Cabool kurumsal gazetesi

Transkript

Cabool kurumsal gazetesi
‫األخاء‬
KARDEŞLİK
KÜLTÜR EDEBİYAT VE SANAT DERGİSİ
SAYI: 283—284 MAYIS - HAZİRAN / 2013
BASIN
BASIN
YOLUYLA
BASTIRIN
5. Türkmen Basın Konseyi Kurultayı:
Yeni Bir Sürecin Başlangıcı olacak mı!
TÜRKMEN KARDEŞLİK OCAĞI
GENEL MERKEZ-BAĞDAT-IRAK
Evvel Allah sonra sen
İkinizin sayenizde
Varım ben
Evvel Allah sonra sen
Kadir Allah
En gökçe bir hamurla
Yoğurarak yarattı
Senin koynuna attı
Perçinleştim seninle
Ruhum ruhuna çattı
Annem oldun Kerkük’üm
Barındırdın besledin
Kılca kusur etmeden
En kıtlı günlerimde
Sayem sermayem ol
Evvel Allah sonra sen
Sizlerin sayenizde
Şairim ben şadım ben
O sezgi, seziş verdi
Güzellikler estiren
Sen de güç
Sen de esin
Kesilmedi içimden
Eksik olmadı sesin
En doygun sözcükleri
Pekiştirdin dilime
Gereksinim duydumsa
Konuşmaya ne zaman
Evvel Allah sonra sen
KAZANCI
M. Ömer Kazancı
MERHABA
Sevgili okurlar
Yine değişik içerikli bir sayıyla karşınıza çıkarak en derin sevgilerimizle selamlıyoruz hepinizi. Ancak burada , bu değişik içerikten değil, 17 Mayıs tarihinde İstanbul’da yapılması beklenen 5. Türkmen Basın Konseyi Kurultayı
dolayısıyla sizlere basınımızdan söz etmeye çalışacağız.
Özel olarak basımız ile ilgili bir soruyla başlamak istiyoruz.. 2003’ten bu yana
basınımız neler getirdi neler götürdü. Haklarımızı elde etmek, sesimizi duyurmak, jeopolitik ve sosyokültürel varlığımızı, yaşadığımız çevreye kabul ettirmek açısından hangi kerteye kadar etkili oldu, başarı sağladı.. Kabul ettirmek
dememizi yadırgamayın. Zira basın, yasama, yürütme ve yargı güçlerinden
sonra, dördüncü güç olarak nitelendirilmektedir. Bugün dünyada bir çok ülkenin tanık olduğu dramatik değişikliklerin büyük bir bölümü, basının bilgilendirici, bilinçlendirici, etkileyici gücüne borçludur. Rejimler devriliyor, düzenler
kökten sokturuluyor, yerine yenileri getiriliyor. Yalnız eylemlerin değil, basın
yoluyla yapılan söylemlerin de büyük payı oluyor bu işlerde. Arap baharını örnek göstermek, yerinde olur sanırım burada
Türkmen basınını değerlendirmek için, geçenlerde Kardeşlik Ocağında bir
konferans düzenledik. Konferansta konuşmaya davet ettiklerimiz, bizimkilerden değildi. Yaşadığımız çevrede medyayla yakından ilişkisi olan Arap dostlarımızdandı. Bunu bilerek böyle yaptık. İzleyici olarak, karşı taraf Türkmen
medyasını nasıl görüyor, nasıl değerlendiriyor, hakkında neler biliyor, neler
düşünüyor. Amacımız bunu öğrenmekti. Medyamızı değerlendirirlerken, sözlerini, kulak kesilerek dinliyor, tek kelime kaçırmamak için, ağızlarından gözlerimizi ayıramıyorduk. İki buçuk saat süresince anlattıklarını çok kısa bir
tümceyle özetleyeceğim: “Türkmen medyasının pili bitmiştir, en klasik yöntemlerle çalışmaktadır. Sesi kısıtlı, fazlaca etkileyici değildir. Millet olarak sesinizi duyurmak için yalnız bu yarı buçuk medyanıza sarılmaya gerek yok. Büyük imkanlar sağlayan fırsatlardan da yararlanabilirsiniz. Dünya medyasına
açılabilirsiniz. Bu, kendi içinize kapalı kalışınız, zamanla devanıza zarar getirebilir. Basın, ağır basın, basın yoluyla bastırın, karşı tarafı kandırıncaya kadar bastırın, baskı yapın. Bugün en etkileyici güç basındır”. Bizden fazla halimize acıyorlar ve doğru yolları gösteriyorlardı. Ayrıntılar için dergimizin
Arapça bölümünde konuyla ilgili olarak sunduğumuz rapora bakabilirsiniz.
Öteden beri Türkmen basın kurultayları yapılıyor. Bu yıl beşincisi 17 Mayıs’ta
İstanbul’da yapılacak. Her seferinde eksiklikler sergileniyor, kusurlara işaret
ediliyor. Ancak hiç bir defasında , bu eksikler ile o kusurları gidermek için tek
bir önlem alınamıyor. Alınsa bile ne çıkar. Herkes kendisi için oluşturduğu fildişi burcunda yaşamakta, direktifini destek verenlerinden almakta, onun ağzına bakmaktadır. Millet meselesi ikinci, üçüncü, hatta bazıları için bininci derecede gelmektedir. Umarız bu önümüzdeki kurultay, geçenlerinin kopyası değil, bütün onların üstünde bir şey olur.. Dua edin ki, böyle olsun.. Yoksa…..
1
TÜRKMEN KARDEŞLİK OCAĞI
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER
KARDEŞLİK
KÜLTÜR EDEBİYAT VE SANAT
DERGİSİ
SAYI: 283 - 284
MAYIS – HAZİRAN/ 2013
——————————————–
Mayıs 1961 Yılında Yayın Hayatına Başlayan Bu Dergi
Türk Dünyası
Edebiyat Dergileri Üyesidir
TKO Adına İmtiyaz Sahibi
ve
Genel Yayın Yönetmeni
Dr. Mehmet Ömer Kazancı
mustco2003@ yahoo. com
Yazı İşleri Kurulu
Dr. Necdet Yaşar Bayatlı
Ahmet Ferman
Danışma Kurulu
Vahidettin Bahattin
Dr. Nusret Merdan
Temsilciler
Behçet Gamgin (Kerkük)
Aydın Kerkük (Kerkük)
Adnan Assaf (Tuzhuırmatu)
Yönetim Adresi
1-Ata Terzibaşı Irak Türk Dilinin Yılmaz Bekçisi:
Son bölüm: Önder Saatçi…………..…...……….3
2-Bağdat’ta bir Türk Gazetesi: Yeni Irak: Dr. Yavuz Haykır…………………………...………….9
3-Mûr Ali Baba: Dr. Siham Zengi…..…………14
4-Türkmen Köroğlu’nun Bir Şiiri ve Bir Sözlük:
Dr. Muratgeldi Soyegov…...……………...…...17
5-Demişler: şiir: Bahtiyar Postacıgil….……….20
6– Prof. Dr. Ziyat Akkoyunlu Hayata Veda etti.21
7-Rıfat Yolcu Hayata Veda Etti: Kasım
Sarıkâhya……………...……………………….25
8-Dil Araştırmaları: Rıfat Yolcu………...……..26
9– Fuat Osman Erbilli’yi Yitirdik: Fazıl Mahmut……………..………………………………28
10-Mehmet Ömer Kazancı’nın Kadın Kalbi Eseri
Üzerine: İslam Beytullah Erdi……………...….29
11-Kazancı’nın Yeni Bir Eseri: Aydın Kerkük..32
12-Telgraf Öyküler: Nusret Merdan……...……34
13-Bir Köyün Hikayesi: Kemal Beyatlı...……..35
14-Seçim Endişeleri:Sabah Tuzlu………....…..38
15-Babamın Eşeği: Jelyaz Kondev, Çeviren:İslam
Beytullah Erdi……………………...…...……..41
16-Ağıt: Şiir: Ömer Sabır Türkmenoğlu….…...45
17-Aşıklar Beyi: Hasan Abbo………...……….46
18-İpek Yolu: Azerbaycan’da İpekçilik Tarihi ve
Siyaseti: Habil Hemidov…………...………….47
19– Yüzsüzler Yüzünü Alsın: Değerlendirme:
Necmettin Bayraktar………..…………………54
20-Halk Sanatçısı Kazım Muhammet Ali: Sermet
Tuzlu…………………………………………...56
Türkmen Kardeşlik Ocağı
Irak-Bağdat– Mustansıriyye Semti
Mayıs 1960
Türkmen Kardeşlik Ocağının
kuruluş tarihi...
Mayıs 1961
Kardeşlik Dergisinin
yayın hayatına başladığı tarihi...
e-posta: tek2mtc@ yahoo.com
Baskı:
Fuzuli Yayın ve Basım İşletmesi
Kerkük
Bu iki münasebet dolayısıyla hepinizi tebrik
ediyor ve OCAK ile DERGİYE desteklerinizi
esirgememenizi diliyoruz...
2
(S
SON BÖLÜM
M)
Önd
der Saa
atçi*
A
taa Terzibaşıı’nın Derlem
meciliği:
B
Bilindiği
gibbi, Türk dili ve edebiyaatı çalışmalaarında zamaan zaman saahada derleeme yoluylaa
diil, edebiyat ve folklor ürünleri toplanır. Bu tür
t malzem
meler o dilinn zenginliklleri ve tarihh
içindeki geelişme safhhalarının deelilleridir. Derleme
D
çallışmaları baazen bir heeyetle yürüttülebileceğii
gibi bazen de araştırm
macıların şahhsî gayretlerriyle gerçek
kleştirilir.
İşte, Irak Türklerinin
T
gerek dil gerek
g
folkloor ve edebiy
yat ürünlerinnin derlenm
mesinde, kay
yda geçiril-mesinde vee bunların işlenerek
i
çeeşitli eserlerrde toplanm
masında en önde
ö
gelen iisim Ata Teerzibaşı’dır..
Nitekim, Mahir
M
Nakipp, kaleme aldığı
a
“Kerkkük’ün Kim
mliği” eserinnde onu “teek kişilik Kerkük
K
araş-tırma enstitüsü” olarakk tanıtmaktaadır(Nakip 2007: 346).
Tezribaşı’nnın, Kerkükk Hoyrat vee Mânileri, Kerkük Havaları,
H
Şaarkılar ve Tü
ürküler, Keerkük Eskiller Sözü, Kerkük
K
Ağzıı Türkmencce
Sözlük vee Arzı Kam
mber Mataalı -Kerkü
ük Ağzı- 1 gibi eserleeri
mıyla derleemelerden oluşmuştur.
o
. Bunlardann Kerkük Hoyrat ve MâM
nileri’nde(3 cilt) toplaam 2050 civvarında hoyyrat ve mâni(Elçin 20004:
12), Kerküük Eskiler Sözü’nde
S
d 700 kadaar atasözü yer
de
y alır(Elççin
1963: 61). Terzibaşı bu
b eserlerinnde çok sayyıda edebiyaat ve dil maalzemesini toplayarak
t
a
araştırmacıl
ların ve ilggililerin istiffadesine suunmuştur. Buundan başka, onun 19550’li yıllardda Türk Dill Kurumunuun
gerçekleştiirdiği söz derleme
d
çallışmalarına katıldığını ve Kurum
m’a
1375 fiş göönderdiğinii; böylece Türkiye’de
T
H
Halk
Ağzın
ndan Derlem
me
Ö
Önder Saa
atçi
Sözlüğü’ndde Kerkük ağzından da
d kelimelerrin yer almaasını sağladdığını yukarıda belirtm
miştik. Terzibaşı’nın söz derleme çalışmalarınna
Bu eser Azeeri sahasının önemli
ö
bir ürüünü olduğundaan, Irak’tan başka
b
Tahran ve
v Bakü’de dee yayımlanmışştır (Buluç
1976: 203).
1
~3~
derleme çalışmalarına katılarak Kerkük yöresinden de kelimelerin bu dev eserde yer almasını sağlaması Türk dilinin yayılma alanlarının
tespitinde son derece önemlidir. Deleme Sözlüğü’ndeki 1230 kelime tek başına Kerkük ve
yöresinin Türklüğünün en önemli delilidir. Hele
hele, Irak’ta gerek Krallık gerek Cumhuriyet ve
gerek 2003 sonrasında, bu yörenin etnik yapısının değiştirilmesine yönelik çabaların ortaya
konduğu göz önüne alındığında, Terzibaşı’nın
söz konusu derlemelerinin kıymeti bir kat daha
artmaktadır.
Terzibaşı’nın dil derlemeciliğinde ortaya koyduğu en önemli eserse “Kerkük Ağzı Türkçe
Sözlük”tür. Bu eserin şimdilik, yalnızca birinci
cildi yayımlanmıştır. Bu sözlüğün temelleri
Terzibaşı’nın 1952’de Türk Dil Kurumunun
başlattığı halk ağzından söz derleme çalışmalarına dayanır. Yazar, Kuruma gönderdiği kelimelerin bir kısmını 1955’te Türk Dili dergisinde
çıkan “Kerkük Manilerinde: Bilinmiyen Türkçe
Sözler” makalesinde yayınlamış(A. Terzibaşı
1955: 434-436), sonraları derlemelerini genişleterek bu sözlüğün maddelerini oluşturan Kerkük
ağzının orijinal kelimelerini toplamaya başlamıştır(Terzibaşı 2011: 3-5, S. Saatçi 2012: 3435).
Eserin elimizde bulunan birinci cildi incelendiğinde, halk ağzından alınan çeşitli terimlerin,
mecazların, ses taklidi çocuk kelimelerinin, bazı
tarihî ve coğrafî adlarla, insan adlarının değişik
şekillerinin madde başı yapıldığını görürüz. Bu
maddeler sözlükte hem Arap hem de Lâtin harfleriyle kaydedilmiştir. Sıralama ise Arap harflerine göredir. Yazar, eserinin ön sözünde Lâtin
harflerini kelimelerin telâffuzunu tam verebilmek amacıyla kullandığını belirtmiştir. Bu haliyle Kerkük ağzı kelimelerinin birçok ses ve
yapı özellikleri ortaya çıkacaktır. Kerkük Ağzı
Türkçe Sözlük’te kelimelerin açıklanmasında
kullanılan tanıklarsa Kerkük halk edebiyatından
alınmış atasözü, deyim, hoyrat, mani, türkü,
tekerleme, bilmece, kalıp söz, dua ve beddua
örnekleridir. Sözlüğün maddelerindeki kelime-
ler ve tanıklarda geçen bu gibi verimler Kerkük
ağzının eşsiz örnekleri olup Türk dilinin ve kültürünün, Irak coğrafyasında dünden bugüne
uzanan pek kıymetli dil yadigârlarıdır.
Ata Terzibaşı’nın, derlemelerden elde ettiği
malzemelerin birçoğu edebiyat ürünleri olmasına rağmen dilcilik açısından da önemli kaynaklardır. Bu gibi eserler Kerkük ağzının kelime
hazinesinin orta a çıkarılmasında, ses ve şekil
bilgisinin anlaşılmasında önemli ipuçları barındırır. Ancak bu eserlerin ilk baskılarının Arap
harfleriyle olması ve Türkiye’de daha sonraki
baskılarında transkripsiyon işaretlerinin ya hiç
kullanılmayışı ya da sınırlı bir şekilde kullanılması eserlerin dilcilik bakımından işlenmesini
zorlaştırmaktadır. Nitekim Sadettin Buluç,
Terzibaşı’nın “Arzı Kamber” eseriyle ilgili makalesini yayımlamadan önce bu eserdeki ses
(fonetik) ve şekil(morfoloji) inceliklerini Kerküklü dostlarından Suphi Saatçi ve Nilüfer
Rejioğlu’na okutmuş, kaynak kişi olan Kadriye
Hanım’ın ses bandını da Kerküklü Türkolog
Hüseyin Şahbaz eliyle temin ederek metni bir
kere daha gözden geçirmiş, böylece eserin dil
yönünden işlenebilmesini sağlamıştır (Buluç
1976: 203-204).
Ata Terzibaşı’nın derlemeye dayanan eserleri
basit mecmualar olmanın çok çok ötesinde birer
ilmî çalışma ürünüdür. Bu eserler, içerdiği malzemelerin yanı sıra ele aldığı edebî türler hakkında geniş ve derin incelemeleri de içerir. Bunlar Terzibaşı’nın yarım asrı aşan bitmez tükenmez enerjisinin ve birikiminin olgun meyveleridir.
Ata Terzibaşı’nın Gazeteciliği:
Irak Türklerinin basın yayınla tanışmaları 1869
yılında, Bağdat’ta çıkarılmaya başlanan Zevra
gazetesiyledir. Bu gazete devrin Bağdat Valisi
Mithat Paşa öncülüğünde ve Ahmet Mithat
Efendi’nin başyazarlığında okuyucuya sunulmaktaydı (Terzibaşı 2005: 19, Nakip 2007:
334-339). Daha sonra, bilhassa 2. Meşrutiyet’in
ilânını takip eden dönemde, Osmanlı’nın bütün
diyarlarında olduğu gibi, Kerkük’te de birçok
~4~
dergi ve gazete yayımlanmaya başlanmıştır.
Ancak Irak Türkleri için bu yayın organlarından
Beşir gazetesi ve Kardaşlık dergisinin yeri
apayrıdır. Beşir’in doğmasında ve Kardaşlık’ın
gelişmesinde, Türk diline ve kültürüne gönül
vermiş iki hukukçu arkadaş Habib Hürmüzlü ve
Ata Terzibaşı’nın çok önemli katkıları vardır.
Hatta, Terzibaşı Beşir gazetesinin Türkçe bölümünü tamamıyla kendisi üstlenmiş; işine müdahale edilmemesini de şarta bağlamıştır(H.Hürmüzlü 2004: 78). Terzibaşı, Beşir gazetesinde “Folklor Araştırmaları” köşesini kurarak pek çok atasözü ve deyimin gün yüzüne
çıkmasını sağlamıştır. Habib Hürmüzlü de kendisiyle bir süre önce gerçekleştirdiğimiz bir
röportajda bize bu iki yayın organının, kendilerinin yazı hayatında nasıl bir yer işgal ettiğini şu
sözlerle anlatmıştı: Beşir bizim bir gençlik denememiz idi. Bu denemeyi geliştirerek hizmetimizi sonradan Bağdat’ta Kardaşlık dergisinde devam ettirdik. (Ö.Saatçi 2011: 20).
Beşir gazetesinin ömrü 26. sayısında son bulmasına rağmen 2 , Kardaşlık dergisi çok daha
uzun soluklu olmuş; 1961-1976 yılları arasında
Irak Türklüğünün kendini dış dünyaya tanıtmasında lokomotif rolünü üstlenmiştir. İşte, bu
lokomotife yakıt taşıyanların en başında Ata
Terzibaşı’yı görmekteyiz.
Gerek Beşir gazetesinin gerek Kardaşlık dergisinin çıkarıldığı yıllarda Irak Türkmenlerinin
Türkçe eğitim öğretim faaliyetleri durdurulmuş
olduğundan, bu iki süreli yayının Türkmenler
için bir mektep haline geldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Böylece, Beşir ve Kardaşlık, Türk
dilinin Irak Türkleri arasında unutulmamasını
ve edebiyatının gelişmesini sağlamıştır. Ata
Terzibaşı’nın da yazılarıyla bu yayınlara omuz
vermesi, onun ana diline olan bağlılığının ve
sevgisinin bir göstergesidir.
Terzibaşı’nın, gazetecilik faaliyetleri içinde,
Türk diline ve kültürüne bir hizmeti de çeşitli
Türk yazarları, şairleri ve fikir adamları hakkında, bilhassa Arap basınında Arapçayla yazdığı
yazılardır. Bu yazılara konu olan başlıca Türk
yazarları ve aydınları arasında Ziya Gökalp,
Yahya Kemal, H.Nusret Zorlutuna, Ahmet
Ağaoğlu, A. Hamdi Akseki, Halide Edib ve
Abdulhak Hamid sayılabilir(Nakip 2007: 350351, S. Saatçi 2004: 23).
Bu arada, Ata Terzibaşı’nın, dünden bugüne
Kerkük’teki basın faaliyetlerini anlattığı “Kerkük Matbuat Tarihi” eserini de okuyucularımızın dikkatine sunmak isteriz.
Irak Türklerinin en velut yazarı olan Ata
Terzibaşı’nın basın yayındaki Türkçe yazıları
Türkiye Türkçesinin bu kitle arasında tanınmasında, yayılmasında önemli bir rol oynamıştır.
O, her iki süreli yayında yazdığı Türkçe yazılarla Türk dilini ve kültürünü genç kuşaklara sevdirmiş, yeni nesillerin Türkçeyle kendini ifade
edebileceklerini onlara inandırmıştır. Terzibaşı,
bu çalışmalarıyla o yıllarda Türkçe bayrağını
Irak topraklarında gönderde tutan kalem ordumuzun yılmaz bir neferi, önden giden atlısıdır.
Dil Sürçmeleri:
Ata Terzibaşı’nın dilciliğinde ve gazeteciliğinde
köşe taşlarından biri de “Dil Sürçmeleri”3 başlığıyla Kardaşlık’ta kaleme aldığı kısa makalelerdir.
Yavuz
Bülent
Bakiler,
Feyza
Hepçilingirler, Oktay Sinanoğlu, Şiar Yalçın,
vb. yazarların günümüzde Türkçenin doğru
kullanılması amacıyla eserlerinde işledikleri dil
meselelerini, Terzibaşı 60’lı yıllarda Kardaşlık
sayfalarında gerçekleştirmiştir. Her biri bir sayfa tutan küçük hacimli ama Türk dilinin önemli
sorunlarının enine boyuna ele alındığı, tartışıldığı bu yazılar onun dilcilik yönünü aydınlatan
önemli verilerle doludur.
2
Beşir gazetesi 23 Eylül 1958-17 Mart 1959 tarihleri
arasında Kerkük’te yayımlanmış, 14 Temmuz (1959)
Katliamına giden süreçte Irak makamlarınca kapatılmıştır. Bu sırada, Ata Terzibaşı da tutuklanmış ve ağır işkencelerden sonra Irak’ın Hille şehrinde üç ay boyunca mecburî ikamete tabi tutulmuştur(Saatçi 1997: 444).
3
Terzibaşı, bu dizinin ilk makalesini “AKTUVALİTE”
köşesinde “Dil Sürçmeleri” başlığıyla yazmış; dizinin
sonraki yazılarıysa “Dil Sürçmeleri” üst başlığıyla yayımlanmış ve her birine, 2’den devam etmek üzere sıra numarası verilmiştir.
~5~
Terzibaşı yedi sayı devam eden bu yazılarında
bazen dil zenginliklerimizi ortaya koyarken(Terzibaşı 1967: 46, Terzibaşı 1968a: 46)
bazen de dilimizdeki galatlara işaret
eder(Terzibaşı 1966a: 59, Terzibaşı 1966c: 47).
Meselâ, derginin adındaki “kardaş” kelimesinin
Türkiye Türkçesi yazı dilinde kalınlık –incelik
uyumuna aykırılığının, İstanbul ağzının Rumcadan etkilenmesinin bir sonucu olduğunu(Terzibaşı 1966a: 59), “sürç-i lisan, can-ı
gönül, galatat, gidişat,” gibi kelimelerin dil kurallarına aykırı olmakla berber zamanla dile
yerleştiğini (Terzibaşı 1966a: 59, Terzibaşı
1966c: 47), “Eleğimsağma, mahdum, aks-i
sada” gibi kelimelerin Türkçeye Arapçadan
geçip nasıl anlam kaymalarına uğradığını
(Terzibaşı 1966c: 47, Terzibaşı 1966d: 50,
Terzibaşı 1968a: 46) Türkmeneli okuyucusu
onun satırlarıyla öğrenir.
Bu yazı dizisinin en ilgi çekici konularıysa yazarın Türk Dil Kurumu çalışmalarından okuyucusunu haberdar etmesidir. Terzibaşı, bu özlü
makalelerinde, Kurumun türetmiş olduğu bazı
kelimelerin dilde yeni sorunlara yol açtığını,
“söz gelimi”nin, Irak Türkleri arasında eskiden
beri “söz gelişi” biçiminde söylendiğini, bu
tutumun Türk dünyasında ikiliğe yol açtığını
(Terzibaşı 1966b: 46), “uçak” kelimesinin,
isimlerden alet ismi yapan –ku ekiyle değil, –
ak ekiyle türetilmesinin, dilin türetme kurallarıyla bağdaşmadığını; ancak bu kelimenin dilde
iyice yerleştiğini ifade eder(Terzibaşı 1966b:
46). Bundan başka Terzibaşı, Türk Dil Kurumunun yayımlamış olduğu Türkçe Sözlük’teki
bazı boşluklara ve aksaklıklara da okuyucusunun dikkatini çeker. Meselâ, o tarihlerdeki
Türkçe Sözlük’te “mabet” kelimesinin “tapınak” kelimesine gönderildiğini; ancak ”tapınak”
kelimesinin madde başı yapılmadığını, “minber” kelimesinin sözlükte hiç yer almadığını,
“gök” maddesininse “büyük suların rengi” şeklinde açıklandığını, oysa suyun herhangi bir
renginin bulunmadığını yazılarına konu
eder(Terzibaşı 1966b: 46). Bu arada, dilimizle
folklorumuz arasındaki bazı bağlara dikkat çekerek dil-kültür ilişkilerinin canlı örneklerini
okuyucusuna ulaştırır. Meselâ, bir yazısında,
Türkiye’de yaygın olan “çorba içmek” ifadesine
karşılık Kerkük ağzında “çorba yemek” şeklinin yaşadığını, bu kalıplaşmanın ardında, Kerkük’teki çorbaların, Anadolu’dakine göre daha
koyu bir kıvamda hazırlanmasının yattığını anlatır(Terzibaşı 1968a: 46 ).
Terzibaşı “Dil Sürçmeleri”ndeki yazılarıyla
Türkiye’deki dilcilik meselelerini ve Türk Dil
Kurumunun faaliyetlerini yakından takip ettiğini göstermektedir. Yazar, bu makaleler vasıtasıyla Irak Türklerinin kültür gündemine dil meselelerini katmış ve okuyucularını Türkiye’deki
dilcilikten haberdar etmiştir.
Bu yazılar Terzibaşı’nın Türk diline ne ölçüde
vakıf olduğunu ortaya koyarken bazı dil konularında yeterince isabetli hükümlere varmadığı da
bir tarafa yazılmalıdır. Ancak, biz bu makale
vasıtasıyla, onun araştırmacılığının yalnızca
folklor ve edebiyatla sınırlı olmadığını, yazarın
dil meselelerine de uzanan bir araştırmacı kimliği taşıdığını ortaya koymak istedik. Zira, bu
yazıların temel amacının Türk dilinin zenginliğini ve güzelliğini ortaya çıkarmak olduğu aşikârdır. Böylesi hizmetleriyle de Terzibaşı Irak
Türkleri arasında öncü bir konuma yükselmiştir.
Ata Terzibaşı’nın Eğitimde Türkçeciliği:
Terzibaşı’nın önemle üzerinde durduğu hususlardan biri de Irak Türklerinin eğitim dilinin
Türkçeleştirilmesi meselesidir. O, her şeyden
önce Irak Türklerinin yeni nesillerinin ana dilleriyle eğitim almalarının temel bir hak olduğuna
inanır. Zaten, ilk Irak anayasası da bu hakkı
Türkmenlere vermiştir(E. Hürmüzlü 2003: 2021). Bununla beraber bu hak uzun süre ya kısıtlanmış veya sulandırılmıştır. Bu soruna çözüm
bulmak üzere, onu 1963’te hemşerilerinin başında görüyoruz. 8 Mart 1963’te Ata Terzibaşı
başkanlığındaki bir Türkmen heyeti Irak Cumhurbaşkanı Abdüsselâm Arif’le görüşerek kendisine Türkmenlerin çeşitli taleplerini iletmiştir.
Bu talep listesinin ilk maddesi Türkmen çocuk-
~6~
larının Türkçe eğitimiyle ilgilidir(Şimşir 2004:
143).
Terzibaşı ana diliyle (Türkçe) eğitim alma hakkını, yalnızca bir kültür adamı olarak değil, hukukçu kimliğiyle de savunur. O, 2006 yılının
Ramazan Bayramında Türkmeneli Televizyonunda katıldığı bir mülâkatta, mevcut anayasada ve 24 Ocak 1970’teki düzenlemede, Irak
makamlarının Türkçeyle eğitim alma hakkını
bir millî hak olarak değil de öğrenci velilerine
verilmiş bir medenî hak olarak kayda geçirdiklerini, bu durumun, 1971’de Türkçe eğitimin
baskı altına alınmasına ve birkaç yıl içinde de
bitirilmesine yol açtığını, 2006 Anayasası’nda
da benzer bir tutumun bulunduğunu ve bunun
Türkmenlerin beklentilerini tam karşılamadığını
ifade eder. Terzibaşı, canlı yayında, 70’li yıllardaki bir anısını da anlatarak o günlerde Kerkük’ü ziyaret eden Irak İç İşleri Bakanı Sadun
Gidan’a, 24 Ocak’ta (1970) verilen hakların
geri alındığını hatırlattığını, Bakanın maiyetindeki bir bürokratınsa, bu haktan öğrenci velilerinin kendi rızalarıyla vazgeçtikleri cevabını
verdiğini belirtiyor.4 Bu da Terzibaşı’nın endişelerinde ne derece haklı olduğunu gösteriyor.
Zira, o dönemde eğitim dilinin yeniden Arapçaya çevrilmesi için Irak hükûmeti, il eğitim müdürlükleri vasıtasıyla okullara düzmece dilekçeler göndermiş; öğrenci velilerinin bu dilekçeleri
imzalamaları istenmiş, imzalamayan veliler
çeşitli baskılara maruz kalmışlardı(E.Hürmüzlü
2003: 77-78).
***
***
Milletlerin yarınlara selâmetle ulaşabilmesi o
milletin sahip olduğu maddî ve manevî değerlerin korunması, yaşatılması ve geliştirilmesine
bağlıdır. Bu uğurda fertlerin kendi dil ve kültür
hazineleriyle buluşturulması, donatılması o milletin hayatiyetini sürdürebilmesi için elzemdir.
Ata Terzibaşı bu mukaddes görevi, karşılaştığı
4http://www.bizturkmeniz.com/tr/index.asp?page=article
&id=9660
bütün zorluklara ve mahrumiyetlere rağmen,
Irak coğrafyasında lâyıkıyla yerine getirmiş çok
değerli bir Türkologdur. Onun ortaya koyduğu
eserler Irak Türklüğünün millî hafızası, kimlik
belgesi ve gelecekteki çalışmalar için de en
önemli müracaat kaynaklarıdır. Irak’taki Türk
varlığının 20. asrın başından beri red ve inkâr
edildiği bir ortamda Ata Terzibaşı’nın çalışmaları daha da anlam kazanmaktadır.
O, kalemiyle, Irak coğrafyasında Türk dilinin,
edebiyatının ve kültürünün yılmaz bir bekçisi
olmuştur.
-----------------------*Önder Saatçi: S. Demirel Üniversitesi/ Türk
Dili Okutmanı/ Türk Dili Bölümü Başkanlığı/
Doğu Yerleşkesi/Ertokuş Bey Derslikleri/
Çünür Isparta.
KAYNAKLAR:
Bayatlı, İ. Abdi, Eski Yazıda İmlâ Güçlüğü, Kardeşlik (‫)االخاﺀ‬, Temmuz 1961(1. yıl- sayı:3), s. 38-39.
Buluç, Sadettin, Kerkük Ağzına Göre Arzu İle
Kamber Masalı, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten, [1976] 1975 - 1976, s. 203-238.
(Dakuklu) Dakuki, İbrahim, -‫اللغة التركمانية ) مشاكلھا‬
(‫ اسبابھا – عالجھا‬, Kardeşlik(‫)االخاﺀ‬, Mart 1962(1. yılsayı: 11), s. 10-12.
(Derleme Sözlüğü) TDK, Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü, 12 cilt (ve Ek-1 cildi), Ankara 2009.
Dizdaroğlu, Hikmet, Kerkük Şairleri [Ata
Terzibaşı], Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi, Mart
1969, C: XIX, 210. sayı, s. 789-794. (EHA) Kardeşlik(‫)االخاﺀ‬, ‫ مع الباحث التركماني عطا ترزي باشي‬MayısHaziran 1965( 5. yıl-sayı:1-2), s. 14-15.
Elçin, Şükrü, Kerkük’te Genç Bir Türk Bilgini Ata
Terzibaşı Hayatı ve Eserleri, Kardeşlik (İstanbul),
Temmuz-Eylül 2004, 23. sayı, s. 11-13.
Elçin, Şükrü, Bibliyografya/Kitaplar, Türk Kültürü,
7. sayı, Mayıs 1963, s. 60-61.
Gökşen, E. Naci, Irak Türkmenleri Ağzından Bilmeceler [Aydın Kerkük], Türk Dili Dil ve Edebiyat
Dergisi, (Kitaplar - Tenkit) Ağustos 1974, C: XXX,
275. sayı, s. 688-690.
Hürmüzlü, Erşat, ‫التركمان والوطن العراقي‬Kerkük Vakfı
yayınları, İstanbul 2003.
~7~
Hürmüzlü, Habib, Derleme Sözlüğü ve Kerkük
Türkçesi, Kardaşlık(İstanbul), Nisan-Haziran 1999,
2. sayı, s. 35-38.
Hürmüzlü, Habib,‫ عطا ترزي باشي رائد ا لثقافة التر كمانية‬,
Kardaşlık (İstanbul) Temmuz- Eylül 2004, 23. sayı,
s. 78.
Hürmüzlü, Habib, Irak Türkmen Ağzı ve Yazılı
Metinlerde İmla Sorununa Toplu Bir Bakış,
Kardaşlık, (İstanbul) Ekim-Aralık 2008, 40. sayı, s.
26-33.
KERKÜK, İzzettin, (2004a) Irak Türklerinin Medarı İftiharı Değerli Bilim Adamı Ata Terzibaşı,
Kardaşlık, (İstanbul) Temmuz – Eylül 2004, 23.
sayı, s. 14-16.
KERKÜK, İzzettin,(2004b) Terzibaşı Bibliyografyası, Kardaşlık, (İstanbul) Temmuz – Eylül 2004,
23. sayı, s. 24-28.
NAKİP, Mahir, Kerkük’ün Kimliği, Bilgi yayınları(2. basım), Ankara 2007.
SAATÇİ, Önder, Habib Hürmüzlü ile (Kardeşlik)’ten (Kardaşlık)’a, Kardaşlık (İstanbul) Temmuz-Eylül 2011, 51. sayı, s. 20-22.
SAATÇİ, Önder, Irak Türkmen Eğitiminin Kronolojisi, Kardaşlık, (İstanbul) Nisan – Haziran 2012, 54.
sayı, s. 16-18.
SAATÇİ, Suphi,(Y. Karayev Vahidoğlu ile birlikte)
Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi: 6,
Kültür Bakanlığı yayınları, Ankara 1997.
SAATÇİ, Suphi, Ata Terzibaşı’nın Hayatından Çizgiler, Kardaşlık (İstanbul) Temmuz-Eylül 2004, 23.
sayı, s.22-23.
SAATÇİ, Suphi, Türkmen Dağarcığı(Terzibaşı’nın
Yeni Hazinesi Kerkük Ağzı Türkmanca Sözlük),
Kardaşlık, (İstanbul) Nisan-Haziran 2012, 54. sayı,
s. 34-36.
ŞİMŞİR, Bilâl, Türk-Irak İlişkilerinde Türkmenler,
Bilgi yayınları, Ankara 2004.
(TDK) Okuyucularımızın Düşünceleri [Samed Eğit;
Ataullah TERZİBAŞI], Türk Dili Dil ve Edebiyat
Dergisi, Temmuz 1953, C: II, 22. sayı, s. 715-716.
TERZİBAŞI, Ata, Şebekler, Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi, Ağustos 1955, C: IV, S: 47, s. 689-690.
TERZİBAŞI, Ata,(1962a) Sağır Kef, Kardeşlik
(‫)االخاﺀ‬, Nisan 1962(1. yıl-sayı: 12), s. 26-27.
TERZİBAŞI, Ata,(1962b) Yazı Dili Konuşma Dili,
Kardeşlik(‫ )االخاﺀ‬Ağustos 1962(2. yıl- sayı: 4), s.2627.
TERZİBAŞI, Ata,(1966a) Dil Sürçmeleri-1, Kardeşlik(‫)االخاﺀ‬, Mayıs-Haziran 1966, (6. yıl-sayı: 1-2), s.
46.
TERZİBAŞI, Ata,(1966b) Dil Sürçmeleri-2, Kardeşlik(‫ )االخاﺀ‬, Temmuz 1966(6. yıl- sayı: 3), s. 46.
TERZİBAŞI, Ata, (1966c) Dil Sürçmeleri-3, Kardeşlik(‫ )االخاﺀ‬, Ağustos 1966, (6. yıl- sayı: 4), s. 47.
TERZİBAŞI, Ata, (1966d) Dil Sürçmeleri-4, Kardeşlik(‫ )االخاﺀ‬, Aralık 1966(6. yıl- sayı: 8), s. 50.
TERZİBAŞI, Ata, Dil Sürçmeleri-6, Kardeşlik(‫)االخاﺀ‬, Eylül 1967(7. yıl- sayı: 5), s. 46.
TERZİBAŞI, Ata, (1968a)Dil Sürçmeleri-7, Kardeşlik(‫)االخاﺀ‬, Mart 1968 (7. yıl- sayı: 11), s. 46.
TERZİBAŞI, Ata,(1968b) Irak Türkleri ve Dil Özleştirmesi, Kardeşlik (‫)االخاﺀ‬, Temmuz 1968, (8. yılsayı: 3), s. 47-49.
TERZİBAŞI, Ata, Elifba Kitabı ve Tavsiyelerimiz,
Kardeşlik(‫)االخاﺀ‬, Temmuz-Ağustos 1971, (11. yılsayı: 3-4), s. 17-20.
TERZİBAŞI, Ata, Kerkük Matbuat Tarihi, Kerkük
Vakfı yayınları, İstanbul 2005.
TERZİBAŞI, Ata, Kerkük Ağzı Türkmence Sözlük
(1. cilt), Kerkük 2011.
TERZİBAŞI, Ataullah(A. Terzibaşı), Fuzuli Hakkında: Bir Yazı Üzerine, Türk Dili Dil ve Edebiyat
Dergisi, Kasım 1954, C: IV, 38. sayı, s. 97-99.
TERZİBAŞI, Ataullah(A. Terzibaşı), Kerkük Manilerinde: Bilinmiyen Türkçe Sözler, Türk Dili Dil ve
Edebiyat Dergisi, Nisan 1955, C: IV, 43. sayı, s.
434-436.
USER, H. Şirin, Başlangıcından Günümüze Türk
Yazı Sistemleri, Akçağ yayınları, Ankara 2006.
Vasfî, İhsan S., ‫مشاكل الكتابة القديمة في اللغة التركمانية‬,
Kardeşlik (‫)االخاﺀ‬, Mayıs 1962, (2. yıl-1. sayı), s. 1416.
~8~
∗
Y
Yavuz
Haykır
H
K
ısaltılmış biççimiyle yayım
mladığımızz bu yazı, 20
004’te Türkkiye’nin Fırrat Üniversiitesi Sosyall
B
Bilimler
En
nstitüsü, Tarrih Anabilim
m Dalı’nda
a Sayın Yavvuz Haykır’’ın hazırlam
mış olduğu
“
“Türkiye’ni
in Güney Sıınırları Dışşında Yayım
mlanan Yeni Irak (Bağğdat), Vahde
det (Halep)
ve Doğru
u Yol (İsken
nderun) Gaazetelerinin
n (1934) Değ
eğerlendirilm
mesi” konu
ulu tezden alınmıştır.
a
Yazı dahaa sonra Fıraat Üniversittesi tarafınddan çıkarıla
an Ortadoğu Araştırmaaları dergissinde (Cilt:
V, Sayı: 1,
1 Yıl: 2007)
7) yayımlanm
mıştır. Yeni Irak gazettesinin yaln
nız dört sayıısı üzerindeen yapılan
bu bilim
msel çalışmaanda elde eddilen sonuççlar, genel çizgileriyle,
ç
bizim aynıı gazetenin 24 sayısı
üzerindeen 2011’de yaptığımız
y
ve daha son
nra kitaplaşştırdığımız çalışmada ((Yeni Irak Gazetesi:
Türkmen Kardeşlik Ocağı,
O
yayın
n No: 24) varılan
v
sonu
uçlardan faazla farklı ddeğildir. Ancak bu çalışmanın
n değeri, Baağdat’ta çıkkarılan bu gazetenin
g
Türkiye’ye
Tü
u
ulaşmasını,
oralarda biile az çok
izlenmiş olmasını
o
keesin olarak saptamasın
ndan ileri gelmektedir. Bildiğimizz kadarıyla, bu gazete
hariç, Tü
ürkmenlerin
n çıkarmış olduğu
o
herr hangi bir basın
b
organ
nı ülkenin ddışına abon
nelik ve ya
dağıtım am
macıyla ulaaşmamıştır. Bu da gazeetenin başya
azarı Celil Yakup’un h
harcadığı olağan
o
üstü
çabasıylaa gerçekleşm
miştir. Bunaa kitabımızın birkaç yeerinde işareet etmiş bullunuyoruz. (Kazancı)
ÖZET:
Türkiye’niin sınırları dışında
d
kalaan Türk Topplulukları, yaşadıkları
y
siyasi organnizasyon alltında kendii
birçok faalliyetlerde bulunmuşlarrdır. Bulun-kültür ve kimliklerini
k
i koruma vee yaşatma noktasında
n
dukları devvletlerin içeerisinde kenndilerini ifa
fade etme ve
v Türkiye ile olan sosyal kültüreel bağlarınıı
devam ettirrmek amacııyla dönemiin etkili kitlle iletişim arracı olan gaazetelerden faydalanmıışlardır.
Irak’ta bullunan Türkller de bu annlamda başkkent Bağdaat’ta Yeni Irak isimli haftalık birr gazete ya-yımlamışlaardır.1933 yılında
y
yayıın hayatına başlamış ollan Yeni Iraak gazetesi vasıtasıyla Irak’ta bu-lunan Türkklerin, Türkkiye başta olmak
o
üzeree dünya ve Irak
I
çevresiinde gelişenn olayları yakından
y
ta-kip etmişleerdir. Bununn yanında daha
d
da öneemli olarak Türk
T
kültürrünün devam
mı noktasın
nda bir işlevv
görmesini de sağlamışlardır. Bu çalışmamızzda pek biliinmeyen vee elimizde aancak belli sayıları bu-k kültürü bağğlamında yayın politik
kası hakkın-lunan Yenii Irak gazettesinin içeriği ve Türkiiye ile Türk
da bilgiler verilecektirr.
∗
Arş Gör. Fıırat Üniversiteesi Fen-Edebiyyat Fakültesi Tarih
T
Bölümü
ü - ELAZIĞ
~9~
Giriş
Osmanlı Devleti’nin yıkılması ve 1923 yılında
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Anadolu sınırları dâhilinde kurulmasıyla Ortadoğu, Balkanlar
ve Kafkaslar başta olmak üzere pek çok bölgede
Türk toplulukları bu sınırlar dışında kalmıştır.
Sınırlar dışında kalan Türk unsurları tarihi ve
milli birlikteliği olan Türkiye Cumhuriyeti ile
bağlarını sürdürmek için büyük çaba harcamışlardır. Ayrıca yaşadıkları bölgelerdeki siyasi
organizasyonların tabiiyeti altında kimlik ve
kültürlerini korumak amacıyla birçok girişim ve
faaliyette bulunmuşlardır. Bu faaliyetlerin içerisinde neşriyat çalışmaları önemli bir yer tutmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışında varlıklarının devam ettiren bu Türk unsurları, yeni Türk
Devleti’ni kendilerinin hamisi olarak görmüşlerdir. Türk Devleti’ne olan bağlılık ve mensubiyet şuuru ile Türk kültür ve kimliğini koruma
psikolojisiyle yapmış oldukları faaliyetlerin en
belirgin olduğu alan, Türkçe yayın faaliyetleridir. Bu yayınlar içerisinde gazeteler önemli bir
yer tutmaktadır. Gazeteler vasıtasıyla Türkiye’ye olan bağlılıkları ve mensubiyet şuurunun
yanında; Türkiye ve Türkiye sınırları dışında
muhtelif bölgelerdeki soydaşları ile iletişim
kurmayı ve birbirleri ile haberdar olmayı da bu
gazeteler vasıtasıyla gerçekleştirmişlerdir. Türkiye’nin bir milli meselesinde Yunanistan’ın
İskeçe şehrinde yaşayan Türklerin çıkarmış
olduğu bir gazete ile Suriye’nin Halep şehrinde
veya Irak’ın Bağdat şehrinde yine Türklerin
çıkardığı gazetelerin reflekslerinin aynı paralellikte olduğunu, bu gazetelerin yayınlarında çok
net görmekteyiz.
İşte bu anlamda, Bağdat’ta Türkler tarafından
1933 yılında yayımlanmaya başlayan ve elimizde ancak belli nüshaları bulunan Yeni Irak gazetesi, Bağdat’ta yaşayan Türklerin yaşamı,
duygu, düşünce ve faaliyetleri ile dünya ve
Türkiye’ye bakışları noktasında bize bilgiler
vermektedir. Yeni Irak Gazetesi, uzun yıllardan
beri her türlü baskı ve tecrit içerisinde yaşamla-
rını sürdürmek zorunda kalan Irak Türklerinin
kısa süren bir zaman dilimi içerisinde belli sosyal ve kültürel hakları elde ettiğini göstermesi
bakımından da ayrıca bir öneme sahiptir. Bu
kısa süren hak alma sürecinde, Atatürk Dönemi
dış politikasının etkisi büyüktür. Daha sonraki
süreçte Irak’ta yaşayan Türkler her türlü siyasi
sosyal ve kültürel hakları ellerinden alınarak
günümüze kadar gelen ve şu anda da sürmekte
olan bir haksızlık ve zulüm sürecinde varlıklarını korumaya çalışmaktadırlar. Bunun yanında
Yeni Irak Gazetesi’nin yayınlanması Irak’ın
başkenti olan Bağdat’ta ciddi bir Türk nüfusunun yaşadığının da bir göstergesidir.1
Yeni Irak Gazetesi’nin 1934 yılında yayımlanan ve incelememize konu olan dört nüshası
elimizde bulunmaktadır. Bunlar 4 Şubat
1934 (28 Numaralı), 8 Nisan 1934 (37 Numaralı), 13 Mayıs 1934 (42 Numaralı), 10 Haziran 1934 (45 Numaralı) tarihli nüshalarıdır.
Elimizde bulunan Yeni Irak Gazetesi’nin nüshalarındaki sayı numaralarına baktığımızda bu
gazetenin yayın hayatına 1933 yılında başladığını görmekteyiz. 2 1932 yılında bağımsızlığı
verilen Irak devletine istinaden gazeteye Yeni
Irak ismi verildiği kuvvetle muhtemeldir. Yeni
Irak Gazetesi Bağdat şehrinde yayımlanmıştır.
Gazetenin sahibi, yazı işleri müdürü (Mesul
Müdürü) ve başyazarı Celil Yakup’tur.
Gazete haftalık olarak Pazar günleri yayımlanmaktadır. Yeni Irak logosunun altında “şimdilik
Pazar günleri çıkar” ibaresinin bulunması bu
gazetenin haftada birkaç gün veya günlük gazete olarak yayımlanmasının planlandığı fikrini
1
Irak Türkleri hakkında geniş bilgi için bkz. Bilal N.
Şimsir, Türk-Irak ilişkilerinde Türkmenler, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2004; Suphi Saatçi, Tarihi Gelişim İçinde
Irak’ta Türk Varlığı, Tarihi Araştırmalar ve Dokümantasyon Merkezleri Kurma ve Geliştirme Vakfı, İstanbul,
1996; Suphi Saatçi, Tarihten Günümüze Irak Türkmenleri, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2003; Şevket Koçsay, Irak
Türkleri, Boğaziçi Yayınları, İstanbul, 1991; Hamza
Çelepoğlu, Dünden Bugüne Irak Türkmenleri ( Ortadoğu
Siyasetindeki Yeri), Elazığ 2006 (Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yayınlanmamış Doktora Tezi,
Danışman: Doç. Dr. Erdal Açıkses)
2
Yeni Irak Gazetesi, 4 Şubat 1934, s. 1.
~ 10 ~
bize düşünndürmektediir.3 Ancak bu
b fikre rağm
men
haftalık yaayınlarında bile bazı aksamalar yaşanmıştır. Bunu basıllamayan sayyılar için, okuo
yuculardann özür dilennmesinden anlamaktayı
z.4
a
İdari yer olarak “Baağdat Hayddarhane Caamii
karşısındakki mahal” adres olarrak verilmiiştir.
Basım işi Bağdat’ta bulunan özzel matbaalarda
K
yapılmıştırr. Elimizdeeki gazeteleerin üçü Kiren
Matbaası’nnda biride Ahd Matbbaası’nda basılmıştır.
mlanan Yenni Irak GazzeteBağdat şehhrinde yayım
si, Bağdat başta olmaak üzere Iraak’ın diğer vilav
yetlerinde ve Irak sınnırları dışınndaki ülkelerde
de okuyucuularına ulaşşmıştır. Gazzete okuyuccularına daha çok
ç posta ille ulaşmaktadır. Bağdaat ve
diğer vilayyetlerde dağğıtım için abbonelik sisttemi
de kullanıllmıştır.5
Gazetenin bir sayısı 1934 yılı iççerisinde 5 fels
ile satılmaaktaydı. 6 Yine
Y
1934 yılı içerisinde
Yeni Irak Gazetesinin
G
n Bağdat’ta yıllık aboneeliği
bedeli 2500 fels, Bağddat dışındakki diğer vilaayetlerde ise yıllık
y
abonellik bedeli 750 fels idi. Gazetenin fiyyatının 19344 yılı itibariyle Türk paarası
karşılığınınn aşağı yuukarı 3,25 kuruşa tekabül
ettiğini yinne gazetede verilen Tüürkçe kitap satış
s
7
ilanlarındaan anlamakktayız. Gazetede abbone
şartlarının bulunduğu kısımda isse abone beedellerinin peşşin ödeme şartı
ş
bulundduğunu beliirten
8
bir ilan bullunmaktadırr.
Fakat anlaadığımız kaadarıyla buu peşin öddeme
işlemleri tam uygulannamamıştır.. Çünkü gaazete
vilayetlerdde bulunann abonelerrden gazetenin
ücretlerininn toplanmaası amacıylla bir muteemet
görevlendiirmiştir.9 Gaazetenin Baağdat ve Iraak’ın
diğer vilayyetlerinde ollduğu gibi başka
b
ülkelerde
de okuyuccusuna ulaşştığını ve ilgi
i
gördüğğünü
3
Yeni Irak Gazetesi,
G
4 Şubbat 1934, s. 1.
“İ’tizar”, Yeni
Ye Irak Gazettesi, 10 Haziraan 1934, s. 3.
5
“Bağdat Poostası”, Yeni Irrak Gazetesi, 4 Şubat 1934,, s. 1.
6
Fels Irak’taa kullanılan paara birimidir. 1934 kuruna göre
1 kuruş 1,5 Irrak fels’i değeerindedir.
7
“Okuyuculaarımıza”, Yeni Irak Gazetessi, 4 Şubat 19334, s.
4.
8
“Abone Şerriatı”, Yeni Iraak Gazetesi, 4 Şubat 1934, s. 1.
9
“Okuyuculaarımızın Nazaarı Dikkatine””, Yeni Irak GazeG
tesi, 10 Hazirran 1934, s. 2.
4
gazzetede çıkann ilan ve rekklamlardan anlamakta-yız..10
Gazzetenin fiziki durumuuna bakacaak olursakk
gazzete 4 sayfaddan ibarettirr. Genel olaarak 5 sütunn
haliinde bölünm
müş ve fotooğraflar kulllanılmıştır..
Yazzı dili Türkççedir ancakk Türkiye’de harf inkı-labıı yapılmış olmasına rrağmen bu
urada halenn
Araap Alfabesii kullanılm
maktadır. Faakat zamann
zam
man Latin harfleriyle
h
yazılan yazılarda gö-rülm
mektedir.
Gazzetenin dilinne baktığım
mız zaman, 1934 yılın-da Türkiye
T
Cuumhuriyeti sınırları içeerisinde ko-nuşulan sade Türkçe
T
ile aaynı paralellikte oldu-nu görmektteyiz. Ayrıcca gazeteniin belli kı-ğun
sım
mları Latin harfleriyle neşredilereek Türkiyee
Cum
mhuriyeti’nnin harf inkıılâbından so
onraki alfa-11
besii de kullanm
mıştır.
Gazzetede tashiih hatalarınaa yer yer raastlanılmak-la birlikte
b
bu durum sıklıkla görülm
memektedir..
Örn
neğin; 13 Mayıs
M
1934 ttarihli gazetede numa-10
“Y
Yeni Irak”, Yeeni Irak Gazettesi, 4 Şubat 1934, s. 4.
“T
Türkiye Habeerleri”, Yeni Irak Gazetessi, 13 Mayıss
1934
4, s. 2.
11
~ 11 ~
ra 42, yıl olarak da beşinci yıl yazılmıştır. Bu
türden hatalar yok denecek kadar azdır.
Gazetenin logosunda gazetenin künyesi ve abone şartları yer almaktadır. Logonun sol tarafında
yer alan künyenin ilk satırında, “Yeni Irak her
şeyden bahs ider. Türkçe haber ve ilim gazetesi” ibaresi bulunmaktadır. Ayrıca bazı sayılarda
logonun sol tarafında İngilizce olarak “Turkish
Newspaper” yazısı yer almaktadır. Bu künye
içerisinde gazeteye gönderilen ve basılmayan
yazıların iade edilmeyeceği belirtilmiştir. Ayrıca, gazete idaresine gönderilecek mektup ve
havalelerin gazete sahibinin namına gönderilmesi gerektiği notu bulunmaktadır.
Gazetenin köşe yazarları ise, gazetenin sahibi,
mesul müdürü ve baş muharriri görevlerini uhdesinde bulunduran Celil Yakup başta olmak
üzere Doktor Behzad ve Babacan (muhtemelen
müstear kullanılmıştır)’dır. Bunların dışında
gazetede Irak sınırları içinden12 ve Irak dışındaki ülkelerden (özellikle Avrupa’dan) 13 yazılar
da bulunmaktadır.
Yeni Irak Gazetesi’nde iktibaslara da geniş yer
verilmiştir. Irak’ta, Komşu Devletlerde ve daha
başka ülkelerde yayımlanan gazetelerden yer
yer iktibaslar yapılmıştır. Özellikle Türkiye’de
yayımlanan Akşam, Vakit ve Hakimiyet-i Milliye gazetelerinden iktibaslar geniş yer tutmaktadır. Ayrıca, Anadolu Ajansının haberlerine de
yer veren gazete Anadolu Ajansıyla kendisi
arasında bir yakınlık hissettirmekten de geri
durmamıştır.14
Yeni Irak Gazetesi künyesindeki “Her şeyden
bahs iden Türkçe haber ve ilim gazetesi” ibaresinde işaret ettiği gibi gazetede her konu ile
ilgili haber yorumu bulunmakta ve bu gazetede
özellikle Türkiye haberleri ve yorumları geniş
yer tutmaktadır. Türkiye ile olan psikolojik ve
kültürel bağlar bu gazetenin genel karakterinde
bariz şekilde görülmektedir.
12
Yeni Irak Gazetesi, 8 Nisan 1934, s. 2.
“Avrupa’da Mühim Hadiseler Hazırlanıyor”, Yeni Irak
Gazetesi, 8 Nisan 1934, s. 2.
14
“Büyük Gaziye ve Türk Büyüklerine”, Yeni Irak Gazetesi, 4 Şubat 1934, s. 2.
13
Yeni Irak Gazetesinin içeriğine baktığımızda
ana hatlarıyla gazetede ki yazıların dünya, Türkiye ve bölgede meydana gelen gelişmeler üzerinde yoğunlaştığını görmekteyiz. Gazetede, her
konuda haberlere rastlamak mümkündür. Gazetenin verdiği haber ve yorumlara bakıldığında,
gazetenin mahalli bir özellikten sıyrılıp, çevresinde ve dünyadaki gelişmelere karşı duyarlı bir
gazetecilik yaptığını söylemek yanlış olmaz.
Sonuç:
1933 yılında yayın hayatına başlamış olan Yeni
Irak Gazetesi vasıtasıyla Irak’ta bulunan Türkler, Türkiye başta olmak üzere dünyada ve çevresinde gelişen olayları yakından takip etmişlerdir. Gazetede dünya haberlerine geniş yer
verilmiştir. Dönemin önemli siyasi, sosyal, diplomatik ilişkileriyle ilgili haber ve yorumlarının
yanında aktüel ve ilginç haberlerde yer almıştır.
Gazetede Avrupa’nın ve Uzakdoğu’nun gergin
siyasetini çok net olarak görmekteyiz.
Gazete başta Bağdat olmak üzere Irak sınırları
içerisindeki Türklere hitap eden bir gazete hüviyetindedir. Bunun yanında verdiği haberler ve
yazılarla, Irak Devletinin sınırları içerisindeki
Türk unsuruna hitap eden gazete kimliğinden
sıyrılarak, bulunduğu bölgeye şamil, dünya ve
çevresindeki olaylara duyarlı, bir gazete hüviyetinde olmaya çalışmıştır. Yeni Irak Gazetesi’nde Irak’la ilgili haberlerde geniş bir yer almıştır. Bunun yanında gazete de Irak siyaseti ile
ilgili haberler çok azdır. Gazetede, Dünya, Türkiye ve Irak haberlerine nazaran komşu ülkelerin haberleri çok kısıtlı olarak yer almıştır. Bu
anlamda Hicaz ve Yemen Krallıkları arasındaki
savaş ve Mısır Devleti dışında pek bir habere
yer verilmemiştir.
Yeni Irak Gazetesi’nde yüksek bir Türklük
şuuru ile Türkiye sevgi ve saygısının olduğunu sarih bir şekilde görmekteyiz. Sıkı bir
Arap Milliyetçiliği iktidarının başlangıç devresinde, Türk kültürünün Irak’ta bulunan Türkler
tarafından yaşatılması ve korunması noktasında
önemli bir görev görmüştür. Özellikle kültürün
~ 12 ~
gelişmesi, kök salm
ması ve koorunmasınınn en
önemli unnsuru olan dil konusuunda Yeni Irak
Gazetesi’nnin yoğun vee özel bir çaba harcadıığını
görmekteyyiz. Osmannlıca yayım
mlanan gaazete
belli sütunlarda da Laatin alfabesiini kullanmııştır.
Gazetenin bu şekilde bir yayıın izlemesinde,
miş olan Türrkiye ile baağlaLatin alfabbesine geçm
rını güçlenndirmek, Iraak’taki Türkklere bu alfabe
ile Türkçe okuma yazzmayı öğrettmek ve Tüürkiye’de külttürel gelişm
melerden uzak
u
kalmam
mak
amaçlanmııştır. Ayrıcaa Yeni Irakk Gazetesi’’nin,
Türkiye’dee yayınlanann gazete, deergi, kitap vesav
ire kültürell materyalleeri Irak’ta bulunan
b
Türrklere temin edilmesindde yardımcıı olduğunuu da
görmekteyyiz. Türk küültürüne Irakk’lı Arap gençlerinde büyyük bir ilgi gösterdiklerini gazetedde ki
haberlerden anlamakktayız. Buunun yanında
Irak’tan Tüürkiye’ye tuurist gönderrmek için gazeg
te sayfalarrında sık sıkk Türkiye ile
i ilgili ilaanlar
yer almıştır.
Yeni Irak Gazetesi baaşta Türkiyye olmak üzzere,
birçok Avrrupa ve kom
mşu ülkelerin basın kuruk
luşlarındann iktibaslar yapmıştır. Özellikle TürT
kiye basınıı büyük bir bilgi kaynaağı teşkil etm
miştir. Bunun yanında Tüürkiye Cum
mhuriyeti Deevleti’nin resm
mi haber kurruluşu olan Anadolu AjanA
sının verm
miş olduğu haberlerdee yoğun olarak
kullanılmışştır. Türkiyye’deki herr olumlu gelişmeyi gazeetenin sütunnlarında görrmekteyiz. Gazetede, Tüürkiye Cum
mhuriyeti Devleti’nin
D
y
yapmış olduğuu bir uluslarrarası antlaşşmadan tutuunda
Konya’nınn bir köyünnde çiftçilerre dağıtılann tohumluk haaberine kadaar her çeşit konu
k
ile alaakalı
haberlere büyük
b
bir özenle
ö
yer verilmiştir.. Bu
bağlamda sanki Türkkiye Cumhuuriyeti sınıırları
içerisinde yayın yapaan bir gazette izlenimi vermektedir.
Özellikle Türkiye
T
ile ilgili yazıllmış makaleelerde, Türkiyye’ye olan sevgi ve güveni
g
çok net
görmekteyyiz.Bunun yanında
y
Tüürkiye ile Irak
Devletleri arasında gelişen
g
ilişkkiler de, gaazete
Türkiye’den
T
kitap temin
ni için yapıla
an reklâm
(Yeeni Irak Gazzetesi - 10 H
Haziran 1934
4, Sayfa: 3)
taraafından büyyük bir heyyecanla karşşılanmış vee
bu ilişkilerin Türk
T
ve Irakk devletleriinin gelece-ğe yönelik
y
birrliktelik oluuşturmasına vesile ola-cağ
ğı vurgulanm
mıştır.
Iraak tabiiyetii altında buulunan Türrklerin baş-ken
nt Bağdat’taa çıkarmış ooldukları bu
u gazete ilee
hem
m Türk kim
mlik ve kültüürünün koru
unması, ge-lişm
mesi ve kenndilerinin hhamisi görd
dükleri Tür-kiyee Cumhuriiyeti Devleeti ile olan
n bağlarınıı
kuv
vvetlendirmek hem de içinde yaşaadıkları top-lum
mda kendilerrini kabul eettirerek kim
mlik ve kül-türlleri ile yaşam
ma azmindee oldukların
nın canlı birr
ifad
desidir.
Son
nuç olarak, siyasi sınırrlar kültür ve
v ülkü bir-liğin
ni yok etmeeğe mukteddir değildir ve
v Irak’takii
Türrkler, Türkiiye’deki Tüürklerin bir parçası ol-duk
klarının bilinncini her zaaman diri tu
utmuşlardır..
Siyasetin garipp tecellileri millet olm
ma ve başkaa
yerd
de yaşansaa bile ailennin bir parççası olarakk
yaşama idealinni yok edem
memektedirr. Bu gaze-tedee Irak Türkklerinin bu halini açıkçça görmek-teyiiz.
~ 13 ~
“Şihââbûl Kudret
K
fi Recm
m-il-Fikret”
V
Ve
Mûr Ali
A Bab
ba
Siham
m Zengii
Halk arrasında Morr Ali Baba diye
d
tanınann "Şihâbu'l Kudret fii
Recm'iil Fikret" adlı eserin yazarı
y
Mûr A
Ali Baba 1805 yılındaa
Kerkükk'te doğmuşştur. Bu eserin kapağıında asıl ad
dı Mûr Alii
Baba Zâde
Z
Mehm
met Fazlulllah'tır. Soyylu, zengin, çevresindee
yaşayanlaarın sevgi ve
v saygılarınnı kazanan A
Ahmet Paşaa adında birr
kişinin oğludur.
o
Ahhmet Paşa, oğlu Mehm
met'i çok iyii bir eğitim ile yetiştir-miştir. Şaairin, Türkçe şiirlerindee mahlası "Âlȋ"
"
olmakkla beraber, Kerkük'te "Mor Babaa
Ali", Türkkiye'de "Mûûr Ali Baba"" diye tanınnmış ise de "Türk Dili"" dergisindee ( sayı: 57, yıl: 1956))
ve "Son Asır
A Türk Şaairleri" kitabbında "Nur Ali Baba" diye geçm
miştir. Ayrıca Farsça şiiirlerinde dee
yine "Nur Ali"
A mahlassını kullanm
mıştır.
Mûr Ali Baba
B
mürşiddi Kerküklü Şeyh Abduurrahman Halis'in
H
samimi müritleerinden olmuştur. Şeyhh
Abdurrahm
man tarafınddan kendisine halifeninn icazesi veerilmiştir. Mûr
M Ali Babba uzun birr süre Şeyhh
Halis'in yaanında kalarrak öğütleriinden yararrlanır. Yeten
nekli çalışm
ması Şeyhi'nnin hoşuna gittiğindenn
ve çalışkannlığından dolayı
d
Şeyhhi ona "Mûrr Ali" adınıı vermiştir. Kâdiri tariikatına bağ
ğlı olan şairr
güçlü bir mutasavvıf
m
s
sayılır.
Türkkiye'nin Sivvas şehrindee yerleşir kaadiriler tarikkatını yaym
mak için uğ-raşır, oradaa bir tekke yaptırır ve Kâdiriliğin kurucusu olur.
o
Halk arasında
a
kâddiri tarikatın
nı yaymayaa
başlayan şair, bir takıım tanınmışş kimselerlee tanışır. Bunlardan Tanzimat
T
Eddebiyatının önde gelenn
Türk şairi ve
v o zamann Amasya Valisi
V
olan Ziya
Z Paşa olm
muştur.
Ziya Paşa Amasya vaalisi olduğuu sıralarda Amasyalılar
A
rın daveti üzzerine
B
Amasyya'ya gider Amasya'nıın ileri geleenleriyle göörüşür.
Mûr Ali Baba
Bunların arasında
a
Ziyya Paşa da bulunur.
b
Aralarında uzu
un sohbetleer başlar. Şairin, Ziya Paşa ile yakın biir dostluğu olur. Dostlu
uklarını karrşılıklı
mektup, biirkaç manzuum ve menssur yazılarlaa sürdürdüleer.
Divan şairii sayılan Mûr
M Ali Babaa, iyi bir billgin zattır. Türkçenin
T
y
yanında Arapça ve Farsçayyı da güzel bir şekildee bilerek heer üç dilde şiirler
yazmıştır.
Birçok eseerleri olduğuu söylenmeektedir, ancaak elde bulu
unan "Tenbbȋh'usSâlikȋn" addlı elyazmaası bir eserri vardır. Buu eserinde bağlı bulunnduğu
r. Siham Zengi
Z
kâdiri tarikkatının esassında ve bunna girecek müritlerin
m
yapacağı
y
işllerden Dr
söz eder. Şeyh'in
Ş
dahha ziyade diikkati çekenn şiir ve tarrihleridir. Faars ve
Arap dillerrine çok vakkif bulunan bu bilgin şair,
ş
bu dilleerde pek çok şiirler yazmışttır. Bunlarınn içinde bir Türkçe gazzeli ün almışştır.
~ 14 ~
Ş
Şairin
Sivaas’ta Mezarlığı
Bu şair, 1995 yılındaa ortaya kooyduğum “Vali
“
Davut Paşşa Dönemidde Irak’ta Türk
T
Şiiri” başlıklı yüksek lisans tezzimde ele alldığım 15 şaairin
arasında yer almıştır. Araştırdığğımda Mûrr Ali
Baba'nın "Şihâbu'l
"
K
Kudret
ve Recm'il
R
Fikkret"
adlı basılm
mış bir divannı 1995 yılıında elime geçti. Küçük hacimde ollan bu divaan 32 sahifeeden
2 mesnevviyi kapsam
makoluşmaktaddır. Kitap 269
tadır. Yazddığı divanınn son beytiinde şöyle söylemektedirr:
İşte bu
b mesnevî--i Fazl'ullahh
‫ايشته بو مثنوئ فضل ﷲ‬
Seni Allah'tan eder âgâh
‫سنى اللھھدن ايدر آكاه‬
ü dilde (T
TürkElimde bulunan divannda, şiirler üç
çe, Arapçaa ve Farsçaa) yazılmışttır. Ayrıca bazı
beytlerin ya
y tümü Arapçadır
A
y da Farsççadır
ya
veya Türkççe-Arapça ya
y da Türkçe-Farsçadırr:
"Hem
me der râh râhra
r
cûyendd"
"‫" ھھمه در راه راھھرا جويند‬
"Ez gamiiş ah ah mı gûyend"
"‫غمش آه آه مى كويند‬
‫"ازغ‬
*****
Nûr-ı Haak etmese biizi işrâk
‫بزى اشراق‬
‫نور حق ايتمسه ى‬
Mâ veceddnâ ez-zılâlle fi'l âfâk
‫فى االفاق‬
‫ما ووجدنا الظالل ى‬
****
Hûva kerr-rih-i nahnuu misl'e turaab
‫نحن مثل تراب‬
‫ھو كالريح نح‬
Hûva kellmâ’-i nahnnu ked-dulab
b
‫نحن كالدوالب‬
‫ھو كالماء حن‬
Bu eserde buluunan şiirlerr dini ve tassavvufi ko-nulaarı kapsamaaktadır. Düünya ve ahiiret konula-rınaa değinmiş Tanrının bbirliğini terrennüm et-mişştir.
Örneğin:
Her şey’iin ibtidâsı aahırı o
‫خرى او‬
‫ھر شييئك ابتداسى آخ‬
Vahdehuu lâ ilâhe illââ hu
‫وحدده ال اله اال ھو‬
****
"Gayr-i vech'ül
v
İlâhii ya gâfil"
"‫"غير وجه االله يا غافل‬
"Misl'en--necm fi-z-zzuha âfil"
"‫ضحى آفل‬
‫ل النجم فى الض‬
‫"مثل‬
****
Sıfetı lem
m yelid veleem yüled
‫صفتى لم يلد و لم يولد‬
‫ص‬
Olmadı Zat-ı
Z
Hakkaa küfven ahaad
‫حقه كفواَ احد‬
‫اوولمدى ذات ه‬
****
Mebde’inn merce’in tturab oluyo
or
‫مببدأك مرجعك ترراب اوليور‬
Hepsi topprakla feyziiyâb oluyor
‫اوليور‬
‫ر‬
‫سى طوبراقله ففيضياب‬
‫ھبس‬
****
"La tekull keyfe Hu vvela ma Hu
u"
"‫وال ما ھو‬
‫"ال تتقل كيف ھو ال‬
"Celle men
m la ilâha iilla Hu"
"‫ل من ال اله اال ھھو‬
‫"حل‬
Div
vanı yazan şairin adı kitabın ön kapağındaa
"nâzım ve mü’’lifi: Mûr A
Ali Baba Zâde Mehmett
~ 15 ~
Fazlullah" diye yazılmıştır. Yinne ön kappakta
M
a bulunan "Nersu" ve
kitabın, Merzifon'da
"Serabıyann" basımevvi tarafınddan 1330-11368
yılında bassıldığı gösteerilmiştir.
Kapağın arka
a
kısmınnda, müeliffin basılmışş iki
eseri olduğğu gösterilm
miştir. Birincisi "Münaccât-i
Bedi’e" "‫بديعه‬
‫ه‬
‫ "مناجات‬ikincisi "Ş
Şihâbu'l Kuudret
ve Recm'ill Fikret" " ‫الفكرت‬
‫ت‬
‫شھاب القدرت فى رجم‬
‫" ب‬
eserleridir..
Ayrıca bassılmak üzerre olan dörrt eserin dee adı
arka kabakkta yazılmıştır. Bunlar da
d şöyle:
1. Red'ul menfurin fi tanzim'il mağfurinn. ‫رد‬
‫المنفورين في تعظيم الممنغورين‬
‫ن‬
2. Keşf'uss-Sudur. ‫كشف الصدوور‬
3. Ruh'ar--Ruh ‫روح الروح‬
‫ح‬
4. Mürşid'ül- Müsterşidinn ‫مرشد المسترشدين‬
Mû
ûr Ali Baba, 1882 yılındda Cuma gü
ünü Sivas'taa
vefa
fat etmiştir. Mezarı
M
Çayyırağzın'dad
dır.
Yazzımı noktalaarken değerrli şairin Tü
ürk edebiya-tı taarihine kazaandırdığı önnem bence çok
ç büyük-tür. İleri ki tarihlerde dahha geniş vee detaylı birr
çalıışmayla belki şairin baaşka eserlerri de ortayaa
çıkaar.
*Prrof. Dr., Türk Dili vee Edebiyattı Bölümü//
Dilller Fakülteesi/Bağdat Ü
Üniversitessi.
-----------------------------------------Kay
ynakça:
1. Ata TERZ
ZİBAŞI, K
Kerkük Şaiirleri, C.II,,
Cum
mhuriyet Baasımevi, Keerkük, 1968
8, s.25-32
2. Atatürk
A
Yükksek Kurum
mu, Türk Dü
ünyası Ede-biyaatçıları Anssiklopedisi, Türk Dün
nyası Ortakk
Edeebiyatı, Ataatürk Kültürr Merkezi Başkanlığı,,
Ank
kara, 2005, s.320
3. Siham
S
Abdüülmecit AHM
MET, Vali Davut Paşaa
Dön
neminde Irak’ta Türk Şiiri, Yük
ksek Lisanss
Tezzi, Bağdat Üniversiteesi, Diller Fakültesi,,
Türrk Dili ve Edebiyatı
E
B
Bölümü, Bağ
ğdat, 1995,,
s.11
18-120
‫شھاب القدرت في رجم‬
‫ ب‬،‫مور علي ببابا زاده محمد فضل ﷲ‬. 4
13
368 – 1330 ‫سرابيان‬
‫ن‬
‫ مطبعة بررسو و‬،‫ مرزيففون‬،‫االفكرت‬
‫ والي داود ا‬،‫عبد المجيد أحمد‬
‫سھام د‬.5
‫باشا دونه مينده عرراقدا‬
،‫گی‬
‫ توركمن كولتور مديرلٻگ‬،‫يغي‬
‫ كولتور باقانليغ‬،‫شعري‬
،
‫تورك‬
-179 ،2005،‫ بغغداد‬،‫صيم ئه وى‬
‫كولتور ايشله رى باص‬
‫ر‬
‫گنه ل‬
s. 183
Elektronik Kaaynaklar:
1. http://www.
h
hasancoskuun.org/?&Biid=748928,,
11/0
03/2012, s.11-3
2.htttp://ismailhhakkialtuntaas.com/2010
0/03/17/faz
lullah-mur-ali--baba-kaddeese
%E
E2%80%...,,
11/0
03/2012, s.11-8
3.htttp://www.ssivasder.net//?&Bid=130780&/%c
3%96nemli-%cc5%9eahsi
yetlerimiz,,
11/0
03/2012, s.22
~ 16 ~
12 Saatırdan Oluşan
n Şiiri ve Bir
K “Tü
Kısa
Türkmen
nce-İng
gilizce” Sözlü
ük
Murattgeldi So
oyegov1
1834 yılındda Londra’dda Sir Aleksander Burnnes’in üç ciiltten oluşann ‘Travels innto Bokharaa; Being ann
account off a journey from Indiaa to Cabool,, Tartary an
nd Persia inn 1831-33’ adlı eseri neşrolunur
n
.
XIX yüzyıılda Orta Assya, Afganisstan ve İrann’ı kendi etk
kisi altına sookmak meseelesinde Birrleşik Kral-lık ile yarıışmaya başşlayan Rusyya’da A. Buurnes’in kittabına meraaklı
olanların sayısı çoğalıır. Bundan dolayı eserr, Rusçaya çevrilerek
ç
1
1849
yılında Mooskova Ünivversitesi Baasımevi taraafından aşaağıdaki (dipnottaki) ad ve açıklamaylla okuyucuyya sunulur:2
Sir Aleksaander Burnnes’in ilim dünyasındaa kısaca ‘B
Buhara Gezzisi’
adıyla tanıılan ve ilgilli bölümleriinde Türkm
menlerden baahseden kittabının 593 saayfadan ibaaret Rusça çevirisi,
ç
şim
mdi bir adeette Aşkabaat’ta
Türkmenisstan Merkezzî Devlet Küütüphanesi’nde korunm
maktadır. İlkk sırada ’Encyyclopedia Britannica’n
B
nın 1959’daçıkan 4. Ciildindeki malum
matlardan yararlanaraak kitabın yazarı
y
hakkında kısa bir bilgi verm
mek
istiyoruz.
Seyyah ve
v araştırm
macı olarakk tanınan Sir Alekssander Burrnes
16.05.18055 tarihinde Montrose’dde, İskoçyaa’da dünyay
ya gelir. 17 yadi Söyegov
şındayken Fast India Company’da asker ollarak görev
ve başlar. 1822 Dr. Muratgeld
yılından ittibaren Suraat’ta tercüm
mecilik yapaar. 1826’daa siyasi mem
mur
yardımcısı olarak
Cutch’egidder.KuzeyBatıHindistann’ınvekomşşubölgelerin
ntarihivecoggrafyasıylailgilenir.183
31 yılında
İngiltere Kralı
K
IV. Wiilliam’ın (1765-1837) hediyesi bir atı Maharraca Rancit Singh’e kaavuşturmak
1
Akad. (Orrd.) Prof. Dr. Muratgeldii Söyegov, Tüürkmenistan İllimler Akadem
misi’ne bağlı Millî Elyazm
maları Enstitü-sü’nün Baş Araştırmacısı
A
A
Aşkabat/Türk
kmenistan. [email protected]
2
ПутешестввиевБухару; Рассказоплав
Р
ваниипоИндууотморядоЛаггорасподаркаамиВеликобрританскогок роляиотчеетопутешестввииизИндииввКабул, Татар
риюиПерсию
ю, предприняттомпопредпи
исаниюВысшеего
правительсттва Индии в 1831,
1
1832 и 1833 годах леейтенентом Ост-Индской
О
компанейскоой службы, Александром
А
Борнсом, члленом Королеевского общеества. Издани
ие П.В. Голуб
бкова, дейсви
ительного члеена Русского
географичесского общесттва.
~ 17 ~
için Lahor’a gider. Peek çok malzzeme ve maateryaller toplaar. Bir senee sonra Lahoor’dan başlayarak şimdikki Afganistaan, Türkmeenistan ve İran
topraklarınnda devam eden büyyük bir geezide
bulunur. İrran’dan dennizyoluyla İngiltere’ye
İ
e gelen Sir Aleksander Burnes
B
18344 yılında geezisi
hakkında yukarıda
y
billdirimizin ilk
i cümlesi olarak adı geççen eserini bastırır. Kittap, Londraa’nın
ve Paris’inn coğrafi cemiyetlerin
c
nde okunurr ve
yazarına büyük
b
bir ün
ü getirir. Sir Aleksannder
Burnes, soon yıllarda diplomatik kariyerini sürdürür. 18344 yılında taahta çıkan Afgan
A
kralı Dost
D
Muhammeet’in (23.12.1793 – 09.06.1863) yanıy
na siyasi misyonla gönderilir.((1836). Büüyük
Britanya’nnın Afganisttan’a karşı 1838-1842 yılları arasındda yapan vee başarısız sonuçlanann savaşında Londra’nın Afgan lideerlerinden Dost
D
Muhammeet’in tarafındda bulunmaasını ister. 1839
1
yılında Şahh Şuca’nın Afgan tahttına çıkmassıyla
Kabul’da siyasi mem
mur görevvini yapar. Sir
Aleksander Burnes’inn 36 yaşınndayken haayatı
O 02.11.18441 tarihide öldürülür.
ö
sona erir O;
Sir A. Burnnes’in nesilllere bıraktığı seyahat kitak
bının Rusççaya çeviriisi şimdi bizim
b
elimiizde.
Seyyahın Türkmenistan’a gezissi 16 Ağuustos
1832 (18333?) yılındaa Amuderyya’dan gem
miyle
Çarcov’a (şimdiki Türkmenaba
T
atşehri) geççmesiyle başlaar. Kitabın ‘Türkmenis
‘
stan veya TürkT
menlerin Yurdu’
Y
(Saayfa: 345-3660) bölümüünde
ve diğer sayfalarındaa yurdumuuz ve halkıımız
hakkında pek
p çok billgiler var. Onların
O
heppsini
incelemek ve değerlenndirmek özel bir araştıırma
imkânssızdır.
B
Bu
yazım
mızda
yapmazdann
mesleğimizzle ilgili saadece dil ve
v edebiyataa ait
bazı bilgileerden bahseetmek zorunndayız.
Kitapta çook sayıda Türkmen etnonimlerii ve
diğer özell isimler yeer almıştır:: Ersarı, Saarık,
Salır, Teke, Yomut, Göklen, Ernazar,
E
Haamza
Han, Balkuuyu, Üçkuyyu vb. Yazzar, Göklen boyunun Kayyı, Karaballhan, Bayanndırgibi 9 tane
alt uruklarddan oluştuğğu hakkındaa malumat verir.
v
‘Onlar (Tüürkmenler – M.S.) iddiia edirlerki Osmanlı impparatorluğunnun temeli kendileri tarat
fından atıllmıştır’ diyyerek yazarr. (Sayfa: 3513
Sir Aleksander
A
r Burnes
Bu
uhara giyssisiyle
352
2). Kitabın 352–356. Sayfaları arasında
a
888
sayııdaki Türkm
men kelimeesi ve İngillizceye ter-cüm
mesi kısa bir sözlük oolarak yerleeştirilmiştir::
kız,, kuşbegi, dağ,
d su, ot, aak, buz, kar vb. Elbettee
bu ilk kısa ‘T
Türkmence-İİngilizce Sö
özlükte ke-limelerin yazılışında ve çeevirisinde fahiş
fa hatala-nde bakma-rın bulunmasınna tabii birr olay halin
mızz gerekiyor.
Eseerinde esassız ‘Türkmenler her han
ngi bir ede-biyaat sahibi deeğildirler’ ggibi yanlış fikirleri
f
önee
süreen A. Burrnes, kendii kendisiylee çelişerekk
kitaapta Teke Türkmenler
T
rinin düşmaanları Kürt-lerle diyalogu şeklinde ikki tane şiirin
n çevirisinii
miştir. (Sayyfa: 167-1688). Yazar, TürkmenleT
verm
rin biniciliği vee kendi atlaarını sevdiklleri ve hak-kınd
da türkülerr söyledikklerinden bahsederken
b
n
Körroğlu destaanlarımızdaan Ersarı veya
v
Sarıkk
bah
hşısının söyylediği bir türkünün 3 bendininn
çev
virisini de yapmıştır. Faakat ‘Karug
gli kelimesii
hem
m askeri heem de atı aanlatıyor’ yazması
y
isee
desttanlarımız üzerinde aaldığı malu
umatın çokk
sath
hi olduğunuun delilidir. Aşağıda göreceğimiz
g
z
gibii yazar (veeya eserinin Rusçaya çeviricisi))
Ağaayunus Perri’nin (Körroğlu’nun eşi) kadınn
oldu
uğunu da öğğrenememişştir.
~ 18 ~
Eksik ve yetersizlikle
y
erine rağmeen A. Burnees’in
çevirisi, günümüzden
g
n 180 senne önce baahşılarımızın Köroğlu
K
deestanlarındann hangi şiiirleri
türkü olaraak söyledikklerini öğrenmek için kıymetli bir kaynaktır.
k
B
Bunu
da alttını çizerekk belirtmek isteeriz ki, bilim
m adamlarım
mız son zam
manlara kadarr Köroğluu destanlarıından ilk şiir
kıt’aları Prof.
P
İ. N. Berezin’inn Rusça olarak
1862 yıllında Kaazan’da basılan
b
‘T
Türk
Hrestomatiisi’nde yayyımlanmış hesaplıyordu
h
ular.
Gördüğüm
müz gibi Köroğlu
K
desstanlarındann ilk
şiiri 1834 yılında İnngilizce olaarak Londra’da
basılan kitaabında Sir Aleksander
A
Burnes yayyımlamıştır. Biz, A. Burnes’in kitabınnın 84-85. SayS
falarındakii bu çevirini, Köroğluu destanlarrının
Ata Kavsuutov ve Mehti
M
Köseeyev tarafınndan
yayına haazırlanan ve 1980 yıılında neşrolan
metnindeki ‘Kempir’ destanının ikinci ve ‘K
Kırk
Binler’ desstanın en soonki şiirleriyyle karşılaşştırarak aslı nüshasını
n
m
meydana
geetirdik. 18330’lu
3
yılların baaşında bahşşılarımız taarafından tüürkü
olarak söyylenen şiirlee, İngilizceyye çevirisinnden
1849 yılındda yapılan Rusçaya
R
çeevirisini beraber
okuyalım:
1
Bedevatı üç
ü gün, dört gün saklarllar,
Goçýiğidiňň sayasında uklarlar,
Garip ölse,, üç aydan son
s yoklarlaar,
Bedevatlı, demir donluu Köroğlu!4
2
Pehdiyende, Polat yayyı çekerdi,
Yanı yere değmez,
d
şöyyle bökerdi,
Bir aybı baar, atasındann yekedi,
Bedevatlı, demir donluu Köroğlu!5
3
Ah--u-zarım daağ başını erider,
Gözzde yaşım su değirmenn yörüder,
Bun
nu aydan Ağğayunus Peeridir,
Bed
devatlı, dem
mir donlu Kööroğlu!6
Bu
unu da belirrtelim ki 18834 yılında Londra’daa
İngiilizce olaraak yayınlanaan ve Türkm
menler ara-sınd
da “Demir Donlu” addlıyla meşh
hur olan buu
türk
künü son yıllarda, ‘Tüürkmenistan
n’ın Emeklii
Bah
hşısı’ unvannı kazanmıış sanatçım
mız Mustakk
Aym
medov (1910-1983) üstatlıkla söylerdi..
Bah
hşımızın ses ve şekil yazıları Tü
ürkmenistann
Rad
dyo ve Teleevizyon Kuurumu arşiv
vlerinde ko-runm
maktadır.
Yazzımızın deevamında biz, Sir Aleksanderr
Burrnes’in eserrinin Rusça çevirisinin bazı sayfa-ların
ndaki bilgillerin üzerinnde durmak imkânındaa
bulu
unduk. Gelecekte kittabın İngiliizce olarakk
asli nüshasını incelemek çok önemliidir. Bu işee
Üniiversitelerim
mizin Tercüümanlık, İngiliz dili,,
Türrk dili ve Edebiyatı
E
Böölümlerinin
n öğrencile-rini ve mezunnlarımızdan yetişen geenç araştır-maccıları davett ediyoruz. Çünkü kendilerinin
k
n
bilg
gi aramanınn ve bulm
manın vereceği sonsuzz
muttluluğun sahibi olm
malarını istiyoruz…
3
Bahşi: ses sanatçısı
s
Я берегу аррабского кон
ня на день биттвы,
В этот день я живу под его
е тенью.
С ним я уби
иваю в схваткках героя.
Берегиарабсскогоконя,
вооружайсяж
железнымщи
итом, Каругли
и!
5
В день биттвы я натягивваю железный
й лук,
Сижу прямоо на коне, нич
что меня не сбросить
с
с неего.
Я один сын
н у родителеей, нету у меня
м
ни братаа, ни
сестры.
железнымщи
итом,
Берегиарабсскогоконя, вооружайсяж
Каругли!
4
Я вздохну,
в
и таают нагорныее льды,
Ручььи глаз моих повергнули бы колоса меельничные.
Так говорил Ион
нас Пари,
Берееги арабскогоо коня, вооруужайся железзным щитом,,
Кару
угли!
6
~ 19 ~
Bahtiyyar Posstacıgil
Sen inanm
ma her (dosstun!) gülüşüne,
Kimi dostlar! darda kaaçar demişleer…
Dostuun ise yanarr, her düşüşüne,
Kolla değill, kalpten saarar, demişleer…
¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤
Paran var mı,
m herkes dostundur
d
seenin,
Ağlanılm
maz peşindenn her gideniin…
Dostluuk nadir, hüüneridir bileenin,
Yokluk ateş, ağlam
mak ar demişşler!
¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤
Aldanmaa sen; bir akçedir her güülüş,
Cimriilerin gecesiini süsler o düş,
“Dostluk” denen yoldan, pişmanca döönüş,
Kalırr sana acı bir kar demişşler!
¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤
Meşhur sözdür: sen örrs olunca daayan
s ne de dertlerine
d
yaan…
Ne ağla sen,
Çekiç” olsaan, hakkındıır, sensin vuuran,
“Ç
D
Dünya
döner, örs çekiç yar demişleer…
¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤
Sen bakmaa dağlara, dumana
d
kanm
mış!
Ferhat geçmiş, dağlarıı tepe sanm
mış…
D yükselm
Dağ
miş, gökleree hasret yannmış,
Labud onu, bir yol aşar demişşler!
¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤
Ne deert biter, nedde akiller ağğlar,
Gündür geçer,
g
he yeeşerir bu bağğlar!
Saç telinnde, bir hikm
mettir bu ağğlar!
Günün bile aydın doğar
d
demişşler!
¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤
Âşık çeker, acıısı yar başınna!
n mü geçer,, yıl ’mı dönner yaşına,
Gün
Kim
m olduysa aşk denenle aşina,
Akııl baştan edeer firar dem
mişler!
¤¤¤
¤¤¤¤¤¤¤¤¤
Yaşşam bir savaaştır, korkakklar kaçar!
Bir kapıyı felekk bağlarsa, açar!
Gam
m yeme dünnyada, bu güünde geçer
Gün
n doğmadann neler doğaar demişler
¤¤¤
¤¤¤¤¤¤¤¤¤
Herr ‘Ehli irfann’a, çullar geerekmez,
Cev
vherine tariff, pullar gerrekmez…
Yarr şirindir, onna şallar gerrekmez!
Onu
u özden sevvda, başar deemişler!
¤¤¤
¤¤¤¤¤¤¤¤¤
Dosst olalım, çoocukluk safl
flığıyla!
Öm
mür bitsin, innsan yüz ağlığıyla
Tüm
m eller tutuşşsun, bağlılıığıyla
Gerrçek(dostu),, gönül anarr demişler!
¤¤¤
¤¤¤¤¤¤¤¤¤
Herr yiğidi yolddan eder harrap dost,
Yap
pılmaz ki kiirpi derisindden, post!
Hiçç düz olmaz, sen hep eğğri dalı yontt,
Sen
n istersen, heep rende vuur demişler!
¤¤¤
¤¤¤¤¤¤¤¤
”Caancar”* kıyaar bir sümbüülün özüne
Yoll hoş gelir, bekleyenin
b
gözüne
Buğ
ğday kalır, saman
s
yelinn sözüne,
Uyu
up gider, sen hep savurr demişler!
¤¤¤
¤¤¤¤¤¤¤¤¤
~ 20 ~
Accı Kayıplaar
Osmanlıcayı Seevdirerek
k Öğreteen Hoca
P
rof. Dr. Ziyat Akkoyunluu Mart 12 Salı
S günü vefat
v
etti. 122. 6. 1946 Kerkük doğ
ğumlu olann
Proof. Dr. Akkooyunlu, Haccettepe Ünivversitesi Tü
ürk Dili ve Edebiyatı
E
B
Bölümü, Türrk Halk Bi-limi Anabilim Dalında hoocalık göreevini yürütü
üyordu. Dîvvânu Lugâti’t-Turk, Irak Türk
k
Edebiyatı ve Kerkük
k Folkloru üzerine çalışmaları ollan değerli hocamız M
Mart 14 Perşşembe günüü
düzenlenenn cenaze merasiminin
ardından Karşıyaka
m
K
Mezarlığı’na
M
a defnedilddi. Allah’tan
n kendisinee
rahmet, aillesi ve sevennlerine başssağlığı diliyyoruz.
Prof. Dr. Akkoyunlu,
A
1972- 1976 Ankara Üniversitesi
Ü
Dil, Tarih ve Coğrafyya Fakültesii, Türk Dilii
ve Edebiyaatı Bölümüünden mezuun olmuşturr. Yüksek Lisansını,
L
1976-1978 H
Hacettepe Üniversitesi
Ü
i
Türk Dili ve
v Edebiyaatı Bölümünnde yapmışttır. “Binbir Gece Masaallarının Tüürk Masallarrına Tesiri””
konulu (8115 sayfa) Doktorasını
D
a
aynı
Üniverrsiteden 198
82’de almışştır. 1985 yılında Doçeentlik çalış-masını Gazi Üniversiitesi Eğitim
m Fakültesi Türk Dili ve
v Edebiyattı bölümünnde yapmışttır. 1992’dee
profesörlükk unvanına layık görülmüştür. Veefatına kadaar değişik akademik
a
vve idari göreevlerde bu-lunmuştur::
• 1982 Gaz
zi Üniversitesi Eğitim Fakültesi
F
Tüürk Dili ve Edebiyatı Bölüm
B
Başkkan Yardımccılığı
• 1984-198
86 Gazi Üniversitesi Yabancı
Y
Dilller Bölümü Arap Dili Anabilim D
Dalı Kurucu
usu ve Baş-kanı
• 1991 Hac
cettepe Ünivversitesi Tüürk Dili ve Edebiyatı
E
Bölümü
B
Türkk Halk Bilim
mi Anabilim
m Dalı Baş-kanlığı
• 1994-200
00 Pamukkaale Üniversiitesi Eğitim
m Fakültesi Kurucu
K
Dekkanı, Ortak Zorunlu Deersler Birim
m
Başkanı, Yüksekokuul Birim Başşkanı, Türk Dili ve Edeebiyatı Eğittimi Bölüm Başkanı
• 1994-200
00 Pamukkaale Üniversiitesi Üniverrsite Yönetim
m Kurulu Üyesi
Ü
* Pamukkaale Üniversiitesi Senatoo Üyesi
* Pamukkaale Üniversiitesi Fen- Edebiyat
E
Fakkültesi Yöneetim Kuruluu Üyesi
* Pamukkaale Üniversiitesi Fen- Edebiyat
E
Fakkültesi Fakü
ülte Kurulu Üyesi
* Pamukkkale Üniverrsitesi Eğitim
m Vakfı Baaşkan Yardım
mcısı
~ 21 ~
• 1994-200
00 Pamukkkale Üniveersitesi Eğğitim
Fakültesii Dekanlığıı sırasında Türk Dilii ve
Edebiyatıı, Arap Dili ve Edebbiyatı, Resim
m-iş
Eğitimi, Müzik
M
Eğittimi Bölüm
mlerinin kuruuculuğu
• 1995-200
00 Pamukkaale Üniversiitesi Rektörr
Yardımcıısı
• 1995-200
00 Üniversitteler Arası Kurul
K
Üyesi
• 2001-200
06 Hacettepe Üniversiteesi Türk Diili
ve Edebiyyatı Bölümüü, Türk Hallk Bilimi Annabilim Dallı Başkanı
Uluslararassı konferannslara aktif bir şekilde katıldığı gibi, çeşitli hakkemi dergileerde de bilim
msel
çalışmalar yayınlanmııştır. Yazmıış olduğu kiitaplarının ilkii “Irak Mu
uasır Türk Şairleri Antolojisi” (6662 sayfa) adındadır.
a
T
Türkiye
Küültür
Bakanlığı Yayınları arasında
a
M Matbaaccılık
Mas
tarafından,, Ankara’daa 1991’de yayımlanmı
y
ıştır.
Ayrıca Koolay Osman
nlıca ve Bin
nbir Gece MaM
salları adlı iki kitabı daha bulunnmaktadır. Prof.
P
Dr Ahmett Bican Erccilasun’la Kitâbu
K
Dîvvâni
Luàâti’t-T
Türk’ün terrcümesini yapmıştır.
y
Tercümenin yakında
y
kittaplaştırılmaası beklenm
mektedir.
Rahmetli hakkında örgencilerrinin vefatt etmeden ön
nce ve veffat ettikten
n sonra çeeşitli
internet sayfalarınd
s
da yazmış oldukları yorumlardan
n bir kısmıını aşağıya aktarıyoru
uz:
**/Dr. Ziyyat Akkoyunnlu, Hacetteepe Üniverssitesi
Türk Halkk Bilimi Anabilim
A
D
Dalı
başkannıdır.
Osmanlıcaa dersleri verir.
v
Derslleri çok zeevkli
geçse de, sınavları
s
çokk zordur, özzellikle Osm
manlıca konusuunda bilgisiiz iseniz. Prrofesör ve DokD
tor sıfatlarrı da vardıır, Kerkük Türkmenleerindendir. Birr anımı anllatmadan duuramam şim
mdi.
Ders esnasında benddeniz söz falan
fa
istemeeden
atlamışımddır. Ziyat hoca
h
da baana şu şekkilde
karşılık verrmiştir:
-sen neredee yaptın askkerliğini? (222.08.2007)
**/"Türk Dili
D ve Edeebiyatı" ve "Türk
"
Halkk Bilimi" bölüümlerinin enn baba profesörüdür. Çok
severim keendisini. Keeşke şu ukddeyi doldurm
mak
bana kısmeet olaydı am
ma napalım.. Arada bir,, top
sakal bırakkıp karizmaa yapar kenddileri. Dersinde
kon
nuşulmasınaa deli olur. İlk defa deersine giripp
Ziyat
Z
Hoca Doktora
D
öğreencisi Sermett Tuzlu’yla
27.1.2
2010
de kendi arasıında konuşaan öğrenciller arasındaa
nellikle şöylle bir diyallog geçer.. Hemen ar-gen
dınd
dan Ziyat hoca
h
yaptığıı şovdan meemnun der-sinee döner.
- neerelisin sen??
-eheem.. İstanbuulluyum hoccam.
-kap
pıda İstanbbul kıraathaanesi mi yazıyor
y
pe-ki?((13.10.20077)
**/P
Pamukkale Üniversiteesindeyken bana Os-man
nlıcayı öğreeten baba addam. Bana ve
v tüm sını-fa Osmanlıca
O
ö
öğretti
bir kkaç ayda. Biir ödev ver-di. İlk haftalaar sanırım. Hocam Tü
ürkçeye mii
çev
vireceğiz dem
miştim. Banna baktı. "A
Atarım senii
aşağ
ğıya ufaklıkk! dedi. Derrste çok sigara içmişli-ği vardır.
v
(09.112.2007)
**/--Hayran sayyısı gün geççtikçe artan hocam, birr
buççuk yıldır asistanlığını yapıyorum
m, derslerin-de öğrencilerin
ö
ni izliyorum
m, odası her daim halinii
hatıırını sormaak isteyen öğrencilerlle doluyor;;
ken
ndisini sevm
meyen ya daa hakkında kötü konu-şan kimseye taanık olmadım
m. (13.03.2009)
**/G
Geçtiğimiz salı Osmaanlıca dersiine girdim..
Bir 5 dakika kadar
k
geç kkalmıştım. Kapıyı
K
çal-dım
m ve içeri giirdim. İlk hhafta Ziyat hocanın İs-tanb
bul’a gitm
miş olması sebebiyle Hacettepee
Üniiversitesi’nddeki Osmannlıca derslerri Türk Dilii
ve Edebiyatı bölümündek
b
ki eski Türk
k edebiyatıı
hoccaları tarafından bölüşşülmüş, son
nradan gerii
geld
diği söylenntileri çıkm
mış ama ik
kinci haftaa
derssleri boş geçmişti.
g
3.. hafta da geçtiğimizz
haft
ftaydı. Dersse girdiğim
mde oturan öğrencileree
dön
nük biri vaardı ayakta.. Ziyat hocca'dan kısaa
~ 22 ~
boylu, daha zayıf, kel bir adam. Herhalde halk
biliminden bir asistan geldi şimdi de derse, diye
düşündüm. "özür dilerim girebilir miyim?" diye
seslendim içeri doğru. Hoca şöyle bir döndü.
Bir an kim olduğunu anlamadım. Halk biliminden değildi. Bizim bölümden değildi. Kimdi
bu? Ben mal mal bakarken bu saçsız ve kaşsız
adama aniden duyduğum dedikodularla gördüğüm görüntü birleşti kafamda. Karşımdaki
Ziyat Akkoyunlu'ydu. Kanser olmuştu. Kimyasal tedavi görüyordu. Çökmüştü. Saçları ve kaşları dökülmüştü. İnanılmaz zayıflamıştı. Belki
hala yapılı bir adamdı ama eski halinden eser
kalmamıştı. Allah’tan bunları yazmamdan daha
kısa sürdü kendimi toparlamam. "merhaba hocam, özür dilerim, girebilir miyim?" dedim gülerek. "aaa sen hala burada mısın ya?" dedi.
"heh heh evet" diyebildim zar zor. "1938'den
beri benden ders alıyor da" diye açıklama yaptı
sınıfa gülerek. Gördüklerimin etkisinden kurtulmaya çalışarak kendime oturacak bir yer
bulmaya çalıştım. Ders bitsin diye dua ettim.
Her hafta 3 saati doldurmadan kimseyi sınıftan
dışarı bırakmayan o dağ gibi adam 1 saatin sonunda azad etti herkesi "bu haftalık bu kadar"
diyerek.
Bölümde Ziyat hocanın hayranları vardır. Asla
onlardan olmamıştım. Ama onu böyle görmeye
de hazır değildim. Keşke görmeseydim. Osmanlıcayı geçmiş olmayı hiç bu kadar istememiştim. O, derste "bu senenin sonunda bunları öğrenmiş olacağız" derken, ben onun bu seneyi
çıkarıp çıkaramayacağını düşündüm. Dersten
çıktığımda hala ellerim ayaklarım tutmuyordu.
Ne diyeyim ki, Allah acil ve hayırlı şifalar versin. Öyle görmeyi son beklediğim adamdı Ziyat
Akkoyunlu hocam.(22.10.2010)
** /Neyse ki her geçen gün iyiye gidiyor. Tamamen iyileşti mi bilemiyorum ama dönem
başındaki hastalıklı hali yok, orası kesin. Gerçi
ayak parmaklarından ikisinin sigarayı bırakmadığı için kangren olduğu gibi bir söylenti var, ne
derece doğru bilemiyorum. Keşke sağlığına
biraz dikkat etse.(31.05.2012)
**/Haberini bugün aldım. Antakyalı olduğum
için bana tatlı tatlı laf sallardı. Gülerdik geçerdik derslerinde. Beni severdi. Ben de onu elbet.
Adamın karizması vardı. 2010 yılında onu ilk
gördüğümde ayakta duramıyordu ama yine de
derslere girmeye çalışıyordu. 2011de biraz kendine gelmeye başlamıştı ama yine de sigara
içmeye devam etti. Hastayken de sigara içti.
tedavi görürken de içti, iyileştiğinde de içti...
Ah be hocam yapılır mı bu ya. Dağ gibi adam
derdik hey gidi... son öğrencileri bizlerdik...
(18.01.2013)
**/Ölüm haberini aldığım hocam, gelmiş geçmiş en efsane hoca olmasının yanında, babamdan da yakındı bana. Daha dün akşam anlatıyordum onu başka insanlara. Ölümün ne kadar
gerçek olduğunu tekrar hatırlattı, bu gün bana
babasızlığı yaşattı. (12.03.2013)
**/Bugün cenazesi kaldırılacak hocamızın. Saat
10'da edebiyat fakültesinde anma töreni düzenlenecek ve cenazesi saat 11'de kaldırılacakmış.
~ 23 ~
Bir devir kapanıyorr. Güle güüle hocam. Son
öğrencileriin olarak bizz seni unutm
mayacağız.
**/Derslerine düzenli devam edipp verdiği öddevleri muntaazaman yapptığınız zam
man güzel bir
Osmanlıcaa bilgisine sahip
s
olabileceğiniz öğreö
tim üyesi. Profesör. Gerçi
G
Osmaanlıca öğrennmeye bir ömüür yetmez. Ama
A
Ziyat hoca sayesinde
aldığınız temel bilgi ile kendi başınıza
b
da Osmanlıcanızzı ilerletebillirsiniz. Osm
manlıca taanrısıdır. Bir portre fottoğrafını çeerçevelettik
kten
sonra evee asıp beş vakit tapınmak farzzdır.
Karizmad
dır kendisi.((29.10.20088)
**/Hayata karşı inatççı, kafa tuttan; ama bir
b o
h
ve çokk iyi
kadar da sıımsıkı tutunnan iyi bir hoca
bir insandıı. Kendisinii bugün kayybettik. Mekkânı
cennet olsuun.
**/ Hacetttepe’de edeebiyat okudduğum için hep
pişmanlık yaşayacağım
mı sanıyorddum ta ki Ziyat
Z
hocayla kaarşılaşana dek.
d
Kitabı gibi Osmaanlıcayı kolayyca öğrettii bize. En güzel dersleri
sayesinde yaşadık, bool bol kahkkaha attık. Öyle
Ö
çok gülmüüştük ki, hiçbir şey olmaz sanmıştık.
Sonra saçlları dökülm
müş, yorgun gelmişti kaarşı-
mızza. Bizim dağılmış hhalimizi görünce yinee
gülm
müş, güldüürmüştü bizii de. 2 yıl çok keyiflii
vak
kit geçirdik,, iyi insan olmayı öğrrendik. Bu-gün
n öğrendik ki,
k gitmiş buuralardan. Çok
Ç özleye-ceğ
ğiz hocam hem
h
de çokk. Hayattak
ki en büyükk
şanslarımdan biri
b öğrencciniz olmak
k. Amcanızz
Kaşşgarlı Mahm
mut'la keyiffli sohbetleer edeceksi-niz eminim.
**/ Ölümü içim
mi acıtan, yyakıp kavurran hocala-rın hocası ulu çınar! İlk karşılaştığıımızda çokk
sertt ve asık suratlı oldduğunu düşşünmüştüm..
Son
nraları derssine girdiğiimde sohbeetiyle, incee
nük
kteleriyle o kadar içim
me işledi ki,
k hastalığıı
çok
k derinden etkiledi
e
benii.. Günden güne eriye-rek veda etti bize,
b
acı çeekerek gidişşi daha çokk
acıtttı içimizi...((13.03.20133)
**/K
Kendisindenn ders alaabilme şan
nsına sahipp
olm
muş öğrencillerinden birri olarak diy
yebilirim ki;;
Osm
manlıcayı bize
b
sevdirerrek öğreten
n, her dersi-ni kahkahalar
k
e
eşliğinde
keeyifle işlediiğimiz, tatlıı
sertt mizacıyla hemen hem
men tüm öğrrencilerininn
gözzbebeği olaan çok değerli, çok güzel birr
ada
amdı. Hakkkın rahmettine kavuşttuğunu du-yun
nca oturdum
m "havuçlu pilav meselesi"ni birr
kezz daha okuddum. "yağm
mur yağıyorrdu, pis piss
yağ
ğıyordu..." mekânın
m
cennnet olsun değerli ho-cam
m.(13.03.2013)
**/O
Okuluna soon kez gelldi bugün. Koridordaa
gördüğümüzdee heyecanlaanarak, güllümseyerekk
izleerdik onu. Bugün
B
ancak yaşlı gö
özlerimizle,,
deriin üzüntüylle yolcu etttik. 2 yıl bo
oyunca on-dan
n dolu dolu ders aldığım için çok
k şanslıyım
m
biliy
yorum. Ziyyat hocanınn elinin değ
ğmediği birr
edebiyat öğrenncisi eksiktiir öylesi büy
yük yüreklii
biriydi. Çiçekleeri seven hoocam çiçeklleriyle vedaa
etti bize. Seni çok özleyeeceğiz hoca
am hem dee
çok
k. "öyle güzzeldim ki seenle, çiçekllerden çok""
(13.3.2013)……
……….
Hazzırlayan:
Dr.. Mehmet Ömer
Ö
Kazaancı ve Serm
met Tuzlu
~ 24 ~
Acı Kayıplar
K
(Kifri/Irak:
K
: 1926 – Kopenhag
K
g/Danimarrka: 22
Şub
bat 2013)
Kasım Sarıkâh
hya
A
ltm
mışlı yıllarrda Türkmen kültürü ve
v folklorun
na özgü yazzılarıyla hizzmet etmey
ye başlayann
deeğerimiz Rııfat Yolcu Danimarka’
D
’nın başken
nti Kopenhaag’da, 22 Şuubat 2013 hayata
h
vedaa
ettti. Edebiyaata dünyasınna Arapça yazılarla
y
gireen Yolcu, daha
d
sonra K
Kerkük’te yayın
y
yapann
Beşir gazettesi ve Bağddat’ta çıkarılan Kardeşşlik dergisin
nin yazı kaddrosunda yerr aldı.
Rıfat Yolccu ülkede siiyasi durum
mun bozulmaası yüzündeen, önce Tüürkiye’ye giitti ve İstan
nbul’da yer-leşti. İstanbbul’da yayınnlanmakta olan
o Kerkükk ve Kardaşşlık dergilerrinde Türkççe ve İngilizzce makale-ler yayımlaadı. Son guurbet yolculluğunda kenndini Danim
marka’da buuldu. Oralarrdan da araalıklı olarakk
yazdığı yazılarıyla eddebiyat kervvanından ayyrılamadı. Ancak
A
son yıllarda
y
sağğlık durumu
unun bozul-ması ve özzellikle görm
me yeteneğiini kayıp etm
mesi nedeniiyle inzivayya çekildi.
Rıfat Yolccu, Kifri ilççesinin İsm
mail-Bey maahallesinde doğdu. İlkk,
orta öğreniimini Kifri’’de bitirdi ve
v öğretmenn okuluna yazıldı.
y
Mezun oldukktan sonra Kerkük’te öğretmen tayin
t
edildi. Sonradann
liseyi dış sınavlarla
s
geeçti. Yüksekk öğretmen okuluna yaazıldı. Burasını bitirdikten sonra ortaokulda İngiliz dilii öğretmeni olarak derss
verdi. Uzuun bir hizmeetten sonra emekliye
e
ayyrılarak aileesiyle birlikte yurt dışşında yaşam
mayı tercih etti. Bir ara
a Türkiye’de yerleştii,
daha sonraa Danimarkka’ya göç ettti. Türkçe, Arapça vee İngilizcedee
güçlü bir kaleme
k
sahippti. Yazılarrında milli duygular
d
ilee öğreti yönnler ağır bassmaktaydı.
Rıfat Yolcuu’nun 19633 yılında Kaardeşlik derggisinde yazzdığı bir makalesini okkurlara sunaarken, edebiiyat camiasıına başsağlıığı, kedisinee
Allahtan gani gani rahhmetler diliyyoruz. Mekkânı cennet olsun:
o
Kassım Sarıkâ
âhya
~ 25 ~
Dil evdee doğar, top
plumun çevvresinde yeetişir. Olgun
n ve bilgin vatandaşlaar sayesind
de gelişir,
olgunlaşşır. Ona yaan gözle bak
kıldı mı baahçelerimizzdeki çiçekller gibi yab
ban ot ve diikenlerle
boğu
ulur gider. İşte bunu önleyebilm
ö
ek için her aydın kişi titiz bir baağban olma
alıdır.
Rııfat Yollcu
D
eğğerli dergim
mizin geçenn sayısında “Dil
A
Araştırmalar
rı” adı altınnda çok öneemli
ve hepimizi ilgilendirenn bir çağrı vardı. Gerçekkten bu çağrıya kulakk asmadan hiç
geçmek olmaz, çünküü hepimizinn derdi, hem
m de
yürek derddi olan bir konuyu elee almış buluunuyor. Bu koonuyu, gereeken bir öddev duygusuuyla
her kes tarrafından öneem ve titizliikle ele alınnması ve üzerinnde durulm
ması kulak arrdına atılmaamalıdır.
İnsanın beenliğini koruuyacak bunnun kadarı ince
bir yan yokktur. İşte buu duygununn coşkun am
macı
altında been de, naçiiz kalemim
mle bu ağrrının
uyandırdığğı derin sızzının etkisi altında birr iki
satır karalayarak yüüreğim serinlesin deddim.
Böylelikle belki yararrlı olacak tooplama. Buu yazıyı değerrli Kardeşliik okurlarınna saygılarıımla
sunarken, elimden geelebildiği deerecede açıkk ve
öz bir dillee yazmayı göz
g önüne almalıyım,
a
b
belki
bu gidişle daha da yaararlı olur buu iş diye. Buna
B
da bir iki dil
d çıkaran, dudak
d
büzeen olabilir, gerçi
g
biz artık hiç
h bir düzenni çekemeyyecek bir iç durumun derddiyle kıvrannmaktayız doğrusu.
d
Böyle de olur belki, bir işi başşarmadan, o işi
bırakıp kaaçmak korkkaklıktır, been isem özz bir
dille yazm
mayı şimdillik bir amaaç edineceğğim.
Görsünler ki, dilimizzle, öz sözzümüzle büütün
istediklerimizi anlatabilirr, yazabiliriiz. Gereksee
kon
nuşmakta ollsun, gereksse de yazm
makta olsun..
İşi karıştırmad
k
dan, yamalamadan, öz sözlerimiz-le düşünce
d
ve duygularım
mızı söyleyeebilir, anla-tabiiliriz.
Şu var ki bu işi sağlam
mca öğrenip
p, sağlamcaa
yap
pmalıyız, yooksa kırk yaamalı bir dillle anlatılann
sesller kimseniin kulağına dökülmesiin. Bizimkii
gibii karışmış, yarım yaamalak, kırıntı yığıntıı
dillerin derdinee bilgin ve aaydınlar birrçok kerelerr
işin
n içinden çıkkmayınca, bbir kaç ayrrı yorum vee
duru
umlara sapaar, yollarını şaşırmış olurlar
o
bile..
Bun
nlardan bir çoğu, yaşaayan Dil,, felsefesinin
f
n
aldaatıcı gölgessine sığınır,, olağanla ilgisi
i
olma-yan
n saçma birr takım görrüşlerle öz özlerini vee
başk
kalarını avuutmaya çalıışırlar. Ya o dil bizdee
oldu
uğu gibi, yaşama dayaanaklarını yitirme
y
zor-luklla karşı karşıya ise o zzaman yaşay
yan, (Dilci-ğim
miz)le söyleentilerimizi yamalı yaamalı kakarr
duru
uruz.
Dil evde doğaar, toplumuun çevresin
nde yetişir..
Olg
gun ve bilggin vatandaaşlar sayesin
nde gelişir,,
olgu
unlaşır. Onaa yan gözlee bakıldı mıı bahçeleri-mizzdeki çiçekkler gibi yaaban ot ve dikenlerlee
boğ
ğulur gider. İşte bunu önleyebilm
mek için herr
ayd
dın kişi titiz bir bağban olmalıdır.
~ 26 ~
Her aydınn ve olgun unutmamalı
u
ıdır ki,
dillerin özzlerine göre bir varlık, bir
b benlik ve özeellikleri varddır, bir dili ötekine
ö
benzetmeek, bir dili başka
b
bir dillle ölçmek olm
maz.
Konuştuğuun, okuduğuun ve yazdıığın dili
öz yapısıyyla, öz sözleeriyle, öz annlam ve
deyimleriyyle başaracaaksın bu işleeri. Diller bir birllerinden sesslerin çıkışı ve kullanışlarınnda sözlerin yapıt ve dizzilişlerinde çokk ayrıdırlar. Bunları birrbirine
katmak, bizim sevggili gençlerim
mizin
gülünçlüğğüyle zamannsız yağmurrlar gibi
yer yer serrptikleri sözzler gibi tatlıı masallar çıkar ortaya. Bunna örnek araamakta
güçlük buulmazsın ki,, her an bin bir örnek kulaklarımız
k
zı yakar geççer.
Bütün okuuyucular aççıkça bilirlerr ki, bu
bir uydurrma masal değil
d
de herr yerde
kulaklarınnızı sızlatarrak diken söözlerdir
bunlar. Hele
H kızlarım
mızla kısa bir
b konuşma ve görüşme
g
yaaptın mı, tannrı korusuun zavallı kuulaklarını.
(Has bir muhasebet
m
o
olduğu
için, has bir
kıta kum
maş aldım. O keslan hayyataya
vermedim
m, şerikedekki, ona göre çoh şatırdı, biliseen modasıdaa, hava üstüüne fasıl
ettirdim, gece gündüüz, hele tenüüremin
lakatı kallıp, sadrıyannı ropalı etssin dedim...,,)
Bütün işiittiklerimizii yazmak isttersek,
dergimiz sığmayacak
s
k buna. Bir zamanz
lar Avruppalılar her yerde
y
her kööşede,
dillerini bırakıp Fransızcayla konnuşmayı, anlaşm
mayı bir mooda sayarlarddı. Osmanlılar da karışık bir
b dille yazzıp konuşmayannları bilgin. Aydın, olguun saymazlardı Bizler de reşmeyi
r
çekkip işi
titizlikle kavramazsak
k
k bir gün geelir gerçekten dillsiz kalacağğız..Ey aydınn gençler,,....
Şairller Yu
urdu
Adnan
A
M
Mehmet
t Hüsey
yin
Şairler yurddudur Tuzzhurmatım
mız
Bu şehirde yetişir ozanımız
Bulunur içinde yaşşamın tadıı
Unutulmaz ne sanıı ne de adıı
Verimliddir toprağı,, taşı, tuzu
u
Yayılır ottlağında kooyun kuzu
u
Gençleri
G
y
yiğittir
gerri çekilmez
Ko
olları güçllüdür hiç dde bükülm
mez
Şehirlerinn en güzeliidir şehrim
m
Görrürken tükkenir tüm bbenim kah
hrım
Tu
uz’dadır şiirin
ş
güzeel güçlü sö
özü
Sıccak kalır küllenmez
k
sönmez közü
k
Ölene dek Tuzu
T
sever bu gönlü
üm
Beni
B Tuzddan ayırır yyalnız ölüm
m
Çocuk
Ç
gibii ben Tuzaa derim An
na
Gü
üzel Tuzum
m vurgunuum içten sana
s
Seevimlisin ben
b seni hhiç unutmaam
Saana bakakalır gözüm
mü yummaam
Esen kal Yüüce şehrim
m, Tuzhurm
matı
nden öğrenndim ben şşiiri, Hory
yatı.
Sen
~ 27 ~
Acı Kayyıplar
1937-20
013
Fazzıl Mahm
mut
D
eğğerli Türkm
men sanatçı Fuat Osmaan Erbilli uzzun bir hasttalıktan sonrra Bağdat'taa geçen Şu-bat ayında yaşamını
y
yittirdi. Erbillii, Bağdat'ın Sinek mahhallesinde ddünyaya gözzünü açtı. 3
yaşında babaasını kaybettti.1947 yılıında ana yu
urdu Erbil'ee döndü ve ilkokula yaazıldı. Spor,,
müzik, hikkâye ve şiiri severdi. 19957 yılında Güzel Sanaatlar Enstitüüsüne Yazılddı. 1960 yılıında mezunn
olunca müzzik öğretmeeni olarak görevde
g
buluundu.
Erbil'de öğğrenci olduğğu yıllarda Kifrili Kem
mal Ahmet İzzettin'denn ut öğrenddi. 1960 yılıında Radyoo
evi müzik ekibine katııldı.
Fuat Osmaan daha sonrra çeşitli müüzik aletleriini kullanmayı da
öğrendi vee zamanla Türkmen
T
saanatçıları için şarkılar bestelemeye başladı. 1960 yılında rahhmetli sanatçı Abdurraahman
Kızıl Ay iççin (Çöller Harmanı)
H
şaarkısını bestteledi.
Fuat Osmaan Erbilli, Arap sanattçılarından Kerim Maahmut,
Adil Ma'm
mun ve Feritt Atraş'ın şaarkılarını diinlemeyi seeverdi.
1973 yılında kendisidde şarkılar okumaya
o
baaşladı, şark
kılarını
batı usulü okurdu
o
ve ilk
i şarkısını 1973 yılındda banda aldı. Bu
şarkının söözü Zennünn Tevfik Kööprülü, besttesi İhsan Hamdi
H
tarafından yapılmıştır. Şarkının sözü şöyle:
Bir resminni görünce
Kaç satır yazdım
y
sanaa
Saygı verirrsin bana
Fuatt Osman Erbilli
E
Nice nice
Son sözüm
mü diyecek
Hiç seni unnutamam
Rahmetli Fuat,
F
çok yönü
y
bir sannatçıydı. Tüürkmence raadyosunda birçok piyees oyunların
na katıldığıı
gibi bir kaaç onuna da rejisörlük yapmıştır.
y
U
Uzun
bir sü
üre, Kerkük’ten Bir Ses programın
nı, sunmuş-tur.
1990 yılındda Irak'a uyygulanan am
mbargodan sonra müziik ekipleri kaldırılınca
k
sanatçımızın da çalış-maları durddu. Bağdatt'ın Risafe yakasında
y
biir lokantadaa çalıştırmayya başladı.
2007 yılında Kardeşliik Ocağında kendisiyle karşılaşm
mamız oldu, Ocak'ta biir müzik ek
kibi kurmakk
niyetinde olduğunu
o
sööyledi, ne yaazık ki, bu çabası
ç
başaarı sağlamaddı. Fuat Osm
man Erbilli radyo
r
evin-de remi sannatçılarımızzdan biriydii. Ailesine ve
v yakınların
na başsağlığğı diler göm
mütü nurla dolsun.
d
~ 28 ~
Meehmett Ömeer Kazzancı’’nın
“Yü
üz Yıl Önce
Ö
Yaazılan B
Bir Rom
man”
KAD
K
DIN
N KA
ALB
Bİ
Adlı Eserri Üzzerinee
İsla
am Beyytullah Erdi
I
rak neere, Bulgaristan nere! Aralarında
A
birkaç bin kilometrelikk mesafe! Fakat bu mesafe
m
bizee
hep yaakın geldi. Onu
O kısaltaan, Iraklı Tüürkmenlerlee Bulgaristaan’da yaşayaan Türklerin aynı dinee
mensuup oluşları, aynı
a
dili konuşmaları ve
v aynı kadeeri paylaşm
malarıdır. Buu yüzden dee hemşerile-rim Irak taarihine ve küültürüne daaima yakın ilgi
i gösterm
mişlerdir. Üsstelik o toprraklar sanatt dehası Fu-zulî’nin diyyarıdır.
Yıllardan1964,aylardaan Nisan iddi, yirmi yaaşlarında birr genç erkektim. Henüüz gazetecilliğe geçme-miştim. Sliven’in Ham
mzalar (Filaaretovo) Orrtaokulu’nd
da müdür veekili ve Tüürkçe öğretm
meni olarakk
m
ve bilmeceleri
b
Narodna Prosveta Yayyınevi’ne su
unmak üze-görev yapııyordum. Deerlediğim manileri
re birkaç günlüğüne
g
S
Sofya’ya
gittmiştim. Miisafiri olduğ
ğum gazeteeci-şair Musstafa Mutko
ov ve Sofyaa
Radyosu sunucularınd
s
dan Mehmeet Çavuş biir gün banaa: “Iraklı şaair bir dostuumuz, Alek
ksandrovskaa
Hastanesi’nde tedavi görüyor, onnu ziyaretee gideceğiz, sen de gellmek ister m
misin?” diy
ye sordular..
Sonra hep birlikte gitttik ve hastaa ile uzun uzun hâl hatır ettik. İlk defa Iraklı bir şairle taanış olmam
m
beni son derece
d
heyeecanlandırm
mış, mutlu etmişti. Bu
u şair gelecceğin
önemli küültür adamlaarından Abbdüllâtif Beenderoğlu idi. Daha sonra
Bulgaristann Türk baasınında yaayınlanan şiirlerini meerakla izleddim.
Onun vasıttasıyla Irak’’ı daha yakıından tanım
maya çalışıyo
ordum.
Gazeteciliğğim yıllarınnda (1968-1985) ve Türrkiye’ye yeerleştikten sonra
(1989) birrçok Iraklı siyaset ve kültür adaamıyla dosttluklar kurddum.
Avrasya Yazarlar
Y
Birlliği’nin 14-16 Aralık 2010’da
2
Ank
kara’da gerrçekleştirdiği 3.Türk
3
Dünnyası Edebiyat Dergileeri Kongressinde tanıştıığım
şair, yazar Mehmet Ömer
Ö
Kazanncı bunlardaan biridir. Bu
B değerli bilim
b
ve kültür adamının
a
haayat hikâyeesini Türkm
men Kardeşllik Ocağı yayın
y
organı Karrdeşlik Derrgisi ile öğğrendim. Heer şeyden önce
ö
onun çok
İslam Beytulllah Erdi
yönlü çalışşmaları, hem
m nesir hem
m de nazım dalında yirm
miye yakın eser
üretmiş olm
ması dikkattimi çekti. Şiirlerinde,
Ş
hikâyelerin
nde, araştırm
mala
~ 29 ~
rında, biliimsel çalışşmalarında Irak halkıının,
ayrıca Irakk Türk/Türrkmenlerinin sanatını, sevinçlerini, kederlerini paylaştığınnı gördüm.
Böylesine sebatlı çalıışmalar hem
m bilgi birikkimi
hem de azzim gerektirrir. Bu iki etkeni besleyip
güçlendiren ise olsa olsa Mehm
met Ö. Kazzancı’nın mennsup olduğuu milletine, vatanına, insai
nına olan sevgisi
s
ve bağlılığıyla
b
ilintilidir. Yeni
Y
Irak gazeteesi üstüne yaptığı
y
derinn araştırmaa yazarın şekilllenen kişiliğğiyle açıklaanabilir. Zira bu
gazete kısa ömürlü (1933-1935)
(
) de olsa BağB
dat’ta Türkkçe neşrediilen tek gazzete oluşu tarih
t
açısından da
d önem arz etmektediir. İdeolojikk bir
gazete olm
masına rağm
men sayfalarrında edebîî yazılara da yer
y vermiştiir. Bu yönüüyle, o döneemin
sosyal-poliitik ahvaline ışık tutmaaktadır. Öylle ki
bu çalışmaa Irak Türrk/Türkmenn basın tariihini
araştıranlarra önemli bir kaynakk teşkil etm
meye
devam edeecektir.
Mehmet Ömer
Ö
Kazaancı, geçenllerde Hayreettin
Farukî’nin Kadın Kalbi romanı üstüne kalleme
aldığı “Yüüz Yıl Öncee Yazılan Bir
B Roman” adlı
kitabını okkuyucularla buluşturdu. Eser, Avraasya
Yazarlar Birliği
B
kurulluşu olan Bengü
B
Yayınnevi
tarafından neşredilmişş olup 152 sayfa içerm
mektedir. Kitaabın adındaan da anlaaşılacağı üzere
ü
Hayrettin Farukî’nin (D.1890 MusulM
Ö. 1951
1
Musul) yüüz sene öncce yazdığı, fakat yayınnlanmamış bir romanıdır.
Farukî’nin gençlik yılları Türk roomanının em
mekleme dönemine denk gelir. Batı Avrupa Eddebiyatı standdartlarında ilk Türk romanı
r
sayyılan
Şemsettin Sami’nin Taaşşuk-i
T
T
Talât
ve Fittnat”
adlı eseri 1872’de
1
bassılmıştır. Onu Ahmet MitM
hat’ın “Meellah” ı, Naamık Kemall’in “İntibahh” ı,
Recaizade Mahmut Ekrem,
E
Halit Ziya Uşaaklıgil’in rom
manları izleemiştir. Farrukî de Kadın
Kalbi’ni henüz yirmi beş yaşınddayken yazm
mıştır. Kendisinde bu cesareti bulmaası, onun zenngin
mek
kültür hazzinsiyle ilinntili olduğuunu düşünm
doğru olur.
İlim ve saanat adamıı Mehmet Ömer Kazzancı
Kadın Kallbi üzerine yaptığı inccelemesini dört
bölüm altınnda okurlarıına sunmakktadır:
Biriinci Bölüm: Giriş/ Eser Hakkındaa / Romanınn
Yazzarı Hakkınnda / Hayretttin Farukî’n
nin Eserlerii
/ Kaaynaklar.
İkin
nci Bölüm: Romanın Başlıca Kaarakterleri /
Rom
manın Özetii / Romanınn Tahlili
Üçü
üncü Bölüm
m: Romanın Metni
Dörrdüncü Bölüüm: Romann için Yazılan Takriz-ler / Tekriz Yaazanlar Hakkkında
Eseeri okuyunca yazarın eeser üzerind
de ne kadarr
titizz ve derinleemesine çallıştığı dikkaat çekicidir..
Mu
usul’un idarîî yönetiminnde önemli görevler
g
ifaa
eden gazeteci, yazar H. Farukî’nin 1921-1951
yılları arasındaaki siyasi duurumu anlattan 4 ciltlikk
“Iraak: Başlangıç ve Sonuççlar”, “Beşikten Meza-ra”,, “Gazeteleer ve Gazeeteciler”, “Salim
“
Na-mık
k’a Mektupplarım” vs. eserlerin sahibi
s
olupp
gün
n yüzü görm
mediklerini öğreniyoru
uz. Mehmett
Ö. Kazancı Türk/Türkm
T
men Edebiy
yatına karşıı
duy
yduğu sorum
mlulukla F
Farukî’yi heer yönüyle;;
eserrleri ve Kaddın Kalbi rromanının tahlilini
t
gü-zel bir Türkçe ve kurgu ille sunuyor olması tak-diree şayandır.
Russ Edebiyatınnın önemli iisimlerinden
n Mihail A.
Bulgakov
B
(18891-1940) ““Usta ve Margarita”,
Fransız
F
yazaar Guillaumee Apollinairre (18801918) “L’hereesiarque et C
Cie” (Dinsizzler ve Ortaaklar), adlı eserinin
e
yayyınlanmış haalini göremeeden vefat etmişlerdi.
e
M
Modern Alm
man Edebiyaatının özgünn şairlerindeen Paul Celan (1920-
~ 30 ~
1970) ise 49 yaşında intihar ettiği için
“Zeitgehoföt” (Zaman Çiftliği) adlı son şiir
güldestesinin basıldığını görememişti. Sanatın değerini bilen insanlar olmasaydı,
dünyada birçok dile tercüme edilen bu değerli eserleri bugün bilmiyor olacaktık. Kazancı gibi azimli bir araştırmacı ve yazar
olmasaydı belki de bugün Farukî’nin yüz
sene önce kaleme aldığı Kadın Kalbi romanından haberimiz olmayacaktı.
Mehmet Ö.Kazancı, ayrıntılı olarak romanın konusu, dili, olayın, gerçekleştiği zaman ve mekân, tiplerin özellikleri üzerine
derin analizler yaptığı görülmektedir. Edebiyat teorisyenlerinin (kuramcıların) bu
çalışmaya: “Eser tahlili dediğiniz işte böyle
olur!” diyeceklerine inanıyorum.
Bu çalışmayı önemli kılan diğer bir husus
ise Irak Türk/Türkmen Edebiyatının tanıtımıyla ilintilidir. Iraklı şair ve toplumcu
Şemsettin Küzeci sitemle şöyle diyor: “Irak
Türkmenlerine ait tarihî çalışmaların yetersizliği ve Türkmenlerin unutulmaya terk
edilmişliği, Irak Türkmen Edebiyatı hakkında büyük bir boşluğu ortaya çıkarmaktadır.” (Kerkük Şairleri Antolojisi, Ankara
2006.)
Kazancı’nın “Yüzyıl Önce Yayınlanan Bir
Roman” adlı eseri bu açıdan değerlendirilince onun, Kadın Kalbi romanı kadar
önemli olduğu anlaşılacaktır.
Yazar, içinde yaşadığı toplumun kültürünü,
sorunlarını özümsüyorsa ve bu uğurda nitelikli eserler üretiyorsa o bir aydındır. Azerî
kardeşlerimizin dediği gibi o bir ziyalı insandır. Mehmet Ömer Kazancı bu vasıfları
taşıyan bir bilim adamı ve yazardır.
Yeni eserinden dolayı kendilerini yürekten
kutluyorum.
1940 yılında Bulgaristan’ın Nasrettin Köyünde
doğdu. İlk ve ortaokulu aynı yerde tamamladı.
Razgart pedagoji okulunu bitirdi. Zvanartsi Ortaokulu’nda coğrafya ve biyoloji dersleri verdi.
Askerlik dönüşü Filaretova İlköğretim Okulu
Türk Dili Dersleri Öğretmeni olarak atandı. Doğancılar Okulu Müdürü olarak görev yaptı.
1968’de gazeteciliğe başladı. Sliven ve Burgas
sancakları muhabiri olarak on altı yıl görev yaptı.
Özel Muhabir sıfatıyla Almanya, Eski Sovyetler
Birliği, Yugoslavya, Polonya, Macaristan, Romanya gibi birçok ülkeyi gezerek bilgi ve tecrübelerinin
ışığında
yeni
yazılar
yazdı.
1976-1980 yılları arasında Bulgaristan Gazeteciler Cemiyeti Sliven Şubesi Genel Sekreterliği
Görevinde bulundu.
1985’te Bulgaristan’da Türk adlarının değiştirilmesine karşı çıktığı için tutuklandı. Buradan Belene Ceza Kampı’na sürgün edildi. Acı, eziyet, ve
vatandan ayrılışın hasretiyle yaralı iken oradan da
Sofya Genel Tahkikat Dairesi’ne nakledilerek
sorgulandı. Burada da rahat bırakılmayan İslâm
Beytullah Eedi, Montana’nın bir köyüne sürgüne
gönderildi.
1989’da sınır dışı edilince Türkiye’ye yerleşti.
Hikâyeleri Türkiye, Yunanistan, Bulgaristan,
Makedonya, Azerbaycan, Yugoslavya gibi ülkelerde yayınlandı. Uluslararası birçok sempozyumlarda, Bulgaristan Türkleri Edebiyatı üzerine
bildiriler sundu. Birçok ödüller aldı.
Bulgaraca, Rusça, İngilizce ve Türkçe bilen İslâm
Beytullah
Erdi,
İLESAM,
TÜRKSAV,
KİBATEK, gibi kuruluşlarda görev aldı.
İslam Beytullah Erdi’nin basılmış eserlerinin sayı
25’in üstündedir. Ayrıca hayatı, sanatı ve eserleri
hakkında bir kitap yazılmıştır.
~ 31 ~
Kazan
ncı’dan
n Yeni Bir Eser
“Yü
üzyıl Önce
Ö
Yaazılan Bir Ro
oman”
KADIN
KAD
N KA
ALB
Bİ
Aydın
n Kerkü
ük
Türkm
men edebiyaatının büyük
k emekçisi, şair ve yazzar Dr. Meh
hmet Ömerr
Kazancıı, önemli ve
v yorucu çaalışmaların ardından, Türkmen
T
küütüphanesin
ne çok kıy-metli ve şah bir eserr kazandırdıı. Kitabın addı Kadın Kalbi’dir.
K
K
Kitap
bundann yüz yıl ön
nce Musulluu
yazar ve gazeteci Hayyrettin Farukkî tarafındaan kaleme alınmıştır.
a
D Kazancı kitabın onb
Dr.
beşinci say-fasında kittap hakkındda çok net olarak
o
şu biilgileri veriy
yor: (Farukkî'nin diğer basılan ve basılmayann
eserleri haakkında bilggi veren büttün kaynakllarda bu romana işarett edilmemişştir. Roman
n Farukî'ninn
yirmi beş yaşındayken
y
n yazdığı illk eserdir. Zamanının
Z
tanınan birkkaç edebiyaatçısı tarafından takrizz
ile değerlenndirilmiş vee eşsiz bir eser
e olarak nitelendirilm
n
miştir. Bağddat, Milli Ellyazması Esserleri Mer-kezi'nden tek
t nüshasıını ele geçiirdiğimiz buu romanı in
nceledikten sonra Latiin harflerine aktararakk
önünüze çııkarıyor ve edebiyatımıızın karanlıkta kalan uffak bir yanıını aydınlataan bu çalışm
manın değe-rini takdirinize bırakıyyoruz).
Dr. Mehmeet Ömer Kaazancı daha sonra ilk deefa olarak Türkmen
T
eddebiyatının rroman dalın
nda ne denlii
bir tarihe sahip
s
olduğuunu ispatlam
mış ve bu paha
p
biçilmeez eseri rafllardaki tozluu esaretindeen özürlüğee
kavuşturmuuştur. Dr. Kazancı
K
eseeri bugünküü haline getiirmek için çok
ç yorucu çalışmadan
n sonra onaa
metin, sözzlük, incelem
me eklemişş sonra Latiin alfabesin
ne aktarmassında büyükk bir hünerr göstererekk
başarı kayııt etmiştir.
Elimizdekii kitap ortaa boy 152 sayfadan
s
ibaaret olup önsözünü Errciyes
Üniversitessi, Edebiyatt Fakültesi Dekanı Proof. Dr. Ümitt Tokatlı yaazmıştır.
Dr. Kazanncı kitabın on birici sayfasından başlayarak
k kitap hakkkında
geniş bilgileri iki bölüüme ayırmış üçüncü böölümde ise metne girişş yapmıştır. Kazzancı birincci bölümde kitap hakkında geniş bilgiler verrmeye
çalışmış, edebiyatımı
e
zda bu gibbi romanlarıın var oldu
uğunun habercisi
kendisi olaarak ve bu uğurda 19988 yılında,, o zaman Bağdat’ta çıkan
Yurt gazettesinde yazıılar yazdığıını bildirmeektedir. Kazzancı ayrıcaa yine
birinci bölümde romaanın yazarı hakkında ayrıntılı
a
ve ilgi
i çekici malum
matlar serff etmeye çallışmış ve şuunları yazmııştır:
Aydın Keerkük
(Hayrettinn Farukî 15 Kasım 18990 tarihinde Musul’da gözlerini düünyaya açmıştırr. Farukî ikkinci halife hazreti Öm
mer'e dayanaan el-Umarri aile
~ 32 ~
sine mensuuptur, Mussul'un gerekk Osmanlı, gerekse de Krallık
K
dönnemlerinde, tanınan ayydın
simalardann biridir. Asıl
A
adı Fahrettin Haasan
Zeyor Bin Mahmut ell-Umari olaan Farukî, Erşat
E
el-Umarı’nnın küçük kardeşidir.
k
Erşat el-Um
mari
ikinci sulttan Abdülhhamit devrrinde Kudüüs’te
Aksa Mesccidinin onarrımında Baaşmühendis olarak ve kralllık devrindde Bağdat beelediye başkkanlığı, yerleşim ve onnarım bakannlığı, savunnma
bakanlığı ve
v iki kez başbakanlık
b
gibi çeşitlii görevlerde buulunmuştur)).
Dr. Mehm
met Ömer Kazancı biirinci bölüm
mde
daha sonraa Farukî'ninn yedi eserinin adını kayk
detmiş aynnı halde koonu hakkındda yedi kayynak
adı gösterm
meyi unutm
mamıştır.
Kitapta 177. sayfadann başlayaraak 37. sayfaya
kadar yer alan ikincii bölümde ise şu konnular
göze çarpm
maktadır: Romanın
R
baaşlıca Karakkterleri, Özeti ve Tahlili. Yani
Y Dr. Kazancı
K
romanın
bulunuşunuu bir definne niteliğinnde bilerekk bir
kelimesi iççin gecesinni gündüzünne katmış eseri
e
bu şeklinee getirmiştirr. Böylece Sayın Kazzancı
gelecekte bu
b roman hakkında
h
çaalışma yapaanlar
için kolayllıklar getirm
miştir. Kitabbın üçüncü bölümünde romanın meetni yer alm
makta olup dör-
Hayreettin Faruk
kî 1890-195
51
Romanın yyazarı
dün
ncü bölümünnde ise takrrizlere yer verilmektev
dir. Kitap hakkkında yazzılan takrizllerin sayısıı
yed
didir, bu yedi takriz Farukî'nin muasırlarıı
taraafından yazzılan değerlendirme yaazılarıdır kii
onlaar bu kitabbı gayet derrecede beğeenmişler vee
görü
üşlerini ifaade etmişlerrdir. Kitabıın sonundaa
takrrizleri yazanlar hakkınnda malumaat verilmiş-tir.
Bizzim kitap için bu kısa ddeğerlendirm
me yazımı-zın sonunda kitap
k
hakkınnda bizden öncekilerinn
n derecedee
takrrizlerinden örnekler alııp kitabın ne
kıym
metli olduğunu gösterm
mek istiyoru
um:
Kerrküklü Ahmet Naci: (Bu eserinlle beşeriye-te, edebiyatım
mıza ettiğin hizmetin büyülüğünü
b
ü
takd
dir edenler benimle bberaber san
na ebediyenn
min
nnettar kalırrlar.).
Fah
hrettin: (G
Göreyim senni şairciğim
m, her günn
Kam
mran ve Nüüzhet gibi kaalplerin mellal ve cilve-lerin
nin tasvirleriyle ağla vve ağlat. Yaapma Hayri..
Artıık çiçeklerdden çimenleerden rayih
halarla mestt
ol ve
v tabiatın letafetlerini,, ziynetlerin
ni bana gös-ter de mahkûm
m-Melal kallbimi incitm
me. Şair de-m
ğil misin?).
Yazzımızın sonuunda Dr. M
Mehmet Kazaancı beye
başarılar diliyoor ve daha ggüzel çalışm
malar temen
nni ediyorum
m…
~ 33 ~
Nu
usret Merdan
M
n
D
Dudak
k
Sincap
p
uş
Bayku
Zehiye, Nezahet’in
N
yeni dolgun, şişirillmiş dudağıını gördüğünde, adeeta kıskançlıktan kudurdu.
O iplik gibbi ince, kayytan dudağı, nasıl şeehvet dolu bir
b dudağa
bürünmüşttü. Nezaheet, Babasından kallan mirasla dudağına
can vermişşti.
O günden başlayarakk mahalledeki kadınnlarının çoğu, kocalarının hayaatını zehir--ü zinhar
ettiler.
Sincabı köyden
k
birr akrabası
getirmişti.. Sincabı bo
oş bir bülbül kafessine koydu,, evin bir
süsü halinne getirdi.
Bazen kaffesinden çık
karıp, omzuna tırmaanmasını ço
ok severdi.
Küçük oğğlu sincabın
n sıçrayışına çok güllüp, eğlenirdi.
Bir gün çılgınca fıırladı evin
avlusuna.
Sincap, ağzını
a
uzatttığı kafes
aralığındaan, oğlunun
n elini ısırmıştı. Isırılan parm
mak kanlar
içindeydi.
muştu. Baba
Her şey biir anda olm
büyük birr sinir için
nde, suçlu
Sincabı, kafesinden hızlı bir
şekilde çııkarttı, muttfaktan getirdiği birr kelpetenlee, sincabın
sivri, ön ikki dişini sök
ktü.
Ağzı kanlla dolan Sin
ncap, acından çığlııklar attı. Simsiyah
gözleriylee dama öylee bir bakıyordu ki, , kurbanıın katiline
son baktığğı gibi bakıy
yordu.
O, gündenn başlayaraak Sincap,
kanayan ağzı
a
ile ve soru dolu
gözleriylee hep adamıın rüyalarına girdi ve gece yaarıları hep
uykusunu bozdu.
Zaten harrabeye dönm
müş mahal-lede (Neegbet)* baaykuş yinee
damının üstüne tüneemişti. Bu-nu bir kaaç akşamdaan beri adett
haline geetirmişti su
uretsiz bay-kuş.
Onu evinden uzaklaşştırmak içinn
ne yaptıysa nafile!
Bir gün babasının
n sararmışş
kitaplarınnı karıştırırrken, Şairr
Osman M
Mazlum’un
n (Baykuş))
adlı şiir kkitabını buld
du.
Nedendirr bilinmezz avlununn
alaca kaaranlığında bağırarakk
şiiri, bayykuşun yüzzüne karşıı
yüksek seesle okumay
ya başladı.
O gündenn itibaren baykuş
b
sıraa
kadem baastı ve bir daha evinee
hiç uğram
madı.
Men de gittim, meene bir şeyy
vermedileer !*
Baal hurm
ma
Sokak satııcısının sesii, o kadar
gürdü ki, adeta odannın içinde
bağırdığınıı sandı.
-Bal hurmaa.. Bal hurm
ma!
Gözleri o anda istem
meden evin
bahçesindee, kömüre dönmüş
hurma ağğacına döndü, aylar
önce çılgınn bir patlam
ma, ağacın
tepesindekki hurmaylla yüklü
olan dalarını uçurmuştu.
Babadan kalma
k
bir zamanlar
bereketli olan
o
hurmaa ağacını,
kesmeye gönlü
g
hiç bir
b zaman
elvermedi. Böylece komada
olmasına rağmen,
r
ağaaç varlığını devam ettirdi.
e
~ 34 ~
3 Nisan 22013
---------------*Negbet: Uğursuz, nekbet
n
* Türkmeen halk hik
kâyelerinde,,
masalın ssonunda an
nlatıcı tara-fından söylenen so
on tümce...
II. Uluslararası
K
Kaşgarlı
M
Mahmut
hikâye
y
yarışmasının Irak
e
etabında
ikinciliği
k
kazanan
hikâye
Kem
mal Bey
yatlı
B
iziim köyde de
d her köydeki gibi, kaadını erkeği, çoluk çocuuğu, hayvannı böceği, hep
h beraberr
düünya denilenn gezegenddeki diğer kööylüler gibii günü günee katarak yaaşıyorduk. Köyü,
K
çepe-çeevre saran tarlaları
t
vardı. Koyunlaarı kuzularıı, sığırları innekleri, tavvukları horo
ozları vardı..
Her insan kendi
k
işindee gücündeyydi. Dediğim
m gibi; her köy
k gibi birr köydü. Bizim köyde insanlar ikii
çeşitti:
Tarlayı sürren, hayvannları otlatann, toprağı süüren, yol yo
ordam bilennler. Bunlar gündüz işleerini yapar,,
akşam evleerine çekiliirdi. Bellerii iki büklüm
m olsa da sesleri
s
pek duyulmazddı. Sanki dilleri yoktu..
Köyümüzüün çoğunluğğunu bu insaanlar oluştuururdu.
Ötekiler, ne
n tarla süreer ne de adaam gibi iki koyunun
k
gü
ütmesini biliirdi. Ama çeeneleri düşü
üktü. Akşa-ma kadar köyün
k
kahvvesinde ha babam
b
konuuşarak, oray
yı cadı kazaanına çeviriirlerdi. Kon
nuştukça daa
elmanın suulusunu haşıırt diyerek ısırır,
ı
üzüm
mün gelinparrmaklısını hop
h diyerek salkımıyla yutar, sala-talığın yarrısını hırt edderek çiğneerlerdi. Başşkalarının yiyeceklerin
y
ne de ortak olurlardı. Hasat
H
vaktii
geldi mi, tarlaya
t
adım
m atmadan köşe
k
başındda oturur Alllah ne verddiyse çeneleeri otomatik
k çark gibi,,
sürekli konnuşarak manngalda kül bırakmazdıl
b
lar. Örneğin
n, tarlanın toprat
ğını anlatırrlardı, gübrreden dem vururlardı,
v
g
güneşin
suy
yun yararınnı tespih tanelerri gibi sıralaarlardı. Öylle de anlatırrlardı ki, tıp
pkı kahram
manlar
gibi; köyün kahvesindde bir adım
m ileri iki adım
a
geri, sağ
s el şimalli sol
cenubu gösstererek, kıllıç savurur gibi anlatırllardı. Her sabah kahveecinin
Bismillah deyişiyle yeni bir dünnya kurarlarr, akşam geç saatte kahhveci
ortalığı topplamaya baaşlar başlam
maz onlar, sabah
s
inşa ettikleri
e
dünnyayı
yıkıverirlerrdi. Bazen de
d yaptıklarrı dünya keendi kendind
den çöküveerirdi.
Kahveci, sanki
s
kahveede yıkılan dünyanın pisliğini
p
top
plar gibi orrtalığı
toplardı.
Bir akşam kahvede bir tartışma başladı; köye bir köprrü yapılmassı tartışması. Kööyün iki yakkasını bölenn bir akarsuu vardı. Köy
ylüler, hayvvanlaKemal Beyatlı
B
rını otlatm
mak için köyyün diğer taarafına geçeerken derinliği pek olm
mayan
~ 35 ~
kısımdan ve kayaların suyun üstüne kadar çıkan
bölgeden hayvanlarını geçirirler ve kendileri de
geçerdi. Kış aylarında akarsu zaman zaman
birkaç baş hayvanı alıp götürürdü. Suyun azdığı
zamanlar karşıya hiç geçilmezdi.
Derme çatma tahtandan uyduruk bir köprü yapılmış olsa da, üstünden geçişlerde kaz yürüyüşü gibi bir sağa bir sola yalpalanarak, kısa adımlarla geçilebilirdi ancak. Tahta köprüden bazen
ayağı kayıp suya düşünler de olmuştu. Köprünün korkuluklarına tutunmak pek fayda etmezdi. Çünkü korkuluklar monte edildiği zemin
sallantıdaydı hep.
Ne olur ne olmaz sağlam betonarme bir köprünün olması herkesin arzusuydu. Hummalı tartışmalar arasında kahve müdavimlerinden biri
ortaya bir fikir attı; Köye yeni köprü işini takip
edip ve üst makamlara kadar ulaşmak için bir
heyet kurulması ve heyete bir başkan seçilmesi.
Ve her şeye rağmen köyde hayata rıza gösterilip, günler gelip geçerken “Başkan” lafı ortaya
atıldı. Köyümüze bir başkan gerek, diye tutturdular:
“Üst makamlar önünde bizim köyü kim temsil
edecek?”
“Muhtar bu işlerde yetersiz kalıyor…”
“İlgili ilgisiz herkes her işe burnunu sokarsa ne
olacak!”
“Bu işe bir baş lazım, kafadar, sıcakkanlı olması
lazım…”
“Yeri geldiğinde kan başına vurmalı…”
“Yumruğunu masaya da vurabilecek karşısındakinin kafasına da…”
“Aksi, köyümüze yakışık durmaz.”
Kahvede oturanların “ille de başkan ille de başkan” diyerek kafalarını bulandırdılar.
Bir gün köy ahalisini kahvede topladılar. Ortaya
bir sandık koydular ve kahve müdavimlerinden
birkaç kişi kendini öne sürerek birkaç liste oluşturuldu. Zaten diğer köylüler bu işin nasıl yapılacağını da pek bilmiyorlardı. Kahve müdavimleri ise her gün laf üretmekten işin kurnazı olmuşlardı. Böylece oluşturdukları listeleri herkese dağıttılar.
İş öyle tuhaf gidiyordu ki kadın erkek, yaşlı
genç, çoluk çocuk herkes kâğıt parçacıklarına
birini yazıyordu. Okuma yazması olmayanın
yerine arkadaşı bir isim karalıyordu. Bazıları
kimseyi kırmamak gayesiyle kâğıda birkaç isim
yazmıştı. Kâğıtlar açıldığında fark edildi. Bu
duruma kâğıtta ismi yazılanlar oy kaybettiği
için oldukça sinirleniyordu. Oysa köylüler birkaç isim yazanlara çok gülmüşlerdi.
Çocuklar eğlence olsun diye onlar da yazıyordu.
Önceleri “çocuklar olmaz” denildi. Çocuklar
zırlamaya başladı. Kahvede sigara dumanı gibi
çocuk ağlamaları yükseliyordu. “Olsun” dediler. “Nasıl olsa ileriki yıllarda onlarda oy kullanmayacaklar mı? O zaman şimdiden bu işe
başlasınlar. Ağaç yaş iken eğilir,” derler ya,
“işte çocuklar da yaş ağaç gibidirler. Onlarda oy
kullansın,” denildi. Çocuklara gün doğmuştu;
listeleri öyle karalamışlardı ki bazı listenin kâğıdı yırtıldı, bazıda okunmuyordu bile. Sonunda
kahve müdavimlerinden en çenebazı olan Latif
seçildi. İlk dakikadan itibaren Latif Başkan
anonsları başladı. Muziplik olsun diye Latif
Başkan’ın ilk konuşmasını kaleme aldım. Dört
yüz seksen iki kelime konuştu. Üç kez köprü,
dedi ve yüz doksan üç kere başkan dedi.
Latif Başkan’ı anladık da, seçimde kendini aday
gösterenler bile birbirlerine başkan demeye başladı. Adam köyün hiçbir toplantısına katılmaz,
tarlayı su basmış, bağ bostanı böcek istila etmiş
umurunda değil, ama sokakta yürürken dükkân
sahipleri veya yoldan geçenler selam verdiklerinde isimleriyle hitap etmiş olduklarında: çok
sert bir bakışla karşılanırlardı. Yani selamlar:
“Selamünaleyküm başkan,”
“Merhaba başkan,”
“Günaydın başkan,” tarzında olmalıydı.
İster Latif Başkan ister diğerleri yani aynı halkadan olanlar kahveye girdiklerinde herkes
ayağa kalkıp “Hoş geldin başkan.” Diyerek karşılamaya başladı.
Başkanın yanındakiler de başkan muamelesi
görme hevesine kapıldı. Bu başkan kelimesi
~ 36 ~
birkaç kişinin hoşuna gitti. Yine cin fikirli biri,
kahvede bir akşam:
“Yahu bizim hayvanlarımız var. Bunları otlatanlar var. Bunlar için de grup kuralım. Başına
da bir başkan seçelim.”
Diğeri:
“Ya buğday toplayanlar açıkta mı kalacak? Onlara da bir başkan lazım.”
Öteki:
“Ya tavuk yetiştirenler.”
“Ya traktör kullanıcıları”
“Ya kilimciler”
Böylece gruplar oluşturuldu. Her grubun başına
biri geçti.
Her grubun başı da kendi adının yanına bir de
başkan kelimesini ilave etti.
Köyümüzde:
Latif Başkan
Bahadır Başkan
Orhan Başkan
Bir sürü daha başkan vardı. Çoğunun isimlerini
karıştırıyordum.
İki başkan yan yana yürüyorsa, her birini ayrı
ayrı selamlayıp başkan demeniz gerekirdi. Bir
de adları hitap etmekte kelimeler uzamaya başladı. Örneğin Vahdettin olan kişiyi eskiden Vahit diye çağırabiliyorduk. Ama şimdi Vahit
Başkan diyemiyoruz. Bize kızıyor! Tam adını
söylememizi istiyordu: Vahdettin Başkan. Keza
Feyzullah. Eskiden Feyzi diye hitap edip kestiriyorduk. Şimdi Feyzullah Başkan demek lazımmış. Başkan kelimesi köy ahalisini sıkmaya
başlamıştı. Bu kişiler kendilerine her şeyde ayrıcalık bekliyordu.
Ha unuttum bir de gençliğinde çok güzel yaşlılığında çok kibar köyümüzün Sultan Ninesi
vardı. Yaşı ilerlemesine rağmen hâlâ ağır başlılığını koruyordu. Konuşurken de kelimeleri tek
tek telaffuz eder, elleriyle açıklama yapmayı
ihmal etmezdi. Onu çok severdim, çokta misafirperverdi. Sultan Nine farklıydı. Dünyada bezi
tarağı yoktu.
Bir akşam ziyaretinde köylüler Sultan Nineye
köyde peydahlanan başkanlardan söz ettiler.
Patavatsız davranmalarından, tek bir iş bile
yapmadan köydeki her güzel işin sahibi kendileri olduklarını göstermelerinden. Köylüler çok
huzursuz olduklarından Sultan Nine’ye dert
yanıyorlardı.
Sultan Nine çayını yudumladı. Yüzünde bir
tebessüm belirledi:
“Evlatlarım bunun kolay yolu; köyde herkes
birbirine ‘başkan’ diye hitap etsin. Büyük küçüğü çağırdığında ‘başkan’ diye çağırsın. Küçük
büyükle konuştuğunda ‘başkan’ diye konuşmasına başlasın. Kadın beyine ‘başkan’ diye hitap
etsin. Kısacası köylüler hepsi ‘başkan’ olduğunu göstersin.”
Araya biri karıştı:
“Sultan Nine biz birkaç başkandan bıktığımızı
söyledik. Siz köylülerin hepsini başkan
yaptınız. Bunun altından nasıl kalkarız?” diye
sordu.
“Bütün köylüler başkan olarak dolaşırsa, başkan
diye geçinenler ortalıktan kaybolur gider. Havaları söner.”
Sultan Nine’nin öğüdüne köylüler harfiyen uydu. Köyde başkandan geçilmemeye başlandı.
Başkan kelimesine öyle özendiler ki; yaşlılara
birinden bahsederken: “Hangi başkan?” veya
“O, neyin başkanıydı?” Soruları da duyulmaya
başlandı. Gençler şakalaşarak birbirini uzaktan
“başkan” deyip çağırdığında yoldan geçenlerden birkaçı dönüp o gence bakıverirdi. Herkes
çağrılan kişinin kendisi olduğunu sanırdı. Arkasından gençler arasında kahkahalar patlayıverirdi. Köy kahvesinde her akşam masaların başından birkaç kişinin toplandığını görebilirdiniz.
Beş altı kişi bir masada hepsi de başkan. Sigara
dumanı, nargile fokurtuları, domino şakırtıları,
tavla zarının şıkırtıları arasında hummalı konuşmalar, sesli tartışmalar kahvenin camına is
gibi yapışıp kalıyordu. Dışarı çıkmıyordu. Velhasıl köyümüzün müfredatı arasına “başkan”
kelimesi öyle yerleşti ki az kalsın köyümüzün
adı “Başkan Köyü” olarak değişecekti.
Yeni köprü’yü mü sordunuz?
İşte o mesele hikâye oldu.
~ 37 ~
II. Uluslararası
Kaşgarlı
Mahmut
hikâye
yarışmasının Irak
etabında
üçüncülü
kazanan
hikâye
Sab
bah Tu
uzlu
D
evvlet Çapındda Belediyee Meclisi Üyelerini
Ü
seçmek için, her yerde vve her köşeede 45 günn
önce hazırlıkklar başlam
mıştır. Seçm
men listeleriinin her yeere dağıtılm
ması ve adaayların halkk
taarafından taanınması içiin gereken çalışmalar geceli günddüzlü olarakk sürdürülü
üyordu. Herr
yerde olduuğu gibi, seççim endişessini ve seçim
m sıtmasını yaşayan addaylar, proppaganda tariihi ilan edi-lince, her kes
k kendi yeeteneğine, kendi
k
imkânnına ve kend
di otoritesinne göre hareeket etmeye başlamıştı.
Yıldız ilçesi Belediye Meclisindee de üyeliği kazanmak için Badem
mli kasabasınndan iki kişşi kendileri-ni, istenileen koşullaraa haiz olmallarından doolayı, ilçe meclisini
m
tem
msil edecekk olan (12) kişinin
k
ara-sında bulunnuyordu ve kendilerinii aday olarakk gösteriyorrlardı.
İşte Muratt Kara ile Şảban
Ş
Yağm
mur Söz konnusu kasaba ile kasabaya bağlı (20) köyde yaşayan vee
ömrü oy kuullanmaya uygun
u
olan vatandaşlarrın oylarını kazanmak için, bütün güçleriyle seçim
s
saha-sına inerekk, yarışmayyı başlatmışlardı. Kasabbada ve herr köyde hallkın güveniini kazanmaak için, va-tandaşlarlaa toplanıp, isteklerine
i
v görüşlerrine yakındaan vakıf olm
ve
mak hedefiiyle, günde,, bir, iki vee
belki daha fazla oturum
mlar düzenlliyorlardı.
Her aday böyle
b
ve şööyle yapacağına, vatandaşların yaşantı düzeyylerini
iyileştirmeeye çalışacaağına, yollaarı asfaltlayyacağına, saağlık merkezleri
açacağına, okullar yaaptıracağınaa ve bunlaraa benzer birrçok şeylerre söz
veriyordu üyeliği
ü
kazaandığı takdiirde. Sonra gerçekleştireceğine, diinine,
imanına, şeerefine ve kutsal
k
saydığğı varlıklaraa yemin ediyordu.
- Şu işittiğğimiz tatlı ve
v ballı sözleer gerçek midir
m
yalan mıdır?
m
- Vallahi hemşeri
h
benn de bilemiyyorum...
- Şu verilen sözlerin onda birisii yerine getiirilip gerçek
kleştirilmiş olursa, ne mutllu bize...
- Bekleyellim bakalım
m sonuç nasııl olur.
- Evet, deediğin gibi bekleyelim.
b
Çünkü insaanoğlunun içini ve ne olduğunu yalnız yüce Allaah bilir.
Sabah Tuzzlu
-Evet, hem
mşeri evet, Biz
B bu adam
mları yalnızz dıştan ve konuşmalar
k
ından
tanıyıp değğerlendiriyooruz, içlerinnin nasıl olduuğunu bilm
miyoruz.
- İnşallah hayırlısı oluur.
- İnşallah..
Aşağı yukaarı bir süredden beri, kaasabaya tabbi olan köyllerin tümünne, yok edilm
mesi gerekeen sıçanlar//
fareler sataaşmış bulunnuyordu. Alıınan önlemllere karşın, olumlu bir sonuç elde edilememişşti. Sıçanlarr
köylülerin evlerinde, tarlalarındaa ve çiftlikklerinde, herr yeri delerrek deşik kkazarak tahrrip etmeklee
beraber, süürü sürü doolaşıyorlardıı. Olabilir ki
k adaylar, bu soruna, sıçan soruununa ciddi bir şekildee
~ 38 ~
önem vermiyorlardı. Bu sorunu itibara almıyorlardı. Bu sorunu ikinci veya üçüncü derece bir
sorun sayıyorlardı ve halkın bu sebepten dolayı
perişan olduğunu, büyük maddi ve mảnevi zararlara uğradığının farkında değillerdi. Halkı,
bundan daha büyük, dikkat çekici, kandırıcı ve
ağzın salyasını aktıran ümitlerle, vadelerle sandık başına çektirmeye uğraşıyorlardı.
Şaban Yağmur bir kaç defa köylere yaptığı ziyaretlerden sonra, bu hususta vatandaşların şikâyetlerini tekrar tekrar işitince, gerçekten bu
sorunun, böyle değersiz ve göz yumulacak bir
sorun olmadığının farkına vararak, bu sorunun
umurunda olmayan arkadaşı Murat Kara’nın
aksine, bir çözüm aramaya ilk günlerden beri
koyuldu.
-Ben Şaban Yağmur'u, arkadaşı Murat Kara’dan, daha gerçekçi ve daha ciddi görüyorum.
Sen onları nasıl okuyorsun?
- Ben hala bir kanaate ermemişim.
-Ben Şaban Yağmur’u vatandaşların sıkıntılarıyla ilgileniyor olarak görüyorum, onların şikâyetlerine kulak tutuyor ve bu süre içerisinde
bir çözüm bulmayı düşünüyor.
- Acaba o biri, o Murat Kara nasıl düşünüyor?
- Yok, canım, o yalnız üyeliği kazanma hayalinde yaşıyor ve peşinde koşuyor, ne yakından
ne de uzaktan vatandaşların çektikleriyle haberi
yok, hiç bir şeyin umurunda değil.
Murat Kara’nın koruyucularının birisi, ağasının
köylerin birisine yaptığı seçim propagandası
ziyaretinde, köy halkına:
- Hemşerilerimiz lütfen biraz susun, seçimle
ilgili size Murat Kara Bey konuşacak, sorularınızı konuşma esnasında değil bittikten sonra
Bey efendimize yöneltebilirsiniz. Şimdi Murat
Kara Bey Mikrofonda...
- Saygı değer çok muhterem, aziz kardeşlerim,
sevgili hemşerilerim. Gerçekten sizin karşınızda
durup, sizlere hitap ederken, büyük bir şeref ve
büyük bir gurur duyuyorum. Ey çok değerli ve
çok aziz Aşağı köy halkı: Benim, bildiğiniz gibi
ilk ve son hedefim, her şeyden önce, sizlere
hizmet etmektir. Bu da üyeliği kazanmadan
gerçekleşmez, onun için ve sizin çıkarlarınızı
göz önüne koyarak, kendimi aday gösterdim.
Yoksa hepinizin bildiği gibi ben böyle işten
büyüğüm. Ben sizlere buradan söz vererek söylüyorum, bütün isteklerinizi, üyeliği kazandıktan sonra, inşallah, yerine getirmeye çalışacağım.
- Efendi .. Efendi
- Bir az sabret .. Ağa konuşmasını hala tamamlamamış.
- Evet, hemşeri ne istiyorsunuz?
- Sıçan efendi sıçan bizi hemen perişan eylemiştir.
- Anlaşıldı, anlaşıldı oturunuz, daha başka bir
isteğiniz yok mudur?
- Evet, isteklerimiz çoktur, ama bu, sıçanları
yok etmekle ilgili isteğimiz zorunlu ve çok acil
isteklerdendir.
- İnşallah gelecek yakın günlerde bütün istekleri
incelemeye çalışacağız ve elden geleni yapmaktan geri kalmayacağız.
Bu kısaca sözümüzün sonunda, toplanıp buraya
hazır olmanızdan dolayı, sizlere, aziz hemşerilerimiz çok çok teşekkür ederim. Gelecek günlerde inşallah daha fazla buluşma ve görüşmelerimiz olacak.
- Efendi .. Efendi
- Evet, hemşeri, buyurunuz adınız nedir?
- Adım Osman Efe
- Buyurunuz
- Köyde suyu duru ve tatlı bir kuyu kazdırmanızı istiyoruz.
- Oldu efendim, başla göz üstüne, bir kuyu yerine iki kuyu kazdırırız inşallah. Hadi Şimdi,
bundan fazla sizi işinizden tatil etmek istemiyoruz, bizim de başka köylere ziyaret programımız vardır, hepinizi yüce Allah’a ısmarlıyorum,
güle güle kalın Sağlıkla.
- Neyindir kardeş dalmış gibisin?
- Doğrusu insan bu karışıklık içerisinde şaşıyor,
kime inanacağını yitiriyor ve iyiyi kötüden ayırt
edemiyor.
- Ben de senin gibiyim, hangisinin daha doğrucu olduğunun farkına varamıyorum.
~ 39 ~
- Her şey gelecek günlerde belli olacak, özellikle şu köylerimizin sıçan müşkülesine kim bir
çözüm ve ilaç getirebilmiş olursa, şüphesiz köylülerin razılığını, sevgisini ve sonunda oylarını
da kazanabilir.
- Anladığıma göre yarın köye diğer bir aday
gelecek.
- Gelsin bakalım neler konuşacak ne vaatler
verecek?
Cuma gününe rastlayan saat tam on sabahleyin
köy halkı, Şaban Yağmur’un sunacağı seçimle
ilgili konuşmasının içeriğini büyük bir ilgi ve
önemle bekliyordu. Çünkü genel olarak köyün
ve her vatandaşın gerçekleşeceğini beklediği
özel bir temennisi vardı. Bu temenniler kesinlikle köyün çıkarına olan dileklerin bir bölümünü oluşturuyordu. Mesela bir sağlık merkezinin
açılması, bir okulun yaptırılması, bir yolun asfaltlanması ve diğer hizmetlerin bulundurulması, nihayet bütün köy halkının yararına olacaktı.
- Şaban Bey gecikti.
- Hayır, hala saat On'a çeyrek var.
-Oturmaktan yorulduk.
- Hadi biraz kalkıp dolaşalım.
- Ha. Bakınız.
- Ne o?
- Çocuklar buyana doğru koşa koşa geliyorlar.
- Elbet Ağa’nın arabasını görmüşler.
- Bir sorup da anlayalım.
- Çocuklar ne haber taşıyor?
- Şaban Bey köye ulaşmıştır.
İki saat kadar bekleyişten sonra Şaban Yağmur
Bey, takım taklavatıyla köye teşrif buyurmuştu.
Beyi sıcak alkışlarla karşıladıktan sonra, beraberinde getirdiği çikolataları birer birer küçükten büyüğe kadar, yorgunluklarını giderip ağızlarını Şirinleştirmek için dağıttırmıştı. Kısacık
bir dinlenmeden sonra, köy halkına konuşarak:
- Çok muhterem vefalı kardeşlerim, aziz hemşerilerim: Yüce Allah da bilir ki, sizinle ne kadar
sadık ve gerçekçiyim, köyünüzün ve kasabamıza tabi olan diğer köylerin de, başkasının önem
vermediği, ancak bence önem vermeye lazım
gördüğüm şu köyümüzün tutulduğu sıçan afetine bir olumlu sonuç getirici ilaç arayıp bulma
konusu, sizi dinlediğim ilk günden beri fikrimi
kurcalamaktadır. Ben biliyorum ki, sizin ve
diğer köylerde yaşayan vatandaşların da ilk
istekleri köylerini şu zararlı hayvandan bir an
önce temizlemektir. Rahatınızı kaçıran o iğrenç
canavarlardan kurtarmaya çalışmadan, sizlere
başka ümitler vermeye, böyle ve şöyle yapacağım diye, söz vermek istemiyorum. Pek yakın
günlerde inşallah düşündüğüm yolla sizleri bir
süreden beridir yorgun eden engeli ortadan kaldıracağım. Biraz Sabırlı olun, Allah her zaman
sabredenlerledir. Bana izin veriniz huzurlarınız
dan ayrılmak ve diğer köyleri çizilen programa
göre ziyaret etmek istiyorum . Allah’a emanet
kalın, kalın Sağlıkla kalın..
Beyefendi karşılandığı gibi yine büyük bir saygı
ve takdirle köy halkı tarafından uğurlanmıştı.
- Şu efendi bizler için ne yapacak?
- Efe ben de bilmiyorum, ama iyi şeyler düşündüğünü sanıyorum.
- Bekleyelim görelim.
- Evet dediğin gibi, bekleyelim görelim..
Toplantılar, buluşmalar, sempozyumlar ve geziler Sonuna doğru gidiyordu. Adaylar, seçmenler
ve seçim merkezleri, tarihi belirlenen, seçimin
icra edilecek günü bekliyorlardı.
Her kesin sevdiği ve dilediği Nisan ayının güneşli ve ılımlı bir gününde, halkın istemli olarak
tabur tabur, grup grup ve olağan üstü bir coşkuyla seçim merkezlerine akın yapmakla beraber, seçimler sakın bir havada icra edilmişti.
Bir kaç gün sonra, sonuçlar belirlenince, bir
uzun araç içerisinde oradan, buradan topladığı
ve para karşılığı satın aldığı 20 bin kediyi, seçimlerden önce getirip her köye bin kedi dağıtmakla, köylülerin büyük sorunu olan, sıçan sorununa son verdirebilen Şaban Yağmur büyük
bir çoğunlukla Yıldız Belediye Meclisinde üyeliği kazanabilmişti.
~ 40 ~
J
Jelyaz
z Kon
ndevv*
Çeviren
İslâm Beytulla
B
ah Erdii
K
ondü: “Sen onu, babam
mın eşeğini hatırlayamayacaksın Leçko.
L
On yaşları civaarında kıllı,,
u bir hayvvandı. Ona kısaca
uslu
k
“Marrko” diye hitap
h
ediyordduk. Pek booylu boslu değildi,
d
amaa
saağlıklı ve kavi
k
kaslı iddi” diye konuşurken gözlerini
g
de yakında ottlayan koyu
unlardan vee
keçilerden ayırmıyorddu.
“Leçko, kooş koş! O kaara kafalı kooyun yine ekin tarlasın
na doğru göttürüyor sürüüyü.”
Leçko hızlla kalktı, çooban sopasınnı kavrayıp sürüyü çev
virmek için arkasındann koştu. Bu yılın sıcağıı
bataklık yeerlere götü-tahammül edilmez deerecedeydi. Kuraklık kavuruyordu
k
u her yanı. Hayvanları
H
rüyorlardı karınlarını doyurabilm
meleri ümidiiyle. Fakat oralarda daa otlar kurum
maya başlaamıştı. Top-d
olmuşş, insan ayağğı girebileccek kadar çaatlaklar oluşşmuştu. Ekiinlerin boyu
u dersen birr
rak dilim dilim
karış; başaak açanlar isse tek-tük. Bunlardan
B
toohumluk bille ya alınır, ya alınmazzdı.
Leçko soluuk soluğa dööndü ve yorrgun bir hâldde Kondü’n
nün yanına çöktü.
ç
“Kondü am
mca, niye çeeviriyorum ki, bu hayvvancıkları! Nasıl
N
olsa zahire
z
alamayacağız bu
u sene; var-sın otlasınllar da kışlıkk için biraz yağ bağlasıınlar hiç olm
mazsa. Anlaaşılan hayvaanlara yemeeklik samann
bile tedarikk edemeyecceğiz!”
“Leçko, baabam bana kırklı yanii 2. Dünyaa Savaşı yılllarını anlattmıştı.
Kıtlık, açlıık yıllarıym
mış o yıllar. Hasat da ne
n demek? Biçilecek
B
b şey
bir
yokmuş kii! Ekinler kökleriyle
k
söökülüyor, başakları tek
k tek topluyyorlarmış. Tarla sıçanları biile deliklerinnde açlıktann ölmüşler. İnsanların acıları
a
ise anlatılaacak gibi değilmiş.
d
İnssanların bazzıları hayvaanları, bazılaarı ise
kendileri iççin ormanddan yaprak ve
v meşe paalamudu top
plamışlar. Mühim
M
olanı da caanlarını kurttarmışlar. Her
H doğa im
mtihanının bir devası buulunuyor. Yeter ki, insan tem
mbel olmassın. Doğa biir lucize!”
“Yanlış söyyledin, lucize değil, muucize.”
“Mucize, evet
e
mucizee. Siz gençler daha iyyi biliyorsun
nuz… Şu çocuğa
bak sen! Yaşın
Y
yirmii yirmi beş var yok, asskerden dün
n döndün. Bense
B
geçen ay yetmişi
y
aştım
m. Bunun iççin bazı sözzleri karıştırrıyor olmam
mı hoş
karşıla evlât. Şu son iki
i yıldır baana rahat veermeyen so
ol gözümdekki kâh
-41-
rolası perde derdi de aklımı karıştırmış olabilir.
Bugünün doktorları da doymak bilmiyorlar yahu!
Olmayacak bir perdeyi kaldırmak için bir aylık
emekli maaşımı istiyorlar. İlkbaharda bir perde
için kuzuların yarısını gözden çıkaracağız galiba.”
“Başka yolu yok Kondü amca. Sağlık hizmetleri
dünyanın her yerinde pahalı.. Televizyondan
duymuyor musun? Batıda doktorlar bir ameliyat
için kaç dolar, kaç evro istiyorlar! Bizim o parayı
rüyamızda bile gördüğümüz yok. Devletimizin
şimdiki durumuna göre bu parayı biriktirmemiz
için bize iki ömür gerekecek.”
“Öyle deme! Kralın ve adamlarının vaatlerine
göre iş oraya varmayacaktır. Kral iki de bir: “Bana inanın, bana güvenin! Demiyor mu? Bizimki
artık belli amma Allah verir de siz gençler hakkınıza göre bir yaşlılık yaşarsınız… Gene unuttum..Ah şu unutkanlık.Güya babamın eşeğini
anlatıyordum. Nereden nereye daldım.”
“Canını sıkma. Bazen ben de unutuyorum. Şu
malları çevireyim de sohbetimize gene devam
ederiz.”
Güneş yavaş yavaş guruba gidiyordu. Batı’da gökyüzü kızıla boyanmış gibiydi. Rayçovets’teki söğütlerin yaprakları altında yaldızlanmış gibi görünüyordu. Trapoklovo Çayı tarafından bir esintinin
geldiği hissediliyordu. Bir çil sürüsü koyun sürüsünün üstünden süzüldü. Kondü’nün köpeği havladı
amma onlar aldırmadılar bile; gidip ayçiçeği tarlasına kondular. İki arkadaş yemek torbalarını açtılar.
“Şu peksimetlerden birer lokma yiyelim de, midemizi aldatalım. Zira güneş doğana kadar idare etmemiz lâzım. Zavallının yolu da çok uzun.Dünyanın öteki tarafını dolanacak ve öyle gelecek!..”
“Eşeği, Marko’yu anlatacaktın hani?”
“İşte bak, yine unutuverdim. Ah şu sklorez!..Vallahi Makro benden akıllıydı. O zaman köyümüzün
Yurta, Çervneva, Baturovets, Oreşaka gibi daha başka mevkilerinde otuz dönüm üzüm bağımız
vardı. Anamla babamın işi gücü bu ağlara bakmaktı. Ben okuldan dönünce Sıba ninem hazırladığı
yiyecekleri ve su dolu kapları heybelere yerleştirir, Marko’ya yükler, sonra da bana bunları hangi
üzüm bağımıza götürmemi öğütlerdi. Marko’ya binip üzüm bağının yolunu tutardım. İstemez misin,
bazen gideceğim yeri unuturdum. Oraya varıp anamla babamın bağda olmadığını görünce Makro
kendiliğinden başka mevkiinin yolunu tutardı. Tek sözle üzüm bağlarımızın her birinin yerini bilirdi. Bunun için benden akıllıydı diyorum. Halâ unutmam, artık bayağı büyük sayılabilecek bir çocuktum. Babam beni odun toplamak için ormana göndermişti. Ben bir eşek yükü odun toplayana
kadar öteki oduncular köye dönmeye başlamışlardı. Ben de semerin iki yanına birer kucak odun
yükleyip haydi deh dedim Marko’ya. Pardovets mevkiine inerken Marko’nun huzursuz olduğunu
hissettim; sırtında odunlarla koşmaya başladı. Ben de arkasından koştum…”
Bunları anlatırken yaşlı adam kulaklarını dikti:
~ 42 ~
“Leçko, çan sesi duymuyorum. Koyunlar ortalıkta yok. Şunlara bir bak, ekin tarlasına girmiş
olmasınlar?”
Delikanlı sürünün peşinden koştu, onu çabucak
toparlayıp döndü.
“Kondü amca, ben senin torun olacak yaştayım
ama sana söyleyeyim, koyunlarla keçileri bir
arada otlatmak zor bir iş. Koyun otun peşinde,
keçi ise körpe ağaçların gövdelerini kemirmenin, dalların uçlarını yemenin derdinde. Gerçi
keçiler temiz hayvanlar ama…”
“Keçiler temiz hayvan diyorsun, doğru! Fakat
ormanları korumamız lâzım. Ormanlar olmayınca ne temiz hava olur, ne de yağmur yağar.”
“Doğru söylüyorsun da zamanlar değişti. Şimdi
kim kime, dum duma. Malını besle, işini gör
de… Neyse. Şu eşek hikâyesini tamamla bakalım.”
“Eveet, az kala unutacaktım, Nerede kalmıştık?”
“Hani eşeğin arkasından koşuyordun.”
“Ha, hatırladım. Ben Marko’nun ardından koşarken bir kurt uluması geldi kulağıma. Saçlarım diken diken oluverdi. Baktım, Marko dörtnala geçti. Ben de peşinden. Odunlar semerden
birer birer yere sıyrılıyordu, fakat umurumda
bile değildi. Ben canımı kurtarmak için koşuyordum. Marko’nun sırtında semerden başka bir
şey kalmamıştı, tüm odunlar yerlere serpilmişti.
O anda sanki kanatlarım çıktı. Yetiştim ve atlayarak semere oturdum. Korkum geçti. Marko da
sakinleşti ve köye doğru yolumuza devam ettik.
Esirli ve Dragodanovo yollarının kesiştiği yerde
bir de ne görelim! Kurt dişlerini takırdatıyor,
bizi bekliyordu orada.”
“Deme be Kondü amca! Sadece bir kurt muydu
bari?”
“Tek idi, ama iri gövdeliydi. Hemen semerden
baltayı kaptım, sapıyla “Korma, yürü!” dercesine Marko’yu dürttüm. Kurda yaklaşınca kurt
dişlerini takırdatarak üzerimize yürüdü. Kurtların genellikle avlarının boyunlarına saldırdıklarını duymuştum. Bunun için baltayı Marko’nun
kafası üstünde savuruyordum. Kurt iki adım
mesafede durdu ve etrafımızda dolanmaya başladı. Öfkeyle hırlıyor, gözlerinden ateş fışkırıyordu. Marko kaçacak oldu, kurt hemen yolumuzu kesti. Bu böyle ne kadar devam etti bilmiyorum, fakat benim de başıma cinler üşüşmüştü. Sadece baltayı savurmakla kalmayıp
sesimin çıktığı kadar bağırmaya, sövüp saymaya başladım. Anlaşılan kurt da hayli zamandır
ganimet bulamamış olmalı ki, korkusuzca saldırmaya devam ediyordu. Bir ara nasıl oldu
bilmem Marko kurda öyle bir çifte yapıştırdı ki,
tarif edemem! Kurt ölü gibi yere serildi.”
“Deme be Kondü amca! Bu sizin eşek altınla
kaplamaya lâyıkmış be! Akılı hayvancık. İyi
ayarlamış canavarı. Eve odun götürememişsiniz
o başka mesele…”
“Dur acele etme! Bu hikâye burada bitmedi.
Ötesini de dinle… Rahatlamış olarak köy tarafına yürüdük. Barçov Pınar’ın oraya varınca
dönüp arkama baktım, kalağı kan içindeki kurt
topallayarak peşimizden geliyordu. İçimden
“Sana deminki çiftte yetmedi mi, anasını…”
diyerek baltayı kaptım. Gel, gel dedim. Geleceğin varsa, göreceğinde var! Kurt iyice bize yaklaştı ve durdu. Kanlı dilini yalıyor, gözlerini
üstümden ayırmıyordu. Köpeklere taş atınca
taşın peşinden koştuklarını işitmiştim. Birkaç
taş attım, yerinden kıpırdamadı bile. Dördüncü
taşı rastlattım. Bana on metre kadar mesafedeydi. O zaman hırsla üstüme yürüdü. Baltayı bir
savurdum, tam kafasına isabet ettim. Düştü.
Yetiştim ve baltanın küpüsü(sırtı) ile işini bitirdim. Sağ salim köye döndük. Olayı anlattım,
ama kimseler bana inanmadı. Barçov Pınar’ı
uzak değil, gidip kontrol edin, dediysem de
kimse ciddiye almadı ve benimle alay etmeye
başladılar. Yalan söylüyorsam Allah cezamı
versin Leçko. İnan bana!”
“Sana inanıyorum Kondü amca inanıyorum.
Olayı ddün yaşamış gibi anlatıyorsun.
Heyacanını anlıyorum. Sana nasıl inanmam
ki!.”
“Ne var ki Leçko, bu olaydan bir yıl sonra bizim Marko bana çok üzüntü yaşattı!”
~ 43 ~
“Kötü bir şey mi oldu yoksa?”
“Aşağılanmak kötülükten de kötüdür. Öyle bir
şey yaşadık. Babam, bir atımız olsun diye bir
tay satın aldı. Sonra da Marko’yu satmaya karar
verdi. Hemen müşterisi çıktı. Esirli’den Nalbant Gergi onu alıp köyüne götürürken az
üzülmedik. Marko’yu tâ Kurti Köprüsü’ne kadar geçirdik… Üstünden ne kadar zaman geçmişti hatırlayamıyorum, babamla Esirli Ormanı
merasından öküzlerimizi eve toplamaya gitmiştik. Yolda odunculara rastladık. Bir de baktık
Nalbant Gergi de onların arasında. Hayvanı
öyle yüklemiş ki, zavallının ayakları birbirine
dolaşıyordu. Babam Marko’ya yaklaşıp yularını
tuttu. O da onu hemencecik tanıdı, başını ellerine sürtmeye başladı. Babam ipleri çözdü ve tüm
odunlar tere dağıldı. Gergi: “Dur be adam, ne
yapıyorsun!” dedi şaşkınlıkla. Babam: “Ben
gösteririm sana ne yaptığımı!” diye öfkeyle
bağırdı ve elini göstererek: “Ben onu şu
kadarcıktan büyütmeye çalıştım. Onu dost bildiğim kişiye sattım; iyi bakılsın, sıkntı çekmesin diye. Sen ise onu katır gibi yüklemişsin!”
dedi ve yerden dört beş odun parçası aldı ve köy
istikametine yürüdük. Ben de bir odun parçası
almıştım. Babamın öfkesi “Gol İvan” mevkiine
kadar geçmedi. Yol boyunca söylendi durdu.
Orada odun parçalarını yere atıp dinlenmeye
oturduk. Kalan odunları Marko’ya yüklemiş,
Nalbant Gergi de geldi bir süre sonra. Marko bu
defa serbest yürüyor, nallarının sesi taşlık yolu
dolduruyordu. Yanımıza gelince babama teşekkür ediyormuşçasına başını öne eğdi. O anda
Marko’nun gözlerinde yaşlar gördüm. Ben de
dayanamadım… Babam eliyle dokunarak: “Hadi kendine gel! Ben seni erkekten sanıyordum,
sen ise…”dedi ve Gergi’ye dönerek: “İşte odunların burada. Sonra gelip alırsın. Taşıyabilirsen
yüklenebilirsin de. Başka defa bu hayvancağızı
böyle düşmanca yüklediğini görmeyeyim!”diye
uyardı. Nalbant Gergi: “Ama ben, falan
…”diyecek oldu. Babam: “Yeter, çimdik yemiş
gelin gibi kendini haklı çıkarmaya çalışma!”dedi ve oradan uzaklaştı. Köye doğru ilerlerken öfkesi halâ geçmemişti. Bana hitaben:
“Gördün değil mi? Hayvan ama unutmuyor,
anlıyor ve minnettar. Onları kullanmasını bilmeyen bazı insanlar gibi değil.
Kondü hikâyesini bitirirken ortalık aydınlanmaya başlamıştı. Bir müddet ikisi de sustular Sessizliği Leçko bozdu: “Kondü amca, sanki hayvanlar insanlardan daha iyilikbilir oluyorlar!”dedi.
Kondü:
“Benim yetmiş yaşım da bunu söylüyor” diye
cevap verdi ve yerinden doğrularak sürüye doğru yürüdü.
-------------------
Jelyaz Kondev :
1945’te Sliven’in Dragodanova köyünde (Bulgaristan) doğdu. Sofya’da Basımevi İşletmeciliği Okulundan mezun oldu. Birçok nesir eserinin
yazarı olmakla birlikte Osmanlı Devletinde ilk
tekstil fabrikası açan Bulgar sanayici Dobri
Jelâzkov Fabrikacı ve Bulgar modern şiirinin
atası Dobri Çintulov’un hayatı ve çalışmaları
üzerine yaptığı çalışmalarıyla okur kitlelerinin
dikkatini çekti.
Öykülerinin prototiplerini hep doğduğu yörenin
insanları arasından seçti. Bulgaristan Bağımsız
Yazarlar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi olup,
Sliven Sanatçılar Kulübü Başkanı, Jajda Yayınevi sahibi ve “Jajda” adlı Edebiyat – Sanat
Dergisinin baş redaktörüdür.
Eserleri:” Pod Nebeto na Sinite Kamıni” (Mavi
Kayaların Gökyüzü Altında), “Fabrikacı Dobri
Jelyazkov”, “Razkazi za Naşentsi”
(Hemşehrilerime Dair Hikâyeler” v.s
Türkiye’de de yayımlanmış hikâyeleri vardır.
~ 44 ~
Ömerr Sabır Türkm
menoğlu
-Meh
hmet Mehdi Bayat’ın
B
ardın
ndan…-
“Tuzzhurmatu’daa kanlı patlaamada şehitt düşen edeb
biyatçı
dosttumuz, desttan ustası, mücahit,
m
görrkemli hocaam ve
meeslektaşım Mehmet
M
Meehdi Bayat’ıın ardından…
…”
23 -1- 2013 çok acı
a bir gün oldu,
o
Kerrkük’le Akssu şehri, pattlamaya tutuuldu,
M
Masmavi
göökyüzünü taasalı bulut sardı.
Yüzzlerce suçsuuz yere, güzeel insanlar öldü,
ö
Bahaar yaşlı kadıınlar, yandı yandı dul oldu.
o
Kırk
k bir senedeen önce tanııştık payitah
htta biz,
Fak
külte aşamassın geçirttikk hoş vakittee biz,
Gön
nüllü üye ollduk Kardeşşlik Ocak’taa biz.
Kurrban İmam Hüsey’ne,
H
kkurbanım Eh
hli Beyt’e,
İstediğim Allahh’tan, yerin etsin cenneette.
Duydduğum yücee gür ses yeer göğü ırgaaladı,
Kaç zavaallı kişinin elin
e ayağın aldı,
Gövdesi parççalandı, dim
mağı yerde kaldı.
k
Kaç otomobiller
o
ri yaktı, kaçç haneler dağğıttı,
K canları kuş gibi ta göklere uçuurttu.
Kaç
Kosskocaman bir elçi ansızzın yumdu gözün,
g
Ayrrılmaz idin ondan
o
duysaydın tatlı sözün,
s
İyim
mserlik rüzggârı sarmıştıı güler yüzü
ün.
Dad
daloğlu şad olsun, bir dde kavuştu sana,
s
Ard
dın sıra bizleeri bıraktın yana yana…
…
Marufoğlu şehrinin göçtü şanlı yaazarı,
M
Kalıt kalddı bizlere, göözyaşı şah eseri,
e
Bendeeroğlu’ndann sonra olduu destan rehhberi.
Parm
makla gösteriilen kocamaan rehber ayydın,
Görkem
mli Hoca ayddın, gerçek bir
b haber ayydın.
Bağdat, Baakü, Ankara şiirlerine taanık,
Bir halk koydun
k
ardınndan her keesin kalbi yaanık,
Eşinle çocuuğuna Tanrıı versin sabıırlık.
Ey seevimli karddeşim! Ey göözümün bebbeği;
Yazık, Türkmen kaybetti, senn gibi ağa beegi!..
Şeh
hriyar’ın yazzdığın, “Hayydar Baba” okusun,
Sun
nsun Kaytazz Baba’ya şeehitliğin kok
kusun,
Gürrgür Baba da bizi nadannlardan koru
usun.
Sey
yfettin Biravvcı da sen giibi mazlum gitti,
Top
parlamadan kendin, anssızın gözden
n itti.
Hem
m yazar, hem
m de ozan kkocaman ho
oca Memet,
Hem
m mücahit hem
h dilbaz hhem şanı yü
üce Memet,
Önccüler listesinnde her zam
man önce Memet.
Haccı Ömer ardından karaladı bir kâğııt;
İçin
n için ağladıı, yazdı özleemli ağıt…
~ 45 ~
Gen
nç Kalem
mler
Haasan Ab
bbo
Götürün Beni
B
Götü
ürün
Yeeşil gözlü ceeylana götü
ürün
A bir günn değil, her gün özlüyoorum
Aşkı
Dört bir yanımda, ceeylanı arıyoorum
Anlayın,, onsuz hiç yaşayamıyo
y
orum
Anne! Ceeylan’sız been alışamıyoorum
Götürüün beni götüürün
Y
Yeşil
gözlü ceylan'a
c
götüürün
Anne! Ben hastaayım,
B
Bekletmeyin
n artık, yeşiil gözlü ceylan'a
götüürün
Beenim dermaanım,
canım ceylan'ı görrmektir götüürün
G
Götürün
derm
manıma götüürün
Yeşil gözlü ceyylanıma götüürün
Ceylan hariç,
h
dünyaa hep yalan oldu
Kalbim
m bile, her yerim
y
kanla oldu
Ceylan’ssız gecelerim
m, korkunç oldu
Gönlüm
mün sarayınnda, yuva kuurdu
Götürünn beni yuva kurana götüürün
Y
Yeşil
gözlü ceylana
c
götüürün
Been sevgilimii, hiç unutam
mam
Göönül yaramı,, ben uyutam
mam
Yaram çok
ç derindirr, ben bakam
mam
Elinnden başka,, hiç el tutam
mam
Götürrün beni sevvgilime götüürün
Yeşiil gözlü ceyylan'ıma götüürün
Doktoorlar dertlerrimden anlaamaz
Gece oluur gözlerimee uykum gellmez
Götürüün beni götüürün
Annne! Gözlerrim de, kör oldu
Götürüün körü götüürün
Y
Yeşil
gözlü ceylan'a
c
götüürün
Z
Zalim
bu hasstalık, vurduu beni, bir anda
a
Kooydu beni, sevgilim
s
ceyylan'dan uzzakta
Göttürün beni götürün
g
Yeşşil gözlü ceyylan'a götürüün
Duy
y Hasan’ı, seninle Türkkçe konuşuy
yor
Bu küçük
k
ceylaan’ın, peşinnden her gün
n
koşu
uyor
Kalb
binde ceylaan’ın, özlem
mini taşıyor
Ann
ne görüyorsun, gözlerinnden yaş
akıttıyor
Göttürün yaş akkıtanı götürüün
Yeşşil gözlü ceyylan'a götürüün
Bol ağaçlar, yaapraklarını ddökmeden
Gök
kte yıldızlarr, teker teker sönmeden
n
Ufk
kundaki günneş, Hasan’aa küsmeden
n
Sak
kin olan denizler, cefa oolmadan
Göttürün Hasann’ı götürün
Yeşşil gözlü ceyylan'a götürüün
Onssuz benim, saçlarıma
s
kaar yağar
Yarralı kalbim, ceylan için sızlar
Derrtli yüreğimee, hasretler dolar
Âşık
klar bey’i, ceylan
c
için yyaşar
Göttürün Âşıklaar bey'ini göötürün
Yeşşil gözlü ceyylan'a götürüün
Ann
ne! Vallahi ceylan’ı sevviyorum
Bu genç
g
yaşta, gamlar ekiyyorum
Ann
ne söyle bakkayım, nedeen bu kadar
eziliiyorum
Yap
pamıyorum,, ben ceylann’ı çok
seviiyorum
Göttürün sevenii götürün
Yeşşil gözlü ceyylan'a götürüün
Anlayın benim
m gözüm yeşşil gözlü
ceyllan’da
Göttürmezsenizz, cesedim oolur mezard
da
Göttürün hastallananı götürrün
Yeşşil gözlü ceyylan'a götürrün.
~ 46 ~
Hab
bil Hem
midov**
A
zeerbaycan`ınn eski sanat ve ticaret ülkesi
ü
olduğ
ğunu, türlü Doğu
D
ülkeleeri ile Avru
upa arasındaa
ekkonomik illişkilere yöön veren çook önemli uluslararassı kervan yyollarının ülkemizden
ü
n
geeçtiğini dünnyanın birkkaç tarihbillimci ve ettnokrafları kaydetmişller. Fakat, ipek imalıı
senayisi taarihimiz ve bu yöndekki siyaset soon devrlere kadar istennilen gibi ööğrenilmem
miştir. Evet,,
Azerbaycaan`da ipek imalının kapitalist
k
seenayi forum
mlarının meevcutluğu hhakkında kısa
k
bilgilerr
birtakım kaynaklarda
k
a yansımışttır. Fakat, bunlar top
plu halındaa Azerbayccan`ın stratejik yöndee
ipekyolu kontekstind
k
de araştırmaa konusunaa dönüşmeemiştir. Yanni, bazı kaaynaklarda 19. asırınn
başlarında ipekçiliğiin gelişimi esasen Azzerbaycan`ıın Nuha (Ş
Şeki), Şuşa,, Fizuli, Nahçıvan vee
Şamahı ilçelerinde kayydolunur.
usya`nın diğğer uzak araazilerinde olduğu
o
gibi,,
Azerbaycaan`ın 1920. yılda yenidden işgalınddan önce Ru
burada da bir sıra sennayi alanlarrının statistik bilgileri karmaşık idi.
i 20.asırınn başlarınd
da Azerbay-mli yer alsad
da, yanlış ollarak kustarr (el işi) sen
nayi alanınaa
can`ın ekonnomik hayaatında ipek imalı önem
ait edilmessinden dolayyı Rusya çaapında hazırrlanmış statiistik topluluuklar bu sennayi hakkınd
da yüzeysell
bilgileri iççerir. Hatta, senayi tesiisatlarının genel
g
hisabında Azerbbaycan ipekksarıma ve ipekburmaa
senayisi ihhmal edilmişş, onların çooğu kaydeddilmemiştir. Bu durumuu Rusya`nınn düşünülm
müş siyaseti-nin sonuçuu gibi değerrlendire bilirriz. Kafkasyya`nın türlü
ü bölgelerindde fabrik koontrolü faaliyet göster-diği haldaa Azerbaycan`ın ipek senayisiinin gelişd
diği Yelizavvetpol
kuberniyassında uzun zaman hem
min kontröl yönetiminiin faaliyeti oluşmamıştır. Şu
Ş meselenii Azerbaycaan`da ipekçilik siyasetiinin bir gösttergesi gibi degeerlendire biiliriz.
Azerbaycaan`da ipekççilik siyasetti ve ipek seenayisi hakk
kında bize miras
olarak çokk az, dağınıkk, hepten oluşmuş gibi gözüken biilgiler ulaşm
mıştır.
Kaydedelim
m ki, ister 20. asırın başlarında, isterse de Sovyetler döneminde basıılmış tarihseel kaynaklaarda Azerbaaycan`ın ipek senayisi kustar
k
senayi gibii gösterilir. Meseleni daha
d
belirginn bir şekildee tasavvur etmek
e
için M.K.Ç
Çudonovski`nin Karabaağ ipek imaalı üretimi hakkında öneerdiyi
bilgiye dikkkat çekek.. Yazar yazzıyor: «İnggilaptan öncce Dağlık KaraHabil Heemidov
bağ`da 36 küçük kusttar ve yarıku
kustar baram
masarıyan müessise
m
varr idi».
Halbuki Karabağ
K
ippek imalı müessiseleerinin çoğu
unun herbiirinde
~ 47 ~
tehmini 60.tan 160-a kadar işçi çalışır ve hemin
müesisseler teknolojiye esaslıydı. Böyle
müesisseleri kustar ve yarıkustar gibi değerlendirmek yüzeysel yaklaşım gibi kabul ede biliriz.
Bu esassız kanaatları sürdürenler 20.yy. ilk elli
yılında ipek üretiminin teknolojik senayi forumunu inkar etmeye çaba gösterdiler.
Rusya`nın Azerbaycanı işgalından sonra Rusya
ipekdokuma senayisinin etkisi altında ülkede
ipekçilik dahada genişlendi ve bunu ipekçilik
siyasetinin mecpur gerçekleşdirilmesi gibi değerlendirmek olur. 20.yy.da Azerbaycan`da köy
tasarüfatı üretimini güclendirmek, o sıradan
baramacılığı genişlendirmek çar hükümetinin
siyasetinin bir kısmına dönüştü.
Tarihsel kaynaklarda kaydedildiği gibi Azerbaycan`da ipekçiliğin gelişiminde kalkınma ve
gerileme zamanları olmuştur. 20.yy ikinci yarısında gerileme, esnafların 60`lı yıllarda yabancı
ülkelerden götürmüş oldukları ipekböceği dokumları Azerbaycan`da “pebrina” bulaştırıcısının dağılmasıyla oluştu. İpekçilik senayisine
yönelik bu zararın sonucunda devlet seviyesinde çözümü arandı. 1870. yılından itibaren ise
artık Kafkasya`ya yüksek kaliteli Japonya, Buhara, Horasan ve İtaliya dohumu idhal olundu.
Araştırmacıların bu meseleye ilgileri muhtelif
olsada, kaydedelim ki, dünya tarihinde beşer
uygarlığının gelişiminin yalnız ipek üretimi
aracıyla formalaşmasını iddia etmek olmaz.
Azerbaycan`da ve diğer ülkelerde ipek üretiminin gec gerçekleşmesi Japonların uzun süre
ipeğin üretim teknolojisini saklamaları ile ilgilidir. «Çin şahzadesi Buhara amiriyle evlenirken
baramaböceyinin yumurtasını saçlarının arasında saklayarak götürmüştür. Dördüncü haç
yürüşünden sonra (1203-1204) bu sırr
Konstontinapol ve Venetsiya`da da belli olur.
Sonralar ise dünyanın bir çok ülkeleri gibi
Azerbaycan`da
da
ipekçilik
siyasetinin
prioritetlerinden birine dönüşür».
Kaydedek ki, 1887. yılından itibaren Kafkasya`nın diğer arazilerinde olduğu gibi Azerbaycan`da ipekçiliğin gelişimi gerçekleşir. Bu geli-
şim esasen Yelizavetpol kuberniyasını Nuha
(Şeki), Şuşa, Karyagin (Fizuli), ve Bakü
kezaları, elece de Nahcıvan kezası ve Zakatala
çevresinde görünmekteydi. 1888. yılında Azerbaycan`da 1100 köyde ipekçilik gerçekleşmekteydi. İ.K.Kitaledze yazıyor: 20. yy başlarında
bu gibi köylerin sayısı çoğalmıştı. Belgede kaydolunur ki, 1905. yılında Cebrayıl kezasının
200 ve Şuşa kezasının tehmini 250.den fazla
köyünde barama yetişdirilirdi. Tekce Nuha
kezasında 18 bin ve Araş kezasında 7 binden
çok köylü ailesinin özel çekillikleri var idi.
1913.yılında Nahcıvan kezasında 2861, bir yıl
sonra ise 3025 ipekçilik tasarüfatı mevcut idi.
Bu gösterge 1903.yılın sonuçundan 2,5 defa çok
idi. Nahcıvan kezasına ait yuharıdakı genel rakamlardan 1825.i yalnız Ordubad şehrine aittir.
20. yüzyılın statistik bilgilere dikkat çekdikte
ipekçilikle meşğul olan köylerin ve diger nüfuz
sayının arttığı gözükür. Şu amil ipekçilik siyaseti ile ilgili idi, çünki bunun çok büyük ekonomik faydası var idi ve ülkede ipekçilik siyasetini güclendirmek vacip idi. Probleme Kafkasya kontekstinde yaklaşırken bu meseleler
daha belirgin bir şekilde yüze çıkır. Örnek olarak, 19.asırın sonunda Azerbaycan`da 1100
köyü ipekçilikle meşgul olurdusa, 1914.yılında
onların sayı 2200.e ulaşmıştı. Kafkasya`ya göre
3 bine kadar köyde tehmini 460-500 bin köylü
nüfuzu ve yahud 1,5 milyon kişi baramacılıkla
meşğul olurdu ki, bunun da bir milyondan çoğu
Azerbaycan`a aittir. Ayrı-ayrı ilçeler göre oran
farkı daha yüksek idi. Nuha, Göycay, Şuşa ve
Cebrayıl kezalarında tüm köylü aileleri başka
tasarüfat alanlarıyla beraber, baramcılığla
meşğul olurdular. Azerbaycan`da ipekciliğin
gelişimini koşullandıran esas amillerden biri
baramacılığın yiyecek deposunu geliştirmek
için çekil plantasiyalarının oluşması idi. Bu
amacla her arazide uyğun alanlarda şitillikler
oluşmakta idi.
Kaydettiyimiz gibi zengin köy tasarüfatı ürünlerine, faydalı kazıntılara ve geniş satış pazarına
malik olan Azerbaycan daha Rusya`nın
~ 48 ~
işgalından önce diğer dünya devletleri gibi bu
ülkeylede ekonomik ilişkide idi. Kafkasya esnafları 15-19 asırlarda Azerbaycan`da üretilen
ipek, halça, deri ve s. malları Moskua,
Novkorod, Tver ve bir sıra başka büyük
şehrlerde satırdılar. Aynı zamanda rus esnafları
kendi mallarını Kafkasya`ya, o sıradan Azerbaycan`a götürürler. Azerbaycan hakkında ilginç bilgi içeren orta asır yazarlarından üç deniz
arkasına seyahet yapmış meşhur Rus seyyahı,
Tver esnafı Afanisi Nikitin`dir. O, 1466-1472`lı
yıllar çevresi seyaheti zamanı Tver`den VolkaHazar yoluyla önce Azerbaycan`a gelmiş,
İran`da olmuş, sonra ise üç yıl süresinde Hindistan`da yaşamıştır. Seyyah Hindistan`dan
vatana dönürken yeniden Azerbaycan`da olmuş
ve «Üç Deniz Arkasına Seyahet» adlı meşhur
eserine Azerbaycan hakkında ilginç bilgiler
ilave etmiştir. Bu dönemde Rusya`da Doğu ülkelerine, o sıradan Azerbaycan`a ilgi çoğalmağa
doğru idi. Çünki bir tarafdan Azerbaycan`ın
ticari yolları Batının bir sıra ülkelerini Doğu
ülkeleriyle birleştirir, diğer tarafdan ise bu arazi
Kafkasya`nın diğer arazileriyle mükayisede
doğal ihtiyatlarının zenginliyile onlardan cok
farklı idi. Birkaç dönemlerde Azerbaycan`a
gelmiş bu esnafların isteği yalnız kaliteli ürün
değildi, onlar ticari meselelerle beraber siyasal,
herbi, ekonomik alanlarda faaliyet göstermekte,
toplumsal-ekonomik ve diğer yönlerde bilgiler
almakta idiler.
Azerbaycan arazisindeki feodal devletleri ile
Rusya, yani büyük Moskua knyazlığı arasında
ipek ürünleri ticari ilişkilerine dayanan yakınlaşma güclenirdi. Uzun zaman devam eden özel
amaçlı bu proses, nihayette Rusya`nın ekonomik ve siyasal isteklerini sağlayan 1828.yılında
“Türkmençay Sözleşmesi”yle sonuçlandı. Halkımızın tarihinde siyah lekeler gibi anılan bu
yıllar içeriğinde kaybettiklerimiz çok olsa bile,
bu birliktelik Azerbaycan`ın ekonomik ve toplumsal hayatında belirgin değişiklikler oluşturdu. Tasarüfat forumları gelişir, geçmiş kuruluş
gerileyir, kapitalist üretim münasibetleri
ilerilemekte idi. Çünki kaynakta kaydedildiği
gibi «Beşer uygarlığının tarihinde yollar, nakliye hatları çok büyük rol oynayarak hayatın tüm
alanlarına–ekonomiye, siyasete, kültüre etki
göstermiştir» [84]. Yani «bu bakımdan halkların bin yılı içeren tarihini - eski Çin kültürünü,
orta asır müsliman kalkınması, Avrupa kültürünün başarılarını yansıtan [84;3] büyük İpekyolu
olmuştur. Problemle ilgili daha bir kayd: «Büyük ipek yolunun Azerbaycan arazisinden geçmesi Nuha (simdiki Şeki) Gence, Nahcıvan,
Tebriz, Derbend ve başka şehrlerde ipekçiliğin
gelişimine etki göstemiştir. Azerbaycan ipeği
Küçük Asya, İran, Surya, Çin ve Avrupa ülkelerinde çok tanınmıştı. Tarihbilimciler Azerbaycan`ı ham ipekle zengin ülke gibi değerlendirmişler» [38;12]. Örnek olarak «Ondokkuzuncu
asırın ikinci bölümünde Azerbaycan ipeğinin
sorağıyla Batı esnafları ülkemize gelirler. 1879.
yılında ise Azerbaycan ipeği ABŞ-ın Filadelfiya
şehrinde düzenlenen uluslararası füarda gümüş
ödül kazanır». [38;14]. İpekçilik siyasetinin
geliştirilmesini önemli eden amil Azerbaycan`da ipekçilik sanatının meslek gibi oluşması
idi. Araştırmamızın tam mahiyetinin saptanması
için birkaç kaynağa yeniden dikkat çekek. Mesela, bu konuya Azerbaycan tarihbilimciliğinde
denk gelmek zor. M.E. İsmayılov`un «19. asırın
başlarında Azerbaycan`ın köy tasarüfatına hasrolunmuş monokrafi»de [80] ve T.T. Veliyev`in
yene hemen devrde ipek imalı senayisine hasrolunmuş eserinde savaşa gibi olan devrde ipekçilik alanında gerçekleşen değişiklikler araştırma
objesidir. Geçmiş Sovyetler çapında bu konuya
ait ayrı-ayrı belgeler P.V. Kukuşvili, Ş.İ.
Basilaya [153], K.A. Pajitvı ve diğer yazarların
araştırmalarında yorumlanmıştır.
Statistik belgelere esasen söylemek olur ki, ipek
senayisinin esas hammalı olan iplik ve eyrilmiş
ipeyin Rusya`ya idhalının her yıl artması bu
ülkenin ipek senayisinin gelişimini gösterir.
Rakamlara bakalım. 1900.yılında Rusya`ya
13913 bin manatlık (para) ipek ve başka
hammal götürülmüş, 1902. yılında bu rakam
~ 49 ~
20110 bin manata, 1913. yılında ise 34542 bin
manat çivarında idi. Gösterilen rakamlar Rusya`da ipek senayisinin gelişimiyle baraber,
Rusya ipek senayisinin hammal deposunun olmadığını onaylayır. Fakat, Rusya yerli
hammalını sömürge altında olan araziler ve o
sıradan Azerbaycan`dan alırdı. Kaydedelim ki,
emperiyanın sömürgede olan uzak il ve ilçeleri
hammal kaynağına dönüştürmesini, hemin arazilerde yerli üretimin gelişimine darbe gibi değerlendirile biliriz ki, bu Azerbaycan`a da aittir.
İpek senayisi üretiminde önemli araçlardan olan
fabrik ve tesisatların açılmasına her tür olumsuz
etki gösterilmesi Azerbaycan`ı, çar Rusya`sının
başka uckarları gibi merkezde imal edilen
hammal kaynağı rolünde kalmağa mecpur
edirdi. Fakat, bu etkilere bakmayarak, Azerbaycan`ın türlü bölgelerinde ipekçilikle önceki gibi
meşğul olurdular. Önemli ipekçilik illeri esasen
Yelizavetpol ve Bakü kuberniyaları, Lenkeran,
Kuba ve Göyçay kezaları, Zakatala çevresi ve
Nahcıvan kezası idi. Kaydedildiği gibi Azerbaycan`da ipekçiliğin gelişimi için esas koşullardan biri tut plantasiyalarının genişlendirilmesi idi. Tut plantasiyaları, yahud çekilbaşı (tut
bağı) Azerbaycan`da esas itibarile ipekçilik
illeri olan Nuha ve Araş kezalarında geniş alanları ihate edirdi. Araş Azerbaycan`ın orta asırlarda gelişmiş şehridir. Azerbaycan`da ipekçilik
siyasetiyle
ilgili
meselelerden
R.
Asadova`nın «Birinci Dünya Savaşından Önce
ve Dönemde Küzey Azerbaycan`da İpekçiliğin
Durumu» adlı makalesinde bahsolunur. O, yazıyor: «İpekçilikle erken orta yüzyıllarda Azerbaycan`ın bir çok bölgelerinde meşgul olunsa
da, 20. asırın başlarında Küzey Azerbaycan`ın,
tümlükte ise Güney Kafkas`ın başlıca ipekçilik
merkezi Gence kuberniyası idi. Bakü
kuberniyasının Göyçay, Lenkeran ve Kuba kazalarında, İrevan kuberniyasının Nahçıvan
kezasında, Zakatala çevresinde, Borçalı ve
Derbent bölgelerinde de ipekçilik önemliydi.
Birinci dünya savaşından önce Güney Kafkas`da ipekçilikle 3 bin yaşayış sancağında 450
bine kadar aile meşgul olurdu. Barama ürününün diğer köy tasarüfatı alanlarıyla mükayisede
daha çabuk – yayın başlarında yetişmesi köylerin ipekcilikle meşgul olmalarına olumlu etki
gösterirdi». [50;69]
Diğer kaynaklarda kaydolunur ki, «İrevan
kuberniyasının 1912. yılına göre yorumu, hemin
yıl Nahcıvan kezasında 2795 tasarüfat ipekçilikle meşgul olmuştur ki, onların da 1285.i
Ordubad alanına aittir. 1913.yılında ise
«Nahcıvan kezasında 2861 tasarüfatda barama
yetişdirilmiştir».
Diğer
bir
kaynak
«1915.yılında
Nuha
kezasında
17461
tasarüfatın, Araş kezasında ise 7036 tasarüfatın
barama beslemesiyle meşgul olduğunu kaydetmiştir». Göründüğü gibi, bu eski Azerbaycan
şehri hakkında sonda bilgi önerilsede , yazarlar
tekce statistik bilgiler ve tarihi belgeleri öne
çekselerde ipekçilik siyasetine dokunulmur.
Oluşum tarihi dakik olmayan bu eski Azerbaycan şehri hakkında Evliya Çelebi, Şerefhan Bitlisi, İsgender Mürşi, Antoni Cenkinson, Korneli
de Bruin, A.Bakıxanov v başkaları geniş bilgi
vermişler. Büyük İpek yolu adlandırılan kervan
yolu yüzerinde yerleşen ve 16. asırda önemli
ticari merkeze dönüşen Araş kendi ipeyile Yakın Doğuda meşhur olub ve bu çok iş adamının
dikkatini çekmiştir. Bu hakta bilgi öneren
ingilis elçisi Antoni Cenkinson`dur. O, devrinin
meşhur deniz seyyahı olmakla, hem de diplomat
ve esnaf idi. Antoni Cenkinson daha genç iken
ticari amaçla uzak deniz seyahetleri yapmış,
Yakın Doğu ülkelerinde olmuş ve İspanya, İtalya, Türkiye, Felestin, Alcezair, Tunis ve başka
Aralık denizi kıyısı ülkelerine seyahet etmiş, bir
diplomat gibi Türkiye`ye gederek 1553.yılında
Sultan Süleyman`la konuşmaları olmuştur.
Moskua şirketinin yolculukları içeriğinde birkaç
defa Rusya`da olmuş Antoni Cenkinson ilk defa
1557.yılında Moskua`ya gelmiş, 1558 –
1559.yıllarda Orta Asya`ya yolçuluk yapmış,
1561–1563.yıllarda Volka – Hazar yoluyla
Azerbaycan`a gelerek Sefevi hükmdarı Şah
Tehmasib`le konuşmaları olmuştur. Tecrübeli
~ 50 ~
seyyah, esnaf, hem de diplomat olan Antoni
Cenkinson`un etnografi yönde kaydları Azerbaycan`ın önemli mirası ham ipeyin o zaman
Avrupa ve Asya devletleri arasında nasıl ilgi
oluşturmasını, dünya siyasetine etkisini, ülkemizin Doguyla Batı ülkeleri arasında ticari meselelerde önemli rolünü onaylayır. İngilis diplomatının bilgileri şehrlerimizin tarihi, gelenekgöreneklerimiz, genellikle, halkımızın o dönemdeki yaşam tarzı, Sefevi hükmdarlarının iç
ve dış siyasetini öğrenmek için çok değerlidir.
İpekçilik siyasetiyle ilgili kaydolunanların birtakımı araştırmacıların yazılarında yansımıştır.
Mesela, 1897.yılın «Kafkas takvimi»nde
1895.yılında Zakatala çevresinde baramacılığın
gelişiminde esas yem deposu olan tut bağlarının
alanı 2300 desyatine gibi olduğu kaydolunur.
Fakat, diğer bir bilgide 1897.yılın «Kavkasskoe
Selskoe Xozyastvo» gazetasının 162`lı sayında
İ.Segalın «Yelizavetpol Kuberniyasında İpekçilik» adlı makalesinde kaydolunur ki, «1897.
yılında Yelizavetpol kuberniyasında bu tür alanlar on bin desyatinden çok idi. Ancak tut ağacı
yetişdirilen plantasiyalara çok zaman Nuha,
Araş ve Garyagin kezalarında deng gelinirdi».
Göründüğü gibi, 19.asırın sonlarında ipek kurdu
yetişdirmek için ham deposu rolünü oynayan tut
bağlarının geliştirilmesi dikkat objesi idi. Fakat,
ipekçiliğin gelişim düzeyi ülkenin doğal
olanağlarından çok küçük idi. Azerbaycan köyünde ipekçilik daha çok genişlenmek
olanağlarını içerirdi. Şu meseleni engelleyen,
erteleyen en önemli neden ülkenin bağımsızlık
kazanmamasıydı.
Azerbaycan sömürge taleyile yüzyüze olduğu
için Rusya onu hammal kaynağı ve satış pazarına dönüştürmek amaçlıydı. Merkezi Rusya
senayisinin hammala olan ihtiyacını ödemek
için uckarlarda, o sıradan Azerbaycan`da bir
sıra tasarüfat alanlarının, özellikle, teknolojik
bitkiler alanının genişlendirilmesi ihmal edilirdi.
Merhum akademik A.S.Sumbatzade 19. asırda
Azerbaycan`da köy tasarüfatı ile ilgili yazıla-
rında kaydedirdi ki, 1823. yılında Şirvan hanlığına götürülen ipeksarıma makinası aracıyla
sarıma yöntemi kustar ipek sarıyanlar arasında
örnek gibi teşhirlenmişti.
1830. yılın sonu, 40`lı yılların başlarında Rusya`nın ipek dokuma senayisi Azerbaycan`ın
ham ipeyile gelişirdi. Kafkasya`da üretilen
ipeyin 2/3 kısmından çoğu Azerbaycan`a ait idi.
Tarihsel kaynaklarda Azerbaycan`da, Kafkas`da
ipekçiliyin oluşum ve gelişiminde Nuha şehri
çok önemli yer almıştır. 1827.yılında burada ilk
ipekçilik manufakturu ve «Rusya`da ipekçiliyin
dağılması ve güclendirilmesi» kurulu oluşmuştur. 1829. yılında ise «Çarabad» (Hanabad)
ipekçilik okulu faaliyyete başlamıştır.
Kafkas`da esas ipek üretiminin esas merkezi
taşrada üretilen ipek, genellikle Azerbaycan`da
kazanılan ürünün % 40 içerirdi. 1860.yılda
62,239 put ipek üreten Nuha kezasında
1861.yılında büyük güç olanağları içeren
ipeksarma fabriki inşa edilir. O zaman dünyada
en büyük tesisatlardan olan fabrikte yıl çevresinde ipek üretimi 1200 puta ulaşır. Nuha ipekçilerinin dokudukları kaliteli ipek 1862. yılında
London`da düzenlenen uluslararası füara gönderilir ve orada ödül kazanır. Göründüğü gibi,
Azerbaycan sömürge taleyini yaşasa da,
İpekyolu
aracıyla formalaşan ananelerin
sonuçunda, üretilen mallar yabançı ülkelere
gönderilir ve kendi kalitesiyle farklı bir düzeyi
belirlenir.
Azerbaycan`ın ipek imalı senayisinde kalkınma
ve gerileme gözükdüğü «Kafkas Lionu» sayılan
Nuha bölgesi idi. Bölümün başlarında Azerbaycan ipeğinin yüksek kalitesi ve 1862. yılında
London`da
düzenlenen uluslararası füarda
ödül kazanması kaydolunmuştu. İpekçiliyin
gelişiminde izlenilen kalkınma ve gerileme ipeğin dünya pazarında satışıyla ilgili meseledir.
20. asırın başlarına ait bir kaynakta kaydolunur
ki, dünya ipek satışı pazarlarında değişiklikler
Azerbaycan ipek üretiminde yansımaktadır. Bu
belgeden malum olur ki, Azerbaycan ipeyi ulusal sınırları aşarak uluslararası pazara girmiştir.
~ 51 ~
Hemin dönemde Azerbaycan`ın Karabağ
bölgesinde ipek müessiselerinin çoğu Şuşa
kezasında, küçük kısmı Cebrayıl kezasında, tek
tesisat ise Cavanşir arazisinde idi. Şuşa şehrinde
olan 2,3 müessiseden ilave diğerleri ayrı-ayrı
köylerde yerleşirdi. Mesela, 1901. yılında Şuşa
kezasında olan 22 sayında ilk ipek imalı
müessiseleri
esasen
Çanagçı,
Ballıca,
Kaybalıkent, Daşaltı, Kerkicahan, Sığnag,
Şuşakent, Kışlakkent, Ağbulag, Nabathan ve
başka köylerde yerleşirdi. Cebrayıl kezasında
ise dört müessiseden ikisi Arekül`de, biri
Hadrut`da, biri de Daşkesen`de faaliyet
gösterirdi. Kafkas ipekçilik stansionunun
haberlerinde belirlenir ki, Karabağ ipek imalı
müessiselerinin sayısı 1904.yılında 27.e ulaşıb.
Onların 23 Şuşa`da, 4 Cebrayıl kezasında
yerleşirdi. 1904.yılında Şuşa kredi şirketinin
açılmasıyla bir hareketlilik oluşdu. Çünki
fabrika başkanlarının ihtiyacı şirketin verdiği
borç hisabına kismen de olsa ödenilirdi.
Gence sanatın diğer alanların ürünleriyle iç ve
dış pazarda büyük ilgi kazanmıştı. Bu yönde
Gence sanat adamlarının büyük zahmeti
gecmekteydi. Çünki birkaç Batı Avrupa
yazarları yabançı pazarlarda Kafkasya`da
üretilen ipeyi «Gence ipeyi» adlandırırdılar.
A.Volinski Azerbaycan`da bulunurken Gence
esnaflarından biri ona Gence`de Şamahı kadar
ipek üretiminin mevcutluğunu söylemişti. Esnaf
belirtir ki, Gence yıl çevresinde diğer ülkelere
yüz tay ipek gönderir. Buysa, Azerbaycan`ın
uluslararsı ticarete katılımının göstergesi sayıla
bilir.
Zengin ve oldukca ilginç bir tarih içeren
Şamahı, zamanında Azerbaycan`ın büyük kültür
merkezlerinden idi. Şamahı`nın Batıdan
Doğuya doğru kervan yollarının karmaşık
nöktesinde yerleşmesi ve bu şehrde Asya,
Avrupa esnaflarıyla hızlı ticari ilişkiler
sürdürülmesi hakkında türlü dönemlere ait
ilginç bilgiler vardır. Bu bilgilere esaslanarak
söyleye biliriz ki, Şamahı şehri tekce
Azerbaycan ve Kafkasya`da değil, uluslararası
çapta ticarette rolü vardı. Şamahı`nın ticaret
alanlarında büyük mevkisinde kaliteli Şirvan
ipeyi önemli idi. 1715 – 1722`lı yıllar
çevresinde ilk kes Şamahı`da bulunan C.Bel
şehri böyle betimlendirir: «Şamahı şehri
kırkıncı küzey enliyinde yerleşir. Eskiden o,
Midya`nın bir kısmını içerirdi. Hazırda Şirvan
adlanan büyük bir taşranın başkenti. Şehr dağın
eteyinde amfityatro şeklindedir. Bu şehrde,
özellikle, ham ipekle büyük ticaret yönetilir.
Çevre kezalardan toplanan ham ipek İngilislerin
ve Hollandların İsfahan`da oluşturduğu şirketler
tarafından alınır ve büyük bir kısmı Haleb
şehrine gönderilir. Şamahı`da pamuk satılır.
Fakat, yerli nüfuz kendisi sahiplenir ve ondan
türlü çarşaflar hazırlanır».
Göründüğü gibi, ister ipek üretiminde, isterse
də ipekdokuma çalışmasında eski ananeleri olan
Şamahı kezası esas senayi merkezlerinden idi.
İpekten hazırlanmış cecim, darayı, tafta,
ganovuz, kelağayı ve diğer hazır ürünleri
Şamahı şehri ve Şamahı kezası verirdi. İpekçilik
senayisinin dağıldığı şehrlerde olduğu gibi,
burada nüfuzun çok kısmı nesilden nesile ipek
üretimiyle meşğul olurdu. Bundan dolayı
ailelerde anenevi olarak ipek imal etmek, elece
de
müessiselerde
çalışmak
alışkanlığı
oluşmakta idi. Kaydolunanlardan belirlenir ki,
Azerbaycan`da
ipek
imalı
senayisinin
oluşmasında kustarların da büyük rolü
olmuştur. Çünki onlar fabrik emeğine alışık
idiler, hem de bir kadar üretim ve teknolojik
alışkanlıkları vardı. İpekçilikte fabrik üretiminin
gelişimi sonuçunda kustar senayinin çökmesi
Şamahı`da da hissolunmaktaydı. Tarihsel
kaynakların birinde kaydedilirdi ki, Şamahı
kezasının Mücü köyündeki nüfuz geçmişte
ipeksarıma işiyle meşgul olurdu. Şimdi köyde
ipeksaranların sayısı azalmağa doğrudur.
Genellikle,
kustar
ipeksarıma-ipekburma
müessiselernin daha çok olduğu Şamahı`da 19.
asırın sonuna doğru böyle tesisatların sayısı
azalmıştı. Fakat, Şamahı şehri ve Baskal
köyünde dokuma çalışması devam etmekteydi.
~ 52 ~
Doğal olarak bu durum Şamahı şehrinin,
özellikle Baskal köyünün doğal-ekonomik
şereitiyle ilgili idi.
Kaydedim ki, ipek yolunu ilişki oluşturan
Şamahı`nın Baskal köyü 16-17. asırlarda
Şirvan`ın dokumacılık merkezlerinden idi.
Boyakcılık, dokuculuk, ipekçilik ve.b sanat
alanları var idi. 19. asırın ikinçi bölümünde
Baskal sanat adamları bir çok uluslararası
füarlara katılmış ve kaliteli ürünlerle takdir
belgeleri ve ödüller kazanmışlar. Bu dönemde
Baskal`da 250 dokuma makinası olan 70-90
dokuma bölümlerinin olduğu kaydolunur.
Fakat, 1900. yılında Kaspi kıyısı taşralarının
kurultayında Şamahı kezasına göre bildirimde
gösterilir ki, gecmişte Baskal köyünde 250.
fazla dokuma makinası, 700 kişi dokuma
ustayı, 100 kişi çırag ve 200 sarıyıcı olduğu
halde, şimdi yalnız 136 kalmış, işçilerin sayısı
ise tehmini 250 enmişti. Birkaç ailede ipek
dokumakla meşğul olmurlar ve ipekdokuma
müessiselerinin bir kısmı dışlanmıştır.
Ham ipek Moskua`ya, Rusya`nın başka
şehrlerine ve yabancı ülkelere gönderildiği gibi,
Kafkasya`da
ipek
ticaretinin
esas
merkezlerinden olan Şamahı`ya da gönderilirdi.
Şamahı`ya Bakü şehri araçıyla ulaştırılan ipek
önce Bakü`ye taşınır ve buradan Şamahı`ya iş
adamları tarafından alınıb götürülürdü. Fakat,
diğer kısmı ise Rusya`nın şehrlerine
gönderilirdi. Mesela, Bakü`den 1910. yılında
götürülen 11333 put ipekden 3586 putu, 1911.
yılında 16988 putun 2282 putu ve 1912. yılında
17403 puttan 4613 putu Rusya şehrlerine
gönderilmişti.
Tabii,
hemen
dönemde
imperiyanın insanlık dışı siyaseti esasında
Azerbaycan
bağımsız
ticari
ilişkilerini
sağlaması zor.
Sovyetler döneminde ipekçilik senayimizin
tarihsel gelişim aşamalarından gelecekte genç
ilim adamları bahsedecekler. Fakat, umarım ki,
«Büyük İpek yolu»nun tesbiti döneminde
hafızalardan silinmiş ipekçilik senayimizin
ülkemizin ekonomi alanda gelişimine neden
olabilecek
tespit
olunacak,
bağımsız
devletimizin
ipekçilik siyaseti stratejisi
oluşarak şu mesele devlet çapında çözülecektir.
---------------------*Prof. Dr., Azerbaycan Milli İlimler, Akademisi, Felsefe ve Hükük Araştlrmaları
Enstitü.
----------------------Kaynaklar
1.Büyük ipek yolu- Doğuyla Batının vehdeti.
Azerbaycan gazetası., 06.09.1998..
2.Asadova R.B. Birinci Dünya Savaşı Öncesi ve
devrinde Küzey Azerbaycan`da İpekçiliğin durumu.
Tarih ve Onun Problemleri dergisi., Bakü, 2002, say
2, sayfa. 68.
3.Hemidov H.A. Azerbaycan`ın Dış İlişkilerinde
İpek Yolunun Rolü. Bakü, Genclik, 2002, sayfa.58.
4.İsakov H. İpek Yolu ve Azerbaycan`da Turizmin
Gelişim Olanağları. Turizm Yenilikleri gaz., say
01(14), şubat 2005.
5. Respublika gaz., 08.09.98.
6.Veliyev T.T. 20. Asırın Başlarında Azerbaycan`da
İpek İmalı Senayisi. Bakü, İlim, 1977.
7. Abasbeyli A. Qeydar Aliyev i Mirovaya Politika/
soavt. s G. Abbasbeyli, Bakü, 1997.
8.Qölğgız. Azerbaydjan – üentr «Velikoqo
Şelkovoqo Puti «, İli O Tom, Kak Malenkiy Tutovıy
Şelkoprod Verşil İstorie Velikix Narodov. //Zerkalo2006,say 209, 11 sayfa29.
9.İzvestie Kavkazskoy Şelkovedstvennoy Stanüii
(KŞS) za 1916 g., vıp.1, sayfa. 18-22.
10. Obzor Grivanskoy Kubernii za 1912 g., s. 12.
11. Obzor Grivanskoy Kubernii za 1913 g., s. 14.
12. Obzor İrevanskoy Kubernii za 1912 g. s.12.
13. Rtvelidze G. Gtöd o Velikom Şelkovım Puti.
Jur. Üentralğnaə Azie i Kavkaza, say 3(4), 1999 g,
s.165.
~ 53 ~
Mehm
met Dem
mirel Babbacanoğluu’nun
Yenii Şiir Kitabı
K
N
Necmet
ttin Bayraktaar
Adanalı (T
Türkiye) ünllü şair ve yazar Mehm
met Demirel Babacanoğğlu’nun yenni bir şiir kittabı yayım-landı. Kitaabın adı: Yü
üzsüzler Yü
üzünü Alsıın adını taşşımaktadır. Daha önce beş şiir kittabı yayım-1
lanmıştır:
Bu yeni kitap 35 şiirdden oluşuyor, bir de şiirlerim için ne dediler diye
d
ayrı bir bölüm varrdı. Kitabınn
2
önsüzün addı yerine özzsöz sözünü tercih etmiiş ( El manaa fi kalp el şair
ş ) ve bir not düşürm
müş:
Doğdum 1944
1
Yaşamdayyım3
Yazıyorum
m
İşe yarayaacaksa
Yüzsüzlerr yüzünü allsın.. Diye bütün
b
zorluuklara, sıkın
ntılara karşı göğüs gelm
mek iddiasın
nda bulunu-4
yor. Bu huususta İlkhaaber gazetesi şöyle yazzmıştı “ Ad
dana’nın ünnlü şairi M. Demirel Babacanoğluu
20 yıl üzerrinde çalıştıığı Çukurovva Kurtuluşş Savaşı Deestanı adlı şiir kitabını yayınlayaraak zoru ba-şardı. Kitappta, Çukuroova’yı işgal eden düşmaanların kov
vuluş destannı anlatılmakktadır ”. 5
Bu yeni şiiir kitabında işlediği konnu çok ilginnçtir: İnsanın iki yüzlüğğü, şöyle annlatıyor:
Onlar
Elleriyle alkışlar
a
İnanmazlaar
Ben yüreğğimle alkışllar
1
Parakan ( Şiir
Ş 1990 ) Kaaranfil Kırmızzıların Soldu Mu?
M ( Şiir 199
92 ) Gül sevggisi ( Şiir 19944 ) Silahlanm
ma (1998 Şiir )
Çukurova Kuurtuluş Savaşıı Destanı ( Deestan Şiir 20006 ). Ve yayım
mlanmayı beklleyen iki rom
man ve bir deneme kitabı daa
bulunmaktaddır: Altın yelelli Paşa ( Romaan ), İğnenin Deliğinde
D
Aşk
k ( Roman ), Atatürk
A
Şair Ş
Şiir ( Deneme )
2
Mana şairinn kalbinde sakklıdır
3
Hayattayım
m
4
Örneğin baasılmamış kitaaplarını basmaak için çok müücadele ediyorr
5
İlkhaber (g)) 12-01-2009
~ 54 ~
İnanırım
***
İnsan, yaşam, toplum için
Onlar
yazıyorum.
Düz yazılarım şiirlerime
Çok yüzlüdür
hizmet ediyor.
Hangi yüzünü kaldırsan
6
… Neredeyse yalanlı,
Yeni çıkar yüzleri .. Diye kınıyor harflere basarak, aynı anda:
dolanlı, aldatmalı bir
Ant olsun ki bu kentte iki yüzlülük öğrendim
dünyada yaşamaktayız.
Onlar ki yüzlülüğü yasa edinmişler
Hiç
gereği yokken, yalanDoğru bir değnek7, doğru bir yol almak zor
lar söyleniyor, aldatılıyor
Eğriltirler8 değneği, yolu
insanlar.. O denli çok
yüzlüler,
yalancılar var
Dirense de değnek yol
ki; çok dikkat etseniz bile
***
ancak ikinci, üçüncü yüBu kentte arabalar taksiler otobüsler ters işliyor gibidir
zünü görebiliyorsunuz!
Hiç kimse doğrusundan binmez, eğrisinden iner
Bu tür insanların, olası
Yığılır kapı ağzına
olsa da yüzlerini kaldırıp
Yeni binenlere geçit verilmez
arka yüzlerine baksanız
sonsuza dek, gerçek yüzBir haçlı savaşı gibidir toplu taşımacılık otobüsüne binmek
lerini görmek mümkün
***
9
olmayacak
gibi geliyor
Bu kentte durmak sıcak sağanaktır
bana!
Sanat sanat üstünde, resim resim üstünde
Bu gidiş, bu yalan, bu
Çok bilgili olduğunu haykıran kafalar gelir biraz sonra
aldatma nereye varacak?
Karışım sucularıdır10 onlar bir içim
--------------------Kırmızı şarkılar, edebiyattır onlar
Mehmet Demirel
***
Babacaoğşu
İkiyüzlüyüm, birini yüzsen öteki ortaya, ötekini yüzsen
Diğeri
Ekspres gazetesi
Hiçbiri benim yüzüm değil, yüzsüzler yüzlerini alsınlar
Ellerine
Sizin yüzünüz benziyor benim yüzüme, ne zaman çaldınız
Duruyor edebiyat gibi11 .. Diye şair haykırıyor, iki yüzlüğün tarihini yazıyor, yobazlığını irdeliyor,
dürüstlüğü imge kuramı olarak benimsiyor. İmge dediğimiz şey dilsel gerçeklik olarak tanımlanmıştır. Şiirin bir üstdille oluşturulmasını istemişti, üstdilli imgeyle kurması, bunlara karışın imgeyi bir
bağlam içinde ele alması, son derece ilginç bir şiirsel yapıdır. Burada üstdilli diye nitelenen şiir serbest şiir içinde konuşma diline yakın bir şiir türüdür. Buda M. Demirel Babacanoğlu’un genel olarak yazdığı şiirin özelliklerinden biridir. Kitaptaki diğer şiirler ayni Kategori içinde işleniyor, örneğin Deniz, Ey Yürek, Yalnız, Aşık Haydar Aslan, Köpekleme, Birinci saat, İkinci saat, Üçüncü
saat, ne olur.. Bu örnek şiirlerde yaratılan dünya bizim dünyamızdır ve tarih olarak 1998- 2012
arasında yazılan bu şiirler temel konusu bozulan tabiat ve yüzsüzleşen insanlarımız.. Şairin içine
hapsolmuş bir tepkidir bu şiir kitabı..
6
İkiyüzlü alkış S 26
Denenmiş, sınanmış, imtihana tabi tutulmuş
8
Eğri duruma sokmak
9
Birdenbire bastıran yağmur, hem de kısa süren
10
Suyu seven, suyu çeken
11
Edebiyat gibi S 69
7
~ 55 ~
Tuzhurrmatu’nu
un
Usta Haalk Sanaatçısı
Serm
met Tuzzlu1
K
azza Memelii adıyla taanınan
bu sanatçınnın asıl addı Kazım
M
Mehmet
Ali Emin’dir. Memeli
M
ism
minin asılı Mehmet
M
Ali olup ancakk, bu isim halk
h
tarafın-dan kısaltıllarak Memeeli şeklini allmıştır. Sannatçı 1930 yılında
y
Tuzhhurmatu’da Mustafa Ağ
ğa mahalle-sinde dünyyaya gelmişttir. Sağlam bir yapıya sahip
s
olan sanatçı
s
eskidden babasıyyla tarımcılıık ve koyunn
ticareti yapparak geçim
mini sağlam
mıştır. Okuryyazarı olmaayan sanatççı daha gençç yaşlarındaa horyat vee
şiir düzmeekte çok başşarılı olmuşştur. Kaza, 1956 yılınd
da evlenmişştir. Kaza ddaha sonra bir
b sevdayaa
duçar olmuuş ve sanat hayatı oraddan başlam
mıştır. Sanatççı diğer bir kadını dahha severek evlenmiştir.
e
.
Kaza, horyyat ve makaamları babassı Mehmet Ali’den
A
öğreenmiştir.
Eskiden Tuzhurmatu
T
u’da yapılann düğün ve
v sünnet törenlerine katılarak şöhrete kaavuşmuştur..
Tuzhurmattu’nun eski usta sanatççılarından olan
o
Taki To
opal Rıza ve
v Hamit Tuuzlu ile bir araya gele-rek horyatt ve mani söylerlerdi.
s
Bunlar bir araya geld
diklerinde özellikle
ö
Keesük, Tuzhu
urmatu ağzıı
Kızıl ve Darmangâhâ
D
â usûlleri ile karşılıklı horyat icraa ederlerdi. Fakat radyyo evinde hiçbir
h
kayıtt
yapmamışttır.
Çok gür ve
v tiz bir sese sahipp olan sannatçı, Bayatt Gazel,
Ü
Üze1 değer
Karabağı ve Kerem
m havasını okumakta başarılı olmuştur.
o
2
Zilifl
ler
üze değer
Kesük usûûlü ile şööhret sağlaayan bu saanatçı daha başka
Herk
kesin öz sévdiği
s
İskenderi, Ümergele, Mazan, Yolçı, İdele, Malalla,
M
Dellliheseni,
Tuzhurmattu ağzı Darm
mangâhâ vee Kızlı usûllleri icrasınd
da büyük
Yüz ggelin kıza
a değer
başarı eldee etmiştir. Besteye
B
geliince “haydii baba di”, “bazarda
“
bal var güzzel gel beri””, “vezrenessen vezrenee”, “ay nédim
m nédim
Oxu sen
n
nédim” ve özellikle “türlü
“
türlü şala sar meeni” folklor türküle2
mekle halkıın hayranlıığını kazanm
mıştır. Sek
ksen bir
rini söylem
Aç k
kitabı ox
xu sen
yaşına geleen bu sanatççının sesi buugüne dek insanı
i
coştu
urur. HeSinem
mde yér qalmadı
q
le Kesük usûlünü
u
icraa ederken innsanın içinii sızlatır. Halen
H
haNe aatısan ox
xu sen
yatta olan bu sanatçıı gözünün zayıflanmaası yanı sıra birçok
hastalıklarddan şikâyettçidir. Kerkkük ve Tuzhhurmatu’da eski çağ
------------------sanatçılarınndan hayattta olan tekk sanatçıdırr. Kaza, sevgilisine
1-Üz: yüz
2-Zilif: zülü
üf
duyduğu aşkı aşağıdakki horyatlarrla dile getirrirdi.
1
Sermet Alii Mehdi Tuzlu
u, Hacettepee Üniversitesii, Türk Halk Bilimi –Dokttora Öğrencissi
Kazım Mem
meli’nin sekseen bir yaşına girmesi
g
münassebetine 09.09
9.2011tarihindde Tuzhurmattu’da özel bir eğlence gece-si düzenledikk. Sanatçı o eğlencede
e
baştta Kesük usûllü olmak üzerre daha başka birçok horyaat usûlü ve follklor türkülerii
icra etti. Üç saat
s süren bu eğlence vidoyya çekildi arşivvimizde bulun
nmaktadır.
2
~ 56 ~
‫حلة األديببة‬
‫رح‬
‫بين اللقلق واإلإلبداع‬
‫حسن ر‬
‫كوثر‬
‫ح‬
‫بالدرجة األولى‪،‬بل‬
‫ة‬
‫إلبداع‬
‫جة لعملية اإل‬
‫اان كل مبدع مع استثناء قلقليل ھو قلق ووعنده فائض من القلق‪ ،‬ووھذا القلق نتيج‬
‫ع‬
‫جه الى‬
‫بالقلق قبل أن يتج‬
‫ن مصابا ق‬
‫ألن المبدع ككثيرا ما يكون‬
‫أل‬
‫اإلبداع كنوع من المالذ لتصرييف فائض الققلق في عمل‬
‫الى نوع معين‬
‫القلق في المبدع ووالعادي تتحوول الحالة ى‬
‫حالة اشتداد ق‬
‫القلق ‪ .‬وفي ة‬
‫ن عبء ق‬
‫أأدبي يخفض عنه شيئا من‬
‫ممن العصاب ‪.‬‬
‫انه خوف من‬
‫صاف للقلق ه‬
‫معين عليه ولعل أقرب األوص‬
‫ثمة اتفاق ن‬
‫النفس عدة تعريفاات لحالة القللق وليس ة‬
‫اان لعلم س‬
‫ھذه الحالة اذا كان المبدع‬
‫ااالحباط المتووقع سلفا أي خشية عدم اللنجاح في عممل قبل الشرروع به وخاللله ‪ ...‬ففي ھذ‬
‫ا‬
‫االبداعي حيا‬
‫عي‬
‫ممسيطرا عليھھا أعانته كثيررا في جعل اللعمل‬
‫زاھرا ومتألقا وھذه الصورة الررائعة نراھا ففيما يرسمھا‬
‫حالة العكس أي ضعف الثقة‬
‫ييراع األديبة الصاعدة نرممين طاھر باابا في مقاالتھھا وقصائدھا وقصصھا ‪....‬اما في ة‬
‫اذ يضعه أمام طرق متفرققة دون أن يس‬
‫على المبدع ذ‬
‫صبح وباال ع‬
‫عند الكاتب ففان األمر يص‬
‫ع‬
‫سلك ماھو اللصواب ألن‬
‫االقلق يسد علليه باب الرؤؤية األوضح وھذه الحالة السلبية تجردت عنھا أدييبتنا المبدعة نرمين بابا ‪ .‬فالممارسة‬
‫عند نرمين بابابا كثيرا ما يفيض عن مقدرة أو ض‬
‫عن التحمل ع‬
‫لق الفائض ع‬
‫تحت وطأة القلق‬
‫ااالبداعية ت‬
‫ضوابط الكبح‬
‫لمبدعتنا بأنھا اليوم أقل كفاءة وولن تستطيع‬
‫ا‬
‫فيصبح ذلك عندھا كظاھرة تووحي‬
‫ح‬
‫على الحالة المتووترة‬
‫ووالتغلب ى‬
‫تتراجع كلية أمام‬
‫جع‬
‫عي السابق ووھذه الظاھررة طبيعية عنند العباقرة ووالنوابغ ونرااھا ال‬
‫ستواھا االبداع‬
‫ااالحتفاظ بمس‬
‫عين ان ذلك‬
‫جماال وإغراء ‪ .‬ووتظن ھذه الففئة من المبدع‬
‫ختيار الشكل األكثر ال‬
‫ف الدقة في اخ‬
‫القلق بل تضاعف‬
‫ھھواجس ق‬
‫ذلك الى اإلجاددة وحضور‬
‫رى فيؤدي ك‬
‫طريق إعادة السبك واستببدال الجمل ووالعبارات بأأخرى وأخ ى‬
‫ييتحقق عن ط‬
‫الكبير أرنست ھممنغواي واحدا من ھؤالء‬
‫ر‬
‫وكان القاص األممريكي‬
‫طلت من براثثن القلق ن‬
‫االعفوية للكلماات التي تھاط‬
‫يقلب األشياء‬
‫كل مرة كان يق‬
‫جراس( سبع ممرات وفي ل‬
‫لمن تقرع األجر‬
‫سخ فصال مــن كتابه ) ن‬
‫االمبدعين القلققين فلقد استنس‬
‫عدة كتب منھھا )طفولتي(‬
‫سيم غوركي الذي كتب ع‬
‫الروسي الكبير مكس‬
‫ي‬
‫ب وكذلك الكااتب‬
‫سا على عقب‬
‫وواألفكار رأس‬
‫بمن يلتصق الققلق به فانه ييمنح االبداع‬
‫القلق بصاحبه اللمبدع أو ن‬
‫يلحقه فائض ق‬
‫ه‬
‫ى الذي‬
‫و)األم( ‪ .‬وممع شدة األذى‬
‫القلق على المبددع خالل حاللة االبداع ولمسنا جميع‬
‫نتيجة لضغط ق‬
‫ة‬
‫خالل التوتر العضوي الذي ھو‬
‫حيوية من خ‬
‫ح‬
‫التي تعاني من قلق االبداع باستمرار ‪ .‬وبالطبع ان‬
‫في األديبة نرممين بابا ي‬
‫بوادرھا ووتفاصيلھا ي‬
‫بأكثر من شيء وواحد في ت‬
‫حرص على االحتفاظ ر‬
‫الذي يأتي من الح‬
‫س التردد ي‬
‫القلق ليس‬
‫وقت واحد وھو‬
‫ذلك ويتراءى التباين بين اللحالتين حالة القلق وحالة‬
‫حين ان القلق أعمق من ك‬
‫يدنو الى الطمع في ح‬
‫الحركة والتصرف واإلبداع ‪ .‬ووقلق األديبة‬
‫ة‬
‫في الممارسة والتنفيذ في ممجال‬
‫التردد ممما يتركانه ي‬
‫وليس ترددي وتأأكد لد ّ‬
‫ي ذلك عن طريق ااالطالع ألعممالھا األدبية‬
‫طاھر بابا ھو ابداعي س‬
‫نرمين ط‬
‫تجربة عميقة في ھذا المضممار عن طرييق ممارسة مسؤوليات وومھام أدبية‬
‫ة‬
‫ولكوني أمتلك‬
‫المتألقة نرمين بابا‬
‫ة‬
‫عاني من ھذا القلق مثل أدديبتنا‬
‫وأنا شخصيا أع‬
‫وإعالميةة منذ أمد ال بأس به ا‬
‫حسن كوثر‬
‫ح‬
‫ي الحالة قبل االمباشرة بالككتابة ‪.‬‬
‫وتعتريني‬
‫~ ‪~ 56‬‬
‫ا‬
‫سيس الى التوقف‬
‫من التأس‬
‫غلو‬
‫فالح يازار اوغ‬
‫ح‬
‫طاقمى ‪ (T.M.T‬في كركوك متزامنا مع‬
‫ى‬
‫تركمان مللي‬
‫ن‬
‫س الفرقة القوومية التركماانية )‬
‫‪19‬م تم تأسيس‬
‫ففي عام ‪970‬‬
‫‪ 1970‬وكانت الفررصة مواتية‬
‫الثاني )اوجاق( ممن عام‬
‫‪1‬‬
‫صدور قرار منح الحقوق الثقافية للترككمان في ‪ 24‬كانون ي‬
‫ص‬
‫ساھمة في امتتداد واسترجااع التراث والحفاظ عليه‬
‫على عاتقھم ممسؤولية المس‬
‫عدد من الفنانينين واالدباء ع‬
‫لللعمل فاخذ ع‬
‫احياء الموروث الموسيقي‪.‬‬
‫ممن الضياع ووالتشويه بما أوتو من الخززين الفني واللقدرة على الععمل في ء‬
‫سيقية برئاسة الفنان الموسييقار جالل الووندي وبتعاوون مع اعضاء الفرقة في‬
‫جيزة تم تشكييل فرقة موس‬
‫ووبعد فترة وج‬
‫ما قدموه من‬
‫يسمعه وما يراه ووكان اول ا‬
‫ه‬
‫ااكتشاف اصووات جديدة واحدة تلبي رغبة الجمھھور في تجدييد ما‬
‫صبحت للفرقة‬
‫صالة الھالل االحمر العرااقية – فرع ككركوك واص‬
‫خيرية أقيمت في ص‬
‫ة‬
‫ي حفلة‬
‫ھي مشاركة في‬
‫االعروض ي‬
‫وعلى يد امھر‬
‫االسلوب في االداء الموسيقى ووالغناء في ككركوك لى‬
‫ب‬
‫ى وشھررة واسعة من حيث تجدديد‬
‫ص‬
‫صد ً‬
‫جالل الوندي‬
‫الحصر ) الفنان ج‬
‫الموسيقى ويجدر ذككرھم وھم عللى سبيل المثثال ال صر‬
‫ى‬
‫علوم‬
‫االموسيقيين اللمثقفين في ع‬
‫حسين بھلوان‬
‫حسين بھاء الدين والمھندس اللفنان القدير االمرحوم جتيين حبيب سيوومللي واالستتاذ احسان حس‬
‫ن‬
‫ووالفنان‬
‫صطفى كمال‬
‫كامل وسالم مص‬
‫بھاء الدين ل‬
‫والدكتور اشرف ء‬
‫ر‬
‫عباس‬
‫واالستاذ صالح س‬
‫ذ‬
‫عمر أنور كوبررلي‬
‫وواالستاذ ر‬
‫ووشھباز كوبررلي ومحمد ﷲ وردي كوببرلي ‪.‬‬
‫طور ضمن الللون الغنائي‬
‫غاني التراثية في قالب متط‬
‫الموسيقى لبعض االغ‬
‫ى‬
‫ي اعادة التوززيع‬
‫ضاء الفرقة في‬
‫للقد فكر اعض‬
‫م‬
‫ووالموسيقى اللمعاصر والناابغ من‬
‫صميم الفولكلور ووباسلوب حيووي ناضج ال يعتريه خلل‬
‫والتعبير وھكذا نفذ اللفكرة ونجح ننجاحا ً باھراً‬
‫ر‬
‫الداء‬
‫وويتضمن برييق الجمال واللقدرة على اال‬
‫‪.‬‬
‫فرع كركوك وككان بمبادرة‬
‫الل االحمر الععراقية – ع‬
‫بناية جمعية الھال‬
‫ثثم انتقلت الفررقة الى ة‬
‫الفرقة فعالً‬
‫بإعادة النظر في‬
‫ة‬
‫ة‬
‫من ھيئة ادارة الجمعية ومن ثمار ھھذا التشجيع بدأت‬
‫غنائي من االصووات الجميلة من الشباب‬
‫ي‬
‫وبأقسامھا وبتشكيل ككورال‬
‫ا‬
‫مسيرتنا الفنيية‬
‫شاعر الكبير‬
‫وفعالة من كبار ااالدباء والشععراء المبدعيين امثال الش‬
‫ة‬
‫وبمساھمة ممتميزة‬
‫حوم قحطان‬
‫للفرقة واالديب الكبير المرح‬
‫ة‬
‫صبح مديراً عاما‬
‫صالح نورس الذي اص‬
‫فالح يازارراوغلو‬
‫التركمانية من انجاز‬
‫ة‬
‫وجدي كدك ‪ .‬وھھكذا تمكنت الفرقة القوممية‬
‫ي‬
‫الھرمزي واالديب‬
‫الماكن التي تم فيھا تقديم‬
‫ضائه ‪ .‬اما اال‬
‫الكثير من اللنتاجات الفنيية وبجھود وومثابرة اعض‬
‫~ ‪~ 51‬‬
‫عصمت اوزجان و يلماز ارول‬
‫ت‬
‫يشار مصطفى كممال و‬
‫و يلمماز بھاء ن‬
‫الدين ويشار سععدي وعبد الممناف ار َكيج‬
‫آي وارول بھااء الدين ود‪.‬‬
‫سان اكبر ويووكسل شان ي‬
‫واحس‬
‫فتح ﷲ احمد التوون سه س و محمد عبد اللواحد كوزه‬
‫سعيد ورشيد نجاار اوغلو و‬
‫د‬
‫جي وياوز سعيد ويلماز‬
‫كمال قلعه لي ونج‬
‫ل‬
‫جدت كفرلي وعبد الخالق محمد ‪....‬‬
‫ومما يلفت النظر أن معظم ھؤؤالء كانوا ھھم في مقدمة‬
‫نجوم الموسيقى ووالغناء الترككماني آنذاك‪ .‬ومن جانب‬
‫م‬
‫ن‬
‫آخر قدمت الفرققة نتاجات ممن‬
‫األوبرتين والمسرح‬
‫الغنائئي وبمعاونة قسم المسرح وأھمھا ‪-:‬‬
‫تمبل عباس )عبااس الكسالن( من تأليف‬
‫‪1‬ـ ممسرحية ل‬
‫سرحي انور‬
‫صالح نورس وومن اخراج الرائد المس‬
‫والمؤثرات الصوتية‬
‫ت‬
‫محمد رمضان المقدمات‬
‫د‬
‫الدين ‪.‬‬
‫سين بھاء ن‬
‫تأليف الفنان حس‬
‫سيقية من ف‬
‫الموس‬
‫نفس المؤلفين‬
‫‪2‬ـ اووبريت بازار اغاسي – س‬
‫صون بايراق – نففس المؤلفين‬
‫ن‬
‫سرحية‬
‫‪3‬ـ مس‬
‫سا – نفس المؤؤلفين‬
‫سرحية ياراس‬
‫‪4‬ـ مس‬
‫الديب الكبير‬
‫مسرحية بيتمييان كيجه – ممن تأليف اال‬
‫‪5‬ـ مس‬
‫ضان‬
‫قحطاان الھرمزي واخراج انوررمحمد رمض‬
‫س‬
‫جو – تاليف صالح‬
‫‪6‬ـ ممسرحية يولج‬
‫نورس واخراج‬
‫انور محمد رمضاان‬
‫نورس واخراج‬
‫س‬
‫‪7‬ـ برروفسور طاررق ‪ -‬تاليف صالح‬
‫انور محمد رمضاان‬
‫ليات الفنية أو‬
‫التي عرضت فييھا الفعا ت‬
‫أما ااالماكن ي‬
‫في‪:‬‬
‫جات كانت ي‬
‫النتاج‬
‫جمعية الھالل االحمر العرراقية – فرع‬
‫‪1‬ـ قااعة مسرح ج‬
‫كركووك‬
‫التركي )كولتور‬
‫ي‬
‫‪2‬ـ في حدائق المركز الثثقافي‬
‫مركززي(‬
‫تلعفر ومسرح نانادي االخاء‬
‫ر‬
‫على مسرح سينما‬
‫‪3‬ـ ع‬
‫الترككماني وقاعة جامعة المستتنصرية في بغداد وعلى‬
‫مسرح اربيل ‪..‬‬
‫ح‬
‫الرقص الشعبي ففي فرقة القوممية التركمانيية‪:‬‬
‫ص‬
‫الشعبي في الفررقة القومية‬
‫ي‬
‫تأسس قسم الرقص‬
‫س‬
‫الترككمانية )‪ (T.M.F.T‬تركممان مللي فولككلور طاقمي‬
‫الرقص الشعبي‬
‫ص‬
‫ھالي أكيبي( تأسست ففرقة‬
‫) ي‬
‫كيبي( سنة ‪ 19666‬ألول‬
‫الترككماني بإسم )فولكلور أكي‬
‫مرة ففي بغداد من طلبة الجامعاات تحت اشرراف‬
‫موسيقية والغنانائية في ع‬
‫االعروض المو‬
‫جميع المناسبات االتي‬
‫صالة جمعية الھالل االحممر وثم في ناادي‬
‫أأقيمت في ص‬
‫ااالخاء الترككماني المقر العام في بغداد ومساارح‬
‫وتلعفر واربيل ‪.‬‬
‫ر‬
‫نينوى ومدينة المموصل‬
‫ممحافظة ى‬
‫للقد قامت الففرقة القوميةة التركمانية باعادة التوززيع‬
‫حديث لبعض االغاني الفوولكلورية الترراثية‬
‫االموسيقى الح‬
‫خالل تنويع جديد في اللون الغننائي‬
‫االتركمانية خ‬
‫سيقية الكالسييكية‬
‫الالت الموس‬
‫االمعاصر وببمصاحبة اال‬
‫ساس‬
‫بداعي جديد وناضج وومثمر واحس‬
‫ووباسلوب ابد‬
‫على االداء والتععبير‬
‫ممرھف وبالررقة والجمال ووالقدروة ى‬
‫غاني ما تذكرر ‪.‬‬
‫وومن ھذه االغ‬
‫عداد وتوزيع الفنان المھنندس‬
‫‪1‬ـ قلعه نن دديبينده من إع‬
‫سيوملي ‪.‬‬
‫جتين حبيب س‬
‫ج‬
‫سيقي‬
‫‪2‬ـ من كيديرريم حمامه – من اعداد وتتوزيع الموس‬
‫حسين بھاء الدين‬
‫ن‬
‫ااالستاذ‬
‫‪3‬ـ كولبوي جلبي – تألليف وتلحين الشاعر الككبير‬
‫نورس‬
‫صالح س‬
‫ص‬
‫الحان ‪:‬‬
‫ن‬
‫ت ‪ :‬صالح نورس‬
‫قفص – كلمات‬
‫‪4‬ـ ألتون ص‬
‫ح‬
‫حسين بھاء اللدين‬
‫صاال منديليممي – من اعداد وتوززيع‬
‫‪5‬ـ صاال ص‬
‫الل الوندي‬
‫االموسيقي جال‬
‫قبل كورال الففرقة‬
‫ووكانت ھذه االغاني تؤددى من ل‬
‫االمذكورة وممن الشباب الممتميزين باالصوات الجمميلية‬
‫حص‬
‫ختيار اصواتھھم مسبقا ً من قبل لجنة فح‬
‫ووالذين تم اخ‬
‫ااالصوات وببشكل دقيق ووبعدھا ادخالھھم الى )دوراات(‬
‫صوتية ليكتسبووا معرفة ووخبرة في قوة‬
‫االتربية الصو‬
‫جمال االداء وبراعته وققدرة على ننطق‬
‫االصوت وج‬
‫ف ‪..‬‬
‫ااأللفاظ ومخاررج الحروف‬
‫الجماعي ( كل من‪:‬‬
‫ي‬
‫ضمت فرقة االكورال ) الغغناء‬
‫ض‬
‫~ ‪~ 52‬‬
‫المسرح تم تشكيله بعد شھرين من تأسيس‬
‫ح‬
‫واما قسم‬
‫الفرقة القومية بج‬
‫قة‬
‫جھود متميزة للرائد المسررحي االستاذ‬
‫ضان واالستاذ صالح نوررس والمبدع‬
‫أنور محمد رمض‬
‫حسين دميرجي االملقب تمبل‬
‫ن‬
‫سرحي‬
‫الشھييد الفنان المس‬
‫عبد الرزاق‬
‫عباس ومحمد قااسم وعبد ﷲ جمعة وع‬
‫س‬
‫ومحمد قوشجي ونھھاد أق صو‬
‫د‬
‫الھرممزي وكمال تتوفيق‬
‫واردال نجاتي الھھرمزي ونوررالدين سلمان وقادر احمد‬
‫سامي قادر‪.‬‬
‫وخالد عرفانلي وس‬
‫د‬
‫عضاء فرقة‬
‫وقد إنضم الى الفررقة القومية مما تبقى من اع‬
‫كركووك الفني )فنني شانه طاققمي( المنحل سابقا ً الذي‬
‫قد ككان تم تأسيس‬
‫سه على يد الفنان المسررحي الكبير‬
‫عصممت نجاتي اللھرمزي خرييج مسرح اككاديمية انقرة‬
‫وانور محي الديين ومن الذيين انضموا الى الفرقة‬
‫ر‬
‫قري لھا الفناان التشكيلي‬
‫واصبحوا العمود الفقر‬
‫ا‬
‫القوممية‬
‫الكبير الرائد الشھھيد آيدن عرااقلي والفنان‬
‫ر‬
‫سرحي‬
‫والمس‬
‫حوم جاويد مففتي اوغلو ‪.‬‬
‫المرح‬
‫وقد تمت المباشررة على اعدداد وتمارين لمسرحيات‬
‫عباس الكسالن(‬
‫سرحية تمبل عباس ) س‬
‫عديدة وخاصة مس‬
‫ة‬
‫االستاذ صالح نوررس وابدع فييھا شخصية‬
‫ذ‬
‫التي كتبھا‬
‫شھيد حسين‬
‫تمبل عباس )عبااس الكسالن( االستاذ الش‬
‫دميرجي وحققت المسرحية نجاحا ً‬
‫ساحقا ً نال فيھا‬
‫ق‬
‫طنين ‪.‬‬
‫عجاب المواط‬
‫الممثل المذكور اع‬
‫ثل‬
‫عرضت على مساررح كركوك‬
‫ت‬
‫واھم المسرحيات التي‬
‫عفر كانت كما يأتي ‪:‬‬
‫واربيل وبغداد وتلعف‬
‫ل‬
‫والمووصل‬
‫من تأليف االديب الكبير‬
‫تمبل عباس ن‬
‫‪1‬ـ ممسرحية ل‬
‫ن‬
‫رمضان‬
‫خراج انور ممحمد‬
‫صالح نورس واخ‬
‫بازار اغاسي )س‬
‫ر‬
‫‪2‬ـ اووبريت‬
‫سيد السوق( من تأليف‬
‫ن‬
‫رمضان‬
‫خراج انور ممحمد‬
‫صالح نورس واخ‬
‫طباء( لنفس‬
‫صاغ اولسون )ليعيش االط‬
‫غ‬
‫حكيملر‬
‫‪3‬ـ ح‬
‫المؤلف والمخرج‬
‫لف‬
‫نفس المؤلف‬
‫يابراق )الورقة االخيرة( س‬
‫ق‬
‫صون‬
‫‪4‬ـ ص‬
‫المخررج‬
‫ج‬
‫والمخرج‬
‫الخفاش( لنفس المؤؤلف‬
‫‪5‬ـ يارراسا ) ش‬
‫خرج‬
‫‪6‬ـ يوولجو )المسافررون( لنفس االمؤلف والمخ‬
‫‪7‬ـ )ببروفسور تارران( لنفس الممؤلف والمخررج‬
‫جه )ليله ال‬
‫‪ 8‬ـ بيتميان كيج‬
‫بال نھاية( لألدديب قحطان‬
‫حمد رمضان ‪.‬‬
‫خراج انور مح‬
‫الھرممزي ومن اخ‬
‫االمدربة الترككية خديجة ھھاشم زوجة اللدبلوماسي اللسيد‬
‫ظفا في السففارة‬
‫ن يعمل موظ‬
‫ممحمد اربيل والذي كان‬
‫على‬
‫ضا جوبان( ع‬
‫التركية في ببغداد ورافقھمم السيد )رض‬
‫سادة‬
‫عضاء الفرقة مولفا ً من الس‬
‫آآلة االوكوردييون وكان اع‬
‫آآيدن الھرمززي‪ ،‬محمد قاسم وصبااح سعيد وززين‬
‫الي‬
‫ومقداد محمد وقبال‬
‫د‬
‫عوني‬
‫االعابدين جھااد وصالح ع‬
‫سين‬
‫العروض االستاذ حس‬
‫ض‬
‫تقديم‬
‫ممحمد وكان ييرافقھم في تق‬
‫الل اربع سنووات‬
‫ببھاء الدين ‪ .‬ووقدمت الفرقةة فعالياتھا خال‬
‫الرقصات ‪:‬‬
‫ت‬
‫ي بغداد ومن أھم‬
‫ممابين ‪ 1970 – 1966‬في‬
‫ھواسي(‪.‬‬
‫ي‬
‫ررقص )خرماان دالي( و)ققصاب‬
‫الرقص الشعبي في‬
‫ل فرقة قص‬
‫ووعلى أثر ذلك تم تشكيل‬
‫د‬
‫ي عبد‬
‫ككركوك من السادة غازي‬
‫المجيد ومظفر نووري‬
‫حمد وحسن ننفطجي وآخررين‬
‫وومحمد قاسم وفيصل مح‬
‫سعيد ونتيجة ھذه‬
‫على تدريب الفررقة صباح س‬
‫ووأشرف ى‬
‫ى الفرقة الققومية التركممانية‬
‫تم ضمھما الى‬
‫االتشكيلتين م‬
‫بناية جمعية الھھالل‬
‫ة‬
‫سنة ‪ 1970‬وكان مقرھھا في‬
‫س‬
‫ااالحمر العراققية فرع كرككوك ‪.‬‬
‫صب المدير اللعام‬
‫وومن الجدير بالذكر انه تولى منص‬
‫لللفرقة القوممية الشاعر الكبير والككاتب المسررحي‬
‫نورس واشرف على تدريب فرقة الرققص‬
‫س‬
‫صالح‬
‫ص‬
‫السيد صباح سعيدد صديق وامما اعضاء الففرقة‬
‫د‬
‫االشعبي‬
‫العدادية والممتوسطة وتتككون من الساددة‪-:‬‬
‫ككانوا طلبة اال‬
‫نوري وغانم رشااد مختار اوغلو وكرم ع‬
‫ي‬
‫صباح‬
‫ص‬
‫عمر‬
‫صاب‬
‫بيرقدار وخليل قص‬
‫ر‬
‫حمد ھاشم وكريم‬
‫ددميرجي ومح‬
‫جيب‬
‫وعبد الرزاق نج‬
‫د‬
‫ااوغلو واسمااعيل صباغ اوغلو‬
‫علي‬
‫ووخالد رضا ووحميد رضا وأنس عز الددين ومحمد ع‬
‫صابر‬
‫الطبل صباح ص‬
‫ل‬
‫ي قرع‬
‫جوبان وشارك في‬
‫ن‬
‫ووعلي‬
‫على االوكوردييون‬
‫شارك في العزف ى‬
‫ددميرجي وش‬
‫حسين بھاء الدين ‪..‬‬
‫ن‬
‫ااالستاذ‬
‫~ ‪~ 53‬‬
‫على شـــھدااء طــوزز‬
‫ى‬
‫خورمــــــاتـــو‬
‫خ‬
‫ر‬
‫مطــر‬
‫حم جھــــااد‬
‫زاح‬
‫‪9‬ـ نرديوان )السلم( من تاليف االدييب وجدي َكدك‬
‫وإخراج عبد الرزاق الھرمزي‬
‫اان الھيئة االالدراية للفرققة القومية االتركمانية ككانت‬
‫تتضم السادة ككل من‪:‬‬
‫االدب‬
‫‪1‬ـ صالح نوررس – المديرر العام ومسؤؤول قسم ب‬
‫ر‬
‫سين أرناي– مساعد‬
‫‪2‬ـ عباس حس‬
‫المدير العام ومسؤؤول‬
‫التشكيلي‬
‫ي‬
‫االقسم‬
‫سيقى‬
‫ل قسم الموس‬
‫‪3‬ـ جالل الونندي – مسؤول‬
‫ل – مسؤول ققسم الكورال‬
‫‪4‬ـ حسين بھاء الدين كامل‬
‫الرقص الشعبي‬
‫ل قسم ص‬
‫‪5‬ـ صباح سععيد – مسؤول‬
‫عن تقديم فعاليياتھا‬
‫توقفت الفررقة القومية اللتركمانية ن‬
‫ضايقات االممنية‬
‫‪197‬م وذلك نتيجة المض‬
‫ففي عام ‪74‬‬
‫في تقديم وعررض‬
‫ألعضائھا وتتدخل االجھززة االمنية ي‬
‫أل‬
‫عضائھا البارززين‬
‫عدام احد اع‬
‫صوصا ً بعد اع‬
‫ففعالياتھا خص‬
‫ففي المسرح التركماني أال وھو اللفنان المسررحي‬
‫عباس(‪.‬‬
‫جي الملقب ـبـ )تمبل س‬
‫حسين علي ده مرج‬
‫ن‬
‫االشھيد‬
‫اان الفرقة اللقومية لم تككن مدرسة الفن والموس‬
‫سيقى‬
‫حته لبث الرروح‬
‫ت مدرسة بح‬
‫فقط بل كانت‬
‫ووالمسرح قط‬
‫مندلي ) واعتبره من‬
‫االقومية الترككمانية من تلععفر الى ي‬
‫ننواة لقيام حرركة سياسية تركمانية تح‬
‫حت غطاء فننون‬
‫ي والمسرح ((‪.................‬‬
‫االموسيقى واللرقص الشعبي‬
‫~ ‪~ 54‬‬
‫أق صــــــــــــــــــو‬
‫أتيتــــــــــك اليوم‬
‫ك‬
‫ال ‪ ...‬ال بكيــــــــــــــكَ‬
‫فقد بكيــــتك منذ سنيـــــــن‬
‫ولــــــم أأزل‬
‫تُ‬
‫بكيــــتُ‬
‫ما َء َك المقطـــــــــــــــــــــــــوع‬
‫وش ـ‬
‫َجـ َـــر َك المقلــــــــــــــــــوع‬
‫و ر َوضـــكَ‬
‫ع‬
‫مشــــــــروع‬
‫صار للنھب م‬
‫الذي ص‬
‫ونَخـــــييلكَ‬
‫التــــــــي ا ْمستْ جـــــــــــــــــــــــذذوع‬
‫ي‬
‫ت‬
‫و‬
‫وسيــــــو َل الفــــــــــــــراشـــــــــــــا ِ‬
‫تتراقص مع الخـــــررير‬
‫ص‬
‫التــــــي ككانت‬
‫وقد اختـــفت عن الربــــــــــــــــــــــوع‬
‫واريــــج القرنفل واليياسميــــــــــــــِن‬
‫َج‬
‫التـــــي غ‬
‫غادرت النواففــــــذ القديمـــــة‬
‫وجـــــدائئــــــــــــــل اللعــــــــــــــذاررى‬
‫ومناديــــــل الـــععشـــــــــــــــــــــــــاق‬
‫بكييت‪....‬‬
‫ضـــــــاء‬
‫ــواج الحماممـــــــاِت البيض‬
‫امـــــ َ‬
‫س‬
‫ي‬
‫قـــــوس قـــزح‬
‫وھي تداعـــــب ووجهُ‬
‫ينثــــــــــــــــُر الففــــــرح واالممـــــــــل‬
‫وقد ااختــــــفى خللـــــف السفــــــــــوح‬
‫واموااجــــ َك ‪..‬‬
‫شمـس الـصباح‬
‫عنــــ َد س‬
‫التي ككانـت تشَـ ُع ع‬
‫وتتووھج عنــــد ش‬
‫شمس الغـــــــــــــروب‬
‫ي المغســــــــــــــــول‬
‫كوجـــــه حبــــيبتي‬
‫شـــــــــــــــــقي ‪...‬‬
‫ي‬
‫بممـــــــا ِء عشـ‬
‫مـــــــــــــــــر ‪...‬‬
‫ر‬
‫ووبنـــــور القم‬
‫ســـــــــدى‪...‬‬
‫ى‬
‫ت‬
‫ولكــــن ذھبت‬
‫مـــــــــــــوع !‬
‫ع‬
‫ُكــــــــل الدم‬
‫ُكــــــــــل الدمـــــــــــوع !!!‬
‫أق صـــــــــــــــــــــــــــــو‬
‫أتيـــــتك‬
‫م‬
‫اليــــــــــــوم‬
‫والــــدم ُوع ھمـــــوع‬
‫ع‬
‫مفجـــــــوع‬
‫ب‬
‫والقلــــب‬
‫ُ‬
‫فَـــقَــــ ْد فَقَـــ َد فارســي الققياده‬
‫وتفــــ ّرقتْ جنــــــــــــودده‬
‫وتب ْعـــــثَرتْتْ جيـــــــــــادده‬
‫وربيـــــــعي ‪...‬‬
‫ب‬
‫ســـــرقوا منــــهه مواســـ َم اللحـــ ِ‬
‫عيـــــاده‬
‫واع‬
‫ومدييــــــنتي‬
‫غادرتــــــھا اللھة الحـــــــــــــب‬
‫غ‬
‫ووسكــــــــنتھاا الھة الحـــــــــرب‬
‫الرض بال ھــــواده‬
‫تُـــحــــــرق اال َ‬
‫ُ‬
‫جراده‬
‫الحرث ووالنسـ َل كالج‬
‫تللتھم‬
‫واشــــــــالَء االبريـــــــــــــــــــــاء‬
‫ب‬
‫ـــــــــــــدروب‬
‫تمـــــأل الــــــــــــــــ‬
‫أل‬
‫على االغصــــــــان‬
‫وتُزاحم االوراق ى‬
‫ب‬
‫وتكـــــتب على الجـــــــــــــــــــــدرران‬
‫النســــــــــــــان‬
‫ظلـــــم ااالنسان ‪ ...‬لال‬
‫والـــــــثَككالى‬
‫على الخدود‬
‫ييلطـــمن ى‬
‫وييرسمن اخادييـــــــــــد‬
‫وعللى الصـــــــــــــــدور ‪...‬‬
‫الده‬
‫قــــــــــال‬
‫ق‬
‫أق صــــــــــــــــــــــــو‬
‫أتيتُـــــــك الليــــوم‬
‫ه‬
‫بــــــالده‬
‫لغريــــــــــب في‬
‫وانا ال‬
‫ُ‬
‫ه‬
‫وأوالده‬
‫من يُقــــُتل أھلـــــــه‬
‫انا ن‬
‫حتــــــــ ّل جبا‬
‫انا من تُح‬
‫بالـــــه و وھااده‬
‫سيــــــاده‬
‫يبيعــــه في سوق االنخاسة ‪..‬اس‬
‫ـه‬
‫اننا من‬
‫سلب منه كل يوم ‪ ..‬السيــــــاده‬
‫انــــا من تس‬
‫انا من ت‬
‫امست‬
‫االرض مــــــھادَه و الووساده‬
‫ُ‬
‫ول ّي امـــــر ِه‬
‫انا ‪ ...‬من صار ل‬
‫قاتـِـــلَهُ ‪ ..‬وجــــــــــالده‬
‫ت‬
‫ولكـــــــــــن‬
‫انا الشھيــــــــــــــد‬
‫ي‬
‫حريتـــــــــــــي‬
‫أسقــــي شجــــرةَ ح‬
‫ي‬
‫ح‬
‫سفـــــــــــــوح‬
‫بدمـــــــــــــــي المـــس‬
‫انا السعيــــــــــــــــــــد ‪..‬‬
‫بالنصــــــــــــ ٍر او اللشـــــــــــھاددة‬
‫وداده ‪.‬‬
‫ه‬
‫الني انا من يحفظ للووطـــن‬
‫======‬
‫===‬
‫النھر الذي كان يروي بساتين واراضي‬
‫صــــو‪ -:‬ر‬
‫أق ص‬
‫العطش ‪...........‬‬
‫ش‬
‫وحقوول طوز خوررماتو واآلن يشكو‬
‫~ ‪~ 55‬‬
‫جتين اللبزركان‬
‫أدبية جديدة ھي‬
‫ممرة أخرى ييتحفنا أديبنا التركماني الععراقي نصررت مردان" برائعة ة‬
‫الحياة أألدبية الترككمانية سواء‬
‫ة‬
‫التي أغنت‬
‫إبداعاته أألدبية والققصصية ي‬
‫ته‬
‫سلسلة‬
‫وداعا سيلوبي( ووھي امتداد لس‬
‫ا‬
‫ررواية )‬
‫على مر السنين" تؤكد مدى‬
‫شاخصة ى‬
‫الشعرية‪ ،‬وستبقى ش‬
‫ة‬
‫صصية أو دواوينه‬
‫ممن خالل روواياته أو مجمموعاته القص‬
‫صرت مردان" إلى ماقبل‬
‫التركماني العراقي اللفذ"‪ .‬في رووايته الجديدة يعود بنا نص‬
‫ي‬
‫مموھبة وحرففية" ھذا أألديب‬
‫حيث تتناول الرواية بالسررد والتحليل‬
‫القرن الماضي" ح‬
‫عقود من الززمن وبالتحديدد إلى بديات حقبة التسعيننات من ن‬
‫ع‬
‫ختلفة" ولكن تتجمعھم الھويية العراقية"‬
‫التي تنتمي إلى انتماءات عرققية ودينية مخ‬
‫ممجموعة من الشخصيات العراقية ي‬
‫ببعض خالل فصوول الرواية" وشخصيات ھذه الرواية‬
‫جمعھم ض‬
‫وويتضح ذلك من خالل اللقواسم المشترركة التي تج‬
‫على بعد كيلومتررات من بلدة‬
‫كانت يقع ى‬
‫لألمم المتحدة وكا‬
‫الجئين العراقييين تابع م‬
‫جمعھا القدر" في معسكر الخاص بالال‬
‫ج‬
‫سيلوبي الترككية الواقعة ققرب الحدود العراقية الترركية"‪ .‬والقاررئ لھذه الروواية يحس بننبض أأللم وككم المعاناة"‬
‫س‬
‫خاصا" يسرد‬
‫منھم فصال خا‬
‫الرواية‪ ،‬والتي أفرد نصرت مرردان لكل من‬
‫ة‬
‫شخصيات ھذه‬
‫ت‬
‫االتي يحملھا ككل شخص ممن‬
‫سابق" والتي‬
‫حجم الظلم وواالضطھاد اللذي تعرض له في بلده اللعراق على ييد النظام الس‬
‫ففيه تجربته ففي الحياة‪ ،‬وح‬
‫على وطن جدديد" يقبل به‬
‫في الحصول ع‬
‫الى مكتب أألمم المتحدة في تركيا أمال ي‬
‫ددفعته الى الھھرب من بلده واللجوء ى‬
‫عزة نفس‪.‬‬
‫بال وكرامة وع‬
‫سياسي ويحيا ماتببقى له من الععمر براحة ل‬
‫ككالجئ سي‬
‫إليھا للعيش في‬
‫الصعبة" في ھذا اللمعسكر‪ ,‬والتتي اضطر اللالجئون ا‬
‫ة‬
‫ظروف المعييشية‬
‫ككما وتسرد للنا الرواية الظ‬
‫خي قاس" واضطرارھم‬
‫طقة مقفرة" ذاات طابع مناخ‬
‫صيف" كونھا تقع في منط‬
‫االخيام" متحمملين برد الشتتاء وحر الص‬
‫على المساعددات الغذائية الشحيحة" التي تقدمھا أألمم المتحدة لھم" وھي‬
‫شية اعتمادا ع‬
‫مورھم المعيش‬
‫إإلى تدبير أمو‬
‫بھم كالجئين فييھا"‪.‬‬
‫ض منھم إلى عدة سنوات حتى وجدوا دولة تقبل م‬
‫ممعاناة امتدت بالنسبة للبعض‬
‫أكدت على كونه‬
‫لروائية السابققة ألديبنا الكببير نصرت ممردان" ت‬
‫إحدى النتاجات الر‬
‫ووكنت في كتاابة سابقة لي" حول ى‬
‫صية يتأكد بنففسه من ھذا‬
‫أأديبا من الطرراز العالمي" ولست مباللغا في ھذا الطرح أبدا"‪ ,‬فالمتابع لنتااجاته القصص‬
‫جاته الروائية‪ ،‬فحين تقرأ‬
‫نراه في كل نتاج‬
‫أأألمر‪ .‬وتأثر نصرت مرددان بأالديب االمصري الععالمي نجيب ممحفوظ" ه‬
‫أن مردان يتنااول البيئة التتركمانية العرراقية" بينما‬
‫محفوظ‪ ,‬باستثناء ن‬
‫ظ‬
‫جيب‬
‫للنصرت مرددان تحس وككأنك تقرأ لنج‬
‫ممحفوظ كان يتناول في ررواياته البيئة الشعبية المص‬
‫صرية" وكالھما أبدعا فيھھا‪ ،‬وعبقرية" نصرت مرردان تتجسد‬
‫خصياته أألدببية التي يختاارھا‪ ،‬والتي‬
‫الشعبية التركمانية من خالل شخ‬
‫ة‬
‫يتناول بالتحليل الددقيق" عمق البيئة‬
‫ل‬
‫ففي أنه‬
‫تتحس أنھا شخ‬
‫خصيات حقييقية من لحم ودم تحس بأأنفاسھا وتتلممس مشاعرھھا من خالل قلم نصرت ممردان وھنا‬
‫طاق المحلية‬
‫طاع الخروج ببفن القصة واالرواية والترركمانية من نط‬
‫عبقرية ھذا أألديب التركماني الففذ الذي استط‬
‫ة‬
‫تتكمن‬
‫ح تراثا عالمييا‪.‬‬
‫االى النطاق اللعالمي لتصبح‬
‫سلوب السھل‬
‫حرصه على سرد قصصه بأس‬
‫ه‬
‫الروائية أحسست بممدى‬
‫ة‬
‫ت نصرت مرردان‬
‫ممن خالل تتببعي لنتاجات‬
‫على خزين ذااكرته" التي‬
‫يتميز ببصمة خااصة به"‪ ،‬ووھو يعتمد ع‬
‫ز‬
‫االممتنع وأجززم أن الأحد يستطيع تقلييده ألنه‬
‫~ ‪~ 49‬‬
‫اختزنت ومنذ الطفولة أوجه الحياة أالجتماعية في‬
‫مدينة كركوك" طوال السنين المتعاقبة وحتى تاريخ‬
‫خروجه من العراق للمھجر"‪ ,‬وھنا تكمن إضافة‬
‫أخرى في أنه وثق لنا جانبا من تاريخ الحياة‬
‫أالجتماعية في مدينة كركوك قبل عقود من الزمن من‬
‫خالل قصصه وروايته"‪.‬‬
‫في ھذه الرواية تناول نصرت مردان عددا من‬
‫الشخصيات العراقية التي تتباين في اتجاھاتھا‬
‫السياسية" وانتماءاتھا القومية" ولكنھا تلتقي" في أن‬
‫أغلبھم تعرض للظلم واالضطھاد"على يد النظام‬
‫السابق"‪ ،‬بل أن بعضھم قضى سنوات من عمره في‬
‫سجون ذلك النظام من دون جرم اقترفه سوى أنه كان‬
‫يود العيش بحرية وكرامة"‪ ,‬ويحلم بوطن تحترم فيه‬
‫حقوق أإلنسان" وال يساق فيه البشر الى محارق‬
‫الموت في جبھات الحرب خالل الحروب العبثية‬
‫العديدة التي ورط العراق فيھا ذلك النظام من دون أية‬
‫أسباب منطقية سوى لضمان بقاءه على رأس السلطة‬
‫ودرء المخاطر عنه" فنجد صاحب الفكر أإلسالمي"‬
‫الى جانب حامل الفكر الماركسي" الى جانب الدرويش‬
‫القديم" إلى جانب رجل الدين المحافظ" الى جانب‬
‫شخصيات أخرى الھدف لھا في الحياة سوى اللھو‬
‫والعبث وإشباع الشھوات"‪ ،‬ولعل روح الطرافة في‬
‫ھذه الرواية تتجسد في مكرم الشيوعي السابق" الذي‬
‫كان معتنقا في زمن مضى الفكر الماركسي وكان يجد‬
‫في الفترة التي سبقت انھيار أالتحاد السوفياتي السابق"‬
‫ھذه الدولة بمثابة الجنة الموعودة" للعمال والفالحين"‬
‫ونرى انبھاره بقادة ذلك البلد وسعيه لتقليدھم في شرب‬
‫مشروب الفودكا الروسي" في نفس نوع القدح الذي‬
‫يتناولون ھم فيه ھذا المشروب اال أن النتائج تأتي‬
‫عكسية بالنسبة إليه حيث يصاب بصداع فظيع‬
‫واعتالل في صحته" عقب تناوله لھذا المشروب وھنا‬
‫يسعى نصرت مردان الى التأكيد على أن محاولة‬
‫استنساخ" التجربة السوفياتية في زمن مضى ومحاولة‬
‫تطبيقھا حرفيا في العراق" لم تكن مجدية وأثبتت‬
‫فشلھا بسبب تباين البيئة وطباع وعادات الشعب‬
‫العراقي"‪.‬‬
‫خالل تناول نصرت مردان لشخصية الدرويش" نتابع‬
‫بشغف ومتعة كرامات الدروايش" وھم يمارسون‬
‫طقوسھم في تكايا مدينة كركوك" كما نتتبع التحول‬
‫الذي طرأ في حياة ھذه الشخصية التي تركت الدروشة‬
‫واتجھت لتغرف من مباھج الحياة ومتعتھا ألسباب‬
‫خاصة بھذه الشخصية"‪.‬‬
‫ومن الشخصيات الطريفة في ھذه الرواية شخصية‬
‫ناظم" المطيرجي السابق ورمزي" الشھواني الغارق‬
‫في أحالم الشھوة‪ ,‬والذي يحلم بغزو مباغي أوروبا‬
‫حين يتم الموافقة على طلب لجوئه من جانب إحدى‬
‫الدول أألوروبية‪ ,‬وسعاد" التي انبھرت في سنوات‬
‫المراھقة بالرجال المدججين بالسالح الذين كانوا‬
‫يتواجدون في الجبال القريبة من مدينتھا‪ ,‬حيث‬
‫يخوضون كفاحا مسلحا ضد النظام والتحقت اليھم‬
‫وھي تحمل في دواخلھا رومانسية ثورية حالمة"‬
‫لتكتشف في النھاية أن الواقع عكس الخيال تماما"‪،‬‬
‫وان المرأة حتى في عرف بعض من يدعون الثورية"‬
‫ويرفعون راية الكفاح المسلح" ماھي إال مجرد أداة‬
‫للمتعة"‪,‬كما نتابع قصة حب روناك وسعد البغدادي‬
‫داخل المخيم والمصير المحزن" الذي ألت إليه ھذه‬
‫القصة حين جرى إبعاد روناك" من المخيم وتسفيرھا‬
‫إلى خارج الحدود التركية من جھة العراق ألسباب لم‬
‫تتضح في سطور الرواية"‪ ،‬وقصة شميران القزمة"‬
‫التي يورد لھا المؤلف فصال خاصا في الرواية والتي‬
‫تنتظر بفارغ الصبر حصول الموافقة على لجوئھا الى‬
‫كندا مع عائلتھا حيث يقيم شقيقھا أألصغر لتتمكن من‬
‫اجراء عملية جراحية إلطالة قامتھا عدة سنتمترات"‪.‬‬
‫شخصية الكركوكي في ھذه الرواية ھي الشخصية‬
‫المحورية" في ھذه الرواية حيث يأخذ فيھا دور‬
‫الراوي" وھي شخصية مثقفة وواعية وجذابة إلى أبعد‬
‫الحدود‪.‬‬
‫رواية وداعا" سيلوبي رواية متميزة" كرست بشكل‬
‫الجدال فيه حسب قناعتي الشخصية إلى جانب‬
‫المجموعات القصصية والراويات أألخرى ألديبنا‬
‫نصرت مردان" أنه كاتب يستحق أن يوضع في خانة‬
‫الروائيين الذين لھم بصماتھم الملموسة في التراث‬
‫أإلنساني"‪.‬‬
‫~ ‪~ 50‬‬
‫حالق‬
‫حاوره‪ /‬فاضل الح‬
‫تتمثل فيھا التقنيية‪ ،‬والرؤية‬
‫ل‬
‫تننقلنا أعماله الى أجواء تأملية‬
‫المستمدة من التراث ومعاناة‬
‫ة‬
‫شبعة بالرموزز‪ ،‬واالشاراات‬
‫المش‬
‫التركماني خاصة‪ ،‬من حاالت األستالب‬
‫ي‬
‫االنس‬
‫سان عامة‪ ،‬و‬
‫واالققصاء و االننتھاك ‪ ،‬وموواجھة غير متكافئة مع القوى التي‬
‫حالية المعقدة ‪ ،‬ومن رؤؤاه ومعاناته‬
‫تتحككم في ظل االظروف الح‬
‫ه‬
‫خصية ‪ .‬وكاان‬
‫الشخ‬
‫الحتكاكه الثقافي وتوواصله مع عالم الكتب‬
‫والكتاتابة‪ ،‬و مشاھدداته الخارجيية سواء للدراسة أواقامة المعارض ‪،‬‬
‫تتلك العوامل و غيرھا ‪ ،‬كانت لھا أثثرھا الكبير في تطوره االفني ‪ ،‬انه االفنان جمال‬
‫عام ‪ ،1955‬أنھى المرحللة االبتدائية ففي مدرسة اللرشيدية في‬
‫في كركوك ع‬
‫اابراھيم مدد )جمال مدد( ‪ ،‬المولود ي‬
‫على وسام ننقابة الفنانين‬
‫الجميلة ‪ ،19777 -1976‬حائز ع‬
‫ة‬
‫خريج معھد اللفنون‬
‫االقلعة ‪ ،‬والمتتوسطة في اللمركزية ‪ ،‬خ‬
‫على العديد من الشھادات التقديرية من المؤسسات اللرسمية وغيير الرسمية ‪ ،‬قدم لمدة سنتتين من على‬
‫االعراقيين‪ ،‬وع‬
‫شارك فيھا ‪:‬‬
‫لى برنامج " رسم دنياسى " اما أھم اللمعارض الفنيية التي ك‬
‫فضائية توركمن ايلى‬
‫ة‬
‫شاشة‬
‫ش‬
‫قرني جميل – بغد‬
‫‪ -19744‬معررض ثنائي معع الفنان ي‬
‫غداد‬
‫ن ثئائيان مع الفنان نجاة واحد –‬
‫‪ 1979 -1978‬معرضان‬
‫طاليا ‪.‬‬
‫ففلورنسا – ايط‬
‫طاليا‬
‫شباب العالم – نابولي – ايط‬
‫‪ – 19799‬معررض فناني ش‬
‫ن‬
‫سبة‬
‫معرض فناني الععراق ‪ ،‬بمناس‬
‫‪ -19888‬ض‬
‫المھرجان الرابع‬
‫لليوم الفن‬
‫العراق – بغداد‬
‫ق‬
‫معرض جماعي للفناني‬
‫ض‬
‫‪-19955‬‬
‫معرض فناني كرركوك في انقررة‬
‫ض‬
‫‪-20044‬‬
‫معرض فناني كرركوك في انقررة‬
‫ض‬
‫‪-20066‬‬
‫ض‬
‫‪-20077‬‬
‫معرض فناني كرركوك في انقررة‬
‫في عدة مدن ترركية‬
‫تدوير لوحات ھذا المعرض ي‬
‫ر‬
‫و قد تم‬
‫ممن عام ‪1975‬و لغاية ‪ -20133‬المش‬
‫شاركة في الممعارض‬
‫حافظات‬
‫االجماعية كاففة في كركووك وفي ببغداد و المح‬
‫شرفا تربويا أأقدم للفنون ففي تربية‬
‫ااالخرى ‪ ..‬يععمل حاليا مش‬
‫ككركوك‪.‬‬
‫كانت ؟ ‪..‬‬
‫عن بداياتك الففنية ‪ ،‬كيف كا‬
‫* لنتحدث ن‬
‫مرحلتي االبتدائية و المتوسطة بددأ تعلقي بالررسم ينمو‬
‫ي‬
‫*في‬
‫الدور الكبير‬
‫ر‬
‫سى ھنا‬
‫ويتسع حبي لالعمال الفننية ‪ ،‬وال انس‬
‫الذي لمست‬
‫ستاذي الكبير الفنان خالد ررمضان ي‬
‫االذي لعبه اس‬
‫على الدراسة ففي معھد‬
‫ممنه العون و التوجيه وقدد شجعي ى‬
‫~ ‪~ 45‬‬
‫عره و قبوله ‪ ،‬أنا اؤمن بالرمز كأداة للتعبير و‬
‫مشاع‬
‫ليس كشكل جامد ‪.‬‬
‫* ل‬
‫كل فن ‪ ،‬كما يقول الفنان ھنري مور ‪ ،‬يجب أن‬
‫ي‬
‫يفرض متطلباته على‬
‫يمتلك سرا و ض‬
‫ك‬
‫المتلقي ‪ ،‬ھل تعتقد‬
‫ان الللوحة ال بد أن تمتلك االخطاب في حركيتھا و‬
‫انفتاح‬
‫حھا على المتتلقي ؟‬
‫القضية األساسية ‪،‬‬
‫ة‬
‫ضمون بالنسببة لي‬
‫خطاب أو المض‬
‫*الخط‬
‫ان اللسمو في الممضمون ھو الذي يخلق االشكالية ‪.‬‬
‫أن اعبر ن‬
‫حاولت جاھدا ن‬
‫ت‬
‫عن االنسان اللمستلب في‬
‫حرر من التععبير الرتيب‬
‫لوحاتتي ‪ ،‬رغم انني احاول التح‬
‫جرس التنبيه للمتلقي ‪ ،‬أنا مع التجديد‬
‫الذي ال يحرك ج‬
‫ّبر عن الفكر‬
‫دائما ‪ ،‬و الحداثة في الشكل اللفني ‪ ،‬المع ر‬
‫خاص‪ ،‬الذي‬
‫ساني المتقدم ‪ ،‬ھذا ھو عالمي الخ‬
‫االنس‬
‫جاه الخطاب‬
‫بالتأككيد ‪ ،‬ستكون لآلخرين قرراءاتھم باتج‬
‫حيث اجتزت امتحان القب‬
‫االفنون الجمييلة ببغداد ح‬
‫صري و رؤاه ‪.‬‬
‫قبول البص‬
‫ت النحت والككرافيك و ط‬
‫بامتياز ‪ ،‬في المعھد درست‬
‫معينة ‪ ،‬بل ھي‬
‫ة‬
‫جربة ليست متوقفة عند أدائية‬
‫الخط و *التج‬
‫جال الرسم ‪ ،‬بعد‬
‫صت في مج‬
‫االتصميم ‪ ،‬لككني تخصص‬
‫بين الخيار و االختيار ‪ ،‬ھل يمنحك‬
‫أيضا معاناة ن‬
‫ا‬
‫درست على يد الففنان‬
‫طاليا و ت‬
‫االتخرج سافررت الى ايط‬
‫ن‬
‫الزمن و القلق فررصة للتأمل بين ھذا اللوون و ذاك ‪،‬‬
‫ص‬
‫اااليطالي فاررولي على ح‬
‫حسابي‬
‫حركية التشكييل و تجاربه ؟ ‪..‬‬
‫الخاص ‪ ،‬وكانت مدة في ح‬
‫طاليا قفزة نوع‬
‫ببقائي في ايط‬
‫ضرت جانبا‬
‫عية لي في اللوقوف والتعررف *في بداية سبعينيايات القرن اللماضي ‪ ،‬حض‬
‫ع‬
‫اآلكثر شھرة في تتلك الفترة ‪،‬‬
‫ر‬
‫على مختلف األساليب الففنية و تطوررھا ھناك ‪ ،‬ككون مھما من احدى اللندوات‬
‫اايطاليا لھا مرركز الثقل الككبير في ن‬
‫بين التجارب والتيارات ‪،‬‬
‫ميدان التشكيل وممنھا حيث الصراع الفكري ن‬
‫االرسم بمدارس‬
‫الفني كأساس ‪،‬‬
‫صة التيار المملتزم بمضموون العمل ي‬
‫سه الحديثة و كذلك النحت بانجازه العاللمي وخاص‬
‫حف ھذا لد‬
‫االمشھود ‪ ،‬وأيضا ‪ ،‬متاح‬
‫الذي كان يقووده الفنانون الواقعيون‪ ،‬أو الذين‬
‫البلد العظيمة ‪ ،‬ان و ي‬
‫االدراسة الخ‬
‫خارجية والتوواصل الثقاففي الجاد للھما يستلھھمون أعماللھم من الوواقع‪ ،‬ويتخذذون الفكر‬
‫الدور الھام في دييمومة الفنان ومستوى عط‬
‫ببالتاكيد ر‬
‫صالح جياد و‬
‫منطلقا ألعمالھم ‪ ،‬من أمثال ص‬
‫ا‬
‫طائه االشتتراكي‬
‫االفني ‪ ،‬لقد تأثرت كمما معظم ززمالئي واقرراني‬
‫من الشباب الذين كانوا‬
‫فيصل لعيبي ‪ ،‬وآخرين ن‬
‫ل‬
‫ببالفنانين الروواد ‪ ،‬و خاصةة األستاذين ممحمد علي ش‬
‫في المعھد و األكاديمية ‪ ،‬وكان ھناك‬
‫سون آنذاك ي‬
‫شاكر يدرس‬
‫االذي أبدع ي‬
‫في التلوين ‪ ،‬ومحمد مھرالددين ‪ ،‬اللذين للھما آخروون يقفون باالضد من ھھذا التوجه الذين كانوا‬
‫ي الفني ن‬
‫الكبير في تطوري‬
‫ر‬
‫االدور‬
‫يقود ھذا التيار‬
‫من حيث الدرراسة يرفعوون شعار الففن للفن ‪ ،‬وقد كان د‬
‫ااألكاديمية و البحث عن اللحداثة باستمررار ‪.‬‬
‫ياسين من خالل‬
‫ن‬
‫حسن آل‬
‫االستتاذ الفنان الراحل شاكر ح‬
‫الترميز للموجودات‬
‫ز‬
‫*ھل‬
‫المجرد دون التقيد‬
‫د‬
‫الواحد ‪ ،‬رسم االننسان‬
‫د‬
‫ت و األشياء أأوالتعبير عنھھا ‪ ،‬فكرة البعد‬
‫اثبات الذات ؟ ‪..‬‬
‫ككان اشتغالك األنسب للمغغايرة و ت‬
‫النسان بصوررته الواقعية‪،‬‬
‫باألبععاد االخرى التي تجسد اال‬
‫الفكر االسالمي ‪ ،‬والتوجه‬
‫ر‬
‫*اعتقد انني خالل كل ھھذه المدة التتي مارست فيھا كون ذلك حرام حسب‬
‫ت وجودي اللفني ‪ ،‬من خ‬
‫طعت أن أثبت‬
‫االرسم ‪ ،‬استط‬
‫خالل الميتاافيزيقي ما بععد الطبيعة ببالشكل المجررد ‪ ،‬وبقيت‬
‫ي الخاص ‪ ،‬والتي تثثبت‬
‫صمة السلوبي‬
‫ووضع البص‬
‫ن‬
‫ھاتان المدرستان تتصارعان على طول الخط و لحد‬
‫شخصيتي بااستخدام اللون‬
‫ش‬
‫ن و المساحاات و الخطوط ‪ ،‬اآلن ‪..‬‬
‫ي‬
‫ل ھذا من ننظرة‬
‫ووالمضمون‪ ،‬احسست كل‬
‫ع‬
‫االتجاھات و التيارات تخلق‬
‫ت‬
‫المتلقي و * وھھل‬
‫التنوع الفكري ؟‬
‫~ ‪~ 46‬‬
‫*كل االتجاھا‬
‫ھات تخلق التننوع الفكري ‪ ،‬و أيضا التتزام‬
‫القي حسب التتوجه و الطرروحات ‪ ،‬المللتزم‬
‫ففكري و أخال‬
‫عن أعماله األدبية و الفنية ‪ ،‬و‬
‫ييدافع عن فكرره و كذلك ع‬
‫شكل‬
‫ضا من يضففي ھيمنة الش‬
‫جانب آخر أيض‬
‫ھھناك من ج‬
‫على اللوحة باأللوان و االخطوط ‪ ،‬و ينغمس للتععبير‬
‫ع‬
‫عن الجمالية البحتة بالتققنيات الفنية ‪ ،‬دون االعتتماد‬
‫ع‬
‫المسبق ‪،‬‬
‫ق‬
‫غلى المضموون أو وضع خطة العمل الفني‬
‫غ‬
‫الصاالت و‬
‫ت‬
‫حيث زينت مثل ھذه الللوحات ض‬
‫بعض‬
‫ح‬
‫شكال‬
‫ااألماكن االررستقراطية و البيوت الراقية كأش‬
‫جمالية بحتة ‪ ،‬أما الفكرر الملتزم اللذي يبحث عن‬
‫ج‬
‫الواقع بكل تفاصييله ‪،‬‬
‫ع‬
‫جه نحو‬
‫النساني ‪ ،‬يتوج‬
‫االمضمون اال‬
‫ن و األردأ ‪ ،‬و ھكذا ‪..‬‬
‫االقبيح و الجمميل ‪ ،‬األحسن‬
‫تقف مع خط اللملتزم في الففن ؟ ‪..‬‬
‫*اذن أتت ف‬
‫سانية‬
‫على أن تكون اللوحات انس‬
‫* أنا اؤيد ھذه المدرسة ع‬
‫جرد‬
‫ببمواضيعھا و توجھاتھا و طروحاتھا ‪ ،‬و ليس مج‬
‫المناظر و البيوت و األزقة اللقديمة أو ررسم‬
‫ر‬
‫ررسم‬
‫س فيھا ايحاء ‪ ، ،‬لنأخذ ممثال‬
‫االقلعة بصوررة مجردة ليس‬
‫فارولي و‬
‫ي‬
‫الفنانين‪ ،‬االسباني غويا و االييطالي‬
‫ن‬
‫أأعمال‬
‫جسد مأساة االنسان و تددافع‬
‫لطفي‪ ،‬جميعھا تج‬
‫االتركي ي‬
‫سلط‪،‬‬
‫جھة القھر واللھيمنة و التس‬
‫جوده‪ ،‬بمواج‬
‫عن فكره ووج‬
‫ع‬
‫اان لوحة بيكاسو الشھيرة " جورنيكا " تعبر عن مأأساة‬
‫السبانية ‪ ،‬و ھي‬
‫ااالنسان ومعااناته في الحررب األھلية اال‬
‫ألعمال الفنيةة الخالدة التتي تحمل رروح‬
‫تتعتبر من األ‬
‫االحداثة و الفككر االنساني االحي النبيل ‪..‬‬
‫أأعتقد ان االلتتزام الفني يعنني التماھي ممع روح الثيممة و‬
‫كان بمعاناة الففرشاة مع حرركة‬
‫االحدث في الززمان و المكا‬
‫تتدفق المشاعر التي تنبض‬
‫ق‬
‫طوط و األلواان التي‬
‫الخط‬
‫حات تبقى ة‬
‫بحب االنسان ‪ ،‬مثثل ھذه اللوح‬
‫حية في الذاكرة‬
‫نة ‪.‬‬
‫ألجيال القاد ة‬
‫و ترااثا فنيا راقيا تتتباھى بھا األ‬
‫ما ھي المررجعيات ي‬
‫*‪ ..‬ا‬
‫التي تتحكم ففي صورك‬
‫صرية‪ ،‬و تستممد منھا قراءااتك ؟‬
‫البص‬
‫مرجعياته مستمد من‬
‫ه‬
‫* الففنان وليد بيئتته ‪ ،‬وقسم ممن‬
‫الجو المحيط به‪ ،‬المشاھدات‬
‫ذاكرتته‪ ،‬المحلة‪،‬اللطفولة‪ ،‬و‬
‫أيضا التراث و‬
‫ا‬
‫السقاطات و التأثيرات‪ ،‬ومنھا‬
‫و اال‬
‫المعاللم األثرية‪ ،‬وغيرھا‪ ،‬وقد فكرت كثيرا في‬
‫الشاھدة على التارريخ العريق‬
‫ة‬
‫الل‬
‫الخرائب واألطال‬
‫القلعة الشامخة ‪ ،‬و قد حاولت‬
‫ة‬
‫لكرككوك‪ ،‬ومنھا ببالطبع‪،‬‬
‫لوحات فنية ‪ ،‬لما فيھا من ألق انساني‬
‫أن اتترجمھا الى لو‬
‫و فككري و فني ‪ ،‬و من خال‬
‫الل النقاط الثثالث ھذه ‪،‬‬
‫انتظممت في عدة للوحات رسمتتھا بالشكل اللذي اريده و‬
‫عن التشكيل‬
‫ليس كصورة فوتتوغرافية جاممدة ‪ ،‬بعيدة ع‬
‫البداع ‪ ،‬ان الفنان ال بد‬
‫الفني الذي ينبض بالوعي و اال‬
‫ي‬
‫حتضن خزينا‬
‫تاريخ العراق يح‬
‫ستثمر تراث ببلده ‪ ،‬و خ‬
‫أن يس‬
‫ھائال من التراث االحي المتألق ‪.‬‬
‫ال‬
‫أم تحاول أن‬
‫أم العكس ‪ ،‬م‬
‫ھل الوعي يسببق اللوحة م‬
‫* ل‬
‫حالة الخلق ؟ ‪.‬‬
‫صول الى ة‬
‫شف لھا للوص‬
‫تكون انت المكتش‬
‫ن‬
‫_ اللووحة الفنية ال تاتي من ال ووعي ‪ ،‬من دون علمي و‬
‫أضع القوانين و‬
‫خلق ‪ ،‬أنا ع‬
‫ادراككي للوصول الى حالة الخ‬
‫ان لوحة من‬
‫المقايييس لخلق االلوحة‪ ،‬و ال أعتقد ن‬
‫حسب ما اريد ‪،‬‬
‫كانت تسير ب‬
‫غل ّي ‪،‬بل ت‬
‫لوحاتتي تمردت غ‬
‫شف المستمر‬
‫المستمر يجعلني أن أكون المكتش‬
‫ر‬
‫و االببداع‬
‫أن أجعل لھا‬
‫مني ‪ ،‬احاول ن‬
‫حتى لو حاولت االفالت ي‬
‫شمولي االنسااني ‪ ،‬حتى‬
‫ذات الطابع الش‬
‫الھويية الفنية ت‬
‫خوص اتمعن في معاناتھم و صراعھم الداخلي ‪ ،‬و‬
‫الشخ‬
‫لذي تحمله ض‬
‫الرفض الكبير الذ‬
‫ض‬
‫ضد الظلم و التخلف و‬
‫ھي معاناة الترركمان التي عاشوھا و‬
‫ميش‪ ،‬و ي‬
‫التھمي‬
‫بشكل يومي ‪.‬‬
‫يعيشوونھا بنفس الووتيرة و ل‬
‫حلة ركود ‪،‬‬
‫*ھل التشكيل الترركماني يمر اليوم في مرح‬
‫وما ھي اھم اللمشاكل ي‬
‫التي يعاني مننھا الحركة‬
‫التشككيلية التركماننية ؟ ‪.‬‬
‫~ ‪~ 47‬‬
‫جعفر‬
‫د‪ .‬حسين علي ف‬
‫* ربما تأتي األوضاع األممنية المترديةة‪،‬‬
‫ففي مقدمة األسباب‪ ،‬لرركود الحرككة‬
‫ل عام‪ ،‬ومنھھا‬
‫االفنية في كرركوك بشكل‬
‫ت‬
‫صاالت‬
‫االتشكيل بشككل خاص‪،‬ثمم قلة‬
‫والمعنوي‪،‬‬
‫ي‬
‫االعرض‪ ،‬واللتشجيع المادي‬
‫ت‬
‫للمؤسسات‬
‫وعدم ايالء ااالھتمام الكاففي‬
‫غير الرسميةة ذات الصللة‬
‫االرسمية و غ‬
‫ل‬
‫التواصل‬
‫شكيلي ‪ ،‬واففتقاد‬
‫ببالنشاط التش‬
‫ظة‪ ،‬ولكن مع‬
‫ببين الفنانين في المحافظ‬
‫ذذلك‪ ،‬وكما ي‬
‫في ظل‬
‫الظروف القسرية‪ ،‬الثقافة فع‬
‫تدفع‬
‫ف‬
‫ككل‬
‫العراقيل‪،‬‬
‫ل‬
‫غم‬
‫الى األمام رغ‬
‫ببعربتھا ى‬
‫ن تتوقف‪ ،‬لذذا‬
‫وواألماني و التمنيات لن‬
‫أأتمنى أن ننقل ثقافتتنا العراقيةة‪،‬‬
‫ل‬
‫بشكل‬
‫ى العالم‬
‫ووالتركمانية خاصة‪ ،‬الى‬
‫ن‬
‫الفنانين‬
‫جميل متألق‪ ،‬وأن تتوحد جھود‬
‫ج‬
‫تتحت خيمة وواحدة لتفعيل الحركة الفنيةة‪،‬‬
‫ومنھا التشككيلية‪ ،‬لتصب في ھر‬
‫نھر‬
‫علينا االستفاددة‬
‫الفنية العراقية‪ ،‬ع‬
‫ة‬
‫االحركة‬
‫ل‬
‫أمثال‬
‫ممن تجارب الفنانين اللعظام‪،‬‬
‫ببيكاسو وغوييا و الكريكو و جواد سلييم‬
‫و فائق حسن‪ ،‬و غيرھم‪ ،‬وننقل خبراتنتنا‬
‫ب‬
‫الشباب‬
‫االى الشباب ببشكل سليم‪ ،‬ھؤالء‬
‫قبال مشرقا و‬
‫أتوقع لھم مستقب‬
‫ع‬
‫االذين‬
‫ض بالواقع ي‬
‫الفني‬
‫أصيلة تنھض‬
‫أأعماال فنية ص‬
‫ى لھا جميععا‬
‫ففي كركوك‪ ،‬التي نتمنى‬
‫ضاريا باھرا باذذن ﷲ ‪.‬‬
‫ممستقبال حضا‬
‫أم ٌد وھا أنا ذا أض ّوي أشمــعا ً‬
‫الملتقى فقد أنقضى‬
‫ى‬
‫سمراء كيف‬
‫تبكي مــعا ً‬
‫ٌ‬
‫ساكن يا حلــــوتي وتكاد ك ٌل شموعه ي‬
‫حبك‬
‫محرابُ‬
‫بُ‬
‫ِ‬
‫ُ‬
‫ورأيت أززھاري‬
‫عدت عاد الماء ييمالً جدولي‬
‫ت‬
‫إن‬
‫بعطر ض ّوعا‬
‫ِ‬
‫ٍ‬
‫تقطــــــعا ً‬
‫ورأيتني ففاذا المعا ُد ط‬
‫قطعا ً بالوفـــاء‬
‫عاھدتني بالحب ع‬
‫ي‬
‫يلھو رففاقي والحيــــــــاة جميلةُ‬
‫أن يطلعا‬
‫شخصك ن‬
‫ُر‬
‫أناطر‬
‫وأنا‬
‫ِ‬
‫صرخ عاتبا ً أأن أمنعا‬
‫ي يص‬
‫ى‬
‫ومضى الحنين يھزنني والشوق ففي عين ﱠ‬
‫وتظافر الھ ﱠم النكو ُد فأووجــــعا‬
‫حتى اذا ثقلت موازيين الھوى‬
‫ُ‬
‫صاحب ْعشر ٍة بيني وببينك علة أن ييرجـــعا‬
‫فوضت أسراري لص‬
‫ت‬
‫ومبشراً ببنجوم سعدك طُلّـــعا‬
‫مستطلعا ً سبب القطييعة والنوى‬
‫ع‬
‫ويؤذنني بسيوف ھجررك شر ّعا ً‬
‫ي‬
‫به نصالً يسلﱡ ييشكني‬
‫فاذا ه‬
‫ُ‬
‫عرفه وال سمععي وعى‬
‫عدت أع‬
‫ما‬
‫ومائك ق ُوطـا‬
‫ك‬
‫قلت لمررسلتي‬
‫أنا ال أققول على ھوااك خؤونة ٌ‬
‫الشباب المقذعا‬
‫ب‬
‫كال وال أرمي‬
‫ْ‬
‫سح ُر متاھ ٍة‬
‫ان كان في بغداد ح‬
‫قلبت ووفاءك لي سمماما ً منقعا‬
‫ْ‬
‫و‬
‫ت‬
‫الخؤون األشنعا‬
‫ن‬
‫بغداد ال تتؤوي‬
‫لك بالقلى ففتمقلي‬
‫تسببت ِ‬
‫تحكم من جفا‬
‫ألحداث م‬
‫لكنھا األ‬
‫وتميز الخ ﱠل القويم فتترفعا‬
‫جيم فاسرعا‬
‫عذراً ھھداك ﷲ من ممحبوب ٍة‬
‫مرت ككما م ﱠر النُ م‬
‫ه‬
‫جوع تواصالً جُرحي القدي ُم‬
‫أنا ال أريد من الرج‬
‫ضماده لن ينفعا‬
‫ھناك الموضعا‬
‫ب لم يبرحْ ك‬
‫سھما ً صائبا ً اثثبت ِه‬
‫ولكن س‬
‫في القل ِ‬
‫ك‬
‫عودي لتخلعي‬
‫سھمك المحموم ممن قبل المننايا أن تحطﱠ ففتسرعا‬
‫فودد ُ‬
‫في عينيك ألقى المصرعا‬
‫ت ي‬
‫تمت مقاديري وققلت حيلتي‬
‫ُخ ت‬
‫~ ‪~ 48‬‬
‫يونس صالح‬
‫حمد س‬
‫مح‬
‫اﻟﻣوﺻﻝ‬
‫ﻝ‬
‫ﻛﻠﻳﺔ اﻟﺗﺗرﺑﻳﺔ اﻷﺳﺎﺳﻳﻳﺔ ‪/‬‬
‫شعرية الماء ‪ :‬النص وثرريا النص‪:‬‬
‫ش‬
‫ووقائع ‪ ،‬عالية التتجانس‬
‫ع‬
‫االخيال واق ٌع آخر‪ ...‬الماءء والشعر ررموز‬
‫ت بين اللغة وواألشياء المررئية والالّ مررئية ‪،‬‬
‫وونسيج باذخ من العالقات‬
‫في محيط اإلنس‬
‫طة وأنوثة ي‬
‫تتشتغل بقوة ووتورية وبساط‬
‫سانية ومن ث ّم تكون‬
‫شعري ظاھر‪ ،‬وھھو مولھم وتتزيني‬
‫ي‬
‫ممھمة الماء صعبة فھو مكان‬
‫الظاھر ھو سلسلة‬
‫ر‬
‫وأوعى من‬
‫ى‬
‫صورة أخرى أعمق‬
‫للمظاھرھم ‪ ،‬وھو في ص‬
‫تؤكد حميميته وانعكاسه المراوي بكل طاقاته‬
‫حو الذي د‬
‫صور العنقوددية على النح‬
‫عميقة من الص‬
‫ع‬
‫صب والنماء والخير‬
‫المدونة الشعرية ‪ ،‬ووله ارتباطا ً ووثيقا ً بفلسفة الحياة والخص‬
‫ة‬
‫ووصيغه وأسااليبه وتجلياتهه في‬
‫الخليقة ‪-‬حسب‪) -‬‬
‫ة‬
‫ألربعة التي تتشكل‬
‫حد العناصر األ‬
‫صدر الوجود والحياة في آآن ‪ ،‬وھو أح‬
‫الفكر الفلسفي مص‬
‫ووھو في ر‬
‫والتراب ‪ ،‬في حين‬
‫ب‬
‫مك ّون من ‪ :‬الناار والھواء واالماء‬
‫في الوجود ك‬
‫فيه أن كل ما ي‬
‫أأمبيدوكل( ‪ ،‬على النحو اللذي يرى ه‬
‫يعُد الماء رممزاً أسطوريا ً أستخدم بكثثافة وخصب داللي ‪ ،‬فعللى سبيل المثثال أساطير ووادي الرافديين –تلمون‪-‬‬
‫ضمور الحياة‬
‫كفيل باليباب وض‬
‫ض ) األنوثة ( والماء ) الذذكورة ( ‪ ،‬واانقطاع العالققة بينھما ل‬
‫تتوضح العالققة بين األرض‬
‫)‪(1‬‬
‫الكائنات ‪.‬‬
‫ت‬
‫طرح ع ّد ھومميروس )النھر( أبا‬
‫‪ ،‬وعلى مقرببة من ھذا الط‬
‫التي بلغ فيھا ذرروته في الديين اإلسالمي الحنيف الناببعة من كونه مصدر كل‬
‫ل القداسة ي‬
‫ووصل الماء أأعلى مراحل‬
‫ه‬
‫إالّ أن‬
‫شى ٍء حي( ‪ ،‬ال‬
‫من الماء كل ش‬
‫تعالى )وجعلنا ن‬
‫شيء ومنه كل شيء حي ‪ ،‬لقوله ى‬
‫ش‬
‫توظيفه الرمزي واللسيميائي في‬
‫الالت كثيراً‬
‫طوفان ‪ ،‬لكن مثل ھذه الدال‬
‫الكتساح والط‬
‫جاوز دالالته الموجبة مرتتبطا ً بالغرق والجرف واال‬
‫االشعر قد يتج‬
‫شرير ودنس ‪ ،‬ووھكذا تتباين ررمزية الماء‬
‫ر‬
‫عتباره –أي اللماء‪ -‬جرف للما ھو‬
‫ثانيةً إلى إيجابيتتھا ‪ ،‬على اع‬
‫مما تنزاح ية‬
‫شعريا ً‬
‫صداھا في ذاكرة المتلقي‬
‫الجتماعي واإلدراكي لمفااھيم أسست ص‬
‫ألسطوري واال‬
‫ي الديني واأل‬
‫بتغيير نسب الوعي‬
‫ر‬
‫ش‬
‫عالية التداول‬
‫ألسس وثقافات ع‬
‫ختبري س‬
‫عادة تكوين مخ‬
‫على اعتبارھمما تكوين وإع‬
‫ممن جھة وممن قبل في ذاكرة الباث ع‬
‫القرائي ‪.‬‬
‫ي‬
‫عالية الحساسية ووالتأثير‬
‫وومن ث ّم ة‬
‫طه العقائدي‬
‫فضالً عن ارتباط‬
‫غير العربية –على مر الععصور‪ -‬ض‬
‫الشعوب العربية وغ‬
‫ب‬
‫أأثّر الماء في أدبيات الكثيرر من‬
‫شعوب التي تععيش في ضففاف األنھار‬
‫حياة جميع الش‬
‫ووالنفسي والثققافي ‪ ...‬الخ ‪ ،‬مما جعله يمس بصوررة وأخرى حي‬
‫صلب الصحرراء لتوفره من جھة وللحااجة إليه من‬
‫على تخوم وص‬
‫ووالبحار واألھھوار والمستننقعات وتلك التي تعيش ع‬
‫المالحظ ارتباط الممائي بفضاء‬
‫ظ‬
‫وية لدى جميع الشعوب ‪ ،‬ومن‬
‫جھة أخرى ‪ ،‬مما أعطاهه أھمية قد تككون متسا ة‬
‫ج‬
‫‪1‬‬
‫اﺑﻲ ‪ ،‬ﺑﻳروت ‪،‬‬
‫ﺷﻌر ﻧزار ﻗﺑﺎﻧﻲ ‪ ،‬دار اﻟﻔﺎر ﻲ‬
‫‪ -‬ﻟﻠﻣزﻳد واﻟﺗﺗﻔﺻﻳﻝ ﻳﻧظر ‪ ،‬ﺳﻣﻳر اﻟﺷﻳﺦ ‪ :‬اﻟﻘﺻﺎﺋد اﻟﻣﻣﺎﺋﻳﺔ ‪ ،‬دراﺳﺔ أﺳﻠوﺑﻳﺔ ﻓﻲ ﺷﻌ‬
‫ﺳﺔ ﻋن اﻟﺧﻳﺎﻝ واﻟﻣﺎدة ‪ ،‬ﻏﺎﺳﺗﺗون ﺑﺎﺷﻼر ‪،‬‬
‫‪ ، 39-3‬و أدووﻧﻳس ‪ ،‬ﻣﻘدﻣﺔ ﻛﺗﺎب ‪ ،‬اﻟﻣﺎء واﻷﺣﻼم ‪ ،‬دراﺳ‬
‫ااﻟطﺑﻌﺔ اﻷوﻟﻰ ‪38 ، 2008 ،‬‬
‫‪.2007‬‬
‫‪2‬‬
‫اﻟﻌرﺑﻳﺔ ‪ ،‬اﻟطﺑﻌﺔ اﻷوﻟﻰ ‪،‬‬
‫ﺳﺎت اﻟوﺣدة ر‬
‫ﻋﻠﻲ ﻧﺟﻳب إﺑراﻫﻳمم ‪ ،‬ﻣرﻛز دراﺳ‬
‫ﺗﺗرﺟﻣﺔ ‪ ،‬د‪ .‬ﻲ‬
‫~ ‪~ 34‬‬
‫األنثوي ‪ ،‬وتعدد آلھة اإلناث للمياه كحوريات الماء‬
‫وربات الينابيع وأبناء اآللھة المائية )‪ . ( 2‬من ھنا‬
‫يرتبط الماء في تجربة مردان ارتباطا ً وثيقا ً من خالل‬
‫اشتغاله األسطوري في مناخه الشعر‪-‬أنثوي )منال( ‪،‬‬
‫بوصفھا رمزاً لكل مائي عنده ‪ ،‬واشتغاله الثوري كون‬
‫الماء ثورة على كل شيء –بوصف القصيدة المردانية‬
‫ثورية‪ ، -‬فھو ثورة على الصلب والمذاب والجمود‬
‫والجريان وثورة على القاحلة والخضراء ‪ ،‬وھو ثورة‬
‫على العقم واإلنجاب والمرض والشفاء وثورة على‬
‫الموت و الحياة ‪ ....‬الخ ‪.‬‬
‫قراءتنا ھنا تقارب النصوص المائية الماثلة عبر‬
‫صيغھا وتجلياتھا وإيقاعھا الداللي بالدرجة األولى في‬
‫ديوان منازل الغرق على اعتباره ديوانا ً مائيا ً في المقام‬
‫األول ‪ ،‬ومن ث ّم مقاربة ما تيسر م ّرة على صعيد‬
‫المتن الشعري وأخرى على صعيد عتباتي مھم يمثل‬
‫نصا ً موازيا ً –العنوان‪. -‬‬
‫الماء في أول تصور عنه –مردانيا ً‪ -‬ليس شكالً مكانيا ً‬
‫يمكن تأطيره بأطر جغرافية خاصة ‪ ،‬وإنما ھو تح ّول‬
‫وتفاعل مختبري وإعادة تكوين تتسع معانيه حيث يمنح‬
‫األشكال الحاوية خياالً شعريا ً باذخ التشكيل والتدليل ‪،‬‬
‫على أعتبار الماء‪ -‬في مناخه العام‪ -‬مادة يصعب‬
‫اإلمساك بھا في الكون الشعري فمنھا مادة السفر‬
‫واالغتراب والمواعيد المؤجلة والموطن واالستقرار‬
‫واألسرار ‪ ،‬يضم الثقافات واألديان ويجسد العالقة بين‬
‫اإلنسان وبيئته تجسيداً شعريا ً ‪ ،‬وإن كانت بعض‬
‫األعمال الشعرية عاجزة عن نقل اإلحساس بفاعلية‬
‫الماء )‪ ، (3‬عبر حديث الماء الذي يمثل إعادة خلق‬
‫لليومي والمألوف والتفاعل الحياتي بمرونة واستيعاب‬
‫انطالقا ً من كونه شكالً لإلناء الذي يحويه ‪.‬‬
‫الماء في تجربة مردان بصفته المائية وغير المائية ھو‬
‫أحد أشكال التحديث الصوري عنده ألننا نعتقد جازمين‬
‫أن " تعامله مع الماء كان أھم أشكال التحديث ‪ ،‬ألننا‬
‫نؤمن أن الحداثة ليست في تبادالت اإليقاع والوزن ‪،‬‬
‫إنما في بنية الصورة الشعرية ‪ ،‬وفي اكتشاف القيم‬
‫الداللية لألشياء المعيشة ‪ ،‬والغور إلى أبعاد ما كانت‬
‫القصيدة القديمة تصلھا وألن الماء معنى قبل أي شيء‬
‫آخر " )‪. (4‬‬
‫للمائية على صعيد العنوان حضوراً جليا ً عالي التداول‬
‫والخصوصية عبر ھوية إيقاعية دالة تعمل كموجه‬
‫قرائي سمعبصري بوساطة بوصفه مجموع العالمات‬
‫البصرية واللسانية التي تعمل على تحديد ھويته ‪ .‬إن‬
‫تغيير المسار القرائي للشعر في مستوياته االتصالية‬
‫من الشفوية ‪ -‬اإليقاعية المحفلية ‪ -‬إلى القراءة الكتابية‬
‫– البصرية ‪ ،‬ال يمنع من اشتغال "الصوتي" في‬
‫إجرائية التحليل العنواني ‪ ،‬ويجري "الكشف عنه عبر‬
‫أنموذجه الصياغي وما يتكشف عنه من دالالت وقيم‬
‫من جھة ‪ ،‬وعبر تجلياته وانفتاحه على المتن النصي‬
‫من جھة أخرى" )‪ ( 5‬فھو‪-‬أي العنوان‪ -‬حسب ‪،‬‬
‫دوسوسور "وحدة نفسية ذات وجھين مرتبطين‬
‫ارتباطا ً وثيقا ً ‪ ،‬ويتطلب أحدھما اآلخر‪ ،‬أما الوجھان‬
‫فھما التصور"‪ "concept‬والصورة السمعية‬
‫"‪ "imageacoustique‬والتأليف بينھما يقدم إلينا‬
‫الدليل الذي يتوفر على مكونين اثنين الدال والمدلول‬
‫ويتكون بالجمع بينھما المعنى")‪. (6‬‬
‫إن العنوان ذو مكانة خصبة في الفعل القرائي واستكناه‬
‫الداللة بوصفه نصا ً موازيا ً للنص األم ‪ ،‬حيث تلعب‬
‫السياقات في الكتابات اإلبداعية دوراً مھما ً وحساسا ً‬
‫خاصا ً في توجيه العنوان وتأويله‪ ،‬فالعنوان والسياق‬
‫في النص اإلبداعي معادلة البد منھا ‪ .‬والعنوان‬
‫وعلى حد تعبير –جيرار جينت ‪ -‬يدفعك إلى أن تعيد‬
‫قراءة شيء كان مألوفا ً لديك ‪ ،‬بل ھو جزء من ثقافتك‬
‫‪ ،‬باعتباره المفتاح اإلجرائي لدخول عالم النص ‪،‬‬
‫وسبر أغواره وكشف مكامنه ‪ ،‬وإماطة اللثام عن‬
‫الجزء المحجوب من وجھه ‪ ،‬إال أن بنية العنوان‬
‫‪ - 2‬ﻳﻧظر ‪ ،‬د‪ .‬ﻋﻣﺎد ﻓوزي ُﺷﻌﻳﺑﻲ ‪ :‬اﻟﺧﻳﺎﻝ وﻧﻘد اﻟﻌﻠم ﻋﻧد‬
‫ﻏﺎﺳﺗون ﺑﺎﺷﻼر ‪ ،‬دار طﻼس ﻟﻠدراﺳﺎت واﻟﻧﺷر واﻟﺗرﺟﻣﺔ ‪،‬‬
‫‪4‬‬
‫اﻟطﺑﻌﺔ اﻷوﻟﻰ ‪ ،‬دﻣﺷق ‪.182 -181 ، 2009 ،‬‬
‫‪3‬‬
‫‪ -‬ﻳﻧظر ‪ ،‬ﻳﺎﺳﻳن اﻟﻧﺻﻳر ‪ :‬ﺷﻌرﻳﺔ اﻟﻣﺎء ‪ ،‬ﻣﻘﺎﻻت ﻓﻲ ﻧﻘد‬
‫اﻟﺷﻌر ‪ ،‬دار ﺳردم ‪ ،‬اﻟﺳﻠﻳﻣﺎﻧﻳﺔ ‪.15،16،19،7 ،2012 ،‬‬
‫‪ -‬ﺷﻌرﻳﺔ اﻟﻣﺎء ‪.21 ،‬‬
‫‪ -5‬ﺷﻌرﻳﺔ اﻟﺣﺟب ﻓﻲ ﺧطﺎب اﻟﺟﺳد‪.27،‬‬
‫‪6‬‬
‫‪ -‬د‪.‬ﺧﻠﻳﻝ اﻟﻣوﺳﻰ ‪ :‬ﻗراءة ﻓﻲ اﻟﺷﻌر اﻟﻌرﺑﻲ اﻟﺣدﻳث‬
‫واﻟﻣﻌﺎﺻر ‪ ،‬ﻣطﺑﻌﺔ اﺗﺣﺎد اﻟﻛﺗﺎب اﻟﻌرب ‪ ،‬دﻣﺷق ‪، 2000،‬‬
‫‪.71‬‬
‫~ ‪~ 35‬‬
‫بوصفھا بنية اقتصاد لغوي ال تعمل بمعزل عن المتن‬
‫الذي تكون عنوانا ً له ‪ ،‬فالعالقة بينھا وبين النص‬
‫عالقة تواز ‪ ،‬وال يستبعد أن تسحب ھذه العالقة عتبات‬
‫النص األخرى مع العتبات مرّة ومع والمتن أخرى ‪.‬‬
‫يشتغل ديوان محمد مردان الموسوم بـ )منازل‬
‫الغرق( ‪ ،‬على ثيمة المائي في الشعري ‪ ،‬باستثمار‬
‫وتجلي دوال المائي وجعلھا حاضرة في صداھا‬
‫اإليقاعي والصوري ‪ ،‬في الوقت الذي تنمو فيه‬
‫الحركة الفكرية الدورية القائمة على التوازي الداللي‬
‫ينبعث عنھا إيقاع الفكرة ليولد من ذلك فكرة مائية‬
‫متقاطرة متوالية على النحو الذي يؤسس به ديوانا ً مائيا ً‬
‫بامتياز حافالً بمفردات الماء والماحول المائي منذ‬
‫الوھلة األولى لعتبة العنوان الغالفي )منازل الغرق( ‪،‬‬
‫)منزل الماء( ‪ ،‬لتحظى الذاكرة المائية الزمكانية‬
‫والمراويّة بأھمية قصوى عند مردان و بقصدية عالية‬
‫تسعى لتكوين مجموعة شعرية ‪ /‬مائية عبر منظومة‬
‫طافحة بالمردانية ‪.‬‬
‫تحتشد صورة الماء إيقاعيا ً وصوريا ً من خالل‬
‫الحضور الطاغي لمفردة )منزل( بفضائھا الديمومي‬
‫والسكوني وإلغاء الطاقة الحركية للماء ومن ث ّم تشتغل‬
‫المفردتين ترادفيا ً على النحو الذي يكرّس مفھومين‬
‫دالليين أحدھما صورة اإلحباط والسعي إلى عالم أكثر‬
‫رحابة ‪ ،‬وسعة من جوف الماء يسعى إلى التوطين‬
‫بقصدية عالية ويسر على النحو الذي يؤكد حضوره ‪،‬‬
‫وتبقى القراءة األولى للعنوان تثير شيئا ً من االلتباس‬
‫والتوجس في قراءته ‪ ،‬وبمجرد تحريك عين القراءة‬
‫نحو التالي المتني تزيل من ذاك االلتباس شيئا ً ‪ ،‬لكنھا‬
‫ال تمحو من الذاكرة القراءة المائية األولى للعنوان ھذا‬
‫من جھة ‪ ،‬وتھيئ من جھة أخرى ذھن القارئ لقراءة‬
‫جديدة ذھابا ً وإيابا ً إلى أن تصل إلى ختام المقروء ‪ ،‬إذ‬
‫يتجاوز العنوان بوصفه بنا ًء لغويا ً ‪ -‬رسالة‪ -‬وظائفه‬
‫البرجماتية في الخطاب الشعري والخطاب األدبي‬
‫بشكل عام ‪ ،‬إلى وظائف فنية وداللية معينة متمثلة في‬
‫ٍ‬
‫االنتباه واإلخبار واإلعالم ‪ ،‬لما تحمله ھذه البنية من‬
‫إشارات تواشج التركيب والداللة فيحيل العنوان على‬
‫فسحة من التشظيات الداللية ‪.‬‬
‫في محاولة النتھاك أسرار الشعرية نرصد البنية‬
‫التركيبية للعنوان ‪ ،‬ففي ضوء التقدير النحوي يكون‬
‫العنوان )ھذا منزل الماء( ‪ ،‬فمنزل خبر لمبتدأ إشاري‬
‫محذوف قاصداً التيه المائي لترويج ثقافة البعد‬
‫الزمكاني بوصف منازل الماء ذاكراتية في المقام‬
‫األول المكتوب ‪ ،‬أما )الماء( فقد اكتسب التعريف‬
‫باإلضافة ‪ ،‬وھذا النوع من اإلضافة يفيد تعريف‬
‫المضاف بالمضاف إليه وتخصصه به بإرادة ساعية‬
‫إلى إيجاز القول ‪ ،‬في إحالة على االستقرارية‬
‫والتوطين في مرتكز الغرق في جزءه النحوي الثاني )‬
‫منزل( عبر منتجه التأويلي ‪.‬‬
‫في قصائد المنازل وقصائد المجاميع األخرى ينحو‬
‫الشاعر المنحى ذاته على صعيد المتن ال ِع ْقد ّ‬
‫ي المائي‬
‫عبر تجلياته الدالة بغزارة التي تنضح بأنواعھا‬
‫وسيميائياتھا المحتشدة ) الطحالب ‪ /‬الزاب ‪ /‬يرش ‪/‬‬
‫ماء ‪ /‬المطر ‪ /‬يمتلئ ‪ /‬البحر ‪ /‬أغرق ‪ /‬الشطان ‪/‬‬
‫البحار ‪ /‬يغسل ‪ /‬مطر ‪ /‬األمطار ‪ /‬ابتلعت ‪ /‬ماءھا ‪/‬‬
‫االرتواء ‪ /‬العطشى ‪ /‬نھر ‪ /‬الكأس ‪ /‬تشربه ‪ /‬الدماء ‪/‬‬
‫)‪(7‬‬
‫البكاء ‪ /‬بحا ٌر ‪ /‬مطري ‪ /‬الماء ( إذ يقول ‪:‬‬
‫في أشد حاالت المطر ضرورةً تقف القصيدة‬
‫•‬
‫في وجه )خمبابا(‬
‫في أشد ‪...‬‬
‫تمثل أقصى سمات البرھنة على فرض مناخ يشي‬
‫باالستقرار وأنسنة األشياء التي ال تحمل صفة‬
‫االحتمالية ‪ ،‬ومن ث ّم سحب القول الشعري إلى فضاء‬
‫أكثر رحابة وأكثر تمثيالً لضدية سياقية ‪ ،‬فالمطر أكثر‬
‫األلفاظ المائية حضوراً في الذاكرة وأكثرھا داللة على‬
‫شعرية الماء عبر النص الشعري المائي ‪ ،‬الذي يشتغل‬
‫على نحو عام بوصفه رمزاً مكتظا ً بالخصب والنماء‬
‫والخير والطھارة والحيوية عبر كثافة داللية تجسد‬
‫أعلى مراحل تتابع األحداث وسيمائيته اإليقاعية‬
‫بمناخ مفارقاتي يفعّل أصداء‬
‫الھابطة الصادحة‬
‫ٍ‬
‫الصراع بين الخير والشر)المطر ‪ /‬خمبابا( ‪ ،‬محفزاً‬
‫ومحركا ً الذاكرة األسطورية ومستلھما ً أسم الوحش‬
‫)خمبابا( ‪ ،‬بوصفه رمزاً للشر في بنية أستعارية سالبة‪.‬‬
‫تعمل الثنائيات الضدية في النص على استثارة القارئ‬
‫وجعله شريكا ً في العملية الشعرية عن طريق استثارته‬
‫‪7‬‬
‫‪ -‬ﻣﺣﻣد ﻣردان ‪ :‬ﻣﻧﺎزﻝ اﻟﻐرق )ﺷﻌر( ‪ ،‬دار ﺗﻣوز ﻟﻠطﺑﺎﻋﺔ‬
‫واﻟﻧﺷر ‪ ،‬دﻣﺷق ‪ ،‬اﻟطﺑﻌﺔ اﻷوﻟﻰ ‪.93 ، 2012 ،‬‬
‫~ ‪~ 36‬‬
‫وتحفيز ذھنه ليتجاوز ما ھو ظاھر من المعنى‪ -‬في‬
‫التقابالت الضدية‪ -‬للوصول إلى المعاني الخفية عبر‬
‫طرفي التوازي اللذين عمال بوصفھما نوعا ً من إيقاع‬
‫الشعر البصري بمعاودة داللتي التوازي على قضية‬
‫مادية ملموسة إحداھما ضد األخرى في حين تكون‬
‫صورة اإليقاع الصوتي أقل وضوحا ً ‪ ،‬وعلى نحو‬
‫جلي وواضح تشيع مفردات الشعرية المائية وفي‬
‫حدود القصيدة ذاتھا يؤكد قاموس القول الشعري على‬
‫احتفاء وتحد إيقاعي متتابع منساب على سطح الورقة‬
‫يغدو من خالله بروز رائحة الصراع المؤنسن ‪/‬‬
‫الوحشي ‪ ،‬عبر صورة مائية في المقام األول تجره إلى‬
‫عالمي األنسنة والثورة ‪ .‬وتتجاوز القصائد المائية‬
‫قصيدة ) منزل الماء ( متجه إلى قصائد عدة على‬
‫)‪(8‬‬
‫النحو الذي نراه في قصيدة ) منزل منال( ‪:‬‬
‫الحب وتداعياته وعالمه وشكواه ورضاه كان أھم ما‬
‫يميز مردان الشعر‪-‬مائي ‪ ،‬لذا نجده يقف على مقربة‬
‫مبعدة تتجاوز العياني الواضح ليصيغ رؤيته الصامتة‬
‫فيكيف القول الشعري على التمرين واالنسياب مع‬
‫عالمه الشعري ‪ /‬منال ‪ ،‬المختبري الخاص ‪.‬‬
‫• وكمن يشرب ناراً فال تنطفئ أعماقه ‪،‬‬
‫اصرخ بك ﱢل ُكلّي مستغيثا ً وا ) منااله(‬
‫تخضع شعرية الماء في فلسفتھا ألدوات الشاعر‬
‫المختبرية وكيميائه العجائبية مؤثثةً مناخا ً مستجيبا ً‬
‫إلحساس الشاعر وأسلوبية توظيفه للمفردات المائية‬
‫وتراكيبھا )يشرب ‪ /‬فال تنطفئ( ‪ ،‬منشطا ً آلية التفاعل‬
‫بين الواقع ) ناراً( والمتخيل الحالم المفارقاتي ) فال‬
‫تنطفئ أعماقه ( ‪ ،‬كاسراً أفق التوقع القرائي ومكونا ً‬
‫توازيا ً فكريا ً بحركة الداللي واللفظي والبصري نحو‬
‫وظيفتين مھمتين ‪ ،‬إذ يعمل على تحقيق البعد اإليقاعي‬
‫في النص في حين يسعى إلى الضرب في جدار الداللة‬
‫‪ ،‬وھو بھذا يتجاوز كونه سمة إيقاعية إلى أبعد من ذلك‬
‫ويتجاوز ما ھو لغوي إلى ما ھو نفسي وبصري‬
‫ينسجم وإيقاع النفس والوجدان وأسطورتھما )منال ( ‪،‬‬
‫فعلى صعيد المفردة تنحو جملة )مستغيثا ً وا ) منااله(‬
‫( نحو إستراتيجية خاصة في إثبات حضورھا النفسي‬
‫والداللي والبصري اإليقاعي مقترنة بالماحول‬
‫البصري والسياقي الحركي التتابعي المستغيث ندائيا ً‬
‫‪ ( 9) .‬فمن المعلوم في السياق اللغوي السائد العادي‬
‫ترتبط لفظة )يشرب( مع لفظة )ماء( ‪ ،‬إالّ أن طبيعة‬
‫اللغة الشعرية واتجاھاتھا الداللية تتجاوز اللقاء التلقائي‬
‫السياقي المألوف إلى بنية جديدة تتمظھر عبرھا‬
‫شحنات الحرقة ) وكمن يشرب ناراً فال تنطفئ أعماقه‬
‫موح تتضارع فيه األسباب‬
‫( بمشھد رمزي‬
‫ٍ‬
‫والمسببات ‪.‬‬
‫في القصيدة ذاتھا يشتغل الشاعر على تضمين تقليدي‬
‫لمائية القصيدة مقتحما ً رمزاً سائالً –الدم )ماء مل ّون(‪-‬‬
‫ال يقل حضوره في المدونة المائية المردانية عن الماء‬
‫)‪(10‬‬
‫يقول ‪:‬‬
‫• لو كان نزيفي يوصلني إليھا لنزفت كل‬
‫دمي ثم أعدت تجميعه ألنزف ثانية ‪.....‬‬
‫يفتتح الشاعر افتراضيته )لوكان( ‪ ،‬بصيغتھا المتقاطرة‬
‫الماضوية التي تزيد من فاعلية التأثير مجسداً شعرية‬
‫الحب بإيقاعات متنوعة ‪ ،‬قريبة من إحساسه ومن تلك‬
‫اإليقاعات ‪ ،‬اإليقاع اللفظي الذي يولد إيقاعا ً دالليا ً في‬
‫النفس من خالل تكرار الحركة المائية لمفردات‬
‫وتراكيب النص )نزفي ‪ /‬لنزفت ‪ /‬ألنزف ‪، ( ..... /‬‬
‫فتولّ ُد من ذلك إيقاعا ً متميزاً بوساطة الوتر القائم على‬
‫إيراد المعنى المائي المتقاطر والمتكرر ضمنيا ً مرّة‬
‫وتكراره بالشكل الصريح مرّة أخرى ‪ ،‬والمنعكس‬
‫على المتلقي إيجابا ً بإشراكه في المعنى الشعري‬
‫المعجون بالكتمان والحزن الشديدين إذ يأخذ طابعا ً‬
‫نفسيا ً يقترب إلى حد كبير من التوجع و الصامت‬
‫الصارخ ‪ .‬وللوقوف أكثر على تجليات المائي في‬
‫)‪(11‬‬
‫الشعري نأخذ قوله ‪:‬‬
‫• زائرتي وھي تتأبط قلبي تغادرنا الشمس‬
‫فأجدني في فصل مطر ّ‬
‫ي يرمي علينا عباءته‬
‫يضفي الفعل المضارع )يرمي( ‪ ،‬سمة اإليقاعية‬
‫المتوالية سمعبصريا ً على دالة المائي )مطر ّ‬
‫ي( ‪،‬‬
‫‪9‬‬
‫‪ -‬ﻳﻧظر ‪ ،‬ﻣﺣﻣد ﻳوﻧس ﺻﺎﻟﺢ ‪ :‬ﺷﻛﻠﻧﺔ اﻹﻳﻘﺎع اﻟﺷﻌري‬
‫‪)،‬ﺑﺣث( ‪ ،‬ﺟرﻳدة اﻻﺗﺣﺎد ‪ ،‬ﺑﻐداد ‪ ،‬اﻟﻌدد)‪ ، (2925‬اﻻﺛﻧﻳن‬
‫‪.8 ، 2012/3/12 ،‬‬
‫‪10‬‬
‫‪8‬‬
‫‪ -‬ﻣﺣﻣد ﻣردان ‪ :‬ﻣﻧﺎزﻝ اﻟﻐرق )ﺷﻌر( ‪.118 ،‬‬
‫‪11‬‬
‫ ﻣﺣﻣد ﻣردان ‪ :‬ﻣﻧﺎزﻝ اﻟﻐرق )ﺷﻌر( ‪.116 ،‬‬‫‪ -‬ﻣﺣﻣد ﻣردان ‪ :‬ﻣﻧﺎزﻝ اﻟﻐرق )ﺷﻌر( ‪. 108 ،‬‬
‫~ ‪~ 37‬‬
‫ويمنحه الحس الجماعي أالحتفائي )علينا( ‪ ،‬منفتحة‬
‫على استعارية واسعة الدالالت معلنة انتماءھا إلى‬
‫مناخ زماني – شخصاني درامي إذ تتوجه عدسة‬
‫السارد الشعري إلى تصوير الحدث الشعري تصويراً‬
‫وصفيا ً ينفتح على لقاء حميمي مفعم الخصب والعطاء‬
‫والتدفق الروحي المتتالي يجر التوقيعة إلى عالم مائي‬
‫يمنحھا إيقاعا ً دالليا ً يتسم بالتكرار الذھني والدوري‬
‫المتواصل عبر حركة المفردة والتركيب مع نفسه‬
‫)زائرتي ‪ /‬تغادرنا ‪ /‬الشمس ‪ /‬فصل مطر ّ‬
‫ي ‪ /‬يرمي‬
‫علينا( ‪ ،‬لتصور حركة الذات الشاعرة عالقتھا‬
‫بالماحول من جھة وكيفية تصورھا وتكريسھا لقواعد‬
‫تتسم بتغيير زماني يفرض حضوره على الجو اللقائي‬
‫الطافح بالرومنسية )تغادرنا الشمس ‪ /‬فأجدني في‬
‫فصل مطر ّ‬
‫ي ( ‪ ،‬من جھة أخرى ‪.‬‬
‫الشك في ّ‬
‫أن العالقة بين التشكيلي‪ -‬اللوني على وجه‬
‫الخصوص‪ -‬والشعري عالقة وطيدة مشحونة بأبعاد‬
‫داللية وعاطفية ووجدانية ومثلما كان للعرب القدامى‬
‫عين نافذة يتطلعون من خاللھا إلى أبعد من عصرھم‬
‫ليكون الشعر عندھم وحسب مقولة الجاحظ )ضرب‬
‫من النسيج وجنس من التصوير( ‪ ،‬وصوالً إلى إدراك‬
‫عالقة الشعر بالموسيقى ‪ ،‬كان كذلك للعرب المحدثين‬
‫أيضا ً دورھم الفعّال في اإلفادة من الفنون المجاورة‬
‫بصبغة خاصة ‪ ،‬فالقصيدة العربية الحديثة أفادت من‬
‫معطيات اللون – وعلى حد تعبير كلود عبيد ‪ -‬ليس في‬
‫لغة الرؤية المسطحة بل انتقلت إلى الرؤيا المركبة ‪،‬‬
‫ويعد الشعر من أكثر الفنون القولية اعتماداً على‬
‫الفنون األخرى ‪ ،‬فھو حاضنة للكثير من ھذه الفنون‬
‫التي توظّف في البناء الشعري ‪ ،‬إذ إن اإلشارات الفنية‬
‫القادمة من ھذه الفنون إلى الشعر إنما تشارك اإلشارة‬
‫اللغوية في فرز المعنى الشعري وتوصيله في ھذا‬
‫المغمار دلى مردان بدلوه ليؤسس مختبره المائي ‪/‬‬
‫)‪(12‬‬
‫اللوني الخاص ‪:‬‬
‫• الطحالب ما زالت تنمو على موائد البحر‬
‫بال استحياء‬
‫على الصعيد اللون ‪ /‬مائي تصنع المقولة الشعرية‬
‫فضاءھا ببراعة عالية وقصدية واضحة الدقة واألبعاد‬
‫‪12‬‬
‫‪ -‬ﻣﺣﻣد ﻣردان ‪ :‬ﻣﻧﺎزﻝ اﻟﻐرق )ﺷﻌر( ‪.93 ،‬‬
‫الصورية ببناء سردي يحيل إلى الحسية التي تبلغ‬
‫أعلى مراحل اإلنتاج الداللي ‪ ،‬تكتسب بصريا ً شكلھا‬
‫الطبيعي على جسد البحر وحجب وجھه المراوي‬
‫لتزيد من ق ّوة حضورھا المكاني المقترن بإيقاع‬
‫السكون وأنوثة المكان مرّة وبھاء البحر أخرى ‪.‬‬
‫يتجاوز البحر بوصفه كتلة مائية الدالالت المترتبة‬
‫على لفظه الصريح ‪ ،‬ليقترن من ث ّم اسمه برموز‬
‫أخرى تنأى بعيداً عن الظاھر ‪ ،‬فعلى مستوى التوقعية‬
‫ال ِع ْقديّة تنمو حركتين متصادمتان متضادتان إلى ح ٍد‬
‫بعيد لتؤسس ھي األخرى عمق اإلحساس بالذات ودقة‬
‫التعبير الفني لتك ّون معادلة مركزھا )البحر( ‪،‬‬
‫وجناحيھما متناقضان ) تنمو ‪ /‬بال استحياء ( ‪ ،‬مكرسة‬
‫بوعي عمق المأساة واإلحساس باليأس مشبعة بصورة‬
‫الماء‪ ،‬موجھا ً الصورة وجھا ً لونيا ً ) الطحالب(‪ ،‬معززاً‬
‫حضور األخضر ومرجعياته الدينية والرمزية‬
‫واألسطورية بنحويته التعريفية الدالة بوصفھا خالصة‬
‫لغة نفسية تجريبية تشكيلية مغذيا ً عبرھا الشكل الفني‬
‫الواسع والعميق دالليا ً ‪ .‬ويستمر مردان في إحاالته‬
‫)‪(13‬‬
‫ومرجعياته المائية حيث يقول ‪:‬‬
‫• النھر يوزع أحشاءه للدماء التي تبتھل‬
‫كعاداتھا ‪ ،‬تلك لم يتيسر لھا البكاء إال‬
‫على الورق‬
‫تتحرك عدسة التصوير الوصفية نحو صورة ثالثية‬
‫األبعاد ) النھر ‪ /‬الدماء ‪ /‬الورقة ( ‪ ،‬مؤنسنة الماحول‬
‫المائي وساعية إلى إعادة التشكيل الرمزي العالقاتي‬
‫لسياقات النص للمائية ‪ /‬اللونية ‪ ،‬مستثمرة الطاقة‬
‫البالغية في الوصول إلى مرحلة اإلرضاء الفني‬
‫والداللي عبر فضاء مك ّون من جزيئات صورية شفافة‬
‫من جھة ‪ ،‬وكثافة مائية من جھة أخرى ) النھر ‪/‬‬
‫للدماء ‪ /‬البكاء ( ‪ ،‬منفتحة على أفق تعبيري مضعّف‬
‫ورحب ضاغطا ً على ال ِع ْقديّة ليكثف بھا آليات األمل‬
‫واالنفتاح على حياة مفعمة بالتدفق الحر المرن‬
‫)يوزع( ‪ .‬إذ تشتغل مكونات العمل الشعري في‬
‫مجاليھا الداللي والجمالي على عدة مؤثرات تلتقي في‬
‫نسيجھا الباطني مؤسسةً مقولة النص المرھونة بمناخ‬
‫شعري مائي ‪ /‬لوني ‪ ،‬ممزوج باحتفاء وإشراق عبر‬
‫‪ -13‬ﻣﺣﻣد ﻣردان ‪ :‬ﻣﻧﺎزﻝ اﻟﻐرق )ﺷﻌر( ‪.97 ،‬‬
‫~ ‪~ 38‬‬
‫طاقة تصويرية عالية )النھر يوزع أحشاءه للدماء( ‪،‬‬
‫التي تتمكن من فرض دالالتھا وقيمتھا التشكيلية على‬
‫النموذج الصامت ) تلك لم يتيسر لھا البكاء إال على‬
‫الورق ( ‪.‬‬
‫القصيدة ال ِع ْقديّة ‪ :‬بالغة العنقدة‪:‬‬
‫على الرغم من أن مكونات العمل الشعري تمارس‬
‫عال من الرحابة والحرية‬
‫بقدر‬
‫عملھا داخل القصيدة‬
‫ٍ‬
‫ٍ‬
‫على العكس – أو قريب من ذلك – في الفضاء‬
‫اإليقاعي ‪ ،‬إالّ أنھا ال تستطيع وبتمام النفي ممارسة‬
‫سلطتھا الداللية واإلغرائية واإلغوائية والقرائية بعيداً‬
‫عن حساسيتھا اإليقاعية وكذلك ھو الحال في القصيدة‬
‫ُ‬
‫حيث يفرض التكثيف‬
‫ال ِع ْقديّة المنتخبة للمقاربة ‪،‬‬
‫واالختزال اإليقاعيين مناخيھما الخاصين والسمحين‬
‫بقصدية عالية نحو االشتغال على إيقاعي داللي‬
‫يستشف ويستدعي الكثير من المعاني الكامنة وراء ھذا‬
‫السطر أو الجملة الشعريين بوصفھما تدفقا ً حراً مرنا ً‬
‫مركزاً محدود الجوانب الشكلية السوداء للتجربة ‪،‬‬
‫ومن ثم يكون تواصليا ً بھيئة مجوھرات متعددة يربطھا‬
‫خيط ال ِع ْقد التي تلتقي كل واحدة منھا مع األخرى‬
‫بمناخ شعري ما ليھيمن عليھا بمجملھا شكالً بصريا ً ‪/‬‬
‫صوتيا ً موحداً ومن ھنا فإن " الوعي بما لحق أشكال‬
‫القصيدة من تطور انعكس على الفضاء الطباعي عبر‬
‫مراحل تطور الشعر اإلنساني لدرجة يمكن القول ‪ :‬إن‬
‫التاريخ لتطور األشكال الشعرية ھو تاريخ لتدرج‬
‫الوعي باإليقاع بوصفه مكونا ً مركزيا ً في بناء لغة‬
‫الشعر " )‪. (14‬‬
‫إن اجتراحنا لمصطلح القصيدة ال ِع ْقديّة ينسجم تمام‬
‫االنسجام مع الفضاء التجريبي لشعرية مردان على‬
‫األقل في حدود ديوان – منازل الغرق – وإن لم تالق‬
‫طروحاتنا قبوالً ألي سبب لغوي أو اصطالحي‬
‫فسنعمل جاھدين على المسك بطرف مصطلح يمثل‬
‫ھذه التجربة الثرية القائمة على حدود الديوان الواحد‬
‫لتمثله بالكامل ‪ ،‬أي أن قصائد ديوان منازل الغرق‬
‫الخمسة )منزل الكشف ‪ /‬منزل الشاعر والقصيدة ‪/‬‬
‫‪14‬‬
‫‪ -‬ﻣﺣﻣد ﻛﻧوﻧﻲ ‪ :‬اﻹﻳﻘﺎع ﺣﺻﻳﻠﺔ اﻟﺗﻔﺎﻋﻝ ﺑﻳن ﻣﻛوﻧﺎت‬
‫ﻋﻣﺎن ‪ ،‬اﻟﻌدد ‪، 28‬‬
‫اﻟﺧطﺎب اﻟﺷﻌري ‪ ،‬ﻣﺟﻠﺔ أﻗﻼم ﺟدﻳدة ‪ّ ،‬‬
‫‪. 118 ، 2009‬‬
‫منزل العاشق والمعشوق ‪ /‬منزل الماء ‪ /‬منزل منال (‬
‫جاءت كل واحدة منھا على شكل توقيعات مترابطة‬
‫بخيط متجانسة تمثل بمجملھا الفضاء العنواني الذي‬
‫ركنت تحت ظالله وھو بذلك يحتل مكانة الصدارة‬
‫والمركزية في نص مردان الشعري وجزءاً من‬
‫خطابه وتقاناته )‪. (15‬‬
‫وعى شاعرنا ھذه األھمية واشتغل على نحو يضم‬
‫عدداً كبيراً من التوقيعات التي تمثل واحدة من‬
‫التجارب الخمس ليضعھا تحت عنوان شامل لتكون‬
‫العنونة الداخلية للقصائد والعنونة الغالفية كالھما‬
‫عنونة صغرى ‪ ،‬ولما كان للفيض التنظيري في أنماط‬
‫القصيدة وأشكالھا على المستويين الظاھري السوادي‬
‫الكتابي والباطني الفني معا ً ما يسد الرمق والشھوة‬
‫التجديدية كان له كذلك تأطيره الخاص الذي يمثل‬
‫أنماطا ً ما مقتربا ً كثيراً من المناخ الرياضي الحسابي‬
‫الدقيق الذي يحكم لمجرد القصر أو الطول متكئا ً على‬
‫عالمات الكثافة والتركيز والقصر والتي يبدو أنھا‬
‫صفات لعدة أنماط أو أنھا –على حد تعبير‪ -‬عز الدين‬
‫إسماعيل تجسيم موقف عاطفي مفرد ‪ ،‬ومن ھنا‬
‫تفرض القصيدة ال ِع ْقديّة مساحتھا الخاصة في المنطقة‬
‫المركزة والعنقودية والتوقيعية بوصفھا عدة تجسيمات‬
‫على شكل ِع ْقد تكمل الجوھرة األخرى ‪،‬‬
‫ُ‬
‫حيث الشكل‬
‫يُعد ھذا النوع من أنماط القصيدة من‬
‫والتصنيف والسمات الفنية والشكل التفاني منجزاً الفتاً‬
‫وجديداً في القصيدة العربية الحديثة ‪ ،‬اندفع إليه‬
‫شاعرنا إذ يمكن القول أنھا واحدة من إشكاليات‬
‫القصيدة الحديثة من المفھوم والمصطلح فھي بحق‬
‫عسيرة على التأطير ‪ ،‬ولعل أھم ما يعطيھا‬
‫الخصوصية والتركيز ھي اللحظات الشعرية المكثفة‬
‫القصيرة الضاربة واللغة الصوفية المترابطة مع‬
‫بعضھا البعض ترابطا ً عقديا ً تجريبيا ً بوصفھا ضربات‬
‫سريعة عن قضايا كبيرة وتفاصيل دقيقة تربطھا بنية‬
‫عنوان وتجربة موحدة تمثل كل توقيعة جوھرة قضية‬
‫وتفصيل ما بشكل مع ْنقد يستفز القارئ بخطف شعري‬
‫‪15‬‬
‫‪ -‬ﻣﺣﻣد ﻳوﻧس ﺻﺎﻟﺢ ‪ :‬ﻓﺿﺎء اﻟﺗﺷﻛﻳﻝ اﻟﺷﻌري ‪ ،‬إﻳﻘﺎع‬
‫اﻟرؤﻳﺔ ٕواﻳﻘﺎع اﻟدﻻﻟﺔ ‪ ،‬ﻋﺎﻟم اﻟﻛﺗب اﻟﺣدﻳث ‪ ،‬اﻷردن ‪ ،‬اﻟطﺑﻌﺔ‬
‫اﻷوﻟﻰ ‪.2012،69‬‬
‫~ ‪~ 39‬‬
‫عالي التدفق ‪ ،‬حيث يتميز " كل مشھد ‪ ،‬أو لقطة ‪ ،‬أو‬
‫حكاية ‪ ،‬أو صورة ‪ ،‬بنوع خاص من االستقاللية‬
‫التشكيلية ) االستقالل الشعري ( ‪ ،‬على مستوى البناء‬
‫والتعبير والقيمة الشعرية ‪ ،‬لكنه يرتبط بالمشاھد‬
‫واللقطات والصور األخرى المكونة للقصيدة بروابط‬
‫تشكيلية وداللية تؤلف وحدة القصيدة وتجانس أفق‬
‫تجربتھا العام والخاص في آن " )‪ . (16‬وتنطوي تجربة‬
‫القصيدة ال ِع ْقديّة عند مردان على خصوصية عالية و‬
‫فرادة عارفة ورؤية نقد‪-‬شعرية ‪ ،‬من خالل تحركه‬
‫نحو نمط مھم من أنماط القصيدة الحديثة مستفيداً من‬
‫أنماط ال تقل أھمية عنھا ‪.‬‬
‫تسعى حبات ال ِع ْقد التوقيعية إلى االعتماد على ثقافة‬
‫التكثيف المعجمي والبصري عبر لحظة شعرية كتابية‬
‫ال تتجاوز السطرين إال نادراً لتك ّون كتلة شعرية –‬
‫شعورية‪ -‬تحتاج إلى تأمل قرائي بوصف ھذا النوع‬
‫من القصائد قريب من حياة الشاعر وروحه وھيكله‬
‫الشخصي وتدفقاته الذاتية من خالل منعرج بحثي‬
‫يحاول مقاربة تقانات القصيدة من منظور فني حداثوي‬
‫للوقوف على قاسم غرقي مشترك إيقاعيا ً وأسلوبيا ً‬
‫وتشكيليا ً وصوريا ً وعتباتيا ً ومائيا ً على النحو الذي‬
‫يك ّون ِع ْقداً عبر ِع ْقد يتسم بالشمول واإلحاطة على أنه‬
‫عالم شعري متكامل مؤطر من جھة ومنفتح على‬
‫المجاور الجوھري من جھة أخرى ‪ .‬يقول في قصيدته‬
‫الموسومة )منزل العاشق والمعشوق( )‪.(17‬‬
‫• كثيراً ما يطلق العاشق صرخته ‪ :‬أيھا‬
‫الموت متى تموت ؟ ألمشي في نعشك المھيب‬
‫ينطوي النص على توظيف عال إليقاع الصراع‬
‫يختزل بواسطته عوالمه الماضوية ‪ ،‬ويفضي به إلى‬
‫المثول عبر آلياته وسلطاته الصوتية والبصرية‬
‫)الموت ‪ /‬تموت‪/‬نعشك‪/‬؟( على النحو يبلور تداول‬
‫الفكرة إيقاعيا ً ويمتد أفقيا ً وعموديا ً ليضبط حركة‬
‫النص في فضاء مركز مھموم بقضية يومية –أزلية ‪،‬‬
‫تنفتح على منولوج يسعى عبره إلى إبراز أصداء‬
‫‪16‬‬
‫اﻟراﺋﻳﺔ ‪ ،‬أﺳﺋﻠﺔ اﻟﻘﻳﻣﺔ‬
‫ ﻣﺣﻣد ﺻﺎﺑر ﻋﺑﻳد ‪ :‬اﻟﻘﺻﻳدة ّ‬‫اﻟﺷﻌرﻳﺔ ‪ ،‬ﻗراءة ﻓﻲ ﺷﻌرﻳﺔ رﻋد ﻓﺎﺿﻝ ‪ ،‬دار اﻟﺣوار ‪ ،‬ﺳورﻳﺎ‬
‫‪ ،‬اﻟطﺑﻌﺔ اﻷوﻟﻰ ‪.45 ،2011‬‬
‫‪17‬‬
‫‪ -‬ﻣﻧﺎزﻝ اﻟﻐرق ‪.61 ،‬‬
‫العاشق التي تخلق جواً نغميا ً جافا ً يوحي بأھمية‬
‫األلفاظ المكررة وماذائيتھا وما تكتسبه من دالالت قد‬
‫تكون مفتاحا ً لعالم القصيدة – النص ‪.‬‬
‫تسعى الذات إلى تقديم بانوراما العاشق بواسطتھا‬
‫تكثيفيا ً في ذاتھا مرّة وتفصيلية بانفتاحھا على المجاور‬
‫ال ِع ْقدي مرّة أخرى لتكون من ثم صورة وافية للعشق‬
‫والمعشوق تجعل القصيدة أقرب إلى البوح والسرد‬
‫الروحي المتدفق في عوالم وأفضية متنوعة تمنح كل‬
‫توقيعة فضاءھا الخاص والمنفتح على الفضاء العام‬
‫الذي يؤثث البيت العقدي للعاشق والمعشوق ‪.‬‬
‫في القصيدة ذاتھا يھيمن الشكل ذاته من أشكال التكرار‬
‫الداللي المرتبط بإيقاع الفكرة عن طريق اتحاد‬
‫المفردات المك ّونة لمعجم النص ‪ /‬الشاعر وعدم‬
‫تضاربھا بإحالتھا إلى دالالت تتحد في جھة وتتضارب‬
‫في أخرى ‪ ،‬ما يمكننا من الكشف عما يعرف بـ "إيقاع‬
‫الفكرة" والكشف عن رؤية الشاعر ومرجعيات النص‬
‫والتماسك الذي يعبر عن فكرة واحدة قائمة على عدة‬
‫تطابقات ايجابية يستدعيھا الشاعر خدمة لغرض ما ‪.‬‬
‫)‪(18‬‬
‫إذ يقول ‪:‬‬
‫• القتيل يشتھي أن يموت مراراً وكلما مات‬
‫يقول ‪ :‬إنه لم يمت‬
‫تتبلور إشھارية الموت المتكررة عبرھا مرّة وعبر‬
‫مناخھا الداللي مرّة أخرى في توخي الثبوت اإليقاعي‬
‫الذي يھيمن على صور ودالالت الشكل السكوني‬
‫بإيقاعه ومأساته وندائه المتدفق في المجانية المتكررة‬
‫) القتيل ‪ /‬يموت ‪ /‬مات ‪ /‬يمت ( ‪ ،‬ما يثير الغموض‬
‫ويغلف الموت بغالف سيميائي يحيل إلى عدة تأويالت‬
‫تلتقي في نسيجھا الباطني في العفة والطھارة والعشق‬
‫العذري الممزوج بخوف وريبة ومأساة طاحنة للذات‬
‫الشاعرة تتجسد وتتمظھر بعيدة عن مظاھر البھجة‬
‫والفرح بوساطة تشكيل حكائي مموسق داريا ً بمراية‬
‫النفس وانشغاالتھا وغيابھا على النحو الذي ك ّون منھا‬
‫صورة تتمثل عبر منزل واحد‪.‬‬
‫مازال إيقاع االحتفاء والصراع يھيمنان ويتجاذبان في‬
‫احتواء القشرة الخارجية لقصيدة منزل العاشق‬
‫والمعشوق ليفضي من ثم إلى لغة يدلل إيقاعھا على‬
‫‪18‬‬
‫‪ -‬ﻣﻧﺎزﻝ اﻟﻐرق ‪.62 :‬‬
‫~ ‪~ 40‬‬
‫المثابرة وكفاح النفس بعواطفھا ووجدانياتھا ويعزف‬
‫بواسطتھا إيقاع الحياة على وتر الموت حيث يقول ‪:‬‬
‫)‪(19‬‬
‫• ليس ھناك قتيل مثلي تحيي ِه الطعنات‬
‫ويترجمه الموت إلى لغة الحياة‬
‫الفضاء الشعري المفارقاتي للنص فضاء واسع ورحب‬
‫يتسم باالنفتاح على عدة دالالت ‪ ،‬في إشارات واضحة‬
‫لمعاني المثابرة والكفاح على النحو الذي بنيت عليه‬
‫القصيدة في انتقاء ذكي ودقيق لزوايا السرد الكامراتي‬
‫‪ ،‬مما يھيئ السبيل لجعل االنفعال مشحون بتجانسات‬
‫داللية بھيكل مفارقاتي يزيد من نصاب الحركة‬
‫اإليقاعية فتنمو تناميا ً يوحي بحركة متماھية مع‬
‫دالالت النص الموجھة نحو ثنائية تستجيب لسلطة‬
‫المفارقة على النحو الذي تحتشد فيه حركية التوازي‬
‫ويبعث دالالت الحياة والخصب والمكابرة ‪ .‬وفي‬
‫)‪(20‬‬
‫القصيدة ذاتھا يقول ‪:‬‬
‫• القرب والدة الوالدة والبعد محنة المحن يا‬
‫محمد مردان‬
‫يرمي النص إلى فرض المناخ السير ذاتي )محمد‬
‫مردان( ‪ ،‬الشاعر بصيغته الندائية ليسحب النص إلى‬
‫عوالم األنا الشاعرة ‪ /‬األنا السير ذاتية ‪ ،‬عبر إقحام‬
‫النص في تجسيد عمق الھوة بين قطبي الداللة –الغياب‬
‫‪ /‬الحضور‪ -‬بفرض طاقة إيقاعية مفارقاتية داللية )‬
‫القرب ‪ /‬البعد ( ‪ ) ،‬والدة ‪ /‬محنة ( ‪ ،‬وھي ترسم‬
‫تجربتھا الذاتية المتماھية مع ساردھا ‪ ،‬إمعانا ً في‬
‫توحيد الصوت السردي وھو يفعّل لغة تحمل الكثير‬
‫من االختزال وھي ترسم فلسفة القرب وعالمه‬
‫الخصب ورسم يكسب الرھان في تحقيق فحوى النص‬
‫وتغذية أسطورته عبر آليات طافحة بالمستقبلية‬
‫والذاكراتية المتصاعدة‪ .‬لعل من أھم الظواھر الطافحة‬
‫في ِع ْقديّة مردان بكائياته وھي ترصد بالغة المأساة ‪،‬‬
‫وسر التأزم وفداحة الواقع عبر أنا تظھر مرّة وتختفي‬
‫)‪(21‬‬
‫خلف الضمير مرّة أخرى ‪ ،‬فيقول ‪:‬‬
‫• أما من خنساء تلملم كل ھذه البكائيات‬
‫‪19‬‬
‫‪ -‬ﻣﻧﺎزﻝ اﻟﻐرق ‪.65 :‬‬
‫‪21‬‬
‫‪ -‬ﻣﻧﺎزﻝ اﻟﻐرق ‪.88 :‬‬
‫‪20‬‬
‫لتكتب مرثية تضاھي مرثيتھا على‬
‫صخر ؟‬
‫تبنى القصيدة – على صعيد المنطقة البصرية على‬
‫سطح الورقة – بناءاً ھرميا ً يستفز القراءة ويطرح‬
‫أھمية الماذائية وعالمتھا البصرية بوصفھا قاعدة‬
‫الھرم البصري والداللي‪ ،‬على النحو الذي تتوخى فيه‬
‫ما ھو خبري من خالل اإلفادة من المرجعية التاريخية‬
‫‪ /‬الشعرية ‪ ،‬ما يؤكد حميمية العالقة بين ) البكائيات ‪/‬‬
‫المرثية ‪ /‬الخنساء( ‪ ،‬لتتسع خطوط االستفھام المرتبطة‬
‫بقرائن وتعالقات تلتقي في نسيجھا الباطني من جھة ‪،‬‬
‫وتعمق مأساة وبكائيات النص من جھة أخرى ‪ ،‬بحكم‬
‫ما ھو معروف ومترسخ في الذھن حول مرجعية‬
‫النص ‪.‬‬
‫المصادر والمراجع‪:‬‬
‫‪ -1‬أدونيس ‪ ،‬مقدمة كتاب ‪ ،‬الماء واألحالم ن دراسة عن الخيال‬
‫والمادة ‪ ،‬غاستون باشالر ‪ ،‬ترجمة ‪ ،‬د‪ .‬علي نجيب إبراھيم ‪،‬‬
‫مركز دراسات الوحدة العربية ‪ ،‬الطبعة األولى ‪.2007 ،‬‬
‫‪ -2‬د‪ .‬عماد فوزي ُشعيبي ‪ :‬الخيال ونقد العلم عند غاستون باشالر ‪،‬‬
‫دار طالس للدراسات والنشر والترجمة ‪ ،‬الطبعة األولى ‪ ،‬دمشق‬
‫‪. 2009 ،‬‬
‫‪ -3‬د‪.‬خليل الموسى ‪ :‬قراءة في الشعر العربي الحديث والمعاصر ‪،‬‬
‫مطبعة اتحاد الكتاب العرب ‪ ،‬دمشق ‪.2000،‬‬
‫‪ -4‬سمير الشيخ ‪ :‬القصائد المائية ‪ ،‬دراسة أسلوبية في شعر نزار‬
‫قباني ‪ ،‬دار الفارابي ‪ ،‬بيروت ‪ ،‬الطبعة األولى ‪. 2008 ،‬‬
‫‪ -5‬محمد صابر عبيد ‪ :‬القصيدة الرّائية ‪ ،‬أسئلة القيمة الشعرية ‪،‬‬
‫قراءة في شعرية رعد فاضل ‪ ،‬دار الحوار ‪ ،‬سوريا ‪ ،‬الطبعة‬
‫األولى ‪.2011‬‬
‫‪ -6‬محمد كنوني ‪ :‬اإليقاع حصيلة التفاعل بين مكونات الخطاب‬
‫الشعري ‪ ،‬مجلة أقالم جديدة ‪ ،‬ع ّمان ‪ ،‬العدد ‪. 2009 ، 28‬‬
‫‪ -7‬محمد مردان ‪ :‬منازل الغرق )شعر( ‪ ،‬دار تموز للطباعة والنشر‬
‫‪ ،‬دمشق ‪ ،‬الطبعة األولى ‪. 2012 ،‬‬
‫‪ -8‬محمد يونس صالح ‪ :‬شكلنة اإليقاع الشعري ‪)،‬بحث( ‪ ،‬جريدة‬
‫االتحاد ‪ ،‬بغداد ‪ ،‬العدد)‪ ، (2925‬االثنين‪. 2012/3/12 ،‬‬
‫‪ -9‬محمد يونس صالح ‪ :‬فضاء التشكيل الشعري ‪ ،‬إيقاع الرؤية‬
‫وإيقاع الداللة ‪ ،‬عالم الكتب الحديث ‪ ،‬األردن‪ ،‬الطبعة األولى‬
‫‪2012.10‬‬
‫ياسين النصير ‪ :‬شعرية الماء ‪ ،‬مقاالت في نقد الشعر ‪ ،‬دار‬
‫‪-10‬‬
‫سردم ‪ ،‬السليمانية ‪2012 ،‬‬
‫‪ -‬ﻣﻧﺎزﻝ اﻟﻐرق ‪.89 :‬‬
‫~ ‪~ 41‬‬
‫نصرت مردان‬
‫ت‬
‫عاشت الصحافة العرراقية بعد ‪ 2003‬مايشبه اللتوسونامي‪ ،‬عندما ارتفع‬
‫صحف ھي ‪ :‬الثورة ‪ ،‬الجمھورية‪،‬‬
‫صحف العراققية من ‪ 5‬ص‬
‫عدد الص‬
‫مئات الصحف‬
‫سابق الى ت‬
‫القادسية ‪ ،‬العراق ‪ ،‬بابل في عھھد النظام الس‬
‫صحيفة‪ .‬وقد تتحول األمر‬
‫أكثر من ‪ 250‬ص‬
‫حيث بلغ ر‬
‫بعد سقووط النظام ‪ ،‬ح‬
‫جود ضوابط‬
‫عالمية ‪ ،‬بسببب عدم وج‬
‫الى فوضى إع‬
‫وقت قصير ى‬
‫في ت‬
‫الصحفي أو إلصدار الصحف‬
‫ي‬
‫سواء للممارسة اللعمل‬
‫وشروط مھنية ء‬
‫ط‬
‫حيفة ومجلة‪ .‬وقد تأثرت‬
‫الى ‪ 500‬صح‬
‫بعد ‪ 2003‬ى‬
‫خمس سنوات عد‬
‫عدد الصحف خالل س‬
‫ووالمجالت‪ .‬ووقد ارتفع ع‬
‫جلة‪ .‬وھو رقم‬
‫صحيفة وم لة‬
‫االصحافة الترركمانية بدورھا من ھذا اللتغيير حيث تتجاوز عدد الصحف الترركمانية ‪ 33‬ص‬
‫والجمھوري‪.‬‬
‫ي‬
‫ي‬
‫والملكي‬
‫حف التركماننية الصادرة ففي العھد العثثماني‬
‫ضخم قياسا الى عدد الصح‬
‫ض‬
‫كوكب معارف(‬
‫ب‬
‫حوادث( ‪ ، 1911‬ومجلتي ) ممعارف( ‪ 19913‬و )‬
‫ث‬
‫حيفة )‬
‫صدر اال صح‬
‫ففي العھد الععثماني لم تص‬
‫يدة ) آفاق( ‪ .19544‬بينما‬
‫كركوك( ‪) ، 1926‬ايلري( ‪ ، 19335‬وجريد‬
‫ك‬
‫جريدة )‬
‫ي صدرت جر‬
‫‪ .19155‬وفي العھد الملكي‬
‫ھذه الفترة صدوور صحف وومجالت في‬
‫شير( ‪ .1958‬وشھدت ه‬
‫ااقتصر العھد الجمھوري على صدور جريدة ) بش‬
‫جلة ) بيرليك‬
‫جريدة ) يورد( ‪ ،1970‬مج‬
‫العراق( ‪ ،1966‬ج‬
‫ق‬
‫شلق ـ اإلخاء( ‪ ، 1961‬جرريدة )‬
‫جلة ) قارداش‬
‫ببغداد ھي‪ :‬مج‬
‫سه سي ـ صووت االتحاد( ‪. 1971‬‬
‫س‬
‫شھدت الفترة صدوور أكثر من ‪ 35‬صحيفة‬
‫ت‬
‫العراق ‪ ،‬فقد‬
‫ق‬
‫عموم‬
‫عدد الصحف والمجالت اللصادرة في ع‬
‫ووكما ارتفع ع‬
‫وومجلة ‪:‬‬
‫جريدة ومجلة‬
‫كمن ايلي(‪ ،‬ج‬
‫جريدة )توركم‬
‫نادي اإلخاء التركماني ‪ ،‬جرييدة البشير‪ ،‬ج‬
‫ممجلة قارداشللق في بغداد من قبل ي‬
‫قرار ‪ ،‬مجلة آلليء كركووك‪ ،‬جريدة ) آق صو(‪،‬‬
‫ككركوك ‪ ،‬جرريدة القلعة‪ ،‬جريدة ) آلتوون كوبري( ‪ ،‬جريدة القر‬
‫جريدة ومجلة تلعفر ) تورركمن ايلي(‪،‬‬
‫جريدة المصير‪ ،‬ج‬
‫ة‬
‫شفق‪ ،‬مجلة ) أوراق تركممانية(‪،‬‬
‫جريدة الصاددق‪ ،‬جريدة ش‬
‫ج‬
‫جمان‪ ،‬جريدة‬
‫جريدة الترجم‬
‫سيدة النساء‪ ،‬مجللة المحاماة‪ ،‬ج‬
‫ممجلة ايشيق‪ ،‬مجلة ) صارري كھيه(‪ ،‬ممجلة الفنار ‪ ،‬جريدة ة‬
‫مجلة التحرير‪ ،‬ممجلة القلم ‪،‬‬
‫لوفاء ‪ ،‬مجلة توركمن ديللي‪ ،‬جريدة اللميزان‪ ،‬ة‬
‫س‪ ،‬جريدة الو‬
‫جريدة المجلس‬
‫ببابا كركر‪ ،‬ج‬
‫اليوم ‪،‬صدى تلعففر‪ ،‬الھدى ‪،‬‬
‫ق‪ ،‬تلعفر م‬
‫ألدب والفن‪ ،‬ممجلة سومر‪ ،‬مجلة البيرق‬
‫ممجلة الثقافة‪ ،‬مجلة ) تورككمن ايلي( األ‬
‫االصحوة ‪.‬‬
‫~ ‪~ 42‬‬
‫واقع الصحافة التركمانية اليوم‪:‬‬
‫حاليا لم يبق على قيد الحياة من بين الصحف‬
‫والمجالت المذكورة أعاله اال جريدة )توركمن ايلي(‬
‫الجريدة المركزية للجبھة التركمانية العراقية ‪ ،‬ومجلة‬
‫)توركمن ايلي( األدب والفن‪ .‬الى جانب جريدة‬
‫)القلعة( االسبوعية وھي تواصل صدورھا بعد‬
‫التغييرات التي طرأت عليھا بتخفيض عدد نسخھا‬
‫المطبوعة من ‪ 5000‬الى ‪ 3000‬إضافة الى تقليل عدد‬
‫صفحاتھا من ‪ 12‬الى ‪ 8‬صفحات‪.‬‬
‫كما أن مجلة نادي اإلخاء التركماني ببغداد‬
‫)قارداشلق( ال تزال تواصل صدروھا بشكل متميز ‪،‬‬
‫اضافة الى مجلة )الفنار( وجريدة ) آق صو( الشھرية‪.‬‬
‫وقد صدرت خالل ھذه الفترة جريدة )القشلة( الشھرية‬
‫وھي خاصة بأخبار ونشاطات النائبة النفطجي‪ ،‬كما أن‬
‫صحفا مثل الترجمان والوفاء وباشطابيا‪ ،‬واينجي‬
‫يغلب عليھما عدم االنتظام في الصدور‪.‬‬
‫ويعود السبب الرئيسي والھام في انخفاض الصحف‬
‫والمجالت التركمانية بالدرجة األولى الى انعدام الدعم‬
‫المادي‪ ،‬وعدم القدرة على التواصل واالستمرار‬
‫النعدام الكادر الصحفي القادر على اإلشراف على‬
‫الصحف التي تصدر باللغتين العربية والتركية‪.‬‬
‫واقع الصحافة التركمانية في أربيل ‪:‬‬
‫ولدت الصحافة التركمانية في أربيل بتأريخ ‪26‬‬
‫حزيران ‪ 1994‬بصدور جريدة ) توركمن ايلي(‪،‬‬
‫واعتبارا من العدد ‪ 777‬في العام ‪ 2005‬تم نقل إدارة‬
‫الجريدة الى كركوك‪.‬‬
‫كما صدرت في اربيل قبل سقوط النظام السابق كل‬
‫من‪ :‬مجلة كوكبورو ‪ ،1998‬جريدة حقيقت ‪،1999‬‬
‫ومجلة جيجك ‪ ،2001‬ومجلة باريش ‪ ،2000‬ومجلة‬
‫آتابك ‪ 2005‬ومجلة دوغرو ‪،2001‬وجريدة التركمان‬
‫‪ ، 2005‬ومجلة )يورد( ‪.2006‬‬
‫وقد اختفت كل ھذه الصحف والمجالت بعد توقفھا عن‬
‫النشر‪ ،‬ماعدا مجلة )باريش( الشھرية التي استمرت‬
‫بالصدور حتى صدور القرار المرقم ‪ 326‬المؤرخ في‬
‫‪ 21‬كانون الثاني ‪ 2011‬الصادر من مجلس وزراء‬
‫األقليم‪.‬‬
‫وفي لقاء منشور في القسم التركي لجريدة )سراي( ‪،‬‬
‫مع الشاعر أسعد أربيل رئيس تحرير مجلة باريش(‬
‫تحت عنوان‪ ) :‬باريش ‪ ،‬توقفت نتيجة قرار إدارة‬
‫األقليم بالتوقف عن دعم المجالت والصحف (‪ .‬يستھل‬
‫أسعد أربيل حديثه للصحيفة بإعالن تأثره بصدور‬
‫قرار إيقاف الدعم عن مجلة ) باريش( مشيرا " بأنھا‬
‫المجلة الوحيدة للتركمان ‪ ،‬خاصة وأنھا تصدر في‬
‫كردستان منذ ‪ 13‬عاما" وأنھا ) أي المجلة( " قبل‬
‫استالمي لرئاسة التحرير كانت تصدر بشكل غير‬
‫منتظم ‪ ،‬مرة فصلية وأخرى مرة في كل شھرين"‪.‬‬
‫ويشير أربيل في اللقاء ‪:‬‬
‫" ان الھدف من إصدار مجلة ) باريش( ھو لتعريف‬
‫األوساط الكردية بالثقافة واألدب التركماني "‪ .‬ويذكر‬
‫أسعد أربيل بأنه قام بمراجعة حكومة اإلقليم ثالث‬
‫مرات بھذا الشأن بعد قرار إيقاف الدعم ‪ ،‬ولكن دون‬
‫جدوى أو نتيجة‪ .‬وينتقد في اللقاء ‪ ،‬موقف األحزاب‬
‫والنواب التركمان في أربيل بأنه موقف ال مبالي‪،‬‬
‫وأنھم ) أي األحزاب والنواب( التزمت الصمت أمام‬
‫ھذا توقف مجلته عن الصدور ‪ .‬ويؤكد أربيل بأن "‬
‫رغم أن ھذه األحزاب تتلقى دعما ماليا من حكومة‬
‫األقليم اال انھا ال تقوم بإصدار آية صحيفة "‪ .‬ويذكر‬
‫أربيل في نھاية اللقاء بأن " كلفة العدد الواحد من مجلة‬
‫) باريش( كانت تبلغ ‪ 7‬ماليين و‪ 200‬ألف دينار‪،‬‬
‫وتطبع ‪ 500‬نسخة حيث كانت وزارة الثقافة تقوم‬
‫بتوزيع ‪ 200‬نسخة من المجلة ‪ ،‬بينما يتولى شخصيا‬
‫توزيع ‪ 300‬نسخة من كل عدد"‪.‬‬
‫والمعروف أن مجلة ) باريش صدرت كمجلة ثقافية‬
‫مرة واحدة في كل شھرين عن وزارة الثقافة في اإلقليم‬
‫‪.‬حيث صدرت بتاريخ ‪ 1‬تموز ‪ 2000‬باللغات العربية‬
‫والتركية ) باألبجديتين الالتينية والعربية( والكردية‪،‬‬
‫وفي بداية تأسيسھا كان رئيس التحرير أميد خليفة ‪،‬‬
‫سكرتير التحرير إسماعيل علي محمود ‪ ،‬عضو ھيئة‬
‫التحرير نيازي أنور قاياجي ‪.‬‬
‫جريدة ) سراي(‪:‬‬
‫)سراي( ھي جريدة التركمان الوحيدة التي تصدر‬
‫حاليا في أربيل باللغتين الكردية والتركية بست عشرة‬
‫صفحة‪ ،‬وقد أضيف لھا في ‪ 28‬شباط الملحق العربي‬
‫والمؤلف من ‪ 8‬صفحات‪.‬‬
‫في افتتاحية رئيس التحرير عماد رفعت المنشورة في‬
‫القسم التركي للجريدة ) العدد ‪72‬ـ ‪ 15‬حزيران‬
‫~ ‪~ 43‬‬
‫سراي؟ـ‬
‫ي‬
‫حت عنوان )كيف تأسست‬
‫‪ (20122‬وتح‬
‫ا‬
‫‪( Sarray nasıl kuruldu‬‬
‫‪k‬‬
‫?‬
‫يحدثنا رئيس التحررير‬
‫ففي افتتاحيته عن ظروف إصدار الجرييدة ‪:‬‬
‫أن يكون للترككمان‬
‫"فكرت قبل ثثالث سنوات بضرورة ن‬
‫أأصحاب التارريخ الثري ‪ ،‬صحيفة بلغتتھم ‪ ،‬إضافة الى‬
‫ف المسؤولين في اإلقليم ع‬
‫الكردية بغية وقوف‬
‫ة‬
‫االلغة‬
‫على‬
‫ممشاكل وتطللعات ومعاناةة التركمان ‪ ،‬فكان أن ققمت‬
‫رئيس الوزراء آآنذاك نيجرفاان البرزاني )في‬
‫ببمراجعة يس‬
‫إلصدار صح‬
‫طلب الدعم إل‬
‫حكومته األولى( لط‬
‫ه‬
‫عھد‬
‫ع‬
‫حيفة‬
‫فكرة‬
‫الذي رحب بالفك‬
‫ااسبوعية باللغغتين الكردية والتركية ي‬
‫‪" ....‬‬
‫ااال انه يفاجأ في اليوم التتالي للقاء باتتصال ھاتفي من‬
‫نوري ‪ ،‬يبلغه ه‬
‫ي‬
‫ررئيس ديوان مجلس الوززراء د‪.‬‬
‫فيه ع‬
‫ثان بوجود مجللة )‬
‫ببعدم إمكانية دعم إصدار تركماني ن‬
‫التي كانت تواص‬
‫بباريش ـ ي‬
‫صل الصدور ففي تلك الفترة( ‪.‬‬
‫جي ‪ ،‬تنتمي الى‬
‫ف الدوغرامج‬
‫صية من وقف‬
‫إإال ان شخص‬
‫عائلة الدوغررامجي المعرووفة‬
‫ع‬
‫تتتعھد له بتتقديم الدعم المطلوب إلصدار جرريدة‬
‫ون أن يسمح )كما يذكر عماد رفعت في‬
‫)سراي( د ن‬
‫الشخصي‪.‬‬
‫ي‬
‫سمه‬
‫إلعالن عن اس‬
‫اافتتاحيته( باإل‬
‫صال‬
‫صحيفة ھو إيص‬
‫وويذكر في الممجال نفسه بأأن ھدف الص‬
‫صوت الترككمان ومطالببھم وآرائھم في أربيل الى‬
‫ص‬
‫إإسماع المسؤؤولين في اإلققليم‪ .‬ويعود اللكاتب ليؤكد بأن‬
‫ميات‬
‫تميز بين القومي‬
‫جريدة محايددة وال ز‬
‫) سراي( ج‬
‫وواألديان‪.‬‬
‫عدد‪،‬‬
‫نسخة من كل ع‬
‫ة‬
‫جريدة )سراي( ‪30000‬‬
‫ة‬
‫تتطبع‬
‫ووالمالحظ خللو الصحيفة ممن االفتتاحياات اال فيما نندر‪.‬‬
‫شباط ‪ ،2013‬صدر المللحق‬
‫ووتحت عدد ‪ 89‬ـ ‪ 28‬ش‬
‫شرف عليه نااظم الصائغ ‪.‬‬
‫االعربي للجرييدة‪ ،‬والذي يش‬
‫سماء‬
‫حيفة )سراي( فليست فيھا إإشارة الى أس‬
‫ببالنسبة لصح‬
‫سم عماد رففعت‬
‫التحرير‪ ،‬حيث يذذكر فقط اس‬
‫ر‬
‫ھھيئة‬
‫س التحرير ‪ ،‬ونائب رئئيس‬
‫ككصاحب االمتياز ورئيس‬
‫سى عدالقھار‪.‬‬
‫االتحرير عيس‬
‫لحق العربي لللجريدة يصددر نصف شھھرية ‪ ،‬حيث‬
‫والملح‬
‫ورد في ترويستته )) جريددة سياسية ثثقافية عامة‬
‫‪،‬مستتقلة ‪ ،‬تصدر كل شھرين ممرة ((‪ .‬جريددة ) سراي(‬
‫جة الرئيسية‬
‫صف شھرية‪ ،‬تعتمد بالدرج‬
‫جريددة محلية نص‬
‫النشاطات المحلية‬
‫ت‬
‫ألضواء عللى‬
‫على تسليط األ‬
‫مع المسؤولين في اإلقليم‬
‫والسيياسية ونشر اللقاءات ع‬
‫والشخصيات االجتماعية‬
‫حزاب الترككمانية‬
‫واألح‬
‫الحرف والمھن في أربيل ‪،‬‬
‫ف‬
‫صحاب‬
‫والريياضية وأصح‬
‫حات الفنية والرياضية‬
‫ضافة الى ووجود الصفح‬
‫باإلض‬
‫في بعض الموواضيع على‬
‫صحية فيھا‪ .‬ككما تعتمد ي‬
‫والص‬
‫طية الصفحة‬
‫االنترنيت كما في تغط‬
‫ت‬
‫المواد المنشورة ففي‬
‫د‬
‫ألحداث التارييخية المثيرة‬
‫الفنيةة‪ ،‬والصفحة الخاصة باأل‬
‫خصيات السيياسية المثيرة للجدل‪.‬‬
‫والشخ‬
‫فيتألف من معظم‬
‫أما ببالنسبة للقسم التركي في الجريدة ف‬
‫في القسم الكرردي‪ ،‬وقد ج‬
‫ماھو منشور ي‬
‫و‬
‫جاء الملحق‬
‫العرببي للجريدة تتكرارا لمواد سبق نشرھا في الجريدة‬
‫ميه التركي والكردي‪.‬‬
‫بقسمي‬
‫الجريدة الوحيدة لللتركمان في‬
‫ة‬
‫حاليا تعتبر )سرراي(‬
‫الزمن وانعدم الددعم المادي‬
‫ن‬
‫عصف‬
‫أربيل بعد ان ع‬
‫ل‬
‫كانت تصدر فيھا سابقا‪.‬‬
‫حف التركمانيية التي ت‬
‫للصح‬
‫وعمووما في ظل ھذا الوضع المتردي التتي تمر بھا‬
‫سؤال عن إمككانية إصدار‬
‫حافة التركماننية‪ ،‬يبقى الس‬
‫الصح‬
‫تركمانية يومية تتممتع بكل مززايا المھنية‬
‫ة‬
‫صحييفة‬
‫جون ‪.‬‬
‫ضوعا ذو شج‬
‫حتراف‪ ،‬موض‬
‫واالح‬
‫إحاالت‪:‬‬
‫ت‬
‫الصحافة التركمانية في العراق‬
‫فة‬
‫مردان ‪،‬‬
‫ن‬
‫صرت‬
‫ـ د‪.‬نص‬
‫بين قرنين ‪ 1911‬ـ ‪ ،2006‬مؤسسة وققف كركوك‬
‫للثقافة واألبحاث ‪ ،‬استانبول ‪. 2010 ،‬‬
‫ة‬
‫‪ 30‬تشرين الثانني ‪2011‬‬
‫ـ جريدة سراي‪ ،‬اللعدد ‪ 59‬ـ ‪3‬‬
‫ـ جرريدة سراي ‪ ،‬العدد ‪ 72‬ـ ‪ 15‬حزيرران ‪2012‬‬
‫~ ‪~ 44‬‬
‫وحيدالدين بھاءالدين‬
‫‪ :1‬كركوكنا وشاعراتنا‬
‫قبل سنين عدداً نشرت في مجلة "ايشيق" ‪ / 4‬أيلول ‪ .. 2006‬مقاالً تحليليا ً مكثفا ً حفزني على تدبيجه صدور‬
‫كتيب " كركوكنا وشعراؤنا " لمصنفيه محمد خضر وبھجت غمـگين‪ .‬بغية اعطاء كل ذي حق حقه ناھيك‬
‫باالسھام ولو على قدر في حركة النقد االدبي البنّاء ‪..‬لكن ما كان يدور ببالي عبر االعوام وما كان يشغل واقعي‪،‬‬
‫أن فكرة ً طارئة تعاودني فيما بعد ؛ التناول الوجه االخر من ھذه الحالة ربطا ً للسابق بالالحق توثيقا ً وتركيزاً ثم‬
‫إشراكا ً لكال الجنسين معاً؛ وعلى صعيد واحد في عملية موضوعية مبعثھا االحساس بالتبعة األدبية ثم إكماالً ‪-‬‬
‫وھذا ھو المھم – للقصعة كما يقال‪..‬‬
‫فالوجه االخر كما رويت وابتغيت يتمثل في بعض من انتاجات ھؤالء الشاعرات والكاتبات في مدينتھن التاريخية‬
‫العريقة ومآثرھا التراثية ومفاخرھا ‪ ،‬كركوك من شعر ونثر وھن يضمرن في دخائلھن عشقا ً لھا وشوقا ً اليھا‬
‫وتعلقا ً بھا ثم ذياداً عنھا وبكل ما تبلور في اغوارھن من ايمان وتجسد في وجودھن من وجدان؛ وتأكد في‬
‫رؤوسھن من إرادة‪.‬‬
‫* * *‬
‫أول ما تطالعنا وان شئت فقل أول ما تطل على عالمنا وواقعنا الشاعرة پاكيزة سليمان صديق‪ :‬بنت كركوك‬
‫فطرةً وتربيةً وھي تتشمم ترابھا الفائح وتتنفس نسيمھا المنعش وتھتدي بثوابتھا وروائعھا ثم تترسم خطى‬
‫رجاالتھا النبغاء والنبھاء‪ .‬السيّما ابوھا ھذا الذي أجاد صنعة الشعر وت ّميز في مھنة الخياطة‪..‬‬
‫من ھنا كانت پاكيزة وما انفكت تتغنّى بـ " تؤام روحھا كركوك " ھائمة بھا وقانعة‪ ..‬غارقة في لجّھا حتى الذقن ؛‬
‫ال تعرف عنھا حوالً وال بدالً ؛ دارئة ً عن كرامتھا وسيادتھا‪ ..‬ساردة شمائلھا وذخائرھا بما تستطيع اليه طريقا ً ‪..‬‬
‫كركوك‪ :‬المھد ‪ ..‬الوطن ‪ ..‬االرض والسماء ‪ ..‬إنھا الحياة باقبالھا وادبارھا ثم الروح بتوھجه وانطالقه‪..‬‬
‫ولع ّل القارئ يطالبني بما يعزز تقريري بنصّ ؛ ويثبت رأيي بدليل؛ ويدعم ما سقته بحجة‪ ..‬اليك ما خالجك‬
‫وراودك‪" :‬عشقتك يا وطني منذ يوم مولدي النني تنفست بھوائك‪ ..‬حبك السرمدي ‪ ..‬رضعت والءك ممزوجا ً‬
‫بحليب أمي؛ فجال في عروقي جوالن دمي فنموت ونما ؛ وتغلغل في أوصالي واستق ّر‪ّ ..‬‬
‫فبت وكركوك توأمي‬
‫روحين ال ينفصالن‪ " .‬وتستطرد الشاعرة الكاتبة ‪ " :‬فال عراق بدون كركوك وال كركوك بدون العراق‪ ..‬اللھم‬
‫~ ‪~ 24‬‬
‫ربي أتضرع اليك ‪ :‬اخمد كل نية في كل صدر نتن‬
‫طامعة في تراب العراق؛ اللھم شلْ كل ي ٍد خفي ٍة تسعى‬
‫الستقطاع كركوك من العراق ‪ " ..‬انظر " توركمن‬
‫ايلي‪ ..‬األدب والفن " ‪ / 27‬نيسان ‪.. 2010‬‬
‫* * *‬
‫دون لقاء كركوك‬
‫اذا غمرني الثرى‬
‫يجيش من اغواري فراق ھذا الوطن‬
‫ما سقته للشاعرة نسرين عطا ؛ وقد سبق ان أوردته‬
‫في كتابي ‪ " :‬من أدب التركمان " ‪ 1962‬؛ وھو يؤكد‬
‫ويجّسد مدى تعلقھا ‪ -‬وھي ذات االلم المبدع ‪ -‬بمدينة‬
‫كركوك المتاخمة ؛ لمدينة أربيل ؛ ھذه التي قال واحد‬
‫من شعرائھا رباعية " رائعة له ‪:‬‬
‫كركوكه بير دياختى‬
‫أربيل ياتماز أوياختى‬
‫عراقده بير كركوك وار جھانده بير چراختى‬
‫إنما بعد ما يناھر الخمسين عاما ً ؛ ما انفكت الشاعرة‬
‫نسرين عطا ؛ أظھر حبا ً لكركوك واكثر إلتصاقا ً بھا ؛‬
‫واكبر التفاتا ً اليھا ؛ واوفر غيرة ً عليھا ؛ وذلك َعبرْ‬
‫قصيدتھا" ھنا كركوك – كركوك بوراسى " ؛‬
‫قصيدتھا ذات اللوحات الثالث المثيرات‪ ..‬ظاللھا‬
‫اغلب من أنوارھا؛ ومعانيھا الباطنة اعمق من‬
‫الظاھرة ومغازيھا اوضح من الوضوح ؛ تلك ھي سمة‬
‫الفن ‪:‬‬
‫كركوك بوراسى‬
‫آنام قوقوسى‬
‫بھار الرينا ياس چوكموش‬
‫كركوك بوراسى‬
‫وفي اللوحة الثانية ان استطردت الشاعرة ذات اليمين‬
‫وھي تسّعر مشاعرھا وتفجر افكارھا على رسل ‪:‬‬
‫سوقاقالر ايصيز‬
‫قاپـال نميش بنليـگـينى ألم دويغوسو‬
‫يوزلر يا بانـچـي ‪ ،‬گوزلر ياالنـچـي‬
‫قونو شوالن ديلى آنال ماماق‬
‫نه آجي‬
‫آي آنامين قاپانمايان ياراسى‬
‫كركوك بوراسى‬
‫إنما مالت في اللوحة االخيرة ذات الشمال؛ وايمانھا‬
‫صبراً وشكراً قائم ما مضى ليل وانقضى نھار‪:‬‬
‫آغال ما قلى پنمبه سماالرى‬
‫آناالر موطوز‬
‫ياوروالر ئوكسوز‬
‫ھركوشه ده بر آغاج بيتميش‬
‫كوكسوز‬
‫ياد ئه للرده قالدى ميراثى‬
‫كركوك بوراسى‬
‫* * *‬
‫ومن بعيد تتراءى لنا؛ عبر المشھد األدبي ‪ -‬الشاعرة‬
‫منور المال حسون؛ صائنة ً أال أنظروا‪ ..‬انا ھنا‪ ..‬انھا‬
‫تھرق نور عينيھا وتنخس عقلھا؛ في سماء كركوك‬
‫الحمراء دواماً‪ ،‬وفي االطاللة على أرضھا السمحاء‬
‫العائمة في بحر من الذھب االسود؛ ناھيك بايالئھا‬
‫إلتفاتا ً ھو المحبة بعينھا؛ واعال ًء لشأنھا ھو الوقفة‬
‫بمينھا‪:‬‬
‫من ارض الذھب االسود أنا ‪!..‬‬
‫تربتھا ورد‪ ..‬طوال الفصول يتورد‬
‫ارضي نبع خير ونار؛‬
‫منذ ألف سنة تتوقد‬
‫قلعتھا الشامخة‪ ،‬تحكي صدى السنين‪..‬‬
‫ثم تنتقل الشاعرة بتمھَل ؛ معددة ‪ ..‬مرددةً فضائل‬
‫وطنھا؛ وقد ُشيدَت عليه الحضارات والمدنيات ‪..‬‬
‫ونمت فيه الثوابت والمثاليات على إمتداد الدھور‬
‫والعصور‪:‬‬
‫وطني ‪ ..‬سكنته الحضــــــــــــــــــــــــــــــــارات‬
‫على م ّر العصور ؛ معطاءة ارضـــــــــــــــــــه‪..‬‬
‫ماؤه من كبد دجلة والفــــــــــــــــــرات يتـــــدفق‬
‫وديعا ً رقراقا ً‪ ..‬ھو الزالل؛ ھو الكــــــــــــــــــوثر‬
‫سماؤه تتلظى؛ وھج نيران" بابا كركر" منذ األزل‬
‫الى ان تعّرج على بلدھا "كركوك " بالذات ‪ ،‬وھو‬
‫مھد األدب االنساني‪ ..‬تغنّى به وتغزل بميزاته‪ ،‬قديما ً‬
‫وحديثاً؛ أكابر الشعراء واألدباء ‪:‬‬
‫بلدي ‪ ..‬اھزوجة في قصائد الشعراء تعبق‬
‫كم شاعراً تغزل بك يا وطـــــــــــــــني ‪،‬‬
‫ھا أنت في اشعار نسيمــــــــي وفضولي‬
‫وھجري تتبخــــــــــــــــــــــــــــــــــتر ‪..‬‬
‫* * *‬
‫~ ‪~ 25‬‬
‫قبل قصير وقت‪ ،‬استشرفت ساحتنا األدبية وقد باتت‬
‫متخمة ؛ آيدان عبدالقادر النقيب‪ :‬الشاعرة القابعة‬
‫بدارتھا؛ والعاكفة على اوراقھا؛ بمجموعتھا الثانية‬
‫"الباب الذي أطرقه جدار" بعد إعتصارھا الحجر" ال‬
‫الثمر بأربعة وأربعين عاما ً وھي تستدرج كل ذي‬
‫مدرك بوسيلة نفسية خفية؛ لإلقرار بأن شخصيتھا‬
‫ٍ‬
‫الشعرية لكي تتكامل؛ إطاراً وداللة؛ ينبغي لھا أن‬
‫تحاول فتتحف الرأي العام الثقافي بمجموعتھا الثالثة‬
‫وھي الثابتة كما قيل ويقال؛ عسى ان تتجسد أمامنا في‬
‫الغد القريب المرتقب‪.‬‬
‫منذ البداية‪ ،‬باغتني أن عنوان ھذه المجموعة فيه من‬
‫الجدة والروعة ما دعاني الى إعمال الفكر فيه‪ ،‬لما‬
‫معان وتوخته من مقاصد؛ بحيث انبسطت‬
‫تضمنته من‬
‫ٍ‬
‫دونھما دفقة من األنوار وحزمة من الظالل بكل‬
‫سالسة وحماسة‪ ..‬من ھنا كان سامي حبيب مياس‬
‫موجد فكرة العنوان مصيبا ً و ُمجيداً‪.‬‬
‫يعنيني من مطاوي ھذا الكتاب ‪ ،‬موضوع " قلعة‬
‫كركوك " وھو ْ‬
‫إن دلْ على وفاء الشاعرة لھا وتعلقھا‬
‫بھا؛ لكونھا مھدھا وموطنھا فانما في الوقت نفسه ال‬
‫يتعدى حكايات عائلية وذكريات ذاتية شنفت سمعھا‬
‫وھي تنبعث من زويا متعددة غير خالية وتتسامى الى‬
‫فضاءآت سرداً ووصفا ً‪ ..‬إبانة ً وأمانةً‪ ،‬ال لشيء اال‬
‫البتغاء السلوى والتسرية وإيثار الھروب الى ما كان‬
‫من شأن الفائت السابق وتخفيف وطأة ما ھو من حال‬
‫الراھن الالحق‪:‬‬
‫جدتي روت لنا الحكايات‬
‫آخرھا القلعة‬
‫مسقط راس اجدادنا‬
‫مضجعنا ومنبعنا‬
‫اجدادنا دفنوا في النبي دانيال‬
‫أتذكر بحزن صامت القصص التي سمعتھا‬
‫وأنا طفلة ‪..‬‬
‫وتقول ‪:‬‬
‫أعبر الخاصة على جسر خشبي‬
‫علمت االحفاد أن ينطقوا بأسمك‬
‫سنابلك تحتضر في أحضان الذكريات‬
‫طيورك تطير بال صياد‬
‫حماماتك تبحث عن قطرة ماء‬
‫~ ‪~ 26‬‬
‫أحجارك ھشة قابلة للكسر‬
‫ليس لك سور وال باب وال حدود‬
‫فقط على صدرك أوسمة الذكريات‬
‫حتى تنتھي الشاعرة الى قولھا ‪:‬‬
‫فأسمك من الشريان الى الشريان‬
‫احوطك باسماء ﷲ الحسنى‬
‫أشد شداً‬
‫ففيك وجه كركوك النقي‬
‫ترابك ألثمه ‪ ..‬أشمه‬
‫انه مشبع للفراغ‬
‫آن أن اودعك‬
‫وأُدفن في ثراك‬
‫فثراك لحد من الجنة‬
‫* * *‬
‫من خالل الركن االدبي الذي يطل منه جمھور‬
‫كركوكلي وگلزار آبال؛ عبر تلفزيون " توركمن ايلي"‬
‫وبين حين وآخر ؛ طالعتني ذات ليلة إمرأة قاتم رداؤھا‬
‫شج ّي مرآھا تلقي بعضا ً من رباعياتھا ومقطوعاتھا‬
‫الشعرية وھي تذرف الدمعات وتطلق الحسرات؛ مما‬
‫جعلت قرينتي تشاركھا البكاء الصامت؛ تلقائيا ً ولو‬
‫على البعد؛ وتحضني بصمت في الوقت نفسه على‬
‫االلتفات الى أدبھا وتناوله على قدر حال؛ في قابل من‬
‫االيام‪ْ ..‬‬
‫ان شاء ﷲ تعالى‪.‬‬
‫ثم اتفق ان وقفت بحكم متابعاتي المعتادة على شيء‬
‫من رباعياتھا – خويراتھا‪ -‬ھنا في ھذه الصحيفة؛‬
‫وھناك في تلك المجلة؛ ومحورھا كركوك‪ ..‬كركوك‬
‫بالذات؛ فكانت فرصة انتھزتھا لتنفيذ ما كان من‬
‫شاغلي؛ لذا اشرت الى االديبة اللبيبة الحاجة رمزيه‬
‫مياس؛ ان تسعفني بنصوص موثقة ومعلومات مكثفة‬
‫عن ھذه المرأة الشاعرة‪ ..‬ولم تكن اال بصيرة اكبر‬
‫ُ‬
‫اردت‪..‬‬
‫تسينلى ‪ ..‬كان لي ما‬
‫"تسعين" او "تسين" كما عرفتھا منذ الصغر‪ ،‬ھذه‬
‫القرية التي كانت متاخمة لمدينة كركوك عبر محطة‬
‫القطار القديمة؛ والتي كنت معلما ً مستخدما ً في‬
‫مدرستھا الوحيدة لستة أشھر في مستھل الخمسينات‬
‫الغابرات ثم مدرسا ً منسبا ً في اعداديتھا في آواخر عام‬
‫‪ – 1964‬ھذه القرية أنجبت على مدى االعوام‬
‫رجاالت شتى في المضامير العلمية والعملية؛ وقد‬
‫عرفت بعضھم عن كثب كالدكتور ھاشم‬
‫حمزاوي‪..‬ساقي باقي‪ ..‬حسن نجف‪ ..‬خضر غالب‬
‫كھيه ‪ ..‬حسن كوثر‪ ..‬كاظم مرتض ومن اليھم‪.‬‬
‫أما بصيرة اكبر فقد نمي ال ّي أنھا نشأت نشأةً دينية‬
‫وقومية‪ ..‬فالتربية الدينية صاغت منھا انسانة حساسة‬
‫تعيش واقعھا وتمارس طقوسھا بايمان وصبر بينما‬
‫العقيدة القومية علّمتھا كيف تق ّدس تراب وطنھا وتعز‬
‫شعبھا وتعمل ما وسعھا في المدار المتاح لھا؛ بالرغم‬
‫من الفجائع التي ال ّم ْ‬
‫ت بھا واقضت مضجعھا ومن‬
‫المظالم التي توالت على بلدتھا وعشيرتھا؛ حتى‬
‫تفجرت كوامنھا الالھبة وانسابت مشاعرھا الفياضة؛‬
‫ت ورباعيات تقطر حزنا ً حزينا ً‬
‫فتجسدت مقطوعا ٍ‬
‫وتنضح أسفا ً أسيفاً؛ باللغتين التركية والعربية‪..‬‬
‫على ان ھذه المدينة "كركوك" ذات التاريخ واالمجاد‪..‬‬
‫ْ‬
‫احتلت قسطا ً ظاھراً في انتاجھا‬
‫ذات الصدى والمدى؛‬
‫الشعري بالرغم من قلّته‪ ..‬وما جادت بصيرة اكبر بھذا‬
‫الشأن يعد قطعا ً طازجة من كبدھا‪ ،‬وشرارات منطلقة‬
‫من عينيھا‪ ،‬وخفقات ھائمة من روحھا‪ ..‬وھي قبل ھذا‬
‫وذاك صور واقعية المانتھا وأصالتھا‪ ..‬ھكذا تناغي‬
‫ھذه البصيرة؛ وما أروع ما تناغي‪:‬‬
‫كركوك سنا ســـوزيم وار‬
‫سونميه ن بير گوزوم وار‬
‫يادلرا قوجاق آچمــــــــــا‬
‫منم سنــــــده گوزوم وار‬
‫وتتسامى الشاعرة بصمت وحزن ؛ وھي تنضح‬
‫وتقدح‪:‬‬
‫قلبلرده يارا كركوك‬
‫چاكيلدغ دره كركوك‬
‫طوپـال نصاغ بير آريا‬
‫بوالرغ چاره كركوك‬
‫* * *‬
‫كركوگم خسته كركوك‬
‫ديللرده پسته كركوك‬
‫بوجان سنا قورباندى‬
‫نه ستسن ايسته كركوك‬
‫* * *‬
‫بوقدر يانما كركوك‬
‫يادى دوست صانما كركوك‬
‫~ ‪~ 27‬‬
‫ايله ﷲ عشقينه‬
‫ياد ايله قانما كركوك‬
‫في حين ناجت بصيرة تسينلى كركوك وكلھا عشق‬
‫لھا؛ وايمان بھا وحرص عليھا بتفان وبال توان‪ ..‬ھكذا‬
‫ھي الشاعرة؛ أليس من حقھا أن تكون كذلك رأيا‬
‫وموقفا ً‪ ..‬قوالً وفعالً‪ ..‬راھنا ً وقابالً وقد كح ْ‬
‫ّلت كركوك‬
‫بصرھا وھيّجت تسعين بصيرتھا ‪ ..‬لنسمع الى ھذه‬
‫البصيرة ‪:‬‬
‫كركوك يا حبيبـــــــــــــــــــتي‬
‫ضاق صبري من الصـــــــــبر‬
‫واشتكى البصر منـــــــــــــــى‬
‫يا حبيبتي ‪ ..‬ان عين ّي ظمآنتان‬
‫لرؤية عينـــــــــــــــــــــــــيك‬
‫ثم تستطرد وھي تتألق وتتعمق ‪:‬‬
‫يا بيبتي عاشقة لشفتيك القرمزيتين‬
‫والعشق ألھب قلبي يا حبيبتــــــــــي‬
‫لوال الرقيب لطرت في سمــــــــائك‬
‫ومن نھر " الخاصة " اطفئ لھيبـي‬
‫يا حبيبتي اصبحت غريبــــــــــة ؛‬
‫ي‬
‫والدمع أحرق خــــــــــــــــــــــد ّ‬
‫وأنت تحتضنين غريبي ؛ يا حبيبتي‬
‫وتختم الشاعرة البصيرة ‪:‬‬
‫مھما بعدت؛ ستبقين حبيبتي‬
‫يا حبيبتي كركــــــــــوك ‪..‬‬
‫* * *‬
‫في اواخر عام ‪ 2011‬دعتني الى التساؤل المفضي بي‬
‫الى التشوف وأنا اقرأ في مجلة "االدب والفن "‬
‫الملحق الشھري‪ ،‬لصحيفة " توركمن ايلي "باللغة‬
‫العربية طوراً؛ واللغة التركية طوراً آخر ؛‬
‫موضوعات ومقطوعات ؛ وھي تجمع بين الخاطرة‬
‫والنثر وتتسم بالذاتية والرومانسية الى جانب الطابع‬
‫الوصفي واالجتماعي ؛ المرأة لم يكن لھا من قبل‬
‫حضور في الشارع األدبي كما أتصور ؛ وان أدركتني‬
‫ب لھا عنوانه"‬
‫منھا قبل مدة نسخة ھدية من كتا ٍ‬
‫القالدة" ‪ :‬ھذا الذي لم تتح لي قراءته اذ ذاك‪ ،‬لما كنت‬
‫ُ‬
‫برحت عليه من وعكات صحية مرھقة ؛ وشواغل‬
‫وما‬
‫فكرية مستديمة تحول دون اضطالعي بايفاء كل ذي‬
‫حق حقه حتى لتجعلني أمام التبعة الذاتية وتظھرني‬
‫بمظھر غير طبيعي لست عنه راضيا ً‪ ..‬إنما ھذه المرأة‬
‫ھي أيسر عبد الوھاب محمد البياتي؛ المولودة في‬
‫منتصف الستينات الغابرات‪ ..‬الكاتبة والناشطة في فن‬
‫الرسم وقضايا المرأة‪ ..‬ثم النائلة عديداً من شھادات‬
‫التكريم والتقدير والمشاركة في بعض من الدورات‬
‫المھنية والصحفية والميدانية كذلك في بعض‬
‫المشروعات التطبيقية ومعارض الرسم ومھرجان‬
‫الشعر‪..‬‬
‫بالرغم من ھذا فان إطالعي على عديد من المواد‬
‫االدبية التي نشرت تحت إسم أيسر عبد الوھاب‬
‫البياتي؛ الى جانب ما ظھرت لھا من إصدارات عدا‬
‫الذي اشرت اليه؛ جعلني أعنى بالذات بموضوعھا‬
‫"كركوك" المنشور للمرة األولى في مجلة " االدب‬
‫والفن " ‪ 2011 -46‬وللمرة الثانية في مجلة " الينبوع‬
‫" ‪ 2012 -33‬ال لشيء اال الرتباطه عضويا ً وواقعيا ً‬
‫بما أنا بصدده من عرض ودراسة‪..‬‬
‫جدير بالذكر ان بين النصيّن المنشورين تحت عنوان‬
‫"كركوك" في ھاتين المجلتين المنوه بھما ؛ شيئا ً يسيراً‬
‫من التغيير ؛ مبعثه التصحيح اللغوي الذي عالجه دون‬
‫التأثير فيه مبن ًى ومعن ًى ؛ بل أرى أنه زاده نقاء‬
‫وروا ًء‪ .‬لكي تعرب الشاعرة عن افكارھا المتداعية‬
‫ْ‬
‫جنحت في الفقرة‬
‫التي تجتاح وجودھا عقالً وقلباً؛‬
‫األولى من موضوعھا الى عملية ال تتعدى التوصيف‬
‫الطبيعي والتصوير المادي؛ توصيالً لما يراودھا‬
‫وتبيانا ً لموقفھا‪:‬‬
‫كركوك ‪ ..‬من روعة حــــــروفك‬
‫استشف الكلمات الجميلــــــــــــــة‬
‫فكل السنوات تبدأ بـــــــــــــــــــك‬
‫وتنتھي فيـــــــــــــــــــــــــــــك‪..‬‬
‫لو تعلمين كم أحبـــــــــــــــــــك‬
‫وكم أغار علــــــــــــــــــــــأــيك‬
‫من لھفتي واشتيــــــــــــــــــاقي‬
‫ومن خفقات قلبـــــــــــــــــــــــي‬
‫مازالت تنبـــــــــــــــــــــــــــض‬
‫كركوك اسمك في قلوب الماليين‬
‫في الزمان والعصـــــــــــــــــور‬
‫انت الزمان الحنـــــــــــــــــون‬
‫كل أزمنة الحب ترحـــــــــــــل‬
‫اال زمانك ؛ حبي اليـــــــــــــك‬
‫يزداد عشــــــــــــــــــــــــــــــقا ً ‪..‬‬
‫***‬
‫كثيراً ما استرعت إنتباھي عبر الشاشة الفضية إمرأة‬
‫تركمانية مالكة للشجاعة األدبية؛ وھي تحضر ما تقام‬
‫ھنا من أمسيات فكرية وشعرية؛ وما تتاح ھناك من‬
‫مناسبات وطنية أو قومية وبيدھا الراية الزرقاء ذات‬
‫الھالل المحتضن لستة من األنجم وبيدھا االخرى‬
‫ورقة تلقى من خاللھا ما كان متاحا ً لھا من‬
‫مقطوعات شعرية أو رباعيات – خويرات – في‬
‫تعداد خصائص كركوك الطبيعة من حيث أصالة‬
‫تاريخھا وجغرافيتھا؛ ومن حيث أھميتھا وقيمتھا ومن‬
‫حيث تبيان مآثرھا ومعالمھا ومن حيث نضال قادتھا‬
‫ورجاالتھا على مدى الزمن؛ وقد تتساءل ولوفي‬
‫نفسك ترى َم ْن تكون ھذه المرأة الوثابة؛ وھي‬
‫تخاطب الجمھور على البعد والحضور على القرب‬
‫وتوقظ الراقدين والخاملين وتنخس النفوس‬
‫والرؤوس؟ ‪ ..‬إنھا الشاعرة صفية بيراقدار؛ القائلة ‪:‬‬
‫كركوگيم بابام يوردى چوق عزيز دى طوپراغن‬
‫سن بنميسن ازلدن كيمســــــــه يوگتو اورطاغين‬
‫بيزلر سنا قوربانغ سونميه جك چراغــــــــــــــن‬
‫كوچك عيراق ساييلي منم عزيز كركوگــــــــــيم‬
‫* * *‬
‫كركوگـي وصف ايده رم‪ :‬عرفه ؛ بـگـلر ؛ الماس‬
‫قورية ؛ قلعه ؛ مصال ؛ شاطرلو ؛ بيزي سالماز‬
‫پريادي ؛ تسين ؛ خاصة ؛ اوچـيلر ؛ امام عباس‬
‫كوچك عيراق ساييلي منم عزيز كركوگـــــــــــم‬
‫~ ‪~ 28‬‬
‫كھيةّ‬
‫صار ة‬
‫‪ :2‬محمد خورشييد عبر مملحمة ص‬
‫متصفحا ً ورقاته متممليا ً مفرداته‬
‫ح‬
‫متالحقة الى االفائت من الععمر‬
‫بي االعوام المت‬
‫للو عادت ي‬
‫صاب اوغلو ممحمد خورشييد بعضا ً من‬
‫حال الى ما كننت اقرأه لقص‬
‫النتھى بي الرراھن من الح‬
‫ال‬
‫صحيفة ھنا أو في‬
‫ة‬
‫والتركية في‬
‫ة‬
‫للمحاته الثقافيية وخطراته الوجدانية وبباللغتين‪ :‬العرربية‬
‫ھناك‪..‬‬
‫ممطبوعة ك‬
‫حتى تأكد لي ككل شيء بل‬
‫الستبشار بغدده ظاھراً ى‬
‫ك وارداً؛ واال‬
‫ظن به اذ ذاك‬
‫ككان حسن الظ‬
‫صل"‪..‬‬
‫على الدرب وص‬
‫ما يرام‪ ..‬قديما ً قيل ‪ " :‬كل َم ْن سار ى‬
‫تتجسد على ا‬
‫ممحمد خورشييد تخصص ببالكيمياء محتتضنا ً العلم وااالدب ومتطررقا ً الى ذلك ففي مقطوعة‬
‫مت كل أسرارھھا‬
‫نت صنعة الكييمياء وفھ ت‬
‫لله عنوانھا " لعبة " ‪ :‬أتقنت‬
‫أستتطيع أن اشععل السيكار ببقطعة الـــــثللج‬
‫وان‬
‫ن أذيب الملعققة في قدح ممن الشــــــــاي‬
‫عرف العديد ممن االلعـــــــــاب الكيمياويية‬
‫واع‬
‫صص ايضا ً بععلم الكيمياء‬
‫الم صبري ‪ :‬الكاتب والكتتبي والمتخص‬
‫على أن بھذا يذكرني بسال‬
‫ع‬
‫محمد خوورشيد قصاب اوغلو‬
‫ناجي المصري وعبدالسالم‬
‫العھود؛ الدكاترة‪ :‬ابراھيم ي‬
‫؛‬
‫‪ ...‬أما جمع في الغوابر من‬
‫واألدب؛ وأية غرابة في ما وفق‬
‫؛‬
‫طب‬
‫االعجيلي السووري؛ ومعمرر الشابندر الععراقي بين الط‬
‫وت واحمد عبدالمجيد في المممارسة الفكررية والمھمة‬
‫فتحي صف ت‬
‫االيه نزار قبانني ونجدت فت‬
‫شاعراً تغن ّى قصائده وخررائده؛ ومن ييتناسى عبدالررحمن البناء‬
‫طه المھندس ش‬
‫االدبلوماسية ثثم ألم يكن عللى محمود ط‬
‫خدم ٍة للراي اللعام؛ وما يفررز من تاثير‬
‫ما تؤدى من خ‬
‫اليه وينوه به؛ ففالعبرة في ا‬
‫الذي كان وما يززال يشار ه‬
‫ووالشاعر ي‬
‫قناعتي التي اانتھيت اليھا‬
‫صل المجتمع‪ ...‬تلك ھي قن‬
‫ضية في مفاص‬
‫من نتيجة مرض‬
‫ففي النفوس ووالرؤوس؛ ووما يحقق ن‬
‫ي الشخصية وواألدبية‪.‬‬
‫ووتمسكت بھا طوال رحلتي‬
‫* * *‬
‫خائضا ً عبر ذلك‬
‫سنين عدداً ض‬
‫الدارة وتولى االشراف اللتربوي ن‬
‫محمد خورشيد التلتدريس وزاوول شؤون اال‬
‫د‬
‫تتعاطى‬
‫صات وھو يععانيھا طوراً ووطوراً آخر بالمصاعب ووھي كما لو‬
‫غير أب ٍه بالمنغص‬
‫ى الدروب ير‬
‫غمرات الحيااة سالكا ً شتى‬
‫غ‬
‫التركمانية‪ :‬تنظيما ً ‪ ..‬تتطويراً حتى‬
‫ة‬
‫سة‬
‫ككان حجر عثثرة في طريقهه؛ بينما كان له دور ايجاببي في ارساء قاعدة الدراس‬
‫أأدرك مرفأ اللتقاعد ھادئا ً رراضيا ً‬
‫أمانيه وأماليه وليننطلق كذلك ففي فضاءات‬
‫ه‬
‫ليسكن الى ذاته وودارته وليتفررغ الى‬
‫ن‬
‫له‪..‬‬
‫أأخريات كلما قيضت له؛ او كما شاء ه‬
‫طو خطواته المتئدة وذلك‬
‫سه؛ وھو يخط‬
‫حرراً ومشرفا ً منذ وجد نفس‬
‫شيد كاتبا ً ومح‬
‫حفي اضطلع ممحمد خورش‬
‫ببالعمل الصح‬
‫حلتھا الثانية‬
‫شير" في مرح‬
‫صحيفة "البش‬
‫صحيفة "يورد – الوطن" االتركمانية وص‬
‫سبوعية وصح‬
‫ففي مجلة " االسياحة" االس‬
‫ظام السابق وففي مجلة "الفننار" الشھريةة؛ زيادة ً ى‬
‫ووالصادرة بععد سقوط النظ‬
‫على عنايته باالددب االذربيجااني؛ اذ نشر‬
‫في صحيفة "اللتآخي" و "ممال پناه" في العام ذاته ووفي صحيفة‬
‫عام ‪ 1971‬ي‬
‫عالمه مثل " صابر " عا‬
‫عن بعض اع‬
‫ع‬
‫صمد وورغوون ورسول رضا ونبي‬
‫"النور" كما ترجم الى الللغة العربية نصوصا الددباء آذريين من امثال‪ :‬ص‬
‫خ‬
‫خرزي ومن اليھم‪.‬‬
‫عالج ُج ّل انماط‬
‫خورشيد ج‬
‫لي ان محمد خ‬
‫شأنه؛ ثبت ي‬
‫ممن اجل ھذا كله ومن ما تمكنت من التوصل اليه في ما أنا بش‬
‫البحث والحكاية ووالرباعيات وغيرھا‪..‬‬
‫والمقالة كذلك ث‬
‫ة‬
‫كالشعر العمودي ووالحر‬
‫ر‬
‫ااالدب‬
‫~ ‪~ 29‬‬
‫في مضمار التأليف والتصنيف والترجمة كان من مشيئة االيام ان يساھم محمد خورشيد في اصدار كتاب تحت‬
‫عنوان " اثنتان وستون نبضة" مع غيره من أقرانه عام ‪ 2002‬كما صدر له كتاب "ادباء المھجر والثقافة‬
‫التركمانية عام ‪ 2005‬وكتاب "ھمسات" في جزءين عام ‪ 2007‬تال ذلك كتابه "قصائد مھجرية‪ .‬عام ‪ 2008‬وبعد‬
‫سنين اربع طالعنا إصداره "قصائد وشعراء" عام الذي اقتضى ان اعرج راھناً‪ ،‬على اصدار جديد له‬
‫‪ 2010‬ثم مجموعته القصصية " رحلة العمر" في "صارى كھية دستاني – ملحمة صاري كھية" كما‬
‫العام نفسه على انه ترجم كتابه " مونا ليزا حبيبتي" أشرت اليه قبل قليل‪.‬‬
‫* * *‬
‫واصدره عام ‪ 2002‬وھو يحوي مترجمات من الشعر‬
‫التركي الى اللغة العربية‪ .‬أما باللغة التركية فقد ظھر ھذه الملحمة تضم بين دفتيھا من الخماسيات الشعرية‬
‫لقصاب أوغلو مؤلفه " خويراتلر جوشر كونلوم – باللغة التركية وھي مكتوبة بالحروف العربية من‬
‫بالرباعيات يطفح القلب " عام ‪ 2002‬ثم " سيودا جھة؛ وبالحروف الالتينية من جھة مقابلة لھا؛ انما كل‬
‫دستاني – ملحمة الحب" عام ‪ 2004‬واخيراً باغتنا خماسية ذات قافية واحدة في ابياتھا الثالثة االولى‬
‫بكتابه االخير ال اآلخر "صاري كھية دستاني‪ -‬ملحمة لتنتھي الى قافية غيرھا في بيتيھا االخيرين‪:‬‬
‫صارى كھية " عام ‪2013‬؛ وھو الذي بات تحت‬
‫"صارى كھيه" توركمن أويون ھواسى‬
‫مجھر العرض والتحليل البسط فيه شيئا ً من الكالم‬
‫اوزاقالر ده ن گالدى ميته ر صداسـى‬
‫بأذنه تعالى‪.‬‬
‫ياقدى مانى بير وفا سيز سيوداســــــى‬
‫* * *‬
‫زوبون چكات بيزلره چوق ياقيشـــــــى‬
‫" صارى كھية" محلة معروفة تقع ضمن منطقة‬
‫چالدى عقليم يارين بير تك باقيشــــــي‬
‫القورية‪ .‬لھا وجودھا التاريخي وبعدھا الجغرافي‬
‫* * *‬
‫وصوتھا الثقافي والسياسي‪ .‬حسبھا أنھا انجبت عبر‬
‫"صارى كھيه" حرام مال دوام ايتماز‬
‫العقود رجاالً نبھاء وقادة عظماء؛ اخلصوا النية‬
‫گيول قيرما تحنه سوز يا دان گيتماز‬
‫والعمل الوطني والقومي ناھيك باالدبي واالجتماعي؛‬
‫كركوك قاينق‪ ،‬شعرلر جوشار بيتماز‬
‫وشاركوا الشعب في سرائه وضرائه وواصلوا م ّد‬
‫چيزيب يازديم بينلرجه شعر خوريات‬
‫جسور التفاھم والتعاضد بينھم وبينه؛ في الطليعة منھم‬
‫توركمن ايلي‪ ،‬كركوك‪ ،‬تلعفر ‪ ،‬بيات‬
‫عزت باشا كركوكي ‪ :‬أول وزير تركماني عند تأسيس‬
‫* * *‬
‫الدولة العراقية في مطالع عشرينات القرن الفائت‬
‫"صارى كھيه" دوكانـچـى "على ممد"‬
‫ومنھم مصطفى راغب باشا‪ :‬القائد العام في حرب‬
‫كركوك بيزيم مزار الر طــــاشى سند‬
‫فلسطين في اواخر االربعينات السابقات‪ ..‬ھذا القائد‬
‫كيمسه سيزه يوجه تا نريدى مــــــدد‬
‫العسكري االنسان الذي ال يمكن ان يتناساه احد؛‬
‫آج تاريخى باخ يوجا شا نميــــــــزه‬
‫الصالته وشجاعته ومنھم اللواء عبدالمجيد حسن؛‬
‫توركمن عشقى قارشيب قا نمـــــيزه‬
‫والعميد عصام كمال امين؛ كذلك بھاء الدين محي‬
‫على عادة شعراء العرب القدامى يقف محمد خورشيد‬
‫الدين‪ :‬المحسان المعوان ؛ كذلك الشيخ فيض ﷲ محمد‬
‫في البداية على بعض االطالل واالثار‪ ،‬يلفه تحسر؛‬
‫وبنخسه تذكر‪ ،‬ويثيره تف ّكر‪:‬‬
‫صالح رئيس مجلس عشائر التركمان وأعيانھم‬
‫بكركوك والعراق وال يغيب عن البال المنھدس‬
‫اوشاغ جاغدان سن ده ستانسين ديليـــمده‬
‫والسياسي الھادئ رياض جمال؛ وليس من الحقيقة في‬
‫چوق ده رد لرى طاشديم من بيليمـــــــــده‬
‫شيء ان اتجاوز االلماع الى حسن عزت وقاسم محمد‬
‫گول چـيـچكلر ھيـج يوخ ايدى يولـــــومده‬
‫وعصمت رفيق وھم الباحثون واالدباء الذين سخروا‬
‫او زماندان باغالنديم اينان سنــــــــــــــــا‬
‫طاقاتھم من أجل بلدھم وادبھم وتاريخھم؛ ويطالعني‬
‫"صارى كھيه" ياقينسان اينان جانــــــــــا‬
‫في ما بعد قصاب اوغلو محمد خورشيد نفسه وھو‬
‫* * *‬
‫~ ‪~ 30‬‬
‫گـيده ن گونه حسرتله باختديم دالديــــــم‬
‫" صارى كھيه " دينله بيرآز ســــــوزومو‬
‫* * *‬
‫موم كيمين من ياقديم اوزوم اوزومــــــــــو‬
‫"صارى كيه" طاننمش "أحمــد أغــا"‬
‫يالغوزسنا ديكميشديم كى وزومــــــــــــــو‬
‫دوز يولومدا با خما ديم صاغا صــــــــوال‬
‫نيرگيز طوپال گيرسو دوارلي باغـــــا‬
‫عمر گـيـچدى دونمه ره م چيقسام يـــــوال‬
‫ايمان اولسا چيخا سان يوكسك داغــــا‬
‫يورد اوغرندا أوجوز اولو ھـــر بـــھا‬
‫ايتمه فغان مالكلر يا نــــــــــــــار آھا‬
‫والجالب للبصر والجاذب للبصيرة ان محمد خورشيد‬
‫وان كان يناجي بلسانه وجنانه؛ محلته االثيرة "صارى‬
‫كھية" في عديد كثير من خماسياته‪ ،‬فانه يحاول على‬
‫قدر حال‪ ،‬ان يكثف من خالل ذلك على شخصية ما أو‬
‫حال ٍة ما؛ أو قضي ٍة ما؛ أو فذلك ٍة ما؛ أو حكم ٍة ما؛ أو‬
‫سُدة ما ال لشيء اال الستعادة الزخم الوجداني او الخيط‬
‫الفكري؛ أو تجديد االنسجام النفس ّي؛ والمنزع‬
‫أما إسلوب ھذه الملحمة فواقع تحت طائلة المذھبين‪ :‬الموضوعي بين سكنتھا؛ استنطاقا ً لما مضت من‬
‫ْ‬
‫وانقضت من تداعيات وتالشت من‬
‫االتباعي والرومانسي وعلى وفق الرؤية الذاتية ذكريات‬
‫والخلفية الثقافية؛ وھما اللتان تغذيانھا بُعداً وصد ً‬
‫ى مفھومات؛ ثم اشباعا ً وامتاعا ً لھم ناھيك باتمام اللوحة‬
‫وتثرياتھما توسعا ً وتوھجا ً‪:‬‬
‫المعدة لونا ً وظالً والمتشحة إطاراً ودثاراً لتبقى نابضة‬
‫"صارى كھيه" سرين روزگار اســــانده‬
‫على مدى العصر والدھر‪..‬‬
‫قرانليغي گونش نورو كاسنــــــــــــــــده‬
‫من الطرافة ان ينوه الشاعر الرشيد ضمن ما ساق‬
‫اوخ كيـپرگين يار گونلومه باســـــــانده‬
‫بشخصية والده القصاب "الخورشيد" اعترافا ً غفلة‬
‫دخيل دوشتوم قاپوه "امام عبـــــــــــاس"‬
‫وفعله؛ واكراما ً لجميله وجليله‪:‬‬
‫وير مرازيم بيتدى قالمادي نفــــــــــــاس‬
‫"خورشيد قصاب" قويون قوزى كه سه نده‬
‫* * *‬
‫"خلفه عباس" قانارايا آصــــــــــــــــــانده‪..‬‬
‫"صارى كھيه" اوتوجــي "محمود دايي"‬
‫گونلوم تيتره ر يار قو خوسى ئه سنـــــده‬
‫گوه ك قوروده ن اكرام ايت ھيلى چـايي‬
‫"عثمان عميم" طوطار دده مـچين حساب‬
‫زور خانده "كامل" اوينـــــــــــــادر آيي‬
‫دييه قارده ش ايتمــــه دوستالردان عتاب‬
‫چـيخ قلعه يه اوردا وار "نــــــبى دانيال"‬
‫* * *‬
‫گوجوم بيتدى آغ اولدى بيغــدان صـــقال‬
‫" صارى كھيه" "رشيد اسكندر" خــــــانى‬
‫معان ومضامين ترھص بالغاية‬
‫بينما قوام ھذه الملحمة‬
‫ٍ‬
‫فانا ردان آخار داورالر قــــــــــــــــــــاني‬
‫المتوخاة؛ اذا ان بعضھا موغل في القدم؛ يردنا الى‬
‫يورد اوغرونده فدا ايده رم جــــــــــــــانى‬
‫ماكان وكان؛ فيجسد لنا اجواءھا واضواءھا‪ ،‬إمعانا ً في‬
‫قصابلرين باشيدى "خورشيد قصــــاب"‬
‫االستحضار واالستذكار وتبيانا ً لعمليتي الربط الزماني‬
‫دوستيلغ سيوه رھركسه ديار احبــــــــاب‬
‫والضبط المكاني ومن بعده تسويقا ً للعظة والعبرة‪:‬‬
‫ويقول قصاب اوغلو وقد تضلع من اللطائف والوقائع‬
‫"صارى كھيه" گورگور بابا آتـــــــاشى‬
‫‪ ..‬من االنطباعات واالرتسامات على نحو يدعونا الى‬
‫التوناندى ييرى طوبراغى طــــــــــاشى‬
‫الجھر ‪" :‬اين الضالع من الضليع" ‪:‬‬
‫ميللتيمين يوكسكدى ھرآن باشـــــــــــى‬
‫" صارى كھيه" طانيماز ايندى مانـــى‬
‫شعله سينه باخا باخا گـوج الديــــــــــــم‬
‫من ده كيليديم او چيلغين دللى قانــــــى‬
‫~ ‪~ 31‬‬
‫ونلر گـيـچدى قووجالتديم بوكننج جانى‬
‫گ ر‬
‫كـــــــــوچ ايده ر‬
‫و‬
‫بو دنييا يـه گله ن الالبد‬
‫نجره دى ھر گلهه ن باخار گيــــــــده ر‬
‫پ ه‬
‫ت‬
‫مما ان‬
‫ادركت البيتين االخيرين ھادئا ً؛ ھانئا ً من ھذه‬
‫ترامى الينا وما ش‬
‫ى‬
‫حتى وجدتني ارردد ما‬
‫االخماسية ى‬
‫شغل‬
‫القديم ‪:‬‬
‫م‬
‫ببالنا منذ‬
‫بو دنيا بير پنــــــــــــــــــــجرره در‬
‫و‬
‫ھرگله ن باختددى كيــــــــــچتدى‬
‫ر‬
‫نـچه شاه نـچـه سلــــــــــــــــــطان‬
‫ـــــــــــيـچدى‬
‫يـ‬
‫ختن بيرا ختددى گ‬
‫تأخ‬
‫ده سته سي بيرر عنايــــــــــــــــــا‬
‫گوولنده وقتى گــيــــــــــــــــچتدى‬
‫عينه‬
‫خماسياته الى ولده وقرة ع‬
‫االطراف ان يختم خ‬
‫ف‬
‫وومن‬
‫ووفلذة كبده "حسن" حبا ً له وناصحا ً اياه وھو ممثقل‬
‫جتمع‬
‫جراح الدنيا؛ وواوجاع المج‬
‫ببالنصب والقللق؛ مثخن بج‬
‫ثثم " مدرك ممنتصف الطرريق" ‪:‬‬
‫ـــــــــوزومو‬
‫و‬
‫حسن" دينله اارتق ســــــــ‬
‫اوغلوم "ح‬
‫موم تاكى ممن ياقديم اوززوم اوزومــــــــــــــــــــو‬
‫يالنيز سنا تتيكيميشه م ككى گوزومـــــــــــــــــــــو‬
‫صاغ صـــــوال‬
‫دوز طوت ييولون باخما صاقين غ‬
‫عمريم كيـچتدى اوال شدديم يارى‪ ..‬يـــــــــــــــوال‬
‫ھاته الرائعة بععض‬
‫صيغ السمع ممثلي الى ه‬
‫عسى ان تص‬
‫وع‬
‫االشيء‪:‬‬
‫"دده بھجت" بيلد يغوى كيم بيلــــــــــــــــــــه ر‬
‫وز ياشينى كيمم سيــــــــــــــــــــــله ر؟‬
‫ييتيملرين گ ز‬
‫ممؤمن انسان اللھدان رحممت ديلـــــــــــــــــــه ر‬
‫بو فالگين دوررانـــــــــــــــــــــــــــى‬
‫ننه تحافدى و‬
‫ككيمسه بيلمه ز كيم صاطار كيم قـــــــــــازانى‬
‫سلف ان حفظته منذ‬
‫االخير يتداعى لوقعه ما ف‬
‫ر‬
‫ففالبيت‬
‫يه ر"‪..‬‬
‫الم بيلى كيم ققازانى كيم ه‬
‫الصغر‪" :‬موال‬
‫* * *‬
‫عر‬
‫حديث ذو شجوون‪ ،‬ان الشاع‬
‫في نھاية الممطاف‪ ،‬والحد‬
‫يقين ال شك فييه‪،‬‬
‫شيد قصاب اووغلو اثبت بيق‬
‫محمد خورش‬
‫جاد؛ في ما ققال وساق‪ ..‬في ما جال ھننا‬
‫انه افاد واج‬
‫صور ذاك‪ ..‬ففي‬
‫ھناك‪ .‬في ما عبرر عن ھذا؛ وص‬
‫وصال ك‬
‫والء‬
‫منتهه وكله نباھة ونبالة‪ ..‬ء‬
‫ما بدأ وانتتھى غير ٍ‬
‫ووفاء لمديننة كركوك وممحلته " صاررى كھيه " ‪ :‬ما‬
‫فيھا و َم ْن فيھھا‪.................................................‬‬
‫•‬
‫•‬
‫•‬
‫•‬
‫•‬
‫•‬
‫•‬
‫•‬
‫•‬
‫~ ‪~ 32‬‬
‫قاضي اوغلو‬
‫ي‬
‫جودت‬
‫ج‬
‫خورماتو‪ -‬كرككوك‪-‬‬
‫‪ -196‬طوزخ‬
‫ممن مواليد ‪68‬‬
‫العراق‪.‬‬
‫الدين_ كلية اآلداب‪.‬‬
‫خريج جامعة صالح ن‬
‫خ‬
‫عضواألتحاد العام لألدباء والكتاب في العراق‪.‬‬
‫ع‬
‫ع‬
‫عضو اتحاد أأدباء وكتاب كركوك‪.‬‬
‫وكتاب األتراك في العالم‪.‬‬
‫ب‬
‫شباب‬
‫عضو اتحاد ش‬
‫ع‬
‫صدرت له مج‬
‫ص‬
‫جموعة شعرية بعنوان )ذذكريات في‬
‫قصصية قيد الطبع‬
‫ة‬
‫األحالم(‪ .‬وله مجمووعة‬
‫م‬
‫شرفة‬
‫ش‬
‫خورماتو(‪.‬‬
‫ببعنوان)من يووميات طوزخ‬
‫ننشرت له ما بين عامي ‪-1988‬‬
‫‪ 2003‬قصائد‬
‫‪2‬‬
‫وومقاالت في ممجلة )قارداش‬
‫شليق‪ -‬األخاء(ومجلة‬
‫سسي‪ -‬صوت األ‬
‫)بيرليك ي‬
‫ألتحاد( وجرييدة‬
‫له قصائد ومقااالت في‬
‫)الوطن‪ -‬يوررد(ونشرت ه‬
‫ألدب والفنون منذ عام‬
‫آقصو‪ -‬ومجلة‪-‬األ‬
‫و‬
‫جريدة‪-‬‬
‫ج‬
‫‪ 2003‬ولحد اآلن‪.‬‬
‫‪3‬‬
‫الدراسة التركمانية ففي تربية‬
‫ة‬
‫تتقلد منصب ممدير‬
‫‪20‬‬
‫صالح الدين بعد عام ‪003‬‬
‫ص‬
‫سا في احدى مدارس‬
‫حاليا يمارس وظيفته مدرس‬
‫ح‬
‫القضاء ‪...‬‬
‫قف شامخا‬
‫مثل نخلة باسقة‬
‫أمام باب القلعة المسدودة‬
‫حامال في يمينك غصن زيتون‬
‫وفي يسارك وردة خزامى‬
‫تلمس طريقك‬
‫إما نحو سالم أزرق‬
‫أو نحو أتون قيامة حمراء!!‬
‫بحر الزرقة السرمدي‬
‫سمفونية العودة‬
‫تحرر من أغالل الغربة‬
‫تخطى ظلمات الليالي الموحشة‬
‫غادر قوس الشفق المتوتر‬
‫علق النجوم في سماء التالل الداكنة‬
‫***‬
‫تعال‬
‫أنثر الماء‬
‫على تراب الزنبق المزروعة باأللغام‬
‫وعلى الطيور الصائمة عن الحرية‬
‫واآلمال الكسولة‬
‫***‬
‫أين ذلك الزمان‬
‫الذي كنت فيه‬
‫مثل صباح زاه‬
‫تزين صدر الحياة المشرقة‬
‫ھا ھي األمطار الرعدية‬
‫تنحسر‬
‫والربيع على عتبة األبواب‬
‫في إنتظار قدومك‬
‫ھيا تعال‬
‫أنثر النجوم الالمعة‬
‫على صباحات ما رت المتعبة‬
‫***‬
‫ھا ھنا اآلن‬
‫األجواء ماطرة‬
‫مذ وجدت كركوك‬
‫أنا ھنا‬
‫مقلتاي وأحالمي وأفكاري‬
‫مليئة بالزرقة‬
‫منذ ذلك اليوم‬
‫لم أبدل طاقيتي‬
‫وال خطوي‬
‫مذ وجدت كركوك‬
‫أنا ھنا‬
‫لم ابايع ملكا‬
‫ولم أقل لصدام ‪ :‬نعم‬
‫عالوة على ذلك‬
‫لم أفتح حدود حقولي‬
‫لمطر الشمال‬
‫وتحصنت من رياح الجنوب‬
‫مذ وجدت كركوك‬
‫أنا ھنا‬
‫خاصه صو على يميني‬
‫وآقصو على شمالي‬
‫وأنا منذ أجيال‬
‫أسيل مع ھذين النھرين‬
‫نحو بحر الزرقة السرمدي‬
‫***‬
‫~ ‪~ 33‬‬
‫جديدنا الثثقافي‬
‫ج‬
‫عر عصمـــــــــــــت اوزجــــــــــــان‬
‫للشـــاع‬
‫د‪ .‬ايمان محمد الععبيدي*‬
‫اللغة تارة واالنفتتاح على الثققافة القومية‬
‫من خالل ة‬
‫في العالم تحممل ھويتھا ن‬
‫االقصيدة الترركمانية مثل أأية قصيدة ي‬
‫تتجاذبا وتنافررا مع القومييات االخر ‪ ،‬لذا تنفتح دالالالتھا على اشكال متعدددة من تمثيل ھويتھا مثلمما تغور في‬
‫خر ومعاناته امام التسلطيية والضدية‬
‫لذات ورغبتھھا مرة وعن طموح االخ‬
‫ن تشكالت الذ‬
‫ااعماق الرغببة معلنة عن‬
‫حداثي في تأككيد باعتبارھھا دليال على‬
‫حضورھا الح‬
‫طاھا مؤكدة ح‬
‫ممرات اخر ‪ ،‬وامام ھذا ووذاك تحاول ان تشق خط‬
‫دون انقطاع ‪،‬‬
‫التي ماتنفك تععبر عن الھووية من ن‬
‫الذات الشعرية ووالسيرورة اللوجودية ودييمومتھا ي‬
‫أأصالة ت‬
‫تفصح عن وجودھھا في ظل الممواكبة العصررية ‪.‬‬
‫مع مجموعة كيينونية ل ح‬
‫ففتتصارع ع‬
‫من التجارب ‪،‬‬
‫الخوض في غيابت التجربته الشععورية الي نص شعري ففان التجربة ففيه ستتشظى الى سيل ن‬
‫ض‬
‫عند‬
‫تفتئ تعلن عن نانسحاب حالة واستحضار‬
‫التمظھرات التي لم ئ‬
‫ت‬
‫من‬
‫ااذ تنفتح في ككل مرة آفاق جديدة معلنة عن سيل ن‬
‫النص الشعري‪ ،‬يتوافر ى‬
‫على السياق االلغوي ف ص‬
‫ااخرى‪ ،‬فال تطفو التجرببة وحدھا ع‬
‫على مجموعة متنوعة من‬
‫يتحقق ذلك يسعى‬
‫ق‬
‫الوظيفة الجمالية مھھيمنة عليه ـ ولكي‬
‫ة‬
‫سبما اظھرھا ياكبسن في مخططه ‪ ،‬ووتبقى‬
‫االوظائف حس‬
‫جع من جھة واالنتظار االمرجأ لالحاالة ‪ ،‬فمھمة‬
‫ت التي تتم عن طريق التقويم للمرج‬
‫االمبدع الى التفنن بالتقنيات‬
‫صالح النص ‪ ،‬اذ يفتح النص‬
‫ح‬
‫جة الى‬
‫وتصدعات لتحسم النتيج‬
‫ت‬
‫ثوابت‬
‫ي وضع القاررئ امام ت‬
‫االرسالة الشعررية تكمن في‬
‫فضال عن العمل‬
‫الثقافي والمواقف الالنفسية ال‬
‫ي‬
‫لسياق‬
‫متناھية الن اللقراء متغيروون بحسب الس‬
‫راءات غير مت‬
‫آآفاقه على قرا‬
‫تسليط الضوء علليه بكيفية متننوعة توحي‬
‫ط‬
‫من التجارب ككلما تم‬
‫ااألدبي الذي يوافر في بنييته مصدرا ال ينضب ن‬
‫صغرة عن اللعالم كله لذا‬
‫كيل صورة مص‬
‫ببسلسلة من اللدالالت التي ما تنفك تتعممق إلى الحد الذي تصل ففيه إلى تشكي‬
‫صارت القراءة النھائية لهه تعني موته ‪.‬‬
‫ص‬
‫في سياقھا الممكتمل‪ ،‬فعلى‬
‫ومن الخصائص األساسيية للشعرية ررجوع الدوال إلى مدلوالتھھا عبر الترككيب الكلي ي‬
‫عن رسائل تخررق العادات‬
‫حملة باختياراات اخرى كمما تكشف ن‬
‫حالتھا إلى مررجع معين فإننھا تظھر مح‬
‫االرغم من إح‬
‫بالعالقة مع المرجعييات الثقافية لللقارئ أي إننھا تزيد من‬
‫ة‬
‫وواألعراف الثلثقافية فتخلق جدال بين الععرفي والمنحررف‬
‫الال احتمالية والال توقعية في استقبال الرسالة ألنھا االبتداء ‪ ،‬تلك فقط ماكانت حاضرة في الذھن ‪ ،‬مشكال‬
‫تفسد توقعات القارئ مع الشفرات اللغوية من جھة التھيؤة التي ترسم معالم تجربة ليست حاضرة او‬
‫‪1‬‬
‫قادمة انھا ماضية ‪ ،‬وعادة مايصغر الماضي امام‬
‫والثقافية)التشفير الداخلي والخارجي(‬
‫تقف قصيدة )ماض مرير( على اعتاب الشعر الحديث تحوالت الحاضر ‪ ،‬عند الغالبية ‪ ،‬لكنه يبقى في جزئه‬
‫ركز فيھا شاعرھا عصمت اوزجان على عناصر عدة الخاص المرتكز االساس الذي تستقي منه الذات_‬
‫في تبريز تجربته الشعرية ‪ ،‬يظھر الزمن من اولى وال سيما الشعراء ‪-‬مجموع خبراتھا بوصفه العالمة‬
‫اھتماماته التوظيفية ‪ ،‬فس ﱠوقه وفقا لتقنية االطار الشكلي السيميوطيقية في البناء الفعلي للشخصية اوالترجمة‬
‫ذلك الجامع للتعھرات الفكرية التي تحاول االنا الال ارادية لسلوكھا بعد تشظيھا سايكولوجيا فھو‬
‫الشاعرة تبريزھا مرة واخفاءھا مرات عدة ‪ .‬وھذه البنية الذھنية التي تشكل مجموع حيثيات الذات‬
‫البسطة الحلمية سخرھا منذ العتبة االولى في )ماض وعوامل بناء انسجتھا الفكرية الالحقة و تسھم في‬
‫مرير(‪ ،‬فقد كان واعيا ان العنوان مرآة النص الكاشفة ارساء الخطوط السلوكية وفقا للقوانين والضوابط‬
‫عن عمق المكنون وبمجموع ابعاده السطحية الطبيعية المؤثرة في تنمية بنائھا فكريا ونفسيا ‪ .‬اننا‬
‫والعميقة‪ ،‬االنية والبعيدة ‪ ،‬وھو عتبة سيميائية مھمة بازاء نص يتم فيه بناء مجموع تكويناته شكال خارجيا‬
‫للدخول إلى المتن فالمھم " في العنوان ھو سؤال على الزمن‪ ،‬اذ يتموقع فيه بكونه اكثر احتفاء‬
‫الكيفية أي كيف يمكننا قراءته كنص قابل للتحليل بالتجربة‪ ،‬واليصعب غلى الناقد استشفاف زمنين‪،‬‬
‫االول‪ :‬تجربة معيشة حضورا وخياال في الزمن‬
‫والتأويل " ‪.2‬‬
‫أقام الشاعرعنوانه على المباشرة التي تبتعد عن الماضي ‪ ،‬لتتحول في الزمن الالحق الى مقتولة‬
‫الترميز ‪ ،‬فحرص على وضع محطات استقبال تتوزع حضورا‪ ،‬حية فكرا وخياال‪ ،‬لذلك تسمو على الزمنية‬
‫عبر شبكة تخيالت مرسومة بما يمتحه الموصوف – ‪ -‬على الرغم من اصرار شاعرھا على جعلھا تدخل‬
‫ماض – الذي حرص على تنكيره ليجعله منفتحا على في حيز زمني محدد ھو الماضي ‪ ، -‬وان طفت على‬
‫دوال غير قارة وعضده بالصفة النكرة التي ترسم الزمن الواقعي رحلة منقطعة عبرت عنھا االنا‬
‫للمتلقي طريقا شائكا من العالقات المبتكرة والتي الشاعرة بآھات ممدودة تسعى الى المثول او الطغيان‬
‫ليست بالضرورة متوازنة ‪ ،‬يسطرھا خيال المستجيب على المراحل الالحقة ‪ ،‬في سعي لصيرورة الحاضر‬
‫للعنونة ‪ ،‬فمنذ العتبة االولى يضعنا عصمت اوزجان امتدادا للماضي‪ ،‬وتلك مسألة تعود الى بعض من‬
‫على اعتاب تجربة ماضية اخذت ابعادھا النفسية حاالت التشعر التي تلف الشعراء‪ ،‬اذ ماسمي الماضي‬
‫والفكرية في الذات قبل االنا الشاعرة متوقعة بدايتھا ماضيا اال لمضيه‪ ،‬غير ان المباغتة اللغوية والتشعر‬
‫ونھايتھا كحدث وشخصية وذات في صورة حاضرة اعطى فرصة لتداخل الحلم زمنيا فصار الحلم الشعري‬
‫وواضحة رسما ‪,‬‬
‫رحلة لم تنته ولن تنته ‪ ،‬عضد المسافة الزمنية‬
‫واذ اننا نفترض اننا نقف على عتبة القول في لحظة المبسوطة في العنوان بصفة الموصوف التي جاءت‬
‫سكونية بردت في جوفھا براكينھا‪ ،‬مما يعني ان الزمن بصيغة المبالغة التي تسعى الى االستتباب واالستذھان‬
‫الحالي الذي شكل عناصر القول البد ان يمثُل على من جھة ‪ ،‬والصوت والقدرة التي يمنحھا لإلطالة من‬
‫سطوة التجربة الماضية ويحجمھا‪ ،‬غير ان الحاضر لم جھة اخرى ‪ ،‬فقابلية مثول الراء وسطا ونھائيا جسدت‬
‫نكد نشعر به ‪ ،‬فماعاد يمتلك غير نقطة القول او فكرة الحضور ضد الغياب ‪ ،‬ليأتي المد الصوتي الذي‬
‫يتنازعه الحرف ‪ -‬الراء ‪ -‬المكرر )مرير( معضدا تلك‬
‫‪ : 1‬ﻳﻧظر ‪:‬ﻧﻘد اﻟﻧﻘد ‪:‬ﺗودوروف ‪:24,‬‬
‫الحالة –المثول ‪ ،-‬وھذا ما يبين اصرار الشاعر‬
‫‪ 2‬ﻋﺗﺑﺎت )ﺟﻳرار ﺟﻳﻧﻳت ﻣن اﻟﻧص إﻟﻰ اﻟﻣﻧـﺎص ( ‪،‬ﻋﺑـد اﻟﺣـق وحرصه على ان يط ﱢول من أمد الماضي – حضورا ‪-‬‬
‫ﺑﻠﻌﺎﺑــــد ‪، ،‬ﺗﻘــــدﻳم ‪:‬د‪ .‬ﺳــــﻌﻳد ﻳﻘطــــﻳن ‪ ،‬اﻟــــدار اﻟﻌرﺑﻳــــﺔ ﻟﻠﻌﻠــــوم لما له من فاعلية حركية تؤھله لمد شباكه في تراتب‬
‫معلنة عن رؤية فكرية عميقة بالرغم من تصحره في‬
‫ﻧﺎﺷرون ‪ ،‬ﻣﻧﺷورات اﻻﺧﺗﻼف ‪ ،‬اﻟﺟزاﺋر ‪،‬ط‪67 / 2008 ، 1‬‬
‫~ ‪~ 18‬‬
‫الزمني الالحق وننسجه لرؤى فكرية غامض‬
‫ي‬
‫االبناء‬
‫مضة‬
‫مؤھلة احيانا لالننفتاح اإليجاابي على عووالم‬
‫ة‬
‫ووغير‬
‫حاضر مغيبا او‬
‫ممستقبلية ‪-‬ففيبدو المستققبل مثل الح‬
‫الماضي‪،-‬‬
‫ي‬
‫ي المراد تبرريزه‬
‫سياق الزمني‬
‫ممتداخال بالس‬
‫آثاره في سلوكياات‬
‫ه‬
‫ففظھور‬
‫شظيه في البنااء‬
‫ااألنا_ بعد تش‬
‫للذات_ يبدو ففي‬
‫ت‬
‫االنفسي‬
‫سلبيا وال ضير ففي‬
‫ا‬
‫االغالب‬
‫ذذلك فان ھذذا الزمن يععد‬
‫االقمة والراففد األول ففي‬
‫االعطاء سلبا او ايجابا مثللما‬
‫ض‬
‫ضر ‪ -‬أرض‬
‫ييمثل الحاض‬
‫الزمن الخانق الذي‬
‫ن‬
‫االواقع‪-‬‬
‫ييحاول الشااعر الھرووب‬
‫ضاء عليه او‬
‫ممنه والقض‬
‫تتدميره ‪ ،‬بھذا االنتققاء‬
‫االشاعري تفتح العتتبة‬
‫عن‬
‫حضور التجرربة معلنة ع‬
‫ح‬
‫االغاية األسلووبية المتشككلة‬
‫ف‬
‫ذلك فھي التھدف‬
‫ممن وراء ك‬
‫تتمرير تجرببة او تقليللھا‬
‫للتكون حادثة عابرة ‪ ،‬مثللما لم تكن ررغبة آنية مبااغتة‬
‫‪،‬انما ھي وسيلة من‬
‫ا‬
‫ووتنتھي في للحظة زمنية عابرة‬
‫ن‬
‫ووسائل‬
‫إعالن رفض الوواقع الحالي وجعله يتنااسل‬
‫ضد‬
‫الرؤيوي بدعوة التعاض‬
‫ي‬
‫سياق‬
‫وويتناسج مع ممثيله في السي‬
‫القة‬
‫فيكشف عن العال‬
‫ف‬
‫جودية‬
‫جارب الوج‬
‫االزمني والتج‬
‫عن اجتماع األنا‬
‫االمضطربة ووالتوتر االنفععالي الناجم ع‬
‫بباآلخر وما ييتراتب على ھذه العالقة من ثوران آني‬
‫الئقيا‬
‫ووانفعال متواتر يفرض على النص تواترا عال‬
‫ممجدبا وھذا ما ترتب عليليه تكوين شااعري أنوي من‬
‫ننوع خاص قائم على ثنائية ضديية تتعاور ووفقا‬
‫لذات وخارجھھا (‬
‫للطروحتي الدداخل والخارج ) داخل الذ‬
‫االرفض من الداخل و االستسالم الخارجي اللذي‬
‫ضر‬
‫ظة الراھنة بتشكالتھا اللعطائية فيحض‬
‫تتفرضه اللحظ‬
‫صور تستذھننه الحالة الجدديدة‬
‫بعبق اخر او تص‬
‫االماضي ق‬
‫آلنية‬
‫زمنية تفرضھا اآل‬
‫ة‬
‫صيغة‬
‫ففيعاد ال ُمتصﱠوور الجديد بص‬
‫الحالة او‬
‫ة‬
‫جديدة النا تفررضھا‬
‫ووفقا لتركيبة )او صيغة ج‬
‫صعيد‬
‫حل( على ص‬
‫صنعھا المراح‬
‫ييصنعھا المووقف ‪ ،‬أنا تص‬
‫المكان والزمان ووالجنس اآلنييين والحاضررين حضوراً‬
‫ن‬
‫فعاالً في تكوين النص ‪ ،‬ويمككن أن نجسد العالقة بين‬
‫الذات واألنا في الشكل اآلتي التي تتغير ووتتفاعل وفقا‬
‫ت‬
‫النفعال‪-:‬‬
‫للعواممل المسببة لال‬
‫دائرتين ‪ ،‬األولى تمثل الذات وھي النواة‬
‫ن‬
‫نحن أمام‬
‫التي تستند عليھا ااألنا في الظھھور‬
‫حمل من تركيب فيزيوللوجي ثابت‬
‫والتععامل لما تح‬
‫ضمونيا ً معقد‬
‫تظھر الذات بنا ًء ھيكليا ً ومض‬
‫ر‬
‫ص‪ ،‬لذا‬
‫خاص‬
‫األنا جزءاً من‬
‫متشابك العالقات ‪ ،‬تدخل ا‬
‫ك‬
‫الترككيب‪،‬‬
‫التي تفرضھا‬
‫المرحلية ‪ -‬بحسب الحاجة تي‬
‫ة‬
‫تركيببته‬
‫صر المرحلة الزمان والمككان والحدث والشخوص‬
‫عناص‬
‫لذلك نستطيع ن‬
‫ ك‬‫أن نشھد أنا جدديدة تخلقھا اللذات بحسب‬
‫الظرف لذا فھي متتنوعة ومتعدددة ‪ ،‬وتظھر‬
‫ف‬
‫حلة أو‬
‫المرح‬
‫نفسية الذات‬
‫صفھا معالجا ً لتكون عندمما تمتص نف‬
‫بوص‬
‫المؤثرات الخارجية االمحيطة بھا‬
‫ت‬
‫عة‬
‫)المتغغيرة( مجموع‬
‫إلى فيزيولوجيية الذات –‬
‫فتحيل أثر االنفعاال إيعازا ى‬
‫ل‬
‫التي بدورھا تتييح فرصة معاالجة األمور‬
‫غيريية الثابتة‪ -‬ي‬
‫وفرض موقف تععاملي أو سلوكي عن طرييق أنا حديثة‬
‫ض‬
‫كيبتي الذات‬
‫غيريية ‪ -‬فاألنا ناتجة عن اتحاد تركي‬
‫جية ‪ ،‬تشھد‬
‫الفيزييولوجية والننفسية بالمؤثررات الخارج‬
‫~ ‪~ 19‬‬
‫شاعر الراحل عصمت اوززجان‬
‫الش‬
‫خل االمكان الواحد أو بالعكس ھو‬
‫ليبدو متقاطعا داخ‬
‫حليل ‪:‬‬
‫سيطرحه التح‬
‫واحد داخل امكنة كثيرة مثلما س‬
‫الحزن القديم‬
‫ن‬
‫ما زاال ذلك‬
‫ك‬
‫عينيك‬
‫سما ً في‬
‫مرتس‬
‫م ّرةً أخرى‬
‫ضيء‬
‫يبكي وجھك المض‬
‫ي‬
‫ي‬
‫صاحبتي‬
‫أعرف يا‬
‫ف‬
‫لماذا ال تبتسمين‬
‫ت أأيضا ً قد د ّو ت‬
‫نت‬
‫أن ِ‬
‫الذكريات المنسيّة‬
‫ت‬
‫في دفتر‬
‫المرككونة فوق الررفوف‬
‫ت‬
‫أسلفت‬
‫كاألياام التي‬
‫لعلك اآلن توقي ٌع‪،‬‬
‫لعلك عبارةٌ‬
‫ذات ننصف سطر‬
‫جدين مع الغببار‪،‬‬
‫تتواج‬
‫في تللك األوراق الصفراء‬
‫لم تممارسي السح مراراً‬
‫شعلي البخور‬
‫لم تش‬
‫ي‬
‫فخاري‬
‫ملء غنا ٍء‬
‫ﱟ‬
‫ك ّل لييل ٍة‬
‫لم تتففتح تلك األورراق المطلسممة‬
‫تلك الشموع االتي أوقدتھا‬
‫وال تل‬
‫خ‬
‫المشايخ‬
‫على قبر‬
‫لم تععودي إالّ‬
‫نقطة سوداء مخررومة‪،‬‬
‫ة‬
‫على الجبين‬
‫سطرت ع‬
‫ت ممثل الكتابة اللتي ُ‬
‫أن ِ‬
‫ب‬
‫للشطب‬
‫غير قابل ٍة‬
‫ضع الثيمة مكانيا في ثثالث‬
‫حركات‪ ،‬يتمظھر‬
‫ت‬
‫تتموض‬
‫تتشكل في )االلم ‪ /‬اللذة( ووفقا‬
‫ل‬
‫ضدية‬
‫اولھا وفقا لثنائية ض‬
‫طرحه اللغة العميقة يبدو االلم متمثال في )الحزن‬
‫لما تط‬
‫عينيك( ‪)،‬يبككي ‪ /‬وجھك‬
‫القديم ‪ /‬اللذة مررتسمة في ع‬
‫م‬
‫ضيء(‪ ،‬وثانيھھا ‪) :‬االمل ‪ -‬اللذة المققطوعة – ‪/‬‬
‫المض‬
‫في مجموعة‬
‫االلم ‪-‬المرسوم استتبابا ‪ (-‬وتتشكل ي‬
‫في االتفاق ‪ /‬ااالفتراق ( و )المصاحبة‬
‫مفارققات قائمة ) ي‬
‫‪ /‬االببتعاد( ويتموض‬
‫ت أيضا ً قد د ّونت ‪،‬‬
‫ضع في عباررة )أن ِ‬
‫في ددفتر‬
‫الذكريات المنسيّة المركونة فووق الرفوف‬
‫ت‬
‫العقد حتى لو لم‬
‫فاالتفاق على د‬
‫ق‬
‫كاالياام التي اسلففت( ‪،‬‬
‫األنا‪، -‬‬
‫األنوات –جمع ا‬
‫ت‬
‫تحوالت كثيرة في بناء‬
‫ت‬
‫االذات‬
‫التي تفرض في كل‬
‫ت البنائية ي‬
‫االتي ھي مجمموع الھيئات‬
‫لذلك تتعاضد ھذه األنوات بصورة تكامملية‬
‫ممرحلة ‪ ،‬ك‬
‫االتضاد لتشكييل بنية الذات النھائية ‪.‬‬
‫ألنھا‬
‫ألنا بالذات ففھي سببية أل‬
‫أأما العالقة التي تربط األ‬
‫ضمن‬
‫صل مثلما تض‬
‫تتخصبھا أو تتضمن لھا اللبناء والتواص‬
‫االتجديد واالننحالل لألنا ببعد تالشي اللموقف وترككيزه‬
‫في الذات لذا فااألنا نتيجة لووجود الذات ووھي‬
‫ببنية بنائية ي‬
‫لذات وعليه فالعالقة بيننھما‬
‫أأيضا ً سبب في بناء الذ‬
‫ممتداخلة كليا ً ال تنفصل )تركيبا ً وبنا ًء( ‪:‬الذات وااألنا‬
‫خالق‬
‫العنصرين في آن خ‬
‫ن‬
‫صر من ھذيين‬
‫‪ .....‬كل عنص‬
‫وومخلوق‪ ،‬سببب ومسبب ‪ ،‬معنى ذلك ان العنوان يھيأ‬
‫م‬
‫لللقارئ تصوور االنا في حالة‬
‫صدام مع المكوننات‬
‫ص على استتتباب زمني ووفقا‬
‫في لغة تحرص‬
‫االوجودية ي‬
‫شا المكان بفععل تشيوء الزمان‬
‫طوته ‪ ،‬مھمش‬
‫للبناء تعلو سط‬
‫ستبدادية ‪.‬‬
‫ووھيمنته االس‬
‫ذلك ‪،‬‬
‫ص تظھر اللعكس من ك‬
‫اللغة الداخلية للنص‬
‫غير ان ة‬
‫غ‬
‫حول‬
‫ااذ يظھر الممكان نقطة االستقطاب االولى ويتح‬
‫حتى‬
‫االزمان الى ووسيلة غايتھا الوصول الييه تبريزا ‪ ،‬ح‬
‫~ ‪~ 20‬‬
‫يصبّ في المصالحة ‪ ،‬فانه يترك في النفس رضا‬
‫الموافقة )كالھما يعيش التجربة او حالة االقتراب‬
‫واالبتعاد ‪ ،‬وبابعاد التجربة المرسومة نصيا بمجموع‬
‫عناصرھا وتحوالتھا(‪ ،‬فيضيء بصيص االمل‬
‫بتالشي االلم ‪ .‬متخذا من الزمن الصورة السلبية التي‬
‫تمتص االحالم االيجابية ففي الوقت الذي يظھر المكان‬
‫حالة من حاالت التحدي والبقاء ‪ ،‬فان الزمن يظھر الند‬
‫العكسي او السلبي الذي يحاول ان ينتزع االمل‬
‫متمظھرا في ) المنسية ‪ ،‬االيام التي اسلفت ( ‪.‬‬
‫ويرتسم الشكل االخر بعد عجز االمل عن احتواء‬
‫التجربة فتتشكل تبعا لذلك الحركة وفقا لصيغة )الثبات‬
‫‪ /‬التحول( التي تتسخر في مجموعة تموضعات ‪ ،‬منھا‬
‫الرغبة في االحتفاظ بمصادر االلم كرد فعل للمسببات‬
‫فتعلن صيغة عدم التحول ھذه في البقاء تحديا مشكلة‬
‫الرغبة في اعالن االنتصار ولو داخليا ‪ ،‬انتصارا‬
‫متمظھرا على كل اشكال القھر الوجودية اال انھا ثابتة‬
‫وتعلن الوالء متخذة من صيغة التخفي ‪ -‬االقائمة بعدم‬
‫االعالن ‪ -‬وبصورة اقرب الى التلميح طريقھا لالعالن‬
‫السيما في بناء الثيمة و طريقة تمريرھا بوصفھا حالة‬
‫مالزمة لالنا التي لم ترغب بانقطاعھا او تحجيم‬
‫سطوتھا على الرغم من بعد المسافة الزمنية – رغبة‬
‫في السيطرة سايكولوجيا وايديولوجيا‪ -‬فتستجيب‬
‫الرغبة –تحوال‪ -‬في االنزياح الى امكنتھا تأطيرا لكي‬
‫التضيع اوتضيع كينونتھا سببا ومثوال ‪ -‬وتتجسد في ‪-‬‬
‫)دفتر الذكريات المركونة فوق الرفوف ( ‪) ،‬انت مثل‬
‫الكتابة التي سطرت على الجبين (‪ ،‬اي تتحول نشوة‬
‫الحضور الداخلية الى الخارج مرتسمة باالمكنة‪،‬‬
‫فتثبﱢت الحركة نشوة قوامھا في حضور المرأة التي‬
‫تمنح اللذة والخصب في االمكنة‪ ،‬لذا تشھد تحول‬
‫استمرار التجربة خارجيا )في االمكنة(‪ ،‬اذ تتحول الى‬
‫صور في اشياء مرئية وغير مرئية ‪ ،‬تلزمھا وتعلن‬
‫ثباتھا في االمكنة نشوة ‪ ،‬وبذلك تمأل التجربة النصية‬
‫حضورا على الصعيدين الزمني والمكاني ‪.‬‬
‫لقد طوع الشاعر صورة المرأة لتناسب أجواء تجربته‬
‫الموضوعية في القصيدة فبدت صورتھا مستمدة من‬
‫صورة الموضوع أو النازع النفسي للشاعر ‪ ،‬فالمتأمل‬
‫ المتلقي الخارجي – في القصيدة يجد أن ھناك تناظراً‬‫مكشوفا ً بين صورتي المرأة وصورة الزمن المسحوق‬
‫‪،‬او صورة التجربة المسحوقة في زمن متسلط ‪ ،‬يكاد‬
‫يحصل التمازج بينھما ويتداخل في محاولة وصوال‬
‫لمركب النجاة من خالل جعل المرأة ھي الساحقة‬
‫للزمن فتضيع سطوة الزمن وتظھر سطوتھا عليه‬
‫شكال من اشكال التحدي في البقاء والديمومة ‪:‬‬
‫)لعلك االن توقيع ‪ ،‬لعلك عبارة ‪ ،‬ذات نصف سطر‬
‫تتواجدين مع الغبار ‪ ،‬في تلك االوراق الصفراء (‬
‫والن اللغة تجري مجرى العالمات والسمات ‪ ،‬فال‬
‫"معنى للعالمة والسمة حتى يحتمل الشيء ماجعلت‬
‫العالمة دليال عليه وخالفه " ‪ 3‬فاننا نفھم بان العالمة‬
‫الزمنية االخرى تتجسد في تغيير المالمح ‪ ،‬مما يعني‬
‫ان الزمن يظل على الصعيد الباطني حامال الجانب‬
‫المظلم لكل ما في الوجود ‪ ،‬فينضح صورته السلبية‬
‫في قتل االمل النه يغير طبيعة االشياء يحجمھا بعد‬
‫مروره بھا وعليھا ‪) :‬نصف سطر ( ‪،‬او يغير شكلھا‬
‫ولونھا من االيجاب الى السلب متجسدا في‬
‫)االوراق الصفراء (‬
‫يزخر حواره الداخلي مع المرأة بكونه حوارا دراميا‬
‫كان قد خاضه الشاعر مع بواطنه بحركية االنفعال‬
‫المتراكم في الذات وجدلية الصراع النفسي المتجدد‬
‫بالحاح التجربة واثرھا المتجدد فيه ‪ ،‬فإذا به يشخص‬
‫عظمة الفعل عنده في اتجاھين‪ :‬االول شكلي تبسطه‬
‫اللغة بمجموعة التقنيات الطافية على سطحھا‪ ،‬واالخر‬
‫باطني عميق تفرزه اللغة بعد ركوب لجة صراعانھا‬
‫المتالطمة‪،‬‬
‫في تلك األوراق الصفراء‬
‫لم تمارسي السح مراراً‬
‫لم تشعلي البخور‬
‫فخاري‬
‫ملء غنا ٍء‬
‫ﱟ‬
‫ك ّل ليل ٍة‬
‫لم تتفتح تلك األوراق المطلسمة‬
‫وال تلك الشموع التي أوقدتھا‬
‫على قبر المشايخ‬
‫االول الشكلي‪ :‬ماتفرزه لغة النص بسلطة االنثى‬
‫الحاضرة فعال‪ ،‬وبمجموع المھام الموكلة اليھا فيأتي‬
‫‪3‬‬
‫‪ :‬اﺳرار اﻟﺑﻼﻋﺔ ‪ :‬ﻋﺑد اﻟﻘﺎﻫر اﻟﺟرﺟﺎﻧﻲ ﺗﻌﻠﻳق ‪ :‬ﻣﺣﻣود‬
‫ﻣﺣﻣد ﺷﺎﻛر ‪ ،‬ط‪376 : 1‬‬
‫~ ‪~ 21‬‬
‫حضورھا بعبق يختلف عن لغة استقبالنا للغة النص‬
‫االولى التي كان يعلو فيھا صوت االنا بانھزاماتھا‬
‫وانكساراتھا المتكررة‪ ،‬لذا تبدو ھيأة المرأة الحاضرة‬
‫بشعائرھا ھذه الدفة التي تغير اتجاه المركب وتحول‬
‫مساره الى اتجاه اخرف‪ ،‬معلنة حالة من الھدوء‬
‫النفسي القائم على اتخاذ القرارت الحاسمة التي على‬
‫الرغم من صعوبتھا فانھا تضفي حالة من الھدوء على‬
‫تلك الصراعات ‪:‬‬
‫سطرت على الجبين‬
‫ت مثل الكتابة التي ُ‬
‫أن ِ‬
‫غير قابل ٍة للشطب‬
‫يقوم االتجاه في ربطه بين صورتين المرأة والحياة‬
‫وھو يبني ثيمته التي ركز في اخراجھا على لغة اعالن‬
‫حضور حاالت الطقوس الخاصة التي عدھا من‬
‫مھمات المرأة العاشقة واليفوتنا التذكير بان صوت‬
‫االنا لم يغب عن النص في اي حالة فقد ظل حاضرا‬
‫بكل االوضاع غير ان نبرة الھدوء تسبغ على لغة‬
‫النص مع استقدام المرأة او ممارسة شعائرھا ‪،‬‬
‫فتتغيراللغة ‪ ،‬اذ لم تعد تملك ذلك االنفعال والصرخات‬
‫الحضورية او الخطابية والتقريرية المباشرة ‪ ،‬لتصير‬
‫اكثر ھدوءا فكأنھا تمتص االنفعال‪ ،‬او النه يُح ﱢملُھا‬
‫جانبا من عبء تجربته صارت لغته اقل خطابية‬
‫واكثر ھدوءا وتوازنا‪ ،‬فتظھر انا الشاعر بصورة‬
‫اخرى وھي تحملھا مسؤولية ما آلت اليه حاالت‬
‫االنكسار‪ ،‬بلغة اكثر ھدوءا وتوازنا فكريا ‪ ،‬لغة تحمل‬
‫صراعاتھا وانكساراتھا بداخلھا ‪ ،‬وتحاول الصمود‬
‫امام تحديات الوجود وانھزامات االمل ‪.‬‬
‫اما االتجاه االخر )العميق ( فيتشكل وفقا الطار‬
‫حضاري‪ ،‬تكشفه اللغة العميقة‪ ،‬اذ تفرز لغة النص‬
‫محاولة الربط بين المرأة بالحضارة عن طريق تبريز‬
‫ومحاكاة العرف والتاريخ للوقوف على إظھار الثقافة‬
‫وتمييزھا‪ ،‬ليشھد صراعا ثقافيا اشبه بصراع‬
‫الحضارات اوسيطرة حضارة على اخرى وكردة فعل‬
‫يحاول ان يثبت اركان حضارته وثقافتھا ‪ ،‬معتمدا على‬
‫اخراج تجربته وتفعيل الصراع فيھا على مستويين‪،‬‬
‫المستوى التركيبي ‪-‬اللغوي‪ :-‬واستثمر فيه اسلوب‬
‫النفي بابعاده )النفسية في الحجب مثوال ‪ ،‬والمعنوية‬
‫في تثبيت الصراع ( ‪ ،‬وتجسد ذلك في ‪:‬‬
‫)لم تمارسي السح مراراً‪ ،‬لم تشعلي البخور‪ ،‬لم تتفتح‬
‫تلك األوراق المطلسمة ‪ ،‬وال تلك الشموع التي أوقدتھا‬
‫على قبرالمشايخ‪ ،‬لم تعودي إالّنقطة سوداء مخرومة(‪،‬‬
‫متخذا من تكرار )لم( حرف النفي والجزم والقلب‬
‫المحطة االولى التي يقف عليھا لتثبيت فعل التحديد في‬
‫جعل التجربة رھنا بزمن معين ھو الماضي ‪ ،‬فنشھد‬
‫ھذه المرة صراعا داخليا من نوع اخر مرسوما‬
‫بالثورة على االلم الداخلي الذي تسعى الذات الى‬
‫التحرر منه ‪ ،‬وھي وان كانت توحي باالمل او تغيير‬
‫الحال اال ان دخول ) لم (على الحدث يجعل االمر‬
‫مرتھنا بحالة حضورية للماضي اكثر من كونھا‬
‫تطلعية الى الحاضر والمستقبل ‪ ،‬وكأننا به يؤطر‬
‫الحدث مثلما يؤطر االمل ويبقى التطلع مرھونا بركن‬
‫الماضي ‪ ،‬ولم نشھد تغيرا لھذا الماضي او قتال له‬
‫على الرغم من محاولة تحجيمه ‪ ،‬اذ ظلت التجربة‬
‫الماضية ترفد النص بمجموع حيثياتھا ‪ ،‬ما يبين اثر‬
‫الصراع الذي يشل حركة المد االيجابي ‪-‬على الرغم‬
‫من سعي الذات الى ذلك ‪ ،‬وأملھا في بسطه ‪.‬‬
‫المستوى الداللي ‪ :‬وتشھد لغة النص اسقاط الداخل‬
‫على الخارج ‪ ،‬اذ تغيب االنا وتظھر المرأة بلغة االنا‬
‫الشاعرة نفسھا ‪ ،‬متحملة اعباء تجربة مريرة غابت‬
‫فيھا مالمح الحياة‪ ،‬ولم تنفع معھا استحضارھا ما‬
‫يمنحھا اياھا معتمدا على مجموعة أطر عرفية احتلت‬
‫اجزا ًء كبيرة من رواسبنا الفكرية ومرجعياتنا الثقافية ‪،‬‬
‫اذ برز بعض اشكالھا تغريبا وتذكيرا ‪- ،‬ليخرج بنتيجة‬
‫متعاضدة مع النتيجة السابقة ھي ال أمل في المستقبل ‪،‬‬
‫مبينا ذلك في عدم الفائدة المتوخاة من الحرزاو التميمة‬
‫وكأننا به ‪-‬بحسب ماتبسطه اللغة العميقة ‪ -‬يتناص مع‬
‫الھذلي في بيته المشھور‪) :‬اذا المنية انشبت اظفارھا‬
‫الفيت كل تميمة لم تنفع( مشيرا الى ان الواقعة قد‬
‫وقعت ولم تفد التعاويذ ‪.‬‬
‫تنفتح مجموعة المشاھد المرسومة في حالة حضور‬
‫المرأة على أدلجة الصور لتصب ھدفھا غير المعلن‬
‫في ترميم الذاكرة فردا وجماعة ‪-‬فيما يُمتلك ‪-‬او إعادة‬
‫تنشيط لمجموع خزائنه الفكرية والمعرفية ‪ ،‬معتمدا في‬
‫ذلك على لغة حضارة خاصة وبلغة انثوية دقيقة‬
‫وخاصة ف) اشعال البخور‪ ،‬وايقاد الشموع على قبور‬
‫المشايخ ( ترسم حضارة الشرق بشذراته السحرية شبه‬
‫~ ‪~ 22‬‬
‫ي‬
‫التركماني‬
‫عر‬
‫نصب للشاع‬
‫في بغداد‬
‫الصيد‬
‫د‬
‫السبت التاسع من آذار وعلى حدائق نادي‬
‫اقيم يوم بت‬
‫شاعر التركماني‬
‫حفل إزاحة الستار عن نصب الش‬
‫العراقي ل‬
‫حديقة الشعراء ببالنادي والتي‬
‫حسن كوره م في ح‬
‫الكبير ن‬
‫ضمت نص‬
‫صب كبار شعراءء العراق من الععرب والكرد‬
‫عاتكة‬
‫ة‬
‫لمسيحيين امثالل محمد رضا اللشبيبي ‪،‬‬
‫والتركمان والم‬
‫سركون بولص و بيره مرد وممن‬
‫االخزرجي ‪ ،‬عبددﷲ كوران ‪ ،‬س‬
‫النحات ھادي عباس وبحضورعدد ممن المسؤولين‪،‬‬
‫ت‬
‫اعمال‬
‫ين من الشعراء والمثقفين‬
‫وعدد غففيرمن المدعوين‬
‫النائب‬
‫واإلعالميين‪ .‬وقد مثل الترككمان في ھذه االالحتفالية ب‬
‫السابق فوزي اكرم ترزياوغللو‬
‫بالتعاون‬
‫ن‬
‫على ھامش المھررجان الشعري الذھبي‬
‫أقيم الحفل ى‬
‫تشكيلي‬
‫ي‬
‫ضال عن افتتاح معرض‬
‫مع مؤسسة مميزوباتاميا‪ ،‬فض‬
‫مشترك لعددد من الفنانين‬
‫من قبل عدد من‬
‫تغطية ھذا الحدث الثلثقافي الرائع ن‬
‫ة‬
‫وقد تم‬
‫ضائيات‪.‬‬
‫ھا عدد من الفض‬
‫وسائئل اإلعالم بينھا‬
‫ليلة وليلة وبععض‬
‫االمقصودة – تذكيرا بلياالي الف ة‬
‫على‬
‫تھا والحفاظ ع‬
‫االترسبات الععرفية فينا –وومحاولة تثبيتھ‬
‫لصراع االنثثوي‬
‫سمة ذلك الص‬
‫سيرورتھا‪ ،‬ويربطھا بس‬
‫س‬
‫ووباسلوب يقررب من اللومم والعتاب بھھدف تثبيت تلك‬
‫لتغيرت النتيجة والفلفعل‬
‫ت‬
‫موحيا بان الفعل للو تم‬
‫ا‬
‫االثقافة‬
‫ي‬
‫فخاري ك ّل ليل ٍة ‪ ،‬اييقاد‬
‫ھھو‪ ):‬اشعال البخور ملء غنا ٍء‬
‫ﱟ‬
‫على قبر االمشايخ ‪،‬تتتفتح االورراق‬
‫االشموع ع‬
‫االمطلسمة(‬
‫صراع الحاد ‪ -،‬فتقوم ھذه االفعال مقام‬
‫و الننھت ذلك الص‬
‫شر ‪ ،-‬والن‬
‫يذات الحامية من االلم والش‬
‫القراببين او التعويذ‬
‫فان النتيجة السللبية ظلت قائئمة ‪ ،‬جاعال‬
‫الفعل لم يتم ‪ ،‬ن‬
‫ل‬
‫تتحول الى ‪:‬‬
‫ل‬
‫سببا للنتيجة لذذا فھي‬
‫من تققصيرھا ا‬
‫لم تععودي إالّ‬
‫نقطة سوداء مخررومة‬
‫ة‬
‫تلك الحضارة‬
‫ضيف الى ك‬
‫ويتخذ من االناء االفخاري مايض‬
‫خذ‬
‫خصووصيتھا عن طريق شكل المكان ‪ ،‬اذ يأتي االناء‬
‫موازنا لشكل خا‬
‫ا‬
‫الفخارري‬
‫خاص بحضاارة ارضه‬
‫والتقرب اليھا غاية‬
‫ب‬
‫ستيعاب القراببين‬
‫سومة في اس‬
‫الموس‬
‫ضوعة فيه ح‬
‫صودة ‪ ،‬شكل المكان الموض‬
‫مقص‬
‫حاجة التقرب‬
‫خصوصيتھا منفتحا على زمان غير‬
‫منحت التجربة خ‬
‫ت‬
‫منته ‪ .‬اذ تلعب مففردة كل ليلة على انفتاح االزمان في‬
‫صوررة تمثيلية الحياء حالة ثببات الحضاررة ‪ ،‬واحياء‬
‫دون انتھاء ‪.‬‬
‫ثقافتھھا ‪ ،‬ومن ن‬
‫ي‬
‫فخاري ‪ ،‬ك ّل ليل ٍة‬
‫ملء غنا ٍء‬
‫ﱟ‬
‫صورة المرأة عنده تنفتح للتكون رمزا‬
‫مما ييعني ان صو‬
‫حياء لكل ما‬
‫بتلك الصيغ اح‬
‫ضورھا ك‬
‫ضارة ‪ ،‬وحض‬
‫للحض‬
‫ضارات اآلخررى ‪ ،‬مثلما توحي بأن‬
‫يميزھھا من الحض‬
‫الينتھي ‪ ،‬و‬
‫للتأرييخ في نفسه لذة وعبق ال‬
‫فھو اذ يستعير‬
‫تلك الصور الشععبية فكأنه يععيد التأريخ ببكل صوره‬
‫جز الحاضر‬
‫اللذة ‪-‬بعدما عج‬
‫ويحيي عبق ة‬
‫ي‬
‫جاده –‬
‫وامج‬
‫ذلك ‪ ،‬فلم ير ففيھا غير صرراعات بينما‬
‫ستقبل عن ك‬
‫والمس‬
‫بكل انواع الملذذات واالمجااد التي تبقى‬
‫يرفل الماضي كل‬
‫ل‬
‫ضورھا فعال‬
‫الذاكرة ‪ ،‬وتأتي المرأة بحض‬
‫ة‬
‫ماثلة في‬
‫وصوورة ما يبين انھا ركن الحضارة الذذي البد ان‬
‫واستمرار حضورھا‬
‫ر‬
‫ينھي النص بالثبابات‬
‫يستتب ‪.‬لذلك ي‬
‫ب‬
‫في كل نظرة وتطلع ‪ ،‬كتتابة وتجربة‬
‫نشوة مقروءة ي‬
‫ة‬
‫وامررأة وحضارة ال تزول ‪.‬‬
‫سطرت ع‬
‫على الجبين‬
‫ت ممثل الكتابة اللتي ُ‬
‫أن ِ‬
‫ب‬
‫للشطب‬
‫غير قابل ٍة‬
‫‪-------------------------------------‬‬‫* أ‪.‬م‪ :.‬جامعة بغدداد‪ /‬كلية الترربية –ابن رش‬
‫شد‬
‫~ ‪~ 23‬‬
‫تأكيدا لحراكھا الثقافي‬
‫وودورھا الفاعل ففي الحياة‬
‫الثقافية الترككمانية‪،‬‬
‫على القارئ‬
‫وانفتاحھا ى‬
‫الععربي بغية تعرييفه برموز‬
‫وأأعالم شعرنا التتركماني ‪،‬‬
‫تتقوم مجلة " االخاء "‬
‫من المقاالت‬
‫بننشر سلسلة ن‬
‫خبة ممتازة‬
‫الننقدية بأقالم نخ‬
‫من النقاد واألككاديميين‬
‫سة الشعر‬
‫االمعنيين بدراس‬
‫وسيقوم كل ناقد‬
‫م‬
‫اللحديث‬
‫بتقديم قراءة ففي نص‬
‫لبيان عالمات‬
‫شعري واحد ن‬
‫شع‬
‫صوصية‬
‫التفرد والخص‬
‫واللثراء فيه‪ ،‬وھككذا ستكون‬
‫للدينا في نھاية المطاف‬
‫القصائد المختارة‬
‫د‬
‫باققة من‬
‫التي حظيت بباھتمام‬
‫النقدية الحديثة‬
‫ة‬
‫االمناھج‬
‫ومن المؤمل‬
‫ووتطبيقاتھا‪ .‬ن‬
‫أن يتوج ھذا اللمشروع‬
‫جيا الشعر‬
‫بككتاب "انطولوج‬
‫االتركماني المعااصر في‬
‫العراق "‪.‬‬
‫في ھذا‬
‫ويسرنا ي‬
‫العدد أن ننقدم‬
‫حداھما‬
‫ددراستين إح‬
‫للدكتورة إإيمان‬
‫محمد العببيدي‬
‫والثانية للددكتور‬
‫ضحي‬
‫فليح مض‬
‫السامرائي‪....‬‬
‫ي‬
‫اللمشرف على اللمشروع‪:‬‬
‫الدكتور محمد مردان‬
‫ﻳﺔ اﻟﺣ م‬
‫ﺣﻠم‬
‫ﻌرﻳﺔ‬
‫ﺷﻌ‬
‫ﺷ‬
‫ّ‬
‫حمزة حممامجي أأوغلو‬
‫شاعر حم‬
‫صيدة للش‬
‫قراءة في قص‬
‫ضحي أحد السام ّرائئي‬
‫د‪ .‬فليح مض‬
‫تش تغل قص يدة الش اعر حم زة حم اممجي أوغل و عل ى فعالي ة تك رار الالززم ة ))أحل م‬
‫دة للفض اء ش‬
‫وھ ذا التك رار يض يف ف ي ك ل مقط ع ددالل ة جدي ة‬
‫بحي اة((‪ ،‬ھ‬
‫الش عري الع ام‬
‫رر فع ل الحل م‬
‫لش عرية الحل م‪ ،‬حي ث يتك ر‬
‫صورة واضحة ش‬
‫ة‬
‫قصيدة‬
‫للقصيدة‪ ،‬وتععكس ھذه القص‬
‫يض يف قيم ة‬
‫عر متص الً )بحي اة( ف ي س ياقھا المن ّك رر‪ ،‬وھ و م ا ض‬
‫)أحلم( المرتتبط بأن ا الش اع‬
‫حسب مقولة‬
‫ھذه تتنوع بين ممقطع وآخر بح‬
‫شعري‪ ،‬وصوورة الحلم ه‬
‫أعلى للتشكيل الش‬
‫شعرية ى‬
‫ذات الش اعرة ح ول فض ائھا‬
‫األول من القصيددة تلتئم ال ت‬
‫في المقطع ل‬
‫كل مقطع وممقصديته‪ .‬ي‬
‫خص يات الش عريية وھ ي ت رتتبط بالحري ة‬
‫حل م الش عري إل ى الش ص‬
‫ين يتح ّول الح‬
‫الع ائلي ح ن‬
‫واإلنسانية‪:‬‬
‫أحلم بحيا ٍة‬
‫حبيبتي يا زھرةَ بيتي‬
‫أحلم بحيا ٍة‬
‫فيھا أنت ‪ ،‬أننا‬
‫دنيز ‪ ،‬أحمد‬
‫في قلب اإلنساننية‬
‫وما يشع ي‬
‫المتكون من أحجار التحررير‬
‫___ ‪_____..‬‬
‫حبيبتي يا زھرةَ بييتي((‪ ،‬وبعد‬
‫ي‬
‫موجّه إلى الحبييبة الموصوففة بزھرة البييت ))‬
‫الخطاب ج‬
‫ا‬
‫تثبيت الصوورة تتكرر الالزمة الحللمية بالحياة ))أحلم‬
‫بحيا ٍة((‪ ،‬ثم يشررع الراوي‬
‫أحمد((‪ ،‬ويتضح‬
‫الشعري بتأثثيت المكان اللشعري بالج ّو العائلي ))فييھا أنت ‪ ،‬أنا‪ /‬دنيز ‪ ،‬د‬
‫التك ّون العائلي‪ ،‬حيث إن الح‬
‫صيات القصيددة طبيعة ك‬
‫عالقات شخص‬
‫من مسار ع‬
‫حياة المحلوم‬
‫أن تتحقق من خالل إنارة ھھذا الج ّو العاائلي وتوفير مستلزمات إننعاشه‪ ،‬غير‬
‫بھا يمكن ن‬
‫قلب اإلنسانية‪/‬‬
‫الحقة للصورة الشعرية اللعائلية ))وما يشع في ب‬
‫أن اإلضافة الشعرية الال‬
‫حرير(( تنقل الحلم الشعرري من مستتواه العائلي الفردي إلى‬
‫من أحجار التح‬
‫المتكون ن‬
‫‪-13-‬‬
‫عليه ھذا النادي من قسوة وشراسة وبعد عن األلفة‬
‫والحيوية التي غالبا ً ما يعكسھا الج ّو الطفولي‪ ،‬وتكون‬
‫في الوقت نفسه أقرب إلى ميدان الحلم‪.‬‬
‫ينتقل بعد ذلك التفكير إلى مرحلة اإلنتاج والتفاعل مع‬
‫الطبيعة وحثّھا على الحياة‪ ،‬إذ تسعى الذات الشاعرة‬
‫إلى اختراع حيلة لتحريض األشياء على والدة جديدة‬
‫تنبعث منھا صور الحياة وعالماتھا ورموزھا‪:‬‬
‫أفكر بحيل ٍة‬
‫ماسھا ماس‬
‫أغنيھا أغنية‬
‫مستوى إنساني جمعي‪ ،‬يأخذ معناه وداللته من عبارة سالمھا يكمن في السالم‬
‫)أحجار التحرير( وھي تشير إلى ارتباط حلم الحياة في سبيل أن تجعل من أصغر نبت ٍة سنبلة‬
‫بحلم التحرير‪.‬‬
‫تتحول بال تردد إلى غيم ٍة وتمطر‬
‫المقطع الشعري الالحق يرسم صورة أخرى عن الحلم ___ ‪_____..‬‬
‫بالحياة الموعودة‪ ،‬إذ يتحول الحلم بحياة إلى التفكير‬
‫ّ‬
‫إن جملة ))أفكر بحيل ٍة(( تلتقي بآليّة الحلم على نحو من‬
‫ً‬
‫بحياة‪ ،‬ويعطي ھذا التالزم بين الحلم والتفكير مجاال األنحاء من خالل ))ماسھا ماس(( أوالً وثانيا ً ))أغنيھا‬
‫ً‬
‫شعريا أرحب لجدل العالقة بين الوعي والالوعي‪ ،‬أغنية‪/‬سالمھا يكمن في السالم((‪ ،‬حيث يتجه الخطاب‬
‫حين يكون التفكير أداة واعية إليجاد ح ّل للمشكالت‪ ،‬المنتج نحو عالمات حياة منتخبة بعناية‬
‫ويكون الحلم أداة إليجاد ح ّل آخر عندما يخفق حلّ )ماس‪/‬أغنية‪/‬السالم(‪ ،‬وكل ھذه العالمات الحياتية‬
‫التفكير في تسوية األمر‪:‬‬
‫تحتشد في سياق تعبيري وتشكيلي واحد من أجل‬
‫أفكر بحيا ٍة‬
‫الوصول إلى عتبة الحلم‪ ،‬تسھم في تكبير األشياء‬
‫عصافيرھا ‪ ،‬أزھارھا‬
‫وتحويلھا إلى إنتاج يغني الحياة ويم ّولھا بالعطاء ))في‬
‫غزالنھا ‪ ،‬أطفالھا‬
‫سبيل أن تجعل من أصغر نبت ٍة سنبلة((‪ ،‬ومن ث ّم‬
‫قد تصھروا من‬
‫تخضع لتح ّول آخر في إطار لعبة الحلم ))تتحول بال‬
‫مفردة المدفع‬
‫تر ّدد إلى غيم ٍة وتمطر((‪ ،‬ليكون المطر عالمة الحياة‬
‫وشظايا القذائف‬
‫المحلوم بھا من أول القصيدة إلى نھايتھا‪.‬‬
‫يتكلمون بلغة الكبار‬
‫ثم ما تلبث بعد ذلك أن تعود الالزمة التكرارية التي‬
‫ويضحكون‬
‫اشتغلت عليھا القصيدة إيقاعيا ً ودالليا ً وھي ))أحلم‬
‫_____ ‪_____ ..‬‬
‫بحياة((‪ ،‬حين تتح ّول الحياة إلى صورة أ ّم ترعى طفلھا‬
‫إن آلية التفكير ھنا تح ّول النظر الشعري إلى قسوة وھو يحلم بحياة سعيدة ومرفّھة وتحتوي على كل‬
‫الواقع وعنفه وجبروته‪ ،‬فحين يصل التفكير بحياة األشياء‪ ،‬وھنا تتح ّول آلية الحلم من سياق شخصي‬
‫))أفكر بحيا ٍة((‪ ،‬وتجمع ھذه الحياة أشكال من الطبيعة فردي إلى سياق إنساني عام يص ّور حالة الطفولة وھي‬
‫المؤنسنة ))عصافيرھا ‪ ،‬أزھارھا‪ /‬غزالنھا ‪ ،‬بحاجة إلى رعاية الحلم‪ ،‬لترتبط الحياة بالحلم داخل‬
‫أطفالھا(( في سياق فعالية تدميرية ))قد تصھروا من‪ /‬فضاء القصيدة المنفتح على األشياء بقوة‪:‬‬
‫مفردة المدفع‪ /‬وشظايا القذائف((‪ ،‬فإن الطفولة تموت أحلم بحيا ٍة‬
‫ّ‬
‫ألن األطفال ))يتكلمون بلغة الكبار‪ /‬ويضحكون((‬
‫طفل فيھا رغيف‬
‫في يد كل ٍ‬
‫حيث يغادرون مواقعه الطفولية بكل ما تتمتع به من على أنفه زھرة‬
‫براءة وعفوية‪ ،‬ليدخلوا في نادي الكبار بكل ما ينطوي وعلى كتفه فراشة‬
‫~ ‪~ 14‬‬
‫تظھر على مراحل ولقطات تعبيرية دالة بوساطة‬
‫وفي الوقت الذي ينام في الفراش صريع المرض‬
‫أسلوب النفي‪ ،‬وتبدأ باللقطة األولى التي تفترض‬
‫تتحول إلى ٍأم وتحيط به‬
‫الصفاء والنقاء والھدوء ))ال شائبة في القلوب فيھا((‪،‬‬
‫____ ‪_____ ..‬‬
‫حلم الحياة ھنا يرتھن بالطفولة من خالل رسم صورة ثم تردفھا بلقطة مشبعة بروح اإلنسانية التي تسعى إلى‬
‫الطفل المطلقة ))في يد كل‬
‫طفل فيھا رغيف((‪ ،‬نفي القيود من أجل حضور الحرية ))ال سالسل في‬
‫ٍ‬
‫فالرغيف عالمة الشبع الذي يقضي على الجوع‪ ،‬األقدام((‪ ،‬وھي لقطة لھا عالقة بقمع الجسد ومنعه من‬
‫ووجود )رغيف( في )يد كل‬
‫طفل( يعبّر عن معطى الحركة‪ ،‬ومن ثم تظھر لقطة موازية لھذه اللقطة لكنھا‬
‫ٍ‬
‫إنساني عميق وواسع يبغي إشباع الجياع والقضاء تعبّر عن قمع الكالم والتصميت ))ال تمتمة في‬
‫الحلمي على الفقر‪ ،‬أما الصورة الثانية ))على أنفه األلسن((‪ ،‬إذ ّ‬
‫إن الحرية ال تعني حركة األقدام في‬
‫زھرة(( فھي داللة على تناغم جسد الطفل مع الطبيعة األرض فقط‪ ،‬بل تعني أيضا ً حرية التعبير عن الرأي‬
‫في أجمل مظاھرھا‪ ،‬وتدعم الصورة الثانية ھذه بقوة‪ ،‬وتجاوز مرحلة الخوف والرعب والتمتمة التي‬
‫الصورة الثالثة الالحقة لھا ))وعلى كتفه فراشة(( كي ال تُظ ِھر الرأي بحرية وطمأنينة وأمان‪.‬‬
‫وتنتھي ھذه الصورة الشعرية الحلمية بلقطة‬
‫تكتمل صورة الطبيعة اإلنسانية المرتبطة بالطفل‪.‬‬
‫ّ‬
‫لكن ھذه الصورة تنتقل في مفصل شعري آخر من شعرية تص ّور الحياة في حالة بكاء وصراخ دائم حين‬
‫مفاصل التصوير الشعري في القصيدة إلى فضاء ترى أ ّ‬
‫ي حالة تحول بين المخلوق وحريته ))تبكي‬
‫إنساني حين تؤنسن كل ھذه األشياء على ھذه الصورة وتصرخ عصوراً كاملة‪/‬إذا صادفت صغير األيل‬
‫))وفي الوقت الذي ينام في الفراش صريع ينزف من أنفه((‪ ،‬سواء أكان ھذا المخلوق إنسانا ً أم‬
‫المرض‪/‬تتحول إلى ٍأم وتحيط به((‪ ،‬بمعنى ّ‬
‫أن الحياة حيوانا ً أم نباتاً‪ ،‬فالحلم الشعري بالحياة ھو حلم كلي‬
‫المؤلّفة من )رغيف( و )زھرة( و )فراشة( تتح ّول وشامل‪ ،‬فلو ّ‬
‫أن صغير اآليل نزف من أنفه دون رعاية‬
‫لفرط حضورھا اإلنساني الرقيق والمنتج إلى )أم( الحياة ّ‬
‫فإن ھذه الحياة ستكون عاجزة وال معنى لھا‪،‬‬
‫ترعى طفلھا عندما يمرض‪ ،‬وتنقذه من الموت حين وستظ ّل تبكي وتصرخ عجزھا بال طائل‪ ،‬بمعنى أن‬
‫تحقق له الحياة‪ ،‬فثمة ارتباط وتالزم نوعي ھنا بين الحلم والحياة والحرية تنتظم ھنا في سياق واحد يلتئم‬
‫في فضاء القصيدة‪ ،‬وربما يكون األسلوب الشعري‬
‫الحلم والصورة التي تبدو وكأنھا واقعية ال حلمية‪.‬‬
‫الحلم بالحياة في القصيدة ھو حلم عام وشامل وحيوي الرومانسي الذي حفلت به القصيدة يتالءم تماما ً مع‬
‫ومنتج‪ ،‬فھو ال يتوقف عند ھذه الحدود بل يتح ّول إلى طبيعة الفضاء اإلنساني العام الذي تشتغل عليه صور‬
‫مناطق مفھومية في الحياة ال يمكن االستغناء عنھا أو القصيدة ولقطاتھا‪ ،‬إذ يتداخل الحلم بالواقع‪ ،‬والداخل‬
‫إھمالھا‪ ،‬فالحياة مھما توافرت على الرغيف والزھرة بالخارج‪ ،‬واألنا الشاعرة بالحياة‪ ،‬والطبيعة باإلنسان‬
‫والفراشة وغيرھا ال يمكن أن تصل إلى مرحلة إنسانية والحيوان والنبات والجماد‪ ،‬في سبيكة شعرية تتوھج‬
‫متكاملة من دون الحرية‪ ،‬التي ھي س ّر ديمومة الحياة فيھا العاطفة والوجدان واالنفعال بطريقة مفعمة‬
‫بالروح والجسد معا ً‪.‬‬
‫وكرامتھا‪:‬‬
‫وتظ ّل صورة الحرية مھيمنة على فضاء القصيدة‬
‫أحلم بحيا ٍة‬
‫حتى مقطعھا األخير وھو ينتھي إلى خطاب الحرية‬
‫ال شائبة في القلوب فيھا ‪ ،‬ال سالسل في األقدام‬
‫المعبّر عن خطاب الحياة‪ ،‬وتنفتح صورة الحرية داخل‬
‫ال تمتمة في األلسن‬
‫صورة الحياة عن جملة من الدوال والعالمات التي‬
‫تبكي وتصرخ عصوراً كاملة‬
‫تتد ّخل في عمق المفھوم وعمق الشعر أيضا ً‪:‬‬
‫إذا صادفت صغير األيل ينزف من أنفه‬
‫____ ‪_____ ..‬‬
‫أحلم بحيا ٍة‬
‫الحلم الجديد بالحياة ھو حلم الحرية‪ ،‬وصورة الحرية أشعارھا ‪ ،‬أفكارھا‬
‫في ھذا المقطع من مقاطع حلم الحياة في القصيدة حبّھا ‪ ،‬محبتھا‬
‫~ ‪~ 15‬‬
‫ببال قفص‬
‫ممثل السنونو‬
‫خياالتھا تتطااير بال حدود في المروج‬
‫خ‬
‫حمامجي اوغلو‬
‫عر حمزة ح‬
‫الشاع‬
‫ضاء اإليقاع ووالداللة الشععرية‬
‫االالزمة المھييمنة على فض‬
‫ففي القصيدة تتتكرر أيضا ً ففي مطلع المققطع األخير ممنھا‬
‫)))أحلم بحيا ٍة(((‪ّ ،‬‬
‫صل‬
‫لكن ھذا الحلم بحياة متمنّاة يتمفص‬
‫يمنح‬
‫ساحات صوررية متعددة‪ ،‬ككل مفصل يم‬
‫ھھنا على مس‬
‫شييد‬
‫االمعنى الشعرري طاقة تععبيرية معينة تسھم في تش‬
‫ممعالم البناء العام والشاممل لدالالت القصيدة‪ ،‬وأول‬
‫طع تتمثل بـ )))أشعارھا((‬
‫في فضاء المقط‬
‫حة تتوغل ي‬
‫مساح‬
‫جاز قدر م‬
‫حيث تسھم األشععار في إنج‬
‫مھم من معنى‬
‫الحياة في األشياء‪ ،‬فاألشعار تتعطي للحياة المحلوم بھا‬
‫ة‬
‫ا‬
‫صيل ال ن‬
‫يمكن‬
‫معنى روحي أص‬
‫ى‬
‫استمرارھا من دونه‪،‬‬
‫ساحة المركززية مساحة أخرى ھي‬
‫وتعقب ھذه المس‬
‫ب‬
‫وھي تثري المنط‬
‫))أفككارھا(( ي‬
‫طقة األخرى من مناطق‬
‫يمكن لحياة أن‬
‫الحياة المرتبطة بالعقل والمادة‪ ،‬فال ن‬
‫ة‬
‫األشعار فقط‪ ،‬إذ ال‬
‫ر‬
‫مثالي وھي تقوم على‬
‫تسير بشكل ي‬
‫ر‬
‫ب ّد ن‬
‫من األفكار التتي باجتماعھھا مع األشعاار تكون قد‬
‫حققت طرفي الممعادلة‪ ،‬بين العاطفة والععقل‪ ،‬الروح‬
‫ت‬
‫صورة الحياة‪.‬‬
‫بحيث تتكامل ص‬
‫والمادة‪ ،‬الوجدان والعمل‪ ،‬ث‬
‫كار أيضا ً ال‬
‫شعار واألفكا‬
‫الحم بين األش‬
‫غير أن ھذا التال‬
‫يمكنه أن يعبّر عن حقيقة ھذه الحياة االمحلوم بھا‬
‫ه‬
‫حضور فعل الحب الذي‬
‫شعريا ً في القصيددة من دون ح‬
‫ي‬
‫ه‬
‫تمنحه الحياة نفسھھا لألشياء ))حبّھا((‪ ،‬تواززيھا ما يمكن‬
‫حب ))محبتھھا((‪ ،‬بمعنى‬
‫أن تققدمه األشياء للحياة من ح‬
‫ّ‬
‫يجب أن يكون متبادالً بين‬
‫ھذا اإلطار ب‬
‫أن اللحب في ا‬
‫شياء‪ ،‬ولع ّل ھذا التالزم‬
‫يحيط بھا من أش‬
‫ط‬
‫الحياة وما‬
‫ة‬
‫زي التقابل بيين األشعار‬
‫حب يوا ي‬
‫والتفااعل في الح‬
‫سم صورة اللحياة‪ ،‬على النحو الذي‬
‫فكار في رس‬
‫واألفك‬
‫للمعنى والمفھوم‪.‬‬
‫ى‬
‫على االستجابة اللمطلقة‬
‫يجعلھھا قادرة ى‬
‫ولييس بوسع ھھذا الفضاء اللكلّي وھو يععطي للحياة‬
‫الصورة على ھذا‬
‫ة‬
‫المحللوم بھا ھذا الصوت وھذه‬
‫ضور الحرية‬
‫من دون حض‬
‫الشكل الجميل ووالمتكامل ن‬
‫ل‬
‫بال قفص((‪ ،‬إذ ّ‬
‫عدام كل ھذه‬
‫إن القفص ييؤدي إلى إع‬
‫)) ال‬
‫األشيياء مھما اكتتملت عددياً‪ ،‬فالحرية ھھي المساحة‬
‫ضنة التي يمككن لكل ھذه األشياء ان‬
‫عاء والحاض‬
‫والوع‬
‫تنمو نمواً‬
‫يھا‪ ،‬لذا فھي مشبھة ھنا‬
‫صحيحا ً ومثاليا ً فيھ‬
‫ح‬
‫بالغية المعبررة عن الفكررة والمفھوم‬
‫بھذه الصورة البال‬
‫بال حدود في‬
‫سنونو‪/‬خياالتھھا تتطاير ال‬
‫والحللم ))مثل الس‬
‫حلم الشعري‬
‫فمفردة )خياالت( تتحيل على الح‬
‫ة‬
‫المرووج((‪،‬‬
‫يمن على ففضاء القصييدة‪ ،‬والفعل المضارع‬
‫المھيم‬
‫)تتطااير( يحيل ع‬
‫على معنى االننطالق والحررية‪ ،‬وعبارة‬
‫حلمي الذي ال يقنن بحدود‬
‫تعكس الفضاء الح‬
‫حدود( س‬
‫)بال ح‬
‫ألرض كلھا‪ ،‬وتأتي مفرددة )المروج(‬
‫معينة ومساحته األ‬
‫ة‬
‫ة‬
‫لتعبر عن‬
‫ر‬
‫الطبيعة في أوج زھھوھا وعنفواننھا وعطائھا‬
‫وحرييتھا‪.‬‬
‫~ ‪~ 16‬‬
‫ي‬
‫تركماني‬
‫صحفي ت‬
‫مذككرات ص‬
‫الحلققة السابععة‬
‫حبيب الھھرمزي‬
‫بقلم ‪ :‬ح‬
‫الجزء الثاني‪:‬‬
‫تموز‪ /‬يوليو ‪ 19958‬عالقات‬
‫غيرھم من الممواطنين العرراقيين قبل ثوورة ‪ 14‬ز‬
‫العالقات بين الترككمان وبين غي‬
‫ت‬
‫ككانت‬
‫عرقية ال في المنناطق التركماانية وال في‬
‫ة‬
‫ئفية او‬
‫حسن الجوار‪ ،‬ولم تكن ھنناك فتن طائف‬
‫طبيعية تتسم باألخوة وح‬
‫ط‬
‫تكن في المدينة‬
‫جد انه لم ن‬
‫غيرھا من بقاقاع الوطن الععراقي‪ .‬واذا مما اخذنا مديننتي كركوك ننموذجا للتكويين األثني‪ ،‬نج‬
‫غ‬
‫تعيينھم فيھا او تم نققلھم اليھا لشتتى األسباب‪.‬‬
‫م‬
‫فين تم‬
‫عوائل لموظفي‬
‫سكنون فيھا‪ ،‬وواغلبھم من ع‬
‫ااال قلة قليلة ممن العرب يس‬
‫حيب واالحترام من سكان المدينة الترككمان‪ .‬وحتى‬
‫كان يلقى الترح‬
‫في كركوك ن‬
‫ظف عربي ي‬
‫معروفا ان كل موظ‬
‫ا‬
‫ووكان‬
‫من الوظيفة بدال من عودتھھم الى مدنھم‬
‫اان العديد منھھم كانوا يفضللون السكنى ففي ھذه المديننة الوادعة بععد تقاعدھم ن‬
‫من المحالت التي يسكنھا اخواننا األككراد‪ ،‬يمكننا‬
‫صلية‪ .‬وكان ھھناك عدد ن‬
‫األص‬
‫خلصة من عمملية تسجيل النفوس العام التي جرت‬
‫طيات المستخ‬
‫معرففتھا من المعط‬
‫على صحتھا‬
‫حيدة التي يتففق الجميع ع‬
‫عام ‪ 1957‬ووھي عملية اإلحصاء الوح‬
‫في ع‬
‫ز‬
‫اي تالعب ففيھا‪ .‬وكانت العوائل الككردية‬
‫وعدم حصول ي‬
‫م‬
‫تتركز في محلة‬
‫حلة إمام قاسم‬
‫ضي وفي محل‬
‫من القرن الماض‬
‫ستحدثت في لالخمسينات ن‬
‫الشوررجة التي اس‬
‫ألكراد والتركمان‪ ،‬اما ممحالت كركووك الرئيسية‬
‫التي كان يسكنھا خليط من األ‬
‫محالت مغلقة للترركمان‪ .‬ولم تتكن محالت‬
‫ت‬
‫األخررى وعددھا ‪ 18‬محلة‪ ،‬ففكانت‬
‫انذاك بدليل عدم وورود اسمھا ضمن قوائم‬
‫رحيم اوا واإلسكاان وازادي مموجودة ك‬
‫م‬
‫‪1‬‬
‫ننسى وجود عددد قليل من‬
‫ى‬
‫الت كركوك في احصاء عام ‪ .1957‬وال‬
‫محال‬
‫يعملون في شركة نفط العراق‬
‫ن‬
‫واآلثوريين الذين كان جلھم‬
‫ن‬
‫األرمن‬
‫ن‬
‫المواطنين‬
‫حبيب الھرمزي‬
‫في العدد ‪ 21‬من ممجلة تحليالت الشررق األوسط‬
‫كوك "‪ ،‬المنشور ي‬
‫‪ - 1‬انظر مقالنا اللمعنون " التعداد اللعام للسكان في الععراق وتداعياته باالنسبة لمدينة كركو‬
‫‪.1‬‬
‫االصادر في ايلول ‪ ،2010‬ص ‪108‬‬
‫~‪~7‬‬
‫منصب "رئيس بلديية المدينة" ممن نصيب التتركمان حينا‬
‫ب‬
‫في المحالت الققريبة من موققع الشركة‪ .‬ووكان‬
‫وويسكنون ي‬
‫طيلة الفترة التي امتدت الى حكم البعث‬
‫عربي ھذا الممنصب ة‬
‫وومن نصيب األكراد حيننا آخر‪ ،‬ولم يشغل اي ع‬
‫طريق االنتخاب‪.‬‬
‫ق‬
‫وليس عن‬
‫عن طريق التععيين من قبل الحكومة س‬
‫)‪ (1968‬بالررغم من ان ھھذا المنصب ككان يشغل ع‬
‫بصفاء ووئام ولم تكن ھناك ض‬
‫ء‬
‫جميع كانوا يععيشون‬
‫االمھم ان الج‬
‫ضغينة او عدداء بين ھذه المك ّونات‪ .‬ووكانت ھناك‬
‫وعالقات تجارية وززواج بين الترركمان واألكرراد‪ .‬وكان نززوح األكراد ممن االقضية‬
‫ت‬
‫جوار‬
‫اخوة وصداقة وج‬
‫عالقات ة‬
‫ع‬
‫طبيعيا وألسبااب اقتصادية اي طلبا للرزق واسباب العيش التي‬
‫كوك نزوحا ط‬
‫ى مدينة كركو‬
‫المحافظات الكردية الى‬
‫ت‬
‫ااو‬
‫شركة نفط العرراق‪.‬‬
‫شتى فروع ش‬
‫ككان من اھمھھا العمل في ش‬
‫بين التركمان واألكراد‪:‬‬
‫كانا البداية لتععكير صفو العالقات ن‬
‫حادثان ا‬
‫ح‬
‫ييمكننا ان نععتبر حادثة "فندق‬
‫لتلتكوين‬
‫بداية‬
‫ككركوك"‬
‫االحزازات ففي المدينة‪ .‬فقبل‬
‫ق قيام‬
‫شھور تسبق‬
‫عدد من الش‬
‫ع‬
‫واعالن‬
‫‪1958‬‬
‫ثثورة‬
‫بلدية‬
‫كانت‬
‫االجمھورية‪،‬‬
‫ككركوك قد ققررت انشاء فندق‬
‫بمقياس ذلك اللزمن‪،‬‬
‫س‬
‫ضخم‬
‫ض‬
‫عدة طوابق لتلبية‬
‫ممك ّون من ع‬
‫ااحتاجات الممدينة‪ .‬وتم تشييد‬
‫االفندق في بداية شارع‬
‫"المجيدية" وعلى مقربةة من‬
‫شارع األوقا ف‪ . 2‬كان‬
‫ع‬
‫اانتھاء‬
‫ررئيس البلدية انذاك السيد فاضل‬
‫الفنادق اثناء وجود اللوفد ببغداد‪،‬‬
‫ق‬
‫بھو احدى‬
‫صورة الفوتوغراففية النادرة في بھ‬
‫التقطت ھذه الص‬
‫عشائر الكاكائية ووالمحامي عطا تترزي باشي‬
‫خير ﷲ ورؤساء عش‬
‫ووتضم الصورة‪ :‬الشھيد عطا ر‬
‫ي الى‬
‫االطالباني الذي كان ينتمي‬
‫شكري الصالحي ووالمرحوم عبد اللھادي آوجي‬
‫سن الصيدلي والمرحوم ناظم ش‬
‫واللمرحوم مجيد حس‬
‫طالباني " المععروفة‬
‫عشيرة "الطا‬
‫ع‬
‫سف‪.‬‬
‫ھذه السطور حبيب الھرمزي واخريين لم استطع التتعرف عليھم لألس‬
‫وكاتب ه‬
‫ووالذي كان يلقّب بـ "كووجوك‬
‫صغير"‪،‬‬
‫ففاضل" اي "فاضل الص‬
‫كان يلقّب بـ "بييوك فاضل" اي "فاضل‬
‫للتمييزه عن شخص آخرر من نفس تللك العائلة وببنفسم اإلسم ‪ ،‬والذي ن‬
‫االكبير"‪ .‬المھھم ان رئيس االبلدية فاضل الطالباني قررر تسمية الفنندق المذكور بإسم "فندق سيروان" الذذي استوحاه‬
‫حداث ناحية‬
‫شمال العراق وكاان قد تم استح‬
‫حلبجة الكرددية في ل‬
‫يقع في منطقة ح‬
‫ممن إسم نھر "سيروان" ووھو نھر ع‬
‫في تلك الفترة‪.‬‬
‫من ھذا النھر ي‬
‫سيروان" في الجھةة الشرقية ن‬
‫ن‬
‫ببإسم "‬
‫طالبة باعتبار‬
‫استفزازا لمشاعرھم ورسالة لھم تتتضمن المط‬
‫ا‬
‫عالن ھذا القررار اعتبر اھاالي كركوك ذذلك‬
‫ووعلى إثر اع‬
‫شارة الى اثاررة النعرات‬
‫طابات‪ ،‬وكان ذلك اول اش‬
‫الت واالستقط‬
‫اللغط والمساجال‬
‫ھھذه المدينة ممدينة كردية‪ .‬واشتد ط‬
‫االقومية في ھھذه المدينة الووادعة‪.‬‬
‫سم الفندق وتغغييره ليكون‬
‫فظة الى رأي اللجماھير وقرررت الغاء اس‬
‫خت المحا ة‬
‫وولم تنته ھذه المشكلة اال ببعد ان رضخ‬
‫استھدفت االستقطاب القومي والععنصري‪ ،‬وقووبل القرار باباالمتنان من‬
‫ت‬
‫كركوك"‪.‬وھكذا انتتھت اول شررارة‬
‫ك‬
‫"فندق‬
‫منھا انذاك‪ ،‬اشاررت الى ذلك‬
‫للدن اھالي كرركوك‪ .‬واشاررت جريدة "البشير" التي كنت اتولى تحرير القسم العربي ا‬
‫تلك البناية لغاية تشيييد بناية المحافظة الحالية‪.‬‬
‫بناية الفندق من قبل ممحافظة كركوك بععد الثورة‪ ،‬واستمررت المحافظة بتقدديم خدماتھا في ك‬
‫‪ - 2‬تم اشغال ة‬
‫~‪~8‬‬
‫بخبر مفاده ‪ " :‬تم تغيير اإلسم القديم للفندق الفخم‬
‫المؤلف من ثالثة طوابق المشيّد من قبل بلدية كركوك‬
‫ليكون اسمه فندق كركوك‪ ،‬وقوبل ھذا القرار بإمتنان‬
‫من قبل األھالي"‪.3‬‬
‫حادث بطاقة المعايدة‪:‬‬
‫كانت العادة المتبعة لدى الناس ارسال بطاقات معايدة‬
‫الى احبائھم واصدقائھم واقربائھم للتھنئة بحلول‬
‫االعياد الدينية‪ ،‬وكانت بطاقات المعايدة المطبوعة‬
‫تحتوي عادة على صور لباقات من الزھور او صور‬
‫لمناظر من المدن ولبعض اآلثار التاريخية‪ .‬وكانت‬
‫بطاقات المعايدة ھذه تطبع باالالف وتباع في المكتبات‬
‫وعلى ارصفة الشوارع قبل اسابيع من حلول االعياد‪.‬‬
‫غير ان بعض الجھات الحزبية الكردية خالفت ھذه‬
‫العادة وقامت بطبع بطاقة معايدة على شكل صور‬
‫فوتوغرافية لدى احدى ستودياھات التصوير‪ .4‬احتوت‬
‫البطاقة مخططا لمنطقة "كردستان" وصورة لمدفع‬
‫ولجندي كردي يحمي المنطقة بالسالح‪ .‬وعندما تم‬
‫توزيع ھذه البطاقة انتشر خبرھا بين اھالي المدينة‬
‫الذين اعتبروا ذلك استفزازا للتركمان ورسالة اليھم‬
‫بان ھذه المنطقة ھي منطقة كردية سيتم االستحواذ‬
‫عليھا بقوة السالح‪ .‬وقد احدث ذلك موجة استياء‬
‫واستنكار وتم تقييم الحادث على انه تفريق متعمد بين‬
‫المواطنين واثارة الفتنة والبلبلة بينھم‪ .‬ووصل‬
‫االستنكار والھياج حدا جعل قيادة الفرقة الثانية‬
‫بكركوك توجّه كتابا الى مديرية االستخبارات‬
‫العسكرية ببغداد وصفته بأنه "سري وشخصي" تشرح‬
‫فيه تداعيات ھذه المحاولة وتطلب عرض الموضوع‬
‫على رئيس الوزراء عبد الكريم قاسم واصفة البطاقة‬
‫بانھا " تأتي في قائمة الفتنة التي يساھم فيھا‬
‫المتطرفون األكراد بما فيھم البارتي الديمقراطي‬
‫والشيوعيين المستقلين وجبھة االتحاد الوطني"‪ ،‬وبانه‬
‫دعاية " تھدف الى التاكيد باالستيالء على لواء‬
‫‪ - 3‬انظر الصفحة ‪ 2‬من العدد الثاني من جريدة البشير الصادر بتاريخ ‪30‬‬
‫ايلول ‪. 1958‬‬
‫‪ - 4‬كان جمميع استوديوھات التصوير الفوتوغرافي في المدينة مملوكة‬
‫لمواطنين من األرمن الساكنين في كركوك‪ ،‬وتم طبع بطاقة المعايدة‬
‫موضوع البحث لدى استوديو للتصوير كان يملكه شخص ارمني ال اتذكر‬
‫اسمه‪ ،‬وكان محله يقع في شارع الجمھورية قرب مقھى احمد اغا القديم‬
‫وعلى الجھة اليمنى من الشارع المؤدي الى محطة القطار‪.‬‬
‫كركوك الذي فيه اقلية كردية بالنسبة لالتراك والعرب‬
‫‪5‬‬
‫والمسيحيين‪"...‬‬
‫التركمان والجمھورية ‪ :‬أول مسيرة جماھيرية‬
‫لم يكن التركمان – شأنھم شأن أغلب قطاعات الشعب‬
‫العراقي – راضين عن الحكم الملكي‪ ،‬رغم االستقرار‬
‫السياسي الذي كان يسود البالد بحق‪ ،‬وكانت االحداث‬
‫واالنتفاضات السياسية تؤثر فيھم سلبا‪ .‬وكان التركمان‬
‫منسيين تماما وغير موجودين في الساحة السياسية ‪،‬‬
‫ولم يكن يسمح ألفرادھا مشاركة سائر طبقات الشعب‬
‫في الحياة السياسية او تسنّم المناصب الرفيعة‪ .‬وخير‬
‫مثال على ذلك عدم اتاحة المجال ألي تركماني لتسنّم‬
‫منصب وزاري في الحكومات المتعاقبة او اي منصب‬
‫وظيفي مرموق طوال العھد الملكي وفي العھد‬
‫الجمھوري‪ ،‬بل وحتى عام االحتالل االمريكي للعراق‬
‫)‪ ،(2003‬رغم الكفاءات العالية التي يتحلّى بھا ھذا‬
‫الشعب‪ ،‬فالنظام كان قد عزل الشعب التركماني الذي‬
‫لم يكن له من خيار سوى ان يعزل نفسه داخل قوقعة‬
‫وصار كل ھ ّمه ان يحافظ على لغته وتراثه وثقافته‬
‫وأعرافه‪ ،‬وان ينقل ذلك الى االجيال القادمة‪ .‬وھل كان‬
‫لھم غير ذلك من سبيل‪ .‬والغريب انه كان ھناك‬
‫عشرات من كبار ضباط الجيش وبرتب عسكرية‬
‫عالية يخدمون ضمن صفوف الجيش العراقي‪ ،‬بل‬
‫وحتى ان القائد العام للقوات المسلّحة العراقية التي‬
‫شاركت في حروب تحرير فلسطين إثر اعالن دولة‬
‫اسرائيل كان تركمانيا )مصطفى راغب باشا( وكان‬
‫العديد من ضباط اركانه من التركمان من امثال القائد‬
‫الفذ عمر علي وشاكر صابر الضابط وھدايت ارسالن‬
‫وغيرھم كثيرون‪ .‬ولعل السبب في ھذا التناقض في‬
‫موقف السلطة الحاكمة‪ ،‬ھو اخالص ھؤالء الضباط‬
‫لواجبھم العسكري وتفانيھم وشجاعتھم الفائقة في‬
‫الحروب والمعارك‪.‬‬
‫‪ - 5‬انظر نص ھذا الكتاب المرقم ح – ش ‪ 1958 – 3‬والمؤرخ ‪/12 / 2‬‬
‫‪ : 1958‬مذكرات ناظم الطبقجلي وذكريات جاسم مخلص المحامي‪ ،‬مطبعة‬
‫الزمان – بغداد – الطبعة الثانية – ‪ – 1985‬ص ‪.373‬‬
‫~‪~9‬‬
‫من الزمن‪ ،‬وللذلك‬
‫بة عقدين ن‬
‫واستمر ھذا الحال قرابة‬
‫علن‬
‫ظام الملكي واع‬
‫طاح الجيش اللعراقي بالنظ‬
‫ففانه عندما اط‬
‫لجمھوري الذذي كان مؤممال ان ينعم فيه‬
‫ققيام العھد الج‬
‫االشعب بالحررية والديمقراط‬
‫طية‪ ،‬سارع االتركمان بطببيعة‬
‫معلنين وقوفھم ممعه‪،‬‬
‫ن‬
‫االحال الى تأأييد النظام االجديد‬
‫ووانھالت‬
‫على قادة الثوورة‬
‫الف من برقييات التأييد ع‬
‫ممئات بل آال‬
‫طق التركمانينية‪ ،‬اعرب فيھا‬
‫االجدد من ممختلف المناط‬
‫عن تأيييدھم التتام للنظام الج‬
‫ممرسلوھا ن‬
‫جديد واستعدادھم‬
‫التي وعد بھا اللقادة‬
‫في االحتفاظ باالمكاسب ي‬
‫لللمساھمة ي‬
‫للجماھير الشععب‪.‬‬
‫عام ‪ ،1958‬بدأ‬
‫غسطس من ع‬
‫ووفي األول ممن شھر اغ‬
‫يد الركن عببد السالم مح‬
‫ننائب زعيم الثورة العقيد‬
‫حمد‬
‫طاحة‬
‫عارف )تسنّم منصب رئيئيس الجمھوررية بعد االط‬
‫ع‬
‫ببعبد الكريم قاسم بحركةة عسكرية( بزيارة مختتلف‬
‫ممناطق العراق‪ ،‬وكانت مدينة كرككوك من اووائل‬
‫تماع‬
‫التي زارھا المذكور‪ .‬وتتم عقد اجتم‬
‫االمناطق ي‬
‫شركة النفط ‪ ،‬كال فيه‬
‫ة‬
‫جماھيري حااشد في ساحةة قرب‬
‫ج‬
‫ألمن‬
‫االعقيد الوعوود المعسوللة بتحقيق الرفاه واأل‬
‫ووالطمأنينة ووالعيش الررغيد ألفراد الشعب‪ .‬ووبدأ‬
‫ألمل في ان يننالوا‬
‫صيصا من األ‬
‫تتركمان العرااق يجدون بص‬
‫سلوبة طوال عقود طويلةة‪ ،‬واتجھت االنية‬
‫حقوقھم المس‬
‫ح‬
‫حول‬
‫مشاركة التركمان ممشاركة ايجاابية في التح‬
‫ة‬
‫االى‬
‫في العراق‪ ،‬ووكانت اول بادرة في ھذا‬
‫االسياسي ي‬
‫ي والعزم من التركمان تش‬
‫االطريق قرار أُولي الرأي‬
‫شكيل‬
‫ووفد ضخم يتتوجه الى بغغداد لتھنئة ققادة الثورة ببقيام‬
‫مرة في تاريخ اللتركمان في‬
‫العھد الجمھوري‪ .‬وألول ة‬
‫د‬
‫مختلف المناطق‬
‫ف‬
‫حاشد من‬
‫د‬
‫جمھور‬
‫العراق‪ ،‬ساھم ج‬
‫شارك في الوفد‬
‫ك‬
‫ظاھرة سياسيية‪ ،‬فقد‬
‫الترككمانية في تظ‬
‫والشيوخ من كركووك وتلعفر‬
‫خ‬
‫ب‬
‫الشباب‬
‫مئات من‬
‫ت‬
‫وتازة خورماتو‬
‫ة‬
‫وطوززخورماتو وكفري وداقوق‬
‫مناطق التركمان‪.‬‬
‫ق‬
‫وغيررھا من‬
‫صباح الباكر من اليوم اللثاني لشھر‬
‫انطللقت في الص‬
‫السيارات الخاصة وعشرات‬
‫ت‬
‫ت‬
‫مئات‬
‫طس‪،‬‬
‫اغسط‬
‫نحو بغداد ر‬
‫االوتووبيسات و‬
‫عبر تازة وداققوق وطوز‬
‫متخذة طريق كففري القديم الذي يؤ ّدي الى بغداد‪.‬‬
‫ت‬
‫وكنت انا بين الممحامين الترككمان الذين شاركوا في‬
‫آلن االساتذة عطا ترزي‬
‫مسيررة الوفد‪ ،‬واذذكر منھم اآل‬
‫حسين رأفت‪ .‬وكان عطا‬
‫باشي ومحمد الحااج عزت وتح‬
‫ي‬
‫خير ﷲ الذي استتشھد بعد أقل من عام من ھذا الحدث‬
‫الى بغداد كان‬
‫صل الوفد ى‬
‫سه‪ .‬وعندما وص‬
‫يقود الوفد ويترأس‬
‫الحشد امام كلية‬
‫د‬
‫تجاوز الظھر‪ ،‬وااجتمع‬
‫ز‬
‫الوقت قد‬
‫ت‬
‫من ساحة باب‬
‫تقع بالقرب ن‬
‫كانت بنايتھا ع‬
‫سة التي ت‬
‫الھندس‬
‫الواقعة في منطقة‬
‫ة‬
‫ظم وبالتالي ققرب وزارة االدفاع‬
‫المعظ‬
‫وانطلقت المسيرة من نقطة اللتجمع نحو‬
‫ت‬
‫الميداان‪.‬‬
‫التي كان زعيم الثورة اللواء عبد الكريم‬
‫وزاررة الدفاع ي‬
‫قاسم يتخذھا مقررا له‪ .‬ومما اذكره عن ھھذه المسيرة‬
‫فيھا‪ ،‬وكان اببرزھا الفتة‬
‫من الالفتات في‬
‫رفع العشرات ن‬
‫بعنوان "العراقيوون األتراك يحييون اللجمھورية"‪.‬‬
‫سيرة التي ككانت على ش‬
‫وكانت تتقدم المس‬
‫ت‬
‫شكل موكب‬
‫طويل سيارة تحممل الفتة كبيررة كتبت علييھا عبارة "‬
‫ل‬
‫طنون في ككركوك يمجّدون الثورة الجبارة ضد‬
‫المواط‬
‫شرات تمثل‬
‫االستتعمار"‪ .‬وتلتھھا شعارات ووالفتات بالعش‬
‫حاب المھن‬
‫سين واصح‬
‫المحاامين واالطبباء والمھندس‬
‫الالفتات التي تشير الى مختلف‬
‫ت‬
‫اضافة الى‬
‫ة‬
‫الب‪،‬‬
‫والطال‬
‫وطوز خورماتو‬
‫ز‬
‫كفري‬
‫طق التركمانية مثل كف‬
‫المناط‬
‫وداقووق والتون كووبري‪.‬‬
‫كانت ھذه أول وآخر مرة ادخل فيھا ببناية وزارة‬
‫ت‬
‫ع‪ ،‬وقد دلفننا الى قاعة رئيسية قررب المدخل‬
‫الدفاع‬
‫رئيس الوزراء‬
‫سي للبناية‪ ،‬وسرعان مما ظھر س‬
‫الرئيس‬
‫حيي جمھور‬
‫اللواء عبد الكريم قاسم وھو يح‬
‫ء‬
‫وقائد الثورة‬
‫حبھا‪ .‬وتعالت‬
‫ضاقت بھم القااعة على رح‬
‫الترككمان الذين ض‬
‫باللغتين العربية ووالتركية‪ ،‬وككان ابرزھا‬
‫ن‬
‫الھتاففات‬
‫حريت" وانا‬
‫جمھوريت‪ ،‬ببزه ويردي ح‬
‫ھتاف "ياشاسين ج‬
‫ف‬
‫~ ‪~ 10‬‬
‫ااد ّونھا ھنا باللحروف العرببية التي ت‬
‫كانت مستعملة اننذاك‬
‫طتنا الحرية‪.‬‬
‫حيا الجمھوريية ‪ ...‬قد اعط‬
‫وومؤداھا‪ :‬فلتح‬
‫القى عبد الكريمم قاسم كلمة مقتضبة استھھلھا‬
‫ووبعد ان ى‬
‫ايتھا الوفود الكرريمة"‪ ،‬القيت كلمة بإسم الووفد‪.‬‬
‫ببعبارة‪ " :‬ھا‬
‫ستاذ‬
‫ووكانت كلمة مطولة حرررت مسبقا من قبل االس‬
‫حوم‬
‫طا ترزي بباشي الذي كلّف المرح‬
‫االمحامي عط‬
‫‪6‬‬
‫شارة‬
‫ضي ھنا االش‬
‫الوتھا ‪ .‬ويقتض‬
‫سين رأفت بتال‬
‫االمحامي تحس‬
‫الت‬
‫االى نقاط مععينة وردت في الكلمة ووتحمل مدلوال‬
‫مملفتة للنظر ووھي‪:‬‬
‫تعريف الوفد بانه‪" :‬معشر اللكركوكيين وومن‬
‫ف‬
‫ تم‬‫والكاكائية" ‪ ،‬ويعني ذلك‬
‫ة‬
‫ييؤازرھم من عشائر العببيد‬
‫كان مؤلفا من المواطنين التركمان وممنھم‬
‫اان الوفد ن‬
‫شائر العبيد اللعربية‪.‬‬
‫ضافة الى عش‬
‫االكاكائيون‪ ،‬اض‬
‫مان"‬
‫ ان تعبير "الكركوكييين" كان يععني "التركما‬‫تتماما‪.‬‬
‫شارة في الكللمة الى ان التركمان ككانوا‬
‫ تمت االش‬‫ممعزولين وومھمشين ووكانت حقوقھم الدستوورية‬
‫االمعترف بھا في القوانين واألعراف الدولية مھضوومة‬
‫تتماما‪.‬‬
‫سبب ھذا التھھميش ھو رففض‬
‫ تشير الكلممة الى ان س‬‫كركوك التعاون ممع المستعمر البريطاني اابان‬
‫ك‬
‫سكان‬
‫س‬
‫وانھم اثبتوا بذلك انھم‬
‫م‬
‫ااحتالله العراق في عام ‪، 1918‬‬
‫"قوم يستحقون الحياة"‪.‬‬
‫ اشارت كلممة الوفد الى ممجزرة التيارريين في كرككوك‬‫‪194‬‬
‫عام ‪ 1924‬ومجزرة كااوور باغي في عام ‪46‬‬
‫ع‬
‫الماضي‪.‬‬
‫ي‬
‫غبن في‬
‫ككدليل على ما اصاب التركمان من ن‬
‫ففالكلمة اذا ككانت صرخةة بوجه الحكاام الجدد وتعب‬
‫عبيرا‬
‫في ھذا البلد وواننا‬
‫ن لنا حقوقا ي‬
‫جماھيري بان‬
‫عن مطلب ج‬
‫ع‬
‫صوتنا‪ .‬اما ماذا كان‬
‫ا‬
‫ننطالب بھا ھھنا اآلن وبااعلى‬
‫رأيناه جميعا بعد أقل‬
‫ه‬
‫ب‪ ،‬فقد‬
‫على ھذا المطلب‬
‫االجواب ى‬
‫حد في األمسيية التي شھدتھا كركوك يوم‬
‫ممن عام واح‬
‫االرابع عشر من تموز للعام ‪) 1959‬امسية مجززرة‬
‫ھيبة(!‬
‫ككركوك الرھي‬
‫صادق‬
‫ككان الشاعر التركماني اللكبير المرحووم محمد ص‬
‫الحاضرين في ذلك الللقاء‬
‫ن‬
‫مولال صادق" بيين‬
‫االملقب " ال‬
‫ص الكلمة التي القييت امام عبد الكرييم‬
‫‪ - 6‬تم نشر تفاصييل خبر الوفد ونص‬
‫صادر بتاريخ ‪23‬‬
‫صفحات العدد االول من جريدة البشير الص‬
‫ت‬
‫ققاسم على‬
‫لعام ‪.1958‬‬
‫اايلول‪ /‬سبتمبر م‬
‫باللغة التركية استممع اليھا عبد‬
‫ة‬
‫حيث القى قصيدة رائعة‬
‫مام ولم يفھم ممنھا شيئا طبععا ّ!‬
‫الكرييم قاسم باھتما‬
‫ذكر ان كلمة اللوفد تم تسجييلھا على شرريط من قبل‬
‫وا ر‬
‫وتمت اذاعتھا ممن راديو بغغداد مرات‬
‫ت‬
‫المسؤؤولين‬
‫زار خالل مكوثثه في بغداد‬
‫عديدةة‪ ،‬كما اذكر ان الوفد ر‬
‫الصحف والجرائد‬
‫ف‬
‫دار االذاعة واداارات العديد من‬
‫كانت تصدر ببغغداد آنذاك‪ ،‬ووكان الھدف‬
‫اليوممية التي ت‬
‫الزيارات اعطاء معللومات عن ووضع مدينة‬
‫ت‬
‫من ھھذه‬
‫‪7‬‬
‫كركووك وعن "ققوم يدعون التركمان " يقطنون في‬
‫تلك البقاع‪.‬‬
‫سمعت احدى النساء المحتتشدات على‬
‫والطرريف انني س‬
‫رصييف الشارع المؤدي الى ساحة باب المعظم وثم‬
‫الى مقر وزارة الدفاع‪ ،‬تقوول لزميلتھا عند مرور‬
‫ھناك ما مفاده "ان ھؤالء قادمون من‬
‫المسييرة من ك‬
‫ا‬
‫تركيا للتھنئة بالثوورة" وسبب ھذا اللبس للديھا الالفتة‬
‫يون األتراك‬
‫التي اشرت اليھا والمد ّون علليھا "العراقيو‬
‫يحييوون الجمھوررية"‪ ،‬فھي ببساطتھا ووعفويتھا لم‬
‫طع تمييز كلممة "العراقيوون" ولم تستتطع تص ّور‬
‫تستط‬
‫شخاص من‬
‫عدم امكان قدوم وفد مؤلف ممن اآلف االش‬
‫جرنا ذلك الى التطرق الى حقيقة ھامة‬
‫تركيا للتھنئة‪ .‬ويج‬
‫ا‬
‫عراقي انذاك‬
‫العتيادي العر‬
‫ھي عدم معرفة المواطن اال‬
‫تعيش في شمال ذلك الوطن‬
‫بوجوود قومية ترككمانية ش‬
‫يفوق )انذاك( المليون فردا‪ .‬فالمواطن‬
‫وان عددھم ق‬
‫العراقي لم يكن قد‬
‫ي‬
‫شعب‬
‫حتى اغلب الش‬
‫االعتتيادي بل تى‬
‫سم اخواننا ااالكراد‪ .‬ولم تكن مقولة‬
‫سمع انذاك اال اس‬
‫حمل عنوانه ھذه‬
‫التركمان" من مقال لي يح‬
‫ن‬
‫قوم يدعون‬
‫ستعرت عبارة " م‬
‫‪ - 7‬اس‬
‫قارداشلق الصادرة في‬
‫ق‬
‫ألخاء –‬
‫العدد )‪ (9‬من مجلة األ‬
‫العبارة ومنشور في د‬
‫ة‬
‫‪. 2001‬‬
‫استانبوول بتاريخ كانون الثاني – مارس ‪1‬‬
‫~ ‪~ 11‬‬
‫"اتراك العراق" تستعمل اال لماما‪ ،‬ا‬
‫اما مقولة "ترككمان‬
‫االعراق" فلم تظھر اال ببعد اشھر ممضت على قيام‬
‫حلقة‬
‫االجمھورية ووبالشكل الذي تحدثت عنه في الح‬
‫ت‪ .‬فالمواطن عندما كان يذذكر‬
‫االرابعة من ھھذه المذكرات‬
‫طوز او‬
‫اانه كركوكي او اربيللي او انه من تللعفر او ز‬
‫حدث‬
‫االتون كوبري كان يععني انه ترركماني يتح‬
‫بالحاجة الى التعرريف‬
‫ة‬
‫شعر‬
‫االتركمانية‪ ،‬ولم يكن يش‬
‫ل البستاني الذذي ال يحتاج الى‬
‫ببنفسه‪ ،‬ومثله في ذلك مثل‬
‫بستانه ان لم يكن ھناك من‬
‫ه‬
‫تتسوير‬
‫التسلل الى البستاان او من‬
‫ل‬
‫ييحاول‬
‫ييتربص بارض‬
‫ضه واشجارهه وخيرات‬
‫ببستانه او من ينازعه في مملكية ذلك‬
‫ولعل ذلك الوفد كان اول‬
‫االبستان! عل‬
‫ن" على‬
‫يلقيھا "التركمان‬
‫ا‬
‫تتحية‬
‫ممسامع "الععرب" في العاصمة‬
‫مغاليا اآلن‬
‫ببغداد‪ .‬ترى ھل اكون مغ‬
‫اطنب في الحدديث عن‬
‫ب‬
‫عندما‬
‫ع‬
‫تتفاصيل ھذا االوفد‪.‬‬
‫مما يلفت النظرر ان ھذا‬
‫على ان ا‬
‫ع‬
‫االحدث لم ييلق اھتماما من لدن‬
‫ككتابنا اال النززر اليسيرولم اجد احدا‬
‫علم – يتطرق الى تحليل‬
‫– بقدر ما اع‬
‫حدث وأثره في الحياة‬
‫ووتقييم ھذا الح‬
‫شعب التركمماني في‬
‫االسياسية للش‬
‫خصيا نقلة‬
‫والذي اعتبره شخ‬
‫ي‬
‫االعراق‬
‫ننوعية للجممھور التركمماني من‬
‫ح‬
‫حالة التقوقع التي فرضتھاا ھذه الجماھيير على نفسھھا او‬
‫سائل خالل اللفترة التي بللغت‬
‫ففرضت عليھھا بشتى الوس‬
‫حتى‬
‫دولة العراق وح‬
‫وثالثين عاما اي ممنذ قيام ة‬
‫ن‬
‫سبعة‬
‫س‬
‫انھت العھد المللكي‬
‫ثثورة ‪ 14‬تمووز لعام ‪ 19958‬التي ھت‬
‫العراق‪ .‬ان ھذه اللنقلة‬
‫ق‬
‫ي في‬
‫ظام الجمھوري‬
‫ووارست النظ‬
‫جمود‬
‫تتمثل في االنتقال الجماھيري من حالة الجم‬
‫االنوعية ل‬
‫النطالق والععمل‬
‫ووالسلبية وعددم المباالة الى وتيرة اال‬
‫القة الجماھير في‬
‫االجماھيري‪ ،‬ولعلھا كانت بداية النطال‬
‫طريق المطاللبة بحقوقھا المشروعة‪ ،‬ووتكاتفھا ووقووفھا‬
‫ط‬
‫مباشرة والتي ادت‬
‫ة‬
‫الحداث التي تلتھا‬
‫صفا واحدا امام اال‬
‫الشعب التركماني ففي كركوك وغيرھا في‬
‫ب‬
‫الى ننجاح‬
‫وانتخابات منظمات‬
‫ت‬
‫البية والتعليممية‬
‫خابات الطال‬
‫االنتخ‬
‫على اختالف انواعھا بعد اشھر قليلة‬
‫المجتتمع المدني ع‬
‫من ذلك الحدث‪.‬‬
‫طلق بقيادة الممرحوم عطا‬
‫وقد ااشرت الى ان الوفد انطل‬
‫مؤشر لزعامة الممرحوم عطا‬
‫ر‬
‫خير ﷲ‪ ،‬وكان ذللك اول‬
‫التركماني‪ .‬فقد كان الوفد يضم‬
‫ي‬
‫ر‬
‫للجمھور‬
‫خير ﷲ‬
‫البلد ومثقفين ممن محامين‬
‫ساء عشائر وووجھاء د‬
‫رؤسا‬
‫ومھندسين واساتذة وومدرسين‪ ،‬ووكان ترؤس‬
‫ن‬
‫واطباباء‬
‫جميع بھذه الززعامة التي‬
‫حوم للوفد اققرارا من الج‬
‫المرح‬
‫اعداء التركمان‬
‫ء‬
‫لعلھا كانت السببب في استتشعار‬
‫الى استشھاده‬
‫بخطوورة ھذه الزعامة األمر الذي ادى ى‬
‫من ايام مجزرة كركوك‪ ،‬ووالحديث عن‬
‫في الليوم األول ن‬
‫ذلك ذو شجون‪................................................‬‬
‫~ ‪~ 12‬‬
‫خاء التركماني‬
‫الذي إختارته الھھيئة اإلدارية لنادي األ ء‬
‫االصحافة الترركمانية من وجھة نظر ااآلخر‪ :‬ھذاھووالعنوان ي‬
‫ضافت فيھا األستاذ سالم‬
‫للصحافة التركمانية والتي إستض‬
‫ة‬
‫مئة عام وعاممين‬
‫سبة ذكرى مئ‬
‫لللندوة التي أأقامتھا بمناس‬
‫عالم ‪ /‬الجامععة العراقية‪،‬‬
‫التدريسي في كلية اإلع‬
‫ي‬
‫جي‬
‫عالم‪ ،‬والدكتوور فاروق ناج‬
‫ضو مجلس أمنناء ھيئة اإلع‬
‫ممشكور‪ ،‬عض‬
‫يوم السبت المص‬
‫المعروف‪ ،‬وذلك م‬
‫ف‬
‫عالمي التركمماني‬
‫وواألستاذ محممد قوجا‪ ،‬اإلع‬
‫صادف ‪20133/3/2‬‬
‫الھيئة اإلدارية للننادي الندوة ببكلمة رحب في مستھلھا بالحضور‪،‬‬
‫ة‬
‫الدكتور محمد عمرر قازانجي‪ ،‬رئيس‬
‫ر‬
‫إفتتح‬
‫ممذكرا أن النانادي كمؤسسةة ثقافية قد آللت على نفس‬
‫سھا‪ ،‬ومنذ فتررة‪ ،‬أستثمار كل مناسبة دينية أو وطنينية أو قومية‬
‫أن يستنبط من‬
‫معان سامية منھا‪ ،‬يمكن‬
‫لتقف عند دالالتھھا وأبعادھا‪ ،‬وما يمكن ن‬
‫إلقامة إحتفاليية حول تلك المناسبة ف‬
‫إل‬
‫ٍ‬
‫مرور مئة عام وع‬
‫ر‬
‫ألخوة والمحببة قائال‪ :‬والييوم نحتفي بممناسبة‬
‫تتسخيرھا لتررسيخ ثقافة األ‬
‫عامين على صدور أول‬
‫من المثقفين الترركمان وھما‬
‫على يد إثنين ن‬
‫صحيفة تركممانية‪ ،‬صحيفةة الحوادث‪ ،‬االتي صدرت في ‪ ،1911 /2 /25‬ى‬
‫ص‬
‫في المجاالت‬
‫كل العاملين ي‬
‫أحمد مدني ققدسي زادة وومحمد زكي ‪ ..‬ويسرنا بھھذه المناسبة أن نتوجه باللتحية الى ل‬
‫خدمة الحقيقة‬
‫لصحافة األلككترونية‪ ،‬ونباررك جھودھم الطيبة في خ‬
‫ااإلعالمية‪ ،‬الممرئية منھا ووالمسموعة ووالمقروءة والص‬
‫طة في اإلتجااه الصحيح‪،‬‬
‫ونقول لھم أنككم تستحقون أن يقال إنكم السلطة الراببعة‪ ،‬مع تمنيااتنا أن تستثمرروا ھذه السلط‬
‫العالقات الطيبة بين أطيافه ‪....‬‬
‫ت‬
‫ووبما تعود بالففائدة على الععراق والعراققيين وتساھم ففي توطيد أوااصر‬
‫ح كركوكلي عن بدايات الصحافة اللتركمانية وممراحل تطوييرھا‪ ،‬متوقفا ً عند أبرز‬
‫ثثم تحدث الددكتور صباح‬
‫ممحطاتھا‪ ،‬واللشخصيات اللتي لعبت الدوور األساس في النھوض ببھا‪ ،‬واستمراررھا‪ ،‬وبلوغھھا ما بلغت‪.‬‬
‫ضافته‪ ،‬مھنئا ً الصحفيين وواإلعالميين‬
‫للنادي على إستض‬
‫ي‬
‫شاكراً الھيئة اإلدارية‬
‫ببعدھا تحدث األستاذ سالمم مشكور‪ ،‬ش‬
‫صباح كركوكللي عن تارييخ الصحافة‬
‫نطباع خرج به عن محاضررة الدكتورص‬
‫ن أول إ ع‬
‫ببالمناسبة‪ ،‬مشيراً إلى أن‬
‫من األحيان‪ ،‬لرربما لقلة التموويل أو عدم‬
‫منتظمة‪ ،‬ولفتررات قصيرة في كثير ن‬
‫صورة غير من‬
‫االتركمانية‪ ،‬أننھا تصدربص‬
‫ووجود كوادر متخصصة إلدامتھا‪ ،‬ذاككرا أن عراققة الصحافة االتركمانية كععراقة الصحاافة العراقية‪ ،‬متوقفا ً عند‬
‫~‪~3‬‬
‫سالم مشكوور‬
‫األستاذ س‬
‫عالم العراقي‪.‬‬
‫عضو ممجلس امناء ھئية اإل م‬
‫كافة ا‬
‫المجاالت‬
‫ت‬
‫صحافي مننذ عام ‪ .11980‬عمل في كا‬
‫اإلعالممية المكتوبة والمرئية واللمسموعة‬
‫ت المقاالت ووالدراسات‪..‬‬
‫وااللكتروونية‪ .‬له مئات‬
‫وكتب ي‬
‫في األعمدة الثاابتة في عدد ممن الصحف‬
‫والمجالت العربية والععراقية‪ .‬له كتتاب )نزاعات‬
‫ت‬
‫ت‬
‫في الخليج( صددر في‬
‫الحدود ي‬
‫بيروت عام ‪.1993‬‬
‫في قناة الحرة‬
‫سم العراق ي‬
‫في تأسيس قس‬
‫شارك ي‬
‫ست سنوات‪.‬‬
‫وقدم برننامج )حديث النھرين( لس‬
‫ففضائل عدد من والة الددولة العثمانيية على العرراق‪،‬‬
‫يعود إليه الفضل في‬
‫مقدمتھم مدحت باشاا‪ ،‬الذي د‬
‫م‬
‫ووفي‬
‫وتأسيس أول صحييفة‪،‬‬
‫س‬
‫إإدخال أول ممطبعة إلى الععراق‪،‬‬
‫ززيادةً على إسھاماته االجادة في تطوير العرراق‬
‫حكمه‬
‫خالل فترة حك‬
‫ت أخرى خ‬
‫به في مجاالت‬
‫ووالنھوض ه‬
‫االقصيرة‪ ،‬وأأضاف‪ :‬أن اإلعالم الممكتوب إضممحل‬
‫عالم‬
‫تتقريباً‪ ،‬وأصببح معظم الععاملين فيه يتتوجھون لإلع‬
‫االمسموع واللمرئي واألللكتروني‪ ،‬وييھتمون به‪ ،‬لما‬
‫خبار‬
‫شاروسھولة تداول األخ‬
‫سرعة اإلنتش‬
‫ييحقق من س‬
‫وترسيخ القناعات‪ ،‬دون ممزيد من العنناء وعبرأسالليب‬
‫تتكاد تكون مممتعة‪ ،‬كبراممج الحوار وواألفالم الوثاائقية‬
‫حتى األخبار المباشرة‪ ،‬بما‬
‫ووالتمثيليات الخفيفة‪ ،‬وح‬
‫المتلقي وتولد لديه‬
‫ي‬
‫ستھوي‬
‫صور متحركة تست‬
‫ر‬
‫يرافققھا من‬
‫رغبة التواصل‪.‬‬
‫ة‬
‫يكون اإلعالم التتركماني بلغاات مختلفة‪،‬‬
‫ن‬
‫واقتررح أن‬
‫ة‬
‫محلية وعالمية‪ ،‬وأن ال يكوون منطويا ً على نفسه‪،‬‬
‫عالما ً منفتحا ً‬
‫عينة‪ ،‬وإنما إع‬
‫يخاطب شريحة معي‬
‫ب‬
‫بمعنى أن‬
‫ى‬
‫ر‬
‫جھا له‪.‬‬
‫على األخر وموج‬
‫وذكر أن ليس باللضرورة أن‬
‫صة بھم‪ ،‬بل‬
‫عالمية الخاص‬
‫يكون للتركمان ممؤسساتھم اإلع‬
‫ن‬
‫مؤسسات إعالممية أخرى‪،‬‬
‫سور مع س‬
‫بإمكاانھم م ّد الجس‬
‫ستفادة منھا ع‬
‫واالس‬
‫عبر الظھور المتواصل‪ ،‬ووكلما أوتيت‬
‫صة لذلك‪ ،‬ووھنا يأتي دوور المثقفين إلى جانب‬
‫الفرص‬
‫سيين‪.‬‬
‫السياس‬
‫عام لإلعالم‬
‫سالم محاضررته بتقويم ع‬
‫نھى األستاذ س‬
‫وأ ى‬
‫العراقي متسائال‪ :‬ھل حققنا إإعالما ً بمستووى الطموح‬
‫توفرت لدينا من حرية التعبيير والحركة‬
‫ت‬
‫ظل ما‬
‫في ظ‬
‫واإلنففتاح في الممرحلة الحاليية مقارنةً ممع المرحلة‬
‫وطمس الھويات‪،‬‬
‫س‬
‫حريات‬
‫السابققة التي إتسممت بكبت الح‬
‫متحيزاً ومقتصراً على وجھة‬
‫ز‬
‫قائالً‪ :‬أن اإلعالم مازال‬
‫الذين يصرفون‬
‫نظر معينة‪ ،‬يخدم تطلعات ووأھداف ن‬
‫عليھا لغايات محددودة‪ ،‬غير نبييلة في معظمھھا‪.‬‬
‫ا‬
‫وكان المتحدث اآل‬
‫ن‬
‫آلخر في الندووة الدكتور فافاروق ناجي‬
‫الذي أشار في بدداية محاضرتته إنه ظل يتتابع فضائية‬
‫لمشاركة في‬
‫منذ أن وجھت له الدعوة للم‬
‫تورككمن ايلي ذ‬
‫الندوة‪ ،‬مقي ّما أدائئھا من خالل ما تقدم ممن البرامج‬
‫ة‬
‫على البصر ددون السمع‪،‬‬
‫المتنووعة‪ ،‬معتمدا في ذلك ع‬
‫التركمانية‪ .‬فأكد أنھا تفتقر إلى‬
‫ة‬
‫لعدم إجادته اللغغة‬
‫لألفكار التي تروج لھا‪،‬‬
‫عواممل الجذب ووالتشويق أل‬
‫أساليب مباشرة قد‬
‫ب‬
‫ووتعتمد‬
‫تسبب الننفور لدى‬
‫المتلقي‪ .‬وقاال‪ :‬أن على‬
‫وبغية‬
‫التركمان‪،‬‬
‫إيصال رساائلھم وإثبات‬
‫ضمن‬
‫وجودھم‬
‫المجتمع‬
‫فسيفساء‬
‫التأسيس‬
‫العراقي‪،‬‬
‫طبة اآلخر‬
‫لثقافة مخاط‬
‫باللغة التي ييفھمھا‪ .‬وھذا‬
‫طالة البث‬
‫يتطلب إط‬
‫باللغة الععربية في‬
‫~‪~4‬‬
‫فضائية مستقلة خاص‬
‫ة‬
‫االفضائية الترركمانية‪ .‬أو إقامة‬
‫صة‬
‫تعذر ذلك‪ ،‬االستتفادة‬
‫للھذا الغرض‪ ،‬وفي حالــــــــــــة ر‬
‫خالل المشاركة في‬
‫ل‬
‫ى من‬
‫ممن الفضائياات األخرى‬
‫ببرامجھا الممفتوحة لآلخرين‪ ،‬الس‬
‫سياســـــية ممنھا‬
‫جتماعية‪.‬‬
‫ووالثقافية واالج‬
‫عالم‬
‫ووتحدث الدككتور فاروق ناجي عن أھمية اإلع‬
‫غدا مرغوبا للدى‬
‫االسمعي وما ييوفر من تسھھيالت‪ ،‬وأنه غ‬
‫الناس وبخاصة أولئك الذذين يستخدممون‬
‫س‬
‫ممعظم‬
‫سافات قصيررة أو طويلة‪ ،‬فضالً عن ككونه‬
‫االمركبات لمس‬
‫غير مكلف مماديا‪ ،‬وأكد أن اإلعالم ممھما كان ھددفه‪،‬‬
‫غ‬
‫يينبغي أن ال يقتصر على‬
‫ى إرسال فكررة محدودة ووفي‬
‫ش تلك الفكرة في إطار جذذاب‬
‫إإطار ثابت‪ ،‬بل أن يناقش‬
‫على‬
‫وومشوق‪ ،‬ويُُبرز جوانبھھا اإليجابية باإلعتماد ع‬
‫الفنية‬
‫غيرھا‪ ،‬وھنا تأتي أھمية اللجوانب ة‬
‫االمقارنة مع غ‬
‫جي‬
‫الدكتور ففاروق ناج‬
‫دكتورااه في اإلعالمم السمعي – االمرئي‪ .‬له‬
‫دراساات وكتب عدديدة في اإلعال‬
‫الم أخرھا‬
‫كلية‬
‫جية اإلتصال ممع اآلخر( يُد ّرس في ة‬
‫)إستراتيج‬
‫عدة‬
‫خبيرأً في ة‬
‫اإلعالم ‪ /‬الجامعة العرراقية‪ .‬يعمل خ‬
‫عضو الھئية اإلدارية في‬
‫مؤسسات إعالمية‪ .‬ع‬
‫ت‬
‫والدراسات اإلعالمية‪.‬‬
‫ت‬
‫ث‬
‫مركز الببصرة للبحوث‬
‫على إخراج وككتابة الكثيرممن البرامج‬
‫عمل ع‬
‫عمال الدراميية‬
‫التلفزيونية واألفالم التتسجيلية واألع‬
‫ة‬
‫ي‪ ،‬وتحفيزه على تقبل الفك‬
‫ففي زيادة إستتقطاب المتلقي‬
‫فكرة‬
‫االمطروحة‪ ،‬ذذاكرا بعض ااألمثلة على ذذلك منھا إمككانية‬
‫ثقفين واألدباء التركمان في‬
‫تتسخير حياة بعض المثق‬
‫عرض ما تعرض له اللتركمان من ظلم وإضط‬
‫ع‬
‫طھاد‬
‫الم ليس معلوومةً‬
‫خالل العھود السابقة ‪ ،‬ووبيّن أن اإلعال‬
‫خ‬
‫أأو مجموعة معلومات‪ ،‬يتم بثھا ى‬
‫على نحو تقرييري‬
‫إلعالمية مرااعاة‬
‫وومباشر‪ ،‬وإن على الممؤسسات اإل‬
‫ألسلوب واألللفاظ‬
‫ي إختيار األ‬
‫ممشاعر المتلققي وذوقه في‬
‫ساغة‪ ،‬بعيداً عن‬
‫من اللغة السللسة والمستس‬
‫ففي إطار ن‬
‫االرقابة‪ ،‬مش ر‬
‫يراً‪ :‬إن مراعااة المشاعرال تقتصرعلى ھذه‬
‫ختيار الوجووه المقبولة‪،‬‬
‫الجواانب‪ ،‬بل تتععداھا الى إخ‬
‫جمال واألناقة ‪.‬‬
‫سان بطبيعته يميل إلى الج‬
‫فاإلنس‬
‫وكان آخر المتحددثين في الندوة األستاذ ممحمد قوجا‪،‬‬
‫ن‬
‫ساط الثقافية‬
‫المعروفة في األوس‬
‫ة‬
‫وھو من األسمااء‬
‫عالمية التركممانية‪ ،‬كونه ممن أوائل المغغتربين الذين‬
‫واإلع‬
‫تبنوا القضية الترككمانية وحاوللوا الترويج لھھا من خالل‬
‫التقنياات‬
‫اإلعالمية الحديثة المتتمثلة باإلنترننيت‪ ،‬إذ كان‬
‫ة‬
‫حتى قبل إغالقه‬
‫سا لتحرير مووقع )توركمن تايمز( ى‬
‫رئيس‬
‫جا محاضراتته بكلمة عن‬
‫ستاذ محمد قوج‬
‫منذ ففترة‪ .‬بدأ األس‬
‫ستھدف إخرراج اإلعالم‬
‫الندوة‪ ،‬واصفا إإياھا أنھا تس‬
‫ة‬
‫بسبب ما آل إليه‬
‫الترككماني من غررفة العناية الممركزة‪ ،‬ب‬
‫ر‬
‫الكثير من جواننب ھذا اإلعالم من تتدھور غير‬
‫اإلعالم االلكتروني التركماني‪،‬‬
‫م‬
‫تحدث عن‬
‫مسبووق‪ ،‬ثم ث‬
‫سوا عددا ممن المواقع‬
‫كمان قد أسس‬
‫مؤكددا أن التركم‬
‫وبيز توركمنيز‬
‫والثقافية مثل توركممن تايمز ز‬
‫ة‬
‫اإلخببارية‬
‫وتورركمن العراق غيرھا‬
‫~‪~5‬‬
‫الوھاب قوجا‬
‫ب‬
‫األستتاذ محمد عبد‬
‫حاصل على شھادة‬
‫ل‬
‫من موالييد طوز خوررماتو‪.‬‬
‫الماجستير في العالج الفيزيائي من ھولندا‪ .‬عممل‬
‫ر‬
‫في‬
‫أستاذا في جامعة طراببلس عام ‪ .1997‬ويقيم ي‬
‫في )اون فايل(‬
‫ھولندا ممنذ عام ‪ .19998‬عضو ي‬
‫المغتربيين‪.‬‬
‫ن‬
‫ب‬
‫والكتاب‬
‫حفيين‬
‫الھولندية ونقابة الصح‬
‫مؤسيسي موقع )توركمن تاييمز( وعمل‬
‫أحد س‬
‫العديد‬
‫د‬
‫له‪ .‬نشر‬
‫خر اصدار ه‬
‫حريره حتى أخ‬
‫رئيسا لتح‬
‫ف‬
‫المقاالالت واألبحاث في‬
‫الصحف والمواقع‬
‫الذاتية ضمن ‪15‬‬
‫ة‬
‫سيرته‬
‫االلكتروونية‪ .‬نشرت س‬
‫في‬
‫من األكفاء الذيين يعيشون ففي ھولندا ي‬
‫أجنبيا ن‬
‫من‬
‫نديان‪ .‬شارك في العديد ن‬
‫ألفة كتابان ھولند‬
‫كتابة ة‬
‫القنوات الفضائية‬
‫ت‬
‫البرامج التلفزيونيةة في‬
‫ج‬
‫العراقيةة واألجنبية‪.‬‬
‫في وقت مببكروبجھود ذذاتية‪ ،‬وحققووا النجاح‪ ،‬ووإن‬
‫عالم‬
‫البشرية إلدارة اإلع‬
‫ة‬
‫االتركمان يمتتلكون اإلمكاننات‬
‫عالم‬
‫ببأشكاله المتتعددة‪ ،‬وأشاار إلى ما يميز اإلع‬
‫ااأللكتروني ممن خواص‪ ،‬تفوق غيره‪ ،‬من سھولة نقل‬
‫ت والصورة‪ ،‬وما يمنح ھذا‬
‫بالنص والصوت‬
‫ااألخبار ص‬
‫خبار‬
‫النوع من االعالم من ھاممش جيد لمناققشة ھذه األخ‬
‫ووتكذيبھا اوتأأكيدھا‪ ،‬بل وإإمكانية تحرييراألخبارمن قبل‬
‫نفسه مقترنا ً باللصور الملتققطة من قبلله‪...‬‬
‫ه‬
‫االمتلقي‬
‫ووغيرھا‪.‬‬
‫سبق األنواع‬
‫وكيف أنه غدا يس‬
‫الذي شھده ف‬
‫وأشارالتوسع ي‬
‫األخررى بطريقة ددرامية‪ ،‬مشيررا الى كونه ننعمة ال تقدر‬
‫بثمن من جھة‪ ،‬وونقمة من جھھة أخرى‪ ،‬إعتمادا على‬
‫القائمين بھا‪ ،‬ومھنيتتھم‪.‬‬
‫ن‬
‫المواقع‪ ،‬ونية‬
‫‪،‬‬
‫مصدداقية‬
‫نھاية الندوة منناقشة مستفيض‬
‫ة‬
‫وجرى في‬
‫ضة لمعظم‬
‫ضرون والمقتترحات التي‬
‫الجواانب التي تناولھا المحاض‬
‫قدموھا لتحسين ووضع اإلعالم التركماني ووتطويره ‪.‬‬
‫التھاني من بعض‬
‫ي‬
‫على الندوة بررقيات‬
‫وتلقى القائمون ع‬
‫ى‬
‫خصيات الترككمانية‪ ،‬مھنييين العاملين في اإلعالم‬
‫الشخ‬
‫األستاذ أرشد‬
‫بھذه المناسبة‪ ،‬ممنھا برقية ببعث بھا أل‬
‫ضو مجلس‬
‫الصاالحي رئيس الجبھة الترركمانية وعض‬
‫النواب عن كركووك والدكتور طورھان الممفتي‪ ،‬وزير‬
‫ب‬
‫حافظات‪ ،‬واالستاذ حسن اوزمن عضو‬
‫الدولة لشؤن المحا‬
‫ة‬
‫مجلس النواب‪ ،‬وواألستاذ ييلمااز النجار الممستشار في‬
‫وزاررة البلديات‪ ،‬والسيدة نرممين مفتي رئئيسة تحرير‬
‫جريددة القلعة ‪) ....‬التقرير من إعداد ساجدة نديم اوغلو‬
‫و الدكتور محمد عمر قازانجي( ‪...........................‬‬
‫~‪~6‬‬
‫مواليد كركووك ‪/‬محلة جققور‪ ..‬سنة ‪19556‬‬
‫ددبلوم معد الفننون الجميلة ‪/‬فرع الرسم ‪...‬بغداد‬
‫‪1979‬‬
‫جميع المعارض الفنية التي اقييمت في‬
‫شاارك في ع‬
‫مع زمالئه‬
‫سنة ‪ 1979‬ع‬
‫بغددادمن سنة ‪ 1975‬حتى س‬
‫الفنانيين ‪..‬‬
‫شاارك في المعررض التشكيليلي الذي اقيم بمناسبة‬
‫شكيليين العراققيين عام‬
‫القطري الثاني للتش‬
‫ي‬
‫الممؤتمر‬
‫العراقيين‪ ..‬شارك‬
‫ن‬
‫جمعية التشكيليليين‬
‫‪19983‬في مقر ج‬
‫ففي ثالث معاررض فنية لمننتدى الشباب ‪/‬بغداد‬
‫‪1984‬‬
‫شالرك في المعرض الذي أقيم من قبل وزارة‬
‫ش‬
‫شيد ‪ /‬كولبانكياان ‪...‬من‬
‫الدففاع في قاعة الرواق‪/‬الرش‬
‫عام ‪..1988‬‬
‫عام ‪ 19822‬الى عا‬
‫ارض الفنية التي أقامتھا‬
‫ووشارك في جمميع المع ض‬
‫‪ 1984‬الى عام ‪.. 19888‬‬
‫‪1‬‬
‫وززارة التربية ممن عام‬
‫ممتأثر بالفنان الرائد محمد علي شاكر‪ .‬أسلوبه‬
‫لوانه شرقية تحاككي زاوية اللووحة ‪..‬‬
‫وواقعي وأ ه‬
‫يعممل حاليآ مشررفآ فنييا ً في اللمديرية العاممة لتربية‬
‫كركوك‪...‬‬
‫~‪~2‬‬
‫في ھذا العدد‬
‫*لوحة اإلبداع‪ :‬الفنان سامي عزيز‪2......................‬‬
‫*م ن نش اط ات ن ادي االخ اء ال ت رك م ان ي‪ :‬ن دوة ع ن‬
‫الصحافة التركمانية‪3........................................‬‬
‫*مذكرات صحفي تركماني‪ :‬حبيب الھرمزي‪7.........‬‬
‫*جديدنا الث ق اف ي‪ :‬ش ع ري ة ال ح ل م‪ :‬ق راءة ف ي قص ي دة‬
‫للشاعر حمزة حمامجي اوغلو‪ :‬د‪ .‬فليح مضح ي اح م د‬
‫السامرائي‪13.................................................‬‬
‫*جديدنا الثقافي‪ :‬ھي م ن ة الس ل ط ة األن ث وي ة وانس ح اق‬
‫الزمن في الماضي المرير للشاعر عص م ت اوزج ان‪:‬‬
‫د‪ .‬إيمان محمد العبيدي‪17..................................‬‬
‫*نصب للشاعر التركماني حسن كورم‪23...............‬‬
‫*بيئة كركوك األدبية ايما ًء وايحا ًء‪:‬‬
‫‪ /1‬كركوكونا وشعرئنا‬
‫‪/2‬م ح م د خ ورش ي د ع ب ر م ل ح م ة ص اري ك ھ ي ة‪:‬‬
‫وحيدالدين بھاءالدين‪24.....................................‬‬
‫*جودت قاضي اوغلو ونمازج م ن قص ائ ده‪ :‬ت رج م ة‬
‫أنور حسن موسى‪32........................................‬‬
‫*الصحافة التركمانية بعد التوسون ام ي اإلع الم ي ف ي‬
‫‪ 2003‬وواق ع ھ ا ف ي ال وق ت ال راھ ن‪ :‬د‪ .‬نص رت‬
‫مردان‪42......................................................‬‬
‫*الرسام الف ن ان ج م ال اب راھ ي م م دد‪ :‬ح اوره ف اض ل‬
‫الحالق‪45.....................................................‬‬
‫*قصيدة‪ :‬سمراء‪ :‬د‪ .‬حسين علي جعفر‪48...............‬‬
‫*رائ ع ة أدب ي ة أخ رى ل الدي ب ال ت رك م ان ي نص رت‬
‫مردان ‪49.....................................................‬‬
‫*الفرقة القومية التركمانية من التأسيس ال ى ال ت وق ف‪:‬‬
‫فالح يازار اوغلو‪51........................................‬‬
‫*قصيدة دموع آق صو‪ :‬زاحم جھاد مطر‪54............‬‬
‫*رحلة األديبة نرمين بابا بي ن ال ق ل ق واإلب داع‪ :‬حس ن‬
‫كوثر‪56........................................................‬‬
‫معا ً نحو اإلبداع نمضي‬
‫رغم أنف الجراحات‬
‫نادي األخاء التركماني‬
‫=============‬
‫األخاء‬
‫مجلة ثفافية و أدبية عامة‬
‫العدد‪284 - 283:‬‬
‫مايس ‪ -‬حزيران‪2013 /‬‬
‫————————‪-‬‬
‫صاحب اإلمتياز نادي االخاء التركماني‬
‫رئيس ھيئة التحرير‬
‫الدكتور محمد عمر قازانجي‬
‫‪[email protected]‬‬
‫ھيئة التحرير‪:‬‬
‫الدكتور نجدت يشار البياتي‬
‫أحمد فرمان‬
‫الھيئة اإلستشارية‪:‬‬
‫االستاذ وحيدالدين بھاءالدين‬
‫الدكتور نصرت مردان‬
‫ممثلو المجلة‪:‬‬
‫بھجت غمكين‪ /‬كركوك‬
‫آيدن كركوك‪ /‬كركوك‬
‫عدنان عساف‪ /‬طوز خورماتو‬
‫طبعت المجلة في مطبعة فضولي في كركوك‬
‫د ‪ .‬صباح عبدﷲ كركوكلي‬
‫بتأريخ ‪ 2013 /3 / 6‬انتقل الى رحمة ﷲ األستاذ ناظم بھجت الذي قضي نحبا ً طويالً من‬
‫عمره في خدمة نادي األخاء التركماني فقد كان عضوا نشطا ً من أعضاء ھيئته اإلدارية‬
‫للفترة من عام ‪ 1977‬وحتى عام ‪ ،1990‬وھو شقيق المرحوم تحسين بھجت الذي كان‬
‫ھو اآلخر ممن تولى مناسب ادارية في النادي منذ تأسيسه وحتى عام ‪ ،2003‬وابن عم‬
‫المحامي والصحفي المرحوم محمد حاج عزت‪ ،‬أول رئيس لتحرير مجلة األخاء‪ .‬ولد‬
‫المرحوم في كركوك عام ‪ .1935‬وكان والده مدير المالية في كركوك و كفري في العھد‬
‫العثماني !ذ شارك في الحرب العالمية األولي ووقع في األسر مع مجموعة من العراقيين‬
‫ونفي الى سيالن لمدة سنتين‪ .‬كان آخر منصب تسلمه المرحوم قبل ان يتقاعد ھو مدير‬
‫مكتب وزير التربية‪ .‬تغمد ﷲ الفقيد بواسع رحمته وأسكنه في فسيح جناته‪.‬‬
‫كتب عنه الدكتور صباح عبدﷲ كركوكلي يقول‪:‬‬
‫ال أعرف لماذا لم تنزل دمعة من عيني بعد ‪....‬؟ وكلما حاولت أن أكتب مرثية عنك‪ ،‬أمزق‬
‫ما أكتبه‪ .‬لم أقتنع بعد أنك قد رحلت ولن أرك بعد اآلن ‪.‬أغلق عيني وأقفل رأسي و أجر‬
‫خيطا من خصالت األفكار التي تجرني نحوك‪ .‬ھل حقا أني أكتب مرثية اليك ‪ ....‬ياليتني‬
‫كنت قبلك ‪ ....‬وكيف يستطيع القلم األصم أن يسطر الحروف والكلمات على الورق البليد‪.‬‬
‫تمنيت أن تكون كتابتي عنك في موضوع آخر‪ .‬كيف لي أن إلغي تلك األيام والسنوات التي‬
‫عشناھا معا ً والتي تركتني فيھا لوحدي اآلن‪ .‬لم تركتني؟ ھل ارتأيت الخلود الى الراحة‬
‫بعد أن أتعبتك الحياة ؟ سأجوب الطرقات وأطرق األبواب المؤصدة باحثا عنك وعن أمثلك‬
‫من النبالء الذين نذروا أنفسھم للقضية دون أن يتاجروا بھا ؟ لقد ق ّل امثالكم في ايامنا‬
‫ھذه‪ ،‬وشح من يعطي دون أن يسأل‪ .‬أيھا الوفي فھل أرثيك أم أرثي نفسي‪ .‬سأبقى دائما ً‬
‫أبحث عنك‪ .‬أتسلل خلسة الى المناطق واألماكن التي كنا بھا معا ً‪ .‬و كلما ضاق صدري‬
‫سأفتح نوافذي على ذكرياتنا الجميلة ‪ ..‬منذ فراقك وأنا أوقد الشموع في كل ليلة بل وأوقد‬
‫أصابعي أحيانا ً ملعنا ً الظالم الذي فقدتك فيه ‪ .‬ال أقول وداعا أيھا العزيز ولكن أقول الى‬
‫رحمة ﷲ وغفرانه‪ ،‬والى فسيح جنانه‪ ،‬إنه نعم المولى ونعم المعين‪....‬‬
‫‪KARDEŞLİK‬‬
‫مجلة ثقافية وأدبية عامة تصدر باللغتين التركية والعربية‬
‫العدد‪ 284 - 283/‬آذار‪ -‬حزيران ‪2013 /‬‬
‫ضمن جديدنا الثقافي‬
‫قراءات جديدة في نصوص‬
‫شعرية تركمانية بقلم نخبة من‬
‫النفاد واألكادميين المعنيين‬
‫بدراسة الشعر الحديث‬
‫لـوحة بريشة الفنان ســـامي عـــزيز‬
‫المساھمون في ھذا العدد‬
‫حبيب الھرمزي‪ ،‬د‪ .‬فليح مضحي أحمد السامرائي‪ ،‬د‪ .‬إيمان محمد العبيدي‪ ،‬وحيدالدين‬
‫بھاءالدين ‪ ،‬أنور حسن موسى‪ ،‬د‪ .‬نصرت مردان‪ ،‬فاضل الحالق‪ ،‬د‪ .‬حسين علي جعفر‪،‬‬
‫جتين البزركان‪ ،‬فالح يازار اوغلو‪ ،‬زاحم جھاد مطر‪ ،‬حسن كوثر‪ ،‬ساجدة نديم اوغلو‬
‫نادي األخاء التركماني ‪ -‬المركز العام ‪ -‬بغداد ‪ -‬العراق‬

Benzer belgeler

a - k a

a - k a Özel olarak basımız ile ilgili bir soruyla başlamak istiyoruz.. 2003’ten bu yana basınımız neler getirdi neler götürdü. Haklarımızı elde etmek, sesimizi duyurmak, jeopolitik ve sosyokültürel varlığ...

Detaylı

األخاء

األخاء bir önlem alınamıyor. Alınsa bile ne çıkar. Herkes kendisi için oluşturduğu fildişi burcunda yaşamakta, direktifini destek verenlerinden almakta, onun ağzına bakmaktadır. Millet meselesi ikinci, üç...

Detaylı

د - Önceki

د - Önceki bir çile varsa, unutturacaktır. Bu inançla doluyum. Umarım yanılmıyorum. Hepinize eyvallah..

Detaylı

األخاء

األخاء bir önlem alınamıyor. Alınsa bile ne çıkar. Herkes kendisi için oluşturduğu fildişi burcunda yaşamakta, direktifini destek verenlerinden almakta, onun ağzına bakmaktadır. Millet meselesi ikinci, üç...

Detaylı