Risk Faktörleri - Kent Hastanesi

Transkript

Risk Faktörleri - Kent Hastanesi
Kent Sağlık Grubu’nun ücretsiz yayınıdır.
Aralık 2013 / Sayı 13 • www.kenthospital.com
ISSN: 1307-220X
Yeni Umut Projesi:
Mini Tüp Bebek
SAYFA 27
&
Meme Kanserinde
Risk Faktörleri
SAYFA 37
&
Romatizma ile ilgili
Sık Sorulan Sorular
SAYFA 57
BEYİN
TÜMÖRÜ
SAYFA
13
Online Dergi
Mini
Tüp Bebek ile
yeni hayat,
yeni heyecan!
Mini Tüp Bebek tedavisi,
düzenli adet görebilen her
hastada uygulanabildiği gibi,
yumurtalık rezervi azalmış,
tüp bebek denemeleri
başarısız olmuş hastalara da
yeni bir umut sağlar.
Tüp Bebek Merkezi (IVF)
Kent Hastanesi bünyesinde
hizmet vermeye devam etmektedir.
KENT HASTANESİ 8229/1 Sokak No:56 35580 Çiğli-İZMİR
Tel: (0232) 386 70 70 (pbx) • Faks: (0232) 386 70 71
www.kenthospital.com
/KentSaglikGrubu
/kentsaglikgrubu
2013
medikent
KASIM
İÇİNDEKİLER
Gereksiz
Antibiyotik
Kullanımı
Beyin
Tümörü
13
Bel Fıtığı
Spinal
Tümörler
09
17
Meme
Kanserinde
Risk Faktörleri
31 27
İmtiyaz Sahibi ve
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Dr. Ruşen YILDIRIM
Genel Yayın Yönetmeni
Nesrin COŞKUN
Editör
Özlem ÜNLÜ
Tasarım
Burhan GÜNAY
İçerik Hazırlık
Sinan TATLI
Yönetim Yeri
8229/1 Sokak No: 56 Çiğli / İZMİR
Tel: 0232 386 70 70 (pbx)
Faks: 0232 386 70 71
www.kenthospital.com
[email protected]
Yayın Türü: Bölgesel - Süreli
21
35
Saçlarımızın
Yaşam
Döngüsü
Kent Sağlık Grubu'nun
ücretsiz kurumsal iletişim yayınıdır.
Kemik
Çimento
Tedavisi
EBUS
Mini
Tüp Bebek
Medikent
41
Yayın Kurulu
Prof. Dr. Altay BEDÜK
Prof. Dr. Sertaç İŞLEKEL
Opr. Dr. Mete RUKŞEN
Prof. Dr. Kemal YÜCESOY
Opr. Dr. Ali AKAY
Opr. Dr. İsrael ARUH
Opr. Dr. Kamil KILIÇ
Prof. Dr. Ülkü BAYINDIR
Prof. Dr. Ömer HARMANCIOĞLU
Ecz. Anıl Özyaman
Dr. Mehmet HANCIOĞLU
Prof. Dr. Namık DEMİR
Prof. Dr. Mehtap ÇAKIR
Opr. Dr. Işık H. ÖZGÜ
Prof. Dr. İsmet AYDOĞDU
Dr. Tolga Enver YÜCETÜRK
Katkıda Bulunanlar
Serdal PEKEY
Dide GÖKÇE
Cem DEMİREL
Derya CÖMERT
Ali DOĞAN
Şehriban ARSLAN
37
43
Kadına
Yönelik
Şiddet
Trigeminal
Nevralji
25
Basım Yeri
Mono Matbacılık
İnş. Tur. Tic. San.
Büşra Yolver
379 Sokak No: 14/208
K.2 2.Sanayi Sitesi
Bornova / İZMİR
Tel: 0 232 461 08 98
Faks: 0 232 461 08 70
Basım Tarihi: Aralık 2013
Yıl: 7 Sayı: 13
Medikent Dergisi, Kent Sağlık Grubu'nun kurumsal iletişim
yayınıdır. Dergide yer alan makalelerin telif hakları ve yasal
sorumlulukları yazarlarına aittir. Reklamlardan doğacak haksız
rekabetten reklam veren sorumludur. Kaynak gösterilmek
şartıyla makale ve fotoğraflar kullanılabilir. Ücretsiz dergi talebiniz;
görüş ve önerilerinizi telefon veya [email protected]
elektronik posta adresimizle bizlere ulaştırabilirsiniz.
YILDA 3 SAYI YAYINLANIR. ÜCRETSİZDİR.
Değerli
Medikent okurları,
Değerli Medikent okurları,
2013’ün sonlarına yaklaştığımız
bugünlerde Medikent’in yeni sayısıyla
karşınızdayız. Yine sizlere dopdolu bir
dergi sunmaya çalıştık. Bu sayıda sizi
Kent Sağlık Grubu Beyin, Omurilik ve
Sinir Cerrahisi kadrosuna katılan yeni
hekimlerimizle tanıştırıyoruz.
Yurtdışından da hastaların tedavi
gördüğü Kemik İliği Nakli Merkezimizi
sessiz sedasız hizmete açtık. Böylece
hastaların hiçbir ek ücret ödemeden
hizmet aldığı SGK anlaşmalı karaciğer
ve böbrek nakli programımıza kemik
iliği nakli de eklendi. Karaciğer Nakli
ekibimiz çeşitli dünya kongrelerine
katıldı, Türkiye’yi temsil edip
gururumuz oldular. Yine kardiyoloji,
kalp damar cerrahisi, gastroenteroloji,
kadın hastalıkları ve doğum
uzmanlarımız ulusal kongrelerde bildiri
sunarak, bilimsel çalışmalarını
sergileme fırsatı buldu.
Özetle; Kent Sağlık Grubu olarak
hedeflerimiz çok büyük. “Zor işleri
yaparak en çok tercih edilen hastane
olma” iddiamızı her fırsatta dile
getiriyoruz. Tüm büyüme
stratejilerimizde, hizmet yelpazemizi
genişletmede, kaliteyi artırmada
planlarımızı bu iddiamız şekillendiriyor.
Sadece üniversite hastanelerinde
verilebilen üst düzey tanı ve tedavi
hizmetlerini vermek istiyoruz,
planlarımızı bu hedefler doğrultusunda
gerçekleştiriyoruz. 100’ü aşkın
uzmanımızın en az dörtte biri
akademisyen hocalardan oluşurken,
aramıza katılan alanının önemli isimleri
hekim kadromuzun gücüne güç
katıyor. Bu kadromuz bazı hastalıkların
(en başta kanserler geliyor) tanı ve
tedavisinde “Multidisipliner” (Çok
branşlı yaklaşım) uygulamasına
olanak tanıyor. Kent’i güçlü ve farklı
kılan özelliklerimize yenilerini eklemek
için çabalıyoruz. Bölgemizin en
kapsamlı onkoloji merkezini kurmak
için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Sağlık sistemimizde en çok ihtiyaç
duyulan hizmetlerin başında hiç
şüphesiz yoğun bakım hizmetleri
geliyor. Özellikle de erken dünyaya
gelen bebekler için yenidoğan yoğun
bakım yataklarına ihtiyaç çok fazla. Bu
gerçekten yola çıkarak yenidoğan
yoğun bakım ünitemizi tepeden tırnağa
yeniledik. 6 olan kuvöz sayımız 18’e
yükseldi. Resmi açılışı için hazırlıklarını
sürdürdüğümüz bu ünitemizi
Medikent’in yeni sayısında sizlere
tanıtacağız. Kent’te haberler ve
yenilikler çok. Medikent aracılığıyla
bunları sizlerle paylaşmaya devam
edeceğiz.
Daha önceki sayılarda ele aldığımız bir
konu vardı; Tamamlayıcı Sağlık
Sigortası. Yapılan açıklamalara göre
tekrar gündemimize girdi, yolun sonuna
gelindi. Tamamlayıcı Sağlık Sigortası
uygulamasının kamu sağlık
harcamalarının kontrol altına
alınmasını sağlayacağı gibi sunulan
hizmetlerin kalitesini de yükselteceğine
inanıyorum. Umarım en kısa zamanda
en geniş haliyle uygulamaya koyulur.
Sağlıklı günler dileğiyle saygılar
sunarım.
Dr. İ. Ruşen Yıldırım
Genel Müdür
Sağlığın Kent’ine Hoşgeldiniz!
2013
01
medikent
kent haber
Beyin Cerrahisi’nde Kent atağı
Prof. Dr. Yücesoy Kent’te
Kent Sağlık Grubu, aralarında çok sayıda akademisyenin de
yer aldığı uzman hekim kadrosunu Beyin ve Sinir Cerrahı Prof.
Dr. Kemal Yücesoy ile güçlendirdi. Ege Üniversitesi Tıp
Fakültesi mezunu olan Yücesoy, uzmanlık eğitimini aldığı
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde profesörlüğe kadar
yükselip 23 yıl görev yaptı. Emekli olarak üniversiteden
ayrılan Prof. Dr. Yücesoy, mesleğini İzmir Kent Hastanesi’nde
sürdürme kararı aldı. Amerika ve İngiltere’de de eğitim gören,
omurga ve omurilik cerrahisi, deformite cerrahisi, minimal
invasiv omurga cerrahisi, tümör cerrahisi ve vasküler cerrahi
özel ilgi alanı olan Yücesoy, artık tam zamanlı olarak İzmir
Kent Hastanesi’nde ve bağlı olarak Kent Alsancak Tıp
Merkezi’nde hizmet veriyor.
CERRAHLARDAN ROCK KONSERİ
Prof. Dr. İşlekel
ve ekibi Kent’te
İzmir Kent Hastanesi’nden Ortopedi Uzmanı Doç. Dr. İbrahim Akel (elektro gitar- vokal),
Estetik ve Plastik Cerrahı Opr. Dr. Kamil Kılıç (elektrogitar) ile Tepecik Eğitim ve
Araştırma Hastanesi’nden Kalp Damar Cerrahı Opr. Dr. Soysal Turhan (Klavye- vokal) ve
Ege Üniversitesi Hastanesi’nden Göğüs Cerrahı Doç. Dr. Kutsal Turhan, (Bateri) ve Çocuk
Cerrahı Prof. Dr. Coşkun Özcan’ı (bas gitar) müzik aşkı bir araya getirdi. “Therocktors”
adını verdikleri bir grup kuran cerrahlar, ilk konserlerini Bostanlı Paprika
Restoran-Bar’da verdi. Sanatçı cerrahların ilk sahne heyecanlarına Kent ailesi ortak oldu.
Kent Sağlık Grubu’nun son transferi, yaptığı
lokal anestezi altında beyin tümörü ameliyatlarıyla alanının önemli isimlerinden biri olan Beyin
ve Sinir Cerrahı Prof. Dr. Sertaç İşlekel oldu.
Mezunu olduğu Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde
Beyin Cerrahisi uzmanlığını alan, profesörlüğe kadar
yükselip uzun yıllar hizmet veren İşlekel, emekli oldu,
çalışmak için İzmir Kent Hastanesi’ni seçti. Özel ilgili
alanlarını uyanık beyin tümörü ameliyatları, hipofiz
ameliyatları, omurga cerrahisi, stereotaktik yöntemle
beyinden biyopsi, epilepsi cerrahisi gibi özellikli
operasyonlar oluşturan Prof. Dr. İşlekel’in ekibinde Opr.
Dr. Mete Rükşen ve Opr. Dr. Ali Akay yer alıyor.
YAŞAMI SİZİN İÇİN
KOLAYLAŞTIRIYORUZ
Kent Hastanesi web sitelerini ziyaret
ederek, sağlık sorunlarınız ile ilgili güncel
bilgilere ulaşın, online randevu alın,
doktorunuza danışın.
kenthospital.com
kenttipmerkezi.com
internationalkent.com
karacigernakli.org
bobreknaklikent.com
kemikiliginaklikent.com
sgkkent.com
saglikkenti.com
2013
02
medikent
kent haber
İkinci hayatta, annelik sevinci
EBUS ile
anında tanı
Akciğer kanserinin yanı sıra tüberküloz, sarkoidoz,
lenfoma ile diğer organların kanser metastazlarının
tanı ve evrelenmesinde geliştirilmiş en son cihaz olan
EBUS (Endobronşiyal ultrasonografi) İzmir Kent
Hastanesi’nde hastaların hizmetine sunuldu. Kent,
EBUS’a sahip Ege Bölgesi’ndeki ilk özel sağlık
kuruluşu oldu. Kent’in EBUS kullanılan hastanelerden
farkı tetkik sırasında göğüs hastalıkları uzmanın yanı
sıra patoloji uzmanının da görev yapması. Böylece
patoloji uzmanı biyopsiden alınan materyalin yeterli
olup olmadığını anında söylüyor ve hastaya birden
fazla müdahaleye ihtiyaç duyulmuyor. Bronşların içine
girerek, bronşların arkasındaki kitle ya da lezyonların
görülmesini sağlayan EBUS, göğüs hastalıkları
uzmanlarının yanı sıra göğüs cerrahları, hematolog,
onkolog ve romatologlar için de önemli bir cihaz.
Annesi Dudu Beken’den nakledilen karaciğer
parçasıyla 3 yıl önce yeni bir yaşama başlayan
Seval Demirel’e doktorları “hamilelik için en az
üç yıl geçmeli” uyarısında bulundu. Ancak
Demirel, hiç beklenmedik “sürpriz hamilelik” ile
karşı karşıya kaldı. Sürpriz hamileliğin hem
büyük bir sevinç hem de kaygı yaşattığı Seval
Demirel annelik sevdasından vazgeçmedi.
Hamileliğini doktor kontrolünde geçiren Seval
Demirel, mutlu sona ulaştı. Seval ve Hüseyin
Demirel çifti, minik kızları Duru ile birlikte
mutluluklarını yeniden hayat bulduğu İzmir
Kent Hastanesi’nde doktorlarıyla paylaştı.
Titreşimle, varis tedavisi
Toplardamar yetmezliğinin neden olduğu varis
hastalığının tedavisine cerrahi ve lazerden sonra
“titreşimle tedavi” yöntemi eklendi. Bu çok yeni yöntem
İzmir Kent Hastanesi’nde Girişimsel Radyoloji uzmanı
Prof. Dr. Yiğit Göktay tarafından uygulanmaya başlandı.
Hasta konforunu daha da arttıran kısaca MOCA denilen
yöntemin özel hareket ve ilaç verme sistemi olduğunu
belirten Prof. Dr. Göktay, “Toplardamar içine yerleştirilen ve sürekli titreşen kateter, sorunlu damarı büzüp,
ortadan kaldırıyor. Yöntem acı ve ağrıya neden olmadığı
gibi hasta bir saatte varislerinden kurtulup, işine geri
dönebiliyor” dedi.
Gürcü hasta da, Iraklı da
şifayı Kent’te buldu
Birbirlerinden binlerce kilometre uzakta yaşayan, dilleri kültürleri bambaşka olan iki karaciğer
hastası Gürcü Makvala Bareladze ile Iraklı Abdalbari Mohammed’i kader, şifa aradıkları Türkiye’de
bir araya getirdi. Bareladze, Almanya ve Moskova’da, Mohammed ise Erbil’de Amerikan Hastanesi’nde tedavi olma olanağı varken, tercih etmedi; yaşamlarını geri kazanmak için İzmir Kent Hastanesi’ni
seçti. İki hastada karaciğer nakliyle ikinci yaşamlarına başladı. Gürcü Bareladze’ye hemşire kuzeni
Malvina Kapanadze can aşısı olurken, Iraklı Abdalbari Mohammed’e oğlu Nashat Mohammed’den
alınan karaciğer parçası nakledildi. Sağlıkla taburcu olan hastalar, duygularını “İzmir Kent Hastanesi
bizim ikinci hayatlarımızın başlangıcı, yeniden doğduğumuz yer oldu” diyerek dile getirdi.
2013
03
medikent
kent haber
İngiliz hastaya, Türk neşteri
Eşi Beverly Ann Moreton ile birlikte her yıl Bodrum’a gelip “sağlık ve moral” depolayan İngiliz
vatandaşı 67 yaşındaki Stuart Spencer Moreton, kalp rahatsızlığı geçirince İzmir Kent Hastanesi’ne
sevk edildi. İzmir Kent Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Kliniği Sorumlusu Prof. Dr. Suat Buket’e
emanet eden Moreton’un aort kapağı değiştirilip, mitral kapağı tamir edildi. Moreton taburcu olup
Kent’ten ayrılırken, duygularını “Geçirdiğim ameliyatın kalp ameliyatlarının en zorlarından biri
olduğunu biliyorum. Doğru adrese, doğru isme gönderilmişim, şimdi yenilendim, yeniden dünyaya
gelmiş gibiyim. Sağlığıma kavuşmanın mutluluğu içinde ülkeme dönüyorum” diyerek dile getirdi.
Uzm. Dr. Filiz de
Kent’te
Abladan
kardeşe
kemik iliği
İzmir Kent Hastanesi Ege Bölgesi’nde kemik iliği naklini
başlatan ilk özel hastane olma özelliğini taşıyor.
Hastalarımız karaciğer ve böbrek nakillerinde olduğu
gibi kemik iliği kök hücre naklinde de hiç ücret
ödemiyor. Doku ve organ nakillerinde Türkiye ve çevre
coğrafyanın en büyük Organ Nakli Merkezi konumuna
gelmeyi hedefleyen Kent Hastanesi’nin sessiz sedasız
açılarak hizmet vermeye başlayan Kemik İliği Nakli
Merkezi’nde tedaviye alınan ilk hasta 52 yaşındaki
Balıkesir Manyaslı Mustafa Karaman oldu.
Hodgkin lenfoma tanısı koyulan Karaman, merkezde ilk
otolog kök hücre nakli yapılan hasta olurken, şifayla
taburcu oldu. İkinci hasta ise lösemi teşhisi koyulan
İzmirli Metin Aydoğdu (29). Aydoğdu’ya ablası
Gülbahar Aydın’dan alınan kemik iliği kök hücre
nakledildi. Nakil sonrası abla- kardeşin mutlulukları
objektiflere böyle yansıdı.
Neştersiz
miyom tedavisi
Neştersiz, ameliyatsız tedavi edilebilen
hastalıklar arasına kadınlarda sık görülen ve
başta ağrılı adet, kanamaların artması, adet
düzeninin bozulması gibi şikayetlere yol açan
rahim miyomları da girdi. Neştersiz miyom
tedavisi İzmir Kent Hastanesi’nde Girişimsel
Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Yiğit Göktay tarafından
uygulanmaya başlandı. Özellikle Amerika’da 15
yıldır yaygın olarak kullanılan, Türkiye’de de sayılı
merkezlerde uygulanabilen “Rahim miyom
embolizasyonu”nun hasta açısından önemli
avantajları olduğunu belirten Prof. Dr. Göktay,
“Miyom embolizasyonu rahimde yerleşmiş
miyomların ameliyatsız olarak iyileştirilmesi için
yapılan bir tedavi yöntemi. Kalp anjiyosu gibi
damar içerisinden yapılan ve cerrahi hiçbir
girişim gerektirmeyen bu tedavi sırasında rahim
korunuyor ve sadece miyomun ortadan kalkması
sağlanıyor” dedi.
İzmir’in tanınmış iç hastalıkları
uzmanlarından Dr. Tuncay Filiz de Kent
ailesinde. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi
mezunu olan, 1987 yılında İzmir Atatürk
Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde
uzmanlığını alan Dr. Filiz, serbest
hekimliğe geçtiği 1990 yılına kadar Dr.
Suat seren Göğüs Hastalıkları ve
Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi ile
Alsancak Nevvar - Salih İşgören
Hastanesi’nde iç hastalıkları uzmanı
olarak görev yaptı. Uzun yıllardır İzmir
Alsancak’ta muayenehane hekimliği
yapan, tıp dergilerinde çok sayıda
bilimsel makalesi yayımlanıp, 15 yıldan
bu yana çeşitli gazetelerde sağlıklı
yaşam konusunda yazılar yazan Uzm. Dr.
Filiz, artık hastalarını Kent Alsancak Tıp
Merkezi’nde kabul ediyor.
Üroloji paneline
ev sahipliği yaptık
Ege Üroloji Derneği ve Ürolojik
Cerrahi Derneği Ege Şubesi Mayıs
2013 Bilimsel Toplantısını Kent
Hastanesi'ni tercih ederek gerçekleştirmiştir.
2013
04
medikent
kent haber
DÜNYA BİZİ DİNLEDİ
Varşova
Polonya’nın
başkenti Varşova’da
düzenlenen Dünya
Pediatrik
Transplantasyon
Kongresi’nde İzmir
Kent Hastanesi
Karaciğer Nakli
Ekibini Prof. Dr.
Çiğdem Arıkan ve
Opr. Dr. Zafer Önen
temsil etti. Prof. Dr.
Arıkan, kongredeki
sunumlarıyla ilgili
şunları anlattı:
Sidney
Uluslararası Dünya Karaciğer Transplantasyon
Derneği (ILTS) tarafından 12- 16 Haziran tarihleri
arasında Avustralya’nın Sidney Kenti’nde gerçekleştirilen Dünya Kongresi’nde İzmir Kent Hastanesi
Karaciğer Nakli Ekibi’ni Opr. Dr. Cahit Yılmaz temsil
etti. Türkiye’den sadece Opr. Dr. Yılmaz’ın sözlü bildiri
sunduğu kongreye dünyanın pek çok ülkesinden iki
bine yakın bilim adamı katıldı. Opr. Dr. Yılmaz yaptığı
sunumda akut karaciğer yetmezliği çocuk vakalarımızla ilgili nakil sonuçlarını sundu.
İzmir Kent Hastanesi’nde 2009 Temmuz- 2012 Aralık
döneminde 154 çocuğun karaciğer nakli olduğu,
bunların 24’ünün nakil nedeninin akut karaciğer
yetmezliği olduğu vurgulandı. Kongrede Türkiye’den
tek sözlü sunumunun Kent ekibine ait olmasının
onurunu yaşadığını belirten Opr. Dr. Yılmaz, “Dünyada
karaciğer nakli alanında söz sahibi bilim adamları
çocuk nakilleri ve özellikle de akut karaciğer
yetmezliğindeki nakil deneyimimizden etkilendi. Bu
da ayrı bir gurur yaşattı” dedi.
“Kongrede kilosu küçük olan bebeklere nakil yapmamıza olanak veren vericiden alınan karaciğer
parçasının küçültülme tekniğini anlatan ve sonuçlarımızı bildiren serimizi sunduk. Merkezimizde
geliştirilen bu teknik, 3.5-4 kg ağırlığındaki yenidoğan bebeklere dahil nakil olma şansı sağlamaktadır. Bu küçültme tekniği sayesinde ‘çocuğunuz 10 kilogram olunca nakil olabilir’ ifadesi artık
ülkemiz koşullarında söz konusu olmaktan çıkmıştır. Yılda 45-50 çocuk karaciğer nakli yapılan
merkezimizde nakil olan çocukların yüzde 70’i 10 kilonun altında olduğundan bu teknik yaşam
kurtarıcıdır ve başarı oranımız yüzde 95 olarak dünyanın önemli merkezleri arasında yerimizi
almamızı sağlamıştır. Kongrede dünyanın önemli çocuk karaciğer nakil merkezlerinin katılımcılarıyla kendi deneyimlerimizi paylaşarak büyük beğeni topladık. Çocuk karaciğer nakillerinde bugün
gelinen nokta nakil yapılan hastaların kaliteli yaşamlarının sağlanarak topluma kazandırılmalarıdır.
Bu da deneyimli ekiplerin nakil öncesi ve sonrası titiz bakımlarıyla sağlanabilmektedir.”
Gazimağusa
Kent Hastanesi Karaciğer Nakli Ekibi’nden, program sorumlusu
Doç. Dr. Murat Kılıç, Doç. Dr. Murat Zeytunlu ve Opr. Dr. Cahit Yılmaz 25- 29
Eylül tarihleri arasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Gazimağusa kentinde
düzenlenen 10. Ulusal Hepato Gastroenteroloji Kongresi’ne katıldı. Türkiye’den
konusunda uzman 900 gastroenteroloğun katıldığı kongrede Kent ekibi sunum
yaptı.
Amerika Birleşik Devletleri’nden konuşmacıların yer aldığı oturumda ekip lideri
Doç. Dr. Murat Kılıç, “safra yollu rekonstrüksiyonu (onarımı) ve bu konudaki
sorunlar” başlıklı bir sunum yaptı. Kılıç, sunumun sonunda Kent Hastanesi’nde
gerçekleştirilen ortalama vaka sayılarını ve başarı oranlarını Sağlık Bakanlığı
verilerini göstererek bildirdi. Kılıç, Kent’te yılda ortalama 50’si çocuk 150
hastaya karaciğer nakli gerçekleştirdiklerini, sağkalım oranlarının yüzde 90’ın
üzerinde olduğunu belirtirken, ekibin tecrübesi hem yurtiçinden hem
yurtdışından katılan hekimlerin yoğun ilgi ve takdirini topladı.
2013
05
medikent
kent haber
100 yaşında prostat ameliyatı
Nüfus cüzdanına göre “dalya” diyen, evlatlarının “100 yaşını çoktan
geçti” dediği 8 çocuk, 21 torun, 30 torun çocuğu sahibi Ahmet Şen
prostat büyümesi yüzünden mahkum olduğu sondadan kurtulmak için
çare aradı. Her defasında “masada kalma riski var” denilerek evine
gönderilen Şen Dede şifayı İzmir Kent Hastanesi’nde buldu. Operasyonu
gerçekleştiren Üroloji uzmanı Doç. Dr. Ömer Öge, ömründe bir asırı
geride bırakan hastası ve yöntemle ilgili şunları söyledi:
“Hastamız, birkaç yer dolaşmış kimse ellememiş. Kalp yetmezliği olan,
anestezi alması yüksek riskli bir hastaydı. O nedenle lokal anesteziyle
green ligth lazer yöntemiyle ameliyatını gerçekleştirdik. Anestezi
uygulamadık, hastayı riske etmedik. Ertesi günü hasta sondadan
kurtuldu, herhangi bir problem yaşamadık ve taburcu ettik. Prostat
büyümesi idrar yapma sorununa, sonunda da idrarın tam tıkanmasına ve
hastanın sondaya bağımlı hale gelmesine yol açıyor. Özellikle ileri yaş
grubu hastalarda anestezi ve kanama riski tehlike yaratabiliyor. O
nedenle bu tip hastalarda kan sulandırıcı kesmeden ve anestezi
uygulamadan sadece prostat bölgesini uyuşturup bu ameliyatları
yapabiliyoruz. Bu tür lokal ameliyatları yapan nadir merkezlerden biriyiz.
Kalp nakli adayı hastaya bile bu operasyonu uyguladık. Sondanın uzun
süresi kalması idrar yolu enfeksiyonlarına yol açar. Özellikle ileri yaşta
hastaların ömrünü kısaltan bir uygulama ve konforsuz bir yaşam tarzı.”
Kent Alsancak
Tıp Merkezi
5. yılını kutladı
İzmir’in önemli iş, alışveriş ve sosyal yaşam merkezlerinden Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde 2008 yılında hizmete
açılan Kent Alsancak Tıp Merkezi’nin 5. Kuruluş yıldönümü kutlandı. Merkez çalışanlarını bir araya getiren 5. yıl
kutlamasına Kent Sağlık Grubu Medikal Koordinatörü
Dr. Özgen Aytaç, Hemşirelik Hizmetleri Direktörü Tangül
Pekey, İnsan Kaynakları ve Eğitim Direktörü Ebru Oktay,
Özel Kent Alsancak Tıp Merkezi Başhekimi Uzm. Dr.
Tayfun Çağlayan, Mesul Müdür Dr. Gamze Erülk, İşletme
Müdürü İbrahim Akyıldız’da katıldı. Hizmet yelpazesi her
geçen gün genişleyen, son teknoloji tanı ve tedavi
cihazlarıyla artan kaliteyle hizmetin sürdürüldüğü Kent
Alsancak Tıp Merkezi’nin 5. yaş pastası, “başarılı nice
yıllara” dilekleriyle söndürüldü. Başhekim Çağlayan,
“Başarımızın sırrı ekip çalışmasında” dedi.
Bazılarımızın
bir kahramana
ihtiyacı var,
organ bagısıyla
onların kahramanı
siz olun.
Kent Hastanesi;
SGK Anlaşmalı Karaciğer Nakli ve
Böbrek Nakli Merkezleri ile
Organ Bağışını desteklemektedir.
KENT HASTANESİ 8229/1 Sokak No:56 35580 Çiğli-İZMİR
Tel: (0232) 386 70 70 (pbx) • Faks: (0232) 386 70 71
www.kenthospital.com
www.sgkkent.com
/KentSaglikGrubu
/kentsaglikgrubu
2013
09
medikent
Prof. Dr.
Altay BEDÜK
Kent Hastanesi
Beyin Cerrahisi Uzmanı
Lomber disk hernisi
BEL FITIĞI
Baş ağrısından sonra insanları tıbbi tedavi aramaya zorlayan en önemli ikinci ağrı
nedeni bel ağrısıdır. Bel ağrısı endüstriyel toplumlarda sık görülen bir
belirtidir.İngiltere’de her yıl popülasyonun %2’sinin bel ağrısı için çözüm aradığı
görülmektedir. Yaşamları boyunca erkeklerin %70’inin en az bir kez bel ağrısından
şikayetçi olduğu araştırmalarla saptanmıştır. Bel ağrısının ekonomiye zararı yüksek
olmakta ve iş gücü kaybına sebep olmaktadır. ABD’de bel ağrısının maliyeti yılda 1.1
milyar dolardır. Bel ağrısının çeşitli sebepleri olmasına rağmen, en çok Lomber disk
hernileri buna sebep olmaktadır.
2013
10
Lomber (bel) bölgesinde
5 adet omur vardır ve
bunların arasında disk
dediğimiz kıkırdak doku
bulunur. Bu kıkırdak
doku omuriliğin içinden
geçtiği omurilik kanalı ile
komşudur.
Disk dediğimiz
kıkırdak yapı:
• Anulus fibrosus,
• Nukleus pulposus,
• Kartilajenöz plaktan
oluşur.
Bel fıtığı nedir?
İnsanlar yaşlandıkça omur
arasındaki diskler su
içeriklerini kaybederek
kurumaya başlarlar. Bu
oluştukça disk sıkışır ve sert
dış yapı bozularak çatlaklar
oluşur ve içteki daha
yumuşak çekirdek dışa
doğru bombeleşir.
Bu disk parçasının bacağa
giden sinirlere yaptığı bası
sonucu:
• Ağrı,
• Uyuşma,
• Kuvvet kaybı,
ortaya çıkar.
Omurilikten her
seviyede sağlı sollu
sinirler çıkar ve bu
sinirler aşağı doğru
inerken birleşir ve
parmak uçlarına kadar
giden siyatik siniri
yapar.
Nukleus pulposus
(çekirdek) diskin
ortasında bulunur. Doğum
sırasında içeriğinin %88’i
sudur, yaşlandıkça su
oranı azalır ve sertleşir.
Anulus fibrosus, nukleus
pulposusu sarar ve onu
korur. Anulus kartilajenöz
plaktan menşe alır.
Bu bozulma veya omurlara
binen yük arttıkça diskin
çekirdek kısmı çevredeki
sert kabuk yapıyı delerek
dışarı çıkar. Buna yırtılmış
veya fıtıklaşmış disk adı
verilir.
Bel fıtığının en çok
görüldüğü seviye vücut
ağırlığını en çok çeken alt iki
seviyedir.
• Lomber 4-5 (L4-5),
• Lomber 5-Sakral 1 (L5-S1).
medikent
2013
11
medikent
Bel fıtığı neden
olur?
Bel fıtığı normal disk yapısının değişimi sonucu olur.
Genellikle bu diskteki yaşlanma ve bozulmaya bağlıdır
Bel fıtığı riskini arttıran
diğer faktörler:
•
•
•
•
•
•
Travma
Öne eğilerek ağırlık kaldırma
Egzersiz noksanlığı
Sigara içimi
Duruş bozukluğu
Bele yük bindiren yanlış alışkanlıklardır.
Bel fıtığı riskini arttıran önemli
sebeplerden biride meslektir. Bel
ağrılarının;
• 1/3’ü eğilip bükülme ve ağır kaldırma sonrasında
• 1/3’ü düşme ve kayma sonucunda
• 1/3’ü de herhangi bir faktöre bağlı olmaksızın spontan gelişir.
• Ailede belde dejenerasyon varsa çocuklarda olma ihtimali
yüksektir.
• Kilo fazlalığı da alt kısımlardaki disklere etkiyen yükü
arttırıp dejenerasyona neden olduğundan önemlidir.
Bel fıtığının
bulguları
Prof. Dr. Altay BEDÜK
KİMDİR ?
Eğitim - Çalıştığı Kurumlar
• İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi
• Gülhane Askeri Tıp Akademisi
• GATA Beyin Cerrahisi Kliniği
Mesleki İlgi ve Aktiviteler
• Research fellow; Amerika Cincinati Medical School
• Nöroşirürji Kliniği
Dernekler
• Türk Nöroşirürji Derneği
• Spinal Cerrahi Grubu Üyeliği
• Bel ağrısı önemli bir faktördür. Hareketle, öksürmekle,
hapşırmakla, uzun süre ayakta kalmakla artabilir.
• Bel ve sırt kaslarında spazm gelişir ve buna bağlı olarak
eğrilik (skolyoz) görülebilir.
• Bacak ağrısı genellikle belden başlayıp kalça ve bacak
boyunca ilerler, topuğa kadar inebilir.
• Güç kaybı oluşabilir. Diskin seviyesine göre ayak bileği
veya bacakta güç kaybı, kaslarda incelme olabilir.
• Bacak veya ayakta çeşitli derecelerde duyu kaybı olabilir.
• Diz veya ayak bileği reflekslerinde azalma veya
kayıp olabilir.
• İleri derece basılarda idrar gaita kaçırma olabilir.
• Cinsel fonksiyonlarda azalma olabilir.
Bel
fıtığında
muayene
2013
12
medikent
Tanı yöntemleri
•
•
•
•
Direk grafi
Myelografi
EMG
Lomber bilgisayarlı
tomografi (BT)
• Lumbosakral manyetik
rezonans (MRG)
• Zamanımızda en değerli tetkik
lomber MRG’dir. Yumuşak dokuları,
omurilik ve sinirleri, komşu dokuları
en güzel gösteren yöntemdir.
• İkinci derecede lomber BT
kullanılır. Özellikle kemik yapıları
güzel gösterir.
Bel fıtığı tedavisi
Bel fıtığı tedavisi konservatif ve cerrahi tedavi olmak üzere iki grupta toplanır.
Başlangıçta hastaların çoğu en azından iki hafta süreyle konservatif olarak tedavi edilir.
Konservatif
tedavide:
• Yatak istirahati
• Kas gevşetici
• Analjezik
• Non-steroid antienflamatuvar
Ağrı geçtikten sonra
• Bel egzersizleri
• Doğru duruş
• Doğru oturma, kalkma ve
ayakta durma metodları öğretilir.
Cerrahi tedavi
• Ayak bileği yada parmaklarda
güç kaybı, bacakta incelme (atrofi)
varsa özellikle ayaktaki güç kaybı
düşük ayak olacak kadar ileriyse
acilen ameliyat gerekir.
• Bazı hastalarda düşmekle,
öksürmekle veya başka bir sebeple
ani gelişen disk yırtılması kauda
basısına sebep olur.Bu omurilik alt
kısmına diskin ani ve total basısıdır.
• Acil ameliyat gerekir.
Konservatif tedaviye rağmen
şikayetleri geçmeyen hastalarda
tetkiklerde ameliyatlık bel fıtığı
varsa ameliyat endikasyonu vardır.
Kauda basısı
bulguları
Seviyeye göre her iki
bacakta :
• Güç kaybı
• Duyu kaybı
• Refleks kaybı
• İdrar gaita tutamama
• Cinsel fonksiyon kaybı gelişir.
• Tedavi gecikirse kalıcı
hasar oluşur
Mikrodiskektomi
“Konservatif
yaklaşımda
tedaviye
rağmen ağrısı
devam eden
hastalarda
ameliyat
endikasyonu
yoksa fizik
tedavi önerilir”
2013
13
medikent
Prof. Dr.
Sertaç İŞLEKEL
Kent Hastanesi
Beyin Cerrahisi Uzmanı
BEYİN TÜMÖRÜ
Beyin tümörleri, kafatasının içindeki beyin dokusunu
oluşturan sinir (nöron) ve sinir destek hücreleri
(glial hücreler) , beyin zarları veya kafatasının içinde yer
alan hipofiz ve pineal bez gibi salgı bezlerinden köken
alabilir veya vücudun bir bölgesindeki kanserin beyin
dokusuna sıçraması sonucunda gelişebilir.
2013
14
medikent
BEYİN TÜMÖRLERİNİN
BULGULARI VE TANI
YÖNTEMLERİ
BEYİN TÜMÖRÜ
NEDİR?
Kafatasının içinde yer alan beyin ve beyin zarı gibi
normal yapıların dışındaki oluşumlar beyin tümörü
olarak kabul edilir.
Beyin tümörleri, kafatasının içindeki beyin dokusunu
oluşturan sinir (nöron) ve sinir destek hücreleri (glial
hücreler) , beyin zarları veya kafatasının içinde yer
alan hipofiz ve pineal bez gibi salgı bezlerinden köken
alabilir veya vücudun bir bölgesindeki kanserin beyin
dokusuna sıçraması sonucunda gelişebilir.
Tümörler, normal hücrenin genellikle sebebi
bilinmeyen bir şekilde kontrolsüz olarak hücre
bölünmesi yoluyla artması sonucunda ortaya çıkar.
Bu şekilde sayısı artan hücre kafatasının içinde yer
kaplayarak sağlıklı beyin dokusunu sıkıştırır ve nöron
olarak adlandırılan sinir hücrelerinin işlevlerini bozar.
Bu nedenle hastalarda felç vs. gibi bulgulara yol açar.
Beyin tümörleri diğer organlardaki kanser veya kanser
dışı tümörlere göre farklılıklar gösterir. Beyin tümörleri
genellikle çevre dokulara yayılmaz; ancak hızlı büyüme
özelliği olmayan tümörler dahi yerleşimi ve kapladığı
hacim nedeniyle beyin dokusunun işlevini bozarak felç
veya daha ileri bulgulara yol açabilir.
En sık görülen bulgu baş ağrısıdır. Başağrısı, genellikle
sabah uykudan kalkınca görülür ve bulantı, kusma
eşlik edebilir. Her baş ağrısı beyin tümörü bulgusu
değildir. Beyin tümörlerinde farklı olarak hastalar
genellikle daha önce karşılaştıklarından farklı ve uzun
süreli bir ağrıdan şikayet eder.
Diğer en önemli bulgu sara krizidir. Bu krizler gövdenin
bir tarafında başlayan istem dışı kasılmalar şeklinde
veya bu kasılmalara şuur kaybının eklenmesi şeklinde
olabilir. Kol, bacak veya yüzün bir tarafını içine alan
güçsüzlük ve/veya uyuşma, görme ve konuşma
bozukluğu, dengesizlik, düşmeler, kişilik değişimi ve
aşırı uyuklama diğer sık rastlanan bulgulardır.
Beyin tümörlerinin önemi yerleşim, büyüklük ve
büyüme hızına bağlı olarak değerlendirilir. Örneğin
beynin ön kısmında yer alan 3 cm çapındaki bir tümör
önemli bir bulgu yaratmazken aynı büyüklükte kol ve
bacağın hareketini sağlayan bölgede yerleşen bir
tümör felç sebebi olabilir.
Beyin tümörlerinin tanısı muayene sonucunda beyin
tümöründen kuşkulanırsa beyin MR çekilerek tanı
konulur.
MR ile beyin tümörü tanısı konulursa değişik MR
çekimleri, beyin tomografisi, anjiyografi, PET ve diğer
tetkikler yapılarak tümörün cinsi, hayati ve işlevsel
merkezler ile ilişkisi incelenir. Tümörlerin seyrini
belirleyen bazı faktörler vardır: Tümörün cinsi,
yerleşimi, beynin hangi bölümünde yer aldığı, derinliği,
hayati veya önemli işlevsel bir beyin bölgesi ile ilişkisi,
büyüklüğü, beyin dokusunun içinde veya dışında
olması (intraaksiyel-ekstraaksiyel).
“Beyin
tümörlerinin
önemi yerleşim,
büyüklük ve
büyüme hızına
bağlı olarak
değerlendirilir. ”
2013
15
medikent
BEYİN
TÜMÖRÜ
CİNSLERİ
Beyin dokusunun içinde yer alan tümörler genellikle
nüks etme riski taşıyan Glial tümörler veya başka
organ kanserlerinin beyne yayılmış olan
metastazlarıdır.
Beyin dokusunun dışında yer alan tümörler ise
genellikle tam çıkarılma durumunda nüks etmeyen
meningiom veya nörinom cinsi tümörlerdir.
Bunların dışında nörositom, hamartom, adenom gibi
daha az sıklıkla rastlanan tümörler de görülür.
Glial Tümörler ve
Metastazlar
Glial hücreler, beyinde nöron olarak adlandırılan sinir
hücrelerinin destek hücreleridir. Beyin dokusu içinde
değişik işlevlere sahip olan farklı glial hücreler vardır.
Glial tümörler kaynaklandıkları hücre tipine göre
adlandırılır.
Glial tümörler seyrinde en önemli etmen tümörün
derecesi (1,2,3,4) ve ameliyat ile tam olarak
çıkarılmasının mümkün olup olmadığıdır.
• 1 ve 2. derece iyi huylu glial tümör olarak kabul edilir.
1. derece tümör (çok nadir) sadece belli aralıklar ile
MR takibi yeterlidir.
• 2. derece tümör iyi huylu kabul edilir ancak zaman
içinde büyüme veya kötü huylu tümöre dönüşme riski
taşır. Bu nedenle ameliyat edilerek tam olarak
çıkarılması çok önemlidir (tümörden biyopsi alınması,
kısmen çıkarılması hatalıdır, hastalığın olası olumsuz
seyrine fayda sağlamaz).
• 2. derece tümörün MR ile izlenmesi belli bir süre
sonunda tümörün cins değiştirdiği durumda (3. veya 4.
dereceye dönüşümü) tedavide önemli bir etken olan
erken tedavi şansının kaybına yol açar. Bu aşamada
tedavi kötü huylu bir tümör ile mücadeleye dönüşür.
Artık tedaviden tam yanıt alma olasılığı çok azalır.
• 2. derece glial tümörlere Işın tedavisi, Gamaknife,
Cyberknife, kemoterapi uygulanması yanlıştır.
• 3 ve 4. derece tümör tedavisinde ameliyat ile
tümörün mümkün ise tam olarak çıkarılması en uzun
yaşam süresinin elde edilmesini sağlar. Bu tümörlerin
çok derinde olduğu, çıkarılmasının mümkün olmadığı
durumlarda Stereotaktik (kapalı) yöntem ile biyopsi
alınarak tedavi biyopsi sonucuna göre düzenlenmelidir.
• 3 ve 4. derece tümörler ameliyat sonrasında
radyoterapi ve aynı zamanda ağızdan kullanılan
Temozolamide kemoterapisi ile tedavi edilmelidir.
• 3 ve 4. derece tümörler tedavi sonrasında düzenli
aralıklarla MR çekilerek izlenir. Bu süreçte nüks eden
tümörün tekrar ameliyat edilerek çıkarılması gündeme
gelebilir.
“Glial
hücreler,
beyinde nöron
olarak
adlandırılan
sinir
hücrelerinin
destek
hücreleridir. ”
2013
16
Meningiom ve
nörinomlar
Meningiom beyin zarı olarak kabul edilen
yapılardan kaynaklanan, çoğunlukla iyi huylu bir
tümördür. Genellikle beynin dış yüzeyinde kemiğin
altında yer alır. Ancak kafatasının tabanı ve
beyincik çevresinde de görülebilir.
Tedavisi bulunduğu yere göre değişir. Eğer mümkün
ise çıkarılması tercih edilen tedavi yöntemidir. Büyük
çoğunluğu risk oluşturmadan tam olarak çıkarılabilir.
Kafatasının tabanında, beyincik bölgesinde, damarların
çevresinde, beynin derinliklerindeki yapılardan
kaynaklanan meningiomların ameliyatları risklidir,
cerrahın bu tür cerrahide deneyim sahibi olmasını
gerektirir.
Nörinom sıklıkla işitme ve denge sinirinden köken
alır ve beynin köşe olarak tabir edilen beyincik ile
kafatasının tabanı bölgesinde yer alır. İşitme azlığı ve
kulakta çınlama, baş dönmesi, yüzde ağrı, yüz felci
gibi bulgulara yol açar. Tedavisi, mikroşirürjikal
yöntem ile çıkarılmasıdır.
Hipofiz tümörleri
Hipofiz tümörleri beynin alt kısmında yer alan
vücudun hormonlarını düzenleyen hipofiz bezinden
köken alır.
Hipofiz tümörleri, kadınlarda göğüsten süt gelmesi,
adet düzensizliği, kısırlık; erkeklerde iktidarsızlık ve
kısırlık nedeni olabilir. Bunun dışında salgıladıkları
hormona göre el ve ayaklarda, çenede büyüme,
gençlerde aşırı boy uzaması, tiroid bozuklukları vb.
Hormonsal bozukluklar ve belli bir büyüklüğe
ulaşanları ise görme bozukluklarına yol açar.
Hipofiz tümörlerinin cerrahisi çoğunlukla burun
yoluyla (trans nazal veya trans sfenoidal) mikroskop
veya endoskop kullanılarak yapılabilir. Belli bir
büyüklük ve yayılmanın üstündeki tümörler ise trans
kraniyal yöntem denilen kafatası açılarak çıkarılır.
Glial tümör ve
Metastaz
Cerrahisi’nde
Uyanık Beyin
Ameliyatı
Yöntemi
Beyin tümörlerin cerrahisinde
iki önemli nokta vardır:
Birincisi bu tümörleri tam olarak çıkarmak gerekir.
Kısmen çıkarılan veya sadece biyopsi alınan tümörler
nüks etme potansiyeli olan bu tümörlerin hızlı
nüksüne yol açar; radyoterapi ve kemoterapiden
yeterli yarar görme olanağı azalır. Hastanın yaşam
süresinin kısalması ve hızla felç gibi bulguların
ortaya çıkmasına neden olur.
İkinci önemli nokta bu tümörleri çıkarırken hastanın
işlevlerinin zarar görmemesidir. Ameliyat sırasında
kol ve bacağın hareketini sağlayan motor korteks,
duyuyu sağlayan duysal korteks, görme ve konuşma
merkezleri gibi önemli işlevleri olan beyin
dokusunun zarar görmesi durumunda hastanın
yaşam kalitesi ileri derecede bozulur. Bunu
engellemek için ameliyat öncesi detaylı tetkikler ile
ameliyat sırasında izlenecek strateji belirlenir. Bu
amaçla özel MR teknikleri ile ameliyat öncesi bu
alanların tümör komşuluğu detaylı olarak incelenir.
medikent
Hasta ile konuşmaya başlanır. Bu sırada hasta
istediğimiz kelimeleri tekrar eder, resmini
gösterdiğimiz cisimleri adlandırır veya motor saha
çevresinde ameliyat yapıyor isek kol ve bacağı
hareket ettirmesi istenir. Bu aşamadan sonra
ameliyat sırasında temas edeceğimiz beyin korteks
yapıları düşük akım elektrik ile uyarılır. Elektrik
uyarısı beyinde nöron adını verdiğimiz hücrelerin
geçici olarak işlevini durdurur. Elektrik uyarısı
kesilince işlev geri döner. Bu şekilde ile beyinin
işlevsel haritası elde edilir.
İşlevlere zarar vermeden tümöre girişim yapılacak
bir nokta saptanarak ameliyat başlanır. Ameliyat
mikroskobu kullanılarak mikrocerrahi yöntemleri ile
tümör çıkarılmaya başlanır. Ameliyat sürecinde
ultrason eşliğinde tümör çıkarılması sürdürülür. Bu
sırada hasta konuşma ve hareketler açısından
izlenmeye devam edilir. Bu yöntem ile hastanın
işlevleri sürekli kontrol edilerek sağlıklı dokuya zarar
vermeden tam olarak çıkarılabilir. Mikroskop
görüntüsü ve ultrason ile tümörün tam olarak
çıkarıldığından emin olunduğunda ameliyat gerekli
kanama kontrolü ile sonlandırılır.
Uyanık (lokal anestezi ile) beyin ameliyatı tekniği bu
tümörlerin çıkarılmasının en güvenli yoludur. Bu
şekilde hastanın felç ve konuşma işlevinin zarar
görme riski en aza indirilirken tümörün tam olarak
çıkarılması sağlanır.
Fonksiyonel MR olarak adlandırılan MR çekim
yöntemi ile hasta MR çekimi sırasında konuşturulur
veya el ve ayağını oynatması istenir ve bu sırada
yapılan MR tetkiki ile tümörün bu tür işlevsel alanlar
ile komşuluğu ortaya konulur.
Traktografi olarak adlandırılan bir başka MR yöntemi
ile sinirlerin traktus adını verdiğimiz uzantıları ile
tümör ilişkisi incelenir. Böylece tümör çıkarılırken bu
liflerin zarar görmesi engellenir.
Bu tetkikler kullanılarak ameliyat yaparken tümöre
nereden girileceği belirlenir. Ameliyat sırasında
tümör hudutları ultrason ile belirlenir. Ancak
işlevlerin genel anestezi altındaki bir hastada
izlenme olanağı yoktur. Bu amaçla işlevsel beyin
dokusunu tespit etmek için hasta ameliyat sırasında
tam bayıltılmaz. Ameliyatın başlangıcında hastayı
kontrollü olarak uyutmayı sağlayan anestezi ilaçları
verilir. Lokal anestezi de eklenerek hastanın kafatası
açılır. Bu aşamadan sonra beyin dokusunun ağrı
hissi olmamasından yararlanılır ve hasta uyandırılır.
Prof. Dr.
Sertaç İŞLEKEL
KİMDİR ?
•Prof. Dr. Sertaç İşlekel Ege Üniversitesi Tıp
Fakültesi’nden 1984 yılında mezun olmustur.
• Öğrencilik döneminde Sarejevo (1982) ve
Rotterdam (1983) üniversite hastaneleri beyin
cerrahisi kliniklerinde staj;
• Tıp fakültesi öğrenciliği süresince değişik
hastanelerde beyin cerrahisi ameliyat
hemşireliği, ameliyat asistanlığı;
• Tıp fakültesi öğrenciliği sırasında Ege
Üniversitesi beyin cerrahisi laboratuarlarında
beyin cerrahisi ile ilgili hayvan deneyleri
yaparak üniversite öğrencileri arasında
TÜBİTAK proje yarışmasında 3. olmuştur.
• 1987 yılında Ege Universitesi Tıp
Fakültesi’nde Beyin Cerrahisi Kliniği’nde
Asistan Dr. olarak çalışmaya başlamış;
• 1992 yılında beyin cerrahisi uzmanı olmuştur.
• Akademik yaşantısının değişik dönemlerinde
değişik sürelerde Amerika, İngiltere, İsveç,
Hollanda, Almanya, İtalya ve Fransa'da
üniversite kliniklerinde çalışmalara katılmış
ve eğitim almıştır.
2013
17
medikent
Opr. Dr.
Mete RUKŞEN
Kent Hastanesi
Beyin Cerrahisi
Omurga, Omurilik ve Miks Tümörler
Spinal Tümörler
Omurganın kendisinden, etrafındaki kas dokularından, ligamanlarından, omuriliğin
içerisindeki sinir hücrelerinden ve zarlarından kaynaklanan iyi veya kötü huylu lezyonlara
omurilik tümörleri adı verilmektedir.
Spinal tümörler
(omurilik tümörleri)
Ağır morbidite ve mortalite oranlarıyla (sakatlık ve ölüm);
erken tanı ve uygun tedavi metotları uygulandığında olumlu
sonuçlar alınması nedeniyle nöroşirürjinin ilgi odağı olmuştur.
HASTALIĞIN GENEL
KARAKTERİSTİĞİ
VE GÖRÜLME SIKLIĞI
Omurik tümörleri , santral sinir sistemi tümörlerinin yaklaşık olarak
%10’unu teşkil ederler. Toplumda görülme sıklığı ise 100.000/3-10.
Vücudun başka bir organından omurgaya yayılan (metastatik) tümörlerin
% 95’i omuriliğin dışına (ekstadural) yerleşirken, %4’ü ise omuriliğin
içerisine (intradural) yerleşir. Bu yayılan metastatik tümörler çok nadiren
ise omuriliğin içerisine (intramedüller) yerleşebilirler. Genel bir kural
olmamakla birlikte omurliğin içerisinden ve zarlarından veya sinirin
kendisinden kaynaklanan tümörler iyi huylu tümörlerdir.
OMURGA VE OMURİLİK
TÜMÖRLERİNİN
SINIFLANDIRILMASI
1) Omurilik içi (İntradural) yerleşimliler
A: İntradural-ekstramedüller,
B: İntradural-intramedüller,
2) Omurilik dışı ( Ekstradural) yerleşimliler
A: Primer omurga tümörleri,
B: Sekonder (metastatik) omurga tümörleri.
2013
18
Omurga ve
Omurilik
Tümörlerinin
Şikayet ve
Bulguları:
Omurgayı ilgilendiren-etkileyen tümörler ister
omurga içerisinde, ister omurga dışında olsun
tümörün yerleşimine göre hasta, öncü şikayet
belirti olarak bel, sırt ve boyun ağrısı şeklinde
ağrı yakınması ile doktora başvurur. Ağrı şiddeti
4 haftayı geçmesine rağmen azalmadıysa,ağrı
istirahatte de(gece yatarken) azalmadan devam
ediyorsa,önceden malign tümör tanısı almış bir
hastada yeni başlayan ağrı varsa,kilo kaybı ateş
eşlik ediyorsa,60 yaşından sonra ilk kez
başlayan ağrı varsa. İkincil olarak tümörün
büyüklüğü, yerleşimine göre duyusal (parestezi), motor (kuvvetsizlik), sfinkter (idrar,gaita
kaçırma) otonom şikayetler( istemsiz
hareketler) ortaya çıkmaya başlar.
Omurilik
Kanalında
Omurilik Dışı
Tümörler:
Bu tümörler tüm spinal tümörlerin % 40’ını
teşkil ederler. Bu tümörlerin % 90’ı iyi huylu,
%10’u ise kötü huylu veya yayılan (metastatik)
tümörlerdir. Omurilik içi (İntra dural) tümörlerin
% 70’i menengiom veya schwannoma gibi iyi
huylu tümörlerdir.
medikent
2013
19
medikent
Menengiomlar:
Omurilik menengiomlar genellikle iyi huyludurlar.
Beyindeki menengiomlar gibi omurilik zarlarından
kaynaklanırlar. Tüm spinal omurilik içi (intradural)
tümörlerin % 25’ini oluştururlar. 50- 60 yaşlarında en
sık görülürler. Kadınlarda daha sık, görülürler. En sık
olarak, boyun, bel bölgesinde yerleşirler. Ağrı en sık
şikayeti olup, bunu duyu, motor, sphinkter şikayetleri
takip eder. Bu tümörlerin teşhisi oldukça kolaydır.
Magnetik rezonans (MRG) görüntüleme yöntemi ile
hastalığın teşhisi kolaylıkla konulmaktadır. Bu
tümörlerin tedavisi ise oldukça kolay, yüz güldürücü ve
başarılıdır. Cerrahi tedavide amaç tümörün tamamını
çıkartmaktır. Çok nadiren kötü huylu menengiom
tipleri vardır. Bunlarda tekrarlama riski vardır ve
tedaviye radyoterapi eklenir.
Schwannoma
Nörofibroma
(Sinir Kılıfı Tümörleri)
Genel nüfusta 100.000/0.3-0.5 gibi nadir görülen
tümörlerdir. 30–50 yaşlarında sık görülürler. Kadın
erkek oranı aynıdır. En sık sırt bölgesi olmak üzere
boyun ve bel bölgesinde görülürler. Bu tümörler de
menengiomlar gibi yavaş yavaş büyürler. Başlangıçta
ağrı bunu motor güçsüzlük ve duyu, sfinkter şikayetleri
takip eder. Bu tümörlerin teşhisi de Magnetik
Rezonans (MR) görüntüleme tetkiki ile konur. Tedavisi
cerrahi tedavidir.
Omurilik içinde yer alan
tümörler
Bu grup spinal tümörlerin ise % 45’ını astrositomlar, %
35’ini epandimomlar teşkil ederler. Bu yerleşimde
olanlar tüm spinal tümörlerin % 20-30’unu, çocuklarda
ise % 40-50’sini teşkil ederler. Bunlarda başka
hemanjioblastomlar ve kalıntı tümörlerinden (dermoid,
epidermoidler, teratomlar, lipomlar), ayrıca nöronal
tümörlerden (oligodendrogliom, ganglogliomlar) bu
yerleşimde görülen tümörlerdir. Bu yerleşimli
tümörlerde başlangıç şikayeti ağrı; bunu motor, duyu,
sfinkter şikayetleri takip eder.
Epandimomlar
Erişkinlerin en sık omurilik içi tümörleri olup,
çocuklarda ise ikinci sıklıkla görülen spinal tümördür.
30-40 yaşlarında sık görülür. Erkek/ kadın oranı 2/1
şeklindedir. En sık lombo-sakral bölgeyi seçerken
burayı servikal ve torakal bölge takip eder. Başlangıç
şikayeti ağrıdır bunu duyu, sfinkter ve motor bulgular
takip eder. Bu hastalar kliniğe genellikle ilerlemiş
evrelerde gelmektedir. Bütün bunlara rağmen
günümüzün gelişmiş MR tetkikiyle bu tümörlerin
teşhisi oldukça kolaydır. Spinal epandimomların,
tedavisi cerrahi tedavidir.
“Erişkinlerin
en sık
intramedüller
tümörleri
olup,
çocuklarda ise
ikinci sıklıkla
görülen spinal
tümördür. ”
2013
20
medikent
Metastatik Spinal
Tümörler:
Omurga en sık metastaz yeridir. Akciğer, meme,
prostat, böbrek, tiroid, gastroentestinal bölge ve
lenfomala gibi primer kanserler omurgaya sirayet
ederler. Metastatik tümörlerin % 60’ı erkelerde, % 40’ı
kadınlarda görülür. 40- 60 yaşları arası en sık görülme
yaşıdır. Metastazlar en sık lomber bölgesini, burayı
torakal ve servikal bölge takip eder. Spinal metastazların % 95’i ekstradural yerleşimli iken % 4’ü
intradural-ekstramedüller ve % 1’i ise intarmedüller
yerleşimlidirler. Hasta şikayetleri genellikle kısa süreli
ağrılardır. Bu ağrının niteliği istirahat esnasında
olması diğer spinal tümörlerden ayırıcı özelliğidir. Ağrı
şikayetini motor duyu sfinkter şikayetleri takip
ederler.
Tedavide öncelikle primer tümörün yaşam süresi ile
yakından ilgilidir. Primer tümörün tipi omurgadaki
tutulum şekli ve sayısı diğer vücut organlarının
durumuna göre karar verilir. Kemik sintigrafisi ve
PET- CT lezyonun genişliği tedavide göz önünde
bulundurulmalıdır.
Tedavide cerrahi, radyoterapi, ve kemoterapi
seçenekleri tek başına veya birlikte uygulanmaktadır.
Cerrahiye alınanlarda sadece tümörün alınması
(dekompresyonu) yeterli olmayıp omurganın sabitlenmesi (stabilizasyonu) aynı seansta planlanmalıdır.
Opr. Dr. Mete RUKŞEN
KİMDİR ?
•Atatürk Üniversitesi Anatomi Anabilim Dalı Erzurum
• Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirurji Anabilim Dalı
- Asistan Doktor
• Evliya Çelebi Eğitim Araştırma Hastanesi - Kütahya Uzmanlık
Tıbbi İlgi Alanları
Spinal cerrahi, Fonksiyonel cerrahi, Tümör cerrahisi
2013
21
medikent
Prof. Dr.
Kemal YÜCESOY
Kent Hastanesi
Beyin ve Sinir Cerrahisi
Kemik
Çimentosu Tedavisi
Osteoporoz kemik mikromimarisinde bozulma ve kemik mineral
yoğunluğunda azalma ile giden sistemik bir iskelet hastalığıdır. Bu
hastalık seyri sırasında kemik kırılganlığında belirgin artış olmaktadır.
Bunun başlıca nedeni omurga dansitesindeki %25’lik azalmanın,
omurga direncinde yaklaşık %50’lik azalmaya neden olmasıdır.
Sağlık konusunda en geniş istatistiksel bilgiye sahip olan ABD’de
yılda 750.000 yeni omurga kırığı olmaktadır. Yine Dünya için bu
rakam yılda yaklaşık 4.700.000 yeni olgu anlamına gelmektedir.
Bu kırıkların
başlıca nedenleri
• Travma
• Metastatik tümörler
• Osteoporoz
• Primer osteoporoz
• Sekonder osteoporoz (Kortikosteroide bağlı,
Cushing hastalığı, hipertiroidi, hipogonadizm)
olarak gruplandırılabilir.
Omurga kırıklı olguların yaklaşık %20-30’u klinik bulgu verip tanı
almaktadır. Bu olgularda klinik bulguya neden olan başlıca patolojiler:
• Yükseklik kaybı
•Deformite (skolyoz, kifoz)
• Batın ve göğüs boşluğundaki yapıların kesilmesidir.
Bu olgularda izlenen en önemli klinik bulgu ağrı olup; akut ve kronik
ağrı şeklinde kendisini gösterebilir. Ağrı bel veya sırta yayılan şiddetli
ağrılar şeklinde olabildiği gibi, bası yaptığı segment boyunca yayılan
tarzda da izlenebilir. Bu olgularda ağrının getireceği en önemli
problem mobilite azalması veya disabilite ile yatağa bağlanma
sonucu ortaya çıkan mortalite artışıdır. Yine ağrı nedeni ile hareketin
azalması osteoporozu hızlandırıcı bir faktör olarak karşımıza çıkar.
Klinik vermeyen %70-80’lik kırık grubu ise günümüzde radyolojik tanı
yöntemlerinin yaygın olarak kullanılması nedeni ile daha çok
tesadüfen saptanmakta ve ortaya çıkabilecek riskler açısından tedavi
edilip edilmemesi tartışma yaratmaktadır.
2013
22
Osteoporotik kırıklı olguların büyük bir kısmının
ileri yaşlarda olması, yakın geçmişe kadar
uygulanan tedavi yöntemlerinin zor, pahalı ve
yüksek komplikasyon oranları içermesi hekimleri
yeni arayışlara itmiştir. Bu nedenle 1987 yılında
Deramond ve arkadaşlarının Fransa’da vertebral
hemanjiyom olgusunda uyguladıkları perkütan
akrilik vertebroplasti önce metastatik tümörlere
bağlı omurga kırıklarının, daha sonra ise osteoporotik omurga kırıklarının tedavisinde kullanılmıştır.
İlk kez 1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde Jensen ve arkadaşları bu yöntemi FDA onaylı
olarak osteoporotik çökme kırıklarının tedavisinde
kullanmaya başlamış ve yöntem günümüzde tüm
dünyada yaygın olarak kullanılır hale gelmiştir.
Perkütan
vertebroplastinin
genel endikasyonları:
• En az 6 haftalık medikal tedaviye rağmen
dirençli ağrılı osteoporotik kompresyon kırığı
• Günlük yaşamsal aktivitede kısıtlılık
• Kırık seviyesine uyan ağrı olur
Bilinen başlıca
kontrendikasyonları ise:
• Koagülopati
• Epidural bölgeye uzanmış tümör
• Medikal tedavi ile düzelen ağrı
• Spinal kanala %20’den fazla bası
• Vertebra plana
• 1 yılı aşan bel ağrısı
• Pedikül veya pars kırığı olmasıdır. Ancak benim
için klinikle uyumlu bir kırık var ise bunlardan hiç
birisi vertebroplasti için engel teşkil etmez
(oluşturmaz).
Günümüzde kullanılan 2 tip
materyal olup bunlar:
Metilmetakrilat esaslı polimerler ve Ca++ fosfat
sementleridir. Polimerler daha dayanıklı görünse
de uygulama güçlüğü ve pahalı olması nedenleri
ile pratikte sementler tercih edilmektedir. Şu
anda piyasada iki isim altında vertebroplasti
materyali bulunmaktadır.
Bunlar: Simplex P (Streyker, Howmedica,
Osteonics), Cranioplastic (CMW, Raynham)’ tir.
Gerekirse bu iki materyalin de içine kullanım
sırasında 10 ml kadar kontrast madde konularak
verilen materyal miktarı ve yeri daha net olarak
gözlenmelidir. Kontrast madde eklenmesi
materyalin direncinde %10’luk bir azaltma yapsa
da bu kabul edilir bir uygulamadır.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi• Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp
Fakültesi(Uzmanlık, Öğretim Görevlisi, Yardımcı Doçent, Doçent, Profesör,
1990-2013)• Barrow Neurological Institute, Phoenix, AZ, USA, 1999
• National Hospital for Neurology and Neurosurgery, London, UK, 2000
Prof. Dr. Kemal YÜCESOY
KİMDİR ?
medikent
Meslek İlgi ve Aktiviteler
• Omurga ve Omurilik Cerrahisi
• Deformite Cerrahisi
• Minimal İnvasiv Omurga Cerrahisi
• Tümör Cerrahisi
• Vasküler Cerrahisi
2013
23
medikent
Uygulama mümkünse ameliyathane koşullarında, genel
veya sıklıkla tercih edilen şekilde lokal anestezi altında,
skopi veya bilgisayarlı tomografi eşliğinde, tek taraflı
veya iki taraflı olarak yapılmaktadır. Uygulamada servikal
omurlara 2-3 ml, torakal omurlara 3-4 ml, lomber
omurlara ise 4-6 ml akrilik uygulanmalıdır.
İşlemin başlıca komplikasyonları kırık içine sıvı akriliğin
verilmesi ve donmadan önce kırık aralarından etraf
dokulara sızmasıdır. Bu sızıntı öne (Aneterior Longitüdinal ligaman içine), yanlara (paravertebral kas yapıları
içine), arkaya (Posterior longitüdinal ligaman altına veya
dural keseye baskı yapacak şekilde epidural alana) veya
yukarı-aşağı (disk dokusu içine) olabilir. Bunların içinde
kuşkusuz tek sorun yaratanı sinirlerin içinde olduğu
spinal kanal içine olan kaçaklardır. Komplikasyon olma
riski yaklaşık %1 olarak belirlenmiş olup benim 600’ü
aşan hasta grubumda 4 kez izlenmiştir. Skopi altında
görülen bu kaçakla hemen müdahale edilmediği takdirde
kalıcı kayıplar gelişebilir. Bu nedenle ben bu işlemin
ameliyathanede yapılması taraftarıyım.
Yapılan bu işlemle çöken kemik, içine verilen sement ile
güçlenmekte ve yük geldiğinde (ayağa kalkma,
oturma-kalkma, eğilme, ağır kaldırma gibi günlük yaşam
aktiviteleri sırasında) çökmeyerek ağrı oluşmasını
engellemektedir. Yine sementin sıvı halden katı hale
geçmesi sırasında ortaya çıkan kimyasal reaksiyon
yaklaşık 400 derecelik bir ısı çıkmasına sebep olmaktadır.
Bu hem etraftaki küçük ağrı liflerini yakarak ağrıyı
engellemekte hem de kanser hastalarında tümörlü
dokuları yakarak tümör statik etki sağlamaktadır.
Hastalar yapılan bu işlemden hemen fayda görmekte,
işlemden hemen sonra ayağa kaldırılmakta ve çekilen
kontrol filmlerinden sonra aynı gün taburcu edilmektedir.
Genel olarak tartışma konusu olsa da hastaların 1 ay
kadar korse kullanması önerilmektedir. Uygulama yapılan
omurga açısından korse anlamsız gibi görülse de, korse
kullanımı verilen sement ile direnci artan omurganın
direnci azalmış olan komşu omurgaların kırma riski
azaltılmış olur.
Sonuç olarak “perkütan akrilik vertebroplasti” özellikle
bel ve sırt ağrısı belirgin
olan osteoporotik kırıklı
hastaların tedavisinde
uygulanabilir bir tedavi
yöntemi olarak yerini
almıştır.
ENFEKSİYONLA
SAVAŞIYORUZ
Seta Tıbbi Cihazlar A.Ş. entegre üretim tesislerinde tek kullanımlık medikal örtü,
önlük, cerrahi setler ve tek kullanımlık plastik sarf malzemelerinin üretimini,
Class 10.000 temiz oda montajını ve sterilizasyonunu yapmaktadır.
18 yıllık tecrübemiz ve uluslararası standartlarla şekillenen ürün gamımızı
hem yurtiçinde hem yurtdışında sağlık profesyonellerinin kullanımına sunuyor,
çok kullanımlık alışkanlıklarını yıkmaya, enfeksiyonun malzemeler
ile taşınma riskini bertaraf etmeye çalışıyoruz.
Sizleri de enfeksiyona karşı bu savaşta taraf olmaya davet ediyoruz.
TEK KULLANIMLIK ÜRÜNLER KULLANIN; İLK VE SON
KULLANICI OLUN, ENFEKSİYON RİSKİ ALMAYIN.
www.setamedical.com
2013
25
medikent
Opr. Dr.
Ali AKAY
Kent Hastanesi
Beyin Cerrahisi
Trigeminal Nevralji
Yüzünüzde Şiddetli Ağrı
Trigeminal nevralji yüzde tek taraflı ve aralıklı olarak ortaya çıkan, çok şiddetli, elektrik
çarpması veya şimşek çakması şeklinde tarif edilen ağrılı bir durumdur. Bu ağrı aynı diş ağrısı
gibi şiddetli ve zonklayıcı olarak tarif edilir. Hatta trigeminal nevralji ağrısı nedeniyle
yanlışlıkla diş çekimi yaptıran hasta sayısı az değildir.
Belirtiler
Hastalarda genellikle yüzün bir yarısında aniden ortaya
çıkan, kısa süren ama ne zaman olacağı tahmin
edilemeyen bir sürede tekrarlayan çok şiddetli bir
ağrıdır. Pek çok hasta bu ağrının şiddetini "Tüm
yaşamları boyunca hissettikleri en şiddetli ağrı" olarak
tarif ederler. Bazen ağrı kendiliğinden ortaya çıkar,
bazen de yüze dokunma, traş olma, yüz yıkama, yemek
yeme, konuşma gibi aktivitelerle ortaya çıkar. Ağrının
şiddeti ve geliş sıklığı haftalar ve yıllar içinde değişebilmektedir. Bazen birkaç ay sürekli olarak ızdırap verici
olabilirken, bazen de aylarca veya yıllarca tamamen
kaybolabilmektedir.
Eğer şimşek çakması şeklinde ağrılara eşlik edecek
şekilde ve buna ek olarak sürekli bir ağrı varsa bu
durumda atipik trigeminal nevraljiden bahsedilir.
Trigeminal nevraljinin
nedeni
Bu konu ile ilgili olarak yüzyıllardır değişik fikirler öne
sürülmüştür. Ancak uzun süredir kabul edilen neden,
trigeminal sinire omurilik soğanından çıkış yaptığı
bölgede bir damarın baskı yapmasıdır. Ancak bu
teorinin zayıf taraflarını gösteren pek çok bilimsel
çalışma vardır. Bazı araştırmacılara göre bu hastalığın
nedeni beynin kendi içindeki bir bozukluktur. Nadiren
bazı hastalarda multiple skleroz denilen hastalık
trigeminal nevraljiye neden.
Tanı konulması
Trigeminal nevraljide tanı konulmasında en önemli
konu hastanın yakınmalarıdır. Bunun dışında hiçbir tanı
yöntemi bir hastada trigeminal nevralji olduğunu
göstermez. O nedenle bu gibi yakınmaları olan hasta ile
hekimin yüzyüze yapacağı konuşma, hastanın ağrı ile
ilgili özellikleri tarifi tanı koymakta esastır. Hastaya
trigeminal nevralji tanısı konulduktan sonra buna
neden olan bir bozukluk olup olmadığını görmek için
ayrıntılı özel MR çekilmesi gerekir.
2013
26
Tedavi
İlaç Tedavisi
Trigeminal nevralji tanısı konulduktan sonra MR çekilerek
bir tümör, kist vs olmadığı görülürse hastaya ilaç tedavisi
başlanır.Bu hastalığın tedavisinde kullanılan ilaç sayısı çok
fazla değildir.İlaçlar ataklar devam ettiği sürece kullanılır,
ataklar geçmeye yüz tutunca ilaçların dozu azaltılıp bazen
de tamamen kesilebilir.
Cerrahi Tedavi
Eğer ağrılar ilaçlara rağmen geçmiyorsa veya ilaçların yan
etkileri fazla ise cerrahi yöntemlerin kullanılması gerekir.
1. Mikrovasküler dekompresyon
Mikrovasküler dekompresyon ameliyatında başın arka
kısmında kulağın hemen arkasında bir pencere açılarak içeri
girilir. Trigeminal sinire baskı yapan damar bulunarak sinirden
uzaklaştırılır. Araya bir sentetik yastık konularak tekrar baskı
yapması önlenir. Bu teknik genel anestezi altında uygulanan
bir yöntemdir. Bu yöntemde başarı oranı çok yüksektir. Ağrı
ameliyatı takiben derhal geçer. Komplikasyon oranı düşüktür.
Bu nedenle hasta genç değilse ve sistemik sorunları yoksa ve
ameliyat olmayı kabul ediyorsa bu yöntem tavsiye edilir.
2. Yanaktan iğne ile girilerek yapılan işlemler
Bu işlemler üç tanedir; Radyofrekans termokoagülasyon,
gliserol enjeksiyonu ve balon kompresyon. Her üç yöntemde
de amaç trigeminal sinirde bir tahribat yaratarak ağrıları
geçirmektir. Bu yöntemlerin üçünde de başarı oranı yüksektir.
Ancak yüzde uyuşukluk gelişmesi en çok can sıkan yan
etkidir. Ameliyat olmak istemeyen veya yaş, kalp, tansiyon vb.
nedenlerle ameliyat edilemeyen ancak ağrılarının derhal
geçmesini isteyen hastalarda uygulanması önerilir.
Opr. Dr. Ali AKAY
KİMDİR ?
•Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi - Tıp Eğitimi
• Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi
Nöroşirürji Anabilim Dalı - Uzmanlık
Tıbbi İlgi Alanları
Pediyatrik nöroşirürji, Spinal cerrahi, Fonksiyonel
nöroşirürji
medikent
2013
27
medikent
Opr. Dr.
İsrael ARUH
Kent Hastanesi
Tüp Bebek Merkezi
Direktörü
Yeni Umut Projesi:
MİNİ TÜP BEBEK
2013
28
Bu tedavinin felsefesinde düzenli adet gören
kadınların her ay ürettikleri yumurtaların yüksek dozda
hormona maruz kalan yumurtalara göre daha kaliteli
olduğu mantığı yatar.
Mini Tüp Bebekte doğal olarak üretilen yumurta veya
yumurtaların elde edilmesi ve bununla tüp bebek
yapılması amaçlanır. Bu yöntem, tüm düzenli adet
görebilen ve yumurtalığı faaliyette olan kadınlarda
uygulanabilmesine rağmen, başta belirttiğimiz rezervi
çok düşük olan ve normal tüp bebek yöntemi ile şans
bulamayan hasta grubunda, belirgin olarak gebelik
elde etme ihtimalini arttırır.
Bilindiği gibi bebek sahibi olamayan çiftlerde, birçok
tedaviden sonra son çare olarak tüp
bebek tedavisine gidilmektedir.
İleri yaşa bağlı veya genç yaşta olmasına rağmen
yumurtalık rezervi azalmış kimseler tüp bebek
tedavisinin en zor vakalarıdır. Bu kadınlarda tedavide
kullanılan yüksek dozlu hormon ilaçlarına rağmen,
yumurtalıklar genellikle zayıf cevap verir ve elde
edilen yumurta sayısı ya çok azdır ya da hiç yumurta
veya embriyo elde edilemez. Elde edilen yumurtaların
çoğunun kalitesi düşük olduğundan, iyi kalitede
embriyo nadiren oluşur ve gebelik elde etme
ihtimalleri de çok düşer. Üstelik de defalarca tekrar
edilen denemelerde bu yüksek dozlu hormon
ilaçlarının verdiği manevi ve maddi külfet çiftleri
oldukça yıpratır. Sonuç alınmadığı zaman, eninde
sonunda çiftlere önerilen yöntem, Türkiye’de
uygulanmayan ve birçok çiftin kabullenmediği yumurta
bağışıdır.
Çiftlerin çoğunluğunun istediği kendi yumurtaları ile
gebeliğe ulaşmaktır. Mini Tüp Bebek, Tokyo’nun en
ünlü tüp bebek merkezlerinden Kato Ladies Klinik’te
tasarlanmış ve Japonya’da yaygın olarak uygulanan bir
tüp bebek tedavisidir.
Düzenli adet görüp, FSH hormonu yüksek diye tüp
bebek deneme şansı bulamayan veya defalarca
denemelerine rağmen embriyo elde edilemeyen ya da
kötü kalite embriyolara sahip olmuş olgularda belirgin
olarak daha iyi kalitede embriyolar elde
edilebilmektedir. Bu da, bu tür umudu çok düşük
hastalar için gebelik şansı yaratmaktadır.
Bu tip vakalarda bir diğer yaklaşım da arka arkaya
yapılan Mini Tüp Bebek denemeleri ile elde edilen
embriyoları dondurup biriktirmektir. Bu, zamana karşı
yarışan çok düşük rezervli hastaların zaman kaybını
engeller. Bu tedavinin efektif şekilde uygulanabilmesi
için laboratuar koşullarının ve embriyo dondurma
programının çok iyi olması gereklidir. Mini Tüp Bebek
tedavisinin getirdiği bir diğer avantaj da, uygulama
maliyetlerinin belirgin olarak daha düşük olmasıdır.
Özet olarak Mini Tüp Bebek, yumurta rezervinin
azalmasından dolayı şansı çok düşük olan olgularda,
normal tüp bebek uygulamalarına göre komplikasyon
oranı ve uygulama maliyeti çok düşük olan ve de
belirgin olarak gebelik ihtimalini arttıran farklı bir
yaklaşımdır.
medikent
“Umudu
çok düşük
hastalar
için gebelik
şansı
yaratmaktadır. ”
2013
29
medikent
Tüp bebek
nedir?
IVF (Tüp bebek) basitçe, yumurtaların sperm tarafından
vücut dışında, yani laboratuar koşullarında döllenmesidir.
Tüp bebek tedavisi, spermin yumurtaya ulaşmasında
problem olan (Örnek: Tüplerin tıkalı olması,
endometriosis, antisperm antikorların varlığı vs) olgularla,
sperm fonksiyonlarının bozuk olduğu (azalmış sperm
sayısı ve hareket) olgular veya bazı yumurtlama sorunu
olan veya açıklanmayan intertilite problemi olan çiftlerin
bebek sahibi olmalarına yardımcı olan bir yöntemdir.
Vitrifikasyon
Üreme yardımcı teknikler arasında son yıllarda en göze
çarpan yenilik; slow freezing (yavaş, kademeli ve kontrollü
dondurma) tekniği yerine ultra hızlı dondurma tekniği
olan vitrifikasyon yönteminin daha çok kullanılır
olmasıdır.
Vitrifikasyonun klasik dondurma yöntemine göre
üstünlüğü, dondurulan hücrenin doku bütünlüğünün
korunması ve dondurma esnasında oluşan, hücreye zarar
veren buz kristalleri oluşmadan hücrenin dakikada
>10.000 oC daha hızlı bir şekilde -196 oC aniden
dondurulması esasına dayanır. Bu teknik merkezimizde
yıllardır kullanılmakta ve embriyolar çözüldüğünde ki
gebelik oranları taze sikluslarla aynıdır.
Bugüne kadar gerçekleştirmiş oldukları 7000’in üzerinde
tüp bebek ile Türkiye’nin en deneyimli tüp bebek
ekiplerinden birini bünyesinde bulunduran Kent
Hastanesi; yüksek başarı oranıyla sadece Türkiye’deki
hastalarına değil, dünyanın birçok yerinden gelen
hastaları da çocuk sahibi yapmaktadır.
“Mini Tüp Bebek
tedavisinin
getirdiği bir
diğer avantaj da,
uygulama
maliyetlerinin
belirgin olarak
daha düşük
olmasıdır.”
2013
30
“Sanki
Rüyada
Gibiyiz”
Kent Hastanesi’nde Mini Tüp Bebek tedavisi
uygulanarak basarılı sonuç alınan Derya
Barlak (39), daha önce iki farklı merkezde
normal tüp bebek tedavisi gördügünü ancak
ikisinden de sonuç alınamadıgını anlatarak,
''Umudumuzu kestigimiz bir anda bir mucize
yasadık. İsrael Aruh ve ekibine çok güvendik,
simdi bebeklerimizi kucagımıza aldığımıza
inanamıyoruz. Sanki rüyada gibiyiz'' dedi.
Sıtkı Barlak da, dogalyollarla bebek sahibi
olamadıklarını, tüp bebek denediklerini, sonuç
alamayınca da Kent Hastanesi’ne
basvurduklarını anlattı.
Sıtkı Barlak, ''Artık umudu öyle kesmistim ki
esimi sırf morali düzelsin diye tedaviye gönderiyordum. Bu yeni yöntemi ögrenince hemen
kabul ettik. Dr. İsrael Aruh ve yönetimindeki Tüp
Bebek ekibine ve Dr. Cengiz Öztürk yönetimindeki Yenidogan Yogun Bakım Ekibine dua
ediyorum'' dedi.
“Mini Tüp Bebek daha ucuz ve daha
basarılı bir yöntem”
Op. Dr. Israel Aruh, “Mini Tüp Bebek,
yumurta rezervinin azalmasından dolayı sansı
çok düsük olan durumlarda, normal tüp bebek
uygulamalarına göre komplikasyon oranı ve
uygulama maliyeti düsük bir yöntem. Gebelik
ihtimalini artırdıgı için uyguluyoruz ve basarılı
sonuçlar alıyoruz” dedi. Japonya’da bu konuda
egitim alan Aruh, Mini Tüp Bebek yönteminde
tedavide gerekli olan yumurtanın dogal olarak
elde edilmesinin amaçlandıgını, yöntemin
düzenli adet görebilen kadınlarda daha basarılı
oldugunu vurguladı.
Opr. Dr. İsrael ARUH
KİMDİR ?
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olan
Aruh, SSK İzmir Doğumevi’nde Kadın Hastalıkları
ve Doğum Uzmanlık eğitimi gördü. İsrail Tel Aviv
Üniversitesi; obstetrik ve jinekolojik ultrasonografi
uzmanlığı eğitimi aldı. Deniz Hastanesi ve İrenbe
Kadın Sağlığı Merkezi’nde görev yapan Aruh, Tel
Aviv Üniversitesi (İsrail) ve Houston Baylor College
of Medicine (ABD)’da üreme endokrinolojisi ve
interfilite alanında üst ihtisas yaptı. ECFMG
sertifikası (ABD) olan Aruh, ASRM (American
Society for Reproductive Medicine), SRS (Society
of Reproductive Surgeons), ESHRE (European
Society of Human Reproduction and Embrology)
üyesidir. Opr. Dr. İsrael Aruh halen Kent
Hastanesi’nde Tüp Bebek Merkezi Direktörü
olarak görev yapmaktadır.
medikent
2013
31
medikent
Opr. Dr.
Kamil KILIÇ
Kent Hastanesi
Estetik, Plastik ve
Rekonstrüktif Cerrahi
Uzmanı
SAÇLARIMIZIN
YAŞAM DÖNGÜSÜ
Saçlarımız kendimize özgü, dış görünümümüzü tamamlayan
şekil ve yapısı ile de kendimizi ifade etmemize de yarayan, dış
görünümümüzü oluşturan önemli yapılarımızdan birisidir.
Saçlarımızın azalması veya kellik problemi ise azalmış özsaygı
ve özgüvene neden olabilir.
2013
32
SAÇLARIMIZIN YAŞAM
DÖNGÜSÜ
SAÇ DÖKÜLMESİ
ÖNLENEBİLİR Mİ?
Anojen (aktif büyüme- 3 yıl veya daha fazlasürebilir),
Katajen (geçiş dönemi- birkaç hafta sürer) ve Telojen
(dinlenme safhası-ortalama 100gün) olmak üzere üç
safhadan oluşur.
Özellikle androjenik tip saç dökülmesi olan hastalarda
bazı ilaçlar ile dökülme yavaşlatılabilir ve hatta
durdurulabilir. Bu ilaçlar arasında Finasterid, Simetidin,
Spironolakton, Topikal Minoksidil solüsyonları
sayılabilir. Ancak bu ilaçlar hayat boyu kullanılmalıdır
ve bazı yan etkileri de görülebilir. Bırakılması durumunda ise saç dökülmesi tekrar başlar.
Saçlarımızın yaklaşık % 10’u katajen evrededir ve bu
evrenin sonunda anajen döneme girerler. Yaşla birlikte
kıl folikül sayısı azalır, kimyasal veya fiziksel travmalar
kıl foliküllerine zarar verebilir. Androjeik alopeside,
hormonlar ve genetik yapının da etkisi ile terminal tip
kıllar (kişiye özgü kalın, uzun, pigmente) vellus tip
denilen kısa ince ve medullasız kıllara dönüşür.
SAÇ EKİMİ NEDİR?
Saç ekimi saç dökülmesine en kesin çözümdür. Saçlı
derinin özellikle arka ve yan kısmındaki saçlar
dökülmeye karşı ömür boyu dirençlidir. Saç ekiminde bu
bölgedeki saçlar özel teknikler ile alınarak saç
dökülmesi görülen alanlara transfer edilir. İşlem
genellikle lokal anestezi (iğne ile saçın alındığı ve
transfer edileceği bölgenin uyuşturulması) altında
yapılan güvenilir bir işlemdir. Yeni yerlerine nakledilen
saçlar genetik olarak hormon etkisine dirençli olduğu
için eski yerlerindeki gibi bu saçlarda dökülme
görülmez.
SAÇ EKİMİ NERELERDE
YAPILMALIDIR?
SAÇ DÖKÜLMESİNİN
NEDENLERİ
Saç dökülmesi yaşayan erkeklerin yaklaşık %95’inde
neden genetik yapıdır ve bazı hormonların (dihidrotestesteron- DHT) etkileşimlerinin özellikle duyarlı saç
foliküllerinde yaptığı etki sonucu androjenik tip kellik
oluşur. Kadınlarda da androjenik alopesi görülebilir ve
özellikle başın orta kısmında saçlarda azalma şeklinde
kendini gösterir, endokrinolojik inceleme yapılması
önerilir. Bunun dışında enfeksiyonlar (mantar,
bakteriyel), stres, travma, psikiyatrik bozukluklar,
kronik deri hastalıkları, bazı mineral eksiklikleri,
zehirlenmeler, kemoterapi nedeni ile geri dönüşümlü
veya dönüşümsüz alopesi oluşabilir.
Saç ekimi cerrahi bir işlemdir ve her cerrahi işlemde
oluşabilecek komplikasyonlara karşı hastane veya tıp
merkezlerinin bünyesinde bulunan, özel olarak
hazırlanan ameliyathanelerde yapılması uygundur. Saç
ekimi için kullanılan ameliyathaneler bilinen ameliyathanelerin aksine hastaların günlük ihtiyaçlarını
giderebileceği, televizyon seyredip, kitap, dergi okuyup
yemek yiyebileceği rahat ortamlardır. Saç ekimi
operasyonlarımız, hastanın rahat edebileceği uygun ve
konforlu bir ortamda, Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif
Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Kamil Kılıç tarafından, 3
yardımcı sağlık personeli eşliğinde Alsancak Kent Tıp
Merkezi’nde yapılmaktadır.
“Saç
ekimi saç
dökülmesine
en kesin
çözümdür. ”
medikent
2013
33
medikent
SAÇ EKİMİ
YAPILIRKEN
ANESTEZİ
UYGULANIR MI?
Saç ekimi genellikle kişi uyutulmadan, işlem
yapılacak bölgeye anestezik madde enjeksiyonu
ile, lokal anestezi altında yapılır. Bazen ihtiyaç
duyulursa kişi özellikle enjeksiyon sırasında ek
ilaçlarla sedatize edilebilir.
SAÇ NEREDEN
ALINIR?
ALINDIĞI YERDE İZ
KALIR MI?
Transplante edilecek saçlar FUE tekniğinde
başımızın arkasındaki özellikle dökülmeye
dirençli alanlardan alınır. Alınma işleminde
0.8- 0.9 mm.lik Punch denilen cihazla alınır ve
görünür ize neden olmaz.
Ancak FUT (şerit ayırma) yönteminde
verici saha dikiş ile kapatılır ve çizgi şeklinde bir
iz oluşur. Saçlar kısa kesilmediği takdirde bu
izde belli olmaz.
Opr. Dr. Kamil KILIÇ
KİMDİR ?
2000 yılında Ege Üni. Tıp Fakültesi’nden mezun olan
Op. Dr. Kamil Kılıç, 2007 yılında Ege Üni. Tıp
Fakültesi’nden Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif
Cerrahi uzmanlığını aldı. Devlet hizmet yükümlülüğü
görevini Niğde Devlet Hastanesi’nde askerliğini ise
Eskişehir Askeri Hastanesi’nde Plastik ve Rekonstrüktif
Cerrah olarak yerine getiren Op. Dr. Kamil Kılıç, 2011
yılında Kent Hastanesi’nde göreve başlamıştır.
2013
34
Saçlar alınış şekline göre 2’ye ayrılır.
• Şerit ayırma yöntemi
• FUE yöntemi
ŞERİT AYIRMA YÖNTEMİ
Bu yöntem ile başın arka tarafından şerit şeklinde
kesilerek alınan saçlı deri mikroskop altında foliküler
ünitelere ayrılır. Daha sonra bu foliküler üniteler saç
dökülmesi olan bölgeye ekilir. Alınan greftlerin
yaklaşık % 90’ı ekilebilir. Bu yöntemin en büyük
dezavantajı ise şerit alınan bölgenin dikiş atılarak
kapatılması ve çizgi şeklinde iz kalmasıdır, bu iz
özellikle kısa saç kullananlarda belli olabilir.
FUE (FOLLİCULAR UNİT
EXTRACTİON
TECHNİQUE)
Bu tekniğin şerit ayırma yönteminden en önemli farkı
saç greftlerinin alınış biçimidir. Bu yöntemde
mikrogreftler 0.8 - 1 mm’lik uçlarla saçlı derinin arka
ve yan taraflarından dairesel olarak tek tek alınır. Bu
işlem sırasında dikiş uygulanmaz. Alınan greftler
içerdiği saç kökü sayılarına göre ayrılarak dökülmüş
alanda açılan kanallara ekilir. Bu yöntemle alınan
greftlerin %80’lik bir kısmı ekilebilir, diğer yönteme
göre greft kaybı daha fazladır, ancak kesi veya dikiş
olmadığı için bu yöntemde iz oluşumu hemen hemen
görülmez. İkinci seans 2 - 5 gün sonra yapılabilir.
AMELİYAT SÜRESİ NE
KADARDIR? BİR
SEANSTA TÜM SAÇSIZ
ALAN ÖRTÜLEBİLİR Mİ?
Ameliyat süresi veya tek bir seansta saçsız alanın
örtülüp örtülmeyeceği kişinin saçsız alanının genişliği,
verici sahasının genişliği ve beklentileriyle ilgilidir.
Operasyon yaklaşık 3 - 6 saat arası sürer. Bir seansta
problem halledilebilmekle birlikte bazen 2. ve 3.
seanslar gerekebilir.
SAÇ EKİMİ SONRASI
İYİLEŞME SÜRECİ
NASILDIR?
İlk 3 gün özellikle alın ve göz kapaklarında ödem
oluşabilir. 4. günden sonra bu ödem azalmaya başlar
ve 7. günde büyük ölçüde kaybolur. Saç ekiminden 3 4 gün sonra saçlar yıkanabilir. Bir süre nemlendirici ve
iyileşmeyi hızlandırıcı losyonlar ve ilaçlar önerilebilir.
Saç ekimi sonrası, ekilen saçların %80’i geçici olarak
dökülür. Bu geçici olarak dökülen saçlar 6 ila 12 ay
arasında yeniden sağlıklı olarak çıkar ve nihai sonuca
ulaşılır.
medikent
“Çoğu kişi
saçların saçlı
deriden tek tek
düzenli bir
biçimde
çıktığını
düşünmektedir.”
2013
35
medikent
Prof. Dr.
Ülkü BAYINDIR
Kent Hastanesi
Göğüs Hastalıkları Uzmanı
Bronkoskopinin en geliştirilmiş hali
EBUS
endobronşiyal
ultrasonografi
EBUS, akciğer içindeki bronşların görüntülenmesi yöntemi olan
bronkoskopinin en geliştirilmiş halidir. Esnek bronkoskop cihazının
ucuna ultrason modülü (prob) yerleştirilmiş olup bu sayede bronkoskopi cihazı sadece bronş içini değil, bronşlara komşu yapıları da görebilir
hale gelmiştir.
Bu şekilde bronkoskop ile bronş içinden inceleme yapılırken bronkoskopun ucundaki prob bronşun duvarına dayanır ve bu duvarın arkasındaki
doku ve damarlar görüntülenir. Görüntü saptandıktan sonra özel olarak
yapılmış ince bir iğne bronkoskopun içinden geçirilerek ucuna gönderilmekte ve ultrasonografik gözlem altında istenen lenf bezi ya da kitleden
materyal alınabilmektedir. Burada en büyük avantaj görerek hedefe
ulaşmak diğer bir avantaj da işlem sırasında damar zedelenmesi riskinin
ortadan kalkmasıdır.
EBUS, anestezi altında, ağız yoluyla bronşların içine girerek uygulanmaktadır. İşlem genellikle 15-30 dakika kadar sürmektedir.
Normal bronkoskoplar ile görüntülenmeyen, bronşların arkasındaki kitle
ya da lenf bezlerinin görülüp örneklenebilmesi, akciğer kanseri, lenfoma,
sarkoidoz ve lenf bezi tüberkülozu başta olmak üzere pek çok hastalıkta
kesin tanı konabilmesini kolaylaştırmaktadır. Ayrıca akciğer kanserinde
tedavi yöntemini belirlemede ve hastalığın seyri hakkında fikir veren en
önemli kriterlerden olan lenf bezi metastazlarını ortaya çıkarmada büyük
kolaylık sağlamaktadır.
2013
36
Bu yöntemden önce pek çok
hastada doğru tanı ve evreleme
amacıyla çeşitli operasyonlara
gerek duyulmaktaydı. EBUS
sayesinde gereksiz pek çok
operasyon önlenmektedir.
İşlem sırasında patoloji
uzmanları alınan örnekleri
bronkoskopi salonunda hemen
incelemektedir. Bu şekilde
alınan örneklerin yeterliliği
sağlanmakta ve hızlı tanı
konabilmektedir.
Prof. Dr. Ülkü BAYINDIR
KİMDİR ?
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden (EÜTF) 1969’da mezun
oldu. • Aynı fakültede başladığı uzmanlık eğitimi ile 1973’de
göğüs hastalıkları uzmanı ünvanını aldı. • 18 ay yedek
subaylıktan sonra EÜTF Göğüs Hastalıkları kliniğine döndü.
1978’de doçent, 1988’de profesör oldu.
medikent
2013
37
medikent
Prof. Dr.
Ömer
HARMANCIOĞLU
Kent Hastanesi
Genel Cerrahi Uzmanı
Meme Kanserinde
Risk Faktörleri
Görülme Sıklığı
Son yıllarda ABD’de görülme sıklığında %1.8 artma olmakta ve her yıl
180.000 yeni hasta tespit edilmektedir. Dünyanın diğer ülkelerinde ise bu
oran %1,2 oranında olmakta ve yıllık 120.000 yeni vakaya rastlanmaktadır. Görülme sıklığı gelişmiş ekonomisi olan ülkelerde ve özellikle ABD,
Kanada, İsveç gibi kuzey Avrupa ve Amerika ülkelerinde daha fazla
artmaktadır. Örnek verilecek olursa görülme sıklığı ABD’de yüz binde
80-90 iken Japonya’da 12-15’tir. Önemli noktalardan biri de aynı ülke
sınırları içinde yaşayan ırklar arasında da görülme sıklılığı farklılıklar
göstermektedir. Buna da en güzel örnek olarak ABD‘de yaşayan kadınlar
gösterilmekte ve beyaz ırkta en fazla, sarı ırkta ise daha az oranda meme
kanseri tanısı konulmaktadır. Hastalığın görülme sıklığı güney ülkelere
inildikçe ve sosyo-ekonomik durumu daha düşük ülkelere gidildikçe
azalmaktadır ve bizim ülkemize geldiğimizde ise oran yüz binde 9.6’dır.
Görülme sıklığı hastaların yaşlarına göre de değişim göstermekte olduğu
bilinmektedir. 30-44 yaş gurubunda ABD’de yüz binde 25, 45-49 yaş
gurubunda 200 iken 70-75 yaş gurubunda ise oran yüz binde 463’e
yükselmektedir. Erkeklerde de meme kanseri görülebilir ancak görülme
sıklığı kadınlardan 100 defa daha azdır.
2013
38
ri,
e
s
n
a
k
e
Mem
ğer
i
c
k
a
a
d
r
kadınla en sonra
kanserind lanan
t
en sık ras üdür.
r
kanser tü
medikent
2013
39
medikent
Ölüm Oranı
Kadınlarda meme kanserinden ölüm, kanserden
ölümlerin %18’ini oluşturmaktadır. Meme kanseri bu
oranda akciğer ve kalın bağırsak kanserinden sonra 3.
sıradadır ama hatırlanması gereken 1945-1985
seneleri arasındaki istatistiklerde kanser ölümlerinin
birinci, sırasında meme kanserinin oturduğudur. Son
yıllarda görülme sıklığında bariz artış olmasına rağmen
meme kanserinden ölüm istatistiklerinde hafif bir
düşme gözlenmektedir ki bun da hastalığın tanı ve
tedavisindeki gelişmeler rol oynamıştır.
8
%1
Oluşum
Nedenleri
İnsanlarda meme kanserinin oluşumunun tam nedeni
bilinmemektedir. Değişik nedenler oluşumundan
sorumlu tutulmaktadır. Oluşum nedenlerinin
başlıcalarını sayacak olursak genetik, östrojen
hormonu, çevresel faktörler, bazı kimyasallar,
radyasyon ve virüsler meme kanserinin meydana
gelmesinden sorumlu tutulmaktadır. Bu teorilerin
ispatıda kobaylar ve farelerde bazı virüsler ve bazı
kimyasallarla hastalık oluşturulabilmektedir.
Genetik Nedenler
ve Risk Faktörleri
Ailesel hastalık ilk defa 1866 yılında Paul Brocca
tarafından bilim dünyasına bildirilmiştir. Ailesel meme
kanseri oranı meme kanserlerinin yüzde 20’sini
oluştururlar. Annede hastalık varsa kişinin meme
kanseri ile karşılaşma riski iki misli, kız kardeşte varsa
2,5 misli arttığı bildirilmiştir. Bugünkü bilgilerimize
göre istatistiksel olarak bir bayanda meme kanseri
görülmüşse annesinde 8, kız kardeşinde 2.7, kızında
ise 4,6 misli risk artmaktadır.
Son yıllarda tıbbi biyoloji bilgilerimizin artması ve
genetik çalışmaların sonucunda gen çalışmalarında
BRCA 1 ve BRCA 2 olarak isimlendirilen iki gen
bulunmuş ve bu genleri taşıyanlarda meme ve
yumurtalık kanseri görülmesi oranının çok yüksek
olduğu saptanmıştır. Özellikle BRCA 2 genini taşıyan
kişilerde meme kanseri normal görülme yaşından
daha genç ve iki memede de görülmektedir.
Endokrin
Etkenler
Çocuklukta erken yaşta adet görülmesi risk faktörü
olarak görülmekte olup, her bir yıl geç adet oluşması
meme kanseri riskini belirgin olarak azalttığı bilimsel
olarak ispatlanmıştır. Aynı şekilde erken menopozda
kanser riskini azaltmaktadır. 45 yaşından önce
menopoza giren hanımlarda 55 yaşından sonra
menopoza girenlere göre meme kanseri görülme
olasılığı yarı yarıya azalmaktadır. Bir başka ifade ile
doğurganlık hayatı kısa olan kadınlarda meme kanseri
daha az görülmektedir.
40’lı yaşlarda cerrahi veya radyoterapi ile menopoza
giren kadınlarda da hastalık riski daha az olduğu yine
ispatlanmıştır. Hamilelik ve doğumunda meme kanseri
ile ilişkisi uzun zamandan beri bilinmektedir. Hiç doğum
yapmamış veya 35 yaş sonrası ilk doğumunu yapan
kadınlarda meme kanseri riski normalden daha fazladır.
Yayınlanan bir çalışmada 30 yaşından sonra doğum
yapanlarda 20 yaşından önce doğum yapanlara göre
kanser gelişme riski 4 defa daha fazladır. Bir başka
çalışma da Danimarka’da yapılmış ve 15 bine yakın
kadın incelenmiş ve doğum sayısı arttıkça meme
kanseri riskinin azaldığı ortaya çıkartılmış ve her bir
doğum meme kanseri riskini onda bir oranında azalttığı
sonucuna varılmış ve bilim dünyasına bir makale ile
duyurulmuştur. Uzun süreli emzirme de meme kanseri
riskini azaltan bir neden olduğu Çin‘de yapılan
istatistiksel bir çalışma ile ortaya çıkartılmış ve 5 sene
süre ile emziren hanımlarda meme kanseri riskinin üçte
bir oranında azalmakta olduğu bildirilmiştir.
Östrojen
Hormonu
Östrojen hormonu bir başka şekilde ifade edilecek
olursa yumurtalıkların çalışması ile meme kanseri
arasında sıkı ilişki mevcuttur ve hastalığın oluşmasında başlıca etkenlerden biri östrojendir. Hayvan
deneylerinde östrojen enjeksiyonları ile meme kanseri
oluşturulabilinmektedir.
Menopozdaki kadınlarda uzun süre ile hormon
replasman tedavisi uygulanırsa yani menopoz sonrası
östrojen hormonu kullanan kadınlarda hafif de olsa
meme kanseri riski artmaktadır. Ancak ilaç alımı
kesildiğinde yıllar içinde risk azalmakta ve risk normal
düzeye gelmektedir. Keza çok genç yaşlarda doğum
kontrol hapları uzun süreler kullanılırsa da bu ilaçların
östrojen içermeleri nedeniyle risk artmaktadır.
Diğer cinsel hormonlar olan testosteron ve progesteronun meme kanseri riskini artırıcı olduklarını gösteren
herhangi bir güvenilir çalışma yoktur.
“İnsanlarda
meme
kanserinin
oluşumunun
tam nedeni
bilinmiyor. ”
2013
Çevresel
Faktörler
Beslenmenin ve özellikle yağdan zengin beslenmenin deney hayvanlarında meme
kanseri oluşturduğu uzun zamandan beri bilinmektedir. ABD’de yapılan çalışmalarda meme kanseri görülen kadınların %50’sinden fazlasının yağdan zengin
gıdalarla beslendiği ve aynı zamanda da beslenme türüne bağlı olarak şişman
oldukları bildirilmiştir.
40
medikent
“Fiziksel
aktivite
meme
kanseri
riskini
azaltan bir
nedendir. ”
İspanya’da yapılan bir çalışmada ise zeytinyağı ile beslenen
kişilerde meme kanseri görülme oranının diğerlerine göre daha
düşük olduğu gösterilmiştir, belki de Akdeniz ülkelerinde hastalığın
daha az görülmesinin nedeni de bu beslenme alışkanlığıdır. Ayrıca
bol lifli gıdalarla beslenme de risk azaltıcı bir nedendir çünkü bol
posalı gıdalar dışardan alınan östrojenin emilmeden atılımını
kolaylaştırmaktadır. Bol kalorili diyetle beslenen ve şişman
kadınlarda özellikle menopoz döneminde meme kanseri riskini
arttırdığında istatistiksel çalışmalarla ispatlanmıştır.
Bir başka gıdasal risk faktörü de A ve C vitamini ile selenyum gibi antioksidan
gıdalardan fakir beslenmedir. Alkol kullanımı günde 12 gr’dan fazla alkol alan
kadınlarda meme kanseri riski 1.2, 24 gr alkol alanlarda ise 1.7 kat artmaktadır.
Özellikle menopozdaki hanımlarda alkol kullanımı yukarıda belirtilen rakamlardan
daha fazla meme kanseri riskini yükseltmektedir.
Çocuk yaşlarda yani memenin gelişmesi devresinde radyasyonun memeye etkisi
daha fazla olup genç yaşta meme kanseri gelişmesinde neden olabilmektedir.
Göğüse, boyuna veya memeyi etkileyecek bir vücut bölgesine radyoterapi
yapılması meme kanseri riskini 4 misli arttırır ve radyasyonun etkisini gösterme
süresi 30 yıla kadar uzayabilmektedir. Tabii ki radyasyonun bu kadar etkisi olduğu
öğrenildiğinde “akciğer grafisi veya mamografi gibi tanı yöntemleri meme kanseri
riskini arttırır mı?” sorusunu hemen akla getirmektedir. Akciğer grafisi ve mamografi
tetkiklerinde meme dokusunun aldığı radyasyon 0.0002-0.00015 santigray dozdadır,
hele günümüzde geliştirilmiş olan dijital mamografi ve röntgen cihazlarında alınan
doz yukarda belirtilen dozun hemen hemen yarısı kadardır. Bu da meme kanserini
arttıracak bir doz olmadığı istatistiksel çalışmalarla gösterilmiştir.
Fiziksel aktivite meme kanseri riskini azaltan bir nedendir. Başka bir ifade ile spor
yapmayan kadınlarda meme kanseri riski yapanlara göre daha fazladır. Haftada
600 kalori harcayacak şekilde orta derecede spor yapan kadınlarda meme kanseri
görülme riski normalden 3 defa daha az olduğu çalışmalarla gösterilmiştir. Bir
başka çalışma ise 40 yaşın altındaki kadınlarda haftada 4 saat veya daha fazla
egzersiz yapan kadınlarda normal meme kanseri riski yarı yarıya düşmektedir.
Memenin
Kanser Riskini Arttıran
Hastalıklar
Kadınlarda çok sık görülen fibrokistik değişiklikler meme kanseri riskini arttırmaz.
Ancak bazı proliferatif (hücre üreme katsayıları yüksek) meme hastalıkları
mevcuttur ki, meme kanseri riskini arttırmaktadır. Bu hastalıklar sklerozan
adenoziz, intraduktal papillom kolumnar değişiklik gösteren meme hastalıkları,
lobular karsinoma insitu ve özellikle, duktal karsinoma insitu meme kanser riskini
yüksek oranda arttırmakta olup, mutlaka cerrahi tedavi gerektiren durumlardır.
Prof. Dr. Ömer HARMANCIOĞLU
KİMDİR ?
1973’de Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu.
Aynı Fakülte’de Genel Cerrahi Anabilim Dalı’nda uzmanlık
eğitimini tamamladı. Almanya’daki Giessen Justus Liebeg
Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Departmanı’nda ve
Fransa’da Paris Gustave-Roussy Onkoloji Enstitüsü’nde
çalıştı. 1982’de Yardımcı Doçentliğini aldığı Dokuz Eylül
Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde 1991’de profesör oldu. A.B.D.
Washington D.C., Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi
Cerrahi Departmanında görev yaptı. Dokuz Eylül Üniversitesi
Tıp Fakültesi Hastanesi’nde Başhekimlik; Genel Cerrahi ABD
Profesörlüğü; Fakülte ve Üniversite Yönetim Kurulu
Üyeliği; Meme Hastalıkları Çalışma Grubu Üyeliği ve
Başkanlığı; Tiroid Hastalıkları Çalışma Grubu Üyesi; Genel
Cerrahi ABD Meme ve Endokrin Hastalıkları Cerrahisi Birim
Başkanı; Cerrahi Tıp Bilimleri Bölüm Başkanlığı, Genel
Cerrahi AD. Meme ve Endokrin Hastalıkları Birimi Başkanlığı
görevlerinde bulundu. Ulusal Cerrahi Derneği üyeliği; Ege
Cerrahi Derneği üyeliği; İzmir Meme Hastalıkları Derneği
üyeliği ve Yönetim Kurulu üyeliği bulunmaktadır.
2013
41
medikent
Anıl ÖZYAMAN
Kent Hastanesi
Sorumlu Eczacı
Gereksiz
Antibiyotik
Kullanımı
Özellikle kış aylarında artış gösteren hastalıklarla
birlikte, bilinçsiz ve doktor tavsiyesinden uzak
antibiyotik kullanımı artıyor. Bu da ciddi sağlık
sorunlarını beraberinde getiriyor.
2013
42
Antibiyotikler, vücutta bakteri enfeksiyonlarını tedavi etmek
için kullanılan ilaçlardır. Bakteri tiplerine göre farklı antibiyotik
çeşitleri mevcuttur.Enfeksiyonun yerine ve şiddetine göre farklı
antibiyotik formları kullanılır.
Antibiyotikler bakteriler için kullanılır, virüsler üzerinde etkileri
yoktur.Ülkemizde analjezik ( ağrı kesici ) ilaçlardan sonra en sık
kullanılan ilaçlar sıralamasında 2. sırada antibiyotikler yer
almaktadır. Özellikle çocuklarda görülen hastalıklarda çoğu aile
,doktor tavsiyesi almadan , antibiyotik tedavisine başvurmaktadır.Daha önce enfeksiyon hastalığı için doktor tarafından
antibiyotik reçete edilip,çocuğun daha sonra benzer şikayetleri
olduğunda aileler aynı antibiyotiği tercih etmekte , doktorların
yazdığı antibiyotik reçeteleri daha sonraki şikayetlerde reçetesiz
antibiyotik kullanımını arttırmaktadır.Yapılan çalışmalarda viral
üst solunum yolu enfeksiyonları (ÜSYE) ile doktora başvuran
ailelerin %33 ünün hekimlerden çocukları için antibiyotik
reçetelemelerini istediği saptanmıştır. Eğer hastalık virütik ise
kullanılan antibiyotiğin etkisi olmayacaktır.
Antibiyotikler kesinlikle doktor kontrolünde kullanılması
gereken ilaçlardır. Eğer doktor antibiyotik kullanımını uygun
görüyorsa, ideal antibiyotik kullanımı için; tanı için doğru
antibiyotiğin, en uygun yoldan, etkin dozda, optimum
aralıklarla, uygun süreyle verilmesi gerekmektedir. Yarım ve
yanlış antibiyotik kullanımı sakıncalı sonuçlar doğurabilir.
Çocuklarda antibiyotiklerin uygunsuz ve aşırı kullanımı,
hastalığın iyileşmesine yardımcı olmadığı gibi aynı zamanda
antibiyotiklere karşı direnç gelişimine yol açmaktadır.
Antibiyotiklere karşı direnç mekanizmalarının gelişmesi, uygun
olmayan antibiyotik kullanımından doğan en büyük tehlikedir.
Bakteri direnci;
Bakterilerin herhangi bir antibiyotiğin varlığına rağmen
üreyebilmesi ve enfeksiyon yapabilmesidir. Bunun sonucunda
ise kullanılan antibiyotiğe ihtiyaç duyulduğunda işe yaramazlar.
Toplumda antibiyotik kullanımı ne kadar fazla ise bakteri
direncide o kadar fazla olur.
Antibiyotiklerin en potansiyel
yan etkileri;
Bağırsak florasına zarar vermeleri,
fırsatçı mantar enfeksiyonlarına yol açmalarıdır.
Sağlık Bakanlığı tarafından akılcı ilaç ve akılcı antibiyotik
kullanımına ilişkin eğitimler düzenlenmekte, sağlık personelinin
ve halkın bu konudaki farkındalığı arttırılmaya çalışılmaktadır.
Artan antibiyotik direnci günümüzde ve gelecekte antibiyotiklerin etkinliğini tehdit etmektedir. Akılcı antibiyotik kullanımı hem
çocuklarımızın sağlığı için hem de toplumun sağlığı için
önemsenmesi gereken bir konudur.
Anıl ÖZYAMAN
KİMDİR ?
Ecz. Anıl Özyaman, 2006 yılında Ege Üniversitesi Eczacılık
Fakültesinden mezun oldu. Meslek hayatına, 2007 yılında
serbest eczacılıkla başlayarak, 2010 yılı Mart ayında Kent
Hastanesi’nde hastane eczacısı olarak devam etti.
2011 Kasım ayında Marmara Üniversitesi Klinik Eczacılık
Derneği’nden Klinik Eczacı sertifikasını aldı. 2012 Ekim
ayında Onkoloji ve Beslenme Eczacılığı sertifikasını da alan
Ecz. Anıl Özyaman, Kent Hastanesi’nde Sorumlu Eczacı
olarak görevini sürdürmektedir.
medikent
2013
43
medikent
Dr. Mehmet
HANCIOĞLU
Kent Hastanesi
Psikiyatri Uzmanı
2013
44
medikent
KADINA YÖNELIK ŞIDDET
Son dönemlerde özellikle kadınlara yönelik
şiddet olaylarının artmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Adalet bakanlığı verilerine göre 2002 ile 2013 yılları arasında
Türkiye’de kadın cinayetlerinde çok büyük bir artış var.
Kadına yönelik şiddet; bütün dünya ülkelerinde 1970’li
yıllardan beri gündemde olan ve araştırılan, önemi
konusunda toplumda “farkındalık” yaratılmaya çalışılan,
önlenmesi için yoğun çaba harcanan küresel bir sağlık ve
insan hakları konusudur.
Erkekler ne tür bir düşünce ve bilinçle
kadına şiddet uyguluyor, bunun altında
yatan etmenler nelerdir?
Fiziksel şiddet uygulamada toplumsal öğrenmenin ya da
daha doğru söylersek “öğrenememenin” rolü elbette var
görünüyor. Ancak erkek cinsiyeti, belki genlerle ve de
hormonlarla fiziksel şiddete daha yatkındır. Biliyoruz ki;
savaşlara erkekler gidiyor, erkekler savaşıyor. Doğada
genellikle erkek cinsinin fiziksel olarak kadına oranla daha
güçlü ve saldırgan olduğunu görüyoruz.
Türkiye’de yapılan bilimsel sosyolojik saha araştırmalarında
maddi gelirleri düşük olan; kırsal alanda yaşayan; eğitim
düzeyi düşük olan kadınların şiddete daha fazla maruz
kaldıklarını gösteriyor. Bu bulgular bu konuda dünyada
yapılan araştırmalarla uyumlu. Ayrıca sosyokültürel olarak
erkek-egemen toplumlarda şiddetin arttığı bildirilmektedir.
Amerika Birleşik Devletleri Kongresi’nin inisiyatifi ile
yürütülmüş araştırma ve çalışmalarda çocukken kendi
ailesinde aile içi şiddeti gören, çocuk istismarını yaşayan
erkeklerin ileride kadına yönelik şiddete daha fazla
başvurdukları, madde bağımlılığı ve alkol bağımlılığı
olanların da sıklıkla kadına yönelik şiddet eyleminde
bulunduklarını görüyoruz.
Sanırım son yıllarda ülkemizde kadına yönelik şiddetin
neden arttığını kolayca açıklamak pek mümkün değildir.
Henüz bu konuya yönelik sosyolojik bir araştırma da yoktur.
Son dönemde örneğin Hindistan’da sel felaketlerinden sonra
bu bölgelerde kadına yönelik şiddetin arttığı gözlemlenmiştir. Bence bu önemli bir bulgudur.Uygar toplumlarda
kadına yönelik şiddetin daha az olduğunu görüyoruz. Uygar
toplum derken, toplumda iyi eğitilmiş sağlıklı bireyler
yetiştirilmesini kastediyoruz. Uygarlık ve eğitim erkek ve
kadınların öfkelerini bastırabilmesini, öfkelerini şiddete
yöneltmeden ifade edebilmesini, çatışmalarını vurup
kırmadan çözebilme becerisini kazandırır.
Dr. Mehmet HANCIOĞLU
KİMDİR ?
Psikiyatrik açıdan bakıldığında “anti sosyal kişilik bozukluğu”
özellikleri gösteren erkeklerin daha fazla şiddete yöneldikleri
gözlemlenmektedir. Şiddetin, erkeklerdeki “depresyon”un da
önemli bir bileşeni olduğunu biliyoruz. Depresyon tanısı
almış erkeklerin gerek kendilerine, gerekse de başkalarına
(kadın ya da erkek) yönelik şiddet davranışı gösterdiklerini
sıklıkla görüyoruz. Şiddet kurbanı kadınlarda da depresyon
daha sık bulunmaktadır.
Televizyonlarda bu tür şiddet
haberlerinin verilmesi olayların
artmasına sebep oluyor mu?
Görsel ve yazılı basında şiddet haberleri olumsuz vurgularla
verilmektedir. Bu nedenle saldırganların toplumda
aşağılandığı ve bu konuda toplumsal farkındalığımızın arttığı
kanısındayım. Ruhsal yönden sağlıklı, iyi eğitim görmüş
bireyin görsel ve yazılı medyada yer alan şiddet haberlerinden olumsuz etkileneceğini; şiddete yönelebileceğini
düşünmek kanımca doğru değildir. Şiddete yönelen
erkeklerin de toplumda oluşan olumsuz tepkiyi görüp
yanlışlarının farkına varabileceklerini, kendi yıkıcı dürtülerini
daha iyi kontrol edebileceklerini düşünebiliriz.
Toplumumuzda dizilerdeki karakterlerin
rol yaptığının kavranamamış olması ve
kendilerini onlarla özdeşleştirmelerini
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Olumlu karakterleri benimseme, onları taklit etmeyi daha
sıklıkla gördüğümüzü düşünüyorum. Buna “toplumsal
etkilenme” de diyebiliriz. Olumsuz karakterleri benimsemek
kişinin kendi ruhsal zaafları ile ilgili olabilir.
Psikiyatristlerin toplumsal ve kadına
yönelik şiddetin azaltılması konularında
bir çalışmaları veya önerileri var mı?
Toplum ruh sağlığı açısından ele alındığında toplumdaki
bireyin ruh sağlığının, sağlıklı yaşam ortamı: fiziki, maddi
koşullar ve beslenme yanı sıra özgür, güvenli ve adil bir
toplumsal ortam ve iyi eğitimle sağlanabileceği düşüncesiyle
şiddetin de bu koşullar sağlandığında hem kadınlar ve hem
erkekler için en aza indirilebileceği kanısındayım. Şiddete
maruz kalmış kadının tedavisi elbette öncelikle psikiyatrinin
çalışma alanı içindedir. Psikoterapi yanı sıra psikolog ve
sosyal hizmet uzmanın da katılacağı terapötik destek ortamı
şiddete maruz kalan insanların, kadınların tedavisinde
gereklidir.
1977 Ege Üni. Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. 1977-1981 yılında
Hacettepe Hastanesi Psikiyatri Kliniği’nde uzmanlık eğitimini tamamladı.
1981-1983 yıllarında Girne Askeri Hastanesi’nde çalıştı.1984-1986
yıllarında Dokuz Eylül Tıp Fakültesi’nde Yrd. Doç. kadrosunda görev yaptı.
1986-2006 yılları arasında Buca ve Bozyaka Eğitim ve Araştırma
Hastaneleri’nde psikiyatri uzmanı olarak çalıştı. Halen Kent
Hastanesi’nde konsültan olarak görev yapmaktadır. Mesleki ilgi ve
aktiviteleri arasında depresyon tedavileri ve evlilik terapisi olan
Hancıoğlu, Lityum Derneği kurucu üyesidir. (Bipolar bz. olan hastalarla
ilgilidir) İzmir Şizofreni Dayanışma Derneği üyesidir.
2013
45
medikent
Prof. Dr.
Namık DEMİR
Kent Hastanesi
Kadın Hastalıkları ve
Doğum Kliniği Başkanı
Geleceğin Tarama Metodu:
Yeni Doğum Öncesi
Bakım Modeli
Gebeliğin 11 ve 13’üncü haftalarında uygulanan ilk üç tarama testleri
sadece kromozom bozukluklarının değil, fetal yapısal konjenital
anomalilerin tanınmasında da yararlı olmaktadır.
Geleneksel doğum öncesi bakım modelinde gebeler 16. haftada ilk
muayenelerini yaptırırlar ve ardından 24 ve 28. haftalarda kontrole gelirler.
Kontrol muayeneleri daha sonra 15 günde bir yapılmaya başlanır ve 37’nci
haftadan sonra ise haftada bir kontrol muayeneleri yapılmaktadır. Diğer bir
ifade ile kontrol muayeneleri doğuma yakın ortaya çıkabilecek
komplikasyonları öngörebilmek için giderek sıklaşır. Bu durum
komplikasyonların çoğunun gebeliğin sonunda oluşması ve bu
komplikasyonların ilk üç ayda önceden öngörülememesine bağlıdır.
2013
46
Günümüzde, son 20 yılda bilimde olan
ilerlemeler sonucunda gebelikte ortaya
çıkabilecek bir çok komplikasyonlar 12’nci
haftadan itibaren tanınabilmektedir. Yukarıda
da söylendiği gibi bir çok aneuploidiler
(kromozom bozuklukları) 11-13’ncü hafta
arasında uygulanan tarama testleri (maternal
kanda yapılan free HCG ve PAPP-A ölçümleri +
Ultrasonda ense deri şeffaflığının ölçümü) ile
tanınabilmektedir. Giderek daha açık hale
gelmektedir ki, 11-13’üncü haftalar arasında
yapılacak ayrıntılı bir muayenede, annenin
özellikleri ve öz geçmişi ile biyofizik ve
biyokimyasal testlerin birlikte değerlendirilmesi
ile gebelikte ortaya çıkabilecek, düşük, fetal
ölüm, erken doğum, preeklampsi, gestasyonel
diabetes, fetal gelişme kısıtlanması ve
makrozomi gibi komplikasyonların birçoğu
hakkında hastaya özgü risk tanımlamaları
yapılabilecektir.
Fetal Kromozom
Bozuklukları:
Major kromozom bozukluklarının %90’nı anne
yaşı, ense deri şeffaflığı, maternal serum
serbest beta HCG ve PAPP-A düzeylerine
bakılarak 11-13’üncü haftalarda tanınabilmektedir. İlk üç ay tarama testi olarak bilinen bu
testin etkinliği ileride biyokimyasal testlerin
9-10’uncu haftalarda ve ultrason incelemesinin
12’nci haftada yapılması ve ultrason incelemesine nazal kemik, duktus venosus kan akımı,
hepatik arter kan akımı ve triküspid kapak
boyunca olan kan akımlarının eklenmesi ile
arttırılabilmektedir.
Tüm gebelere Down Sendromunu taramak
amacı ile tarama pozitifliği %65’in üzerinde
olan ve yanlış pozitiflik oranı % 5’in altında olan
testlerden biri önerilmelidir. Ancak aynı gebeye,
daha fazla down sendromu yakalamak amacı ile
hem ilk üç ay tarama testi ve hem de ikinci üç ay
tarama testi yapmak hatalıdır. Her iki testin ayrı
ayrı yanlış olarak pozitif gelme olasılıkları
%5’dir. Aynı gebeye her iki testin ayrı ayrı
uygulanması durumunda %5+%5=%10
yanlış pozitiflik ile çalışılmış olur. Bu ise 10
gebeden 1’inde testin yanlış olarak pozitif
gelmesi ve gereksiz girişim demektir.
İlk üç ay tarama testlerinin riskli gelmesi
durumunda bebeğin kromozomlarının
öğrenilmesi gerekmektedir. Bu amaçla anneye
uygulanan korion villus örneklemesi,
amniosentez yada kordosentez gibi uygulamalar da bilimdeki gelişmeler sayesinde yavaş
yavaş yerini yeni tanı yöntemlerine bırakmaya
başlamıştır. Artık bebeğin 13, 18, 21. kromozomları ile cinsiyet kromozomlarında sayısal
anormallik olup olmadığını, anneden alınan 10
ml kandaki bebeğe ait DNA örneklerinin
incelenmesi ile anlayabiliyoruz. Non İnvazive
Prenatal Tanı Testi olarak adlandırılan bu
incelemeler hastanemizde de yapılmaktadır.
medikent
2013
47
medikent
Fetal Yapısal
Anomaliler:
Düşük ve Ölü
Doğumlar:
Geçen zaman içerisinde iyi ultrason cihazları ve
deneyimli uzmanlar tarafından yapılan incelemeler ile
bir çok majör anomalinin tanınması mümkün hale
gelmiştir. Major anomaliler bu bakımdan 3 gruba
ayrılırlar. Birinci grupta hemen daima tanınabilen
anomaliler yer almaktadır. Bunlar Vücut sapı anomalileri, anensefali, alobar holoprosensefali, exomphalos,
gastroschisis ve megacystis gibi anomalilerdir. İkinci
grupta ilk üç ayda tanı konulamayan ve gebeliğin ikinci
ve üçüncü üç aylarında ultrason bulguları ortaya çıkan
anomaliler yer almaktadır. Bunlar mikrosefali,
serebellum hypoplazisi ya da vermis hipoplazisi, corpus
callosum agenesisi, akondroplazi, ekojenik akciğer
lezyonları, bazı böbrek anomalileri ve bağırsak
tıkanıklıkları yer almaktadır.
11 ve 13’ncü haftalar arasında canlı olarak gözlenen
fetusun düşük olasılığı %1 ve ölü doğma olasılığı %0,4
dür. Düşük ve ölü doğum riski anne yaşı, annenin
kilosu, daha önce düşük yapmak gibi anneye ait
özellikler yanı sıra, artmış NT ölçümü, ductus
venosus’ta tersine a dalgaları olması ve maternal
PAPP-A düzeylerinin düşük olması ile artmaktadır.
Üçüncü grupta ise ilk üç ayda altta yatan anomaliye ait
kolayca kuşkulanılabilecek bir belirtecin olduğu ancak
kesin tanının daha sonra konacağı anomaliler yer
almaktadır.
Örneğin yaşam ile bağdaşmayan iskelet displazisi olan
fetusların ve diafragma hernisi olan fetusların
bazılarında Nuchal Translucency (NT) olarak bilinen
ense deri şeffaflığının artması; majör kalp anomalilerinde NT artışı, duktus venosusta anormal akım olması ve
triküspid kapakta regürjitasyon olması; açık nöral tüp
defekti olan olgularda, 11-13’ncü haftalarda beyin sapı
çapının artışı ve 4. ventrikül-cisterna magna kompleksinin çapının azalması (azalmış intracranial translucency (IT).) gibi bulgular olur. Anomali tanısı konulduğunda
ailelerin durumu soğukkanlılıkla değerlendirmeleri ve
hekimleri ile birlikte gerekirse psikolojik danışmanlık da
alarak, hasta olan bebeklerine nasıl daha fazla yardımcı
olabileceklerini düşünmeleri gerekir. Günümüzde sayıca
az da olsa gastroschisis (bağırsakların karın dışında
olması), akciğerde kist olması, İdrar kesesinin çıkışında
tıkanma olması, diafragma hernisi gibi anomalilerde,
Amnion sıvısının sebepsiz yere az olması gibi durumlarda anne karnında iken bebeklere yardım etme imkanları
bulunmakta ve diafragma hernisi dışındaki girişimler
hastanemizde de uygulanmaktadır.
Erken Doğum:
Erken doğumlar perinatal mortalite ve mobiditelerin
önde gelen sebebini oluşturmaktadır. Tekil gebeliklerin %2’si 34’ncü haftadan önce doğmaktadır. Bunların
da 2/3’ü travayın spontan başlaması yada erken
membran rüptürü sonucu olurken, üçte biri başlıca
preeklampsiye bağlı olmak üzere iatrojenik olarak
gerçekleşmektedir. Anneye ait özellikler ve obstetrik
öykü ile belirlenecek risk, 11-13’üncü haftada
ölçülecek serviks uzunluğu kısa ise arttırılabilir ya da
uzun ise azaltılabilir. Proflaktik progesteron kullanımı
ve servikal serklaj uygulamaları ile spontan preterm
doğum azaltmada etkili olup olmayacağı ileride
yapılacak çalışmalar ile belirlenecektir.
Preeklampsi:
Anneye ait özelliklere ek olarak ortalama arter basıncı,
uterin arter Doppler pulsatilite indeksi ve biyokimyasal
testler (maternal serum yada plazmada placental
growth factor, placental protein-13, inhibin-A,
activin-A, soluble endoglin, pentraxin-3 and P-selectin) ile 11-13’ncü haftada, 34’üncü haftadan önce PE
olgularının %90’nı; 34-37 hafta arasında gelişecek PE
olgularının %80’ni ve geç dönemde 37’nci haftadan
sonra gelişecek PE olgularının %60’ı tanınabilmektedir. Yanlış pozitiflik oranları %5 dir.
“Erken
doğumlar
perinatal
mortalite ve
mobiditelerin
önde gelen
sebebini
oluşturmaktadır ”
2013
48
Gestasyonel Diabetes
Mellitus:
11-13’üncü haftalarda anneye ait özellikler ve maternal serumdaki yağ
hücrelerinden salgılanan bir polipeptid olan adiponektin düzeyleri ve
karaciğerden salgılanan bir glikoprotein olan seks hormon bağlayan
globülin düzeylerine bakılarak daha sonra gelişecek GDM olgularının
%75’i öngörülebilmektedir. Yanlış pozitiflik oranları %20 dir.
Gestasyonel Yaşa Göre
Küçük Fetuslar:
Anneye ait özelliklere ek olarak ortalama arter basıncı, uterin arter
Doppler ölçümleri ve 11-13’üncü haftalarda maternal kandaki çeşitli
plasental peptidler ile preeklampsi olmadan gelişen gebelik haftasına
göre küçük fetusların %75’i, %10 yanlış pozitiflik oranları ile tanınabilmektedir. Yukarıdaki bilgilerin ışığında 11-13’ncü haftalar arasında
yapılacak muayene önem kazanmaktadır. İlk yapılan muayenede düşük
riskli olarak değerlendirilen olgularda muayene sayıları giderek 3’e
kadar azaltılabilir.
Bir sonraki muayene 20’nci haftada yapılmalı ve fetal anatomi ve
büyüme tekrar değerlendirilmeli ve preeklampsi ve erken doğum
yönünden tekrar risk değerlendirilmesi yapılmalıdır. İkinci muayene
37’nci haftada maternal ve fetal iyilik hali değerlendirilmeli ve doğum
şekli ve zamanı belirlenmelidir. Daha sonraki muayene 41’nci haftada
tekrarlanmalıdır. Ünlü Gökbilimci Galileo Galilei’nin söylediği gibi
“Yaradan’ın dili matematikdir. Ölçülebilir olan her şeyi ölçmeliyiz.
Ölçülemeyen şeyleri ise ölçülebilir hale getirmeliyiz”.
Hipokrat’ın öğretisine göre; “geçmişi öğrenmeliyiz,
şimdi araştırmalıyız ve geleceği öngörmeliyiz”.
Prof. Dr. Namık DEMİR
KİMDİR ?
1979 yılında Ege Üni. Tıp Fakültesi’nden mezun olan
Prof. Dr. Demir, 1984 yılında D.E.Ü. Tıp Fakültesi’nden Kadın
Hastalıkları ve Doğum uzmanlığını aldı. Aynı üniversitede
Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı’nda Profesör
olan Demir, Fakülte Yönetim Kurulu Üyeliği ve Bölüm
Başkanlığı görevlerinde bulundu. Prof. Dr. Demir, özellikle
maternal tıp ve perinatoloji alanında uzmanlaşarak,
çok sayıda ulusal-uluslararası yayın, kongre ve
sempozyuma imza attı. TÜBİTAK Bilimsel Yayınlara
Destek ve Teşvik Ödülü, İngiltere’deki Maternal-Fötal
Tıp ve Perinatoloji Vakfı’nın teorik ve diploma sınavı
başarısı, Deniz Kuv. Komutanlığı Kasımpaşa Deniz
Hastanesi Baştabipliği Teşekkürler Taltif Belgesi,
180’inci Dönem Sıhhiye Yedek Subay Temel Kursu
Dönem İkinciliği, Ege Üni. Tıp Fakültesi 1979
Mezuniyet Dönemi Dönem Derecesi gibi ödül ve
başarıları bulunan Prof. Dr. Namık Demir, Kent
Hastanesi’nde Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği
Başkanı olarak görevini sürdürmektedir.
medikent
2013
49
medikent
Prof. Dr.
Mehtap ÇAKIR
Kent Hastanesi
Endokrinoloji ve
Metabolizma
Hastalıkları Uzmanı
TİROİD HASTALIKLARINDAN
GUATR VE
TİROİD
NODÜLLERİ
Tiroid hastalıkları için genel olarak guatr terimi kullanılmakla
birlikte, tıbbi olarak guatr “tiroid bezinin bir bütün olarak veya
nodüler olarak büyümesi” anlamına gelir.
Bütün tiroid nodülleri muayenede ele gelmeyebilir. Bazıları
tiroid ultrasonografisinde saptanabilirler. Nodüller genellikle
herhangi bir şikayet yapmazlar. Nadiren nodül içine kanama
olup ağrı görülebilir. Bazı hastalar boyun bölgesinde hissettikleri baskı, hava açlığı, takılma hissi gibi nörotik yakınmaları
tamamen yanlış olarak nodül varlığına bağlayabilirler. Bu
yüzden operasyona kadar giden ama ameliyat sonrası
şikayetleri geçmeyen pek çok hasta mevcuttur.
Bir kişide nodül saptandığında hastanın boynuna radyoterapi alıp
almadığı, yutma güçlüğü, ses kısıklığı gibi ek şikayetleri, ailede
guatr öyküsü sorgulanmalı ve iyi bir fizik muayene yapılmalıdır.
Sonrasında tiroid ultrasonografisi yapılır, tiroid hormon düzeyleri
bakılır. Nodülü olan hastalarda tiroid hormonları, düşük, normal
veya yüksek olabilir. Bu durumların hepsinde nodüle yaklaşım
farklı olacaktır. Ancak en sık görülen tiroid hormonlarının normal
olduğu ve ultrasonografide nodül saptanan durumlardır. Tiroid
nodülleri %95 civarında iyi huylu, %5 civarında kötü huylu
olabilir. İyi huylu – kötü huylu ayrımı ancak tiroid nodül biyopsisi
ile yapılabilmektedir. Hangi nodüllere biyopsi yapılacağına ise,
nodül büyüklüğü ve ultrasonografik bazı özellikler ile karar verilir.
2013
50
Büyük ve dışardan görülebilen nodüllerde doğrudan biyopsi yapılırken, küçük
veya içinde sıvı olan nodüllerde doğru alandan biyopsi yapmak için ultrasonografi eşliğinde biyopsi yapılması tercih edilmektedir. Eğer biyopsi sonucu kötü
huylu veya şüpheli çıkarsa, nodül nefes borusuna baskı yapıyorsa, hormon
salgılayıp tiroid hormon düzeylerini yükseltiyorsa veya dışardan görüldüğü için
hastaya rahatsızlık veriyorsa tiroid nodülleri için hastaya ameliyat önerilir.
Tiroid hormon düzeyini yükselten nodüllerde büyüklüğe göre radyoaktif iyot
tedavisi de önerilebilir. Takip temel olarak hormon düzeyi ölçümü ve ultrasonografi ile yapılır. Nodülün büyümesi veya karakterinin değişmesi durumunda
biyopsi de tekrarlanabilir.
Sonuç olarak, nodüler guatr tanısı alan pek çok
hasta “iyi huylu mu- kötü huylu mu” endişesi
yaşayabilir. Bu noktada periyodik
ultrasonografi kontrolleri ile kaygılı bir takip
süreci yerine biyopsi yapılması net bir sonuca
varılmasını sağlayacaktır.
Prof. Dr. Mehtap ÇAKIR
KİMDİR ?
• Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi 1993
• Ankara Üniversitesi İç Hastalıkları
• Tıpta Uzmanlık 1999
• Akdeniz Üniversitesi Endokrinoloji ve Metabolizma
• Hastalıkları Yan Dal İhtisası 2003
• Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Doç. Dr. 2006-2011
• Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Prof. Dr. Aralık 2011
Sertifikalar
USMLE (United States Medical Licensing Examination)
SERTİFİKASI (1996)
medikent
2013
51
medikent
Söyleşi
Nesrin COŞKUN
Kent Sağlık Grubu
Basın Danışmanı
Kadavradan bağışların yetersizliğine, zorunluluktan canlı vericili nakillere
bel bağlamamıza karşın dünden bugüne epey yol alındı. Her geçen gün çok
daha fazla hasta organ nakliyle yeniden hayata tutunuyor. Nilgün Yıldırım,
böbrek ve şeker hastasıyken hem kadavradan hem de canlı vericiden
yapılan nakillerle hayata bağlanmış hastalardan biri. “Yaşamak da yaşatmak da çok güzel” diyen Yıldırım, organ nakliyle değişen hayatını ve
binlerce böbrek hastası için verdiği mücadeleleri Medikent’e anlattı.
YAŞAMAK DA
YAŞATMAK DA
ÇOK GÜZEL
Nilgün YILDIRIM
Böbrek Hasta Haklarını Koruma ve
Sosyal Yardımlaşma Derneği İzmir Şube Başkanı
Çift organ nakil olmuş bir hastasınız.
Hikayenizi anlatır mısınız?
Diyalize giren bir diyabet hastasıydım. 2002 yılında
böbrek nakli oldum. Hayat hediyemi annem verdi.
Ancak bazı sorunlar yaşadım böbrek hiç çalışmadı ve
geri alındı. Daha sonra 2005 yılında hem böbrek hem
de pankreas nakli olarak ikinci bir yaşama başladım.
Organ nakli olmuş hastalar için “ikinci
hayatlar…” deriz. Siz önce ikinci hayata
adım attınız olmadı, ikinci kez üstelik çift
organ nakli olup 3. Bir hayata başladınız.
Bu nakiller hayatınızı nasıl değiştirdi?
İkinci hayat gerçekten ikinci hayat….Hem böbrek
yetmezliği hem de diyabet hastalığından kurtulmuş
olmak yapmak istediğim herşeyi yapabilme fırsatını
vermiş oldu bana. Hayatımla ilgili ertelemek zorunda
kaldığım planlarımı yapabilme mutluluğunu yaşadım.
Hayatının 19 yılını günde 4 kere insülin kullanarak
geçiren biri olarak; nakilden sonra iğneden
kurtulmuş olmanın, haftanın 3 günü herhangi bir
diyaliz merkezine gitmemenin mutluluğunu
anlatmanın tarifi yok.
Şu anda nasılsınız, normal bir yaşantı
sürebiliyor musunuz?
Belki de herkesten fazla normal bir yaşantı
sürüyorum. Mecburen haftanın 3 günü 4 ‘er saatimi
bir diyaliz merkezine bağımlı olarak geçiriyor
olacaktım. Ve hayatımla ilgili bütün planları yine
buna göre kısıtlı bir şekilde yapmak durumunda
kalacaktım. Sanırım bu naklin hayatıma neler
kattığını anlatabiliyor.
2013
52
medikent
Nilgün YILDIRIM hasta ziyaretinde
Ailenizde sizinle aynı kaderi paylaşan
var mı? Onun için hayat nasıl gidiyor?
Abim halen diyaliz tedavisi görüyor ve maalesef
bütün yaşantısıyla ilgili planlarında öncelikle bir
diyaliz merkezi şıkkı yer alıyor. Ve çok sık sağlığı
ile ilgili ciddi problemler yaşıyor.
Türkiye’de ne kadar kronik böbrek
hastası var? Diyaliz hastalarının, nakil
bekleyen hastaların sayısı nedir?
Türkiye’de yaklaşık 75.000’ e yakın kronik böbrek
yetmezlikli hasta var. Bunun yaklaşık 20.000’e
yakını organ nakli bekleme listesinde.
Böbrek Hasta Haklarını Koruma ve Sosyal
Yardımlaşma Derneği İzmir Şube
Başkanısınız. Çok önemli bir görev değil mi?
Hayatımın 15 yılı diyabet hastası olarak daha
sonra 4 yıl da böbrek yetmezliği (diyaliz) hastası
olarak yani toplamda 19 yılı 2 kronik hastalıkla
geçti. Bu süre içerisinde kendi ayaklarım üzerinde
durmayı başardım. Tabii ki ailemin ve çevremin
desteği sayesinde. Bu süre içerisinde çok zor
şartlarda yaşamını sürdürmeye çalışan hastalarla
tanıştım. Kimileriyle arkadaş kimileriyle kardeş
kimileriyle dost olduk. Yaşadıkları sorunlarda bir
nebze olsun yardımcı olmaya karar verdim. Ve o
zaman böyle bir çalışmanın içerisinde buldum
kendimi.
Diyaliz hastaları, böbrek nakli adayları
ve nakil olmuş hastaların ne gibi sorunları var? Emeklilik, ilaç vs. yasal sorunlarda dernek olarak neleri çözdünüz,
hangi sorunlar çözüm bekliyor?
Diyaliz hastalarında Sağlık Bakanlığı ve Çalışma
Bakanlığı yönetmeliklerde sık sık değişiklikler
yapıyorlar. İyi yönde yapılan çalışmaların yanı sıra
bir o kadar da zorluklar geliyor meydana. Bunlarda
bizim hastalarımızı çok fazla etkiliyor. Mesela
reçete yazımlarındaki farklar, maaşlarda yapılan
kesintiler, raporlu dahi olsa ilaç alımındaki
çıkarılan zorluklar, nakil sonrası emeklilik ve
sosyal güvence iptali, zaten bin bir zorlukla
yaşamını sürdüren hastaların hayatını kabusa
çeviriyordu.
Biz dernek olarak bazı ilaç alımlarında mevzuatta
olumlu değişiklikler yapılmasını sağladık. Süreyen
hastaların da diğer engelli gruplar gibi haklardan
faydalanmasını sağlamış olduk. Malulen emeklilik
iptalini kaldırttık. Yasanın tam olarak yürürlüğe
geçmesini bekliyoruz. Bu sorunun da tamamen
ortadan kalkmış olması için…
Türkiye’de böbrek bekleyen hasta çok,
ama bağışlar yeterli değil. Bunu artırmaya
yönelik dernek olarak önerileriniz var mı?
Türkiye’de maalesef yeterli organ bulunamıyor. Bu
yönde görsel reklamın çok büyük etkisi olacağına
inanıyorum. Yerel yönetimlerin özellikle büyükşehir
belediyelerinin bağlantı kurma çabalarımızı kabul
edip bize destek vermeleri halinde organ bekleyen
birçok hastaya faydamız olacağına inanıyoruz.
Kadavradan organ bekleyemeyecek olan
hastalar için canlı vericiler bir kurtuluş.
Bu alternatif ne kadar biliniyor?
Canlı vericiler için aile bilinçlendirilmesinin
yeterli olmadığına inanıyorum. Gerekli yerlerden
bilgi almak yerine maalesef aileler kulaktan
dolma bilgilere inanmayı tercih ediyorlar. Böylece
de birçok insan aile içinde yaşam şansı varken
günden güne sonu belli olmayan sağlıksız bir
yaşama sürükleniyor.
Böbrek hastaları kadar vericilerin de
bilinçlendirilmesi, bilgilendirilmesi
gerekir mi?
Öncelikle hastalık başlangıcında hasta nakile
uygun bir aday ise; kadavra bekleme listesi için
bir organ nakil merkezine yönlendirilmeli. Daha
sonrasında da aile içinde uygun bir verici olup
olmadığı sorulmalı ve bu konuda tüm detaylı
bilgilerin net olarak verilmesi zorunlu hale
getirilmelidir. Hasta ile birlikte aile bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi hastanın yaşam kalitesini
arttıracağı gibi çok uzun süre beklemeden
sağlığına kavuşmasına yardımcı olacaktır. Tüm
ailenin psikolojik olarak demorilize olması
önlenmiş olacaktır.
Öneriniz?
Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü hasta- aile
bilgilerine ulaşarak gerekirse toplu olarak aile
bilgilendirme seminerleri düzenlemelidir.
2013
53
medikent
Opr. Dr.
Işık H. ÖZGÜ
Kent Hastanesi
Üroloji ve Böbrek
Nakli Uzmanı
Herkes
böbrek nakli
olabilir
Günümüzde böbrek nakli son derece başarılı
ve böbrek yetmezliği hastasının uzun,
sağlıklı yaşamasını sağlayan bir tedavidir.
Böbrek nakli
Çalışmayan böbreğin görevini yerine getirmesi için yeni bir
böbreğin insan bedenine nakledilmesidir. Nakil sırasında
çalışmayan böbreğiniz sizin için risk taşımıyorsa yerinde kalır.
Nakledilen böbrek kasık bölgesinin hemen üstüne yerleştirilir.
Kadavradan Böbrek Nakli
Trafik kazası, beyin kanaması, beyin tümörü veya kalp krizi
sonrası beyin ölümü gerçekleşen kişilerin organlarını ailelerinin
bağışlaması sonrası yapılabilir. Yapılan incelemeler organ veren
hastanın herhangi bir bulaşıcı hastalık, kanser veya böbrek
hastalığına sahip olmadığını göstermelidir. Uygun şartlarda
çıkartılan ve özel koruma sıvılarında korunan böbreklerin en kısa
sürede takılması gerekmektedir.
Canlı Vericiden (Akrabadan)
Böbrek Nakli
Böbrek yetmezliği olan ve böbrek nakline ihtiyacı olan hastalara
akrabalarından alınan bir böbreğin nakledildiği ameliyat
biçimidir. Kişinin en az 2 yıldır evli olduğu eşi, 4. dereceye kadar
yakınlığı olan akrabaları ve kayın kısmı gönüllü olduğu takdirde
böbrek vericisi olabilir.
2013
54
medikent
Böbrek Nakli Ekibi (Soldan Sağa) Üroloji Uzmanı Dr. Uğur Saraçoğlu, Koordinatör Hemşire Havva Kara, Üroloji Uzmanı Dr. Işık H. Özgü ve Nefroloji
Uzmanı Dr. Serkan Yıldız’dan oluşuyor.
EŞ ZAMANLI KARACİĞER VE
BÖBREK NAKLİ
Çok ender yapılan aynı hastada eş zamanlı Karaciğer ve Böbrek nakli de hastanemizde
gerçekleştirilmiştir. Hastalarımızdan biri böbrek nakli ameliyatından sonra anne olma
mutluluğunu da tatmıştır. Bu dönemdeki hasta sağkalımı ve organ çalışması oranları
%98.8’dir ve bu değerler Türkiye ve dünya ortalamasının üzerindedir. Bu başarıya
ulaşmada disiplinlerarası özverili çalışma, dolayısıyla hastanemizin tüm bölümlerinin
doktor, hemşire ve yardımcı sağlık personelinin katkıları rol oynamaktadır.
Doğan Kadim (23) Yozgat’ın Akdağ Madeni İlçesi
Ortaköy’de oturuyor. Böbreğindeki taşların kanalları
tıkaması yüzünden gelişen yetmezlik onu makineli
yaşama mahkum etti. 13 Mayıs 2010’dan itibaren
diyalize girmeye başlayan Kadim, aynı yılın
Ağustos’unda geldiği İzmir’de rahatsızlanınca böbrek
yetmezliğine yol açan sorunun karaciğerden
kaynaklandığı ortaya çıktı. Bu süreçte sol böbreği
alınan Kadim’in böbreklerinde taş oluşumuna enzim
eksikliği nedeniyle oksalatın karaciğerde işlenememesine yol açtığı belirlendi. Kadim’in karaciğerinin
değişmesi gerektiği söylendi. Nitekim İzmir Kent
Hastanesi’ne başvuran Doğan Kadim için çift nakil
kararı alındı. Kadim, 24 Temmuz’da nakil ameliyatına
alındı.
Kadim’e önce Doç. Dr. Murat Kılıç, Doç. Dr. Murat
Zeytunlu, Prof. Dr. Çiğdem Arıkan, Prof. Dr. Mehmet
Alper, Opr. Cahit Yılmaz, Opr. Dr. Zafer Önen, Opr. Dr.
Rasim Farajov ve Dr. Onur Duygu’dan oluşan ekip
tarafından karaciğer nakli gerçekleştirildi. Kadim’e
21 yaşındaki bir çocuk sahibi kızkardeşi Kamer
Özbulut’tan alınan karaciğer parçası nakledildi.
Karaciğer nakli tamamlandıktan sonra devreye bu
kez üroloji uzmanları Opr. Dr. Işık Özgü, Opr. Dr. Uğur
Saraçoğlu, Nefroloji Uzmanı Dr. Serkan Yıldız ve
koordinatör hemşire Havva Kara girdi. Doğan
Kadim’e babası 43 yaşındaki maden işçisi Ömer
Kadim’den alınan böbrek nakledildi. Yozgatlı genç
çifte nakille yeni bir hayata başladı.
Kent Hastanesi
Böbrek Nakli Merkezi
“bir başarı
öyküsü”
Opr. Dr.
Işık H. ÖZGÜ
KİMDİR ?
• Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, İzmir
(1981-87)
• Glasgow University, Western Infirmary
Üroloji Kl, Glasgow (1985) • Hacettepe
Ün, Üroloji Anabilim Dalı, Ankara
(1988-92) • Asker Hastanesi, Hatay-İzmir
(1993) • Atatürk Eğitim ve Araştırma
Hastanesi, İzmir (1993-95) • University of
Southern California, Los Angeles
(1995-97) • Atatürk Eğitim ve Araştırma
Hastanesi, İzmir (1997-98)
• Başkent Üniversitesi Zübeyde Hanım
Hastanesi, İzmir (1997-2009 yarı
zamanlı) • Tepecik Eğitim ve Araştırma
Hastanesi, İzmir (1998-2011)
Mesleki İlgi Alanı ve Aktiviteler
• Böbrek Nakli ve Periferik Damar
Cerrahisi • Üroonkolojik Cerrahi
• Endoüroloji - Laparoskopik Üroloji
• Kadın Ürolojisi, Nöroüroloji - Ürolojik
Cerrahi Derneği Üyesi• Türk Üroloji
Derneği Üyesi • Endoüroloji Derneği
Üyesi
2013
55
medikent
Prof. Dr.
İsmet AYDOĞDU
Kent Hastanesi
İç Hastalıkları ve
Hematoloji Uzmanı
Yeni bir merkez, yeni bir hizmet
Kemik İliği
Nakli Merkezi
Kemik İliği Nakli hastalarında yüksek dozda kemoterapi ve bağışıklık sistemini baskılayan
tedavilerin kullanılması nedeni ile hastalar fırsatçı enfeksiyonlara karşı risk altındadır. Bu
servislerde tedavi gören hastaların bakımı, enfeksiyonlardan korunması ve hastalarda
ortaya çıkabilecek enfeksiyonlar diğer hastalardan farklılık göstermektedir. Bu nedenle
Kemik İliği Nakli Servisimiz kurulum aşamasından itibaren birçok teknik donanıma sahip
olarak yapılandırılmıştır.
Hastaları enfeksiyonlardan korumak için maksimum
bariyer önlemleri alınmaktadır. Kemik İliği Nakli
Servisindeki hasta odalarında çok küçük partikülleri
dahi yok edebilen HEPA (High Efficiency Particulate
Air Filtration) filtreler bulunur. Hava akımı oda
içinden koridora doğru olur; koridordan odaya hava
girişi en az düzeyde kalır ve saatte en az 12 kez hava
değişimi sağlanır. Merkezi havalandırmanın
etkilenmemesi için pencereler çok iyi izole edilmiştir
ve kesinlikle açılmaz. Hasta odadayken odada
elektrikli süpürge ile temizlik, duvar kazıma, toz alma
gibi mantar sporlarının havalanmasına yol açacak
uygulamalar yapılmaz.
Odadaki tüm yüzeyler toz kaldırmayan bezle ve
dezenfektan solüsyon kullanılarak günde 2 kez
temizlenir. Hastaya kullanılan tüm tekstil malzemeleri çok iyi kurutularak ve gerekli kontroller
yapıldıktan sonra kullanılır.
Tüm Kemik İliği Nakli hastaları zorunlu olmadıkça
oda dışına çıkmaz, oda dışına çıkmaları gerekirse
cerrahi maske kullanırlar. Kalabalık ortam bu
hastalarımız için uygun değildir. Bu hastaların
poliklinik muayenelerinde öncelik tanınır.
2013
56
Servise giriş-çıkışlar kontrollü yapılır ve gerekli
olmayan kişilerin girişi kısıtlanarak koruyucu ortamın
bozulması engellenmiştir. Serviste çalışan personeller
girişte kıyafatlerini değiştirir veya tek kullanımlık
önlük giyerek servise giriş yapar. Ayrıca servis
içerisinde maske ile dolaşılır.
El yıkama kemik iliği hastalarını enfeksiyondan
korumanın en etkili, en kolay yöntemidir. Bu konuda
çok hassas olan eğitimli çalışanlarımız her hasta
odasına girişte, yemek dağıtımından önce, ilaç
hazırlamadan önce, temizlik yapmadan önce ve
hastaya yapılacak tüm işlemlerden önce ve sonra el
hijyeni uygular. Bütün odalarımızda, koridorlarda el
dezenfektanları ve oda girişlerinde lavabolar bulunur.
Hastadan hastaya enfeksiyon bulaşını engellemek
amacıyla ateş ölçer, tansiyon aleti gibi malzemeler her
hasta için ayrı kullanılır. Ayrı kullanılamayan alet ve
cihazlar bir hastadan diğerine geçerken mutlaka
dezenfekte edilir.
Kemik İliği Nakli servisine ziyaretçi sayısı ve ziyaret
süresi sınırlıdır. Bu konu ile ilgili yazılı düzenlemeler
bulunmaktadır. Kemik İliği nakli servisinde taze veya
kuru çiçek veya saksı bitkisi bulundurulmaz.
Kemik iliği nakli servisinde görev alan sağlık
personelinin işe başlamadan önce sağlık kontrolleri ve
aşıları yapılır.
Kemik iliği nakli hastalarının içecek ve yiyecekleri özel
olarak diğer hastalardan ayrı olarak hazırlanır. Gıdalar
hazırlanırken hijyen ve tazeliğe çok dikkat edilir ve tek
porsiyonda tüketilecek şekilde hazırlanır. Gıdalardan
kaynaklı enfeksiyonları önlemek için nakil hastalarına
çiğ sebze ve meyve verilmez, haşlanarak servis edilir.
İçme ve diş fırçalamada bile hazır şişe suyu kullanır.
medikent
“El yıkama
kemik iliği
hastalarını
enfeksiyondan
korumanın en
etkili, en
kolay
yöntemidir. ”
Daha birçok enfeksiyon kontrol önlemini uygulamaya
geçirip hastaların en savunmasız dönemlerinde onları
enfeksiyonlardan korumak, başarılı bir nakil süreci
geçirmelerini sağlamak ve yaşam kalitelerini arttırmak
Enfeksiyon Kontrol Ekibi tarafından amaçlanmıştır.
Kent Hastanesi Kemik İliği Nakli Merkezi Hasta odası
Prof. Dr. İsmet AYDOĞDU
KİMDİR ?
• Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıp Doktoru (06/1982)
• İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi; İç Hastalıkları ABD,
Hematoloji BD (Yrd. Doç. 1994-1997)
• İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi; İç Hastalıkları ABD,
Hematoloji BD (Doçent 1997-2003)
• İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi; İç Hastalıkları ABD,
Hematoloji BD (Profesör 2003-2007)
• Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi; İç Hastalıkları ABD,
Hematoloji BD (Profesör 2007-2011)
• Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ABD,
Hematoloji BD, Hematoloji Uzmanlık Eğitimi (1991-1993)
• Baylor College of Medicine, Methodist Hospital, Medical
Oncology, Houston, USA, 1994, Observer
• MD Anderson Cancer Center, Department of Blood and
Bone Marrow Transplantation, 1994/1995, Observer
• Sağlık Bakanlığı Ankara Onkoloji Hastanesi Hematoloji
Bölümü, Kök Hücre Nakli Merkezinde 5 ay çalışma, 2010
2013
57
medikent
Dr. Tolga Enver
YÜCETÜRK
Kent Hastanesi
Romatoloji Uzmanı
ROMATİZMA
İLE İLGİLİ
SIK SORULAN
SORULAR
Romatizma ile ilgili pek çok yanlış bilinen gerçek var.
Romatizmanın bir yaşlı hastalığı olduğu, kaplıca tedavisinin iyi
geldiği, bacaklar sızladığında yağmur yağacağı bunlardan sadece
birkaçı…Romatoloji Uzmanı Dr. Tolga Yücetürk en sık sorulan
soruları ve yanıtlarını sizler için yazdı.
Romatizma nedir ve sadece
eklemlerde mi olur?
Romatizma sadece
yaşlılarda mı görülür?
Romatizma sözlük bilgisi olarak “kaslarda ve özellikle
eklemlerde kendini gösteren ağrılı hastalıkların
genel adı” şeklinde tanıma sahip olsa da, her organ
ve dokunun romatizmal hastalığı olabilir. Göz, cilt,
akciğer, böbrek, damarlar romatizmal hastalık
bulgularının sıklıkla görülebildiği dokulardır.
Romatizmal hastalıklara sıklıkla eklem-kas ağrı ve
iltihabı eşlik etmekle beraber, bazen eklem bulgusu
olmadan da romatizmal hastalıklar ortaya çıkabilir.
Romatizmal hastalıklar, hastalık tipine bağlı olarak
her yaşta görülebilecek rahatsızlıklardır. En sık
görülen romatizmal hastalık, halk arasında
kireçlenme olarak bilinen ve iltihabi olmayan bir
romatizma olarak kabul edilen “osteoartrit”tir, özel
durumlar haricinde genelde ileri yaşlarda görülmektedir. Ancak “juvenil idiyopatik artrit” adı verilen bir
diğer iltihabi romatizmal hastalık 8-10 aylık
bebeklerde bile başlayabilir. Sık bel ağrısı ve
tutukluğu ile giden ve ilerleyen yıllarda omurgada
ciddi ve kalıcı hasarlar yapabilen “ankilozan
spondilit” ise hemen her zaman 20’li yaşlardan önce
başlayan genç bireylerin hastalığıdır.
Örneğin “behçet hastalığı” ağız içinde ve genital
bölgede tekrarlayan aftlar, ciltte ağrılı kızarık
kabarıklıklar, damar iltihabı ile ortaya çıkabilen, her
zaman eklem bulgusu göstermeyen bir hastalıktır.
Benzer şekilde ciltte güneş alerjisi olmasına,
böbreklerin fonksiyon bozukluklarına yol açabilecek
tutulum yapabilecek “sistemik lupus eritematozus”
adlı hastalık ciddi seyredebilen bir romatizmal
hastalık olmasına rağmen bazı olgularda eklem
şikayetleri geri planda kalmaktadır.
2013
58
Gençlerde sık bel ağrısı ve
tutukluğuna dikkat!
Pek çok romatizmal rahatsızlık tedavi verilsin
verilmesin birkaç ay içinde kendiliğinden ortadan
kalkmaktadır. Kesin ayırıcı bir kriter olmasa da 1,5-3 ayı
geçen romatizmal rahatsızlıkların kronikleşeceği, yani
uzun yıllar veya yaşam boyu sürebileceği düşünülür.
Kronik iltihabi romatizmal hastalıklarda tedavinin amacı
hastalık aktivitesinin yatıştırılması ve sakatlığa neden
olabilecek eklem ve diğer doku hasarlarının engellenmesidir. Hiçbir ilaç bu hastalıkları tamamen ortadan
kaldırmaz, ancak verilen tedaviler ile hastalığın
ilerlemesinin engellenmesi mümkün olmaktadır. Bu
durum hipertansiyon, şeker hastalığı ve diğer kronik
hastalıklara benzerdir. Bu kronik hastalıkların da tedavi
ile tamamen ortadan kaldırılmaları genelde mümkün
olmaz ve verilen tedaviyle ilerlemeleri engellenip
vücutta kalıcı hasar yapmalarının önüne geçilmek temel
amaçtır. Son 10 yılda romatoloji alanındaki gelişmeler
ile daha önce çaresiz kalınan pek çok hastalığın
ilerlemesini durdurmak ve kalıcı hasarlar yapmalarını
önlemek artık mümkün olmaktadır.
medikent
Vücudumda romatizmal bir hastalık
olduğundan şüpheleniyorum. Hangi
tetkikleri yaptırmalıyım?
Toplumda, hatta romatoloji uzmanı olmayan
hekimler arasında bile en sık yapılan yanlışlardan biri
romatizmal hastalık tedavisinin özel bir tetkiki
olduğuna inanılmasıdır. Romatizmal hastalık için
özel bir tetkik yöntemi yoktur. Yani herhangi bir
sağlık kontrolü sırasında acaba bende romatizma var
mı diye yapılabilecek bir tetkik mevcut değildir.
Romatizmal hastalıkların tanısında hastanın
şikayetlerinin niteliği ve seyri ve hekimin muayenesi
tetkiklerden çok daha ön plandadır.
Romatizmal ağrılar soğuk ve nemli
havalarda artar mı?
Evet, her türlü kas-iskelet sistemi ağrısı nemli
havalarda artar ve ancak şu ayrımı yapmak önemlidir,
bu bulgu iltihaplı romatizmalara özgü değildir. Yani
daha önce geçirilmiş kaza, burkulma, incinme gibi
nedenlerle oluşmuş eklem sorunlarında da,
kireçlenmede de, iltihaplı romatizmal rahatsızlıklarda
da nemli havalar eklemde ağrıyı artıran etkenlerdir.
İlaç tedavisi ile iltihabi romatizmal
hastalıklar geçmez mi?
Öncelikle iltihabi romatizmal hastalığın geçici bir
durum mu, yoksa kronikleşecek bir hastalık mı
olduğu belirlenmelidir.
Hastanın şikayetleri detaylı olarak sorgulandıktan ve
kapsamlı bir muayene yapıldıktan sonra olası
hastalıklara yönelik tetkikler istenmelidir. Bazı
zaman hekim hastalık olduğunu düşünmesine
rağmen laboratuvar tetkikleri beklendiği gibi anormal
gelmese bile romatizma tanısı konarak tedavi
verilebilmektedir. Tam tersi de sık karşılaşılan bir
durumdur. Yani yapılan tetkiklerde romatizma ile
ilişkili olabilecek tetkiklerin yüksek bulunmasına
rağmen hekim hastanın sorgusu ve muayenesi ile
romatizmal hastalık düşünmez ise tedavi vermeden
izlem yoluna gidebilir. Bu durumun en tipik örneği
herhangi bir hastalık bulgusu olmadan istenen
“romatoid faktör “ adlı tetkikdir.
Bu tetkik sık görülen “romatoid artrit” adlı hastalığı
olan bireylerin %80-85’inde (+) bulunmaktadır.
Ancak romatoid artrit hastası olmayan bireylerde de
(+) bulunabilmektedir. Örneğin tedavi edilmiş verem
hastalığı olanlarda, B tipi sarılık geçirmiş veya
taşıyıcısı olan bireylerde de yüksek bulunabilir. Hatta
ilerleyen yaşla beraber daha sık görülecek şekilde
hiçbir hastalığı olmayan sağlıklı bireylerin %5-15’inde romatoid faktör (+) bulunabilir. Yani romatoid
faktör (+) olması mutlaka romatizmal hastalık olduğu
anlamına gelmediği gibi, bu testin (-) olması da
romatizmal hastalık olmadığını göstermemektedir.
2013
59
medikent
Romatizmal şikayetlerle gittiğim doktor
bana kanımda iltihabi testlerin yüksek
olduğunu söyledi. Yani bu kanımda mikrop
olduğu anlamına mı geliyor?
Bademciklerimizin mikrobik nedenlerle şişmesi de
iltihabi süreci başlatabildiği gibi ciltte olan yanık,
vücutta olan bir travma, cerrahi bir girişim gibi
durumlarda da bağışıklık sistemimiz harekete geçer ve
ilgili bölgede oluşabilecek hasarı sınırlandırmaya çalışır.
Genelde hayır. Kan tetkiklerinde iltihabi bir durum
olduğu yorumu genelde “Sedimantasyon” ve “CRP
(C-reaktif protein)” tetkiklerinin yüksek olması ile
yapılmaktadır. Bu noktada bazı kavramların doğru
anlaşılması çok önemlidir. Enfeksiyon (mikrobik
durumlar) ile enflamasyon (iltihabi durumlar) aynı
şey değildir. Enflamasyon, yani vücutta iltihabi bir
reaksiyon oluşması bağışıklık sistemimizi harekete
geçiren her türlü koşulda ortaya çıkar.
İltihabi romatizmal hastalıklar da bağışıklık
sisteminin uygunsuz biçimde harekete geçmesi ve
kendi dokularına zarar verebilecek iltihabi bir
reaksiyon başlatması nedeniyle iltihabi testler yüksek
saptanmaktadır.
“Çok nadir durumlar dışında bu
romatizmal hastalıklarda aktif
bir mikrobik süreç olduğu
düşünülmez. Bu nedenle mevcut
bilgilerimiz ışığında iltihabi
romatizmal hastalıkların
tedavisinde mikropları
öldürmeye yarayan antibiyotik
tedavisinin yeri yoktur.”
Doktorum romatizmal hastalığım için
kortizona başlattı. Kortizon tedavisi
alışkanlık yapar mı veya bana zarar verir mi?
Kortikosteroidler, yani halk arasında kortizon olarak bilinen ilaçlar
doğru kullanıldıkları takdirde etkili ve faydalı ilaçlardır. Tıpta
kortizon kullanımında genel prensip bu ilaçların etkili olduğu en
düşük dozda kullanılması ve bu tedavinin mümkün olan en kısa
sürede sonlandırılmasıdır. Romatolojik hastalıklar da kortizonun en
sık kullanıldığı alanlardan biridir. Özellikle aktif iltihabi durumlarda hızlı klinik yanıt sağlar ve diğer romatizma ilaçlarının etkileri
ortaya çıkana kadar hastalık bulgularının baskılanmasında çok
etkilidir.
Ancak her ilaç gibi yan etkileri olabilen bu ilaçların kullanımında
dikkat edilecek bazı noktalar vardır:
• Bu grup ilaçların tuz tutucu özelliği olması nedeniyle vücutta
ödem yapabilirler ve hipertansiyonu olan hastalarda tansiyonda
artışa yol açabilirler. Bu olumsuz etkiden kaçınmanın en etkili yolu
tuz alımının kısıtlanması ve bol su içilmesidir. Hipertansiyon
hastalarında yakın tansiyon takibi yapılmalı ve gerek görülürse
kortizon kullanılacak süre boyunca ek tansiyon ilaçları verilmelidir.
• Bir diğer sorun şeker yükselmelerine neden olabilir. Şeker
hastaları ve şeker hastalığına eğilimi olduğu bilinenlerde yakın
takip gerekir.
• Düşük dozlarda kilo aldırıcı etkisi fazla olmamasına rağmen iştahı
açabilir. Bu nedenle kortizon kullanımında kilo kontrolü için diyete
özen göstermek gerekir.
• Uzun süreli kullanım gereken durumlarda kemik erimesini
artırabilir. Bu nedenle bu olgularda kemik yoğunluğu ölçümleri
yapılmalı ve çıkan sonuca göre kalsiyum, D vitamini desteğinin yanı
sıra kemik erimesini engelleyen ilaçların kullanımı açısından
değerlendirme yapılmalıdır.
• Bu ilaçlar alışkanlık veya bağımlılık yapmazlar. Vücutta zaten
fizyolojik stres durumları ile başa çıkılmasında katkı sağlayan
kortizon hormonu böbrek üstü bezlerinde üretilmektedir. İlaç
olarak kortizonun 3 haftadan uzun süre orta dozda kullanılması
böbrek üstü bezlerinin geçici tembelliğine yol açabileceğinden
kortizon tedavisi aniden kesilmemelidir. Ani kesilmesi halinde
vücutta stres durumları ile başa çıkabilecek kortizon üretimi
yapılamaz. Bu nedenle kortizonun kesilmesi planlandığında ilacın
yavaş yavaş azaltılarak günler içinde kesilmesi gereklidir.
2013
60
Bana iltihabi romatizmal bir hastalık tanısı kondu.
Çocuğumda veya kardeşlerimde de bu hastalık
ortaya çıkar mı?
İltihabi romatizmal hastalıkların oluşumunda genetik faktörlerin kısmen rolü vardır. Ancak bu rol pek çok hastalıkta çok ciddi
bir risk artışı yaratmaz. Ailede bu çeşit bir hastalık olması,
olmayan bireylere göre riski bir miktar artmaktadır.
Somut bir örnek vermek gerekirse en sık görülen iltihabi
romatizmal hastalık olan “romatoid artrit” toplumda 100 kişiden
birinde ortaya çıkmaktadır. Romatoid artrit görülme sıklığı
anne,babasından birinde bu hastalık tanısı olan bireylerde bu
oran 100 kişiden 3’üne, kardeşinde bu hastalık olanlarda 100
kişiden 5’ine yükselmektedir. Yani ailede bu hastalığın olması
riski kısmen arttırsa da mutlak diğer aile bireylerinin de bu
hastalığa yakalanacakları anlamına gelmez.
Romatizmal bir hastalığım var. Tedavi amaçlı
kaplıcalara gidebilir miyim?
Öncelikle romatizmal hastalığın iltihabi olup olmadığı
değerlendirilmelidir. Kaplıca tedavisinde sıcak-ılık tedavi
uygulamaları yapılmaktadır ve bu uygulamalar aktif bir iltihabi
romatizmal hastalıkta hastalığı daha da alevlendireceği için
önerilmez. İltihabi romatizmal
hastalığın aktif olup olmadığının değerlendirilmesinin en basit
yolu eklemin basit muayenesidir.
Eklemde şişlik olması, eklem ve çevresindeki ağrıya eşlik eden
bölgesel sıcaklık artışı aktif bir iltihabi durumu düşündürür.
Kaplıca tedavisi öncesi romatoloji veya fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı görüşü almanızda fayda vardır.
İltihabi romatizmal hastalıkları olan
kadınlar hamile kalabilirler mi?
Bunun cevabı çok özel koşullar dışında evettir. Başta
“romatoid artrit” olmak üzere pek çok iltihabi romatizmal
hastalık hamilelik ile geçici olarak yatışır. Ancak “sistemik
lupus eritematozus” adı verilen ve iç organlarda, özellikle
de böbrekte hasar yapma ihtimali olan hastalıklar ise
hamilelik döneminde şiddetini artırabileceği için yakın
takip edilmelidir.
Bir diğer önemli konu ise romatizmal hastalıkların
tedavisinde kullanılan ilaçlardır. Bu ilaçların bazıları
hamilelik ile bağdaşmaz ve hamilelik kararı alınmadan 6
ay-1 yıl öncesinden kesilmelidir. Bu nedenle hamilelik
planı olan kadın hastaların kadın hastalıkları ve doğum
uzmanı yanı sıra romatoloji bölümü ile de yakın irtibatta
olması gereklidir.
Dr. Tolga Enver YÜCETÜRK
KİMDİR ?
1998 yılında Ege Üni. Tıp Fakültesi’nden mezun
oldu. 2003 yılında Ankara Başkent Üniversitesi’nde
İç Hastalıkları uzmanlık ünvanını aldıktan sonra
2006’da yine aynı üniversitede romatoloji uzmanlığı
üst ihtisasını tamamladı. 2007’de askerlik görevini
tamamladıktan sonra 2008-2009’da Aydın Atatürk
Devlet Hastanesi’nde devlet hizmet yükümlülüğünü
yaptı. Mesleki ilgi alanları arasında romatoid artrit,
ankilozan spondilit, Behçet hastalığı, bağ doku
hastalıkları ve vaskülitler sayılabilir. Romatoloji
Eğitim ve Araştırma Derneği üyesi olan Dr. Tolga
Enver Yücetürk, Mart 2010 tarihinden beri Özel
Kent Hastanesi’nde İç Hastalıkları ve Romatoloji
uzmanı olarak görev yapmaktadır.
medikent
2013
61
medikent
MEDİREST KENT HASTANESİ
MUTFAK
HİZMETİMİZ
Sofra Yemek Üretim Firması Medirest hastane markamız olarak
amacımız; beslenme, sağlık, emniyet, hijyen ve ağırlama gibi önemli
alanlarda kaliteden hiçbir şekilde ödün vermeden müşterilerimize
verdiğimiz sözleri etkin stratejilerle daha da ileriye taşımaktır.
Mutfağımızdan hasta odaları için, sabah kahvaltısı,
öğle yemeği, akşam yemeği, ara öğün; personel için
sabah, öğle, akşam yemek servis hizmetleri
verilmektedir.
YEMEK HİZMETİMİZ;
Kent Hastanesi Diyetisyenleri eşliğinde oluşturulan
normal ve diyet mönüler servis personelimiz
tarafından üç ana ve üç ara öğün olmak üzere servis
edilmektedir.Gün boyunca da doktorunuz ve
diyetisyeniniz tarafından talep edilen tüm gıda
ihtiyaçlarınız diyetisyen kontrolünde uzman
ekibimizle karşılanmaktadır.
Kişiye özel diyet menüler, refakatçi ve personel
yemeği, oda servisi gibi bir çok farklı hizmeti başarı ile
vermemizdeki neden, hastane yemekleri konusundaki
özel donanımımız ve tüm yönetici ve kilit personelimizin sağlık sektöründe uzmanlaşmış olmasıdır.
Yemeklerde kullanılan tüm gıda malzemeleri, firmamız
tarafından anlaşmalı olduğumuz şirketlerden TSE,
HACCP ve ISO 22000 belgeli, kendini kanıtlamış
markalardan temin edilmektedir.
Mutfağımız günboyu
7/24 sizlere
yerinde ve oda
servisimizle hizmet
vermektedir.
2013
62
Hasta yemekleri
Personel yemekleri
Medirest olarak her gün kaliteli ve besleyici yemek
sağlamanın önemini biliyoruz. Hem lezzetli hem de
göze hitap eden sunumlarla taze, leziz ve besleyici
yemekler sunmaktan mutluluk duyuyoruz. Yatış
işlemleri tamamlanarak misafirimiz olan siz ve
rafakatçilerimizin beslenmesi , sağlık ve gelişiminizin
önemli bir parçasıdır.Besleyici ve iştah açıcı yemeklerin, hastanın kendini daha iyi hissetmesini sağlayıp
nakahat evresini kolaylaştırdığını ve iyileşmeyi
hızlandırdığını biliyoruz. Bu nedenle, hastaların hem
beslenme ihtiyaçlarını karşılayan hem de sabırsızlıkla
bekleyecekleri, lezzetli yemekler sunuyoruz. Kişiye
özel olarak hazırlanan yemek yelpazemiz, hastaların
birbirinden farklı beslenme ve rejim ihtiyaçlarını
karşılamak için gerekli esnekliği sağlamaktadır.
Hastalık koşullarına ve önerilen tedavi biçimine uygun
menülerimiz, pişirme teknikleri konusunda eğitimli
personelimiz tarafından hazırlanır. Hazırlık ve pişirme
süreçlerinde yiyeceklerin besin kayıpları minimum
düzeyde tutularak tüketilecek besinden maksimum
gereksinim sağlanmasını hedefleriz.
Personelin ihtiyaç duyduğu besin
gereksinimlerinin karşılanması
ve onlara keyifli bir yemek
molası yaşatması için yüksek
kaliteli, sağlıklı, besleyici ve
dengeli yiyecek seçenekleri
sunuyoruz.
medikent
Odalara servis edilecek tüm yemekler,
kapalı termotrey tepsiler ile misafirlerimize ulaşmaktadır.
ANA YEMEK VE ARA ÖĞÜN SAATLERİMİZ:
Sabah Kahvaltı: 07:00 / 08:00
Öğlen Yemeği: 12:00 / 13:00
Akşam Yemeği: 18:00 / 19:00
Ara Öğün: 09:00 / 09:30 – 14:00 / 14:30 – 21:00 / 21:30
LOHUSA ŞERBETİ
Yeni doğan odalarımız için, geçmişten bugüne
gelenekselleşmiş olan LOHUSA ŞERBETİ hizmeti
sunmaktayız.Çeşitli kuruyemişlerle bezenmiş özel
sunumu ile servis edilen bu hizmetimizin detaylarını
odalarınızda bulunan yenidoğan mönülerimizden
inceleliyebilirsiniz.
Kalite Yönetimimiz
Hastanemizin dördüncü
katında bulunan yemek
salonumuzda, personel yemek
saatleri içerisinde misafir ve
ziyaretçilerimiz için ücretli
yemek servisimiz bulunmaktadır.
Yemek salonumuzdan hizmet
alabileceğiniz saatler:
11:30 / 13:30
19:45 / 21:00
• TSE-EN-ISO 9001:2008 Kalite Yönetim;
Müşterilerimize ve hizmet kalitesine verdiğimiz önemi
güvence altına alıyoruz.
• TSE-ISO-EN 22000 Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi
uygulamaları ile; Güvenli gıda üretiminin sağlanması amacıyla,
tüm üretim süreçlerinde hammadde temininden başlayarak;
menü planlama aşamasından servis aşamasına kadar olan tüm
proses basamaklarındaki uygulamaları kontrol altında
tutuyoruz.
• TSE-ISO-EN 14001:2004 Çevre Yönetim Sistemi uygulamaları
ile; Çevreye olan duyarlılığın artması, hizmet verdiğimiz tüm
birimlerde çevresel etkinin azaltılması, atık yönetimi ve geri
kazanım uygulamaları için gerekli çalışmaları yürütüyoruz.
• TSE İSG OHSAS TS 18001: 2008 İş Sağlığı ve Güvenliği
Yönetim Sistemi uygulamaları ile; Tüm çalışanlarımıza güvenli
bir çalışma ortamının sağlanması amacıyla; faaliyet alanlarının
iyileştirilmesi, personele gerekli olan eğitimlerin verilmesi ve
önleyici faaliyetlerin yürütülmesini sağlıyoruz.
2013
63
medikent
Yaşamın her anında
Cem DEMİREL
Kent Hastanesi
İnsan Kaynakları
Bir duygu, tasarı, güzellik vb.nin anlatımında
kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım
sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık.
Belli bir uygarlığın veya topluluğun anlayış ve zevk
ölçülerine uygun olarak yaratılmış anlatım.
Zanaat
Sanatın birçok tanımı vardır. Terimsel, toplumsal,
kişisel… Anlaşılabildiği gibi en temel öğesi yaratıcılıktır! Duygu ve hislerle beslenmesi gerekir. Körelmeden
uzak, yenilikçi ve sonsuz olabilendir. Günlük koşuşturmamızda kendimizi geri plana atmaktayız.
Sanatı üretmek veya sadece takip etmek de estetik
duygumuzu beslemekte, yaratıcılığımızı ve bakış açımızı
geliştirmektedir. Bu etkileşimler sayesinde iş veya
aileye yaşantımızda karşılaşabileceğimiz stres ve
zorluklarla farklı baş edebilme yöntemleri geliştirmemizde yardımcı olacaktır. Kendimizi geliştirdiğimiz ve bir
şeyler üretebildiğimizi gördükçe kendimize olan
güvenimizin arttığını ve farklılaştığımızı keşfederiz.
Sanatı bir yaşam tarzı olarak ele almalıyız. Gündelik
hayatımızın her alanında karşımıza çıkar ve tamamen
tercih şansını bize bırakır. Algılayıp kabullenmek bizim
elimizdedir. Bir örnekle açıklamak gerekirse; Günün
stres ve yoğunluğundan şikayet eden bir birey iş
çıkışları zaman ayırabiliyorsa sanata (– Dans – Tiyatro –
Sinema – Fotoğraf vb.) stresten arındığını, rahatladığını
ve böylece biriken işlerine daha kolay yetişebileceğini
fark eder. Kendini yeni bir duruma rahatlayarak,
keşfederek yenilenerek hazırlamış olur.
Herkes her koşulda sanatla ilgilenebilir. Çok paranız
olmasına, sadece İstanbul ya da büyük şehirlerde
yaşamanıza gerek yoktur. Özellikle sosyal medya ve
internetin kullanımı bu açıdan faydalanabilecek bir
kaynak yaratıp, kişinin hasta yatağında, en stresli geçen
toplantının sonrasında, hamileliği sırasında, trafikte,
öğle yemeğinde bu zamanı ayırabileceği bir gerçektir.
İzmir’de hiçbir ücret ödemeden gidilebilecek birçok halk
eğitim kursları, eğitim veren tiyatro, kısa film, fotoğraf,
resim, el sanatları, dans, kulüpleri var. Biraz araştırarak
arzu ettiğiniz eğitimi boş zamanlarınızda alabilirsiniz.
Sanatla iç içe günler dileğiyle,
Cem DEMİREL
2013
64
medikent
SUDOKU
4
27
1
5
3
3
3
9 2
3
1
3
1 6 7
8
8
6 2
8
1
3
6
53
9
Nasıl oynanır?
Japonca "Sayılar TEK olmalı" anlamına gelen "Suuji wa
dokishin ni kag" kelimelerinin kısaltması olan Sudoku,
günümüzde Asya'dan, Avrupa ve Kuzey Amerika'ya da yayılan
oldukça popüler bir oyundur.
Oyunun amacı dokuzar hücreden oluşan 9 eşit kutuya
bölünmüş bir alan üzerinde sayıları tekrar etmeyecek şekilde
dizmeyi başarmak. Her satır ve sütunda 1'den 9'a kadar olan
sayıları sadece bir kez kullanarak dizmeniz gerekiyor. Aynı
şekilde çizgilerle ayrılmış her kutu içerisinde de 1'den 9'a
kadar olan sayılar 1 kez kullanılmak zorundadır.
Oynama Yöntemleri
Oyun sırasında sayıları tahmin etmek yerine sadece emin
olduğunuz sayıları işaretlemeniz daha mantıklıdır. Her
Sudoku'nun sadece bir çözümü vardır ve bu çözümü tahmin
ederek bulmak neredeyse imkânsızdır. Bunun yerine
bulmacada yüklü gelen sayıları kullanarak diğer bir sayının
nerelerde olamayacağı ya da nerede olması gerektiğini
saptamak daha mantıklı ve kolaydır veya koyacağınız sayıyı
yazmadan önce kafanızdan yazmış gibi davranarak deneyin
eğer yanlış sayı ise başka bir sayıyı deneyin sudokuda sağdan
sola yukarıdan aşağıya aynı kutu içerisinde aynı rakam
bulunmamalıdır.
6 5
1 7
8
6
5
4
5
2
7 1
9 1
3
6
5 3
8
2
3
2
5
8
8
7
7
5
1
3
1
3
6
4 3
2 1
86
1 6
7
2
2
1 4 5
9
4
9 3 5
5 1
1
5
7
6
2 4
6
7
Tel: (0232) 431 15 91
KENT SAĞLIK GRUBU
KURUMSAL BİLGİ
KENT SAĞLIK GRUBU MEDİKAL KADROMUZ
ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ
Acil Servis
Uzm. Dr. John FOWLER (Danışman)
Uzm. Dr. Melek GÜRYAY
Uzm. Dr. Fecri BENGİ
Uzm. Dr. Sevilay KARADUMAN
Uzm. Dr. Nesibe Sönmez DEMİRYOĞURAN
Ağız ve Diş Hastalıkları
Dt. Cüneyt IŞIKER
Pt. Dt. Eylem Nalan KOLCUOĞLU
Dt. Olcay DİLBER
Ameliyathaneler ve
Yoğun Bakımlar
Prof. Dr. Ali Reşat MORAL
Uzm. Dr. Ayhan ÖNAL
Uzm. Dr. Ahmet SUBAŞI
Uzm. Dr. Erhan OLGUN
Uzm. Dr. Gökhan AYHAN
Uzm. Dr. Ali Han PİRİM
Beyin Cerrahisi
Prof. Dr. Altay BEDÜK
Prof. Dr. Kemal YÜCESOY
Prof. Dr. Sertaç İŞLEKEL
Opr. Dr. Mehmet Vasfi YARADANAKUL
Biyokimya
Uzm. Dr. Gültekin TAŞ
Böbrek Nakli
Uzm. Dr. Serkan YILDIZ (Nefroloji)
Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU
Opr. Dr. H. Işık ÖZGÜ
Check-up Merkezi
Uzm. Dr. Necdet YETİM
Uzm. Dr. Tolga Enver YÜCETÜRK
Çocuk Cerrahisi
Opr. Dr. Şamil KUDAY
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
Doç. Dr. Çiğdem ARIKAN
Uzm. Dr. Buket ÖZTÜKEL
Uzm. Dr. Mehmet NİSANOĞLU
Uzm. Dr. Cengiz ÖZTÜRK
Uzm. Dr. Ahmet KAYAK
Uzm. Dr. Hüseyin YASLI
Uzm. Dr. Benal ÇUBUK
Uzm. Dr. Selda MOHAN
Uzm.Dr. Fatma TAT
Çocuk Nörolojisi
Uzm. Dr. Benal ÇUBUK
Çocuk Kardiyolojisi
Prof. Dr. Aytül PARLAR
Çocuk Gastroenteroloji
Doç. Dr. Çiğdem ARIKAN
Dermatoloji
Uzm. Dr. Çiler AKIN!
Uzm. Dr. Cüneyt SOYAL
Endokrinoloji ve
Metabolizma Hastalıkları
Prof. Dr. Mehtap ÇAKIR
Estetik ve Plastik Cerrahi
Prof. Dr. Mehmet ALPER
Opr. Dr. Kamil KILIÇ
Opr. Dr. Haluk MIDOĞLU
Enfeksiyon Hastalıkları ve
Klinik Mikrobiyoloji
Uzm. Dr. Işın MÜFTÜOĞLU
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon
Uzm. Dr. Atiye AYRAL
Uzm. Dr. Ceyhun BICILIOĞLU
Gastroenteroloji
Prof. Dr. Ethem TANKURT
Uzm. Dr. Bülent ŞENGÜL
Genel Cerrahi
Prof. Dr. Sinan ERSİN
Prof. Dr. Ömer HARMANCIOĞLU
Prof. Dr. Özdemir YARARBAŞ
Doç. Dr. Murat KILIÇ
Doç. Dr. Murat ZEYTUNLU
Opr. Dr. Cahit YILMAZ
Opr. Dr. Zafer ÖNEN
Opr. Dr. Atilla ÖZER
Opr. Dr. Rasim FARAJOV
Göğüs Hastalıkları
Prof. Dr. Ülkü BAYINDIR
Uzm. Dr. Aslı TOROS
Uzm. Dr. Ebru GÜNEŞ
Girişimsel Radyoloji
Prof. Dr. A. Yiğit GÖKTAY
Göz Hastalıkları
Prof. Dr. Kaan ÜNLÜ
Opr. Dr. Safiye CAN KÜÇÜKGÜL
Opr. Dr. Filiz KUZUM AKYOL
İç Hastalıkları
Prof.Dr. Mehtap ÇAKIR
Prof. Dr. M. Niyazi ALAKAVUKLAR
Uzm. Dr. Necdet YETİM
Uzm. Dr. Tolga Enver YÜCETÜRK
Uzm. Dr. Serkan YILDIZ
Hematoloji
Prof. Dr. İsmet AYDOĞDU
Kadın Hastalıkları ve Doğum
Prof. Dr. Namık DEMİR
Prof. Dr. Uçar ASENA
Opr. Dr. Orçun SEZER
Opr. Dr. Tunç CANDA
Opr. Dr. Nihal DANAOĞLU
Karaciğer Nakli
Doç. Dr. Murat KILIÇ
Doç. Dr. Murat ZEYTUNLU
Prof. Dr. Mehmet ALPER
Opr. Dr. Cahit YILMAZ
Opr. Dr. Zafer ÖNEN
Opr. Dr. Rasim FARAJOV
Kardiyoloji
Doç. Dr. Abdi SAĞCAN
Uzm. Dr. Zülfikar DANAOĞLU
Uzm. Dr. Murat TÜMÜKLÜ
Kardiyovasküler Cerrahi
Prof. Dr. Suat BÜKET
Opr. Dr. Ulusal COŞKUN
Opr. Dr. Yılmaz CİRBAN
Opr. Dr. Arzum KALE
Opr. Dr. Makbule KESİCİ
Kemik İliği Nakli
Prof. Dr. Süleyman DİNÇER
Prof. Dr. İsmet AYDOĞDU
Kulak-Burun-Boğaz ve
Baş Boyun Cerrahisi
Prof. Dr. Alp DEMİRELLER
Opr. Dr. Nihan AKÇA
Opr. Dr. Evrim GÜLEÇ DOĞAN
Mikrobiyoloji ve
Klinik Mikrobiyoloji
Uzm. Dr. İsmail AYDIN
Nöroloji
Prof. Dr. Aytekin AKYÜZ
Uzm. Dr. Burak PAKÖZ
Uzm. Dr. Ayfer AKALIN
Nefroloji
Uzm. Dr. Serkan YILDIZ
Nükleer Tıp
Uzm. Dr. Ebru ACAR
Ortopedi ve Travmatoloji
Prof. Dr. Erdal CİLA
Opr. Dr. Levent TAD
Opr. Dr. İbrahim AKEL
Prof. Dr. Yücel TÜMER
Medikal Onkoloji
Prof. Dr. Mehmet ALAKAVUKLAR
Uzm. Dr. Gürbüz GÖRÜMLÜ
Uzm. Dr. Suna ÇOKMERT
Patoloji
Doç. Dr. Latife DOĞANAY
Psikolog
Nezahat BİNGÖL
Radyoloji
Uzm. Dr. Alper YÜKSEL
Uzm. Dr. Sabri Onur SUMAN
Uzm. Dr. Ali Osman EVLİCE
Uzm. Dr. Dilşat ÇAMLI
Romatoloji
Uzm. Dr. Tolga Enver YÜCETÜRK
Tüp Bebek (IVF) Merkezi
Opr. Dr. İsrael ARUH
Opr. Dr. Tayfun ÖZAYDIN
Üroloji
Doç. Dr. Ömer ÖGE
Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU
Opr. Dr. H. Işık ÖZGÜ
Yenidoğan Yoğun Bakım
Uzm. Dr. İsmail Cengiz ÖZTÜRK
Kat Hekimliği
Dr. Aylin DURMUŞ
Dr. Ekim BIÇAKÇIOĞLU
Dr. Ece ZAMANER
Dr. Emrah GEZER
Dr. Elçin Yücebaş
Dr. Selçuk Onur DUYGU
Dr. Tunç PINAR
Dr. Semra DEMİRLİ
Beslenme ve Diyet
Dyt. Seda UŞARER
Eczacı
Ecz. Anıl ÖZYAMAN
Ecz. Ayşe Gizem KALYONCU
ANLAŞMALI KURUMLAR
ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ
Ağız ve Diş Hastalıkları
Dr. Dt. Neslihan EFEOĞLU
Dr. Dt. Duygu YAŞAR İNCİ (Pedodontist)
Kadın Hastalıkları ve Doğum
Prof. Dr. Namık DEMİR
Opr. Dr. Doğan İŞSEVER
Anestezi ve Reanimasyon
Uzm. Dr. Ayhan ÖNAL
Uzm. Dr. Ahmet SUBAŞI
Uzm. Dr. Erhan OLGUN
Uzm. Dr. Gökhan AYHAN
Uzm. Dr. Ali Han PİRİM
Kardiyoloji
Doç. Dr. Abdi SAĞCAN
Doç. Dr. Cevad ŞEKÜRİ
Uzm. Dr. Murat TÜMÜKLÜ
Beyin Cerrahisi
Opr. Dr. Hüseyin Vasfi YARADANAKUL
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
Uzm. Dr. Süreyya PAKSOY
Dermatoloji
Uzm. Dr. Fahrünisa UYAN
Endokrinoloji ve
Metabolizma Hastalıkları
Prof. Dr. Vedia GEDİK
Kulak-Burun-Boğaz
Opr. Dr. Evrim GÜLEÇ DOĞAN
Nöroloji
Prof. Dr. Aytekin AKYÜZ
Uzm. Dr. Burak PAKÖZ
Uzm. Dr. Ayfer AKALIN ÖY
Ortopedi ve Travmatoloji
Prof. Dr. Yücel TÜMER
Opr. Dr. Umur AYDOĞAN
Psikiyatri
Uzm. Dr. Mehmet HANCIOĞLU
Estetik ve Plastik Cerrahi
Opr. Dr. Kamil KILIÇ
Radyoloji
Prof. Dr. Yiğit GÖKTAY
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon
Uzm. Dr. Atilla Ayral
Üroloji
Doç. Dr. Ömer ÖGE
Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU
Opr. Dr. Hasan Işık ÖZGÜ
Gastroenteroloji
Prof. Dr. Ethem TANKURT
Genel Cerrahi
Opr. Dr. Atilla ÖZER
Göğüs Hastalıkları
Uzm. Dr. Tayfun ÇAĞLAYAN
Beslenme ve Diyet
Dyt. Melek BÖLGE AKYEL
ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ
ÖZEL SAĞLIK SİGORTA ŞİRKETLERİ
•Acıbadem Sağlık ve Hayat Sigortası
•AK Sigorta A.Ş.
•Allianz Hayat Sigorta A.Ş.
•Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi
•Axa Sigorta A.Ş. *
•Demir Hayat Sigorta A.Ş.
•Ergo Sigorta A.Ş.
•Groupama Sigorta A.Ş.
•Güneş Sigorta A.Ş.
•Mapfre Genel Sigorta A.Ş.
•Yapı Kredi Sigorta A.Ş.
BANKALAR
•Asya Katılım Bankası
•T.C. Merkez Bankası Emekli -Çalışan ( Hasta Ödemeli )
•TC. Ziraat Bankası & T.Halk Bankası Mensupları
•Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı
•Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Vakfı
•Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O
•Türkiye İhracat Kredi bankası A.Ş.(Eximbank) (Hasta ödemeli)
•Türkiye İş Bankası A.Ş.
RESMİ KURUMLAR
•TBMM
ÖZEL KURULUŞLAR
•Amcor Tobacco Packaging İzmir Gravür Baskı San.Tic. A.Ş.
•Bakioğlu Holding A.Ş
•Dirinler Döküm ve Yedek Parça San. Tic. A.Ş.
•Dirinler Mak. San. ve Tic. A.Ş.
•Dirinler Sanayi Makinaları
•Galata Taşımacılık A.Ş
•SGR Turizm Eğitim Danışmanlık Tic.Ltd.Şti.
•TGE Grup Sigorta A.Ş.
•Özkar İnşaat Turizm Gıda Tekstil Özel Eğitim Kurumları San.Tic.Ltd.Şti
•İmbat Madencilik A.Ş.
Göz Hastalıkları
Prof. Dr. Kaan ÜNLÜ
Opr. Dr. Safiye CAN KÜÇÜKGÜL
Opr. Dr. Filiz KUZUM AKYOL
İç Hastalıkları
Uzm. Dr. Tuğba EMÜROĞLU
Uzm. Dr. Coşkun BOZDAĞ
Kent Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi
ANLAŞMALI KURUMLAR
ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ
ULUSLARARASI KURULUŞLAR
•AID Asistance
•Adac
•Amerikan Hastanesi Tricare İnternationaL SOS
•Axa Assistance
•Blue Cross Blue Shield
•Bupa International
•Companion Global Healthcare
•Europ Asistance
•International Health Insurance
•International Medical Group IMG
•J.Van Breda
•Marm Sağlık A.Ş.
•Redstar Marm
•Reise Extra
•Remed Assistance
•SOS International
•SOS International UK
•Seven Corners
VAKIF, DERNEK VE ODALAR
•Darüşşafaka
•Tire Ticaret Odası
CHECK - UP ANLAŞMALI KURUMLAR
•ABN Amro Bank
•Acıbadem Sigorta (Arkas, Delphi, Metro, Bosch,
Nestle, Denizbank, Generali, TEB, Havaş, Aras Kargo,
Tesco Kipa, Gates)
•Ak Sigorta (Alliance one, Kaltun madencilik,
İmperial Tobacco)
•Allianz Sigorta
•Allianz Sigorta (Petrol Ofisi)
•Anadolu Sigorta (General Motors, Alcon Grubu)
•Axa Sigorta
•Axa Sigorta (Multinet)
•BNP Paribas Cardif Emeklilik
•Boyner (Dr.Back-up)
•Citibank
•Demir Hayat Sigorta
•Eczacıbaşı Sağlık Hizmetleri
•Finansbank
•Garanti Emeklilik
•IBM Global Services
•IBM TÜRK
•Kimtaş
•Mapfre Yaşam (JTI,Hugo Boss, Vestel, Unilever,
İnci Holding, Global Bilgi)
•STMicroelectrics Türkiye
•Çimentaş
•İnterpartner
Inter Partner Asistance(IPA)
•AXA PPP
•Ankara Anonim Türk Sigorta Şirketi
•Back-up Kişisel Sağlık Sistemi
•Bank Asya Platinium Card
•Benefit Card
•Benefit Global & Avivasa Hayat ve Emeklilik
•Benefit Global AIG-Card
•Cenoa Sigorta A.Ş Acil Tedavi Sigortası
•Dr.Back-up Kişisel Sağlık Sistemi
•Dr.Back-up
Kişisel Sağlık Sistemi & Fortisbank Kart
•Dr.Back-up Kişisel Sağlık Sistemi Temel
Sağlık Paketi Acil Tedavi Sigortası
•Güneş Sigorta Acil Tedavi Sigortası
•Halk Sigorta Acil Tedavi Sigortası
•IPA Card
•IPA Privilege Card
•Işık Sigorta A.Ş.Acil Tedavi Sigortası
•Life Center (Medikamed Sağlık)
•Life Guıde Card (TTI Grup)
•Life Partner Card
•MTA Grup
•Medline Sağlık Paketi ve Acil Tedavi Sigortası
•Metlife Emeklilik Acil Tedavi Sigortası
(Deniz Emeklilik)
•Metro Turizm Seyahat Organizasyon A.Ş.
•Ray Sigorta A.Ş.-Acil Tedavi Sigortası
•SBN Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası
•Ticket Restaurant (IPA) Asistans Hizmetleri
•Türk Asisist Card
•Türk Ekonomi Bankası
•Zürich Sigorta A.Ş.&Zürih Sigorta
HSBC Acil Tedavi Sigortası
•Çek Cumhuriyeti Sigortalıları
•İNG Emeklilik Acil Tedavi Sigortası
CGM(Compu Group Medical Türkiye)
•Ace European Sigorta
•Ankara Sigorta
•Dubai Sigorta
•Eureko Sigorta
•Fortis Bank Sandık A.Ş
•Generali Sigorta
•HDI Sigorta (Ferdi Kaza ve Acil Sağlık)
•Halk Sigorta (Birlik)
•Ray Sigorta
•Sompo Japan Sigorta A.Ş.
•Ziraat Sigorta
ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ
ÖZEL SAĞLIK SİGORTA ŞİRKETLERİ
•AK Sigorta A.Ş.
•Acıbadem Sağlık ve Hayat Sigortası A.Ş.
•Allianz Sigorta A.Ş.
•Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi
•Axa Sigorta A.Ş.
•Demir Hayat Sigorta A.Ş.
•Ergo İsviçre Sigorta A.Ş.
•Groupama Sigorta A.Ş.
•Güneş Sigorta A.Ş.
•Mapfre Genel Yaşam Sigorta A.Ş.
•Yapı Kredi Sigorta A.Ş.
BANKALAR
•Asya Katılım Bankası
•T.C. Merkez Bankası Emekli-Çalışan (Hasta Ödemeli)
•TC. Ziraat Bankası & T.Halk Bankası Mensupları Emekli ve
•Yardım Sandığı Vakfı
•Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı
•Türkiye Sınai Kalkınma Bankası
•Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O
•Türkiye İş Bankası
ULUSLARARASI KURULUŞLAR
•AID Asistance
•Amerikan Hastanesi Tricare International SOS
CGM(COMPU GROUP MEDİCAL TÜRKİYE)
•Ace European Sigorta
•Ankara Sigorta
•Dubai Sigorta
•Eureko Sigorta
•Fortis Bank Sandık A:Ş.
•Generali Sigorta
•HDI Sigorta (Ferdi Kaza ve Acil Sağlık)
•Halk Sigorta (Birlik)
•Ray Sigorta
•Sompo Japan Sigorta A.Ş.
•Ziraat Sigorta
VAKIF, DERNEK VE ODALAR
•Darüşşafaka
KENT ULAŞIM
ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ
RESMİ KURUMLAR
•TBMM
CHECK-UP ANLAŞMALI KURUMLAR
•ABN Amro Bank
•Ak Sigorta
•Allianz Sigorta
•Allianz Sigorta(Petrol Ofisi)
•Anadolu Sigorta
•Axa Sigorta
•Axa Sigorta (Multinet)
•BNP Paribas Cardif Emeklilik
•Boyner (Dr.Back-up)
•Citibank
•Demir Hayat Sigorta
•Eczacıbaşı Sağlık Hizmetleri
•Finansbank
•Garanti Emeklilik
•Groupama Sigorta (İmperila Tobacco)
•IBM Global Services
•IBM TÜRK
•Kargo,Tesco Kipa,Gates
•Mapfre Genel Yaşam (JTI, Hugo Boss, Vestel, İnci Holding, Global Bilgi)
•StMicroelectrics Türkiye
•Çimentaş
•Interpartner
ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ
ÜCRETSİZ SERVİS GÜZERGÂHLARIMIZ
Ücretsiz ring servislerimiz, 7’den 70’e tüm İzmirlileri
bir an önce sağlığına kavuşturmak için hazır bekliyor.
Hasta servislerimizin KONAK-KARŞIYAKA-BORNOVA’dan
kalkış ve hastanemizden dönüş saatleri aşağıdadır.
SERVİS KALKIŞ SAATLERİ (09:30 – 13:30)
(KONAK-BORNOVA-KARŞIYAKA-KENT HASTANESİ)
SERVİS DÖNÜŞ SAATLERİ (12:30)
(KENT HASTANESİ-KARŞIYAKA-BORNOVA-KONAK)
1.Güzergâh (Konak-Kent Hastanesi)
• Konak (Sabancı Kültür Merkezi)
• Emekli Sandığı Bölge Müdürlüğü Otobüs Durağı
• Fevzi Paşa Bulvarı Hisarönü Camisi Durağı
• Basmane Şifa Hastanesi Önü
• Fuar 9 Eylül Kapısı Önü
• Fuar Montrö Kapısı Önü
• Fuar Lozan Kapısı Önü
• Alsancak Garı Otobüs Durağı
• Tariş Genel Müdürlüğü Otobüs Durağı
• Bayraklı Üst Geçit
• Soğukkuyu Türk Petrol Önü
• Seza Eczanesi Önü
• KENT HASTANESİ
2.Güzergâh (Bornova-Kent Hastanesi)
• Bornova Otogar
• Canım Öğretmenim Parkı Önü
• Merkez Migros Önü
• Hükümet Konağı Önü
• Hilal İlköğretim Okulu Önü
• Peterson Köşkü Önü
• Şok Mağazası Önü
• Özkanlar Migros Önü
• Tansaş Önü
• Bayraklı Smyrna Meydanı
• Karşıyaka Yalı Caddesi
• KENT HASTANESİ
* Hasta servislerimiz sadece belirtilen duraklardan yolcu alır ve
duraklardan yolcu alır ve durak haricinde durmaz.
Not: Pazar günleri servis hizmetimiz bulunmamaktadır.
ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ
ı
vaalan
Eski Ha
Yolu
An
ad
ol
u
İzm
ir-
Ca
d
.(
Al
tın
yo
l
M
en
em
en
)
De
m
Mavişehir
ğı
Yonca Kavşa
iry
ol
Çevre Yolu
akkale
Aydın / Çan
u
Kavşağı
İstasyonaltı
An
Kipa Çiğli
ad
ol
u
Ca
d
.(
Al
tın
yo
l
)
rı
ulva
vB
aye
Dud
Sasalı
Mavişehir
Karşıyaka
Bornova
Aksoy
Recidence
ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ
Yolu
)
(Kor
don
ros
Mig
Kapalı Otopark
KENT
ŞIYA
KAR
Alsancak
Garı
desi
Kıbrıs Ş
e
Atat
ür
hitleri C
ad.
k Cad
KA/
Alsancak
Vapur
İskelesi
Plevnaerı
Bulv
inç
Seavnesi
t
Pas
ı
var
Bul
Şair Eşref Bulvarı
aşa
P
t
Tala
OVA
N
R
BO
İnsana verdiğimiz değere güvenin!
Kendinize
yeni bir sayfa açmaya
ne dersiniz?
Sağlığın Kenti
İzmir’in Kent Hastanesi.
Sağlıklı bugünler, sağlıklı yarınlar için
insana verdiğimiz değere güvenin!
KENT HASTANESİ 8229/1 Sokak No:56 35580 Çiğli-İZMİR
Tel: (0232) 386 70 70 (pbx) • Faks: (0232) 386 70 71
www.kenthospital.com
/KentSaglikGrubu
/kentsaglikgrubu

Benzer belgeler

Kent Alsancak Tıp Merkezi

Kent Alsancak Tıp Merkezi İzmir Kent Hastanesi’nden Ortopedi Uzmanı Doç. Dr. İbrahim Akel (elektro gitar- vokal), Estetik ve Plastik Cerrahı Opr. Dr. Kamil Kılıç (elektrogitar) ile Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden...

Detaylı