ÜSTÜN BİR VARLIK OLAN İNSANI İNSANDIŞILAŞTIRAN

Transkript

ÜSTÜN BİR VARLIK OLAN İNSANI İNSANDIŞILAŞTIRAN
ÜSTÜN BİR VARLIK OLAN İNSANI İNSANDIŞILAŞTIRAN MODERNLİK
Hazırlayan
Damla GÜNDOĞDU
(Eskişehir Eti Sosyal Bilimler Lisesi)
Danışman
Mehmet KONUKCU
Eskişehir, 2010
1
ÜSTÜN BİR VARLIK OLAN İNSANI İNSANDIŞILAŞTIRAN MODERNLİK
“Başka san’at bilmeyiz, karşımızda dururken
Yazılmamış bir destan gibi Anadolu’muz.
Arkadaş, biz bu yollarda türküler tuttururken
Sana uğurlar olsun… Ayrılıyor yolumuz!”
(Faruk Nafiz ÇAMLIBEL)
Modernlik kendini, insan için en yeni ve en iyi olanın anahtarını veren, ulaşılması gereken
bir seviye konumunda tanımlar. Modernlik, ‘düşünüyorum o hâlde varım’ diyen insanın,
‘düşünmüyorum o hâlde yoğum’ diyen bir insan konumuna evrilişinin de başyazarıdır.
“Modernite bir projeye, refleksiyona; modernizasyon ise bu projeyi, refleksiyonu mümkün
kılan kurumsal yapısal işleve, evrime işaret eder.” 1 Modernizasyon sürecinde insanın zihni,
küreselleşen dünyanın getirdikleriyle birlikte hayatının her alanında, evde, işte, okulda,
çarşıda modernizme göre koşullandırılır. Koşullanan insan zihni hareketlerini modernizmin
belirlediklerine göre şekillendirir. İnsanda içindeki ‘ben’in ne düşündüğünden, ne yapmak
istediğinden çok; modern maskesini takmış olan ‘ben’in ne düşündürdüğü, ne yapmasını
söylediği önemlidir. “Ben duyuşum yoksa şu hâlime ‘ben’ diyemem, ‘ben’im olmadığı
takdirde, size de ‘siz’ diyemem. Bu masaya ‘masa’ diyemem…” 2 O hâlde modernleşmeyle
insan kendini diğerinden ayıran muazzam özünden uzaklaşır ve büyük bir hızla ötekileşir.
1
ÇİĞDEM, Türk Batılılaşmasını Açıklayıcı Bir Kavram: Türk Başkalığı Batılılaşma, Modernite ve Modernizasyon, Modern Türkiye'de
Siyasi Düşünce Modernleşme ve Batıcılık(Cilt 3), s.68.
2
DURALI, İnsanı İnsana Malzeme Kılamazsınız, s.1.
2
Modern insanının en büyük sorunu, doğuştan ötekileştiği için benliğini bir türlü
bulamamasında yatar.
A. İpi Boynuna Takmak
İnsan’ın ortak bir tanımının yapılması değişken bir durum arz eder. Biyolojik bakımdan
denk ve eşit olarak dünyaya gelen insan daha sonra içinde doğup büyüdüğü kültürün şemasını
kazanarak farklılaşmaya başlamaktadır. Yaşam algısı, dünya görüşü, inancı, felsefesi gibi
benliğini oluşturan unsurlar havasını soluduğu kültürün izlerini derinden taşımaktadır.
Her medeniyet kendi insan tipolojisini oluşturur. Fizyolojik ve biyolojik anlamda tek,
düşünce açısından plüralist bir yapı oluşturan insan, oluşturduğu ve bulunduğu medeniyet
içinde tamamen farklılaşma sürecine tabi olmuştur. Bu durumu iki büyük medeniyet açısından
incelediğimizde Doğudaki insan figürüyle Batıdaki insan figürü arasında büyük farklar
görülmektedir. “Sözünü ettiğimiz farklılık şematik olarak gösterilmek istenirse, bir eksenin iki
tarafında yer alıp gittikçe birbirinden uzaklaşan eğriler çizmek gerekmez; Doğu eksenin
kendisi olarak alınmalı ve Batı da, daha önce söylemiş olduğumuz gibi, bu eksenden çıkan ve
bir dalın gövdeden ayrılışı gibi ondan uzaklaşan bir çizgiyle gösterilmelidir. Bu benzetme o
denli doğrudur ki, en azından tarihî denilen zamanlardan beri Batı’nın, bir ölçüde
entelektüelliği olmuşsa, bu, Doğu’dan yapılmış olan doğrudan ya da dolaylı alıntılarla
olmuştur.” 3 Doğudaki insan modeli daha gelenekselci iken; Batıdaki insan modeli geleneği en
aza indirgemiştir. Doğu insanı daha diğerkâmken; Batı insanı bencilleşip egoizmin ve
narsisizmin denizinde âdeta boğulmuştur. Batı insan modeli hedonist felsefeye tutsak iken;
Doğu insan modeli solidarist bir algıya sahiptir. Doğu insanı gönül ehli konumunda iken;
Batı insanı kendini rasyonel bir varlık olarak tanımlar. Batı insanı liberal serbest piyasa
ekonomisinin temel ilkesi olan ‘sürekli kâr, en büyük kâr’ elde etme fikrinin esiridir. Bu
yüzden Thomas Hobbes’un deyimiyle Batıda ‘İnsan insanın kurdudur.’; Doğuda ise ‘İnsan
yücelebilen bir varlıktır.’ Dengesi kurulamayan insan terazisinde Batıdaki materyalist ve
pozitivist insan modelinin karşısında Doğuda ruhani, geleneklere ve kutsal değerlere bağlı bir
insan modeli vardır. Bu kıyaslamayı farklı medeniyetlerin iki önemli düşünürünün
paradigmasından irdelediğimizde şunlar söylenebilir: Mevlana’ya göre, insanın kaynağında,
maddenin ve her şeyin temelinde Yaratıcı görülmektedir. İnsanı bilimle açıklayan Darwin’i
Mevlana’dan keskin çizgilerle ayıransa Yaratıcı’yı bir kenara bırakmasıdır.
3
GUENON, Doğu Düşüncesi, s.34
3
Günümüzde gövdeden ayrılan dal olan Batı, kendini tek söz sahibi olan bir medeniyet
konumuna yerleştirmiş ve gövdeyle arasında ancak onun gemisi olan modernliğe binilerek
aşılacak bir mesafe oluşturmuştur. Fakat tüm insanlığın unutmaması gereken bir gerçek
vardır ki o da dünya var olduğundan beri dalları ayakta tutan gövdeleridir.
A.1. Evrilen Batı
Düşünürler Batının bugününü her ne kadar Antik Yunan’a dayandırsalar da Batı bugünkü
medeniyetinin inşasını Orta Çağ karanlığından sıyrılarak gerçekleştirmiştir. Batı o dönemde
kilisenin mutlak baskısı ve ‘kültürel haçlı seferleri’nin etkisi altında idi. Batının Orta Çağ
kültüründen modern kültürüne geçişini Bauman şöyle özetler: “Modernitenin ortaya çıkışı
böylesi bir vahşi kültürlerin bahçe kültürlerine dönüşmesi süreciydi. Ya da daha çok, bahçe
kültürlerinin kurulmasının geçmişi yeniden değerlendirdiği ve yeni dikilen çitlerin ötesinde
uzanan alanlarla bahçıvanın kendi ekili arazi parçası içinde karşılaştığı engellerin ‘yabani
otlar’ hâline geldiği bir süreç. 17. yüzyıl bu sürecin ivme kazandığı bir zamanda; 19. yüzyılın
başlarında söz konusu süreç Avrupa yarım adasının batı ucunda genel olarak tamamlanmıştı.
Oradaki başarısı sayesinde dünyanın geri kalanınca gıpta edilecek ya da onlara dayatılacak bir
örüntü haline geldi aynı zamanda.” 4 Batı, antik vahşi kültüründen kurtulup yeni bahçe
kültürüne geçmesi sırasında 16. yüzyıl Rönesans- Reform, 17. yüzyıl Bilimsel Devrim, 18.
yüzyıl Aydınlanma Hareketi, 1789 Fransız İhtilali ve 1780 Sanayi Devrimi’yle tarihsel bir
süreçte modern yapısını tamamlamıştır. Modern kelimesi de bu oluşumlarla birlikte 17.
yüzyıldan itibaren antik olandan, üstün ve yeni bir döneme atıfta bulunmak için kullanılmaya
başlanmıştır. 5 Rönesans ve Reform hareketleri ile Batı, kilisenin skolâstik düşünce sistemini
tamamen yıkmıştır.
Batı, Sanayi Devrimi ile birlikte teknolojik ve maddi açıdan Batı-dışında kalan
devletlere büyük bir fark atmıştır. 17. yüzyıldan itibaren Batının dünyanın merkezine
yerleştirdiği akıl, tutkuların esiri hâline gelince ‘çıkar’ kelimesi kapitalist geleceğin ilk
belirtisi olarak ortaya çıkmıştır. “Modern devletin Batı Avrupa’da doğmasının diğer temel
nedeni, aynı bölgede ve tarihsel dönemde gelişen kapitalizmle ilgilidir.” 6 Kapitalizm ve
modernizm arasındaki ilişki mantarlar ve mavi yeşil algler arasındaki ‘zorunlu mutualist
4
BAUMAN, Yasa Koyucular ve Yorumcular, s.65-66.
5
CEVİZCİ, Paradigma Felsefe Sözlüğü, s.715.
6
KAZANCIGİL, Türkiye’de Modern Devletin Oluşumu ve Kemalizm, Türkiye’de Politik Değişim ve Modernleşme, s.173.
4
yaşam’a benzemektedir. İkisi de varlıklarını birbiri üzerinden tanımlar ve biri olmadan diğeri
aç kalır, ölür. Batı, modern yaşamını çıkar penceresinden yaşar. Bu yüzden kendini her tarafı
çıkar camlarıyla kaplı, temeli akıl, birey ve zaman kavramı üzerine atılmış bir gökdelen olarak
inşa etmiştir. ‘Tüketim’, kapitalizm ve modernizmin materyalist anlayışının sonucunda
insanlığına verdiği ortak emirdir. G. Ritzer’e göre toplum ‘Mcdonaldlaştırılarak’ âdeta tek
tipleştirilmektedir. Gandi, “Dünya bütün insanları besleyecek kadar gıdaya sahiptir. Ama
insanların ihtiraslarını besleyecek gıdadan yoksundur.” 7 demektedir. Hızlı tüketim anlayışı
insanda manevi doyumsuzluğu beraberinde getirir. Önceden sizi mutlu eden küçük şeyler
varken; modernizmle birlikte şimdi sizi büyük ama mutsuz eden şeyler vardır.
“Modern insan kendini hakikat noktasına yükselteceği yerde, hakikati kendi seviyesine
indirgemektedir.” 8 Batıyı uluslararası konuma taşıyan, her şeyden önde tuttuğu aklın ve
bilimin ürünü olan teknoloji, bugün insanlığı iflasın eşiğine getirmiştir. İnsanın hayatı
teknoloji sayesinde kolaylaşmıştır; fakat teknolojinin doğru ve faydalı kullanımından ise tam
anlamıyla bahsetmek mümkün değildir. Teknolojiyle, Batı geçmişin eli kılıç tutan kanlı
savaşçılarının yerini alarak, aklı teknolojiyi üreten, hem fiziki hem manevi olarak insanı
öldüren azılı katillere dönüşmüştür. Gueonon’un dediği gibi “Batının savunulmasından değil
de Batının ıslahından söz etmek daha yerinde olacaktır.” 9 Bugün Batı neden bu konumda
olduğunun sorusunu soruyor kendine. “Modernizmle ilgili olarak nerede duruyorsunuz?”
sorusuna ünlü yönetmen Tarkovski’nin verdiği cevap son derece çarpıcıdır: “Bir ayağı bir
teknenin kenarında, bir ayağı da başka bir teknenin kenarında olan bir adam gibi duruyorum.
Teknelerden biri dümdüz ileri gidiyor, öbürü de sağa dönüyor. Yavaş yavaş suya düşmekte
olduğumu anlıyorum. İnsanlık şimdi tam bu durumda. (…) Uyumadan önce bir tarafını
çizdiği için kan kaybından ölen bir hemofili hastası gibi öylece ortadan kaybolup gidemez.” 10
Orta Çağdan bu güne bir tarihsel süreç içinde kendini tanımlayan, Modern Avrupa,
kozasından çıkan kanatlı bir böcek gibi bir metamorfoz geçirerek dünyaya doğru uçmaya
başlar. 11 Küreselleşmenin etkisiyle birlikte dünya 20. yüzyılın sonunda onun iplikçikleriyle
7
DURALI, İnsanı İnsana Malzeme Kılamazsınız, s.5.
8
GUENON, Rene, Modern Dünyanın Bunalımı, s.109.
9
GUENON, Doğu Düşüncesi, s.34.
10
TARKOVSKİ, Şiirsel Sinema, s.216.
11
MORİN, Avrupa’yı Düşünmek, s.54.
5
sarılı bir yumağa dönüşmüş durumdadır. Küreselleşmenin temelinde ise Batının teknolojisiyle
ve kültürüyle evrenselleşmesi bulunmaktadır. Eğer Batı modernliği evrensel anlamda bir
kabul ve geçerlilik göstermeseydi kendini diğer kültürlere öneremez ve tek medeniyet
meşruluğunu kazanamazdı. Bu sayede medeniyet kelimesi Batıyı tanımlar konuma gelmiştir.
“Küreselleşmiş bir dünyada yerel kalmak, toplumsal sefaletin ve alçalmanın bir
göstergesidir.” 12 Yerel kalan Batı-dışındaki toplumlar bilim ve teknolojisi sayesinde kapitalist
dünya ekonomisini elinde tutan bu medeniyetin bir parçası olabilmek için, tarihsel süreç
içinde tarihsizleşmişlerdir. Modern Batının, Batı-dışında kalan toplumlar için oluşturduğu
politikayı Moliere’in şu sözüyle özetlenebilir: ‘İnsanın en çok hoşuna giden insan kendine
benzettiği insandır.’ Şu an küreselleşmeyle Batının diğer toplumları kendine benzetmesindeki
amaç onları kendinden saymak istemesi değildir. Batı, diğer toplumları kendine benzeterek
teknolojik ve kültürel açıdan kendine bağımlı kılar. Modernlik kisvesi altında uygulanan
kolonileşmenin yerli bir versiyonudur. Modernlik dudakları şehvet kırmızısı, yüzü ton ton
allıkla renkli, parfüm kokusu uzaklardan anlaşılan, uzun rimelli kirpiklerinin ardından göz
kırpan davetkâr bir kadın gibidir. Önce kendine çağırır, istediklerini yaptırmaya başlar ve
kontrolü altına aldığındaysa sizden uzaklaşan topuk seslerinin tıkırtısı duyulur. “Bu durum
Batı felsefesi, Batı kimliğinin inşa sürecinin en önemli düzeneğidir ve her kendini inşa etme
süreci ötekini dışlayarak işler.” 13 “Sonuç olarak bu dışlama zayıf tarihselliğe sahip yani
modernliği yerel olarak üretme kapasiteleri zayıf toplumların oluşmasına ve ‘kültürel
şizofreniye’ yol açmaktadır.” 14 17. yüzyıldan bu yana modernliği kendi tekeline alan Batı,
kendini modernliğe bağlamıştır. Bu yüzden Batılılaşma ile modernleşme arasında bir ayrım
yapmak Batı-dışındaki toplumlar için ayırt edilmesi güç bir durum arz eder. Modernliği kendi
kültürel değerleri üzerinde oluşturamayan toplum Batıya yönelir. Bu yöneliş, idealize edilmiş
Batı toplumunun peşinden gitmeyi zorunlu kılar. Sonuçta toplumu bir tür yabancılaşmaya
götürür.
B. Modernleşme Yolunda Bir Yolcu: Türkiye
Tarihte söz sahibi olan devletlere bakıldığında çağının önceliklerini elinde tutarak,
dönemlerine kültürel damgalarını vuran medeniyetler olduğunu görülmektedir. Osmanlı, daha
12
BAUMAN, Küreselleşme-Toplumsal Sonuçları, s. 9.
13
DİREK, Felsefede Modernleşmeci Düşünce, Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce Modernleşme ve Batıcılık(Cilt 3), s.434.
14
GÖLE, Melez Desenler İslam ve Modernlik Üzerine, s.66.
6
eskilerde İskender, bunun açık örneklerindendir. Günümüzde ise Amerika ve Batı ülkeleri
çağın öncelikleri olan bilimi, teknolojiyi elinde tutarak kültürleriyle birlikte 21. yüzyıla
damgalarını vurmaktadırlar. Fakat bu liderliği geçmiştekilerden ayıran en büyük fark ise ister
sömürü isterse gönüllü olarak, kendileri dışında kalan toplumları kendi kültürel modernlikleri
içinde eritmeye çalışmalarıdır. “Modern Batının kurulmasıyla birlikte Avrupa dışında kalan
tarih süreci, Avrupa’nın doğrudan veya dolaylı etkileri altında şekillendi. Avrupa’nın
dünyanın merkezinde belirleyici ve sürükleyici bir güç olarak yerini almasıyla Batı-dışı
toplumlarda gözlenen değişmeye de modernleşme adını veriyoruz. Modernleşme, Batı-dışı
toplumların, kendilerine ait olmayan bir tarihi yaşamaya başlamalarıdır.” 15 Bu tarihsizleşme
Batı-dışındaki toplumları kimliksizleştirmiştir. Bu toplumlar, zamanla kendini merkeze koyan
Batının tek modernliği karşısında edilgenleşmişlerdir. Türk modernleşmesi bu sürecin en
ilginç örneklerindendir.
Türk modernleşmesinin başlangıcı için Tanzimat’a gitmek gerekse de Osmanlıyı
Tanzimat’a getiren bir takım süreçler olmuştur. Osmanlı, çağın önceliklerini elinde tutan bir
medeniyetti. Osmanlının diğer devletler üzerine kurduğu üstünlük onda aşırı büyüklük
duygusu geliştirmiştir. Osmanlı bu büyüklük duygusu içindeyken, Batının kendini tarihsel bir
süreç içinde yeniden oluşturduğunu ve Sanayi Devrimi gibi önemli bir oluşumla ekonomisinin
hızla geliştiğini 18. yüzyılın başına dek görmekte zorlanmıştır. 17. yüzyılın sonlarına doğru
Osmanlı, Batı karşısındaki üstünlüğünü korumakta zorlanmaya başlamıştır. 1699 Karlofça
Antlaşması’yla büyük çapta toprak kaybetmiş ve üstünlüğünü yitirmiştir. 1718 Pasorofça
Anlaşması’yla Osmanlı, Batı karşısında zayıflık duygusuna kapılmıştır. Osmanlı, Avrupa ile
çağdaş olabilmek, kendini savunabilmek için Batılılaşma oluşumları içine girmiştir. Halka
mal olmamış, aralarında bir asır olan 1718-1730 Lale Devri ve 1839 Tanzimat yenilikleriyle
Batıyı yakalamaya çalışmıştır. “Tanzimat’ın reform politikaları hiçbir zaman halkın isteğine
dayanmamıştı. Başı çeken bürokratlar gerekli gördükleri ya da bu bürokratlar büyük
devletlerin temsilcilerince harekete geçmeye zorlanmış oldukları için, bu reformları Osmanlı
topluluğuna zorla kabul ettirmişlerdi.” 16 Lale Devri ve Tanzimat’taki oluşumların halka
inememesinde Osmanlıdaki merkez çevre ilişkisinin rolü çok büyüktür. Modernleşmenin ve
Batıyı yakalama çabasının Batıda olduğu gibi halktan gelen bir oluşum olmayıp sadece
merkezdeki kesim tarafından algılanması ve algılanışındaki hatalar Osmanlıdan günümüze
15
TÜRKÖNE, Türk Modernleşmesi, s.279.
16
ZÜRCHER, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, s.107.
7
modernleşme sürecinin sancılarının sebebidir. Mardin’in söylediği gibi “İkili imgeye kanan
Osmanlı idarecileri, imparatorluğun batış devrinde alt sınıfların düşünce ve yaşayışlarına üst
sınıfın sınırlarını genişletmek alt sınıfları müşterek bir milli hayata katmak anlamada gereken
önemi vermediler. (…) Osmanlı imparatorluğu, modernleşmenin bilhassa bu bölümünde,
tümü ortaya çıkaran bağlayıcı yapılar kurma noktasında sıkıntı çekmiştir. Oysa bu bağlantı
olmadan toplumsal seferberlik oluşamaz.” 17
Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyet’ine Batılılaşma çabalarının temelinde yatan fikir
Batının elinde bulundurduğu güce sahip olma düşüncesi idi. Fakat bu yolda yürünürken tercih
edilen yollar Batının gücüne sahip olmaktan çok Batının yaşam tarzını taklide götürdü. Bu da
Türkiye’nin kendi modernliğinin üreticisi değil, Batı modernliğinin tüketicisi konumunda yer
alınmasına sebep oldu.
Giddens modernlikten bahsederken “Modernliğin sonucunda ortaya çıkan yaşam tarzları
bizi geleneksel toplumsal düzen türlerinin tamamından eşi görülmedik bir biçimde söküp
çıkarmıştır.” 18 demektedir. Türk modernleşme sürecinde de bunun çok belirgin örneklerine
rastlamak mümkündür. Bizim diyebileceğimiz yerel olanların karşısına Batıdan ithal ettiğimiz
yaşam tarzının ürünü olan yeni şeyler getirilmiştir. Bu durum alaturka ve alafranga adı altında
iki karşıt yaşam şeklini doğurmuştur. Bu ikilik çelişkili durumlara yol açmıştır. “Örneğin
Abdullah Cevdet, sofra peçetesini tanıtırken kuşkusuz bu nesne uzun zamandan beri Türk
toplumunda kullanılmaktaydı; fakat kullanım biçiminin alaturkalaşmış olması nesne hakkında
doğru bilginin adabı muaşeret gereği verilmesini zorunlu kılıyordu. Peçeteyi önlük gibi
kullanarak el ve yüz silme bir Osmanlı geleneğiydi. İnsanlar nerede nasıl davranacaklarını
bilmiyorlar, dilin saygı sözcüklerinin rastgele kullanıyorlar, Cumhuriyet balolarında vals ve
tangodan sonra zeybek oynuyorlardı. Fes giyme adabını en ince ayrıntısına kadar bilen
Osmanlı efendisi aynı beceriyi şapka konusunda gösteremeyecek, bu nedenle ‘şapka bir süre
alnın gerisine itilerek’ giyilecektir.” 19 “2 Kasım 1934’ten başlayarak 6 Eylül 1936’ya dek şark
musikisi radyodan kaldırılacaktır. 26 Kasım 1934’de toplanan Musiki Komisyonu izlenecek
müzik politikaları bakımından ‘radyodan sonra plak vasıtasıyla yahut umumi mahallelerde
çalınan alaturka musikinin men’i çareleri’ arayacaktır. Radyodan Türk sanat müziği ve
geleneksel biçimiyle Türk halk müziği yayınının kesilmesi insanların radyolarının kanalını
17
MARDİN, Tazimattan Sonra Aşırı Batılılaşma, Türkiye’de Politik Değişim ve Modernleşme, s.32.
18
GİDDENS, Modernliğin Sonuçları, s.14.
19
(Işın,1987), Aktaran DEREN, Kültürel Batılılaşma, Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce Modernleşme ve Batıcılık(Cilt 3), s.388.
8
Mısır radyosuna ayarlamalarına neden olmuştur.” 20 Batılı olan şeylerin sunuş biçimi bu
şekilde trajikomik olan birçok gösteriyi tarihte yaşatmıştır. Alaturka olanın karşısında
alafranga olanın koşulsuz kabule zorlanması zamanla Batılı olan her şeyin kesin doğruluğu
bilincini oluşturmuştur. Batılı insanın sosyal yaşam şeklini benimsemek medenileşmenin ön
kabulü olarak sayılmıştır.
Batı, bilim ve teknoloji sayesinde üstünlük kurmuştur. Bu durumu dengelemek için
Batılılaşma bir çıkar yol olarak gösterildi. Fakat Batının bilimsel ve teknolojik açıdan
üstünlüğü, ahlaki ve kültürel açıdan bir üstünlük anlamına hiçbir zaman gelmemektedir.
“Türk modernleşmesi, Batılılaşmayı somut ve görünür simgelerle kavradığı içindir ki, parçayı
bütünün kendisi zannetmiş; bir medeniyeti temellendirmenin soyut kavramlarla olabileceğinin
ayırtına varmamıştır.” 21 “Yani batı zihniyetinin bir “bütün” olduğunu kavramamız gerekiyor.
Onun, insancılık (hümanizm) anlayışının ne olduğunu, nereden kaynaklandığını, hedefinin ne
olduğunu iyi kavramak zorundayız.” 22
Her medeniyetin beraberinde getirdiği bir tarihsel yaşanmışlığı vardır. Batı bugünkü Batı
olurken modernliğini Rönesans’tan, Reform’dan, Aydınlanma’dan, Sanayi Devrimi’nden
geçirmiştir. Sonucunda da ‘Batı’ diyebileceği bir kimlik ortaya koymuştur. Türk
modernleşmesinde yapılan ise gelenekleri silerek hamurunda yoğrulmadığı bir pastanın süsü
olmaktır bir bakıma. Var olan Batı taklididir. Değişim bağımsız bir tarihsel süreç içinde değil;
jakoben bir modernlik olarak gelişmiştir.
“Türkiye’de gerek akademik çalışmalar ve gerekse de günlük dilde ‘Batılılaşma’,
‘çağdaşlaşma’ ve ‘modernleşme’ kavramlarının eş anlamlı olarak ve birbirlerinin yerine
kullanılmalarından kaynaklanan ciddi bir kargaşa vardır.” 23 Bunun sebebi ise Osmanlı’dan
günümüze çağdaş ve modern olmayı Batılılaşmayla bir tutmasıdır. Çağın gereklerini
yakalayarak kendi kültüründen doğan bir modernlik oluşturamamış, Batının yaptıklarını
kopyadan öteye gidememiştir. Bunun adına da modernlik denilmiştir. Bu modernlik değil Batı
modernleşmeciliğidir. Modernleşme adına yapılanlar ise Batının medeniyet egosunu
20
(Üstel,1993:296), Aktaran DEREN, age, s.388.
21
YAVUZ, Modernleşme: Parça mı, Bütün mü? Batılılaşma: Simge mi, Kavram mı? Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce Modernleşme ve
Batıcılık(Cilt 3), s. 212.
22
ÖZDENÖREN, Yumurtayı Hangi Ucundan Kırmalı, s.68.
23
HANİOĞLU, Osmanlıdan Cumhuriyete Zihniyet, Siyaset ve Tarih, s.49.
9
beslemekten başka bir işe yaramamıştır. Bu durum ‘bizi’ Batının elinde onların kriterlerine
göre şekillenen bir ‘kukla’ya çevirmiştir. Yıllardır tartışılan medeniyet sorununu Topçu
özetlemektedir: “Bir asırdan beri memleketimizin başta gelen derdi medeniyet meselesidir.
Geçmişte büyüklüğü dünyaca bilinen Türk milletinin medeni varlığa sahip olmadığını önce
Batı’yı tanıyanlar ortaya attı. Tanzimat’la başlayan Batı münasebetleri, birçok nesillerin
gözünü kamaştırdı. Aydınlar, Batı’nın yükselişindeki sırrı aramaya koyuldular ve bu
araştırmayı yaparken farkında olmadan kendi iç dünyalarını Batı’nın içinde buldular. Birbiri
ardı sıra birkaç nesil ‘Avrupa’ya benzemek için ne yapalım, Garplaşma nasıl olmalı?’ diye
uzun zaman sayıkladılar. O nesilleri Batı taklitçiliğine, hem de ruhları duymadan sürükleyen
kuvvet, başlangıç noktasında bağlandıkları aşağılık duygusu oluşmuştu.’’ 24 Bu kompleks
varlığını hâlen devam ettirmektedir. Günümüzde de Türkiye, AB yolunda sabırla bekleyen ve
kendini Avrupalı saydırmak için çeşitli değişikliklere gidebilen bir görüntü çizmektedir.
Dünden bugüne başroldeki isimler ya da olaylar değişiyor olabilir. Fakat aynı kalan şey
Türkiye’nin sahip olduğu değerlerini, kültürünü dışlayarak Batılılaşma çabasından vazgeçmek
istemediğidir.
Her
yaptığını
Pamuk’un
ifadesiyle
“Avrupalılar
görse
ne
der?”25
çekingenliğiyle yaşamaktadır. “Toynbee, Türkiye’deki bu gelişmeyi Herodian devrimlerin en
cüretkârı ve en önemli değişikliği kabul eder. (…) ‘…Herodianlığın etkisiyle bu insanlar
ülkelerini Batının milli devletlerinden biri haline getirip, Batılı kardeşleriyle aynı derecede
eşit, özgür ülkeler haline gelseler bile bir şey değişmeyecektir… Bizim tehdidimizin kurbanı
olan Türk ne yaparsa yapsın gözümüze giremeyeceğini, kitabımız Kitabı Mukaddes’ten
alıntılar yaparak gösterebilir: biz size kaval çaldık siz oynamadınız, biz yas tuttuk siz
ağlamadınız.’” 26
Osmanlı’dan günümüze gelen taklitçi batılılaşma hareketi bekleneni bir türlü
verememiştir. “Eskinin yerine yenisi konulmadan eskiyi ayakta tutan kurumlar ve değerler
sarsıldığı için ne Batılı olabilmiş ne de neyse o kalabilmiştir. Böylece “manevi buhran” içinde
olan bir toplum doğmuştur.” 27
24
TOPÇU, Kültür ve Medeniyet, s.1.
25
(Pamuk, 1999:329) Aktaran DEREN, Kültürel Batılılaşma, Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce Modernleşme ve Batıcılık(Cilt 3), s.401.
26
TÜRKDOĞAN, Osmanlı’dan Günümüze Türk Toplum Yapısı, s.160.
27
DEMİREL, Mümtaz Turhan, Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce Modernleşme ve Batıcılık(Cilt 3), s.229.
10
C. Küreselleşme, Modernizm ve Türkiye
Batı modernleşme sürecinin bir parçası olarak küreselleşme sonucunda tüm dünya
insanları hızla ve somut bir şekilde ötekileşmektedir. 21. yüzyıl dünyasında değişimin kendisi
değişime uğramıştır. Doğu insan tipolojisi ve Batı insan tipolojisi arasındaki keskin farklar
törpülenmiştir. Kendini merkeze alan Batı medeniyeti tek kutuplu bir dünyada tüm insanlığı
modernlik sürecine dâhil etmiştir. Şu an bu modernlik sürecinin sancılarını Batıyla birlikte
tüm dünya çekmektedir. Morin, “Avrupa çılgın ve bunak kurtuluş arayışını dinsel
hoşgörüsüzlüğü, kapitalizmi, ulusçuluğu, totalitarizmi, sanayiciliği, teknokratizmi, sınırsız
güç ve sınırsız kar tutkusunu, aşırı kalkınma mitosunu, insan kültürlerini ve doğal ortamları
yok edişi uç noktasına vardırdı ve dünyaya yaydı. Avrupa, zorlama basitleştiriciliğin tek
yanlılığın, tüm eğilimlerinin ve tarihsel başarılarının abartılmasının yan ürünü olan bütün
vebaları dünyaya yaydı. Ama yol açtığımız bütün bu zararların acısını biz de çektik
totalitarizm trajedilerini sonuna dek yaşadık, şimdi artık yavaş yavaş kendi yarattığımız bütün
bu hastalıkların panzehirlerini bulmaya başladık ve artık her yana yaydığımız vebaları
dezenfekte etmek için dünyaya yardımcı olmaya başlayabileceğiz.”der. 28 Morin’in de
söylediği gibi Batı, frenleri tutmayan modernliğinin kendini ve bütünüyle tüm dünyayı
uçurumun kenarına götürdüğünün farkındadır. Bunun içindir ki içinde geleneklere, eskiye
daha çok yer veren ‘postmodernlik’ kavramını ortaya atmıştır. Türkiye, yıllardır konuşulan,
nasıl modernleşelim, Batıya nasıl yakın olalım, sorularını artık bir kenara bırakmalıdır. ‘Bizim
olan’, toplumsal dokumuzu oluşturan tüm değerler, dil, din, gelenek, âdet, ahlâk, giyim, aile
ve sanat ‘başkalaştırarak’ değişime uğratılmıştır. Bu da doğal olarak ‘bizim’ diyemeyeceğimiz
şeyleri benimsememize yol açmıştır. Şimdi uğruna kendimizi yerle bir ettiğimiz Batı
modernliği iflasın eşiğinde ve kendinden kurtuluşunun yollarını arıyor. ‘Biz’ ise hâlâ Batının
gölgesinde güneşten/kendi değerlerinden kurtulabilme adına yer arıyoruz. Bir tür ‘hayali
modernlik’ peşinden koşuyoruz. “Var olmak için zorunlu olan bu soysuzlaşma gerçek bir
toplu şizofreniye yol açmaktadır.” 29 Bir an önce özümüzü oluşturan benliğimize dönmemiz
onları tekrar canlandırmamız ve sahip çıkmamız gerekmektedir. Batı dışında kalan toplumlar,
“modernliği kimi zaman içselleştirmeye kimi zaman onunla çatışmaya ve kimi zamanda
28
MORİN, Avrupa’yı Düşünmek, s.236.
29
LATOUCHE, Dünyanın Batılılaşması, s.91.
11
ondan uzak durmaya yöneldiler. Ancak sonuçta iki temel eğilim ağır bastı: Modernliği
modernlikle aşmak ve modernliğe bütünüyle teslim olmak.” 30
“Avrupalı olamayan ülkeler hakkındaki incelemelerin hepsi iki kurumsal önkabule
dayanır: Tarihsel geri kalmışlık ve modernlik eksikliği. Bu önkabuller söz konusu alanlardaki
kendine özgü modernlik görünümlerini gözlerden gizler.” 31 Her toplumun modernliği ortaya
koyuş şekli farklıdır. Modernlik bir toplumun kendinden olanı atarak değil, ancak kendi
toplumsal dokusu üzerinde inşa ederek kabul edebileceği bir olgudur. Tarihsel kodlanışından
uzak modernleşme çabaları bizi bir yere götürmez. Modernlik Batı-dışındaki toplumlar için
aynı zamanda bir medeniyet arayışıdır. Bir medeniyet inşa edilirken tarihinin, geleneklerinin,
kültürünün üzerinden kendini yükseltir. Tarihini yaşamadığınız bir medeniyetin insanı olmaya
çalışmak sizi yapay kılar. Türkiye Batı taklitçiliğine takılıp kaldığı için kendi modernlik
kumaşını dokuyamamıştır. Bu kumaşın dokunması ancak kendi tarihinden aldığı güçle
geleneklerinin kattığı renklerle kendi kültürü üzerine dokunabilir. “Aydınlanma metaformu
tersine çevrilmeli, yani modernliği geleneğin karanlığını dağıtan bir ışık kaynağı olarak
görmek yerine geleneği modernliğin prizmasında kırılan bir ışık huzmesi olarak tasavvur
etmeliyiz.” 32
D. Sonuç
Tarihsel süreç içinde Orta Asya’dan getirdiğimiz kültürümüzü Anadolu’da seçtiğimiz
dinle birlikte Doğuda yoğurmuş, var olduğumuz coğrafyanın da etkisiyle Batıyla da sürekli
etkileşim içinde olmuşuz. İnsan, küreselleşmeyle dünya adını verdiğimiz global bir köyün
üyesi
hâline
gelmiştir.
Hızlı
etkileşim
ve
iletişimle
kültürler
birbiri
üzerine
harmanlanmaktadır. Küreselleşme, çatlakları olan kültürlerden hızla içeri girmekte ve iflas
etmiş Batı modernliğini yaymaya çalışmaktadır. Elbette, küreselleşen dünyada değişime açık
olmalıyız. Tarihin acı tecrübeleri, değişimin kültürümüzü yok saymakla başarılı olmayacağını
gösterdi.
‘Küyerel’ bir strateji izleyerek, küreselleşen dünyanın bize getirdiklerini özümüzün
süzgecinden geçirerek ‘biz duyuşumuza’ yeni kapılar açabilir, onu yerellikten evrenselliğe
taşıyabiliriz. Önemli olan bizim diyebileceğimiz ‘biz duyuşumuzu’ var eden özümüzden
30
YILDIRIM, Hayali Modernlik Türk Modernliğinin İcadı, s.7.
31
GÖLE, İç İçe Girişler: İslam ve Avrupa, s.106.
32
GÖLE, Melez Desenler İslam ve Modernlik Üzerine, s.24–25.
12
uzaklaşmamaktır. “Geçmişle bugün ve bugünle gelecek arasındaki bağlantının kurulması ya
da tarihsel sürekliliğin sağlanması geçmişin an’aneler vasıtasıyla bugün içinde yansıtılarak
yaratıcı bir sentezle geleceğe yansıtılmasıyla mümkün kılınacaktır.” 33
Biz, dünyanın bambaşka bir coğrafyasında, Doğu ile Batı arasında sağlam ayakları olan bir
köprü üzerinde yaşayagelen insanlarız. “Elbette bir medeniyetin ve köklü bir kültürün
mirasçılarıyız ve elbette hem Doğuya hem de Batıya söyleyecek sözümüz var. Ama bu sözü
hınçla söylemekten imtina ederiz. Kültürlerin birbiri içine aktığı bir çağda, ‘biz’, şair Hüseyin
Altansoy’un tabiriyle ‘esmerliğimiz’den utanmadan, fakirliğin sırtımıza bindirdiği yükten
yüksünmeden dünyaya ‘iyi şeyler’ söyleyebiliriz, söylemeliyiz. Pergelin bir ayağını
yaşadığımız medeniyetin kalbinde tutarak diğer ayağıyla dünyayı dolaşabiliriz.” 34
33
ÖZMAN, İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce Modernleşme ve Batıcılık(Cilt 3), s.7.
34
SAYAR, Ruhun Labirentleri, s.111.
13
KAYNAKLAR
AKTAR, Cengiz. Olmayan Avrupa Düşüncesi Üzerine, Modern Türkiye'de Siyasi
Düşünce Modernleşme ve Batıcılık(Cilt 3). İstanbul: İletişim Yayınları, 2004.
BAUMAN, Zygmunt. Küreselleşme-Toplumsal Sonuçları. Çev. Abdullah Yılmaz.
İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2006.
BAUMAN, Zygmunt. Yasa Koyucular ile Yorumcular. Çev. Kemal Akatay. İstanbul:
Metis Yayınları, 1996.
BERKES, Niyazi. Türkiye’de Çağdaşlaşma Olgusu, Türkiye’de Politik Değişim ve
Modernleşme. İstanbul: Alfa Aktüel Yayınları, 2007.
CEVİZCİ, Ahmet. Paradigma Felsefe Sözlüğü. İstanbul: Engin Yayıncılık, 2002.
ÇİĞDEM, Ahmet. Türk Batılılaşmasını Açıklayıcı Bir Kavram: Türk Başkalığı
Batılılaşma, Modernite ve Modernizasyon, Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce
Modernleşme ve Batıcılık(Cilt 3). İstanbul: İletişim Yayınları, 2004.
DEMİREL, Tanel. Cumhuriyet Döneminde Alternatif Batılılaşma Arayışları: 1946
Sonrası Muhafazakâr Modernleşmeci Eğilimler Üzerine Bazı Değinmeler, Modern
Türkiye'de Siyasi Düşünce Modernleşme ve Batıcılık(Cilt 3). İstanbul: İletişim Yayınları,
2004.
DEMİREL, Tanel. Mümtaz Turhan, Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce Modernleşme ve
Batıcılık(Cilt 3). İstanbul: İletişim Yayınları, 2004.
DEREN, Seçil. Kültürel Batılılaşma, Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce Modernleşme ve
Batıcılık(Cilt 3). İstanbul: İletişim Yayınları, 2004.
DİREK, Zeynep. Felsefede Modernleşmeci Düşünce, Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce
Modernleşme ve Batıcılık(Cilt 3). İstanbul: İletişim Yayınları, 2004.
14
GİDDENS, Anthony. Modernliğin Sonuçları. Çev. Ersin Kuşdil. İstanbul: Ayrıntı
Yayınları, 2004.
GİDDENS, Anthony. Sosyoloji. Hazırlayan Cemal Güzel. Ankara: Ayraç Yayınevi, 2005.
GÖLE, Nilüfer. Batı Dışı Modernlik: Kavram Üzerine, Modern Türkiye'de Siyasi
Düşünce Modernleşme ve Batıcılık(Cilt 3). İstanbul: İletişim Yayınları, 2004.
GÖLE, Nilüfer. İç İçe Girişler: İslam ve Avrupa. İstanbul: Metis Yayınları, 2009.
GÖLE, Nilüfer. Melez Desenler İslam ve Modernlik Üzerine. İstanbul: Metis Yayınları,
2008.
GUENON, Rene. Doğu Düşüncesi. Çev. L. Fevzi Topaçoğlu. İstanbul: İz Yayıncılık,
1997.
GUENON, Rene. Modern Dünyanın Bunalımı. Çev. Nabi Avcı. İstanbul: Ağaç
Yayıncılık, 1991.
HANİOĞLU, M. Şükrü. Osmanlıdan Cumhuriyete Zihniyet, Siyaset ve Tarih. İstanbul:
Bağlam Yayınları, 2006.
KARPAT, H. Kemal. Osmanlıdan Günümüze Elitler ve Din. İstanbul: Timaş Yayınları,
2009.
KAZANCIGİL, Ali. Türkiye’de Modern Devletin Oluşumu ve Kemalizm, Türkiye’de
Politik Değişim ve Modernleşme. İstanbul: Alfa Aktüel Yayınları, 2007.
LATOUCHE, Serge. Dünyanın Batılılaşması. Çev. Temel Keşoğlu. İstanbul: Ayrıntı
Yayınları, 1993.
MARDİN, Şerif. Tazimattan Sonra Aşırı Batılılaşma, Türkiye’de Politik Değişim ve
Modernleşme. İstanbul: Alfa Aktüel Yayınları, 2007.
15
MARDİN, Şerif. Türk Modernleşmesi Makaleler 4. İstanbul: İletişim Yayınları, 1992.
MORİN, Edgar. Avrupayı Düşünmek. Çev. Şirin Tekeli. İstanbul: Afa Yayıncılık, 1995.
MORİN, Edgar. Geleceğin Eğitimi İçin Gerekli Yedi Bilgi. Çev. Hüsnü Dilli. İstanbul:
İstanbul Üniversitesi Yayınları, 2006.
ÖZDENÖREN, Rasim. Yumurtayı Hangi Ucundan Kırmalı. İstanbul: İz Yayıncılık, 1990.
ÖZİPEK, B. Berat. Muhafazakârlık Akıl Toplum Siyaset. Ankara: Liberte Yayınları,
2004.
ÖZMAN, Aylin. İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce
Modernleşme ve Batıcılık(Cilt 3). İstanbul: İletişim Yayınları, 2004.
SAYAR, Kemal. Ruhun Labirentleri. İstanbul: Karakalem Yayınları, 2007.
TARKOVSKİ, Andrey. Şiirsel Sinema. Çev. Ebru Kılıç. İstanbul: Agora Kitaplığı, 2009.
TOPÇU, Nurettin. Kültür ve Medeniyet. İstanbul: Dergâh Yayınları, 2004.
TOURAINE, Alaın. Modernliğin Eleştirisi. Çev. H. Tufan. İstanbul: YKY, 2000.
TURAN, Mümtaz. Garplılaşmanın Neresindeyiz?. İstanbul: Yağmur Yayınevi, 1974.
TÜRKDOĞAN, Orhan. Osmanlı’dan Günümüze Türk Toplum Yapısı. İstanbul: Timaş
Yayınları, 2008.
TÜRKÖNE, Mümtaz’er. Türk Modernleşmesi. Ankara: Lotus Yayınevi, 2003.
YAVUZ, Hilmi. Modernleşme: Parça mı, Bütün mü? Batılılaşma: Simge mi, Kavram mı?
Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce Modernleşme ve Batıcılık(Cilt 3). İstanbul: İletişim
Yayınları, 2004.
16
YILDIRIM, Ergün. Hayali Modernlik Türk Modernliğinin İcadı. İstanbul: İz Yayıncılık,
2005.
ZÜRCHER, Erik Jan. Modernleşen Türkiye’nin Tarihi. Çev. Yasemin Saner. İstanbul:
İletişim Yayınları, 2009.
DURALI, Teoman. İnsanı İnsana Malzeme Kılamazsınız www.teomandurali.com/node/42.
Erişim: 14.04.2010.
17

Benzer belgeler