130. sayımızı okumak için tıklayın

Transkript

130. sayımızı okumak için tıklayın
YIL 2016, TÜRKİYE,
BİR CENAZE
HİKÂYESİ
ÖZGÜRLÜK
AŞKINA
DİRENENLER
S.19'da
KEREM ÇİFTÇİ
NURCAN BAYSAL
BAŞKENT FATİHİ ÜMRANİYESPOR
S.21’de
ANKARA’DAN
UMUTLA DÖNMEK
S.2'de
ÜSKÜDAR'DA MÜZE DEVRE DIŞI
S.17’de
Yıl 3 Sayı 130 27 Ocak 2016 Çarşamba
Geçen hafta yine demokrasi cephesi
için zor bir hafta oldu. Barış talebini seslendirenler hakkında soruşturmalar devam
ederken, bir yandan da çatışmalar hız kesmeden sürdü.
Ancak yine de haftasonu yapılan HDK
ve HDP kongreleri barış için yapılması gerekenleri net olarak ortaya koymasıyla barış talebinde bulunanları umutlandırdı.
Ben de iki gün boyunca Ankara’da bu
kongreleri izledim, televizyon programları
yaptım. Kongrelere ilişin köşe yazım gazetemizin iç sayfalarında yer alıyor.
Bu haftaki söyleşimi de Ankara’da HDP
Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman ile yaptım. Adıyaman bana bundan
sonra yapacaklarını anlattı ve yeni anayasa komisyonuna üye vermelerinin anlamını açıkladı.
Medya savaş ve çatışma dönemlerinde
“HDP’nin varolma
sebebi barıştır”
çok önemli bir işlev sahibi olur. Mesele bu
Mehmet Emin Adıyaman, HDP Iğdır Millevekili olarak
TBMM’de demokrasi mücadelesinin ön saflarında yer
alıyor. Ankara'da kendisiyle buluştum ve ona kongreyi,
barışın nasıl sağlanabileceğini ve çözüm masasına
dönmenin yollarını sordum
işlevi nasıl yerine getireceğidir. Ana akım
medya savaş kışkırtıcılığına devam eder ve
halkı manipule etmeye çalışırken, bir grup
gazete ve gazeteci ise halkın yanında yer
alıyor.
Önümüzdeki süreçte bu gazeteciler bir
çok aktivite ve dayanışma eylemi yapacak.
Geçen hafta birçok gazetecilik örgütü
bu vesileyle Diyarbakır’daydı.
Biz de Halkın Nabzı olarak bu barış
cephesinde gazeteciliğimizi sürdürüyoruz.
Haftaya görüşmek üzere.
ATIK TOPLAYAN OKULA BİLGİSAYAR
BAĞDAT CADDESİ’NDE TECAVÜZ DEHŞETİ
Maltepe Belediyesi, ilçedeki okullara yönelik olarak
başlattığı kampanya kapsamında iki ton elektrikli ya
da elektronik atık toplayan
okula, bilgisayar ve yazıcı
hediye edecek.
S.23'te
Bağdat Caddesi’nde tecavüz dehşeti yaşandı.
Bıçaklı saldırgan, evine
yürüyen 19 yaşındaki E.F.B.’yi bir binanın
arka bahçesine sürükleyip tecavüz etti. S.18'de
2 YORUM
2016
27 Ocak
Çarşamba
Yıl 2016, Türkiye, bir
cenaze hikâyesi NURCAN BAYSAL
2
9 gün Diyarbakır Suriçi’inde cenazeleri yerde kalan İsa Oran veMesut Seviktek’in hikâyesi bu.
Öncelikle şunu söyleyeyim; bu yazıyı
yaşananlar kayıt altına alınsın diye yazıyorum, 2016’nın Türkiye’sinde yaşananlar unutulmasın, tarih kaydetsin diye
yazıyorum!
İsa Oran’ın babası Mehmet
Oran ve Mesut Seviktek’in abisi İhsan
Seviktek ile 30 Aralık 2015 günü tanıştım. O gün Diyarbakır’a gelen bir
gurup aydın, sanatçı, çeşitli meslek guruplarından 106 kişiden oluşan Barış
Savunucuları’nın programını yerelde
organize ediyordum. Bir genç kız yanıma geldi, ağlıyordu. Suriçi’nde iki
cenazenin yerde olduğunu ve ailelerinin perişan olduğunu söyledi ve yardımcı olmamızı istedi. Programa ekleme yaparak, o gün Barış Savunucuları’nın Diyarbakır toplantısında ailelerin yaşananları anlatmasını sağladık ve
yine aynı gün bir grup aydın, Diyarbakır Valisi’ni ziyaret ederek cenazelerin
yerden kaldırılması için destek istedik.
Bundan sonra yaşananları özetleyeyim. Ailelerle neredeyse her gün görüştüm, zaten hemen birkaç gün sonra
aileler İHD Diyarbakır şubesinde açlık
grevine başladılar. Bu arada bir yandan konuyu gündeme taşımaya çalışırken, bir yandan da İHD Diyarbakır
Başkanı Raci Bilici ile aşındırmadığımız kapı kalmadı. Kurumlar arasında
mekik dokuduk. Cenazelerin Yavuz
Sultan Selim Okulu’nun bahçesinde
olduğu ve oraya güvenlik güçlerinin
giremeyeceği, oranın hendeklerin arkasında bulunduğu belirtildi. En son
yaklaşık 10 gün önce Diyarbakır Valisi
ile tekrar görüştük, sokağa çıkma yasağına 2 saatlik ara verilmesini, bu arada özel timlerin çekilmesini ve belediye cenaze aracı ile birlikte aileler ve sivil toplumdan oluşturulacak bir heyetin alana giderek cenazeleri alabileceği
bir plan üzerinde anlaştık.
Bu arada 2 hafta önce Ankara ziyaretimizde Sayın Ahmet Davutoğlu ve
İçişleri Bakanı Efkan Ala’ya da durumu
ilettik.
Ondan sonra yaşananları basından
biliyorsunuz zaten. 12 Ocak günü sokağa çıkma yasağına 2 saatlik bir ara ve-
rildi. Özel timlerin çekileceği söylenmesine rağmen, heyet Suriçi’ne gittiğinde,
yüzlerce özel tim etraftaydı, daha sonra çatışma yoğunlaştı ve aileler cenazeyi alamadan Suriçi’nden döndü. O gün
güvenlik güçlerinin ailelere ve giden heyete söylediği bir bilgi ise beni ve birçok
kişiyi şaşırttı. Meğer zaten cenazelerin
bahçesinde bulunduğu okulun içinde de
özel timler varmış. Yani aslında cenazeler baştan beri özel timlerin bulunduğu
mekânda imiş!
Ailelerin açlık grevi devam ederken,
2 gün önce, savcılık Diyarbakır İHD’yi
arayarak, cenazelerin getirildiğini,
morgda olduğunu ve teşhis için ailelerin
morga gelmesini söylüyor.
Parçalanmış cenazeler
Baba Mehmet Oran ve abi İhsan Seviktek cenazeleri teşhis etmek için morga
giderler.
Bundan sonrasını baba Mehmet
Oran’dan dinleyelim:
“Savcılık ‘Sen gitme, morga girme
bayılırsın’ dediler, ben de ‘Sizin vahşetinizi görmek için ayakta duracağım’
dedim. Morga girdim. Oğlumun kafası yerinde değildi, yakılmış, bir kimyasal
madde dökülmüş gibi… Karnı deşilmiş,
bağırsakları dışarıdaydı, paramparçaydı,
et parçaları koparılmıştı, sanki bir hayvan koparmış gibi, oğlumu bir kolundan
tanıyabildim, oğlumu paramparça etmişler”.
25 Yaşındaki Mesut Seviktek’in cenazesinde ise yüzlerce kurşun var. Abi İhsan anlatıyor:
“Kardeşim zaten kafatasından ve
göğsünden aldığı yara ile şehit oluyor.
Sonra üzerine yüzlerce kurşun sıkmışlar. Yüzü tanınmayacak hale gelmiş. Bir
ölüyle böylesine uğraşmak ne demektir?
Bunu yapmakla Türkiye’nin sorunu çözülmez, Kürt sorunu çözülmez.”
“93’te Lice’den nasıl bir kaşık almadan çıktıysak, 2015’te Sur’dan da öyle
çıktık”
Doğrusu şaşkınım, kızgınım, öfkeliyim ve acı içindeyim. Birebir içinde
olduğum, günlerce alınması için uğraş
sarf ettiğimiz bu iki cenaze eğer baştan beri güvenlik güçlerinin elinde ise
ya da alabilecekleri bir yerde ise neden bizi uğraştırdılar, neydi amaçlanan, doğrusu hala anlam verebilmiş
değilim. Aileler baştan beri cenazelerin devletin elinde olduğunu düşünüyorlardı zaten, ben ne kadar naifmişim! Hangi sokaktan nasıl getirilebileceğinin planlarını yaparken, tamam
bugün alınacaklar diye her gün içimde
bir umut beklerken ne kadar naifmişim! Kamunun kapısını günlerce aşındırırken ne kadar naifmişim!
İhsan Bey şöyle diyor:
“Biz baştan beri size söyledik, cenazeler bu devletin elinde diye. Biz ilk günden beri cenazelerin orada yattığını biliyorduk, çünkü Suriçi’nde oturuyoruz,
komşularımız, arkadaşlarımızla telefonlaşıyorduk, cenazeler okulun bahçesinde, okula da özel timler yerleşmiş diyorlardı.”
Mehmet Bey ekliyor:
“Biz ilk günden biliyorduk bu cenazeler devletin elinde, biz bu devleti tanıyoruz, ne kadar kirli olduklarını biz biliyoruz.”
İhsan Bey devam ediyor:
“Kardeşim Mesut’la 3 yıl birlikte cezaevinde yattık, o dönem kardeşimle açlık grevine girmiştim, şimdi kardeşimin
cenazesini almak için annemle açlık grevindeyim”.
Yutkunuyorum.
“1993 yılında, bir bayram günüydü, devlet bizi köyden yolladı. O kargaşada Mesut’u köyde unutmuşuz, ertesi gün köyde kalan bir komşu aradı,
haber verdi, gittik Mesut’u aldık. Mesut inşaatlarda çalıştı, sokaklarda boyacılık yaptı, en sonunda beraber bir
market açtık Suriçi’nde. Zorla bir hayat kurduk. Şimdi o market de yok,
yıkılmış. 93’te Lice’den nasıl bir kaşık
almadan çıktıysak, 2015’te Sur’dan da
öyle çıktık.”
“Bu siyasi bir sorundur, silahla, hendekle, imhayla çözülmez”
Biz konuşurken, İHD’de ailelerin açlık grevi yaptığı salonun duvarlarında
hareketlilik var. İki genç resim daha duvara asılıyor,Turgay Girçek ve Gündüz
Akmeşe’nin resimleri. Aslında 4 gün
önce öldürülmüşler ama aileleri öldürüldüğünü dün haber almışlar. Ben duvarda her geçen gün artan genç resimlere
bakıyorum. Sarsıldığımı fark eden İhsan
Bey kolumu tutuyor, beni oturtuyor, o
acılı haliyle bir yandan da bana güç ver-
meye çalışıyor:
“Bak sonuç budur. Devlet aylarca
şehitlikleri bombaladı, Kürtlerin mezarlıklarına yapmadığını bırakmadı,
sonra da sorunu hendek meselesine indirdi. Siz bu kadar mezarlık bombaladıktan sonra ne olacak sanıyordunuz,
Kürt gençlerin bu yapılanları yiyip yutacağını mı sanıyorsunuz? O zamanlar hendek yoktu, mezarlıkları neden
bombaladınız?
Bu siyasi bir sorundur, silahla, hendekle, imhayla çözülmez.”
“Polis, asker ailelerine sesleniyorum:
Vatan sağ olsun demeyin!”
İhsan Bey’in bir de asker, polis ailelerine sözü var:
“Polis, asker anaları da bu acıları
görsünler artık. Bak ben bu acılı halimle söylüyorum. Biz asker ölse de
polis ölse de üzülüyoruz. Polis, asker
ailelerine sesleniyorum. Evlatlarımız
üzerine vatan sağ olsun demeyin, ölen
evladınızı düşünüyorsanız barış için
çabalayın. Empati yapın. Mesut benim kardeşimdi. Onu öldürdüler, yetmedi, üzerine yüzden fazla kurşun boşaltmışlar. Biz yine de diyoruz ki bunlar son olsun. Bizim çocuklarımız Kürt
halkının Türk halkının son kurbanları
olsun. Çocuklarınızı feda ettirmeyin
bu kirli savaşa.
Biran önce bu akıl tutulmasından hükümet çıksın. Dönülecek yer masadır.
Masadan başka yer yoktur”.
Bu arada söze giren Mehmet
Bey: “Her gelen sıkmış Mesut’a, hangi
din, hangi insanlık, hangi Allah’ın kitabında bu var” diyor.
Ankara ziyaretimizde, “Her cenaze
ile ilgileneceğiz, bizleri bilgilendirin” diyen Başbakan Davutoğlu başta olmak
üzere yetkililere sormak istiyorum:
1 aydır bu cenazeler neredeydi?
Bu cenazeleri bu hale kim getirdi?
Bu cenazelere bunları yapanlar cezalandırılacak mı?
Tarih yazsın. Yıl 2016, Ocak ayı. 21
yaşındaki İsa Oran ve 25 yaşındaki Mesut Seviktek’in cenazeleri 29 gün Diyarbakır Suriçi’nde yerde kaldı, aileleri
evlatlarının ölü bedenini alabilmek için
açlık grevine girdi.19 Ocak tarihinde cenazeler morga getirildiğinde parçalanmıştı…
2016
27 Ocak
Çarşamba
YORUM 3
Kadın, siyasetin başat
aktörü
ŞEYHMUS DİKEN
T
ürkiye’de kadınların siyasette
seçme ve seçilme hakkına baktığımızda tarihler bizi 1934 yılına götürür. Yani Türkiye’de kadınların “Seçme ve Seçilme Hakkı” dediğimiz Anayasal Hakkın resmiyette ve
kâğıt üzerinde seksen yıllık geçmişi var.
Peki, gerçek durum bu olmasına rağmen, kadınlar gerçekten seçebilmişler
midir, seçilebilmişler midir? Maalesef
bu soruların cevabı koca bir Hayır’dır.
Evet, belki seçebilmişlerdir, ama kendi
iradelerinin dışında bir seçim ve kendilerinin seçilmişler arasında olmadığı
bir seçim.
Bu durum kadının seçimlere katıldığı
halde seçilmişler arasında olamama hâli
adına cumhuriyet denen doksan yıllık
sistemin aslında kara bir yarasıdır.
Üstelik bunun sistem partileri üzerinden okuması yapıldığında hemen
hiçbirinin bir diğerinden bu anlamda
farkı da yoktur. Mesela laiklik ve kadın
hakları üzerinden ısrarcı söz söyleme
durumu olduğu dillendirilen CHP’de
bile bu durum üç aşağı beş yukarı böyledir.
Bu hâlin kırılma noktası 1980’li yıllarla birlikte Kürt Özgürlük Mücade-
lesinin Türkiye ve Kürdistan’da Kadın üzerinden yeni bir alan açması ile
mümkün olmuştur. İşte yürütülen bu
kırk yıllık mücadele içinde öncesinde
adeta “eve ve çocuk bakmaya” hapsedilen kadın, Kürt Siyasi Mücadelesi sayesinde mücadelenin başat aktörü
haline dönüşmüş / dönüştürülmüştür.
Sokaklarda, mahalle meclislerinde,
parti ilçe ve il örgütlerinde, belediye
meclislerinde, belediye eş başkanlıklarında ve parlamentoda erkeklerle eşit
sayıda temsiliyetin öncü gücü ve hak
savunucusu oldu kadınlar, mücadeleleri sayesinde.
Bu direnerek ve mücadele ederek
hak sahibi olmanın varlık sebebi elbette Kürt Siyasal Mücadelesi sayesindedir. Bu mücadele ve kazanım aynı
zamanda Türkiye’de şimdiye kadar
farkında olunmayan bir alternatif demokrasi mücadelesinin de örneğidir.
Peki, sorulabilir o halde! Bütün
bunlara rağmen Türkiye’de kadınlar
temsiliyette arzulanan noktada mıdırlar? Tabii ki hayır! Dünya Ekonomik
Forumunun geçtiğimiz yıllardaki araştırmasına göre 142 ülke arasında Türkiye 125. sıradadır. Ayrıca yine parla-
mentodaki kadın sayısı bakımından
yine 142 ülke arasında Türkiye 98. sıradadır. Üstelik bu sıralama yüzde on
seçim barajına rağmen Halkların Demokratik Partisi’nin parlamentodaki
aritmetiği kadın lehine arttırması sayesinde birkaç puan tırmanmıştır. Düşünün HDP’nin olmadığı bir mecliste bu
sıralama çok daha gerilere giderdi.
Türkiye’de tümüyle erkek egemen
bir sisteme karşı Kürt Siyaseti; cinsiyet
eşitliğine dayanan toplumsal bir düzenin inşası için kadınların tüm haklarının kullanımına ilişkin “pozitif ayırımcılık” diyebileceğimiz cinsiyet kriterlerini dikkate alan hükümlerin uygulanmasını savunuyor.
Doğal olarak bu savunu ve talepkârlık akla hemen “Avrupa Birliği Yerel
Yönetimler Özerklik Şartı”nı getiriyor.
Kürt Siyaseti epey zamandır AB üyesi ülkelerde uygulamaya girmiş olan
Özerklik Şartındaki kadına dair pozitif hükümleri kendi kurumlarında uygulamaya başladı.
Bütün kurumlarında EşBaşkanlık
sistemi, kadın ve erkek eşit temsiliyeti. Kadın Meclisleri bütünüyle Türkiye’nin üye olmaya çalıştığı ama kimi
ABONELİK KARTI
1 Yıl Yurtiçi 60
Adı Soyadı :
ANADOLU YAKASINDA
GÖRÜNÜR OLMAK iÇiN
ilan Reklam ve Rezervasyon
hattı için bizi arayınız
T: 0216 457
46 46
F: 0216 457 13 12
e-mail: [email protected]
Adresi
:
e-mail
:
Tel-GSM :
hükümlerine çekince koyduğu ve hâla
uygulamamak için gayret gösterdiği
AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartına
bir ön hazırlıktır.
Bu noktadan hareketle geçtiğimiz
günlerde başta Demokratik Toplum
Kongresi olmak üzere Kürt Siyasal
kurumlarınca deklere edilen Özyönetim Deklarasyonunun bir maddesine
referans vermek gerekirse talep edilen
şudur: “Demokrasinin derinleşmesi,
kapsamlılaşması, özgür ve demokratik
yaşamın sağlanması açısından kadınların meclislerde, tüm karar mekanizmaları ve özyönetim kademelerinde
eşit temsilinin tanınması. Kadınların
ihtiyaçları doğrultusunda meclis, komün ve toplumsal kurumlar kurabilmesi; kadın kurumları ve kadınlarla
ilgili kararların tamamen kadın meclislerinin onayından geçmesi. Kadının
her alanda özgür ve özerk örgütlenmesinin tanınması.”
Dolayısıyla Kürt Siyaseti ekseninde
bu denli mücadelesi nedeniyle örgütlülüğün güçlü aktörleri olan Kürt Kadınını hedef alarak etkisizleştirmeye
çalışılmasının nedenleri ortaya çıkmış
oluyor.
Halkın Nabzı
Gazetesi
Süreli Yayın
AHİS Reklam Organizasyon
Prodüksiyon San. Tic. Ltd. Şti.
Adına İmtiyaz Sahibi ve Genel
Yayın Yönetmeni (sorumlu)
İSHAK KARAKAŞ
Editör: Ahmet TULGAR
Abonelik bedelini banka hesabına yatırdıktan sonra bilgileri lütfen
aşağıda belirtilen posta adresine veya e-mail e gönderiniz.
Grafik Mizanpaj
HALKIN NABZI
Hakan YILDIRIM
Bağlarbaşı Mahallesi 2. İlkokul Cad. No:39
Cihangir İş Mrk. Kat:2 D:7 Maltepe/İstanbul/Türkiye
T:+90 216 457 46 46 F:+90 216 457 13 12
[email protected]
www.maltepeninnabzi.com
AKBANK Maltepe Şubesi
TL HESABI: Şube Kodu: 00 29 Hesap No:0189926
IBAN:TR35000460002 9888000189926
Hukuk Danışmanı
Erdal BEKTAŞ
Av. Uğur KARAKAŞ
Grafiker
Danışma Kurulu
Spor Servisi
Fırat COŞKUN
Kültür Sanat
Bedros DAĞLIYAN
Avusturya Temsilcisi
Erdal BOYOĞLU
Viyana Temsilcisi
Emine BAŞKÖY
Fehim IŞIK
Samet MENGÜÇ
Fuat TOKAT
Bilgi İşlem:
Ufuk KARAKAŞ
Yer: Bağlarbaşı Mh. 2. İlkokul
Cd. No: 39 Cihangir İş Merk.
Kat 2 D:7 Maltepe - İstanbul
Tel: 0216 457 46 46
Fax: 0216 457 13 12
[email protected]
Baskı: GÜN MATBAA Beşyol
Mah. Akasya Sk No 23/A
Sefaköy-Küçükçekmece - İST.
Tel: +90 212 426 63 00
4 HABER
2016
27 Ocak
Çarşamba
Maltepe Belediyesi dur durak bilmiyor
M
altepe Belediyesi’ne bağlı
araçlar, 2015 yılı içerisinde 6 bin 550 sefer gerçekleştirerek, 8 milyon kilometre yol yaptı.
Okulların açılmasıyla başlayan ücretsiz servisler de büyük ilgi gördü.
Sosyal belediyecilik kapsamında çalışmalarına hız kesmeden devam eden
Maltepe Belediyesi’ne bağlı araçlar
belediye çalışmaları, dernek, kamu kuruluşları, spor kulüpleri, cenazeler ve
etkinlikler için 2015 yılı içerisinde 6
bin 550 sefer gerçekleştirerek, 8 milyon kilometre yol katetti. İl dışına götürülen 1468 cenaze için katedilen mesafe, 454 bin kilometre oldu.
Öğrencilere ücretsiz servis
Okulların açıldığı eylül ayıyla birlikte başlayan ve büyük ilgi gören
ücretsiz öğrenci servisi uygulaması
kapsamında da araçlar, 37 bin 180
kilometre yol yaparak, öğrencileri
okullarına ulaştırdı. Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, “İlçemizin öncelikli sorunu olan
öğrencilerimizin ücretsiz servislerle
okullara ulaştırılması noktasında belediye olarak elimizden geleni yaparak, bir uygulama başlattık. Bu uygulamayla lise öğrencilerini ücretsiz
biçimde okuldan eve, evden okula
taşıdık. Bu anlamda müdürlüğümüz
bünyesinde özverili çalışmalarını
sürdüren ekip arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Ayrıca ilçemizdeki
cenazeleri kendi cenazelerimiz gibi
sahiplenerek, vefat edenlerimizi topraklarıyla buluşturduk, memleketlerine götürdük” dedi.
Maltepe’de kantinlere ve
gıda işletmelerine denetim
G
ıda denetimlerine aralıksız
devam eden Maltepe Belediyesi, 60 okul kantini ve 50
gıda işletmesinde denetim gerçekleştirdi.
Maltepe Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğü tarafından yapılan
okul denetimlerinde, işletmelerin temizlik ve hijyen şartları, çalışanlara
ait muayene ve hijyen sertifikaları sırasıyla gözden geçirildi. Denetlemelerde ekipler tarafından eksiği bulunan yerler hakkında işlem yapılarak, eksikliklerinin giderilmesi talep
edildi. Veteriner İşleri Müdürü Fevzi Karaağaç’ın katıldığı denetimlerde, okulların çevresinde bulunan 50
gıda işletmesi de, hijyen açısından
kontrol edildi.
“Denetimlerimiz tüm
hızıyla sürüyor”
Çalışmalarla ilgili açıklama yapan
Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, “Geleceğimiz olan çocuklarımızın sağlıklı, güvenilir ve hijyenik
gıdalar tüketip, hijyenik şartlara
sahip kantin ve yemekhanelerden
beslenmelerinin en doğal haklarıdır. Bu açıdan gıda işletmeleri denetimlerinin bir ayağı olan okul
kantin ve yemekhanelerinde denetimlerimiz tüm hızıyla sürdürülüyor” dedi.
Kartal’da yol verme
kavgasında silah konuştu
K
artal'da hafriyat kamyonu ile
özel halk otobüsü sürücüleri
arasında yaşanan yol verme
tartışmasında 2 kişi silahla yaralandı.
Kartal’da bir benzin istasyonu
önünde Özel Halk Otobüsü şoförüyle hafriyat kamyonu sürücüsü arasında çıkan silahlı kavga kanlı bitti.
Mehmet Hatifi Kızılağaç idaresindeki 34 HA 6283 plakalı halk otobüsü,
E-5 yan yolda, Ali Sofi idaresindeki
34 BJR 53 plakalı hafriyat kamyonu
sürücüsüyle yol verme nedeniyle tartıştı. Bir benzin istasyonunda devam
eden tartışmanın kavgaya dönüşmesiyle, kamyon sürücüsü Sofi, üzerinde taşıdığı silahını ateşledi.
Silahlı kavgada otobüs sürücüsü
Kızılağaç ve kavgayı ayırmak isteyen
pompacı Cemal Koca bacağından
yaralandı. Yolcular tarafından olay
yerine polis ve sağlık ekibi çağrılırken, yaralılar Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı.
Kamyon sürücüsü Sofi, polis ekiplerince gözaltına alınırken olayla ilgili
soruşturma başlatıldı.
YORUM 5
2016
27 Ocak
Çarşamba
Batı ve ABD’nin ikiyüzlülüğü...
FEHİM IŞIK
G
örünen o Kürtlerin, birilerinin
kontrolüne girmeden, kendi
kendilerini özgürce yönetme isteği, aç kurtların çöreklendiği Rojava ve
Ortadoğu için fazla geldi. Kürtlerin kendi kaderlerini özgürce tayin etmek istemesi bir kez daha egemenlerin sömürü
ve talan duvarına çarptı, çarpmaya devam ediyor. Eğer böyle değilse, bunca
acımasız saldırıyı, yaralıların günlerce
top altında tutulup katledilmesini, Cihanlara bir ambulansın bile çok görülmesini, Refiklerin vurulup hemen ardından terörist ilan edilmesini, yaralıyken
gözaltı işlemine tabi tutulmasını sıradan
bir tepkiyle bile karşılaşmadan geçiştirilmesini başka nasıl izah edebiliriz?
Türkiye, Ortadoğu’da çıkarların korunmasıyla ilgili ABD’ye de, Batı’ya da
en iyi jandarma benim, diyor. Batı bunu
tartışma gereği bile duymuyor. Çünkü,
Türkiye’nin ne kadar iyi bir ileri cephe
olabileceğini, Batı ve ABD’nin çıkarlarını ne kadar iyi koruyabileceğini biliyor.
Kendini insan hakları üzerinden pazarlayan AB’nin de, dünyanın koruyuculuğu görevini kendine görev gören
ABD’nin de esasen kendi çıkarlarını ko- cesur, onunla gurur duyabilirsin” diyor.
rudukları, Türkiye’yi yönetenlerin per- AB yöneticileri Türkiye’de insan haklavasızlığına da bu nedenle sessiz kaldık- rı ihlallerine dönük eleştiride bulunup o
ları açık.
soğuk, cezaevi duvarı gibi sert suratlarıyBu ikiyüzlü politikanın başka izahı la Türk yetkililere seslenebiliyor.
yok.
Ne kadar büyük şeyler yapıyorlar
Tek dertleri, Ortadoğu’dan Avru- değil mi? AİHM yaralılar için tedbir
pa’ya akacak petrol ve doğal gaz
kararı alındığından ne kadar
hatlarının güvence altınumutlanmıştık oysa. Hüda olması, savaştan ve
seyin’e, Serhat’a, CiABD’nin,
ölümden kaçan insanhan’a ambulans gideların kendi kapılarına
cek, gençlerin yaşaAB’nin ardına
dayanmayıp yaşamı kurtulacak diye
sığındıkları onca
dıkları cehennemde
umutlanmıştık.
söylem, mevzuatlarını
kalmaya devam etTürkiye, bu kararoluşturdukları binlerce
meleri...
ları uygulamak zosayfalık belge sadece
•••
runda, diye düşünBatı, akıllı. Her şeye
müştük.
bir avuç çöpmüş
rağmen ağızlara ara sıra
Ne oldu? Bir hiç!
bir parmak bal çalmayı,
AİHM, ağzımıza bir parumut tacirliği yapmayı da bemak bal çaldı, Hüseyinler, Serceriyor. Örneğin faks mesajı üzerinden hatlar, Cihanlar kan kaybından ölmebirkaç saatte AİHM’de tedbir kararı ye devam etti. O yetmez, onlarca insan
alıp yaralılara ambulans gönderilmesi- Cizre’de bir evin bodrumunda, yatak
ni isteyebiliyor. ABD başkan yardımcısı döşeklerden çıkardıkları pamuklarla kaTürkiye’ye gelip muhaliflerle görüşebili- namalarını durdurmaya çalışırken ev
yor, Can Dündar’ın oğluna, “Baban çok top atışlarıyla başlarına yıkıldı.
Tüm bunlar yaşanırken, biz
AİHM’in aldığı tedbir kararından,
ABD’nin bölgedeki gelişmelere müdahale edebileceğinden umutlandık.
Oysa bunların kendi çıkarları için ne
kadar iki yüzlü olabileceğini, yeri geldiğinde ne kadar alçakça davranabileceklerini bilmiyor muyduk?
Batı ve ABD, bu ikiyüzlülüğü çıkarlarının zedelendiğini hissettiği her yerde
göstermedi mi?
Tüm bunlar bir kez daha bize gösterdi ki ABD’nin, AB’nin ardına sığındıkları onca söylem, mevzuatlarını
oluşturdukları binlerce sayfalık belge
sadece bir avuç çöpmüş.
•••
Türkiye’nin bunca pervasızca davranmasının bir nedeni de hiç kuşku
yok ABD ve Batı’nın ikiyüzlü politikalarıdır. Batı ve ABD’nin bu ikiyüzlülüğü Türkiye’nin sürdürdüğü politikanın
bir AKP ve Erdoğan politikası olmadığını da bize gösteriyor. Türkiye, Batı ve
ABD’nin desteğinde topyekün bir devlet politikası uyguluyor.
Bu kadar basit...
6 YORUM
2016
27 Ocak
Çarşamba
HDP kongresinin
ardından....
ÖNDER BİROL BIYIK
B
unca kanlı kuşatmaların içinde
HDP geçtiğimiz pazar günü
olağan kongresini yaparak yeni
Parti Meclisi’ni seçti. Cizre’den, Silopi’den, Sur’dan her an ölüm haberleri
geldiği, cesetlerin sokak ortasında çürüdüğü, dahası devlet kurşunlarının
yol açtığı onca ölümün faturasının vicdansızca HDP’ye kesildiği bir atmosferde yapılan kongrenin, alıştığımız
HDP kongrelerindeki coşkulu görüntülere sahne olması beklenemezdi. Nitekim geçmiş örnekleri ile kıyaslandığında öfke ile kaygının, direnç ile acabaların harman olduğu kasavetli bir
kongre yaşandı.
İşin duygusal atmosferi bir
yana HDP kongre sürecine, tüm
Türkiye sathında mahalle, ilçe ve il
konferanslarını yaparak tabandan
tavana sıkı tartışmaların birikimi
ile geldi. Parti çalışanlarının sürekli
gözaltına alındığı, tutuklandığı, ölüm kendi örgütsel kapasitesinin üzerinde
tehditleriyle sindirilmeye çalışıldığı,
bir destek buldu. Bugün ise partikaranlık odaklar tarafından
yi de önüne katıp sürükleyönlendirilen milliyetçiyen bu yardımcı rüzgar
HDP
lümpen
güruhlar
yok. Çözüm sürecinin
gibi yerelden
tarafından
parti
tropikal rüzgarları
örgütlenmeyi
binalarının yakıldığı
çatışma sürecinin
bir
ortamda
kutup rüzgarlarına
önüne koyan bir parti
sanırım
HDP
bıraktı yerini. Dün
ancak sokağa ve işyeri
dışında hiçbir parti
süreç örgütü bir
örgütlenmelerine
bunu başaramazdı.
yerlere taşıyordu.
dayanıyorsa kalıcı
Bunun bir nedeni
Bugün örgüt süreci
HDP›nin
üzerinde
taşıyacak. Bu, HDP
olabilir
yükseldiği
mücadele
yeniden yapılanması debirikimi ise diğer nedeni bu
mek. Parti meclisinin yüzde
topraklara ektiği barış ve demokrasi 70’nin yenilenmesine bakılırsa, parti
tohumlarının direncidir, umududur.
bu yapılanma ihtiyacını görmüş göAncak bu umut, içinden geçtiği- züküyor. Tabi bunu biraz da bundan
miz karanlıkta yeni bir yapılanma sonraki parti politikalarında görmek
ihtiyacını perdelememeli... Düne lazım.
kadar HDP çözüm sürecinin ılıman
Kongrenin aldığı en isabetli kaikliminde konjonktürün rüzgarı ile rarlardan biri de yola Selahattin De-
mirtaş’la devam etmesi oldu. Siyasetin alanının saray merkezli şiddet politikaları ile daraltıldığı bir süreçte,
HDP’nin korumaya çalıştığı Türkiye partisi vizyonunu ondan daha iyi
taşıyacak kimse olduğunu sanmıyorum. Demirtaş HDP sürecinin simgesi bir siyasetçi ve bu zorlu süreçte
onun yokluğu büyük kayıp olacaktı.
Son bir söz HDK’nin yeniden canlandırılması üzerine olsun; HDP gibi
yerelden örgütlenmeyi önüne koyan
bir parti ancak sokağa ve işyeri örgütlenmelerine dayanıyorsa kalıcı
olabilir. Bunu da yapacak HDP değil,
onun kitle örgütü HDK’dir. HDK tabana yayılmadan HDP’nin yapacağı
siyaset parlamento duvarını aşamaz.
Sanırım konferans ve kongre süreçlerinde bu gerçek de değerlendirildi.
Biz de başarılar diliyoruz HDP ve
HDK’ye...
HABER 7
2016
27 Ocak
Çarşamba
Uğur Mumcu barış şiirleriyle anıldı
B
ombalı suikast sonucu 23 yıl
önce yaşamını yitiren gazeteci-yazar Uğur Mumcu, Maltepe’de barış şiirleriyle anıldı. 23 yıl önce hayatını kaybeden gazeteci-yazar Uğur Mumcu, Maltepe Belediyesi tarafından düzenlenen programda anıldı. Prof. Dr. Türkan Saylan
Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen
anma töreninde, ünlü tiyatro ve sinema oyuncuları Gülsen Tuncer, Metin
Coşkun, Levent Ülgen, Ayşegül Alpak,
Orhan Aydın, Ufuk Karakoç’un yer
aldığı Nazım Oyuncuları, ‘Barış Barış Barış’ adlı müzikli gösteriyle Uğur
Mumcu’yu andı.
Müzikli gösteride usta oyuncular
sahneden, “Tüm savaşlara, yıkımlara
ve talana karşı barışı kışkırtmak için
ülkemiz ve dünyalı ozanlarla hayata
selam duruyoruz. Nazım Hikmet’ten
Uğur Mumcu’ya, Pablo Neruda’dan
Bertolt Brecht’e kadar ülkemize ve
dünyaya iz bırakan ozanları, yazarları
ve aydınlarımızı birlikte anıyoruz” mesajı verdi.
20’inci yüzyılın Alman şairi ve
oyun yazarı Bertolt Brecht’in barış
dizeleriyle başlayan gösteride, dünyaca ünlü şair ve yazarların yanı sıra
Enver Gökçe, Nazım Hikmet, Yaşar
Kemal’in de aralarında bulunduğu
Türkiye’nin ünlü düşünür, şair ve
yazarlarının barış üzerine şiirlerini,
usta oyuncular seslendirdi. Gösteriye
ünlü müzisyen Emin İgüs de, bağlaması eşliğinde seslendirdiği türkü ve
deyişlerle eşlik etti.
Kadıköy’de duvarlar tuval oldu
K
adıköy’ün tarihi semtlerindeki
bazı binaların duvarları, sanat
eserine dönüştürülüyor
Kadıköy’ün tarihi semtlerindeki
bazı binaların duvarları, sanat eserine dönüştürülüyor. Büyük, boş ve ürkütücü gözüken sağır bina cepheleri,
sokak sanatçılarının çalışmalarıyla resim tuvalini andırıyor. Kadıköy Belediyesi’nin bu yıl 4. kez düzenlediği Mural-İst Festivali kapsamında yurtdışından gelen sokak sanatçıları, binaların
cephelerini boyalarıyla canlandırarak
“Pir ile Talip” TSKM'de
Maltepelilerle buluştu
M
altepe Belediyesi’nin ocak
ayındaki kültür-sanat etkinlikleri
kapsamında
müzisyen Sercan Öztürk ile Hüseyin
Korkankorkmaz, “Pir ile Talip” adlı
albüm çalışmalarıyla Maltepeli sanatseverlerin karşısına çıktı.
Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür
Merkezi’nde gerçekleştirilen konserde
Öztürk ve Korkankorkmaz, geçtiğimiz yıl yayımlanan albümlerinde yer
alan Konya ve Karaman yöresinin en
ünlü saz şairlerinden Karamanlı Gufrani Baba’ya ait “Katre İdim Ummanlara Karıştım” , taşlamalarıyla
ünlü halk ozanı Bolulu Aşık Dertli
Baba’ya ait “Minnet Eyledikçe Aksine Döner” isimli deyişlerinde yer aldığı eserleri ve türküleri seslendirdi.
Öztürk ve Korkankorkmaz, güçlü yorumlarıyla salonu dolduranların beğenisini topladı.
sanatı sokağa taşıyor ve duvarları birer
sanat eserine dönüştürüyor. 4 yıl süren
projede 25 yabancı, 7 yerli grafiti sanatçısı hünerlerini sergiledi. Sanatçılar
30’a yakın dış bina cephesinine devasa resimler yaptı. Kadıköy Belediyesi’nin resmi hizmet binasının 3 duvarı da resimlerle süslendi. Kadıköy’ün
Yeldeğirmeni, Rasimpaşa, Osmanağa
ve Moda gibi tarihi mahallelerinde uygulanan proje birbirinden ilginç desenleriyle gri ve soğuk duvarlara hayat
verdi.
8 HABER
2016
27 Ocak
Çarşamba
Maltepe’de karne sevinci
O
kulların yarıyıl tatiline girmesi nedeniyle Maltepe’de karne dağıtım töreni düzenlendi.
Okulların yarıyıl tatiline girmesi nedeniyle Maltepe’de karne dağıtım töreni düzenlendi. Öğrenci ve velilerin
katıldığı törene katılan Maltepe Kaymakamı Necip Çakmak, “Sevgili öğretmenlerimiz, başarının sırrı sizde
unutmayın. Eğitim sistemi değişse de,
değişmeyen tek şey kara tahta ve tebeşir. Gerisi laf-ı güzaf ” dedi.
Maltepe Kazım Tunç İlkokulunda düzenlenen karne dağıtım törenine, Maltepe Kaymakamı Necip
Çakmak, Maltepe Belediye Başkan
Yardımcısı Canan Döner, İlçe Milli Eğitim Müdürü Faik Kaplan, Milli Eğitim Şube Müdürü Vedat Terlemez, okul müdürleri ve veliler katıldı.
Öğrencilerin halk oyunu gösterileri ve
şiir okuduğu törende bir konuşma yapan Maltepe Kaymakamı Necip Çakmak, çocukları yetiştiren velilere ve
eğitip okutan öğretmenlere teşekkür
ederek, “2015-2016 eğitim-öğretim yılının, birinci döneminin sonuna gelmiş
bulunmaktayız. Sene başında okul ile
tanışan çocuklarımız vardı. Şimdi onlar okuma yazmaya başladılar. Seneye
başka çocuklar olacak buralarda. Bu
böyle sürekli devam edecek. Çocuklar
unutmayın dedeleriniz, babalarınız,
anneleriniz bu sıralarda okudular, bir
yerlere geldiler ve şimdi sizler aynı sıralardasınız. Öğretmenleriniz ve aile-
leriniz sizler için çok çaba gösteriyor.
İyi nesiller yetiştirmek için bu çabalarımız artarak devam edecek. Bizler sizlere her zaman destek olmaya devam
edeceğiz. Eğitimcilerimizi özellikle
tebrik ediyorum. Çok iyi şartları olmasa da, çocuklarımız için en iyisini yapmaya gayret sarf ediyorlar. Eğitimcilerimiz, başarının sırrı sizde unutmayın.
Eğitim sistemi değişse de, değişmeyen
tek şey kara tahta ve tebeşir. Gerisi laf-ı
güzaf ” diye konuştu.
Yapılan konuşmaların ardından
Çakmak ve Maltepe Belediye Başkan
Yardımcısı Canan Döner, sınıfları dolaşarak heyecanla bekleyen öğrencilere
karnelerini dağıtıp, öğrencilerle fotoğraf çektirdi.
Tatile şenlikle merhaba
K
arnelerini alıp, yarıyıl tatiline
giren çocuklar, Maltepe Belediyesi’nin düzenlediği ücretsiz
şenlikte doyasıya eğlendi.
Maltepe Belediyesi’nin yarıyıl tatili için hazırladığı “Şubat Tatili Çocuk Şenliği”, Prof. Dr. Türkan Saylan
Kültür Merkezi’nde başladı. Şenlik
kapsamında Kurabiye Canavarı Çocuk Tiyatrosu’nun sahnelediği “Kayıp Prenses Rapunzel” isimli oyuna,
Maltepeli çocuklar büyük ilgi gösterdi. Oyunun bitiminden sonra Maltepeli çocukları ünlü çizgi film kahramanları ve palyaçolar karşıladı. Şenliğin ilk gününde, animasyon gösterileri eşliğinde yüz boyama ve sosis
balon yapma etkinlikleri düzenlendi,
çocuklara pamuk şeker ikram edildi.
Çocuklar, ünlü masal kahramanlarının karakterleriyle hatıra fotoğrafı çektirdi. İki hafta sürecek ücretsiz
şenlik kapsamında, 13 çocuk oyunu
ve animasyon gösterileri sergilenecek.
Pendik’de sahte içki operasyonu
P
endik’de jandarma ekiplerince yapılan operasyonda,
kaçak ve sahte olduğu değerlendirilen 872 şişe alkollü içki ele geçirildi.
Alınan bilgiye göre, jandarmaya
bir şahsın aracıyla piyasadan temin
edilen ve menşei belli olmayan kaçak içki taşıdığı, bunların E-5 Karayolu üzerinden İstanbul dışına çıkarılabileceği veya Pendik ilçesindeki
bayilere satılabileceği ihbarında bulunuldu.
Bunun üzerine İl Jandarma Komutanlığı ekipleri, takibe aldıkları aracı Pendik Köprüsü civarında
durdurdu.
Araçta yapılan aramada, fatura
ve irsaliyeleri bulunmayan, değişen miktar ve markalarda ambalajlanmış şekilde 872 adet bandrolsüz, kaçak ve sahte olduğu değerlendirilen alkollü içki ele geçirildi.
İçkilere el konulurken, bununla
ilgili bir kişi gözaltına alındı.
YORUM 9
2016
27 Ocak
Çarşamba
Dirençli özgür alınların,
özgürlük düşleri
A
h zaman! Ah hatırlandıkça
örseleyen zaman! Bilir misin?
Bizde yarattığın, üzerimizde
bıraktığın yıkımı, yıkıntıları… Üzerimize balçık gibi yapışan bizi kahırlara
sürükleyen kayıplarımızı, arkadaşlarımızı…
Neyi, hangi zaman hatırlar ki insan?
Oysa hatırlamak, sevinçli anları anımsamak nasıl da güzeldir. Nasıl güzel bir
hoşluk yaratır bizde… Ah, o acılar olmasa…
Diyarbakır’ı, Sur ilçesini ve orada
olanları izliyorum. Kadınlar, gencecik
kızlar anlatıyorlar olanı, biteni… Zaten her şey o kadar ortada ki… Çocukların gözlerine bakmak, onları izlemek bile yetiyor gerçeği anlamama…
Oyun dahi oynamıyor o çocuklar…
Ne sokak var ne de avlu oynayacak…
Her taraf toz toprak ve mermi kovanlarıyla dolu… Evin odasında fotoğraflarının asıldığı duvar artık yok! Kör bir
adam gibi gözün olduğu yer nasıl boşluksa, nasıl karanlıksa öyle. Yaşlı babaannelerin dişleri nasıl eksikse öyle!
O bazal taşlı sokaklardan geriye
kalan koca bir yangın yeri; koca birer
yıkıntı… Ah o Diyarbakır, Amed, ya
da Dikranagerd! Kaç kez yıkıldı, kaç
kez yeniden inşa edildi. Ne çok eksildi, ne çok çoğaldı… Bizler çoğaldıkça o adına devlet denilen canavar;
bizleri tekrar tekrar yok etti. Acımadı, üzülmedi…
Adı Hüseyin’di. Memleketi Dersim.
Yiğitti, mertti. Nasıl da güzel, dolu
dolu gülerdi… Sarıldığında koca bir
kestaneye sarılır gibi sarardı kollarını sırtımıza… Ardımızda güvenli bir
duvar gibi durduğunu hissederdik. Bir
sırayı paylaşırdık sınıfta… Vatan bildiği topraklar uğruna neler çektiğini,
yaşadığı zorlukları bilirdim. Saatlerce
memleketini ama en çokta ezilen horlanan Kürt Halkını anlatırdı dinleyen
yüreklere… Biz başka bakardık, o ise
baktığında ben yoldaşınım derdi âdeta… Yok, aynı görüşleri de paylaşmazdık. Ancak bu durum arkadaşlığımıza,
yoldaşlığımıza etken olmazdı.
Okulun kantininde oturduğumuz
bir gün bir arkadaşıyla uzakta bir
masaya oturmuştu. Üzülmüştüm ya-
nıma gelmediğinde. Yanımda oturan
arkadaşımda fark etmişti olanı biteni.
Yakınlığımızı o da bilirdi. Sonra bir
şeylerin ters gittiğini, salondaki öbekleşmelerin farkına varmıştım. Kalabalık oturan gurubun Hüseyin ve arkadaşına saldıracağını birden anlayıverdim. Okulu elinde bulunduran
siyasi kitlenin Hüseyin’in siyasetine
olan hıncını da biliyordum. Yanımdaki kıza fısıldadım. “Kalk olay olacak, Hüseyin’e saldıracaklar.” Hızlı
adımlarla onu uyarmak için koştum.
Yetişemedim. Aniden saldırıverdiler.
O yiğit Hüseyin yanındaki arkadaşının önüne geçerek “kaç” dedi. O güruhun önüne korkusuzca geçti. Elinde bıçaklarla saldırıp onu bıçakladılar. Okulun merdivenlerinden yuvarlayıp dağıldılar.
Ben ve yanımdaki kızcağız koşarak
Hüseyin’in yanına gittik. Kasığından
oluk oluk kan akıyordu. Sırtıma aldım.
Bir taraftan da ağzıma geleni söylüyordum. Hızlıca koşup yola çıktım. İlk
gelen arabanın önüne attım kendimi.
Hüseyin o gün hastaneye yetiştirdiğimiz için kurtuldu. O yiğit kimseye söyleme dediği için tek kelime etmedim.
Farklı görüşte de olsa, gammazlığı hiç
sevmezdi.
Aradan yıllar geçti. Bir gazete haberinde yeniden rastladım Hüseyin’e…
Katledilmiş cesedi tozlu yolun üstünde
sahipsizce yatıyordu. Kendini mazlum
halka adamış o çocuk; o dirençli ve gururlu alın özgür bir halkın geleceğine
olan özlemle bu dünyadan göçmüştü.
Şimdi top ve tank seslerinin sıklıkla
duyulduğu, yıkılmış, tarumar edilmiş
şehirlerin civanları, kadınları, çocukları da o özlem duygusuyla hiçliğe gidiyorlar. Camilerden sala sesleri dahi
duyulmuyor. Ne törenleri oluyor, ne
cenazeleri… Devlet cenazelerin alınmasını engellediği için sahipsiz bir mezarda umarsızca yatıyorlar.
Tozlu sokakta bir çocuğun ürkek
gözlerine, ağlamaklı yüzüne takılı kalıyorum. Hüseyin düşüyor, benim ve
özgürlük için direnen bir halkın düşlerine…
Anadil
Düşünse
En çok neyi ister insan!
Düşünse, ölümüne özlemeyi
Memleketi düşünse, uzaktan
uzağa
En sunturlusundan düşünse
Küfrün feriştahını bütün
namussuzlara
Ya da edinilmiş zevkle
düşünse
Masis’ten koparılmış
Dağ kekiğinin yemeğe kattığı
lezzette
Bir aşk şiirini
Ah düşünüp de söylese
Sevgiliye olan hasreti
Kendi Anadilinde
Bedros Dağlıyan
Altınoluk,
04 Temmuz 2009
10 YORUM
2016
27 Ocak
Çarşamba
Güneydoğu’da insan
hakları ihlalleri
aydınlatılmalıdır
G
üneydoğu’da yoğunlaşan savaş ve operasyonlar tüm hızıyla sürüyor. İktidar medyası
pervazsızca tek yanlı haberleri ile asparagas haber vermeye devam ediyor.
Kendine vicdan sahibiyim diyenler
hiç düşünmüyor mu? Bugünkü savaşın
sorumluluğu Kürt halkına mı yoksa T.
C.’ye mi aittir?
Vicdan sahibi insan bir kere olsun
bunu sorgulamalıdır. Dinci muhafazakar medya yalan makinası misyonu
üstlenmiş, Kürt halkını terörist göstermektedir. Her türlü sorumsuzluluğu Kürt halkına çıkartmaktadır. Sanki
Kürtler iktidarda ve Kürtler Türkiye’yi
yönetiyor. Türk medyasının geçim
kaynağı; tek yanlı habercilik, evlilik
programları, uyduruk yarışmalar,yalılı, yatlı diziler. Yapılan haberlerin meslek ahlakı yok, insanlık yok, işlerine
saygısı yok, gözleri mevki ve paradan
başka bir şey görmüyor. Varsa yoksa
para, mal, mülk, şöhret. Gemisini kurtaran kaptan misali bir yaşamın girdabındalar. Konu çıkar ve para olunca,
dinci duygular olunca akan sular duruyor. Konu yalan ve iftira olunca hiçbir kural tanımıyorlar. Güneydoğu’daki egemen güçlerde hukuk, hakkaniyet, haysiyet, merhamet, kardeşlik,
insana saygı yoktur.Orada yaşananlar
umurlarında değil. İşte çoğunluk için
insanlık paramparça olmuş durumda.
İktidarın zulmü, sokağa çıkma yasakları, tankları ve havan topları her tarafta vahşet sergiliyor. Bencil ve korkak
çoğunluğun sessizliği ve suskunluğu ise
devam ediyor. Ne yazık ki; bugün çok
traje-komik tartışmalar gündemi belirliyor. Milliyetçi-dinciler kendi kimliği
ile “rahat” edebileceği vicdana sığınıyorlar. Türkleri üstün görüp, biz ulusun ezenleriyiz ve biz bunun için buradayız diyorlar. Burada ulusun ezenleri olarak algılanmasının ayırımcılığını
açık açık gösteriyorlar. İktidarın, yeni
Türkiye demesi, Türk-İslam sentezinin
yeniden piyasaya sürülmesidir. Kürtlere ve Alevilere karşı siyasal ve ideolojik
dizaynı ispatlamak istemeleridir. İktidarın siyasal edimcileri Güneydoğu’da
tehdit altındaki Kürtleri sindirmek
Akademisyenlerin
bildirgesi yersiz ve
zamansız bir talep
değildir. Ana fikri barıştır.
Birlikte yaşamanın yolu
eşitlikten geçer, bunu
unutmayalım
için her türlü vahşeti uygulamaktadır. Demagojik biçimde kullandıkları
“her şey vatan için”
yalanları ortalıkta irin
akıtıyor. Vahşeti ve soykırımı yaratan faşizm; her yerde aynı ulusalcı duygulardan besleniyor. İnsanlık trajedisi; okumamanın,
araştırmamanın, sorgulamamanın cahilliğini göstermektedir.
AKP iktidarı; iç savaştan endişe ettiğini açıkladı.
Mardin-Nusaybin, Suriye-Kamışlı arasında blok beton duvarı örülmeye başlandı. 3 metre yüksekliğinde 2
metre genişliğinde blok beton döşeniyor. Sur ilçesinde geçici zırhlı karakol
kurulacak. Aydınları-Akademisyenleri karanlığın gürühları, alçak ve vatan hainleri olarak açıkladı. Ağrı eski
HDP milletvekili Halil Aksoy gözaltına alındı. Gözaltına alan polisler sanki
kurgu film gibi maskeli polislerle götürüldü. Diyarbekir’de ilkokulun bahçesine patlayıcı atıldı, beş öğrenci yaralandı. Bu vahşi eylem kürdlere verilen
bir gözdağı eylemidir. Bu eylem araştırılmalıdır ve teşhir edilmelidir. Bütün
Kürd nüfusunu etkileyen bu okul saldırısı terörist bir eylemdir.
TRT Arapça’da sunnilerin IŞİD›e
katılmasını çok olağan bir durum gibi
açıklayan Irak eski Cumhurbaşkanı
yardımcısına her türlü ifade özgürlüğüne sahip bir şekilde tölarans gös-
terildi. Açık açık
IŞİD
propagandası yapan kişiye
hem güvenlik hemde propaganda olanağı sağlandı TRT’de.
Cumhurbaşkanı
R.T.
Erdoğan; kendi aydınları ve
akademisyenlerine yemek verdi.
Devletin televizyon kanallarında Allah’ı anarak, Hz. Muhamed’in yoksulluğunu anlatanlara milyonlar kazandırılıyor. Asrın çıkarcı islamcıları, dünyayı kirletmeye devam ediyor.
Cumhurbaşakanı Erdoğan ve AKP
“Başkanlık” talep ediyor. Başkanlık sistemi Kürtlere ve Alevilere nasıl bir çözüm getireceği sır gibi saklı.
Hukuki temelleri hakkında yazılan ve
söylenen somut bir şey yok. Milliyetçi ve dinci siyasal edimciler, diyanetçi
imamlar, kendi içinde mutabakat içindeler. MGK’nın da bu kararın içinde
olduğunu tanklarla ve havan toplarıyla
görmekteyiz. Barış isteyen akademisyenler, özerklik ve özyönetim isteyen
HDP’liler vatan haini ve devlet düşmanlığı durumuna getirildi. Eşitlikte
kaybedip, adalette kaybedip, demokraside kaybedip başkanlıkta kazanılmaz. Demokratik cumhuriyet düşüncesi gelişmeden, eşitlikçi bir anayasa
olmadan, geçmişteki insan hakları ihlalleri özeleştirisi verilmeden, Türk-İslam sentezi düşüncesinden vazgeçilmeden, evrensel insan haklarına saygı gösterilmeden; ne adalet olur ne de
eşitlik olur. Bu yaraların derinliğini ortadan kaldıracak sihirli formül özerklik
ve özyönetimdir. Bu çerçevede değerlendirildiğinde geçmişin yaralarını sarma konusunda önemli bir başlangıç ve
elverişli bir zemin yaratır. Böyle bir dönüşüme ve çok daha kapsamlı toplumsal ve siyasal barışa ihtiyaç var. İnsani
olan siyasal hafıza; geçmişin hatıralarına eşitsiz olan sorun noktalarına yönelmelidir.. Siyasal hafıza için söylemler değil, hatıralanan tarih önemlidir..
Evrensel insan hakları bildirgesi hatırlanmalıdır. İnsana saygı olmalıdır.
Eşitlik ve adalet anlayışı herkes için olmalıdır.
Bugünü aydınlatmak için Türkçü-Dinci sentezle yüzleşmek gerekmektedir.Güneydoğu’da, sadece insan
hakları ihlallerinin ağır ve sistamatik
oluşuyla değil, eşitsizliğe ve adaletsizliğe dayanan Türkçülük sisteminin
bizatihi kendisi suçludur. Her türlü
ayrımcılığı “ırk ayrımı” üzerine inşa
eden sistem suçludur.
Toplumsal bütünleşmeyi ve kardeşleştirmeyi belli bir adalet anlayışıyla
kurmak, eşitlik anlayışından geçer.
Yüzleşmemizi T.C.’nin unutturma
kültürüyle başlamalıyız.
Yanlışlık nerede başlamıştır politikasını, neyin unutulmaması gerektiğine ilişkin, en önemli sorunların tesbitlerine dayandırmalıyız. Siyasal hafızanın arşivini irdelemeliz. Kültürel hafızanın iradesi ve bilinci aydınlanmış,
aydınlatılmış işlevsel hafızaya ihtiyacımız var. Savaş meydanına dönen Güneydoğu’da aylardır kanın ilahı akıyor.
Sesini çıkaran kim? Barış isteyen kim?
Sokağa çıkan kim? Yeter artık diyen
kim?
Akademisyenlerin bildirgesi yersiz ve zamansız bir talep değildir. Bildirgenin ana fikri barıştır. Birlikte yaşamanın yolu eşitlikten geçer, bunu
unutmayalım.
Özerklik ve özyönetim Kürtlerin cevap hakkıdır.
Kürtlerin özyönetim istemesi imkansızı istemek gibi gelebilir ama;
İmkansızı haykırmak Kürtlerin tarihi olabilir!
YORUM 11
2016
27 Ocak
Çarşamba
G
Ankara’dan umutla
dönmek
İSHAK KARAKAŞ
eçen haftasonu Ankara’daydım. Cumartesi günü Halkların Demokratik Kongresi
toplandı, Pazar günü ise Halkların Demokratik Partisi’nin 2. Olağan Kongresi yapıldı. İki gün boyunca hem bu
kongreleri izledim, partililer ve yöneticilerle konuştum hem de televizyon
programları, söyleşiler yaptım. Bu iki
günden edindiğim izlenim şudur ki,
barışın en uzakmış gibi göründüğü,
Kürt illerinde savaşın bütün şiddetiyle sürdüğü şu dönemde bile umut var,
umut güçlü ve Kürt halkının, Kürt siyasetinin ve onun soldaki ve demokrasi cephesindeki bileşenlerinin barış
iradesi her zamankinden güçlü. Zaten
bu, kürsüden yapılan konuşmalardan
da, salona asılan pankartlardan da kamuoyuna bir kez daha ilan edildi bu
iki gün boyunca.
HDK ve onun bir kez daha seçilen
eş sözcüsü HDP İzmir Milletvekili Er-
tuğrul Kürkçü de, yeni seçilen eşsözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit de yaptıkları konuşmalarda HDK’nin
bundan sonraki öncelikli
görevinin barış cephesini genişletmek olsa da
Türkiye genelindeki
bütün diğer sorunların da çözümü
için mücadele edeceklerini ve öneriler
sunacaklarını söyledi. Savaşın ülkenin
genelindeki birçok sorunun kaynağı ve nedeni
olduğu düşünülerse HDK’nin
önümüzdeki dönemde işlevinin daha
da kıymet kazanacağı ortaya çıkar.
Pazar günü HDP’nin 2. Olağan
Kongresi için Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu’na girdiğimizde Divan’ın arkasındaki pankartta Kürt
Siyasal Hareketi’nin senelerdir Tür-
her Pazar 21.00'de
kiye halklarına yaptığı bir önerinin
baş slogan olduğunu gördük. HDP,
savaş sürer ve halklar arasında
duygusal bir kopuştan söz
edilirken bir kez daha
kamuoyuna bir arada yaşamın ve ortak vatanın kıymetini ve yöntemini
işaret ediyordu.
Türkiye siyasetindeki statükocu güçlerin ve ana
akım medyanın toplumu bölünme paranoyası üzerinden manipule
ettiği ve savaşı kışkırttığı, barış güçlerini nötralize etmeye çalıştığı bir
dönemde bir arada yaşam ve ortak
vatan şiarının böylesi vurgulanıyor
olması hem bu manipülasyonları
etkisiz bırakacak hem de HDP’nin
Türkiyelileşme önerisinin geçerlili-
ğini ortaya koyacaktır.
Tabii, bunca yaşanandan sonra tarafların bir kez daha müzakere masasına oturması gerekiyor. Kürtler,
bu geçen aylar boyunca taleplerini
bir kez daha net olarak ortaya koydular. Aslında istedikleri Türkiye’nin
demokratikleşme sorununu da çözecek olan yerinden yönetim ve eşit
yurttaşlıktır. Bu ikisi ortak vatan fikrinin temeli ve bir arada yaşamın barış
içinde sürmesinin gereğidir. Bunların
görüşülmesi için bir fırsat da oluşmuş
durumda. Meclis’te yeni anayasa komisyonu çalışmalarına başlıyor. HDP
de komisyona pazartesi günü üç üye
verdi. Bu önemli bir iletişim kanalıdır. Yeni anayasa tartışmalarınıa toplumu da katarak, demokratik bir sürecin oluşması için çaba sarfedilmelidir.
HDK ve HDP’nin kongreleri için
gittiğim Ankara’dan umutla döndüm.
Cuma günleri saat 16.00'da
SOYLESI
12 SÖYLEŞİ
2016
27 Ocak
Çarşamba
Mehmet Emin Adıyaman
 Sevgili Mehmet Emin Adıyaman hem bir hukukçusunuz
hem de bu dönem HDP’nin Iğdır milletvekilisiniz. Şu sıralar
Kürt siyasetçilerin gündemi
her zamankinden yoğun. Bu yoğun gündeminizde bize zaman
ayırdığınız için çok teşekkür
ederiz.
Ben teşekkür ederim.
 Dün (24 Ocak) HDP kongresini yaptı. Bu kongreyi bize
değerlendirir misiniz?
Şöyle söyleyebilirim: Sade yani
sürece de denk düşen, biliyorsunuz
Kurdistan’da fiili olarak bir savaş var,
Türkiye’nin mevcut koşulları ortada,
o anlamda son derece sade ama mesajları net olan, kanımca hem delegasyona hem de Türkiye kamuoyuna
verilen mesajlar son derece anlaşılır
ve net mesajlar. Sürece denk düşen
bir kongre oldu. Tatminkar diçen seçimde milletvekili
yebiliriz zira yönetimde
adayı olanları mı, milönemli değişiklikler yaletvekillerini mi?
HDP projesi
şandı, yüzde 75-80
Genel
anlamda
sayın Öcalan’ın
civarında bir yenisöylüyorum,
Paryıllardır
Türkiye
lenme yaşandı, bu
ti Meclisi’nin tüm
da çok doğaldı, zaseçilmişleri adına
halklarının özgür, eşit
ten olması gereken
söylüyorum. Bilive gönüllü beraberliğini
şeydi bana sorarsayorsunuz, milletesas
alan,
bir
arada
nız.
vekillerinin belli bir
yaşamı inşa etme
yasama faaliyetleri
paradigmasıydı
 Parti Meclisi
var zaten, bölgede ya(PM) gençleşti diyeşanan çatışma sürecine
bilir miyiz?
ilişkin parlemento içi faaliŞimdi çok boyutlu bakmak lazım, yetler yine yörede savaş koşullarının
hem gençleşmiş oldu hem de eski ar- dışında yerel düzeyde gerekli olan
kadaşların omuzlayıp bu güne kadar ihtiyaçlar milletvekilleri zaten bungetirdiği bir çaba, faaliyet vardı, yeni larla uğraşıyorlar. Dolayısıyla Parti
bir dinamizm, yeni bir görevlendir- Meclisi’ne milletvekillerinin az alınme, yeni kişilikler...
mış olması bence makuldur, doğrudur. Milletvekillerinden ziyade genel
 Eski arkadaşlar derken anlamda bir yenilenme yaşandı, onu
kimleri kastediyorsunuz? Ge- kastediyorum yani, sadece milletve-
İshak Karakaş
killeri değil. Yüz kişilik asil liste artı
yedek listenin tamamının yüzde 7075’i yenilenmiş oldu, bu da bir görev
değişimi, nöbet değişi gibi algılamak
gerekiyor, bu anlamda bence faydalı
bir kongre oldu ve başarılı olacağımıza inanıyorum.
 Kongrede ortak vatan fikri
vurgulandı, bu kamuoyuna nasıl yansır?
Yani zaten aslında HDP projesi
sayın Abdullah Öcalan’ın yıllardır
Türkiye halklarının özgür, eşit ve
gönüllü beraberliğini esas alan, bir
arada yaşamı, bir arada ortak bir
yaşamı inşa etme paradigmasıydı.
HDP’de zaten bu paradigma üzerine inşa olmuş ve programı, tüzüğü
de bu felsefe üzerine inşa edilmiş, bu
anlayış üzerine. Ortak vatanda bir
arada eşit, özgür nasıl yaşayabiliriz
sorusuna cevaptır aslında. Yani or-
SOYLESI 13
SÖYLEŞİ
2016
27 Ocak
Çarşamba
“HDP’nin varolma
sebebi barıştır”
Mehmet Emin Adıyaman, HDP Iğdır
Millevekili olarak TBMM’de demokrasi
mücadelesinin ön saflarında yer alıyor.
Adıyaman, bir hukukçu olmasının
da getirdiği bir netlikle Türkiye’nin
demokrasi ve barış meselelerini ele
tak bir yaşamı nasıl inşa edebiliriz,
Türk’ü, Kürt’ü, Çerkes’i, Arap’ı,
Laz’ı, inanç yönünden Alevi, Sunni, Hristiyan, Ezidi gibi inançlar bir
arada yeni bir yaşamı nasıl yaşayabilir sorusunun cevabıdır. O da nedir ortak bir vatanda ama kendi aidiyetlerimizle, kendi inançlarımızla,
kendi kimliklerimizle ortak bir yaşamı inşa etmenin paradigmasıdır.
HDK de, HDP de bunun siyasal
yansıması olarak inşa olmuştur. Bu
başından beri zaten HDP’nin programı olan söylemdir. Tabii iktidarın ve devletin resmi anlayışı sürekli
bir biçimde nu anlayışı görmezden
gelip genel anlamda Kürt özgürlük
hareketini yine aynı şekilde HDK
ve HDP projesini bir ortak yaşam
projesinden ziyade bir Kurdistan’a
mahkum etme gibi bir çabası var
sürekli, bu yönde bir propagandası
var. Belki bu nedenle özellikle yan-
alıyor ve çözüm önerilerinde bulunuyor.
HDP 2. Olağan Kongresi için gittiğim
Ankara’da kendisiyle buluştum ve ona
kongreyi, barışın nasıl sağlanabileceğini
ve çözüm masasına dönmenin yollarını
sordum.
daş medyadır, hükümettir, hüküme- bu kongrede altını çizerek ortak vatin elindeki basın-yayın araçlarıdır, tanda özertk haşam alanları, özerk
propaganda araçlarıdır, bütün bun- yönetim bçimleri ya da yerel yönelar sürekli bir biçimde HDP’yi bir tim biçimnleri yani isim çok önemli
bölge partisi, bir Kürt partisi yap- değil, ortak vatanda bütün aidiyetmak gibi bir çabası var. Belki bu lerin, bütün farklılıkların çoğulcu
daha bir altı çizilerek vurgulandı. demokrasi içerisinde bir arada yaKurdistan’da şu üç aydır savaş
şayabileceği ve idari sistem ansürecinde devletin bililamında da tekçiliğe karyorsunuz Batı kamuoşı işte devlet başkanlığı
yuna, Türk kamuosistemi ki ona Türk
yuna, işte Türkiye
tipi başkanlığı diYalan üzerine kurulu
bölünüyor, elden
yoruz, sultanlıktır,
bir propaganda ile
gidiyor, işte bu
ona karşı buhalkyeni bir Kurtuluş kamuoyunda bir bölünme ların alternatifsiz
algısı, bölünme fobisi
savaşıdır gibi gayolmadığı ve içini
ri ahlaki, gayri inçok
net bir biçimyaratmaya çalışıyorlar
sani ve tamamen
de doldurarak ifaiftira, yalan üzerine
de etti, tabii bunun
kurulu bir propaganda
genel çerçevesi de idari
ile kamuoyunda bir bölünsistem özerk yapılanmaının
me algısı, bölünme fobisi yaratma- çerçevbesi de ortak vatanda bütün
ya çalışıyor. HDP’nin nu anlamda aidiyetler kendi öz yönetimlerini ...
 Yerelde demokrasi ve yerelden yönetim de vurgulandı
değil mi?
Şimdi demokratik özerklik, yerel
yönetimlerin güçlendirilmesi gibi
kavramların tümü aslında ademi
merkeziyetçiliği ifade eder, işin esası
budur, farklı farklı isimlendirebiliriz.
Demokratik özerklik diyebiliriz, yerinden yönetim deriz buna, bir başkası özyönetim der buna, bir başkası yerel yönetimlerin güçlendirilmesi
der ama işin esası şu; Türkiye’de her
şeyin merkezden, Ankara’dan tek kişinin iki dudakları arasından çıkan
yasalara göre yönetilen, her şeyin
merkezden kararlaştırıldığı bir tekçi
yönetim tarzı mı yoksa bunun alternatifi olan hatta bunun zıttı olan iktidarın, gücün, yetkinin yerelle paylaşıldığı, yerelin kendi yerel meclisleri, yerel parlementoları veya yerel
yönetim birimlerini kendi geleceği-
SOYLESI
14 SÖYLEŞİ
ni belirleyen, kendi geleceğine ilişkin karar verme süreçlerinin yaşandığı ademi merkeziyetçilik mi? Esas
mesele bu. Yani kelimeler üzerine
çok takılmamak lazım, esas yerelden
yani. Bu genel coğrafyanın konumuna, kültürel durumuna göre yerel dilin konuşulduğu ademi merkeziyetçi
bir yönetim tarzıdır ki bu tabii yerelleştikçe doğrudan demokrasi, bunun
teknik anlamdaki ifadesi de doğrudan demokrasi veya radikal demokrasidir. Radikal demokrasi ya da
doğrudan demokrasinin esası merkezi, tekçi bir idari yapı içinde olmaz.
Yani yerelin, halkın doğrudan karar
sürecine katıldığı aşamalarda doğrudan demokrasi uygulanır. Bunlar çok
farklı zıt kavramlar değil, birbirini
tamamlayan yerinden yönetim, doğrudan demokrasi, radikal demokrasi,
demokratik özerklik bunlar birbirini
tamamlayan kavramlar.
2016
27 Ocak
Çarşamba
gibi bu kopuş sözkonusu değildir.
Nasıl savaş sürecinde egemen sistem
ve hükümet özellikle Türk kamuoyunu kendi lehine konsolide etme anlamında milliyetçiliği hatta ırkçılığı,
hamaset siyasetini Türkiye’nin Batı’sına pompalıyorsa, bundan Türk
kamuoyu da bir ölçüde etkileniyorsa, Kurdistan’da dayatılan
savaş, katliamlar, cenazelerin sokaklarda kalması, siyasi soykırım operasyonları gibi
Kürtlerin karşı karşıya kaldığı o acımasız savaşın duygusal
bir etkisi olacaktır ama burada
esas olan stratejik amaç hedeftir. Ortak vatanda bir
arada yaşama
ve ortak vatanda da bütün aidiyetlerin kendi öz
yönetimlerini, yerel yönetimlerini dayatan
demokratik
özerk yapılarını o bütünlük içerisinde
muhafaza etmesi stratejik
bir hedeftir,
amaçtır.
 Bütün kongrelerde öne çıkan bir slogan vardır, mesela
‘’Onurlu barış’’, ‘’Birlikte yaşam’’ sloganı gibi. Genellikle
ilçeler bunun doğrultusunda
hareket ederler, şimdi bundan
sonra da yerellerde ‘’birarada
yaşam ve ortak vatan’’ şiarıyla
mı çalışılacak?
Zor bir süreçten geçtiğimiz bir
gerçeklik, bir realite, acımasız şekilde süren bir savaş, hiç şüphesiz böl Bundan
gede yani Kurdistan’da elbette duy- sonra HDP’yi
gusal kırılmalara neden oluyor. Or- yeni görevler
tak yaşama ilişkin diyelim ki beklen- bekliyor, işiniz
tilerinde bir zayıflama olabilir ama biraz zor. HDP
paradigma strateji oluştururken, bir bundan sonra
hedef, amaç oluştururken bunu gö- barış ve demokreceli ve taktiksel bir süreç olarak rasi için ne yapacak?
Kuruluş amacı, varoldeğerlendiremeyiz. Bunun örneğini
geçmişte gördüm. Son 2 buçuk, 3 yıl- ma sebebinin başında balık çözüm ve barış sürecinde, savaşın rış geliyor. Yani Türkiye’deki halkları, Türkidurduğu aşamada, cenazeye’deki farklılıklerin her iki taraf içinde
ları, değişik
gitmediği süreçte hem
renkleri,
Türk komuoyunda
Acımasız şekilde
değişik aihem Kurdistan’dasüren bir savaş, hiç
diyetleri,
ki kamuoyunda orşüphesiz bölgede yani
özcesi 78
tak yaşamın yüzde
Kurdistan’da elbette
milyon
80’lere varan denüfusun
mokratik
çözüm
duygusal kırılmalara
çok
renklitalebinin yüzde 80
neden oluyor
liği, o çoğuloranında ulaşabildicu yapısını, eşit,
ğini görüyoruz. Dolayıözgür ve gönülsıyla Türk ve Kürt halklalü temelde, barış içerirının birarada yaşayabileceğinin
güçlü duygusu oluştu. Konjönktürel sinde, birarada yaşamasının
olarak yaşanan süreçle beraber bu projesidir. Sonuna kadar biz
duygu zaman zaman zayıflama gös- barışı ve halkların birarada özgürce
terir ama stratejik anlamda dediğim yaşamını sonuna kadar savunacağız.
Bunun mücadelesini biz yıllardır veriyoruz ve vermeye devam edeceğiz.
İşimizin çok kolay olmadığının da farkındayız, bilincindeyiz. Zaten özgürlük mücadeleleri halkların özgürleşme,
hele hele bizim sadece Türkiye için
değil bütün Ortadoğu coğrafyası için
geçerli olabilecek paradigma-
mız karşısında işte tekçi, Türk-İslam
sentezci, idari anlamda devlet başkanlığı ile saltanat, padişahlık sistemine
geçiş sürecini dayatan bir hükümet,
bir devleti ele geçirme anlayışı da büyük oranda olmuştu zaten.
Buna karşı elbette işimiz kolay değil. Biz
SOYLESI 15
SÖYLEŞİ
2016
27 Ocak
Çarşamba
barışı savundukça karşı iktidar savaşı
dayatıyor, biz analar ağlamasın dedikçe o anaları da katletmeye başladı. Bizim misyonumuzda, geleneğimizde bu
zulme karşı direnişi, halkı örgütlemeyi
ve barışı Türkiye’nin Batısı’na kadar
bütün Türkiye halklarına anlatmak ve
örgütlemektir. Bu da bizim görevimiz,
bizim işimiz, elbette zor olacak.
mizdir. Bu taleplerimizi Anayasa Komisyonu’nda ortaya koyacağız. Çalışmanın bir diğer boyutu daha vardı, o
da şu; o anayasa komisyonunda neler
tartışılıyor? Kim ne talep ediyor? Biz
ne talep ediyoruz? Bunun Türkiye halkı tarafından açık ve net biçimde bilinmesi partimizin oraya üye vermesi
doğaldır, zira partimizin komisyonda
yer alamaması durumunda orada yer
 HDP yeni anayasa koalan, özellikle AKP’nin az önce
misyonuna
katılma
bahsettiğim tekçi anlayışa
kararı aldı. Bu siyadayalı, tekçi iktidarına,
Bir kere öncelikle
sette iletişim katekçi yönetimine danallarının açılyalı iktidarını Türkidevletin şu anda
masına yol açar
ye halklarına teşhir
Türkiye ve Kurdistan
mı?
etme, anlatma şanTabii,
sadece halklarına dayatmış olduğu sımız olmazdı.
savaş konseptinden bir
Anayasa
Komisyonu’na bizden ta Son olarak
an önce vazgeçmesi
lep edilmiş olması
çözüm
masasına
gerekir
AKP’nin
politikaladönmek için ne yarında bir değişiklik anlapılmalı?
mına gelmiyor. Öteden beri
Bir kere öncelikle devletin
Türkiye’de bizim de kabul ettiğimiz şu anda Türkiye ve Kurdistan halk12 Eylül faşist darbesinin ortaya koy- larına dayatmış olduğu savaş konduğu anayasanın Türkiye gerçekliği- septinden bir an önce vazgeçmesi
ne uygun olmadığı, Türkiye’nin tüm gerekir. Bu konsept durmadıkça mühalklarının demokratik bir anayasaya zakere koşulları oluşmaz. Tek çözüm
ihtiyacı olduğu noktasında bir sıkıntı- yolumuz var, o da müzakerede demız yok, bizim de talebimiz bu. Hat- mokrasidir, masaya oturup konuşta anayasanın değiştirilmesi konusun- maktır ve ortak çözüm yolu aramakda bütün siyasi partileri ortaklaştığı bir tır. Bunun yolu da açıktır, nettir. Bu
husus bu anayasa ile Türkiye yönetile- denenmiş bir süreçtir aslında, neydi
miyor. Bunda anlaşıyoruz, asıl mesele o? Kürt halkının önderi sayın Abnasıl bir anayasa? Ayrışma noktası bu. dullah Öcalan bu işin en önemli muMesela AKP kendi paradigması ekse- hattaplarının başında gelmektedir,
ninde tgekçi bir devlet başkanlığına, dolayısıyla 2 buçuk yıllık bu çözüm
tek kişimim tahakkümüne, tek kişinin sürecinde de görüldüğü gibi onunla
yönetimine götürecek bir dikta ana- yapılan müzakereyle silahlart susabiyasası, tek kişinin anaysassını önümü- liyor, onun önermeleriyle veya onun
ze getirip koyuyor. Mesela işte diyelim açıklamalarıyla PKK bir bakıma o
MHP mevcut anayasanın işte ilk dört şeye uyum sağlamaktadır, yaşanan
maddesi, yani Türklük üzerine, Türk- sürece uyum sağlamaktadır. Sayın
çülük üzerine, bir ulus egemenliğine Abdullah Öcalan’ın tek muhattap
dayalı bir anaysa talebi var. Ha, bizim olduğu kabulü vardır, Kürt halkının
talebimiz çok net ve açıktır; biz mev- yüzde 80-90’ı sayın Abdullah Öcacut olan cumhuriyeti demokratikleşti- lan’ı iradesi olarak görmektedir. Bu
recek bir demokratik cumhuriyet ana- hakikat ortadayken AKP’nin belkiyasasını savunuyoruz. Cumhuriyet var, de Ortadoğu’daki gelişmelerden etseçimler yapılıyor vs. ama bu ülkenin kilenerek konjönktürel olarak yaşatdemokratik olduğu anlamına gelmi- tığı süreçle çözüme ulaşılamayacağı
yor. İşte tam bu noktada gerçek de- açıktır. Bu gerçekleşirse analar da
mokrasinin, radikal bir demokrasinin ağlamayacaktır, çocuklar da ağlamahatta doğrudan demokrasinin gebr- yacaktır ve Kürt sorununun çözülçekleşmesi durumunda Türkiye’de de- memesi içinde hiçbir neden yoktur.
mokratik bir cumhuriyetten söz edwe- Dünya pratiklerinde bunun örneklebiliriz. Bunun yolu da az önce izah ri var, biz de bu konuda HDP olaetitğimiz gibi bütün aidiyetlerin, bü- rak üzerimize düşen her türlü katkıyı
tün kimliklerin, bütün inançların yani sunabileceğimiz biliniyor. Dolayısıybütün farklılılkların o özgür konumla- la AKP hükümeti aklı selime döner,
rını, o özgür durumlarını güvence al- geçmişten ders çıkarır ve yine çözüm
tına laan ve herkesin kendisini ifade müzakere sürecindeki yaşanan o çaedebildiği, kendisini içinde görebildiği tışmasızlık sürecinin anlamına değer
bir demokratik anayasa bizim talebi- bir şey olur.
Mehmet Emin
Adıyaman kimdir?
1
961 Iğdır doğumlu, ilk ve vekillerin tutuklanması üzerine
orta öğrenimini Iğdır’da seçimler boykot edildi ve yerel
tamamladıktan sonra üni- seçimlere katılmadı. İki kardeşiversite sınavlarında Van Eğitim nin gerilla saflarına katılmasınFakültesini kazandı. 1977 yılın- dan sonra birinin hayatını kayda yurtsever gençlik içinde yer betmesi, diğerinin müebbet haaldı. 12 Eylül 1980 darbesinde pis cezası alması ve ayrıca siyasi
tutuklanarak Erzurum sıkıyö- tutsakların avukatlığını üstlennetim mahkemelerinde idamla mesi ve siyasi faaliyetlerinden
yargılandı ve 3 yıl tutuklu kaldı. dolayı Erzincan DGM’de hakCezaevinden tahliye olduktan kında örgüt üyeliğinden dava
sonra 1986 yılına kadar
açıldı.
Yakalama kapek çok defa gözaltı
rarı üzerine bir yılı
ve tutukluluk yaaşkın firari gezdi.
23 yıldır siyasi
şadı. 1987 yılınAkabinde 1995
davalarda halen pek
da Diyarbakır
yılında
İstançok
siyasi
tutuklunun
Dicle Üniversibul’da yeniden
tesi Hukuk Faserbest
avuve KCK İstanbul ana
kültesine girdi.
katlığa
başladavasında siyasi
Üniversite yıldı. 2002 yılında
tutsakların
avukatlığını
larında yurtseDEHAP’tan Iğyapmıştır
ver öğrenci faalidır’da milletvekiyetleri içinde aktif
li aday-adayı oldu.
yer aldı. Hukuk fakül23 yıldır siyasi davatesinden 1991 yılında mezun
larda ve halen pek çok siyaolduktan sonra Iğdır’da serbest si tutuklunun ve KCK İstanbul
avukat olarak çalışmaya başla- ana davasında siyasi tutsakladı. Bu dönemde HEP üyeliği ve rın avukatlığını yapmıştır. DTK
DEP Iğdır kurucu il başkanlığı (Demokratik Toplum Kongresi)
yaptı. 1994 yerel seçimlerinde delegesi ve Merkezi Hukuk ve
DEP (Demokrasi Partisi) Iğdır Statü komisyonu üyeliğini yapBelediye Başkan adayı oldu. 2 mıştır. HDP Iğdır milletvekiliği
Mart TBMM darbesinde millet- görevini üstlenmektedir.
16 YORUM
2016
27 Ocak
Çarşamba
Aklı silahlara hapsettiniz. Halk ne
istiyor diye soranınız yok!
RECEP YILMAZ
Sen başıma
belasın
Bir gün sana sevgilim dedim,
Amed’im,
Eşim dedi, peki cano ben neyim?
Bir gün, sana şiir yazayım istedim,
Oğlum dedi, içinde ben olayım.
Bir gün dedim, seni anlatayım,
Dostlar dedi, ya biz neyiz abecim?
B
ütün partiler haddini bilmelidir.
Bu insanlar, bu ülke, bu olan bitenleri hakketmiyor.
Bunca sorun varken birbirinizle dalaşmak yok. Öncelik çözüm olmalıdır.
İnsanlar sizin kavganızı, dalaşmanızı seyretmek için sizi seçmedi. Sorunları
çözmek, sorunları çözecek insan odaklı
yasalar yapmak için sizleri meclise getirdi.
Yüzyıldır tutturduğunuz; İslamcı, milliyetçi, ulusalcı politikalarınız maya tutmuyor. Ne kadarda uğraşsanız yoğurt olmuyor. Israr etmeniz, ülkeyi sürekli kaos
içinde tutuyor. Hala bunun farkına varmadınız mı?
Herbirinizin bugüne kadar ısrarla savunduğu ve bir türlü maya tutmayan ideolojileriniz yüzünden, ülkede kan durmuyor, insanlar ölüyor, analar ağlıyor. Bu
halaylarla ülke insanı oyun oynamak istemiyor. Bu nedenle de çözüm bir türlü olmuyor, gelmiyor.
Yani sorunlar çözülmek yerine annelere anlatılan kederler gibi; iki sayının birbiriyle çarpımı gibi büyüdükçe büyüyor.
Boşuna dememişler; demokraside partiler gereklidir, ancak bugün olduğu gibi
demokrasiyi dikta rejimine çeviren de
partilerdir.
Şart mı böyle bir partinin aynısı olmak?
AKP varsa din yoksa din, estirilen terör de cabası,
CHP varsa ulusalcılık yoksa ulusalcılık,
diğer olan-bitenden bana ne,
MHP varsa Türk milliyetçiliği yoksa
Türk milliyetçiliği, aslı da yok ya,
HDP varsa Kürt yoksa Kürt dememe- sadece vicdan empati ve sevgi lazım.
li, ya da yaratılan bu algının tarafı olmaAklı silahlara hapsettiniz. Halk ne istidığını tüm Türkiye’ye izah etmek gibi bir yor diye soranınız yok.
misyonu yüklenmelidir.
Siz böyle yaparsanız bu ülkenin insanVarsa insan yoksa insan demeli, tüm ları; bu koşullarda nasıl ümitvar olabilir
partiler.. Bu düsturla yola çıkmalıdırlar.
ki…
Kendi yurdumuzda göçmen olduk,
Bir Kürt atasözü var; “Her kör topakendi kentimizde sığınmacı durumuna lını arar” misali hep kendinize ve kendisoktunuz bizi diyor Kürtler. Hala
niz gibilere yonttunuz. Kendiniz
farkında değil misiniz?
gibileri aradınız.
Dediğim dedik diyeKalmadı beyler kalİnsanlar
rek yüz yıldır bir yere
madı
21. yüzyılda istesizin kavganızı,
varamadınız.
diğiniz insan tipi, yadalaşmanızı seyretmek
Bir yere varamadılakaların dışında kaliçin sizi seçmedi. Sorunları madı.
ğınız gibi bir de;
çözmek, sorunları çözecek
1.Mezhepsel terör,
Türkiye’nin öte2.İdeolojik terör,
den beri sürdürdüğü
insan odaklı yasalar
3.Din eksenli teyanlış
Kürt Politikası
yapmak için sizleri
rör örgütlerini Türkiyüzünden Türkiye çok
meclise getirdi
ye’nin başına bela ettiniz.
şey kaybetti. Kaybetmeye
Şimdi de nasıl kurtulacadevam ediyor. (Daha sonraki
ğınızı kara kara düşünür oldunuz.
yazılarımda genişçe değineceğim.)
Avrupa’da hükümetlerin, partilerin
Herkes bacaklarının arasından bakaarka bahçesi yoktur.
rak hayal ettiği dünyayı gömeye çalışıyor.
Arka bahçelerinde gizledikleri yoktur.
Aslında bir şeyler gördüğünü sanıyor.
Arka bahçelerindekini, iktidara geleGerçek; gördüklerinizi sandığınız şeyrek ön bahçeye çıkarmak gibi bir çalış- ler değil.
maları, amaçları yoktur.
Yakın bütün kimliklerinizi, dünyaya
Arka bahçelerinde dikili, iktidara gel- artık bir de insan olarak bakın…
dikten sonra gün yüzüne çıkaracak zakİnanıyorum yaptıklarınızdan utanakum çiçekleri yoktur.
caksınız. Biriniz değil hepiniz beyler, heSizde böyle mi?..
piniz.
Ve hala anlamadınız;
Dostça kalın…
Savaş pahalı bir iş. Top, tüfek, uçak lazım. Kin lazım nefret lazım… En önem- “DİYARBEKİR 5 NOLU CEZAElisi de uğruna feda edilecek gencecik, gü- Vİ, MÜZEYE DÖNÜŞTÜRÜLSÜN.”
nahsız insanlar lazım…
“SURİÇİ; DÜNYANIN EN BÜYÜK
Barış öyle mi? Barış ucuz. Barış için, AÇIK HAVA MÜZESİ OLSUN.”
Dicle’den su içeyim dedim, kurban,
Hamurabat kızdı, vallahi bana.
Anlatayım, güzelliğini éle
Çocuklarım dedi, oli mi baba bele?
Şaşırdım, ne yazayım can
Amid’im.
Kızım sensin, oğlum sensin, eşim
sen.
Sen Dicle’sin, Kırklar Dağı, Ben u
sen,
Gavur Mahallesi, Melik Ahmet’sin.
Sen Xançepeksin, sen sevdamsın
Amid’im.
Sen; Direkxana ve sen énzelesin.
Sen Keçi Burcu, Hevsel Baxçası’sın.
Sen yazgımsın, sen sevdamsın
Amid’im.
Mardin Kapı, Saray Kapı, Dağ Kapı;
Tarih sensin, coğrafya sen, aşk
sensin.
Sen sevdamsın yazacağım billahi.
Sen öyküsün, sen romansın, dillerde.
Sen Celal Bey, Ahmed Arif, Kaya’sın,
Laf aramızda kalsın; Mehmet sensin, Amedim.
Sen varsın ya sen,
Sen başıma belasın…
Ağ bir bılsen, Allahıma élesın.
HABER 17
2016
27 Ocak
Çarşamba
Üsküdar Meydanı'nda müze devre dışı
Ü
sküdar Meydanı›nda Marmaray İstasyonu inşası sırasında
İstanbul Arkeoloji Müzeleri
tarafından yapılan kazılarda çok sayıda eser ve mimari yapı bulunmuştu.
İstanbul Büyükşehir Belediyesince yürütülen Üsküdar Meydan Düzenleme
Projesi›nde Arkeoloji müzesi devre dışı
bırakıldı.
6 Numaralı Koruma Kurulu bir karar vererek, SİT alanında müzeyi dışlayan kararında ‘’Kültür varlıklarına
zarar vermeyecek şekilde gerçekleşmesi için gerekli hassasiyetin gösterilmesine’’ tavsiyesinde bulundu. Koruma
Kurulu Başkanı Doç. Dr. Elif Örnek
Özden karşı oy kullandığı karar ile kültür varlıkları müteahhittin insafına bırakıldı.
Antik kentin izleri bulundu
2005 yılında Marmaray istasyon inşası
sırasında Üsküdar meydanında yapılan kazılarda Khrysopolis antik kentine ait olduğu düşünülen liman kalıntıları, Geç Roma ve Bizans dönemine
ait olduğu sanılan apsisli kilise yapısı
ve altında 20’den fazla gömülü iskelet bulunmuştu. Gerekli koruma önlemleri alındıktan sonra üstü kapatılan
kazı alanının meydanın çevresinde devam ettiği biliniyordu. O dönemde kazıların devam etmesi istenmişse de bu
reddedilmişti.
Meydanın altı üstüne getirilecek
Üsküdar Meydan Düzenleme Projesi
İBB Alt Yapı Projeler Müdürlüğü’nce sürdürülüyor. Üsküdar Evlendirme
Dairesi önünden başlayarak, vapur iskelesine kadar uzanan alanda uygulama yapılacak. Proje ile Üsküdar Mey-
danı şu anki halinden 3 kat daha genişleyecek. Otopark kapasitesi artıracak
ve yer altına otopark inşa edilecek. Şu
anki belediye binası yıkılacak ve yer altı
otoparkı yapılacak. Güneyde Ahmediye Meydanı ile başlayan yaya aksı, Hakimiyeti Milliye Caddesi ile meydana
açılacak. Ayrıca Aziz Mahmut Hüdayi Vakfı ve Kara Davut Cami önünde
iki farklı aktivite alanı oluşturulacak.
Marmaray Projesi’ne ait yaya çıkışları; yer altı meydanı ve meydan bera-
ber düşünülerek yeniden düzenlenecek. Bu kapsamda meydanda farklı
yönlerde yaya sirkülasyonu sağlayan 7
farklı çıkış yer alacak. Üsküdar Meydanı’nda, Harem yönünden gelen taşıt
yolu ile ulaşılan yer altı katlı otoparkı
bulunacak. Günübirlik ticaret alanları,
performans alanları vb. fonksiyonlara
sahip olacak şekilde tasarlanan yer altı
meydanı; istasyon yapısına kuzey ve
güney yönlerden bağlanacak şekilde
oluşturulacak.
Ümraniye'de doğalgaz zehirlenmesi
Ü
mraniye’de 2 kişi yaktıkları
doğalgaz sobasının dumanı
tahliye etmemesi üzerine karbonmonoksit gazından zehirlendi. Eve
gelen arkadaşları bir kişinin cesediyle karşılaştı.
Evdeki diğer kişi hastanede tedavi altına alındı.
Ancak hastaneye kaldırılan kişi de yapılan tüm
müdahalelere rağmen
hayatını kaybetti.
İstanbul Madeni Eşya
Sanatkarları Sanayi Sitesi›nde (İMES)
kaportacı olarak çalışan Özhan Şimşir, Esenşehir Mahallesi Fisun Sokak
27 numaradaki tek katlı eve 4 ay önce
taşındı. Sakarya›da yaşayan arkadaşı
Okan Altıntaş İstanbul›a gelerek Şimşir›in evinde yaşamaya başladı. Aynı
evi paylaşan 2 arkadaş perşembe akşamı doğalgaz sobasını yakarak ayrı
odalarda uykuya daldı. Sabah oldu-
ğunda iş başı yapması gereken Özhan Şimşir, işe gitmeyince patronu ve
arkadaşları evine geldi. Kapının açılmaması üzerine polis, sağlık ekipleri
ve komşularına haber
verildi. Kapıyı açıp
içeri giren polis ekipleri sobanın bulunduğu
odada yatan Şimşir’i
yerde hareketsiz vaziyette buldu. Olay yerine gelen sağlık ekipleri, Şimşir’in hayatını
kaybettiğini belirlerken diğer odada
Okan Altıntaş ise ambulans ile Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne
kaldırıldı. Ancak hastaneye kaldırılan
Okan Altıntaş yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. Bacasız
doğalgaz sobasının dumanı atması için
penceredeki ızganının yetersiz geldiği
belirlendi. Polis olayla ilgili soruşturma başlattı. Kadıköy’de kuyumcu soygunu
K
adıköy Şemsettin Günaltay
Caddesi’ndeki bir apartmanın alt katında bulunan kuyumcu dükkanı duvarı delen kişiler
tarafından soyuldu.
5 ay önce kentsel dönüşüme giren
binadaki tüm daireler 1 ay önce boşaltıldı. Gece saatlerinde zemin katta
bulunan bir daireye arka balkondan
giren soyguncular, dairenin mutfağının duvarını delerek arka bölümden
kuyumcu dükkanına girdi.
Delikten içeri girerek, önce alarmı
daha sonrada kameraların bağlı olduğu kayıt cihazını ve monitörü söktüler. Altınları da alan soyguncular
hızla uzaklaştı. İşyeri sahibi, soygunu sabah dükkana geldiğinde farketti. Olay yerine gelen polisler ve olay
yeri inceleme ekipleri kuyumcuda incelemeler yaptı.
Dükkân sahibinin kardeşi Yavuz
Çoban zararın yaklaşık 550 bin TL
olduğunu kaydetti.
18 HABER
2016
27 Ocak
Çarşamba
Akademisyenlere Nobelli 30
bilim insanından destek
B
“
u suça partner olmayacağız” deklarasyonu
sebebiyle hedefte olan
akademisyenlere Nobel ödüllü bilim insanlarından da dayanak geldi. Beynelmilel Akademiler ve Bilim
Toplulukları İnsan Hakları Ağı’nın
akademisyenleri destekleyerek, hükümete ikazda yer aldığı bildiriye
Nobel ödüllü 30 bilim adamı da imzasını attı.
Biatam olarak’in haberine göre,
Beynelmilel Akademiler ve Bilim
Toplulukları İnsan Hakları Ağı›nın
(The International Human Rights
Network of Academies and Scholarly Societies) Ülkemiz hükümetini akademisyenlere dönük saldırılar dair uyardığı bildirisine dayanak
veren Nobel ödüllü isimlerin sayısı
30›a erişti.
Dünyanın belli başlı bütün bilimler akademilerinin üyesi olduğu
Beynelmilel Akademiler ve Bilim
Toplulukları İnsan Hakları Ağı bildirisinde “Meslektaşlarımıza karşı
olarak Ülkemiz hükümeti tarafın-
dan girişilen her çeşitli tehdidi, asılsız suçlamaları ve bu meslektaşlarımıza karşı şiddetin teşvik edilmesini
kınıyoruz” diyor.
Hükümetin Beynelmilel İnsan
Hakları Beyannamesi alanında tanımlanan anlam özgürlüğünü yurttaşlara sağlamakla mükellef olduğunu belirten Beynelmilel Bilim
Akademileri Birliği, hükümeti ve
üniversite yöneticilerini de akademik özgürlükler dair uyarıyor.
Dünya akademisyenlerinden de
Ülkemiz bildirisi
Açıklamada şu ifadelere yer alıyor:
“Ülkemiz benzeri demokratik
bir ülkede, vatandaşların , bilhassa
de akademik görevlilerin, Ülkemiz
anayasasına uyulmasını, ülkenin
bütün vatandaşları için beşeri standartlara itina gösterilmesini ve kriz
durumlarında sulhçu çözümlere öncelik verilmesini bizzat hükümetlerine gereken gördüklerinde hatırlatmaları, kesinlikle olarak bir vatandaşlık vazifesidir.”
"Halkın Nabzı"
her Cuma 20.00'de
Gündemi sokakta, halkların
ta kendisiyle konuşan program
Bağdat Caddesi’nde
tecavüz dehşeti
İ
stanbul’un en kalabalık bölgelerinden Bağdat Caddesi’nde tecavüz
dehşeti yaşandı. Bıçaklı saldırgan,
evine yürüyen 19 yaşındaki E.F.B.’yi bir
binanın arka bahçesine sürükleyip tecavüz etti. Saldırgan bu sabah Pendik›teki
evinde yakalandı. Zanlı Cengiz A. evli
ve 2 çocuk babası çıktı. Evinde yapılan
aramada tecavüz ettiği genç kızın cep
telefonu bulundu. Adeta suç makinesi
olan canavar ifadesinde «Şeytana uydum» dedi!
Cinayet gibi trafik kazalarıyla gündemden düşmeyen Kadıköy Bağdat Caddesi şimdi de tecavüzcü dehşetine sahne oldu. İstanbul’un en kalabalık semtlerinden olan bölgede eli bıçaklı kimliği belirsiz saldırgan, üniversiteli
genç kıza bir apartmanın arka bahçesinde tecavüz etti.
Peşine takıldı
Habertürk’ün haberine göre önceki
gece yarısından sonra yaşanan olay iddiaya göre şöyle gelişti: Üniversite öğrencisi 19 yaşındaki E.F.B., cumartesi
günü arkadaşlarıyla Kadıköy’de buluşup yemek yedi. Grup ilerleyen saatlere
kadar birlikte zaman geçirdi. Gecenin
sonunda ise E.F.B., Bostancı’daki evine
gitmek için Kadıköy Rıhtım Caddesi’nden dolmuşa bindi.
Sahilyolunda dolmuştan inip evine
doğru yürümeye başlayan genç kızın
peşine kimliği belirsiz bir kişi takıldı.
Takip edildiğini fark eden ancak kaçacak yer bulamayan E.F.B. evinin sokağına girdiği sırada saldırgan harekete
geçti. Bir elinde bıçak olan saldırgan
diğer eliyle genç kızın ağzını kapattı
ve sürükleyerek evinin yakınındaki bir
apartmanın arka bahçesine götürdü.
Ve burada bıçak tehdidiyle tecavüz etti.
Tecavüzcü, genç kızın çantasındaki
65 TL ile cep telefonunu da aldı.
Saldırgan kaçtı
Saldırgan kaçarken, E.F.B. perişan halde evinin kapısını çaldı. Ailesi tarafından hemen karakola götürülen E.F.B.,
ifadesinin ardından Adli Tıp Kurumu’na sevk edildi. Soruşturma başlatan savcılık, genç kızdan alınan sperm
örneklerinin ‘Moleküler Genetik İnceleme’ye alınması talimatını verdi. İstanbul polisi de E.F.B.’nin tarifine göre
esmer ve siyah kısa saçlı tecavüzcünün
yakalanması için alarma geçti.
Asayiş Şube Müdürlüğü tarafından
yürütülen soruşturmada polis güvenlik
kamera görüntülerini inceleyerek önce
saldırganın eşkalini belirledi. Şüphelinin olaydan sonra koşarak olay yerinden uzaklaştığı daha sonra bir minibüse
bindiğini tespit etti. Şüphelinin bindiği
minibüs kamera görüntüleri kullanılarak Pendik’e kadar takip edildi.
Minibüsten inen şüpheli evinin bulunduğu sokağa kadar kamera görüntüleri kullanılarak izlendi. Burada yapılan çalışma sonucu kimliği belirlenen
şüpheli Cengiz A. dün sabah saatlerinde yapılan operasyonla gözaltına alındı.
Adeta suç makinesi
Gasp Büro Amirliğine getirilen şüpheli Cengiz A. (33) sorguya alındı. Daha
önceden adam yaralama, uyuşturucu
kullanmak, güveni kötüye kullanmak
gibi suçlarından poliste 8 kez geliş kaydı
bulunduğu öğrenilen Cengiz A.’nın evli
ve iki çocuklu olduğu öğrenildi.
Evinde yapılan aramada, tecavüz
ettiği genç kızın telefonu ele geçirilen
şüphelinin poliste yapılan sorgusunda
suçunu itiraf ettiği ve “Şeytana uydum.
Şimdi yaptığımdan çok pişmanım” dediği öğrenildi.
Diğer olayları araştırılıyor
Polis tarafından yapılan çalışmalarda
Cengiz A.’dan kan ve DNA örneklerinin alındığı başka olaylardan alınan
örneklerle karşılaştırılacağı öğrenildi.
Şüpheli polisteki işlemlerinin ardından
adliyeye sevk edildi.
2016
27 Ocak
Çarşamba
YORUM 19
Özgürlük aşkına
direnenler
KEREM ÇİFTÇİ
Z
amanın harında yakılmış sözcüklerin küllerinden canlı ruha
dönüşür hiçliğimiz, ağıtlarımızda çoğalır dilsiz melodinin vatansız notaları alıp götürür kıyamet diyarlarına mağrur bedenimizi.
Dikey acı vicdanı ışık hızında deler-yaralar umudu kesintisiz kanatır
bilen bilir, bitimsiz vedalarla vurur ustaca iç derinliğimizin gönül gözlerini,
yüreğimizin aşk çeperini.
Hislere yüklediğimiz anlamların
yanılgısıdır belki de aşk gerilimli kimliklerin öfkesinden doğan. Oysa gözlerimizden akan her damla yaşın hakikatle sınanmış kolektif sahipleri vardır. Özgürlük fırtınasına yakalanmış
deryalardan fısıltılar taşır besler özgür
benliğimizi.
Bizler kötülüğü tadarak-tanışarak
bedelini tarifsiz acılarla ödedik-iz bıraktı kötülük ruhumuzun derinliklerinde ayılarak acıyla soluklandık hislerin sezgiselliğinde arınarak kendi çölümüzün vahası oluverdik.
Kul-biat kültürüne inat özgürlük
isyanıyla aykırı melodiler haykırdık,
sahte tanrıların fermanlarını aykırısı
özgür ruhlar melodilerimizle yaktık.
Yaşarken irademiz dışında mezarla- yaşlandırmayan, diri tutan, cazip çora kefensiz konulduk, mezarlar ki rü- cuksu deli kılan. Kendi terimizden
yalarımızın ömür çilekeş haneleridir emeğin umudunu yaratıyoruz, kanızoraki sığıntı sakinlerinin sessizliğinde, mızla hakikatin abdestini alıyoruz zabiz ise özgürlük düşümüzle ebediyen manın koynunda.
var oluruz, düşümüz bizi zamansız aşAşk fedaisi olmak yaşamda anlam
kın ayrıcalığında saklar ve taşır
derinliğinde delice yüzmektir assonsuzluğa.
lında, gözyaşları ile konuşHiçliğe varlık bahşetmak, acılarla doymak,
mek büyük bedeller
mazlum ölümleri böHakikatın ezeli ve
ister, kendinden vazlüşerek zulmün ağırebedi
ruhudur
özgürlük
geçişler gerektirir,
lığını
yüreklerde
tadanlar bilir duy- her insan kendini bu canlı- tartmaktır fütursuzgusal keder kadar
ölümsüz zamana taşırıp ca.
yaralayıcı bir bıçak
Bırak seni yaşam
bu
ruhta
anlamlı
kılmak
keskinliği
yoktur.
eylemin tanımlasın,
ister
Hayat anladığını yadeğerini ortaya koyşaman ve deneyimledisun gözler yanılgılı vicğini zihninin hatırlaması
dan kırığı terazi dengesindeğil midir? Aslında insanın
de tartar ağırlığını hafifliğinkendisini özü ile ifade etme mücadele- de. Sen aslında gözyaşların ve yüreğin
sidir özgürlük.
arasındaki mesafesin yinede.
Hakikatın ezeli ve ebedi ruhudur
Sezgisel bilgeliğin ilkesidir anlam,
özgürlük her insan kendini bu canlı-ö- farkıdanlığın gizemini histe arındırlümsüz zamana taşırıp bu ruhta an- maktır. Anlam olmak sevgide çoğallamlı kılmak ister. İlkeli yaşam ve öz- maktır.
gür fikir tohumları zamanın ruhunda
Aldanma ve aldatma yoktur Dağ
taşınır çağlara.
Ermişinin yol arkadaşlığında, arınmış
Özgürlük inancı ve arayışıdır bizi anlam sessizliğinin dostluğundan do-
ğurur hakikati.
Kendini tanıma eyleminde hakikatle çoğalır aşka ait olan yönlerin ne de
olsa eliminasyon parkuru hakikat basamaklarından oluşur, sakın temizi kirle arındırmaya kalkışma kirletirsin-kirlenirsin.
Bilinçli tercihlerin dinginliği öz taşır volkanik lavlara durmaksızın, ustalar bilir aşk yarasında derman içseldir,
coşkulu yıkımların artığıdır umut iradeleşerek yeniyi yaratır.
Göz ucuyla aşka yan bakılmaz, iki
gözüm şaşı kılar kem gözleri gözün çok
ötesinden bakar aşk, sakladığın onun
eseridir ne de olsa son kertede.
Cehalet modası işte biz güzeli çirkinle tanıttık, tüm duyulara açamadık
hakikatimizi, eksik kaldık. Kibir zibidisi perdeledi anlamlı hissimizi, kendi
gölgelerimiz düşlerimizi çaldılar.
Aşk ise zaman ve mekan ötesi hiçlikte varlıktır, tanımsızlığın tanımıdır,
barikat zamanların düş çocuklarının
gülüşleridir AŞK.
“Ütopyalar ya da idealist görüşler
özgürlük dönemine girdikten sonra
hakikat olurlar” A.Gramsci
20 SPOR
TOPRAK
SAHA
Fırat Coşkun
(Kartalspor’un halet-i
ruhiyesi)
Merhaba futbolseverler bu hafta yazıma Kartalspor’a yer vermek istiyorum. Bordo-beyazlı ekip
bu hafta deplasmanda Ankara Demirspor ile karşı karşıya geldi ama
maalesef kötü bir sonuçla sahadan
puansız ayrıldı. Kartalspor taraftarları bu sezon takımlarını bu deplasmanda da diğer maçlarda olduğu gibi yanlız bırakmadılar. Hatırlayacağınız üzere iki hafta önce taraftarlar kulüplerine destek için bir
bildiri yayınlamışlardı ve her daim
takımlarının arkasında olacaklarını
deklare etmişlerdi. Kartalspor zor
günler geçiriyor ama biz bir müjde
verelim hatta dört müjde verelim.
Kartalspor dört futbolcuyu renklerine bağladı bu hafta. Ligin en
çok golünü yiyen takım olan Kartalspor’a savunmayı güçlendirmek
adına Cem Tosun ve Caner Öztel’i
kadrosuna kattı. Kalede de büyük
sorun yaşayan Kartal ekibi Gümüşhanespor’dan Fırat Çakmak’ı 1
numarasına transfer etti. Son olarak ortasahaya Fenerbahçe’nin futbolcusu olan genç ortasaha oyuncusu Erdi Can Şehit takviye edildi.
Ancak şu hususu belirtmekte yarar
var; bütün transferler sezon sonuna
kadar kiralık olarak transfer edildi.
Yani asıl amaç bu seneyi kurtarabilmek. Öte yandan Kartal ekibinin
transferlere devam edeceği fısıltıları kulağımıza geliyor. Ne diyelim,
Kartal ekibi için hayırlı olsun yeni
transferler. Umarız sezonu en iyi
yerde tamamlarlar, sonuçta bizim
yakanın takımı, eee biz de halkın
gazetesi olduğumuz için semt takımlarına desteğimize devam edeceğiz.
Her gününüz kazanmakla geçsin, haftaya görüşmek üzere, hoşça
kalın.
2016
27 Ocak
Çarşamba
Maltepespor puansız döndü 1-2
T
ürkiye 3. Lig temsilcisi Maltepespor ligin 21. haftasında
deplasmanda oynadığı Tire
1922 maçını 2-1 kaybetti ve evine puansız döndü.
Karşılaşmanın 16. dakikasında İlhan’ın ayağından yediği golle mağlup
durumu düşen yeşil-kırmızılılar Volkan ile beraberliği yakalasa da 76. dakikada Mert’ii golü Tire 1922’nin
galibiyetini ilan etti; 2-1.
Tire 1922: 2 - Maltepespor: 1
Stat: Tire 4 Eylül
Hakemler: Halil Sayın, Cemal Alpay, Mürvet Yavuztürk
Tire 1922 : Erhan , Ahmet Köseoğlu, Hüseyin (Dk.66 Çağlar ),
Umut , Fethi , İlhan (Dk.90 Güner ),
Samet , Feyyaz , Yusuf (Dk.69 Alparslan ), Ozan , Mert
Maltepespor: Engin , Resul , Uğur
, Emrah , Serhat , Ahmet Gökhan
Güney, Muzaffer , Samet , Ahmet
Teker (Dk.46 Tugay
), Volkan , Anıl (Dk.72
Oğuzhan )
Goller: Dk.17 İlhan, Dk.76 Mert
(Tire 1922 ) - Dk.47 Volkan (Maltepespor)
Sarı Kartlar: Dk.19 İlhan, Dk.45
Samet, Dk.49 Ahmet Köseoğlu,
Dk.60 Hüseyin, Dk.90 Feyyaz (Tire
1922 ) - Dk.38 Ahmet Teker, Dk.74
Volkan, Dk.80 Muzaffer (Maltepespor)
Kırmızı Kart: Dk.90 Uğur (Maltepespor)
A. Üsküdar tutunuyor
T
ürkiye 2. Lig Beyaz
Grup’ta
sahasında
Bugsaşspor’u konuk
eden A. Üsküdar karşılaşmayı 2-0 kazanarak ligdeki ikinci galibiyetini aldı.
Beylerbeyi 75. Yıl stadında oynanan karşılaşmada A.Üsküdar’a galibiyeti
getiren golleri
37. dakikada Fatih ve
79.
dakikada Samet
kaydetti. Yeş i l - b ey a z l ı l a r
bu galibiyetle puanını 12’ye yükselti ve
ligde kalma umutlarını sürdürdü.
A. Üsküdar: 2 - Bugsaşspor: 0
Stat: Beylerbeyi 75. Yıl
2-0
Hakemler: Bilal
Köseoğlu, Gökhan Yumlu,
Emre Aslan
A. Üsküdar : Salih, Erbay,
Samet, Fatih, İsmail, Murat,
Hüseyin, Nurettin, Kayhan
(Dk.58 Cenk), Seyit Ali
(Dk.83 Erim), Recep Berk (Dk.89
Emre)
Bugsaşspor:
Oğuz, Mehmet, Rahmi
Muhammet,
Tolgahan
(Dk.87 Hasan),
Yaşar, Ahmet
Baykal, Arif, Ferdi
(Dk.46 İsmail), Cebrail, Yusuf Emre (Dk.46
Mustafa), Doğan
Goller: Dk.37 Fatih, Dk.79
Samet (A. Üsküdar )
Sarı Kartlar: Dk.74 İsmail, Dk.79 Seyit Ali (A. Üsküdar)
SPOR 21
2016
27 Ocak
Çarşamba
Kartalspor ağır yaralı
T
1-2
ürkiye 2.Lig’in 19. haftasında deplasmanda Ankara Demirspor’la karşılaşan
Kartalspor oynadığı karşılaşmada
2-1 skorla mağlup ayrıldı. Mücadelenin 7. dakikasında Yasin’in golüyle öne geçmesine rağmen bu
skoru koruyamayan Kartal
temsilcisi kalesinde gördüğü
iki golle sahadan puansız ayrıldı.
Ankara Demirspor: 2 Kartalspor: 1
Stat: TCDD Ankara
Demirspor
Hakemler: Levent Aktan, Cemalettin Gündoğdular, Serdar Mersinli
Ankara Demirspor: Gökhan, Tarık, Volkan, Saffet, Osman,
Burak (Dk.90+2 Bilal), Kazım, Necati (Dk.59 Yunus), Serkan, Çağrı,
Salih (Dk.86 Salih)
Kartalspor: Fırat, Kadir, Emrah
Başkent fatihi
Ümraniyespor
Taysı, Mehmet, Anıl, Emrah Kaya
(Dk.66 Caner), Uğur, Ali, Yağız
(Dk.71 Cem), Yasin, Savaş (Dk.40
Emrah Kol)
Goller: Dk.35 Burak, Dk.85 Saffet
(Ankara Demirspor) - Dk.7 Yasin
(Kartalspor)
Sarı kartlar: Dk.72 Kazım,
Dk.90+2 Çağrı (Ankara Demirspor)
- Dk.37 Ali (Kartalspor)
Pendikspor
evinde kayıp
T
ürkiye 2. Lig Beyaz
Grup’ta
mücadele eden Pendikspor
kendi sahasında Sarıyerspor’a 1-0 mağlup oldu. Sarıyerspor galibiyet
golünü 15. dakikada Cihan Yeşilırmak’ın ayağından buldu. Maçta
skoru değiştirecek
başka gol olmayınca
kırmızı-beyazlı ekip kendi
evinde sahadan puansız ayrıldı.
Pendikspor: 0 - Sarıyer: 1
Stat: Pendik
Hakemler: Serdar Akkoçoğlu, Ali Balasatar, Mehmet Ali Akkor
Pendikspor: Mehmet,
0-1
Alişan (Dk.78 Samet),
Hakan, Hayrullah, Umut,
Samed, Oğuz Yılmaz, Kadir
(Dk.46 Okan), Ramiz, Oktay (Dk.46
Emrah), Fatih
Cerlek
Sarıyer: Oğuz
Dağlaroğlu, Serkan Yalçın, Mustafa Soytaş, Mustafa Tahir Babaoğlu, Berkay, Cihan
(Dk.87 Bartu), Cemre
(Dk.53 Barış), Fırat, Sabutay Alper, Eray, Serkan Çalık
(Dk.70 Ergün)
Goller: Dk.16 Cihan (Sarıyer)
Sarı Kartlar: Dk.30 Alişan, Dk. 56 Umut (Pendikspor) - Dk. 64 Mustafa Soytaş
(Sarıyer)
T
ürkiye 2. Lig
Beya Grup’ta
mücadele
eden Ümraniyespor
bu hafta deplasmanda ligin güçlü
ekiplerinden
Hacettepespor’u
1-0 yendi ve 6 puanlık karşılaşmanın
galip tarafı oldu.
İlk yarıda iki takımda karşılıklı kaleleri yoklarken dengeyi değiştiren gol
41. dakikada Eser’in ayağından Ümraniyespor’dan geldi. İkinci yarıda
da skoru korumasını bilen Ümraniye
ekibi sahadan zaferle ayrılarak bir rakibini daha ekarte etti; 1-0.
1-0
Hacettepe: 0 - Ümraniyespor: 1
Stat: Cebeci İnönü
Hakemler:
Şeref Taştan,
Yakup Yılmaz,
Abdulkadir
Döner
Hacettepe:
Taha, Batuhan, Eren,
Turgut, Gökhan, Mahmut, Soner (Dk.65 Serkan)
, Alaattin, Burak (Dk.55 Murat), Recep (Dk.75 Cenk), Atabey
Ümraniyespor: Burak Öğür,
Oğuz, Mustafa, Erol, Mücahit, İbrahim, Ziya, Bahadır (Dk.90 Bulut),
İlhan (Dk.86 Mehmet), Eser (Dk.75
Samet), Eren Açıkgöz
Goller: Dk.41 Eser (Ümraniyespor)
Sarı Kartlar: Dk.63 Soner (Hacettepe) - Dk.50 İlhan, Dk.63 Eren (Ümraniyespor)
22 YORUM
2016
27 Ocak
Çarşamba
Sevilene gider tüm
yollar
MUSTAFA İŞİTMEZ
B
elki de bu kadar
çabuk âşık olmam
ve derinden etkilenmemin sebebi buydu;
güvensizlik duygusunun
bir tür geri tepmesi olayıydı yaşadığım.
Arka planda, otuzlu
yaşlara erişmenin getirdiği dehşetli korku,
daha yakınlarda yaşanan o uzun, kısır, garip ilişki, özgüvenimin
son kıpırtılarını bile izleyip öldüren, bitiren o
ne olduğu belirsiz macera vardı. Belki de bu
nedenle kendimi Aytül’e,
hakkında hiçbir şey bilmeden böylesine tamamen kaptırıp gitmiştim:
Artık temkinli davranmaktan bıkmış, her şeyden kuşkulanmaktan sıkılmıştım ve tekrar yaşamaya hazırdım. Stendhal’in sunduğu modelin
beğendiğim tarafı, durumun olanca mantıksızlığını ortaya koymakla
birlikte koşulların yarattığı bu tutkunun aslında
tamamen gerçek ve samimi bir duygu olabileceğini de kabul eder görünmesiydi; hakikaten de
onca uzun zamandır hazırlanmakta, olduğu için
çok daha güçlü bir tutku olması mümkündür,
yavaştan mayalanıp köpüren, coşan
bir fırtına gibi.
Acaba aşk, insan yaşlıyken mi, gençken mi daha güçlüdür?
Bu konudaki görüşlerin çok farklı olduğunu biliyorum. Tanınmış bir profesör
olan eski bir hocamın, gençlik aşklarının
hormonları yönlendirdiği bir denemeden
başka bir şey olmadıklarını söyleyerek küçümsediğini anımsıyorum.
Ancak hayatın daha ileri aşamalarında aşkın anlamının açıklığa kavuştuğunu düşünüyordu. Ona göre insana en çok acı veren aşk, ilk aşk değil
son aşktı, çünkü ileri yaşlarda insanın
yitirebileceği şeyler ister istemez çok
daha fazladır. Yaşlılıkta âşık olduğunuz zaman genellikle daha önceki
yaşantınıza, saygınlığınıza, şöhretinize, ailenize ihanet edersiniz; hayatta
kalma hakkınız olduğunu kanıtlamak
için yaptığınız bu umutsuz atılımla
her şeyi tehlikeye atmaktır bu aşk. İçinizdeki hayat ışığının sönmesine karşı
çıkmanın en son ve en iyi yolu olan
yaşlılık aşkının, tam da bu nedenle,
düş kırıklıkları yaşanmaya başlandıkça, o denli yıkıcı bir etki yapması ka-
çınılmazdır, eğer sonucu düş kırıklığı
olursa tabii.
Stendhal, bu konudaki görüşlerini
On Love adlı eserinin sekizinci bölümünde açıklar. Bir hanım arkadaşının
fikirlerinden bahseder, söz konusu kadın gençlik aşkının daha güçlü olması
gerektiğini, çünkü bu aşkın çok tutkulu,
masum ve erişkinlerin kuşkucu tavrından dolayı yozlaşmamış olduğunu ileri
sürer. Yazar ise tam tersini düşünmektedir, daha ileri yaşlarda güvensizliğin
romantizmi geliştiren bir tür engelleme görevi yapacağını savunur. Kadı-
nın ruhunun en büyük
tehlikeler arasında hareket ettiği korkunç ateşten
gömleğinden sıyrılıp hayatta kalabilen kristaller,
ayrıcalıkları sadece mutluluk ve neşe olan on altı
yaşında bir tazenin kristallerine nazaran bin kat
daha parlak ve dayanıklı
olacaktır.
Bu nedenle geç yaşanan aşkı biraz daha az eğlenceli ama çok daha ateşli
ve tutkuludur. Pek eskilerde kalmış olan gençliğimin
aşklarına kıyasla Aytül’e
çok daha ateşli duygular
besleyip beslemediğimi bilemiyordum ama tehlikeye
attığım şeylerin çok daha
fazla olduğunun farkındaydım kesinlikle.
Bütün diğer otuzlu yaşlarını yaşayan insanlarda olduğu gibi ben de aslında âşık
olma yeteneğimi kaybettiğimi
sanıyor, endişeleniyordum; bu
nedenle Aytül’e böylesine güçlü bir tepki verdiğimde, yani
tüm rasyonel düşünceyi, ince
hesapları aşan büyüklükte bir
tutkuya kapıldığımda bunun
hayattaki son şansım olabileceğim düşünüyordum.
Bilmem söylemeye gerek
var mı, Aytül’e bütün bunları anlatmaya çalışmama bir
yararı olmayacağını kabul
etmiştim zaten. Böyle bir şeyi
e-mail’le anlatmanın imkânsız olduğunu,
buna kalkışırsam ya deli ya da yalancı bir
insan gibi görüneceğimi biliyordum. Ben
de tamamen kabuğuma çekildim, pasifleştim, orta yaşlı William Hazlitt’in Liber
Amoris adlı eserindeki sözlerine sığındım
. Yazar bir vakitler delicesine tutulduğu
ev sahibinin ergenlik çağındaki kızı ile ilgili olarak şöyle der “Bu gerilim durumu,
tutmak için tüm gücünüzü harcayıp bitirdiğiniz tek bir ipliğin ucunda havada
sallanmaya benzer, bu iplik de koparsa,
dünyada güvenebilecek hiçbir şeyiniz kalmayacaktır.”
HABER 23
2016
27 Ocak
Çarşamba
İki ton elektronik M
atık toplayan
okula bilgisayar
altepe Belediyesi, ilçedeki okullara yönelik olarak başlattığı kampanya kapsamında iki ton
elektrikli ya da elektronik atık
toplayan okula, bilgisayar ve yazıcı hediye edecek.
Maltepe Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü tarafından, çevreyi korumak ve
okullara destek olmak amacıyla, yeni bir kampanya başlatıldı.
Kampanya kapsamında iki ton
elektrikli ya da elektronik atık
toplayan okula, bilgisayar ve yazıcı hediye edilecek. “Elektronik
atık çöp değildir” ve “Geleceğimizi geri kazanalım” sloganlarıyla başlatılan kampanya çerçevesinde, çamaşır makinesi, buzdolabı, televizyon ve bilgisayar
gibi büyük ebatlı elektronik atıklar adreslerden toplanacak ya da
Bağdat Caddesi üzerinde bulu-
nan Geri Dönüşüm Merkezi’ne
teslim edilebilecek. Küçük ebatlı
atıklar da, belediye ana hizmet
binasındaki Çevre Koruma ve
Kontrol Müdürlüğü tarafından
teslim alınacak. 31 Mayıs’a kadar devam edecek kampanyayla
ilgili ayrıntılı bilgilere, Alo Geri
Dönüşüm Hattı-399 69 88 veya
[email protected]
adresine mail atarak ulaşılabilecek.
Kartal Belediyesi’nden engelli istihdamına destek
K
artal Belediyesi’nin Kartal
Halk Eğitim Merkezi işbirliğiyle başlattığı Engelli Kamu
Personeli Seçme Sınavı (EKPSS) hazırlık kursları devam ediyor.
Kartal Belediyesi engelli istihdamına yönelik desteklerine devam ediyor. Kartal Belediyesi Sosyal Yardım
İşler Müdürlüğü Engelliler Danışma
ve Koordinasyon Şefliği’nden verilen
bilgiye göre; Engelli Kamu Personel
Seçme Sınavı ve Engellilerin Devlet
Memurluğuna Alınmaları Hakkında Yönetmelik hükümleri uyarınca,
2014 Engelli Kamu Personeli Seçme
Sınavı öncesinde düzenlenen hazırlık
kursu sayesinde 5 engelli vatandaş,
çeşitli kurumlarda devlet memuru
olarak istihdam edildi.
Engelli devlet memurundan başkan Altınok Öz’e teşekkür
Geçtiğimiz dönem Engelli Kamu
Personeli Seçme Sınavı (EKPSS) hazırlık kursuna devam ederek sınavı
kazanan ve devlet memuru olan Armağan Umut Alkan, kurs eğitmenlerini ziyaret etti. Alkan, “Ben, devlet
memurluğuna girdiysem, kazandıy-
sam bu, hocalarım ve bizden desteklerini esirgemeyen Kartal Belediye
Başkanım Op. Dr. Altınok Öz’e teşekkürlerimi sunuyorum” dedi.
“Amacımız, engelli vatandaşlarımızı sınava en iyi şekilde hazırlamak”
Kartal Belediyesi’nin Kartal Halk
Eğitim Merkezi işbirliğiyle yürüttüğü
Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı (EKPSS) hazırlık kursu eğitmenleri, Kartal Belediye Başkanı Op. Dr.
Altınok Öz’ün, ‘Kartal’a Engel Yok’
diyerek gerçekleştirdiği birçok projeyle ve engellilere verdiği destekle
Kartal’da engellerin olmadığını bir
kez daha gösterdiğini belirttiler.

Benzer belgeler

126. sayımızı okumak için tıklayın

126. sayımızı okumak için tıklayın Biz de Halkın Nabzı olarak bu barış

Detaylı

101. sayımızı okumak için tıklayın

101. sayımızı okumak için tıklayın göğsünden aldığı yara ile şehit oluyor.

Detaylı

113. sayımızı okumak için tıklayın

113. sayımızı okumak için tıklayın Biz de Halkın Nabzı olarak bu barış

Detaylı

65. sayımızı okumak için tıklayın

65. sayımızı okumak için tıklayın Biz de Halkın Nabzı olarak bu barış

Detaylı