Preanalitik Evre Sempozyumu Programı
Transkript
Preanalitik Evre Sempozyumu Programı
19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] e-ISSN 1303-829X p-ISSN 0250-4685 TBD PREANALİTİK TBD PREANALYTICAL EVRE SEMPOZYUMU PHASE SYMPOSIUM 19 - 20 Mayıs 2016, Adana 19 - 20 May 2016, Adana Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) 2223-B Yurt İçi Bilimsel Etkinlik Düzenleme Desteği tarafından kısmi desteklenmiştir. Türk Biyokimya Derneği’nin yayın organıdır. [Published by the Turkish Biochemical Society] 2016 Cilt [Volume] 41 Özel Sayı [Special Issue] 2 Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) YER ALDIĞI İNDEKSLER [INDEXED BY] SCI Expanded, Journal Citation Reports/Science Edition, Chemical Abstracts, Index Copernicus, Embase, Scopus, Ulakbim Türk Tıp Dizini, Ulrich’s Periodical Directory, EBSCO, Türkiye Atıf Dizini http://www.TurkJBiochem.com 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] İÇİNDEKİLER 40 41 Turkish Journal of Biochemistry Turk J Bioch IssUE [sAYI] 4 2 YEAR [YIL] 2015 2016 e-ISSN 1303-829X p-ISSN 0250-4685 http://www.turkjbiochem.com Peer reviewed journal, published bimonthly. This Journal is published only on-line with the exception of the special issues. Publication dates: February - April - June - August - October - December [İki ayda bir yayınlanır hakemli bir dergidir. Özel sayılar dışındaki tüm sayılar sadece elektronik olarak yayınlanır.] [Yayın tarihleri: Şubat - Nisan - Haziran - Ağustos - Ekim - Aralık] OWNED and PUBLISHED BY [email protected] Bioinformatics [Biyoinformatik] [SAHİBİ ve YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ] Çetin Kocaefe Çağdaş Son, Ayşe Ergüven Doğan Yücel [email protected] STATISTICS EDITORS [email protected] SECTION EDITORS [BÖLÜM EDİTÖRLERİ] [İSTATİSTİK EDİTÖRLERİ] Ergun Karaağaoğlu, Sevilay Karahan, EDITOR IN CHIEF [BAŞ EDİTÖR] Biochemistry [Biyokimya] Yahya Laleli N. Leyla Açan, Semra Koçtürk, Alaattin Şen, [email protected] Önder Şirikçi, Serenay Elgün Ülkar, TECHNICAL EDITORS [TEKNİK EDİTÖRLER] Hamdi Uysal, Süha Yalçın, Özlem Dalmızrak, K. Okhan Akın, Tülin Bayrak, Ebru Bodur, Aylin Sepici, Ebru Saatçi Ebru Bodur, Özlem Dalmızrak, Clinical Biochemistry [Klinik Biyokimya] Birsen Can Demirdöğen, Aylin Sepici Dinçel, Ergun Karaağaoğlu, Yahya Laleli, Ebru Karabal, Ebru Saatçi, Çağdaş Son, Gül Saydam, Muhittin Serdar, Elvan Laleli Şahin, Samiye Yabanoğlu EDITORIAL BOARD [EDİTÖRLER KURULU] N. Leyla Açan [email protected] A. Kevser Pişkin Özden [email protected] Frank Vella [email protected] Ergun Karaağaoğlu [email protected] Sreeparna Banerjee [email protected] Emine Bayraktar [email protected] Serenay Elgün Ülkar CONTENTS VOLUME [CİLT] TÜRK BIYOKIMYA DERGISI Frank Vella, Donald Wiebe, Doğan Yücel Molecular Genetics (Medical) [Moleküler Genetik (Tıbbi)] Ajlan Tükün Cell and Molecular Biology Anıl Dolgun, Jale Karakaya, Erdal Coşgun PUBLICATION EDITORS [YAYINA HAZIRLAYANLAR] N. Leyla Açan, Ayşe Ergüven, Ali Cangül [Hücre Biyolojisi ve Moleküler Biyoloji] DESIGN [TASARIM] A. Kevser Pişkin, Sreeparna Banerjee, Kare Publishing [Kare Yayıncılık] Çetin Kocaefe Biotechnology [Biyoteknoloji] Emine Bayraktar, Özlem Tokuşoğlu, Melek Özkan CORRESPONDENCE [YAZI İŞLERİ] Nermin Şahan [email protected] SCIENTIFIC ADVISORY BOARD [BİLİMSEL DANIŞMA KURULU] Nursabah Bascı (TR), Cumhur Bilgi (TR), Pika Mesko Brguljan (sI), Anyla Bulo-Kasneci (AL), Georghe Benga (RO), Füsun Can (TR), Halit Canatan (TR), Adlija Causevic (BA), Orhan Değer (TR), Nurten Dikmen (TR), Guy Dirheimer (FR), Miral Dizdaroğlu (Us), Mustafa B. A. Djamgoz (UK), Kaya Emerk (TR), Joan Guinovart (Es), Mustafa Gültepe (TR), Gökhan Hotamişlıgil (Us), Ivan G. Ivanov (BG), Turgut İmir (TR), Baysal Karaca (TR), Levent Karaca (TR), Michael Karin (Us), Kamer Kılınç (TR), İrfan Küfrevioğlu (TR), Valentina Koloska (MK), Nada Majkic-singh (Rs), Taner Onat (TR), İ. Hamdi Öğüş (TR), Asım Örem (TR), Şerafettin Özkurt, (TR), İsrael Pecht (IL), Danica Popovic-Pribilovic (ME), Demetrios Rizos (GR), George Russev (BG), Fahri saatçioğlu (NO), Aziz sancar (Us), Engin H. serpersu (Us), Arzu seven (TR), Emin sofic (BA), Ana stavljenic-Rukavina (HR), Adam szewczyk (PL), Bolkan Şimşek (TR), Kamen Tzatchev (BG), Müjdat Uysal (TR) INDEXED BY [YERALDIĞI İNDEKSLER] sCI Expanded, Journal Citation Reports/science Edition, Chemical Abstracts, Index Copernicus, EMBAsE, scopus, Ulakbim Türk Tıp Dizini, Ulrich’s Periodical Directory, EBsCO, Türkiye Atıf Dizini Unauthenticated Download Date | 10/27/15 5:22 PM Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] İçindekiler Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) Contents Hoşgeldiniz Mesajı Welcome Letter Destekleyen Kuruluş Supporting Organization Kurullar Committees Bilimsel Program Scientific Program 19 Mayıs 2016, Perşembe 19 May 2016, Thursday 20 Mayıs 2016, Cuma 20 May 2016, Friday Davetli Konuşmacı Özetleri Abstracts of Invited Lectures Sözlü Sunum Özetleri Abstracts of Oral Presentations Poster Özetleri Poster Abstracts http://www.TurkJBiochem.com 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana Hoşgeldiniz Mesajı Welcome Letter Değerli Meslektaşlarım, Dear Colleagues, Hoşgeldiniz! Welcome! Türk Biyokimya Derneği olarak ilk kez düzenlediğimiz Preanalitik Evre Sempozyumu’na gösterdiğiniz ilgiden dolayı teşekkür ederim. Sempozyum öncesinde gene ilk kez yaptığımız Biyolojik Varyasyon ve Uygulamaları Kursu’na da ilgi büyüktü. Aslında daha önce hemen tüm ulusal kongrelerimizde gerek preanalitik evre, gerekse biyolojik varyasyona yer verildi. Ama böyle başlı başına bu konulara özgü bir toplantıyı ve kursu ilk kez yapıyoruz. Sempozyum öncesinde bir de kan alma personeline yönelik Venöz Kan Alma Kursu düzenlendi. Daha çok hemşire arkadaşların katıldığı bu kursa da ilgi büyüktü. I would like to thank you for your interest to the Preanalytical Phase Symposium, which we held first time. We also first time organize a Biological Variation and Applications Workshop and this workshop has attracted great interest, too. Actually, both preanalytical phase and biological variation were among the topics of our national congresses previously. However, we first time organize a symposium and a course specifically on these topics. There was an additional workshop, Venous Blood Collection Course, especially for nurse colleagues and this workshop has also attracted a great interest. Spesifik bir konuda yapılmasına rağmen sempozyumun bu derece ilgi görmesi sevindirici. Adana’da 2011 yılında da çok başarılı bir ulusal kongre yapmıştık. Bu sempozyum ve kursların da başarılı, zihinlerde iyi bir iz bırakan toplantılar olacağını düşünüyorum. Bu kapsamda, tat aldığımız, hoş toplantılar olacağını umuyorum. Siz katılımcıların varlığı bu başarı ve tadı daha da artıracaktır. I have great pleasure that there is a hugely interest to the symposium on such a specific topic. Formerly, we organized a very successful national congress in Adana, 2011. I am confident that this symposium and the workshops will impress our minds as highly successful scientific activities in the future. These activities will also be hugely enjoyable. Your presence will add to that success and the enjoyment. Kurslarda ve sempozyumda görev üstlenerek bilgilerini bizlerle paylaşan meslektaşlarımıza Türk Biyokimya Derneği (TBD) Yönetim Kurulu adına çok teşekkür ederim. Sempozyum ve kursların organizasyonunda Düzenleme Kurulu’na, derneğimizin Preanalitik Evre Çalışma Grubu üyelerine, bizlere çok sıcak bir evsahipliği yapmakta olan TBD Adana Şubesi Yönetim Kurulu’na, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı’ndan ve Adana’dan meslektaşlarımıza ve tabii ki, bu bilimsel etkinliklere ilgi gösterip gelen tüm katılımcılara derneğimiz adına çok teşekkür ederim. On behalf of the Turkish Biochemical Society (TBS) Executive Board, I would like to thank to all speakers who shared their scientific knowledge with us in the symposium and workshops. Thanks a lot to Organizing Committee of the Symposium and Workshops, to Preanalytical Phase Working Group of TBS, to the Executive Board of Adana Branch of TBS, to the colleagues from Department of Medical Biochemistry of Faculty of Medicine, Cukurova University and Adana, and, of course, to the all attendants, once again. Son olarak sponsorumuza, sadece bu toplantılara değil, düzenlediğimiz hemen tüm bilimsel etkinliklere destek sağlayan, IVD firmaları içinde özellike biimsel etkinliklere bakışı ve büyük destekleriyle farklı bir yeri olan Becton Dickinson’a da teşekkürü borç bilirim. Finally, I would like to thank to our sponsor, Becton Dickinson (BD), a company having a different place among IVD companies, a company provides great support not only to these meetings here, but also to almost all scientific activities of TBS. Saygılarımla, Best regards, Doğan Yücel TBD Başkanı Yönetim Kurulu adına Dogan Yucel, TBS President On behalf of TBS EB Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] TBD Preanalitik Evre Sempozyumu 19 - 20 Mayıs 2016 Adana DESTEKLEYEN KURULUŞ / SUPPORTING ORGANIZATION CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] BD’nin koşulsuz bilimsel desteği ile gerçekleşmiştir. Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana KURULLAR / COMMITTEES DÜZENLEME KURULU / ORGANIZING COMMITTEE BİLİMSEL KURUL / SCIENTIFIC COMMITTEE Kongre Başkanı / Congress President: Doğan Yücel II. Başkan / Vice President: Ferhan Girgin Sağın Sekreter / Secretary: Günnur Dikmen Sayman / Treasurer: Mehmet Şeneş Fehime Benli Aksungar (İstanbul) Nedim Albayrak (İstanbul) Esin Avcı (Aydın) Güzin Aykal (Antalya) Abdurrahman Coşkun (İstanbul) Cihan Coşkun (İstanbul) İpek Çınaroğlu (İstanbul) Ayfer Çolak (İzmir) Canan Demirtaş (Ankara) Hakan Okan Doğan (Sivas) Pınar Eker (İstanbul) Funda Güçel (Ankara) Alper Gümüş (İstanbul) Berrin Berçik İnal (İstanbul) Fatma Demet İnce (İzmir) Koza Murat (Ankara) Bağnu Orhan (İstanbul) Yeşim Özarda (Bursa) Nurzen Sezgin (Adana) Çiğdem Sönmez (Ankara) Fatma Taneli (Manisa) Dilek Tarhan (Ankara) Turan Turhan (Ankara) Oğuzhan Zengi (İstanbul) Üyeler / Members Ali Ünlü Aylin Sepici Dinçel Gülsevim Saydam Oytun Portakal Suat Hayri Küçük Abdullah Tuli Levent Kayrın Aylin Haklıgör Umut Kökbaş Ümit Yaşar Murat Tahiroğlu Müge Saydam Kıcıman Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana Biyolojik Varyasyon ve Uygulamaları Kursu Programı Venöz Kan Alma Kursu Programı 19 Mayıs 2016, Perşembe 19 Mayıs 2016, Perşembe 09:00 – 09:30 Açılış 09:00 – 09:30 Temel Anatomi ve Fizyoloji Bağnu Orhan CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 09-10 – 09:30 Teoriden Pratiğe Biyolojik Varyasyon 09:30 – 10:00 Biyolojik Varyasyonun Klinik Laboratuvarlarda Kullanımı 09-30 – 10:30 Temel Enfeksiyon Kontrolü Funda Güncel, İpek Çınaroğlu 10:00 – 10:30 Çalışma Dizaynı ve İstatiksel Değerlendirme 10:30 – 11:00 Kahve Molası 10:30 – 11:00 Kahve Molası 11:00 – 11:30 Preanalitik Evre Tanımı ve Kan Almanın Önemi Aylin Haklıgör 11:00 – 11:40 Uygulama: Örnek Bir Biyolojik Varyasyon Çalışması 11:40 – 12:20 Uygulama: Kalite Spesifikasyonları ve RCV Hesaplamasında Biyolojik Varyasyon 11:30 – 12:00 Kan Alma Ekipmanı ve Özellikleri Güzin Aykal 12:20 – 12:40 Değerlendirme ve Kapanış 12:00 – 12:30 Venöz Kan Alma Prosedürü (TBD Kılavuz İçeriği) Canan Demirtaş 13:00 – 14:00 Öğle Yemeği 12:30 – 13:00 Uygulama (Tüm Kurs Eğitmenleri) 13:00 – 14:00 Öğle Yemeği Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com TBD Preanalitik Evre Sempozyumu 19 - 20 Mayıs 2016 Adana Preanalitik Evre Sempozyumu Programı CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 Mayıs 2016, Perşembe 09:00 – 14:30 Kayıt 14:30 – 15:00 Açılış 15:00 – 15:20 Preanalitik Evre Kalite Yönetimi Dilek Tarhan (Sağlık Bakanlığı Hiz. Gen. Müd. Sağlıkta Kalite ve Akreditasyon Daire Başkanlığı) 15:20 – 15-40 Kalite Göstergeleri ve Preanalitik Evre M. Şenes 15:40 – 16:00 Kanıta Dayalı Akılcı Test İstemi Nurzen Sezgin 16:00 – 16:20 EFLM PA WG Çalışmaları Pınar Eker 16:20 – 17:00 Sözlü Sunumlar Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana Preanalitik Evre Sempozyumu Programı 20 Mayıs 2016, Cuma 09:00 – 09:30 Laboratuvardan Kliniğe: Biyolojik Varyasyon, Temel Prensipler ve Uygulamalar Abdurrahman Coşkun 14:00 – 14:20 Hemostaz ve Trombosit Fonksiyon Testlerinde Preanalitik Hata Kaynakları Günnur Dikmen 09:30 – 09:50 Padiatrik, Geriyatik ve Onkolojik Hasta Örneklerinde Karşılaşılan Preanalitik Hata Kaynakları Fatma Taneli 14:20 – 14:40 Moleküler Tanı Testlerinde Preanalitik Hata Kaynakları Abdullah Tuli 09:50 – 10:10 Örneklerle Analite Özgü Preanalitik Değişkenler Fehime Benli Aksungar 14:40 – 15:00 Hasta Başı Testlerde Pranalitik Hata Kaynakları Cihan Coşkun 15:00 – 15:20 Kahve Molası 10:10 – 10:30 Çok Merkezli Çalışmalarda Preanalitik Evrenin Standardizasyonu Yeşim Özarda 10:30 – 11:00 Kahve Molası 11:00 – 11:20 Preanalitik Evrede Santrifijün Önemi Alper Gümüş 11:20 – 11:40 Örnek Transportunda Preanalitik Faktörler: Lokal, Ulusal ve Uluslararası Düzeyde Nasıl Sağlanmalı? Çiğdem Sönmez 11:40 – 12:00 Plazma veya Serum Numune Çeşidinin Tercihi ve Yönetikmesi Nedim Albayrak 15:20 – 15:40 Etanol Ölçümünde Preanalitik Evrenin Önemi Turan Turhan 15:40 – 16:00 Terapötik İlaç İzleminde Preanalitik Evrenin Önemi Halef Okan Doğan 16:00 – 16:20 Preanalitik Evrenin Değerlendirilmesinde Bilgi Yönetim Sistemlerinin Rolü Oğuzhan Zengi 16:20 – 16:40 Preanalitik Hataların Azaltılmasında Eğitimin Önemi Fatma Demet İnce 16:40 – 17:20 Sözlü Sunumlar 17:20 – 17-50 Kapanış 12:00 – 12:20 İdrar Örneği Analiz İçin Ne Kadar Uygun? (Avrupa ve CLSI Kılavuzlarına Göre) Koza Murat 12:20 – 13:00 Sözlü Sunumlar ’nin koşulsuz bilimsel desteği ile gerçekleşmiştir. 13:00 – 14:00 Öğle Yemeği Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] TBD Preanalitik Evre Sempozyumu 19 - 20 Mayıs 2016 Adana CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ [ABSTRACTS OF INVITED LECTURES] Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana Davetli Konuşmacı Özetleri İndeksi Abstracts of Invited Lectures Index A M P N T Abdullah TULİ Abdurrahman COŞKUN Alper GÜMÜŞ C-Ç Cihan COŞKUN Çiğdem SÖNMEZ D Dilek TARHAN Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) F Fatma Demet ARSLAN Fatma TANELİ Fehime Benli AKSUNGAR Filiz AKBIYIK H Halef Okan DOĞAN K Koza MURAT Mehmet ŞENEŞ Nedim ALBAYRAK Nurzen SEZGİN O CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] Pınar EKER Turan TURHAN Y Yeşim ÖZARDA Oğuzhan ZENGİ Z Z.Günnur DİKMEN http://www.TurkJBiochem.com 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana PREANALİTİK EVRE KALİTE YÖNETİMİ PREANALYTICAL PHASE QUALITY MANAGEMENT Dilek TARHAN Dilek TARHAN Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Sağlıkta Kalite ve Akreditasyon Daire Başkanlığı Directorate General for Health Services Department of Quality and Accreditation in Health Klinik laboratuvarlarda numune alma işleminin doğru bir şekilde ve zamanında yapılması, numune alma zamanının doğru kayıt altına alınması ve geciktirilmeden ilgili laboratuvara ulaştırılmasının sağlanması preanalitik süreç kontrolünde temel aşamalardır. Öte yandan, hastaya test istemi yapılması ile ilgili iş ve işlemleri kapsayan pre-preanalitik süreç de analiz öncesi süreçler içinde yer almakta ve laboratuvar kalite yönetiminin bir parçası olarak kabul edilmektedir. Laboratuvar preanalitik sürecinde yer alan başlıca işlemler numune alımı için hastanın hazırlanması, numune alımı, numunenin transferi, laboratuvara kabulü ve analize hazırlanmasıdır. Pre-preanalitik süreci kontrol altına almak için yapılması gereken başlıca çalışma ise, bu alanla ilgili laboratuvar dışında görev alan hekimlerin bilgilendirilmesi ve uygun şekilde yönlendirilmesidir. Kalite standartları ve göstergeler; laboratuvar süreçlerinin kontrolünde ve kalitenin geliştirilmesinde en vazgeçilmez unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda Sağlık Bakanlığı tarafından yayımlanan Sağlıkta Kalite Standartları (SKS) ülkemiz sağlık kurumlarına çalışmalarında rehberlik etmektedir. 2007 yılından beri aktif olarak kurumlarımızda uygulanan ve Bakanlık değerlendiricileri tarafından periyodik olarak değerlendirilen standartlar aynı zamanda mevzuat alt yapısı ile kalitenin geliştirilmesi noktasında teşvik edici bir misyon yüklenmiştir. Haziran 2015’de 5. versiyonu yayımlanan SKS-Hastane setinde, Biyokimya Laboratuvarı Sağlık Hizmetleri Boyutu altında ele alınmıştır. SKS-Hastane setinde Biyokimya Laboratuvarı bölümünde 15 standart, 41 değerlendirme ölçütü ve 5 gösterge bulunmaktadır. Bu standart ve göstergeler ile laboratuvar testlerine yönelik analiz öncesi, analitik ve analiz sonrası süreçler ile laboratuvar performansının izlenmesine yönelik süreçlerde kalite kontrolünün sağlanması hedeflenmektedir. Ayrıca bu standart ve göstergelerin dışında, laboratuvarların sadece laboratuvar başlığı altındaki standartlardan değil, SKS-Hastane setinin ilgili tüm bölüm ve standartlarından da sorumlu olduğu unutulmamalıdır. SKS’nin yapısı gereği standartlar ilişkili olduğu tüm hizmet sunum alanlarında uygulanmalı ve değerlendirilmelidir. The main phases of the pre-analytical process are correct and timely sampling in the clinical laboratories as well as recording and delivering the sample to the relevant laboratory without delay. On the other hand, the pre-preanalytical process which covers the works and procedures on applying testing to the patient is also a part of the processes before the analytical course and laboratory quality management. The main applications of the laboratory preanalytical process are preparing the patient for sampling, taking the sample, transferring the sample, admitting the sample to the laboratory and preparing it for analyses. The preliminary study to be conducted for taking the pre-preanalytical process under control is to inform and to guide the physicians working outside of the laboratories properly. The quality standards and indicators are considered as the most critical elements for controlling the laboratory processes and developing quality. In this sense, the Quality Standards for Healthcare (SKS) published by the Ministry of Health guides the works of the health institutions in our country. Having been actively applied since 2007 by our institutions and periodically evaluated by the evaluators of the Ministry, the standards also have a mission to promote legislative infrastructure and the quality. The 5th edition of the SKS Hospital set published in June, 2015 also covers the Biochemistry Laboratory Health Services dimension. There are 15 standard and 41 evaluation criteria in the Biochemistry Laboratory part of the SKS Hospital set. These standards and indicators aim ensuring quality control at laboratory performance monitoring as well as pre-analytical, analytical and post-analytical processes of the laboratory tests. Furthermore, we should bear in mind that the laboratories are not only responsible for the laboratory standards part, but also for all the other relevant parts and standards of the SKS Hospital set aside from these standards and indicators. The structure of the SKS requires that the standards should be applied to all related service areas and should be evaluated. There are 3 standards and 14 evaluations standards in SKS Biochemistry Laboratory Part. The relevant standards are given below: Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS 19 Mayıs 2016, Perşembe ABSTRACTS OF INVITED LECTURES DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] TBD Preanalitik Evre Sempozyumu 19 - 20 Mayıs 2016 Adana Anahtar Kelimeler: Preanalitik evre, kalite yönetimi, biyokimya laboratuvarı, Sağlıkta Kalite Standartları Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) • SBL01. The relevant healthcare workers should be informed for managing biochemistry services efficiently and safely in the processes outside of the laboratory. • SBL02. The pre-analytical processes regarding the biochemistry laboratory tests should be kept under control. • SBL03. The processes regarding the phases such as admitting the samples to the laboratory and preparing them for analyses should be controlled. The indicators including the pre-analytical processes regarding Biochemistry Laboratory in SKS are as follows: • GBBL01. The ratio of the declined samples in the Biochemistry Laboratory tests. • GBBL02. The ratio of the lost samples in the Biochemistry Laboratory tests. In a later stage the Ministry aims at establishing the standard sets for specific service areas and including them in the periodical quality assessment process. The studies to develop SKS Laboratory set are already in place. Key words: Preanalytical phase, quality management, Biochemistry Laboratory, Quality Standards for Healthcare http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS SKS Biyokimya Laboratuvar Hizmetleri Bölümünde analiz öncesi süreçler ile ilgili 3 standart ve 14 değerlendirme ölçütü bulunmaktadır. İlgili standartlar aşağıda belirtilmiştir: •. SBL01. Biyokimya hizmetlerinin laboratuvar dışı süreçlerde etkin ve güvenilir şekilde yönetilmesi amacıyla, ilgili sağlık çalışanları bilgilendirilmelidir. •. SBL02. Biyokimya laboratuvar testleri ile ilgili analiz öncesi süreçler kontrol altında tutulmalıdır. • .SBL03. Numunelerin laboratuvara kabulü ve analize hazırlanmasına yönelik süreçler kontrol edilmelidir. SKS’de Biyokimya Laboratuvarı ile ilgili analiz öncesi süreçleri kapsayan göstergeler aşağıdaki şekildedir: •.GBBL01. Biyokimya Laboratuvar Testlerinde Reddedilen Numune Oranı • GBBL02. Biyokimya Laboratuvarında Kaybolan Numune Oranı İlerleyen süreçte, Bakanlık tarafından, spesifik hizmet alanlarına yönelik standart setlerinin oluşturulması ve periyodik kalite değerlendirme sürecine bu alanların da dahil edilmesi hedeflenmektedir. Hâlihazırda, SKS-Laboratuvar setinin geliştirilmesine yönelik çalışmalar da yürütülmektedir. ABSTRACTS OF INVITED LECTURES DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana QUALİTY INDİCATORS FOR PREANALYTİCAL PHASE Mehmet ŞENEŞ Mehmet ŞENEŞ S.B. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Biyokimya Bölümü Tüm sağlık bakımı sürecinde gerek hem klinik, gerekse tıbbi laboratuvarlarda) tıbbi hatalarla karşılaşılabilir. Tıbbi laboratuvarlarda kalite yönetimi için tasarlanacak olan aktif bir program ile hatanın erken tespiti, hızlı iyileştirilmesi ve düzeltilmesi ve daha da önemlisi hata meydana gelmeden önce engellenmesi sağlanabilir. Kalite göstergeleri (indikatörleri), sağlık bakımında belirlenmiş kriterlere göre seçilen olayın kalitesinin değerlendirilmesinde kullanılan araçlardır. Kalite indikatörü, Institute of Medicine tarafından “tüm önemli bakım bölgelerinin (hasta güvenliği, etkinlik, eşitlik, hasta odaklılık, dakiklik ve verimlilik gibi) potansiyel ölçütü” olarak tanımlanır. Kalite indikatörleri bu bölgelerle ilgili kanıtlara dayanır, farklı yerleşim ve zamanlarda tutarlı ve karşılaştırılabilir şekilde uygulanabilir. Tıbbi laboratuvarlar akreditasyonu için uluslararası standart olan ISO 15189:2012 “pre-analitik, analitik ve post-analitik laboratuvar süreçleri boyunca dikkat edilmesi gereken hususların izlenmesi ve performansın değerlendirilmesinde kalite göstergeleri belirlenmelidir” ve “hedeflerin oluşturulması, yöntem, değerlendirme, sınırlar, eylem planı ve değerlendirme süresini içeren kalite göstergelerinin izlenmesi süreci planlanmalıdır” ifadelerini içerir. Ayrıca, sürdürülebilirlik bakımından göstergelerin periyodik olarak gözden geçirilmesi gerektiğini vurgular. Tıbbi laboratuvarların total test sürecinde en çok hata ile karşılaşılan preanalitik evrenin (test istemi, hasta ve numune kimliklendirme, numune hazırlama ve transferini de içeren) tüm prosedür ve süreçlerinin değerlendirilmesi, izlenmesi ve iyileştirilmesine ihtiyaç olduğu aşikardır. Preanalitik evre hata kaynakları iki kategoride sınıflandırılabilir: Kimlik doğrulama hataları ve numune ile ilgili hatalar. Bu ana preanalitik hata sınıfları için geliştirilen ve kullanılan kalite göstergeleri, bazı ulusal ve uluslararası programlarda uygulanmaktadır. IFCC “Laboratuvar Hataları ve Hasta Güvenliği Çalışma Grubu” Kalite Göstergeleri Modeli’ni geliştirmiş ve uluslararası düzeyde çeşitli laboratuvarlardan veri toplamıştır. Ülkemizde de Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Sağlıkta Kalite ve Akreditasyon Dairesi Başkanlığı, sağlık kurumlarında hizmet süreçleri ve hizmetin etkinliğinin ölçülmesi amacıyla tıbbi laboratuvar süreçlerinin de dahil olduğu “göstergeler” yayımlamıştır. Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) Department of Medical Biochemistry Ankara Training and Research Hospital, Ministry of Health Medical errors may occur throughout the whole medical process (both in clinical and medical laboratory services). An active program of quality management allows the laboratory to monitor the errors according to the intended goals of early detection and rapid remediation and correction, and more importantly, prevention of errors before they occur. Quality indicators (QIs) are valuable tools for quantifying the quality of selected aspects of health care by comparing them against defined criteria. A quality indicator, as defined by Institute of Medicine, is “an objective measure that potentially evaluates all critical care domains (patient safety, effectiveness, equity, patient-centeredness, timeliness and efficiency)” and is based on evidence associated with those domains, and can be implemented in a consistent and comparable manner across settings and over time”. International Standard for accreditation of medical laboratories (ISO 15189: 2012) highlights the need to “establish quality indicators to monitor and evaluate performance throughout critical aspects of preanalytical, analytical and postanalytical processes” and stresses the point that “the process of monitoring quality indicators shall be planned, which includes establishing the objectives, methodology, interpretation, limits, action plan and duration of measurement”. Moreover, it underlines the need to periodically review indicators to ensure their continued appropriateness. Preanalytical phase (including test requesting, patient and sample identification, blood collection and sample handling and transportation) is the most error prone phase of the total testing process and it is clearly recognized that there is a need to evaluate, monitor and improve all the procedures and processes of preanalytical phase. Preanalytical errors should be classified in two categories based on identification and sample problems. Several national and international programmes are available in the literature that development and use of QIs for the two main preanalytical error categories. The IFCC Working Group on “Laboratory Errors and Patient Safety” has developed a Model of Quality Indicators and collected data from several laboratories at international level. In our country, Ministry of Health, Directorate of Healthcare Services, Office of Quality and Accreditation in Health, in order to measure health care service processes and effectiveness of http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS PREANALİTİK EVRE KALİTE GÖSTERGELERİ ABSTRACTS OF INVITED LECTURES DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] TBD Preanalitik Evre Sempozyumu 19 - 20 Mayıs 2016 Adana Key words: Preanalytical phase, error sources, quality indicators, patient safety ABSTRACTS OF INVITED LECTURES Anahtar kelimeler: Preanalitik evre, hata kaynakları, hasta güvenliği, kalite indikatörleri services, has also published QIs including laboratory processes. In laboratory medicine, identification of harmonized quality indicators, definition of quality specifications, implementation and monitoring of valuable quality indicators will contribute to the patient safety by reducing the laboratory errors in the initial phase of total testing processes. CONTENTS Laboratuvar tıbbında, harmonize kalite indikatörlerinin belirlenmesi, kalite gerekliliklerinin tanımlanması, uygulanması ve izlenmesi, total test sürecinin başlangıç evresinde hataların azaltılması ve hasta güvenliğinin sağlanması bakımından önemli katkı sağlayacaktır. DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana EVIDENCE-BASED RATIONAL LABORATORY TEST ORDERING Nurzen SEZGİN Nurzen SEZGİN Acıbadem Üniversitesi, Tıbbi Biyokimya, İstanbul, Türkiye Acıbadem University, Medical Biochemistry, İstanbul, Türkiye Tüm tıbbi alanlardaki gelişmelere parelel olarak laboratuvar teknolojisindeki ilerlemeler de klinik laboratuvar pratiğinin alanını genişletmiştir. Ancak son yıllardaki ekonomik sıkıntılar sağlık bakımını ve laboratuvarları olumsuz yönde etkilemiştir. Günümüzde sadece Türkiye’de değil tüm dünyada tanı tehlikeli bir şekilde değersizleştirilmektedir. Hastalıkların tedavisi için yüksek ödemeler yapılırken tanı için karşılaştırılabilir şekilde az ödenmektedir. Oysa yanlış tanı yanlış tedaviye yol açar. Laboratuvar tetkikleri tüm hastanelerin harcamalarında önemli bir yer tutmaktadır. Laboratuvar doğru kullanıldığında hasta tanı ve tedavisine anlamlı katkı sağlarken, gereksiz tetkiklerin fazla miktarda istenmesi; maliyet artışının yanında hasta için de ek incelemeler ile zaman kaybı, konforunun bozulması, hatta tanıdan uzaklaşılması gibi dezavantajlara yol açabilmektedir. Kanıta dayalı laboratuvar tıbbı, laboratuvar testlerinin klinisyenlerce klinik karar ve hasta bakımında etkin kullanımını gerekli kılmaktadır. Hasta bakımının iyileştirilmesi için laboratuvar testlerinin uygun kullanımı mecburidir. Birçok yeni testin klinik faydası kanıtlanmış olsa da klinisyenlerin, tanıya hiç katkısı olmayan eski testleri de istemesi çoğu laboratuvar uzmanı için sıklıkla karşılaşan bir olaydır. Çalışmalar gereksiz laboratuvar testi istemlerinin % 25-40 arasında olduğunu göstermektedir. Problem tanısal testleri arttırmak veya azaltmak değil, fakat uygun kullanımını sağlamaktır. Laboratuvar testlerinin etkinliği sürekli değerlendirilmeli ve klinisyenlerle paylaşılmalıdır. Bir laboratuvar testinin istenmesi bir ilaç başlamaktan veya girişimsel işlem yapmaktan daha az riskli değildir. Aynı zamanda, klinisyenlerin sürekli gelişen tıp alanında bilgilerini güncel tutması oldukça zordur. Bugün binlerce laboratuvar testi vardır ve her gün yenileri piyasaya çıkmaktadır. Test isteme ve yorumlama konusunda hekimlere daha etkili yardım etmek için laboratuvarlar yol gösterici olmalıdır. Laboratuvar uzmanları da klinisyenlere yüksek kalitede ve etkili destek sağlayacak değerli bilgiye sahiptir. In parallel with the developments in all areas of the medical field, clinical laboratory practice is expanded by advances in laboratory technology. However, in the concern of the economic problems has developed in recent years, has negatively affected health care and laboratories. Nowadays making diagnosis is getting dangerously worthless not only in Turkey but also all in around the world. In health system reimbursement payments per patients are paid mostly for the treatment section , the percent of diagnosis section is getting reduced . However, misdiagnosis can lead to incorrect treatment. Laboratory tests are an important part of all hospital expenses. If the unnecessary lab tests ordered more it may lead additional studies for patients, impairment of comfort, waste of time, and even lead to disadvantages such as distancing from accurate diagnosis while a significant contribution to the diagnosis and treatment when used correctly laboratory. Evidence-based laboratory medicine requires the efficient use of laboratory tests in clinical decision of patient care by clinicians. The appropriate use of laboratory tests to improve patient care is necessary. Although many new tests proven clinical benefit, it is a usual event for laboratory professionals when clinicians want older tests that do not contribute to any of the diagnosis. Studies show that between 2540% of laboratory test requests are unnecessary. The problem is not to increase or reduce diagnostic tests but to ensure the appropriate use. The effectiveness of laboratory tests must be evaluated continuously and it should be shared with clinicians. Ordering a laboratory test is not less risky than management by a drug or makes interventional procedures. At the same time, to keep the information up to date in the constantly evolving in the field of medicine for clinicians is quite difficult. Today there are thousands of laboratory tests available and new ones come to the market every day. Laboratories should be guided to help physicians more effectively about ordering tests and interpretation. Laboratory specialists also have valuable information to clinicians to provide high quality and effective support. Anahtar kelimeler: Laboratuvar testi, akılcı test istemi, gereksiz test Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) Key words: Laboratory test, rational test ordering, unnecessary testing http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS KANITA DAYALI AKILCI LABORATUVAR TEST İSTEMİ ABSTRACTS OF INVITED LECTURES DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana EFLM WORKING GROUP OF PREANALYTICAL PHASE ACTIVITIES Pınar EKER Pınar EKER Kamu Hastanel Birliği İstanbul Kuzey Merkezi Laboratuvarı Istanbul,TURKİYE Association of Public Hospitals Northern Anatolian Region of Istanbul,TURKEY Preanalitik hatalar tüm laboratuvar hataları içinde ağırlıklıdır. Bu nedenle “European Federation of Clinical Chemistry and Laboratory Medicine Working Group on Preanalytical Phase (EFLM WGPRE)” preanalitik politika ve pratiklerin standardize ve harmonize edilmesine öncülük etmek amacıyla kurulmuştur. Laboratuvar tıbbında preanalitik fazın önemini vurgulama; kritik aktiviteler için öneriler hazırlama ve iyi uygulamaları tanımlama; güncel preanalitik pratiklerle ilgili anketler düzenleme; valide anketler yoluyla güncel preanalitik pratikleri birleştirme; sempozyum, çalıştay, webinar gibi eğitimler düzenleme, temel hedeflerdir. Preanalitik faz çalışma grubunun basılı yayınlar üzerinden çalışmaları şöyledir: Flebotomi üzerine ulusal rehberler ve eğitim konulu 28 Avrupa ülkesinde anket; açlık numunelerinin alınmasının standardizasyonu; preanalitik kaliten gelişimi; CLSI H3A6 ile kan alımı prosedürlerinin uyumu için gözlemsel bir çalışma; hasta kimliklendirme ve tüp etiketleme için harmonizasyon çağrısı; klinik laboratuvarlarda kan alma tüplerinin lokal validasyonu; preanalitik fazın standardizasyonu ve harmonizasyonu. İlki 1-2 Nisan 2011 de Parma’da, 1-2 Mart 2013 de Zagreb’de ve sonuncusu 20-21 Mart 2015 de Porto’da olmak üzere 3 sempozyum düzenlenmiştir. Şu an ana hedef preanalitik faz açısından venöz kan alımı için basit, özet, risk ve kanıta dayalı bir öneri sağlamaktır. Preanalytic errors are major area to the overall rate of lab errors. In this context, the European Federation of Clinical Chemistry and Laboratory Medicine Working Group on Preanalytical Phase (EFLM WGPRE) was established to lead in standardization and harmonization of preanalytical policies and practices at a European level. Main goals: To promote the importance of the quality of the preanalytical phase of laboratory medicine;to define the best practices and provide recommendations for some critical activities in the preanalytical phase; to design and validate questionnaires for assessing the current practices related to some pre-analytical variables; to conduct surveys using validated questionnaires with the aim to assess the current pre-analytical practices; to organize symposia, workshops, webinars or training courses on preanalytical phase issues. Working group of Preanalytical Phase in standardization and harmonization of the preanalytical phase in Europe activities based on published papers are these: Survey of national guidelines, education and training on phlebotomy in 28 European countries; standardization of collection requirements for fasting samples; preanalytical quality improvement; compliance of blood sampling procedures with the CLSI H3-A6 guidelines: an observational study; patient identification and tube labelling – a call for harmonisation; local validation of blood collection tubes in clinical laboratories; standardization and harmonization of the preanalytical phase. Three conferences had been established on preanalytical phase first in Parma, 1-2 April 2011, second in Zagreb, 1-2 March 2013; and last in Porto, 20-21 March 2015. Main goal is to provide a simple, condensed, risk and evidence-based recommendation for venous blood sampling. Anahtar Sözcükler: Preanalitik, Risk, Yönetim Key words: Preanalytic, Risk , Management Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS EFLM PREANALİTİK ÇALIŞMA GRUBU AKTİVİTELERİ ABSTRACTS OF INVITED LECTURES DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana LABORATUVARDAN KLİNİĞE: BİYOLOJİK VARYASYON, TEMEL PRENSİPLER VE UYGULAMALAR Abdurrahman COŞKUN Acıbadem Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı Ataşehir, İstanbul ‘Önce zarar verme’ (Latince ‘primum non nocere’) ifadesi tıbbi uygulamaların en önemli kriteridir. Maalesef uygulama alanında bu ifadenin her zaman geçerli olduğu söylenemez. Tıbbi bilgi ve teknolojideki önemli gelişmelere rağmen ‘sıfır hata’dan hala çok uzaktayız. Klinik uygulamalarda tıbbi hataların oranı beklenenden çok daha yüksektir. Örneğin, çok yakın bir zamanda yayımlanan bir rapora göre, Amerika Birleşik Devletleri’nde tıbbi hartalar en önemli üçüncü ölüm nedenidir. Laboratuvar verileri klinik bulgulardan daha objektif olmasına rağmen ve klinisyenlerin verdiği kararların çoğunluğu laboratuvar testlerine dayandığı halde, test sonuçlarının klinisyenler tarafından yorumlanması çok büyük farklılıklar göstermektedir. Bu nedenle hasta sonuçlarının yanlış yorumlanmasını azaltmak için laboratuvar konsültasyonu şarttır. Endüstriyel verilerden farklı olarak, klinik laboratuvarlarda üretilen testlerin sonuçları belli oranda varyasyon içermektedir. Bu varyasyonların üç temel nedeni bulunmaktadır. Bunlar: • Pre-analitik etkenler • Analitik varyasyon • Biyolojik varyasyon (Birey içi ve bireyler arası biyolojik varyasyon) Pre-analitik etkenler ve analitik varyasyon kabul edilebilir düzeye indirgenebilir, fakat aynı durum biyolojik varyasyon için geçerli değildir, başka bir ifadeyle biyolojik varyasyon hasta sonuçlarının ayrılmaz bir parçasıdır. Biyolojik varyasyon bileşenlerinin verileri kabul edilebilir impresizyon, kabul edilebilir bias, dış kalite kontrol değerlendirme programları, referans aralıklar ve diğer uygulamaların kalite spesifikasyonlarını belirlemek için kullanılabilir. Bununla birlikte, laboratuvar uygulamalarına ek olarak biyolojik varyasyon verileri hastaların teşhis ve takiplerinde de kullanılmalıdır. Teşhis için klinisyenler genellikle referans aralıkları kullanırlar; oysa popülasyona dayalı referans aralıklar tüm bireyler için geçerli olmayabilir. Birey içi ve bireyler arası biyolojik varyasyon verilerinin karşılaştırması ile elde edilen bireysellik Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) FROM LABORATORY TO CLINICAL PRACTICE: BIOLOGICAL VARIATION, PRINCIPLES AND PRACTICE Abdurrahman COŞKUN Acıbadem University, School of Medicine, Department of Medical Biochemistry, Ataşehir, Istanbul The cornerstone of medical practice in general is the Latin phrase ‘primum non nocere’ which means ‘first do no harm’. Unfortunately, the reality in medical practice is that this is not always the case. Despite great improvements in medical knowledge and technology, we are still far away from ‘zero defects’. The rate of medical error in clinical practice is much higher than expected. For example, according to a report published recently, medical error is the third leading cause of deaths in United States. Although, laboratory data are more objective than clinical symptoms and most of decisions made by physicians are based on laboratory data, the interpretation of laboratory results by physicians shows wide variation. To decrease the misinterpretation of patients results, laboratory consultation is essential. Unlike industrial data, test results produced by clinical laboratories have a degree of variation due to three main factors: • Pre-analytical influences • Analytical variation • Biological variation (within- and between-subject biological variation) Pre-analytical influences and analytical variations can be reduced to acceptable levels; however the same situation is not the case for biological variation, i.e. biological variation is an inseparable part of patients’ test results. Data on the components of biological variation can be used to set quality specifications for allowable imprecision, allowable bias, external quality assessment schemes, reference intervals and other purposes. In addition to laboratory practice, biological variation data should be used in patient diagnosis and monitoring. For diagnosis, physicians usually use reference interval, however population based reference intervals might not be valid for all individuals. Using the index of individuality by comparing within- and between-subject biological variation of a test allows us to decide the utility of population based reference interval. Monitoring based on objective criteria such as reference change values (RCV), http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS 20 Mayıs 2016, Cuma ABSTRACTS OF INVITED LECTURES DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] TBD Preanalitik Evre Sempozyumu 19 - 20 Mayıs 2016 Adana facilitates patient treatment significantly. Physicians should use RCV to determine the change that must occur in patients serial test measurements before the change is significant. Unfortunately, physicians are not familiar with the index of individuality and RCV and consequently misinterpretation of laboratory data is one of a major source of medical errors. In conclusion, for good laboratory and clinical practice, laboratory consultation is essential and we should consider biological variation data to set quality specifications, patients diagnosis and monitoring. Key Words: Biological variation, Index of individuality, Medical errors, Reference change value. Anahtar Sözcükler: Bireysellik indeksi, Biyolojik varyasyon, Referans değişim değeri, Tıbbi hatalar Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS indeksini kullanarak bir testin popülasyona dayalı referans aralıklarının kullanılabilirliğini değerlendirilebiliriz. Referans değişimi değeri (RCV) gibi objektif kriterlerin hasta takiplerinde kullanılması tedaviyi anlamlı ölçüde kolaylaştırmaktadır. Bu nedenle klinisyenler, testlerin seri ölçümlerde sonuçlar arasındaki farkın anlamlılığını değerlendirmek için RCV değerini kullanmalıdır. Maalesef klinisyenler, bireysellik indeksi ve RCV hakkında yeterli bilgiye sahip değiller ve laboratuvar verilerinin yanlış yorumlanması önemli tıbbi hatalar arasında yerini korumaktadır. Sonuç olarak, iyi laboratuvar ve klinik uygulamalar için laboratuvar konsültasyonu esastır. Kalite spesifikasyonlarını belirlerken ve ayrıca hastaların teşhis ve takiplerinde testlerin biyolojik varyasyon değerleri dikkate alınmalıdır. ABSTRACTS OF INVITED LECTURES DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana Fatma TANELİ PREANALYTICAL ERRORS IN PEDIATRIC, GERIATRIC AND ONCOLOGY PATIENT SAMPLES Fatma TANELİ Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya AD, Manisa, Türkiye Celal Bayar University Faculty of Medicine, Department of Clinical Biochemistry, Manisa, Turkey Laboratuvar hata kaynakları incelediğinde yaklaşık %68’ini preanalitik evredeki hata kaynakları oluşturmaktadır. Preanalitik evrede hata kaynaklarının pediyatrik, geriyatrik ve onkolojik hastalarda daha da dikkatle yönetilmesi gerekmektedir. Pediyatrik hastalarda kan alma yenidoğandan 18 yaşına kadar çok farklı tekniklerin kullanımıyla tecrübeli ve deneyimli hemşirelerce gerçekleştirilebilmektedir. Yenidoğanda perkütan, santral ve umblikal kateterden kan alma, sefalik venden (kafadan) kan alma, kapiller kan alma (topuktan veya parmak ucundan kan alma), neonatal taramalar için kağıda kan alma gibi çok farklı teknikler uygulanmaktadır. Yenidoğanlarda yapılan bir araştırmada, topuktan kan alma esnasında otomatik lanset ve manuel lanset kullanımı, ağrı skalası puanı, işlem süresi gibi kriterler kullanılarak karşılaştırılmıştır. Otomatik lanset kullanımının verileri manuel lansete göre istatistiksel olarak anlamlı düşük bulunmuş ve önerilmiştir. Geriyatrik hastalarda dehidratasyon, artrit, işitme yetersizlikleri, ateroskleroz, demans gibi klinik durumlar hastayla iletişimi ve kan alma işlemini güçleştirmektedir. Yaşlılarda ayrıca deri çok ince, kaslar zayıflamış olduğundan venlerin kan alma esnasında kaymasına, damarların elastikiyetinin azalmış olduğundan venöz kolaps ve venöz damar hasarı daha kolaylıkla ve sıklıkla görülmektedir. Kan alma esnasında ve sonrasında sabırlı ve saygılı olmak , hastanın kanaması durmadan bandajlanmaması, kan alma yerine kanama duruncaya kadar basınç uygulanması önemlidir. Yoğun bakım hastalarında kateterlerden ve IV yollardan kan alındığında ilk alınan örnek atılmalıdır, aksi halde kontaminasyon nedeniyle numune reddi ile sonuçlanabilecektir. Hemolizi önlemek için ve kateterden kolaylıkla kan alabilmek için enjektör yerine uygun adaptörlerle kan alınması yönünde eğitim verilmelidir. Onkoloji hastaları kemoterapi aldıklarından damarları daha zor bulunmakta, damarlar skleroze olup, küçülüp ve elastisitesini kaybetmektedir. Eğer hastalar santral venöz kateter kullanıyorsa buradan kan örneği alma hasta konforunu sağlayacak ancak kontaminasyona karşı da özen göstermek gerekecektir. Özellikle yoğun bakım üniteleri, acil servis gibi birimlerde preanalitik evre hataları daha sık görülmektedir ve bu konuda özellikle daha sık eğitimlerin verilmesi, klinikte çalışan hekimler, hemşireler, flebotomistler, öğrenciler için eğitimlerin tekrarlanmasıyla ancak preanalitik evre hatalarını azaltmamız mümkün olabilecektir. Preanalytical phase errors make up the 68% of the errors that occur in the clinical laboratory. Sample collection is the most critical variable in preanalyical phase especially in pediatric, geriatric and oncology patients. Pediatric blood sample collection can be performed by experienced phlebotomists by using many techniques from newborn baby to 18 year old teenager. In the newborn baby especially in pediatric intensive care units and emergency departments percutaneous and central venous catheter and umblical cord catheter may be used for blood sample collection. Many techniques are routinely used for blood collection site such as from capillary venous sample (heel stick, finger stick), dried blood spots for neonatal screening, the dorsal hand veins and the veins of the antecubital fossa. In newborns, automatic lancet and manual lancet were compared during heel stick by the newborn baby pain scale, blood sampling duration . It was observed that automatic lancet had statistically lower scores and were advised in routine practice. In geriatric patients’ blood sampling is harder due to the factors such as dehidration, arthritis, hearing loss, atherosclerosis, demans and communication deficiencies with the elderly. Additionally, skin is much thinner than adults, muscles are also very thin, thus the veins slip during the blood sampling procedure and due the deficiency in elasticity venous collapse and venous injury can be observed more frequently. It is important to use winged infusion sets during blood sampling and be patient and respectful to the geriatric patients. Ask the patient to apply mild pressure to the blood sampling site and do not bandage before the bleeding stops at the venepuncture site. In intensive care units (ICU), blood samples are obtained from catheters and IV route and the first samples should be wasted and do not send to the laboratory as a blood sample. Otherwise contamination by the IV fluid will cause the sample to be rejected due to abnormal results .To avoid hemolysis in ICU the use special adaptor is used in blood sampling. Due to chemotherapy treatment in oncology patients, veins are harder to visualise, and veins are smaller and elastic. If the patients are using central venous catheters it will comfort the patient pain. Preanalytical phase errors are even more increased in especially intensive care units, emergency department clinics . Thus frequent education to phlebotomists, clinicans, nurses should be performed to decrease the errors. Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS PEDİYATRİK, GERİYATRİK VE ONKOLOJİK HASTA ÖRNEKLERİNDE KARŞILAŞILAN PREANALİTİK HATA KAYNAKLARI ABSTRACTS OF INVITED LECTURES DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana Fehime Benli AKSUNGAR Acıbadem Labmed Klinik Laboratuvarları, İleri Analiz ve Metabolizma Laboratuvarı, Acıbadem Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Biyokimya Anabilim Dalı, İstanbul Preanalitik faz laboratuvar tıbbında ülkemizde daha çok son yıllarda üzerinde durulan bir konudur. Analitik fazda hızla gelişen teknoloji, standardizasyon ve ölçüm doğruluğunu arttırırken, preanalitik faz standardizasyonu birçok zorluklar içermektedir. Analiz öncesinde kontrol edilmesi zor iki aşama mevcuttur: Örnek vermeden önce hastaya bağlı değişkenler ve örneğin alınmasından sonraki hazırlık aşaması. Bu dönemlerde yapılan uygunsuzluklar sonuca direkt yansıdığı için kontrol ve standardizasyon çalışmaları çok önem kazanmaktadır. Birçok analit için tanımlanmış preanalitik özellikler bulunmakta ve laboratuvar hekimleri, artan bir bilinçle bu konuda çaba harcamaktadır. Bu konuşmada, 3 ayrı spesifik test grubunun preanalitik özellikleri, yaşanmış vakalar üzerinden anlatılacak ve çözümler paylaşılacaktır. İlk grup soğuk aglütininler ve kriyoglobulin ölçümleridir; Özellikle hastalardan uygun sıcaklıkta örnek alınmadığında kriyoglobulin ölçümlerinde azımsanamayacak oranda yalancı negatiflik ile karşılaşılmaktadır. Yapılan bir araştırmada aynı dış kalite kontrol programına katılan laboratuvarlardan sadece 1/3’ünün, kriyoglobulin varlığını tespit edebildiği gösterilmiştir. İkinci grup test, 24 saatlik idrarlarda metabolit ölçümleridir ayrıca idrar koruyucularının etkisinden de bahsedilecektir. Laboratuvarların en sık karşılaştıkları sorulardan biri 24 saat süresince belirli bir koruyucu ile toplanmış ya da toplanmamış örneklerden, hedeflenen metabolitten ayrı olarak başka bir testin çalışılıp çalışılamayacağıdır. Bu konu ile ilgili olarak laboratuvarımızda yapılan çalışmanın ön bulguları sunulacaktır. Üçüncü grup ise serum ve idrarda ölçümleri yapılan ağır metallerdir. Ağır metal ölçümlerinde preanalitik kontaminasyonun rolü azımsanamayacak kadar fazladır ve sonuçlara direk etkisi vardır. Laboratuvarımızda çinko ölçümlerinin kontaminasyona ne derecede maruz kaldığı araştırılmıştır. Sonuç olarak laboratuvarda ölçülen rutin parametrelerin dışında spesifik test gruplarının da preanalitik fazdan oldukça fazla etkilendiği gösterilmiştir. Günümüzde kaliteli ve doğru sonuç üretmek için örneklerin analiz öncesi geçirdiği aşamaların dikkatlice kontrol edilmesi gerekliliği bir kez daha karşımıza çıkmaktadır. Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) ANALYTE SPECIFIC PREANALYTICAL VARIABLES WITH EXAMPLES Fehime Benli AKSUNGAR Acıbadem Labmed Clinical Laboratories, Advanced tests and Metabolism Laboratory, Acıbadem University, School of Medicine, Department of Biochemistry, İstanbul The preanalytical phase of laboratory medicine is emphasized more in recent years in our country. While rapidly developing technology improves the accuracy and measurement standardization in the analytical phase, standardization of preanalytical phase involves many difficulties. Preanalytical phase has two prephases which are difficult to control: Variables depending on the patient before sampling and the preparatory phase after sampling. Since the non-compliances in these two periods directly affect the test results, control and standardization activities are crucial. Preanalytical properties are defined for many analytes, and laboratory physicians are spending efforts with increasing awareness in this regard. In this speech, specific preanalytical features of 3 different test groups will be discussed in real cases, and solutions will be shared. The first group is the measurement of cold agglutinins and cryoglobulins; especially when the sampling is not done at the appropriate temperature, increases in the rate of false negative results are encountered in cryoglobulin detections. In a recent survey, only 1/3 of the laboratories participating in the same external quality control program have been shown to detect the presence of cryoglobulins. The second group of test is 24-hour urine metabolite measurements and also effects of urinary preservatives will be referred. One of the most frequently asked questions to laboratories is if it is possible to analyze another test from a 24-hour urine sample, which is collected with a certain preservative for a certain metabolite. With regard to this subject, preliminary findings of a study conducted in our laboratory will be presented. The third group of test is, heavy metal measurements in serum and urine samples. Preanalytical contamination has a great impact on heavy metal measurements and has a direct effect on the results. Contamination rate of zinc measurements in our laboratory is investigated, and the results will be shared. As a result, specific test groups such as aforementioned tests, are shown to be influenced by the preanalytical phase besides the routine parameters. We have once more face the necessities of standardization and control of preanalytical phase for accurate results. http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS ÖRNEKLERLE ANALİTE ÖZGÜ PREANALİTİK DEĞİŞKENLER ABSTRACTS OF INVITED LECTURES DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana STANDARDIZATION OF PRE-ANALYTIC PHASE IN MULTICENTER STUDIES Yeşim ÖZARDA Yeşim ÖZARDA Tıbbi Biyokimya, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi, Bursa, Türkiye Department of Biochemistry, Uludag University Medical School, Bursa, Turkey Çok merkezli referans aralıkları (RA) çalışmalarında standardizayonun, özellikle preanalitik evredeki standardizasyonun sağlanmasının önemi ve gerekliliği Uluslararası Klinik Kimya Federasyonu, IFCC, bünyesinde yer alan Referans Aralıkları ve Karar Sınırları Komitesi (C-RIDL) tarafından vurgulanmaktadır. C-RIDL son yıllarda çok merkezli çalışmalar üzerinde yoğunlaşmıştır ve bu amaçla bir protokol ve standart prosedürleri yayımlamıştır. Çok merkezli çalışmaya katılan tüm merkezlerde dikkat edilmesi ve standardize edilmesi gereken unsurlar; çalışmaya alınacak bireylerin çalışmaya dahil edilme/dışlama kriterleri, dahil edilenlerin yaş ve cinsiyet dağılımları, birey sayıları, anket formlarının doldurulması, kan alımı için bireylerin hazırlanması, kan alınan tüpler, kanların işlenme, hazırlanma koşulları (bekleme, saklanma süre ve şekilleri vb) şeklinde özetlenebilir. Ülkemizde C-RIDL üyesi ve Türkiye temsilcisi olarak görevli bulunmakta olduğum için organizasyonunda yer aldığım biyokimyasal ve hematolojik laboratuvar parametrelerinin RA’nın belirlenmesi için 2 çok merkezli çalışma yürütülmüştür. Biyokimyasal parametreler için gerçekleştirilen çalışmada tüm örnekler katılımcı merkezlerden Uludağ Üniversitesi merkez biyokimya laboratuvarına gönderilmiştir. Hematolojik parametreler için ise örnekler katılımcı laboratuvarlarda çalışılmıştır. Analiz evresinin gerçekleşme yeri ve şekline göre merkezlerin karşılaştırma planı da preanalitik dönemde gerçekleştirilmektedir. Bir merkez laboratuvar varlığında, katılımcı laboratuvarların aynı parametreleri belirli sayıda (20-25) örnek için kendi laboratuvarında da çalışıp merkez ile eş zamanlı olarak, diğer örneklerle beraber saklamaları ve merkez ile eş zamanlı olarak aynı koşullarda çalışmaları önerilmektedir (Cross-check çalışması). Birden fazla merkez olduğunda ise tüm laboratuvarlarda aynı zamanda aynı parametrelerin ölçüldüğü bir standart ve/veya panel aracılığıyla laboratuvarların karşılaştırılması gerekmektedir. Sonuç olarak çok merkezli çalışmalardan elde edilen RA karşılaştırılabilir ve bu çok değerli, emek yoğun çalışma sonuçlarının güvenilir olması için preanalitik evrenin standardizasyonu mutlaka sağlanmalıdır. The importance and necessity of standardization of multicenter reference interval (RI) studies, especially in the pre-analytic phase, have been stated by the Committee for Reference Intervals and Decision Limits (C-RIDL) of the International Federation of Clinical Chemistry and Laboratory Medicine (IFCC). In recent years, the C-RIDL has focused on multicenter studies and has published the protocol and procedures for this purpose. There must be careful standardization in all participating centers of inclusion/exclusion criteria, questionnaire completion, numbers of participants, age and gender distribution, preparation of participants for blood sampling, sample tubes and storage conditions (time, temperature, etc.). As the Turkish representative of C-RIDL, I organized two multicenter RI studies in Turkey for biochemical and hematological parameters. For the RI study of biochemical parameters, all blood samples were transferred from the participating laboratories to Uludag University Central Laboratory for analysis and in the RI study for hematological parameters, all analyses were performed in the participating laboratories. A comparison of the centres in respect of the analysis stage was in the plan of the pre-analytic phase. When a single central laboratory performs the analyses, each participating laboratory analyses a limited number of samples (2030) parallel to the central laboratory (cross-check study) under similar conditions. When the analyses were performed in participating laboratories, each laboratory was asked to analyze a standard and/or a panel parallel to samples. In conclusion, in order to ensure comparability and validity of the obtained RI from a multicenter study, it is necessary to standardize the pre-analytic phase of the study. Key words: Multicenter studies, Reference intervals, Pre-analytic standardization Anahtar Kelimeler: Çok merkezli çalışmalar, Preanalitik standardizasyon, Referans aralıkları Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS ÇOK MERKEZLİ ÇALIŞMALARDA PREANALİTİK EVRENİN STANDARDİZASYONU ABSTRACTS OF INVITED LECTURES DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana Alper GÜMÜŞ Haseki Eğitim Araştırma Hastanesi, Tıbbi Biyokimya Laboratuvarı, İstanbul, Türkiye THE IMPORTANCE OF CENTRIFUGATION IN PRE-ANALYTICAL PHASE Alper GÜMÜŞ Haseki Training and Research Hospital, Istanbul, Medical Biochemistry Labaratory Turkey Santrifüjleme temel olarak bir ayrıştırma yöntemidir. Tıbbi laboratuvarlarda rutin olarak serum, plazma ve idrar örneklerinin hazırlanmasında kullanılan bir örnek hazırlama işlemidir. Santrifüjleme preanalitik evrenin en önemli aşamalarından birini oluşturur ve santifüjleme öncesi ve sırasında etkili değişkenlerin bilinmesi preanalitik hataların önlenebilmesi için gereklidir. Plazma elde etmek için örnekler beklemeksizin santrifüj edilebilirken, serum elde edebilmek için tüp içindeki kan örneğinde pıhtılaşmanın tamamlanması beklenmelidir. CLSI, kılavuzunda (GP44-A4) normal serum örneklerinin oda sıcaklığında 30 ile 60 dakika bekletilmesini önermektedir. Bu süre toplam sonuç verme süresini oldukça fazla uzattığı için pıhtılaşma hızlandırıcı tüpler rutin kullanıma girmiştir. Silika kaplı tüplerde bu süre 15 dakikaya inerken, trombin katkılı tüplerde beş dakikadır. Örnek tüplerinin iyi tanınarak bekletilme sürelerine uyulması santrifüjlemeye bağlı preanalitik hatalardan sakınmanın ilk basamağıdır. Santrifüj dönme hareketinden elde edilen ivme etkisiyle örnek karışımını yoğunluklarına göre ayırır. Yerçekiminin (g) katları ile ifade edilen bu ivmenin (RCF, g-kuvveti) ayarlamalarda RPM yerine kullanılması, laboratuvarlar arası ortak bir dil kullanılabilmesi için önerilmektedir. Santrifüjleme işleminde sediment oluşmasında etkin faktörler RCF ve çevirme süresidir. RCF ve sürenin ne kadar olması gerektiği konusunda bir fikir birliği yoktur ancak üreticiler genel olarak örneklerin (plazma veya serum) 1500 g’de 15 dakika çevrilmesini önermektedirler. Ancak örneklerin 5000 g’nin üstündeki ivmelerde çevrilmesi önerilmemektedir. Tüplerin dayanabildikleri en yüksek ivme düzeyleri üreticiler tarafından bildirilmektedir. Bu sınırlar aşıldığında tüplerin kırılma olasılığı artar. Bir diğer önemli etken ise sıcaklıktır. Dönme hareketinin hızı ile orantılı olarak sürtünmeye bağlı santrifüj içindeki sıcaklık da artmaktadır. Bazı çalışmalarda gün içinde santifüj içindeki sıcaklığın ~50 C˚’ye kadar çıkabildiği bildirilmiştir. Rehberlerde bu sebeple sıcaklık kontrollü santrifüjlerin kullanılması önerilmektedir. Diğer dikkat edilmesi gereken noktalardan bazıları: Tüpler ağzı kapalı çevrilmeli, tekrar santrifüjlemeden kaçınılmalı, tüp içinde kalan artık pıhtılar tahta çubuk vb. ile alınmamalıdır. Santrifüj ve preanalitik etkileri laboratuvar çalışanları tarafından iyi tanınmalı ve bilinmelidir Bu konuda ulusal bilgilendirici rehberler hazırlanması ve sürekli eğitimlerin yapılması laboratuvarlarda toplam kalitenin arttırılmasına katkı sağlayacaktır. Centrifugation is a separation method and routinely performed sample preparation procedure in medical laboratories to obtain serum, plasma and urine samples. Centrifugation is one of the main stages of pre-analytic phase and understanding the associated variables before and during centrifugation is required to prevent pre-analytical errors. Anticoagulated specimens can be centrifuged immediately after collection but samples should be expected until the completion of the in vitro clotting in order to obtain serum sample within 30 to 60 minutes at room temperature (20 to 25 °C) (GP44-A4). This period extends the total test processing time, so a collection device can be used that contains an activator/accelerator to accelerate clotting (glass or silica particle tubes in 15 minutes, thrombin, additive tubes in five minutes). Understanding the properties of the test tubes and complying with the waiting period is the first step to prevent pre-analytical errors associated with centrifugation. Separation is achieved by spinning the test tubes; the centrifugal force (RCF) separates materials according to their density. RCF is expressed by g force and more meaningful term than revolutions per minute (RPM). It is recommended that laboratories describe centrifuge requirements in terms of RCF. The separation efficacy of the centrifugation process depends on RCF and the centrifugation time. There is no consensus about the separation time, but many manufacturers propose at 1500 g for 15 minutes. But centrifugation above the 5000 g is not recommended against the risk of breaking the test tubes. Another important factor is the temperature. It is reported that temperature in a centrifuge may reach 50 ˚C. The use of temperature-controlled centrifuge is recommended in the guidelines. Some other points to note: test tube caps must be closed in centrifuge, should be avoided recentrifugation, rimming the tube with a wooden applicator stick to release the clot is not recommended. Centrifuge and pre-analytical effects should be well known by laboratory personnel. In this regard, preparation of national informative guides and performing continuing education will contribute to improving the overall quality in medical laboratories. Anahtar Kelimeler: Santrifüj, Santrifüjleme, Preanalitik hata Keyword: Centrifuge, Centrifugation, Pre-analytical error Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS PREANALİTİK EVREDE SANTRİFÜJÜN ÖNEMİ ABSTRACTS OF INVITED LECTURES DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana PREANALYTICAL FACTORS BY SAMPLE TRANSPORT: HOW SHOULD BE PROVIDED IN LOCAL, NATIONAL AND INTERNATIONAL LEVEL ? Çiğdem SÖNMEZ Çiğdem SÖNMEZ Ankara Abdurrahman Yurtarslan Demetevler Onkoloji Hastanesi ve Kamu Hastaneleri Birliği Ankara II. Bölge Merkez Laboratuvarı Yöneticisi Laboratory Manager of Ankara Abdurrahman Yurtarslan Demetevler Onkoloji Hastanesi (Oncology Hospital) and Association of Public Hospitals - Central Laboratory of II. Region of Ankara Globalleşen dünyada, her geçen gün artan test çeşitliliği ve iletişim ağı ile test menülerinin genişlemesi, laboratuvarlar arasında veya uluslararası düzeyde numune transferlerinin artışına neden olmaktadır. Ülkemizde de gerek Kamu tarafında sağlık tesislerinde Kamu hastaneler Birliği Bünyesinde Kurulan genel sekreterliklerin devreye girmesi ile gerek ise özel hastanelerde ve laboratuvarlarda zincirlerin kurulması sonucunda örneklerin transportu şart olmuştur. Öte yandan özellikli testlerin maliyet ve verimlilikleri göz önüne alınarak tek noktada çalışılması, numune transferlerinin giderek artmasına neden olmaktadır. Artan transport ihtiyacını karşılamak için, ulusal ve uluslararası birçok kuruluş standartlar oluşturmakta, kılavuzlar yayınlamaktadır. Numunelerin transport süreci, laboratuvar süreç analizinde preanalitik fazda yer alan ve hem laboratuvar içinde hem de laboratuvar dışında farklı aktörler arasında geçen bir döngüdür. Kılavuzlarda ve oluşturulan standartlarda sürecin nasıl yapılacağı net olarak tanımlanmamış, ancak kontrol altına alınması gerektiği vurgulanmıştır. Her Laboratuvar yöneticisi kendi işleyişini değerlendirmeli ve transport sürecini kontrol altına almalıdır. Acil numuneler, değerli numuneler, adli vakalar ve denetim serbestlik laboratuvar örneklerinin de değerlendirildiği çözümler belirtilmeli ve dokümante edilmelidir. Kalite politikası gereği 5N 1K kuralı çerçevesine hangi materyali (neyi) kimin nasıl ve ne zaman taşıyacağı nereden netleşmelidir. Sürecin değerlendirilmesi amacıyla indikatörler (süre, sıcaklık, çalışan ve numune güvenliği, preanalitik hatalar) düzenli olarak takip edilmelidir. . Toplam Kalite politikası gereğince, süreçlerin analizlerinin yapılması, risk yönetiminin planlanması, denetim ve takip mekanizmalarının çalıştırılmasıyla, başarılı bir Laboratuvara sahip olabilirsiniz. Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) In a globalizing world, with increasing variety of test day by day and with the network the expansion of the test menus leads to increase in samples transfer between laboratories of national and / or international level. In our country, with the introduction of the regional department that was established in the structure of Public Hospitals Association and chains in private sector hospitals and laboratories the transport of samples become necessary. On the other hand considering the cost and efficiency of specific tests, leads to an increase in sample transfer Many national and international organizations created standards and published guides to meet the growing transportation needs. Transport process of samples is a cycle in the preanalytical phase of laboratory processes analysis which last between different actors, both within and outside the laboratory. In the guidelines and created standards it is not clearly defined how the procedure will be done but the necessity of the control is emphasized each laboratory manager should assess the loboratory operation and control the transport process. Solutions for evaluation of emergency samples, valuable samples, forensic cases should also be specified and documented. Due to the quality policy in the context 5W’s 1H rule which material (what) and when, where, how to be transported, and by whom should be clarified. Indicators specified in order to evaluate the process (time, temperature, staff and sample security, preanalytical errors) should be monitored regularly. In accordance with total quality policy, the analysis of the laboratory processes, risk management planning, control and follow-up mechanisms, you can have a effective laboratory. http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS ÖRNEK TRANSPORTUNDA PREANALİTİK FAKTÖRLER: LOKAL, ULUSAL VE ULUSLARARASI DÜZEYDE NASIL SAĞLANMALI? ABSTRACTS OF INVITED LECTURES DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana PREFERENCE AND MANAGEMENT OF SERUM AND PLASMA SAMPLE TYPE Nedim ALBAYRAK Nedim ALBAYRAK Becton Dickinson, İstanbul, Türkiye Becton Dickinson, Istanbul, Turkey Rutin ve özellikli biyokimya testlerinde en sık tercih edilen numune tipi olarak serum kullanılmaktadır. Günümüzde, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) birçok laboratuvar testlerinde plazma numunesini önermektedir. Çünkü plazma bileşenleri hastaların patolojik durumunu seruma göre daha iyi yansıtabilir. Serumun birçok alanda tercih edilmesinin nedeni ise uygun şekilde pıhtılaştırılan kandan elde edilen serumda neredeyse hiç hücre bulunmamasıdır. Plazma numunesiyle çalışılan testlerin validasyonu bazı cihaz firmalarında sınırlı veya çok yaygın olmamasına rağmen, geçmiş yıllardan itibaren, klinik kimya laboratuvarlarında gözlenen gidişat, gereksinim ve beklentiler doğrultusunda, plazmaya ilgi ve talebin artışı gözlenmiştir. Sonuç olarak, testlerin geliştirilmesi ve bu testlerin validasyonu hem serum hem de plazma için birçok cihaz firması tarafından standardize hale getirilmiştir. Serum ve plazma arasındaki analitik farklılıklar başlıca 2 gruba ayrılabilir; numunenin doğasına bağlı görülebilen farklılıklar ve tüpün içindeki katkı maddesine bağlı oluşabilecek farklılıklar. Numune çeşidinin seçimi esnasında serum ve plazma numunelerinin faydaları ve limitleri, laboratuvar ve bu kuruma uygunluğuna bakılarak numune çeşidinin tipi belirlenmelidir. Serum is the most commonly used type of specimen in both routine and special chemistry testing. Today, World Health Organization recommended that plasma is preferred for many laboratory investigations because the constituents in plasma are better reflecting pathological situation of a patient than in serum. The wide preference for serum can be attributed in large part to the essentially cell-free nature of serum produced from properly clotted blood specimens. Validation of methods for plasma specimens was less common and limited to certain instrument manufacturers and tests. However, trends in clinical laboratory requirements and expectations over the past decade have created increased interest in and demand for the unique attributes of plasma specimens. As a result, development and validation of assays for both serum and plasma are now standard among many instrument manufacturers. Analytical differences between serum and plasma specimens can be grouped into two broad categories: inherent differences due to the nature of the sample/ specimen, and differences associated with the tube additives. The benefits and limitations of both serum and plasma should therefore be examined when determining which specimen is most suitable in a specific institution or setting. Key Words: Serum, plasma Anahtar kelimeler: Serum, plazma Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS PLAZMA VE SERUM NUMUNE ÇEŞİDİNİN TERCİHİ VE YÖNETİLMESİ ABSTRACTS OF INVITED LECTURES DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana HOW COMPATIBLE IS URINE SAMPLE FOR ANALYSIS? (IN ACCORDANCE TO THE EUROPEAN AND CLSI GUIDES) Koza MURAT Koza MURAT Kamu Hastaneleri Birliği Ankara II. Bölge Merkez Laboratuvarı Association of Public Hospitals- Central Laboratory of II. Region of Ankara İdrar kandan sonra tanı, hastalık takibi, ilaç analizleri gibi konularda en sık kullanılan ve önemli bilgiler içeren bir materyaldir. İdrar analizinin etkin olmasının temelinde çok iyi standardize edilmiş numune toplama, transport, numune hazırlama ve analiz prosedürleri yer almaktadır. Bu nedenle preanalitik süreç idrar analizi için çok önemlidir. İdrar analizini etkileyen preanalitik değişkenler hastaya bağlı faktörler, örnek toplama, etiketleme, transport ve hazırlama gibi geniş bir alana yayılmıştır. Hastanın Hazırlanması ve Örnek Toplama • İdrar toplama aşaması preanalitik değişkenlerin başında gelmektedir. Laboratuvar hastanın hazırlanması ve numune toplanmasına ilişkin doğru bilgilendirmenin sağlanmasından sorumludur. •. Hasta örnek toplama prosedürü hakkında bilgilendirilmeli ve diyet, diürez, egzersiz gibi faktörlerin analizi etkileyebileceği açıklanmalıdır. • Çok sayıda idrar toplama prosedürü bulunmaktadır. Hangi idrar toplama prosedürünün seçileceğine hastanın özellikleri göz önünde bulundurularak karar verilmelidir. • İdrar Toplama Kabı; temiz ve emici olmayan materyalden yapılmış olmalı interfere ajan içermemelidir. İdrar kabı etiketlenmeli ve etikette hastayı tanımlayıcı bilgiler, tarih, örnek toplama zamanı varsa koruyucu belirtilmelidir. Transport ve Numunenin Hazırlanması • İdrar numunesi analiz için hızlı bir şekilde laboratuvara taşınmalıdır. İdrar kabı taşıma sırasında dökülme veya sızdırmayı önlemek için güvenli bir şekilde kapatılmalıdır. Eğer idrar acil olarak taşınmayacak ve analiz yapılmayacaksa toplandıktan sonra buzdolabında saklanmalıdır. • Örnek alımı ve analiz arasındaki zamanın artması, sıcaklık kontrolünün yapılmaması, koruyucu eklenmemesi ve 2 saat içerisinde testin yapılamaması idrar test sonuçlarının kalitesini azaltmaktadır. • Eğer idrar 2 saat içinde analiz edilmeyecekse koruyucu kullanılmalıdır. • .Koruyucu eklenmesi metabolik değişiklikleri, bakteri üremesini önlemektedir. • Bazı spesifik proteinler idrarda unstabildir. Koruyucu eklenmesi bunların parçalanmasını inhibe etmektedir. Dilüsyon ve dökülme riski olmadığından liyofilize koruyucular tercih edilebilir. Kullanılan koruyucunun ne olduğu toplama After blood urine is most commonly used material containing important information for diagnosis, disease monitoring, and drug analyses. The efficiency of urine analysis includes well standardized sample collection, transport, sample preparation and analysis procedures. Therefore preanalytical process is important for proper urine analysis. Preanalytical variables affecting urine analysis are factors related to the patient, sample collection, labelling, transport and processing. Preparing the Patient and Sample Collection • Urine collection phase is the primary step of preanalytical variables. The laboratory is responsible for providing correct information on patient preparation and sample collection. • Patients should be informed about the sample collection procedure and it should be disclosed that the factors such as diet, diuresis and exercise will affect the analysis. • There are a large number of urine collection procedures. For the selection of urine collection procedure the patient characteristics must be considered. • Urine collection container; must be clean and should made of non-absorbent material and do not contain any interfering agent. Urine container must be labelled with the patient information (barcode number etc.), date, and sample collection time and if available preservatives must be specified. Transport and Preparation of the sample • Urine samples must be transported quickly to the laboratory for analysis. Urine container should be closed safely to prevent spillage or leakage during the transport. If the urine will not transport and analysed immediately, it should be placed in a refrigerator after sampling. • Increase the time between sampling and analysis (more than 2 hours), failure to control the temperature, not adding preservatives reduces the quality of results of urine tests. • Preservative should be used if analysing will not be done within 2 hours. • Addition of preservatives prevents metabolic changes and bacterial growth. • Some specific proteins in the urine are unstable. Addition of preservatives inhibits their degradation. Lyophilized preservatives may be preferred because there are no risk of dilution and spillage. It is important to specify the preservatives used on the sampling container. • If microbiological testing is requested it should be done within 2 hours. Otherwise it should be stored in accordance to CLSI in the refrigerator not exceeds 24 hours Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İDRAR ÖRNEGİ ANALİZ İÇİN NE KADAR UYGUN? (AVRUPA VE CLSI KILAVUZLARINA GÖRE) ABSTRACTS OF INVITED LECTURES DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] TBD Preanalitik Evre Sempozyumu 19 - 20 Mayıs 2016 Adana Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) and if possible to be transferred into a tube containing bacteria static preservative. Such tubes do not need refrigeration. • 24-hour urine contamination, incorrect collection procedure, false calculation of urine volume may lead to preanalytical errors. 24-hour urine should be stored in the refrigerator in clean, disposable wide-mouthed plastic containers (approximately 3 litres). For light sensitive analyses dark colour containers must be used. On the label, the name of the patient, requested tests, used preservatives and starting and ending time of collection period must be specified. If a special preservative essential, it must be added before the collection. NCCLS/CLSI guidelines are specified in detail which preservatives will be used. Sample Acceptance • While the accepting the urine sample, the laboratory must examine if it is labelled, has the sufficient volume, and if sampling date and time is specified. • For timely collected urine samples assembly of time should be specified. • If preservative is used, it should be checked whether an appropriate preservative is used for the analysis. • If a light-sensitive test analysis is requested the sample must be protected from light. For monitoring the preanalytical phase, urine is the most difficult material among the laboratory samples. For effective urine analysis well standardized sample collection, transport, preparation and acceptance procedures should be documented and applied. http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS kabında belirtilmesi önemlidir. • Eğer mikrobiyolojik test istenmişse 2 saat içinde çalışılmalıdır. Eğer çalışılmayacaksa CLSI’a göre 24 saati geçmeyecek şekilde buzdolabında saklanmalı mümkünse bakteriostatik koruyucu içeren bir tüpe aktarılmalıdır. Koruyucu içeren bu tüplerin buzdolabında saklanmasına gerek yoktur. • 24 saatlik idrar toplanmasında kontaminasyonu, yanlış toplama idrar hacminin yanlış hesaplanması, preanalitik hatalara neden olmaktadır. 24 saatlik idrar temiz tek kullanımlık geniş ağızlı yaklaşık 3 L’lik plastik kaplara toplanmalı buzdolabında saklanmalıdır. Işığa duyarlı analitler için koyu renkli kap kullanılmalıdır. Etikette hastanın adı, istenilen testler, kullanılan koruyucu, tarih, toplanma periyodunun başlangıç ve bitiş zamanı belirtilmelidir. Özel bir koruyucu kullanılacaksa idrar toplanmaya başlamadan önce eklenmelidir. Hangi koruyucunun kullanılacağı NCCLS/CLSI kılavuzunda detaylı olarak belirtilmiştir. ABSTRACTS OF INVITED LECTURES DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana PRE-ANALYTICAL VARIABLES FOR COAGULATION AND HEMOSTASIS TESTS Z. Günnur DİKMEN Z. Günnur DİKMEN Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı, Ankara Hacettepe University, Faculty of Medicine, Department of Medical Biochemistry, Ankara Hemostaz testlerinde pre-analitik faktörler, yanlış pozitif veya yanlış negatif sonuçlara yol açarak tanısal hatalara neden olabilir. Sodyum sitrat içeren (105– 109 mM veya 129 mM, 3.2% veya 3.8%) mavi kapaklı tüplere alınan kan örneği, total tüp hacminin %90’nından az olmamalıdır. Tüplerin az doldurulması, örnek dilüsyonuna ve aşırı sitratın kalsiyumu bağlaması nedeniyle pıhtılaşma zamanında hatalı uzamaya yol açar. Kan alımı sırasında venöz staz 1 dakikadan uzun sürmemelidir, stazın uzaması durumunda fibrinojende artış, aPTT ve PT’de kısalma görülebilir. Kan alımından sonra örnek ile antikoagülanın karışması ve pıhtılaşmanın önlenmesi için tüp 3-6 kez altüst edilmelidir. Tüpün fazla çalkalanması hemolize yol açabilir veya faktör aktivasyonuna, pıhtılaşma süresinde hatalı kısalmaya neden olabilir. Kan vermeden 24 saat önce ağır egzersizden kaçınılmalıdır. Akut ağır egzersiz, geçici olarak prokoagülan bir durum yaratır; platelet hiperreaktivitesine, pıhtılaşma faktörlerinin aktivasyonuna ve trombin üretiminde artışa yol açar. Heparin, vitamin K antagonistleri gibi anti-koagülan ilaç veya veya anti-platelet ilaç kullanan hastalar hakkında laboratuvara bilgi verilmelidir. Örnekler laboratuvara taşındıktan sonra oda ısında (15-22°C) 1500g’de en az 15dk santrifüj edilmeli ve testler 1-4 saat içinde çalışılmalıdır. Hemen çalışılmayacak plazma örnekleri -800C’de saklanabilir. Daha önceden dondurulmuş örnekler, 370C’lik su banyosunda 5-10dk bekletilerek çözülmeli ve iyice karıştırıldıktan sonra teste başlanmalıdır. Özellikle FII, FVII, FX, FIX, FXI aktivitesi, antitrombin, protein C,VWF ve plasminojen aktivitesi birden fazla çözdürüp-dondurma işlemine dayanıklıdır. Ancak FV, FVIII ve protein S, birden fazla dondurup çözdürme sırasında aktivite kaybına uğrayabilir. Trombosit fonksiyon testleri için, hastanın aç karnına gelmiş olması ve kahve, sigara içmemiş olması gereklidir. Trombosit fonksiyonlarını etkileyen ilaçlar kullanılıyorsa (ör, aspirin, non-steroid anti-inflamatuvarlar), bu ilaçlar testten 1014 gün önce kesilmelidir. Örnek transportunda pnömotik sistem kullanılmamalıdır, örnekler 4 saat içinde çalışılmalı, buz üzerine veya buzdolabına konulmamalıdır. Pre-analytical issues in hemostasis testing can cause diagnostic errors, by leading to false positive or false negative results. Sodium citrate-based tubes (105–109 mM or 129 mM sodium citrate, referred as 3.2% or 3.8%) with blue top should be filled no less than 90% of the total volume. Under-filling may cause sample dilution and falsely prolonged clotting times due to the excess citrate that binds calcium. Venous stasis should not be protracted more than 1 minute; prolonged venous stasis can cause a significant increase of fibrinogen as well as shortening of APTT and PT. Samples should be mixed thoroughly by 3-6 inversions to ensure adequate mixing of test sample with anticoagulant and to prevent sample clotting. Vigorous mixing might lead to in vitro hemolysis or factor activation resulting in false shortening of test clotting times and false elevation of clotting factor activity. Patients should be avoided of strenuous physical exercise 24 hours before testing. Acute and strenuous exercise triggers a reversible procoagulant condition, which is characterised by increased thrombin generation, platelet hyperreactivity and an increase in clotting factors. The laboratory should be informed about the patients who use anticoagulant drugs such as heparins, vitamin K antagonists or antiplatelet drugs. Samples should be transported at room temperature, centrifugated at room temperatures (15 to 22°C) at 1500g for no less than 15 minutes, then should be tested within 1 to 4 hours of collection or can be stored at -800C. Previously frozen samples should be rapidly thawed in a 37°C water bath for 5 to 10 minutes or until completely thawed. Once samples are thawed, they should adequately mixed before testing. Specifically FII, FVII, FX, FIX, FXI activities, antithrombin, protein C,VWF, and plasminogen activities are stable through multiple freeze– thaw cycles. However, FV, FVIII and protein S activity, lose activity following multiple freeze–thaw cycles. For platelet function tests, fasting blood samples should be collected from patients who have refrained from smoking and caffeine ingestion on the day of testing. If the patient is taking medication known to affect platelet function, (e.g. aspirin, non-steroidal anti-inflammatory drugs), it should be stopped 10-14 days before testing. Pneumatic system should not be used for transportation. The samples should be studied within 4 hours and not be placed on ice or in a refrigerator. Anahtar kelimeler: Koagülasyon, hemostaz Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) Key words: Coagulation, hemostasis http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS KOAGÜLASYON VE HEMOSTAZ TESTLERİNİ ETKİLEYEN PREANALİTİK FAKTÖRLER ABSTRACTS OF INVITED LECTURES DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana THE SOURCES OF PRE-ANALYTICAL ERROR AT THE MOLECULAR DIAGNOSTIC TESTS Abdullah TULİ Abdullah TULİ Çukurova Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya, 01330 Adana, Türkiye Department of Medical Biochemistry, Faculty of Medicine, Cukurova University, 01330 Adana, Turkey Genetik test, biyokimyasal, sitogenetik veya moleküler yöntemler ya da bu yöntemlerin birleşimini kullanan DNA’yı, RNA’yı, kromozomları, proteinleri ve belirli metabolitleri analiz etmek için uygulanan laboratuvar testlerinin geniş aralığını kapsar. 1992’den beri bilimsel araştırma ve teknolojideki ilerlemeler, hem genetik kusurlar ya da değişikliklerin moleküler yöntemler ile saptandığı sağlık koşullarında hem de moleküler test yöntemlerinin spektrumunda önemli bir artışa öncülük etmektedir. Moleküler tanı bilimi, sürekli olarak kullanılabilen ve gelişen yeni yöntem ve uygulamalarla laboratuvar tıbbında hızlıca büyüyen bir disiplindir. Hasta testine uygun uygulanan genetik test sayısı arttıkça kalıtsal hastalıklara uygun moleküler genetik testi yapan laboratuvar sayısı da artmaktadır. Klinik ve toplum sağlığı uygulamasında kullanımının artmasıyla moleküler genetik test, hastalığa tanı koyulmasına, gelecek hastalık riskini öngörmeye, tedavinin optimizasyonuna, ters ilaç yanıtının önlenmesine ve sağlığın değerlendirilmesi ile yönetimine katkı sağlayarak bireye ve ailesine yaşamın her aşamasında etki etmektedir. Hatanın tanımı çeşitli olmasına rağmen moleküler laboratuvarlarda akılcı tanım, testlerin isteminden sonuçların raporlanmasına kadarki herhangi bir bozukluk ve bunlar üzerinde uygun olarak yorumlama ve tepki vermedir. Toplam test sürecinin bu tanımı moleküler testi uygulamanın klasik üç fazını içermektedir: 1) Preanalitik, 2) Analitik ve 3) Post-analitik. Uygun olarak gerçekleştiğinde bu fazların her biri laboratuvar hatalarının önlenmesinde önemli rol oynar. Pre-analitik görevleri düzeltecek geleneksel laboratuvar yaklaşımı, uygun klinik öykü, uygun hasta hazırlanması, laboratuvar örneklerinin uygun toplanması (hasta ve örnek kimliklendirmesi, uygun örnek toplama kapları), bu örneklerin uygun hazırlanması (taşınma, dağıtma, ulaştırma) karşılamayı gerektirir. Yeni pre-analitik faz modeli, toplama süreciyle hasta memnuniyetini (personelin tutum ve bilgisi), bu fazla ilgili uzman personel memnuniyeti (istem formlarının kolay anlaşılması, uydu kan istasyonu varlığı, elverişli örnek taşınması) ve istenen test menüyle ilgili genel müşteri hizmetleri memnuniyetini de içine alır. Laboratuvarcı olmayan personeli kullanan hasta bakım birimleri bu hataların yaklaşık %92,5’ine neden olmaktadır. Bu hataların tümü insan hatalarından kaynaklı olması nedeniyle daha etkili süreçler, teknoloji (barkot okuyucular) ve eğitim araçları hatanın Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) Genetic testing encompasses a broad range of laboratory tests performed to analyze DNA, RNA, chromosomes, proteins, and certain metabolites using biochemical, cytogenetic, or molecular methods or a combination of these methods. Since 1992, advances in scientific research and technology have led to a substantial increase both in the health conditions for which genetic defects or variations can be detected with molecular methods and in the spectrum of the molecular testing methods. Molecular diagnostics is a quickly growing discipline in laboratory medicine, with continually evolving new methods and applications. As the number of molecular genetic tests performed for patient testing has steadily increased, so has the number of laboratories that perform molecular genetic testing for heritable diseases and conditions. Molecular genetic testing, increasing use in clinical and public health practices affects persons and their families at every stage of life by contributing to disease diagnosis, prediction of future disease risk, optimization of treatment, prevention of adverse drug response, and health assessment and management. Though the definitions of error are varied, a reasonable definition for molecular laboratories is any defect from ordering tests to reporting results and appropriately interpreting and reacting on these. The definition of a total testing process includes the classic three phases of performing molecular testing: (1) pre-analytical, (2) analytical, and (3) post-analytical. Each of these phases when carried out properly plays an important role in preventing laboratory errors. The traditional laboratory approach to correct pre-analytical tasks has involved providing appropriate clinical history, proper patient preparation, proper collection of laboratory specimens (patient and specimen identification, appropriate sample collection containers), proper preparation of these samples (transportation, handling, accession). Newer models for the pre-analytical phase also include patient satisfaction with the collection process (demeanor and knowledge of staff), professional staff satisfaction with this phase (request forms easy to understand, availability of satellite drawing stations, adequate specimen transport), and general customer service satisfaction with the menu of testing offered. Patient care units using non-laboratory personnel accounted for 95.2% of these mistakes. As all the errors in the table resulted from human error, more effective processes, technology (barcode readers), and educational tools are needed to decrease the pre-analytical causes of error. Molecular laboratory scientists are aware of other less controllable http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS MOLEKÜLER TANISAL TESTLERDE PRE-ANALİTİK HATA KAYNAKLARI ABSTRACTS OF INVITED LECTURES DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana sources for potential pre-analytical error that include cyclic (circadian) variation and patient-related physical variables (exercise, diet, stress, positional effects). When combined with other known pre-analytical sources of error (incorrect sample collection technique, anticoagulants, and sample tubes), the errors in just obtaining the optimum sample for analysis can add additional cost to healthcare. To improve the safety of patient and result in molecular testing, all healthcare providers should survey their pre-analytical procedures and improve the total testing process with a systems perspective. Pre-analytic error prevention requires excellent communication and cooperation among all members, from the phlebotomist who collects the specimens to the personnel receiving the specimen. Quality improvement initiatives must therefore take into account preanalytical errors so that problems in specimen preparation, centrifugation, aliquot preparation, pipetting, etc. can be avoided. Keywords: Pre-analytical error, molecular diagnostic test Anahtar kelimeler: Pre-analitik Hata, Moleküler tanısal test Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS pre-analitik nedenlerini azaltmada gereklidir. Moleküler laboratuvarcı, siklik (sirkadiyen) varyasyonu ve hasta ile ilişkili fiziksel değişkenleri (egzersiz, diyet, stres, pozisyonel etkiler) kapsayan potansiyel pre-analitik hatanın diğer daha az denetlenebilen kaynaklarını farkında olmalıdır. Diğer bilinen pre-analitik hata (yanlış örnek toplama tekniği, antikoagülanlar ve örnek tüpleri) kaynaklarıyla birleştiğinde analiz için optimum örnek sağlamadaki hatalar sağlık hizmetine ilave ücret ekleyebilir. Moleküler testte hasta ve sonuç güvenliği geliştirmek için tüm sağlık hizmet sağlayıcıları pre-analitik süreçlerini dikkatle göz gezdirmeli ve sitemler geniş bakış açısıyla toplam test sürecini iyileştirmelidir. Pre-analitik hata önlemesi, moleküler testin tüm paydaşları (örneği toplayan kan alan kişiden örneği kabul eden personele kadar) arasında mükemmel iletişim ve dayanışma gerektirir. Örnek hazırlama, santrifügasyon, örneği bölümlere ayırma, pipetleme vd. sorunların önlenebilmesi nedeniyle kalite iyileştirme girişimleri, pre-analitik hataları göz önünde bulundurmalıdır. ABSTRACTS OF INVITED LECTURES DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana PREANALYTIC ERROR SOURCES IN POINT OF CARE TESTING Cihan COŞKUN Cihan COSKUN İstanbul Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi Biyokimya Bölümü Istanbul Haseki Training and Research Hospital Department of Biochemistry Hasta başı testi, hasta bakım alanının yanında veya yakınında uygulanan ve hasta bakımında olası değişikliklere yol açan test uygulamaları olarak tanımlanır. Uzun zamandır hasta başı testleri striple çalışılan idrar analizi, hekimler tarafından gerçekleştirilen mikroskobik incelemeler ve gaitada gizli kan testi gibi çok az test uygulamaları ile sınırlıydı. 1980 sonlarında, birkaç firma özellikle diyabet hastası olan ev kullanıcılarına yönelik elde taşınabilen basit glukometreler geliştirdiler. Ayrıca bu dönemde, sağlık bakımı teknolojisindeki yükselen maliyetler, geri ödeme değişiklikleri ve sonucunda meydana gelen bütçe kesintileri kuruluşları yeniden yapılanmaya, küçülmeye ya da yeniden organize olarak verimliliği arttırmaya zorladı. Bu gelişmelerin sonucunda, özellikle son on yılda, laboratuvar test uygulamalarında hasta başı testleri giderek popüler bir araç oldu. Hasta başı testi, uygun şekilde kullanıldığı zaman, sağlamış olduğu daha hızlı test sonucu ve tedaviye yönelik müdahale zamanının kısalması vasıtalarıyla hasta sonuçlarını iyileştirebilmektedir. Hasta başı testlerinin acil servisler, yoğun bakım üniteleri, doktor ofisleri, ambulans hizmetleri, eczaneler, kliniklerdeki hemşireler ve ev kullanıcıları tarafından kullanılması ayrıca, hasta başı test cihazlarının çeşitli yöntemsel ve teknik farklılıklar içermesi gibi pek çok neden analiz öncesi, analiz sırası ve analiz sonrası evrelerde birçok hataya neden olmaktadır. Buna ilave olarak, hem hasta başı cihazı kullanıcılarının genellikle laboratuvar dışı personel ya da ev kullanıcıları olması hem de, minimal invaziv glukoz takip sistemleri, sunni pankreas teknolojisi gibi bu alandaki hızla gelişen yeni teknolojiler, merkezi laboratuvar test çalışmalarına göre, hasta başı testlerle ilişkili hata çeşitliliğini de arttırmaktadır. Önceki yapılan çalışmalarda, hasta başı test uygulamalarında gözlemlenen hataların %32’sinin analiz öncesi evrede gerçekleştiği gösterilmiştir. Sonuç olarak, hasta başı testlerde görülen analiz öncesi hataları azaltmak için, hastanede bulunan tüm hasta başı cihazlarının idare ve uygulama sorumluluğunu üstlenmiş bir laboratuvar yöneticisinin gözetimi altında, performans standartlarının tanımlanması ve analiz öncesi kalite indikatörleri ve sürekli iyileştirme süreçlerini de kapsayan kalite yönetimi programları oluşturulması gerekmektedir. Ayrıca, özellikle hastane dışı hasta başı testleri ile ilgili hataları azaltmak için yeni ulusal, yerel ve kurumsal yasal düzenlemelere ihtiyaç bulunmaktadır. Point of care (POC) testing is defined that is performed near or at the site of the patient care, with the result leading to possible change in the care of the patient. For a long time, POC testings were limited to a few tests, such as dipstick urinalysis, physician’s performed microscopy, and fecal occult blood testing. Then in the late 1980s, several companies developed simple handheld glucose meters that were especially intended for home users with diabetes mellitus. Also in this period, the rising costs of health care technology, changes in reimbursement, and resulting budget cuts have forced institutions to restructure, downsize, or reorganize so efficiency is maximized. As a result of these developments, especially in the last decade, POC testings have been an increasingly popular means of delivering laboratory testing. When it is used appropriately, it can improve patient outcome by providing a faster result and a shorter timeframe to therapeutic intervention. POC testings have been caused many errors associated with preanalytical, analytical and postanalytical phases because there are many reasons like that they use in a wide range of locations such as emergency services, intensive care units, physician’s offices, ambulance services, pharmacies, nurses in clinics, and home users besides, POC testing devices include various methodological and technical differences. Moreover, because of both POC testing practitioner is generally nonlaboratory clinical staff or home users, and new rapidly developing technologies such as minimally invasive continuous glucose monitoring systems and artificial pancreas, also increase diversity of errors associated with POC testings compared with those in central laboratory. In previous studies, it has been demonstrated that 32% of all errors observed during POC testing applications are occured in the preanalytical phase. In conclusion, to reduce preanalytical errors in POC testings, it should be defined performance standards and establish a quality management programs that include monitoring preanalytical quality indicators and continuous improvement process under the oversight of laboratory director who should assume responsibilities of the overall operation and administration of hospital based POC testings. Besides, there is a need new national, local and institutional regulations with regard to reducing errors especially in non-hospital based POC testings. Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS HASTA BAŞI TESTLERDE PREANALİTİK HATA KAYNAKLARI ABSTRACTS OF INVITED LECTURES DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana Turan TURHAN Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Biyokimya Labaratuvarı İnterferans veya preanalitik hatalardan kaynaklanan yanlış pozitif veya yanlış negatif etanol sonucu diğer biyokimyasal testler gibi hastanın teşhis, tedavisini ve adli süreçleri yanlış yönlendirmeye neden olabilmektedir. Bu nedenle etanol ölçümünde preanalitik evre önem kazanmakta ve biyokimya uzmanlarının en çok sıkıntı yaşadıkları test olarak karşımıza çıkmaktadır. Etanol analizlerinin preanalitik aşamasındaki değişkenlerin iyi bilinmesi bu konudaki sıkıntıları en aza indirmesi açısından önemlidir. Akut alkol tüketimi kanda ve nefeste kolayca ölçülebilmesine rağmen, bu ölçümler kronik alkol kullanım paterni, alkol kötüye kullanımı ve bağımlılığı ile ilgili bilgi vermemektedir. Ayrıca, alkol tüketimini retrospektif olarak değerlendirip önceki günler ve haftalardaki tüketimi saptayabilen ve alkol kullanımına bağlı gelişen hastalıkların takibinde de önemli yer alan belirteç sayısı çok azdır. Akut alkol alımını gösteren testler; vücut sıvıları ve nefeste etanol ölçümü, etanol oksidasyonu sonucu ortaya çıkan metabolitler, serotonin metabolitleri (5-hidroksitriotofol), etil glukuronid (EtG), Etil sülfat (EtS), yağ asidi etil esterleri (YAEE), fosfatidiletanol (PEth) olarak sayılabilir. Kronik alkol alımını gösteren testler ise; GGT, AST, ALT, MCV, Carbohydrate– Deficient Transferrin (CDT), Asetaldehid Bileşikleri (asetaldehid düzeyi, asetaldehid bağlı hemoglobin), Dolikol, Hiyalüronik asit olarak sıralanabilir. Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) THE IMPORTANCE OF PREANAYTICAL PHASE IN ETHANOL ASSAYS Turan TURHAN Ankara Numune Training and Research Hospital, Department of Clinical Biochemistry False positive or false negative ethanol results caused by interferences and preanalytial errors can cause misdiagnosis and mistreatment of the patient and malfunctioning of judicial processes as in other biochemical tests. For this reason, the preanalytical phase in ethanol measurement is of much importance and it is the most problematic test for us, laboratory specialists. To know well the factors affecting the preanalytical phase of ethanol analyses will minimize the problems encountered in this subject. Although it is easy to detect acute alcohol consumption in blood and breath; these measurements do not provide any information about chronic alcohol consumption pattern, alcohol abuse or addiction. Besides this, a very few number of markers are available for evaluating alcohol consumption retrospectively to detect the consumption in previous days or weeks and in follow-up of alcohol dependent disorders. The tests for acute alcohol consumption can be listed as follows: ethanol measurement in breath and body fluids, metabolites of ethanol oxidation, serotonin metabolites (5-hydroxytriotiphol), ethyl glucuronide (EtG), ethyl sulfate (EtS), fatty acid ethyl esters (FAEE), and phosphatidylethanol (PEth). The parameters used for chronic alcohol consumption are: GGT, AST, ALT, MCV, Carbohydrate–Deficient Transferrin (CDT), acetaldehyde compounds (acetaldehyde level, acetaldehyde bound hemoglobin), dolicol and hyaluronic acid. http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS ETANOL ÖLÇÜMÜNDE PREANALİTİK EVRENİN ÖNEMİ ABSTRACTS OF INVITED LECTURES DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana Halef Okan DOĞAN Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya AD Terapötik ilaç düzeyi izlemi (TİDİ); tedavi sırasında ilacın kullanımını veya dozunu etkileyebilecek ve ilacın kullanımı hakkında yorum yapmamızı sağlayacak ilaç veya ilaç ile ilgili herhangi bir metabolit düzeyinin belirlenmesi olarak tanımlanmaktadır. TİDİ; ilaç düzeyinin belirlenmesinin yanı sıra elde edilen sonucun klinik verileri de kullanılarak yorumlanması aşamalarını da içerir. TİDİ, hastanın ilaç kullanımında gereken özeni gösterip göstermediğinin belirlenmesi ve hastaya özgü ilaç dozunun düzenlenmesi gibi konularda önem kazanmaktadır. TİDİ daha çok reçeteli satılan ilaçların küçük bir bölümü için yapılır. Preanalitik fazdaki hata kaynaklarının tespiti ve kontrol altına alınması doğru sonuç alınması için önemlidir. TİDİ’de preanalitik hata kaynakları hastaya bağlı ve diğer preanalitik faktörler olmak üzere iki grupta incelenebilir. Hastaya bağlı faktörler içinde; yaş, cinsiyet, diyet, egzersiz, vücut kitle indeksi, bilinç durumu ve farmakogenetik etkiler yer almaktadır. Diğer faktörler ise; bilirubin, hemoliz, lipemi, ilaç etkileşimleri, örneğin toplanma zamanı, örneğin saklanması ve transportu, ilacın proteinlere bağlanma oranındaki değişim ve in vitro ilaç stabilitesidir. Bir analiniz sonucunun doğru olması isteniyorsa öncelikle doğru örnekle çalışılması gerekir. Örnek toplama, işleme ve saklama aşamalarında kullanılan birçok materyal ve işlem TİDİ sonuçlarını etkileyebilir. Günümüzde preanalitik aşamada kullanılan ekipmanları üreten birçok ticari firma mevcuttur. Üreticilerden ürünleri ile ilgili sınırlamaları öğrenmek TİDİ analizlerinde preanalitik faktörlere bağı hataların önlenmesinde katkı sağlayacaktır. Laboratuvarlar çalışılacak her ilaç için hastaya bağlı faktörleri, örnek türü, kan alma tüpü, farmakokinetik ve farmakodinamik etkiler gibi çeşitli faktörleri de göz önünde bulundurarak çalıştıkları yönteme göre kendi TİDİ prosedürlerini oluşturmalıdır. THE IMPORTANCE OF PREANALYTICAL PHASE IN THERAPEUTIC DRUG MONITORING Halef Okan DOĞAN Cumhuriyet University, School of Medicine, Department of Biochemistry Therapeutic drug monitoring (TDM) is defined as; measurement of specific drugs or its metabolite that will allow us to comment on the use and dosage regimens during treatment. The determination of drug levels as well as the results of the clinical data includes the step of TDM. TDM is important especially for determining whether the patient’s drug use or not and optimizing individual dosage. TDM analysis is performed for a small part of the prescription drugs. Identification of sources of error and to be taken under control the pre-analytical phase is important for accurate results in TDM. Sources of pre-analytical errors can be divided into two groups as patient related and other factors. Patient related factors include; age, gender, diet, exercise, body mass index, level of consciousness and pharmacogenetics. Other factors include; bilirubin, hemolysis, lipemia, drug interactions, sampling time, storage condition transport, the change of protein binding ratio and in vitro drug stability. The quality of a test result is dependent on the quality of the specimen analyzed. Many materials and processes used in sample collection, processing and storage stage in TDM can affect results. Today there are many commercial companies that produce equipment used in the preanalytical phase. To learn the limitations of the products from the manufacturers will contribute to the prevention of errors associated with preanalytical factors. Each laboratories should establish its own TDM procedures by considering various factors such as specimen type, tube, pharmacokinetic and pharmacodynamic effects. Keywords: Therapeutic drug monitoring, TDM, Preanalytical phase Anahtar sözcükler: Terapötik ilaç düzeyi izlemi, TİDİ, Preanalitik evre Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS TERAPÖTİK İLAÇ İZLEMİNDE PREANALİTİK EVRENİN ÖNEMİ ABSTRACTS OF INVITED LECTURES DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana THE ROLE OF LABORATORY INFORMATION MANAGEMENT SYSTEMS IN EVALUATING OF PREANALYTIC PHASE Oğuzhan ZENGİ Oğuzhan ZENGİ Bağcılar Eğitim Araştırma Hastanesi Tıbbi Biyokimya Departmanı İstanbul, Türkiye Bağcılar Training And Research Hospital Department of Medical Biochemistry İstanbul, Turkey Laboratuvar bilgi yönetim sistemleri (LIS) bilgi yönetimi için bir güvencedir. LIS 1970’lerde klinik kimya alanında kullanılmaya başlanmış ve laboratuvarların ayrılmaz bir parçası olmuştur. Bu yüzden günümüzde LIS olmaksızın bir tıbbi laboratuvar düşünülememektedir. LIS doğru numune toplanmasının, ölçüm sistemlerinden analitik sonuçların elde edilmesinin, tıbbi raporlama ve faturalamanın temelini oluşturur. Ayrıca dış merkezlerden gelen numuneler ve gönderilen numunelerden, sonuçların aktarılması ve bilgilerin arşivlenmesinden sorumludur. Günümüzde yetkin bir klinik biyokimyacı olabilmek için LIS’in etkin ve verimli kullanımı zorunludur. Sahada klinik biyokimyacıların en sık karşılaştığı LIS sorunlarının başında sık meydana gelen yazılım firması değişiklikleri ve yazılım firmasının laboratuvarımıza uygun dizayn edilmiş LIS’i sağlayamamasıdır. Özellikle her klinik laboratuvarın kendine özel şartları olması nedeniyle bir laboratuvarda kurulan LIS diğer laboratuvara aynı parametrelerle aktarıldığında çeşitli sorunlar yaşanmaktadır. Ayrıca yazılım mühendisine erişim kısıtlı zamanlarda olmaktadır, oysa laboratuvar uzmanının ne istediğini yazılım dilinde yazılım mühendisine anlatabilmesi önemlidir. Bu bağlamda 20092016 yılları arasında laboratuvarımızda kullanmış olduğumuz yazılımı zaman içerisinde geliştirme fırsatı bulduk ve tıbbi laboratuvar yönetmeliği, hastane kalite değerlendirme sistemi ve verimlilik yerinde denetimlerinin gerekliliklerini sağlayan, ayrıca preanalitik evrenin kalite indikatörlerinin kullanıldığı bir LIS elde ettik. Preanalitik hata kaynaklarının kontrol edilebilmesinde ve preanalitik kalitenin ölçülmesinde LIS’ten alınan istatistikler ve bunları elde edebilmek için preanalitik evrenin LIS üzerinden dizaynı önem arzetmektedir. Klinik laboratuvarcının işinin numune kabulden önce testi isteyen klinisyenin test isteminden itibaren başladığı göz önüne alınırsa, pre-preanalitik evrede uygun dizayn edilmiş bir LIS oldukça önem kazanmaktadır. The laboratory information system (LIS), a guarantee for the data management. LISs were introduced into clinical chemistry in the 1970s and have become an integral part of laboratory life so that it is not possible to imagine a medical laboratory without a LIS today. It is the basis for proper sample acquisition, supply of analytical results from the measurement systems, medical reporting and billing. In addition, it is responsible for any external test facilities and archiving of the samples. Nowadays, a good clinical chemist needs to efficiently use the LIS. Most problems occur when changing software providers and sometimes these providers can not assure appropriate software in the area. Furthermore, every clinical laboratory has its own special conditions, so a software may not be appropriate when it comes from other laboratories. In addition, access to a software engineer can happen in limited times. In 2009-2016 we used a LIS software in our laboratory that was developed by our clinical chemists o meet government requirements and preanalytic phase quality indicators. Key Words: Preanalytical Phase, Laboratory İnformation Management Systems, LIS Anahtar Kelimeler: Preanalitik evre, Laboratuvar bilgi yönetim sistemleri, LIS Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS PREANALİTİK EVRENİN DEĞERLENDİRİLMESİNDE BİLGİ YÖNETİM SİSTEMLERİNİN ROLÜ ABSTRACTS OF INVITED LECTURES DAVETLİ KONUŞMACI ÖZETLERİ İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana PREANALİTİK HATALARIN AZALTILMASINDA EĞİTİMİN ÖNEMİ Fatma Demet ARSLAN Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Biyokimya Departmanı, İzmir, Türkiye Preanalitik hatalar hala laboratuvar kaynaklı hataların yaklaşık %60-70’ini oluşturmaktadır. Bu hataların çoğunluğu hasta hazırlama ve örnek toplama aşamasında olduğu kabul edilir. Bu nedenle eğitim ile ilgili çalışmaların çoğu “filebetomist”lere odaklanmıştır. 28 Avrupa ülkesinde yapılan çalışmaya göre filebotominin %5-11’i uzman filebotomist, %10-32’si laboratuvar teknisyeni ve %45-65’i hemşire tarafından yapılmaktadır. Bu kişilerin 4-5 yıllık yüksekokul ya da 2-5 yıllık üniversiteden mezun olduğu bilinmektedir. Fakat yaklaşık üçte birinde filebotomi için özel bir eğitim programı veya sürekli eğitim olanağı bulunmamaktadır. Klinik Laboratuar Standartları Enstitüsü (CLSI) (H3-A6 standardı) ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından yayımlanan kan alma kılavuzu bulunmasına rağmen çok kapsamlı ve geniş olduklarından günlük sağlık uygulamaları için tam olarak uygun sayılmamaktadır. Bu nedenle uluslararası filebotomi kılavuzlarından yararlanarak yerel kültürel ve kurumsal ortama uyum sağlayacak ulusal kılavuzların oluşturulması tavsiye edilmektedir. Bu amaçla Türk Biyokimya Derneği Preanalitik Evre Çalışma Grubu tarafından Venöz Kan Alma (Filebotomi) Kılavuzu hazırlanmıştır. Uluslararası Standardizasyon Kuruluşu (ISO) 15189:2012 ve Sağlıkta Kalite Standartları-Versiyon 5’de eğitimin önemi vurgulanmakta ve kriteler arasında yer almaktadır. Yapılacak düzenli eğitimler sayesinde preanalitik süreç ile ilgili standardizasyonun sağlanacağı, preanalitik hata oranın azaltılacağı, hatalı tanı ve tedavinin önüne geçileceği, hizmet kalite standartlarına uyumun sağlanacağı, hasta ve çalışan güvenliğinin arttırılacağı, işgücü ve ekonomik kayıpların önleneceği, hataların önlenmesi ile gereksiz örnek ve test tekrarları ile oluşan uzamış “Turnaround Time” ın kısaltılacağı düşünülmektedir. Eğitimde başarı elde etmek için kararlı ve sürdürülebilir olmalı, uygun aralıklarla tekrarlanmalı, standardizasyon olmalı, katılım sağlanmalı, bu konuda yönetimin tutumu destekleyici olmalı, denetleme sistemi oluşturulmalı ve eğitim içselleştirilmelidir. Anahtar kelimeler: Preanalitik hatalar, eğitim, filebotomi THE IMPORTANCE OF EDUCATION IN REDUCING OF PREANALYTICAL ERRORS Fatma Demet ARSLAN Tepecik Education and Reseach Hospital, Department of Clinical Biochemistry, Izmir, Türkiye Preanalytical errors still account for about 60-70% of laboratory-induced errors. The majority of these errors are considered to be in the patient preparation and sample collection stage. Therefore, the most of the studies related to education is focused on “phlebotomists”. According to the study made by 28 European countries, 5-11% of phlebotomies are being carried out by expert phlebotomists. The 10-32% of phlebotomies by laboratory technicians, and the 45-65% of phlebotomies by the nurses are being carried out. It is known that they graduated from 4-5 yearly colleges or from 2-5 yearly universities. But for about onethird of these people there is no possibility of any special education program or a continuing education of phlebotomy. Although there is a guide on drawing blood published by Clinical Laboratory Standards Institute(CLSI) (H3-A6) and the World Health Organization. They are not considered fully eligible for daily health practices because of their comprehensive and very detailed explanations. Therefore it is recommended to establish national phlebotomy guidelines which accommodates to local, cultural and institutional environment by taking advantage of international phlebotomy guidelines. For this purpose, Venous Blood Collection (Phlebotomy) Guideline prepared by Preanalytical Phase Working Group of the Turkish Biochemical Society. The importance of education has been emphasized and taken part among the criterions of ISO 15189/2012 and Quality Standards in Health- Version 5. Through the regular trainings, it is thought that the standardization related to preanalytical process will be provided, preanalytical error rate will be reduced, false diagnosis and treatments will be eliminated, compliance with service quality standards will be achieved, patient and employee safety will be increased, labor and economic losses will be prevented, and because of unnecessary samples and test repeats the prolonged ‘’Turnaround Time’’ will be shortened. In order to achieve success, the education should be stable and sustainable, it must be repeated at appropriate intervals, should be standard, participation should be encouraged, the attitude of the management in this subject should be supportive, the inspection system should be established and the training should be internalized. Keywords: Preanalytical errors, education, phlebotomy. Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ [ABSTRACTS OF ORAL PRESENTATIONS] Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana Sözlü Sunum Özetleri İndeksi A Ayfer ÇOLAK Abstracts of Oral Presentations Index H Hakan TÜRKÖN Hülya YALÇIN B Burak TOPRAK İ N Nurinnisa ÖZTURK O-Ö İsmail BENLİ Onur AKTÜRK Özcan EREL K S CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] V Velid ÜNSAL Vildan FİDANCİ Z Zeliha Cansel ÖZMEN Ç Çiğdem YÜCEL D Köksal DEVECİ Kübranur ÜNAL Doğan YÜCEL M F Fatma Demet İNCE Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) Mansur TATLI Mehmet ŞENEŞ Melike SİPAHİ Merve ERGİN Merve Zeytinli AKŞİT Saliha AKSUN Serpil ERDOĞAN Sevilay SEZER T Tuba BATUR Tuncay GÜÇLÜ Turan TURHAN http://www.TurkJBiochem.com 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana S-01 - RATIONAL TEST UTILIZATION Tuncay GÜÇLÜ, Mehmet ŞENEŞ, Vildan FİDANCİ, Doğan YÜCEL Tuncay GÜÇLÜ, Mehmet ŞENEŞ, Vildan FİDANCİ, Doğan YÜCEL Sağlık Bakanlığı Ankara Eğitim v Araştırma Hastanesi TıbbiBiyokimya Bölümü, Cebeci, Ankara Ankara Training and Research Hospital, Department of Medical Biochemistry, Ministry of Health Amaç: Laboratuvar tetkikleri tüm hastanelerin harcamalarında önemli bir yer tutmaktadır. Laboratuvar doğru kullanıldığında hasta tanı ve tedavisine anlamlı katkı sağlar. Ancak gereksiz test istemi; maliyet artışı yanı sıra hasta için de ek incelemeler yapılmasına ve zaman kaybına, hastada endişeye yol açabilir. Bu çalışmanın amacı, akılcı ve kanıta dayalı test kullanımının teşviki, gereksiz istemlerin azaltılması ve uygulanan stratejilerin hastaneye katkısının incelenmesidir. Gereç ve Yöntem: S.B. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yönetim, klinik ve laboratuvar temsilcilerinden oluşan bir Etkililik ve Verimlilik Çalışma Grubu kuruldu. Çalışma grubu tarafından klinisyenlerin istemlerine yönelik alışkanlıkları incelendi, gereksiz test istemlerinin önlenmesi amacı ile hastane bilgi yönetim sisteminde test istemi sayfaları yeniden düzenlendi, ikinci grupta istenmesi gereken testler ayrıldı. Ek olarak, bir hafta içerisinde hastadan aynı test isteminde bulunulduğunda klinisyenin istem ekranına uyarı gönderilmesi sağlandı, kişisel test panelleri kaldırıldı. Bu değişiklerden önceki ve sonraki dönemler (Ocak-Nisan 2015 ve Ocak-Nisan 2016) arasındaki fark değerlendirildi.. Bulgular: Yapılan değişikliklerle elde edilen 4 aylık incelemeler sonucunda, istem sayfasında ikinci gruba aktarılan fT3, anti-TG, serbest PSA, CA19-9, folik asit, idrar proteini, idrar albumini, Anti-HBs, Anti-HBcIgM, HBeAg, Anti-HBe, CMV-IgM, CMV-IgG, ASO ve RF istemlerinde sırasıyla %45, %31, %15, %13, %31, %46, %73, %35, %52, %48, %44, %11, %35, %22, %25 azalma gözlenmiştir. Sonuç: Akılcı test kullanımı çalışması sonucunda Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi laboratuvar giderlerinde ilgili testlerde ihale fiyatları göz önüne alındığında 44.255 TL tasarruf sağlanmıştır. Bu çalışmaların sonucunda hastanemizce gereksiz testlere uygulanan kısıtlamalar sonucunda yıllık yaklaşık 132.000 TL tasarruf sağlanabileceği düşünülmektedir. Objective: Laboratory tests are an important part of hospital expenditures. If laboratory used properly, it significantly contributes to the diagnosis and treatment of patients. But unnecessarily requested tests increase the cost and also result in time wasting, over treatment and additional test requesting and worry for the patient. The aim of this study is to investigate the contribution of strategies implemented to the hospital budget by reducing unnecessary test requests and promoting rational and evidence-based test utilization. Materials and Methods: Effectiveness and Efficiency Working Group was constituted with delegates from hospital management, clinics and laboratories at Ankara Training and Research Hospital. Patterns of test requesting of clinicians were examined by the study group and the request pages on the hospital information management system re-organized with the aim of avoiding unnecessary test requests, the secondary tests categorized to a different test requesting screen. Additionally, if the clinician requests same tests within a week for the same patient, a pop up warning on the request page was provided and the individual panels have also been removed. Differences between the periods before and after these implementations (January-April 2015 and January-April 2016) were investigated. Results: The percent reduction of the requested test numbers between the two 4-month periods for those tests under implementation was as following: ft3: 45%; anti-TG: 31%, free PSA: 15%; CA19-9: 13%; folic acid: 31%; urine protein: 46%; urine albümin: 73%; Anti-HBs: 35%; HBc IgM: 52%; HBeAg: 48%; Anti-HBe: 44%; CMV IgM: 11%; CMV IgG: 35%; ASO: 22% and RF: 25%. Conclusion: As a result of rational test utilization study at Ankara Training and Research Hospital, the laboratory costs of the examined tests is reduced significantly. Savings due to the reduction of the costs with the tender prices are 44.255 TL. According to the observed results of our study it seems to save approximately 132.000 TL annually. Anahtar Kelimeler: Akılcı test istemi, test kullanımı, laboratuvar yönetimi Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) Keywords: Rational test requesting, test utilization, laboratory management. http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS S-01 - AKILCI TEST KULLANIMI ABSTRACTS OF ORAL PRESENTATIONS SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana S-02 - THE EFFECTS OF TRANSPORT BY VEHİCLE ON COAGULATİON TESTS Merve ERGİN1, Serpil ERDOĞAN2, Onur AKTÜRK1, Özcan EREL2 Merve ERGİN1, Serpil ERDOĞAN2, Onur AKTÜRK1, Özcan EREL2 25 Aralık Devlet Hastanesi, Biyokimya Bölümü, Gaziantep, Türkiye Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Biyokimya Bölümü, Ankara, Türkiye 1 2 Amaç: Numunelerin merkezler/laboratuvarlar arasında araçla transportunun koagulasyon testlerine etkisinin incelenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Yirmi sağlıklı gönüllünün her birinden 5 tüp kan alındı. Grup A’daki numuneler kontrol grubunu oluşturdu. Grup B’deki numuneler santrifüj edildikten sonra Grup D’dekiler ise santrifüj edilmeden ısı takibi yapılarak 2 saat boyunca araçla transportu sağlandı. Grup C’dekiler santrifüj edildikten sonra Grup E’dekiler ise santrifüj edilmeden laboratuvarda transferi sağlanan numuneler gelinceye kadar bekletildi. Tüm gruplarda PT ve APTT testleri çalışıldı ve INR değerleri hesaplandı. Bulgular: Kontrol grubu ile grup B karşılaştırıldığında APTT değerleri arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p = 0.044). D grubu ile kontrol grubu karşılaştırıldığında APTT, PT ve INR için istatistiksel açıdan anlamlı değerler bulundu (p = 0.004, p < 0.001, p < 0.001, sırasıyla). Kontrol grubu ile E grubu ele alındığında APTT, PT ve INR değerleri arasında anlamlı fark gözlendi (p = 0.029, p = 0.005, p = 0.004, sırasıyla). Grup B ve C; grup D ve E arasında koagulasyon testleri açısından fark görülmedi. Sonuç: Numunelerin ısı takibi yapılarak 2 saat süre boyunca araçla transportunun koagulasyon testleri üzerine istatistiksel olarak anlamlı bir etkisinin olmadığı görüldü. Pratikte özellikle büyük şehirlerdeki merkezlerde daha uzun süren transport süresinin ve data logger kullanmadan veya ısı takibi yapmadan gerçekleşen bir transferin koagulasyon testlerini nasıl etkilediği bilinmemektedir. Her laboratuvar numune transferinden kaynaklanabilecek preanalitik hataları tespit ederek düzeltmeli ve koşulları optimize etmelidir. Anahtar kelimeler: transport, koagulasyon testleri, preanalitik, ısı takibi 1 25 Aralik State Hospital, Department of Biochemistry, Gaziantep, Turkey Ataturk Education and Research Hospital, Department of Biochemistry, Ankara, Turkey 2 Objectives: To investigate the effects of transport of samples between centers/ laboratories by vehicle on coagulation tests. Materials and Methods: Five tubes of blood samples were taken each of 20 healthy volunteers. Samples in Group A constituted the control group. After centrifugation samples of group B and samples of Group D without centrifugation were transported by vehicle for 2 hours performing temperature monitoring. After centrifugation samples of group C and samples of Group E without centrifugation were incubated in the laboratory until the transported samples arrive to the laboratory. PT and APTT tests were analyzed and INR values were calculated in all groups. Results: When the control group and group B were compared based on the APTT levels, there was statistically significant difference between the groups (p=0.044). Compared to group D with the control group there were significantly statistically significant values for APTT, PT and INR (p=0.004, p<0.001, p<0.001, respectively). When compared the control group with group E, significant differences were observed between the APTT, PT and INR values (p=0.029, p=0.005, p=0.004, respectively). No significant difference was found between groups B and C and groups D and E in coagulation tests. Conclusions: Transport of samples by vehicle for 2 hours by making temperature monitoring had no statistically significant effect on coagulation tests. In practice, especially in the centers in big cities, it is not known how a transport affect the coagulation parameters with longer transport time and without the use of a data logger or without temperature monitoring. Each laboratory should identify and correct preanalytical errors arised from the sample transport and should optimize the conditions. Key words: transport, coagulation tests, preanalytical, temperature monitoring Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) CONTENTS S-02 - ARAÇLA TRANSPORTUN KOAGULASYON TESTLERİNE ETKİSİ http://www.TurkJBiochem.com ABSTRACTS OF ORAL PRESENTATIONS SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana S-03 - THE EVALUATION OF CHANGE OF SERUM VITAMIN D LEVELS IN THE MONTHS WHEN UV-B RAYS REACHES AT THE HIGHEST AND LOWEST LEVELS IN TOKAT REGION Zeliha Cansel ÖZMEN, Köksal DEVECİ Zeliha Cansel OZMEN, Koksal DEVECI Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya AD, TOKAT Department of Biochemistry, Gaziosmanpaşa University Faculty of Medicine AD, TOKAT Amaç: İnsanlarda vitamin D’nin çoğu solar ultraviole-B (UV-B) maruziyetinden sonra deride sentez edilir. UV-B ışınlarının yoğunluğu güneşin yüksekliğine bağlıdır. Bu durum ise yaşadığımız yerdeki yılın mevsimi, günün zamanı ve enleme bağlı olarak değişkenlik gösterir. UV-B ışınlarının atmosferden geçebilmesi için 50 dereceden büyük bir açıyla gelmesi gerekmektedir. UV-B yoğunluğu özellikle yaz aylarında öğle saatleri civarındaki 4 saatlik periyotta oldukça yüksektir. Bu çalışmanın amacı, Tokat bölgesinde serum vitamin D düzeylerinin UV-B yoğunluk farkının en fazla olduğu Aralık ve Temmuz aylarında değişim gösterip göstermediğini değerlendirmektir. Materyal-Metod: Tokat bölgesinin güneş ışınlarını en yoğun ve en düşük aldığı aylar bölgenin enlem ve boylamları bilgisayar programına girilerek Temmuz ve Aralık ayı olarak belirlendi. Çalışmada, çeşitli şikayetlerle bu aylarda kliniklere başvuran ve bölgede yaşayan, 18-65 yaş arası vitamin D bakılan; 544 kadın ve 160 erkek hastanın verileri retrospektif olarak değerlendirildi. Serum vitamin D düzeyleri Cobas 600 (Roche) cihazında kemiluminesans yöntemle ölçüldü. Bulgular: Kadın hastalar arasında Temmuz ayında bakılan vitamin D düzeyleri Aralık ayına göre daha yüksek bulundu (p=0,037). Aralık ayı median: 11,01 (3,02-65,59) ve Temmuz ayı median: 13,57 (3,07-70) olarak belirlendi. Erkek hastalar arasında Temmuz ayında bakılan vitamin D düzeyleri de Aralık ayına göre daha yüksekti (p=0,0146). Aralık ayı median: 11,54 (3,00-46,34) ve Temmuz ayı median: 14,94 (3,07-51) olarak belirlendi. Sonuç: Çalışmamızın sonuçları bize, Tokat bölgesinde UV-B ışınlarının en yoğun alındığı Temmuz ayında UV-B ışınlarının 500’den büyük geldiği yaklaşık 10:0015:00 saatleri arasında güneş ışığına maruz kalınmanın, özellikle vitamin D yetersizliği olan hastalarda faydalı olabileceğini düşündürdü. Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) Aim: In humans, most of the vitamin D is synthesised in the skin after exposure to solar ultraviolet-B (UV-B). The density of UV-B rays depends on the height of the sun. This situation varies depending on the season, time of the day and latitude of where you live. UVB rays must reach with an angle more than 50 degrees to pass through the atmosphere. UV-B density is substantially high in the 4-hour period at midday hours in summer months in particular. The purpose of this study is to evaluate if serum vitamin D levels in Tokat region changes or not in December and July when the UV-B density difference is maximum. Materials and Methods: The months when Tokat region gets highest and lowest levels of sunlight are determined as July and December respectively, after inputting latitude and longitude values of the region to the computer programme. In this study, data belonging to 544 female and 160 male patients who were between ages 18-65, applied to clinics with different complaints and live in this region, and whose vitamin D was checked was evaluated retrospectively. Serum vitamin D levels were measured in Cobas 600 (Roche) device with chemiluminescence method. Results: Among female patients, vitamin D levels checked in July were found higher than the ones in December. (p=0,037). December’s median and July’s median were identified as 11,01 (3,02-65,59) and 13,57 (3,07-70) respectively. Among male patients, vitamin D levels checked in July were also higher than December. (p=0,0146). December’s median and July’s median were detected as 11,54 (3,00-46,34) and 14,94 (3,07-51) respectively. Conclusion: The consequences of our study made us think that being exposed to sunlight between approximately 10:00-15:00 when the UV-B rays come with more than 500 in July when UV-B rays reaches with the highest density to Tokat region, can be beneficial to patients with vitamin D deficiency in particular. http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS S-03 - TOKAT BÖLGESİNDE UV-B IŞINLARININ EN YOĞUN VE EN DÜŞÜK GELDİĞİ AYLARDA SERUM VİTAMİN D DÜZEYLERİ DEĞİŞİMİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ ABSTRACTS OF ORAL PRESENTATIONS SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana S-04 - TEMPERATURE IS MORE EFFECTIVE TO MAINTAIN PREANALYTICAL STABILITY OF ACTH THAN APROTININ Hakan TÜRKÖN1, Burak TOPRAK2, Hülya YALÇIN3, Ayfer ÇOLAK3, Nurinnisa ÖZTURK4 Hakan TÜRKÖN1, Burak TOPRAK2, Hülya YALÇIN3, Ayfer ÇOLAK3, Nurinnisa ÖZTURK4 Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya, Çanakkale 2 Silopi Devlet Hastanesi, Tıbbi Biyokimya, Şırnak 3 Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Biyokimya, İzmir 4 Ataturk Üniversitesi, Tıbbi Biyokimya, Erzurum Department of Medical Biochemistry, Canakkale Onsekiz Mart University, Faculty of Medicine, Canakkale, Turkey 2 Department of Medical Biochemistry, Silopi State Hospital, Sırnak, Turkey 3 Department of Medical Biochemistry, Tepecik Teaching and Research Hospital, Izmir, Turkey 4 Department of Medical Chemistry, Ataturk University, Erzurum, Turkey 1 1 Amaç: Adrenokortikotropin (ACTH) daha büyük bir glikoprotein olan proopiomelakortin molekülünden köken alan 39 aminoasitten oluşan peptit yapıda bir hormondur. ACTH’ın proteolitik yıkıma maruz kalması nedeniyle serum stabilitesi azalmaktadır. Doğru ölçüm için ACTH üzerine etki eden preanalitik faktörler kontrol altına alınmalıdır. Aprotinin ACTH’ın stabilitesini artırma potansiyeli olan bir serin proteaz inhibitörüdür. Bu çalışmada sıcaklık ve aprotininin ACTH üzerine etkisini araştırdık. Gereç ve Yöntem: Toplam 10 bireyden standard K3EDTA ve K3EDTA+Aprotinin tüplerine kan örnekleri alındı. Örnekler bekletilmeden 1300g’de 10 dakika boyunca santrifüj edildi. Plazma örnekleri oda sıcaklığında ve 4℃’de 0, 2, 4, 8, 24, ve 72 saat boyunca bekletildi. İki saklama koşulunda ölçülen konsantrasyonlar repeated measures ANOVA testi ile karşılaştırıldı. Bulgular: Her bir zaman noktasında ölçülen değerler karşılaştırıldığı zaman, ilk 8 saat boyunca saklama koşulları arasında fark bulunmadı. ACTH konsantrasyonları 72 saat boyunca anlamlı bir şekilde düştü. 72’inci saatte en iyi stabiliteyi 4℃’de bekletilen standart K3EDTA ve K3EDTA+aprotinin tüpleri gösterdi. 4℃’de bekletilen standard K3EDTA ve K3EDTA+aprotinin tüpleri arasında fark bulunmadı. 22 ℃’de bekletilen K3EDTA+aprotinin tüpleri 22℃’de bekletilen standard K3EDTA tüplerine göre daha iyi performans gösterdi. Ancak 22℃’de bekletilen K3EDTA+aprotininli tüp örnekleri 4℃’de bekletilen standard K3EDTA tüplerinden daha kötü performans gösterdi. Sonuç: Sonuçlarımız ACTH stabilitesini korumak için buzdolabında saklamanın, proteaz inhibitörü eklemeden daha önemli olduğunu göstermektedir. Aprotininli tüplerin özellikle oda sıcaklığında bekletilen örnekler için kullanılmasını öneriyoruz. Objective: Adrenocorticotrophin (ACTH) is a 39 amino acid peptide that is originated from modification of a large glycoprotein called pro-opiomelanocortin. ACTH is subject to proteolytic degradation making it unstable in blood. Preanalytical factors should be controlled to ensure the accuracy of the measurement. Aprotinin is a serine protease inhibitor which has the potential to enhance stability of ACTH. We aimed to investigate the effect of temperature and aprotinin on ACTH stability. Materials and Methods: Blood Specimens were collected from 10 donors into K3EDTA and K3EDTA+aprotinin tubes. Samples were immediately centrifuged at 1300g for 10 minutes. Plasma samples were held at room temperature and at 4℃ for 0, 2, 4, 8, 24 and 72 hours. ACTH concentrations of two storage conditions were compared with repeated measures ANOVA at each time point. Results: When the measured ACTH concentrations were compared at each time point, ACTH concentrations were not significantly different up to 8-hours. ACTH concentrations substantially decreased after a 72 hour time period. At 72th hour standard EDTA tubes and EDTA+Aprotinin tubes stored at 4℃ showed the best stability. There was no difference between K3EDTA and K3EDTA+aprtotinin tubes stored at 4℃. EDTA+Aprotinin tubes stored at 22℃ were better than standard EDTA tubes stored at 22℃. However when stored at 22℃ aprotinin tubes were not better than standard EDTA tubes stored at 4℃. Conclusion: Our results show that refrigerated storage is more effective than protease inhibitor addition to maintain ACTH stability. We recommend using aprotinin tubes especially for samples standing at room temperature. Anahtar Kelimeler: ACTH; Aprotinin; Stabilite Keywords: ACTH; Aprotinin; Stability Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) CONTENTS S-04 - SICAKLIK ACTH’IN PREANALİTİK STABİLİTESİNİ SAĞLAMAK İÇİN APROTİNİNDEN DAHA ETKİLİ http://www.TurkJBiochem.com ABSTRACTS OF ORAL PRESENTATIONS SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana S-05 - EFFECT OF HIGH SPEED CENTRIFUGATION ON BLOOD ETHANOL LEVELS Kübranur ÜNAL, Çiğdem YÜCEL, Tuba BATUR, Sevilay SEZER, Turan TURHAN Kübranur ÜNAL, Çiğdem YÜCEL, Tuba BATUR, Sevilay SEZER, Turan TURHAN Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Biyokimya Departmanı, Ankara, Türkiye Ankara Numune Training and Research Hospital Department of Clinical Biochemistry,Ankara, Turkey Amaç: Acil biyokimya laboratuvarına kan etanol düzeyi ölçümü için gelen numuneler açlık tokluk ayrımına bakılmadan çalışılmaktadır. Bu nedenle numunelerde lipemi oranı yüksek olabilmektedir. Çalışmamızda, etanol düzeyi yüksek olan lipemik numunelerin analizinde yüksek hızlı santrifüj yapılmasının kan etanol düzeyleri üzerine etkisinin olup olmadığını inceledik. Gereç ve Yöntem: Kan etanol düzeyi pozitif olan 43 hasta numunesi çalışmaya dahil edildi. Numunelerden 10 tanesi lipemik idi. Kan örneklerinden elde edilen serumlar (Grup 1) ikişer tüpe ayrıldı. Ayrılan serumlar ısı kontrollü olan santrifüj (Grup 2) ve yüksek hızlı soğutmalı santrifüj ile (Grup 3) tekrar santrifüj edildi. Daha sonra eş zamanlı olarak kan etanol ölçümleri yapıldı. Kan etanol sonuçları lipeminin etkisi de dahil edilerek yapılan tekrarlı ölçümlerde ANOVA ve paired T testi ile değerlendirildi. Bulgular: Kan etanol düzeyleri açısından grup 1 (174,7±101,3 mg/dl) , grup 2 (174,2±100,9 mg/dl) ve grup 3 (172,9±99,2 mg/dl) arasında anlamlı fark saptanmamıştır (p=0.13). Lipeminin bu gruplar üzerine etkisi gözlemlenmemiştir (p=0.2). Sonuç: Lipemik numune sayısının az olması çalışmamızın limitasyonudur. Ancak anlamlı fark saptanmasa da yüksek hızlı santrifüj sonrası elde edilen serumlardan çalışılan etanol düzeylerinin düşüklüğü yüksek hızlı santrifüjün kısmen de olsa etkinliğini göstermektedir. Bu nedenle çalışma genişletilerek daha büyük örneklem ile değerlendirilmesi uygun olacaktır. Aim: Blood specimens reaching our emergency laboratory for ethanol levels are being analyzed with no need of fasting. That’s why the samples can be lipemic frequently. In this study, we aimed to determine the effect of high speed centrifugation for the lipmeic samples having high ethanol levels. Materials and Methods: 43 patient samples with high blood ethanol levels were included in the study. 10 of them were lipemic. Obtained sera with centrifugation (group 1) were divided into two tubes.Divided sera were re-centrifuged with temperature controlled centrifuge (group 2) and high speed cooling centrifuge (group 3). Blood ethanol levels were analyzed simultaneously. Blood ethanol levels were evaluated with ANOVA and paired T tests with effect of lipemia included. Results: No statistically significant difference was detected between blood ethanol levels of Group 1 (1747±101,3 mg/dl), Group 2 (174,2±100,9 mg/dl) and Group 3 (172,9±99,2 mg/dl) (p=0.13). There appeared to be no effect of lipemia over these groups (p= 0.2). Conclusion: The limitation of this study is the low number of lipemic samples. Although there is no statistically significant difference; lower ethanol values obtained after high speed centrifugation points to the effectiveness of high speed centriguagiton et least to some extent. That’s why it will be appropriate to carry out the study with a larger sample group. Anahtar Kelimeler: Kan etanol düzeyi, lipemi, yüksek hızlı santrifüj Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) Key words: Blood ethanol level, lipemia, high speed centrifuge http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS S-05 - KAN ETANOL DÜZEYLERİNİN ÜZERİNE YÜKSEK HIZLI SANTRİFÜJÜN ETKİSİ ABSTRACTS OF ORAL PRESENTATIONS SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana S-06 - THE RELATION BETWEEN THE REQUESTED TESTS AND THE TRANSFUSION REQUIREMENT IN NEWBORN PATIENTS Fatma Demet İNCE1, Merve Zeytinli AKŞİT1, Melike SİPAHİ2, Mansur TATLI2, Saliha AKSUN3 Fatma Demet İNCE1, Merve Zeytinli AKŞİT1, Melike SİPAHİ2, Mansur TATLI2, Saliha AKSUN3 Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Biyokimya Bölümü, İzmir, Türkiye 2 Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Hastalıkları Kliniği, İzmir, Türkiye 3 İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, Tıbbi Biyokimya ABD, İzmir, Türkiye Tepecik Education and Reseach Hospital, Department of Biochemistry, Izmir, Turkey 2 Tepecik Education and Reseach Hospital, Department of Pediatrics, Izmir, Turkey 3 Katip Çelebi University, Department of Biochemistry, Izmir, Turkey 1 1 Giriş: Yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde izlenen bebeklerde laboratuvar incelemeleri için alınan kan örnekleri, şiddetli anemiye neden olabilmektedir. Bu bebeklerde örnekleme için alınan kan çok az olsa bile total kan hacmine oranlandığında fazladır. Bebeklerde önerilen transfüzyon eşik değeri, bir haftadaki kan kayıplarının toplam kan hacminin %10’unundan büyük olmasıdır. Transfüzyonların önlenmesi flebotomi kayıplarının azaltılması ile mümkün olabilir. Bu amaçla 1 yaş altındaki çocuklarda test istemleri ve eritrosit süspansiyon(ES) transfüzyon sıklığı arasındaki ilişkiyi inceledik. Materyal - Metot: Şubat ayında hastanemize başvuran 1 yaş altı çocuklardan istenen testler ve ES transfüzyon verileri retrospektif olarak Hastane Bilgi Sisteminden alındı. Kliniğe göre test istemlerinin dağılımı, ve test istemleri ile ES transfüzyonu arasındaki ilişki değerlendirildi. Bulgular: Şubat ayında 1 yaşın altındaki ayaktan hastalardan (n=968) 10731 (%43), yatan hastalardan (n=696) 14779 (%57) olmak üzere toplam 25150 adet test istemi yapılmıştır. Kliniklere göre test istemlerinin dağılımına bakıldığında, testlerin çoğu ayaktan hastalarda çocuk acil servisden, yatan hastalarda ise yenidoğan yoğun bakım ünitelerinden istenmiştir. ES transfüzyonlarının hepsi yenidoğan yoğun bakım ünitelerinden yapılmış olup hastalara transfüze edilen kan miktarı ile istenen test sayısı arasında anlamlı korelasyon bulundu (r=0.579, p=0.001). Ayrıca ES transfüzyonu yapılanlarla (112.9±89.3) yapılmayanlar (35.3±26.9) arasında istenen test sayısı açısından anlamlı fark vardı (p<0.001). Sonuç: Test istemi yaparken seçici davranılması, bebeklerden nasıl ve ne kadar kan alınacağını bilen bir ekibin duyarlılıkla çalışması, flebotomi kayıplarının izlem formları ile takip edilmesi, alınması gereken kan miktarını gösteren düşük hacimli tüplerin veya mikrotüplerin kullanılması gibi önlemler sayesinde flebotomiye bağlı kan kayıpları azaltılarak transfüzyon ihtiyacı ve transfüzyon yan etkilerinin önüne geçilebilir. Objectives: Blood samples taken from the monitored babies in neonatal intensive care units for laboratory investigation can cause severe anemia. Although the amount of blood taken for sampling from those babies are very low, they are high when compared to total blood volume. Proposed transfusion threshold for babies is considered to be higher than the %10 of their total blood volume of blood lost within a week. Prevention of transfusion could be achieved by decreasing the phlebotomy loss. For this purpose, we examined the relation between the requests of test and the frequency of erythrocyte suspension (ES) transfusion in the children under 1 year of age. Materials and Methods: The requested tests and ES transfusion data in the children under 1 year of age were taken retrospectively from the Hospital Information System in February. Distribution of requested tests according to clinics, and the relation between requested test and ES transfusion were evaluated. Results: In February, total 25150 test requests were performed in the children under 1 year of age, including 14779 inpatient (%57) (n=696) and 10731 outpatient (%43) (n=968). When evaluating the distribution of the test requests according to the clinics, the much of test were demanded from pediatric emergency service for the outpatients, and from newborn intensive care unit for the inpatients. All the ES transfusions were demanded from newborn intensive care unit, and a significant corelation (r=0.579, p=0.001) was found between amount of blood given to patients and the number of requested test. Furthermore, there were a significant differency (p<0.001) between ES transfusion applied patients (112.9±89.3) and not applied patients (35.3±26.9) in terms the number of requested test. Conclusions: Through the measures like; to be selective when demanding a test; sensitively working of the team who are aware of the amount to be taken from the babies; monitoring of the follow-up forms of phlebotomy losses; using the microtubes or tubes with low-volume that shows the amount of blood required to be taken; transfusion needs and side effects can be prevented by reducing the blood loss linked to phlebotomy. Anahtar kelimeler: Flebotomi, eritrosit süspansiyonu, yenidoğan Key words: Phlebotomy, erythrocyte transfusion, neonatal Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) CONTENTS S-06 - YENİDOĞAN HASTALARDA TEST İSTEMİ VE TRANSFÜZYON İHTİYACI ARASINDAKİ İLİŞKİ http://www.TurkJBiochem.com ABSTRACTS OF ORAL PRESENTATIONS SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana İsmail BENLİ, Velid ÜNSAL SÖZLÜ SUNUM ÖZETLERİ Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya AD, Tokat, Türkiye Amaç: Bütün laboratuvar testlerinde olduğu gibi moleküler testlerde de preanalitik hatalar laboratuvar çalışmalarını etkilemektedir. Bir DNA dizileme metodu olan Sanger sekans yönteminde dizileme sonrası DNA saflaştırma işlemine rağmen dizi analizinde boya artefaktları görülebilmektedir. Bu durum sonuç kalitesini bozabilmekte ve test tekrarına neden olabilmektedir. Çalışmamızda iki farklı yöntem temel alınarak oluşturulan modifiye bir metodla, dizileme sonrası boya artefaktlarının engellenmesi ve DNA saflaştırma maliyetinin düşürülmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: 30 adet DNA örneğine tüm koşullar aynı olmak üzere PCR uygulandı. PCR ürünleri ExoSAP enzimi kullanılarak temizlendi. Temizlenen PCR ürünleri aynı koşullarda Sanger yöntemiyle dizilendi. Dizileme sonrası saflaştırma için DNA örnekleri her biri 10 örnekten oluşan 3 gruba ayrıldı. Birinci grup sodyum asetat kullanılarak kolondan geçirme yöntemiyle, ikinci grup sephadex (60 mg) kullanılarak kolondan geçirme yöntemiyle saflaştırıldı. Üçüncü grup ise düşük konsantrasyonda sephadex (20 mg) ve birinci grupta uygulanan yöntem modifiye edilerek saflaştırıldı. ABI 3130xl cihazında dizi analizi gerçekleştirildi. Bulgular: DNA dizi analizi sonucunda birinci gruptaki örneklerin hepsinde tipik olarak 70-80 ve 110-120. bazlarda boya kirliliği gözlendi. İkinci grupta ve üçüncü grupta ise boya kirliği gözlenmedi. Sonuç: Dizileme sonrası DNA saflaştıma işleminde yaygın olarak kullanılan yöntemlerden birisi olan sodyum asetat kullanılarak kolondan geçirme yöntemi maliyet açışından uygundur fakat boya artefaktına neden olabilmektedir. Diğer yaygın yöntem olan sephadex kullanılarak kolondan geçirme yöntemi ise boya artefaktlarını engellemektedir. Ancak hem sephadex kimyasalı hem de kullanılan kolonlardan dolayı pahalı bir yöntemdir. Bu modifiye metodla, Sanger sekans temelli moleküler yöntemlerde sıklıkla karşılaşılan boya artefaktlarının neden olduğu preanalitik hata düşük maliyetle ve etkin şekilde giderilmiştir. S-07 - A MODIFIED METHOD TO PREVENT THE POLLUTION SERIES CAUSED BY DYE ARTEFACTS IN SANGER SEQUENCING BASED MOLECULAR DIAGNOSTIC TESTS Ismail BENLI, Velid UNSAL Gaziosmanpasa University, Medical Faculty, Department of Biochemistry, Tokat, Turkey Objectives: As usual in all laboratory tests preanalytical errors affect the molecular analysis, too. Sanger sequencing is a DNA sequencing method and although DNA purification has been done, dye artifacts can be seen after sequencing. This situation degrades the quality of test results and causes repetitions. We aimed to prevent dye artefacts in DNA sequencing by a modified method which is based on two different methods and to reduce the costs of DNA purification. Materials and Methods: PCR was performed on 30 DNA samples at the same conditions. PCR products were cleaned using ExoSAP enzyme. Cleaned PCR products were sequenced using Sanger sequencing method at the same conditions. Then DNA samples were separated into 3 groups each consisting 10 samples. The first group was purified by the column passing method, sodium acetate was used. The second group was purified by the column passing method, sephadex (60 mg) was used. The third group was purified by low sephadex concentration (20 mg), the modified form of the first method was used. DNA sequencing was performed in ABI 3130xl device. Results: Typically dye artifacts were observed at 70-80 and 110-120. bases of DNA sequences in the first group. No dye artifacts were observed in second and third groups. Conclusions: One of the common DNA purification methods after sequencing is column passing method with sodium acetate. This method is affordable, however, may cause dye artifacts. Other common method is column passing method with sephadex. This method prevents the dye artifacts but costs more. With the modified method, preanalytical errors caused by dye artifacts in Sanger sequencing based molecular tests are effectively prevented with lower costs. Key words: DNA sequence analysis, Sanger sequencing, DNA purification, sephadex, sodium acetate Anahtar kelimeler: DNA dizi analizi, Sanger sekans, DNA saflaştırma, sephadex, sodyum asetat Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS S-07 - SANGER SEKANS TEMELLİ MOLEKÜLER TANI TESTLERİNDE DİZİ KİRLİLİĞİNE NEDEN OLAN BOYA ARTEFAKTLARININ MODİFİYE BİR METODLA PREANALİTİK FAZDA ENGELLENMESİ ABSTRACTS OF ORAL PRESENTATIONS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] POSTER ÖZETLERİ [POSTER ABSTRACTS] Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-01 - KAN GAZI ANALİZİNDE NUMUNE REDDİNİN SIK NEDENLERİ P-01 - COMMON CAUSES OF SAMPLE REJECTION IN BLOOD GAS ANALYSIS Sedat ABUŞOĞLU, Ali ÜNLÜ, Abdullah SİVRİKAYA Sedat ABUSOGLU, Ali UNLU, Abdullah SIVRIKAYA Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Klinik Biyokimya Bölümü, Konya, Türkiye Selçuk University Faculty of Medicine, Department of Clinical Biochemistry, Konya, Turkey Amaç: Kan gazı analizi, klinisyenlere çeşitli metabolic ve respiratuvar hastalıkların tanı ve tedavisine yardımcı olabilecek kritik bilgi verir. Kan gazı analizinde ölçülen analitin doğasına bağlı olarak örnek etiketlenmesi gibi bazı preanalitik basamaklar bu teste özeldir. Amacımız kan gazı analizinde saptanan red oranlarını araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: 01/10/2015-01/04/2016 tarihleri arasındaki altı aylık periyotta kan gazı istemi olan hastalar laboratuvar otomasyon sisteminden taranıp reddilen örnekler sınıflandırıldı. Reddedilen numune sayıları kan gazi analizinde ortaya çıkan hataların kaydedilmesi ile saptandı. Bulgular: 6 aylık periyotta 25116 adet kan gazı analizi yapılan örnek içerisinde 931 hata saptandı. Hata oranı %3.70 idi. En yaygın karşılaşılan hata ise pıhtılı örnek (%85) ve cihaz arızaları (%10) idi. Sonuç: Kan gazı analizinde preanalitik değişkenlerin dikkatli takibi acil olan bu test için uygun ve kesin yanıtın alınmasında önemli role sahiptir. Kan gazı testi analitlerin uçucu olması yönüyle özeldir ve birtakım hata ve interferanslara açıktır. Uygun heparinize tüp kullanımı ve enjektörlerin kan alındıktan hemen sonar laboratuvara ulaştırılması kan gazı analizindeki pıhtı oluşumunu engelleyebilir. Anahtar Kelimeler: Red, kan gazı, pıhtı. Objectives: Blood gas analysis gives critical information to clinicians that assists in diagnosis and treatment of such types of metabolic and respiratory diseases. While many of the preanalytical steps in blood gas testing are identical to all laboratory tests, such as absolute specimen labeling, some are specific to this testing because of the physicochemical properties of the analytes being measured. Our aim was to search the rejection rates in blood gas testing. Materials and Methods: Numbers of rejected samples were classified and searched by laboratory automation system between the blood gas requests which were performed between 01/10/2015-01/04/2016 for about six month period. The number of sample rejections were cleared by recording the error in blood gas analysing tests. Results: A total of 25116 blood gas analysis requests were performed in the laboratory within 6 months and 931 errors were identified. The frequency of total errors was 3.70%. The most common errors were; clotted sample (85%) and device problems (10%). Conclusions: Careful follow-up of preanalytical variables in blood gas testing is essential for optimizing an accurate and prompt response to what is often an urgent test. Blood gas testing is special in that some analytes are gaseous and thus susceptible to an expanded set of errors and interferences. Using adequate heparinized tubes and sending the injectors immediately after blood drawing to laboratory may prevent the clotting of the blood gas analysis samples. Key words: Rejection, coagulation, clot. Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] TBD Preanalitik Evre Sempozyumu 19 - 20 Mayıs 2016 Adana P-02 - KARDİYAK BELİRTEÇLER İÇİN REFERANS DEĞİŞİM DEĞERİ Zeynep ADIYAMAN, Fatime MERDAN, Mehmet ŞENEŞ, Özlem Ö. DEMİREL, Doğan YÜCEL S.B. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Biyokimya Bölümü, Cebeci, Ankara P-02 - REFERENCE CHANGE VALUES FOR CARDIAC MARKERS Zeynep ADIYAMAN, Fatime MERDAN, Mehmet ŞENEŞ, Özlem Ö. DEMİREL, Doğan YÜCEL Ankara Training and Research Hospital, Department of Biochemistry, Ministry of Health, Cebeci, Ankara Amaç: Referans değişim değeri (RDD), aynı hastada aynı analit için ardışık iki ölçüm arasında klinik bakımdan önemli değişimdir. RDD’nin hesaplanmasında Z skoru, analitik varyasyon (CVa) ve bireysel biyolojik varyasyon kullanılmaktadır: RDD= 2½ x Z x (CVa² + CVi²)1/2. Z skoru = %95 olasılıkta 1.96, %99 olasılıkta ise 2.58 olarak kullanılmaktadır. CVa iç kalite kontrol sonuçlarından, CVi ise biyolojik varyasyon veri tabanından elde edilebilir. Bu çalışmada akut koroner sendromda kullanılan kardiyak belirteçler için RDD’yi hesaplamayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Biyokimya Bölümü Acil Laboratuvarı’nda Beckman Coulter Access 2 cihazında çalışılan 3 kardiyak test (troponin I, miyoglobin, kütle-CKMB) için RDD’ler hesaplandı. CVa değerleri bir aylık iç kalite kontrol verilerinden, CVi değerleri biyolojik varyasyon veri tabanından elde edildi. Elde edilen CVa ve CVi değerleri, %95 ve %99 olasılık düzeylerinde (Z skoru sırasıyla 1.96 ve 2.58) hesaplandı. Bulgular: Hesaplanan RDD’ler %95 ve %99 olasılık düzeylerinde troponin I için %41.2 ve %54.2, miyoglobin için %41.4 ve 54.5%, kütle-CKMB için %52.3 ve %68.8 olarak bulundu. Sonuç: Çalışılan kardiyak belirteçler akut koroner sendromda hızlı değişim gösterirler. Bu bakımdan RDD’nin hasta takibinde popülasyona dayalı referans aralıklarla birlikte test sonuçlarının yorumlanması ve klinik değerlendirme amacıyla kullanılması önerilir. Objective: Reference Change Value (RCV) can be defined as the clinically significant change for same analyte between consecutive measurements. Z score, analytical variation (CVa) and intra-individual biological variation values are used to calculate RCV: RCV= 2½ x Z x (CVa² + CVi²)1/2. For 95% probability Z score is used as 1.96, and for 99% probability it is used as 2.58. CVa values can be obtained from internal quality control results and CVi values from biological variation database. The aim of this study is to calculate the RCVs for cardiac markers used for acute coronary syndrome. Materials and Methods: RCVs were calculated for troponin I, myoglobin and CK-MB mass. CVi values were obtained from the biological variation database and CVa values from the internal quality control results for one month.These assays were performed at Beckman Coulter Access 2 devices in the Emergency Laboratory of Ankara Training and Research Hospital, Department of Medical Biochemistry. RVCs were determined at two probability levels. Results: RCVs of these analytes at two probability levels, 95% and 99%, were as following: 41.2% and 54.2% for troponin I, 41.4% and 54.5% for myoglobin, 52.3% and 68.8% for CKMB mass. Conclusions: We suggest to use RCV as well as to use population based reference intervals for monitoring of patients with acute coronary syndrome. RCV could be an additional and valuable tool for clinical decision. Anahtar Kelimeler: Referans değişim değeri, Kardiyak belirteç, Analitik varyasyon, Biyolojik varyasyon, Key Words: Reference change value, Cardiac markers, Analytic variation, Biological variation Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] TBD Preanalitik Evre Sempozyumu 19 - 20 Mayıs 2016 Adana P-03 - HEMOLİZİN ERİTROSİT PİRUVAT KİNAZ AKTİVİTESİ ÜZERİNE ETKİSİ P-03 - THE EFFECTS OF HEMOLYSIS ON ERYTHROCYTES PYRUVATE KINASE ACTIVITY Mustafa Muhlis ALPARSLAN, Umut KÖKBAŞ, Basak SANNA, Kezban KARTLAŞMIŞ, Ebru Dündar YENİLMEZ, Abdullah TULİ, Levent KAYRIN Mustafa Muhlis ALPARSLAN, Umut KÖKBAŞ, Basak SANNA, Kezban KARTLAŞMIŞ, Ebru Dündar YENİLMEZ, Abdullah TULİ, Levent KAYRIN Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı, Adana, Türkiye Department of Medical Biochemistry, Faculty of Medicine, University of Çukurova, Adana, Turkey Amaç: Glikolizde ikinci adenozin trifosfat (ATP)’nin sentezlendiği tepkime piruvat kinaz (PK; EC 2.7.1.40) tarafından katalizlenir. Glikolitik defektler arasında kronik non-seferositik hemolitik anemiye neden olan eritrosit piruvat kinaz eksikliği prevelansı beyaz ırkta 1:20.000 civarında görülen yaygın bir hastalık grubudur. Hemolizli örnekler laboratuvar sonuçlarının güvenilirliği üzerine olumsuz etkilere sahip ve laboratuvarda preanalitik hata kaynaklarında önde gelen nedenlerdendir. Bu bağlamda çalışmamız hemolizli örneklerde eritrosit PK aktivitesi üzerine etkisini incelemeyi hedeflemektedir. Gereç ve Yöntem: Eritrosit Piruvat Kinaz aktivite tayininde, Beutler’ in Laktat Dehidrogenaz kenetlenmiş spektrofotometrik yöntemi ile çalışılmıştır. Enzim aktivite birimi olarak gram hemoglobinde uluslararsı ünite kullanılmıştır (IU/ grHb). Bulgu: Çalışmamıza 10 gönüllü olgu katıldı. Örnekler EDTA’lı tüplere alındı ve taze kanlarda eritrosit piruvat kinaz aktiviteleri hemen çalışıldı. Bundan sonra, hemolizli örnekler için iki grup oluşturuldu. Birinci grup donduruldu sonra çözüldü ve 7 gün sonra (6 olgu) eritrosit PK aktivitesi çalışıldı. İkinci grup kendiliğinden hemoliz oldu ve 15 gün sonra (4 olgu) eritrosit PK aktivitesi çalışıldı. Aktiviteler taze kanda 11,3-18,8 IU/gHb arasında, hemolizli örneklerde 12,1-35,6 IU/gHb arasında bulunmuştur. Sonuç: Bu bulgular taze örneklere göre, ilk grupta eritrosit PK aktivitelerinde arttığını (%12,3-97,5) ve ikinci grupta azaldığını (%0,8-13,3) açığa çıkarmaktadır. Hemolizli örneklerde kısa süreli saklama diğer plazma içeriklerinin (lökosit PK) eritrosit PK aktivitesinin artırılması anlamına gelir. Diğer taraftan hemolizli örneklerde uzun süre saklamada protein denatürasyonu eritrosit PK aktivitesi kaybına neden olabilir. Sonuç olarak pre-analitik hataların önüne geçmek için; taze örnekler ve doğru tüp kullanılmalı ve hemolizli örneklerden kaçınılmalıdır. Objectives: In glycolysis, the reaction of being synthesized second adenosine triphosphate (ATP) is catalysed by pyruvate kinase (PK; EC 2.7.1.40). Erythrocyte pyruvate kinase deficiency, caused chronic non-seferositic hemolytic anaemia among the glycolytic defects, is a group of common diseases which prevalence have seen in Caucasians 1: 20.000. Samples with hemolysis has negative effects upon the reliability of the laboratory test results and is a common reason one of the leading of pre-analytical errors in the laboratory. In this context, our study aims to examine the effect of hemolysis on erythrocyte PK activity Material and Method: Determination of erythrocyte pyruvate kinase activity in Butler’ s clamped lactate dehydrogenase was studied using spectrophotometric method. The International unit of gram haemoglobin has been used as the enzyme activity unit (IU/grHb). Results: Blood samples from 10 volunteers included in our study. The samples were collected into EDTA tubes and erythrocyte PK activities were immediately examined in fresh samples. After that, two groups were created for hemolysis samples. First group was frozen then thawed and studied erythrocytes PK activity after 7 days (6 cases). Second group were spontaneously hemolysed and studied erythrocytes PK activity after 15 days (4 cases). Activities were found between 11.3-18,8 IU/gHb in the fresh bloods and between 12.1-35,6 IU/gHb in hemolysis samples. Conclusion: These findings displayed that erythrocyte PK activity according to the fresh samples was increased in first group (%12,3-97,5) and decreased in second group (%0,8-13,3). This means that the other plasma contents (leukocytes PK) were increasing erythrocytes PK activity for short time storage in hemolysis samples. On the other hand, the protein denaturation may result for erythrocyte PK activity decline for long time storage in hemolysis samples. In conclusion to prevent preanalytical errors should be used fresh samples and the right tube and avoid hemolysed samples. Anahtar Kelimeler: Preanalitik hata, Pirüvat kinaz, Hemoliz Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] TBD Preanalitik Evre Sempozyumu 19 - 20 Mayıs 2016 Adana P-04 - FLEBOTOMİST EĞİTİMİNDE PRE-TEST VE POST-TEST UYGULAMASI: BİR EĞİTİM ARAŞTIRMA HASTANESİ DENEYİMİ Güzin AYKAL1, Mustafa KEŞAPLİ2, Özgür AYDİN3, Hatice ESEN4, Ayşenur YEĞİN1, Faruk GÜNGÖR2, Necat YİLMAZ1 1- Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Biyokimya Departmanı, Antalya, Türkiye 2- Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Acil Tıp Departmanı, Antalya, Türkiye 3- Kaş Devlet Hastanesi, Tıbbi Biyokimya Departmanı, Antalya, Türkiye 4- Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalite Yönetimi Departmanı, Antalya, Türkiye Amaç: Modern laboratuvar cihazları ve bilgi sistemlerinin devreye girmesiyle, preanalitik faz tıbbi laboratuvarlarda büyük bir sorun haline gelmiştir. Klinik laboratuvarda total hataların neredeyse yarısını preanalitik hatalar oluşturmaktadır. Bu çalışmanın amacı; acil servisden gelen numunelerin reddedilme oranlarını azaltmada başarılı olduğuna inandığımız bir eğitim programı tecrübemizi paylaşmaktır. Gereç ve Yöntem: Laboratuvar kalite ekibi tarafından planlanan laboratuvar prosedürleri, laboratuvarda kalite gereklilikleri, hasta ve çalışan güvenliği konularını içeren bir eğitim programı, acil serviste kan alan 36 personele uygulandı. Eğitim öncesi ve sonrası tüm katılımcılara preanalitik faz ile ilgili 11 sorudan oluşan bir test uygulanmıştır. Eğitim döneminden önce ve sonra laboratuvara kabul edilen ve reddedilen numune sayıları kullanılarak milyonda reddedilen numune sayısı hesaplandı. Bulgular: Katılımcıların çoğunluğu en az 12 yıllık meslek deneyime sahip ve acil serviste 2-4 yıldan beri çalıştığı tespit edilen hemşirelerden oluşuyordu (n=22/%55). Katılımcıların bilgi düzeyi eğitim öncesi %58.9 iken eğitim sonrası %91.8 olarak tespit edildi. Reddedilen numune sayısı eğitim öncesi %2.35(sigma value 3.37–3.50) iken eğitim sonrası % 1.56(sigma value 3.62–3.75) olarak bulundu. Sonuç: Personelin artan bilgi düzeyi preanlitik faz üzerine direkt pozitif etki yapmıştır. Spesifik eğitim programlarının etkinliğini artırmada gruba uygulanan ön testin etkin bir yöntem olduğu gözlemlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Bilgi yönetimi, preanalitik hata, kalite yönetimi Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) P-04 - PRE-TEST AND POST-TEST APPLICATIONS TO SHAPE THE PREVENTIVE EDUCATION OF PHLEBOTOMISTS: AN EXPERIENCE IN A TRAINING HOSPITAL Güzin AYKAL1, Mustafa KEŞAPLİ2, Özgür AYDİN3, Hatice ESEN4, Ayşenur YEĞİN1, Faruk GÜNGÖR2, Necat YİLMAZ1 1- Antalya Education and Reseach Hospital, Department of Clinical Biochemistry, Antalya, Turkey 2- Antalya Education and Reseach Hospital, Department of Emergency, Antalya, Turkey 3- Kaş State Hospital, Department of Clinical Biochemistry, Antalya, Turkey 4- Antalya Education and Reseach Hospital, Department of Quality Management, Antalya, Turkey Objectives: After the introduction of modern laboratory instruments and information systems, preanalytical phase is the new field of battle. Errors in preanalytical phase account for approximately half of total errors in clinical laboratory. The objective of this study was to share an experience of an education program that was believed to be successful in decreasing the number of rejected samples re ceived from the Emergency Department (ED). Materials and Methods: An education program about laboratory procedures, quality requirements in the laboratory, patient and health-care worker safety was planned by the quality team to be performed on 36 people who were responsible for sample collection in the ED. A questionary which included 11 questions about the preanalytical phase was applied to all the attendees before and after training. The number of rejected samples per million was discovered with right proportion account over the number of accepted and rejected samples to laboratory after and before the training period. Results: Most of the attendees were nurses (n: 22/55%), with over 12 years of experience in general and 2–4 years experience in the ED.Knowledge level of the attendees was calculated before training as 58.9% and after training as 91.8%. While the total rate of rejection sample before training was 2.35% (sigma value 3.37–3.50), the rate after training was 1.56% (sigma value 3.62–3.75). Conclusions: Increasing the knowledge of staff has a direct positive impact on the preanalytical phase. The application of a pre-test was observed to be a feasible tool to shape group specific education programs. Keywords: Knowledge management, preanalytical error, quality management http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] TBD Preanalitik Evre Sempozyumu 19 - 20 Mayıs 2016 Adana P-05 - BİR ÜNİVERSİTE HASTANESİNDE TAM KAN ANALİZİ PREANALİTİK SÜRECİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Emine Nilay BAKIR, Oytun PORTAKAL, Aslı PINAR Hacettepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya Departmanı, Ankara,Türkiye Amaç: Kan hücreleri antikoagüle venöz tam kanda sayıldığı için, hematoloji laboratuvarlarında preanalitik evre özel bir öneme sahiptir. Doğru ölçüde antikoagülan konsantrasyonu, kan hacmi ve tüplerin doğru kullanılması hatalı sonuçları önlemede temel faktörlerdir. Bu çalışmada, erişkin, çocuk ve onkoloji hastanelerini kapsayan üniversitemiz hastanesinde; tam kan test sonuçlarında görülen preanalitik hataların değerlendirilmesini amaçladık. Gereç ve yöntem: Tam kan analizi, laboratuvarımızda Beckman Coulter LH 800 ve DXH-800 (Beckman Coulter, Inc.) otomatize kan sayım cihazlarında yapıldı. 2015 yılına ait bir yıllık veri değerlendirildi. Tüm hastanelerin tam kan red verileri birlikte değerlendirildi. Red kriterleri şu şekildedir: pıhtılı örnek, uygun olmayan kan hacmi, boş ya da yanlış tüpler, uygun olmayan örnek, klinik istem hataları, hatalı transport ve örnek-hasta uyumsuzluğu. Bulgular: 2015 yılında 453.057 tam kan testi çalışıldı; bunların 8116’sı reddedildi. Red oranı %1.8 olarak bulundu. Reddedilen örneklerin %54.6’sı erişkin hastanesinden, %38,6’sı çocuk hastanesinden ve %6.7’si ise onkoloji hastanesinden gelmekteydi. Reddin en sık sebebi pıhtılaşma (%69.3), ardından uygunsuz kan hacmi (%15.2) iken, daha az sıklıktaki nedenler hatalı transport, hatalı kayıt ve örnek-hasta uyumsuzluğu idi (%1.54). Sonuç: Sonuçlar gösterdi ki tam kan testi reddinin en sık sebebi pıhtılaşma, ardından uygun olmayan kan hacmi ve yanlış veya boş tüplerdi. Hemşirelerin/ kan alma çalışanlarının doğru venöz kan örneği alımı ve transport hakkında eğitilmeleri, bunun yanında doktorların doğru test istemi hakkında bilgilendirilmeleri ile red oranı %1’in altına düşürülebilir. Anahtar Kelimeler: Tam kan sayımı, preanalitik hatalar, red kriterleri Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) P-05 - EVALUATION OF THE PRE-ANALYTICAL PHASE OF COMPLETE BLOOD COUNT (CBC) ANALYSIS IN A UNIVERSITY HOSPITAL Emine Nilay BAKIR, Oytun PORTAKAL, Aslı PINAR Hacettepe University, Faculty of Medicine, Department of Medical Biochemistry, Ankara,Turkey Objectives: Since blood cells are counted in anticoagulated venous whole blood, preanalytical phase has a particular importance in hematology laboratories. Proper anticoagulant concentration, blood volume, and proper usage of tubes are essential factors to avoid erroneous results. In this study, we intended to evaluate the preanalytical errors of complete blood count (CBC) in our university hospital which comprises adult, pediatric and oncology hospitals. Material and Methods: CBC is performed by Beckman Coulter LH 800 and DXH800 automated cell counters (Beckman Coulter, Inc.) in our laboratory. One year data belonging to 2015 was evaluated. CBC rejection data from each hospital were evaluated together. Rejection criteria are as follows: clotted sample, inappropriate blood volume, empty/wrong tubes, inappropriate sample, incorrect test orders, incorrect transport and sample-patient mismatch. Results: Total 453.057 CBC test requests were performed in 2015; of them 8116 samples were rejected. The rejection ratio was found to be 1.8%. In rejected samples, 54,6% were from adult hospital, 38,6% were from pediatric hospital and 6,7% were from oncology hospital. The most common reason for rejection was clotting (69.3%), followed by inappropriate blood volume (15.2%), whereas the less common reasons were incorrect transport, incorrect register and sample-patient mismatch (1.54%). Conclusions: The results showed that the most common reason for CBC test rejection was clotting, followed by inappropriate blood volume and wrong/empty tubes. By training nurses/phlebotomy team members for accurate venous sampling and transport and also by advising physicians for accurate test orders may reduce the rejection ratio <%1. Keywords: Complete blood count, preanalytical errors, rejection criteria http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] TBD Preanalitik Evre Sempozyumu 19 - 20 Mayıs 2016 Adana P-06 - TÜMÖR BELİRTEÇLERİ İÇİN REFERANS DEĞİŞİM DEĞERİ P-06 - REFERENCE CHANGE VALUES FOR TUMOR MARKERS Yusuf BAYRAKÇEKEN, Seydi Ali PEKER, Cevdet YILMAZ, Elmas ÖĞÜŞ, Doğan YÜCEL Yusuf BAYRAKÇEKEN, Seydi Ali PEKER, Cevdet YILMAZ, Elmas ÖĞÜŞ, Doğan YÜCEL S.B. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Biyokimya Bölümü, Ankara, Türkiye Ankara Training and Research Hospital, Department of Clinical Biochemistry, Ankara, Turkey Amaç: Tümör belirteçleri, tanı ve takipte yaygın kullanılmakta olup, sonuçları varyasyonun preanalitik kaynaklarına, total rastgele analitik hataya (CVa) ve bireysel biyolojik varyasyona göre değişmektedir. Referans değişim değeri (RDD), bir hastada iki ardışık ölçümde elde edilen aynı analite ait sonuçlar arasında klinik açıdan önemli farkı tanımlar. Bu çalışmada laboratuvarımızın immünokimya analizöründe çalışılan tümör belirteçleri için RDD hesaplanması amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda 3 farklı Beckman Coulter UniCel® DxI 800 immünokimya analizöründe α-Fetoprotein (AFP), CA 125, CA 15.3, CA 19.9 antijen, karsinoembriyonik antijen (CEA), total ve serbest prostat spesifik antijen (PSA) parametreleri için RDD değerleri hesaplandı. RDD, analitik CV (CVa) ve bireysel CV (CVi) değerlerine göre, RDD=√2×Z×√(CVa²+CVi²)1/2 formülü ile belirlendi. Z değeri, olasılığa uygun standart sapma katsayısıdır, %95 olasılık için Z değeri 1.65’dir (p<0.05). CVi değerleri her bir belirteç için biyolojik varyasyon veri tabanından alındı. CVa değerleri ise bir aylık düşük ve yüksek seviye kontrol değerlerinden hesaplandı. Bulgular: AFP, CA 125, CA 15.3, CA 19.9, CEA, total ve serbest PSA parametreleri için RDD değerleri, • cihaz için sırasıyla 36.1, 59.8, 24.8, 40.3, 61.7, 46.4, 44.9, • cihaz için sırasıyla 36.3, 60.05, 22.4, 40.9, 63.4, 45.1, 44.8, • cihaz için sırasıyla 35.9, 61.2, 24.7, 41.9, 63.8, 44.4, 43.7 olarak hesaplandı (p<0.05). Sonuç: Laboratuvarların çalıştıkları testlerin RDD değerlerini hesaplaması ve bu değerleri laboratuvar bilgi yönetim sistemleri üzerinden klinisyenler ile paylaşması, klinik yorumu kolaylaştıracak ve gereksiz test tekrarının önüne geçilmesine katkıda bulunacaktır. Objective: The use of tumor markers in diagnosis and monitoring is very common. Tumor marker results vary because of preanalytical sources of variation, total random analytical error (CVa), and within-subject (intraindividual) biological variation. Reference change value (RCV) is used for evaluating the clinical significance of changes in consecutive test results from an individual. The aim of our study was to calculate the RCV values for tumour markers measured in immunochemistry analysers. Materials and Methods: In this study, RCVs for α-Fetoprotein (AFP), CA 125, CA 15.3, CA 19.9 antigen, carsinoembryonic antigen (CEA), total and free prostate specific antigen (PSA) worked in three different Beckman UniCel®DxI800 analysers were calculated. RCV was obtained from the formula: RCV=√2×Z×√(CVa²+CVi²)1/2. Z is the number of standard deviations appropriate to the probability. Z value is 1.65 for the probability of 95% (P<0.05). CVa value was calculated through the CVs of low- and high-level internal quality control results for one month while intraindividual CV (CVi) values for each marker were obtained from the biological variation database.” Results: RCV values of AFP, CA 125, CA 15.3, CA 19.9, CEA, total and free PSA were, • 36.1, 59.8, 24.8, 40.3, 61.7, 46.4, 44.9, respectively, for the I. analyzer, • 36.3, 60.05, 22.4, 40.9, 63.4, 45.1, 44.8, respectively, for the II. analyzer, • 35.9, 61.2, 24.7, 41.9, 63.8, 44.4, 43.7 respectively, for the III. analyzer (p<0.05). Conclusions:Laboratories can calculate RCV for the tests they performed and report this value with the test result or share it with clinicians through laboratory information systems. Therefore, this approach can facilitate clinical interpretation and prevent from unnecessary or repeated test requests. Anahtar Kelimeler: analitik varyasyon; referans değişim değeri; tümör belirteçler Keywords: analytical variation; reference change value; tumor markers Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-07 - HBA1C İÇİN REFERANS DEĞİŞİM DEĞERİ Yusuf BAYRAKÇEKEN, Seydi Ali PEKER, Vildan FİDANCI, Doğan YÜCEL S.B. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Biyokimya Bölümü, Cebeci, Ankara P-07 - THE CALCULATION OF REFERENCE CHANGE VALUE FOR HBA1C Yusuf BAYRAKÇEKEN, Seydi Ali PEKER, Vildan FİDANCI, Doğan YÜCEL Ankara Training and Research Hospital, Department of Madical Biochemistry, Ministry of Health, Ankara, Turkey Amaç: HbA1c diyabet tanısı ve diyabetik hastalarda, glisemik kontrolun göstergesi olarak en fazla kullanılan testtir ve aynı zamanda diyabet komplikasyonlarının gelişme riskiyle ilişkili bir göstergedir. HbA1c sonuçları varyasyonun preanalitik kaynaklarına, total rastgele analitik hataya (CVa) ve bireysel biyolojik varyasyona göre değişmektedir. Referans değişim değeri (RDD), bir hastada iki ardışık ölçümde elde edilen aynı analite ait sonuçlar arasında klinik açıdan önemli farkı tanımlar. Bu çalışmada laboratuvarımızın katyon değişim HPLC cihazında çalışılan HbA1c testi için RDD hesaplanması amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda 2 farklı TOSOH G8 HPLC cihazında HbA1c ölçümleri için RDD değerleri hesaplandı. RDD, analitik CV (CVa) ve bireysel CV (CVi) değerlerine göre, RDD=√2×Z×√(CVa²+CVi²) formülüne göre belirlendi. Z değeri, olasılığa uygun standart sapma katsayısıdır, %95 ve %99 olasılık için Z değerleri sırasıyla 1.65 ve 2.58’dir (sırasıyla p<0.05 ve p<0.01). Biyolojik varyasyon veri tabanından elde edilen CVi değeri %1.9 olarak alındı. CVa değerleri ise bir aylık düşük ve yüksek seviye kontrol değerlerinden hesaplandı. Bulgular: HbA1c için RDD değerleri %95 ve %99 olasılıkla, I. cihaz için sırasıyla 5.9 ve 9.4, II. cihaz için sırasıyla 6.8 ve 10.6 (sırasıyla p<0.05 ve p<0.01) olarak bulundu. Sonuç: Laboratuvarlar çalıştıkları testler için RDD hesaplayabilir ve bulunan değerleri test sonuçlarıyla birlikte verebilir. Laboratuvarların çalıştıkları testlerin RDD değerlerini hesaplaması ve laboratuvar bilgi yönetim sistemi aracılığıyla klinisyenleri bilgilendirmesi, klinik yorumu kolaylaştıracak ve gereksiz test tekrarının önüne geçilmesinde katkıda bulunacaktır. Objective: HbA1c is the most frequently used test in both monitoring and diagnosing diabetes as an indicator for the control of glycemia and the risk in developing diabetes complications. Its results vary because of preanalytical sources of variation, total random analytical error (CVa) and within-subject (intraindividual) biological variation. Reference change value (RCV) is essentially used for evaluating the clinical significance of changes in consecutive test results from an individual. The aim of our study was to calculate the RCV values for HbA1c measured by cation exchange HPLC. Material and Methods: In this study, RCVs for HbA1c worked in two different TOSOH G8 HPLC analysers were calculated. RCV was obtained from the formula: RCV=√2×Z×√(CVa²+CVi²)1/2. Z is the number of standard deviations appropriate to the probability. Z value is 1.65 and 2.58 for the probability of 95% and 99% (p<0.05 and p<0.01). CVa value was calculated through the CVs of low- and highlevel internal quality control results for one month while intraindividual CV (CVi) value (1.9%) for HbA1c was obtained from the biological variation database. Results: RCV values of HbA1c with the probability of 95% and 99% were, I. 5.9 and 9.4, respectively, for the I. analyzer, II. 6.8 and 10.6, respectively, for the II. analyzer, (p<0.05 and p<0.01, respectively). Conclusions: Laboratories can calculate RCV for the tests they performed and report this value with the test result or share it with clinicians through laboratory information systems. Therefore, this approach can facilitate clinical interpretation and prevent from unnecessary or repeated test requests. Anahtar Kelimeler: analitik varyasyon; HbA1c; referans değişim değeri Keywords: analytical variation; HbA1c; reference change value Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-08 - SERUM MALONDİALDEHİD ANALİZİ ÜZERİNE AÇLIK TOKLUK DURUMUNUN ETKİSİ P-08 - THE EFFECTS OF FASTING AND POSTPRANDIAL STATE ON SERUM MALONDIALDEHYDE ANALYSIS Aslıhan Çavunt BAYRAKTAR, Samet YILMAZ, Canan Yılmaz DEMİRTAŞ, Aylin Sepici DİNÇEL, Zeynep GİNİŞ Aslihan Cavunt BAYRAKTAR, Samet YILMAZ, Canan Yilmaz DEM5RTAS, Aylin Sepici DINCEL, Zeynep GINIS Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye Gazi University Faculty of Medicine Department of Biochemistry, Ankara, Turkey Amaç: Klinik laboratuvarlarda kalite standartlarının hızla geliştirilmesi, preanalitik hataların azaltılmasına ve laboratuvar sonuçlarının daha doğru verilmesine olanak sağlamıştır. Araştırma laboratuvarlarında ise analizi etkileyecek preanalitik faktörler ihmal edilmekte ve preanalitik standardizasyondaki yetersizlik literatürde yanıltıcı verilerin yer almasına yol açmaktadır. Hastaların açlık tokluk düzeyi birçok biyokimyasal analizi etkileyen önemli bir preanalitik faktördür. Bu çalışmada; hastaların açlık-tokluk düzeyinin bir lipid peroksidasyon ürünü olan Malondialdehid (MDA) analizi üzerine etkisi araştırıldı. Gereç ve Yöntem: Çalışmada kontrol amaçlı olarak hastaneye başvuran 23 sağlıklı gönüllüden rutin istem sonrası alınan 12 saatlik açlık (saat 08:00-09:00 arasında) kan örnekleri ve aynı gün postprandial 2. saatte (saat 10:00-11:00 arasında) alınan tokluk kan örnekleri kullanıldı. Hastaların diyet içeriği bilinmemektedir. Alınan örnekler 4500 rpm’de 10 dk. santrifüj edildi. Tüm örneklerin lipemi indeksleri Roche/Hitachi cobas c 701/702 cihazında trigliserid ölçümlerine dayanarak hesaplandı. Serum MDA düzeyleri Yoshioka ve arkadaşları (1979) metoduna göre çalışıldı. Bulgular: Çalışma sonucunda açlık ve tokluk grubunda lipemi indeksi anlamlı olarak farklı bulundu (p<0,001). Serum MDA düzeylerinde ise açlık ve tokluk grupları arasında farklılık saptanmadı. (p=0,426) Sonuç: Araştırma laboratuvarında çalışılan örneklerde çoğunlukla preanalitik evre ihmal edilmektedir. Sıklıkla kullanılan araştırma parametresi olan MDA düzeyleri üzerine açlık ve tokluğun etkisinin incelendiği bu çalışmamızda örneklerde lipemi indeksinde anlamlı farklılık olmasına rağmen MDA düzeylerinde fark olmaması araştırmacılar için yön verici olacaktır. Bu çalışmadaki kısıtlılık hastaların diyet içeriklerinin bilinmemesidir. Objectives: Development of quality strategies in clinical laboratories provides a decrease in preanalytical errors and increase in the accuracy of the results. However; unsufficient standardization of preanalytical stage in research laboratories causes many uncertain research results to be published in literature. Fasting state is one of the most important preanalytical factors. In this study, the effects of fasting and postprandial state on serum malondialdehyde (MDA) analysis is investigated. Materials and Methods: 12-hour fasting (08:00-09:00 a.m) and postprandial (10:00-11:00 a.m) venous blood samples of healthy individuals applied to the clinic for routine screening were collected in this study. Diet content of subjects is unknown. Serum triglyceride levels were measured by Roche/Hitachi cobas c 701/702, lipemia indices were calculated. Serum MDA levels were analysed in accordance with the method described by Yoshioka et al.(1979) Results: Lipemia indices were significantly high in postprandial group compared to fasting group (p<0,001). There was no significant difference between the two groups in serum MDA levels (p=0,426). Conclusion: In research laboratories, preanalytical stage is usually ignored. MDA is one of the most widely investigated lipid peroxidation product in research studies. Our study may be beneficial for researchers in terms of indicating the effects of a common preanalytical factor. The limitation of this study is lack of knowledge about diet content of individuals. Key words: MDA, Lipemia, Preanalytical Anahtar Kelimeler: MDA, Lipemi, Preanalitik Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-09 - İN VİTRO OLUŞTURULAN HEMOLİZİN SERUM MALONDİALDEHİD DÜZEYLERİ ÜZERİNE ETKİSİ P-09 - THE EFFECTS OF IN VITRO HEMOLYSIS ON SERUM MALONDIALDEHYDE LEVELS Aslıhan Çavunt BAYRAKTAR, Rabia TURAL, Samet YILMAZ, Zeynep GİNİŞ, Canan Yılmaz DEMİRTAŞ, Aylin Sepici DİNÇEL Aslihan Cavunt BAYRAKTAR, Rabia TURAL, Samet YILMAZ, Zeynep GINIS, Canan Yılmaz DEMIRTAS, Aylin Sepici DINCEL Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye Gazi University, Faculty of Medicine Department of Biochemistry, Ankara, Turkey Amaç: Lipid peroksidasyonu; reaktif oksijen türleri tarafından tetiklenen, biyolojik membranların, lipid yapılarının hasarı ile karakterize bir süreçtir. Malondialdehid (MDA) günümüzde oksidatif stresin değerlendirildiği çalışmalarda yaygın olarak kullanılan bir lipid peroksidasyon ürünüdür. Klinik araştırmalarda serum MDA analizi için numune toplanması aşamasında yapılan preanalitik hataların analiz sonuçlarını nasıl etkilediği ile ilgili çok fazla veri bulunmamaktadır. Bu çalışmada in vitro hemoliz oluşturulan sağlıklı insan serumlarında MDA düzeyleri araştırıldı. Gereç ve Yöntem: Çalışmada kontrol amaçlı olarak hastaneye başvuran 20 sağlıklı gönüllüden rutin istem sonrası alınan kan örnekleri kullanılmıştır. Eş zamanlı olarak iki ayrı jel içermeyen biyokimya tüpüne rutin kan örnekleri alındı. Daha sonra hemoliz grubu için; bekletilmeden hızla karıştırma ve enjektör aracılığı ile hemoliz oluşturuldu. Hemoliz olmayan örnekler ise 20 dk bekletildi. Tüm örnekler 3900 devirde 10 dk. santrifüj edildi. Serum hemoglobin değerleri Roche/Hitachi cobas c 701/702 cihazında ölçülerek serum hemoliz indeksi hesaplandı. Serum MDA düzeyleri Yoshioka ve arkadaşları (1979) metoduna göre çalışıldı. Bulgular: İn vitro hemoliz oluşturulan grupta hemoglobin indeksi ve MDA değerleri hemoliz olmayan gruba göre anlamlı derecede yüksekti (p=0,001, p=0,000; sırasıyla). Hemolizli ve hemolizli olmayan grupta hemoglobin indeksi ve serum MDA düzeyleri arasında anlamlı korelasyon saptanmadı (p=0,748r=0,077, p=0,178-r=-0,314; sırasıyla). Sonuç: Hemoliz; biyokimyasal analizlerde pek çok parametreyi etkileyen önemli bir preanalitik faktördür. Biyokimyasal araştırmalarda toplanan örneklerde hemoliz çoğunlukla ihmal edilmektedir. Bu çalışma, araştırma laboratuvarlarında sıkça ölçtüğümüz serum MDA düzeylerinin hemolizden etkilenebileceğini ve yanlış yüksek sonuçlara sebep olabileceğini göstermiştir. Daha çok sayıda örneğin dahil edildiği yeni çalışmalar araştırmalarımızdaki hata kaynaklarını azaltmada yol gösterici olacaktır. Objective: Lipid peroxidation is a reactive oxygen species induced process characterised by the damage to the biological membranes, lipid structures. Malondialdehyde (MDA) is one of the lipid peroxidation products widely used in studies evaluating oxidative stress however there is not sufficient data revealing the sample collecting errors in its analysis. In this study, we investigated the effects of in vitro generated hemolysis on serum MDA levels of healthy subjects. Materials and Methods: The study was carried out in 20 healthy volunteers who applied to the clinic for routine screening. Blood samples were collected into two plastic serum- separator tubes (without gel) simultaneously. In hemolysis group; the samples were hemolysed immediately by shaking and draining the samples via injection syringe. In the non-hemolysis group; the samples were allowed to coagulate for 20 minutes. All samples were centrifuged in 3900 rpm for 10 min. Serum hemoglobin levels were measured by Roche/Hitachi cobas c 701/702, hemolysis indices were calculated. Serum MDA levels are analysed in accordance with the method described by Yoshioka et al.(1979) Results: In the hemolysis group, serum hemoglobin indices and MDA levels were significantly higher compared to hemolysis group (p=0,001, p=0,000; respectively) There was no significant correlation between serum hemoglobin indices and MDA levels in both groups (p=0,748- r=0,077, p=0,178-r=-0,314; respectively). Conclusions: Hemolysis is one of the most important preanalytical factors affecting analysis of many biochemical parameters. In research studies, hemolysis is usually ignored. Our study indicates that hemolysis may affect the analysis of serum MDA levels and may cause falsely elevated MDA levels. Further studies and larger sample sizes are required to verify preanalytical errors in this field. Key words: MDA, Hemolysis, Preanalytic Anahtar Kelimeler: MDA, Hemoliz, Preanalitik Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] TBD Preanalitik Evre Sempozyumu 19 - 20 Mayıs 2016 Adana P-10 - ALFA-1 ANTİTRİPSİN VE SERULOPLAZMİN PARAMETRELERİNİN STABİLİTESİ P-10 - STABILITY OF ALPHA-1 ANTITRYPSIN AND CERULOPLASMIN PARAMETERS Anıl BAYSOY, Merve ZEYTİNLİ AKŞİT, Elif Merve ARI, Ümit BOZKURT, Aybike GÜNASLAN HASTÜRK, Pınar BİLGİ TOMBAKLAR, Ayfer ÇOLAK Anıl BAYSOY, Merve ZEYTİNLİ AKŞİT, Elif Merve ARI, Ümit BOZKURT, Aybike GÜNASLAN HASTÜRK, Pınar BİLGİ TOMBAKLAR, Ayfer ÇOLAK Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Biyokimya Bölümü, İzmir, Türkiye Tepecik Education and Research Hospital, Department of Clinical Biochemistry, İzmir, Turkey Amaç: Serum saklama sürecinde analitlerin stabilitesine ilişkin veriler yeterli değildir ve konuyla ilgili çelişkili bilgiler mevcuttur. İstem sayısının az olması sebebi ile alfa-1 antitripsin (A1AT) ve seruloplazmin analizleri hastanemizde haftada iki gün yapılmaktadır. Bu nedenle, bu çalışmada saklama süresi ve sıcaklığın A1AT ve seruloplazmin konsantrasyonları üzerindeki etkisini araştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya dahil edilen 20 sağlıklı gönüllüden, 9 adet serum jel ayırıcı tüpe kan alındı. Tüm örnekler pıhtılaşmaları için oda sıcaklığında 30 dk bekletildi. Örneklerden biri santrifüjden hemen sonra analiz edildi (0. saat). Dört örnek 2-8°C’de, diğer örnekler ise oda sıcaklığında 2, 8, 24 saat ve 7 gün süreyle saklandı. Numunelerin A1AT ve seruloplazmin düzeyleri ölçüldü. Bulgular: 2, 8, 24. saatlerde ve 7. günde ölçülen A1AT ve seruloplazmin düzeyleri ile 0. saat değerleri karşılaştırıldığında; hem oda sıcaklığında hem de 2-8°C’de bekletilen numunelerde daha düşük değerler elde edildi ve istatistiksel olarak anlamlı fark mevcuttu. Oda sıcaklığında ve 2-8°C’de bekletilen numunelerin A1AT ve seruloplazmin düzeyleri karşılaştırıldığında 2-8°C’de her iki parametrenin de düzeyleri daha düşük bulundu ancak A1AT düzeyleri arasında anlamlı fark yoktu (p>0,05). Sonuç: Çalışmamızda oda sıcaklığında ve 2-8°C’de saklanan numunelerin 2, 8, 24. saat ve 7. gün yapılan analizlerinde A1AT ve seruloplazmin düzeyleri normale göre daha düşük bulundu. Çalışma sağlıklı gönüllülerde gerçekleştirildiğinden patolojik değerlerin de yer aldığı ve -20/-80°C’nin saklama koşullarına dahil edildiği verilere ihtiyaç vardır. Anahtar kelimeler: Stabilite, alfa-1 antitripsin, seruloplazmin, sıcaklık Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) Objective: Information on the stability of serum analytes during storage of serum samples is incomplete and contradictory. Alpha-1 antitrypsin (A1AT) and ceruloplasmin analyses are performed two days a week in our hospital due to infrequency of requests. We therefore aimed to investigate the effects of storage time and temperature on the measured concentrations of alpha-1 antitrypsin and ceruloplasmin analytes Material and Methods: Twenty healthy adult volunteers were enrolled in the study. Blood was collected into 9 serum gel separator tubes. All samples were allowed to clot at room temperature for 30 min. One sample was measured directly after centrifugation (zero hour). Four samples were stored at 2-8°C, other samples were stored at room temperature for time periods of 2,8,24 h and 7 day. A1AT and ceruloplasmin analytes were measured on each sample. Results: Compared to zero hour levels, A1AT and ceruloplasmin levels measured at 2, 8, 24th hour and 7th day were found to be lower in both samples stored at room temperature and samples stored at 2-8°C and the difference was statistically significant. Both A1AT and ceruloplasmin levels measured in samples stored at 2-8°C were found to be lower than the levels measured in sample stored at room temperature, but there was no significant difference between A1AT levels (p>0.05) Conclusions: In our study, 2, 8, 24th hour and 7th day analyses of samples stored at room temperature and 2-8°C revealed lower A1AT and ceruloplasmin concentrations compared to normal. Since our study involved healthy volunteers, data including pathological values and -20/-80°C storage conditions are needed. Key words: Stability, alpha-1 antitrypsin, ceruloplasmin, temperature http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-11 - TEKRARLAYAN DONMA VE ÇÖZME SKLUSLARININ TİYOL/ DİSÜLFİT HOMEOSTAZINA ETKİSİ P-11 - EFFECT OF REPEATED FREEZING AND THAWING ON THIOL/DISULPHIDE HOMEOSTASIS Ahmet Rıfat BALIK, Gülsen YILMAZ, Betül ÖZBEK, L. Didem KOZACI, Cemile BİÇER Ahmet Rıfat BALIK, Gülsen YILMAZ, Betül ÖZBEK, L. Didem KOZACI, Cemile BİÇER Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Biyokimya AD, Ankara Yıldırım Beyazıt University, Faculty of Medicine, Biochemistry Department, Ankara Amaç: Erel ve Neşelioğlu tarafından 2014’de geliştirilen yeni bir metodla serum proteinlerindeki tiyol (-SH) ve disulfit (-SS) gruplarının ölçümü mümkün olmuştur. Literatürde tiyol/disulfide homesotazı ile ilgili her geçen gün artan sayıda yayın yayınlanmaktadır. Ancak donma çözmenin tiyol/disülfit homeostazına etkisini inceleyen bir çalışma henüz bulunmamaktadır. Çalışmamızda önemli bir preanalitik faktör olan donma çözmenin bu parametrelere etkisini araştırdık. Materyal ve Metod: Çalışmamızda rutin laboratuvar analizlerinden arta kalan kanlar kullanılmıştır. Laboratuvar sonuçları referans aralığı içerisinde çıkan 55 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Taze kanlardan total ve native tiyol ölçümleri yapılmıştır. Bu sonuçlar temel (T0) düzeyi göstermekte olup herbir siklus sonucu T0 ile karşılaştırılmıştır. Ölçüm sonrası kanlar porsiyonlanarak – 80 0 C’e kaldırılmıştır. Hergün çıkarılan kanların 2 saat içerisinde oda ısısında çözünmeleri beklendikten sonra tiyolleri çalışılıp kaldırılmıştır. 7 gün boyunca dondurma çözme işlemi tekrar edilmiştir. Orjinal makalede disulfit düzeyleri total ve native tiyol farkından hesaplandığı için burada sadece tiyol sonuçları değerlendirilmiştir. Bulgular: Tekrarlayan donma ve çözme sikluslarının serum total ve native tiyol sonuçlarını etkilediği görülmüştür. Özellikle 3. siklus sonrasında negatif yönde belirgin bias görünmektedir. Sonuç: Bu çalışma donma çözmenin tiyol/disülfit homoeoztazına etkisini inceleyen ilk çalışmadır. Araştırmacıların çalışmalarını dizayn ederken donma çözme siklus sayılarının çalışma sonuçlarına etkisini göz önüne almaları önerilir. Anahtar kelimeler: Donma çözme siklusu, tiyol, disülfit Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) Purpose: A novel method developed by Erel & Neselioglu measures the thiol (-SH), disulphide groups (-SS) of serum proteins. Increasing numbers of studies has been appeared that are related to the -SH/-SS homeostasis. However the effect of repeated freeze and thaw cycle on these parameters has not been evaluated yet. Our aim was to identify the effect of this preanalytical factor on the -SH/-SS homeostasis. Material and Methods: The remaining blood samples left after routine laboratory examination were used for this study. 55 patients’ samples who had normal range laboratory results were included in the study. After baseline measurements, serum aliquots were stored at -80 0C, and analyzed after subjected to one to seven times freeze and thaw cycles. The results were compared with those obtained from the baseline analysis of fresh samples (T0). Since in the original method disulphide levels were calculated from thiols, here we only discussed the thiol levels. Results: Repeated freezing and thawing has modified the serum concentrations of total and native thiols and the effect was prominent especially after cycle three where levels tended to decrease. Discussion: This is the first report on the effect of repeated freezing and thawing on thiol/disulphide homeostasis. Our findings propose that researchers should consider the number of freeze and thaw cycles. Key words: Freeze and thaw cycle, thiol, disulphide http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-12 - NAMIK KEMAL ÜNIVERSITESI ARAŞTIRMA VE UYGULAMA HASTANESI TIBBI BIYOKIMYA LABORATUVARINDA PREANALITIK HATALARIN KOAGÜLASYON TEST VERIMLILIĞI ÜZERINE ETKISI P-12 - EFFECT OF PREANALYTICAL ERRORS ON COAGULATION TEST EFFICIENCY IN NAMIK KEMAL UNIVERSITY RESEARCH AND APPLICATION HOSPITAL MEDICAL BIOCHEMISTRY LABORATORY Ramazan BİLGE, Murat AYDIN, Ahmet GÜREL Ramazan BİLGE, Murat AYDIN, Ahmet GÜREL Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya AD. Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, Medical Faculty, Department of Biochemistry. Tekirdağ Amaç: Preanalitik hatalar nedeniyle gerek numune gerek de analizin tekrarı klinikler için ciddi bir zaman ve maddi kayba neden olmaktadır. Koagülasyon numuneleri, biyokimyasal analiz numunelerine göre preanalitik hatalardan daha fazla etkilenmektedir. Bu çalışmada, reddedilen koagülasyon numunelerinin test verimliliği üzerine etkisi araştırılarak, yapılacak düzeltici ve önleyici faaliyetlere zemin oluşturması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: 1 Ocak 2015 ile 31 Aralık 2015 tarihleri arasında koagülasyon incelemeleri için gönderilen numunelerin red nedenine göre analizleri yapıldı. Kontrol ve kalibrasyon için harcanan testler hariç bırakılarak, tekrar edilen çalışmaların test verimliliği üzerine etkisi araştırıldı. Bulgular: Toplam 33884 örnek incelendi. 4004 numune çeşitli nedenler ile reddedilmişti. Red nedenleri: hemoliz (% 27), lipemi (% 9) beklenen değerin altında sonuç (% 39), beklenen değerin üzeri sonuç (% 9), pıhtılı numune (% 8), yetersiz örnek-antikoagülan oranı (% 3) olarak görüldü. Koagülasyon testlerinin verimliliği: Aptt 90.68%, d-dimer 56.94%, fibrinojen 83.82%, protrombin zamanı 93.09% olarak hesaplandı. Sonuç: Preanalitik hatalar nedeniyle numuneler reddedilmesine rağmen, bazı numunelerde küçük pıhtılar olabilmektedir. Bu numuneler çalışıldıktan sonra uygunsuz sonuçlar yüzünden reddedilmektedir. Bu nedenle test verimliliğinin artması klinik için son derece önemlidir. Konuyla ilgili kan alma personeline verilecek eğitimler ile bu hataların azaltılmasına katkı sağlanacaktır. Aim: Because of preanalytical errors, both new blood sampling and reanalysis of tests causes loss of time and financial loss for clinics. Coagulation samples are more affected from preanalytical errors than biochemistry samples. In this study, the effect of coagulation sample rejection on test effiency were investigated and it was aimed to be a basis for corrective and preventive action. Materials and Methods: Between January 1, 2015 to December 31, 2015 coagulation samples were categorised according to the rejection criterias. We investigated the effects of repeated tests on test efficiency, excluding tests for calibration and controls. Results: Total 33 884 samples were analyzed. 4004 samples were rejected due to various reasons. Rejection reasons were observed as hemolysis (27%), lipemia (9%), the result is less than the expected value (39%), the result is more than the expected value (9%), clotted sample (8%), inadequate sample- anticoagulant volume ratio (3%). The efficiency of coagulation tests were calculated as follows: APTT 90.68%, D-dimer 56.94%, fibrinogen 83.82%, prothrombin time 93.09%. Conclusion: Although the rejection of the samples because of preanalytical errors, some samples may have small clots. After studying, these samples are rejected because of improper test results. For this reasons increasing test efficiency is extremely important for clinics. In conclusion training of blood collection staff about this issue will contribute to reducing these errors. Anahtar kelimeler: Preanalitik hatalar, numune reddi, eğitim Keywords: Preanalytical errors, sample rejection, training Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] TBD Preanalitik Evre Sempozyumu 19 - 20 Mayıs 2016 Adana P-13 - RUTİN ENZİM TESTLERİ İÇİN REFERANS DEĞİŞİM DEĞERLERİ P-13 - REFERENCE CHANGE VALUES FOR ROUTINE ENZYME ASSAYS Serkan BOLAT, Murat DURAK, Mehmet ŞENEŞ, Hatice SÜRER, Doğan YÜCEL Serkan BOLAT, Murat DURAK, Mehmet SENES, Hatice SURER, Dogan YUCEL Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Biyokimya Bölümü, Altındağ, ANKARA Department of Medical Biochemistry, Ankara Training and Research Hospital, Ministry of Health, Ankara Amaç: Herhangi bir hastaya ait aynı analitin ardışık iki ölçüm sonucu arasındaki farkın klinik önemini tanımlamada, hasta takibi veya klinik durumdaki değişimleri izlemede referans değişim değeri (RDD) kullanılabilir. Çalışmamızda rutin olarak çalışılan enzim testleri için referans değişim değerlerinin hesaplanması amaçlandı. Gereç ve Yöntem: S.B. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Biyokimya Laboratuvarı’nda çalışılan 8 enzim testi için referans değişim değeri = 2 ½ · Z · (CVA2 + CVI2) ½ formülüyle hesaplandı. Analitik varyasyon katsayısı (CVA), aynı lot numarasına sahip kontrol örneklerinin 1 aylık iç kalite kontrol verilerinden hesaplandı. Bireysel biyolojik varyasyon katsayısı (CVI) ise biyolojik varyasyon veri tabanından elde edildi. Z katsayısı olarak iki yönlü %95 ve %99 olasılık değerleri (1.96 ve 2.58) alındı ve her iki olasılık düzeyi için ayrı ayrı hesaplamalar yapıldı. Bulgular: %95 olasılıkla RDD; AST: %35, ALT: %54, LDH: %27, ALP: %23, GGT: %38, CK: %64, amilaz: %25, lipaz: %93 olarak hesaplandı. Sonuç: Seri ölçümlerde ardışık iki sonuç arasındaki yüzde farkın analitik varyasyon ve bireysel biyolojik varyasyon toplamından yüksek olması farkın klinik açıdan anlamlı olduğuna işaret edebilir. Bu yaklaşım özellikle hasta takibinde sonuçların yorumlanmasında referans aralıklarla birlikte kullanılabilir, laboratuvar bilgi sistemlerine entegre edilerek delta-check ve otomatik onay işlemlerinde yararlı olabilir. Objectives: Reference change value (RCV) can be used to define clinical significance of difference between two sequential results of the same analyte for the same patient and can also be used for patient monitoring or interpretation of clinical status. In this study, we aimed to calculate the reference change value for routine enzyme assays. Materials and Methods: RCVs for 8 parameters which measured in Ankara Training and Research Hospital Medical Biochemistry Laboratory were calculated by the formula 2 ½ · Z · (CVA2 + CVI2) ½. Analytical coefficient of variation (CVA) was calculated with the results of internal quality control materials with the same lot number for one month. Individual biological coefficients of variation (CVI) were obtained from the biological variation database. Two-sided 95% and 99% probability values (1.96 and 2.58) were used as Z factor and calculations were done separately for both probability levels. Results: RCVs at %95 probability (Z:1.96) for each analytes were calculated as following: AST: 35% ALT: 54%, LDH: 27%, ALP: 23%, GGT: 38%, CK: 64%, amylase: 25%, lipase: 93%. Conclusions: When percent difference between the consecutive measurement results is higher than combination of analytical and individual biological variation, the difference may be clinically significant. This approach can be used for patient monitoring as well as reference intervals when results are interpreted and may be useful for delta-checking and auto-verification by integrating into the laboratory information management systems. Anahtar kelimeler: referans değişim değeri, biyolojik varyasyon, laboratuvar yönetimi. Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) Key words: reference change value, biological variation, laboratory management. http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-14 - KELEBEK SETLE NUMUNE ALIMINDA DISCARD TÜP KULLANILMALI MI? P-14 - SHOULD IT BE USED DISCARD TUBES DURING THE SAMPLING PROCESS WITH BUTTERFLY SET? Hümeyra Öztürk EMRE, Cihan COŞKUN, Alper GÜMÜŞ, M. Emin DÜZ Hümeyra Öztürk EMRE, Cihan COŞKUN, Alper GÜMÜŞ, M. Emin DÜZ Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Biyokimya Laboratuvarı Department of Biochemistry, Haseki Training and Research Hospital Amaç: Daha önceki çalışmalarda koagülasyon testlerinin doku tromboplastininden etkilenmesinden dolayı hastadan alınan ilk numunenin (discard tüp) koagülasyon testlerinin analizinde kullanılmaması gerektiği bildirilmiştir. Oysa, CLSI son zamanlarda PT ve aPTT testleri için discard tüp kullanımının gerekmediğini bildirmiştir. Discard tüpün kullanılması önerilen tek durum kelebek set kullanımıdır. Biz de çalışmamızda koagülasyon testleri için kelebek set kullanımında discard tüpün gerekliliğini araştırdık. Gereç ve Yöntem: 30 hastadan ardışık olarak iki ayrı sitratlı tüpe kelebek set ile alınan numunelerden PT ve aPTT ölçümleri yapıldı. Sonuçlar SPSS 20 istatistik programı kullanılarak analiz edildi. Hastaların discard tüp ile 2. tüp sonuçları eşleştirilmiş t testi kullanılarak karşılaştırıldı. PT ve aPTT sonuçları arasında anlamlı fark bulunamadı (sırasıyla p=0.186; p=0.687). Bulgular: Yaptığımız çalışmada daha önceki çalışmalarla benzer sonuçlar elde ettik. Rutin koagülasyon testleri için discard tüp kullanımı sonuçlarda herhangi bir değişikliğe yol açmamaktadır. CLSI önerisinin aksine kelebek set kullanımında discard tüp kullanımının gerekli olmadığı sonucuna vardık Sonuç: Elde edilen sonuçlar doğrultusunda CLSI’nin discard tüp kullanımı ile ilgili önerisinin aksine kelebek set kullanımında rutin koagülasyon testlerinde discard tüp kullanımının gerekli olmadığı sonucuna vardık. Objective: It was reported in previous studies that first sample taken from patient named as discard tube should not be used for coagulation analysis, because coagulation tests are affected from tissue thromboplastin. Whereas, latestly CLSI reported that it is not needed to use discard tube for PT and aPTT tests. The only situation that is suggested to use discard tube is butterfly set usage. We investigated is it necessary to use discard tube while using butterfly set for coagulation analysis. Material and Methods: We studied PT and aPTT measurements of 30 patients from two seperate citrated tubes that are drawn through butterfly set consecutively. Results were analyzed using SPSS 20 statistical programme. Discard tube and second tube results of patients compared with paired t test. There is no significant difference between PT and aPTT results (p=0.186; p=0.687, respectively). Results: Our results were similar with previous studies. Discard tube usage for rutine coagulation tests make no difference between results. Unlike CLSI advices we decided that discard tube is unnecessary while using butterfly set. Conclusion: In line of our results, rather CLSI advice of discard tube, our idea is it is unnecessary to use discard tube with butterfly set for coagulation analysis. Key Words: preanalytic, discard tube, coagulation Anahtar Kelimeler: preanalitik, discard tüp, koagülasyon Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-15 - B12 VİTAMİNİ STABİLİTESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ P-15 - EVALUATION OF VITAMIN B12 STABILITY Hülya ÇİÇEK 1, Haci Ahmet DEVECİ2, Gökhan NUR2, Yakup TUNCER1 Hülya ÇİÇEK 1, Haci Ahmet DEVECİ2, Gökhan NUR2, Yakup TUNCER1 Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı, Gaziantep, Türkiye 2 Gaziantep Üniversitesi İslahiye Meslek Yüksekokulu, Gaziantep, Türkiye Department of Medical Biochemistry, Faculty of Medicine, University of Gaziantep, Gaziantep, Turkey 2 Islahiye Vocational High Schoo, University of Gaziantep, Gaziantep, Turkey Amaç: Önlenebilen laboratuar hatalarının büyük miktarı preanalitik evrede bulunmaktadır. Vitamin B12’nin sıcaklık ve gün ışığının etkilerine duyarlı bir parametre olduğu bilinmektedir. Preanalitik aşamada örneğin korunması özellik gerekmektedir. Bu nedenle, çalışmamızda vitamin B12 stabilitesini araştırdık. Gereç ve Yöntem: Laboratuvarımıza B12 vitamin ölçümü için gönderilen 20 numuneyi 0, 1, 2, 3, 4, 5 ve 30. günlerde değerlendirdik. B12 vitamin seviyeleri kemilüminesans immunoassay ile Immulite 2000 XPi analizöründe ölçüldü. İstatistiksel analizler SPSS 22.0 programı ile yapıldı. Ortalama B12 vitamini düzeyleri ölçüm günlerine göre sırasıyla 414, 410, 389, 388, 380, 374 ve 351 pg/ mL olarak ölçülmüştür. Bulgular: Takip eden günlerde ölçülen B12 vitamini düzeylerinde önemli bir miktarda azalma saptanmıştır (p< 0.05). Sonuç: Toplanan numunelerin saklanmasının B12 vitamini sonuçlarını etkileyebileceği sonucuna varılmıştır. Vitamin B12 testinin stabilitesi kan alımından sonra analiz gününe bağlı olarak değişebilmektedir. Düşük vitamin B12 sonuçları raporlanmasını önlemek için klinik laboratuvarlarda stabilitenin değerlendirmesi tavsiye edilebilir. Objective: Preanalytical phase constitutes a large amount of laboratory error that may be prevented. Vitamin B12 is known that a responsive parameter to the effect of temperature and daylight. It is necessary taking care to the protection of the sample during preanalytical phase. So, we investigated the stability of vitamin B12 in our study. Materials and Methods: We analysed 20 samples which submitted for Vitamin B12 assay to our laboratory on days 0, 1, 2, 3, 4, 5 and 30. Vitamin B 12 levels were measured by chemiluminescent immunoassay with Immulite 2000 XPi analyser. Statistical analyzes were performed by SPSS 22.0 program. Mean vitamin B12 levels were 414, 410, 389, 388, 380, 374 and 351 pg/mL respectively according to 7 measurement days. Results: A significant decrease was determined on measured vitamin B12 levels in the following days (p <0.05). Conclusions: It is concluded that keeping collected samples affects vitamin B12 results. The stability vitamin B12 test may vary depending on day of analysis after blood collection. It may advisable for clinical laboratories to assess the stability to avoid reporting lower vitamin B12 results. Anahtar Kelimeler: B12 vitamini, Preanalitik evre, Stabilite, Analiz Keywords: Vitamin B12, Preanalytical phase, Stability, Analysis 1 Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) 1 http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-16 - TEMEL ENFEKSİYON KONTROLÜ P-16 - BASIC INFECTION CONTROL İpek ÇINAROĞLU İpek ÇINAROĞLU Becton Dickinson, İstanbul, Türkiye Becton Dickinson, Istanbul, Turkiye Birinci derece risk grubunda yer almakta olan hastanelerde en sık uygulamalardan ve enfeksiyon bulaş riski açısından en yüksek riskli işlem olan kan alma öncesinde, sırasında ve sonrasında güvenlik prosedürlerinin takip edilmesi birincil önceliktir. Her hastane ve laboratuvarın, kan alan personeli tarafından uyulması gereken uygun düzenlemelerinin olması gerekir. Türkiye’de ilk ve en güncel kılavuz olarak yayınlanan “Kan Alma” (flebotomi) kılavuzunda da bu konu gerektiği değeri bulmuş ve işlenmiştir. Kan ve vücut sıvılarının saçılmasının engellenmesi, kişisel koruyucu ekipman ve güvenlikli kan alma ürünlerinin kullanımı ve iyi mikrobiyolojik ve biyogüvenlik uygulamalarının uygulanması hem hasta hem de sağlık çalışanı güvenliği açısından önemlidir. Bunların kurum personeline eğitimlerle anlatılması, hatırlatılması ve uygulamaya konulması her kurumun kendi sorumluluğundadır ve yasal yönetmelik ve mevzuatlarla desteklenir. Kan alma işlemi sonrasında da güvenlik önlemleri devam etmesi işlemle ilgisi olmayan diğer personele yönelik maruziyetin engellenmesi için büyük önem arzeder. Kan alma işleminden sonra atıkların ve kullanılan materyallerin bertarafı bu konunun özünü oluşturur. Tüm laboratuvar ekipmanının ve koruyucu aletlerin dekontaminasyonu kan almada yetkili personel tarafından yapılmalı, bir sonra ki hastanın güvenliği için çalışma ortamı ve aletlerin temiz tutulması ve doğru prosedürlerle dekontaminasyonu önemsenmelidir. It is the primary priority to follow the safety procedures before, during and after the blood collection processes which is the most common practice with the infection transmission risk at the hospital environment and takes place at the first grade risk group. Every hospital and laboratory needs to have its own proper regulation that staff obliged to comply. This issue also take a valued place at the first and latest up to date Turkish Phlebotomy Guideline. It is important to prevent blood and body fluid exposures, use of personnel protective equipment and safety engineered devices and implementation of good biosecurity and microbiological practices for both the patient and the health care worker safety. It is the responsibility of every institution to train, remind and enforce staff to implement this issue and supported with the legal regulations and legislations. It is very important to sustain the safety preventions after the phlebotomy to protect the staff from the exposure, who is not related with the blood drawing procedure. The disposal of waste and used materials after the blood drawing is the essence of this issue. The decontamination of all laboratory and protective equipment should be done by the competent phlebotomy staff, and the work environment and equipment should kept clean and should be complimented with the correct decontamination procedures for the next patients’ safety. Anahtar kelimeler: Güvenli kan alma, Enfeksiyon kontrolü, İğne batma yaralanmaları, Dezenfeksiyon, Koruyucu ekipmanlar Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] Key Words: Safe phlebotomy, Infection control, Needle stick injury, Disinfection, Protective equipment http://www.TurkJBiochem.com TBD Preanalitik Evre Sempozyumu 19 - 20 Mayıs 2016 Adana P-17 - TIBBİ BİYOKİMYA LABORATUVARINDA PRE-ANALİTİK HATA ÇALIŞMASI: BİR YILLIK VERİ ANALİZİ P-17 - A STUDY OF PRE-ANALYTICAL ERRORS IN MEDICAL BIOCHEMISTRY LABORATORY: ONE YEAR DATA ANALYSIS Erdem ÇOKLUK, M. Ramazan ŞEKEROĞLU, Emine YILMAZ, H. Hakan ALP, Zübeyir HUYUT, Ragıp BALAHOROĞLU, Selin Tunalı ÇOKLUK Erdem ÇOKLUK, M. Ramazan ŞEKEROĞLU, Emine YILMAZ, H. Hakan ALP, Zübeyir HUYUT, Ragıp BALAHOROĞLU, Selin Tunalı ÇOKLUK Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı, Van, Türkiye Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı, Van, Türkiye Yuzuncu Yil University Medicine Faculty, Department of Medical Biochemistry, Van, Turkey Yuzuncu Yil University Medicine Faculty, Department of Public Health, Van, Turkey Amaç: Tıbbi laboratuvarlarda test süreci temelde pre-analitik, analitik ve post analitik olarak sınıflandırılmakta ve hatalar test sürecinin tüm aşamalarında ortaya çıkabilmektedir. Bu çalışmada, tıbbi biyokimya laboratuvarına gönderilen numunelerin pre-analitik hata kaynaklarına göre örnek ret oranlarının analizi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaş Tıp Merkezi Tıbbi Biyokimya Laboratuvarında 01.01.2015-31.12.2015 tarihleri arasında kabul edilen tüm örnekler retrospektif olarak incelendi. Reddedilen örneklerin dağılımı, pre-analitik hata kategorilerine ve test gruplarına göre sınıflandırıldı. Laboratuvar çalışma gruplarındaki hata tipi ve sıklığı örnek sayısı ve toplam hataya oranlanarak yüzde olarak gösterildi. Bulgular: Pre-analitik hata sıklığı %0,99 olarak hesaplandı. En sık üç hata nedeni ise sırasıyla yetersiz örnek hacmi (%36,3), pıhtılı numune (%20,7) ve yanlış tüp ya da numune kabı (%15.6) olarak gözlendi. Test gruplarına göre en sık gözlenen numune ret nedenleri incelediğinde ise rutin biyokimya, hormon ve idrar analizi test gruplarında; yetersiz örnek hacmi (sırasıyla %39.7, %81 ve %35,1), kan gazı test grubunda; pıhtılı numune (%73.7), kardiyak test grubunda; yanlış tüp ya da numune kabı (%58.1), terapötik ilaç izlem grubunda ise uygunsuz transport (%54.8) olarak belirlendi. Sonuç: Çalışmamızda, laboratuarımızın 2015 yılı numune ret oranını %0.99 gibi çok düşük bir değer olarak tespit ettik. Değerin bu kadar düşük olması, numune reddetme kriter veri girişi optimizasyonunun ya tam olarak sağlanamadığı ya da çok iyi düzeyde sağlandığını düşündürmektedir. Ancak laboratuar veri girişlerimizi gözden geçirdiğimizde, kan alma ve laboratuar numune kabul birimi personelimizin uzun süredir değişmeden çalışıyor olması ve ilgili personele sürekli eğitim veriliyor olmasının bu sonucun alınmasında etkili olduğu kanısındayız. Anahtar kelimeler: Tibbi laboratuvar, preanalitik evre, preanalitik hata. Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) Objectives: The testing process of medical laboratories are basically classified as pre-analytical, analytical, and postanalytical phases. Errors can occur at all phases of the testing process. In this study we aimed to evaluate the sample rejection ratios according to the types of pre-analytical errors. Materials and Methods: All samples accepted in the Yuzuncu Yil University Dursun Odabaş Medical Center, Medical Biochemistry Laboratory during 12 months from January 01 to December 31, 2015 was evaluated retrospectively. Distribution of rejected samples were classified according to pre-analytical error categories and test groups. The type and the frequency of errors in the laboratory groups were shown as a percentage of total errors and the total number of the samples. Results: The frequency of pre-analytical error was 0.99 %. The first three most common errors were insufficient specimen volume, clotted samples with fibrin, improper container or tube respectively (36.3%, 20.7% and 15.6% respectively). The most common rejection causes according to the test groups were the presence of insufficient specimen volume were the most frequent causes of rejection of biochemical, hormonal and urine analyses test groups (39.7%, 81% and 35.1% respectively). For blood gas analyses, clotted samples with fibrin (73.7%); for cardiac tests group, improper container or tube (58.1%); for therapeutic drug monitoring tests group, inappropiate transport (54.8%) were the major causes of the rejections. Conclusions: In the study, we detected a very low value of an overall specimen rejection rate of 0.99% in 2015. We consider that the optimization of rejected sample data input is not being fully achieved or achieved in the best level. However, laboratory and phlebotomy staff employed at long time period in the same units and they educated continuously in order to perform the data input properly and reduce the error rate in the pre-analytical phase of the laboratory testing process. Key words: Medical laboratory, preanalytical phase, pre-analytical error. http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-18 - HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ HASTANELERİ KOAGÜLASYON ve HEMOSTAZ LABORATUVARININ PRE-ANALİTİK VE POST-ANALİTİK EVRELERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ P-18 - EVALUATION OF PRE-ANALYTIC AND POST-ANALYTIC PHASES OF THE COAGULATION and HEMOSTASIS LABORATORY IN HACETTEPE UNIVERSITY HOSPITALS Z.Günnur DİKMEN, Filiz AKBIYIK Z.Gunnur DİKMEN, Filiz AKBIYIK Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye Hacettepe University, Faculty of Medicine, Department of Medical Biochemistry, Ankara, Turkey Giriş: Test sürecinde pre-analitik ve post-analitik evredeki hatalar, tüm laboratuvar hatalarının %75-90 kadarını oluşturmaktadır. Koagülayon ve hemostaz laboratuvarımız, Hacettepe Üniversitesi Erişkin ve Çocuk hastanelerine başvuran poliklinik hastaları ve yatan hastalar için rutin ve acil koagülasyon testlerini çalışan bir laboratuvardır. Joint Commission International akreditasyon standartlarına göre uygun olmayan örneklerin red edilmesi ve kritik değer bildirimi, laboratuvarımızın kalite indikatörleridir. Bu nedenle laboratuvarımız tarafından red edilen örnekler ve yapılan kritik değer bildirimleri kayıt altında tutulmaktadır. Bu çalışmada, 2015 yılında koagülasyon ve hemostaz laboratuvarındaki pre-analitik problemleri ve kritik değer bildirimlerini incelemeyi amaçladık. Materyal ve Metod: Koagülasyon testleri için alınmış olan kan örnekleri, laboratuvarımızın red kritelerine göre değerlendirilmiş ve analiz için uygun olup olmadığına karar verilmiştir; hatalı klinik istem, hatalı kimlik tanımlama, uygunsuz volüm (uygunsuz kan/antikoagülan oranı), yanlış tüp, pıhtılı örnek, gecikmiş transport, hemoliz ve fibrin varlığı red kritelerimiz arasında yer almaktadır. Laboratuvara kabul edilen örnekler, BCS-XP sisteminde (Siemens Healthcare Laboratory Diagnostics) çalışılmıştır. Laboratuvarımızda PT/INR (prothrombin zamanı/international normalized ratio)>5, aPTT (activated partial thromboplastin time)>100sn, fibrinojen<100mg/dL, faktör düzeyleri<%5 ve anti-trombin III<%50 olan değerler, kritik değer olarak bildirilmektedir. Gündüz çalışma saatleri ve gece nöbetleri sırasında, özel eğitim almış laboratuvar sekreterleri telefonla kritik değer bildirimi yapmakla yükümlüdür. Bildirilen tüm kritik değerler, kritik değerin bildirildiği kişi (doktor, hemşire veya intern), bildirim saati ve tarihi kayıt altına alınmaktadır. Sonuçlar: Tüm yıl boyunca istenen koagülasyon test sayısı total olarak 155.94, red kriterlerine göre laboratuvara kabul edilmeyen tüp sayısı 5.090 olarak saptanmıştır. En sık rastlanan pre-analitik problemler; pıhtılı örnek (%38.4), uygunsuz örnek hacmi (%33.2), hatalı klinik istem (%7.3), hatalı kimlik tanımlama (%6.5), hemoliz (%6), yanlış tüp (%3.8), fibrin (%3.3) ve gecikmiş transporttur (%1.5). Yıl boyunca yapılan 155.945 test arasında 475 adet kritik değer saptanmış ve bildirimi yapılmıştır, kritik değer oranı %0.3 olarak saptanmıştır. Kritik değer Objectives: The pre-analytical and post-analytical phase in a test cycle contributes up to 75-90% of total laboratory errors. Our coagulation laboratory provides routine and stat tests for inpatients and outpatients in Hacettepe University Hospitals. Rejection of unsuitable samples and critical value notification are the quality indicators of our laboratory according to Joint Commission International (JCI) accreditation standarts. Hence, we document the unsuitable samples rejected by the laboratory and record critical value notifications, including the person who received the notification (physician, nurse or medical staff), the time and the date of communication. In this study, we aimed to evaluate the pre-analytical problems and critical values recorded on coagulation and hemostasis tests over one year period in 2015. Materials and Methods: Venous blood samples for routine coagulation testing were considered unsuitable for analysis according to the following specimen rejection criteria of our laboratory; inappropriate clinical orders, inappropriate volume (inadequate blood to anticoagulant ratio), incorrect tube, clotting, delayed transport and visible hemolysis or fibrin following centrifugation. The coagulation and hemostasis tests were performed by BCS-XP system (Siemens Healthcare Laboratory Diagnostics). The critical values in our laboratory were as follows; prothrombin time/international normalized ratio (PT/INR)>5, activated partial thromboplastin time (aPTT)>100 seconds, fibrinogen<100 mg/dL, factor levels<5% and anti-thrombin III<50%. During day time and night shift, authorized laboratory secretary was responsible for reporting of critical values by telephone communication. Results: Total coagulation test request was 155.945 in one year and 5.090 tubes were rejected according to the rejection criteria of our laboratory. On overall, the more frequent pre-analytical problems could be referred as clotting (38.4%), following inappropriate volume (33.2%), inappropriate clinical orders (7.3%), misidentification (6.5%), hemolysis (6%), incorrect tube (3.8%), fibrin (3.3%) and delayed transport (1.5%), respectively. Among 155.945 tests performed in 2015, we reported 475 critical values, the ratio was 0.3% in total. The critical value notification ratio was 56% for INR, 23% for factor levels, 12.2% for fibrinogen, 5.5% for antithrombin III and 3% for aPTT. Our critical value reporting rate was 97-99%, and clinicians were notified Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana saptama oranı INR için %56, faktör düzeyleri için %23, fibrinojen için %12.2, anti-trombin III için %5.5 ve aPTT için %3 olarak saptanmıştır. Kritik değer bildirimi için kliniğe ulaşma süresi ortalama 15 dakika olup, bildirim oranı %9799, ulaşılamama oranı %1-3 arasındadır. Tartışma: Koagülasyon ve hemostaz laboratuvarımızda yıllık örnek red oranı %3.2 olarak saptanmıştır. Red edilen örneklerin bölümlere göre belirlenmesi ve sağlık personeline periyodik olarak eğitim verilmesi ile örnek red oranlarının %1’in altına düşürülmesi ve laboratuvardaki total kalite yönetiminin iyileştirilmesi hedeflenmiştir. of patients’ life-threatening results within 15 minutes, dropped call ratio was approximately 1-3% of all. Conclusions: We detected an overall specimen rejection rate of 3.2% in coagulation laboratory. By documentation of rejected samples and periodic training of healthcare personnel, we expect to decrease sample rejection ratios below 1% and to improve total quality management of the laboratory. Keywords: Specimen rejection, critical value Anahtar kelimeler: Örnek reddi, kritik değer Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-19 - ÖRNEK RET NEDENLERİNİN TÜP ÇEŞİDİNE GÖRE İRDELENMESİ P-19 - SAMPLE REJECTION REASONS ACCORDING TO TUBE TYPES Süleyman DEMİR, Elif BAŞAK, Fahrigür DEDE Süleyman DEMİR, Elif BAŞAK, Fahrigür DEDE Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı - Denizli Pamukkale University Medical School, Department of Medical Biochemistry Denizli Amaç: Bu çalışmada, biyokimya ve hematoloji laboratuvarına gönderilen örneklerde örnek ret nedenlerinin örneğin alındığı tüp çeşitlerine göre incelenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve yöntem: Altı ay boyunca Pamukkale Üniversitesi Hastaneleri Merkez Laboratuvarı biyokimya ve hematoloji birimine kabul edilen tüm örnekler retrospektif olarak incelendi. Reddedilen örneklerin dağılımı, preanalitik hata kategorilerine (yanlış tüp, hatalı barkod, fazla örnek, yetersiz örnek, pıhtılı örnek, hemolizli örnek vs.) ve jelli biyokimya tüpü, EDTA’lı HbA1c tüpü, hemogram tüpü, koagülasyon tüpü ve sedimentasyon tüpü gibi çalışma tüplerine göre sınıflandırıldı. Preanalitik hata tiplerinin toplam içindeki dağılımı ve çalışma tüplerine göre dağılımı yüzde olarak ifade edildi. Bulgular: Reddedilen örneklerin laboratuvara gönderilen tüm örnekler içindeki sıklığı %1.01 (4287/423107) olarak bulundu. Bu sıklık jelli biyokimya tüplerinde %1.03 (1817/176025), EDTA’lı HbA1c tüplerinde %0.47 (49/10348), hemogram tüplerinde %0.88 (1397/159274), koagülasyon tüplerinde %1.46 (688/47090) ve sedimentasyon tüplerinde %1.11 (336/30370) idi. Jelli biyokimya tüplerinde en sık üç ret nedeni sırasıyla, hatalı/eksik barkod (%41.72), hemolizli örnek (%35.33) ve yetersiz örnek (%14.75); HbA1C tüplerinde yanlış tüp (%57.14), pıhtılı örnek (%34.69) ve yetersiz örnek (%6.12); hemogram tüplerinde pıhtılı örnek (%83.46), yetersiz örnek (%11.02) ve yanlış tüp (%3.65); koagülasyon tüplerinde pıhtılı örnek (%63.08), yetersiz örnek (%31.25) ve yanlış tüp (%3.49) ve sedimentasyon tüplerinde pıhtılı örnek (%41.67), fazla örnek (%24.70) ve yetersiz tüp (%20.24) olarak gözlendi. Sonuç: Laboratuvarda ret nedenleri örneğin gönderildiği tüp çeşidine göre değişmektedir. Kan alan birimlere yapılacak eğitimlerde örneğin alındığı tüplere göre dikkat edilmesi gereken durumlar vurgulanmalıdır. Anahtar kelimeler: Preanalitik hata, pıhtılı örnek, hemolizli örnek, yetersiz örnek, ret nedenleri, tüp çeşitleri Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) Objectives: In this study, sample rejection reasons aimed to be analyzed according to the sample tube types among the samples sent to biochemistry and hematology laboratories. Materials and methods: All of the samples accepted to the biochemistry and hematology unites of Pamukkale University Hospitals Central Laboratory were examined retrospectively. Distribution of rejected samples were classified according to preanalytic errors (wrong tube, incorrect barcode, excess amount of sample, insufficient sample, coagulated sample, hemolyzed sample, etc.), and tube versions like biochemistry tubes with gel, HbA1c tubes with EDTA, whole blood tubes for CBC, coagulation tubes, and sedimentation tubes. Distribution of preanalytic error types in the total sample size and in each sample tube type were expressed as percentages. Results: Rejection ratio was 1.01% (4287/423107) among all the samples sent to laboratory. Rejection ratios were 1.03% (1817/176025) for biochemistry tubes with gel, 0.47% (49/10348) for HbA1c tubes with EDTA, 0.88% (1397/159274) for whole blood tubes for CBC, 1.46% (688/47090) for coagulation tubes, and 1.11% (336/30370) for sedimentation tubes. The most frequent rejection reasons were incorrect/no barcode (41.72%), hemolyzed sample (35.33%) and insufficient sample (14.75%) for biochemistry tubes; wrong tube (57.14%), coagulated sample (34.69%) and insufficient sample (6.12%) for HbA1c tubes; coagulated sample (83.46%), insufficient sample (11.02%), and wrong tube (3.65%) for CBC tubes; coagulated sample (63.08%), insufficient sample (31.25%), and wrong tube (3.49%) for coagulation tubes and coagulated sample (41.67%), excess sample (24.70%), and insufficient sample (20.24%) for sedimentation tubes. Conclusions: Sample rejection reasons in the laboratory vary according to sample tube type. In the phlebotomy trainings given to the blood samples drawing units, circumstances for each tube type must be highlighted Key words: Preanalytic error, coagulated sample, hemolyzed sample, insufficient sample, rejection reasons, tube types http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] TBD Preanalitik Evre Sempozyumu 19 - 20 Mayıs 2016 Adana P-20 - ÖRNEK HACMİNİN TAM KAN SAYIM PARAMETRELERİ ÜZERİNE ETKİSİ P-20 - THE EFFECT OF SAMPLE VOLUME ON COMPLETE BLOOD COUNT ANALYSIS Kübra DOĞAN, Süleyman BÜBER, Ezgi İmge EKEN Kübra DOĞAN, Süleyman BÜBER, Ezgi İmge EKEN Sivas Numune Hastanesi, Tıbbi Biyokimya, Sivas Department of Medical Biochemistry, Sivas Numune Hospital, Sivas Amaç: Laboratuvar hataları preanalitik, analitik ve postanalitik evreleri içermektedir. Sonuçların güvenilirliği ve kalitesi açısından preanalitik evre hataların büyük bölümünü (% 68-70) oluşturmaktadır. Hematoloji analizlerinde de preanalitik evre kaynaklı hatalar test sonuçlarını büyük ölçüde etkilemektedir. Clinical Laboratory Standards Institute (CLSI, 2010) standartlarına göre, hematoloji analizlerinde kullanılan K2EDTA’lı tüpler tam doldurulmadığında hatalı sonuçlara neden olmaktadır. Çalışmamızda farklı seviyelerde doldurulan K2EDTA’lı tüplerin hematoloji parametreleri üzerine etkisini araştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: 10 yetişkin sağlıklı gönüllüden toplam 6 mL kan örneği alındı. Tüplere sırasıyla 3 mL, 2 mL ve 1 mL kan örneği alındı. Örneklerin 30 dakika içerisinde tam kan sayım parametreleri (Lökosit, eritrosit, hemoglobin, hematokrit, trombosit, ortalama hücre hacmi, eritrosit dağılım genişliği) BT-Pro 2401cihazı ile analiz edildi. Tam doldurulmayan tüpler ile standart hacimdeki 3 mL’lik tüpler karşılaştırıldı. İstatistiksel olarak Bland-Altman ve Deming regresyon analizi yapıldı. Bulgular: Bland-Altman analizi ile 3 mL’lik tüp sırasıyla 2 mL, 1 mL’lik tüpler ile karşılaştırıldı. 1mL’lik hacim 3 mL ile karşılaştırıldığında sonuçlarda genel bir artış olduğu saptandı. 3 mL’lik tüpteki trombosit sayısı diğer tüplerle karşılaştırıldığında negatif bias bulundu. Ortalamalar arasındaki % fark 1 mL ve 2 mL’lik tüpler için sırasıyla %5.2 ile %3.6 bulundu. Ancak bu fark klinik olarak anlamsızdı. Yapılan regresyon analizi sonuçlarına göre regresyon katsayıları hematokrit hariç (R2= 0.852) tüm parametreler için R2, 0.906-1.00 aralığında bulundu. Sonuç: K2EDTA’lı tüpler en az 1 mL olacak şekilde doldurulmalıdır. Hasta güvenliği, sonuçların zamanında verilmesi ve preanalitik hataları en aza indirmek için örnekler standartlara uygun miktarlardaki (3 mL) tüplere alınmalıdır. Objective: Preanalytic, analytic and postanalytic phases have significant impact on clinical laboratory test. Preanalytical errors accounted for 68-70% of all errors. Preanalytical errors have great influence on the test results in hemogram analysis. According to Clinical laboratory Standards Institute (CLSI, 2010) Standard, erroneous results can be seen when the K2EDTA is not fully filled in the analysis of complete blood count. In this study we evaluated the effects of different filled tubes with blood on hemogram parameters. Materials and Methods: Different levels (3 mL, 2 mL and 1 mL) of blood samples were taken from ten subjects. All samples were analyzed within 30 minutes in terms of leukocyte, erythrocyte, hemoglobin, hematocrit, platelets, mean corpuscular volume, red cell distribution width. Analysis were performed by using BT-Pro 2401. The differences were evaluated between different filled tubes in terms of aforementioned parameters by using Bland-Altman regression analysis. Results: We found higher levels in terms of all analyzed parameters in 3 mL filled tubes compared to 1 mL filled tubes. Negative bias was found between different filled tubes in terms of platelet count. The percentage difference between the mean values were 5.2% and 3.6%, respectively. The difference were not significant for clinically. The regression coefficients were found between R2= 0.906-1.001 for all parameters except for hematocrit (R2=0.852) Conclusion: K2EDTA tubes should be filled with at least 1 mL blood. Appropriate amounts of samples should be collected into tubes to avoid delayed results, minimize the preanalytical errors and patient safety. Key words: Complete blood count, Preanalytic, K2EDTA tube, Sample volume. Anahtar sözcükler: Tam kan sayımı, Preanalitik, K2EDTA tüp, Örnek hacmi. Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-21 - SİGARA İÇEN VE İÇMEYEN BİREYLERDE KAN KADMİYUM DÜZEYİNİN BELİRLENMESİ P-21 - DETERMINATION OF BLOOD CADMIUM LEVELS IN SMOKERS AND NON-SMOKERS INDIVIDUAL Yusuf DÖĞÜŞ, Gülüzar ÖZBOLAT, Nevin YILMAZ, Abdullah TULİ Yusuf DÖĞÜŞ, Gülüzar ÖZBOLAT, Nevin YILMAZ, Abdullah TULİ Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı, Adana, Türkiye Çukurova University Medical Faculty Department of Biochemistry, Adana, Turkey Amaç: Kadmiyum canlılar için en toksik ağır metallerden biridir. Kadmiyum böbrekler ve karaciğerde birikerek yüksek tansiyon, akciğer kanseri, kemik erimesi ve kansızlık gibi önemli rahatsızlıklara neden olabilmektedir. Günümüzde özellikle sigara ile kadmiyum maruziyeti önem taşımaktadır. Bu çalışmada sigara değişkeninin kadmiyum düzeyine etkisi incelenmiştir. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmaya; sigara içen ve sigara içmeyen, herhangi bir hastalığı bulunmayan 20 birey dahil edildi. Sigara içen 10 birey ve sigara içmeyen 10 birey olarak iki gruba ayrıldı. Bu iki grup arasındaki kadmiyum elementinin ölçüm değerleri istatistiksel olarak değerlendirildi. Bulgular: Toplam 20 birey içerisinde, sigara kullanan 10 birey ortalama kan kadmiyum konsantrasyonu 9.3 ± 0.5 ng/ml, sigara kullanmayan 10 birey ortalama kan kadmiyum konsantrasyonu 5.2 ± 0.4 ng/ml olarak bulunmuştur. Sigara içen bireylerin ortalama kan kadmiyum düzeyleri, sigara içmeyen bireylerin ortalama kan kadmiyum düzeylerinden istatiksel olarak yüksek bulunmuştur (p<0,001). Sonuç: Sigara içmenin, kan kadmiyum konsantrasyonunu artıran preanalitik bir değişken olduğu saptanmıştır. Sigara içme, kan kadmiyum konsantrasyonunu artıran önemli faktörlerden biri olarak görülmüştür. Anahtar kelimeler: Kadmiyum, sigara,preanalitik değişken Objectives: Cadmium is one of the most toxic heavy metals for living organisms. The most serious consequences of chronic cadmium toxicity are: lung cancer, kidney damage, high blood pressure, bone disease and anemia. Today is especially important with smoking- cadmium exposure .In this study, We evaluated range of blood cadmium with total of 20 individuals who are considered as smokers and non-smokers. It examined effect of cadmium levels of smoking variables. Materials and Methods: In this study; Smokers and non-smokers were included 20 individuals without any disease . Smoker 10 individuals and non-smokers 10 individuals were divided into two groups. Cadmium element measurements were evaluated statistically for two groups. Results: Among the total of 20 individuals Of whom 10 individuals who are smokers; their average blood cadmium level was found to be 9.3 ± 0.5 ng / mLng/ ml, and of whom 10 individuals who are non-smokers; their average blood cadmium level was found to be 5.2 ± 0.4 ng / ml. It was observed the average blood Cd concentration of the smokers was higher than the non-smokers (p<0.001). Conclusions: Cigarette smoking has been found to be a preanalytical variables increases the blood cadmium concentrations Therefore, cigarette smoking is one of the major factors that increase the blood concentration and to be important. Keywords: Cadmium, smoking, preanalytical variables Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-22 - NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ ARAŞTIRMA VE UYGULAMA HASTANESİ TIBBİ BİYOKİMYA LABORATUVARINDA REDDEDİLEN NUMUNELERİN BÖLÜMLERE GÖRE ANALİZİ Murat ERDOĞAN, Murat AYDIN, Ahmet GÜREL Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı, Tekirdağ Amaç: Laboratuvar analizlerinin preanalitik döneminde ortaya çıkan hatalar toplam hatanın büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. Test isteminden sonuç verme aşamasına kadar görevli tüm personelin bu konuda eğitimi preanalitik hataların azalmasına ve reddedilen numune sayısının gerilemesine imkan verecektir. Bu çalışmada numune red nedenleri ve bölümlere göre dağılımı analiz edilerek, planlanacak eğitimlere temel oluşturulması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: 1 Ocak 2015 ile 27 Nisan 2016 tarihleri arasında Biyokimya ve Hormon incelemeleri için gönderilen numunelerin red nedenine ve gönderilen bölüme göre analizleri yapıldı. Servis ve poliklinikler için her bir örnek başına düşen red oranı hesaplandı. Bulgular: 91839 hastadan gönderilen 118187 örnek incelendi. 5145 numune çeşitli nedenler ile reddedilmişti. Red nedenleri: hemoliz (%15,5), lipemi (%7,5) beklenen değerin altında sonuç (% 38,1), beklenen değerin üzeri sonuç (% 38,3), barkodsuz numune (% 0,4) uygunsuz tüp kullanımı (% 0,3) olarak görüldü. Genel olarak örnek başına düşen numune red oranı % 4.35 olarak bulundu. Özellikle yoğun bakımlar ve onkoloji servisinin hastane ortalamasından yüksek red oranına sahip olduğu tespit edildi (sırasıyla örnek başına ortalama %12 ve %18). Sonuç: Servislerden gelen numunelerin, polikliniklerden gelen numunelere oranla daha fazla reddedildiği tespit edildi. Servis hastalarından numune almanın negatif etkisinin göz önüne alınmasına rağmen, hastane ortalamasının üstünde red oranı bulunan kliniklerde kan alan personel için eğitim düzenlenmesi ve bu alanda personel sirkülasyonundan kaçınılması gerekli görülmüştür. Anahtar kelimeler: Preanalitik hatalar, Numune reddi, Eğitim Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) P-22 - ANALYSIS OF REJECTION THE SAMPLES ACCORDING TO THE DEPARTMENTS AT MEDICAL BIOCHEMISTRY LABORATORY AT THE NAMIK KEMAL UNIVERSITY RESEARCH AND APPLICATION HOSPITAL Murat ERDOĞAN, Murat AYDIN, Ahmet GÜREL Department of Biochemistry, Faculty of Medicine, University of Namık Kemal, Tekirdağ Objective: Errors of laboratory analysis during the preanalytical period constitutes a major part of the total error. Education of officials in laboratory can provide to decrease the preanalytic errors and the number of rejected samples. This study aimed to analyse the causes of sample rejection according to the departments and prepare a basis for training planning. Materials and Methods: Between the dates of January 1st, 2015 to April 27th, 2016 samples sent for analysis to the Biochemistry and Hormone Department were categorised according to the rejection reason and departments. Clinics’ and outpatient clinics’ sample rejection rates were calculated. Results: 118187 samples were evaluated from 91839 patients. 5145 samples were rejected due to various reasons. Rejection reasons: hemolysis (15.5%), lipemia (7.5%), the result is less than the expected value (38.1%), the result is more than the expected value (38.3%), samples without barcode (0.4%), improper use of tubes (0.3%) were considered. Samples rejection rate was calculated 4.35 per sample generally. Especially, Intensive Care and Oncology clinics were determined to have a higher rejection rate in the hospital average (respectively, average per sample 12% and 18%). Conclusion: The number of samples rejected from the clinics was higher than the outpatient clinics. Despite the negative impact of taking samples in clinics, officials’ training should be planned in the clinics that have higher rejection rates and it was considered to avoid of staff turnover in these clinics. Keywords: Preanalytical errors, Sample rejection, Training http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-23 - ÜÇ TIBBİ LABORATUVARIN PREANALİTİK KALİTE İNDİKATÖRLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ P-23 - EVALUATION OF PRE-ANALYTICAL QUALITY INDICATORS OF THREE MEDICAL LABORATORIES Canan KARADAĞ1, Aylin HAKLIGÖR2, Seval AKBULUT3 Canan KARADAĞ1, Aylin HAKLIGÖR2, Seval AKBULUT3 Kayseri Halk Sağlığı Laboratuvarı (KHSL), Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi (ANEAH), 3 Nevşehir Devlet Hastanesi (NDH), Biyokimya Laboratuvarı 1 2 Amaç: Klinik laboratuvarlarda preanalitik evrede yapılan hatalar toplam laboratuvar hatalarının % 50-75’ini oluşturmaktadır. Preanalitik evreye yönelik kalite indikatörlerinin tanımlanması ve takibi toplam kalitenin artırılması açısından önemlidir. Bu çalışmada indikatörlerin harmonizasyonunu hedefleyen IFCC-WG LEPS tarafından zorunlu kategorisinde tanımlanmış bazı indikatörler kullanılarak birinci (KHSL), ikinci (NDH) ve üçüncü (ANEAH) basamak sağlık kurumlarındaki üç tıbbi biyokimya laboratuvarının bir yıllık ret oranları sigma metrik analizle değerlendirildi. Gereç ve Yöntem: IFCC- WG LEPS tarafından zorunlu kategorisinde belirlenmiş pıhtılı numune oranı, hemolizli numune oranı, yetersiz numune oranı, ve hatalı etiketlemeoranı olmak üzere dört kalite indikatörü her üç laboratuvar için hem aylara göre hem bir yıllık ortalamaları alınarak hesaplandı ve IFCC’nin belirlediği peformans seviyelerine göre “optimum”,“kabul edilebilir”veya “minimum”olarak değerlendirildi. Hata oranlarına sigma metrik dönüşüm uygulanarak sigma>4.6 olanlar “iyi”, 4.6-3.85 olanlar “iyileştirilmeli”, <3.85 olanlar “ yetersiz” kabul edildi. Bulgular: IFCC’nin performans seviyelerine göre sadece NDH’nin hemolizli numune ve pıhtılı numune oranının “kabul edilebilir”düzeyde, diğer indikatörlerin “optimum” düzeyde olduğu belirlendi. Sigmametrik analize göre KHSL’nin hemolizli numune oranı, NDH’nin hemolizli numune ve pıhtılı numune oranları, ANEAH’nin yetersiz numune oranı “iyileştirilmeli” düzeyinde, diğer indikatörlerin ise “iyi” düzeyde olduğu tespit edildi. Sonuç: IFCC’nin tanımladığı preanalitik indikatörlerin ve peformans seviyelerinin kullanımı ulusal harmonizasyona yardımcı olabilir. İndikatörlerin sigma metrik analizi toplam kalite yönetimi açısından iyileştirilmesi gereken yönlerin daha kolay tespit edilmesini sağlayacaktır. Kayseri Public Health Laboratory (KPHL), Adana Numune Education and Research Hospital (ANERH); 3 Nevsehir State Hospital (NSH); Biochemistry Laboratory 1 2 Objective: Pre-analytical phase errors constitute 50-75% of the total laboratory errors in clinical laboratories. Defining and measuring quality indicators for preanalytical phase is important in terms of increasing the total quality. This study evaluated some quality indicators defined as mandatory by IFCC-WG LEPS, sigmametric analysis of annual rejection percentages in three clinical laboratories providing services in first (KPHL), secondary (NSH) and tertiary (ANERH) stage health institutions. Materials and Methods: 4 quality indicators including percentages of hemolyzed, clotted, samples within sufficient volume, improperly labeled samples, are calculated in three laboratories both monthly and annually; and evaluated their sufficiency according to IFCC performance levels as “ minimum”, “desirable” and “optimum”. Defect ratios are analysed with sigmametric conversion and sigma values are accepted as >4.6 “good”; 4.6-3.8 “needs improvement”; <3.8 “insufficient”. Results: According to IFCC performance levels NSH’s hemolyzed and clotted sample percentages found to be at “desirable” level, the rest of indicators are “optimum”. According to sigmametric analysis, percantage of hemolyzed samples in KPHL, percantages of hemolyzed and clottted samples in NDH, and percantage of samples with insuficient volume in ANERH are considered at “needs improvement” level and all others at “ good” level. Conclusions: Using quality indicators and their performance levels defined by IFCC, can be helpful for harmonization, nationally. Sigmametric analysis of indicators will sustain to determine the sides that needs improvement in terms of total quality management. Keywords: Quality indicators, preanalytical phase, sigmametric. Anahtar kelimeler: Kalite indikatörleri, preanalitik evre, sigma metrik Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-24 - PSÖDOKOLİNESTERAZ’IN BİYOLOJİK VARYASYONU Meltem GÜNGÖR1, Ergül BELGE KURUTAŞ2 Toros Üniversitesi, Meslek Yüksekokulu Mersin, Türkiye Sütçü İmam Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Biyokimya Anabilim Dalı, Kahramanmaraş, Türkiye P-24 - BIOLOGICAL VARIATIONS OF PSEUDOCHOLINESTERASE IN HUMAN BLOOD Meltem GUNGOR1, Ergül BELGE KURUTAS2 1 2 Amaç: Serum psödokolinesteraz için biyolojik çeşitlilik raporları literatürde eksiktir. Bu veriler nüfus programı referans aralıklarını (bireysellik indeksi) ve kişiden kaynaklanan seri sonuçlarındaki değişiklikleri (referans değişim değeri; RCV) değerlendirmek için önemlidir. Gereç ve Yöntem: 210’u erkek ve 207’si kadın olmak üzere toplam 417 sağlıklı görünen birey, referans değerini belirlemek için Türkiye’nin güney kısmındaki kırsal ve kentsel bölgelerinden rastgele seçildi. Kan örnekleri sağlıklı bireylerden sıfır, 1, 3, 5, 7, 15 ve 30. günlerde alındı. Bireysellik indeksi ve referans değişim değerleri, bireyler içi ve bireyler arası varyasyon katsayısı hesaplandı. Psödokolinesteraz aktivitesi ticari kitler ve klinik biyokimyasal analizörle ölçüldü. Bulgular: Dağılım normaldi, kadın ve erkek denekler arasında anlamlı fark gözlendi. Popülasyonda ortalama Psödokolinesteraz değeri (standart sapma) 14.2 (2.9) U/mL. Sağlıklı bireylerde psödokolinesteraz aktivitesi değerleri güçlü bireysellik göstermiştir ve birey içi varyasyon; bireyler arası varyasyondan daha küçüktür. Ayrıca bireyler içinde varyasyon, yüksek referans değişim değerinden dolayı bireylerde referans değişim değerleri nispeten daha yüksekti. Sonuç: hastanın klinik durumunu tahmin etmek için, laboratuvar raporlamanın optimizasyonunu temsin eden Referans değişim değeri (RCV) kavramıdır ve klinik karar için değerli bir araç olabilir. Anahtar kelimeler: Psödokolinesteraz; Biyolojik Varyasyon; Bireysellik İndeksi; Referans Değişim Değeri Toros University, Vocatonal High School, Mersin, Turkey Sutcu Imam University, Medical Faculty, Department of Biochemistry, Kahramanmaraş, Turkey 1 2 Objective: Reports on the biological variation for pseudocholinesterase in serum are conspicuously lacking in the literature. Such data are important to assess the utility of population reference intervals (index of individuality) and to assess the significance of changes in serial results from an individual (reference change value; RCV). Materials and Methods: A total of 417 apparently healthy people, 210 male and 207 female, were were randomly selected from villages and cities of the southern part of Turkey for determining reference values. Also, 25 healthy subjects were involved for biological variation study. Blood samples were taken from healthy individuals on the zero, 1st, 3rd, 5th, 7th, 15th and 30th days. Index of individuality and reference change value were calculated from within-subject and betweensubject variations. The activities of pseudocholinesterase were measured by use of commercially available kits and a clinical biochemical analyzer. Results: The distribution was Gaussian and no significant difference was observed between the male and the female subjects. The mean (standard deviation) of the population investigated for pseudocholinesterase was 14.2 (2.9) U/mL. Pseudocholinesterase in healthy subjects showed strong individuality, and withinsubject variances of them were smaller than between-subject variances. Also, reference change value in these subjects were relatively higher, because of high within-subject variation, resulting in a higher reference change value. Conclusion: RCVs concept for predicting the clinical status in patients represents an optimization of laboratory reporting and could be a valuable tool for clinical decision. Keywords: Pseudocholinesterase; Biological Variation; Index Individuality; Reference Change Value Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-25 - ACİL POLİKLİNİĞİNDE MESAİ SAATİNDE VE MESAİ SAAT DIŞINDA HEMOLİZ KARŞILAŞTIRILMASI P-25 - COMPARING HEMOLYSIS BETWEEN MORNING SHIFT AND NIGHT-WEEKEND SHIFT IN EMERGENCY CLINIC Ali UNLU, Esra Paydas HATAYSAL, Sedat ABUSOGLU, Abdullah SIVRIKAYA, Ali UNLU, Esra Paydas HATAYSAL, Sedat ABUSOGLU, Abdullah SIVRIKAYA, Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Biyokimya A.D., Konya, Türkiye Department of Biochemistry, Selcuk University Faculty of Medicine, Konya, Turkey Amaç: Klinik laboratuvarlara gelen hemolizli numuneler, laboratuvar sonuçlarının gecikmesi, sağlık maliyetinin ve iş yükünün artması, hastadan tekrar kan alınması ve klinik kararın gecikmesine neden olmaktadır. Bu çalışmadaki amacımız Acil Tıp Servisinden 08:00-16:00 ve 16:00-08:00 saatleri arasında laboratuvarımıza gelen kan örneklerindeki hemoliz oranlarını araştırmaktır. Gereç Ve Yöntem: Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Tıp Servisine 01.11.2015-29.02.2016 tarihleri arasında başvuran 7455 hasta numunesi retrospektif olarak incelendi. (16:00-08:00 saatleri arasında 5091 numune, 08:0016:00 saatleri arasında 2364 numune). Hemoliz indeksleri Abbott Architect c16000 ve c8000 cihazı kullanılarak değerlendirildi. Hemoliz indeksi >200 g/dL hemoglobin olanlar ( +++,++++) değerlendirmeye alındı. Bulgular: Laboratuvarımıza Acil Tıp Servisinden 08:00-16:00 saatleri arasında gelen numunelerdeki hemoliz oranı %10.82 ve 16:00-08:00 saatleri arasında ise %9.82 olduğu tespit edildi. Sonuç: 16:00-08:00 saatleri arasında acil servise başvuran hasta sayısının çok olması ve nöbet döngüsüne bağlı olarak personelin değişimi göz önüne alınarak hemoliz oranlarını kıyasladık. Bu çalışma sonuçlarına göre 08:00-16:00 ve 16:0008:00 saatleri arasında Acil Tıp Servisinden laboratuvara gelen kan örneklerindeki hemoliz oranlarında %1 fark saptandı. Anahtar Kelimeler: Hemoliz, Acil servis, Mesai saati Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) Objectives: Hemolyzed samples causes latency of Laboratory Blood results, increasing health costs and workload, more than one plebetomy from patient and delay of clinic decision. We aimed in this study to compare Hemolysis ratios between morning shift and night-weekend shift in Emergency Clinic. Materials And Methods: Total 7455 samples of patients who applied Selcuk University Faculty of Medicine Emergency Clinic between 01.11.2015 and 29.02.2016 analyzed (5091 samples in night-weekend shift and 2364 samples in morning shift). Hemolysis index analyzed with Abbott Architect c16000 and c8000. Hemolysis indexes were evaluated which hemoglobins are >200 g/dL (+++,++++) Results: Hemolysis ratio of samples, which came from Emergency Clinic, has found as %10.82 between 8 am to 4 pm and as %9.82 between 4pm to 8 am. Conclusion: We compared the hemolysis ratio depending on the shift cycle, considering the changes in staff and the greater number of patients admitted to the emergency service between 4 pm to 8 am. Based on this study results, hemolysis ratio of blood samples that came from emergency clinic showed %1 difference between 8am to 4pm and 4pm to 8 am. Key Words: Hemolysis, Emergency Clinic, morning shift http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] TBD Preanalitik Evre Sempozyumu 19 - 20 Mayıs 2016 Adana P-26 - KAN ÖRNEĞİNİN DEĞİŞİK ANTİKOAGÜLANLARI İÇEREN TÜPLERE ALINMASI, TAM KAN SAYIMINDA PREANALİTİK HATA KAYNAĞI OLABİLİR Mİ? P-26 - CAN OBTAINING THE BLOOD SAMPLE IN DIFFERENT ANTICOAGULANT CONTAINING TUBES EFFECT WHOLE BLOOD COUNT AS PREANALYTICAL ERROR? Ahmet İLHAN, Umut KÖKBAŞ, Ümit YAŞAR, Kezban KARTLAŞMIŞ, Levent KAYRIN Ahmet İLHAN, Umut KÖKBAŞ, Ümit YAŞAR, Kezban KARTLAŞMIŞ, Levent KAYRIN Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya AD Sarıçam/Adana Çukurova University Departments of Medical Biochemistry Sarıçam/Adana Amaç: Antikoagülanlar, kanın pıhtılaşmasını önleyici maddelerdir. Klinik çalışmalarda kullanılmak üzere antikoagülanlı tüplerde en çok heparin, sodyum sitrat, potasyum sitrat, EDTA (Etilen di Amin Tetra Asetikasit) ve kumadin bulunmaktadır. Bu çalışmanın amacı; kan örneğinin değişik antikoagülanları içeren tüplere alınmasının tam kan sayımı üzerine preanalitik hata kaynağı olup olmadığını araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Çalışma için heparin, sodyum sitrat, potasyum sitrat, EDTA ve kumadin içeren tüplere 5’er sağlıklı kişinin kanı alındı. Tam kan sayımı Sysmex KX21-N tam kan sayım cihazı kullanıldı. Her örneğin tam kan sayımı 3’er kere çalışılıp ortalamaları alındı. Bulgular: Tam kan sayımı sonuçlarına göre antikoagülan türünün değişmesinin istatistiksel olarak anlamlı bir fark göstermediği bulunmuştur. Sonuç: Tam kan sayımı için farklı antikoagülan ajan içeren tüpler preanalitik hata kaynağı teşkil etmemektedir. Objective: Anticoagulant containing tubes are used to prevent blood from coagulation. Among these, anticoagulants used are sodium citrate, potassium citrate, EDTA and coumadin in routine laboratory testing. The aim of this study is to investigate the effects of different anticoagulant containing tubes on whole blood count as preanalytical error. Materials and Methods: Samples from 5 healthy people were drawn into tubes which have sodium citrate, potassium citrate, EDTA and coumadin. Whole blood counts were performed by Sysmex KX21-N. Each sample were analysed 3 times and the avarage values were calculated. Results: There was no statistical significant difference in whole blood counts of different anticogulant containing tube samples. Conclusion: Usage of different anticoagulant tubes do not seem to affect the whole blood count , therefore they do not pose any cause as preanalytical error. Key words: Anticoagulant, whole blood count, preanalytical errors Anahtar kelimeler: Antikoagülan, Tam kan sayımı, preanalitik hata Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-27 - HBA1C ÖLÇÜMÜNDE BORONAT AFFİNİTE VE İYON DEĞİŞİM HPLC ARASINDA VARYANT KARŞILAŞTIRMASI Hilal BUDAK, Atakan KORO, Berrin Berçik İNAL P-27 - COMPARISON OF BORONATE AFFINITY CHROMATOGRAPHY AND ION CHANGE HPLC IN MEASUREMENT OF HBA1C OF HEMOGLOBIN VARIANTS Hilal BUDAK, Atakan KORO, Berrin Bercik INAL İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Biyokimya Amaç: Laboratuvarımıza kurulan Boronat affinite kromatografisi ve önceki cihazımız iyon değişim HPLC cihazını HbA1c ölçümünde varyant analizi için karşılaştırarak değerlendirdik. Gereç ve Yöntem: HbA1c ölçümleri boronat affinite kromatografisi (TrinityBiochem, PremierHb9210) ve iyon değişim kromatografisi (Arkray, Adams A1c HA-8180V) kullanılarak yapıldı. %HbA1c değerleri %5 den küçük olan 15 hasta alındı (Min:%3,4; Maksimum:%5,5). İyon değişim kromatografisi ile bu değerler elde edildikten sonra varyant proğramında ve boronat affinite kromatograsinde tekrar çalışıldı. Bulgular: 6 hastada iyon değişim kromatografisi normal çalışmasında, varyant proğramında ve boronat affinite kromatografisinde fark yok idi. Diğer 9 hastada %62,4 oranına kadar değişimler saptandı. Sonuç: NGSP de boronat affinite kromatografisinin HbS, C, D, E varyantlarına interferansı olmadığı bildirilmektedir. İyon değişim kromatografisininde varyant proğramında çalışıldığı taktirde Hb S ve C interferansının olmadığı bildirilmektedir. Fakat bu farklılığı yaşadığımız hastalarda D ve E varyantlarının olabileceği, bunun için ayrımını yapmak gerektiğini gördük. Boronat affinite kromatografisi varyantlardan etkilenmemekte, fakat iyon değişim kromatografisi varyant proğramında çalışıldığında C ve S interferansları varsa doğru sonucu vermekte, eğer D ve E interferansı varsa doğru sonucu vermemektedir. Bu yüzden Varyant sonuçlarını raporlamak yanlış olacağı için bu şüpheli hastalarda eğer iyon değişim kromatografisi kullanıyor isek fruktozamin önerilebilinir. Aim: We compared boronate affinite chromotography and ion-exchange chromotography with HbA1c measuring for variant analysis. Method: HbA1c measurements were made using boronate affinity chromotography (TrinityBiochem, PremierHb9210) and ion-exchange chromotography (Arkray, Adams A1c HA-8180V). Results: The HbA1c values of 15 patients’ samples less than 5% (min: 3.4%;max:5.5%) were evaluated. We worked on variant program and boronate affinity chromatography again after these values were taken with ion exchange chromotography. There was no difference on 6 patients’ results of the two chromotography. The rate of changing on the other 9 patients was seen as 62.4%. Conclusion: It is reported on NGSP that Boronate affinity chromotography has no interference for variants of HbS, C, D, E. It is also reported that if ion-exchange chromotography is worked on variant program, with no interference of HbS and C. We concluded that we have to examine D and E variants as if we’ve seen different results. HbA1c results measured by Boronate affinity chromotography aren’t affected from variants. If ion exchange chromotography worked on variant program it gives the true results for C and S variants. However it doesn’t give the true results for D and E variants. If we use ion-exchange chromotography for the patients having variant hemoglobins, the results can be interfered. So fructosamine measurement can be recommended for patients hemoglobin variants when using ion exchange chromotography. Anahtar Kelimeler: HbA1c, HPLC Keywords: HbA1c, HPLC Istanbul Education and Research Hospital, Medical Biochemistry Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-28 - DONDURULMUŞ PLAZMADA KOAGULASYON TESTLERİNİN STABİLİTESİ Fatma Demet İNCE, İnanç KARAKOYUN P-28 - STABILITY OF COAGULATION TESTS IN FROZEN PLASMA Fatma Demet İNCE, İnanç KARAKOYUN Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Biyokimya, İzmir, Türkiye Tepecik Training and Research Hospital, Department of Medical Biochemistry, Izmir, Turkey Amaç: Klinik laboratuvarlarda protrombin zamanı (PT) ve aktive parsiyel tromboplastin zamanı (aPTT) testleri kan alımından sonra genellikle hızlı bir şekilde analiz edilir. Bununla birlikte, bazen kan örnekleri ileri bir zamanda çalışılmak üzere dondurularak saklanabilmektedir. Yaptığımız çalışmada, -20oC’de dondurularak saklanan örneklerde saklama süresinin PT ve aPTT stabilitesi üzerine etkisini araştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Sağlıklı 256 kişinin kanından elde edilen ilk plazma örneği 60 dakika içerisinde çalışıldı, ikinci plazma örneği ise 4 gruba ayrıldı. 49 plazma örneği 2 ay (1.grup), 44 plazma örneği 3 ay (2.grup), 93 plazma örneği 4 ay (3.grup) ve 70 plazma örneği 5 ay (4.grup) -20oC ‘de saklandı. Plazma örneklerinde PT ve aPTT, TriniCLOT reaktifi ile Denstiny Plus cihazında çalışıldı. Dondurulup çözdürüldükten önce ve sonraki sonuçlar arasındaki değişim(%), %10’dan fazla ise klinik olarak anlamlı olarak kabul edildi. Bulgular: Tüm gruplarda dondurma-çözdürme işleminden sonra PT, INR ve aPTT değerlerinde istatiksel olarak anlamlı artış bulundu (p<0.001). PT ve INR değerlerindeki artışın çoğunluğu %10 sınırı içinde iken, aPTT değerlerindeki artışın daha değişken olduğu saptandı. Ayrıca 2. ay (1. grup) ve 3. ayda (2. grup) aPTT’de sırasıyla %17 ve %11 olan değişimler klinik olarak anlamlıydı. Sonuç: -20oC’da dondurularak saklama işleminin PT, INR ve aPTT değerlerini etkilemesi sebebiyle 2. aydan itibaren test stabilitesinin kaybolduğunu söyleyebiliriz. Altta yatan mekanizmayı açıklayabilecek ileri çalışmalar, örneklerin uzun süre saklanabilmesi için yeni mekanizmaların oluşturulmasını sağlayabilir. Objectives: In clinical laboratories, the tests of prothrombin time (PT), and partial thromboplastin time (aPTT) are generally analysed fastly after blood collection. In addition to this, sometimes the blood samples can be kept as frozen in order to be analysed at a later time. In our study, we aimed to examine the effect of storage time of samples, which are kept frozen at -20oC, on the stability of PT and aPTT. Materials and methods: The first plasma sample which was obtained from the bloods of 256 healthy individual, analysed in 60 minutes. The second plasma sample was divided into 4 groups and kept frozen at -20oC up to time, which were 2 months for 1st group (49 plasma sample), 3 months for 2nd group (44 plasma sample), (93 plasma sample) 4 months for 3rd group and 5 months for 4th group (70 plasma sample). PT and aPTT were analysed by TriniCLOT reagent on Destiny Plus instrument. The changes, which exceed the 10% between before frozen and after thawing, were accepted clinically significant. Results: After freeze-thawing, there were found statistically significant increases on the PT, INR and aPTT values in all groups (p<0.001). While the increase of PT and INR values was mostly in the limits of 10%, we found that the increase of aPTT values was more variable. Additionally, the changes of aPTT values were clinically significant at 2nd and 3rd months (respectively, 17% and 11%). Conclusions: We can say that the test stability disappeared after 2nd month because of the effect of keeping process at -20oC on PT, INR and aPTT values. The advanced studies which can explain the reasons of this impact may provide to develop effective mechanisms to keep the samples long time. Anahtar Kelimeler: Koagulasyon testleri, donmuş plazma, stabilite Key words: Coagulation tests, frozen plasma, stability Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] TBD Preanalitik Evre Sempozyumu 19 - 20 Mayıs 2016 Adana P-29 - PREANALİTİK HATA KAYNAĞI OLAN Fe EKSİKLİĞİNİN TALASEMİ OLGULARINDAN AYRIMI P-29 - TO THE DISTINCTION FROM THALASSEMIA CASES OF IRON DEFICIENCY ANEMIA A CAUSAL OF PREANALYTICAL ERRORS Kezban KARTLAŞMIŞ, Umut KÖKBAŞ, Mustafa M. ALPARSLAN, Başak SANNA, Ahmet İLHAN, Levent KAYRIN Kezban KARTLAŞMIŞ, Umut KÖKBAŞ, Mustafa M. ALPARSLAN, Başak SANNA, Ahmet İLHAN, Levent KAYRIN Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı, Adana, Türkiye Department of Medical Biochemistry, Faculty of Medicine, Çukurova University, Adana, Turkey Amaç: Demir eksikliği anemisi, vücuttaki demir miktarının çok az olmasından kaynaklanan bir durumdur. Araştırmalar, talasemi taşıyıcısı olduğu düşünülen nüfusun üçte birinden fazlasının demir eksikliği anemisi olduğunu göstermektedir. Türkiye demir eksikliği anemisi prevalansı yüksek olan ülkelerden biri olmaya devam etmektedir. Demir eksikliği anemisi ve talasemi terimleri genellikle birbirlerinin yerine kullanılmakta fakat kesinlikle konuşmada olduğu gibi eşdeğer değildir. Bu çalışmadaki amacımız preanalitik hata nedeni olan demir eksikliği anemisinin talasemiden farkının araştırılması ve bu hastalıkların ayrımında önemli parametrelerin belirlenmesidir. Gereç ve Yöntem: 2016 yılı Şubat ve Nisan ayları arasında Tıbbi Biyokimya laboratuvarına talasemi taşıyıcılığı şüphesi ile başvuran 30 hastanın kan değerleri incelendi. Tam kan sayımı, serum demiri, total demir bağlama kapasitesi (TDBK), ferritin, MCV/RBC, RDW-SD ve RDW-CV demir eksikliği anemisi ve talasemi hastalıklarını ayırt etmek için kullanıldı. Bu iki grup arasındaki farklılıklar incelendi. Bulgular: Talasemi şüphesi ile bölümümüze gönderilen otuz hastanın 12’sinin demir eksikliği anemisi olduğu saptandı. RBC, MCV, serum demiri, TDBK, ferritin, RDW-SD ve RDW-CV demir eksikliği anemisi ve talasemi taşıyıcılarının ayırt edilmesinde anlamlı bulundu (p<0.001). Sonuçlar: Talasemi ile demir eksikliğinin kliniğe yansıması benzer olduğundan dolayı hastaların demir profilleri incelenmeden talasemi şüphesi ile yaklaşılması preanalitik hata sebebidir. Öncelikle kişilerde demir-demir bağlama kapasitesine bakılıp demir eksikliği ekarte edildikten sonra talasemi taşıyıcığının araştırılması önemli bir husustur. Objectives: Iron deficiency anemia is a condition resulting from too little iron deposition in the body. Researches demonstrate that iron deficiency anemia is more than one-third of the population is considered to be thalassemia. Turkey continues to be one of the countries with high prevalence of iron deficiency anemia. The terms thalassemia and iron deficiency anemia are often used interchangeably but strictly speaking they are not same. In this study, we aimed to investigate the distinction of iron deficiency anemia from thalassemia cases which is causal of preanalytical errors and to assess the important parameters for differentiation of these diseases. Materials and Methods: Blood parameters of 30 patients admitted with suspected thalassemia carrier to medical biochemistry laboratory between February and April 2016 was analyzed. Complete blood count, iron level, total iron binding capacity (TIBC), ferritin, MCV/RBC, RDW-SD and RDW-CV were used to differentiate iron deficiency anemia and thalassemia patients. Differences between these two groups were examined. Results: Thirty of the 12 patients with iron deficiency referred to our department with suspected thalassemia were found to have anemia. Distinguishing between iron deficiency anemia and thalassemia, parameters like RBC, MCV, serum iron level, TIBC, ferritin, RDW-SD and RDW-CV were statistically highly significant (p<0.001). Conclusion: Because of with similar clinical reflection of iron deficiency anemia and thalassemia without iron profile examining of patients the suspect approached with thalessemia is caused preanalytical errors. So first of all with using iron and iron binding capacity the anemic people must be eliminated. Anahtar Kelimeler: Demir eksikliği anemisi, Talasemi, Preanalitik hata, RDWSD, RDW-CV Key words: Iron deficiency anemia, Thalassemia, Preanalytical errors, RDW-SD, RDW-CV Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] TBD Preanalitik Evre Sempozyumu 19 - 20 Mayıs 2016 Adana P-30 - BEKLEME, SICAKLIK VE TÜP ÇEŞİDİNİN İSKEMİ MODİFİYE ALBÜMİN DÜZEYİ ANALİZİNE ETKİLERİ P-30 - THE EFFECTS OF ANALYSIS DELAY, TEMPERATURE AND TUBE TYPE ON ISCHEMIA MODIFIED ALBUMIN LEVELS Ahmet YALÇINKAYA, Müslüm GÖK, Muhammed Emin KELEŞ, Faruk PEKGÜL, Mehmet ÖZCAN, Furkan YILDIZ, Yeşim ER ÖZTAŞ Ahmet YALÇINKAYA, Müslüm GÖK, Muhammed Emin KELEŞ, Faruk PEKGÜL, Mehmet ÖZCAN, Furkan YILDIZ, Yeşim ER ÖZTAŞ Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı Hacettepe University Faculty of Medicine Department of Medical Biochemistry Giriş: İskemi, albüminin amino terminalinde değişiklik yaparak iskemi modifiye albümin (IMA) oluşmasını sağlar. IMA, amino terminaline metal bağlayamaz. Bu özelliği kullanılarak, IMA ölçümünde Albümin kobalt bağlama (ACB) testi kullanılır. Bu çalışmadaki amacımız bekleme süresinin, saklama sıcaklığının ve tüp çeşidinin IMA analizine olası etkilerini belirlemekti. Materyal ve Metod: 6 sağlıklı erkek gönüllünün kanları vakumlu jelli (SST), EDTA’lı ve heparinli tüplere alındı. Örnekler, kan alımından 1,4 ve 24 saat sonra çalışılarak veriler gruplandırıldı (4°C). Sıcaklık verileri, SST tüpleri 4°C ve 25°C’ de çalışılarak gruplandırıldı. Tüp çeşidinin değerlendirilmesinde, örnek alımından 1 saat sonra elde edilen veriler kullanıldı. Ölçümlerde manuel ACB test prosedürü kullanıldı. Sonuçlar: Bekleme ve sıcaklık gruplarında anlamlı farklılık görülmedi. Fakat tüp çeşidi, sonuçlar üzerinde anlamlı etkiliydi. EDTA’lı tüplerle yapılan tüm ölçümler köre karşı 0 absorbans verdi (p<0.0001). Heparinli tüplerde, sıcaklıktan bağımsız olarak, SST’li tüplerden anlamlı yüksek sonuçlar bulundu (4°C, p=0.0416 ve 25°C, p=0.0142). Tartışma: Bekleme süresi ve sıcaklık farkının IMA değerleri üzerinde etkisi olmadığını tespit ettik. Ayrıca EDTA’lı tüplerin ACB testi için kullanılamayacağını gördük. Bu durum, daha önce yapılan çalışmalarda elde edilen verilerle uyumluydu. Heparinli tüplerde daha yüksek sonuçlar elde edildi. İç kontrol kullanılmadığından, hangi tüp sonucunun daha doğru olduğu tespit edilemedi. ACB testinin daha doğru anlaşılması için ileri çalışmalar yapılmalıdır. Introduction: Ischemia alters the amino terminus of albumin, resulting in ischemia modified albumin (IMA). IMA is unable to bind metals at the amino terminus; a test utilizing this is used for measurement: albumin cobalt binding (ACB) test. Our aim was to determine ifanalysis delay, storage temperature and tube type had any effect on the ACB test. Material and Methods: Blood was drawn from six healthy male volunteers into serum separating tube (SST), EDTA and heparin containing tubes. Delay was grouped as 1, 4 and 24 hours after blood withdrawal (4°C). Temperature was evaluated with SST tubes and grouped as 4°C and 25°C. For evaluating tube type, 1 hour samples were used. The manual ACB test procedure was used. Results: No significant difference was found in the delay and temperature groups. However tube type was highly effective on results. All measurements performed with EDTA tubes resulted in zero absorbance against blanks (p<0.0001) and heparin tubes were found to yield results significantly higher than SST tubes regardless of temperature (4°C, p=0.0416 and 25°C, p=0.0142). Conclusions: We found that delay and temperature do not affect IMA value. Also, we found EDTA tubes cannot be used for ACB testing; this was in line with previous data. Overall higher results were obtained from heparin tubes. We had no internal control in our study so we do not know which tube yields more accurate results. Further studies should be conducted to understand the ACB test. Keywords: Ischemia modified albumin, pre-analytic phase, EDTA, heparin. Anahtar Kelimeler: İskemi modifiye albumin, preanalitik dönem, EDTA, heparin Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-31 - ANTIKOAGÜLAN IÇEREN TÜPLERIN ALT ÜST EDILME SAYISININ TAM KAN SAYIMI PREANALITIK ETKISININ ARAŞTIRILMASI P-31 - INVESTIGATION OF THE MIXING NUMBER OF TUBES WITH ANTICOAGULANTS PREANALYTICAL AFFECT ABOUT WHOLE BLOOD COUNT Umut KÖKBAŞ, Kezban KARTLAŞMIŞ, M. Muhlis ALPARSLAN, Başak SANNA, Levent KAYRIN Umut KÖKBAŞ, Kezban KARTLAŞMIŞ, M. Muhlis ALPARSLAN, Başak SANNA, Levent KAYRIN Çukurova Üniversitesi Tıbbi Biyokimya AD Sarıçam/Adana Çukurova University Departments of Medical Biochemistry Sarıçam/Adana Amaç: Kaliteli laboratuvar sonuçları uygun örnek analizi ve raporlamanın yanı sıra, analiz öncesi kullanılacak numunenin uygunluğuna bağımlıdır. Alınan numuneden, sağlıklı sonuç alınabilmesi için numunenin homojen olması gerekmektedir. Tam kan için alınan numunenin homojenizasyonu tüp içerisinde bulunan antikoagülanın tam dağılması ile sağlanabilmektedir. Aksi halde kısmi pıhtılaşma gözlemlenmektedir. Bu çalışmanın amacı, tam kan sayımı için EDTA içeren tüplere alınmış kan numunesinin alt üst edilme sayısının tam kan sayımı üzerine etkisinin araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Çalışma için 5 sağlıklı kişinin kanı EDTA içeren 2’şer tüpe alındı. Kanlar alınır alınmaz bir tüp 2 kere diğer tüp ise 10 kere alt üst edildi. Tam kan sayımı Sysmex KX21-N tam kan sayım cihazı ile yapıldı. Her örnek 3 kez çalışılarak değerlendirmede bu üç değerin ortalamaları kullanıldı. Bulgular: Alt üst etme sayısının tam kan sayımı üzerine etkisi incelendiğinde verilerin düşük alt üst etme sayıları ile yapılan ölçümlerde düşük olduğu bulundu. Alt üst etme sayısının artması ile sayımla elde edilen tam kan sayımı verilerinde artış gözlenmiştir. Sonuçlar: Yetersiz alt üst etme sayısı numune homojenizasyonun tam olarak sağlanamamasından dolayı alınan düşük ölçümler önemli bir preanalitik hata sebebi olabilir. Objectives: Quality laboratory results, applicable sample analysis and reporting besides, it depends on the conformity of the samples to used prior to analysis. The sample must be homogeneous fort o get healty results. Whoole blood homogenization can be achieved with the full dissolution of the anticoagulant in the tube. On the contrary it is ocured partial coagulation. The aim of this study, investigation of the tubes mixing number effect about whole blood count. Materials and Methods: For this study 5 healty people’s blood samples are taken into two tubes with EDTA. One tube mixed 2 times and another tube mixed tan times. Whole blood counts were performed by Sysmex KX 21-N whole blood counter. All measurements are repeated 3 times and their averages used for evaluation. Results: When investigated the mixing numbers effect about whole blood count. Fewer mixed samples measured parameters founded lower than more mixed samples values. It was obserwed that measured parameters were increased with more mixing numbers. Conclusion: Inadequate mixing numbers can not provide good homogenization, therefore datas were low. It can be a important preanalitic error reason. Key words: Anticoagulant, mixing number, preanalytical errors Anahtar Kelimeler: Preanalitik hata, Antikoagülan, Alt üst etme sayısı. Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] TBD Preanalitik Evre Sempozyumu 19 - 20 Mayıs 2016 Adana P-32 - METABOLİK TESTLER VE ELEKTROLİTLER İÇİN REFERANS DEĞİŞİM DEĞERİ P-32 - REFERENCE CHANGE VALUES FOR METABOLİC TESTS AND ELECTROLYTES Fatime MERDAN, Zeynep ADIYAMAN, Mehmet ŞENEŞ, Aytül KILINÇ, Doğan YÜCEL Fatime MERDAN, Zeynep ADIYAMAN, Mehmet ŞENEŞ, Aytül KILINÇ, Doğan YÜCEL S.B. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Biyokimya Bölümü, Ankara Ankara Training and Research Hospital, Department of Medical Biochemistry, Ministry of Health, Ankara Amaç: Klinik laboratuvarlarda, Referans Değişim Değerinin (RDD) kullanımı, bireysel takip için uygun bir araç olarak düşünülmektedir. RDD hesaplanmasında Z skoru, analitik varyasyon (CVa) ve bireysel biyolojik varyasyon (CVi) değerleri kullanılmaktadır: RDD= 21/2 x Z x (CVa² + CVi²)1/2. Z skoru olarak %95 olasılıkta 1.96, %99 olasılıkta ise 2.58 katsayısı kullanılmaktadır. CVa iç kalite kontrol sonuçlarından hesaplanabilir, CVi ise biyolojik varyasyon veri tabanından elde edilebilir. Bu çalışmada rutin biyokimya laboratuvarında çalışılan metabolik testler ve elektrolitlerin RDD değerlerini hesaplamayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Biyokimya Bölümü Rutin Biyokimya Laboratuvarı’nda çalışılan 14 parametre (glikoz, üre, kreatinin, kolesterol, trigliserit, HDL kolesterol, demir, kalsiyum, fosfor, ürik asit, magnezyum, sodyum, potasyum, klorür) için bir aylık iç kalite kontrol verilerinden CVa değerleri ve biyolojik varyasyon veri tabanından CVi değerleri elde edildi. RDD’ler, elde edilen CVa ve CVi değerleriyle %95 (Z=1.96) ve %99 (Z=2.58) olasılık düzeylerinde hesaplandı. Bulgular: Hesaplanan RDD’ler %95 ve %99 olasılık düzeylerinde glikoz için %18 ve %23, üre için %36 ve %47, kreatinin için %18 ve %24, kolesterol için %18 ve %24, trigliserid için %56 ve %74, HDL kolesterol için %30 ve %39, demir için %75 ve %99, kalsiyum için %9 ve %12, fosfor için %24 ve %32, ürik asit için %25 ve %33, magnezyum için %14 ve %19, sodyum için %8 ve %11, potasyum için %17 ve %23, klorür için %10 ve %13 olarak bulunmuştur. Sonuç: RDD’ler popülasyona dayalı referans aralıklar ile birlikte özellikle hasta takibinde yararlıdır. Ayrıca, hasta numunelerinin karışıklığını tespit etmek (delta check) bakımından da yarar sağlayacaktır. Anahtar Kelimeler: Referans değişim değeri, Analitik varyasyon, Biyolojik varyasyon Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) Objective: The use of reference change values (RCV) is an appropriate method for monitoring individuals in clinical laboratories. Z score, analytical variation (CVa) and individual biological variation values used to calculate RCV. RCV= 21/2 x Z x (CVa² + CVi²)1/2. For 95% probability Z score is using as 1.96, and for 99% probability the factor is 2.58. CVa can be calculated from internal quality control results and CVi can be obtained from biological variation database. The aim of this study is to calculate the RCV for metabolic tests and electrolytes measured in routine biochemistry laboratory. Materials and Methods: CVi values was obtained from the biological variation database and CVa from the data for one month internal quality control for 14 parameters (glucose, urea, creatinine, cholesterol, triglycerides, HDL cholesterol, iron, calcium, phosphorus, uric acid, magnesium, sodium, potassium, chloride) studied in the Biochemistry Laboratory of Ankara Training and Research Hospital, Department of Medical Biochemistry. RCVs were calculated using the obtained CVa and CVi values for both 95% (Z=1.96) and 99% (Z=2.58) probability levels. Results: Calculated RCVs (at 95% and 99% probability levels) were 18%-23% for glucose, 36%-47% for urea, 18%-25% for creatinine, 18%-24% for cholesterol, 56%-74% for triglycerides, 30%-39% for HDL cholesterol, 75%-99% for iron, 9%-12% for calcium, 24%-32% for phosphorus, 25%-33% for uric acid, 14%19% for magnesium, 8%-11% for sodium, 17%-23% for potassium, 10%-13% for chloride. Conclusions: RCVs can be used for monitoring patients together with population based reference values. Additionally, it will be helpful to detect identification errors of patient samples. by delta check applications. Key Words: Reference change value, Analytical variation, Biological variation http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-33 - KRONİK HEPATİT B’Lİ HASTALARDA İDRAR-MELATONİN DÜZEYLERİNİN BİYOLOJİK VARYASYONLARI P-33 - BIOLOGICAL VARIATIONS OF URINE MELATONIN LEVELS IN PATIENTS WITH CHRONIC HEPATITIS B Meral MİRALOĞLU1, Ergul Belge KURUTAS2 Meral MIRALOGLU1, Ergul Belge KURUTAS2 Çukurova Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Mikrobiyoloji AD, Adana Sütçü İmam Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya AD, Kahramanmaraş Department of Medical Microbiology, Faculty of Medicine, Cukurova University, Adana 2 Department of Medical Biochemistry, Faculty of Medicine, Sutcu Imam University, Kahramanmaras 1 2 Amaç: Klinik laboratuvarlarda, sağlıklı bireylerde seri ölçümler arasında anlamlı farklılıkların değerlendirilebilmesi için (referans değişim değeri, RCV) analitlerin biyolojik varyasyon (BV) verileri kullanılmaktadır. Ancak, sağlıklı bireylerden elde edilen BV verileri ile hastalık süreci devam eden kişilerin verileri aynı olmayabilir. Bu çalışmada, kronik Hepatit B (CHB)’li hastaların idrarında melatonin düzeylerinin bireyin kendi içinde (CVW) ve bireyler arası (CVG) biyolojik varyasyon katsayısı, bireysellik indeksi ve analitlerin RCV değerlerini saptanması amaçlandı. Gereç ve Yöntem: 20 CHB hastası ve 20 sağlıklı birey kontrol grubu olarak çalışmaya dahil edildi. Her iki gruptan da 0, 1, 3, 5, 7, 15, ve 30. günlerde (9:0010:00) idrar örnekleri alındı ve birey içi ve bireyler arası biyolojik varyasyonlar ve RCV hesaplandı. İdrar örneklerinde melatonin seviyesi ELIZA kit ile ölçüldü. Bu varyasyonların hesaplanmasında ANOVA test kullanıldı. Bulgular: CHB hastalarında bireyin kendi içindeki melatonin varyasyonları kontrol grubuyla karşılaştırıldığında anlamlı ölçüde yüksek olduğu tespit edildi. Ayrıca, CHB hastalarının birey içi varyasyonların yüksek çıkmasından dolayı, hastalarda melatonin analitinin RCV değeri nispeten daha yüksek bulundu. Sonuç: RCV kavramı CHB hastalarının klinik durumlarının tahmin edilmesinde ve laboratuvar sonuçlarının optimizasyonu için uygun bir araç olarak kullanılmasında önemli bir katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Biyolojik varyasyonlar, HBV, Melatonin, Referans Değişim Değerleri Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) 1 Objective: Biological variation (BV) data of analytes have been used to evaluate the significant changes in serial results (reference change value, RCV) of healthy individuals in clinical laboratories. However, BV data of healthy subjects may not be identical to the analytes of patients with ongoing clinical condition. The aim of this study was to calculate within-(CVw) (coefficient of variation for withinindividual BV) and between-individual (CVg) BV, index of individuality, and RCV of urine melatonin analyte in patients with Chronic Hepatitis B (CHB). Materials and Methods: 20 CHB patients and 20 healthy individuals as control were involved in this study. Timed spot urine samples (9:00-10:00) were taken from both groups on the zero, 1st, 3rd, 5th, 7th, 15th and 30th days. Index of individuality and reference change value were calculated from within-subject and between-subject variations. Melatonin levels in human urines was measured with commercial a kit by ELISA. ANOVA test was used to calculate the variations. Results: Within-subject variations of Melatonin were significantly higher in patients with CHB compared to healthy subjects. Also, RCV of melatonin analyte in CHB patients was relatively higher, because of high within-subject variation, resulting in a higher RCV. Conclusions: RCV concept for predicting the clinical status in CHB patients represents an optimization of laboratory reporting and could be a valuable tool for clinical decision. Key words: Biological variation, HBV, Melatonin, Reference Change Value. http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-34 - HATALI TEST ISTEMI VE ETIKETLEME KLINIK KARARI ETKILEYEBILIR MI? P-34 - MAY INCORRECT TEST REQUEST AND LABELING AFFECT CLINICAL DECISION? Nilhan Nurlu AYAN1, Nur Hilal ÇETİN1, Halime ERDEM1, K. Taha UÇAR1, Aslan ÇELEBİ2, N. Özden SERİN1 Nilhan Nurlu AYAN1, Nur Hilal ÇETİN1, Halime ERDEM1, K. Taha UÇAR1, Aslan ÇELEBİ2, N. Özden SERİN1 GOP Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Biyokimya, İstanbul, Türkiye 2 GOP Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Dahiliye Kliniği, İstanbul, Türkiye 1 Amaç: Hatalı (yanlış/fazla) istek sayısı/kliniklerden gelen toplam istek sayısı (%), hatalı etiketlenmiş örnek sayısı/toplam örnek sayısı (%) preanalitik kalite indikatörleri arasında yer almaktadır (QI-13, 14, 15). Bu hatalar ancak test sonucunun raporlanıp, klinisyen tarafından açıklanamayan durumu laboratuvara danışmasından sonra anlaşılabilmektedir. Aşağıda bu duruma bir örnek sunulmuştur: Olgu: Hastanemizde akut pankreatit tanısı ile yatırılmış bir hastanın izleminde istenen amilaz, lipaz test sonuçları klinisyen ekranında çalışma tarihine göre sıralanarak; ilk iki sonucunda [amilaz (U/L) , lipaz (U/L)] yüksek (sırasıyla;211-844, 586-2547), 3. sonucunda düşük (139-66.9), bir sonraki sonucunda tekrar yüksek (729-2171) ve son sonucunda tekrar düşen (45-20) bir seyir izlemiştir. Enzimlerin tedaviye yanıt olarak düşmesi beklenirken klinikle uyumsuz artışın nedeni laboratuvara danışılmıştır. Laboratuvar ekibi tarafından testlerin kontrol ve kalibrasyonlarının gözden geçirilmesi, örneklerin tekrar edilmesi, aradaki düşük sonucun sebebinin IV sıvı giden koldan alınmış örnek olabileceği düşünülerek, diğer koldan yeni örnek alınarak testlerin tekrar çalışılması, acil ve rutin biyokimya analizörlerinin uyumluluğunun kontrolü gibi işlemlerden sonra bu uyumsuzluğu açıklayabilecek analitik bir hata bulunamamıştır. Son olarak hasta test istemi ve çalışma saatleri incelendiğinde 3. ve 4. sonuçlara ait istemlerin 2 dakika arayla yapıldığı ve önce yapılan isteme ait barkodun yapıştırıldığı tüpün, istemden 1 gün sonra laboratuvara ulaştığı ve çalışılan sonuçların HIS’de istem saatlerine göre sıralandığı anlaşılmıştır. Tartışma ve Sonuç: Kliniklerde test istemi, etiketleme ve örnek alma saati açısından yaşanan uyumsuzluklar yatan hastalarla ilgili yanlış klinik kararlara neden olarak, hastaya zarar verebilmektedir. Bu durumun önlenebilmesi için kliniklerdeki istem, kan alma ve barkod saatinin uyumlu olması sağlanmalıdır. Anahtar Kelimeler: test istemi, etiketleme, klinik karar Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) 1 GOP Taksim Education and Reseach Hospital, Medical Biochemistry, Istanbul, Turkey 2 GOP Taksim Education and Reseach Hospital, Internal Medicine, Istanbul, Turkey Objective: Incorrect (false/much) number of test request/the total number of requests from clinics (%), the number of incorrectly labeled sample/the total number of samples (%) are among the preanalytical quality indicators (QI13,14,15).These errors can be explained when test results are reported and the situation that cannot be understood by the clinician is consulted to the laboratory. Case: Amylase and lipase results in monitoring a patient admitted to our hospital with acute pancreatitis are sorted by date of working in clinicians’ screen.The first two results [amilaz (U/L), lipaz (U/L)] were high (211-844, 586-2547 respectively), the third was low (139-66.9), the next was high (729-2171) and the last one was low again (45-20).This incompatible increase which expected to be decreased was consulted to us.A review of controls and calibrations, reanalyzing samples, considering the interim low result may originate from the samples taken from the arm that IV fluid goes into, analyzing the new sample collected from the other arm, checking the compatibility of emergency-routine biochemistry analyzer; no analytical error was found to explain the incompatibility. Finally, the test orders and analyzing timeswere investigated and understood that the orders of third and fourth results was made within 2 minutes apart and the tube with the label of the third order reached the laboratory 1 day after the request and we noticed the results are ranked according to the order time, on our HIS. Conclusion: Incompatibility between tests requests,labeling and sampling time may cause incorrect clinical decisions and harm patients.In order to prevent this situation in clinics; it should be provided that test request,sampling and labeling time are compatible. Key words: test request, labeling, clinical decision http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] TBD Preanalitik Evre Sempozyumu 19 - 20 Mayıs 2016 Adana P-35 - PREANALİTİK HATA KAYNAKLARI: PEDİATRİK LABORATUVAR DENEYİMİ P-35 - PREANALYTİCAL ERROR SOURCES: PEDIATRIC LABORATORY EXPERIENCE Esra FIRAT OĞUZ, Fatma KARACA KARA, Murat KIZILGÜN Esra FIRAT OĞUZ, Fatma KARACA KARA, Murat KIZILGÜN Ankara Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hematoloji Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Biyokimya Laboratuvarı, Ankara, Türkiye Ankara Children’s Health and Diseases, Hematology Oncology Training and Research Hospital, Biochemistry Laboratory, Ankara, Turkey Amaç: Hastalığın tespiti, sınıflandırılması, tedavisi ve takibi gibi süreçlerde doğru laboratuvar sonuçları önem arz etmektedir. Bu çalışmada, bir yıllık süre içerisinde hastanemiz biyokimya laboratuvarında reddedilen örnekler için tutulan kayıtların değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve yöntem: Ocak 2015-Aralık 2015 tarihleri arasında Ankara Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hematoloji Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Biyokimya laboratuvarına reddedilen örnekler için laboratuvar bilgi sisteminden (LIS) alınan veriler retrospektif olarak taranmıştır. Hatalar, tiplerine ve çalışma gruplarına göre ayrılarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Bir yıllık süre içerisinde merkez laboratuvarına 408,374, acil laboratuvarına 157,035 olmak üzere toplam 565,409 örnek kabulü yapılmıştır. Merkez laboratuvara kabul edilen örneklerin 3,309’u (%0.81), acil laboratuvara kabul edilen örneklerin ise 1,097’si (%0.69) preanalitik hata tespit edilmesi sonucu reddedilmiştir. Hatalar tipleri değerlendirildiğinde, en sık hata kaynaklarının pıhtılı örnek ve uygunsuz örnek hacmi olduğu gözlenmiştir. En sık hatanın hemogram ve kan gazı çalışma grubunda gözlendiği tespit edilmiştir. Sonuç: Laboratuvarın ürettiği sonucun kalitesini en çok etkileyen ve en çok hatanın gözlendiği preanalitik basamaktaki hataları kontrol altında tutmak, doğru ve aynı zamanda kaliteli sonuç üretmek açısından son derece önemlidir. Bunun için laboratuvarın hizmet verdiği hasta popülasyonunun özellikleri de göz önünde bulundurularak hata önleyici gerekli planlamalar yapılmalıdır. Objective: Accurate laboratory results are important in disease detection, classification, treatment and follow-up processes. In this study, we aimed to evaluate the records within a year period for samples rejected in biochemistry laboratory. Materials and Methods: Data of the rejected samples in Ankara Children’s Health and Diseases, Hematology Oncology Training and Research Hospital biochemistry laboratory between January 2015-December 2015 was screened retrospectively from the laboratory information system(LIS). Errors are evaluated according to their type and working groups. Results: A total of 565,409 samples were admitted to biochemistry laboratory for one year period. Total 408,374 of admissions were to central laboratory and 157,035 of them were to emergency laboratory. Total 3,309 (0.81%) of samples admitted to central laboratory were rejected as a result of the detection of preanalytical errors while 1,097 (0.69%) of the samples admitted to emergency laboratory were rejected. It was observed that more common sources of error were clotted sample and inappropriate sample volume. Besides more common errors were observed in hemogram and blood gases study groups. Conclusion: It is extremely important to keep the error prone preanaltyical phase that affects the quality of the results of the laboratory under control in order to produce accurate and qualified results. It is required to plan error proofing by taking into account the characteristics of the patient population of the laboratory. Anahtar kelimeler: Pediatrik Laboratuvar, Preanalitik Hata, Pıhtılı Örnek Keywords: Pediatric Laboratory, Prenalytical Error, Clotted Sample Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-36 - NUMUNE REDDİ VE İLİŞKİLİ FAKTÖRLER: BİR ÜNİVERSİTE HASTANESİNİN KLİNİK LABORATUVARINDAN İKİ YILLIK BULGULAR P-36 - SAMPLE REJECTION AND ASSOCIATED FACTORS: TWO YEAR FINDINGS FROM CLINICAL LABORATORY OF A UNIVERSITY HOSPITAL Müfide ÖNCEL, Emel ŞAHİN, Aysel KIYICI Müfide ÖNCEL, Emel ŞAHİN, Aysel KIYICI Mevlana Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı, Konya/ Türkiye Department of Medical Biochemistry, Faculty of Medicine, University of Mevlana, Konya/Turkey Amaç: Laboratuvar tıbbında kalite total test sürecindeki her bir aşamanın doğru gerçekleştirilmesi ve bunun sonucunda güvenli tıbbi karar ve etkin hasta bakımının gerçekleştirilmesi olarak tanımlanmaktadır. Tüm laboratuvar hatalarının %60-80’i numunelerin toplanması, transferi ve hazırlanmasındaki hatalardan kaynaklanmaktadır. Biz çalışmamızda laboratuvarımızda numune red nedenlerinin, klinik birimlerine, laboratuvar test gruplarına, personel mesai vardiyalarına, hasta yaş gruplarına göre dağılımını belirlemeyi amaçladık. Yöntem: Retrospektif çalışmada Aralık 2013 ve Aralık 2015 tarihleri arasında Mevlana Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Biyokimya Laboratuvarında reddedilen numuneler değerlendirildi. Her gruba ait red oranları, o gruba ait reddedilen numune sayısını aynı gruptaki toplam reddedilen numune sayısına bölünmesi ile elde edildi . Bulgular: Laboratuvarımızda iki yıllık reddedilen numuneleri değerlendirdiğimiz çalışmada laboratuvara gelen toplam 922321 numuneden 1056’sı reddedilmiş olup oran %0.11 olarak tespit edildi. En sık red nedeni ‘hemolizli numune’ (%37) idi. Tüm reddedilen numunelerin %56.4’ü servislerden gelen numunelerdi. Reddedilen numunelerin en yüksek oranının (%49) 08:00-15:59 saatleri arasında olduğu gözlendi. Test gruplarından klinik biyokimya en sık (%35.9) numune reddinin gerçekleştiği test grubu idi ve reddedilen numunelerin %48’i ≥51 yaş grubu hastalardı. Sonuç: Numune reddinin en sık hemoliz nedeni ile ve servis hastalarında görüldüğü sonucuna varabiliriz. Objective: Quality in laboratory medicine is described as performing each stage of total test process accurately and guarantying reliable medical decisions and effective patient care. 60-80% of all laboratory errors are resulted from errors in collection, transfer and preparation of the samples. In this study we aimed to evaluate the causes of sample rejections in our laboratory and distribution of these rejections due to clinical units of the hospital, laboratory test groups, working shifts of the staff and age groups of the patients. Methods: In this retrospective study we have evaluated the rejected samples in Clinical Biochemistry Laboratory of Mevlana University Health Application and Research Center from December 2013 to December 2015. For determination of rejection rates in each group, the number of rejected samples in each group is divided into total number of rejected samples. Results: Total number of received and rejected samples by our laboratory in this period of time is 922321 and 1053 (0.11%), respectively. The most common cause of rejection was ‘hemolyzed sample’ (37%). Among all rejected samples 56.4% was from inpatient clinics. The highest ratio (49%) of sample rejection was observed at 08:00AM-03:59PM shift. Clinical chemistry test group was the most common rejected test group (35.9%) and 48% of the rejected samples were from the patients with an age ≥51 years. Conclusion: We can conclude that hemolyzed sample is the most common cause of sample rejection and most of the rejected samples are from inpatient clinics. Anahtar Kelimeler: Preanalitik evre; Hatalar; Numune reddi Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) Key words: Preanalytical phase; Errors; Samples reject http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] TBD Preanalitik Evre Sempozyumu 19 - 20 Mayıs 2016 Adana P-37 - HEMOGLOBİNOPATİLERDE GEBELİK DEĞİŞKENİNİN HEMATOLOJİK VERİLER ÜZERİNE ETKİSİ P-37 - THE EFFECT OF PREGNANCY VARIABLE ON HEMATOLOGICAL DATAS IN HEMOGLOBINOPATHIES Gülüzar ÖZBOLAT, Nevin YILMAZ, Ebru DÜNDAR YENİLMEZ, Abdullah TULİ Gülüzar ÖZBOLAT, Nevin YILMAZ, Ebru DÜNDAR YENİLMEZ, Abdullah TULİ Çukurova Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya, 01330 Adana, Türkiye Cukurova University, Faculty of Medicine Department of Medical Biochemistry, 01330 Adana, Turkey Amaç: Hemoglobinopatiler globin genlerindeki mutasyonlardan kaynaklanan kalıtsal kan hastalıklarının bir grubudur ve hemoglobin molekülünün değişim türüne göre anormal hemoglobinler ve Talasemi olarak iki gruba ayrılırlar. Bu çalışmada, Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı’na mutasyon taraması için gebelik öncesi ve gebelik döneminde gelen heterozigot hemoglobinopatili bireylerin, her iki dönemde hematolojik verileri karşılaştırılarak gebelik değişkenin hematolojik veriler üzerine etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Reproprospektif olarak tasarlanan bu çalışmada Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı’na 2008 ve 2016 tarihleri arasında mutasyon taraması için gelen hemoglobinopatisi olan 23 heterozigot bireyin gebelik öncesi ve gebelikteki hematolojik verileri dahil edilmiştir. Bireylerin hem gebelik öncesi hem de gebelikde RBC, Hb, Hct, MCV, MCH, MCHC, HbF, HbA2 gibi bazı hematolojik verileri Wilcoxon testi uygulanarak istatistiksel olarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Hemoglobinopatili gebelerin hematolojik verileri; ortalama (minimummaksimum) RBC 4,69 x 106/mm3 (3,81-5,80), Hb 11,76 g/dL (9-14,20), Hct % 35,39 (30,20- 41) ve gebelik öncesi RBC 4,10 x 106/mm3 (2,34-5,23), Hb 10,31 g/dL (7,70-12,30), Hct % 31,83 (22,90-37,60) olarak bulunmuştur. Hemoglobinopatisi olan 23 heterozigot bireyden oluşan grubun gebelik öncesi RBC, Hb, Hct değerleri gebelikteki değerlere göre yüksek bulunmuştur. İki grup arasındaki fark istatistiksel olarak önemlidir (p<0.05). İki grup arasında MCV, MCH, MCHC, HbF, HbA2 değerlere bakımından fark istatistiksel olarak önemli olarak görülmemiştir (p>0.05). Sonuç: Bu çalışmadan elde edilen sonuca göre; gebelik; hemoglobinopatili bireylerde RBC, Hb, Hct değerleri için preanalitik değişkendir. Bu nedenle gebeliğe bağlı olarak RBC, Hb, Hct parametrelerindeki düşüş heterozigot bireylerin homozigot olarak değerlendirilmesine neden olabilmektedir. Ayrıca hemoglobinopatili bireylerde gebeliğin MCV, MCH, MCHC, HbF, HbA2 parametreleri için preanalitik bir değişken olmadığı saptanmıştır. Objectives: Hemoglobinopathies are a diverse group of inherited blood disorders resulting from mutations in the globin genes. Hemoglobinopathies are classified into two groups according to the type of change in the hemoglobin molecule that abnormal hemoglobin and thalassemia. In this study, we examined the effect of pregnancy, on hematological data variables by a comparison of both nonpregnant and pregnant hematological data of from group of which include in both periods heterozygous individuals with hemoglobinopathies and we distinguished these patients through applying for mutation scanning to Medical Biochemistry Department. Materials and Methods: The study was designed retrospectively among the 23 heterozygous individuals with hemoglobinopathies. A total of 23 pregnant and nonpregnant patients hematological data who admitted to Cukurova University Faculty of Medicine Department of Biochemistry between 2008 and 2016 were included in this study. Hematological parameters such as RBC, Hb, Hct, MCV, MCH, MCHC, HbF, and HbA₂ were compared between the nonpregnant and pregnant individuals. Wilcoxon test was used for the analysis. Results: The haematological values were in pregnant group; Mean (min-max): RBC 4.69 mil/mm3 (3.81-5.80), Hb 11.76 g/dL (9-14.20), Hct 35.39% (30,20- 41) and nonpregnant group; RBC 4.10 mil/mm3 (2,34-5.23), Hb 10.31 g/dL (7,70-12.30), Hct 31.83 % (22,90- 37,60). The 23 heterozygous individuals with hemoglobinopathies of the nonpregnant group consisting of RBC, Hb and Hct values were higher than the values in pregnant group. The difference between the two groups was statistically significant (P <0.05). The between two groups MCV, MCH, MCHC, HbF, HbA2 value wasn’t statistically significant (p> 0.05). Conclusions: According to the results obtained in this study; pregnancy is a preanalytical variable on individuals with hemoglobinopathies for RBC, Hb, Hct values. For this reason; the decreasing values of RBC, Hb and Hct depends to pregnancy may cause to interoperate of heterozygous individuals as homozygous. In addition, based on these results pregnancy is not a preanalytical variables on individuals with hemoglobinopathies for MCV, MCH, MCHC, HbF, HbA2 values. Anahtar kelimeler: Preanalitik değişken, Hemoglobinopatiler, hematolojik parametre, gebelik Keywords: preanalytical variables, Hemoglobinopathies, hematological parameters, pregnancy Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-38 - ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ BALCALI HASTANESİ MERKEZ LABORATUVARINDA PREANALİTİK SÜREÇLERDE RİSK ANALİZİFMEA ÇALIŞMASI Özlem Görüroğlu ÖZTÜRK1,2, Gülçin DAĞLIOĞLU3, Nevin YILMAZ1, Tamer İNAL1,2 Çukurova Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya AD., Çukurova Üniversitesi, Balcalı Hastanesi, Merkez Laboratuvarı, 3 Çukurova Üniversitesi, Sağlık Meslek Yüksek Okulu, Adana 1 2 Amaç: FMEA (Failure Mode and Effect Analysis-Hata Türleri ve Etkileri Analizi), hataların önlenmesi amacıyla uygulanan risk tanımlama ve kontrolüne yönelik stratejilerde önemli bir araçtır. FMEA, olası hataların nerede ve nasıl meydana geldiğini tanımlayan ve bu hataların bağlantılı olduğu farklı kusurlara yönelik bölümlerin değişime ihtiyaç duyan süreçlerini tanımlamak amacıyla değerlendiren sistematik bir yöntemdir. Gereç ve Yöntem: Preanalitik süreçlerin haritaları çıkarılarak işlem bekleme sürelerini uzatan, biyolojik tehlike içeren ve tıbbi hatalara açık olabilecek riskli süreçler haritalandı. FMEA analizinde, Şiddet, Olasılık ve Tespit katsayıları belirlendi. Yapılan analiz sonrası düzeltici ve önleyici faaliyetler ile iyileşme değerlendirildi. Bulgular: Preanalitik süreçte zaman kaybı yaşanan olaylarda %54 oranında, hata ihtimali olan olaylarda %26, biyolojik tehlike içeren adımlarda ise %10 oranında azalma sağlandı. TAT’ın %10 oranında azaltılması sağlandı. Sonuç: Laboratuvarlarda, oluşan hatalara yönelik yapılan çalışmaların yanı sıra risk analizi çalışmaları ile hataların henüz ortaya çıkmadan önce önlenmesi ya da kabul edilebilir sınırlara çekilmesi önem taşımaktadır. P-38 - RISK ANALYSES IN PREANALYTICAL PROCESSES IN ÇUKUROVA UNIVERSITY BALCALI HOSPITAL-FMEA STUDY Özlem Görüroğlu ÖZTÜRK1,2, Gülçin DAĞLIOĞLU3, Nevin YILMAZ1, Tamer İNAL1,2 Çukurova University, Medical Faculty, Department of Clinical Biochemistry 2 Çukurova University Balcali Hospital, Central laboratory, 3 Çukurova University Vocational School of Health Services, Adana 1 Objectives: FMEA (Failure Mode and Effect Analysis) is a significant tool in strategies, concerning risk identification and control carried out for preventing failures. FMEA is a systematic method, analyzing the failure and determines where and how it happenes and a systematic method attracting attention to different faults depending on these failures. Materials and Methods: Preanalytical processes which includes high risk failure modes such as biological danger, medical errors and delay were defined by mapping. Severity, occurrence and detectability of each failure mode were ranked in FMEA analyses. Improvement were evaluated after corrective actions Results: 54% of modes that caused delay, 26% of modes that caused medical errors and 10% of modes that caused biological danger were reduced in preanalytical processes. TAT were reduced in %10 ratio. Conclusions: Besides the studies toward laboratory errors, risk analyses is an important activity directed towards assessing, mitigating to an acceptable level and monitoring of risks before the errors occurred. Key words: FMEA, Preanalytical phase, Risk analyses Anahtar kelimeler: FMEA, Preanalitik evre, Risk analizi Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-39 - G6PD AKTİVİTE TAYİNİNDE TAZE KANDAN ÇALIŞMANIN ÖNEMİ P-39 - IMPORTANCE OF G6PD ACTIVITY DETERMINATION FROM FRESH BLOOD Başak SANNA, Mustafa M. ALPARSLAN, Umut KÖKBAŞ, Ebru D. YENİLMEZ, Abdullah TULİ Başak SANNA, Mustafa M. ALPARSLAN, Umut KÖKBAŞ, Ebru D. YENİLMEZ, Abdullah TULİ Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya AD, Adana, Türkiye Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya AD, Adana, Türkiye Amaç: Glukoz-6-fosfat dehidrogenaz (G6PD) pentoz fosfat şantının ilk basamağını katalizleyen anahtar bir enzimdir. Eritrositlerde NADPH oluşumu için tek kaynak pentoz fosfat yoludur ve G6PD eksikliğinde NADPH üretimi önemli ölçüde azalmaktadır. Yaşam için bu denli öneme sahip G6PD enziminin aktivite tayininde preanalitik hata kaynaklarının önemli bir kısmını oluşturan, örneğin alındıktan sonraki bekleme süresidir. Çalışmamızda taze örnek ve bekletilmiş örnek arasındaki G6PD aktivitelerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: G6PD enzimi, stabilitesini tam kan içinde 2–8°C de bir hafta koruyabilmektedir. Enzim aktivitesi hemolizatta dayanıklı olmadığından taze kandan çalışılması gerekmektedir. Çalışmada G6PD aktivitesi tayininde Beutler yöntemi kullanılmıştır. Enzim aktivite birimi olarak gram hemoglobinde uluslararası ünite (IU/g Hb) kullanılmıştır. Taze kandan ve bekletilmiş kandan G6PD aktiviteleri yüzde olarak karşılaştırılmıştır. Bulgular: Çalışma grubu gönüllü olarak çalışmaya katılan 20 örnekten oluşmaktadır. Örneklerin kantitatif G6PD aktivite tayini önce taze kandan, sonra 3-4 hafta bekletilmiş ve hemoliz olmuş kandan yapılmıştır. Aktiviteler taze kanda 3,7-17,5 IU/g Hb aralığında, beklemiş kanda 3,0-16,9 IU/g Hb aralığında bulunmuştur. Sonuç: Çalışmamızda, bekletilmiş kanların G6PD aktivitelerinde % 3,4-18,9’luk bir kayıp gözlenmiştir. Bu nedenle G6PD aktivite çalışmalarını taze kandan yapmak önem arz etmektedir. Ayrıca hemolizli örneklerle çalışma yapılmaması, örnek alımının hatasız olması ve doğru tüp seçimi de yine enzim aktivite tayininde preanalitik hataları en az indirmektedir. Objectives: Glucose 6-phosphate dehydrogenase (G6PD) is the key enzyme which catalyzes first step of pentose phosphate metabolic pathway. Unique source of NADPH in erythrocyte is the pentose phosphate metabolic pathway and synthesis of NADPH decreases in G6PD deficiency. The waiting time after blood sample has taken, is an important part of preanalytic errors in determination of activity of G6PD enzyme, which is essential for life. The aim of our study is evaluation of G6PD activity between fresh sample and non-fresh sample. Materials and Methods: The stability of G6PD enzyme in whole blood can maintain 2-8°C for a week. Enzyme activity in hemolysate is not resistant to be evaluated, so that fresh blood is needed. Beutler method was used in our study for the determination of G6PD activity. Enzyme activity in international units has been used as the unit of gram hemoglobin (IU/g Hb). Fresh sample and the nonfresh sample G6PD activities were compared as a percentage. Results: The study group consists of 20 samples who participated voluntarily. Firstly, quantitative G6PD activity in fresh blood samples determinated. Then, G6PD activity determinated from the non-fresh blood samples, which are stored for 3-4 weeks (blood samples were hemolyzed). Fresh blood activities were found in the range of 3,7-17,5 IU/g Hb. Non-fresh blood activities were found in the range of 3,0-16,9 IU/g Hb. Conclusions: In our study, non-fresh blood samples G6PD activities are found 3,4-18,9% lower than the fresh samples. These results show the importance the determination of G6PD enzyme activity from fresh blood samples. In addition, correct test tube selection, not using hemolyzed samples and flawless blood taking are minimizes preanalytic errors for enzyme activity determination. Anahtar Kelimeler: G6PD, enzim aktivitesi, hemoliz. Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) Key words: G6PD, enzyme activity, hemolysis. http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-40 - TIBBİ BİYOKİMYA LABORATUVARINDA RUTİN BİYOKİMYA DIŞ KALİTE KONTROL NUMUNESİNE DON-ÇÖZ ETKİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ P-40 - THE EFFECT OF STORAGE TIME AND FREEZE-THAW CYCLES ON THE STABILITY OF CHEMISTRY EXTERNAL QUALITY SAMPLES Beyza SARAÇLİGİL Sedat ABUSOĞLU, Ali ÜNLÜ, Bahadır ÖZTÜRK Beyza SARAÇLİGİL Sedat ABUSOĞLU, Ali ÜNLÜ, Bahadır ÖZTÜRK Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Departmanı, Konya, Türkiye Biochemistry Department, Selçuk University School of Medicine, Konya,Turkey Amaç: Biyokimya dış kalite kontrol olarak çalıştığımız örneği, numune stabilitesi açısından inceledik. Gereç ve Yöntem: Bio-Rad dış kalite programına ait biyokimya numunesinin ilk okuması sabah 10:30’da gerçekleştirildi. Artan numunelerin 2-8 OC de buzdolabında saklanan kısmı 4 saat sonra, -20 OC’de dondurulmuş numunelerde 6 saat sonra çözdürülerek Abbott Architect c1600 otoanalizöründe çalışıldı. Veriler arasındaki yüzde değişimler Westgard sitesinde yer alan total izin verilen hata (TE%)*0,25 ve testlerin prospektüslerinde yer alan %CV ler ile kıyaslandı. Bulgular: İlk okuma ile ikinci okuma kıyaslandığında AMYL(%0,2), AST(%0,0), CHOL(%1,1), CK(%2,9), CREA(1,1), DBIL(%7,7), GGT(%2,6), GLUC(%0,0), HDL(%0,0), IRON(%5,6), LİP(%0,0), Na(%0,0), P(%0,0), TBIL(%1,8), TP(0,0), TRIG(%4,7), ÜRE(%0,0) test sonuçlarının, don–çöz işlemi sonrasında ise ALB(%0,0), ALP(%2,9), ALT(%2,3), AMYL(%2,1), AST(%3), Ca(%0,0), CHOL(%0,0), CK(%(2,9), CREA(%1,1), DBIL(%5,1), GGT(%1,3), IRON(%3,7), LİP(%0,0), Mg (%1,1), TBIL(%3,6), TG(%2,3), ÜRE(%0,7) oranında değiştiği görüldü. Testlerinin çalışmalar arası yüzde değişimlerinin TE(%)*0,25 küçük olma kuralı ile uyumlu olduğunu gözlemlendi. Sonuç: Biyokimya dış kalite örneğinde don–çöz işleminin bazı testler için (Cl, Glukoz, K, LDH, Na, P, TP) uygun olmadığı, 2-8 OC de 4 saat beklemiş olan numunenin karşılaştırmasında ise (Alb, ALP, ALT, Ca, Cl, K, LDH, Mg) testleri için istenilen koşulları sağlamadığı görüldü. Sonuç olarak biyokimya dış kalite örneğinde don–çöz işleminin ve bekletmenin bazı testler için uygun olmadığı görülmüştür. Objectives: External quality control sample was studied for the sample stability. Materials and Methods: External quality control sample was measured at 10:30 a.m. A part of prepared samples is portioned and refrigerated and measured again 4 h later. The rest of sample is freezed at -20 C and measured after 6 hours. All tests were studied Abbott Architect c 1600 autoanalyser. All percentage changes of obtained data are compared between Total allowable Error (TE%)x0.25 at Westgard’ website and between run study %CV’s given in the kit prospectus. Results: Further to the obtained results when first and second readings are compared the test result of AMYL(%0,2), AST(%0,0), CHOL(%1,1), CK(%2,9), CREA(1,1), DBIL (%7,7), GGT(%2,6), IRON(%5,6), Na(%0,0), TBIL(%1,8), TP(0,0), TRIG(%4,7), UREA(%0,0) but after freeze-thaw ALP(%2,9), ALT(%2,3), AMYL(%2,1), AST(%3), Ca(%0,0), CHOL(%0,0), CK(%2,9), CREA(%1,1), DBIL(%5,1), GGT(%1,3), IRON(%3,7), Mg(%1,1), TBIL (%3,6), TRIG(%2,3), UREA(%0,7) the changes in between studies are conform to the rule of being lower than TE%x0.25 given at Westgard website. Conclusions: The sample was not suitable for freezing for some tests (Cl, Glucose, K, LDH, Na, P, TP) and waiting at 2-8 OC for 4 hours for (Alb, ALP, ALT, Ca, Cl, K, LDH, Mg). In conclusion the external quality sample freeze-thawing process and delayed analysing are not suitable for certain tests. Key words: External quality control, freeze-thaw, and stability Anahtar kelimeler: Dış kalite kontrol, don-çöz, stabilite Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-41 - HEMATOLOJİ BÖLÜMÜNDE ÖRNEK RED ORANLARI: 6 AYLIK PERİYOTTAKİ DENEYİM P-41 - SAMPLE REJECTION RATES IN HEMATOLOGY SECTION: 6 MONTHS PERIOD EXPERIENCE Abdullah SİVRİKAYA, Ali Ünlü, Sedat ABUŞOĞLU Abdullah SIVRIKAYA, Ali UNLU, Sedat ABUSOGLU Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Klinik Biyokimya Bölümü, Konya, Türkiye Selçuk University Faculty of Medicine, Department of Clinical Biochemistry, Konya, Turkey Amaç: Klinik laboratuvara gelen örnekler, örneğin yetersiz alınması veya uygunsuz bir şekilde barkodlanması, alınan örnek kalitesinde veya sayısında yetersizlik gibi birçok nedenden ötürü reddedilebilir. Belirgin problemlerin gösterilmesi hataya yatkınlığı olan preanalitik süreçlere ışık tutabilir. Uygunsuz örneklerin reddedilmesi uzamış sonuç çıkma süresine neden olabileceği gibi tıbbi bakımı da etkileyebilir. Amacımız hematoloji laboratuvarındaki örnek red oranlarını tanımlamaktır. Gereç ve Yöntem: Selçuk Üniversitesi klinik biyokimya laboratuvarına 6 aylık periyot boyunca kabul edilen örnekler geriye dönük olarak değerlendirildi. Reddedilen örneklerin yüzdesi klinik biyokimya laboratuvarındaki hata kategorilerine göre hesaplandı. Bulgular: 6 aylık periyotta laboratuvarda analiz edilen istemi yapılmış 12 8407 adet örnek değerlendirildi ve 4 694 adet hata saptandı. Preanalitik hata oranı % 3.65 idi. Hatalar içerisinde en yaygın olanları, analizör hataları (arızaya bağlı okuyamama) (% 83), yetersiz numune (% 10) ve pıhtılı numune (% 6) olarak belirlendi. Sonuç: Örnek reddine sebep olan laboratuvar hataları hastalara zahmet veren ve uygunsuz sonuçlar oluşturan durumlardır. Bu hatalar, laboratuvar sonuçlarında ciddi gecikmelere, ayrıca kullanılan yöntemlerin hatayı tespit etmek için uygun olmadığı durumlarda ise hasta güvenliğini olumsuz etkileyecek sonuçlara neden olmaktadırlar. Laboratuvar ekipmanının bakımlarının düzenli yapılması ve kliniklere hemetoloji testleri için yetersiz örnek hacminin önemi ile ilgili eğitimler verilmesi daha düşük red oranlarının elde edilmesine katkı sağlayabilir. Anahtar Kelimeler: Red, hematoloji, oranlar. Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) Objectives: Samples submitted to the clinical laboratory may be rejected as unsuitable for analysis for a variety of reasons, including inaccurate or inadequate labeling of the specimen and defects in specimen quality or quantity. Demonstration of unique problems highlights pre-analytic processes susceptible to errors. The rejection of unsuitable samples can cause delayed turnaround time and a consequent effect in medical care. Our aim was to identify the rejection rates of samples in hematology laboratory. Materials and Methods: All samples transferred in Selcuk University Clinical Biochemistry Laboratory within a period of six-months were evaluated retrospectively. The percentage of rejected samples was determined according to error categories in clinical biochemistry laboratory. Results: A total of 128 407 analytical requests were performed to the laboratory within 6 months and 4 694 errors were noted. The frequency of pre-analytical error was 3.65 %. The most common errors were; analyser errors (83 %), insufficient volume (10 %) and clotting error (6 %). Conclusions: Errors in laboratory samples that lead to specimen rejection are a cause of inconvenience and discomfort to patients as they cause to a delay in the availability of often critical laboratory results If the methods used to detect specimen defects are not effective, these may also represent a major compromise of patient safety. Regular maintenance and education to clinics about sufficient volume for haematological testing may provide fewer rejection rates. Key words: Rejection, hematology, rates. http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-42 - SERUM PROTEİN ELEKTROFOREZİ VE İMMÜNFİKSASYON ELEKTROFOREZİ İSTEM ENDİKASYON UYUMU VE SONUÇLARI: BİR HASTANE DENEYİMİ. P-42 - SERUM PROTEIN ELECTROPHORESIS AND IMMUNOFIXATION ELECTROPHORESIS RESULTS AND REQUEST INDICATIONS COMPLIANCE: A HOSPITAL EXPERENCE Çiğdem SÖNMEZ1, Nedim AKKAYA1, Aysegül ÖZTÜRK KAYMAK2, Fevzi ALTUNTAŞ3 Çiğdem SÖNMEZ1, Nedim AKKAYA1, Aysegül ÖZTÜRK KAYMAK2, Fevzi ALTUNTAŞ3 Tıbbi Biyokimya Laboratuvarı, Dr. Abdurrahman Yurtarslan Eğitim ve Araştrıma Hastanesi, Ankara, Turkiye 2 Tıbbi Genetik Laboratuvarı Dr. Abdurrahman Yurtarslan Eğitim ve Araştrıma Hastanesi, Ankara, Turkiye 3 Hematoloji ve Kemik İliği Nakil Kliniği Dr. Abdurrahman Yurtarslan Eğitim ve Araştrıma Hastanesi, Ankara, Turkiye 1 Amaç: Serum protein elektroforezi (SPE) testi, klinik laboratuvarda serumda majör protein kompenenti olan albumin ve globulin fraksiyonlarını değerlendirmede kullanılan ucuz, kolay uygulanabilir bir testtir Anormal monoklonal proteinlerin tespiti monoklonal gammopati varlığının ispatı ve plazma hücre diskrazilerinin sıklıkla izlenen karakteristik bir özelliğidir. Biz de laboratuarımıza Eylül 2009-Ekim 2011 tarihleri arasında başvuran hastalarımızın SPE istemlerini ve endikasyaonlarının değerlendirmeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: 2009 Eylül-2011 Eylül tarihleri arasında Dr.Abdurrahman Yurtarslan Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Biyokimya Laboratuvarına SPEistemi ile gönderilen hastaların tanıları, yaşları, cinsiyetleri, gönderen birimler, serum ve idrar immünfiksasyon test sonuçları çalışmaya dahil edildi. Sonuçlar: SPE istemi olan 379 kadın 417 Erkek toplamda 796 vaka çalışmaya dahil edildi ve yaş ortalamaları sırasıyla 52,02±15.78 yıl, 51,95±15.79 yıl idi. SPE istemlerinin yapıldığı klinikler incelendiğinde istemlerin % 91.21’i Hematoloji Kliniğinden %2.1’i Beyin ve Sinir Hastalıkları kliniğinden ve % 1’i ise Nefroloji Kliniğinden olduğu görülmüştür. SPE test istemi bulunan hastaların tanıları incelendiğinde ise en sık olarak plazma hücre diskrazisi hastalık grubundan (%40.45) istem yapıldığı görülmüştür. Ayrıca sırasıyla takip eden ilk beş test istem endikasyon nedenleri; lösemiler (%11.68), kan ve kan yapıcı organların hastalığı (%10.67), anemiler (%9.42), B lenfoproliferatif hastalıklar (%4.27) ve bel ağrısı (%3.01) olarak izlendi. SPE istemlerinin plazma hücre diskrazileri altında yer alan 322 vaka incelendiğinde 286 MM (% 88.8), 32 plazmasitom (%9.9), 3 WM (% 0.99), 1 amiloidoz olduğu görülmektedir.796 SPE istemi olan hastalardan 342 tanesinde SIFE, 223 tanesinde UIFE istemi bulundu. SIFE istemi olan 342 vakanın 167’sinde (% 48) klonalite izlenirken 175’inde (% 52) klonalite Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) 1 Biochemistry Laboratory, Dr. Abdurrahman Yurtarslan Eduction and Research Hospital, Ankara, Turkey 2 Genetics Laboratory, Dr. Abdurrahman Yurtarslan Eduction and Research Hospital, Ankara, Turkey 3 Hematology and Bone Marrow Transpaltaion Department Dr. Abdurrahman Yurtarslan Eğitim ve Araştrıma Hastanesi, Ankara, Turkiye Objectives: Serum protein electrophoresis (SPE) is cheap and easily applicable method which measures specific proteins in the serum such as albumin and globulin. The detection of abnormal monoclonal proteins, which is referred to as monoclonal gammopathy, is a frequent, characteristic feature of plasma cell dyscrasia. In this study we aimed to review SPE results and indications in our laboratory with patients who consulted between September 2009-October 2011. Materials and Methods: Our study has included patients with SPE request, between September 2009 – September 2011 in Dr. Abdurrahman Yurtarslan Oncology Education and Research Hospital Biochemistry Laboratory as well as diagnosis, age, gender, department, serum and urine immunofixation electrophoresis test results. Data were analyzed using Excel2010. Ratios of test request indications and department that demanded SPE test were calculated in percent Results: 796 patients withSPE request were included in the study. 379 patients were female and 417 were male, while the mean age was 52.02±15.78years, 51.95±15.79 years respectively. The most frequent diagnosis under indications was plasma cell dyscrasia while the other five indications were leukemia (11.68%), hematopoesis system disorders (10.67%), anemia (9.42%), B lymphoproliferative disorder (4.27%) and lumbago (3.01%), respectively. The clinics who demanded SPE were Hematology and Bone Marrow Transplantation Center (91.21%), Neurosurgery (2,1%) and Nephrology Department (1%). When we investigated the plasma cell dyscrasia we observed 286 (88.8%) MM, 32 (9.9%) plasmacytoma and 3 (0.99%) WM and 1 amyloidosis. Of 796 patients with SPE request, 342 had SIFE and 223 had UIFE test requests. When the results of the 342 patients with SIFE tests were evaluated, clonality was detected among167 (%48) patients, http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana izlenmemiştir. 223 UIFE’sinde ise 169 vakada (%75.7) klonalite görülmez iken sadece 54 (%24.3) hastada klonalite görülmüştür. Sonuç: Laboratuvarımız SPE testi endikasyonları ve klinikleri incelendiğinde hastanemiz onkoloji hastanesi olması doğrultusunda %100 uygun klinik ve %80 öntanı/tanılara uygun istem yapıldığı görülmektedir. Takip ettiğimiz vakalar yaş cinsiyet ve monoklonal gammopati tipi olarak literatür ile uyumlu bulunmuştur. Anahtar kelimeler: Protein elektroforezi, M protein Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) Elektroforezi, Klonalite, İmmunfiksasyon whereas 175 (%52) patients had no monoclonal gammopathy. With the 223 UIFE test, 169 (% 75.7) patients had no clonality, however clonality was identified among 54 (%24.3) patients. Conclusion: Our laboratory is observed that SPE test request was in accordance with appropriate clinical (100%) while the appropriate indications was 80% accordance with the initial diagnosis. The follow cases age, sex and type of monoclonal gammopathy were accordance with the literature. Key words: Protein electrophoresis, clonalite, İmmunfixation electrophoresis M protein http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] TBD Preanalitik Evre Sempozyumu 19 - 20 Mayıs 2016 Adana P-43 - ANKARA 2.BÖLGE MERKEZ LABORATUVARI PREANALİTİK HATA ORANLARI VE HATA TİPLERİ P-43 - PREANALYTIC ERROR RATES AND ERROR TYPES IN THE CENTRAL LABORATORY OF SECOND REGION OF ANKARA Çiğdem SÖNMEZ Koza MURAT, Elif KAŞ, Gönül AKSU, Funda GÜCEL, Bülent KARA, Yasemin BÜZKAYA, Müfide ÇİMENTEPE, Işıl İçme, Nilgün Aksel BAYRAM Çiğdem SÖNMEZ Koza MURAT, Elif KAŞ, Gönül AKSU, Funda GÜCEL, Bülent KARA, Yasemin BÜZKAYA, Müfide ÇİMENTEPE, Işıl İçme, Nilgün Aksel BAYRAM Ankara Kamu Hastaneleri Birliği 2. Bölge Merkez Laboratuvarı, Merkez Laboratuvarı, Ankara Central Laboratory, Ankara Public Hospital Association 2.Region Central Laboratory, Ankara,Turley Amaç: Klinik laboratuvarlarda Toplam süreç analizi preanalitik, analitik ve postanalitik süreçler olarak tanımlanmaktadır. Klinik laboratuvarlardaki hataların çok büyük kısmı preanalitik süreçten kaynaklanmaktadır. Laboratuvar sonuçlarının kalite ve güvenilirliğinin artırmasında preanaliitik faz kritik öneme sahiptir. Biz de laboratuvarımızın preanalitik hata oranlarını ve tiplerini belirleyerek bu doğrultuda iyileştirmeler yapmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Ocak2016-Nisan 2016 tarihleri arasında laboratuvarımıza 23 farklı sağlık tesisinden ulaşan numune sayısını, çalışılan test sayısını, ret oranlarını ve ret nedenlerini aylık olarak, toplamda ve kurum bazında değerlendirdik. 16 aylık dönemde laboratuvarımıza 1.639.498 tüp ulaşmış 6.484.207 test çalışılmıştır. Bulgular: Laboratuvarımızın preanalitik hata sıklığı Ocak2015-Nisan2016 süresince sırasıyla %2.36,%3,02, %1.48,% 1,63,%1,79,%1,32,%,1,67,% 1,54,% 1,67,%1.70, % 1.34, %1.15,%1,13, %1.48,%1,49 ve %1.43 olarak izlenirken ortalama ret oranı %1.64,olarak izlendi. Ret nedenlerine bakıldığında en sık izlenen nedenlerin yetersiz örnek miktarı, yanlış tüp veya örnek kabı kullanımı ve hatalı kayıt olduğu gözlendi. 23 kurum aylık ret oranı bazında değerlendirildiğinde en fazla ret oranına sahip 3 sağlık tesisi ret oranları sırasıyla %4.12, %2.32 ve %2.61olarak izlendi. En yüksek hata oranına sahip olan sağlık tesisinde ret nedeni olarak yetersiz örnek miktarı ilk iki sağlık tesisinde en sık izlenen hata nedeni iken 3. Sıradaki sağlık tesisinde ise hatalı kayıt olarak görüldü. Sonuç: Preanalitik hataların nedenlerinin belirlenmesi, laboratuvar kalite sürecin geliştirilmesinde için gereken önlemlerin temelini oluşturmaktadır. Objective: Turn around time in clinical laboratory is defined as preanalytical, analytical and postanalytical processes. In clinical laboratory vast majority of errors are due to the preanalytical process. The preanalytical phase is critically important in improving the quality and reliability of the laboratory test results. We aim to make improvements in this direction by determining the rates and types of preanalytical errors in our laboratory. Material and Methods: Form January2015 to April 2016 we evalute the number of samples accepted by our laboratory from 23 different hospitals, the number of tests performed and the total rejection rates and reasons on a monthly basisand totaly. During the sixteen month period samples were 1.639.498 tubes received and 6.484.207tests were studied. Results: The frequency of preanalytical errors in our laboratory in January2015April 2015, were 2.36 %, 3,02 %, 1.48%, 1,63%, 1,79%, 1,32%, 1.67% , 1,54%, 1,67%, 1.70%, 1.34%, 1.15%, 1.13%, 1.48%, 1.49% and 1.43% respectively while the avarage rejection rate was 1.64%. The most common reasons for rejection types were insufficient sample amount, improper tube or sample container usage hospital with the highest rejection rates were 4.12%, 2.32% ve 2.61% respectively. The most common cause for rejection in first two hospital were inadequate amount of sample and for thr third hospital wrong record. Conclusion: Determining the cause of preanalytical errors, is the basis for the improvment of laboratory quality prosess. Anahtar Kelimeler: preanalitik süreç, ret oranı, ret nedeni, pıhtılı örnek, hatalı kayıt Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) Keywords: preanalytic process, rejection rate, rejection type, clotting, wrong record http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-44 - BAZI ANTİ-İNFLAMATUAR İLAÇLARIN KAZAYAĞI PEROKSİDAZINA ETKİLERİNİN İNCELENMESİ P-44 - INVESTIGATION OF THE EFFECTS OF SOME ANTIINFLAMMATORY DRUGS ON GOOSEFOOT PEROXIDASE Gulnur ARABACİ, Ayşe USLUOĞLU Gulnur ARABACİ, Ayşe USLUOĞLU Sakarya Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Sakarya, Türkiye Department of Chemistry, Faculty of Arts & Science, Sakarya University, Sakarya, Turkey Amaç: Peroksidaz (POD) [EC 1.11.1.7] enzimleri polifenol, aminofenol gibi çeşitli bileşikleri H2O2 varlığın da oksitleyen hem grubu içeren enzimlerdendir. Bu enzimler bitki ve hayvanlar arasında oldukça yaygındır. Bitkilerde, peroksidaz enzimi savunma sistemi, lignin biyosentezi ve hormon regülasyonu gibi birçok fonksiyonla ilgilidir. Bu çalışmanın ana amacı bazı anti-inflamatuar ilaçlardan olan diklofenak, aspirin, asetminofen, sodyum salisilat ve ibuprofen gibi ilaçların kazayağı (Chenopodium anthelminthicum) bitkisinin peroksidaz enzimi üzerine etkilerini incelemektir. Gereç ve Yöntem: Türkiye’nin Sakarya bölgesinden toplanan kazayağı bitkisi, %0,5 polivinil pirolidon (PVP), %4 TritonX100, 0,1 M fosfat tamponu (pH 7,0) ile homojenize edilmiştir. Homojenize çözelti 10,000 g de 15 dakika santrifüj edilerek, filtre edilip 4ºC de saklanmıştır. POD aktiviteleri farklı konsantrasyonlardaki H2O2 ve katekol substratı ile uygun pH ve sıcaklıklarda 420 nm de spektrofotomerik olarak belirlenmiştir. Daha sonra, kontrol inibitörü p-aminobenzoik asit ve antiinflamatuar ilaçlar grubundan olan diklofenak, aspirin, asetaminofen, sodyum salisilat ve ibuprofen maddelerin çözeltileri hazırlanmıştır. Bu çözeltilerin farklı konsantrasyonlarının kazayağı POD aktivitesine etkisi hidrojen peroksit (H2O2) ve katekol substratları ile yapılmıştır. Bu ilaçların IC50 değerleri, inhibitör konsantrasyonuna karşılık kazayağı POD aktivitesinin yüzde inhibiyon grafiğinden hesaplanmıştır. Bulgular: Bu çalışmada, birkaç tane anti-inflamatuar ilaç ile bilinen peroksidaz inhibitörünün etkileri incelenmiş ve sonuçlar, bütün ilaçların kazayağı peroksidaz enzimine yüksek inhibitör etkisi göstermiştir. Sonuç: Anti-inflamatuar ilaçlar kazayağı bitkisinden izole edilen enzime inhibitör etki göstermiştir. İnsan ve hayvan organizmalarında mevcut olan peroksidaz enzimleri üzerine de benzer etkiyi gösterebilecekleri öngörülmektedir. Objectives: Peroxidases (POD) [EC 1.11.1.7] are heme containing enzymes that oxidize various phenolic compounds such as polyphenols, aminophenols in the presence of H2O2. They are widely spread in plants and animal. The main objective of this work is to evaluate the behavior of peroxidase enzyme from goosefoot plant (Chenopodium anthelminthicum) with anti-inflammatory drugs such as diclofenac, aspirin, acetaminophen, sodium salicylate, and ibuprofen. Materials and Methods: Goosefoot plant was harvested from Sakarya and homogenized in 0.1M of phosphate buffer (pH 7.0) containing 4% triton X-100 and 0.5% polyvinylpyrrolidone. The homogenate was filtered and centrifuged at 5,000 rpm for 15 min at 4ºC. Peroxidase activity was measured at at 420 nm at 25°C. Then, the effects of p–aminobenzoic acid as a control inhibitor, diclofenac, aspirin, acetaminophen, sodium salicylate, ibuprofen on goosefoot POD activity were determined with H2O2/catechol. IC50 values of the drugs were calculated from the plots of inhibitor concentrations versus percentage inhibition of POD activity. Results: In this study several anti-inflammatory drugs and known peroxidase inhibitor were tested for their efficacy. The results showed that, all these drugs had high inhibitory effect to goosefoot Peroxidase enzyme. Conclusions: Anti- inflammatory drugs have demonstrated inhibitory effect on the enzyme isolated from goosefoot plant. It is recommended that they can show a similar effect on the peroxidase enzymes present in human and animal organisms. Key words: Peroxidase, goosefoot plant, inhibitor, drug Anahtar kelimeler: Peroksidaz, kazayağı, inhibitör, ilaç Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-45 - SAKLAMA KOŞULLARININ SERUM ETANOL STABİLİTESİNE ETKİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ P-45 - EVALUATING THE EFFECT OF STORAGE CONDITIONS ON SERUM ETHANOL STABILITY Saliha UYSAL1, Merve Sibel GÜNGÖREN2, Tevfik BALCI1, Nejla ÖZER1, Mehmet AKÖZ1,2 Saliha UYSAL1, Merve Sibel GÜNGÖREN2, Tevfik BALCI1, Nejla ÖZER1, Mehmet AKÖZ1,2 NEÜ Meram Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya AD, KONYA 2 NEÜ Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Biyokimya Laboratuvarı, KONYA NEU Meram Faculty of Medicine Department od Medical Biochemistry, KONYA 2 NEÜ Meram Medical Faculty Hospital Biochemistry Laboratory, KONYA 1 1 Amaç: Etanol analizi, daha çok adli vakaların değerlendirilmesinde istenen bir testtir. Laboratuvarların, örneklerin saklanması ve talep geldiğinde yeniden çalışılması veya ilgili birimlere teslim edilmesi gibi sorumlulukları mevcuttur. Ancak birçok preanalitik faktör etanol analizini etkilemektedir. Uzun süre depolanan serum örneklerinde etanol analizinin sonuç kalitesinde saklama koşulları önem kazanmaktadır. Bu çalışmanın amacı iki yıldan daha uzun süre -20°C’de saklanan serum örneklerinde etanol stabilitesinin değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntem: Adli Tıp Polikliniği ve Acil Servis’ten gönderilen 2-5 yıl boyunca -20°C’de saklanan örnekler tarandı. 14’ü Adli Tıp Polikliniği, 17’si Acil Servis olmak üzere istem yapıldığı tarihte çalışılmış toplam 31 serum örneği çalışmaya dahil edildi. Örneklerden tekrar etanol analizi yapıldı. Her iki ölçüm de Abbott c16000 (Abbott Diagnostics, Chicago, IL, USA) otoanalizöründe spektrofotometrik olarak gerçekleştirildi. Bulgular: Tüm örneklerin ilk sonuçlarının, saklama sonrasındaki sonuçlarının ve sonuçlar arasındaki değişimin ortalaması sırasıyla 134 mg/dL, 68,3 mg/dL ve %34,7’dir. İlk ve son ölçümler arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlıdır (p<0,001). Saklama süresinin ortancası 37 ay olması nedeniyle örnekler Grup1 (24-36 ay saklananlar, n=17) ve Grup2 (37-60 ay saklananlar, n=14) şeklinde gruplandırılmıştır. Grup 1’in sonuçlarının ilk ortalaması 110,6 mg/dL, son ortalaması 63,7 mg/dL ve sonuçlar arasındaki ortalama değişim % 42,4’tür. Grup 2’nin sonuçlarının ilk ortalaması 162,36 mg/dL, son ortalaması 73,9 mg/dL ve sonuçlar arasındaki ortalama değişim % 54,5’tir (p<0,005). Sonuç: 2-5 yıl, serum örneğinin -20°C’de saklanması için uzun bir süredir. Ancak ülkemizdeki adli süreçler ve sorumluluklar düşünüldüğünde bu sürenin uzun olmadığı görülmektedir. Depolama şartlarının değiştirilmesiyle serum etanol düzeylerinin uzun süre stabil kalması sağlanabilir. Bu açıdan farklı depolama şartlarının karşılaştırıldığı çalışmalara ihtiyaç vardır. Objectives: Ethanol analysis is the most commonly requested for the evaluation of forensic cases.Laboratories have responsibilities such as storage of samples and re-analysis when requested or to be delivered to the related departments. However, many preanalytical factors affect ethanol analysis.Storage conditions are important for the quality of the results when serum samples are stored for a long time.The aim of this study is evaluation of serum ethanol stability in samples stored at -20°C for longer than two years. Materials and Methods:Samples from Forensic Medicine and Emergency Departments which has been stored for 2-5 years at -20°C were scanned.A total of 31serum samples consisting of 14samples from Forensic Medicine and 17samples from Emergency Department was included in the study.Re-analysis of ethanol was carried out from all samples.Both analyses were performed by Abbott c16000(Abbott Diagnostics,Chicago,IL,USA) spectrophotometrically. Results:The means of first results,post-storage results and variation between results from all samples are found to be 134mg/dL,68,3mg/dL and 34,7%,respectively.The difference between the first and the last measurements is found to be statistically significant(p<0,001).As the median of storage time is 37 months, samples are grouped as group1(24-36 mths,n=17), group2(37-60 mths,n=14).The means of first results and post-storage results of group1 and group2 are 110,6mg/dL,63,7mg/ dL and 162,3mg/dL,73,9mg/dL,respectively and the differences between groups are statistically significant(p<0,005). Conclusions:2-5 years is a long term for serum samples to be stored at -20°C. However, this duration is not long when legal procedures and responsibilities considered. Altering storage conditions may provide longer stability of serum ethanol levels. Further studies are necessary to compare various storage conditions in this sense. Anahtar kelimeler: Saklama koşulları, etanol stabilitesi, adli vaka Keywords: Storage conditions, ethanol stability, forensic case Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-46 - KOAGÜLASYON TESTLERİNDE ÖRNEK RED ORANLARININ ANALİZİ P-46 - DETERMINATION OF SAMPLE REJECTION RATES IN COAGULATION TESTING Ali ÜNLÜ, Abdullah SİVRİKAYA, Sedat ABUŞOĞLU Ali ÜNLÜ, Abdullah SIVRIKAYA, Sedat ABUSOGLU Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Klinik Biyokimya Bölümü, Konya, Türkiye Selçuk University Faculty of Medicine, Department of Clinical Biochemistry, Konya, Turkey Amaç: Preanalitik, analitik ve post analitik hatalar, meydana gelme durumuna göre laboratuvar hatalarının üç temel sınıfını oluştururlar. Tüm hataların yaklaşık % 70’inin laboratuvar tıbbının önemli bir ayağı olan preanalitik safhada meydana geldiği gösterilmiştir. Farklı preanalitik hata tiplerine bağlı olarak reddedilen örnek sayısı laboratuvarın preanalitik kalite göstergelerinden biridir. Bizim amacımız koagülasyon testine ilişkin red oranlarını saptamaktır. Gereç ve Yöntem: 24/10/2015-24/04/2016 tarihleri arasındaki altı aylık periyotta koagülasyon testi istenen örnekler laboratuvar bilgi sisteminin geriye dönük olarak incelenmesi ile analiz edildi. Örnek red yüzdesi koagülasyon testi yapılan laboratuvarda farklı hata kategorilerine göre hesaplandı. Bulgular: 6 aylık periyotta toplam 32 942 adet koagülasyon test istemi yapılmış olup 1 836 adet hata saptandı. Total hata içerisinde oran % 5.57 idi. Toplam hatalar içerisinde en yaygın görülen hatalar, yetersiz örnek hacmi (% 86) ve tekrar edilen örnekler (% 7) idi. Sonuç: Koagülasyon test çalışmalarında kan alma işlemindeki hatalara bağlı olarak yetersiz örnek alımı sık karşılaşılan bir hata kaynağı olup gereksiz yere tekrardan kan alınması ve cihazda testin tekrar edilmesine yol açmaktadır. Bu hata hemşireleri deneyimli flebotomistler ile değiştirmek suretiyle azaltılabilir. Anahtar Kelimeler: Red, koagülasyon, hatalar. Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) Objectives: The three class of laboratory errors are presented as preanalytical, analytical, and postanalytical, due to occurence. It was demonstrated that approximately 70% of all errors occur in the preanalytical phase, an important part of laboratory medicine. Numbers of rejected samples due to different types of preanalytical errors is one of the laboratory medicine preanalytical quality indicators. Our aim was to investigate the rejection rates in coagulation testing. Materials and Methods: Data were retrospectively analysed from the laboratory information system for the samples of coagulation testing in the period of 24/10/2015-24/04/2016 for about six months. The percentage of sample rejection was calculated according to error categories in coagulation testing laboratory. Results: A total of 32 942 analytical requests were performed to the laboratory within 6 months and 1 836 errors were found. The frequency of total errors was 5.57 %. Among all the errors, the most common errors were; insufficient volume (86 %) and reanalysed sample (7 %). Conclusions: Blood drawing errors especially due to insufficient volume of specimens in the coagulation test group is a frequent error type that may cause unnecessary sample redrawing and reanalysing the test in device. This error may be reduced by changing the nurses with experienced phlebotomists. Key words: Rejection, coagulation, errors. http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-47 - İDRAR YOLU ENFEKSİYONUNUN ÜRTİKER ÜZERİNE ETKİSİ P-47 - EFFECT OF URINARY TRACT INFECTIONS ON URTICARIA Hakan VATANSEV, 2H. Feyza AKBULUT, 3Fatma TUNÇEZ AKYÜREK, 4 Fikret AKYÜREK, 4Ali ÜNLÜ Hakan VATANSEV, 2H. Feyza AKBULUT, 3Fatma TUNÇEZ AKYÜREK, 4 Fikret AKYÜREK, 4Ali ÜNLÜ 1 1 Necmettin Erbakan Üniversitesi Seydişehir Meslek Yüksekokulu, Un ve Unlu Mamüller Teknolojisi, Konya Türkiye 2 Süleyman Demirel Üniversitesi Atabey Meslek Yüksekokulu, Gıda Kalite Kontrolü ve Analizi, Isparta Türkiye 3 Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji, Konya Türkiye 4 Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya, Konya Türkiye Necmettin Erbakan University Seydişehir Vocational School, Bakery Products and Technology, Konya, Turkey 2 Süleyman Demirel University Atabey Vocational School, Food Quality Control and Analysis, Isparta, Turkey 3 Selcuk University Faculty of Medicine, Department of Dermatology, Konya, Turkey 4 Selcuk University Faculty of Medicine, Department of Biochemistry, Konya, Turkey Amaç: Ürtiker şiddetli kaşıntılı urtika lezyonları ve/veya anjioödemle seyreden bir hastalıktır. Ürtiker ve anjioödem toplumda % 25-30 oranında görülmektedir. Kronik ürtiker bazen ciddi hastalıklarla birlikte görülebilmesine karşın akut ürtiker kendini sınırlayan geçici bir tablodur. Özellikle semptomlar kronikse ve tedaviye direnç gösteriyorsa ayrıntılı tetkik yapılmalıdır. Çalışmamızda ürtiker tanısı olan hastalarda idrar yolu enfeksiyonunun etkisi tam kan sayımı ve tam otomatik idrar tahlili ile değerlendirilmiştir. Gereç ve Yöntem: Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji polikliniğine başvuran ve ürtiker tanısı konan 70’i erkek, 29’u kadın hasta olmak üzere 99 hastanın laboratuvar sonuçları WBC, bazofil %, eizonofil %, idrarda lökosit sayısı parametreleri yönünden değerlendirilmiştir. İstatistiki yöntem olarak t testi, Tukey HSD ve One Way ANOVA varyans analizi kullanılmıştır. İstatistiksel anlamlılık olarak p<0,05 alınmıştır. Bulgular: WBC (tam kan) ve bazofil %, eizonofil % ve bazofil % arasında sırasıyla (p=0,0001;p=0,002) anlamlı farklılık bulunurken, diğer parametreler arasında anlamlı farklılık bulunmamıştır. Cinsiyet ve idrar lökosit sayıları yönünden yapılan çoklu karşılaştırmada da tam kan sayımı parametrelerinde anlamlı farklılık gözlenmemiştir. Sonuç: Literatürde geçen çalışmalarda enfeksiyonun akut ürtikerle ilişkisi belirgin olsa da kronik spontan ürtikerle ilişkisi net olarak gösterilememiştir. Çalışmamızın sonuçları literatürdeki çalışmaların sonuçlarına paralellik göstermekte olup, idrar yolu enfeksiyonunun öncelikli tedavisinin kronik spontan ürtiker teşhis ve tedavisinde son derece önemli olduğu görülmüştür. Objectives: Urticaria is a disease characterised by intensely itchy weals, angio-oedema or both. Urticaria and angioedema occur in up to 25-30 percent of the population. Although serious medical illness can ocur concurrently with chronic urticaria, acute urticaria generally is benign and self-limited. A detailed investigation is made, especially if symptoms are chronic or minimally responsive to therapy. In our study, the effect of urinary tract infections in patients with a diagnosis of urticaria were evaluated by complete blood count and fully automatic urinalysis. Materials and Methods: Our study group consisted of 70 male and 29 female patients (99 patients, in total) who admitted to Selçuk University Faculty of Medicine, Dermatology Clinic with the diagnosis of urticaria. WBC, basophil %, eosinophil % and the number of leukocytes in urine were evaluated in terms of parameters. Statistical methods, t-test, Tukey HSD and One Way ANOVA analysis of variance was used. p <0,05 was taken to be statistically significant. Results: There were significant differences between WBC (complete blood) and basophil %, eosinophil % and basophil % (p=0,0001;p=0,002) respectively. However there was no significant difference between other parameters. The multiple comparisons made in terms of gender and urine leukocyte counts revealed no significant difference in CBC parameters. Conclusions: The relationship of acute urticaria to infection was significant in literature studies however the relationship of chronic spontaneous urticaria to infection have not been shown. Our results are in line with the results of these studies in the literature, the diagnosis and treatment of chronic spontaneous urticaria, preferential pretreatment of urinary tract infection was found to be extremely important. 1 Anahtar kelimeler: Ürtiker, idrar yolu enfeksiyonu, WBC, bazofil %, eizonofil % Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) 1 Keywords: Urticaria, urinary tract infection, WBC, basophils %, eosinophils % http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-48 - FOLAT VE VİTAMİN B12’NİN MEVSİMSEL DEĞİŞİMİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ P-48 - EVALUATION OF SEASONAL CHANGES OF FOLATE AND VITAMIN B12 Velid ÜNSAİ, Köksal DEVECİ, Zeliha CANSELZMEN, İlknur BÜTÜN Velid ÜNSAİ, Köksal DEVECİ, Zeliha CANSELZMEN, İlknur BÜTÜN Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya AD, Tokat, Türkiye Gaziosmanpasa University, School of Medicine, Department of Medical Biochemistry, Tokat, Türkiye Amaç: B12 vitamini ve Folat normal sağlık ve gelişme için gerekli olan önemli iki vitamindir. Bu vitaminler DNA öncüllerinin sentezinde rol oynarlar. Preanalitik süreçte laboratuvar testlerini etkileyen önemli faktörlerden biri de mevsimsel değişikliklerdir. Güneşe maruziyet, ortam sıcaklığı, beslenme düzeni ve besin içeriği bazı testlerin düzeylerinin değişimine sebep olabilir. Bu çalışmadaki amacımız Vitamin B12 ve Folat düzeylerinin mevsimsel değişimini incelemektir. Gereç ve Yöntem: Çalışmamız retrospektif olup 01.12.2014 ile 01.12.2015 tarihleri arasında Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi’ne başvuran kişilerin verilerine bilgi işlem sisteminden ulaşıldı. Çalışma grupları 0-80 yaş arasındadır. Çalışmada folat için istemi yapılan hasta sayısı 9439 iken, vitamin B12 için istemi yapılan hasta sayısı 16106’ dur. İstatistiksel analizler SPSS programı ile değerlendirildi. Aşırı uç değerler aşırı uç etiketleme yöntemiyle çalışma dışı bırakıldı. Folat gruplarında 20.43 ng/mL değerinin üstünde 2.57 ng/ mL değerinin altında olanlar çıkarılırken , Vitamin B12 gruplarında 755.35 pg/mL değerinin üstünde ve 133.65 pg/mL altında olanlar çıkarıldı. Ortalama ve standart sapma değerleri tercih edildi, (P<0.05) anlamlı olarak kabul edildi. Bulgular: Mevsimlere göre Folat ve B12 değerleri sırasıyla ; Kış grubu (9,88 ± 3,71 ng/mL ve 338,56 ± 143.2 pg/mL). İlkbahar grubu (9,18 ± 3,53 ng/ mL ve 321,53 ± 3.35 pg/ mL) Yaz grubu (9,46 ± 3,84 ng/mL ve 309,135 ±135,96 pg/ mL) Sonbahar grubu (9,27 ± 4,04 ng/mL ve 325,78 ± 136,1 pg/mL) şeklindedir. Çalışmamızda Kış mevsiminde Folat ve B12 düzeyleri anlamlı şekilde arttığı görüldü. Sonuç : Özellikle yaz ve kış mevsimi arasında bazı laboratuvar parametreleri farklılık gösterir. Örneğin D vitamini yazın daha yüksek iken, trigliserid ve total kolesterol kışın daha yüksektir. Mercimek, Narenciye, Brokoli, Ispanak, Kara lahana Folat bakımından zengin iken, Kırmızı et , Balık, yumurta Vitamin B12 bakımından zengin gıdalardır. Bu gıdalar kışın daha fazla tüketilir. Folat ve Vitamin B12 içeriği zengin gıdaların tüketilmesinin, kış mevsiminde folat ve Vitamin B12 seviyelerini arttırmış olabilir. Aim: Vitamin B12 and folate are two important vitamins necessary for normal health and development. These vitamins play a role in the synthesis of DNA. The preanalytical phase; the seasonal changes are one of the major factors affecting laboratory tests. Sun exposure, temperature, diet and nutrient content can cause changes in the levels of some tests. The aim of this study was to investigate the seasonal variation of vitamin B12 and folate levels. Materials and Methods: Our study is retrospective. Between 01/12/2014 and 12/01/2015 dates Gaziosmanpaşa University of Medicine Faculty Research Hospital information to the data of the applicant person has reached the processing system. The study group is between 0- 80 years of age. SPSS program was used for statistical analysis. Extreme outliers were excluded from the study to the extreme end labeling method. In Folat group which are below the value of 2.57 ng/mL above the value of 20.43 ng/mL were excluded from the study. In Vitamin B12 group which are below the value of 133,65 pg/mL above the value of 755, 35 pg/mL were excluded from the study. The mean and standard deviation values were preferred. (P <0.05) was considered significant. Results : According to the seasons are Folate and B12 values, respectively, Winter group (9,88 ± 3,71 ng/mL and 338.56 ± ± 143.2 pg / mL) Spring group (9,18 ± 3,53 ng/ mL and 321,53 ± 3.35 pg/ mL) Summer group (9,46 ± 3,84 ng/mL 309,135 ±135,96 pg/mL ) Fall group (9,27 ± 4,04 ng/mL and 325,78 ± 136,1 pg/ mL) shaped. In our study, Folate and Vitamin B12 levels was found to increase significantly in the winter season. Conclusion: Some laboratory parameters vary, especially in summer and winter. For example, vitamin D was higher in summer, triglycerides and total cholesterol levels are higher in the winter. Lentils, citrus fruits, broccoli, spinach, black cabbage, while rich in folate, red meat, fish, eggs are food rich in vitamin B12. These foods are consumed more in the winter. Folate and vitamin B12 content of the foods consumed may have increased folate and vitamin B12 levels in winter. Anahtar Kelimeler : Vitamin B12, Folat , Preanalitik Evre Key words : Vitamin B12, Folate, Preanalytical phase Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] 19 - 20 Mayıs 2016 TBD Preanalitik Evre Sempozyumu Adana P-49 - DEĞİŞİK ANTİKOAGÜLAN İÇEREN TÜPLERE KAN ÖRNEĞİ ALINMASI HbA2 ÖLÇÜMÜNDE PREANALİTİK HATA KAYNAĞI OLABİLİR Mİ? Umut KÖKBAŞ, Ümit YAŞAR, Kezban KARTLAŞMIŞ, Levent KAYRIN Çukurova Üniversitesi Tıbbi Biyokimya AD Sarıçam/Adana Giriş: Antikoagülanlar, kanın pıhtılaşmasını önleyici maddelerdir. Klinik çalışmalarda kullanılmak üzere antikoagülanlı tüplerde en çok heparin, sodyum sitrat, potasyum sitrat, EDTA (Etilen di Amin Tetra Asetikasit) ve ACD (Asit Sitrat Dekstroz) bulunmaktadır. Bu çalışmanın amacı; değişik antikoagülanları içeren tüplere kan örneği alınmasının HbA2 üzerine preanalitik hata kaynağı olabilirliğini araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Çalışma için heparin, sodyum sitrat, potasyum sitrat, EDTA ve ACD içeren tüplere 5 sağlıklı kişinin kanı alındı. HbA2 ölçümü için Agilent 1100 HPLC sistemi kullanıldı. Her örnek 3’er kez çalışılıp değerlendirmede ortalamaları kullanıldı. Bulgular: HPLC sonuçlarına göre, farklı antikoagülan içeren tüplere alınan örneklerde HbA2 ölçümlerinin etkilenmediği bulunmuştur. Sonuç: Hb A2 ölçümü için farklı antikoagülan ajan içeren tüpler preanalitik hata kaynağı teşkil etmemektedir. P-49 - INVESTIGATION OF THE DIFFERENT ANTICOAGULANT TYPES EFFECT OF THE HB A2 LEVEL AS PREANALYTİCAL EROR. Umut KÖKBAŞ, Ümit YAŞAR, Kezban KARTLAŞMIŞ, Levent KAYRIN Çukurova University Departments of Medical Biochemistry Sarıçam/Adana Objectives: Anticoagulants are protect the blood for coagulation. Mostly using anticoagulants are sodium citrate, potassium citrate, EDTA and ACD. They uses for cinical working. The aim of this study investigation of the different anticoagulant types effect of the Hb A2 as preanalytical eror. Materials and Methods: For this study 5 healty people blood samples were taken into tubes have sodium citrate, potassium citrate, EDTA and ACD. Hb A2 measurements were performed by Agilent 1100 HPLC. Each samples were analysed 3 times ant their avarages used for evaluation. Results: It was obserwed that, different anticoagulant involved tubes have not any effect about Hb A2 level measurements. Conclusion: Anticoagulant tipes can not effect Hb A2 level measurements, therefore it has not role about preanalitycal eror. Key words: Anticoagulant, Hb A2, preanalytical errors Anahtar kelimeler: Antikoagulan, HbA2, preanlitik hata Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] TBD Preanalitik Evre Sempozyumu 19 - 20 Mayıs 2016 Adana P-50 - MATERNAL PLAZMADAKİ SERBEST FETAL DNA’DAN CİNSİYET TAYİNİ TESTİNİ ETKİLEYEN PREANALİTİK UNSURLAR Ebru DÜNDAR YENİLMEZ, Umut KÖKBAŞ, Mustafa M. ALPARSLAN, Başak SANNA, Abdullah TULİ Çukurova Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı, Adana, Turkiye Amaç: Maternal plazmadaki serbest fetal DNA’nın kullanımı moleküler biyoloji testleri ve laboratuvar tanısında giderek ilgi çekici bir alan oluşturmaktadır. Serbest fetal DNA, özellikle cinsiyet, fetal RhD tayini ve paternal allellerin belirlenmesinde noninvaziv prenatal tanı amacıyla kullanılmaktadır. Fetal DNA testinde preanalitik hataları önlemek için örnek toplama süreci önemlidir. Kanın bekletilmesi, plazma miktarı, santrifüjleme ve ekstraksiyon yöntemi test sonuçlarını etkilemektedir. Bu çalışmada cinsiyet tayini öncesinde plazma DNA örneği toplanmasındaki preanalitik unsurların irdelenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Gebelik haftası 6-29 arasında değişen 89 gebeden plazma (10 mL tam kan) örnekleri toplanmıştır. Plazma ayrımı için farklı santrifüj devirleri ve farklı fetal DNA ekstraksiyonları denenerek cffDNA maternal plazmada Y kromozom dizisine özgü lokuslar (SRY, DYS14) kullanılarak gösterilmiştir. Sonuç: Bu çalışmada kanın alındıktan sonra bekletilmesi, uygun devirde santrifüj, plazma miktarı, EDTA’lı tüpler moleküler analizde doğru sonuçlar alınmasında etkili olmuştur. Fetal DNA ekstraksiyonunda en verimli sonuç MagNA Pure LC otomatik sistem ile alınmıştır. Fetal cinsiyet tayini gebeliğin farklı dönemlerinde, DYS14 lokusu ve real-time PCR ile %100 doğrulukta sonuç vermiştir. Tartışma: Fetal DNA testlerinde örnek toplama süreci preanalitik hataları önlemek adına önemli bir adım oluşturmaktadır. Elde edilen plasma miktarı ve uygun santrifüjleme NIPT için önemli bir altın standart niteliğindedir. Kan alınacak tüp seçimi ve işlem süreci arkaplandaki genomik DNA kirliliğini minimuma indirmektedir. Ekstraksiyon yöntemi de küçük fragmanlar şeklindeki fetal DNA toplanmasında etkili olmaktadır. Anahtar Kelimeler: Preanalitik hata, maternal plazma, fetal cinsiyet, fetal DNA ekstraksiyonu Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) P-50 - THE EFFECTS OF PREANALYTİCAL FACTORS İN FETAL SEX DETECTİON FROM CELL-FREE FETAL DNA İN MATERNAL PLASMA Ebru DÜNDAR YENİLMEZ, Umut KÖKBAŞ, Mustafa M. ALPARSLAN, Başak SANNA, Abdullah TULİ Çukurova University, Faculty of Medicine, Department of Medical Biochemistry, Adana,Turkey Objective: The use of cell-free fetal DNA (cffDNA) in maternal plasma is increasing in laboratory diagnostics as a challenging field in molecular biology testing. Cell-free fetal DNA is a target for noninvasive prenatal diagnosis (NIPD), especially for detection of fetal sex, fetal rhesus D status and to show paternal alleles. Sample collection processes is important to avoid preanalytical errors in fetal DNA testing. The amount of plasma, centrifugation and extraction method effects the test results. The aim of this study was to evaluate the factors in preanalitical sample collection of plasma cffDNA that effects the results in fetal sex detection. Materials and Methods: The plasma samples (10 mL blood) were collected from 89 pregnant women with different gestational weeks (6-29th week). Different centrifugations for plasma seperation and fetal DNA extractions were used to achieve cffDNA for detecting Y chromosome sequence (SRY, DYS14) in maternal plasma. Results: In the present study, waiting after pleobotomy, convenient centrifugation, plasma volume and tubes with EDTA had very good compatibility to molecular analysis. The more efficient extraction method was the automated system using the MagNA Pure LC instrument and the fetal gender prediction was 100% in DYS14 locus with real-time PCR at different stages of pregnancy. Conclussion: Sample collection processes is important to avoid preanalytical errors in fetal DNA testing. The amount of plasma and centrifugation is one of the gold standard for NIPT. Proper tube choice and handling can minimize gDNA background. The extraction technique also recovers small fragments. Key Words: Preanalitical error, maternal plasma, fetal sex, fetal DNA extraction http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY] TBD Preanalitik Evre Sempozyumu 19 - 20 Mayıs 2016 Adana P-51 - BETA-TALASEMİ HASTALARINDA KAN TRANSFÜZYONUNUN HEMATOLOJİK PARAMETRELER ÜZERİNE ETKİSİ P-51 - THE EFFECT ON HEMATOLOGICAL PARAMETERS OF BLOOD TRANSFUSIONS IN PATIENTS WITH BETA-THALASSEMIA Nevin YILMAZ, Gülüzar ÖZBOLAT, Ebru Dündar YENİLMEZ, Abdullah TULİ Nevin YILMAZ, Gülüzar ÖZBOLAT, Ebru Dündar YENİLMEZ, Abdullah TULİ Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı, Adana, Türkiye Department of Medical Biochemistry, Faculty of Medicine, University of Çukurova, Adana, Turkey Amaç: Beta Talasemi, beta-globin zincirlerinin sentezinin genetik eksikliği ile karakterize kalıtsal bir bozukluktur. Homozigot durum transfüzyona bağımlı şiddetli anemiye neden olurken heterozigot durum hafif ve orta seyirli anemiye neden olur. Bu çalışmada talasemi hastalarında kan transfüzyonu sonrasında meydana gelen preanalitik hataların araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalında homozigot IVS I-110 tanısı alan 40 hasta retrospektif olarak değerlendirildi. Hastalardan 20 tanesi kan transfüzyon almış, ancak diğer 20 hasta kan transfüzyonu almamıştır. Bu iki grup arasında RBC, Hb, Hct, MCV, MCH, MCHC, HbF, HbA₂ düzeyleri karşılaştırıldı. Bulgular: Yaş ve cinsiyet karşılaştırıldığında gruplar arası istatistiksel olarak anlamlı fark bulunamadı ( p>0,05). Kan transfüzyonu yapılmış hasta grubunda RBC, Hb, Hct değerleri kan transfüzyonu yapılmamış hasta grubuna göre istatistiksel olarak yüksek bulundu (p<0,005). İki grup arasında MCV, MCH, MCHC, HbF, HbA₂ değerlerinde anlamlı fark bulunamadı. (Sırasıyla p değerleri; (0,968) ,(0,265), (0,231), (0,277), (0,149)). Sonuç: Kan transfüzyonu hematolojik parametreler üzerinde preanalitik bir değişkendir. Kan transfüzyonu alan hastalarda RBC, Hb, Hct değeri yanıltıcı olacaktır, bu durumda MCV, MCH, MCHC, HbF, HbA₂ seviyeleri talasemi tanısı için daha önemlidir. Objectives: Beta thalassemia syndromes are a group of hereditary disorders characterized by a genetic deficiency in the synthesis of beta-globin chains. The homozygous state thalassemia major results more severe anemia. The heterozygous state, the beta thalassemia trait causes mild to moderate microcytic anemia. In this study, we aimed to investigate preanalytical errors that occurred after blood transfusions in patients with thalassemia. Materials and Methods: 40 patients who had the diagnosis of homozygous IVS I-110 in the Department of Biochemistry at Çukurova University Medical Faculty were retrospectively evaluated. From patients 20 of them had received blood transfusion but the other 20 patient had not received transfusion. Between these two groups RBC, Hb, Hct, MCV, MCH, MCHC, HbF, HbA₂ levels were compared . Results: There is not any statistically significant difference between group in terms of mean age and gender (p>0,005). In patient group who had received blood transfusion RBC, Hb, Hct levels were statistically higher than patient group who had not received blood transfusion. Between two groups there were not any statistically differences between MCV, MCH, MCHC, HbF, HbA₂ levels. Conclusions: Blood transfusion is a preanalytical variables on hematological parameters. In patients who received blood transfusions RBC, Hb, Hct value will be misleading. In this case MCV, MCH, MCHC, HbF, HbA₂ levels are more important for diagnosis of thalassemia. Anahtar kelimeler: Preanalitik değişken, Beta Talasemi, Kan transfüzyonu Turk J Biochem, 2016; 41 (S2) Key words: Preanalytical variable, Beta thalassemia, Blood transfusion http://www.TurkJBiochem.com CONTENTS İÇİNDEKİLER TBD Preanalitik Evre Sempozyumu’na, Adana [TBD Preanalytical Phase Symposium, Adana / TURKEY]