sayı 108 / şubat 2009 - Bilim ve Aklın Aydınlığında EĞİTİM

Transkript

sayı 108 / şubat 2009 - Bilim ve Aklın Aydınlığında EĞİTİM
fiubat 2009
İÇİNDEKİLER
AYLIK E⁄‹T‹M DERG‹S‹
YIL: 9
G
SAYI: 108
G
G
ISSN-1302-5600
fiUBAT 2009
SAHİBİ
Doç. Dr. Hüseyin ÇELİK
Millî Eğitim Bakanı
N
Genel Yayın Yönetmeni
Aziz ZEREN
Yayımlar Dairesi Başkanı
N
Yazı İşleri Müdürü
Selâmi YALÇIN
([email protected])
N
Yayın Kurulu
Dinçer EŞİTGİN
Şaban ÖZÜDOĞRU
Hakkı USLU
Çağrı GÜREL
Aysun İLDENİZ
Macit BALIK
N
Ça¤r› Gürel / F‹L‹ST‹NL‹ ÇOCU⁄UN A⁄IDI
r
Zahit Genç / VEFASIZLIK VURDU BEN‹
s
Damla Ya¤mur Ersan / ARAYIfi VE ÖZLEM
t
Halil Ad›yaman / B‹R fiA‹R‹N TAR‹H YAZICILI⁄I
YAHYA KEMAL
u
Fatma Türkan / ‹LKÖ⁄RET‹M PROGRAMLARINDA
‹NSAN HAKLARI VE YURTTAfiLIK E⁄‹T‹M‹ qp
Tasarım
Hakkı USLU
([email protected])
N
İletişim ve Koordinasyon
Dinçer EŞİTGİN
([email protected])
Ayflegül Alt›nova / DEMOKRAT‹K YURTTAfiLIK
E⁄‹T‹M‹ PROJES‹ q t
N
Yönetim Merkezi
Yayımlar Dairesi Başkanlığı Teknikokullar/ANKARA
http://yayim.meb.gov.tr e-posta: [email protected]
Tel: (0 312) 212 81 45 / 4188
Fax: (0 312) 212 81 48
fievki Ifl›kl› / DEMOKRAT‹K YURTTAfiLIK VE ‹NSAN
HAKLARI E⁄‹T‹M‹ H‹ZMET‹Ç‹ E⁄‹T‹M‹N‹N YEREL BOYUTU qx
N
Dizgi
Reyhan İLKER
Yusuf Toprak / DR. H. MUSTAFA AÇIKÖZ ‹LE SÖYLEfi‹
rq
Cebrail Y›ld›r›m / e-DEMOKRAS‹ VE e-VATANDAfiLIK
rv
fievki Ifl›kl› / PROF. DR. H. TAHS‹N FENDO⁄LU ‹LE SÖYLEfi‹
sp
Atik Aslan / ÖZGÜRLÜK VE S‹V‹L TOPLUM ÜZER‹NE
su
N
Baskı
Devlet Kitapları Müdürlüğü
N
Abone / Dağıtım
Fikri NAYIR
Tel: (0312) 866 22 01 / 246
Fax: (0 312) 866 22 72
Gönderilen eser ve çalışmalar yayımlansın veya yayımlanmasın, iade edilmez. Yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. Yayın Kurulu yazılar üzerinde değişiklik yapabilir. “Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim”
adı anılmadan alıntı yapılamaz. Millî Eğitim Bakanlığı
Yayımlar Dairesi Başkanlığının 22.12.2005 tarih ve
6088 sayılı oluru ile basılmıştır.
Dergimizin yıllık abone bedeli 20 YTL (öğretmen ve
öğrenciler için 15 YTL)’dir. Abone bedelinin Ziraat
Bankası Elmadağ-Ankara şubesindeki
Devlet Kitapları Döner Sermayesi Müdürlüğünün
2016676-5016 numaralı hesabına yatırılarak
makbuzun ve açık adresin “Devlet Kitapları
Müdürlüğü Hasanoğlan/ANKARA”
adresine gönderilmesi gerekmektedir.
Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları: 4644
Süreli Yayınlar Dizisi: 247
Recep Tezgel / ‹NSAN HAKLARI VE
VATANDAfiLIK E⁄‹T‹M‹N‹N ‹fiLEVSELLEfiMES‹ s y
GÜNDEM
t t
Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim
Çağrı Gürel
FİLİSTİNLİ
ÇOCUĞUN AĞIDI
Anacığım babacığım
Ninnilerim ağıtlarım
Ver elini versen bana
Gülden güle konacağım
Yüze kadar saydım anne
Ebe ben mi oldum baba
Uyudunuz uyudunuz
Toprak beşik olmaz böyle
Güzellerim çiçeklerim
Sözünüzü bileceğim
Kalktım yerden taşı aldım
Oy ellerim bileklerim!
2
Şubat 2009
Zahit Genç
VEFASIZLIK
VURDU BENİ
Sürdüm işi hep yokuşa
Gelip geçen yerdi beni
Muhtacım bir dost bakışa
Bir gariplik sardı beni
Dosttan ayrılması zor
Ayrılığı çekene sor
Yüreğine düşer ak kor
Bu yalnızlık yordu beni
Kim ettiyse intizar
Gezip durdum diyar diyar
Bir vicdansız, vefasız yar
Acılara kardı beni
Sanki talih bana küstü
Gece gündüz zehir kustu
Soramadım nedir kastı
Dost bildiğim kırdı beni
Canlar bakar cananına
Dayanılmaz hicranına
Varmak istedim yanına
Ötelere sürdü beni
Diken sarmış gül dalıyım
Gül yüzlere sevdalıyım
Dokunmayın çok doluyum
Vefasızlık vurdu beni
3
Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim
Damla Yağmur Ersan
ARAYIŞ VE ÖZLEM
Aramıyor değilim
Kollarımda sımsıcak
Sallamayı huzuru
Gülücükler
Damlardı dudaklarımdan
Buse olurdu
Sevdiğimin alnında
Nerede kaldı çocukluğumun
Hoş narin kokusu
Özlüyorum taramayı
Bebeklerimin fırça saçlarını
Nerede kaldı mutluluğumun
Çocuksu heyecanı
Yeni bir hüzün konmadan omzuma
Söndü coşkularım
4
Şubat 2009
BİR ŞAİRİN TARİH YAZICILIĞI
YAHYA KEMAL
Halil Adıyaman
ihtiyaç vardır. Fakat bizim tarihimizde belge sıkıntısı hat safhadadır.
ahya Kemal Beyatlı kayıt düşen bir
tarihçi değildir. Fakat içinde bulunan milli tarih sevgisini şiirlerinde
kaleme alan bir şahsiyet olarak
karşımıza çıkar.Bunun yanında bir
tarihçi nasıl olmalı, bir tarihî olay ve tarihî vesikalar nasıl ele alınmalı konularında sistemli
görüşlere sahiptir.
Y
Yahya Kemal sadece bizdeki tarih anlayışını deği Batı’daki tarih anlayışını da irdelemiştir.
“Batı’da da milliyetçilik sevdasının etkisiyle eski evrak hazinelerini açıyorlar, eski yazıları
başka bir ihtimamla okuyorlar, eski sanatların ,
eski tasavvuf ve diyanetin, eski şiirin, eski mimarinin mahiyetlerinde kendi varlıklarını bulmaya çalışıyorlar, bir taraftan da yer altında
kalmış eserlerin bakiyelerini görmek için hafriyata girişiyorlar.” tespitini yapmıştır.
Yahya Kemal’in tarih anlayışının oluşmasında etkili olan en önemli kişi hocası Albert
Sorel’dir. Onun derslerini takip eden Yahya Kemal memleketine döner dönmez Türk tarihinin
güzelliklerini araştırmaya koyulur. Özellikle Sorel’in “Henüz iki şey tamamıyla keşfedilmiş değildir. Coğrafyada kutup ve tarihte Türk” sözü,
Yahya Kemal’in Türk tarihinin çözülemeyen
sırrını keşfe kalkışının hareket noktası olmuştur.
Yahya Kemal’in tarih anlayışını tespitler,öneriler ve tashihler doğrultusunda irdelemek daha doğru olacaktır.
A. Tespitler
“Yahya Kemal ülkelerin tarihini medd ü cezir olayına benzetir. Ülkelerin tarihi, başarıları
zirveye ulaştıktan sonra tekrar yükselmeye
başlar. Osmanlı tarihi başlıca meziyeti istila ve
müdafaa olan bir tarihten başka bir şey değil-
Tarih vesikalarının bir milletin hayatındaki
önemini kavrayan Yahya Kemal, Osmanlının
kuruluş yıllarındaki belgelerin az oluşu ya da
olmayışını büyük bir üzüntüyle dile getirir. Cemiyetin esasını oluşturacak bir kâğıt parçasına
5
Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim
dir. Ben bu tarihi şöyle hülasa ettim: Viyana’ya
kadar çıkan Sakarya’ya kadar dönen bir medd
ü cezir. Viyana Muhasarası’nın muvaffakiyetsizliği belki bu tarihin cezir başlangıcıdır. Filhakika ondan sonra çorap söküğü gibi geri gittik.
Gerçi zapt olunan yerlerin her karış toprağını
binlerce can pahasına müdafaa ettik.”
de kalırlar. Lâkin bu mütâlâalarda bulunanların hayretleri burada kalmakla bitmez. Şaire
göre devletin 1774’den beri harbini ve sulhunü,
intizâmını ve ihtilalini, idaresini ve siyasetini
daima resmî ve gayr-ı resmî vesikalardan edinilmiş bir düşünüşle hevâ vü heveslere kapılmaksızın tasvir eden Cevdet Paşa bizde ciddiyetin nâdir bir timsâlidir.
Yahya Kemal istila ve müdafaadan ibaret
olan devlet anlayışının baki olmadığını, önemli olanın gönül fethini gerçekleştirmek olduğunu söyler. Gönül fethini gerçekleştiren devletler, ele geçirdikleri mekânlarda yüzyıllarca kalabileceklerdir. Bu da hem mekânın hem de
zamanın fethinin bir göstergesidir. Osmanlılar
Türk olmayan topraklar haricinde, mesela Mısır’ı fethetmişlerdir, orada bilfiil üç yüz sene
kalmışlar ve Mısır hazinesini İstanbul’a üç asır
taşımışlardı; Suriye’yi fethetmişler ve Suriye’de dört asır kalmışlardı. Mısır ve Suriye’de
kadim devirlerden beri gelmiş ve geçmiş fatih
milletler arasında en fazla hüküm sürmüş olan
Osmanlılardır. Mısır ve Suriye bütün tarihte yegâne siyasi istiklâllerini Osmanlı istilası altında
bulundukları vakit hissetmişlerdir.
B. Öneriler
Yahya Kemal’e göre milliyetçi bir insanın tarihe değil milliyetinin tarihine hayran olması
gerekir. Tarih sevgisi konusunda ise geçmişte
yaşanan olayların saat, gün, hafta yığınından
ibaret olduğunu dile getirir. İnsanoğlu tarihte
yaşanan olayların bir bölümünü iyi, bir bölümünü kötü olarak yad eder. Zaman ilerledikçe tarihin derinliklerinde bilgiler kaybolur. Kaybolan
bilgileri tarihçi insanoğluna nasıl aksettirse insanoğlu bu bilgileri bu yorumla belleğine yerleştirir. Olayları tek boyutuyla yorumlamamak
yine tarihçinin görevi olacaktır. Tarihçinin görevi olayları güzel veya çirkin olarak göstermek
değil tüm gerçekliğiyle ortaya sermektir.Yahya
Kemal bu düşünceyi şu şekilde ifade eder: Tarih yekpare görülecek, topyekün sevilecek yahut da nefret edilecek bir şey değildir; bilakis
tetkik ve muhakeme verilecek bir manzaradır.
Tarihi anlamak için tarihî vesikaların derlenip
toplanıp incelenmesi, belli sistematiğe göre yorumlanması gerekir. Yahya Kemal, “Osmanlı
tarihî vesikaları henüz toplanmamıştır, tasnif
de edilmemiştir, binaenaleyh Osmanlı saltanatının ve cemiyetinin mahiyetini anlamak çok
güçtür, belki de imkânsızdır.” görüşünün memleketimizde hâkim olduğunu, bu düşüncenin
yanlış olduğunu söyler. “Çünkü iyi kötü vak’a
nüvistlerimiz vardır ve bize bir silsile bir kitap
bırakmışlardır. Bu kitapları bizde bir çok nesiller okumuştur.Geçmiş nesillerin havas zümre-
Yahya Kemal milletlerin tarihinde kaza ve
kaderin de etkili olduğunu düşünür. 1808’de bir
adamın katliyle 1826’ya kadar feci bir devir
açıldığını gördüğümüz gibi, 1876’da bir adamın delirmesi yüzünden II. Abdülhamid’in 33
senelik iktidarını gördük. Milletlerin kazâ ve kadere tâbi olduğuna inanmamak güçtür.
Yahya Kemal, Türk tarihini hakkaniyetiyle
yazan tarihçileri de konu edinir. Cevdet Paşa
Tarihi’ni iyi okuyanlar, 19. asırdaki siyasi edebiyatımızı da iyi biliyorlarsa, o asırda, en ziyâde
Avrupa ilmine uygun ve fikirlerini vesikalardan
devşirmiş müverrihin medreseden yetişmiş olduğunu istiğrak ederek teslim etmek zarûretin-
6
Şubat 2009
si boş yere çok kötülediğimiz o vak’a
nüvistlerin eserlerini iyi anlamamışlardı;
ben bu kanaati edindim.” der. Yahya
Kemal 16 Mart başlıklı yazısında devrin olaylarını anlatmış bu yazdıklarının
ilerde tarihî bir vesika olacağını dile getirilmiştir.
“16 Mart’ın hususiyeti nedir? Bunu
siyasi bir müverrihten ziyade ruh ve his
hadiselerini asırlara in’ikas ettirebilen
bir romancı anlatmalıdır ki iyi anlaşılabilsin.
16 Mart gününü, ondan evvelki günleri, ondan sonraki günleri, kafamın ve
hayatımın bütün alakasıyla, İstanbul’da
hissetmiş olduğum için tahattur ve tasvir etmeğe çalışacağım. Belki bu kâğıt
parçası bir gün bizim zamanımızı öğrenmek isteyen bir kimsenin eline düşerse hususi bir vesika olur.”
Yahya Kemal’e göre bizim en önemli eksikliğimiz yaptığımız tarihi yaşatmadığımızdır. Yani yazıya aktaramadığımızdan
dem vurur. Ona göre bu, bizim milletçe önemli bir eksikliğimizdir. Bu eksikliğimiz yüzünden,
tarihimizin yadigârları zamanının rüzgârı ile
savrulup gitmiş ve kaybolmuştur. O mübarek
yadigârların on binde biri olsun elimizde değildir. O yüzden biz tarihinin öksüzü olan bir milletiz. Türkler destanı yaptılar ama destanı Firdevsi yazdı diyen Yahya Kemal’e göre Cermenlerin, Cenub İslavlarının, Fars’ın, Ehl-i Salib’in menkul ve muharrer destanlarında muhasım kahramanı daima Türk’tür. Bu sebeple
Türk, olanlara dönüp haklı olarak, “tarihi yapan
benim, yazan siz” diyebilir. Türk ün bir Şehname’si maalesef yoktur. Yahya Kemal buna sebep olarak Türk’ün son zamanlara kadar şanlı
tarihini hasretle yâd edecek bir esarete düşmemesini gösterir.
Yahya Kemal Anadolu Türklüğünün tarihini
1071 olarak kabul eder. Ondan önceki tarihi,
hazırlık olarak gören Yahya Kemal Alpaslan’ı
bu zaferin muzafferi olarak görür.
Yahya Kemal hem şiirleriyle hem de nesirleriyle Türk tarihine ışık tutan bir sanatkârdır.
Yahya Kemal ele aldığı tarihî malzemeyi sonraki dönemleri aydınlatmak maksadıyla yeniden işler. Yahya Kemal‘de tarih, belli bir zamanda olmuş bitmiş bir şey değildir. Sürekli bir
hareket vardır. Yaşadığımız coğrafyada yüzyıllardır Türk milletinin birikimleriyle oluşmuş bir
şaheserdir.
7
Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim
Anıyor her biri bir vak’ayı heybetle bu an;
Belgrad’dan mı? Budin , Eğri ve Uyvar’dan
mı?
Son hudutlarda yücelmiş sıra dağlardan
mı?
Süleymaniye’de Bayram Sabahı şiirinde
Türk tarihinin maddi ve manevi değerlerine şahit olan örnek bir mekân verilir. 900 yıllık Türk
tarihi bileşke olarak karşımıza çıkar. Malazgirt’in kahramanları ile yaşanan zamandaki insanlar birlikte verilir.
Yahya Kemal, tarihî olayları yer yer masal
unsuruyla vermeye çalışır.Bu konuda şöyle
der: “İstanbul’un fethi, o asırların bütün vak’a
ları gibi, hem masal, hem de tarih kılığında
nakledilir; tarihte zahiri hakikat, masalda ledünni hakikat meknuzdur, güzellikçe vak’aların
daha ziyade masal kisvesi gözleri kamaştırır,
tarih kisvesi daha sönük görünür. Fakat bir istisna olmak üzere İstanbul’un fethinde tarih
masaldan daha güzel, daha büyük, daha efsunludur o kadar ki İstanbul’un fethini ateşin
bir merakla okumuş olanlar artık masal tarzında okumak istemezler, bunu nefsimde tecrübe
ettim. Fethin zevkine vardıktan sonra insan değil masaldan, hatta tarihî vesikalardan bile bıkıyor, yalınız surların taşlarını sevebiliyor.”
Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede ,
Bir mehâbetli sabah oldu Süleymaniye’de.
Kendi gök kubbemiz altında bu bayram
saati,
Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi
……
Tanrının mâbedi her bir tarafından doluyor
Bu saatlerde Süleymaniye tarih oluyor
diyen şairimiz maziyi hâlde yaşatarak tarihî
bir vaka ile bizi karşı karşıya getiriyor.
Yahya Kemal’in şiirlerinde tarihi anlatma endişesi, destani bir kimlik kazanır. İstanbul’u
Fetheden Yeniçeriye Gazel’i yazar. Türk’ün gücünü Rum ve Firenk’e göstermesini ister.
C. TASHİHLER
Düşsün çelengi Rum’un eğilün ser-i Firenk
Vur Türk’ü gönderen yed-i takdir aşkına
Son savletinle vur ki açılsın bu surlar
Fecr-i hücum içindeki tekbir aşkına
Yahya Kemal tarihçilerin yazdıklarının doğruluğu konusunda da yer yer görüşlerini belirtir. Hüseyin Cahit’in tarihe dair bir yazısını
okurken Türklerin Japonya’yı fethettiğini okur.
Gençlerin bunu okuyup tarihlerini yanlış öğrendiklerinden endişe eder. Çünkü Japonya’yı ele
geçiren Moğollardır. Moğollar da Türk değillerdi. Yine aynı senelerde ordularımızın İstanbul’dan Çaldıran’a ve Tebriz’e yine İstanbul’dan Kahire’ye gitmeleri mesafe itibariyle
çok daha harîkuladedir. Bu istilaları başaran
fatihlerin ise bizim doğrudan doğruya cedlerimiz olduklarını yeryüzünde bir tek müverrih inkâr etmemiştir. Yahya Kemal “gençlerimize
hem gerçek bizim olan şereflerimizi öğretmekle bizim olmayan, yahud da dolayısıyla ve do-
Bir cami etrafında başlayan Süleymaniye’de Bayram Sabahı şiiri de destani bir havaya ulaşır. Her mısrasında Türk tarihinin altın
sayfaları bir bir yâd edilir.
Gökte top sesleri , bir bir , nerelerden geliyor?
Mutlaka her biri bir başka zaferden geliyor:
Kosva’dan, Niğbolu’dan, Varna’dan,
İstanbul’dan…
8
Şubat 2009
lambaçlı nazariyelerle bize mâl edeceğimiz şerefleri öğretmek arasında bir fark yok mudur”
sorusuna cevap arar.
veya tarihçi kabul edilmesi bir hayli zordur. O,
tarih şuuru ve tarih zevkiyle beslenmiş şair bir
mizaçtır. Ona göre tarih milletin köklerini kucaklayan bir kavramdır. Bugün, dünün sağlam
temelleri üzerinde durmaktadır, yarın da aynı
temeller üzerinde yükselecektir. Mesele bu temelleri sarsamamak, onları sağlam ve canlı tutabilmek, onun kendi sözleriyle ifade edelim, “
kökü mazide olan âti” olabilme şuur ve idraki
içinde bulunabilmektedi. Şu mısralarda bu görüşünü ne kadar güzel ifade eder.
SONUÇ
Yahya Kemal’e göre içinde yaşanılan dünya
ve bugüne intikal eden her şey mâziden kaynaklanır. Ama bu, onun körü körüne bir tarih
saplantısı içinde olduğunu göstermez. O, muhtelif târih asırları içinde bugün ve yarın bir kıymet ifade eden unsurların, hadise ve başarıların peşindedir, onların hayranıdır. “Geçmişte
sevdiğimiz, hayran olduğumuz ve bağlandığımız şeyler yalnız güzellikler, iyilikler, doğruluklarıdır; yoksa çirkinlikleri, kötülükleri ve haksızlıkları sevmiyoruz. Demek ki mâziyi bir kütle
hâlinde, olduğu gibi, her tarafıyla sevmekten
uzağız.” sözleri onundur. Tarih terbiyesinin vatan sevgisini de tecessüm ettirdiğini söyleyen
Yahyâ Kemâl’e göre, tarih yekpare görülecek,
topyekün sevilecek bir şey değildir; bilakis tetkik ve muhakeme edilecek bir manzaradır. Bu
görüş, onun tarihe bakışının ne kadar gerçekçi ve ilmî düşünüş usullerine uygun olduğunu
da göstermektedir.
Derler: İnsanda derin bir yaradır köksüzlük;
Budur âlemde hudutsuz ve hazin öksüzlük.
KAYNAKÇA
BEYATLI,Yahya Kemal, Aziz İstanbul, İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları, İstanbul 2008.
BEYATLI,Yahya Kemal, Siyasî ve Edebî Portreler,
İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları, İstanbul 2006.
BEYATLI,Yahya Kemal, Kendi Gök Kubbemiz, İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları, İstanbul 2007.
BEYATLI,Yahya Kemal, Mektuplar Makaleler, İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları, İstanbul 1990.
BEYATLI,Yahya Kemal, Edebiyata Dair, İstanbul
Fetih Cemiyeti Yayınları, İstanbul 1997.
Elbet her aydın milletinin geçmiş zamanla ilgili oluş, kılış, buluş ve yaratılışları ile alakalı
olmak üzere bir takım duygu, düşünce ve hayallerin sahibidir. Bu duygu, düşünce ve hayaller bir tarih şuuru ve tarih nostaljisi şeklinde tecelli edebileceği gibi, bir tarih düşmanlığı, tarih
reddiyeciliği şeklinde tezahür edebilir. Her aydın, milletinin tarih karşısındaki durumu ile ilgili tespit ve tefsirler yapmak zorundadır. Ancak,
tarihle alakalı duygu, düşünce ve hayali işaretleyen tespit ve tefsirlerinin sistematik bir yapıya kavuşturulmadıkça, tarih mütefekkirliği ve
tarihçilik sayılması mümkün değildir. Bu açıdan
bakılınca Yahya Kemal’in bir tarih mütefekkiri
BEYATLI,Yahya Kemal, Eski Şiirin Rüzgârıyle, İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları, İstanbul 2008.
BEYATLI,Yahya Kemal, Tarih Müsâhabeleri, İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları, İstanbul 1991.
TANPINAR, Ahmet Hamdi, Yahya Kemal, Dergah
yayınları, İstanbul 1995.
ÖZBALCI, Mustafa, Yahya Kemal’in Duygu ve Düşünce Dünyası, Akçağ Yayınları, Ankara 1992.
UYSAL, Sermet Sami, Şiire Adanmış Bir Yaşam:Yahya Kemal Beyatlı, Yahya Kemal’i Sevenler
Derneği Yayınları, İstanbul 1998.
Doğumunun Yüzüncü Yılında Yahya Kemal Beyatlı/ Atatürk Kültür Merkezi. Türk Tarih Kurumu, Ankara
1994.
9
Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim
İLKÖĞRETİM PROGRAMLARINDA
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
İNSAN HAKLARI VE YURTTAŞLIK
EĞİTİMİ
Fatma Türkan
İ
mesi, özümsenmesi, bir yaşama biçimi ve ahlak kuralı haline getirilmesi gerekir. Bu da öğrenerek ve yaşayarak olur5. Bu amaçla insan
hakları ve yurttaşlık eğitimi ve öğretimi ile ilgili
uluslar arası ve ulusal hukuki düzenlemeler
yapılmıştır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi uluslar
arası hukuk ve insan hakları belgelerinde insan haklarına saygıyı geliştirmede eğitim ve
öğretimin yeri vurgulanmıştır6. Ülkemizde de
başta Anayasa olmak üzere 1739 Sayılı Millî
Eğitim Temel Kanunu ve ilgili yönetmeliklerde
insan hakları ve yurttaşlık ile ilgili hükümler
vardır.
nsan hakları, bireylerin salt insan
olmaları nedeniyle kazandıkları
haklardır. İnsan haklarının doğal
hukuktan kaynaklanan evrensellik,
bireysellik, dokunulmazlık, vazgeçilmezlik ve
devredilmezlik özellikleri vardır1. Bu haklar, genel olarak insan onurunu korumayı, insanın
maddi ve manevi gelişmesini sağlamayı amaçlamaktadır2. Bir hukuk terimi olan yurttaşlık ise
bir kişiyi devlete bağlayan bağdır. Böyle bir
bağla devletine bağlı kişiye “vatandaş” ya da
“yurttaş” denir3. İnsan hakları ulusal, bölgesel
ve uluslararası hukuk ve insan hakları belgelerinde bir yükümlülük, yurttaşlık ise bir hak olarak benimsenmiştir. Hukuki denetim ve koruma
ne kadar gelişmiş ve etkili olsa da4 insan haklarına saygı, bu hakları koruma ve kullanma,
demokrasi ve yurttaşlık bilinci hak belgelerine,
anayasa ve yasalara yazılmakla kendiliğinden
oluşmaz. İnsan haklarının dünyanın her yerinde, toplumların tüm bireyleri tarafından bilin-
1739 Sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’na
göre; Türk Millî Eğitiminin genel amaçlarından
biri de Türk milletinin bütün fertlerini; Atatürk
inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk milletinin
millî, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini,
10
Şubat 2009
İnsan hakları; hukuki, tarihi, felsefi, sosyolojik, siyasi ve kültürel yönleri olan disiplinler arası bir alandır8. İnsan hakları ve yurttaşlık konuları diğer disiplinlerle ilişkili olduğundan ilköğretim düzeyinde ayrı bir ders olarak değil derslerin öğretim programları içinde ve ara disiplin
alanı olarak yer almıştır. İlköğretim derslerine
ait programlarda 8 ara disiplin alanı bulunmaktadır. Bu ara disiplin alanlarından biri de “ İnsan Hakları ve Vatandaşlık” alanıdır. Bu alana
ait 84 kazanım ilköğretim 1-8. sınıflara ait derslerin öğretim programlarına yerleştirilmiştir.
Böylece erken yaşlardan itibaren insan hakları
ve yurttaşlık konularının ilgili olduğu yerde ve
süreçte eş zamanlı olarak pekiştirilmesi sağlanmıştır. Öğrencinin kısa sürede var olan bilgileri ezberlemesi yerine bilgileri özümseyip
kullanarak bir yaşam biçimi haline getirmesine
fırsat verilmiştir.
Sosyal bilgiler dersi öğretim programında
insan hakları ve vatandaşlık konuları sarmal
bir anlayışla öğrenci seviyesi gözetilerek aşamalı bir şekilde 4. sınıftan başlayarak 7. sınıfa
kadar tüm öğrenme alanları ve ünitelerinde yer
almıştır. Örneğin; öğrenci Birey ve Toplum öğrenme alanında 4. ve 5. sınıf düzeyinde birey
olarak fiziksel ve duygusal farklılıkları tanımakta, çeşitli gruplar içerisindeki yerini belirleyerek, rol-hak-sorumluluk ilişkisini kurmakta ve
çocuk olarak hakları olduğunun bilincine varmaktadır11. Aynı öğrenme alanının 6. ve 7. sınıf
düzeyinde öğrenci; çok boyutlu düşünmeyi,
çevresinde meydana gelen olayları birçok nedeniyle açıklayabilmeyi bilimsel ve nesnel verilere dayalı olgularla kişisel görüş veya düşünceler arasında ayrım yapabilmeyi, çevresiyle
etkili iletişim kurmayı ve tüm bunların etkin va-
Özellikle hayat bilgisi ve sosyal bilgiler derslerinin öğretim programlarında vatandaşlık ve
insan hakları konularına geniş şekilde yer verilmiştir. Hayat bilgisi dersi çocukların hem
kendilerini hem de içinde yaşadıkları toplumu
ve dünyayı tanımaları için tasarlanmıştır. Çocuğun temel yaşam becerilerine ve istenen kişisel niteliklere sahip bireyler olarak yetişmeleri ve yaşamda kullanabilecekleri bilgilere ulaş-
11
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
maları hedeflenmiştir. Bu dersle öğrenciler, yakın çevrelerinden başlayarak hak ve sorumluluklarının bilincine varmaktadır. Örneğin; birinci sınıf Okul Heyecanım konusunda “Sınıfını,
okulunu, çevresini temiz tutmak, korumak için
sorumluluk alır.” Ders kazanımı “Çevrenin korunması ve gelecek kuşaklara aktarılmasının
bir vatandaşlık görevi olduğu bilincine uygun
davranışlar gösterir.” ara disiplin kazanımı ile
ilişkilendirilmiştir9. Sosyal bilgiler dersi de etkili
ve sorumlu Türk vatandaşı yetiştirmek amacıyla tasarlanmıştır. Programda, bireyin toplumsal
varoluşunu gerçekleştirebilmesine yardımcı olması amacıyla; tarih, coğrafya, ekonomi, sosyoloji, antropoloji, psikoloji, felsefe, siyaset bilimi ve hukuk gibi sosyal bilimleri ve vatandaşlık
bilgisi konularını yansıtan; öğrenme alanlarının
bir ünite ya da konu başlığı altında birleştirilmesini içeren; insanın sosyal ve fiziki çevresiyle etkileşiminin geçmiş, bugün ve gelecek bağlamında incelendiği; toplu öğretim anlayışı benimsenmiştir.10
vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye
çalışan; insan haklarına ve Anayasa’nın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş
yurttaşlar olarak yetiştirmek şeklinde Madde
2’de ifade edilmiştir7. İlköğretim programları,
Anayasa, Millî Eğitim Temel Kanunu ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliği esas alınarak hazırlanmaktadır.
Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim
İlköğretim programlarında insan hakları ve
yurttaşlık eğitimi için de çok önemli ve gerekli
olan beceri, değer ve kavram öğretimine dikkat
edilmiştir. Eleştirel düşünme, iletişim, problem
çözme, karar verme, girişimcilik, kaynakları etkili kullanma, öz yönetim, sosyal katılım becerileri; demokrasi bilinci, adil olma, eşitlik, dürüstlük, özgürlük, bağımsızlık, barış, sevgi,
farklılıklara saygı, hak ve özgürlüklere saygı,
hoşgörü, dostluk, dayanışma, yardımseverlik,
sorumluluk, doğal çevreye duyarlılık, kültürel
mirasa duyarlılık, vatanseverlik, millî birlik, karşılıklı anlayış, bilimsellik vb. ulusal ve evrensel
değerleri ile anayasa, cumhuriyet, düşünce,
egemenlik, etkin yurttaş, kamuoyu, katılım, laiklik, millî egemenlik, millî kültür, ortak miras,
seçim, sosyal etkileşim, temel hak ve özgürlükler, önyargı, yasa, yurttaşlık, iyilik, vicdan,
ahlak vb. kavramları programlarda öğrencilere
kazandırılacak ve geliştirilecek olan beceri, değer ve kavramlardır.
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
tandaş olmanın temel gereksinimleri olduğunu
öğrenmektedir12.
İlköğretim programlarında insan hakları ve
yurttaşlık eğitiminde öğrenciler; yakın çevrelerinden başlayarak sahip oldukları hak ve sorumlulukları öğrenir ve bunların paylaşılması
gerektiğinin farkına varırlar. Bireysel farklılıkların olabileceğini, farklılıkların insanlığın kültürel
zenginliği olduğunu kabul ederler. Türk kültürünü oluşturan unsurları tanıyıp benimseyerek,
kültürün korunması ve geliştirilmesi gerektiğini
kavrarlar. Farklı bölgelerdeki insanların kültürleri hakkında bilgi sahibi olurlar, kültürün toplumdan topluma farklılık gösterdiğini aynı zamanda benzerlikleri de barındırdığını, toplumların birbirlerini kültürel yönden etkilediğini,
kendi kültürleriyle başka ülkelerin kültürleri
arasındaki benzerlik ve farklılıkları keşfederler.
Bilinçli ve etkin bir yurttaş olarak öğrenciler,
topluma tam katılma yollarını araştırarak görev
ve sorumluluklarının farkına varırlar. Toplumsal
sorunların nasıl çözüldüğünü ve düzenin nasıl
sağlandığını anlayarak egemenliğin kaynağının millete dayandığı yönetimlerde, birey haklarının ve toplum düzeninin nasıl korunduğunu
fark ederler. Toplum hizmetlerine ve değişik
resmi etkinliklere katılma yollarını öğrenerek
yönetimi etkilemek için hangi demokratik yolların olduğunu kavrarlar. Demokratik yönetim
anlayışının tarihsel gelişimini eş zamanlı bir
şekilde öğrenerek demokrasinin temel ilkelerinden hareketle farklı yönetim biçimlerini tanır
ve karşılaştırırlar. Anayasanın hazırlanmasında izlenen süreci, yasaların gereğini ve önemini kavrarlar. Geçmişten günümüze Türk devletlerinde yönetim şekli ve egemenlik anlayışındaki değişim ve sürekliliği fark ederek Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’nin yönetim yapısını, dünyada ve Türk tarihinde insan haklarının gelişim
sürecini analiz ederler.
İnsan hakları ve yurttaşlık konularının işlenişinde yapılandırmacı program anlayışı esas
alınarak öğrencinin öğrenme öğretme sürecine
aktif katılımını sağlayacak, bireysel farklılıkları
dikkate alan, beyin fırtınası, örnek olay, tartışma, drama vb. gibi farklı yöntem ve teknikleri
içeren, günlük hayatla ilişkilendirilen somut etkinlik örnekleri tasarlanmıştır. Etkinlikler tasarlanırken derslerin kazanımları ile insan hakları
ve vatandaşlık ara disiplin kazanımlarının aynı
anda kazandırılmasına dikkat edilmiştir13. Örneğin; 7. sınıf matematik dersi öğretim programında Olasılık ve İstatistik öğrenme alanının
Olası Durumları Belirleme alt öğrenme alanında “Permütasyon kavramını açıklar ve hesaplar.” Ders kazanımı “Okul Meclisleri çalışmalarına katılarak seçme ve seçilme hakkını kullanır” insan hakları ara disiplin kazanımı ile ilişkilendirilmiştir. Ders kazanımının etkinlik örne-
12
Şubat 2009
ği, “Okul meclisinde görev alacak bir asıl ve bir
yedek üyeyi belirlemek amacıyla seçim yapılacaktır. En çok oy alan adayın asıl, onu takip
eden adayın yedek üye olacağı açıklanır. Bunun için adaylar belirlenir. Bu kişiler seçim konuşması yaparlar ve oy kullanılır. Seçim sonucunda kaç farklı ikilinin seçimi kazanacağı hesaplanarak açıklanır” şeklindedir14.
3
Niyazi ALTUNYA, Vatandaşlık Bilgisi, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2003, s.1.
4
GÜLMEZ, a.g.e., s. 30.
5
ALTUNYA, a.g.e., s. 76.
6
KEPENEKÇİ, Karaman Yasemin, İnsan Hakları Eğitimi, Anı Yayıncılık, Ankara, 2000, s. 25.
7
Mevzuat için bakınız. http://www.meb.gov.tr/mebasp/mebdata/mevzuat/aramalisteleme.asp
8
GÜLMEZ, a.g.e., s. 48.
9
Hayat Bilgisi Dersi Öğretim Programı ve Kılavuzu, (1, 2,
3. Sınıflar), Devlet Kitapları Müdürlüğü Basımevi, Ankara, 2005, s. 63
10
5. Sınıf, Devlet Kitapları Müdürlüğü Basımevi, Ankara,
2005; 51.
11
2005; 95.
12
Sosyal Bilgiler Dersi Öğretim Programı ve Kılavuzu, 67. Sınıf, Devlet Kitapları Müdürlüğü, Ankara, 2005; 98.
13
İlköğretim programlarının son hali için bakınız.
http://ttkb.meb.gov.tr/ogretmen/modules.php?na-
Mesut GÜLMEZ, İnsan Hakları ve Demokrasi Eğitimi,
me=Downloads&d_op=viewdownload&cid=18
TODAİE Yayını, Ankara, 2001, s. 9.
2
Sosyal Bilgiler Dersi Öğretim Programı ve Kılavuzu, 45, Sınıf, Devlet Kitapları Müdürlüğü basımevi, Ankara,
_______________
1
Sosyal Bilgiler Dersi Öğretim Programı ve Kılavuzu, 4-
14
Matematik Dersi Öğretim Programı ve Kılavuzu 6-8. Sı-
İsmail DOĞAN, Modern Toplumda Vatandaşlık, De-
nıflar (Taslak Basım), Devlet Kitapları Müdürlüğü Bası-
mokrasi ve İnsan Hakları, Pegema Yayınları, Ankara,
mevi, Ankara, 2005, s. 249.
2007, s. 250–251.
15
13
KEPENEKÇİ, a.g.e., s. 10.
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
Kepenekçi’ye göre;15 insan hakları eğitimi
insan haklarının öğretilmesiyle sınırlı değildir.
İnsan hakları ile ilgili değerleri aktarmak ve belli davranış biçimleri oluşturmak da bu eğitimin
kapsamına girer. Sonuç olarak, yukarıda verilen bilgiler göz önünde bulundurulduğunda ilköğretim programlarında insan hakları ve yurttaşlık eğitiminde öğrencilere sadece insan
hakları öğretimi değil insan haklarıyla ilgili değerleri aktarmanın ve öğrencilerde bu yönde
istendik davranış biçimleri oluşturmanın amaçlandığı söylenebilir.
Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim
DEMOKRATİK YURTTAŞLIK
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
EĞİTİMİ PROJESİ
Ayşegül Altınova
rın, tanımların ve stratejilerin tespit edilmesi ve
anlaşılmasına yönelik olarak gerçekleşmiştir.
İkinci safha (2001-2004) ise politika geliştirme,
iletişim ağları oluşturma ve aktivitelerin yaygınlaştırılmasını içermiştir. Avrupa Konseyi, farkındalığı artırmak, üye ülkelerin sorumluluklarını pekiştirmek, üye ülkeleri desteklemek, ortaklığı ve inisiyatifi geliştirmek amacıyla 2005
yılını “Eğitim Yoluyla Avrupa Yurttaşlık Yılı” ilan
etmiş ve bu doğrultuda faaliyetler yürütmüştür3. Projenin üçüncü safhası (2006-2009) Demokratik Yurttaşlık Eğitimi’ne ilişkin bütün seviyelerde ilk iki safhadaki başarıların arttırılması
ve sürdürülebilirliğinin sağlanması amacını taşır. Üçüncü safhanın hedefi ise önceki başarıları yapılandırmak, bütün seviyelerde Demokratik Yurttaşlık Eğitimi’ni temin etmektir.
emokratik Yurttaşlık Eğitimi Projesi1, resmî olarak Avrupa Konseyi’ne2 üye ülkelerin devlet ve hükûmet başkanları tarafından 10–11
Ekim 1997 tarihlerinde Strasbourg’da yapılan ikinci zirvede oluşturulmuştur.
Bu proje, Avrupa Konseyi’nin ana misyonu
olan çoğulcu demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesi amaçlarıyla bağlantısı nedeniyle Avrupa Konseyi’nin
politik bir önceliği haline gelmiştir.
D
Demokratik Yurttaşlık Eğitimi Projesi için
Avrupa Konseyi’nin çatısı altında bir koordinasyon ağı kurulmuştur. Söz konusu ağ, Avrupa Konseyi’ne üye ülkeler tarafından atanan
temsilcilerden oluşmaktadır. Temel işlevleri,
kendi ülkelerindeki Demokratik Yurttaşlık Eğitimi’nin gelişimini güçlendirmek ve ulusal etkinlikler ile Avrupa Konseyi arasındaki iletişimi
sağlamaktır.
Avrupa Konseyi’nin bu projedeki en önemli
önceliklerinden biri eğitici eğitimidir. Bu yolla
eğitilen eğiticiler, diğer meslektaşlarını eğiteceklerdir. Eğiticilerden beklenen, Avrupa Konseyi’nin değerleri ve prensiplerinin farkında ol-
Projenin ilk safhası (1997-2000) kavramla-
14
Şubat 2009
maları, demokratik yurttaşlık ve insan hakları eğitimi alanlarının savunucusu olmaları, bu konuyu ilerletmeleri ve gereğini anlamalarını sağlamaktır. Ayrıca çeşitli içeriklerde geliştirilen eğitim materyallerinin başkalarının kullanımına uygun hale getirilmesi amaçlanmaktadır.
Proje, ülkemizde Millî Eğitim Bakanlığı
Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığında,
Ulusal Koordinatör’ün başkanlığında, Ulusal Komite Üyelerinden oluşan bir ekip tarafından yürütülmektedir. Hem ilköğretim hem de
ortaöğretim kademesini içine alan projede eğitici eğitimine yönelik hizmet içi eğitim seminerleri düzenlenmiştir. 2005 yılında Yalova’da 81
ilden katılan Felsefe Grubu öğretmenleri 2008
yılında Van’da düzenlenen eğitimden sonra
eğitici sıfatını kazanmışlardır. Sosyal bilgiler ve
sınıf öğretmenleri ise 2006 yılında Rize ve
2007 yılında Mersin’de yapılan seminerler sonucunda eğitici sıfatı kazanmışlardır. Bu seminerlerde insan hakları ve demokrasi eğitimi,
demokratik yurttaşlık gibi kavramlar ele alınmakta, bu konularla ilgili teorik bilgiler üniversitelerde görev yapan akademisyenlerin değerli
katkılarıyla zenginleşmektedir. Talim ve Terbi-
ye Kurulu Başkanlığı bünyesinde oluşturulmuş
olan Ulusal Komite Üyeleri de bu seminerlerde
yeni öğretim programlarına uygun olarak aktif
katılımı sağlayacak, küçük grup çalışması, beyin fırtınası, drama, örnek olay, tartışma, rol
yapma, turnuva/istasyon gibi farklı öğretim
yöntem ve tekniklerini içeren etkinlik örneklerini uygulamalı olarak kursiyerlerle paylaşmaktadırlar. Bu konuda çeşitli kaynaklardan istifade etmekle birlikte, bilhassa Avrupa Konseyi’nin insan hakları eğitimi konusunda temel
yayını olan Compass (Pusula)5 adlı kitapta yer
alan etkinlik örnekleri esas teşkil etmektedir.
Bu eğitim sayesinde sadece teorik bilgi verilmeyip bu bilginin öğrencilere nasıl aktarılacağı
ile ilgili somut uygulamalarla bütüncül bir eğitim gerçekleşmiş olmaktadır.
15
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
Gençlerin ve yetişkinlerin demokratik
hayatta aktif olarak yer almaları ve toplum
içerisinde haklarını kullanmaları, sorumluluklarını yerine getirmeleri için sunulan bir
dizi uygulama ve etkinlikten oluşan bu proje, Avrupa Konseyi’ne üye 47 ülkede yürütülmektedir. Türkiye de Avrupa Konseyi’ne
üye ülkelerden biri4 olduğu için bu Proje ülkemizde de uygulanmaya başlanmıştır.
1998’den bu yana devam eden çalışmalar
2005 yılından itibaren ivme kazanmış ve
yukarıda sözü edilen eğitici eğitimi yönünde ciddi adımlar atılmıştır.
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim
öğretmenler, bulundukları illerde seminerler vermiş ve bu seminerlere ilişkin
raporlarını Başkanlığımıza ulaştırılmışlardır. Gelen raporlardan kimi zaman bazı illerimizde ufak tefek aksaklıklarla karşılaşılmasına rağmen çoğunlukla eğitim sürecinin başarıyla tamamlandığı, bu eğitimi alan öğretmenlerin insan hakları ve demokratik
yurttaşlık eğitimi konusunda farkındalıklarının arttığı ve bu eğitimden istifade ettiklerini dile getirdikleri anlaşılmaktadır. Eğitimler sonucunda ortaya
çıkan bu olumlu tablo ülkemiz adına
hepimizde bir umut ve mutluluk havasının hâkim olmasına sebep olmuştur.
Ülkemizin dört bir tarafından gelen öğretmenlerin toplamda aldıkları üç haftalık eğitim,
proje açısından büyük bir öneme sahiptir. Bunun yanında kurulan dostluklar ise ülkemizde
projenin sağlıklı yürümesi açısından bir kazançtır. Nitekim e-posta paylaşım grubu sayesinde bu eğiticiler illerindeki uygulamaları, kendilerinin hazırladıkları etkinlik örneklerini, projeye katkısı olacak materyalleri ve deneyimlerini birbirleri ile paylaşmaktadırlar. İlköğretim
ve ortaöğretimdeki uygulamaların benzerlik ve
farklılıkları da bu sayede görülmekte ve farklı
seminerlerde yer alan ve birbirini tanımayan
eğiticiler elektronik ortamda faydalı bir iletişim
kurmuş olmaktadırlar.
2008 yılında yapılan bu yerel hizmet içi eğitimler insan hakları eğitiminin ülke geneline yayılması için eğitici eğitiminin ne kadar önemli
olduğunu, çarpan etkisi ile onbinlere hatta belki yüzbinlere ulaşılabileceğini göstermiştir. Bu
sebeple proje ekibi, bir taraftan yerel hizmet içi
eğitim faaliyetleri yapılırken bir taraftan da ulusal hizmet içi eğitimlere devam etme kararı almıştır. 2008 yılında yine 81 ilden katılan Felsefe Grubu ve Tarih öğretmenleri ile Fethiye’de
iki haftalık bir eğitim gerçekleştirilmiştir. Bu eğitici eğitimi de başarıyla ve kazanılan yeni dostluklarla tamamlanmış olup illerdeki eğiticilerimiz arasına birer kişi daha dâhil olmuştur. Bu
öğretmenlerimizle 2009 yılında ikincisini gerçekleştireceğimiz eğitim sonunda toplamda
her ilimiz en az üç Demokratik Yurttaşlık Eğitimi Projesi eğiticisine sahip olmuş olacaktır. Bu
eğiticilerimizin de 2009 yılı içinde illerinde gerçekleştirilecek yerel hizmet içi eğitim faaliyetlerinde görev alıp diğer meslektaşlarını söz konusu içerik hakkında bilgilendirmeleri hedeflenmektedir. Meydana gelen bu dalga sayesinde, gelecek nesillerimizin daha demokratik bir
Ulusal çapta yapılan bu hizmet içi eğitimler
sayesinde her ilimizde en az iki öğretmen (büyük illerde bu sayı ikiden fazladır) “Demokratik
Yurttaşlık Eğitimi Projesi” nin eğiticisi sıfatıyla
illerinde hizmet edebilecek duruma gelmiştir.
Nitekim 2008 yılında Hizmet içi Eğitim Dairesi
Başkanlığı aracılığıyla 81 il valiliğine gönderilen yazı ile bu eğitimleri almış öğretmenlerin illerinde yerel hizmet içi eğitim faaliyetleri yapması kararlaştırılmıştır. Bu kararın ardından
16
Şubat 2009
ülkemiz ve genç nesiller adına bir zarurettir.
Aynı ruh ve heyecanla projemizi daha geniş
kitlelere yaymak için çalışacağız.
Avrupa ülkelerinin nüfusu kadar öğrencisi
olan, öğrenci sayımız yurt dışı toplantılarında
telaffuz edildiğinde pek çok ülkenin şaşkınlığına sebep olan büyüklükte bir ülkeyiz. Genç nüfusumuz bizim gücümüz ve onları en güzel ortamlarda güvenli yarınlara hazırlamak da görevimiz. Ülkemizde eğitim sahasında hizmet veren başta Bakanlığımız olmak üzere pek çok
kurum ve kuruluşun yaptığı eğitim öğretim faaliyeti ve projelerinin yanında Demokratik Yurttaşlık Eğitimi Projesi’nin de gelecek nesillerimize katkısı olacağına inancımız sonsuz. Bu projede, başladığı günden bugüne kadar emeği
geçen Ulusal Koordinatörlere, Ulusal Komite
Üyelerine, üniversitelerden ve ilgili kurumlardan çağrımıza kulak verip gelen ve bizi destekleyen akademisyenlere, yerel hizmet içi eğitim
faaliyetlerinin yapılması hususunda öğretmenlerimize uygun çalışma ortamı sağlayan il millî
eğitim müdürlüklerine ve bilhassa seminerlere
katılan ve akabinde büyük bir özveriyle illerinde bu eğitimleri gerçekleştiren meslektaşlarımıza gönülden teşekkür ederiz. Bu teşekkür
_______________
1
Proje hakkında geniş bilgi için bkz. www.coe.int/edc
2
Avrupa Konseyi hakkında bkz. http://www.avrupakonseyi.org.tr/ ve http://www.coe.int/.
3
Ülkemizde “2005 Eğitim Yoluyla Avrupa Yurttaşlık Yılı”
kapsamında yapılan hizmet içi eğitimlerin yanında
“Demokrasiyi Bilmek ve Yaşamak” sloganını içeren
bir afiş hazırlanmış ve 40.000 adet basılarak 81 ile dağıtılmıştır.
4
Avrupa Konseyi, 5 Mayıs 1949’da yılında kurulmuş,
merkezi Fransa’da Strasbourg’da bulunan hükümetler
arası bir kuruluştur. Kuruluşunu izleyen yıl Türkiye ve
Yunanistan Avrupa Konseyi’ne kurucu üye sıfatıyla katılmışlardır. http://www.tbmm.gov.tr/ul_kom/akpm/orta/main_genel.html
5
Compass (Pusula), Avrupa Konseyinin İnsan Hakları
Eğitimi Gençlik Programı kapsamında hazırlanan,
gençleri insan haklarına yönelik olarak kendi toplumsal
çevreleri içinde ve kendi istedikleri şekilde harekete
geçmeye dönük bir farkındalık geliştirmeyi amaçlayan
bir insan hakları eğitimi el kitabıdır. Bu kitap Bilgi Üniversitesi tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir. Compass
için bkz. htt://book.coe.int
17
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
ortamda, insan haklarına saygılı, vatandaşlık
bilincine sahip bireyler olarak yetişmelerini hedefliyoruz.
Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim
DEMOKRATİK YURTTAŞLIK
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
HİZMETİÇİ EĞİTİMİNİN
YEREL BOYUTU
Şevki Işıklı
hem DİHE politikalarının belirlenmesinde hem
de belirlenmiş politikaların uygulanmasında,
projeye katkıda bulunmaktadırlar. Üniversiteler
ve STK’lar toplumsal sorunların çözümünde
şiddet dışı yöntemleri kullanmayı önemsemekte, hoşgörü ve her türlü insancıl, demokratik ve
yasal dayanışma ve yardımlaşmayı artırıcı çalışmalar yapmaktadırlar. DİHE’nin gündeme
gelmesi, gündemde kalması ve üzerine tartışılıp araştırmalar yapılması gibi konularda, kamusal anlamda önemli vurgular yapmaktadırlar.
alim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı
tarafından yürütülen “Demokratik
Yurttaşlık Eğitimi Projesi”, “Demokrasi ve İnsan Hakları Eğitimini (DİHE) de kapsamaktadır. İkisi birlikte
kısaca DYE/İHE olarak ifade edilmektedir.
T
DYE/İHE, kamusal bir duyarlılık ve kurumlar ve kuruluşlar arası bir işbirliğini gerektirmektedir. Bu işbirliği konusunda bir isteklilik
gözlenmektedir. Örneğin Türkiye Büyük Millet
Meclisi, Avrupa Birliği üyeliği uyum süreci ve
toplumda oluşan daha fazla çözüm için daha
fazla demokrasi talebi bağlamında bilgi edinme, eğitim, güvenlik, şeffaflık, yasal yükümlülükler, terör, gözaltı, şiddet, hukukun üstünlüğü
vb. konularda hak ve özgürlükleri önemseyen
ve geliştiren yasal düzenlemeler yapmaktadır.
Diğer yandan yerel yönetimler avukat, kaymakam ve memurlardan oluşan İl/İlçe İnsan
Hakları İzleme ve Değerlendirme Kurulları tesis etmekte; bazı belediyeler ise öğrencilerden
ve gençlerden oluşan Büyükşehir/İlçe Belediyesi Gençlik Meclisleri oluşturmaktadır. Bütün
Üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları ise
18
Şubat 2009
uzmanlardır. Ulusal Komite, DYE Projesinin ülkemizde yürütülmesinden sorumludur, TTKB’
deki merkez ekibin yanında projenin asıl uygulayıcıları konumundaki DYE eğiticileri (DYE il
temsilcileri de denmektedir ve76 aday olmak
üzere toplam 252 kişidir) ile birlikte DYE Ekibi
261 kişiye ulaşmıştır.
- Daha fazla demokrasi, seçme ve seçilme,
temsil edilme, birlikte çözüm arama, hoşgörü,
hukukun üstünlüğü, şeffaflık gibi demokrasi
kavramları,
DYE Projesi, komitenin hazırladığı ve yönettiği DYE eğiticilerine yönelik merkezi hizmet
içi eğitimler, eğiticilerin illerde öğrenci ve veliyle muhatap olan öğretmenlere yönelik düzenledikleri yerel hizmetiçi eğitimler, dergi, sanal
iletişim platformu (http://groups.yahoo.com/
group/EDCHRE) ve TTKB’nin web sayfasında
yer alan proje sitesi, örgün eğitim kurumları,
yerel yönetimler ve STK’lar tarafından organize edilen yarışmalar ve tartışma programları
şeklinde uygulanmaktadır.
- Kendini gerçekleştirme, öteki, birlikte yaşama, sosyal uyum, uzlaşma, ayrımcılığı yadsıma, hak, anadili kullanma gibi insan hakları
kavramları,
- Eleştirel düşünme, birlikte yaşama, sorgulama, ötekine saygı, şiddete karşı olma gibi
toplumsal beceriler ortak anlamda kullanılmaya başlanmıştır.
Hizmetiçi eğitimler iki kategoride gerçekleştirilmektedir. Birinci kategori DYEP Ulusal Komitesinin bizzat kendisinin düzenlediği ve eğitici eğitimi verdiği Genel Hizmetiçi Eğitim kurslarıdır. Bu kurslara 81 ili temsilen felsefe grubu,
sosyal bilgiler, tarih, coğrafya ve sınıf öğretmenleri katılmaktadır. Genel hizmetiçi eğitimlerden en son Temmuz 2008’de Muğla/Fethiye’de gerçekleştirilen DYE Formatör Öğretmenlik Kursuyla ilgili kursiyer Adem Yakdemir’in1 değerlendirmesi şöyledir:
Üzerinde uzlaşılmış bu kavramlar ilkin, ilk
ve ortaöğretim seviyesinde TTKB’nin müfredatlarında, daha sonra da MEB’in farklı birimlerinde öğretim araç gereçlerinde açıklanıyor
ve geliştirilmeye açık hale getiriliyor. Örneğin
yapılandırmacı yaklaşıma göre yenilenen öğretim programları, eleştirel düşünme, yaratıcılık, bilgiye ulaşma kanallarını kullanabilme, iletişim ve farklılıklara saygı gibi temel insan hakları ve yurttaşlık becerilerine dayandırılmaktadır.
“İki haftalık süre içinde çeşitli etkinliklerle
birbirimizi yakından tanıma fırsatımız oldu.
Slogan, afiş ve plan hazırlama, grup çalışmasıyla karar alma, birlikte sorun çözme, diğerlerinin sorunlarına duyarlı olma, sorun odaklı bir
araya gelme ve beraber hareket ederek ortak
bir paydada buluşma vb. becerilerine yönelik
etkinlikler gerçekleştirdik.
Projenin insan kaynakları TTKB üyeleri Dr.
Vahap Özpolat ile DYE/İHE Ulusal Komite Koordinatörü olarak Dr. H. Mustafa Açıköz’ün de
içinde bulundukları dokuz kişilik “DYE/İHE Ulusal Komitesi”nden oluşmaktadır. Ulusal Komite
üyesi olan öğretmenler TTKB’de görevli alanlarında yüksek lisans ve doktora yapmış/yapan
Farklı düşüncelere sahip, idealleri ve ya-
19
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
bu çalışmalar sonucunda bugün Türkiye’de temel haklar ve demokratik tutumların birçoğunun tanımları üzerinde uzlaşma sağlanmış durumdadır. Belki kavramların felsefi temelleri
üzerine daha derinlemesine etütlere gereksinim olduğu düşünülebilir. Ancak kamuda genel
olarak;
Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
rek yaşamak... Evet, aslında farkında değiliz ama çok uzaklara değil
kendimize şöyle bir bakmalıyız, o
kadar yol almışız ki! Yakın zamana
kadar düşünmeyi bile düşünemezken şimdi çok rahat herkes birbirini
eleştirebiliyor. “Bu benim düşüncem, herkes duysun!” diye gururla
haykırabiliyoruz.”
İkinci kategori ise DYE eğiticilerinin kendi illerinde gerçekleştirdikleri “Yerel Hizmetiçi Eğitim” kurslarıdır. Yerel hizmetiçi eğitimler; Millî
eğitim müdürlüklerince, Talim ve
Terbiye Kurulu genelgesine uyarınca ildeki eğitici sayısına göre “Demokrasi ve İnsan Hakları Eğitimi
Semineri” adı altında planlanmakta
ve eğiticiler tarafından her branş ve
kurumdaki öğretmenlere yönelik
seminerler ve etkinlikler şeklinde
gerçekleştirilmektedir. DYE ve İHE
kavramları ve kazanımlarının öğretmen, öğrenci ve velilere ulaşmasını
sağlayan kişiler DYE eğiticileridir.
Bu anlamda DYE eğiticisi sayısının
artması, illerde düzenlenen hizmetiçi eğitim sayısının artması ve
daha çok kişiye ulaşılması açısından önem taşımaktadır.
şam tarzları farklı kalabalık bir insan topluluğu
güzel bir birlikte yaşama örneği sergiledi. Zaten demokrasi de bu değil midir? Eşit haklara
sahip herkese kendi yaşam alanına müdahale
etmeden hak ve hürriyetlerine saygı göstere-
_______________
1 Aday DYE Eğiticisi, Tepealan Ç.P.L. Müdürü, Felsefe
Grubu Öğretmeni, Korgan/Ordu
20
Şubat 2009
Dr. H. MUSTAFA AÇIKÖZ İLE
DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE
İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
Söyleşi: Yusuf Toprak
ayın Hocam DYE/İHE çerçevesinde bu yıl Nisan ayında Budapeşte’de yapılan 13. Ulusal
Koordinatörler Toplantısına ve
Kasım ayında Viyana’da yapılan 14. Ulusal Koordinatörler
Toplantısına Türkiye temsilcisi ve Ulusal
Koordinatör olarak katıldınız. Bu anlamda
ilk olarak AB ülkelerinin DYE/İHE konusundaki tutumu nasıl? Size bunu sormak istiyorum.
pılıyor. Bir de ulusal koordinatörlerin içinde bulunduğu bölgesel iletişim ağları var. Mesela insan hakları projesi dahilinde Türkiye, Malta,
Yunanistan, İtalya, İspanya gibi ülkelerin içinde
bulunduğu bir grup Akdeniz İletişim Ağını oluşturuyor. Bunun gibi başka iletişim ağları da var.
Bu toplantılara koşut olarak öncesinde ya da
sonrasında bu iletişim ağları da kendi içlerinde
toplantı yapıyor. Bu toplantıları da eklersek bizim açımızdan yılda toplam dört toplantı yapılmış oluyor. İşleyiş, bir eylem planı çıkarmak,
bu çerçevede yürümek şeklinde oluyor. Projenin içinde bulunduğumuz ikinci aşaması, 2009
yılında bitecek, sonra üçüncü aşamaya devam
edilecek.
S
Öncelikle Avrupa Konseyi’nin çalışma usulü
ile ilgili bir şeyler söyleyeyim. Konsey, toplantılarını küresel bazda çeşitli düzeylerde yapıyor.
Proje çerçevesinde ulusal koordinatörler düzeyinde ise senede iki toplantı yapılıyor. İlki Mart
ayı içerisinde yapılıyor. İkinci toplantı da koordinatörler toplantısı, genelde Kasım ayında ya-
AB ülkelerinin DYE/İHE konusundaki tutumuna gelince; şunları söyleyebiliriz. Genellikle
bu aktivitelerin eğitim merkezli yapılması düşü-
21
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
ÜZERİNE
Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
aile birliği ve merkezî otoritenin kucaklaşması ile, birlikteliği ile sonuca
ulaşılmış olacak.
İşte bu saydıklarımızı Avrupa
Konseyi’nin bu projesinin tüm tarafları kendi ülke gerçeklerini göz
önünde bulundurarak yapmak durumunda. Kendi gerçeklerini diyorum çünkü bilindiği üzere her ülkenin kendi hassasiyetleri var. Bir de
her ülkenin insan hakları anlayışı
bakış açıları yüzde yüz birbirinin
aynı değil. “Burada ortak bir insan
anlayışı var mı ki bunların haklarından söz edilsin?” sorusu sorulabilir.
Eğer bir ülke benim insan dediğim
beyaz olandır, Avrupalı olandır, diyorsa böyle bir durumda Avrupalı
olmayanı, beyaz olmayanı mahkum ediyor demektir. Yani diğerlerini ötekileştirip, ikinci sınıf üçüncü sınıf insan olarak görüyor demektir. Bu kabul edilebilir değil. Bu durumda olan ülkelerde hukuk sistemleri hazmedilememiş olabileceği gibi bir takım hukuki
problemler de olabilir. Yukarıda farklılıklardan
bahsederken bunları anlatmak istedim. Ama
bunlarla birlikte ortak bir amaç var; o da tüm
dünyada insan hakları ve demokrasi kültürünü,
küresel yurttaşlık bilincini oluşturmak. Bunun
için de öncelikle Avrupa Konseyi’nin projesiyle
bu amaç ulusal bazda gerçekleşecek, oradan
hareketle de küresel bazda bir açılım yakalanacak. Özetle projenin paydaşı olan ülkeler
Avrupa Konseyi’nin projesinin gereklerini yerine getirmek durumundadır.
nülüyor. Avrupa Konseyi de bunu istiyor. Malum eğitim, mesajı kitlelere iletmenin hem resmi hem de gayri resmi yolu. Geniş kitlelere ancak eğitim yolu ile ulaşırsınız. Öyleyse eğitim
mekanizması içinde ne yapılabilir?AB ülkelerinin de bizim de uğraştığımız şey, ana yardımcı unsur olarak eğitim mekanizmasında müfredatı görüyoruz. Müfredata insan haklarına ilişkin konuları, temaları yayabilir, Avrupa Konseyi eylem planı çerçevesinde kendi ulusal ve
bölgesel gerçeklerimizi de dikkate alarak bir
şeyler yapabilirsek, amaç gerçekleşmiş olacak. Öyleyse birincisi, insan hakları ile ilgili konuları, ilkeleri müfredata yerleştirmek; ikincisi
alt projeler vasıtasıyla okul yönetimine, okul aile birliklerine sosyal çevreye indirmek, en
önemlisi de insan haklarının bir ders olarak, en
azından seçmeli bir ders olarak okutulmasını
sağlamak esası oluşturacak. Bu sağlanırsa demokratik yurttaş yetiştirme amacına ulaşılmış
olacak. Demokrasi de çoğulculukla, katılımla,
özgürlükle, seçimle, özgünlüklere saygıyla ilgili olduğuna göre öğrenciler, okul, okul idaresi,
Hocam projenin paydaşı olan ülkelerin
gereklerini yerine getirmeleri gerekir dediniz. Peki Türkiye AB ülkeleri arasında
DYE/İHE’nin neresinde?
Bu çok önemli bir soru. Biz imparatorluk bakiyesi bir ülke olduğumuz için bizim kendimize
22
Şubat 2009
has kültürel, ekonomik, sosyal, insani vs. reflekslerimiz var. Böyle olunca DYE/İHE içindeki
temalara yaklaşımımızda özet bir ifade ile bizce yani biraz daha insanca oluyor. Biz meselelere daha bütüncü, birlikçi ve evrenselci bakabiliyoruz. Bize göre insanın Avrupalısı, Afrikalısı, eskimosu olmuyor. Çünkü kültür ve inanç
sistemimiz hoşgörü kültürümüz bize bütüncü
bakmamızı öğütlüyor. Sanılanın ya da sandırılanın aksine insan hakları konusunda biz çok
daha ileride durmaktayız. Bunu da her fırsatta
gittiğimiz platformlarda söylüyoruz, yaptıklarımız da bunu gösteriyor. Ne yaptık diye sorarsanız ilk olarak DYE/İHE kalemindeki ana unsurları konuları, kavramları eğitim mekanizması yoluyla müfredata yaymaya çalıştık, ve hatta seçmeli olarak “Demokrasi ve İnsan Hakları” dersini de müstakil bir ders olarak müfredata yerleştirdik. DYE/İHE’ye kardeş proje olarak
dünyada başka örneği olmayan “Okul Meclisleri” projesini hayata geçirdik. Hazırladığımız
2009 eylem planını aşama aşama uygulamaya
başladık.
yerini şaşkınlığa bırakıyor.
Hocam bu uzun soluklu bir proje, bir takım itici güçlere ihtiyaç olacaktır. Türkiye’nin AB ülkelerinden farklı itici güçleri neler olabilir?
Öncelikle sahip olduğumuz kültürel zenginlik ve kültürel kalıtımdan bahsetmek gerekir.
Bu bizim için en önemli itici güç. Bu zenginlik
Osmanlı Devleti’nden. Devletin mensubu olan
etnik gruplar arasında bir sevgi, saygı, hoşgörü hakimdi. Zaten başka türlü uzun yıllar birlikte yaşamaları da olanaklı olamazdı. İşte bilinçaltımızda varolan bu tecrübe, AB ile etkileşime girdiğinde ortaya çıkıyor, kendini gösteriyor. Öyleyse itici kuvvet dediğimiz zaman, bir
kültürel zenginliğimiz, yani dünya uygarlığına
yaptığımız kültürel katkımız; ikincisi bir devlet
geleneğimiz var. Şimdiye kadar katıldığım tüm
toplantılarda bilhassa İslam ülkelerinin oluşturduğu toplantılarda Türk heyetleri ayrı bir yerde
tutulmuş hep farklı muamele görmüştür. Bunun
sebebi bir devlet geleneğimizin olmasıdır. Bu
bize kurumsal davranma, bir disiplin içinde
davranma yeteneği kazandırmıştır. Toplumların bir bilinçaltı vardır. Bu bilinçaltı, ortamını
bulduğunda hemen ortaya çıkıyor. Köklü bir
devlet geleneğimizin olması bizi gerçekten fak-
Söyledikleriniz gerçekten çok güzel. Peki dışarıdan bakıldığında Türkiye’nin görünümü nasıl?
Yukarıda değindiğim gibi, yaptıklarımızı ya
da yapacaklarımızı anlattığımızda, “gerçekten
öyle mi?” türünden tepkiler alıyoruz. Tebrikler
alıyoruz. Zaman zaman da muhataplarımız
şaşkınlıklarını ifade ediyorlar. Türkiye’nin modern bir yüzü olduğunu müşahede ediyor, doğu- batı sentezini başarı ile yaptığını görüyor,
bunu da söylüyorlar. Tabiî kuşkuyla bakanlar
da oluyor. Ama genelde aldığımız dönütler
olumlu. Aslında bir önyargıdan bahsedilebilir.
Türkiye denince bir takım görüşleri var, işte
Müslüman ülkeyiz, farklı bir kültüre sahibiz,
AB’ye girmek istiyoruz vs. Yalnız iletişim ve diyalog kanallarını açık tuttuğumuzda, demokratikleşme konusunda adımlar attıkça önyargılar
23
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
Mesela en son Viyana’da yapılan toplantıda
oradaki aktivitelerimizi, çalışmalarımızı çok beğendiler. Nitekim Türkiye Ulusal Koordinatörü
olarak raportörlüğü bize verdiler. Bizi belki biraz yordu ama Türkiye açısından çok önemli
bir fırsat oldu. Bütün bunlar bize gösteriyor ki
ülke olarak özgüvenimizi arttırabilirsek, Türkiye’nin farklılığını her platformda gösterir, etkinliğini arttırabiliriz. Zaten, raporlarımızla, etkinliklerimizle, yaptığımız sunularla takdir topluyoruz. Eğer soruya dönersek, özetle, Türkiye’ye
karşı bir önyargı olmadığını söylemek mümkün
değil, ne varki bu önyargı artık yavaş yavaş yokolmakta.
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim
lılaştırıyor. Diğer bir önemli husus dta, belki
üçüncü bir madde olarak ekleyebileceğimiz bir
özelliğimiz de “Yurtta sulh cihanda sulh” prensibidir. Bu prensip özellikle son dönemimizi
esas aldığımızda adeta kodlarımıza işlemiştir.
Küreselleşme bazında bu prensibi dillendirdiğimizde tabular yıkılıyor. Bir de biz bu konuda
samimiyiz. Yani laf olsun diye “Yurtta sulh cihanda sulh” demiyoruz. Bu perspektiften bizim
netliğimizde bakan başka bir ülke de yok. Ben
her platformda bunu söylüyorum. Birbirimize
karşı dürüst olmalıyız. Birbirimizle empati kurmalıyız. Bunları yapalım ki tüm bu konuştuklarımız; insan hakları, demokratik yurttaşlık, kavramları, prensipleri, çerçeve planları, eylem
planları bir anlam kazansın.
masına ve tamamen gönüllülük esasına göre
işlemesine rağmen komite, tüm üyeleriyle temsil noktasında kendini aşmış durumda ve gerçek anlamda destek verildiğinde de neler yapabileceğinin işaretlerini de vermektedir.
Sorunun ikinci kısmında herhangi bir sorunla karşılaşıp karşılaşmadığımızı sordunuz, hakikaten hem içerde –yukarıda da belirttiğim gibi- hem dışarıda sorunsuz çalışmalar çıkardık.
Sayın Hocam, bundan sonraki süreçle ilgili öngörüleriniz nelerdir?
Bundan sonraki süreci iki aşamada ele alabiliriz. Birincisi kendi ulusal aşamamız. Ulusal
Komite toplandı ve 2009 Eylem Planını hazırladı. bu eylem planı ile amaçlanan demokrasi
bilincini okullar eliyle evlere taşıma, sokağa taşıma. Eğitim sürecinde DYE/İHE formatörlerimiz, demokrasi bilincini öğretmenlere, öğretmenler okullara ve çocuklara, çocuklar da evlere ve sokaklara taşıyacak. Dolayısı ile demokratik yurttaş, demokratik katılım amaçları
gerçekleşmiş olacak. Birbirine saygı duyan,
sevgi besleyen, hoşgörülü, farklılıkları zenginlik olarak gören yurttaşlar yetişecek. Süreçteki
herkes bu amaca hizmet edecek.
Türkiye DYE/İHE ve İnsan Hakları konusunda AB nezdinde yeterli ve etkin olarak
temsil araçlarına sahip mi? Temsil ve hakların korunması konusunda karşılaştığınız
sorunlar nelerdir?
Bu soru teknik bir soru oldu. Cevap da aynı
şekilde teknik olacak. Elbette temsil araçlarımız var. Dışişleri Bakanlığı’mızın çalışmalarını
burada saymaya gerek yok. Dışişleri Bakanlığı’mızın bünyesinde BM’de, AB’de Avrupa
Konseyi’nde daimi temsilcilerimiz var. Daha
özelde insan hakları konusunda Başbakanlığımıza bağlı İnsan Hakları Başkanlığı adında bir
birimimiz var ki, gerçekten göz dolduran çalışmaları var. Aslında aktif katılımcılık esasıyla
hareket ederek özellikle AB ile birlikte hemen
hemen tüm projelerde varız.Türkiye’deki her
birimin, her kurumun, STK’ların, akedeminin, iş
dünyasının resmî, gayri resmî bir projenin içinde olduğunu görüyoruz.
Şunu da belirtelim, biz bütün bunları Avrupa
Konseyi istedi diye değil, buna en çok toplum
olarak bizim ihtiyacımız var diye yapacağız. Bu
proje ile yapılacak olan bizim zaten bilinç altımızda var olan; insan haklarına saygı, hoşgörü, demokrasi bilinci gibi kavramların sistemli
bir şekilde sunulması ya da şekillendirilmesidir.
Bunlar ulusal bazda öngörülen şeyler.
Avrupa Konseyi bazında proje çerçeve planı doğrultusunda ilerliyor. Üye ülkeler birbirlerini bilhassa bu frekansta çok iyi tanıdılar. Birbirlerinin hassasiyetlerini, farklılıklarını bildiler.
Önyargıları yok ettiler. Koordinatörler toplantısı
genellikle üye ülkelerden birinde yapılıyor.
Böylece ülkeler fiili olarak da birbirlerini tanı-
Diğer taraftan DYE/İHE’ye gelince, bu proje bilindiği gibi Millî Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu bünyesinde bir ulusal komite tarafından yürütülmekte. Ulusal Komitenin çalışmaları ortada. Bu projenin hiçbir kaynağı olma-
24
Şubat 2009
üçüncü aşamasına birçok amacını gerçekleştirmiş olarak başlayacaktır. Benim öngörüm
odur ki ulusal bazda murat edilen gerçekleşecektir. Bunun dönütlerini alıyoruz. Küresel bazda da durum çok farklı değil. Ulusal seviyedeki çalışmalar mutlaka Avrupa Konseyine yansıyacaktır.
Sonuçta 2009’da ikinci aşaması bitecek
olan bu proje dünya barışının yerleşmesinde,
insan haklarını içselleştirilmesinde, hoşgörünün yaygınlaşmasında katkılar sağlayacak,
25
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
mış oluyorlar. Toplantılarda söylenenler yerinde görülmüş oluyor.
Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim
e-DEMOKRASİ VE
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
e-VATANDAŞLIK
Cebrail Yıldırım
manın etkisiyle unutulabilmekte veya sandık
başında gözden kaçabilmektedir. Demokratik
bir tepki ancak bir sonraki bahara kalmaktadır.
Herşeye rağmen seçim işlemleri bittikten sonra vekalet mazbatasını alan adaylar, halkın iradesini aktardıklarını unutmakta ya da halkın
kendisine verdiği yetki ve etkiyi halka rağmen
kullanabilmektedir. Halbuki ”Temsil sisteminde,
temsil edilen asıl olandır.”1
a) Klasik Devlet ve Demokrasinin Sanal
Destekleri
lasik demokrasilerde vatandaşlar,
süresi yasalarda belli aralıklarla
seçim sandıklarına gider; bir sonraki seçime kadar kendisini temsil
edecek ve kendi adına karar verecek vekiller seçer. Bu temsil eden-temsil edilen
ilişkisinde asıl unsur olan vatandaşların, yönetimde yalnızca temsil edilmesi anlamına gelir.
Buna da temsili demokrasi denir. Temsili demokrasilerde, temsilci statüsündeki vekiller, ülke yönetiminde vatandaş adına kararlar almaktadır.
K
Klasik devlet, insanları vatandaş olarak görür. Devlet-vatandaş ilişkisi bir tür yöneten-yönetilen ilişkisine indirgenmiştir. Yönetime, en
azından yasal düzenlemelerdeki karar alma
sürecine “doğrudan” katılmamış olmak, beraberinde “halka rağmen” eleştirisini beslemektedir. Ülkelerin doğrudan veya yarı-doğrudan
demokrasi yerine temsili demokrasi uygulamalarını bazı olgusal gerekçeleri vardır. Her bir
karar alma sürecine tüm vatandaşların katılımını temin etmek, zaman ve para bakımınından ekonomik olmaması bunlardan biridir.
Temsili demokrasilerde “etkili propaganda”
vatandaşın iradesini etkileyebilmektedir. Vatandaşlar seçim sürecinde, çeşitli kitle iletişim
araçlarıyla yoğun propaganda yayımına maruz
kalmaktadır. Beş yıl boyunca ülkeyi yönetenlerin ilk yıllarda aldıkları, kendi seçmenlerince de
onaylanmayan kararları, araya giren uzun za-
26
Şubat 2009
“kısa yol”dan halledilebilmektedir.
b) İnsan Hakları ve Demokrasiye Katkı
Yapan Teknoloji
Klasik devlet, bürokrasiye dayanır. Çoğu
zaman “yasal olanaksızlıklar” veya “yasal engeller” sözcüğü yerine “bürokratik engeller”
sözcüğü kullanılır. Devlet dairelerine “işi düşen” vatandaşın muhatabı bir memur olsa da
gerçekteki muhatabı devlettir. Vatandaş, vergi
ödemeden bir dizi hakkın tahakkukuna kadar
birçok konuda memurla yüzyüze iletişim kurmak ve ilişkiye girmek
zorunda kalmaktadır. Devletin hizmet kademelerinde çalışanların yani
memurların vatandaşlara sundukları
hizmetteki kusurlar
çok çeşitlidir: Hizmette öncelik ve
önem
sırasında
adaletsizlik, her türlü
kayırmacılık, gizli veya içgüdüsel kişisel çıkarlar, eksik ve iyi niyetli
olmayan insan ilişkileri, tutum ve beceriler, vb. bir dizi yapısal kusur. Teknolojik gelişmelere paralel
olarak vatandaş, devletin temsilcisi olan devlet
memuruyla muhatap olmaktan kurtulmaya
başlamıştır.
İkinci örneğimiz
vergi ve harçlarla
ilgili: Vergi ve harç
ödemede gerçekleştirilen en son internet elektronik bankacılık uygulaması şöyledir:
“Araç sahipleri bu yıl ilkkez
MTV’yi (Motorlu Taşıtlar Vergisini), elektronik
ortamda kredi kartıyla da ödeyebilecek […]
Gelirler İdaresi Başkanlığı sitesi (www.gib.
gov.tr)’nden kredi kartıyla ödemelerde ise geçmiş yıllara ait sorgulanan tüm borçlar ödenebilecek.” 2
e-devlet, vatandaşlara devlet tarafından verilen hizmetlerin elektronik ortamda internet
üzerinden sunulmasıdır. e-devlet yoluyla resmi
hizmetler vatandaşa daha kolay, daha hızlı,
daha güvenli, daha kaliteli ve kesintisiz bir şekilde ulaştırılabilmektedir. Örneğin günümüzde
vatandaşlar çocuğu olduğunda nüfus dairesine
gitmeden internet üzerinden nüfus kaydını
yaptırabilmektedir. Yani vatandaşlık görevleri,
Üçüncü örneğimiz e-devlet uygulaması denilebilecek resmi kurumların internet erişimleri.
Bu yolla, “her kurumun ve her bireyin bilgi ve
iletişim teknolojilerini kullanan sistemler ile
devlet kurumlarına ve kurumlarca sunulan hizmetlere kolayca erişmesi hedeflenmektedir.” 3
Bu hedefe yaklaşmada, e-devlet olma yolun-
27
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
Teknolojik gelişmenin insanlar ve toplum
üzerindeki etkisine birkaç örnek verelim. İlk örneğimiz telefonlar: Cep telefonu kullanımında
7’den 70’e hızlı bir değişim geçiriyoruz. 1988
yılında parmakla sayılacak kadar az sayıda insanda cep telefonu varken; bugün profesöründen, okuryazar olmayanına, zengininden, fakirine herkesin cebinde telefon vardır. Bu teknoloji yalnızca hayatımızı kolaylaştırarak
hayatımıza girmiyor. Bir tür bağımlılık da yapıyor ve onsuz bir engelli gibi hareket kabiliyetimiz sınırlanıyor. Hiçbirimiz
cep telefonsuz yapamıyoruz.
Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim
lı iktidarda temsil edilme imkanına kavuşmaktadır. Uygulama, daha hızlı, daha güvenilir ve
daha saydam bir seçim imkanı barındırıyor. Bir
bakıma demokrasi de sanal bir dayanağa kavuşmuş olmaktadır.
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
da, Avrupa ülkelerinden daha büyük bir hızla
ilerliyoruz.
Dördüncü örneğimiz nüfus sayımıyla ilgili:
Bilgisayar ortamında Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine geçinceye kadar nüfus sayımları
sokağa çıkma yasağıyla birlikte işlemekteydi.
Devlet bir görevi yerine getirebilmek için temel
haklardan birini ihlal ediyordu. Bu yüzden nüfus sayımı bir çileye dönüşmüştü. Nüfus sayımını sanallaştırıp gerçek sorunların bir kısmından arınan Türkiye, aynı bilişim teknolojilerini
genel ve yerel seçimlere de uyarlayarak kullanabilr. Teknolojik donanım ve yazılımla, seçim
işleminin daha saydam ve daha güvenilir şekilde yapılacağı günleri görmeyi umabiliyoruz.
Güncellenebilen yazılımlar gibi demokrasinin
temel kavramları ve araçları da güncellenebilir.
Elektronik oylama, elektronik sayım, çevrim içi
oylama vb. gibi yöntemler şimdiden tanımlanmış bulunmaktadır. Buna göre;
c) Reel Meclise e-meclis Desteği
Okullarda, temel olarak “yerleşik bir demokrasi kültürü ve bilincinin oluşturulması” çalışması olan Demokrasi Eğitimi ve Okul Meclisleri Projesiyle;
- Çoğulculuk, bir arada yaşama ve tartışabilme becerileri gelişmiş,
- Lokal değerlere sahip çıkan ancak global
değerlere de açık bireylerin yetiştirilmesi
amaçlanmaktadır.5
e-sayım: Seçmenlerin tercihlerini işaret ettikleri kâğıt oy pusulalarının elektronik olarak
okunması ve sayılması işlemidir.4
Bu projenin uygulanmasına devam edilirken
pilot alanlarda e-demokrasi ugyulamaları demokrasi eğitimine entegre edilebilir. 81 il temsilcisinin oluşturduğu klasik öğrenci meclisi yerine tüm öğrencilerin alınan kararlarda reylerinin olduğu e-meclisler oluşturulabilir. e-meclis
uygulamasında öğrencilerin, demokrasiye klasik katılımdan (seçilen temsilciler aracılığı ile
yönetime katılımdan), network ağları yoluyla
yönetime doğrudan katılım sistemine geçmesi
sağlanmalı, karar alma süreçlerine katılım anlamındaki daha fazla demokrasiyi gösteren etkinlikler arttırılmalıdır. Bu uygulamaların sonuçları, eksikleri, artıları, etkileri, yan etkileri
belirlenerek, e-siyasete geçişte bir doküman
olarak da kullanılabilir.
e-oylama, çevrimiçi oylama ve e-sayım yoluyla seçme işlemine hile karışması engellenmekte; insani kusurlar en aza indirilerek seçim
süreci ve sonucu daha yüksek bir kontrol altında tutulmakta ve seçmenin tercihleri daha hız-
Gittikçe artan sanallık ve sanal eylemler,
uygulamaların da bu alana kaymasına neden
olmaktadır. “Yaşadığımız enformasyon çağında bilişim ve iletişim teknolojilerinde son yıllardaki gelişmeler siyasi yaşamda ve demokratik
e-oylama: Geleneksel oy verme istasyonlarına gelen seçmenlerin tercihlerini, kağıt oy pusulası kullanmak yerine, elektronik olarak ifade
etmeleri,
Çevrim içi oylama: Seçmenlerin, oy verme
istasyonlarında bulunan cihazlarda veya kamuya açık İnternet erişim merkezlerinde oylarını doğrudan doğruya seçim sonuçları kütüğüne kaydettirmeleri,
28
Şubat 2009
lar, referandum kadar masraflı olmayacak ve
uzun zaman almayacaktır. Böylece çifte kazanç elde edilmiş olacaktır. Hem ülkenin parası kasasında kalacak hem de temsili sistem
daha tatmin edici bir işleyişe kavuşacaktır.
Çünkü meclise vekil gönderemeyen azınlıklar
da iradelerini karar alma sürecine yansıtmış
olacaklarlar. Tüm vatandaşlar artık “katılımcı
e-vatandaş”; yönetim sistemi de “katılımcı edemokrasi” olabilecektir.
_______________
1
Işıklı, Şevki; “Ölecek Zaman Yok: 21. Yüzyıl Sorunları”,
Elis Yayınları, Ankara, 2008, s.69
2
“Taşıt Vergisi Kredi Kartıyla Ödenebilecek” (Gazete Haberi: zaman.com.tr/02.01.2009).
Vatandaşlar “bir tık”la hızlı bir şekilde sürece dahil olacaklar ve kendisini temsil edenlerin
düşünceleri ile değil kendi bireysel düşünceleri ile temsil edilmiş olacaklardır. Bu uygulama-
29
3
www.turkiye.gov.tr
4
KESMEZ, Necdet; www.bilisimsurasi.org.tr
5
Bkz: Demokrasi ve Okul Meclisleri Projesi Yönergesi
6
Age, aynı yer.
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
toplumların ve kurumların işleyişinde etkisini
hızla artırmaktadır.” 6 Güncelliğinin ve popüleritesinin yitmemesi için demokrasi eğitimi ve
okul meclisleri sanal desteğe kavuşturulmalıdır. Okullarda uygulanacak e-meclis örneği etbmm adıyla gerçek e-meclise de dönüşebilir.
Sanal kart numaraları ve şifrelerle tanımlanan
e-vatandaş, oyunu bilgisayar ortamında kullanabilir ve kendi arasından seçtiği temsilcilerini
meclise gönderir. Ancak temsilcinin mecliste
attığı adımları ve hangi kanunları onayladığını,
hangi tasarı üzerinde çalıştığını sürekli network ağları yoluyla takip edebilir. Kamuyu ilgilendiren ve üzerinde uzlaşılamamış olan konularda, bu network ağları sayesinde e-sayım ve
e-seçim benzeri bir teknikle vatandaş, onayını
iletebilir.
Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim
Prof. Dr. HASAN TAHSİN FENDOĞLU İLE
İNSAN HAKLARI,
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
DEMOKRASİ VE EĞİTİM
ÜZERİNE
Söyleşi: Şevki Işıklı
ayın Fendoğlu, bir hukuk devletinde insan hakları konusuna
anayasayla başlayabiliriz sanırım. Anayasanın ikinci maddesi
insan haklarına “saygılı” bir
devletimiz olduğunu bildiriyor. Saygılı bir
devlet mi yoksa insan haklarını “savunan”
bir devlet mi? Bizim devletimiz hangisi?
hakları önündeki engelleri kaldırmayı devletin
görevi hâline getirir. Türkiye Cumhuriyeti’nin
“demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti” olduğunu bildirir. Demokrasi, insan hakları ve
hukuk birbirleriyle bağlantılıdır; gelişimleri paralellik gösterir. Örneğin sosyal devlet ilkesi,
yoksullarla ilgili görev yüklüyor. İnsanların birbirlerine muhtaç olmayacak şekilde ihtiyaçlarını gidermek devletin görevidir.
S
Anayasanın değiştirilemez ve değiştirilmesi
teklif edilemez maddeleri arasında yer alan
ikinci madde şöyle diyor: “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet
anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.”
“Saygılı mı savunan mı?” meselesine gelince; yasal mevzuata ve uygulamaya bakıldığında aynı zamanda savunandır. Batı’da insan
hakları savunucularına aktivist denir. Temel
haklar ve özgürlükler bölümü, anayasanın 74.
maddeye kadar olan bölümü, esas olarak insan haklarıyla ilgilidir. Yalnızca vatandaşlık
bağlamında değerlendirilmemeli. Ben bunu
“anayasanın 1/3’ü insan haklarına ayrılmıştır”
şeklinde yorumluyorum. Anayasamız bir haklar
hukuku gibidir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, kanun gibi uygulamada yükümlülük
“İnsan haklarına saygılı” bir anayasa demek, insan hakları konusunda çağdaş bir ülkede olması gerekeni yapmak demektir. Bu madde devleti yönlendiriyor aynı zamanda. İnsan
30
Şubat 2009
getiriyor.
Bu durum pratikte nasıl gerçekleşiyor?
avukatı diyorlar. Araplar “Divan-ı Mezalim” diyorlar. III. Ahmet döneminde ahilik-fütüvvet-kazaskerlik teşkilatı içindeydi. İsveçli bir vekil Osmanlı’daki bu sistemi beğeniyor kendi ülkesine
öneriyor. O vekil, ombudsmanlık sistemini bizden aldıklarını söyledi. Kıbrıs dâhil tüm dünyada var bu. Yetkisi ve görevi fazla olacak. Türkiye’nin büyük ihtiyacı var.
Mevzuat ile uygulama arasında, haklar
aleyhine bir kopuş ve eksilme olduğu gözleniyor. Bu kopuş ve eksilmeler, anlamların
bulanıklaşması, etkisinin azalması ve
önemsizleşme ve dışlanma şeklinde tekrar
ediyor. Yasal düzenlemeler, insan haklarına
saygıyı sağlayamıyor. Bu mekanizmanın
adı bellidir: buna demokrasi denir. İşleyişinde bir sorun olduğu gözleniyor. Ne düşünüyorsunuz? Başbakanlık bu anlamlı kopuşu fark edebiliyor mu?
İkinci eksiklik “Ulusal Kurum”. 1973 yılında
BM Genel Kurulu, Paris Prensiplerine göre kurulacak RTÜK benzeri bir kurum. Üçüncüsü il
ve ilçe İnsan Hakları Kurullarının işlevselleştirilmesi.
İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları… İki sorum olacak. Birincisi kurul üyelerinin insan
hakları müktesebatı ve tutumu yeterli mi?
İkincisi STK’ların bu kurullarla işbirliğine
yanaşmadığı yönünde eleştiriler dile getiriliyor.
Teori ile pratik arasındaki uçurum… Anayasa Mahkemesi, “Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu”nu iptal etti. Buna Ombudsmanlık yasası da deniyor. Türkiye’nin bu yasaya şiddetle
ihtiyacı var. Bazı görevleri tam yerine getirecek. Meclis bütçesini kullanacaktı. 11 (10+1
baş denetçi) denetçiden oluşacaktı. Doğrudan
başvuru mercii olacaktı. Fransa’da buna halkın
Kurul üyelerinin gerçek bir insan hakları aktivisti olup olmadığı tartışılabilir. Kurul üyelerinin seçimi oradaki mülki amir tarafından gerçekleştiriliyor. Ben bazı toplantılara da bizzat
31
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
2001 yılından beri Başbakanlık
Merkez Teşkilatında bizim birimimiz
yani; Başbakanlık İnsan Hakları
Başkanlığı var.. Türkiye’de yirmi bir
kurumda insan hakları birimi var.
Kadınlarla, çocuklarla, özürlülerle
ilgili birimler… Bakanlıklarda, örneğin Kültür, Adalet ve İçişleri Bakanlığında, insan hakları birimleri var.
Polis de bu konuya önem veriyor.
Emniyet müdürlüklerinde, sağlık
kurumlarında da birimler var. Bunun yanında
2002 yılında İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları
oluşturuldu. Danışma kurulları, örneğin denetleme, tam çalışmıyor. Uygulamada sorunlar
var.
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim
Göstergeler dizgesinde halkı
demokrasi; demokrasiyi ise
meclis temsil eder. TRT3’ten
izlediğimiz Türkiye Büyük
Millet Meclisi, gençlere iyi
bir demokrasi örneği teşkil
ediyor mu?
katıldım. STK’ların işbirliği meselesine gelince; 2003’te Jandarma
ve Polis, kurul üyeliğinden çıkarıldı. Bu durum STK’ları işbirliği için cesaretlendirdi.
STK’lar polis ve jandarmanın
bulunduğu bir kurula şikayette bulunmak istemiyor olabilirler. Bazı STK’lar bu kurullara
katılım konusunda üyelerini serbest bırakıyorlar. Bu durumda yerel
STK temsilcisi katılmak istemeyebiliyor. Bazen de mülki amirler bazı STK’ları kurullara almak istemiyorlar.
Son beş yıl içinde Millî Eğitim Bakanlığının üzerinde durduğu şiddet karşıtı genelgelerini takdir
ediyoruz. Ağustos 2009’da bir kampanyamız olacak 81 ilde. 892 ilçede “Okullarda Şiddete Son” kampanyası düzenledik. Keçiören’dekine 2 bin 500 kişi katıldı. Beş öğrenciye
bir hoca düşecek şekilde eğitim gerçekleştirildi. Burada bize gelen bir soru da şuydu: Mecliste kavga görüyoruz. Siz de şiddete son diyorsunuz. Okulda değil mecliste şiddete son
verilmesini istiyoruz. Kırıkkale dosyasını okudum: öğrenciler bu konuda bilinçli, duyarlı, donanımlı…
Kurullara 2001’den beri, yani 7 yıllık bir
geçmişte, 9145 hak ihlali ve hak talebi başvurusunda bulunulmuş. Bu başvurulardan
4150 tanesi idari işlem, 437 tanesi de adli
işlem yapılmak üzere savcılığa intikal ettirilmiş. Bu başvuruların mahkemelere iletilme
sayısındaki kayıp nerden kaynaklanıyor?
İkinci soru ise, kurullara yapılan bazı başvuruların, şikâyetçi olunan kişi, kurum ve
kuruluşların tespit edilememesi nedeniyle
işleme konulamamış olduğunu görüyoruz.
İl ve İlçe İnsan Hakları Kurullarında görevli
personele duyarlılık ve mevzuat eğitimi veriliyor mu?
Kısacası meclisteki şiddet, demokrasi ve insan hakları için iyi bir temsil değildir.
Vatandaşların muhatap oldukları kişilerin, yani memurların eğitimi konusu?
İnsan hakları ve demokrasinin yerleşmesi
ve kurumsallaşması için son derece hâkim faktörler memurlar. İlk ve ortaöğretimde insan
hakları eğitimi verilsin istiyoruz. Biz bir öneri
olarak Millî Eğitim Bakanlığına bunu ileteceğiz.
Yarının memurlarını insan haklarına saygılı ve
insan haklarını koruyan insanlar olarak yetiştireceğiz. İnsan hakları eğitimi hiçbir fakültede
de yeterli değil.
Bu kurullarda 14 bin kişi görevli. Yani dev
bir insan hakları savunucu ordusu söz konusu.
Ankara’da bu kurullarda görevli personele üç
günlük “İnsan Hakları Eğitimi” verdik. Yani eğiticileri eğitiyoruz. Yerli ve yabancı uzmanlar tarafından verilen eğitim hem teorik hem de pratik şeklinde gerçekleştirildi. İki gün süreyle 200
kişinin katıldığı U toplantıları yaptık. STK temsilcileri de bu toplantılara katılmışlardı. 12 bin
“İnsan Hakları Kiti”i gönderdik. Bölge toplantıları yapıldı. STK’lar sürekli iletişim hâlindeler.
Şunu mu demek istiyorsunuz: Şimdiki
memurlardan iş geçti. Gelecektekilere bakmalıyız!
32
Şubat 2009
Bu eğitimler işe yarıyor mu peki?
bunlar mı?
Süreklilik gerektiriyor bu eğitimler… Örneğin İçişleri Bakanlığı devam ettiriyor. Ama Adalet Bakanlığı da devam ettirmeli. Bir süre önce
hâkim, savcı ve avukatlara bu eğitimi verdiler.
Daha fazla Avrupa ülkeleri ziyaretleri yapılmalı. Demokrasi teorik değildir. Demokrasi uygulamalarını yerinde görmeliler. Biz, Adalet ve
İçişleri Bakanlığına öneride bulunuyoruz: size
eğitim verelim diye, daha fazla yurt dışı eğitimlere önem verin diye.
Bazen ana sorunlar unutuluyor. Bazen
%10’un sorunları %100’ün sorunlarıymış gibi
gösteriliyor. %10’un sorunları elbette sorundur;
dikkate alınır, alınmalıdır da. Yoksulluk ve gelir
darlığı söz konusu ise... İnsanların başkalarına
muhtaç olduğu, yoksulluğun bulunduğu yerde
temiz ve düzenli çevrede yaşama hakkı ikincil
kalır. Çünkü en temel hak yaşama hakkıdır.
Açlık ve yoksullukla mücadele birincil hâle gelir. Diğer hakları ihlal ediyoruz anlamına gelmez.
Tüm memurların hizmetiçi eğitimi alması
mümkün görünmüyor ya da çok uzun zaman alabilir. Verilen hizmetiçi eğitim güncelliğini ve önemini yitirebilir. Çözüm nedir?
Hükümet olarak hak ihlallerinin giderilmesinde de “öncelik ve önem sırasını” gözetmeliyiz mi diyorsunuz?
Elbette tüm memurların bir konuda hizmetiçi eğitimi zordur. Fakat özelliği olan memurlara
bu eğitim istenilen zamanda verilebilir. Daha
fazla vatandaşla muhatap olanlar ve bu konuda kilit konumda olanlar mesela.
Yoksullu çevre ilgilendirmez. Karnının doyması, evine ekmek götürebilmesi, temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi önemli. Bazen atamalarda kayırmacılık talep ediliyor. Halk eşitlik
ve adalet istiyor. Irk, cins, dil, din ayrımı yapılmamalı.
Münferit olaylar abartılıyor şiddet, insan
hakları ihlali, anti-demokratik uygulamalar konusunda.
2009 yılı ajandanızda İnsan Hakları Eğitimiyle ilgili neler var?
İl ve İlçelerle başlatılan “İnsan Hakları ve
Demokrasi” adlı kampanya devam edecek. Yarışmalar, etkinlikler, araştırmalar vesaire.
10 Aralık insan hakları haftasıydı. Gündemle ilgili TRT’de bir program vardı. Konuşmacı olarak davet edilen uzman, Türki-
33
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
ye’de insan hakları konusunda sürekli olarak
“cinsiyet”, “çocuk” ve
“kadın” konularını gündeme getiriyordu. Sürekli bu üç kavrama gönderme yapıyordu. Türkiye
Cumhuriyeti’nde insan
hakları ve demokrasi konusunda temel sorunlar
Hayır. Şiddet her yerde ve her zaman olmuştur. Bunun önlemini almaya çalışıyoruz. İçişleri, adalet, turizm ve diğer
bakanlıklarda memurlara yönelik insan hakları
eğitimleri devam ediyor.
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim
Milletlerden ve Türk dünyasından katılımcılar olacak. Bu toplantının hazırlıkları sürüyor.
Ombudsmanlık yasa
tasarısı üzerine çalışmalarımızı yoğunlaştıracağız.
Türkiye İnsan Hakları Ulusal Kurumu kurma çalışmalarına başlayacağız. İl
ve İlçe İnsan Hakları Kurullarında reform çalışmalarımız olacak. Haklar
konusunda Millî Eğitim Bakanlığı ve STK’larla
işbirliği ve istişareler devam edecek.
Bununla neyi hedefliyorsunuz? Kazanım
ne olacak?
Türkiye insan haklarına önem veriyor. Bu
realite Batı’da yeterince algılanmıyor. Batı’nın
zihninde bu imajı yeterince oluşturmak istiyoruz.
Ayrıca 22–24 Mayıs 2009 tarihinde Ankara’da “Medeniyetler Buluşması ve İnsan Hakları” bağlamında enteraktif katılımlı bir toplantı
planlıyoruz. Avrupa Komisyonundan, Birleşmiş
Çok teşekkür ediyorum zaman ayırdığınız için.
34
Şubat 2009
ÖZGÜRLÜK ve SİVİL TOPLUM
ÜZERİNE
nacağına bireyler; temelci toplumlarda ise otoriteler karar verir. Özgürlükçü toplum, bir doğruyu ortaya koymaktan çok, doğruyu yansıtır.
Değeri de bundan kaynaklanır.2 J.S. Mill, “Özgürlük Üstüne” isimli eserinde bireyin özgürlüğünü sınırlayan koşulları en aza indirmenin
önemini vurgulayarak, bireyin ve toplumun,
devletin müdahalesi azaldığı ölçüde gelişebileceğini vurgulamaktadır. Mill’in özgürlük teorisinin merkez noktasını düşünce özgürlüğü oluşturur. Bir düşüncenin susturulması, düşüncesi
susturulan insandan çok, insan ırkını, yaşayan
nesle olduğu kadar yaşayacak nesillere de zarar vermektedir. Bütün insanlık bir tarafta ve
tek bir kişi muhalif tarafta olsa dahi ne insanlığın o tek kişiyi susturmak için meşru bir gerekçesi vardır, ne de o tek kişinin diğerlerini susturmasının.3 Bireylere siyasal iktidar karşısında
dokunulmaz bir alan sağlayan “sivil özgürlükler”, bireylerin kendi tercihleri doğrultusunda
yaşamlarına yön verebilmelerine temel oluşturan özgürlüklerdir. “Siyasal özgürlükler” ise,
yurttaşların devlet yönetimine katılmalarına ve
ilindiği gibi özgürlük, sınırlarının çizilmesi belki de en zor olan kavramlardan biridir. Özgürlüğün sınırlarını etik ve hukuk çizer. Özgürlük eğer insanlar arası ilişkilerde
ağırlıklı yerini alırsa, sivil toplumun ayrılmaz bir
parçası olur ve sivil toplumu, sivil toplum yapan en temel etken haline geliverir. Eylemde
ve yaşamda kısıtlama altında olmadan davranabilmek özgürlük demektir. Özgürlük, kişinin
yapmak veya olmak istediği bir şey konusunda
herhangi bir kısıtlama altında olmaması durumudur. Özgürlük hakkında her sahici önerme
şu üç unsuru içerir: a) Bir öznenin varlığı, b) Bir
şeyi yapmak veya bir şey olmak istemek, c) İnsan yapısı bir kısıtlama veya engellemeye maruz olmama.1
B
Özgürlük genellikle eylemle ve seçimle ilgilidir. Modern demokrasilerde, bireylerin yalnızca hak sahibi olmaları değil, tercih ve kullanım
özgürlüğüne de sahip olmaları esastır. Özgürlükçü toplumlarda hangi değerlere bağlı kalı-
35
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
Atik Aslan
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim
ve mallarına zarar vermemesi gerektiğini öğretir.”4 Locke, teorisini tabiî hukuka dayandırırken
evrensellik, eşitlik, özgürlük ve rasyonellik ilkelerini hukuk alanından siyasi doktrin alanına
taşımıştır. John Locke’n formülüne göre, “devlet, sosyal sözleşme ile insanların tabiî hukuktan kaynaklanan temel hak ve özgürlüklerini güvenceye almak amacıyla kurulmuştur. Devlet amacından saparsa meşruiyetini yitirir ve insanların siyasi güce karşı direnme
hakları doğar.”5 İnsan hak ve özgürlüklerini bir
siyasi doktrin olarak ortaya koyan Locke’a göre tabii hukuktan gelen başka temel haklar
şunlardır: Hayat hakkı, mülkiyet hakkı ve hürriyet hakkı. Devlet bu hakları korumak için vardır.6 İnsanın her yasaya, her düzenlemeye boyun eğmesini öneren ve özgürlüğün sınırlarını
çizmiş olan Hobbes’un aksine Locke, özgürlüğün ancak tüm bireylerin katıldığı ve seçmen
olarak görev yaptığı bir yasama faaliyetinin sonucu olan yasaların gözetilmesine bağlı olduğunu savunmaktadır. Locke, insanları mümkün
siyasal kararları etkilemelerine olanak tanıyan
özgürlüklerdir. Sivil özgürlükler kişilere siyasal
iktidar karşısında dokunulmaz bir alan oluştururken, siyasal özgürlükler kişilerin siyasal yaşamın bütün kademelerine düşünsel ve eylemsel olarak katılabilmelerine olanak sağlar.
John Locke, “Uygar Yönetim Üstüne İkinci
İnceleme” isimli eserinde insanların savaş durumundan kurtulmak amacıyla, doğa durumunu bırakarak topluma geçtiklerini belirtir. “Doğa
durumu insanların kimseden izin almadan ve
başka birinin iradesine bağlı olmadan, doğa
yasasının sınırları içinde eylemlerini düzenlemek, mallarını ve kişiliklerini uygun buldukları
gibi kullanmak konusunda yetkin bir özgürlük
durumudur... Bu aynı zamanda eşitlik durumudur... Doğa durumunu yöneten ve herkesi bağlayan bir doğa yasası vardır; bu yasadan başka bir şey olmayan akıl, ona danışan bütün insanlığa, eşit ve özgür olduklarından, kimsenin
başkasının yaşamına, sağlığına, özgürlüğüne
36
Şubat 2009
David Hume’a göre özgürlük yalnız bireysel
değil, aynı zamanda toplumsal bir iyiliktir. Hükümete halkın katılması yararlıdır. Herkes kamu işlerine ve kararların alınmasına direkt kişi
olarak katılamayacağına göre, en ideal hükümet türü “temsili demokrasi”dir. Temsili demokrasiyi çoğunluğun yanında azınlığın da hak ve
menfaatlerinin korunduğu bir sistem olarak görür. Bunun için nispi temsil sistemini önerir.
Halk, temsili demokrasiyi benimsemeye, korumaya, verilecek olan görevleri yerine getirmeye yetenekli ve istekli olmalıdır.9
Günümüzde sivil toplum, demokrasinin gelişebilmesinin temel şartlarından biri olarak kabul edilmektedir. Tüm dünyayı kaplayan ve Samuel Huntington’un üçüncü dalga olarak isimlendirdiği “demokratikleşme dalgası” sivil toplumun yeniden uyanışını tartışmaya açmıştır.
Günümüzde, sosyal bilimciler tarafından sivil
haklar ve özgürlükler, yurttaş katılımı, gönüllü
birliklerin güçlendirilmesi çerçevesinde sivil
topluma vurgu yapılmaktadır. Latince “civil”
sözcüğünden türeyen sivil kavramı, ilk anlamıyla yurttaşa, hayatına, haklarına ilişkin bütünü tanımlamak için kullanılır. “Sivilizasyon” ise
37
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
maddi, sosyal ve kültürel gelişmeyi anlatır.10
John Keane’ye göre, eski Avrupa geleneğinde,
sivil toplum, devlet ile aynı anlamda kullanılırdı. Bir sivil toplumun üyesi olmak demek, bir
devletin üyesi olmak, bir yurttaş olmak demektir. Bu düşünce 18. yüzyıla kadar devam etti.11
18.yüzyıldan itibaren sivil toplum kavramı, siyasi iktidarın otoritesinden kurtulabilmiş ve
kendi kurumlarını oluşturabilmiş toplum anlamında kullanılmaktadır.12 Sivil toplum, kısaca,
“devletin dışında, devlet tarafından planlanıp
kurulmamış, devlet denetiminde olmayan toplumu veya toplumları” ifade eder. “Sivil toplum,
demokrasinin tüm kurum ve kurallarının işletildiği, güdümsüz ve topluma mal olmuş bir demokrasinin hâkim olduğu, gruplar içinde bireyin etkili ve serbest bulunduğu toplumdur.13 Sivil toplumun doğru olarak algılanabilmesi, devletin doğru algılanabilmesine bağlıdır. “Ortak
bir toprak bütünlüğüne dayanan ve söz konusu toprak parçasında yaşayan insan topluluğu
üzerinde bir denetimi bulunan siyasi örgütlenmeye” devlet adı verilir.14 Sivil toplum devlet
otoritesi karşısında özerk hale gelen toplumsal
grupları ifade etmektedir. Gönüllü, kendi kendini oluşturan, devletten bağımsız, özel alan ile
devlet arasında aracı niteliğinde örgütlü bir
sosyal yapılanmadır.15 Immanuel Wallerstein
sivil toplum kavramını, devletin siyasal eyleminden bağımsız olarak örgütlenmiş tüm top16
lumsal yaşam alanları olarak ifade eder. Sivil
toplum, devlet otoritesinin varlığına gereksinim
duyar, ancak devlet etkinliğinin sınırlanmasını
hedefler. Daha çok toplum, daha az devlet olarak formüle edilebilecek bu konum, birey özgürlüklerinin azamileştirilmesini ve toplumun
siyasal karar mekanizmalarına etkili katılımını
öngörür.17 Devletten bağımsız, çoğulcu ve örgütlü bir toplum, demokrasinin olmazsa olmaz
koşuludur. Gerek sivil toplumun gerekse de-
olan en fazla bilimsel bilgi yolunda kullandığı
metotla onları mümkün olan en fazla özgürlük
yoluna yönlendirdi. Locke’un felsefesinde otorite değil, özgürlük başlıca yere sahip olmuştur.7 Locke’a göre kanun koyucu kuvvetin bağlı olduğu sınırlar vardır. Bunlar: 1-Kanun koyucu kuvvet hiçbir zaman halkın malları ve hayatları üzerinde keyfi bir kuvvete sahip olamaz, 2Kanun koyucu kuvvet, geçici ve keyfi kararlarla, hükümeti idare etme kuvvetini zorla eline
alamaz, 3-Bu kuvvet hiç kimsenin mallarını
kendi rızası olmadan keyfi olarak elinden alamaz. 4-Kanun koyucu kuvvet, kanun yapma
gücünü hiç kimseye aktaramaz.8
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim
mokrasinin totalitarizme kayma eğilimleri birbirlerini karşılıklı olarak; denetleme görevini
gerektirmiştir. J. Keane buna ilişkin olarak; “sivil toplum ile devletin her ikisi de bir diğerinin
demokratikleşme şartı haline gelmelidir” der.18
Toplumsal bir işlev gören ve üyelerinin toplumsal etkilerini yansıtan sivil toplum kuruluşları
aracılığıyla bireyler, sahip oldukları hak ve özgürlükleri kendi dünya görüşleri çerçevesinde
kullanırlar. Bu açıdan sivil toplum kuruluşları,
“yurttaşlık bilinci”nin gelişmişlik göstergesi olarak algılanabilir. Aynı zamanda bir toplumun
kültürünün özgürleştirici yönde mi köleleştirici
doğrultuda mı gelişeceğinin en önemli göstergesi, sivil toplum kuruluşlarının yaygınlığı ve
etkinliği ile ortaya konabilir.19 Demokrasinin yaşayabilmesi için mutlaka sivil toplum örgütlerinin geliştirilmesi, en azından daha özgür hareket alanına sahip olması gerekmektedir. Sivil
toplum kavramı ortak iyiliğin ve toplum halinde
yaşamanın nasıl mümkün olduğunu anlamaya
yönelik analitik bir araçtır. Unutulmamalıdır ki,
yalnızca demokratik bir devlet demokratik sivil
bir toplum oluşturabilir; yalnızca demokratik sivil bir toplum, demokratik bir devletin sürmesini sağlayabilir. Özerk, kamusal hedefleri olan,
güvenli ve bağımsız bir sivil toplum olmaksızın, özgürlük, eşitlik gibi kavramların içi boş
sloganlar olmaktan öteye geçmesi mümkün
görünmemektedir.
3
16
KEANE, Age, s.47
_______________
17
TURAN, Mehmet; ?Devlet ve Hukuk Üzerine Yazılar?,
1
Yayınları, 1985, İstanbul, s. 29
4
LOCKE, John; “Uygar Yönetim Üstüne İkinci İncelemedin Seçme Parçalar”, Çeviren: Mete Tuncay, Batıda Siyasal Düşünceler Tarihi, Seçilmiş Yazılar II-Yeni Çağ,
Dergisi. Mete Tuncay, SBF Yayınları, 1969, Ankara,
s.229
5
BERZEG, Kazım; “Liberalizm ve Türkiye”, Liberal Düşünce Topluluğu Yayınları, 1996, Ankara, s. 89
6
Age, s.95
7
YAYLA, Atilla; “Liberalizm”, Turhan Kitabevi, 1992, Ankara, s.26
8
AKARSU, Bedia; “Çağdaş Felsefe”, İnkılâp Kitabevi,
1961, İstanbul, s.81
9
10
YAYLA, Age, s.88
AKAL, Cemal Bali; “İktidarın Üç Yüzü”, Dost Kitabevi,
Ankara, s.44
11
KEANE, John ; “Sivil Toplum Ve Devlet”, Çev. Levent
Köker, Ayrıntı Yayınları, İstanbul. Küreselleşme, Sivil
Toplum ve İslam, Vadi Yayınları, Ankara 1993, s.48
12
KUZU, Burhan; “Demokrasi- Resmi İdeoloji-Sivil Toplum”, Fakülteler Matbaası, İstanbul, s.64
13
14
KUZU, Age, s.71
CEVİZCİ, Ahmet; “ Felsefe Sözlüğü”, Ekin Yayınları,
Ankara,1996, s.135
15
SARIBAY, A. Yaşar, “Küreselleşme Sivil Toplum ve İslam” , Vadi Yayınları, 1998, Ankara, s. 90
Gündoğan Yayınevi, 1997) İstanbul, s.27
ERDOĞAN, Mustafa; “Dersimiz Özgürlük”, Pınar Yayınları, İstanbul. 2001, s.17
2
MİLL, J.S. “Özgürlük Üstüne”, Çev. Alime Ertan, Belge
SELÇUK, Sami; “Özgür Yaşam Biçimi: Erkincilik” Yeni
Türkiye Liberalizm Özel Sayısı, Yıl 5, Sayı 25, 1999,
18
KEANE, Age, s..37
19
KONGAR, Emre; “Sivil Toplum ve Kültür”, Sivil Toplum,
TÜSES Yayınları, 1991, İstanbul, s.114
Ankara s.19
38
Şubat 2009
İNSAN HAKLARI VE
VATANDAŞLIK EĞİTİMİNİN
Recep Tezgel
yuşsal ve davranışsal alanda olumlu değişimler gerçekleştirdiğinde asıl hedefine ulaşır. Bunun için de en uygun yöntem ve materyallerle
insan hakları ve vatandaşlık eğitimi yapılmalıdır.2 Örneğin sadece anlatıma dayalı geleneksel öğretim yönetimiyle İHVE yapılamaz. Freire’in ifade ettiği gibi “bankacı yöntem”le yani
öğretmenin bilgiyi öğrenciye aktardığı, depoladığı ve zamanı geldiğinde geri istediği ezberci
bir yöntemle yapılmayacak bir eğitimdir.3 Bu
yöntemde öğretmen “mutlak bilgili,” öğrenci ise
“mutlak bilgisiz” ve pasif bir konumda kurgulanır.4 Buna karşın yeni programların temel parametreleri arasında da yer alan; “katılımcılığın,
aktifliğin ve etkinliğin” ön planda olduğu öğrenen merkezli yöntemler İHVE için en uygun
yöntemlerdir. Bu yöntemlerin gerçekleşmesi
için de öğretmenlerin ders öncesinde özenli
hazırlık yapması, gerek ders öncesinde gerek
ders esnasında daha çok çalışıp yorulması,
dikkatini toplaması ve konuyla ilgili birikime sahip olması gerekir.5
A. Öğretmenlerin Sorumluluğu
enel anlamda öğretim programları,
özelde İnsan Hakları ve Vatandaşlık Eğitimi (İHVE) ile ilgili kazanımlar çok iyi tasarlanmış ve geliştirilmiş olabilir, ancak öğretmenler bu
kazanımların ruhuna uygun yöntem ve tekniklerle öğretim faaliyeti yapmadığında, programdan çok fazla bir şey beklemek
yanlış olur1. Çünkü programların uygulamada
başarılı olması, alandaki en önemli oyuncu
olan öğretmenlere bağlıdır. Bu nedenle yeni ilköğretim programında öğretmenlere görevler
yüklenmiştir.
G
İHVE’nin istenilen düzeyde gerçekleşmesi
için öğretmenlerin dikkat etmesi gereken bazı
konuları şöyle sıralayabiliriz:
Öncelikle insan hakları ve vatandaşlık eğitiminin, salt soyut kavramların ve bilgilerin öğrencilere aktarılmasıyla son bulan bir eğitim olmadığı bilinmelidir. Bu eğitim öğrencilerde du-
39
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
İŞLEVSELLEŞMESİ
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim
meliyiz. Öğretmenlerin çelişkili / tartışmalı konuları sınıf ortamına getirmesi okul idaresi, veli ve öğretmen arasında ister istemez bazı çatışmaları gündeme getirecektir. Böylesi bir durumun yaşanmaması için yasal bir zemin ve
tarafların İHVE konusunda bilinçlendirilmesi
gerekir.11 İngiltere’de çelişkili/tartışmalı konuların işlenmesi yasal bir zemine oturtulmuştur.
Okul idaresi-öğretmen-veli üçgeninde bir kontrol mekanizması geliştirilmiştir.
Bilindiği gibi insan hakları herkesin salt insan olarak sahip olduğu değerlerden oluşur.
Birçok uluslararası belgenin temel felsefesinin
bu değerlerden meydana geldiğini söylemek
mümkündür.6 İnsan olarak sahip olduğumuz
genel geçer kimliğimiz, kendimize ve başkalarına duyduğumuz saygı bu değerlerin başında
gelir. Bu bağlamda Rerdon’un ifade ettiği gibi
İHVE’nin ilk basamağına “her insanın kendisine ve başkasına saygısının farkına varması ile
başlanmalıdır.” 7 Bunun nedeni de bazı araştırmaların ortaya koyduğu gibi “kişinin kendine
saygısı yoksa başkalarına saygı duyma yeteneğini geliştirmesinin de hemen hemen imkânsız hâle gelmesindendir.” 8 Bundan dolayı öğretmenler, öğrencilere kendilerinden başlayarak tüm insanların birer değer olduğu ve saygıyı hak ettiği ilkesini birinci sınıftan itibaren benimsetmelidirler.9 Çünkü öğrenci, kendine saygıyı öncelikle okuldaki ve ailesindeki olumlu
yaşantılardan edinir.
Öğrenciler kendi fikir ve inançlarını geliştirmeleri ve bunları ifade etmeleri için özendirilmelidir. Bunun için de pozitif bir sınıf ortamı
oluşturulmalıdır. Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta ilköğretim düzeyinde öğrenciler bazen olgun olmayan görüşleri ifade
edebilirler. Bu tür durumlarda öğretmen alaycı
veya sorgulayıcı bir tavır içinde olmamalı; söz
konusu görüşler yanlış veya tutarsız ise öğrencilere söz hakkı vererek düzeltme yoluna gitmelidir.
Kimi zaman (sınıf seviyesi dikkate alınarak)
sınıf dışında çelişkili / ihtilaflı olan konular sınıf
içinde de çelişkili / ihtilaflı olmalıdır.10 Çünkü
günümüzde çelişkili / itilaflı konulardan öğrencileri soyutlamak mümkün değildir. Medya ve
diğer iletişim organlarında bu türden sorunlarla ilgili yorum ve değerlendirmeler açıkça (hatta bazen olumsuz yönlendirmelere neden olabilecek bir şekilde) yapılmaktadır. Bu nedenle
çelişkili / tartışmalı konuların öğretmenlerin
kontrolünde sınıf ortamında yapılması düşünsel anlamda sağlıklı birey ve toplum için önemli bir açılım sağlayacaktır. Öğretmen dürüstçe
bu tartışmaları öğrencilere yansıtmalıdır. (Bu
tartışmalar yapılırken öğretmen tartışma konularıyla ilgili kişisel görüşlerini sınıfa yansıtmamaya dikkat etmelidir.) Ancak çelişkili / tartışmalı konuların sınıf içinde uygulanmasının öğretmenler için zor olduğunu da hemen belirt-
Öğretmenler İHVE kapsamında çalışma yaparken öğrencilere “kapalı” ya da “yönlendirici” değil “açık uçlu” sorular sormalıdırlar. Açık
uçlu soruların sorulması öğrenciye görüş bildirme olanağı sağlar. Sınıf içinde yapılacak etkinlikler öğrenciye anlaşılır bir şekilde sunulmalıdır. Karmaşıklığın artması öğrencinin etkinliklere aktif olarak katılımını engelleyecektir.12
Öğretmen etkin olarak öğrencilere örnek olmalı ve bu örnekliliği sınıf ortamına taşımalıdır.
Öğretmenler eğitim ve öğretimin önemli bir
parçası olan ölçme ve değerlendirme çalışmalarını yaparken mutlaka İHVE ile ilgili kazanımlara da yer vermelidir.
B. Ders Kitabı Hazırlayıcılarının Sorumluluğu
40
Şubat 2009
tadırlar. Yeni programda yer alan İHVE ara disiplin kazanımlarıyla ilgili etkinlikler hazırlanırken ders kitabı yazarı kendi değer yargıları ve
bakış açılarını öne çıkarmak yerine, çoksesliliği öğrencinin önüne getirerek, onların kendi
değer yargıları, düşünce ve bakış açılarını
kendilerinin geliştirmelerine yardımcı olmalıdır.
Ders kitaplarında kullanılan fotoğraf ve diğer görsel materyaller (karikatür, gazete haberleri gibi) sınıf içi tartışma ve sorgulamada,
tıpkı yazılı materyaller gibi dersin kavratılmasında etkin bir yere sahip olmalıdır.14
Ders kitaplarıyla ilgili önemli bir boyut da kitap incelenmesidir. Ülkemizde ders kitaplarının
incelenmesi15 ve onaylanmasını, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı (TTKB) yapmaktadır.
Bu bağlamda TTKB yeni ilköğretim programlarına uygun ders, öğrenci çalışma ve öğretmen
kılavuzu kitaplarını yarışma yoluyla hazırlatmak üzere “Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı İlköğretim Okullarında Okutulacak Ders Kitaplarının Yarışma Yoluyla Hazırlatılmasına İlişkin
Şartname”yi yayımlanmıştır. Şartnamede ders
kitaplarının taşıması gereken nitelikler belirtilmektedir. Şartnamenin 7. maddesinin “d” bendine göre ders kitapları “Temel insan haklarına
aykırılık taşımaz. Cinsiyet, ırk, din, dil, renk, siyasi, düşünce, felsefî inanç, mezhep ve benzeri konularda ayrımcılık içeremez.” Bu genel
ifade ders kitaplarının hazırlanması sırasında
insan hakları kavramının göz önünde bulundurulması için önemli bir gelişmedir. Diğer taraftan yabancı ülkelerde ders kitaplarının incelenmesinde İHVE ile ilgili ölçütler inceleme formlarında önemli bir şekilde yer almaktadır.
ABD’de kitap inceleme çalışmalarını yapan kuruluşlardan biri olan Fairleigh Dickinson Üniversitesi aşağıdaki ölçütleri inceleme esnasında kullanmaktadır:16
Yeni ilköğretim programının getirmiş olduğu
yeniliklerden biri “Öğretmen Kitapları”dır. Kitap
yazarları bu kitapları hazırlarken içeriğin özellikle sınıf içi uygulamalara ve etkinliklere yer
verecek ve bu tür uygulamaların kalabalık sınıflarda nasıl gerçekleştirilebileceğini gösterecek13 bilgilere yer vermelidir.
Ülkemizde genelde ders kitapları, (özellikle
İHVE konuları söz konusu) olduğunda yazarın
kendi düşünce ve değer yargılarıyla biçimlendirdiği otorite temelli bilgi yığınları olarak karşımıza çıkmaktadır. Kitaplarda genelde yazarların değer yargıları, bakış açıları belirleyici olabilmekte, üstelik bunlar alternatifi olmayan biricik doğrularmış gibi öğrencilerin önüne sunulmaktadır. Bu özellikleri ile ülkemizdeki ders kitapları hikâyeci ve didaktik yazım tarzını sergilemektedir. Buna karşılık, yabancı ders kitaplarında yazarlar, bilginin yanı sıra, farklı tarihsel kaynakları ve aktiviteleri öğrenciye sunarak, onların yorumlama ve eleştirme aşamalarına doğrudan katılımının hazırlayıcıları olmak-
41
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
Eğitim sistemimizde sınıf içi öğretimin içeriğini önemli ölçüde ders kitapları belirlemektedir. Gerçi yeni öğretim programının yapısı
gereği alternatif öğretim materyallerinin zorunlu olarak kullanılacak olmasına rağmen öğretmenler, kendilerini ders kitabını kullanmak zorunda hissetmeye devam edeceklerdir. Çünkü
ders kitabı ve müfredat arasındaki sıkı bağlantı, alternatif öğretim araçlarının azlığı, ailelerin
ders kitabının sınıfta kullanılmasına yönelik
beklentileri, ekonomik kaygılar vb. nedenler
ders kitabını sınıf içinde bir zorunluluk hâline
getirmektedir. Tüm bu nedenlerden dolayı ders
kitabı yazar ve yayıncılarına önemli görevler
düşmektedir, öncelikle İHVE kazanımlarının
gerçekleşmesinde gerekli hassasiyet ve özeni
göstermelidirler.
Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim
mini kolaylaştıracaktır. Buna bağlı olarak toplum içerisinde ihtilaflı görülen bazı konuların
öğretiminde velilerin okul içinde ve dışında öğrenci ve öğretmene destek olması ve iş birliğine gitmesi olumlu bir güven ortamının oluşmasını sağlayacaktır. Örneğin; Japonya’da okul
aile birliği üyeleri öğrencilerle birlikte özürlüler,
azınlıklar ve yaşlılara ziyarette bulunurlar. Ayrıca İHVE ara disiplin kazanımlarının işlevsel bir
hâle getirilmesi için velilerin söz konusu kazanımlarının içeriği ve uygulama yöntemleri konusunda bilgilendirilmeleri gerekir. Konuyla ilgili görsel ve yazılı materyal MEB tarafından
hazırlanıp okullara gönderilmelidir. Okullar da
bu materyaller çerçevesinde öğrenci velilerine
yönelik konferanslar ve paneller düzenlemelidir. 2002 yılında “vatandaşlık” dersi programını
hazırlayan İngiltere, programın içerik ve uygulaması konusunda veliler için görsel ve yazılı
tanıtım materyalleri hazırlamıştır.18 İngiliz eğitmenler bu yöntem sayesinde velilerin İHVE konusunda daha duyarlı olduklarını ifade etmektedirler.19
Çok kültürlülük ve eşitlikçi bakış açısından yaklaşılmış mı?
Resim ve yazılarda farklı milletler tanıtılmış, anlatılmış mı? Her iki cinsiyet eşit
temsil edilmiş mi?
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
Farklı (çoklu) kültürel bakış açısı sunulmuş mu?
Hem kız hem de erkekler yazıları okumaya aynı derecede istekli mi, her iki cinse de çekici geliyor mu?
C. Öğrenci Velilerinin Sorumluluğu
Öğrencilerin daha iyi yetiştirilmesi, eğitimi
ve ihtiyaçlarının belirlenmesi ve programın içeriğinde yer alan perspektifin okul dışında da
devam etmesi ancak sağlıklı okul-veli iş birliği
ile sağlanabilir. Bu iş birliğinin gerçekleşmesi
durumunda öğrencilerin okulda daha iyi performans gösterecekleri açıktır. Bu nedenle, çocuklarının öğrenmesini desteklemede velilerin
önemli bir rolü vardır. Yeni program okul dışı
etkinliklerle aileyi de öğretimin bir parçası yapmayı hedeflemektedir. Velilerin programda
önerilen ölçme ve değerlendirme araçları ile
çocuklarındaki gelişmeleri izlemelerini kolaylaştırmak hedeflenmektedir. Eğitim çalışmalarına velinin de katılımı, okulun ve eğitimin
önemli olduğu mesajını vererek çocuğun okula istekli bir biçimde devam etmesine, benlik
saygısının yükselmesine ve okula yönelik
olumlu tutum geliştirmesine17 yardımcı olacaktır.
_______________
1
Recep Tezgel, Yeni İlköğretim Programlarında İnsan
Hakları, Vatandaşlık ve Kentlilik Eğitimi, Araştırma
Yayınları, (3. BASKI) Ankara, 2008, S.103.
2
Söz konusu yöntemler için bkz. Recep Tezgel, age,
111-130
3
Bkz. Recep Tezgel, Matematik ve Fen ve Teknoloji
Ders Programında İnsan Hakları ve Vatandaşlık
Eğitimi Ara disiplin Perspektifi, Gazi Üniversitesi
Ulusal Sınıf Öğretmenliği Kongresi Bildiri Kitabı, C. 2,
Pegem Yay., Ank. 2006, s. 305–314.
4
Kenan Çayır , “İnsan Hakları ve Demokrasi Kültürünün Geliştirilmesi: Ders kitaplarının Yazımı,” İnsan
İHVE açısından düşünüldüğünde velilerin
bu konuda bilgi sahibi olmaları konuyla ilgili kazanımların içeriğinde yer alan ve kimi zaman
tartışmalara neden olabilecek konuların öğreti-
Haklarına Duyarlı Ders Kitapları İçin, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, 2003 s. 34.
5
42
İpek Gürkaynak, Çocukların ve Gençlerin Barış, Yurt-
Şubat 2009
taşlık ve İnsan Hakları Eğitimi: Alternatif Kitaplar,
dileri insan haklarına aykırı öğeler olarak karşımıza
Alternatif Öğretmenler, Nasıl Eğitiliyoruz, Tarih Vakfı
çıkmaktadırlar.
Yayınları, İstanbul, 2005 s.159.
6
7
8
15
Jack Donnely, Teoride ve Uygulamada Evrensel İn-
nasıl oluşturabileceği, nasıl oluşturulması gerektiği, öğ-
san Hakları, Ank. 1995, s.35.
renci için nasıl daha anlamlı öğrenmelerini sağlayacak
Recep Tezgel, Demokrasi Eğitimi ve Okul Meclisleri,
biçimde tasarlanması gerektiğine ilişkin yapılan araştır-
TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları No. 118,
maların sonuçları ortaya koymaktadır ki bu alanda,
ANKARA, 2006. S. 6.
dünya ölçeğinde kabul edilmiş belirli bir standart kriterler yoktur (Weinbrenner, P. (1992) "Methodologies of
textbook analysis used to date", History and Social
Studies: Methodologies of Textbook Analysis (edited by
Recep Tezgel, Sosyal Bilgiler Ders Programında İn-
H. Bourdillon), Swets & Zeitlinger, Amsterdam). Bunun
san Hakları ve Değer Eğitimi, II. Uygulamalı Etik
temel nedeni, her toplumun kendi kültürel ihtiyaçları,
Kongresi Bildiri Kitabı, ODTÜ Yay., Ank. 2007, S. 637.
10
eğitim anlayışları ve demokratik düzeyleri çerçevesin-
Tony Breslin, 2005 Eğitim Yoluyla Avrupa Yurttaşlık
de ders kitabı kavram ve içeriğini belirlemesidir. Ancak
Yılı Eğiticinin Eğitimi Semineri Ders Notları, Ankara
ders kitaplarının incelenmesinde bazı genel kriterler-
11–13 Temmuz 2005.
11
12
den ve amaçlardan söz etmek de mümkündür. Bunlar
Bkz. Recep Tezgel, Orta Öğretim Ders Programında
açık içerik kapsamını ve didaktik yaklaşımları belirle-
İnsan Hakları Eğitimi, Orta Öğretimde Yeniden Yapı-
mek ile gizli müfredatı, temelde yatan varsayımları ve
lanma Sempozyumu Bildiri Özetleri Kitabı, MEB Yayın-
bir metnin öğrencinin zihninde uyandırabileceği çağrı-
ları, Ankara 2004, s.1.
şımları açığa çıkarmak sayılabilir (Pingel, Falk, Ders
Bkz. Recep Tezgel, Matematik ve Fen ve Teknoloji
Kitaplarını Araştırma ve Düzeltme Rehberi, Tarih
Vakfı Yayınları, İstanbul, 2003, s 49.).
Ders Programında İnsan Hakları ve Vatandaşlık
Eğitimi Ara disiplin Perspektifi, Gazi Üniversitesi
16
Ulusal Sınıf Öğretmenliği Kongresi Bildiri Kitabı, C. 2,
adresinde mevcuttur.
Pegem Yay., Ank. 2006, s. 305–314.
13
17
Türkiye Bilimler Akademisi’nin Program ile İlgili Genel
İlköğretim 1–5. Sınıf Programları Tanıtım Kitapçığı,
MEB Yayınları, Ankara, 2005, s. 13.
Görüş ve Önerileri, www. tuba.gov.tr (11.11.2005)
14
Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi ve materyal www.fdu.edu.tr
18
Ülkemizdeki ders kitaplarında yer alan fotoğraflar ve
Ayrıntılı bilgi için www.dfes.gov.uk/citizenship web adresine bakınız.
görsel materyaller incelendiğinde bu öğeler kitaplarda
19
âdeta dekoratif birer unsur olarak durmaktadırlar. İnsan
Tony Breslin, 2005 Eğitim Yoluyla Avrupa Yurttaşlık
Yılı Eğiticinin Eğitimi Semineri Ders Notları, Ankara
hakları açısından düşünüldüğünde pozitif değer yargı-
11–13 Temmuz 2005.
ları içermesi gereken görsel öğelerin kimi zaman ken-
43
DOSYA: DEMOKRATİK YURTTAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ
Yasemin Karaman Kepenekçi, İnsan Hakları Eğitimi,
Anı Yayıncılık, Ankara, 2000. s.17.
9
Ders kitaplarının eğitim öğretim faaliyetlerini daha iyi
Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim
GÜNDEM
Meslek Lisesi Memleket Meselesi
Millî Eğitim Bakanı Doç.
Dr. Hüseyin Çelik, Koç Topluluğu tarafından uygulamaya
konulan, "Meslek Lisesi
Memleket Meselesi Projesi"
nin Rahmi Koç Müzesinde
yapılan bilgilendirme toplantısına katıldı. Bakan Çelik
buradaki konuşmasında, öğrenciler ve mesleki eğitim
adına Koç Holding Yönetim
Kurulu Başkanı Mustafa
Koç'a ve Koç Vakfı'na teşekkür etti.
Bakan Çelik, "Bu çok anlamlı bir destektir. Bu sadece
finansal bir destek değil, Koç
Topluluğu'nun asırlık birikimini içeren bir destektir" diye
konuştu.
Bakan Çelik, bu çınarı fidanken eken Vehbi Koç'u da
rahmetle, saygıyla andığını
ifade etti.
Millî Eğitim Bakanlığı ola-
rak eğitim konusunda özel
sektör, sivil toplum örgütleri
ve kuruluşlarla işbirliği yapmaktan haz duyacaklarını
belirten Bakan Hüseyin Çelik, "Eğitim, tek başına ve sadece Millî Eğitim Bakanlığına
bırakılamayacak
kadar
önemli ve öncelikli bir işimizdir" dedi.
2009 yılı için İşsizlik Fonu'ndan iş geliştirme ve meslek edindirme için ayrılan
kaynağın 250 milyon TL olduğunu ifade eden Hüseyin
Çelik, Koç Topluluğu ve benzer kuruluşlarla yapılan işbirliğinin süreceğini bildirdi.
Hükümete geldiklerinde
mesleki ve teknik eğitimin
genel eğitime oranının yüzde
28'lerde olduğunu dile getiren Bakan Çelik, alınan tedbirlerle bunun yüzde 43'e çıkarıldığını anlattı. Bakan Çelik, 2011 yılı sonu için hedef-
44
lenen yüzde 50'lik orana,
2009-2010 öğretim yılında
ulaşılabileceğini kaydetti.
Bakan Çelik, iş dünyası
ve işçi kuruluşlarının dahil olduğu mesleki ve teknik eğitimin geliştirilmesi projesi kapsamında 4 bin 200 adet modül hazırlandığını, bütün orta
öğretim okullarının 9. sınıflarının ortak sınıf hâline getirildiğini vurguladı.
"Meslek yüksek okulları
ve teknik eğitim fakültelerinin
yeniden yapılandırılması için
YÖK ile çalışılmaktadır" diyen Millî Eğitim Bakanı Çelik,
Türkiye'de 600 civarında
olan meslek yüksekokullarının yeni bir anlayışla ele alınması için gerekli tedbirlerin
alındığını anlattı.
Konuşmasında,
proje
kapsamında Koç Vakfı'ndan
burs alan öğrencilere de ses-
Şubat 2009
lenen Bakan Çelik, üniversite
sayısının 130'a ulaştığını ve
buradan mezun olan öğrencilerin sayısının geçmiş yıllara oranla hızla arttığına işaret ederek, mesleki eğitim almış gençlerin iş bulmalarının, üniversite mezunlarına
göre daha kolay olduğunu dile getirdi.
Bakan Çelik, öğrencilere,
"Kendi alanınızda aranan
eleman olmak istiyorsanız bilişim teknolojisini iyi kullanmanız ve yabancı dili iyi bilmeniz gerekir" diye seslendi.
Gençlerden "Beyaz yakalılığa" özenmemelerini isteyen ve bunun kolaycılık olduğunu vurgulayan Bakan Çelik, "’Ben neden iş bulamadım?’ değil, ‘Ben işimi neden
kuramadım?’ diyen bir gençlik lazım bize. Girişimcilik ruhuna sahip gençlerimiz kesinlikle kapı aralayabilir, iş
kurabilir. Türkiye'de bu imkân
ve destekler fazlasıyla var"
dedi.
Toplantıda konuşan Koç
Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, 2008 yılına damgasını vuran küresel
krizin, dünyanın en büyük
17. ekonomisi olan Türkiye'yi
etkilememesinin mümkün
gözükmediğini, bunun doğal
uzantısı olarak Türkiye'deki
iş gücü piyasasının bu du-
rumdan olumsuz etkilendiğini
ifade etti. Koç, "Tüm olumsuz
koşullara rağmen uzmanlara
göre, böyle bir dönemde
mesleki okullardan mezun
olanları işe yerleştirme olanağı, düz lise ve üniversitelere oranla daha yüksek görünüyor" dedi.
Mustafa Koç, mevcut durumda Türkiye'deki iş gücü
piyasasının istihdam-işsizlik
sorununun, "istihdam oranı
ve iş gücüne katılım oranının
düşüklüğü, işsiz sayısının
yüksekliği, yüksek genç ve
kadın işsizliği, iş gücünün yeterli niteliğe sahip olmaması,
istihdam üzerindeki vergi ve
prim yükünün yüksekliği, kayıt dışı istihdamın yaygınlığı
gibi yönleriyle oldukça karmaşık ve çok boyutlu bir görünüm arz ettiğini" vurguladı.
"Çözüm, ilgili tüm tarafların uyumlu bir iş birliği içinde
sorunları birlikte ele alacağı
ulusal istihdam stratejisinde
yatmakta" diye konuşan Koç,
bu çerçevede 2006 yılında
Meslek Lisesi Memleket Meselesi Projesi'ni başlattıklarını hatırlattı.
Koç, "Yürüttüğümüz iletişim kampanyamızla, meslek
liselerinin çaresizlik sonucu
varılan bir durak değil, yaşama açılan bir pencere olarak,
hak ettiği itibarı bulmasını
45
hedefledik. Gençlerimize,
kendilerini üretken bireyler
olarak yetiştirdikleri sürece,
iş dünyasında onlara yer olduğu mesajını vermeye çalıştık" dedi.
Mustafa Koç, projenin
başlamasıyla meslek liselerinin tercih edilme oranında
çok ciddi artışlar kaydedildiğine dikkati çekerek, 2008
içinde meslek liselerine başvurularda yüzde 30 artış olduğunu, okullarda projeye
yapılan başvuruların geçen
yıla göre yüzde 60 arttığını
bildirdi.
7 yıllık projenin 3. yılını
Haziran ayında tamamlayacaklarını ve 3 yılda bursiyer
sayısının 5 bini aştığını kaydeden Koç, proje ile 81 ilde,
258 okulda, 8 bin meslek lisesi öğrencisine staj destekli
eğitim bursu, koçluk ve kişisel gelişim imkânları verilerek hem eğitime, hem de istihdama destek sağlandığını
söyledi.
Koç, proje bursiyerlerinin
yüzde 50'sinin kız öğrenci olduğunu ve bundan da büyük
mutluluk duyduklarını dile
getirerek, AB'nin istatistik kurulu Eurostat'ın 2007 verilerine göre, kadınların iş gücüne
katılım oranının Avrupa'da
yüzde 68, Türkiye'de ise yüzde 23,8 olduğunu, okullaşma
Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim
oranlarında da benzer şekilde kız öğrencilerin daha az
imkân bulduğunu, kız öğrencilerinin okula gitmesinin yanı sıra mesleklerini benimseyip o mesleklerin eğitimini almaları için var güçleriyle çalıştıklarını vurguladı.
Projenin bir özelliğinin,
Koç Topluluğu şirketlerindeki
meslek lisesi mezunu çalışanları proje kapsamında
destek alan öğrencilerle bir
araya getirmesi olduğunu
belirten Koç, "En iyi meslek
liselileri, yine meslek liseliler
yetiştiriyor" dedi.
Koç, projenin öğrencilere
sadece burs olanağı sağlamakla kalmadığını, öğrencilerin girişimcilik, bilgisayar
yetkinliği, proje geliştirme ve
sorumlu vatandaşlık alanlarında ilerlemesi için sistemler
oluşturduğunu ve işbirlikleri
geliştirdiğini kaydetti.
Mustafa Koç, "Türkiye'de
Gençlik: Geleceğimizi Şekillendirelim" adlı Yaratıcı Kalkınma Fikirleri Yarışması'nın
yakın dönemde gerçekleşeceğini, söz konusu etkinliğe
proje bursiyerlerinin katılmasının sağlanacağını, öğrencilerin mesleki eğitimin geliştirilmesi için yapabileceklerini
kurgulamalarının isteneceğini, Koç Topluluğu’nun, kazanan en yenilikçi ve uygulana-
bilir projeyi finanse ederek,
öğrencilerin hayallerini hayata geçirmelerine destek olmayı planladığını kaydetti.
Teknolojik değişime uyum
ve bilgisayar yetkinliği konusunda gelişmek için proje
bursiyerlerinin, "Bilenler Bilmeyenlere Bilgisayar Öğretiyor" kampanyasına katılacağını, Avrupa Bilgisayar Yeterlilik Sertifikası'nı ve MS Dijital
Okuryazarlık eğitimleri alma
fırsatını yakalayacağını bildiren Koç, ayrıca Koç Holdingin "Ülkem İçin” projesi kapsamında da 10 ilden bin 700
bursiyerin meslek lisesi koçlarıyla birlikte Tema Vakfı
temsilcilerinden çevre bilinci
eğitimi aldığını söyledi.
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç,
projelerin ve attıkları adımların olumlu yansımalarını Türkiye'nin dört bir yanından almaya başladıklarını ifade
ederek, "Ülkemizin kalkınması, AB'ye uyum sürecimizin kolaylaşması ve sanayimizin gelişmesi için mesleki
eğitimin önemini her fırsatta
vurgulayacağız. Projemiz
kapsamında edindiğimiz bilgi
birikimini meslek örgütlerimizle paylaşıp bu konudaki
tecrübemizi Türk iş dünyasına da aktaracağız" diye konuştu.
46
Millî Eğitim Bakanlığı
Müsteşar Yardımcısı Sadettin Sabaz da proje kapsamında bugüne kadar 6 bin
115 öğrenciye burs verildiğini
belirterek, "Yıllarca özlemini
duyduğumuz, iş dünyası ile
birlikte iş dünyasının ihtiyacına cevap verecek bir mesleki
ve teknik eğitimi ilk defa Koç
Holding ile gerçekleştirdik.
Koç Holding ile yaptığımız bu
iş birliği, bu süreç içerisinde
bir proje ile kalmamıştır. İçinde yeni yeni projeler de meydana getirmiştir. Biz de Koç
Holding’ten çok şeyler öğrendik" dedi.
Son yıllarda mesleki eğitime büyük yönelmenin başladığını belirten Sabaz, iş dünyasının ihtiyacına cevap verecek bir mesleki eğitimin geliştirilmesi gerektiğini, iş dünyasının diğer üyeleriyle böyle
projeler için iş birliği yapmaya hazır olduklarını söyledi.
Sabaz, işsizlik ve istihdamın Türkiye'nin en büyük
problemlerinden biri olduğuna işaret ederek, "İşsizliğin
en büyük ilacı ve reçetesi,
mesleki eğitimdir" diye konuştu.
Daha sonra Millî Eğitim
Bakanı Çelik, Mustafa Koç
ile birlikte öğrencilerle fotoğraf çektirip müzede yer alan
denizaltıyı da gezdi.
Şubat 2009
Okul Futbolunun Geliştirilmesi
Millî Eğitim Bakanlığı ile
Türkiye Futbol Federasyonu
arasında okul futbolunun geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasına ilişkin iş birliği protokolü Başöğretmen Salonunda imzalandı.
Millî Eğitim Bakanı Doç.
Dr. Hüseyin Çelik, törende
yaptığı konuşmada, ilk ve ortaöğretimde 15 milyon öğrencisi bulunan Türkiye'nin
genç nüfusa sahip olduğunu
anımsatarak böyle bir ülkede
sporun önemine dikkati çekti.
"Bize hem beyni hem de
bedeni iyi çalışan bir gençlik
lazım" diyen Bakan Çelik,
okuldaki başarının yeterli olmadığını, sosyal yaşamda
da başarı gerektiğini vurguladı.
Spor altyapısının yeterli
olmadığını ancak bakanlık
olarak mesafe kat ettiklerini
anlatan Bakan Çelik, Millî
Eğitim Bakanlığına bağlı 11
bin 577 çok amaçlı salon bulunduğunu söyledi. Bakan
Çelik, Futbol Federasyonunun sahip olduğu potansiyelin, altyapı eksikliği olan bölgelerde kullanılması hâlinde
Türkiye'nin futbolda ihracatçı
ülke hâline geleceğini ifade
etti.
Çocuklara küçük yaştan
itibaren spor eğitiminin verilmesinin önemine değinen
Bakan Çelik, bu amaçla açtıkları spor liselerinin sayısının 30'a yaklaştığını bildirdi.
Bilim-sanat merkezlerinin sayısının 50'ye çıktığını belirten
Bakan Çelik, ilk ve ortaöğretimde bilim ve sanat alanında
başarılı öğrencilerin, bu merkezlerde ekstra eğitime tabi
tutulduklarını anlattı. Spor
için buna benzer bir uygulama yapacaklarını kaydeden
Bakan Çelik, ilkokuldan itibaren spora yatkın öğrencileri
tespit edeceklerini ve spor liselerine yönlendireceklerini
47
kaydetti.
Bakan Çelik, beden eğitimi derslerinin artırılması talebine değinirken, "Beden eğitimi ders saatini birden 2'ye,
2 saatten 3'e, 4'e, 5'e çıkarın,
yine derde deva olmaz. Çünkü beden eğitimi dersi, formeldir ve not için yapılır. Bu
iş amatör bir ruh gerektirir.
Okul dışında bu işe özel
önem verilmezse, altyapıyla
donatılmazsa kesinlikle sonuç almamız mümkün değildir" dedi.
Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu, törende yaptığı
konuşmada, "Tek bir amacımız var, istikbalimizi emanet
edeceğimiz gençleri nitelikli
yetiştirmek'' dedi. Çocukları
donanımlı, sağlam ve hayata
karşı dirençli hâle getirmek
gerektiğini kaydeden Başesgioğlu, ''Bu amaçları gerçekleştirmek için ortaya koyduğumuz projenin gerçekleştirilmesi için de sporda mutla-
Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim
ka koordinasyona ihtiyaç var.
Çok zengin bir ülke değiliz.
Tek kuruşu bile en iyi şekilde
değerlendirmeliyiz. Güç birliği yapmamız lazım" diye konuştu.
MEB ve GSGM'nin tüm
imkân ve kaynaklarını tek
bakanlık olarak birleştirip kullanacağını anlatan Bakan
Başesgioğlu, şöyle devam
etti: “Nüfus bilimciler bizi
uyarıyor. 30-35 yıl sonra
genç nüfusun tükeneceğini
söylüyorlar. Bu fırsatı değerlendiremezsek, geri dönüşü
olmayacak. Bunun için de en
büyük kaynak okullarımız."
Bugün önemli bir adım
atıldığını ve bu adımların devamının geleceğini belirten
Başesgioğlu, projede desteği
ve emeği olan herkese teşekkür etti.
Protokolde söz alan TFF
Başkanı Mahmut Özgener,
bu projeyle okul futbolunun,
futbolun gelişiminin önündeki
engelleri
kaldıracaklarını
söyledi. Artık 30 yıl önceki gibi okullarda futbolun yasaklandığı, tesis bulunamadığı
zamanların geride kaldığını
anlatan Özgener, "Ancak yine de gelinen durum 70 milyonluk Türkiye'ye yakışmı-
yor. 7-15 yaş arası 16 milyon
gence futbol oynatmak istiyoruz. Bu projeyle gelişimin
önündeki engeller kalkacak.
Nüfusu bizim yarımız kadar
olan Arjantin'in 1535 futbolcusu yurt dışında profesyonel futbol oynuyor. Bizim bu
konuda çok büyük kaynağımız, potansiyelimiz var ama
bu zenginlik işlenmemiş. Bu
projeyi adım adım, sabırla
gerçekleştireceğiz. Biz TFF
olarak küçük küçük projeler
yerine tek ama etkili, geniş
kapsamlı bir proje başlatmak
istedik. Bu kapsamda MEB
ve kulüpler ile işbirliğine girdik. Bu proje kapsamında
futbol akademileriyle elit futbolcu yetiştireceğiz. Doğu ve
Güneydoğu Anadolu'da suni
çim tesisleri yapacağız. Elimizde bulunan tesisleri 7-15
yaş arası gençlerin kullanımına açacağız."
Özgener ayrıca, tamamı
yaklaşık 20 milyon avroya
mal olacak projede, bu miktarın bir kısmının Avrupa Birliği Fonundan, geri kalan bölümünün ise TFF tarafından
karşılanacağını sözlerine ekledi.
Millî Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim ise TFF
48
Eğitim Dairesiyle birlikte Türkiye'de bulunan önemli potansiyeli futbol adına kullanmak için çalışmalar yaptıklarını ifade ederek, ''Bir şekilde
futbol topunu okullara sokmak niyetindeyiz'' dedi.
Bir sporcunun ülkeye faydalı olması için ille de yıldız
olması gerekmediğini belirten Terim, "Türkiye'de bulunan önemli potansiyeli futbola nasıl aktarabileceğimizi
düşünüyoruz. Çocuklarımızın hem okuyan hem de iyi
futbol oynayan bireyler olmasını istiyoruz. Bu amaçla hazırlanan bu projenin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum"
diye konuştu.
Okuliçi Beden Eğitimi
Spor ve İzcilik Dairesi Başkanı İsmail Toksöz de projenin
eğitim açısından önemli olduğunu söyledi.
Konuşmaların ardından,
iş birliği protokolünü, spordan sorumlu Devlet Bakanı
Murat Başesgioğlu, Bakan
Çelik, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut
Özgener ve Okuliçi Beden
Eğitimi Spor ve İzcilik Dairesi
Başkanı İsmail Gökgöz imzaladı.