2009 Ocak - türk eczacıları birliği

Transkript

2009 Ocak - türk eczacıları birliği
ISSN 1301-5060
HABERLER
Türk Eczacıları Birliği'nin 2 Aylık Yayın Organı t Ocak - Şubat 2009
Sayı
TEB
01
Yoksulluk, İşsizlik ve
Açlık Bas bas Bağırırken!!!
Evrim mi Yaratılış mı?
Filistin Halkına Yardım
4. Ege Eczacılık Günleri
Çevre ve İnsan Sağlığı
Yayın Türü: Süreli Yayın
İÇİNDEKİLER
SAHİBİ
Ecz. Erdoğan ÇOLAK
Genel Başkan
BAKIŞ
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Ecz. Hilmi ŞENER
Genel Sekreter
MERKEZ HEYETİ
Ecz.Erdoğan ÇOLAK
Ecz.Şevket KAYA
Ecz.Hilmi ŞENER
Ecz.Özgür ÖZEL
Ecz.Mukaddes HARMANCI
Ecz.Deniz İÇER
Ecz.Sabih Tekin ÇAĞLAR
Ecz.M. Sait Yücel
Prof.Dr.Levent Üstünes
Ecz.Çağatay ÇAKAR
Ecz.Ali ASLAN
YAYIN SEKRETERİ
Ecz. Erdoğan ÇOLAK
DİYALOG
Ecz. Hilmi ŞENER
Dönsel COŞAR
Uzm. Ecz. Esra YANTURALI
KAPAK VE SAYFA TASARIMI
Tekin TEKİNER
BASKI
Neşe KILINÇ
Baskı Tarihi: 12 Haziran 2009
YÖNETİM YERİ VE YAZIŞMA
Willy Brandt Sokak No: 9
Çankaya / ANKARA
Tel: 0.312 409 81 00
YAYIN KOŞULLARI
Dergideki yazılar dengi adı gösterilerek yayımlanabilir.
yazılardaki görüşlerden yazarın kendisi sorumludur. Dergi
üyelere ücretsiz gönderilir. Yayınlanması istenilen yazıların,
bilgisayarda Word programı ile yazılması ve yazıların orijinal
çıktısı ile birlikte disketinde gönderilmesi teknik açıdan kolaylık
sağlayacaktır.
TEB Haberler Dergisi hakkındaki şikayetlerinizi,
memnuniyetinizi ve önerilerinizi iletebilmek için;
Türk Eczacıları Birliği
Willy Brandt Sokak No: 9 Çankaya / ANKARA adresine,
[email protected]
e-posta adresine yazabilir ya da
0312 409 81 09’a faks çekebilirsiniz.
9
EVRENSEL İLAÇ ATIKLARI: ÇEVRE VE İNSAN SAĞLIĞI
Ecz. Vildan ÖZCAN
12
YENİ MERKEZ HEYETİ
17
PROF. DR. BAŞER’E BİLİM ÖDÜLÜ
18
2008 YILINDA ECZACILIK AKADEMİSİ
Özge ARIKAN, Serdar KILIÇ
19
FİLİSTİN HALKINA YARDIM KAMPANYASI
22
TEB HABERLER DERGİSİ YAYIN KURULU
23
ADALET BAKANLIĞI PROTOKOLÜ
Ecz. Rida ŞİMŞEKEL
24
KISA KISA SAĞLIK
26
Fersa Ofset Tesisleri
Ostim 36. Sokak No: 5/C-D
Yenimahalle - ANKARA
Tel: 0312 386 17 00 (pbx)
www.fersaofset.com
5
2009 YILI SGK PROTOKOLÜ VE YAŞANILANLAR
REKLAM SORUMLUSU
Ayşen YALMAN
4
4. EGE ECZACILIK GÜNLERİ
Ayşen YALMAN
REDAKSİYON
3
YOKSULLUK, İŞSİZLİK VE AÇLIK BAS BAS BAĞIRIRKEN!!!
28
YEDİ ÇAY BİRİ AÇIK
32
BİR KÖRDÜĞÜM: EVRİM Mİ YARATILIŞ MI?
Ayşen YALMAN
34
SAÇ KAYBI
Ecz. Berna ÇİZMECİOĞLU
37
DÖRT RENK BİRARADA: CUNDA ADASI
40
KÜLTÜR - SANAT
42
GÜNCE
Ecz. Meriç KALAYCIOĞLU
44
BASINDA TEB
Ayşen YALMAN
46
Bakış
Bu halka içerisinde biz eczacılar ilaç uzmanı ve danışmanı rolümüz ile halkanın tamamlanmasında önemli bir basamak olarak kamu hizmeti veriyoruz. Sunduğumuz hizmetin toplumsal
yararını arttırmak amacıyla, sağlık alanının aktörleri ile yakın
ve sürekli diyalog halindeyiz ve olmaya da devam edeceğiz.
Bu halkanın bir boyutu ise ilaç üreticileri ve dağıtım kanallarıdır. Bizler için ilaç satış koşullarının iyileştirilmesi ve toplum
sağlığını önceleyen bir rasyonaliteye uygun olarak düzenlenmesi ne kadar önemli ise, ilaç alım koşullarının da; bir bütünü oluşturan aktörlerin rollerine uygun olarak düzenlenmesi
önemlidir.
Bizler protokol görüşmeleri sürecinde temel olarak bu iki
ayaktan bir tanesi olan ilaç satış koşullarını iyileştirmek için
mücadele ettik, bu konudaki temel muhatabımız olan kamu
ile yoğun bir müzakere süreci içinde olduk. Bu alanda özellikle
düşük cirolu eczaneler için önemli, fakat hala eksiklikleri bulunan bir sonuca ulaştık. Şimdi daha net biçimde diğer ayak
olan ilaç alım koşullarına yönelmek gerektiği kanısındayız.
Sağlık alanının aktörlerinin hakkaniyete ve adalete dayanan
ve kurumsal düzeylerde hak ve ödevlerini farkında olacağı bir
ilişki sistemi kurulması gerekir. Varolan sistem içerisinde bu
konuda eksiklikler olduğu görülmektedir. Bizler ilacın halka
ulaştırılması ve tedavinin başlatılması konusunda belli kurallar
ile bağlanmış durumdaysak, ilaç alımı konusunda belirlenmiş
kuralların eşit bir biçimde bağlayıcı olmasını beklemek hakkımızdır.
Bazı küçük adımlar eczacılık alanında önemli değişimler yaratabilecektir. Örneğin ilaç alım koşulları konusunda belirlediğimiz ortak doğrulara göre hareket etmemiz, tek tek her
eczanenin ve dahası örgütümüzün hareket kabiliyetini arttıracaktır. Bu yaklaşım temelinde gerekli araştırmaları ve görüşme trafiğini başlattık. Bizim, eczacıların ilaç alım koşulları ve
eczane ekonomilerini gündemimize almamızın temel nedeni
karlılığımızı yükseltmek değildir. Temel neden sağlık hizmetinin sürekliliğini tehdit eden ekonomik darboğaz içerisinde
“yaşamak” için ayakta kalmaktır.
Diğer yandan sağlıklı toplum idealimizin bir gerçekliğe dönüşmesi için kamu kaynaklarının verimli kullanılması gerektiği aşikardır. Bunu sağlamanın en etkili yollarından bir tanesi bilimsel olarak etkinliği ve güvenliği kanıtlanmış ilaçlara en uygun
maliyetlerle ulaşılmasını sağlayacak yöntemlerin zenginleştirilmesidir. Bu sayede kamu kendi kaynaklarını ‘marjinal’ kabul
edilen hastalıkların ortadan kaldırılması için seferber edebilecektir. Böylelikle sağlık hizmetinin yaygın ve eşit bir biçimde
sunulmasını sağlayabiliriz.
Bu iki yaklaşım eşzamanlı bir biçimde politik hattımızı örmektedir. Akılcı ilaç kullanımını sağlamak tüm topluma karşı yükümlülüğümüzdür. Diğer yandan yerli ilaç sanayinin gelişmesi
için çalışmak kanundan doğan ve dolaylı olarak hastalarımızın
uygun maliyetli ilaca ulaşmasını sağlayacak, kamu kaynaklarını daha iyi sağlık hizmetine yönlendirecek bir yoldur. Bunun
yanında eczanelerimiz kademeli karlılık sistemi uyarınca düşük fiyatlı ilaçların sunumu ile ekonomik sıkıntılar karşısında
bir nefes alma yolu bulabilecektir. Tüm dünyayı saran ülkemizi
ise maalesef teğet geçmeyen kriz karşısında, standart maliyetler göreli olarak sürekli yükselmekteyken; bizler birlik ve
beraberlik içerisinde hareket etmeli ve kısa vadeli yol haritaları tanımlamalıyız. Yani birlik ve beraberliğin birer sözcükten
öte, yaşamın bir gerçekliğine dönüşmesi ve somutlanması gerekiyor. Bu birlikte yürüdüğümüz tünelin ucundaki tek gerçek
ışıktır.
Bizler kurumsal düzeyde mücadelemizi kararlılıkla sürdürürken, meslektaşlarımızın da bu mücadelenin pratikte aktif bir
parçası olması oldukça önemli. Bu anlamda yaşanan en büyük sıkıntılardan birinin hastalarımızın ilaç tercihi konusundaki kimi zaman yanlış ‘direnci’ olduğunun farkındayız. Eşdeğer
ilaç politikalarını düzenli işleyen bir sisteme dönüştürmüş olan
ülke örneklerini incelediğimizde anlıyoruz ki; bu sorun uzun
vadeli farkındalık çalışmaları ile ancak aşılabiliyor. Bizler gerek
eczanelerimizde yüz yüze gerekse farklı kanallar ile bu faaliyetlere hız vereceğiz. Tüm dünyayı sarstığı gibi mesleğimizi de
derinden etkileyen bu kriz ortamını, halk sağlığını iyileştirmek
ve sistemi adaletli bir biçimde işler kılmak için bir fırsat olarak
görmeliyiz.
Ecz. Erdoğan ÇOLAK
TEB Genel Başkanı
TEB HABERLER
H
er üretim süreci ancak üretilen hizmet ya da ürün tüketildiğinde tamamlanmaktadır. Bu toplumsalı meydana getiren her alan için geçerlidir. Farklı aktörlerin bir araya geldiği sağlık alanı ise, hastalıkların tedavisinde
kullanılan ilaçların hastalar tarafından tüketilmesi ve sağlığın
yeniden tesis edilmesi ile tamamlanmaktadır.
İlaç alım koşullarını kural tanımaz bir biçimde tek taraflı düzenleyen, bu nedenle de eczane ekonomilerini darboğaza
sürükleyen üretici firmalar artık kendi sorumluluklarını sahiplenmek için adım atmak durumundadırlar.
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
Sevgili Meslektaşlarım,
3
Diyalog
4
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
TEB HABERLER
Değerli meslektaşlarım,
Son yarım yüzyılda teknoloji alanındaki ilerleme, gelişim
ve değişim artık neredeyse takibini yapmakta zorlandığımız bir şekle büründü. Bu değişim rüzgarı, önüne kattığı
pek çok alanı da zorunlu olarak değiştiriyor. Eğitimden
sanata, sanayiden tarıma ve tabi ki sağlığa kadar hemen
her alan, değişen dünya koşulları içerisinde kendine yeni
bir yer buluyor. Evet dünyada, dış ve ekonomik politikalar
yeniden yapılanıyor. Bu yüzyıl içerisinde meydana gelen
savaşlar, terör saldırıları, büyük krizler dalga dalga bütün
dünyayı etkilerken, ülkelerin birbirleriyle olan iletişimini,
ilişkilerin niteliğini, ülke politikalarını ve politika yapıcıların bakış açılarını de etkiliyor, değiştiriyor, dönüştürüyor.
İşte mesleğimizi layıkıyla yerine getirmek için çaba sarf
ettiğimiz sağlık alanı da, değişim pastasından en büyük
payı alıyor. Elbette ki olumlu ve olumsuz katkılardan söz
edebiliriz. Ama oluşan bu yeni ekonomik sistem içerisinde sağlık alanında en olumsuz etkilenen kesim sanırım
bizler oluyoruz. Kısıtlamaları, kesintileri, bir gecede oluşturulan yeni düzenlemeleri hep birlikte yaşıyoruz, görüyoruz. Tüm bunlar bir yandan zihnimizi meşgul ederken,
halk sağlığının iyileştirilmesi, herkese eşit ve güvenilir
sağlık hizmeti verebilmenin de yollarını arıyoruz. Ülke
kaynaklarının daha rasyonel kullanılabilmesi için, son
yıllarda üzerinde çok önemle durduğumuz eşdeğer ilaç
politikası ise, gerek mesleki tatmin, gerekse ekonomik
açıdan yeni bir ufuk açacak şüphesiz. Dünya ülkelerinin
çok uzun yıllar önce farkına vardığı ve hayata geçirdiği
eşdeğer ilaç uygulamaları ile, Avrupa’da hastalar ve kamu
maliyesi açısından 20 milyon Euro tasarruf sağlandığını
biliyoruz. Bu rakam ülkemizde son 5 yılda 3,8 milyar TL
olarak açıklandı. Görülüyor ki, sadece bu kalemde bile
önemli kazanımlar oluyor. Ancak bu türlü akılcı çözümler
sadece tedavi maliyetlerini düşürücü olarak algılanmamalı. Hastaların ilaca kolay ulaşmasını sağlayıcı bir rolü
üstlendiği de gözden kaçırılmamalıdır. Doğru teşhis ve
doğru tedavi yönteminde uzman kişi hekimlerimizdir ancak, aynı etkiyi gösterecek ilaçların seçimi konusunda da,
eczacılar uzmandır. Hastanın, hekimin ve eczacılarımızın
bu yaklaşımı benimsemeleri, özümsemeleri ve katkıda
bulunmaları ise, yürütülen projelerin başarıya ulaşmasındaki tek anahtardır. Gerek bizim gibi meslek örgütleri gerekse bakanlıklar düzeyinde maddi ve manevi teşviklerin
uygulanması elbette önem arz etmektedir. Bizler de bu
bilinci güçlendirmek ve yaygınlaştırmak için geliştirdiğimiz projeler kapsamında, reklam filmi, radyo spotu, afiş
ve broşür hazırlatarak ulusal basında birkaç hafta içinde
yayına başlayacağız. Bu yöndeki bilincin daha da pekişeceğini düşünüyoruz.
Sevgili meslektaşlarım,
Uzun süredir görüşmelerini yaptığımız İlaç Takip Sistemi,
her ne kadar ilaçta sahteciliğin önünü kesme yönünde iyi
niyetli bir çabanın ürünü olarak görünse de, birçok sorunu da beraberinde getireceği açık. Hepinizin de bildiği
gibi, Sağlık Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Çalışma ve sosyal
Güvenlik Bakanlığı ile yaptığımız görüşmelerde, olmazsa
olmazlarımızı net bir şekilde ifade ettik. Akılcı ve uygulanabilir bir sistemin ortaya çıkarıldığını somut olarak gördükten sonra sistemi destekleyeceğimizin altını kalın kalın çizdik. İlaç zinciri içerisindeki tüm aktörlerin sistemin içerisine dahil edildiği, tek bir ekrandan kontrol
edilen, takas ve iade konularının çözümlendiği, veri
koruma garantisini aldığımız bir sistemdi talebimiz.
Bununla birlikte, eczacılarımızın yeni bir işletim programı satın almak zorunda bırakılmaması da önem listemizde üstlerde bulunuyordu. Bununla ilgili Birliğimiz
tarafından hazırlanan TEBEOS adındaki işletim sistemimiz
neredeyse tamamlanmak üzere. Bu programı da en kısa
sürede meslektaşlarımıza ulaştıracağız.
Taleplerimizin yerine getirilmediği bir sistemin parçası olmayacağımız gibi, İlaç Takip Sistemi’nin bir eczacı takip
sistemine dönüşmesine de bir meslek örgütü olarak asla
müsaade etmeyeceğiz.
Sevgili meslektaşlarım,
Sağlık Bakanlığı tarafından kanunlaştırılan sigara yasağı
uygulamasını ben de destekliyorum. 17 Temmuz 2009
tarihi itibariyle restaurantlarda da yasağın uygulamaya girecek olması, ilk başlarda sigara içenleri tedirgin edecek
olsa da; zamanla alışılacağını düşünüyorum. Sosyal birer
varlık olan insanların ortak yaşam alanlarında birbirlerine saygı göstermesi zorunluluğu, sigara konusunda da
olmalıydı. Sonuç olarak gayet isabetli bir kararla, içmeyenlerin pasif içicilikten kurtulduğu, başkasının dumanını
paylaşmak zorunda olmadığı bu yeni düzeni memnuniyetle karşılıyorum. Örgüt olarak ve her şeyden önce sağlık
profesyoneli olarak, geçtiğimiz senelerde, bu yasa henüz
gündemde bile değilken, eczanelerde sigara içilmemesi
için başlattığımız çalışmayla, çok önemli bir görevi yerine
getirdiğimizi düşünüyorum. 16.09.2005 tarih 46/1 sayılı
TEB Merkez Heyeti Kararıyla, 2005 yılından bu yana sağlık merkezi olan eczanelerde sigara içilmesi zaten yasak.
Bu bilinçle hareket eden değerli meslektaşlarım, sigara
içilmeyeceğini ifade eden işaretleri hemen eczanelerine
koymuşlardı. Umarım, toplumumuzun diğer kesimleri tarafından da bu uygulamanın gerçek amacı anlaşılır.
Hepinize sevgi ve saygılarımı iletiyorum.
Hoşçakalın…
Ecz. Hilmi ŞENER
Genel Sekreter
TEB Haberler Dergisi Yazı İşleri Sorumlusu
TOPLANTI
Tokaç, CHP Hatay Milletvekili Ecz.Abdülaziz Yazar
Birliği, Ege Bölgesi Eczacı Odaları ve
ve AKP İstanbul Milletvekili Ecz.Mehmet Domaç,
Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nin
TEB Merkez Heyeti Üyeleri, Bölge Eczacı Odalarının
işbirliğiyle 21-22 Şubat 2009 tarihlerin-
temsilcileri, öğretim üyeleri ve çok sayıda eczacılık
de Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi’nde
gerçekleştirildi. 2 gün süren organizasyon 4 bine
yakın katılımcıya ev sahipliği yaptı.
fakültesi öğrencisi katıldı.
Ege Eczacılık Günleri’nin bir parçası olmaktan gurur
duyduklarını belirten TEB Başkanı Erdoğan Çolak,
İlaç ve eczacılık sektörüne yönelik tüm gelişmele-
açış konuşmasında: “Bizler için ana şemsiye altında
rin eczacılar tarafından daha yakından takip edile-
birleştiğimiz etkinliklerimiz kadar bölgesel ve yerel
bilmesi ve son dönemde yaşanan eczacılık sorun-
organizasyonlar da oldukça önemlidir. Eczacılık ala-
larının ortak bir platformda gündeme getirilmesi
nında bölgesel işbirliğinin en önemli ürünlerinden
amacıyla düzenlenen 4. Ege Eczacılık Günleri renkli
biri olan Ege Eczacılık Günleri yalnızca bu bölgedeki
ve zengin içeriğiyle göz doldurdu. Organizasyonun
sektör paydaşlarını ve meslektaşlarımızı değil; mes-
açılış törenine, Türk Eczacıları Birliği Başkanı Ecz.
leğimizin genelini de zenginleştiriyor. Yerelde birik-
Erdoğan Çolak, İzmir Eczacı Odası Başkanı Ecz.
tirdiklerimiz aynı zamanda bütünü de kapsamalı ve
Tuncay Sayılkan, Ege Üniversitesi Eczacılık Fakül-
içermelidir. Ancak bu sayede birlikte derinleşebilir
tesi Dekanı Prof.Dr.Varol Pabuçcuoğlu, Sağlık Ba-
ve güçlenebiliriz. Ege Eczacılık Günleri’nin böyle bir
kanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürü Dr.Mahmut
perspektifle, bu amaca yönelik planlandığını biliyo-
TEB HABERLER
4
. Ege Eczacılık Günleri; Türk Eczacıları
4.
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
Uzm. Ecz. Esra S. YANTURALI
EGE
ECZACILIK
GÜNLERİ
5
TOPLANTI
ğinden, kimde toplandığından, gerçek karar verici
pozisyonda kimin olduğundan öte; üretilen şeylerin
toplumsal ihtiyaçlara göre dağıtılmasını sağlayacak
mekanizmaların güçlendirilmesidir. İşte aslında bizim zincir eczane girişimine karşı çıkmamızın temelinde de bu yaklaşım bulunmaktadır. Birer sağlık
merkezi olduğunu söylediğimiz eczanelerimizi sermayenin kendi “akılcı” işleyişine terk ettiğimizde,
ilaç hizmetinin eşit ve yaygın dağılımından söz etmemiz mümkün olamaz.”
Kritik gündem maddelerinden biri olan İlaç Takip
Sistemi ile ilgili olarak da düşüncelerini aktaran
Çolak, “Biz Türk Eczacıları Birliği olarak bu konuda
nerede durduğumuzu bir çok kere ifade ettik; bizler, kurulacak sistemin bütünlüklü olması gerektiğini yani üretim ve dağıtım kanallarının da eşit bir
biçimde dahil edilmesi gerektiğini savunuyoruz.”
şeklinde konuştu.
rum. İşte tam da bu nedenle, hem kişisel hem de
kurumsal düzeyde bu etkinliğin sürekliliğinden ve
canlılığından büyük bir mutluluk duyuyorum.” dedi
Eczacıların, sorunlarını tarif ederken de çözüm yolları üretirken de her zaman çok boyutlu bir yaklaşıma sahip olduklarını, her şeyden önce bilimin tek
gerçek fener olduğuna inandıklarını belirten Çolak
daha sonra şöyle devam etti:
6
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
TEB HABERLER
“Dünya büyük bir hızla değişip dönüşürken özellikle
sağlık alanı da bu değişimden çok yönlü bir biçimde etkileniyor, ilaç da hızlı bir biçimde büyüyen ve
karmaşıklaşan bir pazarın konusu oluyor. Bizim açımızdan en önemli unsur üretim araçlarının sahipli-
İzmir Eczacı Odası Başkanı Ecz.Tuncay Sayılkan,
katılımcı sayısının her geçen gün artmasından duyduğu memnuniyeti ifade ederek; “Eczacılık Günlerinde mesleğimiz ve sektörümüzle ilgili tüm bileşenler bir araya gelecek ve sorunları uzmanlar eşliğinde
masaya yatıracağız” dedi. Sayılkan konuşmasında,
sağlıkta dönüşümün en ağır faturasını ödeyen meslek guruplarının başında eczacıların geldiğini belirtti.
Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof.
Dr.Varol Pabuçcuoğlu, sağlık sisteminin eczacılardan daha etkin bir şekilde yararlanması gerektiğini
belirtti.
TOPLANTI
Pabuççuoğlu’nun ardından bir konuşma yapan
Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürü Dr.
Mahmut Tokaç, eczacıların birinci basamak sağlık
sisteminin olmazsa olmaz parçaları olduğunu belirterek; “Sağlıkta dönüşüm programının en büyük
yükü eczacıya yüklendi.” dedi.
2 gün süren 4. Ege Eczacılık Günleri’nde, eczacıların mesleki sorunlarının yanı sıra; “İlaç Takip Sistemi”, “Eczanelerde Karlılık Analizi”, “Eczacılık Mesleğinin Geleceği”, “Hastane Eczacılığı”, “Dermokozmetik Ürünlerin Kullanımında Eczacının Rolü”, “Bitkisel Çayların Kullanımı ve Eczacının Danışmanlık
Görevi”, “Bitkisel Takviyelerin Kullanımında Eczacının Rolü”, “Dünya’da ve Türkiye’de Hastane Eczacılığı” gibi güncel gelişmeler ve yenilikler hakkında
eczacıların uzmanlar tarafından bilgilendirilmelerine
de olanak tanındı.
İlaç Takip Sistemi Paneli
Oturum başkanlığını Bursa Eczacı Odası Başkanı
Uzm.Ecz.Kıvanç Atmaca’nın yaptığı panelde; TEB
Merkez Heyet Üyesi Ecz.Sait Yücel “İlaç Takip Sistemlerinin Eczacı Açısından Değerlendirilmesi” konulu konuşmasında; sahte ilaç mücadelesi ve sahte
kupür kaynaklı sözleşme fesihleri üzerinde durdu.
Konya Eczacı Odası Başkanı Uzm. Ecz. Harun Kızılay “İlaç Takip Sistemine Genel Bakış” konulu
konuşmasında, ilaç fiyat kupürlerinin değerli belge statüsünde olup suistimal edilebilir olduğu konusunu gündeme getirdi.
TEB HABERLER
Açış konuşmalarının ardından bilimsel programa
geçilen organizasyonda, 2 günde 10 bilimsel sunum
ve 2 panel gerçekleştirildi. Serbest eczacılar, kamu
ve hastane eczacıları ve akademisyen eczacılar
için, bilimsel ve güncel konulara yer verilen program çerçevesinde, sektördeki yenilik ve gelişmeler
de katılımcılar ile paylaşıldı.
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
10 BİLİMSEL SUNUM
TEB Denetleme Kurulu Başkanı Ecz. Şerif Boyacı
“Sahte İlaçlarla Mücadele ve İlaç Takibi” konulu konuşmasında sahte ilaç ve sahte kupür kavramları
hakkında bilgi verdi.
7
TOPLANTI
Denizli Eczacı Odası Başkanı Ecz. Özen Ekiz ise
“İlaç Takip Sisteminin Eczacıya Yansıması” konulu
konuşmasında; Türkiye’de sahte ilaç değil sahte
kupür sorunu olduğunu belirterek, İlaç Takip Sisteminin, Eczacı Takip Sistemine dönüşmemesi gerektiğini vurguladı.
Etkinliğin bilimsel programı, oturum başkanlığını İzmir Eczacı Odası Eski Başkanı Ecz. Mustafa
Sezen’in yaptığı panel ile sona erdi. Panel kapsamında İEİS Genel Sekreteri Turgut Tokgöz “Türkiye İlaç Pazarında Gelişmeler” konulu, TEB Merkez
Heyet Başkanı Ecz. Erdoğan Çolak, “Profesyonel
Mesleklerde Dönüşüm ve Eczacılık Mesleğinin Geleceği” konulu sunumlarını gerçekleştirdiler.
TEB Başkanı Ecz.Erdoğan Çolak, “1970 sonrası eczacılık mesleğindeki dönüşümü; eczacı sayısındaki artış, ilaçta ihracatın ithalatı karşılama oranının
azalması, teknolojik ilerlemenin insanın üretim süreci içindeki kontrolünü azaltması, ithalatın artması,
otomasyon sistemleri, şirket evlilikleri, birleşme ve
satın almalar, Rekabet Kurumu, SGK, İlaç Kurumu
gibi özerk-bürokratik yapıların kurulması şeklinde
özetledi. 2007 yılı itibariyle Türkiye ilaç pazarının
büyüklüğünün yaklaşık 8 milyar dolar, kişi başına
sağlık harcamasının 316 dolar, pazarın en büyük
alıcısının ise %83’lük bir pay ile Kamu olduğunu”
belirtti.
Türkiye’nin günümüzdeki ilaç pazarı yapısının
%51’ini patentli, %33’ünü jenerik, %16’sını ise OTC
ürünlerinin oluşturduğunu bildiren Çolak, önümüzdeki 4 yıl içinde kişi başına düşen eczane sayısının
8
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
TEB HABERLER
artmaya ve sağlık harcamaları içinde ilaç harcamalarının payının azalmaya devam edeceğini bildirdi.
OTC ve ilaçta reklam, İTS ve diğer e-sağlık bileşenleri, geri ödeme değişiklikleri ve zincir eczane gibi
mesleğimizi tehdit eden unsurlara yasal düzenlemeler ile zamanında müdahale edilmesi gerektiğini
vurgulayan Çolak, bu mücadelede en güçlü yanımızın “örgütlü yapımız” olduğunu belirtti.
Etkinliklere, eczacıların yanı sıra, doktorlar, hastane yöneticileri ve çalışanları, öğrenciler, fuar ürün
gruplarına yönelik üretici ve satıcılar, ilgili kamu
kurum çalışanları, dernek, birlik ve vakıf üyeleri ve
medya temsilcilerinin katıldığı 4. Ege Eczacılık Günleri düzenlenen kokteyl ile sona erdi.
PROTOKOL
Basında ve kamuoyunda büyük yankı uyandıran süreç, Türk Eczacıları Birliği’nin ilk defa sözleşmeyi
feshetme yetkisini kullanmak zorunda kalmasıyla başladı. Ek Protokolün; “Protokol 01.07.2009
tarihine kadar geçerlidir. Ancak yukarıdaki Madde
(3,4)’te tanımlanan EK–1 mutabakat metninde düzenlenen ıskontolarla ilgili çalışmalar Ekim 2008 tarihinde başlatılarak 31/12/2008 tarihine kadar sonuçlandırılacaktır. Bu konuda çözüm bulunamaması
halinde mevcut protokol ve sözleşmeler 01.02.2009
tarihi itibariyle feshedilecektir” şeklindeki hükmüne
rağmen, mutabakat metninde yer alan ıskontolarla ilgili çalışmaların sonuçlandırılamaması ve konu
hakkında mutabakat sağlanamaması nedeniyle,
2008 yılı SGK Sözleşmesi 1 Şubat 2009 tarihi itibariyle geçerli olmak üzere 2 Ocak 2009 tarihinde
feshedildi. Fesih işlemi Sosyal Güvenlik Kurumu’na
noter kanalıyla çekilen ihtarname ile bildirildi.
Fesih işleminin ardından, TEB Başkanı Ecz. Erdoğan
ÇOLAK bir basın açıklaması yaparak, Protokolünün
01.02.2009 itibariyle feshedilme gerekçelerini ve
Türk Eczacıları Birliği’nin eczacılık mesleğinin dolayısıyla ilaç sunum hizmetinin sürdürülebilmesi adına
savunduğu ilkeleri ve talepleri kamuoyuyla paylaştı.
Sayın ÇOLAK, basın açıklaması’nda şunları vurguladı:
“Bizler, sorunların çözümünden yana tutumumuzu
hep sürdürdük. Ancak çözüm sürekli bir tarafın fedakarlığı üzerine inşa edilemez. Sürekli bizim haklı olduğumuzu ifade edip, hiçbir şey yapmayanlar, bugün
itibariyle sözleşmesizlik dönemine geçiş sürecini de
hazırlamışlardır. Bu süreçte sorumluluğu bulunanları;
sağlık hizmetinin sağlık çalışanları tarafından meslek
onuruna yakışır bir şekilde sunulmasını sağlamak için
ellerini taşın altına koymaya davet ediyoruz. Çünkü
biz yıllardır bu taşın altında ezilerek üstümüze düşen
fedakarlığı fazlasıyla gerçekleştirdik."
TEB Başkanı Ecz. Erdoğan Çolak, ardından
Türkiye’de eczacılık mesleğinin onurlu bir şekilde
sürdürülebilmesi adına 30.000 eczacının taleplerini
aktardı:
ARTIK BİR AN EVVEL
1) Muayene ücretinin eczaneler aracılığıyla tahsili
uygulamasının sonlandırılması
TEB HABERLER
2
009 yılı SGK İlaç Alım Protokolü; Türk Eczacıları Birliği’nin 2008 yılı Protokolünü
01.02.2009 tarihi itibariyle feshetmesiyle
sözleşmesiz dönem oluşmasına 12 gün
kala, halkın ilaca ulaşmasında herhangi bir sıkıntı
yaşatmamak adına 19 Ocak 2009 akşamı imzalandı. İmza töreninin ardından, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk ÇELİK ve Türk Eczacıları Birliği
Merkez Heyeti Başkanı Ecz. Erdoğan ÇOLAK, basının karşısına geçerek, sözleşmenin imzalandığını
kamuoyuna duyurdu.
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
Ecz. Neşe KILINÇ
2009 YILI
SGK PROTOKOLÜ VE
YAŞANILANLAR
9
PROTOKOL
2) 6643 sayılı yasanın 39. madde (j) bendi ile Türk
Eczacıları Birliği’ne verilen sözleşme yapma
yetkisinin mutlak olarak tanınması
3) 6197 sayılı yasa değişikliğine ilişkin yasa tasarısından eczacı-eczacı ortaklığının geri çekilmesi
4) Avans uygulamasının hayata geçirilmemesi,
%100 ödeme yapılması
5) Kamu kurum ıskontoları yükünün eczacı üzerinden kaldırılması
6) Eczanelerin birinci.basamak sağlık kuruluşu
olarak değerlendirilmesi
7) Reçete dağıtım sisteminin devamı
8) Hastanelerde eczacı istihdamı sağlanması
9) Günübirlik tedavi uygulamasının kaldırılması
10) Reçete onay sisteminin kesintisiz ve verimli çalışmasının sağlanması
11) Konsolide bütçe ve Yeşil Kart ödemelerinin biran önce yapılması
12) Fiili envanter denetimlerine acilen son verilmesi
gerekmektedir.
10
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
TEB HABERLER
Tüm bu haklı taleplerin muhatap bile bulamaması
nedeniyle SGK sözleşmesinin feshedilmesinin ardından, Türk Eczacıları Birliği’nin devre dışı bırakılarak, eczanelerle SGK arasında tek tek sözleşme imzalanacağı yönünde spekülatif haberler oluşmaya
başladı. 22 bin serbest eczacı tarafından Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’e hitaben ya-
zılan, e-sözleşmeye karşı olunduğu ve TEB’in taraf
olmadığı hiçbir sözleşmenin imzalanmayacağının
bildirildiği dilekçeler, 09.01.2009 tarihinde Türk
Eczacıları Birliği Merkez Heyeti ve 51 Eczacı Odası
Başkanı tarafından Bakana teslim edilerek, üyelerimizin ve Türk Eczacıları Birliği’nin kararlılığı ve örgütlü gücü bir kez daha gözler önüne serildi.
Tüm bu gelişmelerin ardından, Sosyal Güvenlik
Kurumu’nun davetiyle, 10.01.2009 tarihinde başlayan görüşmeler, oldukça yoğun ve hareketli bir şekilde devam etti. Kurum tarafından, hazırlanan Protokol taslağında, Protokolde yer alması için büyük
uğraşlar verilen, reçete iadesi maddesinde, yüzde
yüz avans olarak yapılan ödeme sisteminin değiştirilmek istenmesi, sıralı dağıtım maddesinin Protokolden çıkarılmak istenmesi gibi birçok maddede
değişiklik yapma talebi, görüşmelerin çoğu zaman
tıkanmasına yol açsa da, yorucu mücadeleler verilerek ilerleme sağlanmaya çalışıldı. Ancak, bu görüşmeler esnasında, Türk Eczacıları Birliğinin üyeleri adına sözleşme imzalama yetkisinin Protokolde
ifade edilmesi konusunun da tartışmaya açılması
üzerine TEB görüşme masasını terk etti.
Basının ve kamuoyunun da yakından takip ettiği
SGK Protokol görüşmeleri sürecinde, 12.01.2009
tarihinde, TRT 1’de Tayfun Talipoğlu’nun sunuculuğunda, Türk Eczacıları Birliği, Sosyal Güvenlik
Kurumu ve Sağlık Bakanlığı yetkililerinin katıldığı,
canlı bir tartışma programı gerçekleştirildi. Program
boyunca, Protokol sürecinde tıkanmalara yol açan
maddeler, uzun uzun tartışıldı, taraflar görüşlerini ve taleplerini dile getirdi. Tayfun Talipoğlu’nun,
meseleyi o gece, orada çözümlemek için kararlılıkla
başlattığı ve saatlerce süren program, taraflar arasında bir uzlaşı sağlanamadan sona erdi.
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı Fatih ACAR ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk ÇELİK’in
de zaman zaman katıldığı Protokol görüşmeleri,
19.01.2009 tarihinde, Sayın Faruk ÇELİK’in bizzat
başından sonuna katıldığı ve SGK tarafından hazırlanan taslak Protokol metni yerine, 2008 yılı SGK
Protokol metni üzerinden yürüyen toplantı sonucunda Sağlık Uygulama Tebliği’nde de talep ettiğimiz değişikliklerin yapılacağının taahhüt edilmesiyle
imzalandı.
1. Avans ödemelerinde, Kurum tarafından, 45
gün içerisinde %75-90’ının, geri kalanın da
kontroller tamamlandıktan sonra, belirsiz bir
tarihte ödenmesi planlanırken, kontrollerin
tamamlanarak, 60 gün içerisinde ödemelerin
tamamının yapılması hükme bağlandı.
2. Kademeli iskonto oranlarının en alt basamağı ile en üst basamağı yeniden düzenlenerek,
cirosu 350 binin altında olan ve sürekli olarak
dile getirilen 8 bin eczane için iskonto kaldırılarak ticari faaliyetlerinin devamı noktasında
katkı sağlandı.
3. Sıralı Dağıtım Sistemleri, Protokolün 3.7 maddesindeki yerini korudu. Bununla ilgili Yargıdan
çıkacak kesin karara uyulacak.
4. Protokolde yer alan, “Kurum ve TEB arasında
3’er kişilik yetkililerden oluşan bir komisyon
kurulur, Komisyon 3 ayda bir, müteakip ayın ilk
haftasında toplanır ve protokol/sözleşmenin
yürütülmesindeki aksaklıkları değerlendirir.”
şeklindeki 10.1 maddesi ile, Protokolün yürütülmesinde ortaya çıkabilecek aksaklıklara,
yeni sözleşme dönemini beklemeksizin, zamanında müdahale edilebilmesi sağlandı.
5. Muayene katılım paylarının eczanelerden tahsili uygulamasının tamamen kaldırılması konusunda ısrarla durulduysa da, şimdilik özel
hastanelerdeki muayene katkı paylarının eczanelerden tahsiline son verildi, süreç içersinde,
Kurum tarafından gerekli hazırlıklar tamamlandıktan sonra, bu yük, eczanelerin üzerinden
tamamen kaldırılacak.
6.
Eczanelerin SUT’taki yeri düzenlenerek birinci
basamak sağlık kuruluşları arasında yer buldu.
7. Özel sağlık kurumlarında yapılan günübirlik tedavilerde, ilaçların eczanelerden temini esası
getirildi.
8. Türk Eczacıları Birliği’nin sözleşme yapma hakkı, SUT’taki yerini aldı.
21 Aralık Mitingi ve Protokol Süreci sonunda, ayrıca;
•
6197 sayılı Eczaneler ve Eczacılar Hakkında
Kanun’da Türk Eczacıları Birliği’nin onaylamadığı hiçbir değişikliğin yapılmayacağı konusunda teminat verildi.
•
Sağlık Bakanlığı tarafından 501 eczacı alımı
yapıldı, SGK tarafından da 500 eczacının istihdamı bekleniyor.
•
İlaç Fiyat Kararnamesi’nde yer alan eczacı
karlılık oranları yeniden düzenlenerek, ilk iki
kademedeki karlılık oranları arttırılarak, ilk üç
kademenin yani, 100 TL’ye kadar olan ilaçların
karlılığı yüzde 25 olarak düzenlendi.
•
SGK’da belli bir düzene oturtulan geri ödemelerin Konsolide Bütçeye Tabi Kurumlar ve Yeşil
Kart için de bir düzene girmesi yönünde çalışmalar başladı. Yeşil Kartta Ocak ayında 200
milyon TL, Şubat ayında 126 milyon TL, Mart
ayında 202,5 Milyon YTL, Nisan ayında da 100
milyon YTL’lik ödemeler yapıldı. Konsolide
Bütçeye tabi Kurumlar için de Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü
tarafından 14.01.2009 tarihinde, 570 milyon
TL’lik yedek ödenek çıkartılarak muhtelif idare
bütçelerine aktarıldı. Ayrıca Maliye Bakanlığı
Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü yayımlanan 09.02.2009 tarihli Genelge ile, ilaç
ödemelerinin zamanında ve etkin bir şekilde
gerçekleştirilebilmesi amacıyla, kamu idarelerince, bu giderlere ilişkin serbest bırakılan
ödenekler dahilinde, tahakkuk işlemlerinin zamanında yapılması, söz konusu giderlere ilişkin faturaların ödenmesine öncelik verilmesi
ve varsa ödeme süresi geçmiş olan faturaların
ödenmesi hususlarında tüm tedbirlerin alınması gerektiği bildirildi.
Bir sağlık çalışanı olan eczacıların ve eczacıları temsil eden Bölge Eczacı Odaları ve TEB Yöneticilerinin
azimle ve büyük bir kararlılık ile yürüttüğü bu süreç
örgütlü olmanın ne anlama geldiğinin açık ifadesi
olmuştur. Tüm kazanımlarına rağmen bu Protokolün de bir gün biteceği ve sorunlu birçok alanın çözümsüz kaldığının bilinci ile eczacılık mesleğinin her
geçen gün tabi olduğu dönüşümleri meslek yararına
çevirmek için tüm meslektaşlarımız ve Birliğimiz ile
mücadele etmeye devam etmek zorundayız.
TEB HABERLER
İMZALANAN PROTOKOL ve YAYIMLANAN
SUT DEĞİŞİKLİĞİ TEBLİĞİ İLE:
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
PROTOKOL
11
DOSYA
EVSEL İLAÇ ATIKLARI:
Ecz. Vildan ÖZCAN
ÇEVRE VE İNSAN SAĞLIĞI
Günümüzde, gelişmiş ülkelerde zararlı atık yönetim
çıkmaktadır. Bu uygun olmayan alternatiflerden
uygulamaları en önemli çevre çalışmalarından biri
her biri zararlı kimyasalların çevreye yayılmasına
haline gelmiştir. Zararlı atık bertaraf yolları ile ilgili
vesile olur. Bu da; insan ve çevre sağlığı açısından
çok önemli ölçüde tecrübeler bulunmasına rağmen,
risk oluşturmaktadır. Bu ürünlerin birçoğu normal
ülkelerin gerçek zararlı atık potansiyelleri hakkında
şartlar ve emniyet tedbirleri altında zarar vermeye-
sıhhatli değerler maalesef henüz mevcut değildir.
bilir, ama düzensiz ve emniyetsiz bir şekilde atıldığı
Zararlı atıklar, çevre açısından diğer atık türlerinden
zaman, insan üzerinde bir çok sağlık sorunu oluş-
daha büyük bir öneme sahiptir.
turmaktadırlar.
Çevre koruma çalışmalarının bir sonucu olarak gü-
1995 yılında yapılan İstanbul Metropoliteninde Ev-
nümüzde endüstri, her zaman doğru olmamakla
sel Zararlı Atıkların Araştırılması çalışmasında; evsel
birlikte zararlı atıklarla eşanlamlı olarak düşünülmektedir. Ancak yapılan araştırma sonuçları, depo
yerlerine gelen katı atıkların %1’ini zararlı atıkların
oluşturduğunu ve bu zararlı atıkların %20’sinin de
evsel kaynaklı olduğunu ortaya çıkarmıştır. Toplumlarda temizlik maddelerinin kullanımının önemli
bir gereksinim olması ve bu maddelerin miktar ve
çeşitlerinin de giderek artması, bunlardan kaynaklanan bir takım zararlı kimyasalların da bol miktarlarda çevreye atılması sonucunu ortaya çıkartmaktadır. Halbuki evsel kaynaklı zararlı maddeler, halk
tarafından çeşitli kullanım ihtiyaçlarını karşılamak
için satın alınmaktadırlar.
Bunlara ilişkin en genel örnekler; rutin olarak evlerde kullanılan temizlik maddeleri, pestisit ihtiva
eden aerasol spreyler, otomotiv gereçleri, boyalar
ve çözücüler, ilaçlar ve metal temizleyicileri. Evlerde, bahçelerde ve garajlarda zaruri ihtiyaç olarak,
12
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
TEB HABERLER
hobi olarak kullanılan ürünlerin bir çoğunun zehirli,
tutuşabilir, korrozif veya diğer maddelere zarar verebilecek kadar reaktif özelliğe sahip olduklarından
bu ürünler atıldığı zaman “Evsel Zararlı Atık” ismini
alırlar. Evsel Zararlı Atıklar; doğrudan toprağa veya
bir yüzeysel su kaynağına, mevcut kanalizasyon
sistemine veya çöp toplama sistemi ile depo sahasına verildiği zaman birçok çevre problemi ortaya
atıklar içindeki evsel zararlı atıkların çevre için doğurduğu zararlar incelenmiş ve İstanbul Metropolitan şehrindeki mevcut potansiyeli araştırılmıştır.
Çalışmada, Evsel Zararlı Atıkların (EZA) öneminin
ortaya konulması, bu konuyla ilgili yapılan çalışmaların gözden geçirilmesi ve İstanbul Metropolü
için Evsel Zararlı Atıklar’ın mevcudiyetinin ve de-
DOSYA
Su sistemlerimizde mevcut farmasötikler, artık çevre ve insan sağlığı açısından çok ciddi sonuçlara varabilecek seviyelere gelmiş olup, alarm vermektedir. İnsan nüfusunun artması ve giderek yaşlanması
atık ilaçların çevreye olan tehditlerinin her geçen
gün daha da artmasına neden olmaktadır.
ğerlerinin belirlenmesi hedeflenmiştir. Çalışmada,
İstanbul’un çeşitli semtlerindeki evlerden günlük
atıklar temin edilmiş ve bu atıkların genel kompozisyonu içindeki EZA miktarları ve türlerinin dağılımları belirlenmiştir.
EZA gruplarının tüm İstanbul genelindeki dağılımları
yüzde olarak incelendiğinde; ilaç atıklarının EZA’ nın
büyük bir bölümünü kapladığı (%41.6) ve sırasıyla
temizlik malzemeleri (%13.5), medikal şampuan
(%13.5), pil (%12.9), boya (%3.5), aerosol (%1.3),
yapıştırıcı (%0.5) ve boru açıcı (%0.1) olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca EZA olarak tespit edilen atıklar biriktirilerek doluluk oranları da araştırılmış ve
şu sonuçlar elde edilmiştir: İlaç (%28.9), medikal
şampuan (%5.4), temizlik malzemeleri (%0.2), boya
(%38.8), aerosol (%1), yapıştırıcı (%5), boru açıcı
(%6.7). Buna göre kapsız olarak net EZA oluşum
miktarı: Evsel atığın %0.19’u ve miktar olarak 0.81
gr./kişi/gün şeklinde belirlenmiştir.
Kullanılmayan ilaçların geri toplanması NEDEN bir zorunluluk?
Evimizdeki kullanılmayan ilaçlar ailemiz, toplumumuz ve çevremiz için geri dönüşümü çok zor olabilecek riskler taşımaktadır.
BİR EZA OLARAK MİADI DOLMUŞ İLAÇLAR
Miadı dolmuş ilaçların etkin ve yaygın bir şekilde
imha edilmesinin koşullarının yaratılmadığı günümüzde bu ilaçlar bir yandan akılcı olmayan ilaç kullanımı, çocuklarda kazai zehirlenmeler, ilaç-ilaç etkileşimleri gibi nedenlerle toplum sağlığını olumsuz
bir şekilde etkilerken, öte yandan bu ilaçların imha
edilmelerindeki tek yol olan, bu kimyevi maddelerin
çöplere bilinçsizce atılması ve lavabolara dökülmesi eylemleri özel olarak çevre sağlığını da doğrudan
etkilemektedir. Zira artık zehir niteliği kazanmış bu
ilaçlar yeraltı su kaynaklarının ve dolayısıyla toprağın kimyevi maddelerle kirletilmesinin koşullarını
oluşturmaktadır.
•
•
•
•
•
İlaç Suistimali
Hatalı Kullanım
Çocuklarda Kazai Zehirlenmeler
İntihar Girişimleri
Çevresel Zararlar ana başlıklar olarak sayılabilir.
EDAK Eczacı Kooperatifi’nin hazırlamış olduğu bir
rapordan alınan verilere göre Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Zehir Danışma Merkezi’ne yaklaşık 4000 kişi başvurmakta ve bunların %65’ini
15-24
25-34
35-44
45-54
55-64
65-74
75+
Sayı
12
188
86
55
29
19
14
9
Yüzde
15,5
24,1
14,9
13,2
8,4
8,8
10,9
7,5
Kaynak: TÜİK 2006 İntihar İstatistikleri
TEB HABERLER
-15
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
Yaş gruplarına göre kimyevi madde kullanarak intihar edenler (2006)
13
DOSYA
14
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
TEB HABERLER
ilaç zehirlenmeleri oluşturmaktadır. İzmir Karşıyaka
Devlet Hastanesi İlaç İntihar İstatistiği’ne göre de
2007 Nisan-Aralık döneminde toplam 231 kişi ve
2008 Ocak–Aralık döneminde toplam 375 kişinin
ilaç ile intihar girişiminde bulunarak hastaneye geldiği kayıt altına alınmıştır.
Yine aynı raporda belirtildiği üzere İzmir Behçet Uz
Çocuk Hastanesi doktorlarından Pamir Gülez, Murat Hızarcıoğlu, Ertan Kayserili, Hurşit Apa, Suna
Asilsoy ve Hasan Ağın’ın yaptığı “Çocukluk çağı
ilaç zehirlenmeleri: Epidemiyolojik değerlendirme”
araştırma bulgularına göre; 31 Ocak 2006–31 Aralık 2006 tarihleri arasında ilaca bağlı zehirlenme tanısıyla yaşları 1 ay ile 16 yıl arasında değişen 271
olgu hastaneye yatırılmış olup, bu olguların %65,6’sı
1-4 yaş arasındadır. Zehirlenmeler, 219 olguda kaza-ihmal sonucuyla, 38 olguda intihar amaçlı, 14
olguda ise ilacın yüksek dozda reçete edilmesi sonucu gelişmiştir. 263 olgu söz konusu ilaçları evde,
8’i ise sokakta bulmuştur.
İrlanda Ulusal İntihar Kayıt Yıllık Raporu (2002) beş
sağlık kuruluşundan aldığı bilgiye dayanarak hazırladığı raporda, 2001 yılında İrlanda’da toplam 10.000
ilaçla intihar girişimine rastlandığını göstermektedir.
Ulusal İntihar Araştırmaları Vakfı’nın araştırmasına
göre sadece eski Batı Bölgesi Sağlık Kurulu’nun
kayıtlarına göre bu bölgedeki ilaçla intihar girişimi
vakası 1200’dür. Bu rakamlara ek olarak, İrlanda’da
küçük çocuklarda kazai zehirlenmeler nedeni ile en
az 3000 kişi acil yardıma başvurmuş, 1000 kişi ise
hastaneye yatırılmıştır. Bütün bu rakamlar, kullanılmayan ilaçların doğru bir biçimde tavsiye edilmesi,
insan ve çevre sağlığına zarar vermeyecek hale getirilmesinin önemine işaret etmektedir. Ancak, bu
noktaya girmeden önce, ilaçların neden kullanılmadığını tespit etmek gerekmektedir.
İLAÇLAR NEDEN KULLANILMIYOR?
• İlaçların kullanım sürelerinin dolması
• Doktorun ilaca devam etmemesi
DOSYA
• Doktorun başka bir ilaçla tedaviye başlaması
• Hastanın kendini iyi hissetmesi
• Advers ve alerjik reaksiyon
• Hastanın ölmesi
• Hastanın ilacı bırakması
• Doktorların çok fazla ilaç yazmaları
EVSEL İLAÇ ATIKLARININ BİRİKTİRİLMESİ VE
İMHASI
Toplumda kullanılmayan ilaçların sayısını azaltmak
ve bu durumla bağlantılı olan sorunları ortadan
kaldırmak ihtiyacı konusunda bir mutabakat söz
Yönetimi birimlerinden oluşan Yürütme Komitesi
konusudur. Kullanılmayan ya da miadı dolmuş olan
Kullanılmayan İlaçların Uygun Biçimde Yok Edilmesi
ilaçların serbest eczaneler aracılığı ile toplanma-
Projesi’ni (DUMP) intiharları ve intihar girişimlerini
sı ve yok edilmesi sistemi, organizasyon biçimleri
azaltmak, çocuk zehirlenmelerini önlemek ve çevre
farklı olsa da hemen hemen tüm Avrupa Birliği üye
kirliliğini engellemek için uygun bir proje ve potan-
ülkelerinde uygulanmaktadır. Bazı sistemler ülke
siyel bir yol olarak görmektedir.
düzeyinde iken, bazıları ise yerel ya da mahalli düzeyde olabilmektedir. Tüm sistemler hastaların kul-
DUMP Projesi Ekim ve Kasım 2002 arasında altı ec-
lanılmayan ya da miadı dolmuş ilaçlarını eczanelere
zacının katılımıyla eski Batı Bölgesi’nde pilot olarak
getirmesine ve ilaçların güvenli ve etkili bir biçimde
uygulanmış ve pilot uygulama sonucunda projenin
yok edilmesine dayanmaktadır.
yaygınlaştırılması gerektiğine karar verilmiştir. Proje çerçevesinde poster ve broşürler basılmış, kişile-
İrlanda Batı Bölgesi Sağlık Kurulu’nun Akıl Sağlı-
re istenmeyen her türlü ilaçlarını güvenli bir biçimde
ğı, Bağımlılık ve Paylaşılan Sağlık Hizmetleri Atık
yok edebilmesi için eczaneye getirmesi gerektiği
bilgisi iletilmiştir. Bu pilot çalışma boyunca toplamda 108 kilo ilaç eczanelere getirilmiştir. Önemli bir
bulgu olarak belirtmek gerekir ki, geri döndürülen
ilaçların cinsi çok belirgin oranda intihar girişimlerinde kullanılan ilaçlardır. DUMP projesi eski Batı
Bölgesi’nde 157 eczacının katılımı ile istenmeyen
ve kullanılmayan ilaçların geri toplanması konusunda çok başarılı olmuştur. Bu ilaçların maliyeti tahmi-
yılında EDAK Ecza Kooperatifi’nin 5 ay gibi kısa bir
süre pilot olarak uygulamış olduğu “Miadı Geçmiş
Ürünleri Toplama Kampanyası” gösterilebilir. Söz
konusu kampanya çerçevesinde 330.000 kutu ilaç,
TEB HABERLER
Ülkemizde konuya ilişkin tek örnek olarak ise, 2008
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
nen 31.350 Euro’dur.
15
DOSYA
120 varil sıvı ilaç EDAK üyesi eczacılardan prosedürlere uygun bir şekilde toplanarak, depolanmış,
ayrıştırma işleminden sonra bertaraf edilmek üzere
imha tesisine gönderimi sağlanmıştır. Hedeflenen
ürün miktarının yaklaşık 4 katı kadar fazla bir miktara ulaşan toplanmış atık ilaçlar ülkemizde konuya
ilişkin ihtiyacın da açık bir göstergesidir.
Geri toplama programları ile çevreye zarar verecek olan farmasötik miktarları azalacağı gibi aynı
zamanda güvenli olmayan depolama sonucu oluşa-
ATIK İLAÇLA VERİ TOPLAMA
Evsel ilaç atıkların geri toplanmasına yönelik yapılacak çalışmalarla, bir yandan topluma miadı dolan
veya artık, kullanmadıkları ilaçlarını güvenli bir şekilde ev ortamlarından uzaklaştırabilmeleri için imkan
sağlanırken, bir yandan da toplanılan bu ilaçlardan
elde edilecek istatistiki veriler ışığında ve ilaçlarını eczanelere getirecek hastalardan alınan veriler
doğrultusunda ülkemizde akılcı ilaç kullanımı çalışmalarına ve oluşturulacak olan politikalara da katkı
sağlanabilecektir.
bilecek zehirlenmelere, doz aşımlarına, hırsızlıklara
ve gençler tarafından kötüye kullanılmaların önüne
Evsel ilaç atıkları toplanırken kullanılmayan ilaçlara yönelik verilerin dokümantasyonu;
geçilebilmekte, aynı zamanda çevre ve doğanın
korunması kapsamında yerel toplulukların yerelde
1.
Hangi ilaçların genel olarak kullanılmadığının
veya fazla yazıldığının belirlenmesi
2.
Hangi ilaçların genel olarak yarıda bırakılıp
atıldığının belirlenmesi
3.
Kullanılmayan ilaçların etkileri hakkında yapılan çalışmaya katkıda bulunmak
4.
Atık ilaçların parasal değerinin belirlenmesi
5.
Farmasötiklerin çevresel etkilerinin daha uygun olarak değerlendirilebilmesi ve daha net
önlemler alınabilmesine imkan sağlayacaktır.
yaşayanların sorun çözümüne ilişkin karar alma süreçlerine aktif katılımlarını kolaylaştırarak, ilgili yerel kamu kurumları ile işbirliğini güçlendirmektedir.
Evsel ilaç atıklarının çevreye ve insan sağlığına verdiği zararların farkında olunmasına, tüm dünyada
buna yönelik farklı çalışmalar, programlar yürütülmesine rağmen, ülkemizde konuya ilişkin olarak net
verilere sahip olunmaması, karşı karşıya bulunulan
zararların ve risklerin önlenmesi yönünde kurumsal
önlemlerin alınmasını ve programların yürütülmesini engellemekte, evsel ilaç atıklarının geri toplanması ve bertarafına ilişkin herhangi bir çalışma
da yapılmamaktadır. Yerel yönetimler, istenmeyen
farmasötiklerin güvenli bir şekilde bertaraf edilmesi
görevini üstlenecek yeterli kapasite ve ekipmana
sahip değildir. Diğer taraftan üretim, dağıtım, satış
ve tüketimde yer alan herkes bu atıkların çevreye
ve insan sağlığına verdiği zarardan SORUMLUDUR.
İlgili ürünlerin yaşam döngüsü içerisinde üretici,
16
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
TEB HABERLER
toptancı, depocu, sunucu ve tüketici gibi tüm paydaşların içinde yer aldığı, farmasötik atıkların çevreye ve insan sağlığına verdikleri olumsuz etkilerin
azaltılmasında sorumluluğun paylaşıldığı ve böylelikle farmasötik atık miktarının minimum düzeylere
çekilebildiği yeni bir ilaç yönetim modelinin oluşturulması büyük bir aciliyet taşımaktadır.
Her zaman ifade ettiğimiz gibi, ilaç yanlış kullanıldığında bir zehirdir. Yanlış ilaçların yanlış kişilerin elinde şakağa dayanmış bir namludan farkı yoktur. Hem
doğanın hem de insanın geleceğini tehdit eden bu
sağlık probleminin ortadan kaldırılması için, birincil
sorumlular da yine sağlık çalışanları olmalıdır.
MERKEZ HEYETİ
ECZ. NEVİN TAŞLIÇAY
1974 yılında Kırşehir Kaman’da
doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Kaman’da tamamladı. 1996
yılında Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun oldu.1997 yılından beri Ankara’da serbest eczacılık yapmaktadır.1999-2001 yılları arasında Ankara Eczacı Odası
Bölge Temsilciliği, 2001-2007 yılları arasında Ankara Eczacı Odası Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerini
yaptı. Ankara Eczacı Odası’nda, beş yıl Denetim Komisyonu Başkanlığını yürüttü. 2005 yılında, Ankara
Eczacı Odası Dermokozmetik Komisyonunu kurdu.
2008 yılında kurulan Türk Eczacıları Birliği İlaç Dışı
Ürünler Komisyonunda, komisyonun kuruluşundan
itibaren görev yapmaktadır. Taşlıçay, evli ve iki çocuk annesidir.
ECZ. ERDAL İŞBAKAN
1951 yılında Ordu’da doğdu. Eskişehir İ.T.İ.A Eczacılık Yüksek
Okulu’ndan 1973 yılında mezun
oldu. 1974 yılında, Ordu’da Deva
Eczanesini açarak eczacılık mesleğine başladı.
1976 yılında kurulan Ordu Eczacı Odası’nın çeşitli kademelerinde görev yaptı. 1979-1981; 19811983 yılları arasında iki dönem Saymanlık, 19891991; 1991-1993; 1994-1996 yılları arasında 3
dönem Denetleme Kurulu Başkanlığı, 1997-1999
yıllarında 1 dönem Haysiyet Divanı Başkanlığı,
1999-2001 yıllarında Yönetim Kurulu Üyeliği, 20012005; 2005-2007; 2007-2009 yılları arasında 4
dönem Genel Sekreterlik ve TEB Kongre Delegeliği
görevlerinde bulundu. İşbakan, evli ve 3 çocuk sahibidir.
ECZ. MUSTAFA SAK
1970 yılında Çorum İskilip’te doğdu.
İlk, orta ve lise tahsilini İskilip’te tamamladı. 1992 yılında Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun oldu. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi
Farmakognozi Anabilim Dalında yüksek lisansa başladı.1993 yılında İskilip’te açtığı Derya Eczanesi ile serbest meslek hayatına başladı. 45.Bölge Eczacı Çorum
Eczacı Odası’nın kurulmasıyla Büyük Kongre Delegeliğine seçildi ve 3 dönemdir aynı görevi sürdürmektedir.
Pek çok sivil toplum örgütünün idaresinde ve yöneticiliğinde bulundu. Siyasi parti yöneticiliği yaptı. Avrupa Birliği Projeleri de hazırlayıp yöneten Sak, evli ve 2
çocuk sahibidir.
ECZ. ARZU BEYKOZ
1960 yılında Erzurum’da doğdu. İlk
ve orta öğrenimini Ankara’da, lise
öğrenimini Erzurum’da tamamladı.
1982 yılında Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun oldu. 1984 yılında, Bolu’da
açtığı Arzu Eczanesi ile meslek hayatına başladı.
2001-2005 yılları arasında Sakarya Eczacı Odası Bolu
İl Temsilciliği yaptı. 35. ve 36.Dönem Sakarya Eczacı
Odası Büyük Kongre Delegeliğine seçildi. Beykoz, evli
ve iki çocuk sahibidir.
ECZ. İSMAİL BAŞDİL
1962 yılında Denizli’de doğdu. İlk,
orta ve lise öğrenimini Denizli’de tamamladı.1985 yılında Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun
oldu.1988 yılında serbest eczacılık yapmaya başladı.1993-1995 yıllarında Denizli Eczacı Odası Nöbet
Komisyonu Üyeliği, 1995-1997 yıllarında Denizli Eczacı Odası Yönetim Kurulu Üyeliği, 1997-2003 yılları
arasında Oda Saymanlığı ve 2003-2007 döneminde
Denizli Eczacı Odası Başkanlığı görevini sürdürdü.
Başdil, evli ve iki çocuk babasıdır.
TEB HABERLER
ürk Eczacıları Birliği’nin 36. Dönem Merkez Heyeti’nde bazı değişimler oldu. Göreve başlayan yeni Merkez Heyeti Üyeleri ile ilgili bilgi ise aşağıdaki gibidir;
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
T
YENİ MERKEZ HEYETİ ÜYELERİ
17
ÖDÜL
T
PROF. DR. BAŞER’E
BİLİM ÖDÜLÜ
ürk Eczacıları Birliği Eczacılık Akademisi
Başkanı ve Anadolu Üniversitesi Eczacılık
Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. K. Hüsnü
Can Başer’e anlamlı bir ödül geldi.
Yaptığı kapsamlı çalışmalardan ötürü Popüler Bilim
Dergisi’nin Sağlık Bilimleri alanında 2008 yılı Bilim Ödülü’ne layık görülen Prof.Dr.Başer’e bu ödül
Türkiye’nin tıbbi ve aromatik bitkileri üzerinde yaptığı üstün düzeyde bilimsel araştırmalar ve Türkiye
florasının tanıtımına uluslararası düzeyde yaptığı
katkılar nedeniyle verildi. Prof.Dr.Başer’e ödülü 22
Şubat 2009 tarihinde Ankara’da yapılan törende
verildi.
araştırmalarda başarının ekip çalışmasına bağlı
olduğuna yürekten inananlardanım. Ekibimle ve
araştırma ortaklarımızla en az yirmi yıldır uyumlu ve
verimli bir beraberlik içindeyim. Tıbbi ve aromatik
bitkiler ve uçucu yağlarla ilgili alanlarda en etkin
araştırma ekiplerinden birine liderlik yaptığım için
kendimi mutlu addediyorum.”
PROF.DR. K.HÜSNÜ CAN BAŞER
15 Temmuz 1949’da Çankırı’da doğdu. 1972’de Eskişehir İ.T.İ.A.Eczacılık Yüksek Okulu’ndan birincilikle
mezun oldu ve aynı okulda Farmakognozi asistanlığına başladı. 1974-1978 yılları arasında devlet bursuyla
gittiği Londra Üniversitesi’nde Farmakognozi doktora-
Başer aldığı ödülle ilgili TEB Haberler Dergisi’ne
sını tamamladı. Yurda döndükten sonra EİTİA Eczacılık
şunları söyledi;
Yüksek Okulu’nda Farmakognozi öğretim görevliği ve
“Diğer ödüllerim gibi, bu ödülü de yıllardır birlikte
çalıştığım ekip arkadaşlarım adına aldım. Bilimsel
1978-1980 yıllarında EİTİA Kimya Mühendisliği Yüksek Okulu Müdürlüğü görevlerinde bulundu. 1981
yılında Farmakognozi dalında doçent oldu. Anadolu
Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde Dekan Yardımcılığı (1982-1993), Eczacılık Meslek Bilimleri Bölüm
Başkanlığı (1982-1993), Farmakognozi Anabilimdalı
Başkanlığı (1982-), Üniversite Yönetim Kurulu ve Senato Üyeliği (1981-2001), Senato Üyeliği (2007-) görevlerinde bulundu. Ayrıca, 1980 yılında Tıbbi Bitkiler
Araştırma Enstitüsü adıyla kurulan 1982’de adı Tıbbi
Bitkiler Araştırma Merkezi olan (sonraki adı, Tıbbi ve
Aromatik Bitki ve İlaç Araştırma Merkezi) (TBAM)’ın
Müdürlüğüne getirildi (1980-2002). 1987’de Farmakognozi Anabilim Dalı’nda Profesörlüğe yükseltildi.
18
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
TEB HABERLER
1993-2001 yılları arasında Eczacılık Fakültesi Dekanlığı görevini yürüttü. 2006 yılında Türk Eczacıları Birliği
Eczacılık Akademisi Yönetim Kurulu Üyeliği’ne; Şubat
2008’de ise Akademi Başkanlığı’na atanmıştır. Halen
Eskişehir Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Bölümü’nde Öğretim Üyeliği görevini sürdürmektedir. Prof. Dr. Başer evli ve iki çocuk babasıdır.
ECZACILIK AKADEMİSİ
2008 YILINDA
ECZACILIK AKADEMİSİ
Özge AKYOL
Serdar KILIÇ
T
ürk Eczacıları Birliği Eczacılık Akademisi için 2008 yılı; düzenlediği Meslek İçi Eğitim Programlarının
sayısı ve eğitimlere katılan eczacılarımız bakımından en fazla eğitimin ve katılımcı sayısının olduğu yıl
oldu. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde düzenlenen eğitimlere sadece 2008 yılı içerisinde 2873 eczacı
katıldı.
Eğitimlerin gerçekleştirildiği iller ve katılımcı sayıları şu şekildeydi:
HATAY
AĞRI
10 Mayıs 2008
69
2
ESKİŞEHİR
AĞRI
7 Haziran 2008
63
3
DENİZLİ
AĞRI
21 Eylül 2008
52
4
ADANA
ASTIM VE ALERJİ
19 Ocak 2008
57
5
HATAY
ASTIM VE ALERJİ
20 Ocak 2008
79
6
GİRESUN
ASTIM VE ALERJİ
2 Şubat 2008
26
7
ORDU
ASTIM VE ALERJİ
3 Şubat 2008
41
8
ISPARTA
ASTIM VE ALERJİ
10 Mayıs 2008
31
9
AMASYA
ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM
12-13 Ocak 2008
24
10
ANTALYA
ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM
19-20 Ocak 2008
79
11
UŞAK
ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM
15-16 Mart 2008
25
12
İSTANBUL
ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM
26-27 Nisan 2008
55
13
BURSA
ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM
3-4 Mayıs 2008
27
14
DİYARBAKIR
ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM
6-7 Mayıs 2008
50
15
BATMAN
ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM
16 Mayıs 2008
88
16
KAYSERİ
ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM
24-25 Mayıs 2008
92
17
GAZİANTEP
ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM
31 Mayıs-1 Haz.
2008
55
TEB HABERLER
1
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
ECZACILIK AKADEMİSİ TARAFINDAN 2008 YILINDA GERÇEKLEŞTİRİLEN EĞİTİMLER
KATILIMCI
EĞİTİM YERİ EĞİTİM ADI
EĞİTİM TARİHİ
SAYISI
19
20
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
TEB HABERLER
ECZACILIK AKADEMİSİ
18
KOCAELİ
ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM
7-8 Haziran 2008
29
19
İZMİR
ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE
MALİ YÖNETİM
14-15 Haziran 2008
75
20
İSTANBUL
ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE
MALİ YÖNETİM
14-15 Haziran 2009
77
21
K.MARAŞ
ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE
MALİ YÖNETİM
18-19 Ekim 2008
24
22
MARDİN
ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE
MALİ YÖNETİM
25-26 Ekim 2008
19
23
ANKARA
ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE
MALİ YÖNETİM
1-2 Kasım 2008
59
24
ERZURUM
ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE MALİ YÖNETİM
8-9 Kasım 2008
41
25
ADIYAMAN
ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE
MALİ YÖNETİM
15-16 Kasım 2008
51
26
MANİSA
ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE
MALİ YÖNETİM
22-23 Kasım 2008
55
27
OSMANİYE
ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE
MALİ YÖNETİM
29-30 Kasım 2008
22
28
KÜTAHYA
ECZANE İŞLETMELERİNDE MUHASEBE VERGİ VE
MALİ YÖNETİM
27-28 Aralık 2008
42
29
ANKARA
ENDOKRİN VE ROMATİZMAL HASTALIKLAR
22-25 Şubat 2008
38
30
İSTANBUL
ENDOKRİN VE ROMATİZMAL HASTALIKLAR
18-21 Ekim 2008
22
31
MERSİN
ENDOKRİN VE ROMATİZMAL HASTALIKLAR
8-11 Kasım 2008
37
32
ANKARA
ENFEKSİYON HASTALIKLARI
19-21 Nisan 2008
34
33
İSTANBUL
İYİ ECZACILIK UYGULAMALARI-KLİNİK ECZACILIKFARMASÖTİK BAKIM
18-23 Mart 2008
32
34
ANKARA
İYİ ECZACILIK UYGULAMALARI-KLİNİK ECZACILIKFARMASÖTİK BAKIM
18-23 Aralık 2008
49
35
GİRESUN
HAMİLELİKTE VE LAKTASYON DÖNEMİNDE GÜVENLİ
İLAÇ KULLANIMI
3 Mayıs 2008
26
36
MERSİN
HAMİLELİKTE VE LAKTASYON DÖNEMİNDE GÜVENLİ
İLAÇ KULLANIMI
31 Mayıs 2008
43
37
ORDU
HİPERTANSİYON
14 Haziran 2008
37
38
TOKAT
FARMASÖTİK BAKIM-HİPERTANSİYON-ASTIM
26-27 Ocak 2008
47
39
ANTALYA
FARMASÖTİK BAKIM-HİPERTANSİYON-ASTIM
15-16 Mart 2008
80
40
ESKİŞEHİR
FARMASÖTİK BAKIM-HİPERTANSİYON-ASTIM
5-6 Nisan 2008
79
41
SAMSUN
FARMASÖTİK BAKIM-HİPERTANSİYON-ASTIM
26-27 Nisan 2008
108
42
UŞAK
FARMASÖTİK BAKIM-HİPERTANSİYON-ASTIM
23
43
MANİSA
FARMASÖTİK BAKIM-HİPERTANSİYON-ASTIM
44
KONYA
FARMASÖTİK BAKIM-HİPERTANSİYON-ASTIM
3-4 Mayıs 2008
31 Mayıs-1 Haziran
2008
7-8 Haziran 2008
112
45
ZONGULDAK
FARMASÖTİK BAKIM-HİPERTANSİYON-ASTIM
1-2 Kasım 2008
24
71
ECZACILIK AKADEMİSİ
46
ANKARA
TEMEL İLKYARDIM
19-20 Ocak 2008
15
47
ANKARA
TEMEL İLKYARDIM
16-17 Şubat 2008
12
48
ANKARA
TEMEL İLKYARDIM
12-13 Nisan 2008
14
49
ANKARA
TEMEL İLKYARDIM
3-4 Mayıs 2008
17
50
ANKARA
TEMEL İLKYARDIM
25-26 Ekim 2008
15
51
ANKARA
TEMEL İLKYARDIM
22-23 Kasım 2008
12
52
ANKARA
TEMEL İLKYARDIM
27-28 Aralık 2008
12
53
SAKARYA
OBEZİTE
9 Şubat 2008
49
54
SAMSUN
OBEZİTE
1 Mart 2008
74
55
ESKİŞEHİR
OBEZİTE
8 Haziran 2008
54
56
DENİZLİ
OBEZİTE
20 Eylül 2008
45
57
ANTALYA
OBEZİTE
46
58
ANTALYA
UYGUN ANTİBİYOTİK KULLANIMI VE KLİNİK ECZACI
59
ADANA
UYGUN ANTİBİYOTİK KULLANIMI VE KLİNİK ECZACI
25 Ekim 2008
31 Mayıs-1 Haziran
2008
7-8 Haziran 2008
60
DENİZLİ
UYGUN ANTİBİYOTİK KULLANIMI VE KLİNİK ECZACI
28-29 Haziran 2008
41
61
UŞAK
UYGUN ANTİBİYOTİK KULLANIMI VE KLİNİK ECZACI
1-2 Kasım 2008
28
62
KOCAELİ
UYGUN ANTİBİYOTİK KULLANIMI VE KLİNİK ECZACI
22-23 Kasım 2008
31
63
MERSİN
YAŞLILARDA GÜVENLİ İLAÇ KULLANIMI
1 Haziran 2008
39
TOPLAM
46
54
2873
BİLİM – HİZMET VE TEŞVİK ÖDÜLLERİ
TEB HABERLER
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
Her yıl Eczacılık Akademisi bünyesinde gerçekleştirilen Bilim-Hizmet ve Teşvik Ödülleri için 2008 yılında da
başvurular değerli jüri üyeleri tarafından değerlendirildi ve 2 Bilim ve 1 Hizmet ödülü verildi. Bilim Ödülü’ne;
Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ekrem SEZİK ve
Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Analitik Kimya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sibel A. ÖZKAN;
Hizmet Ödülü’ne ise Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Anabilim Dalı Emekli Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Mekin TANKER layık görüldü. Değerli bilim insanlarının ödülleri 13 Mayıs 2008 tarihinde Bilkent Otel
& Konferans Merkezi’nde düzenlenen törenle verildi.
21
KAMPANYA
İ
FİLİSTİN HALKINA
YARDIM KAMPANYASI
srail’in, Filistin’nin Gazze Şeridi’ne 27 Aralık’ta
gerçekleştirdiği hava saldırısıyla başlayan insanlık dışı vahşetin ve katliamın açtığı yaraların
bir an önce sarılması için Birliğimize bağlı 51
Eczacı Odasının ve üyelerimizin katkılarıyla yurt çapında bir yardım kampanyası başlatılmıştı.
“Gazze’ye Yardım Kampanyası” çerçevesinde acil
ilaç listesinde bulunan 500.000 TL değerindeki
ilaç ve sarf malzemesi, Filistin Gazze’ye gönderilmek üzere Kızılay’a teslim edildi. Ayrıca 51 Eczacı
Odası’nın ve TEB Merkez Heyeti’nin katkısıyla toplanan 100.000 TL’lik maddi yardım da Gazze’nin
yeniden kurulmasına bir nebze katkı sağlayacaktır.
İsrail’in insanlık dışı hava ve kara saldırısı ile her gün
artan yaralı sayısı, Filistin hastanelerini, acil sağlık
hizmetlerini sunamaz hale getirdi. Ayrıca yaşanılan
ilaç sıkıntısı, yetersiz tedavi koşulları ve ağır savaş
şartları altında Filistin halkı, içinden çıkılamaz bir
vahşetin ortasında çaresiz ve umutsuz bırakıldı.
22
Binlerce kişinin katledildiği bu tarz bir hain saldırı
sonrasında yaraların sarılması için sağlık meslek
örgütü olarak acil sağlık hizmeti sunmaya karar
verdik ve hemen uygulamaya geçtik. Birçok ülkenin
bilinçli olarak sustuğu anlarda Filistin halkının yalnız
olmadığını dünyaya göstermek istedik. Filistin için
ülkemizde başlatılan pek çok yardım kampanyasının yanı sıra, sağlıklı bir neslin yeniden inşa edilmesi
hususunda bizim de payımız olsun istedik.
Bu bağlamda, yardımını esirgemeyen, kampanya
çağrımıza anında karşılık veren eczacılarımıza, ecza
depolarına, eczacı odalarına yürekten teşekkür ediyoruz.
Filistin halkına da tekrar geçmiş olsun diyor, çocuklarımıza bırakabileceğimiz daha yaşanılır bir dünya
isteğimizi yineliyoruz.
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
TEB HABERLER
Sadece Türkiye için değil, dünyada olan hiçbir olaya
karşı duyarsız kalmayan biz eczacılar, sağlık alanın-
daki hizmetlerimizin yanında, bireysel olarak küresel dünyada birlikte yaşamayı öğrenme görevlerimizin de farkındayız.
Kzılay Derneği temsilcilerinden oluşan bir heyet Türk Eczacıları Birliği yönetimine bir teşekkür plaketi sundu
YAYIN KURULU
ürk Eczacıları Birliği’nin iki ayda bir
Derginin, sorunsuz ve zamanında çıkması için özel bir
yayımladığı TEB HABERLER Dergisi’nde,
çaba gösteren Yayın Kurulu, Genel Yayın Yönetmeni
TEB’in faaliyetlerine, projelerine yönelik
ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü ile alanında uzman
haberlerin yanında, mesleki haberler,
11 kişiden oluşuyor. Yayın Kurulu’nda olmayan
veriliyor. İlaç ve sağlık bilgileriyle de donanmış olan
yayın organımız, geçmiş iki aya ait bilgi ve belgeleri
içeriyor. 23.000 adet basılarak ücretsiz dağıtılan
dergi, alanında en yüksek tiraja sahip dergi olma
özelliği taşıyor.
arkadaşlarımız da zaman zaman uzmanlık alanlarıyla
ilgili dergiye yazı yazıyorlar. Kısacası, dergimizin
çıkması konusunda ismi burada yazılı olmayan gizli
kahramanlar da büyük bir özveri gösteriyor.
Bu vesileyle, 2009 yılının bu ilk sayısında emeği
geçen herkese teşekkür ediyoruz.
Soldan Sağa: Sahra Daşdemir (Tasarım ve Geliştirme Uzmanı), A. Serkan Mercan (Tasarım ve Geliştirme
Uzmanı), Ecz.Vildan Özcan (Tasarım ve Geliştirme Uzmanı), Uzm.Ecz.Esra S. Yanturalı (Koordinatör), Özge
AKYOL (Eczacılık Akademisi Koordinatörü), Ecz.Erdoğan Çolak (Genel Yayın Koordinatörü), Ecz.Hilmi Şener
(Sorumlu Yazı İşleri Müdürü), Berivan Vargün (İnsan Kaynakları Uzmanı), Ayşen Yalman (Basın Danışmanı), Ecz
Neşe Kılınç (Koordinatör), Ecz.Meriç Kalaycıoğlu (Koordinatör), Ecz.Berna Çizmecioğlu (Koordinatör)
TEB HABERLER
bilimsel makaleler ve güncel, sosyal olaylara da yer
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
T
TEB HABERLER DERGİSİ
YAYIN KURULU
23
PROTOKOL
Ecz. Rida ŞİMŞEKEL
G
ADALET BAKANLIĞI
PROTOKOLÜ
eçmiş yıllarda, hükümlü ve tutukluların tedavisi için düzenlenen reçetelerin serbest eczanelerden temini için
herhangi bir protokol bulunmaması
uygulamada sorunlar yaşanmasına neden olmaktaydı. Türk Eczacıları Birliği tarafından bu sorunlar
değerlendirilerek, tek tip protokol imzalanması için
Adalet Bakanlığı nezdinde çeşitli kereler girişimlerde bulunuldu.
Türk Eczacıları Birliği 36.Dönem Merkez Heyeti,
2008 yılı boyunca, Adalet Bakanlığı ve Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü yetkilileri ile görüşmeler
yaptı. Bu görüşmelerin sonucunda, Adalet Bakanlığı ile Türk Eczacıları Birliği arasında bir protokol
imzalanması fikri benimsendi ve bu yönde çalışma
Türk Eczacıları Birliği ve Ceza ve Tevkif Evleri Genel
Müdürlüğü yetkililerinden oluşan bir heyet tarafından protokol metninin hazırlanması için çalışmalara
başlandı.
ilişkin esaslara ait protokol metni üzerinde yapılan
çalışmaları yürüten heyette, Ceza ve Tevkif Evleri
Genel Müdürlüğünü temsilen Tetkik Hakimi Durmuş
Karaçalı, Kurum Hekimi Dr.Ahmet Kocaman, Ankara Sincan Açık Ceza İnfaz Kurumu Diş Tabibi Esra
Eroğlu Şen ile Dr.Gamze Çakıroğlu ve Türk Eczacıları Birliği’ni temsilen TEB Merkez Heyeti Üyesi Ecz.
Mukaddes Harmancı ve Planlama ve Koordinasyon
Biriminden Ecz.Rida Şimşekel ve Uzm.Ecz.Esra S.
Yanturalı katıldılar.
Protokol çalışmalarının tamamlanması sonucunda,
25.12.2008 tarihinde düzenlenen bir törenle TEB
Merkez Heyeti Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK ile
Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Nizamettin KALAMAN tarafından, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü ile Türk Eczacıları Birliği
Merkez Heyeti arasında, “hükümlü ve tutukluların
tedavisinde kullanılmak üzere reçete edilen ilaçla-
24
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
TEB HABERLER
rın eczanelerden temin edilmesine ilişkin protokol”
Hükümlü ve tutukluların tedavisi için düzenlenen
imzalandı. Protokol, 01.01.2009 tarihinde yürürlü-
reçetelerin serbest eczanelerden karşılanmasına
ğe girdi.
PROTOKOL
Uzun yıllar süren çalışmalar ve görüşmeler sonucunda Adalet Bakanlığı ile Birliğimiz arasında tek
tip protokol imzalanması ile, hükümlü ve tutuklu
reçetelerinin, belirli bir standart dahilinde sözleşme
yapan tüm eczaneler tarafından karşılanabilmesi
sağlandı.
Önümüzdeki dönemde, protokol hükümlerinin iyileştirilmesi ve protokolün sürekliliğinin sağlanması
yönünde çalışmalar devam edecektir. Protokol hükümlerinin uygulanması ile ilgili yaşanan sorunların
Birliğimize aktarılması halinde, konu derhal Ceza ve
Tevkif Evleri Genel Müdürlüğüne bildirilerek, ilgili
Ceza ve Tevkif Evi Müdürlüğü ile görüşme yapılması
ve sorunun çözümlenmesi sağlanmaktadır.
Ceza İnfaz Kurumlarının güvenlik ve özel statüleri
dikkate alınarak, hükümlü ve tutuklular için Adalet
Bakanlığı tarafından tespit edilen usul ve esaslar
çerçevesinde işlem yapılması uygun görüldü. Kurum yetkilileri, hizmet verilecek olan hükümlü ve tutukluların özel bir statüde olmaları sebebiyle, oluşturulan Protokolün uygulama esaslarıyla ilgili olarak
bir takım tedbirler aldıklarını bildirdi.
Protokol uygulamaları ile ilgili olarak dikkat
edilmesi gereken konular şu şekildedir:
• Reçetelere ait tüm bedel Kurum tarafından ödenecektir. (hasta katılım payı uygulaması söz konusu değildir)
• Referans fiyat uygulamasından doğabilecek fiyat
farklarının reçete sahibi tarafından karşılanma
imkanı olmaması sebebiyle, ucuz eşdeğer uygulaması esas alınacaktır.
• Eczaneye verilen hükümlü ve tutuklu reçetelerine
ait ilaçların bir sonraki günün mesai saati içinde
en geç saat 10:00’a kadar kuruma eczane tarafından teslim edilmesi gerekmektedir.
• Protokol eki Ek-2/D liste, ilaçların etken maddeleri dikkate alınarak düzenlenmiş olmakla birlikte
Bedeli Ödenecek İlaçlar Listesinde (EK-2/D) yer
almayan bir ilacın ödenmesi Kurum inisiyatifindedir.
Protokolün yeni olmasına dayalı olarak, hükümlerin
uygulanması ile ilgili herhangi bir sıkıntı yaşanması
halinde, konunun Eczacı Odaları aracılığıyla Birliğimize aktarılması, görüşme ve yazışmalar ile sorunun çözümlenmesini ve protokolün sağlıklı ve uzun
ömürlü olmasını sağlayacaktır.
TEB HABERLER
Hükümlü ve tutukluların tedavisi için düzenlenen
reçeteler için belirlenen reçeteye yazım ve geri
ödenme koşulları, protokol eki olarak hazırlanarak
üyelerimize duyuruldu. Bu düzenlemeler,
www.recete.org adresinde de yayımlanmaktadır.
• Bu protokol kapsamında yer alan kişilerin tedavisi için düzenlenecek reçetelerin yazımında ve bu
reçete bedellerinin geri ödenmesinde Kurum bazında yapılan özel düzenlemeler geçerli olduğundan, eczacılarımız tarafından reçetelerin kayıt
işlemleri; “Eczane Otomasyon Programları” kullanılarak yapılacaktır. (Reçete kayıt işlemleri için
SGK Provizyon Sisteminin kullanılması halinde,
Adalet Bakanlığı ile imzalanan protokol kapsamında “ödenir” durumda olan reçetelerin, provizyon tarafından onay verilmemesi nedeniyle,
“ödenmez” olarak değerlendirilmesi söz konusu
olmaktadır. Bu durumu engellemek amacıyla, reçete girişinin, eczane otomasyon programı kullanılarak yapılması uygun olacaktır.)
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
Protokol ile ilgili esasların belirlenmesinde, Türk Eczacıları Birliği ile Maliye Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu arasında imzalanmış olan 2008 Yılı protokolü hükümlerinden yararlanıldı. Adalet Bakanlığı,
Maliye Bakanlığı tarafından kendisine verilen, Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliği ile belirlenen
reçeteye yazım ve geri ödenme koşulları üzerinde,
hükümlü ve tutukluların tedavisi için düzenlenen
reçeteler ile ilgili olarak özel uygulama yapılması
yetkisini kullanarak, bazı ödenme koşullarında değişiklik ve düzenlemeler yaptı.
25
SAĞLIK HABERLERİ
KISA KISA SAĞLIK...
ŞİMDİ DE HANTA VİRÜSÜ
Deli Dana, Kuş Gribi, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi
vakası bize ulaştı. Geçen sene bu rakam 45 civarındaydı” dedi.
(kene) derken şimdi de Hanta Virüsü sardı etrafımızı. Dünyanın küreselleşmesinin hızı oranında hastalıklar da giderek yayılıyor. Hanta Virüsü de onlardan
bir tanesi. Son günlerde yaşanan ölümlerle birlikte
gündeme gelen Hanta Virüsü, ilk kez 1950’li yıllarda Kore’de ortaya çıkmasına karşın, bugün ülkemizi
ciddi oranda tehdit ediyor.
Uzmanlar keneyle mücadelenin bahar aylarında
başlamasının da son derece yanlış olduğunu savunuyor. Sınıflandırma çalışmasının yapılmıyor olmasının da kene vakalarının artışı üzerinde önemli
etkisi olduğunu belirten uzmanlar, sınıflandırmanın
Ateş, baş ağrısı, ishal, bulantı, kas ağrısı, öksürük,
bir an önce yapılması gerektiğini ifade ederek, “Bu
düşük tansiyon, kusma gibi belirtileri olan hastalı-
türlerin mevsimsel aktiviteleri nedir? Ne zaman,
ğın farelerden geçtiği söyleniyor. Sağlık Bakanlığı
nerede, nasıl bulunuyorlar, bunlar çok önemlidir”
yaptığı açıklamasında da, bazı kemirgen hayvan-
şeklinde konuşuyor.
ların dışkılarında, virüs taşıdıklarını ve bunu etrafa
yaydıklarını, insanlara solunum yoluyla bulaştığını
belirtiyor. Hastalık akciğer ve böbrek yetmezliğine
neden oluyor.
26
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
TEB HABERLER
KENE VAKALARI ARTARAK GERİ DÖNDÜ
Virüsün son derece tehlikeli olduğuna dikkat çeken
GÖZ TEDAVİSİNDE YENİ YÖNTEM TÜRKİYE’DE
NASA astronotlarının göz tedavileri için geliştirilen
ve 10 dakika süren “İlastik” yöntemi Türkiye’de uygulanmaya başlandı. NASA astronotları, ABD ordusu ve FBI çalışanlarının gözlerini tedavi eden ‘İLASTİK Lazer’ adlı yöntem Türkiye’de de uygulanıyor.
uzmanlar, keneyle mücadelede kullanılan kimyasalların bu hayvanla beslenen canlıların yaşam süre-
İLASTİK’in, kişinin yaşam kalitesini artıran bir yön-
lerini kısalttığını belirterek, “kene popülâsyonun-
tem olduğunu belirten uzmanlar, gözlük ve lens kul-
da önemli ölçülerde artış olduğunu gözlemledik.
lanımının da artık sona ereceğini söylüyor. Intralase
Ankara’da Nisan’ın ilk 13 gününde 183 kene ısırığı
teknolojisi kullanılarak göze uygulanan yöntem ile,
SAĞLIK HABERLERİ
bilinen tüm lazer uygulamalarındaki son gelişmeler
ki maden suyundan örnekler alarak östrojen içeren
bu yöntemde bir araya getiriliyor. göze uygulanan
maddeler bulunup bulunmadığına baktı. Örneklerin
operasyon yaklaşık 10 dakika sürüyor.
yüzde 60’ında östrojen bulunduğu, cam şişelerdeki
östrojen miktarının plastik şişelerdekilerden daha
az olduğu tespit edildi.
Cam şişedeki maden sularının yüzde 33’ünde, plastik şişe ve kutulardaki suların ise yüzde 78’inde
önemli miktarda hormon bulunduğu saptandı. Bilim
adamları, üreme sistemi üzerindeki etkisine bakmak için bu su örneklerinde çamur salyangozları
yetiştirdi. Plastik şişelerdeki sularda, diğerlerine
oranla iki kat daha fazla salyangoz embriyonu geliştiği görüldü.
ODTÜ’NÜN BULUŞU FELÇLİLERE UMUT
Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) araştırmacı-
PLASTİK ŞİŞEDE ÖSTROJEN HORMONU
ları, vücutta yenilenemeyen dokular arasında bulunan sinir dokularında meydana gelen iyileşemeyen
hasarlarda, kök hücrelerin kullanımını içeren “sinir
doku mühendisliği’’ çalışmalarında önemli başarı
gösterdiler.
ODTÜ Biyolojik Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Vasıf Hasırcı başkanlığındaki ekip, kök hücreleri
organize doku olmaya elverişli bir biçimde yönlen-
suya geçen bazı maddelerin östrojen hormonu etki-
dirmeyi başardı. Sinir sistemi hasarları için önem
si gösterdiğini saptadı. Araştırmacılar, 9 çeşit cam
taşıyan çalışmanın bundan sonraki aşamasında
şişede maden suyu, 9 çeşit plastik şişede maden
söz konusu sinir hücrelerinin oluşturduğu 3 boyutlu
suyu ve 2 çeşit içi plastik filmle kaplı karton kutuda-
yapı, tavşanlar üzerinde denenecek.
TEB HABERLER
tografi’’ ve “elektroeğirme’’ yöntemlerini kullanarak
habere göre, Alman bilim adamları, plastik şişeden
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
farklılaştırarak elde edilen sinir hücrelerini “fotoliHindustan Times Gazetesi’nin internet sitesindeki
27
GÜNCEL
Berivan VARGÜN
YOKSULLUK, İŞSİZLİK VE AÇLIK
BAS BAS BAĞIRIRKEN!!!
İ
şsizim berberlik yapabilirim, işsizim elektro-
Bugünkü olumsuz koşullar ve mevcut görmezden
nik ev aletlerini tamir edebilirim, işsizim bil-
gelmeler devam ettiği sürece işsizlik ve yoksulluk
gisayar teknisyeniyim, işsizim mühendisim,
yadsınamaz bir gerçek olarak karşımızda duracak-
işsizim peyzajcıyım, işsizim öğretmenim,
tır. Milyonlarca işsizin var olduğu ülkemizde kriz,
işsizim sosyal bilimciyim…
yeni işsizler üretmekte ve yoksulluk hızlanarak büyümektedir. Bu krizin sosyal bir krize dönüşmeme-
İşsizim çocuğuma mama ala-
si için önlemlerin alınması gerektiği hatta yeniden
mıyorum! İşsizim akşama ka-
zin boyutu arttıkça gelir dağılımı daha da adaletsiz
dar iş arıyorum, yürüyorum
lışmayı artırırken kayıt içi istihdam gittikçe darala-
çünkü ulaşım için verebilece-
umutsuz, daha tahammülsüz hatta birbirlerine karşı
ğim parayla sadece ekmek
yapılanmaların gerektiği açıkça görülmektedir. Kriolacaktır ve olumsuz rekabet koşulları kayıt dışı çacak ve bireysel borçluluk artacaktır. İnsanlar daha
daha acımasız olacaklardır.
alabiliyorum! İşsizim kiramı
ödeyemiyorum!...Bunlar sa-
28
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
TEB HABERLER
dece işsizlerin çığlığı, peki
ya işi olup ta asgari ücretle
geçimini sağlamaya çalışan
milyonlarca insanın çığlığı???
Necat KESKİN
GÜNCEL
sözleşmesi de yoksulluktan kurtulmayı temel insan
hakkı olarak ilan etmektedir. Yoksullukla mücadele
bir demokrasi sorunu ya da insan hakkı olarak görülmediği zaman yoksulların, işsizlerin hak talepleri
yanlış algılamalara sebep olacaktır.
* Herkesin, ülkesinin kamu hizmetlerinden
eşit olarak yararlanma hakkı vardır. (İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 21)
Necat KESKİN
Kasım ve 2008 Kasım arasında; bir yılda çalışma
çağındaki nüfus 757 bin artmış, aynı dönemde iş
arayan nüfus sayısında ise 1 milyon 93 bin artış görülmüştür. Bir yıl önce Kasım ayında yüzde 12 olan
işsizlik oranı 2008 Kasım ayında yüzde 14.2’ye,
kentlerde yaşayan genç nüfusun işsizlik oranı ise
yüzde 21.6’dan 25.5’e tırmanmıştır. Bu göstergeler işsizliğin ne kadar büyük sorun olduğunu gözler
önüne sermektedir.
yal güvenliğe hakkı vardır. Ulusal çabalarla
ve uluslararası işbirliği yoluyla ve her devletin örgütlenmesine ve kaynaklarına göre,
herkes onur ve kişiliğinin serbestçe gelişimi
için gerekli olan ekonomik, sosyal ve kültürel haklarının gerçekleştirilmesi hakkına
sahiptir (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi
Madde.22)
* Herkesin, çalışma, işini serbestçe seçme,
adaletli ve elverişli koşullarda çalışma ve
Ocak ayı fiyatları baz alınarak yapılan “Asgari Geçim
işsizliğe karşı korunma hakkı vardır. (İnsan
Endeksi Araştırması’na göre ise çalışan bir kişinin
Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 23)
Aralık ayında 1.394 TL 94 Kuruş olan yoksulluk sınırı, Ocak ayında 1.404 TL 66 Kuruşa, 4 kişilik bir
ailenin Aralık ayında 2.757 TL 54 Kuruş olan asgari
geçim haddi ise 2.776 TL 5 Kuruşa yükseldi. Diğer
bir araştırma ise 2008 Kasım ayından Ocak ayı
sonuna kadar 882 bin 898 kişinin sosyal güvenlik
hakkını kaybettiğini göstermektedir. İşten çıkarılanlar ve kayıt dışı çalışmayı kabul edenlerin sayısındaki artışla yeşil kart iptalleri, bu durumun nedeni
olarak görülmektedir. Yeşil kart dahil hiçbir sosyal
güvencesi olmayanların sayısı Kasım ayı sonunda 4
* Herkesin, herhangi bir ayrım gözetmeksizin, eşit iş için eşit ücrete hakkı vardır. (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 23)
* Herkesin, kendisi ve ailesi için insan onuruna yaraşır ve gerekirse her türlü sosyal
koruma önlemleriyle desteklenmiş bir yaşam sağlayacak adil ve elverişli bir ücrete
hakkı vardır. (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 23)
milyon 7 bin Aralık ayı sonunda ise 4 milyon 134 bin
Herkesin, kendisinin ve ailesinin sağlık ve
kişi oldu. Ekonomik göstergelerdeki bu olumsuz ar-
refahı için beslenme, giyim, konut ve tıbbi
tış kendini iyiden iyiye hissettiren mali krizle birlikte
bakım hakkı vardır. Herkes, işsizlik, hasta-
yoksulluğu daha da tırmandırmaktadır.
lık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ve kendi iradesi
Yoksullukla mücadele hem insan hakları hem de
demokrasi sorunudur. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi de BM Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar
dışındaki koşullardan doğan geçim sıkıntısı
durumunda güvenlik hakkına sahiptir. (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 25)
TEB HABERLER
sım 2008 işsizlik rakamlarında görmekteyiz. 2007
* Herkesin, toplumun bir üyesi olarak, sos-
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
İşsizliğin nasıl büyüdüğünü TÜİK’in açıkladığı Ka-
29
GÜNCEL
Görülen odur ki geçmiş krizlerin önlenmesi için
sorumluluğu ve yükümlülükleri en aza indirgemektir,
yapılan çalışmalar (özellikle 2001 krizi sonrasında),
yadsınamaz bir gerçektir.
getirilen çözümler, yoksulluğun tamamen ortadan
kaldırılması yönünde olması gerekirken yoksulluğun
azaltılması ya da yoksulluğun hafifletilmesi yönünde
olmuştur. Yoksul vatandaşlara istihdam alanları
açılamamış, toplumsal eşitsizlik giderilememiştir.
İnsani yaşam olanağı sağlayacak, sürekliliği olan
bir gelir güvencesinden yoksunluk ise gün be gün
artmıştır. Yoksullara yapılan yardımlar başvuru
esasına
göre
değerlendirilmeye
alınmaktadır.
Sistem kişileri istihdama yöneltmekten ziyade
kendine bağımlı kılmaktadır, ayrıca çoğu yerleşim
biriminde
aynı
sosyoekonomik
göstergelere
sahip kişilerin başvuru yapmadıkları için yardım
İşsizlik ve yoksulluğun fiziksel ve ruhsal sağlık sorunlarına, stres bozuklukları, depresyon, umutsuzluk, davranış bozuklukları
ve özsaygı yitimine neden
olduğu bilinmektedir.
30
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
TEB HABERLER
alamadıkları da görülmektedir.
Elbette yoksulluğun ve muhtaçlığın giderilmesi
Yoksulluk beraberinde eğitim sorunlarını ve riskli
için bugün önlemlerin alınması gereklidir; ancak
davranışların sergilendiği ortamlarda daha fazla
yoksulların, yoksullaşma nedenini yoksulluğun
bulunmayı da getirmektedir. Çeşitli araştırmalar
kendi içindeki kapasite yetersizliğine bağlayan
göstermiştir
açıklamalardan
sebeplerden biri sağlık güvencesi yoksunluğudur.
medet
ummak,
toplumsal
ki
kişileri
intihar
etmeye
iten
GÜNCEL
Yoksulluğun çocuklar üzerindeki yaşamsal etkileri
bilinen bir gerçektir. Çocuk ölümlerinin üçte biri
yetersiz beslenmeden kaynaklanmaktadır. Kolay
önlenebilir çocuk hastalıkları yoksul ailelere mensup
çocuk ölümlerinin başka bir nedenidir. UNICEF
verilerine göre her yıl olumsuz yaşam koşulları
yüzünden 9.7 milyon çocuk yaşamını yitirmektedir.
Yoksulluğun çocuklar üzerindeki etkilerinden bir
diğeri ise aile bütçesine katkı sebebiyle çocukların
yaşlarına uygun olmayan koşullarda çalıştırılmasıdır.
Çocuk işçiliği, çocukların eğitim, gelişme ve sağlık
hakkı gibi bir çok hakkının ihlaline sebep olmaktadır.
Yoksullukla mücadelede,
yoksulluğu üreten faktörlerin ortadan kaldırılması
yönünde kalıcı çözümler
getirilmelidir. Nüfusumuzun yaklaşık dörtte birinin
Necat KESKİN
yoksulluk sınırının altında
yaşadığı kabul edilirken,
yoksullukla
mücadele
ancak bölgelerarası eşitsizlikler ortadan kalktığı ölçüde, insani yaşama
olanağını beraberinde getiren, sürekliliği olan bir
iş güvencesi sağlandığı
ölçüde, tüm vatandaşlar
eksiksiz olarak sosyal güvenlik haklarını elde ettiği
ölçüde başarılabilirse anlam kazanacaktır.
TEB HABERLER
intihar etme oranı yükselmektedir.
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
Ayrıca düşük sosyoekonomik düzeyli kesimlerde
31
SANATÇI ECZACILARIMIZ
“YEDİ ÇAY BİRİ AÇIK”
Ecz. Gönül Ocak’ın da içinde bulunduğu “Dilizi Yazı
Grubu”nun hep birlikte gerçek yaşam öyküleri kitabı…
Ecz. Gönül Ocak… Eczacılık mesleğine verdiği önem
kadar sanata olan aşkıyla da biliniyor.
(… )Sessiz iç çekişlerin, erken büyüyenlerin, ömrünü pencere önünde düşler kurarak geçirenlerin,
kendi iç denizine yelken açanların, bir kartalın ka-
32
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
TEB HABERLER
nadında uçanların, teknelerin taşıdığı ölü balıkların
hüznünü yüreğinde duyanların, yüzyıl süren uykularından uyananların, unutanların, unutup yeniden
hatırlayanların, masumiyetini kaybedip yeniden
bulanların, yalnızların, yalnızlaştırılanların, kentlerin,
sanal yağmurlarda şemsiye açanların öyküsü aslında “Yedi Çay Biri Açık.”
SANATÇI ECZACILARIMIZ
Yani, hem eczacı, hem yazar, hem fotoğraf sanatçısı… Günlük hayatın stresinden o kadar bunalmış ki,
ortaya çıkardığı ürünlerle terapi uyguluyor kendine.
Kısacası “sanatın her hali”ni seviyor kendi deyimiyle.
Geri kalan hikayesini kendisi bakın nasıl anlatıyor:
1989 yılında Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden
mezun oldum, serbest eczacı olarak mesleğini sürdürüyorum.
Yaklaşık on yıldır fotoğrafla, beş yıldır yazılı edebiyatla uğraşıyorum. Çeşitli karma fotoğraf sergilerine katıldım. Çeşitli dergilerde öykülerim yayınlandı.
Yedi kişilik “Dilizi” adında bir edebiyat grubumuz var. Bu yıl iki ay önce aldığımız kararla bir
öykü kitabı çıkarttık. Adı “YEDİ ÇAY BİRİ AÇIK” Sanatı seviyorum çünkü insanı önemsiyorum. Sanatsız bir yaşamın toplumları her zaman geriye götürdü-
TEB HABERLER
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
ğünü düşünüyorum.
33
GÜNCEL
Ayşen YALMAN
BİR KÖRDÜĞÜM:
EVRİM Mİ YARATILIŞ MI?
H
enüz 150 yıllık bir geçmişi olmasına
rağmen, tüm dünyayı sarsan, belki de
bilim tarihinin en büyük ayrılıklarının
yaşandığı, birbirine karşıt görüşte olan-
ların işten çıkarıldığı ve dergi kapağına koymaya
bile tahammülü olmayanların kendilerine saplantı
meselesi yaptığı, kısacası büyük tartışmaların yaşandığı “Evrim Teorisi” bugünlerde yine gündemden
düşmüyor. Yıllar önce ortaya atılmış bir teori, neredeyse ringin iki zıt köşesine çekilmiş iki boksör gibi
Darwin’in keşfe çıktığı Beagle isimli gemi
evrimi destekleyenler ve desteklemeyenler olarak
bugün dünyayı iki gruba ayırdı.
Bugün olduğu gibi yıllar sonra da, hala aynı hararetli tartışmalara zemin hazırlayacak gibi görünüyor.
Çünkü teorinin kurucusu olan Charles Darwin’in
200. doğum yıldönümü ve “Türlerin Kökeni” kitabının yayınlanışının 150.yılı nedeniyle 2009 yılı,
UNESCO tarafından tüm dünyada “Darwin Yılı” olarak ilan edildi. Bu kapsamda hem Türkiye’de hem
de dünyanın diğer ülkelerinde teori üzerine çok
sayıda konferans, söyleşi, vs. yapılacak. Başka bir
deyişle 2009 yılı, yine Evrim Teorisi tartışmalarının
maksimum seviyede olduğu bir yıl olacak. Peki ev-
34
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
TEB HABERLER
rim teorisi nedir? Nasıl ortaya çıkmıştır? Neden bu
kadar hararetli tartışmalar yapılmaktadır?
TEORİNİN ORTAYA ÇIKIŞI
Dünyada yerleşmiş her medeniyet dünyanın, insanların ve diğer canlıların orjinleri hakkında kendilerine göre teoriler üretmeye çalışmışlardır. Gelenek-
sel Hristiyanlık, Yahudilik ve Müslümanlık dünyası
canlılığın kaynağını ve bu canlıların çevreye adaptasyonlarını sağlayan kanat, solungaç, el gibi organları “her şeye gücü yeten Tanrı” ile bağdaştırmışlar.
İlk Çağ Yunanistanı’nda ise filozoflar yaratılışla ilgili
kendilerine göre efsaneler üretmişler. Anaximander, hayvanların bir türünün tamamen diğer türüne
dönüşebildiğini öne sürerken, Empedocles ise bir
hayvan türünün kendinden önceki türlerde bulunan
birçok kısmın bir bileşeni olabileceğini savunmuş.
Öte yandan Augustine, bütün bitki ve hayvan türlerinin Tanrı tarafından yaratıldığını ifade etmiş.
Yani, bir yanda biyolojik bir süreç devam ederken
diğer yandan da dinsellik ön plana çıkmış. Yüzyıllar
sonra aynı araştırmaların yapıldığını, aynı tartışmaların sürdürüldüğünü görmek ise mümkün olmuş. O
güne kadar birçok kişinin adını koyamadığı ya da
koymadığı teori, “Evrim Teorisi” olarak yıllar sonra
isimlendirilmiş.
GÜNCEL
Charles Darwin
Çocukluğunda okula gitmeyi pek sevmeyen, tıp
öğrenimini de kan görmeye dayanamadığı için yarıda bırakan İngiliz Biyolog Charles Darwin, papaz
olmaya karar verdikten sonra, doğa bilimlerine merak sarar. Daha 20’li yaşların başlarında Darwin,
gezmeye, yeni yerler görmeye ve araştırmaya başlar. İngiliz keşif gemisi olan Beagle ile çıktığı uzun
yıllar süren araştırmaları, özellikle Güney Amerika
kıyılarındaki Galapagos Adaları’ndaki gözlemleri neticesinde, Evrim Teorisi’nin ilk taslağını kafasında
oluşturmuştur. Yıllar süren çalışmalar sonrasındaysa, “Türlerin Kökeni” kitabı 1859 yılında, Darwin 50
yaşındayken yayımlanır.
Charles Darwin
Bunun gibi pek çok durumu, geçmiş bir olaya dayandıran Lamarck teorisini çok fazla ilerletemedi.
Yıllar sonra, Darwin’in dedesi de bu teori üzerine
çalışmalar yaptıysa da; açıkça ifade etmek gerekir
ki; ikisi de ne Darwin kadar ses getirebildiler ne de
bilime ışık tutacak çalışmalar yapabildiler. Genç
bir araştırmacı olan Darwin, modern biyolojinin temeli sayılabilecek araştırmalarını, gençken çıktığı
keşif gezilerinde incelediği çiçek, böcek, ağaç, vs.
gibi nesnelerin başkalaştığı yönünde yoğunlaştırdı.
Darwin, dünyadaki tüm canlıların kökeninin kendilerinden önce yaşamış türlere dayandığını, ayırt edilebilir farklılıklar, başarılı nesillerde meydana gelmiş
genetik değişikliklerin bir sonucu olduğunu savundu. Yani evrim, bir canlı popülasyonunun genetik
kompozisyonunun zamanla değişmesi anlamına geliyordu. Genlerdeki mutasyonlar, göçler veya çeşitli
türler arasında yatay gen aktarımları sonucu türün
bireylerinde yeni veya değişmiş özelliklerin ortaya
çıkması, evrim sürecini yürüten temel etmen oldu.
Evrim kuramının modern biyolojinin temeli olduğuna inananların sayısı hiç de az değil. Çünkü kuram,
geliştirdiği teknolojilerle gündelik yaşamın içerisine
girdi. Tedavide kullanılan antibiyotiklere karşı bakterilerin geliştirdiği direncin yönetimi, tarımda ürün
kaybı ya da insan sağlığını korumak amacıyla haşerelere karşı kullanılan ilaçlara karşı gelişen direncin
yönetimi, tarımda üretimi artırmak için yapılan ıslah
çalışmaları, yeni ilaçların üretimi, virüse bağlı has-
TEB HABERLER
Aslında pek çok kaynak, evrim kuramını ilk bulan
kişi olarak, Darwin’i bilir. Oysa gerçek biraz farklıdır. Çünkü Eski Yunan’da doğan evrim fikrini kapsamlı olarak ilk savunan kişi Fransız biyolog Jean
Baptiste Lamarck olmuş. 19. yüzyıl başında ortaya
attığı teori, “canlılar hayatları sırasında kazandıkları özellikleri, sonraki nesillere aktarırlar” varsayımına dayanıyordu. Lamarck, zürafaların ağaçların
yüksek dallarına uzanmaya çalıştıkça boyunları
uzayan ceylanlardan türediklerini savunmuştu.
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
Dünyada henüz sadece 2 milyon civarında tanımlanabilmiş ve sınıflanabilmiş canlı çeşidi var. Bazı
tahminlere göre henüz tanımlanmamış 10 ila 30
milyon canlı türü var. Bir milimetrenin binde birinden kısa bakterilerden tutun, yerden yüksekliği 100
metreyi; ağırlığı binlerce tonu bulan Sequoia Servi
Ağaçları’na kadar dünyadaki canlı türleri, cüsse,
biçim ve yaşayış biçimi açısından çok büyük farklılıklar gösterir. Dünyadaki bu neredeyse sınırsız
sayıdaki yaşam biçimi, evrimsel sürecin bir sonucu
olarak kabul ediliyor. Teoriye göre, tüm canlılar, ortak atalardan geldikleri için akrabadırlar. Yeni nesiller, eski nesillere göre farklılıklar taşırlar ve ortak
atadan uzaklaştıkça çeşitlilik artar.
35
GÜNCEL
talıkların tedavisi, farklı canlılara
ait genlerin bakterilere aktarılarak
üretimde kullanılması gibi birçok
yöntem evrimsel ilkelere dayanıyor.
36
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
TEB HABERLER
EVRİME KARŞI YARATILIŞ
% 16’sının ise benimsemediği ortaya çıkmış. Araştırmayı
yapan uzmanlar, öğrencilere
yapılan en büyük kötülüğün,
Fen Bilgisi derslerinde evrim
kuramının, yaratılışla birlikte
işlenerek ikilik yaratılması olduğunu söylüyorlar.
Tüm dünya evrim teorisinin zemini hazırladığı bilimsel çalışmalar
SONUÇ
yürütürken, eski çağlardan beri,
Evrim teorisi görüldüğü gibi,
pek çok şeyi din ile açıklayanlar,
belirli bir ideoloji ile yaklaşılinsan ırkının ve tüm canlıların bir
maya, belirli yönlere çekilmeyaratan tarafından meydana geye çok müsait ve çok esnek
tirildiğine inanıyor. Bu çevreler,
bir yapıya sahip. Dolayısıyla
Darwin’e ve onun teorisine çok
adeta kör düğüm olmuş. Ansert bir şekilde karşı çıkıyorlar. Bir
cak bilim çevresinden pek
varlığın zaman içerisinde başka bir
çok kişi kabul etmese de,
varlığa dönüşebilmesinin mümyarım yüzyıl önce, yöntem
kün olamayacağını, ilerleyen tıp
yetersizliğinden tartışma sasayesinde DNA, RNA gibi canlının
lonlarının dışında bırakılan
yapısal özelliklerinin değişemeyeevrimsel konuları, kuramın
ceğinin anlaşıldığını söylüyorlar.
Lamarck’ın Zürafa Teorisi
150.yılında dev kapıları ardıDolayısıyla “Evrim Teorisi”ne karşı
na dek açarak buyur etmenin zamanı geldi. 2009
“Yaratılış Teorisi” ortaya atılmış oluyor. Tartışmalar
yılı, karanlık kalmış pek çok konunun “Darwinizmhala güncelliğini koruyor.
ciler” tarafından açığa çıkarılacağı, karşıt görüşte
TÜRKİYE’DE EVRİME BAKIŞ
olanların da en sert tepkiyi vereceği bir yıl olacağa
benziyor. Ancak hiçbirimizin tam olarak kestireme2005 yılında gelişmiş ülkeler seviyesindeki 34 ülkediği, insanların maymunlardan mı geldiği yoksa bir
yi içeren bir çalışmada, evrimi doğru kabul edenleyaratan tarafından mı meydana getirildiği ise hala
rin oranı yaklaşık yüzde % 27 ile en düşük Türkiye’de
sırrını koruyor. Nasıl meydana gelmiş olursak olabulunmuş. Gelişmiş Avrupa devletlerinde evrimin
lım, gerçek olan bir şey var ki; bilim, ışık tuttuğu,
doğru kabul edilme oranları Türkiye’den çok daha
aydınlattığı noktalarda asla yanılmıyor!
yüksek çıkmış. İzlanda’da halkın % 80’inden fazlası, Danimarka, Fransa, İngiltere, Japonya’da halkın
Kaynakça:
yaklaşık % 80’i evrimi kesin olarak doğru kabul
Kence, Aykut, “Darwin 200 Yaşına Girerken Ülkeediyorlar. Türkiye’deki durum ise daha farklı. Din
mizde Evrim Eğitimi”, Odtülüler Bülteni, Mart 2009,
Kültürü derslerinin yanı sıra Fen Bilgisi ve Biyoloji derslerinin kitaplarında yaratılışçı görüşlere yer
Ankara, sf. 6-7
veriliyor olması, ortaöğretimdeki öğrencilerin %
http://www.geocities.com
75’inin evrim teorisine inanmamasının nedeni olahttp://www.radikal.com.tr
rak gösteriliyor. 2008 yılında Hacettepe Üniversitehttp://www.popülerbilim.com.tr
si Biyoloji öğretmeni adayı 98 öğrenci üzerinde yahttp://www.darwinyili.org
pılan bir araştırmada, katılımcıların % 43’ünün evrim
http://tr.wikipedia.org
teorisini benimsediği, % 30’unun kararsız olduğu,
http://dw-world.de
İNSAN SAĞLIĞI VE HASTALIKLAR
Ecz. Berna ÇİZMECİOĞLU
SAÇ KAYBI
dolaşım sistemi fonksiyonlarının herhan-
K
Erkeklik hormonuna bağlı olarak saçlar dereceli ola-
gi bir şekilde bozulması saç büyümesini
rak incelir ve kafa derisinde herhangi bir enflamas-
olumsuz olarak etkiler. Saç dökülmesi mevsime ve
yon veya iz oluşmadan saç kaybı meydana gelir. Bu
kişiye göre değişiklik gösterebilir. Bununla beraber
rahatsızlık genellikle kalıtsaldır. Erkeklerde çok sık
günlük 60 ile 100 saç telinin dökülmesi normal ka-
görülmekle beraber menapoz dönemindeki kadın-
bul edilir.
larda da görülebilmektedir. Saç dökülmesi kafanın
işinin genel sağlık durumu, saç sağlığını
da etkilemektedir; örneğin beslenme ve
• Alopecia Androgenetica:
üst bölümünden veya alından başlar.
Tıbbi adı Alopecia olan saç kaybı, nedenlerine göre
çeşitlilik gösterir. En sık görüleni erkeklik hormonu
nedeniyle ortaya çıkan saç dökülmesidir ve erkeklerde sıkça görülen kelliğe neden olur. (Alopecia
Androgenetica)
timini durdururlar ve tüm kafa bölgesi kel olur. Bu
durumun köklü sebepleri kimyasal reaksiyonlardır.
Testesteron ve sebum arasındaki reaksiyon sonucu
dihidrotestesteron (DHT), olarak bilinen bir türev
üretir ve bu doğal olarak deri tabakasındaki yağın
TEB HABERLER
süreli yaşar. Zamanla foliküller tamamen saç üre-
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
Alopecia Androgenetica da saç anajen evreyi kısa
37
İNSAN SAĞLIĞI VE HASTALIKLAR
gizlenmesine sebep olur. DHT saç folikülüne girer
ve genetik olarak saç kaybına uygun olmasa bile
kimyasal reaksiyonuyla saç folikülünü ve kökünü
imha eder.
Alopecia Areata:
Bu rahatsızlıkta saç, değişik yaygınlıkta dökülür.
• Alopecia Capitis Totalis:
Saç dökülmesi tüm kafa derisinde görülür. Bu kadar geniş çaplı saç dökülmesinin bilinen bir sebebi
yoktur. Saç folikülleri derinin altında yaşamaya devam ederler ve herhangi bir zamanda saç büyümesi
imkanı vardır.
Bazı hastalarda birkaç oval kel bölge varken bazılarında birkaç tutam saç hariç tüm kafa derisinde saç
dökülmesi söz konusudur.
Vakalar genellikle kalıtımla, stresle veya herhangi
bir hastalığın bünyeyi zayıf düşürmesiyle ilişkilendirilmektedir. Bu durum her yaşta ortaya çıkabilir ve
genellikle genç yaştakilerde daha sık görülür. Herhangi bir cins ayrımı yoktur. Genellikle kafa derisinde ortaya çıkar ancak vücudun kıl çıkan herhangi
bir bölgesinde de görülebilir.
• Alopecia Universalis:
İlerleyici ve tüm saçlı deriyi kapsayan tipi ise Alope-
Kıl kaybı tüm vücutta olursa bu isimle anılır.
cia Capitis Totalis ismiyle anılır.
•Diffuse Alopecia (Kadın Tipi Kellik):
Diffuse Alopecia kadınlarda yıllar geçtikçe saç tellerinin incelmesi ile ortaya çıkar. Buna neden olan
geniş birçok sebep mevcuttur ve spesifik olarak
tanımlanmış probleme tıbbi önerilerde bulunulabilir. Stres ve hormonal dengesizliğin bu duruma yol
açan faktörler olduğu düşünülmektedir. Özellikle
perma ve boyama gibi bazı saç şekillendirmelerinin
ve yanlış kullanılan kozmetik ürünlerinin saç gövdesinin büyümesi üzerinde olumsuz etkileri vardır.
38
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
TEB HABERLER
• Traction Alopecia:
Traction Alopecia kadınlarda çok fazla stresin saç
üzerinde oluşturduğu baskı nedeniyle ortaya çıkar.
Ayrıca sık saç taramanın, takılan tokaların, saç şekillendirici maşaların ve saç kurutma makinesi ile
saç kurutmanın sonucu olabilir.
İNSAN SAĞLIĞI VE HASTALIKLAR
• Alopecianın sık görülen diğer türleri:
Cicatricial Alopecia: Dermatozlarda lezyonun bıraktığı iz veya yaranın neden olduğu saç kaybı.
Alopecia Senilis: Yaşlılıkla beraber görülen ve normal olan saç kaybı.
Saç dökülmesi şikayeti ile birlikte sorgulanması ge-
Psikolojik bir rahatsızlık sonucu görülen saç kaybı-
reken hususlar şunlardır:
dır. Kişi bir veya birkaç saç teli ile sürekli oynaya-
– Kalıtımla mı ilgilidir?
rak kopmasına neden olur. Gözle görülür derecede
saç kaybı ile sonuçlanacak şekilde devam edebilir.
Strese bağlı olarak saç yolma davranışı artabilir.
– Bir deri hastalığına mı bağlıdır?
– Hormonal dengesizlik sonucu mudur?
– Beslenme bozukluğu, vitamin ve mineral eksikliği
mi etkendir?
– Kullanılan ilaçlara mı bağlıdır?
Tedavi:
Saç dökülmesinin tedavisinde öncelikle kişinin fizyolojik bir rahatsızlığın olup olmadığı araştırılmalıdır. Çeşitli deri hastalılarının da saç dökülmesine
neden olabileceği göz önünde bulundurularak teşhise uygun tedavi yöntemi izlenmelidir.
Alopecia Androgenetica-erkeklik hormonuna bağlı
olarak görülen saç dökülmesinde ise androjenin hedef organlarda yarışmalı olarak inhibe edilmesi için
kullanılan ilaçlar veya saç büyümesini uyarıcı etkisi
olan ilaçlarla tedavi alınabilir.
Bunların yanı sıra saçların gelişimine katkı sağlayan,
vitamin ve mineral içeren, besleyici özelliği olan
ürünler tavsiye edilebilir.
TEB HABERLER
• Trichotillomania:
Teşhis:
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
Alopecia Adnata: Doğuştan hiç saç olmaması.
39
GEZİ - İNCELEME
Ayşen YALMAN
G
DÖRT RENK BİRARADA:
CUNDA ADASI
özlerinizi kapatıp hayal etmenize gerek
yok... Tüm gerçekliği ile sokak sokak
karşınızda Cunda Adası…
Batı Anadolu’da, Ege Denizi kıyısında, Balıkesir iline
bağlı bir ilçe. Göz alabildiğine uzanan kumsalları,
güneşi, pırıl pırıl denizi, denizi ile bütünleşmiş
yeşili... Olağanüstü deniz manzaralı sahili, önde
balıkçı tekneleri, ötede küçücük adaları ile bir
doğa harikası. Eski taş sokaklar ve taş evleri
Osmanlı döneminde şekillenmiş kent dokusu, dar
ve kıvrımlı sokakları, cumbalı evleri ve konakları,
Ayvalık’ı diğer kentlerden ayıran ve onu farklı kılan
en temel özelliği. Cunda Adası’nda, geçmişin zarif
edası ve vazgeçilmez zenginliğini taşıyan tarihi taş
evleri, gülkurusu rengi ile her sokakta rengârenk
işlemeleri ile görebilirsiniz. Cumbası dikme demir
balkon korkulukları, pencere kafesleri, ahşap ya da
kesme tas işçiliği... Göz kamaştıran nefis oymalar
ile süslenmiş balkon ayakları üzerindeki motifler,
40
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
TEB HABERLER
saatlerce izlemeye doyamayacağınız güzelliktedir.
Taksiyarhis Kilisesi
Cunda, adalar kenti Ayvalık’ın tek yerleşimi olan
yeridir. Cunda’nın ilçe merkezine uzaklığı karayolu ile
8 km deniz yolu ile 3 mildir. Adaya dolmuş motorlar
ile gidebilirsiniz. Çok sayıda kilise ve manastır
barındıran adanın etrafı çam ve zeytin ağaçları ile
çevrilidir. Ünü dünyaca bilinen Taksiyarhis Kilisesi,
Agios Yannis ve Panaya Kiliseleri mutlaka görülmesi
gereken tarihi yapılardır.
TARİHİ
Eşsiz bir doğal güzelliğe sahip olan ada hakkında
ilk bilgi veren Yunanlı tarihçi Heredot, M.Ö.
459/454 yıllarında yöreden Ekatonisos olarak
bahsetmiştir. Adalarda Aıol kenti vardır demekle
yetinmiştir. Kentin ve bulunduğu adanın isminden
bahsetmemiştir. Bölgeye gelen yazarlardan tarihçi
ve coğrafyacı Stravon (M.S. 21-63/64), Plinius
(M.S. 79), Klaodius Ailianos ve Ptolomomaios
da
eserlerinde
adadan
bahsetmişlerdir. Ama isim
Kiliseler
vermemişlerdir. Çünkü yöreyi
tam olarak bilmiyorlardı.
Yörede
iki
batık
kent
bulunmaktadır.
M.Ö.
1500
yıllarında
Yunanistan’dan
gelenler,
Anadolu’nun batı sahillerinde
ve adalarında 12 şehir
kurmuşlar. Bu kavmin ismi,
Aiol’du. Bu 12 kentten biri de
“Yunt Adası”nın doğusundaki
sahilde
kurulmuştu.
Piri
Reis’in 1513 yılında yazdığı
“Kitab-ı Bahriye” sinde yöre
adalarından Yunt Adaları
olarak
bahsetmektedir.
Piri Reis’e göre adaların
üzerinde
başıboş
gezen
eşek, at ve kısraklardan
esinlenerek bölgedeki adalara
Yunt Adaları ismini vermiş
Bir evin görüntüsü
GEZİ - İNCELEME
olduğu tahmin edilmektedir. Adaya, Moshonisia
da denmektedir. M.S. 1770 yılına kadar tarihi
belgelerde Yunda (Cunda) hakkında herhangi bir
bilgiye rastlanmamıştır. 1770 yılında Osmanlı
donanmasının Çeşme’de Rus donanması ile
yaptığı savaşta sağ kurtulan Hasan Paşa ve hafif
yaralı üç arkadaşı ile Foça Dikili yolu ile Ayvalık’ın
güney kısmına gelirler. Tesadüf olarak yolları Papaz
İkonomus’un çiftliğine düşer. Konuklarını çok iyi
ağırlayan Papaz ile Hasan Paşa’nın dostlukları
Ayvalıklılara özerklik belgesi verilmesini sağlar.
Bu ferman ile iç işlerinde bağımsız bir yapıya
kavuşan Rumlar, Eylül 1821 yılında çıkan Ayvalık
isyanı, Rumların bir kısmı kaçmış kalanı da sürgün
edilmiştir. Ayaklanma esnasında adadaki binaların
büyük bir kısmı tahribata uğramıştır. İsyandan sonra
ekonomik kaynaklar Sultan II Mahmut’un emriyle
ya Müslüman ailelere satılmış veya emaneten
verilmiştir. 1824 yılında kenti terk etmek zorunda
bırakılan halkın geri dönmelerine izin verilir.
olarak bilmemektedir. Oysa, İtalyanca bir sözcük
olan “Cunda” sözcüğünün anlamı, Meydan
Larousse’da bir denizcilik terimi olarak “yelken
açmak” ya da “işaret sancaklarını çekmek için
konulmuş yatay çubukların her iki ucu” olarak
yazılmaktadır. Ada hakkında kitap yazan Rum
yazarlar da, Türklerin adaya Yunt Adası dediklerini
yazarlar. Cunda Adası, sonradan işgalcilere karşı
kahramanca bir direniş gösteren Ali Bey’in adını
almıştır. Ali Bey adası olarak da bilinir.
Adanın 1700-1800’lü yıllarda ekonomik, sosyal,
kültürel yönden bu günkü durumundan daha çok
gelişmiş olduğu bilinmektedir. Fakat bölgede
yaşanan depremler gelişmenin ilerlemesine engel
teşkil etmiştir. Asıl tahribat ise 5 Ekim 1944
yılındaki depremde yaşanmıştır. Depremde adada
ölüm olmamasına rağmen pek çok binanın tahrip
olmasına neden olmuştur.
Cunda Mühürü
1817 yılında yazılmış bir rum kartpostalı...dolap boğazı
TEB HABERLER
1832 yılında bir fermanla geri dönmelerine izin
verilen Rum halka malları iade edilir ve mülkiyet
hakkı tanınır. 1840 yılında kaza yapılarak Karasi
(Balıkesir) sancağına bağlanarak özerklik tamamen
ortadan kaldırılır.1862 yılında Yunda belediye olur.
Osmanlı ile Rum halkı anlaşarak belediyeyi kurarlar.
Ada belediyesi için kazdırılan ilk mührün etrafında
Yunanca olarak “Moshonisia Belediyesi 1862”
yazmaktadır. Osmanlıca yazının yanlış okunması
sonucu “Cunda” sözcüğü ortaya çıkmıştır. 1922
yılındaki mübadele ile adadan ayrılan Rumlarla
yapılan görüşmelerde hiçbiri adanın adını “Cunda”
Zeytincilik, balıkçılık ve turizm adanın önemli
ekonomik faaliyetleridir.1976 yılında Ayvalık ve
çevresindeki 17.900 hektarlık alanın doğal ve tarihi
sit alanı olarak kabul edilmiş olması Adanın mimari
yapısının korunmasında etkili olmuştur.
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
Cunda Sokağı
41
KÜLTÜR - SANAT
KİTAP
ORTAK HAYAT / Tzvetan TODOROV
İnsan varoluşunu daha iyi bilmek sadece kendi içinde değil, aynı zamanda toplumun gelişiminde belirlediği amaçları etkilediği için de yararlıdır. Birbirine bağlı bazı antropolojik
tasavvurlar nedeniyle, varoluşun amacının bir yandan bireyin serpilmesi, kendi’nin gerçekleşmesi, öte yandan da, her ne kadar birey için bazı yararları ortadan kaldırsa da, toplumun
ilerlemesi olduğunu söylüyoruz. Ancak insan idealinin bu iki değişkesi, insanı toplumsal
çevresiyle çatışma içinde gören ve birey ile toplum arasından birinin seçilmesini zorunlu
sayan aynı insan tasavvuruna aittirler. Oysa, bu konuyu defalarca yinelemek gerekiyor, başkalarına dağıtarak yok edilebilecek ya da kasasına kapatıp keyfince yararlanılacak bir miras
gibi, önceden oluşturulmuş bir kendi yoktur. Kendi ancak ötekilerle ilişkileri içinde ve bu
sayede var olabilir; toplumsal alışverişi yoğunlaştırmak demek kendi ile olan ilişkileri yoğunlaştırmak anlamına gelir. Varoluşun amacı bunlardan biri ya da diğeri olamaz, daha çok kendi ya da daha çok toplum olamaz; bu amaç,
Saint-Exupéry’nin dediği gibi “mucizevi saatlerde, insanlarla olan ilişkilerin belli bir niteliğe erişmesi” olabilir.
KIRMIZI GÜNLER / Emre DEMİR
Bozkurt Nuhoğlu, 68’in ruhunu en iyi yansıtan öğrenci liderlerinin başında geliyor... 27 Mayıs
darbesinin altyapısını hazırlayan 28-29 Nisan Olaylarının içinde yer alan genç bir eylemci...Deniz
Gezmiş gibi “heyecanlı ve fevri” bir kitle önderini bile kontrol etmeyi başarabilen bir ağabey...
Deniz Gezmiş’i gerilla savaşından vazgeçirebilmek için ODTÜ ormanlarında 10 saat dil döken
bir demokrat...1970’li yıllarda yüzlerce devrimci mahkûmu savunan bir avukat...Ve halen devam
eden bir mücadele ruhu...Kırmızı Günler’i, bu kez Bozkurt Nuhoğlu’ndan dinleyin...
BABA-I ESRAR / Ahmet ÜMİT
‘Ahmet Ümit’in son romanı, Bab-ı Esrar... Yaşamı, aşkı ve inancı yeniden düşünmek için... Yedi yüz
yıldır çözülemeyen sır; Şems-i Tebrizi cinayeti...
Yedi yüz yıldır süren bir sevda; Şems-i Tebrizi ile Mevlânâ
42
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
TEB HABERLER
Bab-ı Esrar sadece bir gerilim romanı değil, aynı zamanda bir sırlar kitabı.
Fantastik öğeleri kullanarak çok katmanlı bir dil yaratan Ahmet Ümit bu yapıtında Mevlevilik temelinde din ve inanç üzerine ilginç sorular soruyor. Din ile aşk arasında, inanç ile sevda arasındaki ilişkiyi
bambaşka bir açıdan gözlerimizin önüne seriyor. Dünyayı, yaşamı, inancı ve aşkı, yeniden düşünmemiz, yeniden araştırmamız, yeniden okumamız için...
KÜLTÜR - SANAT
KİTAP
UÇURTMA AVCISI / Khaled HOSSEİNİ
Emir ve Hasan, Kabil’de monarşinin son yıllarında birlikte büyüyen iki çocuk... Aynı
evde büyüyüp, aynı sütanneyi paylaşmalarına rağmen Emir’le Hasan’ın dünyaları arasında uçurumlar vardır: Emir, ünlü ve zengin bir işadamının, Hasan ise onun hizmetkârının
oğludur. Üstelik Hasan, orada pek sevilmeyen bir etnik azınlığa, Hazaralara mensuptur.
Çocukların birbirleriyle kesişen yaşamları ve kaderleri, çevrelerindeki dünyanın trajedisini yansıtır. Sovyetler işgali sırasında Emir ve babası ülkeyi terk edip California’ya giderler. Emir böylece geçmişinden kaçtığını düşünür. Her şeye rağmen arkasında bıraktığı Hasan’ın hatırasından kopamaz. Uçurtma Avcısı arkadaşlık, ihanet ve sadakatin bedeline ilişkin bir roman. Babalar ve oğullar, babaların oğullarına etkileri, sevgileri, fedakârlıkları ve yalanları...
Daha önce hiçbir romanda anlatılmamış bir tarihin perde arkasını yansıtan Uçurtma Avcısı, zengin bir kültüre ve
güzelliğe sahip toprakların yok edilişini aşama aşama gözler önüne seriyor. Uçurtma Avcısı’nda anlatılan olağanüstü bir dostluk. Bir insanın diğerini ne kadar sevebileceğinin su gibi akıp giden öyküsü...
MASUMİYET MÜZESİ / Orhan PAMUK
Nobel ödüllü büyük yazarımız Orhan Pamuk’un üzerinde altı yıldır çalıştığı harikulade aşk
romanı bu sözlerle başlıyor... Masumiyet Müzesi’ni okurken yalnız aşk hakkında değil, evlilik,
arkadaşlık, cinsellik, tutku, aile ve mutluluk hakkındaki bütün düşüncelerinizin derinden etkilendiğini ve kitabın rengârenk dünyasından hiç ayrılmak istemediğinizi göreceksiniz. 1975’te
bir bahar günü başlayıp günümüze kadar gelen İstanbullu zengin çocuğu Kemal ile uzak ve
yoksul akrabası Füsun’un hikâyesi; hızı, hareketi, olaylarının ve kahramanlarının zenginliği,
mizah duygusu ve insan ruhunun derinliklerindeki fırtınaları hissettirme gücüyle, elinizden
bırakamayacağınız ve yeniden okuyacağınız kitaplardan biri olacak. Ülkemizde ve dünyada milyonlarca okurun sevgi
ve hayranlığını kazanmış olan, kitapları elli sekiz dile çevrilen ve her yeni romanı büyük bir merakla bütün dünyada
beklenen Pamuk, okurlarına unutulmaz rüyalar gibi, akıllardan hiç çıkmayacak sarsıcı bir hikâye anlatıyor.
SATURNIN / Zdenek JIROTKA
Çek edebiyatının Aslan Asker Şvayk’la bir tutulan karamizah klasiklerinden biri artık Türkçe olarak
yayımlandı. Jirotka’nın son derece başarılı bir film uyarlaması da yapılan, dünyanın belli başlı dillerine
çevrilen başyapıtı, bir asilzadenin Saturnin adlı bir uşak tutmasını ve ardından birçok baş döndürücü
İşgal altındaki Çek Cumhuriyeti’nde, o zamanki adıyla Çekoslovakya’da, Jan Drda ve Eduard Bass’la
birlikte ürün vermeyi sürdürerek Çek edebiyatının soluk almasını sağlayan Jirotka, bu karamizah
başyapıtını da işgal yıllarında yayınladı. Dünya edebiyatında P.G. Wodehouse ve Jerome K. Jerome
ile bir tutulan Jirotka’nın bu yapıtı, dünyaca tanınmış Çek illüstratör Adolf Born’un desenleriyle bir arada sunuluyor.
TEB HABERLER
uzanan bir efendi-uşak hikayesinin şaşırtıcı derecede renkli, canlı ve usta işi anlatımı.
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
serüven yaşamasını konu ediniyor. Kaynakları Goldoni’ye ve commedia dell’arte geleneğine kadar
43
GÜNCE
Ecz. Meriç KALAYCIOĞLU
02 Ocak 2009
>
Sosyal Güvenlik Kurumu ve Maliye Bakanlığı ile Birliğimiz
arasında imzalanmış olan sözleşmeler, 01.02.2009 tarihi
itibariyle feshedilerek, bu fesih işlemi Sosyal Güvenlik Kurumu ve Maliye Bakanlığına noter kanalıyla çekilen ihtar ile
bildirildi. Fesih işleminin ardından, TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK, basın açıklaması yaparak, miting sonrasında
da devam eden sıkıntılar ve protokollerin 01.02.2009 itibariyle feshedildiğini basına ve kamuoyuna açıkladı.
13 Ocak 2009
>
06 Ocak 2009
>
21 Aralık Mitingi ve sonrasında yaşanan süreçte gelinen
noktaya yönelik değerlendirme yapmak üzere Türk Tabipleri Birliği’nde bir toplantı düzenlendi. TEB Başkanı Ecz.
Erdoğan ÇOLAK’ın bir sunum gerçekleştirdiği toplantı, Türk
Tabipleri Birliği, Türk Diş Hekimleri Birliği, Hemşireler Birliği, Devrimci Sağlık İş Sendikası ve Sağlık ve Sosyal Hizmet
Emekçileri Sendikası’nın katılımı ile gerçekleştirildi.
>
08 Ocak 2009
>
>
Birliğimiz tarafından SGK ve Maliye Bakanlığı Protokollerini
sona erdiren ihtarnamelerin çekilmesiyle başlayan sürecin
değerlendirilmesi, 12-16 Ocak haftasında yapılması planlanan TBMM ziyareti ile ilgili ön hazırlık yapılması amacıyla
VII. Başkanlar Danışma Kurulu toplantısı yapıldı.
Toplantı sırasında ayrıca TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK,
düzenlediği basın toplantısı ile, meslek örgütüne destek
verdiklerini ve meslek örgütünün onay vermediği hiçbir
yasa değişikliğini istemediklerini ıslak imzalı, kaşeli dilekçeleri ile bir kez daha gösteren 22.000 eczacının, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı ile Sağlık Bakanına hitaben yazmış
oldukları dilekçelerini, basına ve kamuoyuna duyurarak;
örgütün 22.000 eczacıdan aldığı güçle, eczacının, sağlık,
meslek, yaşam hakkını hiçe sayan uygulamalara taviz vermeyeceğini bir kez daha tekrarladı.
Aynı konu ile ilgili olarak da TEB Genel Sekreteri Ecz.Hilmi
ŞENER, AKP Grup Başkan V. Akif GÜLLE ve Meclis Adalet
Komisyonu Başkanı Ahmet İYİMAYA’yı ziyaret etti.
>
TEB Merkez Heyeti ve Denetleme Kurulu, eczacılar tarafından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile Sağlık Bakanına
hitaben yazılan ve önceki gün bir basın toplantısı ile kamuoyuna duyurulan 22.000’er adet dilekçeyi Oda Başkanları
ile beraber ilgili Bakanlıklara teslim ettiler.
>
>
>
10 Ocak 2009
44
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
TEB HABERLER
>
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun talebi üzerine 2009 yılı protokol görüşmeleri tekrar başladı. SGK’yı temsilen GSS Genel
Müdürü Sami TÜRKOĞLU, Fiyatlandırma Dairesi Başkanı
Hanefi GÖK ve Kurum yetkilileri ile TEB’i temsilen Sayman
Ecz.Özgür ÖZEL, Merkez Heyeti Üyesi Ecz.Sabih Tekin
ÇAĞLAR ve Av.Gökhan PEKCAN’ın katıldığı toplantıda, taraflar karşılıklı olarak isteklerini dile getirdiler.
TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK, Sayman Ecz.Özgür
ÖZEL, Merkez Heyeti Üyesi Ecz.Sabih Tekin ÇAĞLAR ve
Av.Gökhan PEKCAN, SGK’nda yapılan protokol görüşmelerine katıldılar.
TEB-TEKB işbirliği ile 10-12 Nisan tarihleri arasında CNR
Expo Center’da gerçekleştirilecek olan 2009 Farmavizyon
Eczacılık Fuarı toplantısı TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK,
Genel Sekreter Ecz.Hilmi ŞENER, Merkez Heyeti Üyesi Ecz.
Ali ASLAN ve Ecz.Çağatay ÇAKAR ile TEKB Başkanı Ecz.
Abdullah ÖZYİĞİT’in katılımı ile gerçekleştirildi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk ÇELİK’in, SGK
GSS Genel Müdürü Sami TÜRKOĞLU’na, Birliğimiz ile SGK
arasında imzalanması gereken 2009 yılı protokolü sorununun çözümlenmesi ve aşılması için yetki vermesi üzerine, Sosyal Güvenlik Kurumu Türk Eczacıları Birliği Merkez
Heyeti’ni yeniden görüşmeye davet etti. Bu davet üzerine
TEB Merkez Heyeti, Kurum ile protokol hakkında tekrar görüşme gerçekleştirdi.
TEB Genel Sekreteri Ecz.Hilmi ŞENER ve Merkez Heyeti
Üyesi Prof.Dr.Levent ÜSTÜNES, Türkiye’deki tüm eczacılık
fakültesi dekanları ile birlikte Sağlık Bakanı Prof.Dr.Recep
AKDAĞ’ı makamında ziyaret ettiler. Ziyarette 2008 Yılı
SUT’nda ‘Sağlık hizmet sunumu bakımından basamaklandırılamayan diğer sağlık hizmet sunucuları’ bölümünde yer
alan eczanelerin ‘birinci basamak sağlık kuruluşu’ olarak
tanımlanması ve bu konuda SUT’da gereken değişikliklerin
yapılması için Bakandan destek talep edildi.
Aynı gün TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK ve Genel Sekreter Ecz.Hilmi ŞENER, Sağlık Bakanı Prof.Dr.Recep AKDAĞ’ı
makamında ziyaret ettiler. Ziyarette Birliğimiz ile SGK arasında imzalanması gereken protokolde tıkanmaya yol açan
konular görüşüldü.
15 Ocak 2009
>
12 Ocak 2009
>
FIP’in (Uluslararası Eczacılık Federasyonu) 69 uncusunu
İstanbul’da düzenleyeceği Dünya Eczacılık Kongresinin Ev
Sahibi Komitesinde yer alan TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK, Genel Sekreter Ecz.Hilmi ŞENER, Sayman Ecz.Özgür
ÖZEL, Merkez Heyeti Üyesi Ecz.M.Sait YÜCEL ve Sabih
Tekin ÇAĞLAR, Denetleme Kurulu Başkanı Ecz.Şerif BOYACI, TEB Eski Başkanı Ecz.Mehmet DOMAÇ, AİFD Başkanı
Muhittin BİLGÜTAY, TİSD Başkanı Cengiz CELAYİR ve TEKB
Başkanı Ecz.Abdullah ÖZYİĞİT, Kongre hakkında TEB Binasında bir toplantı gerçekleştirdiler.
14 Ocak 2009
09 Ocak 2009
>
TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK, Sayman Ecz.Özgür ÖZEL
ve Merkez Heyeti Üyesi Ecz.Sabih Tekin ÇAĞLAR, gün içerisinde ilk olarak SGK Başkanı Fatih ACAR ile bir görüşme
gerçekleştirerek, 2009 Yılı SGK Protokolünün, eczacı tabanının istekleri doğrultusunda imzalanması için belirlenen
maddelerden taviz verilmeyeceği noktasındaki kararlığı bir
kez daha ortaya koydular. Bu maddelerde istediğimiz şekilde uzlaşma sağlanamaması üzerine, aynı heyet, Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk ÇELİK ile de bir görüşme
gerçekleştirdiler. Ancak Bakan ile yapılan görüşmede, Birliğimizin istekleri konusunda yine bir uzlaşma zemini sağlanamadı.
VIII. Başkanlar Danışma Kurulu toplantısı TEB Merkez Binasında gerçekleştirildi. Toplantıda, SGK ve Maliye Bakanlığı
ile Birliğimiz arasında imzalanan protokolün Birliğimiz tarafından tek taraflı feshinden sonra, 10.01.2009 tarihi itibariyle tekrar başlayan görüşmelerde, Birliğimiz tarafından
talep edilenler ve SGK tarafından önerilenler doğrultusunda
oluşturulan son hali değerlendirildi.
19 Ocak 2009
>
Protokol görüşmelerinin tekrar tıkanmasının ardından,
SGK’nın eczacılara elektronik ortamda e-sözleşme imzalatma tehditinde bulunması üzerine basın toplantısı düzenleyen TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK, TEB’in yasalardan ve
GÜNCE
Sağlık Bakanı ve Çalışma Bakanı, protokol görüşmelerinde
yaşanan sorunların çözümü noktasında tekrar TEB’i, anlaşma zemini yaratabilmek için ayrı ayrı görüşmeye davet ettiler. Çalışma Bakanı ile uzun süren görüşme sonunda, 2009
Yılı SGK Protokolünün imzalandığı, TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
ÇELİK’in ortak basın açıklamaları ile kamuoyuna duyuruldu.
>
13 Şubat 2009
>
20 Ocak 2009
>
TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK, Maliye Bakanlığı Bütçe
ve Mali Kontrol Genel Müdürü Naci AĞBAL’ı ziyaret ederek,
imzalanması gereken 2009 Yılı Maliye Sözleşmeleri hakkında bir görüşme gerçekleştirdi.
22 Ocak 2009
>
TEB Genel Sekreteri Ecz.Hilmi ŞENER, TBMM ile Birliğimiz
arasında imzalanmış olan Meclis Sözleşmelerinin yenilenmesi talebimizi iletmek üzere, TBMM Baş Eczacısı Aziz
ÇAMLICA ile birlikte TBMM Genel Sekreteri Ali Osman
KOCA’yı makamında ziyaret etti.
TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK ve Genel Sekreter Ecz.
Hilmi ŞENER, TBMM Genel Sekreteri Ali Osman KOCA’yı
makamında ziyaret ettiler. TEB Başkanı ve TBMM Genel
Sekreteri, 2009 Yılı Milletvekilleri ve TBMM Kadrolu Personeli için olmak üzere iki ayrı sözleşme imzaladılar.
>
TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK, İlaç Sanayii’nin yöneticileri ile bir araya gelerek, 2009 yılı protokolü ile SGK’nın 60
gün sonra eczacıya ödeme yapacak olmasından dolayı, ilaç
firmaları tarafından dağıtım kanallarına uygulanan vadelerin
yeniden düzenlenmesinin gerekliliği ve ticari iskontoların
kaldırılmaması konusunda bir görüşme gerçekleştirdi.
31 Ocak 2009
>
>
>
TEB Merkezi Heyeti ve Denetleme Kurulu, Antalya Eczacı
Odası’nın yeni binasının açılışı ve sosyal tesislerin temel
atma törenine katıldılar.
TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK ve Genel Sekreter Ecz.
Hilmi ŞENER, Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof.Dr.Maksut COŞKUN’u makamında ziyaret ettiler.
03 Şubat 2009
>
TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK ve Genel Sekreter Ecz.
Hilmi ŞENER, Maliye Bakanlığı Müsteşarı Hasan Basri AKTAN ile bir görüşme gerçekleştirerek, eczacıların 2008 yılından kalan Konsolide Bütçe alacaklarının çıkartılmasının
gerekliliğinin altını bir kez daha çizerek konu hakkında bir
genelge yayımlanmasını talep ettiler.
04 Şubat 2009
>
TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK, SGK ile bir görüşme gerçekleştirdi.
TEB Merkez Heyeti ve Denetleme Kurulu, Ege Bölgesi Eczacı Odaları tarafından İzmir’de düzenlenen 4. Ege Eczacılık Günleri’ne katılım gerçekleştirdiler. TEB Başkanı Ecz.
Erdoğan ÇOLAK, organizasyon kapsamında düzenlenen
“Profesyonel Mesleklerde Dönüşüm ve Eczacılık Mesleğinin Geleceği” konulu panele konuşmacı olarak katıldı. 25 Şubat 2009
02 Şubat 2009
>
TEB Genel Sekreteri Ecz.Hilmi ŞENER ve Sayman Ecz.Ali
ASLAN, Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdür Yrd. Ayşe Berrin DİKMELİK’i ziyaret ederek, 2008 yılından kalan Konsolide Bütçe Kurum ödemelerinin eczacıların
hesaplarına aktarılması için Maliye Bakanlığı’nın gerekli
ödeneği serbest bırakmasını talep ettiler.
21-22 Şubat 2009
29 Ocak 2009
>
İlaç Sanayii ile ilaç alım vadelerinin iyileştirilmesi ve bazı
ilaç firmaları tarafından kaldırılan ticari iskontoların geri
verilmesi konusunda, 29.01.2009 tarihinde gerçekleştirilen toplantının sonuçlarının değerlendirilmesi için Birliğimiz
Merkez Binasında bir toplantı gerçekleştirildi. Toplantıda,
TİSD Ankara temsilcisi Ecz.Kemalettin AKALIN, AİFD Ankara Sorumlusu Selçuk METİNER ve İEİS Yönetim Kurulu
Üyesi Dr.Tandoğan TOKGÖZ ile TEB Merkez Heyeti ve Denetleme Kurulu bir araya geldiler.
17 Şubat 2009
23 Ocak 2009
>
TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK ve Genel Sekreter Ecz.
Hilmi ŞENER, Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel
Müdürü Naci AĞBAL’ı makamında ziyaret etti ve 2008 yılından kalan ilaç ödemeleri konusunu bir kez daha görüştü.
TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK ve Denetleme Kurulu
Başkanı Ecz.Şerif BOYACI, gün içerisinde sırasıyla Hedef
Alliance Genel Müdürü Bülent DENKDEMİR, Selçuk Ecza
Deposu Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet KELEŞOĞLU, İEİS
ve Abdi İbrahim İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Nezih BARUT,
İEİS Yönetim Kurulu Üyesi ve Bilim İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Bülent KARAAĞAÇ ile birer görüşme gerçekleştirdiler.
Görüşmelerde, 2009 yılı SGK Protokolü ile eczacıların 60
günde ödeme alacak olmalarından dolayı, ilaç firmaları tarafından dağıtım kanallarına uygulanan vadelerin yeniden
düzenlenmesi ve ticari iskontoların kaldırılmaması konularında firmaların ve depoların üzerine düşen görevi yerine
getirmesi istendi.
26 Şubat 2009
>
TEB Başkanı Ecz.Erdoğan ÇOLAK, Genel Sekreter Ecz.Hilmi
ŞENER, Denetleme Kurulu Üyesi Ecz.Ahmet Cemal TOPLU
ve Gazi Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Remzi
ÖRTEN, Maliye Bakanlığı Müsteşarı Hasan Basri AKTAN’ı
makamında ziyaret ederek, karekod sistemi uygulaması ile
birlikte eczaneler için stok affının getirilmesinin gerekliliği
konusunda bir görüşme gerçekleştirdiler ve ardından bu
konuda hazırlanan bir raporu sundular.
TEB HABERLER
>
11 Şubat 2009
Ocak - Şubat 2009 - Sayı: 1
eczacının örgütlü gücünden aldığı yetki ile sözleşme yapma
yetkisinin olduğunu bir kez daha dile getirerek, SGK’yı ciddiyete ve hukuka uygun davranmaya davet etti.
45
BASINDA TEB
Ayşen YALMAN
BASIN ÖZETLERİ
Ocak ve Şubat aylarında basında çıkan haberlerin ne yazık ki tamamını
sayfa sınırlaması nedeniyle yayınlayamıyoruz.
KANAL 24 “HABERLER” 03.01.2009
CNN TÜRK “HABERLER” 03.01.2009
KANAL B “BUGÜN CUMARTESİ” 03.01.2009
SKY TÜRK “HABERLER” 03.01.2009
ATV “GÜN ORTASI” 03.01.2009
STV “ANA HABER” 03.01.2009
KANAL TÜRK “ANA HABER” 03.01.2009
ART “ANA HABER” 03.01.2009
TV8 “ANA HABER” 03.01.2009
HABER TÜRK “ANA HABER” 03.01.2009
KANAL A “ANA HABER” 03.01.2009
ÜLKE TV “ANA HABER” 03.01.2009
TGRT HABER “ANA HABER” 04.01.2009
STAR “ANA HABER” 04.01.2009
NTV “EKONOMİ EKRANI” 05.01.2009
TRT 2 “İŞ GÜNÜ” 06.01.2009
Türk Eczacıları Birliği SGK ile imzaladığı İlaç
Alım Protokolünü feshettiğini açıkladı. Eczacıların talepleri yerine getirilmezse, 1 Şubat’tan
itibaren hastalar ilaca ulaşımda zorluk yaşayacaklar.
TRT 1 “NASILSINIZ?” 12.01.2009
TEB HABERLER
Tayfun Talipoğlu’nun hazırlayıp sunduğu
programa SGK ve TEB yöneticileri birlikte
katıldılar. Karşılıkla taleplerin iletildiği canlı
yayın, yaklaşık 4 saat sürdü.
46
TEB HABERLER
BASINDA TEB
47
BASINDA TEB

Benzer belgeler