Temmuz 2007 - Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği

Transkript

Temmuz 2007 - Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği
TIP ETİĞİ VE TIP HUKUKU DERNEĞİ BÜLTENİ
BULLETIN OF MEDICAL ETHICS AND LAW SOCIETY
www.tipethukder.4t.com
Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği a. Sahibi
Prof. Dr. Ayşegül Demirhan Erdemir
Editörler
Doç. Dr. Arın Namal
[email protected]
Prof. Dr. jur. Hakan Hakeri
[email protected]
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Prof. Dr. İbrahim Başağaoğlu
Yayın Kurulu
Prof. Dr. Ayşegül Demirhan Erdemir
Prof. Dr. Esin Kahya
Prof. Dr. Öztan Öncel
Prof. Dr. Nil Sarı
Doç. Dr. İbrahim Başağaoğlu
Doç. Dr. Hanzade Doğan
Doç. Dr. Hakan Hakeri
Doç. Dr. Nüket Örnek Büken
Doç. Dr. Zafer Zeytin
Dr. Elif Atıcı
Dr. Hakan Ertin
Dr. Gülsüm Önal Gürsoy
Editörlerin Yazışma Adresi
Doç. Dr. Arın Namal
İstanbul Universitesi İstanbul Tıp
Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi
Anabilim Dalı, Horhor cad. 13
34260 Fatih-İstanbul
Prof. Dr. jur. Hakan Hakeri
Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Ceza ve Ceza Usulü Hukuku Anabilim Dalı
Alaettin Keykubat Kampüsü
42000 Konya
Düzenleme
Nobel Tıp Kitabevleri - Çapa-İstanbul
Tel: (0212) 632 83 33
Baskı/Cilt
Nobel Matbaacılık
Basım Tarihi: Ekim 2007
Dernek üyelerine
ücretsiz dağıtılır.
Dernek Aidatları
Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği üyelik aidatı 25 YTL’dır.
TIP ETİĞİ VE TIP HUKUKU DERNEĞİ Hesap Numarası
Türkiye İş Bankası Kadıköy Şubesi Hesap No: 1187/1429015
-2-
EDİTÖRLERDEN
Merhaba!
Değerli Okurlar;
Temmuz ayının başında, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi tıp hukuku
alanında çok önemli bir adım olarak değerlendirilebilecek bir karar
verdi.
Karara konu olayda hasta, hekimin tedavi için yazdığı ilaçları
kullandıktan sonra mide kanaması geçirmiştir. Bunun üzerine hastanın açtığı tazminat davası yerel mahkeme tarafından reddedilmiştir.
Yargıtay yerel mahkemenin ret kararını bozmuştur. Bozma gerekçesinde şu hususlara dikkat çekilmiştir:
"Davalı tarafından davacının bu konuda bilgilendirildiğine ve
gerekli önlemlerin alındığına ilişkin davalı doktorun mücerret beyanı
dışında dosyada herhangi bir bulgu ve belge yoktur. Ayrıca, tedavi
öncesi mide şikâyeti olan davacının bu konuda uyarılmasına ve soru
sorulmasına rağmen, kendi sağlığını riske atacak şekilde bu durumu
bildirmeyerek ve ısrarla bu ilacı 9 gün kullanarak mide kanaması geçirmesine sebebiyet vermesi de hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. Üniversiteden seçilecek üroloji, gastroloji, dahiliye uzmanlarının bulunduğu üç kişilik bilirkişi heyetinden alınacak açıklamalı
raporla belirlenip, sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, yeterli açıklamayı taşımayan bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde
karar verilmesi bozma nedenidir."
Bu kararın önemi, aydınlatma konusunda Yargıtay’ın çığır açan
70’li yıllardaki kararından sonra, tekrar bu alanda çok önemli bir belirleme yapmasında kendisini göstermektedir. Kararda Yargıtay bir
yandan aydınlatma zorunluluğuna işaret etmekte ve yan etkiler konusunun da aydınlatma kapsamında olduğunu belirlemekte ve ayrıca bu
konunun ispatının da hekimin yükümlülüğü altında olduğunun altını
çizmektedir.
Belirtmek gerekir ki, Yargıtay kararını önemli kılan husus, malpraktis iddiasından çok, Yargıtay’ın aydınlatma hususunu ön plana çıkarmasıdır. Böylece malpraktis davalarında ispatı çok zor olan “hatalı tıbbi uygulama” yerine sadece aydınlatmanın yapılmamış olması
bir tazminat nedeni olarak kabul edilmektedir. Bugün yabancı ülke tıp
hukuku uygulamalarında, hastalar artık sonuç alınması çok güç olan
malpraktis iddialarıyla uğraşmamakta, çoğu kez birçok hekimin eksik
noktası olan “aydınlatmama” ile yetinerek tazminat talep etmektedirler. Yargıtay kararı bu yöndeki bir eğilimi çok açık bir biçimde ortaya koymamakla beraber, bu kararın bu yönde bir adım olduğu yorumu yapılabileceği kanaatindeyim.
Hepinize sağlıklı günler dilerim.
Prof. Dr. Hakan Hakeri
Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği Bülteni’nin 4. sayısını size ulaştırmış bulunuyoruz. Bülten’i tıp fakülteleri, hukuk fakülteleri ve barolar çerçevesinde, gittikçe daha çok isme ulaştırma gayreti içindeyiz.
Aldığımız olumlu değerlendirmeler, ulaşan katkılar, bizi teşvik ediyor. Geçen sayımızın kapağında yer alan, Dişhekimi Sayın Yener
Oruç’un “Hastanelerimiz” adlı fotoğraf sergisine ait kare, çok ilgi
gördü. Bu sayımızın kapağında aynı sergiden bir başka kare yer alıyor ve bu kez sizleri etkileyen o karenin, bir hastaya değil de bir hasta yakınına ait olduğunu görüyorsunuz. Evet, sağlık kurumu içinde
elinde hasta dosyası, Röntgen filmi ile boynu bükük, ürkek, üzgün
duran o çelimsiz adam, bir hasta değil. O, hasta bir kız çocuğunun babası. Bu fotoğrafla bütün ilgililere, tıp alanında hasta yakınının da
hasta kadar dikkate alınması, saygı, anlayış görmesi gerektiğini hatırlatmak istiyoruz. Hasta hakları içerisinde, hasta yakınlarının da hakları tanımlanmıştır. Bu hakları tanımamız, gözetmemiz vazgeçilmez
önemdedir.
Bu sayımızda yine ilginizi çekecek yazılar bulacağınıza inanıyoruz. Dernek Başkanı Prof. Dr. Ayşegül Demirhan Erdemir, derneğin
yaşama geçirmekte olduğu projelerinden söz ediyor. Prof. Dr. Hakan
Hakeri, Trabzon’da gerçeklştirilen IV. Türk-Alman Tıp Hukuku
Sempozyumu’nu anlatıyor. Tıp doktoru, aynı zamanda tıp etiği ve tıp
tarihi doktora derecesine sahip Dr. Hakan Ertin’in kaleme aldığı,
2006 yılında 26 ülkenin desteğini alarak Nobel Barış Ödülü’ne aday
gösterilen psikiyatrist Prof. Dr. Vamık Volkan’ın büyük başarılarına dikkat çeken yazı, kuşkusuz ilgi görecek. Uludağ Üniversitesi Deontoloji Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi Dr. Murat Civaner’in yazısı, Tıp
Etiği ve Tıp Hukuku Derneği’nin rotasını değerlendiriyor. Istanbul
Tabip Odası Etik Kurulu Başkanı Doç. Dr. Kadircan Keskinbora’nın,
kurulun çalışmalarını özetleyen yazısı, önemli bir değerlendirme. Tıp
tarihi ve tıp etiği camiası, bir yıl önce yitirdiğimiz, bilimsel ve insani
kişiliği hepimizi derinden etkileyen Prof. Dr. Ali Haydar Bayat’ı hep
anıyor ve anacak. Bu sayımızda Prof. Dr. İbrahim Başağaoğlu, onun
örnek kişiliğini yansıtan bir anısını paylaşıyor bizlerle. Adli tıp uzmanı Doç. Dr. Nevzat Alkan’ın, Amerika Birleşik Devletleri’nde Ölüm
Araştırması Ofislerinin yapılanmasını ve çalışma biçimini anlatan yazısı, Bülten’e değerli bir katkı. Bir diğer değerli katkı, Istanbul Sağlık Müdürlüğü Hasta Hakları Koordinatörü Uzm. Dr. Gülsüm Önal’ın
kendi koordinatörlüğünde yürütülen çalışmaları tanıtan makalesi. Bu
sayıda, sağlık kurumlarında bir kalite ve standart ölçütü haline gelen
etik danışmanlığa da değindik. Hekimlerin sosyal sorumlulukları
doğrultusunda gerçekletirdikleri bir uluslar arası örgütlenme Atom
Savaşlarını Önlemek İçin Uluslar arası Hekim Birliği (IPPNW), bu
sayımızda Çernobil’in 20. yılında gerçekleştirdikleri uluslar arası
kongreye değinilmek üzere söz konusu ediliyor. İlginizi çekeceğine
inandığımız bir yazı da, sosyoloji uzmanı, tıp etiği alanında yüksek lisans tezi hazırlamakta olan Gül Kızılca Yürür’ün, Amerika Birleşik
Devletleri’nde organ ve doku nakli yasalarına gözgezdiren yazısı. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’nde bu yıl Prof. Dr. Feyza
Erkan Krause yönetiminde uygulamaya konulacak, 30 ülkede benzerleri yaşama geçirilmekte olan “Sağlıkta Değerler Projesi”nin ilk
adımı olan önemli bir bilimsel etkinliği anlatan bir yazı ile de buluşacaksınız sayfalarımızda.
BÜLTEN’de birbirinden farklı konuların yanyana işlendiklerini
görüyorsunuz. İlgili herkes, dilediği tıp etiği ve tıp hukuku konusuna
dikkat çekebilsin istediğimizden, bu yaklaşımımızı sürdüreceğiz. Değerli hukukçularımız, sosyologlarımız, psikologlarımız, hekimlerimiz, tüm sağlık alanı çalışanlarımız, tıp etiği ve tıp hukuku çerçevesinde dikkat çekmek istediğiniz her konuya ilişkin yazılarınızla sayfalarımızda yer almanızı bekliyoruz.
Saygıyla.
Doç. Dr. Arın Namal
-3-
TIP ETİĞİ VE TIP HUKUKU DERNEĞİ’NİN ETKİNLİKLERİ YURT İÇİNDE VE
YURT DIŞINDA İLGİ GÖRÜYOR
Prof. Dr. Ayşegül DEMİRHAN ERDEMİR
Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği Başkanı
[email protected]
Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği büyük gelişmeler göstererek hem yurt içinde hem de yurt dışında kısa zamanda tanındı. Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği 2005, 2006 ve 2007 yıllarında İstanbul’da ve Bursa’da seminerler düzenledi, İstanbul’da 2005 ve 2006 yıllarında uluslararası katılımlı 2 sempozyum gerçekleştirdi. 1. Uluslararası Katılımlı Tıp Etiği ve
Tıp Hukuku Sempozyumu 27 Mayıs 2005’de İstanbul’da İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi ve Cerrahpaşa Tıp
Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalları, Istanbul
Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Usul Hukuku Anabilim Dalı ve
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji Anabilim Dalı
tarafından yapıldı, yurt içi ve yurt dışından tıp etiği ve tıp hukuku alanlarının önemli isimlerini aynı platformda buluşturdu.
Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği Türk Tabipleri Birliği
Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kuruluna (TTB-UDEK) 7
Ekim 2006 da Gözlemci Üye olarak kabul edildi. Derneğin diğer faaliyetleri arasında şimdiye kadar 3 sayısı yayınlanmış
“BÜLTEN” imiz bulunmaktadır. Editörlüğünü Doç. Dr. Arın
Namal ve Doç. Dr. Hakan Hakeri’nin yaptığı BÜLTEN, bir
dergi niteliğinde hazırlanmakta, Türkiye’deki ilgili tüm yerlere ve yurt dışına dağıtılmaktadır.
Yönetim Kurulu Üyeleri:
Ön sırada soldan sağa; Prof. Dr. Ayşegül Demirhan Erdemir
Doç. Dr. Arın Namal, Prof. Dr. Nil Sarı, Prof. Dr. Öztan Öncel
İkinci sıra soldan sağa; Psikolog Güney Usmanbaş,
Dr. Hakan Ertin, Prof. Dr. İbrahim Başağaoğlu
Genel Kurul Divanı
Prof. Dr. Ayşegül Demirhan Erdemir
Doç. Dr. Mehmet Okka
Dr. Elif Vatanoğlu, Vet.Hek. Sezer Erer
2. Uluslararası Katılımlı Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Sempozyumu ise İstanbul Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı tarafından düzenlendi. Konusu “Yüksek Teknoloji
Tıbbı-Etik ve Hukuki Sorunlar” olan bu sempozyuma da yurt
içinden ve yurt dışından çok sayıda önemli araştırmacı katıldı.
Bu etkinliklerde John Harris, Brigitte Tag, Gisela Bochenheimer Lucius, Jochen Taupitz, Darryl Macer gibi dünyaca
ünlü bilim insanları ile sorunları birlikte tartışmanın ayrıcalığı
yaşandı. Derneğin seminerleri, 2005-2006 kış ve yaz ve 20062007 yine kış ve yaz dönemlerinde Cerrahpaşa Tıp Fakültesi,
Tıp Tarihi ve Deontoloji Anabilim Dalı, İstanbul Tıp Fakültesi
Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı ve Uludağ Üniversitesi
Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim dalında düzenlenmiştir.
Derneğin şimdiye kadar 2 kitabı yayınlanmış olup, bunlar
derneğin şimdiye kadar düzenlemiş olduğu iki simpozyumun
bildiri kitaplarıdır. Bu kitaplarda hem yurt içinden, hem de
yurt dışında tanınmış tıp etikçilerinin ve hukukçuların yazıları yer almaktadır.
Derneğin web sitesi geliştirilmekte olup, web adresi: www.
tipethukder.4t.com’dur. Derneğin İstanbul Valiliği İl Dernekler
Müdürlüğüne bildirilen e-mail adresi tipetigivetiphukuku@
gmail.com’dur.
Şu anda 17-20 Ekim 2007 de Antalya’da yapılacak olan 1.
Uluslararası Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Kongresi hazırlıkları
sürmektedir. Bu kongre, “Organ ve Doku Nakillerinde Tıp Etiği
ve Tıp Hukuku Sorunları” başlığı altında toplanacaktır. Şimdiye kadar, konusu oldukça spesifik olan bu kongreye yurt içi ve
dışından 150’ye yakın başvuru yapılmıştır. Bu kongre, derneğin
uluslar arası katılımlı ilk iki kongresi ardından ilk uluslar arası
kongresi olup, derneğimiz ile Akdeniz Üniversitesi Hukuk ve
Tıp Fakülteleri’nin yürüttüğü işbirliği ile Antalya’da gerçekleştirilecektir.
-4-
Kongreyi yurt dışından iki tanınmış kuruluş desteklemektedir. Bunlardan biri IMGB (Institut für Deutsches Europaisches und Internationales Medizinrecht Gesundheitsrecht
und Bioethik der Universitäten Heidelberg und Mannheim
/ Heidelberg ve Mannheim Üniversiteleri Alman-, Avrupa ve
Uluslararası Tıp Hukuku, Sağlık Hukuku ve Biyoetik Enstitüsü), diğeri de All Indian Bioethics Association’dur. Derneğin
bu uluslararası kongreleri 4 yılda bir yapılacak olup, diğer ara
yıllarda da uluslararası katılımlı sempozyum ve kongreler yapılacaktır.
Bu arada derneğin yayın organlarından biri olacak bir yıllığın yayınlanmaya başlaması hususunda da çalışmalar başlamış bulunmaktadır. Bu konudaki hazırlıklar derneğimiz üyele-
rinden Doç. Dr. Arın Namal ve tarafımdan yürütülmektedir.
Yıllık, Türkçe, İngilizce ve Almanca olarak yayınlanacak ve
uluslararası bir özellik taşıyacaktır. Bu konuda yayınevi ile
görüşmede basımı hususunda olumlu görüşler elde edilmiştir.
Yıllığın ilk sayısı 2008 yılında yayınlanacaktır.
Yine derneğin tüzüğünde de kayıtlı olan dernek bilimsel
çalışma kolları 15 Haziran 2007’de çeşitli alanlarda projelerini başlatmış bulunmaktadırlar.
Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği Genel Kurul Toplantısı
17 Mayıs 2007 de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp
Tarihi Anabilim Dalında yapıldı. Yeni yönetim ve Denetim
Kurulu üyeleri aşağıda yer almaktadır:
Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği Yönetim Kurulu
Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği Denetim Kurulu
Prof. Dr. Ayşegül ERDEMİR
Prof. Dr. İbrahim BAŞAĞAOĞLU
Prof. Dr. Öztan ÖNCEL
Prof. Dr. Nil SARI
Doç. Dr. Arın NAMAL
Uz. Dr. Hakan ERTİN
Psik.Güney USMANBAŞ
Doç. Dr. Hanzade DOĞAN
Prof. Dr. Zuhal ÖZAYDIN
Dişhekimi Metin ÖNCEL
Başkan
2. Başkan
Genel Sekreteri
Üye
Üye
Üye
Sayman
DERNEĞİN YENİ ÜYELERİ (2007)
Doç. Dr. Mehmet
Okka
Selçuk Üniv.
Meram Tıp Fak.
Göz Hastalıkları AD
42080
Akyokuş-Konya
[email protected]
Uzm. Dr. Osman
Usmanbaş
Rıhtım Cad.
Recaizade Sk.
2/2 Kadıköyİstanbul
Prof. Dr.
Seyfettin Uludağ
İstanbul Üniv.
Cerrahpaşa Tıp
Fak. Kadın
Hastalıkları ve
Doğum AD.
Cerrahpaşaİstanbul
[email protected]
Yrd. Doç. Dr.
Sultan Alan
Çukurova Üniv.
Adana Sağlık
Yüksek Okulu
Numuna Hast.
Yanı Adana
[email protected]
-5-
POLİTİKA + TIP = V.V.
Dr. Hakan ERTİN M.D., PhD.
[email protected]
Biraz bilmece, biraz denklem gibi olsa da bu başlığı kullanmayı ilgi mekanizmaları
açısından tercih ettim. Bu makalede önemli birinden bahsedeceğim ve bu kişiye şiddetle
dikkat çekmek isteği içindeyim. Sosyal bilimler ile tıbbı
bir arada yorumlamayı (sosyal
bilimler ve tıp ilişkisi gerçekten kafa yorulması gereken ve
başka bir yazıda daha detaylı
bir biçimde ele alınması gereken bir konudur) oldukça önemsediğim için V.V. benim için
çok önemli bir figürdür.
Evet denklemi açmaya başlayalım.
V.V. = Vamık Volkan
Türk bilim adamları arasında gerçekten istisnai bir yeri
olan Vamık Volkan, 1932 yılında Lefkoşe’de doğdu. 1956 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdikten sonra
Amerika’ya giderek psikiyatri alanında çalışmaya başladı.
Kendisi yaklaşık 20 yıldır Virginia Üniversitesi’nde çalışmakta
olup, “politik psikoloji dehası” olarak adlandırılmaktadır. Daha da önemlisi 2006 yılında 27 ülkenin desteğini alarak “Nobel Barış Ödülü” için aday gösterilmiş olmasıdır.
Tıp ve sosyal bilimler parametrelerinin beraber kullanılmasının, etik alanında çok tartıştığımız konulara hayati çözümler
üreteceğine inanıyorum. Sosyal bilimlerle uğraşanların tıp alanına giren konularda şaşırtıcı yorumlar yaptıklarını son yıllarda fazlasıyla görüyoruz. Bir tıp doktorunun ise tıp camiasının
dışında, siyaset bilimciler tarafından daha fazla tanınması ilgi
çekicidir. Şunu itiraf etmeliyiz ki; Vamık Volkan Türk tıp topluluğu içinde hak ettiği ilgiyi görememiştir. Sosyal bilimcilerin tanıyıp bizim fark edemediğimiz bu bilim adamını tanıtmak ise sanırım bizim disiplinimizin konusudur. Psikoloji argümanlarını kullanarak, sosyal alana dahiyane çözümler taşıyan bir hekim olan Volkan, Filistin ile İsrail arasında, kuzey fi-
yortlarında 3 yıl süren gizli görüşmelere katılarak, iki taraf
arasında uygun psikolojik ortamın oluşturularak çözüme ulaşılmasına yardımcı olmaya çalışmıştır. Bu pek alışık olmadığımız bir yöntem gibi durmaktadır ki; sanırım buradaki katkılarından dolayı da Nobel Barış Ödülü” ne aday olması bir başka
şaşırtıcı olaydır bizler için. Kitleler arasında çatışmaları önleyecek çalışmalar yapması , barış için çaba harcaması, hekimliğin temel ilgi konusu olan insan yaşamı ve buna bağlı olarak
insan onuruna katkısı sebebiyle ayrıca dikkate değerdir.
Vamık Volkan’ın psikiyatri sahasına cesur katkısı ise, Sigmund Freud’dan beri var olan psikanalizin milletlerarası ilişkilere katılmaması geleneğini yıkmasıdır. Freud 1932’de Albert Einstein’a gönderdiği mektupta bunu dile girmiştir ve bu
da psikanaliz çevrelerinde bir gelenek olmuştur.
Ankara Ünv. Tıp Fak. Mezunu olmasına karşılık bizim maalesef pek de fazla tanımadığımız bu bilim adamımız, merkezi
Viyana’da bulunan “World Council for Psychotherapy”(Dünya
Psikoterapi Konseyi) tarafından verilen ve dünyanın en prestijli ödülü sayılan “Sigmund Freud Ödülü”ne ve “The American College of Psychoanalysts” adlı kuruluş tarafından her yıl
en iyi psikoanalitik eğitimi veren kişiye sunulan “En İyi Eğitmen Ödülü”ne 2006 yılında layık görülmüştür.
Vamık Volkan, uluslararası bir kurum olan Dünya Siyaset
Psikolojisi’nin kurucularındandır ve ilk başkanıdır. Vamık
Volkan; Gürcistan’da ve Arnavutluk’ta toplumsal sorunların
çözümü için çalışmış; İsrail ve Filistin arasındaki çatışmaların
önlenmesi amacıyla yapılan toplantılara katılmıştır. ABD eski
Başkanlarından Jimmy Carter’ın danışmanlığını yapan Volkan, 2002 yılında Türk-Ermeni Barışma Komitesine üye olmuştur. Bu önemli bilim adamına, bir tıp tarihçisi olarak yaşarken dikkatleri çekmek amacıyla kaleme alınan bu yazının sonunda bir kez daha tıp mensuplarının toplum hayatında daha
etkin roller üstlenebileceğini vurgulamak ve bunun için de gerekli organizasyon ve toplantıların yapılmasının önemini dile
getirmek istiyorum. Tıp; katı, sert ve yüksek duvarlarını yıkıp
multi-disipliner yaklaşımlara sıcak baktığı sürece yukarıda örneğini gördüğümüz “politik psikiyatri” gibi kavramlara daha
kolay ulaşacağımız bir vakıadır. Bu tür açılımlar için illa ki dahiler gerekmeyecektir...
TIP ETİĞİ VE TIP HUKUKU DERNEĞİ: BİRLEŞİM Mİ KESİŞİM Mİ?
Dr. Murat CİVANER
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji AD
[email protected]
Aralık 2004'te kurulan Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği,
tüzüğünde yer alan bilgilere göre temel olarak, a) tıp etiği ve
tıp hukuku alanlarında bilimsel çalışmaların geliştirilmesine,
b) tıp etiği ve tıp hukuku eğitiminin çağın koşullarına uygun
biçimde gerçekleşmesine ve c) sağlık kuruluşlarındaki tıp etiği ve tıp hukuku sorunlarının çözülmesine yardımcı olmayı
amaçlamaktadır. Bu amaçların ifade ediliş biçiminden, Dernek’in her iki alanda da çalışmayı hedeflediği sonucuna ulaşı-
-6-
labilir. Bununla birlikte, çalışma alanı daha açık tanımlanmaya çalışıldığında, temel olarak iki olasılık ortaya çıkıyor. Birinci olasılıkta Dernek’in çalışma alanının, felsefenin bir alt
dalı olarak tıp etiği ile kapsamı, etkinlik amacı, nitelikleri yeni yeni belirlenmeye başlayan bir uğraş alanı olarak “tıp hukuku”nu kapsadığı ileri sürülebilir. Diğer deyişle, bu iki alandan
birinde yapılacak çalışmalar tüzükte belirtilen amaçlar açısından uygun olacaktır. Alanların birbirine göre önceliği bulunmamaktadır; her iki alandan yapılacak katkıların Dernek etkinliklerini zenginleştirmesi hedeflenmiştir. Diğer olasılığa
göre, Dernek’in temel çalışma alanı, tıp etiği ve tıp hukuku ya
da daha geniş anlamıyla sağlık hukuku alanlarının kesiştiği
kümedir. Tıp etikçileri ile sağlık hukuku alanında uzmanlaşmış / yoğunlukla o alanda çalışan hukukçular bu kümeye yönelik olarak birlikte çalışırlar. Bu kümeyi daha iyi anlayabilmek için tıp/sağlık hukuku alanının tanımını düşünmek yararlı olabilir. İsmi dikkate alındığında bu çalışma alanının hukuka ait olduğunu görüyoruz; kısaca, sağlık hizmeti sunanların
ve alanların yasal hak ve sorumlulukları ile uğraştığı söylenebilir. Hekimlerin mesleklerini uygularken karşılaştıkları hukuki sorunlardan sağlık kurumlarının malpraktisteki sorumluluğuna, yasal çerçevede tanınmış hasta haklarına ilişkin uygulamalara pek çok konu tıp/sağlık hukuku kapsamına sokulabilir.
Tıp/sağlık hukukunun tıp etiğiyle kesiştiği kümede ise, tanımlardan gidersek, var olan ve olması gereken yasal düzenlemelerin ele alındığı düşünülebilir; bu kümeye ait etkinlikler,
söz konusu yasal düzenlemeleri, normatif etiğin gerekçelendirdiği ahlaki kurallar açısından değerlendiriyor olmalı. Bu anlamıyla meslek ahlakına ilişkin düzenlemeler, diğer deyişle tıp
deontolojisi ve yasal hasta haklarının neler olduğunu tanımlayan metinler de bu alanda değerlendirilebilir. Kişisel olarak,
bu kesişim kümesinin Dernek’in çalışma alanını daha doğru
tanımladığını düşünüyorum; Dernek etkinlikleri bu kümeye
yoğunlaştığı ölçüde özgün, pratiğe ilişkin ve dolayısıyla, amaçlandığı gibi, sağlık hizmeti sunanlara ve alanlara yardımcı olacaktır.
İSTANBUL TABİP ODASI ETİK KURULU
Prof. Dr. H. Kadircan KESKİNBORA
Göz Hastalıkları Uzmanı Deontoloji, Tıp Tarihi ve Etiği Uzm.
[email protected]
İstanbul Tabip Odası üyesi olan bütün hekimlere, katılım
daveti ve çalışmaları duyurulan kurullardan biri de Etik Kuruldur.
Çağrıya cevap veren üyeler 12 Aralık 2006 tarihinde toplanmış bundan sonraki toplantılarını da her ayın ilk Perşembe
akşamı olacak şekilde organize etmiştir. Kurul,
• Hekimlik pratiğinde ortaya çıkan ve İstanbul Tabip Odası
yönetiminin önerdiği veya görüş istediği olgu ve konular
hakkında görüş oluşturmak,
• Sağlık ortamlarına hekimlik pratiği ve uygulamaları ile ilgili
olarak etik ve bilimsel davranışa yönelik politikalar oluşturmak ve bunu deklare etmek,
• Konu ile ilgili bütün taraflarla iletişim kurarak hekimlik
uygulamalarında etik davranış modelleri geliştirmek suretiyle
hekimlerde farkındalık yaratmak ve klavuzlar hazırlamak,
• Günlük mesleki uygulamalar sırasında ortaya çıkan usule
ve bilime uygun olmayan işlemler hakkında çalışmalar yapmak ve öneriler oluşturmak üzere çalışmalarına başlamıştır.
• Ayrıca, çeşitli konularda çalışmak üzere alt gruplar oluşturulmuştur.
Etik Kurul çalışmalarının yönetilmesi, çalışmalarının düzenlenmesi ve kayıtlarının tutulması açısından Etik Kurul Başkanlığı için Doç.Dr.Kadircan Keskinbora, Sekreterliği için Dr.
Ali Demircan ve İstanbul Tabip Odası Yönetim Kururlu ile
ilişkiler için İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Hüseyin
Demirdizen görevlendirilmiştir.
Her ayın ilk Perşembe gününün akşamında olağan toplantı
kararı ile her ay en az bir kez toplanmayı hedefleyen kurul, bugüne kadar 6 kez toplanmıştır. Toplantılar ortalama 14 (10 ile
16 arasında değişen üye sayısı ile) üye katılımıyla gerçekleşmiş olup toplantı tutanakları ve kararları İstanbul Tabip Odası
web sayfasında yayınlanarak bütün hekimlerimizin bilgisine
sunulmuştur. Bu toplantılarda,
1. Aydınlatılmış Onam Formunu standartlaştırma çabasıyla
bir Standart Aydınlatılmış Onam Formu oluşturulmuştur
2. Acil Hekimlik Uygulamalrında karşılaşılan etik sorunlar tartışmaya açılmış ve bu konuda etik ve bilimsel
davranış farkındalığı oluşturulmaya çalışılmıştır. Halen
bu konularda görüş alış verişi devam etmektedir.
3. Yeni Türk Ceza Kanunda “Sağlık Mensuplarının İhbar
Yükümlülüğü” üzerinde görüş alış verişi yapılmış bu
maddenin yarattığı Tıbbi, Etik ve Hukuksal sorunlar
masaya yatırılmıştır. Konuyla ilgili çalışma tamamlandığında hekimlerimizin ve kamuoyunun bilgisine sunulacaktır.
4. İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu tarafından görüş
istenen inceleme dosyaları görüşülüp tartışılmıştır.
5. Tıp Fakülteleri ve Eğitim Hastanelerinde yapılan uzmanlık eğitimleri için İstanbul Tabip Odasına yapılan
şikayet dosyalarından örneklerin oluşturularak asistanlarda bu konularda farkındalık yaratmak ve konuya sahiplenmelerini sağlamak amacıyla örnek dosyaların oluşturulması için alt komisyon kurulmuştur.
İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan’ın
ilk çalışmalarımızda sunduğu “Mesleki Etik Bildirge” üzerinde
henüz çalışmaya başlanamamış olup konu, ilk müsait gündeme
alınacaktır.
Halen Etik Kurul çalışmalarına katılan üyelerin listesi aşağıdadır:
Özdemir Aktan, Orhan Arıoğul, Hüseyin Demirdizen, Ali
Demircan, Şefik Görkey, Kadircan Keskinbora, İmdat Elmas,
Gürsu Kıyan, Gürkan Sert, Yıldız Ertuğ Ünder, Erol Ünder,
Faruk Yıldız, Süheyla Ağkoç, Yeşim Işıl Ülman, Saffet Ercan,
Tolga Güven, Selahattin Kuşhan, Bilgi Baca, Serpil Yaylacı.
Etik Kurul çalışmalarının halen, gönüllülük esasıyla yürütülmekte olup İstanbul Tabip Odası üyesi meslektaşlarımızın
tümüne açıktır.
-7-
Saygılarımla
RAHMETLİ HOCAMIZ
PROF. DR. ALİ HAYDAR BAYAT’IN
DERS ALINACAK BİR DAVRANIŞI
Prof. Dr. İbrahim BAŞAĞAOĞLU
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı
[email protected]
Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği Bülteni’nin Ocak
2006’da çıkan ilk sayısında Dernek Başkanı Prof. Dr. Ayşegül
Demirhan Erdemir Hocamızın dördüncü sayfada yer alan “Tıp
Etiği ve Tıp Hukuku Derneği’nin Amaçları Hakkında” başlıklı yazısının son paragrafında, dernek, güler yüzlü ve iletişime
açık bir kuruluş olarak tanımlandıktan sonra “oluşturduğu her
tartışma platformunda katılımcıların konuşma, tartışma isteğini baskılayacak kibirliliğin, anlayışsızlığın ve saygısızlıkların
var olamayacağı, etik ve hukuk disiplinlerine yaraşır bir atmosfer yaratacaktır” ifadeleri yer alıyordu. Bültenin editörlerinden Doç.Dr. Arın Namal da aynı sayıdaki “ Başlarken…”
başlıklı yazısının sonlarına doğru derneğin kibirli, hoşgörüsüz
her tutumun karşısında olacağını vurguluyordu.
İlk sayıdaki bu satırları okuyunca memnuniyetimi sayın
Namal ile paylaşıp, “işte arzu edilen, özlenen erdemler. Dilerim, çok az sayıda olan meslektaşlarımız bundan sonra profesyonel olarak içinde bulundukları ortamın gereğini yerine getirirler ve güzide bir topluluk oluşturarak örnek olurlar” demiştim. Fakat ne yazık ki geçen zaman, bilim alanında çalışanlar
arasında bu erdemlerin yeterince önemsenmediğini gösterdi.
Yine üzülerek belirteyim ki, boyutları da her geçen gün
artmakta. Öyle bir zaman dilimine girdik ki, insanlarda zaten
olması gereken dürüstlük, güvenilirlik, yardımseverlik, doğruluk, samimiyet, güler yüzlülük, çalışkanlık, onurlu olmak,
riyakar olmama, saygınlık gibi birçok özellik bugün farklı algılanmaktadır. Beni şaşırtan da bu… Niçin bu değerlerden
uzaklaştık? Niçin insan olmanın gereği olan bu özellikleri bir
kenara bırakıyoruz?
Geçenlerde yazışma dosyamdan bir evrakı ararken rahmetli Prof. Dr. Ali Haydar Hocamın gönderdiği 30.09.2003 tarihli mektubunu gördüm. Bugün, asistanların hocalarına yapmadığı bu örnek davranışı belki birilerimiz ders alır düşüncesiyle
kaleme alıyorum. Rahmetli Hocamız, kendisine doldurması
için verdiğim anket formunu hemen dolduramamış olması bir
yana, yollamayı geciktirdiği için ne kadar üzgün olduğunu, gerekçesini açıklayarak şöyle belirtmektedir: “ Kongre çantam
elime geçer geçmez ilk işim sana verdiğim sözü yerine getirmek oldu. Bugün kargo ile yolluyorum” diyor ve elime geçtiğinden emin olmak için de “Aldığında beni haberdar edersen
sevinirim.” diyordu.
Rahmetli Hocamla bir araya geldiğimizde, zaman zaman toplantılarda
karşılaştığı, şahit olduğu ya da kendisine aktarılan bilgilerden. meslektaşlarımızın birbirlerine yönelik kırıcı davranışlarını üzülerek anlatırdı. İzmir’den
bir toplantı için İstanbul’a geldiği bir
gün, Anabilim Dalı’mızda yaptığı sohbet bu konuda verilmiş bir ders niteliğindeydi. O konuşmada bulunan arkadaşlarım bunu çok net bir şekilde hatırlayacaklardır. Hocamız bilimsel yeterliliğe çok önem verirdi. Ancak, kişiliği
hep bunun üzerinde tutardı. Gördüğü
hatalarda kırmadan, incitmeden uyarır,
yol gösterirdi. Ne yazık ki, kendisine
en çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde erken sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı.
Rahmetle anıyor, kişiliğini örnek
alarak yeni kuşaklara aktarmayı görev
sayıyorum.
-8-
Hocamız Prof.Dr. A.Haydar Bayat’ın Ege Üniversitesi Tıp Fakültesindeki Çalışma Odası
23 Mayıs 2000 - İZMİR
Dr. İbrahim Başağaoğlu ve Dr.Adnan Ataç’a kitabını imzalarken (26.06.2003)
-9-
AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NDE ÖLÜM ARAŞTIRMASI OFİSLERİ ve
ÜLKEMİZ AÇISINDAN DEĞERLENDİRME
Doç. Dr. Nevzat ALKAN
İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Adli Tıp Anabilim Dalı
[email protected]
Sevgili Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Bülteni okuyucuları. Bültenin bu sayısında sizlere Amerika Birleşik Devletleri (ABD)
Adalet Bakanlığı’ nca Haziran 2007’ de yayınlanmış bir raporu temel alarak, o ülkedeki ölüm araştırması sisteminden bahsetmek istiyorum. Yazının devamında, bu raporu temel alarak
ülkemizdeki durum ile ilgili de bazı değerlendirmelerde bulunacağım. Söz konusu raporun başlığı; “Ölüm Araştırması
Ofisleri, 2004” (*) biçimindedir.
Söz konusu rapordaki bilgilere geçmeden önce biraz ABD
ve bu ülkede gerçekleştirilen ölüm araştırması işlemleri ile ilgili bilgilerin aktarılması uygun olacaktır.
ABD, nüfusu yaklaşık 300 milyon kişi olan, 50 eyalet ve 1
federal yönetim toprağından oluşmuş ve resmi olarak 04 Temmuz 1776 yılında kurulmuş bir devlettir. Söz konusu ülkenin
uygulamaları her eyalet bazında kendine has kurallar ve düzenlemeler içerir. Ölüm araştırması sistemi de bu biçimde eyaletler arasında farklılıklar gösteren bir yapılanma içermektedir.
Ölüm araştırmasında ana olarak 2 ana sistem mevcuttur.
Bunlardan birincisi; tıbbi muayeneci sistemidir (medical examiner system), diğeri ise koroner sistemdir (coroner system).
Her iki sistem arasında yapılanma modeli açısından önemli
farklılıklar söz konusudur. Ölüm araştırması ofislerinin işlevi
şudur; ülkede meydana gelen ölümler ana olarak cenaze evlerine (funeral homes) yansır. Eğer söz konusu ölüm olayı ile ilgili herhangi bir şüphe, herhangi bir şikayet-ihbar ya da herhangi bir adli yön (kaza, cinayet, intihar, hastane ölümü vs.)
mevcut ise bu tür ölüm olayları ölüm araştırması sisteminde
yer alan ofislere (tıbbi muayeneci ofisi ya da koroner ofis)
yansırlar. Söz konusu ofislerin temel görevi kendilerine yansıyan ölüm olayları ile ilgili araştırma yapmak, ölümü, sebebini,
ölümde yer alan etmenleri ve ölümde sorumluluğu olan kişilerin konuyla ilişkisini ortaya koymaktır. Bu amaçla gerçekleştirilen işlemler arasında sadece cesetten alınan kan örneği, doku
örneği olabileceği gibi, radyolojik değerlendirme, metabolik
tarama gibi işlemler de olabilir. Yine üzerinde inceleme yapılan cesede, klasik otopsi işleminin tatbik edilerek (cesedin baş,
göğüs ve karın boşluklarının açılması, söz konusu boşlukların
ve organların makroskobik olarak değerlendirilmesi, şüpheli
yerlerden mikroskobik inceleme için parça alınması ve inceleme yapılması, cesede ait sıvı ve organ parçalarında sistematik
toksikolojik analiz tatbik edilmesi işlemleri) elde edilmek istenen amaca göre, bilgiler ortaya konulması da diğer işlemler
arasındadır.
ABD’de 2004 yılında ölen insan sayısı 2.398.343’tür. Söz
konusu ölüm olayları öncelikle cenaze evlerine yansımışlardır.
Bu ölüm olaylarında mevcut cesetlerin 956.000’ni ya direk
olarak, ya da cenaze evlerinden sevk ile tıbbi muayeneci ya da
koroner ofislere getirilmişlerdir. Söz konusu ofisler de kendilerine yansıyan 487.000 cesedin ölüm araştırması işlemlerinde
görev almışlardır. Söz konusu ölüm araştırması işlemleri yukarıda belirtildiği gibi basit bir kan ya da doku parçası alımından,
klasik otopsi işlemi tatbikine dek geniş bir yelpazedeki işlemleri kapsamaktadır. Ölüm araştırması ofislerine gönderilen ancak ayrıntılı herhangi bir işleme tabi tutulmayan yaklaşık
469.000 ceset ise genellikle ilk incelemeden sonra defnedilebilmeleri maksadı ile tekrar cenaze evlerine yönlendirilmişlerdir.
ABD’de cesetlerin defnedilmeleri eyaletine ve dini inanışa göre değişkenlik göstermekle birlikte, genellikle toprağa gömme
ya da krematoryum denen ölü yakma fırınlarında cesedin yakılması sureti ile gerçekleştirilmektedir. Bu yazı için temel aldığım raporda da, ABD’de 2004 yılında tatbik edilen klasik
otopsi sayılarını gösterir net rakamlar söz konusu değildir. Ancak
genel bilgi olarak ABD’de otopsi oranları, tüm ölümler içerisinde, yaklaşık %12’lik bir oranı teşkil etmektedir. Büyük yerleşim bölgelerinde kurulmuş olan ofislerde otopsi oranları, daha küçük yerleşim yeri ofislerine göre daha fazladır.
Ölüm araştırması ofislerinin yerine getirmekte olduğu görevler arasında; özellikle cinayet olgularında mutlak olmak
üzere, olay yeri incelemesine katılmak, gerekli olgulara otopsi
işlemlerini uygulayarak ölüm sebebi ve mekanizmalarını ortaya çıkarmak ve işleme tabi tuttukları olguların bir bölümü ile
ilgili olarak mahkemelere giderek bilirkişi tanıklık görevini
yerine getirmek bulunmaktadır. Söz konusu ofisler belirtilen
tüm bu işleri yapabilecek donanımda ve çeşitlilikte personel
istihdam etmektedirler. ABD’de toplam ölüm araştırması ofisi
sayısı 1.998 olup, bu ofislerde tam zamanlı olarak çalışan personel sayısı 7.320’dir. Ancak ABD’nin genel bir özelliği, ölüm
araştırması prosedüründe de kendisini göstermektedir. Söz konusu ofisler belirtilen sayının çok daha üzerinde bir sayıda
profesyonelden, o kişilerin profesyonel alanları ile ilgili hizmet satın almaktadırlar. Hizmet alınan bu kişiler ya o bölgede,
ancak başka kurumlarda istihdam edilmiş olan profesyonellerdir, ya da tam zamanlı serbest görev yapan profesyonellerdir.
Bu ülkede çok disiplinli çalışma alışkanlığının oturmuş olmasının ana sebebi; yapılan işin ideale yakın koşullarda yerine
getirilmesine çalışılmasıdır. Sadece kendi ofisinde istihdam
edilen profesyonellerin kullanıldığı söz konusu çok boyutlu işlemlerde, yapılan işte mutlaka bir eksiklik söz konusu olmaktadır. Bu da ölüm olayları gibi, pek çok olgusu ceza adalet sistemine yansıyan bir alanda kabul edilebilecek bir durum değildir. Anglosakson sisteminde (İngiliz-Amerikan Sistemi) ceza yargılamasında jüri sistemi mevcuttur. İdeale yakın ya da
çok üst seviyede araştırılmamış olgular, iddia (savcılık) ve savunma sistemlerinin, birbirinden tamamen ayrı ve tam bir rekabet içerisinde olduğu ceza adalet yargılaması sisteminde,
davaya getirilen diğer profesyonellerin vereceği bilgiler neticesinde, olgunun bir eksikliğinin ortaya konulmasına ve bu
durum da bunu başaran tarafa önemli bir avantaj sağlamasına
sebep olmaktadır. Bu durumun birkaç kez tekrar etmesi durumunda ise söz konusu ölüm araştırması işlemini gerçekleştiren
profesyonellerin ve hatta ofis yöneticilerinin dahi pozisyonlarını kaybetmesi mümkündür. Durum bu denli iddialı olunca da
her ofis, gerçekleştirdiği işlemleri ideale yakın ortamlarda
yapmaya çaba harcamaktadır. Bu ofislerde bu biçimde, dışarıdan hizmet alımı şeklinde çalışan profesyonel sayısının tam
olarak kaç kişi olduğu bilinmemektedir. Ancak bu ofislerde
tam gün çalışan personel sayısı büyük ofisler için 20-50, orta
boy ofisler için 10-20, küçük ofisler için ise 1-2’dir. Tam gün
çalışan bu personelin yaklaşık %20’si adli tıp uzmanı, %13’ü
laboratuar çalışanı, %1’i adli diş hekimi, adli entomolog ve adli antropolog gibi özel görevliler, geri kalanı da diğer çalışanlardır.
- 10 -
ABD’de mevcut 1.998 ölüm araştırması ofisinin yıllık bütçe toplamı 718.5 milyon ABD doları olup, ofis başına ortalama 387 bin dolarlık bir bütçe düşmektedir. 1.998 ofisten
1.590’ ı (% 80’ i) nüfusu 25 binden daha az olan il bazındaki
yerleşim birimlerinde faaliyet göstermektedirler. Söz konusu
ölüm araştırması ofislerinde kimliği tespit edilemeyen ceset
sayısı yıllık olarak ortalama 4.400 olup, bu sayının yaklaşık
1.000 adedi her yıl, izleyen seneye kimliği saptanamamış ceset bilgisi olarak devretmektedir. Halihazırda ABD’de kimliği
tespit edilememiş ceset kaydı sayısı 13.486’ dır.
Yukarıda ortaya konulan bilgileri ülkemiz yönünden incelediğimizde;
1- Ülkemizde istatistiki bilgilerin derlenmesinden esas
olarak sorumlu yapılanma merkezi Ankara’ da bulunan
Türkiye İstatistik Kurumu’ dur (TÜİK). Söz konusu kurumun güncel çeşitli yetersizlik ve problemlerini bir
yana bıraktığımızda, ülkemizde ölüm sayıları, sebepleri, otopsi sayıları vs. diğer durumlar ile ilgili istatistiki
veriler ya hiç yoktur, ya da mevcut ise dahi bu sayılara
ulaşabilmek büyük bir özveri ve çaba gerektirmektedir.
Bu durumun elbette çeşitli sebepleri söz konusudur. Bu
sebepler arasında kanaatimce en önemli sebep; söz konusu kuruluşun konuyla ilgili bilgi ve veri toplama
araçlarının (istatistik formları) mevcut olmaması, mevcut olanların da uç birimlerde (periferde) layıkı ile doldurulmaması ya da bu formları dolduran görevlilerin
söz konusu formların önem ve doldurma esaslarını kavrayamamış olmalarıdır. Elbette TÜİK’ nun yetişemediği bu alanla ilgili eksikliği giderebilecek başka yapılanmalar da mevcuttur. Bunlar arasında ilk akla gelen Sağlık Bakanlığı’ dır. Ancak bu yapılanmada da benzer yetersizlikler söz konusudur. Bu görevi yerine getirebilecek diğer bir yapılanma ise, merkezi İstanbul’ da bulunan ve ülkenin yarıdan fazla bölümünde örgütlenmesini tamamlamış olan Adli Tıp Kurumu (Adalet Bakanlığı’ na bağlı)’ dur. Ancak Adli Tıp Kurumu’ da henüz bu
konuda herhangi bir misyon ya da vizyon içerisinde değildir. Bu bilgileri derleyebilmesi mümkün olabilecek
diğer yerler arasında üniversitelere bağlı merkezler, adli tıp anabilim dalları ve adli tıp enstitüleri bulunmaktadır. Ancak bu yerler de, gerçekçi bakıldığında, henüz
bu veriyi derleyip işleyebilecek alt yapı ve ekiplere sahip değillerdir. Bu konuda umut verici ve söz konusu
aksaklık ve eksikliği giderecek yeni bir gelişme olarak,
Avrupa Birliği’ ne Uyum Çalışmaları kapsamında tarama fasılları arasında İstatistik Faslı’ nın açılması ve bunun da ülkemiz istatistik sistemine bir ivme getirme ihtimali bulunması olabilir.
2- Ölüm araştırmaları açısından ülkemizin içerisinde bulunduğu diğer bir problem, konuyla ilgili mevcut hukuki mevzuattaki hatadır. Ölü muayenesi ve özellikle de
otopsi işlemleri, 1930 tarihli Umumihıfzıssıhha Kanunu’ nun 216 ve izleyen maddeleri ile ve oldukça da yeni olan, 01.06.2005 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiş
bulunan, Ceza Muhakemesi Kanunu’ ndaki düzenlemelere göre yürütülmektedir. Belirtilen düzenlemelere göre; ölü muayenesi ve defin ruhsatı düzenlemesi konusunda da önemli problem ve yetersizliklikler mevcut
ise de asıl problemli alan, otopsi işlemleri ile ilgili düzenlemededir. Buna göre;
“Ceza Muhakemesi Kanunu; Madde 87; Otopsi
(1) Otopsi, Cumhuriyet savcısının huzurunda biri adlî tıp,
diğeri patoloji uzmanı veya diğer dallardan birisinin mensubu
veya biri pratisyen iki hekim tarafından yapılır. Müdafi veya
vekil tarafından getirilen hekim de otopside hazır bulunabilir.
Zorunluluk bulunduğunda otopsi işlemi bir hekim tarafından
da yapılabilir; bu durum otopsi raporunda açıkça belirtilir.
(2) Otopsi, cesedin durumu olanak verdiği takdirde, mutlaka baş, göğüs ve karnın açılmasını gerektirir.
(3) Ölümünden hemen önceki hastalığında öleni tedavi etmiş olan tabibe, otopsi yapma görevi verilemez. Ancak, bu tabibin otopsi sırasında hazır bulunması ve hastalığın seyri hakkında bilgi vermesi istenebilir.
(4) Gömülmüş bulunan bir ceset, incelenmesi veya otopsi
yapılması için mezardan çıkarılabilir. Bu husustaki karar, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde
mahkeme tarafından verilir. Mezardan çıkarma kararı, araştırmanın amacını tehlikeye düşürmeyecekse ve ulaşılması da zor
değilse ölünün bir yakınına derhâl bildirilir.
(5) Yukarıdaki fıkralarda sözü edilen işlemler yapılırken,
cesedin görüntüleri kayda alınır.” düzenlemesinin birinci fıkrasında yer alan düzenlemeye göre, ülkemizde otopsi işlemleri genellikle pratisyen olan ve tek bir hekime yaptırılmaktadır.
Otopsi teknik bilgi isteyen ve zor bir işlemdir. Söz konusu
işlemi doğru yerine getirebilmek için adli tıp uzmanları 4 yıllık eğitimlerinin azımsanmayacak bir bölümünü bu işlemin
öğrenilmesine harcamaktadırlar. Otopsi işleminde, ölüm sonrasında ortaya çıkan olağan değişikliklerin doğru olarak yorumlanabilmesinin yanısıra, o ölüm olayına özel olarak beklenen belirtilerin akla gelmesi, bu belirtilerin usülüne uygun bir
biçimde aranabilmesi ve bulunan belirtilerin de doğru olarak
değerlendirilebilmesi için özel bir eğitimden geçilmiş olması
bir zorunluluktur. Ancak otopsi konusu, ülkemizde sağlık çalışanları tarafından pek önemsenmemekte, hatta zor bir yük olarak görülmekte, hukukçular da konunun önemini yeterince idrak edememektedirler. Bu sebeple otopsi konusu ülkemizin
belli başlı büyük illeri dışında, ülke genelinde problemli bir
konu olarak sürüp gitmektedir. Halbuki konu, ölüm olaylarını
ilgilendiren ceza yargılaması açısından büyük önem taşımaktadır.
Sonuç itibari ile bazı önerileri sıraladığımda;
- Ülkemizde ölüm, ölüm sebepleri, otopsi işlemleri gibi
konularda istatistiki veriler uygun metotlar ile ortaya
konmalıdır,
- Otopsi işlemi ile ilgili hukuki düzenlemede; “otopsi işlemi adli tıp uzmanı tarafından tatbik edilir.” diye net
bir düzenleme yapılmalıdır,
- Otopsi işlemleri her adli yargı çevresinde, iptidai metotlar ile değil, il merkezlerinde, ekipman ve donanımı
sağlanmış belli birimlerde uygulanmalıdır,
- Ve son olarak da; ülkemizin gelişmiş ülke seviyelerini
yakalaması ve hatta geçebilmesi için her ferdin yoğun
bir biçimde çalışması, o ülkelerin sistemlerinin çok iyi
incelenmesi ve irdelenmesi ve sonucunda da ülkemiz
şart ve özelliklerine en uygun özel Türkiye modellerinin hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Konunun farklı yönleri ile ilgili daha fazla bilgi sahibi olabilmek maksadı ile aşağıdaki makaleleri okumanız uygun olacaktır;
- Alkan N. Amerika Birleşik Devletleri' nde Tıp Eğitimi.
Sendrom, 13; 17-25, (2001).
- Alkan N, Sözen Ş. Amerika Birleşik Devletleri ile Ülkemizin Adli Tıp Eğitimi ve Uygulamalarının Karşılaştırılması.
Ulusal Travma Dergisi, 6; 1-6, (2000).
(*) Söz konusu raporun tamamına http://www.ojp.usdoj.
gov/bjs/pub/pdf/meco04.pdf adresinden ulaşılabilir. Raporun
İngilizce başlığı; “Medical Examiners and Coroners’ Offices,
2004.” biçimindedir.
- 11 -
HASTA HAKLARI UYGULAMALARI NEREDEN BAŞLADI,
NASIL SÜRÜYOR?
Uzm. Dr. Gülsüm ÖNAL
İSTANBUL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ
Hasta Hakları İl Koordinatörü
[email protected]
İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü İl Koordinatörlüğü, hasta
hakları uygulamalarını il genelinde koordine etmek ve
denetlemek amacıyla, 2003 yılında oluşturulmuş, S.B. Tedavi
Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nden alınan 26.04.2005 tarihli
Hasta Hakları Uygulama Yönergesi ile valilik oluru alınmıştır.
Başlıca faaliyetleri;
1. Hasta haklarıyla ilgili kurul ve birimlerin kurulması ve
koordinasyonu,
2. Hasta haklarıyla ilgili eğitim uygulamaları,
3. Hasta haklarıyla ilgili sosyal sorumlulukların yerine
getirilmesidir.
I. Hasta Hakları Birimleri ve Hasta Hakları
Kurulları
100 yatak ve üzeri tüm hastanelerimizde Hasta Hakları
Birimleri ve Hasta Hakları Kurulları faaliyet halinde hasta
başvurularını çözüme kavuşturmaktadır. Ayrıca hasta başvurularının otomasyonunu sağlayan Hasta Hakları Yeni Başvuru
Modülü ile ilgili kullanıcılara eğitim verilerek, tüm hasta başvuruları web üzerinden takip edilmeye başlanmıştır.
Tablo 1. Hasta Başvuru İstatistikleri- 2006 (Ocak-Temmuz)
2004
2005
2006
Dilekçe
Yerinde Çözüm
Toplam
754
799
9078
2185
7639
9078
2939
8438
10947
Tablo 2. Yıllar Göre Hasta Başvuru İstatistikleri (2004-2006)
•
100 yatak altı hastaneler ve Ayakta Teşhis Tedavi Yapan
Sağlık Kurum Kuruluşları için,13 Sağlık Grup Başkanlıklarında Hasta Hakları Birim ve Kurulları oluşturulmuş, denetimleri tamamlanan hasta hakları birimleri
başvuru kabul etmeye yeni başlamıştır.
- 12 -
•
Başvuruların değerlendirmesini yapan Hasta Hakları
Kurulları, yeni üyeler ile genişletilmiş, kurul toplantıları yerinde gözlenerek tespit edilen sorunlar için tüm
kurul üyelerinin katılım göstereceği “Hasta Hakları
Kurul Eğitimleri” planlanmıştır.
hem görevlilerimize hem de kamuoyuna ulaşılmaktadır. Aynı
zamanda hasta hakları uygulamalarıyla ilgili atılan her yeni
adım, kurumlarımıza pano ve broşür gibi dökümanlarla duyurulmaktadır. Faaliyetlerimizin daha yaygın duyurulmasında Müdürlüğümüz yayın organı olan “İstanbul'da Sağlık”
sürekli olarak, ulusal gazete ve TV kanalları da zaman zaman kullandığımız araçlardır. Ayrıca geleneksel olarak 26
Ekim Hasta Hakları Günü'nde etkinlikler düzenleyen koordinatörlüğümüz, 2006 yılında ise, yıllardır hasta başvurularını fedakarca karşılayanKurul Başkanı ve Birim Sorumluları ile beraber sosyal bir program gerçekleştirecektir.
II. Hasta Hakları Eğitim Uygulamaları
•
•
Hasta Hakları Eğitici Eğitimi: 2004 yılından itibaren her yıl,
üniversiteler ile işbirliği içinde uygulanmakta olan programda,
67 Kurul Başkanı, 75 Birim Sorumlusu eğitimci olarak yeterlilik kazanmıştır. Yeni görevlendirilen personel için başlatılan Uygulamalı Eğitim Programında (15 Temmuz–30 Eylül) 13 Kurul Başkanı, 13 Birim Sorumlusu, staj eğitimlerini tamamlamıştır.
Sağlık Çalışanları Eğitimi Projesi: 100 yatak ve üzeri
tüm hastanelerimizde sağlık personeline yönelik olarak uygulanan, sürekli eğitim niteliğinde devam eden proje kapsamında şu ana kadar 4326 sağlık personeli Hasta Hakları
Eğitimi almıştır.
SONSÖZ OLARAK
•
Tablo 3. Sağlık Çalışanları Eğitim Projesi İstatistikleri (ŞubatMart 2006)
•
•
Toplumu Bilinçlendirme Eğitimi Projesi: Müdürlüğümüz
tarafından proje için özel olarak hazırlanmış Hasta Hakları
Filmi eşliğinde uygulanan, sürekli eğitim niteliğinde devam
eden proje kapsamında, toplumun farklı kesimlerinden
4862 kişi eğitime katılmıştır.
İSM Hasta Hakları Koordinatörlüğü olarak Hasta Hakları
ile ilgili diğer eğitim ve faaliyetlere de destek verilmektedir
Hasta Hakları Uygulamalarına -gerçek bir ihtiyaca seslenmesi nedeniyle- talebin sürekli oluşu uygulamanın güçlü
yanını oluşturmaktadır. Ancak aynı zamanda, hastaların ihtiyacına cevap vermesi beklenen kesimin yalnızca hasta
hakları çalışanları değil, o kurumdaki tüm sağlık çalışanları olması hasebiyle, sağlık çalışanlarının hasta hakları uygulamalarına tepkisi de olabilmektedir; sağlık çalışanları,
hasta haklarının gündeme gelmesiyle beraber, kendi haklarını dile getirmeye başlamışlardır. Uygulamanın zayıf tarafını oluşturma riski olan bu eğilim, hasta hakları faaliyetinin süreklileştirip kalıcı kılındığı ve sağlık çalışanları haklarının da kurumsal olarak kabul edilip dile getirildiği sürece güçlü bir yöne dönüştürülebilir görünmektedir. Bu anlamıyla hasta hakları uygulamaları, aynı zamanda sağlık
çalışanı haklarını da kapsayan yeni uygulamaların ihtiyacını gündeme getirmekte ve sağlık hizmetlerinde haklarla ilgili uygulamaların bütünsel ele alınması fırsatını da sunmaktadır.
BAŞVURU SONUÇLARININ DAĞILIMI
Tablo 4. Toplumu Bilinçlendirme Eğitim Projesi (Kasım 2006Mart 2006)
HASTA LEHİNE SONUÇLANAN BAŞVURULARIN
YILLARA GÖRE YÜZDE (%) DAĞILIMI
(İstanbul Üniversitesi Hasta Okulu, HAKSAY-Hasta Hakları Eğitici Eğitimi Kursu, İstanbul Barosu Sertifikalı Sağlık Hukuku Meslek İçi Eğitim Semineri gb.)
3. Sosyal Sorumluluk
•
Faaliyetlerimizin kamuoyu ile paylaşımı bir sosyal sorumluluk olarak kabul edilmekte ve İstanbul Sağlık Müdürlüğü İnternet Sitesinde yer alan Hasta Hakları web sayfası ile
Hasta hakları başvurularının analizinde en önemli sonuç,
yıldan yıla hasta lehine sonuçlarının artmasıdır ki, bu durum
bize, hasta hakları uygulamalarının giderek benimsendiği
göstermektedir.
- 13 -
SAĞLIK KURUMLARINDA BİR STANDART ve
KALİTE ÖLÇÜTÜ: ETİK DANIŞMANLIK
Doç. Dr. Arın NAMAL
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi
Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı
[email protected]
Bir çok hastane ya da sağlık kurumu, büyük değişim süreçleri yaşıyor. Kurumların çoğu parasal sorunlarla kuşatılmış olsa
da, geleceğe yönelik ortak ilkeler geliştirilmesine, bu ilkeler ışığında davranmaya gereksinim duyuyorlar. “Misyonumuz, vizyonumuz…”la başlayan tanımlamalara rastlanıyor sıklıkla. Bu
amaçlara ulaşmada, hastane etik komitelerinin (Institutional Ethics Committees/Hospital Ethics Commit- tees), etik danışmanlık (Clinical Ethics Consultation Servi-ces-CECS) hizmetlerinin önemli rolü olacağı gittikçe daha iyi anlaşılıyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nde 1970’li yıllarda oluşturulmaya başlanan etik komiteler, günümüzde gelişmiş ülkelerde
sağlık kurumlarının akredite edilebilmesinin vazgeçilmez koşulu haline gelmiştir. Etik komite şeklinde organize olarak, ya da
başka organize oluş biçimleriyle gerçekleştirilen etik danışmanlık, hastalar ve yakınları için, hastanedeki profesyoneller ve bir
kurum olarak hastanenin kendisi için, önemli bir profesyonel
hizmet alanıdır. Amerika Birleşik Devletleri’nde Joint Commission for Accredition of Health Care Organizations (JCAHO) adlı sağlık hizmeti veren kurumları akredite eden kuruluş, hastanelerde etik komite kurulması koşulunu aramaktadır. Almanya’da
da 2006 yılına ait bir veri, yaklaşık 200 hastanede etik komite,
ya da farklı şekilde organize olmuş etik danışmanlık hizmeti verildiğini ortaya koymaktadır. Alman Tabipler Birliği Merkez
Etik Kurulu, 24 Ocak 2006 tarihli konu ile ilgili açıklamasında
etik danışmanlık hizmetinin yaygınlaşmasından duyduğu memnuniyeti dile getirmiş, bu hizmeti veremez durumda olan ilgili
kurumları, eksiklerini gidermeye davet etmiştir.
Basit bir kan alımından organ nakline kliniklerde verilen
her karar, aslında etik bir karardır. Tedaviyi üstlenen ile hasta
arasında genellikle toplumun genel normları ile örtüşen, bu nedenle çelişkisiz bir anlaşma oluşur. Ancak tedavi sürecinde rolü olanlar (hekim, hasta, hasta yakını, diğer sağlık görevlileri
vd.) bazen öyle durumlar yaşarlar ki, karar vermek son derece
güçleşir. Yaşamın başlangıcında ya da sonunda, gebeliğin ileri
bir evresinde sonlandırılması gerektiğinde, transplantasyon
tıbbı vb. zorlu durumlarda, hasta, hasta yakını, hekim ve hemşirelerin farklı değerlerle oruna yaklaşmaları, ortak bir karar
verilebilmesini adeta olanaksız hale getirir. Modern tıpta, hekimlik sanatının kurallarına uygun bir çok tedavi seçeneği vardır ve bunlar gittikçe çeşitlenmektedir. Bu olanak, bir çok durumda şu soruyu doğurur: ‘Yapmam mümkün olan her şeyi
yapmalı mıyım?’ Etik danışmanlık, böyle durumlarda etik açıdan temellendirilmiş, tarafların tümünün içine sindirebileceği
bir karar verilmesine yardımcı olmak içindir.
Etik danışmanlığın öncü ve klasik organizasyonu olan hastane etik komiteleri, insan üzerinde yürütülecek araştırmaları etik
açıdan değerlendiren ‘Etik Kurul’lar ile karıştırılmamalıdır. Yerel Etik Kurullar, genellikle tıp fakültelerinde yapılanırlar ve işleyişlerini düzenleyen yönetmelikler oluşturulmuştur. Etik komiteler ise, hastanelerde olduğu gibi, yaşlı bakım evlerinde, sa-
katların bakım gördüğü yurtlarda, gündüz bakım veren kurumlarda oluşturulabilirler. Etik komite, olguya özgü danışmanlık
vermenin ötesinde, karşılaşılan önemli etik sorunlara yönelik
rehber kurallar oluşturmaya çalışır, hastanede / sağlık kurumunda görevli tüm meslek grupları için etik eğitimleri düzenler. Hizmet biçimleri içinde, bireysel olarak görevlendirmeler de (etik
danışman) bulunur. Etik sorunun yaşandığı birimde, etik komiteye ait bir grup ya da tek bir danışman, sorunun tartışılması, değerlendirilmesinde moderatörlüğü üstlenebilir. Kliniğin daveti,
etik komitenin görevlendirmesi ile etik danışman, vizitlere de
katılabilir. Etik sorun yaşanan olgu, etik komitede ele alınırsa,
bir çok üyenin farklı bakış açıları ile irdelenme şansı kazanır.
Ama bu durumda sorun, yaşandığı yerin uzağında bir yerde ve
ancak belirlenecek bir zamanda değerlendirilecektir. Etik danışman ise zaman ve mekan bakımından esneklik içinde hizmet sunabilmektedir. Bir başka söyleyişle hastane etik komiteleri,
Amerikan pragmatizmi ile klinik etik konsültanlık açılımı göstermişlerdir. Etik konsültan, hasta yatağının yanıbaşındadır (at
the bedside). Hastayla doğrudan iletişim kurma, onunla ve çevresi ile süren iletişim, yanlış anlamaları en aza indirgeyen, daha
iyi bir karara zemin hazırlayan özellik taşır. Klinik etik konsültanlık örneklerine Amerika Birleşik Devletleri’nde 1980’lerde
rastlanmaya başlanmıştır. 1985’de Bethesda’da klinik etik konsültanların ulusal çapta bir konferansı düzenlenmiş ve bu toplantı, meslek derneğinin kurulması ile sonuçlanmıştır.
Bochum Ruhr Üniversitesi (Almanya) Tıp Fakültesi Tıp
Etiği ve Tıp Tarihi Kürsüsü’nün düzenlediği etik danışmanlık
talep formu, net ve kısa şekilde düzenlenmiş aşağıdaki soruları içermektedir:
ETİK DANIŞMANLIK BAŞVURU FORMU
İsim:
Bölüm:
Klinik:
Tel:
Sizce etik sorun olan nedir (kısa tanım):
Tıbbi durum nedir (hastanın yaşı, cinsiyeti, tanı/prognoz):
Görüşmede kimler hazır bulunacak:
Randevu tarihi, saati ile ilgili öneriniz:
Danışmanlığı nerede almak istiyorsunuz (klinikteki odayı belirtin):
Etik danışmanlık yapılanmalarının amacı, tedaviyi yürüten
hekimin karar verme yetkisini sınırlandırmak, taşıdığı sorumluluğu azaltmak değildir. Hastane etik komitelerinin, sayıları
7-20 arasında değişen, hastane yönetimince görevlendirilmiş
hekim, hemşire, psikolog, sosyal hizmet uzmanı, hasta hakları
temsilcisi, hastane yönetiminin temsilcisi, hukukçu, teolog gibi
geniş bir temsil yelpazesi vardır. Eğitim almak açısından öğrenciler de komitenin toplantılarını izleyebilmektedir. Hastane
yönetimi, etik komiteyi gereksinim duyduğu olanaklar bakı-
- 14 -
mından destekler, etik komite de çalışmaları hakkında hastane
yönetimini bilgilendirir.
Batıdaki sağlık kurumlarında etik komitelerin, akreditasyon açısından önemsenerek daha çok tepeden inme biçimde
(Top-down Modell) kuruldukları gözlemlenmiştir. Bir diğer
model, hastane sağlık çalışanlarının, karşılaştıkları etik sorunları birlikte ele alma gereksinimlerinden doğan, yani aşağının
yukarıyı zorlamasıyla (Bottom-up Modell) oluşanlardır. Etik
komitenin sağlık çalışanlarının isteği, girişimi ile oluşturulması,
kurumdaki etik duyarlılığın, böyle bir oluşumu benimsemeye,
destek vermeye hazır oluşun ifadesidir.
Bu vazgeçilmezleşen hizmet biçimi, bizde hangi modelin ağırlıkta olacağı şekilde oluşturulacak, yaygınlaşacaktır dersiniz? Ya da yine sizce hangi modelde oluşturulmalı
ve yaygınlaşmalıdırlar?
KAYNAKLAR
Kettner M: Ethik-Komitees. Ihre Organisationsformen und ihr
moralischer Anspruch. Erwägen Wissen Ehtik 2005;16 (1):3-16.
American Society for Bioethics and Humanities: Core
Competencies for Health Care Ethics Consultation. Selbstverlag,
Glenview 1998.
Mac Rae S, Chidwick P, Berry S, Secker B et al: Clinical
bioethics integration, sustainability and accountability: the
Hub and spokes strategy. Journal of Medical Ethics 2005; 31:
256-61.
Bundesärztekammer: Stellungnahme der Zentralen Ethikkommission bei der Bundesärztekammer zur Ethikberatung in
der klinischen Medizin (24 Januar 2006). Deutsches Ärzteblatt
2006; 24: 1703-1707.
Yeni yaklaşım: Sağlık Kurumlarında Cezalandırma Eğilimi
Taşımayan Bir Kültürel Atmosfer Oluşturmak...
DÜNYA HEKİMLER BİRLİĞİ (World Medical Association)
HASTA GÜVENLİĞİ HAKKINDA BİLDİRGE
(Washington, 2002)
Hekimler, hastalarına en yüksek kalitede tıbbi bakım vermeye çaba gösterirler. Tıbbi bakımın kalitesinde hasta güvenliği
önemli rol oynar. Tıp bilimi ve tekniğindeki gelişmeler, modern tıbbı karmaşık bir sistem haline getirmiştir. Hekimler, bu karmaşıklıktan kaynaklanan riskleri önceden farketmeye ve hastanın tedavisini kontrolde tutmaya çalışmalıdırlar. Hekimler, kararlarında hasta güvenliğini dikkate almalıdırlar. Hata oluşmasında genellikle şahıs ve işlem dışında bir dizi neden sorumludur. Bu
nedenle, cezalandırmaya eğilim taşımayan bir kültürel atmosfer oluşturularak, kişileri ve kurumları cezalandırmak yerine, sistem hatalarından korunulması ve hataların düzeltilmesi için hataların bildirilebilmesi sağlanmalıdır. Hekimler, modern tıbbın
yüklediği risklerin bilincinde olarak hasta güvenliği için etkili bir sistem oluşturulması için, mesleki sınırlarının ötesinde hastaları da içine alan her kesimle işbirliği yapmalıdırlar. Böyle bir sistemin oluşturulması için hekimlerin tıbbi gelişmeler hakkında
sürekli bilgilendirilmeleri, onların da bu doğrultuda tıbbi bakımı sürekli iyileştirmeye çalışmaları gerekir. Hasta güvenliği ile
ilgili bilgiler, hastalara da ulaştırılmalıdır. Ulusal hekim birlikleri, bu konuda üyelerine duyarlılık aşılamalıdır.
Almanca versiyondan çeviren: Arın Namal
DÜNYA HEKİMLER BİRLİĞİ (World Medical Association)
TIBBİ VERİ BANKALARININ ETİĞİ İLGİLENDİREN
YÖNLERİ HAKKINDA BİLDİRGE (Washington, 2002)
Şahısların mahremiyet hakkı, elde edilen bilgilerin kullanımını ve üçüncü kişilere açıklanmasını kontrol altında tutmayı
gerektirir. Bir hastanın sağlığı ile ilgili kişisel verilerin güvenli kullanımı, hekimin sır tutma yükümlülüğü ile sağlanır. Güven,
hekimlik uygulamasının temelidir ve güvenin korunması, hekim-hasta ilişkisinin sürmesi için kaçınılmazdır. Cenevre Hekim
Yemini, Lizbon Bildirgesi ve Helsinki Bildirgesi, hekimin sır yükümlülüğüne vurguda bulunmuştur. Tıbbi verilerin elde
edilmesinin esas amacı, hastanın bakımıdır. Bu doğrultuda elde edilen bilgiler, giderek daha büyük oranda veri bankalarında saklanmakta ve retrospektif epidemiyolojik araştırmaları da kapsar şekilde, tıbbi araştırmalarda kullanılabilmektedir. Hastaya ait bu
bilgiler (gerek fizik, gerekse ruh sağlığı hakkında), onun hekimine güvenmesi çerçevesinde elde edilmiştir. Hastaların, hekimlerinin kendileri hakkında hangi bilgileri topladığını, veri bankalarında sakladığını bilme hakları vardır. Bir çok ülkede hastalar,
hasta dosyasındaki bilgilerin bir kopyasını elde etme hakkına sahiptirler. Hastalar, kendileri ile ilgili veri bankasında depolanmış bilgilerin yok edilmesini isteme hakkına da sahip olmalıdırlar. İstisnai olarak hastalara, kendilerine ya da üçüncü kişilere
zarar vermelerine yol açabileceğinden, kendileri hakkındaki bazı bilgiler verilmeyebilir. Ancak hekim, böyle bir durumda neden
hastadan kendisi ile ilgili bilgiyi esirgediğini açıklayabilmelidir. Her hekim, hastasına ait bilgilerin güvenliğinden sorumludur.
Bu nedenle elektronik ortam da dahil olmak üzere, bu bilgilerin nasıl korundukları ile ilgilenmek durumundadırlar. Audit-sistemleri aracılığıyla kimin, ne zaman veriye ulaştığı saptanabilmelidir. Hastalar, kendileri ile ilgili verilerin bir veri bankasında
depolanacağı ve hangi amaçlarla kullanılabileceği konularında bilgilendirilmiş olmalıdır. Hasta, kendisine ait verilerin üçüncü
kişilere iletilmesini istemiyorsa, bu isteği saygı görmelidir. Ancak ölüm olayını ya da ağır bir zararı ortadan kaldıracaksa bu
kurala uyulmayabilir. Hastalara ait veriler kullanılacaksa, isim anonimleştirilmelidir. Hangi verilerin depo edileceği, hastadan
bu konuda ne türde onam alındığı, kimin verilere ulaşabileceği, bilgilerin ne zaman başka bilgilerle birleştirilebileceği ve üçüncü
kişilerin bu bilgilerden yararlanabileceği yazıya dökülmüş olmalıdır.
Almanca versiyondan çeviren: Arın Namal
- 15 -
AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NDE ORGAN ve DOKU NAKLİYLE İLGİLİ
YASAL UYGULAMALAR
Gül Kızılca YÜRÜR (Sosyoloji Uzmanı)
İ.Ü. Istanbul Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi AD
Yüksek Lisans Öğrencisi
Günümüzde insandan insana organ nakli uygulamaları için
gereksinim duyulan organ sayısı, bağış yoluyla ulaşılabilen organların sayısını fazlasıyla aşmaktadır. Kısıtlı kaynaklar karşısında giderek artan talep, bu alış verişi düzenleyecek yasal uygulamaların geliştirilmesini zorunlu kılmıştır. Başka ülkelerde
olduğu gibi A.B.D’de de amaç, bağışlanan organları en çok gerek
duyulan yerlerde ve en verimli şekilde değerlendirmeyi mümkün kılacak, adil bir dağıtım sistemi oluşturmak olmuştur.
A.B.D’de hem Eyaletlerin, hem de Merkezi Devletin organ
ve doku bağışı ve nakliyle ilgili, kapsamlı yasal düzenlemeleri
vardır. Böylece uygulamacıların konuyla ilgili karmaşık tıbbi,
yasal ve ahlaki sorunlara çözüm bulmasına destek verilmektedir.
Ancak zaman içinde geliştirilen çok sayıda yasa ve düzenlemenin gündelik organ ve doku nakli süreçlerini zorlaştırdığı da bir
gerçektir ve günümüzde hukuğun bu alanında deneyim sahibi
bir avukatın yardımı olmadan organ ve doku bağışı ya da nakli
gerçekleştirmek neredeyse olanaksız hale gelmiştir. İşleyişi hantallaştıran bu durum da, bir eleştiri konusu haline gelmektedir.
Yasal Düzenlemeler
A.B.D yasaları organ bağışının her aşamasına ayrıntılı düzenlemeler getirmiştir. Zaman içinde son biçimlerini alan bu
yasaların en önemlileri şunlardır:
• Federal Devletin ilk hukuki düzenlemeleri
• Uniform Anatomik Armağan Yasası, 1987
• Ulusal Organ Nakli Yasası
• Hastanın Kendi Kaderini Belirlemesi Yasası, 1991
• Eyaletlerin Anatomik Armağan Yasaları
Federal Devletin İlk Hukuki Düzenlemeleri
1968 öncesinde Federal Devletin organ ve doku bağışını
düzenleyen yasaları yoktu. 1968 yılında çıkarılan Uniform
Anatomik Armağan Yasası’ndan (UAAY) önce, organ ve doku
bağışlarının yasal çerçevesini Eyaletler belirliyordu. Ne yazık
ki, bu düzenlemeler eyaletten eyalete büyük farklar gösterebiliyordu. UAAY sayesinde bo sorunun aşılması ve tek tip bir
hukuki çerçeve sağlanması amaçlanmıştı. UAAY ile bireylerin
anatomik armağanlar sunmaları kolaylaştırılarak, mevcut nakledilebilir organ sayısının artırılması da hedefleniyordu.
1972 yılında Uniform Organ Bağışçısı Kartı 50 Eyaletin
tümünde geçerli, resmi bir belge olarak kabul edildi. Böylece
ülkenin her yanında, 18 yaşından büyük herkes, beyin ölümü
durumunda organlarını bağışlama kararını verebilecekti.
1984 yılında, Ulusal Organ Nakli Yasası’yla (UONY), bağışlanan bütün organlar ulusal ve merkezi bir bilgisayar veri
bankasında kaydedilmeye başlandı. Bu arşivi Ulusal Organ
Paylaşımı Ağı (UOPA) işletecekti. UONY ile ayrıca organ bağışı sağlanması için çalışan organizasyonlara maddi destek verilmesi ve insan organlarının alım satımının yasaklanması noktaları yasal kapsama alındı.
1987 yılına gelindiğinde, 1968 yılında hazırlanan Uniform
Anatomik Armağan Yasası’nın (UAAY)organ nakli teknolojisi ve biliminde gerçekleştirilen gelişmeler karşısında yetersiz
kaldığı ve örn. organ naklinin ticarileştirilmesi riski karşısında
eksikler barındırdığı görüldü. Bu soruna yanıt olarak, aynı yıl
yeni bir UAAY hazırlandı. 1987 yılında hazırlanan UAAY’de
şu noktalar netleştirilmekteydi:
1. Kan, sperm ya da insan yumurtası dışında, bütün insan
dokuları ve organlarının satışı yasaktır.
2. Aile üyeleri karşı çıksa da, vefat eden kişinin organlarının bağışlama kararı öncelik taşır.
3. Yasayla organ bağışıyla ilgili evrakların düzenlenmesi
kolaylaştırıldı.
4. Hastane ve Acil servis personeline “rutin talep” prosedürlerine uyma zorunluluğu getirildi. Buna göre, hastaneler hastaneye getirilen hastalara ya da öldüklerinde yakınlarına organ bağışı yapma konusunda talep götürmekle yükümlü kılındı. Hasta organlarını bağışlamak istediğini dile getirdiğinde, bu bilgi hasta kayıtlarına geçirilir.
5. Belirli şartlar altında, otopsi uygulanan ya da tahkikat
uygulamasına maruz kalan kadavralardan tıp uzmanlarının nakledilebilecek organları almasına olanak tanındı.
Bu yeni UAAY pek çok eyalette ateşli tartışmalara neden
oldu. Özellikle vefat eden kişinin kararının ailesinin kararına
göre öncelik taşıması, “rutin talep” maddesi ve tıp uzmanlarının otopsi uygulanan kişinin organlarını alabilmesi maddesi
bazı eyaletlerde kabul görmedi ve eyaletler bu yasayı kabul etmeyerek, 1968 Yasasının eksik kısımlarını kendi düzenlemeleriyle tamamladı.
Burada belirtilmesi gereken bir nokta, otopsi uygulanan
bedenlerden organ alınabilmesi için, bu kişinin hiç akrabası olmadığının kesinlikle kanıtlanması gerektiği ve tıp uzmanlarının bu işlemi ancak bedenin vesayeti onlardaysa yapabilecekleridir. Uygulamayı gerçekleştirmeden önce, yerel makamların
kişinin akrabası olup olmadığını ayrıntılı bir şekilde araştırması şart koşulmuştur.
Ulusal Organ Nakli Yasası
1984 yılında, Ulusal Organ Nakli Yasası (UONY) organ
nakliyle ilgili tutarlı bir yapı ve belirgin bir politikanın dile getirilmesine olanak tanıdı. Bu aşamada artık böbrek nakillerinin
%80’i başarıyla sonuçlanmaktaydı ve cyclosporin sayesinde
karaciğer nakli geçirenlerin nakil sonrası ilk yıl hayatta kalma
oranları %35’den %70’e yükselmişti. Şüphesiz en büyük sorun,
gereken sayıda organın bağışlanmamasıydı.
UONY ayrıca yasal onay almış, organ bağışı sağlanması
için çalışan organizasyonlara ve Organ Sağlanması ve Nakil
Ağına maddi destek sağlanması için kaynaklar oluşturdu. Bu
nakil ağı sayesinde, organ bağışı sağlanması için çalışan organizasyonlar kendi coğrafi bölgelerinde kullanım bulamayan
organları başka bölgelerdeki organizasyonlara ulaştırabilecekti. Bu
- 16 -
yasayla organ bağışı sağlanması için çalışan organizasyonların
planlanması, kurulması, işletilmesi ve faaliyet alanlarının genişletilmesi için bir maddi destek havuzu oluşturuldu. Bu havuzdan faydalanabilmek için, organizasyonun kâr amaçlı çalışmadığını, böbrek temini için sağlık sigortasından ödeme almaya uygun olduğunu kanıtlaması gerekiyordu. Ayrıca nakil
merkezlerine organizasyon yoluyla sağlanan (böbrek dışındaki)
organlara karşılık ödeme alabilmek için de belirlenmiş prosedürleri yerine getirmesi gerekiyordu. Öte yandan, bu yasayla
insan organlarının alış satışı kesin olarak yasaklanmıştı. Yasayı hazırlayan komite, insan bedenini oluşturan parçalara birer
meta gözüyle bakılmaması gerektiğini özellikle vurguluyordu.
Yasanın getirdiği önemli kazanımlardan biri, organ bağışı
ve dağıtımı konusunda çalışacak, 25 kişilik bir komite kurulması oldu. Bu komite organ bağışının artması ve bağışlanan
organların dağıtımı ve organ ve doku nakli kapsamına giren
politikaları incelemek ve geliştirmekle görevlendirilmişti. Komite tıbbi, hukuki, yasal, sosyal, ekonomik ve etik bakış açılarından konuyu ele aldığı ilk raporunu 1986 yılında yayınladı.
Bu raporda özellikle bireylerin organlarını bağışlama eğiliminin artırılması için sürekli olarak organ nakli politikalarının
geliştirilmesi gerektiğine dikkat çekiliyordu.
Hastanın Kendi Kaderini Belirlemesi Yasası, 1991
1991 yılında çıkarılan Hastanın Kendi Kaderini Belirlemesi
Yasasıyla (HKKBY), kişinin vasiyetnamesine organ bağışı konusunu katması, tıbbi bakımıyla ilgili avukatına talimatlar ve
yetkiler bırakması gibi geleceği belirleyen onam uygulamalarının yaygınlaştırılması amaçlanıyordu. HKKBY ile sine organ
bağışı konusunu katması, tıbbi bakımıyla ilgili avukatına talimatlar ve yetkiler bırakması gibi geleceği belirleyen onam uygu-
lamalarının yaygınlaştırılması amaçlanıyordu. HKKBY ile sağlık sisteminin bir parçası olan yasal düzenlemelerde önemli değişiklikler yapıldı. Bu kapsamda, hastaneler ve diğer sağlık hizmeti sunan kurum ya da kişilere şu beş noktada aşağıdaki yükümlülükler getirildi:
1. Bireyin, geleceği belirleyen onam hakkı da dahil olmak
üzere, almak istediği tıbbi bakımın içeriği ve kapsamı
hakkında karar verme hakkıyla ilgili yazılı bilgi sunma.
2. Hastanın tıbbi kayıtlarında bireyin geleceği belirleyen
onam verip vermediğini belirtme.
3. Hastanın geleceği belirleyen onam’ında dile getirdiği
kararlarından dolayı bir hastaya ayırımcılık ve olumsuz
tepki göstermeme.
4. Geleceği belirleyen onamla ilgili eyalet yasalarına uyma.
5. Geleceği belirleyen onam’la ilgili konularda hizmet
verdiği toplumu ve kendi çalışanlarını eğitmeye yönelik faaliyetlerde bulunma.
A.B.D Yasalarına göre, karar verme vesayetine sahip kişiler
yenilenebilir ve sağlıklarını etkilemeyecek dokularını (kan, platelet, sperm, plazma, insan yumurtası) dokuları (insan yumurtası gibi) bağışlayabilir. Ancak yaşamını sürdürmesi için elzem
olan, kalp, akciğer, karaciğer gibi organlarını bağışlayamaz. Yaşam sonrası organ bağışçısı olmak için, kişi bir organ bağışçısı
kartı edinebilir ya da sürücü ehliyetinin arkasındaki kısma imza
atabilir. Bir diğer seçenek, organ bağışı konusunu vasiyetine dahil etmek ya da ölüm öncesi alınacak hizmetlerin kapsamını ve
öldükten sonra bedenine ne yapılmasını istediğini belirtebileceği, geleceği belirleyen onam formunu doldurmaktır.
KAYNAK: http://law.enotes.com/everyday-law-encyclopedia
/organ-donation
TIPTA BİR SOSYAL SORUMLULUK ÖRNEĞİ
NÜKLEER SAVAŞLARA ENGEL OLMAK İÇİN ÖRGÜTLENEN HEKİMLER
International Physicians for Prevention of Nuclear War-IPPNW
www.ippnw.org
“Bizim kadın ve erkek hekimler olarak görevimiz, yaşama ve sağlığa yönelik her tehdite karşı koymaktır!”
Doç. Dr. Arın NAMAL
[email protected]
Hastanede diyabet hastasının kan şekerini düzenleyen
hekim, doğuma yardım eden ebe, kazazedeye yardım eden
acil hekimi, kuşkusuz hastasının yaşamı ve sağlığına hizmet
etmektedir. Ama insanların sağlığını sadece hastalıklar ve kazalar tehdit etmez. Ayrımcılığa uğratılmak, kötü koşullarda yaşamak zorunda kalmak gibi toplumsal koşullar yanında savaş-
lar da insan yaşamını doğrudan tehdit eder. Savaşlarda insanlara uygulanan şiddetin etkileri, hekimler ve tıbbi personelce
yaşamı yeniden kazanmak üzere bin bir güçlükle, çok düşük
başarı oranları ile giderilmeye çalışılır. Elbette atom silahlarının maruz bırakacağı şiddet, tasavvur edilemeyecek kadar
büyüktür.
- 17 -
IPPNW, soğuk savaş yıllarında biri Amerikalı (Professor
Bernard Lown), diğeri Rus (Professor Eugueni Chazov) iki
kardiyolog tarafından, olası atom savaşının önüne geçmeye
çalışma amacı ile 1980 yılında kurulmuştur. IPPNW, dünya ölçeğinde yaşam ve sağlığı tehdit eden unsurlara cephe alır. Çalışmalarında politik ve toplumsal sınırlamaları kabullenmez.
Dünya üzerinde çelişkilerin barışçıl çözümü, uluslar arası anlaşmalar, atom silahlarının ve atom enerjisinin imha edilmesi
ve sosyal sorumluluk taşıyan bir tıp anlayışının yerleşmesi politikasını benimser. IPPNW’ın 60 ülkede 200 000’den fazla
hekim üyesi vardır.
IPPNW-Almanya temsilcisi hekim ve gazeteci Ute Watermann, “Günümüzde Doğu-Batı Bloku çelişkisi aşıldı. Ama kısa bir soluklanma ardından, tehdit bir başka formda geri döndü...Sayısız savaş gösteriyor ki, yeni dünya düzenine karşın,
dünya düzensizlik içinde. Nedenleri bir çok araştırmayla ortaya konmuş durumda: Kaynaklar için savaş, dünya ölçeğinde
ekolojik felaket, zenginlikle yoksulluk arasında, kuzeyle güney, doğu ile batı arasında gittikçe derinleşen uçurum...
IPPNW gelişme olmaksızın ve çevre korunmaksızın barışın
sağlanamayacağının bilincindedir. En iyi olanaklara sahip Batı dünyası, hepimizin birbirimize bağlı olduğunu, savaş ve terörün tek bir adil ve dayanışmacı politika ile bertaraf edilebileceğini anlamalıdır. IPPNW bu nedenle atom silahları ile donanmanın ve sivil atom enerjisi kullanımının hastalık yaratıcı
sonuçları, savaş nedenleri ve sivil çelişki giderici stratejiler,
yoksulluk içindeki insanlarla ilgilenmektedir” demektedir.
IPPNW, 1997 yılında “Nürnberg 1997" başlıklı, 10 maddeden oluşan etik bildirgeyi yayınlamıştır. Bu bildirgede yer
alan 10 madde aşağıdaki konuları içermektedir: 1-Tıbbi denemelerin koşulları 2-Sağlık alanının temel taşı olarak “aydınlatılmış onam” 3-İnsan üzerinde deneyin türü 4- Üreme tıbbı ve
prenatal tanı 5-Genetik tanı 6-Gen terapisi 7-Transplantasyon
tıbbı 8- Ölüme refakat ve ölüme yardım 9-Tıp ve ekonomi 10Herkes için sağlık.
IPPNW, 7-9 Nisan 2006 tarihlerinde Bonn’da (Almanya),
“Zamanın Bombası: Atom Enerjisi- Çernobil’in 20. Yılı” adıyla bir uluslar arası kongre düzenledi ve hatırlattı: 26 Nisan
1986’da Çernobil’de atom reaktörünün 4. bloğu patladı. Reaktörün içinde 180 000 kilogram yüksek radyoaktif madde bulunuyordu. Bu, 1000 Hiroşima bombası demekti. Atmosfere en
az 200 çeşit radyoaktif madde saçılmış oldu. Bu felaketin sonuçları hasır altı edildi, küçümsendi. Oysa, bitmeyecek bir felaketti yaşanan. Kimse torunlarına, hatta torunlarının torunlarına miras bırakılan tehlikenin büyüklüğünü yeterince anlayamadı. WHO, sadece 56 kurbandan söz etti. Kazanın hemen ardından 31 erkek öldü ışınların verdiği zarardan. Oysa Ukrayna, Belarus, Rusya ve Polonya’da, ayrıca Avrupa’nın Batısı ve
Kuzeyinde uzun vadede kendilerini belli edecek, radyoiyot,
sezyum ve stronsiyum solumuş yüzbinlerce kurban vardı. Kurbanlar, yardımsız, kendi hallerine bırakıldılar. Çernobil, uluslar arası ölçekte yardım edilmesi felaket bölgesi ilan edilmedi.
Buraya sadece bazı özel insiyatifler yardım eli uzattı.
2000 yılına kadar 15 000-20 000 insanın genç insanın büyük olasılıkla felaketin kurbanı olarak yaşamlarını yitirdikleri
görüldü. Felaket bölgesine tedbirsizce ilk yardıma, daha sonra
da çalışmaya gönderilenlerde hastalanma oranı oldukça yüksekti. Çalışmaya gönderilenler, kazadan haberdardılar, ama
tehlikenin boyutu hakkında bilgilendirilmemişlerdi. Beyin tümörü nedeniyle operasyon geçirmiş, ışın tedavisi görmekte
olan bir genç, okuduğu okulun müdürü tarafından, hiçbir tedbir alınmadan ve hiçbir konuda bilgilendirilmeden, sadece ilkyardım ekiplerine destek olmaları için sınıfça gönderildiklerini anlatmaktadır acı içinde.
Çernobil, atom enerjisinin sonunu getirmede başlangıç olabilirdi. Çünkü Çernobil ile iyice anlaşıldı ki atomenerjisine ne
teknolojik, ne de toplumsal bakımdan hükmetmek, onu tam
anlamıyla kontrol altında tutabilmek mümkün değil. Atom
enerjisinin askeri ve sivil amaçlı kullanımı arasına kesin bir sınır çizmek güç. Radyoaktif çöp sorunu büyüyor. Atom enerjisi kullanımı sağlık, güvenlik teknolojileri, ekoloji, barış politikaları açılarından ekonomik ve toplumsal riskler içermektedir.
Çernobil Felaketi üzerinden 20 yıl geçtikten sonra, bu gerçeklerin üzerinin daha da örtülmekte olduğu görülmektedir. Sessizce ağır basması istenen bir tavır amaçlanmış gibidir: “Çernobil geçmişte kalmalı, giderek unutulmalıdır!”
Çernobil Atom Reaktörü Ukrayna’da olsa da, bu felaketten
hiçbir ülke Beyaz Rusya kadar etkilenmemiştir. Felaketin olduğu gün rüzgar, nükleer bulutu, çok yakındaki bu ülkeye sürüklemiş, orada ormanların ve tarlaların 1/5’inden çoğu radyoaktif kirlenmeye maruz kalmıştır. Bu nedenle bir Beyaz Rus
atom karşıtı dernek üyesi, “Biz dünyadaki en büyük radyoaktif deney laboratuarı olduk!” diye dile getirmektedir yakınmasını. Çünkü hala, radyoaktivitenin bulaştığı bölgede 5 milyon
insan yaşamaktadır. Hekimler, çeşitli kanser türlerinin (akciğer, mide, barsak, mesane ve böbrek) artışını kayda geçirmektedirler. Mide, kalp ve tiroid hastalıklarına daha sık rastlanır
olmuştur. Mezarlıklarda 30 yaşına ulaşamamış, yakın tarihlerde vefat etmiş bir çok insanın mezartaşı dikkat çekmektedir.
Bir genetik uzmanı, radyoaktivitenin yüksek oranda bulaştığı
bölgelerdeki çocuklarda genetik zararların %83 oranında arttığını belirlemiştir, ki bunun gelecek nesillerde yaratacağı sonuçlar, tümüyle meçhuldür. Bu acı sonuçlar yanında Doğu Avrupa’da hala Rus mimari tarzında 19 yüksek riskli reaktör faaliyet göstermektedir. IPPNW 2005 yılında Birleşmis Milletler’in (UNO), Çernobil gerçeğini yarı yarıya kötü göstermeye
çalıştığını belirtmekte, bir çok Birleşmiş Milletler alt komisyonunun gerçeği belgeleyecek çalışmalara bizzat katılmakla birlikte, bu çalışmalarda yürütmenin, nükleer teknolojinin barışçıl kullanımını amaçlayan, yani bu teknolojiye tümüyle karşı
olmayan Birleşmiş Milletler’e ait kuruluş Uluslar arası Atom
Enerjisi Organizasyonu (IAEO)’nun elinde olması nedeniyle
sonuçların manipüle edildiği görüşündedir.
IPPNW, ısrarla 20 yıl önce gerçekleşen Çernobil felaketinin yavaş, sinsi, göze fazla çarpmayan şekilde öldürmeye devam ettiğine, sonu gelmeyecek bir kaza olduğuna, böyle sonuçları olabilen bir teknolojinin sorumsuzluk demek olduğuna
dikkat çekerek, “Çernobil ne yazık ki hala güncel!” demektedir.
- 18 -
KAYNAKLAR
1. http://www.ippnw.org
2. http://www.ippnw-ulm.de/
3. Watermann, Ute: IPPNW- Für eine gesunde, friedliche
und menschenwürdige Welt. In: Kolb, Stehpan et. al.
(Hrsg.): Medizin und Gewissen. Wenn Wert ein Wert
würde. Frankfurt a. Main 2002, S. 428-429.
TIP ETİĞİ ve TIP HUKUKU TOPLANTILARINDAN HABERLER
Trabzon, 8-9 Haziran 2007
IV. TÜRK-ALMAN TIP HUKUKU SEMPOZYUMU
Prof. Dr. jur. Hakan HAKERİ
Konya Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Ceza ve Ceza Husulü Hukuku Kürsüsü Bşk.
[email protected]
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Hasta Hakları Uygulama ve Araştırma Merkezi (HAHUM) ile Almanya’nın
Augsburg Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından birlikte organize edilen IV. Türk-Alman Tıp Hukuku Sempozyumu 8-9
Haziran 2007 tarihleri arasında KTÜ Turizm ve Otelcilik Meslek Yüksek Okulu Uygulama Tesislerinde yapıldı. Prof. Dr.
Tevfik Özlü, Prof. Dr. Hakan Hakeri, Doç. Dr. Yener Ünver
ve Yrd. Doç. Dr. Yahya Deryal tarafından düzenlenen sempozyumda, evrensel hukuk ilkeleri çerçevesinde, Türk-Alman
hukuk ve tıp adamları, hasta haklarını masaya yatırdı.
Türk-Alman Tıp Hukuku Sempozyumları 2 yıldır yapılıyor.
İlki Kasım 2005’te Konya Selçuk Üniversitesinde; ikincisi İstanbul Yeditepe Üniversitesinde ve üçüncüsü ise Almanya’da
Augsburg Üniversitesinde gerçekleştirildi. İlk sempozyum
“Avrupa Konseyi Biyotıp Sözleşmesi”; ikincisi “Aydınlatma ve
Rıza”; üçüncüsü ise “Hekim Hataları” konularında düzenlenmişti. Dördüncü Türk-Alman Tıp Hukuku Sempozyumunun
konusu ise “Hasta Hakları”ydı. Sempozyumun eş başkanları
HAHUM Başkanı Prof. Dr. Tevfik ÖZLÜ ve Augsburg Hukuk
Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Henning ROSENAU idi.
Sempozyumun açılışına Trabzon Cumhuriyet Başsavcısı,
Ağır Ceza Reisi, Bölge İdare Mahkemesi Başkanı, İl Sağlık
Müdürü, Trabzon Tabip Odası başkanı, 18. Ecza Odası Başkanı, Trabzon Barosu Başkanı ve çok sayıda hukukçu ve sağlıkçı katıldı. Açılışta konuşan Prof. Dr. Tevfik Özlü, “Hukukçularla hekimlerin mahkeme salonlarında karşı karşıya gelmemesi için ortak konularımızı bu tür toplantılarda birlikte tartışabilmeliyiz” dedi. Amaçlarının hastaların yaşadıkları
sorunları görmek, nedenlerini ve çözüm yollarını araştırmak
olduğunu söyleyen Özlü, “Sempozyumdan elde edilecek
sonuçların hastaların ve tüm insanlığın yararına olacağını”
belirtti. “Hasta hakları denince, sadece hastaların kullana-
cağı hakların anlaşılmaması” gerektiğine de vurgu yapan
Özlü, şöyle devam etti: “Hepimiz bugün olmasa da günün
birinde hasta veya hasta yakını olarak sağlık hizmetinin
alıcısı konumunda olabiliriz. Bugün sarf edeceğimiz çabalar, o gün alacağımız sağlık hizmetinin nitelik ve kalitesinin artırılması içindir."
Sempozyum eş başkanı Prof. Dr. Henning Rosenau da yaptığı konuşmada özetle şunları söyledi. “Bugün burada hastayı
ön plana alan bir anlayışı görüyorum. Bu çok önemli bir
gelişme. Hasta, sağlık kurumu ve hekim karşısında zayıf ve
muhtaç durumdadır. Bu nedenle haklarının korunması gerekir. Sadece hukukçuların hastaların haklarını tanımlamakta ve korumakta yeterli olmaz. Hekimler ve hukukçular
birlikte çalışmalıyız.” Almanya’dan tıp hukuku alanında çalışmalarıyla tanınan dört bilim adamı konuşmacı olarak sempozyuma katıldılar. İki gün boyunca evrensel hukuk ilkeleri çerçevesinde, Türk-Alman hukuk ve tıp adamları, hasta haklarını
masaya yatırdı. Sempozyumda yayınlanan sunumların, Sağlık
Hakkı Dergisinin özel sayısı olarak yayınlanması planlanıyor.
Sempozyumda Prof. Dr. Hakan Hakeri, Hasta Hakları Kanunu Taslağı hakkında bilgi verdi. Hasta haklarının bir yönetmelikle değil de, bir kanun ile düzenlenmesinin bu hakların
güvence altına alınması bakımından önem taşıdığını; kanunun
en önemli özelliğinin sadece hakları belirtmek değil, ayrıca
bunların hayata geçirilmesi için yaptırım sistemi öngörmek olması gerektiğini aktaran Hakeri, söz konusu taslakta hastaların
sadece haklarına değil, sorumluluklarına da yer verilmesinin
önemine işaret etti.
Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr.
A.Nezih Kök, adli hekimlikte karşılaşılan sorunlara işaret etti.
Adli hekimlikte birçok hasta hakkı ihlali olduğunu ve bunların
kanunlar tarafından öngörüldüğünü açıkladı. Doç. Dr. Yener
Ünver psikiyatride hasta hakları ihlallerine çokça rastlandığını, Türkiye’de acilen bu konuda bir yasa çalışması yapılması
gerektiğini, Türkiye’de yabancı kurumlar tarafından yapılan
incelemelerde, bu noktaya ilişkin insan hakkı ihlali derecesinde ihlallere işaret edildiğini belirtti.
Yrd. Doç. Dr. Yahya Deryal, çocuk hastaların hakları başlıklı tebliğinde çocuk hakları üzerinde ayrıca durulması gerektiğini, ebeveynin çocukların yaşamı açısından önem taşıyan
tıbbi müdahaleleri ret hakkının bulunmadığını; özellikle bu
noktada çocukların hangi yaştan itibaren rıza yeteneğine sahip
olduğu konusunun hala çözüme kavuşturulamadığını izah etti.
Göttingen Üniversitesi Hukuk Fakültesi Tıp Hukuku Merkezi Müdürü Prof. Dr. Gunnar Duttge, biyo bankalar konusunu
ele aldı. Biyo bankaların insanların araştırmalarda kullanılmak
üzere vücutlarından parçaları bu bankalara teslim etmesi anlamına geldiğini açıklayan Duttge, bu parçaların bu insanların
- 19 -
tedavisi için değil, araştırmalarda ihtiyaç duyulması halinde
kullanılmak üzere bağışlandığını anlattı. Duttge, bu parçaların
kullanımına ilişkin birçok hukuksal problemin henüz çözüme
kavuşturulmadığını açıkladı.
Augsburg Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku ve
Biyo Hukuk ve Tıp Hukuku Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof.
Dr. Henning Rosenau, etik kurulların hasta haklarının hayata
geçirilmesi açısından önemi üzerinde durdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Veysel Başpınar,
hekimin en önemli yükümlülüklerinden birisinin özen yükümlülüğü olduğunu ve hasta hakları açısından da en önemli yükümlülüğün bu yükümlülük olduğunu anlattı. Prof. Dr. Eva Schumann, Alman Hukuku’nda hekimin tazminat sorumluluğu ve bu
bakımdan geçerli olan ispat gibi yargılama kurallarını açıkladı.
Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk öğretim üyesi Doç. Dr. Zafer Zeytin, hekimin aydınlatma yükümlülüğü üzerinde çok ayrıntılı olarak durdu. Augsburg Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku öğretim üyesi Prof.
Dr. Marion Albers, insanların ölümden sonra neler yapılması
gerektiğine ilişkin vasiyet gibi, ağır hastalık, bitkisel hayat ve
koma gibi durumlarda neleri kabul edip etmeyeceğine ilişkin
olarak da tıbbi vasiyetler düzenlediklerini; ancak bu konunun
çok tartışmalı olduğunu; sağlığında böyle bir vasiyet düzenleyerek tedaviyi reddeden kimselerin bu iradelerinin, hastalık
halinde ne derece geçerli kabul edileceği konusunun hala çözüme kavuşturulmadığını, Almanya’da da bu konuda yasa çalışmaları bulunduğunu belirtti.
Son olarak, İstanbul Barosu Sağlık Hukuku Komisyonu
Başkanı Avukat Sunay Akyıldız, mevzuatımızda hastanın hak
arama yollarını mahkeme kararları ve somut örneklerle açıkladı.
Sempozyum çok ayrıntılı tartışmalara da sahne oldu. Birçok hekimin katıldığı toplantıda, hekimlerin yaşadıkları olaylara ilişkin sordukları sorular hukukçular arasında konunun
ayrıntılı tartışılmasını sağladı. Sempozyumun beşincisi 28 Şubat-1 Mart tarihleri arasında Ankara’da “TIP CEZA HUKUKUNUN GÜNCEL SORUNLARI” konusunda yapılacak.
ISTANBUL TIP FAKÜLTESİ’NDE
DÜZENLENEN BİR TIP ETİĞİ ETKİNLİĞİ:
SAĞLIK HİZMETLERİNDE DEĞERLER
Günümüzde sağlık hizmetlerinde gitgide kaybolan insani değerlere yeniden
kavuşmak amacıyla geliştirilen uluslar arası bir program
Konferansçı: NEVILLE HODGKINSON
Tarih: 27 TEMMUZ 2007
Istanbul Tıp Fakültesi’nde Göğüs Hastalıkları Anabilim
Dalı öğretim üyesi ve İstanbul Üniversitesi Araştırma Fonu Başkanı Prof. Dr. Feyza Erkan Krause, bu yıl kendi Fakültesinde ikinci kez etiği konu alan bir etkinlik düzenleyerek,
Prof. Dr. Feyza Erkan Krause
hekim, hemşire ve diğer sağlık elemanlarını tekrar konu üzerinde düşünmeye ve tartışmaya davet etti. Bu etkinlikte konferansçı, İngiltere’den yazar, gazeteci, sağlık ve bilim muhabiri, Küresel Sağlık İçin Janki Vakfı Başkanı Naville Hodgkinson idi.
Neville Hodgkinson
Janki Foundation for Global Heathcare/Küresel Sağlık İçin Janki
Vakfı Başkanı Yazar, Gazeteci, Sağlık ve Bilim Muhabiri
- 20 -
Prof. Dr. Feyza Erkan, toplantıyı açmak ve konferansçıyı
takdim etmek için yaptığı konuşmada katılımcılara şöyle seslendi: “Sevgili hekimlerimiz, hemşirelerimiz, öğrencilerimiz.
Gittikçe artan bir mutsuzluğa sürükleniyoruz. Saf duygularla,
insanlığa hizmet ideali ile mesleğimizi seçtik, ama dalgalar bizi başka kıyılara sürüklemeye başladı. Kapımızda hasta kuyrukları, tatmin etmeyen maaş, ailemizin karşılayamadığımız
ihtiyaçları, kendimize çizdiğimiz yolu değiştirecek cazip teklifler... Hep ‘Yüksel!’ diyen bir sistem, öte yanda ‘Sen insanlığa hizmet etmek için bu yolu seçtin!’ diyen içimizdeki ses. Değerlerini çiğneyenlerin en yüksek pozisyonlara geldiğini gördüğümüz bu ortamda seçimimizi nasıl yapacağız? Burn-Out
Sendromu yaygınlaşıyor. Bu karanlık atmosferde İngiltere’den
bir ses yükseldi ve onlar ‘Bizim bir çaremiz var: Sağlıkta Değerler Programı!’ dediler. Bu sesi yükselten İngiltere’deki Yankee Vakfı. Vakfın geliştirdiği programın başkanı, bugün aramızda olan konferansçımız Neville Hodgkinson. O, İngiltere’nin ünlü bir sağlık muhabiri. Sağlıkla mutluluk arasındaki
ilişkiyi inceleyen kitapları var. Günümüzde sağlık kavramına
yaklaşımda, tıpta hücreye odaklanılmışken o, sağlık hizmetinin insanın mutluluğunu önemsemesini, bunun için, insanın
bütününün ele alınmasının gerekli olduğunu savunuyor. Bugün burada konuşmayı dinleyip, kendimize bazı sorular sormadan kliniklerimize dönmeyelim. Kendimiz ne yapabiliriz,
sağlıkta değerleri korumaya başlayabilir miyiz, bunu düşünelim. Her şeyi öncüler değiştirmeye başlar, değişimin yolunu
açarlar. Biz de öncü olalım. Bu toplantının önemi budur.”
Neville Hodgkinson, Prof. Erkan’ın kısaca değindiği programın İngiltere’de çok etkili bir program olduğunu, sürekli
eğitim programına alındığını, 30 ayrı ülkede bu programın uygulanması ile ilgili çalışmalar bulunduğunu belirterek sözlerine başladı ve özetle şu görüşleri aktararak konuşmasını sürdürdü: Tıpta hasta bakımı karmaşıklaştı, kullanımı güç aletleri kullanım becerisi kazanmak, kongrelere eksiksiz katılmak
vb. teknik bilgi ve beceriyi edinmek, tek önem verilen şey halini aldı. Hastalarla iletişim becerisinin geliştirilmesi ise bu
denli önemsenmemekte. En önce belirtilmelidir ki, hekimin,
sağlık çalışanının kendisine bakabilmesi de çok önemlidir.
Sağlık çalışanının kendisi mutsuz, sağlıksız olursa, başkalarına ne kadar yardımcı olabilir? Bir çok meslek, bunların başında da hekimlik, kendisini ‘Başkalarına hizmet ediyoruz’ şeklinde tanımlar. Ama meslek sahiplerinin kendisine hizmet etmeleri de önemlidir. Hekim, önce kendisini iyileştirmeli, kendi moralini yüksek tutmalı, kendi değerlerinin farkında olabilmelidir. İngiltere’de Jankee Vakfı, Hindistan’da yoksullara bakan hastaneleri desteklemek için kurulmuştu. Ama bu vakıf,
diğer klasik vakıflar gibi para toplayıp dağıtmadı, onlara eğitim yoluyla yardımcı olacak projeler geliştirdi. ‘Sağlıkta Değerler’ projemizin oluşturulmasında eğitim becerileri, eğitim
materyalleri geliştiren bir kişi, hekimler, psikiyatr, 1 alternatif
tıp uzmanı, hasta temsilcileri, organizasyon danışmanı gibi çeşitli uzmanlıklara sahip kişiler yer alıyor. Projenin temel amacı, sağlık alanındaki uygulamaların her aşamasında değerlerin
rehberliğini sağlayabilmek. Herkesin içinde insaniyet, insani
bilinç vardır ama, günlük yaşamda bu çekirdek değer bazı engellerle karşılaşır. Ya da günlük koşullar, bu değerlerin üzerini
örtmüş olabilir. Ayrıca yaşam içinde çok çeşitli taleplerle, tekliflerle karşılaşılır. Değerleriyle bağını yeterince kuramamış,
bu bağı koruyamamış kişiler, zaman zaman değerlerini çiğneyebilmektedirler. Ama kişi, kendi değerlerinin farkında olur ve
onlarla uyumlu davranma kararlılığını gösterebilirse, başkaları nedeniyle kendi değerlerini çiğnemez, bunun vereceği huzursuzluğu yaşamaması, tıp uygulayıcıları için çok ciddi bir
sorun olan tükenmişlik sendromunun belirtileri azalır. Çünkü
dış dünyadan empoze edilen değerlere göre yaşamak, gerilimi
artırıcıdır. Oysa içimizdeki değerlere tutunursak, huzurumuz
artar ve bu dışarıya da yansır. ‘Ben bu yaşamın kurbanıyım,
mutsuzum!’ demeyi, yani bardağın boş tarafını görmeyi, vereceğimiz eğitim programıyla değiştirebileceğimize inanıyoruz.
Sağlayacağımız iyimserlik, hem sağlık çalışanına, hem de hastalara yarayacaktır. Modern yaşamda herkes kendisini tükenmiş hissediyor, fakat içimizdeki nezaketi, şefkati, sabrı, insaniyet duygusunu ortaya çıkarabilmeliyiz. Takım çalışmasında,
ki tıp takım çalışmasıdır, egolar su yüzüne çıkar ve insanlar
çatışmaya başlar. Bu eğitim programı, egolarımızın farkına varmamızı sağlıyor ve aynı zamanda karşımızdakini anlamamızın
gerektiğini, çünkü onun da önemli olduğunu. Biz değerliyiz.
Değerimizin farkında olursak, kendimize özsaygımız varsa,
başkasının bize göstereceği saygıya muhtaç olmayız, saygı
beklentimiz kalkar. Kendimize duyduğumuz saygı, başkalarına
duymamız gereken saygının da temelini oluşturur.
Artık, ‘ruhsal bakış açısı’ kazanılması gerekiyor. Kaybolan
insanlığımızı keşfetmek, içsel kaynaklarımızı yeniden ortaya
çıkarmak. On yıl önce psikiyatri dergileri üzerinde bir araştırma yapılmış ve görülmüş ki, son yüzyıl içinde bu dergilerde
“sevgi” teması hiç işlenmemiş, saygı, sevgi, şefkat konularında
hiç araştırma yapılmamış. Sadece nöronlarla, medikal tedaviler, ilaç türleri üzerinde araştırmalar yürütülmüş.
Neville Hodgkinson’un önemli bir vurgusu da, bugüne kadar kurumlarda hep hatalara odaklanılıyor olması. Hodgkinson, şimdi Amerika Birleşik Devletleri’ndeki yeni yaklaşımın
‘İyi olan ne?’ yaklaşımı olduğunu, iyi olanlar vurgulandığında,
olumsuzlukların azalacağına inanıldığını ve bu beklenti doğrultusunda sonuçlar alınabildiğinin görüldüğünü belirtiyor:
Yani hem kurum, hem de bireyler, kötü olanı değil de iyi olanı görmeye yönelmeliler. İlk bakışta saçma gibi görünen olumlu olana odaklanma yaklaşımının, aslında bireyi de, kurumu da
güçlendirdiği anlaşılmıştır. Hodgkinson., konuşmasının devamında her insanın içinde barındırdığı değerlerin bilincine ulaşmasında kendisine verilecek desteği kapsayan eğitim programlarının kullandığı yöntemleri anlattı.
Katılımcıların soru ve katkılarıyla bütünleşen konferans,
oldukça dinamik bir tempoda gerçekleşti. Konferansın simültane çevirisi, değerlerin egemen olduğu bir sağlık kurumu yaratmada gerçek bir idealist olarak yılmadan çalışan Prof. Dr.
Feyza Erkan Krause’nin bu doğrultudaki özverisinin göstergelerinden biri olarak kendisi tarafından gerçekleştirildi. Prof.
Dr. Erkan Krause, kapanış konuşmasını, İstanbul Tıp Fakültesi’nde, uzun zamandır hazırlığını yürüttüğü “Sağlıkta Değerler
Programı” ile ilgili eğitimin önümüzdeki yıl başlatılacağı
müjdesi ile noktaladı.
- 21 -
Doç. Dr. Arın NAMAL
İ.Ü. Istanbul Tıp Fakültesi
Deontoloji ve Tıp Tarihi AD
DEONTOLOJİ ANABİLİM DALI ETKİNLİKLERİ
Doç. Dr. Ömür ELÇİOĞLU
[email protected]
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji
Anabilim Dalı 2547 sayılı yasaya göre hazırlanan 18.02.1982
tarih ve 17609 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan “Üniversitelerde Akademik Teşkilat Yönetmeliği” hükümlerine göre hazırlanan ve 24.12.1982 tarihinde Anadolu Üniversitesi Rektörlüğünce onaylanarak yürürlüğe giren Anadolu Üniversitesi Tıp
Fakültesi Anabilim ve Bilim Dalları listesi ile 1984 yılında
Öğr. Gör. Dr. Yaman ÖRS başkanlığında kurulmuştur. Anadolu
Üniversitesi bünyesinde yer alan Tıp Fakültesi’nin 496 sayılı
kanun hükmündeki kararname ile 18 Ağustos 1993 tarihinde
yeni kurulan Osmangazi Üniversitesi’ne bağlanması ile birlikte
Deontoloji Anabilim Dalı bu üniversitenin bünyesinde çalışmalarını sürdürmektedir.
Anabilim Dalı öğretim üyeleri Tıp Fakültesi ve Eğitim Fakültesinde Deontoloji, Eğitimde Etik gibi lisans derslerini,
Sağlık Bilimleri Enstitüsünde lisansüstü derslerini, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulunda da Mesleki Etik derslerini
yürütmektedir.
Deontoloji Anabilim Dalı Lisansüstü Programından 5 Yüksek Lisans ve 2 Doktora diploması verilmiştir.
AKADEMİK KADRO
Doç. Dr. Ömür ELÇİOĞLU (Anabilim Dalı Başkanı)
Arş. Gör. Dr. Nurdan KIRIMLIOĞLU
Arş. Gör. Nilüfer DEMİRSOY
YÜKSEK LİSANS PROGRAMI HAKKINDA
BİLGİ
Deontoloji Yüksek Lisans Programı bilimsel düşünce ve
eleştirisel sorgulayıcı yaklaşımı benimsemiş, tarihte yöntem
sorununu anlamış, toplumsal etkileşim, toplumsal yapılanma
süreç ve ürünlerini bilen, Tıp Tarihi alanında özgün bir çalışma yapabilecek, tıp uğraş alanı içinde giderek yoğunlaşan değer sorunlarını fark edebilen, zengin kültür mirasımızı daha iyi
öğrenip anlayacak bilim uzmanları yetiştirmeyi amaçlamaktadır. Bu nedenle öğrencilere Tarih İncelemesine Giriş, Araştırma Metotları ve Tıp Tarihi, Sosyal Tıp, Tıbbi Deontoloji ve
Sağlık Mevzuatı, Türk Tıp Tarihi, Osmanlıca, Hukuk ve Etik
dersleri verilmektedir. Yüksek Lisans Programı içerisinde öğrenciler hazırladıkları seminerler ile sunuş yapma becerisini de
geliştirirler.
DOKTORA PROGRAMI HAKKINDA BİLGİ
Deontoloji Doktora Programı’nda; evrimsel tıbbı inceleyerek günümüz modern tıbbı ile karşılaştırmalar yapabilen, etik
ve sistematik açıdan tıp etiği ve ilkelerini bilen, klinik etik uygulamalarda etiğin temel sorunlarına anlam ve yöntem açısından doğru yaklaşımda bulunabilen ve çözüm önerileri ortaya
koyabilen, kendi uğraş alanı ile ilgili hukuki metinler hakkında bilgi sahibi olabilen Tıp Etiği Uzmanları yetiştirmek amaçlanmıştır.
Deontoloji Doktora Programı’nda Genel Tıp Tarihi, Bilim
Tarihi, Hukukun Temel İlkeleri, Medeni Hukuk ve Etik, Ceza
Hukuku ve Etik, Arşiv Çalışmaları ve Dokümantasyon, Osmanlıca bilgisini yükseltmeye yarayan İleri Paleografya dersleri verilmektedir.
Öğrenciler eğitimleri süresince uygulamalı etik vaka çözümlemeleri yapmak zorundadırlar. Bu uygulama etik sorunu
tanımlama ve çözüm önerisi planlama konusundaki deneyimlerini pekiştirmeyi amaçlamaktadır.
Deontoloji Doktora Programı’nda ders aşamasında olan 3,
tez aşamasında olan 2 asil öğrenci bulunmaktadır.
TIP ETİĞİ VE TIP HUKUKU DERNEĞİ
www.tipethukder.4t.com
- 22 -
KİTAP TANITIMI
tıp hukuku kapsamındaki bir çok konunun genel hükümlere
göre değerlendirildiğine işaret etmektedir. Hakeri, burada
önemli bir vurgulamada bulunmaktadır: “Artık konunun hem
özel hukuk, hem de ceza hukuku yönünden derli toplu ele alınmasının zamanı gelmiştir. Bugün yabancı ülkelerde bir çok tıp
hukuku enstitüleri bulunmaktadır. Ülkemizde de konuya gerekli önemin yavaş yavaş verildiği görülmektedir.” Hakeri, tıp
hukukunun bütünsel bir yaklaşım gerektirdiğini, bu nedenle
kitabının disiplinlerarası bir çalışma ile hazırlandığını, çalışmada tıp hukukunun, hem özel hukuk, hem anayasa hukuku,
hem idare hukuku, hem de ceza hukuku boyutlarında irdelendiğini, ancak ceza hukukçusu olması nedeniyle ve tıbbi uygulamaların ceza hukuku yönünden değerlendirilmesinin en sık
tartışılan yönü oluşturması nedeniyle ceza hukuku boyutunun
ağır bastığını belirtmektedir.
Kitap, tıp uygulamasındaki en önemli yeniliklere de spesifik olarak eğilen pek çok alt başlıktan oluşan 1- Tıp Hukukuna Giriş, 2- Tıp Hukukunun Temel Kavramları, 3-Tıp Ceza
Hukuku bölümlerinden oluşmaktadır.
Hakeri’nin kitabına yazdığı önsöz, Türkiye’nin batısında,
doğusunda, kuzeyinde, güneyinde, köyünde ve kasabasında,
bin bir türlü özveriyle, bir çok imkansızlıklar içerisinde, insanımızın yaşamı ve sağlığı için çaba gösteren bütün hekim,
hemşire, ebe ve diğer sağlık personeline bir nebze yararlı olması ve hasta haklarının yaşama geçirilmesine katkıda bulunması dileğiyle sonlanmaktadır.
Hakan Hakeri: Tıp Hukuku. Seçkin Yayınevi.
Ankara 2007, 599 S.
Konya Selçuk Üniversitesi Ceza ve Ceza Usulü Hukuku
Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Hakan Hakeri’nin eserinin girişinde yer alan haklı değerlendirmesi, ülkemizde sağlık
hukuku alanında başvuru kaynaklarının sınırlılığına işaret ediyor: “ Tıp hukuku, son zamanlarda gittikçe artan şekilde hek
kamuoyunun hem de hekim ve hukukçuların gündemini meşgul etmeye başlamıştır. Esasen ülkemizde tıp hukukuna ilişkin
çok fazla sayıda çalışma yoktur. Bunlardan en eski olanı, ceza
hukukuna ilişkin olarak değerli hocamız Prof. Dr. Köksal Bayraktar x’ın otuz beş sene önce yazdığı ‘Hekimin Tedavi Nedeniyle Cezai Sorumluluğu’ adlı çok kıymetli eseridir. Yine konuyu Türkiye’de ilk defa özel hukuk açısından ayrıntılı olarak
bilimsel manada ele alan ve çalışmasına hala atıflar yapılan
Prof. Dr. Mehmet Ayan’ın ‘Tıbbi Müdahalelerden Doğan Hukuki Sorumluluk’ isimle eseri de bu çerçevede belirtilmelidir.
Keza Çetin Aşçıoğlu’nun ikinci baskısı 1993’de yapılan ‘Tıbbi Yardım ve El Atmalardan Doğan Sorumluluklar’ isimli çalışması da konuyu hem ceza hem de özel hukuk yönünden ele
alan önemli kitaplardandır. Bunun dışında bazı monografik çalışmalar bulunmakla beraber, son yıllarda genç hukukçuların
yazdığı kitapların (Özlem Yenerer Çakmut: Tıbbi Müdahaleye
Rızanın Ceza Hukuku Açısından İncelenmesi. İstanbul 2002
ve Barış Erman: Tıbbi Müdahalenin Hukuka Uygunluğu. Ankara 2003) dışında, konu daha çok tıp hekimleri tarafından ele
alınmış, özellikle adli tıp uzmanları bu konuya ilgi duymuşlardır.” Hakeri, bu değerlendirmesi ardından ülkemizde tıp hukukuna ilişkin bütüncül bir düzenleme bulunmadığına, bu nedenle
Kayıhan İçel (Proje Yöneticisi), Yener Ünver (Yayına Hazırlayan): Özel Yaşam, Medya ve Ceza Hukuku. Karşılaştırmalı Güncel Ceza Hukuku Serisi: 7. Seçkin Yayınevi.
Ankara 2007, 520 S.
- 23 -
Medyanın özel yaşam alanına müdahalesi, sağlık çalışanları yanında hastaların da önemli ölçülerde rencide edildikleri
bir hak ihlali alanıdır. Prof. Dr. Kayıhan İçel ve Doç. Dr.
Yener Ünver, konunun hukuki boyutunu Prof. Dr. William
M. Beaney, Prof. Dr. Eric Hilgendorf, Prof. Dr. Walter
Kargl, Prof. Dr. Franz Riklin, Prof. Dr. Hans Kudlich, Doz.
Dr. Arnd Koch, Av. Dr. Christian-Alexander Neuling, Dr.
iur Seung Hee Hang, Samuel D. Warren, Louis D. Brandeis, Herbert Spencer Hadley, Carolyn Doyle, Mirko Bagadic, Mark A. Graber, Arthur Hartz, Paul James Andrew
Nugent, Michael D. Gren adlı yazarların konuyu pek çok yönüyle ele aldıkları makalelerinin Türkçeye çevirilmesi ile oluşturdukları eserde kapsamlı biçimde açıklığa kavuşturuyorlar.
Herbert Spencer Hadley’in “Mahremiyet Hakkı”, William
H. Beaney’in “Yüksek mahkeme Kararlarında, Anayasal Bir
Hak Olarak Mahremiyet Hakkı”, Carolyn Doyle ve Mikro Bagaric’in “mahremiyet hakkı: cazip Ama Kusurlu” başlıklı makaleleri, hasta hakları içerisinde önemli bir yeri olan “hastanın
mahremiyetini koruma hakkı”nın hukuki temellerini kavrayabilmek açısından son derece öğretici. Kitabın ikinci bölümünü
oluşturan “Özel Yaşam Hakkı ve Paparazzi” başlığı altında yer
alan makalelerde, medyanın hastaların rızasını almadan kimliklerini deşifre edici görüntüleri kamuoyuna iletmesinin yarattığı hak ihlali boyutunun ciddiyetini kavramak mümkün.
Kanımca bu değerli eser, medya mensupları yanında tıpçılar
tarafından da mutlaka okunmalıdır.
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından Marmara Üniversitesi’nin Sultanahmet’teki Rektörlük Binası’nda dü-
Marmara Üniversitesi Sempozyum Özel Sayısı 1: Sağlık
Hukuku ve Yeni Türk Ceza Kanunu’ndaki Düzenlemeler
Sempozyumu 17 Kasım 2006. İstanbul 2007, 255 S.
zenlenen sempozyum, aşağıda belirtilen 4 oturumdan oluşuyordu. Kitap, bu oturumlardaki sunumları kapsamaktadır:
Prof. Dr. Turan Yıldırım (Marmara Üniv. Hukuk Fak.): Türk
hukukunda hasta hakları, Prof. Dr. Hans Lille (Leipzig Üniv.
Hukuk Fak.): Alman hukukunda hasta hakları, Prof. Dr. Köksal
Bayraktar (Galatasaray Üniv. Hukuk Fak.): Hastanın kendi
geleceğini bilme hakkı, Prof. Dr. Doğan Soyaslan (Çankaya
Üniv. Hukuk Fak.): Organ, doku nakli ve zorla tedavi etmenin
sağlık hakkı ve ceza hukuku açısından değerlendirilmesi, Doç.
Dr. Hamide Zafer (Marmara Üniv. Hukuk Fak.): Ceza Muhakemesi Kanunu’nda sağlık haklarıyla ilgili düzenlemeler, Prof.
Dr. Metin Feyzioğlu (Ankara Üniv. Hukuk Fak.): Zorla tedavi etme, hak kullanımı ve beslenmeyi engelleme suçu, Yard.
Doç. Dr. Tuğrul Katoğlu (Bilkent Üniv. Hukuk Fak.): Hekimin
ceza sorumluluğu, Yard. Doç. Dr. Melikşah Yasin (Marmara
Üniv. Hukuk Fak.): Tıbbi hatalardan idarenin sorumluluğu,
Doç. Dr. Yener Ünver (İstanbul Üniv. Hukuk Fak.): İnsan
üzerinde deney, Doç. Dr. Serap Keskin (İstanbul Üniv. Hukuk
Fak.): Gebeliğe son verilmesi, sterilizasyon, kastrasyon gibi
tıbbi müdahalelerin Türk Ceza Kanunu bakımından değerlendirilmesi, Yard. Doç. Dr. Handan Sevük Yokuş (Dicle Üniv.
Hukuk Fak.): Sağlık kapsamında yapılan müdahalenin Türk
Ceza Hukuku’nda hukuka uygunluğunu sağlayan hükümler.
Oturumlarda yapılan tartışmaları da içeren kitap, sağlık hukuku alanında önemli başvuru kaynakları arasında yerini almış
bulunmaktadır.
Napiwotzky, Annedore; Student, Johann-Christoph (Eds.)
Was braucht der Mensch am Lebensende? Ethisches Handeln und medizinische Machbarkeit [İnsan Yaşamının Sonunda Neye Gereksinim Duyar? Etik Davranmak ve Tıbbi Olanaklar]. Kreuz Verlag, Stuttgart 2007. 199 S.
- 24 -
Almanya’da Hospiz hareketinin öncüsü, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’nde 1 Kasım 2005 tarihinde bir
konferans vermiş olan Prof. Dr.med. Johann-Christoph Student, çocuk hemşireliği üzerine psikoloji eğitimi gören Dr.
phil Annedore Napiwotzky ile birlikte, ölme sürecinde tıbbın
tutumunu etik açıdan irdeleyen, kendilerinin ve bu konuda çalışan önemli uzmanların büyük deneyim birikimlerini yansıtan
bir eser sunuyorlar okura. Kitapta, “Ölme sürecinde, çeşitli
durumlar içerisindeki insanın nelere gereksinimi vardır?” sorusu, hasta yatağı başında edinilmiş büyük deneyimler, etik
açıdan önemli sorularla yoğrularak tartışılıyor: JohannChristoph Student: Yaşamın sonunda büyük duygular ve etik
kararlar, Thomas Klie: Yaşamın sonunda kararlar-etik ve hukuki ikilemler, Ruth Schwerdt: Kalite ve kalifikasyon-Ağır
hastaların bakımında madalyonun iki yüzü, Martin Klumpp:
Bir zamanlar doğru olan, bugün müthiş acı verebilir!, Annedore Naptwotzky, Johann-Christoph Student: Bir hasta yakınının bakış açısı: Uyanık koma hastası ile nasıl iletişim kurabiliriz?-Bir deneyimin raporu, Johann-Christoph Student,
Katrin Student: Bir hekim görüşü: Uyanık koma hastalarında
yaşamı kısaltıcı müdahalelerde bulunulması ile ilgili beş tez,
Petra Vetter: Bir hukukçu bayanın bakışı: Yaşamın sonunda
besleme-Uyanık komadaki ve demanstaki insanın neye gereksinimi vardır? Thomas Klie: Bir hukukçunun bu konudaki yorumu, Martin Klumpp: Bir teologun bakışı: yaşamın sonunda
onur- Ağır hasta, komada ve ölmekte olan insanla uğraşta
“Öldarmeyeceksin!” ne demektir? Michael Kief: Bir pratisyenin bakışı: “Uyanık koma”daki bir insan ne kadar uyanıktır?Ağır kafatası-beyin yaralanmaları ardından gündelik yaşam,
Ruth Schwerdt: Bir hemşirenin bakışı: Uç durumlardaki,
örneğin uyanık komadaki insanların hemşirelik bakımlarında
temel normlar, Andreas Lob-Hüdepohl: Onam veremez durumda olan insanların onuru- Hasta vasiyetlerinin yasal bağlayıcılığı konusunda güncel tartışmalara notlar, Georg Marckmann: Klinik etik komite (KEK)’e giriş, Heike Linder, Andrea Ziegler: Tıbbi bakım ve hasta bakımı rutininde etik ikilemler, Ulrike Schmid: Palyatif bakımda etik davranış kendisini
nasıl belli eder? Martin Alsheimer: Bakımevlerinde palyatif
kültür-model projelerden öğrenmek, Angelika Daiker: Yasa
refakatte çaresizlik ve olanaklar, Annegret Braun: Siparişe
göre çocuk? Prenatal tanının etkileri, Hans-Peter Ehrlich,
Christine Ettwein-Friehs: Umut ile endişe arasında-Çocuk
hospizi hangi desteği sağlıyor? Barbara Städtler-Mach: zaman
ve para yetersizliğinde etik davranmak.
21-22 Nisan 2006 tarihlerinde Yeditepe Üniversitesi’nde
gerçekleştirilen “Türk-Alman Tıp Hukuku Sempozyumu”nda
hekimin aydınlatma yükümlülüğü, ilgilinin rızası, Türk ve Alman hukukunda bu konular ile ilgili güncel gelişmeler tartışılmıştı. Bu sempozyum sunumları, Prof. hc. Dr. C. Doğan İzbırak (1950-…) anısına anılan özel sayıda yayınlanmış bulunmaktadır. Prof. Dr. Gerfried Fischer: Alman hukukunda hekimin aydınlatma yükümlülüğü, Doç. Dr. Hakan Hakeri:
Türk tıp hukukunda aydınlatma ve tıbbi müdahalelerde bilgilendirilmiş rıza alınması yönetmeliği taslağı, Prof. Dr. Henning Rosenau: Rıza gösterme ehliyetine sahip olmayanlarda
aydınlatma ve rıza, Doç. Dr. Faik Çelik: Hekimlik uygulamalarında aydınlatılmış onam, Prof. Dr. Gunnar Duttge: Hastanın merhamet düşünceleriyle yanıltılması (Thomas Mann)
haklı görülebilir mi? Yard. Doç. Dr. Yahya Deryal: Özel sağ-
Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi/Journal of
Yeditepe University Faculty of Law 2006; (3) 2. Özel Sayı:
Türk-Alman Tıp Hukuku Sempozyumu.
lık işletmelerinde hastanın aydınlatılması ve rızanın alınması,
Doç. Dr. Ümit Kocasakal: Yeni Türk Ceza Kanunu’nda hekimin cezai sorumluluğu, Doç. Dr. Mahmut Koca: Yeni TCK’da hekimler hakkında uygulanacak yaptırımlar, Prof. Dr. Brigitte Tag: Tıp ceza Hukukunda özerklik, rıza, etik, Doç. Dr.
Yener Ünver: Türk Tıp Hukukunda rıza, Doç. Dr. Sibel İnceoğlu: İnsan hakları bakımından ötanazi, Prof. Dr. Feridun Yenisey: Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre tıbbi deliller ve
bilirkişi incelemesi, Doç. Dr. Ayşe Nuhoğlu: Beden muayenesi,
Doç. Dr. Ali Cem Budak: Türk Medeni Usul Hukuku’nda tıbbi deliller, Doç. Dr. Veli Özer Özbek: Tıbbi deliller ve Yeni
Ceza Muhakemesi Kanunu, Yard. Doç. Dr. Ali Kemal Yıldız:
Trafik suçları bağlamında bilimsel delillerin ispat fonksiyonu,
Başkomiser İsmail Güneş: Suçların aydınlatılmasında parmak izi.
ETKİNLİK HABERLERİ
ROCHE SAĞLIK HUKUKU SEMPOZYUMLARI, 7
Bölge 7 Nokta sloganıyla Antalya-Sheraton Hotel – 31 Mart
2007, Gaziantep – Tuğcan Hotel-14 Nisan 2007, İzmir – AKM
(6. Tıp Dahili Günleri) -28 Nisan 2007, Erzurum-Polat Rena-
- 25 -
issance Hotel – 12 Mayıs 2007, Trabzon-Zorlu Hotel-26 Mayıs 2007, İstanbul-Swissotel-23 Haziran 2007, Ankara-Sheraton Otel-30 Haziran 2007 tarihlerinde, aşağıda isimleri yer
alan konferansçıların katılımı ile gerçekleştirildi:
Doç. Dr. Hakan Hakeri (Selçuk Üniversitesi): TIP HUKUKUNA GİRİŞ (TIP HUKUKUNUN TEMEL KAVRAMLARI)
(GENEL TIP HUKUKU)
Yrd. Doç. Dr. Yahya Deryal (Karadeniz Teknik Üniversitesi):
HASTA HAKLARI
Yrd. Doç. Dr. Özlem Yenerer Çakmut (Marmara Üniversitesi): AYDINLATMA VE RIZA
Doç. Dr. Zafer Zeytin (Akdeniz Üniversitesi): HEKİMİN
HUKUKİ SORUMLULUĞU
Doç. Dr. Yener Ünver (İstanbul Üniversitesi): HEKİMİN
CEZAİ SORUMLULUĞU
Yrd. Doç. Dr. Ramazan Çağlayan (Kırıkkale Üniversitesi)
MEMUR VE KAMU GÖREVLİSİ KAVRAMI – TIPTAN
KAYNAKLANAN İDARE HUKUKU SORUMLULUĞU.
TÜRKİYE BİYOETİK DERNEĞİ, 28-29 Nisan 2007
tarihlerinde Ankara’da "Sağlıkta Dönüşümün Etik Boyutu"
konusuna odaklanan VI. TIP ETİĞİ SEMPOZYUMU’nu gerçekleştirdi. Sempozyum’da “Sağlıkta Dönüşüm Projesi”, “Küreselleşme Bağlamında Dünya Bankası Projeleri”, “Bir İlkesel
Karşılaştırma: Sağlıkta Dönüşüm ve Sosyalleştirme”, “Ülkemizin Gereksinimleri Açısından Sağlıkta Dönüşüm”, “Sağlık
Ortamına Etkileri Açısından Sağlıkta Dönüşüm” başlıklı paneller yanında konu ile ilgili 6 workshop yer aldı.
SOCIETY for MEDICAL ETHICS and LAW - NEWS
1st International Medical Ethics and Medical Law Con-
gress shall be held in Antalya in between 17th-20th October. The congress shall discuss ethical and judicial problems of organ transplantation. About 150 domestic and foreign applications were made for the congress. This congress is arranged by the collaboration of the Society of Medical Ethics and Medical Law and Akdeniz University,
Law and Medicine Faculties. Two foreign well-known associations support the congress, IMGB (Heidelberg and
Mannheim Universities, German, European and International Medical Law, Health Law and Bioethics Institute) and
All Indian Bioethics Association. These international
congresses of the society shall be made once in every 4 years and international symposiums and congresses shall be
held in other intermediary years. Conferences to be given
and reports to be presented in the congress shall be published by Nobel Medical Bookstore.
Studies have been begun to publish one issue of the magazine of the society. These preparations have been executed
by Prof. Dr. Aysegul Demirhan Erdemir, the president of
the society and by Doc. Dr. Arin Namal, the member of board of directors of the society. This magazine shall be published in Turkish, English and German and it shall be international. First two issues of the magazine shall be published in 2008.
General Board Meeting of the Society of Medical Ethics
and Medical Law was held in Deontology and Medical
History Departments of Cerrahpasa Medicine Faculty in
May 17th, 2007. Here are the names of members of new
board of directors.
We believe that you will find interesting articles in this issue of the bulletin. Aysegul Demirhan Erdemir, the president of the society, mentions the projects that the society
works on. Prof. Dr. Hakan Hakeri tells the 4th TurkishGerman Medical Law Symposium held in Trabzon. Dr.
Murat Civaner, the Lecturer in Deontology Department
of Uludag University has an article evaluating the route of
the Society of Medical Ethics and Medical Law. Article of
Assoc. Prof. Dr. Kadircan Keskinbora, the President of
Ethical Board of Istanbul Medicine Chamber, is an important evaluation as an article summarizing the studies of the
board. Medical history and medical ethics community always remember and will remember Prof. Dr. Ali Haydar
Bayat who influenced us deeply with his scientific and humanistic personality. In this issue, Prof. Dr. Ibrahim Basagaoglu shares one of his memoir with us that reflect his
exemplar personality. Article of Assoc. Prof. Dr. Nevzat
Alkan, the forensic medicine expert, expressing the structure and work style of Death Research Offices in the United States of America is a precious contribution for the
Bulletin. One other precious contribution is the article of
Dr. Gulsum Onal, the Coordinator of Patient Rights of Istanbul Health Directorship, introducing us the studies performed under her coordination. We also mentioned ethical
counseling in this issue that becomes a quality and standard criterion in health organizations. Another interesting
article, which is about organ and tissue transplantation
laws in the United States of America, is written by sociology expert Gul Kizilca Yurur who is preparing her master degree thesis on medical ethics. You will also meet with
an article explaining an important scientific activity as a
first step of “Project of Values in Healthcare” which is being performed in 30 other countries and which will be executed under the coordination of Prof. Dr. Feyza Erkan
Krause this year in Istanbul Medicine Faculty of Istanbul
University.
You see that several subjects can be found side by side in
the BULLETIN. Since we want that all relevant people
should be able to draw attention into desired subjects of
medical ethics and medical law, we will keep this approach. We want to see all our precious lawyers, sociologists,
psychologists, physicians and all health sector employees
with their articles about medical ethics and medical law
subjects in our issue.
- 26 -
ANTALYA – TURKEY
18 - 20 Ekim 2007 / October 18 - 20, 2007
Antalya Uygulama Oteli
ULUSLARARASI TIP ETİĞİ VE TIP HUKUKU KONGRESİ-ORGAN VE
DOKU NAKLİNDE TIP ETİĞİ VE TIP HUKUKU SORUNLARI /
I. INTERNATIONAL CONGRESS ON MEDICAL ETHICS AND MEDICAL LAW
PROBLEMS OF MEDICAL ETHICS AND LAW IN ORGAN AND TISSUE
TRANSPLANTATION
DÜZENLEYENLER:
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ/
AKDENIZ UNIVERSITY FACULTY OF LAW,
FACULTY OF MEDICINE
TIP ETİĞİ VE TIP HUKUKU DERNEĞİ/ SOCIETY FOR
MEDICAL ETHICS AND LAW
IMGB
ALL INDIAN BIOETHICS ASSOCIATION
DESTEKLEYEN KURUM VE KURULUŞLAR:
T.C. KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞI BAŞBAKANLIK
TÜRK TANITMA FONU TEMSİLCİĞİ
TÜBİTAK
PFIZER İLAÇLARI
KONGRE DÜZENLEME KURULU BAŞKANLARI /
PRESIDENTS OF ORGANIZING COMMITTEE
Doç. Dr. Zafer ZEYTİN – Yrd. Doç. Dr. Murat TÜRE –
Öğr. Gör. Dr. Hafize ÖZTÜRK TÜRKMEN
18 EKİM 2007 PerşembeOCTOBER 18, 2007 Thursday
Açılış Konuşmaları – Opening Ceremony
Takdim Konuşması – Presentation Speech
• Tıp Etiği ve Tıp Hukuku: Hangisi Önce?/Medical
Ethics and Medical Law: A Matter of Priority
Yaman Örs
Oturum Başkanı - Chairperson: Alper Demirbaş
• Brain Death in Organ Donation: Its Jurisprudence
and Bioethics in Turkey/Biyoetik ve Hukuk Açısından Organ Aktarımlarında Beyin Ölümü
Nüket Örnek Büken, Erhan Büken
• Organ Nakillerinin Önemi ve Organ Nakillerini Düzenleyen Yasalar/The Significance of Organ Donation and Organ Transplant Laws and Regulations
Haluk Kiper
- 27 -
Oturum Başkanı – Chairperson: Öztan Öncel
• Arguments Against Organ Trading / Organ Ticaretine Karşı Tartışmalar
Yonghui Ma
• Principles of Ethics of Using Embryos in Research
Araştırmada Embriyo Kullanımında Etik İlkeler
Badaruddin Abbasi
• İmaj Değişikliği Gerçekleştiren Organ ve Doku
Transplantasyonunun Tıp Etiği ve Hukuk Açısından
Değerlendirmesi/The Assessment of Organ and Tissue Transplantation Implementing Image Change
in Terms of Ethics and Law
Şükran Sevimli
• Türk Ceza Hukuku ve Aktif Ötanazi/Turkish Criminal Law and Active Euthanasia
Ramazan Barış Atladı
• Die Regelung der Aktiven Sterbehilfe im Deutschen
Strafrecht Eine Brauchbare Anregung?/Active
Euthanasia in German Criminal Law – a Useful
Suggestion/Alman Ceza Hukukunda Aktif Ötanazi
– Yararlı Bir Öneri
Marisa Mertel
• Laws Related to Organ Transplantation in Iran /
Iran’da Organ Nakli İle İlgili Yasalar
Ravan Esmaeli, M. Vahedi, M.A. Ebrahim Nasıri,
Heidari Gorji, H. Jafari
Oturum Başkanı – Chairperson: Hakan Hakeri
• From the History of Cadaver Organs and Tissues
Transplantation/Kadavradan Organ ve Doku Nakli
Tarihinden
Mark B. Mirsky
• “Bana ne”, “Çünkü”ve “Ama” Yaklaşımı ile Organ
Nakli Eğitim Çalışmalarında Kışkırtıcı Bir
• Yöntem Önerisi /A Provocative Approach in Organ
Transplantation Education: ‘I Don’t Care’, ‘Because’
and ‘But’
Elif Vatanoğlu, Hanzade Doğan
• Vectors of Medical Ethics and the Legislation in a
View of Medicine Achievements in the XX - the
Beginning of XXI Centuries Yirminci Yüzyılda ve
Yirmibirinci Yüzyılın Başlarında Tıbbi Başarılar
Açısından Tıp Etiğinin ve Yasaların Vektörleri
Yuri P. Lisitsyn, T. V. Zhuravleva
•
•
Organ Naklinden İleri Gelen Toplumsal Sorunları
Gidermek Üzerine Denemeler/Essays on Elimination
of Social Issues Because of Organ Transplantation
Yüsüpjan Yasin, Enver Yasin
Veli veya Vasinin Çocuk Hasta Üzerinde Yetki Kullanmasının Yasal ve Etik Boyutu/Legal and Ethical
Dimensions of Guardian Authority on Child Patient
Nermin Çelik, Zehra Edisan, Cem Uysal
Oturum Başkanı – Chairperson: Berna Arda
• Future: Sustainable Bioethics of Policy and Governance amidst Ethical Dilemmas in Organ Transplantation through Human Enhancement/ Gelecek:
Yönetim ve Politikada Savunulabilir Biyoetik – Organ Nakli ve İnsan Çoğaltılmasında Etik İkilemler
Jayapaul Azariah
• Canlı Vericili Organ Nakillerinde Etik Ethics in Organ Transplantations with Living Donors
Alper Demirbaş
Oturum Başkanı – Chairperson: Esin Kahya
• Böbrek Naklinde Canlı Vericiler: Gönüllülüğü Belirlemede Puanlama ve Derecelendirme Modeli
Önerisi/Living Donor Kidney Transplantations: A
Proposal for a Model of Grading and Rating in Voluntariness
Ömür Elçioğlu
• Organ Nakli Bağlamında Ölümün Değeri ve Sadakat Anlayışına Karşılık Doktora Güven Sorunu
Nil Sarı
Oturum Başkanı – Chairperson: Ayşegül Demirhan Erdemir
• Problem of Organ Transplantation in Sight of Muscovite: Different Aspects Moskovalının Görüşü ile
Organ Nakli Sorunu: Farklı Bakış Açıları
Yulia P. Chukova
• Historical &Religious Perspectives in Dealing with
AIDS/AIDS ile İlgili Dini ve Tarihi Görüşler
Faisal A. Latif Al Nasir
• Ethical Problems of Liver and Pancreas Transplantation From Living Donors/ Canlı Vericilerden Karaciğer ve Pankreas Naklinin Etik Yönleri
Svetlana A. Kabanova, L. V. Zakhariants,
P. M. Bogopolski
• İnsan Cesedi Üzerinde Bilimsel Araştırmalar Yapılması/Making Scientific Research on Human Corpse
Hasan Petek
• Ulusal Böbrek Nakli Bekleme Listesi: Tıp Etiği
Açısından Bir Değerlendirme/National Waiting List
for Kidney Transplantation: An Evaluation from
the Medical Ethics Point of View
Murat Civaner, Gülsüm Önal
Oturum Başkanı – Chairperson: Abdul Nasser Kaadan
• Awareness, Knowledge and Attitude towards Informed Consent among Doctors in two Different Cultures
in Asia: A Cross Sectional Comparative Study in Malaysia and Kashmir (INDIA)/Asya’da İki Farklı Kültürde Hekimlerin Aydınlatılmış Onamla İlgili Farkındalılık, Bilgi ve Tutumları: Malezya ve Kaşmir’de
(Hindistan) Karşılaştırmalı Kesitsel Bir Çalışma
Mohammad Y. Rathor, A.R.M. Faruzi, S.H. How, A.G.
Rasool, K. Rehana
- 28 -
•
•
•
•
Organ Transplantation in Developing Countries (Heart
Transplantation as an Example) Gelişmekte Olan
Ülkelerde Organ Nakli (Örnek Olarak Kalp Nakli)
Beshir El-Kateb
Medical Oaths in the Medical History of Iran/İran
Tıp Tarihinde Tıbbi Andlar
Seyed Ahmad Reza Khezri
The Concept of Lawful and Unlawful Foods for the
Preservation of Health: An Islamic Medical Perspective Focus on Ethical Aspect/Sağlığın Korunmasında Yasal ve Yasal Olmayan Besinler Kavramı: Etik
Bakış Açısı Odaklı İslami Tıbbi Bir Görüş
Nurdeng Deuraseh, Zaih Ahmad
Hasta Direktifinin (Patientenverfügung) Tabi Kılınabileceği Geçerlilik Şartları Üzerine BirAraştırma/An
Inquiry into the Probable Terms of Validity for Future Patientenverfügungen in Germany
Gökhan Güneysu
Oturum Başkanı – Chairperson: Serap Şahinoğlu
• Three Sides of Triangle of Transplantology: Legal,
Ethical and Economical/Organ Naklinin Üç Yönü:
Yasal, Etik ve Ekonomik
Nino Chikhladze, Ramaz Shengelia, Nana Chelaia,
Nato Pitskhelauri
• Organ Nakli ve Ahlak/Organ Transplantation and
Morality
İbrahim Hakkı Aydın
• Organ, Doku, Hücre Nakli Hizmetleri Hakkındaki
Kanun Tasarısının Etik Açıdan Değerlendirilmesi
/Evaluation in Point of Ethics on the Draft Law
About Organ, Tissue, Cell Transplantation Services
Alper Tunga Kökcü, Ömür Elçioğlu
• Hekim ve Sağlık Teknisyeni Adaylarının Organ Nakline Karşı Tutumları/The Attitudes of Prospective
Physicians and Health Technicians Towards Organ
Transplantation
Nilüfer Demirsoy, Ömür Elçioğlu
• Organ Nakliyle İlgili Yasal Düzenlemeler Çerçevesinde İsviçre ile Türkiye Arasında Bir Karşılaştırma/A Comparison between Swiss and Turkish Legal
Arrangements of Organ Transplantation
Zehra Edisan, Mehmet Ali Akgül, Selim Kadıoğlu
Oturum Başkanı - Chairperson: Yahya Deryal
• Organ Bağışlamanın Dini Boyutu/The Religious Aspect of Organ Donation
İsmail Yakıt
• Bakıma Muhtaç Özürlüler İçin Bakım Ücreti Uygulamasının Etik ve Adli Tıp Yönünden Değerlendirilmesi/ Evaluation of Care Allowance for the Disabled
in Need of Care from the Ethic and Forensic Medicine
Point of View
Sema Oğlak, Erdem Özkara
• Çukurova Üniversitesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Lisansüstü Öğrencilerinin John Harris’in “Hayatın
Değeri; Tıp Etiğine Giriş” Kitabı Hakkındaki Görüşleri/Opinions of Medical Ethics and History of
Medicine Postgraduate Students of the Çukurova
University on “The Value of Life”
Rana Can, Selim Kadıoğlu
• Böbrek Nakli ve Etik/Renal Transplantation and Ethics
Selda Okuyaz, Erdem Akbay, Selim Kadıoğlu
• Transplantationseinrichtungen unter dem Blickwinkel
von Sicherheits- und Elektrotechnischen Anforderungen
Volkmar Tag
SEVGİ DOLU ANADOLU – DİA GÖSTERİSİ
LOVING ANATOLIA – SLIDE SHOW/18 EKİM 2007
Adnan Ataç
•
19 EKİM 2007 Cuma
OCTOBER 19, 2007 Friday
•
Konferanslar – Conferences
Oturum Başkanı – Chairperson: Nil Sarı
• Tarih ve Etik Açıdan Canlı Anlayışının Değerlendirilmesi/The Evaluation of Livingthink from the Point of History and Ethics
Esin Kahya
• Etik ve Hukuğun Kavşağında Bir Konu: Organ ve
Doku Aktarımları/A Phenomenon at the Junction of
Ethics and Law: Organ and Tissue Transplantations
Berna Arda
Oturum Başkanı – Chairperson: Arın Namal
C
• Toplum Temelli Etik Yaklaşımı Açısından Organ
Aktarımları/Organ Transplantations in Respect of
Communtarian Ethics
Hafize Öztürk Türkmen
• Tabiî Olmayan Yollarla Çocuk Sahibi Olmanın Soybağına Etkisi/Der Einfluss eines auf unnatürlicherweise Geborenen Kindes auf die Abstammung
Mehmet Altunkaya
Oturum Başkanı - Chairperson: Faisal Alnasir
• From Need to Desire: Ethical Parameters for Organ
Transplantation and Regenerative Medicine/İhtiyaçtan İsteğe: Organ Nakli ve Rejeneratif Tıp İçin
Etik Parametreler
Gerhold K. Becker
• Ölüden Organ Alınması Konusunda Karşılaşılan Bazı Hukuki Problemler ve Çözüm Yolları/Legal Problems and Solutions in Organ Donation from the Dead
Şahin Akıncı
• Organ Ticaretinde Alıcının veya Alıcı Temsilcisinin
Ahlaki Sorumluluğu/The Moral Responsibility of
Recipients and Their Representatives in Organ Trade
N. Yasemin Oğuz
Oturum Başkanı – Chairperson: Murat Türe
C
• The Notion of Bodily Integrity / Islamic Perspectives
Beden Bütünlüğü Kavramı / İslami Bakış Açıları
Giath Alahmad
• Toplum Duyarlığı Oluşturmada Anahtar Bir Meslek
Hemşirelik: Hemşirelerin Organ Aktarımına İlişkin
Bilgi Düzeyleri (Çanakkale Örneği)/Nursing is a Key
Profession Creating of Public Sensibility: Knowledge
of Nursing about Organ Transplantation (A Sample
of Çanakkale)
Mukadder Gün, Hanife Çoban
- 29 -
•
Latent Resources of Human Body/İnsan Bedeninin
Gizli Kaynakları
Larisa Urnysheva
Organ Aktarımları ve Dağıtımı ile İlgili Temel Etik
Sorunlar/Main Ethical Problems about Organ
Transplantation
Adnan Ataç, Muharrem Uçar
GATA Tıp Fakültesi Öğrencilerinin Organ Bağışı
Konusundaki Tutumlarının Araştırılması Determination of Military Medical Students’Attitudes towards Organ Donation
Muharrem Uçar, Adnan Ataç, Hakkı İ. Özerhan,
Mukadder Gün, Mahir Güleç
Oturum Başkanı – Chairperson: Yasemin Oğuz
• Balıkesir İlinde Yaşayan Erişkinlerin Organ Bağışı
Hakkındaki Düşünceleri ve Eğitim İhtiyaçlarının
Belirlenmesi Determination of Attitudes and Educational Requirements of Balıkesir Citizens about Organ Donation
Semihat Türker, F.Bahar Sunay
• Importance of Communication Between Medical
Specialities: Case Series/Tıbbi Uzmanlıklar Arasındaki İletişimin Önemi: Olgu Dizileri
Levent Bayam, C.E. Bruce, J Sampath, L Abernethy
• Türkiye’de İlk Böbrek Nakilleri ve Organ Nakillerinde Etik Duyarlılığın Başlaması/The First Kidney Transplantations and the Initial Development of
an Ethical Sensibility towards Organ Transplantations in Turkey
Nuran Yıldırım
• Ethical Reflection about the Tissues and Organs Donation: Between the Respect for Autonomy and the
Imperious Solidarity/Organ ve Dokuların Bağışlanmasında Etik Yansıma:Otonomiye Saygı ve Otoriter
Dayanışma Arasında
Marta Dias Barcelos, M. Patrão Neves
• Fairness by Inequity in Transplantatiton and General Health Care /Organ Nakli ve Genel Sağlık Hizmetlerinde Eşitsizlik Yoluyla Adalet
Zümrüt Alpınar, Ayhan Sol
Oturum Başkanı – Chairperson: Hafize Öztürk Türkmen
• Organ ve Doku Naklinde Etik ve Hukuksal Sorunlar
/ Ethic and Legal Issues in Organ and Tissue Transplantation
Bülent Oktay
• Türkiye’de Mali Hukuk Açısından Organ Nakilleri /
Organ Transplantation Regarding to Financial Law
in Turkey
Aziz Taşdelen
Oturum Başkanı – Chairperson: İbrahim Başağaoğlu
• Kemik İliği Transplantasyonunun Psikososyal Etkileri: Örnek Bir Çalışma/Psychosocial Effects of Bone
Marrow Transplantation: A Sample Study
Nurdan Kırımlıoğlu, Eren Gündüz
• Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Tıp Etiğinin Köşe Taşları – Dini Yansımalar/Turning Points of Medical
Ethics from Ottomans until Turkish Republic – Critical Reflections of Religion
Hanzade Doğan, Ayşegül Demirhan Erdemir
• Fetal Anomali Nedeniyle İleri Gebeliğin Sona Erdirilmesi Sürecinde Yaşanan Etik İkilem/ The Process
of Putting an End to Late Pregnancy Because of Fetal Anomaly as an Ethical Dilemma
Türkan Erer, İlhan Tuncer, Selim Kadıoğlu
• Semavi Dinlerin Bakış Açısıyla Organ Nakli / Transplantation from the Perspetive of Monotheistic (Celestial) Religions
İnci Hot, Esin Karlıkaya
• Deontoloji ve Etik Kongrelerinin Tarihsel Süreç
İçinde İncelenmesi; Hangisi Birinci? Historical
Analysis of the Deontology and Medical Ethics Congresses: Which One is the First?
Hakan Ertin, İbrahim Başağaoğlu, Esin Karlıkaya
Oturum Başkanı – Chairperson: Selim Kadıoğlu
• Kornea Transplantasyonunda (Keratoplasti) Tıbbi
ve Etik Sorunlar/Ethical Problems in Corneal
Transplantation
Kadircan Keskinbora
• Prof. Dr. Bedi N. Şehsuvaroğlu’nun Organ ve Doku
Aktarımının Deontolojik Yönleriyle İlgili Görüşleri
/ Opinions of Prof. Dr. Bedi N. Şehsuvaroğlu on Organ and Tissue Transplantation Regarding to Deontological Aspects
Ayşegül Demirhan Erdemir, Öztan Öncel, Sezer Erer,
Elif Atıcı
• Türkiye’de Yapılan Organ ve Doku Nakillerinin
Sosyal ve Kültürel Açıdan Değerlendirilmesi/Evaluation of Organ and Tissue Transplantations in
Turkey from Social and Cultural Points
Mebrure Değer
• Yüz Aktarımında Etik Sorunlar/Ethical Questions
in Face Transplantation
Funda Kadıoğlu, Cemil Dalay, İlter Uzel
• Organ Aktarımı Yönelimler, Sosyal Sorumluluklar
ve Etik/Organ Donation Trends, Social Responsibility and Ethics
Şükran Sevimli
- 30 -
Oturum Başkanı – Chairperson: İsmail Yakıt
• Organ Ticareti: Sağlık Hizmeti Neresinde? Organ
Trade: Where Is The Health Care Service In It?
Murat Civaner
• Hısım Dışı Canlı Vericilerden Organ Aktarımlarında Lokal Etik Kurul Olmalı mı? /Should there be a
Local Ethic Committee for Organ Transplantations
from Non-Related Donors?
Salih Gülten
• Kadavradan Sağlanan Organların Dağıtımına Etik
Açıdan Kritik Bir Bakış/ A Critical Look into the
Distribution of Organs from Cadavers from the Ethical Perspective
Salih Gülten
• Konya İlinde Halkın Organ Bağışı Konusuna Bakış
Açılarının Değerlendirilmesi/Public Attitudes towards Organ Donation in Konya
Berrin Okka, Orhan Demireli, Tahir Kemal Şahin
• Kidney Transplantation in Bangladesh: Opportunities and Challenges/Bangladeş’te Böbrek Nakli: Fırsatlar ve Karşı Çıkışlar
Sanchoy Kumar Chanda
Oturum Başkanı – Chairperson: Adnan Ataç
• Çocukta Kök Hücre Aktarımına İlişkin Etik Sorunlar/Ethical Problems Regarding to Stem Cell Transplantations in Children
Hafize Öztürk Türkmen
• Türkiye’de Canlıdan Organ Bağışı, Toplumsal Cinsiyet ve Tıp Etiği/Living Organ Donation in Turkey,
Gender and Medical Ethics
Serap Şahinoğlu
• Organ ve Doku Nakillerinde Deney Hayvanlarına
Etik Yaklaşımlar/Ethical Approaches Concerning
Test Animals in Organ and Tissue Transplantation
Hilmi Özden, Neslihan Meriç, Ömür Elçioğlu
• Renal Transplantation in the Indonesian Moslem Society. One Single Centre Experience Endonezya
Müslüman Toplumunda Böbrek Nakli: Tek Merkezli Deneyim
M. Sajid Darmadipura, Doddy M. Soebadi, Pranawa
• Canlı Donörlerden Organ ve Doku Bağışı Konusuna
Yaklaşım:İstanbul’da Bir Lisenin Öğrencileri ve Veliler Arasında Gerçekleştirilen Bir Anket Çalışması
/Approaches to Organ and Tissue Donation from
Living Donors: A Survey Conducted among the Students of an Highschool in İstanbul and Their Parents
Gül Kızılca Yürür
Film Gösterimi ADA
Movie– THE ISLAND
19 Ekim 2007
PANEL – PANEL SESSION
20 EKİM 2007 Cumartesi
OCTOBER 20, 2007 Saturday
Oturum Başkanı – Chairperson: Henning Rosenau
• Das Schweizerische Transplantationsgesetz – Überblick über die Rechtlichen Bestimmungen und Einige
Überlegungen zu Ethischen Fragen der Lebendspende Sowie der Postmortalen Organspende /The
Swiss Transplantation Act. Legal Real Regulations
and Some Cogitations about Ethical Issues Concerning Living and Post-Mortem Donation/İsviçre
Transplantasyon Yasası. Canlı ve Postmortem Bağış
İle İlgili Etik Sorunlar ve Yasal Düzenlemeler Hakkında Bazı Tasarılar
Brigitte Tag
• Organ Naklinde Hekimin Aydınlatma Yükümlülüğü/Die Aufklärungspflicht des Arztes für Patienten
bei der Organtransplantation
Veysel Başpınar
Oturum Başkanı – Chairperson: Hanzade Doğan
• The Globalization of Organ Transplantation/Organ
Naklinin Küreselleşmesi
Ofra Greenberg
• Xenotransplantasyon: Hayvandan İnsana Doku ve
Organ Naklinin Etik Boyutu Xenotransplantation:
Ethical Dimensions of Tissue and Organ Transplantation from Animals to Humans
Esin Karlıkaya, İnci Hot
• Çukurova Üniversitesi Balcalı Eğitim ve Araştırma
Hastanesinde Çalışan Sağlık
Profesyonellerinin Organ Nakli ve Bağışına İlişkin
Görüşleri/The Health Professionals’ Views
Related to Organ Donation and Transplantation,
Those Who Work at Balcalı Eğitim ve
Araştırma Hastanesi, Çukurova University
Derya Şahin, Seçil Taylan, Sultan Alan
• Organ Bağışında Modeller; Etik ve Ceza Hukuku
Açısından Yorumlanması/Models on Organ Donation:
An Interpretation from the Perspectives of Ethics
and Criminal Law
Hakan Ertin, Fatih Selami Mahmutoğlu,
İbrahim Başağaoğlu
Oturum Başkanı –Chairperson: Zafer Zeytin
• Die Setzung von Standards in der Transplantation:
Aufgabe und Legitimation der Bundesärztekammer
Henning Rosenau
• Die Zahl der Organspenden Erhöhen – Zu einem
Drängenden Problem der Transplantationsmedizin in
Deutschland Organ Bağış Sayısını Arttırmak – Almanya’da Organ Bağışlanmasında Önemli Problem
Jochen Taupitz
- 31 -
Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Öngören Yeni Yasa Tasarısının
Etik ve Hukuki Açıdan Tartışılması
Oturum Başkanı – Chairperson: Nüket Örnek Büken
• Hazırlanan “Organ, Doku ve Hücre Nakli Hizmetleri
Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı” Başkent Üniversitesi Görüşü Baskent University’s Opinion on the
Prepared “Draft Law about Organ, Tissue and Cell
Transplantation Service”
Hamdi Karakayalı, Mehmet Haberal
• Organ ve Doku Nakli, Etik ve Yeni Yaklaşımlar
Hakkında Düşünceler Organ and Cell Transfers,
Ethics and Thoughts about the New Trends
Kudret Güven
• Organ, Doku, Hücre Nakli Hizmetleri Hakkında
Kanun Tasarısı Taslağı Hakkında Eleştiriler Critique of the Draft Law Regarding Organ, Tissue, Cell
Transplantation Services
Erhan Büken
Oturum Başkanı – Chairperson: Şahin Akıncı
• Organ veya Doku Ticareti Suçu / Die Strafbarkeit
des Organs und Gewebehandels
Hakan Hakeri
• Organ Naklinde Kişinin Kendi ve Başkasının Geleceğini Belirleme Hakkı/Das Selbstbestimmungsrecht über sich selbst und anderen
Zafer Zeytin
Poster Tartışması – Poster Discussion
Oturum Başkanı – Chairperson: Kadircan Keskinbora
POSTERLER
•
•
•
Getting Informed Consent before Anesthesia for
Patients, Consistent Legislating is Mandatory Anesteziden Önce Hastalardan Aydınlatılmış Onam
Almak, Tutarlı Bir Yasa Yapmak Zorunludur
Ebrahim Nasıri, Hedayat Jafari, Ravanbkhh Esmaeeli
Medical Ethics in Clinical Trial Proposals in Mazandaran University of Medical Sciences, Iran
İran / Mazandaran Üniversitesi Tıp Bilimlerinde
Klinik Deney Önerilerinde Tıp Etiği
Ebrahim Nasıri, Yousef Mortavazi, Reza Nasıri
Pre-Transplantation Ethical Consideration and
Study of Physical and Psychological Condition after
Kidney Transplantation Consequences in the Patients Admitted in Hemodialysis Center of Sari in
2000"/2000 Yılında Sari Hemodializ Merkezine Alınan Hastalarda Transplantasyon Öncesi Etik Konular ve Böbrek Nakli Sonrasında Fiziksel ve Psikolojik Durum Çalışması
Hedayat Jafari
Prophylaxis of the Common Complication in Spinal
Anesthesia after Cesarean Section and Ethics for
Complications/Sezaryen Sonrası Spinal Anestezide
Genel Komplikasyon Proflaksisi ve Komplikasyonlar için Etik
Yousef Mortazavi, Ebrahim Nasıri, O. Rabie
Organ Aktarımı Konusunda Hukukçuların Görüşleri/Jurists’s Opinions on Organ Transplantation
Oya Ögenler, Handan Akın, Selim Kadıoğlu
Sağlık Personelinin Beyin Ölümü ve Organ Bağışıyla
İlgili İnanç ve Tutumları/Beliefs and Attitudes of Medical Personnel on Brain Death and Organ Donation
in a Metropolitan Area of Eastern Turkey
Süheyla Ünal, Zeynep Elyas, Yaşar Kaya, Cemal Özcan
Çağlar Boyunca Organ Aktarımı / The History of
Transplantation through the Ages
Ahmet Doğan Ataman
Hasta ve Kişilik Hakları Açısından Organ Aktarımları/Organ Transplantation in the View of Patient
and Personel Rights
Gülten Dinç
Türkiye’de Organ ve Doku Nakli Merkezleri/Organ
and Tissue Transplantation Centers in Turkey
Sezer Erer, Elif Atıcı
Organ Bağışı/Organ Donation
Elif Atıcı, Sezer Erer
•
Oturum Başkanı – Chairperson: Arın Namal
• Yoğun Bakım İnsancıllık Karşıtı mı?Hasta Merkezli
Yoğun Bakım İçin Önemli Bazı Etik Kavramlar Intensiv = Inhuman? Einige Wichtige Ethische Begriffe
Für Eine Patientenzentrierte Intensivmedizin
Arın Namal
• İnsan Genetiği Üzerinde Yapılan Tıbbi Araştırmalar
ve İnsan Onurunun Korunması Medizinische Forschungsvorhaben an der Humangenetik und Schützen
der Menschenwürde
İlyas Doğan
•
•
•
•
•
•
•
•
Organ ve Doku Nakli Hizmetlerinde Reklam Yasağı
/ The Prohibition of Advertisement on the Serves of
Tissue and OrganTransplantation
Yahya Deryal
Aydınlatılmış Onam – Informed Consent
Yönetici – Moderatör: Ömür Elçioğlu
Oturum Başkanı – Chairperson: Aziz Taşdelen
•
•
•
Organ Transplantation and Medical Ethics: An Islamic Perspective Organ Nakli ve Tıp Etiği: İslami Bir
Bakış Açısı
Abdul Nasser Kaadan
İnsan Hayatının İki Ucundaki Belirsiz Sınırlar / Uncertain Limits at Two Edges of Human Life
Şahin Aksoy
Tıbbi Müdahalelerden Doğan Zararlar İçin Mali Sorumluluk Sigortası (Organ Alıcısı ve Vericisinin Uğramış Olduğu Zararların Sigortası)/The Liability
Insurance for the Damage that Arise from Medical
Attention (The Insurance of Organ Doner and Taker
Damage)
İlknur Uluğ
Tıp Etiği Eğitimi –Education of Medical Ethics
Yönetici – Moderatör: Nüket Örnek Büken
•
Türkiye’de Organ Nakillerinde “Otonomi” Kavramının Kültürel ve Tıpta Uygulama Açısından Değerlendirilmesi/Evaluation of the Concept of ‘Autonomy’ for Organ Donation in Turkey both from the
View Point of Cultural Issues and Medical Practice
Hanzade Doğan
Kutadgu Bilig ve Atabetül-Hakayık’daki Ahlak
Kavramı’nın Tıp Etiğine Katkısı/Moral Concept in
Kutadgu Bilig and Atabetul Hakayık and Their
Contributions to Medical Ethics
Hilmi Özden
HEKİMLERİN CEZAİ VE HUKUKİ
SORUMLULUKLARI
HAKİM TURAN ATEŞ
- Eylül 2007 - 356 sayfa -
NOBEL TIP KÝTABEVLERÝ
www. nobeltip .com
BÜTÜN KİTAPÇILARDA
- 32 -

Benzer belgeler