Bu eserin tam metnini indirmek için tıklayın
Transkript
Bu eserin tam metnini indirmek için tıklayın
International Journal of Language Academy ISSN: 2342-0251 DOI Number: http://dx.doi.org/10.18033/ijla.285 Volume 3/4 Winter 2015 p. 314/321 FANTASTIC NARRATIVE AND FUNCTION OF Article History: Received 20.10.2015 Received in revised form 30.10.2015 Accepted 10.11.2015 Available online 15.12.2015 READER IN FANTASTIC NARRATIVE Fantastik Anlatı ve Okurun Fantastik Anlatıdaki İşlevi Funda UZDU YILDIZ1 Abstract Emergence of fantastic narration as a narrative genre has been composed as its “reality” criteria. According to Todorov’s study which shows the characteristics of the fantastic genre, emergence of genre requires the presence of other genres. The emergence of the fantastic genre is also based on the presence of other genres that take the reality criteria and antagonism formed between these genres. However the circumstance which makes the fantastic genre different from other genres is the contradiction in reader’s conscious. Reader reproduces the text with modal relations. Modal relation means that reader develops an attitude towards the narration by identifying herself with one of the narrative characters. Readers become an important factor in genre’s emergence with this perspective. Descriptions which are made regarding reader and reader’s “reality” perception have an important role in the fantastical genre’s characteristics. Reader’s perception is important in this regard. Reader’s reality perception is limited psychologically by conscious and perceptions. In this paper, conscious and perceptions concepts are analyzed with epistemic and metaepistemic modalities from semiotic modality. These modality and the relation of reality indicates reader’s relation to the other genres as well. In this study, fantastic narration characteristics and cases in the narrative structure will not be mentioned. The main topic of this study is to analyze narrated persons, narrator and especially according to the the epistemic and belief modality of semiotic modality. Reader’s detachment from the reality phase in order to create a new reality will be analyzed. The study aims to analyze the persuation modality on narrative which can persuade the reader. Key words: Fantastic, reality, modality, epistemic modality, belief modality. Özet Fantastik anlatının, bir anlatı türü olarak ortaya çıkışı “gerçeklik” ölçütüne göre oluşmuştur. Türlerin ortaya çıkışı, Todorov’un fantastik türün özelliklerini ortaya koyduğu çalışmasında da belirttiği gibi öncelikle başka türlerin varlığını gerektirir. Fantastik türün de ortaya çıkışı bu bağlamda, gerçeklik ölçütünü esas alan diğer türlerin varlığına ve bu türlerle arasında oluşan karşıtlığa bağlanır. Ancak fantastik türü diğer türlerden farklı kılan durum bu türün okurun bilincindeki karşılığıdır. Okur, metin ile kurduğu kipsel ilişkiyle metni yeniden üretir. Kipsel ilişkiyle sözü edilen şey okurun anlatı kişilerinden biriyle özdeşleşip anlatıya yönelik bir tavır geliştirmesidir. Bu bakış açısıyla okur türün oluşumunda önemli bir öğeye dönüşmektedir. Fantastiğin türsel özelliğinin ortaya çıkışında okur ve okurun “gerçeklik” algısına göre yapılan açıklamalar önemli yer tutmaktadır. Bu bakımdan okurun gerçeklik algısı önemlidir. Okurun gerçeklik algısı, psikolojik açıdan bilinç ve algılarla sınırlanmış durumdadır. Burada bilinç ve sınır kavramları, göstergebilim kipliklerinden /bilme/ kipliği ve /üst bilme/ kipliği ile incelenmektedir. Bu kiplikler ve gerçeklik ilişkisi okurun diğer türlerle olan ilişkisini de belirler. Bu çalışmada fantastik anlatı türünün özelliklerine, anlatı yapısındaki durumlara değinilmeyecektir. Bu çalışmanın temel araştırma konusu, anlatı kişilerinin, anlatıcının ve özellikle de okuyucunun göstergebilim kipliklerinden inanma, bilme kipliklerine göre incelenmesidir. Okurun fantastik anlatı karşısında gerçeklikten sıyrılarak yeni bir gerçek yaratma süreci incelenecektir. Çalışma okuyucuyu ikna edebilen anlatıcı üzerinde de ikna etme kipliğini incelemeyi amaçlamaktadır. Anahtar Sözcükler: Fantastik, gerçeklik, kiplik, bilme kipliği, inanma kipliği. 1 Yrd. Doç. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi, e-posta: [email protected] International Journal of Language Academy Volume 3/4 Winter 2015 p. 314/321 Fantastik Anlatı ve Okurun Fantastik Anlatıdaki İşlevi 315 Giriş “Anlatı kişisi yalan söyleyebilir, ama anlatıcı söylememelidir” (Todorov, 2004:87) Anlatı, anlatma eylemi sonucu oluşan anlamlı yapıdır. Bu yapıyı oluşturan anlatıcı, kişi, zaman, mekân gibi öğeler anlamı oluşturmak için neden-sonuç gibi ilişkilerle birleşirler. Bu öğeler “gerçeklik” dünyasından alındıkları için –kurmaca, gerçekliğin yeniden sunumu (mimesis) olarak düşünüldüğünde- gerçeğe benzerdirler. Anlatı, temeline gerçekçi konuları yerleştirdiği ve bütün öğelerini gerçeğe benzer bir şekilde oluşturduğu sürece tür olarak fantastik2 sayılamaz. Fantastik, tür olarak incelenmiş ve özellikleri ortaya konmuştur. Bu özelliklerinin belirlenmesinde yakın iki komşusu olan bilimkurgu ve doğaüstü’den (masal, efsane, mit gibi) ayrıldığı yanlar onun temel özelliklerini belirlemiştir. Genel olarak bu üç türde de (bilimkurgu, doğaüstü ve fantastik) fantastik öğe bulunur. Ancak bu öğenin hangi koşullar içinde, alıcı/okuyucu ile baştan hangi anlaşmanın yapılıp hangi sınırlar içinde kullanıldığı ayırıcı özelliktir. Fantastik türün kullanılma biçimi bu üç türü birbirinden ayırır. Ayrıca alıcı/okuyucu tür hakkında bazı ön kabullere sahip olmak durumundadır. Doğaüstüde kurgunun tamamen gerçeküstü olarak oluştuğunu, fantastikte gerçeküstü anlatı öğelerini gerçekle ilişkilendireceğini bilerek kabul eder, bilimkurguda ise mantık arar. Bu anlamda “ortaya çıkış”, “kurgunun devamı”, “nedensellik” önemli belirleyicilerdir. Ortaya çıkış; olay örgüsü içinde dönüşüm durumlarının anlatı öğeleriyle uyumlu bir biçimde kendini göstermesidir. Dönüşümü gerçekleştiren öğe fantastik unsur ile bağlantılı olmasının yanında fantastik olmayan öğelerle de ilişki içinde olmak durumundadır. Kurgunun devamında da fantastik öğe diğer “gerçek” öğelerle bağlı olursa alıcı üzerinde daha etkili olabilir. Nedensellik ise fantastik öğenin akla yatkın bir bağlantı içinde yer almasını sağlar. Bilinen örneği3 biraz daha ayrıntılandırıp geliştirerek sunarsak şöyle somutlaştırabiliriz: Bir vampir mantıksal olarak açıklanamayan nedensiz varlığıyla, nedensiz ilişkiler içinde gerçekdışı zaman ve mekanlarda var olduğunda doğaüstü türün içine girer. Nedensiz varlığıyla nedenli ilişkilerin içinde gerçek (olarak kabul edilebilecek) zaman ve mekanda, gerçek kişilerle iletişim halinde olduğunda fantastik olarak nitelendirilebilir. Ancak vampir, bir canlının farklı virüs ya da organik bazı değişkenler nedeniyle vampire “dönüşmüşse” ve gerçek mekan, zaman ve kişilerle birlikte bir kurguya dahil edilmişse bilimkurgunun sınırları içinde yer alır. Nedensellikle birlikte belirleyici kabul edilebilecek Çalışmamız boyunca fantastik sözcüğü sıklıkla kullanılmıştır. Bu sözcük iki anlamıyla çalışmada yer almaktadır: Sözlük anlamıyla ve anlatı/kurgu türü olarak. Tür olarak kullanıldığı yerlerde italik olarak belirtilmiştir. 3 “Bilim kurguyla fantastik arasındaki farkı açıklamak için fantastiğin klasiklerinden, varlığı açıklanamayan saf bir olgu olarak verilen büyük örneklerden birini incelemek gerekir: vampir. Mitteleuropa batıl inançlarından doğan bu gece canavarı Richard Matheson’un elinde saf bir bilim kurgu kişisine dönüşür. Bir Efsaneyim’de, bir virüs salgını insan soyunun beslenme düzeninde radikal bir dönüşüme sebep olmuş ve vampirlik doğmuştur. Bu bilimsel –ya da sözde bilimselaçıklama, romanı bir türden ötekine atlatmaya ve metnin doğasını değiştirmeye yetmektedir” (Baudou,2005:10-11). 2 International Journal of Language Academy Volume 3/4 Winter 2015 p. 314/321 316 Funda UZDU YILDIZ olan diğer bir öğe da zamandır. Bilimkurguda genellikle gelecek zamana yönelik bir odaklanma varken fantastikte zaman konusunda bir sınırlama yoktur, şimdi de olabilir, gelecek de, geçmiş de. Doğaüstü ile fantastik arasındaki fark ise fantastiğin alıcıya dönük olmasıdır. Alıcının metni takip ederken içine gireceği düşünce ve duygu durumları iki kurgu arasında farklar oluşturur. “Düşlemsel (fantastik) metin ise imgelemeye dayalı bir anlatımdır. Düşlemsel metnin hayranlık uyandırma gibi bir amacı yoktur” (Günay, 2007:372). Fantastik, zihinsel işlemleri gerekli kılan, hayranlık ötesinde şaşkınlık ve kararsızlık yaratan bir tür olarak kabul edilebilir. Fantastiğin tür olup olmadığı konusu önceleri tartışmalı bir konu olarak ele alınmıştır. “Jackson, fantastiği bir söylem türü olarak tanımlar” (Olsen,2004:287). Todorov’un çalışmasından sonra yazınsal türler içinde değerlendirilir olmuştur. Bu konudaki temel eser olma özelliğini hala korumakla birlikte bazı açılardan Todorov’un çalışması fazla yapısalcı bulunmuş olup kültür ve psikolojiyle ilgisinin yeterince değerlendirilmediği düşünülmüştür. Her dönemde yeni bakış açılarının yeni bilgilerin eklenmesiyle bu türe ait özelikler daha ayrıntılı olarak ortaya çıkmıştır. Bu konuda çalışmalar yapılmaya devam etmektedir4. Bu çalışmada fantastik türün özellikleri ya da bu türün diğer türlerden ayrılan yanları üzerinde detaylı bir şekilde durulmadan, fantastiği özellikle inanma, gerçeklik ve ikna etme açısından inceleyebilmek için aşağıda belirtilen soruların cevapları üzerinde yoğunlaşılmıştır. - Fantastik öğe gerçekle nasıl birleşir? - Alıcı/okuyucu fantastik kurguyu gerçeklik şeması içinde nasıl biçimlendirir? - Anlatıcı-metin-alıcı/okuyucu arasındaki ikna süreci nasıl gerçekleşir? Bu sorulardan son ikisi yazınsal göstergebilim kipliklerinden inanma, ikna etme ve bilme kipliği çerçevesinde incelenecektir. Çünkü fantastik tür bir anlamda kipliklerin üzerine kurulu bir tür olarak kendini ortaya koyar. Fantastik Öğe Gerçekle Nasıl Birleşir? Tür açısından fantastiğin gerçekle kesiştiği ve ayrıştığı noktalar farklılık gösterebilir. Ancak bir anlatı olarak fantastiğin çekirdeğini gerçek oluşturur. Anlatı öğelerinden biri ya da birkaçı değişime uğrayarak sınırların dışına çıkar. Öğelerin tamamı fantastik olduğunda ise tür değişir, gerçek zemininden ayrılır, doğaüstü türler içine girer. Fantastik öğe, gerçeklikle karşıtlık ilişkisi içinde anlatıya yerleştiğinde, okuyucuda okuduklarının gerçek mi sahte mi olduğu konusunda kararsızlık5 yarattığı ölçüde türünü örneklendirebilir. “Fantezi çoğu zaman, mimetik sınırlar içinde başlar sonra sıra dışı, olağanüstü bir öğe girişiyle sınırı aşar, mimetik olan ile sıra dışı olanın çatışması etkiyi başlatır” (Olsen, 1987:288). Bir başka deyişle fantastiğin merkezinde çoğunlukla gerçek yer alırken gerçekötesi bir öğe anlatıya girdiğinde bir çatışma oluşur. Bu çatışmanın sonucu fantastik ortaya çıkar. Fantastik anlatı gerçekten yola çıkarak ondan uzaklaşabilir, ancak gerçek/gerçekdışı birlikteliği sürekli döngüsel olarak devam eder. Gerçek ve gerçeklik arasındaki ayrımın Aslan, P. (2010). Osmanlı Türk Modernleşmesinin Gölgesinde Varla Yok Arası Bir Tür: Fantastik roman (1876-1960). Boğaziçi Üniversitesi. Doktora Tezi gibi çalışmalardan söz edilmektedir. 5 Todorov tarafından kullanılan kavramdan söz edilmektedir. Ancak kavramın ortaya çıkışı psikoloji olarak belirtilmektedir. 4 International Journal of Language Academy Volume 3/4 Winter 2015 p. 314/321 Fantastik Anlatı ve Okurun Fantastik Anlatıdaki İşlevi 317 bilinmesi fantastik ile gerçek/gerçeklik ilişkisini anlamada kolaylık sağlar. Gerçek “somut ve nesnel olarak var bulunandır, gerçeklik ise gerçeğin bilinçteki yansısıdır” (Hançerlioğlu, 1976:215). Başka bir söyleyişle gerçeklik “insan bilincinden bağımsız, soyut ve nesnel olarak var olanların tümünü dile getirir. Var olmayanın karşıtı olarak kullanılır” (Hançerlioğlu, 1976:220). Bu tanımlara bakıldığında somut ve soyut düzlemler farkının ve insan bilincinin işin içine katılıp katılmamasının belirleyici olduğu görülür. Bir bakıma fantastiğin yaptığı da bu karşıtlıkların içinde kurgusunu oluşturmaktır. Fantastik, gerçeklikle zorunlu bir ilişki içindedir.“Olağanüstü metinde anlatılan şeyler bildiğimiz gerçeklik yasalarıyla açıklanamaz, başka gerçeklik alanına aittir. Düşlemsel (fantastik) anlatımda ise okuyucu gerçeküstü olgular ile kendi gerçeği arasında sürekli gidip gelir ve şüphe içinde kalır” (Günay, 2007:372-373). Bu şüphe okuyucunun ilgisini çeker, merakı arttırır. Gerçeğin kırılma noktasında fantastik oluşur ve gerçekle ilişkisini ortaya koyar. Gerçek sınırı fantastiğin başlangıç ve gerçeklikle birleşme noktasıdır. Fantastiğin varlığı öncelikle gerçekle daha sonra gerçeklikle ilgilidir. Aşılması gereken bir sınır gereklidir. “Sadece gerçekçi bir alanın oluşturulması, kabul edilebilir normları ihlal eden bir tecavüze izin verir” (Stainmetz, 2006:17). Bu nedenle de fantastik var olan gerçeği kullanarak ya da kendine ait bir gerçeklik yaratarak etkisini oluşturur. Gerçek Şekil 1: Fantastik kurgu Şekil 1: Fantastik kurgu Yukarıdaki şekil bir bütün olarak fantastiği anlatmaya çalışır. Gerçek merkezli fakat gerçekdışı/üstü alanlara da girer ama gerçekle bağını hiçbir zaman koparmadan bu etkiyi yaratmaya çalışır. “Fantastik gerçek yaşam çerçevesine gizemin zorla dâhil edilmesiyle nitelendirilir” (Stainmetz, 2006:14). Burada gerçeklik yaratan, gerçek yaşam olarak nitelenen öğeler anlatının temel öğeleri olan kişi, yer ve zamandır. Anlatıda özellikle kişi “insan” gerçekliği çevresinde gelişir. Kişinin gerçeklik sınırları ne kadar aşılırsa aşılsın anlatıya yansıyan konuşma/iletişim/dil olduğu için bu sınırdan tam anlamıyla çıkabilmesi mümkün değildir. Alıcı/okuyucu fantastik kurguyu gerçeklik şeması içinde nasıl biçimlendirir? Fantastik türün daima bir yanıyla alıcıya/okuyucuya bağımlı olduğu belirtilmiştir. Fantastiğin koşulu olarak sunulan şu özelliklerde de bu durum görülmektedir: “Metin öncelikle okuyucunun, öyküdeki kişilerin dünyasını canlı kişilerin yaşadığı bir dünya olarak görmesini ve anlatılan olaylarla ilgili doğal bir açıklama ile doğaüstü bir açıklama arasında kararsızlık duymasını sağlamalıdır. Sonra bu kararsızlık bir öykü kişisi tarafından da hissedilmelidir; böylece okuyucunun görevi bir kişiye verilmiş olup, aynı zamanda kararsızlık metin boyutunda da ortaya konduğu içindir ki yapıtın International Journal of Language Academy Volume 3/4 Winter 2015 p. 314/321 318 Funda UZDU YILDIZ izleklerinden biri hailen gelir; saf bir okumada gerçek okuyucu öykü kişisiyle özdeşleşir. Son olarak okuyucunun metin karşısında bir tavır takınması gerekir” (Toyman, 2006:33). Karasızlık, okuyucunun öykü kişisiyle özdeşleşebilmesi ve metin karşısındaki tavrı önemsenmiştir. Okuyucunun tavrı ile metin ile arasında kurduğu kipsel ilişkiyi de anlayabiliriz. Fantastiğin türsel özelliğinin ortaya çıkışında alıcı ve alıcının “gerçeklik” algısına göre yapılan açıklamalar önemli yer tutmaktadır. Bu bakımdan alıcının gerçeklik algısı önemlidir. Alıcının gerçekliği psikolojik açıdan bilinç ve algılarla sınırlanmış durumdadır. Kurgunun karşıtı olarak yer alan “gerçek” hayatın, dış gerçekliğin sınırları bellidir. Zaten bilinç “Sınırların farkına varılmasından doğup çıkar” (May, 2008:126). Burada bilinç ve sınır kavramları, göstergebilim kipliklerinden /bilme/ kipliği ve /üst bilme/ kipliği ile incelenebilir. /bilme/ kipliğinin yine /bilme/ kipliğiyle ilişkisinden doğan /üst bilme/ kipliği Greimas ve Courtes tarafından /bildiğini bilme/ ve / bilmediğini bilme/ kipliği olarak tanımlanır (1979:228). /Bildiğini bilme/ Farkındalık Farkında olmama durumu söz konusu olduğundan bir biçimlenme oluşmaz. /Bilmediğini bilme/ /bildiğini bilmeme/ Farkındalığın gerçekleştiği bu aşamada fantastik gerçeklik içinde biçimlendirilir. /bilmediğini bilmeme/ Şekil 2: Üst bilme kipliği (Greimas ve Courtes,1979:228) Üst bilme kipliğinde ifade edilen ikili eylemler birlikteliğinde ilk “bilme” bölümü, sınırları ifade eden bilme kipliğidir. İkinci “bilme” ise bu sınırın farkında olma durumunu ortaya koyan üst kipliktir. Bu nedenle alıcı/okuyucu fantastiği sınırlarının dışında yani “bilmediği” aşamada ancak yine de bir gerçeklik içinde değerlendirir. Başka bir deyişle “bilmediği bir gerçekliğin farkında olma” kipliği içinde fantastiği biçimlendirir. Bilincin sınırları zorlandığı için zorlama öğe takip edilir. Bu nedenle de fantastik öğe akla yatkınlaşır ve kabul edilebilir bir alan içine girer. “Bildiğini bilen” alıcı/okuyucu gerçeklik ölçütüne göre aşağıda belirtilen dört alana göre bir sınıflama yapabilir. Gerçek olduğunu bilme Gerçek olduğunu bilmeme (yansıtıcı türler) Gerçek olmadığını bilme (doğaüstü türler) (fantastik) Gerçek olmadığını bilmeme (fantastik) Şekil 3: Gerçeklik ve bilme ilişkisi “Fantastik, kendi doğal yasalarından başka yasa tanımayan bir öznenin görünüşte doğaüstü bir olay karşısından yaşadığı kararsızlıktır” (Todorov, 2004:31). Bu International Journal of Language Academy Volume 3/4 Winter 2015 p. 314/321 Farkında değil Fantastik Anlatı ve Okurun Fantastik Anlatıdaki İşlevi 319 tanımlamada da görüldüğü gibi belirli bir gerçeklik algısı olan öznenin kararsızlığı söz konusudur. Bu kararsızlık yukarıdaki şemada yer alan “bilmediğini bilme” kipliğiyle karşılanabilir. Çünkü özne bir şeyleri bilmediğini bilir ve bu kiplik içinde fantastik kurguyu/anlatıyı anlamlandırmaya çalışır. Gerçekliği kuşkuya düşüren öğenin, öznenin aklına yatkınlığı bir bakıma fantastik kurgunun en önemli özelliğini ortaya koyar. Bu anlamlandırma, öznede, sınırdan ayrılma duygusunun yarattığı bir duygu dengesizliği ile gerçekliğe her an dönebileceğini bilmesinden kaynaklanan güven duygusunun birleşiminin verdiği haz ile gerçekleşir. Dolayısıyla fantastik, okuyucusuyla birlikte anlam kazanır. Anlatıcı- Metin- Alıcı/Okuyucu ve İkna Süreci Gerçek ve gerçek üstü/dışı karşıtlığının oluşturduğu ikilem anlatıcı yoluyla anlatıya dahil edilir. Anlatıcının içinde bulunduğu ikilem/kararsızlık okuyucu tarafından öncül olarak kabul edilir. Bu kabulün gerçekleşmesi için bir özdeşleşmeye gereksinim duyulur. Genel olarak anlatısal türlerde yaratılmaya çalışılan, okuyucunun hissedebilme düzeyini yükselten bir durumdur. Özdeşlik anlatıcıyla ya da başka anlatı kişileri ile kurulabilir. Fantastik anlatıda okuyucunun özdeşliği anlatıcı ile kurması beklenen bir durumdur. Çünkü aklın sınırlarına sahip olan ve anlatıyı okuyucunun anlayabileceği biçimde aktaran anlatıcıdır. “Fantastik anlatı inanmak, inanmamak, arada kalmak, kuşku duymak, kararsızlık yaşamak gibi tepkileri uyandırmakla yükümlü olduğundan anlatıcının özdeşleşmenin en kolay gerçekleşeceği “bir insan” olması gerekmektedir” (Aslan, 2010:42). Anlatıcı bir insan olarak da anlatma eyleminden sorumludur ve anlattıklarına inandırma kipliğine de sahip olmalıdır. Bunun için de okuyucu ile aynı kiplik içine girebilmelidir. Başka bir deyişle okuyucuyu kendi kipliğiyle özdeşleştirebilmelidir. Göstergebilim kipliklerinde öznenin inanma süreci “/inanmak/” ve “olmak” eylemlerinin göstergebilimsel dörtgen üzerindeki değişimlerine göre oluşmaktadır. Yani burada “olmak” durum sözcesini etkileyen ve onu kipselleyen ikinci bir eylem olan “/inanmak/” eylemi vardır. Bu iki eylemden “/inanma/”nın “olma” eylemini etkilemesi kipsel bir durum oluşturur (Greimas & Courtès, 1979:129). Doğruluk Olanaksızlık /İnanmış-olmak/ /inanmış-olMAmak/ Olasılık /inanMAmış-olMAmak/ Şüphecilik /inanMAmış-olmak/ Şekil 4: /inanma/ ve /olmak/ (Greimas & Courtès, 1979:129) Alıcı/okuyucu özne olarak kabul edildiğinde, anlatıcı ile arasında doğruluk-olasılık ekseninde bir inanma ilişkisi kurulması gerekir. (Buradaki ilişkinin gerçeklik değil, inanma ilişkisi olduğu, anlatıcı ile alıcı arasındaki ilişkinin söz konusu olduğu göz ardı edilmemelidir.) Bu, okuyucunun anlatıyı takip etme nedeni olarak değerlendirilebilir. Alıcı/okuyucu ile anlatıcı arasında olanaksızlık ve şüphecilik kipsel yapısının olması durumunda tersi bir durum oluşur ve okuyucu ikna sürecini tamamlayamaz. Ancak doğruluk ve olasılık ilişkisi içinde özne anlatıcıyla özdeşleşebilir. Bu özdeşleşmeye ön kabulü olmayan bir alıcının okuyacağı fantastik metin, anlamsız olaylar ya da komik bir tür olarak algılanabilir. International Journal of Language Academy Volume 3/4 Winter 2015 p. 314/321 320 Funda UZDU YILDIZ Sonuç Fantastik sözcüğün etimolojisinde de yer alan “görünür kılmak, gibi görünmek” anlamları fantastiğin gerçekle ilişkisinin gerçekten sapmayla oluştuğunu göstermektedir. Ancak bu sapma tam bir ayrılış değildir; bir geçiş bölgesi oluşturarak arada bir durumu yaratır ve bu ara durum da alıcıda kiplikler açısından bir tavır değişikliği oluşturur. Alıcı ve metin birlikte metnin özelliklerinin oluşumunu belirginleştirmektedirler. Genellikle metin içindeki bir kişiyle özdeşleşen okuyucu /üst bilme/ kipliği ve /inanma/kipliği aracılığıyla metne yaklaşır. Bu yaklaşım kurmaca sözleşmesi olarak bilinen durumun açımlaması olarak da değerlendirilebilir. Kurmaca sözleşmesini Eco şöyle açıklar: "Bir anlatı metniyle karşı karşıya gelmenin temel kuralı, okurun sessiz bir biçimde yazarla, Coleridge'in 'inançsızlığın askıya alınması' adını verdiği bir kurmaca anlaşmasını kabul etmesidir. Okur, kendisine anlatılanın hayal ürünü bir öykü olduğunu bilmelidir, ancak bu, yazarın yalan söylediğini düşünmesini gerektirmez.(...)Yazar, gerçek bir beyanda bulunuyormuş gibi yapar. Biz de kurmaca anlaşmasını kabul eder ve onun anlattıkları gerçekten olmuş gibi davranırız." ( Eco 1995: 87). Dolayısıyla anlatıda alıcının inanmak istemesi; anlatıcının da inanmak isteyen bir alıcısının olduğunu bilmesi, anlatıların algılanmasında ve anlamlandırılmasında kipliklerin öne çıktığını gösterir. Fantastik anlatılarda da okuyucu, metne bilinçli bir farkındalıkla, şüpheyle yaklaşarak bir okuma gerçekleştirir ve türün temel özellikleri olan kararsızlığı, tekinsizliği hissederek bir tavır geliştirir. Kaynakça Aslan, P. (2010). Osmanlı Türk modernleşmesinin gölgesinde varla yok arası bir tür: Fantastik roman (1876-1960). Boğaziçi Üniversitesi. Doktora Tezi. Baudou, J. (2005) Bilim-kurgu. Çev. İpek Bülbüloğlu. Ankara: Dost Kitabevi Yayınları. Eco, U. (1995) Anlatı ormanlarında altı gezinti. Çev. Kemal Atakay. İstanbul: Can Yayınları. Greimas, A. J. ve Courtes J. (1979). Sémiotique. Dictionnaire Raisonné de la Théorie du Langage. Cilt. I. Paris: Hachette-Université. Günay, V.D. (2007). Metin bilgisi. 3. Baskı. İstanbul: Multilingual Yayınları. Hançerlioğlu, O.(1976). Felsefe ansiklopedisi kavramlar ve akımlar. Cilt II. İstanbul: Remzi Kitabevi. May, R. (2008). Yaratma cesareti. Çev. Alper Oysal. İstanbul: Metis yayınları. Olsen, L.(2004) “Prelude: Nameless Things and Thingless Name”. Fantastic Literature: A Critical Reader. London: Westport, Connecticut. Steinmetz, J.L. (2006). Fantastik edebiyat. Çev. Hasan Fehmi Nemli. Ankara: Dost Kitabevi Yayınları. International Journal of Language Academy Volume 3/4 Winter 2015 p. 314/321 Fantastik Anlatı ve Okurun Fantastik Anlatıdaki İşlevi 321 Toyman, Y. Ö. (2006). Nazlı Eray’ın roman dünyasında düşsü ve büyülü gerçekliğin kurgusu ile fantastik unsurlar. Isparta: Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yayınlanmamış Yüksel Lisans Tezi. Todorov, T. (2004). Fantastik: Edebi türe yapısal bir yaklaşım. Çev. Nedret Tanyolaç Öztokat. İstanbul: Metis Yayınları. Uzdu Yıldız, F.(2012). Göstergebilim kiplikleri açısından anlatı kişilerinin incelenmesi. İzmir: Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yayınlanmamış Doktora Tezi. International Journal of Language Academy Volume 3/4 Winter 2015 p. 314/321