Halka, AKP`den acı bayram`şekerleri`

Transkript

Halka, AKP`den acı bayram`şekerleri`
HACIBEKTAÞ ECZANESÝ
Ecz. Tel: 441 35 62
Ev Tel: 441 31 75
YIL:3 SAYI:745
3 EKÝM 2008 CUMA
35 YKR
Halka, AKP’den acý bayram’þekerleri’
Bu zamla elektrik fiyat artýþýnýn, Ocak
2003-Aðustos 2008 dönemini kapsayan
5 yýl 7 aylýk AKP iktidarý döneminde
gerçekleþen tüketici fiyatlarý
endeksindeki yüzde 63,5’lik kümülatif
artýþý da aþtýðý vurgulandý. Açýklamada,
“Böylece 5 yýldýr zam yapmadýk diyerek
oy toplayan AKP Hükümeti’nin seçim
boyasý 10 ayda döküldü. Yapýlan
zamlarla AKP Hükümeti, 1 yýl içinde
yurttaþlardan yaklaþýk 4,5 milyar YTL
fazla para toplayacaktýr” denildi.
7’DE
Avrupa’nýn atýklarý Marmara’ya akýyor
Tuna Nehri boyunca uzanan Orta Avrupa
ülkelerinin metropol kentlerinin, AB üyesi olmadan
önce çevre kirliliði yaratan atýk sularýný doðrudan
söz konusu nehre boþalttýklarýna dikkati çeken
Türkoðlu, atýklarýn bu nehir yoluyla önce Karadeniz’e
boþaldýðýný, daha sonra da Ýstanbul Boðazý yoluyla
Marmara Denizi’ne taþýndýðýný bildirdi.
Türkoðlu, bu kirliliðin, Marmara baseni boyunca
yerleþmiþ olan Ýstanbul, Ýzmit ve Bursa gibi metropol
kentlerin evsel ve endüstriyel atýklarýyla daha da
yoðunlaþýp, denizdeki kirliliði daha da artýrdýðýný
vurguladý.
8’DE
Kýrþehir'de sondaj çalýþmasý
KÖYDES Projesi kapsamýnda köylerin içme suyu
ihtiyacýný karþýlamak üzere baþlatýlan sondaj çalýþmasý devam
ediyor.
Ýl Özel Ýdaresi kaynaklarýyla baþlatýlan çalýþmalar hakkýnda
bilgiler veren Ýl Genel Meclisi Baþkaný Salih Çetinkaya,
KÖYDES kapsamýnda baþlatýlan sondaj çalýþmalarýnýn
aralýksýz devam ettiðini söyledi.
Çetinkaya, “Merkeze baðlý Homurlu Beþler ve Taburoðlu
köylerinin sondaj çalýþmalarý, Ecikaðýl köyünün ise boru
deðiþimi gerçekleþti.
6’DA
Madam George Sand
Arkadaþ - Burhan Sönmez
Cem Göçer
Ergenekon’dan
çýkýþ var mý?
Köþe yazýsý 4’DE
Emel Sungur
[email protected]
Bu denli sýkýntýmýn
üstüne
Köþe yazýsý 2’DE
Þakir Þenol
www.sakirsenol.ws.tc
[email protected]
Tuturuk kâhya oldu
Köþe yazýsý 3’DE
Bahçelievler Katliamý:
30 Yýllýk ‘derin’ yara
Ankara Bahçelievler’de katledilen 7 üniversite
öðrencisi öldürülmelerinin 30. yýlýnda mezarlarý
Asýl adý Aurore Dupin olan Sand
yaþadýðý dönemde; yani 19.uncu
yüzyýlda kadýnlarýn yazarlýk
yapmasýna pek hoþ
bakýlmadýðýndan, bir erkek ismi
olan " George Sand" takma ismini
kullandý.
Bu isim sevgililerinden J.
Sandeau'dan esinlenerek buldu
Sol küçüldüðünde, içindeki arkadaþlýk
ve dostluk da küçülürmüþ.
yaralanmýþ olmasýna karþýn 8 gün daha yaþamýþ
5’DE
8’DE
2’DE
baþýnda anýlacak. 8 Ekim 1978 tarihinde Türkiye
Ýþçi Partisi (TÝP) üyesi gençlerin evine baskýn
yapan grup, Latif Can, Efraim Ezgin, Hücran
Gürses’i, evde kurþunlayarak, Osman Nuri
Uzunlar’ý telle boðarak öldürmüþlerdi. Salih
Gevenci ile Faruk Ersan’ýn iple baðlanmýþ cesetleri
ise Eskiþehir yolunda, kafalarýndan kurþunlanmýþ
olarak bulunmuþtu. Serdar Alten, aðýr þekilde
ve katliamla ilgili bilgiler vermiþti.
2
Ýnsanlar yaþamlarýnda zaman zaman
umutsuzluðun bataðýndan kurtulamayacaðýný
düþünüp binlerce acabalarla yarým kalan
kavgasýný terk edeceði kaygýsýyla öylesine
hayal kýrýklýklarýný yaþarlar ki bu yorar ve
düþürür insaný.
Ve gideceði bu sessiz yeni yaþamda
býraktýðý dünya da binlerce sorunu çözümsüz
terk etmek belki de ölümden daha zor gelir
insana.
Beni de bu günler de böylesine bir duygu
yoðunluðu sardý,sarmaladý.Ne doðru dürüst
nefes alabiliyor,ne de baktýðým þeyleri
algýlama noktasýnda yansýz
davranabiliyorum.
Bu duygu yoðunluðu ve umutsuzluk ne
yazýk ki bende gözlemlediðim biçimiyle
böyle tezahür ediyor.Ancak bu tür duygularý
bazý dönemler de herkes hissediyor ve
kendiyle bu tür hesaplaþmalarý yapýyor.
Bunu siz yakýnlarýmla paylaþmak beni
hiç mi hiç rahatsýz etmiyor.Umutlarýmýzýn
yarým kalmasýný bir kenar býraktým benim
büyüklerimden aldýðým deðerlerin yarýsýný
bile torunlarýma býrakamamamýn
huzursuzluðu da üstüne tuz biber ekti.Ýþte
böylesi günlerde sarfettigim enerjimin bin
kat fazlasýný harcayýp,koþtururum sonra
yorgunluðumun zirveye ulaþmasý benim
günlük yaþamýn aðýrlýðýndan biraz öteye
taþýr ve kendimi eskiye ait bir gramofonun
iðnesinden bazen cýzýrdayarak gelen gür
sese býrakýrým.
Bu belki moral,belki geçmiþten gelen
rahatlama biçimine dönüþtü benim
için.Muhtemelen herkesin böylesine
alýþkanlýklarý vardýr.Ben sorunlarýmý
çocukluðumdan gelen böyle bir alýþkanlýkla
Klasik Türk Müziði ve Türk Sanat Müziði
dinleyerek unutmaya çalýþýrým. Müziðe olan
tutku para,pulla ölçülecek,karþýlýðý olan bir
alýþkanlýk deðildir bizler için.Ailede benden
baþka herkesin sesi güzeldir,müzik aletleri
çalanýmýzda vardýr.Aðabeyimin baðlama
çalmasý gibi.
Bütün bunlardan bize ne diyebilirsiniz
geleceðim nokta tamda böyle günleri
3 Ekim 2008 Cuma
Emel Sungur
[email protected]>
Bu denli sýkýntýmýn üstüne
yaþarken ve izleyebildiðim ölçüde güncel
olaylarý basýndan takip ederken,ister istemez
herkes gibi kendimi Kýlýçtaroðlu-Fýrat
tartýþmalarýný takip eder buldum.Günlerdir
sizlerle paylaþmaya çalýþtýðým siyaset üslubu
elbette büyük ölçüde bu ikili yede
yansýmýþtý.
AKP siyasetçilerinin en üst düzeyinden
en sýradan üyesine kadar üzerlerine sinmiþ
olan bu tarz adeta tek tip siyasetçi modelini
oluþturmuþtu.Siyasete çok uzak olmamam
nedeni ile yakýn bildiðim bu meslekte (!)
genel olarak aynilerin yoðunluðu
gözlemlense de tek tük de olsa farklýlýklar
çýkardý.Ancak AKP almýþ olduklarý oyun
þýmarýklýðý,güvencesi,ekonomik ve siyasal
güçlenmenin birlikteliði veya dünya ya bakýþ
ve soyut kavramlar üzerine yapýlan siyaset
olmasý nedeniyle böylesine ürküten,kýran,
döken,kendi dýþýndakini yok sayan,adeta
yeni bir siyaset ulemalarý sýnýfý oluþturdular.
Dil ve görüntü birlikte.Daha önceden
tanýdýðým veya tanýdýðýmý zannettiðim
siyasilerde bu kapýdan girer girmez ayni
cüppeyi giyiyor,ayni diksiyon hocasýndan
ders alýyor,ayni stilist tarafýndan kýyafetleri
çizilip,giydiriliyordu muhtemelen. Bu
söylem ve fotoðrafta ne yazýk ki seçim
öncesi (dýþlanmýþ,gariban) halk tiplemeleri
artýk onlarýn adres defterlerinden silinmiþ
bir daha ki seçime kadar
horlanan,baðýrýlan,zaman zaman hakaret
edilen bir kesime dönüþmüþtü.Bu tabloyu
pek çok kez televizyonlarda izledik.Bir
talebini duyurmak isteyen kiþilere yönelik
kullandýklarý aþaðýlayýcý ifadeler,basýn
emekçileri ile konuþma tarzlar v.s.
Gerekçelerde tuttuklarý oruçtan
kaynaklanýyor (iktidara geldikleri günden
bu güne deðin oruçlar mý) yada hiç böyle
bir olay olmamýþ farz ediyorlar.
Bu dönemde siyasette gözlerimiz
dünyaya farklý baksa da ,dünyayý farklý
deðerlendirse de karþýsýndakine asgari
yapmasý gereken saygýyý gösteren,kendi
dýþýndaki insanlarýn varlýðýný kabul eden
siyasetçi tiplemesi aranýr olmuþtu.
Ýþte dün televizyon da izlediðim
tartýþmada ortaya çýkarýlan belgeler kadar
beni iþin bu yönü de etkiledi.Bir araya
gelmeden yapýlan görüþmeler ve uyarýlara
raðmen Sayýn Fýrat tarzýný koruyordu;zaten
bu yaratýlan tarz birilerinin ricasý ile
deðiþecek bir tarz olmadýðý gibi zorlamayla
deðiþemezdi de.Çünkü sayýn Fýrat ülke de
yaþayan her bireyin hangi aileden,hangi
kültürden,hangi dilden, hangi cinsten olursa
olsun eþit olduðunu muhtemelen kabul
etmeyenlerdendi.Ben “Mir”im,bu da “Bey”
demek ifadelerinin karþýsýnda bana da bende
Rahime’nin kýzý emelim demek düþüyor.
Pir’im Pir Sultan’ýn dediði gibi;
“El Ariftir yoklar senin fendini,
Daðýtýrlar tuzaðýný,bendini,
Alçaklarda otur gözet kendini,
Kat-i yükseklerde uçucu olma” deyiþini
bilmeyenler varsa bende buradan duyurup
öðrensinler isterim.
Ne yapalým hepimiz istesek de,istemesek
de dünyanýn neresinde olursa olsun birileri
tarafýn dan dünyaya geliyoruz,derebeylik
düzeni yýkýlalý çok zaman oldu.
Þimdi elimizde sadece Türkiye
Cumhuriyeti Kimliðimiz ve Vatandaþlýk
numaramýz var. Diðer faktörler çok önemli
ise o zaman insana deðer vermek,saygý
duymak,en azýndan dinlemek ve müstehzi
gülüþle,alay edercesine oturuþ ve duruþla
beylik olunmayacaðýný da bana anam
öðretmiþti. Bende anamýn tek kýzýyým.Beylik
bence artýk bu dönemde soy sop la deðil
kiþinin tavýr ve davranýþýyla ölçülmeli.Artýk
kürk giyme devri kapandý ýsýnmak için dahi
olsa. Belki kürklüler hala alkýþ alýyor olabilir
ancak bir çocuk,bir kadýn,bir köylü,bir iþçi
yüksek sesle artýk “kral çýplak” ta
diyebiliyor.
Sayýn Kýlýçtaroðlu’nun sunduðu belgeler
de bana inandýrýcý geldi ancak dediðim gibi
belge ve dosyalarýn dýþýndaki duruþu, yüzünü
halka çevirmesi önemliydi.Ýnsanlarýn doðum
yerleri,inançlarý,kültürleri çok önemlidir
ancak yaþamda bütün bu özellikleri
taþýyanlar bu deðerlerinin farkýna varýp ona
özen gösterip kollar yada kendine yeni bir
tarz oluþturur.Kiþinin eksiklikleri geldiði
gelenek,kültür ve dille iliþkilendirilip içinden
çýkýp gelinen topluma asla haksýzlýk
yapmamalýdýr.Yine Pir Sultan’ýn;
“Pir Sultaným yeryüzünde,
Var mýdýr noksan sözümde,
EKSÝKLÝK KENDÝ ÖZÜMDE,
Darýna durmaya geldim” dediði gibi.
Bozulan bu dünya da özümüzü
unutmayýp gönül gözüyle bakalým,kindenkibirden uzak olalým.26.09.2008 Ankara
Bahçelievler Katliamý: 30 Yýllýk ‘derin’ yara
Ankara Bahçelievler’de katledilen 7
üniversite öðrencisi öldürülmelerinin 30.
yýlýnda mezarlarý baþýnda anýlacak. 8 Ekim
1978 tarihinde Türkiye Ýþçi Partisi (TÝP)
üyesi gençlerin evine baskýn yapan grup,
Latif Can, Efraim Ezgin, Hücran Gürses’i,
evde kurþunlayarak, Osman Nuri Uzunlar’ý
telle boðarak öldürmüþlerdi. Salih Gevenci
ile Faruk Ersan’ýn iple baðlanmýþ cesetleri
ise Eskiþehir yolunda, kafalarýndan
kurþunlanmýþ olarak bulunmuþtu. Serdar
Alten, aðýr þekilde yaralanmýþ olmasýna
karþýn 8 gün daha yaþamýþ ve katliamla ilgili
bilgiler vermiþti.
Bahçelievler Katliamý davasýndan
yargýlanan, Haluk Kýrcý, Ünal
Osmanaðaoðlu, Bünyamin Adanalý, 7’þer
kez ölüm cezasýna mahkûm edilmiþler, ölüm
cezalarýnýn kaldýrýlmasý üzerine bu cezalarý
aðýrlaþtýrýlmýþ ömür boyu hapse çevrilmiþti.
Sanýklardan Ercüment Gedikli ömür
boyu hapis cezasýna çarptýrýlmýþ, diðer
sanýklar Mahmut Korkmaz, Duran
Demirkýran ve Ömer Yavuz Hacýömeroðlu
ise çeþitli cezalara mahkûm edilmiþlerdi.
Sanýk Ýbrahim Çiftçi ise, Ankara Cumhuriyet
Savcýsý Doðan Öz’ün öldürülmesi olayýndan,
Ankara Sýkýyönetim Mahkemesi’nde 4 kez
ölüm cezasýna çarptýrýldýktan sonra beraat
etmiþ, bu beraat kararýna paralel olarak
‘Bahçelievler Katliamý’ davasýnda da beraat
etmiþti.
KIRCA KÝEV"DE YAKALANMIÞTI
Aðýrlaþtýrýlmýþ ömür boyu hapis cezasý
almýþ olan Haluk Kýrcý avukatlarýnýn infazýn
Terörle Mücadele Yasasý kapsamýnda
yapýlmasýna iliþkin itirazlarýnýn Ödemiþ Aðýr
Ceza Mahkemesi tarafýndan haklý görülmesi
üzerine serbest býrakýlmýþtý.
Ancak gençlerin ailelerinin avukatý Erþen
Sansal’ýn Salihli Aðýr Ceza Mahkemesi’ne
itirazý üzerine tahliye kararý kaldýrýlmýþ,
yurtdýþýna kaçmýþ olan Haluk Kýrcý
Ukrayna’nýn baþkenti Kiev’de yakalanmýþtý.
KATLÝAMIN BAÞINDA ÇATLI
VARDI
Katliamý gerçekleþtiren grubun baþýnda
‘reis’ lakabýyla bulunan Abdullah Çatlý ise
Ýstanbul Emniyet Müdür Yardýmcýsý Hüseyin
Kocadað ile birlikte Susurluk kazasýnda
ölmüþtü.
Susurluk kazasý mecliste araþtýrma
konusu olmuþ, Abdullah Çatlý’nýn devlet
tarafýndan korunduðu, Ýçiþleri Bakaný
Mehmet Aðar tarafýndan kendisine ‘Emniyet
Genel Müdürlüðü Uzmaný’ kimliði ve silah
ruhsatý verildiði, baþka devlet görevlileriyle
birlikte yasadýþý iþlere karýþtýðý ortaya
çýkmýþtý.
8 Ekim Çarþamba günü öldürülen
gençlerden Efraim Ezgin, Lâtif Can ve
Osman Nuri Uzunlar Bursa’da saat 14.00’da,
Hürcan Gürses ile Serdar Alten Ankara’da
saat 12.30’da, Salih Gevenci Çorum’da,
Faruk Ersan Kýrklareli’nde saat 12.30’da
mezarlarý baþýnda yapýlacak törenlerle
anýlacak.
ÖZLEM ZORCAN ANKARA
Birgün
3 Ekim 2008 Cuma
Petrol
KIRÞEHÝR<------------>HACIBEKTAÞ
Otel Ýnþaatý
www.sakirsenol.ws.tc
[email protected]
Tuturuk kâhya oldu
vurularak gerçekleþtirilirdi. Bu yöntem, ayak
tabanlarýný ve el ayalarýný patlatýr, kaba yerleri
ezer, morartýr, týrnaklarý sökerdi. El ayak gibi
herhangi bir yeri kýrar, sakat býrakýrdý.
köpek saldýrtma: Tutuklu çýrýlçýplak soyulur,
kurt köpeði üzerine saldýrtýlýrdý. Köpeðin ilk
kaptýðý yer bacak arasý olurdu.
zincir: 20-25 metre uzunluðundaki zincirin
uçlarý iki tutuklunun boynuna baðlanýr, tutuklular
sýrt sýrta verdirilerek ters yönde hýzla itilir.
Tutuklu tek ayaðýndan zincire baðlanýr, bu zincir
yüksek bir yere asýlýr, tutuklu bayýlýncaya kadar
askýda kalýrdý.
germe: Tutuklunun bir bacaðý merdiven
kenarlýðýna baðlanýr, diðer bacaðý da açýk
býrakýlan koðuþun gözetleme deliðine baðlanýp
kapý kapatýlýr, tutuklunun bacaklarý koðuþ
kapýsýnýn eni kadar gerilir ve öyle kalýrdý.
Koþuþturulur, zincir tam gerilince, her iki tutuklu
da sýrtüstü yere düþerdi.
ayaktan asma/tepe: 50-60 kiþi
havalandýrmaya alýnýrdý. Gardiyan "tepe ol"
komutu verince tüm tutuklular üst üste bindikten
sonra, bir tutuklu da üst üste yatan tutuklularýn
üstüne çýkar, istiklal Marþý'nýn on kýtasý
okutulurdu.
kule: Havalandýrmaya çýkan tutuklular altý
kiþilik daire oluþtururlardý. Bunlarýn üzerine 34 kat olacak biçiminde tutuklular çýkarýldýktan
sonra, gardiyanýn "yýkýl" komutuyla kule
oluþturan tutuklular kendini yere býrakýr ve
böylece tutuklularýn deðiþik yerlerinde kýrýlma,
incinme ve çýkýk olurdu.
ranza altý: Gardiyanlar ellerinde kalaslarla
koðuþa girip, "ranza altý ol" komutunu verince,
koðuþta bulunan tutuklularýn hepsi ranzalarýn
altýna girerdi. Herhangi bir yerlerinin açýkta
kalmamasý gerekiyordu. Ranzalarýn altýna tüm
tutuklular sýðmadýðý için kiminin eli, kiminin
kolu dýþarýda kaldýðýndan, gardiyanlar ellerindeki
kalaslarla tutuklularýn dýþarýda kalan kýsýmlarýna
vurmaya baþlardý.
kantar: Tutuklular havalandýrmada
TAÞ
------>MERKEZ
Kýz Öðrenci
Yurdu
Erkek
Öðr.Yurdu
m2
2
617m
Hüseyin Sümen’in evi
m2
609
m2
610
634
638m2
587m2
2
626m
Þ
--BE
------<---
çýrýlçýplak soyundurulup tek sýra halinde dizilirler,
sýranýn ön tarafýnda duran tutuklu sýrt üstü
yatýrýlýrdý. Ýkinci tutuklu, yatan tutuklunun testis
ve erkeklik organlarýndan tutarak yukarý kaldýrýr,
tutuklunun kaç kilo geldiðini söylemesi istenirdi.
Tüm tutuklular birbirini tartana kadar bu iþlem
devam ederdi.
kervan: Havalandýrmada, tutuklular tek sýra
dizilir, her tutuklu önündeki tutuklunun sýrtýna
bindirilir, bacaklarý, altýndaki tutuklunun
boynundan aþaðýya sarkýtýlýr ve kulaklarýndan
tutmasý istenirdi. Gardiyanýn komutuyla
tutuklular yürümeye baþlar ve bu iþlem tutuklular
ayakta duramayacak duruma gelene kadar
sürerdi.
sehpa: Tutuklu gece koðuþtan alýnýp, koðuþ
koridorunda gardiyan ve subaylardan mizansen
olarak oluþturulan bir mahkemede sorgulanýrdý.
Mahkeme, tutukluyu idam cezasýna çarptýrýr,
ikinci katýn merdiven kenarlýðýna bir ip geçirilip,
ipin ucuna tutuklunun boyun kemiðini
kýrmayacak düzeyde kalýn bezden bir ilmik
takýlýr, tutuklunun boynu bu ilmiðe geçirilir ve
temsili infaz gerçekleþtirilirdi. Tutuklu tam
boðulacaðý sýrada ip açýlýrdý.
laðým suyuna sokma: Tecrit bölümünün alt
katýndaki bazý tuvaletlerin delikleri týkanýr.
Hücrelerin pisliði ve laðým sularý burada
biriktirilir, diz boyu kadar oluþturulan pisliðin
içine tutuklu atýlýr ve pislik yedirilirdi.
kitap okuma: Koðuþta bir tutuklunun eline
kitap verilir, tutukluya avazý çýktýðý kadar yüksek
sesle tek tek sözcükler okutulurken, diðer
tutuklular bu sözcükleri tekrarlarlardý. Sabahtan
akþama kadar yapýlan bu iþlem sýrasýnda,
tutuklular ayakta durmak zorundaydý.
marþ söyletme: Cezaevinde bulunan herkes
elli'yi aþkýn marþý ezberlemek zorundaydý. Bu
marþlar tutuklularýn ses telleri tahriþ oluncaya
kadar söyletilirdi.
öl dediðimde: Tutuklu havalandýrmanýn orta
yerine çýkarýlýr, hazýr ol durumuna geçirilirdi.
Gardiyanýn "öl" komutuyla tutuklu kaskatý,
eklemlerini kýrmadan yere düþürülürdü. Bu iþlem
gardiyanýn keyfine göre tekrarlanýrdý.
sigara içirme: Bunun çok çeþitli yöntemleri
vardý. En çok uygulananlarý þunlardý: Koðuþta
kalan tutuklularýn eline beþ adet sigara verilir,
sigaralarýn tümü yakýlarak devamlý aðzýnda
tutulurdu. Gardiyanýn "çek-býrak" komutuyla
sigaralar bitinceye kadar içirilir, sigaralar-filtreleri
dahil- tutuklulara yedirilirdi. Bu sýrada koðuþ
pencereleri kapatýlýr, havasýzlýk ve dumanla
boðulma ortamý yaratýlýrdý.
banyo: Tutuklular çýrýlçýplak soyundurulur
ve tek sýra halinde banyoya götürülürdü. Banyoda
sabun kullanýlmazdý. Hortumla tazyikli su
tutuklularýn üzerine fýþkýrtýlýrdý. Daha sonra
tutuklular koridora çýkarýlýr, "Yat-sürün"
komutuyla tutuklular yerlerde süründürülerek
koðuþlarýna götürülürdü.
sayým düzeni: Tutuklular günde en az beþ
Fýrýn
razisi
mpus A
site Ka
r
e
iv
n
Ü
643m2
te
rsi
ive
n
Ü
Þakir Þenol
Dedebað
Çok eskiden yoksulluk yüzünden çalýþmaya
giden ya da asker dönüþü köylüleriyle karþýlaþan
bir delikanlý; sohbetleri sýrasýnda, köyde geliþen
olaylarý ölenleri kalanlarý sorar. ‘Tuturuk’ lakaplý
mýymýntý, beceriksiz birisinin köye kâhya
olduðunu öðrenince; bir an duraksar ve : ‘Tuturuk
ta bizim köye kâhya olduysa ben o köye bir
daha gitmem arkadaþ’, der. Köye bir daha da
gitmez.
12 Eylül 1980’de bizim köye gitmeme
lüksümüz yoktu. Her türden haksýzlýða raðmen
yaþamak zorundaydýk. Niye yaþýyoruz diye
insanlarýn kendilerini sorguladýklarý da olmuþtu.
12 Eylül, 8. sýnýflara Ýnkýlâp Tarihi derslerinde
masum bir olaymýþ gibi yansýtýlýnca yeter artýk
dedi insanlar. Eðitim Sen sendikasý bakanlýðý
uyardý. Þimdi kitaplar tekrar toplatýlýyormuþ;
yeniden yazýlmak üzere.
Seksen sonrasý yetiþen hiçbir kuþaðýn
bilmediði 80 ihtilali ülkenin Anayasal düzenini
zorla ilga etti. Hem de Anayasal bir görevi
olduðunu hatýrlatarak. Anayasayý ihlal edip,
deðiþtirdi de iyi mi etti? YÖK’ünden; seçim
yasalarýna, siyasi parti yasalarýndan
Cumhurbaþkaný’nýn geniþ atama yetkilerine
kadar bir sürü ipe sapa gelmez anti demokratik
yasayý da hediye etti. Ondan sonra baþa gelenler
ise bu yasalarýn gölgesine sýðýnarak hükümet
ettiler sýkýlmadan. Ama bu yasalardan caný
yananlar bir türlü anlatamadýlar topluma
kendilerini. Velhasýl “Tuturuk kahya oldu”.
Eðer bu gün, Deniz Fenerleri’nden,
Diþlilerden, mahalle baskýsýndan, devletçi
laikliðin tehlikede olduðundan, ýlýmlý mýlýmlý
Ýslami tehlikelerden, Ergenekonlardan, ihale
yolsuzluklarýndan, iþçi ölümlerinden, süren
kardeþ kavgasýndan, taþeronlaþtýrmalardan,
yoksulluktan, kayýt dýþý ekonomiden, adaletin
yavaþlýðýndan, hayat pahalýlýðýndan, esnafýn
iflaslarýndan, muhalefetin zayýflýðýndan,
çiftçiliðin bitirildiðinden canýmýz yanýyorsa,
bütün sorumlusu 12 Eylül 1980 yasalarýdýr.
Okuyunca inanamayacaðýnýz aþaðýdaki
satýrlar bana bir arkadaþýmdan fowordlanmýþ.
Kendisine de bir baþkasý göndermiþ. Ýçinden
bazý bölümleri çýkarmak zorunda kaldým.
Ýnsanlýðýmdan utandým. Kendi insanýna bu
uygulamalarý reva görenler nasýl insaným diye
gezerler? Çocuklarýný, torunlarýný nasýl severler?
Nasýl ressamlýða, yazarlýða,yorumculuða
soyunurlar? Bu mudur memleket ve insan
sevgisi? Ýçleri elveriyorsa aþaðýda adý geçen
kitabý okuyup onun yorumunu ve resimlerini
yapsýnlar…Guantanamo Hapishanesi ve Irak’ta
ki Ebu Garip Cezaevleri’ne kadar benzediðini,
ibretle göreceksiniz.
“Gazeteci Oðuz Güven'in 78 kuþaðýný
anlattýðý "Zordur Zorda Gülmek" adlý kitabýnda
insanýn kanýný donduran iþkence yöntemleri
anlatýlýyor.
12 Eylül 1980 darbesinin öncesi ve
sonrasýnda "78 kuþaðý" diye adlandýrýlan
gençlerin yaþadýðý trajikomik gerçek öykülerin
yer aldýðý kitap yeni öykülerle geniþliyor.
3. Baskýsýný yine 12 Eylül'ün yýldönümünde
yapan kitapta, bu kez Diyarbakýr Cezaevi'nde
uygulanan iþkence yöntemleri de tüm
ayrýntýlarýyla anlatýlýyor. Ýþte, Diyarbakýr Cezaevi
Gerçeðiyle Yüzleþme Araþtýrma ve Adalet
Komisyonu raporundan akýllara durgunluk veren
iþkence yöntemleri:
falaka: Yaygýn ve sürekli uygulandý. Ayak
tabaný, ellerin içi gibi vücudun kaslý bölümlerine
kalas, cop, zincir, saz sapý, pik demir vb.
SATILIK ARSALAR
Çep: 0535 764 26 72
Tel: 0384 441 32 65
SATILIK EV
TOKÝ I. Etap
C Blok zeminde
3no’lu daire satýlýktýr.
Müracat:
0 384 441 27 86
0 545 626 37 62
Nuri ÖZKAN
kez sayýlýrdý. Her sayýmdan önce, tutuklular
sayým düzenine geçer, sayým talimi yaptýrýlýr,
yüksek sesle tekmil verilir, rahat-hazýr ol ile,
çöker kalkarlardý.
gece nöbeti: Geceleri her koðuþta mevcuda
göre 2-7 kiþiye kadar tutukluya sýrayla nöbet
tutturulurdu. Nöbet sýrasýnda devriye gezen
gardiyanlar, koðuþun mazgal deliðini açar,
nöbetçi tutuklunun mazgaldan dýþarý elini
uzatmasýný ister, tutuklunun ellerine cop veya
kalasla istediði kadar vururdu.
lokomotif: Tutuklular havalandýrmaya
çýkarýlýr, Ýki kiþi çýrýlçýplak soyundurulur,
bunlardan birisi domalýp iki eliyle diz kapaklarýný
tutar, diðeri de arkadan bunu kucaklardý.
Gardiyanýn "uygun adým marþ" demesiyle her
iki tutuklu havalandýrmada dolaþýrlar, diðer
tutuklular zorunlu olarak bunlarý izlerdi.
pislik yedirme: Her havalandýrmanýn
ortasýnda bir laðým çukuru vardý. Laðým sularý
ve insan pislikleri burada toplanýrdý. Tutuklulara
bu çukurdan avuç avuç pislik alýp yemeleri
istenirdi.
iþeme: Havalandýrmada bir tutuklunun yere
yatmasý istenir, diðer tutuklulara, yerde yatan
tutuklunun yüzüne iþemesi istenirdi..
hastane: Hastanede de cezaevindeki kurallar
geçerliydi. Hasta, tuvalete götürülmez, yatakta
da hazýr ol vaziyetinde yatardý.
verem: Veremlilerle, saðlam tutuklular
birbirinden tecrit edilmez, ayný kapta yemek
zorunda býrakýlýrdý. Ayný battaniyenin altýnda
yatýrýlýrlardý. Veremlilerin balgamlarý tahlil
yapýlacak bahanesiyle toplanýr, karavanadaki
yemeklere karýþtýrýlýr ve bu yemekler tüm
tutuklulara yedirilirdi.
ayakta bekletme: Bu yöntem cezaevinde
her gün geçerliydi. Sabah saat 05'den akþam 1719'a kadar tutuklularýn oturmasý yasaktý.
konuþma yasaðý: Koðuþ içindeki iki kiþinin
birbiriyle konuþmasý, tutuklunun gülmesi ve
düþünür gibi görünmesi yasaktý. Böyle bir suçu
iþleyen tutuklulara yukarýdaki iþkence yöntemleri
uygulanýrdý.
gece baskýný: Nöbetçi subay ve gardiyanlar,
gece geç saatte tutuklularýn koðuþuna girerek,
uyku sýrasýnda tutuklulara cop veya kalaslarla
dayak atarlardý.
avukat-ziyaret dayaðý: Avukat görüþmesine
ve diðer görüþmelere gidip gelirken tutuklulara
dayak atýlýrdý. Görüþlerde hiçbir þey
konuþulmamasý tembih edilirdi. Tutuklular
avukatlarýyla savunma konusunda görüþ
alýþveriþinde bulunamazlardý.
mahkeme dayaðý: Tutuklular mahkemeye
götürülürken cenaze arabasýna bindirilirlerdi.
Elleri arkadan kelepçeli olurdu. Cenaze arabasýna
binerken ve çýkarken gardiyanlar tarafýndan
dövülürlerdi.”
GEREKLÝ TELEFONLAR
Kaymakam
Kaymakamlýk Yazý Ýþ.
Sos. Yar. ve Day.
Özel Ýdare
Nüfus
Belediye Baþkanlýðý
Milli Eðitim Müd.
Halk Eðitim Müd.
Askerlik Þubesi
Kapalý Spor Salonu
Devlet Hastanesi
Ýlçe Saðlýk Grup Bþk.
Tapu Sicil
C.Savcýlýðý
Adliye
Adliye
Kütüphane
H.B.V Kültür Merkezi
Müze
Turizm Danýþma
Emniyet Amirliði
Karakol Amirliði
Jandarma
Ýlçe Tarým
Lise
Kýz Meslek Lisesi
Mal Müdürlüðü
Kadastro
Karaburna Belediye
Kýzýlaðýl Belediye
PTT.
T.M.O.
Türkiye Ýþ Bankasý
Ziraat Bankasý
Þoförler Cemiyeti
Esnaf Odasý
Tarým Kredi Koop.
TEDAÞ
Çiftci M.K.Baþkanlýðý
Rýfat Kartal Huzurevi
Sulucakarahöyük Gzts
Taþýyýcýlar koop
Nevþehir Seyahat
Þanal
Seyahat
Mermerler Seyehat
Dergah Taksi Duraðý
Terminal Taksi
441 30 09
441 34 10
441 39 77
441 31 01
441 31 02
441 37 44
441 30 16
441 30 48
441 30 10
441 35 20
441 30 15
441 36 32
441 32 49
441 35 38
441 35 38
441 30 18
441 30 19
441 33 94
441 30 22
441 36 87
441 26 97
441 36 66
441 38 08
441 30 20
441 37 74
441 31 08
441 30 56
441 35 37
453 51 30
455 61 29
441 35 55
441 30 11
441 35 07
441 33 26
441 30 74
441 37 42
441 32 76
441 31 42
441 36 80
4413338
441 39 47
441 20 06
441 30 43
441 33 59
441 21 73
441 25 25
441 27 97
3 Ekim 2008 Cuma
Cem Göçer
Ergenekon iddianamasi açýklandýðý
günden beri tartýþýlýyor. Gariptir, bu
hükümetin bakanlarý daha önce devlet
görevlileri yargýlanýrken kimseyi
konuþturmaz, soran gazetecileri de “olay
yargýya intikal etmiþtir, yorum yapmak
doðru deðil” diye azarlarlardý. Ama bu kez
yasadýþý olduðu halde daha sanýklar
mahkemeye çýkmadan 2500 sayfalýk
iddianame internet üzerinden basýna daðýtýldý
ve günlerdir televizyonlarda, gazetelerde
tartýþýlýyor. Þimdiye kadar hiçbir yetkilinin
“mahkemeyi etkilemeyin, olay yargýya
intikal etti, yorum yapmayýn'a deðindiðini
de görmedik. Aksine özellikle hükümete
yakýn kanallar her gün bir Ergenekon
bombasý patlatýyor, ortaya yeni belgeler,
iliþkiler, istihbarat raporlarý döküyor. ..
(Geçtiðimiz günlerde bu kadarý yeter deyip
yayýn yasaðý getirdiler!)
Ýþ iyice çýðrýndan çýktý, Ergenekon
iddianamesine girmeyen kalmamýþ! Hatta
bir gazetenin haberine göre, vatandaþ
internette dostunun, düþmanýnýn ismini girip
iddianamenin neresinde geçiyor diye
bakýyormuþ! .. Ama ilginçtir, iddianamede;
“Ergenekon terör örgütünün MÝT, TSK ve
Emniyet Teþkilatýyla ilgisi olmadýðý ...” altý
çizilerek, önemle belirtilmiþ! Yani herkes
var, onlar yokmuþ! Ýlginç deðil mi?
Daha ilginci, “Kontrgerillayý deþifre ettiði
savunulan bu indianamede örneðin
NATO'nun, ABD'nin, CIA'nýn bu iþlerle
ilgisine dair de hiçbirþey olmamasý! Oysa
AB Ülkelerinde deþifre edilen kontrgerilla
Ergenekon’dan çýkýþ var mý?
örgütlerinin NATO çevresinde koministlere
karþý kurulduðu açýklanmýþtý.
Bunlara yer verilmezken devrimcilerin,
yurtseverlein, demokratik kurumlarýn,
muhalif aydýnlarýn yýllardýn mücadele ettiði,
savaþtýðý çetelerle birlikte anýlmasý, beraber
çalýþýyormuþ gibi gösterilmesi ise asýl niyeti
ortaya koyuyor. At izi ile it izi birbirine
karýþtýrýlýp kontrgerillanýn kanlý tarihi
üzerinden devrimciler ve devrimci mücadele
mahkum edilmeye çalýþþýlýyor. 12 Eylül
yýllarýnda “sað terör-sol terör” yaklaþýmýyla
baþlatýlan aynýlaþtýrma çabasý bugün hala
sinsice sürdürülüyor. Doðrudan denmiyor
da ortaya sahte belgeler, iftiralar, uydurma
senaryolar dökülüyor. Bakýn diyorlar, hepsi
Ergenekon'un içinde, hepsi ayný!
Tabi bunu hiç utanýp sýkýlmadan açýktan
küfrederek söyleyenler de Taraf gazetesinde
çýkan bazý yazýlarda devrimcilere “faþistýrkçý-milliyetçi” diyen densizler de çýktý.
Denizlerin anti – emperyalisliði ile çatýlarýn
“milliyetçi” diyen densizler de çýktý.
Denizlerin anti-emperyalistliði ile çatlýlarýn
“milliyetçiliði”ni ayný kefeye koymaya
kalktýlar. Hatta traji-komik bir þekilde,
Alparslan TÜRKEÞ için “SSCB'den gelecek
kominizm tehlikesi olmasaydý, Fidel Castro
gibi bir lider olurdu” þeklinde akla ziyan
þeyler yazýldý, çizildi. Bugün ayný gazetenin
Ergenekon iddianamesi çýðýrtkanlýðýnda da
herkesten çok sesinin çýkmasý tabi ki tesadüf
deðil”
Bir baþka örnek; Medyatik “Alevi
dedesi” izzettin Doðan'ýn bir gazetedeki
röportajýnda; “Nazým Hikmete yapýlanlar,
Fethullah Hoca'ya yapýlmamalý.” demesine
ne buyrulur?! Amerika'dan yeþil kart
alabilmek için Paul Hanze gibi CIA
þeflerinden aldýðý referans yazýlarýyla
baþvuru yapan bir amerikan islamcýsýnýn
Nazým Hikmet'le düþmanlýktan baþka ne
ilgisi olabilir?
Öyle bir bilinç bulanýklýðý yaratýlýyor ki,
sanki bir tarafta kontrgerilla çeteleri,
darbeciler, diðer tarafta demokratlar,
özgürlükten, hukuktan yana olanlar, karþý
karþýya gelmiþ çatýþýyor! Üstelik bu
çatýþmada halký da saf tutmaya çaðýrýyorlar!
.. Demegojilerini, propagandalarýný, þovlarýný
bir tarafa býrakýrsak açýkça görülecektir ki,
bu çatýþmada da her iki taraftan en çok
dayaðý yiyen yine devrimciler olmaktadýr.
Yine Deniz Gezmiþ'ler, Nazým Hikmetler
hakarete uðruyor! Yine devrimci demokrat
örgütler kurum ve kuruluþlar iftiraya,
saldýrýya uðruyor!
Egemenler arasýndaki bu çýkar
çatýþmasýnda taraf olmak, onlarýn çýkarlarýnýn
oyuncaðý olmak demektir. “Darbeye
karþýyým”, “Kontragerillaya karþýyým” gibi
düþüncelerle taraflardan birine yedeklenmek
sadece kontrgerillanýn kan tazelemesine
yarayacaktýr. Bu güne kadarki kanlý sicilini,
üç-beþ teþhir olmuþ katilin üstüne yýkarak
yeni çatlýlarýn önüne beyaz bir sayfa
açmasýna yarayacaktýr. Ve iddianamemahkeme .... vb. Diyerek geçmiþe bir sünger
çekip açtýklarý beyaz sayfalarý yine Maraþlar,
Sivaslar, Gazilerle dolduracaklarýndan
þüpheniz olmasýn!
Darbeye karþý 70 milyon adým
koalisyonu gibi giriþimler sonuçta
hükümetin ekmeðine yað sürüyor. Ýstanbulda
yaptýklarý yürüyüþte Zeynep Tanbay'ýn
yaptýðý konuþma “Demokrasiyi savunmak”
adýna nasýl bir bilinç bulanýklýðý, kafa
karýþýklýðý yarattýðýný da gösteriyor. “Bizler
ayný cümleler ile aþaðýlandýk, ayný kiþiler
tarafýndan küçümsendik, ayný darbelerde
hayatlarýmýzý geleceðimizi kaybettik. “ (21
Haziran 08/BÝRGÜN)
Öyle mi gerçekten? Kanlý pazarda mý?
Karþý pazarda mý? Maraþta mý? Sivasta mý?
19 Aralýkta mý? 1 Mayýsta mý? Ne zaman,
nerede yaþamýþýz ayný acýlarý?!!!
Darbe karþýtlýðýnýn ülkemizdeki, yönetim
þeklini, emperyalizme baðýmlýlýðýný,
darbelerin kime karþý kimlerle, nasýl
yapýldýðýný, ... ve daha sýralanabilecek en
temel gerçekleri bulundurmaktan,
perdelemekten baþka hiçbir anlamý,
misyonu, etkisi yok maalesef! ... Devrimciler
yýllardýr 12 Eylül'ün anayasasýyla, tüm
kurum ve kuruluþlayýyla yürürlükte
olduðunu yazdý, çizdi. Ve zaman nasýl
demokrasiye geçtik ki, þimdi birileri “aman
darbe olmasýn da ne olursa olsun” diye
ortalýðý velveleye veriyor!
Kýsacasý AB'cilerin peþine düþerek,
kapkara bir ampülün ýþýðýna güvenerek bu
Ergenekon'dan çýkamayýz. Kontrgerilla
gerçeði öyle üçbeþ kiþi deðil en alttan, en
üste kadar tüm kurum – kuruluþlarýyla bir
dað gibi karþýmýza dikilmiþ duruyor.
Ergenekon'dan çýkmak için bu daðý tümden
eritmekten baþka çaremiz yok! Bize daðlarý
tutuþturacak bir ateþ gerek!
3 Ekim 2008 Cuma
H.Burak Öz
Madam George Sand
Asýl adý Aurore Dupin olan Sand yaþadýðý
dönemde; yani 19.uncu yüzyýlda kadýnlarýn
yazarlýk yapmasýna pek hoþ
bakýlmadýðýndan, bir erkek ismi olan "
George Sand" takma ismini kullandý.
Bu isim sevgililerinden J. Sandeau'dan
esinlenerek buldu
Kadýnlarýn önlerine konulan engeller
konu olduðunda, genelde Avrupa dýþýndaki
toplumlar akla gelir. Oysa ki 19’uncu
yüzyýlda dahi kadýnlarýn yazar olmasýna hoþ
bakýlmýyordu Avrupa’da. Sizlere 19’uncu
yüzyýlda yazabilmek için büyük mücadeleler
vermiþ bir kadýndan bahsetmek istiyoruz.
Bugünkü kadýn yazarlarýn öncüsü
sayýlabilecek bir isimden Aurore Dupin,
namý deðer George Sand’ý sizlere tanýtmak
istiyoruz.
Madam Dupin enteresan bir kadýn adýný
deðiþtirip bir erkek adý George Sand’ý
almakla kalmayýp smokinle dolaþýp,
aðzýndan sigarasýný düþürmeyen erkek
kýlýðýnda dolaþmayý da seven bir kadýn.
Ancak öyle bir kadýn ki yazarlýðýnýn yaný
sýra ona aþýk olan ünlü erkeklerin genç yaþta
hayata veda etmesiyle ün salmýþ olanda bir
kadýn. Onun genç yaþta ölen âþýklarýndan
biri, televizyon izleyen hemen hemen
herkesin bildiði ünlü cenaze marþýnýn
bestekârý Fryderik Franciszek
Chopin(Þopen). 39 yaþýnda acýlar içinde
hayata veda etti. Bir diðer âþýðý ise kimilerine
göre en hüzünlü þiirlerin þairi Alfred de
Musset’dir. O’da 3 senelik George Sand ile
olan beraberliðinden sonra, genç
denilebilecek bir yaþta 47 yaþýnda gözlerini
yummuþtur hayata.
Aurore Dupin olan Sand yaþadýðý
dönemde; yani 19’uncu yüzyýlda kadýnlarýn
yazarlýk yapmasýna pek hoþ
bakýlmadýðýndan, bir erkek ismi olan
“George Sand” takma ismini kullanmýþtýr.
Bu ismi sevgililerinden J. Sandeau’dan
esinlenerek bulmuþtur. Sand çaðdaþý birçok
aydýnla da arkadaþlýk etmiþtir. Bunlardan,
Madam Bowary’nin ünlü yazarý Flaubert
ve Vadideki Zambak’ýn ölümsüz yazarý
Balzac ilk sýrada gelir. Fýrtýnalý yaþantýsý
nedeniyle bir çok insan tarafýndan eleþtirilen
Sand, Baudelaire tarafýndan aptal bir kadýn
olarak görülürken, Flaubert tarafýndan iyi
bir dost Turginyev tarafýndan ise “müthiþ
bir kadýn olarak” tanýmlanmýþtýr. Yaþamý
aþk ve yazmak ile geçen Sand, 50’yi aþkýn
roman, 20’yi aþkýn oyun yazmýþtýr. Baþlýca
eserleri þunlardýr: Ýndiana, Lelia, Büyük
Annemin Masallarý, Þeytan Havuzu,
Villemar Markisi’dir. Ayrýca yazarýn Gustave
Flaubert’le olan 422 mektuptan oluþan
yazýþmasý da kitap haline getirilmiþtir. Bu
eser büyük deðiþimlerin yaþandýðý 19’uncu
yüzyýlýn büyük bölümüne iki yazarýn
gözünden ýþýk tutmaktadýr.
George Sand’ýn renkli hayatý beyaz
perdenin de ilgisini çekti. Yönetmenliðini
Diane Kurys"un üstlendiði 1999 Macar
yapýmý, Les Enfants Du Siecle ( Türkçe adý,
Aþkýn Büyüsü) adlý filmde yazarýn evli iken
kendisinden altý yaþ küçük olan þair Alfred
de Mussed ile yaþadýðý üç senelik yasak
iliþki anlatýlýr. Bu film daha sonralarý yazar
Olivier Rousseau tarafýndan kitaplaþtýrýldý
ve Can Yayýnlarý tarafýndan “Aþkýn Büyüsü”
adýyla Türkçeye aktarýldý.
George Sand’ýn hayatý
1804’te Paris’te doðdu. Ýtalya ordusunda
subay olan babasýnýn 1808’de görevi
dolayýsýyla Madrid’e gitmesiyle 1812’ye
kadar bu þehirde kalýr. Babasýnýn ani
ölümüyle birlikte Mayýs 1812’den itibaren
büyükannesi ile yaþamaya baþlayan Sand
burada gramer, Latince ve bilim öðrenimi
görürken ayný zamanda müzik eðitimi de
alýr. Ocak 1818’de Paris’teki Ýngiliz Dame
Agustine Manastýrý’na girmesiyle Sand’ýn
hayatýnda mistik bir süreç baþlar.
"Beni çok tuhaf buluyorlardý," diye
tanýmlar kendisini, daha sonra genç kýzlýk
yýllarýný anlatýrken. "Körpe kemiklerim
sertleþmiþti. Ýradem, bedensel yorgunluðu
yenme gücüne eriþmiþti. Ne aptalca bir
temizlik tutkusu, ne de tüm erkeklerin
hoþuna gitme arzusu egemendi mantýðýma."
Paris"in güneyinde, Berry"deki Nohant
çiftliðinde, büyükannesinin yanýnda yaþayan
16 yaþýndaki Aurora"nýn, öyle "tuhaf"
geliþmesi nedensiz deðildir.
Büyükannesinin ölmesiyle birlikte yazar
kendini büyük bir boþlukta bulur ve annenin
hegemonyasýndan da kurtulmak amacýyla
bir imparatorluk baronunun oðlu olan subay
Casimir Dudevant’la evlenir. Artýk can
sýkýntýsýnýn sýk sýk yer deðiþtirdiði,
mutluluðun sorgulandýðý, mutsuzluðunsa
kâðýtlara teslim edildiði yeni bir süreç
baþlamýþtýr:
"Kalbim bana adalet duygusu ve cesaret
veriyorsa, önyargýlara aldýrmam bile." Ve:
"Dünya ile ilgim zaten çok az." Evet,
yazmaya baþlamýþtýr. Ýlk taslaklarý yastýðýnýn
altýnda saklar. 17 yaþýndadýr þunlarý
yazdýðýnda: "Ahlaki konularda adaletin
cinsiyeti olmaz. Erkektir veya kadýndýr,
Tanrý nasýl istemiþse; fakat O"nun yasasý
hep aynýdýr. Ýster bir çocuðun annesi olsun,
ister bir ordunun generali; insanýn vicdaný
tek yargý organý olduðu için, eðer istersem,
ihtiyatý elden býrakýp tüm azarlarý ve
koðuþturmalarý göze almak pahasýna
tehlikeli ve güç görevleri üstlenebilecek
yeteneðim var."
chez M. Blaise-1829... 1831 yýlý Sand’ýn
edebiyat yaþamýna artýk iyiden iyiye atýldýðý
yýllardýr. Paris’tedir ve daha þimdiden
Balzac, Latouche, Felix Pia gibi birçok
yazarla iliþki kurmuþtur.
Paris, 1831: Dokuz yýllýk bunaltýcý
evlilikten sonra Aurora yeniden kendini
bulur. Kendi diktiði erkek giysileri, saðlam,
demir ökçeli çizmeleri ile kenti bir ucundan
ötekine dolaþýr: "Kendimi bir dünya seyahati
yapabilecek kadar güçlü hissediyordum.
Giysimin þimdi korunacak hiçbir þeyi
kalmamýþtý; her havada ve günün her
saatinde dýþarý çýkabiliyordum... Basitliðiyle
her türlü þüpheyi uzaklaþtýran giysimi çok
büyük bir güvenle taþýdýðým için ne kendim
ne de giysim dikkat çekiyordu."
Aurora Dudevant -hâlâ bu adý
taþýmaktadýr- Paris"te bir çatý katýnda genç
yazar Jules Sandeau ile birlikte
yaþamaktadýr. Ýkisi birlikte daha sonra J.
Sand imzasý ile yayýnlanacak olan -Rose et
Balance- adlý kitabýn yazýmýnda çalýþýrlar.
Günün birinde kayýnvalidesi Aurora"yý
ziyarete gelir ve aralarýnda þu konuþma
geçer: Madam Dudevant:
- Kitap yayýnlama niyetinde olduðunuz
doðru mu?
- Evet, Madam.
- Ah, çok tuhaf bir düþünce bu.
- Evet, Madam.
- Peki. Güzel hoþ da, umarým taþýdýðým
adý basýlmýþ kitap kapaklarýna koymazsýnýz!
- Aaa! Tabii ki hayýr Madam, hiç
endiþelenmeyin.
Dudevant adýný bir kitap kapaðýnda
okumak zorunda býrakmaz kayýnvalidesini.
1831 Aralýk sonunda Pembe ve Beyaz
adýndaki romaný yayýnlanýr. Bu romanda
imza J.Sand’a aittir (bu mahlas, sevgilisi
olan Jules Sandeau’dan gelir.) Ve ertesi yýl,
G.Sand imzasýyla büyük ilgi uyandýran
"Indiana" ve "Valentine" adlý iki romaný
yayýmlanýr.
Kuzeybatý Fransa"nýn soylularýndan
romancý Mösyö de Keratry"yi ziyaret eder.
"Açýk konuþacaðým," diye selamlar adam
Aurora"yý, "Bir kadýn yazmamalý... Beni
dinleyin: Kitap yapmayýn. Çocuk yapýn!"
Bu sözler üzerine Aurora yüksek sesle
gülerek þu yanýtý verir: "Ama rica ederim
Beyefendi, bu reçeteyi siz kendinize
uygulayýn."
1833’ten 1835’e kadar çaðýn en büyük
þairlerinden Alfred De Musset ile bir iliþki
yaþar. 1838’e kadar olan süreçte Sand birçok
roman yazar. Kýsa süren iliþkiler ve bunlarýn
getirdiði açmazlar, onu kýsa süreli de olsa
insancýl (!), biraz da yavan bir mistisizme
yönlendirir. Bu dönemde en uzun iliþkisini
yaþayacaðý Chopin ile tanýþýr. Nohant-Paris
arasýnda yazmaya devam eder. Daha çok
sosyalist eðilimli olan bu yeni romanlar pek
hoþ karþýlanmaz. Biraz da bu durumun
getirdiði farklý bir duyarlýlýkla kýr romanlarý
yazmaya baþlar. Bu dönemin en önemli
romaný: "Þeytanlý Göl"dür. 1848’de baþlayan
ihtilalle birlikte Sand, politik hayata karýþma
arzusuyla kendini tekrar Paris’te bulur. Kýsa
süreli bazý siyasal çalýþmalardan sonra
1849’da bir daha dönmeme kararý üzerine
Nohant’a gider ve politik hayattan kendini
soyutlayarak daha çok tiyatro eserlerine
yönelir. Bu alandaki önemli eserleri,
"Claudie", "Mauprat", "Flaminio" ve "Maitre
Fauilla"dýr. Nihayetinde sade ve sakin bir
yaþamýn içindedir artýk. 1856’dan itibaren
Nohant’ta yazarak, botaniðe merak sararak
ve tiyatro düzenleyerek vaktini geçirir. Bu
sakin yaþam içinde hayatýna tesadüf eden
en önemli olay, 1857’de Flaubert’le
tanýþmasýdýr. Sand, ölümüne kadar kâh aþk
romaný kâh kýr romanlarý yazmýþ, geriye
onlarca iliþki, yüzlerce yapýt ve sonuçsuz
kalan Tanrý arayýþýný býrakmýþtýr.. George
Sand 72 yaþýnda ölür ve Nohant"a, genç kýz
olarak baskýsýz ve uzlaþmasýz, "tuhaf biri
olarak büyüdüðü yere gömülür. Cenaze
törenine Gustave Flaubert, Ernest Renan,
Alexandre Dumas gibi Fransa"nýn ünlü
yazarlarý gelir. Mezarý baþýndaki görkemli
anma konuþmasýný Victor Hugo kaleme
almýþtýr.
George Sand"ýn son yýllarýnda onunla
mektuplaþan ve düþünce alýþveriþinde
bulunan Gustave Flaubert, Sand"a karþý âdil
olmaya çalýþan nadir kiþilerden biridir. Rus
yazar Ivan Turgenyev"e 1876 Haziran"ýnda
þöyle yazar: "Gömüldüðünde bir çocuk gibi
aðladým. Bu çok deðerli insanýn içinde ne
denli müthiþ bir kadýnlýk duygusu; ve bu
dehanýn içinde ne müthiþ bir þefkat olduðunu
bilmek için onu benim tanýdýðým gibi
tanýmak gerekir.
Birgün
3 Ekim 2008 Cuma
Kapadokya'da bir heykeltýraþ Kýrþehir'de sondaj çalýþmasý
Sulucakarahöyük: KIRÞEHÝR
KÖYDES Projesi kapsamýnda köylerin
içme suyu ihtiyacýný karþýlamak üzere
baþlatýlan sondaj çalýþmasý devam ediyor.
Ýl Özel Ýdaresi kaynaklarýyla baþlatýlan
çalýþmalar hakkýnda bilgiler veren Ýl Genel
Meclisi Baþkaný Salih Çetinkaya, KÖYDES
kapsamýnda baþlatýlan sondaj çalýþmalarýnýn
aralýksýz devam ettiðini söyledi.
Çetinkaya, “Merkeze baðlý Homurlu
Beþler ve Taburoðlu köylerinin sondaj
çalýþmalarý, Ecikaðýl köyünün ise boru
Sulucakarahöyük: KAPADOKYA
Andrew Rogers çantasý sýrtýnda, yan
yana koyacaðý taþlarý hayalinde bir ülkeden
diðerine koþuyor.
Uzaydan görülebilen dev heykellerini
yaptýðý yerlerden biri de Kapadokya’ydý.
Rogers buradan öyle etkilenmiþ ki 5 heykel
daha yapmayý planlýyor.
Andrew Rogers, Avustralyalý bir
heykeltýraþ. 1980’li yýllarda baþarýlý bir
finans uzmaný iken her þeyi yüzüstü býrakýp
sanata yönelmiþ.
Aynen ünlü Fransýz ressam Gauguin gibi
sanatýnýn peþinde yollara düþmüþ.
Rogers’ýn 1990’lý yýllarýn sonunda
giriþtiði ve tüm kýtalara yaydýðý dev
projesinin adý "Hayatýn Ritimleri".
Þimdiye kadar Þili, Bolivya, Sri Lanka,
Avustralya, Ýzlanda, Ýsrail, Çin ve
Türkiye’de taþ ve kayalardan yaptýðý devasa
heykelleri uzaydan da görmek mümkün.
Projenin ana felsefesi þu: Hayatýn özü
ayný ama ritimleri ayrý.
Tarihten günümüze uzanan farklý
ritimleri, yaþamlarý ve sembolleri geleceðe
taþýmanýn en iyi yolu "anýtsal bir zincirle"
dünyaya kalýcý iz býrakmak deðil mi?
Dolayýsýyla Rogers’ýn, çoðunlukla
çöllerde, daðlarda, çorak alanlarda
gerçekleþtirdiði projelerinde daima "Hayatýn
Ritimleri" adýný verdiði heykeli var.
Bu devasa heykel kýtalarý, insanlarý
birbirine baðlayan bir sembol.
Bunun yaný sýra, ayný mekanda yerel
halkýn seçtiði bir figürün heykeli yapýlýyor.
HAYATIN RÝTÝMLERÝ VE AT
Kapadokya’da örneðin, "Hayatýn
Ritimleri"nin yaný sýra bir at figürü seçilmiþ.
Kapadokya üzerinde yapýlan balon
uçuþlarýnýn güzergáhý bile bu müthiþ
etkileyici heykelleri görmek için
deðiþtirilmiþ.
Andrew Rogers geçenlerde
Ýstanbul’daydý.
Garanti Bankasý’nýn yeni binasý için
ýsmarladýðý "Hayatýn Ritimleri" heykelinin
bronz versiyonunu teslim etmek için
gelmiþti.
Bu arada söylemeyi unuttum.
Sanatçýnýn bronz heykelleri dünyanýn
önde gelen þehirlerini de süslüyor.
Sanata verdiði önemi daima takdir
ettiðim Garanti Bankasý da böylelikle
Rogers’ýn bir heykelini Ýstanbul’a armaan
etmiþ oluyor.
Avustralyalý heykeltýraþ ile
konuþtuklarýmýza dönersek.
Kapadokya’yý görüp etkilenmeyen var
mý acaba?
Rogers öylesine etkilenmiþ ki, orada beþ
heykel daha yapmayý planlýyor.
Kapadokya’da çekmiþ olduðu
fotoðraflarý gösteriyor.
Erkek, kadýn, çoluk çocuk herkes ya taþ
topluyor ya taþlarý diziyor.
Projesinde 250 ila 300 kiþi çalýþmýþ.
Çalýþmalarla birlikte köylerde su sorunun
en az seviyeye indirileceðini söyleyen
Çetinkaya, köylerde su, yol ve alt yapý
çalýþmalarýna önem verdiklerini de sözlerine
ekledi.
Kent haber
Patates sökerek çeyiz hazýrlýyorlar
Kaymaklý beldesi ve Derinkuyu ilçesinde
patates tarlalarý genç kýzlara ve kadýnlara
istihdam kaynaðý oluþturuyor.
Yýlýn 8 ayý patates tarlalarýnda çalýþarak
patates söken genç kýzlar ve kadýnlar bu
iþten günde 20 YTL para kazanýyor. Bir
patates tarlasýnda ortalama 12 genç kýz veya
kadýn çalýþýyor. Bir kiþi günde yaklaþýk 2 –
3 ton patates söküyor. Günlük topladýklarý
patates hasýlatý ise yaklaþýk 30 ton.
PROJENÝN FÝNANSÖRÜ KÝM?
Þimdiye kadar altý kýtada 5 bin kiþiyi
istihdam etmiþ projelerinde.
Çin’de yaptýðý çalýþmanýn görüntüleri
etkileyici.
Elden ele taþlarý geçirmekte olan Çinli
iþçilerin tümü yeþil üniformalý, küçük çaplý
bir ordu gibi.
Andrew Rogers, gittiði her yerde yerel
halkla çalýþýyor ama daima beraberinde
mimar ve mühendislerin olduðu 12 kiþilik
ekibi de var.
Peki bu devasa projenin finansörü kim?
"Avustralya Hükümeti ve baþta
Avustralyalý sponsorlar olmak üzere baþka
ülkelerden de sponsorlarla yürüyor bu proje"
diyor.
Avustralya’ya iki kere gitmiþtim.
Kendimi bu güzel kýtada nedense
dünyayla baðlantým kopmuþ gibi
hissetmiþtim.
Avrupa, ABD gibi deðil bambaþka bir
duygu Avustralya’da olmak.
Belki diyorum Avustralyalýlar, dünyayla
baðlarýný güçlendirmek için böylesine bir
projeye gönüllü katýlmýþlardýr.
Geleceðe kalýcý bir iz býrakmak pek
çoðuna da cazip gelmiþtir.
Bu arada Andrew Rogers önümüzdeki
aylarda Bergama’da benzer bir projeye
giriþiyor.
Bergama’daki akropolün yanýndaki iki
tepeciðin birine "Hayatýn Ritimleri"ni,
diðerine ise Tanrýça Nike’yi konduracak.
Sýrada Hindistan, Ýngiltere, ABD var.
Andrew Rogers çantasý sýrtýnda, yan
yana koyacaðý taþlarý hayalinde bir ülkeden
diðerine koþuyor.
Hürriyet
deðiþimi gerçekleþti. Akçakent ilçemize
baðlý Ödemiþli köyüne ilave sondaj yapýlarak
yetersiz olan suyun artýþý saðlanýrken,
Avanoðlu Çökelek mahallesinde yapýlan
sondaj çalýþmalarý devam etmekte. Akpýnar
ilçesine baðlý Aliþar köyünde ENH hattý
yenileme çalýþmalarý ve Pekmezci köyünün
sondaj çalýþmalarý da devam ediyor. Kaman
ilçesinde de Karahabalý köyünün ENH
çalýþmalarý devam ediyor" dedi.
Sulucakarahöyük: NEVÞEHÝR
Türkiye’nin patates ambarý olarak
bilinen Nevþehir’de patates hem çiftçiye
kazandýrýyor hem de yöredeki genç kýz ve
kadýnlara istihdam yaratýyor. Yöredeki genç
kýzlar ve kadýnlar patates sökerek günde 20
YTL kazanýyor.
Türkiye’de üretilen yaklaþýk 6 milyon
ton patatesin yüzde 65’inin üretildiði
Nevþehir’de genç kýzlar patates sökerek
çeyizlerini hazýrlarken, yöre kadýný da aile
ekonomisine katkýda bulunuyor. En çok
patates üretiminin yapýldýðý merkeze baðlý
Yýlda yaklaþýk 1 – 1,5 ton patatesi
üretiminin yapýldýðý Nevþehir’de patates
toplayarak çeyiz parasý kazanan genç kýzlar
ve aile bütçelerine katkýda bulunan yöre
kadýnlarý yýlda 8 ay çalýþtýklarýný 4 ay ise
çalýþamadýklarýný söyledi.
Evin erkeklerinin patates sökme ve
toplama iþini yapmayýp, bu iþin yörede kadýn
iþi olarak bilinmeye baþlandýðýný belirten
genç kýz ve kadýnlar, “Eylül ve Nisan aylarý
arasýnda her zaman patates ile ilgili yapýlacak
iþ oluyor. Bu aylar arasý hasat dönemi olduðu
için iþsiz kalmýyor patates söküp toplayarak
para kazanýyoruz. Ancak yýlýn 4 ayý ise boþ
duruyoruz. Çünkü o dönemler hasat önemi
olmadýðý için yapýlacak iþ de olmuyor.
Yaptýðýmýz iþten memnunuz. Yaz sýcaðýnda
biraz zorlansak da yinede iþi aksatmýyoruz.
Günde bir tarlada yaklaþýk 10 – 12 kiþi
çalýþýp, ortalama 30 ton patates söküyoruz.”
diye konuþtular.
Kent Haber
SATILIK EV
TOKÝ konutlarýnda bulunan
1’ci etap, 1’ci blokta 23 no’lu
ev satýlýktýr.
Müracat:
Hikmet Bozdað
Tel: 0 543 590 80 81
Aleviyol
7
3 Ekim 2008 Cuma
Halka, AKP’den acý bayram’þekerleri’ Kýlýçdaroðlu'nun internet sitesini çökerttiler
Elektrik Mühendisleri Odasý (EMO),
bugünden itibaren yürürlüðe girecek elektrik
zammýný ironik bir dille eleþtirerek, bunu
hükümetin halka “bayram hediyesi” ve
“Bayramda acý þeker” olarak nitelendirdi.
EMO’dan yapýlan açýklamada, “AKP
Hükümeti’nin serbest piyasa ve özelleþtirme
ýsrarý nedeniyle pahalý elektrik ve elektrik
kesintileri açmazýyla karþý karþýya kalan
halk, yeni yýlýn ardýndan Þeker Bayramý’nda
da yine zam hediyesi aldý” denildi. Bugün
devreye girecek zamla çýplak elektrik
fiyatýnýn yüzde 10,7 arttýðý belirtilen
açýklamada, böylece bu yýl içinde konutlarýn
kullandýðý elektriðin çýplak fiyatýna yapýlan
kümülatif zammýn yüzde 64,5’e ulaþtýðýna
iþaret edildi.
Bu zamla elektrik fiyat artýþýnýn, Ocak
2003-Aðustos 2008 dönemini kapsayan 5
yýl 7 aylýk AKP iktidarý döneminde
gerçekleþen tüketici fiyatlarý endeksindeki
yüzde 63,5’lik kümülatif artýþý da aþtýðý
vurgulandý. Açýklamada, “Böylece 5 yýldýr
zam yapmadýk diyerek oy toplayan AKP
Hükümeti’nin seçim boyasý 10 ayda
döküldü. Yapýlan zamlarla AKP Hükümeti,
1 yýl içinde yurttaþlardan yaklaþýk 4,5 milyar
YTL fazla para toplayacaktýr” denildi.
HASTANELERE, OKULLARA
TEHDÝT
EMO açýklamasýnda, serbest piyasa ve
özelleþtirme ýsrarýnýn getirdiði sorun
yalnýzca pahalý elektrik sonucunda
yoksunluk ve yoksulluðun artmasýyla sýnýrlý
kalmayacaðý ifade edilerek, þöyle denildi:
“Hastane, okul gibi temel kamu hizmeti
veren kurumlar, Þeker Bayramý sonrasýnda
elektrik faturalarýný ödeyemedikleri için
elektriklerinin kesileceði tehdidiyle karþý
karþýya. Böylesi bir yönetim anlayýþý ne
demokrasi, ne insan haklarý, ne sosyal devlet
anlayýþýyla baðdaþmaz. Hükümeti bir an
önce enerji alanýnda birikmiþ sorunlarý
çözmek için ciddi adýmlar atmaya, kamu
yatýrýmlarýnýn devreye alýnmasý için
kaynaklarýn seferber edilmesine davet
ediyoruz.”
***
SSGSS devlet hastanelerini batýracak
Türk Tabipleri Birliði (TTB) Merkez
Konseyi, bugün yürürlüðe giren Sosyal
Sigortalar ve Genel Saðlýk Sigortasý
(SSGSS) Yasasý’na yönelik sert eleþtirilerde
bulundu.
Yapýlan açýklamada, “Bu yasayla özel
hastanelere hizmet baþý ödeme
sürdürülürken, devlet hastanelerine götürü
bedel karþýlýðý ödeme yapýlacak. Bu devlet
hastanelerinin zaman içinde batýrýlmasý
anlamýna geliyor” denildi. Açýklamada
yasayla ilgili eleþtiriler þöyle sýralandý:
»Yeni yasa gereðince milyonlarca Bað
Kur’lu saðlýk hizmetlerinden
yararlanamayacak. Çünkü yasada saðlýk
hizmetinden yararlanabilmek için 60 günden
fazla prim borcu olmamak gerekiyor. Oysa
Türkiye’de Bað-Kur’a baðlý çalýþanlarýn
sadece yüzde 15’inin prim borcu
bulunmuyor. Dolayýsýyla milyonlarca BaðKur’lunun saðlýk hizmeti almasý mümkün
deðil.
»1 Ekim’den itibaren emeklilik yaþý ve
prim ödeme gün sayýsý kademeli olarak
artýrýlýyor. Yeni iþe baþlayanlar için emekli
olmak imkansýz denilecek kadar
zorlaþtýrýldý.
»Emekli aylýklarýnda zaman içerisinde
yüzde 23-33 oranýnda azalmalar meydana
gelecek.
»Aylýk geliri 212 YTL ile 638 YTL
arasýnda olanlar 25 YTL, 638 ile 1277 YTL
arasýnda olanlar 76 YTL, 1277 YTL’den
fazla olanlar ise 153 YTL ödeyerek saðlýk
hizmetlerinden yararlanabilecek.
»Ýhtiyaç duyulan saðlýk hizmetine
kavuþabilmek için prim ödemek
yetmeyecek, katýlým payý ve fark ücreti de
ödenecek. Katýlým payý oranýný Bakanlar
Kurulu belirleyecek.
»Sosyal Güvenlik Kurumu gelir-gider
durumuna bakarak saðlýk hizmetlerinde
kýsýtlamalara gidebilecek. Yani halkýn
doðuþtan kazanýlmýþ hakký olan saðlýk,
parasý olana satýlacak, olmayana adeta
sadaka olarak daðýtýlacak.
»Kamu emekçilerinden 1 yýl sonra yüzde
5 saðlýk vergisi kesilmeye baþlanacak.
»Yeþil kartlar 2 yýl sonra iptal edilecek.
Bu iptalin ardýndan milyonlarca kiþi saðlýk
hizmetine ulaþmada büyük zorluklar
yaþayacak. Baþak Turan Ankara
Birgün
Rüþvet aldýðýný iddia ettiði AKP Genel
Baþkan Yardýmcýsý Þaban Diþli"nin istifa
etmesinde büyük rol sahibi olan ve yine
AKP’nin önemli adlarýndan Genel Baþkan
Yardýmcýsý Dengir Mir Mehmet Fýrat ile 20
televizyon kamerasýnýn önünde canlý
yayýnda tartýþan CHP"li Kemal
Kýlýçdaroðlu’nun internet sitesi çökertildi.
Belgelerini ortaya koyarak gündeme
getirdiði rüþvet ve yolsuzluk dosyalarýyla
adýndan sýkça söz ettiren CHP Grup
Baþkanvekili ve Ýstanbul Milletvekili Kemal
Kýlýçdaroðlu sanal âlemde saldýrýya uðradý.
Son günlerde yaptýðý çalýþmalar ve ortaya
çýkardýðý yolsuzluk dosyalarýyla yoðun ilgi
gören Kýlýçdaroðlu’nun internet sitesi
hacker’larýn saldýrýsýna uðradý.
Kýlýçdaroðlu"nun
“www.kemalkilicdaroglu.com’ adlý internet
sitesi “Terrorist Crew” baþlýklý bir yazýyla
çökertildi. Sitedeki “Ýnandýktan sonra
kâfirliðe sapýp sonra inkârcýlýkta daha da
ileri gidenlerin tövbeleri asla kabul
edilmeyecektir. Ve iþte onlar, sapýklarýn ta
kendisidirler. Eðer yasaklandýðýnýz büyük
günahlardan kaçýnýrsanýz, sizin küçük
günahlarýnýzý örteriz ve sizi þerefli bir yere
sokarýz” ifadeleri dikkat çekti.
CHP’li Kýlýçdaroðlu daha önce yaptýðý
açýklamalarda çeþitli tehditler aldýðýný
söylemiþti.
Birgün
Polis Vurdu, Felç Kaldý, Avukatý
Býraktý, Hastane Ýlgilenmiyor
Parkta sigara istedikleri polisin öfkelenerek vurduðu 19 yaþýndaki Yasin
Kýrbaþ felç nedeniyle bir daha yürüyemeyebilir. Kýrbaþ "Avukat benle
ilgilenmeyeceðini söyledi. Polis býçaklý gasp diyerek davacý olmuþ.
Ama ortada býçak yok. Devlet polisini koruyacaktýr. Umudum yok"
dedi.
BÝA Haber Merkezi - Ýstanbul
Emine ÖZCAN
Yasin Kýrbaþ, 18 Haziran’da Moda’daki
Yoðurtçu Parký’nda polis tarafýndan vuruldu.
Omuriliði parçalanan 19 yaþýndaki Kýrbaþ
geçirdiði felç nedeniyle bir daha
yürüyemeyebilir.
Yaklaþýk üç aydýr Haydarpaþa Numune
Hastanesi’nde tedavi gören Kýrbaþ “Polis
beni vurdu, felç oldum, gazeteler yanlýþ
haberler yaptý, madde baðýmlýsý, gaspçý
olduðumu yazdý, avukat benle
ilgilenmeyeceðini söyleyerek býraktý.
Devlete karþý gücümüz yok. Hiçbir umudum
yok. sonuçta devlet polisi koruyacaktýr”
dedi.
"Sigara isteyince sinirlendi"
Kýrbaþ’ýn anlattýðýna göre, o gün parkta,
beþ arkadaþýyla mesaisi bitmiþ, sivil giyimli
polis memurunun yanýna yaklaþýp sigara
istediler. Polis olduðunu bilmediklerini
söyleyen Kýrbaþ olayý þöyle anlattý:
“Yanýnda kýz arkadaþý vardý. Alkol
alýyorlardý. Sigara isteyince küfretmeye
baþladý. Arkadaþlarým ‘niye küfrediyorsun
ki?’ diye sordu, ‘ben polisim’ diyerek
silahýný çýkardý. O sýrada cep telefonu
kayalýklara düþtü. Polis daha da hidetlendi.
Kýz arkadaþý ona silahýný yerine koymasýný
söyledi. Dinlemedi. Onu da ittirdi.
Arkadaþlarým kaçtýlar. Ben daha gerideydim.
Beni yakaladý. Enseme silahýn kabzasýyla
vurarak ve kolumu kývýrarak yere çökertti.
O aný hatýrlamýyorum ama orada kurþunu
boynuma sýkmýþ.”
"Devlete emanet ettiðim çocuðumu
devletin görevlisi vurdu"
Eþiyle ayrýldýðý ve maddi durumu
elvermediði için sekiz çocuðunu Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu
(SHÇEK) yurtlarýna býrakmak zorunda
kaldýðýný, Yasin’in de önce yurtta, bir dönem
de Umut Çocuklarý Vakfý’nda kaldýðýný
söyleyen babasý Murat Kýrbaþ “Yasin’in
sicili temiz, sabýkasý yok. Ben çocuðumu
devlet korumasýna verdim. Yurtlardaki
olumsuz þartlardan da etkilenen çocuðumu
yine devletin bir görevlisi vurdu. Oðlum
suçsuzken vuruldu” dedi.
Olaydan sonra tayin edilen zanlý polis
B.O.’nun “býçakla gasp” iddiasýna karþý
Murat Kýrbaþ “Ortada delil olarak býçak
yok. Polis alenen suçludur" dedi.
"Ayrýca önce barodan geldiðini söyleyen
avukat ‘Polis yüzde 25 alkollü çýktý ama
benden bu kadar. Gerisini siz takip
edeceksiniz’ dedi. Asgari ücretle
çalýþýyorum. Avukat tutmak için param yok.
Hastanede doktoru iyi ama hastane koþullarý
iyi deðil. Ba iyi koþullarda tedavi
ettirebilirdim. Çünkü küçük bir olasýlýk olsa
da yürüme ihtimali var. Gencecik çocuðun
hayatý karardý.”
"Üç günde bir altýný deðiþtiriyorlar"
Babasýnýn çalýþmasý nedeniyle refakatçisi
olmayan Yasin Kýrbaþ, intaniye servisinde
kalmasýna raðmen hijyenik koþullarýn
saðlanmadýðýný, görevlilerin üç günde bir
altýný deðiþtirdiðini ve bu nedenle
ayaklarýnda yaralar oluþtuðunu söyledi.
Olayla ilgili olarak,Ýstanbul Emniyet
Müdürlüðü'nden yapýlan açýklamada
"Þahýslarla polis memuru arasýnda çýkan
arbede sýrasýnda polis memuru B.O.
kendisini savunmak için silahýný çekmiþ ve
boðuþma esnasýnda silahýn ateþ almasý
sonucu saldýrganlardan Y.K. yaralanmýþtýr"
deniyor. (EZÖ/EÜ))
Bianet
Arkadaþ - Burhan Sönmez
Ve, "Fýrtýnalar, selvi aðaçlarýnýn
dayanýklýlýðýný göstermek için iyi bir fýrsattýr"
demiþti. Arkadaþlýklarýn dayanýklýlýðýný
göstermek için de iyi bir fýrsattýr.
Vietnam baðýmsýzlýk mücadelesinin
önderi Ho Çi Minh‘in gerçek adý bu deðildi,
politik çalýþmalarý sýrasýnda kullandýðý
isimlerden biriydi sadece, ama anlamlýydý.
On altý yaþýndayken ülkesinden bir Fransýz
gemisinin mutfaðýnda çalýþarak ayrýlan Ho,
Fransa, Amerika, Ýngiltere gibi ülkelerde
temizlikçilik, garsonluk, fotoðrafçý çýraklýðý,
fýrýncýlýk gibi iþlerde çalýþtý. Güzel börek
yapardý. Genç yaþtaki bir göçmen için o
zamanlar tuhaf görünen bir alýþkanlýðý da
vardý, her fýrsatta kütüphaneye gider, büyük
bir iþtahla okurdu.
Yýllar sonra Hong Kong‘ta Ýngilizler‘in
eline düþüp hapsedildiðinde yakalandýðý
verem hastalýðý yýllarca uðraþtýrdý onu, ama
yüzünün inceliði veremden deðil, güzel
annesine olan benzerliðindendi. Ülkesine
ancak otuz yýl sonra döndü ve Fransa‘ya
karþý baðýmsýzlýk mücadelesine katýldý.
Kafasý zehir gibi çalýþýyor, denilen cinstendi.
Bütün öngörüleri doðru çýkýyordu, ama
yakalanmaktan bir türlü kurtulamýyor, bu
sefer de Çinliler tarafýndan hapsediliyor ve
dizanteri ve sýtma hastalýklarýndan
çekiyordu.
Nereden kaptýysa, bir kartvizit bastýrma
meraký vardý. Sahte kimlikle dolaþtýðý her
ülkede mutlaka yanýnda kartvizitleri olur,
bunlarý insanlara bonkörce daðýtmaktan
hoþlanýrdý. Kullandýðý birçok isim içinden
kendisine seçtiði Ho Çi Minh, "ne istediðini
bilen Ho" anlamýna geliyordu. Devrimci
hareketlerin önde gelenlerine baktýðýmýzda,
yirminci yüzyýlda adlarý dünya çapýnda
büyüyüp de tartýþma konusu edilmemiþ veya
gözden düþürülmemiþ iki kiþiden biriydi
(diðeri Che idi). Fiziðin babasý Einstein,
"Politika bugün içindir, oysa ki bir denklem
sonsuzluk içindir" derken, Ho ve Che gibi
insanlar (az da olsalar) o denklemdeki
anlamýyla sonsuz bir asaleti temsil
ediyorlardý.
Sosyalizm kelimesini 1803 yýlýnda ilk
kez kullanan Ýtalyan yazar Giuliani, bu
kelimeyi Latince "arkadaþ" anlamýna gelen
"Soci" kelimesinden türetmiþti. Ernesto
Guevara, "arkadaþ, dost" anlamýna gelen
‘Che‘ adýný sonradan aldýðýnda, belki bu
baðý biliyordu. O bilmiyorsa bile, bir polis
saldýrýsýnýn yarasý sonucu ölen 68 kuþaðýnýn
genç þairi mutlaka biliyordu, bu yüzden
kendisine Arkadaþ Zekai Özger diyordu. Ve
bu kelime onlara yakýþýyordu. "Ah! herkes
susuyor/ hiç kimse bilmiyor içimin
yangýnýný/ Ah! herkes mi susuyor/ kalbimi
kalbine baðladýðým dostum/ Ah! herkes mi
susuyor/ baðýrsam içimdeki dehþeti."
Sol küçüldüðünde, içindeki arkadaþlýk
ve dostluk da küçülürmüþ. Ayrýlýklar ve
sürtüþmeler için küçük bir neden yeter, ama
ele ele tutuþmak için yüz büyük neden
görmezden gelinir. Güzel bir gelecekten söz
edenlere inanç olur mu o zaman? "Politika
bugün içindir" diyen bilimcinin sözüne kulak
verirsek, arkadaþlýk ve dayanýþma bize
"sonsuzluk için gerekli olan denklemin"
önemini hatýrlatýr. Siyasette sonsuzluk
yoktur, biliriz, bilimde de yoktur. Ama der
ki eski âlimler, "bölünebilir þeyler sonludur,
mesela uzaklýk sonludur. Ama bölünemeyen
þeyler sonsuzdur, iyilik gibi, sevgi gibi,
arkadaþlýk gibi." (Böyle bir düþünme
biçimine ilk kapý aralayanlardan biri
Antikçað filozofu Aristoteles‘ti. "Zaman,
küçük anlarýn birbirine eklenmesinden
oluþur" diyordu. Bunu anlayan yazarýmýz
Orhan Pamuk, son romanýnda, "tek tek
an‘larýn birleþmesiyle zamanýn oluþmasý
gibi, tek tek eþyalarýn birleþmesinden bir
hikâye yaratmýþtý.")
Ýyiliðin ve arkadaþlýðýn sonsuzluðuna
kim erebildi, bilinmez. Sevginin
sonsuzluðuna ulaþmak için þu üç günlük
dünyada bize düþen nimet iþte bu kadar:
Biraz hata, biraz doðruluk ve fazlasýyla
fedakârlýk. Kusurlarýmýz bizimdir, ama
yaptýðýmýz iyilik de bizim hanemizdedir.
Ho Çi Minh‘in diðer anlamý, "ruhu
aydýnlanmýþ kiþi"ydi. Bu yüzden zorluklar
karþýsýnda, umutsuzluk deðil, iyimser bir
direnç taþýrdý. Ve, "Fýrtýnalar, selvi
aðaçlarýnýn dayanýklýlýðýný göstermek için
iyi bir fýrsattýr" demiþti. Arkadaþlýklarýn
dayanýklýlýðýný göstermek için de iyi bir
fýrsattýr.
*Birgün
Avrupa’nýn atýklarý Marmara’ya akýyor
Ýstanbulluya kötü haber. Avrupa’nýn evsel ve sanayi atýklarýnýn
Tuna henri yoluyla Marmara Denizi’ne kadar ulaþtýðý bildirildi
ÇANAKKALE - Orta Avrupa ülkelerinin
endüstriyel ve evsel atýklarýnýn Tuna
Nehri’yle önce Karadeniz’e, daha sonra
Ýstanbul Boðazý yoluyla Marmara Denizi’ne
ulaþtýðý bildirildi.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
(ÇOMÜ) Su Ürünleri Fakültesi Temel
Bilimler Bölümü Öðretim Üyesi Yrd. Doç.
Dr. Muhammet Türkoðlu, AA muhabirine
yaptýðý açýklamada, boðazlar sistemindeki
kirliliðin büyük bir kýsmýnýn, Orta Avrupa
ülkelerinin endüstriyel ve evsel atýklarýndan
kaynaklandýðýný savundu.
Tuna Nehri boyunca uzanan Orta Avrupa
ülkelerinin metropol kentlerinin, AB üyesi
olmadan önce çevre kirliliði yaratan atýk
sularýný doðrudan söz konusu nehre
boþalttýklarýna dikkati çeken Türkoðlu,
atýklarýn bu nehir yoluyla önce Karadeniz’e
boþaldýðýný, daha sonra da Ýstanbul Boðazý
yoluyla Marmara Denizi’ne taþýndýðýný
bildirdi.
Türkoðlu, bu kirliliðin, Marmara baseni
boyunca yerleþmiþ olan Ýstanbul, Ýzmit ve
Bursa gibi metropol kentlerin evsel ve
endüstriyel atýklarýyla daha da yoðunlaþýp,
denizdeki kirliliði daha da artýrdýðýný
vurguladý.
Kirliliðin Marmara Denizi’ndeki
yüzeysel akýntýyla Çanakkale Boðazý’na,
oradan da Kuzey Ege kýyýlarýna kadar
ulaþtýðýný ifade eden Türkoðlu, "Türk
boðazlar sistemindeki kirlilik oranýnýn
yüksek olmasýyla birlikte mevcut akýntý
nedeniyle kirlilik sürekli taþýnmaktadýr"
dedi.
Türkoðlu, Marmara Denizi’nin kendi
kendini yenileyebilme kabiliyetinin diðer
denizlere göre daha fazla olduðuna iþaret
ederek, þöyle konuþtu:
"Eðer sisteme çeþitli kaynaklardan gelen
kirlilik yükünü azaltabilirsek, Marmara’da
akýntý nedeniyle yüzey sularý yaklaþýk 6-7
ayda, dip akýntýsý nedeniyle de dip sularý 67 yýlda temizlenebilecektir. Marmara
Denizi’nde hala dip balýkçýlýðý avcýlýðý
yapabiliyorsak, bunu Ege Denizi’nden
Çanakkale Boðazý’na oradan da Marmara
Denizi’ne giden dip akýntý sistemine
borçluyuz."
Söz konusu çevre sorunlarýnda,
boðazlardaki gemi trafiðinin artýþ
göstermesinin yaný sýra deniz kazalarý sonucu
oluþan kirliliðin de önemli rol oynadýðýný
anlatan Türkoðlu, þunlarý kaydetti:
"Gemilerin, normal koþullarda kirli
sularýný yasal çerçevede belirli limanlarda
boþaltmalarý gerekiyor. Ancak, bu olay gemi
þirketleri tarafýndan önemli bir ekonomik
gider olarak görüldüðünden, gemiler atýk
sularýný kirlilik yükü fazla olan ve
boþaltýldýðýnda kirlilik yükünün görsel olarak
belli olmayacaðý, deniz suyu renginin
bulanýk olduðu Marmara Denizi gibi
denizlere boþaltýyor. Böylelikle sistemlerdeki
kirlilik önemli oranda artýyor." (aa)
Radikal

Benzer belgeler

Su borcu susuz bıraktı

Su borcu susuz bıraktı çýkardý.Ancak AKP almýþ olduklarý oyun þýmarýklýðý,güvencesi,ekonomik ve siyasal güçlenmenin birlikteliði veya dünya ya bakýþ ve soyut kavramlar üzerine yapýlan siyaset olmasý nedeniyle böylesine ü...

Detaylı