Her savaşın mağlubu mülteciler - İletişim Fakültesi

Transkript

Her savaşın mağlubu mülteciler - İletişim Fakültesi
WU
HXHGX
UDG\RL
$OW×Q3RUWDNDO·DĀ]PLU·GHQEDN×Ă
\×ODUDGDQVRQUDJHoHQ\×OG]HQOHQHQĀ]PLU)LOP)HVWLYDOL·QLQ\|QHWLPL
$OW×Q3RUWDNDOJLELSRSOLVWGHÿLOVDGHDPDLGGLDO×ELUIHVWLYDOGHQ\DQD > VD\IDGD
.DV×P20126D\×30
Ünivers
Ā]PLU·GH
¶G|QĂP·
Ā(hĀOHWLĂLP)DNOWHVL
8\JXODPD*D]HWHVL
Kentsel dönüşümün
başladığı İzmir’de uzmanlar
sürecin yüksek binalar
yapmaktan ibaret olmaması
gerektiği görüşünde.
XQLYHUVLHXHGXWU
+HUVDYDĂ×QPDÿOXEX
POWHFLOHU
> VD\IDGD
(QJHOVL]Ā]PLU
\ROXQGD
“Engelsizmir” Kongresi
çerçevesinde yapılan
Stratejik Plan Arama
Konferansı sona erdi.
> VD\IDGD
gÿUHQFLQLQ
FHEL\DQ×\RU
Elektirik, benzin, okul
ücretleri, kantindeki fiyatlar
artarken, öğrencilerin
üzerindeki maddi yük
artıyor. Bu durumda
öğrenciler ne düşünüyor?
> VD\IDGD
6XUL\H·GHNLLoVDYDĂWDPSRQE|OJHWDUW×ĂPDODU×PLVLOOHPHGHUNHQ\DĂDQDQODU×QLQVDQL
ER\XWXXQXWXOX\RU\×OODUG×UJHoLĂQRNWDV×RODQĀ]PLU·GHNLV×ÿ×QPDF×ODUJ|]GHQNDo×\RU
2\VD%DVPDQH·QLQDUNDWDUDÁDU×QGDEDPEDĂNDELUGQ\DYDU
S
avaşlar, otoriter ve
diktatör yönetimler,
iç çatışmalar, siyasi
baskılar, muhaliflere
yönelik ağır baskılar
mültecilerin sayısını devamlı
arttırmakta, insanlar, yaşam
hakkı başta olmak üzere temel
hak ve özgürlüklerini korumak
için yaşadıkları yerleri terk
ederek başka ülkelere sığınmak
zorunda kalmakta. Türkiye,
coğrafi konumu sebebiyle, Asya
ve Afrika’dan gelip Avrupa
ülkelerine geçmek isteyenler için
bir köprü niteliğinde. Ancak
bu geçişler, medyaya da sık sık
yansıdığı gibi, çoğu zaman
trajik bir şekilde sona ermekte.
6 Eylül günü İzmir’in Menderes
ilçesinde, çoğu Suriye vatandaşı
olan 61 mültecinin hayatını
kaybetmesi gibi...
Yaklaşık bir yıldır Suriye’de
Esad yanlıları ile Özgür Suriye
Ordusu arasında devam eden
çatışmalar sebebiyle, Türkiye bu
ülkeden bir çok insanın umut
kapısı oldu. Başbakanlık’tan
yapılan açıklama doğrultusunda
Suriye’deki çatışmalardan
kaçarak Türkiye’ye sığınan
Suriyelilerin sayısı 15 Ekim
2012 tarihi itibariyle 100 bin
363 oldu. Eğer bu göç devam
ederse, yıl sonuna kadar ülkeyi
terk eden sığınmacı sayısı
700 bine yükselip, sığınma
ve barınma sorunları ortaya
çıkacak, en azından Birleşmiş
Milletler’in öngörüsü böyle.
Türkiye-Suriye sınırdaki
mülteci kampalarından
yaşadığımız şehre, Basmane’nin
arka sokaklarına dönelim. Bu
İzmir Victor Hugo’nun
“Prensesi” değil, bir yokluk
simgesi...
> VD\IDGD
*HQoOHUYHĂLGGHW
$%'·GHNULWLNVHoLP
Son zamanlarda Türkiye genelinde artış
gösteren öğrencilerin şiddete eğilimini
uzmanlarla ele aldık.
> VD\IDGD
Başkanlık seçimleri Demokrat Barack
Obama ve Cumhuriyetçi Mitt Romney’i
karşı karşıya getirecek
> VD\IDGD
+D\YDQODU
LoLQVRNDNODUD
Yeni yasa tasarısı binlerce
insanı sokaklara döktü.
Yeniden düzenlenen ve
meclise sunulan hayvan
hakları yasa tasarısı
hayvanseverlerin yoğun
tepkisini çekti.
> VD\IDGD
¶+HGHÀP
2OLPSL\DWODU·
İzmirli Balkan Şampiyonu
genç tekvandocu Yağmur
Banda, Avrupa ve dünya
şampiyonluklarını
hedefliyor.
Ardından da
Olimpiyatları.
hQLYHUV·LQEXVD\×V×QGD āHKLU2-‐3|*QGHP4-‐6|'Q\D7|'RV\D8-‐9|%LOLP10|.OWU6DQDW11-‐13|6SRU14-‐15
> VD\IDGD
2
ĂHKLU
.DV×P2012 6D\×30
Ā]PLU·LQGHÿLĂHQ\]
7UNL\HJHQHOLQGHPLO\RQULVNOLNRQXWXQ\HQLOHQHFHÿL.HQWVHO'|QĂP3URMHVLLOGHHĂ]DPDQO×RODUDN
EDĂODG×3URMHQLQĀ]PLU·GHNLLOND\Dÿ×*D]LHPLU+DYD7HNQLN2NXOODU×.RPXWDQO×ÿ×/RMPDQODU×ROGX
Burçak Karaman
Görkem Erinç
Orçun Tam
K
amuoyunda ‘’Kentsel
Dönüşüm Yasası’’
olarak bilinen Afet
Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi
hakkındaki kanun, yürürlüğe
girdi. 5 Ekim’de Başbakan
Erdoğan’ın başlattığı dönüşüm
süreci, İzmir’in de aralarında
bulunduğu 33 ilde gerçekleşecek.
İzmir’de ilk yıkım Gaziemir
Hava Teknik Komutanlığı
Lojmanlarında yapıldı. Öncelikle
afet riski taşıyan alanlarda
başlayan dönüşüm 10 merkez
ilçeyi kapsayacak ve İzmir’de
yaşayan yaklaşık 800 bin
kişiyi etkileyecek. Dönüşüm
kapsamında 18 bin bina
yenilenecek. Kamu binalarından
başlayan dönüşüm, daha sonra
kentin eskimiş ve plansız gelişen
gecekondu alanlarında devam
edecek.
Kadifekale dönüşüme örnek
Toplumsal, ekonomik ve
mekansal olarak yeniden ele
alınan ve kentteki sorunlu
alanların yaşanabilir hale
getirilmesi için yıkıp yeniden
yapılandırması anlamına
gelen kentsel dönüşümün
nasıl olacağına dikkat çeken
Büyükşehir Belediye Başkanı
Aziz Kocaoğlu, “Çok katlı
konutta yaşayamayacak insana
10. katta konut vermenin kent
dönüşümüyle ilgisi yoktur.’’ diye
konuştu. Bazı bölgelerimizde
cüzi miktarlarla kent dönüşümü
yapılacağını ve buralar için de
büyük projeler tasarlandığını
söyleyen Kocaoğlu, ‘’Dönüşümün
yapılacağı bölgelerde hiçbir kar
beklenmeden idare tarafından
binalar yapılacak ve hak
sahiplerine verilecektir. Örneğin
Kadifekale heyelan bölgesinin,
Uzundere’ye taşınması böyledir.
Çünkü konutların yıkıldığı 44
hektar alanda, heyelandan dolayı
inşaat yapılamamaktadır.
Burada biz TOKİ’nin yaptığı
konutları 75 bin liraya satın
alarak ya da konut istemeyen
vatandaşlara 99 bin lira
kamulaştırma bedeli ödeyerek bu
projeyi gerçekleştirdik.’’ dedi.
“Biz ev sahibiyken borç
sahibi olmak istemiyoruz”
Halkın kentsel dönüşüme
karşı bakış açısını anlatan
Kadifekale Muhtarı Davut
Tekin ise ‘Kadifekale’de olan
dönüşüm öncesinde dile getirilen
ile yapılanın aynı olmadığını
Gaziemir Hava Teknik Komutanlığı Lojmanları
belirtti. “Kentsel dönüşümde
amaç eskinin yenilenmesi ise bu
durum kamu yararını gözeterek
bizi mağdur etmeden olmalıdır.
Biz başka yerlere taşınmak,
mahallemizdeki komşularımızla
ayrı yerlerde oturmak istemiyoruz”
diyen Tekin, “Burada yaşayan
Kadifekale Muhtarı Davut Tekin
halkımızın hiçbirinde apartman
kültürü yok; ancak yerinde çözüm
olursa apartmanda bile otururuz.’’
şeklinde konuştu. Uzundere’de
yaşanan mağduriyete dikkat çeken
Kadifekale muhtarı, buradaki
evlerin hiçbirinin ruhsatının
olmadığını, Belediye tarafından
cüzi bir miktarda enkaz parası
verilerek vatandaşların evlerinden
çıkartıldığını dile getirdi. Tekin
ayrıca “Uzundere’ye zorla
gönderilen insanlar oturdukları
evlerin borçlarını ödemekte
sıkıntı yaşıyor. Bu insanların
savunmasızlığından yararlanıp,
zaaflarını kullanıp evlerini,
mahallesindeki yaşantısını hatta
Fotoğraf: Orçun Tam
işlerini bile ellerinden aldılar.
Bu olaylara şahit olduktan
sonra dönüşüme karşıyız. Biz
ev sahibiyken borç sahibi olmak
istemiyoruz.’’ diyerek sözlerini
bitirdi.
‘’Borç ödeyecek gücümüz
yok’’
Kadifekale’deki Kosova Mahallesi
Muhtarı Reşit Gezginci de Davut
Tekin’in sözlerini onaylar şekilde
konuştu. Gezginci, ‘’Kentsel
dönüşüm hakkında bir bilgimiz
yok. Bu konu hakkında da kimse
bizi bilgilendirmedi. Uzundere’ye
giden halkımıza bakarsak bu
durumun bize yarardan çok zarar
getireceği belli. Burada yaşayan
vatandaşın 20 yıl boyunca borç
ödeyecek gücü yoktur. Burası köy
gibi, insanların beş-altı çocuğu
var. Bu nedenle kimse 10 katlı
evlerde oturamaz. Biz de güzel,
modern yerlerde yaşamak isteriz
tabi ama burada kalmak şartıyla.’’
açıklamasında bulundu.
Çevre ve Şehircilik İl
Müdürlüğü’nün yaptığı
açıklamada ise 6306 sayılı kanuna
göre afet riski taşıyan 18 ayrı
bölgede kalitesiz ve niteliksiz
binaların yıkılacağı, deprem
yönetmeliğe uygun binalar
yapılacağı belirtildi. İl Müdür
Yardımcısı, “Yasanın gücüyle
tüm taraflar olarak vatandaşın
daima yanında bulunup kentsel
dönüşümü devlet ve özel sektör
olarak birlikte başaracağız.’’
dedi. Dönüşümün karşılıksız
olamayacağını ve evleri yıkılan
vatandaşlara proje süresince
yardım yapılacağını ya da
geçici konut verileceğini, asla
hiçbir vatandaşımızın mağdur
olmayacağını belirten müdür
yardımcısı sözlerine şöyle devam
Metin Büyükkestelli
'' Dönüşüm koca koca
binaları dikmek değil ''
Kentsel dönüşümün amacının
afet riski taşıyan yapıların
yıkılarak yerine güvenli
binaların yapılması olduğunu
söyleyen Mod Mimarlik'ın
sahibi Mimar Metin
Büyükkestelli ''Dönüşüm
yüksek binalar yapmak ya da
çevre ve tarihi dokuları yok
etmek değil. Şehir yaşayan
bir varlıktır, onun tüm
dokularını yok edemezsiniz.''
dedi. Aslında Türkiye’de
kentsel dönüşüm altında
birçok yarışma gerçekleştiğini
belirten Büyükkestelli ,
etti: “Bakanlığımız maddi
durumu iyi olmayan vatandaşlara
yıktırma ve konut kredisi verecek
ve krediler sıkı denetim altına
alınacaktır. Vatandaşımızın
korkması gereken hiçbir neden
yoktur.’’dedi
''Yapılan yarışmaların en can
alıcı noktası ise yarışmaya
katılan mimarlar kentin
yapısına bakıyor, tarihi
yapıları araştırarak çevreye
zarar vermeden en iyi binaları
yapmaya çalışıyor ve çevreyi
analiz eden en iyi proje
seçiliyor. Avrupa Ülkelerinde
dönüşüm süreci böyle oluyor.
Bizde kentsel dönüşüm
projesi
TOKİ tarafından
yürütülüyor, kontrolünü ise
özel yapı denetim firmaları
değil yine TOKİ'nin kendisi
yapıyor. Bu şirket sadece düz,
gösterişsiz ve büyük yapılar
oluşturuyor. Bu projeleri
uygularken insanların
psikolojisini düşünüp, onları
kötü etkilemeyecek şekilde
yapılmalı. Yurtdışında binalar
devlet tarafından değil özel
şirketler tarafından yapılıyor
ve vatandaşın psikolojisi
bozulmayacak şekilde
uygulanıyor. Dönüşüm koca
koca binaları dikmek değil
bundan dolayı projenin tekrar
gözden geçirilmesi gerekiyor.''
açıklamasında bulundu.
ĂHKLU
.DV×P2012 6D\×30
3
´ĀQDQ×\RUXP(;32·\XDODFDÿ×]µ
([SRLoLQSODQODQDQĀ]PLUĀQFLUDOW×·Q×Q7UNL\H·GHNLHQE\N\HĂLODODQROPDV×LoLQoDO×ĂPDODUEDĂODG×
(JH·GH\D\×Q\DSDQ5DG\RQXQNDW×OG×ÿ×WRSODQW×GDĀ]PLU9DOLVL0&DKLW.×UDoUDG\RFXODUGDQGHVWHNDOG×
Nesrin Yorulmaz
Serdar Yündem
E
xpo 2020 kapsamında
İnciraltı’nın
planlanmasına ilişkin
yasa tasarısı Meclis
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu’nda kabul
edildi. Bu gelişme üzerine Expo
2020 Yönlendirme Kurulu ara
vermeden çalışmalarına devam
etti. 2020’de gerçekleştirilecek
Expo Fuar Organizasyonu için
aday olan İzmir’de Expo’nun
yapılacağı alanın İnciraltı
olarak belirlenmesi ve bu alanın
planlanması ilk adım oldu.
Tasarıya göre, İzmir İnciraltı
Turizm Merkezi kentsel yeşil
alan şeklinde planlanacak ve
Expo alanı olarak belirlenecek.
Alanın Expo alanı dışında
kalan kısımları sağlık, turizm
ve konut amaçlı kullanılmak
üzere değerlendirilecek. İmar
planlamalarında ihtiyaç duyulan
yol düzenlemeleri için yeterli
alan ayrılacak. Organizasyonun
ardından bir yıl içinde bu
yapılar kaldırılarak, Expo alanı
büyük kentsel yeşil alan olarak
düzenlenecek. Ancak, alanının
yüzde 3’ünü geçmemek şartıyla
Expo’ya ilişkin simgesel yapılar
korunabilecek.
Ege Bölgesi’nde yayın
yapan 101 Radyo Expo için
birarada
Expo sürecine katkıda bulunmak
adına Balçova Termal Otel’de
Ege’nin 101 Radyosu toplandı.
İzmir Valisi M. Cahit Kıraç
“Radyolarımız çoksesliliğin
simgesidir ve hazırladığımız
kamu spotuyla sesimizi duyuracağız ve inanıyorum Expo’yu
alacağız ” diyerek radyoculardan
destek aldı. Afyon, Manisa,
Aydın, Denizli, Muğla, Uşak il ve
ilçelerinden İzmir’e gelen radyo
temsilcileri Expo ile ilgili sunumu
izledi.
“İnciraltı, Türkiye’nin
Central Park’ı olacak”
Expo 2020 sadece İzmir’in değil,
Türkiye’nin de gelişimine katkıda
bulunacak sözleriyle Expo’nun
önemini vurgulayan Kıraç, “İzmir olarak büyük Expo’ya talibiz
ve Expo’lar gerçekleştikleri
kentin hinterlandını da (art bölge) genişletir. Sadece İzmir değil
İstanbul’dan İzmir’e gelene kadar
kullanılan bütün yollar ıslah
edilecek. Bölgenin ekonomisine
katkı sağlayacak ve markalaşmaya etkisi olacaktır.” diyerek sadece
İzmir’i değil Expo sürecinde
bulunan tüm alanları etkileyeceğini dile getirdi. Expo’daki
tarihi gelişimden bahseden Kıraç,
“İlk adaylığımızı 2005 yılında
gerçekleştirdik. 1851 EXPO’su
Londra’ya Crystal Palace’ı, 1889
EXPO’su Paris’e Eiffel Kulesini, 1992 EXPO’su İspanya’ya
Madrid-Sevilla arası hızlı treni
getirdi. Dünya Expo’larında
gördüğümüz örnekler gibi kazan-
İzmir Valisi M. Cahit Kıraç Fotoğraf: Nesrin Yorulmaz
dıklarımızı sizinle paylaşacağız.
Organizasyonu kazandıktan
sonra İnciraltı arazisi Amerika’daki Central Park gibi olacak.
Expo 2020 diyerek işi takvime
bağladık ve ne kadar zamanda
neler paylaşacağımızı da dünyaya
duyurduk. 35-40 milyon ziyaretçiyi de öngörüyoruz” diyerek
sözlerini tamamlayan Vali Kıraç,
Egeli radyoculara teşekkür etmeyi de ihmal etmedi.
´(QJHOVL]Ā]PLUµ\ROXQGDE\NDG×P
·GH\DS×ODFDN´(QJHOVL]PLUµ.RQJUHVLoHUoHYHVLQGH\DS×ODQ(QJHOVL]PLU6WUDWHMLN3ODQ×$UDPD.RQIHUDQV×
VRQDHUGL
Ralfi Kanyas
İ
zmir Crowne Plaza
Oteli’nde yapılan
Engelsizmir Arama
Konferansı yoğun
ilgi gördü. İki gün süren
konferansta, konularında
uzman kişilerden oluşan 20
masa, belirlenen konuların
başlıkları üzerinde çalıştay
yaptı. Konferansa, CHP
Milletvekili Musa Çam, Eshot
Genel Müdürü Faruk Alçelik,
Metro Genel Müdürü Sönmez
Alev, İzdeniz A.Ş. Genel
Müdürü Salih Aslan ve İBB
Fen İşleri Daire Başkanı
Fazıl Ölçer katıldı.
Konferansta engelli ailesi
olmanın zorlukları,
kentsel dönüşüm,
engelli hakkı, ulaşım ve
denetim, istihdam, kültür
sanat ve ayrımcılığa karşı
farkındalık oluşturma
konuları tartışıldı.
Masalara en az bir tane sivil
toplum örgüt üyesi ve yöneticisi
verildi. Çalıştayların neticeleri
doğrultusunda sunum yapılıp,
çözüm önerileri getirildi.
Konferansın sonunda her masa
konu başlıklarını üçer maddeye
indirdi. Yapılan çalıştaylar,
en son Ali Poyrazoğlu’nun
denetiminden geçtikten
sonra sonuç bildirgesi olarak
açıklanacak. Engelsizmir
yürütme kurulu, belirlenen
başlıklarla ilgili strateji ilerleme
planı kuracak.
“Empati yaratmamız
gerekiyor”
Konferansın moderatörü olarak
katılan ünlü tiyatro sanatçısı
Ali Poyrazoğlu şunları söyledi:
“İzmir’de insanların zihnindeki
perdeyi kaldırıp engelsiz
zihinlerle, engelli arkadaşlara
değişikliklerle ilgili önerilerde
bulunulması gerekiyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi
büyük bir istekle bu projeye
inanarak, gerçekleştirmek
istiyor ve bana da desteklemek
düşüyor” diye konuştu. Daha
önce bu konuda bilgi birikimi
sahibi olduğunu söyleyen
Poyrazoğlu konuşmasının
devamında, “Devamlı üstünde
düşündüğüm ve çalıştığım bir
konuydu. Daha öncede uzun
süre üstünde çalışmıştım.
Kobay adlı bir oyun yazdım.
Oyun down sendromlu
insanlarla ilgiliydi. Bunun için
doktorlarla çalıştım, kitaplar
okudum. Engelli çocukları
olan ailelerle çalıştım
bilgi sahibi oldum ve
hazırlandım.’’ dedi.
Amaç kenti
dönüştürmek
bakmalarını sağlamak ve bir
empati duygusu geliştirmesi
gerektiğini düşünüyorum.
Bu işlerle ilgili bir sürü
sorunu ortaya çıkarıp, resmi
makamlarla tartışılması
ve yasalarda yapılacak
Projenin Yürütme Kurulu
Başkanı Ortopedi
Uzmanı Levent Köstem
ise konuşmasında “34
yıldır ortopedi uzmanlığı
yapıyorum. Engellileri tedavi
ediyorum ama onları tedavi
etmek yetmiyor. Dışarıya
çıktıklarında onlara uygun
Konferans katılımcıları Ali Poyrazoğlu’nun esprileriyle keyifli anlar yaşadı
oturacak bir yer bulunamıyorsa
bu işte bir sorun var demektir.
Bu sebeple 3 sene önce
meclis üyesi olduktan sonra
bu kongrenin formatını
hazırladım. İki sene önce de
yazısını yazdım.” dedi. Köstem
konuşmasına şöyle devam etti:
“Amerika’da ve Avrupa’da
engelli insanlar rahatça gezip
dolaşabiliyor. Engelli park
yerlerine kimse park etmiyor,
bakkallar kaldırımların üzerine
kendi kasalarını koymuyor.”
ifadelerini kullandı.
Köstem, kentte yaşamanın
bir bedeli olduğuna dikkat
çekerken, insanların kentte
yaşayıp aynı zamanda herkesin
hakkına hürmet etmesini ve bu
hakların başında da engellilerin haklarının geldiğini, eğer
bu duruma dikkat edilmiyorsa
bunun da bir cezası olması
gerektiğini söyledi. Projenin
amacına da değinen Levent
Köstem konuşmasını şöyle
bitirdi. “Bu projede, amacımız,
farkındalığı artırıp İzmir kentini global olarak hazırlamaya
çalışmak”. Konferans, görme
engelli sanatçılar Diyar İmer ve
Eyüp Aylar’ın bağlama ve kaval
dinletisiyle sona erdi.
4
JQGHP
.DV×P2012 6D\×30
gÿUHQFLQLQ\NDUW×\RU
6RQG|QHPGHE\NWDU×ĂPDODUD\RODoDQ]DPODUYHKDUoODU7UNL\H·QLQRGDNQRNWDV×KDOLQHJHOGL
tamamen göz boyamaktır. Kimsenin sesi çıkmadı. İki üç kısık sesin
çıkmasıyla birlikte olay bastırıldı.
Zamlar ise herkesi ilgilendiren bir
konu. En büyük nedeni elektrik
ve doğalgaz gibi temel ihtiyaçlara
yapılan zamlar. Yapılan zamlar
yüzünden yüzde 10 daha pahalı
yaşamama sebep oldu. Sırf vergi
ve zamlar yüzünden insanların
alım gücü yok oldu. Bu da ülke içi
ekonomide gerilemeye yol açıyor.
Ege Üniversitesi’ndeki fiyat artışlarını protesto eden öğrenciler, “Müşteri değiliz, öğrenciyiz biz” sloganları attı.
Ece Yekenkınrul
Batum Kundak
Ü
niversite öğrencilerini ve ailelerini zor
duruma sokan harç
problemi git gide
büyümeye başlarken hükümet bu
olaya el attı. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın 27 Ağustos
Habertürk’ün internet sitesinde
yayınladığı habere göre harçların
kaldırıldığı bildirildi. Birinci
öğretim ve açık öğretimde katkı
payının alınmasına son verilmesi
öğrencilerin yüzünü güldürdü.
Buna ilaven ikinci öğretimde ise
alınan ücretin kanuna ‘öğretim
ücreti’ olarak geçtiği belirtildi. 31
Ağustos, trthaber.com sitesinin
yayınladığı bilgiye göre, Bülent
Arınç, ikinci öğretim harçlarının
kaldırılmamasının sebebini, yeni
yasal düzenlemeye ihtiyaç olmasına bağladı.
Öğrencilere büyük şok
Öğrencileri kısmen sevindiren
bu haber sonrasında karşılaştıkları olay bir hayli şaşırtıcıydı.
Harçların kaldırılmasına sevinen
Açıköğretim öğrencileri, önceki
yıllarda verdikleri 250 liranın
sadece 45 lirasını ödemeyeceklerini öğrenince büyük şok yaşadılar.
205 lira kitap giderleri için ‘öğretim gideri ödemesi’ adı altında
alındığı belirtildi.
Bülent Arınç, yaptığı basın
açıklamalarında üniversitelerin
harçlardan aldığı katkı paylarını
alamayınca, yaşadıkları maddi
açığı devletin ödeyeceği konusunda bir takım açıklamaların üstünde fazlasıyla dururken, 3 Ekim
, Haberciniz.com internet sitesi
bir başlığa yer verdi. Başlığa göre,
‘harçları hatırlayan Arınç,
Bölümler
Devam eden öğrenciler
zamları unuttu’ ifadesine
Mimarlık
15,900
yer verildi. Arınç’ın harçları kaldırmakla övünürken Hukuk
yapılan zamları es geçtiği Mutfak Sanatları 15,900
öngörüldü.
Diğer bölümler 15,900
Türkiye’deki zamlar
göz ardı edilemedi
Bu kadar olayın yanı sıra
Türkiye’nin bir başka odak
noktası daha geldi. Türkiye’deki
zamların sürekliliğinden yakınan
vatandaş bir yenisiyle daha
karşılaştı. Cnnturk.com internet
sitesinin 23 Eylül tarihinde
vermiş olduğu bilgiye göre,
Maliye Bakanlığı’nın bütçe
hedeflerindeki sapma nedeniyle,
bir süredir üzerinde çalışılan
tedbir paketi uygulamaya
konuldu. Yürürlüğe giren kararla,
benzin, motorin ve LPG’de
litre başına 30 kuruş vergi artışı
yapıldı. Alkollü içeceklerde ise,
rakıya 11 lira, liköre 30 lira,
cin ve votkaya ise 12 lira zam
yapıldı. Bununla beraber tapu
harçlarındaki bedel binde 20’ye
çıkarıldı. Bu zamlarla birlikte
benzinde dünyanın en pahalı
yakıtını kullanan Norveç’in
birinciliğini elinden almış
bulunduk. Zamların ardı sıra
kesileceğinden ümitsiz olan
vatandaş, hergün güne yeni
zamlarla uyanmaya devam ediyor.
Benzine gelen zamla beraber
Norveç’i geçmekle kalmayıp
aramızdaki farklı epeyce
arttırıyoruz. Üstelik yeni yılla
beraber yeni zamların geleceğine
yönelik konuşmalar başladı bile.
Türkiye ise buna sessiz kalmaya
alışmış gibi görünüyor.
Zamlar İzmir Ekonomi
Üniversitesi’ni de vurdu!
Türkiyede yapılan çoğu zam
İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin
2012-2013 öğretim ücretlerine de
damgasını vurdu. Üniversite’nin
resmi sitesinden alınan bilgilere göre, Mimarlık ve Mutfak
Sanatları bölümlerindeki yeni
gelen öğrencilere yapılan zamlar
ilgi çekti.
Firuzda yeni zamlar
Bazı bölümlerdeki zamlarla beraber, okulun yemek şirketi olan
Firuz Catering’den de zamlar
gecikmedi. Bazı ürünlerde fiyat
değişikliği yapıldı.
Bu konuyla ilgili Firuz
Catering firmasının İşletme
Müdürü Cenk Aydoğdu ile bir
röportaj yaptık. Röportajda Cenk
bey yapılan zamlarla ilgili, bu
zamları kendilerinin değil okulun
karar verip onlara bildirdiğini,
onlarında bu yönde uygulamaya
koyduklarını bildirdi.
Ayrıca Aydoğdu; ‘Okulun kira
bedeline yapılan oranda zam
yapılıyor. Bu fiyatları bize okul
belirliyor. Bizim şirket olarak
60 personelimiz var. Bu işçilerin
maaşları ve sigortalarına ve de
okula verdiğimiz kira bedeline
göre bizimde belli zamlar yapmamız gerekiyor.’ dedi. Bunun
üzerine, asgari ücretlerde zam
yapılmazken, bu ürünlere neden
zam yapılıyor diye soru yönelttiğimizde ise hiç bir personellerinin
askeri ücretle çalıştırılmadığını,
Yeni öğrenciler
17,500
17,500
17,500
15,900
okulun firmaya her sene %10 un
altında kalmıcak şekilde kira bedeline zam yaptığını, bu nedenlede ürünlerdeki fiyat artışının
kaçınılmaz olacağını belirtti.
Öğrenciyi düşünen yok
İşletme Müdürü Cenk Aydoğduya ‘öğrenciyi düşünen kimse yok
mu?’ sorusunu yönelttiğimizde,
bu konuda yapacakları birşeyin olmadığını belirtti. Çoğu
üniversitede çayın fiyatı 75 kuruş
ile 1 lira arasında değişirken
kendilerinin 70 kuruşta kaldıklarını söyleyen Aydoğdu; ‘Biz aynı
zamanda 50 öğrenciye de yemek
bursu veriyoruz. Öğrencinin
durumunu ve sağlığını fazlasıyla
düşünüyoruz. Bu yüzden en yüksek kalitede ve ortalama fiyatlarda
hizmet vermeye çalışıyoruz.’ dedi.
Öğrencinin sesine de kulak
verdik
Gizem Kandemir / Görsel
İletişim Tasarımı / 3. Sınıf
Harçların önce kaldırılması
sonra da 45 lira indirim yapılması
Begüm Aksüyek / Halkla
İlişkiler ve Reklamcılık /
3. Sınıf
Türkiye, Norveç’in önüne
geçerek dünyanın en pahalı
benzin kullanan ülkesi oldu ki
Norveç’te kişi başına düşen milli
gelir neredeyse Türkiye’den 4
kat daha fazla. Doğalgaza ise son
bir yılda yüzde 48 oranında zam
yapıldı. Doğalgazın ardından
elektriğe yapılan zam da yaklaşık
yüzde 9 oranında. Aileleri vuran
bu zamlar, biz öğrencileri de
etkiliyor. Buna rağmen yüksek
fiyatlarla öğrenim görüyoruz.
Birçok öğrenci kısmen sevinse de
45 liralık bir indirimin Türkiye’deki öğrencilerin yüzünü pek
güldürdüğünü sanmıyorum.
Burak Çelik / Mütercim
Tercümanlık / 2. Sınıf
Türkiye’deki zamlar gereğinden
fazla. Çok fazla vergi ödüyoruz.
Bunun yanı sıra insanların
kazandığı maaşlarda hiçbir artış
olmuyor. Benzine gelen zam
artık ayda bir değil haftada iki
üçe çıktı. Doğalgaz, ekmek,
su gibi temel ihtiyaçlar da çok
pahalı. Okulda Firuz dediğimiz
sistem mevcut. Her sene zamlar
yapılıyor. Geçen sene zam geldi
fakat protestolarla bastırıldı.
Her sene protesto mu yapmamız
gerekiyor? Devlet okullarında
harçların kaldırıldığı söyleniyor.
45 liralık fiyat düzenlemesini
de harçların kaldırılması değil
indirim olarak algılıyorum.
JQGHP
.DV×P2012 6D\×30
5
*HQoOHULQĂLGGHWHÿLOLPL
*HoWLÿLPL]JQOHUGH|ÿUHWPHQ5DELD6HYLOD\'XUXNDQ·×Q|ÿUHQFLVLWDUDI×QGDQ|OGUOPHVLQLQDUG×QGDQEHQ]HU
ROD\ODU×QJQGHPHJHOPHVL\OHELUOLNWHJHQoOHULQĂLGGHWHHÿLOLPLQLQVHEHSOHULQLX]PDQODUODJ|UĂWN
Begüm Tanur - Gül Tanyer
İ
zmir’in Karabağlar
ilçesinde 15 yaşındaki
öğrenci H.K’nin, öğretmen
Rabia Sevilay Durukan’ı
bıçaklayarak öldürmesinin
ardından çarpıcı bir başka
olay da Tuğba Özbek Anadolu
Lisesi’nde yaşandı: okul
öğrencilerinden Mert Halil Işık
binanın 5. Katından atlayarak
yaşamına son verdi.
Acı sonuçlar doğuran
olaylar üzerine İzmir Milli
Eğitim Müdürü Vefa
Bardakçı, öğrencilerin
şiddete eğilimini engellemek
için çalışma başlattıklarını
açıkladı. Bardakçı, art arda
meydana gelen olaylar sonrası
okul müdürleri ile toplantı
yaparak, öğrencilerin şiddet
eğilimini azaltmak için yeni
bir proje başlattıklarını
söyledi. Bardakçı, proje
kapsamında, her öğrencinin
ilgi ve yeteneklerinin tespit
edilip, sonuçlara göre sportif,
kültürel, sanatsal veya sosyal
faaliyetlere yönlendirileceğini
anlatarak, “Çocuklarda bir hedef
boşluğu var” dedi. Çocukları
yetenekleri doğrultusunda,
tiyatro, spor, müzik veya
sosyal konulara yönledirerek
kendisine bir yol çizmesini
sağlayacaklarını söyledi. Ayrıca
İzmir Milli Eğitim Müdür,
“Öğrencilerimize yeteneklerine
göre hedef göstererek, şiddet
olaylarını engellemek istiyoruz”
dedi. Açıklamalar yapıldıktan
birkaç gün sonra bir başka
ortaokul öğrencisi olan C.E.,
öğretmenini öğrencilerin
önünde öldüren 15 yaşındaki
H.K.’ye özenerek, okulda
bıçakla dolaşıp öğretmenini
aradığı sırada yakalandı. Olayın
ardından okulda yapılan
araştırmada, C.E.’nin, okul
arkadaşlarına yaklaşık 15 gün
önce öğretmenini öldüren
8’inci sınıf öğrencisi H.K.
gibi, öğretmenini öldüreceğini
söylediği öğrenildi.
Peki bu sorun neden
kaynaklanıyor?
Yaşanan bu olaylar akıllara
gençlerin şiddete olan eğiliminin
günümüzün en büyük
sorunlarından biri olduğunu
getirdi. Birbirine çok yakın
zamanlarda yaşanan aynı
yaşlardaki gençlerin sinirlerini
kontrol edememesi sonucunda
kendilerinin ve başkalarının
hayatlarına kast etmeleri
sorunu başta uzmanlar olmak
Fotoğraf: Ece Yekenkınrul
üzere herkesi düşündürmeye
başladı. Peki bu sorun neden
kaynaklanıyor? Sorunların tek
bir sebebi var demek mümkün
değil. Aile, okul, kültürel,
sosyal ve çevresel faktörler
incelenerek, öfke kontrolu
yapamayan insanlara karşı farklı
şekillerde yardımcı olunmalı.
Biliniyor ki; öfke küçük büyük
tüm insanların farklı dozda
hissetiği doğal bir duygu. Kişiler
haklı veya haksız sebeplerle hatta
bazen hiçbir sebebi olmadan
öfkelenir, sosyal çevremize
karşı bir tepki oluşturabilir. Bu
insanların kendisini koruma
sistemidir fakat onemli olan
nokta bu duyguyu kontrol
edebilmek. Uzmanlara göre öfke
kontrolu küçük yaşlarda gelişir.
Bu yaşlarda çocuğun örnek
aldığı insanlar genel olarak aile
büyükleri olduğu için onları
taklit ederler. Ailenin eğitim
düzeyi ve yaşadığı çevrenin
kültürü bu durumla ayrı
düşünülemez. Gençlerin şiddete
eğilimiyle ilgili Çocuk Gelişim
Uzmanı ve Psikolog Ayşegül
Oğuz Alkış’ın görüşlerini aldık.
Uygun ve verimli aile
eğitimi şart
Ayşegül Alkış gazetemize yaptığı
açıklamada, temelde aile eğitimi
ve aile ilişkilerindeki sıkıntı
nedeniyle çocuklarda şiddet
eğiliminin arttığını önemle
“Öfke kontrölü ve şiddet
toplumun genelinde ciddi
bir problem”
İEU Psikoloğu Nilgün
Köstem’le yaptığımız
görüşmede, Köstem “Öfke
kontrolü ve şiddet, sadece
üniversite öğrencilerinde
değil, bizim toplumumuzun
genelinde ciddi bir problem.
Üniversite ve lise öğrencileri
kimliğin tam oturduğu,
kendilerine ve çevrene
bunu gösterme, ispatlama
ihtiyacının olduğu bir
dönemdeler. Dolayısıyla bu
öğrenciler için; anne babayı
terslemek, bağırmak ve benzeri
davranışlar övünerek anlatılan,
kişiye kredi kazandıran olaylar
ya da böyle bir algı var” dedi.
belirterek, anne ve babanın
eğitimi şiddetin azalmasında
büyük rol oynadığını söyledi.
“Hamilelik dönemindeki
eğitimlerle çocuklardaki şiddet
eğilimi azaltabilir. Çünkü anne
ile kurulan ilk bağla birlikte
çocuk öğrenmeye, keşfetmeye
başlar. Hamilelikte yaşanan
aksaklıklar sebebiyle çocuklarda
öfke duygusu oluşur. İlerleyen
yaşlarda görülen tepkilerde
okul, rehber öğretmen, psikolog,
psikiyatrist gibi uzmanlarla da
bu sıkıntıların önüne geçilebilir”
ifadelerini kullandı. Alkış,
ayrıca okullardaki disiplin
sistemi hakkında şunları belirtti;
“Disiplin sistemi ödül-ceza
sisteminin bir parçasıdır. Zaman
zaman caydırıcı ya da engelleyici
olabilir ama kesinlikle çözüm
değil. Disiplin cezası alan
çocukların düzenli psikolojik
takibinin yapılması gerekir.
Erken yaşlarda çocukların
ortaya koyduğu bu davranışları
değerlendirirken bu tür olayları
daha fazla duyacağımızı
düşünüyorum. Çünkü eğitim
sistemimizde öğretim var, eğitim
maalesef yok. Çocuk için özel
dersler bulunur, dersanelere
paralar verilirken, insani değerler
konusunda eksikliğimiz çok
yüksek. Şiddet yaşı artık okul
öncesi yaşta bile artıyor. Şiddetin
azalması için aile eğitimi, uygun
ve verimli aile iletişimi şart.”
diyerek uyarıda bulundu.
Peki lise öğrencilerinden
bir adım sonrasına bakarsak,
üniversite öğrencileri şiddet
kontrolünde zorluklar yaşıyor
mu, sinirlerini kontrol etmekte
ne kadar başarılılar? Bu soruyu
İzmir Ekonomi Üniversitesi
Psikoloğu Nilgün Köstem’e
yönelttik.
Ayrıca Köstem, üniversitelerde
caydırıcı disiplin cezaları,
okuldan atılma gibi yaptırımlar
olmasa, çok daha fazla şiddet
olaylarıyla karşılaşılabileceğine
dikkat çekiyor. Çözüm
olarak çocukluktan itibaren,
başkalarına saygılı davranmak
zorunda olduğumuzu,
kimsenin hatta hiçbir canlının
bedensel ve ruhsal bütünlüğüne
saldırmaya hakkımızın
olmadığını nedenleriyle,
mantığıyla birlikte anlatılması
gerektiğini belirten Psikolog
Köstem. “Çocuk da bu
içselleştirerek büyümeli ki,
yasal bir denetim, ceza alma
çekincesi olmasa bile yapmasın,
kendini kontrol edebilsin.”
diyerek açıklamasına son verdi.
6
JQGHP
.DV×P2012 6D\×30
´gOP\DVDV×QDKD\×Uµ
7%00·QLQ\HQL\DVDPDG|QHPLQGH2UPDQYH6XĀĂOHUL%DNDQO×ÿ×QFDKD]×UODQDQYH\DVDODĂPDV×SODQODQDQVD\×O×
+D\YDQ+DNODU×.DQXQXKD\YDQVHYHUOHULQWHSNLVLQHQHGHQROGX
şekilde “uyutulması” öneriliyor.
Hayvanseverlerce yayınlanan
deklarasyonda ise; “
Öldürmenin “uyutma”
tanımıyla yasaya girmesi
ve meşrulaştırılması kabul
edilemez. Hayvanları
yaşatmak yerine ne şekilde
öldürülmesinin tanımlandığı
bir yasa kabul edilemez. İki sene
hapis cezasıyla sınırlandırılması,
alınabilecek cezaların para
cezasına döndürülebilecek
olması cezaların
ağırlaştırılmasının asıl amacı
olan suçu engellemenin önüne
geçecektir. Hayvanlara işkence
cezasını sadece 750 TL’lik idari
para cezasını devlete ödeyerek
devam edilen bir suç halini
alacaktır. Hiçbir caydırıcılığı
yoktur.” denildi.
Yasa tasarısının
belediyelere etkisi
Sivil Toplum Kuruluşları yasayı protesto etmek için 30 Eylül’ den itibaren Türkiyenin birçok ilinde eylemler düzenledi
Umut Emre Çınar
Y
eni yasa tasarısında,
sahipli ve sahipsiz
hayvanları belediye
sınırları içinde veya
dışında başı boş bırakmak,
ev ve süs hayvan satışı yapan
yerlerde yırtıcı, saldırgan
ve zehirli hayvan satmak,
hayvanlara işkence yaparak
ölmesine sebep olmak yasa
kapsamında suç olarak
tanımlandı. Kanun taslağı ile
pitbull terrier, japanese tosa,
dogo argentino, fila brasileiro
ve bunlar gibi tehlikeli köpek
ırklarını ve melezlerini üretmek,
sahiplenmek, ülkeye girişini,
satışını ve reklamını yapmak,
takas etmek, sergilemek ve
hediye etmek yasaklandı.
Bu yasağa uymayan hayvan
sahiplerine iki yıla kadar hapis
cezası öngörülmekte olup,
mevcut hayvanların, geçici
hayvan bakımevlerine teslim
edilmesi zorunluluğu getirildi.
STK’ lardan eylem çağrısı
Sivil Toplum Kuruluşları yasayı
protesto etmek için 30 Eylül’
den itibaren İstanbul, İzmir,
Adana, Aydın, Bodrum, Bursa,
Çanakkale, Denizli, Eskişehir,
Giresun, Mersin, Samsun,
Tekirdağ, Ankara, Kocaeli ve
Trabzon’da eylemler düzenledi.
Aralarında oyuncu, sporcu ve
sanatçı gibi ünlü kişilerin de
bulunduğu hayvanseverler yeni
Hayvan Hakları Kanununda
değişiklik öngören kanun
tasarısını protesto etmek
için yürüdü. Eylemlere
binlerce insan ellerindeki
pankartlarla destek verdi.
Kendi hayvanlarıyla eyleme
katılan hayvanseverler renkli
görüntüler oluşturdu. Ülke
genelinde yapılan eylemlerde
diğer şehirlere oranla en
kalabalık katılım İzmir’de oldu.
Yaklaşık 5 bin kişinin katıldığı
yürüyüşte hayvanseverler yasaya
hayır dedi.
İstanbul Boğazı’nda zincirli
eylem kısa sürdü
Boğaz köprüsüne çıkan
yedi kişilik hayvan hakları
savunucusu grup kendilerini
boğaza zincirledi. Grup sözcüsü
yaptığı açıklamada, “Onlar
başlarına ne geleceğinden
habersiz. Onların sesi olacağız,
öldürülmelerine asla izin
vermeyeceğiz. Devletin, basının
dikkatini çekene kadar da bu
tip eylemlerimizi sürdüreceğiz.
Biz yaşam istiyoruz, ölüm
değil!” dedi. Yaklaşık 15 dakika
süren eylem, olay yerine gelen
polis ekiplerinin müdahalesiyle
sona erdi.
Hayvan Hakları
Savunucuları tepkili
Düzenlenen yeni yasa tasarısı
hayvanseverlerce “ölüm yasası”
olarak adlandırılıyor. Yasa
tasarısında en çok tepki çeken
madde ise şöyle: ” ... bu sebeple
bakım evlerinde kısırlaştırılıp
aşılandıktan sonra kayıt altına
alınan sahipsiz hayvanların,
hayvan bakımevlerinde
yeterli yer olmadığı takdirde
sahiplendirilinceye kadar
oluşturulacak olan sahipsiz
hayvanlar doğal hayat parkında
bakılması için düzenleme
yapılmıştır.”
Tepkilerin yoğunlaştığı bir
diğer madde ise 6.madde. Buna
göre ” Bir canlının, sahipsiz
ve ya güçten düşmüş olması,
onun ölüm nedeni olamaz,
olmamalıdır.” Bunun yanı sıra
6. maddeye ek olarak konulması
amaçlanan maddede güçten
düşmüş hayvanların acısız
Konuyla ilgili bilgi aldığımız
Balçova Belediyesi Veterinerlik
Müdürlüğü yetkilisi; “ 5199
sayılı Hayvan Hakları Yasa
tasarısı hakkında bize bir bilgi
gelmedi. Yasa şu an tasarı
halinde ve bazı düzenlemelerin
yapılması için geri çekilmiş
durumda. Bu yüzden
belediyemize gelen her hangi
bir bilgi yok.” dedi. Sözlerine
devam eden yetkili; “Bizim
bugün bile hali hazırda olan bir
ekibimiz var. Beş kişilik personel
ve bir adet toplama aracımızla
hizmet veriyoruz. Bunun yanı
sıra Büyükşehir Belediyemizle
de yakın temas halindeyiz.
Hayvanlarda oluşabilecek
olası bir hastalıkta yeterli
müdahaleyi yapamadığımız
zaman Büyükşehir Belediyemize
ait olan Işıkkent Hayvan
Barınağı’na gönderiyoruz ve
hayvanların orada bakılmasını
sağlıyoruz.” şeklinde konuştu.
GQ\D
.DV×P2012 6D\×30
7
$%'·GHVHoLPKH\HFDQ×
$%'VHoLPOHUL.DV×P·GDJHUoHNOHĂHFHN%DĂNDQ2EDPD·Q×QUDNLEL&XPKXUL\HWoLDGD\0LWW5RPQH\
Güney Çetin
D
ünyanın merakla
takip ettiği ABD
başkanlık seçimleri 6 Kasım’da
yapılacak. Başkan Obama ve
Mitt Romney arasında kıyasıya
bir yarış olacak. Seçimlerde her
iki aday da yarış öncesi iddialı.
2008 seçimlerini kazanarak
ABD tarihinin ilk siyahi Başkanı
olan Barack Obama, 2008’de
seçilirken birçok vaatte bulunmuştu. ABD’li lider, ekonomi ve
ABD’nin içinde bulunduğu savaşlarla ilgili verdiği vaatlerden
bazılarını başkanlığı süresinde
gerçekleştirdi. Şimdiki rakibi
Massachusetts eski valisi Mitt
Romney ise Obama’yı zorlayacağa benziyor. Son anket sonuçları
iki adayın da birbirine yakın
olduğunu gösteriyor. 2008’deki
seçimlerde de Cumhuriyetçi Parti’den adaylığını koyan
ama ön seçimlerde rakibi John
McCain’e geçilen Romney bu
sefer Obama’nın karışına güçlü
bir rakip olarak çıkıyor.
ABD başkanlık seçimlerinde
adayların canlı televizyon programında karşı karşıya gelmeleri
seçimi kazanma açısından önem
taşıyor. Adayların programdaki tavırları, vaatleri, duruşları
seçmeni büyük ölçüde etkiliyor. Bunun en somut örneği,
anketlerde sekiz puan önde olan
demokratların adayı Başkan
Obama, 3 Ekim’de ekonomi
ile ilgili yapılan canlı yayındaki
düello sonrası ülke genelindeki
anketlerde gerilemesine rağmen,
eyalet anketlerinde Obama’nın
üstünlüğü sürüyor. Mitt
Romney’in ülke geneli oylarda
ilk defa öne geçmesi, Cumhuriyetçi Partililerin seçimle
ilgili beklenti ve umutlarını da
yükseltti. Fakat ülke geneli en
fazla oyu alanın değil, en fazla
seçici delege oyunu kazanan
adayın ABD Başkanı olacağına
dikkat çeken siyasi analistler,
ABD seçim sisteminin karmaşık aritmetiği nedeniyle Barack
Obama ve Demokratların hâlâ
başkanlığa yakın taraf olduğuna
vurgu yapıyor.
11 eyalet kilit konumda
Adaylar seçim kampanyalarını
seçimin kaderini etkileyecek kilit
eyaletlere yoğunlaştırıyor. Aralarında Florida, Ohio, Pennsylvania, Colorado ve Virginia’nın da
olduğu 11 eyalet, hangi partinin
kazanacağı kesin olmadığı için
Amerikan siyasi literatüründe
“swing states” (salıncak eyaletler)
olarak adlandırılıyor. Obama’nın
televizyondaki açık oturumda
‘’atak ve hırslı’’ görünen Romney
karşısında ‘’pasif ’’ kalması ülke
genelindeki anketlerde gerilemesindeki en önemli neden olarak
görülüyor. 16 Ekim’de yapılan
ikinci münazara ise ilkinin aksine daha sert geçti. Romney’in,
tartışmada ‘’son sözü söyleyen’’
konumunda olmaya çalışırken
birçok yerde Obama’nın sözlerini kesmesi veya süresi bitmesine
rağmen ısrarla tekrar konuşmaya
Başkan Obama ve rakibi Cumhuriyetçi aday Mitt Romney (Televizyondaki açık oturum öncesi)
çalışması dikkatlerden kaçmadı.
Demokratlar, Romney’in bu
tutumunu ‘’saygısızlık’’ şeklinde
nitelendirirken, Cumhuriyetçiler
Romney’in tutumunu ‘’atiklik’’
olarak değerlendirip beğeniyle
karşıladı. Geriye bir açık oturum
daha kaldı ve son açık oturumun
seçim sonuçlarını nasıl etkileyeceğini göreceğiz.
İki başkan adayı da halka
birçok vaatte bulundu
Demokrat Parti adayı Barack
Obama, 2016 sonuna kadar
1 milyon yeni istihdam
sağlayacağını, milyoner ve
milyarderlerden daha fazla vergi
alınacağını belirtirken, düşük
ücretlerle sağlık hizmetini
yaygınlaştıracağını da sözlerine
ekledi. Öte yandan Obama,
Afgan savaşına 2014’te son
vereceğini de söyleyerek daha
barışçıl bir dış politikanın
sinyallerini verdi. Diğer taraftan
Cumhuriyetçi Parti adayı Mitt
Romney ise marjinal vergi
oranlarında yüzde 20 indirime
gidileceğini, devletin artık
akılcı davranacağını, kamu
harcamalarının milli gelirin
yüzde 20’sini aşmayacağını
söyledi. Romney, “ABD’ye
özellikle Pasifik’te yeni pazarlar
açılacak.” dedi. Türkiye’yi
ve Ortadoğu’yu yakından
ilgilendiren bir vaatte de
bulunan Mitt Romney,
‘’Seçilirsem Suriyeli muhalifleri
silahlandıracağım’’ şeklinde bir
açıklama da yaptı.
Dünya genelinde 32 ülkede
26 bin kişiyle yapılan ‘’Amerikan Başkanlık Seçimi 2012’’
araştırmasına göre, Başkan Barack Obama yüzde 81 oranında
oy alırken, Mitt Romney ise
yüzde 19’da kaldı. Türkiye’de
Obama’ya destek verenlerin
oranı ise yüzde 94.
6 Kasım günü hangi adayın
seçmeni ne kadar etkilediğini ve
dünyanın süper gücünün yeni
bir liderle mi yoksa yine Barack
Obama’yla mı devam edeceği
görülecek.
&KDYH]NH]EDĂNDQROGX
9HQH]XHODOLGHUL+XJR&KDYH]PXKDOLIOLGHU+HQULTXH&DSULOHV·LJHULGHE×UDNDUDNVHoLPGHQ]DIHUOHD\U×OG×
Güney Çetin
V
enezuela’da 14
yıldır devlet
başkanlığı görevini
yürüten Hugo
Chavez, geçtiğimiz ay başında
yapılan seçimlerde tekrar
devlet başkanlığına seçildi.
Katılımın yüzde 80 oranında
olduğu seçimlerde, Chavez
oyların yüzde 54.42’sini,
Capriles ise yüzde 44.97’sini
aldı. Seçimin ardından Devlet
Başkanı Chavez’i tebrik
eden Capriles, muhalefeti
destekleyenlere kendilerini
yenilmiş hissetmemelerini
söyledi. Öte yandan, geçen sene
kanser teşhisi konan Venezuela
lideri, hastalığından tamamen
kurtulduğunu dile getirdi. 58
yaşındaki Güney Amerikalı
lider, görevine altı yıl daha
devam ederse, Venezuela’yı 20
yıl boyunca idare etmiş olacak.
Ayrıca Chavez’in galibiyetiyle
sonuçlanan seçimler sonrası
konuşan ABD Devlet Başkanı
Barack Obama, ‘’Venezuela
Ulusal Seçim Komisyonu,
oyların yüzde 90’ına göre,
Devlet Başkanı Hugo Chavez’in
yüzde 45’e karşı 54 oranla
seçimleri kazandığını ilan etti.
Venezuela halkını seçimlere
yüksek katılım ve nispeten
barışçıl seçim sürecinden dolayı
kutluyoruz’’ dedi.
Obama Chavezi Kutlamadı
Daha öncede basın yoluyla da
birbirlerine sert çıkışlar yapan
ikiliden Başkan Obama’nın
Chavez’i kutlamaması ise dikkat
çekti.
8
GRV\D
0OWHFLQLQĀ]PLU·LELU\
0OWHFLXPXGD\ROFXOXÿXQD\QDV×\DĂDP×QN×\×V×QDWXWXQPXĂ\DĂDPDVDYDĂ×YHUHQELULJLELGLU0OWHFLV×ÿ×QPDF×YH\DJ|oP
Ekin Belce Altay
T
yolculuğa Türkiye'de kalacaklarına karar verdikten sonra çıkmışlar
nedenini ise tek bir cümleyle
özetliyor: "Türkiye Müslüman bir
ülke ve buradaki insanlar bizi aç
bırakmaz."
Sadiye Türkiye'den çok
büyük bir hayranlıkla söz ediyor
ama durumu biraz karışık.
Mültecilerin Türkiye'ye geldikten hemen sonra Ankara'daki
Avrupa Birliği Mülteciler Yüksek
Komiserliği'ne başvurmaları ve
T.C. kimlik numarası gibi "99"
ile başlayan yabancı tezkeresi
almaları gerek aksi takdirde hiçbir
yardımdan yararlanamıyor ve
kaçak olarak yaşıyorlar. Tabi bu
bilgi hiçbir mülteci ve sığınmacı
adayına söylenmiyor. Sadiye ve
ürkiye-Suriye sınırdaki
mülteci kampalarından yaşadığımız şehre,
Basmane'nin arka
sokaklarına dönelim. Kubilay
Mahallesi ile Altınordu arasında
Basmane Semt Merkezi diğer
bir deyişle Konak Belediyesi'nin
Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü.
Burada görevli olan Taşkın Bey
ve Sibel Hanım bizi karşıladı,
çaylarımız hemen geldi. Şans eseri
Somalili anne ve çocukları ile karşılaştık. Adı Sadiye, soyadı Rais,
28 yaşında, 5 yıl önce Filistinli
eşi Maher ile birlikte Somali'deki
açlıktan ve ölümden kaçmış.
Deniz yolculuğu yaptıkları tekne
çok küçük ve
havasız olduğu
için yolculuk epey
Kabileler arası savaş çoktu.
zorlu olmuş, kötü
Bir somun ekmek bulmak için
hava ve deniz
birbirimizle savaşırdık. Yanı
şartları da cabası...
başımızda birçok annenin, babanın,
Çok sıcakkanlı bir
çocuğun açlıktan öldüğünü gördüm.
aile 2,5 yaşında
Biz de açtık.
Muhammed ve 5
aylık Ahmet adında iki oğulları var.
Konuşmaktan hiç çekinmiyorlar
ailesi 5 yıldır Türkiye'de yaşamaaksine seslerini duyurabilecek
sına rağmen bu tezkereyi almadığı
herkese karşı kapıları açık.
için vatandaş olamadı şimdi 5 yıl
Sadiye başlıyor anlatmaya:
daha beklemesi gerekiyor.
"Kabileler arası savaş çoktu.
Somali'ye kesinlikle dönmek
Bir somun ekmek bulmak için
istemediğini belirten Sadiye:
birbirimizle savaşırdık. Yanı
"Türkiye'yi seviyorum, insanlabaşımızda birçok annenin, babarını seviyorum ama ben burada
nın, çocuğun açlıktan öldüğünü
kaçak yaşıyorum, kimse ne bana
gördüm. Biz de açtık. Eşim Mane de eşime iş vermiyor. Evimiz
hir ve ben o zamanlar daha evli
rutubet içinde, çok küçük. Kiradeğildik. Karar verdik ve üç-beş
mız 250 TL ama biz bunu bile
lira birşey toplayarak ve Mersi Ba- karşılayamıyoruz. Bir hayırsever
rak adlı kişiye bu paraları vererek
ayda 500 TL gönderiyor. Kira,
yola çıktık. Her şeyi o ayarladı.
elektrik, su, biraz yiyecek hepsi
Akrabalarımız bu yolculuğa para
bu. Oğullarım Muhammed'in ve
bulamadıkları için çıkamadı ama
biz ufacık tekneyle 400'den fazla
kişiyle geldik. Onlar Yunanistan'a
geçti fakat biz istemedik, burada
kaldık."
Sadiye ve Mahir bu meşakatli
Ahmet'in bebek maması, bebek
bezi gibi birçok ihtiyaçları var
ama karşılayamıyoruz. Hastaneye
gidemiyoruz çünkü tezkeremiz
yok. İlaç alamıyoruz. Çocuklar
hep hasta."
Konuşmanın tam burasında
Sibel Hanım devreye giriyor ve
İzmir'in kentsel dönüşüm kapsamında pilot bölge ilan edildiğinin
altını çiziyor. Pilot bölge sayesinde
birçok kamp kurulacağını ve
bu insanlar için sığınma imkanı
sağlayacağını söyleyen Sibel Hanım: "Çiğli'de kurulacak kampa
Suriyelilerin yerleştirileceği ve
Esad’a karşı savaşan muhaliflerin
eğitileceği gibi bir iddia ortaya atılmış. Bu tamamen şehir
efsanesi, ortada böyle bir durum
yok. Bu kamplar sığınmacıların
kötü koşullarını düzeltebilmek
için yapılacak kamplardan sadece
bir tanesi."
Basmane Semt Merkezi'nden
Sadiye'ye, Muhammed'e ve
Ahmet'e veda ederek ayrılıyoruz.
Basmane'nin arka taraflarına doğru yürürken gördüğümüz sokak
manzaraları "Burası gerçekten
İzmir mi?" dedirtecek derecede
vahim. Çöp kokulu sokaklar,
camı, kapısı olmayan evler, ayakkabısız çocuklar...
Girdiğimiz sokaklarda
birinde bir teyze bize soruyor:
"Buraları da mı yıkacaklar,
onun için mi geldiniz?" Herkesi
evlerinden, mahallelerinden olma
korkusu sarmış, meraklı gözlerle
bu sorunun cevabını bekliyorlar.
DHA Sokak Muhabiri Mustafa
Oğuz onları rahatlatıyor: "Yok
yıkılmayacak, siz merak etmeyin.
Biz turistiz geziyoruz."
Taliban ve Ölüm Korkusu
Yarım saatlik yürüyüşten sonra
ara sokakta bir eve geliyoruz. Afganlı sığınmacı Samadi ailesinin
evine. Kapıyı ailesinin reisi Ezmeray açıyor ve hemen arkasında
2 yaşındaki kızı Sadef, bizdeki
ismiyle Sedef. Kapı girişinde
ayakkabılarımız çıkıyor, içeri buyruluyoruz. Gördüğümüz manzara
bizi derinden etkiliyor. Salon diye
gösterdikleri odada 3 koltuk ve
bir halı, yatak odası diye gösterdikleri yerde bir divan ve minder,
üçüncü odada ise Sadef'in bir iki
tane oyuncağından başka hiçbir
şey yok. Salona geçiyoruz.
Ezmeray Afganistanlı
sığınmacı, 30 yaşında ve Türkçe
bilmiyor çünkü Türkiye'ye geleli
sadece 2 ay olmuş. Afganistan'da
Amerikan ordusunda tercümanlık yaptığı için İngilizcesi çok iyi.
İngilizce'yi de lisede öğrenmiş.
Üniversiteye niye gidemediğini
soruyorum: "Paramız yoktu ki"
diyor.
Taliban'ın en çok yuvalandığı şehir olan Herat'ta yaşayan
Ezmeray bu durumdan dolayı
birçok zorluk yaşamış: "Taliban oradaki herşeye hakim tek
Fotoğraf: Vecdi Altay
Mülteciler ve Türkiye
Mülteci, umuda yolculuğun
aynası, yaşamın kıyısına
tutunmuş, yaşama savaşı veren
biri gibidir. Mülteci, sığınmacı
veya göçmen, istenmeyen misafire
benzer. Geldiği yere adapte
olamaz, iki kültür arasında
bocalayıp durur. Göç, bir yanıyla
dinamizm, hareket, tutunma, güç
kazanma, hırstır; bir yanıyla da
kopuş, kaçış, ayrılık, yalnızlık,
yabancılık, hatta acıyı barındırır.
Göç eden kişi farklı, öteki, yeni ve
gariptir. Bu sebeple göçler değişim,
dönüşüm, karışıklık ve yeniliğin
de kaynağıdır. Mültecilerin sosyal,
ekonomik, gıda, barınma, eğitim,
çalışma; topluma adapte olma,
normal yaşama dönme gibi çok
sayıda farklı sorunları var. Ancak,
en temel sorun hukuki sorunların
aşılamaması.
Tarihte sayısız kez göç almış
bir coğrafyanın, Türkiye’nin
ve İzmir’in günümüzde de bir
geçiş bölgesi olması kaçınılmaz.
Somalili, Filistinli, Afganistanlı,
Suriyeli... Dinleri, ırkları,
dilleri, kültürleri hiç fark etmez,
9
.DV×P2012 6D\×30
\RNOXNVLPJHVL
PHQLVWHQPH\HQPLVDÀUHEHQ]HU*HOGLÿL\HUHDGDSWHRODPD]LNLNOWUDUDV×QGDERFDOD\×SGXUXU
güç. Savaştan ve çatışmadan
orada ne gibi acılar yaşadığını
Ezmeray anlatıyor, biz
dolayı insanlar her geçen gün
bilmemiz imkansız. İzmir'e geldinliyoruz. Hayatın bu yönünü
fakirleşiyor. Nüfusun %60'ı
diğinde cebinde sadece 20 TL'si
acaba kaç kişi biliyor, kaç kişi bu
üniversiteye devam edemiyor,
varmış ve buna rağmen yabancı
durumun farkında? Gitme vakti
İran'a, Pakistan'a, Hindistan'a ve tezkeresini alabilmiş. Ezmegeldiğinde kapıya gittiğimizde
Türkiye'ye çalışmaya
gidiyor çünkü para
yok. Afganistan'da
Okula giden kızların yolda bombalanması, bir daha
ya çok zenginsin ya
okuyamasınlar diye gözlerine kezzap atılması, okulun
da çok fakir. Biz de
yemekhanesindeki yemeklerine zehir atmaları kızım
fakirdik."
için doğru olanı yapmaya yönlendirdi.
Konuşmanın
ortasında eşi Sahar
elinde tepsiyle geliyor,
çok hoşgörülüler,
ellerindeki son çayı bizim için
ray ve ailesi artık yasal olarak
bir bakıyoruz ayakkabılarımız
demlemişler. Eşi Sahar daha 20
sığınmacılar, her türlü sağlık ve
dizilmiş, düzenlenmiş. Biz
yaşında fakat yaşadığı onca şeyin yemek yardımı alabiliyor. Konak şaşkınlık içerisindeyken Ezmeray
sonunda o da sessiz, kırılgan
Belediyesi, komşuları ve hayırhemen konuya açıklık getiriyor:
ve korkak... Evlilikleri de bir
severler yemek yardımı yapıyor.
"Misafire saygımızdan..."
hayli zor olmuş çünkü Sahar
Ezmeray'ın en büyük isteği ise
Geri dönüş yolculuğu başŞii, Ezmeray ise Sünni, mezhep
çatışmasının da yaşandığı bir yer
olan Afganistan'da törelere karşı
gelmek bile başlı başına bir baş
kaldırı.
Çocuk saflığı ve olağanca hayal gücüyle odadaki en heyecanlı
kişi Sadef, elindeki bebeğiyle yaşadığı mutluluk özenilmeyecek
gibi değil, çok eskiden unuttuğumuz bir şeyi hatırlatıyor: küçük
şeylerle mutlu olmak...
Peki neden kaçtınız?
- "Geçimimi sağlamak için
Amerikan ordusunda tercüman
olarak çalışıyordum. Taliban bu
işe hiçbir zaman sıcak bakmadı ve sürekli tehdit etti. İşten
çıktığım bir akşamüstü bana
saldırı düzenlediler, ağır yaralandım ama yine de pes etmemi
sağlayamadılar. Kaçmaya karar
vermemin en büyük sebebi kızımın geleceğiydi."
Kızınızın geleceği derken...
istedikleri tek şey “iyi bir hayat”,
ellerindeki tek şey “umutları”.
Türkiye’de yaşayan mültecilerin
bilinmeyen ve çok fazla üstünde
durulmayan önemli sorunları var.
Özellikle yabancı ve istenmeyen
olmaktan kaynaklanan değişik
sıkıntılar için başvuracakları
resmi bir kurum olmaması,
sığınmacıların hayatını giderek
zorlaştırmakta ve uyum
problemlerine sebep olmakta.
Mülteciler Türkiye’de ikamet,
eğitim, pasaport, çalışma hakkı,
sınır dışı edilme durumlarında
sıkça sorunlar yaşanmaktadır.
Bunların yanı sıra, yabancıların
tutuldukları merkezlerdeki kötü
koşullar, karşılaştıkları sıkıntılar
ve para düşkünü organizatörlerin
insafsız tutumları ayrı birer sorun.
Öte yandan bu konuda hukuki
yardımın nereden alınacağını
bilmemeleri nedeniyle çoğu sınır
dışı edilip yolculukta hayatlarını
kaybetmektedir. Bu durumda da
insanın en temel hakkı olan yaşam
hakkı ihlal edilmiş oluyor.
- "Taliban kız çocuklarının
okumasına kesinlikle karşı buna
rağmen aileler kız çocuklarını
okula göndermekte ısrarlı. Ben
de kızımın okumasını istiyorum
ama tanık olduğum şeyler beni
korkuttu. Okula giden kızların
yolda bombalanması, bir daha
okuyamasınlar diye gözlerine
kezzap atılması, okulun yemekhanesindeki yemeklerine zehir
atmaları... Aklınıza gelemeyecek
daha birçok vahşice eyleme imza
attılar. Hâlâ da bunlar devam
ediyor. Böyle bir ortamda kızımı
yetiştirmek istemedim. Ona
haksızlık edemezdim, benim
yaşadığım acıları onun da yaşamasını hiç istemedim. Paramızı
denkleştirdik 'kachakbar' bulduk
(buradaki deyişle kaçakçı) ve
daha iyi bir yaşam için kaçtık."
Ezmeray anlattıkça sanki o
günlere dönüyor, sesi çatallaşıyor,
Ezmeray Samadi ve kızı Sadef
Sadef'in okuyabilmesi.
Nelere ihtiyacınız var?
- "Koltuklar ve halı yeni
geldi. Yatağımız, yemeğimiz,
suyumuz yok. Şofben olmadığı
için Sadef'i soğuk suda yıkamak
zorunda kalıyoruz, sobamız
yok, kış yaklaşıyor. Evde hiçbir
mobilya yok, yemekleri halıda
yiyoruz. Sandalye, masa, basit ev
gereçleri olsa bizim için her şey
daha kolay olacak."
lıyor, çıktığımız yokuşları birer
birer iniyoruz. Yolda düşünüyoruz yaşananlar, yaşadıkları yerler
kesinlikle insancıl değil. Çok
değil şehir merkezine sadece 10
dakikalık mesafede devlet yok.
Buradaki insanlar kaderine terk
edilmiş, unutulmuşlar... Ellerinden tutan, "yanınızdayız" diyen
kimse yok...
Yokuşları birer birer iniyoruz... Bedenimiz yorgun,
ruhumuz yorgun...
10
ELOLP
.DV×P2012 6D\×30
'LQDPLWLQNHIDUHWL\DĂ×QGD
'LQDPLWLQPXFLGL$OIUHG1REHO·LQYDVL\HWL]HULQH\×O×QGDQEX\DQDGDÿ×W×ODQ1REHOgGO·QQND]DQDQODU×
1REHO.RPLWHVLWDUDI×QGDQDo×NODQG×
Hasan Rençber
Her yıl; edebiyat, ekonomi, fizik, kimya, fizyoloji - tıp ve barış olmak üzere altı farklı dalda olağanüstü başarı gösteren isimlere verilen Nobel Ödülleri sahiplerini buldu.
Bu yıl beş ülkeden dokuz ismin ve bir kurumun almaya hak kazandığı ödüller, saygınlığının yanı sıra 8 milyon İsveç Kronu (yaklaşık 2 milyon 174 bin tl) değerindeki para
ödülüyle de adından söz ettiriyor. İşte 2012 yılının ödüle layık bulunan isimleri ve çalışmaları.
Ekonomi
Abd’li ekonomistler Alvin Roth ve Lloyd Shapley, “Dengeli
dağıtım ve piyasa modeli” adlı çalışmalarıyla 8 milyon
kronluk ödülü paylaştılar.
Çalışmanın, doktorların hastanelere, öğrencilerin
okullara ve hatta bağışlanan organların hastalara dağıtımını kapsayan ‘’istikrarlı tahsisat”
teorileri ve piyasa tasarımı uygulamalarından dolayı ödüle layık bulunduğunu
açıklayan Nobel Komitesi, ekonomistlerin
birbirinden bağımsız çalıştıklarını ancak
çalışmanın başarısının Shapley’in teorik
sonuçlarının Roth’un pratikte elde bilgilerle birleşmesi sonucu ortaya çıktığını
bildirdi.
Edebiyat
Edebiyat dünyasının merakla beklediği
ödül, Çinli yazar Mo Yan’a verildi.
İsveç Akademisi’nin temsilen Akademi
Daimi Sekreteri Peter Englund
tarafından yapılan açıklamada, Çinli
yazar Mo Yan’ın, eserlerinde yer verdiği,
‘tarih, masal ve çağdaş olanı harmanlayan
sanrısal gerçekçiliğin’ övgüye değer bulunduğu
belirtildi. Ülkesinde ve edebiyat dünyasında
muhalif kimliğiyle de tanınan Yan, ödülü, iki
yıl önce Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen Çinli
muhalif Liu Şiaobo’a ithaf ederek hapiste bulunan Şiaobo
için özgürlük istedi.
Fizik
ABD’den David Wineland ile Fransa’dan Serge Haroche, tekil kuantum sistemlerinin manipülasyonu ve ölçülmesini sağlayan deneysel yöntemler konusundaki
araştırmalarıyla 2012 Nobel Fizik Ödülü’nün sahibi oldular. Nobel Komitesi
tarafından yapılan açıklamada; ışık ve madde arasındaki etkileşimle uğraşan
kuantum optikleri alanında çalışan ikilinin, kuantum parçacıklarını tahrip
etmeden parçacıkları gözlemlemek için yöntemler keşfettikleri ve geliştirdikleri
kaydedildi.
Alternatif Nobel Hayrettin Karaca'nın
İsveç'te her yıl Nobel Ödülleri'ne alternatif olarak verilen
Right Livelihood (Doğru Yaşam Onur Ödülü) bu yıl TEMA
Vakfı Başkanı Hayrettin Karaca'ya verildi. İsveç'in başkenti
Stockholm'de Doğru Yaşam Ödülü Vakfı yöneticisi Ole Von
Uexkull tarafından düzenlenen basın toplantısında, vakfın bu
yılki Onur Ödülü'nün TEMA Başkanı Hayrettin Karaca'ya
verildiği açıklandı. Yapılan açıklamada ödülün Karaca'ya
başarılı girişimciliğini etkin çevrecilikle kaynaştırarak, doğal
yaşamın korunmasını ve doğru yönetimini yaşam boyunca
bitmez tükenmez bir enerjiyle desteklemesi
sebebiyle verildiği ifade edilirken,
Erozyon Dede diye de anılan Hayrettin
Karaca'nın ödülünü, 7 Aralık 2012'de
İsveç Meclisi’nde düzenlenecek törenle
alacağı öğrenildi.
Barış
Dünya barışına katkıda bulunan kişi ve kuruluşlara
verilen Nobel Barış Ödülü Avrupa Birliği’nin
oldu. Konuya ilişkin açıklama yapan Nobel
Komitesi başkanı Thorbjoern Jagland,
AB’nin, 60 yılı aşkın süredir Avrupa’da
insan haklarına, demokrasiye ve barışa
olan katkılarından dolayı ödüle
layık görüldüğünü açıkladı. Ödüle
layık bulunan köklü kuruluşun
en tepesindeki isim olan AB
Komisyonu Başkanı Jose Manuel
Barroso ise ödülün, AB’nin
vatandaşlarının ve dünyanın
iyiliği için çalışan emsalsiz
bir proje olduğunun teyidi
anlamına geldiğini söyledi.
Kimya
ABD’li bilim insanları Robert J.
Lefkowitz ve Brian K. Kobilka,
önemli sinyalleri dışarıdan hücre
içine ileten, hücre duvarındaki G
proteini kenetli reseptörlerle ilgili
çalışmalarıyla ödüle hak kazandılar.
İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi’nden
yapılan açıklamada, hücrelerin çevrelerini nasıl algıladıklarını anlamanın daha iyi
ilaçlar üretebilmek için kilit nokta olduğu ve bu
çalışmayla birlikte ilaç sanayisinde bir çığır açıldığı
belirtildi.
Tıp
İngiltere’den John B. Gurdon ile Japonya’dan Shinya Yamanaka kök hücre
konusunda yaptıkları çalışmalarla 2012 Nobel Tıp Ödülü’nü paylaştılar.
Hayvan hücreleri üzerinde yaptıkları deneylerle, DNA’nın, hücreyi her türlü
hücreye dönüştürmek için gerekli bilgiye sahip olduğunu keşfederek kök hücre
çalışmalarının temellerini atan isim olarak bilinen John B. Gurdon ile yetişkin
hücrelerin yeniden programlanabileceğini bulan Shinya Yamanaka’nın çalışmaları
birçok rahatsızlığın tedavisinde hastalar için umut oldu.
İkinci Nobelimiz Arap Baharı'yla geldi
Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan tarihteki en genç
iki kişiden biri olan Orhan Pamuk, 2006 yılında bu
ödüle layık görülmüştü. Sonrasındaki açıklama ve siyasi
tartışmalarla gündemden uzun süre düşmeyen bu ödül,
Türkiye tarihinde kazanılan ilk Nobel Ödülü olma
özelliği taşımıştı. Geçen sene Nobel Barış Ödülü'nü
kazanan Yemen asıllı gazeteci Tevekkül Karman'ın,
geçtiğimiz ay içinde Türk vatandaşlığına
kabul edilmesiyle Nobel sayımız ikiye
yükseldi. Arap Baharı’nın Yemen hareketi
öncülerinden olan Karman'a Yemenliler
tarafından “İhtilalin Anası” benzetmesi
yapılmış ve Oslo’daki Nobel Barış
Heyeti tarafından 2011 yılında ödüle
hak kazandığı açıklanmıştı.
.DV×P2012 6D\×30
NOWUVDQDW
11
$OW×Q3RUWDNDO·DĀ]PLU·GHQEDN×Ă
%X\×O·XQFXVXG]HQOHQHQ8OXVODUDUDV×$OW×Q3RUWDNDO)LOP)HVWLYDOL·QGH|GOOHUVDKLSOHULQLEXOGX
Uysal Varol
C
am Piramit Sabancı
Kongre ve Fuar
Merkezinde görkemli
açılışa sahne olan
film festivalinin açılış gecesine
Türk sinemasının emektarları
katıldı. Gecede Türkan Şoray’a
Sanatta Sosyal Sorumluluk, İlyas
Salman’a ise Yaşam Boyu Onur
Ödülleri verildi. Düzenlenen
geceye katılan sanatçılar törenin
yapıldığı salona kırmızı halı
üzerinde yürüyerek gelirken,
bölge halkının sanatçılara ilgisi
oldukça yoğundu. Ana teması
mizah, muhalefet ve demokrasi
olan festivalde Hülya Avşar’ın
jüri başkanı olması kamuoyunda
çok konuşuldu, bazı sinema
eleştirmenlerinin de tepkisini
çekti.
İzmir’in gözünden sinema
Antalya’daki festivalin yaklaşık
yarım asırı ve Adana Altın Koza
Festivali’nin ise 19 yılı geride
bırakması, İzmir’in neden
sinema festivali kenti olamadığı
hakkındaki soruları akla getirdi.
13 yıldır devam eden İzmir
Uluslararası Kısa Film Festivali
ve uzun bir aradan sonra
tekrar düzenlenmeye başlanan
Uluslararası İzmir Film Festivali
gibi festivallere ev sahipliği
yapan İzmir, tanınmış bir film
festivaline sahip olmaması
yönüyle sinema çevrelerinin de
dikkatini çekiyor. Kentin bugüne
kadar bir sinema festivali kültürü
oturtamamış olması hakkında
Uluslararası İzmir Film Festivali
yönetiminde bulunan ve Dokuz
Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi Öğretim Görevlisi
Yrd. Doç. Dr. Dilek Tunalı ile
konuştuk.
Hangi kitlelere hitap
ediyorsunuz?
Film festivallerinin amacı,
sinemanın sanatsal yönünü
ortaya çıkarmak ve izleyiciye çok
fazla gösterimde olmayan, pazar
bulamamış filmleri ulaştırmak.
Biz de bu düşünceden yola
çıktık. Amacımız hiçbir zaman
popülarite değildir. Çünkü
İzmir’in bundan 12 yıl öncesine
kadar süregelen, rutin haline
gelmiş son olarak da, uluslararası
ünvan alan düzenli bir film
festivali vardı. İlk festivalde,
düzenlenen etkinlikte büyük
kitleler gelerek bizi takip etsin
demek özellikle İzmir için biraz
hayalci bir yaklaşım olur. Fakat
aynı zamanda sinemaya aç
bir kitle var. İzmir'e çok fazla
festival uğramamasına rağmen
burada çok üniversite var ve
artık eskisi gibi değil. Eskiden
bir tane sinema bölümü vardı
şimdi çok daha fazlası var.
Kitleye cevap verebilecek bir
aktivite de bu film festivali. Biz
bunu da düşünerek, sinemayla
özellikle sinemanın sanatsal özü
ile ilgilenen İzmir halkına hem
de bu sinema bölümlerindeki
öğrencilere, akademisyenlere ve
üniversitelilere ulaşmaya çalıştık.
Çünkü bu entellektüel bir
aktivitedir. Sonucunda başarılı
da olduk sanırım, 12 yıl sonra
49. Altın Portakal Film Festivali’nde
dağıtılan ödüller ve sahipleri:
En İyi Film: Güzelliğin On Par’ Etmez
(Hüseyin Tabak)
En İyi Film Jüri Özel Ödülü: Toprağın
Çocukları (Ali Adnan Özgür)
En İyi İlk Film: Zerre (Erdem Tepegöz)
En İyi Yönetmen: Erdem Tepegöz (Zerre)
En İyi Senaryo: Güzelliğin On Par’ Etmez
(Hüseyin Tabak)
En İyi Müzik: Tamer Çıray (Elveda Katya)
En İyi Kadın Oyuncu: Anna Andrusenko
(Elveda Katya)
En İyi Erkek Oyuncu: Abdulkadir Tuncer
(Güzelliğin On Par’ Etmez)
düzenlemiş olmamıza rağmen.
İzmir’in neden Altın
Portakal ya da Altın Koza
gibi öne çıkan bir film
festivali yok?
Bir gelenek başlatılırken bunun
sürdürülebilir olmasına çok
dikkat etmek gerekiyor, umarım
biz de bu festivali sürdürebiliriz.
Bunu yapan ilerde biz değil
başkaları da olabilir, başka
arkadaşlar bilhassa öğrenciler
sürdürebilirler. Sürdürülebilir
olduğu takdirde gelenekselleşiyor
ve kitlelere ulaşabilir hale geliyor.
İzmir’de de böyle bir festival
vardı. İlk önce sinema günleri
adıyla başladı, sonra ulusal film
festivali oldu ve sonrasında
uluslararası bir kimlik kazanıp
aşama aşama kendisini geliştirdi.
Yapılmamasının nedenlerinin
başında çok zor bir iş olduğunu
söylemem gerekiyor. Gönül işi
bu sadece para ve pulla olacak
bir şey değil gerçekten. Dişimizle
tırnağımızla sarılmamız gereken
bir iş. Gecemiz gündüzümüze
karışıyor. Hele bizim gibi
akademisyenler için bir taraftan
dersler bir taraftan kendi
çalışmalarımız bir taraftan
da festival gerçekten çok zor
hale geliyor. Ama biz çok uzun
süre sonra bunu başardığımız
için gerçekten ekip olarak çok
mutluyuz. Onun dışında kimse
sanırım elini taşın altına koymak
istemedi. İzmir biraz böyle..
İzmir’in insanını anlamak,
çözümlemek gerekiyor. İzmir
böyle bir yer. İstanbul’ da
Emek Sinemasının arkasında
duran büyük kitle gündemi
bile değiştirebiliyor. Her ne
kadar işimize sahip çıkamadık
gibi gözükse de yılmayıp
umudumuzun son kırıntılarıyla
bir şeyler yapmaya çalışıyoruz.
Festival de bunlardan bir
tanesiydi ve sanıyorum güzel bir
sonuca ulaştık.
Geçen seneki festival
amacına ulaştı mı?
"Ben ulaştığını düşünüyorum.
Tabi ki 12 yıl ara vermemizin
ve bütün festivali düzenleme
konusunda bir takım
deneyimlerimizi kaybetmemiz
ve bunları hatırlamakta biraz
zorlandığımızdan ötürü bazı
aksaklıklar oldu diyebiliriz. İki
sene önce yapılan bu toplantıda
‘İzmir’de neden bir festival yok?
Neden bir festival yapmıyoruz?’
diye soruldu. Ardından
yapalım mı haydi yapalım diye
yola çıktık. Öğrencilerimiz
gönüllü oldu, dışarıdan da
gönüllüler oldu ondan sonra
kendi okulumuzdan, sinema
bölümümüzden bir ekip
oluşturduk ve yaptığımız iş
bölümüyle herkes farklı gruplara
ayrıldı. Bazı aksaklıklar da
olabilir, her profesyonel festivalde
filme değil de Hülya Avşar’ı
görmeye gidiyor. Bizim
festivalimizde de ünlüler
vardı ama bizler yaptığımız
işin çok popüler olmasını
istemiyoruz daha doğrusu öyle
bir derdimiz yok. Eğer bir
festival üniversiteden çıkıyorsa,
bu üniversiteye yakışır şekilde
yapılan bir festival olmalı.
Onun için sade ama iddialı
diyorum ben buna. Ama sade
olmasından yanayım."
Festivale yeniden hayat
verirken yaşadığınız
Yrd. Doç. Dr. Dilek Tunalı / Fotoğraf: Uysal Varol
olabiliyor ve bu İzmir için çok
güzel bir festivaldi. Salonlar
doluydu ama bazı filmlerde beş
on seyirci var diye bir takım
eleştiriler geldi. Bu, festivallerde
çok alışıldık bir durum. Ama
bizim görebildiğimiz kadarıyla
özellikle merkezdeki sinemalar
doldu."
Peki, İzmir Film Festivali
bir Altın Portakal, Altın
Koza olabilir mi?
Bunlar göreceli işler. Büyüklüğü,
görkemli olması tabi ki
önemli şeyler. Fakat özellikle
Adana’yı da Antalya’yı da biraz
daha popülist buluyorum
daha çok starların ön plana
geçtiği bir film festivali olarak
görüyorum. Özellikle Antalya
film festivalinde Hülya Avşar’ın
jüri başkanı olması, kırmızı
halılar, ünlü insanlar gibi şeyler
bu festivalin daha popülist bir
biçimde oluşmasına neden
oluyor. Oraya bir çok insan
zorluklar nelerdi?
Özellikle sponsor konusunda
sorun yaşadık. Kültür
Bakanlığı, İzmir Kalkındırma
Ajansı, Valilik, Büyükşehir
Belediyesi en büyük
sponsorlarımız olmasına
rağmen beklerdik ki büyük
kuruluşlar büyük şirketler
de bu festivale yardımcı
olsunlar. Çok büyük şirketleri
de festivalde görmek istedik
fakat göremedik. Bu en
büyük sıkıntıydı. Bazı
yazışmalarda biraz geç
kaldığımızı düşünüyorum.
O da hep belirsizliklerden
kaynaklandığı için. İnsanlar
yıllık programlarını tam
olarak oluşturmadan iletişime
geçebilseydik halkın ilgisini
de çekebilecek oyuncular
gelebilirdi. İşte festivaller
böyledir. Tam herşey olacakken
aksaklıklar çıkabilir.
12
NOWUVDQDW
.DV×P2012 6D\×30
Ā]PLU'HYOHW6HQIRQL
2UNHVWUDV×VH]RQXDoW×
Nesrin Yorulmaz
Serdar Yündem
İ
zmir Devlet Senfoni Orkestrası, 3 Ekim’de sezon
açılış konserini gerçekleştirdi. Çocuk izleyici
sayısının fazla olduğu açılış
izleyicilerden tam not aldı.
Geleceğin sanatseverlerini, sanatçılarını ve sanat kamuoyunu
oluşturmada da büyük adımlar atan İzmir Devlet Senfoni
Orkestrası 99 kişilik sanatçı
kadrosuyla oda müziği topluluğu olarak kurulup kısa süre
içerisinde büyüme ve gelişme
göstererek senfonik bir orkestra
hacmine kavuştu. İtalyan şef
Antonio Pirolli yönetiminde 2012-2013 sezonunu açan
İZDSO, sanatseverlerin yoğun
ilgisiyle karşılaştı.
Ahmed Adnan Saygun Kültür
Merkezi’nde gerçekleşen konsere, piyanist Maurizio Baglini
ise solist sanatçı olarak katıldı.
Ferit Tüzün’ün “Çeşmebaşı
Süiti”, Chopin’in “Piyano Konçertosu”, Çaykovski’nin “İtalyan
Kapriçyası” ve Respighi’nin
“Roma Çamları” isimli eserleri
seslendirildi. İzmirli sanatseverlerden tam not alan İZDSO,
farklı yaş gruplarının yanında
gelen çocuk izleyicilerle renkli
Kasım’da kültür-sanat
Vizyondakiler
Skyfall 007
9 Kasım
Frankenweenie
Tür: Animasyon, 3 Boyutlu,
Komedi
Yönetmen: Tim Burton
9 Kasım
Mükemmel Plan
Tür: Dram, Komedi
Yönetmen: Jennifer Westfeldt
9 Kasım
Tür: Aksiyon, Macera,
Polisiye
Yönetmen: Sam Mendes
The Master
Tür: Dram
Yönetmen: Paul Thomas
Anderson
9 Kasım
Hayalimdeki Aşk
Tür: Komedi, Romantik
Yönetmen: Valerie Faris,
Jonathan Dayton
Kadınlar
Tür: Dram
Yönetmen: Malgorzata
Szumowska
9 Kasım
2 Kasım
2 Kasım
Babamın Sesi
Tür: Dram
Yönetmen: Orhan Eskiköy,
Zeynel Doğan
2 Kasım
Silent Hill: Revelation 3D
Tür: Bilim Kurgu, Gerilim,
Korku
Yönetmen: Michael J. Bassett
Alacakaranlık Efsanesi: Şafak
Vakti Bölüm 2
Tür: 3 Boyutlu, Dram,
Fantastik, Gerilim, Macera,
Romantik
Yönetmen: Bill Condon
16 Kasım
Uzun Kuyruk
Tür: Komedi, Macera
Yönetmen: Alain Chabat
16 Kasım
Sergi
Ahimsa
Sanatçı: Şölen Kipöz
Sergi Konusu: Kavramsal Moda
Tasarımı
Yer: Ahmed Adnan Saygun
Sanat Merkezi
Gösterim Tarihi: 18 Ekim - 12
Kasım
Saat: Saat: 09:00 – 17:30 (Pazar
günü hariç / (09:00 – 12:00
Cumartesi günü gezilebilir)
Amnesic Void “Bellek Kaybı”
Fotoğraf sergisi
Yer: Çetin Emeç Sanat Galerisi
Gösterim Tarihi: 18 Ekim – 13
Kasım
Mirasçılar
Yazan :Dulat İsabekov
Çeviren :Ahmet Alyaz
Yöneten : Tomris Çetinel
Yer: Konak Melek Ökte Sahnesi
Konser
Swing a La Turc
Gitar: Önder Focan
Trompet: Şenova Ülker
Ney: Şenol Filiz
Kontrbas: Erdal Akyol
Davul: Ediz Hafızoğlu
Yer: Ahmed Adnan Saygun
Sanat Merkezi
Tarih: 3 Kasım / 20.00
Hazırlayan : Serdar Yündem
Trio Giocoso
Flüt: Sibel Kumru Pensel
Klarnet: Ayşegül Kirmanoğlu
Piyano: Johan Schmidt
Yer: Ahmed Adnan Saygun
Sanat Merkezi
Tarih: 8 Kasım / 20.00
MFÖ, Gripin ve Gürcan
Ersoy
Konser
Tarih: 9 Kasım
Yer: İzmir Arena
Saat: 18.00
Tiyatro
Bağdat Hatun
Yazan : Güngör Dilmen
Yönetmen : Bozkurt Kuruç
Yer: Karşıyaka Ragıp Haykır
Sahnesi / Konak Sahnesi
Nora-Bir Bebek Evi
Yazan : Henrik İbsen
Çeviren: T. Yılmaz Öğüt
Yöneten : Cem Emüler
Yer: Karşıyaka Ragıp Haykır
Sahnesi / Konak Sahnesi
bir dinletiye imza atmış oldu.
Gelecek programlarda ise,
‘Cumhuriyet Bayramı Konseri’
‘10 Kasım Atatürk’ü Anma
Konseri’ ‘Yeni Yıl Özel Konseri’
gibi önemli günlerin konserleri
de İZSDSO etkinlikleri arasında göze çarpan programlar
arasında yer alacak.
Gökhan Türkmen
Tarih: 16 Kasım
Yer: Ooze Venue
Saat: 23.00
Mehmet Erdem
Tarih: 3 Kasım
Yer: Zeus Bar
Saat: 22.00
Murat Dalkılıç
Tarih: 23 Kasım
Yer: Ooze Venue
Saat: 23.00
.DV×P2012 6D\×30
NOWUVDQDW
13
%DONDQO×ODUGDQVODU×\ODĀ]PLU·LoRĂWXUGX
VLG]HQOHQHQ%DONDQO×ODU+DON'DQVODU×)HVWLYDOL7UNL\H·QLQGHDUDODU×QGDEXOXQGXÿXONHQLQ
GDQVo×ODU×\ODG]HQOHQLUNHQDo×O×ĂNRQVHULQLLVH%DONDQODU·×QVHYLOHQVDQDWo×V×*RUDQ%UHJRYLoYHUGL
Serdar Yündem
İ
zmir Büyükşehir
Belediyesi’nin ev sahipliği
yaptığı 8. Balkanlılar
Halk Dansları Festivali
5-10 Ekim tarihleri arasında
yaklaşık 450 konuğu ağırlayarak
bu yıl da renkli görüntelere
sahne oldu. Festivale;
Arnavutluk, Bosna Hersek,
Bulgaristan, Hırvatistan,
Karadağ, Kosova, Makedonya,
Romanya, Sırbistan, Slovenya
ve Yunanistan olmak üzere
11 Balkan ülkesi dans ve
ritimleriyle meydanlarda
bayram havası estirdi. Festivalin
ilk günü halk dansları
ekipleriyle birlikte Cumhuriyet
Meydanı’nda toplandı. Atatürk
Anıtı’na çelenk konulmasının
ardından konuşma yapan
İzmir Büyükşehir Belediyesi
(İBB) Başkan Vekili Dr. Sırrı
Aydoğan, festivalin Balkan
kültürünün unutulmaması ve
devamlılığı için düzenlendiğini
belirtirken, Balkan ülkelerinden
gelen misafirleri ağırlamaktan
mutluluk duyduklarını dile
getirdi. İzmir’de de Balkan
ülkelerinden gelen birçok
Balkan dansçıları yöresel kıyafetleriyle festivale renk kattı
insanın yaşadığını söyleyen
Aydoğan, “Ulu Önder Mustafa
Kemal Atatürk, 1936 yılında
bu festivali başlatırken
ileriyi görerek ülkeler ve
insanlar arasındaki en büyük
yakınlaşmanın kültür, sanat ve
müzikle olacağını biliyordu.
Bir sokak festivali olan Balkan
Festivali’nin bu yıl da çok
güzel geçeceğine inanıyor ve
katkı sağlayan herkese teşekkür
ediyorum. Balkanlar’dan gelen
kardeşlerimizi de kucaklayarak
hoşgeldiniz diyorum” dedi.
Bregovic şarkılarıyla mest
etti
Festivalin açılış konserini
Balkanların sevilen sesi Goran
Bregoviç verdi. Dünyaca ünlü
besteci ve yorumcu yaklaşık 3
bin kişiye eski şarkılarıyla ve
yeni albümünden parçalarla
keyifli anlar yaşattı. Gündoğdu
Meydanı’nda binlerce
sanatseverle buluşan Bregoviç’e
Son Meddah'a Veda
16 Nisan 1933'te Trabzon
Akçaabat'ta yaşama gözlerini
açan Erol Günaydın tiyatro
hayatına ilk olarak Galatasaray
Lisesi'nde başladı. İlk
profesyonel oyununu ise Haldun
Dormen'in Cep Tiyatrosunda
"Papaz Kaçtı" isimli oyunda
sergileyen usta oyuncu, 50 yıllık
oyunculuk hayatı boyunca
birçok film ve tiyatro oyununun
yanısıra Trt'de yayınlanan
Çiçek Taksi dizisi ve Ayi Yogi
seslendirmesi gibi çalışmalarda
da yer aldı. Sanatçı son olarak
Kanal D'de ekrana gelen Akasya
Durağı adlı dizide rol almıştı.
yöresel kıyafetleriyle katılan
dansçılar da eşlik etti. İzmir
Ekonomi Üniversitesi Öğretim
Üyesi Sırma Güven’in konser
öncesi Bregoviç ile yaptığı
söyleşide ise İzmir ezgilerinde,
Yunan melodilerinden daha
çok Türk müziğinin izleri
olduğunu belirtirken “En güzel
İzmir şarkılarını yorumlayan
bir İzmirliyle, Sezen Aksu’yla
çalışma şansım oldu. O, İzmir
kültürüyle yoğrulmuş biri.
Sanatını benim müziğimle
paylaştı. Bu bana büyük
onur veriyor. Can Dündar’ın
yazıp yönettiği ve Mustafa
Kemal Atatürk’ün hayatını
anlatan belgesel niteliğindeki
“Mustafa” filminin müzikleri
Türkiye’de yaptığım benim
için en anlamlı çalışmaydı.
Türkiye için bu denli önemli
birinin belgeselinde katkımın
olması gurur verici” sözleriyle
çalışmada yer almaktan onur
duyduğunu dile getirdi.
Bregoviç, Yeni Asır Gazetesi’nde
yayınlanan söyleşi esnasında
Güven’in dünyada müzik
yasaklansa ne yapardınız
sorusuna takı yapardım cevabını
verirken “Bu uğraş beni en
mutlu edeni. Saraybosna’da
Türklerin ardından devam
eden takı kültürü vardı, gençler
sokaklarda takı yapıp satarlardı.
O zamanlar lise arkadaşlarımla
biz de bu işe soyunduk, ben
takı işini çok sevdim. Bir gün
müzik yapmayı bırakırsam takı
tasarımlarıma devam etmek
isterim’’ diyerek takıya olan
merakını anlattı.
Ülke temsilcilerinden
Kocaoğlu’na ziyaret
Festival kapsamında gelen 11
Balkan ülkesinin halk dansları
ekip temsilcileri ülkelerine
dönmeden önce İzmir
Büyükşehir Belediye Başkanı
Aziz Kocaoğlu’nu ziyaret etti.
Meclis salonunda gerçekleşen
ziyarette konuşma yapan
Kocaoğlu, festivalin her yıl daha
güzel olduğu ve büyüdüğünü
belirtirken, “Bu festival, barış
köprülerine bir derece katkıda
bulunursa biz kendimizi mutlu
hissedeceğiz” dedi. Ziyarette
yer alan Bosna Hersek’in
İzmir Fahri Konsolosu Kemal
Baysak ise Atatürk’ün mirası
olan bu festivale sahip çıktığı
için Başkan Kocaoğlu’na
teşekkürlerini dile getirdi.
Beş gün boyunca müzik hiç
durmadı
İzmir’in birçok meydan ve
parkında gösteriler yapan
dansçılar müziğin sesini hiç
kısmadı. Konak Meydanı,
Cumhuriyet Meydanı, Çiğli
Cumhuriyet Meydanı, Bornova
Çamdibi Atatürk Parkı gibi
alanlarda Balkan ezgileri
günlük yaşama renk katarken
müziğin birleştirici gücünü
birkez daha gösterdi.
Son ozanı uğurladık
Türk Halk Müziği'nin yaşayan
efsanesi olarak kabul edilen
Neşet Ertaş 25 Eylül günü
İzmir'de hayatını kaybetti.
1938 yılında Kırşehir'e bağlı
Çiçekdağı'nda dünyaya
gelen "Bozkırın Tezenesi"
müzik yaşamını uzun yıllar
Almanya'da sürdürdükten
sonra 90'ların sonunda
Türkiye 'ye dönüp İzmir'e
yerleşti. UNESCO tarafından
2010 yılında ''Yaşayan İnsan
Hazinesi'' olarak ilan edilen
halk ozanlığı geleneğinin
son temsilcisi, aynı zamanda
TBMM tarafından Üstün
Hizmet Ödülü sahibiydi.
14
VSRU
.DV×P2012 6D\×30
ĀONKHGHI3DULVVRQUDNL¶2OLPSL\DWODU·
%DONDQYH7UNL\HāDPSL\RQOXÿXJLEL|QHPOLGHUHFHOHUHVDKLSRODQEDĂDU×O×WHNYDQGRFXPX]<DÿPXU%DQGD
$UDO×ND\×QGD.RQDN%HOHGL\H%DĂNDQ×'U+DNDQ7DUWDQ·×QGHVWHÿL\OHXOXVODUDUDV×WXUQXYDGDONHPL]LWHPVLO
HGHFHNhQLYHUV+DEHU(NLELRODUDN3DULV·HJLWPHGHQ|QFH%DQGD·\ODNH\LÁLELUU|SRUWDMJHUoHNOHĂWLUGLN
Serdar Yündem
Yavuz Kara
Tekvandoya başlama
sebebin neydi, neden daha
farklı takım sporlarından
ya da bireysel sporlardan
birini değil de
tekvandoyu tercih ettin?
Ben bu sporda kendimi daha
rahat hissediyorum, stresimi
atabildiğimi düşünüyorum.
Çünkü çok hareketliyim.
Buraya gelerek daha çok
sakinleştiğimi düşünüyorum
ve tekvandoyu çok severek
yapıyorum. Bu yüzden
bireysel bir spor yapmak
istedim. Ayrıca takım
sporlarını yaparak başarımı
paylaşmak istemediğim için
tekvandoyu seçtim.
Kariyerinde Türkiye ve
Balkan Şampiyonlukları
var. Önümüzdeki süreçte
de Paris’te uluslararası bir
turnuvaya katılacaksın.
Bu turnuvadaki
hedeflerin neler?
Bu turnuvaya birinci olmak
için gidiyorum. Her turnuvaya
birinciliği düşünürek
gidiyorum. İnşallah bu
turnuvada da başaracağıma
inanıyorum.
Balkan Şampiyonluğu’nu
Bosna’da kazanmanın
senin için önemi nedir?
Benim dedelerim Bosna
tarafından buraya gelmişler.
Kendi topraklarımda
kazandığım için çok
sevinçliyim.
Genç yaşta çok sayıda
madalya kazandın.
İzmir’de
Futbol
Eray Gökçe
Önünde çok sayıda
turnuva var. Kazandığın
dereceler ve madalyalar
seni daha da motive
ediyor mu?
Evet. Mesela her maçta daha
çok hırslanıyorum ama
dereceye giremediğim zaman
üzülüyorum ve kendime
diyorum ki bir sonraki
maça daha çok çalışmalıyım
ve başarmalıyım. Birinci
olduğum zaman diğer maçlara
da birinci olmam gerektiğini
düşünerek çıkıyorum.
Genelde aileler sporla
okulun bir arada devam
ettirilemeyeceğini
düşünüyor. Hem sporcu,
hem de öğrenci olarak sen
nasıl değerlendiriyorsun
bu durumu?
Ben hem lise okuyorum,
hem de tekvando
yapıyorum. Bu durum bana
pek zorluk çektirmiyor.
Okuldan çıktığım zaman
antrenmanıma geliyorum.
Antrenmandan sonra ise
derslerime, ödevlerime vakit
ayırıyorum. Hiçbir zaman
tekvandonun bana bir zararı
olmadı.
Bir sonraki
olimpiyatlarda 18
yaşındasın. Hedeflerin
arasında olimpiyatlarda
olmak var mı ?
Hedeflerim arasında
olimpiyatlar var. İlk hedefim
milli takıma girmekti. Bu
hedefimi başardım. İkinci
hedefim ise olimpiyat
şampiyonu olmak. Tabi
ondan önce Avrupa ve Dünya
Şampiyonluğu geliyor.
Yağmur Banda başarılarıyla İzmir’i gururlandırmaya devam ediyor Fotoğraf: Fatih Muhsin Yaşar
İnşallah onları başardıktan
sonra Olimpiyat Şampiyonu
olmayı da hedef liyorum.
Kız arkdaşlarının
arasında tekvandoyu
merak eden oluyor mu?
Başlamak isteyenler var
mı?
Tabi oluyor. “Biz de
başlayabilir miyiz, yaşımış
geçti mi” şeklinde sorular
soruyorlar. Bence sporun
bir yaşı yoktur. Başlamak
istedikten ve yapmaya
inandıktan sonra sporun bir
yaşı yoktur.
Tekvando da genelde
sakat sporcular
mücadeleyi sonuna kadar
bırakmıyor. Geçtiğimiz
olimpiyatlarda da buna
örnek mücadeleler
izledik. Peki sen hiç sakat
bir şekilde mücadele ettin
mi?
Bosna Hersek’deki son
maçımda bir diz sakatlığı
geçirmiştim. Sonuna kadar
devam ettim. Finale kadar
geldim. Finalde yine sakattım
ama devam etmek zorundasın
çünkü öncesinde uzun bir
hazırlık süreci var. Devam
ettim ve kazandım.
Balkan şampiyonluğu
başarına özellikle yerel
medyanın bakış açısı
nasıl oldu?
Genel olarak herkes
ilgilenmek istiyor. Bu güzel
bir duygu ama daha da çok
ilginin olması istiyor insan.
Başarıları daha çok kişi
duyunca tekvando yaygınlaşır
ve daha çok kişinin
katılmasını sağlar.
Röportajın detaylı haline
www.kadinoyunu.net
adresinden ulaşabilirisiniz.
ALTAY
BUCASPOR
GÖZTEPE
KARŞIYAKA
2. Lig Beyaz grupta mücadele
eden Altay’da ekonomik yönden
sıkıntılı günler yaşansa da,
futbolda alınan sonuçlar siyah
beyazlı camiada sevinç yarattı.
İzmir temsilcisinin taraftar
derneği olan “ Altay 1914 “
alınan olumlu sonuçlardan sonra
yayınladığı açıklamada, “ Haydi
büyük Altay el ele verip bu
zorlu virajın üstesinden gelmeye,
taraftarımızı birlik olmaya
çağırıyoruz “ dedi. Siyah beyazlı
ekibin tekrar eski günlerine
dönmesi için yönetimin ve
taraftarın birlikte hareket etmesi
kamuoyunda olumlu yankı
uyandırdı.
Sezona istediği gibi başlayamayan
Bucaspor’da, yönetimden
gelen haberler üzüntü yarattı.
Bucaspor’dan ayrılarak Altınordu
A.Ş.’ye giden Bucaspor Futbol
Akademisi Kurucu Başkanı S.
Mehmet Özkan ile sarı lacivertli
takım arasında alacak verecek
konusunda sağlanan anlaşma
bozuldu. Özkan’ın 12 milyon 568
bin 516 lira alacağını kabul eden
İzmir temsilcisinin, Altınordu’ya
giden 84 çocuğun 2.6 milyon
liralık yetiştirme tazminatlarına,
uzlaşma protokolüne aykırı olarak
5 milyon lira zam yapması üzerine
anlaşmanın kördüğüm olduğu
belirtildi.
Hüseyin Kalpar yönetiminde ve
yapılan etkili transferlerle sezona
şampiyonluk hedefiyle başlayan,
ancak art arda kötü sonuçlar alan
Göztepe’de, istifa eden Hüseyin
Kalpar’ın yerine Şanlıurfaspor’dan
ayrılan Kemal Kılıç getirildi.Kurt
hoca yapmış olduğu açıklamada,
geçmişinde büyük başarılara
sahip, gelecek adına ciddi hedefleri
olan bir kulüpte görev almanın
kendisini heyecanlandırdığını
belirtti. Taraftar gruplarından
“İnadına Göztepe” yaptığı
açıklamada,”Sonuna kadar destek,
hedef Süper Lig” dedi ve sonuna
kadar takımla olduğunu belirtti.
Son yıllardaki en iyi sezon
başlangıçlarından birini yapan
Karşıyaka’ da son maçlarda üst
üste alınan mağlubiyetler camiada
moralleri bozdu. Karşıyaka taraftar
grubu “Çarşı” kendi internet
sitesinden yönetime hitaben yapmış
olduğu açıklamada;
“ Çarşı her şeyin farkında ve her
zaman doğruları söyler, maç öncesi
futbolcuların parasını öde topçuyu
motive et ve taraftara ceza almaması
konusunda mesaj ver ” dedi.
Yönetimi hedef alan açıklamalar
yapan çarşı, takımının antremanını
ziyaret ederek futbolculara ve teknik
heyete moral verdi.
15
3LVWWHĂDPSL\RQODUĀ]PLU·GHEHOOLROGX
VSRU
.DV×P2012 6D\×30
7UNL\H3LVWāDPSL\RQDV×
QGDVH]RQĀ]PLU
GHG]HQOHQHQYHD\DN\DU×ĂODU×\ODVRQDHUGL
Fotoğraf: Hasan Rençber
Hasan Rençber
T
ürkiye Otomobil
Sporları
Federasyonu
(TOSFED)
tarafından 12-14 Ekim
tarihleri arasında İzmir
Ülkü Yarış Pisti’nde
gerçekleştirilen Türkiye
Pist Şampiyonası’nın son
iki ayak yarışları 28 pilotun
katılımıyla tamamlandı.
Maxi, Süper ve 1600/Dizel
olmak üzere üç ana kategoride
yapılan yarışlar sonucu Süper
Grup’ta Borusan Otomotiv
Motorsport adına Kaan
Gürgenç, Maxi Grup’ta Ülkü
Motorsporları adına Ümit
Ülkü, 1600 Grup’ta ise yine
Ülkü Motorsporları’ndan
Egemen Çivicioğlu şampiyon
oldu. TOSFED Türkiye Pist
Takımlar Şampiyonluğunu
ise Maxi ve 1600 grupta
şampiyonları çıkaran İzmir
ekibi kazandı.
Şengezener bariyerlerde
Cumartesi günü koşulan Süper
Grup birinci yarışının henüz
ikinci turunda ilk düzlüğün
sonunda aracının hakimiyetini
kaybederek bariyerlere çarpan
Taner Şengezener kazayı yara
almadan atlatırken yarış uzun
bir süre güvenlik aracının liderliğinde devam etti. Sezonun son
yarış gününde koşulan Maxi
Grup ilk yarışındaysa bitime iki
tur kala son virajda Levent Kocabıyık ile Ali Özerinç yaşadık-
ları temas sonucu oluşan kaza
ile yoldışına çıkarak yarış dışı
kaldılar. Sarı bayraklar altında
tamamlanan yarışta Ümit Ülkü
rakiplerinin kazasını değerlendirip rahat bir birincilik alarak
şampiyonluğunu perçinledi.
Germirli’den Fair Play
dersi
Süper Grup’ta sezonun son
yarışı örnek bir davranışa sahne
oldu. Ön sıralardaki yer kapma
mücadelesinde Ayhan Germirli
ve Kaan Gürgenç’in son virajda
yaşadığı küçük temas sonucu
Gürgenç spin attı. Büyük bir
avantaj yakalayan Loft Oil
T-Max Racing pilotu, damalı
bayrağı geçmeden hemen önce
hız keserek üçüncü sırada yarışa
geri dönen Kaan Gürgenç’e yol
verdi ve zaten bir gün önceden
şampiyonluğunu ilan eden
rakibine jest yapmış oldu. Germirli bu hamlesiyle tribünleri
dolduran seyircilerden büyük
alkış aldı.
$ODoDW×·GD¶LNLWHNHUVWQGH·IHVWLYDO
%XVHQHELULQFLVLG]HQOHQHQ0RPHQWXP%LNHIHVW·H(NLPGHdHĂPH·QLQ$ODoDW×EHOGHVLHYVDKLSOLÿL\DSW×
Batum Kundak
İ
zmir Bisiklet Derneği,
Ege Pedal Spor Kulübü
ve Alaçatı Belediyesi
ortaklığında 7 Ekim’de
Çeşme’nin Alaçatı beldesinde
gerçekleştirilen ‘Momentum
Bikefest’ bisiklet severlere güzel
dakikalar yaşattı.
Salcano ana sponsorluğunda
birincisi düzenlenen etkinlik,
Alaçatı Mtb Cup, bisiklet severler
ve Alaçatı sakinleri tarafından
yoğun ilgi gördü. Alaçatı’daki
bisiklet sayısının çoğalmasına da
katkıda bulunan etkinlik, ulusal
ve uluslararası olmak üzere
iki ayrı dala ayrıldı. Birincisi
düzenlenen organizasyonda elit
erkek, elit kadın, master erkek
ve gençler erkek kategorisinde
sporcular yarıştı.
“Alaçatı’nın tanıtımı için”
Fotoğraf: izmirbisiklet.org
Bu konuyla ilgili görüşlerini
aldığımız İzmir Bisiklet
Derneği Başkanı Murat Karaca,
“Momentum Bikefest her
sene iki gün olarak yapılacak
fakat bu yıl organizasyon
hızlı hareket etmek zorunda
kaldı. Bu sebeple festivali bir
gün ile sınırlandırdık.” diye
belirtti. Ayrıca projenin İzmir
Kalkınma Ajansı ile beraber
Alaçatı’nın tanıtım projesine
destek olduğunu vurgulayan
Murat Karaca, yerli ve yabancı
sporcular aracılığıyla Alaçatı
tanıtımının da yapıldığını dile
getirdi.
Küçük sporcular da
unutulmadı
Alaçatılı küçük bisiklet severleri
de unutmayan organizasyon
komitesi, 1998–2006 doğumlu
çocuklar için minik bir
bisiklet yarışması düzenledi.
Yarış sonunda tüm küçüklere,
hediyeler ve başarı belgeleri
vererek küçük bisiklet severleri
de mutlu etmeyi unutmadı.
DUNDVD\ID
0HG\D$\×S
Umut Emre Çınar
Haber Ekibi tarafından her ay yayınlayacağımız bu bölümde amacımız medyanın nabzını
tutmak. Gündemle ilgili daha fazla yer alması
gereken ya da daha az dikkat çekilmesi gereken
haberleri sizlerle paylaşmak istiyoruz. Gündem
değiştirilmesinden yapılan kısıtlamalara, sansürlenen yazılardan ve değiştirilen fotoğraflara
kadar herşey takibimizde. Özenle hazırladığımız bu bölümde her ay sizlerle olmak dileğiyle
0HG\D$\×E×
Sabah gazetesi “Osmanlı
Suriye’yi kaç yıl yönetti?”
başlığıyla bir haber yayınlayarak barış haberciliğinden uzak
bir tutum sergiledi. Haberde
Suriye’nin yanı sıra birçok
ülkenin kaç yıl Osmanlı
İmparatorluğu egemenliği
altında kaldığı bilgisi verildi.
(01.10.12)
Akçakale ilçe merkezine
düşen top mermisi sonucu 5 kişi hayatını kaybetti
10 kişi ise yaralandı. Olay
sonrası bölgede canlı yayın
yapan CNN Türk muhabiri,
yaşanan olaydan hükümeti
sorumlu tutan bir vatandaşı
canlı yayından aldı. (05.10.12)
CNN’nin, Bingazi’de
öldürülen ABD Büyükelçisi Stevens’ın günlüğünü
ele geçirdiği ve öldürülen
diplomatın ailesinin rızasını
almadan haberleştirdiği açığa
çıktı. ABD Dışişleri Bakanlığı
CNN’e tepki verdi. (24.09.12)
Antakya’da düzenlenen
“Türkiye-Suriye Kardeşlik
Buluşması” polisin çok sert
müdahalesine sahne oldu.
Gece boyu devam eden polis
saldırısı ve halkın tepkisi ana
akım medyada hakettiği yeri
bulamadı. (17.09.12)
NTV'de yayınlanan
Leonardo da Vinci belgeselinde ilginç bir olay yaşandı.
Leonardo'nun "Vitruvius
Adamı" olarak bilinen ve "altın
orana sahip insan" figürünü
resmettiği söylenen resimdeki
adamın cinsel organı sansürlendi.(15.10.12)
7UNL\H6XUL\HNUL]LQGHQDV×O
SROLWLNDL]OHPHOL"
Burçak Karaman
Görkem Erinç
Orçun Tam
AKP Sözcüsü ve Genel
Başkan Yardımcısı Hüseyin
Çelik, Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Utku
Çakırözer’i AKP 4. Olağan
Kongresi’ni değerlendirmek
üzere kongrenin yapılacağı Ankara Spor Salonu’na
çağıran Habertürk TV’nin
programını "akşamki programa katılmama" tehdidi ile
durdurdu. (30.09.12)
Türkiye Golf Federasyonu Başkanı Ahmet Ağaoğlu,
Türkiye'nin ilk profesyonel
golf turnuvası için Antalya
Belek'e gelen ünlü golfçu Tiger
Woods'u takip eden Zaman
gazetesi ve Cihan Haber Ajansı
muhabiri Cihat Ünal'a kafa atarak gözlüğünü kırdı. (10.10.12 )
1 Ekim'de yayın hayatına başlayan günlük soL
Gazetesi'nin, Adana İnönü
parkında yapılan tanıtım
çalışması polis ve maliye ekipleri tarafından engellenmeye
çalışıldı. (28.09.12)
... Üst düzey hükümet
ve kamu görevlileri ile ordu
defalarca basına yüklenerek
dava açmaktadır. Hükümeti
açıkça eleştiren makaleler
(kaleme) almalarını müteakip
gazetecilerin işten çıkarıldığı
birkaç olay yaşanmıştır.Bütün
bunlar, çıkarları düşünce ve
bilginin serbestçe yayılmasının ötesine geçen işlerle
uğraşan sanayi gruplarının
medyada yoğunlaşmasıyla bir
araya geldiğinde, Türkiye'deki ifade özgürlüğü üzerinde
olumsuz etki yaratmakta ve
uygulamada ifade özgürlüğünü sınırlandırmakta
olup, bu durum oto-sansürü
Türk medyasında yaygın bir
olgu haline getirmektedir.”
(AB'nin Türkiye İlerleme
Raporu 2012- Sayfa 26)
caydırmaya çalışıyor. Halk da
savaşı istemiyor. Suriye olayı
sabırla düzelecek. Türkiye savaşı
kaldıramaz.
ile gerekirse savaşsın. Suriye
hükümetinin Türk uçağını
düşürmesinden dolayı, savaşı
destekliyorum.
Aslı Oral / Ekonomi 2. Sınıf
Türkiye’nin Suriye’ye olan
tutumunu yanlış buluyorum.
Müslüman bir ülke ile ters
düşmemiz hiç doğru değil.
Suriye’nin içişlerine karışmamıza ve Amerika’nın oyuncağı
olmamıza gerek yok.
Cansu Sönmez / Sosyoloji
2. Sınıf
Tezkere kabul edildi. Asıl savaş
hukuk açısından başladı. Adalet
ve Kalkınma Partisi’nin müslüman olan bir ülke ile savaşacağını düşünmüyorum. Bence
Suriye’den gelen mültecilere
yardım etmeliyiz. Politikacılar
savaşı başlatır, silah tüccarları
devam ettirir ve masum insanlar ölür. Biz Esad’a karşı olarak
Suriye’nin teröristlerini destekliyoruz.
Resul Taşan / Medya ve
İletişim 3.Sınıf
Türkiye’nin Suriye’ye karşı
olan dış politikasını samimi ve
tutarlı bulmuyorum. Türkiye
Suriye’ye karşı 4-5 ay önce iyi
tavır sergilerken, şimdi başka bir
tavır sergiliyor.
Ayşe Çandır / Sosyoloji 1.
Sınıf
Türkiye’nin Suriye tutumu
bana samimi gelmiyor. Önceki
yıllarda, Esad ile çok iyi olunması daha sonra bu politikanın
değiştirilmesi çok yanlış. Suriye
olayı bizim iç olaylarımızı unutturmak için izlenen gündem
değiştirme politikası.
0HG\D\D$\×S
AK Parti, 4. Olağan
Genel Kurulu’nu takip etmek
isteyen Cumhuriyet, Evrensel, Birgün, Aydınlık, Sözcü,
Gözcü gazeteleri ile İMC
Televizyonu'nun Ankara bürolarının başvurularına rağmen
kongreye alınmadı. (29.09.12)
16
.DV×P2012 6D\×30
Ege Beyazıt / Bilgisayar
Mühendisliği 1. Sınıf
Çağla Gülsudora / Psikoloji
2. Sınıf
Türkiye’nin yaptıklarını yanlış
buluyorum. Amerika’nın oyunu
olduğunu düşünüyorum. Bizi
Suriye krizinde kullanıyor.
Esad’ a karşı milleti ayaklandırıyor. Suriye’yi, İsrail’in bölgesi
yapacaklarını ve Türkiye’yi bu
süreçte kullanıyor.
Ahmet Yuva-Yazılım / Mühendisliği 4. Sınıf
Türkiye’nin Suriye politikasında
yaptıklarını doğru buluyorum.
Çünkü, Suriye bildiğimiz gibi
Türkiye’yi bombalıyor. Ne
kadar yanlışlıkla attığını söylese
bile bir şekilde bize bombalar
geliyor. Vatandaşlarımız öldü.
Suriye dış dünyaya gerçekleri
söylemiyor. Rusya açık bir
şekilde Suriye’ye destek vererek
Türkiye’ye karşı kışkırtıyor.
Türkiye’nin izlediği dış politikayı gerçekçi bulmuyorum.
Bu olayın daha iyi araştırılması
gerekiyor. Bu bir özgürlük hareketi değil. Devletlerin çıkarları
var. Savaş ortamı oluşmadan
müzakereler yapılmalı. Savaş
olmasın çünkü masum insanları düşünmek gerekir. Türkiye
yanlış bir tutum sergiliyor.
Ünivers
Ā]PLU(NRQRPLhQLYHUVLWHVL
ĀOHWLĂLP)DNOWHVL8\JXODPD*D]HWHVL
6DKLEL
3URI'U7XQoGDQ%DOWDF×RÿOX
Salih Çiftçi / Yazılım Mühendisliği 4. Sınıf
Türkiye’ye olumsuz etkilerin olacağını düşünüyorum.
Türkiye’de iç karışıklığa neden
olacağı için bu durumun bir an
önce düzeltilmesini umuyorum.
Hükümetin aldığı tedbirleri
onaylıyorum.
6RUXPOX<D]×ĀĂOHUL0GU
3URI'U6HYGD$ODQNXĂ
<D]×ĀĂOHULĀ(h+DEHU0HUNH]L
,,,<×O+DEHU2SVL\RQXgÿUHQFLOHUL
.DWN×GD%XOXQDQODU=H\QHS
<QFOHU0HUYH*UNDQ1XUFDQ
(OPDV
7DVDU×P
%DWXP.XQGDN%HJP7DQXU1HVULQ
<RUXOPD]+DVDQ5HQoEHU
<HU
Ā]PLU(NRQRPLhQLYHUVLWHVL%DOoRYD
<HUHOD\O×NVUHOL\D\×QG×U
.DV×P
Anıl Bakanaltı / Elektrik
Elektronik Mühendisliği
2. Sınıf
Suriye bizi savaşa çekmeye
çalışıyor. Amerika ise bize telkinde bulunarak; bizi savaştan
İbrahim Akın / Hazırlık
Suriye’nin tutumunu beğenmiyorum. Türkiye, Suriye
%DV×P<HUL
$WDKDQ0DWEDD
.HPDOSDĂD&DG6RN
1RD$OW×QGDÿ
Ā]PLU%RUQRYD
7HO
DWDPDW#JPDLOFRP

Benzer belgeler