İndirmek İçin Tıklayınız!

Transkript

İndirmek İçin Tıklayınız!
merhaba
kültür sanat yaflam›nda
Sahibi:
‹dil Kültür Yay›n Org.
Rek. Film. Tic. Ad›na:
Muharrem Cengiz
Genel Yay›n Yönetmeni:
Gamze Mimaro¤lu
Sorumlu Yaz›iflleri
Müdürü:
Ahu Zeynep Görgün
Yaz›flma Adresi:
‹dil Kültür Merkezi ‹stiklal Cad. Aznavur Psj.
No: 212 Kat: 6
Beyo¤lu/‹stanbul
Tel: (212) 245 00 70 244 31 60
Faks: 244 81 02
e-posta:
[email protected]
Ankara:
‹dilcan Kültür Merkezi
fiirintepe Mah. 8.Cad.
No:222 / B
Mamak – Ankara
Tel: (312) 390 38 05
Hesap No:
(TL):
1042- 30000
596147
Gamze Mimaro¤lu
‹fl Bankas›
Parmakkap›/‹ST.
(EURO):
1042- 3010000
129062
Gamze Mimaro¤lu
‹fl Bankas›
Parmakkap›/‹ST.
Ofset Haz›rl›k:
TAVIR YAYINLARI
Bask›:
ASPAfi
Da¤›t›m:
D-B-R
tavır
tavır
Haziran say›m›zla yine birlikteyiz. Geçen ay Grup Yorum’la masal gibi bir gece yaflad›k Harbiye’de...
Masallar›n nas›l gerçe€e dönüfltü€ünü ispat etmeye devam ediyor hala direnenler.
“Masal ne? gerçek ne? Bizi aflan güçlere meydan
okumaksa, ar›nmaksa masallar Gerçekten de gerçek
olamazlar m›?” diyerek, ispat ediyorlar onurlu sesleriyle gerçekleri. Selma Kubat bi zincirin 111. halkas›
oldu. Alevler kar›fl›yor Anadolu’ya. Her yürek feda atefliyle kavruluyor. Ba€›ms›zl›k, özgürlük ve sosyalizm
için. Kapa€›m›z› masal gecesinin çarp›c› görüntüleriyle
süslemek istedik.
Nato Zirvesi ‹stanbul’da yap›l›yor. Halklar›n katili
Bush ve Blair ‹stanbul’a ayak bas›yor. Emperyalistlerin
ayak bast›klar› toprakta ot bitmez kan izleri kal›r. Ebu
Garip’ten itaat etmeyenlerin hayk›r›fllar›, ülkemizde ise
F tiplerinde direnenlerin gür sesi duyulurken yine ülkemiz topraklar›nda binler Nato’ya Hay›r! diyecek.
DGM’lerin kald›r›lmas› tart›fl›l›yor. Daha iki ay önce
1 Nisan’da yap›lan operasyonda keyfi ve hukuksuzca
onlarca kifli komployla tutukland›. Varoldu€u söylenen
demokrasi, komplolor demokrasisidir.
fiu anda yine bir komplo ile hukuksuzca tutuklu bulunan Dergimizin sahibi ve Grup Yorum eleman› Muharrem Cengiz’in mahkemesi 9 Haziran’da ‹stanbul
Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde görülecek. Dergimizin
okurlar›n›, Grup Yorum dinleyicilerini, haktan hukuktan
yana
olanl herkesi o gün mahkeme salonuna davet ediyoruz.
Büyük ozan Naz›m Hikmet ve Ahmed Arif’i, ölüm y›ldönümlerinde bir kez daha selaml›yoruz.
1943 y›l›nda Van’›n Özalp ‹lçesinde otuz üç köylüyü
kurfluna dizdiren dönemin 3. Ordu Müfettifli Orgeneral
Mustafa Mu€lal›’n›n ismi bir süre önce bir Jandarma
taburuna verildi. Ahmed Arif’in; katledilen otuz üç
köylünün an›s›na yazd›€› “33 Kurflun” isimli fliiri sizlerle paylafl›yoruz.
Temmuz say›m›zda buluflmak dile€iyle...
Dostlukla...
tavır
Ayl›k Sanat Dergisi
ISSN 1303-9113
5
dördüncü
haziran
7
nato’ya hay›r!
3
komplolar
demokrasisi
28
kömür
gözlüm...
11
konserlerimiz devrimci disiplinimizdir
13
erovizyon
ve türkiye’nin
erozyonu
14
33
kurflun
2 3 futbol
savaflt›r
16
sokaklardan biz geçtik...
komplolar demokrasisi
ürkiye, kimilerine göre demokrasi yolunda dev ad›mlar at›yor. Sözünü etti¤imiz kimileri, Türkiye’nin AB yolunda
son sürat ilerlemesine yandafl olanlar. AB
taraftarlar›, uygulamada baz› sorunlar yaflansa da demokrasi paketlerinin bir bir
aç›lmas›ndan gayet memnunlar.
Türkiyeli devrimciler, düflüncelerinden
hareketle, bu ülkenin önde gelen ve en dinamik demokrasi savunucular›d›r. Öyle ki
flu anda ç›kar›lan yasalarla zevkten dört
köfle olanlar, flimdiki zaman ekinde oldu¤u
gibi, bu demokrasi mücadelesinin atefl
hatt›nda sürdürüldü¤ü koflullarda dahi s›rça köflklerinden ç›kmam›fllard›r. Sözünü
etti¤imiz dönemlerde, bu kuvvetli kalemler, demokratik alanda s›cak mücadele veren güçlerin tasfiyesinde kalemleriyle rol
alm›fl kesimler olmaktan da kaç›nmam›fllard›r.
‹çinde bulundu¤umuz dönem, yukar›da
sözünü etti¤imiz gibi yeni demokrasi paketlerinin aç›lmaya baflland›¤›, sorgulama
ve yarg›lamada demokratik koflullar›n sa¤lanmas› yönünde ad›mlar›n devam etti¤i
fleklinde yans›yor gündeme.
Dönelim ve bakal›m gerçekler tam da
böyle mi? Sorgulama aflamas›nda, eskiye
gömüldü¤ü iddia edilen iflkence halen sürüyor. ‹flkencenin biçimleri de¤iflmifl olsa
da iflkence alenen sürmektedir. Gündemi
hayli meflgul eden, Irak’taki Amerikan iflkencesi, müttefik Türkiye’nin topraklar›nda bu gerçe¤in bitti¤i anlam›na gelmemektedir. Bununla birlikte, iflkenceye sebep olarak sunulan; san›ktan bilgiye, delile ulaflma yöntemi de¤ifltirilmifl ve art›k
delilden san›¤a ulaflma devri bafllam›flt›r.
Ka¤›t üzerinde, ileri bir tav›r fleklinde alg›lanabilecek bu yöntem de¤iflikli¤i do¤al
olarak, ülkemiz gerçekli¤inde kendi yolunda akmaktad›r.
Ülkemizde karakterize olmufl yönetim
biçimi geçerlili¤ini korumaktad›r. Birkaç y›l
önce iflkenceyi kutsayan iktidar merciileri
flu anda iflkencenin önlenmesi ve ça¤dafl
normlara uygun haklar›n tan›nmas› için
görünürde mücadele ediyor. Bu, eflyan›n
do¤as›na ayk›r›d›r. Ülkemizdeki iktidar› karakterize eden flekillenme de¤iflmeden;
ka¤›t üzerindeki yasal de¤ifliklerin, halk›n
lehine çevrilmesi mümkün de¤ildir. Nitekim bu uygulamalar, iktidar›n ikiyüzlü politikalar› çerçevesinde flekilleniyor.
Sözünü etti¤imiz delilden san›¤a ulafl-
mustafa özdenmir
tart›flma
T
ma yöntemi art›k, komplolar›n en temel
dayana¤› ve silah› haline gelmifl durumda.
Yürürlükteki bu uygulama iktidar›n, demokrasi mücadelesi veren güçlere yönelik
yok etme politikas› için daha kuvvetli bir silah haline gelmifl durumdad›r.
Uygulama çok basittir. Hukuksal düzlemde kolayca bofla ç›kar›labilecek düzmece iddialar, çeflitli iflkence yöntemleriyle
gözalt›ndaki kiflilere imzalat›larak, onlarca
yüzlerce insan›n tutuklanmas›na yol aç›yor. Dedik ya iktidar›n flekli ve onu karakterize eden yap›s› de¤iflmemifltir. Görünürdeki demokratik ad›mlar da yine halk›n
de¤il ezilenlerin istikrar›na yönelik prati¤e
geçmektedir. Geçti¤imiz befl ay içerisinde
çeflitli flekillerde bu yöntem hayata geçirilmifl ve böylece demokratik alanda mücadele veren onlarca kifli tutuklanm›flt›r. Ç›kar›lan yasalar›n, pratik olarak komplolarla örülü bir sürecin yolunu düzlemekten
öte bir ifllev tafl›mamaktad›r.
Dergimizi haz›rlad›¤›m›z süreçte kesinleflen, DGM’lerin kald›r›lmas› yasas› da
benzer bir özellik tafl›maktad›r. Görünürde, bu davalara maruz kalanlar›n lehine
bir de¤iflikli¤i içeren yasa, bu niteli¤ini ancak hukuksal bir dönüflümün yafland›¤› iktidarlarda hayata geçebilir. DGM’lerin kald›r›lmas›, y›llard›r çeflitli kesimler taraf›ndan mücadelesi verilmifl bir u¤raflt›r. Böyle bir yasa kazan›m olarak de¤erlendirilebilecekken neden böyle bir yaklafl›m sergiliyoruz. Yaflad›¤›m›z bask›lar, bizde paranoyak bir hal yaratm›fl olabilir mi? Kuflkusuz meseleye önyarg›yla bakan gözler hemen benzer de¤erlendirmelere yöneleceklerdir ki bu en kestirme yoldur.
Öyleyse meseleye toplum bilim penceresinden bakal›m! Bu tarz de¤ifliklikler,
gerçekten ma¤durun lehine de¤iflikliklerse, bu mahkemelerde yarg›lanan ve ceza
alanlar›n ak›betlerine iliflkin bir çal›flma da
bafllat›l›rd›. fiöyle ki; iktidar, bu mahkemeleri AB yolunda bir ad›m olmas› itibariyle
kald›rarak, bu mahkemelerin biçimsel olarak hukuksuz oldu¤unu kabul etmektedir.
Siyasal ve sosyolojik olarak bu mahkeme-
3
lerin halk üzerinde yapt›¤› etkilere iliflkin bir
demeç, bir çal›flmaya biz rastlamad›k, bilmiyoruz okurlar›m›z rastlad› m›? Bu, hayata geçirilmedi¤inde; yani DGM’lerin hayat›m›za, siyasete yönelik olumlu olumsuz etkilerinin tart›fl›lmad›¤› noktalarda yeni kurulacak mahkemeler hangi temeller üzerine
infla edilecektir. Sadece uygulamada olan
a¤›r ceza statüsü mü geçerli olacakt›r?
Yoksa DGM benzeri geniflletilmifl yetkilerle
donat›lm›fl yeni oluflumlar kap›da m›d›r?
Duyuyoruz ki bu oluflumlar kap›da beklemektedir. Öyleyse, DGM’lerin kald›r›lmas›
flekilci bir düzenlemeden baflka nedir? Bunu bir kenara b›rak›yoruz; DGM’lerin kald›r›lmas› tart›flmalar›nda dahi, bu mahkeme
üyelerinin verdi¤i tutuklama kararlar›na
iliflkin problem ne olacakt›r? Buna iliflkin
hiçbir geliflme, tart›flma ve çal›flma söz
konusu de¤ildir.
Tüm bu geliflmeler, iktidar›n AB’ye flirin
görünme çabalar› olarak dahi de¤erlendirilemez. Çünkü yaflad›klar›m›zdan biliyoruz
ki, AB ve Türkiye iktidar› aras›nda, bu ülkenin en dinamik kesimlerinin imhas› üzerine
bir anlaflma söz konusudur. AB’de bafl›
çeken tüm ülkeler, görünürdeki demokratik temellerini ülkelerinin devrimcilerinin
imhas› üzerinden flekillendirmifllerdir. Türkiye’de de yap›lmak istenen budur. Demokrasi mücadelesinin de bafl›n› çeken devrimciler, komplolarla örülmüfl tutuklama
dalgalar›yla hücrelere at›lacak ve halktan
tecrit edilecektir. Ard›ndan ç›kar›lan demokrasi yasalar› ise kimsenin baflvurmay›
akl›na dahi getiremeyece¤i koflullarda ideolojik ve bilinç olarak tüketilmifl bir toplulu¤a sunulacakt›r.
fiükür ki bu ülkenin devrimci damar›
hala taptazedir. Tüm komplolara ve “operasyonlara” ra¤men yürümeye devam etmektedir. Bu ülkenin sahte demokrasi
söylemlerinin önündeki en büyük engel de
yine bu kesimdir. Bu yüzden de sadece iktidar›n bask›s›na maruz kalm›yor. AB mücadelesi vererek var olmaya çal›flan demokrasi mücadelesinin üzerindeki kenelerin de tepkisini üstüne çekiyor. Bu ülkenin
devrimcileri, bu kesimler içinde yoldan çekilmesi, süratle ve fliddetle da¤›t›lmas› gereken barikatlard›r. Devrimciler var oldukça bu demokrasi havarilerinin yüzlerindeki
boya tutmamaktad›r. Bu ülkenin devrimcileri, siyasal hayat›n turnusol ka¤›tlar›d›r.
Yaflad›klar›, yaflatt›klar› ve a盤a ç›kard›klar›yla bu ülkenin iktidarlar›n›n üzerine kuruldu¤u hukuksuz, gayr›-meflru zemini iflaret
etmekte ve kitleleri oraya yöneltmektedir.
Bu yüzden de sömürücü güçler için en büyük tehlikedir devrimciler. Tarihsel olarak
da toplumsal dönüflümün, demokrasi ve
ba¤›ms›zl›¤›n, en dinamik ve etkin gücüdür.
Komplolar› A盤a Ç›karmak da Boynu muzun Borcudur
‹ki ayd›r, Türkiye’nin dört bir yan›nda
kaba bir tabirle insan av› yaflan›yor. Merkezi bir komployla, yüze yak›n insan tutukland›. ‹lk bafllarda, büyük bir yasad›fl› örgüt
operasyonu olarak lanse edilen bu komplo
tutuklanan insanlar›n kimlikleriyle birlikte
4
sessiz ve derinden süren operasyon niteli¤ini tamamen kaybeden bir hal ald›. Yaflananlar›n ad›, büyük harflerle, KOMPLOdur.
Bu niteli¤in iyice belirginleflmesiyle birlikte,
tutuklamalar daha sessiz yürütülmeye
bafllanm›flt›r. Televizyonlar, radyolar, gazeteler; yeni ç›kan uyum yasalar›n›n yarataca¤› demokrasi rüzgar›ndan bahsederken, demokrasi için mücadele eden insanlar befler onar tutuklan›yordu. Büyük Örgüt Operasyonu, gerçekte devrimci sanatç›lar›n, hukukçular›n, demokrasi savunucular›n›n, tutuklu ailelerinin, hak ve özgürlükler mücadelesi verenlerin sesinin kesilmeye çal›fl›ld›¤› bir yalan dalgas›d›r. Bu yalan dalgas›yla, dergimizin merkezi bürosu
bas›lm›fl, çal›flanlar›m›z gözalt›na al›nm›flt›r. Bu yalan dalgas›yla, Grup Yorum elemanlar› tutuklanm›fl, tutuklanmayanlar ise
çeflitli bahanelerle konserlerinden, hava-
alanlar›ndan gözalt›na al›nm›fllard›r. Bu
derginin de bünyesinde yer ald›¤› ‹dil Kültür Merkezi’nin salonu ve kafeteryas› tamamen keyfi bir flekilde mühürlenmifltir.
Çarp›c›d›r, ne ilçe emniyetinin ne savc›l›k
makam›n›n ne de belediyenin bir tespiti ve
baflvurusu olmamas›na ra¤men, ‹stanbul
Terörle Mücadele fiubesi polisleri kendi
keyiflerince bu iki mekan› mühürlemifltir.
AB sevdal›lar›na duyurulur. Bu duyurumuz
ayn› zamanda gerçekten demokrat olanlarad›r da! Haktan, hukuktan yana olanlara
da duyuruyoruz!
Bu ülkede demokrasi zannetti¤imiz süreç komplolar sürecidir. Hukuka, haklar›m›za ve özgürlüklerimize sahip ç›karak, takip ederek, duyarak ve ö¤renerek bu süreci bofla ç›karal›m. Gerçek bir demokrasi
mücadelesi verelim; gerçek bir ba¤›ms›zl›k
mücadelesi verelim!❏
can y›ld›r›m
y›ldönümü
dördüncü haziran
nlar sanat›, fliiri halk›n ekmek, adalet ve özgürlük kavgas›n›n hizmetine
sundular. Halk›n ac›lar›yla, kavgas›yla, hiç tükenmeyen umuduyla yo¤rulmufl
bilincinden ve yüre¤inden süzülüp sa¤›ld›
her dize... Kalemleri silah, sözcükleri
cephaneydi; zulmün efendilerini ve saltanat› hedef alan... Naz›m Hikmet ve Ahmed Arif...
O
"Bir k›rm›z› gül dal› e¤ilmifl üstüne";
yurduna hasretini büyüttü¤ü topraklarda,
3 Haziran 1963'te, Naz›m Usta'n›n. Bedeni, kilometrelerce ve y›llarca uzaktayd›;
fliirleri memlekette. Ona, "vatan haini"
damgas› vurdu vatan sat›c›lar›. 1930'lu
y›llarda, "fieyh Bedreddin Destan›"n› yay›nlad›ktan sonra; ölümüne dek kitaplaflt›rmak, yay›nlamak, okumak, okutmak yasakt› onun fliirlerini.
Yasaklar, iflkenceli sorgular, hapislikler... Emperyalizm ve iflbirlikçilerinin sömürdü¤ü, zulmetti¤i; kar d›fl›nda hiçbir
kural, de¤er, ilke, tarih, hukuk, ahlak tan›mayan vahfletiyle ezdi¤i halklar›n yan›nda saf tutmufl bütün ozanlar›n "kaderi"...
"Sus!" deniyordu. "Gerçe¤i söyleme!"... Oysa O, daha bafl›ndan belirlemiflti fliirin görevini:
"S›ska öküzün yan›na koflulup fliirlerimiz
Pirinç tarlalar›nda batakl›¤a girebilmeli
dizlerine kadar
Bütün sorular› sorabilmeli (...)
Ve yeryüzünde tek esir insan
Gökyüzünde atomlu tek bulut kalmay›ncaya kadar
Mal› mülkü akl› fikri can› neyi varsa verebilmeli
Büyük hürriyete fliirlerimiz"
Hayat› boyunca, kendi dilinde, kendi
yurdunda yasaklanan fliirleri; her fleye
ra¤men elden ele, dilden dile dolaflt› Anadolu'yu. Ö¤rencilerin eylemlerinde, iflçilerin grevlerinde, nöbet bafllar›nda, meydanlarda... Ö¤retmenlerin tahta bavullar›n›n zulalar›nda tafl›narak köylere ulaflt›.
Ve hapishane duvarlar›n› delip; ter kokan, sab›r büyüten ko¤ufllarda yank›land›.
Yüreklerde ve beyinlerde yasaklar› parçalay›p; cesaret, umut, ayd›nl›k ve güç afl›lad› okuyana. Ve vatan sevgisi, ve özgürlük tutkusu, ve kavga bilinci, ve zafer
inanc›...
"fiiir, tüm insan duygular›n› yans›tmal›d›r." diyen bir ozan için, saf›n› ezilen halk›n›n yan›nda belirlemifl bir devrimci için,
yasaklar›n bir hükmü olur mu hiç? Karanl›¤› delen bir ›fl›k gibi, deler geçer yasaklar›. Çünkü, hayat bir derya; insan her
yerde. Sokakta, okulda, atölyede, meydanda, zindanda... Onlar, emekçidir... ‹flçidir, köylüdür, esnaft›r, ö¤rencidir... Erkektir, kad›nd›r, annedir... Ve biny›llard›r
süren yaflam mücadelesinde, emek ile
yarat›lan de¤erlerdir. Yar›na aktar›lacak
olan vefa; sahiplenme, fedakarl›k, sevgidir. Bunlar› yok etmeye yönelen alçakl›¤a, ihanete, sömürüye, zorbal›¤a, yalana... Öfkedir. Hepsinin üzerinde, asla tükenmeyecek olan umuttur.
***
"Ve ben flairim
Namus iflçisiyim yani
Yürek iflçisi (...)"
Ahmed Arif, 2 Haziran 1991'de sessiz sedas›z ayr›ld› bu dünyadan.
Naz›m Hikmet'in ard›ndan, "Art›k, fliir
yaz›lmaz." diyenler vard›. Her kar›fl topra¤› emperyalizme peflkefl çekilen , yoksullu¤un sömürünün zulmün artt›¤›, kar h›rs›n›n bütün insanl›k de¤erlerini yok etmeye yöneldi¤i, vahfletin s›n›r tan›mad›¤› bir
dünyada, milyonlar›n ac›lar›na ac› eklenirken susmak; teslim olmakt›. Teslim olmak yaz›l› m›yd› halklar›n tarihinde? Hele
de Anadolu'yu tan›yan biri nas›l inkar edebilirdi, halk›n evlatlar›n›n yi¤itlikleri? Biny›llar›n direnme gelene¤i, tarihin sayfalar›na nakfledilmiflken; nas›l görmezden,
duymazdan, bilmezden gelinirdi?
Ferman padiflah›nsa, da¤lar kimin?
Ahmed Arif, yüzünü da¤lara döndü. Anadolu'nun en da¤l›k yerinde büyüttü yüre¤ini. Suyunu, topra¤›n›, çiçeklerini, ovalar›n› ama ille de o topraklar›n insanlar›n›n
5
onuruna düflkünlü¤ünü, yaralanm›fl onurun tek merhemi olan direnifli söyledi.
Bu yüzden, Sansaryan Han'da, iflkencelerde kan ifletildi. Zindanlarda yat›r›ld›.
Çok söylemedi belki. Avaz› ç›kt›¤› kadar
ba¤›rmad›. Avaz› yetmedi yüre¤indekileri
anlatmaya. Az söyledi ama hiç susmayan
bir sesle söyledi.
Sanat›n ve fliirin ne olup olmad›¤›; hayat›n nas›l flekillendi¤i ve insan›n ne yaflay›p yaflamad›¤› ile belirlenir. Onlar›n fliirlerini kendilerine malzeme yapmak isteyen; y›lg›nl›¤›n, dönekli¤in, suskunlu¤un,
yozlu¤un "ayd›nc›k"lar›n›n elleri yanar, dilleri tutulur! Çünkü onlar›n fliiri, gerçe¤in
tavizsiz hayk›r›lmas›d›r. Özgürlük inanc›ndan bir milim bile kopmadan, kavgadan
asla y›lmadan direnmenin fliiridir... Onurun, umudun fliiri...
Bu yüzden, onlar›n fliiri, direniflin, kavgan›n oldu¤u her yerde, ça¤›l ça¤›l akma-
y› sürdürmektedir. Çat›flman›n k›z›flt›¤›,
duygular›n s›n›rlar›n›n y›k›l›p tarifsiz hale
geldi¤i anlarda mevziinin en önünde, tereddütsüz yerlerini al›rlar. 'Terörist' denildi¤inde; Bedreddin'i, Serez Çarfl›s›'nda
as›p, ak libasl›lar› kana bulayanlar›, Tanya'n›n gözlerinde, kurfluna dizilirken korku arayan korkaklar› ve daha niceleri dize dize; f›rlar gelir. ‹flgal alt›ndaki Irak'ta,
Felluce'de, Necef'teyken kula¤›m›z; vatan
sevgisi, özgürlük ça¤r›s› olan dizeler koflar gelir ön saflara.
tedir, içerdekiler. 111 ›fl›k selinin ayd›nl›¤›nda yürümekte d›flar›dakiler.
Ve dördüncü Haziran’d›r ki, bir saniye
yan›m›zdan ayr›lmad› dizeler. Hasret,
da¤lar› aflt› tecritte; prangalar eskidi.
Yaflamay›, Naz›m'la daha bir sevdik; u¤runda ölecek kadar. Dayanarak difl ile t›rnak ile can ile... Rüsva etmedik onuru ve
hiç unutmad›k t›rnakla sökülüp kopar›lacak olan›...
Yaflam›n bir anlam› vard›r ki u¤runa
"sonuna, sonuncumuza dek" denilen;
Hapishanelerde, y›ld›zs›z geceleri ayd›nlatan 111 y›ld›zla birlikte seslenmek-
Dördüncü Haziran’d›r ki sanat de¤ildir
konufltu¤umuz; hayat›n ta kendisidir.
Dördüncü Haziran’d›r, damarlar›m›zda hissederek yaflad›¤›m›z, yaflatt›¤›m›z...
"Yaflamak, sade yaflamak
Y›lan, solucan harc›d›r"
"Yaflamak bir a¤aç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeflçesine"
Dördüncü Haziran’d›r, onlar heybemizde hiç tükenmeyen az›¤›m›z... Ve tükenmeyecek olan... Bir kez daha: “Merhaba fliir. Merhaba usta, ozan. Merhaba
Haziran!”❏
ad›n› siz koyun....
Şiirler yazıyorum yoldaşım
şiirler...
Henüz adı konmamış
ve henüz okunmamış
Bu son zamanlarda yoldaşım
- şiir gibi yürüyorumVe yine de
Kıskanmıyor değilim
Büyük ozanların endamlı dizelerini
Fakat
bu son zamanlarda
Kederli değilim
Şiirler okuyorum bol bol
Büyük ozanların
endamlı dizelerinden
“ne çok gereksiz süslü cümleler
“dediğim
güzel şiirler yazamadığım için
Kıskanarakta olsa
Bol bol şiir okuyorum bu aralar
Sizin yerinizede okuyorum
Ve daha önce
Okumayı pek sevmediğim
mısraları
O denli seviyorum ki şimdi
Mısralarda gezinmek
Yelkenlimin güvertesinde
yolraşlarım
sizin yerinize de...
Güzel yarınlarda insanların
Şiir gibi olsun diye hayatları
Şiirlerde hayallere dalarak
ve salınarak
Memleketemin dağlarında
Ve kavga kentimin
Yürüyorum yoldaşım yürüyorum
sokaklarında
En ünlü şairleri bile kıskandırarak
Gezinmek gibi geliyor bana
Adı henüz konmamış
Ve mısralarda yollara koyulup
“son şiirim”in
denizlere açılıyor
İskeleti
dağ yamaçlarına vuruyo-
İskeleti tasarlayarak
yürüyorum
rum kendimi
Yürüyorum yoldaşlarım,
yürüyorum
6
Adını siz koyun canlarım
adını siz koyun
Tekirdağ Devlet Hastanesi
Ümit Günger (110. Ölüm Orucu Şehidi)
nato’ya hay›r!
aziran’›n sonlar›nda, NATO zirvesi ‹stanbul'da gerçekleflecek. Bu zirveye "a¤alar›m›z, paflalar›m›z" gelecek. Bu telafl, bu
canh›rafl haz›rl›k bunun için. Zirveye tam 62 ülkeden heyetler gelecek. Kat›l›m› en düflük olan
ülkenin bile yaklafl›k 250 kifli ile gelece¤i tahmin
ediliyor. En kalabal›k gelecek olan heyet ise ABD.
Amerika'dan yaklafl›k bin kiflinin gelmesi bekleniyor. Asl›nda, Amerikan heyetinin bir k›sm› önceden geldi bile!.. Zirveye, toplam yedi bin kifli gelmesi bekleniyor. Yedi bin kiflinin a¤›rlanmas› da,
misafirperverli¤imizi gösterebilmemiz aç›s›ndan
bizi epey telafla düflürüyor! Hele bir de gelen konuklar›n a¤›rl›¤› düflünülürse...
Onlar için her fley düflünüldü... Konfor, sa¤l›k, çevre düzenlemesi, güvenlik...
‹lk olarak, NATO'nun kendisinin güvenlik için
uygun gördü¤ü bir fley vard›. Yetkililer, zirveye
ça¤r›lmas› planlanan Do¤u ülkelerini davet etmemeye karar verdi. Nedeni, "Washington'un bölgedeki reform hareketlerine flüpheyle yaklaflmalar›ndan duyulan derin endiflelerdi." Bunun için
‹srail, M›s›r, Ürdün, Cezayir, Tunus, Fas ve Moritanya'y› ‹stanbul'a davet etme planlar› sessizce
gündemden düflürüldü. fiimdiki düflünce, o tarihe kadar, Irak'›n iflgali ve Filistinliler'le çat›flmas›nda ‹srail'e deste¤i nedeniyle ABD'ye karfl›
Arap öfkesinin yat›flaca¤› umuduyla, bu y›l›n sonlar›nda bu ülkelerle ayr› ayr› toplant›lar yapmak.
Üst düzey bir diplomat; "Bölge ülkeleriyle görüflmelerimize dayanarak, Orta Do¤u yang›n içindeyken, bölge ülkelerini ‹stanbul'daki zirveye davet etmenin gerçekçi olmayaca¤›na karar verdik." demifl. Bu yang›n› kim bafllatt›ysa...
CIA, Türkiye'yi flimdiden uyard› bile; "terör"
örgütü El Kaide'nin zirve s›ras›nda bombal› sald›r› düzenlemek için haz›rl›k yapt›¤› konusunda. Bu
amaçla patlay›c› maddelerin Kuzey Irak'tan ‹stanbul'a getirildi¤ini bildiriyor. CIA'n›n elindeki bilgilere göre, bu operasyondan Suudi Arabistan'l›
fieyh Muhammed Mustafa sorumlu. Mustafa
Türkiye'ye Muhsin el-Cahil ad›yla, sahte pasaportuyla girmeye niyetli. CIA'n›n elinde bu kadar bilgi var ve bir fley yapmak için "suç üstü" yapmay› bekliyor! Asl›nda sadece kendisine flimdiden
altyap› yap›yor. Ayn›, Irak'a girmeden önce yapt›¤› gibi...
Bu yüzden Türkiye, konuklar›n› ola¤anüstü
bir güvenlikle koruyacak. Bunun için 20 milyon
dolar ayr›ld›. Bütçenin bir k›sm›n› NATO, bir k›sm›n› ise D›fliflleri Bakanl›¤› karfl›layacak.
Zirve için Emniyet Genel Müdürlü¤ü, Çevik
Kuvvet'in toplumsal olaylarda kullan›lan Makina
Kimya Endüstrisi (MKE) üretimi gaz fifle¤i, gaz
bombas› ve spreylerin etkisiz kald›¤›ndan flikayet
etmesi üzerine ihale aç›yor. ‹lk ihale sonunda
ABD üretimi 1000 adet gaz bombas› sat›n al›narak birimlere gönderiliyor. Malzemelerin yetmemesi ve ‹stanbul'daki NATO zirvesini dikkate
alan emniyet, ikinci bir ihaleye ç›k›yor. Hindistan
H
üretimi 2500 parça gaz bombas› için 60 milyar
ödeniyor.
‹stanbul Emniyet Müdürlü¤ü taraf›ndan 400
adet yeni lüks otomobil, 2500 yeni kulakl›k ve tak›m elbise ile yeni bariyerler al›n›yor. Güvenlik
için, çevre illerden gelenlerle birlikte yaklafl›k 30
bin polis görev alacak. Otellerin çat›lar›nda ve
belli noktalarda 500 keskin niflanc› bulunacak.
Özel harekatç›lara "Vur Emri" ç›kar›lacak. Havadan gelebilecek sald›r›lara karfl› F-16 filosu ve
AWACS'lar bizi havadan kuflatacak, ya da onlar›n deyimiyle koruyacak! Denizden gelebilecek
sald›r›lara karfl› ise SAT ve SAS komandolar› haz›rl›klar›n› tamamlam›fl.
En lüks otellerde yerleri ayr›lan ve özel e¤itilmifl 2500 personelin hizmet edece¤i heyetlerin
sa¤l›klar› da düflünülmüfl. Sa¤l›k Bakanl›¤›, zirve
için 40 yeni ambulans ay›rm›fl. Ambulanslar otel
önlerinde ve devlet baflkanlar›n›n konvoylar›nda
görev yapacak. Ayr›ca lider kadrosu için, Sa¤l›k
Müdürlü¤ü'ne ba¤l› kan merkezlerinde, kan
gruplar›na göre stoklama yap›lacak. Atatürk Havaliman›, Askeri Müze ve Lütfi K›rdar Kongre
Merkezi'nde 24 saat hizmet verecek sa¤l›k birimleri oluflturuldu¤u gibi, kalacaklar› lüks otellerde kurulan sa¤l›k birimleri fiiflli Etfal Hastanesi ile Taksim ‹lkyard›m Hastanesi taraf›ndan desteklenecek. Bölge içinde kalan bütün özel ve SSK
hastanelerinden de gerekti¤inde yararlan›lacak.
Bu arada onlar›n bulunaca¤› Talimhane bölgesi de yeniden düzenleniyor. Alt› trilyon lira tutan düzenleme masraflar›n›n NATO taraf›ndan
karfl›lanaca¤› söyleniyor. Ayr›ca bu bölge, zirve
süresince hem yaya hem araç trafi¤ine kapat›l›yor. Buralarda evleri ve iflyerleri olanlar valilik taraf›ndan verilecek kartlarla girifl-ç›k›fl yapabilecekler.
4000'e yak›n bas›n görevlisi taraf›ndan izlenmesi beklenilen zirvede, bölgeye sadece NATO
akreditasyonu olanlar girebilecek.
Uluslararas› Sivil Havac›l›k Örgütü taraf›ndan
denetlenecek havalimanlar›nda, ‹çiflleri Bakan›
Abdülkadir Aksu, Emniyet Genel Müdürlü¤üne
gönderdi¤i yaz›l› talimatta, vize kontrolü yapan
polislerin 'sempatik ve flirin' davranmas›n› istemifl. Ne de olsa gelenler yabanc› de¤il!
Ama en önemli haz›rl›k, eylem yapabilecek
devrimcileri "saf d›fl›" b›rakmakt›. Bunun için 1
Nisan'la birlikte bir çok devrimci kurum, dernek
bas›larak onlarca devrimci tutukland›. Hem de
“Avrupa'yla efl zamanl›” olarak... Alt› ülkede birden yap›lan operasyonlarla "eylem haz›rl›¤› yapan(!)" örgüte ciddi bir darbe vuruldu. Böylelikle
hem devrimcileri "saf d›fl› b›rak›yor" hem de zirve s›ras›nda oluflabilecek eylemler için, eylemcilere flimdiden gözda¤› veriliyordu. Ama görünen
o ki muhtemel eylemciler pek ak›llanmam›flt›.
Çünkü 1 may›sta, onca spekülasyon ve kurguya
ra¤men, hem de yasakl› oldu¤u ve müdahale
edilece¤i söylendi¤i halde on binlerce insan alan-
özgür flen
tart›flma
lardayd›.
Daha çok fley yazabiliriz. Okudukça insan› flafl›rt›yor de¤il mi? Bütün bunlar ne için? Neye hizmet ediyor? Güvenlik için diyorlar. Kimin güvenli¤i için?
Taksim bölgesindeki 300 bin insan soruflturmadan geçti. Onlarca devrimci tutukland›. Kaç
bin metrekarelik alan yaya ve araç trafi¤ine kapat›lacak. TRT'de, hastanelerde ve bölgedeki evlerde sicili 'bozuk' olanlar veya flüpheli görülenler
tehditle veya çal›flt›¤› yerin yönetimi taraf›ndan
zorla, zirve süresince ifl yerlerine, evlerine gidemeyecek. Milyonlarca dolar para harcanacak.
Ne için?
A¤ababalar›na "flirin" görünmek için kendi
halk›na "terör" uyguluyorlar. Bu kadar para ne
için? Kimin u¤runa harcan›yor?
Genel Kurmay Baflkan› Hilmi Özkök; "Zirveye
çok büyük önem veriyoruz. Bu zirvenin Türkiyede
yap›lmas›, bizim için ayr›ca bir k›vanç kayna¤›d›r."
demifl.
Onlar için gerçekten k›vanç olabilir. Ama bizim için utanç tablosu. Hem günlerce, halk›m›za
terör estiriliyor, hem de bundan sonra Orta Do¤u'da nas›l terör uygulayacaklar onun görüflmelerini yap›yorlar. Orta Do¤u halklar› üzerine oynanan oyunlar› bizden saklamak için, ‹stanbul’da
‘ola¤anüstü hal’ uyguluyorlar.
NATO Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer'in, "Henüz NATO'nun Irak konusunda tart›flmalar› bafllamad›. Olmaz demiyorum, bu ‹stanbul zirvesinden sonra bafllayacakt›r." demesinden anlafl›laca¤› üzere bu zirvede 'Büyük Orta
Do¤u Projesi' üzerine konuflup, bundan sonra
özellikle de her geçen gün daha fazla teflhir olmufl olman›n verdi¤i telaflla Orta Do¤u pastas›n›
nas›l paylaflacaklar›n› tart›flacaklar. NATO'yu da
iflin içine sokarak yapacaklar›n› biraz daha meflrulaflt›rmaya çal›flacaklar.
Kald› ki NATO, Amerika'n›n oyunca¤›d›r. Hiçbir zaman NATO, Amerika'ya karfl› bir karar alamam›flt›r. Irak'ta gördük. Amerika, Irak'a girmek
için NATO'nun karar›n› bile beklememifltir. NATO
buna ra¤men sesini ç›karmam›flt›r. Ama ABD
Baflkan› Bush, ikiz k›zlar›n›n mezuniyet töreni oldu¤u için ‹stanbul'daki NATO zirvesini May›s ay›ndan haziran sonuna ald›rtm›flt›. Ancak Bush, k›z› Jenna'n›n diploma törenine kat›lmad›. Hatta
Jenna'n›n kendisi de törene gitmedi. Görüldü¤ü
gibi NATO Amerika'n›n oyunca¤› durumundad›r.
Bunun için gitti¤i hiçbir yere "bar›fl", "adalet" götürmemifltir. K›sacas› ‹stanbul’da toplanacak zirve "terör" zirvesidir. Gerçek "teröristler" kendileridir. Bu yüzden NATO'ya HAYIR! ❏
7
röportaj
tav›r
levent çoker ve murat flen’le
“Bir Masal Gecesi” üzerine söylefli...
Grup Yorum'la çal›flma fikri nas›l olufltu?
2003 y›l›nda bir arkadafl›m vas›tas›yla
Grup Yorum'dan bana bir teklif geldi. Tabi
buna ilk tan›flmam›z diyemeyece¤im. Daha
önceki albümlerinden tan›fl›yorduk. Fakat bir
ara uzun bir süre görüflemedik. Böyle bir
boflluktan sonra düzenli olarak görüflmemiz
2003 y›l›ndaki Harbiye Aç›k Hava Tiyatrosu
konserleriyle oldu.
Geçen y›lki ve bu y›l ki Harbiye konserlerinin haz›rl›klar› nas›l oldu? Nas›l çal›flt›n›z?
Her iki konserin haz›rl›klar› da ayn› tarzda oldu. Önce ilk konserden bahsedeyim.
Repertuar›n bana geç verilmesi, parmaklar›m› paralarcas›na çal›flmam, parmaklar›mda
nas›r ç›kmas› ve onbefl günde yirmi flark›n›n
düzenlemelerini yapmam...
‹flin haz›rl›k k›sm› iki, üç prova ve soundcheck biçiminde gerçekleflti. Bir de geçen
seneki çal›flmalar›m›zda teatral bir gösteri
yoktu. Sadece konser havas›nda oldu¤u için
daha rahatt›k dolay›s›yla. Fakat bu seneki
konserde teatral bir çal›flma da vard›. Ayr›ca
vaktimiz de çok k›s›tl›yd›. Tam konsantre olamad›k, tam çal›flamad›k. Daha do¤rusu hep
beraber çal›flamad›k. Bunun d›fl›nda gruplar›n kendi içinde çal›flmas›, tiyatrocular›n çal›flmas›, bizim çal›flmam›z iyiydi tabi ki ama
bir beraberlik yakalayabilmek aç›s›ndan zor
oldu. Fakat san›yorum onu da baflar›yla yap-
t›k, atlatt›k.
Grup Yorum’la Bir Masal Gecesi sizce
nas›l geçti?
Bir bütün olarak ad›ndan da belli oldu¤u
gibi Bir Masal Gecesi’nde bir masal, bir olay
anlat›ld›. Yani bir konusu vard› gecenin. Bununla birlikte yürüyen müzikler vard›. Anlaml› müzikler vard›. Konularla alakal› müzikler
vard›. Bir yenilikti, bir ilkti ve gayet güzeldi.
Yani konu, olay, tarz ve düflünce çok güzeldi.
Grup Yorum'un müzi€ini nas›l de€erlendiriyorsunuz?
Ben Grup Yorum'un bestelerini çok be¤enen bir insan›m. Ayr›ca benim çevremdeki müzisyen arkadafllar›m da çok be¤eniyor.
Yani be¤endi¤im bir grup Grup Yorum. Çok
melodik, çok ak›flkan besteleri var Yorum'un, gayet güzel.
Peki size ilginç gelen bir fleye rastlad›n›z m›? Seyirci ile iletiflim anlam›nda...
Yani ilk defa Grup Yorum'la sahneye ç›kt›€›n›zda yaflad›klar›n›z nelerdi?
Ben ilk defa Yorum'la konsere ç›kt›¤›mda
aç›kças› korktum! Bu kadar çok sesi bir arada duymad›m. 30 y›ld›r sahneye ç›k›yorum,
hiç bu kadar kalabal›k görmedim. O tribün,
üstüme y›k›l›yor zannettim. Yani o kadar çok
sesi cidden bir arada duymad›¤›m için “Ne
oluyor?” diye düflündüm. Bu kadar alk›fl, cofl-
ku?... Ama buna çabuk al›flt›m. Üçüncü parçadan sonra “Hay Allah!” dedim. “Demek ki,
bu kadar büyük alk›fllar da varm›fl.”
Erovizyon'da fiebnem Paker'in seslendirdi€i “Dinle” isimli besteniz üçüncü olmufltu. Geçen sene ve bu sene de birincilik ve dördüncülükler elde edildi. Siz o
günden bu güne nas›l de€erlendiriyorsunuz Erovizyonu?
1997'den önce ilk olarak benim Erovizyon dal›ndaki tarihimi ele almak laz›m.
TRT canl› yay›nlara bafllad›¤› vakit, -flimdi y›l›n› hat›rlam›yorum ‘86-’87 olabilir- Ankara’da elemeler yap›l›yordu. Ben o y›llardan itibaren bu orkestran›n içindeyim zaten. Ankara’da kurulan Erovizyon orkestras›nda tromboncu, klavyeci olarak bulunuyorum.
1987 y›l›nda ilk olarak bir gruba aranjörlük yaparak Erovizyon sahnesine ç›kmaya
bafllad›m. 1990 y›l›nda bir bestemle Türkiye
finallerine kat›ld›m. 1992 y›l›nda bir baflkas›na aranjörlük yaparak kat›ld›m ancak, bu
arada hala Erovizyon orkestras›nda çalmaktay›m. 1995 y›l›nda Mustafa Sandal'›n parças›n›n aranjman›n› yaparak kat›ld›m Türkiye
finallerine. 1996 y›l›nda tekrar benim bestemle kat›ld›m fiebnem Paker'le ve ilk olarak
birincilik geldi. Türkiye’yi temsil etmek için o
y›l Oslo'ya Norveç'e gittik. 46 ülke aras›ndan
12. olarak geriye döndük. 1997 y›l›nda yine
Türkiye elemelerine kat›ld›m. Yine birincili¤i
kazand›k. Bu defa ‹rlanda’ya gittik Türkiye’yi
8
temsil etmek için. Yine fiebnem Paker'le ve
bu sefer üçüncü olduk. Peki ne de¤iflti. Dedi¤im gibi benim y›llard›r tecrübelerim, Erovizyonu takip etmem. Fakat ben de ifli yanl›fl
biliyormuflum. Hep Erovizyon normu diye bir
norm var zannederdim kendi kendimce, ABBA gibi, flu gibi, bu gibi.1996 y›l›nda yapt›¤›m Beflinci Mevsim isimli parça de¤iflik bir
parçayd›. Avrupa’ya gidip yar›fl›p tam puan
ald›¤›n› görünce “Ya!” dedim “Bu ifl yanl›fl.
‹flin do¤rusu de¤iflik bir fley yapmak. Yani bir
anda insan› yakalayacaks›n. Basit olacak ve
de¤iflik olacak.” Ne yapt›m? Zaten bakt›¤›n›zda iflte bir ba¤lama, bir ney ilave ettim gruba ama tampare sistemle yani Avrupa alt
yap›s›yla. Kula¤a yabanc› gelmeyecek, onlar›
ürkütmeyecek flekilde üstüne bir ney, bir
darbuka, bir el zili gibi fleyler koyarak gittik
yar›flmaya ve bakt›k ki üçüncü olduk, “tamam”lam›flt›k. Bir eksi¤imiz kalm›flt› promosyon. Kendi valizimizle gittik kendi valizimizle geldik sadece.
TRT bundan sonra yine baflka eserler
seçerek göndermeye bafllad›. Fakat o eserler hiç uygun de¤ildi bence. Yani 1997 ve
2003 aras›ndakiler. Derken 2003 y›l›na gelince ne yapt› TRT, çok s›k› bir flekilde promosyon yaparak... Sadece TRT de¤il; Sony
o y›l Sertab’›n sponsoruydu ve o firmadan albümü ç›kacakt›. Avrupa’da tan›t›lacakt›. Çok
büyük bir destek verdi Sertab’a. Buradaki
medya Avrupa’ya hakim bir grup (Do¤an
Medya... vb). Çok büyük bir destek verdi. Ve
nitekim bu deste¤in sonucu da birinci oldu.
Yani koca bir devi y›kamazs›n›z, mümkün de¤il. Ve dolay›s›yla böyle bir birincilik ald›k. Bu
birincili¤i parçan›n sözlerinin ‹ngilizce oluflundan filan almad›k. ‹ngilizce olmas› hikaye, hiç
fark etmez. Türkçe de olabilir, ‹branice de,
Rusça da olabilir. Önemli olan de¤iflik bir
parça yap›p insan› yakalamakt›r. ‹nsan› yakalayacaks›n›z. ‹nsan müzikle yakalan›r. fiu anda bile “Dinle”nin Rumca versiyonu var yeni
ç›kt›. Alex Paneyi diye bir arkadafl yapm›fl.
Üstelik bu yetmiyormufl gibi Rumca’y› bonus
olarak koymufllar albüme. Dinle’nin Türkçe
halini de okumufllar. Ne oldu flimdi? ‹ngilizce’ye gerek var m›ym›fl? Hay›r, Türkçe okuyor Rumlar. Gayet de güzel olmufl, onu da
belirteyim. Ayr›ca Türk enstrümanlar› kullanma aç›s›ndan da çok tutucu olmamak laz›m,
o da gerekmez. De¤iflik bir fley yapman›z laz›m, çok de¤iflik. Bir yerde hakl› olabilirsiniz,
bunlar›n sesi bilinen sesler de¤il. De¤iflik
sesler. Mesela banong diye bir alet var Himalayalar’da. De¤iflik bir ses. Burada bestecinin ve aranjörün çok uyan›k ve ak›ll› olmas›
gerekiyor...
fiu anda neler yap›yorsunuz?
Konserden sonra büyük bir rahatlama
var. Bir kere ertesi gün saat ikiye kadar uyudum. Yani onbir-oniki saat uyumuflum. Kendime geldim. fiu anda özgürlü¤ün tad›n› ç›kart›yorum. Rahat›m, hiçbir ifl yapm›yorum.
Ay bafl›na kadar da müzik ile ilgili hiçbir ifl
yapmayaca¤›m. Trombon dahi çal›flmayaca¤›m. fiebnem Paker’in albümünün çal›flmas›n› yap›yordum. Fakat kafam›n iyice boflalmas›n› bekliyorum. Ay bafl›ndan itibaren tekrar
albüme dönüp onun çal›flmas›na bafllayaca¤›m.
9
sal Gecesi’nin; Grup Yorum kitlesine, Grup
Yorum taraf›ndan da benim taraf›mdan da
borçlu kapat›lm›fl bir gece oldu¤unu düflünüyorum ve borcumu da ödemek istiyorum.
Konser esnas›nda seyirci ile iletiflim
nas›ld›? Seyircinin tepkisi nas›ld›?
Bekledi¤imin alt›nda de¤ildi. Ama hep
dönüp bafla geliyorum. ‹stedi¤imiz gösteriyi
yapabilseydik çok daha iyi tepkiler alaca¤›m›z
kesindi. Yine de seyircinin tepkisi yeterliydi.
Memnun olduklar›n› gördüm; hatta biz fliirleri okurken ön s›ralardan pek çok seyircinin
fliire kat›ld›¤›n› duydum ve gördüm. Bu çok
güzel bir duyguydu. Bizimle Naz›m okudular,
bizimle Bedreddin okudular...
Ülkemizdeki tiyatro ad›na neler söyleBir Masal Gecesi projesine nas›l dahil mek istersiniz?
Bir ülkede sadece zengin aile çocuklar›
oldunuz? Bu projeyi duyunca neler düsanat aflk› u¤runa tiyatro yap›yor. Her flekilflündünüz?
Grup Yorum’dan arkadafllar bana; “Müzikle tiyatroyu dramatik bir geliflimle bir araya getirmek istiyoruz. Yard›mc› olur musun?” dedi. Ben de bundan keyif alaca¤›m›
söyledim. Bunu söylerken samimiydim çünkü, bir oyuncu olarak, bir tiyatrocu olarak
benim bu ülkede tiyatro yapma olanaklar›m
oldukça s›n›rl›. Her fleyden önce, belli ortak
noktalarda Grup Yorum'la örtüflmemin d›fl›nda, sahneye ç›kma veya sahnelenecek bir
fleyde eme¤imin bulunmas› bana cazip geldi. Çünkü art›k Türkiye’de tiyatro yapmak
tröstleflmekle ayn› ad› tafl›yor. Ben tröstleflebilen biri de¤ilim. O sürece dahil olamad›m, olmak istemedim. Evet flu anda tiyatro
yapamayan bir tiyatrocuyum. 4000 kiflinin
karfl›s›na Grup Yorum'la ç›kmak benim için
hem zevkti hem de gerçekten gurur verici
bir fleydi. Onun için kabul ettim projeye dahil
olmay› ve çok da iyi oldu.
Projenin haz›rl›k aflamas›ndan bahsedebilir misiniz?
Bilgesu Han›m’›n oluflturdu¤u ve Yorumcu arkadafllar›n flekillendirdi¤i metin, bence
son derece yeterli bir metindi. Daha sonra
bu metni canland›racak oyuncu arkadafllar›n
bulunmas› da bizi çok zorlamayan bir çaba
oldu. Kostüm, dekor... gibi ufak s›k›nt›lar yaflad›k ama buradaki insanlarla ‹dil kültür
Merkezi’nin çal›flanlar›yla, Grup Yorum’un
çal›flanlar›yla yürütülen ortak çal›flmayla eksi¤imiz olmadan sahneye ç›kmay› baflard›k.
Kendi ad›m›za eksikliklerimiz yoktu asl›nda.
Grup Yorum, orkestra eksiksizdi. Oyuncular
eksiksizdi, kostüm ve dekor eksiksizdi. Asl›nda her fley, yap›landan kat be kat üstün bir
gösteriyi sunmak için eksiksizdi. Ama niye
yap›landan daha üstün bir gösteri sunamad›k. Bunun tek bir sebebi var ki, teknik aksakl›k deyip geçilebilir. Fakat ben böyle demiyorum. Çünkü benim için önemli olan fleylerden biri de onurdur. Onur da verilen sözü yerine getirmekle olur. Ses sistemindeki baz›
aksakl›klar nedeniyle gösteriyi tamamen de¤ifltirmek zorunda kald›k. Sadece dans ve
koreografi bölümlerini kulland›k. ‹stediklerimizi tam olarak yapamad›k. Buna ra¤men
seyircinin memnun oldu¤una dair duyumlar
al›yoruz. Ama istedi¤im fleyi yapamaman›n
vermifl oldu¤u ac› hala içimde var. Bir Ma-
de engelleniyor tiyatro. Bizzat devlet taraf›ndan engelleniyor. Yap›lan tiyatronun niteli¤i
burada önemli de¤il. Yani herhangi bir komedi olsa da engelleniyor. Maliye bir taraftan bast›r›yor, emniyet bir taraftan. Tiyatro
yapabilmek için sponsorlara s›rt›m›z› dayamak zorunda kal›yoruz. Ben burada kendi
ad›ma konufluyorum. Sponsorlar bana para
vermiyor o zaman ben tiyatro yapam›yorum.
Çok aç›k bir fley var. Ben oyunculuk yapabilmek için kendi tiyatromu kurmak ya da en
az›ndan asgari müflterekte uzlaflabildi¤im
patronlar›n tiyatrolar›nda çal›flmak zorunday›m. Benim bir patronla asgari müflterekte
uyuflmam mümkün de¤il. Peki tiyatro patronlar› sanatç› de¤il mi? Onlar›n içinde duayenler yok mu? Var, elbette. Ama sanatç›
kimli¤i ile patron kimli¤i madalyonun iki yüzü.
Ve bir tiyatronun içinde çal›flt›¤› zaman insan
o madalyonun her iki taraf›nda görünüyor.
Ve madalyonun her iki taraf›n› da görüyor. O
madalyonu kopar›p atmak istiyor. Ben tüm
bu sebeplerden dolay› tiyatro yapam›yorum.
Bir dönem tiyatro kurduk. Fena da gitmemiflti. Bir sene çal›flabildik. O bir sene, ben
televizyonda hiç de onaylamad›¤›m bir dizide
çal›fl›p oradan kazand›¤›m paray› da tiyatroya yat›rm›flt›m. O yüzden, biz o sene tiyatro
yapabilmifltik.
Türkiye’de tiyatro yapmak için deli olmak
gerekli ve bu delili¤i finanse edebilmek için
de bir yerden para bulmak gerekli. Bütün hikaye bu. Bu paray› sa¤layamayan insanlar
bugün tiyatro yapam›yorlar. Bugün tiyatro
durumuna bakt›¤›m›z zaman. Ayr›ca flunu
da söylemek istiyorum. Deniyor ki seyirci
azald›, seyirci gelmiyor. Evet do¤ru, ama bugün Türkiye’de kendi dal›nda bile baflar›l› olan
tiyatrolar bile k›rk›nc› ellinci y›l›n› kutlayan tiyatrolar bile hala 1960’taki estetikle, sanat
görüflüyle bu iflleri yap›yorlar ve sene 2004
seyirci art›k çok s›k›ld›. ‘80 darbesinin o keskin k›l›c› zaten her fleyi biçti. O entellektüel
tavr› biçti. Bir de onun üzerine tiyatrocular
da lümpenli¤e düflünce... Tiyatrocular da sadece para için bir fley yapmaya bafllay›nca
Türkiye’de yap›lan tiyatro kötü bir tiyatro haline geliyor. Daha iyisini yapabilir misin? Tabii ki yapar›m. Tabii ki yapabilecek pek çok tiyatrocu var, pek çok var. Ama yap›lm›yor.
Çünkü her fley ekonomiye ba¤land›. Para ka-
sonraki projeleriniz nelerdir?
zanabilmek için rezil ifller yap›l›yor. Seyirci bu
rezil ifllerden b›kt›¤› için tiyatroya gitmiyor.
Yani mesele sadece 12 Eylül faflizminin
entellektüel hayat› öldürmesi de¤il. Mesele
entellektüellerin kendilerini de öldürmesi.
Kendi ruhlar›n› satmas›. O yüzden bu ülkede
tiyatro yap›lmamal› zaten. Halk tiyatronun yap›lmad›¤›, tiyatroyla ilintili di¤er sanat bileflimlerinin olmad›¤› bir ülkede yaflaman›n gerçe¤ine belki de elli y›l sonra idrak edecek. Bizim
halk›m›z biraz geç uyan›yor. Ama Naz›m’›n
da dedi¤i gibi derya dedi¤in uyur uyur uyan›r.
Bir gün uyanacak. Ama flu an uykuda. Bedeli çok fazla, yani bugün Türkiye’de severek,
gerçekten yeni estetik anlay›fllarda, yeni içerik aray›fllar›nda bulunarak tiyatro yapabilmenin bedeli gerçekten çok a¤›r. Politik eylemlerin bedeli kadar nerdeyse a¤›r, insanlar›n
hayatlar› al›n›yor neredeyse elinden, bunun
için. Ben dublaj yaparak yaflamak zorunda
kal›yorum. Benim gibi binlerce insan var ‹stanbul’da yaflayan.
Bunun sorumlusu kim? Hemen bir basamakland›rma yaparsak, medya, medya patronlar› ve bu zincirin en sonunda gelip devletin kendi sistemini, kendi bekas›n› koruyabilmek ad›na oluflturdu¤u o kokuflmufl mengeneye s›k›fl›yor. Yani düflünmek laz›m bugün
Türkiye’deki sistem nedir? Bugün Türkiye’de
kapitalizm bile yok ki. Burjuva demokrasisi
yok ki. E¤er biz hala Cumhuriyetin kuruluflunun 80.y›l›nda hala bari Kemalist kazan›mlar› kaybetmeyelim diye insanlar soka¤a dökülüyorsa, çok ac› bir durum var. Bu ülkede sanattan bahsetmek do¤ru de¤il ki. Ancak öyle 2-3 tane deli bir fleyler yapar. Hayatlar›n›
ortaya koyup sinema yapmaya, tiyatro yapmaya çal›fl›r, müzik yapmaya çal›fl›r. Ee onlar, sistemin kar marjlar› taraf›ndan ekarte
edilir. D›flar›da kal›r. Ondan sonra pop-starlar olur. Jüri üyesi y›llard›r tiyatroya emek
verdi¤ini iddia eden ve övgüler alan sanatç›
geçinenler de ç›kar oradakilere, oy verirler.
Utanmadan, senin oyunculu¤un flöyle, böyle
gibi cümleler kurarlar. Medya patronlar›na
yalakal›k yap›la yap›la gelinen nokta budur.
Bu yüzden tiyatro yap›lmamal› diyorum.
Tabii projemiz var. Biz yap›lmas›n deriz
ama yapmadan duramay›z. Para bulursak
e¤er tiyatro kuraca¤›z yine. Ben umudumu
kaybetmiyorum. Ben kendi yaflad›¤›m topraklara ve kendime dair umudumu kaybetmiyorum. Kaybedersem yaflayamam. Bugün devletin 50-60 sene önce kurdu¤u gerçekten elit bu ifli ö¤reten okullar›m›z var. Yani var olan devletin kurdu¤u konservatuarlar
böyle bir misyonla kurulmufltu. Baflar›l› da
oldu bir süre. Son zamanlarda fley vard›.
Tabi onlar da TV’lere pembe dizi oyuncusu
yetifltirmeye bafllad›lar. Buna, benim mezun
oldu¤um okul da dahil. Evet biz bir tiyatroyu
yeniden kurup o tiyatroyu kendi oyuncusunu
yetifltirebilmesi aç›s›ndan uluslararas› sanat
platformunda e¤itim vermeyi de amaçl›yoruz. Bu biraz ukalaca olmuyor mu? Tabi,
ukalaca oluyor ama destek alabilece¤imiz
gerçekten deneyimli insanlar var. A¤abeylerimiz ve ablalar›m›z var. Biz onlarla birlikte
bu ifli yapabiliriz. Fakat flöyle bir durum var;
‹stanbul’da pek çok; iki, üç, belki daha fazla
oyunculuk e¤itimi veren özel kurum var. Bu
özel kurumlardan bir tanesinin “en seçkininin” ve en pahal›s›n›n bafl›ndaki insan bir ›fl›kç›. fiimdi bunda tiyatro emekçilerini kategorize etmemifl. Ama flöyle bir durum var. Ifl›kç›l›k da bir uzmanl›k alan›d›r. Tiyatro içinde
çok önemli bir uzmanl›k alan›d›r. Fakat tiyatro e¤itimi verebilmek için, ›fl›kç› olman›n ötesinde çok baflka donan›mlara ihtiyaç vard›r.
Sorwin Üniversitesi’nde tiyatro ›fl›k bölümünün mezunu olmak neyi ifade eder ki. Çok iyi
›fl›kç› olmay›, iyi bir ›fl›k tasar›mc›s› olmay› getirir. Ama sözünü etti¤imiz insanlar bu ülkede elit yönetmenlerden say›l›r. Çok ac› bir
fley bu. Bu benim bugüne kadar kusmak isteyip de kusamad›¤›m. Akacak mecra bulamad›¤›m konuydu. Bugün bu ülkede tiyatro
rejili¤i yapan insanlar›na büyük ço¤unlu¤u tiyatroyu bilmeyen insanlar. Bak›n burada da
çok önemli bir kilit nokta var. Evet seyirci...
Seyirci anlamaz, seyirci sadece zevk al›r, se-
yirci sadece be¤enir. Bizim seyircimizin tiyatrodan sanattan anlayacak düzeye gelmesi
için önce sanatç›lar taraf›ndan yap›lan iyi ifllerle yetifltirilmesi laz›m. Sanatç›lar taraf›ndan ne herhangi bir k›stas içinde ne herhangi bir uluslararas› genel be¤eni k›stas› içinde
yap›lm›fl iyi ifller yoksa, o seyirciyi biz terbiye
edemeyiz ki. Bir gün ›fl›kç›lar, tiyatroda oyun
koyarsa o tiyatrodan hay›r gelmez. Bu konuda da çok netim. Bunu, üstüne al›nacak insanlar bilirler. ‹sim vermeyece¤im. Zaten
böyle bir iki örnek vard›r Türkiye’de.
Sanat, sanat›n her türü usta-ç›rak iliflkisiyle ö¤renilir. Sanatsal birikim usta-ç›rak iliflkisiyle edinilir. E¤er bir insan›n ustas› ›fl›kç›ysa o insan muhteflem bir ›fl›kç› olur ki! Sözünü etti¤im insan gerçekten do¤aüstü bir ›fl›k
tasar›mc›s› bence Türkiye’deki ›fl›k dehas›na
sahip insan ve bunun gibi çok örnek var. Ancak reji yapmak, oyunculuk yapmak bunlar
ak›l almaz donan›m isteyen fleyler. Basit görünen ama zor fleyler. Bunun e¤itimi öyle ya
da böyle, iyi ya da kötü yetersiz oldu¤unu kabul etmekle birlikte konservatuarlarda veriliyor. Ya da herhangi bir tiyatroda ustan›n yan›nda çal›flan insanlar bunu edinebilirler. Fakat Türkiye’de usta kalmad›, sorun burada.
Türkiye’deki son ustalar ya öldü ya da iflten
elini ete¤ini çekti. Türkiye’deki son ustalardan biriydi Müflfik Kenter. Benim hocamd› ve
bununla da gurur duyuyorum. Ama e¤er bugün Müflfik hoca bile e¤itimci olarak da tiyatro adam› olarak da yavafl yavafl kendini
emekli etmeye bafllad›ysa ki, bu kaç›n›lmaz
adam yaflland›.Yerine gelecek yeni insanlar
yok. ‹yi oyuncular›m›z yok mu var tabii ki.
Bunlar›n içinde star özelli¤i tafl›yan da var.
Haluk Bilginer gibi. Hiç bilinmeyenler var. Biz
o konuda zengin bir ülkeyiz. fiairlerimiz ve aktörlerimiz ola¤anüstü. Ama bu yetmiyor tiyatro için. Bu iyi oyuncularla birlikte do¤ru
konsepti yakalamak ak›ll›, birikimli ve en az
onlar kadar dehaya sahip yönetmenlere ihtiyaç var. Ama onlardan bizde yok...❏
Önünüzde bir proje var m›? Bundan
10
konserlerimiz devrimci disiplinimizdir
May›s 2004 Cumartesi gecesi, Harbiye Aç›k Hava Tiyatrosu’nda, “Grup Yorum’la Bir
Masal Gecesi” ad›yla bir konser gerçeklefltirdik. Duyurular›ndan, haz›rl›klar›na
ve sahneye yans›yan›na kadar; uzun bir
haz›rl›k dönemine yay›lan, sadece bir
konser olmakla s›n›rlamad›¤›m›z, içeri¤inden biçimine dek dinleyicilerimize
farkl› bir gece yaflatman›n heyecan›yla
yürüttü¤ümüz bir çal›flmay› sergiledik.
Tarihin en bafl›ndan, Troya Savafl›’ndan bafllayan ve günümüze dek uzanan; ezilenlerin özgürlük özlemini, savafllar›n›, y›k›mlar›n›, kay›plar›n› ve zaferlerini anlatan bir anlat›m› müzi¤in yan›
s›ra, tiyatro, halkoyunlar› ve modern
dansla birlefltirerek sahneye tafl›d›k o
gece.
Bizim aç›m›zdan bir ilkti, dinleyicilerimize sundu¤umuz program. Projemiz
sahneye tafl›nana kadar da nice badireler atlatarak sevenlerimize ulaflt›. Hatta
konser günü bile yaflanan bir dizi aksakl›k projemiz üzerinde bir tak›m de¤ifliklikler yapmam›za sebep oldu. Ancak, gene
de sahneye ç›k›fl›m›zdan, program›m›z›n
bitifl an›na dek yüzümüzün ak›yla, hedeflediklerimizi size ulaflt›rmaya çabalad›k.
Çok daha büyük organizasyonlar›n,
hiç sorun yaflamadan gerçekleflti¤i günümüzde sorunlar›n neden hep gelip bizi buldu¤u da düflünülebilir. Ancak unutulmamal› ki Grup Yorum’un arkas›nda
ne ciddi bir sponsor deste¤i vard›r, ne
büyük medya gücü. Kendi ad›ndan ve
mücadelesinden ald›¤› gücü daha ileri
tafl›mak için hayat›n içinde ad›mlar atmaya çal›flmaktad›r Grup Yorum. Aksilik
ve eksikleri yenerek, ders alarak ve birikimini hep bir ad›m ileri tafl›yarak yürümektedir.
Dinleyicilerimiz ise o gece yine, bizi
dosta düflmana karfl› utand›rmam›fl ve
Aç›k Hava Tiyatrosu’nu doldurmufltu.
Bir bahar gecesi olman›n ötesindeki so¤uk havay› da düflününce dinleyicimizin
cefakarl›¤›na da sayg› duymamam›z
mümkün de¤il. Fakat, sayg› ve sevgimiz
sahne d›fl›ndaki eksik ve hatalar› görmedi¤imiz, sineye çekece¤imiz anlam›na da
gelmeyecektir. Nas›l kendi eksiklerimizi
aflmak için çabal›yorsak, konserlerimizde dinleyicilerimizden kaynaklanan prob-
grup
yorum
güncel
15
lemleri de aflmaya çal›flaca¤›z. Dergi
sayfalar›nda yazarak, tart›flarak ve hayata geçirilebilecek tüm yöntemlerle...
Çünkü o salonun içinde, dinleyicisi ve
müzisyeniyle bir bütünü oluflturuyoruz.
Eksi¤imiz ve olumluluklar›m›z, bir bütün
olarak tart›l›yor. Dostlar›m›za verdi¤i
morali bir bütün olarak yarat›yoruz.
Düflmanlar›m›za karfl› da bir bütünüz.
2001 y›l›ndan bu yana, ‹stanbul’a
olan hasretli¤imizi dindiriyoruz. 12 y›l
boyunca ‹stanbul’da izinli bir konser vermek için mücadele ettik. 2001 y›l›ndaki
ilk Harbiye konserimizde, belki de dinleyicilerimizden daha heyecanl›yd›k. O
günden bugüne, sadece Harbiye’de dört
konser verdik. Neredeyse her konserimizin temel problemi ise konser giriflinde, konseri ücretsiz izlemek isteyenlerle
yaflananlar oldu. Tüm bu konserlerde
ücretsiz girmek isteyenlerin tepkilerine
ve suçlamalar›na maruz kald›k. Yorum
konserine girme haklar›n›n engellendi¤inden tutun da Yorum’un burjuvalaflt›¤›na kadar... Son konserimizde yaflananlar ise bu ifli gündeme getirmeyi yak›c› bir flekilde hissettirdi. Sebebi ne
olursa olsun, girifl kap›s›nda yaflanan
arbede; bafllayan konsere odaklanan
dinleyicilerimiz tedirgin etmifl; kap›da
yaflanan›n bir polis müdahalesi oldu¤u
intiba›n› yaratm›fl ve kap›ya y›¤›lmay› beraberinde getirmifltir. Sonuç ne olmufltur? Bilet ücreti ödemeden girmek isteyenler arbedeler sonucu içeri girmifl ve
önemli bir süre boyunca, konserimize
olan ilgi kap›ya odaklanm›fl; zarar gören
Grup Yorum olmufltur. Bunun maddi boyutuna ise hiç girmeyece¤iz. Öncelikle
konser ücretlerinin pahal› oldu¤u yönünde de¤erlendirmeler yap›lmaktad›r ki bu
gerçekçi de¤ildir. Grup Yorum konserleri, benzerlerine oranla çok ucuzdur.
Çünkü temel amac› para kazanma kayg›s› olmayan konserlerdir. Fakat bizim bu
sözümüz de zaman içinde yanl›fl yerlere
çekilerek dejenere edilmifltir. Para kazanma kayg›m›z›n olmamas›, para kazanmay› hak etmedi¤imiz anlam›na gelmemektedir. Sonuna kadar hak ediyoruz. Para kazanma kayg›s›n›n olmamas›
hak etti¤imizden fazlas›n› kazanmak diye
bir derdimizin olmad›¤›n› belirtmek içindir. 15 milyon TL olan konser biletlerimiz, geçti¤imiz y›l yapt›¤›m›z konserin bilet fiyat›yla ayn›d›r. Geçti¤imiz y›ldan bu
11
yana, bir konseri organize etmek için
harcanan miktar›n ne derece artt›¤› hesaplan›rsa bu konsere kar amac›n› bir
kenara koyup, temel kayg›n›n borçlu ç›kmamak oldu¤u anlafl›lacakt›r. Ancak yine de konserimizin organizasyonunda bilet fiyatlar›n›n daha yüksek olmas›n›n bizim dinleyici kitlemizi zorlayaca¤›n› düflünmüflüzdür. Buna ra¤men yaflad›klar›m›z ortadad›r.
Bunun yan› s›ra tüm bir y›l boyunca
verdi¤imiz destek konserleri de bilinmektedir. Bunlar› dile getirmeye gerek
bile görmüyoruz. Bunca y›ldan sonra,
kendimizi yeni bafltan anlatacak de¤iliz.
Sadece hat›rlatmakta yarar görüyoruz.
Hak ve özgürlük mücadelesi verenler, en baflta, sevdiklerinin haklar›n› korumak durumundad›r. Bu yaflananlar,
bize ait al›flkanl›klar ve tarz de¤ildir. Sadece bu de¤il; kap›da yaflanan arbede
neye hizmet etmifltir? Düflman›n ekme¤ine ya¤ sürmüfltür. Durduk yere bir
provokasyon havas› yaratm›flt›r. Dergimizin okurlar› aras›nda, o gece konserde bulunmayanlar da var. San›lmas›n ki
çok büyük olumsuzluklar yaflanm›flt›r.
Aksine çok küçük bir ana denk gelen bir
olumsuzlu¤u tart›fl›yoruz. Çok küçük oldu¤unda tart›fl›yoruz ki ilerde daha büyük olumsuzluklar› meflrulaflt›rmas›n.
Konserlerimiz bir bütün olarak devrimci disiplinimizi ifade etmektedir. Kuflkusuz ki dinleyicilerimizin önemli bir bölümü devrimci olmayan kesimleri de
kapsamaktad›r. Bu, Yorum’un zenginli¤i
oldu¤u gibi ayn› zamanda da üzerindeki
bir yüktür. Bu kesimlere, kendimizi do¤ru ifade edebilme yüküdür. Bu yaflananlar›, konserimize ilk kez gelen bir dinleyicinin gözünden de¤erlendirdi¤imizde ç›kacak sonuç bizi üzmektedir. Konserlerimizde, dinleyicilerimiz de sorumluluk sahibidir. Sorumluluklar›, konser disiplinimizi sa¤lamakt›r. Bu disiplinin bozuldu¤unda, olumsuzluklar› gidermek için olgun bir flekilde müdahale etmektir ve
problemi çözmektir. Örne¤in, konserlerimizin olmazsa olmazlar› sloganlar, bir
disipline oturmak zorundad›r. Sloganlar,
kitlenin kendini ifade edifl biçimidir. Bu
ifadelendirme, ba¤›r›fl ça¤›r›fl haline geldi¤inde en büyük sayg›s›zl›k dillendirilen
talebin kendisine yap›lmaktad›r. Grup
Yorum, her zaman dinleyicisinin de kendisini ifade etmesine özen göstermifltir.
Fakat aram›zdaki iletiflimin karfl›l›kl› olarak birbirimize sayg›dan geçti¤i de muhakkakt›r. Bazen Yorum’un sahnede
kendini ifade edemedi¤i durumlar da yaflanmaktad›r ki bu durumun ne oldu¤unu
izah etmeye, bilmiyoruz gerek var m›?
Türküler söylüyoruz, bedel ödüyoruz.
Türküler söylüyoruz; dinleyicilerimize en
iyisini sunman›n eme¤ini harcayarak.
Türküler söyleyelim, hedefini tam kalbinden vuracak kadar gür ve berrak sesle.
Sesimizi yükseltmeyi tart›flal›m; daha
yüksek, en yüksek!..❏
12
Bir Masal Gecesine Merhaba;
Masallar gerçe€i de€ifltirme arzusundan do€arlar. Onlar› gerçe€e dönüfltürmek yaflam
çizgimizin ta kendisidir. Günlerdir voltalarda kendi masallar›m›z› kurgulad›k bizlerde.
Masal bu ya; aflt›k duvarlar› geldik aran›za günler önceden.
Notalar eksik kalmas›n, yanl›fl sesler olmas›n, davul dengine, mey rengine. ba€lama
yüre€e uygun çal›ns›n, vokaller, danslar masal›m›z› gerçek k›ls›n diye sürdürdü€ünüz
telafll› coflkunun içindeydik.
Bu masal de€il; Yüz on bir Boran'›n nas›l kanatlan›p Anadolu’yu kucaklad›€›n› yaflad›k
gördük hepimiz...
Bü masal hepimizin... Bu masal ba€›ms›z, demokratik, özgür bir ülke ve insana yarafl›r
bir dünya üzerinedir. Ödedi€imiz bedeller bunun için.
Ayn› masal› gerçek k›lman›n sevdal›s› binlerce yürek Merhaba,
Merhaba enstrüman›n› yüre€iyle çalan bütün müzisyen dostlar,
Merhaba eme€i geçen bütün canlar...
Grup Yorum demek bu birliktelik demektir. Öyleyse merhaba Grup Yorum...
Madem ki Bir masal gecesindeyiz; " orada olmay› ne çok isterdik" demiyoruz. Oraday›z,
birlikteyiz, ayn› yürek coflkusuyla hayk›r›yoruz gerçe€i:
TÜRKÜLER SUSMAZ! HALAYLAR SÜRER!
GRUP YORUMA ÖZGÜRLÜK!
S‹NCAN F Tipi Hapishanesi
‹hsan Cibelik
TEK‹RDA⁄ F Tipi Hapishanesi
Muharrem Cengiz ve Ali Arac›
eurovision flark› yar›flmas›
ve türkiye’nin erozyonu...
fla¤›l›k kompleksi y›k›c› bir hastal›kt›r.
Bu y›k›m, sadece kendi bünyesinde yaratmaz hasar›. Y›k›m s›çrar ve çevrede de hasar yarat›r. Y›llardan beri yüzünü
‘muas›r Bat› medeniyetlerine’ dönen ülkemiz
egemenleri, olmad›klar› birfleymifl gibi görünmenin y›k›m›n› yafl›yor ve yaflat›yor ülkemize.
Oysa; uzun y›llard›r, türlü vesilelerle tokat yedi¤imiz Bat›’n›n ac›s›n› hisseti¤imiz yan›m›zd›r
yüzümüz. ‹pin ucuna ba¤lanm›fl kemi¤in peflinde, dili d›flarda koflan egemenler ise dizlerinin ac›s›, y›rt›lan üst bafllar›yla kemi¤i bir yakalay›p bir kaybederek yönetiyorlar ülkemizi.
Kemik dediysek bildi¤imiz kemik de¤il. Hafla, kimseye köpek demiflli¤imizden de¤il, sadece teflbihtendir vurgulad›¤›m›z! Kemik dediysek AB anlay›n, kemik dediysek s›rt›m›z› s›vazlar gözüken elleri anlay›n. Kemik dediysek
sahte ›fl›lt›lar›yla Erovizyon gecesini anlay›n.
15 May›s gecesi, ‹stanbul’da düzenlenen
Erovizyon fiark› Yar›flmas›’n›n ard›ndan, ortaya ç›kan bilançoya bakt›¤›m›zda, gözümüze
sokulan; ülkenin tan›t›m›n›n nas›l yap›ld›¤›, bunun ülkemize geri dönüflünün nas›l önemli gelir sa¤layaca¤› ve böyle bir organizasyonun alt›ndan kalkarak nas›l büyük bir ifli becerdi¤imiz üzerinedir. Bir de ayn› gece, bir Arap ülkesinde düzenlenen benzer yar›flman›n aksayan organizasyonuyla yap›lan k›yaslamalar da
bizim ait oldu¤umuz kültürü perçinlercesine
sunuldu bizlere.
O gece, canl› yay›nlarda da dile getirildi¤i
gibi; tüm Avrupa ülkelerinden tam not alm›flt›k. Bir y›ll›k bir emek, iddialara göre milyar
dolarl›k bir harcama. Bu ifli en iyi biz yapar›z.
Var m› ötesi?..
A
Koca bir yalan. Bir kere bu organizasyon
48 kez gerçekleflmifl ve gerçeklefltiren tüm
ülkelerin “baflar›yla” sonland›rd›¤› bir organizasyondur. ‹kincisi, günler öncesinden provas› yap›lan kurmaca replikler sokuluyor gözümüze. Tüm ülkelerden ba¤lanan papa¤anlar
ayn› repli¤i tekrarlad›. Rüya gibi bir gece,
muhteflem organizasyon. Binlerin içinde sahte milliyetçilik gösterisi de eksik b›rak›lm›yor.
Provalarda yaflanan “Sen Konstantinapolis
dersen ben de Güney K›br›s derim.” türü yalandan ulusalc›l›klar, bir kalemde silinip geçilesi gösteriden baflka bir fley de¤ildir. Bunlar
da gösterinin kendisi kadar sahtedir.
Yoksul ülkelerin sömürücü egemenleri
için, en büyük f›rsatlard›r böylesi organizasyonlar. Nice ülkeler biliriz ki yabanc›lara rezil
olmamak için, yoksul mahallelerin ortas›ndan
geçen otobanlar›n› büyük bezlerle bezemifl ve
yoksulluklar›n› gizlemifllerdir. O gece yarat›lan
atmosfer ne kadar güçlü olursa olsun, ülkenin gerçe¤i o yoksul mahallelerdir. Gecekondular, uyuflturucu ba¤›ml›s› haline getirilmifl
gençlik, açl›¤a mahkum edilen bir halk. Gizlenen budur. Gizlenen bu afla¤›l›k kompleksidir.
Bu ülkenin tarihinde de vard›r bu olaylar. Sokaklarda yaflayanlar, yaflamaya mahkum edilenler bir gecede toparlan›rlar ve caddeler
steril hale getirilir. Organizasyon biter ve yine
sal›n›r sokaklara bu evsiz yoksul halk. Asl›nda
hiçbir fley gizli de¤ildir. Konuk da ev sahibi de
gerçe¤i bilmektedir. ‹stenen, bir gecelik huzurdur. Göz önünde olup da huzur kaç›rmas›nlard›r. Budur bütün istenen.
Erovizyon fiark› Yar›flmas›’n›n yap›ld›¤› gün
ülkenin gerçekli¤ini, hücreleri, ölüm orucunu
levent karakaya
güncel
salonun önüne tafl›yanlar, bir ç›rp›da tutuklanm›fllard›r. Tutuklanm›fllard›r; çünkü bir savafl haliymiflcesine ulusal onuru zedelemifllerdir. Ulusal onurun kriterleri de¤ifleli nice
zaman oldu.
TRT Genel Müdürü’nün, yar›flma sonras›
yapt›¤› aç›klama ilginçtir. fienol Demiröz: “Genel müdürlük tayinim gecikmeseydi, yar›flmay› Haliç’in üzerinde cam bir salonda yapacakt›k.” diyor. ‹flin ucunda alaca¤› “aferin”ler var
ama daha önemlisi, hatta, en önemlisi, “Avrupa Treni” var. O tren kaç›r›lamaz.
Tav›r Dergisi’nin bir y›l önceki Haziran say›s›nda, Nesrin Taflç› imzas›yla yay›nlanan yaz›da, bugünkü durumla benzer tespitler, birincilik gümbürtüsü üzerinden de yap›lm›flt›.
“... ‘Müreffeh ülkeler seviyesine ulaflmak’,
milli fliard› ve ölçü bat›l› ülkelerdi. Bu fliar›
a¤›zlar›nda sak›za çevirenler, ba¤›ml›l›k bata¤›n›n timsahlar›na döndüler. Art›k uflakl›k,
pespaye düzeydeydi ve cümle daha net hale
gelmiflti. ‘Hür dünya’ya ya da daha aç›k haliyle ‘Avrupa’ya dahil olmak’ta somutlanm›flt› hedef.
... Art›k her fleyimiz, giysilerimiz, yiyecek
kültürümüz, düflünüfl tarz›m›z... Bat› gibi olacakt›... Hatta hapishanelerimiz bile... Tek
farkl›l›k, bize özgü yan›m›z, bütün bunlar› uygularken ki çi¤lik, yavflakl›k, bask› ve zulüm
yöntemlerimiz... Her iflimizde böyleydik... Kültürel-sanatsal etkinliklerde de...
Eurovision fiark› Yar›flmas›, bat› karfl›s›ndaki afla¤›l›k kompleksinin, flakflakç›l›¤›n, tutars›zl›¤›n ve yönetme al›flkanl›klar›n›n a盤a
ç›kt›¤› ilginç bir alan olup ç›kt›...”
Olay›n bir baflka boyutu ise muhafazakarlar›n iktidar› diye lanse edilen AKP iktidar›n›n
döneminde bu cilalaman›n yap›lmas›d›r. Biliyoruz ve görüyoruz ki muhafazakarl›k sözdedir.
En temel yan› kültürel de¤erlerine ba¤l›l›k diye
lanse edilen muhafazakarl›k bir yalandan baflka bir fley de¤ildir. Bir muhafazakarl›k sözkonusudur, bu muhakkakt›r. Ancak, bu statükonun ve resmi politikan›n devam›ndaki muhafazakarl›ktan baflka bir fley de¤ildir. Tüm pespayelikler sürerken, “Kad›n semazen olur mu?”
tart›flmas›na indergenmifl bir muhafazakarl›kt›r sözü edilen. Zincir k›r›lm›flt›r. Çamurun
içinden çekip al›nacak diye yaygara kopar›lan
semazenin ete¤i ise çoktan kirlenmifltir. Ahlaks›zl›klar iktidar›nda temiz kalmas› mümkün
müdür ki? ❏
13
1943 y›l›nda Van’›n Özalp ‹lçesi’nde 33 köylüyü kurfluna dizdiren dönemin 3.Ordu Müfettifli Orgeneral Mustafa Mu¤lal›’n›n ismi
bir süre önce S›n›r Jandarma Taburuna verildi. 1943 y›l›nda katledilen 33 köylünün an›s›na Ahmed Arif’in onlara adad›¤› fliiri
yay›nl›yoruz.
otuz üç kurşun
Tanyeri atanda Nemruda karfl›
Bir yan›n 盤 tutar, Kafkas ufkudur
Bir yan›n seccade Acem mülküdür
Doruklarda buzullar›n salk›m›
Firari guvercinler su bafllar›nda
Ve karaca sürüsü,
Keklik tak›m›...
Yi¤itlik inkar gelinmez
Tek'e-tek dö¤üflte yenilmediler
Bin y›llardan bu yan, bura ufla¤›
Gel haberi nerden verek
Turna sürüsü de¤il bu
Gökte y›ld›z burcu de¤il
Otuz üç kurflunlu yürek
Otuz üç kan p›nar›
Akmaz,
Göl olmufl bu da¤da...
2.
Yokuflun dibinden bir tavflan kalkt›
S›rt› alaçak›r
Karn› sütbeyaz
Garip, ikicanl›, bir da¤ tavflan›
Yüre¤i a¤z›nda öyle zavall›
Tövbeye getirir insan›
Tenhayd›, tenhayd› vakitler
Kusursuz, ç›r›lç›plak bir flafakt›
Bakt› otuzüçten biri
Karn›nda açl›¤›n a¤›r bofllu¤u
Saç, sakal bir kar›fl
Yakas›nda bit,
Bakt› kollar› vurulu,
Cehennem yürekli bir yi¤it,
Bir garip tavflana,
Bir gerilere.
1
Bu da¤ Mengene da¤›d›r
Tanyeri atanda Van'da
Bu da¤ Nemrut yavrusudur
14
Düfltü nazl› filintas› akl›na,
Yast›¤› alt›nda küsmüfl,
Düfltü, Harran ovas›ndan getirdi¤i tay
Perçemi mavi boncuklu,
Aln›nda ak›tma
Üç topu¤u ak,
Eflkini hovarda, k›vrak,
Doru, seglavi k›sra¤›.
Nas›l uçmufllard› Hozat önünde!
ahmed arif
fliir
fiimdi, böyle çaresiz ve ba¤l›,
Böyle arkas›nda bir so¤uk
namlu
Bulunmayayd›,
S›¤›nabilirdi yüceltilere...
Bu da¤lar, kardefl da¤lar, kadrini bilir,
Evvel Allah bu eller utand›rmaz
adam›,
Yanan c›garan›n külünü,
Günefllerde çatal k›v›lc›mlanan
Engere¤in dilini,
‹lk at›mda uçuran
Usta elleri...
Bu gözler, bir kere bile faka
basmad›
Ç›¤ bekleyen bo¤azlar›n k›yametini
Karl›, yumuflac›k h›yanetini
Uçurumlar›n,
Önceden bilen gözleri...
Çaresiz
Vurulacakt›,
Buyruk kesindi,
Gayr› gözlerini kör sürüngenler
Yüre¤ini lefl kufllar› yesindi...
fiifre buyurmufl bir pafla
Vurulmuflum hiç sorgusuz,
yarg›s›z
Kirvem, hallar›m› ayn› böyle
yaz
Rivayet san›l›r belki
Gül memeler de¤il
Domdom kurflunu
Paramparça a¤z›mdaki...
4.
Ölüm buyru¤unu uygulad›lar,
Mavi da¤ duman›n›
ve uyur-uyan›k seher yelini
Kanlara bulad›lar.
Sonra orac›kta tüfek çatt›lar
Koynumuzu usul-usul yoklay›p
Arad›lar.
Didik-didik ettiler
Kirmanflah dokumas› al kufla¤›m›
Tespihimi, tabakam› al›p gittiler
Hepsi de arma¤and› Acemelinden...
Hay›na...
Kirvem hallar›m› ayn› böyle yaz
Rivayet san›l›r belki
Gül memeler de¤il
Domdom kurflunu
Paramparça a¤z›mdaki...
5.
Vurun ulan,
Vurun,
Ben kolay ölmem.
Ocakta küllenmifl közüm,
Karn›mda sözüm var
Haldan bilene.
Babam gözlerini verdi Urfa
önünde
Üç de kardafl›n›
Üç nazl› selvi,
Ömrüne doymam›fl üç da¤
parças›.
Burçlardan, tepelerden, minarelerden
Kirve, h›s›m, da¤lar›n çocuklar›
Frans›z Kuflatmas›na karfl› koyanda
3.
Kirveyiz, kardefliz, kanla ba¤l›Vurulmuflum
Da¤lar›n kuytuluk bir bo¤az›nda
Vakitlerden bir sabah namaz›nda
Yatar›m
Kanl›, upuzun...
Vurulmuflum
Düflüm, gecelerden kara
Bir hayra yoran›m ç›kmaz
Can›m al›rlar ecelsiz
S›¤d›ramam kitaplara
y›z
Karfl›yaka köyleri, obalar›yla
K›z al›p vermifliz yüzy›llar boyu,
Komfluyuz yaka yakaya
Birbirine kar›fl›r tavuklar›m›z
Bilmezlikten de¤il,
F›karal›ktan
Pasaporta ›s›nmam›fl içimiz
Budur katlimize sebep suçumuz,
Gayr› eflkiyaya ç›kar ad›m›z
Kaçakç›ya
Soyguncuya
B›y›klar› yeni terlemifl daha
Benim küçük day›m Nazif
Yak›fl›kl›,
Hafif,
‹yi süvari
Vurun kardafl demifl
Namus günüdür
Ve flaha kald›rm›fl at›n›.
Kirvem hallar›m› ayn› böyle yaz
Rivayet san›l›r belki
Gül memeler de¤il
Domdom kurflunu
Paramparça a¤z›mdaki...
15
sokaklardan
biz geçtik kırmızılarımızla...
İstanbul sokakları, kanımızın rengine boyandığın-
1 Mayıs’tı günlerden ve
dökülen kanımız gibi kızıldı
ne’den...
Kurtuluş
dan beri özgürdü. Bizimdi
sokaklar, caddeler...
,bayraklarımızın rengi. Kabarıp taşan bir nehir gibi,
umudun çocukları, genç
kızlar, erkekler ve anneler...
akıp
Başları al bantlı analarımız...
Şehitlerimizin gülen göz-
geçtik
Saraçha-
için
büyüyen
leri...
Ve omzumuzda gururla
taşıdığımız, otuz dört yıllık
tarihle yürüdük Saraçhane
yollarında.
1 Mayıs...
Günlerin en kızılı, özgürlüğün rengi. Kavga günümüz.
Kalabalık ve binlerce
geçtik Saraçhane’den.
Genç kızlar, erkekler, çocuklar, kadınlar...
Biz vardık...
Bin kez budasalar da dallarımızı...
Ölsek de 111 kez,
Dirildik bin kez daha,
Saraçhane allı gelin...
Düşman elinden kurtarılmış bir esirin gülüşü vardı
o gün yüzünde.
Mağrurdu biraz, başı
dik...
Bir bayram çocuğu gibi
allı sarılı, kıpır kıpırdı yüreği.
Düşen canlarımız için yürüdük; Filistinli bebelerin
ahı için; Irak’ta, toprakları
16
uğruna direnenler için; dünyanın bir yerinde, haksız yere, birinin yüzünde patlayan
tokat için yürüdük.
Yürüdük, hayatı yeniden
yaratmak için. Yürüdük boydan boya. Ekmek için, özgürlük için, adalet için!...
Ve boyadık sokakları kanımızın rengine.
Yürüdük, Dalcı gibi
Binlerce Mehmet, yürüdük
kavga kavga.
Umudun adını haykırdık.
Sesimiz çatallaşana, boğazımızı yırtılıncaya dek.
Umut bizdik!...
Saraçhane’yi
dolduran
binlerin umudu... Ezilenin,
horlananın umudu; halkımızın umudu.
Sokaklardan biz geçtik
kırmızılarımızla...
Bizi izliyordu emperyalistler ve uşakları. Patronlar, işbirlikçiler, ekmeğimize göz
koyanlar, kanımıza ekmek
doğrayanlar, alçaklar ordusu!
Biz geçiyorduk kırmızılarımızla. Ellerimizde, dalga dalga özgürlüğün rengi. Ellerimizde gelecek güzel günlerin
sembolü, bayraklarımızla...
Bu ülkenin sahibi biziz!
Toprağı eken, buğdayı
öğüten, demiri döven ve gerektiğinde can veren halkız
biz.
Bizimdir sokaklar... ❏
17
inceleme
türk gerçekçili¤inin geliflmesinde yeni bir aflama -I
rhan Kemal (1914-1970) yaln›z kendi ülkesinde de¤il, ülke s›n›rlar›n›n çok ötesinde
de tan›nmaktad›r. Orhan Kemal, Sovyetler'de de çok iyi tan›nan bir yazard›r. Bu Türk
yazar›n›n ilk seçme öyküleri, Moskova'da 20 y›l
önce yay›nlanm›flt›r.(1) Onun yazd›klar›n› flimdi
Azerbaycanl›lar, Ukraynal›lar, Gürcüler, Kazaklar, Latviyal›lar ve Özbekler de kendi dillerinde
okuyorlar.
Orhan Kemal'in yap›tlar›nda, bugün yayg›n
olan yabanc›laflma sorununa ya da yaln›zl›k felsefesine de¤inilmiyor. Yazar, kendini biçimsel
deneylere de kapt›rm›yor. Bu düzyaz› yazar›n›n
geleneksel gerçekçilik yaklafl›m›yla yazd›¤› tüm
yap›tlar›nda, Türk emekçisinin; sönük, gündelik
yaflam›ndan, onun yoksulluklarla dolu çevresinden; devrimci, ilerici bir sanatç›n›n bilincinden
ve ruhundan yükselen bir gerçeklik var.
Orhan Kemal'in yap›tlar›, yaln›z çevirmenlerin de¤il; Sovyetler, Polonya, Çekoslovakya, Bulgaristan ve Do¤u Almanya'daki araflt›rmac›lar›n
da dikkatini çekmifltir. Son y›llarda, özellikle kendi ülkesi Türkiye'de Orhan Kemal hakk›nda çok
yaz› yaz›l›yor. Elefltirmenler ve yazarlar, Orhan
Kemal'in yap›tlar›n›n özelliklerini daha iyi anlamak ve ulusal edebiyattaki yerini saptamak için
çal›fl›yorlar.
Orhan Kemal'in edebiyatta as›l etkin oldu¤u,
‘40-’60 y›llar›; ayn› zamanda Türk elefltirel gerçekçili¤inin estetik ve sanatsal olgunluk kazanmaya, belli bafll› bir ak›m olarak kendini ortaya
koymaya, asl›nda ülke edebiyat›n›n geliflmesini
yönlendirmeye bafllad›¤› dönemdir.
O
18
Toplumsal sorunslara karfl› her zaman büyük bir ilgi besleyen gerçekçi edebiyat, özellikle
köylerin ve kentlerin alt tabaka insanlar›n›n yaflam›n› kaps›yor. XX. Yüzy›l, halk kitlelerinin tarihini ön plana ç›kartm›flt›r. Çeflitli ülkelerin
edebiyatlar› bu süreci yans›tm›flt›r; bugün de
yans›tmaktad›r. Birçok ülkenin gerçekçi yazarlar›n›n, bu arada Türk yazarlar›n›n yap›tlar›n›n
da bafll›ca kahraman›, emekçi insand›r.
Bunun yan›nda gerçekçi Türk edebiyat›, dikkatini toplumun belli bir kesimindeki insanlar›n
toplumsal bilinçlenme sürecine çevirmifltir.
Toplumsal uyan›fl ve toplumsal etkinlik sürecine
giren yeni bir insan-kahraman ortaya ç›km›flt›r
(Örne¤in Sabahattin Ali'nin Kuyucakl› Yusuf'u,
Yaflar Kemal'in ‹nce Memed'i, vb.).
Bu gerçekçi yazarlar, kahramanlar›n›n davran›fllar›n›n ard›nda yatan nedenleri, kiflilerin
ruhsal yap›s›n›, yaflamlar›ndaki çeliflkileri ve onlar›n iç-dramlar›n›; 'içinden' görüp resmediyorlard›. Bunda, yazar›n yaflam deneylerinin bir
parças› olan betimlemelerin verilmesinden
çok, emekçi kitlelerin ç›karlar›na cevap veren
olaylar›n de¤erlendirilmesi önemlidir.
Her fleyi bilinçli olarak, halk›n aç›s›ndan
görmeye çal›flan Türk edebiyat›, daha ‘30'lu y›llarda kendini demokrat yazarlar›n yap›tlar›nda
göstermifltir. Örne¤in; Reflat Enis, Sadri Ertem, Sabahattin Ali, Suat Dervifl, vb. Toplumda
ve edebiyat alan›nda ülkenin kendine özgü geliflmesinden ötürü, gerçekli¤i halk›n gözüyle görme yöntemi; art›k tek tek yazarlar›n kiflisel özelli¤ini tafl›yan bir yöntem olmaktan ç›k›p ça¤dafl
elefltirel gerçekçilikte yasalaflan, norm olarak
yerleflen bir yöntem olarak ortaya ç›km›flt›r.
Gerçekli¤in halk aç›s›ndan de¤erlendirilmesi;
yazarlar›, halk›n çektiklerinin "kökenlerine" inmeye götürüyor. Bu yöntem de, anlat›lan olaylardaki neden-sonuç ba¤lant›s›n›n daha derin ve
net olarak yans›t›lmas›na, anti-emperyalist ve
anti-kapitalist e¤ilimin gerçekçi Türk edebiyat›nda güçlenmesine yol açm›flt›r.
Son y›llarda edebiyatta elefltirel gerçekçili¤in geliflmesinde görülen özelliklerden biri, Türkiye'de özellikle ‘60-‘70 y›llar› aras›nda gözlenen
sosyalist fikirlerin edebiyata girmesi olgusudur.
Sosyalist fikirlerin yayg›nlaflmas› ve Türk gerçekçili¤inin yeni bir niteli¤ini oluflturmas› - gerçekçilikle sosyalist fikirlerin birleflmesi - kesinlikle sosyalist gerçekçili¤in do¤du¤u anlam›na gelmez. Yeni bir sanatsal dünya görüflünün olgunlaflmas› için uzun bir süre gereklidir. Yeni fikirlere, yeni sözcüklere gereksinme vard›r; bütün
bunlar, Genrich Mann'a göre Gorki için "dünya
edebiyat› içinde yeni yollars›n ve yeni bir perspektifin aç›lmas›na olanak sa¤lam›flt›r.(2) Ça¤dafl Türkiye'nin özelliklerine gelince, burada
sosyalist fikirlerin çok çeflitli oldu¤unu, sosyalizme yönelen Türk yazarlar› için sosyal ve tarihsel
svetlana uturgauri
ORHAN KEMAL'‹N YAPITLARI
koflullar nedeniyle sosyalizmin toplumsal bir ideal olmaktan ileri gidemedi¤ini eklememiz gerekir.
De¤iflik dünya edebiyatlar›ndan al›nan birçok örnek bize gösteriyor ki, sosyalist fikirler,
sosyalist gerçekçili¤in do¤mas›ndan çok önce
geliyor. Örne¤in; E. Potie'nin Enternasyonal'i.
Lunaçarski'ye göre gerçekten sosyalist ilk yap›tlardan biri Jack London'›n Demir Ökçe'sidir.
Gerçekten de Mayakovski'nin "Misteri Buf"u,
Nâz›m Hikmet'in "Kan Konufluyor"u ve Sabahattin Ali'nin "Düflmanlar"›n›n sosyalist bir e¤ilim
tafl›d›¤› tart›flma götürmez.
Yukar›da sayd›¤›m›z yap›tlar sosyalist fikirlerin Türk edebiyat›na ‘30-’40 y›l önce girdi¤ini kan›tl›yor ki; bu süreç Nâz›m Hikmet'in ve Sabahattin Ali'nin yap›tlar›na ba¤l›d›r. Orhan Kemal'in
yap›tlar› da ayn› ak›m›n içinde geliflmifltir. Sosyalist e¤ilimin de¤iflik biçimlerde ve de¤iflik ölçülerde bulunmas›, bu tan›nm›fl sanatç›lar› tart›flma götürmez bir biçimde birlefltiren temeldir.
Sanata sosyalist fikirlerin girmesiyle sosyalist e¤ilimli bir sanat›n biçimlenmesi süreci bafll›yor. Buna ba¤l› olarak da yeni bir sanatsal dünya görüflü do¤uyor.
Ünlü Sovyet edebiyat bilgini A. Matçenko
flöyle diyor: "Sosyalist gerçekçilikle sosyalist
edebiyat birbirine ba¤l› ve birbirine yak›nd›r;
ama bunlar ayn› olgular de¤ildir. Sosyalist edebiyat, sosyalizmin olumlu etkisiyle oluflan bir
edebiyat demektir. De¤iflik sosyalist dünya görüflleri vs sosyalizme karfl› duyulan yak›nl›¤›n de¤iflik dereceleri bu edebiyata yans›maktad›r."(3)
‘60-‘70 y›llar› aras›nda Türk edebiyat›nda gerek
bilimsel sosyalizm tutkusunu benimseyen, gerekse de¤iflik ulusal sosyalizm görüflünü savunan ve sosyalizme karfl› belli belirsiz bir yak›nl›k
duyan birçok yazar vard›.
Sosyalist edebiyatta karfl›t sanat ak›mlar› ve
de¤iflik yarat›c›l›k yöntemleri de bulunabilir ve bu
asl›nda kaç›n›lmazd›r. Ça¤dafl Türk elefltirel
gerçekçili¤inde birbirinden ideolojik s›n›rlarla ayr›lm›fl sanatsal ve estetik e¤ilimlerin bulunuflu
sosyalist edebiyat›n biçimlenme sürecinin ne
denli güç geliflti¤ini kan›tl›yor.
Bu tür edebiyat›n en çok dikkati çeken özelliklerini, çok özgün bir biçimde Orhan Kemal'in
yap›tlar›nda görüyoruz.
200'ü aflk›n öykü, 30'a yak›n roman ve
uzun öyküde Orhan Kemal; edebiyat›n› yaflamdan al›nan malzemeyle zenginlefltirmifl, güncel
toplumsal sorunlar konusunda dikkatini bilemifltir. Yeni temalar, yeni konular, yeni kifliler yaratarak s›n›f s›n›r›n›n ötesinde duranlara karfl› alt
tabakalar›n yaflam›n›n genifl bir tablosunu çizmifltir.
Orhan Kemal'in kahramanlar›; zanaatç›lar,
küçük memurlar, iflçiler, köylüler ve ›rgatlar,
serserilerin elebafllar›, evsiz barks›zlar ve fahi-
flelerdir. Yazar, fabrikatörlere, müteahhitlere,
toprak a¤alar›na da ilgi duyuyor; ama onun en
çok dikkatini çeken fley, büyük ça¤dafl kentteki
emekçi halk›n yazg›s›d›r.
Emekçi halk üzerine yazmak, Orhan Kemal
için kiflisel ve sanatsal bir e¤ilim de¤ildir; bu,
onun çok iyi düflünülmüfl, sanatsal-estetik tutumudur. Yazar›n bu tutumu özel söyleflilerinde,
makalelerinde sürekli olarak ortaya konmufltur. Yazar›n kan›s›na göre ça¤dafl sanat›n en
önemli malzemesi emekçi, çal›flan insanlard›r.
Yazar›n amac› kendi eme¤iyle toplumun geliflmesini etkilemek oldu¤undan o, bunlar› görmezlikten gelemez. Orhan Kemal'in sanatç› olarak edebiyattaki tutumu; yaln›z sorunsal› iflleyen konular›nda, kahramanlar›nda ve anlat›m
biçiminde ortaya ç›kmakla kalmaz; bu tutum
asl›nda, Orhan Kemal'in, ulusunun yazg›s›na
boyun e¤ifline büyük bir ac›yla yaklaflmas›nda,
çal›flan kitlelerin bilincini uyand›rmaya çal›flmas›nda ve onlar› toplumsal etkinli¤e ça¤›rmas›nda kendini gösteriyor.
K›sa bir yaz› içinde Orhan Kemal'in b›rakt›¤›
genifl edebiyat ürününü bütün yanlar›yla incelemeye olanak yoktur. Bunun için, çok genifl ve
uzun bir monografik araflt›rma gerekir. Bu yüzden yap›tlar›nda onun yazar kiflili¤inin en belirgin biçimde ortaya ç›kt›¤› alan›, Türk proletaryas›ndan çizdi¤i tablolar› incelemek akla en yatk›n
yol olacakt›r. Çünkü Orhan Kemal'in do¤rudan
do¤ruya iflçilerin yazg›lar›n› ele almayan yap›tlar› bile de¤iflik ölçülerde bu sorunlarla ilgilidir.
Gerçekten de Türk ayd›n›n›n ve köylüsünün yaflam› Orhan Kemal’e özgü ve yepyeni bir aç›dan
ele al›nm›flt›r.
Ayd›nlar›n yaflam›na yöneldi¤inde yazar,
bunlar›n emekçi s›n›fa toplumsal bak›mdan en
yak›n olan kesimini ele al›yor: "‹nci’nin Babas›",
"‹fl", "On Lira", "Kitap Satmaya Dair", "‹nci'nin
Maceras›"ndaki kahramanlar, hep yoksulluk
içinde ifl peflinde koflan ve arada s›rada emekçilere kar›flan insanlard›r.
Orhan Kemal'in; köylüleri, al›fl›lm›fl yaflam
koflullar› içinde ele ald›¤› pek s›k görülmez.
Onun ilgisini daha çok gurbette olan ve büyük
kentteki yaflam anaforunun içine düflen köylüler çeker. "Yabanc›", "Hatice Aktur ve Saire",
"Bir Kad›n", "Çöpçü", "Ekmek Peflinde" öyküleri,
"Bereketli Topraklar Üzerinde" roman›, kendilerini hapiste bulan "Ali" ve "Recepsin öyküleri vb.
"Ekmek Peflinde" öyküsünde kente yerlefl-
mifl köylülerin çektiklerini görüyoruz. Fabrikan›n gâvur icad› san›ld›¤› y›llar art›k gerilerde
kalm›flt›r. Dul Emeti’nin içinde bulundu¤u toplulu¤u, bekçiler zor zaptediyorlar. Emeti, küçük arsas›n›, köyündeki yoksul topraklar›n›, var›n› yo¤unu yok pahas›na sat›p çocuklar›yla birlikte kente gelmifltir. O¤lunu fabrikaya yerlefltirmek kolay olmam›flt›r onun için. Sa¤l›k raporu ve nüfus ka¤›d› gerekmifltir. Nüfus ka¤›d›
parayla ve yalanc› bir tan›kla zar zor ele geçirilmifltir ama sa¤l›k raporu nas›l ele geçirilecektir?.. Çünkü delikanl› hastad›r.
"Kad›n" öyküsünün ads›z kahraman›, koskocaman kentte tek bafl›na kald›¤› zaman açl›ktan ölmemek için kendini satmak zorunda
kal›r.
Son 20 y›l içinde yaz›lan en iyi Türk romanlar›ndan biri olan “Bereketli Topraklar Üzerinde” adl› yap›tta tema üç köylü çevresinde örülmüfltür. Bunlar, en mübrem gereksinmeleri
olan ekmek paras›n› kazanmak için; evlerini,
ailelerini terketmifllerdir. ‹fl ararken, gündelik
yaflamlar›nda ›rgatlar ve fabrikada çal›flan iflçiler aras›na girerler. Köse Hasan, hastal›ktan
kurtar›lamayarak ölür; Pehlivan Ali'yse kat› yürekli bir müteahhit yüzünden kazaya kurban gider; köyüne yaln›z ‹flahs›z Yusuf dönebilir. Gurbette kald›¤› aylar s›ras›nda elde etti¤i tek fley,
bir gaz lambas›d›r.
Basit emekçilere karfl› s›cak bir sevgiyle dolu olan (bu, Türk elefltirmenlerinin durmadan
vurgulad›klar› bir noktad›r) bu romanda yazar,
iflçilerin, ›rgatlar›n ve köylülerin yaflamlar›ndaki
benzerlikleri göstermeyi baflar›yor. Sadri Ertem ve Sabahattin Ali'nin köylülerine karfl›n, Orhan Ke-. mal'in köylüleri, s›k›nt›larla dolu yaflamlar›na sab›r ve teslimiyetle boyun e¤miyorlar.
"Bereketli Topraklar Üzerinde"ki Kürt Zeynel gibi, yaflama egemen olan insanl›k d›fl› davran›fllara ve adaletsizli¤e karfl› isyan ediyorlar. "Afarac› Hac›"n›n bafl kiflisi olan Ali gibi onlar da
kendilerini sonsuz bir bask› alt›nda tutmak isteyenlere karfl› halk›n baflkald›rmas›n› temsil ederek flöyle ba¤›r›yorlar:"... Tarlan›z var, tak›m›n›z
var, çiftiniz var, çubu¤unuz var, Con Dire'ler,
Hanomak'lar... Var o¤lu var... Gözlerini toprak
doyuras›calar... Derya deniz mal›n üstüne oturmufl, köyü zaptetmiflsiniz! Benim bir ine¤im mi
gözünüze batt›? F›ka-raya bir ine¤i de mi çok
gördünüz? Bu ne adaletsizliktir can›m?" (4)
Orhan Kemal, köyü yeni bir tarihsel - toplumsal aflamada, kapitalizm aflamas›nda görmüfltür. Yazd›klar›nda 20-30'lu y›llar›n Türk köyüne bakan Sadri Ertem ve Sabahattin Ali'ye
özgü yar›-feodal a¤a - köylü iliflkileri de¤il, kapitalist toprak a¤as›n›n ve ›rgat›n çat›flan ç›karlar›n›, bu süreçle birlikte giden köylülerin köyden
uzaklaflmas›, iflçi s›n›f›na kar›fl›p onu doldurmas› gibi sorunlar› ve çat›flmalar› da yans›t›yor.
Orhan Kemal, s›n›fsal - toplumsal iliflki ilkelerinin kentte oldu¤u gibi köyde de geçerli oldu¤unu gösteriyor. De¤iflik emekçi kitlelerin ve s›n›flar›n temsilcileri olan kahramanlar›n birbirlerine benzemelerinden yararlanarak Orhan Kemal, bunlar›n toplumsal durumlar›ndaki ortak
yanlan bize gösteriyor; yazar, bu emekçi halk›,
"dünyan›n egemen güçleri"nin karfl›s›na koyuyor. K›saca Orhan Kemal, yap›tlar›nda bütün
olarak ça¤dafl toplumun toplumsal yap›s›n› ortaya ç›kar›yor.
Orhan Kemal'de en yayg›n kahraman tipi
olan kentte çal›flan iflçinin, ulusal edebiyatta bir
öncüsü vard›r; ne var ki bu tip, Halit Ziya Uflakl›gil'in yap›tlar›nda belirsiz bir biçimde çizilmifl ve
genellikle savunmas›z bir kurban gibi gösterilmifltir. Bundan sonra Ömer Seyfettin, Refik
Halit Karay, Kenan Hulusi, Sadri Ertem, Sait
Faik ve Sabahattin Ali gibi gerçekçi yazarlar›n
yap›tlar›nda bu iflçi, çok trajik yazg›s›na terkedilmifl olarak görülüyor.
Orhan Kemal'in edebiyata ilk bafllad›¤› s›ralarda kentteki iflçilere ve küçük ihsanlara dönük
olan yap›tlar›nda genellikle kendi dünyas›n› oluflturan koflullar›n kurban› olan, edilgen bir kahraman tipi egemendi.
Orhan Kemal kendi yaflam deneylerinden
yararlanmadan yazmak ilkesine ba¤l› kalarak
30-40'l› y›llarda Türk iflçilerinin yaflam›n›, anlatm›flt›r. Orhan Kemal'in yaflam›nda bu y›llar›n
oluflturdu¤u dilim, Mehmet Raflit Ö¤ütçü ad›yla, baz› kesintilerle, Adana'da geçmifltir. Adana
yöresinin özelliklerinden biri de burada hem
köy, hem de sanayi yaflam›n›n çok yo¤unlaflm›fl
olmas›d›r. Dokuma fabrikas›nda çal›flan ve ilerde yazar olacak olan Mehmet Raflit, fabrika iflçilerinin yaflam›n› bütün yönleriyle inceleme olana¤›n› bulmufltur. Bunu, "Grev", "Dert Dinleme
Günü", "Kardefl Pay›", "Hatice Aktur Ve Saire",
"Dilekçe" vb. gibi öykülerinde ve Avare Y›llar,
Cemile, Murtaza gibi romanlar›nda iflçilerle ilgili olarak o zaman yeni yeni ortaya ç›kmaya bafllayan baz› olaylarla anlatmaya çal›flm›flt›r.
Çok usta bir sanatç› olan Orhan Kemal, yaln›zca malzeme zenginlefltirmek ve halktan kiflilerin say›s›n› art›rmakla kalmay›p baflka fleyler
de yapm›flt›r; bunlar bile kendi bafl›na onun
edebiyata yapt›¤› önemli katk›lard›r. Yenilikçi bir
yazar olan Orhan Kemal, ayr›ca yaratt›¤› bu kiflileri kendi de¤erlendirmesinden geçirerek
edebiyatta yeni bir kahraman görüflü gelifltirmifltir.
‹flçilerle ilgili ilk Türk roman› olan Cemile'de
(1952) Orhan Kemal, konuyu iki çizgide gelifltiriyor; bütün dikkatini genç dokuma iflçisi Cemile ve fabrika kâtibi Necati'yle onun aras›ndaki
aflk öyküsü üzerine de¤il, iflçilerin yaflama biçimi ve çal›flma koflullar›, iflçilerle patronlar aras›ndaki çat›flmalar, fabrikan›n ortaklar› aras›ndaki anlaflmazl›k, yani cahil, yeni zengin, tutucu
Kadir A¤a'yla onun tam karfl›t› olan yeni tip kapitalist Numan Bey'e yöneltmifltir.
Çok ayr›nt›l› betimlemelerden kaç›narak Orhan Kemal, kendine özgü lâkonik (k›sa ye özlü)
anlat›mla iflçilerin düzensiz, rahats›z yaflamlar›n› veriyor: E¤ri bü¤rü evler; çürümüfl, akan
damlar; yetersiz beslenme; uykusuzluk ve insan› y›pratan uzun çal›flma saatleri.
‹flte iflçiler fabrikaya gidiyorlar. Evlerinin çürük kap›lar› flak diye kapan›yor ve ya¤murlu gecenin so¤uk karanl›¤›na erkekler, kad›nlar, çocuklar, uykular›n› do¤ru dürüst alamam›fl, iyice
dinlenmemifl insanlar so¤ukta titreflerek arka
arkaya soka¤a dökülüyorlar. Bir çok kiflinin birarada kald›¤› evlerin darac›k avlular›nda toplan›yor, sonra soka¤a ak›yorlar; baflka avlularda
oturanlar da gelip onlara kar›fl›yor; kalabal›k 盤
gibi büyüyerek fabrikaya yollan›yor.
Orhan Kemal kendisini sanayiin iflleyiflini anlatmaya kapt›rm›yor; iflçilerin çal›flt›klar› koflullar hakk›ndaki bilgimiz, metinde fluraya buraya
serpifltirilmifl ayr›nt›lardan ve k›sa betimlemelerden olufluyor. ("Uyku", "Harika Çocuk", "Kel
Tahir", vb). Cemile roman›nda ifl ortam›n› canland›rmak için yazar, patronun fabrikada yapt›¤› günlük denetlemeden yararlan›yor. Kadir
A¤a, bir patronun keskin gözleriyle pamu¤un
fabrikaya girdi¤i yeri, ardiyeyi, niflasta kokan
hafl›llama yerini, inan›lmaz bir gürültüyle çal›flan ve çevresinde yumak yumak pamukçuklar
uçuflan dokuma tezgâhlar›n› denetliyor. "...
Her bankoda "öncü" ve "arkac›" denilen iflçiler
çal›fl›r. Islak betonun üzerinde yal›n ayak veya
takunyalarla çal›flan k›z, o¤lan, genç, ihtiyar,
kad›n, erkek iflçiler... Bilhassa çocuklar... Do-
19
kuz, on yafllar›nda, gözleri uyku dolu, renksiz fleylerdir ki, ifl kanununa uysun diye, annelerinin,
teyze, hala, day› yahut da ta-mamiyle yabanc› bir
büyük insandan parayla sat›n al›nm›fl nüfus k⤛tlar›yla ifle girmifllerdir." (5)
Sanayi koflullar›n› anlat›rken Orhan Kemal'in
amac› yaln›z kiflilerin yaflamlar›n› ele alarak zor ifl
günlerini anlatmak de¤ildir. Yazar, üretim ortam›n›, insanlar aras›ndaki toplumsal iliflkilerin en
yo¤un biçimde ortaya ç›kt›¤› bir ortam olarak
sapt›yor. Yazar için önemli olan, bu iliflkileri yakalamak ve yans›tmakt›r; çünkü toplumsal yaflamdaki köklü de¤ifliklikleri yazar, bu koflullar›n de¤iflmesine ba¤l›yor: "Egemen güçler"le onlara ba¤›ml› olan insanlar aras›nda bar›flç›l iliflkilerin bulunmas› olana¤› yoktur; oysa "alt tabakalar" yaflamlar›n› art›k eskisi gibi sürdürmek istemiyor
ve sömürülen insanlar art›k onurlu bir yaflama
kavuflmak istiyorlar.
"936" adl› öyküsünün kahraman›, müdürün
özel yaflam›na kar›flmas›na tepki olarak sevgilisiyle birlikte fabrikadan ayr›l›yor. "Dert Dinleme
Günü" öyküsünde de fabrikada ç›kan bir olay sonunda Kemal Dokuzcanl›, patronun, mebuslara
yalan söyleyerek burada iflçilerin çok rahat bir
yaflam sürdürdüklerini bildirmesi iste¤ine karfl›
ç›k›yor. Tutuklu olan iflçilerin yerine, çoktan beri
iflsiz kalm›fl, ifl bekleyen genç ç›raklar ifle girmek
istemiyorlar ("Avare Y›llar"). "Grev"deyse dokumac›lar, çal›flma koflullar›n›n düzeltilmesini istiyorlar.
Orhan Kemal'in onu baflkalar›ndan ay›ran
kendine özgü yan›, gerçekli¤in çirkin yanlar›n›
ödün vermeksizin sürekli belli bir aç›dan görmek,
somut toplumsal olaylar›n (uzun çal›flma günlerinin, çok düflük ücretlerin, para cezalar›n›n, teknik tehlikeleri giderici önlemlerin al›nmamas›n›n,
sa¤l›k hizmetlerinin ve sosyal yard›m›n bulunmamas›n›n, çocuklar›n çal›flt›r›lmas›n›n, iflsizli¤in, fahifleli¤in) elefltirisi yan›nda yaflam›n olumlu yanlar›n›n de¤erlendirmesini de birlikte verebilmesidir. Yaflam›, akl› bafl›nda bir yaklafl›mla çözümlerken günlük yaflam›n iyi ve güzel yanlar›n› aray›p bununla birlefltiriyor. ‹leri görüfllü bir yazar
olarak Orhan Kemal'in gelecekte daha iyi bir yaflama inanmas›, emekçi insanlar›n dürüst olabilece¤ine inanc›ndan do¤uyor.
Orhan Kemal'in yap›tlar›nda okur, olumlu bir
kahraman›n her yan›yla, bütün boyutlar›yla verildi¤ini hiçbir zaman görmüyor. Belki de yazar,
kendi yaflam›nda böyle bir kahraman çizmeyi gerektirecek olaylarla karfl›laflmam›flt›r. Ama yazar›n ayr› ayr› yap›tlar›ndaki kahramanlar›n›n niteliklerini biraraya toplarsak, onun sanat›nda olumlu
bir kahraman›n nas›l bir insan oldu¤unu anlayabiliriz.
"Kardefl Pay›"ndaki Siverekli hammal, ilk bak›flta pek ak›ll› görünmeyen, kayg›s›z bir taflra delikanl›s›d›r. Asl›nda müteahhidin bafllang›çta
onun tak›m›na söz verdi¤i iflin, çavuflun rüflvet
karfl›l›¤› tak›ma ihanet etmesiyle d›flar›dan gelen
hammallara verilmesi yüzünden kahraman, duruma el koyuyor. Siverekli hammal, tepkisini fabrika patronunun yüzüne karfl› gösteriyor. Çavuflu
cezaland›r›yor; öteki ham-mallar›n kimsenin arac›l›¤› olmadan çal›flmalar›n› ve kazand›klar› paray› paylaflmalar›n› öneriyor.
"Grev"deki Sar› Memet, iflçilerin sayg›s›n› kazanm›flt›r. Sekiz saatlik ifl günü iste¤ini patrona
kabul ettirmek için Sar› Memet'in önerisiyle iflçiler ‹talyan Usulü greve, ,yani ifl yerinde kalarak
makinalar› durdurma eylemine gidiyorlar. Ne var
ki, fabrika patronu onu k›flk›rt›c› ve kargaflal›¤›n
elebafl›s› olarak polise teslim ediyor. Sar› Memet, kendi gücünü bilenlerdendir. Patronlar›n
önünde dik bafll› durabilen ve iflçileri örgütleme
yetene¤i olan bir insand›r.
20
- "Sar› Memet sen misin?
- Benim!
- Bu ameleye sen mi önayak oluyorsun?
- Ne gibi?
- Tezgâh bafl›nda dikiliyor, ifl yapm›yorlarm›fl.
Böyle hareket etmelerini sen tavsiye ediyormuflsun.
- Ne münasebet? Onu sana söyleyen halt etmifl!
- Ne biçim konuflmak bu? Bir amirin, bir büyü¤ün önünde böyle mi konuflulur?
- Büyü¤ün önünde böyle konuflulmaz, biliyorum.
- Konufluyorsun iflte!
- Konuflmuyorum, terbiyemi bilirim ben\
- Konufluyorsun iflte be!
- Ben senin önünde konufluyorum!
- Ben senin büyü¤ün de¤il miyim? Ekmek veriyorum sana!
- Sen? Bana ekmek veriyorsun ha! Sen kimsin de bana ekmek vereceksin? Çal›fl›yorum
ben, aln›m›n teriyle kazan›yorum onu... Bana ekmek veriyormufl!.. Ben çal›flmayay›m da sen bana ekmek ver... Ulan siz de¤il ekmek, günah›n›z›
bile vermezsiniz bedavadan!" (6)
"Dert Dinleme Günü"nde Kemal Dokuzcanl›'n›n kiflili¤i de gene fabrika patronuyla konuflmas›nda ortaya ç›k›yor. Kendi toplumsal durumunun bilincinde olan bu kahraman, özgür eylemlere giriflmeyi özlüyor. Müdürün odas›na ça¤›r›lan
birkaç iflçiye haberi verirken ustabafl› flunlar›
söylüyor: "... Ankara'dan milletvekillerimiz geldi.
Halkevinde halk›n dertlerini dinleyeceklermifl...
Sizleri de fabrikam›z ad›na seçtik. Gidin, bir flikâyetiniz, bir derdiniz... Olur a... Söyleyin!" (7)
Sonra da,
"‹riyar› Umum Müdür araya girdi:
-Memleketimizin büyük tüccarlar›, büyük çiftçileri, büyük fabrikatörleri de orda bulunacak...
Sözü fabrika sahibi ald›:
-Onlar varken size söz düflmez! Çünkü onlar
memleketin ihtiyaçlar›n› daha iyi bilir, daha iyi,
takdir ederler...
Dokumac› Kemal Dokuzcanl› dayanamad›:
-fiu halde bizim gitmemize hiç lüzum yok!
-Büyük tüccar, büyük çiftçi, büyük fabrikatör
benim küçük derdimi ne bilecek? dedi, onlar kendi dalgalar›nda, ben kendi dalgamday›m...
Salih Topal ‹leri at›ld›:
-Efendim, dedi, biz kendimizi bilmez, sayg›s›zlardan de¤iliz. Neden? Çünkü, büyü¤ünü bilmeyen Allah'›n› da bilmez! Memleketimizin ileri gelen
büyüklerinin yan›nda bize söz düflmeyece¤ini bizler elbette takdir ederiz!
Dokumac› Kemal Dokuzcanli:
-‹flte, dedi, tam bulmuflsunuz gönderecek
adam›... Benim ne iflim var orada?
Odadan ç›kt› gitti."(8)
Yazar bize, her iflçinin Kemal Dokuzcanl›'n›n
davrand›¤› gibi davranamayaca¤›n› gösteriyor.
Bütün iflçiler patronlar›n iradesine kendi iradeleriyle karfl› ç›kam›yorlar. ‹flçilerin ço¤u Topal Salih
ve Yorulmaz Hüseyin gibi, kendindeki boyun e¤me al›flkanl›¤›ndan henüz kurtulamam›flt›r. Ama
onlar da, arkadafllar›n›n davrand›klar› gibi davranmalar› gerekti¤ini anl›yor ve onu öven sözler
söylüyorlar.
"Cemile"de Orhan Kemal bize ‹zzet Usta'n›n
ve ‹zmirli Nusret'in kifliliklerini tan›t›yor. ‹zzet Usta iyi bir teknisyendir, ama iflinde uzaklaflt›rm›flt›r ve gündelikçi iflçi olarak çal›flmaktad›r. ‹zzet,
okuma yazma biliyor; üstelik epeyce de kitap devirmifl. ‹flçilerle iliflkisini kesmiyor; onlara çok yararl› ö¤ütlerde bulunuyor; Kadir A¤a'n›n tuzaklar›n› aç›klayarak onlara acele, düflünmeden giriflilen yanl›fl eylemlerden kaç›nmalar›n› sal›k veriyor.
‹zmirli Nusret oldukça kafal› bir delikanl›d›r.
‹zzet gibi onun da okumas› yazmas› vard›r (Lise
dokuzuncu s›n›ftan ayr›lm›flt›r) ve epeyce kitap
okumufltur. Çal›flt›¤› fabrikada üretimin neden
azald›¤›n› ve elbette bu azalmadan sonra dokuma iflçilerinin ald›klar› ücretlerde neden düflme
olaca¤›n› ilk sezen birkaç kifliden biri o oluyor.
Nusret, bu tahminini, iflçilerin huzursuzlu¤undan
yararlanarak Numan Bey'in tayin etti¤i Avrupal›
mühendisten kurtulmay› amaçlayan patronu Kadir A¤a'ya iletiyor.
Orhan Kemal'in, yap›tlar›nda ilk kez Türk edebiyat›nda bir sanatç›n›n emekçi insanlar› kitapla
karfl› karfl›ya getirdi¤ini görüyoruz. ("Can S›k›nt›s›", "Ekmek, Sabun ve Aflk", "Necati", "Devlet Kuflu" roman›ndaki Recep ve "Cemile" roman›). ‹flçinin bilgiye duydu¤u büyük özlemi dile getirirken
yazar, sömürülmüfl insanlar›n bilincinin geliflmesinde e¤itimin ne büyük bir yeri oldu¤unu gösteriyor. Orhan Kemal'e göre e¤itim "gerçe¤i görmek için" gereklidir.
Çok etkileyici portreler çizerken Orhan Kemal, konuflmalar›n ayr›nt›lar›n› çok s›k› bir seçmeden geçirerek onlara inand›r›c› bir canl›l›k kazand›rm›fl ve psikolojik aç›dan çok do¤ru kifliler
yaratm›flt›r. Yazar bu kiflileri, yaflam›n içinde ve
toplumsal 'çeliflkilerin ortas›nda, belli toplumsal
e¤ilimlerin temsilcileri olarak görmüfl ve seçmifltir. "Grev"deki Sar› Memet, Cemile'deki ‹zzet Usta ve Nusret, "Kardefl Pay›"ndaki Siverekli, "Dert
Dinleme Günü"ndeki Kemal Dokuzcanl›, Avare
Y›llar'daki Ahmet, Suçlu roman›ndaki Mustafa ve
Hasan, "Arkadafl lsl›klar›"ndaki ‹lyas, Devlet Kuflu
roman›ndaki Recep yeni tür kahramanlard›r; yazar, bunlar› toplumsal bilincin ve toplumsal etkinliklerin uyand›¤› bir dönemde ortaya ç›kan insanlar olarak gösterir. Orhan Kemal kahramanlar›n›n iç dünyalar›na girerek çok sönük (hiçbir özelli¤i olmayan) d›fl görünüfllerin ard›nda korkusuzluk, çal›flma sevgisi, arkadafll›k duygusu ve do¤ufltan ak›ll›l›k gibi çok büyük yeteneklerin bulundu¤unu göstermifl ve emekçi insanlar›n toplumsal bak›mdan bilinçlenmesine yard›m eden ve
ahlaksal nitelikleriyle insan› kendine çeken bir
ideal yaratm›flt›r. Orhan Kemal'i, 30'lu y›llar›n
kendinden önce gelen yazarlar›ndan ay›ran baflka bir özelli¤i de, onun Türk iflçisini, kendi s›n›f›n›n temsilcisi olarak ortaya ç›karmas›d›r. Bundan baflka Orhan Kemal, iflçinin s›n›f psikolojisine inerek bunu aç›klam›fl ve belli bir toplumsal
psikolojik tip yaratm›flt›r. (Sürecek)
Dipnotlar
(1) Orhan Kemal, Ekmek Kavgas›, Rusça's›
R. Fifl, Moskova, 1956.
(2) 3 Ciltlik Rus Sovyet Edebiyat› Tarihi, Cilt I,
Moskova, 1958, s. 487.
(3) A. Metçenko, "Sosyalist Gerçekçilik ve
Sosyalist Sanat Üzerine", Oktobr Dergisi, 1967,
Say› 6, s. 196.
(4) Orhan Kemal, Ekmek Kavgas›, ‹st.,
1958, s. 40-41.
(5) Orhan Kemal, Cemile, ‹st., 1970, s. 2324.
(6) Orhan Kemal, "Grev", Ankara, 1954, s.
11-12.
(7) A.g.e., s. 50.
(8) A.g.e., s. 50-51.
tart›flma
ahmet tulgar’a bizden bir cevap
tav›r
BUNU DA YAZIN!
efliktafl Jimnastik Kulübü Baflkan› Serdar
Bilgili; 25 Nisan’da oynanan Befliktafl-Fenerbahçe maç›n›n ard›ndan, kulübü ola¤anüstü
kongreye götürme karar› ald›¤›n› aç›klad›. Bilgili’nin gerekçesi, bu karfl›laflma s›ras›nda kendisine VIP tribünü ve localardan edilen küfürlerdi. Bu
koflullarda kulüp yönetimini sürdüremeyece¤ini
aç›klayan Bilgili, onuruna ve flerefine leke sürdürmeyece¤ini beyan ederek kongrede aday olmayaca¤›n› aç›klad›.
Bu iflin görünen yüzü. Arka plan›nda neler oldu¤unu biz bilemeyiz. Ancak, futbol stadlar›n›n
en bilinen yüzü olan galiz küfürler, bunca zaman
görmezden gelinip, Baflkan’›n flahs›na yöneldi¤inde bir sorun teflkil etmifl ve bu ç›k›flla birlikte tribünlerin yoketti¤i bir Baflkan portresi sunulmufltur önümüze.
Olay; spor sayfalar›nda yeterince yer al›rken
Milliyet Gazetesi Yazar› Ahmet Tulgar’›n konuya
iliflkin bir yaz›s›, 2 May›s tarihli Milliyet Gazetesi’nde yay›nland›. “Baflkan'la Befliktafl'›n Onulmaz
Çeliflkisi” bafll›kl› bu yaz›da, Bilgili’nin tribünler taraf›ndan neden sevilmedi¤i, hadi yumuflatal›m yad›rgand›¤› üzerine bir deneme üslubu tafl›yordu.
Bilgili’nin demokrat ve kulüp de¤erleri üzerine
vefal› bir tav›r tak›nmas›na ra¤men, taraftar nezdinde neden sevilmedi¤ine kafa yoran bu yaz›,
olay›n s›n›fsal, ideolojik boyutuna dikkat çekiyordu. Ancak, bilinçli ya da bilinçsiz bilemeyiz ama
ciddi yanl›fllar da içeriyordu. Bilinçli olmas› muhtemeldir ki Tulgar’›n politik geçmiflini kendisi kadar iyi biliriz. Bilinçsiz olmas› da muhtemeldir ki
burjuva medyan›n sular›nda kulaç atal› epey zaman olmufltur. Kuflkusuz, yüzdü¤ü sular, kendisinde bilinç bulan›kl›¤› yaratm›flt›r.
Tulgar; Befliktafl taraftar kimli¤i ile kulüp yönetimi aras›ndaki çeliflkiyi özetlerken, “Befliktafl'›n
ruhu diyebilece¤imiz s›n›fsal ve ideolojik söylemi
ile gelene¤inin bulufltu¤u noktada Bilgili ve arkadafllar›n›n temsil etti¤i kimli¤e yer yok, kalmam›fl.” cümlesiyle söze giriyor ve devam ediyor;
“Befliktafl, Türkiye futbol ortam›nda durup bak›lan aç›ya ba¤l› olarak hep ‘halk›n tak›m›’ ünvan›na
ya da afla¤›lamas›na lay›k görülmüfltür. Ve bu tan›mlan›fl Befliktafll›lar’a iki benzefl, hatta birbirini
tamamlayan davran›fl biçimi kazand›rm›flt›r. Bir
kere: "Halk çocuklu¤u", "emekçi ya da alt s›n›ftan
olmak" Türkiye'de ifade edilirken, edildi¤inde maflizmi, erkeksili¤i ça¤r›flt›r›r, hat›rlat›r. Bu ça¤r›fl›m toplumun ortak duyumunda öylesine yer etmifl, kabul görmüfl bir fleydir ki biri, bir baflkas›na ‘Ben halk çocu¤uyum.’ diye ç›k›flt›¤›nda, di¤eri ‘Biz neyiz? O. çocu¤u mu?’ diye yan›t verir. Bir
stereotip olarak Befliktafl taraftar› iflte tam da bu
yüzden mütevaz› ama sert, maço bir figürdür.”
Tulgar’›n yaz›s›nda, bu noktadan itibaren izledi¤i seyir, kulaç att›¤› sular›n halkç› karakterli her
harekete yöneltti¤i bak›fl aç›s›n› içermektedir. Bu
yüzden de sorgulanmas› flart bir bak›fl aç›s›d›r.
fiöyle ki; bir süredir, Amerikan e¤lence sektöründen f›rlay›p gelmifl bir anlay›fl ayd›n çevreye nüfuz
etmifltir. Geçmiflte, sorgulamadan, anlamadan,
B
seçkinci bir tav›rla burun k›v›r›p yerden yere vurduklar› fleyleri, bugün el üstünde tutar olmufllard›r. Örnek olarak arabeski ve arabesk flark›lar› icra eden müzisyenleri verebiliriz. Son dönemde
Müslüm Gürses’i entelektüel çevreye maletme
çabalar› bunun bariz göstergesidir. Sanki, y›llard›r yap›lan arabesk elefltirisi kifliler üzerinden yürütülüyormufl gibi bunun ne kadar yanl›fl oldu¤undan dem vurup Müslüm Gürses’i yüceltiyorlar.
Oysa, arabeske yönelik politik elefltiride bunun
zerresi yoktur. Böyle bir elefltiri varsa da bu yine
bu ayd›n çevre içinde aranmal›d›r. Bu durumda
ikinci popüler örnek de futboldur. Düne kadar,
lümpenlere ait oldu¤u için s›rt çevrilen; bugün,
ayd›nlar›n sosyolojik tespitleri için p›nar olmufltur.
Ancak, burada da meselelerin özü kaç›r›lmaktad›r. Dün ne kadar seçkin bir gözlükle bak›yorlarsa, bugün de ayn› flekilde bakmakta ve futbolu
genifl kitlelerin elinden seçkin bir zümreye devretmek istemektedirler. Oysa bugün, bizim y›llard›r
söylediklerimiz, futbol üzerinden ayan beyan tart›fl›lmaktad›r. Futbol, art›k meflin bir topla oynanm›yor. Art›k ortada koflturulan, milyon dolarlar
diye tabir edilen kara paralar, yolsuzluklar, ahlaks›zl›klard›r. Ancak, Tulgar gibi meseleye seçkin
bir pencereden bakanlar, onu bir oyun zevki, seyir zevki gibi dar pencerede de¤erlendirmekte ›srar etmektedir. Yukar›da al›nt›lad›¤›m›z bölüm de
bu anlay›fl›n bir ürünüdür. Görünen o ki kulüp
kimli¤i de¤iflse de Befliktafl taraftar› futbolun parayla oynanmas›n› reddeden yap›s›n› korumaktad›r. Tulgar’›n utangaçça elefltirdi¤i bu durumdur.
Türkiye halklar›n›n kimli¤ini Avrupa’yla bütünlefltirmeye çal›flt›¤›n›z zaman, bütün kuramlar›n›z
iflas eder. Tulgar, bu iflasa itiraz ediyor. Avrupa’yla kültürel olarak entegrasyon çerçevesinde
bu kimlik de ayak ba¤›d›r. Yeri gelmiflken, futbol
üzerinden bu düflüncelerini iffla ediyor. Naz›m’›n
fliirlerinin o yürek kabartan Anadolu insan›, art›k
seçkin tabirle “trendy” de¤ildir. Onun yeni ad› maçoluktur ve maçoluk, ille de elefltirilesi bir fleydir.
Buradan maçoluk denen tabirin ifade etti¤i kimli¤i tümüyle kutsad›¤›m›z sonucu da ç›kar›lmas›n
tabi ama karfl›s›na “feminel” bir kimlik ç›kar›lacaksa, biz ona karfl›y›z. Tulgar’›n yapt›¤› budur. Y›llard›r, devrimin okyanusundan düzenin sular›na kanal aç›p yüzenler, devrimcili¤i sertlikle karakterize edip buradan sald›rmay› maharet bilmifllerdir.
fiimdi de yap›lan bundan farkl› de¤ildir.
“...Ama ayn› Çarfl›'n›n duvar yaz›lar›ndaki
orak-çekiç ça¤r›fl›ml› Ç ve fi harfleri, anarflistlerin
amblemi de olan daire içine al›nm›fl A harfi; bütün bunlar Befliktafl'›n halkç› maflizmine kat›lm›fl
belli dozlardaki emekçi ideolojilerine, emekçi
izm'lerine iflaret etmiyor mu?
E¤er içinden ölüm orucunda hayat›n› kaybetmifl devrimciler bile ç›karacak kadar sol uca gidebilen ama daha çok maflizmle, delikanl›kla karakterize olmufl "Çarfl›"y›, Bilgili'yi görevi b›rakma
karar› alacak kadar rahats›z eden tribünlerdeki
ana ak›m olarak kabul edecek olursak, Befliktafl'›n para ile de bir meselesi olmal›.”
Böyle yaz›yor Tulgar, Befliktafl tribünün yap›s›n› ifade ederken. Ne mutlu ki hala o dinamikler
asgari düzeyde de olsa kendini koruyor. Muhakkak ki kendili¤indenci bir yap› tafl›yor ama Tulgar’›n da dedi¤i gibi. ‹stanbul kulüplerinin içinde
en ezilmifl kesim olarak kendini gören taraftarlar,
kendilerini sosyalist bir kimlikle ifade ediyor. Tulgar ise bir önceki paragrafta elefltirdi¤i yap›ya
solu da bulaflt›rarak, akl›nca devrimcilerin de ayn› mayay› tafl›d›¤›n› vurgulamaya çal›fl›yor. Onun
elefltiri olarak yöneltti¤i bizim için övgüdür. Ne
mutlu ki o saflardan hala devrime akan bir kanal
var. Anlamas› zor de¤il mi? Ama öyle Ahmet Tulgar! Türkiye devrimci hareketini ne kadar marjinal göstermeye çal›flsan›z da hala hayat›n içinde
derin nefesler ald›¤›n› görmek sizi yaral›yor. Çünkü, siz bu hareketin vazgeçilmezleriydiniz ve siz
yoksan›z her fley de¤iflecekti. Herkes sizin peflinizden gelecekti ve her fley yeni bafltan flekillenecekti. Fakat öyle olmad›, olmuyor. Siz, yolunuzda
kendi bafl›n›za yürüyorsunuz.
Tulgar’›n ölüm orucunda hayat›n› kaybetti¤ini
söyledi¤i devrimci, Berkan Abatay’d›r ve do¤rudur. Çarfl› tribünün içinden devrimci harekete
gelmifltir. Bundan do¤al, bundan güzel ne olabilir ki. E¤er o tribünler böyle bir kültürü yaflatabiliyorsa biz o tribünleri de sahipleniriz. Hem unutmay›n o tribünler Filistin davas›na yönelik en kitlesel mitingi stadyumda gerçeklefltirmifltir. O tribünler Susurluk’a karfl› da en büyük protestoyu,
onbinlerle, tribünde hayata geçirmifltir. Hani diyorsunuz ya, o tribünler paray› küçümseyerek delikanl›l›¤›n› ve halkç›l›¤›n› onurland›r›r. Evet o tribünler bunu yap›yorsa bizi hep yanlar›nda bilsinler. Bunu da böyle yaz›n. “Devrimci hareket bunu
da dedi.” diye bir kenara not edin.
Halk bafl›ndakinin kendisini karakterize etmesini ister. Bu flimdiye kadar böyle olmad›ysa, bunda Çarfl› grubunun suçu yoktur. Bu, flimdiye kadar yerleflen ahlak›n suçudur. Onlar isyan etmiflse; buna, kimliklerinin kendilerine ait olmayan de¤erlerle dejenere edilmesine isyan etmifltir. Bu
anlay›fl do¤ru bir anlay›flt›r. Hakim k›l›nmak istenen düzene tav›r koyan bir anlay›flt›r.
Ancak dedik ya, Tulgar’›n derdi bu olmasa
gerek. E¤er öyle olsayd›, parlatt›¤› Bilgili’nin icraatlar›yla söylediklerini bir kalemde anlat›rd› bize.
Burjuva demokratl›¤›n›n nas›l yürüdü¤ünü anlat›rd›. Gariptir! Tulgar, alttan alta Bilgili’nin gidiflini
Çarfl› tribününe yorarken nas›l bir yan›lg› içinde
oldu¤unun fark›nda de¤il. Çünkü, Bilgili bile, kendisine kapal› tribünden de¤il, localardan ve VIP
tribünlerinden küfür edildi¤ini söylüyor. Yani, kendi gibi olanlar›n ayaklar›n›n alt›nda ezilmifltir Bilgili’nin onuru. Hangi ç›kar, hangi hesapla edildi¤ini
flimdilik bilmedi¤imiz küfürlerle. T›pk› Ahmet Tulgar’›n hangi ç›kar ve hesaplarla yazd›¤›n› bilmedi¤imiz yaz›s› gibi.❏
21
futbol savaflt›r
simon kuper
spor
Dört y›lda bir düzenlenen Avrupa Futbol fiampiyonas›, 10 Haziran’da bafll›yor. Portekiz’de düzenlecek olan flampiyonada,
Almanya ve Hollanda ayn› grupta mücadele edecek. Futbol alan›ndaki rekabetleri ‹kinci Paylafl›m Savafl›’na dek uzan›yor. Hitler ordusu taraf›ndan iflgal edilen Hollanda’n›n, Almanya ile yapt›€› maçlara ayr› bir önem verdi€i muhakkak. Bu önemin,
1988 y›l›nda Almanya’da yap›lan turnuvada üst düzeye ç›kt›€› da bir gerçek. O y›l yap›lan turnuvada; Hollanda, Almanya’y›
yenerek finale ç›km›fl ve kupay› kazanm›flt›. Bu maç›n yap›ld›€› gece, bütün Hollanda ayaktayd›. ‹flgalin intikam› olarak de€erlendirilen maç› kazanman›n gururunu yafl›yorlard›.
Bu y›l, yine bir Hollanda-Almanya maç› oynanacak. Aradan geçen y›llar içinde bu maçlar›n tansiyonu düflse de bu havan›n
tekrar solunaca€› muhakkak. 1988 y›l›nda oynanan karfl›laflma sonras›, Hollanda ve Almanya cephesinde yaflananlar›, kül-
er fley 1988’in bir yaz gecesinde
Hamburg’da oynanan Avrupa fiampiyonas› yar› final maç›nda, Hollanda’n›n Almanya’y› 2-1 yenmesiyle bafllad›. Asl›nda a¤›rbafll› insanlar olan Hollandal›’lar kendilerinin de flaflt›¤› bir duruma
tan›k olmufllar ve dokuz milyon Hollandal›, yani toplam nüfusun yüzde 60’› zaferi
kutlamak için sokaklara dökülmüfltü. O
Sal› gecesi, Hollanda’n›n ba¤›ms›zl›¤›na
kavufltu¤u günden bu yana görülen en
büyük toplu gösteri yafland›. Hatta eski
bir direnifl örgütü üyesi televizyonda,
“Sanki sonunda savafl› kazanm›fl›z duygusuna kap›ld›m.” demiflti.
58 yafl›nda bir Hollandal› olan Ger
Blok, haberi, Honduras Ulusal Tak›m›’n›
çal›flt›rd›¤› Tegucicalpa’da alm›fl ve duydu¤u mutlulu¤u, elinde ülkesinin bayra¤›yla sokaklarda koflarak dile getirmiflti.
“‹nan›lmaz bir mutluluk içindeydim.” diyordu, “ama ertesi gün o gülünecek davran›fl›mdan ötürü büyük bir utanç duydum”.
Leidseplein Meydan›’nda Amsterdam-
H
22
l›’lar bisikletlerini havaya f›rlatm›fllar
(Acaba kendilerininkini mi?) ve “Yaflas›n,
bisikletlerimizi geri ald›k!”, diye ba¤›rm›fllard›. Tarihteki en büyük bisiklet h›rs›zl›¤› say›lan olayda Almanlar, iflgal s›ras›nda bütün Hollandal›’lar›n bisikletlerine el
koymufllard›.
Yaflam›n›n son 45 y›l›n›, onlarca ciltten oluflan, ‹kinci Dünya Savafl›’nda Hollanda’n›n resmi tarihini yazmakla geçiren
k›r saçl›, ufak tefek biri olan Prof. Dr. L.
de Jong “Hollanda gol att›¤› zaman odan›n içinde dans ediyordum.” demiflti.
“Ben bir futbol delisiyim.” diyen profesör
daha sonra flöyle devam etmiflti: “Bu çocuklar ne yapt›lar böyle? Bunun savaflla
ilgisi oldu¤u kesin.‹nsanlar›n bunu inkar
etmeleri ne kadar garip.”
1974 Dünya Kupas› Finali’nde Almanya’ya karfl› Hollanda Ulusal Tak›m›’nda yeralan Willem van Hanegem, Vrij Nederland Dergisi’ne verdi¤i demeçte
flöyle demiflti: “Genel anlamda Almanlar›n en iyi dostlar›m olduklar›n› söyleyemem. Beckenbauer fena de¤ildi. Kibirli
görünürdü ama bu onun oyun tarz›ndan
kaynaklanan bir fleydi. Onun için her fley
çok kolayd›.” Gazeteci “Bunda ne gibi bir
terslik var?” diye sorunca Van Hanegen, “Ne de olsa atalar› çok yanl›fl kifliler.” diye yan›tlam›flt›. Hollanda dilinde
“yanl›fl” anlam›na gelen “fout” sözcü¤ü
ayr›ca, “savafltaki yanl›fl” anlam›n› da tafl›yordu. fieytan›n avukat› rolünü üstlenmifl gibi görünen gazeteci, “Bu, onlar›n
suçu de¤il ki” deyince, Van Hanegem
hemen ekledi: “Olabilir, ama bu gerçek
yine de de¤iflmeyecek.” ‘Özgür Hollanda’
anlam›na gelen “Vrij Nederland”›n bir ye-
ralt› gazetesi olarak yay›n hayat›na bafllad›¤› günlerde Van Hanegem babas›n›
ve iki erkek kardeflini savafltaki bir bombard›manda kaybetmiflti. Daha sonra da
flakayla kar›fl›k, “Ne yaz›k ki Japonlar futbol oynam›yorlar.” demiflti.
....
Profesyonel futbolcular rakipleri hakk›nda genelde çok nazik konuflurlar, çünkü günün birinde onlarla mutlaka karfl›
karfl›ya geleceklerini çok iyi bilirler. Fakat
Hollandal›’lar, Almanlar hakk›nda hiç de
nazik konuflmad›lar. Ronald Koeman, Almanlar’›n maçtan sonra kendilerini tebrik etmeyifllerine fena halde içerlemiflti.
Maç sonras›nda formas›n› de¤ifltirdi¤i
Olaf Thon’un Alman tak›m›ndaki tek iyi insan oldu¤unu söylüyordu. “Futbol savaflt›r” ifadesini ilk kez dile getiren Holanda
Teknik Direktörü Rinus Michels de, “fiu
an söylemek istemedi¤im nedenlerden
ötürü bu yengi bana daha da büyük bir
tatmin duygusu verdi”, demiflti. Maç›n
ikinci yar›s› için tünelden stada ç›karken
Alman seyircilerin aleyhte tezahüratlar›
üzerine tribünlere do¤ru orta parma¤›n›
mifl ve oradaki halk› yenmiflti. (‹ngiltere ve ‹skoçya aras›nda s›k s›k yap›lan
maçlar döneminde de ‹skoçlar, bir
günlü¤üne Londra’y› fethederlerdi.) Almanlar, kendilerine uygun bir davran›fl
örne¤i gösterip Hollandal›lar’a sadece
6000 bilet verdiler, buna ra¤men
Volkspark Stad› Hollandal›lar’la doluydu. Almanlar’›n forvetlerinden Frank
Mill bile, “Maç Almanya’da oynansayd›
daha iyi olurdu.” demiflti ki, bu, bir Alman için oldukça baflar›l› bir espri say›l›rd›. Hollanda halk› flark› söylüyordu:
kald›r›p bilinen iflareti yapm›flt›. Arnold
Mühren’e göre ise Almanya’y› yenmeleri,
‹rlanda’n›n ‹ngiltere’yi yenmesi gibi bir
fleydi, ama bence bu bile durumu anlatmak aç›s›ndan hafif kal›yordu.
Bir kaç ay sonra Hollanda’da Hollanda -Almanya: Futbol fiiirleri ad›yla bir kitap yay›nland›. fiiirlerden baz›lar› profesyonel flairler taraf›ndan yaz›lm›flt› ama
di¤erlerini yazanlar profesyonel futbolculard›.
“Kendimi bildim bileli
Hatta ondan önce de
Almanlar dünya flampiyonu olmak istiyorlard›”
diyordu, A. J. Heerma van Voss.
Rotterdaml› flair Jules Deelder ise 21-688 ad›ndak› fliirini, Van Basten’in golü
için yazd›¤› flu dizelerle bitiriyordu:
“Ve düflenler
Mezarlar›ndan sevinç 盤l›klar›yla
kalkt›lar”
1988 de aralar›ndaki z›tl›k had safhadayd›. Hollanda-Almanya maçlar› geçmiflte hiç bir zaman difl bileme maçlar›
olmam›fllard››. Oyuncular›m›z hiçbir zaman onlar›n oyuncular›ndan çok daha
soylu olmam›flt›. Do¤ru, 1974’te Hollanda dünyan›n en iyi tak›m›yd›. (“fioförümün söyledi¤i bir fley çok hofluma gitmiflti. ‘En iyi tak›m kazanamad›.’, demiflti ki bu ayn› zamanda Hollanda Direnifl
Örgütü’nde çal›flm›fl bir Alman olan Hollanda Prensi Bernhard’›n maçtan sonra
Cruyff’a söyledi¤i cümlenin ayn›s›yd›.”)
Do¤ru, Hollandal›’lar o zamanlar bile kiflilik sahibiydiler. Van Hanegem’in turnuvada giydi¤i ayakkab›lar o kadar eskiydi
ki, ulusal marfl çal›n›rken ayaklar›yla
tempo tutmaya bafllam›fl ve o s›rada
ayak bafl parma¤›, ayakkab›s›ndaki bir
delikten d›flar› ç›km›flt›. Ama 1974’teki
Almanlar da anlay›fll›yd›: Beckenbauer,
ayakkab›dan ç›kan parma¤› görünce,
Hollandal› malzemecilere, ayakkab›lar›n›n kal›p kalmad›¤›n› sormufltu. Onlar iyi
Almanlar’d›. Oysa bunun aksine Hamburg, ‹kinci Dünya Savafl›’n›n yerinden
yafl›nd›¤› yer olmufltu.
Savafl s›ras›nda Almanya, Hollanda’y›
befl y›l süreyle iflgal etti ve Hollandal›’lara göre hepsi Direnifl Örgütü Üyesi’ydiler. Tabi do¤al olarak Hamburg’da yaflanan o gece, aradan geçen onlarca y›l› silip süpürmüfltü. Almanlar’›n gö¤üslerinde hala kartallar vard›. Hollanda’l› oyuncular direniflçi, Almanlar’sa Wehrmacht’t›. Gerçi bu, anlams›z bir benzetmeydi ama Hollandal›’lar›n ço¤u böyle
düflünüyordu. Hamburg’tan sonra Hollandal›lar’›n da en az Alman’lar kadar
sert ve çirkin oynad›¤›n› söyleyen Gullit
olmufltu, ama ac›mas›z Hollanda bas›n›
ilk defa bundan flikayetçi de¤ildi. (Hollandal› gazeteciler daha önceleri hiçbir zaman futbolculara sar›l›p a¤layarak “Teflekkür ederiz” dememifllerdi.) Yap›lan
fauller alk›fllanm›fl, hatta kutsanm›flt›,
çünkü hepsi direniflin gere¤i davran›fllard›.
...
Bu maça iliflkin tek benzetme, Direnifl’e karfl› “Wehrmacht” de¤ildi. Hamburg, ayn› zamanda iflgalin tersine dönüflüydü. Turuncu üniformal› bir Hollanda
ordusu tüm araçlar›yla Almanya’ya gir-
1940’ta geldiler.
1988’de de biz geldik.
Holadiay,
Holadio...
...
‹ki tak›m, 18 Haziran 1992’de Göteborg’ta Avrupa fiampiyonas› için karfl› karfl›ya geldiler. Ronald Koeman’a
göre bu eflleflme, “fleytan›n marifeti”ydi.
...
Maç›, 10 milyon Hollandal› izledi.
Bu, Hollanda TV’si aç›s›ndan yeni bir
rekordu ve Ullevi Stad›, a¤z›na kadar
Hollandal›lar’la dolmufltu.
...
Maçtan sonra, s›n›rdaki Enschede
ve Kerkrade’nin Nieuwstraat Caddesi’nde Hollandal›lar ve Almanlar birbirlerine bira flifleleri ve tafllarla sald›rd›lar. Enschede’de oturan 500 kifli, s›n›r› geçti ve Alman kenti Gronau’nun alt›n›
üstüne getirdi. AT’de ifller yolunda giderken, neredeyse savafl›n efli¤ine gelinmiflti. Hollanda’n›n entellektüel günlük gazetesi NRC Handelsblad, genç taraftarlar›n hiç haklar› olmayan bir öfke gösterdiklerini ve bu haks›z öfkenin hiç de yak›fl›k almayan kötü bir davran›fl› hakl› ç›karmak amac›yla kullan›ld›¤›n› yazm›flt›.
Ama asl›nda konu, ‹kinci Dünya Savafl›
de¤ildi. Savafl, direnifl ve ‘Wehrmacht’
sadece, bizim oyuncular›m›z›n gerçek birer Hollandal›, Almanlar’›n ise tipik birer
Alman olduklar›n› söylemek amac›yla kullan›lan sözcüklerdi.
...
Hollanda-Almanya maçlar› bir süre
sonra sinir harbi olmaktan ç›kacakt›r.
1988’den sonraki birkaç y›l boyunca
Hollanda, Avrupa’n›n en baflar›l› oyuncular›ndan baz›lar›na sahipti, oysa, Alman
oyuncular en kötüler aras›nda gösteriliyordu. Gullit, Rijkaard, Van Basten, Wouters ve Ronald Koeman ulusal maçlarda oynamay› b›rakt›klar› zaman, Almanya, Hollanda’y› kolayca yener hale gelecektir. Belki bizim oyuncular›m›z da onlar›nkilerden daha iyi insanlar olmaktan
vazgeçeceklerdir. ‹flte o zaman Hollandal›lar, Hollanda-Almanya maçlar›na bu
kadar önem vermeyi b›rakacaklar ve
Clingendeal Enstitüsü’nün de daha fazla
üzülüp korkmas›na gerek kalmayacakt›r.❏
23
amerika kahramanl›k öyküleri sever
‹flte böyle yap›ld› Atlar› ‹yi Süren Hektor’un Cenaze Töreni*
aklafl›k bir y›ld›r, fragmanlar›yla, izleyicilerin merak›n› artt›ran Truva
(Troy) geçti¤imiz ay gösterime girdi.
Görkemli savafl sahnelerinin sinyallerini,
fragmanlar›yla sunan Truva; beklenenin
aksine, çok büyük savafl sahneleri içermeyen ama üzerinde tart›fl›lacak bir film
olarak sinemalarda yerini ald›.
Homeros’un, ‹lyada isimli destan›ndan
uyarlanan film, David Beniof’un senaryosuyla izleyicisini oldukça farkl› metin okumalar›na yöneltiyor.
Üç bin y›l önce; Ege’de, tanr›lar›n düzenledi¤i bir güzellik yar›flmas›nda hakem
seçilen Truva Prensi Paris’in, Sparta Kraliçesi Helen’i kaç›rmas›yla bafllayan savafl›
iflleyen destan, günümüze kadar çarp›c›
özelli¤ini korudu.
Yönetmen Wolfgang Peterssen ve Senarist David Beniof, destan› sadece esinlenme kayna¤› olarak de¤erlendirip, destan›n; özellikle mistik boyutunu eleyip, tamamen dünyevi bir mant›kla flekillendirdikleri bir filmle ç›k›yorlar karfl›m›za. Destana s›k› s›k›ya ba¤l› olanlar aç›s›ndan, bir
problem olarak de¤erlendirilebilecek bu
yaklafl›m, olumlu nitelikler içerse de kimi
göndermeleriyle, incelenmeye de¤er özellikler tafl›yor.
Destan›n, Yunan tanr›lar›n›n bir kehaneti ve oyunu olarak ele ald›¤› Truva Savafl›; filmde Yunan Kral› Agamemnon’un
topraklar›n› geniflletme ve Anadolu’ya aç›lma planlar›n›n bir aya¤› olarak de¤erlendiriliyor ki tarihsel aç›dan da akla yatk›n
olan de¤erlendirme; bu yan›yla, hikayeye
uhrevi de¤il de dünyevi bir nitelik kazand›r›yor. Ancak, bunu yaparken hikayeyi neredeyse yeni bafltan ele al›yor ve baz›
ayaklar›n› da kendi kurgusu içinde, yeni
bafltan yarat›yor. En bariz özelliklerini de
Aflil (Akhilleus) ve Hektor karakterlerinde
görebiliriz. Amerikan film flirketlerinin temel yaklafl›m› olan güncel göndermeler,
burada Aflil’in kara yelkenli gemisiyle kendini gösteriyor. Benzer bir örne¤i; Yüzüklerin Efendisi’ndeki kaykayl› Legolas’ta da
görmüfltük ki bu, bir yarat›c›l›k olma niteli¤inden öte hikayeyi suland›rma gibi bir iflleve de dönüflüyor.
Karakterlerin yeniden flekillendirilmesiyle birlikte, temel bir de¤ifliklik gündeme
geliyor. Bu da Truva Prensi Hektor’un, savafl k›flk›rt›c›s› karakterinde yap›lan de¤i-
ibrahim köro¤lu
sinema
Y
24
flikliklerdir. Hektor, burada Truva’n›n akl›
selimini temsil ediyor.
Bir baflka önemli nokta da Homeros’un mistik kurgusuna tamamen s›rt
çevrilmesi. Savafl›n Akhal›lar’dan yana
dönmesini sa¤layan temel unsur olarak,
Truva’l› rahip seyircinin önüne at›l›yor. Tuna Erdem’in Radikal Pazar ekinde ileri
sürdü¤ü tez bu noktada dikkate de¤erdir.
Kral Priamos’a sundu¤u telkinlerle savafl›n seyrinin de¤iflmesini sa¤layan rahip
üzerinden, eski ve yafll›n›n de¤iflmesi gerekti¤i tezi gözümüze sokuluyor. Genel anlamda do¤rular içerse de Amerika’n›n Ortado¤u politikas› ve hikayenin hayat buldu¤u topraklara yönelik bu gönderme; bu
kez, esprileriyle güncellenmekten öte, politik olarak do¤unun yenilmesindeki temel
faktöre iflaret eden bir flekle dönüflüyor.
Tam da burada, filme yönelik beklentiler ve gerçeklik üzerine, birkaç fley söylemek flart oluyor.
Mitoloji ve Tarih ‹liflkisi
Richard Leigh ve Michael Baigent taraf›ndan kaleme al›nan, “Mabet ve Loca”
isimli kitapta, bilimin aldat›c› kavramlar›ndanolarak ele al›nan tarih ve mit iliflkisi,
flu cümlelerle de¤erlendiriliyor.
“Geleneksel bilimin aldat›c› kavramlar›ndan biri de ‘tarih’ ile mit aras›ndaki kat› ve sahte ay›rt edilebilirlik üzerinde ›srar
etmesidir. Böyle bir ay›rt edilebilirli¤e göre, tarih bafll› bafl›na kay›tlara dayal› bir
gerçek olarak ele al›n›r. Çeflitli s›namalar
üzerinde ayakta duran ve bir fleyin ‘gerçekten olmufllu¤unu’ ispat eden veriler,
kesin bilimsel incelemelere dayand›r›lmal›d›r.”
Öykünün kuruluflunda, epik anlat›m hakimiyetini korurken, Amerikan sinemas›n›n o çok sevdi¤i kahramanl›k temas› her
an hissediliyor. Oysa Homeros’un destan›n›n temel içeri¤i, bir kahramanl›k an›t› ya-
ratmaktan daha çok, bu savafla yak›lan
bir a¤›t› içermektedir. Ancak; dedik ya,
bu Amerikan yap›m› bir epik film ve tüm
bunlar› daha bafltan kabullenmek zorunday›z. Burada, yüre¤imize biraz olsun su
serpen, yönetmenin filmi iflleyiflindeki
üslup... Savafl sahnelerinde, bir gövde
gösterisi yapmaktan özellikle kaç›nd›¤›n›
söyleyebiliriz. Savafl sahnelerinin, benzerlerine oranla daha yal›n ele al›nmas›, meselenin özünü de savafl› da bütünlü¤ü de
kaç›rmadan izlememize ön ayak oluyor.
Yine, Homeros’un destan›nda say›s›z
karakter karfl›m›za ç›karken, burada haliyle karakterler aras›nda bir sadelefltirmeye gidilmifl. Hektor ve Aflil, filmin temel kahramanlar›. Karakterleri, kendi
içinde iflleyifli de gerçekten dikkate de¤er. Karakterlerin çat›flmalar› bizi flafl›rtacak derecede iyi ifllenmifl. Burada da
genel stüdyo sisteminin ak›fl›na biraz olsun ayak direndi¤i hissine kap›lmad›k de¤il. Yoksa, geçmiflte karfl›m›za ç›kan örnekler, k›r›lmaz, bükülmez karakterlerin
kahramanl›k gösterilerine dönüflüyordu ki
art›k Amerikan sinemas›n›n bu öykücülü¤ü, mide buland›rman›n bir üst aflamas›na s›çram›fl durumdayd›.
fiimdi, bir tak›m olumlamalar›m›zdan
hareketle tümüyle olumlad›¤›m›z sonucu
da ç›kar›lmas›n tabi. Yaz›m›z›n sat›r aralar›nda da de¤indi¤imiz gibi, bu filmde
Amerikan tipi pazarlaman›n vazgeçilmez
öykücülü¤ü en nihayetinde mevcuttur.
Fakat, biz son dönemlerde karfl›m›za ç›kan örneklerden hareketle, olumluluklar›
s›ralamay› do¤ru bulduk.
Senaryonun, destana ba¤l› kalmamas› meselesine gelince; bu konudaki tutucu elefltirilere pek kat›lmad›¤›m›z› ifade
etmeliyiz. Öncelikle, önümüzde kurmaca
bir öykü duruyor ve nihayetinde, esinlendi¤i destan›n da kurmaca yanlar›n›n oldu¤u kuflku götürmez bir gerçeklik. Böyle
olunca da, neden o destana ba¤l› kal›nmad›¤› elefltirisi biraz havada kal›yor gibi.
Bu, bir tercih meselesidir. Fakat, bu kurmacaya girerken, karakterlerin geçmifli
ile ilgili aç›k b›rak›lan bir tak›m noktalar
üzerine e¤ilinse belki de daha iyi olacakt›. Sadece topu¤undan öldürülebilecek olan Aflil’in, bu özelli¤inden film boyu bahsedilmedi¤i gibi, yine bu sonu
yaflad›¤›nda baflka bir zemine oturtulmas› biraz zorlama bir hal alm›fl. Film
boyunca tek bir darbe yemeyen kiflinin
sonunu haz›rlayan bir etken olarak, topu¤undan ald›¤› yara bize sunuluyor.
Burada art›k, destan› bilip bilmeme
meselesinden öte bir durum söz konusudur.
Sonuç olarak; Truva, türün merakl›lar›n›n beklentilerine cevap vermekle
birlikte, destan› sevenler aç›s›ndan da
bolca tart›flma malzemesi içermesiyle,
bu yaz›n en çok izlenen ve konuflulan
filmi olacak gibi.
Son bir söz olarak; memleketimizi
idare edenlere de¤inmek istiyoruz.
Truva’n›n gösterime girmesiyle birlikte
medyadan meclise uzanan bir hareketlili¤i de izliyoruz. Türkiye’nin tan›t›m›
noktas›nda filmi f›rsat olarak de¤erlendirenler, kaç›r›lm›fl f›rsatlar üzerinden elefltiri oklar›n› yetkili kurumlara yöneltiyor.
Bu filmin ülkemize getirece¤i turizm girdisi üzerinden yürüyor tart›flmalar.
Bir ulusun tarih bilinci ancak böyle bitirilebilir. Tarihsel tüm birikimini dolara
endekslemifl anlay›fl, kendini hakim k›larak istedi¤i bilinci flekillendiriyor. Troya’ya, Hititler’e, Anadolu’nun zenginliklerine sadece parasal getirileriyle bakanlar;
bu ülkenin tarihsel miras›n› arkeolojik kaz›lar›n bile gün›fl›¤›na ç›karamayaca¤› bir
derinli¤e gömüyor. Yüzünü bat›ya çevirmifl memleket idarecileri, do¤unun nimetlerini sat›l›k birer aksesuar olarak
tezgaha sunman›n kavgas›n› veriyor. Bu
tart›flmalar aras›nda, kendi kültürümüze,
birikimimize, tarihimize biz ne kadar de¤er verdik sorusunu duyan›n›z oldu mu?
Bari biz soral›m da duyun!
(*‹lyada Destan›-Homeros) ❏
Homeros Kimden Yana?
Dinleyicilerin ulusal onurunu alabildi¤ine okflamakla birlikte Homeros; Anadolu topra¤›n› övmek, Troyal›lar’›n Akhalar’dan
çok daha insan, çok daha uygar olduklar›n› belirtmekte hiçbir f›rsat› kaç›rmaz. Benzetmelerde, Akhalar’dan dem vurunca, hep
üstün benzetme ö¤eleri seçer. Örne¤in; Akhalar’› arslanlara, Troyal›lar’› sineklere benzetir ama bu benzetmelerden her biri
Anadolu gerçe¤inden al›nm›fl; Anadolu do¤as›n› dile getiren ve her defas›nda ozan›n duygular›n›, sevgilerini tafl›yan, özgün fliir
parçalar›d›r. Homeros; Hektor’dan, Andromakhe’den, Priamos’tan söz ettikçe ci¤erini söyler. Efendileri için Akhilleus’lar›,
Agamemnon’lar› övmek zorunda kalan Anadolulu ozan; onlar›n, bir yandan kavgalar›n›, sövgülerini, ac›mas›zca adam
öldürmelerini canland›r›rken; bir yandan da oturmufl, a¤›r, onurlu bir toplumun bafl›na gelen belalara yanar. ‹lyada boyunca
kulaklar›m›zda ç›nlayan, “Bir gün gelir, yok olur kutsal ‹lyon!” dizesinde, içimizi ürperten bir ac›l›k vard›r. Destan sonunda da
Homeros, bu can›m kenti gelip y›kan Akhalar’a öyle bir insanl›k dersi verir ki Hektor’a a¤›tlarla kapanan ‹lyada, Akhilleus’un
de¤il, Hektor’un destan› oluverir ama bu kadar!
Homeros’un hangi gerçekler içinde,hangi geleneklere uyarak ‹lyada’y› dile getirdi¤ini unutmayal›m ve flu ya da bu taraf› tutmak için, kendi zaman›n›n bilmedi¤i ya da biliyorsa da anlatmaktan hofllanmad›¤› facia ve vahflet sahnelerini eserine alabilece¤ini sanmayal›m.
‹lyada ve Odysseia, gerçeklikle örülmüfl iki destand›r. Canland›rd›klar› ça¤lar› ayd›nlatmak için onlardan daha ayd›n bir belge
bulunamaz. Gönül ister ki, bilimin bu destanlarla el ele giden araflt›rmalar›, ‹lyada ve Odysseia’n›n kaplad›¤› gerçeklik alan›n›
bize büsbütün aç›klayabilsin bir gün.
Azra Erhat
‹stanbul-1981
25
bu ülkeyi yang›n sarar
26
grup yorum
nota
Atefl düfltü¤ü yeri yakar
Yan›yor yüre¤im
Kurflun girdi¤i yeri deler
Kan›yor yüre¤im
Bu ülkeyi yang›n sarar
Seller sürükler flimdi
Bu ülkeyi yang›nlar sarar
Bu atefli yakanlar
San›yor sönecek
Analar›n yüre¤inde
Öfkeyi görecek
Bu ah k›yamete kalmaz
Gelir o günler gelir
Bu ülkeyi yang›nlar sarar
Yang›n büyür yanar orman
Alevler yakar yakan›
Kan birikir taflar bir an
Sel olur bo¤ar cellad›n›
Söz : Ümit ‹lter
Müzik : Grup Yorum
27
ümit
zafer
hapishaneden
kömür gözlüm...
“... Gör nas›l yarat›l›r›m,
Namuslu genç ellerinle
K›zlar›m,
O€ullar›m var gelecekte
Her biri vazgeçilmez cihan parças›
Kaç bin y›ll›k hasretimin koncas›
Gözlerinden
Gözlerinden öperim.
Bir umudum sende
Anl›yor musun?..”
Merhaba kömür gözlüm,
Bilirsin ve seversin kömür gözlüm, Ahmed Arif’in o fliirinin son bölümü böyledir. Ki, Anadolu, evlad›na seslenir: “Bir
umudum sende” diyerek. Ve sonra sorar: “Anl›yor musun?” ve yine sevdi¤in
Naz›m, bir fliirinde “Anlad›¤›n› anlatmayan alçakt›r.” der. Anlad›¤›n› anlatmaktan kaçanlar› ya da yanl›fl anlatanlar›,
anlad›¤›na piflman edecek denli keskin
bir dizedir bu. Ve do¤rudur. Ki onlar,
hakikate ve halka yabanc›laflt›kça paçalar›ndan yalan akan bir hayat›n hükümranlar›na kuldurlar. Ve cümle y›lanlara
ve y›lanlar› y›ld›ranlara hastir çekeriz.
K›zma sak›n kömür gözlüm, insan bazen küfretmeli. Ve insan bazen küfreder. Hem de a¤›z dolusu. Yeri gelince
küfürde fl›k durur bizde...
Kömür gözlüm, seninle çok mektuplaflt›k. Ki art›k hayat›m›zdaki tek farkl›l›k,
“görülmüfltür” damgal› mektuplar almayacak olmam›z. Beis de¤il. Çünkü
zaman ard›m›zda kald› çoktand›r. Mekansal ayr›l›klar ve hatta hasretler ard›m›zda kald›. Cümle boyutlar ard›m›zda
kald› art›k. Metafizik cümleler kurmad›¤›ma eminim kara gözlüm. Hani diyor
ya koca flair; “Bir ufka vard›k ki art›k,
yaln›z de¤iliz” O misal say›l›r bizim maceram›z. Ki ölümün öldü¤ü bir destan›n
neferleriyiz...
Kömür gözlüm, sana dair olan her fley
o kadar canl› ve yak›n ki... An› olmayacak ve mazide kalmayacak kadar canl›d›r b›rakt›klar›n. O nedenle bunlar› “di”li
geçmifl bir zamanla anlatmayaca¤›m.
Aksine sana üç cümleden bahsedece¤im. Ki Esenler’den bir arkadafl, genç
bir kardeflimiz yazm›fl mektubunda: “…
Selma Kubat, 1 May›s günü bedenini
direnen halklara hediye etti. 1 May›s’tan coflkuyla ç›kt›k. Selma’n›n flehitlik haberi coflkumuzu daha da artt›rd›...”
Sen anlad›¤›n› güzel anlatt›n gül
yüzlüm. Bu kardeflimiz senden anlad›¤›n› güzel ifade
etmifl. Ve elbette kömür
gözlüm, inanc› olmayan›n coflkusu da olmaz.
Coflku dedi¤in, her
fleyden
önce
bir
umut, bir irade ve iddia iflidir. Ve umut
büyüdükçe; coflku,
yüre¤e s›¤maz, koflup
bayraklafl›r
meydan meydan...
Söylesene
kömür
gözlüm, emperyalist
cellatlar o z›rhl› beygirlerini flaha kald›rm›flken, kaç insan›m›z›n
yüre¤ine
umut
düflürüp
coflkusunu artt›rd›n. Kaç gencimizi türlü kötü yol ve envai
kulluktan
al›koydun. Ve o
gençler, yeri
geldi¤inde kaç
Selma’n›n yüre¤ine umut ekecek. Hakl›s›n kömür gözlüm, rakamlar muhasebecilerin iflidir. Ki biz, bir bayrak yar›fl›n›n koflucular›y›z...
Gül yüzlü kardeflim, bilirsin o fliirin bir
baflka yerinde “dayan rüsva etme beni” der Anadolu. Biliyorsun ya, rüsva
edilmemifltir Anadolu’nun baht›. “Ya istiklal ya ölüm” deyiflimiz... Ve Cebeci,
“gülistan-› fluheda”d›r flimdi...
Korkuyor hala o yedi düvel bu topraklardan ve bu topra¤›n umut b›çk›n› evlatlar›ndan, kömür gözlüm. Bundand›r
o büyük komplolar. Korkudand›r. Ve o
yald›zl› zirveleri de asl›nda bu korkunun
zirvesidir. Korkuyorlar senin varl›¤›n-
dan ve feda ruhundan kömür gözlüm.
Onurundan ve umudundan korkuyorlar
gülyüzlüm. Halktan ve gelecekten korkuyorlar can›m kardeflim. Ki nerede
görseler onur ve umuda sald›rmalar› bundand›r.
Daha da sald›rs›nlar kömür gözlüm.
Biz dayan›r›z nas›lsa. fiark›larla
dayan›r›z, türküler ve halaylarla dayan›r›z
hem de. Dün
“ne ‹skender
takm›fl›m, ne
flah ne sultan” ve bugün emperyalistlerin
alay›n›
da
takmay›p,
hastir çekece¤iz
elbette.
M a demki
göze
göz,
difle
difl
v e
selma kubat
gücü
gücüne
yetenedir; biz
güçlüyüz kömür gözlüm. Muazzam güçlüyüz hem de...
Ve sana, ve Anadolu’ya bir kez daha
ant olsun kömür gözlüm, yemin olsun,
söz olsun ki dayanaca¤›z ve dayataca¤›z, sonuna kadar. Ve sonuncumuza ve
sonsuza kadar. Ve sen kazanacaks›n
kömür gözlüm. Halk kazanacak. Ve Filistinli kardefllerin, Irakl› akrabalar›n da
kazanacak. Çünkü hayat›n yazg›s›d›r,
halk›n kazanacak olmas›...
Gözlerinden, gözlerinden öperim kömür gözlü kardeflim...❏
28
haber-yorum
Cezmi Ersöz’ün Kitap Afiflini Asan Ö€renciye
Soruflturma Bafllat›ld›!
‹zmit’te Kocaeli Üniversitesi’nde, Cezmi Ersöz’ün “Suçtur Umutsuzlu¤a Kap›lmak” adl› kitab›n›n afiflini asmak isteyen ‹stanbul Gençlik Derne¤i Üyesi üniversite ö¤rencisi Ekin Günefl hakk›nda soruflturma bafllat›ld›. Soruflturmaya gerekçe olarak da “afiflte ideolojik unsurun bulunmas›” gösterildi.
Hakk›nda soruflturma bafllat›lan Ekin Günefl; Kocaeli Gençlik Derne¤i’nde yapt›¤› bas›n aç›klamas›nda: “Kitaplar› binlerce satan bir yazar
olan Cezmi Ersöz, bu afifli kendisinin imza gününde imzalad›. Ben de
bu afifli kitab›n tan›t›m› amac›yla üniversitede asmak istedim. Yönetim
kaydede¤er bir gerekçe gösteremedi, yetmezmifl gibi hakk›mda soruflturma bafllatt›.” fleklinde konufltu.
Kocaeli Üniversitesi ‹ktisadi ve ‹dari Bilimler Fakültesi Dekan› Prof. Ahmet Hamdi ‹slamo¤lu
da "Kamuya ait alan içinde afifl asmak ve gösteri yapmak yasakt›r. Bize suç duyurusunda bulunuldu¤u için biz de soruflturma bafllatt›k." diye konufltu.❏
Mustafa Mu€lal›’n›n Ad› Özalp Jandarma Taburuna Verildi!
1943 y›l›nda Van’›n Özalp ‹lçesi’nde 33 köylüyü kurfluna dizdiren dönemin 3.Ordu Müfettifli Orgeneral Mustafa Mu¤lal›’n›n ismi bir süre önce S›n›r Jandarma Taburuna verilmiflti. Y›llar önce köylerinden göç edenler tekrar Van’a gelerek, ‹HD Van fiubesi’ne bu ismin
de¤ifltirilmesi konusunda baflvuruda bulundular.
Baflvuruyu yapanlardan Mustafa Kolcu isimli bir köylü; "33 masum insan› kurfluna dizdiren birinin isminin bir k›fllaya verilmesinin tek bir amac› var, o da halka psikolojik bir hat›rlatmada bulunmak. 'Hepiniz çapulcusunuz, yine kafan›za kurflunu s›kar›z' demektir. Bu ismin Özalp'tan kald›r›lmas› için bütün iç hukuk yollar›n› zorlayaca¤›z. Sonuç alamad›¤›m›z zaman da A‹HM'e baflvuraca¤›z. Genelkurmay, Kürt halk›ndan özür dilesin." diye konufltu ❏
4. Diyarbak›r Kültür ve Sanat Festivali Bafll›yor
4.Diyarbak›r Kültür ve Sanat Festivali, 28 May›s- 6 Haziran tarihleri aras›nda
gerçekleflecek. Festival program›, yap›lan bas›n toplant›s›yla tan›t›ld›. Diyarbak›r
Büyükflehir Belediye Baflkan› Osman Baydemir, yapt›¤› toplant›da: "Kürt, Türk, Ermeni, Yahudi ve daha pek çok kültürün rengini surlar›na yazd›¤› kentimizde festivalimizin slogan› 'Surlar s›rlar›n› paylafl›yor', bir di¤er temam›z ise gökkufla¤›. Festival ile gökkufla¤›n›n tüm renklerini kentimize yans›tmak ve bu renklerin birbiriyle ne denli uyumlu oldu¤unu dünyaya
anlatmak istiyoruz. Festival program› k›sa bir sürede hayata geçirilmesine ra¤men oldukça anlaml› bir içerik kazanm›flt›r. Eksiklikler olacakt›r. Program, kentteki bütün kurum ve kurulufllar›n ortak
fikri ve iradesinin ürünüdür." dedi.
4.Diyarbak›r Kültür ve Sanat Festivali’nde; sinemadan tiyatroya, atölyelerden, panellere, müzi¤e birçok dalda çal›flmalar yer alacak. Birçok sinemac›, müzisyen, tiyatrocu ve yazar kat›lacak. 14 sokak konseri, 2 büyük konser, 42 sinema gösterimi, 11 söylesi, 5 panel, 12 tiyatro ve 6 dans gösterisi düzenlenecek.❏
Dergimizin Sahibi Muharrem Cengiz’in Mahkemesi
9 Haziran’da Görülecek!
Yeminli tan›k olarak kat›ld›¤› bir davada san›k durumuna getirilerek tutuklanan dergimizin sahibi ve
Grup Yorum eleman› Muharrem Cengiz’in mahkemesi 9 Haziran 2004 tarihinde saat 10:00’da ‹stanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde görülecek.
Dergimizin okurlar›n›, Grup Yorum dinleyicilerini Muharrem Cengiz’in mahkemesine davet ediyoruz.❏
KISA... KISA... KISA...
TAYAD’l›lar Tutukland›
15 May›s gecesi, Erovizyon fiark› Yar›flmas›’n›n
yap›ld›¤› Abdi ‹pekçi Spor Salonu’nda, F Tipi Hapishaneleri ve tecritteki ölümleri protesto etmek isteyen,
Feridun Osmana¤ao¤lu ve Sezai Demirtafl tutukland›.
Feridun Osmana¤ao¤lu ve Sezai Demirtafl Türkçe
ve ‹ngilizce yaz›l› olarak; “Hapishanelerde 111 ‹nsan
Öldü. Duydunuz mu? – 111 People Died in Prisons.
Are You Did You Heard?” yaz›l› pankart açm›flt›.
TAYAD, tutuklamalarla ilgili olarak yapt›¤› bas›n
aç›klamas›nda; “Can›m›zdan can kopar›l›p hapishanelerde tecrit edilmifl, bask› ve iflkencelerle en temel
yaflam haklar›ndan mahrum edilmiflken hiçbir fley bizi susturamaz.” dedi. ❏
‹ngiltere Konsoloslu€u Önünde NATO’ya Karfl› Eylem
17 May›s 2004 tarihinde, NATO ve Bush Karfl›t› Birlik, Tony Blair’in Türkiye gezisini ve yap›lacak NATO toplant›s›n› protesto etti.
Yap›lan aç›klamada: "Bizler Irak'ta yaflanan iflgal,
katliam, iflkence ve her türlü afla¤›laman›n emperyalizmin gerçek yüzü oldu¤unu ve bu tablonun yarat›c›lar›ndan Blair'i ülkemizde istemedi¤imizi hayk›rmak
için bulufltuk. Özgürlük ve demokrasi gibi söylemlerle
iflgal, katliam ve iflkence gibi her türlü yönteme baflvuran emperyalistler hala bu talana devam etmektedir." dedi. ❏
Cannes Film Festivali'nde Protesto Gösterisi Yap›ld›
17 May›s 2004 tarihinde, film endüstrisi çal›flanlar›, Fransa Hükümeti taraf›ndan maafllar›n›n kesilmesinden dolay›, Cannes Film Festivali’nin yap›ld›¤› Riviera kasabas›nda protesto gösterisi yapt›. Yaklafl›k
1500 iflçinin kat›ld›¤› eylemde; Fransa Köylü Hareketi Lideri Jose Bove ve Amerikal› Yönetmen Michael
Moore da kat›ld›.
Moore, "Fransa, Amerika ve dünyan›n her tarafindaki isçileri desteklemek için bugün buraday›m" diye konufltu.
Yap›lan eylemin ard›ndan, birçok film iptal edildi,
kasabada, yollar trafi¤e kapat›ld›. Baz› kifliler gözalt›na al›nd›. ❏
‹srail Konsoloslu€u Önünde Katliamlara Protesto
NATO ve Bush Karfl›t› Birlik taraf›ndan, 22 May›s
2004 tarihinde Levent’teki ‹srail Konsoloslu¤u önünde protesto eylemi gerçeklefltirildi. ‹srail’in Filistin
üzerindeki katliam politikas›n› ve son dönemde artan
toplu katliamlar›n› protesto etmek için yap›lan protesto eylemine 200’e yak›n kifli kat›ld›. ❏
Tekirda¤ F Tipi Hapishanesi’nde Ali fiahin Hayat›n› Kaybetti
Tekirda¤ F Tipi Hapishanesi’nde içinde bulundu¤u
kanser hastal›¤› bilindi¤i halde, hücrede tutulan Ali
fiahin, 21 May›s 2004 tarihinde hayat›n› kaybetti.❏
29
nokta
haber
Grup Yorum
32.Uluslararas› ‹stanbul Müzik Festivali Bafll›yor
32. Uluslararas› ‹stanbul Müzik Festivali, bu y›l
4 Haziran -8 Temmuz tarihleri aras›nda gerçeklefltirilecek. ‹stanbul Kültür ve Sanat Vakf›’n›n düzenledi¤i festivalin bu seneki program›nda; 4 orkestra konseri, 2 opera temsili, 7 oda orkestras› konseri, 5 resital, 5 oda müzi¤i konseri, 2
dans gösterisi ve 2 aç›klamal› müzik dinletisi olmak üzere toplam 27 etkinlik yer al›yor.❏
29 Nisan 2004;
Geleneksel ‹TÜ fienlikleri’nde yaklafl›k 1500 kifliye seslendi.
15 Mayıs 2004;
Harbiye Aç›khava Tiyatrosu’nda
“Bir Masal Gecesi”nde yaklafl›k
5000 kifliye seslendi.
22 Mayıs 2004;
‘NATO ve Bush Karfl›t› Birlik’in,
Levent’teki ‹srail Konsoloslo¤u önündeki protesto eylemine kat›ld›.
22 Mayıs 2004;
Hollanda’da düzenlenen “Bir Efsane Gecesi”nde yaklafl›k 3000 kifliye seslendi.
25 Mayıs 2004;
Y›ld›z Teknik Üniversitesi’nin kapan›fl flenli¤inde yaklafl›k 1000 kifliye seslendi.
Özgürlük Türküsü
23 Mayıs 2004;
Uflak Gençlik Derne¤i’nin düzenledi¤i flenlikte yaklafl›k 250 kifliye
seslendi.
40. Sait Faik Hikaye Arma€an› Sahibini Buldu
Darüflflafaka Cemiyeti'nin Sait Faik Abas›yan›k'›n an›s›n› yaflatmak amac›yla 1964'ten beri düzenledi¤i
“Sait Faik Hikaye Arma¤an›”, 16 May›s 2004 tarihinde yap›lan törenle sahibine verildi. 'Getirin O Günleri
Yakal›m Bu Öyküleri' adl› öykü kitab›yla Baflar Baflar›r
ödüle hak kazand›.
Burgazada’da yap›lan ödül etkinli¤ine; PEN Türkiye
Merkezi Baflkan› Üstün Akmen, TYS Baflkan› Cengiz
Bektafl, yazarlar H›fz› Topuz, Güngör Gençay ve Gülsüm Cengiz de kat›ld›.❏
Cannes Film Festivali’nden Michael Moore’a Ödül
Amerikal› yönetmen Michael Moore, “Fahrenheit 9/11”
adl› belgeseliyle Alt›n Palmiye ödülünü kazand›. Bu sene
57’incisi düzenlenen Cannes Film Festivali’nde 46 y›l aradan
sonra ilk defa bir belgesel filme ödül verildi. Film, ABD’ye
karfl› yap›lan 11 Eylül eyleminin ard›ndan ABD’nin izledi¤i yalan, demagoji politikas›n› anlat›yor. Belgeselde; Amerikan
halk› aras›nda yay›lmaya çal›fl›lan korku, endifle, tehlike beklentisi durumunun Irak’›n ve di¤er yerlerin iflgalinde meflruluk malzemesi olarak kullan›ld›¤› vurgulan›yor.❏
14. Uluslararas› ‹stanbul Tiyatro Festivali Bafll›yor
17 May›s – 4 Haziran 2004 tarihleri aras›nda yap›lacak olan tiyatro festivali, de¤iflik ülkelerden birçok oyuna ev sahipli¤i yapacak.
Tiyatro oyunlar›, AKM’de ve Taksim Sahnesi salonlar›nda izleyiciyle buluflacak.❏
Uluslararas› Belgesel Filmler Festivali
2-6 Haziran tarihleri Aras›nda Yap›l›yor
Belgesel Sinemac›lar Birli¤i, Bodrum Belediyesi ve Alternatif Sinemac›lar
taraf›ndan düzenlenen, Uluslararas› Belgesel Filmler Festivali, 2-6 Haziran
2004 tarihleri aras›nda Bodrum’da gerçekleflecek. ❏
30
8. Ankara Öykü Günleri Bafll›yor
Bu y›l 8’cisi düzenlenen Ankara Öykü
Günleri, 1- 6 Haziran 2004 tarihleri aras›nda Ankara’da yap›lacak. Erhan Bener,
Semih Gümüfl, Müge ‹plikçi, Cihan Demirci’nin de aralar›nda oldu¤u 50’yi aflk›n öykücünün kat›laca¤› etkinliklerde; “Ölümünün 100.Y›ldönümünde Çehov”, Ankara’da
Aflklar› ve Düflleri Yazmak”, Günümüz Öykücülü¤ünde E¤ilimler”, “2000’lerde Gerçekçili¤e Bak›fl ve Ankara’da Aflk› ve Düflleri Yazmak” bafll›klar› alt›nda paneller düzenlenecek. ❏
“On Y›lda” Çekilen Foto€raflar
Oktay Çolak’›n “On Y›lda” çekti¤i foto¤raflar›; 22
May›s - 11 Haziran 2004 tarihleri aras›nda ‹stanbul
Foto¤rafevi’nde sergileniyor. Marmara Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Foto¤raf bölümünde Ö¤retim
Görevlisi olarak çal›flan Oktay Çolak, bu sergisinde
dünyan›n çeflitli ülkelerinden çekti¤i do¤a ve yaflam foto¤raflar›n› sunuyor.
Foto¤raf Evi - ‹stiklal Caddesi
Tel: 0212 249 02 02
Nasip ‹yem ve Nuri ‹yem’den
Resim ve Heykel Sergileri
Evin Sanat Galerisi’nde 20 May›s 2004 tarihinde bafllayan sergide; Anadolu insan›n›n binlerce y›ld›r, ac›s›, s›k›nt›s›, sosyal yaflam› anlat›l›yor. Nasip ‹yem, piflmifl toprakla yapt›¤› heykellerde, Nuri ‹yem ise, resimleriyle; toplumsal gerçekçili¤i, Anadolu kad›n›n›n
sosyal yaflam›n› iflliyor. Sergi, 20 Haziran 2004 tarihine kadar
gezilebilir. ❏
Evin Sanat Galerisi : Bebek Deresi Sk. No : 13 Bebek 34342
‹stanbul
Tel : 0 212 265 81 58 Faks : 0 212 257 76 75
http://www.evin-art.com [email protected]
“Azizname”ye Sansür!
Antalya ‹l Milli E¤itim Müdürlü¤ü, Aziz Nesin’in “Azizname” isimli eserini tiyatro oyunu
olarak sahnelemek isteyen Antalya Muratpafla Lisesi ö¤rencilerinin oyununa izin vermedi.
As›l amac›n›n içinde politiklik
tafl›yan bir eser ve bu eserin
yazar› olan Aziz Nesin olan,
Milli E¤itim Müdürlü¤ü, bafltan
savma gerekçeler sunarak oyunu yasaklad›. Sansürleyen komisyonun baflkan› bile niçin
sansürlediklerini tam olarak
an›msamada¤›n› söyledi. Oyuna izin vermeyen komisyonun baflkan› Hami Dorul: “Tam olarak an›msam›yorum. Mutlaka ö¤renciye uygun olmayan fleyler vard›r, argo kelimeler vard›r, siyaset
vard›r.” diye konufltu. ❏
NATO Karfl›t› Sanatç›lardan Eylem
15 May›s 2004 tarihinde, Nato karfl›t› olan sanatç›lar ve baz› kurumlar, Eurovision fiark› Yar›flmas›’n›n
yap›ld›¤› Abdi ‹pekçi Spor Salonu’nun önünde, Eurovision fiark› Yar›flmas›’n› ve NATO’yu, NATO’ya hizmet
eden kurumlar› protesto etti.
Eurovision’a kat›lan sanatç›lara da “NATO’yu protesto edin” ça¤r›s›nda bulundu.
Eyleme kat›lan sanatç›lar “NATO’ya Hay›r” yaz›l› tiflörtler giyerek bas›n aç›klamas› yapt›lar.
"Bu eylemi yapmam›z›n nedeni, NATO'yu ve bu kanl› örgütün temsilcilerini Türkiye'de istemedi¤imizi duyurmak, Irak'ta süren emperyalist vahflete karfl› halklar›n
kardeflli¤ini ve direncini selamlamakt›r. Ayn› zamanda
aralar›nda çok say›da NATO üyesi devlet ad›na yar›flmaya kat›lan müzisyenlerin bulundu¤u Abdi ‹pekçi Spor Salonu önünde marfllar›m›z› söylüyoruz. Eurovision fiark›
Yar›flmas›'na kat›lmak üzere buraya gelen müzisyenleri
ABD ve ‹ngiltere'nin bafl›n› çekti¤i kirli savafla tepki göstermeye ça¤›r›yoruz. NATO üyesi olan ve ayn› zamanda
yar›flmada temsil edilen ülkelerin müzisyenlerine sesleniyoruz. ‘Bir ulusun türkülerini yapanlar, yasalar›n› yapanlardan daha güçlüdür.’ Yasalar›n karfl›s›nda sessiz
ve teslimiyetçi olmay›n, vahfletin karfl›s›nda duyarl› ve
onurlu olun. ABD'yi kirli savafl›, katliam›, NATO'yu protesto edin." dediler. Ard›ndan hep birlikte Çav Bella flark›s›n› söyleyerek, eylemi sona erdirdiler. ❏
31
Adana, ‹zmir ve Ankara’da “Grup Yorum’a Özgürlük”
Etkinlikleri Yap›ld›
- 20 Nisan 2004 tarihinde Adana’da Grup Yorum’a
destek gecesi gerçeklefltirildi. Adana’da Grup Nisan Günefli, “Grup Yorum’a Özgürlük” konseri düzenledi. Yaklafl›k 400 kiflinin kat›ld›¤› konserde, sahnenin arkas›na
“Grup Yorum’a Özgürlük” pankart› as›ld›. Nisan Günefli
eleman›, yapt›¤› konuflmas›nda; “Yorum’un 3 eleman›n›n keyfi, hukuksuzca tutukland›¤›n› belirterek, Grup Yorum’u örnek alan bir grup olarak, bu bask›lar›, hukuksuzlu¤u k›n›yoruz dedi.
- 21 May›s 2004 tarihinde Ege Üniversitesi’nde, ‹zmir Gençlik Derne¤i taraf›ndan “Grup Yorum’a Özgürlük” isimli bir etkinlik düzenlendi. Yap›lan etkinlikte; ‹zmir
Gençlik Derne¤i Müzik Grubu, Grup Harmanyeli ve Cevdet Ba¤ca yer ald›lar. Yaklafl›k 350 ö¤rencinin kat›ld›¤›
etkinlikte yap›lan konuflmada: “Grup Yorum üzerindeki
bask›lara, tecrite, NATO zirvesine ve iflkencelere de¤inildi. Cevdet Ba¤ca ise; Grup Yorum üzerindeki bask›lar› k›nayarak tüm ayd›n ve sanatç›lar› göreve ça¤›rd›.
Konser sonunda, “Grup Yorum’a Özgürlük ve Türküler
Susmaz Halaylar Sürer” sloganlar› at›ld›.
- 23 May›s 2004 tarihinde de Ankara’da “Grup Yoruma’a Özgürlük Gecesi” düzenlendi. Ankara ‹dilcan Kültür Merkezi’nin düzenledi¤i etkinli¤e 200’ü aflk›n kifli kat›ld›. ‹dilcan Müzik Araflt›rmalar› Toplulu¤u, ‹dilcan Çocuk Korosu, Ankara Ayd›n Sanatç› Giriflimi’nden flairler Selma A¤abeyo¤lu ve A.Galip, yerel sanatç›lar H›d›r Çelebi, Meral Sar›yaro¤lu, flair Abdullah Oral, Grup Son Anka
yer ald›.
ESP Ankara temsilcili¤i, Ankara Sosyalist Gençlik Derne¤i ve fiair fiükrü Erbafl da geceye birer mesaj ilettiler. Ayr›ca, ‹dilcan Müzik Araflt›rmalar› Toplulu¤u, yine Sincan F Tipi Hapishanesi’nde tutuklu bulunan arkadafllar› Hakk› Gökhan Menet’in de serbest b›rak›lmas›n› istedi. ❏
dvd... vcd... albüm...
Ayd›n Beyo¤lu
Deli bafl›m
Öncü
32
Emre Salt›k
Derdimin derman›
Türküler
EMA
Yücel Arzen
Belki
Seyhan Müzik
Nurgül Atefl
‹çimizdeki s›z›
EMA
Xelil Xemgin
Zend
KOM

Benzer belgeler