“MA DUR” M LL YETÇ L K
Transkript
“MA DUR” M LL YETÇ L K
Ekonomik Yakla õm, Cilt : 22, Sayõ : 80, ss.79-120 “MA DUR” M LL YETÇ L K KÜRT S YASET N N “DEMOKRAT K” ZAAF YET VE ULUS AÇMAZI Ali Kemal ÖZCAN Özet Ulus-devletin kendisiyle birlikte insanlõ a bula tõrdõ�õ “milliyetçilik” (nationalism), akademik tartõ malarõn en karma õk konularõnõn ba õnda gelir denebilir. Bu konuda kavramsal bir “anar i”1 veya bir “terminolojik kaos”2 süregelmektedir. Türkiye’de ise bu biraz daha daraltõlmõ , aynõ zamanda yavan bir hal almõ tõr: neredeyse tamamen “vatanseverlik” kavramõ yerine kullanõlmaktadõr. Hâlbuki halk dilinde kendi etnisitesini ve yerel de erlerini sevmeye refere eden ve akademik terminolojiye de sorunsuz oturabilecek yeterli kelime/kavram mevcuttur. Örne in vatanseverlik, vatanperverlik, yurtseverlik veya milletseverlik, halkseverlik gibi. ngilizce ve birçok di er Avrupa dillerinde de bu anlamda “patriotism” veya Latince patrie köklü benzer kavramlar vardõr. Bu çalõ ma, birbirine çok yönlü olarak karõ tõrõlmõ olan milliyetçilik ile vatanseverlik kavramlarõnõ ayrõ tõrmanõn zemini üzerinde, Kürt milliyetçili inin “ulus” açmazõnõ ve “demokratik” olma kompleksini açmaya çalõ arak, Türkiye’nin son otuz yõlõnõn temel sorunu olan Kürt meselesinin aslõnda Türkiye’nin bir fõrsatõ olabilece ini tartõ maktadõr. Anahtar Kelimeler: Milliyetçilik, Vatansever/Yurtsever, Elit, ktidar. Ulus, Etnisite, Ulusal Pazar, Sosyoloji Bölümü, JEL Sõnõflamasõ: Z13. 1 2 Yrd. Doç. Dr., Tunceli [email protected]. Yõldõz 2010: 23. Özkõrõmlõ 2009: 72. Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Ali Kemal ÖZCAN 80 “Aggrieved” Nationalism “Democratic” Weakness and Nation Impasse of the Kurdish Polity Abstract “Nationalism” has arguably become the most convoluted subject matter in the academic field. In Turkey, this is a little more unvarnished, but has also taken a very unsavoury form: “nationalism” is almost completely used as a replacement for “patriotism”. Whereas there are more than enough words available for daily or academic use to describe one’s love for his/her ethnicity. This work will attempt to untangle the multi-faceted mix-up of the two concepts of nationalism and patriotism, in other words an attempt at the distillation of nationalism. On the back of such a theoretical sanitization, the study will then approach Turkey’s biggest problem of the last thirty years, the Kurdish question, and show rather that this could be an opportunity for Turkey. Keywords: Nationalism, Nation, Patriotism/Patriot, Elite, Poitical Power. Ethnicity, Domestic Market, JEL Classification: Z13. Giri Ulus-devletin küreselle me kar õsõnda giderek önemini yitirdi i, deyim yerindeyse yenilmekte oldu u, hatta bu yenilgi sürecinin giderek hõzlanaca õ söylenebilir. Ancak bu, dünyanõn birçok yerinde milliyetçilikle, hâlâ, bir kenara bõrakõlamayacak kadar sonuç alõcõ i ler yapõldõ�õ gerçe ini yadsõmaz. Yani, vatanõnõ, halkõnõ/milletini, toplumunu sevme olgusu ile ahsõnõn veya zümresinin “Pazar”õnõ, onun iktidar menfaatlerini karõ tõrmak olan milliyetçilikle “siyaset” yapma, hõzõndan pek kaybetmeden devam etmektedir.3 Ulus ve milliyetçilik üzerine çalõ an toplumbilimcilerin en çok me gul oldu u alan, milliyetçili in sõnõflandõrõlmasõ ve/veya çe itleridir.4 Bunlardan ilk öne çõkanõ, Batõ Avrupa kapitalizminin geli mesiyle ortaya çõkan klasik “ulusla ma” süreçlerindeki “bütünle tirici” (irredentizm) milliyetçilik ile, kapitalizmin emperyalizm a amasõnda sömürgelerdeki ulusal kurtulu çu “bölücü” milliyetçilik 3 4 Küreselle me kar õsõnda “milliyetçi hareketlerin ve yerelle me e ilimlerinin canlandõ�õ” (Atasoy 2005: 376) do rultusundaki görü ler, milliyetçili i yerelle menin kültürel boyutu anlamõnda kavramla tõrõrlar. Bizim çabamõz tam da bu kültürel olanla politik (pazarsal/iktidarsal) olanõ ayrõ tõrma merkezindedir. Özkõrõmlõ 2010: 21–26. Ma dur Milliyetçilik 81 ayrõmõdõr. lk “çe it” milliyetçilik krallõk, hanedanlõk, a iretler birli i (tribe) gibi feodal tarz devletlerden, sõnõrlarõna dokunulmaz bir “bölünmez bütün” (territorial dignity) üzerinde kurulacak olan ulus-devlete geçi mücadelesinin milliyetçili idir. Yedi Yõl, Otuz Yõl, Yüzyõl Sava larõ benzeri “uzatmalõ” ve kayõplarõ hesapsõz sava larla güvenli i ve istikrarõ sa lanan “bölünmez bütün”ler içinde kalan “küçük” etnisitelerin asimile edilmesine, hatta kimi durumlarda yok edilmesine cevaz veren5 bu milliyetçilik “tür”üne “birlik için mücadele eden milliyetçilik” de denmektedir.6 kincisi, ayrõlõkçõ (separatist) milliyetçiliktir. çinde bulundu u “büyük” devletin içinden veya uza õndaki sömürgesinden kendi devletini ortaya çõkarma milliyetçili i oldu u için, ayrõlõkçõ veya “ulusal kurtulu çu” (liberationist) milliyetçilik olarak tanõmlanmaktadõr. Di er birçok kabul gören sõnõflandõrma ise, yine buna yakõn –hatta aynõ– ancak daha çok Marxist damarõn ekil ve anlam verdi i “ilerici” ve “gerici” milliyetçilik sõnõflandõrmasõdõr. Buna göre: a) fakir, geli memi çevrenin (periphery) “ezilen ulus milliyetçili i”7 b) bölünmez bir ulusu (compact nation) olu turmak ve korumak için di er “küçük” etnisiteleri kapsamlõ bir program ile asimile etmeyi hedef alan kurumsalla mõ merkez milliyetçili i (instituonal nationalism)8 olarak “ezen ulus milliyetçili i”dir. Bu çalõ mamõz, bu tür sõnõflandõrmalarõn kaçõnõlmaz sonucu olarak, “cümle alem” milliyetçiliklerin aslõnda tek olan “yüz”ünün kavram yõ�õnõna bo ulmasõyla dipten karõ tõrõlmõ olan iki ayrõ sosyolojik fenomenin ayrõ tõrõlmasõna katkõ yapmayõ amaçlar. Ku kusuz bu çok-yönlü karõ tõrma sebepsiz de ildir. “Neden bu kadar karõ tõrma veya karõ�õklõk?” temel sorusuyla çalõ mamõz, bu sebebin sosyolojik zeminini açmaya gayret edecektir. Milliyetçili in ki “Yüz”ü Milliyetçilikteki bir masumluk ile bir iblisli in, bir “ayrõlmaz ikili” olarak son iki yüzyõlõmõz boyunca sõmsõkõ içiçe tutulmasõ, bu uzatmalõ ve acõmasõz aldatmacanõn sebebidir. 5 6 7 8 “Ulusal kurtulu çu” milliyetçili i “ilerici” olarak gören küçümsenmeyecek bazõ “entellektüel” çevreler, Karl Marx’õn da, içinde sosyalizmin sa lam maddi temellerini dö eyecek bir kapitalizmin do al geli mesi adõna bu asimilasyon süreçlerine destek oldu unu söylerler. Seton-Watson 1965: 15. Nairn 1981: 339. Smith 1991: 102. 82 Ali Kemal ÖZCAN “Masumluk” dedi imiz, etnik topluluklarõn kimlikle tirdikleri kültürel yerellikleriyle, özgünlükleriyle ya ama arzularõ, bunu öne çõkarma e ilimleridir. “ blislik” ise, iktidar veya iktidar adayõ elitlerin, etnik topluluklarõn bu arzu ve e ilimlerinin do al enerjisini, bir co rafya üzerinde devletle ip onun nüfusunu yönetmeyi sõnõrsõzla tõrma ve co rafyayõ “kutsal” sõnõrlarla çevirme i inde politik enerji olarak kullanmasõdõr. Aslõnda bu “ikili” enaz birbirinin içinde tutuldu u kadar birbirine yabancõdõr. Birisi kendini, kendi do allõ�õnõ, kendinde birikmi (dille mi , sanatla mõ , edebiyatla mõ , müzikle mi /ezgile mi ) binyõllarõ ya ama masumiyetidir. Di eri, bu belli bir co rafya ve nüfusta ya ayan tarihi, adeta benzin gibi, bu co rafya ve nüfusun de erlerini kontrol etme “araba”sõnda kullanma politikasõdõr. Yani birincisi “koyunun can derdi”, ikincisi ise “kasabõn et derdi”dir. Marxist gelenek cephesinde, bu konudaki kuramla tõrma çabalarõnõn ezici a õrlõ�õ “ulusal sorun” etrafõnda yo unla õrken, milliyetçili in iktidardaki güçlere (hakim/ezen) özgü yanõnõ öne çõkarõp “ezilen ulus” milliyetçili ini bir kenara bõrakõrlar.9 Bunun sonucu olarak da, bu “küçük” uluslarõn milliyetçili ini “ilerici” olarak olumlarlar.10 Etnik ve vatanda lõk-temelli milliyetçilikler “dichotomy”si diye sõnõflandõrõlmaya çalõ�õlan “türler” de, milliyetçilikte birbirine yapõ�õk tutulan iki ayrõ “yüz”den kültürel olan ile politik olanõn tasnif edilmesi çabalarõnõn bir ba ka versiyonudur.11 Ancak “can” ve “et” derdinin birbirine karõ tõrõlõp tanõnmaz hale getirilmesi ba lamõnda her ikisinin de rolleri, milliyetçili in hakim (merkez, ezen) veya hükmedilen (çevre, ezilen) olmasõ bir farklõlõk arzetmez. Ezen milliyetçilik, elindekini tutmak için i leri yaparken, di eri, elde ol(a)mayanõ elegeçirmek için yapar. Objektif iktidar amaçlarõ açõsõndan aralarõnda hiç bir fark yoktur. Onun için de klasik deyimle “son tahlilde” uzla õrlar. Bu yönüyle de, “ezilen milliyetçilik”in biraz masum oldu u, dolayõsõyla ho görüyle kar õlanmasõ gerekti i eklindeki kuramla tõrmalar tamamen “et”i (ulusal pazarõ) ele geçirme amacõnõ örtmede en sõkõ saran “battaniye” olmaktan öte bir anlam ta õmamaktadõr. Dahasõ, “ezilen ulus” milliyetçili inin, etnik de erleri baskõ altõnda olan toplulu un acõlarõnõ, bedellerini, 9 10 11 Nimni 1991; Dawis 1978. Emperyalizme “son tahlilde” darbe vurdu u, onun sömürü alanlarõnõ daralttõ�õ için “ilerici” oldu una ve desteklenmesi gerekti ine inanõlõr, kuramla tõrmalar da buna uyumlu hale getirilmek için e ilipbükülüp bir iç tutarlõlõ a sokulmaya çalõ�õlõr. Bkz. Kohn 1958; Calhoun 1993. Ma dur Milliyetçilik 83 ezilmi liklerini, yani ma duriyetlerini kullandõ�õ için, ahlaksõzlõk ayarõ daha yüksektir. Burada e ilip bükülmemesi gereken olgu; ezilen etnik kitleler, insan do asõnõn do allõklarõyla ya ama derdinde iken, ezilen etnik nüfusun “ergenlik” heyecanõndaki iktidar adayõ elitin (veya oligar ik koalisyonun), evirip çevirece i bir pazar –“ulusal” Pazar – derdinde oldu u sosyolojik vakõasõdõr. Onun için birinin “hümanist, sivil, hürriyetçi yüzü”, di erinin “ ovenist, õrkçõ, baskõcõ yüzü”12 ile hep kar õla õlõr, ve dolayõsõyla, bütün milliyetçilikler do asõ gere i “karõ�õk duygular besleyen” (ambivalent) yapõsal olgularõyla13 var olurlar. Bu iki sosyal fenomenin birbirine benzer tarafõ, karõ tõrõlacak tarafõ yoktur. Ama iki yüzyõlõ a kõn zamandõr, bu kurt ile kuzu, “kuzu-kuzu” beraber tutulmakta, beraber “ya atõlmakta”dõr. Tabi çõplak gerçekli iyle söylemek gerekirse, birincisi ikincisine kõrdõrtõlmaktadõr. nsanda “can” olmu kültürel de erler, yönetenlerce veya potansiyel yönetenlerce “et” olarak siyasal iktidar güçlerine yedirilegelmektedir. Kültürel ögeler/de erler politik amaçlarõn/çõkarlarõn de irmenine, debisi en güçlü “su” yapõlagelmi tir. Etnik kitleler, do u tan gelen haklarõnõ kullanmak, do adan gelen do allõklarõnõ ya amak isterler. Bunu en kolay tutu an olarak gören yönetenler ve/veya yöneten adaylarõ ise, ellerinde bu tutu turucu ile bu yanõcõnõn etrafõnda dönerler. kiyüz yõldõr yakar-dönerler, döner-yakarlar. te, son iki yüzyõlõmõz boyunca milyonlarca insanõn canõna ve maddi-manevi kayõplara malolan bu i e “milliyetçilik” diyebiliriz.14 Milliyetçili in Ulus (nation) Sorunu Konuyu biraz daha anla õlõr kõlmak, di er bir deyi le, milliyetçili in etrafõndaki dumanõ da õtmak için ilgili literatürün ulus (nation) tanõmõndakõ sorununa kõsaca bakmak gerekir. Milliyetçilik kavramõ üzerinde kafa yoran uluslararasõ akademik arenada, ulus ve ulusçuluk için en çok rastlanan imgesel kavram “elusive”15 (ele gelmez/geçmez, yakalanmasõ zor) olandõr. Ba ka bir deyi le, u söylenmeye calõ�õlõr: 12 13 14 15 Bora 2009: 100. Nairn, 1981: 348. “ ”tir diyoruz; çünkü milliyetçilik bir ideoloji de il, bir uygulamadõr, bir eylem kombinasyonudur, iki elementli bir politik programdõr. Türkçede halk arasõndaki “Vatan-Millet-Sakarya” deyimi bu “i ”in demogoji boyutunu vurgular. Gellner 1983: 7. 84 Ali Kemal ÖZCAN uzaktan bakõyorsun bir eyler görüyorsun, yakla õyorsun, ya bir ey göremiyorsun ya gördüklerin bir eye benzemiyor. Bir dil, tarih, etnik köken birli inden hareket edildi inde; dünyanõn en ünlü, en güçlü ve en itibar gören Amerika, Britanya, Kanada, sviçre, Belçika uluslarõna ne denecek, bunlarõ da anlatacak nasõl bir “kapsayõcõ” (all-embracing) tanõmlamaya giri ilecektir? Amerika’da adeta “72 millet”ten etnik unsurun olu turdu u ve kimsenin itiraz edemedi i Amerikan ulusu var; dört-dilli–be -bayraklõ ve demokrasiye be iklik etti i söylenen Britanya ulusu var; sviçre’de üç resmi dilli ve dünyanõn en güvenli –herkesin “fazla para”sõnõ emanet etti i– sviçre ulusu var; girmeye yõllarõmõzõ yatõrdõ�õmõz Avrupa Birli i’nin ba ehrini kendi ba kenti yaptõ�õ iki resmi dilli Belçika ulusu var, ve saire... Di er yandan, aynõ etnik kökenden gelen etnisitelerin kurdu u ayrõ devletler olan Avusturya ve Almanya’nõn, ortak ( spanyolca) resmi dilli bir dizi orta ve güney Amerika devletinin, 22 Arap devletinin uluslarõna ne ad verilecek? Bunlara “anormal” uluslar demeye de yana õlmõyor. Oysa i in aslõna bakõldõ�õnda, temel amaç olan “bir toprak parçasõ üzerinde iktidar olma” kriteri gözden kaçõrõlmazsa, aslõnda “ulus” denen yaratõmõn (immagined, invented, manifactured)16 kapsayõcõ bir tanõmõnõn pek de sanõldõ�õ kadar zor olmadõ�õ görülecektir. lgili literatürün ulus (nation, millet17 de il) tanõmõnda iki damar vardõr. Bunlardan birisi daha çok etnisiteye, kan ba õna dayalõ (primordial) tanõmlamalar, di eri ise “beraber ya ama arzusu/iradesi veya de-facto olgusu” üzerinde duran sosyo-kültürel yakla õmlõ tanõmlamalardõr. Bunlardan birincisinin en yalõn örne i18 Marxist gelenekteki Stalin’in ünlü tanõmõdõr. Uluslarõn Kaderlerini Tayin Hakkõ’na göre “biçilmi ” (made to measure), yani “anti-sömürgeci ulusal kurtulu mücadeleleri”nin “kendi kaderini tayin etme hakkõ”nõ kazandõrmaya yönelik olarak düzenlenmi tanõmdõr. Dört temel “ko ul” olarak ileri sürülen dil, toprak, iktisadi ya am ve ruhsal ekillenme birli inden hareketle formüle edilmi tir. Ulus, tarihi evrim içinde geli mi bir kültür toplulu u olarak dõ a vuran istikrarlõ bir dil, toprak, ekonomik ya am ve ruhsal ekillenme toplulu udur.19 16 17 18 19 Anderson 1983: 15; Williams in Woolf 1996: 192. Osmanlõ “millet sistemi”nden gelen (Karpat 2011: 139–181) ve M. Kemal’õn i e ba larken kullanmaya özen gösterdi i “vatan-millet” (Amasya Tahmimi’nden Cumhuriyet ba larõna kadar) söylemindeki daha çok dini zemine dayanan “millet” kavrayõ�õ konumuzun dõ�õndadõr: Gökalp’õn “kendisine mahsus bir harsa (kültüre) malik olan bir zümre” tanõmõ anlamõndaki “millet”tir (Gökalp 1986: 19) ele aldõ�õmõz. Aynõ zamanda literatürü en çok u ra tõran tanõm olmu tur. Stalin 1936: 8. Ma dur Milliyetçilik 85 Do u Bloku’nun (Sovyet Sistemi) yõkõlõ�õndan sonra bunlar pek hatõrlanmak istenmese de, bu “tanõm” 70–80 yõl boyunca bu cenahõn kuramla tõrmalarõnõn üzerinde bir “demir perde” olarak durdu. Buna muhalefetini adeta hayatõyla ödeyen Rosa Luxemburg’un, sözkonusu olanõn “ulusun de il burjuvazinin ulusal pazar kaderini tayin hakkõ”20 oldu u etrafõnda yo unla an tespitleri ve buna yönelik çabalarõ sonuç vermekten uzak kaldõ. Ekim Devrimi’nin muzafferi olunca, Lenin’in dedikleri adeta tartõ masõz do rular olarak savunulageldi. Hâlâ da ne kadar bu “perde”nin kaldõrõlmak istendi i tartõ malõdõr, ancak imdilik konumuz dõ�õdõr. kincisine en klasik ve en gerçe e yakõn örnek ise, Ernest Renan’õn beraber ya ama ruhu üzerine oturttu u tanõmõdõr. Ulus bir ruhdur (soul), bir ruhsal prensiptir. ki ey, kesinlikle söylenebilir ki aslõnda sadece bir ey, bu ruhu, bu ruhsal prensibi olu turur. Birisi geçmi te, di eri imdidedir. Birisi zengin hatõralar mirasõnõn ortak birikimi; di eri aslolarak kabul/onay, beraber ya ama arzusu, ortak olarak kazanõlmõ mirasa de er vermeye devam etme iradesidir.21 Aslõnda bu tanõm ulus ve ulusçuluk (milliyetçilik) literatüründe önemli ölçüde ilgi görür ve konunun belli-ba lõ teorik otoriteleri (Renan, Gellner, Kedourie, Anderson, Hobsbawm, McCrone, Smith, Nairn v.b.) bu tanõma yakõn dururlar. Mesela Elie Kedouire, belli bir toprak parçasõ üzerindeki yasama organlarõnda, konseylerde, mevkilerde seçme ve seçilme hakkõ elde etmi ki iler yekününün (body of persons) ulus olarak anla õldõ�õnõ22 söylerken etnik kökene refere etmekten uzak durur. Benzer temada Hobsbawm, “belirli bir modern devletin, ulus-devletin sõnõrlarõ içinde kalan bir toplumsal varlõkla (social entity) alakalõ oldu u müddetçe, ulus ve etnisiteyi birlikte tartõ mak anlamsõzdõr”23 derken, McCrone, Ernest Renan’õn ulus olma ön- artõna ba vurur. Milliyetçi tarihin ön- artõ “tarihi yanlõ lama/çarpõtma”dõr çünkü o [ulus olma] sadece ortak bir hatõrlamayõ de il, keza ortak bir unutmayõ da gerektirir. Bu “unutma” der Renan, “yanlõ lanmõ tarih bir ulusu yaratmada en hayati faktördür ve bunun içindir ki bu, etnisite kriterleri arayõ larõndaki tarih çalõ malarõ önünde bir tehlike olu turuyor diyecek kadar ileri giderim”.24 Karl D. Deutsch aynõ do rultuyu takip ederek Nationalism and Its Alternatives (Milliyetçilik ve Alternatifleri) adlõ eserindeki argümanõnõ bir Avrupa 20 Luxemburg 1976: 159. Renan, in Woolf 1996: 57, 58. 22 Kedouire 1966: 14. 23 Hobsbawm 1990: 9,10. 24 McCrone 1998: 44. 21 86 Ali Kemal ÖZCAN deyi inin üzerine oturtur: “ ‘Ulus’ diye ba lar pi manlõk dolu bir Avrupalõ atasözü, atalarõyla ilgili bir ortak yanlõ (common error) ve kom ularõ ile ilgili bir ortak sevmeyi (common dislike) etrafõnda biraraya gelmi bireyler grubudur”.25 Ulus ve ulusçuluk literatüründe ünlü mmagined Communities (Hayali Cemaatler) adlõ çalõ masõna Anderson, insana a õr acõ veren u cümleler ile ba lar: Dünyada, Meçhul Asker anõtlarõ ve dikilita larõndan daha fazla dikkat celbeden milliyetçili in modern kültürünün ba ka amblemleri yoktur. 26 Yani, dünyamõzõn her modern ehir ve kasabasõnõn en gözde yerinde, cenazeleri bulunamayan veya toplanamayanlar adõna yapõlan “Meçhul Asker” anõtlarõ, milliyetçilikteki örtülü amaç ile yurtseverlikteki masumlu un karõ tõrõlarak, tek kriter olan pazar için üretilen “ulus”larõn kitlelerine yutturulmasõnõn abideleri olmaktadõrlar. Bunun gibi, Batõ Avrupa milliyetçili inin atasõ kabul edilen Giuseppe Mazzini’nin memleketi talya'nõn 1870 yõlõnda gerçekle en bütünle mesinin ardõndan, talyan siyasetçilerden Massimo d'Azeglio’nun ünlü “ talya'yõ kurduk, imdi sõra talyanlarõ yaratmaya geldi” deyi i de ününü bu ikiyüz yõllõk aynõ tarihsel yalandan alõr. Türk “hars” (milli-kültürel) milliyetçili inin temel ismi Ziya Gökalp ve günümüz takipçileri de – dil birli ine özel ehemmiyet vermekle birlikte – “ruh-gönül” vazgeçmezli ine vurgu yaparak sosyo-kültürel yakla õma yakõn dururlar. Milleti “lisanca, dince, ahlakça ve bediiyatça mü terek olan, yani aynõ terbiyeyi almõ fertlerden mürekkep bulunan bir zümredir”27 diye tanõmlayan Gökalp’õn günümüzce ifadesi “millet bir gönül birli i, bir ruh anla masõ ve bunun hukuki ifadesi olan birlikte ya ama arzu ve iradesidir”28 biçimini almõ tõr. Enver Pa a’nõn pratikle tirmeye giri ti i Yusuf Akçura pantürkist milliyetçili inin Gökalp’õn ruh/gönül birli i milliyetçili i kar õsõnda “unutulan adam”29 olmasõ da, kapitalist modernle menin “ulusal pazar” gerçekçili i kar õsõndaki hüsranõdõr. Yine, Fransõz ansiklopedistlerinin tanõmlarõnda ulus, “aynõ yönetime tâbi bulunan kalabalõk halklar” veya “aynõ yasama gücü tarafõndan temsil edilen ortaklar birli i” eklinde etnik bir kriterden uzak tutulur.30 Özcesi, son iki asrõn hem akademik hem politik/fiili dünyasõnõ esir alan “ulus” kavramõ u ekilde tanõmlanõrsa, realitesine biraz daha yakla õlmõ olur: Bir modern veya ulus devletin sõnõrlarõ içinde kalan vatanda lar toplulu una ulus 25 Deutsch 1969: 30. Anderson 1983: 17 27 Gökalp 1986: 18. 28 Keskin 1999: 6. 29 Georgeon 2005: 3. 30 Aydõn 2010: 62. 26 Ma dur Milliyetçilik 87 denir.31 Söz konusu, ulus-devlet iktidarõnõn içindekilerini kendisine tahsis etmek istedi i bir ulusal “sõnõr” ve bir ulusal “pazar” olunca, geri kalan “vatan millet sakarya” teferruattõr. Bu anlamda, milliyetçilikte kaçõrõlmamasõ gereken asõl “kasapkoyun”32 ikileminin taraflarõ, ülkesini ve etnisitesini sevenlerin sevgisi temelindeki bu yerel/kendi de erlerini ya ama ve ya atma do al-hakkõ ile; bir sõnõfõn, bir zümrenin, bir elitin veya bir oligar ik koalisyonun, kutsanmõ lõklarõ da dahil her eyi hizmetine ko turdu u bir sõnõr içindeki bir pazar iktidarõ “hakkõ”dõr. Birincisi ne kadar do al ve naif bir haksa, ikincisi o derece gözükara bir hak gaspõdõr, hak ihlâlidir. Bili im/ileti im teknolojisinin küreselle meye evirdi i dünyamõzda, e er giderek tüm milliyetçiliklerin neden oldu u a õr tahribatlardan milletlerin, milliyetlerin, halklarõn korunmasõ-kurtarõlmasõ amaçlanacaksa, en temel i , bu iki biribirine-yabancõ “taraf”õn bir daha bulu amamak üzere ayrõ tõrõlmalarõdõr. Milliyetçili in Kürt Meselesinde Ya ayan Do asõ Milliyetçilik, kapitalist modernite ile ortaya çõkan ulus-devletin “dokunulmaz” sõnõrlarõnõ adeta “namus meselesi” (territorial dignity) yaparken, vatanperverlik ile “pazarperverlik”i karõ tõrmada sõnõr tanõmaz. Bu bütün dünyada, özellikle milliyetçili in anavatanõ Avrupa’da da a a õ-yukarõ böyledir. Türkiye’de bu biraz daha canlõdõr. Avrupa’da, genel olarak Batõ’da, kapitalizmin kendisini bir ölçüde doyurmasõyla bu “taraf”larõn karõ tõrõlmasõ minimize olmu tur, ancak Türkiye’de hõzõndan henüz bir ey kaybetmemi tir. Kapitalizmin “ a õ” geli mesiyle milliyetçilik “kör”le erek devam etmektedir. Zorlu, sorunlu ve kayõplarõyla dolu bir süreç sonucunda da olsa, birden fazla etnisitenin ortak vatanõ haline gelen Türkiye’de, devlet ortak cumhuriyet olurken, tarihin kanõksanan oyunlarõndan birisi ile33 pireye kõzõp yorgan yakõldõ. Önemli tarihsel ittifaklarõn/beraberliklerin orta õ Kürtlere “sen yoksun, Türk olursan varsõn” denildi. “Ne mutlu Türküm diyebilene”34 ve/ya “ya seversin ya terk edersin” dendi. Bin yõllõk ortakla manõn, ili ki ve çeli kilerinin birikimiyle tarihin üç sõçramasõna 31 Bu tanõm Ziya Gökalp’õn ele tirdi i “Osmanlõcõlar”õn tanõmõna da çok yakõndõr: “Bir devletin tebaasõnõn mecmuu bir millettir” (Gökalp 1976: 83). 32 Olson: 2005. (Robert Olson’un bu eserinin adõndaki “kasap-koyun” deyimi, benim daha önceki çalõ mamdan –onayõmla– alõnmõ tõr ve kendisi eserinin giri inde [s.1]bir te ekkürle belirtir, biz de kendisine te ekkür ederiz. Ancak kayna õ haklõ olarak yanlõ vermekte, çünkü o zaman henüz kitap Routledge’den yayõnlanmamõ , Mazda Publisher ile Olson’un andõ�õ isimiyle kitabõn yayõnlanmasõ üzerine taslak/ilkesel anla maya varõlmõ tõ.) 33 eyh Sait syanõ, 1925. 34 Yõldõz 2010: 271–290. 88 Ali Kemal ÖZCAN (Malazgirt, Çaldõran, Cumhuriyet) sebep olan Türk–Kürt ittifakõ bir tipik “ ngiliz oyunu” isyanõyla bozuldu. Ve seksen yõl biri, zayõf olan ötekine “sen yoksun” dedi; imdi güçlenen öteki, birine, “ben varõm, sen yok olacaksõn” (siyasal olarak) demeye getirmektedir. Türk milliyetçili i “biri”, Kürt milliyetçili i “öteki”dir. Kendisindeki milliyetçili i enterne ettikten sonra, seksen yõl “biri”ni “öteki”ne (Türk milliyetçili ini Kürt’e) kar õ pervasõzca kullanan Batõ, imdi “öteki”ni “biri”ne (Kürt milliyetçili ini Türk’e) kar õ “demokratça” kullanmak istemektedir... imdi bu kullanma i inde, adeta “ ah çekme” noktasõna gelinmektedir. Batõ, AB ve ABD’siyle bu “zayõf karnõ” rezervde tutmaya kararlõ görünmektedir. Dünyanõn en büyük nüfuslu “Devletsiz Millet”i (The largest stateless nation of the world) Kürtlere bu “hak”kõnõ kullandõrtmak istiyor! Onyõllardõr onbinlerle katliamlara u rayan Kürtlere, “ne yapalõm katledilmeniz gerekiyordu” dercesine katledenlere silah yeti tirmekle me gul olan Batõ, bu günlerde Kürtleri “muradõna erdirme”ye yatõrõm yapmaktadõr. Çünkü o zaman Kürtler buna hazõr de illerdi, çatõ acak güçleri yoktu. Yani ma rur Batõ, Türk ve Kürt milliyetçili ini –bir tarafõn çok zayõf olmasõndan dolayõ– çatõ tõrma imkânlarõndan yoksundu. Kürtler çatõ manõn bir tarafõ olma gücüne eri ince, çatõ tõrmanõn sosyolojik dinamiklerinin “öteki taraf”õnõn olgunla tõ�õ dü ünülmektedir. Çatõ tõrmanõn “en güçlü aday” tarafõ Türk milliyetçili idir. Çünkü Ortado u slam co rafyasõnda Batõ’ya kar õ güç olma potansiyeline sahip tek stratejik merkez Türkiye’dir. Batõya göre Türkiye bu “ ans”a ula mamalõdõr. Ve bu ansõ Türkiye’nin eline vermeyi engelleyebilecek tek “aday” güç de kabartõlmakta olan gecikmi Kürt milliyetçili idir. Bu çatõ ma imdilerde, kendine özgü bir düzensiz yo unlukla –ama ne zaman nereye varaca õ kestirilmesi zor bir yo unlukla– PKK ile AKP (MHP de il)35 arasõnda devam etmektedir. PKK, Türkiye sõnõrlarõnda kalan Kürt nüfusun yo unluklu oldu u illerin 1/4 veya 1/5’inde de olsa, “bu sorunu ben çözdüm, buradaki iktidarõ bana bõrakacaksõn’’ veya “en azõndan benimle payla acaksõn” derken; AK Parti ise, hem devletin kurumsal gücüne hem de kendi ideolojik ve kadro/örgüt gücüne dayanarak “hayõr, bu o kadar kolay de ildir” demektedir. AKP, stanbul- zmit hattõndan Kayseri-Konya hattõna bir miktar kaydõrõlmõ ve bir miktar yerel Türkiye kapitalizminin –muhafazakârlõk ve dini referanslar temelindeki ideolojik argümanlarõ öne çõkaran ve iktidarla arak devletle me 35 MHP’nin sosyolojik anlamõ, bu i te daha çok yedekte kullanõlan “ölmeye hazõr” militan güç boyutu ile alakalõdõr. Zaten Kürt bölgesinde bir iddiasõ da yok. Ma dur Milliyetçilik 89 a amasõnõ ya amakta olan Türkiye burjuvasinin– partile mi formasyonudur.36 Bugünkü PKK ise, Türkiye Kürtleri arasõnda Sovyet tarzõ bir “komünist parti” elitinin biraz daha karikatürize örgütlenmesidir. Burjuvazisi olmayan ve/veya olamayan, ancak katõksõz, gözü kara –sorgusuz-sualsiz– bir iktidarõn öznesi olmak isteyen; mutfak kadrosu daha çok alt sõnõflardan gelen, “sofra” kadrosu ise belirgin bir a õrlõkla eski Kürt örgütlerinin sõzma37 milliyetçilerinden olu an bir yeni iktidar adayõ elitin, örgütün silahlõ güçlerinin “güvence”sinde mevzilenmi bir palyatif toplumsal dinami i olarak ekillenmektedir. Öcalan’õn daha çok sosyalist tarafõna ba lõ kadrolarõn çok rahatsõz/tepkili oldu u, ancak Örgüt’ün gövde ve üst kadrolarõnõn bir kõsmõnõn bilinç-altõ, bir kõsmõnõn bilinç-üstü Öcalan-tepkisi üzerinden uzla tõ�õ bu “üst” kabuk, Kürt “ulusal” siyasetinde hep son sözü söyleyen örgütlü siyasi güçtür. Özellikle Kani Yõlmaz ve Hikmet Fidan’õn öldürülmesiyle sonuçlanan Osman Öcalan–Nizamettin Ta grubunun tasfiyesinden sonra (20052006) bu “kabuk”un unsurlarõ daha profesyonelce örgüt “yapõ”sõnda mevzilenmi lerdir. Di er bir deyi le, gecikmi Kürt milliyetçili i/iktidarcõlõ�õ, Osman-Botan38 giri iminin sonuçsuzlu undan sonra daha bir “ba kan Apocu” potada, eski ve yeni ulusalcõ PKK kadrolarõyla mevzilenmi tir. Kürt ezilen milliyetçili i “her milliyetçili in temel hedefi –bir olmazsa olmazõ– olan bir toprak parçasõnõn mülkiyeti”39 üzerinde iktidar olma hedefine “demokratik özerklik/ulus” formülü ile kilitlenmi bulunmaktadõr. Kõsaca, iki milliyetçilik (AKP ve PKK), hedeflerinin farkõnda olarak mevzilerindedirler. Bu iki sosyolojik dinamik arasõnda öne çõkan temel bir fark gözden kaçõrõlmamayõ hakkeder. Birincisi (AKP), daha e itimli kadrolarla örgütlenenerek sõnõfõna dayanan, zümresel iktidarõnõ tadan/ya ayan, dolayõsõyla artõk kendi militer gücünün vesayetinden çõkmaya çalõ an, bunun sonucu, Cumhuriyet tarihinde bir ilk giri im olarak “kendi darbecisinin avõ”na – ya kuru karõ tõrmasõna da sebepler vererek – çõkan bir burjuvazi örgütlenmesi iken; ikincisi (PKK), çok daha sõnõrlõe itimli kadrolarõn reel sosyalist gelenekten kalma klasik “komünist” önderlikli ulusal kurtulu örgüt formatõnõ a mayan bir militan formasyonu ile “yapõ”la an, iktidar “ erbet”inin tadõnõ henüz alan, dolayõsõyla kendi askeri gücünün mutlak 36 37 38 39 Bu çalõ ma, meselenin asõl açmazõ Kürt siyaseti odaklõ oldu u için ve AK Parti’nin ümmet kavrayõ�õna yakõn duran anti-milliyetçi “öteki” tarafõnõ gözönüne alarak, Kürt miliyetçili ini “açma”ya a õrlõk verir. “Sõzma” kavramõ iki anlamõ ile kullanõldõ: devlet/iktidar arzularõnõn derinli i ve Öcalan kar õtlõ�õnõn daha örgütlü saklanmõ lõ�õ. Ba õnõ Osman Öcalan ve Nizamettin Ta ’õn çekti i bir grubun Amerikancõ/liberal görünümlü giri imi PKK içinde bir ayrõ maya sebep olmu (2004) ancak K. Yõlmaz ve H. Fidan’õn öldürülmesiyle sonuçlanan geli melerden sonra grup da õlmõ tõ. Smith 1983: xiii. Ali Kemal ÖZCAN 90 “himaye”sinde iktidara tam yerle meye çalõ an bir “sõnõf olmayan sõnõf” örgütlenmesi olarak önümüze çõkmaktadõr.40 C. Wright Mills’in üçlü koalisyon (siyasal, askeri, ekonomik iç elit) dedi i, “türde ”41 bir seçkin yönetici katman olma hedefine göre kurumla mõ bir iktidarla ma olarak ekillenmektedir. Burada, elindekini (ulusal pazarõ) koruma de il de, henüz elinde olmayanõ elegeçirme (ezilen ulus) milliyetçili i42 olmasõ bakõmõndan bugünkü haliyle mevcut PKK örgütlenmesini biraz daha açmak gerekir. Milliyetçili in “Elusive”43 Do asõnõn PKK Formatõ mralõ’ya getirildikten sonra Öcalan, örgütünün ideolojik “paradigma”sõnõ adeta tepeden tõrna a de i tirmi tir. Bunun en temel argümanõ ise, “devlet-iktidar” etrafõnda yo unla an yeni tespitler ve formulasyonlar üzerinden PKK özele tirisi merkezindedir. Ulusal kurtulu program ve stratejisiyle yola çõkan bir örgütün lideri olarak, sadece klasik ulusal kurtulu mücadelelerinin stratejik hedeflerinden vazgeçmekle kalmayõp, “ulusal kurtulu ”u kapitalizmin “üç mezhebi”nden44 biri diye tanõmladõ. Hatta “devleti ça rõ tõrõyor” diye, Avrupa PKK örgütlenmelerinden KNK45 diye bilinen kurulu un adõndaki “ulusal” kelimesinin çõkarõlmasõnõ önermi tir. Ulusal yerine Halk'õn konulmasõ gerçekli e daha uygun dü mektedir... Son yüzyõlda özellikle gerek 'ulusal kurtulu ', gerek 'sosyalist kurtulu ' adõna yürütülen ayaklanma ve sava larõ da halk eylemlili i olarak kutsamak gerçekçi de ildir. Son tahlilde 'reel sosyalizmin' ve 'ulus devletlerin' a õlmasõ gerçe i, bu iddialarõn fazla bilimsel olmadõ�õnõ yeterince ortaya koymaktadõr. Toptancõ olan bunlar ve benzeri kavramlara daha ihtiyatlõ ve gerçekçi yakla mak son derece önemlidir. Bir nevi din, hanedan kavramlarõna benzemektedirler.46 Devletle menin, devletin her çe idinin sorunlarõ çözmenin de il, kayna õ oldu unu tartõ malarõnõn ve özele tirilerinin merkezine oturtmu tur. 40 Gün geçtikçe Öcalan’õn mralõ “Not”larõ bunun önünü açõk ifadelerle açõyor. 4 Mart 2011 tarihli Notlar’da: “ben CHP'nin u anki pozisyonunu AKP'den daha olumlu buluyorum” dedi i yazõldõ. 41 Mills 1959. 42 Nairn 1981: 339 43 Elusive: ele-gelmez, kaçamaklõ, yakalanmasõ güç, kolay bulunmaz. 44 Di erleri, reel sosyalizm ve sosyal demokrasi. 45 Kongreya Netewa Kurdistan – Kürdistan Ulusal Kongresi. 46 Öcalan, Özgür nsan Savunmasõ, dijital versiyon, s.53. Ma dur Milliyetçilik 91 Çocukluktan beri yükselmeyi hep devlet katõnda arayan bir yolculu a çõktõ�õmõzõ samimiyetle itiraf etmeliyim. Devrimle devlet yõkma faraziyelerimiz bile, yine kendi devletimizi kurmaktan öteye gidemiyordu. Tuzak buradaydõ. 'Devletçi ideolojiler' benim açõmdan artõk çözümlendikleri kadarõyla tamamen bir kurtulu aracõ olamazlardõ. Kapitalist, sosyalist, ulusal üniter ve federalist demokratik sõnõf devletleri hiyerar ik toplumun din, cins, etnisite, çevre ve sõnõf sorunlarõnõ çözmek urada kalsõn, bu sorunlarõn bizzat kayna õ durumundadõrlar.47 Ama Öcalan bu “devlet” ve “ulusal kurtulu ” ötesi arayõ lara yönelirken, örgüt tartõ masõz liderini “Ba kan Apo” karizmasõyla “gök”te tutup, “yer”de ulusal kurtulu siyasetini daha bir “ustala ma” ile ete-kemi e büründürmeye özen göstermektedir. Örgütün yayõn organlarõnõn en “teorik” yazarlarõnõn dilinde bu “duru ”un dõ avurumu kendini saklamaya gerek duymayacak bir yo unlukta i lenmektedir. Örgütün günlük gazetesinin bir isimsiz yazarõ, Ba õmsõz bir devlet aracõlõ�õyla toplumlarõn e itlik, özgürlük ve demokratik taleplerini kendine has terminaloji(sic), kültür ve duru la geli tirece ini söyleyen PKK, çok kõsa bir süre içerisinde önemli oranda bir kitleyi etkiledi ve kendi mücadelesine kattõ... dünyadaki mevcut dü ünsel geli melere de ba lõ olarak ulusal kurtulu mücadelesini daha geni bir açõya çekip...”48 (italikler eklenmi tir, AKÖ) diye devam ederken; bir di eri, Öcalan’õn binlerce sayfaya yaydõ�õ özele tiri ve yeni arayõ larõnõ “politikada [taktikte] ustala ma” olarak yazmaktadõr. Teoride Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkõnõn, ba õmsõzlõk da olabilece ini savunan buruk beyinler, Kürtler, “ba õmsõzlõktan vazgeçtiklerini” açõkladõklarõnda, Kürt cephesinde Türk sosyalizminin zafer kazandõ�õnõ sandõklarõnda, yanõldõlar. Kürt hareketini temsil eden güçlerin, taleplerinde isim de i ikli i yapmalarõnõ, “politika yapmada ustala ma”ya ba lõyorum. ...Sonuçta söylemek istedi im u; ba õmsõzlõk bir halkõn, di er halklarla bulu masõ için vazgeçilmeyecek “ art“ oluyor. Bu aynõ zamanda Kürtler’in de kendileriyle hesapla malarõnõn zemini olacaktõr… Ama dört parçadaki Kürtler’in birlik olmalarõnõn tek yolu da ba õmsõzlõk oluyor. Bunun sadece bir “hayal“ de il, dünyaya sõ abilecek kadar real [reel] oldu unu görmeyen birilerinin olmadõ�õna ise hiç inanmadõm.49 47 48 49 Age. s. 4, 5. http://www.gundem-online.com/haber.asp?haberid=64420 (Eri im Tarihi: 13.12.2008). S. Fõrat, Y.Ö. Politika, 16 Aralõk 2008. 92 Ali Kemal ÖZCAN Yazõlarõ birkaç örgüt yayõnõnda birden yayõnlanan biraz daha “teorik” bir di eri, daha ileri giderek, örgütün “kar õ-özele tiri” yaptõ�õ dü üncesi üzerinden, Öcalan’õn mralõ’daki köklü özele tirilerini biraz daha gö e itmekte ve “ulusal kurtulu çizgisi”ni bu ekilde “yer”ine iyice oturtmaktadõr. Çok iddialõ bir üslupla, PKK’nin, 10. Kongresinde50 bir “özele tirinin özele tirisi” ile (Öcalan’õn tüm yazdõklarõnõ kelimeler yõ�õnõna çevirerek) kendine geri döndü ünü yazmaktadõr. PKK, istese de istemese de ko ullarõn onu ''Birle ik Kürdistan' için harekete geçmeye zorladõ�õnõ görüyor. Kongre kararlarõndaki satõr aralarõndan da anla õldõ�õ kadarõyla tarihin kendisine böylesi bir 'misyon' biçti ini kabul ediyor. Ayrõca bunun varlõk nedeni oldu una inanõyor... PKK, ulusalcõ ve ulusal birlikçi çõkõ�õyla süreci kar õlamaya çalõ�õyor... Geçen hafta tamamlandõ�õ açõklanan PKK 10. Kongresi ... bu anlamda 'radikal' de i ime i aret ediyor. Bir önceki yazõmda da belirtti im gibi ko ullar PKK'yi 'tarihin ba langõcõna geri dönmeye' zorluyor... Bu konuda geçmi teki yakla õmlarõndan ötürü özele tirisel tavõr alõyor. 51 Örgüt dilinde “Uygarlõk Manifestosu” diye adlandõrõlan temel mralõ Savunmalarõ 2000–2004 yõllarõ arasõnda mralõ’dan çõkarõlõp yayõnlanmõ tõr. Bu aktardõklarõmõz ise 2008 ve sonrasõna yayõlmaktadõr. Ve Öcalan bunlarõ bir alan ara tõrmasõnõ gerektirecek sõklõkta ve tekrarla söylerken, bunlar da adeta bir kar õyo unlukla yazõlagelmektedir. Mesela Özgür nsan Savunmasõ adlõ (2003) kitabõnda 34 kez “ulusal” 8 kez “ulusal kurtulu ” tamlamasõnõ, Bir Halkõ Savunmak’ta (2004) 169’a 69, Kapitalist Modernitenin A õlma Sorunlarõ ve Demokratikle me adlõ (2009) savunmasõnda 82’ye 21 kez kullanõr.52 Ve tamamõ ya ele tirel ya atõftõr, olumlama yoktur. Özellikle kapitalist modernitenin üç temel mezhebinden biri (di erleri sosyal demokrasi ve reel sosyalizm) dedi i “ulusal kurtulu ” kavramõnõ ezici bir a õrlõkta yermek üzere kullanõr. Ve örgütüne, “PKK kadro yapõsõndan beklenen, bu politik çizgiyi özümsemek ve kitleselle tirmektir”53 diyerek, sadece örgütün günlük gazetelerinde yazarlõk yapanlara de il, kitlelere “özümsetme”yi salõk verir. Örgüt medyasõndaki “ulusal kurtulu çu” terminoloji ve e itim sadece 2008’den bu yana ile sõnõrlõ de ildir. mralõ yõllarõna yo unlukla yayõlmõ tõr. Mesela yõllar sonra (2007), örgütün Mahmur Kampõ sorumlusu, bir görü mesinde altõnõ 50 Örgütün “Uygarlõk Manifestosu” diye adlandõrdõ�õ mralõ savunmalarõnõn “õ�õ�õnda” toplandõ�õ söylenen PKK 10. Kongresi (Kasõm 2008). 51 G. Aslan, http://www.rojaciwan.com/koseyazisi-1577.html 52 Bunlarõ adõ geçen kitaplarõn bilgisayar ortamõndaki dijital formlarõndan bigisayar tekni i ile saydõk. 53 Bir Halkõ Savunmak, dijital versiyon, s.344. Ma dur Milliyetçilik 93 çizerek “önderli imizin devlet konusunda taktik yaptõ�õna inanõyorum”54 demeye özen gösterebilmektedir.55 Yine 2008 sonlarõnda, Almanya’da üç gün süren örgüt konferansõna giden genç bir sosyolog56 “üç gün boyunca Ba kan’õn mralõ’da taktik yapmadõ�õna inanana rastlamadõm. Biri vardõ, o da ‘filozoftur’ diye alay ediliyordu” diye mini anketinin sonucunu özetlemektedir.57 Yani, liderin karizmasõnõn yo un kullanõmõ e li inde, karizma ki ili inin dediklerinin tam tersi yürürlüktedir. Burada, Kürt milliyetçili inin gecikmi li ine has bir özgünlük öne çõkmaktadõr. Adeta Pareto’nun “tarih bir elitler mezarlõ�õdõr” tezini çürütmeye aday bir elit istikrarõ sözkonusudur. Örgüt’ün asker ve “memur” kadrolarõndan seçme, iktidar olmanõn maddi-manevi “de erleri”ne odaklõ bir “iç siyasal elit”58 de i mezli i kendini göstermektedir. Öcalan’õn “keskin” karizmasõ nedeniyle bilinen eski kadrolarõnõn yapamadõ�õ ey, örgüt yapõsõnõn “çevre”sindekileri (hinterland) eliyle yapõlmakta ve teorisini bunlarõn geli tirdi i bir yerle ik “türde ” iktidar eliti ekillenmektedir.59 Bunun gere i olarak, Lider’in ulusal kurtulu dõ�õna dü en teorisi ve projelerinin aslõ, karizmasõnõn keskinli ine ters bir oranla, taktik bir “tercüme”ye kavu turularak aktif tabana ula tõrõlmaktadõr. Karizma üzerine temel klasik kaynak Max Weber’dir. Weber karizmayõ, “Pure” (temiz, saf) ve “Routinized” (rutinle tirilmi ) kavramlarõyla iki a amaya ayõrõr. Birincisini kitlelerin motivasyonunda itici-güç olarak olumlarken ikincisini, palazlanmakta olan yeni “iktidar sõnõfõnõn (administrative staff) üyelerinin kuvvetli maddi ve manevi çõkarlarõnõ”60 kurumla tõrmasõnõn yüksek-verimli bir aracõ olarak kuramsalla tõrõr. Hem karizmanõn ki ili i hem ona yüklenen sõr, bürokratik elitin/aygõtõn memur-asker-i adamõ üçlüsü üyelerinin elinde bir “sihirli de nek” (bewitching stick) olarak i levselle ir. 54 55 56 57 58 59 60 2007 sonbaharõnda, Metin isimli Mahmur Kampõ’ndan sorumlu ki i ile ki isel görü memizden. Kampõn bir PKK ilçesi oldu u söylenir, do rudur, tüm e itim müfredatõ örgüt çalõ anlarõnca düzenlenmektedir. Öcalan’õn milliyetçilik/ulus-devlet kar õtõ söylem ve analizleri, örgüt içi e itimden özenle uzak tutulmaktadõr. Tabiidir ki, bir tõp fakültesinden mühendis mezun olmaz. ngiltere’nin en iyi sosyoloji bölümlerinden birine sahip Warwick Üniversitesi Sosyoloji mezunu ve aynõ zamanda örgüt sempatizanõ, Londra do umlu bir genç. Öcalan da son bir-iki yõlõn söylem ve yazõmlarõnda, bu konuda taktik yaptõ�õnõ söyler gibidir (a a õda bunu biraz açaca õz). Pareto 1935. Milletvekili adaylarõnõn (2011 Haziran) aday adaylarõ arasõndan di er partilere göre –MHP’den bile– “çok sorunsuz” ayõklanmasõ bunun dikkate de er bir dõ a vurumudur. Sõrrõ Sakõk’õn “di er partilerin adaylarõ genel ba kanlarõn iki duda õ arasõndan çõkõyor, biz kõlõ kõrk yarõyoruz” de erlendirmesi ile 500 bin nüfuslu Mu ’tan “kõlõ kõrk yarma” sonucu son 20 yõl boyunca Sakõk’tan a õlamamasõ olgusunun bütünlü ü, elitin “istikrar” boyutunu ele veren kayda de er bir veriye i aret eder. Weber 1947: 364. 94 Ali Kemal ÖZCAN Weber’in dikkat çekti i “karizmatik otorite”nin rutinle mi hali, Öcalan ve örgütü ahsõnda kendini Kürt sosyalitesinin gecikmi li inde tekrar etmektedir. Apo karizmasõ, “sayõn” ve “önderlik” benzeri kodlamalarõyla yeni bir yönetici sõnõfõ, iktidarõn maddi-manevi ayrõcalõklarõnõn katõna ta õmaya “manivela” olma a amasõna geçti. Karizma sahibinin ise, örgütüne gücünün yetmeyece ini görünce (2005’ten itibaren)61 tõpkõ di er karizmatik liderlerin en mecalvermez zaafiyeti olan pragmatizme sarõlõp “kendimi kullandõrtmam” dedi i milliyetçili e dönü yaptõ�õ görülmektedir. Örgütüne, kullanmaktan kaçõnmayõ önerdi i ve “bir nevi din, hanedan kavramõ” dedi i “ulusal” terimine rücu etmi tir. Hem Türkiye için hem Türkiye Kürtleri için en uygulanabilir ve sosyolojik anlamõ olan “Demokratik Cumhuriyet”ini bir kö eye atõp fiili “devletçi çözüm”e gidece i bilinen üç “çözüm”den biri olan (ba õmsõzlõk ve federasyondan sonra) özerkli i –önüne yine bir “demokratik” koyarak– “tek ve vazgeçilmez” hedef ilan etmi tir. Tabi sadece Öcalan’a özgü bir kader de ildir bu. Belliba lõ tarihi önderler62 dahil bütün karizmatik liderler, i irilen “rutin” karizmalarõ eliyle ya arken fiilen tasfiye edilmi lerdir. Daha dikkate de er olanõ, fiziken öldükten –veya öldürüldükten– sonraki kullanõma hazõrlamak üzere henüz ya arken bu sürecin tamamlanmasõdõr. Bunun ünlü ve yakõn tarih örneklerinden biri Mao Tse-tung’dur. Büyük Çin’in Mao’sunun 60’lõ yõllarõn sonlarõnda “parti bürokrasisini bitirece im” iarõ ile Kõzõl Müfrezeler’ine yüzlercesini öldürtmesi, Çin Komünist Partisi’nin 1973 A ustos kongresinde bu bürokrasinin kesin zaferiyle sonuçlanmasõnõ engelleyemez.63 Mao’nun, u runa bu kadar insanõ öldürttü ü, hemen tüm kar õ çõktõklarõ, bu kongrede karar altõna alõnõr ve bir sonraki kongrede (1975) Deng Xiaoping’in tepeye tõrmandõrõlmasõnõn ta larõ dö enir. Ve bütün bunlar “Ya asõn Ba kan Mao” sloganlarõ e li inde yapõlõr. Buna tarihin “müzmin” ihaneti demek uygun olur. Bu kronik ihanet her Karizma’nõn hayatõnda gözünü budaktan sakõnmaz. Her iktidara hazõrlanan yeni elit/bürokrasi, Karizma’yõ posasõnõ çõkarana kadar kullanõrken, karizma sahibi liderin “aslõ”nõ, özenle saklar. Yakla makta olan iktidar imkânlarõnõn havliyle gözükara olmakta sõnõr tanõmaz. ktidara tõrmanmakta olan yeni elit, “kuvvetli maddi 61 Bu Öcalan’õn kendi örgütüne ilk yenilgisi de ildir. mralõ’da yazdõ�õ ilk kapsamlõ ( ki Cilt) savunmasõnda bunu “acõ” bir üslupla dile getirmi tir: “Kendim dõ arõdayken 1998 sonlarõnda 6. Kongre sürecine yakõn u konu malarõ yaptõ�õmõ çok iyi hatõrlõyorum: ‘On sefer kazanõlabilecek bir me ru savunma sava õnõ bu hale getiren la õm farelerinin ve yarasalarõn zihniyetine kar õ ben ne yapayõm?’ Örgüte kar õ yenilmi tim. Çete e ilimi yapõda o kadar duyarsõz, sonuç almaktan uzak bir durum yaratmõ tõ ki, yenilgi asit gibi içimi eritiyordu. Bir talyan gazetesine gayri ihtiyari ‘artõk örgütten istifa ediyorum’ diyecek noktaya gelmi tim” (Öcalan 2001: 97, italiler bize aittir). 62 Peygamberler, tarihin en sosyolojik öneme sahip karizmatik liderleridirler. 63 Dawis 1978. Ma dur Milliyetçilik 95 ve manevi çõkarlarõ”nõn64 güvencesi olarak liderin karizmasõnõ i irerek tutarken, üzerinde iktidarõnõ kurmakta oldu u kitlelerden liderin alt sõnõflar lehine olabilecek görü ve analizlerini saklamaya dikkat eder. Bugünkü “hal”iyle çatõ ma/çatõ tõrma potansiyeli ta õyan iki milliyetçilik gücü, Türk milliyetçili i adõna AK Parti, Kürt milliyetçili adõna PKK’dir. Öcalan’õn, son bir-kaç avukat görü me notlarõnda AK Parti’yi “çözümün önündeki engel tek güç” ilan ederken CHP’ye “sõcak”la an ifadelerine,65 Ba bakan Erdo an’õn da PKK-Ergenekon ba lantõlarõna i aret eden söylemlerine bakõlõrsa, bu potansiyel çatõ mada ah çekmeye do ru itildi imiz daha bir öne çõkmaktadõr (MHP’nin bu iktidar mücadelesinde, etrafa “saçan” a õrõ-uç Türk milliyetçili inin potansiyellerinden beslenmesi ve bu çeki mede adeta bir “ihtiyat kuvveti” i levini görmesi, Türkiye’deki milliyetçilik mevzilenmesinin asõl “taraf”larõnõ tanõmlamada yanõltõcõ olmamalõdõr). Çatõ ma Siyaseti Ba lamõnda Liderlik: Özgürlük ve ktidar kilemi mralõ’da õsrarla “Ben kendimi milliyetçili e kullandõrtmam” diyen Öcalan, bunu demekten öteye gidememekte ve/veya gitmemektedir. Zira son iki-üç yõlõn Notlar’õnda bu anlamda cümlelere rastlanmamaktadõr. “En büyük suçum” dedi i “devlete bula ma” özele tirisini “ mralõ prati i”nde “sonuna kadar götürece i” de giderek ku kulu hale gelmeye ba lamõ tõr. E er bir suçum varsa, iktidar ve sava kültüründen benim de bu mikrobu biraz kapmamdõr. Özgürlük için devlet iktidarõ ve bunun için de sava adeta müminler için bir Kuran emri gibi anla õlõnca bu oyuna dahil olacaktõm. Hemen hemen tüm ezilenler adõna yola çõkanlarõn kurtulamadõklarõ bir hastalõktõr bu. Bu temelde sadece hakim sisteme kar õ de il, adõna her eyimi ortaya koydu um Özgürlük mücadelesine kar õ da suçluyum. Bunun özele tirisini sadece teoride de il, yalnõzlõ�õmõn soylu prati inde de sonuna kadar götürece im.66 Müteakip mralõ yazõmlarõ ve konu malarõ, bu özele tiriyi götüremedi ini, bu istikametten ayrõldõ�õnõ göstermektedir. Dikkatle takip edildi inde Öcalan’õn; 2006 64 “…the still stronger ideal and also stronger material interests of the members of the administrative staff,” (Weber 1947: 364). 65 “Devlet ve ordu çözüm istiyor, AKP çözüm istemiyor, çözüme hazõr de il. Bu durumda, barõ�õn önündeki en büyük engel AKP'dir.” (Avukat Görü me Notlarõ, 26 Kasõm 2010); “AKP sürecin önündeki en büyük engeldir… AKP'ye verilen her oy sava a verilen oy demektir, çözümsüzlü e verilen oy demektir. AKP'nin gerçek yüzünü halka iyi anlatmak gerekiyor. AKP çözümün de il, sorunun kayna õdõr” (Görü me Notlarõ, 17 Aralõk 2010). 66 Öcalan 2004: 17. Ali Kemal ÖZCAN 96 yõlõna kadar bu ele tiri ve öz-ele tirilerinden bir sonuç almayõnca, karizmatik liderlerin en mecalvermez “bela”sõ olan pragmatizme tutunarak, örgütündeki Kürt milliyetçili ine teslim oldu u anla õlmaktadõr. Hatta adeta Devlet’e, “madem siz benim bu tarafõmõ [anti-milliyetçi anti-devletçi] ciddiye almazsõnõz, ben de Kürt milliyetçili i ile çalõ�õrõm" dercesine bu toy milliyetçili e giderek dönü yapmaktadõr. Çünkü kendisini, daha ciddiye alõnarak devletle görü meler zeminine getiren dinami in, Kürt milliyetçili inin çatõ ma “siyaseti” oldu una inanmaktadõr. Ayrõca bu, sadece devletin Öcalan’a yol vermemesiyle de açõklanmayabilir elbet. Çünkü Kürt milliyetçili iyle bu uzla ma veya “dans” durumunun ikinci bir cepheden, kendi savunmalarõna da yansõyan bazõ ki isel ve alt sõnõflardan gelen liderlere özgü özellikleriyle/zaafiyetleriyle de birle ti i giderek dõ avurmaktadõr. Öcalan, liderli inin ve karizmasõnõn –ve ki isel gelece inin– örgütün kendisini tartõ masõz “son merci” olarak tutmasõndan geçti i yönündeki pragmatizmine sarõlõp örgüt bütününde kurumla an milliyetçilikle uzla makta beis görmemekte, bunu önderlik vasfõna sahip “ben”iyle tutarlõ bulmaktadõr. Öcalan yakalandõ�õnda 75 ki i kendisini yaktõ, bunlardan 16’sõ yanarak öldü.67 12 yõllõk mralõ sürecinde, avukatlarõyla görü melerin engellenmesi veya aksamasõ hallerinde binlerce kadõn-erkek, genç-ya lõ insanõn sokaklara döküldü ü, Türkiye’ye zor günler ya attõ�õ bilinmektedir. Türkiye Kürtleri arasõnda ne kadar tartõ masõz/alternatifsiz bir lider oldu unu herkesten çok Öcalan’õn kendisi de bilmektedir. Ama bütün bunlarõn aynõ Öcalan’õn övülmeye olan ihtiyacõnõ kar õlamadõ�õ da bir o kadar tarihsel bir vakõadõr. “Ma dur” milliyetçilikle uzla masõnõn köklerinde, alt sõnõf orijinli liderliklerdeki bu doymamõ “ben”in kayda de er bir faktör oldu u söylenebilir. Durumun bu yönü kapsamlõ bir psikolojik, sosyo-psikolojik incelemeyi gerektirir ve alt sõnõflardan gelen liderliklerin bir “alõnyazõsõ” olup olmadõ�õ sorusundan hareketle, gerçe e yakõn sonuçlara ula õlabilir. Demokratik Açõlõmõn Önündeki Geleneksel ve Güncel Zorluk Ulus-devlet paradigmasõyla modernle me hamlesi yapan Türkiye’nin “milli” siyaseti kendisini çözüme kapatan bir “gelenek”ten muzdariptir. Cumhuriyet’le ya õt Kürt meselesinde, yakõn-tarihsel arka planõn bir çõkmazõndan kurtulma zorlu u ya anmaktadõr. Cumhuriyet’le giri ilen modernle me/ulusla ma hamlesinin sosyo-kültürel projesi, Türk etnisitesi dõ�õnda kalan di er etnik varlõklarõ “anayasal” bir Türklük içinde asimile etme tasavvuruna dayandõrõlmõ tõ.68 Bu yönde çok da yol alõnõmõ tõr 67 68 Özcan 2006: 278, 279 (Hala da aralõklarla benzer vak’alar gerçekle mektedir). Kiri çi ve Winrow 1997: 78-85; Barkey ve Fuller 1998: 12, 13. Ma dur Milliyetçilik 97 ku kusuz. Kürtler dõ�õndaki di er etnisiteler bir bölünme sorunu olmaktan çõkarõlacak kadar asimile edilmi tir. Ancak bilinen niceliksel (büyük nüfus) ve niteliksel (köklü pre-modern hatta pre-feodal toplumsal yapõ) nedenlerden dolayõ Kürt’lerin asimilasyonu, sorun olmaktan çõkarõlacak kadar ba arõlamadõ. Cumhuriyet’in Kürt sorununun özü de, bu “tasavvur” gere i uygulamaya konulan Türkiye Kürt’lerinin etnik kimlik inkârõ politikalarõ üzerine bina edilmi tir. Aslõnda Mustafa Kemal i e ba larken “tehlike”nin farkõndadõr. Kürt sorunu, bizim yani Türkiye’nin çõkarlarõ için kesinlikle söz konusu olmaz. Çünkü, bizim ulusal sõnõrlarõmõz içinde Kürt ö eleri öylesine yerle mi lerdir ki, pek sõnõrlõ yerlerde yo un olarak ya arlar... Bu nedenle, ba lõ ba õna bir Kürtlük dü ünmekten çok Anayasamõz gere ince zaten bir çe it özerklik olu acaktõr. O halde hangi bölgenin halkõ Kürt ise onlar kendi kendilerini özerk olarak yöneteceklerdir. Bundan ba ka Türkiye’nin halkõ söz konusu olurken onlarõ da beraber ifade etmek gerekir. fade olunmadõklarõ zaman bundan kendileri için sorun çõkarõrlar69 (italikler bize aittir). Samsun’a çõkarken bu “farkõndalõk”la, Türk ve Türkiye yerine “vatan ve millet” vurgusuna özen göstermi tir.70 Takiben, Erzurum ve Sivas kongreleriyle i e Kürt’lerle ittifak ile ba lanmõ , Cumhuriyet’in ilanõna kadar da bu ittifakla tarihsel ba arõlara yürünmü tür. Ancak eyh Sait isyanõyla patlak veren geli meler, zaten daha önce kendi içindeki Kürt’lü ü tasfiye eden ttihat-Terakki71 kadrolarõnõn hakimiyetindeki Cumhuriyet elitinin giderek Kürtlük inkârõnõ “gözü-kara” boyutlara tõrmandõrmasõna götürmü tür. Dönemin bazõ “entellektüel” yayõnlarõnda “Tarihle tespit edilmi tir ki Do u vilayetlerinin da larõnda ya ayan ve bazõlarõ tarafõndan ‘Kürt’ denilen ... karde lerimizin bir çok asõr evvel halklarõn iskânõ neticesinde da yerlerine yerle meye mecbur olmu , bu nedenle lehçelerini ayõrmõ ” Türkler oldu u72 yazõlõr olmu , akademik ünvanlõ bazõ yazarlarõn kitaplarõnda, bu Türk’lere Kürt demek “da larda donmu karlar üzerinde yürürken ‘kart-kurt’ seslerini çõkarmalarõ” gibi “bilimsel tez”lere dayandõrõlõr olmu tur.73 Bu gidi at dönemin ba bakanõ nönü’nün (A ustos 1930) “Bu memlekette sadece Türk milletinin etnik ve milli haklar isteme hakkõ vardõr” demesine, bir adalet bakanõnõn “bu memlekette saf 69 Kemal 1999: s.103 (Dönemin Vakit gazetesi ba yazarõ Ahmet Hamdi (Yalman) Bey’in zmit mülakatõnda (16 Ocak 1923), “Kürt sorununa de inmi tiniz, Kürtlük sorunu nedir”sorusuna verdi i yanõttan). 70 Amasya Tahmimi’nde sadece “Türkçe” kelimesine yer verilmektedir. 71 Kutlay 1990: 55-61 72 Hasretyan 1995: 84. 73 Bozkurt 1997; Kirzio lu 1995. 98 Ali Kemal ÖZCAN Türk olmayanlarõn sadece bir haklarõ vardõr, o da hizmet etme hakkõ”74 diyebilmesine kadar varmõ tõr. Bu inkâr ve tenkil politikalarõn, Cumhuriyet’in krizlerinin askeri darbelerle dõ avuran dönemlerinde daha da gözü-kara “gelenek”lere evrildi i görülmektedir. Cumhuriyet’in demokratikle mesinde önemli kazanõmlarõn altõnda imzasõ oldu u çokça kabul gören 27 Mayõs 1960 darbesinin lideri bile “Kürdüm diyenin yüzüne tükürün” deme rahatlõ�õna ula mõ tõr.75 Askeri darbeler dönemlerinde, bu anlamda ya anan temel krizlerle do ru orantõlõ denebilecek a õrõlõklarla Kürtlük inkârõ derinle mi tir. 27 Mayõs “ihtilâl”linin getirdi i “demokratik” zeminden istifade ederek kurulan T P,76 4. kongresinde (Ekim 1970) Türkiye’nin “Kürt Sorunu”na ili kin aldõ�õ bazõ kararlar nedeniyle 12 Mart 1971 askeri muhtõrasõyla hemen kapatõlmõ tõr.77 Bu “gelenek”, on yõlda bir tekrarlanan klasik askeri müdahalelerin sonuncusu olan 12 Eylül (1980) darbesi döneminde iddetlenerek devam etmi tir. Diyarbakõr Hapishanesi’ndeki fiziksel i kencelere ek olarak stiklâl Mar õ’nõn zorla ezberletilmesi/okutulmasõ gibi Kürt etnisitesinin rencide edilmesine odaklanmõ uygulamalar bir çok kitaba konu olmu ve kayda de er akademik çevrelerce PKK örgütlenmesinin –ve isyanõnõn– do masõnda önemli bir faktör oldu u çokça dile getirilmi tir. Kürt etnisitesinin yok-sayma merkezli asimilasyonu projesi, 12 Eylül darbesi döneminde “Türkçe’nin dõ�õnda ba ka herhangi bir dilin anadil olarak dü ünülemeyece i”78 biçimindeki bir anayasal inkârla zirve yapmõ tõr. Devletle me sürecinde ciddi merhale kaydeden günümüzün (yakla õk son 10 yõllõk) hükümetleri, sözkonusu inkâr/yok-sayma gelene inde tarihi gedikler açmakla beraber, “en demokrat, sivil otoriteye ba lõ” oldu u epeyce kabul gören son Genelkurmay Ba kanõ, sözkonusu darbe anayasasõnõn 42. Maddesine atõfla “Türkçeden ba ka hiçbir dil, e itim ve ö retim kurumlarõnda Türk vatanda larõna ana dilleri olarak okutulamaz ve ö retilemez” diyerek “gelene imizin” bu konuda ne kadar derinlere nüfuz etti ini dõ avurmaktadõr.79 Bu küçümsenemez toplumsal destekli Türk milliyetçili i oturmu lu u, sancõlarla giri ilen Demokratik Açõlõm çabalarõnõn önünde a õlmasõ kolay olmayacak ve ayrõntõlõ sosyolojik tetkiklere/analizlere muhtaç bir zorluktur. Ancak, Kürt meselesinin köklü bir çözümü yönünde geni umutlar yaratan Açõlõm, giri ildi inden beri, Kürt milliyetçili i etrafõnda kendini tekrar eden 74 Chaliand 1993: 56 (Adalet Bakanõ Mahmut Esat Bozkurt, Milliyet, 16 Eylul 1930). Ne e Düzel, D. M. Fõrat’la röportaj, Taraf , 29 Kasõm 2011. 76 Türkiye çi Partisi. 77 McDowall 1996: 407 78 1982 Anayasasõ, madde: 42. 79 N. Özel ile röportaj, Fikret Bila, Milliyet, 05.01.2012. 75 Ma dur Milliyetçilik 99 geli meler, güncel bir zorlu un “geleneksel” engelin önüne geçti ini göstermektedir. Bu güncel zorluk da, ma duriyet ekseninde birle en bir kitlesel destekle Örgüt bütününde kurumla an Kürt milliyetçili i ile Öcalan arasõndaki iktidar-hesaplõ dengede odaklanmõ tõr. Devlet’in ve Örgüt’ün mralõ kõskacõndaki Öcalan’õn alternatifsizli i, onun önderlik zaafiyetiyle de birle ince, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinde tahminimizden de öteye büyük geli melere sebep olacak olan Demokratik Açõlõm henüz do arken ilk darbeyi yemi tir. Açõlõmõn duyurulmasõnõ takibeden günlerde, bütün medya adeta a õz birli i etmi çesine, herkesin Taksim’de tutulan otelde Öcalan’õn yol haritasõnõn açõklanmasõnõ beklemekte oldu unu anons etmi ti. Herkesin buna kilitlendi i – dahasõ, böyle bir kamuoyu baskõsõnõn altõnda Baykal’lõ CHP ile MHP’nin seslerinin kõsõldõ�õ– bir atmosferde, a a õdaki “cümleler” avukat görü me “not”larõna yansõmõ tõ: Benim çözüm modelim udur: Devlet olacak, di er tarafta da demokratik Kürt ulusu olacak. Kürtler devletin varlõ�õnõ tanõyacak, kabul edecek. Devlet de Kürtlerin demokratik ulus olma hakkõnõ kabul edecek. Böylece orta bir yerde bulu acak, uzla acaklar. Benim çözüm anlayõ�õm kõsaca budur. Geri kalan her konu daha sonra gelir. ... Kürtler demokratik bir ulus olarak varlõk kazanacak. Kendi sporunu, e itimini, dini örgütlenmelerini, meclisini, belediyelerini yapabilirse kendisi yapacak, kuracak. Hatta kendi özsavunmasi bile olacak. Jandarmaya, polise ihtiyaci kalmayacak. Kendi ihtilaflarini çözecek bir savunma gücü olacak (italikler eklenmi tir, AKÖ).80 ki hafta sonra, iletilen “rahatsõzlõklar” üzerine gelen “düzeltme” ise öyle olmu tu: Öz-savunmaya ili kin görü lerim basõnda olumsuz olarak de erlendirilmi . Bunu ön plana çõkarmalarõ bilinçlidir. Benim söylemek istedi im ordu içinde ayrõ bir ordu de ildir. Ama savunma olmadan çözüm olmaz. Türkiye’de ne kadar özel güvenlikçi vardõr, bunu hiçbiriniz ara tõrdõnõz mõ, bunu biliyor musunuz? … Bu i öyle jandarma mandarma ile olmaz, zaten jandarma bu i i yapamõyor. Jandarma bundan böyle bölgede i yapamaz. … Cemal-Murat Karayõlan geldi diyelim, kim koruyacak onu? Yüz tane dü manõ vardõr. Onu ancak i te bahsetti im bu özel güvenlik sistemi koruyabilir. Kendini güvende hissetmeyen gelmez. u an burada bin ki i ile korunuyorum, dõ arõda olursam koruma nasõl olacak, nasõl sa lanacak? Mesala benim bir sürü 80 Avukat Görü me Notlarõ, 14 A ustos 2009. 100 Ali Kemal ÖZCAN dü manõm var, Türkler dõ�õnda yüzlerce sevmeyen Kürt dü manõm da var, beni kim koruyacak?81 Yani; her ey adõm-adõm çözülmü , PKK liderlerinin Diyarbakõr’a gelmesinde anla maya varõlmõ , bunlarõn nasõl korunaca õ “sorunu”nun çözümüne sõra gelmi gibi bir “algõ”nõn söylemi kendini dõ avurmaktadõr. Bu söylem de, Öcalan’õn birbütün yazdõklarõna bakõldõ�õnda, bunlarõn ne kadarõnõn Öcalan’dan, ne kadarõnõn “Avukatlar” mekanizmasõnõn üretiminden çõkan “çakma” notlar oldu u ku ku götürecek kadar “çözüm”den uzak bir söylemdir. Demokratik Açõlõm ilk temel darbesini bu ekilde ilk “ses”ten almõ ve Yol Haritasõ verilmemi ti.82 Bu, açõlõmõn birinci a õzdan bir “kapanmasõ” olmu tur. Bu ilk kapatma olmu , açõlõmõ kapatma bununla sõnõrlõ kalmamõ tõr. Tarihi Habur giri i, kapanan kapõnõn üzerine adeta bir “perçin” olu tusmu tur. Habur’dan gerilla giysileriyle giren ve “biz önderli imizin talimatõ ile geldik” diyen örgüt mensuplarõnõn Silopi’den Diyarbakõr’a kadar seçim otobüsü üzerinde “selamlama” geçidinin, canlõ yayõn kameralarõ ile bütün Türkiye’ye gün boyu aktarõlmasõna devletçe yol verilmi tir. Bu, Cumhuriyet’in tarihinde, sadece inkâra kar õ de il, “terörle muhatap” olma kompleksine kar õ atõlmõ , deyim yerindeyse kilometrelerce uzunluktaki bir “adõm” olmu tur. Ancak; “1999'dan itibaren, son on yõlda mralõ'daki duru umuz bile Türk halkõna ula tõrõlõrsa, Türk halkõ kim daha yurtsever, kim daha demokratik siyaset için mücadele etmi anlayacaktõr. Türk halkõ beni tanõsa bu i biter”83 etrafõndaki bõkkõnlõk veren Öcalan tekrarlarõna ra men, ne da dan ne Mahmur’dan gelenler Türk halkõna bir mesaj vermemi , Örgüt “gündem”inde yo unca Haki-Kemal’i84 i leyenler, bu Türk halkõnõn “ölü” çocuklarõndan söz etmeyi hatõrlamamõ lardõr. Bütün bunlarõn, bil-cümle “ulusal kurtulu çu”larõn derince mevzilendi i bugünkü PKK örgütlenmesiyle çeli en bir tarafõ yoktur. Gözü namazda olmayanõn kula õ ezanda olmayaca õ bilinir. Asõl dikkat çekici olanõ, bu mealdeki bir “uyarõ/öneri” anlamõnda, Öcalan’dan da bir eyin duyulmamasõ olmu tur. “Kürtlerin aktif nüfusu zaten bizi ölümüne destekliyor, Türk halkõna bizi anlatmanõz temel i iniz olsun” anlamõnda bir uyarõ avukat notlarõna yansõmamõ tõr. 81 Avukat Görü me Notlarõ, 26 A ustos 2009. Söz konusu “Yol Haritasõ” yakla õk iki yõl sonra avukatlarõna verildi. 83 Görü me Notlarõ, 18 Temmuz 2008. 84 Örgüt’ün ilk kurucu kadrolarõndanTürk etnisetisine mensup Haki Karer ve Kemal Pir. 82 Ma dur Milliyetçilik 101 Öcalan’õn “Demokratik” Kompleksi ve “Ulus-Devlet” Açmazõ Ancak aksi yönde, Öcalan’õn Kürt milliyetçili iyle tehlikeli “politika”sõ, takibeden Görü me Notlarõ’nda giderek yo unla maktadõr. 12 yõlõn yakla õk 7 yõlõnõ, Güney (Kuzey Irak) Kürtlerinin devletle mesi için srail-Yahudi hegemonyasõ çerçevesinde “Küçük srail” söyleminin õsrarlõ tekrarõ ile geçiren Öcalan, bugünlere geldikçe daha bir “ulusalcõ” öneri ve uyarõlara meyleden bir “önderlik” olarak belirmektedir. “Ulusal birlik”te Küçük srail ile ortak savunmaya kadar sõnõrlarõ geni letmeye kadar ulusalla maktadõr. Kuzey’deki sorun çözümlenmeden Güney’deki sorun çözümlenemez, hiç kimse güvende olamaz. Güneydekilerin bunu anlamalarõ iyi. Tehlikenin tüm Kürtleri kapsadõ�õnõ, büyük oldu unu görmeleri lazõm. Bunun için Ulusal Konferans diyorum. Tüm Kürtleri kapsayan ortak temsiliyet, ortak savunmayõ olu turmak gerekir.85 Barzani-Talabani partileriyle toplanmasõ beklenen bu “Ulusal Konferans”õn neden gerçekle medi inin yorumlarõna ise son iki yõldõr Notlar’da rastlamamaktayõz. Öte yandan, giderek hayat-memat meselesi yapõlan “demokratik özerklik” ile ilgili de birbirini sõfõrlayan açõklamalarõ vardõr. Devlet cephesinden, “istenen ilan edilmemi devlettir” dendi inde, “bu bir Türkiye projesidir, Trakya’ya da lazõm” anlamõnda eyler söylemektedir. Demokratik Özerklik bir Türkiye projesidir, sadece Kürtlerle sõnõrlõ bir proje de ildir. Bu proje Trakya için ne kadar gerekliyse Botan için de o kadar gereklidir. Dersim için ne kadar gerekliyse Antalya için de o kadar gereklidir.86 Ama örgütüne yüzünü döndü ünde öyledikleri ile ne demek istedi i daha açõklõ a kavu maktadõr. Söylediklerindeki kelime kurulumuna bakõldõ�õnda, istenenin, ba õna, çokça ele tirdi i reel sosyalizmin “demokratik”87 sözcü ünü koydu u bir devletle me oldu unu anlamak zor de ildir. Demokratik özerklik, Kürtlere özgü bir sistemdir. ... 1924'te Kürtlere verilen bir demokratik özerklik sözü var. 1922'de özerklik yasasõ Kürtlere ili kin çõkarõldõ. Bunlar 85 Görü me Notlarõ, 29 Eylül 2010. Görü me Notlarõ, 8 Aralõk 2010 87 Kõzõl Ordu’nun himayelerinde “geli en” ünlü Demokratik Halk Devrimleri’nin “demokratik”idir. Bu “etiket”in nasõl kullanõldõ�õ da sosyalizm tarihi adõna bir utanç vesikasõdõr. 86 Ali Kemal ÖZCAN 102 konu ulmuyor. Halbuki bu konularõn bol bol i lenmesi lazõm.88 / Demokratik özerklikten kastõmõz Kürtlerin siyasi bir statüsünün belirlenmesidir. Kürtlerin bu statüye kavu turulmasõdõr. Buna “demokratik siyasi statü” diyoruz.89 1924’te M. Kemal’in “Kürtlere verdi i demokratik özerklik sözü”nün Trakya ile, Antalya ile bir ili kisi oldu u, istenen “statü”den Marmara veya Karadeniz’e de verilmesi istendi i söylenemez. Bir ba ka Notlar’da, “Demokratik Özerklik Kürtlerin çözüm projesidir... Demokratik Özerkli i öyle izah edebiliriz; Demokratik ulus bir ruh ise demokratik özerklik bedendir. Demokratik özerklik demokratik ulus in asõnõn ete kemi e bürünmü halidir, onun somutla mõ , bedenle mi halidir” dedikten sonra, bunun kurulu u için de “topyekün seferberlik” ilan etmektedir. Kürtler, BDP, DTK demokratik özerklik projesi ile u ra malõdõr. Demokratik özerklik projesini somutla tõrmalõdõrlar. Kürtlerin gerçek gündemi budur, bu olmalõdõr... DTK, BDP demokratik özerklik projemiz ile ilgili seçime kadar çok hõzlõ bir ekilde çok büyük tartõ malar gerçekle tirmelidir. Demokratik özerklik projesini somutla tõrmalõ, somut bir ekle getirmelidir. Çok büyük tartõ sõnlar, gece gündüz ibadet eder gibi ekmek su kadar lazõm olan bu demokratik özerklik projesi üzerinde çalõ malõdõrlar. Belki bazen aç kalõnabilir, az yenilip az içilebilir ama demokratik özerklik Kürtlere ekmek ve sudan daha önemlidir. Demokratik özerkli i bol bol tartõ sõnlar. Ben buna topyekün seferberlik diyorum.90 Bu “seferberlik” ça rõsõnõ alan örgütün, çalõ masõna Demokratik Toplum Kongresi üzerinden ba lamasõyla Türk milliyetçili i cephesinden gelen tepkiler “tehlike alarmõ” verir düzeyine gelince, bu kez “aslõnda bu bir Türkiye projesidir, basit ele almõ lar” demektedir. Kongre de, Parti de demokratik özerkli i çok dar ve basit ele almõ lar. Onlardan beklenen bir taslak veya kõrmõzõ bir kitap ortaya koymalarõ de ildir. Bu projeyi daha iyi sunabilirlerdi. Mesela demokratik özerkli in tüm Türkiye'nin projesi oldu unu yeterince açõklayabilirlerdi. Öncelikle Türklerle nasõl bir demokratik bütünle me sa layabilece ini açõklayabilirlerdi91 (italikler eklenmi tir, AKÖ). 88 Görü Görü 90 Görü 91 Görü 89 me Notlarõ, 26 Kasõm 2010 me Notlarõ, 2 Ocak 2011. me Notlarõ, 20 A ustoz 2010. me Notlarõ, 2 Ocak 2011. Ma dur Milliyetçilik 103 Oysa bir önceki Notlar’da Demokratik Özerkli i, Kürtlerin “demokratik ulus” olma ruhunun bedene kavu masõ olarak ve ekmek-su kadar lazõm olan “Kürtlerin gerçek gündemi” diye tanõmlamõ tõ. Yani kendisinin bu “proje”nin tüm Türkiye’nin projesi oldu unu yeteri netlikte ve açõklõkta anlatmadõ�õ a ikârdõr. Tam tersi, nasõl bir Kürt projesi oldu unu enine-boyuna anlatmaktadõr. Tepki ürkütünce, suçu “parti” ve “kongre”ye atmayõ uygun görmektedir. Bunun da yeterli olmadõ�õnõ dü ünmektedir ki, küçük bir “düzeltme” daha ekleyerek, savunmasõnõn ismini “demokratik ulus”tan “demokratik modernite”ye de i tirilmesini önermektedir. Savunmamõn ismini “Kürt Sorunu Ve Demokratik Ulus Çözümü” koydum. Demokratik Özerklik de kitabõn içinde geni bir yer kaplõyor. Çözüm önerilerini toplam dokuz ba lõkta topladõm. Demokratik özerklik, bu ba lõklardan sadece bir tanesidir. Demokratik Özerklik zaten ba lõba õna çok geni , önemli bir konu, epey geni yer verdim kitabõmda. Kitabõn redakte ihtiyacõ olacaktõr. smi, Kürt Sorunu ve Demokratik Modernite Çözümü olabilir. Bu tabi ki genel isimdir. Altõnda da “Demokratik Ulus Olmak” ibaresi olabilir.92 Dikkatle satõrlara girildi inde, “iki taraf” arasõnda bir “yer”e gelmeye çalõ tõ�õ gözden kaçmamaktadõr. Birine, bakõn “demokratik ulustan demokratik modernite ‘ba lõk’õna geldim”, ötekine, “zaten demokratik ulus ve özerklik ‘altba lõk’ta var” demeye çalõ maktadõr. Yani Öcalan’õn asõl açmazõ iki milliyetçilik arasõnda kalmasõdõr: bir anlamda “ihtiyarlõk” dönemine giren Türk milliyetçili inin politik gücü olarak devletle en hükümet ile, henüz toy-delikanlõ hatta ergenlik a amasõnõ ya ayan Kürt milliyetçili inin politik gücü olan bugünkü PKK arasõnda gidip gelmesi ve buradan çõkamamasõdõr. Nitekim gidi -geli i bir sonraki Görü me Notlarõ’nda, devlet ve bazõ sol çevreleri ikna “düzeltme”sinin “tam anla õlmayan” tarafõnõ açmak üzere “bir-iki ey daha belirtmek” isteyerek sürdürmektedir. Demokratik özerkli e ili kin de bir iki ey belirtmek istiyorum, o da tam anla õlmõyor. Ben õsrarla belirtiyorum. Bizim bu çözüm modelimiz devletçi bir çözüm modeli de ildir, devlet hedeflemiyor. Bazõ yazarlar ya anlamõyorlar ya da bilinçli ekilde çarpõtõyorlar... Bizim savundu umuz sistem demokratik bir toplum modelidir, devlet modeli de ildir, toplumun örgütlülü üne dayanõyor. Toplum içinde hiyerar i ve devlet ortaya çõktõ�õndan beri ona kar õtparalel olarak sivil toplum örgütlülü ü de her zaman var olmu tur. Bu ikisi devlet-iktidarla sivil toplum bugüne kadar hep çatõ arak gelmi tir. Ben devlet-iktidar kar õtõ kesimlere zaman 92 Görü me Notlarõ, 2 Ocak 2011 104 Ali Kemal ÖZCAN zaman politik ve ahlaki toplum da diyorum, demokratik toplum olarak da adlandõrõyorum. Önerdi imiz sistemi bazen Demokratik Özerklik bazen Demokratik Konfederalizm olarak da isimlendiriyorum. Öyle sanõldõ�õ gibi federatif bir yapõlanmayõ da hedeflemez. Toplumun demokratik örgütlenmesi, demokratik yönetimi ile ilgileniyoruz.93 in aslõnõn bu oldu u do ru kabul edildi inde, u sorular kar õlõksõz kalõr: “Demokratik ulus olma hakkõ” nedir? Demokratikli iyle oynanmamõ bir Demokratik Toplum olma hakkõ, Kürtlerin hangi hakkõnõ dõ arõda bõrakõr? Mesela, demokratik bir toplum olarak kurumla mõ Kürtlük, anadilde e itim hakkõnõ, hatta Kürtçe buna yeter hale geldi inde anadilini ikinci bir resmi dil olarak kullanma hakkõnõ “demokratik ulus” olmadan kullanamaz mõ? Demokratik Cumhuriyet ba lõ�õ altõndaki makul ve uygulanabilir Türkiye çözümüne ve onun en evrensel ifadesi “demokratik toplum projesi” Kürt etnisitesinin hangi demokratik hakkõna cevap vermez? Demokratik toplumun demokratik “özerklik” veya “ulus”tan neyi eksik kalõr? Ki bu isim, halkõn katõlõmõyla “alttan” kurulaca õ söylenen BDP öncesi partinin adõydõ ve imdilerde ise “seçilmi ” üyelerinin nasõl seçildi ini kimsenin bilmedi i94 Demokratik Toplum Kongresi’ne takõlmõ tõr. Bu “Kongre”yi de özerklik meselesini “çok dar ve basit” ele almakla itham eden Öcalan, “Pazar ve politika ulusun rahmidir. Sosyolojik olarak [ulusun]de eri etnisite kadar güçlü de ildir. Etnisite en güçlü sosyolojik olgulardan biridir”95 diyebildi ine göre; neden demokratik bir Kürt etnisitesi de il de “demokratik Kürt ulusu çözümü” gibi bir çözümsüzlükten vazgeçmemektedir? Hem de KNK’nin96 ismindeki “ulusal” kelimesini çõkarmayõ dü ünecek kadar “ulus” denen türetimden hassasiyetle vazgeçmi ken. Ku kusuz ne DTK’nin, ne BDP’nin ne de PKK’nin bu Özerklik ve Ulus meselesini “dar ve basit” ele almaktan ba ka çaresi yoktur. Çünkü, türev örgütlenmeler olan ilk ikisini bir yana bõrakõrsak, örgütün kendisinde, “ulus” kavramõnõn ve/veya olgusunun nasõl tarih sahnesine çõkartõldõ�õ ile ilgili, kimsenin bir ele-gelir çalõ masõ yoktur. Do aldõr ki ulusal kurtulu hedef ve formatõna, dolayõsõyla “bir toprak parçasõ üzerinde iktidar olma”ya97 kilitlenmi bir yönetici elitin gündeminde bunlar olmaz. Ancak, iktidar ve milliyetçilik üzerine iddialõ ve kapsamlõ analizleri olan Öcalan’õn da gündeminden çõkmasõ dikkat çekicidir. mralõ 93 Görü me Notlarõ, 9 Ocak 2011. Yani herkesin bildi i Sovyet-Rus tarzõ: yüzdeyüzlere ramak kalan oranlarla seçilen, bugünkü Tunus ve Mõsõr’da kitle sellerinin önüne kapõlan, yakõnda Suriye ve benzerlerinde kapõlacak olan “seçilmi meclis”ler. 95 Öcalan 2004: 164. 96 Kongreya Netewîya Kurdistan (Kurdistan Ulusal Kongresi). 97 Smith 1983: xiii. 94 Ma dur Milliyetçilik 105 Savunmalarõ’nda devlet ve iktidar ile ilgili, metodolojik anlamda bilimsel olmayan, ancak ciddi tarihsel analizleri ve kuramsal açõlõmlarõ olmu tur. Fakat aynõ ey “ulus” için söylenemez: “ulus”un nereden gelip nereye gitti i ile ilgili bilgilerde etnisite ve kavim ile karõ tõrma vardõr: ulus-devletin sadece devlet tarafõnõ i lemektedir. Mesela, Ulus ve ulusçuluk, Ortado u toplumunda çözümden çok sorun yanõ a õr basan kavramlardõr. Kapitalizmin do u a amasõ olan merkantilizm (ticari kapitalizm) döneminde ulusal pazar ihtiyacõ, eski dil sõnõrlarõndan önce ulus, sonra ulusçuluk türetilerek çözümlenmek istendi. Ulus, ümmet (bir dine ba lõ topluluk) anlayõ�õnõn dil sõnõrlarõna çekilmi anlamõnõ ifade eder. Özünde sosyolojik olmaktan çok politik bir kavramdõr. Politik amaçlõ yakla õlõr. Daha sa lam sõnõrlar altõnda devlet olma talebini kar õlar. Ulus ve ulusçulu un günümüz açõsõndan toplumsal çözüm de eri yoktur. Bilakis sorunlarõ ulus ve milliyetçi örtü altõnda gizleyerek çözümlerini zorla tõrõr98 (italikler eklenmi tir, AKÖ). eklindeki tespitleri arasõndaki u cümle dikkat çekicidir: “Ulus, ümmet [...] anlayõ�õnõn dil sõnõrlarõna çekilmi anlamõnõ ifade eder.” Ulus kavramõ, ümmetin dil sõnõrlarõna çekilmi anlamõnõ ifade etmekten uzaktõr. Dil “anlamõ”, kavmî –hatta irkî– kökene dayalõ bir ulus-devletle menin en uç örne i olan Almanya ile aynõ kavimli/etnisiteli Avusturya’yõ kendi sõnõrlarõna çekememi tir. Aynõ Alman’lõ aynõ Almanca’lõ iki Avrupa birli i ulusu kapõ-kom u olarak önümüzde durmaktadõrlar. Ulus denen yaratõm, dillerin getirece i sõnõrlarla alakalõ olsaydõ (bir an vazgeçelim cetvelle payla tõrõlõp olu turulan Ortado u’nun 22 “Arapça” ulusunu ve devletini), spanyolca do al/resmi dilli onlarca Orta ve Güney Amerika ulus ve devletinin sõnõrlarõ nasõl çizilirdi? Akademik bir kuramsalla tõrma “dil sõnõrlarõ” kriteri ile; 3 resmi dilli sviçre ulusu, 4 meclis ve 5 bayraklõ Britanya ulusu, “72 millet”li Amerikan ulusu gibi dünyanõn en “saygõn” uluslarõnõ koyacak yer bulamaz. Bir yandan, “Ulus ve ulusçulu un günümüz açõsõndan toplumsal çözüm de eri yoktur” derken ve ilk kapsamlõ savunmasõnda, “‘Türkiye halkõndan veya ulusundanõm’ demekle birlikte, ‘Kürt aidiyetimi de ta õyorum’ demek daha gerçekçi”99 gibi tespitlere özen gösterirken, di er yandan “demokratik ulus” olmayõ bu kadar vazgeçilmez “ekmek-su” gibi bir “çözüm” olarak kitabõnõn adõna kadar ta õmakla, ulusu etnisite ile pek de ayrõ tõrmadõ�õnõn açmazõnda oldu unu dõ avurmaktadõr. Aynõ açmaz, uzun bir bekletilmeden sonra yayõnlanan Yol Haritasõ’nõn “kuramsal çerçeve”sinde daha bir anlam kaymasõ ile yer almaktadõr. 98 99 Öcalan 2004: 164. Öcalan 2001: 18. 106 Ali Kemal ÖZCAN “Kimlik” kavramõnõ tanõmlamaya çalõ�õrken “ulus, ülke, din, dil vb. gibi de i ken ve soyut olan bazõ kategorileri temel dogmatik de erler olarak dayatmak, demokratik çözümlerin ruhuna aykõrõdõr” demesinin hemen arkasõndan, “demokratik ulus kuramõ vatanda kadar grup, cemaat ve sivil toplumun da önemli oldu unu varsayar ve varlõklarõnõ anayasal güvenceye kavu turur” diye eklemektedir.100 Çözümlerin ruhuna aykõrõ olan “ulus”un, önüne “demokratik”i alõnca, cemaat ve sivil toplumun varlõklarõnõ “güvenceye” alabildi i varsayõlmaktadõr. Ancak Öcalan teorik olarak, ulus konusunda de il ama, ulusçuluk ve ulusal kurtulu çuluk konusunda õsrarlõ ve istikrarlõ olmu tur. PKK'nin ikinci önemli bir yanlõ�õ, ulus ve ulusal kurtulu sava õ tanõmõndan kaynaklanmõ tõr. Ulus olmayõ ve bunu da ulusal kurtulu sava õyla sa lamayõ sanki bir Kuran emri gibi bellemi tik. Çünkü sosyalizmin bütün klasik eserleri ve ça da sava örnekleri bunu emrediyordu. Ulus olunmadan ne özgürlük, ne e itlik sa lanabilir, hatta ne de ça da insan olunabilirdi. Bunun yolu ise, tüm gücünü üç stratejili (savunma, denge ve taarruz) bir ulusal kurtulu sava õnõ vermekten geçiyordu.101 Tabi bunlarõn Öcalan’ca haddinden fazla tekrarlanmasõ, örgütünün günlükhaftalõk-aylõk yayõn organlarõnda haddinden epey daha fazla, “Kürtler, ‘ba õmsõzlõktan vazgeçtiklerini’ açõkladõklarõnda, Kürt cephesinde Türk sosyalizminin zafer kazandõ�õnõ sandõklarõnda, yanõldõlar. Kürt hareketini temsil eden güçlerin, taleplerinde isim de i ikli i yapmalarõnõ, ‘politika yapmada ustala ma’ya ba lõyorum” diyen benzeri “kar õ-durulmaz tahlil”ler yazõlmasõnõ durduramamaktadõr. Aynõ yayõn organlarõnda yanyana yazan –Örgüt’ün “Ankara Grubu” diye anõlan– ilk kurucu kadrolarõ bu “tahlil”lerle barõ�õk durmaktadõrlar. Örgutün bu kurucu kadrolarõ, Türk “sosyalist” solu ile Kürt “ulusal kurtulu ”çulu u karõ�õmõ melez bir ki ilik/kadro tipine özgü ekillenmenin figürleridirler. Öcalan ile aralarõndaki derin felsefi-tarihsel birikim uçurumu, bu “ilk yolda lar”õnõn Öcalan’a uzun tepkilerini beslemekte, bu da bunlarõn devletçi/iktidarcõ Kürt milliyetçili i ile uzla malarõnõn geni zeminini olu turmaktadõr.102 Bu durum gecikmi Kürt milliyetçili inin, aslõ itibarõ ile milliyetçili i dõ layan PKK’deki çok-boyutlu mevzilenmesini kolayla tõrdõ.103 Bu 100 Yol Haritasõ (dijital versiyon, italikler bize aittir), s. 5. Öcalan 2004: 175. 102 Öcalan’õn, ilk kuruculardan olmayan M. Karayõlan’õ KCK Yürütme Konseyi Ba kanlõ�õ’na atamasõ, 2004 Osman-Nizamettin (Ta ) kopu masõndan sonra bunu “sezme”si sonucu oldu u söylenebilir. 103 Bu derin elitsel mevzilenme, Sovyet tarzõndaki çok daha entellektüel Trotsky “damar”õnõn Stalin iktidarcõlõ�õna kar õ hazin tasfiyesinin bir “Kürtçe” örne idir. 101 Ma dur Milliyetçilik 107 minval üzere, Öcalan’õn bunlarõ demeye ba lamasõndan 8 yõl sonra Örgüt’ün Avrupa’da toplanan konferansõndaki 200’e yakõn ki iden sadece 1’inin, “önderlik”lerinin104 mralõ’da “ulusal kurtulu /devletle me” konusunda taktik yapmadõ�õna inanan olarak çõkmasõ anla õlõr bir sonuç olmaktadõr. Bunlarõ biraz sezdi i anla õlan Öcalan’õn son bir-iki yõldaki “demokratik ulus”lu ifadelerine yakõndan bakõldõ�õnda öyle bir sonuca da ula õlabilir: “ulustan vazgeçerim ama önüne ‘demokratik’ koymaktan vazgeçmem” demeye getirmektedir. Yani, ba õna “demokratik” koyunca herkesin her eye ikna olaca õnõ dü ünür gibidir.105 Demokratik ve Sivil Örgütlenme Çerçevesinde PKK: Pragmatik Öcalan’õn Handikapõ Soru udur: demokratik bir toplum olmak için, demokratik bir toplumsal kurumla maya ula mak için “ulus olma artõ” nereden gelir? Neden “sosyolojik de eri daha güçlü” oldu u söylenen bir Demokratik Kürt Etnisitesi kurumla masõ de il de “demokratik ulus statüsü”?.. Dõ a vuran da udur: Öcalan’õn ulus konusundaki “flu” tutumu, örgütünün de i tiremedi i “ulusal kurtulu çu”lu uyla birle ince, ulusal kurtulu ve devlete götürecek önermelerin önüne konacak “demokratik”lerle i in ortasõnõn bulunaca õna kendisini inandõrmõ tõr. Mao’nun 1973 ÇKP’sinde teslim oldu u “kader”ini, sa’nõn “Kudüs’e kral olma ihtirasõ” ile birle tirerek Diyarbakõr’a yönelme ihtimali öne çõkmaktadõr. Oysa, yukarõda konunun temel klasiklerinin altõnõ çokça çizdi i gibi, “ulus” denen fabrikasyon yaratõm106 etnik/kültürel/kavimsel bir antropolojik varlõ�õn ötesinde, tamamõyla kapitalist modernitenin rekabetçi döneminin, ulusdevletle meden ayrõ tutulamayan bir uydurma eseridir. Onun için tanõmlanmaya da pek gelmemektedir. Ulus, tanõmlanabilir ya da açõkça farkedilebilir bir varlõk de ildir; evrensel de de ildir. Tarihin belirli dönemleri ve dünyanõn belirli bölgeleriyle sõnõrlõdõr. Bugün (bütün ça larõn en 104 “Önderlik” söylemi, örgüt içinde, örgüte ve önderine “en ba lõ” olmanõn göstergesi olup bir hayli yaygõndõr. 105 Öcalan böyle yapõnca Örgüt de kullanõmõ daha gülünç boyutlara ta õyarak, “KCK'den Demokratik Özerklik Bildirgesi” ba lõ�õ altõnda yayõnladõ�õ 3 sayfalõk (1516 kelime) metinde tam 90 kez “demokratik” demi ve “demokratik vatanda ”, “demokratik vatan” gibi kavramlarõ da siyaset sözlü üne eklemi tir. (http://www.rojaciwan.com/haber-67563.html, Eri im Tarihi: 19.07.2011) 106 Renan 1882; Gellner 1964, 1983; Kedourie 1966; Nairn 1981; Anderson 1983; Smith 1983, 1991; Hobsbawm 1990; McCrone 1998 et al. 108 Ali Kemal ÖZCAN ulus-bilinçli ça õnda) dünya nüfusunun büyük bir sayõsal ço unlu unun herhangi bir ulusa hiçbir ba lõlõk hissetmedi ini söylemek, herhalde hala yerinde olur.107 Devlete, özellikle ulus-devlete bu kadar kar õ çõkan birinin, tanõmlanamayan ve üyesi/ba lõsõ olma zorunlulu u olmayan bir “varlõk” olan ulustan ve ulusla madan vazgeçmezli i, eker hastasõ birinin “ ekerden vazgeçerim ama baklavadan vazgeçemem” demekten daha az anlamsõz de ildir. “ eker” kapitalist/modern devlet ise, ulus, ekersiz edemeyecek olan “baklava”dõr. Kapitalist modernizasyonun 2-3 yüzyõllõk tarihinde devletle meden ulusla mõ bir toplulu a rastlanmamaktadõr. Onun için bu kapitalist modernitenin “delikanlõlõk” dönemi tarafõndan, 1 Arap etnisitesinden 22 arap ulusu peydah edilirken, 4 Anglo-Saxon etnisitesinden bir Britanya ulusu yaratõlmõ tõr; 1 Alman etnisitesinden 2 kocaman Avrupa ulusu (Avusturya, Almanya) üretilmi ken, yine 3 ayrõ Avrupa etnisitesinden 3 resmi dilli 1 sviçre ulusu türetilmi tir. Bu haliyle do aldõr ki, Öcalan’õn de i ik Notlar’da birbirini yok sayan “ulus”lu cümleleri ne örgütünü ne de devleti ikna etmeye yetmemektedir. Çünkü Öcalan “ulusal kurtulu kapitalizmin bir mezhebidir” derken, örgütünün yayõn organlarõnõn “teorik” yazarlarõ bunun “ulusal kurtulu mücadelesinde taktikte ustala ma a amasõ” oldu unu en “tartõ ma götürmez” tespitler olarak yazabilmektedirler. Do al olarak Devlet de, bütün bu “laf yõ�õnlarõ”nõn Öcalan’õn büyük Kürdistan’õ öteleme taktikleri oldu una inanmaktadõr. Yani Devlet ve PKK, 1999 “ mralõ paradigmasõ”ndan bu güne, Öcalan’õn taktik yaptõ�õ tespitinde “uzla makta”dõrlar. Burada öyle bir soru da anlamlõdõr: Savunmalarõnda bu kadar ulus-devleti ve devleti çözmeye giri en Öcalan’õ, tarihin bu 250 yõllõk “ulus” yalanõna,108 ba õna “demokratik” koyarak kim/ne yeniden bula tõrdõ; yoksa hiç ayrõlmamõ mõydõ? Yani binlerce mralõ Savunmalarõ sayfasõ gerçekten taktik mi yoksa “ mralõ cenderesi” açmazõ mõdõr? Kanatimizce ikisi de vardõr. Yani bir yanõyla örgütünü tanõmakta, örgütün “ulusal kurtulu örgütü” olmaktan çõkamayaca õnõ bilmekte, ancak dokunamamaktadõr. Daha fazla dokunursa mralõ’da ba ka bir boyutta yalnõzla aca õndan korkmaktadõr. Di er yanõyla kendisini tanõmakta, her eye ra men kendisinin bir yanõ devlet olmak istemekte, kendisiyle çok kar õla tõrmasõnõ 107 108 Carr 2007 (1945): 59. Yõldõz 2010: 27–29. Ma dur Milliyetçilik 109 yaptõ�õ Hz. sa’ya atfetti i Kudüs’e kral olma iste inin onu çarmõha götürmesi “akibeti”ne kendisi de ilerlemektedir. ...Kudüs her zaman taç giymeye hazõr bir kõz gibi tasvir edilir. sa’nõn da ideolojik anlamda bu kõza talip oldu unu anlatõmlarõndan anlamaktayõz. Son hareketi ve çarmõhla sonuçlanmasõnõn da bu tür bir amaçtan kaynaklandõ�õ biçiminde yorumlanabilir.109 ... Nitekim en son sa'nõn da amacõ, aslõnda “Sion'un kõzõ” dedi i Kudüs'e kral olmaktõr. Bunu da hayatõyla ödemi tir110 (italikler bize aittir). Yani temel tehlike, ve sadece Öcalan’õn de il herkesin bedelini a õr-ötesi ödeyece i ihtimal, kendisinin de sa-Spartaküs gelene inin günümüz fenomeni olarak Diyarbakõr’a kral olma arzusunda olmasõdõr. Sözünü etti imiz bu ikili kanaat,111 son zamanlardaki birkaç veri ile de güçlenme emaresi vermektedir: “silahlõ mücadele miadõnõ doldurdu” anlamõndaki sonuç, mralõ Savunmalarõ’nda haddinden fazla tekrarla ifade edilegelmi bir Öcalan tespitidir. Bu tür sava õ-silahõ dõ layan, “miad”õndan çõkaran onlarca analizinden sadece birkaçõnõ sõralarsak, Baydemir “uyarõ”sõnõn nedeni daha iyi anla õlabilir. ...Ezeli iktidar hastalõ�õ fena bula mõ tõ. ktidarcõlõk oyunu en ho landõklarõ ve birbirlerine kar õ darbelerle oynadõklarõ en iyi oyun olmu tu. PKK'nin en tehlikeli yozla masõ bu yönüydü.112 Sava õ bir olgu olarak çözümledi imizde, aslõnda insan toplumuyla ba da mamasõ gereken bir hastalõktõr. Zorunlu savunma dõ�õnda sava õn hiçbir türü mubah görülemez. Özünde zorbalõk ve gasptõr. stenildi i kadar maskelensin, do asõ hõrsõzlõk, tahakküm ve talandõr. Fetihle her hakka sahip olaca õnõn sanõlmasõdõr. Bu nitelikler altõnda sava õ en büyük felaket ve kötülük olarak nitelemek yanlõ olmaz.113 Klasik devlete ve toplumsal yönetim tarzõna kendi anlayõ ve prati imde yer vermeyece im. Kar õ bir güçle bunu yõkarak yerine yenisini kurmak bir aldatmacadõr. Buna kar õlõk, toplumun, genel koordinasyonu ve teknik düzenlemesine dayanarak, hiç silahõ ve fiziki gücü kullanmayan sivil ekiplerle yönetilmesini esas alaca õm.114 109 Öcalan 2009: 95. Öcalan 2004: 90. 111 Devlet ve Örgüt’ün kõskacõndaki mralõ cenderesiyle birlikte, alt sõnõflardan gelen liderlerin dikkate alõnma, önemsenme, doyumsuz övülme zaafiyeti. 112 Öcalan 2004: 275. 113 Age: 276. 114 Öcalan 2001: 276. 110 110 Ali Kemal ÖZCAN Demokratik mücadelede iddialõ olduklarõnõ söyleyen binlerce aktivist ve milyonlarca özgürlü e kalkmõ halk gücümüz vardõr. Silahlara ba vurmadan da çözülebilecek sorunlara her tür cevabõ verebilecek bir kitle ve militanlõk gücüdür. Sözde önderlik konumunda olanlarõn, ba ta gelen sorumlularõn bu imkânõ kullanmamalarõ, tarih kar õsõnda kendilerini büyük sorumluluk altõnda bõrakacaktõr.115 Bu kadar köklü tarihsel ifadelerle “silahlõ mücadele miadõnõ doldurmu ” demeyi hayli tekrar eden ve bunun için “i levi bitmi tir” diye PKK’yi feshettiren116 bir Öcalan, bunu söyleyen Osman Baydemir’i, Kalkõp “silahlõ güçler miadõnõ doldurmu ” diyorlar, AKP seni bõrakõr mõ? Hem parasõ, hem olanaklarõ, hem gücü var, senin neyin var, yer yutar seni. Bunu nasõl görmüyorsunuz? imdiki gibi rahat siyaset yapabilecek misiniz, devlet seni ya atõr mõ, neyin kar õlõ�õnda silahlar bõrakõlsõn diyorsunuz? ...Söyleyin ona ya AKP’ye geçsin ya da özele tirisini versin. Silahlõ mücadele olmasaydõ, o koltukta 2 ay bile oturamazdõ.117 diye susturmaktadõr. Hatta Notlar’dan kõrpõlanlarõn da eklendi i bütün metinde “ ine bak, Diyarbakõr gençleri seni parçalar” dedi i de bazõ yayõnlara yansõmõ tõr.118 PKK’deki “bürokratik iktidar eliti”nin alt sõralarõndaki Baydemir’den çok öte konu, Öcalan ile Öcalan arasõndaki sorundur. mralõ Savunmalarõ Öcalan’õ ile Devlet’le görü melere ba lamõ Öcalan arasõndaki çeki me ve çeli medir. Mesele; Savunmalar’daki teorik Öcalan ile avukatlarõnõn verdi i çokça yanõltõcõ “örgütsel bilgi”lerle manipüle edilerek devletin Demokratik Açõlõm’õna kar õ “hamle”lere çalõ tõrõlan pratik/pragmatik Öcalan arasõndaki handikaptõr. Dikkat edilirse, “bayrakla i imiz yok, hakim sõnõflarõn sembolüdür” diyen Öcalan’õn, gidip Tunceli’de “bu bayra õn yanõnda ikinci bir bayrak olsa ne olur” diye gönlündekini dõ avuran aynõ Baydemir’e “ne bayrakla u ra õyorsun, Dersim gençleri seni parçalar” mealinde bir ey dedi i yansõmamaktadõr. Ayrõca, KDP kongresine giden H. Geylani’nin “Buradaki yönetim modeli birebir olmasa da bizim ko ullarõmõzla uygunla tõrõlabilir. Kürdistan Bölgesel yönetiminin benzeri Türkiye’de uygulanabilir”119 diye a zõndan kaçõrmasõna da, “bu vekilimiz ne demek 115 Öcalan 2004: 337. 2002'de PKK’yi feshedip yerine KADEK’i kurdurtmu , daha sonra “felsefe örgütü olsun” diye 2005’te yeniden olu turmu tur. 117 Görü me Notlarõ, 14 Kasõm 2010. 118 Baydemir’in buna “tepki”si ise “herkes beni ele tirebilir” olmu tur. Ama kendisinin de “herkes”i ele tirme hakkõndan hiç söz etmemektedir. 119 Taraf , 13 Aralõk 2010. 116 Ma dur Milliyetçilik 111 ister?” anlamõnda bir ey dememektedir.120 Oysa Öcalan’õ hem felsefi olarak hem fiziken mralõ’da öldürmeye götürecek “tehlikeli arzular” bunlardõr. Bunun gibi, PKK’deki sõnõf olmayan bir sõnõfõn ulusal kurtulu çu ve devletçi, bayraklõ ve “özsavunma”lõ ölçü-düzey tanõmaz iktidar arzularõdõr. Bu çerçevede u sorular önem arzetmektedir: mralõ Savunmalarõ’nõn “ulusal kurtulu ” ve “devlet”i (teorik olarak) dõ lamasõndan 11 yõl sonra, toplumun en çok “okumu ” kesimi olacak üniversite ö rencilerinin, Türkiye’nin en çok “okumu ” ilinin üniversitesinde “Vur Gerilla Vur Kürdistan’õ Kur” sloganõnõ attõklarõndan Öcalan haberdar mõdõr? Haberdar olursa, asõl “ha lamasõ” gerekenlerin kimler oldu unu bulacak mõdõr? Önümüzdeki dönemde Kürt meselemizin temel sosyolojik sorularõ bu hatta olmasõ muhtemeldir. Tehlikeli bir tablodur ki; Baydemir’e bu kadar yüklenmesinin “hikmeti” uradadõr: Öcalan örgütünün silahsõz siyaset yapabilece ine inanmamaktadõr: “AKP’nin hem parasõ, hem olanaklarõ, hem gücü var, senin neyin var, [silahsõz] imdiki gibi rahat siyaset yapabilecek misin, devlet seni ya atõr mõ” diye sorarken, çaresizce dolaysõz ve mecalsizce gerçekçidir. PKK’nin silah dõ�õnda pek bir gücünün olmadõ�õna inanmakta, bunu bilmektedir. Oysa örgütünün elinde herkesin elindekinin mislince felsefe ve ruh dinamikleri oldu unu da Öcalan’dan daha fazla kimse bilmemektedir.121 Silahsõz/ iddetsiz bir siyasete yüklenecek bu dinamiklerin PKK’deki silahlõ iktidar dinamiklerini kenara koyabilece ini de bilmektedir.122 Ama mralõ’dan çõkanlardan anla õlmaktadõr ki, Öcalan bütün bu bilgilerini adeta, atõnca yankõsõnõ bile alamayacak kadar derin bir kuyuya atmõ görünmektedir. Bu sebeple, il-kent konseyleri köy-mahalle meclisleri gibi kapsamlõ demokrasi (e itim-seçim) gerektiren bütün bu “demokratik” i lerin hangi demokratlarca, nasõl bir seçimle yapõlaca õndan hiç söz etmemektedir. Dokuz adet “siyaset akademisi”123 açõldõ�õ haberini avukatlardan aldõ�õna sevinirken, bu akademilerde hangi hocalarõn hangi e itimi verdiklerine pek girmemektedir. Bu “akademi”lerde öncelikle kendisinin mralõ “paradigma”sõnda ne kadar taktik yapõp 120 Örgütün mutfa õndaki “Apocu”larõn, aday gösterilmemesini “ilkel milliyetçilerin bu seçimlerle biraz tasfiyesi”nin önemli bir yansõmasõ olarak gördükleri Geylani, partinin genel ba kanlõ�õna getirildi (22.04.2011). 121 “Demokratik mücadelede iddialõ olduklarõnõ söyleyen binlerce aktivist ve milyonlarca özgürlü e kalkmõ halk gücümüz vardõr. Silahlara ba vurmadan da çözülebilecek sorunlara her tür cevabõ verebilecek bir kitle ve militanlõk gücüdür... Her tür sivil toplum ve demokratik örgütlenme ve milyonlarõn hak talepleri ile yürünerek ülkeye özgürlük, halka demokrasi getirilebilir.” tespitini Öcalan 7 sene önce yapmõ tõ. (Öcalan 2004: s. 337) 122 “Sivil itaatsizlik” adõ altõnda tamamen askeri mekanizmalarla yapõlanlarõn sivil eylemler oldu u söylenemez. Zaten bu eylemleri organize edenlerin “sivil itaatsizlik”in teorisi ve prati i ile ilgili bir ey söyledi i yoktur. 123 Görü me Notlarõ, 2 ubat 2011. Ali Kemal ÖZCAN 112 yapmadõ�õnõ, “ulusal kurtulu kapitalizmin mezhebidir” tespitinin ne kadar “taktikte ustala ma” olup olmadõ�õnõ anlatacak hocalarõn nereden getirilece ine de inmemektedir. Ve bütün bu bilgilerinden kopu Öcalan’õ, “Diyarbakõr'da halk, Mõsõr'daki gibi günlerce sokaklardan ayrõlmazsa, taleplerini dile getirirse, i te o zaman barõ gelir, bakõn bakalõm o zaman AKP kalõr mõ kalmaz mõ”124 demeye götürebilmektedir. Bunu söylerken, bunu yapacak bir örgütlenmenin 12 yõldõr silah ve iddetin olmadõ�õ, üçyüz-be yüzlü gruplarõn ta lõ-sopalõ-molotoflu sokak gösterileri dõ�õnda kõrõp dökmeyen bir tane kitle eylemi neden yapmadõ�õnõ aklõna getirmekten kaçmaktadõr.125 Çünkü örgütün örgütsel “yapõ”sõnõn böyle eylemler yapmaya ne uygun ne de istekli oldugunu “bilmek” istememektedir.126 Diyarbakõr’õn kazara bir Mõsõr/Kahire öykünmesinin mralõ liderli ine, dolayõsõyla Kürt’lere ve Türkiye’ye kaça malolabilece ini kendisine itiraf etmeye yana mamaktadõr. Herkesten en önce ve en fazla PKK içindeki Kürt milliyetçili inin, kendisinin mralõ’da bir ekilde ölümünü ne kadar istedi ini bildi ini bilmemektedir. Öcalan’õn, örgütünün bugün geldi i hâl bilgisinden kopu u, çatõ malõ sürecin sürmesinden kazancõ olanlar dõ�õnda herkes için, sanõldõ�õndan da fazla ciddi bir tehlikedir. Onun için ona örgütü ve Türkiye’yi izleme imkânõ verilmemesi, televizyon ve internete ula masõna fõrsat verilmemesi, Öcalan’a de il Türkiye’ye, Türkiye ulusuna bir cezadõr. PKK Örgüt Yapõsõnõn Askeri-Ulusal Do asõ PKK silahlõ/ iddetli siyaset örgütü olarak do mu tur ve bu niteli inde bir de i iklik yoktur. Örgüt ilk çõkõ�õyla, “ iddetle inkâra kar õ iddetle isyan”a göre “yapõ”lanmõ tõr. Öcalan’õn 2002’deki KADEK/KONGRA-GEL benzeri giri imlerle örgütü dönü türme çabalarõ zor bastõrõlan bir “bölünme” ile kar õla õnca, gerisin geri PKK’ye dönülmü tür. Bununla birlikte “Apo” karizmasõnõn “pure” (saf) döneminden “rutin” dönemine, örgütün de “yurtseverlik”ten milliyetçi iktidar organizasyonuna dönü mesi sürecine tamamõyla geçilmi oldu. Dolayõsõyla mralõ’dan gelen bütün “devasa” siville me teorileri fiilen PKK gövde “yapõ”sõnõn ilgi alanõ dõ�õnda kalmaktadõr. KCK’yi bir yana bõrakalõm, HEP’ten BDP’ye bütün yasal partiler askeri örgütlenmeler, askeri çalõ malardõr. Sivil demek “silah ta õmamak” demek de ildir üphesiz. Bu örgütlenmelerin hiçbirinin hiçbir i leyi inde sivilli e rastlanmaz. Bir örgütlenmenin sivil veya askeri oldu unu 124 Görü me Notlarõ, 2 ubat 2011. Diyarbakõr’da “bayramdan bayrama” (21 Mart) biraraya gelen yüzbinlerin Mõsõr türü kitlesel eylem olmadõ�õ bilinmektedir. 126 Bu Mõsõr kar õla tõrmasõnõn yer aldõ�õ Görü me Notlarõnõn örgütün gençlik web sayfasõ www.rojaciwan.com sitesine hala aktarõlmamasõnda tesadüf/yanlõ lõk oldu unu sanmõyorum. 125 Ma dur Milliyetçilik 113 tanõmlayacak kriter, onun iç i leyi indeki karar mekanizmalarõnõn gerçekle me halidir. Örgütün kurdurttu u, içinde bulundu u bütün yasal kurum-kurulu larõn (partiler, sendikalar dahil) hiçbirinin karar süreçlerinde demokratik veya sivil denebilecek bir ögeye rastlanmamaktadõr. Bütün kararlarõn “son tahlil” merciî – ayrõntõlar dahil – “silahlõ kuvvetler”in telefon/telsiz trafi i üzerindeki askeri mekanizmalarõdõr. BDP dedi imiz parti, bugünkü de il, 1940–50’ler CHP’sinin biraz Kürtçe’sidir. 1990’dan bu yana bu partilerde (HEP’ten BDP’ye) hiç iki genel ba kan adayõ olmamõ tõr. Herhangi bir parti organõnõn herhangi bir üyesinin, örgütün silahlõ güçlerince seçilmedi ini söyleyebilmek mümkün de ildir.127 Bunlar PKK askeri-ulusal orijininin koordine etti i çalõ malardõr. Ancak bütün bunlarõn, yukarõda sözünü etti im mralõ cenderesi zorlu unun üstüne binen Öcalan zaafiyetinden temel gücünü aldõ�õnõ eklemek gerekir. Örne in Demokratik Toplum Hareketi (2004) döneminde, bir ay önce, Demokratik bir partiyi halkõmõzõn deste i ile ekillendirece iz. Bunun için elimden geleni yapaca õm. Özgür Toplum Partisi mi olur, yeni bir parti mi olur, konu aca õz. Ba kanõnõ da burada belirleyece iz128 (italikler bize aittir). derken, bir ay sonra rahatlõkla, ...demokratik kurumlar kendi ba kanlarõnõ, yöneticilerini kendileri seçecekler. Demokrasi budur. Bir kurumun içerisinde demokrasi olmazsa o kurum i lemez.129 diyebilmektedir. Buna benzer bir Öcalan “özgün”lü ü yine yakõn geçmi te avukat notlarõna yansõmõ tõr. Taraf gazetesinin ula tõ�õ bir “tam metin” Not’a göre, eylemsizlik kararõnõn Haziran ayõnda devletle süren görü melere ba lõ olarak PKK’nin silahlõ güçlerinin belli bir alanda toplanabilece ini söyledikten sonra unu eklemektedir: “Böyle bir eyin olmasõ durumunda benim de onlarõn ba õnda olmam gerekir.”130 127 YSK’nõn “veto müdahalesi”ne tepkilerin “sivil itaatsizlik” eylemlerinin “a õrõya kaçmõ hali” oldu unu söyleyenler –veya söyleyecekler– buna kendilerini de inandõrmakta zorlanõrlar. 128 Görü me Notlarõ, 14 Nisan 2004. 129 Avukat Görü me Notlarõ, 12 Mayõs2004 . 130 Taraf, 5 Ocak 2011. Ali Kemal ÖZCAN 114 Sonuç ve ki Yol: Türkiye’nin Kürt Fõrsatõ Ulus, kapitalizmin rekabetçi-payla õm döneminin “tanõmlanmaya gelmeyen”131 ve üyesi/ba lõsõ zorunlu olmayan132 bir “fabrikasyon”133 yaratõmõdõr. Milliyetçilik de bir ulus-devleti kurma ve koruma mücadelesinin “teori”si ve prati idir. Onun için bukalemun gibi “bulundu u ortamõn ko ullarõna uyum” sa lar ve “tür”lerini sõnõflandõrmak mümkün de ildir.134 Özü, bir bürokratik elitin “ulusal” sõnõrlarla çevirdi i toprak parçasõnõn ve üzerinde ya ayan nüfusun maddimanevi zenginlikleri üzerinde iktidarla ma faaliyetidir. Ancak iktidar güçleri veya adayõ güçler bu iktidarla ma faaliyetlerinde bu kadar dolaysõz olmazlar. Bunun için bir “dolandõrma”ya ihtiyaç duyarlar. Bu dolandõrma da bir bulandõrmaya muhtaçtõr. Böyle bir ihtiyacõ kar õlamanõn temel “harcõ” ise, nüfusun kendini, kendi yerelliklerini, kendi kültürel-etnik de erlerini sevme ve ya ama arzusudur. ktidarõnõ olu turanlar (hakim), bu yerelliklerin “yüce”liklerini “vatan-millet” markasõyla abartarak, kutsayarak iktidarlarõnõ koruma ve kollama “i ”ine ko tururken; iktidara tõrmananlar ise (ezilen), bastõrõlan ve inkâr/asimile edilen yerelliklerin ma duriyetlerini aynõ öz ve kõsasla, deyim yerindeyse i irerek, iktidara ula ma “ulusal dava”larõna katõk ederler.135 Yani milliyetçili in harcõnõn (hammadesinin) yurtseverlik olmasõ, onun milliyetçilikle karõ tõrõlmasõnõn ne mantõklõ ne de sosyolojik bir sebebi de ildir. Çekicin demirden yapõlmõ olmasõ ona “demir” dememizi gerektirmez. Kürt milliyetçili inin, Devlet’in inkâr-red uygulamalarõ ma duru kitlelerin vatansever, yerelsever, kendinisever etnik duygularõnõn (ethnic sentiments) zengin enerjisini iktidara tõrmanma arzularõna (market sentiments) ko turmasõ, bu “ezilen ulus milliyetçili i”nin bir ma dur milliyetçilik oldu u sonucuna götürmez. Koyunun “can” kaygõsõ kasabõn “et” ihtiyacõna karõ tõrõlmaz. Bu anlamda, Haziran 2011 seçimlerinin –ve sonrasõnõn– “hassasiyet”leriyle ciddi risk ta õyan kar õlõklõ hamlele meleri, Türk ve Kürt milliyetçiliklerinin iktidar tutma-kapma mücadelesi olarak tanõmlamak, do ruya en yakõn tespit olacaktõr. Ancak; Devlet’in Öcalan’la görü melerinin aleniyete geçmesiyle, bir fõrsat kapõsõ da aralanmõ tõr. Bu fõrsat ihtimalinin odaklandõ�õ en elegelir sosyolojik dinamik Öcalan karizmasõdõr. Bu “özgün” karizmatik hassasiyetin dostlarõ ve 131 Gellner 1983; Nairn 1981; Özkõrõmlõ 2009, et al. Carr 2007: 59. 133 Williams in Woolf 1996: 192. 134 Özkõrõmlõ 2009: 79. 135 nstrumentalizmin (araçsalcõlõk) öncü kuramcõlarõndan Paul R. Brass, milliyetçili i, elitlerin “iktidarõ elegeçirme ya da koruma” mücadelelerinde kullandõklarõ bir araç olarak tanõmlar (Özkõrõmlõ 2009: 139). 132 Ma dur Milliyetçilik 115 dü manlarõ tarafõndan Ortakvatan’a ve Türkiye ulusuna geri-dönü ü olmayan bedellere malolacak patlamalar için kullanõlmasõnõn önüne geçilmesi ansõ elden kaçõrõlmamalõdõr. Sorunu fõrsata dönü türmenin aralanan kapõsõ kapanmamalõdõr. Aralanan bu kapõdan; bir çözümün, biribirini farklõlõklarõyla sevmenin/saymanõn zemini üzerinden yükselecek bir bütünle me dönemine girilebilir. Bunun için, en az peygamberler kadar yaptõ�õ i in kutsallõ�õna inanan bilim insanlarõnõn ortaya çõkmasõ gerekecektir. Ortakvatanla mõ Türkiye’de, Öcalan ki ili i etrafõnda, birbirine de dirilmesi halinde herkesi yakabilecek bir aleve muktedir iki kutup vardõr. Kürt tarafõnda yüzbinlercesiyle Türk tarafõnda milyonlarcasõyla harekete hazõr, bir tarafõn “O’nsuz dünyayõ yakarõz” di er tarafõn “verin bize böbreklerini çõkaralõm” dedi i, toplumbilimcilerin küçümseyemeyece i bir travma hali vardõr. Yukarõda “en tehlikelisi” diye açmaya çalõ tõ�õmõz “ mralõ liderlik zaafiyeti”nin bu travmadan olanca beslendi ini, sadece son bir yõldaki geli melere “hesapsõz” bir dikkatle bakõldõ�õnda görmek mümkündür. imdiye kadar çokça söylenenin –ve olanõn– tersine, çözüm kapõsõ Kürt cephesinden, etrafõndaki sosyolojik travmasõyla Öcalan tarafõndan, Demokratik Açõlõm’a atõlan “ilk çelme” ve sonrasõ tõkanmalarla tehlikeli bir yoku a sürülmü tür. Türkiye Kürt milliyetçili i, bir “parça”nõn Güneydo u kö esindeki bir iktidara her eyini yatõrmõ durumdadõr. Her seçimde oylarõnõ arttõrmasõnõn verdi i saikle AKP iktidarõ da, konunun toplumsal dinamikleri cephesindeki aksak hesaplarla, milliyetçili in Orta ve Batõ Anadolu’daki oy-getirisine yönelerek “yoku ”un di er tarafõnõ tutmu görünmektedir. Gerginli i tõrmandõrõcõ açõklamalar yoku un daha da dikle tirme yönündedir. Türklük ve Kürtlü ün önünde “iki yol” var: ya ikisinin milliyetçilikleri kar õlõklõ birbirini ka õyõp, besleyip, güçlendirip Türkiye bölünmeye götürülerek, önümüzdeki onyõllara yayõlacak olan ve iki tarafõ da bitaptan beter edecek olan bir çatõ manõn “sa lam” iki tarafõ olacaklar;136 ya da durumu farkedip tarihin dördüncü Türk–Kürt ittifakõyla Selahattin Eyyubî’nin Haçlõ Seferleri dersinin bir güncelle mi versiyonunu Dünya’ya takdim edecekler. Bu iki yol –tam da Kuantum fizi inin ö retti i üzere– olasõdõr: Kürt milliyetçili i Türkiye’yi bölebilecek güçte de ildir. “Büyük”lerin dõ deste i de buna yetmez. Ama Türk milliyetçili i Kürt milliyetçili ine bu gücü verir. Kürde, etnik kimli inin reddi ve Öcalan karizmasõnõn rencide edilmesi üzerinden yüklenecek bir Türklük, Kürt milliyetçili ini iç dinamikleriyle bu güce eri tirir. Kürt 136 Emin Aktar’õn Ne e Düzele “ayrõlõrsak iki fa ist devlete dönü ürüz” eklindeki uyarõcõ tespiti, ciddiye alõnmayõ fazlasõyla hakkeder niteliktedir (Taraf, 27 Aralõk 2010). 116 Ali Kemal ÖZCAN milliyetçili i Türkiye’yi bölmek ister, ama bunu yapmaya gücü yetmez. Türk milliyetçili i Türkiye’yi bölmek istemez, ama Kürt milliyetçili ine Türkiye’yi bölme gücü verir. Bu yol böyle bir sosyolojik reaksiyonla olasõdõr. kinci yolun olasõlõ�õ, Demokratik Cumhuriyet ile ifade olunan “birle ip bütünle erek büyüme” projesinin ve mralõ’nõn karizmatik gücünün bir bütün olarak de erlendirilmesine ba lõdõr. Bunun için ilk elden, (a) Öcalan’õn son 5–6 yõlda giderek artan bir belirginlikte tanõmlanamaz bir “demokratik özerklik/ulus” kavramõ ile dõ avuran “milliyetçilikle dansõ”nõn önüne geçilmelidir.137 kinci elden, (b) Türk milliyetçili inin, çatõ ma yõllarõnõn acõlarõnõ ve dilini kullanarak Öcalan üzerinden “ mralõ canisi/canavarõ/haini” türünden hakaret içeren söylemlerle Kürt’lere yüklenmesi durdurulmalõdõr. Üçüncü elden, (c) Öcalan’õn karizmatik gücü Kürt milliyetçili inin elinden alõnõp, örgütünün legal ve illegal yapõsõnda konumlanmõ yeni Kürt iktidar elitinin mralõ Savunmalarõ üzerindeki örtülü yasa õ kõrõlarak, Öcalan’õn ikiyüz yõllõk “ulusal kurtulu ” safsatasõnõ a an felsefi, teorik ve uygulanabilir önermelerinin Türkiye Kürtleri’ne ve Anadolu Türklü ü’ne ula tõrõlmasõnõn önü açõlmalõdõr. Bütün bu uygulamalarõn kõlõ-kõrk-yarar diline, incitmeyen-incinmeyen ruhuna, Türk Halkõnõn haklõ endi elerini iyi hesaplayan bir sosyolojik matemati ine ula õlmalõdõr. Öcalan karizmasõ, “toy” (adolescent) Kürt milliyetçili inin ekmek-peynir gibi kolay kullanõmõnda daha fazla bõrakõlmak istenmiyorsa, bunda gecikilmemesi hayatîdir. Bu üç temel hamle atõlmaksõzõn ikinci yolun ansõ olmaz. Oysa çatõ tõrmadan kazanacak olan dõ “büyük”lerin ve yerli dayanaklarõnõn dõ�õnda herkesin bunda çõkarõ ortaktõr. Fõrsatõnõ içinde barõndõran tehlikenin nesnesi bu ortakvatanla mõ Türkiye ve bu Türkiye’nin sentezmillet olmu halkõdõr. Bu tehlikeyi Kürt’lerin ve Türk’lerin vatanseverleri, halkseverleri, milletseverleri kendi milliyetçilerinin önüne geçerek a abilirler. Nesillerinin gelece ini kendine dert etme vicdanõndan yoksun olmayanlar, ruhun ve bilimin birle ik gücüne dayanarak inisiyatif almaya giri ebilirler, giri melidirler. Böyle bir tutu la –do ru mekânda ve kaçõrõlmamõ zamandaki bir kavrayõ la– Türkiye 137 Öcalan’õn Demokratik Özerklik ba lõ�õ altõna topladõ�õ “demokratik”ler yõ�õnõ (meclis, konsey, kongre v.s.) uygulamada, Kuzey Irak modeline dayalõ Türkiye Kürt milliyetçili inin veya iktidarcõlõ�õnõn derme-çatma bir Sovyet “re-enkarnasyon”undan öte bir ey olmadõ�õ pek tartõ ma götürmez bir vakadõr. Mesela, sõk-sõk il, ehir, kasaba konseylerinin elzemli ine vurgu yapan, bunlarõn hayatiyetinde õsrar eden Öcalan, bu kongrelerin/konseylerin/meclislerin üyelerinin nasõl seçilece iyle ilgili bir ey söylemeye giri mezken, her giri imin önüne bir “demokratik” koymaktan kendisini alamamaktadõr. Bu “üye”lerin Sovyet tarzõ bir “bostan korkulu u” i leviyle leblebi gibi nasõl toplandõ�õnõ Öcalan iyi bilmektedir. Ma dur Milliyetçilik 117 ulusunun, elindeki “sorun”u, ortak Anadolu tarihinin dördüncü fõrsatõna138 evirmesi sanõldõ�õ kadar zor olmayacaktõr. Kaynakça ANDERSON, B. (1983), Imagined Communities: Reflections on the Origin and Spread of Nationalism, Verso, New York-London. ASLAN, G., http://www.rojaciwan.com/koseyazisi-1577.html 14.12.2008) (Eri im Tarihi: BARKEY, J. Henri ve G. E. FULLER (1998), Turkey’s Kurdish Question, Rowman & Littlefield, New York and Oxford. B LA, F., Necdet Özel ile Röportaj, Milliyet, 5 Ocak 2012. BOZKURT, M. (1997), Do u Gerçe i, Bo aziçi Yayõnlarõ, stanbul. ATASOY, F. (2005), Küreselle me ve Milliyetçilik, Ötüken Ne riyat, stanbul. AYDIN, S. (2010), Modernle me ve Milliyetçilik, Gündo an Yayõnlarõ, stanbul. BORA, T. (2009), Türk Sa õnõn Üç Hâli: Milliyetçilik Muhafazakârlõk slâmcõlõk, Birikim Yayõnlarõ, stanbul. CALHOUN, C. (1993), “Nationalism and Ethnicity”, Annual Review of Sociology, 19: 211–39. CARR, E. H. (2007 [1945]), Milliyetçilik ve Sonrasõ, leti im Yayõnlarõ, stanbul. CHALIAND, G. (1993 [1980]), A People Without A Country; The Kurds and Kurdistan, Zed Books, London. DAWIS, H. B. (1978), Towrds A Marxist Theory of Nationalism, Monthly Review Press, New York and London. DEUTSCH, K. W. (1969), Nationalism and Its Alternatives, knopf, New York. DÜZEL, N., D. M. M. Fõrat’la Röportaj, Taraf , 29 Kasõm 2011. FIRAT, S., Yeni Özgür Politika, 16 Aralõk 2008. GELLNER, E. (1964), Thought and Change, Weidenfeld and Nicolson, London. GELLNER, E. (1983), Nations and Nationalism, Basil Blackwell, Oxford. GEORGEON, F. (2005), Türk Milliyetçili inin Kökenleri: Yusuf Akçura 1876–1935, Tarih Vakfõ, stanbul. 138 Birincisi 1071 Malazgirt; ikincisi 1514 Çaldõran; üçüncüsü 1919 Erzurum-Sõvas. 118 Ali Kemal ÖZCAN GÖKALP, Z. (1976), Türkle mek, slamla mak, Muasõrla mak, Devlet Kitaplarõ, Ankara. GÖKALP, Z. (1986) Tükçülü ün Esaslarõ, Kültür ve Turizm Bakanlõ�õ Yayõnlarõ, Ankara. HASRETYAN, M. A., (1995), Türkiye’de Kürt Sorunu; (1918 – 1940), Cilt I, W. .K., Berlin. http://www.gundem-online.com/haber.asp?haberid=64420 (Eri im Tarihi: 13.12.2008). http://www.rojaciwan.com/haber-67563.html (Eri im Tarihi: 19.07.2011). HOBSBAWM, E. J. (1959), Primitive Rebels: Studies in Arabic Forms of Social Movement in the 19th and 20th Centuries, Manchester University Press, Manchester. HOBSBAWM, E.J., (1990), Nations and Nationalism Since 1780: Program, Myth, Reality, Cambridge University Press, Cambridge. KOHN, H. (1958), The Idea of Nationalism: A study in Its Origins and Background, The Macmillan Company, New York. KARPAT, H. K. (2011), Osmanlõdan Günümüze Ortado u’da Millet, Milliyet, Milliyetçilik, Tima Yayõnlarõ, stanbul. KEDOURIE, E. (1966), Nationalism, Hutchinson of London, London. KEMAL, M. (1999 [1923]), Eski ehir- zmit Konu malarõ, stanbul. KESK N, M. (1999), Atatürk’ün Millet ve Milliyetçilik Anlayõ�õ, Atatürk Ara tõrma Merkezi, Ankara. K R Ç K. ve Gareth M. WINROW (1997), The Kurdish Question and Turkey, Frank Cass, London. K RZ O LU, M. F. (1995), Kürtler’in Türklü ü, Hamle, Ankara; KUTLAY, N. (1990), ttihat-Terakki ve Kürtler, Vejin, Stockholm. LUXEMBURG, R. (1976), The National Question: Selected Writings. H. B. Davis (ed.), Monthly Review Press, New York and London. McCRONE, D. (1998), The sociology of Nationalism, Routledge , London McDOWALL, D. (1996), A Modern History of Kurds, I. B. Tauris, London and New York. MILLS, C. Wright. (1959), The Power Elite, Oxford University Press, New York. Ma dur Milliyetçilik 119 NAIRN, T. (1981), The Break-up of Britain: Crisis and Neo-nationalism, 2nd edn. (London, Verso,), p. 339. NIMNI, E. (1991), Marxism and Nationalism: Theoretical Origins of a Political Crisis, Pluto Press, London OLSON, R. W. (2005), The Goat and the Butcher: Nationalism and State Formation in Kurdistan-Iraq Since the Iraqi War, Mazda Publishers, California. ÖCALAN, A., Avukat Görü me Notlarõ, 14 Nisan 2004; 12 Mayõs 2004; 18 Temmuz 2008; 14 A ustos 2009; 26 A ustos 2009; 20 A ustoz 2010; 29 Eylül 2010; 14 Kasõm 2010; 26 Kasõm 2010; 8 Aralõk 2010; 17 Aralõk 2010; 2 Ocak 2011; 9 Ocak 2011; 2 ubat 2011; (http://www.rojaciwan.com). ÖCALAN, A. (2001), Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlõ a, Cilt II, Mem Yayõnlarõ, stanbul. ÖCALAN, A. (2003), Özgür nsan Savunmasõ, Çetin Yayõnlarõ, ztanbul. ÖCALAN, A. (2004), Bir Halkõ Savunmak, Çetin Yayõnlarõ, stanbul. ÖCALAN, A. (2009), Kapitalist Modernitenin Demokratikle me (Dijital versiyon). A õlma Sorunlarõ ve ÖCALAN, A., Yol Haritasõ (dijital versiyon), http://www.cnnkurd.org/images/ stories/ocalan-yol-haritasi-tam-metni.pdf (Eri im Tarihi: 12.2008) ÖZCAN, A.K. (2005), “Nationalism; Distilling the Cultural and the Political”, Nationalism and Ethnic Politics, Vol. 11, No. 2. ÖZCAN, A.K. (2006), Turkey's Kurds: A Theoretical Analysis of the PKK and Abdullah Öcalan, Routledge, London and New York. ÖZKIRIMLI, U. (2009), Milliyetçilik Kuramlarõ; Ele tirel Bir Bakõ , Do u Batõ Yayõnlarõ, Ankara. ÖZKIRIMLI, U. (2010), Milliyetçilik Üzerine Güncel Tartõ malar; Ele tirel Bir Müdahale, stanbul Bilgi Üniversitesi Yayõnlarõ, stanbul. PARETO, V. (1935), The Mind and Society, Harcourt, Brace, New York. RENAN, E. (1882/1996), “What is a Nation?” in: Geoff Eley and Ronald Grigor Suny (eds.), Becoming National: A Reader, Oxford University Press, New York and Oxford, 41-55. SABAH GAZETES , 21 Nisan 2011. SETON-WATSON, H. (1965), Nationalism–Old and New, Sydney University Press, Sydney 120 Ali Kemal ÖZCAN SMITH, A. D. (1983), Theories of Nationalism, Second edition, Duckworth, London. SMITH, A. D. (1991), National Identity, University of Nevada Press, London. STALIN, J. (1936), Marxism and The National and Colonial Question, Lawrence & Wishart, London. TARAF GAZETES , 13 Aralõk 2010; 5 Ocak 2011; 27 Aralõk 2010. WEBER, M. (1947), The Theory of Social and Economic Organisation, The Free Press of Glencoe, London. WOOLF, S. (1996), Nationalism in Europe, 1815 to the Present (Ed., Routledge, London and New York. YILDIZ, A. (2010), “Ne Mutlu Türküm Diyebilene”; Türk Ulusal Kimli inin EtnoSeküler Sõnõrlarõ (1919–1938), leti im Yayõnlarõ, stanbul.