sýlýkon vadýsý rapor - Konya Teknokent

Transkript

sýlýkon vadýsý rapor - Konya Teknokent
KONYA TEKNOKENT SİLİKON VADİSİ GEZİSİ RAPORU
1.GİRİŞ
Konya Teknokent A.Ş.’nin 2009/11-9 Sayılı Yönetim Kurulu Kararına istinaden 27.01.2010-08.02.2010
tarihleri arasında ABD’deki Silikon Vadisine Konya’daki TOBB’a bağlı Oda ve Borsa başkanları ile
Konya Teknokent yönetim kurulu üyelerinin katıldığı bir teknik gezi düzenlemiştir Teknik gezinin
amacı: inovasyon ve teknoloji geliştirme konusunda dünyadaki en başarılı bölge olan Silikon
Vadisinin başarı sırlarını öğrenmek, bölgedeki inovasyon ekosistemini ve bu ekosistem içinde yer
alan
mekanizmaları
gözlemlemek,
Silikon
Vadisi
deneyiminden
çıkarılabilecek
dersleri belirlemektir. Geziye TOBB-Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi ve
Konya Ticaret Odası Başkanı Hüseyin Üzülmez, Türk Standartları Enstitüsü Başkanı ve Konya
Sanayi Odası Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil, Konya Ticaret Borsası Başkanı ve Konya Teknokent
Yönetim Kurulu üyesi M.Uğur Kaleli, Konya Teknokent Yönetim Kurulu Başkanı Prof.Dr. Fatih M.
Botsalı, Konya Teknokent Yönetim Kurulu üyeleri Prof.Dr.Ali Ünüvar ve Prof.Dr.Adem Elgün,
Konya Teknokent Yönetim Kurulu üyesi ve Konya Sanayi Odası Başkan Vekili Hüseyin
Tosunoğlu’dan oluşan delegasyon katılmıştır.
Gezi kapsamında
• Bishop Ranch Business Park gezisi (Pleasonton)
• University of California Davis gezisi(Davis)
o Department of Food Science and Technology gezisi
o Robert Mondavi Institute gezisi,
o Gıda Bilimi ve Teknolojisi Bölüm Başkanı Professor James N. Seiber ile Toplantı
• Google Kampusu gezisi
o Google Quantitative Marketing Manager Taylan Yıldız ve Research Scientist Okan
Kolak’ın Google ve Google Kampüsü hakkında bilgi sunuşu ve kampus turu
(Mountain View)
• TABC-Turkish American Business Connection Association (Türk Amerikan İş Bağlantısı
Derneği) Başkanı Efe Orhun ve Dernek Yöneticileri ile Toplantı (Santa Clara)
• Stanford Universitesi gezisi(Palo Alto)
o Kampus turu,
o Stanford (Medicine School) Tıp Fakültesi Li Ka Shin inovatif eğitim teknolojileri
merkezi gezisi,
o Stanford (School of Medicine) Tıp Fakültesi Goodman Simülasyon merkezi gezisi,
o Stanford (School of Medicine) Tıp Fakültesi İnovatif Eğitim Teknolojileri proje
Yürütücüsü Jenn Stringer ile proje hakkında bilgilendirme toplantısı
o Stanford (School of Medicine) Tıp Fakültesi Goodman Simülasyon Merkezi Müdürü
Sandy Feaster ile kullanılan eğitim teknolojileri konusunda toplantı,
o Innovation in Learning Inc. Başkanı Parvati Dev ile inovatif eğitim teknolojileri
konusunda toplantı
• Fuse Capital (venture capital) yatırım sermayesi kuruluşu ortağı Barış Karadoğan ve TABC
BAşkanı Efe Orhun ile ABD’deki venture capital sistemi hakkında toplantı (Santa Clara)
• Plutoz gezisi ve Plutoz CEO’su Ali Ghafouri ve şirket yöneticileri ile toplantı. (Oakland)
• Plug and Play Tech Center gezisi (Sunnyvale),
•
•
o Plug and Play Tech Center CEO’su Saeed Amidi, Emre Kulalı (ortak) ve Volta
Energy’den Ceren Solak ile merkezin çalışmaları ve enerji tasarrufuna yönelik
araştırmalar konusunda toplantı,
University of California Berkeley gezisi
o Kampus Turu
o Üniversite Sanayi İşbirliği Merkezi Direktörü Michael Katz ile Üniversite Sanayi
İşbirliği Merkezi ve Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları Ofisi çalışmaları hakkında toplantı
o UC Berkeley Chancellor (Rektör) Uluslararası İlişkiler Yardımcısı Professor Ron
Gronsky, Mühendislik Fakültesi Dekanı Professor Masayoshi Tomizuka, Girişimcilik
ve Teknoloji Merkezi Direktörü Professor IqlahSidhu ile UC Berkeley’deki üniversitesanayi işbirliği modeli hakkında yemekli toplantı
Plutoz Firması Gezisi
o Yeni geliştirdikleri güvenli alışveriş arama motorunu Türkiye’de kullanıma açmak
isteyenPlutoz firması aşkanı Ali Ghafouri ve şirket yöneticileri ile toplantı
2.SİLİKON VADİSİ
Silikon Vadisi, “Bilgi Teknolojileri Devrimi”nin özgün merkezi ve ilk doğduğu yer olarak
teknoparklar tarihinde özel bir öneme sahiptir. San Francisco koyunun güneyinde Kuzey
Kaliforniya’ da yer alır. 70 km uzunluğunda ve 15 km genişliğindeki bu alan, San Fransisco’nun
güneyinde Palo Alto’dan San Jose’ye kadar uzanır. Silicon Valley, Santa Clara Vadisinin kuzeyi, San
Francisco Yarımadasının güneyindeki komşu yerleşim ve doğu körfeziyle çevrelenmiştir.
Silikon Vadisinin içerdiği County’ler ve bunlara ait şehirler aşağıdaki gibidir:
• Santa Clara County (tamamı)
Campbell, Cupertino, Gilroy, Los Altos,Los Altos Hills, Los Gatos, Milpitas,Monte Sereno,
Morgan Hill,Mountain View, Palo Alto, San Jose, Santa Clara, Saratoga, Sunnyvale
• San Mateo County (tamamı)
Atherton, Belmont, Brisbane, Broadmoor, Burlingame, Colma, Daly City, East Palo Alto,
Foster City, Half Moon Bay, Hillsborough, Menlo Park, Millbrae, Pacifica, Portola Valley,
Redwood City, San Bruno, San Carlos, San Mateo, South San Francisco, Woodside
• Alameda County
Fremont, Newark, Union City
• Santa Cruz County
Scotts Valley
Silikon Vadisi, yeni fikirlerin bir garajda doğup tüm dünyaya yayıldığı, hiç yoktan başlayıp dünyanın
en zengin kişisi haline gelenlerin girişim gücünün ve dünyanın düşünme, çalışma ve yaşama
kültürünü değiştirenlerin yaratıcılığının doğduğu yerdir. Bilgi ve teknolojinin neler yapabileceğinin
ve dünyayı nasıl değiştirebileceğinin en güzel örneğidir.
Amerika’daki iş inkübatörü kavramının gelişim süreci Stanford’da; Üniversite, yerel yönetim,
finans kurumlarının ortak girişimi ile elektronik sektörüne yönelik olarak gerçekleştirilmiştir. Bu
girişim, yüksek teknoloji firmalarının endüstriyel komplekslerinin (yenilik merkezleri-innovation
center) yer aldığı “Silicon Valley”i yaratmış ve hemen ardından dünyada bir çok teknoparkın
kurulmasına öncülük etmiştir.
Silicon Valley, global endüstrileşmenin en yeni biçimleriyle ortaya çıkmıştır ve yeni yüksek
teknoloji şirketleriyle karakterize edilmektedir. Bölgede İkinci Dünya Savaşından bu yana yeni
bilişim teknolojileri araştırılmakta ve yaratılmaktadır. Bu ekonomi bölgesi Palo Alto Vadisinin
kuzeybatısında yer alan Stanford Üniversitesi’nin teknolojik araştırmalarının gerçekleştirildiği
dünyanın ilk yüksek teknoloji araştırma parkı olan Stanford Research Park’nın uzantısıdır.
Silicon Valley’de başlangıçta iki üniversite, Stanford ve Berkeley Üniversiteleri mevcuttu. Daha
sonra bunlara San Jose State University ve Santa Clara University eklendi. Özellikle Stanford
Üniversitesi Silicon Valley’in kuruluşunda anahtar rolü üstlenmiştir.
Silikon Vadisinin Tarihsel Gelişimi
•
•
•
1950 Stanford Endüstri Parkı etrafında ileri teknoloji bazlı endüstrilerin oluşmaya başlayışı,
1960 Savunma Bakanlığı’nın elektronik bazlı programları desteklemesiyle yenilikçi mikro
elektronik firmalarının büyümesi,
1970 Bireysel bilgisayar kullanımının ticari üreticiler tarafından başlatılması,
•
•
•
1980 Bugüne büyümekte olan bilgisayar endüstrisi hakimiyeti ile birlikte bölgenin
uluslararası bir endüstriyel odak haline gelmesi,
1990 Bölgede geniş çaplı kümelenme çalışmalarının yaygınlaşması.
2000 Yönetimsel modelde revizyonlara başlama ve global işbirliği çalışmalarının
hızlanması.
20. yüzyılın başındaki, Silicon Valley’deki teknolojik yaratıcılık ve buluşlar, daha sonraki
gelişmelerin de temelini oluşturur. 1912’de Stanford Üniversitesi’nin bir mezunu tarafından
kurulan Federal Telegraph Company’de; De Forest’in Katod Işınlı Lamba’yı (vacuum tube)
geliştirmesi bölgedeki ilk önemli teknolojik olaydır.
1920’lerde Stanford Üniversitesi Dr. Harris Ryan’ın çevresinde gelişen bir elektrik mühendisliği
mükemmellik merkeziydi. Daha sonra Dr. Haris Ryan ve onun öğrencileri üniversiteden ayrıldıktan
sonra bir çok önemli teknoloji firmasının kurucusu oldular.
İkinci önemli olay Frederic Terman’ın yaratıcılığıdır. Terman, Stanford’da kimya ve elektrik
mühendisliği okumuş ve zamanının en iyi okulu olan, Massachusetts Institute of Technology (MIT)
de, elektrik mühendisliği alanında doktora yapmıştı. Sağlık nedenleriyle Palo Alto’da oturması
gerekince Stanford Üniversitesi’nde radyo mühendisliği profesörü olarak çalışmaya başladı. Daha
sonra Stanford Telekomünikasyon Laboratuvarı Başkanı, Elektrik Fakültesi Dekanı ve Rektör
Yardımcısı oldu. Bu çalışmaları sırasında bazen kendi sermayesi ile bazen de finansman
kuruluşlarından sağladığı risk sermayesiyle öğrencilerini okuldan ayrılarak firma kurmaya teşvik
etti. Bugünün sanayi devleri olan 1938’de William Hewlett ve David Packard tarafından kurulan
Hewlett-Packard Firması ve Charles Litton tarafından kurulan Litton Mühendislik Laboratuvarları
bu firmalar arasında yer alır.
Hewlett-Packard’ın kuruluş sermayesi 1.538 Amerikan doları idi ve Terman’ın kendisi tarafından
sağlanmıştı. 1942 yılında, kuruluşundan dört yıl sonra firmanın satışları bir milyar USD’ye ulaştı.
Aynı yıllarda, İkinci Dünya Savaşı, Stanford’un etrafında filizlenen bütün bu firmalara, askeri imalat
gereksinimi nedeniyle büyük bir ivme sağladı.
1950’den sonra Terman, üniversite-endüstri işbirliğini daha da geliştirmek için çok büyük bir alana
sahip olan Stanford Üniversitesi’nin arazisinin bir kısmını Stanford Endüstriyel Park’ı olarak ayırdı
ve üniversite ile işbirliği yapan elektronik mühendisliği alanında yüksek teknolojiye sahip firmalara
bu araziyi çok uygun fiyatlarla kiralamaya başladı. Böylece 1951 yılında Teknoloji Parklarının ilk
örneğini de oluşturmuş oldu ve parkta ilk yer alan firma Varian idi.
Bell Laboratuvarları’nda çalışan, transistörün mucidi, Nobel Ödülü sahibi William Shockley kendi
firmasını kurmak üzere, biraz da şans eseri, Palo Alto’ya geldi ve Shockley Semiconductors
Laboratoy (Shockley Yarıiletkenler Laboratuvarını) kurdu.
Bu firmada çalışmaya başlayan Robert Noyce daha sonra 1957 yılında elektronikte çok önemli bir
buluş olan entegre devreyi icat etti.
Daha sonra, Shockley’den ayrılan sekiz mühendis Fairchild Semiconductors (Fairchild Yarı
iletkenleri) şirketini kurdu. Buradan ayrılan mühendisler de Amerika’nın en büyük ve en önemli 85
yarı iletken şirketinin yarısını kurdular. Bunlar arasında bugün endüstri lideri konumunda olan
Intel, National Semiconductors, Signetics, Amelco ve Advanced Micro Devices sayılabilir. Bu
firmalar, aynı yerde yan yana faaliyet göstermeye başladılar. Ana firmadan ayrılan mühendislerin
kurduğu bu şirketlerin (spin-off) ülke sanayine katkıları çok büyük oldu. Eğer bu şirketlerin
yaşaması için gerekli olan bu ortam sağlanamamış olsaydı, bugün Silicon Valley’den ve elektronik
ve bilgisayar devriminden söz edilemeyebilirdi.
Silicon Valley’nin gelişmesine 1950-1960’lı yıllarda yaşanan askeri hareketlilik ve daha sonra
Rusya’nın ilk uzay aracını uzaya göndermesi ile şekillenen “Uzay Programları” da çok etkili
olmuştur.
Askeri amaçlarla en gelişmiş elektronik teknolojisine gerek duyan askerler, yarıiletken üretiminin
%70 ile %50 sinin müşterisi oldular. Yüksek risk isteyen siparişlerin askerler için yapılması, askerlerin
garantili teslimat için iki veya üç üretici ile çalışmak istemeleri ve kendileri için üretilen
malzemelerin sivil alana da satılması için israr etmeleri; bilginin yayılmasın sağladı ve Amerikan
elektronik sektörünü bir anda büyüttü.
Silicon Valley’de yerleşmiş bulunan sosyal iletişim imkanları, risk sermayesi kuruluşları, destek
servis sağlayıcıları ve araştırma ve laboratuvar olanakları yeni bir gelişmeye zemin hazırladı. 1974
yılında Ed Roberts adlı bir mühendis New Mexico eyaletinin Albuquerque kentinde ilk kişisel
bigisayarı (PC) üretti. Firmasının adı MITS ve ilk PC’nin markası Altair’di. Ed Roberts bir anda çok
büyük bir ticari başarıya ulaştı. Bu PC aslında çok ilkel bir makinaydı ancak önemi; Silicon Valley’de
bulunan ve bilgisayar hobisi ile uğraşan meraklıları harekete geçirmesi idi. Bu meraklıların merkezi
“Ev Yapımı Bilgisayar Kulübü” olarak nitelendirebileceğimiz bir hobi kulübüydü ve kulüp üyeleri
düzenli olarak toplanıp, bilgi alışverişi yaparlardı. Bu kulübün üyeleri arasında Steve Wozniak
(daha sonra Apple Computer’in mucidi), Bill Gates (daha sonra Microsoft’un kurucusu) ve diğer
bilgisayar meraklıları vardı ki bunlar daha sonra 22 bilgisayar şirketinin kurucuları oldular. Bu arada
ilginç olan dev Hewlett-Packard firmasının PC üretme önerisini reddetmiş olmasıdır. Çok bilinen bir
yaratıcılık örneği de işte bu dönemde yaşanmıştır. Okulu yarıda bırakan iki hayalperest Steve
Wozniak (bilgisayar tasarımcısı) ve Steve Jobs (ticaret dahası) PC’nin parlak geleceğini ve ticari
başarı şansını ilk görenler olmuşlar ve evlerinin garajında Apple Computeri yapmışlardır. Bu şirket
dört yıl sonra 100 milyon amerikan doları ciroya ulaşmış ve daha sonra da dünyanın en büyük
uluslararası sermaye şirketlerinden birisi haline gelmiştir. İşe başlamak için paraları olmayan bu iki
kafadara 91.000 Amerikan dolarlık ilk sermayelerini eski bir Intel Yöneticisi olan Mike Marrakula
borç olarak vermiş ve böylece işe üçüncü ortak olarak katılmıştır.
Daha sonraki 1980’li yıllarda sürekli yeni bilgisayar şirketleri kurulmuştur. IBM’in ilk PC sini
üretmesinden hemen sonra gelişen Hewlett-Packard, Sun Microsystems bunlar arasında
sayılabilir.
1984-1986 yıllarında Silicon Valley Japonya’nın rekabetinden önemli ölçüde etkilendi ve 21.000
çalışanı işinden oldu. Japonlar standart entegre devreleri seri imalatla daha çok ve daha ucuza
üretmeye başladılar ve piyasaya hakim oldular. Ancak Silicon Valley kendisini ayakta tutacak
yaratıcılık altyapısına sahip olması nedeni ile kısa sürede kendisini toparladı teknoloji geliştirerek
özelleşmiş ve daha yetenekli entegre devreler üretmeye başladı. Aynı yıllarda askeri piyasanın da
küçülmesi örneğin Boston’daki Route 128 üzerindeki MIT merkezli teknoparkı yerle bir ederken,
Silicon Valley yaratıcı dehası ile içine düştüğü krizleri atlatmayı başardı.
Silicon Valley başarısının anahtarı olarak ortam kültürü gösterilmektedir. Silicon Valley’nin
başarısını sağlayan ana faktörleri şöyle sıralamak mümkündür :
•
İş Merkezlilik (işkoliklik): Silicon Valley’de yapılan bir araştırmada çalışanların %49.2 si iş
tatminin ücretten daha önemli olduğunu, %38.7 si de hayattaki en büyük tatmini işlerinden
aldıklarını söylemiştir. Çalışanların %30’u haftada 41- 50 saat çalıştıklarını, %10.4’ü de haftada
51 saatten fazla çalıştıklarını, %59’u iş tatminin çok yüksek olduğunu belirtmiştir.
•
Buluş yapma olanağı sağlaması: Çalışanların ileri teknoloji ve teknoloji yönetimi ile uğraşan
kesimi, (yaklaşık toplam teknoloji çalışanlarının %50’si) “çalışmaya, buluş yapma imkanı
verdiği için, sıcak yaklaştıklarını” söylemiştir.
•
Teşebbüs kültürü: Mühendislerin ve profesyonellerin çoğu büyük şirketler için çalışıyor
olmasına rağmen, girişimcilik, Silicon Valley’nin temel kültürü olmuştur. Çalıştıkları işten
ayrılıp kendi işlerini kuran bu genç girişimciler, (Spin-off), büyük firmaların engelleme
çabalarına karşın, sürekli yeni buluşlarla Silicon Valley’i ayakta tutmuşlardır.
•
Yoğun ve keskin rekabet: Büyük şirketlerde çalışanlar bu rekabeti etik bulmasalar da,
çalışanların işleri arasında kendi özel merakları ile uğraşmaları ve kendileri için buluşlar
peşinde olmaları, daha sonra bu çalışanların kendi işlerini kurabilmelerini sağlamıştır.
Silicon Valley’deki yoğun ve keskin rekabet bazen etik olmayan yolların da kullanılmasını
gerektirmiştir.
•
İleri derecede yalnızlık ve sadece kendini düşünme: Silicon Valley’nin bir diğer özelliği de
yalnızlıktır. 1984 yılında çalışanların %31’i hiç evlenmemiş, %15’i boşanmış durumda idi ve
yalnızca %20 si 45 yaşın üstündeydi. Bu genç ve iyi eğitimli çalışanların büyük kısmı,
dünyanın dört bir tarafından gelen göçmenlerdi ve hepsi bir gün dolar milyarderi olma
hevesindeydiler. Büyük bir kısmı bugün bu amaca ulaşamadıysa da yine de Silicon
Valley’deki gelir düzeyi Amerika ortalamasının çok üzerindedir.
•
Ayrımcılık: Silicon Valley’nin belki de en kötü özelliklerinden biri de ayrımcılıktır. Çok zengini
olan bölgede, genç yaşta büyük paralar kazanan milyarderlerin yaşadığı hayat herkesin
dikkatini çekmekte ve etraftakileri de böyle bir hayata özendirmektedir. Ancak Silicon
Valley’de fakirlik, ayırımcılık ve istismar dünyanın diğer bölgelerinde olduğundan daha da
keskindir. Bu özellikler, zenginliğe özenen grupta, kendinden başkasını önemsememeye
yol açmakta ve yalnızlığı arttırmaktadır.
•
Teknostres: Bütün bu acımasız rekabetin, yalnızlığın, sürekli buluş peşinde olmanın ve işe
yoğunlaşmanın bir sonucu olarak insanlar üzerinde ciddi psikolojik baskılar ortaya
çıkmaktadır. Teknostres bölgedeki uyuşturucu kullanımı, ailelerin dağılması gibi
problemlere yol açmaktadır. Bu tür problemler, bölgede Amerika ortalamasının çok
üzerinde yaşanmaktadır.
•
Şirket kültürü: Ortamın yarattığı problemlerle başa çıkabilmek ve personel sirkülasyonunu
önlemek için büyük şirketlerin bulduğu bir araç olarak oluşturulan şirket kültürü,
çalışanların hiç olmazsa işte rahatlayabilmelerini ve biribirleriyle daha sosyal ilişkiler
kurabilmelerini sağlamaya yöneliktir. Bu amaçla, esnek çalışma saatleri uygulaması,
rekreasyon olanakları yaratma, personel arasında resmi olmayan iletişim sağlama gibi
teknikler kullanılmaktadır.
•
Alışveriş tutkusu ve gösterişe yönelik tüketim: Alışveriş ve aşırı tüketim, bölgenin bir başka
özelliği olarak ortaya çıkmakta ve teknostresten kurtulmanın başka bir yolu olarak
görülmektedir. Bu bölgede tüketimin gösterişe yönelik ve maceracı yapısı, yeni zengin veya
sonradan görme toplumun özelliği olarak nitelendirilmektedir. Bu problemler kuşkusuz
başıboş, hızlı ve sosyal denetimsiz büyümenin getirdiği problemlerdir. Ancak bu şekilde
Silicon Valley kendi kendine ve sürdürülebilir büyümesini sağlayabilmektedir.
Silicon Valley‘de yer alan Şirketler, Adobe Systems, Advanced Micro Devices, Agilent
Technologies, Apple Computer, Applied Materials, Cisco Systems, eBay, Electronic Arts, Google,
Hewlett-Packard, Intel, Intuit, Juniper Networks, Maxtor, National Semiconductor, Network
Appliance, NVIDIA Corporation, Oracle Corporation, Sun Microsystems, Symantec, Xilinx ve
Yahoo’dur.
Merkezleri başka yerde olup Silicon Valley içerisinde yer alan şirketler ise 3Com, Adaptec, Amdahl,
Atmel, Cypress Semiconductor, Foundry Networks, Hitachi Global Storage Technologies, KnightRidder (acquired by The McClatchy Company), LSI Logic, McAfee, Netscape (acquired by AOL),
NeXT Computer, Inc. (now Apple), Palm Inc., PalmSource, Inc., PayPal (now part of eBay),
Rambus, Redback Networks, SanDisk, Sumco USA (formerly Sumitomo), Silicon Graphics,
Solectron, TiVo, VA Software (Slashdot), VeriSign, Veritas Software (acquired by Symantec) ve
VMware (acquired by EMC)’dir.
Silicon Valley teknolojik gelişme ve buluşlar açısından ne kadar parlak durumdaysa, hızlı ve
kontrolsuz büyümenin yarattığı sosyal ve çevre problemleriyle de o kadar kötü durumdadır. Bu
gelişmeye “entegre devrenin diğer yüzü” denmektedir. Diğer teknoparklar için örnek alınan
Silicon Valley’nin bu yönü de onlar için bir uyarı levhası olmalıdır.
Santa Clara County bölgesinde, firmaların hücumu nedeniyle, önce arazi fiyatları problemiyle
karşılaşıldı. Fiyatlar çok aşırı yükseldi, arazi spekülasyonu arttı. Arkasından sözde temiz olarak
nitelenen elektronik sanayii yüzünden bütün yer altı suları kirlendi ve ciddi sağlık problemleri ile
karşı karşıya kalındı. Halk büyümeye karşı ayaklandı ve çevreci hareketler patlak verdi. Bölgenin
sürekli göç alması nedeniyle kasabalar büyüdü ve yayıldı, nüfus arttı. Bu gelişme inanılmaz bir
trafik sıkışıklığı problemi yarattı. 50.000 dolarlık arabayı kullanan çok genç bir sürücünün, durmuş
trafikte, bilgisayarı ile çalıştığını görmek çok sıradan bir manzara haline geldi. Ortalama hız 15
km/saat civarına kadar indi. Hırsızlık ve gasp gibi suçlar arttı.
Kimyasal madde kirliliği dayanılmaz boyutlara ulaştı. Yeşil alanlar New York ortalamasının 1/3‘ü
oranına indi. Bütün bunlara karşın insanlar bu bölgede yaşamaya devam ettiler. Çünkü burası
dünyanın bilgisayar merkeziydi.
Silicon Valley bugüne kadar efsane bir model olarak pekçok teknopark tarafından örnek alınmıştır
ve örnek alınmaya da devam edilmektedir. Ancak bu model, başlangıç kriterleri ve bazı kilit
koşulları ile ve yarattığı olumsuz sonuçları ile birlikte değerlendirilmelidir.
Uygulanabilir bilgi ve teknolojinin mevcudiyetine bağlı olarak gelişmiştir. Gelişme, gerek askeri
projeler tarafından sağlanan finansman ve gerekse risk sermayesinin yaratılması ve hazır
bulunması sayesinde mümkün olabilmiştir.
Yüksek eğitimli bilimsel ve teknik personelin bulunabilirliği çok önemlidir. Bu da yine Stanford
Üniversitesinin kaliteli eğitimi sayesinde sağlanabilmiştir. Dışarıdan beyin göçü almadan önce;
sadece bölge üniversitelerinin yetiştirdiği kadrolarla Silicon Valley belirli bir yere ulaşabilmiştir.
Bütün bu koşullara rağmen yine de Stanford Elektrik Fakültesi Dekanı ve transistorun mucidi
Shockley olmasaydı, gelişmenin bu günkü duruma ulaşıp ulaşmayacağı tartışılabilir. Bütün bu
gelişmeler ileri görüşlü Dekan Frederic Terman’ın planlayıp uyguladığı adımların bir sonucudur.
Yani rastgele kendiliğinden bir büyüme değil, planlı bir gelişmedir ve lider gereksinimini ve
önemini vurgulamaktadır.
Sosyal çevre iletişimi (barlar, restoranlar ve cafeler), bilim ve teknoloji dehalarına gerekli önemi
veren ve girişimcileri destekleyen iş öncelikli kültür ve daha sonra elektronik endüstrisini yaratan
ve bölge için önemini bilerek sürekli kollayan profesyonel kurumlar ile aynı iş konusunda
yoğunlaşmış bölge, yerleşim ve eğlence alanları; diğer iş kollarını bu bölgeden uzaklaştırmıştır.
Girişimcilerin formal olmayan bir şekilde özellikle bar ve restoranlardaki iletişimi, buluşları esas
alan yeni bir tür girişimciliğe sosyal ortam hazırlamıştır.
Silicon Valley Teknoloji Merkezleri için bir örnek olarak alınabilir. Kuşkusuz başka stratejiler ve
başka aktörlerle. Buradaki yaratıcılık iklimi öylesine yerleşmiştir ki araştırmalar, aynı konuda bu
deneyi başka yerde aynen tekrarlamaya olanak olmadığını göstermektedir.
Yeni Eğilimler: Her krizden başarı ile çıkmış olan Silicon valley, özellikle geliştirdiği kümelenme ve
hub modelleri ile örnek bir rol model durumundadır. 2000’li yılların sonunda vadiyi yönetenler yeni
bir “yönetim değişimi” modeli üzerinde çalışmaktadırlar. Bu da gittikçe istihdamı artan bölgede
genişlemenin getirdiği problemleri çözmek için yeni “hub” modeeleri üzerinedir. Ayrıca 2000’li
yıllara kadar daha kapalı sistem ile çalışan bu vadi gelecekte ABD için açık bir sisteme dönüşme
sinyallerini vermektedir.
John Micklethwait ve Adrian Wooldridge, `A Future Perfect` isimli kitaplarında, Vadi`deki başarının
kaynaklarını on ana ilkede buluyorlar.
1. Girişimcilerin işlerinde uğradıkları başarısızlıklar olağan karşılanır ve kesinlikle dünyanın
sonu olarak görülmez. Girişimcilikte merdivenden düşenler, değerlendirilmesi gereken
pahalı bir tecrübe kazanırlar.
2. Şirketlerden ayrılmalara ve yeni girişimlere karşı tavır alınmaz. Girişimcilikte öğrenciler,
hocalarını, çıraklar ustaları aşacak çalışmalar yapmazlarsa, üretim gücü yeni boyutlar
kazanmaz.
3. Vadi`deki hem girişimciler, hem de yatırımcılar risk alırlar. Onlar sabit ve kolay yoldan getiri
peşinde koşmazlar. Risk almayanlar, büyük yeniliklerin yolunu açamazlar.
4. Vadi girişimcileri kazançlarını, yeniden yatırıma dönüştürürler. Şirketleri onlar için değil,
onlar şirketleri için vardırlar. Vadi mıknatıs gibi, büyük bir sermaye çekim merkezidir.
5. Vadi`de hem girişimciler, hem de yatırımcılar her gün yeniden doğarlar. Andy Grove`ın
deyişiyle `Yalnızca paranoyaklar ayakta kalır.` Vadi`de herkes mükemmellik peşindedir.
6. Vadi`deki kuruluşların kapısı, bütün dünyanın girişimcilerine, uzmanlarına açıktır. Vadi`ye
katma değer kazandıranlar, karşılığını alırlar. Vadi`de projesi olan, her ülkenin uzmanına yer
vardır.
7. Vadi`de herkes katma değer, yenilik ve yeni ürün peşindedir. Orada çalışanlar işlerine
sevdalıdırlar, bütün birikimlerini ortaya koyarlar.
8. Vadi`nin çalışanları, zengin bir adres ve telefon defterinin, en büyük güç, yenilik ve başarı
kaynağı olduğunu bilirler. Kimse keşfedilmişi, yeniden keşfetmeye kalkışmaz. Bu bağlamda
dayanışma doruk noktasındadır. Kimse ödünç almaktan ya da ödünç vermekten kaçmaz.
9. Vadi`de herkes herşeyin değiştiğinin bilincindedir, hiçbir gün tekrarlanmaz. Girişimciler ve
kuruluşlar, gelen günlerini, geçen günlerinden daha verimli kılmak zorundadırlar.
10. Vadi`nin kapıları, bütün dünyanın girişimcilerine açıktır. İşletmeler Birleşmiş Milletler
gibidir, herkese Vadi`de şans verilir, kimseye önyargılı davranılmaz.
Silikon Vadisi ile ilgili bazı istatistikler:
• 225.300 hi-tech çalışan
• Hi-tech çalışanların oranı 285/1000
• Çalışanların %44’ü Üniversite mezunu
• Çalışanların %55’i göçmen
• Çalışanların %48’i iki veya daha fazla dil biliyor
• Şirketlerin %53’ü göçmenler tarafından kurulmuş,
• ABD milli Gelirinin %2.1’i, Kaliforniya Eyaleti Milli Gelirinin %16’sı bölgede üretiliyor
• Bölgedeki Stanford Üniversitesi, ve UC Berkeley ABD’nin en büyük üç mühendislik okulu
arasında ,
Açık İnovasyon
İnovasyon genellikle firma ve kuruluşların katma değer yaratan yeni ürün ve süreçler ortaya
çıkarması olarak bilinir. Oysa, inovasyon, günümüzde bir kerelik yapılan veya ara sıra yapılan bir
yenilik olmayıp bir çalışma felsefesi veya çalışma modeli haline geldi. Günümüzde, yeni ürünleri
piyasaya ilk sunma, rakiplerinden daha farklı ve üstün ürünler sunma, rakiplerininkinden daha
verimli ve üstün süreçler kullanma konusunda süreklilik arz eden firmalar inovatif firmalar olarak
nitelendiriliyor. İnovatif firmalar, rakipleri ile arasında süregelen rekabet yarışını hep önde
götüren, ortaya koyduğu ürün ve süreç yenilikleri ile sürekli olarak rakiplerine üstünlük sağlayan,
marka değerini ve karlılığını sürekli olarak artıran firmalardır.
İnovatif olmak için Ar-Ge harcamalarını artırmak, Ar-Ge biriminde üstün nitelikli araştırmacılar
istihdam etmek yetmiyor. Son yıllarda büyük teknoloji şirketlerinde etkin bir inovasyon süreci
uygulayabilmek için şirket dışındaki paydaşlarla işbirliği yaparak şirket dışındaki şirkete ait olmayan
engin kaynakları inovasyon için en etkin biçimde değerlendirme eğilimi giderek ağırlık kazanıyor.
Bu eğilimin ortaya çıkardığı inovasyon sürecine “Açık İnovasyon“ deniliyor.
Açık İnovasyon, yeni veya geliştirilmiş ürünler ve yeni veya geliştirilmiş süreçler ortaya çıkarmak
için şirket dışındaki üniversiteler, araştırma merkezleri, öğretim üyeleri, öğrenciler, küçük firmalar,
aynı veya farklı sektörlerdeki firmalarla işbirliği ve güç birliği yapma esasına dayanıyor. Harvard
Business School profesörlerinden Henry Chesbrough’un 2003 yılında yazdığı “Açık İnovasyon”
isimli kitabından sonra ortaya çıkan açık inovasyon modeli dünyanın bir çok yerinde yoğun biçimde
kullanılıyor. Giderek yaygınlaşan açık inovasyon modeli firmaları inovasyon için firma dışındaki
paydaşlarla iletişim ve etkileşime zorluyor.
Açık İnovasyon modelinde firmalar sadece kendi AR-GE faaliyetlerine bağlı kalmıyor, inovatif
fikirler çoğu kez firma dışından geliyor. İnovasyon süreci şirket dışına taşarak, müşterileri, firma
dışındaki farklı kurum ve bireyleri şirketin yaratıcılık sürecine dahil ediyor. Açık inovasyon
modelinde şirketler kendi içlerindeki bilgi birikimlerini dışarıya açmaktan çekinmiyor, bunun
karşılığında ise firma dışındaki bitmez ve tükenmez bilgi birikiminden faydalanmak mümkün
oluyor. Bir şirketin bünyesindeki araştırmacı ve teknisyen sayısı sınırlıdır. Oysa, şirket dışında
inovasyon yeteneği çok yüksek yüzlerce, binlerce hatta milyonlarca bilim insanı, araştırmacı veya
teknisyen bulunmaktadır. Açık inovasyon sayesinde açık inovasyon sürecine dahil edilen şirket dışı
kişi ve kuruluşlarla sağlanan iletişim ve etkileşim sonucunda şirkete rekabet yarışında çok büyük
üstünlük sağlayabilecek yeni trend, yeni ürün ve yeni süreç fikirleri ortaya çıkarılıyor.
IBM’in, inovasyon kaynakları araştırmasında, %42 lik bir oranla çalışanlar ilk sırada yer alıyor. %37 ile
iş ortakları, %35 oranı ile müşteriler, %23 oranı ile danışmanlar bu sırayı takip ediyor. Firma içi Ar-Ge
nin payı ise oldukça düşük. IBM bu araştırmaların sonucunda açık inovasyona yönelmek zorunda
kalıyor.
Dünyada açık inovasyon konusunda örnek gösterilen firmalar arasında Procter & Gamble (P&G)
ön sıralarda geliyor. P&G, açık inovasyonun farkına varınca içerdeki Ar-Ge merkezinin bir çok
fonksiyonunu kaldırıp üniversitelerden, yan sanayilerden, firma dışı mucitlerden ödül veya
kazançtan pay karşılığında yeni fikirler edinme yoluna gidiyor. P&G, bu süreçte yeni ürün
fikirlerinin oranını 10 yıl içerisinde %5 lerden %50 lere kadar artırıyor. P&G açık inovasyon modeliyle
5 yılda %6 oranında büyüyerek, yıllık karını 3 kat arttırıp 8.6 milyar dolara ulaştırmayı başarıyor.
Kapalı inovasyonda ise firmalar inovasyon sürecine girdi olarak çok kısıtlı miktarda dış kaynak ve
ağırlıklı olarak iç kaynak sunuyor. İcat ve yenilikleri gizli görev olarak gören kapalı inovasyon
modeli, iletişim teknolojisinde ortaya çıkan gelişmeler doğrultusunda ister istemez yerini kazankazan (win-win) ilkesine dayanan açık inovasyon modeline bırakıyor.
Silikon Vadisindeki Google, Yahoo, Intel, HP vb. teknoloji firmalarının bir çoğu açık inovasyon
modelini uyguluyor.
Venture Capital sistemi
Başta ABD olmak üzere bir çok gelişmiş ülkede uzun zamandır başarılı örnekleri olan risk
sermayesi (venture capital) şirketlerii, inovatif , başarı şansı yüksek ve hızlı büyüme potansiyeli
olan ancak finansman gücü yeterli olmayan her aşamadaki teknolojik girişimcilere yatırım
fikirlerini gerçekleştirmeleri için sermaye ortaklığı şeklinde destek sağlayan, şirketin yönetimine
katılan ve gerektiğinde şirkete işletme ve yönetim desteği de sağlayan profesyonel kuruluşlardır.
Risk sermayesi şirketi ortak olacağı şirketin iş planını incelerken öncelikle yapılacak yatırımın
büyüme potansiyeline, vizyon ve hedeflerine, yapılacak yatırımın piyasadaki rakiplerine göre
üstünlüğü ve kısa zamanda çok kazanç sağlama yeteneğine bakıyor. Ayrıca bakılan bir diğer
özellik de bu şirketten çıkışın kolay olması. Çıkış genellikle 3 şekilde oluyor: Halka arz, stratejik bir
ortak bulup eldeki hisselerin ona satılması veya eldeki hisselerin mevcut ortağa geri satılması. Risk
sermayesi şirketleri girişimcilerin riskini paylaşmalarının yanı sıra ortak oldukları şirketi banka
kredisi, yüksek faiz ve kur riski gibi yüklerden kurtarıyor. Risk sermayesi şirketleri çoğu kez ortak
olduğu şirketin yönetiminde de girerek sahip olduğu iş çevresi ve iş deneyimi avantajları ile şirkete
yönetim ve işletme desteği de sağlıyor. Bu nedenle venture capital firmaları genellikle piyasa
deneyimi olan belli sayıda girişimcinin ortaklığı ile kuruluyor. Risk sermayesi şirketleri
yatırımcılardan toplayarak oluşturdukları yatırım fonlarını sunduğu iş planı yeterli bulunan en az 23 yıllık şirketlere hissedar olarak yatırıma dönüştürüyor. Risk sermayesi şirketleri yatırımcılardan
hizmeti karşılığında sağlanan fonun yaklaşık %2’sini alıyor. Yatırım yapılan şirket kar ettiği takdirde
risk sermayesi şirketi ayrıca elde edilen kazançtan %20-25 hisse alıyor. Risk sermayesi desteği
bankalar tarafından desteklenmeyen girişimcilere veriliyor. Yatırım yapılan şirket 8-10 yıl içerisinde
başarılı olduğu takdirde risk sermayesi kuruluşu şirketteki hisselerini yatırımcı ortağa veya başka
ortaklara satarak veya hisseleri borsada satışa sunarak şirketten ayrılıyor. Risk sermayesi şirketi
yaptığı ortaklıktan elde ettiği geri dönüşü (cashing out) başka bir şirkete yatırarak yeni bir
maceraya çıkıyor. Yeni kurulan teknoloji şirketlerine ilk kuruluş aşamasında sermaye veren
Çekirdek Sermaye (Seed-Capital) şirketleri ile profesyonel kişilerin kendilerine ait fonları
kullanarak risk sermayesi desteği sağladığı iş meleği (Business Angel) şirketleri venture capital
şirketlerine göre daha küçük yatırımlarla ve daha yeni şirketlere risk sermayesi sağlıyor.
ABD’de risk sermayesi şirketleri kendilerine gelen başvuruların ortalama olarak ancak %5’ini
destekleyebiliyor. Desteklenen şirketlerin ortalama olarak %50’si zarar ediyor, % 30-35’i sadece
yatırılan sermayeyi geri ödeyebiliyor, %15-20’si ise çok yüksek oranlarda kar getiriyor.
Alternatif finansman aracı olarak son yıllarda gündeme gelen risk sermayesi Türkiye'de henüz
emekleme döneminde. 5 yıllık bir maziye sahip risk sermaye şirketlerinin sayısı ise oldukça az. İş
Risk, Vakıf Risk, Türkven, Soros ve AIG bu sektörde faaliyet gösteren belli başlı şirketler arasında
yer alıyor. Türkiye'deki risk sermayesi fonu ise 250-300 milyon doları buluyor.
Proje sahibi girişimci ile risk sermayesi şirketi arasındaki ilişki bir dizi aşamadan oluşur. İlk irtibat,
karşılıklı tanışma veya girişimcinin bir iletişim aracı ile risk sermayesi şirketine ulaşması ile sağlanır.
Karşılıklı çalışmanın sürdürülmesine karar verilmesi halinde birinci aşama yapılacak yatırıma ait iş
planının hazırlanmasıdır. İş planında; yatırım maliyeti, işletme giderleri, pazarlama stratejisi, gelir
tahminleri, üretim şekli, yönetim biçimi, yöneticilerin özelikleri, oluşturulması düşünülen mali yapı
yer alır. Girişimci bu bilgilerle Risk Sermayesi şirketine yazılı olarak müracat eder. Risk Sermayesi
şirketi, projeyi inceler ve kendi normları ile karşılaştırır. Mutabakat sağlanırsa girişimci proje
üzerinde detaylı olarak çalışmaya başlar. Bu aşamada, projenin ekonomik, teknik ve mali yapısı en
az uzun dönem için projeksiyon şeklinde incelenir ve fizibilite çalışması yapılır. Şirketinin hangi
oran ve koşullarda projeye katılacağı, projenin özgün koşullarına göre ortaya çıkar. Risk Sermayesi
Şirketi tarafından belirlenen koşulların girişimci tarafından benimsenerek mutabık kalınması
durumunda, taraflar arasında karşılıklı hak ve yükümlülükleri içeren bir yatırım sözleşmesi
düzenlenir.
MIT and Harvard Business School tarafından önerilen risk sermayesi (venture capital) modeli
aşağıdaki adımlardan oluşuyor:
(1) Arama Mekanziması: MIT mezunlarından olan teknoloji izcileri etrafı gezerek istikbal vaad
eden girşim fikirlerini belirliyor.
(2) DeğerlendirmeProsedürü: Kıdemli MIT profesörlerinden oluşan danışma kurulunun pojeyi
değerlendirmesi ve tamamlayıcı önerilerde bulunmaları;
(3) İş Geliştirme: Harvard Business school mezunu danışmanların şirketi izlemesi ve iş
geliştirmesine destek olması.
(4) Liderlik ve ağyapı (network) oluşturma yeteneği: Risk sermayesi şirketinin yatırım yaptığı
şirketin akademik, finansal ve politika networklerine girmesi için destek sağlaması.
•
•
•
•
•
2006 Yılında ABD’deki venture capital rakamları
– Toplam venture capital 25.8 milyar $
– 2,454 yatırım
– Yatırım başına 10.5milyon $
2006 Yılında ABD’deki Venture Capital’in sektörlere göre dağılımı
– 57% IT
– 26% Diğer
2006 Yılında ABD’deki Ventue Capital’in bölgelere göre dağılımı
– Silikon Vadisi 33%
– California Eyaleti (Silikon Vadisi dahil) 47%
– New England 11% (Boston, MIT)
ABD’de venture capital sermayesinin yıllara gore değişimi
– 1980 $2.1 milyar $
– 1990 $3.4 milyar $
– 1999 $106 milyar $
– 2005 ~$20 milyar $
– 2008 ~$35 milyar $
ABD Venture Capital sermaye kuruluşlarının yatırım yaptığı diğer ülkeler
– Hindistan, Çin, İsrail, AB
3.GÖZLEMLER VE FIRSATLAR
Silikon Vadisinin başarısının temelinde dört unsur vardır. Bunlar:
• Dünya çapında başarı ve üne sahip üniversiteler: ABD’deki en parlak beyinleri bölgeye
çeken ve bölgenin girişimcilik ve inovasyon kültürünü benimsemiş nitelikli insan kaynağı
ihtiyacını karşılayan dünya çapında başarılı Stanford ve UC Berkeley Üniversitelerinin
bölgede olması. ABD’de çok iyi üniversitelere sahip bölgeler olmasına rağmen bunlar
Silikon Vadisindekiler kadar başarılı değildir. Bunun nedeni: (1) Bölgedeki üniversitelerin
araştırma kapasitesinin bölgedeki ekonomik ve teknolojik faaliyetlerle uyumlu olması; (2)
Bölgedeki üniversitelerdeki öğretim üyesi ve yöneticilerin üniversiteye ait kaynakları
bölgenin gelişmesi için kullanma konusundaki hassasiyeti (3) Üniversite, sanayi ve
hükümetin bu stratejileri uygulama konusunda uyum ve işbirliği
• Risk sermayesi sistemi: ABD’deki venture capital sisteminin bölgede doğmuş olması ve
ABD’deki venture capital sermayesinin %45’inin Silikon Vadisinde, %54’ünün California
eyaletinde yatırıma dönüşmesi,
• Silikon Vadisine 30-40 mil uzaklıktaki San Fransisco şehrinin çekiciliği: ABD’deki bir çok
insanın İstanbul kadar güzel olmasa da İstanbul’a benzeyen ve tipik Akdeniz iklimine sahip
San Fransisco’da yaşamaya can atması. Bölgenin iklimi, doğal ve sosyal dokusunun
etkileyici çekiciliği.
• Bölgedeki Silikon Vadisi Külltürü: Girişimcilik ve inovasyona yatkınlık, açık inovasyon,
bölgedeki girişimcilerin %53’ünün göçmen olması, güçlü uluslararası ilişkiler, spin-off
(çalıştığı şirketten ayrılarak kendi girşimini kurma) kültürü, üniversite öğretim üyelerinin
girişimciliğe yatkınlığı.
Silikon vadisi de facto bir durum olup taklit edilmesi mümkün değildir. Boston’daki ABD’nin
mühendislik alanındaki en başarılı üniversitesi MIT merkezli Route 128 isimli teknoloji bölgesi,
Fransa’daki Sophia Antipolis, Japonya’daki Tsukuba Science City, Kore’deki Daedok Innopolis ne
kadar uğraşsa da Silikon Vadisinin başarısını yakalayamamıştır. Ancak, bölgenin başarısından
herkesin kendi şartlarına uygun bazı dersler çıkarması mümkündür.
Silikon Vadisi Ekosistemi
Silikon vadisinde bir İnovasyon Ekosistemi vardır. Biyolojik ekosisteme benzer şekilde destekleyici
ortam ve iklim şartları içinde yer alan inovasyon ekosisteminde farklı rolleri olan ve karşılıklı olarak
birbirine destek sunan farklı türler yer almaktadır. İnovasyon ekosistemi, iş fikirlerinin yatırıma ve
katma değere dönüştürme temeline dayanmaktadır. İnovasyon ekosisteminde üniversiteler,
öğretim elemanları, öğrenciler, mezunlar, araştırma merkezleri, girişimciler, iş gücü, risk sermayesi
kuruluşları, bankalar, danışmanlık kuruluşları, uzmanlık kuruluşları vb. yer alıyor.
Ekosistemden Planetary Sisteme Dönüşüm
Silikon vadisindeki inovasyon ekosistemi düz networklerden güçlü firmaların çekim alanına
kapılarak bir araya gelen güçlü firmanın çekim merkezinde olduğu planetary (gezegensel)
sistemlere dönüşüyor. Siemens, Google, Yahoo, Symantec gibi birçok firma bu tür yapılanmayı
kullanıyor. Bazı durumlarda merkezdeki firma yüksek kazanç potansiyeline sahip iş fikri sahiplerini
bünyesine alıyor veya kendi yörüngesine çektiği uydu firmalar haline dönüştürüyor. Merkezdeki
firma uydu firmalara melek sermayesi gibi destekler sağlayarak seed capital/venture capital
firmlarının rolünü üstleniyor. Venture capital firmaları da yatırım yaptıkları firmaların bu tür
networklere dahil olması için bir arayüz rolüne sahip.
Silikon vadisindeki düz ağlar ve planetary sistemlerin oluşturduğu ağyapı (network): dünya
çapında bilgi, teknoloji, sermaye, insan kaynağı, mal veya hizmet akışı olan bir bölgesel inovasyon
hub’ı konumuna gelmiştir. Tasarımı Silikon Vadisinde yapan bazı Taiwan’lı şirketler maliyetler daha
düşük olduğu için üretimi Taiwan’da yapmaktadır. Silikon Vadisi’ndeki bazı venture capital
firmaları Hindistan, İsrail, Çin gibi ülkelere yatırım yapmıştır. Silikon Vadisine bir çok ülkeden
entellektüel sermaye akışı olduğu gibi Silikon Vadisinden birçok ülkeye tersine beyin göçü de
olmuştur. Bazı İsrail firmaları ürün geliştirmeyi İsrail’de yapmakta dünya pazarına ise Silikon Vadisi
üzerinden açılmaktadır. Silikon vadisindeki dünya çapında bilgi, teknoloji, sermaye, insan kaynağı,
mal veya hizmet akışı ile ilgili çok farklı örnekler vermek mümkündür.
Girişimci Dostu Üniversiteler
Kökü ortaçağa dayanan feodal ve endüstriyel toplumun temel müesseselerinden biri olan
üniversiteler bilgi-tabanlı toplumda araştırma ve eğitimde olduğu kadar ekonomik ve sosyal
gelişmede de önemli rolü olan temel kurum haline gelmiştir. Bunun en canlı örneği Stanford
Üniversitesidir. Silikon Vadisindeki start-up şirketlerin yaklaşık %50’si Stanford mezunları
tarafından kurulmaktadır. Stanford Üniversitesi, öğrenci ve öğretim üyelerini girişimci olmaya
yönlendiren girişimci dostu bir ünivesitedir. Girişimci dostu üniversiteler öğrencileri ve öğretim
üyelerine inovatif fikirlerini gerçekleştirme konusunda doğal bir inkübatör görevi yapar.
Girişimci-dostu bir üniversite dört temel özellğe sahiptir:
(1) Girişimcilik konusunda stratejik vizyon belirleyebilen ve uygulayabilen akademik liderlik
(2)Yasalarla verilmiş, akademik kaynakları, arazi ve binaları ve araştırmadan ortaya çıkan fikri ve
sınai hakları kontrol edebilme yeteneği
(3) Teknolojiiyi patentleme, lisanslama ve inkübasyon yoluyla transfer edebilme yeteneği
(4) Yöneticiler, akademisyenler ve öğrencileri girişimci olmaya yönlendiren çalışma anlayışı
Üniversite-Endüstri Ağları
Silikon Vadisindeki Üniversite Araştırma Merkezleri Silikon Vadisi sakinleri ile üniversiteler arasında
bilgi değişimi ve forum görevi yapan en önemli iletişim ve bağlantı mekanizmasıdır. Stanford
Üniversitesinde 80’e yakın araştırma merkezi bulunmaktadır. Üniversite araştırma merkezleri,
üniversitedeki araştırma faaliyetlerinin son durumunun üyelere aktarıldığı noktalardır. Üniversite
Araştırma Merkezleri üniversiteye bağlı olmasına rağmen kararlarında tamamen bağımsızdır. Bu
merkezlerin üniversiteden aldığı finansal destek çok kısıtlıdır. Esas gelir kaynakları üyelik
ücretleridir. Üniversite öğretim üyeleri, şirketleri araştırma merkezlerine veya endüstri
laboratauarlarına üye olmaya davet eder. Bu merkezlerin yöneticileri endüstri ile uzun soluklu ve
derinlemesine işbirliği deneyimine sahip kişilerdir. Araştırma merkezine üye olan şirketlerin bir
çoğu bu organizasyonlarla irtibatını öğretim üyeleri aracılığı ile kurar. Şirketler, bu bağlantı
sayesinde araştırma raporlarına daha erken erişme şansına sahip olurlar. Üye şirketler, araştırma
merkezlerindeki toplantılara davet edilirler. Gerektiğinde üyelere özel toplantılar da organize
edilebilir. Araştırma merkezleri, doğal olarak şirketlerin sponsorluk yaptığı araştırma projelerini de
yürütürler.
4.SONUÇ:
Silikon vadisine yapılan teknik gezi, geziye katılan oda ve borsa başkanları ile Konya Teknokent
yönetim kurulu üyelerinin
• Silikon Vadisinin başarı sırlarını gözlemlemesi ve anlaması,
• Bölgedeki inovasyon ekosistemini gözlemlenmesi,
• İnovasyonu detekleyen bir ortam için gerekli şartların anlaşılması,
• Silikon Vadisindeki popüler araştırma konularının bilinmesi,
• Silikon Vadisindeki risk sermayesi sisteminin çalışma şekli hakkında bilgi edinilmesi,
• Üniversite-sanayi işbirliğini sağlayan mekanizmalar hakkında bilgi edinilmesi,
• Girişimciliğin desteklenmesi için kullanılan araçlar hakkında bilgi edinilmesi,
• Silikon Vadisindeki üniversite, STK ve özel kuruluşlarla geleceğe yönelik potansiyel işbirliği
bağlantıları kurulması,
• Silikon Vadisi örneğinden Türkiye ve Konya bölgesi için dersler çıkarılması
konularında çok yararlı geçmiştir.
Silikon Vadisi Gerçeği bir cümle ile ifade edilmek istenilirse “ Silikon Vaidisi=İyi çalışan bir
inovasyon ekosistemi” demek mümkündür.
Geziye katılan delegasyonun geziden çıkardığı sonuçlar şöyledir:
• Konya Bölgesinde iyi modellenmiş ve iyi çalışan bir inovasyon ekosisteminin kurulması
gereklidir. Bu sistem içinde girişimcilik merkezleri, inkübatörler, risk sermayesi desteği
sağlayan kuruluşlar, inkübatörler, teknoloji transfer ofisleri, üniversiteler, üniversite-sanayi
ortak araşırma merkezleri, odalar, KOSGEB, kamu kuruluşları, STK’lar vb. nin rolü ve
sorumlulukları belirlenmelidir.
• İnovasyon uluslararası ortaklıklar ve çok kültürlülüğü gerektirir. Konya bölgesinin teknoloik ve
ekonomik gelişimi için yabancı girişimciler ve yabancı araştırmacıların bölgeye çekilmesi,
Konya’daki firmaların global piyasaları öğrenmek ve bu piyasalarda başarılı olabilmek için
uluslararası ortaklıklar kurması veya uluslararsı işbirlikleri yapması zorunludur.
• İnovasyon için uluslararası bağlantılar ve ortaklık veya stratejik işbirlikleri çok önemlidir. Bu
nedenle, Konya Teknokent, odalar, üniversiteler ve STK’lar tarafından bölgedeki kuruluşların
uluslarararası etkileşimler/işbirlikleri/ortaklıklar kurmasını destekleyen ve teşvik eden
programlar uygulamaya konulmalıdır.
• Türkiye’de ve Konya bölgesinde yatırım sermayesi sağlayan seed capital (çekirdek sermaye),
business angel (iş meleği), venture capital (yatırım sermayesi) kuruluşlarının kurulup
gelişmesine yönelik altyapı oluşturulmalı, odalar, bu konuda destekleyici hukuki mevzuat
geliştirilmesi konusunda çaba göstermelidir.
• Bölgedeki üniversiteler öğretim üyelerini ve öğrencilerini girişimciliğe özendirecek girişimci
dostu üniversiteler olmak için programlar uygulamaya koymalıdır.
• Bölgedeki üniversiteler bünyesinde endüstri ile işbirliğini sağlayacak üniversite-sanayi işbirliği
merkezi, teknoloji transfer ofisi, fikri ve sinai mülkiyet ofisi, girişimcilik merkezi gibi
organizasyonlar oluşturulmalıdır.
• Bölgedeki üniversitelerdeki araştırma merkezleri endüstri ile üniversite arasında iletişim ve
etkileşim sağlayan vizyon ve misyona kavuşturulmalıdır.
• Bölgedeki Üniversitelerde girişimcilik dersleri verilmeli, öğretim üyeleri ve üniversite
öğrencileri girişimciliğe teşvik edilmelidir.
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Bölgedeki kuruluşlara açık inovasyon modeli tanıtılmalı, üniversiteler, odalar, meslek
kuruluşları, sanayi ve hizmet sektörü kuruluşlarının işbirliği ile açık inovasyon modeli
uygulamaları başlatılmalıdır. Açık inovasyon modeli uygulamaları için Berkeley, Harvard,
Stanford gibi dünya çapındaki üniversiteler, Intel, Google,IBM, P&G gibi başarılı şirketlerde
yürütülen açık inovasyon uygulamalarından esinlenilmelidir.
Bölgedeki akademisyen, işadamı, yönetici, araştırmacı, kamu görevlisi ve öğrencileri açık
inovasyon modelini uygulayabilecek gerekli bilgi ve yeteneklerle donatmak için gerekli eğitim
programları düzenlenmelidir.
Belediye, Özel İdare, Organize Sanayi Bölgeleri Turkcell, Sabancı grubu şirketleri, Koç Grbu
şirketleri, yabancı sermayeli şirketler vb. yükek teknoloji odaklı şirketleri bölgeye çekmek
üzere teşvik programları uygulamaya koymalıdır.
Öğretim üyeleri ve öğrenciler, yüksek teknoloji odaklı iş fikirlerini hayata geçirmeleri için kendi
şirketlerini kurma konsunda bilgilendirilmeli ve teşvik edilmelidir. Üniversite bünyesinde
kurulacak girişimcilik merkezi bu konuda gerekli çalışmaları yapmalıdır.
İşadamları ve akademsiyenler kısa sureli gezi veya eğitim/değişim programları kapsamında
Silikon Vadisi, Research Triangle, Tsukuba Science City, Daedok Innopolis, Berkeley University,
Harvard University, Stanford University vb. inovasyonda başarılı olmuş kurum ve kuruluşlara
gönderilerek bu kurumlarla etkin iletişim, etkileşim ve işbirlikleri kurulmalıdır.
Bölgedeki üniversitelerin ve yükek okulların öğretim planları ve ders içerikleri, inovatif
yetenekleri gelişmiş öğrenciler yetiştirecek şekilde değiştirilmeli ve geliştirilmelidir.
Bölgenin ana gelişme eksenlerini belirleyecek çalışmalar yürütülmeli, Selçuk Üniversitesi,
Konya Teknokent, Mevlana Kalkınma Ajansı, TOBB’ ve TMMOB’a bağlı odalar, SİAD’lar ve
STK’lar bölgenik teknolojik ve ekonomik gelişimi için projeler ve stratejiler geliştirmelidir.
Bölgesel politikalar geliştirilirken marka şehir “Konya” hedefine ulaşmak için hedefler
belirlenmeli, bu hedeflere ulaşmak için gerekli stratejiler belirlenmelidir.
Silikon Vadisi başarısını ortaya çıkaran know-how’ın Konya bölgesine transferi için Silikon
Vadisindeki kuruluşlar ile işbirlikleri kurulmalıdır.
Saygılarımla arz ederim.
18.02.2010
Prof.Dr. Fatih M. Botsalı
Konya Teknokent A.Ş.
Yönetim Kurulu Başkanı

Benzer belgeler