doğal olarak yetişen, orman rejimi içinde kalan defne ağacı topluluklarından üretimi yapılan defne yaprağı ve 31 meyvesi O.D.O.Ü. arasında gösterilmiş ve bu tebliğ gereğince üretim esasları belirtilmiştir (YAZICI 2002). Defne yaprağı üretimi, esas itibarıyla 6831 sayılı yasanın 37. maddesinin 1. fıkrası gereğince, tarife bedeli ödemek kaydıyla, yasanın ilgili maddesinde yazılı yerlerde halka izin verilmek suretiyle yapılmaktadır (Anonim, 1997). Defne yaprağı toplanacak orman alanları, Orman İşletme Müdürlükleri tarafından gruplandırılıp münavebeli olarak 3 yılda bir işletmeye açılmaktadır (ÖZHATAY ve ark. 1997). Defne yaprakları Temmuz-Eylül ayları arasında, genellikle yaprakların sürgünlerle birlikte kesilmesi şeklinde toplanmaktadır (Şekil 1). (TOPÇUOĞLU 1948 ve 1964; ÖZTÜRK 1950; ACAR 1991; ANONİM 1995, ANONİM 1998, GÜLER 2003). Şekil 1. Üç yıllık sürgünleri kesilerek üretim yapılmış olan bir defne ocağı Figure 1. A laurel patch on which a production was realized by cutting three years old annual shoots. Ortalama 10-15 m2’lik bir alanı kaplayan ve aynı kökten gelen defne sürgünü kümelerine ‘defne ocağı’ adı verilmektedir. Zira SAATÇİOĞLU (1971) tarafından, baltalık ormanı ve işletme şekilleri anlatılırken, ‘kütükler üzerindeki sürgün kümeleri ocak diye tabir edilir’ şeklinde benzer bir tanımlama yapılmıştır. Öncelikli olarak saha ve servet envanteri yapılması gereken O.D.O.Ü.’nin başında gelen türlerden birisi olan defneler, genel olarak birçok sürgünden oluşan ocaklar halinde yayılış göstermektedir (Şekil 2). 32 Geçmişten bugüne yoğun bir şekilde insan ve hayvan baskısı altında kalan defneliklerin çok büyük bölümü bozulmuş, defne ocakları bodurlaşmış ve böylece verim gücünü büyük ölçüde kaybederek gerçek üretim kapasitesinden oldukça uzaklaşmıştır (Şekil 3). Şekil 2. Ocaklar halinde yayılış gösteren defne bireyleri Figure 2. The laurel plants distributed as patches Şekil 3. Gerçek verim gücünden uzaklaşmış bozuk defnelik alanlar Figure 3. A degraded laurel land which lost its yield power Ülkemizin kurutularak ihraç edilen yıllık defne yaprağı üretimiyle dünya defne ticaretinin % 97’sini elinde bulundurduğu (ÖZHATAY ve ark. 1997) düşünüldüğünde, bozuk nitelikteki bu defneliklerin acilen imar-ihya faaliyetleriyle verimli hale dönüştürülmesinin önemi daha iyi 33 anlaşılabilecektir. Ancak halihazırda diğer O.D.O.Ü.’nde de olduğu gibi, defne türüne yönelik araştırma çalışmaları da son derece yetersizdir. Dolayısıyla silvikültür uygulayıcısının elinde, defnelik sahaların iyileştirilmesi ve yaprak veriminin artırılarak optimize edilmesine yönelik; öncelikle hangi faktörler üzerinde nasıl bir çalışma yapılabileceği konusunda yeterli bilgi bulunmamaktadır. Antalya Manavgat Yaylaalan yöresi defnelik alanlarının, deneme alanı olarak seçildiği bu çalışmayla, defne yaprağı verimi üzerinde etkili olduğu düşünülen ‘ocaktaki birey sayısı’ ve ‘ocaktaki bireylerin yaşı’ faktörleri ile yaprak verimi arasındaki ilişkiler incelenerek ocaktaki defne yaprak verimini artırabilmek için alınabilecek önlemler ve yapılması gereken uygulamaların neler olduğu konularına açıklık getirilmeye çalışılmıştır. Böylece silvikültür uygulayıcısı tarafından öncelikli olarak hangi faktörlere nasıl müdahale edilebileceği ortaya konulmuş olacaktır. 2. MATERYAL VE YÖNTEM 2.1. Materyal Araştırmanın asli materyali olan defnelik alanlar; Greenwich'e göre 36°44'20"-37°03'30" kuzey enlemleri ile; 31°17'30"-31°36'42" doğu boylamları arasında ve Antalya Orman Bölge Müdürlüğü, Manavgat Orman İşletme Müdürlüğü, Yaylaalan Orman İşletme Şefliği sınırları içerisinde yer almaktadır. Defne türü, Orman Amenajman Planında belirtilen rumuzlarla özellikle BDy, BDy-T, BÇz, ve BÇz-T olarak simgelendirilen meşcere tipleri içerisinde ağaç, ağaçcık ve çalılarla (kızılçam, akçakesme, kermes meşesi, silcan, vb.) münferit veya küçük gruplar halinde karışımlar yaparak yayılış göstermektedir (Şekil 4) (ANONİM 1997). Araştırma sürecinde alet ve ekipman olarak da; ölçü formları, şerit metre, boy ölçer, tahra, motorlu testere, el GPS’i, pusula, fotoğraf makinası, topuzlu kantar ve dijital çap ölçer kullanılmıştır. Bölgenin toprak yapısı genel olarak kireçli, kumlu ve kumlu balçıktır. Anakaya ise, tortul kayalar grubuna dahildir. Anakayanın türü kalkerdir. Buna bağlı olarak toprak türü kırmızı Akdeniz toprağıdır. Anakaya dikey çatlaklı bir yapıya sahiptir. Toprak fizyolojik derinliği 10-120 cm ve mutlak derinliği 40-50 cm arasında olup, bazı kesimlerde (özellikle kayalık ve sarp yerlerde) toprak yok denecek kadar azdır (ANONİM 1997). 34 Toprak taşlılığı % 51-80 arasında olup, defnelik alanların genel ortalama eğimi % 30-40 ve yüzeysel taşlılığı ise % 65 civarındadır (Şekil 5). Bu kadar yüksek oranda taşlılık arz eden topraklarda, köklerinin havalanma ihtiyacını en iyi şekilde karşılayan defne bireyleri, sosyal baskılar altında kalmadığı sürece, oldukça iyi bir gelişim gösterebilmektedirler (ANONİM 1998). Şekil 4. Defne ocaklarının diğer maki elemanları ile yaptığı karışım Figure 4. The compositon of laurel patches with the other maquis species Şekil 5. Defnelik alanlarda toprak taşlılığı Figure 5. Stony soils of laurel lands Yıllık toplam yağış miktarının 1225 mm olarak gerçekleştiği bölgede, yağışın neredeyse tamamı Eylül-Mart döneminde düşmektedir. Yıl içerisindeki en düşük sıcaklık –2,1 C, en yüksek sıcaklık 43,6 C ve 35 ortalama karla örtülü gün sayısı 0,1 gün olarak gerçekleşmektedir. Bölgede vejetasyon dönemi Mart ayında başlayıp Kasım ayı başlarında sona ermektedir. Rakımı düşük ve deniz ile arasını kapatan coğrafik engeller bulunmadığından, bölgede erken ve geç donlar söz konusu olmamaktadır (ANONİM 1998). Toplam alanı itibarıyla 2545,5 ha büyüklüğünde olan bölgenin tamamı, benzer şekilde Akdeniz ikliminin etkisi altındadır. Arazi genel olarak engebeli, büyük çoğunlukla güneye eğimli ve yoğun olarak batı ve batı ağırlıklı bakılarda yayılmakta olup, defneler alan içerisindeki hemen bütün farklı yetişme ortamları (su ve çay kenarları, ıslak dere içleri, taşlık kayalık alanlar)’nda görülebilmektedir. Bütün bu yetişme ortamlarında; iyi (boyları 3-6 m, ocakta birey sayısı az (3-5 adet) ve dip çaplar kalın (10-15 cm)), orta (boylar 1-3 m, ocakta birey sayısı fazla (20-25 adet) ve dip çaplar orta ve ince (5-10 cm)) ve kötü (boyları 0,5-1 m, ocakta birey sayısı çok fazla (40-50 adet) ve dip çaplar ince (0,5-1 cm)) ocak tipleri yer almaktadır (BAŞ, ve ark. 2005; ANONİM 2006). Defnelik alanlar kapsamında yer alan üç farklı ocak tipinden ‘iyi ocak’ sınıfına dahil olanlarda, yalnızca yıllık bakım faaliyetlerinin uygulanması ve sosyal baskılara karşı koruma altına alınması yeterli sayılabilecek önlemlerdir (Şekil 6a). ‘Kötü’ nitelikteki ocaklarda ise, verim güçlerini ve enerjilerini büyük oranda kaybetmelerinden dolayı, öncelikle toprak seviyesinden kesilerek (canlandırma kesimi) işe başlanmalıdır (Şekil 6b). Defnede canlandırma kesimi ve sonrasındaki sivikültürel uygulamalara yönelik, bugün itibarıyla bitmiş ve sonuçları uygulamaya önerilmiş bir araştırma çalışması bulunmamaktadır. Zira ‘kötü’ nitelikteki defne ocakları için yapılması gereken silvikültürel müdahalelerin neler olması gerektiğine yönelik bilgilerin üretilmesi uzun bir süre alacaktır. Bu durumda, uygulayıcı birimler tarafından defnelik sahalarda, hemen başlanabilecek, uygulanabilirliği olan ve kısa sürede sonuç alınabilecek olan önlem; ‘orta’ nitelikteki ocaklarda verimi yükseltmeye yönelik faaliyetler olarak karşımıza çıkmaktadır (Şekil 7). 36 (a) (b) Şekil 6. İyi ocak sınıfında (a) ve Kötü ocak (b) sınıfında defne ocakları Figure 6. A laurel patche belongs to well patche class (a) and the other belongs to bad patche class (b) Şekil 7. Orta ocak sınıfında bir defne ocağı Figure 7. A laurel patche belongs to middle patche class 2.2. Yöntem Bu çalışmada, defnelik sahaları iyi bir şekilde temsil edebilmek amacıyla toplam 80 adet örnek ocak alınmıştır. Arazi çalışmaları sırasında alınan örnek ocaklar, farklı ocak boyutlarına ve farklı yetişme ortamlarına (dere içi, taşlık kayalık alanlar vb.) dağıtmaya da özen gösterilerek rastgele olarak seçilmişlerdir. Seçilen her bir örnek ocaktaki sürgünler sayıldıktan 37 sonra, ocakta yaprak üretimi yaptırılarak elde edilen yaş yapraklı sürgünler balyalar halinde bağlanmış ve topuzlu kantar ile 0,5 kg hassasiyetle tartılmıştır. Yaş tayini için motorlu testere yardımıyla gövde kesitleri alınmış ve hemen orada yıllık halkalar sayılarak kaydedilmiş, kontrol amaçlı ölçümler yapabilmek amacıyla da alınan bu gövde kesitleri polietilen torbalara konularak etiketlenmiş ve laboratuvara nakledilmiştir. Laboratuvarda ışıklı büyüteç yardımıyla yeniden yaş tayinleri yapılmış ve sonuçlar arazide yapılan ölçümlerle de karşılaştırılarak kaydedilmiştir. Defne ocaklarında bulunan defne bireyleri kök sürgünü niteliğinde olup, bir ocaktaki bireylerin tamamı aynı kökten gelmektedir (Şekil 8). Dolayısıyla yapısal bir bütünlük arz etmekte olan bu ocak yapılanması içerisinde yer alan defne bireylerinin genetik yapıları benzer niteliktedir. Her ocak içerisinde, toplam birey sayısına göre değişmekle birlikte, ortalama 1-5 arasında galip birey bulunmakta (ocaktaki bireylerin çaplarının aritmetik ortalamasından, standart sapma değerinden daha fazla ayrılış gösteren değerler itibarıyla) olup, bu bireylerin çapları ve yaşları birbirlerine yakın değerler almaktadır. Ocaktan elde edilen yaş yapraklı sürgün miktarının büyük bölümü de bu galip bireylerden alınmaktadır. Dolayısıyla ‘Ocaktaki Bireylerin Yaşları’ faktörüne ilişkin yapılan ölçümler, ocak içerisinde galip durumda bulunan bireylerin yaşının ölçülmesi yoluyla gerçekleştirilmiş ve yapılan analizlerde bu yaş değerleri kullanılmıştır. ‘Ocaktaki birey sayısı’ ve ‘ocaktaki bireylerin yaşları’ faktörlerine ilişkin yapılan ölçümlerden elde edilen sonuçlar gruplandırılarak; ilgili örnek ocaklardan elde edilen ‘yaş yapraklı sürgün miktarları’ bakımından, oluşturulan gruplar arasında farklılık olup olmadığı incelenmiştir. Bunun için ‘varyans analizi’ uygulanmış; belirli bir güven düzeyinde grupların birbirinden farklı çıkması halinde, aralarındaki sıralamayı belirleyebilmek için ise çoklu karşılaştırma testlerinden birisi olan ‘Duncan testi’ uygulanmıştır. Varyans analizi, Duncan testi ve non-parametrik yöntemlerden Wilcoxon testi SPSS (1999) istatistik paket programı yardımıyla bilgisayar ortamında gerçekleştirilmiştir. 38 Şekil 8. Defne ocağında aynı kökten gelen bireylerin kök yapısı Figure 8. The root structure of the individuals originating from the same root of a patche. Bunların yanı sıra defnelik alanlardaki bitki kompozisyonunu ve bitki türlerinin toprağı örtme oranları tespit edilmeye çalışılmıştır. Bitki ile kaplı alanın ölçülmesinde en eski yöntemlerden birisi, tahmin edilen kaplı alanlara ait değerlerin belirli sınırlara göre sınıflandırılmış çizelgelerde toplanmasıdır. Bu değerler, incelenen arazideki toprak yüzeyinin muhtelif yerlerin veya daha önce saptanmış parsellerin gözlemlenmesi ile elde edilir. Değişik araştırıcılar tarafından geliştirilmiş ve belirtilen amaçla yararlanılabilecek sınıflamalar mevcuttur. Bu çalışmada, bu sınıflamalardan en yaygın olarak kullanılan, ‘Braun-Blanquet yöntemi’ kullanılmıştır. Bu yöntem, kaplama ve bolluk özelliklerini birlikte içermektedir (Çizelge 1) (AVCIOĞLU 1996). Çizelge 1. Kaplama ve Bolluk Özellikleri (AVCIOĞLU 1996) Table 1. The Covered and Abundance Features Kaplama ve Bolluk Tahminlerinin Birleştirilmiş Dereceleri + 1 2 3 4 5 Kaplama Sınırları (%) 0 – 1,0 1 – 9,9 10 – 24,9 25 – 49,9 50 – 74,9 75 – 100,0 Ortalama Kaplama (%) 0,.1 5,0 17,5 37,5 62,5 87,5 Yaylaalan yöresi defnelik alanlar içerisinde vejetasyon yapısı bakımından farklılık arz ettiği gözlemlenen beş ayrı yerde, vejetasyon 39 yapısını ortaya koyabilmek için, Braun-Blanquet yöntemine göre deneme alanları alınmıştır. Alınan her deneme alanında bitki türlerinin, karışıma girme oranları ve buna bağlı olarak alanı kaplama oranları tespit edilmiştir. 3. BULGULAR 3.1. Ocaktaki Birey Sayısı Örnek olarak alınan defne ocaklarında, sayıları 3 ile 95 adet arasında değişen defne bireyleri yer almaktadır. ‘Ocaktaki birey sayısı’ direkt olarak ocaktan elde edilen ‘ocaktaki yaş yapraklı sürgün miktarı’ ile ilişkilendirilmemiş, ‘yaş yapraklı sürgün miktarı’nın ‘ocaktaki birey sayısı’na oranı ile elde edilen ‘ocakta birey başına düşen yaş yapraklı sürgün miktarı’ ile ilişkilendirilerek varyans analizi gerçekleştirilmiştir. Ocaktaki birey sayıları; birey sayısı en düşük ocaktan başlamak üzere, 10 bireylik sınıflara ayrılmıştır. Ocaktaki birey sayıları için; 3-12, 13-22, 23-32, 33-42, 43-52, 53-62, 63-72 ve 73’den yukarısı olmak üzere toplam sekiz sınıf oluşturulmuştur. ‘Ocaktaki birey sayısı sınıfları’nın, ‘ocakta birey başına düşen yaş yapraklı sürgün miktarı’ üzerine farklı etkisi olup olmadığını belirlemeye yönelik olarak gerçekleştirilen varyans analizi sonuçları Çizelge 2’de verilmiştir. Çizelge 2. ‘Ocaktaki Birey Sayısı Sınıfları’ İle ‘Ocakta Birey Başına Düşen Yaş Yapraklı Sürgün Miktarı’ İlişkisine Yönelik Varyans Analizi Sonuçları Table 2. Results of the Anova According to the Relations Between the Individual Number Classes and the Amount of Fresh Leafy Shoot per Individual at a Patche Kareler Toplamı Serbestlik Derecesi Kareler Ortalaması F Değeri Olasılık Oranı Gruplar Arası 1,673 7 0,239 2,255* 0,039 Gruplar İçi 7,633 72 0,106 Genel 9,306 79 Varyasyon Kaynağı Bağlı Değişken: Yaş Yapraklı Sürgün Miktarı / Ocaktaki Birey Sayısı (kg) *: 0.05, **: 0.01, ***: 0.001 olasılık düzeyinde anlamlı, ns: İstatistik açıdan önemli değil Varyans analizi sonucunda, ‘ocaktaki birey sayısı sınıfları’nın ‘ocakta birey başına düşen yaş yapraklı sürgün miktarı’ üzerine 0,039 olasılık oranında farklı etki yaptığı veya bir başka deyişle, ‘ocaktaki birey 40 sayısı sınıfları’nın ‘ocakta birey başına düşen yaş yapraklı sürgün miktarı’ bakımından % 95 güven düzeyinde birbirlerinden farklı oldukları ortaya konulmuştur. ‘Ocakta birey başına düşen yaş yapraklı sürgün miktarı’ üzerine farklı etki yaptığı tespit edilen ‘ocaktaki birey sayısı sınıfları’ arasında oluşan gruplaşmayı tespit edebilmek için, çoklu karşılaştırma testlerinden duncan testi uygulanmıştır (Çizelge 3). Çizelge 3. ‘Ocakta Birey Başına Düşen Yaş Yapraklı Sürgün Miktarı’ Üzerine Farklı Etki Yapan ‘Ocaktaki Birey Sayısı Sınıfları’nı Belirlemek İçin Yapılan Duncan Testi Sonuçları Table 3. Results of the Duncan Test for Determining the Individual Number Classes which Differently Effect the Amount of Fresh Leafy Shoot per Individual at a Patche’ BIREYSINIF N 1 2 4 3 7 6 8 5 9 14 14 19 6 7 6 5 GRUPLAR 1 0,87 0,67 0,64 0,54 0,52 2 0,67 0,64 0,54 0,52 0,40 0,39 0,34 3.2. Defnelik Alanlarda İdare Süresi Araştırma alanı olarak seçilen defnelikler, bugüne kadar hiçbir şekilde canlandırma kesimi ve benzeri rehabilitasyon faaliyetlerine konu olmamıştır. Dolayısıyla defne ocakları içerisinden bireylerin ayrılışları, ancak doğal yoldan ömrünü tamamlayanların ortamdan ayrılması şeklinde gerçekleşmiştir. Zira yapılan ölçümler neticesinde, en yaşlı bireyin yaşı 40 ve üzerinde olan ocak sayısı, 80 ocak içerisinde, yalnızca 6 (% 7,5)’dır. Bu durum belirli bir yaşın üzerine çıkan bireylerin doğal yolla alandan uzaklaştığının bir göstergesidir. Ayrıca yaşlı olan bireylerin bir çoğunda içten içe çürümeler görülmekte (Şekil 9) ve defne ocakları içerisinde ölmüş halde yaşlı defne bireylerine rastlanabilmektedir. Şekil 10’da da görüleceği üzere, yaş değerlerinin büyük çoğunluğu 20 ila 30 41 aralığında dağılış göstermiştir. Zira 80 adet ocakta yapılan ölçümlerin sonucuna göre; defne bireylerinin ortalama yaşı 25,5 olarak tespit edilmiştir. Yaş yapraklı sürgün miktarlarının (y) ağaç yaşı (x) serpilme diyagramında, noktaların oluşturduğu dağılımı ortalayan bir kılavuz eğri geçirildiğinde, 25’li yaşlardan sonra eğrinin yatay gitme eğilimine girdiği ve serpilme diyagramında noktalar dağılımın genişlediği de görülmektedir. Yaş yapraklı sürgün miktarı ile ağaç yaşı arasındaki ilişki bir parabol kolu biçimi göstermiştir (Şekil 10). Şekil 9. Defne ocağı içerisinde çürümüş bir defne bireyi Figure 9. A decayed laurel individual at a patche 42 y = -0,0167x 2 + 1,4149x - 6,5161 R2 = 0,2606*** Şekil 10. Yaş yapraklı sürgün miktarlarının defne bireylerinin yaş değerlerine göre dağılışı Figure 10. The distribution of the amount of fresh leafy shoots according to different age classes Yaş yapraklı sürgün miktarındaki değişimin yaklaşık % 26 (R 2= 0,2606)’sı, iki değişken arasındaki korelasyon katsayısının sıfır olma olasılığı (thesap= 5,243*** > ttablo= 3,416), 0.001’den çok küçüktür. Modelin verilere uygunluğu için yapılan regresyonda varyans analizinde de Fhesap= 13,044*** > Ftablo= 7,765 olduğundan modelin rastlantı olma olasılığı 0.001’den daha düşüktür. Defne ocaklarında ölçülen en yaşlı bireylerin yaşları, 6 yaşlık basamaklara bölünerek toplam 7 adet sınıf oluşturulmuştur. Oluşturulan yaş sınıfları için; 6-11, 12-17, 18-23, 24-29, 30-35, 36-41 ve 42-53 sınır değerleri kullanılmıştır. Oluşturulan ‘defne bireylerinin yaş sınıfları’nın ‘ocaktaki yaş yapraklı sürgün miktarı’ üzerine farklı etki yapıp yapmadığının ortaya konulabilmesi için varyans analizi uygulanmıştır (Çizelge 4). 43 Çizelge 4. ‘Defne Bireylerinin Yaş Sınıfları’ İle ‘Ocaktaki Yaş Yapraklı Sürgün Miktarı’ İlişkisine Yönelik Varyans Analizi Sonuçları Table 4. Results of the Anova According to the Relations Between the Age Classes of the Indviduals and the Amount of Fresh Leafy Shoots at a Pacthe’ Varyasyon Kaynağı Kareler Toplamı Gruplar Arası Gruplar İçi Genel 3034,597 9138,425 12173,022 Serbestlik Derecesi Kareler Ortalaması F Değeri Olasılık Düzeyi 6 73 79 505,766 125,184 4,040** 0,001 Bağlı Değişken: Yaş Yapraklı Sürgün Miktarı (kg) *: 0,05, **: 0,01, ***: 0,001 olasılık düzeyinde anlamlı, ns : İstatistik açıdan önemli değil Varyans analizi sonucunda; ‘defne bireylerinin yaş sınıfları’nın ‘ocaktaki yaş yapraklı sürgün miktarı’ üzerine 0,001 olasılık düzeyinde farklı etki yaptıkları belirlenmiştir. Farklı etki yapan ‘defne bireylerinin yaş sınıfları’ arasında oluşacak gruplaşmayı ortaya koyabilmek için, çoklu karşılaştırma testlerinden Duncan testi uygulanmıştır (Çizelge 5). Çizelge 5. ‘Ocaktaki Yaş Yapraklı Sürgün Miktarı’ Üzerine Farklı Etki Yapan ‘Defne Bireylerinin Yaş Sınıfları’nı Belirlemek İçin Yapılan Duncan Testi Sonuçları Table 5. Results of the Duncan Test for Determining the Age Classes of Individual Numbers which Differently Effect the Amount of Fresh Leafy Shoots in a Patche YAŞSINIF N 6 7 5 3 4 2 1 5 5 17 21 15 13 4 1 29,400 29,000 22,588 18,333 17,533 44 GRUPLAR 2 22,588 18,333 17,533 10,385 3 10,385 4,950 3.3. Defnelik Alanların Vejetasyon Özellikleri Bölgede, geçmişten bugüne yoğun bir şekilde yapılagelen düzensiz ve plansız hayvan (çoğunlukla keçi) otlatması sonucunda, defnelik alanlar büyük ölçüde tahrip olmuş, meşcere yapısı ve defne bireylerinin formu bozulmaya uğramış, hatta alanın bazı bölümlerinde defneler gittikçe bodurlaşmış, yer yer sürünücü nitelik kazanmıştır. Örnek ocakların bulundukları yerlerde, Braun-Blanquet yöntemine göre alınan 5 adet deneme alanında; vejetasyonu oluşturan bitki türleri, alanı kaplama ve bolluk özellikleri tespit edilmiştir. Vejetasyon içerisinde varlık gösteren bitkiler; Akçakesme (Phillyrea latifolia L.), Kermes meşesi (Quercus cocciferae L.), Silcan (saparna) (Smilax aspera L.), Keçiöldüren (Calicatome villosa (Poiret) Link.), Servi (Cupressus sempervirens L.), Dafne (Daphne sericea Vahl), Sütleğen (Euphorbia sp.), Fontenesya (Fontanesia phyllyraeoides Labill.), Yabani zeytin (Olea europaea L.), Kızılçam (Pinus brutia Ten.), Menengiç (Pistacia terebinthus L.), Cehri (Rhamnus sp.) ve Çobanyastığı (Thymelaeae tartonraira L.) türlerinden oluşmaktadır. Braun-Blanquet yöntemine göre yapılan vejetasyon yapısı tespitinde, ortalama kaplama alanı % 1 ve daha üzerinde olan bitki türleri itibarıyla hesaplanan ‘ortalama kaplama yüzdeleri’, ‘kaplama sınırları’ ve ‘kaplama ve bolluk tahminlerinin birleştirilmiş dereceleri’ Çizelge 6’da verilmiştir. Çizelge 6. Bitki Türlerine İlişkin Kaplama ve Bolluk Özellikleri Table 6. The Covered and Abundance Features of the Species Bitki Türü Defne Kermes Akçakesme Meşesi Silcan Kızılçam Kaplama ve Bolluk Tahminlerinin Kaplama Sınırları Ortalama Kaplama Birleştirilmiş Dereceleri (%) (%) 3 3 2 1 1 25 – 49.9 25 – 49.9 10 – 24.9 1 – 9.9 1 – 9.9 44 25 22 7 1 Vejetasyonu oluşturan diğer bitki türleri ise; ‘seyrek’ veya ‘çok seyrek’ olarak (kaplama ve bolluk tahminlerinin birleştirilmiş derecesi: +) karışıma girmektedirler. 45 4. TARTIŞMA VE SONUÇ ‘Ocaktaki birey sayısı sınıfları’ ile ‘ocaktaki yaş yapraklı sürgün miktarı’ arasındaki ilişkinin ortaya konulabilmesi için yapılan varyans analizlerinde direkt olarak ‘ocaktaki yaş yapraklı sürgün miktarı’ değerlerinin kullanılması istatistiki açıdan uygun olmayacağı ve yanıltıcı sonuçlara götüreceği için analizler ‘yaş yapraklı sürgün miktarı’nın ‘ocaktaki birey sayısı’na oranı ile elde edilen ‘ocakta birey başına düşen yaş yapraklı sürgün miktarı’ ile gerçekleştirilmiştir. Uygulanan varyans analizi sonucunda; ‘ocaktaki birey sayısı sınıfları’nın ‘ocakta birey başına düşen yaş yapraklı sürgün miktarı’ bakımından % 95 güven düzeyinde birbirlerinden farklı olduğu ortaya çıkmış ve farklı etki yaptığı tespit edilen ‘ocaktaki birey sayısı sınıfları’ arasında oluşan gruplaşmayı tespit edebilmek için uygulanan Duncan testi sonucunda 2 farklı grup oluşmuştur. Birinci grup içerisinde 0.87 değeri ile 1. sınıf (3-12 birey) birinci sırada yer almış, bunu 2. (13-22 birey), 4. (33-42 birey), 3. (23-32 birey) ve 7. sınıf (63-72 birey)’lar izlemiştir. Buna göre; uygulayıcı birimler tarafından gerçekleştirilecek olan rehabilitasyon çalışmalarında, ocak bazında en yüksek verim alınabilmesi için, her ocakta 3-12 sürgün bırakılması uygun olacaktır denilebilir. Defne ocaklarından optimum yaprak verimi alabilmek için, ocakta bırakılması gereken birey sayısının ne kadar olması gerektiğine ilişkin bugüne kadar yapılmış bir ulusal veya uluslararası çalışmaya rastlanamamış olup, bu nedenle karşılaştırma yapılamamıştır. Defne bireylerinin yaşlarına yönelik yapılan ölçüm ve analizlerde, her ocaktaki en yaşlı bireylerin yaşı esas alınmıştır. Buna göre oluşturulan ‘defne bireylerinin yaş sınıfları’nın ‘ocaktaki yaş yapraklı sürgün miktarı’ üzerine farklı etki yapıp yapmadığının ortaya konulabilmesi için, yapılan varyans analizi sonucunda, ‘defne bireylerinin yaş sınıfları’nın ‘ocaktaki yaş yapraklı sürgün miktarı’ üzerine 0,001 olasılık oranında farklı etki yaptıkları belirlenmiştir (Çizelge 4). Farklı etki yapan ‘defne bireylerinin yaş sınıfları’ arasında oluşacak gruplaşmayı ortaya koyabilmek için, yapılan Duncan testi sonucunda ise 3 farklı grup oluşmuştur (Çizelge 5). Birinci olan grubun ilk sırasında 6 nolu yaş sınıfı yer almaktadır. Bunu sırasıyla 7, 5, 3 ve 4. sınıflar izlemiştir. Burada dikkati çeken 18-23,9 sınır değerleri ile 3. sınıfın da birinci grupta yer almayı başarabilmiş olmasıdır. Zira araştırma kapsamında 46 alınan 80 adet örnek, ocakta ölçülen en yaşlı bireylerin yaşlarının ortalaması da 25,5 olarak tespit edilmiştir. Ayrıca ‘yaş yapraklı sürgün miktarları’nın yaş’a göre oluşturduğu dağılımı gösteren grafik (Şekil 10)’te de yaş değerlerinin büyük çoğunluğunun 20 ila 30 aralığında dağılış gösterdiği ve çizilen eğrinin 25’li yaşlardan sonra yatay gitme eğilimine girdiği görülmektedir. ‘Yaş yapraklı sürgün miktarı’ ile ‘ağaç yaşı’ arasındaki ilişki parabol kolu biçimindedir. Çünkü ağaç yaşlandıkça tepe içerisinde kalan yapraklar dökülür ve tepe içi boşluğu artar. Bütün bunlar göz önüne alındığında; defneliklerin 20-25 yıl idare süresi ile işletilmesinin, optimum yaprak veriminin alınabilmesi açısından uygun olacağı söylenebilir. Defne bireylerinin yaşı konusunda ileri sürülen bütün bu yaklaşımlar; mevcut literatür çalışmaları, bilgi ve deneyimler doğrultusunda, önceden yapılan tahminler ve kabullerin yanı sıra araştırmanın kapsamı ve seyri içerisinde şekillenmiş olup, eksik yönleri olması muhtemeldir. Defne bireylerinin yaşı ile yapraklı sürgün miktarı arasındaki ilişkiyi doğruya en yakın şekilde ortaya koyabilmek için, üzerinde araştırma yapılan ocakların canlandırma kesimiyle toprak seviyesinden kesilmesi ve ocaklar arasında eşit bir yarışın başlatılarak her yıl yapılacak yaprak miktarı tespitleriyle de yaprak miktarının yaşa göre nasıl değiştiğinin doğruya daha yakın bir tahminle ortaya konulabilmesi mümkün olup, orta vadede tamamlanması gereken çalışmalardan biridir. Ancak kabul edilmelidir ki bu oldukça uzun bir çalışmayı ve türün biyolojik ömrünün sonuna kadar izlenmesini gerektirmektedir. Bu çalışmanın yapılabilmesi için de en az 30-40 yıllık bir süreye ihtiyaç duyulması kaçınılmazdır. Ayrıca bugün itibarıyla da defne türünün biyolojik ve ekonomik ömrü, bilimsel olarak ortaya konulmuş da değildir. Oysa güncel durumları itibarıyla büyük oranda yapısı bozulmuş ve her geçen gün daha da bozulmakta olan defnelik alanlarda rehabilitasyon faaliyetlerine acilen başlanması gerekliliği açıkça ortadadır. Bu konu ayrıntılı olarak Batı Akdeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü tarafından yürütülmekte olan, defneliklerde rehabilitasyon yönteminin belirlenmesine yönelik olarak ele alınmış bir araştırma projesi kapsamında araştırılmaktadır. Gerçekleştirilen bütün analizler sonucunda elde edilen ocak başına veya hektarda yaş yapraklı sürgün miktarını hesaplamaya yönelik yöntemler kullanılmasıyla elde edilecek olan miktarlar üzerinden, istenildiğinde kuru yaprak miktarı da tahmini olarak hesaplanabilir. Bunun için ise, ÖNAL (1993) tarafından ortaya konulan, 2,4 kg yaş defne yaprağından veya 47 sürgünlü yapraklardan 1 kg kuru defne elde edilebileceğine yönelik sonuç kullanılabilecektir. Ancak yine de yaş/kuru oranlarının, defnenin yetiştiği yöreler itibarıyla farklılık gösterebileceği açıktır. Bu nedenle defnenin doğal olarak yetiştiği farklı ekolojik bölgeler itibarıyla yaş/kuru oranlarının tespit edilmesi gerekli olup, böylece daha sağlıklı sonuçlara ulaşmak mümkün olabilecektir. Defnenin yanı sıra diğer bütün önemli O.D.O.Ü. için de yaş/kuru oranlarının farklı ekolojik bölgeler itibarıyla belirlenmesi de gerekli ve yararlı görülmektedir. Defnelik alanlar içerisinde, defne türünün diğer maki türleriyle ortalama olarak % 44 oranında karışıma katıldığı belirlenmiştir. Defne türü ile birlikte alanda % 25 oranında kermes meşesi, % 22 oranında akçakesme, % 7 oranında silcan ve % 1 oranında kızılçam karşıma girmektedir. Diğer türler (servi, sütleğen, dafne vb.) çok seyrek olarak karışım içerisinde yer bulmaktadır. Defneliklerde kermes meşesi türüne ait bireyler defne ocakları arasında 0,5-1 m boylarında ve genellikle küçük gruplar halinde yer almaktadırlar. Silcan türüne ait bireylerin tamamı, akçakesme türüne ait bireylerin ise çok büyük bölümü defne ocakları ile iç içe yaşamlarını sürdürmektedir. Böylece ocak tepe tacının içerisinde yer alarak yaprak veriminin düşmesinde çok önemli iki olumsuz etkeni oluşturmaktadır. Özellikle silcan türüne ait bireyler, sarılıcı bitki olması dolayısıyla defne tepe tacı içerisine tamamen sarılarak yaprak verimini çok büyük oranda olumsuz etkilemekte ve düşürmektedir (Şekil 11). Ayrıca bitki, dikenli olması dolayısıyla da yaprak üretim faaliyetlerini, hatta defnelik alanlar içerisinde hareket edebilmeyi engelleyici nitelik arz etmektedir. Bunlardan dolayı defnelik alanlarda bu iki türe, özellikle de silcan türüne çok dikkat edilmeli ve bakım müdahaleleri sürecinde sürekli olarak izlenerek, ocak tepe tacına daha ulaşmadan kesilip geriletilmelidir. Zira tepe tacı içerisine yoğun bir şekilde sarılmış olan silcan bitkisinin uzaklaştırılması son derece zor ve zahmetli bir iştir (Şekil 12). Yöre halkı ve bölgede deneyimli orman mühendislerinin ifadesine göre; bu ve benzeri dikenli türler, toprak seviyesinin 30-40 cm daha yukarısından kesildiğinde, toprak seviyesinden kesilmesine nazaran biyolojik gücü açısından daha zayıf düşmektedir. Bakım faaliyetleri yürütülürken bu konuya da ayrıca dikkat edilmesi uygun olacaktır. Akçakesme türüne ait bireylerinden defne ocaklarıyla iç içe yaşayanlar, defnenin yaşama ortamını daraltmakta ve defne bireylerinde güç kaybına ve yaprak veriminde düşüşe neden olmaktadır. Bu nedenle defne 48 ocakları içinde yaşamını sürdüren akçakesme bireyleri de bakım müdahaleleri sırasında öncelikli olarak temizlenmelidir (Şekil 13). Şekil 11. Defne ocak tacı içerisine sarılarak yerleşmiş silcan bitkisi Figure 11. The cat briar plant, a creeper, living in a laurel patche Şekil 12. Defne ocak tacı içerisinden silcan bitkisinin uzaklaştırılması Figure 12. Removing a cat briar plant from laurel patche 49 Şekil 13. Defne ocağı içerisine yerleşik yaşayan bir akçakesme bitkisi Figure 13. A tree phillyrea plant living in laurel patche Araştırma kapsamında yapılmış olan bütün arazi inceleme ve gözlemlerinde; defne bireyleri üzerinde zararlı etki yaparak önemsenebilecek düzeyde yaprak verimi kaybına neden olmuş herhangi bir böcek zararına rastlanılmamıştır. Benzer bir tespit, yörede daha önce hazırlanmış, fakat uygulanamamış olan defne rehabilitasyon projesi (ANONİM 1998)’nde de ifade edilmiştir. Defnelik alanların en büyük zararlısı, yaprak verimi kaybına yol açmak bir yana, defne bireylerinin bodurlaşmasına ve hemen hiç yaprak veremez hale gelmesine neden olan ‘keçi’dir. Defneler üzerindeki keçi zararının ortadan kaldırılabilmesi için iki yöntem uygulanabilir. Bunun için, yöre halkı ahır hayvancılığına teşvik edilerek keçinin tamamen bölgeden çıkartılması en kesin yoldur. Ancak bunun yapılabilmesi sosyal sorunlar bakımından pek de kolay görünmemektedir. Bu nedenle defnelik alanların dikenli tel ile koruma altına alınması, keçi otlatmasının defne olmayan alanlara kaydırılması, otlatma alanı yetersizliği sorunu olursa da boylu defnelerin bulunduğu alanlarda rotasyonlu bir otlatmanın yapılması daha uygulanabilir önlemler olarak görülmektedir. Dikenli tel ile koruma altına alınan defnelik sahalarda da defneler keçilerin tepe tacına ulaşamayacağı boya eriştikten sonra, bu alanların da keçi otlatmasına açılması düşünülebilir. Defne tepe tacına ulaşamadığı için, defne yaprak verimine zarar veremeyeceği gibi, bakım müdahaleleriyle de 50 zayıflatılmış olan diğer maki elemanlarını yiyerek daha da gerilemelerine ve dolayısıyla defne bireylerinin daha rahat bir yaşam alanı bulmalarına yardımcı olabilecekleri de söylenebilir. Defneliklerin yapısının bozulmasına yol açan diğer büyük etmen ise, yöre halkının bu alanlardan plansız ve düzensiz faydalanmasıdır. Bunun için de defnelik alanlarda saha ve servet envanterlerinin yapılması, planlı ve düzenli bir faydalanma stratejisinin geliştirilmesi ve uygun bir planlamanın yapılması kaçınılmazdır. 51 KAYNAKLAR ACAR, İ. 1991. Defne Yaprağı Üretimi İçin Model Plan. O. A. E. Yayınları, Dergi Serisi, Cilt: 37, Sayı: 1, No: 73, Ankara. ACARTÜRK, R. 1997. Şifalı Bitkiler, Flora ve Sağlığımız. OVAK Yayınları, Yayın No: 1, Ankara. ALPAR, X. 1997. Uygulamalı Çok Değişkenli İstatistiksel Yöntemlere Giriş I. Kültür Ofset, s. 198-220, Ankara. ANONİM, 1995. Orman Tali Ürünlerinin Üretim İşleri. T .C. Orman Bakanlığı, Tebliğ No: 283, Tasnif No: IV-1434, Ankara. ANONİM, 1997. Antalya Orman Bölge Müdürlüğü, Manavgat Orman İşletme Müdürlüğü, Yaylaalan Orman İşletme Şefliği, 1997-2006, Orman Amenajman Planı, Ankara. ANONİM, 1998. T. C. Orman Bakanlığı, Batı Akdeniz Bölge Müdürlüğü, Antalya Orman Bölge Müdürlüğü, Manavgat Orman İşletme Müdürlüğü, Yaylaalan Köyü Köy Tüzel Kişiliği’ne ait Özel İmar-İhya Uygulama Projesi. Antalya. ANONİM, 2001. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Ormancılık Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara. ANONİM, 2006. Bozuk Defnelik Alanlar İçin Uygun İmar-İhya Yönteminin Belirlenmesi (Manavgat-Yaylaalan Örneği) Projesi, Arazi Raporları. Batı Akdeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü Araştırma Projesi, Antalya. AVCIOĞLU, R. 1996. Çayır Mer’a Bitki Topluluklarının Özellikleri ve İncelenmesi. Ege Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarla Bitkileri Bölümü, Yayın No: 466, Bornova-İzmir. BAŞ, N., GÜLER, S., ERKAN, N. 2005. Defne (Laurus nobilis L.) Alanlarında Yaprak Üretim Miktarlarının Belirlenmesi (ManavgatSırtköy Örneği). Batı Akdeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü Yayınları, Teknik Bülten Serisi, No: 24, Antalya. BAYTOP, T. 1994. Türkçe Bitki Adları Sözlüğü. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Dil Kurumu Yayınları, No: 578, Ankara. CEYLAN, A. 1996. Tıbbi Bitkiler II. E. Ü. Ziraat Fakültesi Yayını, Yayın No. 481 GÜLER, S. 2003. Yeşil Altın Defne (Laurus nobilis L.) Batı Akdeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü Yayınları, Araştırma Dergisi, No: 5, Antalya. 52 KAYACIK, H. 1977. Orman ve Park Ağaçlarının Özel Sistematiği. İ. Ü. Orman Fakültesi, İ. Ü. Yayın No: 2400, O. F. Yayın No: 247, İstanbul, 207-208 s. MUKERJİ, A. K. 1997. Odun Dışı Orman Ürünlerinin Önemi ve Sürdürülebilir Kalkınma Stratejileri. XI. Dünya Ormancılık Kongresi Bildirileri, 13-22 Ekim 1997, Cilt: 3-4, Antalya, 233-244 s. ÖNAL, S. 1993. Bazı Orman Tali Ürünlerinin Kuru Ağırlıkları. Ormancılık Araştırma Enstitüsü Yayınları, Teknik Rapor Serisi, No: 64, Ankara. ÖZHATAY, N., KOYUNCU, M., ATAY, S., BYFIELD, A. 1997. Türkiye’nin Doğal Tıbbi Bitkilerinin Ticareti Hakkında Bir Çalışma. Doğal Hayatı Koruma Derneği, İstanbul. I.S.B.N. 97596081-9-7. ÖZTÜRK, S. 1950. Defne Yaprağı ve Yağı Üretim ve Satışı. Orman Mühendisliği Dergisi, Sayı: 4, Temmuz-Ağustos, Ankara. SAATÇİOĞLU, F. 1971. Silvikültür II, Silvikültürün Tekniği. İ. Ü. Orman Fakültesi Yayınları, Yayın No: 1648, Orman Fakültesi Yayın No: 172, İstanbul. ŞAFAK, İ. ve OKAN, T. 2004. Kekik, Defne ve Çam Fıstığının Üretimi ve Pazarlaması. Doğu Akdeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü Yayınları, Dergi Serisi, Sayı: 10, 101-129 s., Tarsus. SPSS INC. 1999. SPSS for Windows, Release 10.0.1, Standard Version. TOPÇUOĞLU, A. K. 1948. Defne Yaprağı İstihsali, Orman ve Av Dergisi, Yıl:20, Sayı: 6, Haziran, Ankara. TOPÇUOĞLU, A. K. 1964. Defne Yaprağı İstihsali, İstihsal Tekniği ve Kıymetlendirilmesi, OGM Teknik Haberler Bülteni, Yıl: 3, Sayı: 11, Ankara. YAZICI, H. 2002. Batı Karadeniz Bölgesinde Yetişen Defne (Laurus nobilis L.) Yaprak ve Meyvelerinden Faydalanma İmkanlarının Araştırılması. Zonguldak Karaelmas Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, 309 sayfa, Zonguldak. ZEYBEK, N., ZEYBEK, U. 1994. Farmasötik Botanik. Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Yayınları, Yayın No: 2, Bornova / İzmir. 53 54 ODC: 843 ORMAN YANGINLARININ KIZILÇAM (Pinus brutia Ten.) ODUNUNUN BAZI MEKANİK ÖZELLİKLERİ ÜZERİNE ETKİSİ Effects of the Forest Fires on the Mechanical Properties of Turkish Red Pine (Pinus brutia Ten.) Aytaç AYDIN1 Prof. Dr. Nurgül AY1 Yeliz AYDIN2 [email protected] 1 K.T.Ü Orman Fakültesi Orman Endüstri Mühendisliği, Trabzon. 2 Orman Endüstri Mühendisi Makalenin Yayın Kuruluna Sunuluş Tarihi Makalenin Yayınlanma Karar Tarihi 21.06.2007 19.09.2007 BATI AKDENİZ ORMANCILIK ARAŞTIRMA MÜDÜRLÜĞÜ Southwest Anatolia Forest Research Institute SAFRI 55 56 ÖZET Bu çalışmada, orman yangınlarının Kızılçam (Pinus brutia Ten.) odununun mekanik özellikleri üzerine etkileri araştırılmıştır. Deneylerde, Antalya-Serik-Gebiz yöresinden alınan 4 adet yangına maruz kalmamış, 4 adet yangına maruz kalmış olmak üzere toplam 8 adet örnek ağaçtan yararlanılmıştır. Örnek ağaçların seçimi, deney örneklerinin hazırlanması ve deneyler ilgili standartlara uygun olarak yürütülmüştür. Bu çalışma dahilinde, yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış Kızılçam (Pinus brutia Ten.) odununun mekanik özellikleri (liflere paralel basınç direnci, eğilme direnci, eğilmede elastikiyet modülü, makaslama direnci, dinamik eğilme (şok) direnci ve Brinell sertlik değerleri) hesaplanmıştır. Orman yangınının Kızılçam odununun mekanik özelliklerine etkisi belirlenmiş ve sonuçlar benzer ağaç türleri ile karşılaştırılmıştır. Çalışma sonucunda elde edilen bulgulara göre; orta şiddette örtü yangınına maruz kalmış ve sadece kabuğun dış kısmı yanmış (iç kabuk zarar görmemiş) kızılçamlarda, odununun mekanik özellikleri, şok direnci hariç, düşmüştür. Anahtar Kelimeler: Kızılçam, Pinus brutia Ten., Mekanik Özellikler, Orman Yangını ABSTRACT In this study, effects of the forest fires on the mechanical properties of the Turkish Red Pine (Pinus brutia Ten.) wood were investigated. In the experiments, a total of eight specimens were utilized from AntalyaGebiz-Serik region, four of which exposed to fire and four of which not (control). The selection of the experimental trees, preparation of the test specimens and application of the test procedures were all done according to valid standards. Mechanical properties (compression strength parallel to the grain, static bending strength, modulus of elasticity for bending strength, shear strength, impact strength and value of Brinell hardness) were determined in this study. Effects of the forest fires on the mechanical properties of the Turkish red pine (Pinus brutia Ten.) wood were determined and the results compared with other similar tree species. According to the test results, forest fire decreased the values of all mechanical properties except impact strength. Key Words: Calabrian pine, Pinus brutia Ten. Mechanical Wood Properties, Forest Fire 57 1. GİRİŞ Orman ekosistemlerinin şekillenmesinde etken olan faktörlerin en önemlilerinden birisi şüphesiz orman yangınlarıdır. Bir taraftan birçok ekosistemin ayrılmaz bir parçası olan yangınlar, diğer taraftan her yıl binlerce hektar verimli orman alanının yanmasına ve ormana bağlı birçok değerden yeterince yararlanılamamasına neden olan çok yıkıcı etkilere sahip afetler olabilirler. Nitekim Akdeniz coğrafyası ve iklim kuşağında yer alması nedeniyle, ülkemiz özellikle yaz aylarında yoğun bir yangın tehdidi altında bulunmakta ve buna bağlı olarak her yıl çıkan orman yangınları sonucu önemli miktarda orman alanı zarar görmektedir (URL–1, URL–2, PAUSAS ve VALLEJO 1999, SEREZ 1995). Ülkemizde geniş bir yayılım alanına sahip olan Kızılçam (Pinus brutia Ten.) yangına karşı hassas bir tür olup yılın büyük bir bölümü yangın tehlikesine maruz kalabilmektedir (SEREZ 1995, NEYİŞÇİ 2001, ERTEN ve SÖZEN 1996). Yapılan çalışmalarda, düşük dereceli orman yangınlarının odunun mekanik özelliklerine etki ettiği belirlenmiştir (BORTOLETTO ve MORESCHİ 2003, ERTEN ve SÖZEN 1996, BOZKURT ve ERDİN 1997). Bu çalışma kapsamında, orman yangınlarının kızılçam (Pinus brutia Ten.) odununun mekanik özellikleri üzerine etkilerinin araştırılması hedeflenmiştir. 2. MATERYAL ve METOT Araştırmada kullanılan ağaçlar, düzgün gövde yapısına sahip ağaçlardan TS 4176’ya uygun olarak seçilmiştir. Antalya-Serik-Gebiz yöresinden alınan 4 adet yangın etkisine maruz kalmış ve 4 adet yangın etkisine maruz kalmamış olmak üzere toplam 8 adet ağaç üzerinden her bir deney için yaklaşık 140 adet numune alınarak denemeler gerçekleştirilmiştir. Çizelge 1’de örnek ağaçlarının ve alındıkları yörenin özellikleri belirtilmiştir (TS 4176 1984). 58 Çizelge 1. Örnek Ağaçlarının ve Alındıkları Yörenin Özellikleri Table 1. Characteristics of the Sample Trees and Areas Bölge Müd. İşletme Müd. İşletme Şef. Kızılçam Yaşı ve Grubu Ağaç Çapı (cm) Bölme No Rakım (m) Bakı Antalya Serik Gebiz 19-K1 26 196 100 K.doğu Antalya Serik Gebiz 37-K2 30 196 100 K.doğu Antalya Serik Gebiz 27-K3 30 196 100 K.doğu Antalya Serik Gebiz 39-K4 25 196 100 K.doğu Antalya Serik Gebiz 36-Y1 30 196 100 K.batı Antalya Serik Gebiz 40-Y2 30 196 100 K.batı Antalya Serik Gebiz 24-Y3 30 196 100 G.batı Antalya Serik Gebiz 26-Y4 29 196 100 G.batı K: Kontrol grubu (Yangın etkisine maruz kalmamış) Y: Yangın etkisine maruz kalmış Deneme ağaçlarının seçimi sırasında, ağaçlarda yapı bakımından ekstrem özellikler bulunmamasına dikkat edilmiştir. Fazla dallı ve budaklı, anormal tepe çatılı, çürük veya böcek zararına uğramış fertler ile anormal gelişme göstermiş ağaçların alınmamasına dikkat edilmiştir. Belirlenen ağaçların göğüs çapları ölçülerek ortalama göğüs çapı bulunmuş ve bu çapa en yakın 4’er adet ağaç olmak üzere, toplam 8 adet ağaç deneme ağacı olarak seçilmiştir. Ağaçlar üzerine numaraları yazılmış ve kuzey yönleri işaretlenmiştir. Araştırmaya konu bölgedeki yangın, orta şiddette örtü yangınıdır. Dolayısı ile alınan örneklerin sadece kabuğunun dış kısmı yanmış, iç kabuk zarar görmemiştir. Araştırmada uygulanan test metotları, ilgili Türk Standartlarından faydalanılarak belirlenmiştir. Liflere paralel basınç direnci ve kalite değerleri TS 2595’e göre, eğilme direnci deneyleri TS 2474 esaslarına uygun, eğilmede elastikiyet modülünün belirlenmesinde TS 2478 esaslarına göre, dinamik eğilme (şok) direnci ve dinamik kalite değeri TS 2470 ve TS 2477 esaslarına göre, makaslama direnci TS 3459’a göre, brinell sertlik değeri TS 2479’a göre yapılmıştır [TS 2595 1977, TS 2474 1977, TS 2478 1978, TS 2470 1976, TS 2477 1976, TS 3459 1980, TS 2479 1976]. 59 Yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış toplumlar arasında mekanik özellikler açısından bir farklılık olup olmadığını belirlemek için Bağımsız Gruplar T Testi (Independent Samples T-Test) uygulanmıştır. Analizin ilk aşamasında Levene testi yapılarak toplum varyanslarının homojen olup olmadığı incelenmiş ve bundan sonraki aşamada gruplar arasındaki farklar tespit edilmiştir. İstatistiksel değerlendirmeler yapılırken SPSS 11.5 istatistik paket programı kullanılmıştır. 3. BULGULAR ve TARTIŞMA Yapılan çalışmalar sonucu, yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış örneklerden elde edilen deney sonuçları Çizelge 2’de verilmiştir. Çizelge 2. Deney Sonuçları Table 2. Test Results Özellikler K1 K2 K3 K4 SS Y1 Y2 Y3 Y4 SS Basınç Direnci (N/mm²) 49,74 50,53 46,30 48,17 1,868199 44,42 45,43 45,02 44,21 0,558032 Eğilme Direnci (N/mm²) 77,69 81,9 78,6 79,4 1,80869 69,8 73,3 74,2 69,7 2,338803 Eğilme Elastikiyet Modülü (N/mm²) 9964 11149 10387 14197 1912,426 9743 9040 9342 9434 289,4528 Dinamik Eğilme Direnci (Nm/mm²) 0,038 0,041 0,039 0,034 0,002944 0,042 0,04 0,041 0,039 0,001291 Makaslama Direnci (N/mm²) 6,707 6,957 6,378 6,39 0,278104 5,797 6,26 6,124 6095 0,195078 Liflere paralel 27,22 30,13 23,17 28,68 2,9987 22,21 19,44 20,41 20,34 1,160661 Radyal 15,11 18,05 13,78 18,29 2,220276 13,46 12,94 13,24 15,16 0,996393 Teğet 14,10 17,15 12,49 20,66 3,602231 11,71 11,18 12,05 12,47 0,54555 Brinell Sertlik Değeri (N/mm²) Yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış örneklerden elde edilen deney sonuçlarına ait ortalama değerler Çizelge 3’te verilmiştir. 60 Çizelge 3. Deney Sonuçlarına Ait Ortalama Değerler Table 3. Average Values of the Results Ortalama Değer Sembo l Yangına maruz kalmamış Yangına maruz kalmış Basınç Direnci (N/mm²) σB// 48,685 44,771 Eğilme Direnci (N/mm²) σe 79,399 71,741 Eğilme Elastikiyet Modülü (N/mm²) Dinamik Eğilme Direnci E 11424,25 9323,764 σş 0,038 0,041 (Nm/mm²) Makaslama Direnci (N/mm²) σm 6,608 6,096 Liflere paralel HBe 27,3 20,6 Radyal HBr 16,3 13,7 Teğet HBt 16,1 11,8 Özellikler Brinell Sertlik Değeri (N/mm²) 3.1. Liflere Paralel Basınç Direnci Yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış kızılçam odunları arasında liflere paralel basınç direnci bakımından farklılık olup olmadığının belirlenmesi için yapılan bağımsız gruplar t testi sonuçları Çizelge 4’te verilmiştir. Çizelge 4. Yangın Etkisine Maruz Kalmış ve Kalmamış Kızılçam Odununun Liflere Paralel Basınç Direnci Bağımsız Gruplar T Testi Sonuçları Table 4. Independent Samples T-Test Results for Compression Strength Parallel to the Grain of Turkish Red Pine Woods Exposed and Unexposed to Fire Varyansların Homojenlik Testi Güven Düzeyi 0,001 Bağımsız Gruplar T Testi Güven Düzeyi t Değeri Serbestlik Derecesi Standart Hata Farkı 0,001 -7,402 224,955 5,28741 Yapılan bağımsız gruplar t testine göre, 0,05 anlam düzeyinde, yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış kızılçam odununun basınç direnci bakımından aralarında farklılığın olduğu saptanmıştır. 3.2. Eğilme Direnci Yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış kızılçam odunları arasında eğilme direnci bakımından bir farklılık olup olmadığının 61 belirlenmesi için yapılan bağımsız gruplar t testi sonuçları Çizelge 5’te verilmiştir. Çizelge 5. Yangın Etkisine Maruz Kalmış ve Kalmamış Kızılçam Odununun Eğilme Direnci Bağımsız Gruplar T Testi Sonuçları Table 5. Independent Samples T-Test Results for Static Bending Strength of Turkish Red Pine Wood Exposed and Unexposed to Fire Varyansların Homojenlik Testi Güven Düzeyi 0,59 Bağımsız Gruplar T Testi Güven Düzeyi t Değeri Serbestlik Derecesi Standart Hata Farkı 0,001 6,548 118 12,4167 Yapılan bu teste göre % 5 anlam düzeyinde yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış kızılçam odunları arasında, eğilme direnci bakımından farklılığın olduğu tespit edilmiştir. 3.3. Eğilmede Elastikiyet Modülü Yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış kızılçam odunları arasında elastikiyet modülü bakımından bir farklılık olup olmadığının belirlenmesi için yapılan bağımsız gruplar t testi sonuçları Çizelge 6’da verilmiştir. Çizelge 6. Yangın Etkisine Maruz Kalmış ve Kalmamış Kızılçam Odununun Elastikiyet Modülü Bağımsız Gruplar T Testi Sonuçları Table 6. Independent Samples T-Test Results for Modulus of Elasticity of Turkish Red Pine Woods Exposed and Unexposed to Fire Varyansların Homojenlik Testi Güven Düzeyi 0,001 Bağımsız Gruplar T Testi Güven Düzeyi t Değeri Serbestlik Derecesi Standart Hata Farkı 0,001 5,858 103,221 3585,5173 Yapılan bu teste göre; % 5 anlam düzeyinde, yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış kızılçam odunları arasında, elastikiyet modülü bakımından farklılığın olduğu tespit edilmiştir. 3.4. Dinamik Eğilme (Şok) Direnci Yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış kızılçam odunları arasında, dinamik eğilme direnci bakımından bir farklılık olup olmadığının 62 belirlenmesi için yapılan bağımsız gruplar t testi sonuçları Çizelge 7’de verilmiştir. Çizelge 7. Yangın Etkisine Maruz Kalmış ve Kalmamış Kızılçam Odununun Dinamik Eğilme Direnci Bağımsız Gruplar T Testi Sonuçları Table 7. Independent Samples T-Test Results for Impact Strength of Turkish Red Pine Woods Exposed and Unexposed to Fire Varyansların Homojenlik Testi Güven Düzeyi 0,198 Bağımsız Gruplar T Testi Güven Düzeyi t Değeri Serbestlik Derecesi Standart Hata Farkı 0,093 -1,693 118 0,0159849 Yapılan bu teste göre; % 5 anlam düzeyinde, yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış kızılçam odunları arasında, dinamik eğilme direnci bakımından farklılığın olmadığı tespit edilmiştir. 3.5. Radyal Yönde Makaslama Direnci Yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış kızılçam odunları arasında, makaslama direnci bakımından bir farklılık olup olmadığının belirlenmesi için yapılan bağımsız gruplar t testi sonuçları Çizelge 8’de verilmiştir. Çizelge 8. Yangın Etkisine Maruz Kalmış ve Kalmamış Kızılçam Odununun Makaslama Direnci Bağımsız Gruplar T Testi Sonuçları Table 8. Independent Samples T-Test Results for Shear Strength of Turkish Red Pine Woods Exposed and Unexposed to Fire Varyansların Homojenlik Testi Güven Düzeyi 0,976 Bağımsız Gruplar T Testi Güven Düzeyi t Değeri Serbestlik Derecesi Standart Hata Farkı 0,004 2,946 118 1,73773 Yapılan bu teste göre; % 5 anlam düzeyinde, yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış kızılçam odunları arasında, makaslama direnci bakımından farklılığın olduğu tespit edilmiştir. 3.6. Brinell Sertlik Değerleri 3.6.1. Enine Kesitte Brinell Sertlik Değeri 63 Yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış kızılçam odunları arasında, enine kesitte, brinell sertlik direnci bakımından bir farklılık olup olmadığının belirlenmesi için yapılan bağımsız gruplar t testi sonuçları Çizelge 9’da verilmiştir. Çizelge 9. Yangın Etkisine Maruz Kalmış ve Kalmamış Kızılçam Odununun Enine Kesitte Brinell Sertlik Direnci Toplum Ortalaması Önemlilik Testi Sonuçları Table 9. Independent Samples T-Test Results for Value of Brinell Hardiness in Transversal Section of Turkish Red Pine Woods Exposed and Unexposed to Fire Varyansların Homojenlik Testi Güven Düzeyi 0,075 Bağımsız Gruplar T Testi Güven Düzeyi t Değeri Serbestlik Derecesi Standart Hata Farkı 0,001 5,418 147 0,12474 Yapılan bu teste göre; % 5 anlam düzeyinde, yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış kızılçam odunları arasında, enine kesitte, brinell sertlik direnci bakımından farklılığın olduğu tespit edilmiştir. 3.6.2. Radyal Kesitte Brinell Sertlik Değeri Yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış kızılçam odunları arasında, radyal kesitte, brinell sertlik direnci bakımından bir farklılık olup olmadığının belirlenmesi için yapılan bağımsız gruplar t testi sonuçları Çizelge 10’da verilmiştir. 64 Çizelge 10. Yangın Etkisine Maruz Kalmış ve Kalmamış Kızılçam Odununun Radyal Kesitte Brinell Sertlik Direnci Bağımsız Gruplar T Testi Sonuçları Table 10. Independent Samples T-Test Results for Value of Brinell Hardiness in Radial Section of Turkish Red Pine Woods Exposed and Unexposed to Fire Varyansların Homojenlik Testi Güven Düzeyi 0,023 Bağımsız Gruplar T Testi Güven Düzeyi t Değeri Serbestlik Derecesi Standart Hata Farkı 0,003 3,079 137,664 0,08476 Yapılan bu teste göre; % 5 anlam düzeyinde, yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış kızılçam odunları arasında, radyal kesitte, brinell sertlik direnci bakımından farklılığın olduğu tespit edilmiştir. 3.6.3. Teğet Kesitte Brinell Sertlik Değeri Yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış kızılçam odunları arasında, teğet kesitte, brinell sertlik direnci bakımından bir farklılık olup olmadığının belirlenmesi için yapılan bağımsız gruplar t testi sonuçları Çizelge 11’de verilmiştir. Çizelge 11. Yangın Etkisine Maruz Kalmış ve Kalmamış Kızılçam Odununun Teğet Kesitte Brinell Sertlik Direnci Bağımsız Gruplar T Testi Sonuçları Table 11. Independent Samples T-Test Results for Value of Brinell Hardiness in Tangent Section of Turkish Red Pine Woods Exposed and Unexposed to Fire Varyansların Homojenlik Testi Güven Düzeyi 0,001 Bağımsız Gruplar T Testi Güven Düzeyi t Değeri Serbestlik Derecesi Standart Hata Farkı 0,001 7,455 104,602 0,05747 Yapılan bu teste göre; % 5 anlam düzeyinde, yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış kızılçam odunları arasında, teğet kesitte, brinell sertlik direnci bakımından farklılığın olduğu tespit edilmiştir. 65 4. SONUÇ ve ÖNERİLER Liflere paralel yönde basınç direnci değeri, yangına maruz kalmamış örnekler için ortalama 486,85 kp/cm2, yangına maruz kalmış örnekler için ise 447,71 kp/cm2 olarak hesaplanmıştır. İstatistiki olarak aralarında fark olduğu saptanmıştır. Bu sonuç BORTOLETTO ve MORESCHİ (2003)’ün çalışmalarıyla uyumludur. Pinus taeda odununun basınç direncinin azaldığı bu çalışmada belirtilmektedir. Nitekim ERTEN ve SÖZEN (1996)’da ise, kızılçam odununun basınç direncinin etkilenmediğini belirtmektedirler. İki çalışma arasındaki uyumsuzluk; kabuk kalınlığına, yangının şiddetine ve yangının ağaç üzerinde kalma süresine bağlı olabilir. Kızılçam liflere paralel basınç dirençleri bakımından çalışmada elde edilen verilere göre “Liflere paralel basınç direnci “orta derecede” ağaçlar grubuna girmektedir (ERTEN ve SÖZEN 1996). Ortalama eğilme direnci değeri yangına maruz kalmamış örnekler için 793,99 kp/cm2, yangına maruz kalmış örnekler için ise 717,41 kp/cm2 olarak hesaplanmıştır. İstatistiki olarak aralarında fark olduğu saptanmıştır. Bu sonuç, BORTOLETTO ve MORESCHİ (2003)’ün çalışmalarıyla uyumludur. Çalışmada bulunan değerlere göre; kızılçam, “eğilme direnci düşük derecede” olan ağaçlar grubuna girmektedir (ERTEN ve SÖZEN 1996). Çalışmada bulunan eğilme direnci değeri, literatürde verilen diğer değerlerle karşılaştırıldığında, BOZKURT ve GÖKER (1996) tarafından yapılan çalışmadaki değerlerden küçük çıkmıştır. BOZKURT ve ark. (1993) tarafından bulunan değerden yüksek çıkmıştır. Kızılçam diğer ağaç türleri ile karşılaştırıldığında; karaçamdan düşük, sarıçam, doğu ladini, Duglas göknarı ve Toros sedirinden daha yüksek eğilme direnci değerine sahiptir. Bu farklılık ağacın özgül ağırlığına ve yaşına bağlanabilir. Ortalama eğilmede elastikiyet modülü değeri, yangına maruz kalmamış örnekler için 114242,50 kp/cm2, yangına maruz kalmış örnekler için ise 93237,64 kp/cm2 olarak hesaplanmıştır. İstatistiki olarak aralarında farklılığın olduğu saptanmıştır. Bu sonuç, BORTOLETTO ve MORESCHİ’nin (2003) çalışmalarıyla uyumludur. Bu çalışmada bulunan elastikiyet modülü değeri, literatürde verilen değerlerle karşılaştırıldığında; BOZKURT ve ERDİN (1997), BOZKURT ve ark. (1993) tarafından bulunan değerlerden yüksek çıkmıştır. Kızılçam diğer ağaç türleri ile karşılaştırıldığında; sarıçamdan düşük, doğu ladini, Duglas göknarı ve Uludağ göknarından daha yüksek elastikiyet modülü değerine sahip olduğu saptanmıştır. Bu farklılık ağacın özgül ağırlığına ve yaşına bağlanabilir. Ortalama dinamik eğilme (şok) direnci değeri yangına maruz kalmamış örnekler için 0,38 kpm/cm2, yangına maruz kalmış örnekler için ise 0,41 kpm/cm2 olarak hesaplanmıştır. İstatistiki olarak aralarında fark 66 olmadığı saptanmıştır. BORTOLETTO ve MORESCHİ (2003) yaptıkları çalışmada, dinamik eğilme direnci değerinde istatistiki anlamda fark olduğunu belirlemiştir. İki çalışma arasındaki uyumsuzluk; kabuk kalınlığına, yangının şiddetine ve yangının ağaç üzerinde kalma süresine bağlanabilir. Bu çalışmada bulunan şok direnci değeri, BOZKURT ve GÖKER (1996) tarafından yapılan çalışmada belirlenen değerden yüksek çıkmıştır. Kızılçamın şok direnci; sarıçam, karaçam, doğu ladini ve Toros sedirinin şok direncinden düşük, Duglas göknarının şok direnci değerinden yüksek çıkmıştır. Bu durum; odunun yapısı, özgül ağırlığı, lif açısı ve yıllık halka genişliğine bağlanabilir. Kızılçam “şok direnci orta olan” ağaçlar grubuna girmektedir (BORTOLETTO ve MORESCHI 2003). Radyal yönde makaslama direnci değeri yangına maruz kalmamış örnekler için ortalama 66,08 kp/cm2, yangına maruz kalmış örnekler için ise 60,96 kp/cm2 olarak bulunmuştur. İstatistiki olarak aralarında fark olduğu saptanmıştır. Çalışmada bulunan değer, genellikle literatürdeki değerlerden yüksek çıkmıştır (BORTOLETTO ve MORESCHİ 2003). Ortalama Brinell sertlik değerleri; yangına maruz kalmamış örnekler için, enine kesit sertliği 2,73 kp/mm2, radyal kesit sertliği 1,63 kp/mm2 ve teğet kesit sertliği 1,61 kp/mm2, yangına maruz kalmış örnekler için ise enine kesit sertliği 2,06 kp/mm2, radyal kesit sertliği 1,37 kp/mm2 ve teğet kesit sertliği 1,18 kp/mm2 olarak hesaplanmıştır. İstatistiki olarak aralarında fark olduğu saptanmıştır. Bu sonuçlar BORTOLETTO ve MORESCHİ (2003)’ün çalışmalarıyla uyum göstermektedir. Ayrıca ERTEN ve SÖZEN (1996) yaptıkları çalışmada, Yanka sertlik değerlerini farklı bulmuşlardır. Çalışmada bulunan Brinell sertlik değerleri, doğu ladini, Duglas göknarı ve karaçamdan daha düşük bulunmuştur. Liflere paralel yöndeki sertlik değeri, liflere dik yöndeki sertlik değerinden yüksek çıkmıştır. Sertlik değeri üzerine ağaç malzemenin özgül ağırlığı, rutubeti, anatomik yapısı ve kesit yönü etkili olmaktadır. Ağaç malzemenin özgül ağırlığı arttıkça sertliği de artar. Liflere paralel ve liflere dik yöndeki sertlik değerlerine göre; kızılçam sertlik derecesi “yumuşak” ağaçlar grubuna girmektedir (BOZKURT ve GÖKER 1996). Sonuç olarak; orta şiddette örtü yangınına maruz kalmış ve kabuğun sadece dış kısmı yanmış, dolayısı ile yangın yarası bulunmayan kızılçamlarda, odununun mekanik özelliklerine ait değerlerin, şok direnci hariç, düşmüş olduğu saptanmıştır. 67 KAYNAKLAR BORTOLETTO, G. J. ve MORESCHİ, J. C. 2003. Physical-Mechanical Properties and Chemical Composition of Pinus taeda Mature Wood Following a Forest Fire, Bioresource Technology, 87, 3, 231-238. BOZKURT, Y., GÖKER, Y., ERDİN, N. ve AS, N. 18-23 Ekim 1993. Datça Kızılçamında Anatomik ve Teknolojik Özellikler, Uluslararası Kızılçam Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 628-635. BOZKURT, A. Y. ve GÖKER, Y. 1996. Fiziksel ve Mekanik Ağaç Teknolojisi, Genel Yayın No: 3944, Orman Fakültesi Yayın No: 436, İkinci Baskı, İ. Ü. Basımevi, İstanbul. BOZKURT, A. Y. ve ERDİN, N. 1997. Ağaç Teknolojisi, Üniversite Yayın No: 3993, Fakülte Yayın No: 445, İ. Ü. Basımevi, İstanbul. ERTEN, A. P. ve SÖZEN, M. R. 1996. Orman Yangınlarının Kızılçam (Pinus brutia Ten.) Odununun Fiziksel, Mekaniksel ve Kimyasal Özellikleri Üzerine Etkileri, İç Anadolu Ormancılık Araştırma Enstitüsü Dergisi, 80, 269 () 73-104. NEYİŞÇİ, T. 2001. Kızılçamın Ekolojisi, Kızılçam El Kitabı 2, 25-47. PAUSAS, J. G. ve VALLEJO, V. R. 1999. The Role of Fire in European Mediterranean Ecosystems, Springer-Verlag, 3-16. SEREZ, M. 1995. Status of Forest Fires and Fire Management in Turkey, International Forest Fire News, Country Notes,IFFN No: 12, 13-16. TS 2470 1976. Odunda Fiziksel ve Mekanik Deneyler İçin Numune Alma Metotları ve Genel Özellikler, TSE, Ankara. TS 2477 1976.Odunun Çarpmada Eğilme Dayanımının Tayini, TSE, Ankara. TS 2479 1976. Odunun Statik Sertliğinin Tayini, TSE, Ankara. TS 2595 1977. Odunun Liflere Paralel Doğrultuda Basınç Dayanımının Tayini, TSE, Ankara, TS 2474 1977. Odunun Statik Eğilme Dayanımının Tayini, TSE, Ankara. TS 2478 1978 Odunun Statik Eğilmede Elastikiyet Modülünün Tayini, TSE, Ankara. TS 3459 1980. Odunda Liflere Paralel Doğrultuda Makaslama Dayanımının Tayini, TSE, Ankara. URL-1, http://omok.ktu.edu.tr/makaleler/e_bilgili3.doc, Ülkemizde Orman Yangını Gerçeği. URL-2, www.meteor.gov.tr/2005/arastirma/dogalafetler/ormanyangin. htm, Orman Yangınları ve Meteoroloji. 68 ODC: 232.11 YARI KURAK ALANLARDA FRENK YEMİŞİNDEN (Opuntia ficus indica (L.) P. Mill ) YARARLANMA OLANAKLARI The Utilization Possibilities from Barbary Fig (Opuntia ficus indica (L.) P. Mill.) in Semi Arid Regions Şenay ÇETİNAY1 Selma COŞGUN1 [email protected] 1 Batı Akdeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü, ANTALYA Makalenin Yayın Kuruluna Sunuluş Tarihi Makalenin Yayınlanma Karar Tarihi 26.03.2007 31.05.2007 BATI AKDENİZ ORMANCILIK ARAŞTIRMA MÜDÜRLÜĞÜ Southwest Anatolia Forest Research Institute SAFRI 69 70 ÖZET Batı Akdeniz Bölgesi’nde frenk yemişi olarak isimlendirilen Opuntia ficus indica (L.) P. Mill egzotik bir türdür. Cactaceae familyasına ait Opuntia P. Mill cinsi içerisinde yer almaktadır. Kırsal kesimde benimsenmiş ancak üretimi ve kapama bahçe oluşturulması konularında önemli bilgi eksikleri bulunan bir türdür. Antalya il sınırları içerisindeki köylerde, bu tür doğal peyzaj içerisinde yerini almıştır. Köylerde tarla ve bahçe sınırlarının oluşturulmasında, eğimli ve sekilerle teraslanmış alanların kenarlarında toprak tutucu özelliği nedeniyle kullanım alanı bulmuştur. Meyve olgunlaşması sonbaharda gerçekleşmektedir ve çoğu üreticiler tarafından yerel tüketicilere satılmaktadır. Bu türün kuraklığa son derece dayanıklı olması ve kalker ana kaya üzerinde yetişebilmesi diğer olumlu özellikleridir. Anahtar Kelimeler: Batı Akdeniz Bölgesi, Frenk Yemişi, Meyve ABSTRACT Opuntia ficus indica (L.) P. Mill (Cactus pear) is an exotic species, called as “Frenk Yemişi” in southwest region. It is classified in the subgenus Opuntia which is a genus in the cactus family. Although it is largely known in rural regions, there is no enough information both about the propagation methods or orchard establishment techniques. It is a common species in rural landscapes in Antalya and used as field or garden fence or as a soil stabilizer on step slopes. The fruit maturation occurs during the fall and small growers sell the fruits to local consumers. A high drought resistance and growth ability on limestone are the other affirmative features of this species. Key Words: Southwest Anatolia Region, Barbary Fig (Cactus pear), Fruit 71 1.GİRİŞ Dünya nüfusunun hızla artması ve giderek önem kazanan gıda güvenliği, insanları önlemler almaya yöneltmiştir. Küresel iklim değişimi insanoğlunu uzun vadede olabilecekler üzerine düşündürmeye başlamıştır. Su kaynaklarının azalması, kurak ve yarı kurak alanlarda yetişebilecek tür çeşitlerini ön plana çıkarmıştır. Bu kapsamda, son yıllarda, kaktüs türleri ile ilgili ulusal ve uluslar arası işbirliği içerisinde özellikle bitki fizyolojisi, kültür bahçesi kuruluşları, hibrit çeşitlerinin elde edilmesi gibi yoğun ıslah ve seleksiyon çalışmaları yürütülmeye başlanmıştır (FELKER ve ark. 2003, s. 131). Frenk yemişi (=Frenk inciri, Mısır yemişi) (Opuntia ficus-indica (L.) P. Mill); Cactaceae familyasından, etli gövdeli, yenilebilir meyvelere sahip, çok yıllık bir kaktüs türüdür. Güney Amerika’da Aztek ve Mayalar tarafından kırmızı renk elde etmek amacıyla yetiştirilen bir türdür. Kırmızı boyar madde; Opuntia türlerinin konukçusu olan Dactylopius coccus böceğinin gövde ve larvaları kullanılarak elde edilmektedir. Carmine adı verilen bu renk pigmenti, 15. yüzyıldan itibaren İspanyol kaşifleri tarafından Avrupa’ya tanıtılmıştır. Bu tür; İspanya’da 500 yıldır, kurak ve yarı-kurak alanlarda; erozyon kontrol ve rehabilitasyon çalışmalarında, hayvan yemi ve boya üretiminde kullanılmaktadır. Günümüzde ticari öneme sahip Carminic asit maddesi; gıda sektöründe parlak kırmızı renk vermesi amacıyla kek, bisküvi reçel, sakız, sosis, yoğurt gibi gıdalarda ve hatta ilaç üretiminde tabletlerin üzerinin kaplanmasında kullanılmaktadır. Bu madde E210 olarak bilinmektedir (GREENFIELD 2005). Bu tür aynı zamanda, kuşlar ve memeli hayvanlar için besin kaynağı, sığınak, barınak görevi sağlamaktadır. Ekolojik ve biyoklimatik gereksinimleri incelendiğinde kuraklık ve sıcaklık toleransına sahip olduğu, Akdeniz adaları ve Kuzey Afrika‘da yaklaşık bir milyon hektarlık bir alanda plantasyona sahip olduğu bildirilmektedir (LE HOUÉROU 2002). Meksika‘da kurak ve yarı kurak alanlarda yetiştirilmektedir. Türün meyvesi gıda olarak kullanılmaktadır ve doğal ekosistem içinde önemli bir bileşendir. Bitki kısımlarının büyükbaş hayvan yemi olarak kullanımı yaygındır. Ayrıca meyvesinden ve konukçusundan elde edilen özütler, tıbbi amaçlarla, kozmetikte boya sanayinde kullanılmaktadır. Dünyada 200’den fazla türü bulunmaktadır. Bu türlerden 114’ü Meksika’da doğal bulunmaktadır. Meyve; doğal, kültür ve plantasyon alanlarından üretilmektedir (FLORES-VALDEZ 1997, s. 28). Hem kültür, hem de doğal alanlar dikkate alınırsa; toplam 3.000.000 hektarın üzerinde üretim 72 yapılmaktadır. Ekonomik ve sosyal bakış açısı ile değerlendirilirse verimi oldukça düşük alanlarda iş, geçim ve diğer birçok faydalar sağlamaktadır (FLORES-VALDEZ 1997, s. 28-38; FLORES-VALDEZ ve ARANDA 1997, s. 219). Son yıllarda tıbbi çalışmalara da konu olmuş bu türün çiçek ve meyvelerinden elde edilen kimyasal maddelerin kolesterol ve kan şekerinin düşürülmesinde istatistik olarak anlamlı sonuçlar elde edildiği bildirilmektedir (FRATİ ve ark. 1990a ve 1990b; FERNANDEZ ve ark. 1990; FRATİ-MUNARİ ve ark. 1983). Bu çalışma ile küresel ısınmanın ve iklim değişimlerinin, insanoğlunun en önemli sorunu olmaya başladığı günümüz koşullarında, ekolojik olarak son derece zor koşullarda yetişebilen, kuraklığa dayanıklı ve ekonomik olarak çok yönlü değerlendirilebilecek bu türün önemi vurgulanmaya çalışılmıştır. 2. TÜRÜN BOTANİK ÖZELLİKLERİ Evoporasyonun fazla olduğu kurak alanlarda kserofit bitkiler yer almaktadır. İleri derecede kuraklığın bulunduğu koşullarda; Efemeraller, Sukkulentler ve Kuraklığa dayanıklı bitkiler olmak üzere özel adaptasyonlara sahip bitkiler görülmektedir. Frenk yemişi de kserofit, etli gövdeli ve çok yıllık (=perennial) yapıya sahiptir. Yağışlı devrelerde gövdelerine depo ettikleri su sayesinde kurak koşullara dayanırlar. Yapraklar; derimsi, kalın ve mumsu koruyucu bir tabakaya sahiptir (ŞİŞLİ 1996, s. 90-97). Bu türde 2-4 m boya ulaşan gövde, olgunlaştığında sertleşerek odunsulaşır. Çiçekleri parlak sarı renkte, 4-7 cm çapındadır. Doğal olarak Amerika’da tropikal bölgelerde yayılış gösterir. Ancak yoğun olarak kültüre alındığı için benzer iklim bölgelerinde yayılışı genişlemiştir. Ülkemizde İzmir, Köyceğiz, Antalya, Anamur, Mersin ve İskenderun’da yayılış göstermektedir. Hatta Sinop yöresinde de 1-3 m boylarında, doğallaşmış frenk yemişi fertleri mevcuttur (DAVIS 1997, s. 209). 3. BİTKİNİN YARI KURAK ALANLAR İÇİN ÖNEMİ VE ÜRETİMİ Opuntia türlerinin önemi; kurak ve yarı kurak bölgelere, özellikle çöl gibi, kuraklığın hakim olduğu ekolojik koşullara olan toleransından dolayı artmıştır. Yem, meyve ve diğer faydalı ürünleri üretebilmesi yanı sıra hassas ekolojilerin uğradığı zararı uzun dönemde hafifletebilme kabiliyetleri 73 ve iklim değişikliklerine uyum yeteneğinden dolayı, Frenk yemişi diğer türler içerisinde en fazla dikkat çeken tür olarak göze çarpmaktadır. Türün kök sistemi özelliklerine dayanılarak rüzgar ve yağmur erozyonunu engellediği, sığ ve kireçli topraklarda rahatlıkla yetiştirilebileceği bildirilmektedir (FELKER ve ark. 2003). Frenk yemişi terminal yaprak çeliği kullanılarak vejetatif yöntemle üretilebilmektedir. Vejetatif olarak kolaylıkla üretilebildiği için, meyve veya peyzaj bakımından iyi nitelikli fertler klonal olarak çoğaltılabilir (WESSEL ve ark. 1997). Sonbaharda olgunlaşan meyvelerinde bol miktarda tohum bulunmaktadır. Tohumdan üretiminde de sorun yoktur. Herhangi bir ön işlem gerektirmeksizin doğrudan toprağa ekilerek üretimi gerçekleştirilebilir. 4. GENEL OLARAK KULLANIM ALANLARI Frenk yemişinden çok yönlü yararlanma imkanı bulunmaktadır. Gıda maddesi olarak; başta Japonya olmak üzere, Amerika ve bazı Avrupa ülkeleri meyvesini ithal etmektedir. Meksika ve Afrika’da genç yaprakları kesilerek yöresel yemeklerde sebze olarak da kullanılmaktadır. Şekil 1 Opuntia ficus-indica’nın olgun meyveleri ve gövde formu Figure 1 Mature fruits of Opuntia ficus-indica and its stem form Bunların dışında meyvelerinden; marmelat, meyve suyu, nektar olarak pektin ve fruktoz eldesinde yararlanılmaktadır (FELKER ve ark. 2003, s. 145.) (Şekil 1) Hayvan yemi olarak, Frenk yemişinden; lezzeti, kolay sindirebilirliği, hasattan sonra bitki kısımlarının kolay ve gür gelişimi, verimliliği gibi bazı özellikleri nedeniyle çiftlik hayvanları (büyükbaş hayvanlar, keçiler, atlar) ve yaban hayvanlarının beslenmesinde 74 yararlanılmaktadır (MONDRAGON ve ark. 2001). Meksika’da büyükbaş hayvanların Frenk yemişi ile beslenmesinde kullanılan iki farklı sistem mevcuttur. Birincisi, yaklaşık 150.000 ha’ı bulan doğal Frenk yemişi alanlarında otlatma şeklinde beslenmesi; ikinci sistem ise, kültüre alınmış varyetelerin yulaf, mısır, buğday ve inorganik tuzlarla ticari konsantrasyonların eklendiği karışımlarla beslenmesidir. Medikal endüstride; kan şekeri ve kolesterol düzeyini düşürücü etkisinin olduğu bilinmektedir. Halk arasında bitki kısımlarının pişirilmesi şeklinde tüketildiği gibi, ilaç sanayinde kapsül ve hap formları da mevcuttur. Ayrıca yapılan çalışmalarda, Frenk yemişi meyve ve yaprak ekstraktlarından hazırlanan preparatların alkol alınmasından sonra oluşan tüm semptomları geniş ölçüde azalttığı bildirilmiştir (WIESE ve ark. 2004; TROVATO ve ark. 2002). Frenk yemişinin Sicilya’da geniş yayılışı olduğu ve çeşitli tıbbi maddelerin (şeker hastalıklarına karşı, kolesterol düşürücü ilaçların yapımında, doku yenileyici özelliği için) elde edilmesinde, ayrıca bu kaktüs çeşidinin yangına dayanıklı olması özelliği ile de dikkat çektiği bildirilmektedir. Kozmetik sanayinde; sabun, vücut kremleri ve zayıflatıcı kozmetik jellerin üretilmesinde kullanılmaktadır (GREENFIELD 2005). Peyzaj amaçlı, çit bitkisi olarak çok eski çağlardan bu yana çiftlik, tarla sınırlarını belirlemede ve park-bahçelerin peyzajında kullanılmaktadır. Antalya il sınırları içerisindeki köylerde ve şehir merkezinde, bu tür, doğal peyzaj içerisinde yerini almıştır. (Şekil 2). Şekil 2 Opuntia ficus-indica’nın canlı çit olarak kullanımı (Kirişçiler köyüAntalya) Figure 2 Using Opuntia ficus-indica in fenches (Kirişçiler köyü-Antalya) 75 Köylerde dikenli formu nedeniyle özellikle bahçe sınırlarının oluşturulmasında kullanılmaktadır Çevre korumada kullanımı; Frenk yemişinin toprak erozyonunu önlemede ve çölleşmeyle mücadelede geniş bir kullanım alanına sahip olduğu, yapısal olarak bozulmuş olan toprakların iyileştirilmesinde ve atmosferik karbondioksitin artması ile sonuçlanan küresel çevre değişikliklerinin düzenlenmesinde ideal bir tür olarak yetiştirilmekte ve kullanılmakta olduğu bildirilmektedir (REYNOLDS ve ark. 2001). Akdeniz Bölgesi’nde de Toros Dağları’nın eteklerindeki yerleşim alanlarında, eğimli ve sekilerle teraslanmış alanların kenarlarında toprak tutucu özelliği nedeniyle kullanım alanı bulmuştur. 5. SONUÇ VE ÖNERİLER Odun dışı orman ürünleri; yapacak ve yakacak odun dışında kalan, ormanlardan elde edilen ve yerel halkça kendi ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kullanılan, satış ve ticareti yapılan fiziksel ürünler çeşidi olarak tanımlanmaktadır. Ülkemizdeki odun dışı orman ürünleri arasında; hayvan yemi, yiyecekler (kabuksuz ve kabuklu meyveler, yenilenebilir bitkiler), aromatik, tıbbi ve süs bitkileri, bitki ekstraktları (reçine, sakız, aromatik yağlar) ve hayvansal ürünler (av eti, kürk ve deriler) vb. yer almaktadır. Bunların dışında, orman alanlarında mevcut yem bitkileri, orman köylülerinin ekonomik yaşamlarında önemli ve ücretsiz temin edilen bir girdiyi de temsil etmektedir (BANN ve ark. 1999, s. 5). Frenk yemişi, odun dışı orman ürünü statüsünde yer alan ve kırsal kesimde sosyo-ekonomik girdi oluşturabilecek ürün çeşitliliği kapasitesine sahip bir türdür. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Organizasyonu yıllık yağışı 300 mm ve altında olan yerleri “kurak”, yıllık yağışı, 300-600 mm arasında olan yerleri de “yarı kurak” olarak kabul etmektedir (UNESCO-FAO 1963). Frenk yemişi doğal ortamları iklim ve yükselti bakımından irdelendiğinde; Meksika Platosu’nda rakım 1800-2200 m’dir, yağış 500 mm’nin altında ve yıllık ortalama sıcaklık 16-18 °C arasında değişmektedir. Kurak iklim koşullarına sahip Kaliforniya Mojave Çölü doğal yayılış alanlarından bir tanesidir. Kültüre alındığı alanlardan; Kuzey Afrika’da ve Güney Afrika Cumhuriyeti’nde yağış 350 mm’den daha az ve yaz aylarında maksimum sıcaklık 42 °C den yüksektir. Hindistan’da benzer koşullara sahip Rajasthan Çölü’nde adapte olan bu tür çeşitli araştırma çalışmalarına konu olmuştur (FELKER ve ark. 2002, s. 133). Güney Afrika’nın farklı iklim zonlarında denemelere konu olmuş olan bu tür; ancak Akdeniz Bölgesi iklimine benzeyen, kışları yağmurlu, yazları sıcak ve kurak iklim bölgelerinde geniş 76 ölçekte kültüre alınmıştır. 40 ºC üzerinde uzun dönem sıcaklıkların olgun meyvelere zarar verdiği ve ekstrem soğuk kış koşullarında bitkinin vejetatif aksanlarında zarar oluşturduğu bildirilmektedir (BRUTSCH 1997). Bu tanımlamalara göre, Akdeniz Bölgesi’nin, güney kıyılarında ortalama sıcaklık 18-20 °C‘dir. Toros Dağları’nın güney yamaçlarıyla güney Toroslar 1000 mm üzerinde yıllık yağışa sahiptir ve sıcaklık 14°C’ye, iç kısımlarda ise 12 °C’ye kadar inmektedir. Bununla birlikte Çukurova’nın 600-800 mm, Orta Toroslar’ın 500-800 mm yağış aldığına işaret etmek gerekir. En yüksek sıcaklık 45 °C ve en düşük sıcaklık yükseklerde ve iç kısmında -15 °C, kıyıda ise -5 °C ye kadar inebilmektedir (ÇEPEL ve ark. 1992, s. 9). Yarı kurak ve nemli alanlardan oluşan Akdeniz Bölgesi Frenk yemişinin doğal yayılış alanları ile benzerlik göstermektedir. Bu türün doğal yayılış gösterdiği ülkelerdeki toprak koşulları karşılaştırmalı olarak irdelendiğinde; türün CaCO3’a karşı yüksek tolerans gösterdiği ve maksimum ve minimum pH değerlerinin 7-8.5 arasında yer aldığı bildirilmektedir (USDA 2006). Akdeniz Bölgesi’nde toprak türü kalker anakayaları üzerindeki topraklarda tozlu balçık, tozlu kil, balçıklı kil ve kil tekstüründedir. Akdeniz Bölgesi’nde toprak reaksiyonu genellikle zayıf alkalen karakterdedir (ÇEPEL ve ark. 1992, s. 12). Bu türün CaCO3’a gösterdiği yüksek tolerans, Köyceğiz’den İskenderun’a (DAVİS 1997, s. 209) kadar kalker anakaya üzerindeki yayılışını anlamlı kılmaktadır. Kurak alanlarda yetişen bu bitki, Meksika ve Fas’ta yangın koruma amaçlı şeritler halinde dikimler yapılarak kullanılmaktadır. Akdeniz ikliminin bir karakteristiği olarak orman yangınları her yıl büyük kayıplara neden olmaktadır. Tarım alanı/orman alanı arakesitlerinde kullanımı mümkün olan bu tür örtü yangınını önlemede hizmet edebilir. Odun dışı orman ürünleri (O.D.O.Ü.) ulusal ekonomi için çok önemlidir. Ülkemizde yem bitkileri dışındaki O.D.O.Ü.’lerinden elde edilen toplam ihraç gelirleri, 1996 yılında, aynı yılın tomruk ihracat gelirlerinin üzerinde olmuştur. O.D.O.Ü.’leri içinde tıbbi bitkiler özel bir öneme sahiptir. Türkiye yıllık 28.000 ton tıbbi ve aromatik bitki ihracatı ve 40 milyon dolar ihraç gelirleri ile Çin ve Hindistan’dan sonra üçüncü ülke durumundadır (BANN ve ark. 1999, s. 8). Meyve üretimi bakımından iyi ırkların ve varyetelerin belirlenerek plantasyon ve bahçelerin kurulması, bilinçli yetiştiricilik yapılması durumunda mevcut elde edilen değerlerin çok üzerinde gelir sağlanacağı düşünülmektedir. Dactylopius coccus böceği ile aşılama yapılarak Carminik asit eldesine yönelik çalışmalar da desteklenmelidir. 77 KAYNAKLAR BANN, C., ve CLEMENS, M. 1999. Türkiye’de Orman Kaynaklarının Yönetimi ve Ormandan Faydalanma ile İlgili Dışsallıklarda Alt Sınır Değerlerinin Tahmini ve Bu Bilgilerden Yararlanılması Konusunda İlgili Öneriler, Orm. Sektör İncelemesi Küresel Örtüşme Programı Çalışması Final Raporu, 63 s. ÇEPEL, N., ve KALAY, Z. 1992. Türkiye Akdeniz Bölgesi Ormanları ve Ormancılığına İlişkin Bilimsel Yaklaşımlar, İ.Ü. Orman Fak.Ormancılık Araş. ve Uygulama Merkezi Md., 1-228 s. DAVIS, P.H. 1997. Flora of Turkey and The East Aegean Island Vol:4, , Edinburg University Pres, Edinburg, 209 pp. FLORES-VALDEZ, C. A. 1997. La produccion de nopalitoen México, In R. V. Alvarado, C. G.Vázquez, N. E. T. Hernández and Y. D. Torres [eds.]. Proc. VII Congreso Nacional y V Congreso Internacional Sobre Conocimiento y Aprove chamiento del Nopal. Universidad Autónoma de Nuevo León, Monterrey, México, 28-38 pp. FRATİ-MUNARİ, A. C., FERNANDEZ-HARP, DE LA RİVA, H., ARİZAANDRACA, and DEL TORRES, C. M. 1983. Effect of nopal (Opuntia sp.) on serum lipids, glycemia and body weight. Archivos de ınvestigacion Medica 14:117-125 pp. FRATİ-MUNARİ, A. C., JİMENEZ, E., and ARİZA, C.R. 1990a. Hypoglycemic effects of Opuntia ficus-indica in non-insulin dependent diabetes mellitus patients. Phytotherapy Research 4:195-197 pp. FRATİ-MUNARİ, A. C., GORDILLO, B. E., ALTAMIRANO, P., RAUL ARIZA, C. R., CORTEZ-FRANCO, R., and CHAVEZ-NEGRETE, A. 1990b. Acute hypoglycemic of Opuntia streptacantha Lemaire in NIDDM Diabetes Care 4:455-456 pp. FLORES-VALDEZ, C. A., and ARANDA O. G. 1997. El nopal como forraje en México,. In R. V.Alvarado, C. G. Vázquez, N. E. T. Hernández and Y.D. Torres [eds.]. Proc. VII Congreso Nacionaly V, 219-220 pp. Congreso Internacional Sobre Conocimiento Aprove chamiento del Nopal. Universidad Autónomade Nuevo León, Monterrey, México. FELKER, P., ve INGLESE, P. 2003. Short-Term and Long-Term Research Needs for Opuntia ficus-indica (L.) Mill. Utilization in Arid Areas, Journal of the Professional Association for Cactus Development, Vol: 5, 131-151 pp. GREENFIELD, A. B. 2005. A Perfect Red: Empire, Espionage, and the Quest for the Color of Desire, New York: Harper Collins Press, 78 LE HOUÉROU, H. N. 2002. Cactı (Opuntıa Spp.) As A Fodder Crop For Margınal Lands In Th Medıterranean Basın, ISHS Acta Horticulturae 581: IV International Congress on Cactus Pear and Cochineal MONDRAGON, C. -JACOBO and PEREZ-GONZALEZ. S. 2001. FAO International Technical Cooperation Network on Cactus Pear, FAO Plant Production and Protection Paper, No. 169. 146 pp. NEYİŞÇİ, T. 1994. Ormanlar ve Yangınlar, Orman Mühendisliği Dergisi, Sayı: 3, 4, 5, 6, Ankara, 11-12 s. NEYİŞÇİ, T. 1996. Kolay ve Güç Yanan Bitki Türleri Orman Mühendisliği Dergisi Sayı:5, Ankara, 4-6 s. REYNOLDS, S., and ENRIQUE A. 2001. “Opuntia Use As Forage” Productividad de plantaciones de tuna (Opuntia ficus-indica) aplicando diferentes técnicas de manejo. p.103-130, in: Estudios sobre pastizales naturales y el cultivo de la tuna. La Rioja, Argentina: Instituto de Zonas Aridas. ŞİŞLİ, M., N. 1996. Çevre Bilim EKOLOJİ, Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, ISBN: 975-940939-0-X, Ankara, 91-97 s., TROVATO, A., MONDELLO, M. R., MONFORTE, M. T., ROSSİTTO A. and GALATİ, E. M. 2002. Bıologıcal Activities Of Opuntia ficus-indica (L.) Mill. (Cactaceae) Cladodes, ISHS Acta Horticulturae 581: IV International Congress on Cactus Pear and Cochineal The California Department of Forestry and Fire Protection UNESCO-F.A.O. 1963. Calte bioclimatique de la méditerranéemne., Paris. USDA, 2006. Plant Characteristics Query Results, Conservation Plant Characteristics for Opuntia ficus-indica (L.) P. Mill, Natural Resources Conservation Service, The U.S. Department of Agriculture (USDA) http://plants.nrcs.usda.gov, VIGUERAS, A. L. G. and PORTILLO, L. 1997. Uses of Opuntia species and the potential impact of Cactoblastis cactorum (Lepidoptera: Pyralidae) in Mexico, Departamento de Botánica y Zoología, Universidad de Guadalajara, Apdo. Postal, Zapopan, Jalisco 45101 México,1-139 pp. WESSEL, A. B., VAN DER MERWE, L., and DU PLESSIS, H. 1997. Yield variation in clonally propagated Opuntia Ficus-indica (L.) Mill. Plants when terminal cladodes are used. ISHS Acta Horticulture 438: III International Congress on Cactus Pear and Cochenille, WIESE, J. 2004. “Effect of Opuntia ficus indica on symptoms of the alcohol hangover. Archives of internal medicine” Vol. 164, [7 page(s) (article)] (47 ref.), 1334-1340 pp. 79 MAKALENİN HAZIRLANMASI: Makaleler aşağıdaki yazım kurallarına göre hazırlanmalıdır. Madde 1- Yayın için hazırlanacak yazılar, bilgisayar ortamında aşağıdaki ölçü ve özelliklerde yazılır; a- Kağıt Ölçüsü: Dokümanlarda kağıt ölçüsü olarak A4 (21 cm x 29 cm) seçilir. b- Marjlar: Sayfalarda yukarıdan-aşağıdan 5.8 cm, soldan-sağdan 4.5 cm’lik marjlar esas alınır. c- Yazı tipi ve büyüklüğü: Metin içerisindeki başlık, çizelge ve şekillerin tümünde yazı tipi olarak 11 punto Times New Roman kullanılır. Yazı sağasola dayalı olarak yazılır. Noktalama işaretleri ile takip eden kelime arasında bir karakter boş yer bırakılır. d- Makalede, “Özet, Abstract, Giriş, Materyal ve Metot, Bulgular ve Tartışma, Sonuç ve Öneriler ve Kaynaklar” bölümleri yer almalıdır. e- Paragraflar: Paragraflar, ilk satırı 1.3 cm soldan girintili, tek satır aralığı ile yazılacaktır. Paragraf aralarında 6 nk boşluk bırakılmalıdır. f- Formüller: Formüller MS word programın formül yazıcısı (equation editor) ile hazırlanır. Madde 2- Eser yazarının/yazarlarının adları başlıkların altına ve sayfayı ortalayacak şekilde yerleştirilir. Yazar veya yazarların adları 12 punto, küçük harflerle, soyadları büyük harflerle yazılır. Varsa yazarın akademik unvanı isminin önünde yer alır. Ayrıca yazar/yazarların meslek unvanı verilmez. Madde 3- Sayfa numaraları sayfanın alt ortasına, kağıdın alt kenarından 4.8 cm yukarı konulur. Ana ve Alt bölüm başlıkları bir önceki bölümün bittiği yerden başlamalıdır. Madde 4- Özet ve Abstract aynı sayfada olmalı ve arkası boş bırakılmalıdır. Tek sayfaya sığmaması halinde Abstract Özet’in arkasında yer almalıdır. Madde 5- Bölüm ve alt bölüm 11 punto, çizelge ile şekil (harita, resim diyagram, grafik vb. gibi) başlıkları koyu harflerle 10 punto olarak tek satır aralığında yazılır. Çizelge ve şekillerin Türkçe başlıklarının hemen altına ingilizce başlıklar normal harflerle yazılır. Şekil ve çizelge başlıklarının, şekil ve çizelgelerle arasında 6nk boşluk bırakılmalıdır. Bölüm başlıkları 1’den başlanarak alt bölüm başlıkları ana başlığın ondalığı olarak ve rakamların arasına nokta konularak numaralanır. Ana başlıklar (numarası tek haneliler) büyük harf diğerleri küçük harfle yazılır. Tamamı koyu, 11 punto büyüklüğünde, 1 satır aralığında, kendinden önceki satıra 12 nk, kendinden sonraki satıra 6 nk mesafeli olur ve “bir sonraki satırla beraber bulunur (keep with next)” özelliği kazandırılır. Başlığın ilk satırı 1.3 cm soldan girintili (indentation) olur. Başlık öncesi ve sonrası ayrıca boş satır bırakılmaz. Çizelgeler sayfaya dikey ve sola dayalı olarak çok geniş olmaları halinde yatay olarak yerleştirilir. Çizelge adı çizelgenin başında ‘iki yana yasla’ özelliğine uygun olarak yer alır. Çizelgenin sayfaya sığmaması halinde daha küçük puntolar kullanılabilir veya çizelge bölünebilir. Bölünen çizelgenin sütün başlıkları devam eden çizelgede tekrar kullanılmalıdır. Şekiller de çizelgeler gibi sayfaya sola dayalı dikey olarak gereği halinde yatay olarak yerleştirilir. Şekil adı ‘iki yana yasla’ özelliğine uygun olarak şeklin altında yer alır. Başka bir program ile hazırlanıp dokümana ithal edilecek çizelge ve grafiklerde, yukarıda belirtilen punto ve yazı tipleri kullanılır. Çizelge ve şekiller, gerek büyüklüğü, gerekse diğer özellikleriyle hazırlandıkları program ile son şekli verildikten sonra, döküman içine “resim objesi (picture)” olarak yerleştirilir. Metin içinde atıf yapılan çizelge ve şekiller mümkünse aynı sayfada, değilse en fazla bir sonraki sayfada yer almalıdır. Şekillere ait görüntüler metnin dışında ayrı bir klasör altında jpg., bmp., tif., veya gif. formatı halinde gönderilmelidir. Madde 6- Metin içerisinde yer alan tür isimleri varsa Türkçe olarak yazılır. Ancak ilk geçtiği yerde Türkçe adı takiben parantez içeri sinde Latince adı da italik harflerle verilir. Madde 7- Yayınlarda “Metrik Ölçü Sistemi”nin kullanılması esastır. Orijinalinde başka sistem ile verilmiş ölçüler metrik sisteme çevrilerek verilir. Yazarı gerek görür ise, orijinal ölçüyü de parantez içerisinde verebilir. Ölçü simgesinden sonra nokta konulmaz. Madde 8- Yayındaki tarihler gün/ay/yıl sırasıyla ve rakamla gösterilir (Örnek: 17/04/1995) Madde 9- Dip notlara çıkışlar küçük rakamlarla gösterilir. Birinci dipnot çıkışı (1) rakamı ile, ikinci dipnot çıkışı (2) rakamı vb. gibi olur. Madde 10- Yayınlarda başka kaynaklardan alınarak verilen bilgiler için kaynak gösterilir. Kaynak gösteriminde, metin içerisinde ve kaynakça bölümünde olmak üzere aşağıda belirtilen kurallara uyulur. a) Metin içerisinde kaynak göstermede esas kural olarak alıntının yapıldığı eser yazarının soyadı, eserin yayın yılı ve alıntının yapıldığı sayfa belirtilir. Bu kurallar, cümlede yer aldığı konuma ve aşağıda verilen örneklere göre uygulanır. - Cümle başında ve ortasında : : ÇEPEL (1975, s. 9)’e göre,... : ÇEPEL (1975, s. 9) ve AYIK (1985, s. 12)’a göre,... : TOPLU ve BOZKUŞ (1990, s. 11)’a göre,... : KANTARCI ve ark. (1975, s. 160)’na göre,... - Cümle sonunda : : ...(AYIK 1985, s. 12-15). : ... (BURLEY 1972, s. 19 ; ÜRGENÇ 1972, s. 72 ; BOYDAK 1990, s.52) : ... (TOPLU ve BOZKUŞ 1990, s. 13). : ... (KANTARCI ve ark. 1975, s. 160). b) Kaynakça bölümü, metin içerisinde kullanılan kaynakların bir liste halinde gösterilmesinden oluşur. Bu bölümde verilen kaynaklar, yazar soyadlarının (veya kurumlarının) alfabetik sıralamasına göre dizilir. Kaynakçanın yazarı/yazarları belirtilmemiş ise, yazarı yerine “Anonim” (Anonymous) kelimesi kullanılır. Kaynakça bölümünde sadece metin içerisinde yararlanılan kaynaklar verilir. Kaynakçada yazarların tamamının isimleri yazılır. Kaynakçada yer alan yayınlar aşağıdaki örneklere göre düzenlenir. Kaynakçada kullanılan yayının basıldığı kitap,dergi vb. isimleri italik olarak yazılır. ANONİM, 1987. Kavak Zararlısı Böcekler. Kavak ve Hızlı Gelişen Orman Ağaçları Araştırma Enstitüsü Yay. No. 28, İzmit. 30 s. BRYANT, R.J., WOODS, L. E., LOLEMAN, D.C., FAIRBANKS, J.F. and COLE, C.V. 1982. Interaction of Bacterial and Amoebal Populations in Soil Microsoms with Fluctuating Moisture Content. Appl. Environ. Microbiol. 43: 747-752 CHAPMAN, H.H., MEYER, W.H. 1949. Forest Mensuration. Mc Graw-Hill Book Company. New York. 522 p. ÇEPEL, N. 1978: Orman Ekolojisi, İstanbul Ünv. Orman Fak. Yayın No. 257, İstanbul. 534 s. Madde 11- Tamamen başka kaynaklardan alınan çizelge veya şekillere yer verilmesi durumunda, bunlarla ilgili literatüre ingilizce başlığın sonunda parantez içinde yer verilmelidir. Metin içerisinde gönderme yapılmayan Çizelge ve şekillere yer verilmez. Harita, şekil, resim, fotoğraf, üretenlerin isimleri altlıktan sonra parantez içinde olmak üzere, (Resim: N. GÜLER) örneğindeki gibi verilir. Bunlar, başka bir yerden alıntı ise (LITTLE 1969) örneğindeki gibi kaynak gösterilir. Ayrıca eser kaynakça bölümünde yer alır. Madde 12- Haritalarda ölçek, mesafe ölçeği olarak verilir. Harita veya planlar kuzey-güney doğrultusunda değilse kuzey yönü bir ok ile gösterilir. Madde 13- Makale ile birlikte tüm yazarlar tarafından imzalanmış “ Telif Hakkı Devri” gönderilmelidir. Telif hakkı devir formu kurumumuz web sitesinden indirilebilir. MAKALENİN TESLİMİ VE DEĞERLENDİRME SÜRECİ : Yukarıda kurallara uygun yazılan makaleler, 2 nüsha basılmış olarak başvuru dilekçesi ve Telif Hakkı Devir Formu ile birlikte Batı Akdeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü’ne gönderilir. Yayın Kurulu ön elemeye tabi tutulan makalelerin hakemlere gönderilip gönderilmeyeceğine karar verir. Hakemler tarafından yayınlanması uygun bulunmayan makaleler, yazarlarına iade edilmez. Ancak, durum sorumlu yazara bildirilir. Yayına uygun bulunmakla birlikte düzeltilmesi ya da değiştirilmesi istenen hususlarla ilgili hakem eleştirileri yazarlara gönderilerek savunması istenir. Yazar ya da yazarların savunmaları yeniden ilgili hakemlerin görüşlerine sunulur ve tatmin edici bulunması halinde yayınlanmasına karar verilir. Yayınlanması uygun bulunan makaleler, son düzeltmeleri yapıldıktan sonra 1 adet 3,5 inç disket veya CD içerisinde MS Word programında yazılmış olarak (Yazar ve makale adları disket/CD üzerine yazılmalıdır) Yayın Kuruluna gönderilir. Makale Gönderme Adresi: Batı Akdeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü P.K. 264/ANTALYA Web: (http://www.baoram.gov.tr), e-posta: [email protected]