Journal of South-West Anatolia Forest Research Institute T.C. BATI

Transkript

Journal of South-West Anatolia Forest Research Institute T.C. BATI
Çevre ve Orman Bakanlığı Yayın No: 320
Müdürlük Yayın No
: 035
ISSN: 1300-8579
BATI AKDENİZ
ORMANCILIK ARAŞTIRMA
MÜDÜRLÜĞÜ DERGİSİ
Journal of South-West Anatolia
Forest Research Institute
T.C.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI
BATI AKDENİZ ORMANCILIK ARAŞTIRMA MÜDÜRLÜĞÜ
ANTALYA/TÜRKİYE
South-West Anatolia Forest Research Institute
YIL: 2007
SAYI : 8
CİLT : I
YAYIN KURULU
Editorial Board
Başkan
Head
Dr. Ufuk COŞGUN
Üyeler
Members
Dr. Mehmet Ali BAŞARAN
Dr. Ali KAVGACI
Dr. Halil İbrahim YOLCU
Dr. Rabia ŞİŞANECİ
YAYINLAYAN
Batı Akdeniz
Ormancılık Araştırma Müdürlüğü
P.K.: 264
07002 ANTALYA
Published by
South-West Anatolia
Forest Research Institute
P.O. Box: 264
07002 ANTALYA
TURKEY
Tel.: +(242)345 04 38
Fax:+(242) 335 35 30
E-posta: [email protected]
Web: http//www. baoram.gov.tr
Çevre ve Orman Bakanlığı Yayın No: 320
Müdürlük Yayın No
ISSN: 1300-8579
: 035
BATI AKDENİZ
ORMANCILIK ARAŞTIRMA MÜDÜRLÜĞÜ
DERGİSİ
Journal of South-West Anatolia
Forest Research Institute
YIL: 2007
SAYI: 8
CİLT: I
T.C.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI
BATI AKDENİZ ORMANCILIK ARAŞTIRMA MÜDÜRLÜĞÜ
SouthWest Anatolia Forest Research Institute
ANTALYA-TÜRKİYE
HAKEM LİSTESİ
Prof. Dr. Turgay AKBULUT İ.Ü. Orman Fakültesi Orman
Mühendisliği Bölümü, İSTANBUL
Doç. Dr. Ünal AKKEMİK İ.Ü. Orman Fakültesi Orman Mühendisliği
Bölümü, İSTANBUL
Doç Dr. Sezgin AYAN Kastamonu Üniversitesi Orman Fakültesi
Orman Mühendisliği Bölümü, KASTAMONU
Yrd. Doç. Dr. Mehmet ÇALIKOĞLU İ.Ü. Orman Fakültesi Orman
Mühendisliği Bölümü, İSTANBUL
Yrd. Doç. Dr. Aytekin ERTAŞ İ.Ü. Orman Fakültesi Orman
Mühendisliği Bölümü, İSTANBUL
Prof. Dr. Abdullah GEZER SDÜ Üniversitesi Orman Fakültesi Orman
Mühendisliği Bölümü, ISPARTA
Prof. Dr. Metin SARIBAŞ Karaelmas Üniversitesi Orman Fakültesi
Orman Mühendisliği Bölümü, BARTIN
Doç. Dr. Fahrettin TİLKİ Kafkas Üniversitesi Artvin Orman Fakültesi
Orman Mühendisliği Bölümü, İSTANBUL
Doç. Dr. İbrahim TURNA KTÜ Orman Fakültesi Orman Mühendisliği
Bölümü, TRABZON
Prof. Dr. Ali
Ömer ÜÇLER KTÜ Orman Fakültesi Orman
Mühendisliği Bölümü, TRABZON
Yrd. Doç. Dr. Barbaros YAMAN Karaelmas Üniversitesi Orman
Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü, BARTIN
ÖNSÖZ
Değerli okuyucular, 1995 yılından bu yana yayın hayatını sürdüren
Araştırma Müdürlüğü Dergisi 2001 yılında hakemli dergi olarak
yayımlanmaya başlamış, bu yıl da ilk defa, TUBİTAK-ULAKBİM
Müdürlüğü bünyesindeki Türkçe veri tabanında indekslenmeye başlamış
olup taranan dergi statüsüne kavuşmuştur. Sahip olduğu bu yeni statü ile
dergimiz bölgesel ve ulusal düzeyde meslek kamuoyuna daha da faydalı
olacağı inancındayım. Dergimiz bu sayısında toplam dört makaleyi
barındırmaktadır.
Selma COŞGUN ve arkadaşlarının hazırladığı “Akdeniz Bölgesi’nde
Anadolu Karaçamı (Pinus nigra Arnold subsp. pallasiana
(Lamb)Holmboe) Orijin Denemelerinin 21. Yıl Sonuçları” isimli
makalede üç deneme alanından elde edilen karaçam orijin denemesi
sonuçları, değişik karakterler bakımından değerlendirilmiştir.
Sadettin GÜLER tarafından hazırlanan “Bozuk Defneliklerde Yaprak
Veriminin Artırılması İçin Uygun Silvikültürel Müdehaleler” isimli
makale ile de Antalya, Manavgat ilçesi Yaylaalan Bölgesi’ndeki
defneliklerin yaprak verimini artırmaya yönelik rehabilitasyonuna ilişkin
öneriler geliştirilmiştir.
Aytaç AYDIN ve arkadaşları tarafından kaleme alınan “Orman
Yangınlarının, Kızılçam (Pinus brutia Ten.) Odununun Bazı Mekanik
Özellikleri Üzerine etkisi” isimli makale ile yangın geçirmiş kızılçam
ormanlarında, yangının etkisiyle odunun mekanik özelliklerinde meydana
gelen değişmeler ortaya konmuştur.
Son makale ise yine Selma COŞGUN ve arkadaşı tarafından hazırlanmış
olup “Yarı Kurak alanlarda Frenk Yemişinden (Opuntia ficus indica (L.)
P. Mill) Yararlanma Olanakları” başlığını taşımaktadır. Bu makale ile
Frenk Yemişi’nin değişik özellikleri ve kullanım alanları işlenerek yarı
kurak bölgeler ve bu bağlamda Akdeniz Bölgesi’nde özellikle tarım alanı
orman alanı arakesitinde yangına karşı önlem olarak kullanılabileceğine
vurgu yapılmaktadır.
Dergimizin meslek kamuoyuna faydalı olmasını diliyorum.
Dr. Neşat ERKAN
Araştırma Müdür V.
İÇİNDEKİLER
CONTENTS
Sayfa No:
Selma COŞGUN, Rumi SABUNCU, Yusuf CENGİZ
Akdeniz Bölgesinde Anadolu Karaçamı (Pinus nigra
Arnold subsp. pallasiana (Lamb.) Holmboe) Orijin
Denemelerinin 21. Yıl Sonuçları ...................................................1
Results of the Provenance Trials of Anatolian Black Pine
(Pinus nigra Arnold subsp. pallasiana (Lamb.) Holmboe) at
Age 21 in Mediterranean
Sadettin GÜLER
Bozuk Defneliklerde Yaprak Veriminin Artırılması İçin
Uygun Silvikültürel Müdahaleler
(Antalya-Manavgat- Yaylaalan Örneği).......................................27
Suitable Silvicultural Techniques for Increasing the Leaf Yield
on Degraded Laurel (Laurus nobilis L.) Lands
(A Case Study: Antalya-Manavgat-Yaylaalan Region)
Aytaç AYDIN, Prof. Dr. Nurgül AY, Yeliz AYDIN
Orman Yangınlarının Kızılçam (Pinus brutia Ten.)
Odununun Bazı Mekanik Özellikleri Üzerine Etkisi ..................55
Effects of the Forest Fires on the Mechanical Properties of Turkish
Red Pine (Pinus brutia Ten.)
Selma COŞGUN, Şenay ÇETİNAY
Yarı Kurak Alanlarda Frenk Yemişinden (Opuntia ficus indica
(L.) P. Mill ) Yararlanma Olanakları ...........................................69
The Utilization Possibilities from Barbary Fig (Opuntia ficus
indica (L.) P. Mill.) in Semi Arid Regions
ODC:232.411.3
AKDENİZ BÖLGESİNDE ANADOLU KARAÇAMI (Pinus nigra
Arnold subsp. pallasiana (Lamb.) Holmboe) ORİJİN
DENEMELERİNİN 21. YIL SONUÇLARI
Results of the Provenance Trials of Anatolian Black Pine (Pinus nigra
Arnold subsp. pallasiana (Lamb.) Holmboe) at Age 21 in Mediterranean
Region
Selma COŞGUN1
Rumi SABUNCU2
Yusuf CENGİZ3
[email protected]
1
Batı Akdeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü, ANTALYA
Çevre Orman İl Müdürlüğü, ANTALYA
3
Orman Yüksek Mühendisi, ANTALYA
2
Makalenin Yayın Kuruluna Sunuluş Tarihi
Makalenin Yayınlanma Karar Tarihi
21.11.2006
31.05.2007
BATI AKDENİZ ORMANCILIK ARAŞTIRMA MÜDÜRLÜĞÜ
Southwest Anatolia Forest Research Institute
SAFRI
1
2
ÖZET
Bu çalışmada, karaçam orijin denemesine ait, Batı Akdeniz
Bölgesi’nde;-Söğütdağı-Keçiborlu (1150 m) ve Söğütdağı-Keçiborlu (1400
m), Doğu Akdeniz Bölgesi’nde; Mut-Dağpazarı (1350 m) deneme
alanlarından 21. yıl sonunda elde edilen veriler değerlendirilmiştir.
Doğal karaçam tohum meşçerelerinden 36 adet orijin seçilmiştir. İki
yaşındaki fidanlar; rastlantı blokları deneme desenine uygun, üç yinelemeli
olarak dikilmişlerdir. Her bir blok içerisindeki parsellerde, orijinler 25
fidanla temsil olunmaktadır.
Mut-Dağpazarı deneme alanında fidan yaşama yüzdesi % 60,
Söğütdağı-Keçiborlu (1150 m) deneme alanında % 35 ve Keçiborlu (1400
m) deneme alanında % 41’dir. Her üç deneme alanında da orijinler arasında
boy, çap gelişimi bakımından istatistik olarak anlamlı fark bulunamamıştır.
Orijinler, yalnızca gövde düzgünlüğü bakımından istatistik olarak farklı
bulunmuşlardır.
Anahtar Sözcükler: Karaçam, Orijin, Akdeniz Çamları, Gövde Düzgünlüğü
ABSTRACT
In this study, the results of Anatolian black pine provenance
trials at Söğütdağı-Keçiborlu (1150 m), Söğütdağı-Keçiborlu (1400 m) and
Mut-Dağpazarı (1350 m) test sites in Mediterranean Region were evaluated.
The trials were established with 36 provenances represented the
different natural seed stands from Turkey. Two years old seedlings were
planted according to randomized complete block design with three
replications. Each provenance was initially represented with 25 seedlings as
square plots in each block.
The seedling survival percentages were determined in every test
sites at age 21 as; 60 % in Mut, 41 % in Keçiborlu (1400 m) and 35 %
Söğütdağı-Keçiborlu (1150 m) respectively. There were no significant
differences among the provenances for survival, height and diameter values.
Provenances significantly differed according to their stem form only.
Key Words: Black Pine, Provenance, Mediterranean Pines, Stem Form
3
1.GİRİŞ
Ülkemiz; KONUÇU (1999) verilerine göre, 11.075.594 ha’ı ibreli
orman alanı olmak üzere toplam 14.283.311 ha koru ormanına sahiptir. Bu
orman varlığının yaklaşık 5.541.722 ha’ında (% 41) çam türleri yayılış
göstermektedir. Anadolu karaçamı (Pinus nigra Arnold subsp. Pallasiana
(Lamb.) Holmboe); son verilere göre, 2.204.381 ha saf ve 1.109.325 ha
karışık olmak üzere toplam 3.313.706 ha bir alanda yayılış göstermektedir
(KARADAĞ 1999, s. 2). Ağaçlandırma çalışmalarında % 94 oranında ibreli
türler kullanılırken bu oran yapraklı türlerde % 6’dır. Kızılçam (Pinus brutia
Ten.) türü ile 692.547 ha alan ağaçlandırılırken Anadolu karaçamında bu
değer 529.405 ha’dır. Anadolu karaçamı; 1998 yılı sonu itibarıyla
ağaçlandırılan alan büyüklüğü bakımından kızılçam’dan sonra 2. sırada yer
almıştır (KONUKÇU 1999, s. 30).
KARADAĞ (1999); SEÇKİN ve KAHVECİ’ye atfen, Türkiye’de
Anadolu karaçamı ormanlarının yaş sınıflarına göre işletilmeye
başlanmasından 1992 yılına kadar geçen yaklaşık 25 yıllık süre içerisinde,
kendiliğinden oluşmuş ve üzeri boşaltılmış alanlar hariç tutulursa, teknik
müdahaleler sonucu gençleştirilen başarılı alan, gençleştirmeye ayrılan
alanın % 5-10’u oluşturduğuna dikkat çekmektedir. Anadolu karaçamının
doğal gençleştirme çalışmalarında, özellikle tohumlama kesimlerinde
oluşturulan siperin, çalışmanın başarısında önemli rolü olduğu, siperin ani ve
şiddetli kırılması; yeterli gençlik elde edilmesini olumsuz etkilerken aynı
zamanda alanın yoğun diri örtü ile kaplanmasına yol açtığı bildirilmektedir.
Doğal gençleştirmenin başarısız olduğu alanlarda dikimle ağaçlandırma
dolayısıyla, orijini belli üstün kalıtsal özelliklere sahip tohum
kaynakları kullanımı gündeme gelmektedir.
Bu amaçla; 1981-1982 yılları arasında karaçam tohum
meşçerelerinden tohum toplanarak Anadolu karaçamının doğal yetişme
ortamlarında bölgesel bazda 11 orijinle kurulan Elazığ-Baskil deneme alanı
dahil olmak üzere 36 orijinin yer aldığı toplam 24 deneme alanı tesis
edilmiştir.
Batı Akdeniz Bölgesi’nde; 1- Söğütdağı-Keçiborlu (1150 m) ve
2- Söğütdağı-Keçiborlu (1400 m), Doğu Akdeniz Bölgesi’nde; 1- Mut (1350
m), 2- Saimbeyli-Doğanbey ve 3- Feke-Sarıpınar olmak üzere Akdeniz
Bölgesi’nde 5 ayrı yörede denemeler kurulmuştur. Ancak Feke Sarıpınar ve
Saimbeyli deneme alanları diri örtü baskısından ilk yıllarda çok
etkilenmiştir. Bu nedenle söz konusu alanlar, özellikle düşük yaşama
yüzdesine sahip olduğundan, çalışmadan çıkarılmıştır. 1993 yılı vejetasyon
4
sonunda Türkiye genelinde deneme alanlarından elde edilen alan verileri ile
1995 yılında, “Türkiye’de Karaçam (Pinus nigra Arnold subsp. Pallasiana
(Lamb.) Holmboe) Orijin Denemelerinin İlk 10 Yıllık Sonuçları” teknik
bülten (Teknik Bülten No: 247) olarak yayınlanmıştır. Merkez enstitü yerine,
bölgesel araştırma müdürlükleri yapısının oluşmasıyla; 2001 yılı Çalışma
Grupları Toplantısı’nda, Batı Akdeniz ve Doğu Akdeniz karaçam orijin
denemeleri birleştirilmiş ve Batı Akdeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü
tarafından bağımsız olarak “Akdeniz Bölgesi’nde karaçam (Pinus nigra
Arnold) orijin denemeleri” olarak yürütülmektedir.
2. LİTERATÜR ÖZETİ
Düzensiz, fakat geniş bir yayılış gösteren karaçam, uzun süren yaz
kuraklığı nedeniyle mediteran güney kıyılarda bulunmaz. Orta Anadolu
stebini, batıda genişleyen bir yay çizerek çevreler ve submediteran dağ
ormanı karakteri gösterir. Tipik step ormanı kuşağına büyük alanlar
biçiminde girmez. Toroslarda mediteran-montan ana yayılış; kuzeyde stebe
kadar Pinus brutia Ten. ormanının üstünde, Cedrus libani A. Rich.
ormanının altındadır. Amanos Dağlarında küçük bir kalıntısı vardır
(MAYER ve AKSOY 1998, s. 64).
Yükselti amplitüdü (300-1800 m) geniş olduğundan submediteran
ve mediteran-montan, yarı-kurak tüylü meşe kuşağında da step elemanlarıyla
yarı-kurak som orman toplumları (900-1500 m) kurar. Fakat çoğunlukla
ekstrem yetişme ortamlarında sürekli orman toplumları oluşturur. Saf olduğu
gibi, Pinus brutia, Quercus, Ostrya, Fagus, Cedrus ve Juniperus ile karışık
meşçere tipleri vardır. Submediteran kuşakta; gölgeli bakılarda Pinus nigra
Arnold, güneşli bakılarda Pinus brutia Ten. yer alır. Kurak yetişme
ortamlarında çok ileri yaşlara (300-600) erişir. Anadolu karaçamı,
verimden düşmüş Meşe ormanlarında, kızılçam gibi tipik bir istilacı
ağaç türü değildir (MAYER ve AKSOY 1998, s. 64).
SCALTSOYIANNES ve ark., (1994)’na göre; karaçam mediteran
bölgesinin değerli türlerinden biridir ve Güney Avrupa, Türkiye, Kıbrıs,
Kuzey-Batı Afrika’da birbirinden aralıklı, parçalı alanlarda yayılış
göstermektedir. Üçüncü zamandan (Tertiar) relikt bir tür olan tipik Akdeniz
çamıdır. Morfolojik, anatomik ve fizyolojik karakterler olarak çok çeşitlilik
göstermektedir. Bu da alttür, varyeteler ve formlar olarak çok sayıda
sınıflandırılmasına neden olmuştur. Ancak NIKOLIC ve TUCIC (1983)’e
göre; karaçamın bu genetik çeşitliliği coğrafik yapı ile açıklanamaz.
Karaçam popülasyonları arasındaki genetik farklılık; orijin denemeleri
(WILCOX ve MILLER 1975), morfolojik, anatomik ve fizyolojik
5
karakterlerin analizi, biyokimyasal markerler ve monoterpernlerin analizi,
flavonoidler ve izo-enzim çalışmaları ile ortaya konmuştur
(SCALTSOYIANNES ve ark. 1994, s. 28).
Karaçamın dünyada ve ülkemizde doğal yayılış bölgelerinde, iyi
performans gösteren orijinlerinin belirlenmesi için çalışmalar sürmektedir.
Elde edilen bazı ön saptamalar şöyledir:
Kuzey Yunanistan’da Pinus nigra Arnold’un, 17 orijini
(Yunanistan, Türkiye, Korsika ve İtalya-Calabria) ile üç deneme alanında
tesis edilen orijin denemesinin 9. yılı sonunda; Korsika orijini hariç, diğer
orijinler boy, çap ve yaşama yüzdesi bakımından farklılık göstermiştir.
Yunanistan orijinlerinden özellikle Thassos Adası orijini kumlu ve şist
özellikteki toprak koşullarında daha iyi gelişirken Türkiye orijinleri
konglomera ve killi topraklar üzerinde daha iyi gelişmiştir (VARELIDES ve
ark. 2001, s. 893).
Teorik olarak bir bireyin fenotipi üzerinde iki temel faktör rol
oynamaktadır. Bunlar; sahip olduğu genler ve çevresel koşullardır.
Türkiye’den gönderilen Anadolu karaçamı orijinlerinin Yeni Zelanda’da,
gövde ve dallanma kalitesi olarak çok kötü bir performans sergiledikleri,
genel olarak da bütün orijinlerden daha yavaş bir büyüme gösterdikleri
bildirmektedir (WILCOX ve MILLER 1975). Ancak testlerin yapıldığı
sahalarda, iklim genel olarak Türkiye’de yetiştikleri sahalara göre çok daha
rutubetli olduğundan, Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü bir yerde farklı
sonuçlar alınabileceği ifade edilmektedir. LEDIG (2001); WRIGHT ve
BULL’e atfen; ABD’nin orta kuzey kesimlerinde kurulan karaçam orijin
denemelerinde ise, Türkiye’den gelen orijinlerin büyüme olarak en iyiler
arasında yer aldığı, Yeni Zelanda’da iyi olan Korsika orijinlerinin ise dona
karşı dayanıklı olmadıkları, biyolojik uyum kazanamadığı bildirilmektedir.
Yunanistan Peloponnese’de; P. nigra Arnold doğal ormanlarından
seçilmiş 52 klonun yer aldığı Koumani tohum bahçesinde yapılan çalışmada,
16 büyüme karakteri karşılaştırılmış ve bütün karakterlerin klon düzeyinde
farklılık gösterdiği belirlenmiştir. Terminal sürgün uzunluğu, klonlar
arasında 42-74 cm değerleri arasında değişirken lateral tomurcukların sayısı
3,3-7,1 olarak saptanmıştır. Bütün durumlarda dal uzunluklarının, dal
kalınlığına göre daha güçlü genetik kontrol altında olduğu bildirilmektedir.
(MATZIRIS 1989, s. 77-81).
KAYA ve TEMERİT (1994); Anadolu karaçamının marjinal açık
tozlaşmış 7 popülasyonu için, Ankara-Kızılcahamam Orman Fidanlığı’nda
yetiştirdikleri fidanlarla yaptıkları çalışmada; popülasyon içersinde genetik
6
çeşitliliği % 11,5-91,5 arasında; aile kalıtım değerlerini de çoğu karakter
için, 0,28’den 0,98’e doğru değiştiğini ve fidan karakterleri ile topoğrafik
değişkenler arasında önemli ilişki olmadığını bulmuşlardır. Genetik varyans
popülasyon içerisinde yer almaktadır.
Kazdağlarından örneklenen 7 doğal karaçam popülasyonu
arasındaki genetik çeşitliliğin boyutunun ve yapılaşmasının belirlenmesinde
fidan karakterleri incelenmiş ve popülasyonlar arasında fark olmadığı,
büyümeyle ilgili karakterler açısından da popülasyonlar içinde anlamlı
farklılık bulunduğu ortaya konmuştur (VELİOĞLU ve ark. 1998).
GEZER ve ASLAN (1982), Pinus nigra Arnold, Pinus brutia Ten.,
Pinus halepensis Mill., Pinus elderica Medw., Pinus pinea L. ve Cupressus
sempervirens var. horizantalis L.’in orijinlerini içeren Urfa-Gölpınar ve
Gaziantep-Dülükbaba deneme alanlarında, fidanların 3. arazi yaşında, başta
halepçamı (% 99-49,61 cm) olmak üzere, kızılçam (% 98), elderika çamı (%
94), fıstıkçamı (% 91) orijinlerinin bu bölgelerdeki ağaçlandırma
çalışmalarında kullanılabileceğini bildirmektedirler. Anadolu karaçamının
iki orijinin kullanıldığı çalışmada, türlerin yaşama yüzdelerine ve boy
gelişimine uygulanan t-testinde, karaçam fidanları en düşük değerlere
(Dursunbey orijini % 37-12,30 cm, Simav orijini % 32-9,59 cm) sahip
olmuştur.
ÖZDEMİR (1980)’in; karaçam ile kurak bölgelerde, çeşitli
amaçlarla yapılacak ağaçlandırmalarda, fidan yaşamasını ve gelişmesini
sınırlayan faktörlerin, uygun toprak işleme şekil ve zamanının belirlenmesi
amacıyla planladığı çalışmada; seki veya teras banket şeklinde 30 cm toprak
işleme yönteminin en uygun olduğunu saptamıştır. Denemede kullanılan
fidan tiplerinden kaplı fidanlar çıplak köklü fidanlara kıyasla daha yüksek
yaşama yüzdesine sahip olmuştur. Kullanılan büyüme ortamları arasında
toprak+humus+saman karışımı en iyi gelişime neden olurken dikim mevsimi
olarak da erken sonbahar (Ekim-Kasım) önerilmektedir.
YEŞİLKAYA (1998); Göller Bölgesi’ndeki, Keçiborlu-Söğütdağı
1150 m rakımdaki karaçam orijin denemesi alanında, 1985 yılında, bir yıl
süreyle fenolojik gözlemlerde bulunmuştur. 35 no’lu Kozan-Meydan orijini,
24 Nisan’da ilk önce faaliyete geçen orijin olmuştur. Tomurcuk bağlama
bakımından orijinler arasında farklar görülmüştür. Tomurcuk bağlama 3
Temmuzdan 14 Ağustosa kadar sürmektedir.
7
3. MATERYAL ve YÖNTEM
3.1. Orijinlere İlişkin Özellikler
Çalışmada, Türkiye genelinde, Anadolu karaçamının doğal
yayılışını temsil eden 36 adet yerli orijin yer almıştır. Orijinlerin özellikleri
Çizelge 1’de verilmektedir.
Çizelge 1. Anadolu Karaçamı Orijinleri
Table 1. Anatolian Black Pine Provenances
Orijin
Seed
Sources
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
Yükselti
Altitude
(m)
1250-1500
1200-1450
900
350-1000
1200
200-300
1200-1300
900-1000
1550
1400
300
800
1200
1450
1350-1550
1200-1700
1300-1500
1150-1400
1200
1300
1450
1100
850
1100
1250
700
1100
1010-1350
1200
1450-1700
1400
900-1000
1050-1400
1200
1100-1200
1500
İşletme
Divisioual
Forest
Boyabat
Kastamonu
Yenice
Mengen
Mudurnu
Çatalca
İnegöl
M. Kemalpaşa
Kızılcahamam
Ankara
Yenice
Balıkesir
Alaçam
Alaçam
Domaniç
Tavşanlı
Simav
Simav
Demirci
Uşak
Uşak
Gördes
Bayındır
Nazilli
Denizli
Denizli
Yılanlı
Gölhisar
Eğirdir
Sütçüler
Alanya
Gazipaşa
Gazipaşa
Pos
Kozan
Andırın
Seri
Forest
Series
Elekdağ
Karadere
Deveboynu
Daren-Sorgun
Sarpuncuk
Beytepe
Boğazova
Burhandağı
Çamkoru
Beynam
Asar
Korucu
Gölcük
Gölcük
D. Çarşamba
İkizoluk
Kocagüvez
A. Söğütdağı
Söğütcük
Oturak
Oturak
Güneşli
Ovacık
Sarıcaova
Sapacaboğazı
K.Tepe S. Kaya
Elkindağ
Gölhisar
Merkez
Tota
Söğüt
Sazak
Sazak
Soğukoluk
Meydan
Fındıklıdere
8
Bölme No
Forest
comportment.
96-104
40-41
89
60
31-32
50-51
105-123-124
109-110
6
08.09.2012
34-35
324
95-100
95-100
28-30-41
61-63
47-48-49
40
15-16
20-22
20-22
3
39-40-41
71
77-78
86-89
83-87
60-61
7
60-61
2-3
62-63
62-63
28
65
24
Enlem
Latitude
41º 32' 00"
41º 09' 55"
41º 38' 00"
40º 57' 20"
40º 31' 40"
41º 32' 37"
39º 56' 45"
39º 54' 10"
40º 35' 20"
39º 50' 15"
39º 50' 00"
39º 23' 07"
39º 33' 15"
39º 33' 15"
39º 51' 30"
39º 25' 00"
39º 22' 30"
39º 14' 30"
39º 08' 16"
38º 54' 20"
38º 54' 20"
39º 08' 30"
38º 19' 50"
38º 02' 00"
37º 43' 25"
37º 40' 50"
37º 11' 20"
37º 02' 08"
37º 17' 30"
37º 32' 40"
36º 34' 40"
36º 14' 30"
36º 14' 30"
37º 37' 45"
37º 43' 20"
37º 44' 25"
Boylam
Longitude
34º 28' 05"
34º 02' 30"
32º 18' 30"
32º 17' 00"
31º 27' 50"
29º 10' 40"
29º 24' 20"
28º 43' 00"
32º 29'50"
32º 55 '30"
27º 08' 30"
27º 15' 57"
28º 24' 40"
28º 24' 40"
29º 29' 00"
29º 07' 45"
29º 03' 30"
28º 44' 30"
28º 36' 38"
29º 55' 40"
29º 55' 40"
28º 25' 55"
27º 40' 45"
28º 38' 10"
29º 27' 15"
29º 04' 20"
28º 32' 40"
29º 27' 52"
30º 56' 40"
31º 08' 40"
32º 24' 45"
32º 33' 40"
32º 33' 40"
35º 14' 40"
35º 36' 30"
36º 21' 45"
3.2. Fidanların Yetiştirilmesi ve Deneme Deseni
Ülke çapında planlanan çalışmada, Anadolu karaçamı tohum
meşçereleri ve doğal Anadolu karaçamı ormanları içerisinde, tohum ağacı
olarak seçilen 20 adet ağacın her birinden 50 adet kozalak toplanmıştır.
Keçiborlu-Söğütdağı (1150 m) ve Keçiborlu-Söğütdağı (1400 m) deneme
alanlarında Elmalı Beyler, Mut-Dağpazarı deneme alanında ise Mut Orman
Fidanlığı’nda yetiştirilen 2+0 çıplak köklü fidanlar kullanılarak dikimler
gerçekleştirilmiştir (Çizelge 2). Anadolu karaçamı orijin denemeleri 1984
yılında “rastlantı blokları deneme desenine” göre, 3 yinelemeli olarak
kurulmuştur.
Fidanların dikiminde 2x2 m aralık-mesafe kullanılmış ve her
deneme parselinde, her bir orijin 25 adet fidanla temsil edilmiştir. Deneme
alanındaki toplam parsel sayısı 36x3 = 108 adet ve toplam fidan sayısı
25x108 = 2700 adettir.
Çizelge 2. Deneme Alanlarına Ait Bazı Coğrafi Bilgiler
Table 2. Some Geographic Informations of The Experimental Sites
Deneme alanı
Experiment site
Mut-Dağpazarı
Isparta Keçiborlu
(1150 m)
Isparta Keçiborlu
(1400 m)
Bölge
Region
Doğu
Akdeniz
Akdeniz
Ardı
Akdeniz
Ardı
Rakım
Altitude
(m)
Eğim
Inclination
Bakı
Aspects
1350
%5
Güney
1150
% 15
Güney
1400
% 20
GüneyBatı
Coğrafi Koor.
Geograp. Co.
36 S 545888
UTM 4075094
36 S 0259628
UTM 4201312
36 S 0260431
UTM 4201949
3.3. Deneme Alanlarında Gövde Formlarının Belirlenmesi
2004 yılı vejetasyon sonunda, gövde formlarının belirlenmesinde,
önceden geliştirilmiş “gövde formu ıskalası” kullanılmış ve fidanlar bu
ıskalaya uygun olarak 1-6 arasında numaralandırılmıştır. En düzgün ağaçlara
1, iki taraflı eğri ağaçlara 6 puan, diğer formlara ara puanlar verilmiştir
3.4. Verilerin Değerlendirilmesi
Her deneme alanında, orijinler arasında boy, çap, hacim, gövde
düzgünlüğü ve yaşama oranı bakımından fark olup olmadığını belirlemek
için varyans analizleri yapılmıştır. Varyans analizlerinde SAS istatistik
analiz programı “SAS/Stat 1990” kullanılmıştır. Yaşama oranı dışındaki
karakterlerin analizleri bireysel fidanlar üzerinden, yaşama yüzdesi ise parsel
9
ortalamaları üzerinden yapılmıştır. Bir deneme alanında boy, çap, gövde
düzgünlüğü ve hacim için orijin ortalamalarının hesaplanmasında SAS’ın en
küçük kareler yöntemi (Least Squares Method) seçeneği ve aşağıdaki
doğrusal model kullanılmıştır (SAS/STAD,1990).
Yijk    bi  p j  bp ij  e k (ij )
[E.1]
Eşitlikte:
yijk= i. bloktaki j. orijinin k. ağaca ait gözlem değeri,
 = Deneme alanına ait genel ortalama,
bi = i. bloğun rastlantısal etkisi, i=1, 2,…b, E (bi )  0, Var (bi )   b2
pj=j. orijinin rastlantısal etkisi, j=1, 2,…p, E ( pi )  0, Var ( pi )   2p
bpij= Orijin x blok etkileşimi (parseller arası hata),
E (bpij )  0, Var (bpij )   bp2
e(ij)k = i. bloktaki j. orijine ait k. ağacın rastlantısal ve bağımsız sapması
(parsel içi hata), k=1, 2,…n, E (e( ij ) k )  0, Var (e( ij ) k )   e2
Orijin ortalamalarının hesaplanmasında, en küçük kareler yöntemi
(least squares means) fidan ölümlerinin söz konusu olduğu bir durumda daha
güvenilir sonuçlar vermektedir (SAS/STAT 1990). Üç deneme alanından
orijin ortalamalarının tahmini için, aşağıdaki doğrusal model kullanılmıştır:
[E.2]
y
ijlk
   sl  b / s li  p j  ps jl  (bp ) / slij  e( lij ) k
Eşitlikte:
yijk
= l. deneme alanındaki, i. blok, j. orijinin k. ağacına ait
gözlem değeri,
 = Genel ortalama,
sl = l. deneme alanının rastlantısal etkisi, l=1, 2,
…s, E ( sl )  0,Var ( sl )   s2 ,
b / sli = l. denemedeki i. bloğun rastlantısal etkisi, i=1, 2,…b, E (b / sli )  0,
Var (b / sli )   b2/ s ,
Pj = j. orijinin rastlantısal etkisi, j=1, 2,...p, E ( p j )  0, Var ( p j )   2p ,
ps jl = j. orijinin l. deneme alanı ile rastlantısal etkisi, E ( ps jl )0,
10
Var ( ps jl )   2ps , bp / s (lij ) = l. deneme alanında j. orijinin i. blok ile
rastlantısal etkisi, E ((bp ) / s ijl )  0, Var ((bp ) / s ijl )   (2bs ) / p ,
e(ijl ) k  l. deneme alanı i. bloktaki j. orijine ait k. ağacın rastlantısal ve
bağımsız dağılımlı sapması (parsel içi hata), k=1, 2, …n.
E (e(ijl ) k )  0, Var (e(ijl ) k )   e2
4. BULGULAR
Keçiborlu (1150 m), Keçiborlu(1400 m) ve Mut-Dağpazarı deneme
alanlarında, 21. yıl sonundaki orijinlerin boy, göğüs yüksekliği çapı ve
yaşama yüzdesine ait veriler yapılan varyans analizi değerlendirmelerinde,
orijinler arasında anlamlı fark elde edilememiştir. Mut-Dağpazarı deneme
alanında Anadolu karaçamı orijinleri boy gelişimi, çap (1,30 m), hacim,
gövde formu düzgünlüğü ortalamaları Çizelge 3’te verilmiştir.
Çizelge 3. Mut-Dağpazarı Deneme Alanının Ortalama Değerleri
Table 3. Mean Values at the MUT-Dağpazarı Experimental Site
Orijin
Sources
No
Boy
Heig
.
Çap
Diamet.
1,.30
(mm)
Hacim
Volume
(dm3)
(cm)
Kod
Ort.
se
Ort.
se
Ort.
se
1
ELEK
78.4
4.39
407
16.7
15.44
2
KARD
79.7
4.8
389
17.9
15.1
3
DEBO
DARE
83.3
96.1
4.24
4.36
409
475
17
17.6
4
5
Gövde
Formu
Stem
Form
Yaşam
Survival
(%)
Ort.
se
Ort.
se
1,72
0.6
0.06
1,0
0,00
2.06
0.44
0.09
1.3
0.16
17
23.15
1.72
1.91
0.6
0.55
0.13
0.09
1.2
1.1
0.13
0.10
SARP
72.7
4.59
358
18
12.77
1.68
0.55
0.19
1.2
0.12
6
BEYT
96.6
4.07
452
16.3
22.13
1.81
0.51
0.21
1.5
0.22
7
BOGZ
92.1
7.06
433
25.3
24.11
3.80
0.52
0.12
1.4
0.17
8
BURH
92.2
3.99
426
14.3
19.43
1.79
0.48
0.21
1.4
0.18
9
CMKR
71.4
4.51
329
14.9
10.77
1.5
0.39
0.03
1.3
0.17
10
BEYN
82.8
4.01
373
15.5
15.05
1.48
0.52
0.20
1.6
0.23
11
ASAR
83.3
3.87
389
14.7
15.79
1.42
0.6
0.14
1.2
0.14
12
KORU
76.9
6.75
343
21.7
14.34
2.21
0.39
0.11
1.5
0.22
13
GOLC
100.6
4.12
461
17.2
24.75
2.24
0.67
0.17
1.1
0.10
14
GLCK
81.7
3.84
396
15.6
15.79
1.71
0.63
0.01
1,0
0,00
15
DCAR
80
5.37
368
19.2
14.15
1.95
0.31
0.10
1.3
0.21
16
IKIZ
79.7
4.05
389
16.1
15.88
1.62
0.8
0.083
1.4
0.13
17
KOCA
74.9
3.85
362
15.5
12.58
1.40
0.78
0.06
1.2
0.14
11
Çizelge 3’ün devamı
Orijin
Sources
Çap
Diam
et.
1,30
(mm)
Boy
Heig.
Hacim
Volume
(dm3)
(cm)
Gövde
Formu
Stem
Form
Yaşam
Survival
(%)
No
Kod
Ort.
se
Ort.
se
Ort.
se
Ort.
se
Ort.
se
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
ASOG
SOGU
OTUR
OTRK
GNES
OVAC
SRIC
SAPA
KTEP
ELKD
GOLH
MERK
TOTA
SGUT
SAZA
SZAK
SOLU
MYDN
FIND
89
95.6
73.2
75.2
95.3
72.3
90,0
91.6
93.2
71.6
98
75.8
88
74
68
71.8
83.8
77.2
83.8
4.48
4.31
3.26
5.99
4.03
3.23
4.18
3.67
3.66
3.89
3.85
4.16
3.88
4.91
3.62
3.54
4.12
2.61
4.67
415
449
355
353
430
337
426
425
414
328
449
342
412
361
308
345
404
363
370
19.1
15.8
11.8
17.9
13.4
8.3
15.8
13.2
12.2
11.3
14.8
13.9
14,0
18.2
12.2
13.9
17.5
10,0
17.6
18.86
22.57
11.77
13.3
21.45
10.41
18.85
20.04
19.66
10.94
22.41
12.87
17.88
13.86
9.21
11.44
17.85
12.66
16.17
2.24
2.14
0.96
2.18
1.66
0.94
1.87
1.78
1.54
1.07
1.72
1.62
1.66
2.00
0.96
1.19
1.78
0.87
2.00
0.52
0.67
0.76
0.39
0.76
0.47
0.57
0.85
0.87
0.67
0.59
0.64
0.61
0.60
0.47
0.65
0.80
0.81
0.56
0.16
0.08
0.02
0.19
0.11
0.25
0.15
0.05
0.01
0.08
0.21
0.09
0.11
0.18
0.18
0.09
0.08
0.09
0.15
1.2
1.2
1.1
1.2
1.2
1.5
1,0
1.1
1.4
1.3
1.1
1.1
1.3
1.3
1,0
1.2
1.1
1.1
1.2
0.09
0.10
0.03
0.17
0.12
0.21
0,00
0.08
0.13
0.13
0.10
0.06
0.15
0.13
0.03
0.09
0.07
0.08
0.12
Mut-Dağpazarı deneme alanı varyans analizi sonuçlarına göre; 21. büyüme
mevsimi sonunda, Anadolu karaçamı orijinleri gövde formunun düzgünlüğü
bakımından 0,04 olasılık düzeyinde farklı bulunmuşlardır (Çizelge 4).
Çizelge 4. Gövde Formu Düzgünlüğüne İlişkin Varyans Analizi
Table 4. Analyse of Variance According to Stem Straightness
Varyasyon Kaynağı
Source of Variance
Bloklar (Repetition)
Orijinler (Seed Sources)
Blok*Orijin
Rep.*Seed Sourtces
Hata (Error)
SD
Df
2
35
Kareler Ortalaması
Sqs mean
13877
3109,67
F
Variance ratio
5,72
1,20
Pr
0,002
0,04**
69
2743,29
4,04
<,0001***
1491
0,66
Duncan analizi sonucunda iki grup oluşmuştur. 14 (Alaçam-Gölcük1200 m), 1 (Boyabat-Elekdağ-1250-1500 m) 24 (Nazilli Sarıcaova-1100 m)
ve 32 (Gazipaşa-Sazak-900-1000 m) no’lu orijinler birinci grupta yer
almıştır (Çizelge 5).
12
Çizelge 5. Mut Deneme Alanında Orijinlerin Gövde Düzgünlüğü Ortalamaları
ve Duncan Testi
Table 5. Stem Straightness Mean Values of the Provenances and the result of the
Duncan Multiple Range Test at Mut Experimental Site
Kod
Code
GLCK
ELEK
SRIC
SAZA
OTUR
MERK
DARE
SAPA
SOLU
GOLH
GOLC
MYDN
ASOG
SZAK
SARP
SOGU
FIND
KOCA
OTRK
DEBO
ASAR
GNES
ELKD
SGUT
KARD
TOTA
CMKR
DCAR
IKIZ
BOGZ
KTEP
BURH
KORU
BEYT
OVAC
BEYN
Orijinler
Seed of Sources
14
1
24
32
20
29
4
25
34
28
13
35
18
33
5
19
36
17
21
3
11
22
27
31
2
30
9
15
16
7
26
8
12
6
23
10
Ortalama
Mean
1,00
1,00
1,00
1,03
1,05
1,06
1,10
1,13
1,13
1,14
1,14
1,15
1,15
1,16
1,17
1,18
1,21
1,23
1,24
1,24
1,24
1,25
1,26
1,27
1,27
1,30
1,34
1,35
1,37
1,38
1,40
1,42
1,48
1,50
1,54
1,64
Gruplar
Groups
N
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
47
45
43
35
57
48
41
64
60
44
50
61
39
49
41
50
42
39
29
45
45
57
50
45
33
46
29
23
60
39
65
36
29
38
35
39
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
Isparta Keçiborlu’da, alçak zon deneme alanında, 21. yıl sonundaki
boy gelişimi, çap (1,30 m), hacim ve gövde düzgünlüğü bakımından orijin
ortalamaları Çizelge 6’da verilmiştir.
13
No
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
Kod
ELEK
KARD
DEBO
DARE
SARP
BEYT
BOGZ
BURH
CMKR
BEYN
ASAR
KORU
GOLC
GLCK
DCAR
IKIZ
KOCA
ASOG
SOGU
OTUR
OTRK
GNES
OVAC
SRIC
SAPA
KTEP
ELKD
GOLH
MERK
TOTA
SGUT
SAZA
SZAK
SOLU
MYDN
FIND
Ort.
91,6
105,5
143,6
102,7
133,6
103,5
106,5
117,1
88,6
93
95,4
104,8
124,3
108,8
125,6
122,1
134,7
83,6
108,1
108,5
99,7
120,5
104,1
133,0
117,1
106,2
94,4
111,3
119,8
91,9
97
102,5
106,3
122,5
109,6
110
se
5,50
7,05
7,28
5,27
12,56
5,54
4,01
7,95
5,07
4,64
4,62
5,78
5,76
5,39
9,19
4,62
6,46
4,12
4,85
5,59
6,28
6,33
6,60
6,81
4,62
5,05
5,61
5,62
5,22
4,21
8,04
5,81
6,29
4,12
3,53
4,78
Ort.
465
521
653
486
580
481
521
542
432
442
438
457
587
554
588
580
599
428
501
507
463
547
447
623
532
498
447
515
517
445
453
489
544
582
528
502
se
22,7
31,0
32,3
16,6
36,3
20,4
15,6
23,1
16,1
20,0
14,7
18,1
20,2
27,9
27,3
21,2
26,8
17,5
16,3
21,4
22,5
23,7
18,4
25,0
16,7
18,1
18,4
20,9
15,6
14,6
25,7
21,9
25,1
16,4
14,6
14,9
Ort.
21,26
30,45
57,90
25,32
49,40
26,06
29,49
36,63
18,31
20,02
20,51
25,80
40,23
30,95
43,40
39,66
46,62
16,40
28,67
29,77
25,39
36,98
24,97
48,27
33,65
27,94
20,66
31,93
35,80
19,87
26,44
25,25
32,43
38,89
30,14
21,26
Gövde Formu
Stem Form
Yaşam
Survival
(%)
Hacim
Volume
(dm3)
Boy
Heig.
(cm)
Çap
Diamet. 1,30
(mm)
Orijin
Sources
Çizelge 6. Keçiborlu (1150 m) Deneme Alanı Orijin Ortalamaları
Table 6. Mean Values at the Keçiborlu (1150 m) Experimental Site
se
2,479
4,819
6,134
2,776
9,679
3,112
2,638
5,312
2,063
2,399
2,072
3,319
3,711
3,690
5,670
3,362
4,939
1,732
2,844
3,009
4,106
4,669
3,281
5,338
2,667
2,987
2,392
4,092
3,409
1,986
4,916
2,851
3,487
2,840
2,170
2,722
Ort.
0,44
0,27
0,25
0,29
0,32
0,41
0,39
0,33
0,32
0,36
0,24
0,37
0,24
0,28
0,36
0,36
0,29
0,32
0,44
0,43
0,25
0,33
0,28
0,23
0,45
0,27
0,4
0,29
0,57
0,4
0,35
0,31
0,43
0,52
0,59
0,25
se
0,101
0,035
0,114
0,096
0,12
0,234
0,141
0,104
0,08
0,023
0,04
0,157
0,101
0,2
0,101
0,101
0,093
0,08
0,106
0,139
0,058
0,127
0,083
0,048
0,058
0,131
0,092
0,093
0,154
0,201
0,162
0,053
0,167
0,061
0,116
0,074
Ort.
1,0
1,1
1,2
1,3
1,1
1,0
1,1
1,5
1,0
1,6
1,3
1,0
1,0
1,2
1,4
1,1
1,3
1,2
1,1
1,3
1,2
1,1
1,5
1,2
1,1
1,1
1,2
1,2
1,0
1,0
1,0
1,2
1,0
1,5
1,6
1,2
se
0
0,06
0,14
0,19
0,07
0
0,07
0,23
0
0,22
0,18
0
0,05
0,19
0,23
0,09
0,21
0,2
0,05
0,16
0,14
0,05
0,23
0,2
0,06
0,14
0,17
0,1
0,02
0
0
0,19
0,03
0,2
0,17
0,16
Keçiborlu (1150 m) deneme alanı varyans analizi sonuçlarına göre;
21. büyüme mevsimi sonunda, Anadolu karaçamı orijinleri, gövde formunun
düzgünlüğü bakımından 0,05 olasılık düzeyinde farklı bulunmuşlardır
(Çizelge 7).
14
Çizelge 7. Gövde Formu Düzgünlüğüne İlişkin Varyans Analizi
Table 7. Analyse of Variance According to Stem Straightness
Varyasyon Kaynağı
Source of Variance
SD
Df
Bloklar (Repetition)
Orijinler (Seed
Sources)
Blok*Orijin
Rep.*Seed Sources
Hata (Error)
Kareler Ortalaması
Sqs mean
F
Variance ratio
Pr
2
0.19
0.44
0.64
35
0.67
1.52
0.05**
69
0.44
0.96
0.56
825
0.45
Duncan testi sonucunda orijinler iki grupta toplanmıştır. Gövde
düzgünlüğü ıskalasına göre; 1 numara ile belirtilen form en düzgün gövdeli
orijine karşılık gelmektedir. Bu anlamda en düzgün gövde formu; 9
(Kızılcahamam-Çamkoru-1550 m), 6 (Çatalca-Beytepe-200-300 m), 1
(Boyabat-Elekdağ-1250 m), 30 (Sütçüler-Tota-1450-1700 m), 31 (AlanyaSöğüt-1400 m), 12 (Balıkesir-Korucu-800 m), 29 (Eğirdir-Merkez-1200 m)
ve 33 (Gazipaşa-Sazak-1050-1400 m) no’lu orijinlerdir (Çizelge 8).
Çizelge 8. Keçiborlu (1150 m) Deneme Alanında Orijinlerin Gövde Düzgünlüğü
Ortalamaları
Table 8. Stem Straightness Mean Values of the Provenances and Duncan Multiple
Range Test at Keçiborlu (1150 m) Experimental Site
Kod
Code
CMKR
BEYT
ELEK
TOTA
SGUT
KORU
MERK
SZAK
GOLC
GNES
SARP
KARD
SOGU
BOGZ
IKIZ
Orijinler
Seed Sources
9
6
1
30
31
12
29
33
13
22
5
2
19
7
16
Ortalama
Mean
1,00
1,00
1,00
1,00
1,00
1,00
1,02
1,03
1,05
1,05
1,07
1,09
1,10
1,10
1,12
Gruplar
Groups
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
15
Kod
Code
B
B
B
B
B
B
B
Orijinler
Seed Sources
22
23
25
31
30
25
41
35
21
19
14
22
31
48
34
Çizelge 8’in devamı
Kod
Code
SAPA
KTEP
FIND
GOLH
DEBO
GLCK
SAZA
ASOG
SRIC
ELKD
OTRK
KOCA
ASAR
OTUR
DARE
DCAR
OVAC
BURH
SOLU
BEYN
MYDN
Orijinler
Seed Sources
25
26
36
28
3
14
32
18
24
27
21
17
11
20
4
15
23
8
34
10
35
Ortalama
Mean
1,13
1,14
1,16
1,16
1,18
1,19
1,19
1,20
1,20
1,22
1,23
1,27
1,29
1,30
1,32
1,39
1,45
1,46
1,52
1,57
1,63
Gruplar
Groups
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
Kod
Code
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
Orijinler
Seed Sources
31
29
19
31
22
16
16
25
20
18
30
15
24
27
22
18
22
24
33
23
46
Isparta Keçiborlu’da, yüksek zon deneme alanında, 21. yıl sonundaki
boy gelişimi, çap (1,30 m), hacim ve gövde düzgünlüğü bakımından orijin
ortalamaları Çizelge 9’da verilmiştir.
16
Çizelge 9. Keçiborlu (1400 m) Deneme Alanı Orijin Ortalamaları
Table 9. Mean Values at the Keçiborlu-(1400 m) Experimental Site
Orijin
Seed
Sources
Çap
Diam
et
1,30
(mm)
Boy
Heig
.
(dm3)
(cm)
Göv
de
For
mu
Stem
Form
Yaşa
m
Survi
val
(%)
Hacim
Volu.
No
Kod
Ort.
Se
Ort.
Se
Ort.
Se
Ort.
Se
Ort.
Se
1
2
ELEK
KARD
53,2
62,3
5,92
3,97
257
308
20,3
13,7
5,87
7,52
1,23
0,92
0,23
0,32
0,03
0,12
1,2
1,4
0,24
0,18
3
4
DEBO
DARE
77,2
55,3
6,55
6,16
382
287
25,8
21,5
15,36
6,64
2,63
1,50
0,35
0,20
0,12
0,08
1,4
1,3
0,22
0,21
5
SARP
75,5
7,09
365
28,3
14,19
3,07
0,43
0,05
1,2
0,16
6
7
BEYT
BOGZ
63,6
54,1
3,59
3,82
306
278
10,2
14,6
8,27
5,77
0,95
0,91
0,49
0,28
0,13
0,06
1,2
1,0
0,11
0,00
8
9
BURH
CMKR
90,0
70,8
4,63
4,32
447
346
19,1
15,3
20,16
10,7
1,88
1,17
0,53
0,40
0,18
0,08
1,1
1,3
0,08
0,17
10
BEYN
54,3
5,19
266
17,5
6,20
1,25
0,40
0,04
1,7
0,23
11
12
ASAR
KORU
68,6
84,3
3,99
3,86
331
348
11,8
12,4
9,92
13,84
1,12
1,34
0,45
0,41
0,18
0,13
1,1
1,4
0,05
0,22
13
14
GOLC
GLCK
82,7
74,1
4,90
6,25
375
385
13,6
24,8
14,67
14,19
1,76
2,60
0,39
0,35
0,06
0,10
1,1
1,0
0,11
0,00
15
16
DCAR
IKIZ
64,4
58,1
3,93
4,77
303
295
12,3
13,8
8,57
7,18
0,99
1,00
0,41
0,40
0,10
0,04
1,4
1,0
0,15
0,04
17
KOCA
63,6
6,04
313
24,1
10,21
1,86
0,45
0,10
1,3
0,19
18
19
ASOG
SOGU
64,6
63,2
5,77
4,24
317
291
19,8
13,0
8,81
7,64
1,32
0,86
0,32
0,40
0,08
0,06
1,2
1,2
0,17
0,09
20
21
OTUR
OTRK
77,2
69,1
5,41
4,05
353
316
20,3
14,3
13,58
10,53
1,93
1,29
0,40
0,47
0,08
0,20
1,6
1,2
0,23
0,11
22
GNES
58,5
5,40
289
14,0
7,55
1,54
0,35
0,08
1,1
0,06
23
24
OVAC
SRIC
82,7
63,6
4,87
4,03
364
294
18,5
12,7
15,39
8,22
1,89
0,95
0,49
0,48
0,17
0,12
1,2
1,1
0,11
0,05
25
26
SAPA
KTEP
63,5
76,3
5,90
4,54
283
377
14,0
18,5
8,24
13,35
1,37
1,59
0,47
0,39
0,02
0,08
1,6
1,4
0,24
0,19
27
28
ELKD
GOLH
61,4
56,2
5,95
4,72
323
270
18,3
17,2
8,77
6,87
1,64
1,29
0,33
0,41
0,09
0,07
1,0
1,2
0,05
0,14
29
MERK
72,3
5,50
327
16,4
11,47
1,66
0,33
0,09
1,3
0,14
30
31
TOTA
SGUT
76,1
61
3,17
4,41
343
299
11,4
13,8
11,61
7,43
1,12
1,00
0,51
0,35
0,01
0,11
1,0
1,0
0,00
0,00
32
33
SAZA
SZAK
64,3
67,9
3,50
8,92
306
314
10,8
27,5
7,92
11,00
0,80
3,25
0,48
0,35
0,06
0,08
1,3
1,0
0,18
0,00
34
SOLU
72,8
4,25
355
14,2
11,38
1,25
0,45
0,08
1,0
0,00
35
MYDN
83,1
5,24
382
20,9
16,35
1,85
0,61
0,07
1,1
0,09
36
FIND
71,9
3,45
330
11,2
10,58
1,09
0,56
0,12
1,1
0,07
17
Keçiborlu (1400 m) deneme alanı varyans analizi sonuçlarına göre;
21. büyüme mevsimi sonunda, Anadolu karaçamı orijinleri, gövde formunun
düzgünlüğü bakımından 0,01 olasılık düzeyinde farklı bulunmuşlardır
(Çizelge 10).
Çizelge 10. Gövde Formu Düzgünlüğüne İlişkin Varyans Analizi
Table 10. Analyse of Variance According to Stem Straightness
Varyasyon Kaynağı
Source of Variance
SD
Df
Kareler Ortalaması
Sqs mean
F
Variance ratio
Bloklar (Repetition)
2
2665808
3,84
0,02**
Orijinler (Seed Sources)
35
1,26
1,76
0,01**
Blok*Orijin
Rep.*Seed Sources
69
0,75
1,53
0,004***
918
0,49
Hata (Error)
Pr
Duncan testi sonuçlarına göre orijinler 4 grupta toplanmıştır (Çizelge
11). Buna göre; 7 (İnegöl-Boğazova-1200-1300 m), 14 (Alaçam-Gölcük1450 m), 33 (Gazipaşa-Sazak-1050-1400 m), 30 (Sütçüler-Tota-1450-1700
m), 31 (Alanya-Söğüt-1400 m), 34 (Pos-Soğukoluk-1200 m), 16 (Tavşanlıİkizoluk-1200-1700 m), 27 (Yılanlı-Elkindağ-1100 m), 36 (AndırınFındıklıdere-1500 m) no’lu orijinler en düzgün forma sahiptir.
Çizelge 11. Keçiborlu (1400 m) Deneme Alanında Orijinlerin Gövde
Düzgünlüğü Ortalamaları
Table 11. Stem Straightness Means of the Provenances at Keçiborlu (1400 m)
Kod
Code
Orijinler
Seed Sources
Ortalama
Mean
Gruplar
Groups
BOGZ
GLCK
SZAK
TOTA
SGUT
SOLU
IKIZ
ELKD
FIND
SRIC
BURH
ASAR
7
14
33
30
31
34
16
27
36
24
8
11
1,00
1,00
1,00
1,00
1,00
1,00
1,04
1,05
1,07
1,08
1,11
1,11
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
N
B
B
18
22
27
18
36
21
30
26
21
42
36
37
36
Çizelge 11’in devamı
Kod
Code
GOLC
GNES
MYDN
OVAC
SOGU
SARP
BEYT
GOLH
ASOG
OTRK
ELEK
MERK
DARE
SAZA
KOCA
CMKR
DCAR
KTEP
KORU
KARD
DEBO
SAPA
OTUR
BEYN
Orijinler
Seed Sources
13
22
35
23
19
5
6
28
18
21
1
29
4
32
17
9
15
26
12
2
3
25
20
10
Ortalama
Mean
1,11
1,12
1,14
1,16
1,18
1,20
1,21
1,21
1,21
1,22
1,24
1,27
1,27
1,29
1,31
1,32
1,36
1,37
1,39
1,42
1,42
1,58
1,62
1,67
Gruplar
Groups
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
N
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
B
C
C
C
C
C
C
C
C
C
C
C
C
C
C
C
C
C
C
C
C
D
D
D
D
D
D
D
D
D
D
D
D
D
D
D
D
D
D
D
27
26
37
37
28
20
39
29
24
46
17
30
15
24
29
25
36
30
28
24
26
26
29
21
Cv; deneme alanlarında, çevresel varyansın ne kadar kontrol
edilebildiğinin ölçüsünü vermektedir. Akdeniz Bölgesi’ndeki deneme
alanlarında Cv değerleri yüksektir (Çizelge 12).
19
Çizelge 12. Akd. Bölgesi’ndeki Karaçam Orijinlerinin 21. Yıl Yaşama Oranları
Table 12. Mean Survival Percentages of Anatolian Black Pine Provenances at Age
21 at Mediterranean Region
ORİJİN
Seed source
NO
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
ORT
Cv. %
F
KOD
Code
ELEK
KARD
DEBO
DARE
SARP
BEYT
BOGZ
BURH
CMKR
BEYN
ASAR
KORU
GOLC
GLCK
DCAR
IKIZ
KOCA
ASOG
SOGU
OTUR
OTRK
GNES
OVAC
SRIC
SAPA
KTEP
ELKD
GOLH
MERK
TOTA
SGUT
SAZA
SZAK
SOLU
MYDN
FIND
DENEME
Experiment
MUT
0,60
0,44
0,60
0,55
0,55
0,51
0,52
0,48
0,39
0,52
0,60
0,39
0,67
0,63
0,31
0,80
0,78
0,52
0,67
0,76
0,39
0,76
0,47
0,57
0,85
0,87
0,67
0,59
0,64
0,61
0,60
0,47
0,65
0,80
0,81
0,56
% 60
34,6
ns
ALANLARI
Sites
KEC11500
0,44
0,27
0,25
0,29
0,30
0,41
0,39
0,33
0,32
0,36
0,24
0,37
0,24
0,29
0,36
0,36
0,29
0,32
0,44
0,43
0,25
0,33
0,28
0,23
0,45
0,27
0,40
0,29
0,57
0,40
0,35
0,31
0,43
0,52
0,59
0,25
% 35
56,9
ns
ORT.
Mean
KEC1400
0,23
0,32
0,35
0,20
0,43
0,49
0,28
0,53
0,40
0,40
0,45
0,41
0,39
0,35
0,41
0,40
0,45
0,32
0,40
0,40
0,47
0,35
0,49
0,48
0,47
0,39
0,33
0,41
0,33
0,51
0,35
0,48
0,35
0,45
0,61
0,56
% 41
39,04
ns
0,42
0,34
0,40
0,35
0,43
0,47
0,47
0,45
0,37
0,43
0,43
0,39
0,43
0,42
0,36
0,52
0,49
0,39
0,50
0,53
0,37
0,48
0,41
0,43
0,59
0,51
0,47
0,43
0,51
0,51
0,43
0,42
0,48
0,59
0,67
0,46
% 45
Akdeniz Bölgesi’ne en iyi uyum sağlayan orijinlerin saptanması
amacıyla tüm deneme alanlarına ilişkin veriler birleştirilmiş ve varyans
20
analizi yapılmıştır. Çizelge 13’te bütün deneme alanlarının ortalamaları
verilmektedir.
Çizelge 13. Bütün Deneme Alanlarına Ait Ortalama Değerler
Table 13. Mean Values of All Experimental Sites
Orijin
Sources
No
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
Kod
ELEK
KARD
DEBO
DARE
SARP
BEYT
BOGZ
BURH
CMKR
BEYN
ASAR
KORU
GOLC
GLCK
DCAR
IKIZ
KOCA
ASOG
SOGU
OTUR
OTRK
GNES
OVAC
SRIC
SAPA
KTEP
ELKD
GOLH
MERK
TOTA
SGUT
SAZA
SZAK
SOLU
MYDN
FIND
Çap
Diamet.
1..30
(mm)
Ort.
77,3
81,6
95,9
90,1
84,8
85,3
90,7
97,5
76,2
78,4
81,0
87,9
100,8
84,2
83,4
87,0
81,7
80,8
90,8
82,7
79,5
90,6
83,8
89,1
92,1
92,2
73,8
90,3
90,1
84,5
78,3
74,2
81,6
91,8
89,3
83,8
Boy
Heig.
Hacim
Volume
(dm3)
(cm)
se
3,3
3,6
4,3
3,5
4,7
3,0
3,7
3,2
2,8
3,1
2,6
3,5
3,1
3,1
4,2
3,4
4,1
3,0
3,1
2,9
3,3
3,6
3,0
3,7
3,1
2,7
3,1
3,4
3,4
2,4
3,8
2,9
3,5
3,1
2,4
2,8
Ort.
394
401
460
442
401
402
441
463
364
365
380
379
464
421
389
423
388
394
423
391
368
416
374
418
422
425
351
419
399
399
376
346
408
440
422
378
Yaşam
Survival
se
13,8
15,1
17,4
14,0
17,1
11,6
14,6
11,6
10,2
12,3
9,0
11,7
12,8
13,6
16,5
14,2
16,4
12,7
12
11,2
11,8
12,7
9,9
15,4
11,7
9,6
9,9
13,8
11,8
8,7
13,3
11,8
15,4
12,9
10,3
10,8
21
Ort.
15,2
17,1
26,2
20,6
20,0
17,6
22,8
24,0
12,9
14,2
14,9
17,7
25,3
18,0
18,4
20,7
17,9
15,4
20,5
16,5
15,5
20,8
15,8
20,9
21,0
20,1
12,4
20,9
20,4
16,3
16,4
12,2
18,0
22,1
19,4
16,2
Gövde
Formu
Stem
Form
(%)
se
1,3
1,9
2,6
1,5
2,7
1,3
2,0
1,8
1,0
1,1
0,9
1,5
1,7
1,5
2,2
1,7
2,0
1,2
1,5
1,2
1,6
1,6
1,3
2,0
1,4
1,2
1,0
1,7
1,7
1,0
1,9
1,1
1,7
1,5
1,1
1,2
Ort.
0,39
0,35
0,41
0,35
0,37
0,44
0,48
0,43
0,34
0,37
0,47
0,36
0,44
0,46
0,34
0,53
0,40
0,39
0,48
0,50
0,47
0,45
0,42
0,44
0,54
0,55
0,40
0,46
0,53
0,50
0,43
0,33
0,45
0,55
0,64
0,46
se
0,06
0,04
0,05
0,05
0,08
0,12
0,09
0,13
0,08
0,08
0,09
0,10
0,07
0,06
0,02
0,05
0,07
0,08
0,08
0,05
0,11
0,04
0,12
0,08
0,08
0,01
0,10
0,12
0,09
0,10
0,07
0,13
0,07
0,06
0,11
0,09
Ort.
1,0
1,3
1,3
1,2
1,2
1,3
1,2
1,3
1,2
1,6
1,2
1,3
1,1
1,0
1,4
1,2
1,3
1,2
1,2
1,3
1,2
1,2
1,4
1,1
1,2
1,3
1,2
1,2
1,1
1,1
1,1
1,1
1,1
1,2
1,3
1,1
se
0,05
0,09
0,09
0,08
0,08
0,10
0,07
0,09
0,09
0,14
0,07
0,11
0,06
0,03
0,11
0,07
0,1
0,08
0,05
0,07
0,08
0,07
0,1
0,04
0,07
0,09
0,08
0,06
0,05
0,06
0,06
0,07
0,04
0,07
0,07
0,06
5. TARTIŞMA VE SONUÇ
Akdeniz Bölgesi’nde Anadolu karaçamı orijin denemelerinin 21. yıl
sonuçlarına göre, 3 deneme alanında da orijinler fidan yaşama yüzdesi
bakımından farklılık göstermemişlerdir. Anadolu karaçamının doğal yayılış
gösterdiği 36 farklı tohum meşçeresinden elde edilen tohumlardan gelen
fidanların biyolojik uyumu birbirine yakın olmuştur. Yaşama yüzdesi,
orijinlerin yöreye adaptasyonunu gösteren önemli bir göstergedir (IŞIK
ve ark. 2002, s. 127).
Anadolu karaçamı orijinleri arasında, gövde düzgünlüğü açısından
önemli farklılıklar gözlenmiştir. Orijinlerin yükseltisi; deniz seviyesinden
200 m’den başlayarak 1700 m’ye kadar çıkmaktadır. Düzgün gövdeli
orijinlerin 1000 m üzerindeki yüksek rakımlı orijinler olduğu görülmektedir.
Seçilen deneme alanları da bu olguya paralel olarak 1000 m yükselti
üzerinde seçilmişlerdir.
Gövde düzgünlüğü ıskalasına göre; 1 numara ile belirtilen form, en
düzgün gövdeli orijine karşılık gelmektedir. Mut-Dağpazarı deneme
alanında orijinler, 21. büyüme mevsimi sonunda, gövde düzgünlüğü
bakımından 0,05 olasılık düzeyinde farklı bulunmuştur. Bu farkın hangi
orijin ya da orijinler olduğunu ortaya koymak için Duncan çoğul
karşılaştırma testi uygulanmıştır. Analize göre iki grup oluşmuş ve en
düzgün gelişim yapan orijinler birinci sırada 14 (Alaçam-Gölcük-1200 m), 1
(Boyabat-Elekdağ-1250-1500 m) 24 (Nazilli-Sarıcaova-1100 m) ve 32
(Gazipaşa-Sazak-900-1000 m) no’lu orijinler olmuştur. Gövde düzgünlüğü
yapacak odun kalitesini de etkileyebilen genetik bir faktördür. Bu karakterin
ıslahı ile odundaki selüloz oranı da artmaktadır (ZOBEL ve ark. 1987). Bu
nedenle ağaçlandırma için, düzgün gövdeli orijinlerden tohumun sağlanması
halinde kaliteli tomruk sayısı önemli ölçüde artacaktır (IŞIK ve ark. 1999).
Keçiborlu (1150 m) deneme alanına ilişkin varyans analizi
sonuçlarına göre; 21. büyüme mevsimi sonunda, karaçam orijinleri, gövde
düzgünlüğü bakımından birbirinden 0,05 olasılık düzeyinde farklı
bulunmuşlardır. Yapılan Duncan test sonuçlarına göre orijinler, arasında iki
grupta toplanmıştır. Bu anlamda en düzgün gövde formunu; 9
(Kızılcahamam-Çamkoru-1550 m), 6 (Çatalca-Beytepe-200-300 m), 1
(Boyabat-Elekdağ-1250 m), 30 (Sütçüler-Tota-1450-1700 m), 31 (AlanyaSöğüt-1400 m), 12 (Balıkesir-Korucu-800 m), 29 (Eğirdir-Merkez-1200 m)
ve 33 (Gazipaşa-Sazak-1050-1400 m) no’lu orijinler geliştirmişlerdir.
22
Keçiborlu (1400 m) deneme alanında; orijinler gövde düzgünlüğü
bakımından 0.01 olasılık düzeyinde istatistik olarak farklı bulundukları için
Duncan testi uygulanmıştır. Buna göre dört grup oluşmuştur.
Birinci grupta; 7 (İnegöl-Boğazova-1200-1300 m), 14 (AlaçamGölcük-1450 m), 33 (Gazipaşa-Sazak-1050-1400 m), 30 (Sütçüler-Tota1450-1700 m), 31 (Alanya-Söğüt-1400 m), 34 (Pos-Soğukoluk-1200 m), 16
(Tavşanlı-İkizoluk-1200-1700 m), 27 (Yılanlı-Elkindağ-1100 m), 36
(Andırın-Fındıklıdere-1500 m) no’lu orijinler yer almış ve diğer üç gruba
kıyasla en düzgün gövde formuna sahip oldukları ortaya çıkmıştır.
Bölgede yer alan 3 deneme alanının ayrı ayrı analizlerinde, boy
gelişimi, çap (1,30 m) ve hacim bakımından orijinler arasında önemli
düzeyde fark bulunmamıştır.
Öte yandan Akdeniz Bölgesi’ne iyi biyolojik uyum sağlayan
orijinlerin saptanması amacıyla tüm deneme alanlarına ilişkin veriler
birleştirilerek varyans analizi yapılmıştır. Akdeniz Bölgesi’nde, denemelerin
21. yılında, orijinler arasında yaşama yüzdesi, boy gelişimi, çap (1,30 m) ve
hacim bakımından önemli düzeyde bir fark olmadığı belirlenmiştir. Üç
deneme alanında da orijinler; boy büyümesi, çap gelişimi ve dolayısıyla
hacim artımı yönünden fark yaratmamışlardır. Gövde düzgünlüğü
bakımından da deneme alanları arasında istatistiki anlamda önemli fark
gözlenmemiştir. Bununla birlikte, bu nitelikler bakımından orijinler
sıralandığında; 1 (Boyabat-Elekdağ) ve 14 (Alaçam Gölcük) orijinleri
ortalama 1,0 değeri ile en iyi gövde formu değerine sahiptir.
Keçiborlu (1150 m) deneme alanında ortalama boy 512 cm,
ortalama çap 109 mm ve ortalama hacim 30 dm3 iken Mut deneme alanında
ortalama boy 392 cm, ortalama çap 83 mm ve ortalama hacim 16 dm3;
Keçiborlu (1400 m) deneme alanında ortalama boy 329 cm, ortalama çap 69
mm ve ortalama hacim 10 dm3’dir.
Sonuç olarak; orijin denemeleri ormancılıkta birim alandan verimi
artırmak için, uygun tohum kaynaklarının seçilmesinde başvurulan en
ekonomik yöntemdir (ZOBEL ve TOLBERT 1984, s. 77). Seçilen bir
orijinin ya da genotipin coğrafik olarak ne kadar uzağa transfer edilerek
kullanılabileceği sorusuna cevap verilebilecektir. Bu olgu orman gen
kaynaklarının korunmasına da hizmet eder. Akdeniz Bölgesi’ndeki Anadolu
karaçamı orijin denemeleri; düşük yaşama oranlarına sahiptir. Orijinler farklı
deneme alanlarında farklı gelişimler göstermişlerdir. 2+0 çıplak köklü olarak
dikilen fidanlar, başlangıçta diri örtü baskısı sonucu büyük kayıplar vermiş
23
ve yapılan tamamlamalar başarılı olmamıştır. Deneme alanlarında bakım
işlemleri yeterince yapılamamış, ilerleyen dönemlerde gelişimi etkilemiştir.
Bu tür çalışmalarda dikkat edilmesi gereken noktaların başında, deneme
alanlarının titizlikle seçimi gelmelidir. Akdeniz Bölgesi’nin coğrafi
yapısından kaynaklanması olası bloklar arasındaki farkı en az düzeye
indirgemek, dolayısıyla deneme alanlarını dikkatli seçmek, denemeden elde
edilen verilerin sağlıklı olmasını sağlayacaktır. Denemeler kurulduktan sonra
bakım işlemlerine gereken özeni göstermek gerekir. Fidanların dikimi
yapıldıktan sonra, diri örtünün fidanla su ve besin savaşımına girmesi
dolayısıyla fidan kayıplarına engel olunabilmesi için kültür bakımı titizlikle
yapılmalıdır.
24
KAYNAKÇA
GEZER, A., ASLAN, S. 1982. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde İyi Gelişme
Gösteren Bazı İğne Yapraklı Ağaç Türlerinin Seçimi Üzerine
Araştırmalar. Orm. Araşt. Ens. Yayınları Tek. Bülten Serisi No. 103, 1-42
s.
IŞIK, F., KESKİN, S., CENGİZ, Y., GENÇ, A., DOĞAN, B., TOSUN, S.,
ÖZPAY, Z., UĞURLU, S., ÖRTEL, E., DAĞDAŞ, S., KARATAY, H.,
YOLDAĞ, İ. 2002. Kızılçam Orijin Denemelerinin 10 Yıllık Sonuçları,
Batı Akdeniz Orm. Arşt. Müd. Teknik Bülten No:14, 1-155 s.
KARADAĞ, M. 1999. Ehrami Karaçamın Kastamonu-Oyrak Mikro
Havzasındaki Yayılışı, 1st International Symposium on Protection of
Natural Environment&Ehrami Karaçam, 1-965 s.
KAYA, Z.,TEMERİT, A. 1994. Genetic structure of margianally located Pinus
nigra var. Pallasiana populations in Central Turkey, Silvae Genetica, 43,
516, 272-275 pp.
KONUKÇU, M. 1999. Ormancılığımız (Turkish Forestry), D. P.T
IŞIK, K., IŞIK, F. 1999. Genenetic variation in Pinus brutia Ten in Turkey
Branching and crown traits Silvae Genetica 48: 293-302 pp.
LEDIG, F. T. 2001. Genetic Diversity in Tree Species: with Special Referene to
Conservation in Turkey and Eastern Mediterranean, USDA Forest
Service, (Çevirmen: B. KORKMAZ, 2001, Ağaç Türlerinde Genetik
Çeşitlilik; Doğu Akdeniz ve Türkiye’deki Koruma’ya Özel bir Bakış,
Orman Ağaçları ve Tohumları Islah Araştırma Md. Dergisi, Sayı: 2, 63-94
s)
MATZIRIS, D. J. 1989. Variation in growth and branching characters in black
pine (Pinus nigra Arnold) of Peloponnesos, Silvae Genetica, v. 38(3) 7781 pp.
MAYER, H., AKSOY, H. 1998. Türkiye Ormanları, Batı Karadeniz Ormancılık
Araştırma Müdürlüğü, Muhtelif Yayın No: 1, 1-291 s.
NIKOLIC, D., TUCIC, N., 1983. Isoenzyme variation within and among
populations of European black pine (Pinus nigra ARNOLD), Silvae
Genet. 32, 3-4 pp.
ÖZDEMİR, Ö. 1980. Türkiye’nin Önemli Kurak Mıntıkalarında Karaçamla
Ağaçlandırma Tekniği Üzerine Bazı Denemeler, O. A. E. Yayınları,
Teknik Bülten Serisi No: 100, 1-133 s.
SAS/STAD. 1990. User’s Guide Version 6, Fourth Edition, Volume 1,2 Cary,
NC: Sas Institute Inc.
SCALTSOYIANNES, A., ROHR, R., PANETSOS, K. P., TSAKTSIRA, M.
1994. Allozyme frequency distributions in five European populations of
black pine (Pinus nigra Arnold), Silvae Genetica 43, Heft-1,1-64 pp.
25
WILCOX, M. D. and MILLER, J. T. 1975. Pinus nigra provenance variation
and selection New Zealand., Silvae Genet. 24 (132-143pp)
VARELIDES, C., BROFAS,G., VARELIDES, Y. 2001. Provenance variation in
Pinus nigra at tree sites in Northern Greece, Annual Forest Science 58,
893-900 pp.
VELİOĞLU, E., ÇENGEL, B., KAYA, Z. 1998. Kaz Dağlarındaki doğal
Karaçam popülasyonlarında genetik çeşitliliğin yapılanması, Orman
Ağaçları ve Tohumları Islah Araştırma Müdürlüğü, Teknik Bülten No: 1,
Orman Bakanlığı Y. N: 72, Müd. Y. No: 8
YEŞİLKAYA, Y. 1998. Göller Bölgesi’nde 36 yerli Karaçam Orijininin
Fenolojik Olarak Karşılaştırılması, Batı Akdeniz Ormancılık Araş. Müd.
Teknik Bülten No: 8, 20 s.
ZOBEL, B., TOLBERT, J. 1984. Applied forest tree improvement, John
Wiley&Sons. Inc, 505 pp., Canada.
26
ODC:25
BOZUK DEFNELİKLERDE YAPRAK VERİMİNİN ARTIRILMASI
İÇİN UYGUN SİLVİKÜLTÜREL MÜDAHALELER
(ANTALYA-MANAVGAT-YAYLAALAN ÖRNEĞİ)
Suitable Silvicultural Techniques for Increasing
the Leaf Yield on Degraded Laurel (Laurus Nobilis L.) Lands
(A Case Study: Antalya-Manavgat-Yaylaalan Region)
Sadettin GÜLER
[email protected]
Batı Akdeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü, ANTALYA
Makalenin Yayın Kuruluna Sunuluş Tarihi
Makalenin Yayınlanma Karar Tarihi
26.03.2007
20.07.2007
BATI AKDENİZ ORMANCILIK ARAŞTIRMA MÜDÜRLÜĞÜ
Southwest Anatolia Forest Research Institute
SAFRI
27
28
ÖZET
Antalya ili Manavgat ilçesi Yaylaalan yöresi defnelik alanları
araştırma deneme alanı olarak seçilmiştir. Bu çalışma ile defne yaprak
veriminin artırılabilmesi için, uygun silvikültürel metotların geliştirilmesi
amaçlanmıştır.
Yapılan analizler sonucunda; defnelik alanların rehabilitasyonu
çalışmalarında, ocak bazında optimum verim alınabilmesi için, her ocakta
3-12 sürgün bırakılması uygun olacağı ve defneliklerin 20-25 yıl idare süresi
ile işletilmesinin uygun olacağı belirlenmiştir. Ayrıca defneliklerde
uygulanacak bakım müdahalelerinde silcan (Smilax aspera L.) ve akçakesme
(Phillyrea latifolia L.) türlerinin defne ocakları içerisinden temizlenmesine
öncelik verilmesi gerektiği önerilmiştir. Bunların yanı sıra defnelik alanların
vejetasyonu içerisinde yer alan bitki türleri ve yoğunlukları da ortaya
konulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Defne, Yaprak Verimi, Silvikültür, Bakım, Vejetasyon.
ABSTRACT
Laurel lands in Yaylaalan region of Manavgat-Antalya were
choosed as an experimental area. It was aimed to develop suitable
sivicultural methods for increasing the leaf yield in laurel stands.
According to the results, it would be enough to leave 3-12 shoots on
each patch till the end of the rehabilitation period to obtain optimum laurel
leaf yield. The rehabilitation period should also be planned as 20-25 years. It
was also suggested to remove the cat briar (Smilax aspera L.) and tree
phillyrea (Phillyrea latifolia L.) first from laurel patches. The plant species
and their density in the vegetation of laurel lands were also determined.
Key Words: Laurel, Leaf yield, Silviculture, Maintenance, Vegetation.
29
1. GİRİŞ
Bugün doğada yetişen 300’e yakın bitki familyasından yaklaşık
1/3’ü uçucu yağ içermektedir. Ülkemizi de içine alan Akdeniz Bölgesi ise,
uçucu yağ taşıyan bitkiler bakımından en zengin bölgelerden birini
oluşturmaktadır (CEYLAN 1996).
Ülkemizin uçucu yağ içeren önemli tıbbi aromatik bitkilerinden
birisi de dış ticaretimizde de önemli yer tutan Akdeniz defnesi (Laurus
nobilis L.)’dir. Akdeniz defnesi (Defne)’nin esas vatanı Küçük Asya ve
Balkanlar olup herdem yeşil bir bitki türüdür. Fakat antik devirde Akdeniz’in
bütün kıyılarına götürülmüştür. Bugün Akdeniz’in karakteristik bitkilerinden
birini teşkil eder ve Mediterranean rejiyonunun kıyı şeridini içerisine alan
birinci zonu olan Lauretum zonunu isimlendirir. Yurdumuzdaki yayılışı 600800 m’ye kadar çıkar. Kışları ılıman, yazları sıcak olan yerleri sever. Toprak
isteği fazla olmamakla beraber rutubeti yeterli dere yataklarını tercih eder
(KAYACIK 1977).
BAŞ ve ark. (2005), tarafından Antalya ili Manavgat ilçesi Sırtköy
yöresi defnelik alanlarında yapılan çalışmada, defnelik alanlar çoğunlukla
400-600 m yükseltilerde ve güneşli-gölgeli bakılarda yayılış gösterdiği
belirlenmiştir. Çalışmalarında defne türünün, denizden yükselti olarak 1001100 m yükseltiler arasında yayılış gösterdiği, verimli defneliklerin 100-500
m, bozuk defneliklerin 300-800 m ve toplamda da en yoğun yayılışı 300-700
m (% 92) yükseltiler arasında olduğunu ortaya koymuşlardır. Bunun yanı
sıra bozuk defneliklerin % 50’si, verimli defneliklerin % 75’i ve toplamda
bütün defneliklerin % 71’inin batı ve batı ağırlıklı bakılarda yayılış
gösterdiğini de ifade etmişlerdir.
Halk arasında nehtel, tahnal, tefrün, tehnel, tenel, tenhel ve teynel
gibi farklı isimlerle bilinen (BAYTOP 1994) defne; genellikle ağaçcık,
bazen de 10 m’ye kadar boylanabilen yuvarlak tepeli, sık dallı bir ağaçtır.
Yapraklar dar eliptik bir yapıda olup her iki uca doğru sivrilmektedir.
Boyları 5-10 cm arasında değişmektedir. Kenarları hafif dalgalıdır. Üst yüzü
parlak koyu yeşildir. Kısa ve kalın bir sapı vardır (KAYACIK 1977).
Kurutulmuş yapraklar kuru incir ambalajlanmasında, et ve balık
yemeklerinde baharat olarak kullanılmaktadır. Yapraklardan su buharı
distilasyonu ile, meyvelerden presleme ile elde edilen yağlar, özellikle
sabun
sanayisinde
ve
cilt
merhemleri
hazırlanmasında
kullanılmaktadır (ZEYBEK ve ZEYBEK 1994).
30
CEYLAN (1996), tarafından uçucu yağların farmakolojik etkilerine
göre yapılan gruplandırmada defne yağına; uyarıcı, deriyi kızartan,
antiromatizmal ve adet sökümünü kolaylaştıran ‘uçucu yağ grupları’
arasında yer verilmektedir. ACARTÜRK (1997), ise defne yapraklarının
mikrop öldürücü, terletici ve ağrı kesici özelliklerinin olduğunu ve halsizlik,
hazımsızlık, aybaşı düzensizlikleri, romatizma ve uykusuzluk hastalıklarına
iyi geldiğini ifade etmektedir.
Tıbbi, aromatik ve diğer kullanım potansiyeli olan bitkilerden
koruma-kullanma dengesi içinde faydalanmaya özen gösterilmesi çok
önemlidir. Bu; yalnızca bitki türlerinin varlığını sürdürmesi açısından değil,
aynı zamanda tüm diğer doğal kaynaklarda olduğu gibi kaynakların
tamamen tüketilmeden, “Sürdürülebilir Kullanım” ilkesine uygun olarak
uzun süre kullanılabilmesi açısından da büyük önem taşımaktadır
(ÖZHATAY ve ark. 1997).
Rio Dünya Zirvesi’nden ve Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin
başlamasından bu yana, birçok ülke Odun Dışı Orman Ürünleri
(O.D.O.Ü.)’nin sürdürülebilir yönetimi, geliştirilmesi ve kullanılması
konusunda önlemler alma gereğini duymuştur. Buna rağmen her ülkede,
O.D.O.Ü. servetinin önemini takdir edecek politik gelişmeler; sürdürülebilir
bir üretim için gerekli teknoloji, araç ve gereç geliştirilmesi; bu ürünlerin
optimal kullanımı, orman içi ve dışında üretilmesi, pazarlanması vb.
konularda araştırmalar için lokal, ulusal bölgesel ve uluslararası düzeyde
çabalara halen büyük ihtiyaç vardır (MUKERJİ 1997).
Türkiye’de ihracat amacıyla en çok üretilen O.D.O.Ü. arasında çiçek
soğanları, mantar, çam fıstığı, ardıç, mahlep, keçiboynuzu, kekik, kebere,
ıhlamur, adaçayı, reçine, meyan kökü ile birlikte defne de yer almaktadır.
İhraç edilen doğal bitkilerimizin, 1995-1999 döneminde, ortalama yıllık
miktarı yaklaşık 50 bin ton ve bunun parasal değeri ise 90 milyon dolar
olarak gerçekleşmiştir. Bu beş yıllık dönemde, O.D.O.Ü.’nden elde edilen
toplam ihracat geliri içerisinde defne yaprağının payı % 7,8 düzeyinde
olmuştur (ANONİM 2001).
Defne türünün toplam yayılış sahası 131.862 hektar ve tahmini
üretim potansiyeli ise 12.201.326 kg/yıl civarındadır (ŞAFAK ve OKAN
2004).
Orman Genel Müdürlüğü (OGM)’nün 25/06/1964 tarih ve 156 sayılı
Tebliği gereğince, makilik alanlarda doğal olarak yetişen, orman rejimi
içinde kalan defne ağacı topluluklarından üretimi yapılan defne yaprağı ve
31
meyvesi O.D.O.Ü. arasında gösterilmiş ve bu tebliğ gereğince üretim
esasları belirtilmiştir (YAZICI 2002).
Defne yaprağı üretimi, esas itibarıyla 6831 sayılı yasanın 37.
maddesinin 1. fıkrası gereğince, tarife bedeli ödemek kaydıyla, yasanın ilgili
maddesinde yazılı yerlerde halka izin verilmek suretiyle yapılmaktadır
(Anonim, 1997). Defne yaprağı toplanacak orman alanları, Orman İşletme
Müdürlükleri tarafından gruplandırılıp münavebeli olarak 3 yılda bir
işletmeye açılmaktadır (ÖZHATAY ve ark. 1997). Defne yaprakları
Temmuz-Eylül ayları arasında, genellikle yaprakların sürgünlerle birlikte
kesilmesi şeklinde toplanmaktadır (Şekil 1). (TOPÇUOĞLU 1948 ve 1964;
ÖZTÜRK 1950; ACAR 1991; ANONİM 1995, ANONİM 1998, GÜLER
2003).
Şekil 1. Üç yıllık sürgünleri kesilerek üretim yapılmış olan bir defne ocağı
Figure 1. A laurel patch on which a production was realized by cutting three
years old annual shoots.
Ortalama 10-15 m2’lik bir alanı kaplayan ve aynı kökten gelen defne
sürgünü kümelerine ‘defne ocağı’ adı verilmektedir. Zira SAATÇİOĞLU
(1971) tarafından, baltalık ormanı ve işletme şekilleri anlatılırken, ‘kütükler
üzerindeki sürgün kümeleri ocak diye tabir edilir’ şeklinde benzer bir
tanımlama yapılmıştır. Öncelikli olarak saha ve servet envanteri yapılması
gereken O.D.O.Ü.’nin başında gelen türlerden birisi olan defneler, genel
olarak birçok sürgünden oluşan ocaklar halinde yayılış göstermektedir (Şekil
2).
32
Geçmişten bugüne yoğun bir şekilde insan ve hayvan baskısı altında
kalan defneliklerin çok büyük bölümü bozulmuş, defne ocakları bodurlaşmış
ve böylece verim gücünü büyük ölçüde kaybederek gerçek üretim
kapasitesinden oldukça uzaklaşmıştır (Şekil 3).
Şekil 2. Ocaklar halinde yayılış gösteren defne bireyleri
Figure 2. The laurel plants distributed as patches
Şekil 3. Gerçek verim gücünden uzaklaşmış bozuk defnelik alanlar
Figure 3. A degraded laurel land which lost its yield power
Ülkemizin kurutularak ihraç edilen yıllık defne yaprağı üretimiyle
dünya defne ticaretinin % 97’sini elinde bulundurduğu (ÖZHATAY ve ark.
1997) düşünüldüğünde, bozuk nitelikteki bu defneliklerin acilen imar-ihya
faaliyetleriyle verimli hale dönüştürülmesinin önemi daha iyi
33
anlaşılabilecektir. Ancak halihazırda diğer O.D.O.Ü.’nde de olduğu gibi,
defne türüne yönelik araştırma çalışmaları da son derece yetersizdir.
Dolayısıyla silvikültür uygulayıcısının elinde, defnelik sahaların
iyileştirilmesi ve yaprak veriminin artırılarak optimize edilmesine yönelik;
öncelikle hangi faktörler üzerinde nasıl bir çalışma yapılabileceği konusunda
yeterli bilgi bulunmamaktadır.
Antalya Manavgat Yaylaalan yöresi defnelik alanlarının, deneme alanı
olarak seçildiği bu çalışmayla, defne yaprağı verimi üzerinde etkili olduğu
düşünülen ‘ocaktaki birey sayısı’ ve ‘ocaktaki bireylerin yaşı’ faktörleri ile
yaprak verimi arasındaki ilişkiler incelenerek ocaktaki defne yaprak verimini
artırabilmek için alınabilecek önlemler ve yapılması gereken uygulamaların
neler olduğu konularına açıklık getirilmeye çalışılmıştır. Böylece silvikültür
uygulayıcısı tarafından öncelikli olarak hangi faktörlere nasıl müdahale
edilebileceği ortaya konulmuş olacaktır.
2. MATERYAL VE YÖNTEM
2.1. Materyal
Araştırmanın asli materyali olan defnelik alanlar; Greenwich'e göre
36°44'20"-37°03'30" kuzey enlemleri ile; 31°17'30"-31°36'42" doğu
boylamları arasında ve Antalya Orman Bölge Müdürlüğü, Manavgat Orman
İşletme Müdürlüğü, Yaylaalan Orman İşletme Şefliği sınırları içerisinde yer
almaktadır.
Defne türü, Orman Amenajman Planında belirtilen rumuzlarla
özellikle BDy, BDy-T, BÇz, ve BÇz-T olarak simgelendirilen meşcere
tipleri içerisinde ağaç, ağaçcık ve çalılarla (kızılçam, akçakesme, kermes
meşesi, silcan, vb.) münferit veya küçük gruplar halinde karışımlar yaparak
yayılış göstermektedir (Şekil 4) (ANONİM 1997). Araştırma sürecinde alet
ve ekipman olarak da; ölçü formları, şerit metre, boy ölçer, tahra, motorlu
testere, el GPS’i, pusula, fotoğraf makinası, topuzlu kantar ve dijital çap
ölçer kullanılmıştır.
Bölgenin toprak yapısı genel olarak kireçli, kumlu ve kumlu
balçıktır. Anakaya ise, tortul kayalar grubuna dahildir. Anakayanın türü
kalkerdir. Buna bağlı olarak toprak türü kırmızı Akdeniz toprağıdır. Anakaya
dikey çatlaklı bir yapıya sahiptir. Toprak fizyolojik derinliği 10-120 cm ve
mutlak derinliği 40-50 cm arasında olup, bazı kesimlerde (özellikle kayalık
ve sarp yerlerde) toprak yok denecek kadar azdır (ANONİM 1997).
34
Toprak taşlılığı % 51-80 arasında olup, defnelik alanların genel
ortalama eğimi % 30-40 ve yüzeysel taşlılığı ise % 65 civarındadır (Şekil 5).
Bu kadar yüksek oranda taşlılık arz eden topraklarda, köklerinin havalanma
ihtiyacını en iyi şekilde karşılayan defne bireyleri, sosyal baskılar altında
kalmadığı sürece, oldukça iyi bir gelişim gösterebilmektedirler (ANONİM
1998).
Şekil 4. Defne ocaklarının diğer maki elemanları ile yaptığı karışım
Figure 4. The compositon of laurel patches with the other maquis species
Şekil 5. Defnelik alanlarda toprak taşlılığı
Figure 5. Stony soils of laurel lands
Yıllık toplam yağış miktarının 1225 mm olarak gerçekleştiği bölgede,
yağışın neredeyse tamamı Eylül-Mart döneminde düşmektedir. Yıl
içerisindeki en düşük sıcaklık –2,1 C, en yüksek sıcaklık 43,6 C ve
35
ortalama karla örtülü gün sayısı 0,1 gün olarak gerçekleşmektedir. Bölgede
vejetasyon dönemi Mart ayında başlayıp Kasım ayı başlarında sona
ermektedir. Rakımı düşük ve deniz ile arasını kapatan coğrafik engeller
bulunmadığından, bölgede erken ve geç donlar söz konusu olmamaktadır
(ANONİM 1998).
Toplam alanı itibarıyla 2545,5 ha büyüklüğünde olan bölgenin
tamamı, benzer şekilde Akdeniz ikliminin etkisi altındadır. Arazi genel
olarak engebeli, büyük çoğunlukla güneye eğimli ve yoğun olarak batı ve
batı ağırlıklı bakılarda yayılmakta olup, defneler alan içerisindeki hemen
bütün farklı yetişme ortamları (su ve çay kenarları, ıslak dere içleri, taşlık
kayalık alanlar)’nda görülebilmektedir.
Bütün bu yetişme ortamlarında; iyi (boyları 3-6 m, ocakta birey
sayısı az (3-5 adet) ve dip çaplar kalın (10-15 cm)), orta (boylar 1-3 m,
ocakta birey sayısı fazla (20-25 adet) ve dip çaplar orta ve ince (5-10 cm)) ve
kötü (boyları 0,5-1 m, ocakta birey sayısı çok fazla (40-50 adet) ve dip
çaplar ince (0,5-1 cm)) ocak tipleri yer almaktadır (BAŞ, ve ark. 2005;
ANONİM 2006).
Defnelik alanlar kapsamında yer alan üç farklı ocak tipinden ‘iyi ocak’
sınıfına dahil olanlarda, yalnızca yıllık bakım faaliyetlerinin uygulanması ve
sosyal baskılara karşı koruma altına alınması yeterli sayılabilecek
önlemlerdir (Şekil 6a).
‘Kötü’ nitelikteki ocaklarda ise, verim güçlerini ve enerjilerini büyük
oranda kaybetmelerinden dolayı, öncelikle toprak seviyesinden kesilerek
(canlandırma kesimi) işe başlanmalıdır (Şekil 6b). Defnede canlandırma
kesimi ve sonrasındaki sivikültürel uygulamalara yönelik, bugün itibarıyla
bitmiş ve sonuçları uygulamaya önerilmiş bir araştırma çalışması
bulunmamaktadır. Zira ‘kötü’ nitelikteki defne ocakları için yapılması
gereken silvikültürel müdahalelerin neler olması gerektiğine yönelik
bilgilerin üretilmesi uzun bir süre alacaktır.
Bu durumda, uygulayıcı birimler tarafından defnelik sahalarda, hemen
başlanabilecek, uygulanabilirliği olan ve kısa sürede sonuç alınabilecek olan
önlem; ‘orta’ nitelikteki ocaklarda verimi yükseltmeye yönelik faaliyetler
olarak karşımıza çıkmaktadır (Şekil 7).
36
(a)
(b)
Şekil 6. İyi ocak sınıfında (a) ve Kötü ocak (b) sınıfında defne ocakları
Figure 6. A laurel patche belongs to well patche class (a) and the other belongs
to bad patche class (b)
Şekil 7. Orta ocak sınıfında bir defne ocağı
Figure 7. A laurel patche belongs to middle patche class
2.2. Yöntem
Bu çalışmada, defnelik sahaları iyi bir şekilde temsil edebilmek
amacıyla toplam 80 adet örnek ocak alınmıştır. Arazi çalışmaları sırasında
alınan örnek ocaklar, farklı ocak boyutlarına ve farklı yetişme ortamlarına
(dere içi, taşlık kayalık alanlar vb.) dağıtmaya da özen gösterilerek rastgele
olarak seçilmişlerdir. Seçilen her bir örnek ocaktaki sürgünler sayıldıktan
37
sonra, ocakta yaprak üretimi yaptırılarak elde edilen yaş yapraklı sürgünler
balyalar halinde bağlanmış ve topuzlu kantar ile 0,5 kg hassasiyetle
tartılmıştır.
Yaş tayini için motorlu testere yardımıyla gövde kesitleri alınmış ve
hemen orada yıllık halkalar sayılarak kaydedilmiş, kontrol amaçlı ölçümler
yapabilmek amacıyla da alınan bu gövde kesitleri polietilen torbalara
konularak etiketlenmiş ve laboratuvara nakledilmiştir. Laboratuvarda ışıklı
büyüteç yardımıyla yeniden yaş tayinleri yapılmış ve sonuçlar arazide
yapılan ölçümlerle de karşılaştırılarak kaydedilmiştir.
Defne ocaklarında bulunan defne bireyleri kök sürgünü niteliğinde olup,
bir ocaktaki bireylerin tamamı aynı kökten gelmektedir (Şekil 8).
Dolayısıyla yapısal bir bütünlük arz etmekte olan bu ocak yapılanması
içerisinde yer alan defne bireylerinin genetik yapıları benzer niteliktedir. Her
ocak içerisinde, toplam birey sayısına göre değişmekle birlikte, ortalama 1-5
arasında galip birey bulunmakta (ocaktaki bireylerin çaplarının aritmetik
ortalamasından, standart sapma değerinden daha fazla ayrılış gösteren
değerler itibarıyla) olup, bu bireylerin çapları ve yaşları birbirlerine yakın
değerler almaktadır. Ocaktan elde edilen yaş yapraklı sürgün miktarının
büyük bölümü de bu galip bireylerden alınmaktadır. Dolayısıyla ‘Ocaktaki
Bireylerin Yaşları’ faktörüne ilişkin yapılan ölçümler, ocak içerisinde galip
durumda bulunan bireylerin yaşının ölçülmesi yoluyla gerçekleştirilmiş ve
yapılan analizlerde bu yaş değerleri kullanılmıştır.
‘Ocaktaki birey sayısı’ ve ‘ocaktaki bireylerin yaşları’ faktörlerine
ilişkin yapılan ölçümlerden elde edilen sonuçlar gruplandırılarak; ilgili örnek
ocaklardan elde edilen ‘yaş yapraklı sürgün miktarları’ bakımından,
oluşturulan gruplar arasında farklılık olup olmadığı incelenmiştir. Bunun için
‘varyans analizi’ uygulanmış; belirli bir güven düzeyinde grupların
birbirinden farklı çıkması halinde, aralarındaki sıralamayı belirleyebilmek
için ise çoklu karşılaştırma testlerinden birisi olan ‘Duncan testi’
uygulanmıştır.
Varyans analizi, Duncan testi ve non-parametrik yöntemlerden
Wilcoxon testi SPSS (1999) istatistik paket programı yardımıyla bilgisayar
ortamında gerçekleştirilmiştir.
38
Şekil 8. Defne ocağında aynı kökten gelen bireylerin kök yapısı
Figure 8. The root structure of the individuals originating from the same root of a
patche.
Bunların yanı sıra defnelik alanlardaki bitki kompozisyonunu ve bitki
türlerinin toprağı örtme oranları tespit edilmeye çalışılmıştır. Bitki ile kaplı
alanın ölçülmesinde en eski yöntemlerden birisi, tahmin edilen kaplı alanlara
ait değerlerin belirli sınırlara göre sınıflandırılmış çizelgelerde
toplanmasıdır. Bu değerler, incelenen arazideki toprak yüzeyinin muhtelif
yerlerin veya daha önce saptanmış parsellerin gözlemlenmesi ile elde edilir.
Değişik araştırıcılar tarafından geliştirilmiş ve belirtilen amaçla
yararlanılabilecek sınıflamalar mevcuttur. Bu çalışmada, bu sınıflamalardan
en yaygın olarak kullanılan, ‘Braun-Blanquet yöntemi’ kullanılmıştır. Bu
yöntem, kaplama ve bolluk özelliklerini birlikte içermektedir (Çizelge 1)
(AVCIOĞLU 1996).
Çizelge 1. Kaplama ve Bolluk Özellikleri (AVCIOĞLU 1996)
Table 1. The Covered and Abundance Features
Kaplama
ve
Bolluk
Tahminlerinin
Birleştirilmiş Dereceleri
+
1
2
3
4
5
Kaplama
Sınırları
(%)
0 – 1,0
1 – 9,9
10 – 24,9
25 – 49,9
50 – 74,9
75 – 100,0
Ortalama
Kaplama
(%)
0,.1
5,0
17,5
37,5
62,5
87,5
Yaylaalan yöresi defnelik alanlar içerisinde vejetasyon yapısı
bakımından farklılık arz ettiği gözlemlenen beş ayrı yerde, vejetasyon
39
yapısını ortaya koyabilmek için, Braun-Blanquet yöntemine göre deneme
alanları alınmıştır. Alınan her deneme alanında bitki türlerinin, karışıma
girme oranları ve buna bağlı olarak alanı kaplama oranları tespit edilmiştir.
3. BULGULAR
3.1. Ocaktaki Birey Sayısı
Örnek olarak alınan defne ocaklarında, sayıları 3 ile 95 adet arasında
değişen defne bireyleri yer almaktadır. ‘Ocaktaki birey sayısı’ direkt olarak
ocaktan elde edilen ‘ocaktaki yaş yapraklı sürgün miktarı’ ile
ilişkilendirilmemiş, ‘yaş yapraklı sürgün miktarı’nın ‘ocaktaki birey
sayısı’na oranı ile elde edilen ‘ocakta birey başına düşen yaş yapraklı sürgün
miktarı’ ile ilişkilendirilerek varyans analizi gerçekleştirilmiştir.
Ocaktaki birey sayıları; birey sayısı en düşük ocaktan başlamak üzere,
10 bireylik sınıflara ayrılmıştır. Ocaktaki birey sayıları için; 3-12, 13-22,
23-32, 33-42, 43-52, 53-62, 63-72 ve 73’den yukarısı olmak üzere toplam
sekiz sınıf oluşturulmuştur.
‘Ocaktaki birey sayısı sınıfları’nın, ‘ocakta birey başına düşen yaş
yapraklı sürgün miktarı’ üzerine farklı etkisi olup olmadığını belirlemeye
yönelik olarak gerçekleştirilen varyans analizi sonuçları Çizelge 2’de
verilmiştir.
Çizelge 2. ‘Ocaktaki Birey Sayısı Sınıfları’ İle ‘Ocakta Birey Başına
Düşen Yaş Yapraklı Sürgün Miktarı’ İlişkisine Yönelik Varyans
Analizi Sonuçları
Table 2. Results of the Anova According to the Relations Between
the Individual Number Classes and the Amount of Fresh Leafy Shoot per
Individual at a Patche
Kareler
Toplamı
Serbestlik
Derecesi
Kareler
Ortalaması
F
Değeri
Olasılık
Oranı
Gruplar Arası
1,673
7
0,239
2,255*
0,039
Gruplar İçi
7,633
72
0,106
Genel
9,306
79
Varyasyon Kaynağı
Bağlı Değişken: Yaş Yapraklı Sürgün Miktarı / Ocaktaki Birey Sayısı (kg)
*: 0.05, **: 0.01, ***: 0.001 olasılık düzeyinde anlamlı, ns: İstatistik açıdan önemli değil
Varyans analizi sonucunda, ‘ocaktaki birey sayısı sınıfları’nın
‘ocakta birey başına düşen yaş yapraklı sürgün miktarı’ üzerine 0,039
olasılık oranında farklı etki yaptığı veya bir başka deyişle, ‘ocaktaki birey
40
sayısı sınıfları’nın ‘ocakta birey başına düşen yaş yapraklı sürgün miktarı’
bakımından % 95 güven düzeyinde birbirlerinden farklı oldukları ortaya
konulmuştur.
‘Ocakta birey başına düşen yaş yapraklı sürgün miktarı’ üzerine
farklı etki yaptığı tespit edilen ‘ocaktaki birey sayısı sınıfları’ arasında
oluşan gruplaşmayı tespit edebilmek için, çoklu karşılaştırma testlerinden
duncan testi uygulanmıştır (Çizelge 3).
Çizelge 3. ‘Ocakta Birey Başına Düşen Yaş Yapraklı Sürgün Miktarı’
Üzerine Farklı Etki Yapan ‘Ocaktaki Birey Sayısı Sınıfları’nı
Belirlemek İçin Yapılan Duncan Testi Sonuçları
Table 3. Results of the Duncan Test for Determining the Individual Number
Classes which Differently Effect the Amount of Fresh Leafy Shoot
per Individual at a Patche’
BIREYSINIF
N
1
2
4
3
7
6
8
5
9
14
14
19
6
7
6
5
GRUPLAR
1
0,87
0,67
0,64
0,54
0,52
2
0,67
0,64
0,54
0,52
0,40
0,39
0,34
3.2. Defnelik Alanlarda İdare Süresi
Araştırma alanı olarak seçilen defnelikler, bugüne kadar hiçbir
şekilde canlandırma kesimi ve benzeri rehabilitasyon faaliyetlerine konu
olmamıştır. Dolayısıyla defne ocakları içerisinden bireylerin ayrılışları,
ancak doğal yoldan ömrünü tamamlayanların ortamdan ayrılması şeklinde
gerçekleşmiştir. Zira yapılan ölçümler neticesinde, en yaşlı bireyin yaşı 40
ve üzerinde olan ocak sayısı, 80 ocak içerisinde, yalnızca 6 (% 7,5)’dır.
Bu durum belirli bir yaşın üzerine çıkan bireylerin doğal yolla
alandan uzaklaştığının bir göstergesidir. Ayrıca yaşlı olan bireylerin bir
çoğunda içten içe çürümeler görülmekte (Şekil 9) ve defne ocakları
içerisinde ölmüş halde yaşlı defne bireylerine rastlanabilmektedir. Şekil
10’da da görüleceği üzere, yaş değerlerinin büyük çoğunluğu 20 ila 30
41
aralığında dağılış göstermiştir. Zira 80 adet ocakta yapılan ölçümlerin
sonucuna göre; defne bireylerinin ortalama yaşı 25,5 olarak tespit edilmiştir.
Yaş yapraklı sürgün miktarlarının (y) ağaç yaşı (x) serpilme
diyagramında, noktaların oluşturduğu dağılımı ortalayan bir kılavuz eğri
geçirildiğinde, 25’li yaşlardan sonra eğrinin yatay gitme eğilimine girdiği ve
serpilme diyagramında noktalar dağılımın genişlediği de görülmektedir. Yaş
yapraklı sürgün miktarı ile ağaç yaşı arasındaki ilişki bir parabol kolu biçimi
göstermiştir (Şekil 10).
Şekil 9. Defne ocağı içerisinde çürümüş bir defne bireyi
Figure 9. A decayed laurel individual at a patche
42
y = -0,0167x 2 + 1,4149x - 6,5161
R2 = 0,2606***
Şekil 10. Yaş yapraklı sürgün miktarlarının defne bireylerinin yaş değerlerine
göre dağılışı
Figure 10. The distribution of the amount of fresh leafy shoots according to
different age classes
Yaş yapraklı sürgün miktarındaki değişimin yaklaşık % 26 (R 2=
0,2606)’sı, iki değişken arasındaki korelasyon katsayısının sıfır olma
olasılığı (thesap= 5,243*** > ttablo= 3,416), 0.001’den çok küçüktür. Modelin
verilere uygunluğu için yapılan regresyonda varyans analizinde de
Fhesap= 13,044*** > Ftablo= 7,765 olduğundan modelin rastlantı olma
olasılığı 0.001’den daha düşüktür.
Defne ocaklarında ölçülen en yaşlı bireylerin yaşları, 6 yaşlık
basamaklara bölünerek toplam 7 adet sınıf oluşturulmuştur. Oluşturulan yaş
sınıfları için; 6-11, 12-17, 18-23, 24-29, 30-35, 36-41 ve 42-53 sınır
değerleri kullanılmıştır.
Oluşturulan ‘defne bireylerinin yaş sınıfları’nın ‘ocaktaki yaş
yapraklı sürgün miktarı’ üzerine farklı etki yapıp yapmadığının ortaya
konulabilmesi için varyans analizi uygulanmıştır (Çizelge 4).
43
Çizelge 4. ‘Defne Bireylerinin Yaş Sınıfları’ İle ‘Ocaktaki Yaş Yapraklı Sürgün
Miktarı’ İlişkisine Yönelik Varyans Analizi Sonuçları
Table 4. Results of the Anova According to the Relations Between the Age Classes
of the Indviduals and the Amount of Fresh Leafy Shoots at a Pacthe’
Varyasyon
Kaynağı
Kareler
Toplamı
Gruplar Arası
Gruplar İçi
Genel
3034,597
9138,425
12173,022
Serbestlik
Derecesi
Kareler
Ortalaması
F
Değeri
Olasılık
Düzeyi
6
73
79
505,766
125,184
4,040**
0,001
Bağlı Değişken: Yaş Yapraklı Sürgün Miktarı (kg)
*: 0,05, **: 0,01, ***: 0,001 olasılık düzeyinde anlamlı,
ns
: İstatistik açıdan önemli değil
Varyans analizi sonucunda; ‘defne bireylerinin yaş sınıfları’nın
‘ocaktaki yaş yapraklı sürgün miktarı’ üzerine 0,001 olasılık düzeyinde
farklı etki yaptıkları belirlenmiştir.
Farklı etki yapan ‘defne bireylerinin yaş sınıfları’ arasında oluşacak
gruplaşmayı ortaya koyabilmek için, çoklu karşılaştırma testlerinden Duncan
testi uygulanmıştır (Çizelge 5).
Çizelge 5. ‘Ocaktaki Yaş Yapraklı Sürgün Miktarı’ Üzerine Farklı Etki Yapan
‘Defne Bireylerinin Yaş Sınıfları’nı Belirlemek İçin Yapılan
Duncan Testi Sonuçları
Table 5. Results of the Duncan Test for Determining the Age Classes of Individual
Numbers which Differently Effect the Amount of Fresh Leafy Shoots
in a Patche
YAŞSINIF
N
6
7
5
3
4
2
1
5
5
17
21
15
13
4
1
29,400
29,000
22,588
18,333
17,533
44
GRUPLAR
2
22,588
18,333
17,533
10,385
3
10,385
4,950
3.3. Defnelik Alanların Vejetasyon Özellikleri
Bölgede, geçmişten bugüne yoğun bir şekilde yapılagelen düzensiz
ve plansız hayvan (çoğunlukla keçi) otlatması sonucunda, defnelik alanlar
büyük ölçüde tahrip olmuş, meşcere yapısı ve defne bireylerinin formu
bozulmaya uğramış, hatta alanın bazı bölümlerinde defneler gittikçe
bodurlaşmış, yer yer sürünücü nitelik kazanmıştır.
Örnek ocakların bulundukları yerlerde, Braun-Blanquet yöntemine
göre alınan 5 adet deneme alanında; vejetasyonu oluşturan bitki türleri, alanı
kaplama ve bolluk özellikleri tespit edilmiştir.
Vejetasyon içerisinde varlık gösteren bitkiler; Akçakesme (Phillyrea
latifolia L.), Kermes meşesi (Quercus cocciferae L.), Silcan (saparna)
(Smilax aspera L.), Keçiöldüren (Calicatome villosa (Poiret) Link.), Servi
(Cupressus sempervirens L.), Dafne (Daphne sericea Vahl), Sütleğen
(Euphorbia sp.), Fontenesya (Fontanesia phyllyraeoides Labill.), Yabani
zeytin (Olea europaea L.), Kızılçam (Pinus brutia Ten.), Menengiç (Pistacia
terebinthus L.), Cehri (Rhamnus sp.) ve Çobanyastığı (Thymelaeae
tartonraira L.) türlerinden oluşmaktadır.
Braun-Blanquet yöntemine göre yapılan vejetasyon yapısı tespitinde,
ortalama kaplama alanı % 1 ve daha üzerinde olan bitki türleri itibarıyla
hesaplanan ‘ortalama kaplama yüzdeleri’, ‘kaplama sınırları’ ve ‘kaplama ve
bolluk tahminlerinin birleştirilmiş dereceleri’ Çizelge 6’da verilmiştir.
Çizelge 6. Bitki Türlerine İlişkin Kaplama ve Bolluk Özellikleri
Table 6. The Covered and Abundance Features of the Species
Bitki Türü
Defne
Kermes
Akçakesme
Meşesi
Silcan
Kızılçam
Kaplama ve
Bolluk
Tahminlerinin
Kaplama
Sınırları
Ortalama
Kaplama
Birleştirilmiş
Dereceleri
(%)
(%)
3
3
2
1
1
25 – 49.9
25 – 49.9
10 – 24.9
1 – 9.9
1 – 9.9
44
25
22
7
1
Vejetasyonu oluşturan diğer bitki türleri ise; ‘seyrek’ veya ‘çok seyrek’
olarak (kaplama ve bolluk tahminlerinin birleştirilmiş derecesi: +) karışıma
girmektedirler.
45
4. TARTIŞMA VE SONUÇ
‘Ocaktaki birey sayısı sınıfları’ ile ‘ocaktaki yaş yapraklı sürgün
miktarı’ arasındaki ilişkinin ortaya konulabilmesi için yapılan varyans
analizlerinde direkt olarak ‘ocaktaki yaş yapraklı sürgün miktarı’
değerlerinin kullanılması istatistiki açıdan uygun olmayacağı ve yanıltıcı
sonuçlara götüreceği için analizler ‘yaş yapraklı sürgün miktarı’nın ‘ocaktaki
birey sayısı’na oranı ile elde edilen ‘ocakta birey başına düşen yaş yapraklı
sürgün miktarı’ ile gerçekleştirilmiştir.
Uygulanan varyans analizi sonucunda; ‘ocaktaki birey sayısı
sınıfları’nın ‘ocakta birey başına düşen yaş yapraklı sürgün miktarı’
bakımından % 95 güven düzeyinde birbirlerinden farklı olduğu ortaya
çıkmış ve farklı etki yaptığı tespit edilen ‘ocaktaki birey sayısı sınıfları’
arasında oluşan gruplaşmayı tespit edebilmek için uygulanan Duncan testi
sonucunda 2 farklı grup oluşmuştur.
Birinci grup içerisinde 0.87 değeri ile 1. sınıf (3-12 birey) birinci
sırada yer almış, bunu 2. (13-22 birey), 4. (33-42 birey), 3. (23-32 birey) ve
7. sınıf (63-72 birey)’lar izlemiştir.
Buna göre; uygulayıcı birimler tarafından gerçekleştirilecek olan
rehabilitasyon çalışmalarında, ocak bazında en yüksek verim alınabilmesi
için, her ocakta 3-12 sürgün bırakılması uygun olacaktır denilebilir.
Defne ocaklarından optimum yaprak verimi alabilmek için, ocakta
bırakılması gereken birey sayısının ne kadar olması gerektiğine ilişkin
bugüne kadar yapılmış bir ulusal veya uluslararası çalışmaya rastlanamamış
olup, bu nedenle karşılaştırma yapılamamıştır.
Defne bireylerinin yaşlarına yönelik yapılan ölçüm ve analizlerde,
her ocaktaki en yaşlı bireylerin yaşı esas alınmıştır. Buna göre oluşturulan
‘defne bireylerinin yaş sınıfları’nın ‘ocaktaki yaş yapraklı sürgün miktarı’
üzerine farklı etki yapıp yapmadığının ortaya konulabilmesi için, yapılan
varyans analizi sonucunda, ‘defne bireylerinin yaş sınıfları’nın ‘ocaktaki yaş
yapraklı sürgün miktarı’ üzerine 0,001 olasılık oranında farklı etki yaptıkları
belirlenmiştir (Çizelge 4). Farklı etki yapan ‘defne bireylerinin yaş sınıfları’
arasında oluşacak gruplaşmayı ortaya koyabilmek için, yapılan Duncan testi
sonucunda ise 3 farklı grup oluşmuştur (Çizelge 5). Birinci olan grubun ilk
sırasında 6 nolu yaş sınıfı yer almaktadır. Bunu sırasıyla 7, 5, 3 ve 4. sınıflar
izlemiştir. Burada dikkati çeken 18-23,9 sınır değerleri ile 3. sınıfın da
birinci grupta yer almayı başarabilmiş olmasıdır. Zira araştırma kapsamında
46
alınan 80 adet örnek, ocakta ölçülen en yaşlı bireylerin yaşlarının ortalaması
da 25,5 olarak tespit edilmiştir.
Ayrıca ‘yaş yapraklı sürgün miktarları’nın yaş’a göre oluşturduğu
dağılımı gösteren grafik (Şekil 10)’te de yaş değerlerinin büyük
çoğunluğunun 20 ila 30 aralığında dağılış gösterdiği ve çizilen eğrinin 25’li
yaşlardan sonra yatay gitme eğilimine girdiği görülmektedir. ‘Yaş yapraklı
sürgün miktarı’ ile ‘ağaç yaşı’ arasındaki ilişki parabol kolu biçimindedir.
Çünkü ağaç yaşlandıkça tepe içerisinde kalan yapraklar dökülür ve tepe içi
boşluğu artar. Bütün bunlar göz önüne alındığında; defneliklerin 20-25 yıl
idare süresi ile işletilmesinin, optimum yaprak veriminin alınabilmesi
açısından uygun olacağı söylenebilir.
Defne bireylerinin yaşı konusunda ileri sürülen bütün bu
yaklaşımlar; mevcut literatür çalışmaları, bilgi ve deneyimler doğrultusunda,
önceden yapılan tahminler ve kabullerin yanı sıra araştırmanın kapsamı ve
seyri içerisinde şekillenmiş olup, eksik yönleri olması muhtemeldir. Defne
bireylerinin yaşı ile yapraklı sürgün miktarı arasındaki ilişkiyi doğruya en
yakın şekilde ortaya koyabilmek için, üzerinde araştırma yapılan ocakların
canlandırma kesimiyle toprak seviyesinden kesilmesi ve ocaklar arasında
eşit bir yarışın başlatılarak her yıl yapılacak yaprak miktarı tespitleriyle de
yaprak miktarının yaşa göre nasıl değiştiğinin doğruya daha yakın bir
tahminle ortaya konulabilmesi mümkün olup, orta vadede tamamlanması
gereken çalışmalardan biridir.
Ancak kabul edilmelidir ki bu oldukça uzun bir çalışmayı ve türün
biyolojik ömrünün sonuna kadar izlenmesini gerektirmektedir. Bu
çalışmanın yapılabilmesi için de en az 30-40 yıllık bir süreye ihtiyaç
duyulması kaçınılmazdır. Ayrıca bugün itibarıyla da defne türünün biyolojik
ve ekonomik ömrü, bilimsel olarak ortaya konulmuş da değildir. Oysa
güncel durumları itibarıyla büyük oranda yapısı bozulmuş ve her geçen gün
daha da bozulmakta olan defnelik alanlarda rehabilitasyon faaliyetlerine
acilen başlanması gerekliliği açıkça ortadadır. Bu konu ayrıntılı olarak Batı
Akdeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü tarafından yürütülmekte olan,
defneliklerde rehabilitasyon yönteminin belirlenmesine yönelik olarak ele
alınmış bir araştırma projesi kapsamında araştırılmaktadır.
Gerçekleştirilen bütün analizler sonucunda elde edilen ocak başına veya
hektarda yaş yapraklı sürgün miktarını hesaplamaya yönelik yöntemler
kullanılmasıyla elde edilecek olan miktarlar üzerinden, istenildiğinde kuru
yaprak miktarı da tahmini olarak hesaplanabilir. Bunun için ise, ÖNAL
(1993) tarafından ortaya konulan, 2,4 kg yaş defne yaprağından veya
47
sürgünlü yapraklardan 1 kg kuru defne elde edilebileceğine yönelik sonuç
kullanılabilecektir. Ancak yine de yaş/kuru oranlarının, defnenin yetiştiği
yöreler itibarıyla farklılık gösterebileceği açıktır. Bu nedenle defnenin doğal
olarak yetiştiği farklı ekolojik bölgeler itibarıyla yaş/kuru oranlarının tespit
edilmesi gerekli olup, böylece daha sağlıklı sonuçlara ulaşmak mümkün
olabilecektir. Defnenin yanı sıra diğer bütün önemli O.D.O.Ü. için de
yaş/kuru oranlarının farklı ekolojik bölgeler itibarıyla belirlenmesi de gerekli
ve yararlı görülmektedir.
Defnelik alanlar içerisinde, defne türünün diğer maki türleriyle
ortalama olarak % 44 oranında karışıma katıldığı belirlenmiştir. Defne türü
ile birlikte alanda % 25 oranında kermes meşesi, % 22 oranında akçakesme,
% 7 oranında silcan ve % 1 oranında kızılçam karşıma girmektedir. Diğer
türler (servi, sütleğen, dafne vb.) çok seyrek olarak karışım içerisinde yer
bulmaktadır.
Defneliklerde kermes meşesi türüne ait bireyler defne ocakları
arasında 0,5-1 m boylarında ve genellikle küçük gruplar halinde yer
almaktadırlar. Silcan türüne ait bireylerin tamamı, akçakesme türüne ait
bireylerin ise çok büyük bölümü defne ocakları ile iç içe yaşamlarını
sürdürmektedir. Böylece ocak tepe tacının içerisinde yer alarak yaprak
veriminin düşmesinde çok önemli iki olumsuz etkeni oluşturmaktadır.
Özellikle silcan türüne ait bireyler, sarılıcı bitki olması dolayısıyla
defne tepe tacı içerisine tamamen sarılarak yaprak verimini çok büyük
oranda olumsuz etkilemekte ve düşürmektedir (Şekil 11). Ayrıca bitki,
dikenli olması dolayısıyla da yaprak üretim faaliyetlerini, hatta defnelik
alanlar içerisinde hareket edebilmeyi engelleyici nitelik arz etmektedir.
Bunlardan dolayı defnelik alanlarda bu iki türe, özellikle de silcan
türüne çok dikkat edilmeli ve bakım müdahaleleri sürecinde sürekli olarak
izlenerek, ocak tepe tacına daha ulaşmadan kesilip geriletilmelidir. Zira tepe
tacı içerisine yoğun bir şekilde sarılmış olan silcan bitkisinin uzaklaştırılması
son derece zor ve zahmetli bir iştir (Şekil 12). Yöre halkı ve bölgede
deneyimli orman mühendislerinin ifadesine göre; bu ve benzeri dikenli
türler, toprak seviyesinin 30-40 cm daha yukarısından kesildiğinde, toprak
seviyesinden kesilmesine nazaran biyolojik gücü açısından daha zayıf
düşmektedir. Bakım faaliyetleri yürütülürken bu konuya da ayrıca dikkat
edilmesi uygun olacaktır.
Akçakesme türüne ait bireylerinden defne ocaklarıyla iç içe
yaşayanlar, defnenin yaşama ortamını daraltmakta ve defne bireylerinde güç
kaybına ve yaprak veriminde düşüşe neden olmaktadır. Bu nedenle defne
48
ocakları içinde yaşamını sürdüren akçakesme bireyleri de bakım
müdahaleleri sırasında öncelikli olarak temizlenmelidir (Şekil 13).
Şekil 11. Defne ocak tacı içerisine sarılarak yerleşmiş silcan bitkisi
Figure 11. The cat briar plant, a creeper, living in a laurel patche
Şekil 12. Defne ocak tacı içerisinden silcan bitkisinin uzaklaştırılması
Figure 12. Removing a cat briar plant from laurel patche
49
Şekil 13. Defne ocağı içerisine yerleşik yaşayan bir akçakesme bitkisi
Figure 13. A tree phillyrea plant living in laurel patche
Araştırma kapsamında yapılmış olan bütün arazi inceleme ve
gözlemlerinde; defne bireyleri üzerinde zararlı etki yaparak önemsenebilecek
düzeyde yaprak verimi kaybına neden olmuş herhangi bir böcek zararına
rastlanılmamıştır. Benzer bir tespit, yörede daha önce hazırlanmış, fakat
uygulanamamış olan defne rehabilitasyon projesi (ANONİM 1998)’nde de
ifade edilmiştir.
Defnelik alanların en büyük zararlısı, yaprak verimi kaybına yol
açmak bir yana, defne bireylerinin bodurlaşmasına ve hemen hiç yaprak
veremez hale gelmesine neden olan ‘keçi’dir. Defneler üzerindeki keçi
zararının ortadan kaldırılabilmesi için iki yöntem uygulanabilir. Bunun için,
yöre halkı ahır hayvancılığına teşvik edilerek keçinin tamamen bölgeden
çıkartılması en kesin yoldur. Ancak bunun yapılabilmesi sosyal sorunlar
bakımından pek de kolay görünmemektedir. Bu nedenle defnelik alanların
dikenli tel ile koruma altına alınması, keçi otlatmasının defne olmayan
alanlara kaydırılması, otlatma alanı yetersizliği sorunu olursa da boylu
defnelerin bulunduğu alanlarda rotasyonlu bir otlatmanın yapılması daha
uygulanabilir önlemler olarak görülmektedir.
Dikenli tel ile koruma altına alınan defnelik sahalarda da defneler
keçilerin tepe tacına ulaşamayacağı boya eriştikten sonra, bu alanların da
keçi otlatmasına açılması düşünülebilir. Defne tepe tacına ulaşamadığı için,
defne yaprak verimine zarar veremeyeceği gibi, bakım müdahaleleriyle de
50
zayıflatılmış olan diğer maki elemanlarını yiyerek daha da gerilemelerine ve
dolayısıyla defne bireylerinin daha rahat bir yaşam alanı bulmalarına
yardımcı olabilecekleri de söylenebilir.
Defneliklerin yapısının bozulmasına yol açan diğer büyük etmen ise,
yöre halkının bu alanlardan plansız ve düzensiz faydalanmasıdır. Bunun için
de defnelik alanlarda saha ve servet envanterlerinin yapılması, planlı ve
düzenli bir faydalanma stratejisinin geliştirilmesi ve uygun bir planlamanın
yapılması kaçınılmazdır.
51
KAYNAKLAR
ACAR, İ. 1991. Defne Yaprağı Üretimi İçin Model Plan. O. A. E. Yayınları,
Dergi Serisi, Cilt: 37, Sayı: 1, No: 73, Ankara.
ACARTÜRK, R. 1997. Şifalı Bitkiler, Flora ve Sağlığımız. OVAK
Yayınları, Yayın No: 1, Ankara.
ALPAR, X. 1997. Uygulamalı Çok Değişkenli İstatistiksel Yöntemlere Giriş
I. Kültür Ofset, s. 198-220, Ankara.
ANONİM, 1995. Orman Tali Ürünlerinin Üretim İşleri. T .C. Orman
Bakanlığı, Tebliğ No: 283, Tasnif No: IV-1434, Ankara.
ANONİM, 1997. Antalya Orman Bölge Müdürlüğü, Manavgat Orman
İşletme Müdürlüğü, Yaylaalan Orman İşletme Şefliği, 1997-2006,
Orman Amenajman Planı, Ankara.
ANONİM, 1998. T. C. Orman Bakanlığı, Batı Akdeniz Bölge Müdürlüğü,
Antalya Orman Bölge Müdürlüğü, Manavgat Orman İşletme
Müdürlüğü, Yaylaalan Köyü Köy Tüzel Kişiliği’ne ait Özel İmar-İhya
Uygulama Projesi. Antalya.
ANONİM, 2001. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Ormancılık Özel
İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara.
ANONİM, 2006. Bozuk Defnelik Alanlar İçin Uygun İmar-İhya Yönteminin
Belirlenmesi (Manavgat-Yaylaalan Örneği) Projesi, Arazi Raporları.
Batı Akdeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü Araştırma Projesi,
Antalya.
AVCIOĞLU, R. 1996. Çayır Mer’a Bitki Topluluklarının Özellikleri ve
İncelenmesi. Ege Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarla Bitkileri
Bölümü, Yayın No: 466, Bornova-İzmir.
BAŞ, N., GÜLER, S., ERKAN, N. 2005. Defne (Laurus nobilis L.)
Alanlarında Yaprak Üretim Miktarlarının Belirlenmesi (ManavgatSırtköy Örneği). Batı Akdeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü
Yayınları, Teknik Bülten Serisi, No: 24, Antalya.
BAYTOP, T. 1994. Türkçe Bitki Adları Sözlüğü. Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu, Türk Dil Kurumu Yayınları, No: 578, Ankara.
CEYLAN, A. 1996. Tıbbi Bitkiler II. E. Ü. Ziraat Fakültesi Yayını,
Yayın No. 481
GÜLER, S. 2003. Yeşil Altın Defne (Laurus nobilis L.) Batı Akdeniz
Ormancılık Araştırma Müdürlüğü Yayınları, Araştırma Dergisi, No: 5,
Antalya.
52
KAYACIK, H. 1977. Orman ve Park Ağaçlarının Özel Sistematiği. İ. Ü.
Orman Fakültesi, İ. Ü. Yayın No: 2400, O. F. Yayın No: 247,
İstanbul, 207-208 s.
MUKERJİ, A. K. 1997. Odun Dışı Orman Ürünlerinin Önemi ve
Sürdürülebilir Kalkınma Stratejileri. XI. Dünya Ormancılık Kongresi
Bildirileri, 13-22 Ekim 1997, Cilt: 3-4, Antalya, 233-244 s.
ÖNAL, S. 1993. Bazı Orman Tali Ürünlerinin Kuru Ağırlıkları. Ormancılık
Araştırma Enstitüsü Yayınları, Teknik Rapor Serisi, No: 64, Ankara.
ÖZHATAY, N., KOYUNCU, M., ATAY, S., BYFIELD, A. 1997.
Türkiye’nin Doğal Tıbbi Bitkilerinin Ticareti Hakkında Bir
Çalışma. Doğal Hayatı Koruma Derneği, İstanbul. I.S.B.N. 97596081-9-7.
ÖZTÜRK, S. 1950. Defne Yaprağı ve Yağı Üretim ve Satışı. Orman
Mühendisliği Dergisi, Sayı: 4, Temmuz-Ağustos, Ankara.
SAATÇİOĞLU, F. 1971. Silvikültür II, Silvikültürün Tekniği. İ. Ü.
Orman Fakültesi Yayınları, Yayın No: 1648, Orman Fakültesi
Yayın No: 172, İstanbul.
ŞAFAK, İ. ve OKAN, T. 2004. Kekik, Defne ve Çam Fıstığının
Üretimi ve Pazarlaması. Doğu Akdeniz Ormancılık Araştırma
Müdürlüğü Yayınları, Dergi Serisi, Sayı: 10, 101-129 s., Tarsus.
SPSS INC. 1999. SPSS for Windows, Release 10.0.1, Standard Version.
TOPÇUOĞLU, A. K. 1948. Defne Yaprağı İstihsali, Orman ve Av Dergisi,
Yıl:20, Sayı: 6, Haziran, Ankara.
TOPÇUOĞLU, A. K. 1964. Defne Yaprağı İstihsali, İstihsal Tekniği ve
Kıymetlendirilmesi, OGM Teknik Haberler Bülteni, Yıl: 3, Sayı: 11,
Ankara.
YAZICI, H. 2002. Batı Karadeniz Bölgesinde Yetişen Defne (Laurus nobilis
L.) Yaprak ve Meyvelerinden Faydalanma İmkanlarının Araştırılması.
Zonguldak Karaelmas Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü,
Yayınlanmamış Doktora Tezi, 309 sayfa, Zonguldak.
ZEYBEK, N., ZEYBEK, U. 1994. Farmasötik Botanik. Ege Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi Yayınları, Yayın No: 2, Bornova / İzmir.
53
54
ODC: 843
ORMAN YANGINLARININ KIZILÇAM (Pinus brutia Ten.)
ODUNUNUN BAZI MEKANİK ÖZELLİKLERİ ÜZERİNE
ETKİSİ
Effects of the Forest Fires on the Mechanical Properties of
Turkish Red Pine (Pinus brutia Ten.)
Aytaç AYDIN1
Prof. Dr. Nurgül AY1 Yeliz AYDIN2
[email protected]
1
K.T.Ü Orman Fakültesi Orman Endüstri Mühendisliği,
Trabzon.
2
Orman Endüstri Mühendisi
Makalenin Yayın Kuruluna Sunuluş Tarihi
Makalenin Yayınlanma Karar Tarihi
21.06.2007
19.09.2007
BATI AKDENİZ ORMANCILIK ARAŞTIRMA MÜDÜRLÜĞÜ
Southwest Anatolia Forest Research Institute
SAFRI
55
56
ÖZET
Bu çalışmada, orman yangınlarının Kızılçam (Pinus brutia Ten.) odununun
mekanik özellikleri üzerine etkileri araştırılmıştır.
Deneylerde, Antalya-Serik-Gebiz yöresinden alınan 4 adet yangına maruz
kalmamış, 4 adet yangına maruz kalmış olmak üzere toplam 8 adet örnek ağaçtan
yararlanılmıştır. Örnek ağaçların seçimi, deney örneklerinin hazırlanması ve
deneyler ilgili standartlara uygun olarak yürütülmüştür.
Bu çalışma dahilinde, yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış Kızılçam
(Pinus brutia Ten.) odununun mekanik özellikleri (liflere paralel basınç direnci,
eğilme direnci, eğilmede elastikiyet modülü, makaslama direnci, dinamik eğilme
(şok) direnci ve Brinell sertlik değerleri) hesaplanmıştır.
Orman yangınının Kızılçam odununun mekanik özelliklerine etkisi
belirlenmiş ve sonuçlar benzer ağaç türleri ile karşılaştırılmıştır.
Çalışma sonucunda elde edilen bulgulara göre; orta şiddette örtü yangınına
maruz kalmış ve sadece kabuğun dış kısmı yanmış (iç kabuk zarar görmemiş)
kızılçamlarda, odununun mekanik özellikleri, şok direnci hariç, düşmüştür.
Anahtar Kelimeler: Kızılçam, Pinus brutia Ten., Mekanik Özellikler,
Orman Yangını
ABSTRACT
In this study, effects of the forest fires on the mechanical properties of the
Turkish Red Pine (Pinus brutia Ten.) wood were investigated.
In the experiments, a total of eight specimens were utilized from AntalyaGebiz-Serik region, four of which exposed to fire and four of which not (control).
The selection of the experimental trees, preparation of the test specimens and
application of the test procedures were all done according to valid standards.
Mechanical properties (compression strength parallel to the grain, static
bending strength, modulus of elasticity for bending strength, shear strength, impact
strength and value of Brinell hardness) were determined in this study.
Effects of the forest fires on the mechanical properties of the Turkish red
pine (Pinus brutia Ten.) wood were determined and the results compared with other
similar tree species.
According to the test results, forest fire decreased the values of all
mechanical properties except impact strength.
Key Words: Calabrian pine, Pinus brutia Ten. Mechanical Wood
Properties, Forest Fire
57
1. GİRİŞ
Orman ekosistemlerinin şekillenmesinde etken olan faktörlerin en
önemlilerinden birisi şüphesiz orman yangınlarıdır. Bir taraftan birçok
ekosistemin ayrılmaz bir parçası olan yangınlar, diğer taraftan her yıl
binlerce hektar verimli orman alanının yanmasına ve ormana bağlı birçok
değerden yeterince yararlanılamamasına neden olan çok yıkıcı etkilere sahip
afetler olabilirler. Nitekim Akdeniz coğrafyası ve iklim kuşağında yer alması
nedeniyle, ülkemiz özellikle yaz aylarında yoğun bir yangın tehdidi altında
bulunmakta ve buna bağlı olarak her yıl çıkan orman yangınları sonucu
önemli miktarda orman alanı zarar görmektedir (URL–1, URL–2, PAUSAS
ve VALLEJO 1999, SEREZ 1995).
Ülkemizde geniş bir yayılım alanına sahip olan Kızılçam (Pinus
brutia Ten.) yangına karşı hassas bir tür olup yılın büyük bir bölümü yangın
tehlikesine maruz kalabilmektedir (SEREZ 1995, NEYİŞÇİ 2001, ERTEN
ve SÖZEN 1996). Yapılan çalışmalarda, düşük dereceli orman yangınlarının
odunun mekanik özelliklerine etki ettiği belirlenmiştir (BORTOLETTO ve
MORESCHİ 2003, ERTEN ve SÖZEN 1996, BOZKURT ve ERDİN 1997).
Bu çalışma kapsamında, orman yangınlarının kızılçam (Pinus brutia
Ten.) odununun mekanik özellikleri üzerine etkilerinin araştırılması
hedeflenmiştir.
2. MATERYAL ve METOT
Araştırmada kullanılan ağaçlar, düzgün gövde yapısına sahip
ağaçlardan TS 4176’ya uygun olarak seçilmiştir. Antalya-Serik-Gebiz
yöresinden alınan 4 adet yangın etkisine maruz kalmış ve 4 adet yangın
etkisine maruz kalmamış olmak üzere toplam 8 adet ağaç üzerinden her bir
deney için yaklaşık 140 adet numune alınarak denemeler gerçekleştirilmiştir.
Çizelge 1’de örnek ağaçlarının ve alındıkları yörenin özellikleri belirtilmiştir
(TS 4176 1984).
58
Çizelge 1. Örnek Ağaçlarının ve Alındıkları Yörenin Özellikleri
Table 1. Characteristics of the Sample Trees and Areas
Bölge
Müd.
İşletme
Müd.
İşletme
Şef.
Kızılçam
Yaşı ve
Grubu
Ağaç
Çapı
(cm)
Bölme
No
Rakım
(m)
Bakı
Antalya
Serik
Gebiz
19-K1
26
196
100
K.doğu
Antalya
Serik
Gebiz
37-K2
30
196
100
K.doğu
Antalya
Serik
Gebiz
27-K3
30
196
100
K.doğu
Antalya
Serik
Gebiz
39-K4
25
196
100
K.doğu
Antalya
Serik
Gebiz
36-Y1
30
196
100
K.batı
Antalya
Serik
Gebiz
40-Y2
30
196
100
K.batı
Antalya
Serik
Gebiz
24-Y3
30
196
100
G.batı
Antalya
Serik
Gebiz
26-Y4
29
196
100
G.batı
K: Kontrol grubu (Yangın etkisine maruz kalmamış)
Y: Yangın etkisine maruz kalmış
Deneme ağaçlarının seçimi sırasında, ağaçlarda yapı bakımından
ekstrem özellikler bulunmamasına dikkat edilmiştir. Fazla dallı ve budaklı,
anormal tepe çatılı, çürük veya böcek zararına uğramış fertler ile anormal
gelişme göstermiş ağaçların alınmamasına dikkat edilmiştir. Belirlenen
ağaçların göğüs çapları ölçülerek ortalama göğüs çapı bulunmuş ve bu çapa
en yakın 4’er adet ağaç olmak üzere, toplam 8 adet ağaç deneme ağacı
olarak seçilmiştir. Ağaçlar üzerine numaraları yazılmış ve kuzey yönleri
işaretlenmiştir.
Araştırmaya konu bölgedeki yangın, orta şiddette örtü yangınıdır.
Dolayısı ile alınan örneklerin sadece kabuğunun dış kısmı yanmış, iç kabuk
zarar görmemiştir.
Araştırmada uygulanan test metotları, ilgili Türk Standartlarından
faydalanılarak belirlenmiştir. Liflere paralel basınç direnci ve kalite değerleri
TS 2595’e göre, eğilme direnci deneyleri TS 2474 esaslarına uygun,
eğilmede elastikiyet modülünün belirlenmesinde TS 2478 esaslarına göre,
dinamik eğilme (şok) direnci ve dinamik kalite değeri TS 2470 ve TS 2477
esaslarına göre, makaslama direnci TS 3459’a göre, brinell sertlik değeri TS
2479’a göre yapılmıştır [TS 2595 1977, TS 2474 1977, TS 2478 1978, TS
2470 1976, TS 2477 1976, TS 3459 1980, TS 2479 1976].
59
Yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış toplumlar arasında
mekanik özellikler açısından bir farklılık olup olmadığını belirlemek için
Bağımsız Gruplar T Testi (Independent Samples T-Test) uygulanmıştır.
Analizin ilk aşamasında Levene testi yapılarak toplum varyanslarının
homojen olup olmadığı incelenmiş ve bundan sonraki aşamada gruplar
arasındaki farklar tespit edilmiştir. İstatistiksel değerlendirmeler yapılırken
SPSS 11.5 istatistik paket programı kullanılmıştır.
3. BULGULAR ve TARTIŞMA
Yapılan çalışmalar sonucu, yangın etkisine maruz kalmış ve
kalmamış örneklerden elde edilen deney sonuçları Çizelge 2’de verilmiştir.
Çizelge 2. Deney Sonuçları
Table 2. Test Results
Özellikler
K1
K2
K3
K4
SS
Y1
Y2
Y3
Y4
SS
Basınç Direnci
(N/mm²)
49,74
50,53
46,30
48,17
1,868199
44,42
45,43
45,02
44,21
0,558032
Eğilme Direnci
(N/mm²)
77,69
81,9
78,6
79,4
1,80869
69,8
73,3
74,2
69,7
2,338803
Eğilme Elastikiyet
Modülü (N/mm²)
9964
11149
10387
14197
1912,426
9743
9040
9342
9434
289,4528
Dinamik Eğilme
Direnci (Nm/mm²)
0,038
0,041
0,039
0,034
0,002944
0,042
0,04
0,041
0,039
0,001291
Makaslama
Direnci (N/mm²)
6,707
6,957
6,378
6,39
0,278104
5,797
6,26
6,124
6095
0,195078
Liflere
paralel
27,22
30,13
23,17
28,68
2,9987
22,21
19,44
20,41
20,34
1,160661
Radyal
15,11
18,05
13,78
18,29
2,220276
13,46
12,94
13,24
15,16
0,996393
Teğet
14,10
17,15
12,49
20,66
3,602231
11,71
11,18
12,05
12,47
0,54555
Brinell
Sertlik
Değeri
(N/mm²)
Yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış örneklerden elde edilen
deney sonuçlarına ait ortalama değerler Çizelge 3’te verilmiştir.
60
Çizelge 3. Deney Sonuçlarına Ait Ortalama Değerler
Table 3. Average Values of the Results
Ortalama Değer
Sembo
l
Yangına maruz
kalmamış
Yangına
maruz kalmış
Basınç Direnci (N/mm²)
σB//
48,685
44,771
Eğilme Direnci (N/mm²)
σe
79,399
71,741
Eğilme Elastikiyet Modülü
(N/mm²)
Dinamik Eğilme Direnci
E
11424,25
9323,764
σş
0,038
0,041
(Nm/mm²)
Makaslama Direnci (N/mm²)
σm
6,608
6,096
Liflere paralel
HBe
27,3
20,6
Radyal
HBr
16,3
13,7
Teğet
HBt
16,1
11,8
Özellikler
Brinell Sertlik
Değeri
(N/mm²)
3.1. Liflere Paralel Basınç Direnci
Yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış kızılçam odunları
arasında liflere paralel basınç direnci bakımından farklılık olup olmadığının
belirlenmesi için yapılan bağımsız gruplar t testi sonuçları Çizelge 4’te
verilmiştir.
Çizelge 4. Yangın Etkisine Maruz Kalmış ve Kalmamış Kızılçam Odununun
Liflere Paralel Basınç Direnci Bağımsız Gruplar T Testi Sonuçları
Table 4. Independent Samples T-Test Results for Compression Strength Parallel to
the Grain of Turkish Red Pine Woods Exposed and Unexposed to Fire
Varyansların
Homojenlik Testi
Güven Düzeyi
0,001
Bağımsız Gruplar T Testi
Güven
Düzeyi
t Değeri
Serbestlik
Derecesi
Standart Hata Farkı
0,001
-7,402
224,955
5,28741
Yapılan bağımsız gruplar t testine göre, 0,05 anlam düzeyinde,
yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış kızılçam odununun basınç direnci
bakımından aralarında farklılığın olduğu saptanmıştır.
3.2. Eğilme Direnci
Yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış kızılçam odunları
arasında eğilme direnci bakımından bir farklılık olup olmadığının
61
belirlenmesi için yapılan bağımsız gruplar t testi sonuçları Çizelge 5’te
verilmiştir.
Çizelge 5. Yangın Etkisine Maruz Kalmış ve Kalmamış Kızılçam Odununun
Eğilme Direnci Bağımsız Gruplar T Testi Sonuçları
Table 5. Independent Samples T-Test Results for Static Bending Strength of Turkish
Red Pine Wood Exposed and Unexposed to Fire
Varyansların
Homojenlik Testi
Güven Düzeyi
0,59
Bağımsız Gruplar T Testi
Güven
Düzeyi
t Değeri
Serbestlik
Derecesi
Standart Hata Farkı
0,001
6,548
118
12,4167
Yapılan bu teste göre % 5 anlam düzeyinde yangın etkisine maruz
kalmış ve kalmamış kızılçam odunları arasında, eğilme direnci bakımından
farklılığın olduğu tespit edilmiştir.
3.3. Eğilmede Elastikiyet Modülü
Yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış kızılçam odunları
arasında elastikiyet modülü bakımından bir farklılık olup olmadığının
belirlenmesi için yapılan bağımsız gruplar t testi sonuçları Çizelge 6’da
verilmiştir.
Çizelge 6. Yangın Etkisine Maruz Kalmış ve Kalmamış Kızılçam Odununun
Elastikiyet Modülü Bağımsız Gruplar T Testi Sonuçları
Table 6. Independent Samples T-Test Results for Modulus of Elasticity of Turkish
Red Pine Woods Exposed and Unexposed to Fire
Varyansların
Homojenlik Testi
Güven Düzeyi
0,001
Bağımsız Gruplar T Testi
Güven
Düzeyi
t Değeri
Serbestlik
Derecesi
Standart Hata Farkı
0,001
5,858
103,221
3585,5173
Yapılan bu teste göre; % 5 anlam düzeyinde, yangın etkisine maruz
kalmış ve kalmamış kızılçam odunları arasında, elastikiyet modülü
bakımından farklılığın olduğu tespit edilmiştir.
3.4. Dinamik Eğilme (Şok) Direnci
Yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış kızılçam odunları
arasında, dinamik eğilme direnci bakımından bir farklılık olup olmadığının
62
belirlenmesi için yapılan bağımsız gruplar t testi sonuçları Çizelge 7’de
verilmiştir.
Çizelge 7. Yangın Etkisine Maruz Kalmış ve Kalmamış Kızılçam Odununun
Dinamik Eğilme Direnci Bağımsız Gruplar T Testi Sonuçları
Table 7. Independent Samples T-Test Results for Impact Strength of Turkish Red
Pine Woods Exposed and Unexposed to Fire
Varyansların
Homojenlik Testi
Güven Düzeyi
0,198
Bağımsız Gruplar T Testi
Güven
Düzeyi
t Değeri
Serbestlik
Derecesi
Standart Hata Farkı
0,093
-1,693
118
0,0159849
Yapılan bu teste göre; % 5 anlam düzeyinde, yangın etkisine maruz
kalmış ve kalmamış kızılçam odunları arasında, dinamik eğilme direnci
bakımından farklılığın olmadığı tespit edilmiştir.
3.5. Radyal Yönde Makaslama Direnci
Yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış kızılçam odunları
arasında, makaslama direnci bakımından bir farklılık olup olmadığının
belirlenmesi için yapılan bağımsız gruplar t testi sonuçları Çizelge 8’de
verilmiştir.
Çizelge 8. Yangın Etkisine Maruz Kalmış ve Kalmamış Kızılçam Odununun
Makaslama Direnci Bağımsız Gruplar T Testi Sonuçları
Table 8. Independent Samples T-Test Results for Shear Strength of Turkish Red
Pine Woods Exposed and Unexposed to Fire
Varyansların
Homojenlik Testi
Güven Düzeyi
0,976
Bağımsız Gruplar T Testi
Güven
Düzeyi
t Değeri
Serbestlik
Derecesi
Standart Hata Farkı
0,004
2,946
118
1,73773
Yapılan bu teste göre; % 5 anlam düzeyinde, yangın etkisine maruz
kalmış ve kalmamış kızılçam odunları arasında, makaslama direnci
bakımından farklılığın olduğu tespit edilmiştir.
3.6. Brinell Sertlik Değerleri
3.6.1. Enine Kesitte Brinell Sertlik Değeri
63
Yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış kızılçam odunları
arasında, enine kesitte, brinell sertlik direnci bakımından bir farklılık olup
olmadığının belirlenmesi için yapılan bağımsız gruplar t testi sonuçları
Çizelge 9’da verilmiştir.
Çizelge 9. Yangın Etkisine Maruz Kalmış ve Kalmamış Kızılçam
Odununun Enine Kesitte Brinell Sertlik Direnci Toplum Ortalaması
Önemlilik Testi Sonuçları
Table 9. Independent Samples T-Test Results for Value of Brinell Hardiness in
Transversal Section of Turkish Red Pine Woods Exposed and Unexposed
to Fire
Varyansların
Homojenlik Testi
Güven Düzeyi
0,075
Bağımsız Gruplar T Testi
Güven
Düzeyi
t Değeri
Serbestlik
Derecesi
Standart Hata Farkı
0,001
5,418
147
0,12474
Yapılan bu teste göre; % 5 anlam düzeyinde, yangın etkisine maruz
kalmış ve kalmamış kızılçam odunları arasında, enine kesitte, brinell sertlik
direnci bakımından farklılığın olduğu tespit edilmiştir.
3.6.2. Radyal Kesitte Brinell Sertlik Değeri
Yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış kızılçam odunları
arasında, radyal kesitte, brinell sertlik direnci bakımından bir farklılık olup
olmadığının belirlenmesi için yapılan bağımsız gruplar t testi sonuçları
Çizelge 10’da verilmiştir.
64
Çizelge 10. Yangın Etkisine Maruz Kalmış ve Kalmamış Kızılçam
Odununun Radyal Kesitte Brinell Sertlik Direnci Bağımsız Gruplar T Testi
Sonuçları
Table 10. Independent Samples T-Test Results for Value of Brinell Hardiness in
Radial Section of Turkish Red Pine Woods Exposed and Unexposed to
Fire
Varyansların
Homojenlik Testi
Güven Düzeyi
0,023
Bağımsız Gruplar T Testi
Güven
Düzeyi
t Değeri
Serbestlik
Derecesi
Standart Hata Farkı
0,003
3,079
137,664
0,08476
Yapılan bu teste göre; % 5 anlam düzeyinde, yangın etkisine maruz
kalmış ve kalmamış kızılçam odunları arasında, radyal kesitte, brinell sertlik
direnci bakımından farklılığın olduğu tespit edilmiştir.
3.6.3. Teğet Kesitte Brinell Sertlik Değeri
Yangın etkisine maruz kalmış ve kalmamış kızılçam odunları
arasında, teğet kesitte, brinell sertlik direnci bakımından bir farklılık olup
olmadığının belirlenmesi için yapılan bağımsız gruplar t testi sonuçları
Çizelge 11’de verilmiştir.
Çizelge 11. Yangın Etkisine Maruz Kalmış ve Kalmamış Kızılçam Odununun
Teğet Kesitte Brinell Sertlik Direnci Bağımsız Gruplar T Testi
Sonuçları
Table 11. Independent Samples T-Test Results for Value of Brinell Hardiness in
Tangent Section of Turkish Red Pine Woods Exposed and Unexposed to
Fire
Varyansların
Homojenlik Testi
Güven Düzeyi
0,001
Bağımsız Gruplar T Testi
Güven
Düzeyi
t Değeri
Serbestlik
Derecesi
Standart Hata Farkı
0,001
7,455
104,602
0,05747
Yapılan bu teste göre; % 5 anlam düzeyinde, yangın etkisine maruz
kalmış ve kalmamış kızılçam odunları arasında, teğet kesitte, brinell sertlik
direnci bakımından farklılığın olduğu tespit edilmiştir.
65
4. SONUÇ ve ÖNERİLER
Liflere paralel yönde basınç direnci değeri, yangına maruz kalmamış
örnekler için ortalama 486,85 kp/cm2, yangına maruz kalmış örnekler için
ise 447,71 kp/cm2 olarak hesaplanmıştır. İstatistiki olarak aralarında fark
olduğu saptanmıştır. Bu sonuç BORTOLETTO ve MORESCHİ (2003)’ün
çalışmalarıyla uyumludur. Pinus taeda odununun basınç direncinin azaldığı
bu çalışmada belirtilmektedir. Nitekim ERTEN ve SÖZEN (1996)’da ise,
kızılçam odununun basınç direncinin etkilenmediğini belirtmektedirler. İki
çalışma arasındaki uyumsuzluk; kabuk kalınlığına, yangının şiddetine ve
yangının ağaç üzerinde kalma süresine bağlı olabilir. Kızılçam liflere paralel
basınç dirençleri bakımından çalışmada elde edilen verilere göre “Liflere
paralel basınç direnci “orta derecede” ağaçlar grubuna girmektedir (ERTEN
ve SÖZEN 1996).
Ortalama eğilme direnci değeri yangına maruz kalmamış örnekler
için 793,99 kp/cm2, yangına maruz kalmış örnekler için ise 717,41 kp/cm2
olarak hesaplanmıştır. İstatistiki olarak aralarında fark olduğu saptanmıştır.
Bu sonuç, BORTOLETTO ve MORESCHİ (2003)’ün çalışmalarıyla
uyumludur. Çalışmada bulunan değerlere göre; kızılçam, “eğilme direnci
düşük derecede” olan ağaçlar grubuna girmektedir (ERTEN ve SÖZEN
1996). Çalışmada bulunan eğilme direnci değeri, literatürde verilen diğer
değerlerle karşılaştırıldığında, BOZKURT ve GÖKER (1996) tarafından
yapılan çalışmadaki değerlerden küçük çıkmıştır. BOZKURT ve ark. (1993)
tarafından bulunan değerden yüksek çıkmıştır. Kızılçam diğer ağaç türleri ile
karşılaştırıldığında; karaçamdan düşük, sarıçam, doğu ladini, Duglas göknarı
ve Toros sedirinden daha yüksek eğilme direnci değerine sahiptir. Bu
farklılık ağacın özgül ağırlığına ve yaşına bağlanabilir.
Ortalama eğilmede elastikiyet modülü değeri, yangına maruz
kalmamış örnekler için 114242,50 kp/cm2, yangına maruz kalmış örnekler
için ise 93237,64 kp/cm2 olarak hesaplanmıştır. İstatistiki olarak aralarında
farklılığın olduğu saptanmıştır. Bu sonuç, BORTOLETTO ve
MORESCHİ’nin (2003) çalışmalarıyla uyumludur. Bu çalışmada bulunan
elastikiyet modülü değeri, literatürde verilen değerlerle karşılaştırıldığında;
BOZKURT ve ERDİN (1997), BOZKURT ve ark. (1993) tarafından
bulunan değerlerden yüksek çıkmıştır. Kızılçam diğer ağaç türleri ile
karşılaştırıldığında; sarıçamdan düşük, doğu ladini, Duglas göknarı ve
Uludağ göknarından daha yüksek elastikiyet modülü değerine sahip olduğu
saptanmıştır. Bu farklılık ağacın özgül ağırlığına ve yaşına bağlanabilir.
Ortalama dinamik eğilme (şok) direnci değeri yangına maruz
kalmamış örnekler için 0,38 kpm/cm2, yangına maruz kalmış örnekler için
ise 0,41 kpm/cm2 olarak hesaplanmıştır. İstatistiki olarak aralarında fark
66
olmadığı saptanmıştır. BORTOLETTO ve MORESCHİ (2003) yaptıkları
çalışmada, dinamik eğilme direnci değerinde istatistiki anlamda fark
olduğunu belirlemiştir. İki çalışma arasındaki uyumsuzluk; kabuk
kalınlığına, yangının şiddetine ve yangının ağaç üzerinde kalma süresine
bağlanabilir. Bu çalışmada bulunan şok direnci değeri, BOZKURT ve
GÖKER (1996) tarafından yapılan çalışmada belirlenen değerden yüksek
çıkmıştır. Kızılçamın şok direnci; sarıçam, karaçam, doğu ladini ve Toros
sedirinin şok direncinden düşük, Duglas göknarının şok direnci değerinden
yüksek çıkmıştır. Bu durum; odunun yapısı, özgül ağırlığı, lif açısı ve yıllık
halka genişliğine bağlanabilir. Kızılçam “şok direnci orta olan” ağaçlar
grubuna girmektedir (BORTOLETTO ve MORESCHI 2003).
Radyal yönde makaslama direnci değeri yangına maruz kalmamış
örnekler için ortalama 66,08 kp/cm2, yangına maruz kalmış örnekler için ise
60,96 kp/cm2 olarak bulunmuştur. İstatistiki olarak aralarında fark olduğu
saptanmıştır. Çalışmada bulunan değer, genellikle literatürdeki değerlerden
yüksek çıkmıştır (BORTOLETTO ve MORESCHİ 2003).
Ortalama Brinell sertlik değerleri; yangına maruz kalmamış örnekler
için, enine kesit sertliği 2,73 kp/mm2, radyal kesit sertliği 1,63 kp/mm2 ve
teğet kesit sertliği 1,61 kp/mm2, yangına maruz kalmış örnekler için ise
enine kesit sertliği 2,06 kp/mm2, radyal kesit sertliği 1,37 kp/mm2 ve teğet
kesit sertliği 1,18 kp/mm2 olarak hesaplanmıştır. İstatistiki olarak aralarında
fark olduğu saptanmıştır. Bu sonuçlar BORTOLETTO ve MORESCHİ
(2003)’ün çalışmalarıyla uyum göstermektedir. Ayrıca ERTEN ve SÖZEN
(1996) yaptıkları çalışmada, Yanka sertlik değerlerini farklı bulmuşlardır.
Çalışmada bulunan Brinell sertlik değerleri, doğu ladini, Duglas göknarı ve
karaçamdan daha düşük bulunmuştur. Liflere paralel yöndeki sertlik değeri,
liflere dik yöndeki sertlik değerinden yüksek çıkmıştır. Sertlik değeri üzerine
ağaç malzemenin özgül ağırlığı, rutubeti, anatomik yapısı ve kesit yönü
etkili olmaktadır. Ağaç malzemenin özgül ağırlığı arttıkça sertliği de artar.
Liflere paralel ve liflere dik yöndeki sertlik değerlerine göre; kızılçam sertlik
derecesi “yumuşak” ağaçlar grubuna girmektedir (BOZKURT ve GÖKER
1996). Sonuç olarak; orta şiddette örtü yangınına maruz kalmış ve kabuğun
sadece dış kısmı yanmış, dolayısı ile yangın yarası bulunmayan
kızılçamlarda, odununun mekanik özelliklerine ait değerlerin, şok direnci
hariç, düşmüş olduğu saptanmıştır.
67
KAYNAKLAR
BORTOLETTO, G. J. ve MORESCHİ, J. C. 2003. Physical-Mechanical
Properties and Chemical Composition of Pinus taeda Mature Wood
Following a Forest Fire, Bioresource Technology, 87, 3, 231-238.
BOZKURT, Y., GÖKER, Y., ERDİN, N. ve AS, N. 18-23 Ekim 1993. Datça
Kızılçamında Anatomik ve Teknolojik Özellikler, Uluslararası Kızılçam
Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 628-635.
BOZKURT, A. Y. ve GÖKER, Y. 1996. Fiziksel ve Mekanik Ağaç Teknolojisi,
Genel Yayın No: 3944, Orman Fakültesi Yayın No: 436, İkinci Baskı, İ.
Ü. Basımevi, İstanbul.
BOZKURT, A. Y. ve ERDİN, N. 1997. Ağaç Teknolojisi, Üniversite Yayın No:
3993, Fakülte Yayın No: 445, İ. Ü. Basımevi, İstanbul.
ERTEN, A. P. ve SÖZEN, M. R. 1996. Orman Yangınlarının Kızılçam (Pinus
brutia Ten.) Odununun Fiziksel, Mekaniksel ve Kimyasal Özellikleri
Üzerine Etkileri, İç Anadolu Ormancılık Araştırma Enstitüsü Dergisi, 80,
269 () 73-104.
NEYİŞÇİ, T. 2001. Kızılçamın Ekolojisi, Kızılçam El Kitabı 2, 25-47.
PAUSAS, J. G. ve VALLEJO, V. R. 1999. The Role of Fire in European
Mediterranean Ecosystems, Springer-Verlag, 3-16.
SEREZ, M. 1995. Status of Forest Fires and Fire Management in Turkey,
International Forest Fire News, Country Notes,IFFN No: 12, 13-16.
TS 2470 1976. Odunda Fiziksel ve Mekanik Deneyler İçin Numune Alma
Metotları ve Genel Özellikler, TSE, Ankara.
TS 2477 1976.Odunun Çarpmada Eğilme Dayanımının Tayini, TSE, Ankara.
TS 2479 1976. Odunun Statik Sertliğinin Tayini, TSE, Ankara.
TS 2595 1977. Odunun Liflere Paralel Doğrultuda Basınç Dayanımının Tayini,
TSE, Ankara,
TS 2474 1977. Odunun Statik Eğilme Dayanımının Tayini, TSE, Ankara.
TS 2478 1978 Odunun Statik Eğilmede Elastikiyet Modülünün Tayini, TSE,
Ankara.
TS 3459 1980. Odunda Liflere Paralel Doğrultuda Makaslama Dayanımının
Tayini, TSE, Ankara.
URL-1, http://omok.ktu.edu.tr/makaleler/e_bilgili3.doc, Ülkemizde Orman
Yangını Gerçeği.
URL-2, www.meteor.gov.tr/2005/arastirma/dogalafetler/ormanyangin. htm,
Orman Yangınları ve Meteoroloji.
68
ODC: 232.11
YARI KURAK ALANLARDA FRENK YEMİŞİNDEN (Opuntia ficus
indica (L.) P. Mill ) YARARLANMA OLANAKLARI
The Utilization Possibilities from Barbary Fig
(Opuntia ficus indica (L.) P. Mill.) in Semi Arid Regions
Şenay ÇETİNAY1
Selma COŞGUN1
[email protected]
1
Batı Akdeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü, ANTALYA
Makalenin Yayın Kuruluna Sunuluş Tarihi
Makalenin Yayınlanma Karar Tarihi
26.03.2007
31.05.2007
BATI AKDENİZ ORMANCILIK ARAŞTIRMA MÜDÜRLÜĞÜ
Southwest Anatolia Forest Research Institute
SAFRI
69
70
ÖZET
Batı Akdeniz Bölgesi’nde frenk yemişi olarak isimlendirilen
Opuntia ficus indica (L.) P. Mill egzotik bir türdür. Cactaceae familyasına
ait Opuntia P. Mill cinsi içerisinde yer almaktadır. Kırsal kesimde
benimsenmiş ancak üretimi ve kapama bahçe oluşturulması konularında
önemli bilgi eksikleri bulunan bir türdür. Antalya il sınırları içerisindeki
köylerde, bu tür doğal peyzaj içerisinde yerini almıştır. Köylerde tarla ve
bahçe sınırlarının oluşturulmasında, eğimli ve sekilerle teraslanmış alanların
kenarlarında toprak tutucu özelliği nedeniyle kullanım alanı bulmuştur.
Meyve olgunlaşması sonbaharda gerçekleşmektedir ve çoğu üreticiler
tarafından yerel tüketicilere satılmaktadır. Bu türün kuraklığa son derece
dayanıklı olması ve kalker ana kaya üzerinde yetişebilmesi diğer olumlu
özellikleridir.
Anahtar Kelimeler: Batı Akdeniz Bölgesi, Frenk Yemişi, Meyve
ABSTRACT
Opuntia ficus indica (L.) P. Mill (Cactus pear) is an exotic species,
called as “Frenk Yemişi” in southwest region. It is classified in the subgenus
Opuntia which is a genus in the cactus family. Although it is largely known
in rural regions, there is no enough information both about the propagation
methods or orchard establishment techniques. It is a common species in rural
landscapes in Antalya and used as field or garden fence or as a soil stabilizer
on step slopes. The fruit maturation occurs during the fall and small growers
sell the fruits to local consumers. A high drought resistance and growth
ability on limestone are the other affirmative features of this species.
Key Words: Southwest Anatolia Region, Barbary Fig (Cactus pear), Fruit
71
1.GİRİŞ
Dünya nüfusunun hızla artması ve giderek önem kazanan gıda
güvenliği, insanları önlemler almaya yöneltmiştir. Küresel iklim değişimi
insanoğlunu uzun vadede olabilecekler üzerine düşündürmeye başlamıştır.
Su kaynaklarının azalması, kurak ve yarı kurak alanlarda yetişebilecek tür
çeşitlerini ön plana çıkarmıştır. Bu kapsamda, son yıllarda, kaktüs türleri ile
ilgili ulusal ve uluslar arası işbirliği içerisinde özellikle bitki fizyolojisi,
kültür bahçesi kuruluşları, hibrit çeşitlerinin elde edilmesi gibi yoğun ıslah
ve seleksiyon çalışmaları yürütülmeye başlanmıştır (FELKER ve ark. 2003,
s. 131).
Frenk yemişi (=Frenk inciri, Mısır yemişi) (Opuntia ficus-indica
(L.) P. Mill); Cactaceae familyasından, etli gövdeli, yenilebilir meyvelere
sahip, çok yıllık bir kaktüs türüdür. Güney Amerika’da Aztek ve Mayalar
tarafından kırmızı renk elde etmek amacıyla yetiştirilen bir türdür. Kırmızı
boyar madde; Opuntia türlerinin konukçusu olan Dactylopius coccus
böceğinin gövde ve larvaları kullanılarak elde edilmektedir. Carmine adı
verilen bu renk pigmenti, 15. yüzyıldan itibaren İspanyol kaşifleri tarafından
Avrupa’ya tanıtılmıştır. Bu tür; İspanya’da 500 yıldır, kurak ve yarı-kurak
alanlarda; erozyon kontrol ve rehabilitasyon çalışmalarında, hayvan yemi ve
boya üretiminde kullanılmaktadır. Günümüzde ticari öneme sahip Carminic
asit maddesi; gıda sektöründe parlak kırmızı renk vermesi amacıyla kek,
bisküvi reçel, sakız, sosis, yoğurt gibi gıdalarda ve hatta ilaç üretiminde
tabletlerin üzerinin kaplanmasında kullanılmaktadır. Bu madde E210 olarak
bilinmektedir (GREENFIELD 2005).
Bu tür aynı zamanda, kuşlar ve memeli hayvanlar için besin
kaynağı, sığınak, barınak görevi sağlamaktadır. Ekolojik ve biyoklimatik
gereksinimleri incelendiğinde kuraklık ve sıcaklık toleransına sahip olduğu,
Akdeniz adaları ve Kuzey Afrika‘da yaklaşık bir milyon hektarlık bir alanda
plantasyona sahip olduğu bildirilmektedir (LE HOUÉROU 2002).
Meksika‘da kurak ve yarı kurak alanlarda yetiştirilmektedir. Türün
meyvesi gıda olarak kullanılmaktadır ve doğal ekosistem içinde önemli bir
bileşendir. Bitki kısımlarının büyükbaş hayvan yemi olarak kullanımı
yaygındır. Ayrıca meyvesinden ve konukçusundan elde edilen özütler, tıbbi
amaçlarla, kozmetikte boya sanayinde kullanılmaktadır. Dünyada 200’den
fazla türü bulunmaktadır. Bu türlerden 114’ü Meksika’da doğal
bulunmaktadır. Meyve; doğal, kültür ve plantasyon alanlarından
üretilmektedir (FLORES-VALDEZ 1997, s. 28). Hem kültür, hem de doğal
alanlar dikkate alınırsa; toplam 3.000.000 hektarın üzerinde üretim
72
yapılmaktadır. Ekonomik ve sosyal bakış açısı ile değerlendirilirse verimi
oldukça düşük alanlarda iş, geçim ve diğer birçok faydalar sağlamaktadır
(FLORES-VALDEZ 1997, s. 28-38; FLORES-VALDEZ ve ARANDA
1997, s. 219).
Son yıllarda tıbbi çalışmalara da konu olmuş bu türün çiçek ve
meyvelerinden elde edilen kimyasal maddelerin kolesterol ve kan şekerinin
düşürülmesinde istatistik olarak anlamlı sonuçlar elde edildiği
bildirilmektedir (FRATİ ve ark. 1990a ve 1990b; FERNANDEZ ve ark.
1990; FRATİ-MUNARİ ve ark. 1983).
Bu çalışma ile küresel ısınmanın ve iklim değişimlerinin,
insanoğlunun en önemli sorunu olmaya başladığı günümüz koşullarında,
ekolojik olarak son derece zor koşullarda yetişebilen, kuraklığa dayanıklı ve
ekonomik olarak çok yönlü değerlendirilebilecek bu türün önemi
vurgulanmaya çalışılmıştır.
2. TÜRÜN BOTANİK ÖZELLİKLERİ
Evoporasyonun fazla olduğu kurak alanlarda kserofit bitkiler yer
almaktadır. İleri derecede kuraklığın bulunduğu koşullarda; Efemeraller,
Sukkulentler ve Kuraklığa dayanıklı bitkiler olmak üzere özel
adaptasyonlara sahip bitkiler görülmektedir. Frenk yemişi de kserofit, etli
gövdeli ve çok yıllık (=perennial) yapıya sahiptir. Yağışlı devrelerde
gövdelerine depo ettikleri su sayesinde kurak koşullara dayanırlar.
Yapraklar; derimsi, kalın ve mumsu koruyucu bir tabakaya sahiptir (ŞİŞLİ
1996, s. 90-97).
Bu türde 2-4 m boya ulaşan gövde, olgunlaştığında sertleşerek
odunsulaşır. Çiçekleri parlak sarı renkte, 4-7 cm çapındadır. Doğal olarak
Amerika’da tropikal bölgelerde yayılış gösterir. Ancak yoğun olarak kültüre
alındığı için benzer iklim bölgelerinde yayılışı genişlemiştir. Ülkemizde
İzmir, Köyceğiz, Antalya, Anamur, Mersin ve İskenderun’da yayılış
göstermektedir. Hatta Sinop yöresinde de 1-3 m boylarında, doğallaşmış
frenk yemişi fertleri mevcuttur (DAVIS 1997, s. 209).
3. BİTKİNİN YARI KURAK ALANLAR İÇİN ÖNEMİ VE
ÜRETİMİ
Opuntia türlerinin önemi; kurak ve yarı kurak bölgelere, özellikle
çöl gibi, kuraklığın hakim olduğu ekolojik koşullara olan toleransından
dolayı artmıştır. Yem, meyve ve diğer faydalı ürünleri üretebilmesi yanı sıra
hassas ekolojilerin uğradığı zararı uzun dönemde hafifletebilme kabiliyetleri
73
ve iklim değişikliklerine uyum yeteneğinden dolayı, Frenk yemişi diğer
türler içerisinde en fazla dikkat çeken tür olarak göze çarpmaktadır. Türün
kök sistemi özelliklerine dayanılarak rüzgar ve yağmur erozyonunu
engellediği, sığ ve kireçli topraklarda rahatlıkla yetiştirilebileceği
bildirilmektedir (FELKER ve ark. 2003).
Frenk yemişi terminal yaprak çeliği kullanılarak vejetatif yöntemle
üretilebilmektedir. Vejetatif olarak kolaylıkla üretilebildiği için, meyve veya
peyzaj bakımından iyi nitelikli fertler klonal olarak çoğaltılabilir (WESSEL
ve ark. 1997). Sonbaharda olgunlaşan meyvelerinde bol miktarda tohum
bulunmaktadır. Tohumdan üretiminde de sorun yoktur. Herhangi bir ön
işlem gerektirmeksizin doğrudan toprağa ekilerek üretimi gerçekleştirilebilir.
4. GENEL OLARAK KULLANIM ALANLARI
Frenk yemişinden çok yönlü yararlanma imkanı bulunmaktadır.
Gıda maddesi olarak; başta Japonya olmak üzere, Amerika ve bazı Avrupa
ülkeleri meyvesini ithal etmektedir. Meksika ve Afrika’da genç yaprakları
kesilerek yöresel yemeklerde sebze olarak da kullanılmaktadır.
Şekil 1 Opuntia ficus-indica’nın olgun meyveleri ve gövde formu
Figure 1 Mature fruits of Opuntia ficus-indica and its stem form
Bunların dışında meyvelerinden; marmelat, meyve suyu,
nektar olarak pektin ve fruktoz eldesinde yararlanılmaktadır
(FELKER ve ark. 2003, s. 145.) (Şekil 1)
Hayvan yemi olarak, Frenk yemişinden; lezzeti, kolay
sindirebilirliği, hasattan sonra bitki kısımlarının kolay ve gür gelişimi,
verimliliği gibi bazı özellikleri nedeniyle çiftlik hayvanları (büyükbaş
hayvanlar, keçiler, atlar) ve yaban hayvanlarının beslenmesinde
74
yararlanılmaktadır (MONDRAGON ve ark. 2001). Meksika’da büyükbaş
hayvanların Frenk yemişi ile beslenmesinde kullanılan iki farklı sistem
mevcuttur. Birincisi, yaklaşık 150.000 ha’ı bulan doğal Frenk yemişi
alanlarında otlatma şeklinde beslenmesi; ikinci sistem ise, kültüre alınmış
varyetelerin yulaf, mısır, buğday ve inorganik tuzlarla ticari
konsantrasyonların eklendiği karışımlarla beslenmesidir.
Medikal endüstride; kan şekeri ve kolesterol düzeyini düşürücü
etkisinin olduğu bilinmektedir. Halk arasında bitki kısımlarının pişirilmesi
şeklinde tüketildiği gibi, ilaç sanayinde kapsül ve hap formları da mevcuttur.
Ayrıca yapılan çalışmalarda, Frenk yemişi meyve ve yaprak ekstraktlarından
hazırlanan preparatların alkol alınmasından sonra oluşan tüm semptomları
geniş ölçüde azalttığı bildirilmiştir (WIESE ve ark. 2004; TROVATO ve
ark. 2002). Frenk yemişinin Sicilya’da geniş yayılışı olduğu ve çeşitli tıbbi
maddelerin (şeker hastalıklarına karşı, kolesterol düşürücü ilaçların
yapımında, doku yenileyici özelliği için) elde edilmesinde, ayrıca bu kaktüs
çeşidinin yangına dayanıklı olması özelliği ile de dikkat çektiği
bildirilmektedir.
Kozmetik sanayinde; sabun, vücut kremleri ve zayıflatıcı kozmetik
jellerin üretilmesinde kullanılmaktadır (GREENFIELD 2005).
Peyzaj amaçlı, çit bitkisi olarak çok eski çağlardan bu yana çiftlik,
tarla sınırlarını belirlemede ve park-bahçelerin peyzajında kullanılmaktadır.
Antalya il sınırları içerisindeki köylerde ve şehir merkezinde, bu tür, doğal
peyzaj içerisinde yerini almıştır. (Şekil 2).
Şekil 2 Opuntia ficus-indica’nın canlı çit olarak kullanımı (Kirişçiler köyüAntalya)
Figure 2 Using Opuntia ficus-indica in fenches (Kirişçiler köyü-Antalya)
75
Köylerde dikenli formu nedeniyle özellikle bahçe sınırlarının
oluşturulmasında kullanılmaktadır
Çevre korumada kullanımı; Frenk yemişinin toprak erozyonunu
önlemede ve çölleşmeyle mücadelede geniş bir kullanım alanına sahip
olduğu, yapısal olarak bozulmuş olan toprakların iyileştirilmesinde ve
atmosferik karbondioksitin artması ile sonuçlanan küresel çevre
değişikliklerinin düzenlenmesinde ideal bir tür olarak yetiştirilmekte ve
kullanılmakta olduğu bildirilmektedir (REYNOLDS ve ark. 2001). Akdeniz
Bölgesi’nde de Toros Dağları’nın eteklerindeki yerleşim alanlarında, eğimli
ve sekilerle teraslanmış alanların kenarlarında toprak tutucu özelliği
nedeniyle kullanım alanı bulmuştur.
5. SONUÇ VE ÖNERİLER
Odun dışı orman ürünleri; yapacak ve yakacak odun dışında kalan,
ormanlardan elde edilen ve yerel halkça kendi ihtiyaçlarının karşılanması
amacıyla kullanılan, satış ve ticareti yapılan fiziksel ürünler çeşidi olarak
tanımlanmaktadır. Ülkemizdeki odun dışı orman ürünleri arasında; hayvan
yemi, yiyecekler (kabuksuz ve kabuklu meyveler, yenilenebilir bitkiler),
aromatik, tıbbi ve süs bitkileri, bitki ekstraktları (reçine, sakız, aromatik
yağlar) ve hayvansal ürünler (av eti, kürk ve deriler) vb. yer almaktadır.
Bunların dışında, orman alanlarında mevcut yem bitkileri, orman
köylülerinin ekonomik yaşamlarında önemli ve ücretsiz temin edilen bir
girdiyi de temsil etmektedir (BANN ve ark. 1999, s. 5). Frenk yemişi, odun
dışı orman ürünü statüsünde yer alan ve kırsal kesimde sosyo-ekonomik
girdi oluşturabilecek ürün çeşitliliği kapasitesine sahip bir türdür.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Organizasyonu yıllık yağışı 300
mm ve altında olan yerleri “kurak”, yıllık yağışı, 300-600 mm arasında olan
yerleri de “yarı kurak” olarak kabul etmektedir (UNESCO-FAO 1963).
Frenk yemişi doğal ortamları iklim ve yükselti bakımından irdelendiğinde;
Meksika Platosu’nda rakım 1800-2200 m’dir, yağış 500 mm’nin altında ve
yıllık ortalama sıcaklık 16-18 °C arasında değişmektedir. Kurak iklim
koşullarına sahip Kaliforniya Mojave Çölü doğal yayılış alanlarından bir
tanesidir. Kültüre alındığı alanlardan; Kuzey Afrika’da ve Güney Afrika
Cumhuriyeti’nde yağış 350 mm’den daha az ve yaz aylarında maksimum
sıcaklık 42 °C den yüksektir. Hindistan’da benzer koşullara sahip Rajasthan
Çölü’nde adapte olan bu tür çeşitli araştırma çalışmalarına konu olmuştur
(FELKER ve ark. 2002, s. 133). Güney Afrika’nın farklı iklim zonlarında
denemelere konu olmuş olan bu tür; ancak Akdeniz Bölgesi iklimine
benzeyen, kışları yağmurlu, yazları sıcak ve kurak iklim bölgelerinde geniş
76
ölçekte kültüre alınmıştır. 40 ºC üzerinde uzun dönem sıcaklıkların olgun
meyvelere zarar verdiği ve ekstrem soğuk kış koşullarında bitkinin vejetatif
aksanlarında zarar oluşturduğu bildirilmektedir (BRUTSCH 1997).
Bu tanımlamalara göre, Akdeniz Bölgesi’nin, güney kıyılarında
ortalama sıcaklık 18-20 °C‘dir. Toros Dağları’nın güney yamaçlarıyla güney
Toroslar 1000 mm üzerinde yıllık yağışa sahiptir ve sıcaklık 14°C’ye, iç
kısımlarda ise 12 °C’ye kadar inmektedir. Bununla birlikte Çukurova’nın
600-800 mm, Orta Toroslar’ın 500-800 mm yağış aldığına işaret etmek
gerekir. En yüksek sıcaklık 45 °C ve en düşük sıcaklık yükseklerde ve iç
kısmında -15 °C, kıyıda ise -5 °C ye kadar inebilmektedir (ÇEPEL ve ark.
1992, s. 9). Yarı kurak ve nemli alanlardan oluşan Akdeniz Bölgesi Frenk
yemişinin doğal yayılış alanları ile benzerlik göstermektedir.
Bu türün doğal yayılış gösterdiği ülkelerdeki toprak koşulları
karşılaştırmalı olarak irdelendiğinde; türün CaCO3’a karşı yüksek tolerans
gösterdiği ve maksimum ve minimum pH değerlerinin 7-8.5 arasında yer
aldığı bildirilmektedir (USDA 2006). Akdeniz Bölgesi’nde toprak türü
kalker anakayaları üzerindeki topraklarda tozlu balçık, tozlu kil, balçıklı kil
ve kil tekstüründedir. Akdeniz Bölgesi’nde toprak reaksiyonu genellikle
zayıf alkalen karakterdedir (ÇEPEL ve ark. 1992, s. 12). Bu türün CaCO3’a
gösterdiği yüksek tolerans, Köyceğiz’den İskenderun’a (DAVİS 1997, s.
209) kadar kalker anakaya üzerindeki yayılışını anlamlı kılmaktadır.
Kurak alanlarda yetişen bu bitki, Meksika ve Fas’ta yangın koruma
amaçlı şeritler halinde dikimler yapılarak kullanılmaktadır. Akdeniz
ikliminin bir karakteristiği olarak orman yangınları her yıl büyük kayıplara
neden olmaktadır. Tarım alanı/orman alanı arakesitlerinde kullanımı
mümkün olan bu tür örtü yangınını önlemede hizmet edebilir.
Odun dışı orman ürünleri (O.D.O.Ü.) ulusal ekonomi için çok
önemlidir. Ülkemizde yem bitkileri dışındaki O.D.O.Ü.’lerinden elde edilen
toplam ihraç gelirleri, 1996 yılında, aynı yılın tomruk ihracat gelirlerinin
üzerinde olmuştur. O.D.O.Ü.’leri içinde tıbbi bitkiler özel bir öneme sahiptir.
Türkiye yıllık 28.000 ton tıbbi ve aromatik bitki ihracatı ve 40
milyon dolar ihraç gelirleri ile Çin ve Hindistan’dan sonra üçüncü ülke
durumundadır (BANN ve ark. 1999, s. 8). Meyve üretimi bakımından iyi
ırkların ve varyetelerin belirlenerek plantasyon ve bahçelerin kurulması,
bilinçli yetiştiricilik yapılması durumunda mevcut elde edilen değerlerin çok
üzerinde gelir sağlanacağı düşünülmektedir. Dactylopius coccus böceği ile
aşılama yapılarak Carminik asit eldesine yönelik çalışmalar da
desteklenmelidir.
77
KAYNAKLAR
BANN, C., ve CLEMENS, M. 1999. Türkiye’de Orman Kaynaklarının
Yönetimi ve Ormandan Faydalanma ile İlgili Dışsallıklarda Alt Sınır
Değerlerinin Tahmini ve Bu Bilgilerden Yararlanılması Konusunda İlgili
Öneriler, Orm. Sektör İncelemesi Küresel Örtüşme Programı Çalışması
Final Raporu, 63 s.
ÇEPEL, N., ve KALAY, Z. 1992. Türkiye Akdeniz Bölgesi Ormanları ve
Ormancılığına İlişkin Bilimsel Yaklaşımlar, İ.Ü. Orman Fak.Ormancılık
Araş. ve Uygulama Merkezi Md., 1-228 s.
DAVIS, P.H. 1997. Flora of Turkey and The East Aegean Island Vol:4, ,
Edinburg University Pres, Edinburg, 209 pp.
FLORES-VALDEZ, C. A. 1997. La produccion de nopalitoen México, In R. V.
Alvarado, C. G.Vázquez, N. E. T. Hernández and Y. D. Torres [eds.].
Proc. VII Congreso Nacional y V Congreso Internacional Sobre
Conocimiento y Aprove chamiento del Nopal. Universidad Autónoma de
Nuevo León, Monterrey, México, 28-38 pp.
FRATİ-MUNARİ, A. C., FERNANDEZ-HARP, DE LA RİVA, H., ARİZAANDRACA, and DEL TORRES, C. M. 1983. Effect of nopal (Opuntia
sp.) on serum lipids, glycemia and body weight. Archivos de ınvestigacion
Medica 14:117-125 pp.
FRATİ-MUNARİ, A. C., JİMENEZ, E., and ARİZA, C.R. 1990a.
Hypoglycemic effects of Opuntia ficus-indica in non-insulin dependent
diabetes mellitus patients. Phytotherapy Research 4:195-197 pp.
FRATİ-MUNARİ, A. C., GORDILLO, B. E., ALTAMIRANO, P., RAUL
ARIZA, C. R., CORTEZ-FRANCO, R., and CHAVEZ-NEGRETE, A.
1990b. Acute hypoglycemic of Opuntia streptacantha Lemaire in NIDDM
Diabetes Care 4:455-456 pp.
FLORES-VALDEZ, C. A., and ARANDA O. G. 1997. El nopal como forraje en
México,. In R. V.Alvarado, C. G. Vázquez, N. E. T. Hernández and Y.D.
Torres [eds.]. Proc. VII Congreso Nacionaly V, 219-220 pp.
Congreso Internacional Sobre Conocimiento Aprove chamiento del Nopal.
Universidad Autónomade Nuevo León, Monterrey, México.
FELKER, P., ve INGLESE, P. 2003. Short-Term and Long-Term Research
Needs for Opuntia ficus-indica (L.) Mill. Utilization in Arid Areas,
Journal of the Professional Association for Cactus Development, Vol: 5,
131-151 pp.
GREENFIELD, A. B. 2005. A Perfect Red: Empire, Espionage, and the Quest
for the Color of Desire, New York: Harper Collins Press,
78
LE HOUÉROU, H. N. 2002. Cactı (Opuntıa Spp.) As A Fodder Crop For
Margınal Lands In Th Medıterranean Basın, ISHS Acta Horticulturae
581: IV International Congress on Cactus Pear and Cochineal
MONDRAGON, C. -JACOBO and PEREZ-GONZALEZ. S. 2001. FAO
International Technical Cooperation Network on Cactus Pear, FAO Plant
Production and Protection Paper, No. 169. 146 pp.
NEYİŞÇİ, T. 1994. Ormanlar ve Yangınlar, Orman Mühendisliği Dergisi, Sayı:
3, 4, 5, 6, Ankara, 11-12 s.
NEYİŞÇİ, T. 1996. Kolay ve Güç Yanan Bitki Türleri Orman Mühendisliği
Dergisi Sayı:5, Ankara, 4-6 s.
REYNOLDS, S., and ENRIQUE A. 2001. “Opuntia Use As Forage”
Productividad de plantaciones de tuna (Opuntia ficus-indica) aplicando
diferentes técnicas de manejo. p.103-130, in: Estudios sobre pastizales
naturales y el cultivo de la tuna. La Rioja, Argentina: Instituto de Zonas
Aridas.
ŞİŞLİ, M., N. 1996. Çevre Bilim EKOLOJİ, Hacettepe Üniversitesi, Fen
Fakültesi, ISBN: 975-940939-0-X, Ankara, 91-97 s.,
TROVATO, A., MONDELLO, M. R., MONFORTE, M. T., ROSSİTTO A. and
GALATİ, E. M. 2002. Bıologıcal Activities Of Opuntia ficus-indica (L.)
Mill. (Cactaceae) Cladodes, ISHS Acta Horticulturae 581: IV
International Congress on Cactus Pear and Cochineal The California
Department of Forestry and Fire Protection
UNESCO-F.A.O. 1963. Calte bioclimatique de la méditerranéemne., Paris.
USDA, 2006. Plant Characteristics Query Results, Conservation Plant
Characteristics for Opuntia ficus-indica (L.) P. Mill, Natural Resources
Conservation Service, The U.S. Department of Agriculture (USDA)
http://plants.nrcs.usda.gov,
VIGUERAS, A. L. G. and PORTILLO, L. 1997. Uses of Opuntia species and
the potential impact of Cactoblastis cactorum (Lepidoptera: Pyralidae) in
Mexico, Departamento de Botánica y Zoología, Universidad de
Guadalajara, Apdo. Postal, Zapopan, Jalisco 45101 México,1-139 pp.
WESSEL, A. B., VAN DER MERWE, L., and DU PLESSIS, H. 1997. Yield
variation in clonally propagated Opuntia Ficus-indica (L.) Mill. Plants
when terminal cladodes are used. ISHS Acta Horticulture 438: III
International Congress on Cactus Pear and Cochenille,
WIESE, J. 2004. “Effect of Opuntia ficus indica on symptoms of the alcohol
hangover. Archives of internal medicine” Vol. 164, [7 page(s) (article)]
(47 ref.), 1334-1340 pp.
79
MAKALENİN HAZIRLANMASI: Makaleler aşağıdaki yazım kurallarına göre hazırlanmalıdır.
Madde 1- Yayın için hazırlanacak yazılar, bilgisayar ortamında aşağıdaki ölçü ve özelliklerde yazılır;
a- Kağıt Ölçüsü: Dokümanlarda kağıt ölçüsü olarak A4 (21 cm x 29 cm) seçilir.
b- Marjlar: Sayfalarda yukarıdan-aşağıdan 5.8 cm, soldan-sağdan 4.5 cm’lik marjlar esas alınır.
c- Yazı tipi ve büyüklüğü: Metin içerisindeki başlık, çizelge ve şekillerin tümünde yazı tipi olarak 11 punto Times New Roman kullanılır. Yazı sağasola dayalı olarak yazılır. Noktalama işaretleri ile takip eden kelime arasında bir karakter boş yer bırakılır.
d- Makalede, “Özet, Abstract, Giriş, Materyal ve Metot, Bulgular ve Tartışma, Sonuç ve Öneriler ve Kaynaklar” bölümleri yer almalıdır.
e- Paragraflar: Paragraflar, ilk satırı 1.3 cm soldan girintili, tek satır aralığı ile yazılacaktır. Paragraf aralarında 6 nk boşluk bırakılmalıdır.
f- Formüller: Formüller MS word programın formül yazıcısı (equation editor) ile hazırlanır.
Madde 2- Eser yazarının/yazarlarının adları başlıkların altına ve sayfayı ortalayacak şekilde yerleştirilir. Yazar veya yazarların adları 12 punto, küçük
harflerle, soyadları büyük harflerle yazılır. Varsa yazarın akademik unvanı isminin önünde yer alır. Ayrıca yazar/yazarların meslek unvanı verilmez.
Madde 3- Sayfa numaraları sayfanın alt ortasına, kağıdın alt kenarından 4.8 cm yukarı konulur. Ana ve Alt bölüm başlıkları bir önceki bölümün
bittiği yerden başlamalıdır.
Madde 4- Özet ve Abstract aynı sayfada olmalı ve arkası boş bırakılmalıdır. Tek sayfaya sığmaması halinde Abstract Özet’in arkasında yer almalıdır.
Madde 5- Bölüm ve alt bölüm 11 punto, çizelge ile şekil (harita, resim diyagram, grafik vb. gibi) başlıkları koyu harflerle 10 punto olarak tek satır
aralığında yazılır. Çizelge ve şekillerin Türkçe başlıklarının hemen altına ingilizce başlıklar normal harflerle yazılır. Şekil ve çizelge başlıklarının,
şekil ve çizelgelerle arasında 6nk boşluk bırakılmalıdır.
Bölüm başlıkları 1’den başlanarak alt bölüm başlıkları ana başlığın ondalığı olarak ve rakamların arasına nokta konularak numaralanır.
Ana başlıklar (numarası tek haneliler) büyük harf diğerleri küçük harfle yazılır. Tamamı koyu, 11 punto büyüklüğünde, 1 satır aralığında, kendinden
önceki satıra 12 nk, kendinden sonraki satıra 6 nk mesafeli olur ve “bir sonraki satırla beraber bulunur (keep with next)” özelliği kazandırılır. Başlığın
ilk satırı 1.3 cm soldan girintili (indentation) olur. Başlık öncesi ve sonrası ayrıca boş satır bırakılmaz.
Çizelgeler sayfaya dikey ve sola dayalı olarak çok geniş olmaları halinde yatay olarak yerleştirilir. Çizelge adı çizelgenin başında ‘iki yana
yasla’ özelliğine uygun olarak yer alır. Çizelgenin sayfaya sığmaması halinde daha küçük puntolar kullanılabilir veya çizelge bölünebilir. Bölünen
çizelgenin sütün başlıkları devam eden çizelgede tekrar kullanılmalıdır.
Şekiller de çizelgeler gibi sayfaya sola dayalı dikey olarak gereği halinde yatay olarak yerleştirilir. Şekil adı ‘iki yana yasla’ özelliğine
uygun olarak şeklin altında yer alır.
Başka bir program ile hazırlanıp dokümana ithal edilecek çizelge ve grafiklerde, yukarıda belirtilen punto ve yazı tipleri kullanılır. Çizelge
ve şekiller, gerek büyüklüğü, gerekse diğer özellikleriyle hazırlandıkları program ile son şekli verildikten sonra, döküman içine “resim objesi
(picture)” olarak yerleştirilir. Metin içinde atıf yapılan çizelge ve şekiller mümkünse aynı sayfada, değilse en fazla bir sonraki sayfada yer almalıdır.
Şekillere ait görüntüler metnin dışında ayrı bir klasör altında jpg., bmp., tif., veya gif. formatı halinde gönderilmelidir.
Madde 6- Metin içerisinde yer alan tür isimleri varsa Türkçe olarak yazılır. Ancak ilk geçtiği yerde Türkçe adı takiben parantez içeri sinde Latince adı
da italik harflerle verilir.
Madde 7- Yayınlarda “Metrik Ölçü Sistemi”nin kullanılması esastır. Orijinalinde başka sistem ile verilmiş ölçüler metrik sisteme çevrilerek verilir.
Yazarı gerek görür ise, orijinal ölçüyü de parantez içerisinde verebilir. Ölçü simgesinden sonra nokta konulmaz.
Madde 8- Yayındaki tarihler gün/ay/yıl sırasıyla ve rakamla gösterilir (Örnek: 17/04/1995)
Madde 9- Dip notlara çıkışlar küçük rakamlarla gösterilir. Birinci dipnot çıkışı (1) rakamı ile, ikinci dipnot çıkışı (2) rakamı vb. gibi olur.
Madde 10- Yayınlarda başka kaynaklardan alınarak verilen bilgiler için kaynak gösterilir. Kaynak gösteriminde, metin içerisinde ve kaynakça
bölümünde olmak üzere aşağıda belirtilen kurallara uyulur.
a) Metin içerisinde kaynak göstermede esas kural olarak alıntının yapıldığı eser yazarının soyadı, eserin yayın yılı ve alıntının yapıldığı sayfa
belirtilir. Bu kurallar, cümlede yer aldığı konuma ve aşağıda verilen örneklere göre uygulanır.
- Cümle başında ve ortasında :
: ÇEPEL (1975, s. 9)’e göre,...
: ÇEPEL (1975, s. 9) ve AYIK (1985, s. 12)’a göre,...
: TOPLU ve BOZKUŞ (1990, s. 11)’a göre,...
: KANTARCI ve ark. (1975, s. 160)’na göre,...
- Cümle sonunda :
: ...(AYIK 1985, s. 12-15).
: ... (BURLEY 1972, s. 19 ; ÜRGENÇ 1972, s. 72 ; BOYDAK 1990, s.52)
: ... (TOPLU ve BOZKUŞ 1990, s. 13).
: ... (KANTARCI ve ark. 1975, s. 160).
b) Kaynakça bölümü, metin içerisinde kullanılan kaynakların bir liste halinde gösterilmesinden oluşur. Bu bölümde verilen kaynaklar, yazar
soyadlarının (veya kurumlarının) alfabetik sıralamasına göre dizilir. Kaynakçanın yazarı/yazarları belirtilmemiş ise, yazarı yerine “Anonim”
(Anonymous) kelimesi kullanılır. Kaynakça bölümünde sadece metin içerisinde yararlanılan kaynaklar verilir. Kaynakçada yazarların tamamının
isimleri yazılır. Kaynakçada yer alan yayınlar aşağıdaki örneklere göre düzenlenir. Kaynakçada kullanılan yayının basıldığı kitap,dergi vb. isimleri
italik olarak yazılır.
ANONİM, 1987. Kavak Zararlısı Böcekler. Kavak ve Hızlı Gelişen Orman Ağaçları Araştırma Enstitüsü Yay. No. 28, İzmit. 30 s.
BRYANT, R.J., WOODS, L. E., LOLEMAN, D.C., FAIRBANKS, J.F. and COLE, C.V. 1982. Interaction of Bacterial and Amoebal Populations in
Soil Microsoms with Fluctuating Moisture Content. Appl. Environ. Microbiol. 43: 747-752
CHAPMAN, H.H., MEYER, W.H. 1949. Forest Mensuration. Mc Graw-Hill Book Company. New York. 522 p.
ÇEPEL, N. 1978: Orman Ekolojisi, İstanbul Ünv. Orman Fak. Yayın No. 257, İstanbul. 534 s.
Madde 11- Tamamen başka kaynaklardan alınan çizelge veya şekillere yer verilmesi durumunda, bunlarla ilgili literatüre ingilizce başlığın sonunda
parantez içinde yer verilmelidir. Metin içerisinde gönderme yapılmayan Çizelge ve şekillere yer verilmez. Harita, şekil, resim, fotoğraf, üretenlerin
isimleri altlıktan sonra parantez içinde olmak üzere, (Resim: N. GÜLER) örneğindeki gibi verilir. Bunlar, başka bir yerden alıntı ise (LITTLE 1969)
örneğindeki gibi kaynak gösterilir. Ayrıca eser kaynakça bölümünde yer alır.
Madde 12- Haritalarda ölçek, mesafe ölçeği olarak verilir. Harita veya planlar kuzey-güney doğrultusunda değilse kuzey yönü bir ok ile gösterilir.
Madde 13- Makale ile birlikte tüm yazarlar tarafından imzalanmış “ Telif Hakkı Devri” gönderilmelidir. Telif hakkı devir formu kurumumuz web
sitesinden indirilebilir.
MAKALENİN TESLİMİ VE DEĞERLENDİRME SÜRECİ : Yukarıda kurallara uygun yazılan makaleler, 2 nüsha basılmış olarak başvuru
dilekçesi ve Telif Hakkı Devir Formu ile birlikte Batı Akdeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü’ne gönderilir. Yayın Kurulu ön elemeye tabi tutulan
makalelerin hakemlere gönderilip gönderilmeyeceğine karar verir. Hakemler tarafından yayınlanması uygun bulunmayan makaleler, yazarlarına iade
edilmez. Ancak, durum sorumlu yazara bildirilir. Yayına uygun bulunmakla birlikte düzeltilmesi ya da değiştirilmesi istenen hususlarla ilgili hakem
eleştirileri yazarlara gönderilerek savunması istenir. Yazar ya da yazarların savunmaları yeniden ilgili hakemlerin görüşlerine sunulur ve tatmin edici
bulunması halinde yayınlanmasına karar verilir.
Yayınlanması uygun bulunan makaleler, son düzeltmeleri yapıldıktan sonra 1 adet 3,5 inç disket veya CD içerisinde MS Word
programında yazılmış olarak (Yazar ve makale adları disket/CD üzerine yazılmalıdır) Yayın Kuruluna gönderilir.
Makale Gönderme Adresi:
Batı Akdeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü P.K. 264/ANTALYA
Web:
(http://www.baoram.gov.tr),
e-posta: [email protected]

Benzer belgeler